TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
104üncü
Birleşim
12
Haziran 2017 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, tarımsal
sulamalarda yaşanan elektrik sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.-
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, Göztepenin
şampiyonluğu ve İzmirin spor tesislerine ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin, İzmir iline yapılan
TOKİ yatırımlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın, İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbayın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.-
İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla
Kayanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.-
İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin, İzmir Milletvekili Musa
Çamın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Yılmaz Tezcanın, Dünya Helal Konseyi tarafından
ramazan ayının 17nci günü olarak belirlenen Dünya Helal Gününü
kutladığına ve Helal ve Sağlıklı Gıda
Platformu tarafından 3-5 Kasım 2017 tarihinde helal yaşam ana
temalı uluslararası bir kongre düzenleneceğine ilişkin
açıklaması
5.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, AKPli damatların tamamı
serbest bırakılırken gazeteci, yazar, siyasetçi herkesin tutuklu
olmasına ve Türkiyede damatlar hukuku adında yeni bir hukuk
oluşturulduğuna ilişkin açıklaması
6.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, OHAL Komisyonunun ne zaman göreve
başlayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Katarın terörü
desteklediği iddialarıyla ilgili olarak Başbakana
yönelttiği soru önergesi nedeniyle yandaş medya ve ak trollerin
kendisine yönelik tutumlarına ilişkin açıklaması
8.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Çukurovada buğday
hasadının on gün önce başlamasına rağmen Hükûmetin
taban fiyatlarını açıklamadığına ve en az 1 TL
taban fiyat açıklanmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
9.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, Güney Afrikadan ithal edilecek bazı
araçlara yüzde 10 Toplu Konut Fonu eklenmesi kararının gerekçesini ve
ne kadar Toplu Konut Fonu tahsili hedeflendiğini öğrenmek
istediğine, Kore şehitleri ile gazilerine de ÖTV
istisnasının uygulanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
10.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir için hazırlanan fezlekenin
akılla, izanla, adaletle, hukukla hiçbir ilgisi olmadığına
ilişkin açıklaması
11.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesirde
zeytinliklerle ilgili düzenlemeler içeren yasa tasarısının geri
çekilmesinin olumlu karşılandığına ancak tamamen geri
çekilerek üreticilerle birlikte bir düzenleme yapılmasının talep
edildiğine ilişkin açıklaması
12.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, doluya karşı en
olumlu önlemin tarımsal sigortalama olduğuna ve sigortalı
ürünlerin hasar tespitinin sağlıklı bir şekilde
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, yılın ilk
çeyreğinde yüzde 5 büyüme ve mayıs ayı sonu itibarıyla ihracatın
147 milyar dolara çıkmasıyla 2017 yılının ekonomide
tarihî bir sıçrama yılı olacağının şimdiden
göründüğüne ilişkin açıklaması
14.- Bitlis
Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalının, Bitlis iline bağlı
Şetek (Ortakapı) köyü sakinlerinin hayvanlarına Bitlise
götürdükleri sırada askerler tarafından el konulduğuna
ilişkin açıklaması
15.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
Kızılayın kuruluşunun 149uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
16.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, AKP iktidarının Adanalıların
5 Ocak Stadyumunun yerinin yeşil alan ve spor alanı olması
isteğini yerine getirip getirmeyeceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
17.- Burdur
Milletvekili Mehmet Gökerin, Mardinin Dargeçit ilçesinde PKKlı
teröristler tarafından şehit edilen Burdurlu Uzman Onbaşı
Hikmet Zenginin cenaze töreninde bazı kurum müdürlerinin tutumuna
ilişkin açıklaması
18.-
İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, Şanlıurfa
Milletvekili Osman Baydemir hakkında aceleyle, bilgisizce ve cahilce bir
fezleke hazırlandığına ve bu fezlekeyle ilgili bir
işlem yapılıp yapılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
19.- Amasya
Milletvekili Mustafa Tuncerin, 12 Haziran 1919da Atatürkün Amasyaya
gelişinin ve Amasya Tamiminin yayınlanmasının 98inci
yıl dönümüne ve tüm milletvekillerini 12-22 Haziranda yapılan Amasya
Festivaline davet ettiğine ilişkin açıklaması
20.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, referandumdan bu yana
şehit sayısının 60a yaklaştığına ve
son şehitlerden Giresunlu Tuncay Zengine Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
21.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, FETÖyle mücadelenin yargı boyutunda çok
özenli, dikkatli ve adalet terazisini doğru bir şekilde tartma
ihtiyacının günümüzün en acil gündem maddelerinden birisi olduğuna
ve 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Gününe
ilişkin açıklaması
22.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, 12 Haziran Dünya
Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Gününe, kayyumların deyim
yerindeyse faşizme tekabül eden uygulamalarının devam
ettiğine ve Semih Özakça ve Nuriye Gülmenin açlık grevlerinin
95inci gününde olduklarına ilişkin açıklaması
23.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Olağanüstü Hâl İnceleme Komisyonunun
derhâl göreve başlaması gerektiğine, 12 Haziran Dünya Çocuk
İşçiliğiyle Mücadele Gününe ve gündemde olan torba kanuna
Cumhuriyet Halk Partisi olarak en yüksek muhalefet refleksini göstermeye devam
edeceklerine ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Batmanda PKK terör örgütünün
saldırısı sonucu şehit olan öğretmen Aybüke
Yalçına Cenab-ı Haktan rahmet dilediğine, 12 Haziran Dünya
Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Gününe ve AK PARTİ
iktidarlarının terör örgütlerine karşı kararlı
mücadelesini hep sürdürdüğüne ilişkin açıklaması
25.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, bir
astsubayın Tunceli Milletvekili Alican Önlüye yönelik tutumunu kabul
etmediklerine ve bu konuda Meclis Başkanının bir açıklama
yapmamış olmasını da üzüntüyle
karşıladıklarına ilişkin açıklaması
26.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, CHP Grubu olarak Tunceli Milletvekili Alican
Önlüye yapılan davranışı doğru
bulmadıklarına, kınadıklarına ve bu konuda Hükûmetin
ve iktidar partisinin ödevini yerine getirmekte geciktiğine ilişkin
açıklaması
27.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, TBMM Başkan
Vekili Pervin Buldanın Diyarbakırda maruz kaldığı
muameleye ilişkin açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla
Kayanın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın, İzmir Milletvekili
Mustafa Ali Balbayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
İzmir
Milletvekili Musa Çamın, İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Mazlum
Nurlunun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
7.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşenin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
10.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
11.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, Çanakkale Milletvekili Ayhan Giderin
(11/16) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
12.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin (11/16) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, tüm
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Danışma Kurulu toplantısı bittikten ve Genel Kurul
açıldıktan sonra Başkanlık Divanına ulaşması
nedeniyle HDP Grubu önerisini işleme alamayacağına ilişkin
konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, milletvekili
dokunulmazlığının milletvekillerinin yasama görevlerini
özgür bir şekilde yapmalarını sağlamak için olduğuna
ve bu çerçevede bir milletvekilinin arabasının, evinin, üzerinin
hiçbir şekilde aranamayacağına, milletvekillerine herhangi bir
şekilde kaba, yaralayıcı sözler sarf edilmemesi gerektiğine
ilişkin konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu ve 29 milletvekilinin,
Uludağ ve Bursa Ovasının sahip olduğu doğal
zenginliklerin korunması için yapılması gerekenler ile
Uludağ'ın su kaynaklarının potansiyelinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/559)
2.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Öz ve 27 milletvekilinin, süt ve süt ürünleri sektörünün
sorunlarının ve Ulusal Süt Konseyi ile Et ve Süt Kurumunun durumunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/560)
3.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve 28 milletvekilinin,
EĞİTİM-BİR-SEN lehine uygulanan
ayrımcılığın ve başka sendika üyesi
öğretmenlere uygulanan baskıların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/561)
IX.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- CHP
Grubunun, Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve arkadaşları
tarafından, Manisa'daki askerî birliklerde yaşanan zehirlenme
vakalarının nedenleri ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde
yapılan yemek ihalelerinin ve yemek şirketlerinin teknik ve hijyen
şartlarının araştırılması amacıyla
30/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2017 Pazartesi günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
X.- GENSORU
A) Ön
Görüşmeler
1.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 22 milletvekilinin, Tarım
Kredi Kooperatiflerinin zarara uğramasında sorumluluğu
bulunduğu ve bu nedenle çitçileri mağdur ettiği iddiasıyla
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/16)
XI.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/518)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
XII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.-
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485)
XIII.-
OYLAMALAR
1.- (11/16)
esas numaralı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Faruk Çelik hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergenin
oylaması
XIV.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu'nun, TÜBİTAK tarafından
reddedilip yurt dışında derece veya ödül alan projelere,
TÜBİTAK'ın proje değerlendirmelerine ve burs kriterlerine
ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Faruk Özlünün cevabı (7/13359)
2.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin tarımsal
üretimde lisanslı depoculuğun
yaygınlaştırılması kapsamında pilot uygulama
bölgeleri arasına alınmasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/13644)
12 Haziran 2017 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
104üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, tarımsal
sulamalardaki elektrik sorunları hakkında söz isteyen Manisa
Milletvekili Erkan Akçaya aittir.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, tarımsal sulamalarda yaşanan elektrik
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tarımsal sulamada yaşanan elektrik
sorunları hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Elektrik dağıtım bölgeleri,
elektriğin daha verimli işletileceği, maliyetlerin
azalacağı, kayıp kaçağın düşürüleceği,
tüketicilere daha ucuz, sürekli ve kaliteli elektrik enerjisi sunulacağı
iddiasıyla özelleştirilmiştir. Ancak elektrik
dağıtımının özelleştirilmesi, elektrik
tarifelerinde ve hizmet bedellerinde büyük pahalılık
getirmiştir.
Türkiyede Sulama Kooperatifleri Merkez
Birliğine bağlı 2.500 sulama kooperatifi, 27 sulama kooperatifi
bölge birliği vardır. Merkez Birliğine bağlı 480 bin
tarımsal sulama abonesi bulunmaktadır. Tarımsal üretimde en
önemli girdilerden biri de tarımsal sulama giderleridir. Yüksek elektrik
ücreti, üretim maliyetini artırmakta ve tarımda rekabet gücünü
azaltmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde tarımsal sulama
amaçlı elektrik kullanımı desteklenirken ülkemizde maalesef
destek yoktur. Avrupa Birliği ülkelerinde tarımsal sulamadan KDV
alınmazken ülkemizde tarımsal sulamadan yüzde 18 KDV alınmaktadır.
Tarımsal sulamadaki KDV oranı yüzde 1e indirilmelidir. Ülkemizdeki
kaçak elektrik oranları yüzde 17yi bulmaktadır. Kaçak elektrik
bedeli tüm tüketicilere olduğu gibi tarımsal sulama abonelerine de
yansıtılmaktadır. Kaçak kullanım bedeli diğer
tüketicilere yansıtılmamalıdır. Elektrik faturalarında
dağıtım bedeli, yüzde 18 KDV, yüzde 5 belediye hissesi, yüzde 2
TRT payı, yüzde 1 Enerji Fonuyla birlikte anaparanın üstüne yüzde
43ü bulan ilave yük gelmektedir. Elektrik dağıtımının
özelleştirme şartlarından biri de ihaleyi alan şirketlerin
yenileme ve genişleme yatırımları yapma
şartıdır. İhaleyi alan şirketler, bu
yatırımları tüketim ve hizmet bedellerini artırarak
tüketiciye yansıtmaktadır. Elektrik dağıtım özelleştirmeleri
sonrasında denetimsizlik nedeniyle tüketiciler âdeta soyulmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elektrik dağıtımının
özelleştirilmesiyle vatandaşların nasıl soyulduğunun
en tipik örneği elimdeki bu faturadır. Tarımsal sulama abonesi
bir tüketicimiz, 17 Ekim 2016 ve 31 Mayıs 2017 tarihleri arasında
yani altı buçuk ayda 18.915 kilovatsaat elektrik tüketmiştir. Bunun
karşılığında düzenlenen faturada enerji tüketim bedeli
3.622 liradır. Asıl dikkat çeken ise bu tüketiciye ayrıca 1.835
lira da dağıtım bedeli kesilmektedir yani tüketiciye
ödediği elektrik faturasının yüzde 50si kadar ilave
dağıtım bedeli yüklenmektedir. Bunun hiçbir açıklaması
yoktur, bu düpedüz soygundur. Getirilen yük bununla da bitmiyor, bu tüketici 36
lira Enerji Fonu, 73 lira TRT payı ödüyor, böylelikle 3.622 lira olan
elektrik faturası 5.556 liraya yükseliyor, bir de bunun üstüne 1.002 lira
katma değer vergisi eklenince 3.622 lira olan elektrik bedeli 6.568 liraya
yükseliyor. Hükûmet, bir an önce dağıtım bedelindeki bu
insafsızlığa son vermelidir. Elektrik faturaları hasat
sonlarında altı aylık periyotlar hâlinde tahsil edilmelidir.
Sulama dönemlerinde çiftçilerin elektrikleri borç nedeniyle
kapatılmamalıdır. Türk çiftçisinin alın terinin
karşılığını alabilmesi ve Avrupa
Birliğindeki tüketicilerle rekabet edebilmesi için tarımda
kullanılan elektriğin destekleme kapsamına alınarak
tarımsal sulamadaki KDV yüzde 1e indirilmeli, tarımsal elektrik
üzerindeki belediye, TRT, enerji fonu payı ve dağıtım
bedeli kaldırılmalıdır.
Bu düşüncelerle muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Gündem dışı ikinci söz, Göztepenin
şampiyonluğu ve İzmirin spor tesisleri hakkında söz
isteyen İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbaya aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Balbay.
2.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbayın, Göztepenin şampiyonluğu ve İzmirin spor
tesislerine ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Göztepenin gerçekten
amatör kümeye düştükten sonra adım adım yükselerek birinci lige
ve Süper Lige çıkmasını kutluyoruz. Bütün Türkiyenin gözü
önünde büyük bir başarı elde edildi. Ancak ben beş
dakikalık zaman dilimi içinde yeri geldikçe vurguladığım
İzmirin hakkının verilmemesinin bir örneğini de stat
konusunda dile getirmek üzere karşınızdayım.
Sayın milletvekilleri, her şeyden önce
İzmirle ilgili Sayın Binali Yıldırımın hem
İzmir Milletvekilliği hem de İzmir Büyükşehir Belediye
Başkan adaylığı döneminde dile getirilen ve Adalet ve
Kalkınma Partisinin milletvekillerinin de yeri geldikçe Hayır,
şu kadarını yaptık. dedikleri bu İzmirin otuz
beş projesinden otuz beşincisini sizlere okumak istiyorum: Olimpik
stadyumlar. Ve buradan soruyorum -iktidar partisinin İzmir
milletvekilleri de var- bu olimpik stadyumlardan kaçını
yaptınız?
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Dava
açtınız ya. Dava açıyor ya belediye. Dava açıyor ya
Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyesi.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Hiçbirini
yapmadınız. Şu anda bu şeyin geleceğini de tahmin
ettiğim için onu da söyleyeceğim.
Sayın milletvekilleri, her şeyi bir yana
bırakıyorum -burada İzmir Milletvekilleri de huzurda-
İzmirde Alsancak Stadını iki yıl önce
yıktınız. Yerine ne yaptınız? Cevap verin. İki
yıl önce yıktığınız Alsancak Stadının,
yerine ne yaptınız? Şu anda arazi.
a) Birisiyle pazarlık hâlinde misiniz?
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Orada dava
açtınız ya!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) AVM yapalım
da başka bir şey yapalım planlaması içinde misiniz?
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Orada dava
açtınız.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) İki
yıldır hiçbir şey yapmadınız, çivi bile
çakmadınız. Alsancak Stadının yıkılan yeri,
benim de üniversite yıllarımda koştuğum, çevresindeki
koşma alanlarında antrenman yaptığım o stat bugün
yıkıldı; İzmirin Yunan işgalinden kurtulduğu
dönemdeki yıkılmış İzmir görüntüsünden farksız
bir hâle geldi. Sizi ayıplıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Ya, dava
açıyorsunuz. Sen kendini ayıpla ya!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Sizi
ayıplıyorum.
Alsancak Stadıyla ilgili hiçbir dava yoktur.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Var, var.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Hiçbir bahaneniz
de yoktur.
Onun dışında, sayın
milletvekilleri, Türkiyede iktidar partisi bir şehir stadı göstersin
bunu belediye yaptı diye, hiçbirini belediye yapmadı. İktidar
partisi, doğal olarak Hükûmet yaptı. Ancak İzmirde İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Bornova Belediye
Başkanı Olgun Atila, Bornovaya bir stat yaparak Göztepenin 1inci
Lige çıkmasında en önemli rolü üstlendiler; kutluyorum.
Göztepenin şampiyonluğunu da, 14 Haziran
kuruluşunun 92nci yılı; Göztepeyi bu anlamda bir kez daha
kutluyorum. Amacım herhangi bir siyasal yüklenme değil, şimdiden
bir milat koyuyorum. 14 Haziran, ihalenin açıklanacağı gün
İzmir Göztepe Stadının yapımıyla ilgili. Hiç
değilse bundan sonrasının sağlıklı yürümesini
diliyorum.
Burada iktidar partisi milletvekilleri var.
Bakın sayın milletvekilleri, Antalyanın nüfusunu hepimiz
biliyoruz. Bakın bu, 33 bin kapasiteli Antalya Şehir Stadı, 33
bin.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Ya, aynı
tarihte başladı, dava açtınız durdurdunuz ya! Aynı
tarihte başlamıştı. Dava açılmasa İzmirde de
olacaktı.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Alsancakla
ilgili hiçbir dava yok.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Dava
açmasaydınız İzmirde de olacaktı.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Alsancakla
ilgili hiçbir dava yok.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir)
Büyükşehir Belediyesi ile yerel belediyeler dava açmasa İzmirde de
vardı.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Ötekilerle
ilgili de, Antalyayla ilgili de vardı ancak yaptınız.
Bu, 25 bin nüfuslu Sivas Şehir Stadı.
Sivası da kutluyorum 1inci Lige çıkması nedeniyle,
Sivası da kutluyorum. Ancak İzmir için ise şu anda
iktidarın planladığı bir 15 bin kişilik
33 bin nerede
15 bin nerede?
Karşıyakayla ilgili olarak da yine sadece
15 bin kişi kapasiteli bir stat öngörülüyor. İzmire
yutturamazsınız bunu. Yok Dava açtılar., yok Elimizi
tuttular. Hayır, siz iktidar partisi olarak İzmirin hakkını
vermiyorsunuz. İzmir takımları sizlerin -engellemeleri
demeyeceğim ama- hiçbir stat desteği olmamasına rağmen
Birinci Lige, Süper Lige çıkmışlardır. Önümüzdeki
yıl da Altınorduyu bekliyoruz, devamında Altayı
bekliyoruz, Karşıyakayı bekliyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Kesin CHPli
belediyeler dava açmıştır. 50 tane dava varmış, 50
tane!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Sizleri
İzmire politik davranmamaya çağırıyorum.
İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Kocaoğlu sizlere stat yeri gösterdi, bakın
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Göztepenin
şampiyonluğunu kutluyoruz, ona destek veren AK PARTİ
milletvekillerine de teşekkür ediyoruz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla)
Örnekköyde
yapın. Altyapısını biz kuralım. dedi,
yapmadınız. Mevcut yerde eksik kalan yerleri, İzmir
Büyükşehir Belediyesine ait olan bütün arsaları verdi; buna
rağmen yapmadınız. Kaçak güreşmenin hiçbir âlemi yok.
İzmire İzmirin hakkını verin; İzmirden 5
alıyorsunuz, İzmire sadece 1 veriyorsunuz. İktidar partisini,
Başbakanı da bu konuya eğilmeye, Göztepenin hızına
ayak uydurmaya çağırıyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çıkınca
konuşuyorsun. Daha önce niye konuşmadın? Şampiyon olunca
çıkıp konuşuyorsun. Daha önce konuşsaydın.
BAŞKAN - Sayın Bak, lütfen
Bir saniye
efendim.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir)
Başkanım, hem gerçekleri çarptıran belirlemelerde bulundu hem de
AK PARTİ olarak İzmire ayrımcılık
yapıldığı ve bu statların diğer illerde yapıldığı
hâlde İzmirde yapılmadığı noktasında partimize
sataşmalarda bulundu. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Bir görüş ifade etti burada.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Görüş
değil, çok açık
BAŞKAN - Yani, gerçeğe aykırı
bildirim
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Hayır,
hayır, çok açık
BAŞKAN Bir saniye, ben bitireyim, bir saniye
Gerçekleri çarpıttı. diyorsunuz, bu bir
sataşma nedeni olamaz. Sayın Balbayın vermiş olduğu
bilgilere katılmayabilirsiniz, doğru olmadığını
ifade edebilirsiniz, bu ayrı bir şey. Bu, sataşma gerekçesi olmaz.
SALİH CORA (Trabzon) Statları
engellediniz. diyor.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) İzmirde
yapılan yatırımların
AK PARTİ olarak bir
ayrımcılıkla İzmire yatırım
yapılmadığı konusunda özellikle beyanları oldu. Ben de
AK PARTİli bir Milletvekili olarak
BAŞKAN Buyurunuz, size 60ıncı
maddeye göre yerinizden bir dakika süreyle söz veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın, İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbayın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii,
Sayın Balbay İzmire pek fazla mesai ayıramadığı
için İzmir gündeminden de gayet uzak noktada. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından Aaa!
sesleri)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Şampiyon olunca
hatırladı Göztepeyi.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Şunu
ifade edeyim: Bakın, İzmirde 3 tane stat, Göztepe,
Karşıyaka ve Alsancak statlarına ilişkin proje ve ihale
çalışmaları tam üç yıl önce başlamış olup maalesef
Büyükşehir Belediyesinin ve yerel belediyenin, Cumhuriyet Halk Partili
belediyelerin açmış olduğu davalar sebebiyle bu tarihe kadar
itelenmiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yok ya, olmaz
böyle bir şey. Yazıklar olsun!
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Yapma ya, gerçekten mi?
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Alsancak
Stadı, ihalesi yapılmış, işlemleri
başlayacaktır. 14 Haziranda, Göztepenin kuruluş gününde Göztepe
Stadının inşallah ihalesi bitecek.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir de
iktidarı suçlayın. Yazıklar olsun! Siz durdurmuşsunuz
mahkeme kararıyla.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Aynı
şekilde de 15inde de Karşıyaka Stadının da ihale
aşaması tamamlanmış olacaktır.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
İzmire laf yok, İzmire laf yok.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Ama tekrar
söylüyorum: Bakın, bu spor kulüplerimiz siyasetin üstündedir.
İzmirde tesisler yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Bu noktada,
özellikle, bakın, bunu da gördük: Sayın Başbakanımız
Binali Yıldırımın İzmirin önüne koyduğu
vizyonla ve vermiş olduğu destekle çok şükür ki Göztepe Süper
Lige de çıktı. İnşallah İzmir de Süper Lige
çıkacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaya.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, bir milletvekiline bulunduğu kente gelmediğini söylemek
sataşmadan öte, hakarettir.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Balbay,
sataşma nedeniyle iki dakika süreyle söz veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla
Kayanın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Çok
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
gençlik güzel bir şey. Ben de Sayın Kayanın olduğu
yaşta olmak isterdim ama ben Alsancak Stadında spor yaparken 1977de
kaç yaşındaydınız? (CHP sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) 4
yaşındaydım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yaşla ne
alakası var?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - O zaman
kısa pantolonlu demek, sen bozuluyorsun bu tür şeylere
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Hayır,
söyleyebilirsiniz. Sizin gençlere vereceğiniz şey bu zaten.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) -
ama doğal,
güzel bir şey yani güzel bir şey; kutluyorum, kutluyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Belediyeleri anlat
Sayın Balbay.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Ben
İzmirde Göztepe Stadında da atletizm yaptım, Alsancak
Stadında da atletizm yaptım ve Mehmet Yurdadönün 1inci, Ahmet
Altunun 2nci, Mehmet Terzinin 3üncü -bazen sıralama
değişebilir- bu yarışlarda da ilk 10a girdim hep.
SALİH CORA (Trabzon) Peki, engellediniz mi
engellemediniz mi? Dava açıldı mı açılmadı mı
Sayın Balbay?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Ve İzmirin
spor sorunlarıyla da yakından ilgiliyim. Ve şu anda 35
sözünüzün içinde olimpik statlar diyorsunuz, hiçbiri yok, hiçbiri yok olimpik
statların. Biraz önce örneğini verdim. Sivası bir kez daha
kutluyorum, nüfusu 600 bin ama stat 33 bin kişilik. Ama İzmirde
dava
Şimdi, şunu da açacağım
OKTAY ÇANAK (Ordu) Sayın Balbay, orada dava
açan yok.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Hayır. Aziz
Kocaoğlu, size yer gösteriyor. Siz o yerde yapmıyorsunuz. Burada
Sayın Faruk Özak, İzmir Valisi Cahit Kıraç hep birlikte
toplantı yaptılar ve evet, Örnekköy olsun dediler.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Hayır
ya, yok öyle bir şey.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Büyükşehir
Belediyesi de yarısını üstlendi ama yapmadılar.
İzmirin hakkını vermiyorsunuz! (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Hadi canım sen de!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla)
Saptırmayın! Vermiyorsunuz, vermiyorsunuz! Spordan ekonomiye kadar
İzmirden aldığınız vergi 5, İzmire
yaptığınız yatırım 1; şimdi, bunun üstüne
çıkıp işte, Şunu yaptık, bunu yaptık. demenin de
bir âlemi yok, sonuç ortada.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Metroyu kim
yaptı, metroyu?
OKTAY ÇANAK (Ordu) İzmirde su akmıyor,
su.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Ben diyorum ki
hiç değilse bundan sonraki olayları -14 Haziran günü ihale sonucu
açıklanacak- bundan sonrasını iyi takip edin, ben de takip
edeceğim. 15 Haziranda da Karşıyaka şehir
stadının ihalesi ortaya çıkacak. Bundan sorasını iyi
takip edin diyorum.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Ya, siz, İzmir
Belediyesinin İzmire yapamadıklarını, çöp
yığınlarını anlatır mısınız?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Şu an
İzmir kulüpleri kendi başarılarıyla, kendi
tırnaklarıyla kazıya kazıya bir yere geliyorlar.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) AK PARTİ iktidarı
döneminde İzmire yapılanları bilmiyor ve görmüyorsanız
yazıklar olsun!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Bu tür
demeçlerle İzmirliye yutturamazsınız diyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, geçen hafta
İzmiri sel aldı, millet yüzüyordu orada be!
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Kaya
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Yani herhâlde
bu sataşma
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Geçen hafta
İzmiri sel aldı yağmurun altında.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir saniye
efendim
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Yani
gençliğim, o 1973, dört yaşında olduğum süreçte kısa
pantolonlu olduğum noktasında sataşmada bulundu. Bu noktada söz
istiyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sataşma
Sayın Başkan, açık sataşma, 69dan açık sataşma
var.
BAŞKAN Eğer bunu bir sataşma olarak
değerlendiriyorsanız size söz vereceğim. Bu, bir espri, bir
latife ama siz bundan
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Hakaret
temalı söyledi bunu, bir espri
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Kaya, buyurunuz.
Siz öyle değerlendiriyorsanız söz vereceğim.
Buyurunuz.
Süreniz iki dakikadır.
2.- İzmir Milletvekili Mahmut Atilla
Kayanın, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sağ olun
Başkanım.
Değerli Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; tabii, Sayın Balbayla bu 2nci defa aynı
şekilde oluyor. Aslında partisinin gençlere, gençliğe
bakış açısını da çok net şekilde ortaya koyuyor
bu sözleriyle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Olmadı, olmadı, hiç olmadı.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Özellikle bu
referandum sürecinde de işte gördük arkadaşlarımıza genç
arkadaşlarımızın milletvekili olması konusunda
nasıl karşı çıktıklarını, burada da
özellikle bize ilişkin ifadeleri de bunu ortaya koydu.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
Bilmeyebilirsiniz.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Bakın,
Sayın Balbay, benim ifade ettiğim hadise şudur: Gündemden
uzaksınız. Bakın, İZVAK bünyesinde bu statların
yapılmasına ilişkin bir toplantı yapıldı ve spor
kulüplerimiz Göztepe, Karşıyaka, Altay, Altınordu bu
statların şu an yaptığımız noktalara
yapılması konusunda bir görüş belirlediler ve bu
yazılı görüş noktasında biz tüm camiaların ortak
niyeti olan, işte, Göztepeyi Gürsel Akselin bulunduğu noktadaki
yerine, Karşıyakayı eski stadının olduğu yere,
Alsancak yine Alsancak stadında, mevcut yerinde yapma noktasında
kulüplerimizin ve İzmir kamuoyunda oluşan genel kanaat
doğrultusunda hareket ettik. Maalesef yerel yönetimler, başta
Cumhuriyet Halk Partili Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, Konak
Belediyesi, Karşıyaka Belediyesi bu noktada karşı
duruş gösterdi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kimin belediyesi
bunlar?
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) - Bunlar
İzmire ve İzmirlilere aslında işte, projeler
noktasında vaatte bulunmuş kişiler fakat gördük ki, bakın,
süreç sadece plana itiraz noktasında kalmadı ve daha komik bir
şey anlatacağım size. Şimdi bahsettiğiniz Sivas
Stadından, Eskişehir Stadından, Antalya Stadından,
Malatya Stadından size bir şey söyleyeyim mi? İzmir
Büyükşehir Belediyesi, bu statlar yapılmasın diye de dava
açtı biliyor musunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Olmaz böyle
şey ya!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) - TOKİ ile
Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında yapılan bu
statların yapımına ilişkin protokolün iptaline ilişkin
de dava konusu yaptı. Bakın, abesle iştigal bir konu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) CHP spordan elini
çeksin.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) - Ama ben
şunu ifade ediyorum: Bakın, bu spor üzerinden siyaset
noktasını kapatın. İzmirdeki argümanınız
çürümüştür. İzmire ayrımcılık yapıyor.
argümanınız çökmüştür.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) İzmiri
kim kazanıyor İzmiri?
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Bakın,
Göztepenin Süper Lige çıkışıyla İzmirdeki bütün
kanaat önderleri, siyasiler birleşince neler yapıldığı
ortaya çıkmıştır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) İzmirde
kime oy veriyorlar İzmirde?
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) - Ama siz ve
İzmire dışarıdan bakan aynı ayrımcı
noktalar, İzmirin bir araya gelmesini engelleyen
ayrımcılık artık kaybetmiştir, pes etmiştir, onu
da ifade edeyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaya.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İzmire gavur
diyen kimdi Allah aşkına? Yahu İzmire kim gavur dedi? Bir de
onu söyleseydin. Kim ayrımcılık yaptı?
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkanım
BAŞKAN - Sayın Balbay
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Ben
gençliği övdüm ama o bir yana.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bursa Büyükşehir
Belediyesi stat yaptı, siz de yapsaydınız İzmirde, niye
yapmadınız? Otuz senedir yönetiyorsunuz İzmiri, stat
yapsaydınız. Bursa Büyükşehir Belediyesi yaptı, Konya
yaptı, siz de yapın.
BAŞKAN Arkadaşlar, sayın
milletvekilleri
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Kaya, gençlik politikası olmamak
BAŞKAN Sayın Balbay, bir saniye efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Doğru, hakikaten
büyükşehir niye yapmadı ya? Onu anlatsın, doğru diyorsun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Spor
Bakanlığı ne işe yarayacak bir de onu söylesen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam o da yapsın
ama dava açıyorsunuz. İzmir Belediyesi yapsın ya. İzmir
Büyükşehir Belediyesi yapsın.
BAŞKAN - Sayın Balbay, dinliyorum.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, Sayın Kaya, gündemden kopuk olmak, gençlik politikası
olmamak bu bizim için sataşmadan öte hakaret.
BAŞKAN Yok, bunlar hakaret değil
Sayın Balbay.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Peki,
sataşma diyelim, biraz indiriyorum efendim.
BAŞKAN Hayır ama hangi cümlesiyle
sataştı onu bana söyleyin.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
İzmirden ve gündemden kopuk olmak sataşmadır.
BAŞKAN Hayır, bu bir sataşma
değil Sayın Balbay.
Buyurun, size de 60ncı maddeye göre yerinizden
bir dakika süreyle söz veriyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İzmir
Büyükşehir Belediyesi yapsın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İzmir
Büyükşehir niye yapmıyor ya?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bursa Büyükşehir
Belediyesi yaptı, Konya yaptı; İzmir de yapsın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sandık sonucuna
bakalım, öyle diyorsun ya. Sandığa bakalım,
sandığa; sonuca bak.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sonuç belli, on iki
seçimdir kaybediyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dediğin doğru olsa
böyle mi çıkar İzmirde sonuç?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) On iki seçim
kaybettiniz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Balbay.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla
Kayanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, bir defa, şu anda İzmirdeki Bornova Stadını
Büyükşehir Belediyesi ve Bornova Belediyesi yaptı. (CHP
sıralarından alkışlar) Göztepe şampiyonluk
maçlarını bu statta oynadı. Altınordu yükselme
maçlarını burada oynadı.
SALİH CORA (Trabzon) Kaç kişilik stat?
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Şu anda,
işte, belediyenin gücü buydu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 3 bin kişi mi?
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Şu anda
Tireye de 15 bin kişilik stadı Büyükşehir Belediyesi yapmakta.
(CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bursa
Stadını bir gezin siz ya!
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Şimdi,
mevcut yerlerde de İzmirin spor kompleksi yapılabilecek en büyük
yeri Alsancak, iki yıldır ayak sürüyorlar. İddia ediyorum, perde
gerisinde planları var. İki yıldır ayak sürüyorlar çünkü,
iki yıldır.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Konak
Belediyesi planı yeni bitirdi ya! Bu kadar vâkıf değilsiniz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
Karşıyaka ve Göztepedeki statlar için de Büyükşehir Belediyesi
ve Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar
yeni yer gösterdi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) ...ama dedi,
altını çiziyorum, yeni yer gösteriyoruz, oralara
yapmayacaksınız, kabulümüzdür, biz kendi arsalarımızı
da Gençlik ve Spor Bakanlığına bağışlıyoruz
deyip verdi. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bursanın
stadını inceleyin ya!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
(Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Kerem Ali
Süreklinin, İzmir iline yapılan TOKİ
yatırımlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
İzmire yapılan TOKİ yatırımları hakkında
söz isteyen İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekliye aittir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Sürekli, beş dakika çok İzmire yaptığınız
hizmetler için.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Sürekli. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, tesadüfen arka arkaya geldi konuşmalar ve
bize de bunları yeterince açıklama fırsatı doğdu.
Evet, TOKİyi anlatacağız ama statlar
da zaten TOKİnin yaptığı icraatlar. İlk önce statlardaki
eksik bilgileri düzeltelim. Karşıyaka ve Göztepe Stadını
İZVAK istedi, taraftar dernekleri istedi, taraftarımız istedi
-ben Karşıyaka Spor Kulübünde uzun yıllar yöneticilik
yaptım- Karşıyakalılar istedi ama Büyükşehir
Belediyesi dava açtı, yaptırmadı, bir buçuk yıl kaybetti.
Göztepeyi tebrik ediyorum, Göztepe çıktı. Karşıyaka da
çıkacaktı ama stat olamayınca çıkmadı. Kim
çıkartmadı? Büyükşehir. Dava açılınca stat yapılmadı,
onu da burada tespit edelim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dava açmazlarsa olmaz
ama!
KEREM ALİ SÜREKLİ (Devamla) - Gelelim
Alsancak Stadına. Alsancak stadıyla ilgili bürokratik işlemler
gene büyükşehir belediyesince uzun süre bekledi. Bürokratik işlemler
tamamlanınca şu anda ihale aşamasında projesi çiziliyor, en
kısa zamanda onu da yapacağız.
Biz İzmirli ne istiyorsa yapıyoruz ama
İzmirin hâli ortada. Harmandalı Çöplüğünü daha
yapamadınız. Geçen günkü su kesintilerini unutmadık. Sel
baskınlarında İzmirin hâlini görüyoruz. Bunları da
ayrıca kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.
MELİKE BASMACI (Denizli) Sel
baskınları
KEREM ALİ SÜREKLİ (Devamla) - Evet, evet,
onları geçelim, ben burada müjdeler vereceğim, İzmirli müjde
bekliyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ver, ver.
KEREM ALİ SÜREKLİ (Devamla) - AK
PARTİ yapar, CHP konuşur, işte, konunun özeti bu. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
Evet, ben anlatayım, 2003 yılından
Haziran 2017nin sonuna kadar TOKİ yatırımlarından
bahsedeyim. Bugüne kadar 15.067 konut İzmirlilerin hizmetine sunuldu.
Bunların yatırım bedeli 1 milyar 467 bin 600. Bu yetmez,
İzmire daha fazlasını yapacağız. İzmirliler
hizmetin en iyisini hak ediyorlar. Belediyelerin eksik kalan hizmetlerini de
biz tamamlıyoruz, yapacağız.
Müjdeyi kuzeyden başlatayım.
İşte, Bergamada yeni bir TOKİ projesi başlatıyoruz.
110 bin metrekare alanda en az 700 konut planlıyoruz. Oradan
Aliağaya geçelim. Aliağada da 130 dönümlük bir alanda 700 konut
planlıyoruz. Kemalpaşada yepyeni bir uydu kent oluşturuyor TOKİmiz.
Burada, hedefinde 2.500 konut var. Şu anda Çambel bölgesinde 534 bin
metrekarelik alanda planlanan konutların birinci etabı 700 konuttan
başlıyor, 2.500e kadar çıkacağız. Ödemişe 500
konut
Kirazda 327 bin metrekarelik alanda konut planlaması devam ediyor.
MELİKE BASMACI (Denizli) Hangi arazi?
KEREM ALİ SÜREKLİ (Devamla) - Laf
atmayın, ben anlatayım. İzmirliler bekliyor, müjde bekliyor,
müjde veriyorum. Beydağda 200 konut. Devam edeceğiz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sen müjde falan
verme, maşallah dediğin çocuk kırk gün yaşıyor.
KEREM ALİ SÜREKLİ (Devamla) - Yok, yok,
bakın, bakın, bırakın da şu müjdeyi vereyim ya,
İzmirliler bekliyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Müjde istemiyoruz.
KEREM ALİ SÜREKLİ (Devamla) -
Ödemişte TOKİnin yaptığı hastane var, şu anda
yüzde 97 seviyesinde.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, İzmire yapılan yatırımlar için beş
dakika çok!
KEREM ALİ SÜREKLİ (Devamla) - Yakında
hizmete alacağız, 250 yataklı hastanemiz var. Yine, Çeşme
Reisderede 600 konutluk ve 550 konutluk iki etaplı proje devam ediyor.
Yine, Bayındırda 147 konutu bitirdik ve şu anda
Karşıyaka Bayraklı bölgesinde arazi
arayışımız sürüyor.
Burada artık bırakın siyaseti
-seçimden altı ay öncesinde yapalım- hizmet üretelim, birlikte
olalım, bir olalım İzmir için. Büyükşehir Belediyesine
sesleniyorum, yerel belediyelere sesleniyorum: Şu statları
engellemeyin, statları yapalım. TOKİnin diğer projelerinde
destek olun, alan bulalım, hep beraber, genel idare, yerel idare birlikte
üretelim. Vatandaş bizden hizmet bekliyor, polemik değil,
bırakın polemiği. Buraya, kürsüye her
çıktığınızda İzmirin hakkı verilmiyor.
diyorsunuz. Olur mu, veriyoruz, vereceğiz, daha da fazlasını
vereceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Ne
yaptınız İzmire, ne yaptınız?
KEREM ALİ SÜREKLİ (Devamla) Oo,
bakın, dinlemiyorsunuz ki. Şehir hastanesini mi anlatayım,
hastaneleri mi anlatayım, TOKİyi mi anlatayım? Ben de konu
bulmakta zorlanıyorum.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Konu
bulmakta zorlanırsın, bir şey yapmadınız ki Sayın
Sürekli.
KEREM ALİ SÜREKLİ (Devamla)
Allahın izniyle İzmire müjdeler vermeye devam edeceğiz. Bizi
izlemeye İzmirliler devam etsinler.
Tekrar şunu açıkça söylüyorum:
İzmirliler her şeyin en iyisini hak ediyorlar. Sizden ricam, 15inde
Karşıyakanın ihalesi var, 14ünde Göztepenin ihalesi var;
sakın ola, lütfen, rica ediyorum dava açmayın, bu statları bir
an önce bitirelim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Daha bir şey
anlatmadın.
MUSA ÇAM (İzmir) Ali
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyin.
KEREM ALİ SÜREKLİ (Devamla) Göztepe
Süper Lige çıktı, Karşıyakayı da
çıkaralım, Altayı da çıkaralım. Bir olalım,
İzmir için çalışalım diyorum, hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sürekli.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım,
sayın hatip konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisini
açtığı davalarla İzmire yapılan yatırımlara
engel olmakla suçladı. Bu sataşmaya grubumuz adına cevap vermek
istiyoruz.
BAŞKAN Siz mi konuşacaksınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Musa Çam konuşacak
efendim.
BAŞKAN Sayın Çam, buyurunuz efendim.
Süreniz iki dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- İzmir
Milletvekili Musa Çamın, İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; konu İzmir. Göztepemiz
şampiyon oldu, tabii ki çok sevinçliyiz, çok mutluyuz.
Sayın Balbayın dile getirmiş
olduğu statlarla ilgili sorunlar önemli sorunlar. Gerçekten, İzmir
Büyükşehir Belediyesi, Aziz Kocaoğlu bu konuda bütün fikirlere
açık yani önemli olan İzmirin kazanması, İzmire hizmetin
yapılmasıdır. Ama on beş yıllık
iktidarınız döneminde İzmire bir üvey evlat muamelesi
yapıldığı açık ve nettir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Ya, nereden
çıkarıyorsunuz; yok yahu, yok.
MUSA ÇAM (Devamla) Sayın Balbay da bunu
açık ve net bir şekilde söyledi.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Musa
Ağabey, davayı kim açtı? Bunu söyleyin.
MUSA ÇAM (Devamla) Şimdi, bakın,
şunu bilmeniz gerekir arkadaşlar: Bir kenti bir belediye
başkanı yönetir. Ankarada -Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı- TOKİyle oturarak İzmirde imar
planları yapamazsınız, bunu yapmamanız gerekir.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir)
Yapmıyoruz zaten, nereden çıkarıyorsunuz? Olur mu? İmarda
stat buralar zaten, eskiden de stat vardı.
MUSA ÇAM (Devamla) Dolayısıyla, bugüne
kadar yapılan uygulamalar, yanlış uygulamalardır.
Dile getirdik, dedik ki: Göztepenin mevcut
stadı 8 bin kişilik olsun, 10 bin kişilik olsun.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Ya, istemedi
ne taraftar ne kulüp. Gündemden bu kadar uzaksınız.
MUSA ÇAM (Devamla) Uzunderede İzmir
Büyükşehir Belediyesinin göstermiş olduğu araziye 30 bin
kişilik, 40 bin kişilik, İzmire yakışan bir stat
yapılsın. Alsancak Stadının olduğu yer
Örnekköyde
de yapılabilir ama orası, Dokuz Eylül Üniversitesinin mimarlık
bölümünün olduğu yer genişletildi, şimdi oraya bir stat
yapılacak.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Ya,
İzmirli böyle istemiyor, kafanıza göre mi yapacaksınız?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Halkı
dinleyin, halkı.
MUSA ÇAM (Devamla) Dolayısıyla,
İzmirlinin öyle istemesi değil; on yıl sonra, on beş
yıl sonra bu kentte nasıl yaşanılacak, nasıl bir kent
olacak, bunların hepsini planlamamız ve görmemiz gerekiyor.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Ya,
İzmirlinin böyle bir isteği yok.
MUSA ÇAM (Devamla) Bunları görmediğimiz
sürece sadece burada kalkıp İzmir Büyükşehir Belediyesini
veyahut da İzmir Büyükşehir Belediyesi ile bağlı ilçe
belediyelerini eleştirmek doğru bir yöntem ve usul değildir. Amaç,
İzmire doğru ve uygun projelerle iyi statların
yapılabilmesidir.
Mustafa Balbay arkadaşımız
doğrusunu söyledi, dile getirdi. Sizlerin bu konuda çok fazla
alınganlık göstermenize gerek yok.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Hem
suçlusunuz hem güçlü.
MUSA ÇAM (Devamla) Önemli olan, İzmir
Büyükşehir Belediyesi ile Gençlik ve Spor Bakanlığının
birlikte, müştereken iş yapmasıdır, İzmirin
kazanmasıdır.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) TOKİ
yapıyor, TOKİ; Gençlik ve Spor Bakanlığı da
değil.
MUSA ÇAM (Devamla) Göztepeyi buradan bir kez daha
kutluyoruz, emeği geçenlere de teşekkür ediyoruz. Yaşasın
Göztepe diyoruz. Eski Manchester Cityi yendiği gibi, tekrar Avrupa
kupalarında başarılar bekliyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çam.
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Sürekli
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir)
TOKİyle birlikte imar planlarını değiştirerek
statlar yapıyorsunuz. dedi, bunu açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz, 60ıncı maddeye
göre bir dakika süreyle söz veriyorum size.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Kerem Ali
Süreklinin, İzmir Milletvekili Musa Çamın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir)
Sayın Başkan, mevcut, yapımı söz konusu olan statlar,
Karşıyaka stadı yıllardan beri stat orası, imarda da
stat. Bir kere onun Çevre Bakanlığıyla, TOKİyle ilgili bir
imar planlaması, düzenlemesi söz konusu değil, birincisi bu. Mevcut
stat alanına yapıyoruz. Aynısı Göztepe için de söz konusu,
Alsancak stadı için de öyle, yeni bir alanda imar düzenlemesi
yapmıyoruz, bu bir.
