TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
105inci Birleşim
13 Haziran 2017 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Kocaeli ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili Nimetullah Erdoğmuşun, Surda
yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Antalya Milletvekili İbrahim Aydının, 17 Haziran Dünya
Çölleşmeyle Mücadele Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursanın Keles ilçesinin
Alpagut ve Kıranışıklar köylerinde kamulaştırma
bedelinin diğer köylerle
karşılaştırıldığında çok düşük
olduğuna ilişkin açıklaması
2.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Toprak Mahsulleri Ofisinin
üreticilerin depolama ve finansman ihtiyacını karşılamak
amacıyla emanet alımlara başlayacak olmasına rağmen
fiyatın henüz açıklanmadığına ilişkin
açıklaması
3.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, millet FETÖnün siyasi
ayağının ortaya çıkarılmasını beklerken
AKPlilerin FETÖden tutuklanan yakınlarının bir bir tahliye
edildiğine ilişkin açıklaması
4.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, çocuklara güvenli bir eğitim
ortamı sağlanması konusunda yeni eğitim dönemi öncesi acil
önlemler alınması ve düzenlemeler yapılması
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
5.-
İzmir Milletvekili Murat Bakanın, Egede yaşanan 6,3
büyüklüğündeki depremde can kaybı yaşanmadığına
ancak Marmara depreminden sonra Türkiyede değişen hiçbir şey
olmadığına ilişkin açıklaması
6.-
Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, Burdur Gölünün su seviyesinde
yaşanan ve önlenemeyen düşüş nedeniyle göl suyunun
tuzluluğunun sürekli arttığına ve Burdur Gölünün
kurtarılması için acil eylem planı yapılmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
7.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, AKP Hükûmetinin ranta değil
emekçilere, işsizlere, emeklilere gereken desteği
sağlamamasının sorunları artırdığına ve
ek zam yapılarak çalışanların enflasyona ezdirilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli Büyükşehir
Belediyesinin çevreyle ilgili yaptığı yatırımlara
ilişkin açıklaması
9.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, 12 Haziran Dünya Çocuk
İşçiliğiyle Mücadele Gününe ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel,in İstanbul
Söğütlüçeşmede yaşanan metrobüs kazası sonucunda
hayatını kaybeden metrobüs şoförü Ali Gözderesinin ailesine
başsağlığı, yaralı vatandaşlara acil
şifalar dilediğine ve son zamanlarda metrobüs kazalarının
arttığına ilişkin açıklaması
11.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, sosyal medyada
paylaşılan bir videoda Atatürke ve ailesine açıkça hakaret eden
Hasan Akarın bir aydır neden bulunamadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
12.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, 17 Aralık 2016 tarihinde
yapılan Tıpta Yan Dal Uzmanlık Sınavının
bazı bölümlerin sonuçlarının hâlâ açıklanmaması
nedeniyle mağduriyetler yaşandığına ilişkin
açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, emekçilerin 15-16
Haziran 1970 direnişinin yıl dönümünde kıdem tazminatları
için yürümeye hazırlandıklarına ve kıdem
tazminatlarının fona devredilmesi konusunda bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Gaziantep ile Katar
arasında herhangi bir uçuş seferi olmamasına rağmen Katara
ait olan bir uçağın geçen yıl hangi ihtiyaçtan, hangi hukuki
gerekçe ve sebeplerle Gaziantepe iniş yaptığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
15.-
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, eğitimcilerin hakkını
ve eğitim yasalarını koruyanlara hapis cezası istenirken
temel eğitim yasasını çiğneyenler için hiçbir şey
yapılmadığına ilişkin açıklaması
16.-
Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlının, Cemil Meriçin
vefatının 30uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
17.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar İli
Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği
Başkanı Mevlüt Topkaya ve yönetiminin görevden alınmasına
ve göreve yeniden seçilen Mehmet Pala ve yönetiminin göreve
başlatılmamasına ilişkin açıklaması
18.-
Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, devlet kurumları ile
kışlalardaki zehirlenme olaylarının altından hep Rota
şirketinin çıktığına ve ihalelerin bu şirkete
verilmesinin nedenini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
19.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ege Denizinde meydana gelen depremi
yaşayan tüm vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve depremle mücadelede can kaybını azaltmak,
ekonomik kaybı minimuma indirmek için stratejiler geliştirilmesi
gerektiğine, Cemil Meriçin vefatının 30uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
20.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, HDP Eş Genel
Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağın
Kayseride devam eden duruşmalarının konusunun HDPye
karşı yürütülen siyasi soykırım operasyonlarında
iktidar partisinin yargıyı nasıl siyasallaştırarak
kullandığına dair bir örnek olduğuna ilişkin
açıklaması
21.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak 24üncü
Dönemde Gördeste nikel-kobalt madeni çıkarılmasına
yaptıkları itirazların dikkate alınmadığına
ve bir sülfürik asit tankerinin daha devrilerek 20 ton sülfürik asidin
saçıldığı yerde büyük bir çevre felaketi yaşandığına,
yaşanabilecek büyük bir depreme hazırlık yapılması
gerektiğine ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanının grup toplantısında sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Cemil Meriçin ölümünün 30uncu
yıl dönümüne ve Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Karabük
Milletvekili Burhanettin Uysalın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve (10/518) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlık
Divanındaki tüm görevleri Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerinin almasına ilişkin açıklaması
25.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Nisan 2017 ve Mayıs 2017
Meclis Bültenlerinde Mustafa Kemal Atatürkün resmine yer verilmemesine
ilişkin açıklaması
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sanayi Komisyonunun zeytin konusunda oy
birliğiyle aldığı kararının memnuniyet verici
olduğuna ve Bakanın görüşülmekte olan 485 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde söz alarak Meclisi
bilgilendirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
27.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, görüşmeler devam ederken kâtip üye
değişirse bu durumun tutanağa geçirilebilmesi için bir yöntem
bulunmasının iyi olacağına ilişkin
açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, yetkililerden istediği
kanunun eski tarihli basımının kendisine verildiğine ve
Meclis Başkanlığından kanunların yenilenmesini
istirham ettiğine ilişkin açıklaması
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Cemil Meriçi ölümünün 30uncu yıl dönümünde saygıyla ve rahmetle
andığına ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan nedeniyle
çıkardığı bültende Atatürkün resmi yer almamışsa
bunun doğru olmadığına ilişkin konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin,
IŞİDin Türkiyede yaptığı terör eylemlerinin ve
yenilerinin yaşanmaması için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/562)
2.-
İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır ve 30 milletvekilinin,
zeytin üretim alanlarının korunup geliştirilmesi, zeytinyağı
üretiminin artırılması için alınacak tedbirlerin ve
zeytinyağı üretiminde yaşanan düşüşün nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/563)
3.-
Adana Milletvekili Aydın Uslupehlivan ve 23 milletvekilinin, son dönemde
yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler karşısında
turunçgil üreticilerinin karşılaştıkları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/564)
B)
Önergeler
1.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, (2/1189) esas numaralı
Rehber Köpekler Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/100)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, 13/6/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım tarafından, KHKlarla gerçekleştirilen
ihraçların durdurulması ve hukuksuzca ihraç edilmiş tüm
akademisyenlerin ve kamu emekçilerinin görevlerine iade edilmeleri için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Haziran
2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
CHP Grubunun, 1/7/2016 tarihinde Denizli Milletvekili Kazım Arslan ve
arkadaşları tarafından, tarımda yaşanan
sorunların araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Haziran
2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında
Eğitim Alanında İşbirliği Anlaşması ile
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/723) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 464)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Deniz
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/729) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı 477)
XI.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı:485) Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesiyle ilgili verilen aynı
mahiyetteki önergelerin açık oylaması
2.-
(S. Sayısı:485) Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddeyle ilgili verilen önergenin açık
oylaması
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Karanın, TBMM Camiinin
yıkılacağına dair iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/13671)
13 Haziran 2017 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Kocaelinin sorunları hakkında söz
isteyen Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyete aittir.
Buyurunuz
Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Kocaeli ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kocaelinin sorunları hakkında söz aldım. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
İzmit
Körfezi çevresi elverişli ulaştırma olanakları, doğu
yönünde uzanan geniş ve verimli arazileri, zengin su potansiyeliyle
tarihin her döneminde yerleşim için çekici olmuştur. Şehir bir
yandan sanayileşirken öte yandan hızlı biçimde göç
almıştır. Gelen yeni nüfusun konut ihtiyacı hızla
artmaya başlamıştır. Ancak şehrimiz 17 Ağustos
1999 depreminde acı bir felaket yaşamış, 17 bin
insanımız yaşamını kaybetmiş, yüz binlerce
insanımız yaralanmış ve evsiz kalmıştır.
O günden
bugüne tam on sekiz yıl geçti ama deprem noktasında 1999
yılından pek de ileride değiliz ne yazık ki. Depremden bu
yana hâlâ daha orta hasarlı binalarda yaşamaya mahkûm pek çok
vatandaşımız bulunmaktadır. İnsanlarımız
resmen beton tabutlar içerisinde yaşamaya devam ediyorlar. Bir diğer sorun,
deprem sonrasında kentsel dönüşümün birçok bölgede rantsal
dönüşüm hâline gelmesidir.
Depremle
mücadelenin çok yavaş yürütüldüğü Kocaelide ilk olarak İzmit
ilçesi Erenler Cedit bölgesinde 2006 yılında kentsel dönüşüm
denilerek tam 1.485 konut yıkıldı, yerine buram buram rant kokan
972 konut yapıldı. İnsanlarımızın elinden evleri
yok pahasına alındı. Üstelik Kent Konutun yasalara ve
yönetmeliklere uygun olmayan bir biçimde yaptığı indirimler
nedeniyle 11 milyon da zarar tespit edildi Sayıştay raporlarına
göre. Sayıştay raporlarında, Kent Konut
aracılığıyla yapılan onlarca usulsüzlük ve haksız
kazançlar tespit edildi, hatta Ramazan ayı olmadığı hâlde
iftar yemeği adı altında kesilen bir sürü fatura tespit
edildi. Bu konuda bir sürü önerge verdik ama hâlâ ne yazık ki
cevaplanmadı.
Yıl
2017, şimdi ise rant kokuları Kocaelinin batısından yani
Gebze ve Çayırova ilçelerimizden geliyor. Çayırova ilçemizin Emek ve
İnönü mahallelerinde 2009 yılında kentsel dönüşüm projesi
başlatılmak istenmiş, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve
Çayırova Belediyesi meclisleriyle alınan karar doğrultusunda bu
iki mahalle kentsel dönüşüm kapsamına alınmıştı.
Ancak belediye, mahalle sakinlerine nasıl bir proje yapılacak,
kimlere, nasıl bir daire verilecek veya projedeki ticari alanda hak
sahiplerine bir yer verilecek mi gibi konularda hiçbir bilgi
paylaşmadı. Gerek Çayırova İlçe
Başkanlığımız gerekse mahalle sakinlerinin bir araya
gelerek oluşturduğu oluşumlar neticesinde Belediye
Başkanı kentsel dönüşümden vazgeçtiğini söyledi ama hâlâ
gerekli işlemleri yapmadı. Belediye Başkanı sözünü
tutmadığı gibi Söz konusu arazileri Çevre
Bakanlığı imara açacak. dedi yani vatandaşı
Bakanlıkla korkutmaya kalktı.
Gebze
Hürriyet ve Yavuz Selim mahallelerinde ise 2/B nedeniyle yıllardır
imar planları ve tapu, ruhsat verme işlemleri
yapılmamıştır. Belediye Başkanı 2014 yerel
seçimlerinden önce vatandaşa tapu sözü verdi. Bu söz hâlen yerine
getirilmedi ve ne yazık ki yılan hikâyesine döndü. Sonrasında
ise bu mahalleler yasa gereğince proje alanı olarak ilan edildi yani
bu alanlar Afet Yasasına sokulmak isteniyor. Böylece vatandaşın
tapu tahsis hakkı ortadan kalkacak, insanlara enkaz bedeli üzerinden para
verilip oradaki insanlar göçe zorlanacak ve ileride Arkadaşlar, kusura
bakmayın, kanun böyle söylüyor. Bizim yapabileceğimiz bir şey
yok. Ya metrekaresini 500 liradan alırsınız ya da -enkaz
bedelini alıp- Allah yolunuzu açık etsin. diyecekler.
Bu
mahallelerde yaşayan insanlar oranın gerçek sahibidir. Bölgede
uygulanan bu politika Sen buradan git. demenin kibar yoludur.
İnsanlarımız 2/B hak sahibi olduğu hâlde bu alanlarda
artık sorunlarının her seçim döneminde malzeme edilmesini
istemiyor. Bu proje alanlarının nasıl rant kapısına
dönüştüğünü İzmitte gördük. Şimdi aynı rant
kokularını Çayırova ve Gebze bölgemizde görüyoruz. İzmitte
yerinden yurdundan edilen insanlar kervanına şimdi de Çayırova
ve Gebzeli yurttaşlarımızı katmak istiyorlar.
Son
olarak: İzmit merkezde bir türlü bitirilemeyen, artık o da yılan
hikâyesine dönen, her fırsatta Şu gün açacağız, bugün
açacağız. dedikleri tramvay projesi ne yazık ki İzmitte
zaten var olan trafik keşmekeşini daha da çileden
çıkarmış durumda, daha da kötü hâle getirmiş durumda ve
proje bitmediği için çevresinde bulunan esnaflar sürekli kepenk kapatmak zorunda
kalıyor, dükkânlarını kapatmak zorunda kalıyor. Birçok
insanımız bu projeler nedeniyle, yanlış yapılan,
yanlış başlanan ve bir türlü bitirilemeyen bu projeler nedeniyle
sürekli mağdur oluyor, sürekli dükkânlarını kapatmak zorunda
kalıyor. Bu konuda kent yöneticilerinin daha duyarlı, daha bilgi
sahibi, kenti tanıyan şirketlerle iş yapmasının, daha
kenti bilen, kentin dokusunu bilen birimlerle iş yapmasının
önemli olduğunu düşünüyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan Hürriyet.
Gündem
dışı ikinci söz, Surda yaşanan sorunlar hakkında söz
isteyen Diyarbakır Milletvekili Nimetullah Erdoğmuşa aittir.
Buyurunuz
Sayın Erdoğmuş. (HDP sıralarından alkışlar)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Nimetullah Erdoğmuşun, Surda
yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
NİMETULLAH
ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ramazanışerifinizi
bu artık veda sürecine girdiğimiz günlerde tebrik ediyor ve
hayırlara, kurtuluşa vesile olmasını temenni ediyorum.
Hazreti Peygamber (SAV) ramazanışerifin son günlerini ateşten
kurtuluş şeklinde, azaptan, cehennemden kurtuluş
şeklinde tanımlar. Aslında, cehennem ve ateşle ilgili bu
izahlar, bu yorumlar sadece uhrevi azapla ilgili değil, bu dünyada da
insanın kendi eliyle tutuşturduğu cehennem, cehennemler var.
Mesela Kuran-ı Kerimdeki cahîm kavramı sadece uhrevi hayat için
değil, uhrevi hayattaki cehennem için değil, bu dünyadaki
insanoğlunun eliyle tutuşturulan, oluşturulan cehennemi de ifade
eder. şeklinde müfessirlerin yorumları var.
Şimdi,
bu dünyevi cehennemden hareketle, aslında sadece Diyarbakır Sur
ilçesine ateş düşmedi, Sur ilçesine düşen ateş sadece
Suru, Cizreyi, Silopiyi, Nusaybini, Şırnakı,
Yüksekovayı yakmadı. Aslında o düşen ateş bu ülkeye
düşen bir ateşti ve bu ülkeyi yakan bir ateşti. Hâlen de
maalesef o ateş içerisinde bu ülkemiz bu şekilde yanmaya devam ediyor
desek herhâlde haksızlık etmiş olmayız.
Bildiğiniz
gibi, tarihî olayları bazen gözden kaçırsanız bile, resmî tarih
aracılığıyla onlar örtbas edilmiş olsa bile yerel
tarihler, toplumsal tarihler, evrensel tarih asla ve asla gerçek olayları
örtbas etmeye müsaade etmez. Bakınız, 90lı yıllar
anlatılırken hepimizin hicap duyduğu ve
uykularımızın kaçtığı yıllar olarak
aklımıza gelirdi. Neydi o yıllar? 90lı yıllar,
3.500e yakın yerleşim alanının yani köylerin,
mezraların boşaltıldığı, STKların
raporlarına göre 2 milyona yakın insanın göçle karşı
karşıya kaldığı, faili meçhullerin, ölümlerin,
cinayetlerin, baskıların ve cezaevinde tutukluluk sürelerinin
alabildiğine yaşandığı bir dönem olarak bu ülkenin
yakın tarihine geçti.
Bugün
iktidar mensubu arkadaşlara dönerek şunu söylüyorum: Maalesef, son
iki yıldır bu ülkede yaşananlar ile 90lı yıllarda
yaşananlar şu anda mukayese ediliyor. Bakınız, bunu burada
söylerken genel anlamda bir ifade olarak söylüyorum ve aslında hepimiz bu
mevcut yaşanan olaylardan hem muzdarip olduk hem de mesuliyetimiz var. Ama
üzücü olan şu: O Sura düşen ateş, ülkeye düşen ateş
aslında ocaklara düşen ateştir ki ne yazık ki o ocaklarla
ilgili mesajlar veriliyor, cenazelere iştirak ediyoruz ama sonuç
itibarıyla bildiğimizden de maalesef geri durmuyoruz.
Bu duygu
ve düşüncelerle sözlerimi tamamlarken ramazanışerifin bu son
günlerinin hem ülkemizin hem toplumumuzun kurtuluşuna,
barışına vesile olmasını temenni ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdoğmuş.
Gündem
dışı üçüncü söz, 17 Haziran Dünyada Çölleşmeyle Mücadele
Günü münasebetiyle söz isteyen Antalya Milletvekili İbrahim Aydına
aittir.
Buyurunuz
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.-
Antalya Milletvekili İbrahim Aydının, 17 Haziran Dünya
Çölleşmeyle Mücadele Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
İBRAHİM
AYDIN (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17
Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü için
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
1994
yılında Birleşmiş Milletlerin aldığı kararla
17 Haziran, Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü olarak kutlanmaya
başlanan ve kabul edilen gündür.
Günümüzde
hepimizin tesirini hissettiği iklim değişikliği,
çölleşme ve kuraklık tüm dünyanın en önemli sorunları
arasındadır. 4 milyar hektardan fazla alanı ve 168den fazla
ülkede yaklaşık 1,5 milyar kişiyi doğrudan tehdit eden
çölleşme ve kuraklık, sadece çevresel bir problem olmayıp
ekonomiyi, güvenliği ve kalkınmayı da olumsuz etkilemektedir.
Terörden ve savaşlardan sonra en büyük göç çölleşmeden
kaynaklanmaktadır. Arazinin tahrip edilmesi ve üretkenliğinin
azalması ya da kaybedilmesi olarak tanımlanan çölleşme, toprak
tahribatının en son noktasıdır. Toplam alanının
yüzde 65i kurak ve yarı kurak ekosistemlerden oluşan ülkemizde
çölleşmeyle mücadele çalışmaları büyük önem arz etmektedir.
Dünyada ormanları tehdit eden risklerin
başında orman yangınları gelmektedir. Ülkemizde orman
yangınlarıyla mücadele konusunda büyük ilerleme kaydettik.
Türkiyeyle iklim benzerliği gösteren İspanya, İtalya,
Yunanistan gibi diğer Akdeniz ülkeleriyle mukayese edildiğinde,
yangınlarda çok daha az orman alanımızı kaybettiğimiz
görülmektedir. Türkiye, 1973-2015 yılları arasında orman varlığı
hem alan hem de odun serveti olarak artmış nadir ülkelerden biridir.
Orman sahamız 1972 yılında 20,2 milyon hektar iken 2015
yılı itibarıyla 22,3 milyon hektara
ulaşmıştır, 2030 yılı hedefimiz ise orman
varlığımızın yüzde 30a
çıkarılmasıdır.
Yağış sularının depolanması
kuraklıkla mücadelede büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda, Türkiyede
çok sayıda baraj ve gölet inşa edilmiştir. 1.000 Günde 1.000
Gölet Projesi hayata geçirilmiştir. Son on üç yılda 320 baraj
inşa edilerek ülke genelinde baraj sayısı 700e çıkarılmıştır.
Türkiyede erozyonla taşınan toprak miktarı 1970li
yıllarda 500 milyon ton iken yürütülen çalışmalar neticesinde
yılda yaklaşık 168 milyon tona indirilmiştir. 2030
yılına kadar bu miktarın 130 milyon tona indirilmesi
hedeflenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemiz Ekim 2015 tarihinde Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle
Mücadele Sözleşmesinin 12nci Taraflar Konferansına ev
sahipliği yapmış ve iki yıl boyunca sözleşmenin dönem
başkanı olarak seçilmiştir. Ayrıca, yine iki yıl
süreyle Parlamenterler Forumu Başkanlığı Türkiye Büyük
Millet Meclisiyle ve İş Dünyası Forumu
Başkanlığı TOBBla iş birliği hâlinde
yürütülmektedir. Parlamenterler Forumu başkanlık dönemi
faaliyetlerinin koordine edilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde
Çölleşme Çalışma Grubu oluşturulmuştur; ulusal arazi
tahribatının dengelenmesi hedeflerini oluşturmuş ve ulusal
raporunu hazırlamıştır. Buna göre 2030 yılına
kadar 1 milyon hektar ağaçlandırma, 750 bin hektar mera
ıslahı, 2 milyon hektar tarım alanı ıslahı
öngörülmektedir.
Ülkemizin 1998 yılında taraf olduğu
Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi çerçevesinde tarafların yerine
getirmeleri gereken en önemli yükümlülüklerden birisi eylem planı
hazırlamasıdır. Türkiye, Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Eylem
Planını hazırlamış ve yürürlüğe koymuş
durumdadır. Plan çerçevesinde Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu uygulamaya girmiştir. Toprak Kirliliğinin Kontrolü
Yönetmeliği çıkarılmıştır. Sulak alan yönetim
planları hazırlanmıştır. Su havzalarının
korunması için muhafaza ormanları tesis edilmektedir.
Türkiye, çölleşme ve erozyonla mücadeleyi küresel
düzeye taşımaya ve öncülük etmeye 12'nci Taraflar Konferansı
Dönem Başkanlığı süresince de artırarak devam
etmektedir. Çölleşmeyle mücadele kapsamında 54 Afrika ülkesinin
48iyle iş birliği yapılmaktadır. Türkiye, her yıl
düzenli olarak Afrika, Orta Asya ve Balkan ülkelerinde yaklaşık 100
uzmana çölleşmeyle mücadele konusunda uluslararası eğitim
vermektedir. İnsanlığın karşı karşıya
kaldığı dünyanın sessiz felaketi olan çölleşmeyle
baş edebilmenin tek yolu, ülkelerin iş birliği içerisinde etkin
eylemler gerçekleştirmesi ve ortak bir problem karşısında
ortak hareket edebilme yeteneğini kullanabilmesidir. Bu şuurun
farkında olan Türkiye, uluslararası arenada yürüttüğü
faaliyetleri artırarak devam ettirecektir. Gelecek nesillere susuzluk ve
çölleşme endişesi olmayan bir Türkiye bırakmak öncelikli
sorumluluğumuzdur.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 59uncu
maddesine göre yapılan gündem dışı konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep eden
sayın milletvekillerine sırayla söz vereceğim.
Sayın Erkan Aydın...
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursanın Keles ilçesinin
Alpagut ve Kıranışıklar köylerinde kamulaştırma
bedelinin diğer köylerle
karşılaştırıldığında çok düşük
olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bursanın Keles ilçesinin Alpagut ve
Kıranışıklar köylüleri büyük bir haksızlık ve
çaresizlik yaşıyorlar. Karayolları Genel Müdürlüğü
Keles-Tavşanlı kara yolunun genişletilmesi amacıyla
köylünün arazilerinde kamulaştırma yapıyor ancak ilçenin
diğer köylerinde 15-16 bin lira olan kamulaştırma bedeli
maalesef bu 2 köyde 3-4 bin lira üzerinden belirlenmek isteniyor. Zaten köylü
zor durumda, on beş yıllık yanlış politikalar yüzünden
çiftçi ayakta duramaz pozisyonda. Bu 2 köyde yapılan 3-4 bin liralık
kamulaştırmaların da değerinin oldukça altında
olduğu diğer köylerle
karşılaştırıldığında ortaya
çıkıyor. Biz aksini düşünmek istemiyoruz ancak bu 2 köy sanki
âdeta cezalandırılıyormuş gibi bir şey
aklımıza geliyor.
Buradan
yetkilileri uyarıyoruz. Aynı bedelin diğer köyler gibi bu köy
için de belirlenmesini talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Topal
2.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Toprak Mahsulleri Ofisinin
üreticilerin depolama ve finansman ihtiyacını karşılamak
amacıyla emanet alımlara başlayacak olmasına rağmen fiyatın
henüz açıklanmadığına ilişkin açıklaması
SERKAN
TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hatay
Amik Ovasında buğday hasadı başladı. Bu yıl bir
önceki yıla göre buğday üretiminde artış beklendiğini
görüyoruz. Toprak Mahsulleri Ofisi üreticilerin depolama ve finansman
ihtiyacını karşılamak amacıyla emanet alımlara
başlayacak fakat fiyat henüz açıklanmış değil. Fiyat
açıklanmadığı için çiftçilerimiz emanete bıraktığı
ürün karşılığında geçen yılki müdahale alım
fiyatı üzerinden yüzde 30 oranında avans kullanabilecekmiş.
Fiyatı neden daha erken açıklamıyorsunuz? Toprak Mahsulleri
Ofisinin alım fiyatını açıklamak için beklediği her
geçen gün çiftçinin biraz daha maalesef karamsarlaşması demek. Siz
Hükûmet olarak Toprak Mahsulleri Ofisini desteklemelisiniz ki üreticiniz
tefecinin ve aracıların eline düşmesin diye onları
destekleyebilsin.
Buğday
alım fiyatının
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Arık
3.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, millet FETÖnün siyasi
ayağının ortaya çıkarılmasını beklerken
AKPlilerin FETÖden tutuklanan yakınlarının bir bir tahliye
edildiğine ilişkin açıklaması
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kim
okuyup yazar seni/ Rüzgâr değse bozar seni/ Ölsen kovar mezar seni/ Söyle yavrum
niye doğdun/ Kurban gelir, payın yoktur/ Haftan yoktur, ayın
yoktur/ Ankara'da dayın yoktur/ Söyle yavrum niye doğdun.
Milletimiz
FETÖnün siyasi ayağının ortaya
çıkarılmasını beklerken AKPlilerin FETÖden tutuklanan
yakınları bir bir tahliye ediliyor. Bu durum toplum vicdanında
derin yaralara yol açıyor.
Keşke
damatlara uygulanan hukuk daha üç beş günlük, silah tutmasını
dahi bilmeyen, hiçbir şeyden habersiz Mehmetçiklere de uygulanabilse.
Keşke damatların sabit ikametgâhını gören hukuk, gazetecilere
göçmen kuşu muamelesi yapmasa. Keşke üstünlerin hukuku değil,
hukukun üstünlüğünün hâkim olduğu bir ülkede yaşayabilseydik.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Sibel Özdemir
4.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, çocuklara güvenli bir eğitim
ortamı sağlanması konusunda yeni eğitim dönemi öncesi acil
önlemler alınması ve düzenlemeler yapılması
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Eğitim
ve öğretim yılını tamamlamışken en önemli
sorunlardan biri de okullarımızda ve özellikle de 4+4+4 eğitim
sistemi sonrasında sıklıkla görülen farklı yaş
grubundaki çocuklar arasında yaşanan akran zorbalığı
ve şiddet sorunu olmuştur. Farklı yaş grubundaki
öğrenciler arasında yaşanan sözel, duygusal, fiziksel
şiddet vakalarının sıklığı artış
göstermiştir. Eğitim Reformu Girişimi ve Türkiye Eğitim
Gönüllüleri Vakfının hazırlamış oldukları raporda
da çocukların kendilerini okulda güvende hissetmedikleri ortaya
konulmuştur. Tüm uyarılarımıza rağmen, eğitim
sistemini çökerten 4+4+4 sistemiyle çocuklarımıza güvenli bir
eğitim ortamı sağlanması konusunda yeni eğitim dönemi
öncesi acil önlemler ve düzenlemeler alınması
çağrısında bulunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
5.-
İzmir Milletvekili Murat Bakanın, Egede yaşanan 6,3
büyüklüğündeki depremde can kaybı yaşanmadığına
ancak Marmara depreminden sonra Türkiyede değişen hiçbir şey
olmadığına ilişkin açıklaması
MURAT
BAKAN (İzmir) Sayın Başkan, dün Egede yaşanan 6,3
büyüklüğünde deprem başta İzmir olmak üzere tüm bölgede
hissedildi; çok şükür, can kaybı olmadı.
1999da
Marmara depremi hepimizin yüreğini yaktı ve bunca
canımızın kaybına neden olan plansız kentleşme,
riskli yapılaşma, yaptırımsız denetim ve
eğitimsiz kitleler olduğu yerde duruyor. Peki, ders aldık
mı yaşananlardan? Elbette hayır. Bilim adamlarının
hemfikir olduğu üzere sonraki deprem 7nin üzerinde ve Marmarada olacak
ancak 1999dan sonra belirlenen 470 toplanma alanında şimdi
gökdelenler ve AVMler yükseliyor, deprem vergileriyle duble yollar
yapıldı.
Sevgili
arkadaşlar, Marmara depreminden on sekiz yıl sonra Türkiyede
değişen hiçbir şey yok, daha kötü durumdayız ne yazık
ki. Hükûmeti uyarıyorum. Biz bir daha kulaklarımızı beton
ve moloz yığınlarına dayamak istemiyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN
Sayın Göker
6.-
Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, Burdur Gölünün su seviyesinde
yaşanan ve önlenemeyen düşüş nedeniyle göl suyunun
tuzluluğunun sürekli arttığına ve Burdur Gölünün
kurtarılması için acil eylem planı yapılmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET
GÖKER (Burdur) Sayın Başkanım, Burdur Gölü, alan ve hacminde
kabaca yüzde 40a varan bir oranda meydana gelen azalış nedeniyle son
otuz yılda yüzde 30 oranında bir tuzluluk artışı
meydana gelmiştir. Özellikle son yıllarda etkisini daha da belirgin
olarak hissettiğimiz Burdur Gölünün su seviyesinde yaşanan ve
önlenemeyen düşüş nedeniyle göl suyunun tuzluluğu sürekli
artarken tam arıtımı yapılamayan şehirsel kanalizasyon
sularının göle girmesi de göldeki fosfor miktarını
artırmaktadır. Daha önce de Sayın Bakan Veysel Eroğlunun
başkanlığında toplanan heyetin almış olduğu
kararların bir an önce hayata geçirilerek Burdur Gölünün
kurtarılması için acil eylem planı yapılmasını
talep ediyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Sayın Gürer
7.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, AKP Hükûmetinin ranta değil
emekçilere, işsizlere, emeklilere gereken desteği
sağlamamasının sorunları artırdığına ve
ek zam yapılarak çalışanların enflasyona ezdirilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
AKP
hükûmetleri döneminde kaşıkla verip kepçeyle alma uygulaması
çalışan tüm kesimleri mağdur etmektedir. 2002 yılından
bu yana ortalama memur maaşında aylık 1.085 lira, en düşük
memur maaşında 515 lira düşme olmuştur. Memur
maaşlarının 2002 yılından beri ekonomik büyümeye ve
enflasyona orantılı artmadığı verilerle
ortadadır. Bu yıl memur maaşları dört ayda 76 lira
erimiştir. Rantla beslenen azınlıklar varlıklarına
varlık katmaktadır. Emeklisi, işsizi, genci, kadını,
çalışanı sorunlarla dolu ve yaşam
sıkıntısı giderek artmaktayken rakamlarla oynanarak
gösterilen olumlu sonuçlar aldatmacadır. Çarşı pazar yangın
yeridir.
AKP
Hükûmetinin ranta değil emekçilere, işsizlere, emeklilere gereken
desteği sağlamaması sorunları
artırmıştır. Ek zam yapılarak çalışanlar
enflasyona ezdirilmemelidir.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın İlyas Şeker
8.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli Büyükşehir
Belediyesinin çevreyle ilgili yaptığı yatırımlara
ilişkin açıklaması
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Teşekkürler Sayın Başkan.
Geçen
hafta Çevre Haftasıydı, Kocaeli Büyükşehir Belediyemizin
çevreyle ilgili yaptığı yatırımlarını
paylaşmadan olmazdı. AK PARTİ öncesi gri kent olan Kocaeliyi çevreyle
barışık hâle getirmek için kişi başına düşen
yeşil alan 0,40 metrekareden 12 metrekareye çıkarılırken 7
milyon 700 bin fidan dikildi. Atık su arıtma tesisi sayısı
4ten 22ye çıkarılırken atık suların yüzde 99u
arıtılarak günde 170 ton çamurun Körfeze dökülmesi önlendi.
Yapılan kentsel dönüşümle kentin çehresi değişirken çevreye
yapılan yatırımlarla turizmde de iddialı konuma gelen
Kocaeli toplam 3 adet Mavi Bayraklı plaja sahip oldu, dördüncüsü de yolda.
Osman Gazi Köprüsüyle süslenen İzmit Körfezinde güneşin
sıfır kottan battığını izlemek için deniz ve
florası zengin doğa turizminin tadını çıkarmak isteyen
tüm milletvekillerimizi ve vatandaşlarımızı Kocaelide tatil
yapmaya bekliyoruz. Yapılan çalışmalar için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Atıcı
9.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, 12 Haziran Dünya Çocuk
İşçiliğiyle Mücadele Gününe ilişkin açıklaması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele
Günüdür. AKP Hükûmeti çocuklarımıza iyi bir yaşam ve gelecek
sunamadığı gibi, çocukları emek sömürüsünden ve istismardan
koruyamamaktadır. TÜİK verilerine göre 15-17 yaş arası
çalışan çocuk sayısı 2012 yılında 601 bin iken
dört yıl sonra, 2016 yılında 708 bine
çıkmıştır. Toplam çocuk işçi sayısı 2
milyonu aşmaktadır. Üstelik, çalışan çocukların yüzde
78i sigortasızdır. 2016 yılında 56 çocuk işçi iş
cinayetine kurban edilmiştir. Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında çocuk
yoksulluğunda 1inci sıradadır. Bu çocukların partisi yok,
siyasi görüşü yok, hepimizin çocukları.
Bir çocuk
hekimi olarak şimdi AKP iktidarına soruyorum: Bu ayıp kimin? Bu
da mı FETÖ işi? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Adıgüzel
10.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel,in İstanbul
Söğütlüçeşmede yaşanan metrobüs kazası sonucunda
hayatını kaybeden metrobüs şoförü Ali Gözderesinin ailesine
başsağlığı, yaralı vatandaşlara acil
şifalar dilediğine ve son zamanlarda metrobüs kazalarının
arttığına ilişkin açıklaması
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hafta
sonu İstanbul Söğütlüçeşmede yaşanan metrobüs kazası
sonucunda metrobüs şoförü Ali Gözderesi hayatını kaybetti, 30un
üzerinde vatandaşımız ise yaralandı. Öncelikle, hayatını
kaybeden şoförümüzün ailesine başsağlığı,
yaralı vatandaşlarımıza ise acil şifalar diliyorum.
Maalesef,
son zamanlarda vatandaşlarımızın yaralanması veya
ölümüyle sonuçlanan metrobüs kazalarının ardı arkası
kesilmiyor. Geçtiğimiz aylarda yine Meclis Genel Kurulunda metrobüslerde
yaşanan benzer kazalara dikkat çekmeye çalışmış ve
İstanbul Büyükşehir Belediyesine gerekli tedbirlerin
alınması için çağrıda bulunmuştuk ama ne yazık ki
cevap bulmayan çağrılarımız bir
vatandaşımızın hayatına mal oldu. Ben buradan bir kez
daha İBB yetkililerine seslenmek istiyorum:
Uyarılarımızı ve vatandaşlarımızın
endişelerini daha ne kadar görmezden geleceksiniz, gerekli tedbirleri
almak için daha kaç kişinin ölmesini bekliyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdiş
11.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, sosyal medyada
paylaşılan bir videoda Atatürke ve ailesine açıkça hakaret eden
Hasan Akarın bir aydır neden bulunamadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Sayın İçişleri ve Adalet Bakanına: 9 Mayıs 2017
tarihinde sosyal medyada paylaşılan bir videoda Nur cemaati üyesi
Hasan Akar isimli şahıs Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında şu an bulunabilmemizin
temel nedeni olan Atatürke ve ailesine açıkça hakaret etmiş, tüm
vatandaşlarımızın haklı ve yoğun tepkisine neden
olan bu olay neticesinde savcılık tarafından hakkında
yakalama kararı çıkartılmıştı. Olayın
üzerinden bir ay geçti, Hasan Akar hâlen firari. Sosyal medyada
Cumhurbaşkanına hakaret avcısı olan savcılar ve
Emniyet güçleri bu adamı neden bulamıyorlar? Yoksa korunup
kollanıyor mu bu adam?
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Çamak
12.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, 17 Aralık 2016 tarihinde
yapılan Tıpta Yan Dal Uzmanlık Sınavının
bazı bölümlerin sonuçlarının hâlâ açıklanmaması
nedeniyle mağduriyetler yaşandığına ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN
ÇAMAK (Mersin) Sayın Başkan, 17 Aralık 2016 tarihinde ÖSYM
tarafından yapılan Tıpta Yan Dal Uzmanlık
Sınavının üzerinden neredeyse altı ay geçmesine
rağmen çocuk sağlığı ve hastalıkları,
kadın hastalıkları ve doğum, iç hastalıkları,
enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyolojiyle göğüs
hastalıkları bölümlerinin sınav sonuçları hâlâ
açıklanmamıştır. Uzman hekimlerimiz merakla sınavda
aldıkları puanların açıklanmasını beklemektedir.
Doktor açığımız varken sınavla ilgili itiraz edilen
birçok soru sebebiyle yargı sürecinin hâlen devam ettiği ÖSYM
tarafından açıklanmıştır. ÖSYMnin hatalı
soruları neredeyse her sınavda karşılaşılan bir
mağduriyet kaynağına dönüşmüştür. Bir an önce bu
mağduriyetlerin giderilmesi konusunda sorumluları göreve
çağırıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akkuş İlgezdi
13.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, emekçilerin 15-16
Haziran 1970 direnişinin yıl dönümünde kıdem tazminatları
için yürümeye hazırlandıklarına ve kıdem
tazminatlarının fona devredilmesi konusunda bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) Sayın Başkan, sözlerime
emeğin hakkını savunanlara selam olsun diyerek
başlıyorum.
Emekçiler
15-16 Haziran 1970 direnişinin yıl dönümünde kıdem
tazminatları için yürümeye hazırlanıyorlar. Emek
sınıfı tıpkı kırk yedi sene önce olduğu gibi
bugün de kazanılmış haklarını ortadan kaldırmaya
çalışanlara onuruyla, emeğiyle, alın teriyle
karşı çıkıyor. Unutulmasın ki kıdem
tazminatı işçilerin son kalesidir, alın terinin
hakkıdır. Bu hakkı keyfî bir kararla fona devretmek kul
hakkı yemektir.
Buradan
Sayın Bakana sormak istiyorum: İşçilerin kıdem
tazminatlarını fona devrederek yeni bir örtülü ödenek mi yaratmak
istiyorsunuz? Taşeron işçiler için kıdem garantisi de getirecek
misiniz? Çalışanlar adına açılacak fon hesabından
vergi alacak mısınız? Kıdem tazminatının bu
şekilde fona devredilmesi güvencesizliği ve esnek
çalışmayı kurumsallaştırır. Tüm emekçilerle
birlikte mücadele ederek buna asla izin vermeyeceğiz.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Tanal
14.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Gaziantep ile Katar
arasında herhangi bir uçuş seferi olmamasına rağmen Katara
ait olan bir uçağın geçen yıl hangi ihtiyaçtan, hangi hukuki
gerekçe ve sebeplerle Gaziantepe iniş yaptığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim
sorum Sayın Başbakana: Geçen yıl gazetelerde çıkan
haberlere göre -kayıt dışı bir uçuş- Gaziantep
Havaalanına inen Katar uçağı neden Gaziantep Havaalanına
indi? Bu kayıt dışı bir iniş midir? Gaziantepten
Katara, Katardan Gaziantepe herhangi bir uçuş seferi de yoktur. Katara
ait olan bu uçak geçen yıl hangi ihtiyaçtan, hangi hukuki gerekçe ve
sebeplerden dolayı Gaziantepe iniş yapmıştır? Burada
kayıt dışı bir iş mi vardır? Kamuoyunun
bilgilendirmeye ihtiyacı vardır, iktidarın veya
Başbakanın kamuoyunu acilen bilgilendirmesini arz ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İrgil
15.-
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, eğitimcilerin hakkını
ve eğitim yasalarını koruyanlara hapis cezası istenirken
temel eğitim yasasını çiğneyenler için hiçbir şey
yapılmadığına ilişkin açıklaması
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Teşekkürler Başkanım.
EĞİTİM-İŞ
Bursa Şube Başkanı Özkan Rona hakkında, Bursada
yapılan okul müdür mülakatlarında iktidar yanlısı bir
sendika üyelerinin kayrıldığını, atamaların neredeyse
tamamına yakınının bu sendika üyeleri arasından
gerçekleştirildiğini açıkladığı için dava
açıldı. Yarın ilk duruşması yapılacak olan bu
davada Sayın Özkan Ronanın dört yıl hapsi isteniyor.
Öte
yandan, Bursa İl Millî Eğitim Müdürlüğü, İnegöldeki
İnönü Ortaokul Müdürü ve müdür yardımcıları hakkında
kız ve erkek öğrenciler için ayrı sınıfların
açılmış olması iddiaları karşısında,
EĞİTİM-İŞ Bursa Şubesinin konuyla ilgili
başvurusuna herhangi bir işleme gerek olmadığı
yanıtını verdi.
Görülmektedir
ki eğitimcilerin hakkını ve eğitim yasalarını
koruyanlara hapis cezası istenirken temel eğitim yasasını
çiğneyenler için hiçbir şey yapılmamaktadır. İşte
bu dönemin, yaşatılan fetret döneminin adalet ve hak
anlayışı budur.
BAŞKAN
Sayın Nazlı
16.-
Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlının, Cemil Meriçin
vefatının 30uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Türk
aydınlarının yüz akı, fikir namusu erbabı, kalem
üstadı, güçlü kalem, cesur yürek Cemil Meriç, bundan otuz sene önce bugün
dünyaya veda ederek rahmeti Rahmana kavuştu. Bir çağın vicdanı
olmak isterdim, bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin.
İdrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk
insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları
yıkmak isterdim. diyen üstat Cemil Meriçte ülke ve millet sevgisi hep
zirvede olmuştur. Türk insanı irfandan önce sevgiye ve
anlayışa muhtaçtır. diye haykırarak bu sevgisini hep dile
getirmiştir. O izmleri idraklerimize giydirilmiş deli gömlekleri
olarak ifade eder. Bu sebeple bütün toplumsal kavgalardan kendini
soyutlamış, millete yol gösterici, aydınlatıcı ve
uyarıcı olmuştur.
Bu
vesileyle vefatının 30uncu yıl dönümünde üstat Cemil Meriçi
rahmet ve minnetle yâd ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Cemil Meriçi ölümünün 30uncu yıl dönümünde saygıyla ve rahmetle
andığına ilişkin konuşması
BAŞKAN
Ben de Cemil Meriçi ölümünün 30uncu yıl dönümünde saygıyla,
rahmetle anıyorum.
Sayın
Köksal
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
17.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar İli
Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği
Başkanı Mevlüt Topkaya ve yönetiminin görevden alınmasına
ve göreve yeniden seçilen Mehmet Pala ve yönetiminin göreve
başlatılmamasına ilişkin açıklaması
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sürekli
millî iradeye saygı diyen ancak birliklerde, derneklerde ve sivil toplum
örgütlerinde dahi kendi yandaşı olmayanların seçilmesi durumunda
seçimine saygı duymayan AKP, son olarak, seçim bölgem Afyonkarahisar
İli Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği
Başkanı olan ve CHPli kimliğiyle bilinen Mevlüt Topkaya ve
yönetimini görevden almıştır. Akabinde göreve yeniden seçilen
Cumhuriyet Halk Partisi Emirdağ eski ilçe başkanlarından ve 2014
yerel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi Emirdağ Belediye Başkan
adayı olan Mehmet Pala ve yönetimini göreve
başlatmamıştır. Her iki başkan da Cumhuriyet Halk
Partili olmaları sebebiyle mi bu haksızlığa
uğramıştır? Bu konuda özellikle Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından kamuoyu için geçerli, gerekli bir
açıklamayı bekliyoruz.
BAŞKAN
Sayın Yıldız Biçer
18.-
Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, devlet kurumları ile
kışlalardaki zehirlenme olaylarının altından hep Rota
şirketinin çıktığına ve ihalelerin bu şirkete
verilmesinin nedenini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
TUR
YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın Başkan, Maliye Bakanı
Sayın Naci Ağbala yazılı olarak sordum, yanıt
alamadım. Buradan bir kez de sözlü olarak Sayın Savunma Bakanına
sormak istiyorum. Umarım sizler de durumun vahametini kendisine
anlatırsınız. Manisadaki zehirlenme olayında, askerî
birliklerdeki zehirlenme olayında bu olayın sorumlusu olan Rota
Yemekçilikin hazırlamış olduğu yemeklerden 5 Ekim 2016da
Maliye Bakanlığındaki görevli personel de zehirlenmiştir.
Bu olayın arkasındaki Rota şirketiyle olan sözleşme 27 Ekim
2016da feshedilmiştir. Bu doğru mudur, sormak istiyorum.
Yine,
Maliye Bakanlığındaki zehirlenmede gıdalardan alınan
numunede üreyen bakteri, askerî birliklerde üreyen bakteriyle
aynıdır, Salmonella bakterisidir. Şimdi sormak istiyorum: Rota
şirketinin ortaklarından Veysi Avşar ile AKP Milletvekili Haluk
İpek arasındaki kadim dostluğa binaen mi devlet kurumlarının
ve kışlaların ihaleleri Rota şirketine verilmektedir?
Zehirlenmelerin altından hep aynı şirket çıkmaktadır.
BAŞKAN
Sayın Behçet Yıldırım
Yok.
Birer
dakikalık konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi
sayın grup başkan vekillerine sırayla söz vereceğim.
Sayın
Erkan Akçay, buyurunuz.
19.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ege Denizinde meydana gelen depremi
yaşayan tüm vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve depremle mücadelede can kaybını azaltmak,
ekonomik kaybı minimuma indirmek için stratejiler geliştirilmesi
gerektiğine, Cemil Meriçin vefatının 30uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün Ege
Denizinde Karaburun ile Midilli arasında 6,2 büyüklüğünde bir deprem
meydana gelmiştir. Deprem İstanbul, İzmir, Manisa, Bursa,
Edirne, Afyon başta olmak üzere çok sayıda ilimizde
hissedilmiştir. Depremin ardından 3 ve üzeri büyüklüğünde 45
artçı sarsıntı daha gerçekleşmiştir. Dünden beri
deprem uzmanlarının kamuoyuna yansıyan açıklamalarını
dikkatle takip ediyoruz. Depremin enerjisinin henüz boşalmadığı,
6,2lik sarsıntının bir uyarıcı deprem olduğu,
benzer büyüklüklerde yeni depremlere hazırlıklı olunması
gerektiği ifade edilmektedir.
Ülkemizde
deprem sonrasına ilişkin önemli bir tecrübe ve birikim var. Afet
kontrolü, arama kurtarma çalışmaları, yaralılara ve
felaketzedelere yardım konularında gerek kamu kurumlarında
gerekse sivil toplum kuruluşlarında yeterli tecrübe ve birikimimiz
olduğunu düşünüyorum. Ancak daha evvel de çeşitli vesilelerle
ifade ettiğimiz gibi depremle mücadelenin iki yönü vardır. Bunlardan
birisi deprem sonrası, diğeri ve belki daha önemlisi depreme
hazırlıklı olmaktır.
Deprem
ülkemizin yadsınamaz bir gerçeğidir. Ülkemiz üç önemli fay
hattının üzerindedir; Ege graben bölgesi, Kuzey Anadolu fayı ve
Doğu Anadolu fayı. Bu nedenle depremle mücadelede can
kaybını azaltmak, ekonomik kaybı minimuma indirmek için
stratejiler geliştirilmelidir; binalarımızı geliştirme
ve vatandaşlarımızı bilinçlendirme çalışmalarına
ağırlık verilmelidir. Bu vesileyle depremi yaşayan bütün
vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi sunuyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Akçay.
Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün,
ülkemizin filozofu, büyük Türk aydını ve fikir adamı Cemil
Meriçin vefatının 30uncu yıl dönümüdür. Yetmiş bir
yıllık ömrüne büyük bir irfan ve medeniyet telakkisi
sığdıran Cemil Meriç çöldeki bir vaha gibidir. O, hiçbir zaman,
iki gün sonra unutulacak, yapay, medyatik bir şöhret
olmamıştır. Eserleriyle düşünce atlasının
genişliğini belgeleyen Cemil Meriç, zamana dayanıklı bir
mütefekkirdir. Bu Ülke, Mağaradakiler, Kırk Ambar, Umrandan
Uygarlığa, Işık Doğudan Gelir, Jurnaller gibi kıymetli
eserlerini kaleme aldığından beri on yıllar geçti ancak
bugün bile her dönüp okuyuşumuzda ufkumuzu genişletiyoruz.
Eserlerinde
olguları, olayları, kişileri ve durumları millet
vicdanı, irfanı ve insanlık terazisiyle
tartmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Cemil Meriç bizim için, kendi tabiriyle söylemek gerekirse,
muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayan bir
köprüdür.
Bu
vesileyle Cemil Meriçi rahmet ve şükranla anıyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın
Yıldırım
20.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, HDP Eş Genel
Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağın
Kayseride devam eden duruşmalarının konusunun HDPye
karşı yürütülen siyasi soykırım operasyonlarında
iktidar partisinin yargıyı nasıl siyasallaştırarak
kullandığına dair bir örnek olduğuna ilişkin
açıklaması
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında
bizleri izleyen değerli halkımız; partimize dönük 4 Kasım
2016dan beri yürütülen siyasi soykırım operasyonlarında iktidar
partisinin yargıyı nasıl siyasallaştırarak
kullanıp partimize dönük bir öç almaya dönüştürdüğüne dair bir
iki örnek göstereceğim.
Bugün 2
eş genel başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş ve
Figen Yüksekdağın Kayseride duruşmaları vardı.
Kayserideki duruşmanın konusunu çok kısa söylersem az biraz
hukuktan nasiplenmiş herkesin nasıl utanacağı bir olayla
karşı karşıya olduğumuz anlaşılacak.
9
Mayıs 2015 günü, seçimden yaklaşık bir ay önce Kayseri il
teşkilatımız bazı ırkçı güruhların
saldırısına uğradı ve bu saldırıdan sonra
Emniyet Müdürlüğü, bilgilendirilmesine rağmen tedbir almadı.
Partimiz suç duyurusunda bulundu ve emniyet veya valiliğin ihmali
hakkında suç duyurusunda bulunmamıza rağmen hiçbir işlem
yapılmazken, tabii, siyasi iktidarın ve sarayın partimize dönük
kışkırtma politikalarına karşı
başsavcılıkları bizim hakkımızda fezleke hazırlamaya
dönük zorlamaları neticesinde bu suç duyurusu dilekçesinde 2 eş genel
başkanımız için bir fezleke çıktı. Neymiş?
