TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
106ncı
Birleşim
14
Haziran 2017 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksunun, İstanbulda
yaygınlaşan uyuşturucu kullanımının gençler,
aileler ve toplum üzerinde yarattığı tahribata ilişkin
gündem dışı konuşması
2.-
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın, Avrupa kupalarında
ülkemizi temsil ederek ilk defa yarı final oynayan Göztepe Spor Kulübünün
92nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatyada kayısı
üreticisinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Süper Lige çıkan Göztepe Spor Kulübünü
kutladığına, Süper Lige çıkan bütün takımlara
başarılar dilediğine ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Süper Lige çıkan Malatyaspor ve Sivassporu kutladığına ve
başarılar dilediğine ilişkin konuşması
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
OHAL KHKsıyla yapılan
düzenlemenin kalıcı bir düzenleme olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tarafından basılan
kitapçıkta yer almamasını doğru bulduğuna ilişkin
konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Gebze Fatih Devlet Hastanesi ve
Çayırova Devlet Hastanesinin ne zaman bitirileceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
2.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursa
Büyükşehir Belediye Başkanının pembe vagon
uygulamasına ilişkin açıklaması
3.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, defalarca ölümlü kaza
yaşanan Gazanfer Bilge Bulvarında acilen önlem alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.-
İzmir Milletvekili Murat Bakanın, Adalet ve Kalkınma Partisi
Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın Gezi olaylarıyla
ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
5.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, AKPnin bizzat
yaptığı ve göz yumduğu çevre katliamlarının
Mersini tehdit ettiğine ve Tarsusun Boztepe Mahallesi ile
Torosların Gözne Yaylasında yaşayan halkın evlerinin
hemen yakınına açılmak istenen taş ve mermer
ocaklarına itiraz ettiğine ilişkin açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, ülkenin ihtiyacı olan
şeyin hormonlu büyüme yaratmak değil hukuk devleti içinde
yapısal reformları gerçekleştirmek ve sürdürülebilir büyümeyle
hem yerli hem de yabancı yatırımcılara güven vermek
olduğuna ilişkin açıklaması
7.-
Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, Manisa Büyükşehir Belediyesinin
vatandaşın onayı olmadan zorla kartlı sayaç
takılması uygulamasına son vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.-
Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, şehit aileleri ve gazileri
arasındaki farklı uygulamalara bir an önce son verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, yeni
fındık sezonu gelmesine rağmen hâlâ bir fındık
politikası oluşturulmamasının kaygı verici
olduğuna ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Selina Doğanın, nefret söyleminin son
bulması için her şeyden önce siyasetçilerin kullandığı
dile dikkat etmesi gerektiğine ve iktidara yakın medyada nefret
söyleminin daha çok kullanıldığına ilişkin
açıklaması
11.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, olağanüstü hâlin en çok
eğitim alanında kıyımlara neden olduğuna, 2017-2018
eğitim yılının kayıp yıl olmaması için ne
gibi önlemler alınacağı hakkında ve yargı kararı
olmadan görevden alınan veya işine son verilen öğretmenler
hakkında bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
12.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Hükûmetin emeklilerin
sorunlarına eğilmesi ve çözüm için çaba göstermesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
13.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatyanın Hoca Ahmet
Yesevi Mahallesinin sorunlarına ilişkin açıklaması
14.-
Trabzon Milletvekili Salih Coranın, Jandarma teşkilatının
178inci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
15.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Katar
halkını yiyecek ve içeceğinden seyahatine, ticaretinden
ibadetine kadar her alanda tecrit etmeye kalkmanın insani ve İslami
olmadığına, iftira kampanyalarıyla Katarı âdeta bir
suçlu gibi göstermenin bölgeye hiçbir faydası olmadığına
ilişkin açıklaması
16.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Katarın güvenliğini
sağlamak için üs kurulmasının nedeninin sıcak para
ilişkisi olup olmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
17.-
Düzce Milletvekili Ayşe Keşirin, kadın şehitler için
taziye dahi dileyemeyenlerin kadına şiddet konusunu politik malzeme
yapmalarını kınadığına ilişkin
açıklaması
18.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, Surda son
iki yılda yürütülen savaş ve yıkım politikalarıyla
Kürt halkının tarihinin yok edilmek istendiğine ilişkin
açıklaması
19.-
Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Torun, LYS-1 matematik
sınavında sorulan daha önce müfredattan çıkarılan konularla
ilgili 2 sorunun iptal edilip edilmeyeceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
20.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Aksihar-Gördes yolunda sülfürik asit
taşıyan bir asit tankerinin devrilmesiyle meydana gelen kazaya ve
çevreye verdiği zarara yönelik olarak sorumluları göreve davet
ettiğine, yüzde 5 olarak açıklanan büyüme olumlu bir gelişme
olmakla birlikte büyümenin sürdürülebilirliğinin ve büyüme
kaynaklarında daha kalıcı kalemlere yönelmenin tesis edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
21.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Diyarbakırın Lice ilçesinde bir askerî aracın Pakize Hazar
isimli 70 yaşındaki bir kadını çiğneyerek ölmesine
sebep olduğuna, Katara yönelik ambargo nedeniyle gıda temin etmede
güçlük çekilmesini kabul edilemez bulduklarına, Gazze üzerindeki ablukayı
kınadıklarına ve bir ön önce kaldırılması gerektiğine,
AKP Genel Başkanının İç Tüzük değişikliği
takvimine yönelik ifadelerinin Meclisin iradesine büyük bir haksızlık
olduğuna ilişkin açıklaması
22.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Genel Kurulda görüşülecek düzenlemede
iş cinayetleriyle ilgili sağlıklı bir değerlendirme
yapılması gerektiğine, Manisada yaşanan tanker
kazasıyla ilgili herhangi bir çalışma
yapılmadığına ilişkin ciddi şikâyetler
olduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
İç Tüzükle ilgili talimatlar vermesinin Meclise saygısızlık
olduğuna, Jandarma teşkilatının 178inci kuruluş
yıl dönümüne ve 14 Haziran 2013te hayatını kaybeden Ethem
Sarısülük ile Gezi şehitlerini rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
23.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Jandarma
teşkilatının 178inci kuruluş yıl dönümüne,
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün muhakkak değişmesi ve kurallara
uygun hâle getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
24.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bugüne
uyumlaştırılacak demokratik bir İç Tüzüke katkı
vermeyeceklerini söylemediklerine ancak geçen haftaki çağrı ve
sıkıştırıldıkları pozisyona itiraz
ettiklerine ilişkin açıklaması
25.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Enis
Berberoğlu hakkında MİT tırları davası olarak
bilinen davada yirmi beş yıl hapis cezası verilmesine ve daha
temyiz aşaması varken tutuklanarak cezaevine gönderilmesine
ilişkin açıklaması
27.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul
Milletvekili Enis Berberoğlunun tutuklanmış olmasının
20 Mayıs ve 4 Kasım siyasi darbelerinin devamı niteliğinde
olduğuna ve şiddetle kınadıklarına ilişkin
açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.-
Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının, milletvekili olan
öğretim üyelerinin üniversiteye geri dönmeleri hâlinde hem emekli
maaşlarını hem de üniversitede çalıştıkları
işin karşılığı olan maaşı
alabileceklerine yönelik düzenlemeye ilişkin açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Başkan
Vekili Ahmet Aydını Genel Kurulu tarafsız yönetmeye
çağırdığına ilişkin açıklaması
31.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanının Güvenparktan İstanbula adalet ve demokrasi
yürüyüşü başlatacağı açıklamasının
ardından Güvenparkın bariyerlerle kapatıldığına
ilişkin açıklaması
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin 485 ve 485e 1inci Ek
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesine
bağlı ek madde 32yle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının 485 ve 485e 1inci Ek
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesine
bağlı ek madde 33le ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Van Milletvekili Lezgin
Botanın 485 ve 485e 1inci Ek
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesine
bağlı ek madde 33le ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Van Milletvekili Lezgin Botanın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Van Milletvekili Lezgin
Botanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
10.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İzmir Milletvekili Ertuğrul
Kürkcünün 485 ve 485e 1inci Ek
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesine
bağlı ek madde 36yla ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, 13/6/2017 tarihli 105inci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
IX.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
(10/518) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1076)
B)
Önergeler
1.-
Başkanlıkça, Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Ali Cevherinin
(10/518) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişkin yazısının
13/6/2017 tarihinde Başkanlığa ulaştığına
ilişkin önerge yazısı (4/101)
C)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
bazı şirketlere kamu eliyle sağlanan rantlar kapsamında
ortaya çıkan ekolojik tahribatlar ve rantiyer tipi sermaye birikimi
süreçleri ile ihmallerin ve doğa/çevre yıkımının
boyutlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(10/565)
2.-
Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk ve 21 milletvekilinin, Kültür ve
Turizm Bakanlığının Doğu Karadeniz Turizm Master
Planı çerçevesinde hazırladığı Yeşil Yol
Projesinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(10/566)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22 milletvekilinin,
Çöktürme Planı adı verilen gizli ibareli eylem planıyla
ilgili ve 25/1/2015 tarihli Yeniçağ gazetesinin haberine göre Emniyet
Genel Müdürlüğünde yapılan gizli toplantıyla ilgili
iddiaların ve aralarındaki bağın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(10/567)
X.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir tarafından, Türkiye'de 6284 sayılı
Kanunun İstanbul Sözleşmesinin uygulanması önündeki engellerin
araştırılarak kadınlara yönelik şiddete
karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 8/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Haziran 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ve
arkadaşları tarafından, geçmiş dönemlerde FETÖ
mensuplarına usulsüz bir şekilde verildiği iddia edilen kamu
ihalelerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 18/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Haziran 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
XI.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
(10/518) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda
boş bulunan üyeliğe seçim
XII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında
Eğitim Alanında İşbirliği Anlaşması ile
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/723) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 464)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Deniz
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/729) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı 477)
XIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlu'nun, 2003-2016 yılları
arasında Edirne'de yapılan yatırım miktarına ve
sağlanan istihdama ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/13450)
14 Haziran 2017 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU
(Hatay), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106ncı Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için dört dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla dört dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını ve
salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
- Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati. 14.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU
(Hatay), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106ncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama
için dört dakika süre vereceğim.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
- Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, İstanbulda yaygınlaşan
uyuşturucu kullanımının gençler, aileler ve toplum üzerinde
yarattığı tahribat hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili İsmail Faruk Aksuya aittir.
Buyurunuz
Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk
Aksunun, İstanbulda yaygınlaşan uyuşturucu
kullanımının gençler, aileler ve toplum üzerinde
yarattığı tahribata ilişkin gündem dışı
konuşması
İSMAİL
FARUK AKSU (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; İstanbulda yaygınlaşan uyuşturucu
kullanımının gençler, aileler ve toplum üzerinde
yarattığı tahribata dikkat çekmek üzere gündem
dışı söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
İnsanlık
için büyük bir tehdit olan uyuşturucu kullanımındaki ciddi
artış ve kullanımına başlama yaşındaki
hızlı düşüş endişe verici hâle gelmiştir. Mesele
o kadar ciddidir ki beş dakikalık bir konuşmayla bu sorunu
etraflıca irdelemek mümkün değildir. Amacım, ailelerin ve yetkililerin
dikkatini bir kez daha bu konuya çekmek, daha etkin ve sistematik bir mücadele
stratejisi için tüm ilgililere çağrıda bulunmaktır.
İstanbul'da
uyuşturucu belası her geçen gün yaygınlaşmakta,
çocuklarımız ve gençlerimiz âdeta ellerimizin arasından
kayıp gitmektedir. Bu bataklığa çekilen gençlerin aileleri
perişan ve çaresizdir. Bu konuda önemli çalışmalar
yapılmaktaysa da özellikle önleyici tedbirler yeterli değildir.
Mücadelenin ise ağırlıklı olarak torbacılarla
yapıldığı, işin baronlarına dokunmada yetersiz
kalındığı, bu nedenle de istenen başarının
elde edilemediği yönünde kamuoyunda bir kaygı bulunmaktadır.
İstanbul
Emniyet Müdürlüğünün verdiği bilgiye göre, Ocak-Mayıs 2017
arasında uyuşturucu suçlarından 10.923 olaya müdahale
edilmiş, 15.559 şüpheli şahsa işlem
yapılmış, bunlardan 1.832'si tutuklanmıştır. Bu
operasyonlarda 3,2 ton uyuşturucu madde ve 700 binden fazla hap ele
geçirilmiştir. TÜİK verilerine göreyse 2015 yılında
yaklaşık 7 bin çocuk uyuşturucu veya uyarıcı madde
kullanmak gerekçesiyle güvenlik birimlerine getirilmiştir.
Mücadelenin
satıcıların veya uyuşturucu maddelerin yakalanmasıyla
sınırlı olmadığını,
bağımlıların rehabilitasyonlarının ve topluma
kazandırılmasının da büyük önem arz ettiğini vurgulamak
isterim.
Tüm
Türkiye'de kullanıcı sayısının arttığı,
kullanım yaşının ilkokul yaşlarına kadar
indiği ve madde bağımlılığına
bağlı doğrudan ölümlerin arttığı görülmektedir.
Sağlık Bakanlığının
verilerine göre 2009'dan bu yana ayakta veya yatarak tedavi gören
kullanıcı sayısı 1,5 milyonu aşmıştır.
Bu vakaların yaklaşık üçte 1i tek başına
İstanbul'da yaşanmıştır. Defalarca ulusal kanallarda
haberlere de konu olan uyuşturucu bağımlısı gençlerin
sokaklardaki acınası ve ürkütücü hâlleri İstanbulluları
huzursuz etmekte ve güvenlikleri açısından endişelendirmektedir.
Kuşku yoktur ki uyuşturucu madde
bağımlılığı, kullanıcılarına
olduğu kadar, aileye ve topluma da zarar vermektedir.
Bu
etkilerinin yanı sıra, uyuşturucunun PKK gibi terör örgütlerine
finansman sağlamak suretiyle ulusal güvenliği tehdit ettiği de
bir gerçektir. Nitekim, Birleşmiş Milletler, 300 milyar doları
aşan dünya genelindeki uyuşturucu trafiğinin, organize suç ve
terör örgütlerinin finansmanının büyük bir kısmını
oluşturduğunu vurgulamaktadır.
İçişleri
Bakanlığının 2017 yılı Narko Terörizmle Mücadele
Raporuna göre, terör örgütü PKK'nın da uyuşturucu ticaretinden
yıllık 1,5 milyar dolara yakın gelir elde ettiği tahmin
edilmektedir. Dolayısıyla uyuşturucuyla mücadele edilirken
meselenin narko terörizm ve kara para boyutu da unutulmamalı, bu çerçevede
Türkiye'nin uyuşturucu ticaretinde bir güzergâh olarak
kullanıldığı, bu ticaretin sürdürülmesi için
çocuklarımızın ve gençlerimizin zehirlenmeye aday olduğu
dikkatten kaçmamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, uyuşturucuyla mücadelenin sadece Hükûmet eliyle
yürütülmesi, kuşkusuz, yeterli değildir. Bu sebeple, sivil toplum
kuruluşları da bu mücadele kapsamında desteklenmeli, aileler
bilgilendirilmelidir. Uyuşturucunun tehlikeleri hakkında
farkındalığı artırmak ve gençlerimizi bu beladan uzak
tutarak onları sağlıklı bir geleceğe hazırlamak
gayretinde olan tüm kişi ve kurumlar mücadeleye mutlaka ortak edilmelidir.
Zira toplumun tamamını ilgilendiren böylesine önemli bir meselenin
çözümünde topyekûn mücadele son derece önemlidir.
Bize
göre, gençleri her türlü uyuşturucu madde kullanımına
karşı korumak ve bilinçlendirmek amacıyla, aile müessesesinin
güçlendirilmesine ve gençlerin kendilerini ifade edebilecekleri sosyokültürel
ortamların oluşturulmasına önem verilmelidir.
Bu
vesileyle, yaklaşan Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve
Kaçakçılığı ile Mücadele Günü öncesinde Hükûmeti
uyuşturucuyla daha aktif ve etkin bir mücadeleye, aileleri ve toplumu bu
konuda duyarlı olup yetkilileri bilgilendirmeye davet ediyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aksu.
Gündem
dışı ikinci söz, Avrupa kupalarında ülkemizi temsil ederek
ilk defa yarı filan oynayan Göztepespor Kulübünün kuruluş yıl
dönümü hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayaya
aittir.
Buyurunuz
Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Mahmut Atilla
Kayanın, Avrupa kupalarında ülkemizi temsil ederek ilk defa
yarı final oynayan Göztepe Spor Kulübünün 92nci kuruluş yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
MAHMUT
ATİLLA KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün 14 Haziran, Türkiye'nin en köklü spor kulübü, Avrupa kupalarında
yarı final oynayan ilk Türk takımı, sevdamız
şanlı Göztepe'nin 92nci kuruluş yıl dönümü, kutlu olsun.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye'de futbolun ilk oynandığı şehir
İzmir'dir. Türkiye'ye futbolu öğreten kent İzmir, uzun
yıllar sonra Göztepeyle birlikte tekrar Süper Ligde.
Avrupa
Kupaları'nda çeyrek finale ve yarı finale yükselen ilk Türk
takımı Göztepe'dir.
Cumhurbaşkanlığı
Kupasını kazanan ilk Anadolu takımı Göztepedir.
İki
defa Türkiye Kupası, iki defa Cumhurbaşkanlığı
Kupası, Federasyon Kupası şampiyonu olan Göztepe, Anadolu'nun
gerçek efsanesidir.
14
Haziran 1925 tarihinde vapur iskelesi yanında Mez Gazinosunda toplanarak
kulübümüzün temellerini atan Kurucu Fahri Başkan Kazım Dirik'i,
Başkan Fehmi Simsaroğlu'nu, İkinci Başkan Turan Dirik'i,
Mühendis Aziz Bey'i, Mustafa Bey'i, Murtaza Bey'i, Öğretmen Şerif
Bey'i, Alaattin Bey'i, Adil Burgaz'ı ve ilk Genel Kaptanımız
Ahmet Özgirgin'i bugün rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Sarı
kırmızı rengi Avrupa'ya ezberleten efsane kadromuz Ali Artuner,
Mehmet Işıkal, Çağlayan Derebaşı, Hüseyin
Yazıcı, Mehmet Aydın, Nevzat Güzelırmak, Ertan Öznur, Nihat
Yayöz, Fevzi Zemzem, Gürsel Aksel ve Halil Kiraz'ı unutmak asla mümkün
değildir.
Tabii, bu
kadronun mimarı, Göztepe'nin efsanevi Teknik Direktörü Adnan Süvari, onun
yumruğunun sesi sadece İstanbul'dan değil, tüm Avrupa'dan
duyulmuştur.
Göztepe'ye
kulübün buhranlı döneminde sahip çıkan, çocukluğundan beri
armaya sevdalı, Göztepe'nin efsane başkanı olmayı çoktan
hak etmiş Mehmet Sepil'e buradan selamlarımı gönderiyorum.
İnandı, çalıştı ve başardı. Mütevazı
kişiliğiyle bu başarının en büyük mimarı, tabii
ki kendisidir. Bence, Türk futbolunu ileri taşıyacak isimlerin de
başında gelmektedir.
Ekibi,
Talat Papatya, Kerem Ertan, Can Kestelli, Doğan Mutlu, Tunay Ece, Nüket
Sepil, Adil Artuner, Fatih İncekara, Ersel Akbeniz, Mustafa Tanıl,
Tayfun Önür, Doğuş Bayır, Barış Akyelli ve Rıza
Kocaoğluna da ayrıca teşekkür ediyorum.
Teknik
direktörümüz Yılmaz Vural ve ekibine, eski teknik direktörümüz Sayın
Okan Buruka, Halilden Salime tüm futbolcularımıza,
sağlık ekibinden aşçısına, tüm kulüp
çalışanlarına emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Ve tabii
ki İzmirin Başbakanı Sayın Binali Yıldırıma
O, İzmirin önüne bir vizyon koydu. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
hedeflerinin lafla, ideolojiyle, yan gelip yatarak değil,
çalışarak, hizmet ederek, icraatla kazanılacağını
net bir şekilde ortaya koymuş oldu. Kendisine, tüm İzmir olarak
şükranlarımızı sunuyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine,
Genel Başkan Yardımcımız Hamza Dağ, Kerem Ali Sürekli,
Nükhet Hotar, Hüseyin Kocabıyık ve Necip Kalkana ve başta
Tacettin Bayır ve Musa Çam, Murat Bakan olmak üzere İzmirli
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine
(AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
Yine,
Milliyetçi Hareket Partisinden Sayın Oktay Vural ve Ahmet Kenan
Tanrıkuluna
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İşte centilmenlik. Asalet, asalet
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Eyvallah Başkanım.
Bornova
Belediye Başkanımız Olgun Atilaya ve kulübe sadece lafla
değil, icraatla da hizmet edilmesi gerektiğini ortaya koyan Menderes
Belediye Başkanı Sayın Bülent Soylu, 106 dönüm arazi
vermiştir Göztepemize
Yine, Torbalı Belediye
Başkanımız Adnan Yaşar Görmez -her iki belediye
başkanımıza da- 103 bin metrekare araziyi de Göztepeye tahsis
işlemlerini başlatmıştır.
Ve tabii
ki en büyük övgü, taraftarımıza, şanlı Göztepe
taraftarına. Bırakın Türkiyeyi, dünyada bile armasına bu
kadar bağlı, takımına bu kadar âşık bir taraftar
grubu göremezsiniz. Şehrine ihanet etmeyen, yağmur, çamur demeden,
bazen de aç kalıp deplasmanlarda yine sahip çıkan büyük
taraftarımıza minnet borçluyuz.
Güzelyalıda
6 Eylül gecesi buluşan gençlerin çığlığı, Göztepe
Üçüncü Lige düştükten sonra tüm İzmiri sarmıştı ve
şu sözü yüz binler vermişti: Issız kuytu köşelerden ant
olsun ki döneceğiz. Evet, on yıl boyunca her maçta
taraftarımız İsyan Marşını söyledi, hep bugünü
hayal ettik ve dedik ki: O günlere inanarak dalgalan sarı kırmızı,
acıların arasından söyle İsyan
Marşımızı.
Evet,
Göztepe sadece İzmirin değil, Anadolunun, Türkiye'nin en önemli
değeridir. Göztepe, Süper Lige çıkmış ve bütün İzmir
kazanmıştır. Kaybeden ise İzmiri ötekileştiren,
İzmiri kendi içerisinde kamplaşmaya iten, negatif algı salan,
her fırsatta Bu şehre ayrımcılık yapılıyor,
İzmire haksızlık yapılıyor. diyenler olmuştur.
Göztepe,
İzmirdir; İzmir, Göztepedir; Göztepe, Anadoludur. İzmiri
Avrupaya bağlamayı düşünenlere inat, ey İstanbul, ey Avrupa,
Anadolu efsanesi Göztepe geri döndü diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hepimiz Göztepeliyiz.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Süper
Lige çıkan Göztepe Spor Kulübünü kutladığına, Süper Lige
çıkan bütün takımlara başarılar dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN
Sayın Atilla Kayaya bu güzel konuşması için çok teşekkür
ediyorum.
Göztepe
Spor Kulübünün başarısını anlatırken herkesi kavrayan,
kucaklayan, huzur ve sevgi dolu bir konuşma yaptınız Sayın
Kaya. Çok teşekkür ederim. (Alkışlar)
Bu
vesileyle, ben de Süper Lige çıkan Göztepe Spor Kulübünü bir kez daha
kutluyorum. O Nevzat Güzelırmaklı, Fevzi Zemzemli efsane kadrosunu
da bu vesileyle saygıyla anıyorum.
Süper
Lige çıkan diğer takımları daha önce bu kürsüden yine
kutlamıştım. Ben, sadece, Göztepe bugün mevzu olduğu için,
ayrıca, bir kez daha kutlama ihtiyacını duymuştum. Yoksa,
Süper Lige çıkan bütün takımlarımıza başarılarımızı
her zaman için sunuyoruz.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
(Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, Malatyada kayısı üreticisinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN
Gündem dışı üçüncü söz, Malatya kayısı üreticisinin
sorunları hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Veli
Ağbabaya aittir.
Buyurunuz
Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kayısı ve kayısı üreticilerinin sorunlarıyla ilgili
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii, kayısı, sizler için dünyanın en güzel
meyvesi olabilir, dünyanın en kaliteli meyvesi olabilir, her derde deva
bir meyve olabilir ve -ki öyledir- her derde deva bir meyvedir, önemli bir
meyvedir ama Malatyalı için kayısının başka
anlamları vardır. Malatyalı için kayısı,
hastalığında ilaç parasıdır, gelinlikte çeyizidir,
okula giden çocuğunun defteridir, kalemidir; bebeğinin maması,
çocuğunun oyuncağıdır; kayısı, gelecek
yılın umudunu bir kez daha yeşertecek mazottur, gübredir, ilaç
parasıdır. Malatyalı çiftçi, ağaçlarına bir yıl
boyunca çocuğuna bakar gibi bakar; bir yıl boyunca sürekli
bakımını, ilacını, suyunu verir; dondan, doludan
korumak için de duasını eder. Bahar yaklaşırken,
kayısılar çiçek açmaya başlayınca Malatyalının da
uykusu kaçar. Tek geçim kaynağı kayısı olan Malatyalı,
don ve dolu olmaması için dua etmeye başlar.
Bu
yıl da Malatyanın pek çok yerinde don ve dolu olayı
yaşandı. Birçok bölgede, kayısı, don ve doludan dolayı
zarar gördü. Malatyalılar geçmiş yıllarda don ve dolu riskine
karşı ürünlerini TARSİMe sigorta ettirdiler, ettiriyorlar;
ekmeklerinden, çocuklarının nafakalarından keserek TARSİMe
prim ödüyorlar. Bu yıl da kayısılar dondan, doludan zarar
görmesin diye üreticiler, TARSİMe başvuru yaptı, primlerini
ödediler ve gereken işlemleri yaptırdılar. Bu yıl yine don
ve doludan zarar görünce, kayısılar dökülmeye başlayınca,
değerli milletvekilleri, çiftçiler, TARSİMe başvurdu, Gelin,
zararımızı tespit edin. dediler. Ancak, bu yıl TARSİM
eksperleri, zarar tespiti için bahçelere gittiler; bu zararın,
hasarın dondan ya da doludan değil, fizyolojik dökülmeden
olduğunu söylediler. Ki bu eksperler, kayısının tevekte mi,
yani yerde mi yetiştiğini, ağaçta mı yetiştiğini
bilmeyecek eksperler, başka illerden gelmişler değerli
milletvekilleri ve bunun sigorta kapsamına girmeyeceğini söylediler.
Değerli
arkadaşlar, bu yıl da eğer zamanında tespit edilmiş
olsaydı, kayısıların dökülmesinin dondan ve doludan
olduğu tespit edilecekti. Ancak, tespitin gecikmesi neticesinde,
TARSİM, bu dökülmede ağaca bahane buldu, çiftçilere bahane buldu ve
dedi ki: Fizyolojik dökülmedir. Ya, bunu Malatyalı ilk kez duyuyor,
Ulan, bu fizyolojik dökülme nedir? diye. Değerli arkadaşlar,
Malatyalı, donu biliyor, doluyu biliyor, kayısının bir
diğer düşmanı AKPyi biliyor ama fizyolojik dökülmeyi ilk kez
duydu. (CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar,
şimdi, diyorlar ki: Ya, bu fizyolojik dökülme nedir? Acaba gelecek
yıl Malatyalının kayısısı, ağacın
psikolojisi bozuldu da onun için dökülüyor. derler mi? Denebilir. (CHP
sıralarından alkışlar) Veya Kalp krizinden öldü kayısı,
onun için olmadı. denebilir mi? Denebilir. Ya da gelecek yıl kayısının
tamamı dökülünce İntihar etti. denebilir mi? Vallahi,
diyebilirsiniz.
Değerli
arkadaşlar, buna Malatyalı şaşırmış durumda.
Hakikaten, gülüyorlar. Ya, bu fizyolojik dökülmeyi nereden icat ettiniz?
diyorlar. Göz göre göre
İnsanlar nafakalarından kesmişler,
kayısılarını TARSİMe sigorta ettirmişler.
Geçtiğimiz yıl, ondan önceki yıl birçok zarar geçirmiş
Malatyalı kayısıdan.
Değerli
arkadaşlar, şimdi hem prim ödeyemiyor Malatyalı hem
zararını karşılatamıyor ve Hükûmetten, siyasetçilerden
umut bekliyor.
Değerli
arkadaşlar, ben şahsen, hiç ayırmadan Malatyalının
sorunlarını gündemde tutmaya çalışıyorum. Bu
TARSİM meselesi, kayısı meselesi, bizim için çok önemli, mutlaka
bunun çözülmesi gerekiyor.
Yine,
gelecek yıl
Hani fizyolojik dökülme var ya, diyorlar ki: Acaba stresten
dökülmüş olabilir mi? Ya, kayısı, insan değil,
kayısı, bildiğimiz bir ağaç. Belki birileri bilmeyebilir,
ağaç, ağaç, bildiğimiz ağaç, dünyanın en güzel
sarı meyvelerini üreten ağaç. Hastalık, siz
inanmayacaksınız, arkadaşlar, bunu yazılı olarak
söylüyorlar. Maalesef, AKPli vekillerin de çok umurunda değil
arkadaşlar, bir zarar karşılanmıyor.
Şimdi,
buradan Meclisten, sizden rica ediyorum değerli arkadaşlar, bu
TARSİMle ilgili bir araştırma yapın. Eğer
Malatyalı, haksız ise, Malatyalı, haksız yere para
istiyorsa parasını vermeyin. Ama burada ciddi bir mağduriyet
var, ciddi bir olay var. Mutlaka bu zararın karşılanması
gerekiyor.
Bakın,
belki kayısı, sizin için birçok şeyi ifade etmeyebilir ama
Malatya için kayısı, yüz binlerce insanın aş parası,
ekmek parası. Eğer kayısı tutmazsa insanlar aç kalır,
eğer bu zararlar karşılanmazsa Malatyalı aç kalır. Bu
sorunların karşılanması gerekiyor.
Sözlerimi
bitirirken, biraz önce Göztepeyi kutladılar, ben de Türkiyenin en güzel
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ
AĞBABA (Devamla)
renklerine sahip Malatyasporu kutluyorum, ona emek
verenleri kutluyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Keşke Malatya da duysaydı.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Doğuda doğunun kaplanı olarak Süper
Lige çıktık Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Ağbaba.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Baştan söyle.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Değerli arkadaşlar, ben de Göztepeyi
kutluyorum, Sivassporu kutluyorum ama kendi kentimin takımı,
dünyanın en güzel renklerine sahip Malatyasporu da kutluyorum. Dar bir
bütçeyle teknik heyetinden hocasına kadar, futbolcusuna kadar bir destan
yazdılar. Önümüzdeki yıl, umarım, o, üç büyükler, dört büyükler
dediğimiz takımlara da kök söktüreceğiz. Malatya
kayısısıyla ünlü, İnönüsüyle ünlü, Özalıyla ünlü ama
Malatya, bir de Malatyasporuyla ünlü. Göztepeye şimdiden
başarılar diliyorum ama
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Bir de Veli Ağbabasıyla.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Evet, çok teşekkür ederim.
Malatyasporun
önümüzdeki yıl hem Türkiyede hem Avrupada destan yazacağına
inanıyor, emek veren herkesi kutluyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, tutanaklara geçmesi açısından,
Önce üç büyüklere, sonra dört büyüklere meydan okuyacağız. dedi,
burada Manisasporu kastettiği anlaşılıyor, ben de hodri
meydan diyorum efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Tabii ki Manisasporun da dört büyükler içerisine girmesini elbette arzu
ederiz. Ama o zaman beş büyükler olacak yalnız, değil mi?
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Süper Lige çıkan Malatyaspor ve
Sivassporu kutladığına ve başarılar dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Göztepe Spor Kulübünün Süper Lige
çıkmasını kutlamıştık, aynı şekilde
Malatyasporun ve Sivassporun Süper Lige çıkmış
olmasını bir kez daha kutluyoruz, kendilerine başarılar
diliyoruz.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün 59uncu maddesine göre yapılan gündem
dışı konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi,
elektronik sisteme girerek söz talep eden milletvekillerine birer dakika
süreyle söz vereceğim.
İlk
söz hakkı, Sayın Tarhanın.
Buyurunuz
Sayın Tarhan.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın,
Gebze Fatih Devlet Hastanesi ve Çayırova Devlet Hastanesinin ne zaman
bitirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yıllardır
yapımı devam eden Gebze Fatih Devlet Hastanesinin nisan ayında
açılışı yapılacaktı, hâlen bitmedi. Günlük 4 bin
kişinin muayene olduğu, sadece 20 yoğun bakım ünitesi
bulunan hastanede geceleri acil serviste büyük yoğunluk
yaşanmaktadır. Gündüzleri nüfusu 1 milyonu bulan bölgede
sağlık sorunları gün geçtikçe büyümektedir. 2017
yatırım planı kapsamında olan Çayırova Devlet
Hastanesinin temeli dahi atılmamıştır. Gebze Fatih Devlet
Hastanesi ve Çayırova Devlet Hastanesi ne zaman bitirilecektir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Altaca Kayışoğlu
2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursa Büyükşehir Belediye
Başkanının pembe vagon uygulamasına ilişkin
açıklaması
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Herodotun anlattığına
göre, milattan önce 546 yılında Persler Ksantosu işgal
ettiğinde yenileceğini anlayan Likyalılar, kendileri öldükten
sonra her savaş sonunda olduğu gibi kadınları,
çocukları tecavüze uğramasınlar diye hepsini kaleye
toplayıp yakarlar. Aradan 2500 yıl geçti ve şükür ki günümüz
yöneticileri, kadınları tecavüzden korumak için yakıp öldürmek
yönteminden vazgeçti. Bu nedenle, pembe vagon uygulamasıyla,
kadınları tacizden koruma yöntemini bulmuş olan Bursa
Büyükşehir Belediye Başkanını çağ
atladığı için tebrik ediyorum!
BAŞKAN
Sayın Kaplan Hürriyet.
3.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyetin, defalarca ölümlü kaza yaşanan Gazanfer Bilge Bulvarında
acilen önlem alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İzmitte
Erenler Cedit Mahalleleri arasında uzanan Gazanfer Bilge Bulvarında
frenleri boşalan bir kamyonet, önündeki 5 aracı da biçerek
durabilmiş ve yaşanan can pazarında 5
vatandaşımız yaralanmıştır,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Kazalar,
bu yol üzerinde sürekli olarak geliyorum demektedir. Çünkü bu yol, kent
merkezinde olmasına rağmen yüzde 14 eğim ve 300 metreyle
başlamakta ve sonrasında da yüzde 18 eğim ile 1.200 metre
uzunlukta devam etmektedir. Normal şartlarda kent merkezinde bu kadar
eğimli bir yolun olması yeteri kadar sakıncalıyken bir de
yol üzerinde ağır vasıta araçlar cirit atmaktadır ne
yazık ki. Oysa bu denli eğimli bir yola ağır vasıta
araçların girmemesi gerekmektedir. Yerel yönetimler sözde önlem
aldıklarını söyleseler de sık sık yaşanan
kazalar, ne yazık ki bu önlemlerin yeterli olmadığını
göstermekte. Defalarca ölümlü kazaların yaşandığı
Gazanfer Bilge Bulvarında yerel yöneticilerin, İzmit halkı
adına acilen gerekli önlemleri almaya
BAŞKAN
- Sayın Bakan
4.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın,
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Gezi olaylarıyla ilgili bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MURAT
BAKAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP
Genel Başkanı Sayın Erdoğan 2 polisimizin şehit olduğu
Gezinin yıl dönümünü mü kutluyorsunuz? deme gafletinde bulunmuştur.
Birkaç hatırlatmayla kendisini selamlamak isterim: 26 Ağustos 2016da
Cizrede bombalı saldırı sonucu 11 polisimiz, 11 vatan
evladı şehit oldu; aynı gün görkemli bir törenle Yavuz Sultan
Selim Köprüsünün açılışını yaptınız.
Hakkâri Çukurcada 8 şehidimiz varken 23 Nisan törenlerini iptal ettiniz
ama 6 bin davetliyle kızınızı evlendirdiniz. Gezide bir
polisimiz Komiser Mustafa Sarı, 36 saatten fazla aralıksız
çalıştığı için köprüden düşüp şehit oldu.
Orantısız güç sebebiyle 8.163 kişi yaralandı, en az 31
kişi gözünü kaybetti, Ethem, Abdullah, Ahmet, Berkini kurşunla; Ali
İsmaili ise dövüldüğü için kaybettik.
Gezi
bitmedi, Gezi devam ediyor; bu da size dert olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Atıcı
5.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, AKPnin bizzat yaptığı ve göz
yumduğu çevre katliamlarının Mersini tehdit ettiğine ve
Tarsusun Boztepe Mahallesi ile Torosların Gözne Yaylasında
yaşayan halkın evlerinin hemen yakınına açılmak
istenen taş ve mermer ocaklarına itiraz ettiğine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Mersin,
dünyanın en güzel şehirlerinden birisidir. Doğal ve tarihî
güzellikleri turistleri cezbetmekte, yaylaları ise özellikle yazın
Mersinlilere huzur vermekte ve rahat nefes almalarını
sağlamaktadır ancak AKPnin bizzat yaptığı ve göz
yumduğu çevre katliamları Mersini tehdit etmektedir. Mersinde
nükleer santral, termik santraller, çimento fabrikaları, krom (+6)
atıkları yetmezmiş gibi şimdi de taş ve mermer
ocakları Mersini kalbinden vuruyor.
Tarsus
ilçemiz Boztepe Mahallesi ve Toroslar ilçemiz Gözne Yaylasında
yaşayan halk, evlerinin hemen yakınına açılmak istenen
taş ve mermer ocaklarına itiraz ediyor. Bu taş ocakları,
yaşamlarını olumsuz etkiliyor, meyve bahçelerini yok ediyor. Bu
nedenle, ciddi sayıda imza topladılar ve AKPye sesleniyorlar: Millî
iradeye saygı duyun ve ürünlerimizi yok eden bu taş ocaklarına
izin vermeyin.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Engin...
6.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin,
ülkenin ihtiyacı olan şeyin hormonlu büyüme yaratmak değil hukuk
devleti içinde yapısal reformları gerçekleştirmek ve
sürdürülebilir büyümeyle hem yerli hem de yabancı
yatırımcılara güven vermek olduğuna ilişkin
açıklaması
DİDEM
ENGİN (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Yılın
ilk çeyreğinde yüzde 5lik hormonlu bir büyüme rakamı
açıklandı. Referandum öncesinde Kredi Garanti Fonu ve KOSGEB
aracılığıyla piyasaya pompalanan krediler, geçici vergi
indirimleri, ötelenen primler, teşvikler derken büyüme oranı
yükseldi.
Hükûmet
yetkilileri bu göstermelik durumdan memnunlar ama bu büyümenin, güven verici
politikalarla değil, aşırı likidite bolluğuyla ortaya
çıktığını ve suni olduğunu herkes görüyor. Bu
nedenle de uluslararası kuruluşlar ülkemizle ilgili endişelerini
dile getiriyorlar çünkü bu seçim ekonomisini devam ettirmek, orta ve uzun
vadede ciddi risk oluşturur ve enflasyonu tetikler. Hâlbuki, ülkemizin
ihtiyacı olan, hormonlu büyüme yaratmak değil, hukuk devleti içinde
yapısal reformları gerçekleştirmek ve sürdürülebilir büyümeyle
hem yerli hem de yabancı yatırımcılara güven vermek.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Nurlu...
7.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, Manisa
Büyükşehir Belediyesinin vatandaşın onayı olmadan zorla
kartlı sayaç takılması uygulamasına son vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MAZLUM
NURLU (Manisa) Sayın Başkan, Manisa Büyükşehir Belediyesine
bağlı Su ve Kanalizasyon İdaresi MASKİ, mekanik su
sayaçlarını sökerek yerine kartlı su sayacı takmakta, bunun
için abonelerden 230 lira para almaktadır. Kartlı sayaç için Manisalıların
cebinden 50 milyon lira çıkacak ve bu para, doğrudan sayaç
firmasına gidecektir. Daha bugün Salihli Dombaylı köyünde MASKİ
görevlileri zorla kartlı sayaç takmaya çalışmaktadırlar.
Yargıtay, sayaç seçiminin tüketiciye bırakılması, talep
dışı ve zorla kartlı sayaç takılmayacağı
konusunda genel bir içtihat oluşturmuştur. Buna rağmen,
belediyenin zorla kartlı sayaç takması açıkça görevi kötüye
kullanma suçudur. Bu nedenle, Manisa Büyükşehir Belediyesi,
vatandaşın onayı olmadan, zorla kartlı sayaç takılması
uygulamasına son vermelidir.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Göker
8.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin,
şehit aileleri ve gazileri arasındaki farklı uygulamalara bir an
önce son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET
GÖKER (Burdur) Sayın Başkanım, bilindiği üzere, 15 Temmuzda
şehit olanların ailelerine 239 bin lira civarında nakdî
tazminat, bakıma muhtaç malul gaziye 307 bin lira, sakat kalanların
dışında diğer malullere ise 101 bin lira tutarında
tazminat ödemesi yapılmıştır. Öte yandan, PKKyla mücadele
ederken şehit olanların ailelerine ise yalnızca 88 bin lira
nakdî tazminat verilmektedir. Kanun hükmünde kararnamede demokrasi
şehitleri olarak adlandırılanların ailelerine ve
gazilerine, öğrenim durumuna göre 3.200 lira ile 5 bin lira arasında,
özür oranı şartı aranmaksızın maaş
bağlanmaktadır. Diğer taraftan, terörle mücadelede olanlarda
maaş bağlanmak için yüzde 40 özür oranı aranmakta ve en fazla
2.350 lira maaşa hak kazanmaktadırlar. Şehit ailelerini ve gazileri
ayrıştıran bu uygulamaya bir an önce son verilmesini
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bektaşoğlu
9.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, yeni fındık sezonu gelmesine rağmen
hâlâ bir fındık politikası oluşturulmamasının
kaygı verici olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Sayın Başkan, Sayın
Tarım Bakanımıza sorum.
Bakanlık,
bu yıl hububat alım politikasını açıkladı. Buna
göre, buğday, arpa üreticisine TMOya emanet bıraktığı
ürün karşılığında geçen yılki müdahale alım
fiyatı üzerinden yüzde 30 oranında avans kullanabilme ve emanete
bırakılan ürünlerden fiyat açıklanıncaya kadar depo kira
ücreti almama, sigorta kesintisinden muaf tutulma, ürünü teminat göstererek
ürün bedelinin yüzde 75ine kadar kredi kullanabilme ve bu krediye ait yüzde
50sinin devlet tarafından karşılanabilmesi gibi avantajlar
sunmuştur; bunu takdirle karşılıyoruz. Bu uygulamayı,
Bakanlığınızın sorumlu olduğu ve aynı
biçimde devlet korumasına ihtiyaç duyulan ve üreticilerin mağduriyet
yaşadığı fındık ve diğer ürünler için de
uygulamayı düşünüyor musunuz? Yeni fındık sezonu gelmesine
rağmen hâlâ bir fındık politikanız oluşmadı; bu,
kaygı verici. 15-16 lira olan fındık fiyatları, maalesef
8-9 liraya kadar düştü. Üretici, yerli sektör temsilcileri, ekonomisi
fındığa dayalı kentler çöküş yaşadı.
Gensorudan kurtuldunuz ama fındığın ahından
kurtulamayacaksınız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Selina Doğan
10.- İstanbul Milletvekili Selina
Doğanın, nefret söyleminin son bulması için her şeyden
önce siyasetçilerin kullandığı dile dikkat etmesi
gerektiğine ve iktidara yakın medyada nefret söyleminin daha çok
kullanıldığına ilişkin açıklaması
SELİNA
DOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan, Hrant Dink Vakfı
çatısı altında 2009dan beri devam eden Medyada Nefret
Söyleminin İzlenmesi Projesinin Ocak-Nisan 2017 dönemini kapsayan dört
aylık raporu geçtiğimiz gün yayımlandı. Rapora göre, en
fazla nefret söylemi kullanılan grupların başında Ermeniler
geliyor. 439 nefret söylemi içeriğinde hedef olan Ermenilerin
ardından 2nci sırada 433 içerikle Suriyeliler gelirken Yahudiler 298
içerikle 3üncü sırada, onların ardından 210 içerikle
Hristiyanlar ve 198 içerikle Yunanlar geliyor.
Nefret söylemi, siyasi söylemle birlikte çoğalma
eğilimi gösteriyor. Bunun için birçok suça kaynaklık eden ve
toplumsal barışımız önünde bir tehdit olan nefret
söyleminin son bulması için her şeyden önce biz siyasetçilerin
kullandığımız dile dikkat etmemiz gerek.
Ayrıca, raporu incelediğimizde görüyoruz ki
iktidara yakın medyada nefret söylemi daha çok kullanılıyor. Bu
nedenle Türk Ceza Kanunundaki yaptırımların etkin şekilde
kullanılması gerekiyor.
BAŞKAN Sayın Tüm
11.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün,
olağanüstü hâlin en çok eğitim alanında kıyımlara
neden olduğuna, 2017-2018 eğitim yılının kayıp
yıl olmaması için ne gibi önlemler alınacağı
hakkında ve yargı kararı olmadan görevden alınan veya
işine son verilen öğretmenler hakkında bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
2016-2017 eğitim yılı, cumhuriyet tarihinin
en sıkıntılı dönemlerinden birisi olmuştur. FETÖ
bahane edilerek ilan edilen olağanüstü hâl en çok eğitim
alanında kıyımlara neden olmuştur. Derslerin önemli
bölümünün boş geçtiği okullarda, çoğu derslerin de sürekli
öğretmen değişimi nedeniyle sağlıklı olarak
işlenmediğini biliyoruz.
Hükûmete soruyorum: Kaybettiğiniz 2016-2017
eğitim yılının telafisi ne yazık ki mümkün değil.
2017-2018 eğitim yılının -tatili de fırsat bilerek-
kayıp yılı olmaması için ne gibi önlemler
alacaksınız? Yargı kararı olmadan görevden
aldığınız veya işine son verdiğiniz öğretmen
sayısı ne kadardır? Bu öğretmenleri görevlerine iade etmeyi
düşünüyor musunuz? Başta Balıkesir olmak üzere, bunların
sendikalara göre dağılımı nedir? EĞİTİM-
BİR-SEN üyesi olan var mıdır, sayısı nedir? Çoğu
deneyimli olan, özellikle ortaöğretimdeki branş öğretmenlerinin
boşluğunu nasıl dolduracaksınız?
BAŞKAN Sayın Gürer
12.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Hükûmetin emeklilerin sorunlarına eğilmesi ve çözüm için çaba
göstermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hükûmet, emeklilerin maaşlarını bayramdan
önce vereceğini açıkladı. Önemli olan, maaşları vermek
değil, dinî bayramlarda ikramiye verebilmektir; Hükûmet ondan söz etmiyor.
AKP hükûmetleri emeklilerin sorunlarını
artırmıştır. Emeklilerin aylıklarından kesintiler
kaldırılmalıdır. Toplu iş sözleşmesi
masasına oturmaları için gerekli düzenlemeler sağlanmalıdır.
Toplu ulaşım, konaklama, konut edinme, banka kredilerinde gerekli
indirim ve kolaylıklar sağlanmalıdır. Eş ve çocuk
yardımı yapılmalıdır. Emeklilere refah payından
hakkına düşen verilmelidir. 2000 yılından sonra emekli olan
SSKlıların maaşlarına intibak düzenlemesi
sağlanmalıdır. Emeklilikte yaşa takılanların
sorunları çözümlenmelidir. AKP Hükûmetleri, emeklilerin sorunlarına
eğilmeli ve onların çözümü için çaba göstermelidir.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba
13.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, Malatyanın Hoca Ahmet Yesevi Mahallesinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, Malatya Hoca Ahmet Yesevi
Mahallesi, maddi durumu iyi olmayan vatandaşlarımızın
yoğun yaşadığı bir mahalledir. Otuz yıl önce
bölgeye yapılan afet evleriyle birlikte 10 bini aşan bir nüfusa
sahiptir. Mahallenin sorunlarının azalması beklenirken her geçen
gün artmaktadır.
Hoca
Ahmet Yesevi Mahallesinin Muhtarı Orhan Ünalır, geçtiğimiz
günlerde yaptığı bir açıklamada mahallesine ısrarla
yatırım yapılmadığını kaydetmiş,
yetkililerden yardım istemiştir. Muhtarın ifadesine göre,
Mahalle, üvey evlat muamelesi görmektedir. Yeşiltepelilerin tamamı
artezyen suyu içiyor, mahalle sakinleri kuyu suyu kullanıyor.
Yeşiltepe, ötelenmiş, dışlanmış, kuyu suyuna mahkûm
edilmiş, mahallenin altyapısı çökmüş, kanalizasyon için ise
devamlı vidanjör getiriyoruz. diyor.
Mahalle
muhtarı, sorunların Malatyada çözülmediğini, Mecliste gündeme
getirilip çözümüne ortak olmamızı istedi. Ben de buradan sözümü
tutuyor, Hoca Ahmet Yesevi Mahallesinin sorunlarını gündeme getirmek
istiyorum. O yoksul insanların her zaman yanında olduğumu
belirtmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Cora
14.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın,
Jandarma teşkilatının 178inci kuruluş yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
SALİH
CORA (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
Jandarma teşkilatımızın 178inci kuruluş yıl
dönümü. Kurulduğu günden bugüne necip milletimiz ve aziz
vatanımız için canını feda eden, şan ve şerefle
dolu bir mazinin maliki Jandarma teşkilatının 178inci
kuruluş yıl dönümü kutlu olsun.
Vatanımız
ve milletimiz için fedakârca çalışan, gecesini gündüzüne katan,
günlerce evinden, ailesinden uzakta kalan, vatan şuuruyla
yoğrulmuş kahraman Mehmetçikler, tarih boyunca ifa ettiğiniz
mülkün, adaletin ve milletin mukaddesatını koruma vazifesini
korkusuzca yerine getirmektesiniz. Şüphesiz, sizlerin bu ulvi ve
meşakkatli vatan nöbeti her türlü takdirin üzerindedir.