İkincisi, Atilla Kaya Bey de ifade ettiler, bu
statların yerini İZVAK -İzmirde spor kulüplerinin bir arada olduğu
bir dernektir- belirledi ve kulüp başkanlarının da
tutanağı var. Hep beraber geldiler Göztepeye 25 bin,
Karşıyakaya 15 bin, mevcut statların yerine yapın."
dediler. Bu, milletin, halkın talebi. Millet ne derse biz onu
yaparız. İzmirli ne derse onu yapıyoruz, bunu da burada
açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sürekli.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük'ün 59uncu
maddesine göre yapılan gündem dışı konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep
eden milletvekillerine talep sırasına göre söz vereceğim.
Söz verme işlemini başlatıyorum.
Sayın Tezcan
4.- Mersin Milletvekili Yılmaz
Tezcanın, Dünya Helal Konseyi tarafından ramazan ayının
17nci günü olarak belirlenen Dünya Helal Gününü kutladığına ve
Helal ve Sağlıklı Gıda Platformu tarafından 3-5
Kasım 2017 tarihinde helal yaşam ana temalı uluslararası
bir kongre düzenleneceğine ilişkin açıklaması
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; World Halal Counsil/Dünya Helal Konseyi üyeleri
Ramazan ayının 17nci gününü Dünya Helal Günü olarak
belirlemişlerdir. Bu bağlamda Dünya Helal Günü kutlu olsun. Tabii ki
her günümüz ve anımız helal olmalıdır diyorum.
Dünya Helal Günü neden 17 Ramazanda kutlanıyor?
Çünkü helal ile ilgili ilk ayet olan Enfal Suresinin 69uncu Ayeti Hicri 17
Ramazan 624te Bedir Savaşında nazil olmuştur. Bu ayetikerimede
Rabbimiz şöyle buyuruyor: Artık elde ettiğiniz ganimetten
helal ve tayyip olarak yiyin ve Allahtan korkun. Şüphesiz ki Allah
gafurdur, rahimdir. Ülkemizde de bu kapsamda Helal ve Sağlıklı
Gıda Platformu tarafından 3-5 Kasım 2017 tarihinde Helal
Yaşam ana temalı uluslararası bir kongre düzenlenecektir. Bu
konuda da farkındalığın artması, helal ve
sağlıklı bir yaşam için çok önemlidir. Helal ve
Sağlıklı Gıda Platformunu bu
duyarlılığı için tebrik ediyorum,
çalışmalarında başarılar diliyorum, hayırlı
ramazanlar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Tüm
5.- Balıkesir Milletvekili Mehmet
Tümün, AKPli damatların tamamı serbest bırakılırken
gazeteci, yazar, siyasetçi herkesin tutuklu olmasına ve Türkiyede
damatlar hukuku adında yeni bir hukuk oluşturulduğuna
ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Olağanüstü hâl bahane edilerek Türkiye'de
gazeteci, yazar, aydın, siyasetçi, Hükûmeti eleştiren kim varsa
cezaevlerinde tutuklu. Sayın Adalet Bakanına soruyorum: Bizler
tutuksuz yargılanmayı her defasında dile getiriyoruz ancak
Türkiyede yeni bir hukuk oluşturdunuz, adı damatlar hukuku. AKPli
damatların tamamı serbest bırakılırken gazeteci,
yazar, siyasetçi herkes içeride. Gerekçe Sabit ikametgâh. diyorsunuz.
Gazetecilerin hepsinin sabit ikametgâhı var, neden tutuklular? Her gün
FETÖcü diye en küçük memurun işine son verirken bu damatlara bu kadar
ayrıcalık yapmanızın gerekçesi nedir? Damatların
konuşacağından mı korkuyorsunuz? Bugüne kadar tahliye
ettiğiniz damatlar kimlerdir, bunları açıklar
mısınız? Tahliye edilecek başka damatlar var
mıdır? Bunlar kimlerdir? Adaleti damatların değil, devletin
temeli yapmayı ne zaman düşünüyorsunuz? (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özdiş
6.- Adana Milletvekili İbrahim
Özdişin, OHAL Komisyonunun ne zaman göreve
başlayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Başbakana ve Adalet
Bakanına. KHKyle kamu görevinden atılıp bireysel başvuru
hakkını kullanarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine giden
bir vatandaşımıza cevap veren AİHM, iç hukuk
yollarının henüz tükenmediği, OHAL İnceleme Komisyonuna
gidilmesi gerektiği cevabını vermiş. Darbe girişiminin
üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Söz konusu bu Komisyon Ocak 2017de
ancak kurulabildi. Çalışmalarına daha başlayamadı.
Süreci neden bu kadar uzatıyorsunuz Sayın Başbakan ve Adalet
Bakanı? OHAL Komisyonu ne zaman göreve başlayacak? Tarih verin.
Damatlar, baklavacılar hakkında birkaç günde karar verebilen
-tırnak içerisinde söylüyorum- tarafsız ve bağımsız
hukuk sistemimiz söz konusu garibanlar, gerçek mağdurlar olunca neden
sağır ve dilsiz oluyor?
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Atıcı
7.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Katarın terörü desteklediği
iddialarıyla ilgili olarak Başbakana yönelttiği soru önergesi
nedeniyle yandaş medya ve ak trollerin kendisine yönelik tutumlarına
ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Katarın terörü desteklediği
iddialarıyla ilgili olarak Sayın Başbakana bir soru önergesi
yönelttim ve kıyamet koptu. Başta yandaş medya ve ak troller hiç
üşenmemişler, önergemle hiç ilgisi olmayacak şekilde Türkiyeyi
suçladığımı söyleyen görseller
hazırlamışlar. Daha da ileri giderek Türkiyeye Katara
uygulanan ambargonun uygulanmasını istediğimi ileri sürerek
alçakça iftiralarda bulunmuşlardır.
Önergeyi bile okumadan, daha da kötüsü okuduğu
hâlde alçakça yalanlar uydurarak beni hedef hâline getirenler ve tehdit edenler
korkacağımı sanıyorlarsa yanılıyorlar. Ülkemizin
yararı için her yerde ve her zaman doğruları konuşmaya ve
yazmaya cesurca devam edeceğim. Alçakça saldıranlardan ise
yargıda hesap soracağım.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Baki Şimşek
8.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Çukurovada buğday hasadının on gün önce
başlamasına rağmen Hükûmetin taban fiyatlarını
açıklamadığına ve en az 1 TL taban fiyat
açıklanmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Tarım Bakanına olacak.
Çukurovada buğday hasadı
yaklaşık on gün önce başlamıştır ama Hükûmet her
yıl olduğu gibi bu yıl da buğday taban
fiyatlarını açıklamamaktadır. Şu anda piyasa
fiyatları 1 TL civarındadır.
Tarım Bakanından ve Hükûmetten
isteğimiz şudur: 1 TLnin altında bir fiyat
açıklayacaksanız hiç açıklamayın. Vatandaşın
koymuş olduğu fiyat şu anda sizin
açıklayacağınız fiyatlardan daha iyidir. En az 1 TL taban
fiyat açıklanmasını talep ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kazım Arslan
9.- Denizli Milletvekili Kazım
Arslanın, Güney Afrikadan ithal edilecek bazı araçlara yüzde 10
Toplu Konut Fonu eklenmesi kararının gerekçesini ve ne kadar Toplu
Konut Fonu tahsili hedeflendiğini öğrenmek istediğine, Kore
şehitleri ile gazilerine de ÖTV istisnasının uygulanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Maliye Bakanına
soruyorum:
1) Resmî Gazetede yayınlanan kararla Güney
Afrikadan ithal edilecek 1600 cc motora kadarki araçlara yüzde 10 Toplu Konut
Fonu eklenmesine karar verilmiştir. Bu kararın gerekçesi nedir?
2) AB ve Türkiye'nin diğer ülkelerle
imzaladığı serbest ticaret anlaşmasının ülke ve
eşya açısından farklılık taşıması
durumunda bir tarife farkı oluşacağı, bunun ülkemizin
zararına olduğu için bu ek fonun konduğu belirtilmiştir.
Bakanlığınız bu fonla ne kadarlık Toplu Konut Fonu
tahsil etmeyi hedeflemektedir?
3) Bakanlığınız bütün şehit
yakını ve gazilerin mal alımlarında ÖTV istisnası
uygulaması getirmektedir. Kore şehitleri yakınları ve
gazilerine de bu ÖTV istisnasının uygulanması gerekir. Kore
şehitleri yakınları ve gazileri bu eşitsizliğin
giderilmesini beklemektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Behçet
Yıldırım
10.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemir için hazırlanan fezlekenin akılla, izanla, adaletle, hukukla
hiçbir ilgisi olmadığına ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
İktidarın vesayeti altında bulunan
yargının akıl almaz uygulamaları devam ediyor. En son Grup
Sözcümüz Sayın Osman Baydemir için hazırlanan fezlekenin akılla,
izanla, adaletle, hukukla hiçbir ilgisi yoktur.
Sayın Baydemirin Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanıyken cemevi yapılması için
verdiği arsaya ilişkin hazırlanan fezlekede, devletin
laikliğe aykırılık ilkesiyle ters düşerek görevi
kötüye kullandığı suçlamaları var. Bu fezlekenin
kamuoyunda, özellikle partimiz tabanında hiçbir hükmü yoktur.
AKP iktidara geldiğinden beri Alevi
sorunlarını çözmeyi bir yana bırakalım, çözüm üretenleri
cezalandırmaktadır. Kendi Alevisini yaratma derdinde olan iktidar
onlarca Alevi kurultayı düzenlemiş, hiçbir sonuç alınamamıştır.
Sayın Baydemirin yaptığı,
partimiz HDPnin de desteklediği, programına aldığı,
tüm Türkiye halklarını ve inançlarını bir arada tutmaya
çalışan, ödüllendirilmesi gereken güzel bir
çalışmadır. Cumhuriyetin, demokrasinin ve laikliğin
güvencesi olan Alevi vatandaşlarımıza bu fezlekeyi nasıl
izah etmeyi düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Havutça
11.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, Balıkesirde zeytinliklerle ilgili düzenlemeler içeren
yasa tasarısının geri çekilmesinin olumlu
karşılandığına ancak tamamen geri çekilerek
üreticilerle birlikte bir düzenleme yapılmasının talep
edildiğine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Hafta sonu Balıkesirdeydik ve Balıkesir,
biliyorsunuz, zeytin ve zeytinciliğin genetiğinin doğduğu
topraklar. Ayvalık, Gömeç, Burhaniye, Havran, Edremit; Güney Marmarada
Bandırma, Edincik, Erdek gibi kentler zeytin ve zeytinyağıyla
geçinen önemli yerler. Burada uluslararası marka olmuş, TARİŞ
gibi, Marmarabirlik gibi önemli üretici birlikleri ortaya
çıkmıştır. Buradan tüm Balıkesir zeytin yasasıyla
ilgili bölümün
Zeytinlik alanları ranta açacak yasanın geri
çekilmesini olumlu karşılamışlardır ancak yeterli
değil, tamamen zeytin yasasının geri çekilerek üreticilerle
birlikte bir yasa düzenlemesini talep etmektedirler.
Ben, buradan, Sanayi Bakanına sesleniyorum: Bu
inadınızdan vazgeçin, zeytinlik alanlarını maden
rantına terk etmeyin; köylünün sesini, milletin sesini, halkın sesini
dinleyin diyorum.
BAŞKAN Sayın Kayan
12.- Kırklareli Milletvekili Türabi
Kayanın, doluya karşı en olumlu önlemin tarımsal
sigortalama olduğuna ve sigortalı ürünlerin hasar tespitinin
sağlıklı bir şekilde yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İçinde bulunduğumuz ay dolu
zamanıdır. Dolunun ne zaman ve nereye geleceği bilinmiyor. Yere
düşmesini önlemenin de mümkünü yok. Dolu yağan tarlalarda zarar yüzde
10 olduğu gibi yüzde 100 de olabiliyor. Çiftçinin bir yıllık
emeği, masrafı bir anda yok oluyor, borçlarını ödeyemez
duruma düşüyor. Doluya karşı en olumlu önlem tarımsal
sigortalamadır. Çiftçi ürünlerini sigortalaması hâlinde gördüğü
zararı tespit etme görevini TARSİM yapmaktadır. Yıllardan
bu yana sigortalı ürünlerin hasar tespiti sağlıklı bir
şekilde yapılmamaktadır. Çiftçi tarlasını sigortalamak
istemiyor bu nedenle; bu durumda zararı büyük oluyor. Çiftçilerimizin
zararı yüzde 100 ise tespit yüzde 50 değil yüzde 100
olmalıdır. Ürününü sigortalamayan çiftçilerimizin de borçları
ertelenmelidir. Sosyal devlet olmanın gereği de budur.
BAŞKAN Sayın Taşkın
13.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, yılın ilk çeyreğinde yüzde 5 büyüme ve
mayıs ayı sonu itibarıyla ihracatın 147 milyar dolara
çıkmasıyla 2017 yılının ekonomide tarihî bir
sıçrama yılı olacağının şimdiden
göründüğüne ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
AK PARTİ hareketinin hizmet destanları
yazmasının ve sorunları bir bir aşmasının
gayrimillî odakları rahatsız ettiği hepimizce malumdur. 2013te
Gezi olaylarına ve FETÖnün 17-25 Aralık saldırısına
rağmen yüzde 8,5 büyüdük. 2014te mahallî idareler ve
Cumhurbaşkanlığı olmak üzere iki seçime rağmen yüzde
5,2 büyüdük. 2015te yaşadığımız iki genel seçime ve
terör olaylarındaki tırmanışa rağmen yüzde 6,1 büyüdük.
2016 yılında ise 15 Temmuz kanlı darbe girişimine ve
terörle sınır içinde ve dışında verilen yoğun
mücadeleye rağmen yüzde 2,9 büyüdük. Bu yılın ilk
çeyreğinde ise yüzde 5 büyüme ve Mayıs ayı sonu itibarıyla
ise ihracatımızın 147 milyar dolara çıkmasıyla 2017
yılının ekonomide tarihî bir sıçrama yılı
olacağı da şimdiden görünmektedir. Enflasyonda
aşağı doğru düşüş eğilimi
başlamıştır.
Bu verilerin 2023, 2071 hedeflerimize emin
adımlarla yürüdüğümüzün göstergesi olduğunu ifade eder, Genel
Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Gaydalı
14.- Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet
Gaydalının, Bitlis iline bağlı Şetek (Ortakapı)
köyü sakinlerinin hayvanlarına Bitlise götürdükleri sırada askerler
tarafından el konulduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bitlis iline bağlı Şetek
(Ortakapı) köyü sakinleri hayvanlarını kışın
iklim şartlarından dolayı Siirte, yazın ise Bitlise
getirmektedir. Yine bu işlemi yaptıkları 10 Haziran 2017
tarihinde, sosyal ağlarda yer alan görüntülere göre, Bitlisin
Buzlupınar yakınlarında askerler tarafından durdurularak
hayvanlarına el konmuştur. Köylüler gerekli izinlerinin olduğunu
söylemesine rağmen Bitlis Valiliğinin izni olmadığı
gerekçesiyle hayvanları Karınca Karakoluna götürülmüştür.
Halkımız soruyor: Bu, keyfî bir durum
değil midir? Bu, hayvan üreticisine zulüm değil midir?
Taşıma işlemleri sırasında 13 koyun telef
olmuştur, halkın bu zararı kim tarafından karşılanacaktır?
Ayrıca, şunun da cevabını merak ediyoruz: Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığının
hayvancılığı destekleme ve geliştirme
politikaları arasında köylülerin hayvanlarını tutuklamak,
el koymak bulunmakta mıdır?
BAŞKAN Sayın İmran Kılıç
15.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, Kızılayın kuruluşunun 149uncu
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hilali Ahmerden Türk Kızılayına
yüz kırk dokuz yıllık bir yardım çınarı,
dünyanın sayılı, bölgesinin ise en güçlü yardım
kuruluşu hâline gelen Kızılay 149uncu yaşında.
Yardımseverlerin her geçen gün artan güveni ve
desteğiyle ihtiyaç sahiplerinin umutlarını yeşertmeye devam
ediyor. Kızılay kurulduğu günden bu yana savaş
alanlarında yaralanan ve hastalanan yüz binlerce askerin
yardımına koştu. Bugün, 300 bin kişiye acil barınma ve
beslenme imkânı verebilecek kapasiteye ulaştı. Ayrıca
sağlık, sosyal yardım, gençlik ve eğitim alanlarında
da hizmetler sunuyor. Yüz kırk dokuz yıllık tarihi içerisinde
yardımları dünyaya uzanan Kızılay, 90 farklı ülkede
insanların ihtiyaçlarını gidermek için
uğraşmış ve bu yardım çalışmaları
Türkiye'nin tanıtılmasına da büyük katkı
sağlamıştır.
3 yavrumuzun bugünlerde okul
harçlıklarından Kızılaya gönderdiği 27,5 liralık
manevi değeri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Doğan Türkmen
16.- Adana Milletvekili Elif Doğan
Türkmenin, AKP iktidarının Adanalıların 5 Ocak
Stadyumunun yerinin yeşil alan ve spor alanı olması
isteğini yerine getirip getirmeyeceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce AKPli hatip İzmir
ne istiyorsa, İzmirliler ne istiyorsa AKP iktidarının onu
verdiğini söyledi.
Adanada TOKİ tarafından yeni bir stadyum
yapılmaktadır. Ancak mevcut 5 Ocak Stadyumu için Adanalının
bir talebi var, o talep de 5 Ocak Stadyumunun yerinin yeşil alan ve spor
alanı olmasıdır. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, AKP iktidarı Adanaya Adanalının
istediğini verecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Göker
17.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin,
Mardinin Dargeçit ilçesinde PKKlı teröristler tarafından şehit
edilen Burdurlu Uzman Onbaşı Hikmet Zenginin cenaze töreninde
bazı kurum müdürlerinin tutumuna ilişkin açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkanım, Mardinin Dargeçit ilçesinde PKKlı teröristler
tarafından şehit edilen Burdurlu hemşehrimiz Uzman
Onbaşı Hikmet Zenginin Güneyyayladaki cenaze töreni şiddetli
yağmur altında yapılmıştır.
Genelde, bütün programlara makam araçlarıyla
gelmeyi tercih eden kurum müdürleri valinin talimatıyla otobüsle
gelmişlerdir. Şehidimizin cenazesine katılan yüzlerce insan
sağanak yağmura aldırış etmeden son görevlerini
yaparlarken ilimizin kurum müdürlerinin bazıları otobüste oturmayı
tercih etmişlerdir ve bunun yanı sıra çamura saplanan otobüsü de
tören için görevlendirilen askerlere ittirmişlerdir. Şehitlerimize
yapılan bu ayıp ve hakaret dikkatlerden kaçmamış ve Burdur
halkı tarafından öfkeyle karşılanmıştır.
Burdur halkı ve tüm kamuoyu nezdinde tepkiyle
karşılanan ve şehit cenazesinde ayakkabıları
çamurlanmasın diye otobüsten dahi inmeyen ilimizin kurum müdürleri
hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını şehit
aileleri adına Sayın Başbakandan bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Doğan
18.- İzmir Milletvekili Müslüm
Doğanın, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir
hakkında aceleyle, bilgisizce ve cahilce bir fezleke
hazırlandığına ve bu fezlekeyle ilgili bir işlem
yapılıp yapılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, 17/4/2012 tarihinde Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanlığı -17/2/2012 tarihli Meclis kararı esas
alınarak- ile Pir Sultan Abdal Derneği arasında cemevi
yapımıyla ilgili bir protokol imzalanmıştır.
Cemevlerine ilk olarak hukuki bir statü verme anlamını da içeren bu
protokol tamamen hukuki bir çerçevede yapılmıştır. Bu
nedenle, şimdiki Urfa milletvekilimiz, o dönemin Büyükşehir Belediye
Başkanı Sayın Osman Baydemir hakkında aceleyle, bilgisizce
ve cahilce bir fezleke hazırlanmıştır. Alevilerin cemevini
bir ibadethane olarak kabulü maalesef sorun hâline getirilmiştir. Söz
konusu cemevi 1/5000 ve 1/1000 ölçekli plana işlenmiş ve 388
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle tescil edilmiştir. Adalet
Bakanına soruyorum: Bu fezleke hakkında bir işlem yapacak
mısınız? Ayrıca, İçişleri Bakanına da soruyorum:
Mülkiye Müfettişi Abdulmuttalip Aksoyun yanlış
değerlendirmesi sonucunda savcılığa gönderilen rapor
hakkında da bir işlem yapacak mısınız?
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Tuncer
19.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin,
12 Haziran 1919da Atatürkün Amasyaya gelişinin ve Amasya Tamiminin
yayınlanmasının 98inci yıl dönümüne ve tüm
milletvekillerini 12-22 Haziranda yapılan Amasya Festivaline davet
ettiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan, 19
Mayıs 1919da Samsuna çıkarak Kurtuluş
Savaşının meşalesini yakan Mustafa Kemal Atatürk 12
Haziran 1919da Amasyaya gelmiş ve 22 Hazirana kadar
kalmıştır. Amasyada Atatürkü Müftü Hacı Tevfik Bey
başkanlığında tüm Amasya halkı
karşılamış ve tarihe geçen Paşam, tüm Amasyalılar
emrinizdedir. sözü bu anda söylenmiştir. Millet egemenliğinin ve
kurtuluş zaferinin temelinin atıldığı Amasya Tamimi de
12-22 Haziran tarihleri arasında hazırlanmış ve
yayınlanmıştır. Bugün ise Amasyaya Atatürkün
gelişinin ve Amasya Tamiminin yayınlanmasının 98inci
yılını kutluyoruz. Tüm Amasyalılarla birlikte bir
Amasyalı olarak bu gururu beraber yaşıyor ve 12-22 Haziran
Amasya Festivaline tüm milletvekillerimizi davet ediyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
20.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, referandumdan bu yana şehit
sayısının 60a yaklaştığına ve son
şehitlerden Giresunlu Tuncay Zengine Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çorumlu Aybüke Öğretmen, Ankaralı Sefa
Tiftik, Rizeli Soner Fazlıoğlu ve Giresunlu Tuncay Zengin, son olarak
da dün gece Aydınlı Ufuk Demirkıran Bingölde, güvenlik korucusu
Abdurrahman Avcı Şırnakta şehit oldu. Son dört günün
acı bilançosu 6 şehit. Geçen hafta ülkemizin pek çok illerinde
şehit cenazeleri kalktı ve feryatlar yükseldi. Referandumdan bu yana
geçen süre içinde şehit sayımız maalesef 60a
yaklaştı. Son şehitlerimizden Tuncay Zengin Dereli ilçemizdendi,
benim de yakınımdı, 26 yaşındaydı,
Şırnak dağlarındaki çatışmada kahpelerin
kurşunuyla can verdi. Onu önceki gün on binlerin
katıldığı bir törenle ebedî yolculuğuna
uğurladık. Kendisine rahmet diliyorum, ailesine ve hemşehrilerine
başsağlığı diliyorum. Ülkemizin bölünmez
bütünlüğü, cumhuriyet ve demokrasimizi, ulusumuzu korumak için
canını veren şehitlerimizin ruhları şad olsun,
milletimizin başı sağ olsun.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bektaşoğlu.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, tüm şehitlere Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Tüm şehitlerimize ben de
Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Birer dakikalık konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi, söz talep eden sayın grup başkan
vekillerine söz vereceğim.
İlk söz Sayın Akçayın.
Buyurunuz Sayın Akçay.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, FETÖyle mücadelenin yargı boyutunda çok özenli, dikkatli
ve adalet terazisini doğru bir şekilde tartma ihtiyacının
günümüzün en acil gündem maddelerinden birisi olduğuna ve 12 Haziran Dünya
Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında
FETÖyle mücadelede yargı süreci başladı ve devam ediyor. Suçlu
ile suçsuzun, haklı ile haksızın, kurunun yanında
yaşın yanmaması ve at izi ile it izinin birbirine
karışmaması için yargı sürecine büyük önem veriyoruz. FETÖyle
ilgili her türlü organik, siyasi, ekonomik bağı gerek yargı
organlarının elindeki belgelerle gerekse de kamuoyu nezdinde kesin
olarak ortaya çıkan bazı kişilerin, bazı damatların
FETÖ soruşturma ve kovuşturmalarından
kaçırıldığı izlenimi kamuoyunda
yerleşmiştir. Bu tür uygulamalar FETÖyle mücadelede kafa
karışıklığına sebep olmakta ve kamuoyunda ciddi
kaygılar oluşturmaktadır. Genel Başkanımız
Sayın Devlet Bahçelinin 9 Haziranda yaptığı tarihî
uyarıları bir kez daha Genel Kurulun ve kamuoyunun bilgisine sunmak
istiyorum. Adaletten kurtulmak için ille de meşhur ve mevki sahibi
birisinin damadı, yakını, akrabası, onu bunu mu olmak
lazım? Madem bir kişi suçsuz, niye tutuklanır? Tutuklandı,
niye bırakılır? Sanıyorum kripto eller devrede, kaos
emelleri siyasi çemberdedir. Uyarıyorum, adalet sönerse, beka
yıkılırsa geriye üzerinde ağlaya ağlaya bile olsa
telafi ve ikame edemeyeceğimiz bir harabe kalacaktır. Bu nedenle,
FETÖyle mücadelenin yargı boyutunda çok özenli, dikkatli ve adalet
terazisini doğru bir şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Akçay, buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
tartma ihtiyacı
günümüzün en acil gündem maddelerinden biridir.
Sayın Başkan, bugün Dünya Çocuk
İşçiliğiyle Mücadele Günüdür. Çocuk işçiliği, dünya
gündeminin de üst sıralarında yer alan ve çözüm bekleyen bir
sorundur. Nedenleri ne olursa olsun, çocukların çalışması
eğitimden uzaklaşmalarına, fiziki ve ruhi gelişimlerinin
olumsuz etkilenmesinin yanında, istismara uğramalarına da neden
olmaktadır.
Çocuk işçiliği ülkemizde de önemli bir
toplumsal sorun hâline gelmiştir. Resmî verilerde 15-17 yaş
arası çocuk, işçi statüsünde ele alınmaktadır. Buna göre
2016 yılında çocuk işçi sayısı 708 bindir ancak 15
yaş altı çocukları da dâhil ettiğimizde, ülkemizde
çalışma hayatındaki çocuk sayısının 2 milyona
yaklaştığı tahmin edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz, tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Çocuklarımız bugünümüz değil,
yarınımızdır. Yarınlarımızın
teminatı olma, çocuk yaşlarında çalışma hayatına
girmeleri değil, bu yaşlarında eğitim ve
öğretimlerini, bedeni ve ruhi gelişmelerini sağlıklı
bir şekilde tamamlamasıdır. Çocuk işçiliğinin ortadan
kalkması uzun dönemli bir hedeftir ve ülkelerin sosyoekonomik
gelişmelerine bağlıdır. Sorunu bu bütünlük içerisinde ele
alıp çözüm önerilerinin aranması gerekmektedir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
İkinci söz Sayın
Yıldırımın.
Buyurunuz Sayın Yıldırım.
22.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, 12 Haziran Dünya Çocuk
İşçiliğiyle Mücadele Gününe, kayyumların deyim yerindeyse
faşizme tekabül eden uygulamalarının devam ettiğine ve
Semih Özakça ve Nuriye Gülmenin açlık grevlerinin 95inci gününde
olduklarına ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü.
Ülkemizdeki çocuk işçiliği öyle bir hâlde ki sağlıklı
bir veriye dahi sahip değiliz. Sayısı milyonlarla ifade edilen,
bu ülkenin geleceği olarak addettiğimiz çocuklar, fabrikalarda,
trafik ışıklarında mendil
satıcılığında, ayakkabı
boyacılığında ve tarlalarda asla kendi boylarının
ve bedenlerinin kaldıramayacağı bir belirsiz içerisine
sürüklenmiş durumdalar. Sadece tarım işçisi ailelerin
yanındaki çocukların yüzde 90ının tarım mevsiminde
yedi gün on bir saat çalıştıklarını bilimsel bir veri
olarak sunabiliriz.
Sayın Başkan, özellikle AKPnin ülkeyi KHK
cumhuriyetine dönüştürmesinden sonra, dünya siyaset literatüründe bir
karşılığı olmayan, kayyum denen ne menem
olduğu
Sadece yönetmek üzere görevlendirildiği yerlerle ilgi
bağı 3 imzaya dayanan kayyumların, deyim yerindeyse faşizme
tekabül eden uygulamaları devam ediyor. Düşünün, son bir ayda bir
kayyum, AKP tarafından atanmış bir kayyum tarafından orada
bir toplumsal hafızaya tekabül eden heykelin
yıkılışının 3üncüsünü yaşadık. 2004
yılında, AKP iktidarı döneminde Kızıltepede 13
kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymazın on
yıllık heykeli yıkıldı. Kim tarafından? AKPnin
kayyumu tarafından. Şimdi düşünün, bir yerde heykel niye
yıkılır? Şu yeryüzünde heykellerin
yıkılması; bir, İkinci Dünya Savaşı
uygulamalarına denk gelir, bir de günümüzde IŞİDin
yaptığı bir şeydir. Heykel niye yıkılır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Güncel olarak
IŞİDle özdeşleşmiş olan Musulda ve Palmirada
bildiğimiz heykel yıkılması olayını, AKPnin 3
imzayla görevlendirdiği kayyumların yapıyor olması neye
tekabül ediyor? Bizim anladığımız şudur: Bir yerde
toplumsal hafızayı, acıyı bir daha yaşanmamak üzere,
diri tutmak üzere yapılmış olan bir heykel, aynen Roboskide,
aynı Cizredeki Orhan Doğan heykelinin kayyumlar tarafından yıkılmasında
olduğu üzere, herhâlde faili olunan bir olayı unutturmak,
aklınca onu hafızadan silmek üzere uygulanıyor olabilir,
başkaca bir açıklaması yoktur. Yoksa, AKP bu heykelleri
yıktırtarak, bu siyasi iktidar, kendi döneminde katledilmiş
çocukların unutulmasını istiyor olabilir. Ama kayyumların
yönetmek üzere görevlendirildiği yerleşim birimleriyle ilgi
bağı budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Yıldırım, mikrofonunuzu açıyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Son olarak da öğretmenimiz Semih Özakça,
akademisyenimiz Nuriye Gülmenin açlık grevlerinin 95inci günü.
Artık her an hepimizin toplumsal vicdanını sızlatabilecek
bir haberle karşılaşabiliriz.
Peki, neden tutuklular bunlar? Sadece işlerini
istediler; yıllara sari eğitimlerinden kaynaklı, emekleriyle,
alın terleriyle almış oldukları işlerini istediler.
Peki, tutukluluklarının sebebi ne? Herhâlde KHK faşizmini
dünyaya duyurdukları içindir, AKPnin zulüm politikalarını
toplumsal mesele hâline getirdikleri içindir, açlık grevleriyle tüm toplumu
ve tüm insanlığı doyurmaya çalıştıkları
içindir diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın Özel, buyurunuz, söz sizin.
23.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Olağanüstü Hâl İnceleme Komisyonunun derhâl göreve
başlaması gerektiğine, 12 Haziran Dünya Çocuk
İşçiliğiyle Mücadele Gününe ve gündemde olan torba kanuna
Cumhuriyet Halk Partisi olarak en yüksek muhalefet refleksini göstermeye devam
edeceklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
15 Temmuz kanlı darbe girişimini
araçsallaştırarak 20 Temmuzda ilan edilen OHALin ortaya
çıkardığı yüz binlerce mağduriyetten doğan
şikâyetlere bir cevap olarak sunulan ve esas amacının Anayasa
Mahkemesinde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde hak arama
çabalarının önünü fiilen tıkamak olduğu konusunda ciddi
eleştiriler bulunan Olağanüstü Hâl İnceleme Komisyonu hâlen daha
kendisinden beklenen bu görevi yerine getirmeye dursun, bugün Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi bu kaygıların hepsini doğrulayacak bir karar
vererek bir iç hukuk yolunun tüketilmediği gerekçesiyle yapılan
başvuruyu OHAL Komisyonuna yönlendirdi.
Bu konuda beklentilere cevap verebilecek, adalet
arayışına yanıt verebilecek şekilde bu Komisyonun
derhâl göreve başlaması ya da bu Komisyonun adalet
arayışının önündeki engel ve tampon görevinden bir an önce
menedilecek şekilde gerekli siyasi iradenin gösterilmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
Bugün Çocuk İşçiliğiyle Mücadele
Günü. Sabah, gazetelerini ellerine alan vatandaşlar Niğde
Milletvekilimiz Ömer Fethi Gürerin soru önergesine Bakanlığın
verdiği 102 bin çocuk işçi var. cevabıyla irkildiler. Bunun
resmî rakam olması ve bu boyutta olması, gerçek rakamların,
fiilî durumun ne kadar korkunç olduğuna da işaret eden bir gerçek.
Bir ülkede hem işsizliğin ve genç
işsizliğin yüksek olması hem de çocuk işçiliği
sorununun olması iktidarın yönetme kabiliyetinden ne kadar uzak
olduğunun ve ülkenin ne kadar kötü yönetildiğinin bir göstergesi. Bu
konu da bu ülkenin gerçekten doğru politikaları hayata geçirecek,
çocuğu çocuk olarak gören, işsizliği de ana sorun olarak gören
gerçek bir sosyal demokrat iktidara ihtiyaç olduğunu açıkça ortaya
koyuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Son olarak da geçtiğimiz hafta çok
tartışılan bir torba yasadan en rahatsızlık yaratan
zeytinliklerle ilgili madde Komisyona geri çekildi. Elbette ki ısrar
edilmesine göre doğru bir adım ama Komisyon safhasında da
toplumsal duyarlılığın ve doğruların
yapılmasının takipçisi olacağız. En doğrusu,
bunun Komisyon sürecinin tüm paydaşlarla birlikte ve gerçekten çevreye ve
zeytine duyarlı bir şekilde ele alınması.
Ama bu maddenin çekilmiş olması, meralarla
ilgili tehdit yaratan düzenlemenin ortada olduğu gerçeğini;
desteklediğimiz yatırımcının, sanayicinin
sırtından alınan TRT payının vatandaşın
sırtına doğal gaz paralarıyla, telefon faturalarıyla
yüklendiği gerçeğini; iş sağlığı ve iş
güvenliğiyle ilgili bu Meclisin yaptığı önemli
adımlardan olan bir adımın 2020 yılına kadar
ertelenerek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN Evet, tamamlayınız
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
bir zafiyet
yarattığını ve eğitimle ilgili yapılacak
düzenlemelerin Millî Eğitim Komisyonunun olanca muhalefetine rağmen
hem YÖK konusunda hem araştırma görevlilerinin iş güvencesizleştirilmesi
konusundaki kaygılarımızı taşımaya devam
ettiğimizi ve bu maddelerin içinde bulunduğu bir torba kanuna
Cumhuriyet Halk Partisi olarak en yüksek muhalefet refleksini göstermeye devam
edeceğimizi yüce Meclisin bilgilerine arz ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Son söz hakkı Sayın Muşun.
Buyurunuz Sayın Muş.
24.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, Batmanda PKK terör örgütünün saldırısı sonucu
şehit olan öğretmen Aybüke Yalçına Cenab-ı Haktan rahmet
dilediğine, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele
Gününe ve AK PARTİ iktidarlarının terör örgütlerine
karşı kararlı mücadelesini hep sürdürdüğüne ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben de bir kez daha, Batmanda PKK terör örgütünün
saldırısı sonucu hayatını kaybeden, şehit olan
Aybüke Yalçın öğretmenimize Cenab-ı Haktan tekrar rahmet
diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.
Çocuk işçiliğiyle mücadele ve çocuk
işçiliği sorunu, bununla ilgili mücadele tüm siyasi partilerin, Hükûmetimizin
gündeminde olan ve sonuna kadar mücadele ettiğimiz, edeceğimiz bir
konudur. Bu bağlamda, bildiğiniz üzere, temel eğitim, zorunlu
eğitim on iki yıla çıkarılmıştır.
Çocukların olması gereken yer sokaklar veya atölyeler değil,
çocukların olması gereken yer okuldur, orada iyi bir eğitim
alarak hayata hazırlanmalarıdır.
İktidarlarımız döneminde terör
örgütlerine karşı kararlı mücadelemizi hep sürdürdük. AK
PARTİ iktidarları olarak, AK PARTİ olarak DEAŞ terör
örgütüne de, PKK terör örgütüne de, DHKP-C terör örgütüne de, FETÖ terör
örgütüne de, diğer terör örgütlerine de kararlı bir şekilde
mücadele ortaya koyduğumuzu buradan ifade etmek isterim. Burada, PKK terör
örgütünün daha küçük yaşta çocukları dağa kaçırmak
suretiyle terörize ederek, ellerine silah vererek onları sivil halkın
üzerine, emniyet kuvvetlerinin üzerine göndermek gibi bir organizasyonun
içerisinde olduğu ve buna karşı da büyük bir mücadelenin
içerisinde olduğumuzu buradan ifade etmek isterim. Bunu da özellikle
belirtmek istediğimi Genel Kurulun takdirine sunmak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri ayrı
ayrı okutuyorum.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlu ve 29 milletvekilinin, Uludağ ve Bursa
Ovasının sahip olduğu doğal zenginliklerin korunması
için yapılması gerekenler ile Uludağ'ın su kaynaklarının
potansiyelinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/559)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Uludağ ve Bursa Ovası'nın sahip
olduğu doğal zenginliklerin korunması, yamaçlardan Bursa
Ovası'na süzülen kar ve yağmur sularının
oluşturduğu yer altı su rezervlerinin ortaya
çıkarılması, kaçak su kuyularının tespiti ve ovaya
verdiği zararların boyutlarının belirlenebilmesi, özel
şirketlere devredilen pınarların sözleşme
şartlarına göre kullanılıp
kullanılmadığının araştırılması
amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
2)
Kadim Durmaz (Tokat)
3)
Ömer Fethi Gürer (Niğde)
4)
Orhan Sarıbal (Bursa)
5)
Nihat Yeşil (Ankara)
6)
Melike Basmacı (Denizli)
7)
Tahsin Tarhan (Kocaeli)
8)
Özcan Purçu (İzmir)
9)
Şenal Sarıhan (Ankara)
10)
Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
11)
Ceyhun İrgil (Bursa)
12)
Erkan Aydın (Bursa)
13)
Ali Yiğit (İzmir)
14)
Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
15)
Mustafa Ali Balbay (İzmir)
16)
Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
17)
Dursun Çiçek (İstanbul)
18)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
19)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
20)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
21)
Mahmut Tanal (İstanbul)
22)
Türabi Kayan (Kırklareli)
23)
Mazlum Nurlu (Manisa)
24)
Gülay Yedekci (İstanbul)
25)
Yakup Akkaya (İstanbul)
26)
Akif Ekici (Gaziantep)
27)
Kazım Arslan (Denizli)
28)
Muharrem Erkek (Çanakkale)
29)
Haydar Akar (Kocaeli)
30)
Ali Akyıldız (Sivas)
Genel Gerekçe:
Su ve yeşilin birlikte
anıldığı bir şehirdir Bursa. Öyle ki gezginlerin
Bursa'da ilgisini en çok çeken şey şehrin her yerinde gürül gürül
akan suları ve sokak çeşmeleridir. Ünlü seyyah Evliya Çelebi 1640 yılında
Bursa'ya geldiğinde gördüğü bu manzarayı ünlü Seyahatnamesinde
tek bir cümleyle özetliyor: "Velhasıl Bursa sudan ibarettir."
Ancak bugün Evliya Çelebi ve daha birçok gezgini kendisine hayran bırakan
o billur sular Bursa'dan göç etmiş durumdadır. Bulunduğu
sokaklara, caddelere renk veren sokak çeşmeleri ne yazık ki
çarpık yapılaşmanın bir sonucu olarak birer birer yok
edilmiştir. Su kullanımındaki yanlışlıklar ve
küresel ısınma nedeniyle rezervlerin giderek azaldığı
bir dönemde Bursa'nın susuz kalması mümkündür. Kaldı ki birkaç
yıl evvel yaşanan kuraklık nedeniyle Bursa'da da su
sıkıntısı belirmiş, verimli ovasını besleyen
yer altı suları içme suyu olarak tahmin edilenden de fazla kullanılmıştır.
Bursa'nın su sorununu çözmek için kullanılan yer altı suları
şehirdeki irili ufaklı boyahanelerin de kaçak kullanımı
nedeniyle verimli toprakları besleyemeyecek hâle gelmiştir.
Ayrıca, Bursa'ya hayat veren ve bir su
şehri görünümüne bürünmesine neden olan, 2.543 metre yüksekliğiyle
Türkiye'nin en önemli kış ve doğa sporları merkezi olan
Uludağ'ın volkanik yapısı da dikkatlerden
kaçırılmamalıdır. Bugün Bursa'nın
kaplıcalarını besleyen kaynaklar da Uludağ'dan ovaya inen,
daha sonra Uludağ'ın derinliklerine geri dönüş yapan elli
yıllık sulardır. Zirvesinde Aynalıgöl, Karagöl ve
Kilimligöl bulunan, endemik bitkileriyle bir yeryüzü cenneti olan
Bursa'nın hayat damarı Uludağ maalesef her geçen gün önemini
yitirmekte, Bursa'yı besleyen ana damar olması nedeniyle bu
özensizlik ileride büyük zararlara yol açma noktasına gelmektedir.
Bu bağlamda, Uludağın ve Bursa
Ovasının sahip olduğu doğal zenginliklerin korunması
ve bu kaynakların gelecek kuşaklara aktarılabilmesi
amacıyla acil eylem planının oluşturulması,
Uludağ'ın su kaynaklarının potansiyelinin belirlenmesi,
özel şirketlere devredilen pınarların sözleşme
şartlarına göre kullanılıp
kullanılmadığının araştırılması,
Uludağın eteklerinden Bursa Ovası'na süzülen kar ve yağmur
sularının oluşturduğu yer altı sularının
rezervlerinin ortaya çıkarılması, açılan kaçak
kuyuların tespiti ve ovaya verdiği zararların
boyutlarının belirlenebilmesi, orman dokusu ve tabii endemik
bitkileriyle dünyanın göz bebeği olan Uludağın daha
fonksiyonel bir pozisyona getirilmesi, üzerinde yaşanan yetki
karmaşasının ortadan kaldırılabilmesi amacıyla
Anayasa'nın 98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz ve 27
milletvekilinin, süt ve süt ürünleri sektörünün sorunlarının ve Ulusal Süt Konseyi ile Et ve Süt
Kurumunun durumunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/560)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemiz bulunduğu iklim kuşağı
ve coğrafi konumunun etkisiyle tarımsal ve hayvansal üretim
potansiyeli açısından yadsınamayacak bir yere sahiptir. Bu
anlamda Çanakkale ilimiz eşsiz doğası ve zengin bitki örtüsü ile
süt ve süt ürünleri üretimine katkısı ve bu alanda markalaşan
peyniriyle ülkemiz açısından özel bir yere sahiptir.
Süt ve süt ürünlerinin tüketimi
sağlıklı ve dengeli beslenme açısından son derece
önemlidir. Yurttaşlarımızın sağlıklı
beslenebilmesi bakımından süt sektöründe yaşanan sorunların
çözümlenmesi, sektörün çağın üretim teknolojilerinden yeterince
istifade etmesi hem üretim verimliliğini artıracak hem de üreticinin
rekabet gücünü yükseltecektir. Kişi başına süt tüketimi Avrupa
ülkelerinde ortalama 64 litreyken Türkiye'de 24 litredir. Hatta
işlenmiş ve ambalajlanmış süt tüketim oranı bu
rakamın oldukça altında seyretmekte, yalnızca 14 litre
civarındadır. Ülkemiz süt pazarında tüketimin
azımsanmayacak bir oranı açık süt tüketimi olarak
gerçekleşmektedir. Oysa açık süt, içerdiği zararlı
mikroorganizmalarla insan sağlığı bakımından da
ciddi bir risk taşımaktadır.
Uygulanan tarım ve hayvancılık
politikalarının etkisiyledir ki, son yıllarda ülkemiz ve
özellikle Çanakkale ilimizin Biga, Ezine, Bayramiç, Yenice ve Çan ilçelerinde
büyükbaş ve küçükbaş hayvan besiciliği yapan süt üreticileri zor
günlerden geçmektedirler. Ulusal Süt Konseyinin bileşenlerinden olan
sanayicilerin çiğ süt fiyatlarını yüksek bulması ve
konseyin üretici temsilcilerinin de buna itiraz etmeleri nedeniyle fiyat
belirleme noktasında bir anlaşma sağlanamamıştır.
1 Şubat-30 Haziran 2014 döneminde çiğ süt
fiyatı 1,05 TL olarak işlem görmüştür. 1 Temmuz 2014
yılından bu yanaysa çiğ süt fiyatı 1,15 TL olarak devam
etmektedir. 1 Ocak-30 Haziran 2016 dönemini kapsayan dilimde de çiğ süt
fiyatının 1,15 TL olarak devam edeceği deklare edilmiştir.
1 Temmuz 2014 yılından bu yana
çiğ süt üreticilerinin üretim maliyetleri artma eğilimi gösterirken
çiğ süt fiyatlarının artırılması bir yana
düşürülmek istenmesi süt üreticilerinin mağdur olmalarını
sağlamaktadır.
Çiğ süt üreticilerinin ülkemizde AB
ülkesi üreticilerinin destekleme oranları ölçüsünde desteklenmesi
sağlanmalı ve üretim miktarı artırılarak ülkemiz
insanının kaliteli süte ekonomik erişimi gerçekleştirilmelidir.