Beyefendileri töhmet altında bırakıyormuşuz. Bunu
halkımız bilmeli. Düşünün, hak aramanın, hukuk
aramanın, hukuki işlerde ihmali bulunanlara dair suç duyurusunda
bulunmanın geldiği nokta. Bu, eş genel
başkanlarımız için böyle de diğer tutuklu
milletvekillerimiz için farklı mı? Hayır. Bütün
arkadaşlarımız siyaset yapmaktan, hak ve hukuk mücadelesi
yürütmekten kaynaklı yargılanıyorlar ve bugün rehin
alınmış durumdalar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Yıldırım.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim.
Düşünün,
2 eş genel başkanımız Kayseride herhangi bir konuşma
yapmamışlar, herhangi bir siyasi faaliyette bulunmamışlar,
suça konu herhangi bir fiile bulaşmamışlar ama siyasi iktidar
başsavcılıklara talimat vermiş. Herkes terfi etmek için Bu
çorbada tuzum bulunsun. diye Kayseride böyle bir tuz serpmiştir çorbaya.
Konuşmanız yok, bir fiiliniz yok, bir etkinliğiniz yok ama bugün
böyle utanç verici bir yargılama Kayseri Adliyesinde yürüdü.
Orada
durum öyle de diğerlerinde farklı mı? Geçen hafta, dört yıl
on ay ceza alan Şırnak Milletvekilimiz Ferhat Encu hakkında suç
duyurusunda bulunan Şırnak Vali Yardımcısı ve Beytüşşebap
Kaymakamının işlemleri ve şikâyetleri üzerine dava
açıldı, tutuklandı. O 2 kişi de, Şırnak Vali
Yardımcısı da Beytüşşebap Kaymakamı da bir
terörist iktidara göre.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Yıldırım.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Toparlıyorum Sayın Başkan.
İkisi
de şu anda terör örgütü üyesi olmak ve darbeye bulaşmaktan
tutuklular. Siyasi iktidarın nasıl bir hukukun arkasına
sığındığının önemli nişaneleridir
bunlar. Bunun gibi elimde onlarca örnek var. Siyasi iktidarın nasıl
bir hukukun arkasına sığındığına,
darbecileri nasıl kendilerine kalkan olarak kullandıklarına,
iktidarın terörist olarak addettiği kişilerin bulunduğu
şikâyetlerin mevcut iktidar tarafından ne kadar muteber olduğuna
sadece birkaç veciz örnektir; yeri geldikçe bunları dillendirmeye devam
edeceğiz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Sayın
Özel
21.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak 24üncü
Dönemde Gördeste nikel-kobalt madeni çıkarılmasına
yaptıkları itirazların dikkate alınmadığına
ve bir sülfürik asit tankerinin daha devrilerek 20 ton sülfürik asidin
saçıldığı yerde büyük bir çevre felaketi
yaşandığına, yaşanabilecek büyük bir depreme
hazırlık yapılması gerektiğine ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanının grup
toplantısında sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu yüce
Meclis, bu duvarlar 24üncü Dönemde Manisanın Gördes ilçesinde
yapılmaya çalışılan bir nikel-kobalt madenine, Meta
Madenciliğe ait bir tesise Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne kadar çok
itiraz ettiğimizi ve defalarca zorlama ÇED raporları yazboz
tahtasına döndükten sonra siyasi iktidarın arkasında
durmasıyla sadece Gördeste değil, dünyanın birçok yerinde
çıkarılan nikel ve kobaltça zengin toprağın gelip de bir
doğa harikası olan Gördeste sülfürik asitle tutulacağı
muamelenin çevreye yapacağı zararları söylemiştik. En büyük
eleştirilerimizden bir tanesi de günde yüzlerce kamyonun, 20 ton sülfürik
asit taşıyan tankerin mümkün olmayan, çok zor olan bir yoldan
tırmanıp madene doğru gideceğiydi.
Geçtiğimiz
aylarda ocak ve mayıstan sonra bugün bir sülfürik asit tankeri daha
devrildi. 20 ton sülfürik asidin saçıldığı yerde büyük bir
çevre felaketi, hayvanların uğradığı zararlar
Örneğin, birkaç dakikayla servis aracının aldığı
öğrencilerin tesadüfen bulunmadığı bir yerde devrildi.
Bu konuda
sadece işte Madenciliğe karşı mısınız?
Oradaki madeni çıkarsak
diyerek Cumhuriyet Halk Partisinin haklı
endişelerini o gün dinlemeyenler bugün artık facianın
kenarından bir kez daha geçtiğimizin ve büyük bir çevre felaketinin o
günlerdeki o arka çıkışları olduğunu
hatırlamalılar ve bu sorumluluğun bir şekilde kamuoyuna
cevabını ve hesabını vermeliler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ayrıca, Manisada bir deprem fırtınası
yaşanıyor yaklaşık dört aydır ve dün Ege Denizindeki
6,3 şiddetindeki deprem çok büyük bir coğrafyada hissedildi ama
Manisada zaten yüzlerce çadırda, konteynerde kalan
Saruhanlımızın ve Gölmarmaramızın köylerini,
mahallelerini iyice tedirgin etti. Burada aslında Türkiye Büyük Millet
Meclisi çok gecikmeden İstanbul için, İzmir için, tüm
şehirlerimiz için yaşanabilecek ve her gün
yaklaştığını bildiğimiz bu büyük depremlere
hazırlıklı mıyız, eksiklerimiz nelerdir, bunların
üzerine gitmeli. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir Meclis
araştırma komisyonu talebimiz de önümüzdeki hafta içinde olacak, onu
da ifade etmek isterim.
Son
olarak Sayın Başkan, aslında Anayasaya göre
tarafsızlık yeminli, Adalet ve Kalkınma Partisinin yeni Genel
Başkanı, referandum sürecindeki tüm eleştirilerimizi
doğrular şekilde, Meclis üzerinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Toparlıyorum.
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
kuvvetler ayrılığını ayaklar
altına alan, egemenliğin kayıtsız şartsız millete
ait olduğu bu çatının görev yapan seçilmiş
milletvekillerine hem kendi partisi hem maalesef bir başka siyasi partinin
de ismini anarak bugün talimatta bulunmuştur. Düne kadar iktidar partisi
milletvekilleri başka bir çalışma takvimi söylerken bugün bu
Meclis çatısı altında işte, Şu tarihe kadar
çalışılacak, İç Tüzük çıkarılacak. gibi
talimatları kamuoyuna açık bir şekilde hem yasamanın
bağımsızlığını hem de milletten
aldığımız yetkiyi, millete karşı olan
sorumluluklarımızı zedeleyen ve hem kendi partisine hem de bir
siyasi partiye direktif niteliğindeki yaklaşımlarını
son derece yakışıksız bulduğumuzu ve bu Meclisin kendi
bağımsızlığını savunma görevini hangi
partiden olursa olsun tüm milletvekillerine Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir
kez daha hatırlatıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın
Muş
22.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Cemil Meriçin ölümünün 30uncu
yıl dönümüne ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün büyük mütefekkir Cemil Meriçin ölümünün 30uncu
yıl dönümü. Cemil Meriç, Türk düşünce dünyasına büyük
katkılarda bulunmuş, yaptığı tahlillerle toplumumuzda
âdeta bir rehber işlevi görmüştür. Cemil Meriç, ömrünü fikirlere
adamış, Platondan Marxa kadar düşünce denizini
kucaklamış istisnai bir entelektüeldi, fikir işçisiydi. Kendisi
için şöyle diyordu Cemil Meriç: Kimim ben? Hayatını Türk
irfanına adayan münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi. Bir
çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın, daha
doğrusu bir ülkenin. İdrakimize vurulan zincirleri kırmak,
yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından
ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi
daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim,
kelimeden, sevgiden bir köprü. Bu vesileyle fikir dünyamızın büyük
mütefekkirini bir kez daha saygıyla anıyorum. Allah rahmet eylesin,
mekânı cennet olsun.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; adice cinayetler işleyen, çoluk
çocuk dinlemeden katliamlar yapan PKK terör örgütünün arkasına
saklananlardan, onu kalkan olarak kullananlardan hukuk dersi alacak
değiliz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Muş.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Yıldırım...
AHMET
YILDIRIM (Muş) Eğer, adını anmayacağım
beyefendi, bizim ve partimiz için söylüyorsa alçak kelimesini, katil kelimesini
bin misliyle iade ediyorum. Bu Parlamentonun vahametine, bulunduğumuz
ayın aziz mübarek olma hâline, dilden arınmamış
kişilerin bu dil zehirlenmesiyle yaşamasını ve burayı
zehirlemesini de kınıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Muş...
MEHMET
MUŞ (İstanbul) PKK alçak bir terör örgütüdür, katildir. Sözlerimin
arkasındayım. PKK terör örgütünün arkasına saklananlaradır
sözlerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Muş.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Önce çıkacaksın cevap vereceksin, şu hukuk
garabetine cevap vereceksin.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Vereceğiz, merak etmeyin.
BAŞKAN
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin,
IŞİDin Türkiyede yaptığı terör eylemlerinin ve
yenilerinin yaşanmaması için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/562)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hükûmetin
IŞİD saldırıları karşısındaki
sessizliği yetmiyormuş gibi, muhalefeti ve basını da bu
konuda susturmaya kalkışması, IŞİD'e dair kamuoyunun
bilmediği bazı çekincelerin olduğunu göstermektedir. Suriye'deki
iç çalkantıyla beraber gündeme gelen IŞİD ve El Nusra terör
örgütlerinin daha önce çeşitli zamanlarda Türkiye'yi hedef
aldığı bilinmektedir. 2013'te Reyhanlı'da 53 kişinin
yaşamını yitirdiği saldırının arkasında
da bu yapılanmanın olduğu bilinmektedir.
Mart
2014'te IŞİD militanları Niğde'de güvenlik güçlerine
ateş açarak 2 kişiyi öldürmüş, 5 kişiyi de
yaralamıştır. Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin kanton sistemiyle
özerk bölgeye dönüştürdüğü Rojava'ya yönelik
saldırıların Şanlıurfa ve Gaziantep gibi illerde
planlandığına dair haberler de sık sık gündeme
gelmiştir.
Diğer
taraftan, Suriye'de Türk menşeli araç, yardım koli
kutularını gösteren belge ve bulgular, IŞİD
militanlarının Türkiye'de eğitildiğine ve Türkiye'den silah
yardımı aldığına yönelik ulusal ve uluslararası
medyada çıkan haberler de konunun araştırılmasının
gerekliliğini ortaya koyan dokümanları içermektedir.
IŞİD'in
Niğde ve Reyhanlı terör saldırılarını
gerçekleştirmesi örgütün Türkiye bağlantılarının
açığa çıkarılmasının gerekliliğini ortaya
koymaktadır.
IŞİD
adlı terör örgütü, Suriye'deki kaos ortamını
değerlendirerek özellikle son üç yılda burada örgütlenmesini
genişletmiş ve Türkiye ile sınır güvenliğindeki
boşluğu da fırsat bularak buradan kendisine gerek lojistik
destek gerekse örgüt elemanı sağlamıştır. 6 Haziran
2015'te Diyarbakır'da gerçekleştirilen canlı bomba eylemi ve 20
Temmuz'da Suruç'taki bombalı saldırıda hayatını
kaybeden ve yaralanan yurttaşlarımızın acısı
henüz dinmemiş ve toplumsal etkisi sürmekte iken 10 Ekim 2015'te meslek
örgütleri tarafından düzenlenen Barış mitingine IŞİD
adlı terör örgütü tarafından saldırı düzenlenmiş ve
102 yurttaşımız hayatını kaybetmiştir.
Bu
örgütün ortaya çıkış ve örgütlenme sürecinde AKP Hükûmetleri
tarafından net biçimde terör örgütü olarak kabul edilmemesi, dünya kamuoyu
başta olmak üzere geniş çevrelerde Türkiye'nin IŞİD'e
destek verdiği izlenimini doğurmuştur. Hükümet yetkilileri ve
hatta Başbakan tarafından bu gruba yönelik öfkeli topluluk gibi
sempatik görünümlü tanımlamalar bu algıyı daha da
güçlendirmiştir.
Yargıtay
tarafından verilen bir kararda, IŞİD adlı örgütün Türkiye
tarafından resmî olarak terör örgütü kabul edildiğine dair bir veri
bulunmadığından, bu örgütle ilgili İçişleri
Bakanlığından bilgi istenmesi gerekli görülmüş, yakın
tarihli bir başka kararda ise Yargıtay tarafından
IŞİD, terör örgütü olarak kabul edilerek hüküm tesis edilmiştir.
Bu farklı tutumlar, Türkiye'nin resmî organlarca alınan
lŞİD Türkiye Örgütüne ilişkin bir kararın
bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Türkiye'nin bu konuda
hâlihazırda attığı tek adım BMnin terör örgütlerinin
malvarlıklarına ilişkin uyguladığı tedbirlerin
Türkiye tarafından da uygulanması noktasından ibarettir.
Türkiye, Orta Doğu'da alevlenen mezhep
çatışmasından değil, barış ve uzlaşmadan
yana olmalıdır. IŞİD gibi terör örgütlerinin mezhep
çatışmasını hedefleyen insanlık dışı
uygulamalarına karşı da gerekli tepkiler verilmelidir. Her gün insanlık
suçu işlediğine dair görüntüleri bizzat paylaşan
IŞİDin giderek Türkiye açısından da bir tehdit
oluşturduğu görülmektedir. Türkiye'de bulunan veya Türkiye'ye girerek
eylem yapma ihtimali olan IŞİD'in daha önce yaptığı
terör eylemlerinin araştırılması, yenilerinin
yaşanmaması için etkili ve gerekli önlemlerin alınması
amacıyla Anayasanın 98'inci ve İç Tüzükün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2)
Kadim Durmaz (Tokat)
3)
Hüseyin Yıldız (Aydın)
4)
Orhan Sarıbal (Bursa)
5)
Kazım Arslan (Denizli)
6)
Tahsin Tarhan (Kocaeli)
7)
Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
8)
Özcan Purçu (İzmir)
9)
Şenal Sarıhan (Ankara)
10)
Ceyhun İrgil (Bursa)
11)
Erkan Aydın (Bursa)
12)
Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
13)
Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
14)
Dursun Çiçek (İstanbul)
15)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
16)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
17)
Mahmut Tanal (İstanbul)
18)
Türabi Kayan (Kırklareli)
19)
Gülay Yedekci (İstanbul)
20)
Yakup Akkaya (İstanbul)
21)
Muharrem Erkek (Çanakkale)
22)
Haydar Akar (Kocaeli)
23) Ali Akyıldız (Sivas)
2.-
İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır ve 30 milletvekilinin,
zeytin üretim alanlarının korunup geliştirilmesi,
zeytinyağı üretiminin artırılması için alınacak
tedbirlerin ve zeytinyağı üretiminde yaşanan düşüşün
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/563)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde zeytin üretim alanlarının korunup
geliştirilmesi, yerli üretim kaynaklarıyla zeytinyağı
üretiminin artırılması için alınacak tedbirlerin
belirlenmesi, zeytinyağı üretiminde yaşanan düşüşün
önlenmesi ve sorunun çözüme kavuşturulması, vatandaşlarımıza
zeytinyağı temini ile kişi başı tüketimin
artırılması ve gerekli düzenlemelerin yapılması için
Anayasa'nın 98inci, Meclis İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci
maddeleri gereği Meclis araştırma komisyonu
kurulmasını bilgilerinize sunarız.
Saygılarımızla.
1)
Kamil Okyay Sındır (İzmir)
2)
Kadim Durmaz (Tokat)
3)
Ömer Fethi Gürer (Niğde)
4)
Nihat Yeşil (Ankara)
5)
Mustafa Ali Balbay (İzmir)
6)
Orhan Sarıbal (Bursa)
7)
Melike Basmacı (Denizli)
8)
Tahsin Tarhan (Kocaeli)
9)
Ceyhun İrgil (Bursa)
10)
Özcan Purçu (İzmir)
11)
Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
12)
Şenal Sarıhan (Ankara)
13)
Ali Yiğit (İzmir)
14)
Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
15)
Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
16)
Hüseyin Yıldız (Aydın)
17)
Dursun Çiçek (İstanbul)
18)
Erkan Aydın (Bursa)
19)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
21)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
22)
Mahmut Tanal (İstanbul)
23)
Türabi Kayan (Kırklareli)
24)
Mazlum Nurlu (Manisa)
25)
Gülay Yedekci (İstanbul)
26)
Yakup Akkaya (İstanbul)
27)
Akif Ekici (Gaziantep)
28)
Kazım Arslan (Denizli)
29)
Muharrem Erkek (Çanakkale)
30)
Haydar Akar (Kocaeli)
31) Ali Akyıldız (Sivas)
Gerekçe:
Türkiye,
bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğu Akdeniz iklimi
özellikleriyle, İtalya, İspanya, Yunanistan ve Tunus gibi diğer
Akdeniz ülkeleriyle birlikte dünyanın önde gelen zeytin ve
zeytinyağı üreticilerindendir. Ülkemizde zeytin ve
zeytinyağı üretimi daha çok Ege ve Marmara Bölgelerinde
yapılmaktadır. Aydın, İzmir, Muğla, Balıkesir,
Manisa ve Çanakkale üretimin gerçekleştiği başlıca
illerimizdir.
Zeytin
üretiminde yıllara göre inişli çıkışlı bir
dalgalanma gözlenmekte, üretime bağlı olarak bir yıl düşük
(yok yılı) bir yıl yüksek (var yılı) ürün
alınmaktadır. Bu durum (periyodisite) zeytinyağı
miktarını ve fiyatlarını da belirlemektedir. Ancak
başta maden ve enerji şirketlerine kurban edilen zeytinliklerin
kaybı ve uygun bakım, hasat ve sulama tekniklerinin tam olarak
uygulanamaması gibi nedenlerle zeytin üretiminde var ve yok
yılları arasındaki üretim farkı büyük olmaktadır.
Zeytinyağındaki fiyat artışında iklim
değişikliği sonucu düşen zeytin üretimi yanında,
zeytin üretim alanlarının korunamaması ve uygun yöntemlerle
üretim yapılamaması gibi nedenlerin dışında bazı
piyasa spekülatörlerinin etkili olduğu da bir gerçektir. Sonuçta
zeytinyağı fiyatları vatandaşlarımızın
alım güçlüğü yaşadığı gıda ürünleri
arasında bulunmaktadır.
Son
yıllarda yaşanan verim düşüklüğü, artan
zeytinyağı fiyatları ve gelecek yıllarda
zeytinyağı fiyatının daha da artacağı öngörüleri
soruna merkezî düzeyde yaklaşmayı zorunlu kılmaktadır.
Önemli bir zeytin üreticisi olan ülkemizde zeytin üretim alanlarının
korunmasına ki bu konuda özellikle maden ve enerji
yatırımlarının neden olduğu tahribatların
önlenmesine yönelik çalışmalar, caydırıcı tedbirler
getirilmelidir.
Zeytin
üretiminin artırılması için üretici, tüccar, ilgili
bakanlık, Ziraat Mühendisleri Odası başta olmak üzere,
ihracatçı ve birlik temsilcilerinin oluşturacağı
paydaşlarla ortak bir çalışma ve buna bağlı olarak da
strateji geliştirilmelidir. Ülkemizin zeytin ve zeytinyağı
üretiminin artırılması, vatandaşlarımızın
sağlıklı bir besin kaynağı olan
zeytinyağını kolay alabilmesi, tüketebilmesi ve dış
satımından ülkemize döviz sağlanması konuya makro ölçekli
çözümlerle mümkün olacaktır. Aksi hâlde sorunun günü kurtaran karar ve
uygulamalarla kalıcı bir çözüme kavuşturulması zor
olacaktır. Ayrıca yüzyıllarca yaşayabilen zeytin
ağacına kısa süreli, geçici politika ve kararlar da bu mucize
bitkinin doğasına aykırı olacaktır.
Her derde
deva gösterilen, bütün beslenme öğütlerinin başında gelen
zeytinyağı tüketimini artırmamız gerekmektedir. Kişi
başına zeytinyağı tüketimini 1,5 litreden, aynı
kuşakta ve aynı zeytin üreticisi ülkelerdeki oranlara -Yunanistan'da
kişi başı 21 litre- çıkarmamız için zeytin üretimimize
sahip çıkılması, konuya stratejik düzeyde
yaklaşılması zorunludur. Zeytinyağı iç tüketiminin
kişi başı artırılması, bu konuda
tanıtım eksikliğinin giderilmesi için ilgili kamu-özel
kurumların iş birliği geliştirilmelidir. Yine zeytinyağı
adıyla piyasaya sürülen tağşiş, bu alanda üzerine gidilmesi
gereken temel konuların başındadır.
Zeytinyağı
üreticisine verilen destekler maliyet hesapları gözetilerek, güncellenerek
üreticinin yararına düzenlenmelidir. Bugün Avrupa Birliği üye ülkelerinde
zeytinyağı üreticisi kilo başına yaklaşık 5 TL
destek alırken bizde bu rakam 70 kuruş düzeyindedir. Bu destek
oranlarıyla zeytinyağı üretimini artırmak ve dış
piyasada rekabet etmek mümkün değildir. Türkiye'de 2012/2013
yılı zeytinyağı üretimi 195 bin ton iken 2013/2014te 180
bin ton oldu. Bu sezon ise 145 bin ton civarında beklenmektedir. Ürünün
düşük miktarı ve fiyatların yüksekliği
vatandaşlarımızı da olumsuz etkilemektedir.
Konu bu
gerekçelerle etraflıca ele alınarak ülkemizde zeytin üretim alanlarının
korunup geliştirilmesi, yerli üretim kaynaklarıyla
zeytinyağı üretiminin artırılması için alınacak
tedbirlerin belirlenmesi, zeytinyağı üretiminde yaşanan
düşüşün nedenlerinin araştırılması ve sorunun
çözüme kavuşturulması, vatandaşlarımıza
sağlıklı ve hesaplı zeytinyağı temini ile
kişi başı zeytinyağı tüketiminin
artırılması için soruna yüce Meclisin ivedilikle el koyması
büyük önem taşımaktadır.
3.-
Adana Milletvekili Aydın Uslupehlivan ve 23 milletvekilinin, son dönemde
yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler karşısında
turunçgil üreticilerinin karşılaştıkları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/564)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülke
ekonomisinde önemli bir pazar payı olan turunçgil üretimi son dönemde
yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler karşısında büyük
ölçüde olumsuz etkilenmiştir. Turunçgil üreticilerinin bu süreçte
karşılaştıkları sorunların
araştırılarak, bununla ilgili gerekli yasal düzenlemelerin
yapılabilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün
104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Aydın Uslupehlivan (Adana)
2)
Kadim Durmaz (Tokat)
3)
Hüseyin Çamak (Mersin)
4)
Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
5)
Ahmet Akın (Balıkesir
6)
Mehmet Tüm (Balıkesir)
7)
Kazım Arslan (Denizli)
8)
Namık Havutça (Balıkesir)
9)
Ömer Süha Aldan (Muğla)
10)
Şenal Sarıhan (Ankara)
11)
Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
12)
Ali Yiğit (İzmir)
13)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
14)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
15)
Mahmut Tanal (İstanbul)
16)
Türabi Kayan (Kırklareli)
17)
Orhan Sarıbal (Bursa)
18)
Mazlum Nurlu (Manisa)
19)
Gülay Yedekci (İstanbul)
20)
Yakup Akkaya (İstanbul)
21)
Akif Ekici (Gaziantep)
22)
Muharrem Erkek (Çanakkale)
23)
Haydar Akar (Kocaeli)
24)
Ali Akyıldız (Sivas)
Gerekçe:
Türkiye,
narenciye üretiminde dünyada ilk 10 ülke arasındadır. Türkiye'deki
toplam turunçgilin yaklaşık yüzde 72'si Çukurova bölgesinde
üretilmektedir. Portakalın yüzde 62'si, mandalinanın yüzde 75'i,
limonun yüzde 86'sı, greyfurtun ise yüzde 96'sı yine bu bölgede
yetiştirilmektedir.
Dünya
turunçgil üretiminin yüzde 3'ünü karşılayan Türkiye'de, turunçgil
üretiminin yüzde 50'sini portakal oluşturmaktadır. Ülkemizde üretilen
toplam turunçgillerin yüzde 32'si yurt dışına ihraç
edilmektedir. Yıllık 2 milyon ton olan yaş meyve-sebze
ihracatının yarısını turunçgiller
oluşturmaktadır. İhracatta en yüksek payı yüzde 42yle
limon almaktadır. Toplam turunçgil ihracatında mandalina yüzde 27,
portakal yüzde 18, greyfurt ise yüzde 13'lük paya sahiptir.
Türkiye'nin
portakal ve limonda en fazla ihracat yaptığı ülkeler, Rusya,
Ukrayna, Romanya ve Suudi Arabistan'dır. Bu ülkeleri Avrupa Birliği
ülkeleri takip etmektedir. Mandalinanın en fazla ihraç edildiği
ülkeler Ukrayna, İngiltere, Rusya, Suudi Arabistan, Doğu Avrupa ve
Avrupa Birliği ülkeleri; greyfurtta ise Rusya, İngiltere, Romanya,
Polonya ve yine Avrupa Birliği ülkeleridir.
Rusyayla
son dönemde yaşanan siyasi ve ekonomik krizden en çok narenciye
ambarı konumunda olan Adana'daki üreticiler etkilenmiştir. Üretimin
henüz yüzde 30'u hasat edilmiş olup kalan ürün hâlâ dalındadır.
Hasat edilmiş ürünlerin büyük bir kısmı da paketleme
depolarında ihracatı beklemektedir. Bu durum turunçgil üreticilerini
çok mağdur etmektedir. Üreticilerin mağduriyetlerinin yanında
hasat işçiliği ve paketleme alanlarında çalışan
binlerce işçinin de işe çıkamıyor olması sosyal ve
ekonomik açıdan büyük sorunlara yol açmaktadır.
Turunçgil
ihracatında yaşanan kriz durumu, üreticilerin tahsilatta zorluklar
yaşamasına sebep olup yapılan sözleşmeler feshedilmekte ve
çekleri iade edilmektedir. Bu durum, hâlihazırda ödeme
sıkıntısı içinde olan çiftçilerin önümüzdeki senelerde de
üretim aşamasında zorluklar yaşayabileceklerine işaret
etmektedir.
Bu
noktada, iç pazardaki tüketimi arttırabilmek için, Hal
Yasası'nın yaptırımlarının esnetilmesi, konuyla
ilgili kamu spotlarının yayınlanması ve kamu
kuruluşları nezdinde turunçgil tüketiminin teşvik edilmesi büyük
önem taşımaktadır.
Turunçgil
üretiminde, üreticilerin bahçe bakımı, besleme ve budama gibi
aşamalarda üretim maliyetlerinin artarak devam ettiği de göz önünde
bulundurulmalıdır.
Turunçgil,
ülkemiz ve özellikle Adana ilimiz için çok önemli bir ihracat ürünüdür.
Ülkemizde son dönemde yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler ise Adana
ekonomisini ve turunçgil üreticisini olumsuz etkilemektedir. Bu kapsamda
turunçgil üreticilerinin karşılaştıkları
sorunların araştırılarak, bununla ilgi gerekli yasal
düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılması gereklilik arz etmektedir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, 13/6/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım tarafından, KHKlarla gerçekleştirilen
ihraçların durdurulması ve hukuksuzca ihraç edilmiş tüm
akademisyenlerin ve kamu emekçilerinin görevlerine iade edilmeleri için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Haziran
2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
13/6/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 13/6/2017 Salı günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
13
Haziran 2017 tarihinde Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Ahmet
Yıldırım tarafından, 4812 sıra numaralı,
KHKlarla gerçekleştirilen ihraçların durdurulması ve hukuksuzca
ihraç edilmiş tüm akademisyenlerin ve kamu emekçilerinin görevlerine iade
edilmeleri için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13/6/2017 Salı günlü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi lehinde Mahmut Toğrul,
Gaziantep Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulu bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce grup başkan vekilimizin ifade ettiği,
partimiz milletvekillerine, eş genel başkanlarımıza yönelik
söz konusu siyasi soykırım operasyonlarının nasıl
yürütüldüğüne dair durumu hep beraber ibretle izledik.
Ben,
burada, bu vesileyle, umudun, cesaretin, birlikteliğin önemini vurgulayan
ve bu anlamda bize şiar olan, cesaret verici tutumlarından
dolayı Eş Genel Başkanımız Sevgili Selahattin
Demirtaş ve Sevgili Figen Yüksekdağ başta olmak üzere tüm
milletvekillerimizi, belediye başkanlarımızı ve cezaevinde
bulunan partimiz il, ilçe teşkilat yöneticilerini ve cezaevindeki
tutukluları saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiyede
özellikle kamu çalışanlarına yönelik büyük bir saldırı
politikası gerçekleştirildi ve bugüne kadar 145 binin üzerinde kamu
çalışanı işlerinden edildi, aşlarından edildi.
Bunların önemli bir kısmı -8 bin civarında- ömürleri
Fetullahçı cemaatin uygulamalarına karşı mücadele etmekle
geçen KESKe bağlı sendikaların üyesi öğretmenler ve
öğretim üyeleriydi.
Değerli
arkadaşlar, bugüne kadar ihraçların en çok vurduğu iş kolu
eğitim iş koludur. Bugüne kadar 33.128 öğretmen, 5.318
akademisyen ve 1.194 idari personel olmak üzere eğitim iş kolunda söz
konusu ihraçlar yaşandı. Bu durum, eğitimi neredeyse bir
çıkmazın içine sürüklemiş durumda. Bundan, 1,5 milyon
öğrenci öğretmensiz kalmış. Hükûmet bu durumu, mümkün
olduğunca, KHKlarla veya geçici öğretmen atamalarıyla idare
etmeye çalışmıştır.
Değerli
arkadaşlar, 5 bin küsur akademisyenin yine bir kısmı da
barış imzacısı olan ve Çocuklar ölmesin. diyen
öğretim üyeleriydi. Ve yine öğretmenlerin bir kısmı
Çocuklar ölmesin. diyen ve üretimden gelen hakkını kullanarak bir
günlük iş bırakma eylemi yapan öğretmenlerdi.
Değerli
arkadaşlar, öğretmenlerin sendikaları talep ettiği zaman
greve gitmesi, hem ulusal hukukumuza göre hem uluslararası hukuka göre bir
hak olarak tanınmıştır. Nitekim, birçok yerde mahkemeler bu
hakkı teslim ediyor ve bu konuda öğretmenler hakkında herhangi
bir idari işlemin yapılmasının doğru olmadığı
ifade edilmesine rağmen, yalnız o gerekçeyle bugün 30 binin üzerinde
öğretmen ihraç edilmiş durumda. Birkaç örnekle durumu size biraz daha
açmak isterim.
Değerli
arkadaşlar, son KHKyla Dicle Üniversitesinde 12si profesör olmak üzere
17 öğretim üyesi ihraç edildi. Bakın, ihraç edilir edilmez
bilgisayarlarına el konuldu, odaları elinden alındı,
laboratuvarları kilitlendi ve bir hafta içinde lojmanlarını
boşaltmaları istendi. Bilgisayarlarında öğrencilerine ait
tezler, önemli makaleleri olmasına rağmen bilgisayarları da
ellerinden alındı. Bu öğretim üyelerinin 12si profesördü
değerli arkadaşlar. Bir hafta içerisinde lojmanı
boşaltmaları gerekti. Bu insanlar sokağa
çıktıklarında başkaca bir işte çalışma
imkânları da kalmıyor, dolayısıyla bu insanlar bir yerde
vatansız insanlarmış gibi muamele görüyor.
Değerli
arkadaşlar, bu arkadaşların hepsi ben Dicle Üniversitesinde
öğretim üyesiyken teşrikimesai yaptığım, 3ü de
aynı bölümde görev yaptığım arkadaşlarımdı.
Bu arkadaşlarımızın hepsi, Dicle Üniversitesi yönetimi
Fetullahçı cemaatin, daha doğrusu cemaatler birliğinin
denetimindeyken ya kadroları verilmeyen ya öğrenci verilmeyen ya
projeleri reddedilen öğretim üyeleriydi. Yani o dönemde de gadre
uğruyorlardı, şimdi de gadre uğruyorlar.
Peki, o
rektörler nasıl atandı? Şimdi, diyorlar ya: Fetullahçı
cemaatle uğraşıyoruz. Dicle Üniversitesindeki rektör
seçimlerinde 3üncü, 4üncü, 5inci, 6ncı sırada olmalarına
rağmen hangi gerekçeyle, hangi saikle ya da hangi erkin talimatı veya
direktifi veya önerisiyle siz onları rektör olarak atadınız?
1inci, 2nci dururken ne diye onları atadınız? Şimdi, onun
uygulamalarının aynısını siz yapıyorsunuz.
Eğer cemaatle uğraşmak istiyorsanız değerli
arkadaşlar, o atamaları sizlere kimler yaptırdıysa onun peşine
düşün. Eğer oradan hareket ederseniz, işte Fetullahçı
cemaatle o zaman mücadele etmiş olursunuz. Şimdi, bunu
yapmayacaksınız ama öğretim üyelerini sokağa
bırakacaksınız, bir şekilde sokakta da yaşamaz hâle
getireceksiniz çünkü başkaca bir yerde çalışmasını da
her türlü zorbalıkla engelleyeceksiniz. Nitekim öğretmenler,
sağlıkçılar dışarıda çalışmak
istediklerinde buna da engel oluyorsunuz.
Şimdi,
485 sıra sayılı Yasa Tasarısı geliyor. Biz
yıllarca üniversitelerde esnek çalıştırmanın
doğru olmadığını ifade edegeldik ve öğretim
üyelerinin kendilerini güvende görmeleri gerektiğini söyledik. 50/d
maddesiyle asistan istihdamının doğru
olmadığını ifade ettik çünkü iki dudak
arasındaydı işlerine son verilmesi, eğer rektör veya
yönetici beğenmezse Seni almıyorum, kadronu vermiyorum. diyebiliyordu.
Biz Tüm öğretim elemanları, araştırma görevlileri 33/aya
göre alınsın. diyorken şimdi bir çorba yasanın içerisine
bunu da koyuyorsunuz. Sanayinin geliştirilmesi ile akademisyenlerin,
araştırma görevlilerin 33/a maddesiyle alınmasının
veya 50/d maddesiyle alınmasının ne ilgisi var? Hiçbir
bağlantı yok, çorba yasa.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bundan dolayı, Çukurova Üniversitesinden
Mehmet Fatih Traş, 50/dyle istihdam ediliyordu, doktorası bitti,
kapı önüne koydular. Toros Üniversitesine başvurdu; devlet
üniversitelerinden vazgeçti, vakıf üniversitelerine başvurdu, yine
aynı gerekçeyle alınmadı ve Mehmet Fatih Traş intihar etti.
Bugün, öğretim üyelerini, bu ülkenin çalışanlarını
intihara sürüklüyorsunuz. Bakın, aziz, mübarek günlerden geçiyoruz. Bunun sorumluluğu
hepinizdedir, hepimizdedir. Bu sorumluluk gerçekten sizlere bir şey ifade
etmiyorsa benim sizlere söyleyebileceğim çok da fazla bir şey yok.
Bugün,
Millî Eğitimde öğretmenlerin durumu içler acısıdır
değerli arkadaşlar, dediğim gibi, vatansız
bırakılmış gibiler. İhraç edilmişler, ihraç
edilirken hiçbir sorgulama, idari ya da adli bir soruşturma
yapılmamış; neden görevlerinden
alındıklarını bilmiyorlar ama alınmışlar,
hasbelkader başka bir kurumda veya bir yerde çalışmaya başlayınca
buna bile engel olmaya çalışıyorlar.
Değerli
arkadaşlar, bugün, biraz önce bahsettiğim Dicle Üniversitesindeki
listeyi iddialı bir şekilde söylüyorum; Fetullahçı cemaatin
uzantıları o listeyi hazırlamıştır çünkü 17
öğretim üyesinin 17sini de araştırın, Diyarbakır
vekillerinize sorun, herhangi bir cemaatle, herhangi bir grupla ilişkileri
olmadığını çok iyi bilirler, hepsiyle
tanışırlar. Bu insanlar üniversitenin en başarılı
öğretim üyeleridir, en fazla makale üretenleridir, en fazla sempozyuma,
çalıştaya katılan insanlarıdır. Bu insanlar
başarılı oldukları için engellenmek istenmiştir.
Fetullahçı cemaat uzantıları bu listeyi size veriyor;
araştırın, il, ilçe teşkilatlarınıza sorun. Bunun
sorumluluğu gerçekten kaldırılamayacak kadar
ağırdır. Bu insanlara yaptığınız kötülükten
artık bir adım geri dönmeniz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, şunu da söylemeden edemeyeceğim: Bugün, 15 Temmuzun
birinci yılına yaklaşıyoruz. Bu zulüm politikasıyla
hiç kimse abat olamaz. Gelin bundan vazgeçelim ve kamudan açığa
aldığınız, ihraç ettiğiniz bu
çalışanların durumuyla ilgili somut bir çalışma
yapalım. Meclisin buna ihtiyacı var, hepimizin buna ihtiyacı
var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açıyorum, tamamlayınız.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Bu kadar vebal sizlere de ağır gelir, bu
vebalin altında kalırsınız. Bir an önce dönüşün yolu
için size imkân sunuyoruz.
Değerli
arkadaşlar, dün bir vekilimizin arabasının aranması durumu
söz konusu olmuştu. Mesele, arabanın aranıp aranmaması
meselesi değil; oradaki bir kolluğun, başçavuşun
ifadesidir. Bakın, kamu çalışanı olmasa şunu söyleme
hakkına sahip olabilir: Ben seni vekilim olarak görmüyorum, ben sana oy
vermiyorum. Ama bir kamu çalışanının bir milletvekiline
Ben seni milletvekili olarak görmüyorum. Televizyonlarda sizinle ilgili her
gün, bilmem, şöyle deniyor
Biz hepsini biraz önce de ifade ettik; siyasi
iktidarın, AKP saray iktidarının talimatlarıyla
yapılan şeyler olduğunu söylüyoruz. Dün Alicana yapılan
bir mini darbeydi, yarın başınıza geldiğinde maksi
darbe olur, siz de bundan kendinizi azade göremezsiniz.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Toğrul.
Önerinin
aleyhinde Burhanettin Uysal, Karabük Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Uysal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BURHANETTİN
UYSAL (Karabük) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Halkların Demokratik Partisinin, kanun hükmünde kararnamelerle ihraç
edilen akademisyenler ve kamu görevlileri için Meclis
araştırması açılmasıyla ilgili önergesinin aleyhinde
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Benden
önce konuşan HDP milletvekilimiz elbette ki olayın
sonuçlarını anlattı ama on bir ay önce 249 kişinin ölümüne,
2.193 kişinin yaralanmasına sebebiyet verenlere ve bu kutsal mabedin
bombalanmasına hiç değinmedi. Ben arzu ederdim ki 15 Temmuzu bir
anlatalım, bunun hesabını nasıl soracağımıza
da birlikte karar verelim.
Sayın
milletvekilleri, on bir ay önce Türkiye, 15 Temmuz 2016 günü daha önce hiçbir
devletin tecrübe etmediği, eşi ve benzeri görülmemiş bir
saldırıyla karşı karşıya kalmış;
yaklaşık kırk yıl boyunca devletin içine sinsice
yuvalanmış Fetullahçı terör örgütünün kendisine
bağladığı ve kontrol ettiği kamu görevlileri demokrasimize,
anayasal düzenimize ve millet iradesine kastetmişlerdir. Bu menfur,
satılmış çete mensupları, vatan ve millet hainleri milletin
uçağını, helikopterini ve silahlarını milletin üzerine
yöneltmişlerdir. Cumhurbaşkanımızın
çağrısıyla meydanlara çıkan aziz milletimiz de
tankların önüne çıktı, kurşunlara göğüslerini siper
etti.
Milletimizin
temsilcisi, millî iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisini
bombaladılar, kurşun yağdırdılar. Bizler de darbe
teşebbüsünün başladığı saatten itibaren Gazi
Meclisimizde toplandık. Biz o gece bütün görüş
ayrılıklarımızı bir kenara bırakarak parti
farkı gözetmeksizin aynı ruh, inanç çerçevesinde aziz milletimizin
sesi ve soluğu olduk Allaha hamdolsun. 249 şehidimizi rahmetle
anıyorum, makamları ali olsun. Şehit olmak için meydanlara
çıkıp gazi olan insanlarımıza da
şükranlarımı ifade etmek istiyorum.
Gerçekleştirilen
bu saldırı, sadece basit bir darbe teşebbüsü değil,
aynı zamanda kaos, kargaşa yaratarak iç savaş çıkartıp
Türkiyeyi bölünmeye müsait hâle getirmek içindi ve çok şükür milletimizin
destansı kahramanlığı neticesinde bu alçakça girişim
akamete uğratılmış, sonrasında vatandaşın
günlük hayatını zorlaştırmayacak ancak FETÖyle mücadeleyi
hızlandıracak olan olağanüstü hâl ilan edilmiştir.
Olağanüstü
hâlin ilanından sonra devletin arındırılması
politikasına tekabül eden kanun hükmünde kararnameler ihdas
edilmiştir. Kanun hükmünde kararnamelerle amaçlanan, devlet içindeki bu
yapı mensuplarının ayıklanmasıyla ülke, millet ve
devlete karşı muhtemel tehditlerin önlenmesi yani benzer saldırılara
girişilmesine engel olunmasıdır, bir nevi devletimizin beka
mücadelesinin de önünü açmaktır. Gerçekten de kararnameler
incelendiğinde görüleceği üzere, düzenlemeler, terör örgütüne
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olduğu değerlendirilen kamu personelinin devletten
arındırılmasına tekabül etmektedir. Böylece, öncelikle
FETÖnün amaç ve hedeflerine hizmet ettiğini ortaya koyan kriterler
belirlenmiş, kanun hükmünde kararnamelerin çizdiği çerçeveye uygun
olarak da devletten arındırma sürecine girişilmiştir.
Fetullahçı
terör örgütünün kökünü kurutana kadar mücadele etmek hepimizin boynunun borcu
olması gerek. 15 Temmuz gecesi ellerine silah almamış
olabilirler. Ama eline silah alanların hepsi de gücünü nereden
alıyorlardı? Elbette ki onlardan. Yarın bunların da
ellerine silah almayacağını kim bilebilir? İhanet virüsü
vücuda girmiş zehir gibidir, bir yerde kalmaz, her organı, her
hücreyi etkiler ve sonunda vücudu teslim alır, aynen kanser virüsü gibi.
Ve şimdi bu vücudu bunlardan temizlememiz gerekiyor. Bu ülkenin
özgürlüğüne kastetmeye çalışanlarla iş birliği
yapanların, kamuda bunların bayraklarını sallayanların
kamuda barındırılmasını kimse istemez. Ama bunlarla
irtibatları olmayanların ayrılması da bizim hem vicdan hem
devlet sorumluluğumuz hem de millet sorumluluğumuz
anlayışı içerisinde yer almaktadır. Sayın
Başbakanımızın ifadesiyle, sapla samanı
karıştırmayacağız. Yapılan incelemeler sonucunda,
Fetullahçı terör örgütüyle yakınlığının,
irtibatının değerlendirilmediği kişiler görevlerine
kararnamelerle iade edilmekte, edilmeye de devam edilecektir.
Hiçbir
devlet beşerî sermayesinden vazgeçemez. Bir profesörün, bir doktorun, bir
generalin yetişmesi için ailelerin, devletimizin ne kadar
yatırım yaptığı, ne kadar zaman
harcadığı hepimizin malumudur. Tam meyve
alacağımız zaman bu insanların devlet kademelerinden
uzaklaştırılması akıl, irade sahibi hiçbir devletin
yapacağı iş değildir ama bizim de bundan başka yapacak
bir çaremiz kalmamıştır.
Sayın
milletvekilleri, ihlallere karışan kamu görevlilerinin devlet sistemi
içinden arındırılması ilk defa Türkiyede
karşılaşılan bir uygulama değildir. Örneğin,
1991de Çekoslovakyada, 1992de Bulgaristanda, 1993te Arnavutlukta, 1994te
Macaristanda, 1997de Polonyada, 1999da Romanyada ve Doğu, Batı
Almanyanın birleşmesinin ardından Almanyada
arındırma politikaları farklı şekillerde
kullanılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, iktidar olsun muhalefet olsun, sorumluluk makamında kim
olursa olsun, bu örgütün bütün unsurlarıyla birlikte devletin bünyesinden
sökülüp atılması için birlikte mücadele etmek devlet bekası,
milletimizin birlik ve beraberliği, ülkemizin bölünmez bütünlüğü için
elzemdir.
15 Temmuz
gecesi, bütün görüş ayrılıklarımızı bir kenara
bırakarak demokrasimize, anayasal düzenimize ve millet iradesine
nasıl sahip çıktıysak devletimizin aynı risk ve tehlikeyle
tekrar karşılaşmamak adına yürüttüğü
arındırma politikalarını da engelleyecek veya gölgeleyecek
mahiyetteki siyasi yaklaşım ve davranışlar doğru olmadığı
gibi FETÖye omuz vermekten başka bir şey değildir.
Bu
önerinin aleyhinde olduğumu bir kez daha belirtiyor, yüce heyetinizi ve
milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uysal.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Yıldırım...
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan, önerge gerekçemiz belli, gerekçe
bölümünde yazılı, akademisyenleri tartışıyoruz;
şüphesiz, farklı konular burada tartışılabilir ancak
sayın hatip Meclisimizin bombalanmasını kınamadığımız
üzerinden gelip bu önergeyle bir iltisak kurarak grubumuza sataşmada
bulunmuştur.
İç
Tüzük 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Yıldırım, tutanakları getirteceğim,
bakacağım. Bir sataşma var ise size söz vereceğim.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan, o zaman müsaade ederseniz
yerimden İç Tüzük 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz, 60ıncı madde göre söz veriyorum.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Karabük
Milletvekili Burhanettin Uysalın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET
YILDIRIM (Muş) Şimdi, sayın hatip ihraç edilenlerin
tamamının FETÖcü olduğu çarpık mantığı
üzerinden hareket ederek konuşma yaptı. Mesela, soruyorum:
İbrahim Kaboğlu. Diyor ki: Bunların da sonradan ellerine silah
alıp almayacağını bilmiyoruz. Aynen cümlesi bu. O gün
ellerinde silah yoktu 15 Temmuz gecesi ama önümüzdeki dönemde ellerine silah
alıp almayacaklarını bilmiyoruz. Mesela, İbrahim
Kaboğlu eline silah mı aldı veya alacak mı? Cihangir
İslam eline silah mı aldı? Semih Özakça, Nuriye Gülmen ellerine
silah mı aldı ya? Biz, Gülenle ömrü boyunca mücadele ettiği
hâlde ve iktidar ile Gülen kol kola bütün ülkeye kan kustururken onlara
karşı mücadele edenlerin de bu kapsam içerisinde mütalaa edilip ihraç
edilmesinden söz ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
YILDIRIM (Muş) Bugün iktidara muhalif olan herkesin topyekûn bu
KHKların mağduru olmasından söz ediyoruz ama kalkmış,
bu akademisyenlerin bile, akıllara zarar bir şekilde, silahlanabilme
ihtimallerinden söz ediyor. Bunu da kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, 13/6/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım tarafından, KHKlarla gerçekleştirilen
ihraçların durdurulması ve hukuksuzca ihraç edilmiş tüm
akademisyenlerin ve kamu emekçilerinin görevlerine iade edilmeleri için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Haziran
2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Önerinin lehinde Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Atıcı.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede akademisyen ve eğitimcilerin
karşılaşmış oldukları sorunlarla ilgili olarak
Meclis araştırması açılması yönünde verilen önergenin
lehinde olmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Akademik özgürlükleri savunan, eğitimi kendi
siyasi çıkarları için değil ülke çıkarları için
kullanan, sadece ekmek yemenin değil, hak yemenin de orucu
bozacağının bilincinde olan milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu önergede ne deniyor? Türkiyede akademisyen ve
eğitimcilerin karşılaşmış oldukları
baskı, tehdit ve ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı
unsurları ortadan kaldıralım. diyor. Kaldırmayalım
mı? Kanun hükmünde kararnamelerle, hiçbir gerekçe gösterilmeden ve
yargılama yapılmadan gerçekleştirilen ihraçları
durduralım. diyor. Durdurmayalım mı? Hukuksuzca ihraç
edilmiş tüm akademisyen ve kamu emekçilerini görevlerine iade edelim.
diyor. Allah aşkına, etmeyelim mi? Ancak ve de ancak faşist bir
anlayış buna Hayır. der, ancak ve de ancak dikta rejimini
isteyenler buna Hayır. der. Sizlerin ben bu önergeye Hayır.
demeyeceğinizi ümit etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, AKPnin en başarısız olduğu ve milletimizi
doğrudan vuran iki konu, eğitim ve dış politikadır. On
beş yıllık iktidarı boyunca eğitim sistemini yazboz
tahtasına çeviren AKP zihniyeti, OHAL uygulamalarıyla da şimdi
üniversitelere de el attı. Üniversitelerimiz darbe dönemlerinde bile
görmedikleri kadar şiddet, baskı uygulamaları ve işten
çıkarmalarla karşı karşıya kaldılar. Bunlara ek
olarak, AKPnin şerrinden korkan pek çok insan da mecburen emekliliklerini
istediler.
Peki, AKPnin burada ne amacı olabilir? Bir tek
amacı var: Üniversiteleri ele geçirmek. Peki, ülkeyi bu kadar ele
geçirmişken üniversiteleri AKP neden ele geçirmek istiyor acaba? Bunun
sebebi çok basit ve cevabı da 7 Haziran seçimlerinin içerisindedir.
Yapılan araştırmalar üniversite mezunu kişilerin sadece
yüzde 26sının AKPyi tercih ettiğini gösteriyor yani
üniversiteler AKPnin Genel Başkanı olan Recep Tayyip
Erdoğanın zihniyetine göre insan yetiştirmiyor, konu bu.
Peki, ne yapmak lazım? AKP zihniyetine hizmet
etmeyen yüksek öğrenim sistemini yok etmek lazım. Peki, işe
nereden başlamak lazım? Elbette ki öğretim üyelerinden. Peki,
bunun için bir de tecrübe lazım, AKPnin böyle bir tecrübesi var mı?
Elbette var hem de oldukça tecrübeli çünkü AKP işe ilköğretim ve
liselerden başladı.
Lise mezunu kişilerin acaba ne kadarı AKPyi
tercih ediyor? Sadece yüzde 33ü. AKP buradan başlayarak öncelikle
ilköğretimde ve liselerde millî eğitim sistemini yok etti ve burada
da işe öğretmenlerden başladı, arkasından 4+4+4
sistemiyle devam etti. Buradan elde ettiği tecrübeyi şimdi özgür
üniversiteleri yok etmek için kullanıyor.
Amaç? Amaç, bunlara oy vermiyorlar; lise mezunları,
üniversite mezunları Türkiye ortalamasından daha düşük oy
veriyorlar. Bunları kim yetiştiriyor? Bu okulları ve bu
öğretmenleri, bu öğretim üyelerini yok etmemiz lazım. zihniyeti
işte burada. AKP Hükûmeti sosyal demokrat, yurtsever öğretmenleri,
akademisyenleri hukuksuz bir şekilde yok etmeye çalışıyor.
Yok etme kelimesini özellikle kullanıyorum.
15 Temmuzdan bu yana 135 binden fazla kamu
çalışanı ihraç edildi, 135 binden fazla. FETÖyle birlikte olan,
terörist olan insanların cezalandırılmalarını hem de
en ağır şekilde cezalandırılmalarını hepimiz
çok istiyoruz ama sizler masum insanları cezalandırdınız.