Bu duygu
ve düşüncelerle vatanımız ve milletimiz için canlarını
seve seve kalkan eden aziz şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi
şükranla anar, şehit ailelerine uzun ve sağlıklı
ömürler diler ve tekrardan Jandarma Genel Komutanlığının
178inci kuruluş yıl dönümünü kutlarım.
BAŞKAN
Sayın Taşkın
15.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Katar halkını yiyecek ve içeceğinden
seyahatine, ticaretinden ibadetine kadar her alanda tecrit etmeye
kalkmanın insani ve İslami olmadığına, iftira
kampanyalarıyla Katarı âdeta bir suçlu gibi göstermenin bölgeye
hiçbir faydası olmadığına ilişkin açıklaması
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Katar
halkını yiyecek ve içeceğinden seyahatine, ticaretinden
ibadetine kadar her alanda tecrit etmeye kalkmak insani ve İslami
değildir. Bu kabul edilemez yöntemlerin teröre destek ithamıyla
bağımsız bir ülkeye karşı uygulanmaya
çalışılması asla kabul edilemez. Üstelik Katar, teröre
destek veren değil, tam tersine, bölgemizde çok ciddi yıkıma ve
acıya yol açan DEAŞa karşı Türkiyeyle birlikte en
kararlı duruşunu gösteren, mücadele eden bir ülkedir. İftira
kampanyalarıyla Katarı âdeta bir suçlu gibi göstermenin bölgeye
hiçbir faydası yoktur diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Arslan
16.- Denizli Milletvekili Kazım
Arslanın, Katarın güvenliğini sağlamak için üs
kurulmasının nedeninin sıcak para ilişkisi olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Başbakana soruyorum.
Daha önce
Meclis görüşmelerimizle Katar devletiyle yaptığımız
anlaşmanın onaylanmasıyla 2,2 milyonluk Katarda askerî üssün
kurulmasını resmîleştirmiş olduk. Kendi ülkesinin
yurttaşlarının güvenliğini sağlayamayanlar, terörü
sona erdiremeyenler, şehitlerimizin gelmesini önleyemeyenler şimdi
Katar için seferber olmuşlardır, Katarın güvenliğini sağlamak
için üs kuruyorlar. Size soruyorum: Önce kendi ülkemizin güvenliği mi,
yoksa Katarın güvenliği mi önemli? Katar zengin petrol ve doğal
gaz kaynaklarına sahiptir. Başta İran olmak üzere, Körfez
ülkelerinin gözü olan bir ülkedir. Bu nedenle, kurduğunuz üs,
komşularımızı rahatsız edecektir. Bu üssü
kurmanızın nedeni nedir, sıcak para ilişkisi midir?
Böyleyse, ekonomik açıdan Katara muhtaç duruma mı düştük?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Keşir
17.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşirin,
kadın şehitler için taziye dahi dileyemeyenlerin kadına
şiddet konusunu politik malzeme yapmalarını
kınadığına ilişkin açıklaması
AYŞE
KEŞİR (Düzce) Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde hain
bir saldırıda şehit olan Şenay Aybüke Yalçın
öğretmenimiz henüz sekiz ay önce atanmış, idealist bir müzik
öğretmeniydi, aynı zamanda izciydi. Batman Kozluk Çok Programlı
Anadolu Lisesinde müzik sınıfı yoktu ve kendi imkânlarıyla
enstrümanlar temin ederek o sınıfı oluşturmuştu.
Anadoluda
bir söz vardır: Bal, bal diyerek ağız tatlanmaz. Yaşam
hakkı, en önemli kadın ve insan hakkıdır. Aybüke
öğretmen, Zeynep Sağır, Selda Güngör, Demet Sezen, Kübra
Doğanay, Cennet Yiğit, Gülşah Güler ve pek çok vatansever
kadın şehitlerimiz için taziye dahi dileyemeyenlerin kadına
şiddet konusunu politik kullanışlı malzeme
yapmalarını kınıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Keşir.
Birer
dakikalık konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi
sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın
Akçay
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan, çok özür diliyorum Sayın Grup
Başkan Vekilinden
BAŞKAN
Bir saniye, pardon.
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) 18inci sıraya beni de
yazmışsınız.
BAŞKAN
Peki, olur.
Buyurunuz
Sayın Yıldırım, size de söz verelim.
18.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Surda son iki yılda yürütülen savaş
ve yıkım politikalarıyla Kürt halkının tarihinin yok
edilmek istendiğine ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Surda son iki yılda yürütülen savaş ve
yıkım politikalarıyla Kürt halkının tarihi yok edilmek
istenmektedir. AKP Hükûmeti, 7 Haziran seçiminde onuruna, iradesine sahip
çıktıkları için Kürt halkından intikam almaya devam
etmektedir. Diyarbakırın Sur, Mardinin Nusaybin ve Hakkârinin
Yüksekova ilçelerinde öz yönetim ilanları ardından
başlatılan yasaklar ve devamında gelişen yıkımla
kentlerin bellekleri yok edilmektedir. Surun mahallelerinde halk zorla
evlerinden çıkarılarak yıkım çalışmaları
başlatılmıştır. İktidar ve atadığı
kayyumlar, mübarek ramazan ayının başladığı
bugünlerde yıkımın yapılacağı mahallelerde
halkın elektriğini ve suyunu kesmiştir. Bu uygulama hiçbir dine,
vicdana sığmaz. Mahallelerin suyunu, elektriğini keserek
evlerinden, mahallelerinden uzaklaştırmak istiyorlar. Surda her
akşam halkımız imece usulüyle oluşturdukları yeryüzü
sofralarında iftarlarını açmaktadır. Buradan Sur
halkını selamlıyor, oruçlarının ve
dualarının kabulünü Allahtan niyaz ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tor
19.- Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin
Oğuz Torun, LYS-1 matematik sınavında sorulan daha önce
müfredattan çıkarılan konularla ilgili 2 sorunun iptal edilip
edilmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sorum Millî Eğitim Bakanlığıyla
ilgilidir. Geçtiğimiz pazar günü yapılan üniversite adaylarına
yönelik LYS-1 matematik sınavında daha önce müfredattan
çıkarılan Uzayda Doğru ve Uzayda Düzlem konularından 2
sorunun geldiği iddia edilmektedir. Söz konusu iddia
tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Olabilir ki uzay
geometrisi dersi almayanlar bakımından haksızlığa yol
açacak bu 2 sorunun iptal edilmesi tartışmaları sona
erdirecektir. Söz konusu 2 sorunun iptal edilmesi düşünülüyor mu? Bunu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Evet, son olarak, Sayın Ertem
buradaysa ona da söz vereceğim.
Evet, birer dakikalık konuşmalar sona
ermiştir.
Sayın grup başkan vekillerine söz
vereceğim.
Sayın Akçay, buyurunuz.
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Aksihar-Gördes yolunda sülfürik asit taşıyan bir asit tankerinin
devrilmesiyle meydana gelen kazaya ve çevreye verdiği zarara yönelik
olarak sorumluları göreve davet ettiğine, yüzde 5 olarak
açıklanan büyüme olumlu bir gelişme olmakla birlikte büyümenin
sürdürülebilirliğinin ve büyüme kaynaklarında daha kalıcı
kalemlere yönelmenin tesis edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Dün Manisa Aksihar-Gördes yolunda Gördesteki nikel
madenine sülfürik asit taşıyan bir asit tankerinin devrilmesi
sonucunda oluşan kazadan sonra asitler dökülmüş ve doğaya, çok
tehlikeli bir şekilde, zararlar vermiştir; âdeta facianın
eşiğinden dönülmüştür. Ağaçlar hemen bir günde kurumuş
ve tespit ettiğimize göre de bir iş makinesiyle temizlik yapılmaya
çalışılmıştır. Bu oluşan kaza ve zarara
yönelik olarak Sağlık, Tarım, Çevre ve Orman
teşkilatlarından -şu saate kadar- herhangi bir
çalışmanın yapılmadığını da
öğrenmiş bulunuyoruz. Bu, hadiseye basit bir trafik kazası gibi
bakıldığını gösteriyor. Buradan bütün sorumluları
göreve davet ediyoruz. Manisa Çaldağdaki nikel madeni ve Gördesteki
nikel madeni ciddi tabiat riskleri oluşturmaktadır. Geçmiş
yıllardan bu yana bu konuda uyarılarımızı yapageldik,
bütün sorumluları tekrar göreve davet ediyoruz.
2017
yılının ilk çeyreğinde büyüme oranı yüzde 5 olarak
açıklandı. Bu oran ilk bakışta olumlu gibi görünse de bu
oranı şekillendiren alt veriler, büyümenin sürdürülebilirliğini
sorgulamamıza neden olmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Akçay.
Buyurunuz.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüzde
5lik büyümenin 3,1i özel tüketimden; 2,87si dış talepten
kaynaklanmıştır; yatırımların payı ise
0,64te kalarak düşük bir performans göstermiştir. Büyümedeki tüketim
etkisinin bu denli büyük olmasına rağmen yatırım etkisinin
düşük olması harcamalardaki artışın sürdürülebilir
olduğuna inancın düşük kalmasından
kaynaklanmıştır. Yatırımcılar talep artışına
kalıcı gözle bakamamaktadırlar. Yatırımların
artışı, ülkede huzurlu ve güvenli bir yatırım ortamının
tesisiyle mümkün olacaktır. Bunun için de üretim reformu ve çeşitli
mevzuattaki düzenlemeler, yargı ve eğitim reformu gibi yapısal
adımların süratle atılması gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Elbette, yüzde 5lik büyümeyi olumlu bir gelişme olarak
görmekle birlikte, büyümenin sürdürülebilirliğinin ve büyüme
kaynaklarında daha kalıcı kalemlere yönelmenin tesis edilmesi
gerekmektedir.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın
Yıldırım
21.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Diyarbakırın Lice ilçesinde bir
askerî aracın Pakize Hazar isimli 70 yaşındaki bir
kadını çiğneyerek ölmesine sebep olduğuna, Katara yönelik
ambargo nedeniyle gıda temin etmede güçlük çekilmesini kabul edilemez
bulduklarına, Gazze üzerindeki ablukayı kınadıklarına
ve bir ön önce kaldırılması gerektiğine, AKP Genel
Başkanının İç Tüzük değişikliği takvimine yönelik
ifadelerinin Meclisin iradesine büyük bir haksızlık olduğuna
ilişkin açıklaması
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, açıkçası, İç Tüzük 60a göre
yaptığımız bu konuşmalarda her gün yeni bir acı
haberi paylaşıyor olmanın üzüntüsünü ifade ederek başlamak
istiyorum.
Bu sabah
saat onda, Diyarbakırın Lice ilçesinde, Kirpi tipi bir askerî araç,
maalesef, Pakize Hazar isimli 70 yaşındaki kadını
çiğneyerek ölmesine sebep oldu ve kaçıp gitti ve bu yurttaşa
çarptıktan sonra hiç durmayan, giden bir askerî araç. Bölge kentlerindeki
zırhlı araçlar maalesef ölüm saçmaya devam ediyor. Daha önce birçok
kentte kazaya karışan, en son da Silopide bir evin içerisine giren,
alkollü bir polisin kullandığı iddia edilen bir panzer 2
çocuğumuzun ölümüne sebep olmuştu. Şimdi, en son bu sabah 70
yaşındaki Pakize ananın canını aldı ve
Hazarın cenazesi, maalesef, yurttaşlar tarafından otopsi
işlemleri için Lice Devlet Hastanesine kaldırıldı. Bu
konuda siyasi iktidarın üzerine düşen sorumluluğu yerine
getirmesi için acaba daha kaç ölüm yaşanması gerekiyor? Sorumlular
hakkında gerekli soruşturmaları yapmayan ve aksatan herkes,
bizim gözümüzde ve Pakize ana nezdinde, zırhlı araçların neden
olduğu tüm ölümlerden sorumludur.
Sayın
Başkan, bir diğer husus -az önce bir hatip ifade etti- son günlerde
maalesef, sadece ülkemizi değil, bütün dünyayı ilgilendiren bir Katar
ambargosuyla karşı karşıyayız. Biz, sebebi ne olursa
olsun, Katar IŞİDe karşı mücadele mi eder, destekler mi,
bunu bir kenara bırakarak
Hiçbir siyasi iktidarın veya ülke
yönetiminin yaptığı yanlışın faturasını
o ülkenin insanları, o ülkenin toplumu ödememelidir. Bu anlamda biz,
Katara dönük ambargoda, Katarlı yurttaşların
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Açıyorum mikrofonunuzu Sayın Yıldırım.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkürler Sayın Başkan.
Katarlı
insanların bir ramazan ayında gıda temin etme güçlüğü
çekmesini kabul edilmez buluyoruz. Ancak çok çok uzun bir süreden beri Gazzede
abluka devam etmekte ve ramazan ayında Gazzeliler ciddi bir biçimde
iftarlarını açamaz hâle gelmekte. Şimdi, bu trajediye
karşı günlerdir, haftalardır, aylardır susmuş olan
siyasi iktidar, tümüyle ekonomik ilişkiler üzerinden, Katara uygulanan ambargoya
bütün enerjisini harcamaktadır. Gönül isterdi ki Gazze
ablukasının kaldırılması, en azından bu ramazan
ayında oraya gıda temininin sağlanması için bir diplomatik
çalışma yürütülsün. Bu anlamda Gazze yalnız değildir. Gazze
üzerindeki ablukayı kınadığımızı, bir an
önce kaldırılması gerektiğini ifade ediyoruz.
Son
olarak Sayın Başkan, affınıza sığınarak,
dün, AKP Genel Başkanı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Yıldırım lütfen.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkürler.
grup
toplantısında İç Tüzükün 15 Temmuza kadar tamamlanması,
bitirilmesi gerektiğini söylüyor. Bunu isteyebilir ancak malumunuz
olduğu üzere, geçen hafta 8 Haziran günü saat 14.00te Meclis
Başkanımız Başkanlığında, bu Parlamentonun
dört partisinin grup başkan vekillerinin katılımıyla bir
Danışma Kurulu toplandı. Orada takvime dönük herhangi bir
şey söylenmedi. AKPlilerin bile bilmediği bu İç Tüzükün 15
Temmuza kadar tamamlanması takviminin direkt AKP Genel Başkanı
tarafından ve bir muhalefet partisinin de adının anılarak,
ortaklaşa yapılacağının söylenmesi şu Meclisin
iradesine ve Başkanlık Divanına büyük bir haksızlık ve
hukuksuzluktur diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Sayın
Özel
22.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Genel
Kurulda görüşülecek düzenlemede iş cinayetleriyle ilgili
sağlıklı bir değerlendirme yapılması
gerektiğine, Manisada yaşanan tanker kazasıyla ilgili herhangi
bir çalışma yapılmadığına ilişkin ciddi
şikâyetler olduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın İç Tüzükle ilgili talimatlar vermesinin Meclise
saygısızlık olduğuna, Jandarma teşkilatının
178inci kuruluş yıl dönümüne ve 14 Haziran 2013te
hayatını kaybeden Ethem Sarısülük ile Gezi şehitlerini
rahmetle andığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Ankara İvedik Organize Sanayi
Bölgesinde bir patlama gerçekleşti ve 1 işçinin hayatını
kaybettiği, 10 yaralının olduğu, yaralıların
bazısının durumunun ağır olduğu bilgisi var.
İş cinayetleri devam ediyor ve biz bu sırada, tam da bu
kapsamdaki iş yerleri için hayati önemi haiz olan düzenlemeyi 1 Temmuz
2017den 1 Temmuz 2020 yılına almayla ve işçi
sağlığı ve iş güvenliği açısından son
derece önemli olan denetimlerin de yapılacağı iş
yerlerindeki işçi sayısını 10dan 50ye çıkarmayla
ilgili bir düzenlemeyi görüşüyoruz. Yaşanan tüm bu iş
cinayetleri ve iş kazalarının bu üzücü sonuçları bir yana,
Meclisin bu önümüzdeki günlerde, birkaç gün içinde Genel Kurulda da
görüşeceği bu iki madde üzerinde bir kez daha sağlıklı
değerlendirme yapması gerektiğini düşünüyoruz.
Dün gündeme getirdiğim Manisada yaşanan tanker
kazası ile Gördesteki çevre faciasında devletin gerekli tedbirleri
alma konusunda yavaş kaldığı ve asidin nötralizasyonu için
atılan bir kimyasal dışında da herhangi bir
çalışma yapılmadığına ilişkin ciddi
şikâyetler var. Bu konuya bir kez daha dikkat çekmek istiyorum ben de.
Jandarma teşkilatının kuruluş
yıl dönümünü kutluyor, hem iç güvenlik
açısından hem de bünyesindeki Mehmetçiklere bir kez daha buradan
sevgilerimizi gönderiyoruz.
Meclisin yapması gereken öncelikli işlerle
ilgili ciddi bir tartışma var. Dün Cumhurbaşkanı
sıfatıyla Meclise yapmaması gereken ama bir partinin genel
başkanı sıfatıyla da bir başka partiye yapmaması
gereken şekilde Sayın Recep Tayyip Erdoğan İç Tüzük
konusunda talimatlar yağdırdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunu hem Meclise
saygısızlık hem siyasi nezaket konusunda ciddi bir
sıkıntıdır diye değerlendiriyoruz. Ama Meclisin
öncelikle ne yapması gerektiği Anayasada yazıyor; o da kanun
hükmünde kararnamelerin öncelikle getirilip Mecliste görüşülmesi ve hukuk
denetimi içine girmesi gerekiyor. Zaten Anayasa Mahkemesi,
aldığı bir kararla, adına OHAL KHKsı dediğiniz
şeyin içine hiç bakmamakla büyük bir hukuksuzluk alanı
yaratmışken, Adalet ve Kalkınma Partisi de ilk beş KHK
görüşülüp öncelikle bunları görüşme taahhüdünü Meclisle
paylaşmışken bu konudaki geri duruşlarını anlamak
mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Son olarak, bugün 14 Haziran.
Mayıs ayının son günlerinde başlayan, daha doğrusu 1
Haziran 2013 tarihiyle simgeleşen Gezi olaylarında, Gezi
direnişi sırasında, Kızılayda, tam bugün, 2013
Haziranında, 28 yaşındaki Ethem Sarısülük
başından vurularak hayatını kaybetmişti. Hem Ethemi
hem Gezi şehitlerini rahmetle anıyoruz. Bir kez daha, bu konudaki
cezasızlık durumunu, para cezasına çevrilmiş hapis cezasını
doğru bulmadığımızı, bu
cezasızlığın devleti temsil eden, kamu görevi
yapanları hukuk dışına çıkmaya
cesaretlendireceğini ifade ediyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın
Elitaş
23.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Jandarma teşkilatının 178inci kuruluş
yıl dönümüne, Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün muhakkak değişmesi ve kurallara uygun hâle
getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle,
Jandarma teşkilatının kuruluş yıl dönümünü kutluyoruz.
Jandarma teşkilatımıza görevlerinde başarılar
diliyoruz.
Biraz
önce konuşan milletvekili, Diyarbakırda, orada kentsel dönüşüm
yapılırken, terör örgütü çukur siyasetiyle oradaki insanlara
zulmederken ortaya çıkan büyük bir badireyi, harabeyi ortadan
kaldırmak için devletin orada yaptığı kentleşmeyi ve
normal, modern bir yaşam tarzını ortaya çıkaracak
faaliyetler olurken, o insanlara, vatandaşlara sanki devlet
tarafından zulmedildiği gibi bir intiba ortaya çıkaran söylem
gerçekleştirmiştir. Ama şu bir gerçek ki PKK terör örgütü çukur
kazarak, hendek kazarak Diyarbakırdaki kardeşlerimizin, o
insanların yaşamlarına engel olmaya çalışmış,
hatta o insanları abluka altına alarak orada sanki tutsak hâle
getirmiştir. Devlet, terör örgütüne karşı gerekli müdahaleyi
yaparak o insanların PKK zulmünden kurtulmasına büyük bir çaba
göstermiştir.
Öte
yandan, salı günü AK PARTİ Genel Başkanı ve
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın Türkiye
Büyük Millet Meclisinin İçtüzüğünün değiştirilmesiyle
ilgili konulardaki tavsiyesi her ne hikmetse hem Cumhuriyet Halk Partisini hem
de Halkların Demokratik Partisini üzmüş gibi gözüküyor. Ama şu
anda yaptığımız konuşma takdir edersiniz ki İç
Tüzükte olmayan bir konuşma. Başkanlık Divanı bir karar
almış, 15 milletvekiline birer dakika 60a göre söz verme
ihtiyacı duymuş, arkasından da grup başkan vekillerine
ikişer dakikalık, üçer dakikalık söz veriyoruz. İç Tüzükün
muhakkak değiştirilmesi gerektiği, şu andaki
yaptığımız iş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin muhakkak
ki konuşmaları gerekir çünkü milletvekili bir manada milletin
sözcüsüdür, avukatıdır. Milletvekillerinin kendi bölgesindeki
insanlardan aldığı meseleleri ifade etmeleri için en uygun ortam
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Ama, bu da kurallar çerçevesinde ortaya
çıkacak bir iştir.
Hatırlarsınız,
bizim 2011 yılında getirdiğimiz İç Tüzük
değişikliğinde, 19 maddelik İç Tüzük
değişikliğinde 10 milletvekilinin gündem dışı
birer dakikalık konuşmasıyla ilgili hüküm vardı. Sebep?
İç Tüzük buna imkân vermediğinden dolayı o hüküm vardı.
Ama, şu anda İç Tüzükte olmayan bir hükmü uyguluyoruz. Onun için,
özellikle altını çizerek söylüyoruz ki Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün muhakkak değişmesi ve kurallara uygun hâle
getirilmesi gerekir.
16 Nisan
tarihinde bir Anayasa değişikliği yaptık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O Anayasa değişikliğine göre Türkiye
Büyük Millet Meclisinin uyum maddelerini çıkarması zaruri hâle
gelmiştir. 16 Nisandaki Anayasa değişikliğinin mimarı
olan iki parti de muhakkak ki, herhâlde 16 Nisan Anayasa
değişikliğine uygun bir İç Tüzükü de birlikte
yapacaktır. Gönül ister ki Cumhuriyet Halk Partisi ile HDP bu İç
Tüzük değişikliğine katkı sağlasın ve yine gönül
ister ki 24üncü Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulmuş dört
siyasi partinin ikişer temsilciden 8 temsilcisinin ortaya koyduğu çok
güzel bir İç Tüzük çalışması var, hepsini
sıfırdan başlatıp 2017 tarihli bir İç Tüzük
gerçekleştirelim. Ama, Meclis Başkanımızın daveti
üzerine gördük ki Cumhuriyet Halk Partisi Zinhar ben buna yanaşmam.
diyor, Halkların Demokratik Partisi de Bu işe yanaşmam. diyor,
kala kala Milliyetçi Hareket Partisi ile AK PARTİ kalıyor. Ümit
ediyorum ki iki parti de bizim İç Tüzük değişikliği
çalışmalarımıza, şu andaki usulsüzlüklerimizi usuli
hâle getirmekte katkı sağlarlar.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Yıldırım
AHMET
YILDIRIM (Muş) Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili özellikle,
yerinden söz alarak bir dakika konuşan arkadaşımızın
hendek kazanları kınamadığı
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kınamadığını diye
söylemediniz, Onlara devlet katliam yapıyor. diye söylediniz.
AHMET
YILDIRIM (Muş)
onların başına, halkımızın
başına getirdiği felakete kayıtsız
kaldığı yönünde ifadelerde bulunarak ağır
sataşmada bulundu. İç Tüzük 69a göre sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Sataşma kime yapıldı?
AHMET
YILDIRIM (Muş) Konuşan arkadaşımızdı ama
BAŞKAN
Hayır hayır, biraz önce konuşan Sayın
Yıldırımı mı kastettiniz?
AHMET
YILDIRIM (Muş) Behçet Yıldırıma yapıldı.
BAŞKAN
Behçet Yıldırım bu konuda talepte bulunabilir Sayın
Yıldırım.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan, cümleler tümüyle partimize dönük
olduğu için ben
BAŞKAN
Peki, o zaman siz mi konuşacaksınız?
AHMET
YILDIRIM (Muş) Evet, ben konuşacağım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzükün niye değişmesi gerektiği
de şu anda ortaya çıkıyor zaten. İç Tüzük hakikaten
değişmeli.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Yıldırım.
Lütfen
yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
yaptığı açıklaması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET
YILDIRIM (Muş) Özellikle buna dikkat edeceğimi ifade ederek
başlayayım.
Şimdi,
gerçekten, Sayın Elitaş, bugün Diyarbakırda elektriği,
suyu kesilen ve iki günden beri de akıllara zarar bir şekilde
kanalizasyonu tıkatılan bölgeyle ilgili -çok normal görüyorum- eksik
bilgiyle, yanlış bilgiyle konuşuyorsunuz. Hiçbir şekilde
çatışma olmayan, hendek kazılmayan Ali Paşa ve Lalabey
bölgesinden söz ediyoruz biz. 2010 yılında alınmış
olan bir kentsel dönüşüm kararına şimdiye kadar halk rıza
göstermemişti ama 2017nin Nisanından itibaren bir dayatma var.
Yanlış yeri biliyorsunuz Sayın Grup Başkan Vekili.
Kırk altı yılını Diyarbakırda geçirmiş,
Suriçinde kalmış, orada doğmuş ve Diyarbakırın
her yerini karış karış bilen biri olarak söylüyorum. Söz
ettiğiniz yer, hiçbir zaman çatışmanın
olmadığı, hiçbir yıkımın olmadığı
ve TOKİ marifetiyle yürütülen bir kentsel dönüşüm... Ve madem öyle,
araştırmanız için bilginize sunuyorum: Üç caminin de
elektriği ve suyu kesildi yirmi gündür ramazan ayıyla birlikte.
Bakın, bunu araştırın, eğer Ali Paşa ve Lalabey
bölgelerinde hendek kazılmışsa, çatışma varsa ben gelip
bu konuda bütün sözlerimi buradan geri alacağım.
Bir
diğer husus: Şimdi, kim bize İç Tüzükle ilgili bir teklif
getirdi de biz reddettik? Biz, bir defa, hazır bir metni kabul
etmeyeceğimizi ifade etmek istiyoruz. Eğer İç Tüzükle ilgili
bir değişiklik ihtiyacı hasıl olmuşsa hiçbir
koşul sunulmaksızın gelinsin, eşit koşullarda,
eşit üyeler verilsin, ihtiyaç nedir tartışılsın.
Sayın AKP Genel Başkanının -gerçekten ben öğrenmek
istiyorum- Milliyetçi Hareket Partisiyle bir mutabakatı var
mıdır? Çünkü kendisi, farklı tarihlerde yaptığı
konuşmalarda, muhalefetin bu İç Tüzükü istismar ettiği ve
muhalefetin sözünün kısılması gerektiği anlamına
gelebilecek cümleler sarf ediyor. Eğer bu konuda AKP ile MHP arasında
bir uzlaşı varsa biz bunu kabul etmeyiz, bunu gizli bir uzlaşma
olarak kabul ederiz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Cumhurbaşkanı 15 Temmuz
diye bir ifade kullanmadı, nereden çıkardınız onu?
BAŞKAN
- Sayın Akçay, mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurunuz
dinliyorum.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, izin verirseniz, tabii, sayın
grup başkan vekili arkadaşlarımız tarafından,
Sayın Cumhurbaşkanının salı günkü
açıklamasına da atıfta bulunularak dün ve bugün bu konu gündeme
getirildi. Ben aslında yerimden bir dakikalık sözle kendi
bakımımızdan konuya bir açıklık getirme ihtiyacı
hissetmiştim. Partimizin de adı zikredildiği için, her ne kadar
sataşma olarak değerlendirilse de
BAŞKAN
Size 69uncu maddeye göre iki dakika süreyle söz veriyorum Sayın Akçay.
Buyurun.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sataşma amacıyla söylemedim, gerçekten bir
anlaşma mı var?
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, bu
değerlendirmeleri kesinlikle bir sataşma olarak kabul etmediğimi
de ifade etmek isterim.
BAŞKAN
Sataşma kabul ettiniz, ben size söz verdim Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) Şimdi, Sayın Başkan, şekil
itibarıyla sataşma kabul ettik diyelim ama mahiyeti itibarıyla
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Akçay, sürenizi yeniden başlatacağım.
Şimdi,
İç Tüzükle ilgili yapılan tartışmalar, ileri sürülen
görüşler çerçevesinde ben sizin İleri sürülen görüşlerin
partimizin görüşleriyle ilgisi yoktur. ya da Partimizin görüşlerini
tam olarak yansıtmamaktadır. şeklindeki bir gerekçeyle söz
istediğinizi düşündüm. Bu da 69uncu maddeye göre
sataşmadır.
Size
sataşma nedeniyle iki dakika vermiştim, o süreyi yeniden
başlatıyorum.
Buyurunuz.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) Peki, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Salı
günü Sayın Cumhurbaşkanı bu İç Tüzük konusunda bazı
görüşlerini ifade etti ve bazı cümleler de vardı: Ana muhalefet
katılmamış, hayırlı olsun, katılmasın; yine
AK PARTİ-MHP el ele verirler, İç Tüzük
çalışmalarını yaparlar. şeklinde bir ifade.
Şimdi,
tabii, Milliyetçi Hareket Partisi olarak şunu hatırlatmak isterim ki
bu İç Tüzük çalışmasının -gerek Anayasa
değişikliğinden sonra çıkacak uyum düzenlemeleri gerekse
İç Tüzük çalışmaları bakımından-
yapılması gerektiği hususu Genel Başkanımız
Sayın Devlet Bahçeli tarafından zaten bir ay evvelden, hatta birkaç
defa çeşitli vesilelerle ve grup toplantılarımızda da
açıkça dile getirilmiş bir husustur. Sayın
Cumhurbaşkanının salı günkü ifadeleri aslında
Sayın Genel Başkanımızın bu açıklamalarıyla
mutabık kalan, teyit eden ifadelerdir.
Şunu
hatırlatmak isterim: Bu Anayasa değişikliği yapılmadan
evvel Sayın Genel Başkanımızın iki defa, Sayın
Başbakanın iki defa bu Anayasa değişikliklerini birlikte
yapmak üzere Sayın Kılıçdaroğluna davetleri de söz konusu
olmuştu. Geçtiğimiz hafta 8 Haziran Perşembe günü Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmail Kahramanın daveti
üzerine hep birlikte, dört grup başkan vekili olarak
yaptığımız toplantıda da bu İç Tüzük
çalışmasının Mecliste grubu bulunan dört siyasi parti
tarafından birlikte yapılması çağrısıyla, bu
amaçla toplanılmıştı. Fakat o toplantıda, bu İç
Tüzük çalışmalarında ortak bir çalışma, ortak bir
uzlaşma ve mutabakat içerisinde çalışma durumu
doğmadığı için
Bu çalışmalara da elbette bir
şekilde de devam etmek gerekir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Devamla) Fakat -biraz evvel Sayın Elitaşın da ifade
ettiği gibi- bu İç Tüzük çalışmalarını yine dört
siyasi parti grubu olarak yapmamıza mâni bir hâl de yok.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) - Öyle demedi, İkimiz anlaştık. dedi ya.
GARO
PAYLAN (İstanbul) - Kim çağırdı?
ERKAN
AKÇAY (Devamla) - Yine yapabiliriz bu uzlaşma
çalışmalarını.
Şimdilik
söyleyeceklerim bunlar.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, benim de bu durumda yerimden bir
katkı sağlamam
BAŞKAN
Buyurunuz, sizin mikrofonunuzu açıyorum Sayın Özel.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bugüne uyumlaştırılacak
demokratik bir İç Tüzüke katkı vermeyeceklerini söylemediklerine
ancak geçen haftaki çağrı ve
sıkıştırıldıkları pozisyona itiraz
ettiklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim: Geçen hafta
yapılan toplantı bir liderler zirvesi gibi sunuldu ama liderler
zirvesi olsa, ortaya çıkan ucube durumda Adalet ve Kalkınma Partisini
temsil etmesi gereken lider temsil edemiyor; o yüzden bir grup başkanı
seçtiler, seçtikleri grup başkanının hukuki statüsü
tartışmalı. Ama o toplantının usulüne uygun bir
İç Tüzük toplantısı daveti olması yerine, davet metninde
Yapılan Anayasa değişikliğine uygun, uyum... falan
dendiği için... Orada çok hassasiyetle altını çizdiğimiz
bir nokta var: Biraz önce Elitaşın dediği gibi İç Tüzüke
zinhar katkı vermeyiz. demiyoruz. Sayın Levent Gökten de biraz önce
-açıklamasını da okumuştum zaten kelime kelime- yeniden
teyit aldım ve şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak şunu
söylüyoruz ki böyle bir beklenti varsa bu olumlu bir adımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın Özel,
lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz, 24üncü Dönemde yapılan
kapsamlı Tüzük değişikliği çalışmasına, tüm
partilerin katılmasını esas alan, daha demokratik, denetim
yollarını kapatmayan, açan, şeffaflaştıran ve
muhalefetin sesini kısmak yerine nitelikli tartışmaların
önünü açacak bir çalışmaya, usulüne uygun yapılacak bir davete
grup başkan vekilleri düzeyinde katkı vereceğimizi, o
çalışmaların içinde olacağımızı hep söyledik
ama geçen hafta bir başka formatta başlatılan ve bir dayatma
gibi görünen oradaki pozisyonumuzu tarif ettik. Bugün Meclis
Başkanlığı siyasi parti gruplarına çağrıda
bulunup, İç Tüzükün mevcut durumunu doğru tanımlayıp...
Ki orada, örneğin, iç tüzükler yaşayan,
canlı ve yazılan metinden zaman içinde
bağımsızlaşan uygulamalardır. İngiltere
Anayasası, geleneklere dayanan, bir tek kelimenin olmadığı
bir anayasadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son olarak şunu söyleyeyim
efendim: Bugüne uyumlaştırılacak demokratik bir İç Tüzüke
katkı vermeyiz. diye hiç söylemedik. Ama geçen haftaki çağrı ve
sıkıştırıldığı pozisyona itiraz
etmiştik. Onu ifade ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Elitaş, buyurun, sizin de mikrofonunuzu
açıyorum.
25.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Aslında, sayın grup başkan vekilleri,
muhtemelen, herhâlde, Meclis Başkanlığı bir tutanak
tutmuştur diye tahmin ediyorum ama kameralar vardı,
kayıttaydı. O kamera kayıtlarını eğer Sayın
Özel izlerse Levent Beyin ne söylediği konusuna vâkıf olmuş
olur. Şu anda telefonda konuştuklarınızı değil,
ben kulaklarımla duyduklarımı ifade etmeye
çalışıyorum.
Bakın, biz hep şunu ifade ediyoruz: Türkiye
Büyük Millet Meclisinin açılış saati 14.00. 14.15te ikinci oylama
yaptınız, buldunuz. Tam yetmiş beş dakika olmuş
Türkiye Büyük Millet Meclisi açık. Yetmiş beş dakikada AK
PARTİli konuşan kişiler, üç veya dört dakika ben konuştum
Grup Başkan Vekili olarak, 3 milletvekilimiz birer dakika konuştu,
yedi dakika; 1 milletvekilimiz de gündem dışı konuştu, on
iki dakika. Bir saat on beş dakika konuşmanın on iki
dakikası AK PARTİ, iktidar partisi tarafından
kullanılmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız, açıyorum
Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yüzde 60 çoğunluğu temsil edeceksiniz, milletten yüzde 50
alacaksınız, toplam yetmiş beş dakikanın on iki
dakikasını konuşacaksınız, Muhalefetin sesi
kısılıyor. diyeceksiniz.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Referandumda kaç dakika
konuştunuz?
GARO PAYLAN (İstanbul) Konuşun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) AK PARTİ
gelmediği için yarım saat ara verildi Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yani bu meseleyi
konuşurken Hep ben konuşayım, iktidar konuşmasın.
anlamına getirmek değil, burada sözü söylediğiniz zaman
insanların bundan faydalanabilmesi gerekir. On beş yıldır
konuşuyoruz, netice belli, icraat yapıyoruz; on beş
yıldır konuşuyorsunuz, netice belli, sandık belli.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Başkanım, siz
gelmediniz, başlayamadık ya.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
aslında Sayın Elitaş sizin, daha doğrusu sayın Meclis
başkan vekillerinin değişen sürece cevap veren çok haklı ve
uzlaşıyla yaptığınız doğru bir
uygulamanın doğru yönlerinden yararlanarak
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzükün
uygulanmadığını söylüyorum ben.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İç Tüzükte olmayan bir
hakkı kullanarak ama bir ihtiyaca cevap verecek bir işin içinde oldu
önce, eyvallah. Ama son dakikada, bu sefer döndü, Cumhuriyet Halk Partisine On
beş yıldır icraat yapıyoruz, on beş yıldır
konuşuyorsunuz, hâliniz ortada. diyerek sataştı. Kürsüden cevap
hakkı istemeyeceğim, sırf tutanağa geçsin diye söylüyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sataştı efendim, sataştı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sataştım,
doğru, on beş yıldır beceremiyorsunuz, sandıkları
dolduramıyorsunuz.
BAŞKAN Devam ediniz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, bu kadar yapıcı
bir uygulamayı böyle istismar edip böyle bir sataşmayla
sonlandırmak bir kere en basitinden centilmence değil. On beş
yıldır konuşuyorsunuz, yapıyorsunuz ediyorsunuz, çok
kendinizden emin gittiniz, buradan Yüzde 75le geleceğiz. diye
ayrıldınız
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yüzde 50yle geldik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
yüzde 50yi bile alamayıp
şaibeli ve mühürsüz bir yüzde 51 aldınız elinize, oturdunuz.
Vatandaş sizin ne olduğunuzu görüyor, bundan sonra da görecek.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Ya, görüyor zaten, 12 seçimdir kaybetmişsiniz.
Altmış yıldır muhalefetsiniz ya! O kadar net. Görüyor
zaten.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün 58inci maddesine göre, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın geçen birleşim tutanağında yer
alan beyanını düzeltme yönünde bir talebi vardır.
Buyurunuz
Sayın Tanal, size üç dakika süreyle söz veriyorum.
VIII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, 13/6/2017 tarihli 105inci Birleşimdeki bazı
ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması (x)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; geçen tutanakta benim geçen
beyanım şu: Seçim Kanununu getirmişsiniz. ibaresi yerine
Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu olarak ben düzeltme talebinde
bulunuyorum. Tutanakların bu şekilde düzeltilmesini istirham
ediyorum.
Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; istediğim Seçim Kanunu
ve Siyasi Partiler Kanunu bana dün akşam 2007 tarihli verilmişti.
Sonradan, yeni, taze kanun diye 2015 tarihli yine Seçim Kanunu ve Siyasi
Partiler Kanunu verildi, iki kanun da burada. Fakat dün gece, Meclis
kapandıktan sonra eve gittim, uyumadım, ya arkadaş, bu 2015ten
sonra değişen seçim kanunları var mı diye baktım,
hakikaten varmış. 687 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle,
9 Şubat 2017 tarihinde 298 sayılı Kanunun 149/A maddesi
-televizyonlar ve özel TVler Yüksek Seçim Kurulunun kararına
aykırı yayın yaparsa para cezası ve yayın durdurma
cezası- ilga edilmiş, yürürlükten kalkmış.
Ben
buradan Meclis Başkanına sesleniyorum: Bu kadar şatafatlı
israflar yaparken yani milletvekillerinin bu kadar güncel kanuna
ulaşmaları çok mu zor bir şey? Öncelikle, Meclis Başkanının
bu kanunları güncelleştirmesini talep ediyorum.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; Ben Düzce ilinin sorumlusuyum
Cumhuriyet Halk Partisi adına. Düzce ilimizin Hocaoğlu köyünde
bulunan çiftlikler nedeniyle oradaki tüm köylü pis kokulardan rahatsız.
Aynı zamanda, bu çiftliklerin pis suları dereye akıyor, oradan
Melen Çayına akıyor. Melen Çayındaki sudan İstanbulun
içme suyu temin ediliyor. İstanbulluların ve aynı zamanda,
Düzcede bulunan Hocaoğlu köyünün sağlığı tehdit
altında. Bir an önce yetkililerin bu konuda tedbir almasını
istirham ediyorum.
Aynı zamanda, Üsküdar ilçemizin Yavuztürk
Mahallesinde Belediye Başkanı Belediyeyi kazanırsam ben 8 kat
imar vereceğim. demişti. O sloganla oy alındı ama
vatandaşın hâlen mülkiyet sorunu, imar sorunu çözülmüş
değil. Üsküdar Belediye Başkanlığına bağlı
33 tane mahallemiz var, 16 tane mahallemizin imar ve mülkiyet sorunu var.
Öncelikle, Üsküdarda Cumhurbaşkanı oturuyor, bakanların
çoğu oturuyor, Türkiye Üsküdardan idare ediliyor. Benim istirhamım
şu: Söz ağızdan çıkar, söz bizler için namustur,
haysiyettir, şereftir. Siz bu vatandaşı
kandırdınız, oy aldınız. Oy
aldığınız, yapamayacağınız taahhütleri niye
verdiniz? Yavuztürk Mahallesi buradan, hem bakanlıktan hem Belediye
Başkanından verilen sözleri tutmasını bekliyor.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygı ve
hürmetlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, OHAL KHKsıyla yapılan düzenlemenin
kalıcı bir düzenleme olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tarafından basılan kitapçıkta yer
almamasını doğru bulduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın Tanal, sözünü ettiğiniz
kanun hükmünde kararnameyle özel radyo ve televizyonların
yayınlarıyla ilgili söz konusu 149/A maddesi yürürlükten
kalktığı hâlde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tarafından basılan kitapçıkta buna ilişkin bir düzenlemenin
yer almadığını söylediniz ve o kanunun güncellenmesini
ifade ettiniz.
Bildiğiniz gibi, olağanüstü hâl kanun hükmünde
kararnameleriyle ilgili iki görüş vardır. Birinci görüş: Bu
kanun hükmünde kararnameler olağanüstü hâl kalktığı anda
yürürlükten kalkar. Eğer böyleyse bu güncellemenin yapılmaması
gerekir. İkinci görüş: Hayır, olağanüstü hâl kalkmasa
dahi, bu düzenleme kalıcı olduğu için hüküm ifade eder, OHAL
kalktıktan sonra da hüküm ifade eder. Ancak yine bildiğiniz gibi,
İç Tüzükümüzde bunlar için belirlenmiş olan süreler vardır. O
süreler içerisinde söz konusu kanun hükmünde kararnamenin yasalaşması
gerekir. Yasalaştığı zaman Genel Kurul iradesini ortaya
koyar, söz konusu maddenin yürürlükten kalkmasını uygun bulabilir ya
da 149/A maddesini yürürlükten kaldıran OHAL KHKsının o
maddesini yürürlükten kaldırabilir. Böylesi bir belirsizlikte, söz konusu
düzenlemenin kalıcı bir düzenleme olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından basılan kitapçıkta yer almamasını ben daha
doğru buluyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkanım, özür dilerim. Yani
burada siz, bu açıklamalarınızla beni bu işi
bilmediğim şeklinde nitelendirerek bana sataşmada bulundunuz.
BAŞKAN
Estağfurullah
Rica ediyorum
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Ben 69a göre söz almak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Tanal, sataşma yok. Konuya ilişkin
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Yani dediniz ki: Bunun yer almaması daha
doğru.
BAŞKAN
Hayır
Bakın
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bu işi bilmeyen bir hukukçu olarak
nitelendirdiniz. Yani ben otuz yıllık hukukçuyum.
BAŞKAN
Hayır
Rica ederim
Siz
görüşünüzü ifade ettiniz, ben de bu konuda bir görüş ifade ettim.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Ama bu görüşle benim bilmediğim şeklinde
bir nitelendirme yaptınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Öyle anlaşıldı Sayın Tanal.
Bilmediğiniz anlaşılıyor.
BAŞKAN
Hayır efendim. Ben bir görüş ifade ettim, siz de bir görüş
ifade ettiniz. Bir sataşma yok Sayın Tanal, rica ederim.
Sizin ne
kadar dikkatli ve iyi bir hukukçu olduğunuzu ben biliyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tanalın bilmediği
anlaşıldı. Ben öyle anladım.
BAŞKAN
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Çölyak
Hastalığının Teşhis Aşamasının,
Sebeplerinin, Sonuçlarının ve Bu Hastalığa Maruz Kalanlara
Sağlanabilecek Yardımların Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesine İlişkin (10/518)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun Başkan,
Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır,
okutuyorum:
IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- (10/518) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1076)
13/6/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Komisyonumuz
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 13/6/2017 Salı
günü saat 16.00da toplanmış ve kullanılan 12 adet oy
pusulasının tasnif sonucu aşağıda adları ve
soyadları yazılı üyeler karşılığında
gösterilen oyu olarak İç Tüzükün 24üncü maddesi uyarınca
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
Ahmet
Eşref Fakıbaba
Şanlıurfa
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan : İsmail
Tamer Kayseri
Milletvekili (8) oy
Başkan Vekili : Celil
Göçer Tokat
Milletvekili (8) oy
Sözcü : Durmuş Ali Sarıkaya İstanbul Milletvekili (7) oy
Kâtip : Bennur Karaburun Bursa Milletvekili (7)
oy
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
B) Önergeler
1.- Başkanlıkça, Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Ali Cevherinin (10/518) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin yazısının 13/6/2017 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge
yazısı (4/101)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Şanlıurfa Milletvekili Sayın
Mehmet Ali Cevherinin Çölyak Hastalığının Teşhis
Aşamasının Sebeplerinin, Sonuçlarının ve Bu
Hastalığa Maruz Kalanlara Sağlanabilecek Yardımların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlenmelerin
Belirlenmesine İlişkin (10/518) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı
13/06/2017 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, bazı şirketlere kamu eliyle
sağlanan rantlar kapsamında ortaya çıkan ekolojik tahribatlar ve
rantiyer tipi sermaye birikimi süreçleri ile ihmallerin ve doğa/çevre
yıkımının boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/565)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
AKP
Hükûmetleri boyunca belli bazı şirketlere kamu eliyle sağlanan
rantlar kapsamında ortaya çıkan ekolojik tahribatlar ve rantiyer tipi
sermaye birikimi süreçlerinin araştırılması, ihmallerin ve
doğa çevre yıkımının boyutlarının
belirlenmesi ile tüm bu durumlara dair çözüm yollarının
bulunması amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün
104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken
HDP
Grup Başkan Vekili
Diyarbakır
Gerekçe:
AKP
iktidarı siyasi iktidarını tahkim ettikçe iktisadi çıkarlar
politikasında rantiyer tipi, spekülatif kazançların esas
alındığı bir sermaye birikim rejimine geçmiştir.
AKP,
demokrasi, özgürlükler ve hukuk normlarını ülkede tahkim etmek yerine
bu alanları müphemleştirmeyi esas alınca bu
yaklaşımı tamamlayacak iktisat politikalarını da
devreye koymuştur. Bu iktisat politikaları birkaç aşamadan
oluşmaktadır. Bu aşamaların ilkinde müphemlik alanında
hükmetmeyi ayakta tutacak iktisat politikaları belirlenmiştir.
İkinci aşamada, çoğunlukla ihale fırsatlarından
oluşan kamusal kaynakların dağıtımı yoluyla
iktisadi rant oluşturma faaliyetine girilmiştir. Bu faaliyet
neticesinde, ülkedeki kaynakları ve rant dağıtımı dar
bir grup sermaye sınıfının elinde kristalize edilmiş,
kristalizasyona sahip olan bu sermaye sınıfı da
doğa-yaşam-insan üçlemesine karşı iktisadi kârı esas
alan ve tek normu kâr etmek olan bir anlayışla hareket etmiştir.
Siyasal öznenin, iktisadi özne aracılığıyla güçlendirilmesi
ya da tam tersi şekilde iktisadi öznenin kârı elde edip tekrardan
siyasi özneyi güçlendirecek hamle yapması çerçevesinde bir düzen kurgusu
oluşmuştur.
Bu kurgu
düzeninin iktisat alanına, yaşama dair olan her şeyi dâhil etme
girişimi karşısında ortaya çıkan sisteme dair
çelişkiler, bugün İstanbul'dan Ege'ye, Doğu Karadeniz'den
Doğu Anadolu'ya kadar ülkenin dört bir köşesinde konuşulmakta,
yaşama dokunulan her yerde direnişler filizlenmektedir.
İki
boyutu olan bu faaliyet ve direniş ikileminde, faaliyete düşen
kısımlara dair AKP hükûmetleri marifetiyle altı sermaye
öznesinin büyük oranda rant sağladığı kamuoyuna
yansımıştır. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre
başta Cengiz Holding olmak üzere Limak Grup, Kolin Grup, Çalık
Holding, Sancak Grubu, Torunlar Grup gibi sermaye gruplarının AKP
Hükûmetiyle ilişkilenme biçimleri, kendilerine büyük iktisadi kazançlar,
topluma ve ekolojik yaşama ise büyük bir yıkım getirmektedir.
Sadece Cengiz Holdingin AKP hükûmetleri döneminde kamu ihalesi yoluyla Eti
Bakır, Eti Alüminyum, Ankara-İstanbul hızlı tren
inşaatı, Ilısu Barajı, Ordu Havaalanı, Maltepe sahil
düzenlemesi, Boğaziçi ve Akdeniz Elektrik Dağıtım, üçüncü havaalanı,
Ankara-Sivas Hızlı Tren Projesi ve Mersin Akkuyu Nükleer Santrali
işlerini aldığı bilinmektedir. Bu sermaye ve iktidar
siyaseti ilişkilenmesinin kökeninde "akrabalık",
"ideolojik hayranlık, "siyasi çalışmalara finans
oluşturma ve "havuz medya oluşturma gibi faaliyetlerin
olduğu kamuoyunda çokça tartışılmaktadır. Söz konusu
sermaye öznelerinin başında bulunan kişilerin siyasi iradeyle
ilişkisi ve bir tür "dokunulmazlık sahibi olduğu da adli
ve idari makamlar tarafından yürütülen 17-25 Aralık soruşturmalarından
sonra ortaya çıkan ses kayıtlarına dair herhangi bir takibat
yapılmamasıyla görülmüştür. Bu ses kayıtlarında Cengiz
Holding ile Özaltın şirketi sahipleri arasında yapılan
telefon görüşmelerinde Kürt halkına yönelik nefret ve hakaret dili
kullanıldığı ortaya çıkmış, bu durumla
ilgili ne siyasi irade ne de adli otoriteler tarafından tek bir
girişimde bulunulmamıştır.