Bu yapılırken üreticinin mağdur edilmemesi için serbest piyasa
koşulları karşısında savunmasız olan çiğ süt
üreticilerinin istek ve taleplerinin dikkate alındığı bir
yapı inşa edilmelidir. Ulusal Süt Konseyi, bileşenlerinden
kaynaklı olarak çiğ süt üreticilerini korumakta işlevsiz
kalmaktadır.
Süt üreticilerinin serbest
piyasanın acımasız çarkları arasında yok olmaması
için Et ve Süt Kurumunun sürece daha aktif katılımı
sağlanmalı, yeni destekleme modelleri
oluşturulmalıdır.
Üretim aşamasından süt ve süt
ürünlerinin nihai tüketiciye ulaşmasına kadar olan süreçlerde süt
üreticilerinin mağduriyetlerinin, Ulusal Süt Konseyinin ve Et ve Süt
Kurumunun durumunun araştırılması, süt üreticilerinin artan
girdi maliyeleri karşısında üretimden vazgeçecek bir pozisyona evirilmemesi,
süt ve süt ürünleri sektörünün
sorunlarının ve çözüm önerilerinin belirlenerek alınması
gereken tedbirlerin hayata geçirilmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci
maddesi ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ve talep
ederiz.
1)
Bülent Öz (Çanakkale)
2)
Muharrem Erkek (Çanakkale)
3)
Ömer Fethi Gürer (Niğde)
4)
Kadim Durmaz (Tokat)
5)
Nihat Yeşil (Ankara)
6)
Orhan Sarıbal (Bursa)
7)
Melike Basmacı (Denizli)
8)
Tahsin Tarhan (Kocaeli)
9)
Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
10)
Özcan Purçu (İzmir)
11)
Ceyhun İrgil (Bursa)
12)
Erkan Aydın (Bursa)
13)
Şenal Sarıhan (Ankara)
14)
Mustafa Ali Balbay (İzmir)
15)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
16)
Kazım Arslan (Denizli)
17)
Ali Yiğit (İzmir)
18)
Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
19)
Dursun Çiçek (İstanbul)
20)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
21)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
22)
Mahmut Tanal (İstanbul)
23)
Türabi Kayan (Kırklareli)
24)
Mazlum Nurlu (Manisa)
25)
Gülay Yedekci (İstanbul)
26)
Yakup Akkaya (İstanbul)
27)
Akif Ekici (Gaziantep)
28)
Haydar Akar (Kocaeli)
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve
28 milletvekilinin, EĞİTİM-BİR-SEN lehine uygulanan
ayrımcılığın ve başka sendika üyesi
öğretmenlere uygulanan baskıların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/561)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
AKP iktidarı süresince sendikalaşma
oranları ciddi artışlar yaşamadığı hâlde
Eğitimciler Birliği Sendikası
(EĞİTİM-BİR-SEN) üye sayısı son on yılda
yüzde 600 dolaylarında artmıştır. Birçok
tartışmalı önerilerde bulunmuş, laiklik
karşıtı söylemleriyle ünlenen bir sendika olarak kamuoyunda
bilinen EĞİTİM-BİR-SENin üye sayısının bu
denli artmasının doğal ve makul yollardan
olmadığı kanaati oluşmaktadır.
Ülkenin çeşitli yerlerinden ve son dönemde
özellikle Muğla-Bodrum'dan gelen bilgilere göre, millî eğitim ilçe
müdürlükleri tarafından okul müdürlerine bir yıl içinde
EĞİTİM-BİR-SEN'e 20 üye yaptırılması için
baskı yapıldığı, bu sayının
tutturulmaması durumunda müdürlükten alınacaklarının
söylendiği iddiaları bulunmaktadır. Tüm şehirlerde, ilçe
millî eğitim şube müdürleri ve okul müdürlerinin öğretmenlere
EĞİTİM-BİR-SEN'e üye olunması için baskı
yapıldığı ve okullarda müdür odalarının ikna
odalarına döndüğü bildirilmektedir. Aday öğretmenlere,
"EĞİTİM-BİR-SEN'e üye olmadığınız
takdirde adaylığınız tehlikeye girebilir, kadro
alamazsınız, sıkıntıya düşebilirsiniz, üye
olursanız yardımcı olunur. şeklinde ifadelerle baskı
yapıldığı belirtilmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığınca
yapılacak aday öğretmenlik mülakatlarında, EĞİTİM-BİR-SEN
dışındaki sendikalara üye adayların eleneceği,
mülakatlarda sorulacak soruların kayıt altına
alınmayacağı ve görüntü olmayacağı için sınav
komisyon üyelerinin siyasal yapısına uygun isimlerin seçileceği
korkusu öğretmen adayları arasında yayılmış
durumdadır.
Tüm bu nedenlerle,
EĞİTİM-BİR-SEN lehine uygulanan bu
ayrımcılığın, bu sendika dışındaki
sendika üyesi öğretmenlere uygulanan baskıların, ilçe millî
eğitim şube müdürleri ve okul müdürlerinin görevleri haricinde bir
sendikanın lehine çalıştıkları bilgilerinin
araştırılarak tespiti amacıyla Anayasanın 98inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırma komisyonu kurulmasını arz
ve teklif ederiz.
1)
Veli Ağbaba (Malatya)
2)
Kadim Durmaz (Tokat)
3)
Hüseyin Yıldız (Aydın)
4)
Nihat Yeşil (Ankara)
5)
Kazım Arslan (Denizli)
6)
Melike Basmacı (Denizli)
7)
Orhan Sarıbal (Bursa)
8)
Tahsin Tarhan (Kocaeli)
9)
Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
10)
Özcan Purçu (İzmir)
11)
Dursun Çiçek (İstanbul)
12)
Erkan Aydın (Bursa)
13)
Mustafa Ali Balbay (İzmir)
14)
Ceyhun İrgil (Bursa)
15)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
16)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
17)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
18)
Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
19)
Mahmut Tanal (İstanbul)
20)
Türabi Kayan (Kırklareli)
21)
Mazlum Nurlu (Manisa)
22)
Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
23)
Şenal Sarıhan (Ankara)
24)
Gülay Yedekci (İstanbul)
25)
Yakup Akkaya (İstanbul)
26)
Akif Ekici (Gaziantep)
27)
Muharrem Erkek (Çanakkale)
28)
Haydar Akar (Kocaeli)
29)
Ali Akyıldız (Sivas)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Danışma Kurulu
toplantısı bittikten ve Genel Kurul açıldıktan sonra
Başkanlık Divanına ulaşması nedeniyle HDP Grubu
önerisini işleme alamayacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkanlığı tarafından
Divanımıza bir çağrı yazısıyla bir grup önerisi
sunulmuştur. Söz konusu grup önerisi ve çağrı yazısı
Danışma Kurulu toplantısı bittikten ve Genel Kurul
açıldıktan sonra Divanımıza ulaşmıştır.
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre ve Meclis teamüllerine göre,
Danışma Kurulu toplantısı çağrısı bulunmayan
ve Danışma Kuruluna getirilmeyen grup önerileri Genel Kurulda
işleme alınmamaktadır; kaldı ki, 31 Mart 2016 tarihli grup
başkan vekilleri mutabakat metninde de Danışma Kurulu
çağrısının Genel Kurul toplantı saatinden makul bir
süre önce yapılması benimsenmiştir. Bu nedenle HDP grup
önerisini işleme alamıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Mazlum
Nurlu ve arkadaşları tarafından, Manisa'daki askerî birliklerde
yaşanan zehirlenme vakalarının nedenleri ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde
yapılan yemek ihalelerinin ve yemek şirketlerinin teknik ve hijyen
şartlarının araştırılması amacıyla
30/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2017 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
12/06/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 12/06/2017 Pazartesi günü (Bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlu ve arkadaşları tarafından, Manisa'daki
askerî birliklerde yaşanan zehirlenme vakalarının nedenleri ile
Türk Silahlı Kuvvetlerinde yapılan yemek ihalelerinin ve yemek
şirketlerinin teknik ve hijyen şartlarının
araştırılması amacıyla 30/05/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (1240 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 12/06/2017
Pazartesi günlü Birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde Mazlum Nurlu, Manisa
Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Nurlu. (CHP sıralarından alkışlar)
MAZLUM
NURLU (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup
önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Yemen
yolu çukurdandır,
Karavana
bakırdandır,
Zenginimiz
bedel öder,
Askerimiz
fakirdendir.
Sevgili
halk ozanı Ali Asker sözlerini yazdığı Kara Çadır
İs mi Tutar türküsünde Mehmetçikin durumunu bu dizelerle ne de güzel
anlatmış. Şehit olan, gazi olan, kışlada yediği
yemekten zehirlenerek ölen hepsi gariban, yoksul halk çocukları. En son,
Manisada vatani görevini yapan askerlerimiz zehirlendi. Askerî birliklerde
zehirlenme vakaları son buldu mu? Hayır. Daha dün Diyarbakırda
39 askerimiz yedikleri yemeklerden zehirlendiği için hastanelere
kaldırıldı.
Değerli
milletvekilleri, Manisa ilimiz, maalesef, sık sık kazalarla,
facialarla ve ölümlerle gündeme gelmektedir. Somadaki işçiler maden
faciasında, Gölmarmarada tarım işçisi kadınlar trafik
kazasında yaşamlarını kaybetti. En büyük iki askerî
birlikte peş peşe yaşanan zehirlenme vakalarıyla Manisa
tekrar gündeme geldi.
23
Mayıs 2017 Salı günü, Manisa 1inci Piyade Er Eğitim
Tugayında akşam yemeğinden sonra hastalanan binden fazla asker
hastanelerde tedavi altına alınmış ancak, maalesef, er
Hüsnü Özel yaşamını yitirmiştir.
27
Mayıs 2017 Cumartesi günü ise Manisa Kırkağaç 6ncı
Jandarma Komando Eğitim Alayında akşam yemeğinin
ardından çok sayıda askerimiz rahatsızlanmış, 150 askerimiz
hastanelerde tedavi altına alınmıştır.
Manisa
1inci Piyade Er Eğitim Tugayının 3 bin, Kırkağaç
6ncı Jandarma Komando Eğitim Alayının 6 bin asker mevcudu
bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bir hafta içinde kışlalarda yaşanan zehirlenme
vakaları, Manisada binlerce askerin içinde bulunduğu tehlikeli
durumu gözler önüne sermektedir.
İşin
daha vahim yanı ise binden fazla askerin zehirlenmesinin ardından
yapılan açıklamalar. Genelkurmay Başkanlığı ve
askerî yetkililerden henüz zehirlenmelerin neden kaynaklandığına
dair net bir açıklama duymadık. Askerlerin bir daha zehirlenmemeleri
için hangi tedbirleri aldılar, bilemiyoruz.
Sayın
Valinin bu konuyla ilgili Askerlerin zehirlenmeleri psikolojik,
bazıları midesini üşütüp hasta olmuşlar. şeklindeki
açıklamaları, zehirlenme vakaları basit bir olaymış
gibi göstermeye ve üzerinin örtülmeye çalışıldığı
endişesine neden olmuştur.
Yine,
Sayın Valinin Henüz tanı konulmayan bir enfeksiyon.
açıklaması ise durumu daha belirsiz hâle getirmiş, asker
ailelerinin tedirginliğini daha da artırmıştır.
Henüz net
bir açıklama yapılmamış olması, askerlerin yedikleri
yemeklerden zehirlendikleri, yemek ihalesini alan iktidar yandaşı
şirketlerin askerlere sağlıksız yemek yedirdikleri ve hatta
sabotaj iddiaları bile, Manisa kamuoyunda, ülke kamuoyunda
dillendirilmektedir çünkü gıda zehirlenmelerine neden olan şartlar ve
şirketlerle yapılan sözleşmeler hâlâ devam etmektedir. Yemek
firmaları ve kantinlere gıda temin eden şirketler hangileridir,
hangi şartlarda sözleşme imzalamışlar,
açıklanmıyor. Askerlerin hastane raporlarına, tahlil
sonuçlarına ulaşılamıyor. Hastaneye kaldırılan
onca askerimize hangi teşhis konuldu, gizleniyor. Ülkede yaşanan her
büyük olaydan sonra konulan yayın yasağı, gizlilik kararı
maalesef burada da bir şekilde devreye sokuldu. Hekim milletvekillerimiz
bile bu raporlara maalesef ulaşamıyor. Ortada şüpheli bir durum
var, herkes merak ediyor askerler neden zehirlendi. İşte bu nedenle,
CHP milletvekilleri olarak Mecliste bir araştırma komisyonu
kurulması için bu önergeyi verdik çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yasama görevi dışında halk adına denetim yapma yetkisi var.
Bizler bu konu aydınlansın istiyoruz, kapalı kapılar
arkasında şaibeli ve gizli kalmasın istiyoruz. Yasama
organı olarak aydınlanmak istediğimiz bu konu doğrudan
olarak kamusal bir boyuta sahip olduğu için Hükûmetin siyasal sorumluluk
alanı içinde bulunduğunu ve Meclisin görev alanı içerisinde
olduğunu düşünüyoruz. İşte bu amaçla Meclisteki tüm
partilerin temsil edileceği bir araştırma komisyonu
kurulması için önerge verdik.
Değerli milletvekilleri, maalesef AKP
milletvekilleri yukarıdan talimat gelmediği sürece bu önergelere
hayır demektedir. Bu önergelere kulak tıkandığında
yaşananları hepimiz çok iyi biliyoruz. Önceki dönemde CHP Manisa
milletvekillerimiz Somada bir şeyler oluyor, bu konuyu
araştıralım. dediğinde, bu kürsüden Facia geliyor. diye
haykırdıklarında siyasi iktidar bunlara kulak
tıkamasaydı dört yıl önceki maden faciasında
yaşamını yitiren 301 işçimiz bugün aramızda
olacaktı. Ama biz ne yaptık? 301 işçi öldükten sonra
araştırma komisyonu kurduk.
FETÖ terör örgütüyle, bu örgütün siyasi iktidarla ve
başka yerlerle bağlantılarının ortaya
çıkması, parasal ilişkileri ve devlet içindeki
yapılanmalarıyla ilgili verilen araştırma önergeleri kabul
edilip araştırma komisyonu kurulsaydı belki 15 Temmuz darbe
girişimini yapamayacaklardı. Kanlı darbe girişiminden sonra
bir araştırma komisyonu kuruldu, binlerce sayfalık raporlar
yazıldı. Soma Maden Kazalarını Araştırma
Komisyonu raporu kömür madenlerinde siyaset-ticaret-bürokrasi üçgeninde dönen
dolapların üzerini örtmekten öteye gidemedi. Darbe Komisyonu raporu FETÖ
terör örgütünün AKP içindeki uzantıları ve iş birlikçileri
açığa çıkmasın diye yazıldı. FETÖ hayranı
Komisyon Başkanı sırf kendisini aklamak için, terör örgütünü
CHPyle ilişkilendirmek için sahte bağış
makbuzlarını kameralara gösterecek kadar küçüldü, hatta eksilere
düştü. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, biz yine de umudumuzu diri tutuyoruz. Her ne kadar
taraflı olarak yazılsa da bu raporlar, içerisindeki muhalefet
şerhleriyle birlikte siyasi bir belge olarak tarihe düşülmüş çok
önemli birer nottur. Bu yüzden, Mecliste kurulan araştırma
komisyonlarını ve komisyon raporlarını önemsiyoruz. Manisada
ve Diyarbakırda askerlerimizin neden zehirlendiklerinin mutlaka
açığa çıkarılmasını, eğer varsa
sorumlularının yargıda hesap vermelerini istiyoruz. Askerî
birliklerin yemek ihalelerinin nasıl yapıldığı,
ihaleyi alan şirketlerin AKPyle olan ilişkileri tek tek
araştırılmalıdır. Çünkü bu konuda bizlere gelen
bilgiler mide bulandırıcıdır, çok pis kokular gelmektedir,
yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ayyuka çıkmış
durumdadır. Yemek ihalelerine giren şirketlerin
ortaklarının başka başka isimlerde onlarca şirketi
var. Gerekli şartları sağlayamayan şirketlerin ihalesi
iptal edildiğinde aynı kişilere ait başka şirkete
ihaleler yeniden verilebilmektedir. Bunlar doğru ki pis ve kirli ihale
sistemi, yolsuzluk ve rüşvet çarkı yüzünden bu vatanın gencecik
evlatları, askerlerimiz zehirlenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, asker karavanası Türk Silahlı Kuvvetlerinde özel bir
öneme sahiptir. Vatani görevlerini yapan askerlerin sağlıklı
beslenmelerine gösterilen özen, devletimizin geçmişten gelen bir
geleneğidir. Devletimizin, halkımızın bu kadar hassas
olduğu bir konu üstü örtülerek geçiştirilemez. Mehmetçik konusunda bu
kadar hassas olan Meclisimiz, Manisa ve Diyarbakırdaki zehirlenme
vakalarını araştırmak üzere araştırma komisyonu
kurulmasına evet demelidir.
Son söz
olarak, yediği yemeklerden zehirlenerek hayatını kaybeden
askerimiz Hüsnü Özele Allahtan rahmet, hastanelerde tedavi altına
alınan askerlerimize geçmiş olsun dileklerimle yüce Meclisi bir kez
daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Nurlu.
Önerinin
aleyhinde, Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Muş
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Hatip, bu Darbe Komisyonu raporunun partimizin
içindeki iş birlikçilerin önünün kesilmesi, örtbas edilmesi
maksadıyla yazıldığını ifade etti, FETÖ terör
örgütüyle partimizin bir ilişkisi olduğunu ifade etti. Bu açık
bir sataşmadır, söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Muş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sayın hatip geçen hafta burada değildi
sanırım. Burada yine bir milletvekili benzer ithamlarda bulundu.
Kendisine açıkça buradan söylüyorum; çıksın, o isimleri burada
tek tek açıklasın. Eğer açıklayamıyorsa kendisi
müfteridir. İsimleri burada çıkıp
Kim iş birliği
yapıyormuş, onu burada ifade etmesi gerekir. Bunu defalarca
söylememize rağmen, isim veremeden, şahıs belirtemeden, ortaya
atarak, sanki partimizin böyle bir ilişkisi varmış gibi imalarda
bulunulmasını reddediyoruz. İlla bir ilişki arıyorlarsa
Türkiye FETÖ terör örgütüyle mücadele ediyorken televizyon kanallarında
boy gösterenlere baksınlar. Eğer bu yetmiyorsa gazetelerinde, onlar
kapanıyorken onların önünde kendini siper edenlere baksınlar. Bu
da yetmiyorsa ağırladıkları, kabul ettikleri
Sözüm ona, o
yapının elebaşları o, gazeteci kisvesi altında
faaliyet gösterenleri makamlarında kabul ediyorken onlara baksınlar.
Bu da yetmiyorsa bu yapının bankasına operasyon
yapılıyorken emniyet birimlerine karşı orada direnen, orada
boy gösteren isimlere baksınlar; o zaman, ilişkiyi nerede arayacaklarını
öğrenmiş olurlar.
Değerli
milletvekilleri, biz AK PARTİ olarak terör örgütlerine karşı
sonuna kadar mücadele ederiz. Herkes bu tarihî süreç içerisinde konumunu,
kendisini nasıl konumlandırdığını görecektir.
Meclisimiz bombalanıyorken, vatandaşlarımız şehit
ediliyorken, Türkiye'nin muhtelif yerleri bu yapının unsurları
tarafından, üyeleri tarafından işgal ediliyorken kalkıp da
buna kontrollü darbe demek
İşte, ilişkinin nerede olduğunu
bu ifade çok iyi şekilde göstermektedir.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Muş.
Sayın
Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Sayın Muş konuşması
sırasında -gerçi tümünde kanıtlarımız var ama- son
kısımda bu darbeye kontrollü darbe demek diyerek doğrudan
Sayın Genel Başkanımız ile Sayın Genel
Başkanları arasında süren bir tartışmaya atıf
yaptı. Ayrıca, kapatılan gazeteleri Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerinin ziyaretiyle ilgili atıf yaptı. Bununla ilgili
BAŞKAN
İsim vermedi yalnız
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ben doğrudan Cumhuriyet Halk Partisini kastettiğini
anladım ama eğer kastetmiyorsa, tabii cevap
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Boy gösterenleri söylüyorum Sayın Başkan,
orada o ilişkinin içerisinde olanları söylüyorum; kendilerini
biliyorlar.
BAŞKAN
Peki Sayın Özel, buyurunuz.
Süreniz
iki dakikadır.
5.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine ve CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Teşekkürler.
Sayın
Başkan, sayın grup başkan vekili Adalet ve Kalkınma Partisi
ile FETÖ ilişkisinin, tarihe dayanan siyasi, ideolojik iş
birliğinin üstünü örtebilmek için, kamuoyunda çokça yandaş basın
tarafından gündeme getirilen, çarptırılan ama Cumhuriyet Halk
Partisinin FETÖyle mücadelesinin öncelikle tarihsel bir husumetten, tarihsel
bir çelişkiden, daha sonra bu terör örgütünün Türkiyeye neler
yaptığını anlatmaya çalıştığımız
süreçte de kendilerinin tarihsel yanılgısından asla
kurtulamazlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Cumhuriyet
Halk Partisi hep şunu söyledi: Yazdığımız raporu da
dikkatle okursanız, 1960ta, 1961de kendisi er olan Fetullah Gülenin bu
Meclisi bombalamak istediğini, Genelkurmayı ele geçirmek
istediğini ama bunların karşısında, bunlardan sonra
yerine ne yerleştireceğini bilemediği için kendi altın
neslini yetiştirmeye karar verdiğini bizim raporumuzda göreceksiniz.
Ama bu şunu örtmez: 2002ye kadar Fetullah Gülen ve onun terör
odağı olarak, terör bileşeni olarak yetiştirdikleri bu
devlete sızdılar, sızmaya çalıştılar ve
sızdılar belli oranda ama sizin döneminizde kasten
yerleştirildiler, devlet onlara teslim edildi. Geldiniz ve onlarla
birlikte bu devleti yönetmeye kalkıp 15 Temmuz kontrollü darbesinin
taşlarını döşemeye başladınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Kontrollü
darbe tiyatro demek değil. Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefet şerhi
249 şehidimize, onların aziz hatırasına atfedildi. Ama
kontrollü darbe demek, öngörülen ama öngörüldüğü hâlde tedbir alınmayan,
bilerek önlenmeyen, sonuçlarından bir başka darbe üretilen darbe
demektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Yoksa yapılanlar tiyatro değil, akan kan gerçek,
ortaya konulan ihanet gerçek ancak buna engel olmayan ve bunun
sonuçlarından yararlanan bir siyasetin varlığı da
gerçektir.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Millet engel oldu ya, ne diyorsun sen? Siz kendinize
bakın.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Muş
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Devleti bu yapıyla yönettiğimizi
söylemiştir. Bu, açık bir sataşmadır.
BAŞKAN
- Buyurunuz Sayın Muş.
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, biz Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak devleti milletten aldığımız yetkiyle sadece
AK PARTİ olarak yönetiriz. Millet yetki verdiği müddetçe milletten
aldığımız yetkiyi hiçbir unsur, odak veya başka bir
faktörle paylaşmayız, paylaşmadık, bundan sonra da
paylaşmayacağız. Bunu kabul etmek mümkün değildir.
Devletin
içerisinde çok eski yıllardan beri başlamış, bir program
dâhilinde çalışmış olan bu yapıya karşı
Adalet ve Kalkınma Partisi büyük bir mücadele veriyorken acaba sizler
hangi tarafta duruyordunuz? 30 Mart 2014 seçimlerinden önce bu
yapının kanallarına çıkıp Erdoğan seçimleri
göremeyecek, iddia ediyorum, ülkeden kaçacak. diye ifadelerde bulunan Genel
Başkanınız acaba nerede duruyordu? Burada her gün dile
getirdiğiniz Ergenekon davalarına atfen, Ergenekon davalarında
onları tiye alan, o süreçlerle alakalı kamuoyunda tweetler atan Hanım
Büşra Erdalı CHP Genel Merkezinde 17-25ten sonra
ağırlıyorken, biz bu yapıyla mücadele ediyorken, Genel
Başkanınız makam odasında ağırlıyorken
onları da rapora yazdınız mı?
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) - Yazdık, daha fazlasını yazdık.
MEHMET
MUŞ (Devamla) - Onları da yazsaydınız, onları da
yazmanız lazımdı. Hanım Büşra Erdalı Genel
Merkezinizde nasıl ağırladığınızı da
yazın. Bu yapının çıkarttığı gazeteyi gelip
Genel Merkezinizde Genel Başkanınıza
Bizler, Türkiye
Cumhuriyeti devleti, Adalet ve Kalkınma Partisi ve bu yapıyla
mücadele eden diğer partiler buna karşı mücadele ediyorken genel
merkezinizde onların çıkarttığı yeni gazeteleri
nasıl karşıladığınızı, nasıl
karşılıklı oturup konuştuğunuzu da buradan ifade
edin ki bu yapıyla kimin nasıl mücadele ettiği daha iyi ortaya
çıksın.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) FETÖyle biz
mücadele ettik, siz o gazetelere yıllarca haber oldunuz, o gazeteleri siz
yaşattınız yıllarca.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bunların
tamamını da o raporunuza yazın, yazın ki millet sizi daha
iyi değerlendirsin.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Muş.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Birgül Ayman Gülerin
konuşması var ya. Milletvekilinin, Birgül Ayman Gülerin FETÖyle
iş birliği yaptık. diye konuşması var.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - İttifak
yaptık. diyor Sayın Pekşen.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Sayın Muş, siz
onlara hizmet ederken ben onların karşısındaydım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok açık sataşmalarda
bulundu efendim, tamamı grubumuza sataşmaydı, yanıt
hakkımızı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
7.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Muş, benim Ne
istediniz de vermedik? diyen genel başkanım yok. (CHP
sıralarından alkışlar) Benim Seçimler geçsin, parsel
parsel Ankarayı nasıl verdiğini açıklayacağım.
diyen kurucum ve geçmiş dönemin başbakan yardımcım yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Çankayada
Yamyamları doyuramıyorum. diyen başkanına bak.
Çankayadaki eski belediye başkanınıza bakın.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi vesayet
odaklarıyla mücadele konusundaki samimiyetini her zaman ortaya
koymuşken Bu devleti 2002de yönetmeye geldiğimizde kadromuz yoktu,
bunlara sarıldık. diyen sizin partinizin kurucuları. (CHP
sıralarından alkışlar) Bugün gelinen noktada 2011de
aldığınız 47 hâkim, savcının 44ünü, 2012deki
24ün 22sini, 2013teki 42 hâkim, savcının 39unu ihraç etmek
zorunda kalmışsınız. Tüm zamanların ortalaması,
ihraç edilen hâkim, savcılarda sizden önceki dönem alınanlar yüzde
15, sizin ortalamanız toplama bütün dönemleri dâhil edersek yüzde 43,
sadece sizin döneminizde alınanların ortalaması yüzde 65. Raporu
açın, bunları okuyun. Devleti, yargıyı,
Yargıtayı, Danıştayı, tüm hukuk sistemini bunlara siz
teslim ettiniz. Bu sorumluluktan kaçan, elindeki -internetteki- sahte, boş
bir makbuzdan CHP iltisakı, irtibatı üretmeye çalışan aciz
bir FETÖcüyü FETÖyle mücadelenin başına koymak kadar kör göze parmak
sokmak akıl alır bir davranış değil.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İzmir Milletvekili
Birgül Ayman Gülere ne diyeceksin? Aç, bak, Birgül Ayman Güler ne diyor,
baksana. Konuşuyorsun öyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ama size şunu söyleyeyim:
Benim genel başkanım o Ergenekon dediğiniz dönemde Ben
buradaki mağdurların avukatıyım. dedi, senin kurucu genel
başkanın savcıydı kardeşim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Milletvekiliydi geçen
dönem, milletvekili yapmadınız, burada da konuştu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hanım Büşra
Erdalı onun için ağırladınız!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sizinkiler onların
altına, bugünkü firarilerin altına zırhlı Mercedes
çekerken...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hanım Büşra
Erdalı onun için ağırladınız!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) ...benim grubumdaki 2 milletvekili
beş sene kabir azabı çekiyordu sizin F Tipi cehenneminizde.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Birgül Ayman Güler ne diyor
onu söyle sen, onu söyle! Birgül Ayman Güler ne diyor, onu söyle, ona cevap
ver!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
uzatmak istemiyorum.
BAŞKAN Sayın Muş...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben açık bir
şey söyledim. Hanım Büşra Erdal da neredeydi onu da söylesin
dedim. Sayın Başkan, bakın, biz devlet partisi değiliz ki
kendi kadrolarımızı getirelim. Devlette kimler varsa bürokrasi
içerisinde liyakat esasına göre bunlar gerekli yerlere getirilir ve
çalışılır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aldıklarının yüzde
65i ihraç, aldıklarının yüzde 65i ihraç.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz bir yerden
getirmeyiz bunları, biz bir yerden alıp gelmeyiz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Liyakat
kalmamış ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir diğeri de,
burada ısrarla söyledim, bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel
Başkan Yardımcılığını yapmış
Birgül Ayman Güler diyor ki: CHP -biz- FETÖyle iş birliği
yapmıştır. onun beyanıdır, bunlara bir şey
söylesin grup başkan vekili.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Cevap verin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bunu sordum,
bunları söyledim, buna cevap istedim, başka bir şey söylemedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Muş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Özel...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Muş, yerinden
Tutanağa geçsin. diye konuşuyor. Burada şöyle bir şey
var: Yeni bir itham, yeni bir saldırı, yeni hakaret de
yapmamanın taahhüdüdür o; yaparsanız cevap hakkı doğar.
Cumhuriyet Halk Partisi, FETÖyle iş birliği
yapmıştır. söyleminden dolayı cevap hakkımızı
kullanmak istiyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Trabzon Milletvekilimiz Sayın
Haluk Pekşen konuşacak.
BAŞKAN Sayın Haluk Pekşen, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyin Sayın
Pekşen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sizin milletvekiliniz
söyledi ya, onu yalanlayın o zaman.
8.- Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşenin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yerinden sarf
ettiği bazı ifadeleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, güzel olan şey şu ki:
AKPye on beş yılda bir musibet öyle bir ders vermiş ki
anlamışlar, Türkiyeyi nasıl bir felaketin kucağına
ittiklerini onlar da anlamışlar.
Balyoz davasında, Ergenekon davasında
Cumhuriyet Halk Partisi Silivride panzerlerin önünde canı pahasına
mücadele ederken siz televizyon ekranlarında...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hanım Büşra
Erdalı söyleyin. Hanım Büşra Erdalı
ağırlıyorken söyleyin.
HALUK PEKŞEN (Devamla) - ...onların
avukatlığını, amigoluğunu yapanları bugün
Soruşturma Komisyonuna başkan seçtiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Pekşen,
Hanım Büşra Erdalı niye ağırladınız, onu
söyleyin.
HALUK PEKŞEN (Devamla) - Ben de şunu söylüyorum
size: Ya, bu kadar yüreklisiniz, bu FETÖyü de ortaya çıkarmak
istiyorsunuz, bu FETÖnün özellikle kozmik odaya giren o alçak hâkimle ilgili
soruşturma sürecini hadi bir başlatalım, öbürünü yapalım.
Gelin, özellikle, byLock kullanan milletvekilleri kimdir değildir,
şunu bir araştıralım. Hadi hodri meydan! Yüreğiniz
yetiyorsa byLock kullanan milletvekillerinin listesini gelelim ve halkın
önüne koyalım. Bir bu. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİL
ELDEMİR (Bilecik) Var mı öyle bir liste? Elinde var mı öyle
bir liste konuşuyorsun?
HALUK
PEKŞEN (Devamla) Var tabii, var tabii.
HALİL
ELDEMİR (Bilecik) Varsa elinde öyle bir liste, çık konuş ya!
HALUK
PEKŞEN (Devamla) - Yoksa çıkın devlet bilgisi verin, deyin ki:
Yoktur.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Yok kardeşim, yok!
HALUK
PEKŞEN (Devamla) Niye diyemiyorsunuz? O hâlde, yüreğiniz yetiyorsa
gelin şu byLocku bir açıklayın. Hodri meydan size!
Peki,
başka bir hodri meydan daha söylüyorum size: FETÖ hâlâ sizin tam da
içinizde. Savcılıklarda, Konya Savcılığında,
Ankara Savcılığında Savcılar tarafından
soruşturulması gerekir. deyip de Köşk tarafından
Şimdilik beklesin. denilen var mı, yok mu?
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Yok!
HALUK
PEKŞEN (Devamla) Hodri meydan! Hadi araştıralım,
kuralım bir komisyon. Bu soruşturmaların gerçekten
savcılıklarda engellenmediğini bir öğrenelim. Var mı
yüreğiniz? Gelin bir gerçeği konuşalım. Hodri meydan!
Çok
teşekkür ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Pekşen.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Mazlum
Nurlu ve arkadaşları tarafından, Manisa'daki askerî birliklerde
yaşanan zehirlenme vakalarının nedenleri ile Türk Silahlı
Kuvvetlerinde yapılan yemek ihalelerinin ve yemek şirketlerinin
teknik ve hijyen şartlarının araştırılması
amacıyla 30/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2017 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Ramazan Can,
Kırıkkale Milletvekili.
Buyurun
Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
bu tartışmayı uzatmak istemiyorum ancak milletvekilleri olarak
töhmet altında kalmak da istemeyiz. Eğer byLock kullanan
milletvekilleri varsa, bunu bir milletvekili iddia ediyorsa bu
iddiasını ispat etmek zorundadır ve buradan da isimleri tek tek
açıklamak zorundadır. Aksi takdirde, kendisini müfteri ilan ediyorum.
Diğer
taraftan, bu Mecliste 15 Temmuz gecesi Milliyetçi Hareket Partisinden,
Cumhuriyet Halk Partisinden grup başkan vekilleri buradaydı ve Genel
Kurulda siyasi tarihimize, demokrasi tarihimize not düşecek şekilde,
demokrasi manifestoları şeklinde konuşmalar yaptı.
Gerçekten o noktada da hepimiz teşekkür ettik. Madem kontrollü darbeydi de
Genel Kurula niçin gelindi? Kontrollü darbeye niye alet olundu? Bunu da
sormamız gerekiyor. Bunları geçelim. 249 şehidimizin kemiklerini
sızlatmaya kimsenin hakkı ve haddi yoktur diye düşünüyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuyu fazla da uzatmak
istemiyorum. Bugün Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinde Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlu ve arkadaşları tarafından askerî
birlik içerisindeki zehirlenme vakaları ve yemek ihaleleriyle ilgili ihale
yolsuzluklarından bahseden 30/5/2017 tarihinde verilmiş bir grup
önerisi var.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bir Manisalı yok muydu konuşsun? 5 vekiliniz var.
RAMAZAN
CAN (Devamla) Aynı şekilde, Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerinin 31 Mayıs tarihli Tarım Bakanıyla ilgili
verdiği gensoru önergesinin ön görüşmesi var. Netice itibarıyla,
önergelerin veriliş tarihleri birer gün arayla.
Burada
askerî birlikler içerisindeki zehirlenme vakaları ve yemek
şirketleriyle ilgili ihale yolsuzluklarından bahsedildi. Tabii ki bu
zehirlenme olayları araştırılmalı. Diğer
taraftan, yemek şirketi ihalelerinde yolsuzluk, usulsüzlük varsa bunlar
gerçekten somut iddialara, müşahhas bilgilere dayanıyorsa bunlar da
adliyeye, yargıya, cumhuriyet savcılıklarına intikal
ettirilmeli. Eğer bizler de bu somut verilerden istifade edebilirsek
bizler de hep beraber takip edelim diye düşünüyorum.
Yine,
Tarım Bakanıyla ilgili (11/16) esas sayılı Gensoru
Önergesinin gündeme alınıp alınmamasına ilişkin ön
görüşmeler var. Bugün Cumhuriyet Halk Partisinin bu grup önerisini kabul
ettiğimiz takdirde görüşmelerine başlayacağız,
komisyon kurulup kurulmamasına Genel Kurul karar verecek. Dolayısıyla,
akabinde de gensoru görüşülecek. Hem gensoru önergesi hem grup önergesi
yarışıyor şu an. Netice itibarıyla, ikisi de önem arz
ediyordur ama hangisi önemlidir, bunları da tartışmamız gerekiyor.
Netice itibarıyla, benim buradan aldığım, Cumhuriyet Halk
Partisinin bu grup önerisi kabul edilmeyecek, bunu biliyor, grup önerisinin
kabul edilmeyeceğine dair şüpheleri var ama buna rağmen de
veriyor, amaç gensoruyu görüşmek. Benim de tavsiyem şudur ki: Gensoru
önergesi daha önemlidir. Dolayısıyla, gensoru önergesini de
sulandırmaya hiç gerek yoktur diye düşünüyorum.
Aynı
şekilde 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve
Üretimin Artırılmasına Dair Kanun Tasarısının
tümü üzerindeki görüşmelere başlamıştık; tümü
üzerindeki görüşmelerde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
konuşmalarını yaptı, sıra diğer gruplarda. Bütün
bunları da değerlendirdiğimizde ve milletimizin kahir
ekseriyetinin bu kanunun, özellikle, Meclisten geçirilmesine ihtiyacı
olduğundan bahisle farklı bir zamanda bu grup önerisinin, özellikle,
askeriye içerisindeki yemek ihaleleriyle ilgili ve hijyen ortamı ile
zehirlenme vakalarıyla ilgili araştırmaların daha
geniş bir zamanda, gündemin rahat olduğu bir zamanda
değerlendirilmesinin uygun olacağını düşünüyor ve
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Can.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Ramazan Can Madem kontrollü darbe diyecektiniz, o
gece buraya niye geldiniz? diyerek grubumuza sataştı.
HALİL
ELDEMİR (Bilecik) Niye geldiniz? demedi, Niye alet oldunuz? dedi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Veya alet oldunuz. Ben onun kadar çirkinleşmeden ifadeyi
ifade etmeye çalıştım ama siz illa
İkincisi
de: Grup önerimiz ve verilmiş olan gensoruyla ilgili Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun tutumunu eleştirdi. Bunlara cevap vermek isterim efendim.
BAŞKAN
Buyurun, cevap vermek istiyorsanız yerinizden mikrofonu
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Eğer takdir ederseniz, İç Tüzük 69a göre
sataşmadan
BAŞKAN
Hangi cümlesiyle sataştı, onu bana söyleyin.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Efendim, O gece buraya geldiniz, darbe karşıtı
çok güzel konuşmalar yaptınız, mademki kontrollü darbe
diyecektiniz o gece niye Meclise geldiniz? diyerek Cumhuriyet Halk Partisinin
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında,
sürekli bu konuda kürsüye çıkmak niyetinde değiliz ama
anlaşılıyor ki siyaset üretemeyen ve kendisini sadece muhalefete
muhalefet etmekle konumlandırmış bir iktidar partisinin
paradoksuyla karşı karşıyayız, çaresizliğiyle
karşı karşıyayız.
OSMAN AŞKIN
BAK (Rize) O sizin çaresizliğin be! Altmış yıldır
iktidar olamıyorsunuz, ne konuşuyorsun be!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Bugün kürsüye yolladığınız hatip şunu
söylüyor: Manisada zehirlenen askerler konusu çok önemli,
araştırılmalı. Biz de diyoruz ki: Sen evet oyu verirsen
araştırılacak. Ama diyor ki: Biz buna hayır oyu
vereceğiz. Onu sen söyleyemezsin; bu, yüce Meclisin özgür iradesiyle
vereceği bir karardır. Ama şöyle bir durum var: Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun tavrını eleştiriyorsanız önce, 5 Manisa
milletvekilinden birini şuraya getirip de Manisada zehirlenen askerler
sorununu konuşturamama durumunuzu eleştirin önce, önce bir ona
bakın. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sana mı soralım!
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var ya!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Grubunuzda benim bildiğim, 40a yakın doktor var,
40ın üzerinde; bir tane doktoru buraya çıkarıp da Bu
Salmonella mıdır? Bu zehirlenmenin sebebi nedir? veya dünya kadar,
askeriyede görev yapmış, askeriyenin tedarik yöntemleri konusunda
bilgi sahibi olması gereken KİT üyesi milletvekiliniz var, biri
çıksın, bunları konuşsun. Hiçbirisini yapamıyorsunuz.
Bir tek mesele var, Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefetine muhalefet etmek.
Kardeşim,
kontrollü darbe şu demek: Darbeye direnmemek değil. Bu gece olsun
yine Cumhuriyet Halk Partisi o geceki kararlılıkla direnir hem de
sizin gibi iktidarda olmanın kaçınılmaz sonucu olarak darbenin
muhatabı olduğu için direnmez, ana muhalefet partisiyken direnir,
demokrasi için direnir, bu Meclisi kuran irade olduğu için direnir. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Ya, herkes bu ülke için direnir. Bunun iktidarı,
muhalefeti var mı ya? Millete ne konuşuyorsun? Herkes çıktı
sokağa be! Ne diyorsun sen ya? Ne alakası var?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Ama, nisan ayında darbeyi aynen yazan köşe
yazarları varken darbeyi öngörememek, darbeyi önlememek ve darbeden kendi
darbesini üretip Türkiyeyi demokrasi açısından
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla)
yüz yıl geriye götürmek sizin marifetiniz.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Ya, ne alakası var? Herkes sokağa
çıktı be! Yok, iktidarmış, muhalefetmiş...
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Bunun hesabını darbecilerin verdiği gibi siz de
vereceksiniz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Muş
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan
Vekili konuşmasında eleştirilere cevap vereceğine, üstüne
üstlük, grubumuza sataşarak konuşmasını geçiriyor. Bizim
iktidar olarak kendilerine muhalefet yaparak ayakta
kaldığımızı iddia ediyor.
BAŞKAN
Sayın Muş, sesiniz Divana gelmiyor.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Bizim iktidar olarak kendilerine muhalefet ederek
ayakta kaldığımızı iddia ediyor. Bu açık
sataşmadır grubumuza. Bu açıdan, Sayın Başkan, 69a
göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Muş, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
10.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın
Başbakanımız bu byLock meselesiyle alakalı açıklama
yapmıştır. Başbakanın açıklama
yaptığı yerde tatmin olunmuyor. Acaba, kimin başka bir
açıklama yapması gerekiyor ki CHPnin bu noktada tatmin olması
gerekiyor?
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Reisin!
MEHMET
MUŞ (Devamla) Böyle bir şeyin olmadığını
Sayın Başbakanımız ifade etti.
Bir
diğeri, önce, şu verdiğiniz araştırma önergesine bir
bakmanızı tavsiye ederim. Siz, Manisadaki bir meselenin
araştırılmasıyla alakalı bir önerge
vermemişsiniz, Türk Silahlı Kuvvetlerinde yaşanan, bu
Manisayı örnek vererek Türk Silahlı Kuvvetlerinde yapılan
yemek ihalelerinin ve yemek şirketlerinin teknik ve hijyen
şartlarının araştırılması. demişsiniz.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Yemekten zehirlendi adam, durup dururken mi
zehirlendiler?
MEHMET
MUŞ (Devamla) Burada Manisayla alakalı bir şey yok.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bir oku bakalım, bir içeriği oku.
MEHMET
MUŞ (Devamla) İlla Manisa milletvekillerinin
konuşmasını gerektirecek bir konu yok. Genel bir şey
sorulmuş, bir yerden yola çıkılıp genel bir şeyin
araştırılmasını öneriyorsunuz. Bu açıdan değerli
arkadaşlar, konuşacak bir milletvekili her zaman vardır, bu
Manisa milletvekili olmak zorunda değildir.
Değerli
milletvekilleri, bakın, burada ben birkaç tane soru sordum, ısrarla
bunun cevabını alamadım. Birgül Ayman Güleri sordum
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Evet ne olmuş?
MEHMET
MUŞ (Devamla) İş birliği yaptık. dedi,
çıkın bunu bir izah edin.
CEYHUN
İRGİL (Bursa) O, onun fikriydi.
MEHMET
MUŞ (Devamla) Bakın, 30 Ocak 2012 tarihinde bir diğer Genel
Başkan Yardımcınız diyor ki: Zaman gazetesini en iyi
tanımlamak
Nasıl tanımlarsınız diye sorarlarsa
vicdandır. diyor.
Şimdi,
sorduğum bir diğer şey şuydu: Bakın, şimdi
Silivride olmak vardı, Balyoz kadınları filan, haber
merkezinden daha eğlenceli be! Twitterda promosyon zamanı! Her
500üncü takipçime bir günlük Silivri'de konaklama, mahkemeyi gezme,
duruşma izleme, sabah kahvaltı, öğle yemeği... Bunu
söyleyen kim? Hanım Büşra Erdal. Peki, Hanım Büşra
Erdalı makam odasında ağırlayan kim? Ağırlayan
kim? Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Görüşmesin mi
vatandaşıyla, görüşmesin mi?
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Güzel kardeşim, siz tamamıyla iç içe,
dış dışa ömrünüzü geçirdiniz.
MEHMET
MUŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, bir kere problemi iyi tespit
etmemiz lazım, kimin ne söylediğine tarih tanıklık
etmektedir.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Muş.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, sizin de iyi niyetinizi suistimal etmeyelim
ama bir gerçeği ortaya koyalım. Benim de böyle bir talihsizliğim
var, Soma Komisyonuyla ilgili bir konuşma yapmıştım,
Cumhurbaşkanına bir yanlış bilgi verdiler, devrin
Başbakanına, -aslında o görevlendirme de zatıaliniz
tarafından yapılmıştı- çıktı dedi ki:
Konuşmasına baktım, Somanın Ssi yok. dedi, sonra
televizyonlar 27 Soma saydılar o konuşmada. Şimdi, kendisi
Başkanlık Divanına gündeme alınma yazımızı
grup önerisi sanmış, okuyor ve diyor ki: Manisadan hareketle
Önerge burada beyefendi. İçinde 17 kez Manisa geçiyor. Önergede
Manisadaki olayla ilgili bu önergenin gündeme alınması isteniyor.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Neyi araştırıyorsunuz bak.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sevk yazısını önerge sanmış Sayın
Grup Başkan Vekili. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Hayır, ne alakası var?