Bizler, cezalandırılanlar, biz acı çekmekten çekinmeyiz
arkadaşlar, biz direngeniz. Bizi bir yok edersiniz, bin geliriz. (CHP
sıralarından alkışlar) Ancak bunların bedelini
milletimiz bizden daha fazla ödüyor. Bizi yok etmeye çalışıyorsunuz
ya, millete kötülük yapıyorsunuz. Nasıl mı? Bakın,
çocuklarımız dünyadan geri kalıyorlar. PISA sonuçlarına
göre, iyi dinleyin, 72 ülke içerisinde matematikte 49uncu sıraya
geriledik, okumada, ana dilimizle okumada 50nci sıraya geriledik 72 ülke
içerisinde, fende 72 ülke içerisinde 52nci sıraya geriledik. Gençlerimize
bakalım, üniversitelerimize, onlar da dünyadan geri kalıyor sizin
yüzünüzden. Nasıl mı? Bakın, 183 tane üniversitemiz var şu
anda, dünyada ilk 500e giren sadece 5 üniversite var, 2si de özel. Dünyada
ilk 1.000 üniversite içerisinde sadece 10 tane üniversitemiz var, sadece 10
tane üniversitemiz var. Sizin uyguladığınız politikalar
bizi bu noktaya getirdi. Bakalım dünyanın en iyileri içerisinde
kimler var? En iyiler içerisindeki üniversitelerin yüzde 23ü ABDden, yüzde
9u Çinden, yüzde 7,6sı İngiltereden. Bizim üniversitelerimiz alan
sıralamalarında yüzde 1,2ye ancak girebiliyorlar, sizin yüzünüzden.
Ben size soruyorum: Bizim beynimiz diğer insanların beyninden daha
mı az çalışıyor? Asla, sadece iyi yönetilmiyoruz, sadece
iyi yönetemiyorsunuz. Bizi daha iyi yönetmek mümkün, ülkeyi daha iyi yönetmek
mümkün.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Hocam, bizden önce kaç tane giriyordu ilk 500e?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Sayın grup başkan vekili soruyor: Bizden önce
acaba nasıldı? Bakın, Sayın Grup Başkan Vekili, size
dedim ki: Geriledik. Sizden önce de durumumuz arzu ettiğimiz düzeyde
değildi ama sizin iktidarınızla birkaç basamak daha geriye
gittik. Arzu ederseniz size uzun uzun PISA sonuçlarını
Siz de
bulabilirsiniz ve bu verdiğim rakamlar sizin rakamlarınız,
devletin rakamları, benim rakamlarım değil. Daha kötü
yönetiyorsunuz ki biz daha geriye doğru gidiyoruz. Sizin siyasi
emelleriniz sadece bizi, öğretim üyelerini, öğretmenleri vurmuyor; çocuklarımızı,
gençlerimizi, ülkemizi vuruyor, bunu size anlatmaya çalışıyoruz.
Bu çocuklar hepimizin. Ya, bunların siyasi düşünceleri yok.
Bunların anaları belki AKPli, belki MHPli, belki HDPli, belki
CHPli, hiç fark etmez ama düşünen, özgür üniversite öğrencilerinin
yerine, soru sormayan, araştırmayan bir gençlik hevesiyle sadece
siyasi iktidarınıza güç katmaya çalışıyorsunuz. Allah
aşkına, ne yaptığınızın farkında
mısınız? Ne olur bunun farkında olun.
Hayatlarını
öğrencilerine, iyi bir gelecek idealini gerçekleştirmeye adayan çok
değerli öğretim üyeleri, eğitimciler, ya, sırf bu işle
ilgilenmeleri gereken bu insanlar haklarını aramak için sokağa
iniyorlar ve polisin şiddetiyle mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
Ya, bunlar sizin de hocalarınız. Ya, hiç utanmıyor muyuz?
Hocalarımız sokağa çıkıyor, gaz yiyor, cop yiyor ya,
bu utanılacak bir durumdur arkadaşlar. Özgür bilimin yuvası
olması gereken üniversite kampüsleri polisin ayakları altında
ezilen cübbelerle dolu. Ya, şu resimden utanmıyor musunuz? Üniversitelerde
öğretim üyesi hocaların cübbeleri polisin postalları
altında eziliyor. Ya, bundan utanmayacak mıyız arkadaşlar,
Allah aşkına utanmayacak mıyız?
Ülkemizin
her kesiminde sorunlar çığ gibi büyüyor. Bu sorunlara çare
olması gereken üniversiteler kapılarına kilit vurma
noktasına geldi. Üniversiteler suskun, bu sizin de işinize yaramaz.
Üniversiteler korku içinde, vallahi AKPnin de işine yaramaz bu, açık
söylüyorum. Ülkenin ilerlemesi için özgürlüğe ihtiyaç var. Demin size
verdiğim rakamlar sanayide de böyle, ekonomide de böyle, geriye gidiyoruz.
Ya, geriye giden bir ülke AKPnin de işine yaramaz. Onun için
özgürleştirmelisiniz Türkiyeyi ama tam tersi, faşist bir dikta
yönetimini aratmayacak, daha kötü bir şekilde yönetmeye
çalışıyorsunuz, her geçen gün baskının şiddetini
artırıyorsunuz. AKPnin, iktidarın başlıca sorunu
hâline gelen ekonomik sıkıntıları gidermek için
üniversitelere ihtiyacınız var ama üniversiteler polis
şiddetinin altında eziliyor.
Bakın,
öğrenciler mezuniyet töreninde size karşı orantısız
zekâ kullanıyorlar, orantısız zekâ. Bakın, ne diyorlar,
diyorlar ki: Biz sana biber kullanma demedik, salça olarak yine kullan. Yani
Hocalara, bize biber gazı sıkma. diyor. Yani bundan utanmayacak
mıyız arkadaşlar?
Bakın,
15 Temmuzdan bu yana çıkarılan 7 farklı KHKyla toplam 4.811 akademisyeni
ihraç ettiniz, 2.221 akademisyeni açığa aldınız. 1960
darbesinde 147 kişi ihraç edildi, 1980 darbesinde 120 akademisyen ihraç
edildi, şimdi siz tüm darbe dönemlerinin 20 katından daha fazla
insanı ihraç ettiniz. Yani siz faşist diktatörlerin yaptığı
darbelerden daha ağırını yaptınız, daha kötü
duruma getirdiniz ülkeyi, bundan utanmak gerekir. Üniversiteler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Atıcı.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Üniversitelere Ben gencin okumamışını
severim. diyen yöneticileri doldurdunuz; intihali bir suç olarak görmeyi
bırakın, meşru hâle getirmeye heves eden öğretim üyelerini
doldurdunuz. Bunlar bize gösteriyor ki, siz asıl darbeyi Türkiye'ye
değil -20 Temmuzdaki darbeden bahsediyorum- üniversitelere, akademilere
yaptınız.
Peki,
soruyorum size: Özgür bilim sevdalısı akademisyenler bu
baskılardan korkuyor mu? Hayır, korkmuyor. Kafelerde
buluşuyorlar, her yerde buluşuyorlar ve Hocama dokunma. diyorlar,
Hocama dokunma. diyorlar. Bakın, Türkiye'yi ne hâle getirdiniz, bundan
da utanmak gerekir.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Onu Fetullah Hoca anlarlar.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) İşini geri isteyen ve günlerce Yüksel Caddesinde
direnen Nuriye Gülmen ve Semih Özakçanın yarattığı
dayanışmadan korktunuz, onları içeri attınız.
Zannettiniz ki onları gömeceksiniz. Hayır, hayır,
yanılıyorsunuz, çok yanılıyorsunuz ve bunun
hesabını sizden soracağız. Hiç endişeniz olmasın,
kimse endişe etmesin, bizi izleyenler, bunun hesabını elbette
soracağız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hocam, Hocama dokunma.yı bunlar Fetullah Hoca
anlar, lütfen düzelt.
BAŞKAN
- Önerinin aleyhinde
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bostancı
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Atıcı,
yaptığı konuşmada faşist diktatörlükten daha kötü
olduğumuzu, üniversitelere düşman olduğumuzu, çünkü
üniversitelilerden oy alamadığımızı, oy oranlarından
da böyle görüldüğünü, memleketi kötü yönettiğimizi söyledi. Bu
bağlam, söylediğim şu çerçeve 69a göre
BAŞKAN
Yani üniversiteden oy alamadığınızı söylemesi bir
sataşma değil Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Faşist diktatörlükten daha kötü olduğu
BAŞKAN
Evet, ilk cümleniz nedeniyle ben size söz veriyorum.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Teşekkürler.
BAŞKAN
- Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Mesela şu anda üniversitede kaç tane felsefeci
var? Lisede kaç felsefeci var?
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bir tane kalmıştı, onu da milletvekili
yaptılar. Aklı başında bir Naci Bostancı vardı,
onu da milletvekili yaptılar ki üniversiteyi boşalttılar.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar, bir eleştiri mantığı kurarken tutarlı
olmasına dikkat etmekte fayda vardır. AK PARTİ on beş
yıldan bu yana iktidarda, oraya biz kendimiz gidip oturmadık.
Demokratik teorinin esası şudur: Halk, kötü yöneteni tasfiye eder,
iyi yöneteni iktidara getirir. Halkın nasıl düşünmesi
gerektiğine ilişkin seçim zamanları çıkar
konuşursunuz, zaten konuşuyorsunuz da ama sonuç olarak halk
kararını verir, bütün halk, iyi yöneteceğini
düşündüklerini, iyi yönetenleri iktidara getirir. AK PARTİ de
memleketi iyi yönettiği için her zaman iktidara gelmiştir; bu çizgide
devam ettiği sürece de iktidara gelmeye elbette devam edecektir, siz de
muhakkak, eleştirmeye devam edeceksiniz.
AK
PARTİnin yüksek eğitimlilerden daha az oy aldığı
iddiası son derece fantastik bir iddiadır. Anketleri öyle de
okursunuz, böyle de okursunuz ama yüzde 50 oy almış bir siyasi
partinin içinde yüksek eğitimliler daha alt düzeyde oy oranına sahip
olan partilere göre sayısal olarak daha fazladır. Ayrıca, mesele
sadece okuryazarlık meselesi değil, demokrasi demosun
iktidarını esas alır. Herhâlde şöyle zımni bir
fanteziyi biz burada söylemeye başlarsak, o anlama gelebilecek bir
göndermede bulunursak yanlış olur: Okumuş olanlar ile
okumamış olanların veya daha az okumuş olanların
memleketin geleceğine ilişkin fikirleri kalite ve kantite olarak farklı
olmalı. Bu, son derece elitist, son derece yanlış bir
bakıştır ve demokrasiyle de bağdaşmaz; gizli bir
fantezi içerir. Önemli olan
Neresinden bakarsanız bakın, Sayın
Atıcının burada kurmuş olduğu mantık, kötü
yönettiğimiz, yüksek eğitimlilerden az oy
aldığımız, her türlü mantığı demokrasiyle
de, Türkiye'nin gerçekliğiyle de çelişmektedir.
Teşekkürler.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yerimden 60a göre bir söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Özel, mikrofonunuzu açıyorum, 60ıncı
maddeye göre bir dakika süre veriyorum.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve (10/518) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlık
Divanındaki tüm görevleri Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerinin almasına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Sayın Bostancı, işte,
tam okumuş nasıl yapar, okumamış nasıl davranır
falan
O konuda Cumhuriyet Halk Partisinin, ima ettiği gibi bir
kanısı olması asla düşünülemez de bugün okumuşlar ne
yapmış ondan bahsedeyim.
Çölyak
hastalarının sorunlarını dile getirdik yıllarca,
Meclis, örnek, eşine az rastladığımız bir örnekle bir
komisyon kurdu. Komisyonun amacı, çölyak hastalarının dertlerini
dinleyeceğiz, çözüm bekleyen sorunları için
ortaklaşacağız ve derde deva olacağız.
Bu
Komisyon, dün yapılan seçimden sonra, saat dörtte, zatıalinizin
duyurduğu çağrıya uyarak gitti; başkan seçecek, başkan
yardımcısı seçecek, sözcü seçecek. Komisyonun
Başkanlık Divanındaki 4 temsil makamının 4ünü de
çoğunluk oyuyla yine Adalet ve Kalkınma Partisi aldı. Bunu
darbede yaptılar, bütün her şeyde yaptılar ama artık bu
kadar insani bir meselede
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
katkı sunmak isteyen milletvekilleriyle orada bile
ortaklaşmamak yani sizin okumuş onu yapar
Görüyoruz sizin ne
yaptığınızı ve bunu da millete havale ediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Atıcı
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili,
benim konuşmamda, okumuş olanlar ile okumamış olanlar,
tahsilli olanlar ile tahsilli olmayanların oy kalitesinin farklı
olduğunu söylediğimi ima ederek çok ağır bir sataşmada
bulundu.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) İma eden. dedim, zaten kurduğu
mantık bunu açıkça ortaya koyar.
BAŞKAN
Pardon, bir saniye Sayın Bostancı.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Efendim, ima ettiğini söyleyerek bir algı
oluşturdu efendim, bu çok ağır tehlikeli bir algıdır.
BAŞKAN
Sayın Bostancı bir şey söyledi, duyamadım.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, burada
yapmış olduğu konuşma, zaten ima olarak onu içeriyor. AK
PARTİyi aşağılarken, aşağılamaya
çalışırken Size okumuşlar oy vermiyor. diyor, bu elbette
ki elitist bir bakışı yansıtır.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Hayır efendim, böyle bir
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Atıcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Grup Başkan Vekili, siz bir akademisyensiniz. İsterdim ki benim on
dakikalık konuşmamda yaptığım eleştirilere cevap
veresiniz ama siz çıktınız, burada sıradan bir insanın
söyleyeceği gibi Efendim, biz çok oy aldık, biz iktidarız,
istediğimizi yaparız. anlamında bir söylemde bulundunuz. Bu içi
sığ bir söylemdir, bir.
İki: Tabii, bunun sığ olduğunu siz de
bildiğiniz için size yakışmayacak bir şekilde, benim, sanki
okumuş olanlar ile okumamış olanların oyları
birbirinden farklıymış, kalitesi daha değişikmiş
gibi bir şey söylediğimi ima ettiniz. Bu çok ayıptır, bu
benim babama ayıptır, benim anneme ayıptır. Ben Tamirci
Şahap Ustanın oğluyum. Benim babam ilkokul mezunudur, annem
ilkokul mezunudur ve onların oyu en az benim oyum kadar, en az sizin
oyunuz kadar değerlidir Sayın Grup Başkan Vekili. (CHP
sıralarından alkışlar) O nedenle lütfen söylediklerinize
dikkat edin.
Ama siz çok haklısınız bunları
söylemekte çünkü Sayın Cumhurbaşkanı da sizin gibi korku
içerisinde. O da diyor ki: Efendim, siyasi olarak iktidar olmak başka
şeydir, sosyal ve kültürel iktidar ise bambaşka bir şeydir.
Bütün zorbalıklarınıza karşı, işte, halkı
sindiremediğinizi Cumhurbaşkanı da, siz de burada itiraf
ediyorsunuz. Bu itirafınızı ederken de maalesef hiç size yakışmayacak
bir şekilde, dönüp dolaştırıp benim söylemediğim bir
şekilde halkımızı küçümseyerek, siz böyle bir ima yaratarak
halkımıza haksızlık ediyorsunuz.
Benim sizden ricam şudur: Siz bir grup başkan
vekilisiniz. Çıkarsınız, burada benim on dakika söylediklerime
cevap verirsiniz. Eğer onların içerisinde bir tane yanlış
varsa konuşalım. Eğer diyorsanız ki Hayır, bu ülkede
zorbalık yok; hayır, bu ülkede herkes istediğini söylüyor., ee,
o zaman sizinle konuşuruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Atıcının burada yapmış olduğu bir önceki
konuşma, kesinlikle, okuryazar olmayan yahut da daha az okumuş
olanların AK PARTİ gibi bir partiye ilgi gösterdikleri
bağlamında bir pejoratif iddiayı taşıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Aynı demagojiyi
yapıyor ya her seferinde. Mercedese bunlar biniyorlar, Audiye bunlar
biniyorlar, sonra Halkçıyız. diyorlar. Kravatları 500 lira,
ayakkabıları makam arabası gibi. Bunlar halkçı, biz
elitist! Böyle şey olur mu ya! Valla ya, 8 korumayla geziyorlar.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Geleceksin burada
önce böyle konuşacaksın, sonra da Benim babam, annem ilkokul
mezunu. diye başka bir efsane yaratmaya kalkacaksın. Kusura bakmasın!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı, teşekkür ederim. Tutanaklara geçmiştir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
sadece tutanaklara geçmesi için söylüyorum. Sayın grup başkan vekili
gerçekleri söylemiyor. Kendisi de bir girdaba girdiğinin farkındadır.
Benim böyle bir söylemim yoktur. Ben, söylediklerim tutanağa geçtiği
şekliyle neyse aslanlar gibi arkasındayım.
BAŞKAN
Tutanaklara geçmiştir, teşekkür ederim.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, 13/6/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım tarafından, KHKlarla gerçekleştirilen
ihraçların durdurulması ve hukuksuzca ihraç edilmiş tüm
akademisyenlerin ve kamu emekçilerinin görevlerine iade edilmeleri için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Haziran
2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Önerinin aleyhinde, Selim Dursun, Sivas Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Dursun.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, Mercedese binen bunlar,
Audiye binen bunlar, en lüks arabalara binen bunlar, 9 korumayla gezen bunlar;
onlar halkçı, biz elitist! Böyle bir şey olur mu ya! Hepsinin
koruması var onar tane.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, efendim, lütfen
VELİ
AĞBABA (Malatya) Audiye biniyorlar, Mercedese biniyorlar Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Lütfen efendim, kürsüye hatip davet ettim.
Buyurunuz
Sayın Dursun.
SELİM
DURSUN (Sivas) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Halkların Demokrat Partisinin grup önerisi hakkında AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Niye Gazi
Meclis? Efendim, malumualiniz, 15 Temmuzda FETÖ terör örgütünün alçak darbe
girişimine maruz kalmış ve bombalanmış bir Meclisimiz.
Bu 15 Temmuz darbe girişimi devletimizin, milletimizin bekasına,
geleceğine kasteden terör örgütü mensuplarının hain
saldırılarıydı. Efendim, şimdi, bu 15 Temmuzda devlet,
milletiyle beraber öyle bir refleks verdi ki -hep beraber; siyasileriyle, bütün
siyasi partileriyle, vatandaşlarıyla- o gece darbecilere verdiği
dersle dünya tarihine de belki örnek olabilecek bir not düştü.
Değerli
vekiller, o gün 249 şehit, 2.194 de gazimiz oldu. Bu şehitlerimizin
tabii ki hakları, hukukları, kanları yerde kalmayacak;
gazilerimizin de, milletimizin de, devletimizin de. Bunun arkasından,
Hükûmetimize bir OHAL yetkisi verdik efendim, Meclisimiz verdi bu yetkiyi. OHAL
yetkisi neticesinde de kanun hükmünde kararnamelerle, birtakım iş ve
işlemlere tabi tutulan terör örgütü mensuplarının, teröre
yardım, yataklıkla vesaireyle iştigal etmiş, iltisakı
olan kamu görevlilerinin de görevlerine son verilmiştir.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Bunları nasıl tespit ettiniz ya? Tespit
ettiniz mi? Herhangi bir soruşturma yapmamışsınız ki.
SELİM
DURSUN (Devamla) Efendim, tabii, onun tespit yolu kanunlarda ve
şeylerdedir. Dolayısıyla sizin de bir itirazınız varsa
o zaman kanunlardan doğan haklarla itirazlar yapılır. Kaldı
ki örnekleri de var. Çokça, kanun hükmünde kararnameyle de geri dönenler var.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Daha yargı yolunu bile açmadınız,
komisyonu yeni kurdunuz.
SELİM
DURSUN (Devamla) Nasıl olur efendim? Kanun hükmünde kararnamelerle geri
dönenler yok mu? İtirazları yapılıp da
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Sizin açığa aldıklarınız
SELİM
DURSUN (Devamla) İtiraz yolları kapalı değil. İtiraz
yolları geçtiğimiz Kurban Bayramı öncesi açıldı.
BAŞKAN
Genel Kurula hitap ediniz Sayın Dursun.
SELİM
DURSUN (Devamla) Dolayısıyla, tabii ki sizin iddialarınız
bunlardır, grup önerinizde bunu zaten belirtmişsiniz; hukuksuzluklar
var, yanlışlıklar var
Varsa bunun itiraz yolları bellidir
dedim. Verilen rakamlara baktığınızda zaten görevlere
dönenleri sizler de söylüyorsunuz, Öğretmenlerin şu kadarı
döndü. diyorsunuz. Ha, birtakım eksiklikler olmuş olabilir. Ama
devlet bir sıkıntı yaşadı, millet bir
sıkıntı yaşadı. Sıkıntı yaşayan
insanlar, belki problemlerini kanun önünde farklı şekilde arayamayan
kardeşler, arkadaşlar, insanlar, öğretim üyeleri, memurlar var
mıdır? Varsa gereğini yapsınlar. Gecikmez, geciken adalet
adalet değildir. diyebilirsiniz ama muhakkak geri dönüşler oluyor.
Kendi yakınlarımızdan da örnekleri var. Her birimiz
sanırım bu noktada yaşıyoruz günlük hayatımızda
da.
Bu
yapının nasıl bir ruh hâlinde olduğunu hepimiz gördük.
Terör örgütünün çok beyinli, çok okumuş, çok belli mevki, makamlara,
kadrolara gelmiş insanların bile devleti, milleti aleyhinde bu kadar
nasıl sağlıksız düşünebildiğini de anlamakta
gerçekten zorlanıyorduk.
Bu OHAL
yetkisiyle kanun hükmünde kararnamelerin çeşitli uygulamaları da her
yerde vardır malumualiniz. Bizim söyleyeceğimiz, yapılan
eksiklik ve hakikaten yanlışlık varsa, hata varsa bunların
giderilmesi noktasında da ilgililerin itirazlarını gereği
gibi kanundan aldıkları, idare hukukundan aldıkları güçle
yapmaları gerekir diyorum.
Grup
önerinizin aleyhinde oy vereceğimizi söyleyerek yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dursun.
Öneriyi
oylarınıza
III. YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Bir yoklama talebi vardır.
Yoklama
isteminde bulunan sayın milletvekillerini tespit edeceğim: Sayın
Özel, Sayın Doğan Türkmen, Sayın Bektaşoğlu,
Sayın Gürer, Sayın Akkuş İlgezdi, Sayın Bircan,
Sayın Usluer, Sayın Tanal, Sayın Gündoğdu, Sayın Kuyucuoğlu,
Sayın İnönü Tümer, Sayın Çamak, Sayın Arslan, Sayın
Atıcı, Sayın Basmacı, Sayın Kaplan Hürriyet,
Sayın Aydın, Sayın Yüceer, Sayın Turpcu, Sayın Baykal.
(CHP sıralarından alkışlar)
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.53
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:17.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III. YOKLAMA
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce
istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, 13/6/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım tarafından, KHKlarla gerçekleştirilen
ihraçların durdurulması ve hukuksuzca ihraç edilmiş tüm
akademisyenlerin ve kamu emekçilerinin görevlerine iade edilmeleri için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Haziran
2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.-
CHP Grubunun, 1/7/2016 tarihinde Denizli Milletvekili Kazım Arslan ve
arkadaşları tarafından, tarımda yaşanan
sorunların araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Haziran
2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu, 13/6/2017 Salı günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Denizli
Milletvekili Kazım Arslan ve arkadaşları tarafından
tarımda yaşanan sorunların araştırılması
amacıyla 1/7/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan 711 sıra no.lu Meclis
Araştırması Önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere, bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13/6/2017 Salı
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Denizli Milletvekili
Kazım Arslan konuşacaktır.
Sayın
Arslan? Yok.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Ahmet Yıldırım, Muş
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından
alkışlar)
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun vermiş olduğu
araştırma önergesinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bütün
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben,
özellikle, araştırma önergesi üzerinde konuşmaya başlamadan
önce, bugün açlık grevinin 97nci gününde olan eğitimci Semih Özakça
ve akademisyen Nuriye Gülmenin durumuna dikkat çekmek istiyorum.
Sayın
Başkan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Genel Kurul salonunda bir uğultu
vardır. Hatip kürsüdedir, lütfen, efendim, hatibi dinleyelim.
AHMET
YILDIRIM (Devamla) Bugün partimizin vermiş olduğu
araştırma önergesinin aleyhinde konuşan iktidar partisi hatibi,
ihraç edilen herkesin 15 Temmuz darbe girişimiyle iltisaklı
olduğunu ifade ederek, bize göre, büyük bir gafın altına imza
atmıştır. Ben isimlerden bazılarını saydım
ve hatip bir adım daha ileri giderek 15 Temmuz günü bu akademisyenlerin
elinde silah olmamış olmasının, önümüzdeki dönemde de
ellerine silah almayacakları anlamına gelmediği yönünde skandal
bir cümle kullanmıştır. Hatibin milletvekili olmadan önceki
yaşamına baktım, ne hazindir ki kendisi de bir akademisyen.
Düşünün, bir akademisyen, binlerle ifade edilebilecek, ihraç edilmiş,
sistemin ve siyasi iktidarın mağduru olmuş akademisyenler
hakkında Bunlar ellerine pekâlâ silah alabilirler. gibi skandal bir
cümleye imza atmaktadır.
Şimdi,
şunu söyleyelim: Semih Özakça ve Nuriye Gülmen, özellikle, iktidar
partisinin KHKlar faşizmiyle mağdur olmuş insanların sesi
oldukları için bugün cezaevindeler. Bu eğitimci ve akademisyen
gençler, iktidarın, KHKlarda nasıl bir suistimal içerisine
girdiğine dair, yurt içinde ve uluslararası toplumda maskesini
düşürdüğü için bugün Sincan Cezaevindeler. Yoksa, bu konuyla biraz
ilgili olan herkes çok iyi bilir ki Semih Özakça ve Nuriye Gülmen birer darbeci
değildir. Bunlar, bu genç akademisyenler ve eğitimciler darbe
yapmadılar, darbe teşebbüsünde bulunmadılar, kimseye kurşun
sıkmadılar, yanlarında silah taşımadılar. Bunlar,
herhangi bir kadrolaşmanın ürünü olarak da geri istedikleri
işlerini kazanmış değillerdir ancak sadece emekleriyle,
annelerinin, babalarının kıt kanaat kendilerine
sağlamış olduğu nafakalarla, zor koşullarda tahsil
görmüşler ve alınlarının teriyle bir öğretmen ve bir
akademisyen olmuşlardır. Siyasi iktidarın, herkesin kendi
yandaşları gibi kadrolaştığı saikiyle bu
akademisyenleri töhmet altında bırakan ve bütün toplum vicdanını
sızlatan açıklamalarını ibretle izliyoruz.
Bir an
önce -tahliyelerini dahi istemiyoruz- açlık grevine
başlamış olan bu eğitimci ve akademisyen gençlerin,
işlerine geri dönerek açlık grevine başlamalarına sebep
olan gerekçenin ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz.
Bakın, yarın bir gün, artık günlerin ve saatlerin önem kazandığı,
bu gençlerin, işlerine geri dönmek üzere başlatmış
oldukları açlık greviyle ilgili, Allah muhafaza, gelebilecek olumsuz
bir haberde bütün Parlamento sorumlu olacaktır, bütün toplum bunun
altında kalacaktır. Topluma ve uluslararası topluma izah edemeyeceğimiz
bir sonuçla karşılaşmak istemiyoruz. Semih Özakça ve Nuriye
Gülmen hem özgürlüklerine kavuşmalı hem de işlerine geri
dönmelidir. Bu arkadaşların bütün ömürleri, darbecilere ve
onların arka planındaki paralel devlet yapısıyla
mücadeleyle geçmiştir.
Değerli
milletvekilleri, özellikle eş genel başkanlarımız ve
milletvekillerimizin tutukluluğuyla ilgili dosyaları mahkemelerden ve
duruşma tutanaklarından alıp buraya getirdiğimizde iktidar
partisinin yavaş yavaş rahatsızlığının
arttığını gözlemlemekteyiz çünkü dosyalarının
tamamında siyaset yaparken kullandıkları söylemler ve
bulundukları siyasi faaliyetler dışında hiçbir şey
yoktur. Sorduk, rahatsız oldular, yine söyleyeceğiz.
Düşünün,
bugün Kayseride duruşması görülen Selahattin Demirtaş ve Figen
Yüksekdağın Kayseride herhangi bir davaya konu olabilecek
söylemleri ve siyasi faaliyetleri olmamış, kendileri Kayseride
bulunmamıştır. Parti il binamızın bombalanması
sebebiyle Kayseri Emniyet Müdürlüğünün ihmali sebebiyle verilmiş bir
suç duyurusu fezlekeye dönüştürülmüştür çünkü mülki amirler, emniyet
müdürleri, başsavcılıklar ve yargıçlar, siyasi
iktidarın hesaplarına ancak haksızca, hukuksuzca su
taşıdıkları sürece terfi edeceklerini veya bunu yapmazlarsa
ihraç edilebileceklerini tecrübe ettiler. Bu sebeple, mevcut yargının
tarafsız ve bağımsız olduğuna artık kargalar bile
gülmektedir.
Siyasi
iktidarın, boğazına kadar siyasallaştırmış
olduğu bu yargının toplum nezdindeki güveni yüzde 30ların
altına düşmüştür. Taraflı, tarafsız bütün kamuoyu
araştırmalarının ortaya çıkardığı
sonuç, bundan dört, beş, altı yıl önce yargıya olan güven,
yüzde 70lerin üzerindeyken bugün yüzde 30ların altına
düşmüştür. Toplum vicdanında bu noktaya itilmiş olan bu
yargıya bizim siyasetçiler olarak tarafsız ve bağımsız
olarak bakabilme şansımız yoktur.
Değerli
milletvekilleri, yaklaşık bir saat önce Bilim, Sanayi, Teknoloji
Komisyonuna iade edilen 485 sıra sayılı torba yasanın 2nci
maddesindeki zeytinlikler geri çekildi. Siyasi iktidarın toplumda
oluşan ve farklı kesimlerin uzlaşmasıyla açığa
çıkmış olan muhalefetten duyduğu çekinceden başka bir
şey değildir. Biz, siyasi iktidarın, doğanın özellikle
kâra ve sermayeye kurban edilmesi konusunda düşüncesinin
değiştiğine inanmıyoruz. İktidar hâlâ her yere fabrika
yapma, inşaat sektörü üzerinden doğanın talanına,
ekosistemin çökmesine hizmet eden politik hattan vazgeçmiş değildir.
Ancak seçmen baskısı, toplumsal baskının böyle bir geri
adım attırdığını düşünüyoruz.
Bir
diğer husus, torba yasayla alakalı olarak, sadece zeytinlikler problemli
değildir; meralar, kıyı kullanımı ve özellikle
OSBlere ve üniversitelere ilişkin birçok maddenin oldukça problemli
olduğunu ve bu konuda mevcut torba yasaya ilişkin olarak
muhalefetimizi sürdüreceğimizi ifade ediyoruz.
Bir
diğer husus ise değerli milletvekilleri, özellikle şunu ifade
etmeliyiz ki AKPnin Yatırım yapılsın da nasıl
yapılırsa yapılsın. yaklaşımı üzerinden, on
beş yıllık süreçte bu ülkenin birçok tarihî, kültürel ve
doğal mirası oldukça zarar görmüş ve AKPnin hedefine UNESCO
Kültürel Miras Listesinde yer almış olan bazı tarihî ve
doğal mekânların getirildiğini çok iyi biliyoruz. Kamu
yararı denilen şeyin artık yandaş yararı olarak
algılandığını, kamu yararı denilen şeyin
sermayeye peşkeş çekilmek üzere hazırlanmış doğal
mekânların, ekosistemlerin, ekolojik dengenin veya tarihî, kültürel
varlıklarımızın feda edilmesi olduğunu çok iyi
biliyoruz.
Buradan
hareketle, Homerosun bir zeytin ağacının gölgesinde dinlenmeye
çekildiği ve gördüğü rüyada belirttiği üzere, Ben, herkese aitim,
kimseye veya bir tek kişiye ait değilim. Siz, gelmeden önce de ben
buradaydım; siz, gittikten sonra da burada olacağım. diye,
özellikle bir zeytin ağacının Homerosun rüyasındaki
feryadının, bugünkü toplumsal bir uzlaşıda talepleri yer
bulmuş olan zeytin yetiştiricilerinin talebi olarak açığa
çıktığını belirtiyorum.
Bütün
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Önerinin
aleyhinde, Muharrem Varlı, Adana Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM
VARLI (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
CHP grup
önerisinin aleyhinde söz aldık ama usulen aleyhinde söz aldık. Böyle
bir önerinin aleyhinde olmak mümkün değil. Hele hele bir çiftçi olarak
benim bunun aleyhinde olmam hiç mümkün değil, lehinde olduğumu
belirtmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Tabii,
Türkiyedeki tarım ürünlerinin eksilmesi, azalması, ekonomiye olan
zararı, dışarıdan ithalat yapmak zorunda kalmamız,
bunların hepsi, Tarım Bakanlığının plan ve
programının eksik olmasından kaynaklanıyor. Burada
defalarca söyledik, dedik ki: Türkiyenin havası, toprağı ve
ekilebilir alanları, hem buğday ihtiyacımızı hem
mısır ihtiyacımızı hem pamuk
ihtiyacımızı hem de ham yağ ihtiyacımızı
karşılayabilecek, yağlı tohumlar üretebilecek araziye,
havaya ve suya sahip. Ama, böyle bir plan ve uygulama eksikliği
olduğu için, yıllardan beridir ne yazık ki zaman zaman
buğday, zaman zaman mısır ve çoğunlukta da pamuk ithal eder
ülke hâline geldik. Hâlbuki Türkiye, kendi kendine yetebilecek ve kendi
tarım ürünlerini ihraç edebilecek bir potansiyele sahipken, ne yazık
ki ithal eden ülkeler arasına girdik.
Şimdi,
bakın, Türkiyenin aşağı yukarı 22-23 milyon ton
civarında buğdaya ihtiyacı var ki bunu çok rahat üretebilecek
durumdayız. İç Anadolu Bölgesinin özellikle mısır
ekilemeyen, sulanamayan bölgelerinde buğday ekimi ve buğday ekiminden
elde edilecek ürünle, Türkiyenin ihtiyacı çok rahat
karşılanabilir. Ama, ne yaptınız? Buğdaydaki
teşvik primini 3 kuruşa düşürdünüz yani 3 kuruş, sadece 3
kuruş, buğdayın kilosuna vermiş olduğunuz teşvik
3 kuruş! Çukurova bölgesinin kıraç alanlarında eskiden
buğday ekilirdi, bugün orada da buğday ekilmiyor. Trakyada
kıraç alanlarda buğday ekilirdi, orada da buğday ekilmiyor.
Dolayısıyla, Türkiyenin bir buğday açığı
oluşmaya başladı. Dolayısıyla, biz
dışarıdan ne yazık ki buğday ithal edecek duruma
geldik. İşte, Tarım Bakanlığının ve
Hükûmetin bir an önce buna tedbir alması lazım. Çözüm, buğdaydaki
prim desteğini artırmanız, en az 5 kuruş seviyesine
getirmenizdir ve gübre, mazot girdisinde çiftçinin yükünü azaltmaktır.
Şimdi,
Sayın Başbakan dedi ki: Çiftçinin mazotunun yüzde 50sini
karşılayacağız. Herhâlde bir seneden fazla oldu bunu
söyleyeli. Şu ana kadar çiftçinin mazotunun yüzde 50sini
karşılamak gibi hiçbir adım atılmadı.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Yüzde 10unu bile vermiyorlar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yüzde 18i
MUHARREM
VARLI (Devamla) Neyse
Yani, biz o bir an önce faaliyete geçirilsin diye
bekliyoruz Sayın Grup Başkan Vekili. Yani, çiftçiyim netice
itibarıyla, mazotun bir an önce ucuzlaması çiftçinin lehine olacak.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakan Bey, millî ekonomi
politikasını açıklarken
MUHARREM
VARLI (Devamla) Ama bir dakika, bakın Sayın Elitaş, yani bir
tarafta 20 milyon dolarlık, 25 milyon dolarlık yatlara, kotralara
binenlere 1,7 liradan bu Hükûmet mazot veriyor, çiftçi de 4,5 liradan
yakıyor bu mazotu. Yani, Allahtan reva mı bu, vicdanınıza
sesleniyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Vicdanınıza sesleniyorum, eğer bunu kabul ediyorsanız benim
diyeceğim bir şey yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Onlar kotralara gitmiyor, onlar nakliyeye gidiyor.
MUHARREM
VARLI (Devamla) Hayır efendim, hayır, hayır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Onlar mal nakliyesine gidiyor.
MUHARREM
VARLI (Devamla) Yani, öyle bir şey yok. Onlar tamamen alıp kendi
ceplerinin, En ucuz şekilde mazotu nasıl
kullanırız.ın hesabını yapıyorlar ve çiftçi de
ne yazık ki 4,5 liradan mazot kullanmaya devam ediyor.
Bir
tarafta, üretim yapan, bu ülkenin insanlarını doyurmaya
çalışan, hatta katma değer üreten çiftçi var, bir tarafta da
cebini doldurmuş, milyon dolarlık yatlarla, kotralarla gezen
zenginler var. Onlar 1 milyon 700 bin liraya mazot kullanırken, çiftçi 4,5
milyon liraya mazot kullanıyor. İşte, ben bunları
vurgulamaya çalışıyorum. Bunun bir an önce düzeltilmesi
lazım, bunun bir an önce giderilmesi lazım, çiftçinin lehine bu
düzenlemenin yapılması lazım.
Şimdi,
buğday fiyatlarını on beş gün önce konuştum, dedim ki:
Buğday fiyatları şu anda iyi. Eğer, TMO devreye girmezse
buğday fiyatları düşmeye başlayacak. Burada tutanaklarda
vardır, bakabilirsiniz. Şu anda buğday fiyatları gün geçtikçe
gerilemeye devam ediyor. TMOnun bir an önce devreye girip Peşin bedelle
şu rakamdan buğday alıyorum. diyerek bir an önce tüccarın
elinden çiftçiyi kurtarması lazım. 1 lira 20 kuruştan
başladı buğdayın fiyatı, şu anda kaç liradan
gidiyor biliyor musunuz? 96 kuruş, 97 kuruş piyasada yani
aşağı yukarı 100 lira gibi eski rakamla- bir
düşüş var buğday fiyatında. Yani bu, Allahtan reva
mıdır? Neden çiftçiyi biz tüccarın kucağına
bırakıyoruz, neden çiftçiyi biz tüccarın inisiyatifine
bırakıyoruz? İşte, TMO girsin devreye, alım
yapsın dediğimizde, bizim söylediğimiz buydu ama dinlemediniz,
yine her zamanki bu kulağınızdan girdi, bu
kulağınızdan çıktı. Dolayısıyla da
buğday fiyatları düşmeye devam ediyor. Allah, çiftçinin
yardımcısı olsun. Tüccar, alacak, depolayacak.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Gidip Sudanda arsa kiraladılar, Sudanda,
Sudanda.
MUHARREM
VARLI (Devamla) - Bakın, iki ay sonra, Türkiyedeki buğday
hasadı bittikten sonra buğdayın fiyatı eski fiyatla 1
milyon 200 bin lira. Kim kazanacak? Çiftçi kazanamadığına göre,
parası olan, paradan para kazananlar, stok yapanlar yani tüccar
kazanmış olacak.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Vekilim, gidip Sudanda arsa
kiraladılar.
MUHARREM
VARLI (Devamla) - Yine, bakın, tutanaklara girsin diye söylüyorum:
Mısır fiyatı şu anda yeni parayla 90 kuruş yani eski
parayla 900 lira, 920 lira. Bakın, hasat dönemine girilmeden eğer
Ofis tedbir almazsa, Hükûmet tedbir almazsa mısır fiyatları da
geçen yılki hasat dönemindeki fiyatlara kadar gerileyecek. Bunu
söylemiştim, buğdayı söylemiştim. Keşke ben haklı
çıkmasaydım. Mısırı da söylüyorum, lütfen Hükûmet bu
konuda tedbir alsın, lütfen TMO bir an önce devreye girsin ve
mısır alımını başlatsın ve fiyatı
belirlesin. Eğer bu fiyatı belirlemezlerse yarın tüccar
kafasına göre, istediği şekilde çeker aşağıya
doğru.
Yine,
pamuk
Türkiye, 2 milyar dolarlık pamuk ithal ediyor değerli
arkadaşlarım. Ben, her defasında söylüyorum, Sayın Bakan da
haklı olduğumu söylüyor ama ne yazık ki bugüne kadar bir türlü
düzenleme yapılmadı. Şimdi, pamuktaki prim desteklemesi 80
kuruş yapıldı, olumlu bir gelişme yani kötü bir
gelişme değil, olumlu bir gelişme ama en az 1 lira olması
lazımdı. Ben dedim ki: Gelin, 2 milyar dolar paramızı
dışarıya vereceğimize kendi çiftçimize 350 milyon dolar
verelim, hem 2 milyar dolardan kurtaralım hem de Türkiyenin pamuk ihtiyacının
tamamını Türk çiftçisi karşılamış olsun. Yani
Türkiyenin 3,5 milyon ton kütlü pamuğa ihtiyacı var eğer biz
350 milyon doları çiftçiye vermiş olsak 2 milyar dolarlık
ithalattan bu ülkeyi kurtarmış olacağız. Ama ne yazık
ki bununla ilgili de bugüne kadar en ufak bir tedbir alınmadı.
Türkiye, hâlâ pamuk ithal etmeye devam ediyor. Geçmiş yıllarda pamuk
ihraç eden bir ülke pozisyonunda olan Türkiye, hâlâ pamuk ithal etmeye devam
ediyor.
Değerli
arkadaşlarım, bunları bir an önce düzeltmemiz lazım.
Bunları düzeltmezsek çiftçiyi, kazançlı üretim yapan bir kurumdan
zarar eden bir kurum hâline getiririz ki bu da çiftçinin üretim
yapmasını düşürür. İşte bu önergenin ana teması
da budur. Çiftçinin üretim yapmasını düşürdüğü için bugün
biz dışarıdan ithal eden ülke hâline geldik. Yani biz
narenciyeyi mi yetiştiremeyiz, biz elmayı mı
yetiştiremeyiz? Biz dünyanın en güzel meyvelerini
yetiştirebilecek, dünyanın en güzel sebzelerini yetiştirebilecek
iklim ve toprağa sahipken, ne yazık ki dışarıdan ithal
eden ülke pozisyonuna geldik.
Onun için
Tarım Bakanlığının ve Hükûmetin bir an evvel üreten
çiftçiyi korumak adına mazot fiyatlarında, gübre fiyatlarında
önemli bir düşüş sağlayıp çiftçinin lehine bir gelişme
sağlaması lazım. Bakın KDVyi düşürün. dedik,
yaptınız, doğru da yaptınız ama gübredeki KDVnin
düşmesi, çiftçinin cebine yansımadı değerli
arkadaşlar. Bakın, gidin, sorun çiftçiye bunu. Bu fiyat, gübredeki
KDVnin kaldırılması ne yazık ki o çiftçinin cebine
yansımadı. İşte bunu çiftçinin cebine yansıtacak bir
formül bulmak lazım. Bunu destekleyen işler yapmak lazım. Bu
manada, üreten insanları, insanlarımızı doyuran, ülkemize
katma değer sağlayan çiftçimizi korumak hepimizin görevidir.
Hepimizin bu manada üzerine düşeni en iyi şekilde yapması
gerekir diyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Varlı.
Önerinin
lehinde Denizli Milletvekili Kazım Arslan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Arslan. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Tarımda yaşanan sorunların
araştırılması, bu konuda gerekli önlemlerin
alınması ve alınacak önlemlerle gerçekten ülkenin tarımdaki
sorunlarından arındırılması için bir
çalışmanın yapılmasına ihtiyaç olduğunu
düşünüyorum. Bu nedenle bu önergemizi vermiş bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, tarım,
hayatın en zor işi; gerçekten üstü açık bir işletme. Birçok
işletme vardır ki üstü açıktır, içinde her şeyinizi
yaparsınız, korumalıdır ama tarımda böyle bir koruma
imkânı maalesef yoktur. İklimle, değişen iklimle, son
günlerde, özellikle değişen iklimle tarım kesimi çok zor durumda
kalmaktadır. Birçok ürünü afatın olmasıyla, dolunun
olmasıyla, aşırı kuraklık ve aşırı
yağışlar olması sebebiyle maalesef tarlada
kalmaktadır.
Onun için, tarımın aslında üç önemli
sorunu vardır: Birincisi, ağır maliyetlerle ilgili
karşılaştığı sorunlar. İki, pazar sorunu; üç
de iklimin çok değişken olması sebebiyle tarımın,
çiftçinin, üreticinin çok zor durumda kaldığı durumları
burada irdelemek durumundayız.
Değerli arkadaşlarım, iklim
değişiklikleri gerçekten afetlerle birlikte inanılmaz boyutlara
varmış durumda. O nedenle iklim değişikliğine
karşı özellikle çiftçi kesiminin, tarım kesiminin ürününün
garanti altına alabileceği ve en azından görmüş olduğu
zararın bir kısmının karşılanabileceği
tedbirlerin alınmasında inanılmaz fayda olacaktır. Çünkü
eğer biz bu desteği sağlayamazsak, gerek sigortayla gerekse
devletin katkılarıyla bunları tespit edip üreticimizi
destekleyemezsek kesinlikle bir sonraki dönemde bizim çiftçinin, üreticinin
üretme heyecanı yok olacaktır, ekmekten ve üretmekten vazgeçecektir.
Esas
olan, çiftçinin en ağır maliyetlerinin başında, maliyetleri
etkileyen mazot vardır. Mazotun fiyatının bugün 5 liraya
dayanması; 4,5 liranın üstünde olması çiftçimizi, üreticimizi
inanılmaz zorlamaktadır. Düşünebiliyor musunuz, 2002
yılında mazotun fiyatı 90 kuruştu, şimdi gelmiş
4,5 liranın üstüne; tam 5 misli artmış değerli
arkadaşlarım. Buğdayın fiyatı 40 kuruştu, çok iyi
hatırlıyorum; bugün buğdayın fiyatıysa 90 kuruş
ile 100 kuruş arasında değişmektedir. Demek ki 40
kuruştan 90 kuruşa, yani 2 misli artmış; mazotun
fiyatı ise 5 misli artmış değerli arkadaşlarım.
Bu kadar ağır fiyat artışları karşısında,
mazot fiyatının karşısında çiftçinin üretmesi ve para
kazanması mümkün değil. Onun için, çiftçimiz giderek zorlanıyor,
giderek borcun içinde boğuluyor, borçlarını ödeyemiyor,
kredilerle günü kurtarmaya çalışıyor, zaman zaman da ekmemek
için direniyor değerli arkadaşlarım. Çiftçimizi bu noktadan
kurtarmak için kesinlikle mazotun üzerindeki vergileri kaldırarak ona
vermek durumundayız.
Cumhuriyet
Halk Partimizin, biliyorsunuz, bir önerisi vardı, seçim bildirgesinde
belirttiği bir fiyat vardı; bu fiyatı, yani vergisiz mazotu
üreticimizin, çiftçimizin ihtiyacı oranında vererek onu bu
ağır maliyet yükünün altından kurtarmak zorundayız
değerli arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, bir de çiftçimizin, tarım kesiminin pazar sorunu
vardır. Biliyorsunuz, geçmişte taban fiyatı uygulamasıyla,
birliklerin destek alımlarıyla ve birçok ürünün tüccar değil
devlet eliyle alınması suretiyle çiftçimizin, üreticimizin gerçekten
bir fiyat garantisi altında ürettiğini ve ürettiğini de
sattığını ve sattığında da para kazandığını
görüyoruz. Ama bugünkü şartlarda kesinlikle bunu göremiyoruz. Bugünkü
iktidar maalesef bir taban fiyatı uygulaması yapmıyor.
Özellikle, çiftçinin maliyetlerini etkileyen gübre gibi, yem gibi, ilaç gibi, tohum
gibi konularda daha destekleyici önlemler de almıyor, bu alanlarda da çok
büyük yükler getiriliyor çiftçinin üzerine.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bunları görmezlikten gelemeyiz.
Pazarını desteklemezsek, pazarını gerçekten iyi bir
şekilde çalıştıracağı, malını
satacağı bir noktaya getiremezsek, devlet desteğini
işletemezsek, tüccarın eline çiftçimizi, üreticimizi teslim edersek
gelecekte tarım kesiminde çalışacak, üretecek çiftçiyi
kesinlikle bulamayız değerli arkadaşlarım. Onun için, bunun
üzerinde ısrarla durmak zorundayız.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, biz tekstil ülkesiyiz. Pamuğumuzun
birçoğunu dışarıdan alıyoruz. 2002 yılında
pamuğumuzun yüzde 60ını kendimiz üretiyorduk, yüzde
40ını dışarıdan alıyorduk. Bugün ise,
geldiğimiz tarihte, bu dönemde pamuğumuzun yüzde 40ını
anca üretebiliyoruz, yüzde 60ını dışarıdan
alıyoruz değerli arkadaşlarım. Düşünebiliyor musunuz,
topraktan ta tüketime kadar giden bir ürünü ihmal ediyoruz. Bunu
yetiştirirken, bu tarım alanlarında başka ürünlerin
ekilmesine olanak sağlayacak bir önlemi almadan, gerekli desteği
vermeden, pamuk üretimini de tam anlamıyla desteklemiyoruz ve tarım
üreticisinin de ihtiyacımız oranında pamuk üretmesine olanak
sağlayamıyoruz.
Şimdi,
buğdayda da aynı şekilde. Buğdaydaki taban fiyatın iyi
bir şekilde uygulanmaması, desteklenmemesi nedeniyle zaman zaman
tarım ülkesi olan Türkiye'nin dışarıdan buğday ithal
ettiğini görüyoruz, arpa ithal ettiğini görüyoruz, mısır
ithal ettiğini görüyoruz, pamuğu zaten sürekli ithal ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, böyle bir yapı içinde tarım sektörünü
geliştiremeyiz, tarım sektörünü daha fazla ürettiremeyiz, tarım
sektörünü dünyayla rekabet ettiremeyiz.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, özellikle Denizlide üzüm üreticilerimiz
var, pamuk üreticilerimiz var, tütün üreticilerimiz var. İnanın,
bunlar tamamen tüccarın eline mahkûm olmuş üreticiler durumunda.
Bugün üzüm üç sene öncesinin fiyatıyla satılmıyor bile,
depolarda bekliyor bakın.
Değerli
arkadaşlarım, bunun dışında, yine ülkemizde önemli
oranda yetişen fındığımız var, çok önemli oranda;
bunu değerlendiremiyoruz, bunun sanayisini tam anlamıyla
geliştiremiyoruz. Şimdi, bunun ötesinde, çayımız var, bunu
da geliştiremiyoruz, bunu da tam anlamıyla yetiştirip dünyaya
satacak bir noktaya gelemiyoruz. Bunları iyi bir şekilde
değerlendirmek zorundayız. Özellikle pamuk gibi, buğday gibi,
ayrıca fındık gibi, çay gibi ürünlerin üzerinde fazlasıyla
durmak suretiyle, tarım alanındaki bu sorunların da giderilmesi
suretiyle, maliyetlerin aşağıya çekilmesi suretiyle,
vereceğimiz fiyat destekleriyle bu ürünlerin daha fazla üretilmesi ve
dünyaya satılması konusunda çalışmalar gerçekleştirmek
zorundayız.