Söz
konusu ikilemin direniş boyutunda ise siyasi-sermaye boyutunda bulunan
öznelerin iktisadi rant sağlamak amacıyla hedeflediği tüm
yörelerde halkın direnişiyle karşı karşıya
kaldığı bilinmektedir. Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde
doğayı tahrip eden, ekolojik yaşamı büyük yıkıma
götüren HES yapımlarına karşı geliştirilen
direnişler, Taksim Meydanındaki Gezi Parkını ucube
projelerle kent rantına dâhil etmeye yönelik girişimlere
karşı başlayan Gezi direnişi ve Yırca'da,
Validebağ'da, Hevsel'de, Cerattepe'de, Muğla'da, Mersin Akkuyu'da,
Dersim'de spesifik konusu itibarıyla farklılaşan ama
yaşamı savunan direnişler, bugün Türkiye'de rantiyer tipi sermaye
birikimine karşı geliştirilen yeni yaşam umutlarıdır.
Bu
kapsamda, bazı şirketlere kamu eliyle sağlanan rantlar
kapsamında ortaya çıkan ekolojik tahribatlar ve rantiyer tipi sermaye
birikimi süreçlerinin araştırılması, ihmallerin ve
doğa/çevre yıkımının boyutlarının
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasını talep ediyoruz.
2.- Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk ve
21 milletvekilinin, Kültür ve Turizm Bakanlığının Doğu
Karadeniz Turizm Master Planı çerçevesinde hazırladığı
Yeşil Yol Projesinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/566)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kültür ve
Turizm Bakanlığının Doğu Karadeniz Turizm Master
Planı çerçevesinde hazırladığı Yeşil Yol Projesi
Doğu Karadeniz'i kitlesel turizme açmayı hedeflemektedir. Yeşil
Yol bölgeyi ranta, talana ve büyük şirketlerin kâr hırsına
kurban etmekle kalmayacak, ayrıca nadide biyolojik çeşitliliğini
de yok edecektir. Türkiye'de doğal alanların korunması ve
ekolojik politikaların yeniden gözden geçirilmesi için Yeşil Yol
Projesiyle ilgili Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini arz ederim.
1) Berdan Öztürk (Ağrı)
2)
Meral Danış Beştaş (Adana)
3)
Behçet Yıldırım (Adıyaman)
4)
Dirayet Taşdemir (Ağrı)
5)
Sırrı Süreyya Önder (Ankara)
6)
Ayşe Acar Başaran (Batman)
7)
Mehmet Ali Aslan (Batman)
8)
Saadet Becerekli (Batman)
9)
Hişyar Özsoy (Bingöl)
10)
Mizgin Irgat (Bitlis)
11)
Altan Tan (Diyarbakır)
12)
Çağlar Demirel (Diyarbakır)
13)
Feleknas Uca (Diyarbakır)
14)
İmam Taşçıer (Diyarbakır)
15)
Nimetullah Erdoğmuş (Diyarbakır)
16)
Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
17)
Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
18)
Ziya Pir (Diyarbakır)
19)
Mahmut Toğrul (Gaziantep)
20)
Abdullah Zeydan (Hakkâri)
21)
Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır)
22)
Erdal Ataş (İstanbul)
Gerekçe
Yeşil
Yol Projesi, Kültür ve Turizm Bakanlığınca Doğu Karadeniz
Turizm Master Planı çerçevesinde hazırlandı. Hazırlanan bu
projenin gerekçesi AKP Hükûmetinin kalkınmacı retoriğini
gizleyen bir içeriğe sahip. Sözde Yeşil Yola yaylalar birbirine
bağlanacak, ziyaretçiler yöredeki bütün yaylaları daha rahat gezme ve
konaklama imkânı bulacak, turizm gelişecek ve bölgeye ekonomik
katkı sağlanacak.
Yeşil
Yol dedikleri, Samsun'dan başlayıp Ordu, Giresun, Gümüşhane,
Bayburt, Trabzon, Rize ve Artvin'i 2.600 kilometrelik bir yolla yaylalar
üzerinden birbirine bağlayacak, ekosistem karşıtı bir
proje. Hükûmet yetkililerinin açıklamalarına bakacak olursak
doğaya zarar vermeden yapılacakmış oysaki yöre insanı
Hükûmet yetkilileriyle ve projeyi hazırlayanlarla aynı paralelde
düşünmüyor. Fırtına İnisiyatifi adına açıklama
yapan Deniz Demirci "Adı yeşil ama özü kara olan bu yolun vadimize
felaket getireceğini görüyoruz. Yeşil Yolun bir ihtiyaç
olmadığı gerçeğini biliyoruz. Fırtına Vadisi'nde
her yaylanın yolu vardır ve yeni yola gerek yoktur. Yeni
açılacak yollara, araç trafiğini artıracağı ve
doğal ekosistemi parçalayacağı için karşıyız.
Dağda, millî parkta, doğal sit alanlarında, 3 bin metrede çift
şeritli yol olmaz. Vadide daha fazla yol, bağlantı yolları
ve yol genişletmeleri Fırtına Vadisine onarılmaz zararlar
verecektir. Arazi vitesli araçlarla tozu dumana katarak giden ve günde beş
yayla gören turisti, mangal ateşi ile çöpleri, meraları ele
geçirmiş otelcileri yaylalarımızda ve meralarımızda
yani yaşam alanlarımızda kesinlikle görmek istemiyoruz.
demiştir. Yeşil Yolun Google Earth haritaları üzerinden
çizildiğini anlatan, imarsız, ÇED raporsuz ve bilim
dışı olduğunu söyleyen Demirci "Bu hukuksuz ve kaçak
yol için açtığımız davalardan biri için Rize İdare
Mahkemesi durdurma kararı verdi. Bu karardan sonra adı yeşil,
özü kapkara olan bu yol kapsamında vadide yapılan
çalışmaların tüm yargı süreçleri sonuçlanıncaya kadar
durdurulmasını talep ediyoruz. İş makinelerinin
dağlarımızdan çekilmesini ve makinelerin güvenliğinin
kendilerince alınabileceği güvenli bir yere çekilmesini talep
ediyoruz. demiştir.
Söz
konusu proje hayata geçtiğinde tarım yok olacak,
hayvancılık ve arıcılık bitme noktasına
gelecektir. Turizm potansiyelini arttırma adına bölgeye
yapılacak kötülüğün parayla ölçülebilir bir
karşılığı da yok zaten. Daha önceden HESlerle
kurutulmaya çalışılan bölgeye ilişkin ekolojistlerin
yaptığı tespitlerden bir tanesi de şu: Derelerin ana
kaynaklarının bulunduğu buzul gölleri seviyesine yol
çıkarmak, onları birbirine bağlayarak denetimsiz, kontrolsüz
geçişlere zemin hazırlamak turizmi öldürecek. Çünkü bölgeye gelen
insanların tamamının arabalarıyla gezmek istediğini
düşünmek oldukça yanlış. Keşfetmek için alternatif yollar
önerilmeli, rehberlik müessesi geliştirilmeli ve yöre sakinleriyle
misafirlerin teması sağlanmalı, bu hakiki anlamda bir turizm
olur. Bu yeni yolların hemen hepsinin tarihî taş döşeli patika
ve orman yollarının tam üzerinden geçirilmesi ise ayrı bir
handikaptır.
Nitekim,
herkesin üzerinde hemfikir olduğu başka bir konu da Karadeniz
Bölgesi'nde yolu açılan yaylaların büyük bir kısmının
betona teslim olduğunu, kalabalığı kaldıracak bir
altyapının bulunmadığını -Uzungöl, Ayder
örneklerinde olduğu gibi- görmemek için gerçekten kör olmak gerekiyor.
Bu proje
derhâl durdurulmalıdır çünkü Türkiye'nin Doğu Karadeniz
Bölgesi'ni de içine alan Kafkasya, dünyanın en büyük ve
bağımsız doğa koruma kuruluşlarından WWF'in
belirlediği 200 küresel ekolojik bölge arasında yer alıyor.
Bölge, aynı zamanda, yeryüzünün en zengin biyolojik
çeşitliliğine sahip ancak tehdit altındaki 35 sıcak
noktasından biri. Karadeniz'in sarp coğrafyasında yüzlerce
kilometre uzunluğunda ve onlarca metre genişliğinde bir yol
ağı açmak, devasa kazı ve dolgularla hektarlarca orman arazisi,
mera ve binlerce ağacın yok olmasına neden olacak. Doğal
yaşam alanlarının yol ağlarıyla ve turistik tesislerin
başı çektiği yerleşim bölgeleriyle parçalara bölünmesi de
başta büyük memeliler gibi geniş alanlara ihtiyaç duyan yaban
hayvanlarının ve kuşların yaşamını tehdit
edecek. Hayvanların üremeleri, doğal alanlar arasında geçiş
yapmaları, beslenme ve barınma alanları bulmaları
zorlaşacak, insanlarla çatışmaları artacaktır.
WWF Türkiye
Doğa Koruma Direktörü Sedat Kalem konuyla ilgili yaptığı
açıklamada Doğu Karadeniz bu hâliyle de önemli bir doğa turizmi
bölgesi. Bölgeye gelen turistleri, bozulmamış doğanın
içinde birkaç gün geçirmek ve kentte bulamadıkları mütevazı ve
samimi konaklama koşulları mutlu etmeye yeter. Büyük sermaye birikimi
gerektirmeyen bu turizm yatırımları yöre halkının da
gelirden pay almasını sağlıyor. demiştir.
Dünyada
korumada öncelikli 100 alandan biri olan bu nadide bölge doğal bir sit
alanı. Sit alanlarına dünyadaki bütün ülkeler şu temel düsturla
yaklaşmaktadırlar: "Dokunulamaz, yapılaşma olamaz,
inşaat yapılamaz, yol yapılamaz. Yol yeşilken geri dönmek
ve bölge halkının "İstemiyoruz.
çığlığına kulak vermek, bu ekolojik felaketin
karşısında durmak öncelikle Meclisin görevi olmalıdır.
3.- Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalp ve 22 milletvekilinin, Çöktürme Planı adı verilen
gizli ibareli eylem planıyla ilgili ve 25/1/2015 tarihli Yeniçağ
gazetesinin haberine göre Emniyet Genel Müdürlüğünde yapılan gizli
toplantıyla ilgili iddiaların ve aralarındaki bağın
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/567)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Basına
yansıyan bilgilerde, Hükûmetinizin talimatıyla Eylül 2014'te Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığınca hazırlanarak
Genelkurmay Başkanlığına sunulan ve Genelkurmay Strateji
Plan Dairesi, Strateji Şube Müdürlüğünün Çöktürme Planı
adını verdiği gizli ibareli eylem planının
hazırlandığı iddia edilmiştir. Bu plandan dört ay
sonra, 25 Ocak 2015 tarihinde ise Yeniçağ gazetesi Ankara temsilcisi Ahmet
Takanın köşe yazısında ismini vermediği bir emniyet
müdürünün mektubundan aktardığı iddialara göre ise Emniyet Genel
Müdürlüğünde gizli bir toplantı yapıldığı öne
sürülmüştür. Basına yansıyan bu iki gizli toplantı
iddiasının ve aralarındaki ilişkinin
araştırılması amacıyla Anayasanın 98inci, İç
Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırılması açılmasını arz ve talep ederiz.
1)
Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
2)
İdris Baluken (Diyarbakır)
3)
Filiz Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4)
Garo Paylan (İstanbul)
5)
Hüda Kaya (İstanbul)
6)
Müslüm Doğan (İzmir)
7)
Ali Atalan (Mardin)
8)
Erol Dora (Mardin)
9)
Mithat Sancar (Mardin)
10)
Ahmet Yıldırım (Muş)
11)
Burcu Çelik (Muş)
12)
Besime Konca (Siirt)
13)
Kadri Yıldırım (Siirt)
14)
Aycan İrmez (Şırnak)
15)
Faysal Sarıyıldız (Şırnak)
16)
Ferhat Encu (Şırnak)
17)
Leyla Birlik (Şırnak)
18)
Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19)
İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20)
Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21)
Alican Önlü (Tunceli)
22)
Nadir Yıldırım (Van)
23)
Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Basına
yansıyan bilgilerde, Eylül 2014te Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığınca hazırlanarak Genelkurmay
Başkanlığına sunulan ve Genelkurmay Strateji Plan Dairesi,
Strateji Şube Müdürlüğünün "Çöktürme Planı adını
verdiği "gizli ibareli eylem planının
hazırlandığı iddia edilmektedir. Basında yer aldığına
göre, bu planda özel polis kuvvetleri ve özel askerî komandolar eşliğinde
ordu güçleri şehirleri kuşatarak mahallelere ve yerleşkelere
operasyonlar düzenleyecektir. Saldırıların komuta merkezi il
jandarma komutanlıkları olacak, gereklilik hâlinde helikopter ve yine
gerekirse savaş uçakları il jandarma komutanlığı
emrine verilecektir. Bu planın basına yansımasından dört ay
sonra ise Yeniçağ gazetesi Ankara Temsilcisi Ahmet Takan'ın 25 Ocak
2015 tarihli yazısında ismini vermediği bir emniyet müdürünün
mektubundan aktardığı iddialara yer verilmiştir. Çöktürme
Planında olduğu gibi yine gizli bir toplantı
yapıldığı ve 54 Emniyet personelinin doğudaki
bazı kritik bölgeler için görevlendirildiği iddia edilmiştir.
Çöktürme
Planının bir parçası olduğu düşünülen bu
toplantıya dair iddiaların yer aldığı mektupta 25
Aralık günü emniyet amiri, 4. ve 3. sınıf emniyet müdürü olmak
üzere toplam 54 emniyet personelinin Emniyet Genel Müdürlüğü
binasının Y Blok Toplantı Salonuna davet edildiği ve
toplantıya Genel Müdür Celalettin Lekesiz, Genel Müdür Yardımcısı
Mustafa Gülcü, Terörle Mücadele, İstihbarat, Özel Harekât, Personel,
Kaçakçılık, Güvenlik, İkmal Bakım, İdari Mali
İşler Daire Başkanlarının
katıldığı iddia edilmektedir. Toplantının ilk 2
oturumunun Genel Müdürlük binasında, 3üncü oturumun ise İstihbarat
Daire Başkanlığında yapıldığı ve
toplantının ilk oturumunda Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz ve
Genel Müdür Yardımcısı Zeki Çatalkaya ile Personel, Terörle
Mücadele, İstihbarat Daire Başkanlarının
konuştuğu iddia edilmektedir.
Söz
konusu mektupta yer alan bazı ifadeler şöyledir: Çözüm sürecinin
yanlış anlaşıldığı ve devlet otoritesinin
zaafa uğratıldığı, bu zafiyeti ortadan kaldırmak
üzere -toplantıya çağırılan- vatanseverlerin
seçildiği, bizim fedakârlığımızla Güneydoğudaki
başıbozukluğun giderileceği, seçim sürecinin istenen şekilde
atlatılacağı ve seçimde iş birliği içinde
çalışılacağımız -ne demekse- vatanın
kurtarılmasının bizim elimizde olduğu anlatıldı,
bolca gaz verildi.
Yapılan
konuşmaların çarpıklığını fark edince not
almaya başladım ve benim gibi katılanlardan birçoğu da not
alıyordu, hatta cep telefonuyla ses kaydı yapanlar dahi vardı.
Zaten katılımcı 54 personel ve orada bulunan görevliler de bu
konuşmaların tanığıdır, inkâr edilmesi asla
olası değildir. Genel Müdürün konuşmasında bu
görevlendirmenin bir iki yıl sürebileceği ifade edilince
katılımcılarda duygusal patlama oldu.
Son
cümleler, her ne pahasına olursa olsun olayların önlenmesi için
gerekirse şiddet artırılarak -bire bir kullanılan ifade:
Geri durmayın! Kırın! Geçirin!- otoritenin
sağlanacağı şeklinde oldu.
Personel
Daire Başkanı Kınacı, oturum sonrası çevresini
saranlara, gerekirse gönderilecek personele çift terfi verileceği, örtülü
ödenekten ekstra maaş ödeneceği, 24 maaş taltifinin sürekli
verileceği ve geçmiş disiplin suçlarının bir şekilde
temizleneceği gibi mantıkla ve hukukla izahı olmayan türlü
vaatlerde bulundu.
Üçüncü
oturum için İstihbarat Dairesine gidildi. Orada da İstihbarat Daire
Başkan Yardımcısı ve bir şube müdürü tarafından
PKK konusunda brifing aldık.
Bu konuya
tereddüt etmeden bir an önce müdahale etmezseniz mağdur olacağız
ve bizim için çok geç olacak.
Basında
çıkan bu iki gizli toplantı iddialarının ve
aralarındaki bağın araştırılması için bir
Meclis araştırma komisyonu kurulmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Birleşime saat 16.45e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.06
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU
(Hatay), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106ncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir söz talebim var efendim.
BAŞKAN Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında MİT
tırları davası olarak bilinen davada yirmi beş yıl
hapis cezası verilmesine ve daha temyiz aşaması varken
tutuklanarak cezaevine gönderilmesine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bugün
İstanbulda, Çağlayan Adliyesinde İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Enis Berberoğlunun MİT tırları davası
olarak kamuoyunda bilinen, gerçekte halkın haber alma özgürlüğünün,
gazeteciliğin ve gerçeklerin yargılandığı, olayın
gelişimi, geliştiği sırada söylenenler ve zamanın
ortaya çıkardığı gerçekler göz önüne
alındığında gerçeklerin, haklılığın ve
gazeteciliğin yargılanarak had bildirildiği bir davada karar
duruşması vardı. Milletvekilimiz Enis Berberoğlu
hakkında bu karar duruşmasında müebbet hapis cezası verilip
daha sonraki indirimle yirmi beş yıla çevrilmiş ve kendisi, daha
temyiz aşaması varken, Anayasanın milletvekillerinin
tutulması, tutuklanmasıyla ilgili güvenceleri ortadayken tutuklanarak
cezaevine gönderilmiştir.
Bütün
dünya kamuoyu ve Türkiye kamuoyu biliyor ki bu davanın savcısı
da hâkimi de müdahili de müdahale edeni de aynı kişidir. Bu dava,
saray rejiminin kendisine hayır diyen milyonlara karşı
yürüttüğü bir davadır. Alınan karar etkin olan faşizmin
tescilidir. Cumhuriyet Halk Partisi bu faşizmle tüm tarihi boyunca
ettiği mücadeleyi bugünden sonra da gösterecektir.
Enis
Berberoğlu da halkın seçtiği vekiller de bu saray rejiminin
talanına, baskısına ve zulmüne hayır diyen herkes de emin
olsun biz güçlüyüz, biz kazanacağız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın
Yıldırım
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, söz istemiştim ben de.
(CHP
Grubunun Genel Kurul salonunu terk etmesi)
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Konuş kendi kendine şimdi.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Oğlum, ne terbiyesizlik yapıyorsun ya!
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Kes!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Laf atma. Adamsan gel burada konuş.
CEYHUN
İRGİL (Bursa) - Artistlik yapma!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Gel buraya. Gel konuş.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Faşizminizle baş başa kalın.
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.55
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU
(Hatay), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan, bir söz talebim var.
BAŞKAN
Sayın Yıldırım, bir saniye, söz vereceğim size.
Evet,
Sayın Yıldırım, sisteme girmişsiniz, İç Tüzük
60a göre söz veriyorum.
Buyurun.
27.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, İstanbul Milletvekili Enis
Berberoğlunun tutuklanmış olmasının 20 Mayıs ve
4 Kasım siyasi darbelerinin devamı niteliğinde olduğuna ve
şiddetle kınadıklarına ilişkin açıklaması
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, ülkemiz on dört aydır siyasi darbeler üzerine siyasi darbeler
yemektedir. İlk siyasi darbe, şu Meclise, bir saray darbesi olarak
tarihe geçecek şekilde 20 Mayıs 2016 günü yapıldı.
İkinci büyük siyasi darbe ise 4 Kasım 2016 günü gerçekleşti.
Enis
Berberoğlunun bugün tutuklanmış olmasını,
amasız, fakatsız şiddetle kınıyoruz. Enis
Berberoğlu, ne sadece gazeteci kimliğiyle ne de siyasetçi
kimliğiyle değil, bugün, artık siyasi iktidara boyun
eğmeyen, onun güdümüne girmeyen, ona muhalif olan herkesin hedef hâline
getirildiği bir toplumsal kamplaşma içerisine sürüklenmiş
bulunuyoruz. Gri alanı olmayan, her şeyin siyah ve beyaz olarak
telakki edildiği bir iktidar gerçekliğinde bugün Enis Berberoğlunun
tutuklanmış olması, 20 Mayıs ve 4 Kasım siyasi
darbelerinin devamı niteliğindedir.
Bunu
kabul etmediğimizi, ilkesel tutumumuzu sürdürdüğümüzü, şimdiye
kadar belediye eş başkanlarına, siyasetçilere, eş genel
başkanlarımıza ve milletvekillerimize dönük siyasi darbe
operasyonlarının ve rehin alma politikalarının bir
devamı niteliğinde olduğunu ifade ediyor ve bunu, partimiz,
grubumuz adına şiddetle kınadığımızı
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
X.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından,
Türkiye'de 6284 sayılı Kanunun İstanbul Sözleşmesinin
uygulanması önündeki engellerin araştırılarak
kadınlara yönelik şiddete karşı alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 8/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Haziran 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu, 14/06/2017 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
08
Haziran 2017 tarihinde, İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili
Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından verilen, 4779 sıra
numaralı, Türkiye'de 6284 sayılı Kanunun İstanbul
Sözleşmesinin uygulanması önündeki engellerin
araştırılarak, kadınlara yönelik şiddete
karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 14/06/2017 Çarşamba
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisi lehinde ilk söz İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğluna
aittir.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün kadına yönelik
şiddete karşı alınması gereken önlemlerle ilgili
verdiğimiz önerge üzerine bir konuşma
hazırlamıştım ancak dün Türkiye feminist hareketi için, Türkiye
kadınları için çok değerli, çok büyük katkıları olan,
benim de çok yakın dostum olan Şirin Tekeliyi kaybettik. Kendisini
anlatmadan önce aslında Türkiyede yapılmış olan,
kendisinin de tabii bundan hoşnut olacağı bazı uygulamalardan
bahsederek söze başlamak istiyorum.
Şimdi, son birkaç yılda Türkiyede 43 yerde
kadın merkezi açıldı. Bu merkezlerde psikolog, sosyolog, doktor
gibi yaklaşık 500 kadın istihdam edildi, 4 yerde
sığınak kuruldu, Alo Şiddet hattı kuruldu, mor satış
kabinleri hazırlandı, kadın kooperatifleri kuruldu,
kadınların basketbol, voleybol takımları kuruldu,
kadın festivalleri, kadın tiyatro toplulukları oluşturuldu,
kadın, çocuk sağlığı konusunda sağlık
merkezleri açıldı, kadın şoförler işe
alındı, erkeklerin yoğunlaştığı alanlarda
istihdam alanları açıldı kadınlara, 8 Mart idari tatil ilan
edildi, eşlerine şiddet uygulayanlara ve kız
çocuklarını okutmayanlara ağır cezalar getirildi,
maaşları kesildi, işten çıkarıldılar.
Şimdi, belki iktidar sıraları
bunların kendileri tarafından yapıldığını
düşünebilirler ama hayır, bunlar sizler tarafından
yapılmadı. Bunlar, ister güneydoğu deyin ister Kürt illeri
deyin ister kürdistan deyin, adına hanginiz ne derseniz deyin, ancak hep
klişelerle, töre, namus cinayetleriyle anılan ve belki hâlâ kafalarda
böyle kalan yerlerde açıldı ve şimdi onların yerinde yeller
esiyor. Çünkü bunların hepsi kapatıldı, kayyumlar atandı ve
kayyumlar kadın merkezlerini, kadın
sığınaklarını kapatmakla meşguller.
Evet, maalesef daha birçok da akıl almaz olay
yaşandı. Şimdi, bu, sadece Kürt illerinde olan bir şey de
değil. Aslına bakarsanız, her yerde kadınların
kazanımlarını silmek ve onlar yokmuş gibi davranılmak
istendi. Yani âdeta format atmak, bizim geçmişimiz, hafızamız
silinmek istendi. Ancak ben özellikle şunu ifade etmek isterim: Bizler,
erkekler tarafından yazılan o tarihi de kendimiz ortaya
çıkardık ve bütün bu kazanımları kendimiz elde ettik.
Türkiye feminist hareketinde, kadın hareketinde çok büyük kazanımlar
elde edildi ve çok köklü bir tarihimiz var. O nedenle, bize format atmak da, bu
anlamda baskı kurmak da, kazanımlarımızı gasbetmek de
hiçbir şekilde kolay değil ve olmayacak, hiçbir zaman da kolay
olmayacak.
Evet,
çünkü biz aslında inadı çok iyi biliyoruz. Hakikaten o inat bütün
kadınlarda var ve o mücadeleyle kazanılan şeyler de hiçbir
şekilde geri verilmeyecek. Tabii, yapmanız gereken şeyler var
ama bunları sıralamak istemiyorum çünkü siz bunları Tayyip
Erdoğanın Belediye Başkanlığı döneminden beri
biliyorsunuz aslında, neler yapmanız gerektiğini. 6284
sayılı koruma tedbirleri kanununun nasıl etkin uygulanması
gerektiğini, nasıl İstanbulda imzalandığı için
İstanbul Sözleşmesi adını alan, Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Sözleşmenin etkin uygulanması
gerektiğini, kadınlara kreş ve ücretsiz sağlık
hizmetleri sağlanması gerektiğini, bunun yanı sıra pek
çok şeyi, yüzlerce sığınak açmanız gerektiğini,
bunların hepsini ama hepsini çok çok iyi biliyorsunuz ama
yapmıyorsunuz, yapmıyorsunuz, yapmıyorsunuz.
Evet,
sizin inadınız varsa bizim de inadımız var ve ben işte
o inatçı kadınlardan bir tanesini sizinle tanıştırmak
istiyorum: Şirin Tekeli.
1987de
Yoğurtçu Parkında örgütlediğimiz kadına yönelik
şiddete karşı, dayağa karşı kampanyada -ki askerî
darbeden sonra yapılan ilk yasal yürüyüştü-
yaptığımız yürüyüş sırasındaki
konuşmasından bu fotoğrafı.
Şirin
Tekeli neler yaptı Türkiyede? Aslında Türkiyeye bir mesajdır
onun hayatı. Özellikle bu kirlenmiş siyasette ve her şeyin
yolsuzluklarla, para hırsıyla anıldığı bu ortam
içerisinde Şirin Tekeli bütün mallarını ama bütün
mallarını yoksul çocukların okuması için
bağışladı.
Şirin
Tekeli, İnsan Hakları Derneği kurucu üyesidir, İstanbul
Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı kurucu üyesidir,
İstanbul Mor Çatı Kadın Sığınağı
Vakfı kurucu üyesidir, Türkiye Helsinki Yurttaşları Derneği
kurucu üyesidir, Kadın Adayları Destekleme Derneğinin
kurucusudur, Kadın Hukukçuları Destekleme Vakfının -en son
birlikte kurduğumuz vakıftır- kurucusudur ve bu vakıf
şu anda yüzlerce öğrenciye burs veriyor.
Evet,
arkadaşlar, belki çok ilginizi çekmiyor ama paralar paylaşılmak
içindir. Şirin Tekeli hayatı boyunca eşitliği kendi
bedeninde aslında bunun timsali olarak yaşadı, herkesle
eşit ilişki kurarak yaşadı, çocukla, büyükle, bizim
yaşımızdakilerle her zaman eşit ilişki kurarak
yaşadı ve bu eşitlik hakikaten onun aslında
varlığında timsalleşti ve eşi benzeri bulunmaz, o
nedenle de boşluğu asla doldurulamaz bir şey oldu.
Şirin
Tekelinin korumaları yoktu ama yüz binlerce seveni vardı.
Feministlerin koruması yoktur arkadaşlar. Onlar kendileri gezerler,
kadın mücadelesiyle gezerler, öyle büyük, janjanlı arabalarla,
araçlarla, etraflarında binlerce koruma olarak gezmezler. Bu erkek egemen
siyaseti değiştirmek için ve bu erkek egemen düzeni
değiştirmek için mücadele ederler. İşte Türkiyede bunun
sözünü ilk söyleyen kadındı Şirin Tekeli. İlk defa,
Türkiyede Feministim. diyen ve bunun yolunu açan kadındı.
Evet,
aslında sadece onun hayatı değil, aynı zamanda Şirin
Tekelinin şu anda ölümü de Türkiyeye bir mesajdır çünkü 1980
darbesinden sonra, YÖK sırasında Artık özgür üniversite, özgür
eğitim yok. diyerek üniversiteden istifa eden ve belki bugün KHKlarla
ihraç edilen binlerce akademisyenle en fazla empati kuran insanlardan birisi
olan Şirin, ömrünü, bütün hayatını feminist harekete ve
insanlığa vakfettiği gibi bedenini de aynı şekilde
bilime adadı ve İstanbul Tıp Fakültesine
bağışladı. Yani yarın saat 19.00da İstanbul
Tıp Fakültesinden Şirin Tekeliyi uğurlayacağız ve
bundan sonrasında bilimsel araştırmalar için Şirin
Tekelinin bedeni yaşayacak ve bunun için kullanılacak. Bu da
herhâlde bize ölürken verdiği bir başka mesajdı.
Evet, bu
kadar iyilik belki bu kadar kötülükle yaşayamazdı ve gerçekten, onu
tüm Türkiyeli kadınlar olarak, feminist mücadele yoldaşları
olarak mücadelemizde ve en güzel anılarımızda yaşatacağız.
Buradaki her şeyden ve her andan daha gerçek, daha samimi olan feminist
mücadeleyi, kadın hareketini de buradan selamlamak istiyorum.
Şunu da ifade etmek isterim ki eğer bu ülkede
halkların seçtiği, halkın seçtiği bir
Cumhurbaşkanı olacak idiyse o Şirin Tekeliydi aslında.
Gerçekten buna yakışan insan, yaptıklarıyla,
yaşadıklarıyla, ölümüyle, verdiği mesajlarla oydu.
Umarım böyle bir dünya da kurulacak, bundan eminim, Türkiyede ve dünyada bunu
kuracağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, önerinin aleyhinde ilk söz, İstanbul
Milletvekili Arzu Erdeme aittir.
Sayın Erdem, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ekranları
başında bizleri izleyen aziz Türk milleti, saygıdeğer
basın mensupları ve Meclisimizin kıymetli
çalışanları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kadına yönelik
şiddet ve cinayetlerin önlenmesi için verilmiş olan grup önerisi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Ekranları başında bizleri izleyenleri tekrar
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kadına yönelik
şiddetin kentli, köylü, eğitimli, eğitimsiz, varlıklı,
yoksul, ev kadını, çalışan kadın hiç fark etmeksizin
birçok kadının başına geldiğini ve şiddet görerek
mağdur bırakılan kadının sayısının ne
kadar yüksek olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu konuyu bu kürsüde ve bu
Mecliste bir çok kez konuştuk, birlikte değerlendirdik,
yapılması gerekenler üzerinde de tartışmalarda bulunduk
ancak bir arpa boyu kadar yol alamadık maalesef.
Bugün sevindim, neye sevindim? Münevver Karabulut
cinayetiyle alakalı, o evladımızın cinayetiyle alakalı
Türk adaletinden çok önemli bir karar çıktı: Faile verilmiş olan
ceza, manevi tazminat noktasında yüksek bir ceza miktarı oldu, bu
benim yüzümü güldürdü. Ama yeterli mi? Yitip giden, toprağa düşen
evladımızla ilgili ödenecek olan hiçbir tazminat o ana babanın
acısını dindirmeyecektir. Onun için yetmez ama önemli bir
adımdı. Bu adımla alakalı, Türk adaletinin bu anlamda
yöntemi değiştirmiş olmasını da takdir ediyorum.
Şimdi, özellikle teknik olarak yapılması
gerekenlerle ilgili ben kürsüden daha önce kadın
sığınmaevlerinin sayısının yasaya uygun hâle
getirilmesi konusunu gündeme taşıdım. Ancak iktidar partisinden
bu konuda hiçbir şekilde gerekli desteği görmediğimiz gibi,
özellikle iktidar partisinin buna kulaklarını
tıkadığını maalesef görüyorum. Bakın, yasal
düzenlemeyi getiren bu iktidar partisi. Nüfusu 100 bini geçen ilçelerde mutlaka
kadın sığınmaevi olmalı. Kadın
sığınmaevlerinin sayısını tamamlarsak eğer
şiddete maruz kalan kadınımız
Bakın,
kadının önemini hepimiz vurguluyoruz. Onlar, her biri ana kuzusu ve
şiddete uğrayanlar 50 yaşında, 40 yaşında
değil her yaş grubundan insanlar var. Bunlar müracaatta
bulundukları zaman o kadın sığınmaevlerinde yer
müsaitliği olmadığı için altı ay, yedi ay
sonrasına söz almaktalar, yerle ilgili ancak o kadar süre sonrasına
yer almaktalar. Bu süre içerisinde o kadın ne yapacak? Kocası
tarafından, yakını tarafından şiddete
uğramış, dönüyor bu sefer ailesinin evine, dönüyor bu sefer
şiddete maruz bırakan kişinin evine, dönüyor bu sefer kendisini
darp eden eşin evine ve orada o fiil gerçekleşiyor. Birçok kadın
yarım kalmış olan darpların sonucunda cinayete kurban
gitmiş olan kadın maalesef. Bu anlamda, en azından
atılması gereken adımları daha sağlıklı
olarak atarsak, yasayı da işletirsek zannedersem sonuç alabiliriz.
Şimdi, bir de tabii ki küçücük çocuk bedenleri
üzerinde istismarlar var, küçücük çocuk bedenleriyle ilgili cinayetler var.
Minik Ceylinin ölümü hepimizi çok derinden etkilemiştir. Neydi bu? Parkta
oynayan bir çocuk dört gün sonra bir evde bir sandıkta ölü olarak
bulunuyor. Planlanmış bir cinayet. Hepimizin vicdanını,
yüreğini sızlattı. Her birimiz her şeyden önce anneyiz, her
birimiz her şeyden önce babayız, her evladımızın
başına gelebilir. Peki, hiç düşünüyor muyuz acaba neden oluyor
bu? Neden bu çocuklar kandırılabiliyor? Neden parkta oynayan bir
çocuk başka bir evde su içerken başına bu geliyor? Demek ki
eğitim sistemiyle ilgili eksikler de var. Eğitim sisteminde
1960lı yıllarda adabımuaşeret dersleri varmış.
Bugün ise maalesef manevi değerlerimizle ilgili bu tarz dersler
olmadığı gibi, ana baba okulları, halk eğitim merkezlerinde
yapılabilecekken dikkatimizi bunlara vermiyoruz. Anne babaları, henüz
anne baba olmadan önce çocuklarını nasıl yetiştirmeleri
gerektiği konusunda, çocukların alması gerektiği
tedbirlerle ilgili Bu beden benim, dokunma. diyebilmeleri noktasında
maalesef eğitim açısından yetersiz olduğumuzu görmemiz
gerekiyor, atılması gereken adımları hep birlikte
görmeliyiz. Eğer bunları görmezsek, hiç önemli değil, her
birimizin çocuğunun başına gelebilir mi? Gelir ve kız erkek
olmaksızın, hiç ayrım da yapmıyorum çünkü ben özellikle
adli vakalarda takip ettiğim ve gördüğüm kadarıyla maalesef
erkek çocuklarımızın başına da aynı şeyler
gelmekte.
Şiddet, sadece bedensel şiddet değil,
ekonomik şiddet de şiddettir, manevi şiddet de şiddettir,
psikolojik şiddet de şiddettir. Bunu önlemek için hep birlikte ne
yapmamız gerekiyor, öncelikle toplumda neden böyle bir eksiklik
oluştu, niye bu manevi değerler maalesef azaldı,
zayıfladı, millî değerlerimiz niye acaba yeteri kadar eğitim
müfredatıyla beraber verilemiyor? Bunu hep birlikte incelemeliyiz. Bu
incelemeleri yaptıktan sonra bunları ders müfredatına
aldığımızda hangimizin zararı olur bundan? Milletin
kârı olur, Türk milletinin faydasına olacak olan şeyler bunlar.
Yeter ki tespitleri doğru yapabilelim.
Kadının uğradığı
şiddetle alakalı, özellikle yaptığımız
araştırmalarda ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak senelerden beri
verdiğimiz önergelerle hep şunu söyledik: Gelin, hep birlikte
kadına şiddeti önlemek için somut adımlar atalım. Nedir bu
somut adımlar? Kadın sığınmaevine yerleştirilen
kadınların meslek edinmeleri, oradan çıktıktan sonra da
mutlaka istihdamlarının sağlanmasını
sağlayalım dedik, bunu da bir önergeyle sunduk. Ancak önerge, her zaman
olduğu gibi siyasi bir refleksle reddedildi.
Şimdi, bu konuyla ilgili özellikle İstanbul
Sözleşmesi önemli bir sözleşme. Önergede de yer aldığı
için üzerinde biraz durmak istiyorum. Biyolojik veya hukuki, ailevi bağ
olup olmadığına bakılmaksızın ev içi şiddetin
ve kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, bunlarla mücadeleye
ilişkin standartları belirliyor. Bunlar aslında bir kılavuz
niteliğinde olabilir, bunları hep birlikte değerlendirebiliriz.
Bu anlamda Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu ülkenin kahraman
kadını
Her Türk kadını bu ülkenin kahraman bir
kadınıdır. Yarın öbür gün ülkemizde oluşacak olan bir
sıkıntı durumunda biliniz ki öncelikle kadınlar en önde yer
alacaklar. Kara Fatmalar tarihimizde bunu bize göstermiştir. Bu anlamda,
onları incelediğimizde gerçekten mücadele noktasında
Vatanım ve milletim. dediği zaman özellikle bu mücadelenin
kadınlar tarafından nasıl yapıldığını
da hepimiz hatırlayacağız. Onları korumak, gözetmek,
onların geleceğini sağlamak hepimizin birer vicdani görevi ve
muhasebe olarak da bunu yapmamız gerekiyor. Nasıl yapabiliriz? Ekonomik
olarak kadınları güçlendirdiğimizde, bilhassa kadının
erkeklere karşı acziyetini ortadan kaldırmış oluruz.
Özellikle
yine bu kürsüden Milliyetçi Hareket Partisi olarak defalarca şunu
söyledik: Gelin, sigorta girişi öncesinde doğum yapmış olan
kadınlar -bunlar bizim annelerimiz- her biri bir feryatta bulunuyor, diyor
ki: Avrupada bu borçlanma usulü var -yine askerlik borçlanması
yapılabiliyor- bizlere de bu hakkı verin. Biz
çalışmadık çünkü en kutsal görev olan çocuklarımızı
yetiştirdik. Gelin doğum borçlanması adı altında bu
annelerimize bu hakları tanıyalım. Çünkü onların buna,
özellikle, bir emekli maaşı alma noktasında ihtiyaçları
var.
İşte
bu şekilde ekonomik olarak acziyet içerisinde olmadıklarında,
şiddete uğradıkları zaman, her gün dayak yiyip o evde
kalmak zorunda bırakılmazlar. Bu anlamda da atılması
gereken adımları sürekli gündeme getirdik.
Geçtiğimiz
yıla oranla haber sayılarına bakıyorum, haber
sayılarında düşüş var, haberlere çok fazla
yansımıyor, gazetelerde kadının
uğradığı şiddete yönelik haberler belki çok fazla yer
almıyor. Ülkemiz olağanüstü bir gündemden geçmektedir. Bu gündemde
belki bunlar çok zayıf ve cılız kalıyor olabilir ama
inanın cılız değil. Şiddetin arkasında taciz var,
tacizin arkasında ise mutlaka ve mutlaka cinayetler var. Bu anlamda,
mutlaka toplumun eğitilmesi gerekiyor. O eğitimin de bizler
tarafından burada belirlenecek olan, belki yine bir araştırma
yapılması durumunda
Bu anlamda da bir araştırma önergesi
partimiz tarafından verilecektir tekrar. Özellikle halk eğitim
merkezlerinde verilen eğitimlerin değiştirilerek toplumun millî,
manevi ve ahlaki değerlerinin güçlendirilmesi, bu anlamda anne baba olacak
olan insanların çocuklarını nasıl yetiştireceğine
dair, bu çocukların kendilerini nasıl koruyacaklarına dair
çalışmaların yapılması gerektiğini
düşünüyorum.
Ayrıca,
çok önemli bir örnek vereyim, belki dikkatinizi çekecektir. Basit bir cep
telefonu alıyoruz, 10 adet kullanma kılavuzu çıkıyor, çok
dilli; açıyoruz, bakıyoruz; koruyoruz, gözetiyoruz o telefonumuzu. Aracımız
küçücük bir arıza çıkardığı zaman hemen servise
götürüyoruz ama ana baba olacak olan insanlar çocukları doğduğu
zaman onları nasıl yetiştireceklerini bilmiyorlar. Mutlaka
eğitim müfredatında yer almalı, Türk milleti, özellikle, bu
olayları yaşamaya mahkûm bırakılmamalı. Türk milleti
güçlü bir millet, Türk milleti daha da güçlendirilmeli ve bu anlamda da
kadınların önünün açılması gerekiyor. Yüzde 50si
kadın olan nüfusun yüzde 50sini de doğuran kadınlar; onun için,
kadınların özgül ağırlığı bana göre yüzde
75tir. Bu anlamda da herkesi vicdana davet ediyorum, bunu da özellikle,
vicdanlarında muhasebe etmeye davet ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erdem.
Önerinin
lehinde Çanakkale Milletvekili Sayın Bülent Turan.
Buyurunuz
Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ramazanı şerifinizi tekrar
tebrik ediyorum.
Az önce,
yargının bir kararından yola çıkarak ana muhalefet
partisinin talihsiz bir söylemine ve ardından da Meclisi terk etmesine
şahitlik ettik. Üzüldüğümüz şudur: Her yargı
kararından sonra siyasal rekabetimize, siyasal kavgamıza
yargının alet edilmesi, meseleye yargı merkezli
bakılması, toplumun bu konuda tahrik edilmesi çok vahim diye
düşünüyorum. Sayın grup başkan vekilinin az önceki
konuşmasına baktığımızda, yüzde 49a
karşı alınan bir karar saray darbesi 20 Temmuz darbesi gibi
akla ziyan ifadelerle beraber ilgili milletvekilinin tutuklanmasını
değerlendirdi. Öncelikle şunu söylemek isteriz ki: Yüzde 49 diye
ifade ettikleri hayır diyen vatandaşlarımız bizim
vatandaşlarımız. Bu toplumda evet diyen de, hayır diyen
de saygındır dedik, birinci sınıf vatandaştır
dedik, hatta, demokratik görevlerini yerine getirdiklerinden dolayı da
takdire şayandır dedik. O yüzden, bir yargı kararını
ki beğenirsiniz, beğenmezsiniz- yüzde 49a karşı
yapılan bir kararmış gibi düşünmek, değerlendirmek
siyasi ahlaktan uzak, siyasi söylemin sorunlu olduğu bir ifadedir diye
düşünüyorum.
Onun
dışında, her ne olursa olsun, bir kurum karar verdiği zaman
bu, yargı olur, başkası olur- milletin bize görev verdiği,
Dört sene burada kalacaksın, haklarımı kollayacaksın,
benim her türlü derdimi Meclise taşıyacaksın. dediği bu
milletin Meclisini terk etmek, gerekçesi ne olursa olsun, kabul edilebilir bir
yaklaşım değil. Şu sıralara bakıyorsunuz, şu
an tek bir tane ana muhalefet partisi milletvekili yok. Neden yok? Yargı
bir karar vermiş, o kararı beğenmemişler, o yüzden. Bizim
de yargının kararlarından beğenmediklerimiz var,
beğendiklerimiz var ama her zaman demiyor muyuz, yasama kendi işini
yapacak, yürütme kendi işini yapacak, mahkemeler kendi işini yapacak?
Çok örneği var, tutuklanan vekiller oldu, sonra bırakılanlar
oldu; bırakılınca iyi yargı, tutuklanınca kötü
yargı. Bu doğru değil. Siz buradan yola çıkarak, on
beş yılda on iki seçim kazanmış, gençlik kollarından,
Başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığına kadar her
dönemde seçilerek gelmiş bir lidere hakaret etmeye kalkarsanız
sittinsene böyle yüzde 25lerde kalırsınız. CHPnin iktidar
olamamasının en önemli sebeplerinden bir tanesi zehirli dilidir,
yanlış ifadeleridir çünkü Tayyip Erdoğana hakaret ona oy verene
hakarettir, Tayyip Erdoğana bu konuda suizanda bulunmak ona oy veren
millete suizanda bulunmaktır. Yargı kararını sarayın
darbesi, sarayın kararı diye ifade etmek akla ziyan bir
yaklaşımdır.
Değerli
arkadaşlar, bir noktanın altını çizmek isterim.
Hatırlarsınız, bundan bir sene kadar önce dokunulmazlıklar
gündeme geldi, evet diyen partilerimiz oldu, hayır diyenler oldu ama
çok iyi hatırlıyoruz ki bu kürsüye çıkıp, parmak
sallayıp, bizim grubumuzu itham edip Hepsini kaldırın. Hodri
meydan! diyenler CHPlilerdi. Dokunulmazlıkları kaldırdık.
Oy verdiniz, AK PARTİnin tek başına Anayasayı
değiştirme yetkisi yok, tek başına
dokunulmazlıkları kaldırma imkânı yok, biz
kaldıralım dedik ama siz de destek verdiniz, dokunulmazlıkları
kaldırdık. Senaryo mu yapıyoruz? Dokunulmazlıkları
kaldırılan bir vekille herhangi bir vatandaşın yargı
açısından bir farkı olabilir mi? Kaldı ki bir şeyi
daha söyleyeyim: İlgili şahsın davada sanık
arkadaşı, bir diğer arkadaşı, uzun yıllardan beri
kaçak, yurt dışında, her türlü ihaneti yapan, her türlü
söylemini zehirli hâliyle ifade eden kişi yurt dışında.
Demek ki tutukluma da mahkeme açısından değerlendirilebilir bir
konu hâline gelmiş bu dava için. O yüzden bir daha söylüyorum, bunu
mahkeme tutuklayabilir, tutuklamayabilir, biz hiç kimsenin
tutuklanmasından mutlu olmayız. Biz yargının farklı
tedbirlerle beraber bu konuları ifade etmesini, bu konularda gereğini
yapmasını bekleriz. Ama bu kararın bildiğiniz gibi istinaf
mahkemesi boyutu var, ardından Yargıtay boyutu var, daha
kesinleşmiş bir karardan bahsetmiyoruz, belki yarın
bırakılacak. Ne oldu da Meclisi terk ediyorsunuz? Ne oldu da büyük
büyük laflarla beraber Bir daha buraya gelmeyeceğiz. yüzde 49a hakaret
ediyorsunuz? Meclisi terk etmek size görev veren millete haksızlık yapmak
demektir. Önce siyasetçi ağzına, diline dikkat edecek. Her türlü
söylemi ifade edip sonra bir daha buraya gelirseniz biz de size yan yana
bakarız. O yüzden iyi düşünün, iyi taşının, milletin
verdiği görevi sorumsuzca davranmak yerine en sorumlu hâliyle, en
sorumluluğu kuşanmış hâliyle burada ifade etmek, burada
görev yapmak çok daha kıymetlidir diye düşünüyorum.
Adı
geçen şahısla ilgili FETÖnün imamı diyen oldu, MİT
tırları diyen oldu, bir sürü iddia var. Kendi siyasal
düşüncesine yakın insanların iddiaları var ama
bunların görevi benim görevim değil ki. Onu yargılayacak olan,
dinleyecek olan, ifadesini alacak olan, ona göre tutuklayacak veya
bırakacak olan mahkemenin kendisi. Nasıl, biz mahkemelere özgür olun,
güçlü olun, bu millet adına karar verin diyeceğiz? Eğer buradan
mahkemelere hakaret edersek, hâkime sözde hâkim dersek bu doğru bir
yaklaşım değil. Bırakın hâkim de işini iyi
yapsın, savcı da işini iyi yapsın ama milletvekilleri de
işini iyi yapsın. Burayı terk etmek milletvekilliği ruhuyla
bağdaşan, milletin bize verdiği güvenle bağdaşan bir
yaklaşım olmaz. Dokunulmazlıklar kaldırılırken
evet diyeceksiniz, ondan sonra Meclisi terk edeceksiniz, bu samimi bir
yaklaşım değildir. Biz AK PARTİ Grubu olarak, meselenin bir
yargı meselesi olduğunu, daha önceki örneklerde olduğu gibi,
yargının, tüm delillerle beraber tutuklama, beraat, ceza, hangi
kararlar verilirse verilsin başımızın tacı
olduğunu söylemek istiyoruz. Çünkü biz bu ülkede 3
sacayağının da kendi içerisindeki yönetmeliğiyle,
kanunuyla, anayasal güvenceyle görev yapmasını biliyoruz. O yüzden
Cumhurbaşkanımıza, oradan yürüyerek AK PARTİye, Hükûmete
en ağır ithamlarda bulunmak akla ziyandır. Ben bütün bu
ithamlarını iade ediyorum. Kimin tarihinde diktatörlük var, kimin
tarihinde yargıya talimat vermek var, kimin tarihinde yargı üyelerini
toplayıp brifing vermek var herkesin çok iyi bildiğini
düşünüyorum.
Bu
vesileyle tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kerestecioğlu, sisteme girmişsiniz.