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Yazdığınıza bak, neyin
araştırılmasını teklif ediyorsunuz?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bu önergenin görüşülmesini istiyoruz efendim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, talebin ne olduğu
açık burada, genel bir araştırma istiyorlar, onu söylüyorum.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Mazlum
Nurlu ve arkadaşları tarafından, Manisa'daki askerî birliklerde
yaşanan zehirlenme vakalarının nedenleri ile Türk Silahlı
Kuvvetlerinde yapılan yemek ihalelerinin ve yemek şirketlerinin
teknik ve hijyen şartlarının araştırılması
amacıyla 30/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2017 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Evet, önerinin lehinde Müslüm Doğan, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Doğan.
MÜSLÜM
DOĞAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Manisa ve Diyarbakırdaki askerlerin zehirlenmesine ilişkin
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma
önergesinin lehinde konuşacağımı ve askerlerimize de acil
şifa dilediğimi belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün çok önemli bir konu var. Parti Sözcümüz ve eski
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı ve şu
anda Urfa Milletvekilimiz Osman Baydemir hakkında bir fezleke düzenlendi.
Bu fezlekenin konusu ne biliyor musunuz arkadaşlar? Bir cemevinin tahsis
edilmesi meselesi. Hiç konuyu çarpıtmıyorum. Bakın, bir mülkiye
müfettişi -tabii, kayyum atandıktan sonra- görevlendiriliyor, mülkiye
müfettişi o kadar bilgisiz, o kadar hukuk tanımaz bir şekilde
konuyu inceliyor ki
Arkadaşlar, yapılan bu işlem, biliyorsunuz,
GAP kapsamında, 388 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tamamen
hukuki zeminine oturmuş bir plana cemevinin işlenmesiyle ilgili bir
husus. Büyükşehir Belediyesi on yıllık bir tesis yapıyor,
diyor ki: Alevilerin ibadethanesi cemevidir. Bunu 1/1000 ve 1/5000 ölçekli
plana da işliyorum. Meclis kararı çıkartıyor ve bu iş
ve işlemler de yine 388 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
uyarınca GAP İdaresi tarafından tasdik ediliyor ve siz bunu
gerekçe göstererek, bir cümleyi gerekçe göstererek bir fezleke
hazırlıyorsunuz. Savcı da bilgisiz. Savcı 388
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ne olduğunu bilmiyor.
İmar planı uygulamalarını, tescile konu olan iş ve
işlemlerin sırasını bile bilmiyor; tam bir rezalet
değerli milletvekilleri. Bu işlemden vazgeçmemiz lazım, bu durum
bu şekilde sürdürülemez.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, burada sürekli konuşuyoruz, çok önemli
konuları konuşuyoruz. Halil Bey burada, bakan yardımcısıydı,
ben de orada şube müdürüydüm. Arkadaşlar, İtfaiye
Meydanındaki caminin mülkiyet konusunu ben çözdüm, aynı
şekilde, aynı gerekçeleri yönetim kuruluna biz sunduk. Tescile konu
olan bir işlem vardı, Sosyal Güvenlik Kurumunun, Emekli
Sandığının arsası, sit alanı içerisinde olan bir
kısım mülkiyet ilişkilerini, hepsini -Halil Bey çok iyi biliyor-
ben çözdüm, yönetim kuruluna da biz götürdük. Aynı ibareleri var Halil
Beyin. O zaman Faruk Beyin verdiği talimatla biz bunu yaptık.
Şimdi, o zaman Faruk Bey hakkında fezleke mi düzenlenecek? Cami bir
ihtiyaçtır, orada bir ihtiyaç hasıl olmuş ve cami
yapılmış. Diyarbakırda da bir cemevi ihtiyaçtır, bu
şekilde bir tahsis gerçekleşmiş. Bunu fezlekeye dönüştürürseniz
siz iyi niyetli değilsiniz demektir; bunu da burada tekrar belirtmek
istiyorum.
Şimdi,
biraz önce ifade ettiğim gibi, burada birçok konuları
konuşuyoruz değerli milletvekilleri. Ama, anlam buluyor mu, bulmuyor
mu, ülkenin gündemi nedir, nereye gidiyoruz inanın çok büyük
kuşkularım var.
Sizin de
bildiğiniz üzere, ülkemizin en sorunu olan Kürt sorunu tüm yönleriyle
konuşulmuş, tartışılmış ve müzakere sürecine
kadar çıkarılmasına rağmen soruna bakışta eskiyi
aratmayacak söylev ve uygulamalara dönülmüş durumdadır. Kürt sorunun
çözümü her zaman sorunun içindedir. Sonuç üzerinden konunun
tartışılması meseleyi görmemek yada ipe un sermek
anlamına gelmektedir. Diğer birçok sorunda olduğu gibi
sorunlarımızla yüzleşme, tartışma, kendimizi
eleştirme cesaretimizi yeniden gözden geçirmeliyiz değerli
milletvekilleri.
Başörtüsündeki
gericiliği nasıl bertaraf edip başörtüsünü özgürleştirdikse
Kürt ve Alevi sorunu konusunda da yeni bir bakışı
yakalamalıyız, bu konuda cesaretli olmalıyız.
Aslında,
bu konuda çok umutlu olduğumu da ifade etmek istiyorum. Konuyla ilgili olarak
bazen geç kaldık diyoruz, bazen de yaşadığımız
süreç gibi sorunu erteleme yönünde kararlar alıyoruz. Sorunların
üzerini başka sorunlarla örtme, gündemden düşürme taktiği
artık bitmiştir. Konuya bu şekilde yaklaşmak aslında
ülkemize yapılmış en büyük haksızlıktır, ne
yapsak da sorun ortadadır.
İç
hukukumuzla birlikte yaşam kültürümüzle, aidiyetlerimizle elde
ettiğimiz değerler aslında sorunun çözümü için de önümüze bir
fırsat koyuyor. Birlikte yaşamanın ortaya koyduğu
değerler birikimini bir fırsata dönüştürmenin tam zamanı.
Değerli
milletvekilleri, demokratik bir ulus olacaksak, ki bu konuda tüm halklar bir
ulus olmanın ruhsal şekillenme anlamında sürecini
yaşamıştır. Herkes, halklar burada kendisini bir ulus
olarak tanımlamaktadır. Aslında bu da büyük bir
fırsattır.
Yıllarca
Alevilerin inanç ve öğretileri yok sayıldı ama inanç ve
öğreti kendini sürekli olarak yeniledi. Özgün hâlini kentlerde koruma
refleksi geliştirerek cemevi kavramını geliştirdi.
Cemevleri öyle eski, tarihî bir kavram da değildir değerli
milletvekilleri. Kırsal alanda yani köylerdeki kapalı ekonomik
yapıdan kente göçle birlikte kapitalizmin olanaklarından
yararlanarak, inançlarını ileri bir sürece aktarma konusunda da
önemli deneyimlere sahip oldular.
Kürtler
için de sorun böyledir. Ana dillerinin gelişmesiyle demokratik toplumsal
örgütlülüklerini çok önemli bir seviyeye ulaştırdılar.
Demokratik ulus gibi halkların bir ulus olma pradigmasını, ortak
vatan ve demokratik cumhuriyetin halklar için yaşamsal anlam içerdiği
bilincine ulaştırdılar. Kadın özgürlüğü ve özgürlükçü
laik toplumsal düzen talep etme düzeyleri de ayrıca çok önemlidir. En
önemlisi de birlikte yaşam kültürüne ulaşmalarıdır.
Cumhuriyetin bir birikim olduğunu ama demokratikleşmesinin
yaşamsal olduğunu ortak vatan paradigmasıyla
birleştirdiler. Resmî ideolojiyle yanlış konumlanma maalesef
sorunların artmasına neden olmuştur. Resmî ideolojiyle ortadaki
bu yanlış konumlanma maalesef sorunların bu düzeye gelmesine de
neden olmuştur. Böylelikle tartışılması gereken
sorunları tartışamaz hâle geldik ama
tartışamadığımız her konu
karşımıza çıktı büyüyerek. Bugün siyasetin gayesi
sorundan çözüm çıkarmak olmalıdır. Siyasetin ve siyasetçinin bu
alandaki duruşu çözüm üretmesi yönünde olmalıdır. Soruna
yaslanıp korkular üreterek ondan yararlanma şeklinde bu topluma bu
şekilde bir zarar verilecektir elbette. Aslında ülkemiz
sorunların varlığına göz yumanların, sorunlardan
beslenenlerin ihanetine uğradı. dersek doğru söylemiş oluruz
herhâlde. Bu konuda, toplumun örgütlü tüm kesimlerinin vebali söz konusudur. Bu
konularda o kadar ilginç süreçler yaşandı ki gün geldi tarihî
gerçekleri, sosyolojik süreçleri reddettik. Bu durum da sorunu çözme
becerimizin ve irademizin zayıflamasına neden olmuştur. Elbette
çok yol da katetmiş durumdayız. En önemli idrak kazancımız
da Kürt-Türk, aydın-halk, siyaset-asker gibi tanımlamaların
birer ayrışma unsuru olmadığı, bir toplumsal bütünün
parçası olduğu hususudur. Bu da son derece önemli bir süreçtir.
Bu
sorunların çözülmemesinin nedenleri artık ortaya çıkarılmalıdır.
Bu sorunlarımızın çözümsüzlüğe ötelenmesinin en büyük
nedeni aslında oligarşik bir bürokratik yapının devletin
bünyesini sarmasıdır. Artık toplumumuzun tüm kesimlerinde Kürt
sorununun hepimizin ortak sorunu olduğu, bu sorunun ciddi anlamda, tartışmanın
ötesinde, çözülmesi gerektiği bilinci ve zemini artık çok
sağlamdır.
Türkiye'de
yani ortak vatanımızda eşit koşullarda eşit
yurttaş olarak yaşamak isteyen insanların sorununu çözmek
zorundayız. Barış içerisinde, demokratik siyasetin
egemenliğiyle bu sorun çözülebilir. Başka bir şey düşünmek
bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Sonuç üzerinden gitmek, sorunu
çözüme dönüştürmek siyaset kurumlarının temel görevi
olmalıdır. Hâlâ yüzleşemediğimiz onlarca sorun var. Belki
de konuyu yeni tartışıyor olmamızdan kaynaklı
gecikmeler de olabilir ancak cesaretli, kararlı bir demokratik siyasetle,
sorunlarla yüzleşerek çok olumlu süreçleri de yaşayabiliriz.
Değerli
milletvekilleri Kürt sorununun çözümü için bizim siyasal aktörlere
ihtiyacımız var. deniyorsa bu aktör sonuç üzerinden gidilerek
bulunabilir. Partimiz Halkların Demokratik Partisinin başta eş
genel başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları,
parti kadroları tutuklanmak vasıtasıyla sürece katılması
engellenmiştir yani aktörlerin yerine figüranlar aranmaktadır. Bu
yöntem çözümsüzlüğü getirir. Bu olumsuz iklimden kurtulmalıyız.
Gözyaşları dinmelidir. Ülkemizde akan her damla kanın artık
kaldırılamayacak boyuta ulaştığı kesin bir
husustur. Hükûmetin soruna yaklaşımı, çözümsüzlüğü
dayatması nedeniyle halklarımız arasındaki kadim
sağlam bağlar uluslararası güçler tarafından
zayıflatılmak istenmektedir. Bu konu da son derece önemlidir ve
dikkate almanız gereken bir husustur.
Geleceğin
Türkiye'sini inşa etmek Kürt sorununun çözümüne bağlıdır.
Bugün halklar ve inançlar demokratik bir Türkiye'ye özlem duymaktadırlar.
Çağdaş, modern ve demokratik bir ülke yaratılmak isteniyorsa bir
yol temizliğine de ihtiyaç vardır. Hiçbir inancın ve
düşüncenin engellenmediği siyasi bir atmosfer yaratmak
zorundayız. Alevilerin neden iç hukukla sorunları çözülmüyor?
Uluslararası hukukun neden gereği yerine getirilmiyor? Bu direnç
niyedir? Cemevlerinin ibadethane olarak hukukumuzda yer bulmasının
kime ne zararı var? Neden din dersleri hâlâ zorunlu okutulmaktadır?
Ana dilde neden eğitim engellenmekte ve kabul görmemektedir? Bu
soruları saatlerce dinleyeceğiniz şekilde çoğaltabiliriz.
Kısaca,
yaşadığımız son süreç itibarıyla yeni tekçilik,
yeni Osmanlıcılık dayatılmaktadır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Doğan.
MÜSLÜM
DOĞAN (Devamla) -
yeni asimilasyon araçları sürece dâhil
edilmektedir. Meselelere pragmatik ve faydacı yaklaşan AK PARTİ
sorunların çözümünden yana görünmemektedir. Alevi
çalıştayları düzenlemenin anlamı ne idi? Aleviler ne
istiyor, sorun nereden kaynaklanıyor? Sorunlar tespit edildi. Tek inanç
sistemi temelli devlet anlayışı diye -özetle- tespitler
yapıldı. Kürt sorunu için de durum böyledir. Ülkemizde farklı
etnik yapıda ve inançtan insanlar yaşamaktadır. Bu
çoğulculuğu demokratik bir toplum yaratma çabasıyla
birleştirmek zorundayız. Çoğulcu demokratik bir toplum düzeni
inşa edilmek zorundadır. Bunun için bir yeni anayasa
yapmalıyız. Anayasa bu ülkenin çok dilli ve inançlı
yapısını esas almalıdır. Cumhuriyet çok önemli bir
birikimdir ancak demokratikleştirilemediğinden yorgun
düşmüştür, hızlıca demokratikleşmesi durumunda dinamik
bir yapıya kavuşacaktır. Halkların ortak birikimi olan
cumhuriyetin tekçi tercihleri artık modern dünyada kabul görmemektedir.
Sorunları gizlemeyi, çözümde isteksizliği doğru
yaptığımız işler olarak kabul edemeyiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğan.
Önerinin
aleyhinde Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Yurdakul.
AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, saygıdeğer vatandaşlarım; Peygamber
ocağı askerî kışlalarımızdaki zehirlenmeler
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Öncelikle, mübarek ramazan ayının
ülkemizin birlik ve beraberliğini güçlendirmesini Yüce Allahtan niyaz
ederim.
Muhterem vatandaşlar, ellerine kına yakarak ve
tükenmez bir vatan sevgisiyle Peygamber ocağına gönderdiğimiz
evlatların beslenmesi, giyimi ve her türlü teçhizatla
donatılması ülke olarak önceliğimiz olmalıdır. Bizler
düşmanlarla çevrili bir coğrafyanın içindeyiz. Bir gün bile
yılgınlığa kapılmadan, bir gün bile bıkmadan
ülkemizi ve mensubu olduğumuz büyük Türk milletini korumak için daima
hazır olmak zorundayız. Ordumuz coğrafyanın en güçlüsü,
askerimiz ayak bastığı her yerde muzaffer olmalıdır.
Ancak bunun kolay olmadığını hepimiz biliyoruz. Bizi her
fırsatta köşeye sıkıştırmak isteyen görünür ve
gizli düşmanlar, başta ordumuz olmak üzere, kuyumuzu kazmak
istiyorlar. Askerimize karşı kullanılan silahlara
baktığımızda dünyanın her yerinden izler görüyoruz.
Hâl böyleyken askerimizin ve polisimizin moralini en üst seviyede tutmak
zorunluluğumuz her zaman vardır.
Türk toplumunda her zaman ordu-millet
anlayışı görülmüştür. Askerlik ayrıcalıklı
bir meslek sayılmamış, eli silah tutan, kadın-erkek herkes
asker sayılmıştır. Günümüzde de 20 yaşına gelen
her erkek askerlik görevini ifa etmek için seve seve askere gitmektedir. Anne
ve babalar, evlatlarını büyük bir gururla asker ocağına
teslim etmektedir. Devletimizin güvenliğini teslim ettiğimiz
askerlerimiz de devletimize emanettir.
23 Mayıs 2017 tarihinde Manisa 1. Piyade Er
Eğitim Tugayında akşam yemeğinden sonra 1.500den fazla
asker tedavi altına alınmış, maalesef er Hüsnü Özel
yaşamını yitirmiştir. 27 Mayıs 2017 tarihinde Manisa
Kırkağaç 6. Jandarma Komando Eğitim Alayında akşam
yemeğinden sonra 400 asker rahatsızlanırken, 150 asker
hastanelerde tedavi altına alınmıştır. Bundan sonra,
11 Haziran 2017 tarihinde ise Diyarbakırda 7. Kolordu
Komutanlığında ve buraya bağlı Bakım Merkez
Komutanlığında akşam yemeğini yedikten sonra
zehirlenme belirtileri gösteren 25 asker ambulanslarla Diyarbakırdaki
hastanelere kaldırılmıştır. Gıda zehirlenmesi
şüphesi bulunan askerlere hemen acil tedavi uygulanarak yemeklerden,
incelenmek üzere, numuneler alınmıştır ve olayla ilgili
incelemeler detaylı olarak sürdürülmektedir.
Manisadaki
zehirlenme olaylarıyla ilgili olarak yetkililer tarafından tatmin
edici bir açıklama henüz yapılmamıştır. Hatta
askerlerin zehirlenmelerinin Psikolojiktir., Midelerini
üşütmüşler., Sudan değil bir bakteriden olabilir. gibi
söylemlerle olayın basitleştirilmeye çalışıldığı
iddia edilmektedir.
23
Mayıs 2017 tarihinde Manisa 1. Piyade Eğitim Tugay
Komutanlığında 1.500 askerimiz zehirlenirken 1 askerimiz
şehit olmuştur. Buranın yemek ihalesi 7 Şubat 2015
tarihinde yapılmış ve daha önce adı ihale yolsuzluğuna
karışan şirket, üç yıllığına, 32 milyon lira
bedelle açılan ihaleyi 28 milyon liraya almıştır. Burada
zehirlenen askerlerin salı günü öğle yemeğinde yedikleri
hindiden zehirlendikleri iddia edilmektedir. Akşamüstü bulantı,
kusma, karın ağrısı şikâyetleriyle birlikte birçok
asker ambulansla hastanelere kaldırılmıştır. Hastaneye
sevk edilen ilk askerlerin durumlarının adli vaka olarak
bildirilmemesi yönünde bir talimat geldiği de iddia edilmektedir.
Manisada
ve Diyarbakırda yaşanan bu zehirlenmelerle ilgili kamuoyunu tatmin
edici bir açıklamanın yapılmamış olması
Manisadaki yemek firmasıyla ilgili iddiaların, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde yapılan yemek ihalelerinin ve yemek şirketlerinin
teknik ve hijyen şartlarının tabii ki
araştırılması gerekmektedir.
Evet,
sanayi ve ticaret önemli ancak askerî ve güvenlik güçleri yeterli olmayan bir
ülkenin bu coğrafyada ne ticaret yapması ne global boyutta büyük bir
inşaat şirketine sahip olması mümkün değildir. Bugün,
şartları ve teçhizatları yeterli olmayan güvenlik güçleriniz
varsa emin olun size, değil yabancı bir ülkede üs kurmak, su bile
sattırmazlar. İkmal, ülkelerin askerî varlıkları için en
hayati kelimedir. Savaşları ne kazandırır biliyor musunuz?
Savaşları Patriot füzeleri kazandırmaz. Savaşları
nükleer güçle çalışan uçak gemileri de kazandırmaz.
Satıhtan satıha, satıhtan havaya, havadan havaya, havadan yere
mühimmatlar, sahra topları, hafif havanlar, gizli iletişim
protokolleri, dijital gardiyanlar, 100 bin atışa mukavemetli
namlular, sürtünmeyi azaltan kaplamalar, termal kameralara yakalanmayan
kumaşlar, evet, arkadaşlar, bunların hiçbirisi size
savaşı kazandırmaz. Bir savaşı ne kazandırır
biliyor musunuz? Sadece -basit de olsa, size belki öyle gelebilir ama-
sıcak bir çorba. Evet, yalnızca sıcak bir çorbayla
savaşı kazanabilirsiniz. Cephedeki avcı çukurundaki bir eriniz
akşam yemeğinde sıcak ve temiz bir çorba içebiliyorsa,
kahvaltıda sıcak ve tavşankanı bir çay içebiliyorsa o
askerle her türlü savaşı kazanabilirsiniz. Özellikle Türk milletinin
bir askeri, bir evladıysa hiç tereddüt etmenize gerek yoktur.
Bu
nedenle bu olayların bir daha tekrarlanmaması için biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak şu önerilerde bulunuyoruz: İlk olarak
gıda ham maddeleri kalitesi öncelikle kaynağında kontrol
edilmelidir.
İkinci
olarak yemek hâline getirildikleri alanlarda hijyen şartları
kesinlikle oluşturulmalıdır.
Üçüncü
olarak, nihai, yemekler dağıtılmadan önce daimi olarak uzman
kişiler tarafından kontrol edilmelidir.
Dördüncüsü
ise -en büyük eksikliğimiz ve işsizliğin de olduğu bu
ülkemizde- gıda mühendisleri her aşamada bu süreçte kesinlikle yer
almalıdır, hem askeriyede hem de askerî olmayan yerlerde. Mezun olan
ve işsiz olan gıda mühendislerimizin bu alanlarda detaylı olarak
görevlerinin başına geçmesi için her türlü tedbiri almamız
gerekmektedir.
Beşinci
olarak ise olası uygunsuzluklar ne şartta olursa olsun bertaraf
edilmelidir ve bu sırada maliyet veya kayıplar kesinlikle göz
ardı edilmelidir.
Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu önergeye olumlu oy vereceğiz.
Hepinizi
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yurdakul.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunacağım ancak oylamadan önce bir
yoklama talebi vardır. O nedenle yoklama işlemini
gerçekleştireceğim.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, 20 kişi ayakta
değil, usule uygun değil.
BAŞKAN
Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin mevcudiyetini ismen
tespit edeceğim.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, 20 kişi kalkmaları
gerekiyor.
BAŞKAN
Sayın Özel, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Bektaşoğlu, Sayın Gürer, Sayın Arık, Sayın
Akaydın, Sayın Karabıyık, Sayın Yüceer, Sayın
Adıgüzel, Sayın Sarıbal, Sayın Yarkadaş, Sayın
Karadeniz, Sayın Tümer, Sayın Çamak, Sayın Atıcı,
Sayın Çam, Sayın Tamaylıgil, Sayın Purçu, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Tekin.
Evet,
yoklama için iki dakika süre vereceğim.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Mazlum
Nurlu ve arkadaşları tarafından, Manisa'daki askerî birliklerde
yaşanan zehirlenme vakalarının nedenleri ile Türk Silahlı
Kuvvetlerinde yapılan yemek ihalelerinin ve yemek şirketlerinin
teknik ve hijyen şartlarının araştırılması
amacıyla 30/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2017 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Alınan
karar gereğince, gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına geçiyoruz.
Bu
kısımda yer alan, Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve
22 milletvekilinin Tarım Kredi Kooperatiflerinin zarara
uğramasında sorumluluğu bulunduğu ve bu nedenle çiftçileri
mağdur ettiği iddiasıyla Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik hakkındaki (11/16) esas
numaralı Gensoru Önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.
X.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlu ve 22 milletvekilinin, Tarım Kredi
Kooperatiflerinin zarara uğramasında sorumluluğu bulunduğu
ve bu nedenle çitçileri mağdur ettiği iddiasıyla Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/16)
BAŞKAN
Hükûmet? Yerinde.
Sayın
milletvekilleri, ben Hükûmeti beklemek zorunda değilim. Hükûmeti
uyarıyorum. Lütfen, Sayın Bakan, zamanında yerinizi
alınız.
Önerge daha önce bastırılıp
dağıtıldı ve Genel Kurulun 6/6/2017 tarihli 101inci
Birleşiminde okunduğu için tekrar okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 99uncu
maddesine göre bu görüşmede önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti
grupları adına birer milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına
Başbakan veya bir bakana söz verilecektir. Konuşma süreleri önerge
sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum: Önerge sahipleri adına Orhan Sarıbal, Bursa Milletvekili;
gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mevlüt
Karakaya, Adana Milletvekili; Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Garo Paylan, İstanbul Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Okan Gaytancıoğlu, Edirne Milletvekili; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Ayhan Gider, Çanakkale Milletvekili;
Hükûmet adına Faruk Çelik, Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanı.
İlk söz sahibi olarak önerge sahipleri
adına Orhan Sarıbal, Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Sarıbal. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN SARIBAL (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, Tuncelide
Tunceli Milletvekili Ali Beyin arabasının zorla aranması ve
eşine yapılan yanlış davranışı buradan
kınadığımı söylemek isterim. (HDP
sıralarından alkışlar)
Yine, bir cemevi, Diyarbakır cemevi
gerekçesiyle Diyarbakırlı olan ama Urfa Milletvekili Osman Baydemir
hakkında açılan soruşturmayı da buradan yine açık bir
şekilde kınamak gerekiyor ve AKP ve saray rejiminin nasıl da
faşizanca uygulamaları hayata geçirdiğini bir kez daha görmek
gerekiyor.
Evet, değerli milletvekilleri
Sayın Bakan,
buradasınız. Tarım bitiyor, haberiniz var mı Sayın
Bakan? 1980, 45 milyon nüfus var bu ülkede, 80 milyon hayvan
varlığımız var; sene 2016, 80 milyon nüfusumuz var, ne
yazık ki karşılığında 56 milyon hayvan
varlığımız var. Yine, Sayın Bakan, 2002de 26 milyon
hektar tarım alanımız var, 2016 sonu itibarıyla 23,6 milyon
hektar tarım alanımız var, 2,8 milyon hektar tarım
alanı kaybolmuştur. Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu
diye bir kanun çıkardınız, onun yanına da bir Toprak Koruma
Kurulu koydunuz. O kurul sizin getirdiğiniz tarihten bugüne kadar 8 milyon
660 bin dekar araziyi tarım amacından çıkardı, yollara,
kentlere, sanayiye, oraya buraya peşkeş çekti. Neden 8 milyon 660 bin
dekar arazi önemli biliyor musunuz? Bugün tam da zeytinlik
alanlarımızın karşılığı gelmektedir.
Yani siz on yılda Türkiye'deki bütün zeytin alanları kadar bir alanı
koruma kurulunuz gerekçesiyle yok ettiniz.
Buradan
şöyle bir ironi yapalım: Hangi programınızın, hangi
projenizin önüne millî koyarsanız o projeyi veya o programı
millîsizleştiriyorsunuz, hangi kurumunuzun adına koruma kurulu
adını koyuyorsanız o alanı korumuyorsunuz. Tam da bu
noktadan, Zeytin Sahaları Koruma Kurulunun bu işi
yapmayacağını yeri gelmişken bir kez daha açık bir
şekilde paylaşmak isterim.
Yine,
2003 yılında yani Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara
geldiğinde tarımsal alanda yüzde 35 istihdam vardı.
Geldiğimiz noktada ne yazık ki bu yüzde 19a inmiş durumda. Yani
2,5 milyon çiftçi tarımdan uzaklaştı. Soru şu Sayın
Bakan: Bu insanlar kentlerde bir eli yağda bir eli balda TOKİnin
yaptığı birinci sınıf evlerde mi yaşıyorlar,
yoksa yoksulluğa, açlığa terk mi edildi? Esrar, eroin
sarmalında mı bu çocuklar? Hiç bunun hesabını yapıp
şöyle bir bakma gereği duydunuz mu?
Yine, siz
2003 yılında iktidara geldiğinizde tarımın gayrisafi
millî hasıla içerisindeki payı yüzde 10du. On dört yıllık
iktidarınız sonunda, geldiğimiz noktada gayrisafi millî
hasıla içindeki payınız yüzde 6ya düşmüş durumda.
Yine,
aynı şekilde, geldiğinizden bugüne kadar çiftçinin ürünleri
yaklaşık olarak 4 kat değer kazanırken çiftçinin borcu tam
14 kat arttı yani 80 milyar TL. Tam buradan sizin yine kendinizin
çıkarıp ama yine kendinizin uymadığı o yasayı
gündeme getirelim. Dediniz ki 2007 yılında: Gayrisafi millî
hasılanın yüzde 1inin altında olmamak üzere tarıma destek
vereceğiz. Geldiğimiz noktada Toplam 90 milyar verdik."
diyorsunuz oysa daha 68 milyar TL çiftçiye borcunuz var. Sayın Bakan,
çiftçiye olan borcunuzu ödemeyi düşünüyor musunuz? Tam da toplam 80 milyar
TL çiftçinin borcu varken eğer 68 milyar TLyi çiftçiye öderseniz
çiftçinin ana borcunun çok büyük bir kısmını bu şekilde
gidereceğimizi bilmenizde yarar var.
Yine, Başbakan
dedi ki: Deponuzun yarısı benden yarısı sizden. Yani
mazota yüzde 50 destek vereceğiz dediniz aynı şeker
pancarında yaptığınız gibi. Merak ediyoruz. Bütçeden
720 milyon TL ayırmışsınız. Çiftçinin
kullandığı mazotu yüzde 50 desteklediğinizde tam 9 milyar
gibi para ödemeniz gerekiyor. Biz mi hesap bilmiyoruz yoksa siz mi halka yalan
söylediniz bunu bir açarsanız gerçekten sevineceğiz.
Yine, çok
açık bir şekilde şunu paylaşmakta yarar var: Bitkisel
üretimde tamamen bizi dışa bağımlı hâle getirdiniz. AKP
ve saray rejimi ne yazık ki bu ülke topraklarında 780 bin
kilometrekarelik alanda ilkbaharı, sonbaharı, kışı
olan, dört mevsimi olan 26 milyon hektar tarım alanının 23,6
milyon hektara düştüğü bu topraklarda bizi dışarıya
bağımlı bir ülke hâline getirdi. Kısa bir örnek: 2002
yılından bugüne kadar 11 milyar dolar tarımsal ham madde
ihracatı yapmışız. Karşılığında ne
yapmışız? 66 milyar dolar tarımsal ham madde ithalatı
yapmışız. Gıda maddelerini de içine koyduğumuzda
toplam 171 milyar dolar tarımsal ithalatımız söz konusu. 171
milyar dolar. AKP yapar, öbürleri bakar! Alın bunu yazın bir kenara.
Değerli
milletvekilleri, bu topraklarda üretmeyip, bu topraklarda ithalatı
öngörüyorsanız
Bakın bu ülkede ve dünyada küresel ısınma
var, her gün değişik bir yerde iklim sorunuyla karşı
karşıyayız. Bazen paranız da olsa alamayabilirsiniz. Bu
konuda, lütfen, bir kez daha düşünün ve duyarlı olmaya
çalışın.
Saraylara
Dün gece saray rejimi sarayda verdiği
iftarı medyada paylaşıyor. Aynı saatlerde pazarlarda çöp
toplayan kadınlarımızı da görüyoruz. Gıda maddesi
topluyor pazarlardan sonra. Böyle bir gerçeklik üzerinde yaşıyoruz.
Gıda, yeni dünya düzeninin en önemli stratejik sektörlerinden bir
tanesidir. Su, enerji ve gıda egemenliktir. Eğer siz toplumunuzu
gıda egemenliği ve gıda güvencesi üzerinden
sağlıklı bir yere getirebilirseniz
varlığınızı sürdürebilirsiniz; getiremezseniz, aynen
petrolde olduğu gibi gıda da bağımlı ülke hâline
geldiniz ve gelmeye devam edeceğiz.
Yine hayvancılığı konuşalım
kısaca ama bu arada tabii birkaç tane net örnek vereyim Sayın Bakan,
iyi anlaşılsın. Zaman da çok hızlı geçiyor. Bu
hammadde açısından yaptığımız ithalatı
şöyle paylaşalım: 62 milyon 831 bin ton tahıl
almışız Sayın Bakan, 62 milyon. Yine, yağlı
tohumlar 61 milyon 881 bin ton. Sayın Bakan, bunları elbette
biliyorsunuz, farkındasınız. Mesela iki örnek: Ayçiçeği
yağı 6 milyon 25 bin ton. Küspe ve palmiye yağı 6 milyon
567 bin ton almışız Sayın Bakan. Biz ne yapıyoruz?
Zeytinlikleri söküyoruz.
(Hatip tarafından fotoğraflar gösterildi)
Bakın arkadaşlar, bakın, şu bizim
koruyamadığımız, giden adalarımızdan Giritte
saklanan zeytin ağacı. Yaşını bilen var mı? Yok.
İki bin yıllık bir fabrika gösterebilir misiniz değerli
milletvekilleri? Bin yıllık, beş yüz yıllık, iki yüz
yıllık, söyleyebilir misiniz? Söyleyemezsiniz. İşte iki bin
yıldan belki de daha yaşlı bir fabrika, zeytin fabrikası
bu. Yine bu da sizin iktidarınız dönemindeki zeytin talanı.
Zeytin talanı. Bursadan bir örnek, buyurun. Bu da İstanbul, 1977,
2009. 2016 yok.
Evet,
zaman kalmadı.
Sayın
Bakan, tarım kredi meselesi üzerinden bakalım. Tarım kredi bu
ülkede çiftçinin girdilerini kolaylaştırmak için kurulmuştur,
kolaylaştırmak için. Ne yazık ki tarım kredi sizin
şimdi yağmaladığınız, peşkeş
çektiğiniz bir yer hâline geldi. İçinde FETÖ öyküsünden tutun da
hırsızlığa kadar, zimmetten tutun da adam
kayırmacılığa kadar her türlü şey var.
Sadece
iki örnek söylemek isterim. Bir avukat çalışıyor tarım
kredi kooperatiflerinde. Bu avukat yanına 2 avukat daha alıyor.
Yanına 2 avukat alınca bu avukatı bugüne kadar tarım
kredide hiç olmayan şekilde bir yönetmelik değişikliğiyle
tarım kredi müdür yardımcısı yapıyorsunuz. Müdür
yardımcısı yaptıktan sonra diğer 2 avukatı
FETÖden içeri alıyorsunuz. Nedense onun getirdiği bütün avukatlar
FETÖden içerde ama bu avukat şu anda müdür yardımcısı
olarak yaşamını sürdürüyor.
Bursa
Yenişehir Selimiye köyü. Bir personel 3 milyon TL yani eski parayla 3
trilyon çarpıyor. Bundan kimsenin haberi yok. Kimse bu işin
farkında değil.
Yine,
değerli milletvekilleri, tarım kredi gübre fabrikası
açıyor, ilaç fabrikası açıyor ama ne yazık ki çiftçiye
hiçbir mal ucuz verilmiyor, hiçbir mal ucuz verilmiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Oysa tarım kredinin görevi çiftçiye ucuz kaynak
sağlamaktır.
Kısaca,
tarımın hiçbir tarafını yönetemediğiniz gibi
tarım krediyi de yönetemiyorsunuz. Tarım kredi, bu ülkenin artık
AKP ve saray rejimi tarafından soyguna çevrilmiş, köylünün ne
yazık ki ümüğüne kadar sıkıldığı,
borçlarının diz boyu olduğu, sömürü aracı olarak
kullanılan bir kurumu hâline gelmiştir.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sarıbal.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mevlüt Karakaya, Adana Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Karakaya. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Sayın Faruk Çelik hakkında verilen gensoru üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tarım sadece ülkemiz için değil, en
gelişmişinden en geri kalmışına kadar tüm ülkeler
için, stratejik olarak kabul edilen, birçok yönüyle de diğer sektörlerden
ayrılan nevi şahsına münhasır bir sektördür. Tarım
sektörünün nevi şahsına münhasır olması, onun sadece
stratejik önemi veya üretim, biçim ve süreçlerinin
farklılığı değil, aynı zamanda tüm süreçlere ve
çevreye, tüm sektörlere sağladığı doğrudan ve
dolaylı katkılarla alakalıdır. Bu nedenle, tarımsal
üretim veya faaliyetleri, salt gelir, maliyet, kâr denkleminde veya ekonomik
katma değer bağlamında ele alıp rekabetçi bir
anlayışla yaklaşmak çoğu zaman doğru değildir.
Öyle olsaydı bugün sanayide ve ileri teknoloji üretiminde başat olan
başta ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere hiçbirinin
tarıma destek vermemeleri gerekirdi. Oysa, bugün tarıma en çok destek
veren ülkeler en gelişmiş ülkelerdir.
Tarımsal
faaliyetleri sadece gıda ile sınırlı tutmak elbette mümkün
değildir, bununla birlikte tarımı stratejik sektör yapan temel
unsurun da gıda ve gıda güvenliği olduğu açıktır.
Global eğilim tarım, gıda sektörünün, artan nüfus, su
kaynaklarında beklenen daralma ve iklim değişikliğindeki
olumsuzluklar nedeniyle son derece kritik bir sürece doğru gittiği
yönündedir. Birleşmiş Milletler FAOya göre gıda güvenliği,
tüm insanların tüm zamanlarda aktif ve sağlıklı bir
yaşam için gerekli besin ihtiyaçları ve gıda tercihlerini
sağlayacak yeterli, sağlıklı ve besleyici gıdaya
fiziki ve ekonomik erişiminin olması durumudur. Yani gıda
güvenliği, arz, erişim ve istikrar bileşenleri üzerinden
değerlendirilir.
Evet,
ülkemizde bir gıda güvensizliği olduğunu söyleyemem ancak
gıda güvenliğinin temel bileşenlerini oluşturan üç
alanın da sorunlu olduğunu ifade etmek zorundayım. Dünya küresel
gıda sistemini yeniden değerlendirmekte, yeniden gözden geçirmekte.
Eskiden gıda güvenliğini bir arz sorunu olarak gören küresel
yaklaşım bugün erişim sorununu öncelemektedir. Çünkü toplam
arzın gıda güvenliği için yeterli olduğu, bu arza
erişimde dengesizliklerin olduğu düşünülmektedir. Eskiden
tarımsal verim ve üretim artışı öncelikli
yaklaşımdı, şimdi sürdürülebilir ve besin değeri
yüksek tarım öncelik alıyor. Buradaki maksat, tarımsal
kaynakların israf edilmemesiyle alakalı olması. Küçük üreticilik
faydalı olarak görülürken şimdi Duruma göre değişir.
deniliyor. Gıda sistemleri sağlıklıdır.
yaklaşımı geçerliyken şimdi giderek artan bir risk
altında olduğu değerlendiriliyor. Kendine yeterlilik
faydalı bir yaklaşım olarak görülürken şimdi açık,
şeffaf, adil küresel ticaretin daha çok fayda sağlayacağı
öne çıkarılıyor.
Bütün bu
değerlendirmelerin ya da yeni düşünce ve yaklaşımların
haklı ve farklı yanları olabilir. Biz tarımsal faaliyeti
elbette ülkemiz açısından sadece gıda güvenliğiyle
sınırlı tutacak değiliz ancak 2008 yılında
yaşanan küçük çaplı dünya gıda krizi etkisinin
sonuçlarını market önlerinde oluşan ani pirinç
kuyruklarıyla gördüğümüzü de unutmamalıyız.
Değerli
milletvekilleri, gıda, tarımsal faaliyet ve üretimin bir
çıktısı ve sonucudur. Bu nedenledir ki gıdaya erişimi
tarımsal üretim ve faaliyetlerden bağımsız
düşünemeyiz. Son yıllarda gıda fiyatlarında meydana gelen
ani ve anormal yükselişlerin temelinde, uygulanan yanlış ve
yanlı tarım politikaları yatmaktadır.
AKP
hükûmetleri tarımı ihmal etmiştir. Tarımın
kalkınma içindeki rolü başka yaklaşımlar lehine terk
edilmiştir. Toprağın buğday üreteni değil, rant
üreteni makbul görülmüştür. Uzunca dönem temel para politikası olarak
uygulanan düşük kur-yüksek reel faizle yerli üretim rekabete yenik hâle
getirilmiştir. Birçok tarımsal ürünün piyasa fiyatları üretim
maliyetlerinin çok gerisine düşmüş, bitkisel ve hayvansal üretim
yapan üreticiler çok sayıda üründe satın alma gücü kaybına maruz
kalmışlardır. Bir örnek vermek gerekirse, 2002 yılında
1 litre mazot için 2,5 kilogram buğday satmak yeterli iken Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde bu rasyo 5-6 kilogram buğday
aralığında değişmiştir.
Bugün
hasat başlayalı on beş günü geçti. Adanalı, Mersinli,
Antalyalı Türk çiftçisi hâlâ müdahale alım fiyatlarının
açıklanmasını beklemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi
döneminde alım ve satış fiyatları en geç mayıs
ayının ikinci haftasında, daha biçer tarlaya girmeden
açıklanırdı; fiyatlar belirlenirken maliyet ve genel fiyat
artışları dikkate alınır, bunun üzerine bir miktar da
üretici refah payı eklenirdi. Bugün 2002 girdi, mazot bazlı
satın alma gücüne gelmesi için, aynı pariteyi yakalaması için buğdayın
kilogramının 1 lira 75 kuruş olması gerekir. Bugüne kadar
sadece enflasyon oranında artış yapılmış
olsaydı dahi buğdayın kilogram fiyatının 1 lira 25
kuruşun altında olmaması gerekirdi. Bugün piyasa
fiyatlarına baktığımızda 90-95 kuruş, en
fazlası 1 TL. Buğday fiyatı üretim yapılacak seviyelerin
gerisinde kaldı. Artırın bunu. dediğimizde ekmek
fiyatlarını gerekçe gösteriyorsunuz, Tüketiciyi de düşünmek
lazım. diyorsunuz. Ben de size bu konuda çok haklı
olmadığınızı mevcut şartlarda ifade etmek
istiyorum çünkü ekmek fiyatlarıyla buğday arasındaki ilişki
son derece zayıf bir hâle gelmiştir.
Bakın,
basit bir hesapla bunu ifade etmek mümkündür. Bugün Ankara, İstanbul ve
İzmirde satılan 250 gram ekmeğin ortalama fiyatı 1 lira 25
kuruş civarında. 250 gram ekmek için 250 gram buğday gerekli.
Buğdayın kilogramının 1 TL olduğunu dikkate alacak
olursak 250 gramlık 1 ekmekteki buğdayın payı 25
kuruştur. Bu, şu anlama da geliyor: Buğday bedava olsa ekmek en
ucuz 1 lira olabilir. Yani buğdayla ekmek arasındaki ilişki
buğday aleyhine ve sürekli ekmek fiyatları artacak diye
baskılanmış ve bundan da en büyük zararı buğday
üreticisi, Türk çiftçisi görmüştür.
Değerli
milletvekilleri, bu ve benzeri örnekleri farklı yönleriyle,
aşağı yukarı birçok tarımsal ürünle ilgili yapmak
mümkündür. Bunun için öncelikle ezberleri mutlaka yıkmak gerekir.
Tarımsal destekler eksik verilmiştir. Tarım Kanunu
gereğince gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1inden daha az
olmaması gereken tarımsal destekler Adalet ve Kalkınma Partisi
hükûmetleri döneminde, maalesef, binde 6yı geçmemiştir. Çoğu
zaman eleştirilen Milliyetçi Hareket Partisi döneminde bu oran binde
7dir. Bugün tarımsal destekler konu olduğunda sürekli olarak mutlak
değerlerdeki artışlar söyleniyor ama gayrisafi yurt içi
hasılaya oran anlamında bir değerlendirme, maalesef,
yapılmıyor.
Değerli
milletvekilleri, 2017 yılı için çiftçiye verilmesi gereken destek
miktarı 24 milyar TL olması gerekirken öngörülen tarımsal destek
12 milyar 838 milyon TL düzeyindedir. Desteklerin bölgesel
dağılımlarında da ciddi adaletsizlik ve
çarpıklıklar söz konusu olmuştur geçtiğimiz dönemlerde.
Desteklerin hedefe ulaşması da sorunlu olmuştur. Hatta bazı
destekler üreticinin sonunu getirmiştir. Bir örnek vermek gerekirse,
faizsiz verilen hayvancılık kredileri, krediyi kullanan tüm
üreticileri iflas ettirmiştir. Bu, iktisat fakültelerinde okutulması
gereken ders niteliğindedir. Yani sıfır faizle kredi
vereceksiniz ve üretici bu krediyi ödeyemeyecek, iflas edecek. Zamanında
ve yeteri kadar verilmeyen destekler bir işe yaramamıştır.
Yıllar
öncesinde Tarım Bakanlığının merdivenlerine kadar
gelip sütünü döken süt üreticilerinin feryadına kulak verilmemesinin
sıkıntılarını bugün et ve canlı hayvan
fiyatları üzerinden hep birlikte yaşıyoruz. Süt ineklerinin
kasaba gidişini et üretiminin artışı olarak basına
sunan tarım bakanlarımız oldu. Bugün tüm bunların
sıkıntısını hep birlikte çekiyoruz. Süt ineklerinin
kasaba gitmesiyle analar yok oldu. Anadoluda bir söz var, bunu bir kez daha
tekrar ettim bu kürsüden, anası olmayanın maalesef danası
olmuyor. Danası olmayınca da eti olmuyor. Bugün gıda
fiyatlarındaki anormal artışların sebebi geçmişte
yapılan yanlışların toplamıdır.
Değerli
milletvekilleri, tarımsal üretimin en önemli cari sorunu girdi
maliyetlerinin yüksekliği, ürün fiyatlarının
düşüklüğüdür. Bu, pariteler üzerinde de açıkça görülmektedir.
Burada üreticiye ciddi bir haksızlık söz konusu olmuştur. Girdi
fiyatları üzerindeki vergi maliyeti çok ağır düzeydedir. Bu
konuda bir an önce acil düzenlemelerin yapılması gerekir.
Mazotun
yarısı bizden, yarısı sizden. dediniz, ortalıkta
henüz bir şey yok. Gelin, daha önce Milliyetçi Hareket Partisi olarak
vermiş olduğumuz tarımsal mazotun ÖTV ve KDVsinin
kaldırılması konusundaki kanun teklifimizi hep birlikte
yasalaştıralım, önemli bir sorunu çözelim diyorum.