Tarım
ülkesi olarak, bakın, değerli arkadaşlarım, on senede 107
milyar Türk lirası dış alım yapmışız. Bu
dışa ödediğimiz dövizin yarısını çiftçimize
versek, desteklesek, inanın, var ya, biz ithal eden bir tarım ülkesi
olmaktan çıkarız, ihraç eden bir tarım ülkesi konumuna geliriz
değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunu mutlaka yapmak zorundayız değerli
arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, bir de, tarım sanayisini geliştirmek
zorundayız. Tarım ürünlerinin işlendiği, sadece tarladan
tüccara giden, pazara giden değil, aynı zamanda bu ürünlerin
işlendiği, mamul hâle getirildiği ve bunların pazara
sürülmesinin bu şekilde olmasının gerçekleştiği
Ve
ihracının da bu şekilde yapılarak daha fazla gelir elde
etmenin ve istihdam yaratmanın ve sanayimizi de bu alanda
geliştirmenin çok büyük faydası olacağını
düşünüyorum. Ayrıca zeytinciliğin geliştirilmesi ve
zeytinyağı sanayisinin de geliştirilmesinin çok önemli
olduğunu düşünüyorum. Dünyada sayılı ülkeler arasında
olduğumuz için mutlaka buna önem vermeliyiz ve tarım ülkesi olarak da
geleceğimizi iyi bir şekilde kurtarmalıyız diyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arslan.
Önerinin
aleyhinde Metin Akgün, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Akgün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
METİN
AKGÜN (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin, tarımda yaşanan sorunların tespiti
ve kapsamlı çözüm önerilerinin geliştirilmesi amacıyla Meclis
araştırması açılması için vermiş olduğu
önerge aleyhine AK PARTİ Grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, kürsüye çıkan çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, tarım politikasıyla ilgili -bilhassa
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergede- bizim on beş yıldan
beri tarımda hiçbir kalkınmaya sebep olmadığımızı,
tarımla ilgili çiftçinin yanında
olmadığımızı zaman zaman ifade ediyorlar ve kürsüden
de değerli arkadaşlarım, AK PARTİ hükûmetleri döneminde, on
beş yılda tarıma destek verilmediği konusunu devamlı
işliyorlar. Bazı arkadaşlarım da -ben Tekirdağlı olduğum
için- Trakyada buğday ekilmediğini söylüyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, ilk önce şöyle bir 1970li yıllara geri
dönelim. Ben bir çiftçi çocuğu olarak dünyaya geldim ama 1980li
yıllarda da sanayinin içinde bulundum. 1970li yıllarda, 1977li
yıllarda -bugün değerli arkadaşlarımın Hükûmet
tarafından mazot desteği verilmedi. dediği günlerde- kahve
meydanında sorulduğu zaman Kaç dönüm arazin var?, 50 dönüm., Al
sana 50 litre mazot. denildiği yılları ben çok iyi
yaşadım.
Değerli
arkadaşlarım, bugün tarım sektöründe
Zamanında biçerdöver
ve biçerbağlar çok çok kullandık. O günün biçerdöverlerine
baktığınızda, gece saat on bir, on ikide eve
geldiğinizde üstünüz toz toprak, her tarafınız kir pas ama bugün
on beş yılda gelişen biçerdöver sektörüne, traktör sektörüne bakıldığında,
her tarafta ekonomik olarak teknolojinin en iyi ürünlerini kullanan
değerli çiftçimiz, aslında hâlinden de memnun ve bize de her zaman
teşekkür ediyor.
Değerli arkadaşım belki de bölgeyi
yanlış söyledi ama biz Türkiyede, Tekirdağ ilinde buğday
üretiminde 4üncü sıradayız. Türkiye dünyada da buğday hasılasında,
tarım hasılasında da 1inci sırada. Onun için, aynı
ülkede yaşıyoruz ama bilgiler biraz kirli geliyor.
Değerli arkadaşlarım, bugün tarım
kesimine baktığımızda, köylerimize gittiğimizde,
meydanlara ulaştığımızda, biz tarım kesiminin
elindeki traktörlere bakıyoruz, kullandığı ekipmanlara
bakıyoruz ve mutlu oluyoruz çünkü devletimiz, biz hükûmet olduğumuz
günden beri AK PARTİ Hükûmeti, tarım aletlerine, edevatlarına,
traktörüne, biçerdöverine, tarımla uğraşanların,
iştigal edenlerin bütün ekipmanlarına yüzde 50 destek veriyor. Onun
için, zannedersem, bu kirli bilgiler bizim bu kürsüden konuşuluyor.
Değerli arkadaşlarım, sadece
Tekirdağda ekilen buğday alanı 4 milyon dönüm. Bunun 900 bin
dönümü Hayraboluda, 800 bin dönümü Malkarada, 650 bin dönümü
Süleymanpaşada, 250 bin dönümü Çorluda, 130 bin dönümü Marmara
Ereğlisinde, 250 bin dönümü de Ergenede buğday ve ayçiçeği
olarak ekiliyor.
Değerli arkadaşlarım, biz yağlı
tohum bitkisinde de Türkiyede Trakya olarak ilk sırada yer alıyoruz.
Onun için, bu bilgileri tekrar gözden geçirmek gerekiyor.
Tarım, gerek millî ihracata ve gerekse istihdam ve
kalkınmaya sağladığı katkılardan dolayı
önemli bir sektördür. Bu sektörün geliştirilmesi ve güçlendirilmesi
ülkemiz insanının bugün ve gelecekte gıda güvenliğinin
sağlanması açısından gerekli ve zorunludur.
AK
PARTİ iktidara geldiğinde tarım sektörü kıvranıyordu.
Çiftçi iflasın eşiğindeydi, borcunu ödeyemiyordu; haciz
kıskacında âdeta kıvranıyordu, elindeki traktörü
haczediliyordu.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Şimdi de öyle, şimdi de,
değişen bir şey yok.
METİN
AKGÜN (Devamla) Biz, on beş yıl boyunca tarım sektörünü her
açıdan destekledik. Tarım son on beş yılda cumhuriyet
tarihinin hiçbir döneminde göremediği ilgiye ve alamadığı
desteğe AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde kavuştu.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Çiftçi kan ağlıyor, kan.
METİN
AKGÜN (Devamla) AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde tarım, sosyal
olmaktan çok, stratejik ve rekabete dayalı iktisadi bir sektör olarak ele
alındı.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Büyük işletmelere gidiyorsunuz; çiftçiye
gidin, çiftçi perişan.
METİN
AKGÜN (Devamla) Senin konuştuğun bilgilerin tümünden bin kat daha
fazlasına sahibim, onun için dinlemesini bil değerli
arkadaşım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Perişan, perişan, perişan.
METİN
AKGÜN (Devamla) Gündelik bakıştan stratejik planlamaya geçtik. AK
PARTİ hükûmetleri döneminde tarımda Avrupanın en büyük gücü
olduk. Tarıma verilen desteği 7 kat artırdık.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Akgün, hangi ülkeyi anlatıyorsun?
METİN
AKGÜN (Devamla) Türkiye ülkesini anlatıyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Türkiyede öyle bir şey görmedik biz.
METİN
AKGÜN (Devamla) Sen, o zaman, Türkiyede yaşamıyorsun.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hiç de öyle bir şey görmedik.
METİN
AKGÜN (Devamla) Buğdayla ilgili bilgilerin de yok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Ya, millet açlıktan kırılıyor,
çiftçi ölüyor, ölüyor. Hayret bir şey ya! Bak, bir şey söyleyeyim:
Malatyadaki insanlar var ya, evlerini satıyorlar evlerini, borçları
var, sayenizde. Çiftçi mi kaldı ya, ayıp ya!
METİN
AKGÜN (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Akgün, siz Genel Kurula hitap edin efendim.
METİN
AKGÜN (Devamla) Değerli arkadaşım herhâlde çiftçilik
yapmadığı için konulara çok fazla hâkim değil.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sen, Tekirdağ Bulgaristana yakın ya,
orayı konuşuyorsun herhâlde.
METİN
AKGÜN (Devamla) Tarımsal destekler, verimlilik ve kalite temelinde
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bulgaristanı anlatma, Türkiyeyi anlat.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen efendim, lütfen.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Efendim, ama kamuoyunu yanıltıyor Sayın
Başkanım.
METİN
AKGÜN (Devamla) Ben kürsüden konuşurum, benim kavgacı ruhum yok.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Benim de Sayın Akgün.
METİN
AKGÜN (Devamla) O zaman otur oturduğun yerde. Sus, otur oturduğun
yerde. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Açık sataşma
METİN
AKGÜN (Devamla) Destekler 2002de 1,8 milyar TLden 2017 yılında
12,8 milyar TLye yükseldi.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Ya, bak, bak, vallahi doğru değil ha.
Ya, bu
çiftçiler telefon açıyor bize ya.
METİN
AKGÜN (Devamla) Ben de çiftçiyim, hem de iyi çiftçiyim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Akgün nereyi anlatıyor?
Bulgaristanı mı anlatıyor? diyorlar.
METİN
AKGÜN (Devamla) 2017 desteğinin yaklaşık yüzde 63ünü, 8
milyar TLsini daha ilk beş ayda ödedik.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Akgün, traktörünün markası ne, Audi
falan mı?
METİN
AKGÜN (Devamla) 2017 sonu itibarıyla, son on beş yılda, toplam
103 milyar TL para ödeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Hayvancılığa özel önem veriyoruz.
Hayvancılık desteklerini 36 kat artırdık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Üreticinin finansman
ihtiyacını kolay karşılaması için tedbirler
alıyoruz, toprağımızı koruyor ve korumaya devam
ediyoruz.
İşletme bazlı danışmanlık
sistemine geçtik. Her tarımsal işletmeden sorumlu bir ziraat
mühendisi veya veteriner hekim görevlendirdik.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kaç dönüm arazin var?
METİN AKGÜN (Devamla) En önemlisi, 2016
yılında Millî Tarım Projesini başlattık. Projenin
temel hedefini iki unsurla tanımlayabiliriz: Birincisi, gıda
güvenliğimizi sağlamak; diğeri, yerli ve yeterli üretimi
gerçekleştirmektir.
Millî Tarım, sektörün her alanına el atan,
hedefleri ve vizyonu net olarak belirlenmiş önemli bir Türkiye projesidir.
Projenin bitkisel üretim kısmında Havza Bazlı Tarımsal
Üretimi Destekleme Modeline geçtik. Tarımsal desteklerde bürokrasiyi
azaltıyor, girdi desteklerini artırıyoruz.
Millî Tarım Projesinin ikinci ayağında,
Hayvancılıkta Yerli Üretimi Destekleme Modelini oluşturduk.
Tarımsal desteklerde bürokrasiyi azaltıp girdi desteklerini
sağlıyoruz.
Mazot maliyetinin yüzde 50si desteklenecektir. dedik,
onu da yanlış anladınız. O da 2017nin sonunda. dedik,
Sayın Başbakanımız bunu açıkladı. 2017nin
sonunda hep beraber görüşürüz. Mazot desteğinin yüzde 50si sözümüzü
verdik, yerine de AK PARTİ olarak getiririz diyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ hükûmetlerimiz döneminde tarım sektörünün gayrisafi yurt içi
hasılasını on beş yılda 36,9 milyar TLden 158 milyar
TLye yükselttik. Bundan sonraki hedefimiz: 2023e doğru ilerlerken,
sürdürülebilir büyümesini devam ettiren, tarımsal gayrisafi yurt içi
hasılası 150 milyar dolara ulaşmış, tarımsal
ihracatı 40 milyar doları aşmış, parçalı
arazilerini birleştirerek 14 milyon hektar alanda arazi
toplulaştırmasını tamamlamış; 8,5 milyon
hektarlık sulanabilir alanın tamamını suya
kavuşturmuş bir Türkiye temel hedefimizdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akgün.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Değerli Başkanım, sayın hatibin
konuşmasında bahsettiği olaylarla ilgili, 1991 ile 2002
arasında, on iki yıllık dönem içerisinde 714 bin hektar arazi
sulanırken 2003 ile bugün arasında, 2014 arasında Türkiye'de 595
bin hektar arazi sulanmış yani 60 bin hektar az sulanmış
iktidar döneminde.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanal, tutanaklara geçmiştir.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Bir yoklama talebi vardır, yoklama işlemini
gerçekleştireceğim.
Sayın
Özel, Sayın Yalçınkaya, Sayın Tanal, Sayın Ağbaba,
Sayın Sertel, Sayın Özcan, Sayın Doğan Türkmen, Sayın
Usluer, Sayın Köse, Sayın Yüceer, Sayın Havutça, Sayın
Gürer, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Arslan, Sayın Çamak,
Sayın Tümer, Sayın Turpcu, Sayın Purçu, Sayın
Adıgüzel, Sayın Kaplan Hürriyet.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
CHP Grubunun, 1/7/2016 tarihinde Denizli Milletvekili Kazım Arslan ve
arkadaşları tarafından, tarımda yaşanan
sorunların araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13 Haziran
2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler
1.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, (2/1189) esas numaralı
Rehber Köpekler Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/100)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1189)
no.lu Kanun Teklifimin İç Tüzük 37nci maddeye istinaden direkt Genel
Kurul gündemine alınmasını rica ederim.
Veli
Ağbaba
Malatya
BAŞKAN
Önerge üzerinde teklif sahibi olarak Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün, 31 Mayıs 2016da Meclise sunduğum bir kanun
teklifiyle ilgili görüşlerimi açıklayacağım ve bütün
gruplardan destek isteyeceğim.
Değerli
arkadaşlar, bu teklif siyasetüstü bir tekliftir. Bugün bu Meclis
çatısı altında bu kanunu kabul edersek doğru bir mesaj
vermiş olacağız. Engellilere saygılı olduğumuzun,
engellilerimizin özgürce yaşamlarını
sağlayacağımızın, herkesin, özellikle engellilerin
toplumda eşit bireyler olarak hayata katılabileceğinin
mesajını vereceğiz.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifimizin genel ismini Rehber Köpekler olarak
adlandırabiliriz. Türkiye'de 10 milyona yakın engelli var. TÜİK
verilerine göre nüfusumuzun yüzde 12,5u engelli durumda yani her 8
kişiden 1i engelli. Yani burada konuşacaklarımız ve
vereceğimiz oylar hepimizi ilgilendiriyor.
Değerli
milletvekilleri, rehber köpekler, görmeyenlerin gözü, duymayanların
kulağı, yürüyemeyenlerin iki ayağıdır. Yani rehber
köpekler görme ve işitme engellilerin attığı
adımdır. Rehber köpekler görme engelli insanların
özgürlüğüdür. Rehber köpekler engellilerin güvenliğidir. Rehber
köpekler engelli insanların elidir, koludur, kulağıdır,
gözüdür, dilidir. Dünyada binlerce engelli insan rehber köpekler sayesinde
kimseye bağımlı olmadan yaşamakta, özgürce seyahat
edebilmekte, AVMye, sokağa çıkabilmektedir. Okullarına
gidebilmekte, toplu ulaşım araçlarına binebilmekte, özgürce
yaşayabilmektedir. Engelli insanlara her ortamda eşlik ederek
bağımsız hareket etmelerine yardımcı olan rehberlerdir
kısaca. Bir tekerlekli sandalye ne ise rehber köpek de görme engelli insan
için odur.
Rehber köpekler çok uzun ve yoğun eğitimden
geçerler ve profesyonel yardımcılar hâline gelirler. Bu eğitimi
alan köpekler asla ısırmazlar, saldırmazlar ve havlamazlar.
Dünyanın birçok ülkesinde rehber köpekler toplu taşıma, AVM,
restoran, sinema gibi sosyal alanlarda görme engellilere eşlik ediyorlar.
Güney Afrika, Malezya, Birleşik Krallık, Avusturya, Romanya,
Yunanistan gibi birçok ülkede bu uygulamalar uzunca yıllardan beri
sürmektedir. Avrupa ülkelerinde bunu sıkça görebilirsiniz. Bizim de bugün
bu hakları kendi engellilerimize, kendi görme engellilerimize vermemiz
gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, bugün burada dört
grubumuzdan olumlu oy vermelerini, onlardan, engelli insanlar adına, görme
engelli insanlar adına rica ediyoruz. Onların, görme engellilerin
özgürlüğüne vereceğiniz oylarla katkı sunmanızı
bekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede bu amaçla
kurulmuş çok önemli bir dernek var, benim de üyesi olduğum Rehber
Köpekler Derneği. Çok değerli çalışmalar yaparak bu konuda
öncü oldular. Çalışmalarının başında görme
engelli Avukat Nurdeniz Hanım bulunmakta ve Birleşik Krallık
Büyükelçisinin değerli eşi Maggie Moore da bunu desteklemektedir. Bu
iki insanı, buradan, Meclisten onları kutlamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, benim şahsen Veli Ağbaba olarak bu rehber köpeklerle
ne ilgim var derseniz, benim 2011 yılından beri görme engelli bir
danışmanım var. Görme engelli danışmanım
Sayın Ali İlhan, bu yıl Rehber Köpekler Derneği sayesinde
kendine bir rehber edindi. Buradan, eğer buradaysa Meclis İdare Amiri
Sayın Salim Uslu, ona da bir sitemimi belirtmek istiyorum. Bir haftadan
beri Ali İlhanla birlikte köpeğinin Meclise girmesini sağlamaya
çalışıyoruz, maalesef, izin verilmiyor.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bu o kadar önemli bir şey ki görme
engellilerin her türlü özgürlüğe açılmasını sağlayacak.
Bu konuda destek veren Nurdeniz Hanım ve Maggieyi de tekrar kutlamak
istiyorum.
Bakın,
onların köpeklerinin birinin ismi Kara, birisi de -şimdi basında
çok yer alan- Star (Yıldız) isminde.
Bu
kanun teklifini vererek, Türkiyedeki görme engellilere sorunlarını
aşmada destek olmanızı sizden rica ediyoruz.
Tekrar
dört gruba buradan yüksek sesle seslenmek istiyorum: Benim
danışmanım görme engelli ama Türkiyede binlerce görme engelli
insan var. Şu anda rehber köpek sayısı, maalesef, üzülerek
söylemek isterim ki Türkiyede 5. Bu sayının
artırılabilmesi için ve görme engellilerin her yerde rahat
dolaşabilmesi için bu kanuna evet oyu vermenizi bekliyorum. Gelin engel
olmayalım, gelin rehber olalım.
Çok
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.
Sokak
köpekleri Meclise girebiliyor Sayın Ağbaba, rehber köpekler giremiyor
mu?
VELİ
AĞBABA (Malatya) Rehber köpeklere, maalesef, izin verilmiyor Sayın
Başkanım. Buradan idare amirlerine çağrı yapalım.
BAŞKAN
Peki.
Önerge
üzerinde bir milletvekili olarak Murat Emir, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT
EMİR (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben
de yirmi beş yılını göz hastalıklarına vermiş
bir göz hekimi olarak rehber köpeklerin sayısının
artırılması ve çeşitlendirilmesi konusundaki bu kanunumuza
bütün parti gruplarından destek istiyorum. Gerçekten de bu siyasetüstü bir
meseledir, ağır bir meseledir ve mutlaka Meclisimizin çözmesi gereken
bir meseledir.
Değerli
arkadaşlar, bunun yanında, doksan sekiz gündür Sincan Cezaevinde
yaşanan bir trajediyi tekrar Meclis gündemine getirmek istiyorum. 2
eğitim emekçisi, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, emek mücadelesi için, onur
mücadelesi için, haksız, hukuksuz mesleklerinden ihraç edildikleri için
açlık grevine başladılar. Defalarca savcının önüne
çıkarıldılar, defalarca gözaltına alındılar ve
defalarca aranmasına rağmen haklarında hiçbir delil
bulunamadı ama bu eylem geliştikten sonra, bu eylemin hem Türkiyede
hem de dünyada bir yankı uyandıracağı görüldükten sonra bu
kişiler tutuklanarak bu eylem ve bu kanun hükmünde kararnamelere tepki
kamuoyunun, Türkiyenin ve dünyanın gözünden kaçırılmak istendi
ve bu kişiler haksız bir biçimde tutuklandılar. Bu
kişilerin sağlık durumları şu anda son derece kritik.
Açlık grevinin 98inci günündeler. Biz, Meclis olarak bu soruna artık
Dur. demek zorundayız. 98inci güne gelmiş açlık grevine
müdahale etmek için daha neyi bekliyoruz? Bakın, bir hekim olarak söylüyorum,
çok yakında oraya ambulansları göndermemiz gerekecek. Bu
kişilerin yaşamlarında kalıcı hayati riskler
oluşmaya başladı bile. Dolayısıyla, başta
Başbakan, Adalet Bakanı ve tüm yetkilileri sorumlu davranmaya davet
ediyorum.
Aslında,
bu soruna insani, vicdani ve hukuku bir çözüm bulma olanağımız
var; Ceza İnfaz Kanunumuz buna müsait. 16ncı maddesi ve
116ncı maddesinin (1)inci fıkrası diyor ki: Tutuklunun hayati
tehlikesi varsa, hayati tehlikesi tutukluluğunun devamına izin
vermiyorsa bu kişinin tutukluğu kaldırılıp adli
kontrol yoluyla tutukluluğu sonlandırılabilir.
Dolayısıyla, aslında işletilmesi gereken budur. Bakın,
tam tersi bir şey söylüyorum: Yani açlık grevi yaptığı
için tutuklamak yerine, Açlık grevi yaptığı için bunun
tutukluluğu uygun değildir. deyip onu dışarı
bırakmak ve adli kontrol hükümlerini işletmek gerekir. Oysa burada
yapılan, bu eylemi insanların gözünden kaçırmaktır. Bu
benim iddiam değil, iddianamede de var, Gezi benzeri bir olay
olabileceği için biz bunları tutuklamalıyız. diyor
sayın savcı.
Tabii,
kanunların böylesine işlemediği, çok şanslı insanlar
da var Türkiyede. Ben hukuk fakültesi mezunuyum, birçok hukuk alanı
işletilir, okutulur, kürsüleri vardır ama şu anda yepyeni bir
hukuk alanıyla karşılaştık, o da damatlar hukuku.
Bakın, söz konusu olan damat olunca, nüfuzlu kişiler olunca,
dolarları olan kişiler olunca, etkileri olan kişiler olunca
onlar için bu tutukluluk gerekçelerinin hiçbiri geçerli değil. Hatta
bakın, Kavurmacının iddianamesinde ne diyor biliyor musunuz?
Diyor ki
Ve bu rapor, iddianameye konu olan tutuklamanın
sonlandırılması için destek olarak gerekçe gösterilen rapor özel
bir hastaneden alınmış, yıllar önce alınmış
ve diyor ki: Uzun süre aç kalamayacağı için ve saatler boyunca aç
kalırsa hayati durumunda, yaşamsal durumunda telafisi imkânsız
sonuçlar doğabileceği için bu kişinin tutuklu olması uygun
değildir. Garabete bakabiliyor musunuz, bakıyor musunuz? Bakın,
bu, utanılacak bir şeydir. Bir damadın, saatlerce aç
kalamayacağı gerekçesiyle, özel hastaneden aldığı bir
raporla anında tutukluluğu kaldırılırken, aynı
zamanda açlık grevinde olduğu bilinen, 98inci gününe gelmiş
insanların tutukluluğu devam ettiriliyor bu ülkede.
Değerli
arkadaşlar, sorumluları sorumlu davranmaya davet ediyoruz. Bu
olayın, bakın, böyle konuşularak hafife alınacak bir
tarafı kalmamıştır. Artık bu sorun mutlaka
çözülmelidir. Herkesi, başta da yüce Meclisi göreve davet ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Emir.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
Gürer, bir söz talebiniz mi var?
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) 60a göre
BAŞKAN
Ne konuda Sayın Gürer?
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Meclis Bülteniyle ilgili Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Nisan 2017 ve Mayıs 2017
Meclis Bültenlerinde Mustafa Kemal Atatürkün resmine yer verilmemesine
ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Başkanım, Nisan 2017de
çıkan Meclis Bülteninde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
olmasına rağmen, Mustafa Kemal Atatürkün resmine yer verilmedi. Bu
kez, Mayıs 2017de 19 Mayısın törenlerle
kutlandığı, ülkenin kurtuluş mücadelesinin başladığı
günde de Mustafa Kemal Atatürkün resmine yer verilmedi. Acaba bu günlerin
farkında değiller mi? dedim ama baktım, Fatih Sultan Mehmetin
tam boy resmine yer verilmiş. Bu durumu bir milletvekili olarak uygun bulmuyorum.
Bu Türkiye Büyük Millet Meclisi Aylık Bülteninin Sayın İsmail
Kahramanın bülteni olmadığını düşünüyorum. Bu
günlerde Mustafa Kemal Atatürkün resmine de yer verilmesini talep ediyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gürer.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan nedeniyle
çıkardığı bültende Atatürkün resmi yer almamışsa
bunun doğru olmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN
Eğer 23 Nisan nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi bir bülten
çıkarmış ve burada Gazi Mustafa Kemal Atatürkün resmi yer
almamışsa bunu asla doğru bulmuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET
RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Atatürkün ismini bile söylemekten kaçınıyor
Başkan ya.
BAŞKAN
Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Dünkü
birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının
tümü üzerindeki görüşmelerin İç Tüzükün 72nci maddesine göre devam
etmesine dair Manisa Milletvekili Özgür Özel ve arkadaşları
tarafından verilmiş olan önergenin oylamasında
kalınmıştı.
Şimdi
tasarının tümü üzerindeki görüşmelerin devam etmesine dair
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi,
tasarının tümü üzerinde yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Soru
sorma işlemini başlatıyorum.
Sayın
Erkan Aydın
Yok.
Sayın
Yedekci
Yok.
Sayın
Kazım Arslan
Yok.
Dün
sisteme girip kaydını yaptırmış olan
milletvekillerinin isim listesini okuyorum.
Sayın
Gaytancıoğlu
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kaliteli,
ucuz bir baretin 16 lira olduğu ülkemizde, iş kazaları nedeniyle
binlerce işçimizi kaybediyoruz. İş sağlığı
ve güvenliği için yapılan 1 liralık yatırım 2,2 lira
olarak geri dönüyor. İş kazalarında olan kayıpları
azaltabilmek için birçok üniversite mezununu iş güvenliği uzmanı
olarak yetiştirdik ve bir yasa çıkardık. Bu yasayı
çıkararak Artık iş kazalarını minimuma indireceğiz.
dedik. Ancak kendi çıkardığımız yasayı şimdi
AKP engelleyerek 2020 yılına ertelemek istiyor. 5 milyon
çalışanın yaşamını doğrudan etkileyecek bu
yasayı neden erteliyoruz? Hükûmeti uyarıyoruz: Lütfen bu yasayı
geri çekin, iş hayatında devletin ağırlığını
herkes hissetsin, yasa çıkıyorsa ertelenmesin.
BAŞKAN
Sayın Atıcı
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, benim sorum bu tasarının 18inci maddesiyle ilgili. Sorum
şu: Bu maddeyi geri çekmeyi düşünüyor musunuz? Çünkü bu madde
milletvekillerine ayrıcalık getiriyor Sayın Bakan.
Milletvekilliği biten öğretim üyeleri üniversiteye dönerlerse ek ders
ücreti ve döner sermaye payı alabilecekler. Ayrıca, bu düzenleme,
emekli olan milletvekili öğretim üyelerine ikinci maaş hakkı
yolunu da açacaktır. Yani gariban emekli kamuya dönerse ya emekli
maaşı ya da kendi maaşını alacak, milletvekili dönerse
iki maaş alabilecek. Bu düzenleme bunun yolunu açıyor. Bu maddeyi
daha önce de getirdiniz, Aladağ yangını çıktı; bu
maddeyi şimdi getirdiniz, daha şehitlerimizi, o 13 şehidimizi
toprağa vermeden bu madde geldi.
Sayın
Bakan, bu maddeye dokunmayın, bu madde lanetli bir madde hâlini aldı.
Bırakın olduğu gibi kalsın, haksızlık
yapmayın.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Öz
Yok.
Sayın
Durmaz
Yok.
Sayın
Bektaşoğlu
Yok
Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, imalat sanayisinde son beş
yılda toplam kaç iş yeri kapanmış, kaç iş yeri
açılmıştır; kaç işçi işini kaybetmiş, kaç
işçi işe alınmıştır? Organize sanayi bölgelerinde
son beş yılda faaliyetlerini sonlandıran
yatırımcı sayısı kaçtır, kaç kişi işsiz
kalmıştır? Türkiye Şeker Fabrikaları AŞnin 28
fabrikasında yemek pişirme, dağıtma, bulaşık
yıkama, hizmet işlerinin dışarıdan alınmasına
neden gerek duyulmuştur? Bu yolla kaç kişi işten
çıkarılmaktadır? Ortalama çalışma süreleri nedir?
İşçileri işsiz bırakan bu uygulamaya neden gerek
duyulmuştur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Köksal
Yok.
Sayın Tümer
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Bakan, dünyanın en büyük internet kütüphanesi olarak kabul edilen
Wikipediaya 29 Nisandan bu yana erişim engeli getirilmiştir. En
temel insan haklarından biri olan bilgiye erişim hakkının
engellenmesi Türkiyenin uluslararası kamuoyundaki itibarını ve
saygınlığını da zedelemektedir. Erişim engeli,
düşünce ve ifade özgürlüğüne de vurulan bir darbedir. Dünyanın
en geniş bilgi ağına sahip sitenin kapatılma gerekçesi
nedir? Tüm amacı ansiklopedik yayınları dünyayla paylaşmak
olan sanal bir ansiklopediyi kapatmanın nasıl bir haklı
gerekçesi olabilir? Wikipedia, tamamıyla şiddete ve nefrete
dayalı ya da terörizmi destekleyen bir internet sitesi midir ki tüm
içeriğine erişim engeli getirilmiştir? OHAL
koşullarında gerçekleştirilen ve şaibeli bir sonuçla rejimi
değiştiren referandumla demokrasi liginde küme düştüğümüz
yetmezmiş gibi, tüm dünya tarafından kabul gören bir internet
ansiklopedisinin tümüne erişim engeli kabul edilebilecek bir durum
değildir. Wikipediaya getirilen erişim engeli zaman geçirilmeden
kaldırılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Erkan Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Dün İzmirin Ödemiş ilçesinde 11
yaşında bir kız çocuğu ölü hâlde bulundu. Son döneme
bakıldığında, çocuklara yönelik taciz, tecavüz ve
şiddet olaylarında bir hayli artış görülüyor. İlçede
büyük bir tepki var. Belli ki insanlık için tehdit oluşturan
bazı kişiler medyada yapılan konuşmalardan, bu suçlara
verilmeyen cezalardan ya da hafifletilmiş cezalardan güç alıyor.
Hükûmet olarak bu konuda cezaların artırılmasını
düşünüyor musunuz ya da toplum vicdanını yaralayan bu suçlar
hakkında caydırıcı bir önlem almayı düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN Sayın Kazım Arslan
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanına soruyorum:
1)
Görüşmekte olduğumuz üretim reform tasarısında yer alan,
TRT katılım payının yalnızca sanayi siciline
kayıtlı olan sanayi işletmelerinden alınmayacağı
kararlaştırılmıştır. Tüm üretim alanlarında
kullanılan elektrik üzerindeki TRT katılım payının da
kaldırılmasıyla üretim artırılmış ve
desteklenmiş olacak. Bu nedenle, TRT katılım payının
bütün üretim alanlarından kaldırılması hususunu tekrar
değerlendirir misiniz?
2)
Zeytinyağı sanayisinin geliştirilmesi, daha çok üretilmesi ve
ihracatının artırılması konusunda etkin bir
çalışma sürdürmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, size Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca Düzcede KOSGEB
kredisini en yüksek alan 3 kişiyi sordum, cevap vermediniz. Bilgi edinme
üst kuruluna gittim, lehime karar verdi, yine bilgi vermediniz.
Şimdi,
burada, aynı soruyu tekrar soruyorum size: Düzce ilinde en yüksek KOSGEB
kredisi alanın AK PARTİ İl Başkanı olduğu
iddiası var, aynı zamanda Belediye Meclisi üyesi. Bu doğru
mudur? Niye bu bilgiyi vermekten kaçınıyorsunuz? Yani bir milletvekilinin
bilgi alması için ta bilgi edinme üst kuruluna kadar itiraz dilekçesi
verip mahkeme kararı alması mı gerekiyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkanım, ben de Malatyayla
ilgili bir soru sormak istiyorum.
Malatyalı
üreticilerin beş yıldır faiziyle ertelen borçlarına çözüm
bulunmalıdır. Üreticilerin bu borçları ödeme gücü
kalmadığını herkes biliyor. Ziraat Bankası, tarım
kredi kooperatifleri ile elektrik dağıtım şirketlerine ait
her türlü borç faizleri bir defaya mahsus olarak affedilmelidir. Bu
paranın faizsiz olarak eşit taksitler hâlinde bölünmesinin ve
alınacak kararın Malatyanın ekonomisini
rahatlatacağını düşünüyoruz. Acaba Malatyayla ilgili veya
bütün tarımla ilgili borçları ertelemeyi, faizleri silmeyi
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Toğrul
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Sayın Bakanım, bugün her ne kadar zeytin
alanlarıyla ilgili 2nci madde çekildiyse de Gaziantepin Nizip ilçesinde,
Nizip ile otoban arasında kalan bölgede şu anda zeytinlik alanlarda
inşaatlar yükseliyor ve bu inşaat alanının hemen çevresinde
en az yüz yıllık, yüz elli yıllık, iki yüz yıllık
zeytin ağaçları var. Bunlarla ilgili bir işlem yapmayı
düşünüyor musunuz?
Bir diğer sorum, yine Sayın Bakanım, bu
torba yasalar gerçekten neden çorba yasa hâline getiriliyor? Mesela, getirilen
bu torba yasada kaç farklı komisyonu ilgilendiren maddeler söz konusu? Tüm
bu komisyonlara gidilebildi mi? Neden bu hâlde yasa getiriyoruz? Her seferinde
Torba yasa getirmeyeceğiz. diyorsunuz, yine getiriyorsunuz, bundan ne
zaman vazgeçeceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Atıcı
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, iş kazalarında ve işçi ölümlerinde dünya 3üncüsüyüz ve
Avrupa 1incisiyiz. Hâl böyleyken siz bu yasa tasarısında iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili çok önemli
kararları 2020ye erteliyorsunuz.
Şimdi,
siz buna eğer karşı çıkmazsanız, buradaki
arkadaşlar el kaldırıp kabul ederse acaba, bundan sonra ölecek
her işçide kendinizi suçlu hissetmeyecek misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Gaytancıoğlu
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yurdumuzun
birçok bölgesinde buğday hasadı başladı ancak fiyat yok.
Adı Toprak Mahsulleri Ofisi olan ve görevi çiftçinin kara gün dostu
olmak olan bir kurum var. Bu kurumun görevi, sözde, buğday
piyasalarını, tahıl piyasalarını düzenlemek
olmasına rağmen, neden hâlen bir fiyat, bir alım politikası
açıklanmamıştır?
Ayrıca,
başta Trakya bölgesi olmak üzere Edirnede birçok köyümüzü dolu
vurmuştur. TARSİMin yetkilileri hâlen bölgemizi ziyaret
etmemiştir. Bir an önce bu ziyaretlerin gerçekleştirilmesini
istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Gürer
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Bakan, Başbakan Binali
Yıldırım Hükûmetin gündeminde bedelliyle ilgili bir konu yok.
dedi. Hükûmet Sözcüsü Numan Kurtulmuş da bir açıklama yaptı,
Kurtulmuş Bedelli askerlikle ilgili bir teklif Bakanlar Kuruluna
gelmedi. dedi. Bu iki söz çelişkilidir. Bedelli gündemde yok. ile
Bakanlar Kuruluna gelmedi. söylemlerinin aynı ifadeleri içermemesi
kamuoyunda farklı değerlendirmelere neden olmaktadır. Bedelli,
geçmiş AKP hükûmetlerinin uygulamaya aldığı bir konu
olduğu için de beklenti oluşmaktadır. Terör neredeyse her gün
can alırken bedellinin konuşulmasının doğru
olmadığı söyleniyor, doğrudur ancak bu beklentiyi üreten de
yaratan da AKP Hükûmetidir. Konu kesin açıklamaya muhtaçtır.
Farklı nedenlerle askerlik görevini yapamamış binlerce insan
vardır. Sorun net olarak açığa kavuşturulmalıdır.
Bu konuda Hükûmetin net olarak söylediği nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İrgil
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Sayın Bakanım, bu tasarının
18inci maddesinde, biraz önce diğer milletvekili
arkadaşımın da ifade ettiği gibi ayrıcalıklı
bir madde var.
Bu
maddeyle ilgili olarak, daha önce bu Mecliste görüşüldüğü ve
çıktığı hâlde, Sayın Cumhurbaşkanının
talebiyle ertesi gün geri çekilmişti. Bu 18inci maddenin,
ayrıcalık yarattığı için ve akademisyenlere kamuoyunda
ballı maaş dedikleri çifte maaş olanağı
sağladığı için, geri çekilmesini defalarca talep ettik. Siz
bu maddeyi geri çekmeyi düşünüyor musunuz? Bu maddeyle ilgili YÖKten ve
Sayın Cumhurbaşkanından görüş aldınız mı?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İrgil.
Cevaplar
için Hükûmete söz vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi,
aldığım notlardan takip edeceğim. İlk soru Sayın
Gaytancıoğlunun sorusuydu, iş kazaları, iş
güvenliği uzmanlığı konusunun niye 2020 yılına
kadar ertelendiğiyle ilgiliydi. Burada uygulamadan kaynaklanan
birtakım sıkıntılar var, bunları
aşacağız, bu sebeple zamana ihtiyacımız var,
erteliyoruz.
Diğer
soru Sayın Atıcının sorusuydu. 18inci maddeyi geri
çekmeyi düşünüyor musunuz? şeklindeydi. Meclisin takdiridir, Meclis
takdir edebilir.
Sayın
Gürerin sorusu var. İmalat sanayisinde kaç kişi
çalışıyor, açılan iş yeri sayısı ve
şeker fabrikaları konusu var bu soruda. Buna yazılı cevap
vereceğim Sayın Gürer.
Bir
diğer soru Sayın Tümerin sorusu. Sayın Tümerin sorusu
Wikipediaya erişimin engellenmesiyle ilgili. Bu konuda
Ulaştırma Bakanımız bir açıklama
yapmıştı, bu açıklamanın yeterli olduğunu
düşünüyorum.
Bir başka soru, İzmir Ödemişle ilgili bir
soru. Bu, konumuzla ilgili değil.
Yine, Sayın Kazım Arslan Beyin sorusu var, iki
sorusu var daha doğrusu, birisi TRT payıyla ilgili. Bu soru
aslında Komisyonda da gündeme geldi, orada da aynı cevabı
vermiştim. Bu konuları Sayın Maliye Bakanımızla
istişare ederek değerlendirip gündeme alıyoruz.
İkinci soru zeytinyağı sanayisiyle ilgili.
Evet, bu konuda çalışacağız, bu konuda
Bakanlığımız bünyesinde bir çalışma grubu
kuracağız Kazım Bey ve bu konuyu
çalışacağız.
Sayın Tanalın sorusu var. Bu da tabii,
konumuzla ilgili değil ama Sayın Tanal, ben Düzceliyim, buna cevap
vereceğim. Düzce İl Başkanımızın KOSGEBden
aldığı bir kredi yoktur. KGFden kullanmış olabilir,
KGFden de herkes kredi kullanıyor dolayısıyla serbest bir
durum. Yani bunun için AK PARTİli ya da bir başka partili
olmasına gerek yok. İsteyen herkes, şartları
sağlıyorsa KGFden kredi kullanıyor ama KOSGEBden
kullandığı bir kredi yoktur.
Sayın Ağbabanın bir sorusu var
Malatyayla ilgili. Biz daha önce çiftçi borçlarıyla ilgili bir düzenleme
yapmıştık Sayın Ağbaba. Bunu
yaptığımızı düşünüyorum, yeni bir şey yok.
Sayın Toğrulun sorusu var Niziple ilgili.
Sayın Toğrul, sizden duyuyorum Nizipte zeytin ağaçlarıyla
ilgili bir çalışma olduğunu. Niziple temas kuralım,
öğrenelim.
Yine, Sayın Toğrulun torba yasalarla ilgili
bir başka sorusu var. Şimdi, bakın, ihtiyaçtan kaynaklanan
durumlar söz konusu. Bir şeye de ihtiyaç varsa birbirinden farklı
kanunların bir paket hâlinde gelmesinde bir beis yoktur, ihtiyaç varsa.
Önemli olan, kanunların komisyonlarda, Mecliste yeterince tartışılıp
tartışılmadığıdır, görüşülüp
görüşülmediğidir. Bir kanunun temel kanun olması veya torba yasa
olması içeriğiyle ilgili bir halel getirmez.
Sayın
Atıcının sorusu
Bunu az önce
açıkladığımı düşünüyorum.
Sayın
Gaytancıoğlunun bir sorusu var buğday fiyatlarıyla ilgili.
Bu, konumuzla ilgili değil; bunu Tarım Bakanımıza sorup
Tarım Bakanımızdan öğrenebiliriz.
Bir
başka soru bedelli askerlikle ilgili oldu. Şimdi, bu konuda gerek
Sayın Başbakanımızın gerekse Başbakan
Yardımcımız Numan Beyin yaptığı
açıklamalarla ilgili bir çelişki yoktur. Gerçekten Bakanlar Kurulu
gündemine böyle bir şey gelmedi. Sayın Kurtulmuş da Bakanlar
Kurulu gündemine gelmediğini açıkladı.
Sayın
İrgilin bir sorusu oldu yine 18inci maddeyle ilgili. Bu soruya cevap
verdiğimi düşünüyorum.
Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Zamanımız
var, daha bitmedi.
Sayın
Atıcı sisteme girmiş durumda.
Buyurunuz
Sayın Atıcı.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, meralar Türkiye için hayati öneme sahip alanlar. Evet, Türkiyede
bazı meralar mera özelliğini kaybetti, bunun bilincindeyiz ancak
yapacağınız bu düzenlemeyle bütün meraları tehlikeye
attığınızın acaba farkında mısınız?
Bir kurul oluşturup meralarla ilgili kararları valiliğe
bırakmakla aslında siz vali ile oradaki yerel halkı
karşı karşıya getirmiş olacaksınız ve sanki
Hükûmet temizmiş de bu yanlış işi valiler
yapıyormuş gibi bir hava yaratmış olacaksınız. Bu
içinize siniyor mu? Hayvancılığı bitirecek bu konuda
gerçekten doğru iş yaptığınızı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, zamanımız var deyince herkes sisteme girmeye
başladı ama herkese söz verecek kadar zamanımız yok. Bir
kişiye daha soru için söz verebilirim.
Sayın
Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, geçtiğimiz hafta sonu Malatyada bir eylem oldu. Malatya-Sivas yolu
trafiğe kapatıldı, Dilek beldesinde yaşayan insanlar
tarafından. Aslında orada, Dilek beldesinde, Sivas yolundaki Dilek
beldesinde bir kavşak yapımı talepleri var, maalesef bu
kavşak yapılmıyor. Her yıl orada kazalar oluyor, her
yıl yaklaşık 8-10 kişi ölüyor. Ben de orada bir kaza
yapmıştım bir kavşağın olmaması nedeniyle.
Maalesef, oradaki insanların talepleri dikkate alınmıyor, oraya
bir kavşak yapılması şart. Eğer oraya kavşak
yapılmıyorsa Türkiyede hiçbir yere kavşak yapılamaz. Bu
konuda Hükûmetin bir çalışması var mı? Onu size sormak
istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.
Sayın
Bakan, buyurunuz efendim.
BİLİM,
SANAYİ VE TİCARET BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şimdi,
iki soru var, birisi meralarla ilgili. Bakın, bu tartışma
Komisyonda da yapıldı, hep de yapılıyor. Meralarla ilgili
bir kurul var ve bu kurulu biz kurmadık; bu kurul daha önce, bizden önce
kurulan bir kurul, sanıyorum 1998 yılında kurulan bir kurul.
Burada 8 üye var, valinin başkanlığında ve doğrudan
ilgili yani merayla ilgili kişilerden oluşan bir kurul.
Şimdi,
bakın yani Türkiye değişiyor, Türkiye büyüyor. Değişen
ve büyüyen Türkiyenin ihtiyaçları da değişiyor. Verimli
tarım arazilerinin, meraların sanayi alanlarına
açılmasına başından beri karşı olduğumuzu
hep ifade ettim, söyledim.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) O zaman koruyun Sayın Bakan meraları, koruyalım
hep beraber.
BİLİM,
SANAYİ VE TİCARET BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Şimdi, bakın,
meraları koruyoruz. Yani sizin sorduğunuz soru aslında
Meraları tehlikeye attığınızın farkında
mısınız? diye bir sorunuz var. Şimdi, bakın, biz
meraları niye katledelim? Meraları biz niye bozalım, kötülük
yapalım?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Ben de onu söylüyorum.
BİLİM,
SANAYİ VE TİCARET BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Biz de biliyoruz ki
gıda, gıda sanayisi ve tarım stratejik bir alan ve bizim buna
ihtiyacımız var. Şimdi, bir kurul bununla ilgili karar
vermeyecekse kim karar verecek? Birinin bir karar vermesi lazım.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Mera olarak kalsın, kimse karar vermesin.
BİLİM,
SANAYİ VE TİCARET BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Kurulan bir mekanizma
var ve bu mekanizma çalışıyor. Şimdi, bu çalışan
mekanizmaların aldığı yanlış kararlar varsa
bunları tartışalım ama sistemi
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Efendim, o kararın geri dönüşü olmaz ki.
BİLİM,
SANAYİ VE TİCARET BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sistem
yanlış
O zaman önerinizi getirin, söyleyin, başka bir sistem
yapalım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Tabii, bu maddeyi çekin
hemen, tartışalım efendim.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Şimdi, Sayın Ağbabanın sorusu
vardı Malatyayla ilgili. Sayın Ağbaba, yeri tarif ederseniz ben
Ulaştırma Bakanımıza ileteyim, o kavşağı
yaptıralım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sivas Dilek Sayın
Bakanım.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Efendim?
VELİ AĞBABA (Malatya) Malatya-Sivas yolunda
Dilek kavşağı denilince biliniyor.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Tamam, ben bakanımızla konuşayım, bu
kavşağı yaptıralım, size de bilgi verelim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum
III.-YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN - Evet, bir yoklama talebi vardır.
Sayın Özel, Sayın Tarhan, Sayın Tanal,
Sayın Ağbaba, Sayın Sertel, Sayın Erkan Aydın,
Sayın Kazım Arslan, Sayın Ceyhun İrgil, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Gürer, Sayın Ali Şeker, Sayın
Tümer, Sayın Purçu, Sayın Didem Engin, Sayın Çamak, Sayın
Ertem, Sayın Emir, Sayın Atıcı, Sayın Yeşil,
Sayın Yalçınkaya.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485) (Devam)
BAŞKAN - Tasarının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 18inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerindeki söz taleplerini
karşılayacağım. Önce, söz talep eden siyasi parti
gruplarına söz vereceğim.
Gruplar adına ilk konuşmacı, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Necmettin Ahrazoğlu Hatay
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla 394
sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanunun sanayi işletmelerine
yönelik hükmünün kaldırılması; 6245 sayılı
Harcırah Kanununda yapılan düzenlemeyle piyasa gözetim ve denetim
personelinin denetim görevlerinde aldığı harcırahın
düzenlenmesi; Sanayi Sicili Kanununda sanayicinin tanımı
yapılarak bilişim teknolojisi ve yazılım üreten işletmelerin
dâhil edilmesi; yeni kurulan sanayi işletmelerinin takibi ve üretim
faaliyetlerinin başlamadan önce yükümlülükleri konusunda bilgilendirilmesi
amacıyla ön kayıt sisteminin getirilmesi; işletmelerin sanayi
sicil belgesinin olmaması hâlinde uygulanamayan müeyyidelerin
uygulanması için kayıt sisteminin oluşturulması; organize
sanayi bölgeleri, serbest bölge ve endüstri bölgeleri, teknoloji
geliştirme bölgeleri ve sanayi sitelerinde yapılacak sözleşme ve
taahhütnamelerden damga vergisi alınmaması, harç istisnası ve
emlak vergisi muafiyetinin getirilmesi; üniversitelerimize bölge ve sektör
odaklı istihdam sağlayacak şekilde düzenlemelerin
yapılması öngörülmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısı sonradan eklenen birbirinden ilgisiz birçok maddeyle
sanayinin geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesi amacından
saptırılmıştır. Tasarı mevcut hâliyle -ki bugün
değişti, 102 maddeydi, 101e düştü tahmin ediyorum- 28
farklı kanun ve 2 kanun hükmünde kararnamede değişiklik
öngörmektedir. Sanayi üretim reformuyla doğrudan ilgisi bulunmayan,
birçoğu adrese teslim nitelikteki maddeler sonradan telafisi imkânsız
sonuçlar doğuracaktır. Yasa tasarısında bir etki analizinin
olmadığı görülmektedir. Böyle önemli bir
Bakanlığın hazırladığı ve diğer
bakanlıklara örnek olması gereken etki analizi
çalışmasının yapılmamasını kabullenmek de
mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, yukarıda belirttiğimiz madde
değişikliklerine baktığımızda, getirilen kanun
tasarısında, üretimi artıracak tedbirler ve teşviklerden
ziyade, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda -ki 57nci Hükûmet döneminde
çıkarılmıştır- günün şartlarına uygun olarak
aksayan yönlerinin yeniden değerlendirilmesi yapılmaktadır.
Tasarının
gerekçesinde yer alan, yatırım ortamının
iyileştirilmesi, bürokrasinin azaltılması, teşvik ve
desteklerin kritik ve öncü teknolojilere yoğunlaşması,
planlı sanayileşmenin sağlanması, yerli, yeşil ve
yenilikçi üretime geçişin tamamlanması olarak belirtilmesine
rağmen, kanun tasarısında bu gerekçelere uygun bir düzenlemenin
yapıldığını görmemekteyiz. Yenilik ve teknoloji
altyapısı güçlü olmayan ve imalat sanayisindeki sıçramaya
dayanmayan bir üretim yapısıyla yüksek büyüme hedeflerine ulaşılması
mümkün değildir.
Diğer
yandan, rekabet edebilmenin yolu yüksek katma değerli üretimden ve
verimliliğe dayalı iş süreçlerinden geçmektedir. Bu
bakımdan her sektörde verimliliği artıracak sanayi
politikaları uygulanması gerekmektedir. On dört yıllık süreç
içerisinde AR-GE, yenilik ve teknoloji alanında atılım
yapılamadığı gibi geriye gidilmiş, yüksek katma
değerli ve AR-GE yoğun üretim yapısına geçilememiştir.
Nitekim yüksek teknoloji ürünlerinin sanayi üretimi ve ihracatı içindeki
payı 2002ye göre gerilemiştir.
Bugün
başta ölçek sorunları olmak üzere pek çok sorun KOBİlerin
omuzlarında ağır bir yük oluşturmaktadır. Ölçek
sorunlarından kaynaklanan rekabet dezavantajları, finansmana
erişimde karşılaşılan problemler, nitelikli iş
gücü eksikliği ve göreceli olarak yükselen maliyetler bunların
başında gelmektedir. Esasen sanayicimiz -temel beklentisi- ucuz
finansman ve üretim yapabilecekleri alanların
oluşturulmasını, teknolojik altyapının
kurulmasını ve genişletilerek kendilerine sunulmasını
beklemektedir. Bu tasarıda bunlara yönelik bir çalışmanın
yapıldığını göremiyoruz maalesef.
Bu
tasarının en can yakan tarafı ise 2nci maddeydi ancak 2nci
maddenin Komisyonda çekildiğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliğiyle uyum çalışmaları ve
gümrük birliği anlaşmaları sonucunda üretime getirilen kotalar,
iyi tarım uygulamalarından uzaklaşılması,
sanayileşmenin önemini tarım alanlarının yok edilmesi
olarak gören politikalarla pamuk, tütün, şeker pancarı, buğday,
pirinç, nohut, mercimek gibi pek çok tarım ürününde maalesef ülkemiz kendi
ihtiyacını karşılayamaz duruma gelmiştir. Sizlerin de
çok iyi bildiği gibi eti, hatta samanı dahi ithal eder duruma geldik.