60a göre
söz veriyorum, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın HDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ben aslında Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunu gerçekten şu anda Türkiye
kadınlarına havale etmek istiyorum. Kadına yönelik şiddetle
ilgili bir önerge verdik. Son beş ayda 200e yakın kadın
öldürüldü bu memlekette. Bir tane tecavüz kriz merkezi yok, tacize
karşı başvuru hatları, merkezleri yok ve bir erkek
konuşmacı çıkıyor ve -tırnak içerisinde- yüksek
siyaset yapıyor. Kadınlar çünkü söz etmeye ve konuşmaya
değer değil bu ülkede. Bunu gerçekten esefle
kınadığımı belirtmek istiyorum. Yani, bu kadar
ciddiyetle ele alınması gereken bir konuda bunun yapılması
bu Meclisin utancıdır. Şu anda, varsa eğer birazcık bu
anlamda sorumluluk, pozitif yükümlülük bilinci bu kadar kadın
öldürülmüş olan bir ülkede Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
başta olmak üzere, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı
bunların çıkıp ya istifa etmesi gerekir ya da Beceremiyorum.
diyerek ağlaya ağlaya gitmesi gerekir.
Mor
Çatının özellikle bir başvuru hâlinde
karşılaştığı şeyi anlatmak istiyorum size.
Şu anda eğitimli personel dahi kalmadı, Emniyette eğitimli
personel kalmadı. Kadınlar başvuru yapıyorlar ve bir
polisin verdiği karşılık şöyle: Biz burada 4
kişiyiz, 4 polisiz, 3ü adliyede. Çünkü, memleket gözaltında, hangi
yargıdan söz ediyorsunuz, hangi adaletten söz ediyorsunuz? Hadi bunlar bir
kenara ama anlaşılıyor ki evet, kadınlar yaşamaya
değer bulunmuyor bu ülkede.
Teşekkür
ederim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, zabıtlara geçsin diye
söyleyeceğim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bugün Meclisin en önemli partisi olan, ana muhalefet
partisi olan parti Meclisi terk etmiş.
AHMET
YILDIRIM (Muş) En önemli mi? Siz 2nci önemli misiniz?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) İktidar partisinin bununla ilgili cevap verme
hakkı var diye düşünüyorum; bir.
İkincisi:
Kadına karşı şiddetle ilgili her türlü yasal düzenlemeleri
yapmış, en ciddi adımları atmış Hükûmet bizim
Hükûmetimiz.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Ya, nasıl siz bu kadar önlem alıyorsunuz
da, bu kadar kadın ölüyor yani?
BAŞKAN
Tamamlasın.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Dağda da ölüyor, dağda da.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bununla ilgili kanaatimiz, konumuz bellidir.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Aynı şey
değil mi?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Kaldı ki biz gündem dışı
konuşmayı arkadaşlarımızdan öğrendik.
Teşekkür
ediyorum.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Burası dağ değil mi, burası
dağ?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Sizin bu anlayışınız bu memleketi
ne hâle getirdi.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından,
Türkiye'de 6284 sayılı Kanunun İstanbul Sözleşmesinin
uygulanması önündeki engellerin araştırılarak
kadınlara yönelik şiddete karşı alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 8/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Haziran 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi aleyhinde ikinci
ve son konuşmacı Isparta Milletvekili Sait Yüce.
Buyurun
Sayın Yüce. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Diğer konuşmacı onu konuşacak zaten
Sayın Başkan. Diğer konuşmacı zaten bu konuyu
konuşacak.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Erkek konuşmacı.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Erkek
Allah Allah! Onu da siz belirleyin o zaman, metni de
siz belirleyin. Mahmut Bey, metni verin, metni biz okuyalım.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Yok canım, siz her
şeyi belirlediniz zaten.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Zaten her şeyi belirliyorsunuz Bülent Turan.
SAİT
YÜCE (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, HDP
Grubunun 6284 no.lu Kanun ve İstanbul Sözleşmesinin uygulanması
önündeki engellerin araştırılarak kadınlara yönelik
şiddete karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılması teklifi
aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK
PARTİ iktidarı kadın-erkek eşitliği ve kadına
şiddetle mücadelede çok büyük yollar kat etti. Anayasanın 10uncu
maddesinde 2004 ve 2010 yıllarında yapılan
değişikliklerle kadın-erkek eşitliği ilkesi
güçlendirilmiştir. 2004 yılında Anayasanın 10uncu
maddesine Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir, devlet bu
eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
fıkrası eklenmiş olup 2010 yılında yapılan son
değişiklikle Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik
ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. ibaresi de eklenerek söz konusu
madde pozitif ayrımcılık hususunu da içinde barındıran
bir yapıya kavuşturulmuştur.
Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu 24 Mart 2009 tarihinde
kurulmuş, kadın istihdamının artırılması ve
fırsat eşitliğinin sağlanması konulu 2010
yılında ve çeşitli dönemlerde Başbakanlık genelgeleri
yayımlanmıştır.
Şiddete
karşı sıfır tolerans anlayışıyla Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edilmiş, 20 Mart
2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. AK PARTİ iktidarı
tarafından bu kanun şiddetle takip edilmiş, büyük bir
hassasiyetle uygulanması sağlanmıştır.
"Çocuk
ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus
Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler konulu (2006/17)
sayılı Başbakanlık Genelgesi yayımlanmış; bu
çerçevede, AK PARTİ olarak Kadına yönelik şiddete dur. dedik.
Bunun birçok örneği var, birkaç tanesini sizlerle
paylaşacağım.
Kadına
yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye
ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi yani İstanbul Sözleşmesi
Mart 2012'de yürürlüğe konulmuştur. Kadına Yönelik Şiddetle
Mücadele Ulusal Eylem Planı yine Temmuz 2012'de yürürlüğe
girmiştir. Bunlar olurken bir yandan da kadın konukevleri
sayısı 2002 yılında 8 iken, yüzde 1.125
artırılarak 2016 yılı itibarıyla 101'e
ulaşmıştır. Şiddet mağduru kadınlara hizmet
vermek üzere ilk kabul birimleri hizmete açılarak sayısı 25'e
yükseltilmiştir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla
2002 ila 2016 yılları arasında şiddet önleme merkezlerinden
91.156 kadın, 7.201 erkek ve 27.224 çocuk yani toplam 125.581 kişi
hizmet almıştır. 2015'te 18.562 kadın, 9.199 çocuk, toplam
27.761; 2016 yılında ise 29.612 kadın, 17.956 çocuk, toplam
47.568 kişi hizmet almıştır.
Ayrıca,
biraz önce konuşmacıların ifade ettiği veçhiyle
aslında belediyelerimiz, birçok kurumumuz bu konuyla mücadele için çok
ciddi tedbirler almışlar, eğitimler başlatmışlar,
belediyelerimizde çok ciddi sayıda kitaplar neşredilmiş ve
ailelere, kadınlara, erkeklere, çocuklara dağıtılmaya devam
edilmektedir.
Sağlık
Bakanlığında 31, Emniyet Genel Müdürlüğünde 30, Adalet
Bakanlığında 26 ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığında 124 personele yönelik yapılmış
süpervizyon eğitimleri tamamlamıştır. Bu eğitimler
sonucunda 35 bin sağlık çalışanı ile 140 bin Emniyet
personeline ulaşılması hedeflenmiştir. Bu, çok önemli bir
çalışmadır, şimdiye kadar AK PARTİ iktidarlarına
kadar hiç olmayan bir çalışmadır.
Millî
Savunma Bakanlığıyla yapılan iş birliği
çerçevesinde 2016 yılı itibarıyla 7.605 Türk Silahlı
Kuvvetleri personeli ve 463.694 acemi ve usta er, erbaşa yönelik
eğitimler tamamlanmıştır.
2010
yılında Diyanet İşleri Başkanlığıyla
imzalanan Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesinde Din
Görevlilerinin Rolü ve Uygulanacak Prosedürler konulu protokol kapsamında
bugün itibariyle Türkiye'de 468 eğitici yetiştirilmiş ve 47.566
personelin alan eğitimleri tamamlanmıştır.
AK
PARTİ 2002'den bu yana on beş yıllık iktidarı boyunca
özellikle kadının güçlendirilmesi, kadına yönelik şiddetle
mücadele konusunda çok ciddi adımlar atmıştır. HDP'nin bu
anlamdaki ithamları gerçeği asla yansıtmamaktadır. AK
PARTİ'nin ilk döneminde ilk ele alınan konu töre ve namus
cinayetleridir. Bu anlamda oluşturulan bir araştırma
komisyonunun sonuçları, daha sonra TCK'da töre, namus cinayetleri saikiyle
işlenen suçların şahsa bağlı suçlar olarak
düzenlenmesinde en önemli sebeplerden biri olmuştur. Akabinde yine bu
anlamda Parlamentoda araştırma talebi olduğu için Parlamento
çalışmalarına devam edilmiş, 2004 yılında
kadın-erkek eşitliği ilk defa Anayasa'ya girmiştir. Bununla
birlikte, 2010 yılında pozitif ayrımcılık anayasal
düzenleme konusu olmuş, beraberinde İstanbul Sözleşmesi'ni
hiçbir çekince olmadan ilk imzalayan ülke Türkiye olmuştur ve Türkiye
Parlamentosundan çok şükür geçmiştir. Bu da Türkiye Parlamentosunun
bir başarısıdır. Geçmişte 4320 numaralı 4
maddeden oluşan ilgili yasa, bugün 25 maddelik temel bir yasadır ve
İstanbul Sözleşmesi'ne imza atan hemen hiçbir ülke uyum
yasasını bu ölçekte çıkaramamıştır çünkü maddi
karşılıkları olduğundan, Avrupa ülkeleri nezdinde
karşılanamaz durumu olduğundan parlamentoları bu uyum
yasalarını çıkarmakta geri durmuşlardır. Bu hususta
medyaya da büyük sorumluluklar düşmektedir. Cinayet haberlerinin
savcılık tutanaklarındaki ifadeleriyle bire bir verilmesi hiç
doğru olmadığı gibi bu şiddete eğilimi ve
şiddete özendirme noktasında maalesef önemli yaralar açmaktadır.
Medyamızı da bu hususta ciddi bir sorumluluğa davet etmek
hepimizin görevidir diye düşünüyorum.
Hiçbir
sosyal sorun diğerinden küçük değildir. Elbette kadına
şiddet de ciddi bir sorundur. Yalnız bu sadece bizim ülkemizde
değil dünyanın birçok ülkesinde vardır. Mesela Danimarka'da
kadına yönelik şiddet yüzde 52, Finlandiya'da yüzde 47, İsveç'te
yüzde 46, Hollanda'da yüzde 45, ne yazık ki İngiltere'de yüzde
44'tür. Bu, bütün dünyanın bir sorunudur. Yine Londrada, New Yorkta
özellikle toplu taşımalarda kadına yönelik istismarlarla ilgili
ciddi mücadele kampanyaları başlatılmıştır ve
devam etmektedir. Bunlar tabii oralarda var, bizde mazur görülecek hâli yoktur
ama dünyanın genel, içinde bulunduğu önemli bir sorundur.
İnsan
Hakları İnceleme Örgütünün bir raporuna burada işaret etmek
istiyorum. Maalesef 15 yaş altı kız çocuklarının ve
çocukların PKK üzerinden şiddete uğramasıyla ilgili
örnekler raporda yer almaktadır. Geçtiğimiz günlerde, daha çok yeni
Birleşmiş Milletler Daimi Temsilci Yardımcısı Begeç'in
yaptığı bir açıklamada PKK'nın özellikle kadın ve
kız çocuklarını istismar etmesi, kendi bünyesindeki
kadınlara da tecavüz etmesi ve bunları istismar etmesi, zorlamalar
kullanması bu Birleşmiş Milletler raporunda kayıtlara
geçmiş, yer almıştır.
PKK'nın
dağa kaçırılan kız çocukları, PKK'nın eline silah
verdiği, dağa kaldırdığı ve PKK temsilcilerinin
elindeki silahla istismar edilen, infazı yapılan kız
çocuklarıyla ilgili ses çıkarılmadığını
görmekteyiz. Maalesef bugün Meclisimizden bütün siyasi partilerin bu
tecavüzlere, bu istismarlara bir ses vermelerini, bir şey söylemelerini
beklemeye devam ediyoruz ve devam edeceğiz.
Evet, eskinin hataları elbette olmuştur ama
iktidarımız, doğuda ve güneydoğuda özellikle özgürlüklerin,
huzurun, insani ihtiyaçların ve oranın ihtiyacı olan
yatırımların yapılmasında elinden gelen bütün
fedakârlığı ve gayreti göstermektedir.
Yine, yüce dinimizde Hanımlarını dövenler
sizin hayırlılarınız değildir. buyurmuştur
Peygamber Efendimiz.
Yine Bakara suresinde çok güzel bir ayetikerime var,
eşler arasındaki münasebetleri anlatıyor: "Siz erkeklerin
bağışlaması takvaya daha yakındır. derken,
eşler arasındaki münasebetleri sadece karşılıklı
haklara bağlamak doğru değil, eşlerin bunların da
ötesine geçerek birbirlerine karşı fedakârlık ve
anlayış göstermeleri istenmiş; bu da ailenin yöneticisi olan
erkeğe daha fazla yük yüklemekle olmuştur.
İnanç ve değerlerimize göre kadınlar birer
şefkat kahramanıdır. Çözüm sadece hak ihlallerine
karşı caydırıcı önlem almakta veya
cezalandırmakta değil bunun ötesine geçerek aile içindeki karşılıklı
anlayış, şefkat ve muhabbeti sağlayabilmekte aranmalı;
bunun da kaynağı bizim kendi kültürümüzde, kendi
inançlarımızdadır. Başka türlü hayat tarzlarına özenme
ve özendirme sürekli problem doğurur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAİT YÜCE (Devamla) - Bir cümle Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
SAİT YÜCE (Devamla) Bütün bu sorunların
reçetesi, ilacı, çaresi de kalplere yerleştirilecek manevi
yasakçıyla ancak mümkün olabilecektir. İnsanların
vicdanlarına ve kalplerine biz jandarmayı, polisi, güvenlik
kameralarını, kanunları, hapishaneyi veya benzer korkuları
değil bunu yerleştirirsek ancak bu tür sorunlarla tam baş
edebiliriz. Bu mesele hepimizin üzerine düşen, başta Parlamentomuzun,
bütün eğitim kurumlarımızın üzerine düşen bir
vazifedir.
Ben bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri
kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Serdal
Kuyucuoğlu ve arkadaşları tarafından, geçmiş dönemlerde
FETÖ mensuplarına usulsüz bir şekilde verildiği iddia edilen
kamu ihalelerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 18/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Haziran 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 14/6/2017 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ve arkadaşları tarafından, geçmiş
dönemlerde FETÖ mensuplarına usulsüz bir şekilde verildiği iddia
edilen kamu ihalelerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 18/10/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (812 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 14/6/2017
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde ilk söz, Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğana aittir.
Buyurun
Sayın Erdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Cumhuriyet Halk
Partisinin verdiği önerge hakkında söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan ve her yönüyle ihanet
kokan hain kalkışma girişimini aynı zamanda bir işgal
girişimi olarak gören ve yok edilmeye çalışılan devlet
otoritesini yeniden tesis etmek adına üzerine düşeni eksiksiz bir
şekilde yapmayı kendisine görev edinmiş bir siyasi partidir. Bu
sebeple, muhalefet şerhimizde bunlara çok dikkat ettik. 15 Temmuzda
FETÖcü darbe girişimini gerçekleştirenleri bu vesileyle tekrar
lanetliyor, 15 Temmuzdaki ve bu ülkenin birliği, beraberliği için
şehit olmuş bütün şehitlerimizi tekrar rahmetle, minnetle
anıyor, gazilerimize de hayırlı ömürler diliyorum.
FETÖnün
yıllardır var olduğu ve siyasetle en güçlü bağı
yakın zamanda içinde kurduğu göz ardı edilmemelidir.
Yapılan ihmallerin ve izlenen yanlış politikaların
sonucunda en büyük ve en önemli kaynağımız olan insan
kaynağımızın heba edildiği ise ayrıca dikkat
çekilmesi gereken bir husustur.
15 Temmuz
darbe girişimini gerçekleştiren FETÖnün devletimize ve milletimize
faydalı kişiler olabilecek yetenekli yüz binlerce gencimizi
devşirdiği ortadadır.
Sayın
Başkan, çok gürültü var.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, uğultuyu keselim. Hatibin
insicamı bozulmasın.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) FETÖnün devşirdiği ve beynini
yıkadığı yetenekli insanların oluşturduğu
hasar, 1915 yılında Çanakkale Savaşında kaybedilen neslin
oluşturduğu hasardan belki daha büyüktür. Anılan tarihte, 1915te
harbiye, tıbbiye, mülkiye ve Anadoludaki liselerimiz mezun
vermemiştir. Çanakkalede verdiğimiz 253 bin şehidimizin
çoğu eğitim görmekte olan gençlerimizden oluşmaktaydı. 15
Temmuz hain darbe girişimi sonucu, FETÖyle irtibatlı, iltisaklı
ve darbeyle fiilen bağlantılı olan, bu iddialarla ihraç edilen,
açığa alınan, tutuklu bulunan kamu görevlilerinin
sayısına bakıldığında FETÖnün
açtığı hasarın Çanakkale Savaşlarının bu
minvalde açtığı hasardan bir farkı yoktur. Velhasıl
Çanakkaleden bir asır sonra tekrar bir nesil kaybettik milletçe. Bu
sebeple olayları masaya doğru yatırmak,
çalışmalarımızı doğru yapmak ve
sağlıklı sonuçlara ulaşarak yeni 15 Temmuzların önünü
kesecek tedbirleri almak konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hem
zorunluluğumuz hem de sorumluluğumuz vardır.
Tabii ki
ortada bir terör örgütünden bahsedince bu terör örgütünün bugüne kadar
nasıl geldiğine çok iyi bakmamız lazım.
Dolayısıyla, burada bu işin mali ayağı olmadan,
finansman ayağı olmadan hiçbir terör örgütünün ayakta kalmasının
mümkün olmadığını hepimiz çok iyi bilmekteyiz. Darbe
Araştırma Komisyonu olarak örgütün mali ayağıyla ilgili
aslında çok da somut araştırmalar yapılamadı. Yani bu
örgüt şimdiye kadar kamu kaynaklarını nasıl aktardı,
kamunun gücünü kullanarak iş adamları üzerinde nasıl baskı
kurdu ve başka, bu şirketleri, işletmeleri, okulları yasal,
yasal olmayan yönlerle nasıl aktive etti, bunları nasıl
ruhsatlandırdı, nasıl açtı, nasıl kapattı, bu
konuda aslında Komisyon olarak çok da yeterli çalışma
yaptığımızı söyleyemeyiz. Özellikle kamu ihaleleri,
kamu ihalelerini alan belli şirketlerin durumları ve bu
şirketlerin kamu içerisine yerleştirdikleri insanlar
aracılığıyla ihaleleri nasıl kotardıkları
konusu gerçekten araştırmaya değer bir alanı
oluşturmaktadır.
Yine,
üzerinde özellikle durulması gereken bir konu da belediyelerdir. Yani,
burada tabii, konuyu konuşurken FETÖyle de
sınırlandırmamak lazım. Bugün Türkiye'de bütün terör
örgütlerinin devletin idare ettiği alanlarda; belediyelerde,
üniversitelerde ciddi yapılanmaları kurmaya
çalıştığı ve oradan kendilerine alan
açtığı, oradan ihaleleri aldığı söylendi.
Geçtiğimiz dönemde, mesela FETÖnün belediyelerle ilgili mali
kaynağının nasıl aktarıldığı
konularından, işte, öyle ki hâlâ hafızalarımızdan
çıkmayan, damadı FETÖ konusuyla ilgili olarak tutuklanıp serbest
bırakılan eski Başbakan Yardımcımız, Meclis
Başkanımız Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Melih Gökçek arasında yaşanan tartışmada
Bülent Arınçın Gökçeke yönelik olarak Ankarayı parsel parsel
sattı, yurt yerleri verdi. sözleri iddialı ve belediyelerin FETÖ
konusuyla ilgili yaptığı çalışmaların ne kadar
denetlenmeye muhtaç olduğunu, bundan sonra da benzer yapılara kaynak
aktarılmaması, benzer yapılara taşeronlar vesaire üzerinden
kadro kullandırılmaması bakımından bunların
üzerinde durulması lazım.
Yine,
Kamu İhale Kanunu yöntemlerinden birisi olan hizmet alım ihaleleri ki
bunların üzerinden hem kaynak aktarılması var hem de kadro
kullandırılması söz konusu. Bu konuların da üzerinde ciddi
ciddi çalışmalar yapmak lazım.
Yine,
mesela Kaynak Holding gibi direkt FETÖye bağlı olan, FETÖnün mali
ayağına ilişkin kuruluşların kamuya yüklü miktarda mal
ve hizmet satışları yaptığının tespit
edildiği raporlar Komisyonumuza MASAK tarafından gönderildi ancak
bunun olmasına sebep olan konular yeteri kadar denetlenemedi. Çünkü AKP
iktidara geldikten sonra teftiş kurullarını
etkisizleştirdi, bütün mali denetimi Sayıştaya
bıraktı. Bu Sayıştayın da bütün kurumların
denetimini yapma konusunda hâlâ altyapısını kurup bütün mali
denetimi gerçekleştirdiği söylenemez. Mesela Koza İpek Grubunun
işlettiği Bergama altın madeninin nasıl
ruhsatlandırıldığı, oradaki birçok
sıkıntıya rağmen, ruhsatın defalarca iptal edilmesine
rağmen, o ruhsatların yeniden yeniden nasıl alındığının
da üzerinde durulması lazım çünkü Koza İpek Grubunun en önemli
işletmelerinden birisi de Bergama altın madeni işletmesiydi.
Yine bu
manada üniversiteler çok önemli kurumlar. Üniversiteler de özerk kurumlar,
bütçeleri var, üniversite hastaneleri var vesaire. Buradan çok ciddi kadrolar
kullandırılmakta ve terör örgütleri bu üniversite içindeki
yapıları kullanarak hem öğrencilerle iletişim kurabilmekte
hem de oraya birtakım mali kaynaklar aktarabilmekte. Gene şu anda,
malumunuz, doğu ve güneydoğuda onlarca belediye kayyumlar
tarafından yönetiliyor. Yani belediyelerin kaynaklarını istismar
eden tek örgüt de FETÖ değil, başka örgütler de PKK da bu kaynaklara
el atabilmektedir. Bu bakımdan, belediyelerin denetimlerinin sürekli hâle
geleceği bir şey kurulması lazım. Bugün, tabii, Türkiye'de
faaliyet gösteren PKK, DEAŞ, DHKP-C, FETÖ ve benzeri yapıların
hepsine baktığımızda, hepsinin çok ciddi kaynaklar
kullandığı ortadadır ve MASAKın bu mali
hareketliliği kontrol edebilecek bir gücünün olmadığı, hep
geriden gittiği ve o arada da atı alanın Üsküdarı
geçtiği bir realiteyle karşı karşıyayız. Bu
bakımdan MASAKın ve istihbarat örgütlerinin, terör örgütlerinin
finansman kaynaklarını kontrol edebileceği bir yapının
kurulması ve bunun üzerinde hep birlikte çalışmamız
gerektiği konusu önemlidir, böyle bir sıkıntı vardır.
Bu yapının nasıl oluşacağının tespit
edilmesi bakımından da bir Meclis araştırma komisyonu
kurulmasında fayda vardır. Gene kaçakçılık bütün örgütler
için önemli bir gelir kaynağıdır. Burada kaçakçılık
deyince sadece sigara kaçakçılığı; efendim, alkol
kaçakçılığı; efendim, mazot kaçakçılığı
olarak da düşünmemek lazım. Şimdi, artık 15 Temmuz
sonrası yaşanan süreçte görülmektedir ki örgütler Türkiye'den
çantalarla para nakletme yoluna başlamışlardır. Dolayısıyla,
Türkiyedeki, bu, milletimizin helal paralarından milletimiz
kandırılarak toplanan paraların yurt dışına
gayrimeşru yollarla çıkarılmasının da önünü kesecek
ciddi bir kontrol mekanizmasına da her geçen gün daha çok ihtiyaç
duyulmaktadır. Tabii ki bunları kimle yapacağız? Devleti,
sonuçta hangi sistemi kurarsak kuralım insanla yöneteceğiz. En önemli
mesele, insanımızı doğru yetiştirmektir. Bugün
eğitim sistemindeki boşluklardan ve zaaflardan istifade eden
aklı karışık birtakım yapılar, gençliğimizin
aklını karıştırmakta, onları devşirmektedir.
Eğitim sistemimizi millîleştirmek ve orada biat etmeyen, sorgulayan
ve Türkiyenin yarınlarına şekil verecek gençliği
doğru yetiştirmek ve devletimizi doğru bir nesle teslim etmek
zorundayız. İşin en önemli kısmının da bu
olduğuna inanıyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Erdoğan.
Şimdi önerinin aleyhinde ilk söz, Ordu Milletvekili
Ergün Taşcıya aittir.
Buyurun Sayın Taşcı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERGÜN TAŞCI (Ordu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin FETÖ terör örgütünün
ekonomik olarak nasıl güçlendiğine ilişkin, geçmişe dönük
olarak kamu ihalelerinin araştırılması ve haksız
kazançla ilgili, Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104üncü maddesi
gereğince verdiği Meclis araştırması önergesiyle
ilgili önergenin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle ihale deyince, harcama deyince önümüze,
biliyorsunuz, 2002 yılında 4734 sayılı Yasayla
yürürlüğe giren Kamu İhale Kanunu ve bu ihale sürecini devamında
sözleşmeye bağlayan 4735 sayılı Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanunu devreye girmiştir ve 2002 yılından
itibaren daha önceki ihalelerle ilgili düzenleme yine devletin gelir getirici
faaliyetiyle ilgili 2886 sayılı Yasa yürürlüktedir. Öncelikle, bu
kurumda uzun yıllar yönetici olarak çalışmış birisi
olarak, bu 2002den itibaren yapılan düzenlemeleri ve ihaleyle ilgili konu
gündeme geldiğinde bu kurumun nasıl çalıştığını
sizlerle paylaşmak isterim.
Öncelikle
kanunumuzun 5inci maddesinde temel ilke olarak, tüm ihalelerde temel ilke
olarak ifade edilen ilke, tüm ihalelerde aranan ve bunun denetlendiği
Açık olarak kurumun gerek şikâyet sürecinde yani kuruma ihalelerle
ilgili yapılan itiraz ve şikâyet sürecinde ve bunun
dışında gerekse EKAP üzerinden hem sözleşme öncesi hem
sözleşme sonrasıyla ciddi anlamda denetimi bugüne kadar
yapılmıştır ve bundan sonra da yapılmaya devam
edecektir.
Kanunumuzun
5inci maddesi çok temel ilkelerle ilgili. Yapılacak ihalelerde
saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenilirliği,
gizliliği, kamuoyu denetimini, ihtiyaçların doğru zamanda ve
uygun şartlarla ve zamanında kaynakların
kullanılmasına ilişkin temel ilkeleri kanunumuzun 5inci maddesi
ifade eder.
Yine, bu
kanunumuzun 3üncü maddesinde, bu Mecliste uzun yıllar
tartışılan ve hep teknik olarak, bilgi eksikliği olarak,
hep kamuoyunun ve Meclisin gündemine taşınan konularda istisna
maddesidir. Bu istisna maddesine ilişkin de bir iki hususu paylaşmak
isterim.
Kanunun
3üncü maddesinde yine yüce Meclisin takdiriyle istisnalar düzenlenmiştir.
Bu istisnayla ilgili alımın sanki Türkiyedeki tüm kamu
alımlarının yüzde 60ını, yüzde 70ini
oluşturuyor gibi bir algı oluşturulmaya
çalışılmaktadır. Zamanımız yeterli
olmadığı için, yine bu konuda merakı olan
arkadaşları, yine, kurumun web sayfasındaki istatistiklere
yönlendirebiliriz.
Buradan
özellikle 2015 yılında ve 2016 yılında çok açık, net
2015 yılında, yüzde 91i; bu kanunun yine 17nci ve 18nci
maddelerinde bu kamu alımlarının hangi usulle
yapıldığına ilişkin düzenleme açıktır. Kamu
alımları gerek mal gerek hizmet gerek yapım konusunda açık
ihale usulüyle yapılır, şartları bellidir, belli istekliler
arasında ihale usulüyle yapılır, şartları bellidir ve
pazarlık usulüyle yapılır. Kanundaki şartlar
oluştuğu takdirde idareler bu usule göre ihalelerini yaparlar.
Ne
yapıyoruz? 2015 yılına bakıyoruz, yüzde 91i isteklilerin
tümünün katılımına açık bir şekilde kamu
kaynakları harcanmış, daha doğrusu kamu ihtiyacı
karşılama usulü olarak açık ihale usulüyle
2016ya
bakıyoruz, yüzde 86sı. Bunun dışındaki diğer
harcamalarda yine kanunun zorunlu şartlarını taşıyan
belirli istekliler ve pazarlık usulüyle yapılmıştır.
Kanunun
3üncü maddesindeki istisnaların adedinin sayıyla, rakamla, u ya
kadar geldiği iddia edilerek sanki kamudaki harcamalar Kamu İhale
Kanunundan ve denetimden kaçırılıyor gibi bir iddianın da
bir defa temel bilgi olarak doğru olmadığını burada
sizlerle paylaşmak isterim.
Ondan sonra,
özellikle -bu rakamları biraz daha zamanımız olsa
inceleyebilirdik- kanunumuz çok açık bir şekilde yani yine kanundan
örnek vererek gideyim
Bizim kanunumuzda 11inci maddede bir düzenleme var.
11inci madde der ki: İhaleye katılamayacak olanlar
Bunlar (a), (b),
(c), (d) diye sıralanmış. En fazla tartışılan
konu, 15 Temmuzdaki FETÖ hadisesiyle Meclisin ve Türkiye'nin gündeminde olan
konu, FETÖye bağlı şirketlerin kamudan ihale
aldıklarına ilişkin iddialar. Şimdi, böyle bir şeyin,
böyle bir iddianın doğru olması mümkün değil. Hükûmet,
Hükûmetimiz ne yapmış? 15 Temmuz hadisesi sonrası 11inci
maddede Şunlar, şunlar ihaleye katılamaz. denilen, maddeyle
sıralanmış, tadat edilmiş hususlara (g) maddesiyle
düzenleme yapıyor, diyor ki: Terör örgütlerine iltisakı yahut
bunlarla irtibatı olduğu Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından
bildirilen gerçek ve tüzel kişiler ile bu kapsamda olduğu Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı
tarafından bildirilen yurt dışı bağlantılı
gerçek ve tüzel kişiler
Bunlarla derece yakınlığıyla
ilgili olanlar, bu şirkette hissesi olanlar, ortak olanlar; bunların
ihaleye katılamayacağına ilişkin, malum, ülkemizin
yaşadığı en büyük hain kalkışma sonrası yine
bu Meclisin vermiş olduğu yetkiyle, kanun hükmünde kararnameyle
düzenlemeye, bugüne kadar var olan yasak fiil ve davranışlara
ilişkin yaptırımımıza ilave bir madde daha yenisini
koyarak, bugün ülkemizde bu kalkışmaya gelenlerle iltisakı
olanlarla ilgili muamele, işlem şu anda nasıl
yapılıyor? Şöyle yapılıyor efendim: Kamu İhale
Kanununa tabi ihalelerde ilanla ihaleye çıkıyor ve ihale süreci
devam ederken ihale komisyonu karara varmadan önce, yasak fiil ve
davranışı tespit edilenler, bu şirketler, bu
şirketlerin ortaklıkları EKAP üzerinden sorgulanıyorlar ve
ihaleyle ilgili temel değerlendirmede geçerli teklif olarak -daha ilk
aşamada- kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin kanuni
dayanağa bağlı olarak bu kararlar veriliyor. Ve sonrası
Özellikle bunun altını çizmek isterim: 15 Temmuz öncesi, yasal bir
dayanağı olduğu hâlde, hiçbir ihale falanca kuruma, filanca
kişiye verildi denemez. Çünkü yasanın açık hükmü, EKAP üzerinden
açık bir şekilde, idareler tarafından sistem üzerinden
denetlenmekte. 15 Temmuzdan sonra bu FETÖ'yle bağlantılı konular
da devreye girerek o da süreç içerisinde devam etmektedir.
Peki,
sözleşmeye bağlanmış ama sözleşme devam ederken
Az
önce değerli arkadaşımız ifade etti; belediyelerde, orada
burada birtakım bir şeylerden bahsedildi ama bir defa, bunların
her birinin, kamu harcamasına ilişkin konuların Kamu İhale
Kanununa tabi olduğunu bilmemiz gerekiyor. Dolayısıyla 4734e
ve 4735e tabi olarak devletin bir kuruşunun harcanmasında gerek
bireysel şikâyette gerekse kurumsal anlamda şirketlerin, bir defa,
meşru meri mevzuata aykırı bir şekilde sözleşme
imzalaması mümkün değildir.
4735le
ilgili şunu söyleyelim: Evet, kayyum atanan belediyelerle ilgili hususa
değindik. Evet, kayyum atanan belediyelerle ilgili, mevcut
yapılmış sözleşmelerle ilgili süreci de tetkik ederek bu
sözleşmelerin, özellikle terör örgütleriyle irtibatı olan,
iltisakı olan şirketlerin sözleşmelerinin feshedildiğine
ilişkin -evet, zamanım oldukça kısa olduğu için bir iki
hususun altını çizeyim- buna ilişkin işlemler de açık,
mevcuttur; Kamu İhale Kurumunda mevcuttur, idarelerde mevcuttur. Buna
ilişkin bir iki hususun altını çizmek isterim. Türkiyenin 44
ilinden toplam 951 şirkette kayyumların yetkileri Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiş, bu Fon bu şirketlere
kayyum olarak atanmış. 107 gerçek kişinin mal
varlıklarına Fon kayyum olarak atanmış. Bu şirketlerin
türlerine göre dağılımından bir iki rakam vermek isterim:
488 anonim şirket, 348 limitet şirket, 22 anonim limitet şirket
şubesi, 67 ticari işletme, ticari işletme şubesi, 5 yurt
dışında kurulu şirket, 9 işletme, 3 kolektif
şirket, 3 ortaklık, 2 adi komandit şirket, 1 adi ortaklık,
1 kooperatif ve 1 avukatlık ortağı olarak bunun aktif
büyüklüğü yaklaşık 40,9 milyar, öz kaynak toplamı 18,2
milyar, ciro toplamı 21,9 milyar olarak bu şirketlerde
yaklaşık 46 bin kişi istihdam edilmektedir ve bu
şirketlerle ilgili işlemler yapılmıştır. Bu,
devletin resmî verileridir. Dolayısıyla kanuna, kanunun
işleyişine ilişkin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERGÜN TAŞCI (Devamla)
kurumun
işleyişine ilişkin her şey ortadayken ve bu anlamda geçmişte
de bugün de yasaya aykırı bir şekilde ihalelerin birilerine
verildiğine ve buna devletin duyarsız kaldığına
ilişkin iddiaların hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Bu
nedenle önergeyi desteklemiyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Taşcı.
Önerinin lehinde ikinci söz Mardin Milletvekili Mithat
Sancara aittir.
Buyurun Sayın Sancar.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Darbe Araştırma Komisyonu Raporunun en
zayıf yanı siyasi sorumluluğu atlamış
olmasıdır. Siyasi sorumluluk nedir? İki boyutta
açıklayabiliriz bu darbe girişiminin siyasi sorumluluk
ayağını. Birincisi: Doğrudan doğruya siyasi
kadroları kimlerdi darbecilerin? Eğer başaralı
olsaydılar hemen ardından veya bir süre sonra kimlerden hükûmet
oluşturacaklardı? Devletin siyasi yönetimini kimlere vereceklerdi? Bu
konuda sorulan bütün sorular geçiştiriliyor. Komisyon
çalışmaları sırasında da ısrarla bu soruları
aydınlatacak bilgi ve tanık ya da kişi dinlenmesini istedik.
Bunların tamamı reddedildi.
Neden
böyle bir çaba içine giriyor komisyon üyeleri, ayrıca AKPnin kamuoyuna
konuşan bütün sözcüleri? Neden Darbenin siyasi ayağı olmaz.
gibi bir söz sarf etmeye ihtiyaç duyuyorlar? Bizim bu soruya verdiğimiz
cevap: Kendilerinden korktukları için. Evet, siyasi sorumluluk ki en çok
AKPnin içine uzanacağından korktukları için bu konudaki bütün
ciddi soruları, makul soruları cevapsız bırakmayı
tercih ediyorlar. Ancak, tekrarlamaya bile gerek görmüyorum, hakikatleri
ilelebet karartmanın imkânı yoktur, uzun süre örtmenin de imkânı
yoktur. Bunlar ortaya çıkacaktır.
Siyasi
sorumluluğun ikinci ayağı şudur arkadaşlar, ikinci
boyutu: Acaba bu cemaat devlet içinde örgütlenirken kimlerden, nasıl
yardım gördü? Hangi yöntemlerle devletin içinde bu kadar güçlü bir konuma
gelebildi? Darbe Komisyonu raporuna bakıyorsunuz, 60lardan, 70lerden,
80lerden, 90lardan söz ediyor; Özallardan, Ecevitlerden, Demirellerden
bahsediyor fakat 2000lere gelince susuyor. Bu süre içinde en uzun dönem
Başbakanlık yapan Sayın Erdoğanın adı bir kere
bile zikredilmiyor.
Peki,
böyle bir geçiştirme haklı soruların ortadan kalkmasına yol
açabilir mi? Kesinlikle yol açmaz, bu soruların cevapları ortaya
çıkacaktır.
Şimdi,
bu soruları biraz daha detaylandıralım. Şimdi, terör örgütü
olarak ilan edilen bu cemaat yapılanması en çok hangi iktidarlar
döneminde devlet içinde kadrolaştı? Mesela, bugün açığa
alınan ve tutuklanan hâkim ve savcıların yüzde kaçı hangi
dönemde işe alındı, hangi dönemde göreve başladı?
Açığa alınan ve tutuklanan Emniyet mensuplarının yüzde
kaçı hangi iktidar döneminde işe alındı, hangi iktidar
döneminde yükseltildi? Üniversitelerden ihraç edilen akademisyenlerin yüzde
kaçı hangi iktidar döneminde nasıl teşvik gördü, nasıl
yükseldi? Hangi rektörler hangi dönemde, cemaate mensup olduğu iddia
edilen hangi kişiler en çok hangi dönemde üniversite yönetimine, YÖKe üye
olabildi ya da üniversite yönetiminin başına geçirilebildi?
Eğer
bu soruları cevaplandırmazsanız siyasi sorumluluk
ithamından asla AKPyi kurtaramazsınız. Bakın, örgüte
iltisaklı diye açığa alınan ya da tutuklanan ve şu an
yargılanan pek çok kişi, 2013ten önce bir bankaya, örgütün
bankasına, cemaatin bankasına veya dershanelerine veya
okullarına herhangi bir bağlantıyla ilişki içinde
olduğu için atılmış ya da tutuklanmış ve
yargılanmaktadır. Peki, 2002den sonra 2013e kadar bu
iktidarların, AKP iktidarlarının yaptıkları birdenbire
nasıl silinebiliyor? Eğer sizin sorumluluğunuz 2013te başlıyorsa
o zaman başkalarının da 2013ten önceki fiillerini gerekçe göstererek
ihraç etme veya yargılanmaya sevk etme hakkınız olmaz.
Bir
diğer çelişki -Darbe Komisyonu raporunda da var- Efendim, neden
cemaat mensupları bu kadar yoğun kullanıldı? Çünkü AKP
iktidara geldiği zaman kendisine bağlı, kendisine ait
kadroları yoktu. Cemaatin kadrolarını hazır buldu,
onları işe aldı. E, bu bir sorumluluk gerektirmiyor mu? Çünkü
onlardan yararlandınız; biliyordunuz, bir cemaattir bu. Devlet içinde
bir cemaati örgütlemek, bu şekilde yoğun kadrolaştırmak
darbe sonrasında yapılacak her yargılamada bir suç olarak,
iş birliği olarak mutlaka davalara dâhil edilmelidir. O dönemdeki
bütün bakanların, o dönemdeki bütün genel müdürlerin bugün darbe
yargılamalarında sanık sandalyesine oturmaları gerekiyor.
Bunu yapmadığınız takdirde, bu darbeyi önceden
iktidarın bildiği ama önlemek yerine harekete geçmesi için
fırsat verdiği, sonra bastırıp bunun sonuçlarından
yararlandığı iddialarını asla gündemden,
akıllardan, vicdanlardan çıkaramayacaksınız.
Darbelerle
mücadelenin tek kalıcı yöntemi vardır: Sağlam bir
demokrasi, şeffaf bir kamu yönetimi oluşturmaktır; objektif
kriterlere dayalı kamu istihdam sistemi oluşturmaktır. Ama bugün
darbeyle mücadele adı altında yapılan şey tam tersidir.
İktidarın kadrolarını iktidara yakın kişileri
devlet içine yerleştirmek en temel yöntem olarak
kullanılmaktadır.
Bir
başka önemli konu arkadaşlar: Bugün ihraç edilen, örgüte mensup
olduğu için ihraç edilen hâkim ve savcıların
hazırladıkları dosyalar yargılanma konusu olmaya devam
ediyor. Onlar ihraç edildiler ama onların hazırladıkları
dosyalardan en başta bizim milletvekillerimiz, eş genel
başkanlarımız yargılanıyor. Peki, bunu hangi
mantığa, hangi vicdana kabul ettireceksiniz? Madem bunlar hep bir
örgüt üyesi olarak faaliyet göstermişlerdi, o hâlde o dönemde
hazırladıkları fezlekeler, yaptıkları
yargılamalar nasıl objektif ve adil kabul edilebiliyor?
Şimdi,
biraz önce söylediğimi bir örnekle birleştireyim. Geçen gün benim
hakkımda bir fezleke geldi. Diyarbakır Başsavcı Vekili
-daha önce burada adını zikrettim- benim 2011-2014 yılları
arasında DTKya davet edilmemi örgüt üyeliği delili sayıyor.
Bizim dosyaların tamamı böyle arkadaşlar.
2011-2014
arasının bir bölümünde çözüm sürecinin başarıya
ulaşması için Akil İnsanlar Heyetinde çalıştım.
Bakanların yaptıkları toplantılara DTK temsilcileri resmen
davet edildi, birlikte bulunduk oralarda. Şimdi bir savcı
çıkıyor, böyle bir dosya hazırlıyor ve burada da muhtemelen
alkışlanacak.
Tekrar
söylüyorum: Eğer adalet sisteminde bu ayıklamayı ve temizlemeyi
yapmazsanız eninde sonunda bu yöntemlerin ucu mutlaka size dönecek ama
onunla da kalmayacak, bunların hesabını mutlaka vereceksiniz.
Sizi paralel devlet yapılanması konusunda uyaran, harekete geçmeye
çağıran Sevgili Eş Genel Başkanımız Selahattin
Demirtaş cemaatin savcılarının dosyalarından tutuklu,
siz burada onların yaptığı darbe girişiminin
nimetlerinden yararlanacaksınız ve bu da kamu vicdanında kabul
görecek, öyle mi? Sizi her seferinde uyaracağım, faydası olsun
olmasın, bunları hep söyleyeceğim. Eğer size faydası
olmazsa tarihe kayıt düşer, vicdanlara kayıt düşer.
Saygılarımla
efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sancar.
Önerinin
aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Trabzon Milletvekili Salih Cora.
Buyurun
Sayın Cora. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH
CORA (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, geçmiş dönemlerde FETÖ
mensuplarına usulsüz bir şekilde verildiği iddia edilen kamu
ihalelerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi hususunda verilen önerge hakkında söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, 15 Temmuzda ülkemizde çok hain, çok alçakça bir darbe
girişimi gerçekleştirilmiştir. Bu darbe girişimi nedeniyle
şu anda ülkemizin her bir tarafında, darbe girişiminin, bu
kalkışmanın yaşandığı bütün illerde hukuki
süreçler, yargılamalar devam ediyor ama biz biliyoruz ki bu davaların
sadece bir boyutu askerî kalkışma değildir. FETÖ terör örgütü
yıllara sari olarak ülkemizde çok geniş çalışmalar
yapmış, toplumun her bir tarafına nüfuz edecek
yapılanmaları ortaya koymuştur.
On üç
yıl avukatlık yapmış birisi olarak şunu özellikle
ifade etmek istiyorum ki, bu önergeyle alakalı olarak da bildirmek
istiyorum ki geçmişte birçok iş adamı, vatanına, milletine,
devletine bağlı iş adamı, vergisini düzenli ödeyen iş
adamları geçmişte çok çeşitli iddialarla, iftiralarla,
kumpaslarla, tamamen iş dünyasında devre dışı
bırakılmaları amacıyla, haklarında usulsüz
dinlemelerle, birbirini tanımayan sanıkların bir araya
getirilmesiyle, sahte delillerle beraber kendilerine kumpas kurularak
yargılamalar yapılmış ve bu yargılamalar sonucunda da
o iş adamları devre dışı bırakılıp
örgüt elemanlarının önünün açıldığı bir hukuki
gerçekti.
Şu
anda bu davalarla alakalı olarak da mağdur olan vatandaşlar,
iş adamları kendileri bizzat başvuruda bulunarak
yargılamanın yenilenmesi yoluyla ülkemizin çeşitli
mahkemelerinde, çeşitli illerde davalar açmak suretiyle
mağduriyetlerini ortaya koymakta, kendilerine bu kumpası kuranlarla
ilgili olarak süreci başlatmış durumdadırlar.
Biz de 15
Temmuz darbe girişiminden sonra hem 678 sayılı KHK hem 684
sayılı KHKyla birlikte, terör örgütüyle iltisaklı bulunan
şirketlerle ilgili Emniyet ve MİTin raporları
doğrultusunda, 4734 sayılı Yasanın 11inci maddesi
kapsamında yani Kamu İhale Kanunu kapsamında bu şirketlerle
alakalı olarak ihale yasağı konulmuş ve şirketle
alakalı atanan kayyumlar aracılığıyla idari, hukuki ve
cezai soruşturma süreçleri devam etmektedir. Yani süreç kapsamlı bir
şekilde Hükûmetimiz tarafından takip edilmektedir ve bundan sonraki
süreçte de yargılamalarla beraber, elde edilecek delillerle beraber daha
kapsamlı araştırmalarımız devam edecektir.
Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
GARO
PAYLAN (İstanbul) Başkanım yok, el insaf ya, 100 kişi
var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Var, var Sayın Başkanım.
BAŞKAN
- Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi
gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
XI.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere
Seçim
1.- (10/518) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Çölyak Hastalığının
Teşhis Aşamasının, Sebeplerinin, Sonuçlarının ve
Bu Hastalığa Maruz Kalanlara Sağlanabilecek
Yardımların Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesine İlişkin (10/518) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunda boşalan ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Konya Milletvekili Abdullah
Ağralı aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.37
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU
(Hatay), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106ncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837)
ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek)
(x) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının
birinci bölümünde yer alan 14üncü maddenin önerge işleminde
kalmıştık.
Şimdi,
madde üzerinde üç adet önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri
okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 14üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici Tahsin
Tarhan
Denizli Gaziantep Kocaeli
Aytuğ Atıcı Tacettin
Bayır İrfan
Bakır
Mersin İzmir Isparta
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ahmet Yıldırım Mahmut
Toğrul Ertuğrul
Kürkcü
Muş Gaziantep İzmir
Garo Paylan Erol
Dora
İstanbul Mardin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ahmet Kenan Tanrıkulu Mevlüt
Karakaya Ahmet Selim
Yurdakul
İzmir Adana Antalya
Mustafa Kalaycı Kamil
Aydın Fahrettin
Oğuz Tor
Konya Erzurum Kahramanmaraş
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz isteyen Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırım.
Buyurun
Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından
alkışlar)
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım, ekranları başında bizleri izleyen
saygıdeğer halkımız; 485 sıra sayılı torba
Yasa Tasarısının 14üncü maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şu
an idrak ettiğimiz ramazan ayının en büyük nimetlerinden biri de
toplumda kaynaşma, yardımlaşma ve dayanışmanın
bir ayı olmasıdır. Dualarımız, inşallah,
Türkiyede ve dünyada kalıcı bir barışa vesile olur
diyorum.
İftarlar
sayesinde her gün bir şehirde halkımızla bir araya geliyoruz.
Geçen yıl eş genel başkanlarımızla iftar yemeklerinde
bir araya gelen halkımızın, gittiğimiz yerlerde eş
genel başkanlarımızın, tutuklu vekillerimizin, belediye
başkanlarımızın, yöneticilerimizin ne zaman
özgürlüğüne kavuşacağı yönündeki sorularına muhatap
kalıyoruz. Kendilerine bunun bir yargı süreci
olmadığını, tamamen siyasi erkin keyfî
uygulamalarından içeride olduklarını paylaşıyoruz;
gerçi halkımız da bunun farkında, dünya âlem de bunun
farkında. Onlar halkımızın gözünde her gün daha da
değer kazanıp sevilip sayılıyorlar ve yükseliyorlar. Ben de
buradan başta Eş Genel Başkanımız olmak üzere tutuklu
vekillerimizi, belediye eş başkanlarımızı, parti yöneticilerimizi
selamlıyor, saygılar sunuyorum.
Tabii, iftar programına değinmişken, üç
gün önce benim de davetli olduğum fakat başka bir programdan
dolayı katılamadığım Adıyaman Kâhta ilçesinde
yapılan bir iftar programına değinmeden geçmeyeceğim. Basında
çok fotoğraflanan o görüntüler, güzelim Kâhtaya hiç
yakışmamıştır. Hele bu mübarek ayda bir iftar
programında olması son derece üzücü ve düşündürücüdür.
Adıyamanlı bir iktidar vekilinin, Meclis
Başkanının da katıldığı bu iftar
programında yaşananlar Adıyamanımıza, Kâhtamıza
hiç yakışmamıştır. Bir rant kavgası olduğu
açık. Şu aralar bütün Kâhtaya çamurlu su içiren AKPli belediye
başkanı ile bir inşaat firması arasındaki husumetten
kaynaklı bir durum. Tabii bunun bir evveliyatı var. Daha önce birkaç
defa yine bu iki kesim arasında kavgalar oluşmuş, tehditler
savrulmuş, silahlar çekilmiş, yaralanmalar olmuş yani göz göre
göre olay geliyorum demiş ve yaşanmış.