Bakın,
bunları yapmazsak sorunlar daha da büyüyerek geri dönecektir elbette,
sütte, ekmekte olduğu gibi.
Geçmişteki
tecrübeler bize bir şeyi göstermiştir ki tarıma verilmeyen veya
yanlış ve yanlı verilen destekler, sonunda daha
fazlasını alıp götürmektedir.
Tarıma
verilen destekler esas itibarıyla gıda güvenliği, gıda
güvenirliliği, tarımsal kaynaklar, çevre ve benzeri alanlar
açısından koruyucu ve birçok riski de önleyici niteliktedir.
Hepimizin takdiridir ki önleme ve koruma maliyetleri her zaman telafi maliyetlerinden
daha düşüktür.
Tarım
sektörü giderek küçülmektedir. Türkiyede tarım sektörünün gayrisafi yurt
içi hasıladaki payının giderek azalması bu sektöre gerekli
önemin verilmemesinden önemli ölçüde kaynaklanmaktadır. Tarımsal
faaliyetler de artık giderek azalmakta, çiftçilerimiz yetersiz tarım
politikaları yüzünden toprağı terk etmektedir. 2002
yılında çayır ve mera alanları hariç olmak üzere 26 milyon
579 bin hektar tarım arazisi son on dört yılda yüzde 10
azalmış, 23 milyon 763 bin hektara düşmüştür. Buna
karşılık ülke nüfusu yüzde 20 artmıştır.
Tahılların ve diğer bitkisel ürünlerin ekili alanları 17,9
milyon hektardan 15,7 milyon hektara gerilemiştir, sebze üretimi
düşmüştür. Aynı durum hayvancılıkta söz konusudur.
Çiftçilerimiz borç batağına düşürülmüş, tarım sektörü
toplam nakdî kredileri 2004 yılından bu yana on beş kat
artmış, tarım sektöründeki büyüme ise aynı dönemde dört kat
olabilmiştir. 2004 yılında tarımsal borçluluk yüzde 9 iken
2016 yılında yüzde 45,5e çıkmıştır. 2017 Nisan
itibarıyla tarımsal kredilerin toplamı 78 milyar TLdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hafızaları tazelemek
adına üç yıllık MHP iktidarı döneminde yapılan
bazı düzenlemelere de dikkat çekmek istiyorum. Bu dönemde en ciddi yeniden
yapılanma programlarından birisi uygulamaya konmuştur. Bugün
ÇKS olarak konuştuğumuz Çiftçi Kayıt Sistemi ilk defa
Milliyetçi Hareket Partisi döneminde gerçekleştirilmiş ve
uygulaması devam ettirilmiştir. Bugün en doğru ve sağlıklı
bilgileri bu sistem üzerinden alabiliyoruz, henüz bir tarım envanterimiz
yok. Doğrudan destek ödemesine geçilmiş, özellikle küçük çiftçiye
nefes aldırılmıştır. İlk defa tarım
sigortasının (TARSİM) hazırlıkları o dönemde yapılmıştır.
Pamuk, ayçiçeği, soya ve kolza gibi yağlı tohumlu bitkiler ve
zeytinyağı prim ödemeleri yapılmış; yem bitkileri ilk
defa Milliyetçi Hareket Partisi döneminde desteklenmiş; ilk defa mera
tespit, tahdit ve ıslah çalışmaları o dönemde
başlamış, daha sonraki dönemlerde azalan hızla devam
etmiş.
Ülkemizde
Hayvan Kayıt Sistemi Projesi (TÜRKVET) ilk defa Milliyetçi Hareket Partisi
döneminde getirilmiş; kaçakçılıkla başarılı bir
mücadele söz konusu olmuş; tarım-sanayi iş birliği,
tarım-sanayi entegrasyonu için başarılı adımlar
atılmış; Toprak Mahsulleri Ofisi gerçek anlamda piyasa regülasyonunu
yapacak alım satım sistemlerini geliştirmiş ve piyasa
regülasyonunu gerçekleştirmiş; alternatif ürün projeleri bu dönemde
uygulanmaya alınmış; sorunlu tarım alanlarının
tespitine bu dönemde başlanmış; Hayvan Irklarının
Geliştirilmesi Projesi bu dönemde yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, aslında tarımın sorunları bitmez,
yaşayan bir sektör. Tabii ki bir taraftan da sorun üretimi söz konusu
olacak. Bugün burada Sayın Faruk Çelik göreve geleli bir buçuk yıl
olmuş. Bu süre içerisinde yaşanan terör kalkışması,
yapılan referandum çalışmaları dikkate
alındığında Sayın Bakan açısından da
şanssız bir dönem olmuştur. Sayın Çelikin bakan olduktan
sonra gündeme getirdiği millî tarım politikası
yaklaşımı tarafımızdan takdir edilmiş, ancak
kayda değer bir gelişme de şu ana kadar
olmamıştır. Açıklanan millî tarım
politikasını önemsiyoruz, yaklaşımını hayata
geçirmesi adına biz bu gensoru için hayır oyu kullanıyoruz.
Genel
Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Karakaya.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Garo Paylan, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU
ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gensoru
üzerinde konuşmadan önce, dün Dersim Milletvekilimiz Sayın Alican
Önlüye yapılan büyük saygısızlığı dikkatlerinize
sunmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Alican Önlü 550 vekilimiz gibi bu Parlamentonun bir üyesidir
ve ona yapılan uygulamayı hepimize yapılmış bir
uygulama olarak sayabiliriz çünkü herhangi birimize karşı
yapılan uygulamaya sessiz kalırsak -şundan emin olun ki- güç bir
gün elbet başkasının eline geçecek, herhangi birinize yapabilir.
Bugün kendinizi muktedir sayabilirsiniz ama bir milletvekiline karşı
yapılan bir uygulamayı normalleştirirseniz,
sıradanlaştırırsanız, bir düşman hukuku
çerçevesinde görürseniz, emin olun, o uygulama bir gün size de yapılacak.
Bakın,
sizler milletvekili araçlarınızla şehirlerinizde
dolaşıyorsunuz, şehirler arası yollarda geziyorsunuz,
değil mi? Bir güvenlik görevlisi sizi durdurmaya kalkarsa ne
yapıyorsunuz? Milletvekili kartınızı ya da araç
kartınızı gösteriyorsunuz, güvenlik görevlisi size Buyurun,
devam edin. diyor, öyle değil mi? Bunun dışında bir
uygulamaya maruz kaldınız mı, kalan oldu mu? Ben kalmadım
ama dün Dersim Milletvekilimiz Alican Önlünün aracı durduruluyor.
ŞEFKAT
ÇETİN (Ankara) Dersim diye bir şehir yok.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Dersim diye bir yer yok.
GARO
PAYLAN (Devamla) İçinde eşi var. Araç kartını gösteriyor.
Deniyor ki: Ben aracı arayacağım. Arayamazsın, bu
milletvekili aracı. diyor. Milletvekilimiz geliyor, küçümsemek için
söylemiyorum, her makam onurludur ama bir çavuş şunu söyleyebiliyor:
Televizyonlarda sizin için terörist deniliyor. diyebiliyor, bu haddi
bulabiliyor. Bu haddi nereden buluyor biliyor musunuz? Sizin
tavrınızdan buluyor, her gün televizyonlarda ortaya koyduğunuz
nefret söylemlerinden buluyor; bu toplumu kamplaştırmanızdan,
kutuplaştırmanızdan buluyor ve Parlamento -şu ana kadar
Sayın Başkan, sizin de bir şey söylediğinizi duymadım-
bu konuda herhangi bir eleştiri dahi getirmiyor. Bir milletvekiline
yapılmış uygulama. Yazıklar olsun! Eğer ki biz buna
karşı bir şey yapamıyorsak hepimize yazıklar olsun, bu
Parlamentoya yazıklar olsun derim!
Aynı
şekilde, milletvekillerimiz tutuklu; Sevgili Eş Genel
Başkanlarım Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ rehin;
bizim Grup Başkan Vekillerimiz İdris Baluken, Çağlar Demirel
tutuklu; milletvekillerimiz Ayhan Bilgen, Selma Irmak, Ferhat Encu, Burcu
Çelik, Gülser Yıldırım, Abdullah Zeydan, Besime Konca tutuklu ve
aylardır Parlamento bu Parlamentonun üyeleriyle ilgili bir şey
yapmıyor, Başkanlık Divanı da yapmıyor. Meclis
Başkanı Bir şeyler yapacağız. dedi, oyaladı ama
eminim ki yukarıdan gelen talimatla hiçbir şey yapamıyor, belki
de yapmak istemiyor, bizleri oyalıyor. Bu konuda da bizlere yazıklar
olsun arkadaşlar! Bugün bize yarın size, emin olun, hiç kuşkunuz
olmasın. Er ya da geç istibdat rejimlerini kuranlar
istibdatlarının sonsuz sürmeyeceğini bilmeliler. Geçmişte
de istibdat rejimlerini kurup Onlarca yıl sürdüreceğim. diyenler
tepetaklak oldular ve istibdat rejimlerinde yaptıkları her uygulama
kendilerine uygulandı. Bu Parlamentonun itibarı arkadaşlar,
hepimizin sorumluluğundadır.
HALUK
İPEK (Amasya) Başkan, gündeme dönsün, gündeme.
GARO
PAYLAN (Devamla) Gelin, bu Parlamentonun itibarını koruyalım
derim. Ben üyelerinin itibarına sahip çıkmayan bir Parlamentonun
üyesi olmaktan hicap duyuyorum; bu konuda biz elimizden geleni yapıyoruz.
ZEYİD
ASLAN (Tokat) Git o zaman buradan.
GARO
PAYLAN (Devamla) Milletvekillerimizi düşüncelerinden dolayı
tutukladınız. Peki, bizleri tutukluyorsunuz da bizlere oy veren,
düşüncelerimizden dolayı oy veren milyonlarca vatandaşı ne
yapacaksınız arkadaşlar? Bu düşüncelerimizden dolayı
bizlere oy verdiler.
Değerli
arkadaşlar
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan, Parlamentonun ciddiyetine uymayan
uğultular ve açıktan sataşmalar var.
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Yıldırım.
Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyiniz efendim, lütfen.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Çıkın, konuşun. Ne sözünüz varsa,
yerinizden sataşmayın, çıkın, cevabınızı
verin.
BAŞKAN
Sayın Yıldırım, lütfen siz de oturunuz efendim.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın
Yıldırım mı yönetiyor burayı?
BAŞKAN
Sayın Paylan, devam ediniz.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Önce çık, kendi hatibine sataşmaması için
iki cümle söyle.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Konuya dönsün, konuya.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Gensoru üzerine konuşsun.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Ne konuşacağını sana mı soracak?
BAŞKAN
Sayın Yıldırım
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Konuyla ilgili konuşsun.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sana mı soracak?
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Konuyla ilgili konuşsun.
GARO
PAYLAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, gazetecileri tutuklu bir
ülkenin vatandaşı ve milletvekili olmaktan hicap duyuyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ver bir
araştırma önergesi konuşmayalım.
GARO PAYLAN (Devamla) Bir barış bildirisine
imza attı diye KHKlerle akademisyenleri atılan bir ülkenin
vatandaşı olmaktan ve vekili olmaktan hicap duyuyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Üç cümle biliyorsunuz, bozuk
bant gibi dönüp tekrarlıyorsunuz ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ya sen kaç cümle
biliyorsun?
AHMET YILDIRIM (Muş) Sana mı soracak?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sen kaç cümle
biliyorsun? Dolanıp duruyorsun etrafta.
GARO PAYLAN (Devamla) Bu hicabı hep beraber
duymalıyız.
Demokrasi dediğin yalnızca sandık
değildir, kurumların etkin bir şekilde işlediği ve
birbirini denetlediği sistemin adıdır. Basın özgür olmazsa,
Parlamento eğer ki şahsiyetini ortaya koyamazsa bilin ki birileri
yönetir ama bunun adı demokrasi olmaz.
Bugün büyüme rakamı açıklandı -ekonomiden
sorumlu Bakanımız da burada- yüzde 5 büyümüşüz. Buna ben
hormonlu bir büyüme diyorum çünkü ilk aylarda maliye politikaları sonuna
kadar gevşetildi, vergiler ertelendi, piyasaya 200 milyar TL sürüldü ve
yüzde 5 bir büyüme yaratıldı; ne pahasına? Oysa keşke biz
insani gelişmişlik endekslerinde, hukukun üstünlüğü
endekslerinde, basın özgürlüğü endekslerinde,
sıralamalarında gelişseydik, o yüzde 5 büyümeyi hormonsuz olarak
da yüzde 8lere, yüzde 10lara taşıyabilirdik.
Ben şimdi gensoru gündemine dönmek istiyorum
arkadaşlar. İlk çeyrekte büyüme -biliyorsunuz- yüzde 5 olarak
açıklandı. Biliyorsunuz, AKP iktidarları genelde yoksullardan
aldığı dolaylı vergilerle mali disiplini büyük oranda
sağladı ama gelir adaletsizliğini çok büyük oranda büyüttü.
Zenginlerin yani yüzde 1in toplam servetten aldığı pay iktidara
geldiğinizde yüzde 39 iken bugün yüzde 57ye çıkmış
durumda. Yani nüfusun yüzde 1i servetin yüzde 57sine sahip. Böyle bir
adaletsizlikle yürüyoruz çünkü zenginden vergi almıyorsunuz, dolaylı
vergilerle fakirin gırtlağını sıkıyorsunuz ve
fakiri vergilendiriyorsunuz ama onu aynı zamanda
borçlandırıyorsunuz.
Tarım sektörü de bu yoksullardan, fakirlerden ve kan
kaybeden sektörlerden bir tanesi. Bakın, ilk çeyrekte ortalama büyüme
yüzde 5 iken, bazı sektörler daha fazla iken tarım yalnızca
yüzde 3 büyüyebildi arkadaşlar.
Peki,
2016da ne oldu? Ekonomi yüzde 2,9 büyürken tarım sektörü küçüldü
arkadaşlar, bırakın büyümeyi, 2016da tarım sektörü
küçüldü. Tarımın gayrisafi yurt içi hasıladan
aldığı pay, siz iktidara geldiğinizde yüzde 10un
üzerindeyken bugün yüzde 7lerin altına düşmüş durumda yani
tarım sektörü kan kaybediyor. Ve istihdamdan aldığı pay
tarımın yani her 3 kişiden 1i, siz iktidara geldiğinizde
yüzde 35e yakını tarım sektöründe çalışırken
bakın, her yıl yüzde 1 azalarak yani 2014te yüzde 21e, 2015te
yüzde 20ye, 2016da yüzde 19a düşmüş durumda, herhâlde bu yıl
sonunda Sayın Bakan, yüzde 18e düşecek.
Peki, ne
oluyor bu; hani tarımdan geçinemeyen kesimler, siz köyleri
boşaltıyorsunuz ya, ne oluyor? Şehirlere akın ediyorlar.
Hani İstanbul 17 milyon oldu ya, Ankara sanıyorum 6 milyona
doğru yürüyor, buraya doğru yürüyor ya, nereden geliyor bu
kişiler, vatandaşlarımız? Tarım alanlarında
geçinemedikleri için köyünü bırakıp şehre geliyor. Ne oluyor
peki, şehirde abat mı oluyor? Hayır, TOKİ evlerinde veya
gariban evlerinde şehir yoksullarını oluşturuyorlar.
Bunlara ne pay biçiyorsunuz? Yoksulluk ve borçlanma; gir krediye, al kredi
kartını, borçlan ve sistemin bir kölesi ol. Oysa mutsuz o insanlar,
kuşaklarca tarımda çalışmış ve ekmeğini
bulmuş insanlar sizin iktidarınızda ekmeklerini bulamıyorlar.
Tarımda
ithalat devrine geçtik sizin döneminizde. Hani ortaokulda bizim
vatandaşlık dersi öğretmenimiz çok anlatırdı, sosyal
bilgiler dersi öğretmenlerimiz Türkiye kendi kendine yeten dünyadaki 10
ülkeden birisi. diye övünürdü, bizi de övündürürdü. İktidarınız
sayesinde kendi kendimize yetemeyen bir ülkeyiz ve buğdayı, pirinci
ve pek çok bakliyatı ve pek çok tarım ürününü
dışarıdan ithal ediyoruz, oysa bütün bu ürünler ülkemizde
yetiştirilebilen ürünler. Yeter ki tarıma gerekli önemi verelim,
tarım politikamızı gerekli noktaya taşıyalım ve
gerekli desteklemeleri yaparsak inanın, 1 dolarlık bile ithalat
yapmadan milyarlarca dolarlık ihracat yapabiliriz arkadaşlar. Bakın, Konya büyüklüğündeki Hollanda
Ya, gayrisafi yurt içi hasılada yüzde 10un üzerinde payı var, on milyarlarca dolarlık
tarımsal ürün ihracatı yapıyor. Konya büyüklüğünde
arkadaşlar, Konya; Hollandanın büyüklüğü Konya kadar. Biz
onların yarısı kadar ihracat yapamıyoruz. E, buyurun,
nereden geliyor bu yanlışlık? Bir de Hollanda bu kadar zengin
bir ülke. Hani, insanlar şehre giderse belki daha iyi ekmek
bulabilecekleri bir ülke olmasına rağmen, Hollandada gidin, bütün
tarım arazileri işleniyor ve ciddi bir istihdam tarım
alanlarında çalışıyor ve ciddi bir ihracat yapıp
gayrisafi yurt içi hasılalarına kayıt, katkı
yapıyorlar arkadaşlar.
2006 yılında
bir kanun çıkardınız, çok güzel bir kanundu, o günlerde de çok
mutlu olmuştum Sayın Bakan. Dediniz ki: Biz gayrisafi yurt içi
hasılanın en az yüzde 1ini tarıma destek olarak vereceğiz.
Çok güzel. Peki, 2006 yılından beri, Sayın Bakan, tek bir
yıl bırakın yüzde 1i geçmeyi, yüzde 1e
yaklaştınız mı? Binde 5, binde 6, binde 4; bundan
fazlası yok herhâlde, tarımsal destek.
Peki, bugün çiftçinin
borcu ne? On milyarlarca lira. Yaklaşık 80 milyar lira çiftçinin
borcu var. Yani, iktidarın taktiği ve bütün sağ partilerin
taktiği de budur: Destek verme. Ne yap? Borçlandır, bankaya gönder,
borçlandır. Ee, borçlanınca ne olacak? Çiftçi gelecek iktidara
Ankaraya geliyor ya çiftçilerimiz- Ya, ben çok borçluyum, faizi de bu kadar
birikti -seçim dönemi-
hadi benim borcumu yapılandır. AKP iktidarında da herhâlde
çiftçinin borcunu 10 kere yapılandırdınız yani çiftçiyi
köleleştirme, size muhtaç etme. Hani, borçlandırırsanız,
biliyorsunuz; aynı zamanda, maalesef, tırnak içinde söylüyorum,
köleleştirirsiniz insanları. Oysa etkin destekleri vermiş
olsaydınız ne bu borç olurdu ne de çiftçiye yapılandırma
gerekirdi.
Değerli
arkadaşlar, borç değil, destek verelim çiftçiye. Eğer ki
desteği verirsek üretirler ve gerekli bilimsel, teknolojik destekleri de
verebilirsek çiftçiye, onları borçla değil
Bakın, soğuk
hava deposu yapıyorlar, borçlandırıyorsunuz; tarımsal ürün
alıyorlar, makine, alet edevat, borçlandırıyorsunuz. Bütün
bunları biz
destek olarak verebilirsek çiftçinin borçlanma gereği yok. Yeter ki
hakkı olanı verin çiftçiye.
Peki,
destekleri nasıl veriyorsunuz? Merkezden Sayın Bakan fermanı
yayınlıyor, diyor ki: Ben bütün Türkiyeye damızlık hayvan
desteği vereceğim. Nasıl veriyor? Brezilyadan inekleri gemiye
yüklüyor, getiriyor, çıkarıyor, diyor ki: Karadenize de aynı
inek, Güneydoğuya da aynı inek, Egeye de aynı inek, İç
Anadoluya da aynı inek.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Yaşamadı, yaşamadı.
GARO
PAYLAN (Devamla) - Şimdi, inekler Karadenize gidiyor, engebeli,
tırmanamıyor ki o inek orayı, düz alana göre hayvanın
yapısı ve hayvanlar telef oluyor.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Hep fındıkları yedi.
GARO
PAYLAN (Devamla) - Bütün Türkiyeye aynı inek verilir mi, aynı
damızlık verilir mi? Ama merkezden ferman salınca böyle oluyor.
Türkiye büyük bir ülke, yerelden yönetilmesi lazım. Her yerel o yerelin
değerini bilir, orada nasıl inek yürüyeceğini bilir ama siz
merkezden ferman salarsanız, bir yere uyar o inek, öbür yere uymaz ki
uymuyor. Bırakın bu işleri yereller yapsın. Biz o yüzden
yerel demokrasi diyoruz, o yüzden özerklik diyoruz arkadaşlar. Yerelin
değerini yerel bilir.
Peki,
Karadenizde böyle de Konyada nasıl, mesela örnek verelim: Geçen geldi
çiftçi arkadaşlar, Ya, Konyada mısır ekiliyor. diyorlar.
Hani, yine ortaokul bilgisi, Konya buğday ambarımız,
biliyorsunuz. Konyada her yıl buğday üretimi düşüyor
arkadaşlar. Niye? Buğday para etmiyor, mısır daha iyi para
ediyor. E, mısır ekiyor, peki ne oluyor? Mısıra ne
lazım? Bol bol su lazım değil mi? Hani, buğdayı 1 kere
sularsın, 2 kere sularsın, mısırı 8 kere sulaman
lazım. Su yok ki Konyada. Ne yapıyor? Vuruyor artezyeni, ilk
yıl 50 metreden, ikinci yıl 100 metreden, üçüncü yıl 250
metreden artezyen su basıyor. Mısırı da alıyor ama
toprağın ana suyu derinlere çekiliyor, derinlere çekildikçe toprak
kuraklaşıyor ve daha fazla su basması gerekiyor, bu sefer 300
metreden artezyen bulması gerekiyor.
Bu,
politika mıdır Sayın Bakanım? Böyle destek olur mu? Niye
Konyada mısır ektiriyorsunuz arkadaşlar? O yerelde hangi ürün
ekilmesi gerekiyorsa onu ektireceksiniz; sulamaya göre, iklime göre, orada
kullanılan istihdama göre. Buna göre desteklemeniz lazım ama böyle
destek yok. Ek mısırı, bas artezyeni ve toprağı
çoraklaştır, böyle tarım politikası olmaz arkadaşlar.
TÜİKin rakamlarına göre kırmızı
et üretimi ocak-mart döneminde yani bu yılın üç aylık döneminde
yüzde 14 azaldı arkadaşlar. Tarım Bakanı Yandım
anam! dedi, ithalat kapılarını açtı, açmak zorunda
kaldı çünkü et fiyatları stabildi, bu yıl ciddi anlamda
yükselmeye başladı. Neden, neden sizce? Çünkü, bakın
arkadaşlar, barış sürecinde Doğu ve Güneydoğuda
meralar ciddi anlamda canlanmıştı, ciddi anlamda işliyordu,
herkes meralara çıkıp hayvanlarını artırmaya
başlamıştı. Pek çok şehrimizde de aynı
şekilde üretim başlamıştı ama et fiyatlarını
öyle bir baskıladı ki bir kere Sayın Bakan iki yıl boyunca,
ondan sonra da hayvancılık ölmeye başladı, insanlar
ineklerini bile kesime göndermeye başladılar ve üretim azaldı,
Doğuda, Güneydoğuda meralar çalışmamaya başladı
ve et üretimimiz yüzde 14 düştü. Ne yapacaksın? Aç ithalat
kapılarını, getir hayvanları kolayca, ramazanda et
fiyatları yükselmesin. Bu kolaycılığa mı düşeceğiz
arkadaşlar? Uzun vadeli bir planlama yok mu? Aylık mı planlama
yapacağız biz?
Şimdi, enflasyonda da, biliyorsunuz, suçlu her zaman
Tarım Bakanına göre sivri biber veya çeşitli
bakanlarımız aynı şeyi söylüyor: Sivri biber
çıktı, enflasyon çıktı. Domates yükseldi
Domates de
domates, üç aydır domates dinliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın, artık
tarımda büyük oranda işi eline alan büyük market zincirleri ve büyük
market zincirleri gidip endüstriyel tarım yaptırıyorlar;
domatesi, biberi endüstriyel tarımla yaptırıyorlar. Siz marketten
aldığınız domatesten, biberden bir lezzet alıyor
musunuz? Alamazsınız çünkü hormonu basıyorlar, ilacı
basıyorlar, bir gram lezzet alamazsınız, yemeği de
yiyemezsiniz. Bizim çocukluğumuzda -hepimizin yaşı müsait, yeni
kuşaklar bilmiyorlar- kokulu domatesimiz vardı, lezzetli biberimiz
vardı, her şeyimiz ağzımızın tadına göreydi.
Bugün hiçbir şey ağızımızın tadına göre
değil, niye? Çünkü bahçeciliği, yerel tarımı öldürdünüz
arkadaşlar; endüstriyel tarıma geçtik. Neden? Çünkü o köyde organik
domatesini üreten, organik biberini üreten üretici o ürününü İstanbulda
pazara ulaştıramıyor; orada 20 kuruş, İstanbulda 5
lira ama onu alıp da soğuk hava depolarıyla, bir organizasyonla
İstanbulda markete ulaştıracak bir sistem yok. Ne
yapılıyor? Marketler gidiyor, bin dönüm araziyi kiralıyor,
basıyor hormonu, basıyor ilacı; bize o iğrenç, rezil
domatesi, biberi yediriyor. Oysa yapmamız gereken
Avrupada olan da bu,
dünyadaki trend de bu, Amerikada da böyle artık, yerel bahçecilik
geliştiriliyor, yerel tohumlarla bunlar yapılıyor ve lezzetli
oluyor arkadaşlar, organik dediğimiz şey bu. Hani kanser ona
katlandı ya bunun için katlanıyor. Bunlarla ilgili bir politikaya
ihtiyacımız var. Yerelde tarımı destekleyeceğiz,
çiftçi köyünde kalacak ve hem organik besleneceğiz hem çiftçiliği
desteklemiş olacağız.
Sayın
Bakan, Varlık Fonu misyonunda yurt dışında arazi
kiralayıp tarım ürünü yapmayı ortaya koydu biliyor musunuz?
Bilmiyorum, Varlık Fonuyla görüştünüz mü, hani Yiğit Bulut
falan oradalar ya. Yurt dışında arazi kiralayacakmış,
Sudanda. Ya, milyonlarca dönüm arazimiz boş, Varlık Fonu şu
anda yurt dışında arazi kiralayıp tarım ürünü
yetiştirmeyi planlıyor.
Arkadaşlar,
bunun önüne hep beraber geçmeliyiz. Gerçi Meclisin Varlık Fonunu
denetleme yetkisi pek yok ama
Çünkü irade başka yerde. Hep beraber buna
bakmalıyız derim. Yurt dışında arazi kiralayıp da
arpa, mısır, pamuk üretmek milyonlarca dönüm arazimiz boşken,
insanlarımız köylerini boşaltırken reva değildir diye
düşünüyorum.
Şehir
etrafındaki araziler ciddi anlamda ranta gidiyor. Tarımsal sit
alanları ilan edeceğini söyledi, hâlâ bekliyoruz Sayın
Bakanım. Özellikle kent etraflarındaki ranta açılma potansiyeli
olan arazilerin bir an önce tarımsal sit alanı ilan edilmesi
lazım Sayın Bakanım. Bunu yapmıyorsunuz. Bakın,
İstanbulun etrafında yüz binlerce dönüm arazi boş yatıyor.
Niye? Çatalcaya gidin, bakın, arazilerin dönümü 50 bin lira, 100 bin
lira, 200 bin lira oldu. Niye? Oradan kanal geçecek de efendim, bu araziler bir
milyon lira edecek diye. Tek bir arazi ekilmiyor, biçilmiyor Sayın Bakan.
Diğer şehirler de, Konyanın etrafı da öyle,
Malatyanın etrafı da öyle. Her şehrin etrafındaki yüz
binlerce dönüm arazi rant bekliyor şu anda, imar bekliyor.
Bunun
önüne geçmeliyiz Sayın Bakan diyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Paylan.
Gruplar
adına üçüncü konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Okan Gaytancıoğlu, Edirne Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tarım Bakanı Faruk Çelikin görevi kötüye
kullandığına dair Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
verdiğimiz gensoru üzerine söz almış bulunmaktayım, yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
AKP, on
beş yılda Türkiye tarımını üretici bir konumdan
ithalatçı bir konuma getirdi. Hatta, on beş yıllık
göstergelerinin bir fotoğrafını da göstermek istiyorum: Bundan
önceki Tarım Bakanına biz değil Fransızlar madalya verdi.
Ama gelen gideni aratırmış. Biz de şimdiki Bakan
hakkında konuşalım:
İlk
atandığı zaman tebessümle karşıladık, Bu
işi bilmiyor. demiştik. Tarımı bilmediğini bakan
yardımcısını atadığı zaman gösterdi. Bir
hukukçuyu bakan yardımcısı olarak atadı, Olmadı.
dedik, eski Meclis Dilekçe Komisyonu Başkanını atadı sonra
Müsteşar olarak İŞKUR Genel Müdürünü atadı, yani A
takımı berbat. Hâlbuki grubunuzun içerisinde birçok ziraat mühendisi,
birçok veteriner, bu konuyla ilgili uzmanlar var ama bula bula böyle bir A
takımını buldunuz. Gerçi Faruk Çelik bu tip işlere çok
alışık; iki Faruk, Bilim Bakanı Faruk Bey ile Tarım
Bakanı aralarında değiştiler. Bakın, biri onun
dünürünü aldı, müsteşar yaptı, biri onun kardeşini kendine
genel müdür yaptı. Bunlar basında çıkan haberler, özel bir
araştırma yapmadık, al gülüm ver gülüm yani. (CHP sıralarından
alkışlar)
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Ballı damat, ballı damat.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Damatları severler bunlar.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) İşin ehli olmayan Faruk Çelik Türkiye
tarımının başına geçtikten sonra güler yüzüyle sempati
topladı ama uygulamalar hiç öyle değil.
Bakın,
on beş yıllık iktidarınız boyunca Türkiye üretici bir
konumdan ithalatçı bir konuma geldi.
Millî
gelir rakamlarına bakalım: Her türlü hesaplamayı
değiştirerek yaptığınız millî gelir
rakamlarında kişi başına düşen millî gelirimiz 9 bin
dolar olmasına rağmen çiftçinin geliri maalesef 3 bin doları
aşmıyor.
Yine,
2006 yılında çıkan Tarım Kanununun 21inci maddesi çok
açık: Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1inden az destek
verilemez. Neye? Tarımsal desteklemelere. Ama siz kredileri de destek
sayıyorsunuz, sulama yatırımlarını da destek
sayıyorsunuz; olmaz. Bu rakamlarla oynuyorsunuz, her şey ortada.
Köyden kente göç eden bir çiftçi kitlesi var, ekilmeyen araziler var. Aldığınızda
1 milyar lira olan çiftçinin borcu bugün 80 milyar ve çiftçinin borcunu nedense
yapılandırmıyorsunuz, her şeyi
yapılandırıyorsunuz, iş çiftçiye gelince duruyorsunuz.
Bakın,
geçtiğimiz yıl tam 3,5 milyar dolarlık yağlı tohumlu
bitki ithalatı, 1,5 milyar dolarlık buğday ithalatı
yapıldı; ana vatanı bu topraklar olan nohut, mercimeği bile
ithal ediyoruz. Yazıktır, günahtır. Bu ülke hayvan ithalatı
yapıyor, meralarımızı peşkeş çekiyorsunuz ama
ciddi ithalat rakamları var.
İktidarı
devraldığınızda 1 litre mazot 1 liraydı, şimdi
4,5 lira. Bana gelen bazı bilgilere göre birkaç gün önce topluyorsunuz
Buğdayda da gümrük vergilerini indirmeye
çalıştığınızdan haberim var ve diyorsunuz ki:
Fiyatlar yükselmesin. Yani çiftçi kazanmasın diye elinizden geleni yapıyorsunuz.
Bu böyle olmaz. İnsanları göç ettiriyorsunuz, tarımsal nüfusu
azalttırıyorsunuz ama Türkiye karnını doyuramıyor.
Tabii ki,
bu konuları konuşmak için gelmedik, bunları konuşmak için
zaten her zaman geliyoruz. Peki, neden gensoru verdik, neden? Tarım Kredi
Kooperatiflerinde ciddi şaibeler var, bunun için biz gensoru verdik.
Tarım Kredi Kooperatiflerinin kendi içlerinde bir denetleme
mekanizması yok mu? Var ama en üstte Tarım Bakanı var. Gensoru
vermeden önce, Tarım Bakanlığı ve Tarım Krediyle ilgili
basında yer alan iddiaları, soru önergeleriyle sürekli ben ve
arkadaşlarım soruyoruz ama soru önergelerimize ciddi cevaplar
vermiyorsunuz. Ya hiç cevap vermiyorsunuz ya da göstermelik cevaplar
veriyorsunuz. Bunun üzerine Biz sorularımızı buradan
soralım. dedik. Çok kolay sorular, çok zor sorular değil.
Bakın,
arkanızda oturan Tarım Kredi Kooperatiflerinin Genel Müdürünün
maaşı. Bunu sorduk. 100 bin liradan 30 bin liraya inecekmiş. Bu
bir yıl önce. Sizin beyanınız. Yani maaşını yüzde
70 düşürüyorsunuz. Doğru mu yanlış mı? Acaba ne kadar
maaş alıyor? Bunu sorduk. Bunu öğrenmek bizim hakkımız
değil mi? Çünkü basında diyor ki: 30 bin lira maaş
alıyor. 30 bin lira maaş çok. Bakın, çiftçi yılda 3 bin
doları zor elde ediyor, bir genel müdür bu kadar maaş alıyor.
Hâlbuki
Tarım Kredi Kooperatifleri kim? Kim kurdu? Atatürk kurdu. 1 no.lu
ortağı. Böyle bir kurumun başında oturuyor, görevi Türk
çiftçisini korumak, ezdirmemek, düşük fiyatlarla girdi temin etmek,
piyasaları gerektiğinde düzenlemek, çiftçiyi kredilendirmek ama bunu
böyle yapmadığını biliyoruz.
Maaş
fiyaskosundan sonra Tarım Kredi dosyası bitmiyor. Acaba
maaşı düştü mü? Tekrar soruyorum. Bordroyu bir türlü
bulamadık. Niye? Yayın yasağı ve personeline sözleşme
imzalatmışlar. Biz nedense gensoruyu verdikten sonra hummalı bir
çalışma içine girmişler. Keşke bu hummalı
çalışmayı Türk tarımı üzerine yapsalar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın,
maaş fiyaskosundan sonra, hem yüksek maaşlar var hem de
partizanlık var, AKP partizanlığı. Örneğin, zarar eden
Tarım Kredi Birlik AŞ. On üç tane şirketi var. Bunun
yöneticileri kimlerden oluşuyor? Çiftçilerden oluşması gerekmez
mi ya da konuyla ilgili eğitim almış kişilerden
oluşması gerekmez mi? Hayır, AKPnin çöplüğü hâline
gelmiş. Bütün eski milletvekillerini, belediye meclis üyelerini, AKP
üyelerini bu yönetim kurullarına doldurmuşsunuz. Sadece bir tanesini
inceledim, 6 kişiden 4ü ya AKPnin eski milletvekili ya milletvekili
adayı yani partizanca bir kurum yönetiyorsunuz. Bunu da sorduk ama cevap
gelmedi. Bereket, internet var. Ey internet, her şeye kadirsin; sağ
ol, çok teşekkür ediyoruz, her şeyi senden bulabiliyoruz.
Genel Müdür bununla da kalmıyor, bakın,
tweetler atıyor. Attığı tweetlerden bir tanesi:
Herkesin çok yakından tanıdığı CNN Türkte program
yapan Şirin Payzın... Ne diyor? Şirin, sana Artık AKP
deme, AK PARTİ de. talimatı gelmedi mi? Doğan ve paralel medya
seve seve AK PARTİ derken sen ne ayaksın Şirin? Bunu çiftçiye
atmıyor arkadaşlar.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Yuh, yuh, yuh!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yuh onlara,
yuh!
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Yani yönlendirme.
Bu Genel Müdür acaba çiftçiye mi hizmet ediyor, yoksa
kendi grubuna mı hizmet ediyor? Hatta partimize bile dil uzatma
cesaretinde bulundu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Koparıveririz yalnız.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Bakın, bu
fotoğrafı tanıyorsunuz. Cumhurbaşkanının
fotoğrafını da tweetlerinde kullanıyor.
Hatta aynı Genel Müdür
Belge çok, o yüzden
karıştırıyoruz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Siyasete
girsin siyasete o kadar meraklıysa.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Aynen.
Hatta aynı Genel Müdür, Tarım Krediye ortak
olan tüm çiftçilere 15 Nisan günü -bakın, 16 Nisanda referanduma gittik- 3
defa mesaj atıyor. Kimden mesaj geliyor? Çiftçi Ahmet Ağa
bakıyor: Aa, bana Tarım Krediden mesaj gelmiş. Şimdi,
baktığı zaman mesaja ne diyor? Yarın 16 Nisan, evet
deyin. diyor. Kimi kullanıyor? Çiftçinin kendi kurumunu kullanıyor.
3 defa mesaj, maliyeti ne kadar? Aşağı yukarı
-araştırdım- 100 bin lira maliyeti var. Kimi kullanıyor?
Çiftçinin kendi kuruluşunu kullanıyor. Kim? Tarım Kredinin Genel
Müdürü, AKP adına çalışıyor, evet mesajı.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Buna da yuh!
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Peki, siz çiftçi
olsanız ne yaparsınız? Hele Tarım Krediye borcunuz varsa,
tohum borcunuz var, gübre borcunuz var, avukatlık olmuşsunuz, ne
yaparsınız? Bu bir etkilemek değil midir? Evet. Peki, çiftçiye
şöyle mesaj atsaydı daha iyi değil mi? Ey çiftçi kardeşim,
gel bizde üre gübre çok ucuz, gel bizde 20.20 çok ucuz, mazot çok ucuz. Onu
da araştırdım, değil, piyasa fiyatlarının çok çok
üzerinde. Örneğin, en çok kullanılan gübrelerden biri üre; piyasada
1.000 lira, Tarım Kredide 1.250 lira. Bu nasıl bir kooperatifçilik?
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) O zaman buna da yuh!
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Örneğin, kuzu yemi piyasada 48 lira, Tarım
Kredide 50 lira. Yani çiftçi özel sektörden de alabilir, Tarım Krediden de
alabilir.
İşte
fiyatlar böyle. Peki, sigortalar nasıl? Çiftçi sigortalama yapmaya
kalktığı zaman ne yapıyor? Ha, orada da
Özel sigortaya
gittiği zaman, örneğin 90 beygirlik bir traktörü 391 liraya
sigortalattırabiliyor ama Tarım Krediye geldiği zaman tam 588
lira yani 200 lira fazla ödüyor. Şimdi diyecekler ki: Bizim sigorta
şirketimiz yok, Groupamayla anlaştık. Groupamayla 2019a kadar
anlaşma yapmaları lazım. Peki, sigorta şirketleri yok mu?
Var. FETÖcülerden devraldıkları bir sigorta şirketi var.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Hadi ya!
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Bir tane isim yarışması
açıyorlar bu sigorta şirketi için, 20 bin lira ödüllü ve bu ödülü
nerede duyurmaları lazım?
Kendi gazetelerinde duyurmaları lazım. Hâlbuki kendi gazetelerinde
duyurmuyorlar, para çok ya Tarım Kredi Kooperatiflerinde -bakın,
faturası burada- 668 bin lira vererek bir ajansa duyurtuyorlar.
Arkadaşlar, Tarım Kredi Kooperatiflerinin Türkiyenin her yerinde
kooperatifi var.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Buna da yuh, buna da!
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Ye babam ye, ye babam ye.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Bu ilanı her yere asarsınız.
Bırakın da o 20 bin lirayı çiftçiler kazansın. Ama siz
bunun ismini, kimin kazandığını bile
Kim burada 1inci
oldu, hâlâ kimse bilmiyor ama nedense siz dört ay sonra adını
Bereket Sigorta yapıyorsunuz. Bereket Sigorta işlemlere
başlıyor. Üstteki yöneticilerini araştırmadım, alttaki
yöneticilerini araştırdım. Otelde muhasebecilik yapan bir adam
bile orada şu an yönetici. Neden? Sizin görüşünüzde olduğu için.
Başka
bir usulsüzlük, personel alımında. Bakın, Bulgaristanda
Tarım Kredi Kooperatiflerinin bir şirketi var, adı Trakya
Dış Ticaret. Bu şirkete, Genel Müdürün talimatıyla, mevcut
çalışan 2 kişi çıkartılarak yerlerine daha yüksek
ücretle nişanlı bir çift alınmak isteniyor. Şirketin
İcra Kurulu üyesi olan Ekrem Eraslan personel ihtiyacı
bulunmadığını ve bu personel alımının
şirkete, şirketin mali yapısına sıkıntı
vereceğini belirterek karşı çıkıyor, Benim
şirketim zarar ediyor, zaten personel çalışıyor, sen
bunları niye alıyorsun? diye ısrar ediyor. Hatta, Ekrem
Eraslana bu duruma ses çıkarmaması için daha iyi olanaklar teklif
ediliyor ancak Ekrem Eraslan vicdani bir yük taşıyamayacağını
söylüyor ve ahiret yurdunda mesuliyet taşımamak için istifa ediyor.
İstifa mektubu da bizde vardır, isterseniz veririz.
Başka
bir usulsüzlük yazılım işlerinde yani Tarım Kredinin
şirketlerinden biri olan TARNET AŞde gerçekleşiyor.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Ya batmış burası ya!
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Bu şirket bilişim ve yazılım
şirketi olmasına rağmen şirketin web sayfasını
bile -bakın, bilişim şirketi, yazılım şirketi
ama- başka bir şirkete yaptırıyorlar 5 milyon liraya. Bunun
karşılığında da bir soruşturma geçiriyorlar.
İşte 100 sayfalık soruşturma -buraya ben 2
sayfasını getirdim, sonucu ile başını- Genel Müdür
döneminde şirketin iştiraki olan TARNETin, şirketi 5 milyon
lira zarara uğrattığıyla ilgili.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Tam arpalık olmuş.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Yuh ya!
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Başka bir konu var, o da Tarım Kredinin
şirketlerinden biri olan GÜBRETAŞın ortak olduğu Negmar
Denizcilik. GÜBRETAŞ buradaki yüzde 40 hissesini satmak istiyor. Üç defa
ihale yapılıyor, her ihalenin sonunda kazananlar oluyor ancak buna
rağmen Negmar Denizcilikteki GÜBRETAŞ hisseleri bir türlü
satılamıyor. Her nedense hisseler ilk ihaleye göre düşük fiyatla
gidiyor. Peki, GÜBRETAŞ nasıl bir satış sözleşmesi
hazırlıyor ve sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmeyecek
firmalara hisse satış işlemi nasıl yapılıyor?
Yani GÜBRETAŞın Negmardaki yüzde 40 payı satılmıyor
mu, yoksa sattırılmıyor mu? Bunu da sorduk, bunların her
birini sorduk biz size aslında. Cevap verseydiniz belki bugün gensoruya
gerek kalmazdı.
Gelelim
içler acısı bir duruma: Hayvan ithalatı. Şimdi, burada
hayvancılığın durumunu anlattık,
meralarımızın durumunu anlattık, ne kadar ithalat
yaptığınızı anlattık. Ama hiç ders
almadığınız gibi
Bakın, başka bir usulsüzlük: 15 Temmuz darbe
girişiminden üç gün sonra bir şirkete sözleşme
karşılığı 3 milyon euroyu gönderiyorlar. Şirketin
adı Dilek KFT. Bu şirket Macaristanda. Bu şirkete parayı
gönderiyorsunuz Bana 3.600 tane hayvan gönder. diyorsunuz. Şirket dört
ay paranın üstüne yatıyor, hayvanlar yok.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Millet meydanlarda, onlar parayı götürüyor, oh!
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Ondan sonra, paranın gönderildiği
Macaristandaki firma sorumluluklarının hiçbir tanesini yerine
getirmiyor. Bir de kredi almaya giden çiftçiden dünya kadar ipotek
alıyorsunuz, kefalet alıyorsunuz, bu şirketten herhangi bir
teminat almıyorsunuz.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Sayın Bakanın haberi yokmuş, haberi
yokmuş!
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Daha sonra, bu para nedense Estonya ve Letonyada
kurulan 2 firma tarafından yedi ay sonra Tarım Krediye ödeniyor.
Şimdi diyeceksiniz ki İyi bir alışveriş, para
kaybı olmadı. İyi ama -bu firmalar teminat veriyorlar bu sefer-
nedense bu firmaların sahipleri Macaristandaki firmayla aynı
kişiler. Bu arada Tarım Kredinin alacağı hayvanlar bu
firmalar aracılığıyla Et ve Süt Kurumu üzerinden ithal
ediliyorlar. İthal edilen hayvanlar da Tarım Kredi ortaklarına
veriliyorlar. Burada durum şudur: Bu paranın gönderiliş
şekli -15 Temmuz olmuş, üç gün sonra gönderiyorsunuz,
teminatsız- gönderildiği zaman ve paranın geri ödeme şekli
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Ya, FETÖcüler kazanmış olmasın?
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Tarım Kredinin Kırklarelideki 1.500
başlı çiftliğine tam 5 bin tane hayvan geliyor. Bakın,
hayvanlar da bunlar, içler acısı. Bunları gösterdiğim zaman
Neye benziyor? diyorlar.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Ya, onlar ölü gibi. Hasta hasta!