Diğer
tarım ürünlerindeki bu kayıp ülkemizin pek çok yerinde çiftçimizi
zeytin ağacı dikmeye ve zeytincilik yapmaya yöneltmiştir. Bu
çerçevede Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımız zeytincilik sektörünü desteklemiş,
özellikle, yeni dikim alanlarına yapılan fide destekleriyle zeytin
ağacı varlığımız son on yılda
yaklaşık yüzde 72 artarak 172 milyon adede yükselmiştir. Dünya
zeytin üretiminin yüzde 97si Akdeniz ülkelerinde gerçekleştirilmekteyken
Türkiye de bu sıralamada ilk 5 ülke arasında yer almaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerinin çoğu zeytincilikle ilgili,
yetiştiricilik, mekanizasyon, işletme teknolojileri, markalaşma
problemlerini çözmüşken tasarıdaki 2inci madde Komisyona havale
edilmeseydi yukarıdaki konularda yoğunlaşacağımız
yerde zeytinlikleri yok edecek uygulamaların önü açılacaktı.
Beklentimiz
ve temennimiz, Komisyonda bu maddenin tasarıdan çıkarılması
yönünde olmuştur ve Komisyonda zeytinliklerle ilgili madde tasarıdan
çıkarılmıştır. Tasarıdan 2nci maddenin
çıkarılmasıyla ülkemizde yaklaşık 10 milyon
kişinin doğrudan ve dolaylı geçim kaynağı olan
zeytincilikle ilgili kısım bu konuyla ilgili derin bir oh
çekmiştir sanırım. Ancak, zeytincilikle ilgili bu konunun bir
daha tekrar gündeme getirilmemesini, Meclise yasa olarak
sunulmamasını da beklemekteyiz.
Peygamber
Efendimizin vahiy kâtiplerinden Muaz bin Cebel (RA)ın
aktardığına göre Resulullah Ümmetime meşakkat verme
korkusu olmasaydı kendilerine, her namaz kılarken zeytin
ağacından misvak kullanmalarını emrederdim. demiş.
Böyle ulvi özelliği de olan zeytin ağacını mutlaka
korumamız gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda da Sayın
Bakana ve Komisyon üyelerine, bu konuda emeği geçen tüm
halkımıza ve sivil toplum kurumlarına da teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısında, zeytin kadar önemli,
kıyılarımız ve meralarımızla ilgili bölümler de
bulunmaktadır. Coğrafi şartların zorluğu ve uygun
alanların bulunmaması bahanesiyle 6321 sayılı
Kıyı Kanununda genel bir değişiklik yapılmak
istenmiş ve denizlerimizde yeni dolgu alanları yaratılarak
kıyılarımız gözden çıkarılmıştır. İstisnai
olarak -Komisyonda ısrarlı tutumlarımıza rağmen-
yalnız Trabzon ilini kapsayan ve onların destekleriyle Trabzona
mahsus olmak üzere iktidar milletvekilleriyle bu kanun tasarısında
değişiklik yapılmıştır.
Yine,
meralarımızla ilgili 4342 sayılı Mera Kanununun 14üncü
maddesinde değişikliğe gidilmiş, karşı
çıktığımız bu değişiklikle var olan endüstri
bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi bölgeleri gibi
bölgelerin mera vasfı olan arazilere doğru yönlendirilmesinin ve
buralara sanayi tesislerinin kurulmasının, hatta şehir
içerisindeki küçük sanayi sitelerinin mera alanlarına doğru
taşınmasının da karşısında olduğumuzu
belirtmek istiyorum.
Kendi
kendine yeten bir ülkeden kendi yemini, samanını ve etini ithal eden
bir ülke hâline gelmemiz Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da kabul
edilmemektedir. Onun için, bu Kıyı Kanunuyla ve Mera Kanunuyla
ilgili konuların bir an önce bu tasarıdan
çıkarılmasını beklemekteyiz. Meraların, şehir
içindeki sanayi sitelerinin taşınması ve yerlerine
alışveriş merkezleri ve imara açılması bahanesiyle yok
edilmelerinin önlenmesini düşünüyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ahrazoğlu.
Gruplar
adına ikinci konuşmacı Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Mahmut Toğrul, Gaziantep Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU
ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu torba yasanın gerçekten içeriğine
baktığımızda birbiriyle alakası olmayan, birbirinden
farklı belki 8-10 komisyonu ilgilendiren ve niçin burada, bu torbanın
içinde yer aldığı konusunda sıkıntı
duyduğumuz birçok şey bir arada getirilmiş. Şimdi, kanuna
baktığınızda sanayi reformu paketi diyor. Sanayi
reformunun, şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar, üniversitedeki
akademisyenlerin, araştırma görevlilerinin hangi maddeyle istihdam
edilecekleriyle ne ilgisi var? Sayın Bakan, bunun bir cevabı var
mı? İkincisi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Acıbadem
Üniversitesinin sanayi reformu paketinin içinde isminin değiştirilmesinin
ne işi var Sayın Bakan?
Değerli
arkadaşlar, aslında birbiri içerisine serpiştirilmiş öyle
çok şey var ki, mesela daha önce bu Mecliste reddedilmiş, vekil
olmuş öğretim üyelerine vekilliklerinden sonra tekrar üniversitelere
dönüş yolunun açılması meselesi. Bunun gerçekten sanayi
reformuyla ne ilgisi var Sayın Bakan? Bu, burada reddedilmişti,
Sayın Cumhurbaşkanının talebiyle çekilmişti. Bu
Meclis, kendi vekiline iltimas tanıyan bir Meclis olarak tarihe geçecek.
Aslında
yapılmak istenenin ne olduğunu biz çok iyi biliyoruz. Yapılmak
istenen
Türkiyede neoliberal kapitalist sermayenin bakışı
şudur: Ne olursa olsun -yatırım yapılsın da doğa
katledilebilir, çevre katledilebilir, ekoloji yok edilebilir- her türlü
olanakları verelim. Mesela -zeytinlikler, evet, bugün çekildi ama-
değerli arkadaşlar, aslında yine hâlâ zeytinliklerimiz tehlike
altında bu hâliyle bile çünkü endüstri bölgeleri ilan etme imkânı
var, eğer endüstri bölgeleri ilan ederlerse meraların, kıyıların
ve zeytinliklerin de yok edilmeyeceğine dair herhangi bir sabit bir delil
yok elimizde, yani zeytinlikler hâlâ tehdit altında.
AKPnin
bir diğer özelliğini biliyoruz değerli arkadaşlar.
Getiriyor, burada muhalefetle karşılaşıyor, tekrar ne
yapıyor? Çektim. diyor ama bir KHKyla getiriyor. Daha önce burada
örnekleri yaşandığı için söylüyoruz. Dün AKPnin grup
başkan vekilleri Biz verdiğimiz sözün arkasındayız.
diyorlardı. Peki değerli arkadaşlar, bir gece yarısı,
saat on iki civarında, bir ek maddeyle rektörlüklerin seçimi bu Meclise
gelmedi mi? O zaman 3 muhalefet grubunun karşı koyuşuyla bu
çekilmedi mi? Çekildi. Peki ne oldu sonra? Bir KHKyla tekrar geldi ve kimse
sesini çıkarmaz oldu.
Yine aynı şekilde, Hükûmet bir defa burada
bugün şunu açık açık söylemelidir, Ben bunu bir daha getirmemek
üzere çektim. diyebilmelidir. Sayın Bakan, bunu söyleyebilecek misiniz?
Bunu söyleyemiyorsanız niye toplumu kandırıyorsunuz?
ALİM TUNÇ (Uşak) İhtiyaç olduğunda
tekrar getirilir.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) İşte ihtiyaç
olduğu... Yarın, ertesi gün ihtiyacınız doğacak
muhtemelen.
Değerli arkadaşlar, bu taslağın
içerisinde birbirinden bağımsız, birbiriyle ilgisi olmayan ama
Ne olursa olsun yatırımın önünü açacağız. diyen bir
şey var. Mesela çalışma hakkı, tatil hakkı.
İnsanların tatil hakkı gasbedilebilir mi? Sanayici için
gasbedilebilir. Sanayici trilyonluk yatırım yapıyor, hafta sonu
tatili için maksimum vereceği ücret değerli arkadaşlar, 800 TL.
Bunu sanayicinin üzerinden alırsak girişimci veya sanayici ticaret
yapabilecekmiş. Bu, asla, gerçekten kabul edilebilir,
inandırıcı bir madde değil, bir gerekçe değil. Esnek
ve güvencesiz çalıştırma -biraz önce söyledim- AKP Hükûmetinin
ruhuna işlemiş; mümkün olduğunca insanları, kolay atabilecekleri
ve sürekli tehdit altında tutabilecekleri bir durumda
çalıştırmak istiyorlar. Bugün 50/d maddesi de böyledir, bugün
üniversitelerin getirildiği hâl ve öğretim üyelerinin
getirildiği hâl de böyledir.
Biz Komisyon öncesinde, Sayın Bakan sunumunu
yaparken ısrarla şunun üzerinde durduk: Eğer bir sanayide reform
yapmak istiyorsanız mutlaka eğitim boyutunu, birinci planda bilim
politikasını göz önüne almanız lazım. Bilim
politikamız nedir değerli arkadaşlar? Hiç yok, bilim yerlerde
geziyor. Benim en son görev yaptığım fakültede 9 tane profesör
üniversiteden atıldı. Ne gerekçeyle? Temel bilimciydi bunlar.
Türkiyede, isterseniz Sayın Bakan bunu sordurun, Diyarbakır Dicle
Üniversitesinde en fazla akademik çalışma yapan bu 9 isim
sırayla çıkacaktır. Bu kadar iddialı bir şekilde
soruyorum. Diyarbakır milletvekilleri buradaysa onlar da o insanları
tanırlar. Hangi gerekçeyle ihraç edildiler Sayın Bakanım bunu
gerçekten anlamak istiyoruz.
Bakın,
biraz önce verdiğimiz araştırma önergesinde de söylemiştim.
Daha önceki Fetullahçı cemaat yapılanması döneminde bu
arkadaşlarımızın, alınan 17
arkadaşımızın tamamı cemaatin gadrine
uğradılar; ya kadroları verilmedi ya öğrencileri verilmedi
ya projeleri desteklenmedi, bir şekilde engellendiler. Bugün aynısını
siz yapıyorsunuz Sayın Bakan. Darbeyi gerçekten kim yapmış
oluyor? Darbecilerle aynı hukukta buluşuyorsanız nasıl bir
anlayıştır?
ALİM
TUNÇ (Uşak) Darbecilerle siz beraberdiniz.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) - Yine, bugün dile getirdik, darbeci
yargıçların, savcıların hazırladığı
fezlekelerle bugün milletvekillerimizi gözaltına alıyorsunuz,
tutukluyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, iç huzurun olmadığı bir yerde yatırım
olmaz. Yatırım, yatırımcı güvercine benzer,
ürktüğü yere yatırım gelmez. Bugün Türkiyede
yatırımcının yatırım yapma koşulu yoktur.
Sayın Bakan, samimi bir şekilde, sizin paranız olsa,
seçeneğiniz olsa bugün Türkiyeye mi yatırım
yaparsınız? Ne olduğunu bilmediğiniz bir geleceğe,
çalışanın geleceğini bilmediği, kamudaki görevlinin
geleceğini bilmediği, iş adamının geleceğini
bilmediği bir ülkede yatırım yapabilir misiniz?
Yatırım yapılmaz Sayın Bakan.
Dolayısıyla
değerli arkadaşlar, şunu net olarak kabul etmemiz gerekir ki:
Reform yapmak istiyorsanız bir; ülkeyi stabilize etmeniz lazım.
Yatırımcı önünü görmeli, üç ay sonrasını, beş ay
sonrasını, bir yıl sonrasını görmeli veya daha uzun
vadeli projeksiyonlar yapabilmeli. Bunun imkânı var mı? Yok.
Türkiyede bırakın, üç ay sonrasını, yarın ne
olacağını bilmeyen bir durumda yaşıyor iş
adamı, kamu çalışanı.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Borsa 100 bini geçti, büyüme yüzde 5. Sen ne diyorsun
ya? Hayret bir şey ya! Sen rakamlara bak ya! Allah Allah
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Gelelim ikinci önemli noktaya: Eğer sanayi devrimi
yapmak istiyorsanız iyi bir bilim politikanızın olması
lazım.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Borsaya bak, borsa 100 bin. Yüzde 5 büyüme var.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Bilim olmadan teknoloji olmaz, teknoloji olmadan sanayi
olmaz; bunlar birbirlerine bağlı çarklardır. Türkiye'nin bugün
bilimi yerlerde geziyor, bilim politikası yok. Dolayısıyla
değerli arkadaşlar, üniversitelerin ne hâle geldiğine gerçekten
gidin bir bakın. Ben bir öğretim üyesi olarak bunu yaşayarak
gördüm, içinde gördüm. Benim bugün görevden alınan arkadaşların
tamamıyla yakın hukukum var. Diyarbakır vekilleriniz varsa onlar
da tanırlar o insanları.
Değerli
arkadaşlar, öğretim üyesini işinden atıyorsunuz, ikinci gün
evini basıyorsunuz, internetine el koyuyorsunuz, lojmanına el
koyuyorsunuz ve dışarıda çalışamaz hâle geliyor.
Şimdi, dolayısıyla burada çalışamayan öğretim
üyesi ne yapacak? Yurt dışına beyin göçü yaşıyoruz.
Son dönemde bir araştırmanız var mı bugün kaç tane bilim
insanımız bu koşullardan dolayı ülkeyi terk etmek zorunda
kalmış?
ALİM
TUNÇ (Uşak) Sizden dolayı.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Bu çok önemlidir. Bunu eğer rayına
koymazsanız siz hiçbir şekilde bir sanayi reformu
yapamazsınız.
Gelelim
zeytinlikler, meralar
Arkadaşlar, yüz yıllık, bin
yıllık varlıklarımızı nasıl bu kadar
peşkeş çekebiliyoruz? Zeytinlikler, meralarımız bugün
sanayinin neredeyse tehdidi altına girmiş. Hâlbuki bu ülkede
yatırımın yapılabileceği çorak birçok arazi var ama
sanayici istiyor ki iki adım ileride olsun, sanayici istiyor ki birinci
sınıf tarım arazisinin üzerinde olsun ve bunların hepsine
göz yumuyoruz.
Dolayısıyla
değerli arkadaşlar, eğer gerçekten bugün 2nci maddenin
çekilmesi, bu ambalajlı ismin sahibi olan bu torbayı kabul edilebilir
kılmıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Meralarımız, kıyılarımız,
bu işin güvencesi burada yaratılmazsa biz Halkların Demokratik
Partisi olarak bu torbaya muhalefetimizi sürdüreceğiz, sürdürmeye devam
edeceğiz.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Toğrul.
Gruplar
adına üçüncü konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Didem Engin, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Engin. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA DİDEM ENGİN (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; yıl 1929, Gazi Mustafa Kemal Atatürk Yalovada
gördüğü bir çınar ağacının yanına bir köşk
yapılması talimatını verir. Köşkün inşaatı
yükselirken çınar ağacının bazı dallarının
kesilmesi gerektiği Atatürke bildirilir. Atatürk, bu talebe şiddetle
karşı çıkar ve dalların kesilmesi yerine köşkün
kaydırılması talimatını verir. Köşk
İstanbuldan getirilen raylar üzerine yerleştirilerek büyük bir
titizlikle kaydırılır, böylece dalların kesilmesi
önlenmiş olur. Dikkatinizi çekerim, gösterilen hassasiyet ağacın
kesilmesine değil, dalların kesilmesine. Bu olay aslında yüce
Atatürkün yeşilin ve doğanın korunmasının önemini
belirtmek için halkımıza verdiği bir mesajdır.
Yıl
2017, aradan seksen sekiz yıl geçmiş, Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı Mecliste yaptığı konuşmada şu
talihsiz ifadeyle Türkiyenin geleceği açısından zeytin mi daha
önemli yoksa yapılacak tesis mi? diye soruyor. İşte aradaki
fark. Bu ifade AKPnin zihin yapısının çok açık bir
itirafıdır. On beş yılda zeytin
alanlarımızın, yeşil alanlarımızın
nasıl ranta kurban verildiğinin itirafıdır. Türk
halkının geleneksel üretimi olan nohutta, mercimekte, fasulyede,
şeker pancarında, pamukta, buğdayda olduğu gibi zeytin ve
zeytinyağında da dışarıya yani ithalata
bağımlı hâle getirilmek istenmesinin acı bir
itirafıdır.
Bakınız,
AKPnin on beş yıllık iktidarı döneminde bakliyatta Türkiye
nasıl ithalatçı konuma getirildi ve Türk köylüsü, Türk çiftçisi
nasıl fakirleştirildi? Yıl 2002 yani AKPnin iktidar olduğu
yıl, nohutta Türkiyenin toplam ekim alanı 6 milyon 600 bin dekar.
Yıl 2016, nohutta ekim alanı 3 milyon 600 bin dekara, neredeyse
yarı yarıya düşmüş. Yıl 2002, fasulyede ekim
alanı 1 milyon 800 bin dekar. Yıl 2016, ekim alanı 900 bin
dekara yani yarı yarıya inmiş. Yıl 2002,
kırmızı mercimekte ekim alanı 4 milyon 200 bin dekar.
Yıl 2016, ekim alanı 2 milyon 300 bin dekara inmiş yani
yarı yarıya azalmış. Kısacası, AKPnin on
beş yıllık tek başına iktidarında bakliyatta ekim
alanlarımız yarı yarıya azaldı ve ülkemiz net
ithalatçı konumuna düştü. Diğer geleneksel tarım
ürünlerinde de aynı durum söz konusu. Şimdi AKPnin tüm
yöneticilerine soruyorum: Siz gerçekten milliyetçi misiniz? Milliyetçilik öyle
meydanlarda kurusıkı milliyetçilik nutukları atmakla olmaz,
gerçek milliyetçilik Türk halkının, Türk çiftçisinin
haklarını korumakla olur. Geleneksel ürünlerimizde
halkımızı ithalata muhtaç duruma getireceksiniz, Türk çiftçisini
yoksullaştıracaksınız sonra da meydanlarda Biz
milliyetçiyiz. diyeceksiniz. Hadi canım sende. Şimdi de
zeytinliklerimizi ve meralarımızı birilerine peşkeş
çekmeye çalışıyorsunuz. Ne zeytinin ülke ekonomimize ve
sağlığımıza yararı ne yoksullaşacak binlerce
zeytin üreticisi ne doğal zenginliklerimiz ne de çevre ve ekosistemin
korunması sizi hiç ama hiç ilgilendirmiyor.
ALİM
TUNÇ (Uşak) - Sen hiç zeytin topladın mı?
DİDEM
ENGİN (Devamla) Zeytin ağacı binlerce yıllık
geçmişi olan, birçok efsaneye konu olmuş kutsal bir
ağaçtır. Bütün dinlerde zeytin, bereketin ve kutsal erdemlerin,
zeytin dalı ise barışın sembolüdür. İslami hassasiyeti
olan bir iktidar olduğunuzu iddia ediyorsunuz ama kutsal zeytinliklerin birilerinin
çıkarlarına peşkeş çekilmesi sizi hiç ama hiç rahatsız
etmiyor. Demek ki sizin dünyanızda para ve çıkarlarınız her
şeyden önce geliyor.
Zeytinliklerle
ilgili maddeyi Komisyonda bugün geri çektiniz. Günlerce, üreticilerimize
rağmen, halkımıza rağmen direttiniz. Kıyılar ve
meralarla ilgili maddelerin de tasarıdan tamamen
çıkartılmasını, yeni bir ambalajla tekrar
karşımıza çıkartılmamasını talep ediyoruz.
AKPnin
sadece yeşile alerjisi yok, kültürel değerlerimizle de sorunu var.
İşte İstanbul örneği. İstanbulun tarihî silueti sizin
döneminizde yok oldu. Dünyanın incisi İstanbula telafisi mümkün
olmayan en büyük zararı siz verdiniz. İstanbulu ranta ve
çıkarlarınıza kurban verdiniz. Osmanlıdan bahsedilince
mangalda kül bırakmıyordunuz, şimdi Osmanlının bize
bıraktığı en değerli mirası tarihî camilerimizi
gökdelenlerin gölgesinde bıraktınız. İstanbulu âdeta bir
taş yığınına, bir beton kente çevirdiniz. Şimdi,
seçimler yaklaşınca İstanbulun siluetini bozan binaları yıkın.
diye talimat vererek günah çıkarmaya çalışıyorsunuz. Yirmi
iki yıldır İstanbulu siz yönetmiyor musunuz? Aklınız
başınıza şimdi mi geldi? Hadi yıkın da görelim.
Halkımız tarihî mirasımıza yapılan ve her gün
yaşayarak şahit olduğu bu ihanetleri asla affetmeyecektir. Ziya
Paşanın dediği gibi Siz herkesi kör, âlemi sersem mi
sanırsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Dünya güzeli kıyılarımızı da
turizme açıyoruz gerekçesiyle ranta kurban verdiniz. İşte, sizin
milliyetçiliğiniz! İşte sizin
muhafazakârlığınız! İşte sizin Osmanlılığınız!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Albatros
Parkını da bir anlat, İstanbuldaki.
DİDEM ENGİN (Devamla) - Gelelim üretim reform
paketi adıyla süslediğiniz sanayiyle ilgili maddelere. Sözde
sanayinin geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesi için hazırlanan bu
tasarı, içeriğinin niteliği itibarıyla AKPnin on beş
yıllık iktidar döneminin gerek sanayide ve teknolojide gerekse
eğitimde neden kayıp yıllar olduğunun da açık
göstergesidir. Gönül isterdi ki bu tasarı bugün dünyamızda sanayi ve
üretim teknolojilerinde gerçekleşen dönüşüme, dijitalleşmeye ve
endüstri 4.0 devrimine sanayimizi hazırlama niteliği
taşıyan bir tasarı olsun ve yine gönül isterdi ki bu tasarı
içerdiği palyatif önlemlerden ziyade üreticilerimizin hızla yüksek
teknolojiye ve yüksek katma değer üreten bir yapıya dönüşümünü
içeren bir sanayileşme stratejisinin yansıması olsun. Oysa bu
tasarı, sanayimizin acil yapısal reform ihtiyaçlarının dahi
farkında olmayan bir tasarı, sanki bundan kırk, elli sene önce
hazırlanmış gibi.
Bakınız, Türkiyenin imalat sanayisinde yüksek
teknolojili ürünler payı yüzde 3 civarında ve yabancı
ortaklı şirketleri çıkardığımızda daha da
feci bir tablo çıkıyor karşımıza. Dünyada yüksek
teknolojili ihracatındaki payımız ise sadece binde 11.
İhracatımızın yıllardır yerinde
saymasının nedeni işte budur, AKPnin on beş
yıllık iktidar döneminin sanayileşmede kayıp yıllar
olmasının sebebi de budur.
Bir ülkenin kalkınması o ülkenin hukuk devleti
oluşuyla bire bir ilişkilidir. Eğer bir ülkede adalet
siyasileşmişse, hukuk devleti olma niteliği yok olmuşsa,
devlet bir parti devletine dönüşmüşse, kalkınma ve
sanayileşme için yapılan tüm konuşmalar tabiri caizse havanda su
dövmekten öteye gidemez, tıpkı şimdi bu tasarıda
olduğu gibi.
Evet,
burada sadece havanda su dövüyoruz çünkü Meclisimizi devre dışı
bıraktınız. Ülkemizi olağanüstü hâl içinde kanun hükmünde
kararnamelerle yönetiyorsunuz. Saygın bilim insanlarını
üniversitelerden ihraç ederek üniversitelerde bilimsel özerkliği yok ettiniz;
sorgulayan gazetecileri hapse attınız; uluslararası
saygınlığımızı yok ettiniz; dış
politikada ülkemizi dünyadan soyutladınız, dost ülke
bırakmadınız; liyakati bir kenara bırakarak devlet
kadrolarını yandaşlarınızla doldurdunuz;
vizyonsuzluğunuzla ülkemizde genç işsizler ordusu
yarattınız.
HÜSEYİN
KOCABIYIK (İzmir) Siz niye yüzde 25te kaldınız?
DİDEM
ENGİN (Devamla) Evet, havanda su dövüyoruz çünkü demokrasimiz hasta. Her
ağzınızı açtığınızda demokrasi
dediniz, insan hakları dediniz, demokrasi diyerek iktidara geldiniz
ama özgürlüklerimizi ve haklarımızı kısıtlayarak
ülkemizin demokratikleşme mücadelesine en büyük darbeyi siz vurdunuz.
Bir
ağaç eğer köklerinden çürümeye başlamışsa, eğer
toprak o ağacı beslemiyorsa siz istediğiniz kadar o ağaca
su verin, istediğiniz kadar dallarını budayarak can vermeye
çalışın o ağacı yaşatamazsınız,
tıpkı AKP iktidarı gibi.
Siz ister
her gün bir kongre toplayıp demokrasi nutukları atın ister her
gün toplama kalabalıklarla gövde gösterileri yapmaya
çalışın ister her gün yeni hayalleri halkımıza satmaya
çalışın, metal yorgunluğu gerekçesiyle
kadrolarınızı gençleştirme masalları anlatın
AKPnin sararan yapraklarını yeşertemeyeceksiniz çünkü
söylemlerinizin de, sattığınız hayallerin de artık
halkımızda inandırıcılığı ve
heyecanı kalmamıştır. Şairin dediği gibi: Bir
kere ağaran saç bir daha kararmaz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Engin.
Şahsı
adına Ali Ercoşkun, Bolu Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sanayinin geliştirilmesi ve
üretimin desteklenmesi yani kısaca üretim reformu paketi hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, AK
PARTİ iktidarında, 2002den bu yana hangi konuya bakarsak, hangi
alana bakarsak çok ciddi bir atılımı ve değişimi
görüyoruz. 230 milyar dolarlık gayrisafi millî hasılanın 850
milyar dolar seviyesine, 36 milyar dolarlık ihracatın 148 milyar
dolara -ki bu, 150 milyar dolarları da geçmişti aslında-
diğer taraftan 3.500 dolarlık gayrisafi millî hasılanın da
11.500 dolar civarına çıktığını hep birlikte
izledik. Artık geldiğimiz noktada bir değişime, tabiri
caizse paradigma değişimine ihtiyacımız var. Yani gerek
üreticinin gerek sanayicinin bu manada yaşadığı
sıkıntıların çözüleceği değişiklikleri hep
birlikte, aslında iktidarı ve muhalefetiyle birlikte yapmak
durumundayız. Eğer bunu gerçekleştirebilirsek bir adım
ileriye hep beraber bu ülkeyi, bu milleti götürme şansımız var.
Bu manada
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının almış
olduğu inisiyatifle gerçekleştirdiği ve tüm paydaşlarla
görüşmeler yaparak oluşturduğu bir paketi konuşuyoruz. Her
ne kadar muhalefet buna torba yasa dese de aslında üretimi, üreticiyi,
sanayiciyi ilgilendiren, tüm alanları kapsayan çok önemli bir
değişimle karşı karşıyayız.
Dolayısıyla, sanayici, üretici, organize sanayi bölgeleri, ticaret
odaları, sanayi odaları, TOBB, MÜSİAD, TÜSİAD, sivil toplum
örgütleri yani bu konuda söz söyleyebilecek kim varsa tüm paydaşların
görüşlerinin alınarak oluşturulduğu bir paketi buradan
konuşuyoruz. Bu pakette toptan bir reddetme zihniyetine de aslında
kesinlikle karşıyız. Yani taş üstüne taş koymak
istiyorsak eğer, paket üzerindeki değişiklikleri konuşmak
yerine Biz istemiyoruz, biz bunu reddediyoruz, kabul etmiyoruz.
anlayışının bu ülkeye, bu millete, temsil ettiğiniz
siyasi partilere de hiçbir katkısı olmamıştır,
olmayacaktır da. Dolayısıyla burada yapılması gereken,
millî iradenin tecelli ettiği en yüksek organda yani Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bu kanunla alakalı ne katkı yapabiliriz, bizim
açımızdan neleri eklememiz lazım, bunun konuşulması
herhâlde hepimize ama en önemlisi ülkemize, milletimize katkı
sağlayacaktır.
Bu
kanunla birlikte Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda birçok
değişiklikler yapıyoruz ve bu yapmış olduğumuz
değişikliklerle sanayicinin üzerindeki mali yükleri azaltıyoruz.
Hepimizin sahada karşılaştığı, sanayiciyle
konuştuğumuz zaman Ya, şu elektrik üzerindeki TRT
payını kaldırın. talebini evet, işte şimdi bu
paketle birlikte ortadan kaldırıyoruz.
Diğer
taraftan, organize sanayi bölgelerinden alınan emlak vergileri, ot
bedelinin kaldırılması, damga vergisi ve harçların
aynı şekilde kaldırılması, hafta sonu
çalışmasıyla alakalı izin alınmasının
kaldırılması da gene bizim sanayiciden çok duyduğumuz yani
iktidarın çok duyduğu, sahada olanların, sanayiciye
dokunanların çok duyduğu talepleri burada hep birlikte
kaldırmış oluyoruz.
Diğer
taraftan, hepimizin arzusu olan yani üniversite ile sanayi iş
birliğini daha ileri noktaya götürecek bazı değişiklikler
de bu paket içerisinde var. Hep demiyor muyduk öğretim görevlilerini,
üniversiteyi sanayiyle iç içe hâle getirelim; evet, işte, bu paket
içerisine nitelikli eleman yetiştirmenin önündeki engelleri kaldıran
ciddi değişiklikleri de atıyoruz.
Diğer
taraftan, yurt içi yerli üretimi ve yerli ürünü sağlayacak
değişiklikler de var ama bilişim sektörünü temsil eden bir
kardeşiniz olarak, bilişim sektörü için çok önemli bir
değişiklik söz konusu. Artık yerli yazılımlar da
sanayi ürünü olarak kabul edilecek ve bu manada her türlü desteklerden de
faydalanılacak. Ben bu kanunun oluşumuna katkı veren başta Sayın
Bakanımız olmak üzere, YÖKten sivil toplum örgütlerine, Odalar ve
Borsalar Birliğinden MÜSİADa kadar tüm paydaşlara ayrı
ayrı teşekkür ediyorum.
Hayırlı
olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Ercoşkun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - İç Tüzük 60a göre pek kısa
BAŞKAN
Buyurunuz, açıyorum mikrofonunuzu.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sanayi Komisyonunun zeytin konusunda oy birliğiyle
aldığı kararının memnuniyet verici olduğuna ve
Bakanın görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde söz alarak Meclisi bilgilendirmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Bugün
komisyonda, komisyonun oy birliğiyle aldığı karar biraz
önce ek sıra sayısı olarak geldi. Bu, son derece memnuniyet
verici, ümit verici bir durum. Hem tüm gruplara hem de Sayın Bakana ve
değerli bürokratlarımıza bu anlamda teşekkür ediyoruz. Bu
zeytin meselesini çok daha geniş bir platformda ve tam bir
uzlaşıyla çözmek gerektiği bir kez daha ortaya çıktı.
Ama biraz önce sayın hatip söyledi. Bu, torba yasa ve komisyonun hiç
ilgisi olmayan maddeler var. Bu maddeler onların da sırtına yük
ve enine boyuna müzakere etme imkânı da yok. Dün yirmi dakikalık
sözlerde bir şey demedik ama bugün on dakikalık sözlerde de
Sayın Bakanın söz talep etmediği anlaşılıyor. Bu
iktidar partisi grubunun sayın bakanların Meclise bilgi vermesiyle
ilgili çok önemli ve kendilerinin de arzu edecekleri ve terk etmemeleri gereken
bir ödevi ve bir sorumluluğu birazcık, işte, zaman ekonomisi
açısından görüp o yirmi dakikayı, bu on dakikayı kâr bilmek
doğru değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Müsaadenizle efendim toparlıyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz açıyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Biz Sayın Bakanı, iletişimini son derece olumlu
görüyoruz. Kendisini kürsüde dinlemek ve bu tasarıyla ilgili Meclise
yapacağı bilgilendirmeden de faydalanmak isteriz. Birinci bölümde de
olmadığı anlaşılıyor ama bundan sonraki
bölümlerde hem iktidarın hem Sayın Bakanın
konuşmadığı bir yasama süreci hem torba yasa hem temel
kanun gerçekten birazcık Meclisin hak ettiği bir davranış
biçimi olmuyor.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485) (Devam)
BAŞKAN
Şahsı adına ikinci konuşmacı Okan Gaytancıoğlu,
Edirne Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasanın birinci bölümüyle ilgili
şahsım adına söz almış bulunmaktayım, yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Evet, bu
da bir torba yasa. Yasanın içerisinde adı, üretim, reform... Üretimi
artıracak konular da var, üretimi engelleyen konular da var. Teşekkür
ediyoruz zeytinliklerle ilgili bölümü çektiniz ancak çekerken dediniz ki
Yeniden de getirebiliriz.
Peki, içinde neler var? Meralar var. Bakın,
Türkiyedeki meralar son elli yılda 41 milyon hektar alandan 13 milyon
hektara inmiş. Ya, biz üretim yapacaksak bunu artırmayı
konuşmamız lazım. 41 milyon hektar alanın neredeyse
yarısından bile fazlası azalmış. Hâlbuki
gelişmiş ülkeler meralarını canları gibi korurlar.
Biz de bir yasa çıkardık 1998
yılında. Bu yasada meralar gerçek amacında kullanılsın
dedik. Mera vasfını kaybeden araziler zaten var. Bunları da
çıkarabilirsiniz, bu da bir komisyon marifetiyle oluyor. Neden biz
şimdi bunların ot parasını verelim? Bunları da
kullanalım. Neden? Sanayinin önü açılsın. Ya, sanayinin
başka alanı mı yok? Türkiyede bir sürü alan var, ben size
söyleyeyim: Tam 50 milyon dekar alan boş. Buralarda üretim yapalım,
buralara sanayi tesislerini kuralım.
Şimdi, benden önceki hatip AKPnin Türkiyeyi
değiştirdiğini söyledi, millî gelir rakamlarından bahsetti,
3.500 dolarlardan 10 bin dolarlara geldiğini söyledi. Bir, bir defa,
hesaplama yöntemlerini değiştirdiniz. Neden bizim 120 milyar dolar iç
ve dış borcumuz vardı demiyorsunuz? Şu an 800 milyar dolar
iç ve dış borca çıktık. Yani, başka ülkelerin
paralarını alarak biz buralara gelmişiz, gelirimizi artırmışız.
45 milyon insan yoksulluk sınırında, neden bunu söylemiyorsunuz?
Evet, AKP Türkiyeyi değiştirdi,
dönüştürdü. 2002de sıfır terör vardı, bakın, her gün
şehitler veriyoruz. Bu mu değişim, bu mu dönüşüm? 2002de
Türkiyenin o zaman yüzde 30unu oluşturan çiftçilerin tam 1 milyar lira
yani o günkü parayla 1 katrilyon lira borçları vardı, şu an tam
80 milyar lira yani 80 katrilyon borçları var. 2002de yüzde 8
işsizlik vardı, bugün yüzde 13 işsizlikten bahsediyoruz. 2002de
Türkiyenin tarımında dış ticaret fazlası vardı;
tarım ürünlerini satıyorduk, dışarıdan alıyorduk,
arada 2-3 milyar dolar fark vardı, bu bizim artı hanemize
yazılıyordu. Bir de bu ürünleri işleyip gıda olarak
satıyorduk, Türkiye tarımdan para kazanan bir ülkeydi.
Bakın,
bugün hayvan ithalatını konuşuyoruz. Her gün hayvan
ithalatı yapılıyor Türkiyeye, tam altı yılda 5 milyar
dolara yakın hayvan ithalatı yaptık, kırmızı et
ithalatı yaptık. Sonuçta gelinen nokta, Türkiye yine hayvan ithal
ediyor. Kıymanın kilosu 18 liradan 50 liraya çıktı. Bu mu
dönüşüm? Bunun neresi dönüşüm. Ve siz, en ucuz yem kaynağı
olan meralara şimdi gözünüzü dikiyorsunuz. Anayasal olarak meralar
köylünündür. Bırakın köylü ucuza yem sağlasın.
Ben bu
pakette şunu görmek isterdim... Gördüğümüz güzel şeyler var.
Evet, sanayicinin TRT payını kaldırıyorsunuz, güzel. Yerli
sanayiciye bilişimde destek veriyorsunuz, güzel. Ama demeliydiniz ki: Biz
üretimi artırmak istiyoruz. Madem ithalat yapıyoruz
hayvancılıkta, 5 milyar dolar para vermişiz, bu parayı
vermeyelim. Bu paranın bir bölümüyle meraları koruyalım,
meralara su götürelim, meraları gübreleyelim, meralara göz dikenleri
içeriye atalım, meraları koruyalım, gözümüz gibi bakalım.
Bakın,
Yeni Zelandadan örnek vermek istiyorum. Yeni Zelandada sütün litresi ne kadar
biliyor musunuz? Tam 38 kuruş ve Yeni Zelandalı para kazanıyor.
Bizde sütün litresi 1 lira 20 kuruş ve bizim üreticimiz 1 lira 20
kuruşa yem alıyor. Böyle bir hesap olur mu? Şimdi, bedava yem
kaynağı meralar varken, biz de burada üretimi konuşuyoruz! Gelin
bu meraları da çekelim arkadaşlar, güzel bir iş yapalım.
Ramazandayız, hayırlı bir iş yapalım, meraları da
çekelim, direkt sanayiyi konuşalım.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gaytancıoğlu.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölüm üzerinde gruplar ve şahıslar
adına yapılan konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi,
birinci bölüm üzerinde İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş bir
önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci
bölümünün görüşmelerine İç Tüzükümüzün 72nci maddesi gereğince
devam edilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür
Özel Tahsin
Tarhan Mahmut
Toğrul
Manisa Kocaeli Gaziantep
Okan
Gaytancıoğlu Kazım
Arslan
Edirne Denizli
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
- Bir yoklama talebi vardır.
Sayın
Özel, Sayın Tarhan, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Dudu,
Sayın Arslan, Sayın Köse, Sayın Yedekci, Sayın Doğan
Türkmen, Sayın Gürer, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Özdemir,
Sayın Tüm, Sayın Budak, Sayın Pekşen, Sayın Bozkurt,
Sayın Akaydın, Sayın Koç, Sayın Altaca
Kayışoğlu, Sayın Bircan, Sayın Yeşil.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485) (Devam)
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi
birinci bölüm üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz,
sorulardan başlayacağız.
İsimler
toplantı yeter sayısı istenmiş olması nedeniyle
silindi. Okuyorum, bilginize sunuyorum, ilgili arkadaşlar yeniden sisteme
girsinler: Sayın Mahmut Tanal, Sayın Erkan Aydın, Sayın
Ömer Fethi Gürer, Sayın Kazım Arslan, Sayın Ceyhun İrgil,
Sayın Elif Doğan Türkmen.
Sayın
Tanal buradaysa Sayın Tanaldan başlıyoruz.
Buyurun
Sayın Tanal.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Soru 1:
1991 ile 2002 arasında, on iki yıllık dönem içerisinde ne kadar
arazi sulamaya açılmıştır, 2003 ile 2014 arasında ne
kadar arazi sulamaya açılmıştır?
Soru 2:
1988de kişi başına kaç kilogram buğday düşüyordu,
bugün Türkiye'de kişi başına kaç kilogram buğday
düşmektedir?
Soru 3:
2002 yılında kaç ton bakliyat üretiyorduk, 2016 yılında kaç
ton bakliyat ürettik?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Erkan Aydın
Sayın
Gürer
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Bakanlar Kurulu kararıyla Niğde ili Bor ilçesinin Seslikaya,
Emen ve Badak köyleri arasında bulunan 2.539 hektar alan güneş enerji
yatırımları için enerji ihtisas endüstri bölgesi kabul
edilmişti. 19 Kasım 2015 tarihinde karar yayınlandı.
Aynı dönemde farklı bölgelerde başlayan yatırımlara
geçildi. Niğde ilinde neden bu yatırım başlamadı?
İkinci
sorum: Bor organize sanayi bölgesinde doğal gaz ne zaman verilecektir? Bu
kapsamda bakanlığınızca sağlanacak destek bulunmakta
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kazım Arslan
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Sayın Bakana soruyorum, her ne kadar kendi
bakanlığıyla ilgisi olmasa da güncel olması sebebiyle
soruyorum: Denizli Tavas Nikfer Barza Ovasında inanılmaz bir dolu
afeti olmuştur, ekim ve dikim alanlarını tamamen yok
etmiştir, büyük bir zarar oluşmuştur. Geçtiğimiz günlerde
Trakyada da aynı şekilde dolu afatı meydana gelmiştir.
Tavas Nikfer Barza Ovasında 10 santimetreye yakın oluşan
dolunun vermiş olduğu zararın bir an önce tespitinin
yapılarak dolunun mahalleye verdiği bu zararın giderilmesini,
afet bölgesi ilan edilmesini, çiftçilerin borçlarının ertelenmesini
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İrgil
Sayın
Doğan Türkmen
ELİF
DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür ederim Başkanım.
AKP
iktidarı her seçim öncesi taşeron işçilerine kadro sözü veriyor.
1 Kasım genel seçimi öncesi AKP taşeron işçiye üç aylık
reform paketinde kadroya alma sözü vermiştir. Başbakan 22 Mart 2016
tarihinde aynı sözü vermiştir. Bugün 13 Haziran 2017, taşeron
işçiler kadro bekliyorlar. Sayın Bakana, Sayın Başbakana
soruyorum: Taşeron işçilerin bekledikleri kadro müjdesini niçin
vermiyorsunuz? Taşeron işçilere verdiğiniz sözünüzü neden
tutmuyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Pekşen
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Türkiye'nin en önemli ihraç ürünlerinden birisi de fındık. Dünyada
fındığa dayalı çikolata üretimi 7 milyon ton. Türkiye'nin
toplam üretimi çikolata sanayisinde 90 bin ton ama Sakaryadan Sarpa kadar
olan Karadeniz Bölgesinin tamamı büyük bir fındık ekonomisi
oluşturuyor. Bu bölgede fındığa dayalı çikolata
sanayisine yatırım teşviki vermeyi düşünüyor musunuz? Bu
konuda bir yatırım planlamanız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Gaytancıoğlu
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim
birkaç tane sorum var. Türkiye'de son yıllarda kaç tane patent
verilmiştir?
İkinci
sorum: Türkiye üniversiteleri dünyada akademik yayın
sıralamasında kaçıncı sıralarda yer almaktadır?
YÖK Başkanının orada olduğunu görüyorum. A, B, C
değerlendirme kriterlerine göre, A sınıfı, B
sınıfı, C sınıfı yayın sayıları hakkında
dünyadaki yerimizi bize söyleyebilir mi?
Üçüncü
sorum: Ülkemizde üniversite mezunu işsizlerin sayısı her geçen
gün artmaktadır. Gençlik ve Spor Bakanlığınca verilen
yükseköğrenim kredisi kullanan öğrencilerden üniversiteden mezun
olduktan sonra iş bulamayanlar bu kredilerini ödeyememekte,
dolayısıyla ihtarname almaktadırlar. Buna göre, icra takibine
konu olan kişi sayısının 2010 yılı
itibarıyla yıllara göre dağılımı kaçtır?
BAŞKAN
Sayın Toğrul
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, şu anda temel bilimlerde öğrenci doluluğu
oranımız nedir?
İkinci
sorum: Temel bilimlerde çalışan öğretim üyesi sayısı
siz iktidara gelmeden önce neydi, şu anda değişim nedir? Kaç
fakülte öğrenci alamadığından şu anda eğitim
öğretim yapamamaktadır? Bunların cevaplarını
istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Toğrul.
Cevaplar
için Hükûmete söz vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi,
burada bazı sorularda rakamlar soruluyor, tabii ki rakamlar, hazır,
yanımızda değil; rakamlı soruları yazılı
olarak cevaplandıracağız.
Sayın
Gürerin sorusu var, Niğde Borla ilgili. Şimdi, Sayın Gürer,
enerji ihtisas bölgeleri Borda var, Karapınarda var, birkaç bölge daha
var. Karapınarda bir ihale yaptık, yapıldı, onun
sonuçlarını bekledik, onun sonuçlarından olumlu sonuç
aldık. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte iyi bir örneğimiz
var, Niğde Boru da hızlandıracağız.
Sayın
Arslanın sorusu var, Denizli Tavasta dolu olduğunu, zarar tespiti
yapılması gerektiğini söylüyor. Bunu AFADdan sorumlu
Bakanımızla görüşeceğim Sayın Arslan, gerekeni
yaparız.
Sayın
Türkmenin sorusu var, taşeron işçilerle ilgili kadro sorunu. Bu
konuda bir çalışma yaptı Hükûmetimiz. İki alternatif
gündemde, Bakanlar Kuruluna sunum yapıldı, bunlardan birisine karar
vereceğiz.
Sayın
Pekşenin sorusu fındıkla ilgili. Zaten biz bir teşvik
veriyoruz, tarımsal teşvikler veriyoruz ama çikolata için
fındığa yeni yatırım teşviki gibi bir konu
gündemimizde yok Sayın Pekşen. Yani gündemimizde böyle bir konu yok,
bunu ifade edeyim.
Sayın
Gaytancıoğlunun sorusu var patentlerle ilgili, üniversitelerin
sıralamasıyla ilgili. Şimdi, Komisyon sırasında da bu
konu gündeme gelmişti. Hatırlayacaksınız, fizik, kimya,
biyoloji gibi bölümlerde, matematik gibi, temel bilimler gibi bölümlerde
öğrenci doluluk oranı yüzde 90ın üzerinde. Bu her yıl daha
da artıyor.
Onun
dışında, öğrenci sayıları var elimizde.
Biyolojide 1.455, fizikte 721, kimyada 1.676, matematikte 3.803; bunlar 2016
ÖSYS sonuçlarına göre öğrenci sayıları. 2017de
kontenjanlarımız arttı. 2017deki rakamlar: Biyolojide 1.710,
fizikte 926, kimyada 1.906, matematikte 4.115.
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir saniye efendim
Sayın
milletvekilleri, biliyorum iftar saati yaklaştı, bir an önce ara
verilmesini bekliyorsunuz ancak Sayın Bakanın
açıklamalarını eminim birçok arkadaşımız
dinlemekte zorlanıyordur. Lütfen, sükûnete davet ediyorum.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Şimdi,
Sayın Gaytancıoğlunun bir diğer sorusu: Adresli yayın
sayısı itibarıyla Türkiye dünyada 18inci sırada yayın
bakımından.
İşsiz
sayısı artıyor. diye bir söylemi oldu, YURTKUR kredilerinin
ödenmesinde sıkıntı olduğunu söyledi. İşsizlikle
ilgili, biliyorsunuz, bir istihdam seferberliğimiz var, bunun
sonuçlarını, iyiye gittiğini önümüzdeki aylarda daha fazla
hissedeceğiz.
Sayın
Gürerin sorusuna döneceğim, OSBlerin doğal gaz sorunuyla ilgili bir
sorusu oldu. Bu mevcut tasarı kanunlaştığında bu sorun
çözülecek.
Diğer
sorularla ilgili cevaplarımızı yazılı olarak
vereceğiz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Henüz
süremiz var, sorulara devam ediyoruz.
Sayın
Gürer
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Bakan, iş cinayetlerinde Avrupa
1incisiyiz, dünya 3üncüsüyüz. Sosyal tarafların anlaşmasıyla
6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu bu kez, 6ncı kez değişikliğe uğruyor.
Bu değişiklikle, 50 kişiden az olan yerde iş güvenliği
uzmanı ve iş yeri hekimi görevlendirme zorunluluğu yine
erteleniyor. Bu kadar iş kazasının olduğu ve meslek
hastalıklarının arttığı bir dönemde 50
kişiden az çalışanın olduğu yerde iş
güvenliğiyle ilgili bu kadar hassas bir konunun 2020ye kadar
ertelenmesinin gerekçesi ne olabilir? Çünkü, bu, 50 kişiden az olan
iş yerlerinde iş cinayetlerinin azımsanmayacak derecede yüksek
olduğu da bilgilerinizdedir. Bu konuda bir açıklama yapar
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Doğan Türkmen
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür
ederim Başkanım.
Adana, Kalkınma Bakanlığı
tarafından tarım kenti olması yönünde tespiti yapılan bir
şehir. Sayın Bakanın Bakanlığı ve Kalkınma
Bakanlığının birlikte ve organize çalışması
kaçınılmaz. Sayın Bakana soruyorum: Adanada tarıma
dayalı sanayinin gelişmesi için herhangi bir planınız var
mı, varsa bu planlar nelerdir?
BAŞKAN Sayın Yedekci
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
YÖK Başkanlığının
üniversitelerdeki bilginin teknolojiye, teknolojinin ürüne dönüşmesiyle
ilgili olarak üniversite-sanayi iş birliğiyle ilgili
yaptıkları ve somut olarak ürün elde ettikleri bir çalışma
var mıdır? Bu konuda ne düşünüyorlar?
TÜBİTAKla ilgili son dönemlerdeki eleştirileri
biliyoruz. İşte, duayla büyüyen bitkiler, İlayda
kızımızın Nobel Fizik Ödülü'ne Doğru İlk
Adım Ödülünü alması ama o çocuğun TÜBİTAKta kabul bile
görmemesi gibi sıkıntılar vardı. Artık TÜBİTAKta
nasıl bir anlayış hâkimdir? Bu konuda herhangi bir çalışma
yapılmış mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yaşar Tüzün
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Bakana ve
Hükûmete sormak istiyorum: Seçim bölgem Bilecik başta olmak üzere tüm
Türkiyede tarımla uğraşan, çiftçilikle uğraşan
vatandaşlarımızın bir mağduriyeti var, o da şu: Sigorta
şirketlerinin kendi aralarındaki anlaşmazlıklarından
dolayı traktörlerin sigortası yapılamamaktadır. Bu
doğrultuda başta Emniyet ve Jandarma olmak üzere Türk köylüsünün ve
çiftçisinin kullandığı traktörlere ceza yazılmakta ve hatta
bağlanmaktadır. Bu konuda sigorta şirketleriyle ilgili bir
görüşmeniz var mı? Türk köylüsünün ve çiftçisinin
kullandığı traktörlere ne zaman sigorta yaptırma durumu
getireceksiniz?
BAŞKAN Sayın Toğrul
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakana biraz önce fakültelerin doluluk
oranını sormuştum ama şimdi tabii ki kontenjanlar 60
kişiden 11 kişiye indirildiği için Yüzde 90 dediler. Ben
Sayın Bakana soruyu değiştirerek soruyorum: 2010
yılında fizik, kimya, matematik bölümlerinde kaç öğrencimiz
vardı, şu anda kaç öğrencimiz var? Aynı şekilde, yine,
temel bilimlerde öğretim üyesi sayısı 2010 ile şimdi
arasında nasıl bir değişim göstermiştir? Bunları
tekrar soruyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Toğrul.
Cevaplar için Sayın Bakana söz veriyorum.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
İlk
soru, İş Sağlığı Yasasının
ertelenmesiyle ilgiliydi. İş sağlığı hizmetlerini
yürütecek iş yeri hekimi ihtiyacı çok yüksek oranlarda.
Yaklaşık 30 bin civarında iş yeri hekimine ihtiyaç var.
Şu anda da aktif çalışan iş yeri hekimi sayısı
13.450. Yeterince iş yeri hekimi olmadığı için bu
yasayı 2020ye öteliyoruz ve çalışan sayısını
10dan 50ye çıkarıyoruz. Dolayısıyla, hekim
yetersizliğinden dolayı bu düzenlemeyi yapıyoruz.
Sayın
Türkmenin sorusu vardı: Adanada tarıma dayalı sanayinin
gelişmesiyle ilgili bir çalışmanız var mı? Adanada
tarıma dayalı olarak, Karataşta su ürünlerini işleme
ihtisas organize sanayi bölgesi çalışmamız var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Bakan. Lütfen, tamamlayınız.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Yine Sarıçam
ilçesinde de gıda ihtisas OSB kurma çalışmamız var.