Bence burada sebeplerden birisi de siyasilerin, özellikle
iktidarın halkın sorunlarından bihaber olması. Sağ
olsun bizim Adıyaman iktidar milletvekillerinin bakan ağırlamaktan,
üst düzey bürokrat ağırlamaktan, Meclis Başkanını
ağırlamaktan başka bir şey gördükleri yok. Tabandan,
halktan habersiz, Adıyamana geldiklerinde bürokrasiyle, mülki amirlerle,
emniyet amirleriyle vakit geçirirler. Yaşanmış olan bu
olayın sebebine eğilmiş olsalardı, bir barış
sağlanmış olsaydı belki bu tatsız olay
yaşanmayacaktı.
Ben buradan saraya ve iktidara sesleniyorum:
Adıyaman AKPye çok şey verdi, 5 milletvekilinden 4ünü verdi.
Geçmişte CHPnin seçtiği vekiller de AKPye geçince 2 dönem 5 vekilin
5ini de AKPye verdi. Ama bugüne kadar Adıyamana bir bakanlık nasip
olmadı. Artık yeter diyorum. Kabine değişikliğinin
gündemde olduğu şu ara Adıyamana bir bakanlık istiyoruz.
Yeter artık, kendi bakanımızı karşılayalım.
İktidar vekili diğer arkadaşlar adına artık ben
üzülüyorum; diğer arkadaşları, diğer illerin
bakanlarını karşılıyorlar, bari kendi
bakanımızı karşılasınlar diyorum.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Ya, Türkiye Cumhuriyetinin bakanları onlar, hepsi
bizim bakanımız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayırlı olsun Başkanım.
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) Biz de memleketin bir parçasıyız. Adıyaman
memleketin bir parçası değil mi?
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Evet, hepimiz için aynı.
AYŞE
DOĞAN (Tekirdağ) Hepimizin bakanları.
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) - Adıyaman iktidar vekilleri bakanlığa niye
layık görülmüyor?
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Meclis Başkan Vekili var.
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) - Belki bu çağrımı saray dikkate alır.
Adıyamana bir bakanlık verilirse kim bilir ne kadar da seviniriz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Anlaştınız mı siz?
Bu, sana
yapılan büyük bir yanlış. Sayın Başkan, bak, senin
önünü kesiyor şu anda, dostça davranmıyor, dost gibi
davranmıyor.
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) Hayır, hayır, belki benim sayemde bakan
olacaktır, benim bu konuşmamdan sonra belki bakan olacaktır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ne güzel olur.
AYŞE
DOĞAN (Tekirdağ) Kabul ediyorsanız
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) - Hayhay, hayhay derim, Adıyamana bakan gelsin de ne
olursa olsun, Adıyamana hizmet gelsin de ne olursa olsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ahmet Beye dostça davranmıyorsun.
BAŞKAN
Müdahale etmeyelim arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) Şimdi, tasarının içeriğine
baktığımız zaman, gelen bütün düzenlemeler emekçinin,
işçinin, çiftçinin lehine değil, birkaç sermayedarın
faydası ve yararı gözetilmiştir. Torbadan ne hikmetse hep
teşvik adı altında sermayeye ayrıcalıklar
çıkmaktadır, yine her ne hikmetse bütün teşviki sermayeye, bütün
yükü işçiye ve emekçiye havale etmektedir.
394
sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanunun yürürlükten
kaldırılmasıyla belirsiz dinlenme günleriyle işçinin,
emekçinin gözetilmediği anlaşılmaktadır.
Mera
Kanunu başlı başına bir garabettir. Maden
çalışmalarının Adıyamanda dağ taş
bırakmadığını, halkın yollarının
bozulduğunu ve suyun kullanılmaz hâle geldiğini de belirtmek
istiyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
MAHMUT
KAÇAR (Şanlıurfa) Ek süre verin efendim, ek süre.
BAŞKAN
Sürenizi uzatabilirim beş dakika daha isterseniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Efendim, konu anlaşılmadı, bir dakika
daha verin.
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) Teşekkür ederim.
İnşallah
Adıyamana gerçekten bakanlık verilir. Yani vekil
arkadaşların adına üzülüyorum, ha bire diğer illerin
bakanlarını karşılıyorlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) -
protokoller, protokoller, yeter artık,
Adıyamana bir bakanlık gelsin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tabii,
bütün bakanlarımız Türkiyenin bakanları, bütün illerin
bakanları ve Adıyaman eskiden gerçekten zor bakan görürdü ama şu
anda sağ olsunlar, Adıyamanı ihmal etmiyorlar, her seferinde
güzel hizmetlerle, müjdelerle, yatırımlarla geliyorlar. Teşekkür
ediyoruz, Allah razı olsun diyoruz herkese.
İkinci
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin gerekçesi:
Üniversiteler
özerk olmalıdır.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini de okutuyorum:
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin gerekçesi:
Söz
konusu maddenin tasarıdan çıkarılmasıyla, kanunla
kurulmuş olan bir üniversitenin ihtisaslaşma alanını
belirlemesi, değiştirmesi yetkisinin kendisinde olması
amaçlanmıştır. Zira maddenin bu hâliyle yasalaşması
hâlinde YÖK bu yetkiyi kullanarak üniversitelerin özerkliğini ellerinden
almış olacaktır.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Yoklama istiyoruz Başkanım.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN
Yoklama isteyemezsiniz, 20 kişi yoksunuz.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Karar yeter sayısı Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum ve karar
yeter sayısı arayacağım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bir grup başkan vekili ne istediğini
bilmeli Sayın Başkan.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Efendim, yoklama talep etti, ayağa kalkmaları
lazımdı. 20 kişi yoklar efendim, geçersiz bir işlem
efendim.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Aynı mahiyetteki önergeler
reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
14üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.57
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106ncı Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
15inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Osman
Aşkın Bak Harun
Karacan
Kayseri Rize
Eskişehir
Mehmet Uğur Dilipak Hacı
Bayram Türkoğlu İsmail
Tamer
Kahramanmaraş Hatay Kayseri
"MADDE
15 - 2547 sayılı Kanunun 30 uncu maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
Geçici 55
inci maddenin ikinci fıkrası hükmü saklı kalmak kaydıyla,
yaş haddini dolduracakları tarihten önce başvurmuş olup
sözleşme tarihi itibarıyla öğretim üyesi kadrolarında
bulunanlardan yükseköğretim kurumlarınca belirlenen bölüm ve
programlarda görevlerinde kalmalarında fayda görülenler,
yükseköğretim kurumunun teklifi ve Yükseköğretim Kurulunun onayı
ile emeklilik yaş hadlerini doldurdukları tarihten itibaren,
yetmiş beş yaşını geçmemek üzere emeklilik veya
yaşlılık aylığı bağlanıncaya kadar
birer yıllık sürelerle sözleşmeli olarak
çalıştırılabilirler. Bunlarla, net tutarı, en son
bulundukları kadroları için öngörülmüş olan gösterge, ek
gösterge, taban ve kıdem aylıkları, üniversite ödeneği,
yükseköğretim tazminatı, eğitim öğretim ödeneği,
geliştirme ödeneği, makam ve görev tazminatları ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesinde
belirlenmiş olan ek ödemenin toplamından ilgili mevzuatı
uyarınca vergi ve diğer kesintiler yapıldıktan sonra kalan
net tutarı geçmemek üzere belirlenecek ücret üzerinden sözleşme
yapılır. Bunların sigortalılık veya iştirakçilik
ilişkisi önceki kadro unvanları esas alınmak suretiyle devam
ettirilir. Öğretim üyelerinin tabi olduğu yasak, ödev ve sorumluluklar
ile disipline ilişkin hükümler bu şekilde
çalıştırılanlar hakkında da uygulanır. Bu
fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye
Bakanlığının uygun görüşü üzerine Yüksek Öğretim
Kurulu tarafından belirlenir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci
maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Muş İzmir Mardin
Garo Paylan Mahmut
Toğrul
İstanbul Gaziantep
Geçici
55 inci maddenin ikinci fıkrası hükmü saklı kalmak
kaydıyla, yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim
üyelerinin talepleri doğrultusunda görev süreleri yetmiş beş
yaşına kadar uzatılır. Bu süre içerisinde öğretim
üyesi istediği tarihte görevden ayrılabilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 2547 sayılı Kanunun
30uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümlenin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tacettin
Bayır Didem
Engin
Denizli İzmir İstanbul
Akif Ekici İrfan
Bakır Tahsin
Tarhan
Gaziantep Isparta Kocaeli
BAŞKAN
En son okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin
yazımı son derece muğlaktır ve kalmalarında kamu
yararı görülen -öğretim üyeleri- ibaresi yeni kadrolaşmalara
olanak yaratabilecektir. Bu madde uyarınca üniversite yönetimleri,
ideolojik görüş ayrılığına düştükleri nitelikli
öğretim üyelerinin görev süresini uzatmamakta, bunu da kamu yararı
kavramıyla açıklamakta serbest bırakılmaktadır. Her ne
kadar Batı ülkelerindeki emeritus profesörlük kavramına eş
değer olarak görülse de, emeritus unvanı taşıyan
akademisyenler, üniversitenin talebi ve ihtiyacı doğrultusunda
emeklilik yaşından sonra çalıştıkları süre
içerisinde üniversiteden maaş ya da başka bir sosyal hak talep
etmeden görevlerini sürdürmekte, yalnızca bilimsel araştırma
projeleri kapsamında gelir elde edebilmektedir. Türkiye'de vakıf
üniversiteleri akademisyenler için yaş sınırı
koymadığı için, emeklilik yaşını geçmiş
akademisyenler için maaşlı çalışma olanakları da
fazlasıyla mevcuttur. Öte yandan, devlet üniversitelerinde kadro almak
için bekleyen çok sayıda genç akademisyen bulunmaktadır.
Daha
önceki yasal düzenlemelerle 72ye kadar çıkarılan bu yaş
sınırını 75e uzatmak daha çok kadro
sıkıntısına yol açacak ve birçok kamu üniversitesinde
bölümlerin yapısına zarar verecektir. Maddede geçen ve öğretim
üyelerinin sözleşmelerinin her yıl yenileneceğini öngören hüküm
ise bu düzenlemenin yol açabileceği tartışmaları ve
üniversitelerde kadro sıkıntılarını giderecek bir
düzenleme sağlamamaktadır. Birçok üniversite bölümünde iç
barışın bozulmasına yol açabilecek bu düzenleme, genç
akademisyenlerin kadro sıkıntısından dolayı yurt
dışına yönelmesine ve böylece nitelikli akademik personelin
kaybına yol açacaktır.
Yukarıda
bahsedilen nedenlerle maddenin tasarıdan çıkarılması
doğru bir adım olacaktır.
BAŞKAN
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci
maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Geçici
55 inci maddenin ikinci fıkrası hükmü saklı kalmak
kaydıyla, yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim
üyelerinin talepleri doğrultusunda görev süreleri yetmiş beş
yaşına kadar uzatılır. Bu süre içerisinde öğretim
üyesi istediği tarihte görevden ayrılabilir.
Ahmet
Yıldırım (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Mardin Milletvekili Erol Dora.
Buyurun
Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 15inci maddesi üzerinde söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, akademik özgürlük ve YÖK konusundaki
değerlendirmeleri Parlamentonun takdirlerine sunmak istiyorum.
Bakınız, üniversitelerin var olma sebepleri arasında, bilim
alanında özgür olmayı en başta yazmak gerekir. Anayasamızın
27nci maddesinde Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve
öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü
araştırma hakkına sahiptir. ifadesine yer verilirken bilimsel
özerklik ise Anayasanın 130uncu maddesinde güvence altına
alınmıştır. Ancak ülkemizde akademisyenler için var
olması zaruri olan bu özgürlük ortamına ciddi müdahalelerin
olduğunu görmekteyiz. Herkesin malumudur çünkü sırf barış
bildirisini imzaladı diye imzacı akademisyenlere karşı
yürütülen linç politikaları, sözleşmelerinin iptal edilmesi,
sonrasında OHAL ilanıyla kanun hükmünde kararnamelerle görevlerinden
atılmaları, açlık ve yoksullukla terbiye edilmeye ve nihayet
yalnızlaştırılarak adım adım ölüme gönderilmeleri
zihinlerde canlılığını korumaya devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, günümüz Türkiyesinde üniversite sadece anlamını
yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Hatırlatalım, AKP Hükûmeti iktidara gelirken YÖKü
kaldıracağı vaadinde bulunmuştu ancak geldiğimiz
noktada bırakın kaldırmayı YÖK daha da
kurumsallaştırılmıştır. Merkezî otoritenin olduğu
bir yerde özgürlükler gelişebilir mi? Düşünmekten korkan bir
akademisyen ordusu yaratmış olursunuz en fazla, maalesef daha
fazlası değil.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ifade özgürlüğü olmadan
demokrasi olmaz. Üniversite ve akademisyenin görevi, akıl yürütme ve
vicdan muhakemesi sonunda vardığı fikirleri toplumla
paylaşmaktır. Fikrin eleştirilmesi demokrasinin, fikri ifade
edenin cezalandırılması ise otoriterliğin göstergesidir.
Akademisyenlerin ülke sorunlarıyla ilgili dile getirdikleri görüşlerinin
siyasi irade tarafından cezalandırılmaya
çalışılması akademik özgürlüklere ve dahası toplumsal
gelişmelere zarar vermektedir.
Değerli
milletvekilleri, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin
40ıncı yıl dönümünde, Limada, yükseköğretim
kurumlarının özerkliği ve akademik özgürlüğü üzerine Lima
Bildirgesi kamuoyuna açıklanmıştır. Bu bildirgede
Akademik özgürlük, akademik bir çevre üyelerinin tek tek ya da toplu halde
bilgiyi araştırma, inceleme, tartışma, belgeleme, üretme,
yaratma, öğretme, anlatma ve yazma yoluyla edinmelerinde,
geliştirmelerinde ve iletmelerindeki özgürlükler anlamına gelir.
ifadesi yer almaktadır.
Unutmayalım
ki bir fikri söylemek ülke demokrasimize zarar vermez, bilakis ne kadar
kışkırtıcı, rahatsız edici veya
azınlıkta olsa da görüşlerini ifade özgürlüğü özellikle
bilim insanları için en temel özgürlük olmalıdır çünkü Lima
Bildirgesinde de ifade edildiği üzere, üniversiteler insanların
haklarının yaşama geçirilmesini takip etmekle yükümlüdürler.
Değerli
milletvekilleri, 2005 yılında Norveç Bergende, Türkiye'nin de dâhil
olduğu ve Avrupa Yükseköğretim Alanının
Değerlendirilmesi konulu toplantıda, Türkiyedeki üniversitelerin
özerkliğinin artırılması ve akademik özgürlüklerin
genişletilmesi konusuna vurgu yapılmıştır. Diğer taraftan
Avrupa Konseyinin akademi alanına özgülenmiş çok sayıda tavsiye
kararı, araştırma ve eğitimde akademik özgürlük, ifade
etme, bilgi yayma, araştırma yapma ve gerçekleri kısıtlama
olmaksızın aktarma özgürlüğüne işaret etmektedir. Akademik
özgürlük ve kurumsal özgürlük temel ilkeleri üniversitelerin vazgeçilmez
unsurlarıdır. Bu değerlerin korunması hem ilgili toplumun
hem de genel olarak insanların yararınadır.
Değerli milletvekilleri, tarih, akademik özgürlük ve
üniversite özerkliğinin ihlal edilmesinin her zaman entelektüel
gerilemeyle, dolayısıyla sosyal ve ekonomik bir duraklamayla
sonuçlandığını göstermiştir. Ülkemizdeki bu kaygı
verici gidişin tersine çevrilmesi ve evrensel standartlarda bilim özgürlüğünün
üniversitelerimizde tesisi için gerekli adımları bir an evvel, vakit
kaybetmeksiniz atmak ve herkesin soluk alabileceği gerçek bir üniversiteyi
yaratmak siyasi iktidarın hepimize borcudur diyerek Genel Kurulu tekrar
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 15inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş
(Kayseri) ve arkadaşları
"MADDE
15 - 2547 sayılı Kanunun 30 uncu maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
Geçici 55 inci maddenin ikinci fıkrası hükmü
saklı kalmak kaydıyla, yaş haddini dolduracakları tarihten
önce başvurmuş olup sözleşme tarihi itibarıyla öğretim
üyesi kadrolarında bulunanlardan yükseköğretim kurumlarınca
belirlenen bölüm ve programlarda görevlerinde kalmalarında fayda
görülenler, yükseköğretim kurumunun teklifi ve Yükseköğretim Kurulunun
onayı ile emeklilik yaş hadlerini doldurdukları tarihten
itibaren, yetmiş beş yaşını geçmemek üzere emeklilik
veya yaşlılık aylığı bağlanıncaya kadar
birer yıllık sürelerle sözleşmeli olarak
çalıştırılabilirler. Bunlarla, net tutarı, en son
bulundukları kadroları için öngörülmüş olan gösterge, ek
gösterge, taban ve kıdem aylıkları, üniversite ödeneği,
yükseköğretim tazminatı, eğitim öğretim ödeneği,
geliştirme ödeneği, makam ve görev tazminatları ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesinde
belirlenmiş olan ek ödemenin toplamından ilgili mevzuatı
uyarınca vergi ve diğer kesintiler yapıldıktan sonra kalan
net tutarı geçmemek üzere belirlenecek ücret üzerinden sözleşme
yapılır. Bunların sigortalılık veya iştirakçilik
ilişkisi önceki kadro unvanları esas alınmak suretiyle devam
ettirilir. Öğretim üyelerinin tabi olduğu yasak, ödev ve
sorumluluklar ile disipline ilişkin hükümler bu şekilde
çalıştırılanlar hakkında da uygulanır. Bu fıkranın
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının
uygun görüşü üzerine Yüksek Öğretim Kurulu tarafından
belirlenir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yaş haddini dolduran öğretim üyelerinin 75
yaşına kadar sözleşmeli olarak
çalıştırılmasına ilişkin hükmün
uygulanmasında ortaya çıkabilecek sorunların giderilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Gerekçesini okuttuğum Sayın Elitaş ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
16ncı
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
16ncı maddesiyle 2547 sayılı Kanunun 46ncı maddesine
eklenen (l) fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici İrfan
Bakır
Denizli Gaziantep Isparta
Tahsin Tarhan Tacettin
Bayır Yaşar
Tüzün
Kocaeli İzmir Bilecik
"l. Bu Kanun kapsamında organize sanayi
bölgelerinde, organize sanayi bölgeleri veya devlet üniversiteleri
tarafından kurulan meslek yüksekokullarında öğrenim gören her
bir öğrenci için, 2017-2018 eğitim-öğretim yılından
başlamak üzere, her eğitim-öğretim yılı itibari ile
asgari ücretin üçte biri tutarında YÖK bütçesine ödenek konur. Bu
ödeneğin bütçeye teklif edilmesi, yükseköğretim kurumlarına ve
organize sanayi bölgeleri aktarılmasına ilişkin usul ve esaslar,
YÖK, Maliye Bakanlığı ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığınca müştereken hazırlanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının
16ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut Toğrul Ertuğrul Kürkcü
Muş Gaziantep İzmir
Garo Paylan Erol
Dora Mahmut Celadet
Gaydalı
İstanbul Mardin Bitlis
BAŞKAN
Okunan son önergeye komisyon katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı.
Buyurun
Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; partim ve grubum adına, görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 16ncı
maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu
saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, torba yasalar, her şeyi söylemenin fakat hiçbir şey
yapmamanın birer aracı olarak kullanılmaya devam ediyor. Yine,
böyle bir torba yasayla karşı karşıyayız. Birçok
farklı alanı ilgilendiren konuların tek bir torbaya
atıldığı fakat ciddi olarak çözüm üretilmediği bir
anlayış söz konusudur. Türkiye'nin sorunları düşünüldüğünde
en kritik sorunun eğitim alanı olduğu görülmektedir. AKP'nin on
beş yıllık iktidarı süresince bu alan birer deneme
tahtasına dönüştürülerek sağlıklı bir eğitim
sistemi oluşturulamamıştır.
16ncı
maddeye bakıldığı zaman, hedeflenen, organize sanayi
bölgelerinde kurulacak meslek yüksekokullarında öğrenim gören
öğrenciler için söz konusu kurumlara aktarılmak üzere eğitim
ödeneği verilmesidir. AKP hükûmetleri döneminde mesleki teknik eğitim
alanında yapılan değişikliklerin tamamı sermayenin
çıkarlarına göre düzenlenmektedir. Meslek okullarıyla üretim
ilişkileri ve bu ilişkilerin yarattığı sömürü düzeni
yeniden yaratılmaktır. Bu yasada mesleki eğitime ilişkin
planlanan düzenlemeler bu sömürünün daha da derinleşmesine neden
olacaktır.
Hükûmetin
bu değişiklikteki temel savı, ara eleman ihtiyacını
gidermeye dönük düzenleme olarak lanse edilmektedir. Mesleki eğitim bir
bütün olarak değerlendirildiği zaman Türkiye'de ara eleman
ihtiyacı vardır ama temel sorun, genç işsizliği, istihdam
sorunu olarak görünmektedir.
TÜİK'in
2017 Şubat ayı iş gücü, istihdam raporuna
bakıldığı zaman sorun daha da net bir biçimde
görülmektedir. 2017 verilerine göre 15-24 yaş arası genç nüfusun
yüzde 24'ü ne eğitim alanında ne de istihdam alanında yer
alamamaktadır. Bu durum katma değeri yüksek, genç ve dinamik bir
kesimin, üretimin ya da eğitimin hiçbir alanında
olmadığını göstermektedir. Yani genç nüfus olarak
adlandırdığımız kesimden her 4 gencimizden 1i hem
eğitim alanında hem de istihdam alanında
olamamıştır, iktidar partisi bu husus hakkında hiçbir
şey yapmamıştır. Bu kadar önemli bir hususun gözden kaçıyor
olması ciddi anlamda endişe vericidir. Bu durum bir çözüme
kavuşturulamamışken Hükûmetin ara eleman ihtiyacı
adı altında yoksul çocukları gönderdiği mesleki ve teknik
öğretim alanlarından mezun olan çoğu gencimiz de iş
bulamamaktadır. Genç nüfusun hem istihdam hem de eğitim alanında
olmuyor olması, eğitim alanında olanların da büyük bir
çoğunluğunun kendi mesleki alanının dışında
çalışıyor olması ya da iş bulamıyor olması
var olan politikaların yetersizliğini gözler önüne sermektedir.
Bu
yasayla meslek yüksekokullarının sanayi bölgelerine
yönlendirilmesiyle, hâlihazırda üniversite yaşamını
sınırlı bir şekilde teneffüs eden dezavantajlı
konumdaki öğrenciler tümden bu atmosferden koparılarak sanayilerde
birer çalışana dönüşecektir. Kalifiye ara eleman ihtiyacını
küçük yaşta çocukları mesleki eğitime yönlendirerek ya da sanayi
bölgelerinde kurulmuş meslek yüksekokullarına göndererek çözmek
mümkün değildir. Bu sorunu büyük oranda çözen gelişmiş ülkeler,
mesleki eğitime yönlendirme yaşını gittikçe yükseltmekte ve
bireylerin istekleri doğrultusunda hareket etmektedir. Türkiye'de ise
13-14 yaşında Veriyoruz eline torna, ister çalışa ister
çalışmaya. mantığı yürütülmektedir.
Yapılan
bilimsel araştırmalar, kalite ve niteliğin bireyin kendisini tam
olarak keşfetmesi, ilgi ve isteklerinin farkına varması ve hangi
alanda üretime katkı sunacağını kendi kararıyla
alması sonucu oluştuğunu, bu anlamda yönlendirme yerine 20'li
yaşlara kadar genel ve bütüncül eğitimin verilmesi gerektiğini
ortaya koymaktadır.
Öğrenciyi
bir çalışana ve nesneye indirgeyen bu tür düzenlemelerden bir an önce
vazgeçilmelidir. İktidar yetkililerinin çıkıp Şu kadar
akıllı tahta, bu kadar akıllı tahta aldık. beyanatlarına
benim yanıtım: Bu memleketin akıllı tahtalara değil,
akıllı insanlara ihtiyacı vardır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
16ncı maddesiyle 2547 sayılı Kanunun 46ncı maddesine
eklenen (l) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
"l. Bu Kanun kapsamında organize sanayi
bölgelerinde, organize sanayi bölgeleri veya devlet üniversiteleri
tarafından kurulan meslek yüksekokullarında öğrenim gören her
bir öğrenci için, 2017-2018 eğitim-öğretim yılından
başlamak üzere, her eğitim-öğretim yılı itibari ile
asgari ücretin üçte biri tutarında YÖK bütçesine ödenek konur. Bu
ödeneğin bütçeye teklif edilmesi, yükseköğretim kurumlarına ve
organize sanayi bölgeleri aktarılmasına ilişkin usul ve esaslar,
YÖK, Maliye Bakanlığı ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığınca müştereken hazırlanır.
Kazım Arslan (Denizli)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle
organize sanayi bölgelerinde, OSB'ler veya devlet üniversiteleri
tarafından kurulan meslek yüksekokullarında öğrenim gören her
öğrenci için eğitim desteği verilebilmesi öngörülmüştür.
Yapılması hedeflenen düzenleme ile eğitim-öğretim
desteğinin verilip verilmeyeceği ve verilecekse miktarını
belirleme yetkisi Maliye Bakanlığı ve YÖK'ün takdirine
bırakılmıştır. Ülkemizde orta derece nitelikli iş
gücü ihtiyacı tüm kesimlerce kabul edilmektedir. Bu nedenle desteğin
verilmesi ve miktarı, öngörülebilir ve belirli olmalıdır.
Verilecek destek miktarının asgari ücretin üçte biri olması
önerilerek, takdire bağlı olmaksızın eğitim
yardımında belirlilik sağlanması, fıkrada eksik olan
OSB'lerin de kapsama alınması ve uygulama esaslarının YÖK,
Maliye Bakanlığı ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığınca müştereken belirlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
16ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Şimdi
17nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
17nci maddesinin ikinci cümlesinde geçen "verilmesine ibaresinden sonra
gelmek üzere "ve ödenmesine ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan İrfan
Bakır Akif
Ekici
Denizli Isparta Gaziantep
Tacettin Bayır Sibel
Özdemir Tahsin
Tarhan
İzmir İstanbul Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci
maddesiyle 2547 sayılı Kanunun 58inci maddesinin (b)
fıkrasına eklenen paragrafın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Muş İzmir Mardin
Mahmut Toğrul Garo
Paylan Erdal
Ataş
Gaziantep İstanbul İstanbul
Eğitim
öğretim programı dışındaki akademik
çalışmalarda görev alan Tezli yüksek lisans ve doktora
programlarındaki tüm öğrencilere 3/3/2004 tarihli ve 5102
sayılı Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs, Kredi Verilmesine
İlişkin Kanun hükümlerine tabi olmaksızın belirlenecek
miktarlarda burs verilir. Bu bursun verilmesine ilişkin usul ve esaslar bu
fıkra uyarınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Erdal Ataş. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERDAL
ATAŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine bir torba yasayla karşı
karşıyayız.
Az çok,
böyle, demokrasi sorununu çözmüş, ekonomik alanda da orta düzeyde bir
gelişim sağlayan ülkede normal olarak bu tür torba yasaların
getirilmesinin o ülkenin önemli oranda ekonomik koşullarına da
siyasal yapısına da zarar verdiği açıktır ama maalesef
bizde, iktidardaki yetkililer, işte, hangi tanıdığı o
gün ne getirirse kendisine, onları torbalara doldurarak buraları
getiriyor. Dönem dönem, işte, herhangi bir vekilin tanıdığı,
merayla ilgili bir sorun yaşıyorsa, bir belediye başkanı
herhangi bir alanda, işte, sanayiyle ilgili, sanayi alanıyla ilgili
bir sorun yaşıyorsa ya da zeytinliklere yönelik herhangi bir,
işte, yatırım yapmak isteyen, maden çıkarmak isteyen bir
işletmeci çıktığında, hemen onlar yasaya
dönüşerek maalesef bizim önümüze gelmiş oluyor. Oysaki ekonomik
alandaki gelişmenin önemli ayaklarından bir tanesi tarım ve
sanayinin birbirini desteklediği bir yönelimle ele
alınmasıdır ama maalesef bizim ülkemizdeki iktidar, özellikle bu
son yıllarda, tamamen ülkemizdeki yer altı, yer üstü zenginliklerini
sadece küçük bir sermaye kesimine peşkeş çekme temeli üzerinden
tahrip etmektedir. Bugün de gelinen aşamada durum bu çerçeveye
dönüşmüş durumda.
Bizim
coğrafyamız hem iklim hem de coğrafi koşullar
açısından aslında tarımda dünyada 6 ülkeden bir tanesi yani
ekvatorun üstünde bulunan, ne çok soğuk ne de çok sıcak olan, tamamen
çok çeşitli ürünlerin yetiştiği coğrafyalardan bir tanesi.
Ama maalesef bizim ülkemizde iktidar, bütün bu olanakları doğru
temelde kullanmak yerine tarım alanlarını sanayi lehine tahrip
etme siyasetini bugün önümüze getirmiş durumda.
Bu
getirilen Mera Yasasıyla birlikte sadece köylülerin yaşam
alanlarına, onların hayvancılıklarına darbe
vurulmamakta, aynı zamanda, temiz suların önemli oranda, işte,
diyelim ki kaynak olarak beslendiği alanlar tahrip edilmekte, yine
aynı şekilde yabani hayvanların ve canlıların da
yaşam alanları tahrip edilmektedir. Sadece bu da değil, bu
tahrip edilen alanlarla birlikte belki sanayi alanında bir iki
işverenin elde edeceği belli kazanımların yanında
milyonlarca insan kendi köylerinden, üretim alanlarından koparılarak
şehirlere göç etmiş olacak ve bu yapılan politikayla birlikte
coğrafyamızda et ürünlerine, hayvancılığa, onunla
bağlantılı olarak sanayi ürünlerinin tümüne yönelik de önemli
oranda sorunlar açığa çıkmış olacak.
Sadece bu
son yıllarda uygulanan politikalarda bile görülüyor ki biz
dışarıdan hem et satın alıyoruz hem canlı hayvan
satın alıyoruz (büyükbaş-küçükbaş) hem de yem satın
alıyoruz. Meralar, bu hayvancılığın
geliştirilmesinde en önemli alanlardan bir tanesidir. 1950lerde 44 milyon
dekar olan bu meralar maalesef hükûmetlerin uyguladığı
yanlış politikalar sonucunda 14 milyon dekara kadar gerilemiş
durumda. Bugün de bunların tümü Büyükşehir Yasası, şimdi
getirilen bu yasa, bir şekilde sanayi bölgelerine açılma ya da yeni
alanların ortaya çıkarılması belediyeler üzerinden, bir de
bu son dönemdeki ot bedelini yirmi yıl ödeme anlayışı
üzerinden meralar önemli oranda tahrip edilerek hayvancılık
alanındaki bu mesele önemli oranda Türkiyenin sorunu hâline
getirilmiş durumda. Sadece et ürünlerinin ve hayvan ürünlerinin
artması değil, yani bunların zamlanması değil,
aynı zamanda büyük bir işsizlik boyutunun da açığa
çıktığı görülüyor. Yirmi beş yıl içerisinde 10
milyondan fazla insan, ki bu coğrafyada bunların büyük
çoğunluğu, işte bu meralarda hayvancılıkla ve
benzeriyle, tarımla geçiniyordu; bu insanların büyük
çoğunluğu şehirlere göç etti ve mevcut iktidar artık
şehirleşmenin büyük oranda başarıldığı
üzerine maalesef şimdi övünmektedir.
Gelinen
aşamada, hayvancılığa ayrılan miktar yani bu kredi
destekleme şeyi 3 milyarken bu uygulanan politikalardan dolayı
dışarıdan alınan yani ithal edilen hayvan ve
diğerlerine verilen paraysa 10 milyar civarındadır yani 3-3,5
milyar dolar civarındadır. Bütün bu politikalar devam ettirilirse
gelecekte bunun en az 10 katı daha hem pahalı yiyecek almak zorunda
kalacağız hem de bu ülkede daha büyük yoksulluğun ortaya
çıkmaması söz konusu bile olamaz.
Bu noktada, Hükûmet derhâl bu politikalardan vazgeçerek en azından
temel noktalarda hem sanayiyi hem de tarımı birlikte sürdürebilecek
politikalara geri dönmelidir.
Saygıyla
selamlıyorum hepinizi. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
17nci maddesinin ikinci cümlesinde geçen verilmesine ibaresinden sonra
gelmek üzere ve ödenmesine ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan (Denizli)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin burs
ödemelerine ilişkin hükmünün yönetmeliklerle netleştirilmesi
öngörülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
17nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
18inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır. İlk okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Şimdi
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 18inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Burhanettin
Uysal Abdullah
Ağralı
Amasya Karabük Konya
Halil Eldemir Abdurrahman
Öz
Bilecik Aydın
MADDE 18
2547 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin (a)
fıkrasının ikinci bendinin ikinci cümlesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici İrfan
Bakır
Denizli Gaziantep Isparta
Tahsin Tarhan Tacettin
Bayır Didem
Engin
Kocaeli İzmir İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mahmut Toğrul Erol
Dora Erdal
Ataş
Gaziantep Mardin İstanbul
Behçet Yıldırım Garo
Paylan
Adıyaman İstanbul
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Olumlu
görüşle takdire bırakıyoruz efendim
Katılmıyoruz.
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Katıldı.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrul konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Aslında Komisyon katılmıştı
ama çekilmesine.
BAŞKAN
Önemli olan Genel Kurulun katılıp katılmaması.
Buyurun
efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Komisyon takdire bıraktı, bir şey
demiyoruz. Ama Genel Kurulun takdiri çok önemli, Komisyonun değil.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bunu birkaç kez ifade ettim: Bu Meclis kendine iltimas
tanıyan, kendine iltimas geçen bir Meclis olarak tarihe geçmemelidir. 18inci
maddeyle yapılmak istenen, aslında, üstü kapalı olarak,
milletvekili olmuş öğretim üyeleri milletvekilliğinden emekli
olduktan sonra eğer üniversitelere dönerlerse hem milletvekili emeklilik
maaşlarını alacaklar hem de üniversitede bir maaş daha alacaklar,
döner sermaye alacaklar, ders ücreti alacaklar. Diğer meslek
gruplarında aynı imkân yok. Mesela, diyelim ki bir öğretmen
buradan emekli oldu, tekrar öğrencilerine döndü, o faydalanamayacak ama
öğretim üyeleri faydalanacak. Bunun kabul edilebilir hiçbir tarafı
yok; ne etiktir ne ahlakidir ne vicdanidir.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) Vakıf üniversitesinde alıyor zaten.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Değerli arkadaşlar, bunu savunabilmek,
gerçekten bu emeklilik maaşıyla yetinmeyip kendi
yurttaşının, 1.400 lira asgari ücretle geçinen on binlerce
insanın yüzüne bakarak Bu yetmiyor, bunları da istiyorum. demekten
başka bir şey değildir. Onun için bu madde derhâl Komisyondan çekilmelidir. Bu maddeye eğer
onay verirlerse onay verenler, açık söylemek gerekirse tarihe veballe
geçeceklerdir.
Değerli
arkadaşlar, bu torba yasanın içerisinde neler yok, her şeyi
katmışız. Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan;
zeytinlikleri kurtardık ama meralarımız her gün
azalmıştır. Cumhuriyetin kuruluşunda Türkiyenin yüz
ölçümünün yüzde 44ü meraydı, şu anda korkunç derecede, yüzde 20ler
seviyesine düşmüştür. Bu yasa eğer geçerse, biz, meralarla
ilgili bu yasayı geçirirsek mera alanlarımızı tamamen yok
edeceğiz. Sanılanın aksine endemik bitkilerin,
canlıların yaşam alanları ormanlar değildir,
yarısından fazlası meralarda ve bozkırlarda
yaşıyor. Dolayısıyla, gelin bu torba yasada meralarla
ilgili bu maddeyi çekelim. Burada sıkıntılı birkaç şey
var. Bu 18inci maddeyi, kendisine iltimas tanıyan bu maddeyi çekelim. Ve
diğer bir madde daha var üniversitelerle ilgili; güvencesiz
çalıştırmayı esas alan, araştırma görevlilerini
50/dyle almak isteyen maddeyi çekelim. Kıyılarımızla
ilgili maddeyi çekelim. Bu paketle o zaman AKP Hükûmeti belki iyi bir şey
yaptığını söyleyebilir çünkü bu maddelerin hiçbir tanesi
sanayinin, üretimin geliştirilmesiyle ilgili değildir. Bu maddeler,
gerçekten bu ülkenin geleceğini tahrip etmektir, geleceğini yok
etmektir. Birkaç çevre için sanayileşirken meralarımızı
kurban etmeden sanayileşebiliriz. Ülkemizde sanayi kuracağımız
çorak topraklar çokça vardır. Onun için bu maddelerden vazgeçilmelidir.
Israrla öğretim üyelerinin kendileri bu kadar kadre uğrarken, 5 binin
üzerinde öğretim üyesi üniversiteden ihraç edilmişken, bir de kendimize
iltimas geçen bir dönemin vekilleri olarak, öğretim üyesi vekilleri olarak
tarihe geçmeyelim derim. Bu doğru bir karar değildir. Bunu savunmak
gerçekten ne ahlakidir ne vicdanidir ne etiktir. Kaldı ki eşitlik
ilkesine de aykırıdır. Eşitlik ilkesine de
aykırıdır çünkü sadece bir meslek grubu için istiyorsunuz,
diğer meslek grupları için de istemiyorsunuz. Şimdi,
dolayısıyla, biraz önce söylediğim bu 5-6 maddede Sayın
Bakan bunları gözden geçirin. Bugün bu durumu bir fırsata çevirip
hızlı hızlı yasaları çıkarmaya
çalışarak toplumun gözünde kaçırmaya çalışmayın.
Bu vebal hepimizin omuzundadır diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Son dakika önergesiyle Üretim Reform Paketi adıyla
sunulan tasarıya eklenen bu maddenin sanayinin geliştirilmesi ile
ilgisi bulunmamaktadır. Ayrıca bu maddenin 2016
yılının Kasım ayında TBMM Genel Kurulunda, MEB
Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK ile Bazı Kanun ve KHK'larda
Değişiklik Yapan Kanun Tasarısıyla getirilmeye
çalışılan ancak oluşan tepkilerle geri çekilen ve
kamuoyunda akademisyen kökenli milletvekillerine çifte maaş olarak bilinen
düzenlemenin önünü açmak için tasarıya konulduğuna ilişkin
endişeler oluşmuştur. Bahsedilen nedenlerle maddenin
tasarıdan çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Şimdi madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 18inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı
(Amasya) ve arkadaşları
Madde 18- 2547 sayılı Kanunun
60ıncı maddesinin (a) fıkrasının ikinci bendinin ikinci
cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile uygulamada 2547 sayılı Kanunun
60ıncı maddesinin (a) fıkrası ile 5335 sayılı
Kanunun 30uncu maddesinin dördüncü fıkrası arasındaki
uyumsuzluktan kaynaklanan aksaklığın giderilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 18inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Böylece birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 19uncu maddeye bağlı ek
madde 32, ek madde 33, ek madde 34, ek madde 35, ek madde 36, ek madde 37, ek
madde 38 dâhil, 19 ila 40ıncı maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Zühal Topcuya
aittir.
Buyurun Sayın Topcu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bazı kanun ve kanun hükmünde
kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, yıllardır buradayız ve şunu
tekraren, tekraren, tekraren söylemek istiyorum ki devlet yönetimi gerçekten
ciddiyet gerektirmektedir. Devlet yönetiminin her bir aşamasında
detaylı ve hassas kararların alınması gerekmektedir çünkü
bunun temelinde insan unsuru bulunmaktadır ve bu insan unsuruna hizmet
yatmaktadır. Bu kadar hassasiyet gösterilmesi gereken durumlarda bile, her
bir cümlenin bile, her bir kelimenin bile ne anlama geldiğine yönelik,
hangi anlamı vurgulaması gerektiğine yönelik olarak
durulması gerekirken gördük ki son yıllarda böyle üstünkörü
çalışmalarla, alınması gereken kararların, çok
farklı kararların hepsinin bir torbaya konularak, böyle harmanlanarak
buraya getirildiğine şahitlik ediyoruz.
Şimdi de şu anda söz almış
bulunduğum tasarıyla ilgili olarak da böyle bir şeyle
karşı karşıyayız. Bunun içinde o kadar çok şey
var ki; bunun içinde zeytin var, bunun içinde meralar var, bunun içinde insan
var, üniversiteler var, eğitim var, çıraklık var, ne
ararsanız var. İşte, bu ne kadar ciddiyetsiz bir tavırla
karşı karşıya olduğumuzun da göstergesi. Evet, önü
arkası düşünülmeden kararlar alınıyor, kararlar veriliyor.
Alelacele, böyle, hemen, göç yolda düzülür mantığıyla
alınan kararlar var. İşte, zeytin ağaçları dendi,
gelinen sosyal baskı sonucunda ne yapıldı? Bu karardan geri
adım atıldı; zeytinliklerin ortadan
kaldırılmasına yönelik olarak, üzerine tesis inşa etmeye
yönelik olarak. Ama bu yedinci kez geri atılan bir adım,
inşallah sekizincisiyle bu Meclis tekrar karşı karşıya
kalmaz.
Zeytin
kadar önemli bir diğer konu da eğitim konusu. Biz isterdik ki Millî
Eğitim Komisyonu üyesi olarak, özellikle üniversitelerle ilgili
alınan kararlar ve üniversitelerde istihdam edilen, edilecek olan
araştırma görevlilerinin geleceğiyle ilgili konular ve
eğitim kalitesiyle ilgili konular böyle bir torba yasa yerine gerçekten
tartışılan, Millî Eğitim Komisyonunda
tartışılan, enine boyuna tartışılan bir
şekilde gelseydi. Ama gördük ki bu çalışmalar bu şekilde
yürümüyor; alelacele, işte hangi komisyon getirirse ve hızla
geçiriliyor, Bunu da ekleyelim. mantığıyla şu anda
karşınızda konuşuyoruz. Bu konuşmalar ve bu millî
eğitim konusunda, üniversiteler konusunda alınan kararlar Millî
Eğitim Komisyonunda tartışılmadı yani Millî
Eğitim Bakanının da olduğu Komisyonda
tartışılmadı. Biz geçenlerde farklı bir konuda bir
araya geldiğimiz Millî Eğitim Bakanına da aynı şekilde
serzenişlerimizi ve sıkıntılarımızı dile
getirdik. Bu kadar önemli bir konunun başka komisyonlarda görüşülerek
başka yasalar altında gündeme getirilmesi gerçekten çok yazık,
bu ülkeye yazık, onu da belirteyim.
Bu
maddelerden bir tanesi özellikle üniversitelerde kaliteyi artırmaya
yönelik olarak bir kalite kurulunun oluşturulması. Şimdi, bu
kalite kurulunun oluşturulmasında özellikle orada geçen bir cümle
var, diyor ki: İdari ve mali özerkliğe sahip olması gerekir.
deniyor ama bir de bu idari ve mali özerkliğe sahip
oluşturulması gereken kalite kurulunun elemanlarına
baktığımızda; YÖK 3 tane üye veriyor,
Üniversitelerarası Kurul 3 tane veriyor, Millî Eğitim
Bakanlığı 3 tane veriyor ve bazı kuruluşlardan da yine
1er tane veriliyor. 1 tane de zavallı öğrenci temsilcisinin
olduğunu görebiliyoruz. Biz biliyoruz ki öğrencilerin sözleri çok
fazla dikkate alınmıyor çünkü üniversitelerin yönetimlerinde de
öğrenci temsilcileri var ama rektör beyler canları istediği
zaman çağırıyorlar, canları istemedi mi
çağırmıyorlar. Öğrenci konseyleri var. Bu konseylerin
seçimlerinin bile yaptırılmadığına şahitlik ettik
çünkü iktidarın kendilerinin eğiliminde olmayan öğrenci
gruplarının kazanacağına inandıkları zaman bu
seçimlerin yaptırılmadığını da gördük.
İşte buradaki kurulların da hep böyle gelip geçen kararlarla
oluşturulduğuna da şahitlik ediyoruz.
Şimdi,
diyoruz ki bu, özerk kurul olması gerekirken nasıl yukarıdan
alınan talimatlarla yönetilecek ve nasıl özerk olacak? Ne
diyeceğiz? Bunlara neden acilen ihtiyaç duyuldu? Acaba bir yerlere Biz bu
kurulu oluşturuyoruz. mu diyoruz? Ve diyoruz ki: Kalite uluslararası
rekabette gerçekten çok önemli. Yirmi yıl önce söyledik bunu. Mutlaka
kalitenin oluşturulması lazım, sahiplenilmesi lazım,
kıyas yönteminin kullanılması lazım. Diğer ülkeler
neler yapıyorlar, bizim onlardan daha iyi yapmamız gerekiyor. Ama
diyoruz ki: Bunları nasıl gerçekleştireceksiniz?
Sorularımız
var bu kurula yönelik olarak: Bağımsız dış
değerlendirme kurulları hangi kriterlere göre seçilecek?
Bir
diğeri: Birden fazla aynı alana yönelik dış
değerlendirme kurulu başvuruda bulunursa hangi kriterler devreye
girecek? Birden çok dış değerlendirme kuruluna yetki verilecekse
somut olmayan değerlendirme kriterleriyle ilgili denetleme nasıl
gerçekleşecek? Derneklere bağlı olarak kurulacak akreditasyon
kurullarının faaliyetlerinde ve yetki verilecek kurul seçimlerinde
yandaşlık devrede olacak mı?
O kadar
çok soru var ki bunları daha fazla detaylandırmadan başka bir
konuya geçiyorum. Bu konu gerçekten çok acil ve acilen de çözümlenmesi
gerekiyor. Biliyorsunuz ki araştırma görevlilerinin kadrolarına
yönelik olarak çok daha yakın bir dönemde 14 bin araştırma
görevlisinin 674 sayılı KHKyla işlerine son verilmesi
Yapboz
tahtasına çevrildi. Bu KHKlarla gerçekten 14 bin gencimiz mağdur
edildi. Eğer bir suçları varsa, bir hata yaptılarsa, bir suç
işledilerse adalet kurumu vardır, onlar karar verir, onların
kararı tabii ki uygulanır. Ama hiçbir şey yokken üniversitelerde
bunların işine son verip yeniden alımlar yapıyorsanız
o zaman kafalarda soru işaretleri çok rahatlıkla da
oluşmaktadır.
Özellikle
üniversitelerde kalite artırmaya yönelik, işte, Öğretim Üyesi
Yetiştirme Programında değişikliğe ne gerek
vardı? Şu anda deniliyor ki: Bütün araştırma
görevlilerinin yan doktorayı bitirmelerinden sonra yalnızca yüzde
20si istihdam edilecek, kadroya alınacak. Acaba bu kadroya almada hangi
kriterler geçerli olacak? Nasıl kadroya alınacaklar, kimler karar
verecek? Tabii ki belli. Şu anda kimler karar veriyorlarsa, nasıl
alınıyorsa aynı şekilde tekrar devam edilecektir.
Gerçekten doktora öğrencileri, bu ÖYPliler çok
mağdur edildi. 50/d kadrolarına geçirildi ve iş garantileri
ortadan kaldırıldı. Biz diyoruz ki: Gelin bu gençliği heba
etmeyin, bu gençlik bizim, bu gençliğe umut vermemiz lazım. OECDnin
yaptığı en son araştırmada en fazla umudu olan gençlik
bu ülkedeki gençlik. Hâlâ umudu var, geleceğe yönelik bir isteği var,
hedefi var, heyecanı var. Onun için daha fazla bu gençliğin
umutlarını lütfen söndürmeyin ve bitirmeyin, bu umutları
köreltmeyin. Kadroya yüzde 20si alındıktan sonra yüzde 80i ne
yapacak, nerede iş bulacak? Bir doktorayı bitirmeyle 31-32
yaşına geliyor. Bu yaştan sonra nerede iş bulacaklar?
Tekrar dikkat edilmesi gerekiyor.
Onun için eğer üniversitelerde kaliteyi
artırmak istiyorsanız ve Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki
üniversitelerde kaliteli eleman istihdam etmek istiyorsanız bu maddenin
tekrar görüşülmesi lazım ve gündeme yeniden getirilmesi
gerekmektedir.
Ben teşekkür ediyorum hepinize, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Topcu.
Gruplar adına ikinci söz Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Garo Paylana aittir.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün Meclise bir bomba daha atıldı farkında
mısınız bilmiyorum. Hani şu avluda bir bomba
atıldı 15 Temmuz gecesi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir
savaş uçağı tarafından bir bomba atıldı ya. O
bombadan sonra hepimiz buna karşı mücadelemizi verdik ya. Ondan önce
sizi defalarca uyarmıştık. Bu Meclise o bombadan önce de
maalesef bir bomba atıldı, hatta onlarca bomba atıldı
diyebilirim. Dokunulmazlıkların kaldırılma
tartışmalarında sizleri uyardık, dedik ki: Bir darbe
dinamiği devrededir, Türkiye Büyük Millet Meclisine, demokratik siyasete
karşı bir darbe dinamiği devrededir. Ve bu darbe
dinamiğinde, hani aynı yoldan, paralel yoldan aynı hedefe
yürüyoruz diyenler vardı ya, o yolda iki güç birlikte yürüyordu. Biri
saray rejimiydi ve demokratik siyaseti tarumar etmek yönünde hem manipüle
ediliyordu hem de ideolojik olarak bu şekilde düşünüyordu. Bir de
sizin paralel dediğiniz, belki de sizin onlara paralel olduğunuz
başka bir anlayış da demokratik siyaseti manipüle ediyordu. Ve
bu yönde sizi, pek çok yönde siyaseti devre dışı
bırakalım, gücü saraya devşirelim diyenler vardı. Ama
halı hepimizin altından birden kaymak üzereydi. Bu yönde sizi hem
siyasetçiler uyardı bizler- hem de gazeteciler uyardı. O günlerde
müstafi Başbakan Ahmet Davutoğlu Sünni dünyasının lideri
olmak iddiasıyla Tayyip Erdoğanı bir şekilde herhâlde ikna
etti, Emevi Camisinde namaz kılma iddiası vardı ve bu yönde
Suriyeli muhaliflere destek veriliyordu.