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Ölmek üzere olan hayvanlar.
Zaten, 5
bin tane hayvandan -rakamları var- 569 tanesi ölmeden kesiliyor, 80 tanesi
de ölüyor. Bir de bunlara 500 bin lira masraf yapıyorsunuz. Masrafı
yapan şahıs Recep Yamaç isimli bir veteriner. Recep Yamaçı
araştırdım, kendisiyle de görüştüm; on üç yıldan beri
orada çalışıyor, iyi bir veteriner. 500 bin lira masraf
yapıyor ama hayvanlar kurtulmuyor. Hayvanlar kurtulmuyor ama kim suçlu
peki bu işte? Recep Yamaç, işten el çektiriliyor. Bakın,
hayvanların fotoğrafları burada.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) İş Recepe kaldıysa ohoo!
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Devamla) Daha fazla uzatmayayım.
AKP hem
hayvan ithalatına önem veriyor hem de Türkiye Cumhuriyetini bu tip
olaylarla gündeme getiriyor. Yazıktır, günahtır!
İki
gün önce açıkladığınız destekleme
rakamlarını da söylemek istiyorum. Hem hayvan ithalatı
yapıyoruz hem meralarımızda sorun var diyorsunuz hem de erkek
hayvanların besi paralarını kesiyorsunuz. Altı yıldan
beri erkek hayvanlara besi desteklemesi veriyordunuz, bunu neden kesiyorsunuz?
Bu, konunun içinde yoktu, şimdi ekledim.
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Samandan bahset, samandan.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Bu şirketlerin yöneticileri aynı
kişiler. Mesela, BALTIC TURGİ şirketinin sahibi kim? Harun Aykul
diye biri piyasalarda geziyor. Kim bu Harun Aykul? Neden bu hayvan
ithalatlarında gündemde? Bakın, bu soruyu, bu usulsüz hayvan
ithalatını da tam 24 Kasım 2016da Tarım Bakanına
sormuşum, hâlen bir cevap yok, kaç ay geçmiş.
Bütün bu
olumsuzluklara bir önlem alınmazken Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyeleri
Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinin 40ıncı
yılını bakın pasta keserek kutluyorlar. Pasta keserek
kutlamalarına bir şey demiyoruz ama birer tane de maaş
veriyorlar kendilerine. Yani hani o ballı maaşlar var ya, o maaşlardan
birer tane de
Biz çok hak ettik, çiftçiyi çok iyi bir duruma getirdik,
Tarım Kredi kâr ediyor. Evet, ediyor, daha fazla etsin, çiftçiye daha
fazla hizmet etsin. Bunu yapmıyorlar, Türkiye tarımını
düşürdükleri durum ortada. Herkese birer maaş yani az önce
söylediğim ballı maaşlardan. Bunu web sayfasında bulabilirsiniz.
Biz bu
gensoruyu gündeme getirdikten sonra nedense bazı haberlerimize
mahkemelerce yayın yasağı kondu. Hatta yine bu gensoru gündeme
gelince geçen hafta Tarım Kredi çalışanlarına öyle bir
sözleşme imzalatıldı ki çalışanlar hiçbir
kusurları olmasa bile işten çıkarılabilecekler. Yani
buradan bilgi sızmasın; hâlbuki sızan bilgiler basında var.
Biz fazladan bir şey söylemiyoruz, direkt sözleşmeye imza
attırılıyor dedik. Bu kadar usulsüzlüğü soru ve
araştırma önergeleriyle incelemek ve hatta önlemek istememize
rağmen, Tarım Bakanı Faruk Çelik maalesef burada iddia
ettiğimiz konulara lütfedip de bir cevap vermedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz, tamamlayınız.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Şurada bir
araştırma komisyonu kuralım, inceleyelim. Bakın, bu bir
millî servettir; yazıktır, günahtır. Hepimizin vergileriyle bu
hayvanları getiriyorsunuz, hayvanlar yolda telef oluyor. Şimdi,
diyecekler ki: Yolda vapurun üstü açılmış, treylerlerin üstü
açılmış, oradan yağmur girmiş, hayvanlar telef
olmuş. Ya, arkadaşlar, bizim ciddi meralarımız var. Neden
yemde destekleme yapmayı düşünmüyorsunuz? Neden Türkiye
tarımını desteklemeyi düşünmüyorsunuz? Neden çiftçiyi
desteklemeyi düşünmüyorsunuz da sadece borçlandırmayı
düşünüyorsunuz? Neden bizim çiftçilerimiz ipotekli krediler
kullanıyorlar, tarlalarını satıyorlar, traktörlerini
satıyorlar, köyden kente göç ediyorlar da siz hâlâ Tarım Bakanı
olarak orada oturuyorsunuz ve Türkiye tarımının iyi
olduğundan bahsediyorsunuz? Bunları biz hayal olarak düşünüyoruz
ve bu gensorumuzun kabul edilmesini diliyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Söylediklerin hayal ya.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gaytancıoğlu.
Gruplar adına son konuşmacı Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Ayhan Gider, Çanakkale Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Gider. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AYHAN GİDER (Çanakkale)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanımız Sayın Faruk Çelik hakkında
verilen gensoruyu tartışmak üzere buradayız. Sizleri
şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Gensoru, parlamenter sistemin ciddi bir müessesesi yani
Parlamentonun hükûmeti denetleme biçimi; bakanların, hatta hükûmetin
düşürülmesiyle sonuçlanabilecek bir süreç, şakası yok.
Tanımı da şu: Bu görüşmenin sonunda, istem üzerine
yapılacak oylamada, güvensizlik oyları üye tam
sayısının salt çoğunluğuna erişirse hükûmet veya
bakan düşmüş olur. Anayasa madde 99, İç Tüzük madde 106. Yani
sistemin içerisine gensoruyu koyanlar, çok ciddi bir durum öngörmüş,
sistem tıkanmasın, eğer hükûmet üzerine düşeni
yapmıyorsa Meclis yapsın; ne yazık ki fiiliyatta çok fazla da
bu, böyle uygulanmıyor.
İkinci Meşrutiyetten beri bakıyoruz ki
494 tane gensoru verilmiş, cumhuriyet döneminde 432 tane. 432 gensorudan
ancak 6 tanesi kabul görmüş. Dikkatinizi çekmek istiyorum, 24üncü Dönemde
verilen gensoru sayısı 55 yani verenler de biliyorlar ki buradaki
amaç Hükûmeti düşürmek falan değil. Zaten mevzuatlarını
uygulanabilir yapan ülkeler veya mevcut mevzuatlarının ruhuna uygun
hareket ederek uygulamalarını gerçekleştiren ülkeler, daha
verimli yaşıyor, daha huzurlu yaşıyor, daha mutlu
yaşıyor. Bunu yapamadığımızda da
mevzuatların arkasından dolanıp vakit kaybederek günümüze devam
ediyoruz.
Her ne kadar zaman zaman Batı dünyasının
israf ekonomisine, tüketim ekonomisine öykünsek de bize göre israf
haramdır. Bunu da en fazla elektrik düğmelerinde veya ekmek
alırken görürüz. Oysa bunun ötesinde daha büyük bir israf var: Emek ve
zaman israfı çünkü bu iki tane faktör ne üretecek olursanız olun
lazımdır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yolsuzluk anlat,
yolsuzluk!
AYHAN GİDER (Devamla) Bu ikisi ne üretimi yapacak
olursanız olun lazımdır.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) 5 milyona
nasıl internet sitesini yapıyorsunuz onu anlat onu, boş ver
bunları! 5 milyona hangi internet sitesini yaptırdınız, onu
anlatacaksın.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi
dinleyin efendim.
AYHAN GİDER (Devamla) Bakın, CHP hatibi
konuşurken de sen bağırıyorsun, ben konuşurken de sen
bağırıyorsun; çok bağıracaksan çıkalım
meydanda bağıralım. Burası ciddi bir yer, siz gayriciddi
olarak ele alabilirsiniz...
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) 5 milyon olan
yolsuzluktan bahset!
BAŞKAN Lütfen Genel Kurula hitap ediniz Sayın
Gider.
AYHAN GİDER (Devamla) ...ama ben konuşurken
lütfen dinleyin, bir şey anlatıyorum.
Bize göre israf haramdır, size göre de haramdır
çünkü bunu dinî bir terim olarak kullanmıyorum, toplumsal bir terim olarak
kullanıyorum.
HAYATİ TEKİN (Samsun) Evet-hayır
anlaşmalarında gördük!
AYHAN GİDER (Devamla) Ancak eğer muhalefet bu
gensoruları Meclisi çalıştırmamak ya da Bakanlık
çalışanlarının motivasyonunu kırarak Hükûmetin
verimliliğini düşürmek için kullanıyorsa o da
başımız gözümüz üstüne.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Recepe ne oldu, Recepe?
AYHAN
GİDER (Devamla) Çünkü biz anayasal hakkını
kullandığı için hiç kimseyi eleştirmeyi kendimizde hak
gören bir gelenekten gelmiyoruz. Allaha şükür ki geçmişimizde
kimseye tepeden bakma yok; köylüleri küçümseme, şehirlerden çıkarma
yok. Kimin hakkı varsa kullansın, biz de cevabını veririz.
Bu bağlamda da eğer bugünkü oturumu Türk tarımını ve
Türk kooperatifçiliğini tartışarak geçireceksek ben yeterli
verimliliğin alınacağına inanıyorum.
Tarım
çok önemli bir sektör, toplumun tamamını kapsıyor; bitkisel
üretimi, hayvansal üretimi, su ürünleri mekanizasyonu, işletmeciliği,
hatta dış satımıyla çok geniş bir alan. 3 milyon
tarım işletmesi var, bunu 4le çarparsanız 12 milyon gibi basit
formüllerle de ifade edilebilecek bir sektör değil. Çünkü sosyal
sebeplerden dolayı şehirde oturan, hatta maaşlı,
farklı işlerde çalışan ancak geçimini köydeki tarımsal
üretime bağlayan ciddi bir kesim var. O anlamda da tarım farklı
ele alınmalı diye düşünüyoruz.
Tarım,
üstü açık bir fabrika; tarımcılar da, bu anlamda, Allaha en
yakın insanlar. Tarımda risk var, belirsizlik var. Ne demek bu?
Doğal şartlara müdahale edemiyorsunuz, üretimde risk var. Arzı,
talebi tek başına üretici belirleyemiyor, fiyatlarda belirsizlik var.
Bu anlamda da tarım desteklenmek zorunda, denetlenmek zorunda. Öyle,
serbest piyasayla, kârlılık prensibi falanla izah edilebilecek,
geçiştirilebilecek bir sektör değil dolayısıyla tarım
diğer sektörlere göre yönetilmesi çok zor bir sektör. Bırakın
vazgeçmeyi, anlık ihmalleri dahi kaldıracak bir sektör değil. Bu
sebeplerden dolayı da sorunları hem geniş hem büyük hem de
dinamik çünkü tarım dinamik bir sektör.
Zaman
zaman birkaç palyatif çözüm gösterebilirsiniz tarımsal sorunları
giderici ancak bunların hiçbirini genele şamil edemezsiniz çünkü
tarımın sorunları köklüdür, köklü çözümler gerektirir. Biz de AK
PARTİ olarak on beş yıldır buna göre hareket ediyoruz aynen
bundan sonra da yapacağımız gibi. Çünkü tekrarda fayda görüyorum-
dinamik sektörlerin problemleri de dinamiktir ve Tamam artık, bitti,
çözdük. diyemezsiniz, hele hele de halkımıza huzur ve mutluluk için
sınır çizmeyi aklına dahi getirmeyen bir parti olarak biz hiç
diyemeyiz, her zaman geldiğimiz noktanın bir üstünü hedefleyen bir
parti olarak mevcut noktayı yeterli göremeyiz. Bu anlamda, özveriyle
çalışan başta Bakanımız olmak üzere tüm Bakanlık
çalışanlarına teşekkür ediyor ve Allah güç versin diyorum.
Bakın,
tarımı stratejik ve rekabete dayalı iktisadi bir sektör olarak
ele aldık. Neler yaptık bu süreçte? Tarım Kanununun da içinde
bulunduğu 15 kanun çıkardık, bunlar daha önce yoktu.
Tarımda Avrupanın en büyük gücü olduk, şu anda tarımsal
hasılada Avrupada 1inci sıradayız. Tarımsal gayrisafi hasılayı
36,9 milyardan 158 milyara çıkardık. Tarım ürünleri ihracatımız
3,7 milyar dolardan 16,3 milyar dolara çıktı, bunu enflasyona
boğdurmamak adına dolar olarak söylüyorum. Tarım ürünleri
dış ticaretinde son on beş yılda 58 milyar dolar fazla
verdik. Tarımsal girdileri tarımsal ürün gibi toplayıp
çarpıp Burada tarımsal dış satım, dış
alım açık veriyor. demek çok da doğru bir yaklaşım
olmaz diye düşünüyorum en nazik ifadesiyle.
Bu
çalışmalar tarımsal üretimde önemli artışları
beraberinde getirdi; bitkisel üretim 98 milyon tondan 120 milyon tona
çıktı, hayvansal üretim 10,3 milyon tondan 23,5 milyon tona
çıktı. Sığır sayımız yüzde 44 arttı,
küçükbaş yüzde 29, kırmızı et üretimi yüzde 179, tavuk eti
yüzde 170, süt üretimi yüzde 120, bal üretimi yüzde 42, su ürünleri yüzde 315.
Millî
Tarım Projesini başlattık. Bakın, Millî Tarım
Projesinde 2 tane önemli faktör var: Gıda güvenliğimizi
sağlamak, yerli ve yeterli üretim gerçekleştirmek. Detaylarına
girmiyorum çünkü bunu uzun süre tartışacağımızı
biliyorum.
Bu
projenin bitkisel kısmında havza bazlı tarımsal üretime
girdik. Hani, diyorlardı ya Avrupa bize planlı üretim
yaptırmaz. Siz yapma iradesi gösterirseniz yapabiliyormuşsunuz demek
ki.
Tarımsal
desteklerde bürokrasiyi azaltıyoruz. Mazotta yüzde 50 sübvansiyonu da bu
yıl içerisinde gerçekleştireceğiz inşallah.
Millî
Tarım Projesinin ikinci ayağı olan hayvancılıkta
yerli üretimi destekleme modelini kuruyoruz. Bu anlamda da mera
hayvancılığından damızlık işletmelere varana
kadar bir dizi tedbiri bu yıl yürürlüğe koyuyoruz.
Topraktan
daha büyük bir millî mesele yoktur. Kimisi bunun gürültüsünü yapar, kimisi
icraatını. Toprak Kanununu biz çıkardık. Tarım
topraklarını öyle derme çatma birkaç yönetmelikle, birkaç talimatla
değil kanunla birlikte uyguluyoruz.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) İmara açtığınız
tarım toprakları
AYHAN
GİDER (Devamla) İmara açtığımız toprak da bizim
toprağımız, üretim yaptığımız toprak da
bizim toprağımız çünkü memleketin tamamı bizim.
KAMİL
OKYAY SINDIR (İzmir) Arazi kullanım haritaları hâlâ
yapılmadı.
AYHAN
GİDER (Devamla) Büyük tarımsal ovalarımızı sit
alanı olarak koruma altına aldık. 250 büyük tarımsal
ovanın 192si şu anda tarımsal sit; inşallah, 250sinin
tamamını da tarımsal sit olarak uygulamaya koyacağız.
KAMİL
OKYAY SINDIR (İzmir) Meraları da yapın tarımsal sit.
AYHAN
GİDER (Devamla) Toprak ve su kaynaklarımızın
korunmasını sağlayan modern sulama sistemlerini destekliyoruz.
Meralar en fazla bizim dönemimizde ıslah ve abat edilmiştir.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Meraları bile yok ettiniz ya!
AYHAN
GİDER (Devamla) Bunların yanında, kooperatifçilik, herhâlde,
en fazla bizim dönemimizde anlam buldu.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Sayın Vekilim, samanı niye ithal
ediyoruz?
AYHAN
GİDER (Devamla) Bakın, kooperatifçilik, cooperation
yardımlaşma, dayanışma kökünden geliyor ama dernek
değil, vakıf değil, ticari örgütler.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Kooperatiflerin hâlini az önce arkadaş
anlattı.
AYHAN
GİDER (Devamla) Bize göre, Türkiyede kooperatifçilik memleket
sandıklarıyla başladı ancak bazı kooperatifçilere göre
de bunun temeli Ahi teşkilatıdır yani ta 12nci yüzyıla
kadar gider. Tarım kredi kooperatifleri de bu anlamda, kuruluşunu bu
tarihlere dayandırmak zorundadır; 1924te, 1929da, 1935te, 1972de
çeşitli dönüşümler geçirerek bugünkü hâlini almıştır
ancak bunun kökünü elli seneye, yüz seneye yaymak kooperatifçiliği
küçümsemek olur diye düşünüyorum. Bugün geldiğimiz noktada, 53 il,
844 ilçe, 356 belde, 372 köyde tarım kredi kooperatifi bulunmaktadır.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Başkanın maaşını
biliyor musunuz? Bari onu söyleyin.
AYHAN
GİDER (Devamla) - Benim ne söyleyeceğimi yazılı ver
istersen, ondan sonra konuşayım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bakanlıktan geleni okumaktan iyidir. Soruya cevap ver.
AYHAN
GİDER (Devamla) - Tarım kredi kooperatiflerini değerlendirirken
öncelikle kurumun geçirmiş olduğu merhaleleri iyi görmemiz gerekiyor.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Maaş uygun mu?
AYHAN
GİDER (Devamla) - Neydi, 1990larda ve 2000lerde tarım kredi
kooperatifleri? İyi dinleyin, bakın, istiyorsanız not alın.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Küstah!
AYHAN
GİDER (Devamla) 1990larda ve 2000lerin başında Dünya
Bankası ve IMF kooperatiflerin kapatılması gerektiğini
söylüyordu, acilen personel çıkarması gerektiğini söylüyordu.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) O kim?
AYHAN
GİDER (Devamla) - Bu tarım kredi kooperatifleri, kredi faaliyetlerini
bir tarafa bırakın, maaşları ödeyemez durumdaydı, çok
sayıda kooperatif borçları dolayısıyla tasfiye
aşamasına gelmişti. Peki, bunlar yetti mi? Yetmedi.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Çiftçiler kan ağlıyor, çiftçiler aç.
Yatlardan vergi almıyorsunuz, çiftçinin mazotundan vergi alıyorsunuz.
AYHAN
GİDER (Devamla) - Bakın, o dönemde bir sabah bir uyandık ki
tarım kredi kooperatifi 80 bin Türk çiftçisi hakkında icra
işlemi başlatmış.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Tarım Bakanı ne iş yapar?
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Kim iktidardaydı?
AYHAN
GİDER (Devamla) Bana mı soruyorsun?
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Evet.
AYHAN
GİDER (Devamla) - Öğren.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Soruyorum sana.
AYHAN
GİDER (Devamla) - Bizden önce diyorum.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Benim haberim yok da onun için soruyorum.
AYHAN
GİDER (Devamla) Haberin yoksa o zaman bir dinle, haberdar ol. Niye
soruyorsun oradan?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Belki bir grup sataşma hakkını kullanacak.
AYHAN
GİDER (Devamla) - Bakın, CHP milletvekili konuşuyor, siz
bağırıyorsunuz; ben konuşuyorum, siz
bağırıyorsunuz. Bir bekleyin, dinleyin, not alın,
öğrenin; öğrenemezseniz çıkınca gelin, anlatayım ama
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Haksızlığa isyan ediyorum.
AYHAN
GİDER (Devamla) - Burada şimdi ben bunları anlatmak
zorundayım İbrahim Bey, sen hep bağırıyorsun ama ben
bunları anlatmak zorundayım. Lütfen
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Haksızlığa isyan ediyorum, onun için
bağırıyorum.
AYHAN
GİDER (Devamla) Yetmedi. Bakın, 80 bin kişiyi tarım kredi
kooperatifleri icraya verdi bir gecede.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) 1 milyon çiftçi kentlerde sürünüyor, 1 milyon.
AYHAN
GİDER (Devamla) Adamın haberi yok çünkü kredi de çekmemiş ama
köyün tamamı birbirine müteselsil kefil yapıldığı için
sabah uyandığında herkes borçlu.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Niye erteliyorsunuz? Çiftçi batmış.
AYHAN
GİDER (Devamla) Peki, sonra ne oldu? Biz iktidara geldik, 2003
yılında çiftçilerimizin bu borçları yeniden
yapılandırılmıştı. 2007 yılında da
çıkarılan kanunla acze düşmüş olan çiftçilerimizin
borçlarını sildik. Silerken bunu da Hazine ödedi. Bu neydi? Bu,
devlet ve milletin barışmasıydı, devletle milletin nikah
tazelemesiydi, zor duruma düşen çiftçinin kurtarılmasıydı.
Ne zaman zor duruma düşürülmüş? Bizden önce. Temizleyen kim? Biziz.
Peki,
bundan sonra seyir ne oldu, şu anda kooperatifler ne yapıyor?
Bakın, 1 milyon civarında ortağı var, 1.625 kooperatifi, 12
şirketi, 11 milyar lira cirosu var, 25 milyar lira da aktif büyüklüğü
var; 7,5 milyar lira da kredi hacmine ulaşmış. 2002 yılında
-dikkat edin- kurumun öz sermayesi 887 milyon, şu anda ne kadar? 5,8
milyar lira. Bu süre içinde pazarlamaya girmiş, üretimin içinde zaten var,
tüketime girmiş yani çiftçi için, üretici için ne lazımsa ona girmiş.
2002 yılında bir çiftçiye en fazla 3 bin lira kredi verebilen
kooperatif, şu anda 3 milyon liraya kadar kredi kullandırabiliyor.
Bunu daha önce de söyledim, tekrar etmekten gurur duyuyorum. O zamanlar yüzde
30larda olan kredi dönüş oranı bugün yüzde 97,3. Hani diyorsunuz ya:
Battı, bitti. Yüzde 97,3 kredi geri dönüş oranı var. Devletin
elindeki diğer iktisadi teşebbüsler gibi bunda da salt kâr
hesabı yapamazsınız çünkü devlet kurumları sırf kâr
etmek için kurulmaz. Amaç
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Kimse sahici borcunu ödemiyor, o borçlar sahici ödenmiyor,
takla attırılıyor.
AYHAN
GİDER (Devamla) Bir müsaade et ya, bir müsaade et ya! Bak
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Doğru söyleyin, o borçlar
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, efendim lütfen hatibi dinleyin.
AYHAN
GİDER (Devamla) Başkanım
BAŞKAN
Lütfen efendim
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Ama alakası yok Başkanım ya, alakası yok;
o borç borçla ödeniyor, tekrar da borçlanılıyor.
BAŞKAN
Şimdi, herkes
AYHAN
GİDER (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Gider, sayın milletvekilleri, hatibin
görüşlerine katılmayabilirsiniz ama bu, doğrudan, sizlere
müdahale hakkını vermiyor.
Devam
edin Sayın Gider.
AYHAN
GİDER (Devamla) Ben yalan yanlış ve hakaret dolu
konuşmanızı dinlerken hiç müdahale etmedim. Şurada
rakamlarla ciddi konuşmayı dahi içinize sindiremiyorsunuz, herhâlde
şu anda
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Yalanı da yanlışı da hakareti de siz
yapıyorsunuz. Yalanı da yanlışı da hakareti de ben
etmedim.
AYHAN GİDER (Devamla)
size ben değil,
farklı meslek grupları müdahale etmeli diye düşünüyorum.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Mesela?
AYHAN GİDER (Devamla) Doktor mesela.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Hangi vesileyle.
AYHAN GİDER (Devamla) Bakın, 1990lı
yıllarda
Hani dendi ya Piyasa fiyatlarıyla uyuyor mu, uymuyor mu
tarım kredi kooperatiflerinin fiyatları? Şu anda gübrede ve
yemde piyasada en ucuz fiyat tarım kredi kooperatiflerinde. 1990lı
yıllarda ne yaşadık? Bunu da sayın CHP hatiplerinin
söylediği gibi bana gelen bazı bilgilere göre veya İnternette
okudum. demiyorum, net evrakla söylüyorum. 1990lı yıllarda
tarım kredi kooperatifleri öyle hâle geldi ki -özellikle ikinci
yarısında- gübreyi piyasanın 1,5 katına falan satmaya
başladı. Peki, ne yaptı Tarım Bakanlığı o
dönemde?
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Gene pahalı.
AYHAN GİDER (Devamla) Tarım kredi
kooperatiflerine müdahale mi etti, maliyetlerini mi düşürttü? Hayır,
daha güzel bir yöntem buldu. Teşkilatlarına yazı gönderdi, dedi
ki: Tarım kredi kooperatifi üyeleri eğer dışarıdan gübre
alırsa destekleme ödemeyin. Bakın, ne kadar güzel bir yöntem
değil mi? Dışarıdan gübre alırsa destekleme ödemeyin.
Niye? Tarım kredi kooperatifi kâr etsin. Oysa bizim amacımız
belli. Tarım kredi kooperatifi veya o şirket, bu şirket
değil; çiftçi kâr etsin, bunun derdindeyiz. Bugün bu hâle gelmişse
tarım kredi kooperatifleri o hâlden, onları yönetenleri ancak tebrik
etmek lazım, kendilerine teşekkür etmek lazım.
Peki, bunu nasıl yaptı? İki tane şey
var. Bir, çalmadı, çaldırmadı. Bu en kolayı. Bizim için
kolay, size karışmam. İki; üretim ekonomisinin çok basit bir
kuralı vardır, denir ki: Üretim faktörleri aynı kalmak
koşuluyla ürün miktarı artırılabilir mi? Evet,
arttırılabilir. Nasıl? Sevk ve idareyi iyileştirirsiniz.
Biz bunu yaptık. Sevk ve idareyi iyileştirdik, 2002nin
rakamları burada, bugünün rakamları burada. Nereden nereye
gelmişiz?
Gelelim iddialara. Bakın, ben iddialara
bakıyorum: Tarım Kredi Gıda AŞnin zarar etmesi. Şu
anda bununla ilgili 38 hukuk dosyası, 35 icra dosyası, 2
savcılık takibatı ve 1 ceza davası bulunmaktadır. Ne
zamandan? Üç yıl önce meydana gelmiş bir olay. Yani
savcılık takibatını devam ettiriyor, ceza davaları
devam ediyor, hukuk davaları devam ediyor, icra davaları devam
ediyor. Bunun üstüne ne istiyorsunuz? Bunun üstüne var mı bir talep?
Asya
Emeklilik hisselerini tarım kredi kooperatifi almış. Nereden
almış? İhaleyle almış. Bunun tanıtımı
için bir ihale de kendisi açmış ve bir firma 506 bin lira artı
KDVyle bu tanıtım işini almış. Gidin sorun, bütün
firmalar tanıtım işlerini dışarıya
yaptırırlar. Açılan isim yarışması bu tanıtım
faaliyetlerinden sadece bir tanesi. Bu isimlendirme yarışması
tamamlanmış, Elif Uzunun öngördüğü isim
yarışmayı kazanarak şu anda yürürlüğe girmiştir.
Diğer
bir konu da Romanyadaki bir firmadan ithal edilen hayvanlar, daha doğrusu
ithal edilemeyen hayvanlar. Piyasa böyle işler, bu devlet dairesi
değil. Kapora verirsiniz, olmazsa tekrar görüşürsünüz. Verilen
kapora, işlem yerine gelmediği görüldüğünde faiziyle birlikte
euro bazında geri alınmış. Var mı bir problem? Yok.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teminat?
AYHAN
GİDER (Devamla) - Genel Müdürün maaşı kısmını
burada anmaktan bile ar ederim. Çünkü bizde kimsenin maaşına müdahale
edilmez de sorulmaz da. Bununla ilgili devletin yetki verdiği kurumlar
bellidir. O kurumlar maaşı takdir eder, fazla görürse indirir,
düşük görürse artırır.
Sayın
Bakanım, hakkınızda verilen önerge ve iddiaların
bırakın haklılığını, dayanaktan ve
tutarlılıktan bile uzak olduğunu hep birlikte muhalefeti
dinleyerek gördük. Ben bu gensoruya yüce Meclisin olumlu oy vermeyeceğini
düşünüyorum ve konuşmamı idam edilmeden önce Sokratesin
söylediği şu sözlerle bitirmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Gider, mikrofonunuzu açıyorum.
AYHAN
GİDER (Devamla) Hanımı haykırarak Sokratese
bağırır: Ama sen suçsuzsun. Suçsuz yere idam ediliyorsun.
Sokrates de buna karşılık şöyle bir cevap verir: Be
kadın, suçlu olarak idam edilmemi mi isterdin? Allahtan ki AK
PARTİli bakanlar haksız yere önergelerle suçlanıyor, biz de
bununla gurur duyuyoruz.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gider.
Sayın
Sarıbal
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Efendim, yalan, yanlış ve hakaret edici sözler
söyleyerek ve
BAŞKAN
- Buyurunuz Sayın Sarıbal.(CHP sıralarından
alkışlar)
İki
dakika süreyle söz veriyorum, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.- Bursa Milletvekili Orhan
Sarıbalın, Çanakkale Milletvekili Ayhan Giderin (11/16) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çok
açık, Tarım Krediye ödenen, yüzde 95 olarak tahsil edildiği
söylenen borçları -gelsinler, buyursunlar gidelim- Ziraat Bankasından
çekip, komşudan alıp ödüyorlar, sonra tekrar borçlanıyorlar. Bu
borçların hiçbiri sahici değildir, bütün borç birikimi vardır. O
zaman soruyu şuradan soralım: Çiftçinin 80 milyar borcu var mı,
yok mu Sayın Vekilim? Var mı, yok mu?
AYHAN
GİDER (Çanakkale) Ben sen miyim buradan konuşayım?
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Yirmi yılın en kötü 2016 yılını
yaşadınız mı Sayın Bakan? Eksi 4,1 küçülme yok mu 2016
yılında? Yirmi yılın en kötü tarım
politikasını sunduğunuz yıl. Yirmi yıldan
bahsediyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Buna rağmen iktidar olamıyorsunuz.
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Ortada bir yalan varsa, bir yalan öyküsü varsa elbette
dönüp kendinize bakmanız lazım. Sadece pirinç, ayçiçeğinin
dışında, buğday başta olmak üzere bütün tarım
ürünlerinde bizi dışarıya bağlı
kıldınız. Bütününde ithalat var, 171 milyar dolar tarımsal
ithalat var. Yanlış mı Sayın Vekilim, bir eksiklik var
mı?
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) Var.
ORHAN
SARIBAL (Devamla) - Neler aldığınızı bizden iyi
biliyorsunuz. 1e 6 cari açıktan bahsediyorsunuz. 1 liralık ihracata
karşılık 6 liralık tarımsal ham madde ithalatı
var. Biraz önce size çok açık bir şekilde bunları tek tek, tek
tek söyledim. Tekrar söyleyeyim de bir kendinize gelin. 41 milyon 478 bin ton
buğday. Peki, siz üretimi artırdıysanız biz bu
buğdayı keyif için mi aldık burada? Aynı şekilde
söylüyorum: 61 milyon 881 bin ton yağlı tohumlar
Siz ürettiniz de
biz mi görmedik? (AK PARTİ sıralarından Anlamazsın sen.
sesleri) Evet, sen çok anlarsın, gel anlatayım sana. Gel
anlatayım bak nasıl olduğunu.
BAŞKAN
Sayın Sarıbal, lütfen efendim.
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Nasıl, anlatayım sana.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bu doğru bir
tavır değil.
BAŞKAN
Lütfen, Genel Kurula hitap edin.
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Siz ancak yalanı öyküye dönüştürmüş,
yalanı geleneksel hâle getirmiş, yalandan nemalanmış
yağma ve talan öyküsüyle bu toplumu kandırmakta muktedir olmaya
çalışıyorsunuz.(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Elbette bu düzen size kalmayacak. Er geç bu halk bu hesabı size soracak.
(CHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ
sıralarından Yalan senin işin, senin! sesi)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sarıbal.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Konuşma, gel buraya! Varsa hesabın görelim! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Gaytancıoğlu
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Yıkılacak bu düzen, yıkılacak!
BAŞKAN
Sayın Sarıbal
Sayın Sarıbal, lütfen efendim
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) Artist misin sen?
BAŞKAN
Sayın Sarıbal, lütfen yerinize geçiniz.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Batırdınız bu ülkeyi! Bunun hesabını
soracağız, elbette soracağız.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Hadi yürü!
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) Hadi oradan!
BAŞKAN
Sayın Gaytancıoğlu
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Ben de aynı nedenden dolayı
Grubumuza
dönerek Yalan yanlış, hakaret dolu konuşmalar
dedi. İki
dakika söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Gaytancıoğlu, o ifadeyi Sayın Sarıbalın
konuşması nedeniyle kullandı, sizin konuşmanız
nedeniyle öyle bir ifadede bulunmadı Sayın Gider.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hep onlar konuşacak biz dinleyeceğiz, böyle bir
usul yok Sayın Başkan.
X.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlu ve 22 milletvekilinin, Tarım Kredi
Kooperatiflerinin zarara uğramasında sorumluluğu bulunduğu
ve bu nedenle çitçileri mağdur ettiği iddiasıyla Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/16) (Devam)
BAŞKAN
- Gruplar adına yapılan konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi,
söz sırası Hükûmette.
Hükûmet
adına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk
Çelik.
Buyurunuz
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) AKP Grubunun yarıdan çoğu yok Sayın
Başkan. Sayın Bakanı bile dinlemiyorlar.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili
Sayın Okan Gaytancıoğlu ve arkadaşları tarafından
şahsıma verilen gensoru önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı hayvansal üretimden bitkisel üretime, üretici
memnuniyetinden gıda arz güvenliğine, tohumdan mahsule, denizdeki
balıktan havadaki arıya, sulamadan toprağa, peynirden zeytine,
meradan meyve ağacına, hayvan hastalıklarından insan
sağlığına, tarladan sofraya ve gıda denetimlerine
kadar hayatın her alanına dokunan ve yaratılan her şeyle
bir şekilde irtibatı olan son derece önemli, stratejik bir alan ve
stratejik bir bakanlık. Bu sebeple,
Bakanlığımızın politikalarıyla ilgili burada
değerlendirme yapılması bizleri son derece memnun ediyor. Bu
politikalarla ilgili olarak muhalefetin denetim mekanizmalarını
çalıştırmasını da son derece önemsediğimizi
özellikle belirtmek istiyorum. Ancak, bu denetim mekanizmalarının
içeriğinin ve niteliğinin önemli olduğunu, içerik ve nitelikten
yoksun olmaması gerektiğini dilediğimi de konuşmamın
başında ifade etmek istiyorum. Ne yazık ki birçok defa
olduğu gibi, birçok bakan arkadaşımızla ilgili olduğu
gibi yine içerikten ve nitelikten yoksun bir gensoruyla karşı
karşıya bulunmaktayız.
Her
şeyden önce şunu ifade ederek konuşmamı sürdürmek
istiyorum: Önergede geçen kayıtsız kalmak, sorumluluğu yerine
getirmemek, görevi ihmal etmek, göz yummak, zarara uğratmak,
iddialara sessiz kalmak gibi aslı astarı olmayan değerlendirmeler,
on sekiz yıldır bu Parlamentoda bulunan ve bu kürsüden belli
dönemlerde hitap eden bir milletvekili olarak, bir siyasetçi olarak ve
siyasetin birçok alanında görev yapmış ve ülkesine hizmet
gayreti içinde bulunan biri olarak bugüne kadar
yapıştırılamadı, bundan sonra da
yapıştırılamayacağını özellikle belirtmek
istiyorum.
İnsan
onuruyla yaşar, onuru için yaşar. Eğer insan onuruyla oynamak bu
kadar kolaysa, yukarıda bahsettiğimiz ithamları böyle yüzeysel,
gelişigüzel yapabiliyor isek o zaman kendi onurunuzu bir
sorgulamanızda yarar var diye düşünüyorum. Çamur at, izi
kalsın. anlayışıyla, araştırmadan,
soruşturmadan, çalakalem, Bir gensoru önergesi verelim. diye bu denetim
mekanizmalarının oluşturulmadığını belirtmek
istiyorum.
Aslında,
değerli arkadaşlar, ben kavgacı bir üsluba sahip bir insan
değilim ama bu özensizliği yalnız bu gensoruda değil,
birçok olayda da gösterdiğinizi ne yazık ki gözleme
imkânını buluyoruz.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Sayın Bakanım, sizi dinliyoruz, hiç
konuşmadan dinliyoruz sizi.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bakınız, çok
daha yakın bir zamanda, geçtiğimiz salı günü Sayın Genel
Başkan çıktı, dedi ki
1938de vefat eden Mustafa Kemal
Atatürke 1939da Zeytin Kanunu çıkarttırdınız.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Atatürk ve arkadaşları dedi.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Arkadaşları dedi.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Yani bu nasıl bir
yaklaşımdır, bir.
KAMİL
OKYAY SINDIR (İzmir) Sayın Bakan, 1 Ocak 1939da
çıkmıştır. Kanunun talimatını veren Mustafa Kemal
Atatürktür.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) İkincisi: Yine
Sayın Genel Başkana şunu dedirttiniz: Sudanda ne işiniz
var? Siz dedirttiniz.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Doğru.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Doğru. Doğru.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) E, doğru
işte, onu konuşmaya geldim, onları konuşmaya geldik.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Mülkiyet gasbı
Mülkiyet gasbı
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -Dediniz ki: Sayın
Başbakan açıklama yaptı, çiftçiye yüzde 50 mazot desteği
verecektiniz, niye vermiyorsunuz? Dedirttiniz.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Evet, doğru.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -Dedirttiniz öyle
değil mi? Doğru, dedirttiniz.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Söylüyoruz, evet.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Başbakan İzmirde söyledi.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Sığır
ithalatında Avrupada birinci noktadayız. dedirttiniz. Sizler
dedirttiniz bunları ve Sayın Genel Başkan da sizden
aldığı bilgilerle bu konuşmayı yaptı.
Şimdi,
ben de hemen akabinde cevap mahiyetinde bir konuşma yaptım, dedim ki:
Sayın Genel Başkan tarımla ilgili kılavuzlarını
değiştirmek durumundadır. Kılavuzları
değiştirmezse bu yanlışa devam eder. Siz de alelacele bir
gensoru önergesi getirdiniz.
Şimdi,
bakınız Sudanda ne işiniz var? diyorsunuz. Değerli
arkadaşlar, NASA uzayda zinya denilen bir bitki yetiştiriyor,
geliştiriyor yani halk tabiriyle marul. Nerede yetiştiriyor? Uzayda.
Uzayı değerlendirmeye çalıştığımız bir
dünya atmosferinde, bir dünya hayatında Sudana niye gittiniz? diye bunu
bir itham vesilesi yapıp grup toplantısında bunu konuşmak
kabul edilebilir mi? Kaldı ki
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Türkiye'dekileri niye kapatıyorsunuz?
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Durun,
bakınız
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Türkiye'de TİGEM kiraya veriyor,
yapamıyor bu işi.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Durun, durun
Bakın ama dinleyin. Bakınız, ben sizin aleyhinize bir şey
söylemiyorum, söylediklerinizi söylüyorum, dinleyin.
Bakınız,
oysa 2014 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde komisyona bir yasa
geliyor. Bu tasarı da Dışişleri Komisyonunda görüşülüyor,
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, AK PARTİ milletvekilleri, bütün
milletvekillerin ittifakıyla yasal düzenleme oluyor. Genel Kurula geliyor,
Genel Kurulda muhalefet, iktidar 240 milletvekili katılıyor ve
ittifakla hep beraber bu yasayı kabul ediyoruz. Neyi? Sudanda 780 bin
hektar arazinin özel sektöre tahsisi
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Dekar, dekar
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
12.500 hektarın
ise TİGEMe tahsisiyle ilgili yasa Meclise geliyor, Mecliste onaylanıyor,
hep birlikte onaylanıyor. Şimdi, bunu onaylayan grup
çıkıyor, diyor ki: Sudanda ne işimiz var?
HASAN
TURAN (İstanbul) Hafıza yok, hafıza yok.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Arkadaşlar, bunu
söylemeye çalışıyorum. Bunu, yanlış anlamayın,
sıradan, yüzeysel bir itham, bir çamur atma anlayışıyla
söylemiyorum, olan şeylerden bahsediyorum.
Bir
diğer konu, diyorsunuz ki: Çiftçiye yüzde 50 mazot desteğini
söylediniz, niye vermiyorsunuz? Arkadaşlar, çiftçiye mazot desteği
ve çiftçi destekleri üretimin akabindeki yılda oluyor. Şimdi, Genel
Başkana bu bilgiyi doğru verseydiniz Genel Başkan bu
yanlışı yapmazdı.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Verilen destek yüzde 50 mi?
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Yani, bu yıl
ekilen ürünün desteği 2018 yılında veriliyor.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) 2016da dediniz.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şunu deseydiniz
ORHAN
SARIBAL (Bursa) 2016da söylediniz bunu.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Adam ölürse ne olacak?
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
önergeyi veren
arkadaşlar şunu deseydi: Sayın Bakan, bu desteklemeleri
yıl içine alınız. Ben burada derdim ki Tarım Bakanı
olarak: Son derece sağlıklı ve doğru bir
yaklaşım. Ama 2017nin mazot desteğinin 2018in Şubat
ayında verileceğini bilmiyorsanız kılavuzunuz
yanlıştır, bu kılavuzla doğru bir istikamet
bulamazsınız, bunu söylemeye çalışıyorum.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Mazot desteği yüzde kaçtır Sayın Bakan? Mazot
desteğiniz yüzde kaç, onu açıkla.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bir diğer konu,
diyorsunuz ki: Avrupada sığır ithalatıyla ilgili
birincisiniz. Arkadaşlar, Avrupada yüzde 71 domuz eti tüketiliyor, yüzde
71.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Bize ne?
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Bize de mi öneriyorsunuz Sayın Bakan?
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Biz domuz eti yemiyoruz Sayın Bakan, biz
yemiyoruz. Sağ olun.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Onun için, burada
mukayeseler yaparken canlı hayvan, sığır
ithalatını sanki bugün olan bir hadiseymiş gibi takdim etmenizi
de anlamakta zorlanıyorum.
Bakınız,
rakamları arz ediyorum sizlere: 1969 yılında 654 bin
dolarlık et ve hayvan ithalatı gerçekleştirilmiş, 1990da
123 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirilmiş, 1995
yılında 420 milyon dolarlık canlı hayvan ve et
ithalatı gerçekleştirilmiş; 2000 yılında 34,5 milyon
dolarlık, 2016 yılında da aynen 1995 yılında
olduğu gibi 422 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirilmiş.
Yani sanki bu ithalatı AK PARTİ keşfetmiş ve ilk kez
şimdi ortaya çıkmış gibi takdim etmenizi anlamakta
zorlanıyorum.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) 4,5 milyar dolar.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bunun adı
bilgisizlik, bilgisizlikten de öte, konuya ilgisizliğin eseridir diye
ifade etmek istiyorum.
Şimdi,
bu konularla ilgili bu önergenin de ne kadar yüzeysel olduğunu bu
örneklerden görmüş oluyoruz.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, mesnetsiz isnatlarla dolu olan gensoru
vesilesiyle yine de tarımın gündeme gelmesinden memnuniyet
duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Şimdi,
buraya, gündeme getirdiğiniz konu, 1581 sayılı Tarım Kredi
Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununa göre faaliyet gösteren bölge birlikleri
ve merkez birliği olan, genel kurulları olan, yönetim kurulları
olan, müfettişleri olan, denetçileri olan, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığıyla hiyerarşik bir
bağı olmayan, Bakanlığın merkezle ilgili ve
bağlı kuruluşları arasında sayılmayan, tüzel
kişiliği ve özerkliği olan bir kuruluşu buraya getirdiniz.
Bakanlık
olarak mevzuat gereği karar alma mekanizmalarında
bulunmadığımız ve kararlarına fiilen müdahale
etmediğimiz kooperatif ve birlikleri sadece denetlemekle yükümlüyüz.
Nitekim Bakanlığımızı temsilen bir denetçi
arkadaşımız da orada bulunmaktadır.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Maaşa niye müdahale ettiniz?
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Oy hakkı
olmaksızın merkez birliğin yönetim kurulu toplantısına
katılarak bu denetçi arkadaşımız raporlarını
periyodik olarak hazırlamaktadır. Bunun dışında da
gerek Bakanlığımın teftiş kurulu gerekse merkez
birliğinin teftiş kurulu her türlü iddiaya ilişkin denetimlerini
gerçekleştirmektedir. Nitekim personel ücretleri ve şirketlerin
yapısıyla ilgili olarak başlattığımız
incelemeler şu anda devam etmektedir. Ayrıca Tarım Kredi, kendi
müfettişleriyle, iddialarla ilgili olarak son bir buçuk yılda
yaklaşık 60 denetim gerçekleştirmiştir. Bunlardan 17sinde
rapor savcılığa intikal ettirilmiştir. Bu süreçte
yaklaşık 710 rutin kooperatif denetimi de
gerçekleştirilmiştir. Hâlen 91 kooperatifle ilgili de denetimlerin
devam ettiğini özellikle belirtmek istiyorum.