Üniversite-sanayi
iş birliğiyle ilgili sorular vardı. Bu tasarı yasalaştığında,
inşallah, üniversite ile sanayinin iş birliğini daha kolay tesis
edeceğiz.
TÜBİTAKla
ilgili de biliyorsunuz bir düzenleme yaptık, Komisyondan geçti, Genel
Kurula geldiğinde bu sorunuzu daha rahat cevaplandıracağız.
YÖKte
yapılanlar: Daimi Üniversite Sanayi İşbirliği Komisyonu
oluşturuldu. Kamu kurumları ve dış paydaşlara da yer
verildi. Mevcut değişiklik çalışmaları devam ediyor,
yönetmelikle yapılacak. Bu kanun değişikliğiyle de daha
fazla üniversite-sanayi iş birliği gerçekleşmiş olacak.
Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere toplam üç önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 1:
2/1/1924 tarihli ve 394 sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanun ilga edilmiştir.
Fahrettin Oğuz Tor Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Deniz
Depboylu
Kahramanmaraş Hatay
Aydın
Arzu Erdem Ahmet
Selim Yurdakul Muharrem
Varlı
İstanbul Antalya Adana
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
olduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.
Şimdi,
aynı mahiyetteki bu önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Kazım Arslan Mahmut
Tanal İrfan
Bakır
Denizli İstanbul
Isparta
Akif Ekici Tahsin
Tarhan Didem
Engin
Gaziantep Kocaeli İstanbul
Tacettin Bayır
İzmir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Filiz Kerestecioğlu Demir Ahmet
Yıldırım Mahmut
Toğrul
İstanbul Muş
Gaziantep
Garo Paylan Behçet
Yıldırım Erol
Dora
İstanbul Adıyaman Mardin
Ertuğrul Kürkcü
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelerle ilgili olarak önerge sahiplerine söz
vereceğim.
İlk
konuşmacı Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada getirilen taslağı aynen size okuyorum: 394
sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanun yürürlükten
kaldırılmıştır. diyor. Bu kanun 1924
yılında, cumhuriyetin ilanıyla birlikte getirilen bir devrim
yasası niteliğindedir. Burada aslında yapılmak istenen,
sanayicinin ve üretimin artırılmasına yönelik değil. Ne
deniliyor? Efendim, sanayicinin üzerindeki yükün kaldırılması
için biz hafta sonu ruhsatı vereceğiz, harçtan muaf olsun.
deniliyor.
O zaman,
ben Sayın Bakana şunu söylüyorum. Gerçi Sağlık
Bakanımız burada ama bilemiyorum, onun alanını ne kadar
ilgilendirebilir.
Şimdi,
burada, Hafta sonu ücret alındığı için, biz, bunu, tatili
kaldırıyoruz. diyorlar. O zaman şu eklenilebilir: 394
sayılı Kanun kalsın, hafta sonu ruhsatı harçtan
muaftır ve burada Harçtan muaftır. denilirse, bu ibare konulursa bu
Hafta Tatili Hakkında Kanun yürürlükte kalmış olur değerli
arkadaşlar. Yani buradaki asıl amaç, hafta sonu ruhsatının
alınması bir bedele tabiyse, biz sanayicinin bu işini
kolaylaştırmak istiyorsak Harçtan muaftır. diyelim, bu sorunu
bitirelim.
İki:
Eğer siz komple bu 394 sayılı Kanunu yürürlükten
kaldırırsanız olabilecekler nedir? Çalışanın,
gerek günlük olarak gerek haftalık olarak gerek yıllık olarak
tatil hakkı var. Şimdi, burada, tatil hakkı, dinlenme hakkı
-Anayasamızın 50nci maddesinde yazılı- onun en
doğal, anasının ak sütü gibi helal olan hakkıdır.
Eğer biz tatili kaldırırsak, çalışanın
dinlenmesini engellemiş olursak -Sayın Bakanımızın
hekim olması nedeniyle, aslında, bu, benim için bir şans oldu-
dinlenmeyen kişi, tatil hakkı kaldırılan insan ruhsal
anlamda, psikolojik anlamda rahatsız olur ve bu, hastalıklara
sebebiyet verir. Buna ne denilir? Tükenmişlik sendromu denilir. Peki,
siz, eğer tatili kaldırırsanız tatil yapmayan insanlar
tükenmişlik sendromuyla karşı karşıya kalır, uyku
bozuklukları olur ve netice itibarıyla bedensel
sıkıntılar yaşar.
Bununla
birlikte tatil hakkı
Hepimiz bir tatil yapınca ne yapıyoruz?
Ailemizin ihtiyaçlarını temin ediyoruz. Anayasamızın
41inci maddesi uyarınca, ailenin bütünlüğünü sağlamak için bu
tatile de ihtiyaç var değerli arkadaşlar. Eğer bu tatilleri
kaldırırsak ailenin dağılmasına da sebebiyet
vermiş oluruz, onun zeminini hazırlamış oluruz ki bu
doğru bir hadise değil. Şu denilebiliyor: Efendim, e,
işveren isterse
Değerli arkadaşlar, o zaman işveren
Kardeşim, bu iktidar pazar günü çalışmayı da serbest
bıraktı, ben keyfime göre cuma günlerini tatil yapacağım.
diyecek. Peki, cuma günlerini tatil yaparsa şeriat hükümleri uyarınca
tatil hangi gündür? Cuma günleridir. Acaba sizin bu tatil kanunundan
rahatsız olmanızın nedeni
İleride herkesin cuma günü tatil
yapması nedeniyle fiilî durumda, cuma günü tatildir, Ne yapalım,
herkes cuma günü tatil yaptırıyor, biz de cuma günü tatildir kanununu
getirelim. diyeceksiniz bu sefer. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Öyle bir
şey yok.
AHMET UZER (Gaziantep) Ne alakası var?
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli arkadaşlar,
burada, bu, tamamen, Anayasanın 2nci maddesindeki laik hukuk devletine,
Anayasanın 50nci maddesine, aynı zamanda sosyal ve kültürel sözleşmenin
7nci maddesine de aykırıdır. Burada benim sizden
istirhamım şu: Gayet rahat, nasıl hep birlikte istişare
edildi, bu zeytincilik yasası geri çekildiyse size öneride bulunuyoruz.
Bir: Eğer amacınız gerçekten sanayicinin üzerindeki yükü
kaldırmaksa Hafta sonu çalışmaları, eğer ruhsata
ihtiyaç varsa harçtan muaftır, ruhsatlar harçtan muaftır. deyin,
buradaki amaca ulaşmış oluruz ama eğer gerçekten Bu,
işverene yük getiriyor, biz işverene yük getirdiği için bunu
kaldırıyoruz. diyorsanız bu önerimizin kabul edilmesi
lazım. Ama Yok arkadaş, bizim rejimle hesaplaşmamız var,
biz rejimi değiştirmek istiyoruz. Bunlar rejimin önündeki
taşlardır, biz bu engelleri kaldırıyoruz. diyorsanız
AHMET UZER (Gaziantep) Ne alakası var ya?
MAHMUT TANAL (Devamla)
bu da Anayasanın 2 ve
50nci, uluslararası medeni ve kültürel hakların 7nci maddesine
aykırıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın Tanal konuşmasını
zamanında bitirdi, teşekkür ederim.
Önergelerle ilgili olarak konuşma süresi, sayın
milletvekilleri, bildiğiniz gibi beşer dakikadır. Bu süreyi
aşan bir ek süre talebi uygulamam olmayacaktır. Onu bilgilerinize
şimdiden sunuyorum.
Aynı
mahiyetteki ikinci önerge hakkında söz isteyen Behçet
Yıldırım, Adıyaman Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından
alkışlar)
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
485
sıra sayılı torba Yasa Tasarısının 1inci
maddesi üzerine partim Halkların Demokratik Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Tasarının
özü, ekonomiye canlılık kazandırılması adına
yatırımların teşvik edilmesidir. Teşvik adı
altında harçlardan muafiyet, bürokratik engellerin ortadan
kaldırılması, kredi imkânlarının genişletilmesi
gösterilmiştir.
Getirdiğiniz
bu teşvik yasalarıyla yaşanılabilir çevre hakkı,
sosyal adalet ilkeleri, toplumsal anlamda ekonomik kalkınmayı
değil, toplumun ihtiyacını değil; piyasanın,
sermayenin, birkaç ulusal ve uluslararası şirkete rant alanı
yaratmaya çalışmak kısmını şimdilik bir not
olarak belirttikten sonra şu hususa özellikle dikkatinizi çekmek
istiyorum: Bakın, AKP on beş yıllık iktidar döneminde
getirmediği kadar teşvik yasasını nerdeyse son bir kaç
yılda getirmiştir. Bu Meclis teşvik üstüne teşvik diyor,
her gün şu alanın, bu alanın teşvik edilmesi diye yasal
düzenlemeler getiriliyor ancak, tam tersi, ülkede bu teşvikler ile ekonomik
iyileşme arasında garip bir şekilde ters orantı var sanki.
Hangi yasayla hangi ekonomik teşviki getirirseniz getirin, bu
darboğazdan kurtulamıyoruz. On beş yıllık
iktidarınız sonucunda bozduğunuz ekonomik istikrarı sadece
mali anlamda getireceğiniz teşvik yasalarıyla düzeltmeniz mümkün
değildir. Biz bu söylediğimizi bu Mecliste defalarca dile getirdik
ancak bunu AKP hükûmetlerine bir türlü anlatamadık.
İstikrar,
sadece aldığınız oyla veya tek başınıza
iktidar olmanızla sağlanan bir şey değildir. Yüzde 50lere
yakın oy alıyor ancak hem ekonomik hem sosyal hem de siyasal anlamda
yüzde 10luk bir istikrar sağlayamıyorsanız sayısal olarak
barajı aşıyor ancak siyasal, ekonomik, sosyal anlamda
barajın altında kalıyorsunuz demektir.
Burada
temel sorun ekonomi başlığı altında
yapacağınız düzenlemelerle çözüme ulaşmanız mümkün
değildir. Bu getirdiğiniz teşvik yasalarının
altını demokrasi, adalet, barış gibi kavramlarla ve
uygulamalarla doldurmazsanız, hukuk güvencesi gibi asıl yapı
taşlarıyla öremezseniz hiçbir teşvik yasasının
toplumsal ve siyasal anlamda çözüm üretmeyeceğini, sadece birkaç
şirket veya girişimcinin rantına rant katacağını
bilmelisiniz.
Sayısal
anlamda bir istikrar var gibi gözükse de tek başına bir hükûmet var,
hatta yetmedi tek adama kadar bile geldi. Ancak ne hikmetse
yatırımın genişlemesi, çeşitlenmesi ve büyümesi
adına bir istikrar yok, hatta geriye gidişte negatif anlamda bir
istikrar mevcut hâle geldi.
Bırakın
büyük yatırımcıyı, mahallenizin herhangi bir
sokağındaki bakkal Ahmet'e, kasap Mehmet'e sorun, size niçin
yatırım yapmayacaklarını söyleyecekler, çok net ve
kısa bir cevap vereceklerdir: Önümüzü göremiyoruz. Ülkenin nereye
doğru gittiğini bilmiyoruz, bu ülkede her an her şey olabilir yani
belirsizlik, kaos sistemi var. diyeceklerdir.
İktidar
kulislerinin basındaki kalemleri her gün darbeden bahsederken, koskoca
ülke OHALle yönetilmeye çalışılırken, kanun hükmünde
kararnameyle ekonomik alan bile düzenlenmeye çalışılırken
kanun hükmünde kararnamelerle insanları işinden aşından ederseniz,
ülkede -ister adına savaş deyin, ister çatışma deyin-
bu şiddet sarmalını her gün beslerseniz bu ekonomik
darboğaza bir çözüm geliştiremezsiniz.
Bu
belirsiz, kaygı verici ortamı bir türlü
aşamayacaksınız. Bu kaos ve belirsizlik ortamında ne yazık
ki kalıcı ekonomik girişimleri yaratmak da ve devam ettirmek de
mümkün olmayacaktır. Belki Maliye Bakanlarınızın gözünü
kulağını saraya değil, biraz da sokağa vermesi
gerekiyor. Artık çaresi yok ise size bir tavsiyem, gözünüz sarayda ama
kulağınız mutlaka sokakta olsun.
Bu halk
size asıl çözümü 7 Haziran da gösterdi ancak siz halkın
uzlaşmayı, huzuru, sükûneti içeren sağduyusunu dikkate
almayıp tek başınıza iktidarı âdeta
zorladınız, Koalisyon hükûmetleriyle ekonomik istikrar olmaz. Tek
başına iktidar lazım. dediniz. Meşru veya gayrimeşru,
halk sizi tek başına iktidar yaptı, size kredi açtı;
yetmedi Tek başına hükümetle de olmaz, tek adamla istikrar olur.
dediniz. Tek başına hükûmetle, tek adamla bu ülkeye ne huzur geldi ne
istikrar geldi. Siz tek dedikçe teklediniz, farkında değilsiniz. Bu
nedenle ciddi bir politika değişikliğine gitmeden bu teşvik
yasalarıyla düze çıkmamız mümkün değildir.
Bizi bu darboğazdan, bu
sıkışmışlıktan kurtaracak olan da öyle
sanıldığı gibi istikrarlı hükûmetler değil, bu
tasarı gibi palyatif çözüm arayışları değil
istikrarlı barış politikalarıdır diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki iki
önergeyi oylarınıza sunacağım ancak önergelerin
oylamasının açık oylama şeklinde yapılması
yönünde bir istem Divanımıza ulaşmıştır.
Şimdi istem sahibi sayın milletvekillerinin
isimlerini ve Genel Kuruldaki mevcudiyetlerini tespit edeceğim.
Sayın Özel? Burada.
Sayın Tarhan? Burada.
Sayın Arslan? Burada.
Sayın Ağbaba? Burada.
Sayın Gürer? Burada.
Sayın Gaytancıoğlu? Burada.
Sayın Bektaşoğlu? Burada.
Sayın Demir? Burada.
Sayın Doğan Türkmen? Burada.
Sayın Arık? Burada.
Sayın Bayır? Burada.
Sayın Engin? Burada.
Sayın Balbay? Burada.
Sayın Bakan? Burada.
Sayın Yedekci? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.49
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Aynı
mahiyetteki önergelerin açık oylamasında toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
açık oylamayı tekrarlayacağım.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Efendim, reddedildi zaten.
BAŞKAN
Pardon, yanlış oldu.
Toplantı
yeter sayısı vardır, önergeler reddedilmiştir.
Birleşime
bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.04
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Birleşime
kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.22
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Sayın
milletvekilleri, az önceki oturumda 1inci madde üzerindeki aynı
mahiyetteki önergelere ilişkin olarak yapılan oylama sonucunu
bilgilerinize sunuyorum.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinde
aynı mahiyetteki önergelerin oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 193
Kabul : 1
Ret : 192 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fehmi
Küpçü Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
Bolu Hatay
1inci
madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 1:
2/1/1924 tarihli ve 394 sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanun ilga
edilmiştir.
Muharrem
Varlı (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN SERT (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Muharrem Varlı, Adana
Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM
VARLI (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu madde,
aslında, işverenler, sanayiciler açısından olumlu bir
madde. Yani belediyelerden ruhsat alınması ek bir maliyet -bazen
ruhsat verilmiyor, zorluklar çıkartılıyor- bunun
kaldırılmış olması işverenler
açısından, sanayiciler açısından olumlu. Yalnız,
burada, işçilerin mağdur olmasını da önlemek adına
keşke bir düzenleme yapılmış olsa daha iyi olurdu. Bu
maddeyle ilgili olumsuz bir düşüncemiz yok.
Yalnız,
2nci madde, zeytinle ilgili kısmı Komisyona çekildi, keşke meralarla
ilgili olan madde de Komisyona çekilmiş olsaydı daha iyi
olacaktı bu düzenleme. Zaten, burada itiraz edilen iki tane madde
vardı, bunlardan birisi çekildi, öbürü de çekilmiş olsaydı çok
daha rahat, çok daha güzel bir çalışma sergilenebilirdi.
Tabii,
zeytinle ilgili maddenin Komisyona çekilmiş olması çok olumlu çünkü
Türkiyede hem sofralık zeytin hem zeytinyağı
açısından ihtiyacımızı karşılayacak seviyeye
daha yeni yeni ulaşıldı. Bu açıdan tamam, sanayinin
gelişmesi lazım, sanayiyi desteklememiz lazım ama sanayinin
ihracatıyla orantılı
Mesela İspanya, bizim Türkiyenin
üçte 1i yoktur belki oran olarak ama dünyada en fazla zeytinyağı
ihraç eden ülke ve bundan da 4 milyar dolar gibi bir para kazanıyor İspanya.
Yani yine İtalya 2 milyar dolar gibi, Portekiz, -çok küçük bir ülke- 1
milyar dolar gibi para kazanıyor. Türkiyenin de zeytinyağı
üretip zeytinyağını hem Türkiyede iç piyasada
insanlarımızın yeterince kullanımına sunmak hem de
ihraç edebilmek açısından bu zeytinciliği korumak gerekiyordu,
bu manada 2nci maddenin çekilmesi olumlu olmuştur. Keşke,
dediğim gibi, meralarla ilgili düzenleme, o kanun da Komisyona
çekilmiş olsaydı daha iyi olacaktı çünkü Türkiyede zaten
hayvancılıkla ilgili, hayvan sayısıyla ilgili her geçen gün
problem yaşıyoruz, sıkıntı yaşıyoruz.
Dışarıdan karkas et ithal etmek zorunda kalıyoruz,
dışarıdan -affedersiniz- hayvan ithal etmek zorunda
kalıyoruz ve Türkiyede gün geçtikçe et fiyatları yükseliyor. Yani bu
ramazan ayında iştahı da çekebilir insanların, birçoğu
et de alamıyor, evine et de götüremiyor çünkü şu anda kasaplarda
yaklaşık kilogramı 40 lira, marketlerde 60 liraya kadar fiyat
bulabiliyor et. Ben geçen gün bir arkadaşımı aradım,
tesadüf Brezilyadaymış, yani sordum: Yahu orada et fiyatları
nasıl? Orada çok geniş otlaklar, çok geniş meralar olduğu
için Angus denilen bu inek, sığır türü besleniyor ve etin kilosu
bizim rakamımızla 5 lira. Bizde kasapta 40 lira, efendim marketlerde
de 60 liraya kadar et satılıyor. Onun için meraları
korumamız lazım, hayvancılığın artması,
hayvancılığı korumak adına meraların da
korunması lazım. Sanayi tesisleri elbette ki önemli, iş
istihdamı açısından, ülkenin ihracatının artması
açısından çok önemli ama meraları da korumamız lazım.
Yine, bu
enerji ihtisas bölgesi
Ben Ceyhanlıyım Sayın Bakan, Adana
Milletvekiliyim. Bu Adanadaki Ceyhan Enerji İhtisas Bölgesi Rotterdam
olacak. denilmişti ilk hayata geçirildiğinde ama şu anda
Rotterdamın Rsi bile olamadı ne yazık ki, bir tek çivi bile
çakılmadı. Bu, Ceyhan Enerji İhtisasla ilgili...
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Olamaz, olamaz.
MUHARREM
VARLI (Devamla) Niye olamaz Sayın Bakan?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Olamaz.
MUHARREM
VARLI (Devamla) Olamaz mı?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Olamaz, evet.
MUHARREM
VARLI (Devamla) Neden?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sizlerin yüzünden
olamaz.
MUHARREM
VARLI (Devamla) Benim yüzümden! Tamam, peki, benim yüzümden olamıyorsa
olamasın o zaman. Yani, oradaki Enerji İhtisas Bölgesinin bir an
önce hayata geçmesi işsizlik açısından önemli, Adananın
ekonomisi açısından, Türkiyenin ekonomisi açısından
önemli, ben onu vurgulamak istemiştim ama yani böyle alınganlık
göstereceğinizi de hiç tahmin etmiyordum Sayın Bakan; niye
alınganlık gösterdiniz onu da anlayamadım, buna da bir anlam
veremedim yani! Hani, enerji ihtisas bölgelerine Türkiyenin ihtiyacı var;
orada çalışacak insanların istihdam edilmesi, Türkiyeye kazanç
sağlayacak olması Türkiyenin ekonomisine katkı
sağlayacaktır, onları vurgulamak istedim ama siz herhâlde bir
alınganlık gösterdiniz, bu alınganlığınıza
da anlam veremedim!
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Onu grubuna söyle.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Varlı.
Sayın
milletvekilleri, önergenin oylamasından önce bir açık oylama talebi
Divanımıza intikal etmiştir. O nedenle, şimdi açık
oylama isteminde bulunan sayın milletvekillerinin isimlerini ve
mevcudiyetlerini tespit edeceğim.
Özgür
Özel? Burada.
Tahsin
Tarhan? Burada.
Çetin
Arık? Burada.
Erkan
Aydın? Burada.
Barış
Karadeniz? Burada.
Ömer
Fethi Gürer? Burada.
Hüseyin
Çamak? Burada.
Ünal
Demirtaş? Burada.
Murat
Bakan? Burada.
Serdal
Kuyucuoğlu? Burada.
İrfan
Bakır? Burada.
Cemal
Okan Yüksel? Burada.
Haydar
Akar? Burada.
Veli
Ağbaba? Burada.
Mehmet
Bekaroğlu? Burada.
Kazım
Arslan? Burada.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan
karar gereğince, açık oylama elektronik cihazla
yapılacaktır.
Oylama
için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen iki
dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ben Oylama işlemini
başlatıyorum. demeden teknik personel süreyi başlattı,
dolayısıyla bir dakika ilave süre vereceğim. (AK PARTİ
sıralarından yeniden, yeniden sesleri)
Bitmedi
iki dakika efendim. İki dakika bitmedi, ben Oylama işlemini
başlatıyorum. dediğim anda oradaki görüntüde bir dakika on
saniye gözüküyordu yani elli saniye geçmiş gibi gözüküyordu.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Evet, teknik olarak açık oylamada bir dakika ilave edilmesi mümkün
olmadığından ve açık oylamada iki dakikadan daha az süre
verilemediğinden oylama işlemini yeniden başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci
maddesindeki önergenin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 191
Kabul : 1
Ret : 190 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fehmi Küpçü Mehmet Necmettin Ahrazoğlu
Bolu Hatay
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyle ilgili malum bir ek sıra
sayısı basılıp Genel Kurula dağıtıldı,
onunla ilgili bilgi vereceğim.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz üzere, 8
Haziran 2017 tarihli 103üncü Birleşimde 485 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 2nci maddesi İç Tüzükün 88inci maddesi
uyarınca Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonunun talebi üzerine Komisyona geri verilmişti. Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu sıra
sayısı 485e 1inci ek olarak 13/6/2017 tarihinde
Başkanlıkça bastırılıp
dağıtılmıştır. Komisyon raporuna göre 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının geri çekilen 2nci
maddesi tasarı metninden çıkarılmıştır.
Dolayısıyla tasarının birinci bölümünde yer alan maddelerin
önerge işlemlerine tasarıdan 2nci maddenin çıkması
nedeniyle 3üncü maddeden devam edilecektir. Herhangi bir
karışıklığa mahal vermemek için bundan sonra da
maddeler üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı
metnindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanun
yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
3üncü
madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü
maddesinde geçen Ürün Denetmenleri ve Ürün Denetmen
Yardımcıları, Gümrük ve Ticaret Denetmenleri ve Gümrük ve
Ticaret Denetmen Yardımcıları ibaresinin , Ürün Denetmenleri
ve Ürün Denetmen Yardımcıları, Gümrük ve Ticaret Denetmenleri
ile Gümrük ve Ticaret Denetmen Yardımcıları şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici Tacettin
Bayır
Denizli Gaziantep İzmir
Tahsin Tarhan Erkan
Aydın İrfan
Bakır
Kocaeli Bursa Isparta
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü
maddesinde yer alan gelmek üzere ibaresinin çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Muş İzmir Mardin
Mahmut Toğrul Garo
Paylan
Gaziantep İstanbul
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 3üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 3-
10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun 33 üncü
maddesinin (b) fıkrasına "Sağlık Denetçileri ve
Sağlık Denetçi Yardımcıları ibaresinden sonra gelmek
üzere, Ürün Denetmenleri ve Ürün Denetmen Yardımcıları, Gümrük
ve Ticaret Denetmenleri ve Gümrük ve Ticaret Denetmen
Yardımcıları, TBMM Grup ve Milletvekili
danışmanları ibaresi eklenmiştir.
Mevlüt Karakaya Kamil
Aydın Ahmet
Selim Yurdakul
Adana Erzurum Antalya
Mustafa Kalaycı Fahrettin
Oğuz Tor
Konya Kahramanmaraş
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Fahrettin Oğuz Tor,
Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN
OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Hiç
şüphesiz ülkemizin en büyük sorunu işsizliktir. Devlet İstatistik
Kurumunun Şubat 2017 verilerine göre 15 yaş ve yukarı
yaştakilerin işsiz sayısı 2017 Şubat döneminde geçen
yılın aynı dönemine göre 676 bin artarak 3 milyon 900 bin
kişi olmuştur. İşsizlik oranı 1,7 puan artış
ile yüzde 12,6 seviyesinde gerçekleşmiştir. Genç nüfusta, 15-24
yaş işsizlik oranı 4,7 puanlık artışla yüzde 23,3
olarak gerçekleşmiştir.
Yine
Şubat 2017 verilerine göre istihdam oranı bir önceki yılın
aynı dönemine göre hiçbir değişim göstermemiştir;
oranı yüzde 45,3tür. Kayıt dışı çalışanların
oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,7 puan artarak
yüzde 32,8 olarak gerçekleşmiştir. Maalesef kayıt
dışıyla mücadelede iktidar sınıfta
kalmıştır.
Değerli
arkadaşlar, devletin sadece üç istatistiğinde, işsizlik,
istihdam oranı ve kayıt dışı çalışmada durum
iç açıcı görülmemektedir.
Mantar
gibi biten sayısız vakıf üniversitelerinden, her yıl
açılan devlet üniversitelerinden, yurt dışında yüksek
eğitim görenlerden, özel sağlık meslek liselerinden önümüzdeki
birkaç yıl içinde mezun olacakları düşündüğümüzde genç
işsizler bakımından tablo çok daha kötü hâle gelecektir.
2012
itibarıyla kentli nüfus oranı yüzde 77,3 iken 2017 itibarıyla bu
oran yüzde 80lerin de üzerine çıkmıştır. Bunun anlamı
gayet açıktır; köylü, kasabalı, hatta birçok şehirli vatandaş
bir iş, bir ekmek, bir aş için göç etmektedir. Bütün bunlar özellikle
kamuda iş sahibi olmanın güçlüğünü göstermektedir.
Başka
bir üzücü tablo da mayıs ayında tüketici fiyatlarının geçen
yılın aynı ayına göre yüzde 11,72 oranına
çıkmasıdır. Bir tarafta artan işsizlik, iş bulamayan
yüz binlerce genç işsiz, istihdam yaratmayan ekonomi, diğer tarafta
bir eli yağda bir eli balda olanlar, rekor kıran israf,
şatafatlı yaşam. Allah fakir fukaraya, garip gurebaya
yardım etsin diyorum. Bugün iş bulmanın deveye hendek
atlatmaktan zor olduğu bir ortamda hakka, adalete daha çok
sarılmamız gerekirken, maalesef, uygulamalar devlete olan güveni
sarsmakta, vatandaşın, işsizin umutlarını
söndürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, konuşmama KPSSden çok yüksek not almış, kendi
alanında Türkiye 4üncüsü olmuş bir öğretmen kardeşimizin
mektubunu okuyarak son vermek istiyorum. Tabii, bu
arkadaşımızın ismini vermeyeceğim. Çok şey
söylüyor ama ben kısaltarak anlatacağım: Evli ve 1 çocuk
sahibiyim. 29 yaşındayım ve yıllardır KPSSye
hazırlanıyorum. Evladım yanımda ilgi beklerken, hüngür
hüngür ağlarken ben vicdanım sızlaya sızlaya ders
çalıştım. Yemedim, içmedim, gezmedim, tozmadım,
uyumadım. Öyle ki dershane hocam Aynada kendine hiç bakmıyor musun?
Git, biraz uyu lütfen. diyordu. P10dan 84 aldım ve bölümümde Türkiye
4üncüsü oldum. P121den de 84 aldım ve bu kez de Türkiye 24üncüsü oldum.
Geçerliliği, güvenirliği yüksek üç ayrı sınava girdim ve
yüksek bir başarı elde ettim. Sonrasında 2 Mayısta Adanada
mülakata girdim; zarftan çıkan iki soruya sular seller gibi cevap verdim,
hiç takılmadım, tereddüde düşmedim, konulara çok vâkıf
olduğumu belli ettim ancak tüm bunlar
karşılığında 53 puan verildi ve elendim. Şimdi,
ders çalışırken ilgi beklediği için ağlayan 2,5
yaşındaki evladım benim gözyaşlarımı siliyor ve
Ağlama canım annem. diyor. Ben hakkımı zerre kadar helal
etmiyorum. Evladımın gözyaşları umarım kâbusunuz
olur. diyor bu kardeşimiz.
Gecenizi
gündüzünüze katarak çalışacaksınız, Türkiye 4üncüsü
olacaksınız, sonra da sözlüde eleneceksiniz. Kıymetli
arkadaşlar, bundan daha büyük kul hakkı olabilir mi?
Tabii ki
sanayiyi geliştirelim, üretimi destekleyelim, bunlar güzel şeylerdir,
tasarıda kısmen haklılık payı vardır ama
bunlardan çok daha güzel olan adil olmaktır, hakka, hukuka riayet etmektir
diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tor.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü
maddesinde yer alan "gelmek üzere" ibaresinin
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayinin
Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3'üncü maddesi üzerinde Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu maddeyle Harcırah Kanununun 33üncü maddesinde teknik
bir değişiklik yapılmakta ve belirlenen görev merkezi
dışına teftiş, denetim, inceleme veya soruşturma
görevi ile gönderilen ürün denetmenleri ve ürün denetmen
yardımcıları, gümrük ve ticaret denetmenleri ve gümrük ve
ticaret denetmen yardımcılarının da söz konusu kanun
kapsamında giderlerinin karşılanması amacıyla
harcırahlardan faydalandırılmaları hususu düzenlenmektedir.
Elbette ürün denetmenlerine denetim süreçlerinde harcırah
sağlanması olumlu bir düzenlemedir ve çalışanların,
emekçilerin çalışma koşullarının
iyileştirilmesine dönük düzenlemeleri önemli buluyoruz. Konu ürün denetimi
olunca izninizle konuşmamı Türkiye'de tarım ürünlerinin
denetimine ilişkin sürdüreceğim.
Değerli
milletvekilleri, insanlık tarihi boyunca gıda hep stratejik ürün,
gıda güvencesi de devletin en önemli konularından biri olmuştur.
Son iki yüzyılda da temelde insan olmaktan kaynaklanan ve yaşamı
sürdürebilmek için gereken gıda maddesini tüketebilme hakkı olarak
tanımlanan gıda güvencesi hakkı ortaya çıkmış ve bu
hak İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde de yeterli gıdaya
ulaşabilme hakkı şeklinde yer almıştır. Dünya
nüfusundaki hızlı artış ve insanların beslenmesi
zorunluluğu, tarımsal araştırmalara önem verilmesini
sağlamış, bu araştırmalar sonucunda, özellikle son
elli yılda tarımsal üretimde önemli artışlar elde edilmiştir.
Ancak bu yeni üretim tarzı, gıda kaynaklı sağlık
risklerini de beraberinde getirmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu bağlamda, tarım
ilacı olarak bilinen ve ülkemizde de yaygın olarak kullanılan
kimyasalların kullanım biçimleri ve negatif neticeleri hakkında
birkaç noktanın altını çizmek isterim: Türkiye'de tarım
ilaçlarının bitkiyi koruma bağlamında hızlı ve
sonuç alıcı olumlu etkilerine karşın, kimyasal savaş,
bilinçsiz ve kontrolsüz biçimde yapıldığında çevre
kirliliğine, gıdalara zehirli kalıntıların
bulaşmasına ve dolayısıyla insan
sağlığına gerek kısa ve orta vadede gerekse de uzun
vadede önemli hasarlar verebilmektedir. Tabii, Türkiye iç pazarında
tarımsal gıdalara ilişkin ciddi, nitelikli, kapsamlı,
bilinçlendirici ve caydırıcı bir denetim mekanizması henüz
bulunmadığından, yurttaşlarımız, beslenme
sağlığı bakımından uzun vadeli büyük risklerle
karşı karşıyadırlar.
Değerli
milletvekilleri; örneğin Avrupa Birliğinin Yiyecekler ve Yemler
İçin Hızlı Alarm Sistemi yıllık raporları incelendiğinde,
son on iki yılda Avrupa Birliği ülkelerine gönderilen tarım
ürünlerinde uygun bulunmayan en fazla ürüne sahip ülkeler arasında
Türkiye'nin de bulunduğu görülmektedir. Bu uygunsuzluğun en
başta gelen nedenleri, bitki korumayla ilişkili olan gıdalardaki
kimyasal bulaşmaları ve kimyasal ilaç
kalıntılarıdır.
Değerli
milletvekilleri; gıda güvenliği, halk
sağlığını tehdit eden küresel bir konu hâline
gelmiş ve uluslararası gıda ticaretini etkilemeye
başlamıştır. Gıda tedarikinin küreselleşmesi ve
analitik yöntemlerdeki ilerlemeler, gıdalarda bulunabilecek kimyasal
zehirler, mevzuattan sorumlu otoriteler, gıda endüstrisi ve tüketiciler
için çözülmesi gereken en önemli konulardan biri hâline gelmiştir.
Netice
itibarıyla, devletin, denetim mekanizmalarını doğru bir
biçimde çalıştırması, hızlı alarm sistemi
kurulması, daha çok laboratuvar açması, hem toptancı hallerinde
hem de bahçelerde daha çok numune alarak analiz yapması gerekir.
İlaç
kullanımı konusunda üreticilerin bilgi eksikliği giderilmelidir.
Özellikle küçük üreticiler, ilaç bayilerinin yanlış yönlendirmeleri
sonucu hatalı ve aşırı dozda ilaç kullanımına
yönelmektedir. Üreticilerin ilaç kullanım miktarı ve zamanı
konusundaki bilgisizliklerinin yanı sıra eski tarihli ucuz ilaçlar
kullandıkları da bilinmektedir. Üreticilerin ucuz, kalıntı
riski yüksek ilaçlara yönelmesini engellemek için uygun ilaçların
kullanımı teşvik edilmelidir. Ürün denetim süreçlerinin daha
nitelikli hâle getirilmesi ve tarımsal ürünlerimizin, gelişmiş
dünya standartlarına uygun koşullarda üretilmesi konusunda gerekli
tedbirlerin daha ciddi bir biçimde ele alınması hususunu bir kez daha
dikkatinize sunar, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dora.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü
maddesinde geçen , Ürün Denetmenleri ve Ürün Denetmen
Yardımcıları, Gümrük ve Ticaret Denetmenleri ve Gümrük ve
Ticaret Denetmen Yardımcıları ibaresinin , Ürün Denetmenleri
ve Ürün Denetmen Yardımcıları, Gümrük ve Ticaret Denetmenleri
ile Gümrük ve Ticaret Denetmen Yardımcıları şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Aydın (Bursa) ve Arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen, Bursa Milletvekili Erkan
Aydın.
Buyurunuz
Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AYDIN (Bursa) 485 sıra sayılı sanayinin geliştirilmesi ve
üretimin desteklenmesi isimli Kanun Tasarısı hakkında söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet,
üzerinde yazan sanayinin geliştirilmesiyle ilgili Kanun
Tasarısı, dün yaşadığımız Ege Bölgesindeki
6,2 depremle de aslında alakalı. Sadece bu maddelere bakıyoruz
ama o yaşanan depremin birkaç şiddetinde daha büyük olduğunda ne
sanayinin kalacağı ne yaşam alanlarının
kalacağı ne de bu kayıpların telafi edilebileceği
önlemlere maalesef parmak basmıyoruz. Şöyle bir bakalım: Sadece
İzmirden değil, seçim bölgem Bursadan, İstanbuldan dahi
hissedilen bu depremde birçok kişi panikle sokaklara döküldü ama şunu
görüyoruz: Maalesef, 1999 depreminden sonra, Hükûmet hâlâ bu konuda ciddi
adımlar atmadı ve önlemleri almadı. Örneğin, Bursada
yaşanan ve 1857 tarihinde olan, binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan
deprem bugün her dakika, her saniye gelebilir ama iktidar ne yaptı, hemen
bakalım: Kentsel dönüşüm adı altında birçok eski ya da riskli
binayı yıkıp yerine daha fazla riski olan, daha fazla
katları olan, toplanma alanlarını, yeşil alanları
kentsel dönüşüm adı altında rezidanslara, AVMlere ve daha çok
sıkıntının yaşanacağı yerlere açıyor.
İstanbuldaki 470 toplanma alanının bugün
330 tanesinin yerinde gökdelenler ve AVMler var. Bir tanesi Ali Sami Yen.
Burası, toplanma alanı olarak görülüyor ama bugün gidin, yandaş
bir iş adamına verilmiş, yerinde rezidans ve AVM var. Bunun
gibi, Ortaköy Ermeni Vakfının arazisi; sıralamakla bitmeyecek
kadar yerler. Bunları düşünmediğimiz zaman oluşabilecek
ölümlerden, kayıplardan bu iktidarın sorumlu olduğunu da
söylemek istiyorum. Yeşil alanları yıkıp, oradaki acil
kaçış alanlarını yok edip, yolları yok edip, bir panik
anında, deprem anında sokağa
çıktığınızda nereden ekmek alacaksınız, nerede
toplanacaksınız, çoluğu çocuğu nasıl bu panik hâlinden
kurtaracaksınız; hiçbir şekilde
karşılığı yok.
Mesela, 1999 depreminden sonra çıkarılan deprem
vergileri vardı. On beş yıllık Hükûmetiniz sürecinde bu
paralara ne olduğu 2011 yılında dönemin Maliye Bakanı
Mehmet Şimşeke sorulmuş. O gün için toplam 46,48 milyar TL.
Nereye gitti bu para? denmiş. Sayın Bakan da
yanıtlamış, demiş ki Bu vergiler, bizim
sağlımıza gidiyor. 44 milyar liralık sağlık
harcamamız var. Bu paralar, duble yollara gidiyor, demir yollarına,
hava yollarına, eğitime, sağlığa, çiftçimize gidiyor.
Peki, ne için toplandı bu para? Deprem için, depremde oluşabilecek
riskli binaların yenilenmesi için. Şunu da söylemiş: Bu paralarla
IMFye olan borcu da ödedik. Yani, özetle, Bakan diyor ki: Bu paraları
genel bütçe içerisinde harcadık, para da bitti, suyunu çekti. Ya deprem?
Onu Allah verir, ne olacağına hep birlikte bakarız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Evet, bütün bunlar gösteriyor ki on beş
yıllık AKP iktidarı boyunca Hükûmet, bunlarla ilgili sadece
sözlerde, sadece yazı üzerinde kalan önlemler almış. Sadece
Türkiyenin yüzde 20 nüfusunun yaşadığı, 15 milyon
insanın yaşadığı İstanbulda deprem anında
ne yapılabileceğini gösterip bilen tek bir kişi maalesef yok.
Diğer çevre illeri de kattığımızda, Marmaradaki,
nüfusun yüzde 40ı, depremde nasıl bir durumla
karşılaşacak, hep birlikte, Allah göstermesin, yaşayıp
göreceğiz.
Ama, bununla ilgili yapılan ne? AFAD diye bir kurum
var, Kızılaydan farksız, sadece yazılı kuralları
olan, o deprem anında ne yapılacağını belki
çoğunun, kendisinin dahi bilmediği bir kurum.
Kısacası, bu konularla ilgili dün
yaşadığımız ve aslında her saniye tekrar
yaşayabileceğimiz deprem gerçeğiyle ilgili, eğer sanayiyi
geliştirmek istiyorsak, eğer üretimi geliştirmek istiyorsak, bu
gerçekle sadece kâğıt üzerinde birtakım önlemler almak
değil, o yeşil alanların, o toplanma alanlarının, acil
kaçış yollarının imara, ranta, yandaşa peşkeş
çekilmemesi gerektiği, bunu yaşayarak öğrenirsek bedelinin çok
büyük olacağını söylüyorum ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 4üncü maddesinde geçen şümulüne ibaresinin,
kapsamına şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tacettin
Bayır Akif
Ekici
Denizli İzmir Gaziantep
İrfan Bakır Tahsin
Tarhan
Isparta Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretiminin Desteklenmesi Amacıyla
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4üncü maddesi ile
değiştirilmek istenen 6948 sayılı Kanunun 1inci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan bilişim teknolojileri ibaresinden
sonra gelmek üzere, , donanım ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Deniz Depboylu Kamil
Aydın Fahrettin
Oğuz Tor
Aydın Erzurum Kahramanmaraş
Mustafa Kalaycı Muharrem
Varlı Saffet
Sancaklı
Konya Adana
Kocaeli
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan istihsal eden ibaresinden
sonraki yerlerle madenlerin çıkarılıp işlendiği
yerler ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve
cümlenin devamının yerlerde yapılan işler sanayi
işleri ve buraları işletenler sanayici sayılır
şeklinde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut Toğrul Ertuğrul Kürkcü
Muş Gaziantep İzmir
Erol Dora Garo
Paylan İmam
Taşçıer
Mardin İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen, İmam Taşcıer,
Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Taşçıer. (HDP
sıralarından alkışlar)
İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayinin Gelişmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Kanunu Tasarısının 4üncü maddesi hakkında
Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Sanayicilerin önünü açmak ve gelişmekte olan ya da
az gelişmiş olan bölgelerde, illerde yatırımın
yapılabilmesi için teşvik edici düzenlemeler yapmak için önce güven
ve huzur ortamının sağlanması gerekmektedir. Huzur ve güven
ortamı olmadan sermaye yatırım yapmaz. Sermaye ürkektir, risk
almaz, risk almaktan kaçınır. Güven tesis edilebilmesi için ise de
Kürt sorununun kalıcı olarak çözülmesi gerekir veya çözme yolunda
güven ortamının oluşması lazım, adımların
atılması gerekir. Bunun için de önce OHAL kaldırılarak
demokratik bir ortamın yaratılması, yasal ve anayasal
düzenlemelerin, değişikliklerin hemen yapılması
gerekmektedir. Siyaset normalleştirilerek Eş Genel
Başkanlarımız Sayın Selahattin Demirtaş ve Sayın
Figen Yüksekdağla beraber vekillerimiz hemen serbest
bırakılmalı, seçilmiş belediye
başkanlarımızın, görevlerine bir an önce iade edilmesi
gerekmektedir.
Bu
şekilde demokratik bir iklim yaratılmaya
çalışılırsa ancak sanayi gelişir, üretimin
desteklenmesi verimliliği artırır.
Doğum
yerim olan ve aynı zamanda seçim bölgem olan Diyarbakır, cumhuriyetin
ilk kurulduğu yıllarda sosyoekonomik sıralamada ilk 5te iken
bugün tüm iller sıralamasında ancak 67nci olabilmektedir Sayın
Bakanım.
Diyarbakır
Organize Sanayide toplamda 300 iş yeri bulunmaktadır.
Çalışanların sayısı 6 bindir. Düşünün, 1 milyon
600 bin nüfusu olan Diyarbakır Organize Sanayide toplam 6 bin
civarında insan çalışmaktadır. Batıda ise sadece bir
fabrikada, bir tesiste 10 binin üzerinde çalışan insan vardır.
Yapılan
her değişiklik, kürdistan illerine sanayicilerin yatırım
yapabilmesi ve teşvik etmek amaçlı olsa bile sanayicilerin bölgede bu
şekilde yatırım yapması çok zordur.
Demokratikleşme
ve Kürt sorununun çözümü konusunda atılacak adımların yanı
sıra, teşvikle beraber, devlet, büyük yatırımlar
yapmalı, fabrikalar kurmalı ki işveren ya da sermaye de güvenle
yatırımlarını yapabilmelidir.
Sayın
milletvekilleri, AKP, iktidara gelmeden önce yani 2002 yılında
Diyarbakırda gayrisafi millî hasıla 2.200 dolardı, 2016
yılında ise 5 bin-5.500 dolar arasında. Bu miktar biraz
artmış görünse dahi, Türkiyede Diyarbakır yine o tarihte
sosyoekonomik sıralamada 41inci sırada iken 2016da 63üncü
sırada yer almaktadır. Bu da ülkenin bulunmuş olduğu huzur,
barış ortamının kürdistan illerinde sanayileşmeye
nasıl bir etki ettiğini göstermektedir. Çözüm sürecinin olduğu
2013 yılında Diyarbakır'daki işletmeler, 240 milyon dolar
ihracat yaparken 2016 yılında ancak 170 milyon dolar ihracat yapabilmiştir.
Sayıda yükselme yerine düşüş meydana gelmiştir hâlbuki
Diyarbakırdaki sanayicilerin hedefleri 400 bin dolar idi, bu son 2016
yılı için. Diyarbakır'ın istihdam ve ihracat
sıralamalarında yine çok çok geri durumda olduğunu
görülmektedir.
Çözüm
sürecinin olduğu, toplumsal barışın
sağlandığı ve çatışmasız ortamın tesis
edildiği yıllarda Diyarbakır'dan Almanya, İsviçre ve
Hollanda gibi ülkelere 1990lı yıllarda yine bu sıkıyönetim
ve olağanüstü hâllerden dolayı kaçıp giden, yerleşen Kürtler
geri dönüş yapmış, oraya yatırım yapmak
istemişlerse dahi şimdi güven ortamı olmadığı
için de bunlar yatırımlarından vazgeçmiştir. Bugün
Diyarbakırın nüfusunun, çok genç nüfus
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Taşçıer, 1inci maddenin başında bir
açıklama yapmıştım, önergelerle ilgili konuşmalarda ek
süre vermeyeceğimi ifade etmiştim. O nedenle ek süre veremiyorum.
İMAM
TAŞÇIER (Devamla) Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Taşçıer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretiminin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi ile değiştirilmek istenen
6948 sayılı Kanunun 1inci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan bilişim teknolojileri ibaresinden sonra gelmek üzere, ,
donanım ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Deniz
Depboylu (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen, Deniz Depboylu, Aydın
Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)
DENİZ
DEPBOYLU (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü
maddesindeki önergemiz üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına
söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce
aziz Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, seçim bölgem olan Aydının,
Aydınlıların zeytin ağaçlarıyla ilgili hassasiyetini
tekrar tekrar dile getirmem gerekiyor. Dağlarından yağ,
ovalarından bal akan şehir olarak tanımlanan, tarım,
turizm ve tarihî kültürün merkezi olan Aydınımızın, son
günlerde tekrar tekrar gündeme gelen zeytin ağaçlarının
kıyıma uğrayacağı düşüncesi, her birimizi üzmekte
ve kaygılandırmaktadır. Her ne kadar bu madde şu anda
tasarıdan çekilmiş olsa da Hükûmetin ifade ettiği cümlelere
baktığımızda tekrar gündeme gelmesi, bir şekilde
önümüze sürülmesiyle ilgili de endişelerimiz bulunmaktadır.
Dünyadaki
zeytin ağaçlarının yüzde 10u Türkiyede, ülkemizde, bizdedir.
Yasa çıksaydı 1 dönümde 15ten az zeytin ağacı varsa, o
alanlar zeytinlik sayılmayacaktı. Yaşlı ağaçların
bulunduğu Ege ve Marmarada zeytinliklerdeki ağaç
sıklığı, dekar başına ortalama 8-10 tane. Bunu
daha önceden de dile getirmiştim, yani böyle bir yasa çıksaydı
Egede ve özellikle Aydında zeytin ağaçlarımız büyük bir
oranda zarar görecekti. Aydında zeytin ağacı sayısı
22 milyon 201 bin 194 adettir. Bunlar resmî yazışmalarda mevcuttur.
Bunun Türkiye geneline oranı yüzde 13tür. 2016-2017 tarihlerinde
Aydında zeytin üretimi 283.151 tondur. Aydında üretilen zeytinin
36.810 tonu ihracatta kullanılmıştır. Aydında
zeytinyağı üretimi 25 bin tondur. Aydının
zeytinyağı ihracat rakamı 13 bin tondur.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Biz hiç görmedik Aydından zeytinyağı, hiç
gelmiyor Aydından zeytinyağı.
DENİZ
DEPBOYLU (Devamla) İnşallah getiririm bir gün.
Yani
zeytinyağı üretiminin yarısından fazlası, ihracata
yönelik yapılmaktadır. Türkiye zeytinyağı üretiminin yüzde
13ünü Aydın karşılamaktadır.
Bu
bilgileri size neden verdim? Şundan verdim: Bugün bir kitapçık,
masamın üzerinde duruyordu. Eminim bu kitapçık, her milletvekiline
ulaşmıştır, ben öyle tahmin ediyorum. Adıma gelen bir
yazıyla masamda duruyordu. Sayın Milletvekilim, son günlerde zeytin
alanlarının yok edileceği ve zeytinliklerin ortadan
kaldırılacağıyla alakalı yanlış bilgiler
gündemi meşgul etmektedir. diye başlıyor ve Zeytin Eylem
Planından bahsediyor. Burada özellikle delice adını
verdiğimiz yabani zeytin ağaçlarının ıslahıyla
ilgili bilgiler mevcut.
Ben bunu
sizin huzurunuzda bir iki konuda eleştirmek istiyorum. Birincisi: Dünyada
üretilen zeytinyağıyla ilgili oranlar verilmiş. Bu, 2009-2010da
başlamış, 2013-2014te nedense bitirilmiş. En son üretim
tonu 180 bin. Acaba neden 2016 ve 2017yi koyma gereği duymadılar?
Zira, bu dönemde 143 bin tona düştü.
Yine
eleştirmek istediğim bir konu ve çok önemli bir konu: Burada delice ağaçlarının
aşılanmasından bahsediliyor. İki tablo sunulmuş ve bu
iki tabloda birçok il var ama Aydın yok. Aydın acaba neden yok?
Bakıyorum, en az Sakaryada 100 ağacın aşılanmasından
bahsediyor, en fazla Mersinde 406.500 ağacın
aşılanmasından bahsediyor. Aydındaki delice zeytin
ağacının sayısı 2 milyon 324 bin 978dir yani
Türkiyeye oranı dörtte 1dir.
Peki,
neden Aydındaki delice ağaçları sayılmıyor veya bu
plana alınmıyor? Açıkçası, benim aklımda bir soru
işareti var. Bu jeotermal santraller için ÇED raporu da istenmiyor. Bizim
delice ağaçlarımız, neden bu tür raporlarda yok
sayılıyor? Bu, bizde endişe uyandırıyor. Zira, bu
jeotermal tesislerin ÇED raporu bile almadan ağaçların da
kıyımına gidilerek kurulması, Orman
Bakanlığının da görmezden gelerek önünün daha çok
açılacağı anlamına mı geliyor; endişe ediyorum.
Sizleri
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Depboylu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü
maddesinde geçen şümulüne ibaresinin, kapsamında şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tacettin
Bayır (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen, Tacettin Bayır, İzmir
Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Bayır. (CHP sıralarından alkışlar)
TACETTİN
BAYIR (İzmir) Sayın Başkan, Saygın Bakan ve Komisyon
Başkanım, değerli arkadaşlar; aslında, konuşma
metnini iki gün önce çok farklı hazırlamıştım ancak
bugünkü gelişmelerden sonra konuşma metnimi tamamen
değiştirdim, bize de yakışan budur diye düşünüyorum.
Sayın Bakana, Komisyon Başkanına şunu itiraf etmeliyim:
Dört gündür ilk defa yüzünüz gülerken gördük sizi, içimiz açıldı. Hep
böyle gülün lütfen.
Sizlerle
bir şeyi paylaşmak istiyorum Sayın Bakanım. Kırk
beş yıl kadar geriye götüreceğim sizleri.