Ben Plan
Bütçe Komisyonu üyesiyim, biliyorsunuz. Ve hepiniz bu hesaplara bakarsınız,
bakabilirsiniz. 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında toplam 15 milyar
TLlik örtülü ödenek var, toplam 15 milyar TL. Ve 15 milyar TLlik
ödeneğin, gizli ödenek, örtülü ödenek üzerinden aktarılan
ödeneğin nereye gittiğini hepimiz biliyoruz. Dün de Sayın
Cumhurbaşkanı bunu ikrar etti. Şöyle söyledi, dedi ki: Katar ve
Türkiye olmasaydı Suriyedeki muhalefet zalim rejime karşı
direnemezdi. Biz de Plan ve Bütçe Komisyonunda örtülü ödeneklerin nereye
doğru gittiğine dair defalarca bu uyarıyı yaptık.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen sessizlik. Hatibin insicamını
bozmayın.
GARO
PAYLAN (Devamla) Suriyedeki iç savaşa, yangına benzin
döküyorsunuz. dedik. Suriyedeki yangına benzin dökerseniz Suriye
halkları birbirlerine düşerler ama bu hem Suriyenin istikrarına
hem Türkiyenin istikrarına halel getirir. dedik. Siyasetçiler bu görevi
yaparlar, kamu adına yürütmeyi uyarırlar. Biz bu görevimizi
hakkıyla yapmaya çalıştık.
Ancak,
bir güç daha vardır siyasetçileri, yürütmeyi uyarabilecek;
basındır bu güç arkadaşlar, basın. Basının da
görevi, kamu adına, yürütmenin yaptığı hataları
yürütmeye göstermektir. Can Dündar ve Erdem Gül bu görevi yaptılar bu
gazete manşetiyle: İşte Erdoğanın yok dediği
silahlar. diye bu manşeti attılar. Can Dündar ve Erdem Gül
gazetecilik görevini yaptılar. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden,
Millî İstihbarat Teşkilatının görevi olmamasına
rağmen -yasal değil biliyorsunuz, MİTin silah göndermesi yasal
değil ama yasaları da yok sayarak- tüyü bitmemiş yetimin
hakkını Suriyedeki yangına, dün Cumhurbaşkanının
da ikrar ettiği gibi, milyarlarca dolarlık silahı Suriye
muhalefetine gönderdi ve Can Dündar ve Erdem Gül de bunun gazeteciliğini
yaptılar. Dediler ki: Ey Türkiye halkları, senin bütçen Suriyedeki
yangına benzin dökmek için gönderiliyor. Bu onların göreviydi
arkadaşlar, gazetecilik budur. Hani havuz medyası sizin
adınıza AKP bültenliği yapıyor ya, AKP bülteni gibi
çalışıyor; oysa gazetecilik bu değil. Amerikada
görüyorsunuz, Trumpın yaptığı hataları gazeteciler
ortaya çıkarıyorlar, Rusyayla yaptığı
görüşmeleri ortaya çıkarıyorlar. Bunlar soruşturmalara
dönüşüyor. Gazeteciler özgürce yazıyorlar. Bu da bir gazetecilik
görevi. Ne oldu? Bir davaya dönüştü bu iş çünkü Sayın
Cumhurbaşkanı bir televizyon programında söyledi değil mi?
Onların yanına öyle bırakmam. dedi. Öyle değil mi?
Gazetecilere had bildirdi, hiçbiriniz sesinizi çıkarmadınız, had
bildirdi. Oysa yapmamız gereken siyasetin namusunu korumak olduğu
gibi gazetecilerin de onurunu korumaktı ama siz yol verdiniz maalesef ve
sonuçta dava vatana ihanetten
Vatana
ihanet nedir? Vatana ihanet, yaptığınız her suçu gizlemek
midir, örtmek midir? Nedir vatan sevgisi? Vatan sevgisi, bu ülkeyi demokratik,
barış, refah ve huzur içinde yaşatmaktır. Bu yönde gazeteci
de elbette eleştirecek, siyasetçi de elbette eleştirecek, bizlerin
görevi bu. Ama bugün, maalesef, bir mahkûmiyetle daha Meclise bir bomba daha
atıldı arkadaşlar, bir bomba daha atıldı. Geçen
yıl mayıs ayında sizleri uyarıyorduk, HDPyi hedefleyen bir
dokunulmazlık yasası var ve buna yol vermeyin diyorduk; bugün bize
yarın size arkadaşlar diyorduk. CHPlilere de aynı
çağrıyı yaptık. Sizler getirdiniz, Cumhuriyet Halk Partisi
ilk başta karşı çıkmadı. İlk başta
karşı çıksaydı, hani Anayasaya aykırı ama biz
destek vereceğiz. demeseydi belki bu noktalara gelinmeyecekti ama
sizlerin devam etmesiyle, Ahmet Davutoğlunun talimatlarıyla
getirdiniz bu tasarıyı ve Meclise bombalar attınız.
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin büyük çoğunluğu, ezici
çoğunluğu buna karşı olmasına rağmen, 20
milletvekili Efendim, referanduma giderse çoğunluk bunu kabul eder. diye
maalesef bu bakışa yedeklendi ve maalesef Selahattin Demirtaş,
Figen Yüksekdağ ve milletvekillerimizden sonra bugün Cumhuriyet Halk
Partisinin milletvekili, saygın bir gazeteci Enis Berberoğlu müebbet
hapse mahkûm oldu arkadaşlar, müebbet hapis, müebbet. Bir milletvekili
arkadaşımız ya, kılınız
kıpırdamıyor. Bir milletvekili arkadaşınız
müebbet hapisle mahkûm edildi. Sarayın talimatı ama saray acaba bu
kadar mı istemişti bilmiyorum. Hani şöyle bakılıyordu:
Üç beş yıllık bir ceza yer, onun da yatarı olmaz. diye
bakılıyordu, belki hesap, plan buydu. Belki de sizi daha çok zora
sokmak isteyen -hani biz hep uyardık ya darbe dinamiği var
arkadaşlar- başka bir dinamik devrededir ve sevgili Enis
Berberoğlu müebbet hapisle mahkûm oldu arkadaşlar.
Hani biz
geçen yıl mayıs ayında sizi uyarıyorduk, Bir darbe
dinamiği devrede, gelin buna bakın. diyorduk, siz gülüyordunuz bize.
Maalesef darbe gecesi bunu anladınız. Bugün tekrar bir darbe
dinamiği devrededir arkadaşlar. Sizin elinizle yürüttüğünüz bir
darbe dinamiği ve paralel bir darbe dinamiği. Hepimizin altından
halı kayıyor, farkında değilsiniz, hepimizin altında.
Parlamentoya onlarca bomba atılıyor, farkında değilsiniz.
Referandum sonrası da pek çok noktada Parlamentonun etkinliği
zayıfladı ve zayıflamaya devam ediyor. Eğer bu yolda devam
edersek Parlamentonun bir hükmü kalmamış olacak. Geriye ne
kaldı? Güvenlikçi siyaset, güvenlikçi bakış. Peki, bizim
iddiamız neydi? Demokratik siyasetti, öyle değil mi?
Bütün
iradeyi güvenlikçilere bırakırsanız güvenlikçiler siyaseti
parmağında oynatır arkadaşlar. Maalesef bir irade ortaya
koyamadığımız için sizleri de bütün Parlamentoyu da
güvenlikçi siyaset esir almıştır ve bu yolda giderseniz bu
Meclise fiilî olarak atılmış bomba ve onlarca bombayla beraber
daha pek çok bombayla karşılaşıyoruz ve
karşılaşmaya maalesef devam edeceğiz.
90lı
yılların siyasetinin bile gerisine düştünüz. Hani AKPyi
kurarken Vesayeti kaldıracağız, güvenlikçi siyaseti devre
dışı bırakacağız, demokratik siyaseti devreye
sokacağız. diyordunuz ya, bütün iddianızı kaybettiniz.
Geriye bir saray rejimi kaldı, bir güvenlik rejimi kaldı. Ve o güvenlikçi
rejimin içinde de, biliyorsunuz, pek çok aktör var. Nereye kadar bunu
sürdüreceklerine bundan sonra onlar karar verecekler çünkü yetkiyi bir kere
güvenlikçilere verdiniz mi sizin iktidarınızın ne kadar
süreceğine, nasıl manipüle edileceğinize onlar karar verecekler.
Ben ivedilikle bu yoldan dönün diyorum.
Ve gazetecilik
suç değil diyorum arkadaşlar. Gazetecilik suç değildir,
gazetecilik demokrasilerde haktır ve hep beraber savunmamız gereken
en önemli güçtür.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Böylece
ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi
ikinci bölüm üzerinde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerinde önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Birleşime
bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.03
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106ncı Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
Birleşime
kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.04
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106ncı
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
İkinci
bölüm üzerindeki maddelerin görüşmelerine başlamıştık.
Madde 19a bağlı ek madde 32 üzerinde iki adet önerge vardır,
önergeleri okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenen ek madde 32nin birinci
fıkrasında geçen kaydıyla ibaresinin şartıyla
olarak değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.
Akif Ekici Kazım
Arslan Tacettin
Bayır
Gaziantep Denizli İzmir
İrfan Bakır Tahsin
Tarhan Özgür
Özel
Isparta Kocaeli Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 32nin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Erdal
Ataş Garo
Paylan
Gaziantep İstanbul İstanbul
Müslüm Doğan Erol
Dora Behçet
Yıldırım
İzmir Mardin Adıyaman
Mehmet Ali Aslan
Batman
BAŞKAN
Komisyon son okunan önergeye katlıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan.
Buyurun
Sayın Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
zeytinlikler ve meralarla ilgili düzenlenmek istenen yasal düzenlemeleri
gerçekten doğru bulmadığımızı ifade etmek
istiyoruz. Yani bir zeytinin ortalama ömrü yüz yılları
bulabilmektedir, bunların kesilmesi o yıllara büyük bir kayıptır,
tekrar aynı şekli alması on yılları bulabilmektedir ve
zeytin ağacı bütün kutsal kitaplarda mübarek bir ağaç olarak yâd
edilmiştir. Örneğin, Nûr suresi 35inci ayette de
(x) diye
anılmaktadır ve Nûr suresi de ismini Nûr suresinin 35inci ayetinde
geçen zeytin ağacının nurundan almaktadır. Orada zeytin
ağacının nuru ile Allahın nuru arasında bir bağ
kurulmuştur. Dolayısıyla bütün kutsal metinlerde geçen zeytin
ağacına dönük yapılacak olan kesilmelerin doğru
olmadığını buradan beyan ediyoruz. Yine aynı
şekilde, Peygamber (AS) Zamanınız varsa, kıyametin
kopacağını bilseniz dahi ağaç dikiniz. diye buyurmuş,
Ağaç kesiniz. diye buyurmamıştır. Bu ramazan ayında
da özellikle buna dikkat çekmek istiyorum.
Bununla
beraber, meralar da bizim yeşil alanlarımızdır;
hayvanların otladığı, geçindiği yerdir; endemik bitki
türleri, endemik hayvan türlerinin içinde yer aldığı
mekânlardır. Zeytin ağaçlarının, yeşil alanların,
meraların artırılması gerekirken azaltılmaya
çalışılması ve bunu yasal güvenceye almak hiç doğru
bir yaklaşım değildir, ekolojiye aykırıdır,
tabiata ve fıtrata da aykırıdır.
Yine
zeytin ağacıyla ilgili, yaklaşık 10 tane ayette zeytin ismi
geçer, zeytinin önemine vurgu yapılır. Yine bir hadisişerifte
Eğer ümmetime ağır geleceğini bilmeseydim her namaz öncesi
insanların zeytin ağacından bir misvak dalıyla
dişlerini temizlemesini önerirdim, emrederdim. diye buyuruyor. Böylesi
önemli, mübarek bir ağacın kesilmesinin önünün
açılmasının doğru olmadığını tabii ki
düşünüyoruz. Tam tersine, bu alanların artırılması
gerekiyor çünkü zeytin ağacında maddi ve manevi birçok fayda
vardır, şifa vardır, bereketlidir. Dolayısıyla, bir
zeytin ağacının kendisi bile başlı başına
bir sanayidir yani. Dolayısıyla, bunların kesilmeye
çalışılmasının önünün açılması hiç
doğru bir yaklaşım değildir.
Bununla beraber şuna da değinmek istiyorum:
Mardin Büyükşehre kayyum atandıktan bu yana Mardinde Büyükşehir
Belediyesi âdeta yok hükmündedir. Şu anda Midyatta,
Kızıltepede, Nusaybinde su sorunu vardır. İnsanlarımız
günlerce susuz kalmaktadır. Tankerlerle depolarına ve kuyularına
su taşımaktadırlar ve işin ilginç tarafı,
parasıyla aldığı tanker suyunu kuyuya
boşalttığı zaman, depoya çıktığı zaman
saatten geçtiği için yine belediyeye ayrıca su parası ödemek
zorunda kalıyor.
Bu sıcak günlerde, bu ramazanda
insanlarımızın susuz bırakılması doğru
değildir. Madem belediyeleri zorla aldılar, tabiri caizse
gasbettiler, hiç olmazsa halkımızı susuz
bırakmasınlar. Özellikle Midyatta Seyitler Mahallesi, Akçakaya
Mahallesi, Bahçelievler, Ortaçarşı, Ulucami Mahallesi
(x)
gibi belde ve mahallelerimizde çok büyük su sıkıntısı
vardır. Bu su sıkıntısının da bir an önce
giderilmesi gerekiyor.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum
Kapanma Saati: 21.57
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106ncı Birleşiminin Dokuzuncu
Oturumunu açıyorum.
19uncu
maddeye bağlı ek madde 32 üzerinde Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan
ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenen ek madde 32nin birinci
fıkrasında geçen kaydıyla ibaresinin şartıyla
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel (Manisa) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Manisa Milletvekili Özgür Özel.
Buyurun
Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak bugün Parlamentoda yerimizi almış,
muhalefet görevimizi yerine getirmeye çalışarak ve bir Parlamentoya
ana muhalefet partisinin yapabileceği azami katkıyı yapma
niyetiyle yerlerimize oturmuştuk. 10 kadar arkadaşımız
aramızda değildi çünkü onlar demokrasilerde kolay karşılaşılmayacak
bir görevi yapmak zorundaydılar. Geçen dönem benzer görevleri çok
yaptık. Örneğin, milletvekili seçilen kişiler hapishanede
tutuklu dahi olsalar cumhuriyet tarihi boyunca serbest
bırakılmışken geçen dönem bu Parlamentonun üç partiden 8
milletvekilinin bu tahliyeleri gerçekleşmemişti. Oysa o 8 milletvekilinin
vatandaştan aldığı, halktan aldığı oy
karşılığında gelip burada yapacakları yasama
görevi kendi partilerine, Parlamentoya yapacakları katkı kadar
Türkiyenin, cumhuriyet tarihinin Parlamento gelenekleri ve demokrasisi
açısından da son derece önemliydi.
Daha
önce, örneğin Muhtar dahi olamaz. denilen bir genel başkanın
siyaset yolunu açan Anayasa değişikliğini yapacak kadar
demokrasiyi içine sindirmiş bir Parlamento grubu olarak o dönem tutuklu
milletvekillerinin sorununun çözülmesi konusunda iktidar partisinin sözlü ve
hatta yazılı hâle getirdiği mutabakatına ve sözüne
rağmen, bu sorunu aşabilmek için Anayasa Mahkemesinin
kararını beklemek zorunda kalmıştık ve o güne kadar,
ayrım yapmadan üç siyasi partiden 8 milletvekilinin hepsine eşit
giden tek siyasi parti Cumhuriyet Halk Partisiydi.
O görev
gibi, bugünkü 10 milletvekilimiz de seçildiğinde hakkında bir suç
iddiası olmayan, daha sonra hakkında fezleke düzenlenen
milletvekilimizin davasına gitmişlerdi. Milletvekilimiz hakkında
davada bugün karar verildi. Savcı talep etmediği hâlde, daha sonra
çok tartışacağımız, kim olduğunu çok
konuşacağımız bir hâkim tarafından müebbet hapse,
ardından, indirim uygulanarak yirmi beş yıla mahkûm edildi,
temyiz süreci beklenmeksizin tutuklanarak cezaevine kondu.
Bunun bir
adli karar olmadığını, bunun siyasi bir karar
olduğunu, bunun siyasi bir had bildirme olduğunu ve bunun
Onları öyle bırakmam. diyen birinin o mahkemenin hem
savcısı hem hâkimi hem müdahili hem müdahale edeni, karar vereni,
refleksi, vicdanı, vicdansızlığı, her şeyi
olduğunu biliyordu aslında bütün Türkiye ve o karar alındı.
O karardan sonra, Cumhuriyet Halk Partisi, bu Parlamentonun kuruluşunda
yer almış, kurmuş, çağırmış, demokrasi
mücadelelerinin her yerinde olmuş, her darbede zarar görmüş, 15
Temmuz akşamı ilk refleksi vermiş, Parlamentoya, demokrasiye
sahip çıkmak için buraya koşmuş Cumhuriyet Halk Partisi Grubu,
bu ayıpla sizleri, iktidar partisini baş başa bırakıp
genel merkezine gitti. Aldığımız kararı aslında
ilk sizlerle paylaşmak isterdik ama inanılmaz bir iletişim
çağındayız.
Şunu
bilin: Bizim, 19 Mayıs 1919da başlattığımız
demokrasi yürüyüşüne yarından itibaren kararlı adımlarla
devam ettiğimizi hepiniz göreceksiniz. Bir adalet yürüyüşü
başlatıyoruz. Genel Başkanımız, yarın, Güvenparktan
bir adım eksiltmeden, bir adım araçla gitmeden, geriye dönmeden,
belki yirmi gün, yirmi beş gün, bir ay vekilimizin tutulduğu Maltepe
Cezaevine doğru yürüyecek. Onunla birlikte milletvekillerimiz yürüyecek
ama bizden kurtulamadınız, Cumhuriyet Halk Partisinden
kurtulamayacaksınız. Bu grup, burada olması gerektiği kadar
kişiyle temsil edilecek, muhalefet görevini sürdürecek, bu ayıbı
haykırmaya devam edecek ama o demokrasi yürüyüşü nöbetleşe
olarak bizim açımızdan ama lideri açısından bir adım
aksatılmadan, geri durmadan adalet arayan herkese ve milletvekilimize
adalet tecelli edene kadar sürdürülecek.
Hepinize
saygılar sunuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bostancı
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Özel yaptığı
konuşmada Cumhuriyet Halk Partisinden kurtulmak arzumuzdan bahsetti. Böyle
bir arzu, böyle bir düşünce hiçbir zaman olmadı, bu yönde bir siyaset
de olmadı. (CHP sıralarından gürültüler)
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Karar ne peki! Karar ne karar!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Lütfen
yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Sayın
milletvekilleri, lütfen
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür Özelin 485 ve 485e 1inci Ek
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesine
bağlı ek madde 32yle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; Türkiye demokratik bir ülke, demokrasinin kuralları
dâhilinde her türlü gösteriyi yapmak, her türlü hak
arayışını gerçekleştirmek meşrudur. Biz
bunları saygıyla karşılarız. Diğer taraftan,
Sayın Özelin ifade ettiği Bizden kurtulamayacaksınız,
burada arkadaşlarımız olacak
Asla öyle bir düşüncemiz
olmaz. Muhalefetin varlığı aynı zamanda demokrasinin temel
karinelerinden birisidir.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Hocam, oradan bağırıyorlar Niye geldiniz?
diye. Çiftlik ya burası! Millet bizi gönderdi.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Dolayısıyla, iktidar da olacak,
muhalefet de olacak ve muhalefetin görüşleri, eleştirileri muhakkak
olacak ama şüphesiz, bizim her zaman ifade ettiğimiz husus,
eleştiri ile hakaret arasındaki farktır. Eleştiri dile
getirildiği sürece bunun hem iktidara hem muhalefetin kendisine hem de
Türkiyeye katkı sağlayacağını biliyoruz. Türkiyenin
gelişmesi, Türkiyenin tekemmül etmesi, toplumsal renkliliği içinde
ortak kader istikametinde ilerlemesi elbette iktidar ve muhalefetle birlikte
olacak.
Diğer
taraftan, Sayın Özelin kendisi mahkeme değil, dava dosyasına ne
kadar sahip bilemiyoruz; biz de mahkeme değiliz, burası bir siyaset
kurumu. Kurumlar kendi işlerini yapacaklar. Bunun doğruluğuna,
yanlışlığına ilişkin görüşler beyan
edebiliriz ama hukukun siyasallaştırılmasından söz edip
sonra da hukuku siyasileştirecek, illiyet bağları anlamına
gelebilecek tarzdaki değerlendirmeleri doğru bulmadığımızı
ifade etmek isterim.
Teşekkürler.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın Cumhurbaşkanına da söyle
bunları, Savcıyım. diyene de söyle.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili
cevap konuşmasında sözlerimi bağlamından kopartarak
fevkalade yanlış bir yere çekmeye çalıştı. Cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN
Siz ne dediniz, o ne dedi? Nasıl bağlamından kopardı?
Yani sizin de, kendisinin de mahkeme olmadığını söyledi,
başka
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Yargıyı etkilemeye
çalışıyor. dedi.
BAŞKAN
Bir saniye, Sayın Özeli dinliyorum.
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Efendim, Cumhuriyet Halk Partisinin yargının
siyasallaşmasından şikâyet edip yargıyı
siyasileştiren, yargıya etki etmeye çalışan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel, iki dakika süre veriyorum. Lütfen yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim.
4.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu
kürsüye gelmek, gitmek, zaman zaman atışmak çok keyifli oluyor ama
inanın, şu anda hiçbir Cumhuriyet Halk Partilinin, hiçbir
milletvekilimizin, hiçbir yöneticimizin gelip de burada böyle gönül
rahatlığıyla konuşacak bir iç rahatlığı, iç
huzuru, ferahı, hatta inancı, kızgınlığı var
ama enerjisi falan da yok. Meseleyi o kadar hafife almayın.
Şöyle
herkes bir düşünsün. Bundan on yedi yıl önce olsa
Nelerle, nelerle
suçlandınız. Kimi doğruydu, kimi yanlıştı. Bir
kısmını bizler abartılı bulduk. Sizlere yapılan
haksızlıklara sizinle birlikte direnen çok kişi Cumhuriyet Halk
Partisinde siyaset yapıyor şimdi. Ama bir punduna getirip, bir denk
getirip seçilmiş bir milletvekilinizin buralardan tutulup götürüldüğü
bir günü düşünün ve o milletvekilinizin, aynı sıraları
paylaştığınız o milletvekilinizin bir gazeteci
olduğunu düşünün, işinin gazetecilik olduğunu düşünün
ve bugün orada yargılananın gazetecilik, gerçekler olduğunu
bilin. Yoksa şu çelişkiyle karşı karşıya
kalırsınız: O haberler ilk çıktığında ne
açıklama yaptı muktedirler, ne açıklama yaptı liderleriniz?
İlaç gidiyor. dediler. İlaç mı gidiyormuş? İlaç
gitmediği ortaya çıktı. Dediler ki sonra: Türkmenlere silah
gidiyor. Türkmenlere mi gidiyormuş? Eğer Türkmenlere gidiyorsa, o
gün Hem vallahi hem billahi diye yemin eden Tuğrul Türkeş
şimdi sizde Başbakan Yardımcısı olarak oturuyorsa ve
Türkmenlere mi gidiyormuş? sorusuna karşı her şeyini
ortaya koyarak namus yeminleri eden bu kişi o konuyla ilgili başka
bir şey söylemiyorsa ve sadece bu haberi yapanlar
yargılanıyorsa, yalanın kendisi değil gerçek mahkûmsa,
yalancı değil doğruyu söyleyenler bedel ödüyorsa ve biz buna
isyan ediyorsak, bu, yargının siyasallaşması, laf
oyunları, retoriği, bilmem nesi değil efendi; içimiz
yanıyor, haksızlık yapıyorsunuz, mağdur ediyorsunuz,
vicdanınız tükenmiş.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek)
(Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde
19a bağlı ek madde 32yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Şimdi,
madde 19a bağlı ek madde 33 üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 33de yer
alan AR-GE niteliğinde ve fiilen altı yıl ibarelerinin çıkartılması,
bir yıl süreyle ibaresinin bir artı bir yıl süreyle
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo
Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm
Doğan Behçet
Yıldırım
İstanbul İzmir
Adıyaman
Lezgin Botan
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenen ek 33üncü maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici İrfan
Bakır
Denizli Gaziantep Isparta
Tahsin Tarhan Tacettin
Bayır Aytuğ
Atıcı
Kocaeli İzmir Mersin
Ancak
birinci yılın sonunda öğretim üyesinin AR-GE faaliyetinin önemli
derecede aksayacağı yönünde, kendisi ve AR-GE
çalışması yaptığı ilgili kurum, kuruluş ya
da şirket birlikte ücretli izin süresinin uzatılması için
üniversite yönetim kuruluna gerekçeli olarak başvurabilir. Fakülte
yönetimi kurulunun uygun görüşüyle üniversite yönetim kurulu, birinci
fıkraya ikinci altı yıl çalışma süresini
aramaksızın en fazla bir yıla kadar ücretli izin süresini
uzatabilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Atıcı.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkürler.
Değerli
arkadaşlar, bugün adalet çapraz ve yaylım ateşe tutuldu. Üstelik
de adaleti çapraz ve yaylım ateşe tutan yasamaydı, yürütmeydi ve
yargıydı.
Yürütme
nasıl ateş etti adalete? Yürütmenin başı
Cumhurbaşkanı, MİT tırları davasında âdeta
intikam yemini etmişti, yargıyı etkiledi. Yani, yürütme adalete
ateş etti.
Yargı,
yargı kendi kendine ateş eder mi? Eder. Yargı da bugün adalete
ateş etti. Yargı da Cumhurbaşkanının talimatına
uyarak Sayın Milletvekilimiz Enis Berberoğlunu haksız bir
şekilde tutukladı. İkinci yaylım ateşi de buradan
geldi.
Haksız,
hukuksuz bir şekilde yargılanan ve hiç de adil olmayan bir
şekilde cezaya çarptırılan milletvekilimiz şu an tutuklu
fakat kardeş kanı dökmek üzere silah gönderen, Suriyeye silah
gönderen insanlar elini kolunu sallaya sallaya geziyor.
Şimdi,
acaba siz, yasama bugün adaleti nasıl çapraz ve yaylım ateşe
tuttunuz? Şöyle yaptınız: Görüştüğümüz
tasarının 18inci maddesiyle ilgili bir önerge verdiniz ve dediniz
ki: Milletvekili olan öğretim üyeleri eğer burada işleri
bittikten sonra üniversiteye geri dönerlerse bu milletvekili emeklileri hem
emekli maaşlarını alacaklar hem de üniversitede
çalıştıkları işin karşılığı
olan maaşı alacaklar. Peki, acaba aynı konumda olan ve
milletvekili olmayan öğretim üyeleri ikinci maaşı alabilecek mi?
Hayır, almayacak. Yani, bugün siz bu önergeye evet diyen yasama
organı üyeleri büyük bir adaletsizlik ve eşitsizlik
yaptınız, haksızlık yaptınız ve milletvekillerine
kıyak bir maaş verdiniz. Biz Türkiyede şehitlerimizin
yasını tutarken, biz Türkiyede emeklinin maaşını
yetiremediğini bilirken siz kendinize 2nci maaş verdiniz.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) Zaten vakıf üniversitesi ödüyor Sayın Vekilim,
vakıf üniversitesi ödüyor, devlet üniversitesine getiriyorsunuz.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Şimdi, ben size sorarım, buradaki milletvekili olan
öğretim üyeleri, emekli olup döndüğünüzde hangi yüzle
arkadaşlarınızın yüzüne bakacaksınız?
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) Ben döndüm, önceden döndüm, önce. Vekil Bey, ben önceden
döndüm.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Hangi yüzle bakacaksınız? Hiç utanmayacak
mısınız? Size Sen kendine kıyak maaş verdin, benimle
aynı sıralardan mezun oldun, seninle ben burada otuz sene aynı
üniversitede çalıştık, ben tek maaş alırken sen hangi
yüzle 2 maaş alıyorsun? dediğinde utanmayacak
mısınız?
Emekli
olan gariban, BAĞ-KURlu olsun, SSKlı olsun, Emekli
Sandığı olsun maaşını yetiremez iken,
maaşını yetiremediği için kamuya döndüğünde onun
emekli aylığını keserken sizin emekli
aylığınızın kesilmemesi hiç onurunuza dokunmadı
mı? Yazıklar olsun size! (CHP sıralarından
alkışlar) Hepiniz oruç tutuyorsunuz değil mi? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sen kendine bak ya, sana ne! Madde oylanırken
neredeydin sen?
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) Ahlaklı ol!
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Sizin inancınızda hak yemek var mı?
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Madde oylanırken neredeydin sen çıkıp
konuşuyorsun. Madde oylanırken burada yoktun sen. Madde
oylanırken neredeydin?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Sizin inancınızda oruç tutarken hak yemek,
adaletsizlik yapmak, eşitsizlik yapmak var mı?
ERTUĞRUL
SOYSAL (Yozgat) Demagoji yapma demagoji.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Eğer varsa ben sizinle aynı inançtan değilim.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Ucuz kahramanlık yapma.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Eğer siz hak yiyerek, eğer siz emekliler sürünürken
milletvekillerine kıyak emekli maaşı gibi 2nci bir
maaşı verdiyseniz size yazıklar olsun!
TAMER
DAĞLI (Adana) Ya, sen Seyhan Hastanesinde yediğin hakları
söyle.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Sizin milletinizi bu duruma sokmaya ve adalete olan güvenini
sarsmaya hakkınız yok.
Tekrar söylüyorum, yazıklar olsun! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Madde oylanırken neredeydin, madde oylanırken
neredeydin sen?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bostancı
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Neredeydin, madde oylanırken neredeydin?
Konuşuyorsun
Ucuz kahramanlık yapma. Madde oylanırken
neredeydin?
BAŞKAN
Sayın Bak, Sayın Bostancıya söz verdim, lütfen
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Atıcı, 18inci maddedeki
önerge dolayısıyla söz alarak önergenin içeriğinde olmayan bir
suçlamayla utanmıyor musunuz? vicdansızsınız
tarzında sataşmada bulunmuştur. 69a göre söz istiyorum.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sen kendine bak, madde oylanırken neredeydin?
Konuşsaydın o zaman.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının
485 ve 485e 1inci Ek
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesine
bağlı ek madde 33le ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; madde 18de getirilen önerge, yeni bir yasal düzenleme
yapmıyor. Buradan gidecek olan öğretim üyeleri kıyak maaş
alsın diye bir hukuki düzenleme içerisinde değil, bir yasa
getirmiyor.
2005
yılında -eğer önergeyi okuduysa Sayın Atıcı
görmüştür, ümit ederim okumuştur- zaten 5335 sayılı Yasa
bunları tadat etmiş, bir düzenleme yapmış. 5335
sayılı Yasa ile 2547 sayılı Yasanın 60ıncı
maddesinin fıkrasındaki hüküm arasında bir çelişki var. Bu
çelişki dolayısıyla da üniversitelerde farklı uygulamalar
yapılıyor; kimisinde ödeme yapılıyor, kimisinde ödeme
yapılmıyor. Dolayısıyla biz, hukuken bu farklı
uygulamaları ortadan kaldıran, çelişik iki hüküm arasında
bir düzenleme yaptık. Yasa 2005 yılında çıkmış
olan bir yasa.
Şimdi,
Sayın Atıcı şunu diyebilir: Yasal olabilir ama meşru
değil, ahlaken uygun değil. Eğer böyle bir akletmeyle gidersek
ahlak çizgisi nereden geçiyor diye kendi attığımız
adımlara da dikkat etmemiz gerekir hepimizin çünkü elbette, hukuken
yapılan bir düzenlemenin şartlara, duruma, ülkenin sosyal vaziyetine
ilişkin hususları hesaba katarak olması lazım; biz de
bunları hesaba kattık. Buradan giden vekil, vakıf
üniversitelerinde, özel üniversitelerde çalıştığında
maaş alacak mı emekli maaşı kesilmeden? Alacak.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Alacak, evet.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Peki, kamu maaş vermediğinde gidip
çalışacak mı? Çalışmayacak.
ERTUĞRUL
SOYSAL (Yozgat) Çalışmayacak.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Çıplak gerçeklik bu. Hem bir taraftan
kamuyu destekleyelim, buralarda nitelikli öğretim üyeleri bulunsun diyoruz
hem de -hayatın gerçekliğine aykırı bir tarzda buradaki
insanlar özel üniversitelere gitsin- teşvik edici mahiyette bir düzenleme
sayılabilecek şekilde mevcut hukuki düzenlemenin önüne engel
oluyoruz. Bir de ahlaksızlık filan gibi birtakım
değerlendirmeler yapıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL
SOYSAL (Yozgat) Ayıp, ayıp!
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Aynaya baksın, aynaya!
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Madde oylanırken neredeymiş?
XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek)
(Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Kabul edenler
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Bir dakika Sayın Başkan
BAŞKAN
- Bir saniye
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama talep edeceğim ama
BAŞKAN
Bir saniye
Oturuma ara vermedim, istediğim zaman ben size söz veririm.
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Bu ara aynaya bak biraz da ne göreceksin!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
- Bir saniye
Siz kalktığınız zaman söz
alamazsınız, bekleyin.
Kabul
etmeyenler
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi
dinliyorum sizi Sayın Atıcı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylamaya geçtikten sonra Sayın Özel, tamam, bir sonrakinde
talep edersiniz.
Buyurun
Sayın Atıcı, ne diyorsunuz, dinliyorum.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili benim
önergeyi okumadığımı
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Atıcı, bir aynaya bak ya, tavsiye ederim,
bir aynaya bakar mısınız!
AYTUĞ
ATICI (Mersin)
ve okumadan gelip konuştuğumu söyleyerek ciddi bir
sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN
Sayın Atıcı, ben size söz vereceğim, tamam.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Bu bir milletvekiline
BAŞKAN
- Ama lütfen sözlerimizi kullanırken istirham ediyorum- yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Bir de aynaya bak, ne göreceksin!
BAŞKAN
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Değerli arkadaşlar, bakın, Sayın Grup
Başkan Vekili doğruları söylemiyor.
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) Hadi canım!
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Şimdi, elimde hem sizin önergeniz var hem de kanun var
Sayın Grup Başkan Vekili. Şimdi, sizin önergenizde
söylediğiniz şey şu: 2547 sayılı Kanunun
60ıncı maddesinin (a) fıkrasının ikinci bendinin
ikinci cümlesini yürürlükten kaldırıyoruz. diyorsunuz. Nedir o cümle
biliyor musunuz Sayın Grup Başkan Vekili? Diyor ki: Bu ödemelerin
dışında aylık, ödenek, tazminat ve benzeri bir başka
ödeme yapılmaz. Siz bunu kaldırarak
ERTUĞRUL
SOYSAL (Yozgat) Aylık ödenecek
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Ne için kaldırıyoruz, ne için
kaldırıyoruz?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Bakın, mevcut yasada, mevcut 2547 sayılı
Yasanın 60ıncı maddesinde diyor ki: Öğretim üyesi olan
milletvekili üniversiteye döndüğünde ona aylık ödenmez.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Hangi üniversiteye?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Bunu siz gözden kaçırdınız
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Hangi üniversiteye?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) -
veya bilerek kamuoyunu ve milletvekillerini
yanıltıyorsunuz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) - Öyle söylemeyin, öyle söylemeyin.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Şimdi siz, getirdiğiniz önergeyle diyorsunuz ki:
Ben bu cümleyi kaldırdım.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Gerekçesini oku, gerekçesini.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) - Gerekçeyi oku, gerekçeyi.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Yani bu cümleyi kaldırarak siz buradan dönen
milletvekili emeklilerinin hem emekli maaşını hem de
milletvekili maaşını almasını öngörüyorsunuz ve bunu
kanuna bağladınız. Benim itirazım şu: Eğer bu
hakkı milletvekillerine veriyorsanız benzer şekilde bütün
öğretim üyelerine vermelisiniz. Benim eşitlik anlayışım
budur. Örneğin, milletvekili olmayan bir öğretim üyesi emekli olduğunda,
tekrar üniversiteye döndüğünde ikinci maaşı alamıyor,
sadece milletvekili alabiliyor. Benim itiraz noktam burada. Siz
milletvekillerine kıyak bir maaş veriyorsunuz. Nokta. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) - Hadi canım! Neredeydin, madde oylanırken
neredeydin? Konuşuyorsun.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) - Seninle konuşmaya tenezzül bile etmiyorum.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) - Sen kendine bak! Kimse seninle konuşmuyor zaten!
BAŞKAN
Sayın Ilıcalı, buyurun 60a göre söz veriyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının, milletvekili olan öğretim üyelerinin
üniversiteye geri dönmeleri hâlinde hem emekli maaşlarını hem de
üniversitede çalıştıkları işin karşılığı
olan maaşı alabileceklerine yönelik düzenlemeye ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Ben
burada konuyu yaşamış biriyim, 22nci Dönemde
milletvekilliği yaptım. Sonra üniversitem Yıldız Teknik
Üniversitesine dönebilirdim, dönemedim çünkü böyle bir imkân yoktu. Vakıf
üniversitesine gittim, Bahçeşehir Üniversitesinde görev yaptım ve
maaşı aldım. Hâlbuki ben o zaman devlet üniversitesine kendi
tercihimle dönebilmiş olsaydım oranın tek profesör öğretim
üyesiydim. Bu, çok çok önemli ve anlamlı. Devlet üniversitelerinin
öğretim üyesi kaybı oluyor.
CEYHUN
İRGİL (Bursa) - Güzel kardeşim, buradan dönecek olan 50
milletvekili mi kurtaracak üniversiteleri? 5 bin öğretim üyesini
sokağa attınız be! Ya, böyle bir şey var mı? Buradan
50 milletvekili dönecek, 5 bin akademisyen sokakta, git onların masum
olanlarını geri al. 2.500 akademisyen işsiz.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) Bugün şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde
düşünsek bu durumda en fazla olsa 10-15 öğretim üyesi milletvekili
var, her biri konusunun uzmanı, devlet üniversitelerinin de o vekillere, o
öğretim üyelerine muazzam bir ihtiyacı var yani bunu
saptırmanın bir anlamı yok, yaşamışım.
Kamuoyunun,
milletvekillerinin bilgilerine arz olunur.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Diğer
önergeyi okutuyorum
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için
söylüyorum.
Sayın
milletvekilinin bahsettiği konu bütün öğretim üyeleri için geçerli
olduğu için orada bir eşitlik var. Örneğin: Kamudan emekli olan
bir öğretim üyesi eğer vakıf üniversitesine girerse çifte
maaş alır, milletvekili de olsa çifte maaş alır; bir
eşitlik var. Ama bugün siz bu kanunu buradan geçirirseniz, yani tekrar
görüşüp de geri çekmez iseniz bugün kamudan emekli olan bir öğretim
üyesi tekrar üniversiteye döndüğünde tek maaş alacak, kamudan emekli
olan bir milletvekili tekrar kamuya döndüğünde iki maaş alacak. Ben
polemik yapmıyorum.
BAŞKAN Kayıtlara geçmiştir Sayın
Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Benim söylediklerim
yanlış ise ben çıkıp özür dileyeceğim ama doğru
ise bu önergeyi lütfen Sayın Bakan, geri çekiniz. Bu önerge
vicdansız, ahlaksız bir önergedir.
BAŞKAN Sayın Atıcı, lütfen
sözlerinize dikkat ediniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Önerge oylanırken
neredeydin?
XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek)
(Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 19uncu maddesiyle 2547 sayılı
Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 33de yer alan AR-GE niteliğinde ve
fiilen altı yıl ibarelerinin çıkartılması, bir
yıl süreyle ibaresinin bir artı bir yıl süreyle şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul
(Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Van
Milletvekili Lezgin Botan.
Buyurun Sayın Botan. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, hatibi davet ettim, lütfen
bir sessizlik.
LEZGİN BOTAN (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, AKP birçok defa hem seçim
arifesindeki çalışmalarında hem kendi programına bizzat
yazdığı YÖKle alakalı ifadeleri unutmuşa benziyor.
Yani bugünkü AKPye mi inanalım, geçmişte kendi programında
YÖKü kesinlikle kaldıracağız. diyen AKPye mi inanalım?
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) AKP değil AK
PARTİ.
LEZGİN BOTAN (Devamla) AKP.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) AKP değil AK
PARTİ.
LEZGİN BOTAN (Devamla) Veya A-KA-P diyelim.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) AK PARTİ.
LEZGİN BOTAN (Devamla) Evet, netice
itibarıyla şu şu; ona takılmayın.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) AK PARTİ.
LEZGİN BOTAN (Devamla) - YÖKü
kaldıracağınıza dair söz verdiniz. Bakın, Sayın
Profesör şu an karşımda duruyor. Bizzat yazdınız
programınıza ama ne zaman AKP iktidara geldiyse ve ne zaman AKP
devlet kurumlarının hepsini ele geçirdikten sonra bu YÖK öyle bir
şirin oldu ki, YÖKün öyle bir ipine sarıldınız ki YÖK
şimdi yere göğe sığdırılamıyor. Niye? Dün
kötüydü, 2002de kötüydü. 2007de, 2010da kötü olan bu kurumun, bu darbe
artığının, bu darbenin üretmiş olduğu en zalim
kurumun, yıllarca öğretim görevlilerinin hayatlarını zindan
eden bu kurumun şimdi ipine sarıldınız. Bu getirilen
yasalara bakıyoruz ki onun alt birimleriyle YÖKcükler
oluşturuyorsunuz; yani YÖKü daha çok kurumsallaştıran, daha çok
derinleştiren, daha çok ilahlaştıran, olağanüstü imkân ve
olanaklar sağlayan alt mekanizmalarını da oluşturuyorsunuz.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Vesayete karşı
olduğunuzu söylediniz yıllarca, yurttaşı böyle
kandırdınız, oyları aldınız; şimdi, gerek
1960 darbesinin gerek 12 Eylül darbesinin ve gerek sonraki postmodern
darbelerin üretmiş olduğu bütün kurumlara, sizler muktedir olduktan
sonra, bizzat bunlara sarıldınız.
50/d
düzenlemesi resmen birçok akademisyenin hayatını zehir etti. Bunun en
son örneği de Mehmet Fatih; genç bir öğretim görevlisiydi ve intihar
etmek zorunda kaldı. Bu düzenlemeyle birlikte aslında bu düzenlemeyi
getiren zihniyet, iktidar olarak da siz bunun vebali
altındasınız ve bunun katilisiniz.
Diğer
birkaç konu var -buna zamanım yok- değinmek istiyorum. Değerli
arkadaşlar, AKP politikaları giderek toplumu
kutuplaştırıyor, giderek düşmanlaştırıyor.
Sizin ırkçı, ayrımcı yaklaşımlarınız,
diliniz, farkında olarak veya olmayarak toplumda ciddi bir kin ve nefreti
yaygınlaştırdı. Öyle ki Nallıhanda dün ve önceki gün
Kürt işçileri linç edildi ve orada kolluk bunu gözlüyor, müdahale etmiyor.
Sonraki gün, işte, 3üncü kattan atılan bir yurttaş, bir
işçi, Kürt işçisi şu an hastanede can çekişiyor. Diğer
2si linç ediliyor; kafaları, elleri kırılıyor;
arkasından, sonraki gün Sayın Vali orayı ziyaret ediyor,
pişkin pişkin yararlılarla, işte, Ya, aslında mevcut
kolluk müdahale edecekti ama yetersiz kaldığı için
Oysaki,
bakın, biz en ufak bir etkinlik yaptığımız zaman, en
demokratik hakkımızı kullandığımız zaman
hemen binlerce polis
Bakın, siz Yükselde 2 memur işini geri
istediği için ordu gönderdiniz oraya, defalarca orayı ve oradaki esnafı
gaza boğdunuz. Bu ırkçılığa, bu
ayrımcılığa sebep olan vali, emniyet amiri, oradaki kolluk
eğer soruşturulmazsa, eğer incelemeye tabi tutulmazsa, eğer
gereği yapılmazsa demek ki AKP ırkçıdır,
ayrımcıdır, bu ırkçılığın ve
ayrımcılığın arkasındadır. Bunu reddediyoruz.
Diğer
bir taraftan, Van Valisi üç gün önce seçim bölgem olan Gevaşta Emniyete
bir saldırı oldu. diye bir saat sonra açıklama yapıyor,
Saldırıyı yapan teröristler yakalandı. diyor. Baktık
ki bu adamlar gariban insanlar, ot toplamaya gitmiş ve korkunç
işkencelerden geçirilmişler. Şimdi de o 4 kişi serbest
bırakıldı, evlerine gitti. Bu vali derhâl ve derhâl Vandan
alınmalıdır, bu vali hakkında inceleme
başlatılmalıdır. Bir vali durup dururken Emniyetin
gazıyla kendi yurttaşlarına hem işkence ettirecek hem
zalimlik yapacak hem de arkasından terörist ilan edecek. O yurttaşlar
şimdi evlerinde ama ağır, korkunç işkencelerden
geçirildiler. Bu zalimliğe son verin, bu zalimliğin arkasında
durmayın, mütedeyyin insanlarsınız. Siz eşitlik, siz adalet
getirmek üzere güya 2002de yola çıktınız ama şu an
geldiğiniz yer, geldiğiniz nokta zalimliktir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEZGİN
BOTAN (Devamla) -
adaletsizliktir, eşitsizliktir,
ayrımcılıktır ve o valiyi protesto ediyorum.
Teşekkür
ediyorum Başkan. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın konuşmacı, AK PARTİnin
ırkçı, ayrımcı bir dili olduğu, toplumu
ayrıştırıcı bu dili dolayısıyla
BAŞKAN
Buyurun, sataşmadan iki dakika süre veriyorum.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Eksik söyledi. Hadi yalan de yine.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Van Milletvekili Lezgin Botanın 485 ve 485e 1inci Ek
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesine
bağlı ek madde 33le ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; derdim polemik değil, derdim hepimiz ne olduğunu
doğru anlayalım.
1984
yılından itibaren PKK silahlı bir terör örgütü olarak hangi
maceraya yelken açtı? Etnik kimlik temelli bir ulus devlet kurma ideali
çerçevesinde şiddeti kullanmak için yola çıktı. Eğer
literatüre bakarsanız bu tür organizasyonlar, örgütler etnik kimlik hedefi
olarak gördükleri çevreleri, kendisi için etnik kimlikçi siyasetin bir
parçası hâline getirmek kastına yönelik olarak şiddeti
kullanırlar. Ölürken Kürtler öldürülüyor, bizimkileri onlar
öldürüyorlar. öldürürken karşı tarafın Kürtler bizi öldürüyor.
düşüncesi üzerinden
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Naci Bey, onu kullanan sizsiniz, siz! Bir bizden, on
onlardan ölüyor. demiştiniz. Bu nasıl bir dildir?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla)
milliyetçi duygularıyla kendi üzerlerinde
tahakküm kurmasını, sıradan insanlara karşı milliyetçi
bir öfkeyle davranmasını ümit ederler. Esasen 1984ten beri
PKKnın
Sadece PKK değil dünyanın her yerinde etnik kimlikçi
örgütler böyle çalışır.
LEZGİN
BOTAN (Van) Hiçbir şey sizin bu tepkilerinizi
meşrulaştırmaz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Dolayısıyla Türkiyede insanların
birbirine karşı düşmanlığının en önemli
aktörü PKKdır, PKK, AK PARTİ değil. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GARO
PAYLAN (İstanbul) İşkence var diyoruz, işkence!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) İşkence kötüdür. demek zor mu o kadar ya?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Siz PKKya gözlerinizi kapayacaksınız,
onun bu topraklarda ektiği zehirli tohumları görmeyeceksiniz,
insanları birbirlerine karşı kanlı bir şekilde
kışkırtmasına gözlerinizi ve kulaklarınızı
tıkayacaksınız, polemik olsun diye sabah AK PARTİ
akşam AK PARTİ diyeceksiniz.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Bu, yurttaşlara işkence etmenizi meşru
mu kılıyor? Bu, yurttaşlara işkence yapmanızı
meşru mu kılıyor?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu doğru değil, bunu reddediyorum;
bunu tarih reddediyor, bunu dünyanın gerçekliği reddediyor.
Teşekkürler.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
GARO
PAYLAN (İstanbul) İşkence ya! İşkence!
İşkenceye sıfır tolerans mı!
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) İşkence yapılıyor!
LEZGİN
BOTAN (Van) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Botan, siz yerinize buyurun. Sayın Kerestecioğlu söz
istemiş, söz talebinde bulunmuş.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Tamam.
BAŞKAN
Ben söz vereceğim, bir saniye
XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek)
(Devam)
BAŞKAN
Öncelikle önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yahu, yoklama isteyecektim. Allah Allah!
BAŞKAN
Dedik ama
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Maddede yoklama istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi maddeyi oylayacağım, maddede isteyebilirsiniz.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Hayır, Sayın Başkan. Sayın
Başkan, eğer dinlemezseniz tutumunuz hakkında
BAŞKAN
Bir dakika
Hayır
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Gerçekten, böyle bir
şey yok.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan, hem Botana Bir dakika dediniz
hem Filiz Hanıma söz vereceğim. dediniz
BAŞKAN
Söz vereceğim.
AHMET
YILDIRIM (Muş)
hem oradan yoklama istenecek hem de ben geçirdim
diyeceksiniz.
BAŞKAN
Bir saniye
Hayır
Bir saniye
AHMET
YILDIRIM (Muş) Böyle bir şey yok Sayın Başkan.
BAŞKAN
Bakın, söz verme zamanını ben tayin ederim, oturuma ara
vermedim.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Tutumunuz hakkında usul tartışması isteyeceğim.
BAŞKAN
Siz tayin edemezsiniz Sayın Yıldırım, o benim görevim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Siz padişah
mısınız, niye siz tayin ediyorsunuz ya?
BAŞKAN
Ben size söz vereceğim dedim, şu işlemi bitireyim söz
vereceğim dedim.
AHMET YILDIRIM
(Muş) Ama hayır, önce Filiz Hanıma söz vereceğim. diye
söylediniz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Bir saniye
Sayın Yıldırım, ben ne dedim? Söz
vereceğim dedim, oylamayı yapayım, söz vereceğim dedim,
arayı vermedim. Lütfen, dinleyin bir ya
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Taraf tutuyorsunuz,
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) İşlem başlamış, işlemi
yapacak.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
bir dakika dinler misiniz.