Tabii,
Tarım Kredi Kooperatiflerinin faaliyetleri, hedefi çiftçi, Tarım
Bakanlığının da çiftçi, aynı şekilde Ziraat
Bankasının da hedefi çiftçi. Bu yönüyle, bu üçlü sacayağı
olarak sistemin sağlıklı bir şekilde çiftçinin lehine
çalışması konusunda yoğun bir çalışma içerisinde
olduğumuzu, dayanışma içerisinde olduğumuzu da ifade
etmekte yarar var çünkü 3 kurumun da hedefi çiftçinin refah düzeyini
yükseltmektir.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Rakamlar öyle demiyor.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, 2000li yıllarda Dünya Bankası raporlarına konu
olup küçülmesi ve hatta kapatılması düşünülen Tarım Kredi
Kooperatifleri 2017de 600 milyon TLlik yatırım yapar hâle
gelmiştir. 4 yem fabrikası, badem ve fıstık işleme
tesisi, ayçiçeği ve zeytinyağı fabrikaları, çeltik
işleme tesisi, 330 bin tonluk lisanslı depo ve sigorta
şirketlerini kuran, yeni istihdam oluşturan, çiftçilere düşük
fiyatla girdi ve kredi sağlayan, çiftçilerimizin ürettiği ürünü kendi
fabrikalarında işleyen bir kurum hâline gelmiştir Tarım Kredi
Kooperatifleri.
Tarım
Kredi bu dönemde çiftçilerimizin girdi maliyetlerini düşürmek için önemli
adımlar atmıştır. Bakınız, gübre ve yemde -az
önce burada ifade edildi- KDVler sıfırlandı, ayrıca
KDVyle birlikte yüzde 35lere varan gübrede bir indirim
gerçekleştirmiş bulunmaktadır Tarım Kredi. Hâlen 2015
Aralık ayına göre gübre fiyatları yüzde 18 daha düşük
düzeydedir. Bakınız, az önce burada bir arkadaşımız
üreyle ilgili dedi ki: Üre fiyatları Tarım Kredide daha yüksek.
Bakınız, tonu piyasada 1.000 lira, Tarım Kredide 926 lira.
Hangisi doğru şimdi, hangisine inanalım?
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Bir sürü yer var.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Yani burada laf
söylediğiniz zaman bunun altının dolu olması gerekiyor.
Bunu rastgele söylediniz, olmaz.
Başka
şeyler de söylendi, Lüleburgaz çiftliğinde bir veteriner
arkadaşın ismini verdiniz burada. Şimdi, bu arkadaş
inşaatta usulsüzlük
Genel Müdürün bilgisi olmadan inşaata
başlıyor. Ne yaparsınız siz Tarım Kredi Genel Müdürü olsanız?
Şimdi, bu arkadaş, bu usulsüz işlemi, işi yapan
vatandaş el çektirilmiş, çıkıp burada bunun bilgisine
dayanarak görüşme yapıyorsunuz. Doğru değil, bu
yaklaşım hiç şık değil.
Ayrıca,
başka değerlendirmeler yaptınız Bakanlığın
yapısıyla ilgili olarak. Doğru bir şey mi arkadaşlar?
Yüce Mecliste şimdi, burada bulunan milletvekillerinin tamamının
hukukçu olması gerekiyor yasama faaliyetleri yapıldığı
için, hukukçu olmayanların tümünün dışarı çıkması
gerekiyor. Böyle bir yaklaşım olabilir mi? Mühim olan neticedir,
mühim olan icraattır, bunu bilmemiz gerekiyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan, sizi dinlemeyenler çıksın yeter.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, çok uğultu var.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, zaman tabii
yeterli değil. Burada isnat edilen Tarım Krediyle ilgili birkaç
hususa cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan bir saniye efendim.
Sayın
milletvekilleri, ayakta sohbet grupları görüyorum. Bu, hatibin Genel Kurul
tarafından dinlenmesine engel oluşturuyor. Lütfen, rica ediyorum
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Tarım
Kredi Gıda AŞde 2011, 2012, 2013 yıllarında meydana gelen
zararın 50 milyon TL olduğuna dair bir iddia ortaya atıyorsunuz.
Bakınız 2011, 2012, 2013, 2014, 2015te neredeydiniz? diye
insanın sorası geliyor. Ama devlette devamlılığın
gereği
Bakınız şunu ifade edeyim: O dönemdeki yönetim ve
ilgili müdürler merkez birliğinin iştiraki olan Tarım Kredi
AŞyle ilgili olarak iddiaları soruşturmuş, yargıya
intikal ettirmiş, ilgililer hakkında 38 hukuk davası, 35 icra
dosyası, 2 savcılık takibi ve 1 ceza davası
bulunmaktadır. Yani az önce de bahsettiğim gibi ne bugün ne dün,
intikal eden hiçbir olumsuz hadisenin sümen altı edilmesi söz konusu olmamıştır.
Genel
Müdürün maaşını soruyorsunuz, net maaşı 20 bin lira
yani bunun gizli saklı bir tarafı yok ki. Net aldığı
maaş 20 bin lira. Burada, Tarım Kredi, yapmış olduğu
çalışmalarla 17 şirketin 9unu kapatmış veya
diğer şirketlerle birleştirmiştir ve aynı zamanda,
bunun neticesinde, kadroların azalmasından dolayı 2,8 milyon TL,
yönetim kurulu üyeliklerinden de yaklaşık 1,5 milyon TL olmak üzere
4,3 milyon TLlik yıllık bir tasarruf sağlamıştır
Tarım Kredi Kooperatifleri. Onun için değerli arkadaşlar, burada
gelişigüzel, rastgele bir değerlendirme değil, içerikten yoksun
değil, içeriği dolu bir şekilde buraya ben tarımla ilgili
gensorunun gelmesini çok arzu ederdim.
Şimdi,
burada, millî tarım politikası, millî tarım politikasıyla
ilgili bir bitkisel üretim, bitkisel üretimle ilgili havza bazlı sisteme
geçtik. Öteden beri Türkiye'nin hayalidir bu. Uzun yıllar bu
çalışma yapıldı, gerçekleştirildi ve nihayetinde...
(CHP sıralarından Duyamıyoruz. sesleri)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, dinlemiyorlar sizi.
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir saniye efendim.
Sayın
milletvekilleri, önemli bir gensoruyu görüşüyoruz. Sayın Bakan
açıklamalarını yapıyor. Hem Sayın Bakana yönelik
olarak gruplardan karşılıklı atılan laflar hem hâlâ
devam etmekte olan bu ayaktaki sohbet gruplarının
varlığı sükûnete ermemize engel, Sayın Bakanı
sükûnetle dinlememize engel oluşturuyor. Rica ediyorum, şu anda
nasılsa Genel Kuruldaki hava öyle devam edelim.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Evet, millî tarım
politikasında bitkisel üretimde hedefimiz havza bazlı sisteme geçmek
yani planlı bir üretime geçmekti; havza bazlı destekleme modeline
geçmiş bulunuyoruz.
Ayrıca,
hayvancılıkta ise Yerli üretim, yerli üretim. diyorsunuz ama ne
yaptığımızı inceleyerek burada bu değerlendirme
yapılsa isabetli olur. Yani şu anda yetiştirici bölgeler,
yetiştirici merkezler, buralara destekler ve damızlık, gerek
mandayla gerek küçükbaşla gerek büyükbaşla ilgili açılan
merkezlerin amacı nedir? Amacı yerli üretimi artırmaktır
yani ithal besiyi değil, yerli besiyi öne çıkaracak projeleri biz
hayata geçirmiş bulunuyoruz.
Ayrıca,
toprak çok önemli tabii tarım hayatında. Toprak önemli,
toprağın korunması gerekiyor. Efendim, şu dönemlerde
şu kadar toprak tarımdan çıktı. Bakınız dönemsel
olarak, belki en az bu dönemde çıkmıştır ama bunun önemi
yok. Bu dönemde az çıkması, geçmiş dönemlerde daha fazla
çıkması önemli değil.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) En fazla Sayın Bakan, en fazla.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Netice
itibarıyla, 1 metrekarelik bir tarım arazisi bile olsa
tarımın dışında kalması hiçbirimizin tahammül
etmeyeceği bir yaklaşım olmalıdır. Onun için
bakın ne yaptık? Ovaların korunması, ovaların,
tarımsal alanların sit alanı ilan edilmesiyle ilgili
çalışmalarımızı başlattık. Geçtiğimiz
hafta 41 ova daha ilan edildi, buralara çivi çakılamayacak, buralar
tarım arazisi olarak korunacak. Bugün itibarıyla 192 ova olmuş
oldu, inşallah, bunu ilk hedefte 300 ovaya
çıkaracağımız çalışmalarımızı da
tamamlamış olacağız.
Yine,
tarımda AR-GE desteklemeleri son derece önemli. AR-GEdir bizim gelecekte
çiftçimizi güldürecek olan. 10 kat AR-GE desteklerimizi artırmış
bulunuyoruz. Onun yanında, 50nin üzerindeki enstitümüzü,
laboratuvarlarımızın tamamını özel sektöre
açmış bulunuyoruz yani özel sektörün evi gibi, işletmesi gibi
bugün enstitülerimiz özel sektöre de hizmet vermeye başlamış
bulunmaktadır.
Yine,
etçi tavuk dediğimiz
Yerli etçi tavuk -millî tarım dedik ya- ilk kez
bu hattı, 4üncü hattı Türkiye üretmiştir. Yani
Almanyanın, Fransanın veya Amerikanın civciv ve
yumurtalarıyla burada sürdürdüğümüz tavukçuluk dönemine son
verilmiştir, kendi etçi tavuğumuzu, kendi hattımızı
-ki dünyada 4üncü hattır bu- şimdi devreye koymuş bulunuyoruz.
ÖMER FETHİ
GÜRER (Niğde) Daha tohum alıyorsun, daha tohum.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Tabii, değerli
arkadaşlar, burada
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, Genel Kurulda sükûneti sağlamak amacıyla
konuşmanızı zaman zaman kesmiş olmamı da dikkate almak
suretiyle size iki dakika ek süre veriyorum.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Şimdi,
burada sık sık buğday ithalatı ve ürünlerimizin
yeterliliğiyle ilgili ifadeler kullanılıyor. Arkadaşlar,
yağlı tohumların dışında hububatla ilgili,
meyvelerle, sebzelerle ilgili yeterliliğimiz yüzde 100ün üzerindedir,
böyle bir problem yok.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Yapmayın Sayın Bakan. Toprak Mahsulleri Ofisi
başka bir ülkede galiba.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, siz
buğdayı söylüyorsunuz. Buğday ne biliyor musunuz? Şimdi,
burada yeri geliyor, Hollandayı konuşuyorsunuz, Hollandadan örnek
veriyorsunuz. Bakınız, Hollandada tarımsal hasıla 12,1
milyar dolar, tarımsal hasıla. Bizimki ne kadar? 52,3 milyar dolar.
Şimdi, Hollandanın tarımsal ithalatı 64 milyar, ithalat. İhracatı
ne kadar? 96 milyar dolar Hollandanın.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Tohuma ne kadar para veriyoruz, tohuma?
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, aynen
bunun gibi
Bizim, bakınız, bu yıl 22 milyon ton
buğdayımız var, yeterliliğin üzerinde ama 12,5 milyar
dolarlık buğday ithal ediyoruz, doğru. Peki, neresi
yanlış? 21,5 milyar liralık un ihraç ediyoruz, aynı
Hollandanın yaptığını yapıyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Tohumu da ithal
ediyoruz, tohumu.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Ya, bunu görmemek, bunu anlamamak mümkün olabilir mi? Hem
tarımın içinde olacaksınız hem Türkiyenin tarımsal
ticaretini artırma konusunda adım atmasını anlamakta
zorlanacaksınız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Araziler
yabancıların eline geçti, yabancılar tarım yapıyor.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Bizim de sizi anlamakta gerçekten
zorlandığımızı ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlar, evet, ifade edilecek,
konuşacak çok konular var ama süremiz yetmediği için şunu ifade
ediyorum: Tarım Kredideki bütün muhtemel sorunların bile -soru
işareti oluşturacak hangi konu varsa- soruşturulduğunu
açıkça ifade ediyorum. Konuyu direkt Bakanlığın ilgili ve
bağlı kuruluşu olmamasına rağmen çok net bir
şekilde belirttiğimi ifade ediyorum ve hakkımda verilen gensoru
önergesini takdirlerinize bıraktığımızı ifade
ediyor, yüce heyeti saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Bakan, konuşması sırasında gensorumuz için
Araştırmadan, soruşturmadan, çalakalem verilmiş bir
gensoru. ifadesini kullanmıştır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok iyi söylemiş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu, grubumuza açık bir
sataşmadır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kılavuz,
yanlış bilgi vermiş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bunun sataşmayla ne alakası var?
BAŞKAN Buyurun, kim konuşacak Sayın
Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Okan
Gaytancıoğlu.
HASAN TURAN (İstanbul) Ya, bunun sataşma
neresinde ya?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kılavuz,
yanlış bilgi vermiş, yanlış.
BAŞKAN Sayın Okan Gaytancıoğlu,
buyurunuz.
Süreniz iki dakikadır. (CHP sıralarından
alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelikin (11/16) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında
CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz, öyle
araştırmadan, soruşturmadan buraya sizi getirmeyiz.
Üre fiyatından bahsetti, 960 lira. Evet, hemen bilgi
aldım, geliş fiyatını yani Tarım Kredi Kooperatifine
fatura fiyatını veriyorsunuz; satış fiyatını
söylüyorum ben, 1.200 lira şu anda. Ben de Edirne Milletvekiliyim,
Edirnedeki bütün kooperatifleri gezdim. Gezmeden, sormadan,
araştırmadan biz buraya çıkmayız, sizi de buraya
çağırmayız.
Sayın Başbakan da buraya gelmişken
Hoş geldiniz Sayın Başbakan.
Biz, Tarım Kredi Genel Müdürünün
maaşını sorduk, soru önergesiyle. Diyor ki Sayın Bakan
Bize ne Tarım Krediden? Bizimle ilgisi yok. Peki, neden bir yıl
önce bütün gazetelere demeç veriyor da Tarım Kredi Genel Müdürünün
maaşı, 100 bin liradan 30 bin liraya inecek. diye kendisi cevap
veriyor. Demek ki Bakanlık ile Tarım Kredi arasında bir
ilişki var, biz de bu ilişki üzerine buraya insanları
getiriyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sonra, özellikle beni itham ederek Genel
Başkanınıza yalan yanlış bilgiler veriyorsun. Biz,
Cumhuriyet Halk Partisiyiz, savaş meydanlarında kurulduk, ne
olduğumuzu da çok iyi bilen bir partiyiz arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Kılavuzu değiştir, kılavuzu.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Sudanda ne işiniz var? Soruyoruz, biz,
emperyalist bir ülke miyiz?
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Ya, Zeytin Kanunu ne zaman çıktı?
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Kendi topraklarımızı
işleyelim önce diyoruz. Bu ülkede 5 milyon hektar, 50 milyon dönüm nadas
alanı boş iken biz emperyalist bir ülke değiliz, Afrika
ülkelerinin topraklarına göz dikemeyiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Kaldı
ki zeytincilikle ilgili, bizim Kurucu Genel Başkanımız, Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürkün daha sağlığındayken vasiyeti
var 1937 yılında. Genel Başkanımız da bunu söyledi,
Zeytincilikle ilgili kanun çıkarın. dedi. O kanun, 1 Ocak 1939da
çıkmıştır ama emri veren, Mustafa Kemal Atatürktür. (CHP
sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla
Siz, Türkiye tarımını iyi yönetemiyorsunuz, A
takımınız yanlış. dedik. Evet, onun için de gensoru
verdik.
Teşekkür
ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gaytancıoğlu.
X.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlu ve 22 milletvekilinin, Tarım Kredi
Kooperatiflerinin zarara uğramasında sorumluluğu bulunduğu
ve bu nedenle çitçileri mağdur ettiği iddiasıyla Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik hakkında
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/16) (Devam)
BAŞKAN
- Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik
hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususunu oylarınıza sunacağım.
Gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmamasına ilişkin
oylamanın açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir
istem vardır; önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan gensorunun gündeme alınmasına ilişkin yapılacak
oylamanın açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve
teklif ederiz.
Özgür
Özel, Manisa? Burada.
Tahsin
Tarhan, Kocaeli? Burada.
Bülent
Öz, Çanakkale? Burada.
Barış
Karadeniz, Sinop? Burada.
Erkan
Aydın, Bursa? Burada.
Okan
Gaytancıoğlu, Edirne? Burada.
Kamil
Okyay Sındır, İzmir? Burada.
Ömer Fethi
Gürer, Niğde? Burada.
Çetin
Arık, Kayseri? Burada.
Ünal
Demirtaş, Zonguldak? Burada.
Gamze
Akkuş İlgezdi, İstanbul? Burada.
Kazım
Arslan, Denizli? Burada.
Zülfikar
İnönü Tümer, Adana? Burada.
Gülay
Yedekci, İstanbul? Burada.
Barış
Yarkadaş, İstanbul? Burada.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan
karar gereğince, açık oylama elektronik cihazla
yapılacaktır.
Oylama
için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin,
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen iki
dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, (11/16) esas
numaralı Gensoru Önergesi açık oylama sonucunu bilgilerinize
sunuyorum:
Kullanılan oy sayısı : 368
Kabul : 92
Ret : 276 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fehmi Küpçü Mehmet Necmettin Ahrazoğlu
Bolu Hatay
Böylece, gensoru önergesinin gündeme alınması
kabul edilmemiş olmaktadır.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
XI.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/518) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN Çölyak Hastalığının
Teşhis Aşamasının, Sebeplerinin, Sonuçlarının ve
Bu Hastalığa Maruz Kalanlara Sağlanabilecek
Yardımların Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla
Kurulan (10/518) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonuna üye seçimi yapılacaktır.
Komisyon üyelikleri için siyasi parti gruplarınca
gösterilen adayların listesini okutup oylarınıza
sunacağım:
Çölyak Hastalığının Teşhis
Aşamasının, Sebeplerinin, Sonuçlarının ve Bu
Hastalığa Maruz Kalanlara Sağlanabilecek Yardımların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Aday Listesi
(10/518)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
AK PARTİ (9)
Bennur
Karaburun (Bursa)
Lütfiye
İlksen Ceritoğlu Kurt (Çorum)
Durmuş
Ali Sarıkaya (İstanbul)
İsmail
Tamer (Kayseri)
Mehmet
Babaoğlu (Konya)
Yılmaz
Tezcan (Mersin)
Mehmet
Ali Cevheri (Şanlıurfa)
Ahmet
Eşref Fakıbaba (Şanlıurfa)
Celil
Göçer (Tokat)
CHP (4)
Erkan
Aydın (Bursa)
Ceyhun
İrgil (Bursa)
Gaye
Usluer (Eskişehir)
Aytuğ
Atıcı (Mersin)
HDP (1)
Behçet
Yıldırım (Adıyaman)
MHP (1)
Ahmet
Selim Yurdakul (Antalya)
BAŞKAN
Okunan listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Meclis
Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın
üyelerin, 13/6/2017 Salı günü saat 16.00da ana bina 2nci kat 511
numaralı Meclis araştırması ve soruşturması
komisyonları toplantı salonunda toplanarak Başkan, Başkan
Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun
toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekrandan ilan edilecektir.
Bilgilerinize
sunulur.
Genel
Kurulda uğultu olması nedeniyle birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.44
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve
Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
6/6/2017
tarihli 101inci Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre, temel
kanun olarak görüşülen 485 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerindeki gruplar adına ilk konuşma
tamamlanmıştı.
Şimdi,
tasarının tümü üzerinde, gruplar adına ikinci
konuşmayı yapmak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcüye söz
veriyorum.
Buyurunuz
Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU
ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın Başkan, oradaki
müzakereler tamamlanırsa konuşmama başlayacağım.
BAŞKAN
Sayın Kürkcü, bir saniye efendim
Sayın
milletvekilleri, tasarının görüşmelerine başlıyoruz;
sohbet etme ihtiyacı olan sayın milletvekillerini kulislere davet
ediyorum.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sohbet değil, iş efendim,
iş.
BAŞKAN
Efendim?
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) İş efendim, sohbet değil
Sayın Başkan.
BAŞKAN
O zaman, sayın milletvekillerinin Sayın Bakanla olan iş
görüşmelerini kuliste yapmalarını rica ediyorum.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sağ olun.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen efendim
Sayın
Kürkcü, devam ediniz.
Buyurunuz.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu torba
yasayla ilgili olarak grubumuzun tutumunu ifade etmek üzere buradayım
ancak ondan önce ben de -daha önce değinildi ama her fırsatta
değinmemiz gerektiğini düşünerek- Tunceli Milletvekilimiz Alican
Önlünün geçtiğimiz hafta sonu uğradığı muameleye
Meclisin bir kere daha dikkatini çekmek isterim.
Alican
Önlü, öteki bütün milletvekilleriyle eşit haklara sahip olan bir
milletvekilidir; statüsü, yararlandığı haklar ve sorumluluklar,
bütün öteki milletvekilleriyle eşittir fakat buna rağmen,
milletvekilliği dokunulmazlığını tanımlayan
anayasal statünün, milletvekillerinin hiçbir şekilde, hatta bir mahkeme
kararıyla dahi tutulamayacaklarını, işlerini yapmaktan
alıkonamayacaklarını, yaptıkları işlerin hiçbir
şekilde engellenemeyeceğini hüküm altına almasına
rağmen, bir askerî görevli tarafından, sosyal medyada da çok
açık bir biçimde görüldüğü gibi sadece engellenmekle
kalmamış, aynı zamanda hakarete uğratılmış,
aynı zamanda kendisi fiziki zor uygulama tehdidiyle karşı
karşıya bırakılmıştır ve kendisini
savunabilmek için sözünden başka hiçbir şeyin
kalmadığı yani kanun uygulayıcının kendi
karşısına geçtiği bir yerde, Meclisin,
milletvekilliğinin onurunu, şerefini korumak için elinden gelen
gayreti göstermiştir.
Meclisin
bu gayrete karşılık vermesi gerekir, Alican Önlüye sahip
çıkması gerekir. Değil herhangi bir alt düzeydeki askerî
görevlinin, bir generalin, Genelkurmay Başkanının dahi Alican
Önlüye bu şekilde davranmaya hakkı yoktur çünkü burada
yazdığı gibi, eğer egemenlik, kayıtsız
şartsız milletin ve onun temsilcileri vasıtasıyla
kullanılan bir şeyse, Alican Önlü, bu egemenliğin beş yüz
ellide 1inin sahibidir; hiç kimse, Türkiye Cumhuriyetinde onlardan daha
yetkili, daha haklı, daha güçlü değildir; hiçbir şart
altında bu muameleyi hak etmez diye, Türkiye Büyük Millet Meclisi Meclis
Başkanlığının bu duruma el koyması, milletvekili
arkadaşlarımızın da aynı pozisyonu alması
gerekir.
Biliyorum,
benim bu söylediklerim sadece bir iyi niyet, teorik olarak ve hukuken
haklı bir şey söylüyorum ama pek çoğunuz, içinizden buna
inanmıyorsunuz çünkü dokunulmazlıklarımızı
kaldırırken birbirinizle yarış hâlindeydiniz ve ne kadar
mutlu bir biçimde bu dokunulmazlıklar kaldırılırken oy
kullandığınızı hatırlıyorsunuz fakat o kadar
tuhaf bir dokunulmazlığı kaldıran Anayasa
değişikliği yaptınız ki ertesi gün hepimiz aynı
dokunulmazlıklara sahip olduk. Şimdi, dolayısıyla,
yargıçlar karşısında da hepimiz aslında zaman içinde
bir yolculuk yapıyoruz, bugünkü gövdemiz geçmişte
kaldırılmış dokunulmazlık uygulamasının
nesnesi hâline geliyor. İmkânsız bir iş fakat bu iş ortaya
çıktı. Dolayısıyla bu iradenin zaafa
uğradığını, hatta hiç olmadığını
ya da sakatlandığını söyleyebilirim ama gene de Meclisten
bunu bekleriz. En azından Meclis Başkanından, Meclis başkan
vekillerinden bu konuda son derece net, açık bir tutum
almalarını ve sadece ve sadece FETÖcü bombacılara
karşı değil, her türden hak ihlaline karşı Meclisin
onurunu ayakta tutmaya davet ederim hepimizi.
Sevgili arkadaşlar, ne yazık ki önümüzdeki
torba yasa aslında Dersim kırsalındaki astsubayın
zihniyetinden o kadar uzak bir zihniyetle hazırlanmış değil
yani komutacılık, toptancılık, Meclis iradesine
karşı yürütme iradesini yansıtan bir yasayla karşı
karşıyayız. 16 yasada değişiklik yapacağız
ve bu 16 yasanın hemen hemen hiçbiri birbiriyle aynı aileden
değil. Yükseköğrenimle ilgili yasalar ailesinden bir dizi yasa
değiştiriyoruz, sosyal haklarla ilgili yasa değiştiriyoruz,
tarımsal alanlar ve meralarla ilgili yasa değiştiriyoruz,
çalışma yasalarını ve vergi toplamayı ilgilendiren
yasalar değiştiriyoruz ve bunların hepsini bir tek torbanın
içinde yapıyoruz. Ancak bu torbanın içerisine bunların hepsini
bir araya koyarken işleyen bütüncül bir zihniyet var ki belki de bu
torbayı siyaseten ya da hukuken değil ama tarihsel ve sosyal olarak
anlamlı kılan bir şey var. Bu yasaların hepsi bir araya
geldiğinde, bu torbada bir araya getirildiğinde bize bir tek şey
söyleniyor: Biz bir yeni yasa çıkartıyoruz. Bu yasa, Sermayenin
önünü açın. yasasıdır. Adı böyle konulmuş
olsaydı belki o zaman bunu anlamlı bir tartışma olarak
yapardık ama biliyorsunuz ki burjuvazi kendi kendini adlandırmayan
sınıftır. O yüzden kendini başka şeyler, başka
olaylar, başka süreçler, başka konumlardan adlandırır, onun
vekilleri de onu öyle ifade ederler. Ama halkımızın,
halklarımızın kolayca anlayabilmesi için, bugün burada
konuştuğumuz yasanın işçi karşısında,
öğrenci karşısında, bilim insanı
karşısında, tarımcı karşısında, halk
karşısında önünü açın. Sermayeyi bu toplumun, bu ülkenin
engelsiz, aracısız, mutlak hâkimi kılın, sermayeden
başka kimsenin hakkı olmasın diye bir yasa çıkarmaya davet
edildiğimizi görerek halka bunu daha kolay anlatabiliriz,
yaptığımız iş budur.
İkinci değinmek istediğim nokta
şudur: Bugün burada yer alan yasa değişikliklerinin hemen hemen
dörtte 3üne yakın bir bölümü Çevre Komisyonunu doğrudan doğruya
ilgilendirmekle birlikte; çevre, ekoloji, doğanın korunması ve
doğanın tarım ve sanayi tarafından tasarruf edilmesiyle
ilgili olduğu hâlde ne Çevre Komisyonunun önüne bu yasa gitmiştir
-üyesi olduğum komisyona- ne de Çevre Komisyonu Başkanı bunlara
müdahil olmuştur. Hepinizin önünde Türkiyeyi yönetenlere ve onlar
tarafından yönetilenlere açıkça şikâyet etmek isterim ki bizim
Çevre Komisyonumuz şu ana kadar, Meclis açıldığı
günden bugüne kadar sadece 2 kere toplanmıştır, görevini hiçbir
şekilde yapmamıştır ve tabii ki bütün
komisyonlarımız başkan endeksli olduğu için bunun birinci
sorumlusu da Çevre Komisyonu Başkanıdır. Ne yazık ki Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı da bu Komisyonun işletilmesi
bakımından, şu yasanın içindeki çok sayıda madde
doğrudan doğruya kendisiyle ilgili olduğu hâlde ne tartışmaya
katılmak ne de çevrenin, doğanın hakkını savunmak için
en ufak bir çaba içerisinde olmamıştır. Ancak halk,
doğrudan üreticiler yasanın kendileriyle ilgili olan bütün
bölümlerini son derece büyük bir dikkatle izlediler ve Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları
Meclislerine karşı, Hükûmetlerine karşı,
bakanlıklarına karşı geçtiğimiz hafta büyük bir
başarı elde ettiler. Zeytinliklerle ilgili geliştirilmek
istenen, zeytinlikleri ortadan kaldıran, zeytin
tarımcılığını yok eden yasa
tasarısını çok büyük bir kararlılıkla, ısrarla,
birleşerek, ortaklaşarak, Meclisteki temsilcilerini uyararak, meslek
komitelerini ayağa kaldırarak, bütün meslek
kuruluşlarını harekete geçirerek durdurmayı başardılar.
Hükûmet diyebilir ki: Biz de iyi niyetli davrandık, onlara ayak
uydurduk. Eğer onlar ayağa kalkmasalardı, eğer onlar son
derece ciddi bir biçimde bir toplumsal mesele hâline getirmeselerdi
meselelerini, Hükûmetin buna saygı göstereceğini düşünmüyorum
bile çünkü komisyonlarda bu saygıyı görmediler, zeytin üreticileri
hiçbir şekilde sözlerini komisyonlarda ifade edemediler, komisyonları
terk etmek zorunda kaldılar ama şunu söyleyebiliriz: Olağanüstü
hâl altında kanun hükmünde kararnamelerle yönetilirken, bir tür
tiranlık altında Türkiye yaşamaya çabalarken üreticiler gerçek
bir önderlik yaptılar topluma. Şunu hepimize ispat ettiler: Eğer
haklarınızı bilirseniz, onun etrafında
toplanırsanız, onun için gereken fedakârlığı ve
ısrarı sürdürürseniz ve sadece enerjinizle değil,
aklınızla ve becerikliliğinizle iş görürseniz kendi
aleyhinize olan gelişmeleri önleyebilirsiniz. O nedenle, zeytin
üreticilerinin yarattıkları bu örneğin toplumun geri
kalanına büyük bir örnek olacağını söylemek isterim.
KAMİL
OKYAY SINDIR (İzmir) Tehlike geçmedi daha Sayın Kürkcü.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Sadece Komisyona çektiler ya.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Şöyle ya da böyle, en azından bu adım bile
son derece önemli ama şunu da söylemek isterim: Velev ki bu 2nci madde
tasarıdan çıkmış olsun, esasen bu yasanın ruhu ve
zihniyeti örneğin doğa ile sermayenin karşı
karşıya geldiği her alanda aynı biçimde sürüyor.
Örneğin meralarla ilgili olan husus zeytinliklerle ilgili olanla
aynıdır, aralarında hiçbir fark yoktur. Tabii, o zaman -size
sataşayım da söz alıp bana yanıt verin- şunu da ister
istemez sormamız gerekiyor: Bu maddeyi geri çekerseniz geri kalanına
yol veririz. vaadinin aslında arkasında durulamayacak bir vaat
olduğunu görmüş olduğunuzu tahmin ediyorum.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Öyle bir vaadimiz yok, yok.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) En azından parti
görüşü değilse bile
Ben duydum, yanlış duymadım
değil mi?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yok, öyle bir vaadimiz yok.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Yok öyle bir vaat.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Peki. Yani siz cevabı verin.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Meralara karşıyız!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Teşekkür ederim, bu cevabı işitmekten memnun
olurum.
Şimdi,
hâlâ geri çekilmesi tartışılmayan 1inci maddesinden
başlayarak bu yasanın neden sermayenin önünü açın yasası
olduğunu basitçe anlayabiliriz. Bunun 1inci maddesi, hafta tatilinin
belirlendiği maddeyi ortadan kaldırmak, bu kanunu tümüyle yürürlükten
kaldırmak. Denebilir ki -bence bunu kaldıranlar onu da diyorlar
içlerinden- İyi ama 1981 tarihli 2429 sayılı Yasada hafta
tatilinin pazar olduğu ve otuz beş saatten az olmayacak şekilde
bir hafta tatili uygulamasının geçerli olacağı
yazılıyor. Dolayısıyla bu güvence altındadır.
Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Hafta tatiliyle ilgili bir
yasanın konulması sadece ve sadece yaşam tarzıyla,
kültürle, sanayiyle ilgili bir mesele değildi, bu, işçi
haklarıyla ilgili bir meseleydi. Çalışan herkesin haftada bir
gün ve herkesin tatil yaptığı gün, herkesle birlikte tatil yapma
hakkıydı. Gerek çalışma yasalarında gerek diğer
yasalarda hafta tatilinin mutlaka pazar olması gerektiğine dair bir
husus yok, işverenlerin keyfine bırakılan hususlar var.
İşveren derse ki Benim işletmemde hafta tatili
çarşambadır. çarşamba hafta tatili yapılabilir. Ancak toplumun
genel olarak hafta tatili diye bir kavramla, herkesle birlikte
çalışıp herkesle birlikte dinlenebileceği ve
hayatını buna göre sürdürebileceği bir ilişkiyi tam seksen
beş yıldır bir arada sürdürürken, şimdi karşı
karşıya kaldığımız mesele, hafta tatilinin keyfe
göre, herhangi bir yasa tarafından tanzim edilmeyerek, korunmayarak hafta
tatili olarak başka yasalara dağıtılmış
olmasıdır. Bu, işçi haklarını temelden sakatlayan bir
husustur, işçi haklarını normdan yoksun bırakan bir
husustur, başta fazla mesailer olmak üzere pek çok alanda işçilerin
hak tanımlarının üzerinde değerlendirildiği ölçüleri
ortadan kaldıran bir girişimdir. Bunun geri çekilmesi gerekir,
tıpkı 2nci madde gibi. Bunu haklı gösterecek olan hiçbir
şey yoktur, oraya yazılanın dışında. Neymiş?
Hafta sonu işçi çalıştırmak için kimi sanayi kuruluşları
belediyelere bir miktar para veriyorlarmış, bu parayı
vermesinlermiş, ceplerinde kalsınmış. Hayır, bundan
ibaret değildir; bu, sadece ondan ibaret değildir. Hafta
sonlarında işçilerin rızası olmadan onları
çalıştırmaya mecbur etme kudretini işverenlerin,
patronların elinden alan bir yasadır. O nedenle, bunun olduğu
gibi ortadan kaldırılması, hafta tatilinin meşkuk,
nasıl olduğu, nasıl kullanılacağı belli olmayan
bir hak hâline getirilmesine, giderek tırpanlanmasına, giderek
çalışma hayatının ihtiyaçları dışındaki
ihtiyaçlar tarafından tanımlanmasına ve giderek Türkiyede
laiklik üzerine bir tartışmanın kapısını açmaya
varır. Böyle bir tartışmaya ne ihtiyacımız var ne de
Türkiyedeki yaşam Pazar günleri tatil yapıyoruz. diye başka
haklar ve ihtiyaçlar bakımından engelleniyor. Bugüne kadar cuma
günleri ibadetini -cuma namazına gitmesini- hafta sonu pazar olduğu
için yerine getiremeyen hiçbir yurttaşımızı ben
tanımıyorum. Toplum kendi içinde bu dengeyi kurmuş
durumdadır. O yüzden, bunlara ihtiyaç yok. Bu yasa olduğu yerde
kalırsa hepimiz için daha iyi olur, her şeyden önce işçiler için
çok daha iyi olur.
Gelelim
bütün bu yasanın gerisindeki mantığın Hükûmet
tarafından propaganda edilişine. Sevgili arkadaşlar, gerek
Sanayi Bakanı gerek Başbakan zeytin tartışması
sırasında hep şunu söylediler, dediler ki: Zeytin mi önemli,
tesis mi önemli? Hangisi önemli? Yani zeytin ağacını
koruyacağız. Şimdi bunu tercüme edebilirsiniz. Merayı
koruyacağız diye tesis yapılmasının önüne geçmeyin.
Sevgili arkadaşlar, tartışma bu
değildir. Aynı zamanda hem zeytinci hem sanayici olabilirsiniz
Akdeniz ülkelerinin çoğunun olduğu gibi. Bu ikisi birbirine
karşı konulacak şeyler değil. Fakat
Allahınızı severseniz, sanayi sanayi dediğiniz şey
nedir? İnşaat, madencilik ve imalat sanayileri. En yüksek
kârlılık oranlarına sahip olan bu sanayiler, şimdi
tarım alanlarını istila etmeye yöneliyor. Fakat Türkiye'nin
uluslararası rekabet edebilirliği bakımından bu
alanların hiçbir önemi yoktur. Türkiye, dünyadaki bütün kârlılık
kaynağı AR-GEye dayalı, katma değeri yüksek ürünleri içeride
ve dışarıda üretip satmakla ilgilidir. Velev ki kapitalizmin
ortak değerlerini kabul edelim, hepimiz kapitalizme iman etmiş
olalım, o zaman kapitalist yoldan gelişmek için eğer yüksek
AR-GE katkısı olmayan, katma değeri yüksek ürünler
üretmiyorsanız dünya piyasasında yapacağınız hiçbir
şey yoktur. Bu da aslında ne kadar patent ürettiğinizle
ilgilidir. 2010da Türkiyede üretilen patent sayısı 388dir,
Japonyada üretilen patent sayısı 371.445tir. Bu ikisi
arasındaki fark, aslında sizin kalkınma dediğiniz şeyin
ne manaya geldiği hakkında son derece açık bir fikir verir. Bu,
sadece ve sadece doğayı insanlığın aleyhine olacak
şekilde sömürerek kısa vadeli kârlar peşinde koşan bir
sanayici sınıfına hizmet etmekten ibarettir.
Aynı şekilde, tarım alanlarıyla
ilgili yasa özellikle meralar bakımından son derece büyük bir tehlike
içeriyor. Bunun sonuçları itibarıyla konuşacak olursak
şunları söyleyebiliriz: Bugün Türkiyede 55 milyon 510 bin küçük ve
büyükbaş hayvan var, mera alanı da 45 milyon hektardan 14 milyon
hektara düşmüş durumda 1924e göre. Oysa sadece 1980de 67 milyon 673
bin küçükbaş hayvan, 16 milyon 925 bin büyükbaş hayvan vardı. 14
milyon 222 bin büyükbaş hayvan bugün var, bunların sayısı
1991de gene gerilemekteydi. Aslında bunların bize net olarak verdiği
fikir şudur: Toplum, ekonomi, sermaye, tarımın aleyhine,
köylünün aleyhine ve genel olarak sürdürülebilir kalkınmanın aleyhine
genişlemekte; tarım, doğa hayvancılık bu uygulama
sonucunda gerilemektedir. Bunun sonucunda şehirlerde herhangi bir
şekilde eğitilmemiş, herhangi bir şekilde beceri
kazandırılmamış düşük vasıflı iş
gücünün iskân edilmeye çalışıldığı son derece
tuhaf bir kentsel büyümeyle karşı karşıyayız. Ancak
şunu da aklımızda tutmamız lazım: Meralardaki bu
küçülme, sadece sanayinin böylesine hoyratça gelişmesi değil,
aynı zamanda Kürtlerin yaşadıkları alanlarda, yaylalarda,
meralarda hayvancılığın ve
tarımcılığın askerî yöntemlerle önlenmesinin sonucudur
da. Türkiye demek ki hoyrat bir sanayileşme ve kendi halkına karşı,
onun haklarına karşı hoyrat bir savaşın sonucunda
bugünkü duruma düşmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Sayın Başkan,
bitirmek için bir dakikaya daha ihtiyacım var.
BAŞKAN İlave süre veriyorum.
Buyurunuz Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Şu hâlde bize
lazım gelen böyle bir torba değil, tam tersine bu torbayı bir
yana bırakarak üreticiler ile Türkiye'nin gerçek üreticileri, Türkiyedeki
gerçek emekçiler ile toplumun sözcülerinin bir araya gelerek Türkiye'nin
geleceğine dair planları birlikte yapmalarıdır. Bu hâlde
bırakacak olursak eğer, karşı karşıya
kalacağımız tek şey: Doğanın her geçen gün
tükenmesini seyretmek ve bunu seyrederken de aslında Amerika Birleşik
Devletleri Başkanı Trumpın doğaya baktığı
gibi bakmaya devam etmektir. Ne yani biz zarar edelim doğa kazansın
mı, böyle şey mi olur? dediğinizde, aslında nerede
yaşadığınız hakkında çok az fikre sahip
oluyorsunuz demektir çünkü hava olmadıktan sonra ne üretirseniz üretin, su
olmadıktan sonra ne kadar zengin olursanız olun, nihayet son
soluğunuzda içecek bir damla dahi taze suyunuz olmayacak. Böyle bir
yaşamdansa, birlikte daha az tüketerek ama daha güçlü bir biçimde
dayanışarak yaşamak pekâlâ mümkün. Bunun yolunu hep beraber
açabiliriz.
Sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.
Sayın
Yıldırım, buyurunuz.
60ıncı
maddeye göre bir dakika süreyle söz veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, bir astsubayın Tunceli Milletvekili
Alican Önlüye yönelik tutumunu kabul etmediklerine ve bu konuda Meclis
Başkanının bir açıklama yapmamış
olmasını da üzüntüyle karşıladıklarına
ilişkin açıklaması
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan, şimdi, hatiplerimiz de ifade
ettiler. Olay dün Tunceli ilinde meydana geliyor. Basına da
yansıdığı ve ibretle bütün Türkiye'nin izlediği üzere,
o ilin seçilmiş milletvekili arkadaşımızı, bir
astsubayın hakkı ve haddi olmayan bir şekilde bir milletvekilini
televizyondan tanıma biçimini ifade etmesi ve kalkıp bunun üzerinden
ona Anayasanın 83üncü maddesine aykırı bir şekilde, onu
çiğneyerek bir yaptırıma, muameleye tabi tutmasını
asla kabul etmeyiz. O zihniyet, millet iradesini tanımayan zihniyet 15
Temmuz 2016 günü şu Parlamento çatısını bombalayan
zihniyetle aynı zihniyettir. Eğer biz buna yol verir, bunu bir ölçü
olarak kabul edersek yarın bir gün, bugün iktidarda olanlar iktidardan
düştüğü anda ölçüyü kendileri koymuş olduğu için aynı
muameleye maruz kalırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız, mikrofonununuz açıyorum.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Burada parti ayrımı yapmaksızın
Anayasanın bu yasama organının 550 üyesine
tanıdığı hakların eşit şekilde
kullanılması, bir atanmışın -bu asker olur, polis
olur, başka bir şey olur- millet vekâletini almış olan bir
milletvekiline karşı bu antidemokratik, Anayasa ve yasaya
aykırı tutumunu kabul etmeyeceğimizi, etmediğimizi ve bu
konuda şu ana kadar Meclis Başkanının bir açıklama
yapmamış olmasını da üzüntüyle
karşıladığımızı ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Sayın
Özel, buyurunuz.
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHP
Grubu olarak Tunceli Milletvekili Alican Önlüye yapılan
davranışı doğru bulmadıklarına,
kınadıklarına ve bu konuda Hükûmetin ve iktidar partisinin
ödevini yerine getirmekte geciktiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, zaman zaman Parlamentonun gündemine bu
tip olaylar ve dün izlediğimiz gibi görüntüler yansıyor. Burada üç
dönemdir milletvekilliği yapan ve sizlerin yanında bu Parlamentonun
edinilmiş, öğrenilmiş davranış biçimlerine sahip
olmuş bir grup başkan vekili olarak ve Cumhuriyet Halk Partisi
adına şunu açıklıkla söylüyoruz: Gerekçesi ne olursa olsun,
bir milletvekiline bir kamu görevlisinin ya da kendi görevini, gücünü nereden
alırsa alsın herhangi birisinin o şekilde hitap etmesi, yasama
dokunulmazlığı bulunan bir milletvekilini yolundan
alıkoyması, aracını aramak istemesi ve burada tekrarlamak
istemediğim ifadelerle kendisine hitap etmesinin kabul edilir bir
tarafı yok.
Aslında
burada esas görev iktidar partisine düşer, Mecliste çoğunluğu
olan parti ve bürokrasiyle birlikte çalışan parti, hükûmet eden
parti
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Özel, tamamlayınız.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
bu tip durumlarda tavizsiz ve saldırının kime
yapıldığına bakmadan, kendisi açısından bir
siyasi pozisyon tutmadan ve doğrudan kendisine yapılmış
olarak kabul edip kamuoyunu da bu şekilde yapılan gerekli
uyarılarla ilgili şeffaf bilgilendirirse biz bu sözleri almak,
bunları konuşmak zorunda kalmayız ama şu ana kadar öyle bir
şey yapılmadı.
Biz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yapılan bu davranışı
doğru bulmadığımızı,
kınadığımızı ve bu konuda Hükûmetin ve iktidar
partisinin ödevini yerine getirmekte geciktiğini ifade etmek istiyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, milletvekili
dokunulmazlığının milletvekillerinin yasama görevlerini
özgür bir şekilde yapmalarını sağlamak için olduğuna
ve bu çerçevede bir milletvekilinin arabasının, evinin, üzerinin
hiçbir şekilde aranamayacağına, milletvekillerine herhangi bir şekilde
kaba, yaralayıcı sözler sarf edilmemesi gerektiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Tunceli Milletvekili Sayın Alican Önlüyle
ilgili olarak, bugün ilk olarak gensoru görüşmeleri sırasında
söz alan Bursa Milletvekili Sayın Orhan Sarıbal bu konuya
değindi ve Sayın Önlünün arabasının aranması
nedeniyle duyduğu üzüntüyü ifade etti. Daha sonraki görüşmelerde
İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan yine aynı şekilde
Sayın Önlünün arabasının arandığını ifade
ederek bir değerlendirme yaptı ve beni de kastederek Meclis
Başkan Vekili de bu konuda açıklama yapmalı. şeklinde bir
düşünce ortaya koydu. Şimdi, Sayın Yıldırım
tekrar aynı konuyu gündeme getirdi, Sayın Özgür Özel de yine
aynı konuyla ilgili düşüncelerini ifade etti.
Sayın
Sarıbal ve Sayın Paylanın açıklamalarından sonra ben
arkadaşlarımdan rica ettim, konu nedir diye ve konuya ilişkin
bilgisayar çıktılarını aldım. Orada öyle bir netlik
göremedim, arabanın arandığına ilişkin bir netlik
göremedim. Bu, şu demek değil tabii ki: Aranmadığına
göre sorun yok. anlamında bir değerlendirme yapmıyorum.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Alıkoyma.