Hatırlıyorum, çocuk denilecek yaşlardaydım; etrafımda
olup biteni dinlemeye, gözlemlemeye çalışırdım. Köy
kahvesinin önündeydim. Rençberliğin verdiği yorgunluğun ve
umutsuzluğun çizgileri vardı âdeta yüzünde. Saçlarındaki aklar
ise güneşe inat direnmiş ama dökülmemişti. Sigarasından bir
derin nefes çekip Yattı bizim oğlanın sünneti yine. dedi,
hayıflandı. Bizim oğlan dediği, 11 yaşındaki
benim arkadaşımdı, o tarihlerde ben de o yaşlardaydım
çünkü. Mehmet Amca hemen karşılık verdi, Demedim mi oğlum
Ömer, tütünde para yok, ekmeyelim, demedim mi? Kemal Amca geri kalır
mı? Hemen sohbete katılarak Bugün gazetelerde okudum, Türkiye,
tarım alanında kendi kendine yeten 7 ülkeden biriymiş. diyordu.
Hayal meyal hatırlıyorum. Güzelim nergis çiçeği kokusu, tütün
kokusuna karışmış, hafif hafif kahvenin çardağına
doğru esiyordu.
Sabah
güneşin doğuşuyla yola dökülürdü köylüm. Kimi eşek
sırtında, kimi çıkını omuzunda, eski köye doğru.
Köyüm, Karaburunun Mordoğan köyüydü yani 6,3le sallanan köy. O zaman
depremden dolayı yıkılmış köyümüzü sahile, deniz
kenarına taşımışlardı. Deniz kenarına
taşınan bu köyde insanlar, güneş tepeye
vardığında, fidelerin üstüne düşerdi alın terleri,
sanki bereket yağmuru gibi. Çapalama zamanı geldiğinde
toprağa vurulan her çapayla hem mırıldanırlar hem de hayal
kurarlardı. Kimi, satınca tütününü everecekti kızını,
kimi, satınca tütününü sünnetini yaptıracaktı
oğlanının, kimisi de çocuklarına söz vermişti,
yıllardır götürmediği İzmir Fuarına götürecekti
çocuklarını. Demir şişlere dizerlerken tütünü, hayallerini
dizerlerdi. Nereden bilebilirlerdi ki tıpkı sararan, kuruyan tütün
gibi hayallerinin de kuruyacağını, yok olacağını.
Artık köyümde o güzelim tütün kokusu yok,
karışmıyor nergis kokusuna. Artık köyümde tütün yok, genç
insan yok, açlık ve umutsuzluk, onları göç etmeye
zorlamıştı kent varoşlarına. Oysa çok şey mi
istemişlerdi, alın terlerinin, emeklerinin
karşılığı dışında çok şey mi
istemişlerdi? Bir bilenin verdiği reçeteyle, bir bakanın
dudakları arasından çıkan rakamlarla -o zaman Tütün Bakanı
vardı, rakamı o verirdi- hayalleri yıkılırdı
köylülerimizin. Artık ülkem, kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biri
değil, 50 ülkesinden biri. demek zorunda bırakılmadılar
mı torunlarına? Neden böyle oldu, kim, ülkenin üzerinde bu
oyunları oynuyor, bilmiyoruz. Ama hep şunu sordum kendime
Aklıma ünlü Afrikalı lider Jomo Kenyata geldi, sormuşlar
Kenyataya Nasıl kaybettin topraklarını? diye, cevap
vermiş: Misyonerler ülkeme geldiğinde topraklar bizim, İncil
onlarındı. Bize İncili verip okumayı, dua etmeyi
öğrettiler, dua bitip gözlerimizi açtığımızda
İncil bizim, topraklar onlarındı. Yıllardır bize
akıl verenlerin, reçete verenlerin acaba bize verdikleri İncil mi
demekten kendimi alamıyorum ve dua edenlerin, gözlerini açmasını
bekliyorum.
Sayın Bakanım, Muğlada bir kadın
köylü, adı Tayyibe Demirel, bir televizyon kanalında aynen şunu
söylüyor: Oruç ağzımla tarlada çalışıp gölgede
dinlenirken Meclise telefonlar açtım, cevap alamadım.
Kıymayın, yapmayın, bu yasayı geçireceğinize
başımıza bomba atın, bizi diri diri mezara koyun daha iyi.
diye haykırıyor ve devam ediyor: Turgut köyü bizim köyümüzdü.
Eskiden tütüncülük vardı. Tütüncülükle büyüdük, tütüncülükle okuduk, babam
beni tütüncülükle evlendirdi ve şimdi zeytincilik yaparak geçiniyorum.
diyor.
Size bu
yüzden bütün zeytinciler adına teşekkür ediyorum, Tayyibe Demirel
adına teşekkür ediyorum ve bekliyorum ve diliyorum ki meralar için de
aynı anlayışı gösterin. Gelin, hep birlikte bu köylünün
yüzünü güldürelim diyorum.
Hepinize
sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bayır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Biz çoğunluktayız Başkan.
BAŞKAN
- Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü
madde kabul edilmiştir.
5inci
madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci
maddesinin (3)üncü fıkrasında yer alan iki ay ibaresinin bir ay
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut
Toğrul Garo
Paylan
Muş Gaziantep İstanbul
Ertuğrul Kürkcü Erol
Dora Müslüm
Doğan
İzmir Mardin
İzmir
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci
maddesiyle eklenen maddenin (1)inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici İrfan
Bakır
Denizli Gaziantep Isparta
Tacettin Bayır Tahsin
Tarhan
İzmir Kocaeli
Sanayi
işletmelerinin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında
tutulacak sanayi siciline kaydettirilmesi ve bunun
karşılığında alınacak sanayi sicil belgesinin
gerektiğinde yetkili memurlara gösterilmesi zorunludur.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen, Kazım Arslan, Denizli
Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
485
sıra sayılı üretim reformu yasa tasarısı üzerine
5inci maddede verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz
aldım.
Bu
yasayla, 6948 sayılı Kanunun 2nci maddesinde değişiklik
öngörmektedir. Yapılan değişikliği olumlu buluyoruz, ancak
küçük bir değişiklik öneriyoruz. Bu değişiklik de kabul
olursa mutlaka bizi memnun etmiş olursunuz. Yapılacak bu
değişiklikle, sanayi işletmelerinin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığında tutulacak sanayi siciline kaydettirilmesi ve
mukabilinde alınacak sanayi sicil belgesinin, istenildiğinde
bürokraside sorumlu olan kişilere, salahiyetli olan kişilere
verilmesi zorunlu kılınmaktadır.
Sanayi işletmelerinin üretim faaliyetine
başlamadan önce sanayi siciline ön kayıt olması zorunludur.
Sanayi işletmelerine iş yeri açma ve çalışma ruhsatı
düzenlemesi için sanayi siciline kaydolduğuna dair yazı, iş yeri
açma ve çalışma ruhsatı veren idareler tarafından da
istenmektedir. Yeni açılan sanayi işletmelerinin, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı tarafından tanzim kılınacak
beyannameleri, faaliyete başladıktan sonra iki ay içinde Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığına elektronik ortamda vermesi de
gerekmektedir.
Bu düzenlemelerle, sanayi siciline kayıt olan sanayi
işletmelerinin iş yeri açma ve çalışma ruhsatı
alımı sırasında çok zorluk çektiklerini söylemek istiyorum.
Özellikle, sanayi işletmelerini, iş yeri açma ruhsatı ve
çalışma ruhsatlarının alınması
sırasındaki bürokrasinin çok fazlasıyla yorduğunu ve
dolayısıyla buradaki bürokrasinin de azaltılmasına ihtiyaç
olduğunu belirtmek istiyorum.
Yine,
odaların aldıkları aidatların da gerçekten günümüzde çok
yüksek olduğu da bir gerçektir. Özellikle, odalara ödenen aidatın
dışında, oda mensuplarının herhangi bir belge
istemeleri hâlinde odalar tarafından belgeyle ilgili yeniden ücret
alınmasının da kesinlikle -bu odalara üye olmanın-
gereğinden fazla para istendiğinin bir göstergesi olduğunu
belirtmek istiyorum, özellikle odaya üye olup da bu tür belgeleri isteyenlerden
ücret alınmasının kesinlikle uygulamadan
kaldırılması gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca,
bakın, bugün iş hayatı durgun, sanayici para kazanamıyor,
esnaf para kazanamıyor ama odaların aidatları hâlâ artarak devam
ediyor ve büyük, trilyonlara varan sermayeye sahip olan odalarımız
ortaya çıkıyor, hatta bu odalarımız paralarını
nereye harcayacaklarını bilemiyorlar, değişik bina
yatırımları, inşaat yatırımları yapmak
suretiyle oralarda harcamaya gidiyorlar.
Sayın
Bakanım, bu konularda bence bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç
olduğunu belirtmek istiyorum ve önemli olduğunu da söylemek istiyorum
çünkü gerçekten oda üyelerinin bu konuda şikâyetçi olduğunu sizlere
de aktarmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, biz sanayiciyiz, siyasetçi olmakla birlikte gerçekten
sanayiciliği de bırakan bir kimse değiliz. Sanayiciliğimizi
yaparken verimli çalışmak, personelimizin daha verimli, rantabl
çalışması ve daha çok üretmek, daha çok ihraç etmek ve daha çok
büyümek için gayret sarf ediyoruz ama mevcut yapı içinde, bunu, maalesef
gerçekleştiremiyoruz. İnşallah, bu çıkacak yasayla
birazcık olsun sanayicinin nefes alabileceğini, birazcık olsun
rahatlayabileceğini düşünüyorum ama ne olursa olsun gerçekten
sanayicimizi güçlendirmek istiyorsak, yerli sanayimizi büyütmek istiyorsak,
sanayicimizi güçlendirmek, ihracatını artırmak istiyorsak, daha
farklı teşviklere, desteklere ihtiyaç olduğunu belirtmek
istiyorum.
Sözlerimi
bu şekilde bitiriyorum.
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arslan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı talebi vardır, karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.06
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesi
üzerinde Denizli Milletvekili Kazım Arslan ve arkadaşları
tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
485 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci
maddesinin (3)üncü fıkrasında yer alan iki ay ibaresinin bir ay
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Müslüm Doğan, İzmir
Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)
MÜSLÜM
DOĞAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesi
hakkında söz almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, öncelikli olarak, yasama faaliyetlerini her geçen gün
zayıflatan, birbirinden bağımsız değerlendirilmesi
gereken yasaları bir çuvala sıkıştıran bu torba yasa
anlayışını doğru
bulmadığımızı burada belirtmek isterim. Bizzat
Başbakan tarafından Bir daha asla getirilmeyecek. denilen ama her
ne hikmetse her defasında başvurulan bu uygulama, halkın
ihtiyaçlarından çok, sermaye sahiplerinin çıkarlarını
korumak adına çıkarılmaktadır. Daha önce altı kez
gündeme gelen ve reddedilen bir tasarıyı gündeme getirirken
aslında -2nci maddeyi çıkarmanıza rağmen- gerçekten amaç
bu mudur, sanayi ve üretimi geliştirmek midir, bunu da çok iyi incelemek
lazım.
Tarımı,
hayvancılığı, çevreyi doğrudan ilgilendiren bu yasa
tasarısının Sanayi Komisyonunda görüşülmesi ve torba yasa
yapılması beraberinde haklı kaygıları da getirmektedir.
23 farklı yasada değişiklik öngören bu yasa
tasarısının metninde ne ararsak var; YÖK Yasası var, emlak
vergisi, hastaneler, TRT, sanayi ve en önemlisi, 10 milyondan fazla
insanımızı doğrudan ilgilendiren zeytinlik meselesi hele
şükür geri çekildi ancak konunun önemli olması nedeniyle bu konuya
devam edeceğim.
Tam
adı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı olarak belirtilse de
buradaki asıl niyetin zeytinlikleri, kıyıları ve
meraları sanayiye, boşalan sanayi arsalarını ise
inşaat sektörüne açmak olduğunu net bir şekilde görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, zeytin, yetişme tarzı nedeniyle partiküllere ve
havanın kirlenmesine karşı oldukça hassas bir bitkidir. Zeytin
ağaçları, maden ocaklarının, termik santrallerin
yarattığı kirlilikten dolayı olumsuz etkilenmektedir yani
kamulaştırılan alanlar dışında, kamulaştırılmayan
alanlardaki zeytinlikler de tehlike altında olacaktır. Ayrıca
termik santrallerin aşırı su tüketimi, suyu temiz alıp
kirleterek doğaya bırakması sonucu zeytin
yetiştiriciliği ve tarım üretimi olumsuz bir şekilde
etkilenmektedir. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyince bu
tasarının yasalaşması sonrasında zeytinliklerin yüzde
70inin tehdit altına gireceği belirtilmiştir.
Yine bu
tasarı yasalaşırsa -ki çekilmesine rağmen yine böyle bir
tehlike var, getirilme ihtimali çok yüksek- tarım dışı
arazi bulmadan Zeytinliğe, kıyılara sanayi
kuracağım. demenin önünde yasal olarak herhangi bir engel
kalmayacaktır. Yine Zeytinlikleri bitirdik, kıyıları imara
açtık ama hâlâ yatırım yapılması gerekiyor,
meraları da kullanalım. derseniz bir valilik kararıyla meralara
da el koymanın önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, yapılan sanayi yatırımlarında bir konuya
işaret etmek isterim. Nedense ülkemizde bir aks belirlenmiş;
Adapazarı, Kocaeli, İstanbula varan bir aks üzerinde sağlı
ve sollu sanayi tesisleri yapılmakta, ülkenin tüm kaynakları oraya
aktarılmaktadır. Bu da aslında yanlış bir
politikadır. Neden Çankırı, Çorum, Sivas, Erzincan eksenine
gidilmiyor, Maraş eksenine kayılmıyor da hep bu eksen
kullanılıyor? Çünkü oradaki arazilerin, arsaların coğrafi
konumlarıyla, ekonomik değerleriyle ilgili bir husus olduğunu da
burada maalesef belirtmek istiyorum. Sadece bu hususlar bile bu torba
tasarının zeytinlikleri, kıyıları, meraları yok
edeceğini açıkça ortaya koymaktadır.
İktidar partisi AK PARTİ vekillerine buradan
seslenmek istiyorum: Bu tasarının yaratacağı tahribatın
lütfen artık farkına varın. Olay ne tek başına bir
zeytinlik meselesi ne de üretim meselesi. Mesele sadece üretim olsaydı,
zeytin işleme ve zeytinyağı üretim tesislerine teşviklerin
verilmesini, tarıma dayalı sanayi teşviklerini görüşüyor
olacaktık burada.
Değerli milletvekilleri, sanayimizi geliştirmek
adına verilen teşvikler, imtiyazlar, çıkarılan yasalar
sonucu ne elde ettik? Buna dair bilimsel bir rapor var mıdır? Bu yasa
tasarısı sonucunda tam olarak ne bekleniyor? Yasa
tasarısının yaratacağı tahribata dair gerek
sendikaların gerek meslek odalarının gerekse de uzmanların
görüşleri bulunmaktayken bu yasa tasarısı sonrasında
sanayimizin ne kadar gelişeceğine ve ne kadar
yurttaşımıza iş imkânı sağlanacağına
dair bilimsel bir rapor hazırlanmış mıdır? Elbette ki
hayır. Bu konuda hiçbir veri hazırlanmadan, hiçbir veri elde
edilmeden ortaya konan bu tasarının bir yarar getirmeyeceğini
belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Doğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının
6ncı maddesinde geçen müddetinde ibaresinin süresinde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan İrfan
Bakır Orhan
Sarıbal
Denizli Isparta Bursa
Akif Ekici Tacettin
Bayır Tahsin
Tarhan
Gaziantep İzmir Kocaeli
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 6ncı maddesinde yer alan müddetinde
ibaresinin verilen süre içerisinde şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut
Toğrul Ertuğrul
Kürkcü
Muş Gaziantep İzmir
Garo Paylan Erol
Dora
İstanbul Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI
ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak isteyen
Mahmut Toğrul, Gaziantep Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
evet, biraz önce de bahsettiğimiz üzere, birbirinden çok farklı
maddeleri içeren bir torba yasayı tartışıyoruz. Türkiyede
maalesef sanayi deyince, her şeyi sanayiye peşkeş çekiyoruz,
kurban ediyoruz ama bunu yaparken asla doğayla uyumlu bir şekilde
davranmıyoruz. Aslında insanoğlu, topluluklar doğanın
bir parçasıdır. Doğada nasıl bir renklilik görüyorsak,
rengârenk farklı çiçekler, farklı renkler gördüğümüzde
orası hoşumuza gidiyorsa aslında aynı şey insanlar ve
topluluklar için de geçerlidir. Renkliliğimiz,
farklılığımız, aslında bizim zenginliğimiz
olmalıdır.
Değerli arkadaşlar, bu ülke, bu topraklar,
farklı dillerin, farklı inançların, farklı kültürlerin,
farklı etnisitelerin bir arada yaşadığı topraklar. Bu
toprakları tekleştirmek, bu topraklarda tek bir inancı, tek bir
ırkı, tek bir etnisiteyi ya da tek bir kültürü hâkim kılmaya
çalışmak bu toprakların çoraklaşmasına sebebiyet
verir.
Biliyorsunuz, bu topraklarda ciddi sayıda, Alevi
inancına sahip insanlar da var ve değerli arkadaşlar, Alevi
topluluğu da vergi veriyor, üretime katılıyor ama hizmetten asla
faydalanamıyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanımız, şu anki Urfa Milletvekilimiz Osman Baydemir,
Diyarbakırda Alevi inancına sahip insanlar için bir cemevi yapma
kararı alıyor ve oradaki Alevi dernekleriyle beraber
Diyarbakırda bir cemevi kuruluyor. O cemevinin kurulması bugün bir
fezleke konusu yapılıyor. Cemevini kabul etmeyen egemen inanç
cemevinin yapılmasını bir fezlekeye konu yapıyor ve bunu da
yaparken laiklik üzerinden yapıyor. Hâlbuki bizim bildiğimiz
laiklikte devletin birbirinden farklı tüm inançlara eşit
uzaklıkta durması ve herkese hizmet götürmeyi hedeflemesi gerekiyor.
Ama bunu yapıyor mu? Devlet, Alevilere hizmete gelince bunu fezleke konusu
yapıyor ve Osman Baydemirle ilgili böyle bir fezlekeyi Türkiye Büyük
Millet Meclisine gönderiyor.
Değerli arkadaşlar, yine, Aleviler ciddi bir
şekilde IŞİD tehdidi altında. Antepte cemevi iki buçuk üç
ay abluka altında kaldı IŞİD tehdidi var diye. Yine, Ankara
Valisi, geçtiğimiz günlerde Alevi kurum temsilcilerini topladı ve
Sizlere yönelik ciddi bir IŞİD tehlikesi var. Kendinizi koruyun,
korumaya alın, binalarınızı güvenlik altına
alın. dedi. Şimdi, bu söylenen işlerin tamamı devletin
yapması gereken işler ama anlaşılan o ki devlet, Alevileri
korumak bir yana, tehdit etmek istiyor çünkü son dönemde -toplumsal muhalefet-
Türkiyede iç barışın bozulmasına, AKPnin
politikalarına Aleviler muhalefet ediyor, doğru görmüyorlar.
İşte, bu toplumsal muhalefetten alıkoymak adına, maalesef,
IŞİD üzerinden, Alevilerin demokrasiye
katılımlarının önüne geçilmesi yönünde, Alevi
kurumları üstü kapalı tehdit ediliyor.
Kürtlere yönelik de aslında benzer uygulamalar var,
farklı kültürlere de var, farklı inançlara da var ve bu topraklar
maalesef, çoraklaştırılıp tekleştirilmek isteniyor. Bu
anlayıştan vazgeçilmesi, bu ülkede sanayinin, teknolojinin ve iç
barışımızın gelişmesi, aslında hepsi
birbiriyle bağlantılı, birbiriyle ilişkilidir. Bir ülkede
eğer iç barış varsa orası yatırıma da uygundur
ama yok, eğer iç barışı tehdit eden unsurlar varsa
orası tehlike altındadır, orada sanayinin gelişmesi
beklenmez. Bir kez daha söylüyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Yatırım ortamı güvercine benzer,
ürkütürseniz kimse orada kalmaz diyorum. Zenginleşmek dileğiyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Toğrul.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının
6ncı maddesinde geçen müddetinde ibaresinin süresinde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan Sarıbal (Bursa)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Orhan Sarıbal, Bursa
Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Sayın Bakan itiraz
etse de artık geleneksel hâle gelmiş -ama bu defa gelenekler de
bozulmuş- torba kanun yerine çuval kanun olarak karşımıza
gelen bayağı yüklü bir birikimle karşı karşıyayız.
Değerli
milletvekilleri, iki gündür Mecliste ağırlıklı olarak tarım
konuşulmaktadır. Niye, biliyor musunuz? Güncel, Katarda bir sorun
yaşanıyor, o sorunda başta Türkiye olmak üzere bütün dünya el
birliğiyle hemen Katar halkına gıda göndermek zorunda
kalıyor. Lafa gelince herkes söylüyor Tarım stratejiktir. deniyor
ama uygulamaya gelince özellikle AKP ve saray rejimi bunu bir stratejik alan
olarak toplumun ihtiyaçları üzerinden değerlendirmiyor, toplumun
yoksullaşması üzerinden kendi siyasal mecrası olarak ve kendi
rant kaynakları olarak değerlendiriyor; üzgünüm ama gerçek bu.
Bakın,
zeytinle ilgili bir gelişme sağlandı ama Bakan çok açık bir
şekilde ifade etti ki Bu burada bitmedi. dedi, er veya geç yeniden
getirmeye odaklı. Getirebilir elbette, gücü var. Tek şeyi
düşünüyordu, Çoğunluğa dayalı, istediğimiz kanunu, istediğimiz
yasayı, istediğimiz yapıyı getiririz. Bu böyle değil,
bu mümkün değil. Elbette bugün çoğunluk gücünüz yetebilir ama 2007de
olduğu gibi mesela, samanı paranız olsa da bulamayabilirsiniz.
Aynen, ithalat kılıcıyla, ithalat sopasıyla sektörü terbiye
etme istenciniz gibi.
Birkaç
örnek vermek isterim değerli milletvekilleri: Avrupa Birliği ve
Amerika Birleşik Devletlerinde protein üretimi kişi başına
70 ila 61 gramdır, bizde ise sadece 31 gram. Yine, dünyada, hemen
yanı başımızdaki Yunanistan, Almanya, İngiltere,
Fransa, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri kişi başına
yılda 70 ile 80 kilogram arasında et -kırmızı
artı beyaz et- üretimi yaparken biz ne yazık ki 36 kilogram
yapıyoruz ve bu 36 kilogramın da yüzde 60ından fazlası
beyaz et. Bunun karşılığı şuna denk gelmektedir:
Onlar kırmızı eti bizim 3 kat, 4 katımız tüketiyorlar;
biz ne yazık ki 10 ile 12 kilogram arasında tüketiyoruz. Bunun
karşılığı neye denk geliyor? Eğer Ramazan
Bayramı ve Kurban Bayramı olmasa halkımız hemen hemen et de
yiyemeyecek, iyi ki de varlar.
Evet,
değerli milletvekilleri, bu devran böyle gitmez. 2007
yılını hatırlayın; kuraklık, süt
fiyatlarının çok aşağı düşmesi, yem
fiyatlarının yükselmesi, 1 milyon süt sığırı
kasaba gitti. Çıkamadınız, olmadı, 2009 yılında
ithalat kararı aldınız ve başladınız ithalata.
2010 yılından bugüne kadar, 4 milyon 200 bin küçük ve büyük baş
canlı hayvan satın aldınız, 215 bin ton
kırmızı et satın aldınız,
karşılığında bu toplumdan
aldığınız, ödediğiniz para 4,5 milyar dolar. Bunu da
gerçekten sahici yapmadınız, biliyor musunuz? Devlet eliyle, Et
Balık Kurumu eliyle kendi zenginlerinizi yarattınız, bunu bile
ticarete konu ettiniz. Mehdi Ekerin tüccarları ile Faruk Çelikin
tüccarları birbirine girdi. Macaristanda, Fransada, Arjantinde, Brezilyada
önceki kaynaklarla zengin olanlar ile şimdi bakanın zenginlikleri
arasında çatışma çıktı. Bize şikâyet ettiler, dün
konuştuk bunu burada. O şikâyetler üzerinden gördük ki Et Balık
Kurumu aracılığıyla halkın parasını
kullanarak kendi arkadaşlarınızı, kendi
yandaşlarınızı zengin ettiniz. Tabii, diyecek bir şey
yoktu, çoğunluk sizdeydi, istediğinizi yapardınız. Biz de
sadece şunu söyledik: Yuh be! Bu kadar da olmaz. dedik ama oldu.
Değerli
milletvekilleri, bakın, bir örnek daha vereyim. Sadece 2016 yılında
yem ve yem katkı maddelerine ödediğimiz para ne kadar biliyor
musunuz? 3 milyar 200 milyon dolar, 4,5 milyar dolar da canlı hayvan
ithalatına verdiniz. Ne
yazık ki 9 milyar dolar civarında hayvan ithalatına ve yem
ithalatına para vermiş durumdayız.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Mera Kanununu çıkaralım o
zaman.
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Evet, Mera Kanununu çıkaracağız. Mera
Kanununu siz yok ediyorsunuz. Mera Kanununu bitirmekle
hayvancılığı bitiriyorsunuz.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Hayır, yem ihtiyacını
nasıl karşılayacağız?
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Mera Kanununu kaldırarak sütü yok ediyorsunuz.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Yem ihtiyacını nasıl
karşılayacaksınız?
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Mera Kanununu çıkararak bu halkı
yabancılara peşkeş çekiyorsunuz.
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Biz CHP miyiz? Yapma Allahını seversen ya!
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Meraları yok ediyorsunuz, merayı yok
etme kanunu bu.
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Elbette buna izin vermeyeceğiz. Yarın bunun
devamını sürdüreceğim, anlatacağım size. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sarıbal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci
madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7nci
maddesinin birinci fıkrasında geçen gereği ibaresinin
kapsamında olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici Tacettin
Bayır
Denizli Gaziantep İzmir
İrfan Bakır Tahsin
Tarhan Yakup
Akkaya
Isparta Kocaeli İstanbul
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7nci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan idari para cezası
uygulanmaz ibaresinin de idari para cezası uygulanır şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut
Toğrul Garo
Paylan
Muş Gaziantep İstanbul
Ertuğrul Kürkcü Erol
Dora
İzmir Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayı Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayinin
Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde görüştüğümüz bu tasarı içerisinde
sanayi işletmelerinin sicil kayıtlarına ilişkin
çeşitli düzenlemeler getirilmekte olup bu madde de bu düzenlemelerden
birisini teşkil ediyor.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle bir ülke ekonomisini ayakta tutabilecek önemli
dayanak noktalarından biri olan sanayinin Türkiyede içerisinde
bulunduğu duruma ilişkin bazı verileri dikkatinize sunmak
istiyorum. Tabii, sanayi denilince aklımıza ilk önce üretim gelir.
Bakınız, 2002 yılında 29 milyar dolarlık kredinin
yüzde 27si imalat sanayisinde kullanılırken 2014te 164 milyar
dolarlık kredinin sadece yüzde 13ü imalat sanayisinde
kullanılmış yani kredi miktarı yaklaşık 5,5 kat
artmış ama imalata ayrılan pay yüzde 50 azalmış durumda.
Değerli
milletvekilleri, sınai üretim yapabilmek için türlü yöntemler aranmaya
başlandı. Sanayi, organize sanayi bölgelerinde toplanmaya ve
buralarda teşvik edilmeye başlandı. Ancak organize sanayi
bölgelerinin doluluk oranlarına baktığımızda, en yüksek
doluluk oranının yüzde 80i ancak bulduğunu görüyoruz. Bazı
organize sanayi bölgelerinde ise doluluk oranı yüzde 20 seviyelerinde,
bazı bölgeler ise maalesef atıl durumda. AKP Hükûmetinin ranta
dayalı politikaları nedeniyle, üretim yapan fabrikalar kapandı
ve hızla kapanmaya devam ediyor. Diğer taraftan, çarpık
sanayileşme çarpık kentleşmeyi de beraberinde getirmektedir.
Ulaşım sorunu olmayan en güzel koylara, deniz
kıyılarına sanayiler kuruldu. Bunun sonucunda çevre
sorunları ortaya çıktı ancak bu çevre sorunlarına
ilişkin Bakanlığın ciddi bir planının
olmadığını hepimiz biliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmeti, kimi lokal düzenlemelerle sanayiye, üretimin
artırılmasına dönük politikalar geliştiriyor görünümü
vermek istemektedir ancak Türkiyenin lokomotifi niteliğinde olan TEKEL,
SEKA gibi yüzlerce fabrikayı da satan yine bu Hükûmettir. Bu
fabrikaları desteklemek yerine satma yoluna giden bir Hükûmetin, sanayinin
yapısal sorunlarını gerçekten çözebilecek politikalar
geliştirmesi mümkün değildir. Yatırıma dönük olarak kaç
fabrika şu an iflas masasında? Türkiyede kaç fabrikanın
üzerinde kiralık, satılık tabelaları var? Bugüne kadar
pek çok teşvik paketi açıklandı; verilen teşviklerin
üretime sağladığı katkı nedir, istihdama
sağladığı somut katkılar nelerdir, çocukların
işçi olmaktan kurtulmalarına katkısı ne olmuştur?
Bakınız, TÜİK verilerine göre çocuk işçi sayısı 2
milyonu bulmuştur ve bu çocukların ezici çoğunluğu sosyal
güvencesiz, düşük ücretli ve kötü koşullarda
çalıştırılmaktadır. Sayın Bakan bunları
açıklamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, bugün bir sanayici, işletmeci iş gereği yurt
dışına çıkmak istediğinde vize alabilmek için onlarca
belge hazırlamak zorunda kalmaktadır. Vize alabilmek için bürokratik
engellerle boğuşan sanayicilerin bu eziyetten kurtarılması
gerekmektedir. Dönemin Başbakanı Sayın Davutoğlu, 2016
sonbaharında Avrupaya vizesiz seyahat edilebileceği sözü
vermişti. Bunun nasıl bir fiyaskoyla sonuçlandığını
hepimiz gördük. Geldiğimiz noktada, AKP Hükûmetinin sanayicilere yurt
dışına çıkış konusunda kolaylık
sağlanmasına dönük ciddi bir çalışması da maalesef
yoktur.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmetinin Meclis gündemine getirdiği neredeyse tüm
yasaların gerekçe bölümünde, yüksek teknolojiyle ürünler üretmemiz
gerektiği vurgusu yapılmakta ancak gerçekliğe
baktığımızda bu durumun tersiyle karşı
karşıyayız. Ne yazık ki ülkenin istikrarsız siyasi
ortamı nedeniyle, iyi eğitim görmüş gençlerimizin çoğu bir
biçimde yurt dışına göç etmektedir. Gençlerimizi bu ülkede
tutabilmekte acı siyasi politikalarla iyi bir noktaya varabilmemiz ise
mümkün değildir. Dolayısıyla sormamız gerekir: Hangi insan
kaynağıyla yüksek teknoloji üretilecek? Gerçekçi olmalıyız.
Artık, sanayici bile işine yatırım yapacağına
inşaata yatırım yapmaktadır. AKP Hükûmeti üretim yerine
inşaat sektörünü yüceltmesi neticesinde ülkenin parasını
çimentoya, kuma, betona gömmeye devam etmektedir.
Bu duygu
ve düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dora.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı talebi vardır, bu nedenle karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısının olup olmadığı konusunda Başkanlık
Divanında tereddüt oluştuğundan, karar yeter
sayısının varlığını elektronik cihazla
yapacağım oylamayla anlayacağım.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır,
önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7nci
maddesinin birinci fıkrasında geçen gereği ibaresinin
kapsamında olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yakup Akkaya (İstanbul)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Yakup Akkaya, İstanbul
Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Akkaya. (CHP sıralarından alkışlar)
YAKUP
AKKAYA (İstanbul) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüştüğümüz
yasa tasarısının başlığına
baktığımızda, gerçekten, hepimizin desteklemesi gereken bir
yasa tasarısı olarak görüyorum. Ancak öyle mi acaba içeriğine
baktığımızda, başlığında öyle söylüyor
ama içeriğinde öyle söylüyor mu? Ne yazık ki öyle söylemiyor. Ne
diyor? Sanayinin gelişmesi ve üretimin desteklenmesi amacıyla
bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik
yapılmasıyla ilgili bir yasal düzenleme teklifi var. Peki, 2002den
günümüze kadar kim iktidarda? AKP iktidarda. Peki, bugüne kadar, AKP, üretimin
artması için ne yapmış? Bir şey yapmadığı
gibi, var olan üretimi de ortadan kaldırıcı uygulamalar
yapmış. Özelleştirmelerle üreten fabrikalar kapanmış,
devam etmemiş üretime ve yerine yenilerini koymamış.
Ben
buradan Sayın Bakana söylüyorum: Mübarek gündeyiz, Allah rızası
için, bu mübarek günde, 2002den günümüze kadar AKP iktidarında
bacası tüten ve bir kişinin işe girdiği bir iş yeri
açtınız mı, tek bir kişinin girdiği bir iş yeri?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Yok, cezaevi açtılar!
YAKUP
AKKAYA (Devamla) - Yani şimdi, burada sanki uzaydan gelmişiz gibi
bize böyle bir yasal düzenleme getiriyorsunuz. Eğer öyle olmamış
olsaydı, aksi olmuş olsaydı, bugün 7 milyona yakın gencimiz
işsiz kalmazdı, bugün yüzde 12lere varan işsizlik oranı
olmazdı. Siz çimentoyla, demirle üretim
yaptığınızı zannediyorsunuz ama kendinizi
aldatıyorsunuz.
Bakın,
4+4le bu ülkeye verdiğiniz zararın hâlâ farkında
değilsiniz. Meslek liselerini ortadan kaldırdınız. Bugün
ara eleman sıkıntısı çekiyoruz. Gidin bakın meslek
liselerine, yirmi beş otuz yıl öncesi teknolojilerle
yapılıyor. Ben eski bir sendikacıyım, bu Millî Eğitim
Bakanlığının TÜRK-İŞle yapmış
olduğu anlaşma gereği Leonardoda Vinci Programı neticesinde
Almanya ve Japonyadaki meslek liselerini inceledim. Oraya gittiğimizde
şunu gördük: Orada bir laboratuvar şeklinde çalışan meslek
liseleri vardı yani o meslek liselerinden mezun olanlar, o liselerden
mezun olduktan sonra, hiçbir zorluk çekmeden her türlü sanayi fabrikasında
meslekleriyle ilgili çalışıyorlar ve
çalıştıkları iş yerlerini
kalkındırıyorlardı.
Peki, siz
ne yaptınız? Siz bu eğitim sistemini değiştirerek,
bütün bu okulları imam-hatip liseleri hâline getirerek meslek liselerinin
dibine dinamit koydunuz. Bugün Türkiyenin sanayileşmesindeki ve
gelişmesindeki en önemli eksikliklerinden birisi meslek liselerinin ne
yazık ki bugün geldiği durumdan ibarettir.
Bakın,
siz, AKP iktidarı olarak 2002den günümüze kadar işverenlerin
sorunları ve problemleriyle ilgili burada aftı, yeni düzenlemelerdi,
teşviklerdi yapmaya çalışıyorsunuz ama şu
getirdiğiniz yasal düzenlemede işçinin haklarını elinden
alma konusunda da çekinmiyorsunuz. Nedir bu? İşçinin en doğal,
aile yaşamını da perçinleyen bir pazar tatilini burada ortadan
kaldırıyorsunuz. Nedir bu? Bakın, bir İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasası çıkarttık.
Bunlar hemen uygulanacaktı. Geçen sene ötelediniz, ondan önceki sene
ötelediniz. Bu yasa tasarısıyla iş sağlığı
ve iş güvenliğiyle ilgili
Ki, Türkiye bu konuda sabıkalı,
Avrupada 1inci, dünyada 3üncü. Sadece 2017de, bu tarihe kadar olan, 1.760
kişi iş kazaları sonucunda ölmüş. Siz bu yasal düzenlemeyle
günahtır, yazıktır- bunun vebali altında
kalırsınız. Buradaki bu maddeyle de bunu ortadan kaldırmaya
çalışıyorsunuz. Yani kime hizmet ettiğinizi biz çok iyi
biliyoruz. Burada da tarihe not düşmek istiyoruz. Biliyor musunuz
Sayın Bakan, AKP iktidara geldiğinde ilk yaptığı
iş ne oldu? İş Sağlığı ve Güvenliği
Yasasını delmek oldu. Nasıl oldu? İlk önce altı ay
ertelediniz. Daha sonra... 10 kişi ve üzeri işçi
çalıştıran iş yerlerinde çalışanlar İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasasından
yararlanırken siz ne yaptınız biliyor musunuz? 30 kişinin
üzerine çıkarttınız onu. Bugün, Türkiyede yaklaşık 1
milyon 750 bin işletmenin en az yüzde 95i 30 kişinin altında
işçi çalıştıran iş yerleri. Yani
yaptığınız yasal düzenlemeler ne işçinin lehinedir ne
de işverenin hayrınadır. Onun için, gelin, bu mübarek günde bu
yanlışlıklardan dönün diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akkaya.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Bir yoklama talebi vardır. O nedenle yoklama işlemini
gerçekleştireceğim.
Sayın
Özel, Sayın Şeker, Sayın Erkan Aydın, Sayın
Pekşen, Sayın Tarhan, Sayın Gürer, Sayın Arslan, Sayın
Engin, Sayın Akkaya, Sayın Öz, Sayın Gaytancıoğlu,
Sayın Tümer, Sayın Özdemir, Sayın Altaca
Kayışoğlu, Sayın Tanal, Sayın Akaydın, Sayın
Balbay, Sayın Sarıbal, Sayın Karabıyık, Sayın
Kuşoğlu.
Evet, yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesinde geçen kağıtlar
ibaresinin kâğıtlar olarak düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici İrfan
Bakır
Denizli Gaziantep Isparta
Tacettin Bayır Tahsin
Tarhan Mehmet
Bekaroğlu
İzmir Kocaeli İstanbul
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 8inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut
Toğrul Ertuğrul
Kürkcü
Muş Gaziantep İzmir
Garo Paylan Erol
Dora Behçet
Yıldırım
İstanbul Mardin Adıyaman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Behçet Yıldırım,
Adıyaman Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım; 485 sıra
sayılı torba yasanın 8inci maddesi üzerine grubum
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yalnız,
tasarıya geçmeden önce bir noktaya değinmeden geçemeyeceğim, o
da şu: Sarayın ve iktidarın HDPyi ve vekillerini
itibarsızlaştırma hareketi devam ediyor. İki gün önce
Tunceli Milletvekilimiz Sayın Alican Önlüye, dün de Sayın Pervin
Buldana yapılanlar bu projenin birer parçası ve devamıdır.
Bu Mecliste Meclis Başkan Vekilliğini hakkıyla, tarafsız,
objektif yapan Sayın Pervin Buldana yapılanlar aslında bu
Meclise yapılmıştır. Halkın gözünde ve kamuoyunda
itibarsızlaştırmaya yönelik bu tutumunuz ters tepmekte, eş
genel başkanlarımız, vekillerimiz günden güne halkın
gözünde daha da büyümektedir. Egemenlik kayıtsız, şartsız
milletindir. sözünün rafa kaldırıldığı, Meclis
Başkan Vekilimize reva görülen bu tutumu protesto ediyor, kınıyorum.
İktidarın bu tutumundan vazgeçmesi, Meclisin de bu konuda inisiyatif
alması gerektiğini düşünüyorum. Sayın Başkan, sizin de
bu konuda birkaç cümle sarf etmeniz gerekir diye düşünüyorum.
Evet,
zeytinliklerle ilgili 2nci maddenin torbadan çıkarıldığı
söyleniyor ama inanalım mı, inanmayalım mı? Geçmişte
dört parti üzerinde uzlaşmıştı; Şırnak ve Hakkâri
illerinin illikten çıkarılıp Cizre ve Yüksekovanın şehir
yapılması gündemdeydi, anlaşılmıştı,
dokunulmayacaktı, Hakkâriye de Şırnaka da dokunulmayacaktı
ama bir bakıyoruz, tekrar Hakkâri ve Şırnakın il olmaktan
çıkarılması gündemde.
Evet,
seçimde bir de şu iddialı laflar ediliyordu iktidar tarafından.
Seçimde yerli ve millî vekillikten bahsediyordunuz. Sahi ne oldu bu millî ve
yerli vekilliğinize? Bu yasalarla birkaç sermaye şirketinin
kârını, rantını gözetenler mi yerli yoksa halkın
tabiatını, coğrafyasını ve yaşam
alanlarının tahribatını önlemeye çalışanlar
mı? Siz yine bu şirketlerin rantını teşvik adı
altında garantiye almaya çalışıyorsunuz, biz de bu
halkın vergileriyle yapılan yatırımların, projelerin
kime, niçin verildiğini ve niçin teşvik edildiğini soruyoruz.
Özel şirketlerin kazançlarını vatandaş aleyhine bu kadar
güçlendirmek yerine, çevre facialarına yol açacak, denetimsiz ve kanunen
hiçbir sınırlamaya tabi olmayacak düzenlemelere bu kadar zaman, mesai
ve enerji harcayacağımıza, ülkenin özgürlüğünü dikkate
alarak yenilenebilir yatırım kaynakları noktasında, AR-GE
çalışmalarına ve yenilenebilir yatırım
kaynaklarının kullanılması noktasında mesai
harcamamızın kamunun geneli için daha hayırlı
olacağı kanaatindeyim.
Biz
burada yasalar çıkarırken yarın kimin zeytinliğinin, kimin
denizinin ve kimin toprağının yatırım
şirketlerine rant çekilmesinin yasal olanaklarını
yaratıyoruz? Yalnız kendi bölgesinde, kendi yaşam çevresinde bu
projelere muhatap olacak bölge yaşayanları hiçbir şekilde
kendilerini ifade edemeyeceklerdir. İşte, binlerce yıllık
yaşam döngüsü içerisinde kendisine bir yaşam alanı
yaratmış bu insanların bu konuda hiçbir fikirleri,
düşünceleri ve iradeleri olmayacak mı? Herkesin bu çevreye ciddi
anlamda etki edecek faaliyetlerde söz ve etkisi olacak ancak o bölgede
yaşayan vatandaşlarımızın tek bir söz hakkı
olmayacaktır. Kısmen, kanunla, zeytinlikler ve kıyılarla
ilgili, bir bölgede yaşayan yurttaşın lehine olan kanun
maddeleri de açıkça kaldırılmaktadır.
Biz seçim
bildirgelerimizde açıklamıştık, bugün Mecliste de bunun
gereğini yapıyoruz. Yerellerin, bölgelerin doğal
varlıkları ve kaynakları üzerinde de doğrudan söz, yetki ve
karar sahibi oldukları ve olmaları gerektiğini, bunun da
mekanizmalarının oluşturulması gerektiğini
belirtmiştik. Karadenizde Yeşil Yolun, HESlerin, İstanbula
üçüncü köprünün, yeni bir havaalanının ya da bir boğazın,
Gezi Parkında Topçu Kışlasının, Sinop ve Mersine
nükleer santralin, Yırca Somaya elektrik santralinin yapılıp
yapılmayacağına Ankara değil, o bölgenin insanları
karar vermelidir. Biz bu nedenle birkaç sermaye şirketinin rant
ihtiyacını sağlamaktan ziyade, tabii, halktan ve emekten yana
olan yatırım ve teşvik politikalarını
destekleyeceğiz. Doğayı, suyu, ormanı, dereleri,
meraları, sahilleri, tarım alanlarını, su ekosistemini
koruyacak ve sermaye birikim sürecinde kâr ve rant alanı olarak
kullanımını önleme yönünde mücadele edeceğiz diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 8inci
maddesinde geçen kağıtlar ibaresinin kâğıtlar olarak
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Bekaroğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Mehmet Bekaroğlu,
İstanbul Milletvekili.
Sayın
Bekaroğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte
olduğumuz 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının
8inci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili
konuşacağım. Bu maddeyle Damga Vergisi Kanununda
değişiklik yapılıyor ve bazı yatırımlarla
ilgili işlemlerden damga vergisi kaldırılıyor.
Değerli
milletvekilleri, 1 Kasımdan bu yana ekonomiyle ilgili çok önemli yasalar
çıktı, torba yasalar geldi. Çok belli ki bir panik şeklinde
Hükûmet ekonomideki kötüye gitmeyi düzeltmek için bir şeyler yapmaya
çalışıyor ama bu yapılanlara rağmen ekonominin düzeldiğine
dair bir işaret yok. Diyeceksiniz ki: Nasıl yok? İlk çeyrekte
yüzde 5 büyüdük. Değerli arkadaşlarım, bu yüzde 5le ilgili
konuşmak istiyorum zaten ben de. Bakın, işte, kredi
kolaylıkları getirildi, vergi prim muafiyetleri, indirimleri getirildi,
arsa bedelleri alınmıyor, dünya kadar teşvik edici tedbir
getirildi; buna rağmen ortaya çıkan rakamlar hiç de iç
açıcı değil. Faiz hâlâ çok yüksek, enflasyon yüksek,
işsizlik çok yüksek. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı
yapmış olduğu konuşmada sadece büyüme rakamları
üzerinde durdu ama ekonominin bu önemli göstergeleri üzerinde durmadı.
Değerli
arkadaşlarım, bu büyüme ciddi şekilde problemli. Eğer
büyüme varsa istihdamın da buna paralel bir şekilde artması
gerekiyor. Ama bakalım, 2005-2010 arasında ortalama yüzde 17 büyüme
olmuş, buna paralel olarak yüzde 12ye yakın istihdamda artma
olmuş. 2010-2015 arasında yüzde 24e yakın toplam büyüme var,
istihdamda yüzde 21 civarında artma var. Ama şimdi bakalım,
büyüme yüzde 5 ama istihdamda buna paralel ciddi bir artma yok, yüzde 1,2
civarında görülüyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, sanayi üretiminde yüzde 1,7 büyüme tespit
ediliyor ama büyüme hesabında sanayi sektörü yüzde 5,3 büyümüş diye
belirtiliyor. Bu şu demek: Üretim artıyor, çok az insan
çalıştırarak üretim yapıyoruz çünkü istihdam artmıyor.
1 milyon rakamından söz ediliyor ama bu rakamı teyit edecek bir
şey yok. Çok değerli ürünler mi üretiyoruz? Ne oluyor? Niye insan
çalıştırmıyoruz, çok yüksek teknoloji mi kullanıyoruz?
Ama iş öyle de değil. Bakın, bizimle ilgili, gelişmekte
olan ülkelerde ihracatın yüksek teknolojideki payı Hindistanda yüzde
8, Meksikada yüzde 16, Türkiye'de kaç? Yüzde 3,1. Demek ki bu büyüme
Öyle
yüksek teknolojiye getirdiğiniz teşvikler herhangi bir işe
yaramamış, çok ciddi çelişkiler mevcut.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, bu Hükûmetin yaptığı
Hükûmet yapmadı işte onlar özerk kuruluşlardır
diyebilirsiniz ama bu senenin başında çok önemli bir şey
yaptı ve hâlâ bunun üzerinde konuşuyoruz. Ne yaptı o?
İşte, istatistik hesaplar yapılırken, büyüme ve benzeri
hesaplar yapılırken revizyona gitti ve birdenbire Türkiye 2 puan, 3
puan, 4 puan fazla büyümeye başladı. Bakın, millî gelirimiz,
yurt içi hasıla bir anda 700 milyar dolardan bir gecede yapılan
işlemlerle -bir gecede yapılmadı tabii, uzun sürede yapıldı
ama bir gecede açıklandı- 860 milyar dolara çıktı
değerli arkadaşlarım. Tasarruf çok ciddi problem olarak gündeme
getiriliyordu. Hatta, işte, bu zorunlu BESte, Türkiye'de tasarruf yok,
tasarruf olması gerekiyor, tasarrufumuz olmadığı için
yüksek faizle dışarıdan finanse ediyoruz, bir sürü şeyler
vardı, gerekçe gösteriliyordu. Hâlbuki Türkiyede tasarruf
varmış. Yine, bir gecede yüzde 14 olan tasarrufu yüzde 25e
çıkardınız.
Değerli arkadaşlarım, bu rakamlar
sıradan rakamlar filan değil. Politik olarak bu rakamlar üzerinde
oynanmaz. Bütçe bu rakamların üzerinde yapılıyor. Borçlanmalar,
almalar, vermeler, yatırımlar, bir yerden kaynak alıp başka
bir yere aktarmalar, hepsi bu rakamlar üzerinden yapılıyor. Eğer
bu rakamlar şişiriliyorsa gerçekten kul hakkı da yeniyor
demektir ve sizin bu rakamlarınızın ciddi bir şekilde
hormonlu olduğu, sorunlu olduğu çok açık bir şekilde
ortada.
Değerli arkadaşlarım, biz Türkiye
Cumhuriyetinin kurumlarına güvenmek durumundayız. Eğer politik
olarak bu rakamlar doğru değil de yanlış bir şekilde
hesaplanıyorsa gerçekten oturup düşünmek gerekiyor.
Bugün TÜİK Başkanı, arkadaşları
ve ekibi Plan ve Bütçe Komisyonunda bir sunum yaptılar ve bütün bu
soruları kendilerine yönelttim. Neye dayanarak bu rakamları
yaptınız, nasıl yaptınız? Serilerden bahsediyorlar ama
tatmin edici hiçbir şey söylemediler, gerçekten söylemediler.
Başkanın kendisine sordum: Siz zorunlu BESi
çıkardınız ve 1.400 lira alan adamdan 50 lira kestiniz,
bakın, 1.400 lira alan adamdan 50 lira. Niye? Tasarruflarımız
çok düşük." diyor. Hâlbuki tasarruflarımız düşük
değilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Peki, bir heyete,
Hükûmete yalan söylemek, yurttaşına yalan söylemek
yakışıyor mu diye soruyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) 7 milyon
rakamını nereden aldınız?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Bu rakamlar devletin
rakamları, TÜİKin rakamları.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) 7 milyon
rakamını nereden aldınız?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Ben icat etmedim, bu
rakamlar sizin rakamlarınız. Sizin rakamlarınızda
çelişkiler var. Bunu ifade etmeye çalışıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bekaroğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 9uncu maddesinde geçen teknoloji
geliştirme bölgeleri ve sanayi sitelerinde ibaresinin teknoloji
geliştirme bölgeleri ile sanayi sitelerinde olarak düzeltilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici Tahsin
Tarhan
Denizli Gaziantep Kocaeli
Tacettin Bayır Haluk
Pekşen İrfan
Bakır
İzmir Trabzon Isparta
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9uncu
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Muş İzmir Mardin
Mahmut Toğrul Garo
Paylan
Gaziantep İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak isteyen
Ertuğrul Kürkcü, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; bu 9uncu maddedeki organize sanayi,
serbest, endüstri, teknoloji geliştirme bölgeleri ve sanayi sitelerinde
arsa tahsisine yönelik sözleşmeler ve taahhütnamelerin damga vergisi
istisnası kapsamına alınmasının yasadan
çıkartılmasını istiyoruz. Son derece açık bunun
nedeni. Bu, doğrudan doğruya, dümdüz, sermaye sahiplerinin kamuya,
kamu bütçesine aktarmaları gereken vergilerin bir bölümünden daha
bağışık kılınmaları hedefini gözetiyor.