BAŞKAN
Bir dakika
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Devamlı taraf tutuyorsunuz, ayrımcı
davranıyorsunuz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Siz Oylama
yapacağım, söz vereceğim. falan demiyorsunuz. Siz
suratımıza neredeyse bakmamak için bu tarafa dönerek gerçekten
görmezden gelmeye çalışarak bu şekilde idare ediyorsunuz.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Yakışmıyor ya, gerçekten
yakışmıyor.
BAŞKAN
Açın tutanaklara bakın.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Böyle bir idare olmaz.
BAŞKAN
Tutanaklara bakın.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Tutanağa değil,
yüzünüze bakıyorum.
BAŞKAN
- Söz vereceğimi söyledim ama siz öyle algılıyorsanız o
sizin takdiriniz Sayın Kerestecioğlu, kusura bakmayın.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Kusura bakmayın,
benim de sözümü bitirmeme fırsat verin.
BAŞKAN
Söz vermedim daha size; lütfen, bir saniye...
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Nasıl söz vermediniz
ya!
BAŞKAN
Vermedim, daha açmadım mikrofonunuzu. Siz araya girdiniz, korsan
tebliğde bulunuyorsunuz.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Korsan sensin, sen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Araya girmek değil
bu. Adımızı zikrediyorsunuz sonra kendinize göre
davranıyorsunuz.
BAŞKAN
Hayır, siz araya giriyorsunuz. Ben Söz vereceğim. dedim, siz bir
taraftan, Sayın Yıldırım bir taraftan, Sayın Botan bir
taraftan... Hanginizi dinleyeceğim? Önce kendi aranızda karar verin.
Kusura bakmayın ya, Allah aşkına.
LEZGİN
BOTAN (Van) Yapmayın ya! Lütfen Başkan
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan, müsaadeniz olursa...
BAŞKAN
Buyurun.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Bakın, siz Sayın Lezgin Botana bir dakika
deyince Ben önce oylama yaptıracağım. demediniz. Ben önce
Sayın Kerestecioğlunu dinleyeceğim. dediniz.
BAŞKAN
Tamam Söz vereceğim. dedim Sayın Kerestecioğluna.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Dinlemeden oylamaya geçtiniz siz. Aynı anda
BAŞKAN
Ben Sayın Kerestecioğluna söz vereceğim. dedim.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Belki oylamayı etkileyecek.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Hayır Sayın Başkan, kendi kafanızdaki
gündemi işletiyorsunuz. Burada İç Tüzüke
BAŞKAN
Kendi kafamdaki değil, sizin kafanızdaki gündemi de değil,
buradaki gündemi işleteceğim.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Hayır Sayın Başkan, siz Sayın
Kerestecioğluna söz vereceğinizi söylediniz.
BAŞKAN
- Buradaki gündem neyse o gündemi işleyeceğiz.
Şimdi,
madde 19a bağlı ek madde 34ü oylarınıza sunuyorum.
AHMET YILDIRIM
(Muş) Oylama yapılmadı Sayın Başkan.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyorum.
BAŞKAN
Yoklama talebini karşılayacağım önce.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tutmaz da kapanırsa bu sefer, bu söz hakları ne
olacak? Bir de onu düşün.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Hayır, işleme başlamış,
tamamlaması lazım.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Hayır, belki
oylamayı etkileyecek. Demokrasi diye bir şey olsa, eğer
dinlerseniz oylamayı etkiler belki ama yok ki, nasılsa vereceğiz
istediğimiz oyu.
BAŞKAN
- Sayın Özel, Sayın Tarhan
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) İşleme başlamış, işlemi
tamamlamak zorundadır.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Ya, ne başlaması, görmüyor musun tabloyu
ya! Orada bağırıp bağırıp
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sen de bağırıyorsun.
BAŞKAN
-
Sayın Aydın, Sayın Kuyucuoğlu, Sayın Gürer,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın İrgil, Sayın
Demirtaş, Sayın Hürriyet, Sayın Basmacı, Sayın
Hakverdi, Sayın Yalım, Sayın Purçu, Sayın Özdemir,
Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Köksal, Sayın
Gündoğdu, Sayın Özdiş, Sayın Çamak, Sayın Tümer.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek)
(Devam)
BAŞKAN Madde 19a bağlı ek madde 33ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, Başkan Vekili Ahmet Aydını Genel
Kurulu tarafsız yönetmeye çağırdığına
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben aslında konuşmacının, daha
doğrusu Naci Beyin konuşmasına karşılık tamamen
bağlamdan kopuk, hatibin söyledikleriyle hiçbir alakası olmayan bir
konuşma yapıp, onu özellikle zan altında
bıraktığı için de bununla ilgili söz alacaktım, Lezgin
Botanın söz kullanması için.
Ama, aynı zamanda, gerçekten, sizi de daha
tarafsız yönetmeye davet etmek istiyorum, bunu çok samimiyetle söylüyorum
çünkü bazen belki farkında olmuyorsunuz. Ama, burada arkadaşlar
diyorlar ki: Ne fark ederdi? Şu fark eder, eğer gerçek bir
demokrasi olsa şu fark eder: Burada insanların birbirini etkileme
şansı olur yani konuştuğunuz şeyin bir anlamı
vardır ama biz burada takım taraftarları gibi oturuyorsak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul)
o zaman zaten birbirimizi etkileme şansımız
yoktur; kapatalım, gidelim. Yani, belki benim söyleyeceğim bir
şey, belki oradan bir milletvekilinin oyunu etkileyecek. Siz, sonuçta
oylamaya geçmeden önce ben demek ki bir nedenle söz alıyorum burada. Yani,
buna fırsat vermeden, bu şekilde davranmanız bence doğru
değil ve tarafsız değil. Ben bunu ifade etmek istiyorum.
Ama, aynı zamanda Lezgin Botanın da
BAŞKAN Sayın Botanı da
dinleyeceğim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet, lütfen, onu da dinlemenizi rica ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Ama, Sayın Kerestecioğlu, bir
haksızlık yaptığınızı ben özellikle ifade
etmek istiyorum çünkü oylamayı yapmadan önce
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya, ne
haksızlığı ya!
GARO PAYLAN (İstanbul) Hep aynı tavır,
hep aynı tavır.
BAŞKAN - Sayın Atıcı, sizinle
konuşmadım, lütfen!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bana mı söylediniz?
BAŞKAN Ben oylamaya geçmeden önce
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bağırışınız bile bu tavır.
BAŞKAN - Ben oylamaya geçmeden önce şunu
söyledim: Size söz vereceğim, şu işlemi tamamlayayım.
Oylama yapacağım, söz vereceğim. dedim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Demediniz,
İşlemi tamamlayım
BAŞKAN Bir dakika, Söz vereceğim. dedim,
oylamaya geçtim.
GARO PAYLAN (İstanbul) Hep aynı tavır,
hep aynı tavır.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) - Tutanakları değiştirin, ismimi
kullandınız.
BAŞKAN
Evet, Sayın Botan, sizi dinliyorum, öce bir dinleyeyim.
LEZGİN
BOTAN (Van) Gerekçem şu: Sayın hatip, grup başkan vekili benim
söylediklerimi tamamıyla bağlamından kopararak hiç alakası
olmayan başka bir noktaya çekti.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Botan.
Lütfen
yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Van Milletvekili Lezgin Botanın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
LEZGİN
BOTAN (Van) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bostancı, siz vicdanlı bir insansınız, ben bir öğretim
görevlisi olarak en azından sizi öyle biliyorum. Ben somut bir şeyden
söz ediyorum, işkence yapılmış; bakın, dünkü somut bir
olaydan söz ediyorum. Yani, örgüt 1984te bilmem neye başladı,
askerle çatıştı
Dolayısıyla Kürtleri öldürmek,
işçileri öldürmek, mevsimlik işçilere işkence etmek, zulmetmek
meşruymuş gibi bir siyasi parti olarak kendi pratiklerinizi,
yapmanız gereken siyasi sorumluluğunuzu, yerine getirilmesi gereken
bir sorumluluğu örgütle kendi eşitleştirmenizi de size
bırakıyorum. Ama ben şunu söylüyorum, bakın somut bir
şey: Nallıhanda işçiler linç ediliyor. Niçin linç ediliyor? Linç
eden bu güruh neden soruşturulmuyor, neden oradaki kolluk müdahale
etmiyor? Siz sorumluluk altındasınız, buna cevap verin; somut
bir şey. Ayrıca, üç gün önce seçim bölgem Gevaşta olan bir
meseleyi söylüyorum size. Vali bir saat sonra Teröristler yakalandı.
diyor. Bu insanlar 55-60 yaşlarında, ot toplamaya giden insanlar ve
bugün mahkeme tarafından evlerine gönderilen insanlar fakat feci bir
şekilde işkence edilmişler. Bu işkenceyi neden örtbas
ediyorsunuz? Ama örgüt şöyle yaptı, ama örgüt böyle yaptı.
Onun için yapılan her şey meşrudur, yapılan her şey
Siz bununla kurtulamazsınız, bunun üstünü kapatamazsınız,
bu vali hakkında inceleme başlatmanız lazım. Kürt
yurttaşlar vergi veriyor, askerlik veriyor; bu ülkeye en çok emek veren
insanlardır, en çok kan ile can veren insanlardır, o insanların
eli her iki dünyada sizin yakanızda olacaktır, bunun gereğini
yapın. Bu bürokrasi şu an orada düşmanlık ediyor. Bir vali
utanmıyor mu çıkıyor, kendisi yeni gözaltına
alınmış insanları terörist ilan ediyor ve işkence
ediliyor bu insanlara ve siz bu konuda zerre kadar bir şey
söylemediğiniz gibi kalkıp bir de bunu savunuyorsunuz, bunun üstünü
kapatmaya çalışıyorsunuz. Bu işkence vardır. demek
niye bu kadar zordur ve yapanları neden soruşturmuyorsunuz? Neden
bunların ipini bu kadar başıboş bıraktınız?
Nereye varmak istiyorsunuz? Bu zulme bir son verin. Biraz vicdanınıza
seslenin. Bakın, siz mümin insanlarsınız. Ramazan
ayındayız, bu zulme artık yeter! Bu, Nallıhandaki Kürt
işçileri linç eden o güruh kimdir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEZGİN
BOTAN (Devamla) Nereden güç alıyorlar? Vali neden
sırıtıyor, gidip orada gerekeni yapmıyor?
Lütfen,
sizi vicdana davet ediyorum. Somut iki olgu söylüyorum, başka bir şey
demiyorum ben. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bostancı
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, Sayın Botan AK
PARTİ ile örgütü eşitlediğimi iddia etti.
LEZGİN
BOTAN (Van) Siz diyorsunuz Örgüt şunu yaptı 1984te.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) İki: Yaşanan kimi dramatik
olayları meşrulaştırdığımı ifade etti.
GARO
PAYLAN (İstanbul) İşkence, işkence dramatik değil.
LEZGİN
BOTAN (Van) Ya dramatik değil. Soruşturma başlat, inceleme
başlat.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Kesinlikle bunlar benim sözlerimi
yanlış anlama neticesinde bir sataşma kastı
taşıyan bir değerlendirme oldu. 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bostancı, lütfen bitirelim artık bu polemikleri, yeni
bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
9.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Van Milletvekili Lezgin Botanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; nerede haksızlık ve hukuksuzluk varsa onun üzerine
gitmek hepimizin görevidir, bu bir.
LEZGİN
BOTAN (Van) Nallıhanda var, Gevaşta var, Nusaybinde var,
Cizrede var, her yerde var; arşıazama çıktı artık.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) İkincisi: Her şeyi geçtim,
coğrafi kader diye bir gerçeklik vardır.
LEZGİN
BOTAN (Van) Biz o kaderi reddediyoruz, kabul etmiyoruz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) İnsanlar, aynı coğrafyada olanlar
birbirleriyle ortak yaşamayı öğrenecekler, birbirlerine
düşman olarak değil.
Üçüncüsü:
İnsanların birbirine düşmanlığı bir günde, iki
günde, üç günde olmaz; siz burada, geldiniz, Türkiye'de insanlar
arasındaki husumetin kaynağı olarak AK PARTİyi işaret
ettiniz, ben buna itiraz ettim.
LEZGİN
BOTAN (Van) Sizin açıklamalarınız bu.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Ben bu topraklarda o zehirli
karşıtlığı eken unsurun PKK olduğunu söyledim. En
temelde, en temel dinamiğin o olduğunu söyledim. Lütfen, doğru
anlayın.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Naci Bey,
sorumluluğunuz işkenceyi soruşturmak.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu ülkede -hukuk, adalet, kolluk güçleri,
onların meşru normlar çerçevesinde kimliğine
bakmaksızın insanları kovuşturması ayrı bir
hadise ama- kendine görev addederek etnik kimliği, inancı, bilmem
neyi dolayısıyla insanların üzerine tahakküm uygulayan herkes
kesinlikle bu ülkenin düşmanıdır.
LEZGİN
BOTAN (Van) Ben hepsini toplayıp getireceğim. Ayıp ya!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu ülkenin düşmanıdır
kardeşim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü bir
arada, birlikte yaşayacaksak insanlar birbirini kucaklayacak.
Düşmanlıkla bu ülkenin geleceğini karartmaktan, felaketten
başka bir şey gelmez. Bu felaketin en önemli unsuru PKKdır
diyorum ben.
LEZGİN
BOTAN (Van) O zaman işkenceci valiyi görevden alın,
işkenceciyi soruşturun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Valiyi görevden alın.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bugünden, üç günden, beş günden bu
işlerin olmadığını söylüyorum. Hiçbir şekilde
meşrulaştırmıyorum.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Hamasete gerek yok, o zaman işlem görelim Naci
Bey.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Her türlü haksızlığa ve
hukuksuzluğa ben karşıyım, partim karşı; eminim,
vicdanlı olan herkes karşı.
Teşekkürler.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Yetki sizde, niye sorumluları görevden
almıyorsunuz?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Atıcı, buyurun.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan, az önce bir başka milletvekiline
müdahale etmek isterken benim adımı kullandınız. Ya bana
sataştınız ya bana bir özür borcunuz var.
BAŞKAN
Size kastım yok, size kastım olmadı Sayın
Atıcı, buyurun efendim.
XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek)
(Devam)
BAŞKAN
Şimdi, madde 19a bağlı ek madde 34 üzerinde iki adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenen ek madde 34'ün (1)inci
fıkrasında geçen "kaydıyla" ibaresinin
"şartıyla olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tacettin
Bayır Erkan
Aydın
Denizli İzmir Bursa
Akif Ekici İrfan
Bakır Tahsin
Tarhan
Gaziantep Isparta Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesi ile 2547 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 34'ün
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Erdal
Ataş Garo
Paylan
Gaziantep İstanbul İstanbul
Müslüm Doğan Erol
Dora Behçet
Yıldırım
İzmir Mardin Adıyaman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul.
Buyurun
Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu söz konusu maddede üniversitelerden,
AR-GEden bahsediliyor. Bugüne kadar Türkiye'de 20 Nisan tarihi itibarıyla
5.295 öğretim üyesinin üniversiteden bağı
koparılmıştır. Bu akademisyenlerin bir kısmı da
barış imzacısı, yıkımların olmaması,
çocukların okula gidebilmesi, Kürt sorununun demokratik çözümü için bir
imzayla çözüm noktasında çağrı yapan akademisyenlerdir. Bu
akademisyenlerle ilgili, değerli arkadaşlar, şimdiye kadar neler
yapılıyor, birkaç maddeyle sizlere söylemek istiyorum. Barış
için akademisyenlere yönelik linç kampanyası, özerklik, akademik özgürlük
ve doktrinleri olmayan bilgi üretimi gibi yükseköğretimin belli
başlı uluslararası standartlarını ihlal etmektedir. Bu
kanıtlarla saptanmıştır. Rektörler, üniversite personelini
ve öğrencileri, Hükûmete karşı oldukları gerekçesiyle,
sadece şüphe üzerine, akademisyenlere, özellikle de barış için
akademisyenlere karşı muhbirlik yapmaya zorlanmaktadırlar. Genç
akademisyen Fatih Mehmet Tıraş, Çukurova Üniversitesinde
sözleşmesi sonlandırıldıktan sonra çeşitli
üniversitelere yapmış olduğu iş başvuruları
güvenlik riski oluşturduğu gerekçesiyle reddedildikten sonra ihraç
edilmiştir. Akademisyenlerin ofislerinin kapılarına nefret
söylemi, suç unsuru içeren, tehditler içeren yazılar yazılmış;
kampüslerde, kampüs dışında göz yumulan yaygın bir
pratiğe dönüştürülmüştür bu uygulama. İhraç edilen
akademisyenleri destekleyen öğrencilere baskılar
uygulanmıştır ve bir kısmı
cezalandırılmıştır. Yükseköğretim Kurumu ve
rektörler, Millî İstihbarat Teşkilatı ve polis iş
birliği içinde, hatta onların talimatları doğrultusunda
ihraç edilen akademisyenleri belirliyorlar. İhraç edilen akademisyenler
listesi Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmakta ve itiraz yolu
kapalı KHKlar uyarınca ihraçlar uygulanmaya konmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Hükûmetin kontrolü
altındaki ULAKBİM, süreli yayınlara ulaşım ve dergi
editörlerine, yayın değerlendirme kuruluşlarına
barış için akademisyenlerin bu listelerden çıkarılması
talimatını veriyor ve bunun üzerine dünyanın farklı
ülkelerinden -başta Fransa, İngiltere, Almanya, Belçika, Hollanda,
Kanada ve ABD de içinde- alanlarında en önemli, öne çıkmış
bilim adamları, 408 bilim adamı tarafından Türkiyedeki bu
uygulamaları yapan YÖKle, TÜBİTAKla ve bu uygulamaları yapan
rektörlüklerle olan tüm iş birliğini kesme kararı almış,
bu yönde çağrı yapmıştır.
Değerli
arkadaşlar, Türk bilim dünyası, Türkiye bilim dünyası
uluslararası alandan tamamen koparılmaya
çalışılıyor.
Sayın
Bakan, bu uygulamalar bizi dünyada izole ediyor, bu çağrılardan sonra
hiçbir şekilde ortak çalıştay, sempozyum yapılmaması
çağrısı yapılıyor. Bu uygulamalar devam ederse biz
kendi içimize kapanıp kendi kendimize sanki AR-GE yapıyormuş
gibi bir duruma dönüşeceğiz. Selam verecek dostumuz
kalmadığı gibi, bilim insanlarımızın da selam
vereceği, ortak çalışacağı dünyada bir bilim
insanı kalmayacaktır.
Bu
uygulamalar derhâl sonlandırılmalıdır. Esnek
çalıştırmalar sonlandırılmalıdır. 50/d
maddesine yönelik düzenleme bu taslaktan çıkarılmalıdır. Bu
barış çağrısı yapan akademisyenlere yönelik
uygulamalar
Amasız, fakatsız bu insanlar görevlerine dönmelidir. Bu
insanların büyük bir kısmı ülkemizin önde gelen, en
başarılı akademisyenleridir, bu ülkenin yüz aklarıdır.
Dua etmeliyiz ki böyle akademisyenlerimiz var. Dua etmeliyiz ki bu yönlü
Türkiyeyi dünyaya tanıtan, bilim çalışmaları yapan
arkadaşlarımız var. Bu uygulamalardan vazgeçin çünkü bu
uygulamalar gittikçe bizi daha da yalnızlaştıracak ve
uluslararası iş birliğini tamamen bitirecektir diyorum.
Bu
çağrımıza kulak verin. Gülmeyin. Bu akademisyenler hepimizin,
ülkemizin değerleridir diyor, saygılar sunuyorum.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
80 kişi var saydım efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi
önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sizlerle beraber kaç kişi var?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) 80siniz siz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Elektronik yapın Sayın Başkan,
elektronik.
GARO
PAYLAN (İstanbul) El insaf yani.
BAŞKAN
Elektronik oylama yapacağız.
Bir
dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 34ün birinci
fıkrasında geçen kaydıyla ibaresinin şartıyla
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Aydın (Bursa) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekili Erkan Aydın.
Buyurun
Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AYDIN (Bursa) Evet, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sevgili
Enis ağabey, demek sonunda casus da oldun, demek sonunda devletin
sırlarını ifşa ettin, demek sonunda devletin
güvenliğiyle oynadın, demek sonunda devletin iç ve dış
güvenliğine zarar verdin, demek sonunda silahlı terör örgütüne
bilerek ve isteyerek yardım ettin ama bu dosya şimdilik ayrı
kondu! Sen neymişsin be Enis ağabey! Yazıklar olsun, üstelik
yirmi beş yıl da hapis yedin, tutuklandın! Ben de seni çok iyi
gazeteci sanırdım, görevini hakkıyla yapan iyi bir siyasetçi
sanırdım! Oysa, saman altından su yürütüyormuşsun.
Casusluk, devlet sırrını ifşa, terör örgütüne yardım
ve yataklık
Bütün bunları nasıl yaptın, aklım,
havsalam almıyor!
Geçiyorum,
sevgili ağabeyim, bu memleket her geçen gün koskocaman bir tımarhane
oluyor. Evet, öyle, akıl alır gibi değil. Mahkemelerinde seni
casus ilan edebilen bir memlekette, mahkemelerinde seni devletin iç ve
dış güvenliği aleyhine çalışan bir insan olduğunu
ilan edebilen bir memlekette, mahkemelerinde seni silahlı bir terör
örgütüne bilerek ve isteyerek yardım ve yataklık etmek suçuyla
suçlayabilen bir memlekette, mahkemelerinde seni bundan dolayı yirmi
beş yıl hapse atabilen bir memlekette, evet Sevgili Enis ağabeyciğim,
bütün bunların yaşanabildiği bir memlekette demokrasi
kalmamıştır, hukuk kalmamıştır; adalet, özgürlük
kalmamıştır. Senin bu mahkûmiyetin, savunduğumuz bütün bu
değerlerin bu memlekette yerle bir edildiğinin bir kanıtıdır.
Sevgili
ağabeyciğim, demir parmaklığın arkasına giderken
bağırmakta son derece haklısın. Bu kararı verenler
tarih önünde mahkûm olacaklar. dedin. Senin bu
çığlığın, hiç kuşkun olmasın, dipsiz
kuyularda yitip gitmeyecek; tersine, bu memlekette demokrasi, hukuk ve özgürlük
mücadelesine yeni bir soluk kazandıracak.
Sevgili
ağabeyciğim, bu satırları şimdi yazarken mahkûmiyetin
ardında mahkeme salonunda söylediklerin haber kanallarına düştü.
Demişsin ki: Yaşadıklarımız bir çizgi film gibi.
Sanki biz de o oyunun içinde aktörler gibiyiz. Bir komedinin içindeyiz. Bu cezayı
bana verenler şunu bilsinler, ben bu cezaevine girerim, çıkarım,
yatarım, vatanım için yatarım. Vatanımız sağ
olsun. Yargı yoluyla hesaplaşmayı sürdüreceğim. Ben bu
cezaevinden kısa sürede çıkacağım ama bu kararı
verenler tarih önünde mahkûm olacaklar.
Sevgili
Enis ağabeyciğim, CHP Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel de
demişti ki: Berberoğlunun mahkûmiyet kararı bu ülkede
faşizmin tescilidir. Evet, doğru, Erdoğan iktidarı,
Allahın bir lütfu olarak gördüğü 15 Temmuz sonrası Türkiyede
adım adım demokrasi ve hukukun tüm kalelerini düşürüyor,
Türkiyeyi adım adım diktatörlüğe götürüyor. Doğrudur, Enis
Berberoğlu kararı faşizmin tescilidir çünkü
dokunulmazlığa sahip bir milletvekili bile kendini bir anda yirmi
beş yıl gibi ağır bir haksız hapis cezasıyla
demir parmaklıklar arkasında bulabiliyor, dokunulmazlığa
sahip bir milletvekili bile.
Evet,
bunu yazan sevgili Hasan Cemal, kendi meslektaşı için bu
akşamüstü yaşanan olayı bu dizelerle kaleme aldı; ben de
buradan Maltepedeki demir parmaklıklar arkasındaki Enis
ağabeyimize şu sözlerle son vermek istiyorum:
İstiklal
ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali
görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz
vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine
girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve
memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu
şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde,
iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde
bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini,
müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakrüzaruret
içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk
istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi
vazifen Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun
kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur! diyorum.
Enis
Ağabeye buradan selamlar olsun diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde
19a bağlı ek madde 34ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Şimdi,
madde 19a bağlı ek madde 35 üzerinde dört adet önerge vardır.
Okutacağım son iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesine bağlı ek 35'in (5)inci fıkrasında yer alan
"Yükseköğretim Kurulu ve Üniversitelerarası Kurul tarafından
seçilen ibaresi ile aynı fıkranın son cümlesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Mehmet Naci Bostancı Halis
Dalkılıç Osman
Aşkın Bak
Amasya İstanbul Rize
Zekeriya Birkan Hasan
Turan Necip
Kalkan
Bursa İstanbul İzmir
Cahit Özkan Salih
Cora
Denizli Trabzon
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenen ek madde 35'in (1)inci
fıkrasında geçen "ilişkin ibaresinin "yönelik olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici İrfan
Bakır
Denizli Gaziantep Isparta
Tahsin Tarhan Tacettin
Bayır Zekeriya
Temizel
Kocaeli İzmir İzmir
BAŞKAN
Son okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 19uncu maddesinde yer alan
"Yükseköğretim Kalite Güvencesi Sistemi ve Yükseköğretim Kalite
Kurulu Ek Madde-35in madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ahmet Kenan Tanrıkulu Mevlüt
Karakaya Ahmet Selim
Yurdakul
İzmir Adana Antalya
Mustafa Kalaycı Kamil
Aydın Fahrettin
Oğuz Tor
Konya Erzurum Kahramanmaraş
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mahmut Toğrul Garo
Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm
Doğan Behçet
Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırım konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından
alkışlar)
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Sayın Başkan, öncelikle bir
hemşehrin, bir büyüğün olarak seni tarafsızlığa davet
ediyorum. Bir dahaki konuşmamda daha değişik şekilde
konuşacağımı da belirteyim. Vallahi, böyle olmaz çünkü ben
Adıyamanlılar adına arkadaşlardan özür dileye dileye bir
hâl oldum.
BAŞKAN
Hiç özür dilemene gerek yok Sayın Yıldırım, gayet iyi bir
şekilde yönetiyoruz.
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) Tamam, bu kadar taraflı olursan olmaz.
485
sıra sayılı torba yasanın 19uncu maddesinin ek 35 maddesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Yine, bu
yasa tasarısıyla üniversitelerden ve nitelikli istihdamdan
bahsediyorsunuz ancak nitelikli istihdamın, kalitenin artmasını
istiyorsanız öncelikle bu yandaşları işe almalara son
vermelisiniz. Evet, hep gündeme getiriyorsunuz: FETÖ zihniyeti, FETÖ zihniyeti,
FETÖ zihniyeti
FETÖ zihniyeti bugün de devam ediyor arkadaşlar. FETÖ
gitti ama zihniyeti bugün devam ediyor; mülakatlarda devam ediyor, iş
alımlarında devam ediyor, liyakatlarda devam ediyor.
FETÖ soru
çalıyordu, AKP gençlerin geleceğini çalıyor. O kadar genç
imtihana giriyor; bir tane demokrat, bir tane solcu, bir tane Alevi
çocuğun ise alındığını görmedim. Hatta bir çocuk
bana İsmimden dolayı beni elediler. diyor. Kürt ismi
taşıdığı için mülakattan elenen çocukları
duyuyorum ben. Her anlamda, her yerde -üniversiteler dâhil- kadro
açıkları yandaşlara değil, o objektif kriterlere göre,
liyakat ilkesi dikkate alınarak yapılmalıdır. Hâlbuki bu
yasayla, emeklilik yaşının uzatılmasına ilişkin
düzenlemeyle, açıkça, yandaşlık ilkesini uygulama ihtimali
yükselmiştir. Böyle yapacağımıza, iki senedir
Benim
duyduğum bir şey vardı basında falan duyduk. Bunu
komisyonlarda pek gündeme getirmedik. Doktor sıkıntısı
çekiyoruz. İthal doktorlar gündeme geldi, başka doktorlar, özel
üniversiteler gündeme geldi. Eğer Türkiyede doktor
açığının olduğunu söylüyorsanız -ki gerçektir,
gerçekten doktor ihtiyacı var- gelin, doktorların emeklilik
yaşını 65ten 72ye çıkartalım. Biz önerge versek
kabul etmezsiniz ama siz getirin biz kabul edelim. Doktor arkadaşlar boş
yere gidip dışarıda çalışacaklarına devlette
çalışsın, en az 72 yaşına kadar
çalışsın. Hep gündemde ama pratikte hiçbir şey yok.
Arkadaşlar,
burada, Yükseköğretim Kurulu, istediği akademisyenin emeklilik
yaşını uzatarak 75 yaşına kadar
çalıştırabilecek, istemediği akademisyeni ise üniversiteden
emeklilik adı altında gönderebilecektir. Bu emeklilik
yaşını 75 yaşına kadar uzatmanın şart ve
koşulları için objektif kriterler, kurallar
konulmamıştır. Muğlak ifadelerle, içi yandaşlıkla
doldurulabilecek ifadelerle bir düzenleme yaparsanız bu, sizin döneminizde
de sizden sonraki dönemlerde de yandaşlığı teşvik eden
bir düzenlemeye dönüşecektir.
Bu yasa
tasarısı, içinde geçen -örneklerini özellikle belirttiğim-
hususlardan anlaşılıyor ki harçlardan muafiyet, kredi ve benzeri
imkânlarla sermayeye yakıt sağlamaya çalışmaktan ibarettir.
Özü itibarıyla, şu an yapmaya
çalıştığımız şey arabanın motorunu
bozup arabanın tekeriyle bile değil, tamponuyla uğraşmaya
benziyor. Ülkenin motoru bozulmuş, siz zoraki teşvik yasalarıyla
benzin, mazot dağıtıyorsunuz. Motoru bozulmuş arabaya ne
kadar benzin, yakıt verirseniz verin hiçbir fayda etmeyecektir. Önce, bu
ülkenin ana omurgası olan yani gelişimde motor işlevi görecek
olan kriterlere hukuk güvenliğini sağlayın diyorum. Can ve mal güvenliğinin
olmadığı bir iklimde hangi düşünce, hangi fikir
filizlenebilir?
Ülke hem
ekonomik hem sosyal hem de siyasal olarak çorak bir toprağa ve
çölleşmeye doğru ne yazık ki uygun adımlarla
ilerlemektedir. Bu barışçıl, demokratik ortamları, insan
haysiyetine yaraşır bir demokratik kültürü benimsemediğimiz
ölçüde bu teşvik yasalarıyla hem halkın parasını hem
de ülkenin zamanını harcayıp duracaksınız. Bunu
bilmenizi istiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Erzurum Milletvekili Kamil Aydın
konuşacaktır.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL
AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 19uncu
maddenin ek maddeleri üç aşağı beş yukarı aynı
mahiyette. Ben de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına 35inci ek
maddede konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
bu maddelerin içeriğine baktığımız zaman, gerçekten
hepimizi, kâğıt üzerinde teori ile pratiği buluşturan,
yıllarca belki bütün siyasi partilerin parti programlarına
koyduğu bir mesele gündeme alınmış. Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak da üreten ekonomi adı altında bunu çok önceledik
yani teori ile pratiğin bir an önce vuslatını
gerçekleştirelim, üniversitede alınan teorik bilgi ile sanayideki o
pratik bir araya gelsin. İnşallah, bu da sanayileşmenin 4üncü
evresini yaşadığımız şu günlerde Türk sanayisine
bir katkıda bulunsun diye böyle bir şey hazırlanmış
ama
Tabii, düşünce itibarıyla çok doğru şeyler. Neden?
Mesela, ne var? Bunlara birkaç başlık altında
baktığımızda, teknoloji transferi ofisi gibi,
Yükseköğretim Kalite Kurulu gibi, bir de üniversitelerde -Batıda da
karşılığı olan- belirli bir süre hem eğitim hem
araştırma noktasında büyük faaliyetlerde efor sarf ederek hizmet
eden öğretim üyelerine kısa vadeli izin verme gibi, sabbatical
dedikleri bir kısa dönemlik izin verme gibi iyilikler, düzenlemeler yapıldı.
Bir de doktora sonrası, doktora yapan öğrenci kardeşlerimizin
yüzde 20 civarında, oranında bunların yardımcı doçent
ve başka pozisyonlarda istihdamını sağlama gibi
düşünceler var yani teorik olarak gayet iyi. Kâğıt üzerinde iyi
görünüyor ama uygulamada -bugüne kadar birçok aksaklıkta gördüğümüz
gibi- ana motifi kaybedersek, asıl dikkat etmemiz gereken, o
odaklanmamız gereken ana unsuru kaybedersek, inanın, bunların da
uygulama noktasında sıkıntılar
doğuracağını düşünüyorum, endişelerim bu
yöndedir.
Nedir
bunların merkezinde? Özellikle ehliyet ve liyakat unsurudur. Özellikle
üniversitelerde olması gereken -öncelikli olarak- ehliyet nedir? Bir
konudaki yetkinliktir, uzmanlıktır. Uzmanlar arasında ehliyet
tek başına yeter mi? Yetmez. Uzmanlığı, yeterliliği
vardır ama bunları en liyakatlisi noktasında da seçip bunu
değerlendirmemiz lazım. Fakat Türkiyenin, özellikle sanayi
açısından baktığımız zaman, dünya sanayisi 4üncü
evreye geçmeyi konuşurken, bilişim teknolojileri zirveyi yakalamışken
bizim de bu yarıştan kopmamamız adına gerçekten biraz
Türkiye gerçeklerine uygun birtakım atılımlar yapmamız
gerekir.
Neydi
bunlar özellikle istihdam noktasında? Elbette ki Batıda üniversitede
master, doktora yapmak demek meslek sahibi olmak, ona ilaveten o konuda
derinleşmek, ekstradan birtakım bilgiler katmak, gelişim
göstermek mahiyeti taşır ama bizde öyle değil. Bizde bir genç,
yüksek lisans eğitimi almayı düşündüğü zaman, inanın,
o ana kadar bir mesleği yoktur, tek hedefi Eğer yüksek lisans ya da
doktora yaparsam belki bir iş bulma imkânı bulurum. düşüncesiyle
hareket eder. Dolayısıyla, bunları tutup da yüksek rakamlarla bu
tür eğitimlere tabi tutup, ondan sonra Ben sizin sadece yüzde 20nizi
istihdam edeceğim. demek büyük bir hayal
kırıklığına neden olur gençlerimiz arasında.
Dolayısıyla, ya bizim bir taraftan teori kısmını,
eğitim verdiğimiz kısmını istihdamla
sınırlamamız gerekir ya da bunu yüzde 20yle
sınırlamadan Evet, hepinize bir şekilde -çünkü Türkiye genç
nüfusa sahip, özellikle üniversitelileşme açısından
atılım içerisinde olan bir ülke- istihdam imkânları
sağlayacağız. dememiz gerekir.
Bir de tabii üniversitelerde uygulamalarını
gördük bugüne kadar. Yani, lütfen, bakın burada da istihdam ederken de
mutlaka okulluluk olma şartından vazgeçmeyelim. Yani, bakın,
bugüne kadar bunu uygulamada yapamayan sanayi kuruluşları ne
yaptı biliyor musunuz? Çok güçlü olanlar dedi ki: Ben ara
elemanımı kendim yetiştiririm. ve üniversite kurdular.
Artık devlet üniversiteleri birilerinin böyle
arkabahçesi, çiftliği gibi algılanmasın. Ara eleman
yetiştirilecekse liyakatiyle ve istihdama doğrudan nüfuz edecek bir
şekilde olsun. Yani, turizm mezunu turizm sektöründe istihdam edilsin,
ziraat mezunu ziraat sektöründe istihdam edilsin; birini ona
karıştırmayalım. Bunu üniversitelerde gördük ve büyük
skandallara yol açtı. Yani, bir ilahiyatçının bir güzel
sanatlara dekan olması, bir sağlıkçının ziraat
fakültesine dekan olması, bir sosyal bilimcinin, efendim, hemşirelik
yüksek okuluna müdür olması gibi gerçekten liyakatten çok uzak
birtakım yanlış uygulamaları gördük.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) Aynı şeyleri
yaşamama adına hassasiyet istiyoruz diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 19uncu maddesiyle 2547 sayılı
Kanuna eklenen ek madde 35'in (1)inci fıkrasında geçen
"ilişkin ibaresinin "yönelik olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Zekeriya Temizel
(İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI
ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde
GARO PAYLAN (İstanbul) Efendim
ve
arkadaşları diye okuyor sürekli.
ve arkadaşları diye
okunamaz önergeler.
ve arkadaşları diye önerge okunur mu? 5 isim
okuması gerek.
BAŞKAN İlk başta 5 isim okunuyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) Hayır.
BAŞKAN Bu ikinci okunuş, tekrardan ikinci
okunuş; teamül de bu, olması gereken de bu. Veriliş
sırasına göre işleme alınıyor,
aykırılık sırasına göre muamele ediliyor. Ona göre
ilkinde tamamen isimler okunuyor, en az beş isim okunuyor. En son önergede
de sadece konuşacak kişi ve arkadaşları diye bu teamülümüz
gelişmiş durumda.
Önerge
üzerinde İzmir Milletvekili Zekeriya Temizel konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Temizel. (CHP sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA
TEMİZEL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, şu anda görüştüğümüz kanun
tasarısının adı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı.
Allaha şükür, neredeyse bir haftadan beri daha sanayiyle ilgili olarak
tek bir maddeye geçemedik.
Ben bu
kürsüye çıktığım zaman genellikle, şurada
okuduğum kanun adı gibi kanunların özellikle içeriğine, bir
de konuştuğum konuya hep sadık kaldım. Bununla ilgili
olarak bilgiye dayalı veriler ya da geçmişten kaynaklanan
deneyimlerden yararlanarak acaba bunu gerçekleştirirsek neler
başımıza gelir veya ülkemiz nelerle
karşılaşır konusunda bu Meclisi uyarmaya
çalıştım. Ancak değerli milletvekilleri, ilk defa bugün,
yıllarımı verdiğim bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu
defa bu kanun tasarısı üzerinde konuşmak içimden hiç gelmiyor,
zaten önerge verdiğimiz konuda hiç gelmiyor, gelmiyor yani sonuç olarak.
Ben
şu anda Türkiyede sanayinin geliştirilmesiyle ilgili olarak
konuşmak, hele sanayinin 4üncü evresinin konuşulduğu şu
sırada dünyada yapılan uygulamaların buraya adaptasyonu
konusunda bir şeyler söylemek isterdim. Bunları
ayrıntısıyla incelemiş bir grup, hele özellikle de getirip
burada katkıda bulunmaya çalışan insanlar idik ancak bu defa
bizlerin temsil sorumluluğuyla ilgili konuşma gereğini
hissediyorum. Demokrasilerde eğer doğrudan demokrasi söz konusu
değil, temsilî demokrasi söz konusu ise millet burada sizler
aracılığıyla temsil edilir. Buradaki sizin görev ve yetkileriniz
aslında millet adına kullandığınız görev ve
yetkilerdir. Bu yetkileri çok istisnai hâller dışında
kullanmanızın önüne hiçbir kanun ve yetki geçemez, mümkün
değildir o. O zaman demokrasiyi çiğnemiş olursunuz.
Milletvekillerinin en temel işlevi olan yasa yapma görevi, burada o yasa
çalışmalarına katılma görevi kolay kolay ellerinden
alınacak bir yetki değildir, bunu yapamazsınız. Bunu
yapmaya başladığınız andan itibaren burada
oturmanın ve çalışma yapmanın herhangi bir anlamı
kalmaz, kalmıyor da zaten. Buradan, yasa yapma yetkisinden mahrum
bırakılarak kesinleşmiş herhangi bir cezası
olmaksızın, yargılama süreci devam eden
arkadaşlarımızın tutuklu olarak yargılanması
konusu her zaman yüreğimizi sızlattı, günlerce burada bu
konuları tartıştık ama bu Meclisin tamamından bu olaya
bir son verme konusunda bir karar alınması gerekiyor,
yapılması gerekiyorsa yeni bir düzenleme yapmak gerekiyor. Anayasa
Mahkemesinin somut kararları var, Mustafa Balbay kararında
olduğu gibi. Anayasanın 83üncü maddesi var, Milletvekilliğinin
temel işlevi öncelikle yasama yetkisini ve görevini kullanmaktır.
diyor, Bu yetki engellenemez, engellemeyin. diyor. Peki, niye engellemiyoruz,
nedir elimizi tutan, nedir? Bütün bir gün boyunca bütün vaktimizi, enerjimizi,
üzülmemiz nedeniyle üzüntümüzle katlanan bütün enerjimizin hepsini gerçekten
değerli arkadaşımız için harcadık.
Dolayısıyla, yargılaması devam eden insanın, Enis
Berberoğlunun buradan, bu Meclisten, bu yasama yetkisini
kullanmasından mahrum edilmesinin nedeni ne? Tutuklu olarak orada
olduğu zaman neyi kazanacak bu Meclis ilave olarak? Bir şeyi
kazanmayacak ama yargı eğer bu şekilde kararlar veriyor ise,
yargının bu konudaki kararları toplum vicdanında artık
kabul görmemeye başlamışsa biz buna sessiz kalamayız,
sessiz kalmamamız lazım. Cezası kesinleşene kadar milletvekillerinin
tutuklanamayacağına ilişkin Meclis kararı kesin olarak,
bağlayıcı olarak buradan alınabilir; bu, yapılabilir
bir olaydır. Kesinleşmiş karar, tamam, gereği yerine
getirilsin, milletvekillerinin yargılanmasıyla ilgili hiç kimsenin
bir karşıtlığı yok. Suç varsa, yasalara göre bir suç
işleniyorsa gereği yapılır ama Bitmemiş olan bir
yargılama süreci içerisinde insanların yasama görevlerinden
alıkonulması mümkün değil. deniyorsa, Anayasa bunu öngörüyorsa,
Anayasa Mahkemesinin bu konuda kararı varsa bu konuda bizim de bunu
sağlamak görevimiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA
TEMİZEL (Devamla) Başka çaremiz yok. O nedenle, Mecliste
yapacağımız katkıların bu şekilde
tartışmalarla yeniden engellenmemesi adına hiç değilse bir
katrecik bari katkımız olacaksa, bunların engellenmemesi
adına birazcık bu Meclisin bundan sonraki işlemlerine
saygımız varsa bir de bu konunun üstünde düşünelim. Bu konunun
üstünde düşünelim, hiç değilse konuşalım,
konuşamıyoruz bile.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Temizel.
ZEKERİYA
TEMİZEL (Devamla) Ben teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sağ olun.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Son
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesine bağlı Ek 35in (5)inci fıkrasında yer alan
Yükseköğretim Kurulu ve Üniversitelerarası Kurul tarafından
seçilen ibaresi ile aynı fıkranın son cümlesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Mehmet Naci Bostancı
(Amasya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUZ ÖZLÜ (Düzce) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önergeyle, Kurula Başkan ve Başkan Yardımcısı
seçilebilme imkânının münhasıran YÖK veya
Üniversitelerarası Kurulunu temsilen yer alan üyelere değil tüm
üyelere tanınması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda madde 19a bağlı ek madde 35i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Şimdi,
madde 19a bağlı ek madde 36 üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesi ile 2547 sayılı Kanuna eklenen ek madde 36nın (1)inci
fıkrasında geçen yönelik ibaresinin dair olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici İrfan
Bakır
Denizli Gaziantep Isparta
Tahsin Tarhan Tacettin
Bayır Özgür
Özel
Kocaeli İzmir Manisa
Serkan Topal
Hatay
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesi ile 2547 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde
36nın tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo
Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm
Doğan Behçet
Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
Ertuğrul Kürkcü
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katlıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü.
Buyurun
Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu
önerge üzerine konuşacağız ama giderek herhangi bir şey
üzerine konuşmak Bu Mecliste kendimiz neyiz, kimiz, ne yapıyoruz?
sorusunu sormadan mümkün olmayacak gibi gözüküyor çünkü milletvekilleri birer
birer cezaevini boylayan ve cezaevine giden milletvekillerinin birer birer
vekilliklerinin düşmeye başladığı ve hatta cezaevine
girmeden vekilliklerinin düşmesi teklifi komisyonlarda
kararlaştırılmaya başlanan vekillerin
sayılarının artmakta olduğu bir yerde nasıl bir yasama
yaptığımız, yasama yapıp
yapmadığımız, bizden çıkan yasaların hakikaten,
Anayasada tanımını bulan yasa kavramına denk düşüp
düşmediği başlı başına bir mesele hâlindedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin varlığı, statüsü, kimliği
ve gücü bugün Anayasada tanımlanan Türkiye Büyük Millet Meclisiyle
bütünüyle alakasız hâle gelmiş durumdadır. Bugün bir damla daha
bardağa damladı, ne zaman taşacak, bakıyoruz,
anlayacağız ama Enis Berberoğlunun bugün mahkûm edilmesi ve
Yargıtay kararı beklenmeden cezaevine tıkılması
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüzüne karşı, yargı
kılığına girmiş bir diktatörlüğün eliyle
vurulmuş acımasız bir tokattır. Fakat hiçbir tokat
yememişiz gibi davranabilecek miyiz? Ben bütün vekil
arkadaşlarımıza soruyorum. İnanın, çoğunluk
grubu, yarın bu FETÖ tartışması derinleştiği
zaman sizin aranızdan da bazı arkadaşlarınız bugün
hâkim oldukları konumlardan mahkûm oldukları konumlara doğru
sürüklenecekler. O zaman, hep beraber, belki düşünme
fırsatımız olur.
Enis Berberoğlu
-sıradaki- bugün sonuncu vekildir ama bugüne kadar cezaevine konulan
vekillerimizin cezaevine giden yolunu açanların da bunda çok büyük bir
sorumluluğu olduğunu hep birlikte düşünelim. İktidar
karşısındaki vekillerin dokunulmazlık kalkanını,
Parlamentonun yürütme karşısındaki biricik korunma
imkânını, biricik kalkanını elinden bırakıp
iktidarın eline ve diğer organların eline iki kılıç
vererek Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyelerini böylesine savunmasız
bırakan vekillerin de bu işte çok ağır bir sorumlulukları
var. Bu sorumlulukların ne manaya geldiğini HDP sıralarına
bakarak belki anlayamıyorlardı ama şimdi kendi
sıralarına ve diğer sıralara bakarak herkes
anlamış olmalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
zilletten kendisini kurtaramadığı takdirde kendisi ne büyük ne
Meclis olabilir. O yüzden sizi kendiniz hakkında düşünmeye davet
ediyorum.
Aslında
Türkiye Büyük Millet Meclisini bu duruma düşüren zihniyet, şimdi
tartıştığımız yasada da kendisini ele veriyor.
Nasıl Türkiye Büyük Millet Meclisini bir yasa fabrikası hâline
getirmişse üniversiteleri de üretime yararlı, kâra yararlı bir
bilgi fabrikası hâline getiren yasa ancak kendine göre bir Meclisten
çıkabilir. Nitekim tıkır tıkır çıkıyor
yasalar. Sizi düşünmeye davet ediyorum. Bir üniversite eğer bilginin,
bilimin, bilimsel üretimin biricik kriterini kârlılık olarak saptarsa
yani düşüncenin doğruluğu ya da
yanlışlığı, düşüncenin hakikate uygunluğu
değil, para edip etmediği eğer onun kıstası hâline
gelecek olursa
İnanın ki piyasada ne varsa üniversitede o
olacaktır. Hile, ikiyüzlülük, dolandırıcılık, sömürü,
bunların hepsini bu yasa tanzim ediyor zaten. Üniversite öğretim
görevlilerinin hepsini bir köle olarak, en ucuza nasıl
çalıştırırım ve en ucuza onların parlak
beyinlerinin ürünlerini nasıl temellük ederim diye düşünmüş,
taşınmış, hazırlanmış bir yasanın
karşısındayız. O yüzden bu yasayı eleştiriyor, bu
yasayı tartışıyoruz.
Size,
sözümü bitirirken sadece şunu söylemek isterim: Karl Marxın
dediği gibi, bilim ve demokrasi, zaruretin alanından özgürlüğün
alanına geçerken kullandığımız sağ ve sol
ellerimiz gibidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Bir dakika rica ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Ne bilim ne demokrasi olduğunda iki eliniz de
kopmuştur ama siz kendinizi sonsuz özgürlük içerisinde uçan bir şey
sanabilirsiniz ama o zaman siz sadece ve sadece kendiniz hakkında bir
hayal kurarsınız, ne özgürsünüz ne bilimle bir alakanız
vardır, alakanız olan tek şey sadece çimçiğ kâr ve onu elde
etmek için size lazım gelen zorbalıktır.
Hepinizi
sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli hatip
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisini kendi milletvekili hapse
girmeden önce HDP sıralarına bakarak gerçeği görmemekle ve buna
ilgili göstermemekle, tepki koymamakla suçladı. O konuda cevap
hakkını kullanmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
İki
dakika süre veriyorum.
Lütfen
yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün 485 ve 485e 1inci Ek
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesine
bağlı ek madde 36yla ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmayı dikkatle dinledim. Bu saatte bir muhalefet partisiyle
polemik yapacak da değilim ama herhâlde şöyle de bakmak lazım:
Hem geçmiş dönem 3 partinin 8 tutuklu milletvekilinin 8ine de aynı
ilgiyi göstermiş bir partiden bahsediyoruz. Milletvekilleriniz
tutuklandığı gün, hangi grup başkan vekili olursa olsun,
hem eş genel başkanlar hem milletvekilleri için, tutuklu
yargılamanın kabul edilemez olduğunu ifade eden, burada bir
adım geriye durmamış bir partiden bahsediyoruz.