BAŞKAN
Anayasanın 83üncü maddesi açıktır, milletvekili
dokunulmazlığı vardır. Milletvekili
dokunulmazlığı, milletvekillerinin yasama görevlerini özgür bir
şekilde, herhangi bir baskı hissetmeden yapmalarını
sağlamak içindir, bir imtiyaz değildir bu. Bu çerçevede,
milletvekilinin arabası, evi, üzeri hiçbir şekilde aranamaz. Bu bir
anayasal gerçek, Anayasa hükmü bu şekilde.
Ayrıca,
elbette ki milletvekillerine herhangi bir şekilde kaba,
yaralayıcı söz sarf edilmemesi gerekir. Bunların hiçbirini
doğru bulmuyorum.
Evet, bu
konudaki görüşümü sizlerle paylaşmış oldum. Tekrar
söylüyorum: Dokunulmazlık hepimiz içindir arkadaşlar, bu
dokunulmazlığa hepimizin sahip çıkması gerekir.
XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve
Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, tasarının tümü üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Tahsin Tarhan, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Tarhan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca
hazırlanan üretim reform paketi kanun tasarısının geneli
üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Üretim
reformu deyince aklımıza ne geliyor sayın milletvekilleri?
Yükseköğretim kurumları mı, milletvekillerine çift maaşlar
mı, değerlerimizin talan edilmesi mi yoksa sanayimizin gelişmesi
için yatırımlar, istihdam artışı, atıl
alanların açılması, üretimin, tarımın
canlandırılması mı? Haftalardır üretim reformu
adı altında, üretimle ilgisi olmayan, alakasız maddeler
konuşuyoruz. Talan edilmek istenen sayısız araziyi ranta
açıyorsunuz, güzelim ülkemize yazık ediyorsunuz. Üretimi,
sanayileşmeyi, istihdamı, kalkınmayı artırması
gereken bu paket aslında birtakım bürokratik işlemleri
kaldırmaktan başka bir fayda sağlamıyor. Bu bir torba
kanundur, aslında ne diyeceğimizi de bilemiyoruz. Üretim reformu
paketi içerisinde YÖK var, millî eğitim var, tarım var, sendikal
haklar var, Orman Kanunu var, var da var. Yani değerli arkadaşlar, bu
pakete torba da diyebilirsiniz, türlü de diyebilirsiniz. Komisyona son
dakikada getirilen ve üretimle hiç alakası olmayan maddelerle bu taslak
tamamen bir torba yasaya dönüşmüştür. Reform adı altında
yapılan bandrol ve pul parası indirimi, harç parası ve TRT
payı muafiyeti gibi kolaylıklar birebir üretimde reform sağlayacak
düzenlemeler değildir.
Değerli
arkadaşlar, üretim artsın istiyorsak öncelikli olarak
yapılması gereken yatırımcının önünü
açmaktır, güven sağlamaktır, bunun için de bir an önce OHALin
kaldırılması ve Türkiye'nin tam demokratik işleyişe
geçmesi gerekmektedir. Memlekette OHAL var, yarın hangi fabrikaya el
konulacağı belli değil, kimin gözaltına
alınacağı belli değil, Türkiyeyi yatırım ülkesi
yapacağız. diyorsunuz, inanmak mümkün değil. Bir
ayağı topal olan adalet ile Türkiyede hiçbir alanda reform
yapamazsınız.
Üretim
reform paketiyle yerli ve yabancı yatırımcının önünün
açılması, kolaylıklar sağlanması planlanıyor.
Yapmayın, etmeyin, birbirimizi kandırmaya
çalışmayalım. OHAL olan yerde kim gelip yatırım yapar,
kim riske girmek ister? Üretimde reform yapacağız. diye
hazırlanan bu tasarıda 10 madde doğrudan yükseköğretim
kurumlarıyla alakalıdır. Mera alanlarının, zeytinlik
alanlarının, kıyıların talan edilmesinin önünü açan
maddelerin üretimle ne alakası var? Bir senedir yeşil, yenilikçi,
ferah, yaşanılabilir sloganlarla hazırlanan bu tasarı
paketi önce kendi adıyla uyumlu olmalıdır. Hem Yeşil,
doğasever reform paketi hazırladık. deyip hem de zeytinlik
alanlarını madencilik lobilerine açarsanız
inandırıcılığınızı kaybedersiniz. Neyse
ki geçici de olsa zeytinliklerle ilgili madde tekrar görüşülmek üzere
Komisyona geri çekildi. Üretim reform paketiyle hiç alakası olmayan
zeytinliklerin bu paket ile karşımıza çıkması
başından beri kabul edilemez. On beş gündür toplumun her kesimini
rahatsız eden zeytinliklerle ilgili maddenin Komisyona geri gönderilmesini
olumlu buluyoruz. Hassas konularda toplumsal uzlaşı sağlanarak
atılacak her adımda ortak çalışmayı bizler de
istiyoruz. Ayrıca, Zeytinlik Yasasının da Komisyonda tasarıdan
tamamen çıkarılmasını bekliyoruz. Bu topraklarda adına
şarkılar, şiirler, türküler yazılan zeytin
ağacına kıymak hiç kimsenin vebalini
taşıyamayacağı bir günahtır. Şairin dediği
gibi Barış için bir zeytin ağacı ekelim. Bir zeytin
ağacı ekmeliyim ki
/ Bin yıl yaşasın diye/ Bir zeytin
ağacı ekmeliyim ki
/ Ben ölsem bile/ O hep yaşasın/
Barış, barış diye diye. Gelin beraber bir zeytin
ağacı ekelim, bizler ölsek bile arkamızda binlerce yıl
yaşayacak zeytin ağaçları bırakalım.
Sayın Bakan, bir senedir hazırlanmakta olan
üretim reform paketiyle ilgili üreticiler büyük beklenti içerisine girdi.
Komisyon çalışmaları sırasında yanlıştan
döndünüz ve kıyı alanlarının doldurulmasını
taslaktan çıkartalım önerimize uydunuz. Zeytinliklerle ilgili iki
maddeyi çıkarttık. Gelin, mera alanlarının idam
fermanını imzalayacak ve Komisyona geri gönderdiğiniz,
zeytinliklerle ilgili maddeleri tamamen çıkartalım. Üretimi
artırmasıyla uzaktan yakından alakası olmayan bu maddeleri
hem vicdanlardan hem de tasarıdan el birliğiyle söküp atalım.
Sayın Bakan Komisyonda Bu, torba yasa değil.
dedi. Size sormak istiyorum: Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinin ve
Acıbadem Üniversitesinin adının değiştirilmesinin,
özelleştirmelerde kamu zararına yol açan bakan ve bürokratların
ödemesi gereken bedellerin ortadan kaldırılmasının, sendika
haklarını düzenleyen maddelerin bu kanun tasarısında ne
işi var?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Ne zararı var?
TAHSİN TARHAN (Devamla) AKP iktidarı üretimde
reformu bu maddelerle sağlayacaksa bilemem.
Değerli milletvekilleri, mera alanlarını
talan edeceksiniz. Getirmek istediğiniz maddelerin başka bir
açıklaması maalesef yok. Hayvancılığın
önemsendiği ve geliştiği ülkelerde mera alanları hem çok
iyi korunur hem de çok verimli kullanılır. Türkiyede ise özellikle
son yıllarda mera denildiğinde yağmalanacak, rant elde edilecek
alan akla geliyor. Hem kamu kurumları hem de özel sektör yeni bir
yatırım yapacağı zaman gözünü mera alanlarına dikiyor.
Neden? Çünkü iktidar politikaları buna çanak tutuyor.
Değerli
arkadaşlar, mera alanlarını sanayileşmeye açarak ne
yaptığınızın farkında değilsiniz. Mera
alanları daraldıkça yem üretimi azalıyor ve dışa
bağımlılık artıyor, kırsaldan kente göç ve
köylerin boşalması hızlanıyor; insanlar tarımdan,
hayvancılıktan uzaklaşıyor; hayvansal üretim tehlikeye
giriyor, et ve süt üretim maliyetleri artıyor ve tüm bunların
sonucunda ne oluyor biliyor musunuz? Türkiye artık saman ithal ediyor,
saman
AKPnin, tarım ülkesi olan Türkiyeyi yanlış
politikalarıyla getirdiği durum budur. Hep birlikte gurur duyabilirsiniz
çünkü artık saman ithal ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, üretimin temeli topraktır, çiftçidir. Eğer bir
üretim reformu paketi hazırlıyorsak bunun içerisinde mutlaka çiftçi
de yer almalıdır. Çiftçi için üretim yapmıyor diyemeyiz,
hayır. O hâlde çiftçiye belirli olanaklar sağlanmadan hazırlanan
bu pakete üretim reformu paketi diyemeyiz. Tüm bu düzenlemeler, hukuki ve
idari iyileştirmelerdir, fiziki alt yapıyı geliştirmektir.
Değerli
milletvekilleri, TRT payı muafiyeti, emlak vergisi muafiyeti, OSBlerin
yönetim kurulu üyelerinin seçiminin iki yıldan dört yıla
çıkarılması, yapı denetim hizmetleri bedeli indirimi, damga
ve harç muafiyeti gibi sanayicinin sorunlarını çözmeye dayalı
atılacak bütün adımlar partimiz tarafından da desteklenmektedir.
Ancak, eğer TRT payı kalkacaksa üretim alanının hepsinden,
vatandaşın konutta ödediği faturasından turizmcisine kadar
hepsinden kaldırılmalıdır. Kimseyi TRT payını
kaldırıyoruz. diye kandırmayın. Komisyona AKP
milletvekillerinin 25inci madde üzerinde son anda verdikleri önergeyle, daha
önce Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlükte olanı
yasalaştırmak istiyorsunuz. Sanayiciden kaldırdık.
dediğiniz TRT payını, cep telefonundan yüzde 6, bilgisayar ve
tabletlerden yüzde 2, kara taşıtlarından binde 4, diğer
taşıtlardan on binde 1, televizyon alıcılarından yüzde
10, görsel ve işitsel her türlü cihazdan yüzde 10 olarak
vatandaşın sırtına bindiriyorsunuz. Bir partinin sesi olan
TRTye bütün özel televizyonlar dahi pay ödemek zorunda
bırakılıyor. Rekabet açısından tamamen
yanlış bir uygulama. Kaç tane kanalı olduğu belli olmayan,
kaç kişinin çalıştığı belli olmayan,
kadrolarında kimlerin barındığı şaibeli olan
TRTye bu kadar çok ödenek aktarılması hangi adalete, hangi hukuka,
hangi vicdana sığar? Ayrıca hepimiz biliyoruz ki TRT, FETÖ terör
örgütüne en çok destek veren, kadrolarını en çok içinde
barındıran kurumdur. Neden vatandaş attığı her
adımda TRTye vergi ödemek zorunda?
Sayın
milletvekilleri, gelelim sanayicinin sorunlarına. OSBlerin endüstri
bölgeleri oluşturulması, küçük sanayi sitelerinin
taşınması gibi yapılması planlanan tüm bu adımlar
sanayicinin, yatırımcının yararına
atılmış adımlardır. Ancak paketin üretim
kısmı için yapılması gerekenler eksik kalmıştır.
Küçük sanayi sitelerinin şehir merkezlerinden kaldırılıp
şehir dışına taşınması, altyapı
hazırlıklarının yapılması doğrudan üretimin
artmasını sağlayacak adımlar değildir.
Tasarıda
aksak kalan konulardan bir tanesi de OSBler Üst Kurulu OSBÜKtür. Aidatı
belirlenmemiş, içeriği belirlenmemiş, tamamen Bakanlar Kurulu
kararnamesine teslim edilmiş. OSBÜKün bu yapılaşma modeliyle
istenileni vermeyeceği ve siyasetçilerin baskısıyla bunun bir
kamu kuruluşuna dönüşeceği aşikârdır. Yeni
oluşturulacak OSBlerle ilgili düzenlenen yasalar katılımcıları
bölge dışına çıkmaya zorlayacaktır. Bu durum,
OSBlerde uygulama birliğinin bozulmasına neden olacak ve
Bakanlığa yönelik talepleri artırarak rekabeti doğrudan
etkileyen bir hâl alacaktır.
Düzenlemelerle
gerçekleştirilmek istenilen bölgesel fiyatlandırmalar
yanlıştır. Doğuda farklı fiyat, batıda
farklı fiyat, neye göre belirleneceği açık değildir.
Şehirlerin gelişme kriterleri göz önüne alınmadan nüfus, göç,
sanayi, büyüme hızı hesaplanmadan değerlendirmelerde bulunmak
yanıltıcı olacaktır. Üretim reformu daha kapsamlı,
daha geniş, üreticinin ve sanayicinin sorunlarına tam anlamıyla
çözümler üretecek ve yatırımları artıracak şekilde
olmalıdır.
Ülkemizde
her geçen gün gelişmekte olan sanayinin özellikle bilim ve teknoloji
alanında küresel boyutlara ulaşabilmesinin yolu sanayi 4.0 devrimini
takip etmektir. Bandrol parası, pul parası, harç parası
muafiyeti gibi aslında üreticiye ve sanayiciye sağlanması
gereken olanakları üretim reform paketi içerisinde sunmak, bir anlamda
üreticiyi aldatmaktır.
Üretimden
bahsederken sormak istiyorum: İlk yerli uçağı üretecektiniz, ne
oldu o uçağa? Yerli otomobil üreteceğiz. diyordunuz, hani nerede,
bilen var mı? Türkiye Çinden 351 milyon dolarlık bisiklet ithal
ediyor, bunların çoğunu da yerel yönetimler bedava
dağıtıyor. Siz kalkmışsınız Yerli araba
yapacağız. diyorsunuz, milleti kandırıyorsunuz; daha
bisiklet üretemiyorsunuz ki. Büyük otomobil şirketlerinin 2020
yılındaki hedefi sürücüsüz otomobil üretmek. Uçağı,
otomobili bir kenara bırakalım; umarım 2020 yılına kadar
sizler de üç tekerlekli bir bisiklet üretebilirsiniz, böylece 350 milyon dolar
Türkiyenin cebinde kalır.
Son
dönemlerde neredeyse altı ayda bir vergi affı kanunları
çıkarıyorsunuz. Hem üst düzeyde vergilendirme yapıyor hem de
vergileri toplayamıyor, Tamam, affettik. diyorsunuz.
Dolayısıyla hukuki düzenlemelerle iktisadi gerçekler zorlanarak
başarılı olunamaz. Ayrıca her işin bir usulü
vardır. Üretim reform paketinin Komisyon çalışmalarını
bitirmek üzereyken gerçekleşen olaylar, Sayın Bakanın tabiriyle,
temiz çalışma üslubuna uymamaktadır. 75 maddeyi
konuşmuşuz, tartışmışız, tam
tasarıyı bitirmek üzereyken Sayın Başkan, Komisyon
Başkanı toplantıya ara veriyor ve üretim reform paketiyle ilgisi
alakası olmayan maddeler taslağa eklenerek bir anda geçiriliyor.
ZEKİ
AYGÜN (Kocaeli) Senin de onayın vardı onun altında.
TAHSİN
TARHAN (Devamla) Olabilir mi arkadaşlar? Bu, son dakika getirilen
aldı kaçtı yasaları ne çalışma etiğine ne de yasa
yapma tekniğine uygun değildir. Eğer bir üretim reform paketi
hazırlayacaksak Türkiye'yi bir bütün olarak değerlendirmemiz gerekir.
İnşaat üzerinden dönen balon ekonominin gerçek üretime ve
yatırıma dönmesi gerekir. Sanayi yatırımı yaparken
tarımı yok edemeyiz. Turizm yatırımı yaparken çevre
katliamı yapamayız. Bu aşamada yapılan Tesis mi daha
önemli, zeytin mi? açıklamalarını çok talihsiz buluyorum. Hangi
yatırımı yapacaksak yapalım dağdaki ceylandan
denizdeki balığa kadar tüm canlıların yaşam
hakkını ve doğayı koruyarak yapmalıyız. Önce
eğitim alanında reform yaparak, kindar ve dindar değil,
sağlıklı düşünen, bilime inanan gençler
yetiştirmeliyiz. Kapanan sanayi kuruluşlarına çözüm üretmeliyiz.
İnşaat ve beton üzerinden dönen ekonomiden vazgeçmeliyiz. Bölgesel
göçten kaynaklanan çarpık kentleşmeye Dur. demeliyiz.
Ulaşımda modern toplumların seviyesini yakalamalıyız.
Değerli
milletvekilleri, tarımın, çiftçinin, toprak üreticisinin de
içerisinde olduğu; ranta, talana, haksız rekabete izin vermeyecek,
kıyı alanlarını betonlaşmaya kapatacak, zeytinlikleri
ve yeşil alanları koruyarak meraları ve
hayvancılığı geliştirecek; üreticiye, sanayiciye ve
yatırımcıya avantaj sağlayacak maddelerin içerisinde
olduğu bir pakete üretim reform paketi denilebilirdi. Bu getirilen
paketin adı ise -eğer geri çekilmezse- zeytine idam fermanı,
kıyı alanlarını milletin anasına küfreden inşaat
şirketlerine peşkeş, mera alanlarına TOKİ, çiftçiye
zulüm, sanayiciye bir parmak bal paketinden başka hiçbir şey olamaz.
(CHP sıralarından alkışlar) Türkiye'nin acilen
eğitimde reform, yargı sisteminde şeffaflık ve
bağımsızlık, sanayide ise üretim seferberliği
başlatması gerekiyor.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tarhan.
Tasarının
tümü üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar sona
ermiştir. Şimdi, sahsı adına söz talep eden sayın
milletvekillerine söz vereceğim.
Şahsı
adına ilk konuşmacı Hasan Sert, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Sert. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN
SERT (İstanbul) Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri;
ben de yüce Meclisi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, ülkeler siyasetle yönetilir, ekonomiyle
büyür. Türkiye Cumhuriyeti devletinde de şu ana kadar gelmiş olan 65
tane iktidarın tamamı da bu ülkeye hizmet etmiştir. Ancak uzun
süreli olan rahmetli Menderesin iktidarı, rahmetli Özalın ve
şu son on beş yıllık iktidarda ülkemizde radikal kararlar
alınmış, devrim niteliğinde çalışmalar
yapılmıştır.
Türkiye
gibi gelişmekte olan ve dinamik ülkelerde de bu tür
çalışmaları desteklemek için kanuni altyapıların
organize edilmesi ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu noktada, iki
yıldır çalışmakta olduğumuz Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda yapmış olduğumuz
çalışmalarda Serbest Bölgeler Kanunu, Sınai Mülkiyet Kanunu,
Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu, Elektrik
Piyasası Kanunu, AR-GEnin Desteklenmesi Hakkında Kanun, Yüksek
Teknolojiler Araştırma Merkezi ve Bilim Teknoloji ve Sanayi İcra
Kurulu Kurulmasıyla İlgili Kanun, Türkiye Uzay Ajansı
Kurulmasıyla İlgili Kanun ve üretim reformu paketi diye
adlandırdığımız 485 sıra sayılı
Kanunun çalışmasını yapmış bulunmaktayız.
Bunların bir kısmı kanunlaştı, Meclisten, Genel
Kuruldan geçti, bir kısmı geçmek üzere. Ama bugünkü
görüşmüş olduğumuz kanun maddelerine
baktığımız vakit, içinde birçok şeyi içermektedir.
Üretim ve ticareti destekleyen, ekonomiye güç vermeye çalışan ve
yapılmadığı takdirde sıkıntılar
oluşturan kanunları düzeltmek için bu tasarı gündeme gelmiştir.
Neyi
ifade etmektedir? Hafta Tatili Kanununu, Harcırah Kanununu, Sanayi Sicil
Kanununu, Damga Vergisi Kanununu, Harçlar Kanununu, Emlak Vergisi Kanununu,
Belediye Gelirleri Kanununu, Yükseköğretim Kanununu, TRT Kurumu
Gelirleri Kanununu, İmar Kanununu, Mesleki Eğitim Kanununu,
Kıyı Kanununu, KOSGEB ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kanununu, Mera Kanununu, OSB Kanununu
Doğalgaz Piyasası Kanununu, Teknoloji Geliştirme Bölge
Kanununu, Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın
Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanunu, Yapı Denetim
Kanununu, Kamu İhale Kanununu, Endüstri Bölgeleri Kanununu, Kamu Mali
Yönetimi Kanununu, Elektrik Piyasası Kanununu, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyi ve Ulaştırma, Denizcilik Ve
Haberleşme Bakanlığındaki kanunla ilgili düzeltmeleri
içermektedir.
Bunların
içerisine değişik açılarla baktığımız vakit
şunu gözlemlemekteyiz: Türkiyede 2017 yılında
yükseköğretimde okuyan 7 milyon 198 bin 987 öğrenci vardır.
Bunlardan ön lisans yapan sayısı 2 milyon 555 bindir. Lisans
öğrenimi yapan öğrenci sayısı 4 milyon 71 bin, yüksek
lisans yapan sayısı 480 bin, doktora yapan öğrenci
sayısı 91 bin ve öğretim elemanı sayısı da
151.763tür yani yükseköğretimle ilgili olan problemlerin çözülmesinin bu
sayılara bakıldığı vakit önemli olduğu
görülmektedir.
Yine,
Türkiyede 301 adet OSB bulunmaktadır ve bunların birikmiş
sorunları var. Bu OSBlerde 50 bin civarında şirket faaliyet
göstermekte, yaklaşık 1 milyon 600 bin kişiye de buralarda
istihdam sağlanmaktadır.
Yine,
Türkiyede 274 adet AR-GE merkezi bulunmaktadır. Bu merkezlerde
yaklaşık 27 bin AR-GE personeli çalışmaktadır.
Yine,
Türkiyede 63 adet teknoloji geliştirme bölgesi bulunmaktadır ve bu
teknoloji geliştirme merkezlerinin 49 tanesi faal durumda, diğerleri
faaliyete hazır hâle getirilmeye çalışılmaktadır.
Yine, bu teknoloji geliştirme bölgelerinde de 174 adet yabancı
şirket ya da yabancı ortaklı firma yer almaktadır.
Yine,
Türkiyede 900 civarında sanayi sitesi bulunmaktadır. Bütün bunlara
baktığımız vakit ilgilenilmesi gereken önemli konular var
ve yasal düzenlemelere ihtiyaç var demektir.
Yine,
ülkeler ticaretle büyüyeceği için
Türkiye'nin maksimum yapmış
olduğu bugüne kadarki ihracatı 157 milyar dolardı, bu 157 milyar
dolarlık ihracatı Türkiye 72 bin ihracatçıyla
gerçekleştirmiştir. Bunları yaparken yapmış
olduğu ihracatın yüzde 90ını da sanayi ürünüyle
yapmıştır, bunların yüzde 45ini de Avrupa Birliği
ülkelerine satmıştır. Dolayısıyla, Türkiyede -ticari
açıdan da bakıldığı vakit- ticaretin ve ekonominin
büyümesi için önündeki yasal problemlerin kaldırılması
gerekmektedir. Bu noktada da yine Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve
Hükûmeti olarak, 277 bin firmaya Kredi Garanti Fonundan 181 milyar Türk Lirası
kredi verilmiştir.
Eğer
bu kanun yani 485 sıra sayılı Kanun bugün yasalaşırsa
-inşallah yasalaşacak- sanayicinin mali yükleri
azaltılacaktır, sanayicilerin elektrik tüketiminde TRT payı
olmayacaktır. Hafta sonu çalışma izni kaldırılacak,
planlı sanayi alanları için ot bedeli ücretleri alınmayacak,
planlı sanayi alanları için emlak vergisi kaldırılacak,
OSBdeki sanayicilere enerji desteği verilmesine yönelik yeni düzenleme
yapılacak, planlı sanayi alanları için damga vergisi ve harçlar
kaldırılacak, sanayi sitelerinde yapı denetim hizmet
bedellerinde indirim sağlanacak, sanayiye yeni teşvikler gelecek, fen
bilimleri ile mühendislik bilimlerinde okuyan öğrencilerin
eğitimlerinin en az bir yarı yılını iş yerlerinde
yapmaları sağlanacak, teknoloji geliştirme bölgelerinde temel
bilimler mezunları istihdamı desteklenecek, organize sanayi
bölgelerinin tüm projeleri için kredi ve kredi faiz desteği gelecek, kent
içinde kalan sanayi sitelerinin taşınması kolaylaşacak,
kamu ihalelerinde yerli üreticiye fiyat avantajı sağlanacak, KOSGEB
desteklerinde avans verilmesi yaygınlaştırılacak, OSBlerde
tapuların teminat gösterilebilmesi imkânı gelecek, yatırım
yapılmayan parseller üretime kazandırılacak, sanayi parselleri
arzı hızlandırılacak, OSBlerin gayrimenkul
yatırım ortaklığı şirketi kurmasına imkân
sağlanacak, tamamen veya kısmen bedelsiz parsel tahsisi
uygulaması sürekli hâle getirilecek, OSBlerin altyapı ve lojistik
ağı geliştirilecek, OSBlerde doğal gaz
altyapısının sağlanmasına yönelik düzenlemeler
gerçekleştirilecek, sanayi alanlarının lojistik
bağlantısının yapılması
kolaylaştırılacak, organize sanayi bölgeleri uygulamaları
yaygınlaştırılacak, planlı sanayileşmesinin sağlanması
için ıslah OSB uygulaması yeniden başlatılmış
olacak, yurt dışında kurulacak OSBler
aracılığıyla OSB birikiminin ihraç edilmesi ve başka
ülkelere yardımcı olunması sağlanacak, üretime hazır
sanayi alanları oluşturulacak, planlı sanayi alanları için
altyapısı hazır sanayi alanları belirlenecek, özel endüstri
bölgelerinin kurulması sağlanacak, üniversitelerin AR-GE kapasitesini
artıracak uygulamalar geliştirilecek, üniversitelerde sanayiye
yönelik araştırma yapanların yenilikçi projeleri desteklenecek;
Teknoloji Transfer Ofisi, ücretli araştırma izni ve doktora
sonrası araştırmacı istihdamına imkân sağlanacak,
sanayi sektörüne yönelik eğitim programları oluşturulacak,
yükseköğretimde danışma ve koordinasyon kurullarının
kurulması sağlanacak, üniversitelerde de ihtisas üniversiteleri ve
ihtisas alanları oluşturulacak, üniversitelerde uygulamalı
eğitim teşvik edilecek, OSBlerde endüstri meslek lisesi
binaları kredilendirilecek, OSBlerdeki meslek yüksek okullarına
öğrenci başına eğitim desteği verilecek, öğretim
üyelerinin 75 yaşına kadar çalışabilmesine imkân
sağlanacak, yerli üretim yapanlar desteklenecek, Sanayi
İşbirliği Programının kapsamı
genişletilecek.
Dolayısıyla,
sadece OSBlerin değil bütün sanayiye destek verecek olan problemli
konuların giderilmesi için gerekli olan kanuni altyapı
düzenlemelerini içerdiği için, bu kanunun yapılması ve
geçirilmesi için gereken desteği AK PARTİ milletvekilleri olarak ve
Hükûmet olarak vermek için elimizden geleni yapacağız.
Yüce
Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sert.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı Kazım Arslan, Denizli Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerine söz almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı Komisyonumuza 76 madde olarak geldi ama
tasarıya öyle maddeler eklendi ki, tasarıyla, tasarının
özüyle hiç ilgisi olmayan öyle korsan maddeler geldi ki maddenin
sayısı 102lere çıktı. Bir de 30a yakın kanunda
değişiklik yapan bir tasarı durumuna da gelince tam
anlamıyla bir torba yasa konumuna geldi ve bu tasarı aslında
amacından saptı. Dolayısıyla, üretimi desteklemek,
sanayiciyi geliştirmek adına yapılan birçok çalışma
ortada kalmış oldu ve gecikmiş oldu.
Değerli
milletvekilleri, sanayicimizin geliştirilmesini, sanayinin
geliştirilmesini, üretimin desteklenmesini istiyorsak tasarıda çok
olumlu maddeler var olmasına rağmen, bunun üzerindeki önemli konular
bir kenara bırakılarak özellikle bu konuyla, bu tasarıyla ilgisi
olmayan Zeytin Kanununda yapılan bir değişiklik maddesi gündeme
getirilmek suretiyle günlerce Komisyonda vaktimizin boşu boşuna
harcanmasına ve sonuçta çıkarılan 2 maddenin ötesinde 4üncü
maddenin mutlak surette kalacağı yönünde ısrar edilmesi üzerine,
tartışmalar bunun üzerine yoğunlaştı.
Bakın
değerli milletvekilleri, şimdi, zeytinliklerin, zeytinin üretim
reform tasarısıyla ne alakası var, sanayicilikle ne alakası
var, üretimin desteklenmesiyle ne alakası var? Bu kadar ilgisi olmayan
maddenin böyle bir kanun tasarısı içine getirilerek
kanunlaştırılmaya çalışılmasını anlamak
kesinlikle mümkün değil. Onun için, şimdi geri çekildi, komisyona
geri gönderildi; inşallah, komisyonda tamamen görüşülmeden
tasarıdan çıkarılması yönünde karar verilmesini özellikle
bekliyorum Sayın Bakanım çünkü bunu zeytinciler de bekliyor.
Zeytinlikleri gerçekten yok etmeyelim, zeytinlere kıymayalım.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Kazım Bey, öneri
getirin, öneri getirin.
KAZIM
ARSLAN (Devamla) Önerimiz şu efendim: Biz zeytinliklerin bu
tasarıdan çıkarılmasını ve görüşülmemesini
istiyoruz, önerimiz bu.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Bu, öneri değil
ama.
ŞAHİN
TİN (Denizli) Zeytinlikleri kesen yok ki zaten.
KAZIM
ARSLAN (Devamla) Bunun dışında öneri yok çünkü sanayimizi
geliştirecek, üretimi destekleyecek bir alan değil. Kaldı ki
zeytin ülkemizin üçte 1inin ürünü hâline gelmiş, birçok aile bundan
geçimini sağlıyor. Mardinden başlayan; Akdeniz Bölgesi, Ege
Bölgesi, Marmara, Trakyaya kadar uzanan zeytin alanlarımız var. Bu alanlarımızı
göz ardı ederek zeytinliklerimizin sanayileşmeye önünün
açılmasını sağlamak bu yasayla kesinlikle uygun değil.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Açmıyoruz,
açmıyoruz.
KAZIM
ARSLAN (Devamla) Bunu Tarım Komisyonuna göndermek suretiyle, orada
özellikle zeytincilerle birlikte görüşülüp bir sonuca
varılmasının en iyi sonuç olacağını belirtmek
istiyorum Değerli Bakanım.
ŞAHİN
TİN (Denizli) Zeytinleri kesen yok, merak etmeyin Kazım Bey.
KAZIM
ARSLAN (Devamla) Bunun bir kere açıldı mı önü zeytinlikler de
kesilecektir, onlar da yok olacaktır.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Anlattım ben
size.
KAZIM
ARSLAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, şimdi, sanayinin
geliştirilmesi, üretimin desteklenmesiyle ilgili kanun
tasarısında önemli maddeler var, OSBlerin geliştirilmesi,
OSBlerin daha iyi noktaya gelmesi, çalıştırılması
için önemli konular var. Bir an önce bu konular üzerinde yoğunlaşarak
sanayicimizin beklediği bir kanunu ortaya koymak, çıkarmak,
yürürlüğe koymak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, ülkemizi
sanayileştirmek istiyorsak yatırımları daha fazla
teşvik etmek, daha çok desteklemek, mevcut
yatırımcının da çalışmasına olanak
sağlayacak ortamları yaratmak, hukuksuzlukları ortadan
kaldırmak, adaletsizlikleri ortadan kaldırmak, ülkenin
geleceğine güvenle bakabileceği bir sanayicinin, bir üreticinin
ortaya çıkacağı bir atmosferi yaratmak, iş
dünyasının gerçekten yarınından kuşku duymayacak
şekilde çalışmalarını sürdüreceği,
yatırımlarını yapabileceği ortamları
hazırlamak, ortaya koymak zorundayız.
O nedenle OHALin bir an önce kaldırılarak
ülkenin olağanüstü hâl döneminden kurtulması ve normalleşmesi
gerekiyor. Bunu yapmazsak, eğer üretim alanlarını destekleyecek,
üretim alanlarında her türlü desteği vererek tarım
alanındaki üretimi, sanayi alanındaki üretimi ve her alandaki üretimi
destekleyecek tedbirleri alamazsak gelecekte gerçekten ülkemizin tamamen
tüketen bir ülke konumuna geleceğini belirtmek istiyorum. Bundan kurtulmak
zorundayız.
Özellikle kendi ihtiyaçlarımıza yönelik,
ihtiyaçlarımızı karşılayacak
yatırımları yapmak, üretimleri bu alanda daha detaylı hâle
getirmek ve ülkemizin ihtiyaçlarını karşılayacak üretimleri
kendimiz gerçekleştirmek zorundayız. Bunu yapmazsak dışa
bağımlılıktan kurtulamayız, yerli sanayimizi
geliştiremeyiz. Yerli sanayimizi geliştirerek, yerli üretimi
destekleyerek, yerli üretimlere öncelikli alım garantisi vererek üretimi
artırmak, yatırımı genişletmek ve ülkede
çalışan, kazanan ve yaşamını iyi bir şekilde
sürdürebilen bir ortamı gerçekleştirmek zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, üretim
deyince her alandaki üretimden bahsetmek gerekiyor. Şimdi, tarımdaki
üretimi bir kenara bırakıyoruz. Şimdi, TRTdeki
katılım payının bütün üretim alanlarından
kaldırılmasını talep ettik ve buna da şiddetle ihtiyaç
var. Bakın, özellikle sulama birliklerinin bugün kullandığı
elektriğin üzerindeki TRT katılım payının hiçbir
anlamı yok. Siz bunu almaya devam ederseniz bugün elektrik
paralarını ödeyemeyen sulama birliklerinin gelecekte o
motopompları çalıştıramayarak sulama
yapamayacaklarını ve birçok sulama birliklerinin bugün iflasın
eşiğine geldiğini, kapanmak durumunda olduğunu da görmek
zorundayız. Onun için TRT katılım payının mutlak
surette tüm üretim alanlarından kaldırılmasını ve
üretimin üzerindeki yüklerin bu şekilde hafifletilmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Ayrıca,
değerli arkadaşlarım, ülkede yatırım çok önemli,
üretim önemli, istihdam önemli. Eğer istihdamın
artırılması için de çalışma yapmazsak, istihdamın
geliştirilmesine öncelik sağlamazsak, işsizliği önleyemezsek,
işsiz insanlarımız sokaklarda dolaşmaya devam ederse,
birçok insanın, ailenin gelirleri her gün düşüyorsa, eğer bu
insanlar kazanamadıkları için, iş bulamadıkları için
çarşıya çıkamıyorlarsa, alışveriş
yapamıyorlarsa, esnafa borcunu ödeyemiyorsa, değerli
arkadaşlarım, bu piyasayı nasıl döndüreceksiniz, nasıl
çalıştıracaksınız, bu çark nasıl dönecek? Onun
için bakın, bunlar çok önemli. Çiftçilerimizin kazanması gerekli
çünkü kazandıklarını harcaması için çarşıya
gitmesi gerekli. İşçimizin iş bulması gerekli ve
buldukları iş sayesinde, kazandıkları para sayesinde
çarşıya çıkıp bunları harcaması gerekli.
Eğer işçimiz kazanırsa, çiftçimiz kazanırsa bunların
kazançları çarşıya intikal edecek, esnafımız
kazanacak, esnafımız kazandıkça sanayicimiz kazanacak. Dolayısıyla
burada gerçekten iyi bir döngü kendiliğinden gerçekleşmiş
olacak. İşte, bunun için hem tarımı hem sanayiyi hem de
istihdamı, yatırımı hem de ihracatımızı geliştirecek
çalışmalarımızı yapmak ve bunlar üzerinde
yoğunlaşmak ve ülkemizin ekonomisini düzlüğe çıkarmak
zorundayız.
Ben
hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arslan.
Tasarının
tümü üzerinde gruplar ve şahıslar adına yapılan
konuşmalar sona ermiştir.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısının tümünün
görüşmelerinin devamı hususunda İç Tüzükün 72nci maddesine
göre verilmiş bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının tümü
üzerinde yapılan görüşmelerin İç Tüzükün 72nci maddesi
uyarınca sürdürülmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tahsin
Tarhan Özgür
Özel
Denizli Kocaeli Manisa
Haydar Akar Gülay
Yedekci Kamil Okyay
Sındır
Kocaeli İstanbul
İzmir
Çetin Osman Budak
Antalya
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
Bir yoklama talebi vardır.
Yoklama
işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın
Özel, Sayın Arslan, Sayın Karabıyık, Sayın Akar,
Sayın Tümer, Sayın İrgil, Sayın Sındır,
Sayın Budak, Sayın Durmaz, Sayın Gaytancıoğlu,
Sayın Bayır, Sayın Bakır, Sayın Gürer, Sayın
Özdemir, Sayın Tarhan, Sayın Bektaşoğlu, Sayın
Atıcı, Sayın Çamak, Sayın Tekin, Sayın Köksal.
Yoklama
için iki dakika süre
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bakın, mübarek
ramazandayız, bugün 17nci gün. Hem bütçe görüşmeleri
sırasında hem de ramazan ayında ve cuma günlerinde, özel
günlerde siyasi partiler bazı konularda müsamahalı davranırlar.
İftar vaktine yaklaşık on beş dakikalık bir zaman
kaldı. Biz, hiç aklımıza gelmediğinden dolayı, böyle
bir centilmenlik dışı bir işin olmayacağından
dolayı milletvekili arkadaşlarımıza iftara gitmeleri
konusunda izin verdik ama şu anda hakikaten üzülerek ifade ediyorum ki
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili arkadaşımız niye
böyle bir noktaya tevessül etti, anlayabilmiş değilim. Nitekim bu
kanunun görüşmeleri sırasında, geçen hafta, grup başkan
vekillerinin yaptığı anlaşma çerçevesinde, bizim de iyi
niyet kuralları doğrultusunda bu kanunun görüşülecek 2nci
maddesiyle ilgili kısmı komisyona çektik Orada yapalım,
değerlendirelim. dedik ve şu süreçte de orada, komisyonda iyi bir
noktaya gelecek bir şey varken, geçen hafta görüşülen grup
başkan vekiliyle yaptığımız müzakere, istişare
neticesinde de biz o konuyla ilgili uygun şartları
oluşturacağız derken bu işin bu şekilde gelmesine de
anlam veremiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, birincisi, böyle bir durumda tutulan
orucu ve onunla ilgili birtakım şeyleri ifade etmenin hiçbir
anlamı yok.
ABDULLAH
NEJAT KOÇER (Gaziantep) Nasıl anlamı yok ya?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bütçe görüşmelerinde de bu iş olmaz.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) İkincisi, madem merak ettiniz, söyleyeyim: Görüşmelere
devam edilmesi önergesini Sayın Başkana
ABDULLAH
NEJAT KOÇER (Gaziantep) Bu saatte yoklama istiyorsunuz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bir dinler misiniz?
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Sadece siz oruçlu değilsiniz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bir saniye efendim
Devam
ediniz Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Oruç tutmak iktidar partisine de mahsus bir iş değil,
grubumuzda da bir sürü arkadaşımız oruçlu. Mesele şu
ABDULLAH
NEJAT KOÇER (Gaziantep) Ayıp ya, burada
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Utanacaksın şimdi duyunca.
BAŞKAN
Sayın Özel, devam ediniz efendim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Önergeyi verdik, önergeyi verdikten sonra saatin
yaklaşmakta olduğunu, Sayın Başkanın da ifadesiyle, bu
önergenin, yoklama bulunamaması durumunda altmış dakika aradan
sonra ikinci oylamasının yapılacağını ve hatta
Sayın Başkan o konuda bir müsamaha daha göstereceğini bana
söyledi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şu önergeyi vermekten utanmıyorsun
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Karakter meselesi, karakter.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ben de kendisine Buna hiçbir itirazımız olmaz.
dedim, Sayın Başkanım ve Divan Kâtipleri şahittir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, siz yoklamaya geçin
efendim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Amacımız iftar saatinden yararlanmak değil, o
konu hiç değildir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bu, iftar saatinde hiç olmamış bir
şeydir, yakışık almayan bir iş.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Bırak Allah aşkına!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) O zaman kurallar uygulansın, madem o kadar
BAŞKAN
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Fırsatçılık yok arkadaşlar,
kapatalım o zaman.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) CHPnin niye iktidar olamadığı
Sözüne
güvenilmeyen
Ayıp
Özgür!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Arkadaş, yetmiş dakika ara verilmesine itirazım
olmaz demişim ben.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yetmiş dakika ara veremez.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Altmış artı yirmi yapacağız. dedi
Başkan veya on dedi.
Ona bir
itiraz etmeyeceğimizi söyledim ben. Neyin peşindesin?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ne bütçe görüşmelerinde ne iftar vaktinde
böyle bir şey hiç olmamıştır. İlk defa siz
yapıyorsunuz, doğru, ilk defa siz yapıyorsunuz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) E, hadi o zaman
Bütçede de yaptık, daha önce de
yaptık.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Bak, millet şehit sofrasına gitti, sevgi
evlerine gitti, yapmayın bunu ya!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Böyle bir kanunu niye görüşüyoruz bu saatte o zaman?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ne zaman görüşeceğiz?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Bu kadar önemli bir kanunu, sanayiyi uçuruyor
Bütün
arkadaşlar terk etmiş Meclisi, burada konuşmacıyı
dinleyen yok, şimdi bunun tartışıyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Başkan yetmiş dakika ara vereceğim. dedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gensoru veriyorsun, grup önerisi veriyorsun be!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Vereceğim tabii, sen muhalefete geçince yapmazsın.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Herkes kendine yakışanı yapıyor
Sayın Başkan, sorun yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yazıklar olsun!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sana yazıklar olsun, sana!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ondan sonra gelecek, AK PARTİ Grubundan
centilmenlik bekleyecek.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ne centilmenliği ya! Ne centilmenlik gördük ki sizden?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sözümüzde dururuz biz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Biz de dururuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bizde 5 grup başkan vekilinin biri ne dediyse
kanundur.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bizde de öyledir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ya, biz bir günde anlaşamıyoruz sizinle
ya!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hadi oradan ya! Yahu, git işine Allah aşkına,
git işine!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bir günde üç kişi değişiyor
şurada.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Herkes kendine yakışanı yapıyor
Sayın Başkan, Özgüre yakışanı yaptı Özgür.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yemek arasından sonraya yoklama konulmasına
itirazımız olmaz dedik, centilmenlik odur, o. Ben demedim ki on
dakika sonra yapın, Başkan şahit, Divan kâtipleri şahit.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Beş kala kapanır, restoran var burada,
iftarlarını yapar herkes.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanın takdirinde,
istediği kadar ara verir, istediği zaman yapar, isterse beş
dakika sonra ara verir Başkan. Başkan beş dakika sonra da
açabilir, o, Sayın Başkanın takdirinde, siz onu
yapamazsınız.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Açarsa da olsun.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sen itiraz edemezsin ona, onun kararını
Başkan verir, senin demenle olmaz o.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Kural on dakika en fazla, on dakika sonra ikinci yoklama
yapılacaktı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Beş dakika da ara verir, on dakika
kuralı nereden çıktı? En çok bir saat ara verir. diyor,
Başkanın takdirinde.
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.11
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
dinleyeceğim sizi.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - İç Tüzükün 72nci maddesine göre
verilen görüşmelere devam edilmesine dair önergenin oylamasından önce
istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi tekrar yoklama yapacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Sayın
Yıldırım, İç Tüzük'ün 60ıncı maddesine göre söz
talebiniz olduğunu görüyorum.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın
Diyarbakırda maruz kaldığı muameleye ilişkin
açıklaması
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan, şimdi, araya gitmeden önce
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, görüşmeler devam ediyor, henüz
birleşimi kapatmadım.
Sayın Yıldırım, siz
konuşmanızı yapınız efendim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, araya gitmeden
önce sayın grup başkan vekili kalktı, ramazanın bir hassasiyetinden
söz etti. Şüphesiz, burada bulunma hâllerimizi, bu gibi önemli günleri göz
önünde bulundurarak bir yandan çalışma takvimimizi ve
performansımızı belirleriz ama bir yandan da bu ayın
hassasiyeti kişiye ya da gruba özgü olarak ele alınmaz. Bakın,
tam araya gidildiği saatlerde, Meclis Başkan Vekilimiz Sayın
Pervin Buldan yarın Diyarbakırda bir iftar yemeğine
katılmak üzere Diyarbakıra varıyor, otele yerleşiyor ve
polisler otele geliyor. Burada, Sayın Buldanın herhangi bir
yakalama, herhangi bir zorla getirme kararı yok; polislerden ulaşan
avukatlar neden geldiklerini ve belge istiyorlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Yıldırım.
Buyurunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Polisler belge
olmadığını ama isteniyorsa savcılıktan
getirilebileceğini söylüyorlar. Ancak çete devletlerinde olabilecek,
haydutvari bir yöntemle, ellerinde bir belge yok, herhangi bir yakalama, zorla
getirme kararı yok; sizin mevkidaşınızın önünde,
şu anda, yetmiş beş dakikadır otel kapısında 10
polis bekliyor ve sözüm ona belge getireceklerini söylüyorlar, bir gözaltı
işlemi yapacaklarını söylüyorlar. Meclis Başkan Vekili,
hakkında herhangi bir karar olmadığı hâlde bu muameleye
maruz kalıyorsa bu iktidar döneminde normal yurttaşın
başına neler getirileceğini varın siz düşünün.
Sizden özel istirhamımdır bugün oturumu yöneten
Sayın Başkanımız olarak, Adalet Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığından bu konuda,
mevkidaşınızla ilgili bu uygulamaya dönük bilgi
almanızı özellikle rica ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Birleşimi kapattıktan sonra bu konuda
sayın bakanlardan bilgi almak için kendilerini arayacağım.
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı ikinci defa da bulunamadığından, alınan
karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 13 Haziran 2017
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 21.23