Damga vergisi önemsiz bir kamu gelir kaynağı
değil çünkü 2016 rakamlarına bakacak olursak, merkezî yönetim
gelirlerinin tahsil edilebilenlerinin yüzde 2,18ini, genel bütçe gelirlerinin
tahsil edilebilenlerinin 2,25ini, genel bütçe vergilerinin tahsil
edilebilenlerinin de yüzde 2,58ini oluşturuyor. Bunun bir bölümünden
vazgeçmek, karşılığı konmamış bir kamu
gelirinden vazgeçmek demektir. Bunun sanayiyi geliştirmek için
yapılacağına inanmak güç çünkü dün de konuşma
fırsatı bulduk, bunun sanayiyi geliştirmekten çok, bir sanayi
tesisi kurma gerekçesi altında ellerindeki sermayeyi yatırıma
dönüştürmek isteyen vahşi kapitalistlere alan açmaktan ibaret
olduğunu söyleyebiliriz. Vahşi kapitalist sıfatını
kullanırken bunu bir pejoratif, küçültücü manada bir şey diye
söylemiyorum, kapitalist, kapitalisttir nihayet ama kimilerinin daha çok
yırtmaya, daha çok tırnaklamaya, daha çok tırmıklamaya
ihtiyacı var, kimilerinin ise karnı yüz yıldır bunu
yaptıkları için doymuş, şişmiş ve artık iyi
görünecek kadar zenginler. Örneğin, TÜSİAD patronları Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanına Olağanüstü hâl
kaldırılsın, yasaklar kaldırılsın. diyebildiler
çünkü son on beş yıl içerisinde, özellikle Adalet ve Kalkınma
Partisi döneminde özelleştirmelerden ve diğer vergi indirimlerinden o
kadar çok sebeplendiler ki artık grevlere karşı daha tahammüllü
hâle geldiler. Mesele, şimdi daha tahammüllü olmayanları, bu işe
yeni atılanları, herkesi yırtarak, tekmeleyerek, parçalayarak
kasalarını doldurmaya çalışanları kollama zamanı.
O yüzden Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı dedi ki
TÜSİADçılara: Ne var ya, sizin OHALden ne şikâyetiniz var?
Nedir, fabrikalarınız mı işlemiyor, kâr mı edemiyorsunuz?
MÜSİAD Genel Kurulunda da Biz geldik de fabrikalarınızı
çalıştırmaya başladınız, ne şikâyet
ediyorsunuz. derken aslında bu iki kesimden her tarafı yırtmaya
gayret edenleri ne kadar çok kollama ihtiyacında olduğunu da ifade
etmiş oluyordu.
Ancak, bu vergi kapsamından bu damga vergisinin bu
bağlamda çıkartılması o kadar da bir şeyden vazgeçmek
anlamına da gelmeyebilir çünkü esasen damga vergilerinin işverenden
tahsil edilmeyeceğine dair 687 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
zaten var. Bunu bu şekilde yasadan çıkardığınız
zaman yapmış olduğunuz şey, devletin İşsizlik
Sigortası Fonundan işverenlere ödediği payı da ödemekten
vazgeçeceğiniz anlamına gelir ama son tahlilde bütün bu
işlemlerden kaybeden, bugüne kadar fonda biriken bütün sermaye stokunun
neredeyse yüzde 80inden fazlasını patronlara
dağıtmış olan bir Hükûmet karşısında
işçilerin İşsizlik Fonuna yaptıkları bütün
katkının kendilerinin daha büyük bir kuvvetle, daha büyük bir
şiddetle sömürülmesi için onların elinden alınması
anlamına gelecektir. Neresinden bakarsanız bakın, işçiden
alınan, patrondan alınmayanlarla birlikte bu vergilerin tamamı
işçi sınıfının üzerine yüklenmiş olmaktadır.
Yasadan çıkarılmasını istiyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9uncu
maddesinde geçen teknoloji geliştirme bölgeleri ve sanayi sitelerinde
ibaresinin teknoloji geliştirme bölgeleri ile sanayi sitelerinde olarak
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Pekşen (Trabzon)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Haluk Pekşen, Trabzon
Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; güven yoksa toplum da zaten yoktur. Can, mal ve gelecek
güvencesinin olmadığı bir ülkede yatırımı
konuşuyoruz. Aslında konuştuğumuz, günü geçiştirmek
için bulunan bir bahane. Adalet sisteminin tümüyle çöktüğü bir ülkeyi
konuşuyoruz. Sistem diye anladığımız şey,
hukukun üstünlüğüdür. O olmazsa da ne ekonomik kalkınmadan ne de
toplumsal kalkınmadan söz etmek mümkün değildir. Özellikle
iktidarınız döneminde özelleştirme adı altında
petrol dağıtım şirketleri, bankacılık sektörü,
sigortacılık sektörü, AVM'lerdeki markalar ve daha birçok sektör özelleştirme
görüntüsüyle yabancılaşmıştır.
Global
ligde yarışmak için inovasyona, vizyona, risk alma becerisine ve
dünyada falanca partinin genel başkanıyla resim çektirmeye ihtiyaç
yoktur. Asıl olan, bu ülkenin değerlerine sahip çıkmaktır,
bu ülkenin gençlerine sahip çıkmaktır. Hatırlarsanız, iktidarınızın
ilk yıllarında sık sık bir millî gelir muhabbeti vardı
ama uzun zamandır konuşmuyorsunuz. Ne oldu? 2017 yılı millî
gelirini bir konuşalım isterseniz. Uluslararası toplum
tarafından ciddiye alınmak için olmazsa olmaz temel kurallar
içerisinde insan zenginliği, coğrafi konum, gayrisafi millî
hasıla, rekabet gücü, yaratıcılık, tasarım,
markalaşma gibi çok önemli kavramlara ihtiyaç var ama bunlar ne
yazık ki sizin hiçbir şekilde ilgi alanınıza giren konular
değil. Dünyada yeni ekonominin itici gücü becerikli insan, kaliteli
iş gücü, kaliteli beyinlerdir. G20 ülkesi olan Türkiye ne yazık ki
evlatlarını dünyanın en becerikli ilk 40ının
içerisine sokamıyor. Ülke G20de ama yetişen gençlerin hiçbirisi ilk
40ın içerisinde bile yok yani bu şunu gösteriyor ki: Gelecek
yıllarda Türkiye'nin G20de kalması da büyük bir mucize ortaya
koyacak.
O nedenle
bizim eğitimde reform ve inovasyona, konuşmaya ihtiyacımız
var hem de çok acil olarak bunları konuşmamız gerekiyor. Bu
bağlamda proje okulları diye açtığınız
tartışma Türkiye'nin önünde şu anda büyük bir hayal
kırıklığı olarak duruyor. Biz tekrara dayalı ödev
veriyoruz ama yabancılar çocuklarına proje bazlı ödev veriyorlar
ve bu eğitimle bizim önümüzdeler. Kalkınmanın itici gücü olan
ileri seviyede beceriye sahip yurttaşları biz neden
yetiştiremiyoruz?u hiçbir zaman sormuyoruz ve sorgulamıyoruz.
Rakiplerimiz sahaya en iyi oyuncularıyla çıkarken biz en torpilli
oyuncuları sahaya sürüyoruz. Rakiplerimizle yarışabilmek için
adil rekabet, özgür toplum ve beceri bazlı bir eğitim gerekliyken
Türkiye'de ne yazık ki bunların hiçbirisinin hiçbir anlamı
yoktur. Zengin olmak için ihtiyaç duyduğumuz kaynak dağların
altında, Karadenizin yaylalarında değildir, insan kalitesindedir,
insana yapılan yatırımdadır. Beceriye dayalı yeni
ekonomide rekabet etmenin yolu ülkedeki herkese kapılarını
sonuna kadar açmak ve becerikli olanın önüne fırsatları
sunmaktır. Sadece Türkiyede iş gören yandaşlığa
dayalı ödüllendirmenin bizi dünyada götüreceği yer, kocaman bir
hüsran olacaktır.
Artık
ekonomik gelişmemizi devam ettirmek için duble yola değil, güven
inşa etmeye ihtiyaç vardır. Uçaktan inen herkesin canlı olarak
ve özgür olarak tekrar bu ülkeden çıkabileceğine olan güvene ihtiyaç
vardır ve şu anda konuşulması gereken en acil konu da zaten
budur. Bu da kutuplaştırmayla, toplumun fay hatlarını
sürekli tetiklemenizle bugünlerde pek olası gibi gözükmüyor. Hukukun
üstünlüğünü tesis etmek, mahkemelerimizin adalet dağıtma
kapasitesini geliştirmek gibi bir derdiniz de zaten yok, böyle bir kaygınız
da yok. Kaldı ki dünya dördüncü sanayi devrimini konuşurken siz
bitmiş bir yarışa 2020 yılında yeni bir oyuncu sokma
yarışı içerisindesiniz. Otomobil üreteceksiniz, dünyada o
yarış bitti, siz kaybettiniz. Bugüne kadar Türkiyede on beş
yıl içerisinde hiçbir sektör AKPye ait değildir. Tarihinize Bu
sektör bize aittir. diyebileceğiniz hiçbir sektör katmadınız.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Pekşen.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN
Bir yoklama talebi vardır.
Yoklama
isteminde bulunan sayın milletvekillerini tespit edeceğim.
Sayın
Özel, Sayın Şeker, Sayın Tarhan, Sayın Pekşen,
Sayın Engin, Sayın Arslan, Sayın Aydın, Sayın Öz,
Sayın Karadeniz, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Tümer,
Sayın Tüm, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Tanal, Sayın
Akaydın, Sayın Balbay, Sayın Türkmen, Sayın Doğan,
Sayın Karabıyık, Sayın Sarıbal.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu
madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10uncu
maddesinde geçen Bakanlıkça ibaresinin Bakanlık tarafından
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici Tahsin
Tarhan
Denizli Gaziantep
Kocaeli
İrfan Bakır Tacettin
Bayır Hayati
Tekin
Isparta İzmir Samsun
BAŞKAN Şimdi maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 10uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut
Toğrul Ertuğrul
Kürkcü
Muş Gaziantep İzmir
Garo Paylan Erol
Dora
İstanbul Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak isteyen
Garo Paylan, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP sıralarından
alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık bir yıldır teşvikler,
aflar, ertelemeler üzerine konuşuyoruz ve bütün bunların hepsi
sermayeyi bir nebze olsun rahatlatmak için. Ancak görüyoruz ki işe
yaramıyor arkadaşlar. Ama siz şunu söyleyebilirsiniz: Ya, bu üç
aylık büyüme yüzde 5 geldi. Bak, demek ki işe yarıyormuş.
Ama onun çok ciddi bedelleri oldu, bunu bilesiniz. Bir, mali disiplinden
vazgeçtiniz, Maliyenin on beş yıldır biriktirdiği bütün
krediyi büyük oranda terk ettiniz. İkinci nokta, demokrasisi güçlü olan
ülkeler sermayeye böyle tavizler vermezler, vergilerini alırlar,
harçlarını alırlar ve sosyal politikalarla dar gelirli kesimlere
bunları dağıtırlar. Ama demokrasisi güçlü olmayan
ülkelerse
Maalesef, son iki yıldır da biz baş
aşağıya bu yönde gidiyoruz. Bize benzer ülkelerden de
bahsedebilirim, mesela Çin. Hani dersiniz ki Biz yüzde 5 büyüdük, e, Çin de
yüzde 7 büyüyor. Ama ne pahasına büyüyor? 1 milyarın üzerinde
nüfusunu bir köle gibi sermayeye peşkeş çekerek büyüyor,
doğasını sermayeye peşkeş çekerek büyüyor. Maalesef,
son iki yıldır da biz, hani demokrasi yoluyla büyümek ve demokratik
bir ülke olarak hem yerli hem yabancı sermayenin yatırım
yaptığı ve bu anlamda da sosyal bir adalet çerçevesinde bütün
halkımızı refaha ve huzura kavuşturabilecek bir ülke
klasmanından düşüp biz de Çin gibi hani, Avrupanın bir Çini
olarak- hem insanımızı hem doğamızı sermayeye
peşkeş çeker bir lige doğru maalesef sürükleniyoruz ve bu konuda
maalesef ki bu yönde bir yasa ve bir torba yasayla da karşı
karşıyayız. Bu torba yasa, hatta, zeytin ağacına bile
kastetmeye kalktı, şükür ki bir miktar geri adım var bu konuda
ama hâlâ meralarımıza kastetmeye devam ediyor.
Değerli
arkadaşlar, bu çağda bilgiyi, teknolojiyi geliştirebilen ülkeler
demokratik ülkeler veya demokrasi yolunda yürüyen ülkeler. Bizim gibi
ülkelerdeyse, maalesef, bu konuda ancak insanını, emeğini ortaya
sürerek ve Gel sermaye, ben senden vergi almayacağım.
Meralarıma da yatırım yapabilirsin. Aynı zamanda,
yatırım yaparsan merak etme, işçi de grev mrev yapmayacak, ben
grevlerini ertelerim. diyerek ancak sermayeyi çekebiliyorsunuz. Harç
almayacağım, vergi almayacağım. diyerek çekebiliyorsunuz.
Oysa bunların katma değerinin ne olduğu belli. Sayın Bakan
da bilir, yüksek teknoloji ürünlerimiz yüzde 3 Sayın Bakan. Artık dilimizde
pelesenk oldu, yüzde 3. Yani yüksek teknolojili ürün üretemiyoruz. Peki, nereye
gidiyor, nasıl oluyor da yüzde 3te kalıyoruz? Demokratik bir ülke
olmadığımız için, üniversitelerimiz özgür
olmadığı için
Ben geçenlerde Amerikadaydım, Harvardda
bir doçentle tanıştım, kendisi şeker
hastalığıyla ilgili bir ilaç üzerinde dört yıldır
çalışıyor ve şu anda yalnızca onun ürettiği
şeker hastalığı üzerindeki ilaç tıpta bir devrim
niteliğinde, milyarlarca dolarlık bir değer biçiliyor,
şirketler peşinde koşuyorlar. Yalnızca bir kişi,
bakın. Biz burada çevremizi, doğamızı kirleten,
işçimizi peşkeş çeken belki bin tane fabrika açacağız,
bu şekilde, onun ürettiği, bir kişinin, bir beynin ürettiği
değeri, katma değeri yakalayamayacağız Sayın Bakan.
Bunun gibi yüzlerce, binlerce gencimiz şu anda Batılı
üniversitelerde. Aynı şekilde, böyle az gelişmiş,
demokrasisi az gelişmiş pek çok ülkenin, Pakistanın,
İranın, Irakın, Suriyenin gelişmiş beyinleri
şu anda Batılı üniversitelerde bu tip bilimsel
araştırmalar yapıyorlar maalesef. Bu çağda demokrasisini
geliştiremeyen, halkını peşkeş çekmeye mahkûmdur
sermayeye ve bu da orta gelir tuzağında, orta demokrasi
tuzağında ülkemizin daha yıllarca debelenmesine sebebiyet
veriyor arkadaşlar. Gelin, bu yoldan dönelim derim. Yoksa daha çok
tavizler verirsiniz, biz böyle 9-10 bin dolarlarda, maalesef orta gelir
tuzağında sürünmeye devam ederiz. Gelin, bu yoldan dönelim derim.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Paylan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10uncu
maddesinde geçen Bakanlıkça ibaresinin Bakanlık tarafından
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hayati Tekin (Samsun) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Hayati Tekin, Samsun Milletvekili.
Sayın
Tekin, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYATİ
TEKİN (Samsun) Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri; 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 10uncu maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
10uncu
madde, bildiğiniz gibi, kooperatiflerle ve aynı zamanda genel kurulun
iki yıldan üç yıla çıkarılmasıyla ilgili. Bunu olumlu
bulduğumu izah etmek isterim.
Bunun
haricinde, bu vesileyle, birçok sorunumuzun olduğu hepimizin malumu. Ben,
bugün, Samsun Şeker Fabrikasının içinde bulunduğu durumu
sizlere izah etmek istiyorum.
Sayın
Bakanım, Samsun Çarşamba Şeker Fabrikası makinelerin
bakımsızlığı nedeniyle yani altı yıldır
beklemesi sebebiyle çalıştırılmamaktadır. Aynı
gerekçeyle bekleyen diğer şeker fabrikalarından Susurluk,
Alpullu, Ağrı ve Kars Şeker Fabrikaları aynı akıbetteyken
bu yıl çalıştırılmaya
başlanmıştır. Bunların
çalıştırılması için çok uzaklardan şeker
pancarı taşınacağını biliyoruz, bu karar
alınmıştır.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Sayın Bakan sayesinde çalışıyor.
HAYATİ
TEKİN (Devamla) Bu fabrikalara sevinirken şahsım ve
Samsunlular olarak Çarşamba Şeker Fabrikasının
çalıştırılmamasına üzüldüğümüzü belirtmek isterim
çünkü Bafra ve Çarşamba Ovaları şeker üretmek için Çarşamba
Şeker Fabrikasının
çalıştırılmasını beklemektedir.
Karadenizin
verimli ovalarına sahip tek şehri olan Samsun, düşük fiyatlardan
dolayı fındığı sökmekle yüz yüzedir; et
ithalatından dolayı dağlarında
hayvancılığı bırakmakla yüz yüzedir. Sulama
projelerinin yavaşlığından, aynı zamanda para etmeyen
çeltiğinden dolayı, kısacası AKPnin ilgisizliğinden
dolayı üretim sürekli geri gitmektedir. Üretici artık
tarımı bırakmakla yüz yüzedir.
Sayın
Bakanım, sahura yaklaştığımız şu saatlerde
Bakanlığınızın çalışmalarını veya
bu maddelerle ilgili konuşmaların birçoğunda TRT
paylarının düşürülmesiyle ilgili muhalefetten veya iktidardan
birçok konuşmacının dile getirdiği ve en akılda kalan,
bariz bir nokta veya anekdot olarak kaldı. Sanki burada, en önemli TRT
payının kaldırılması gibi bir vurgu söz konusu. Bana
sorarsanız, TRTyi komple kapatın. (CHP sıralarından
alkışlar) Bence payı kaldıracağınıza ülkeye
böyle daha köklü bir iyilik yaparsınız. Elbette ki bu arada AKPnin
borazanını kaybetmiş olursunuz, yalnız büyük bir eksiklik
de sayılmaz, havuzda borazan çok. Veya hiç olmazsa TRTnin T" sini
kaldırıp AKRT yaparsanız daha dürüstçe olur.
Üçkâğıtla kazandığınız Anayasa referandumunda
TRTnin evete 41 dakika, hayıra 1 dakika ayırdığı
istatistiksel bilgilerle sabittir. Toplamda evete ayrılan propaganda
Yani tüm havuz medyaları dâhil yüzde 95 evete, yüzde 5 hayıra
çalışmıştır. Tersi olsaydı yüzde 70-80
oranında hayır çıkacağı muhakkaktı. (CHP
sıralarından alkışlar) Bunları da bir kenara not
edelim.
Bakanlığınızın
durumu da Samsundan ve ülkemizden pek farklı değil. Maalesef ki,
Devrim otomobilleriyle bu ülke patlamalı motorlar dönemini pas geçti.
Barajlar kralı Demirelin dönemiyle tribünleri pas geçti. Bugün
savaşlar uzaya çıkmışken biz sarayın dayatmasıyla
stratejik olarak ancak savunma sistemi çok zayıf olan tank yapmaya karar
verdik, onu da son zamanlarda ne bahaneyleyse yavaşlatma ve durdurma
pozisyonuna girdiğimizi basından öğreniyoruz.
Yine,
dünyaya baktığımızda, ülkemizin çok ihtiyacı olan,
aynı zamanda çağdaş bir yatırım olan hızlı
tren üretimi önümüzde ihtiyaç ve çağın gereği olarak dururken,
tahmin ediyorum ki, yine, sarayın aklıyla otomobil yapacak yiğit
aranmaktadır. Buna Batmaya enayi de diyebiliriz. Bunu buldunuz mu
bilmiyorum.
Son
zamanlarda hepimiz biliyoruz ki Tesla elektrikli otomobilde
çığır açarken, Toyota birbirini destekleyen elektrikli ve
benzinli otomobil yaparken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYATİ
TEKİN (Devamla)
Google insansız, şoförsüz otomobilden
bahsederken biz aynı gerekçede dayatıyoruz.
Hepinize
teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tekin.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
10uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 11inci
maddesinde geçen yer alan ibaresinin, bulunan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici Tahsin
Tarhan
Denizli Gaziantep Kocaeli
Tacettin Bayır İrfan
Bakır Ceyhun
İrgil
İzmir Isparta Bursa
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 11inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Muş İzmir Mardin
Mahmut Toğrul Garo
Paylan
Gaziantep İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Ahmet Yıldırım,
Muş Milletvekili.
Buyurunuz.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 11inci maddesi, bir fıkra eklemek üzere,
organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler, endüstri bölgeleri, teknoloji
geliştirme bölgeleri ve sanayi sitelerinde yer alan binalarla ilgili,
yatırımcılara sözüm ona bir kolaylık getirmektedir.
Şimdi,
torba yasanın adı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi. Sadece isim üzerinden değerlendirirsek, isim üzerinden
itiraz edilecek bir noktanın olmadığı genel kabul olarak ön
plana çıkabilir ama Sayın Bakan burada, sorayım.
Şimdi,
Sayın Bakan, malumunuz, geçen yıl sonbaharda 5 merkez 23 ili kapsayan
cazibe merkezleri programı bölgeler arası eşitsizliği
azaltmak veya gidermek adına çıkarılmıştı ve 28
Kasım 2016 ile 11 Ocak 2017 arasındaki bir buçuk aylık sürede
çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde olan bu 23
ilde ön talep babında 1.200 yatırımcı başvurdu.
Bundan heyecan duyan Başbakan çıkıp 23 il
temsilcisini Ankaraya çağırıp Çankaya Köşkünde bu
yılın 24 Ocağında yani altı ay önce şöyle bir
konuşma yapıyor; işte, içinde valilerin, belediye
başkanlarının, rektörlerin, kalkınma ajansı
temsilcilerinin olduğu 23 il temsilcisine diyor ki: Şu anda herkes
burada. Sonra Duymadım etmedim. yok. Sağır sultan bile duydu.
Sonra biri çıkıp Ben duymadım. derse çok üzülürüm.
Bu konuşmayı yapmasının üzerinden
altı ay geçti. 1.200 yatırımcı başvuru
yapmış ve bu cazibe bölgesi kapsamında teşvik almak
istiyor. Açıklanan bir şey var mı? Yok. Cazibe Merkezleri
Programına dair toplamda 90 milyar küsur destek isteyen 1.200
yatırımcı bu 23 ilde yatırım yapmak üzere başvurmuş
ama bugüne kadar bununla ilgili herhangi bir açıklama yok.
Büyük bir vizyon proje olarak sunuldu. Burada iktidar
partisi milletvekilleri geldi, Ülkenin doğusunu kalkındıracak.
dendi, burada bölgeler arası eşitsizlik azalıyor ve biz de bu
Cazibe Merkezleri Programının adında olduğu gibi bunun
cazibesine kapılıp inanacağız sanıldı. Altı
aydır başvurular açıklanmadı, hiçbir şey yok ve
öngörülen bütçe Başbakanın açıkladığına göre 10
milyar lira civarında ama başvuranların talebiyse 90 milyar lira
civarında. Bunlar neye göre elenecek? Talepler neye göre indirgenecek?
Hiçbir kriteri yok.
Kritersiz kalınca aklımıza şu
geliyor: Şimdiye kadar bu teşvik yasalarından alınan
paraları hortumlayan iktidar yanlılarına yeniden
dağıtılacak gibi bir kaygımız, bir tereddüdümüz var
bizim. Ya değilse altı aydır ön kabulleri
yapılmış olan 1.200 başvurucunun cazibe bölgeleri
kapsamındaki teşvikleri neden açıklanmıyor?
Açıklanırsa yarın bir gün, bunlar neye göre elenecek? Seçilenler
neye göre seçilecek? Somut, objektif kriterler üzerinden herhangi bir
değerlendirme yok.
Bir de o
23 ilin temsilcileri Çankaya Köşküne çağrılırken bölgedeki
il belediyelerinin çoğu DBPli olduğu için gelenler kayyumdu. O
kentlere ait, o kentlere dair bir aidiyet ve sahiplenme duygusu yok, geçici
süreliğine orada bulunduklarını biliyorlar, o halkın
kendilerini seçmediklerini biliyorlar, o teşvikleri takip
edemeyeceklerini, bunların objektif dağılımının
kendilerini ilgilendirmediğini biliyorlar.
Şimdi,
ona dair bunca zamandır, altı aydır yatırımcı
bekliyorken sizin, ülkenin tamamını kapsayacak olan organize sanayi
bölgelerine, sanayi sitelerine dönük bina desteklerini veriyor
olmanızın inandırıcılığına ne kadar
kendimizi kaptıralım? Bunu da bütün kamuoyunun takdirine
bırakıyorum.
Bütün
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 11inci
maddesinde geçen yer alan ibaresinin bulunan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ceyhun İrgil (Bursa) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Ceyhun İrgil, Bursa
Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın İrgil. (CHP sıralarından alkışlar)
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu kanunun neredeyse yarısı eğitimle ilgili. Geçen hafta
karneler dağıtıldı. İsterseniz ders
notlarımıza bir bakalım:
Kenan
Kumaş, Karadeniz Teknik Üniversitesi mezunuydu, fizik öğretmeniydi,
ataması yapılmadı; başka çare bulamadı, polis oldu;
Sultanahmetteki canlı bomba saldırısında şehit oldu.
Cennet
Yiğit, Gazi Üniversitesi mezunuydu, resim öğretmeniydi, ataması
yapılmadı, mecburen polis oldu; 15 Temmuz darbesinde
Gölbaşı Özel Harekât Merkezi bombalandı, şehit oldu.
Nuri
Akman, Erzurum Atatürk Üniversitesi mezunuydu, Türkçe öğretmeniydi,
ataması yapılmadı; tezkere bıraktı, teğmen oldu;
Birliğini taşıyan helikopter Hakkâride düştü, şehit
oldu.
Hasan
Aslan, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi mezunuydu, tarih öğretmeniydi,
ataması yapılmadı; ne yapsın, gitti polis oldu,
Şırnakta bombalı saldırıda şehit oldu.
Musa
Yüce, Kayseri Erciyes Üniversitesi mezunuydu, İngilizce öğretmeniydi,
KPSS'den dört defa yeterli puan almasına rağmen ataması
yapılmadı; polis oldu, Diyarbakır Surda şehit oldu.
Altuğ
Pek, Adnan Menderes Üniversitesi mezunuydu, matematik öğretmeniydi,
ataması yapılmadı; ara tara iş yok, tezkere
bıraktı, teğmen oldu; Diyarbakır Silvan'da şehit oldu.
İsmet
Fatih Alagöz, Dumlupınar Üniversitesi mezunuydu, edebiyat
öğretmeniydi, ataması yapılmadı, polis oldu; Sinan Çetin'in
defalarca sabıkalı oğlu Rüzgar Çetin kafadan patlattı,
şehit oldu, kan parası ödendi, herkes sustu, olan İsmet Fatih'e
oldu.
Tezcan
Şentürk, beden eğitimi öğretmeniydi; üç yıl iş
aradı, yok, mecburen maden ocağına girdi; Soma'da 300
arkadaşıyla birlikte şehit oldu.
Gamze
Filiz Arslan, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi mezunuydu, kimya
öğretmeniydi, ataması yapılmadı, canına
kıydı.
İbrahim
Yeşilbağ, coğrafya öğretmeniydi, memleket
coğrafyasının her yerine gitmeye razıydı, ataması
yapılmadı; dört yıl dolaştı, gitti kendini astı,
cebinden sadece altı lira çıktı.
Nefize
Özsoy, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi mezunuydu, sınıf
öğretmeniydi, ataması yapılmadı; polis oldu, bir kız
çocuğu annesiydi, ikinci çocuğuna altı aylık hamileydi;
Mardin Midyat'taki bombalı saldırıda şehit oldu.
Bünyamin Aydoğan, Niğde Üniversitesi mezunuydu,
sınıf öğretmeniydi, kanun hükmünde kararnameyle
öğretmenlikten ihraç edildi, amele oldu, Kahramanmaraş Afşin'de
sulama hattı inşaatında çalışıyordu, vinçle
kaldırılan dev boru üstüne düştü, öldü.
Ali Sevim, Sakarya Üniversitesi mezunuydu, otomotiv
öğretmeniydi, ataması yapılmadı, polis oldu,
Diyarbakır Sur'da şehit oldu.
Mustafa Öztürk, Gazi Üniversitesi mezunuydu, elektrik
öğretmeniydi, ataması yapılmadı, polis oldu,
Beşiktaş'taki bombalı saldırıda şehit oldu.
76 gencecik öğretmen, Van depreminde,
hırsızlar tarafından soyup soğana çevrilen devletimizin
köhne binalarında, çürük okullarında, malzemesinden
çalınmış lojmanlarında enkaz altında kalarak
şehit oldu.
En son, Şenay Aybüke Yalçın, Konya Necmettin
Erbakan Üniversitesi mezunuydu, müzik öğretmeniydi, henüz 22
yaşındaydı, Batman Kozluk'taki terör saldırısında
şehit oldu.
Sayın ahalimizin on beş yıldır
aralıksız takdirname verdiği karne işte bu.
Bugün Sözcü'de Sayın Yılmaz Özdil'in
yazısından bir alıntı bu.
Görmeyenler ve gördükleri hâlde susanlar için tekrarlamak
ve bu ülkenin kadersiz öğretmenlerini hiç olmazsa Türkiye Büyük Millet
Meclisi tutanaklarında yaşatmak adına okudum.
Bu ülkede 436 bin öğretmen işsiz, 90 bin
öğretmen açığı var. Kanun hükmünde kararnameyle
atadığınız öğretmenleri de altı yıl kürek
mahkûmu gibi insanlık dışı koşullara zorluyorsunuz.
Mülakatlarda yapılan haksızlıklar ayyuka çıktı ama siz
duymuyorsunuz. İhraç edilen veya işsiz bırakılan
akademisyen sayısı 8 bin. Doçent ve profesör olmak için ortalama otuz
yıl gerekiyor. 30x8 bin= 240 bin yıllık bilgi birikimi ve
emeği bir kalemde sildiniz. Çığlıklara,
haksızlıklara sessiz kaldınız. Dilerim bir gün siz de sizi
duymayacak kadar vicdansız insanların merhametine muhtaç
kalmazsınız. Ama inanın, bu insanların ahı
yakanızı hiçbir zaman bırakmayacak.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İrgil.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 11inci madde kabul edilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel, 60ncı maddeye göre
söz talebiniz var sanıyorum.
Buyurunuz, mikrofonunuzu bir dakika süreyle
açıyorum.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, görüşmeler devam ederken kâtip üye
değişirse bu durumun tutanağa geçirilebilmesi için bir yöntem
bulunmasının iyi olacağına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
biraz önce dikkatimi çeken bir konu oldu, Tutanak Daire
Başkanlığına da sordum, ilgili arkadaşlara, tabii hep
beraber en doğrusunu yapmamız lazım, oturum
açıldığında oturumu yöneten Meclis başkan vekilinin ve
değerli kâtip üyelerin isimleri tutanağın başında yer
alıyor. Oturum sürerken zaman zaman ki son derece normal
karşılıyoruz- kâtip üye arkadaşlar yer
değiştirebiliyorlar, biraz önce de öyle oldu. Bu durumun
tutanağa yansıması lazım çünkü ileride, işte dört
saatlik bir zaman diliminde -bizim de Mecliste en güvendiğimiz, bence
Türkiye'nin de en güvenilir belgelerinden bir tanesi Meclis tutanağı-
eğer yarım saat sonra değiştilerse üç buçuk saat boyunca
başka bir yerde olan bir kâtip üyenin burada görev yapıyormuş
gibi tutağa geçmesi söz konusu oluyor. Tabii takdir sizlerin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) ...ama buna bir çözüm bulmamız
lazım. Örneğin kâtip üye arkadaş değiştiğinde,
tutanaktan sorumlu stenograf arkadaşların da sırtı dönük
göremiyorlar, belki takdir ederseniz, uygun görürseniz siz veya ilk söz
aldığında veya ilk fırsatta kâtip üyenin
değiştiğinin tutanağa geçirilmesinin ben tam doğru
olacağını ve bu kadar güvenle tutulan bir tutanağın
hak ettiği güveni sürdürmesine katkı
sağlayacağını düşünüyorum. Bu konuyu dikkatlerinize
arz etmek istedim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Zaman zaman kâtip üyeler, çeşitli ihtiyaçları
nedeniyle diğer kâtip üyelerle yerlerini değiştirebilmekte. Bu
tip ihtiyaçtan kaynaklanan değişiklikler nedeniyle bir tutanak
kaydına gerek olduğunu düşünmüyorum ama bir kâtip üye yerini bir
başka üyeye bırakıp gidiyor ise ki bunlar Meclis başkan
vekilinin bilgisi dâhilinde gerçekleşmektedir- elbette bunun tutanaklara
yansıması gerekir. Bunun otomatik bir şekilde
yansıdığını düşünüyorum ama uyarınız
için teşekkür ediyorum.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485) (Devam)
BAŞKAN
11inci maddenin oylamasını tamamlamıştık.
12nci
madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 12nci
maddesinde geçen 1319 sayılı Kanunun ibaresinin 1319
sayılı Emlak Vergisi Kanununun şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici Tahsin
Tarhan
Denizli Gaziantep Kocaeli
Murat Bakan Tacettin
Bayır İrfan
Bakır
İzmir İzmir Isparta
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 12nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut
Toğrul Ertuğrul
Kürkcü
Muş Gaziantep İzmir
Garo Paylan Erol
Dora
İstanbul Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Mahmut Toğrul, Gaziantep
Milletvekili.
Sayın
Toğrul, buyurunuz.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yine bu
vesileyle gecenin bu saatinde Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, söz konusu madde organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler,
endüstri, teknoloji geliştirme bölgeleri ve küçük sanayi sitelerinde yer
alan binaların emlak vergisinden muafiyetini düzenliyor. Bu, aslında,
hizmet açısından son derece önemli olan yerel yönetimlerin önemli
gelir kaynaklarından birinden mahrum bırakılmaları
anlamına geliyor ve yine AKPnin sermayeye karşılıksız
peşkeşlerinden birini teşkil ediyor.
Değerli
arkadaşlar, belediyeler derken aslında biz hep şunu söyledik:
Bir ülke yerelden yönetilmelidir, yerel kendisiyle ilgili kararları
vermelidir çünkü halka en yakın organlardır. Ancak ben bu vesileyle
84 belediyemize atanan kayyumların bazı icraatlarından bahsetmek
istiyorum. Önemli bulduğumuz belediyeler
Maalesef halkın iradesi yok
sayılarak 84 belediyemize kayyum atandı.
Değerli
arkadaşlar, kayyumların bazı uygulamalarını sizinle
paylaşmak isterim. Kayyumların ilk geldiklerinde -AKPnin kadın
düşmanı politikalarından olsa gerek- ilk yaptıkları,
kadın kurumlarını kapatmak oldu. Sadece bir ilde değil, tüm
il ve ilçelerde, kayyumların tüm il ve ilçelerde kadın kurumları
kapatıldı.
Yine, dil
ve kültür kurumları
Değerli arkadaşlar, yeri geldiğinde
Bu ülkede hepimiz kardeşiz Kürdüyle, Türküyle. diyoruz ama dile yönelik
eğitim çalışmaları yapan dil kurumları tamamen
kapatıldı kayyumlar tarafından, aynı zamanda kültür,
tiyatro çalışmalarını yürüten kurumlar da
kapatıldı. Hatta kayyumlar hızını alamadı, sanki
oradaki halkın oyunu almış, güvenini almış,
kazanmış kişilermiş gibi kalktılar belediyelerin ismini,
Kürtçe olan, çok dilli olan, Kürtçe, Türkçe, yeri geldiğinde Arapça olan
isimlerini kaldırmaya kalktılar.
Bakın,
değerli arkadaşlar, Sur tarihî değerleriyle çok önemliydi. Dört
Ayaklı Minare önüne gidip Surun bedenlerine, ayaklarına
kurşunlar gelmesin. diye açıklama yaparken katledilen
Diyarbakır Baro Başkanımız Sayın Tahir Elçinin ismi
Van Çatak Belediyesi Tahir Elçi isminde bir park açtı. Değerli
arkadaşlar, atanan kayyum Van Çatak Belediyesindeki Tahir Elçi ismini
değiştirdi. Sadece bu mu? 12 yaşında 13 kurşunla
öldürülen Uğur Kaymazın Mardin Kızıltepe Belediyesi
tarafından kurulmuş olan heykeli yıkıldı. Yine,
demokrasi kahramanı olarak
Aslında şimdiki uygulamaların
bir tekrarını yaşadığımız 1994
yılında Orhan Doğanın ensesinden tutularak bu Meclisten
çıkarılması hafızamıza işlemiş, o
fotoğraf hepimizi derinden üzmüştü. Değerli arkadaşlar,
Cizre doğumluydu Orhan Doğan. Orhan Doğanın adına bir
park vardı Cizre ilçesinde, kayyum Orhan Doğan ismini
kaldırdı. Roboski anıtı; insanlar, uçaklardan bombalanan
Roboskili insanlar, 33 gencimiz katledilmişti, unutulmaması gereken
bir hatıraydı, hatta hesabı dahi sorulmadı ama
Diyarbakır Büyükşehir Belediyemiz Roboski anıtı
dikmişti, gelen kayyum Roboski anıtını kaldırdı,
yıktırdı.
Değerli
arkadaşlar, bunlar, kayyumların uygulamalarıdır. Kayyumlara
şunu hatırlatmak isterim: Yahu, oralar size ait değil, oralar
halkın gerçek temsilcileri olan sahiplerine aittir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Ve oralar -yerde bulsanız dahi Bu kimindir? diye
sormanız lazım- halkın emanetiydi diye hatırlatıyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Toğrul.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip
üyeler arasında tereddüt hasıl olduğundan karar yeter
sayısının varlığını ya da olup
olmadığını elektronik cihazla tespit edeceğim.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 12nci
maddesinde geçen 1319 sayılı Kanunun ibaresinin 1319
sayılı Emlak Vergisi Kanununun şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Murat Bakan (İzmir) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Murat Bakan, İzmir
Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT
BAKAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
12nci madde üzerinde grubum adına söz almış bulunuyor, Gazi
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
yine önümüze torba ve temel kanun şeklinde gelen bu kanun
tasarısına ilişkin birkaç kelime etmek istiyorum. Değerli
arkadaşlar, görüştüğümüz kanun daha önce belki de yüzlerce kez
görüştüğümüz benzerleri gibi yasama sürecini hızlandırmak,
Parlamentoda yapılan tartışma ve görüşmeleri kısaltmak
için, Parlamento iradesini kısmen devre dışı bırakarak
hızla yasa yapmayı hedefleyen bir yöntem. Yasa yapma tekniğine
uygun mu? Değil. Zira, bin yıl önceki yasa metinleri bile diyor ki:
Her konuda ayrı yasa yapılmalı. Peki, biz ne yapıyoruz?
Kanun tasarılarının başına bazı kanunlarda
demek suretiyle 30 kanunda değişiklik yapıyoruz. Bu şekilde
yapılan kanunlar arkadaşlar, GDK, genetiği
değiştirilmiş kanun. Temel kanun olmamasına rağmen
İç Tüzük hükmüyle temel kanun olarak görüşüyor ve yangından mal
kaçırır gibi kanun yapıyoruz. Bu kanun ile zeytincilik
Kanunundan Emlak Kanununa, Hafta Tatili Kanunundan Kamu İhale Kanununa
kadar 30 farklı kanun ve KHKda değişiklik yapıyoruz. Her
biri ayrı ayrı bu Mecliste tartışılması gereken
meralardan kıyıların imara ve tesisleşmeye
açılmasına kadar farklı konuları bir yasa paketi gibi
görüşüyoruz. Arkadaşlar, torba yasa bir hukuk terimi ve yasa yapma
tekniği değildir. Biz bunu her seferinde tekrarlıyoruz, ancak
siz vazgeçmiyorsunuz. Biz de tekrar, öğrenmenin en etkili yoludur diyerek
bu kürsüden tekrar etmeye devam ediyoruz ve edeceğiz.
Değerli
arkadaşlar, gelelim kanun tasarısına. Türkiyede sanayinin
geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesini bu Mecliste desteklemeyecek
milletvekili yoktur sanıyorum. Ancak yapılan stratejik hataları
taktik başarılarla düzeltemezsiniz. Türkiye, bir taraftan yeni
Osmanlıcılık hayalleriyle Orta Doğuda süregelen bitmez
tükenmez çatışmaların, başta petrol ve doğal gaz olmak
üzere doğal zenginliklerin yağmalanmasının, etnik ve
inançsal çatışmaların, güç ve hegemonya mücadelelerinin içine
girer. OHAL yasalarıyla demokrasiden uzaklaşan ülkeler arasında
değerlendirilirken ihracat yapan sanayicilerimizden mal alan ülkeler
siparişlerini iptal eder ve üretim yaptıracakları yeni ülkeler
ve üreticiler ararken adalet, damatlar için tecelli eder, garibanın
yanından teğet geçerken, hiç işimizin olmadığı
Katara Mecliste asker gönderme kararı alınırken bu kanun
tasarısıyla Türkiyede üretimin artırılması mümkün
değildir.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, mali
açıdan özerk olabilmesi iktidarın 2002 yılından beri diline
pelesenk ettiği bir konudur. Hatta, ekonomik verimliliği yok diye
belde belediyelerini kapatan iktidar, şimdi sanayicinin yatırım
maliyetlerini düşürmek amacıyla 12nci maddede belediyelerin en
önemli gelir kaynaklarından birini yok ediyor. Tek tek sanayici için çok
da mühim olmayan, üretim maliyetlerini dahi etkilemeyecek bina emlak vergisi,
organize sanayi bölgelerinin içinde bulunduğu yerel yönetimlerde ciddi bir
gelir kaybı oluşturacaktır. Örneğin,
sınırları içerisinde 13 tane organize sanayi bölgesi olan
İzmirde yerel yönetimler yıllık bütçesinin emlak vergisi
gelirlerinden oluşan dörtte 1ini kaybedecek, yatırımlar
aksayacak, plan ve projeler sekteye uğrayacaktır. Eğer sanayiciye
destek olunacaksa -ki olunsun- bu, yerel yönetimlerin sırtından
değil, merkezî bütçeden yapılmalıdır. Neden yerel
yönetimlerin en önemli gelir kalemlerinden biri olan emlak vergisini
kaldırıyorsunuz da Kurumlar Vergisi Kanununda bir
değişiklik öngörmüyorsunuz?
Sayın
Bakan, yerel yönetimler zayıflatılarak sanayici güçlendirilemez; tam
tersine, güçlü yerel yönetimler kentin iktisadi kalkınmasına ve bu
arada sanayiciye daha fazla katkıda bulunur.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarıda bilim yok, inovasyon yok, bilgi yok,
eğitim yok, teknoloji yok. Ne var? Yüzeysel çözüm çabaları var. Bu
kanun tasarısında bizi mutlu eden tek husus, zeytinle ilgili 2nci
maddenin tasarıdan çekilmiş olmasıdır.
Değerli
arkadaşlar, zeytin Antik Çağda var, mitolojide var, dinî metinlerde
var, bin yaşına kadar yaşayan zeytin 750 bin ailenin geçiminde
var; bizden önce de vardı, bizden sonra da olmaya devam edecek.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
12nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
12nci madde kabul edilmiştir.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkanım, 60a göre bir söz
istiyorum mümkün mü acaba?
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Tanal.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, yetkililerden istediği
kanunun eski tarihli basımının kendisine verildiğine ve
Meclis Başkanlığından kanunların yenilenmesini
istirham ettiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biraz
önce ben yetkili arkadaşlardan Seçim Kanunu var mı diye
istediğimde bana şöyle Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu
getirdiler.(x) Üstüne baktığımda basım tarihi
2007. Yıl şu anda 2017, maalesef on yıl öncenin Seçim Kanunu ve
çok da değişiklik oldu. Şimdi, bu eski kanuna göre biz burada
bir beyanda bulunursak kamuoyunu yanıltmış olacağız.
Meclis Başkanlığından istirhamım bu tür
kanunların derhâl yenilenmesi lazım çünkü ayrıca kanunumuzda
hüküm var Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz. Bu değişiklikleri
biz, milletvekilleri buradan takip edemiyorsak vatandaşımız
nasıl takip edecek Sayın Başkanım?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tanal, siz tecrübeli bir hukukçusunuz, 2007 baskısı bir
kanunla siz yola çıkmazsınız.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, 2007, ben size takdim edeyim.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Ama, o bizim için söylüyor Başkan.
BAŞKAN
Sayın Tanal, dediğinizi anlıyorum, benim görevim Genel Kurulu
yönetmektir ama sizin bu beyanınız tutanaklara geçmiştir, ilgili
birimler bunu tutanaklardan alıp gerekli değerlendirmeyi
yapacaktır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485) (Devam)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, 13üncü madde üzerinde iki önerge vardır.
Aynı
mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 13üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut
Toğrul Ertuğrul
Kürkcü
Muş Gaziantep İzmir
Garo Paylan Erol
Dora
İstanbul Mardin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Kazım Arslan Akif
Ekici Tahsin
Tarhan
Denizli Gaziantep Kocaeli
İrfan Bakır Tacettin
Bayır Didem
Engin
Isparta İzmir İstanbul
Elif Doğan Türkmen
Adana
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere komisyon katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelerle ilgili olarak önerge sahiplerine söz
vereceğim.
Elif
Doğan Türkmen, Adana Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Türkmen. (CHP sıralarından alkışlar)
ELİF
DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
13üncü maddesi için grubum adına söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası AKP, MHP
milletvekilleri oylarıyla OHAL ilan edildi. Çıkarılan KHKlar,
yapılan uygulamalar, bireysel hak ve özgürlükler başta olmak üzere
cumhuriyete ve demokrasiye darbe üzerine darbe vurdu, vurmaya devam ediyor. Bu
kararnamelerle 102.551 kişi görevden uzaklaştırıldı.
Bunlardan büyük bir kısmı FETÖyle mücadele için değil muhalif
oldukları için işten atıldılar. FETÖyle mücadele ediyoruz.
diye işten atılanlar ise sizin kurdelesini keserek açılışını
yaptığınız bankaya hesap açıp para yatıranlar;
sizin kurulmasına izin verip çoğunuzun çocuğunu gönderdiği
okullara ve dershaneye gidenler, çalışanlar; sizin kurulmasına
izin verdiğiniz sendikalara üye olanlar. Bir de kimler var?
Yaşamı boyunca FETÖ anlayışıyla mücadele eden,
Türkiye'nin laik, çağdaş bir ülke olması için mücadele edenler.
Adanadan Ahmet Karagöz var mesela. Laik Türkiye için yaşamını
adamış bir öğretmen, bu furyada mesleğinden ihraç edildi.
Ahmet Karagözün yaptığı tek şey FETÖ ve türevi
anlayışlarla mücadelesidir. Ahmet Karagözü ihraç ettiniz çünkü Ahmet
Öğretmen laikliği savundu. Nuriye Gülmen ve Semih Özakçayı
ihraç ettiniz, işlerine dönmek için açlık grevi yaptılar ve
işlerini istiyorlar diye şimdi bu insanları hücrelere
attınız. Hâkim Mustafa Karadağı sürgün ettiniz, ne için?
Damatları tahliye eden hâkim anlayışında
olmadığı için mi? 15 Temmuzda demokrasi ve cumhuriyet diye
halkı sokağa çağıranlar, bugün cumhuriyet ve demokrasiyi
savunanları işinden ediyor.
En
acı olan, insanı insan olmaktan utandıran nedir biliyor musunuz?
Bu kararnamelerle ihraç edilenlerden, tutuklananlardan, yakınlarından
en az 37 kişi intihar etti. Mehmet Fatih Traş, Çukurova Üniversitesi
Araştırma Görevlisi, gencecik, ihraç edildi, işine dönemedi,
intihar etti. Hasan Erkuş, her gün Meclise geldiğinizde size
günaydın diyen ve sizi koruyan bir polis memuru, sosyal medyasında
Ben vatan haini değilim. dedi ve intihar etti.
Değerli
milletvekilleri, bu insanları sadece ihraç etmiyorsunuz, eşlerini de
ihraç ediyorsunuz ve bu insanları açlığa mahkûm ederek
aileleriyle birlikte ölüme de mahkûm ediyorsunuz, emekli maaşlarına
el koyuyorsunuz, kredi kartlarını iptal ettiriyorsunuz,
mallarına el koyuyorsunuz ve hiçbir yerde çalışamaz hâle
getiriyorsunuz. Evrensel ceza hukuku ilkesidir suçların
şahsiliği prensibi. Siz ne yapıyorsunuz? Suçu tüm aileye
teşmil ediyorsunuz ve bu yaptıklarınızın
yanınıza kâr mı kalacağını sanıyorsunuz?
Sizin bu hukuksuz uygulamalarınıza karşı AİHMe
başvuranların başvurularını da AİHM İç
hukuk yollarını tüketin. diye reddetti yani AİHM de topu taca
atarak siyasi bir karar vermiş oldu. Böylece, ihraç edilenler en az on-on
beş yıl kapılarda sürünecek, çoğu bu yolda ölecek.
Şimdi
hem tüm Türkiyeye hem de dünyaya söylüyorum: Bu saltanat, bu güç size kalacak
mı sanıyorsunuz?
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğan Türkmen.
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
düzenlemeyle 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 58inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Hafta tatili ve ulusal
ibaresinden "hafta tatili ibaresi çıkarılmış ve buna
bağlı olarak 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlemesi
Hakkında Kanunun 25inci maddesinin yürürlükten
kaldırılması öngörülmektedir. Tasarının 1inci
maddesinde Hafta Tatili Kanunu yürürlükten kaldırılmış, bu
madde paralelinde yapılan bu düzenlemeye göre sanayi işletmelerinin
her yıl hafta tatili günlerinde çalışabilmek için
belediyelerden, hafta sonu çalışma ruhsat harcı ödeme
zorunluluğu sanayici açısından ek mali yük getirdiği ifade
edilerek kaldırılmaktadır. Oysaki hafta sonu
çalıştırmak için belediyeden çalışma ruhsatı alma
ve belediyelere ödenen harç; işverenleri, işçileri keyfî şekilde
hafta sonu çalıştırmak konusunda kısmen de olsa bir
sınırlama sağlamaktadır. Dolayısıyla
işverenlerin işçileri keyfî çalıştırmasının,
emek sömürüsünün kısmen önüne geçmektedir. Tasarıdaki bu
düzenlemeyle, işveren üzerindeki mali yük kaldırılmak
istenirken, işçilerin emek sömürüsü derinleşecek, belediyenin
gelirleri bu yönüyle azalacaktır. Buna dair bir fizibilite raporu da
mevcut değildir. Bu nedenle bu düzenlemenin işçiler aleyhine
değiştirilmesi durumu ve belediyelerin bu harçtan
yarattığı gelirlerinin nereden ikame edileceği
bilinmediği için madde metinden çıkarılmalıdır.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum
GARO
PAYLAN (İstanbul) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeleri
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
13üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın
Mahmut Tanala 2015 baskılı seçim kanunları
kitapçığı gönderilmiştir. (CHP sıralarından
alkışlar) Sanıyorum ikisi de yeşil renkte olması
nedeniyle bir karışıklık oldu.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Ton farklılığı var.
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığında bütün mevzuat en güncel şekliyle bulunur
Sayın Tanal.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Ama belki de Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı sizin bu
dikkatinizi -çok dikkatli bir milletvekili olduğunuz için- test etmek için
göndermiş olabilir.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.12
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan 464 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında
Eğitim Alanında İşbirliği Anlaşması ile
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/723) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 464)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan 477 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Deniz
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/729) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı 477)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonun olmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 14 Haziran 2017 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 01.24
(x) 485 S. Sayılı Basmayazı 6/6/2017 tarihli 101inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 14/6/2017 tarihli 106ncı Birleşim Tutanağının 65inci sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almıştır.