Dokunulmazlık oylamasıyla ilgili rakamlar, tartışmalar,
onun üzerinden spekülasyonlar; kimi suçluyoruz, kimi biliyorsunuz, kimi
söylüyorsunuz o meseleyi hiç üstüme almış değilim, grubumuzun da
üstüne almış değilim ama başka bir şeyden bahsetmek
lazım. Biz, tutuklu milletvekili bizden olunca bağıran,
başkasından olunca gözünü yuman bir siyasi parti olmadık, bu
bize haksızlık olur ama şu bir gerçek: Milletvekilimiz tutuklandığında
bir başka partinin milletvekilleri tutuklandığında
göstermediğimiz bir eylemselliği, bir refleksi,
başlatmadığımız bir yürüyüşü başlatıyor
olmamıza da eleştiri getirmeyin. O zaman dönüp bu sefer Yahu, siz
milletvekilleriniz tutuklandığında bunu niye
yapmadınız? sorusuyla muhatap olursunuz. Bir milletvekilimizin
tutuklanmasına karşı genel başkan düzeyinde, örgüt
düzeyinde, milletvekili düzeyinde, grup düzeyinde verilebilecek en sert, en
net, Türkiyedeki hassas dengeleri ve toplumun içine sürüklenmeye
çalışılan kavga ve buradan beslenmeye, o kaostan, o akan kandan
beslenerek güçlendirilmeye çalışılan bir yönetim şekline
alet olmadan en etkili eylem biçimini koymak bizim görevimiz. Bizim siyasi
geleneğimizde bu var. Bu konuda da eleştirilebilecek hiçbir
tarafımız yok.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için, bir
yanlış anlama oldu ama, düzeltmek için... Orada söz istemiyorum.
BAŞKAN
İsterseniz oradan da tutanaklara geçirebilirsiniz, bir sataşma
değil.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) İki cümle söyleyeceğim.
Birincisi:
Ben Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızı özellikle Enis
Berberoğlunun üzerinden üzmeyi ya da onları suçlamayı
düşünmedim. Ben Meclisin tamamına sesleniyorum. Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarını böylesine, aslında ortada bunu ikame
edecek hiçbir şey olmadan, hiçbir şekilde kendilerini bir koruma
kalkanı olmaksızın, bu taraflı yargının önüne
atacak şekilde dokunulmazlıkları kaldırırken bütün bu
olacakların kapısını açmıştık. O yüzden,
dönüp orayla yüzleşmeliyiz diyorum, özel olarak bir şey demiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kürkcü.
XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek)
(Devam)
BAŞKAN
Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenen ek madde 36nın (1)inci
fıkrasında geçen yönelik ibaresinin dair olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan (Denizli)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katlıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hatay Milletvekili Serkan Topal.
Buyurun
Sayın Topal. (CHP sıralarından alkışlar)
SERKAN
TOPAL (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Özgürlük
ve bağımsızlık benim karakterimdir. diyen Mustafa Kemal
Atatürkün kurduğu özgürlüğü,
bağımsızlığı, adaleti ve hakça
paylaşımı savunan Cumhuriyet Halk Partisine bugün saray
talimatlı kimi hâkimler eliyle darbe yapılmaya
kalkışılmıştır. Nasıl ki dün kol kola
iş tutulan, bugün FETÖ terör örgütü olarak tanımlanan, bizimse
yıllardır Fetullahçı, gerici yapılanma olarak
tanımladığımız ve mücadele ettiğimiz örgüt
tarafından Türk Silahlı Kuvvetlerine kurulan kumpas davaları
nasıl çöktüyse bugün de Cumhuriyet Halk Partisine karşı kurulan
kumpas ve hukuksuzluklar, bunu tezgâhlayanların, bunun
talimatını verenlerin üzerine mutlaka çökecektir. İktidar, FETÖ
terör örgütünün 15 Temmuz, haberli ve önlenebilir, kontrollü darbe
girişimi sonrası 20 Temmuz günü sessiz, sedasız
gerçekleştirdiği OHAL darbesiyle ülkeyi yarı açık cezaevine
dönüştürmüştür.
Değerli
milletvekilleri, OHAL iktidar tarafından fırsata çevrilerek
konuşan, yazan, düşünen, düşündüğünü söyleyen, toplumla
paylaşan kesimleri sindirmek için baskı aracı hâline
getirilmiştir. İktidar, Almanya, İtalya tarihine taş
çıkartacak örnekler sergilemekten maalesef çekinmemiştir. Yüksel
Caddesindeki İnsan Hakları Anıtını polis
barikatlarıyla kuşatmıştır. Tarihe heykelle gözaltı
yapmaya çalışan iktidar olarak geçecektir.
Bugün
Çağlayan Adliyesinde mahkeme, İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Enis Berberoğlunun devletin gizli kalması gereken bilgilerini
siyasal ve askerî casusluk maksadıyla açıklamak suçunu
işlediği gerekçesiyle önce müebbet hapis cezasına, ardından
cezada indirim takdiri kullanarak yirmi beş yıla indirdi. Çok mu
insaflı davrandılar talimatlı hâkimler yoksa aldıkları
talimatın gereğini yaparken talimat verene yaranmak isterken acaba
ipin ucunu mu kaçırdılar?
Değerli
arkadaşlar, Enis Berberoğlu, MİT tırları
davasında haber yaptığı için tutuklandı. Suç
işleyenin kollandığı, görevini yapanın mahkûm
olduğu bir olayı yaşadık maalesef bugün. Peki, sormazlar
mı, bugün Sayın Tuğrul Türkeş diye bir Başbakan
Yardımcısı var ve Sayın Tuğrul Türkeş,
Tarafsız Bölge programında ne demişti: Bizi izleyenlerin
huzurunda yemin ediyorum, vallahi ve billahi o silahlar Türkmenlere gitmiyordu.
Burada bizi izleyenlerin huzurunda yemin ediyorum, vallahi ve billahi o
silahlar Türkmenlere gitmiyordu. Bilerek söylüyorum, iddia ediyorum, iddia
ederek söylüyorum, bizim o bölgeyle irtibatımız var, Bayır Bucak
Türkmenleriyle, Haleptekilerle irtibatımız var. Bunu söyleyen
kişi şu anda Başbakan Yardımcısı, bunun haberini
yapan kişi ise bugün cezaevinde.
Değerli
arkadaşlar, size soruyorum, iktidar milletvekillerine soruyorum: Bu,
vicdanen kabul edilebilecek bir şey mi? Adalet mülkün temelidir.
yazısını kaldıralım isterseniz Adalet
kayınpederin temelidir. yazın çünkü bir bakıyorsunuz damatlar
dışarıda, gerçeği yazanlar, adaleti savunanlar,
özgürlüğü, eşitliği savunanlar içeride. Ama bir gün adalet de
size lazım olacak. Ama biz her zaman olduğu gibi yine adaleti
savunacağız, özgürlüğü savunacağız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde
19a bağlı ek madde 36yı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Madde
19a bağlı ek madde 37 üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenen ek madde 37'nin (2)nci
fıkrasında geçen "ilişkin ibaresinin "dair olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici İrfan
Bakır
Denizli Gaziantep Isparta
Tahsin Tarhan Tacettin
Bayır Özcan
Purçu
Kocaeli İzmir
İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 37'nin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo
Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm
Doğan Behçet
Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katlıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kerestecioğlu, gerekçeyi mi okutuyorum?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Evet.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle
Meslek Yüksekokulları Koordinasyon Kurulu kurulması öngörülmektedir.
Bu kurulun kuruluş amacı olarak da "meslek yüksekokulları
ve programların açılmasına yönelik standartların
belirlenmesi, mevcut programların geliştirilmesi, izlenmesi,
mezunların istihdamı ile lisans tamamlama süreçlerine ilişkin
görüş ve önerilerde bulunmak ifade edilmektedir.
Bir
önceki maddede açıkça ifade edildiği üzere, üniversitelerin akademik,
mali ve yönetsel özerkliğini ortadan kaldıran, üniversite
bileşenlerini karar süreçleri dışına iterek merkezi karar
alma süreçlerini kurumsallaştıran bir düzenleme olarak
karşımızda durmaktadır. Türkiye'de mesleki eğitim
kapitalist toplumsal formasyon içerisinde ucuz ve disipline edilmiş emek
gücünün yeniden üretimi gibi temel bir sorunsala sahipken bu düzenleme bu
sorunsalı daha da derinleştirecektir. Mesleki eğitim söz konusu
olduğunda AKP'nin ve belli kesimlerin ifade ettiği ara eleman
ihtiyacı kavramını kullanmadan önce kimin ara eleman
olacağı sorusu öne çıkmaktadır. Yapılan
çalışmalar göstermektedir ki mesleki eğitime çoğunluğu
işçi sınıfı ya da ekonomik ve kültürel açıdan
dezavantajlı konumda bulunan ailelere mensup erkek öğrenciler
yöneltilmektedir. Buradan hareketle denilebilir ki mesleki eğitim her
şeyden önce öğrencileri sınıfsal ve kültürel olarak
ayrıştırma görevi görmektedir. Mesleki eğitimin bir parçası
olan meslek yüksekokulları da alt sosyoekonomik profile sahip toplumsal
kesimlerden gelen öğrencilerin sınıfsal konumlarının
devamını sağlamak üzere düşük statülü mesleki pozisyonlara
yerleştirilmesi için kurumsallaşmış yapılardır.
Mesleki eğitimin genel yapısı incelendiği zaman
öğrencilerin itaatkâr işçi kimliğini inşa etmelerine
elverişli bir ortam yaratıldığı görülmüştür. Bu
yasa kapsamında organize sanayi bölgelerinde meslek
yüksekokullarının açılmasının desteklenmesiyle bu
kimliğin daha da pekiştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenen ek madde 37'nin 2nci
fıkrasında geçen "ilişkin ibaresinin "dair olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özcan Purçu (İzmir) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Özcan Purçu konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Purçu. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
PURÇU (İzmir) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinize hayırlı geceler diliyorum.
Evet,
bugün üzgünüz, Parlamentomuzda bir milletvekilimiz tutuklandı. Bakın
arkadaşlar, hepimizin bu görevi yapması icabetiyle bir
saygınlığı var, Parlamentonun da bir
saygınlığı var, Meclisin de bir
saygınlığı var. Meclisin içerisinden, seçilen bir
milletvekilinin haksız, hukuksuz yere, haber yaptığı
gerekçesiyle tutuklanması çok saçma. Bizleri halk seçti arkadaşlar.
Bütün dünyaya şu an rezil oluyoruz. Ne
yaptığımızın farkında mıyız? Bu
mücadeleyi AK PARTİli, MHPli, HDPli, CHPli bütün milletvekillerine de
veririz ayrıca. Kim tutuklanırsa, bu Parlamentonun
saygınlığı açısından, kendisini her zaman, her
yerde savunuruz. Ama bakın arkadaşlar, bir milletvekili, gazeteci
olması sıfatıyla eğer bir haber yapıyorsa bu suç
teşkil eder mi? Yaptığını farz etsek dahi, ki bununla
ilgili şaibeler, muallaklıklar var... Yani bakın
arkadaşlar, gerçekten hayret ediyorum. Bizim saygınlığımız
nerede kaldı? Nerede kaldı arkadaşlar? Yarın bu sizin de
başınıza gelebilir, bu sizin de başınıza
gelebilir. Böyle giderse gelecek de haberiniz olsun. Hepimizin başına
yarın ne geleceğini bu Parlamentoda kimse bilmiyor şu an. Ülkede
büyük bir muallaklık var farkındaysanız. Siyasi iktidar ülkeyi
muallak hâle getirmiş; yarın ne olacağı ülkenin belli
değil. Güvenlik sorunumuz var, iç politikada ciddi
sıkıntılar var, dış politikada ciddi
sıkıntılar var, biz kendi enerjimizi kendi içimizde tüketiyoruz.
Milletvekillerini tutuklatıyoruz; bak, bu saatte biz bunları
konuşuyoruz.
Arkadaşlar, bakın, gizli, devlet
sırrı deniliyor şimdi. Arkadaşlar, bu silahlar giderken
neyi, kimden sakladınız? Ben Türkiye Cumhuriyetinin bir milletvekili
olarak o MİT tırlarındaki silahların nereye gittiğini
bilmiyorum. Niye saklıyorsunuz? Bu Parlamentonun bilmeye hakkı yok mu
bunu? Parlamentonun bilmeye hakkı yok mu? Bilen bir milletvekili bunu
söyleyebilir de. Suç oluyor mu bu arkadaşlar? Bu, suç mudur yani? Böyle
bir rezalet var mı?
Bakın, bu saygınlığı hep
birlikte, hep beraber daha da ilerletmemiz gerekiyor, hepimizin birbirimize
sahip çıkmamız gerekiyor. Bizler Türkiye Cumhuriyetinin
milletvekiliyiz arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyetinin ve bu Parlamentonun
milletvekilleriyiz, bununla da gurur duyuyoruz. Ama bakın, bizim
başımıza, Türkiye Cumhuriyetinin milletvekilinin
başına bir şey geliyor, hiç kimseden ses seda
çıkmıyor. Bunu korumak buradaki milletvekillerinin görevi değil
mi? Bir milletvekiline bir milletvekilinin sahip çıkması kadar
doğal bir şey var mı? Hani kim sahip çıkıyor
arkadaşlar? Hem de ortada saçma sapan bir sebep ya. MİT
tırları, efendim, gizli bir sebepmiş, olaymış; bunu
açığa çıkarmış. Böyle bir saçmalık var mı?
Halkın seçtiği bir milletvekili görev esnasında tutuklanamaz.
Enis Berberoğlunun tutuklanması kanunlarımıza şu an
itibarıyla aykırıdır arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti
milletvekili olarak, kim seçilirse seçilsin, gelecek, bu Parlamentoda görevini
yapacak. Görevi bittiği zaman gider, yargılanır; suçu varsa,
suçu mahkemece ispatlanırsa gereği yapılır. Böyle bir
tutarsızlık olur mu arkadaşlar? Kendimize gelelim. Biz Türkiye
Cumhuriyetinin milletvekiliyiz, lütfen
Herkesi bu konuda birbirine sahip
çıkmaya davet ediyorum. Ben gerçekten üzülüyorum yani. Yarın hepimize
ne geleceği belli değil, bakın, haberiniz olsun, gerçekten öyle.
Ama size de sahip çıkmayan, diğer milletvekillerine sahip
çıkmayan, görevini ifa etmiş sayılmaz arkadaşlar. Hepimiz
kardeşiz bu Parlamentoda, hepimiz Türkiye Cumhuriyeti için çalışıyoruz
ama gelin görün ki futbol takımı tutan taraftarlar gibi, AKPli,
CHPli, MHPli, HDPli; burada hiç dayanışma yok. Şurada,
vallahi, geldiğim günden beri -iki sene oldu- vatandaşın
sorununu sabaha kadar konuşmadık ya! Burada bize zarf
yırttırdınız; sabaha kadar, tutuklu milletvekilleri; sabaha
kadar, FETÖ; sabaha kadar, bilmem ne
Bırakın, yeter artık.
Ülkeyi gerginleştire gerginleştire mahvettiniz ya. Burada fakirin,
garibanın, iç politikanın, dış politikanın
konuşulduğunu, hep birlikte karar alındığını
görmedim. Çocuklar gibi burada kavga ediyoruz ya! Ama iktidarın da görevi,
bakın, eksiklerini muhalefetin eleştirileriyle
harmanlaştırarak bu ülkeyi yönetmek ama ben bunu sizde görmedim
arkadaşlar. Ayrımcılık yapan da namussuzdur,
şerefsizdir; ben bunu sizde görmedim. Bir iktidar olarak, bizim
eleştirilerimizi almadınız. Elinizden geldiğince
batırmaya çalışıyorsunuz ya. Biz de ülkemize hizmet etmek
istiyoruz; sizinle birlikte çalışabiliriz de, farklı konularda
aynı görüşlere sahip olabiliriz ama ne kadar masumane önerge verirsek
verelim, hemen reddediyorsunuz ya.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN
PURÇU (Devamla) - Böyle olmaz arkadaşlar. Bu ülkenin milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyetinin milletvekilleri birbiriyle
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Purçu.
ÖZCAN
PURÇU (Devamla) Başkan, bir dakika süre istiyorum.
BAŞKAN
Tamamlayın diye verdim süreyi.
ÖZCAN
PURÇU (Devamla) Bu ülkede milletvekilliği yapan, Türkiye Cumhuriyetinde
milletvekili olan herkes bu Parlamentoda kendi partisini yeri geldiği
zaman unutacak arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyetinin
çıkarlarını düşünecek, milletvekili kardeşine sahip
çıkacak. Ama ben bunu görmüyorum. Çocuklar gibi kavga ediyoruz burada ya,
gerçekten üzülüyorum. Ülkeme hizmet edemiyorum, vallahi iktidarın da
ettiğini düşünmüyorum, zaten muhalefetiz.
Yani
arkadaşlar, kardeşlik unsurumuzu, barış, dostluk unsurumuzu
burada pekiştireceğiz, vatandaşa, halka örnek
olacağız. Burada örnek olamadık arkadaşlar.
İktidarın kendisini bu konuda düşünmeye davet ediyorum.
Saygılarımı
sunuyorum. Hayırlı geceler efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Purçu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Oylamadan önce bir toplantı yeter sayısı talebi vardır,
şimdi onu karşılayacağım.
Sayın
Özel, Sayın Yalım, Sayın Tümer, Sayın Arslan, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Tarhan, Sayın Topal, Sayın Kaplan,
Sayın Gürer, Sayın Yüksel, Sayın Hakverdi, Sayın
Bakır, Sayın Akkaya, Sayın Demirtaş, Sayın Köksal,
Sayın Purçu, Sayın Çamak, Sayın Kuşoğlu, Sayın
Engin, Sayın Özdiş.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek)
(Devam)
BAŞKAN
Sayın Özcan Purçu ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde
19a bağlı ek madde 37yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
19uncu
maddeye bağlı ek madde 38 üzerinde üç önerge vardır; aynı
mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme
alacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle düzenlenen ek madde 38in tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici Tahsin
Tarhan
Denizli Gaziantep Kocaeli
İrfan Bakır Tacettin
Bayır Bülent
Kuşoğlu
Isparta İzmir Ankara
Didem Engin
İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mahmut Toğrul Garo
Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Behçet Yıldırım Müslüm
Doğan Erdal
Ataş
Adıyaman İzmir İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ahmet Kenan Tanrıkulu Mevlüt
Karakaya Ahmet Selim
Yurdakul
İzmir Adana Antalya
Kamil Aydın Fahrettin
Oğuz Tor Ruhi
Ersoy
Erzurum Kahramanmaraş Osmaniye
Mustafa Kalaycı
Konya
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHİ
ERSOY (Osmaniye) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
üzerinde tartıştığımız, Yükseköğretim
Kurulunda bazı değişikliklerin değerlendirilmesiyle ilgili
konuşacağız. Benim konuşacağım konu özellikle
üniversitedeki araştırma görevlilerinin statüsü ve yeni atama
şartları.
Elbette
ki toplumların ihtiyaçlarına göre devletin kurumları da yeni
ihtiyaçları karşılamak için yenilenmek ve kendisini yeniden
gözden geçirmek durumunda. Bu, devlet olmanın da gelişmenin de
doğasında olan bir şey fakat kurumlar gelişirken toplumsal
ihtiyaçları da hesaba alırlar ve evrensel standartlarda dünyadaki
gelişmeleri de göz önüne alırlar.
Yükseköğretim
Kurulunda son zamanlarda, önemli, reform niteliğindeki kararları,
üniversiteleri, üniversitelerin içeriğiyle ilgili yapılan
çalışmaları elbette takip ediyoruz, olumlu
bulduklarımızı alkışlıyoruz ve ülkenin
geçirdiği, son bir yıl içerisindeki kriz döneminde önemli
problemlerin çözülmesi hususunda da Meclisi, siyaseti genel anlamda ortak payda
olarak görerek problemleri çözmeye çalıştıklarından
dolayı, iyi niyetlerinden dolayı da onları olumlu takip
ediyoruz. Fakat gördüğümüz olumsuzlukları da elbette ki
eleştiriyoruz ve daha iyiyi bulma konusunda da tavsiyelerde bulunuyoruz.
Mesela bu konuda, 2547 sayılı YÖK Kanununun ilgili maddesindeki
Türkiye'deki araştırma görevliliği statülerine şöyle bir
baktığımızda üç türlü asistan atamasının
olduğunu görüyoruz. 2547de 33/a, aynı kadroda, 54 maddesine göre
atanan, yalnızca lisansüstü eğitimler süresince kadrosu olan, bu
eğitim bitince ilişiği kesilenler ve ÖYP kadrosuyla gelenler
yani öğretim üyesi yetiştirme kadrosuyla gelenler
Yalnız,
bunları da kanun hükmünde kararnameyle 50/dye dönüştürdüler. Madde
33/a kalkıyor gibi, yerine 50/d geliyor. Doktorası bitenlerden bir kısmı
kalır, bir kısmı gider, zaten mevcut durum da böyle, lakin kadro
33/a olanlar da bu tasarıda var mı yok mu belli değil. Bu
konunun açıklığa kavuşturulmasını talep ediyoruz.
Bu değişiklik bundan sonra istihdam edilecek araştırma
görevlilerine uygulanabilir ama kazanılmış hakkın elden
alınamayacağından hareketle mevcutları etkilememesi
gerekir. Beraberinde Anadoluda, taşrada, küçük diye tabir edilen
üniversitelerde bu kişilerden yararlanma yoluna gidilecekse alımlar
nasıl yapılacak? Bu konuda netlik yok. Doktorasını
bitirmiş birisinin sıfatı ne olacak, kadrosu ne olacak? Her
üniversite yardımcı doçent kadrosu açabilecek mi? Hadi söz konusu
üniversitelere gönderildiler, evli olanların eş durumları
nasıl çözülecek?
Değerli
milletvekilleri, Sayın YÖK mensupları ve bürokrasi; şu
gerçeği bilmemiz lazım: Gelişmiş toplumlarda bilim ve
sanat, temel ihtiyaçlar hiyerarşisinin ötesinde, problemini çözmüş
insanların uğraş alanları olarak gözükür ama bizim
ülkemizde bu kadrolar temel ihtiyaçların karşılandığı
maişetle de doğru orantılıdır. Bir sosyal güvenceyi,
hayatını tesis edeceği bir düzeni orada gören bir bilim
adamı adayı, onu hem bir meslek hem de bir geçim alanı olarak
görür. Aslında akademisyenliğin, bilim
insanlığının tanımında o bir meslek değil,
yaşam tarzı diye tabir edilir ve bilim insanlığını
ve akademisyenliği kendisine yaşam tarzı olarak kabul eden bilim
insanları önemli bilimsel çalışmalar yapar ve akademiyada olsun,
entelektüel çevrede olsun ciddi anlamda iz bırakırlar ama Türkiye
gerçekliği buna ne kadar müsait? İşte, ilgili maddelerde,
alınan öğretim üyelerinin yüzde 20ye kadarının
desteklenmesi ve kadro verilmesi, geri kalanlara Siz kendinize yer
bakın. denilmesi, belki dinamik kalma açısından daha rasyonel
düşünülmüş ve sürekli dinamik kalsın, kendisini yenilesin, ispat
etsin, içinden süzülsün, alınsın diye bir performans değer
kriteri olarak düşünülmüş olabilir ama sosyal haklar
açısından bunların yeniden gözden geçirilmesini biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak tavsiye ediyoruz.
Genel anlamda yapılan iyi işlerin yanında,
olumsuz ve eksik gördüklerimizin de daha iyi olması hususunda
önerilerimizle katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ersoy.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle
1/1/2018 tarihinden itibaren yükseköğretim kurumları
araştırma görevlisi kadrolarına atamaların, 33üncü maddede
belirtilen usule uygun olarak 50nci maddenin birinci fıkrasının
(d) bendi kapsamında yapılması düzenleniyor.
Üniversitelerde esnek çalıştırma
düzeneğinin en önemli adımı, özellikle akademik
hiyerarşinin en altında yer alan asistanların istihdamında
atılmıştır. YÖK Yasasında 33üncü maddede düzenlenen
araştırma görevlisi istihdamı, özellikle 1990'lı
yıllardan itibaren güvencesiz ve süreli istihdamı mümkün kılan
50/d maddesiyle gerçekleştirilmeye başlanmıştır.
Söz konusu düzenleme üniversitede lisansüstü eğitim
yapanların bir yıllık geçici, her yıl yenilenen
sözleşmelerle lisansüstü eğitim süresince araştırma
görevlisi olarak istihdam edilebileceğini öngörüyor. Türkiye
üniversiteleri bu maddeye dayanarak üniversitelerde akademik ve idari
işleri yerine getirebilecek, lisansüstü eğitim boyunca istihdam
edilip iş güvencesi olmadığı için de kolaylıkla
denetlenebilecek, iş güvencesi olmadığından işini
kaybetme korkusuyla çatlak ses çıkarma ihtimali olmayan asistan istihdam
etme yoluna hızlı bir biçimde başvurmaya başladılar.
Asistan istihdamında bunlar yaşanırken doktora sonrası
üniversitede kalanlar giderek daha zorlu ve daha güvencesiz atanma ve yükselme
koşullarına katlanmak zorunda kaldılar.
50/d maddesi ile araştırma görevlisi
tanımını içeren 33/a maddesinden farklı olarak iş
güvencesi tümüyle ortadan kaldırılarak "asistanlar
üniversitenin araştırma ve inceleme işlevlerinin bir
parçası olmaktan çıkarılmak istenmektedir. Bu
değişikliğin pratik sonucu araştırma görevlilerinin
üniversitenin geleceği olduğu düşüncesinin tümüyle ortadan
kalkması ve üniversitenin yarı akademik ve idari işlerini yerine
getiren, geçici ara eleman olarak görülmeye başlanmasıdır.
Kaldı ki bu yönlü bu yasa tasarısında çok sayıda yeni
düzenleme söz konusudur. Kamu üniversitelerinde asistan alımını
düzenleyen 50/d maddesi, üniversitede esnek ve geçici istihdamın bir
laboratuvarı işlevi görmektedir. Üniversitede, uygulama ve
laboratuvar derslerine girmek, sınav kâğıdı okumak,
öğrenci danışmanlığı yapmak, ders ve sınav
programlarını hazırlamak vb. akla gelen her türlü işi yapan
asistanlar, lisansüstü eğitim sonrasında kapı önüne konulmakta,
yaşamını üniversite dışında sürdürmeye ya da
oluşturulmaya çalışılan akademik iş gücü
piyasasının belirsizlikleriyle boğuşmaya
zorlanmaktadır.
Geçici istihdam koşulları nedeniyle birçok
asistan işten atılma ya da gelecekte daha güvenceli bir kadro ile
işe alınmama korkusuyla pasif ve itaatkâr olmayı tercih
etmektedir. Böylece, işgücü piyasasının yarattığı
belirsizlik ve güvencesiz çalışmanın
yaygınlaşması, güvenceli bir kadro elde etme ve sorunsuz bir şekilde
yükselme umuduyla, otoriter bir piyasalaşma ile yozlaşan üniversitelere
hâkim olan güç ilişkilerini gözlemleyen, akademik
çalışmalarını ve ilişkilerini bu güç
ilişkileri-ağları doğrultusunda seferber eden bir
akademisyen tipolojisi yaratmaktadır. Araştırma görevlilerinin
iş tanımlarındaki muğlaklıklar, çoğu zaman angaryaya
maruz kalmaları ile sonuçlanmaktadır.
Araştırma görevlileri aynı işi
yapmalarına rağmen 33/a, 50/d, ÖYP gibi birbirinden farklı özlük
haklarına sahip kadrolarda çalıştırılmaktadır.
50/d kadrosunda çalıştırılan araştırma
görevlileri lisansüstü eğitimleri tamamlandığında, görece
daha güvenceli kadrolara aktarılmayarak işlerine son verilmektedir.
Güvencesiz çalışmanın yaygınlaşmasıyla bilimsel
çalışmanın en önemli unsuru olan akademik özgürlük ipotek
altına alınmakta, özgür düşüncenin olmazsa olmazı olan
bireysel özgürlükler yerini piyasa dolayımıyla
tanımlanmış tahakküm ilişkilerine bırakmaktadır.
Bu bağlamda madde ile yapılmak istenen düzenlemeye karşı
çıkılmakta; 50/d istihdamının lağvedilerek bütün
araştırma görevlilerinin 33/aya göre kadrolu ve güvenceli
istihdamını esas alan düzenlemelerin hayata geçirilmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki 3üncü önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili
Bülent Kuşoğlu.
Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
485 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 19uncu maddesine bağlı ek 38inci madde
üzerinde söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, Allah nasip etti
2011den beri bu resmî olarak 3üncü dönemim, milletvekilliği
yapıyorum. Bu kürsüye geldiğimde hep ilgili maddeyi konuştum
-biraz önce Zekeriya Beyin söylediği gibi- şimdiye kadar bir
başka konuda konuşmadım, siyaset yapmadım ama bugün
gerçekten üzgünüm, gerçekten canım çok sıkkın, müsaadenizle bir
başka konuyla ilgili de sizinle hasbihal etmek istiyorum.
Hepimizin görevi milletvekilleri olarak halkın
sorumluluğunu burada yansıtmaktır. Burası milletin
Meclisidir. Hepimizin üzerinde bir sorumluluk var. Halkın sorumluluğu
kamunun sorumluluğudur, ammenin sorumluluğudur, kulun
sorumluluğudur; yani toplumun, kamunun ve kulun sorumluluğu var
üzerimizde, hepimizin. Bu sorumluluğu yerine getirmek durumundayız.
Birikimimiz de, eğitimimiz de, imanımız da, inancımız da
bunu gerektiriyor. Hepimiz için bu böyledir; hepimiz bununla mükellefiz, böyle
bir sorumluluk var üzerimizde. Şimdi, böyle bir sorumluluk varken, ülkenin
durumu malum, bakıyorsunuz dış politikada büyük
sıkıntılar içerisindeyiz, etrafımızda hiç
istemediğimiz referandumlar yapılıyor. Bugün Rakka Operasyonuna
karışamıyoruz, yarın Musul ve Kerküke de
karıştırmayacaklar demektir bu; Avrupayla, Avrupa
Birliğiyle ilişkilerimiz çok bozuk, bir NATO ülkesiyiz, NATOyla
ilişkilerimiz çok bozuk; öbür taraftan Doğulu
olamamışız, Rusyaya güvenemiyoruz, Çinle ilişkilerimizin
ne olduğu belli değil, adını koyamıyoruz; böyle
anormal bir vaziyetteyiz. Ne İslam ülkeleriyle beraberiz ne Batıyla
beraberiz ne Doğuyla beraberiz. Ne olduğu belli olmayan bir
konjonktür yaşıyoruz. Hiçbirimizi de bu -ben de gayet iyi biliyorum-
mutlu etmiyor, tatmin etmiyor.
Ekonominin
durumu malum. Bakın, rakamlara yansıtmıyor, burada
Bakanımız oturuyor, bildiğinden eminim ama söyleyemez, bugün
hiçbir iş adamı -aranızda var- Türkiye'ye yatırım
yapmıyor. Türkiye'ye yatırım yapan iş adamları buraya
bir yapıyorsa yurt dışına üç yatırım
yapıyor. Birkaç yıldır özellikle bu böyle. Herkes buraya
yatırım yapmaya korkuyor, çekiniyor, kimse yatırım
yapamıyor çünkü hukuk ortamı yok, çünkü yatırım ortamı
yok, öyle bir iklim yok, anormal bir vaziyette. Toplumun durumu malum.
Sistematik gerginlik tüm sosyal dokularımızı, değerlerimizi
yok ediyor. Sistematik bir gerginlik var.
Bakın,
bugün yaşadığımız bu gerginlik de öyle. Bir
arkadaşımız bugün birdenbire tutuklandı, bir suçu
olmadığı hâlde -dikkatinizi çekerim, daha önce
yayınlanmıştır oradaki bilgiler bir gazetede- yirmi
beş yıl tutuklanma talebiyle cezaevine kondu. Bu bizim, hepimizin
vicdanlarını sızlatmalı, bu sorumluluğumuzu
hatırlamalıyız. Büyük bir sorumluluktur,
sıkıntıdır bu. Toplumsal barışımız hepimiz
için tehlikede. Böyle bir ekonomiyle, böyle bir dış politikayla,
böyle bir devlet yönetimiyle bu işi devam ettiremeyiz değerli
arkadaşlarım. Sizler de bunun farkındasınız,
biliyorum, söyleyemezsiniz de farkındasınız. Hepiniz vicdan
sahibisiniz, bunları görebilecek birikimdesiniz, bu inanca sahipsiniz ama
böyle devam edemeyiz. Buna en başta siz iktidar milletvekilleri olarak
karşı çıkmak durumundasınız. Türkiye böyle devam
edemez, Allah için devam edemez. Bunu görmemek mümkün değil. Devam etmemiz
mümkün değil. Bu kadar gerginlikle, bu kadar sistematik bir gerginlikle
bütün değerlerimizi yok ediyoruz. Millî, manevi bütün değerlerimizi
yok ediyoruz. Şu ramazan günü olan hadiselere bakınız,
yarın neler olacağını, önümüzdeki yıl neler
olacağını bilmiyoruz. Ekonominin şu durumuna bakın,
geçen yıl ekonomi bu yıldan daha iyiydi. Gelecek yıl bu
yıldan kötü olacak ekonomi. Bilen biliyor bunu. Bu şekilde Türkiye
devam edemez, bu şekilde Türkiye mutlu, müreffeh bir ülke olamaz, biz de
mutlu, müreffeh olamayız, biz de huzur duyamayız. Üzerimizde büyük
bir vebal var. Bu dönemde Allaha şükür
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla)
milletvekili olduk ama bunun gereğini
yerine getirmek zorundayız. Bunun ilk gereği de adalettir, adaleti
tesis etmektir, devlet olmak adaletli olmaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kuşoğlu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
60a göre
buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının Güvenparktan
İstanbula adalet ve demokrasi yürüyüşü başlatacağı
açıklamasının ardından Güvenparkın bariyerlerle
kapatıldığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bugün milletvekilimizin
tutuklanmasından sonra hep beraber genel merkezimize gittik. MYK
toplantısından sonra grubumuzla Sayın Genel
Başkanımız bir toplantı yaptı, ardından yaptığı
açıklamada da dedi ki: Yarın saat 11.00de Güvenparkta olacağım.
Elimde adalet yazan bir döviz olacak ve oradan bir yürüyüş
başlatıyorum İstanbula doğru. Ben yürüyeceğim, tek
başıma yürüyeceğim ve Güvenparktan İstanbula adalet ve
demokrasi yürüyüşü yapacağım. Şu anda gelen haberler
-fotoğrafları var- Güvenparka binlerce bariyer
yığılıyor. Şimdi, Sayın Bakana, sayın
iktidar partisinin grup başkan vekillerine, Hükûmet temsilcilerine, bu
ülkede iktidar edenlere, bu ülkenin iktidar gücünü kendinde görenlere
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
halktan bu yetkiyi alan ve ülke yönetiminde bulunanlara
soruyoruz: Kimden korkuluyor, niye korkuluyor? 2017 yılında
Türkiye'nin başkentinde ana muhalefet partisinin genel başkanı
Özellikle de herkese çağrı yapıyorum: Provokasyonlara dikkat
edin, kesinlikle barışçıl, kesinlikle pasif bir yürüyüş
eylemi yapılacak, kesinlikle kimse hiç kimseyle karşı
karşıya gelmesin. diyerek, uyararak başlıyor. Siz o
yürüyüşün başlayacağı yere bariyer
yığıyorsunuz, Güvenparkı kapatıyorsunuz. Bu ne demek?
Ya insan
Sayın Bakan, Türkiye bunu hak ediyor mu? Ana muhalefet lideri
Adalet yazan bir şey alacağım ve İstanbula doğru
yürüyeceğim. diyor, başlangıç noktasındaki parkı
bariyerle çeviriyorsunuz. Dünyadaki bütün başkentlerin gücü önlerinde
serbestçe eylem yapılmasından gelir. Beyaz Sarayın önünde her
dakika eylemci var Sayın Bakan. Biz, değil sizin
saraylarınızın önü, halkın parkının önünden bir
yürüyüş başlatacağız, bariyer çekiyorsunuz. Biz daha buna
ne diyelim, bu neyin korkusu? 2017 yılında Türkiyeyi bu hâle
nasıl getiriyorsunuz? Nasıl içinize siniyor? Takdirlerinize
sunuyorum.
Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek)
(Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Madde 19a bağlı ek madde 38i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Madde 20 üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 20nci maddesiyle 2547 sayılı
Kanuna eklenen geçici 74üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"% 35'i ibaresinin "yarısı olarak
değiştirilmesini ve üçüncü fıkrasının sonuna aşağıdaki
ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan İrfan
Bakır Akif
Ekici
Denizli Isparta
Gaziantep
Tacettin Bayır Tahsin
Tarhan Cemal Okan
Yüksel
İzmir Kocaeli
Eskişehir
Birinci
fıkrada geçen işyerlerinde uygulamalı eğitim gören
öğrencinin işvereni, bu maddede öngörülen oranın üzerinde bir
ödeme yapma kararı aldığı takdirde, bu ek ödeme gelir
vergisinden muaf tutulur ve doğacak sosyal güvenlik primi farkı
Hazine tarafından karşılanır. Öğrencinin bu madde
kapsamında çalıştığı sürede aldığı
her türlü kredi ve burs kesilmez.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Erdal
Ataş Garo
Paylan
Gaziantep İstanbul İstanbul
Müslüm Doğan Behçet
Yıldırım Erol
Dora
İzmir Adıyaman Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul.
Buyurun
Sayın Toğrul.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, akşamın bu saatinde aslında önemli bir
meselemizden bahsedeceğim size.
Değerli
arkadaşlar, ben bir temel bilimciyim, kimya profesörüyüm.
Bir ülke
eğer gerçekten şöyle bir taslak hazırlıyorsa -sanayinin
gelişmesi ve üretimin desteklenmesi- hatta bunu da reform olarak
sunuyorsa, öncelikle çok sağlıklı bir bilim
politikasının olması gerekir.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Sanayiye gelmedik daha, gelmedik.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) - Eğer sağlıklı bir bilim
politikası yoksa o ülkenin sanayiden, teknolojiden bahsetmesi mümkün
değildir.
Değerli
arkadaşlar, bilim politikası da temel bilimlerden geçer; fizik,
kimya, matematik. Dün Sayın Bakana buradan sordum, dedim ki: Sayın
Bakan, bizim temel bilimlerde öğrenci sayımız nasıl
değişmiştir, öğretim üyesi sayımız nasıl
değişmiştir?
Değerli
arkadaşlar, şunu açıklıkla ifade edeyim ki Türkiyede temel
bilimler tamamen yok edilmiştir. Şu anda Türkiyede temel bilim
yapmak imkânsızdır. Neden imkânsızdır diye sorarsanız,
bakın, bugün bir ülke düşünün, bilim yapacak öğrencileri
eğitimden en az nasibini almış, hasbelkader birinci
sınavdan 150 puanı geçmiş bir öğrenci eğer fenden
giriyorsa bir soru dahi yapsa temel bilimi tercih ediyorsa yerleşebiliyor.
Böyle bir zemin üzerine gerçekten biz bilim politikası kurabilir miyiz
değerli arkadaşlar? Gelişmiş, çağdaş ülkeler en
ileri beyinlerini, en seçme beyinlerini bilime yönlendirirler. Oysa biz, temel
bilimleri öyle bir hâle getirmişiz ki, tercih edilemez hâle getirmişiz.
Temel bilimler bu hâle rağmen, bir soru yapsa dahi gidilebilir
olmasına rağmen, dün Sayın Bakan dedi ki: Şimdilik doluluk
oranlarımız yüzde 90.
Değerli
arkadaşlar, kontenjanlar ikili, normal öğretim dâhil 60ar
kişiydi, şimdi ikililer kaldırıldı, normalde birçok
üniversitede 11 kişiye düşürüldü. Buna rağmen doluluk
oranları yüzde 90 deniyor. Yani Türkiyede gerçekten bilim politikası
bitmiştir, temel bilim politikası zaten bitmiştir. Kaldı ki
ortaöğretimde de insanları araştırmaya, meraka sürükleyen
tüm imkânları da yok etmişiz. Temel bilimlere olan algı
ortaöğretimden başlayarak, hatta ilköğretimden başlayarak
yok ediliyor. Bugün öğrenciler daha çok neyi tercih ediyor? İlahiyat
fakültelerini tercih ediyor çünkü ilahiyat fakültesi mezunları arka bahçe
gibi kullanılıp hemen istihdam ediliyor ama fen fakültesi
mezunları istihdam edilemediği için asker, polis oluyor. Benim birçok
öğrencim atanamadığı için, maalesef asker, polis
olduğu için ölmüştür, şehit düşmüştür.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bilim politikası böyle olan bir ülkenin
sanayi politikasını nasıl bunun üzerine kuracaksınız?
Hangi reformdan bahsediyorsunuz. Şimdi, bu getirilen tasarının
bu maddesinde öğrenciler, efendim, 4üncü yılını sahada
geçireceklermiş. Hangi sahada? Neredeyse her ile bir üniversite
furyası adı altında bir binanın üzerine tabela koymakla
üniversite olacağı mı düşünüldü? Böyle bir şey
olabilir mi? Gidin bakın, çoğu üniversitemizde öğretim üyesi
yok. Değerli arkadaşlar, buna rağmen son KHKlarla benim görev
yaptığım fakültede 12 profesör görevinden ihraç edildi.
Birçoğu yurt dışı doktoralı -yıllarca emek
vermişler- 12 profesör; bunun 3ü kimyacı, bunun 2si fizikçi, 4ü de
biyolojide. 12 profesörü, yıllarını bilime vermiş
insanları alıp sokağa koyuyorsunuz ve şimdi de bilimden
bahsediyorsunuz, sanayiden bahsediyorsunuz. Hadi be oradan! Gerçi bu soruyu
söylerken, bunu ifade ederken şunu gerçekten
Demokrasi, insan
hakları, siyaset, bir şey kalmamış bu ülkede. Her şey,
herkes tehdit altında, herkes geleceğini görmez hâle gelmiş. Bu
ülke, bu çatı Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. diyor ya, işte o egemenliği temsil eden insanlar
cezaevinde. Biz kalkmış daha bunun üzerine burada ağır
siyaset yapıyoruz. Bu siyaset tükenmiştir, AKP bu ülkeyi
tüketmiştir.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı Sayın Başkan
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.21
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106ncı
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
20nci
madde üzerinde Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 20nci maddesiyle 2547 sayılı
Kanuna eklenen geçici 74üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"% 35'i ibaresinin "yarısı olarak
değiştirilmesini ve üçüncü fıkrasının sonuna
aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Birinci fıkrada geçen işyerlerinde
uygulamalı eğitim gören öğrencinin işvereni, bu maddede
öngörülen oranın üzerinde bir ödeme yapma kararı
aldığı takdirde, bu ek ödeme gelir vergisinden muaf tutulur ve
doğacak sosyal güvenlik primi farkı Hazine tarafından
karşılanır. Öğrencinin bu madde kapsamında
çalıştığı sürede aldığı her türlü kredi
ve burs kesilmez.
Cemal Okan Yüksel
(Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katlıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel.
Buyurun
Sayın Yüksel. (CHP sıralarından alkışlar)
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özel durumdan dolayı ben de önergemize bağlı
olmadan bir konuşma yapacağım.
Sayın
milletvekilleri, şimdi ben içimizde aklı olan, vicdanı olan,
Allaha, ahirete, ilahi adalete inancı olan milletvekili
arkadaşlarıma sesleneceğim. Konuşmam bittiğinde,
eğer arazından Yahu, bu mahkeme haklı olarak Enis
Berberoğlunu bu kadar cezaya çarptırmış ve
tutuklamış. diyen bir arkadaşımız dahi çıkarsa
da diyeceğim ki: Ben ne hukuku biliyorum ne insanlığı
biliyorum ne siyaseti biliyorum. Bir daha da bu kürsüye gelip konuşma
yapmayacağım.
Enis
Berberoğlu -mahkeme kararı elimde, uzun uzun anlatmayacağım-
devlet sırrını açığa çıkarmaktan dolayı
yirmi beş sene hapis cezası aldı. Bunun için,
bakacağız, devlet sırrı ne? Buradan aynen okuyorum, Ceza
Muhakemesi Kanununun 47nci maddesinde diyor ki devlet sırrını
tarif ederken: Açıklanması, Devletin dış
ilişkilerine, millî savunmasına ve millî güvenliğine zarar
verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike
yaratabilecek nitelikteki bilgilerdir. ve (2)nci fıkrada da diyor ki:
Tanıklık konusu bilgilerin -yani devlet sırrıyla ilgili
tanıklık yapılıyorsa- sadece mahkeme hâkimi veya heyeti
tarafından zabit kâtibi dahi olmaksızın dinlenmesi gerekir.
Yani ortada bir devlet sırrı varsa zabıt kâtibinin dahi haberi
olmayacak, olursa devlet sırrı olmaktan çıkıyor, aleni
oluyor.
Şimdi,
olaya dönelim. 1 Ocak tarihinde MİT tırları durduruluyor,
diyelim ki ortada da bir devlet sırrı var. 14 Ocak tarihine kadar
yayın yasağı yok yani ortada devlet sırrı yok. Hadi,
olduğunu varsayalım. Ne yapılıyor? Bir arama ve yakalama
tutanağı düzenleniyor. Kim imzalıyor bunu? Oradaki
şüpheliler imzalıyor, savcı imzalıyor, zabıt kâtibi
imzalıyor ve 14 Şubata kadar bu bilgiler her yerde ve
alenileşmiş artık, devlet sırrı yok. Onu boş
verin, Yargıtay 16. Ceza Dairesi o tırları durduran
savcılar ve askerî personel hakkında yargılamaya
başlıyor. Bu belgelerin hepsi o dosyanın içine giriyor, aleniyet
kazanıyor ve devlet sırrı değil. Olay ne zaman? 1 Ocak.
Cumhuriyet gazetesinin haberi ne zaman? 29 Mayıs, beş ay sonra.
Alenileşmiş, devlet sırrı olmaktan çıkmış
birtakım bilgileri açığa vurmaktan o da
kanıtlanamamış- Enis Berberoğluna yirmi beş sene
hapis cezası veriliyor. Peki, gerekçe ne? 25-26 Mayısta solcu bir
milletvekili -öyle diyor Can Dündar- bunu aramış, bilgileri
vermiş. HTS kayıtlarına bir bakıyorsun 25-26 Mayısta 3
solcu milletvekili aramış. Niye Enis Berberoğlu? Çünkü o
sırada Cumhuriyet gazetesinin oralarda bir yerde sinyal vermiş onun
telefonu, herhâlde odur. Can Dündar Bunu Enis verdi bana. diyor mu? Yok. Enis
Berberoğlu Ben verdim. diyor mu? Yok. Herhangi bir tanık var
mı? O da yok. E, biraz vicdan gerekir, biraz adalet gerekir.
Şunu
söyleyeceğim son olarak: Tutuklama gerekçesi. Tutuklama gerekçesi, aynen
okuyorum, mahkeme kararında diyor ki: Sanık Kadri Enis
Berberoğlunun dosya içerisindeki HTS kayıtları, baz bilgileri,
Can Dündarın açık kaynaklardan ve kitabında geçen
beyanları dolayısıyla işlediği sabit olduğu
anlaşılan suç dolayısıyla hükmolunan cezanın haddi
itibarıyla yani yirmi beş sene- kaçacağı ve
saklanacağı hususunda somut emarelerin bulunmasından dolayı
tutuklanmasına
Vallahi ben bunu okuyunca, hani Can Dündarın
beyanlarını da ciddiye almıyorum gerçi ama Enis
Berberoğlunun -devlet sırrını açığa vurmaktan
ceza almasından- devlet sırrı casusluğundan dolayı
suçlu olmadığına inanıyorum ama Enis Berberoğlunun
bir suçu var, onu gördüm. Enis Berberoğlunun tek suçu hem AKPli hem de
FETÖyle iltisaklı olan bir kayınpederinin olmaması. Nokta. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
21inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci
maddesinde geçen fıkrasında yer alan ibaresinin
fıkrasındaki şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici İrfan
Bakır
Denizli Gaziantep Isparta
Tahsin Tarhan Tacettin
Bayır Okan
Gaytancıoğlu
Kocaeli İzmir Edirne
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 21inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE
21- 2547 sayılı Kanunun 44 üncü maddesinin (b) fıkrasında
yer alan eğitim-öğretim süreçlerinin sürekli iyileştirmesine
yönelik iç ve dış kalite güvencesi uygulamaları ve eğitim-öğretimin
devamına ilişkin diğer hususlar, ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
Mevlüt Karakaya Mustafa
Kalaycı Fahrettin
Oğuz Tor
Adana Konya
Kahramanmaraş
Kamil Aydın Ahmet
Selim Yurdakul Ruhi
Ersoy
Erzurum Antalya
Osmaniye
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Erdal
Ataş Garo
Paylan
Gaziantep İstanbul İstanbul
Müslüm Doğan Behçet
Yıldırım Erol
Dora
İzmir Adıyaman Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Garo Paylan
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sene 2017
ve biz, burada hâlâ Yükseköğretim Kurulu yasalarını
görüşüyoruz arkadaşlar. Sene 1990, ben üniversiteye girdim, daha
önceki ağabeylerim gibi ben de Yükseköğretim Kurulunu protesto ettim
ve kaldırılması için mücadele verdim. Çok iyi biliyorum ki
Milliyetçi Hareket Partisi içinde de CHP içinde de AKP içinde de
Yükseköğretim Kurulunun kaldırılması için gençliğinde
mücadele edenler var. Kayıtlarda var, AKP grubundan pek çok kişi
YÖKün kalkması için mücadele verdi, bunu siyasi metinlere döktü ancak
sene 2017, geldik, YÖK Yasasıyla ilgili, YÖKe merkezden fermanlar
gönderiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, demokrasi liginde 1inci ligde olup da Yükseköğretim
Kurulu gibi bir kurulu olan bir ülke yok, hatta 2nci ligde olup da
Yükseköğretim Kurulu gibi bir kurulu olan bir ülke yok. Ancak 3üncü ve
4üncü ligde olan ülkelerde yükseköğretim kurulları var. Ve maalesef,
2017 yılında hâlâ 12 Eylül darbecilerinin bir kuruluyla ilgili
yasalar çıkaran milletvekilleri olma utancını
yaşayalım arkadaşlar.
Aynı
şekilde, yalnızca Yükseköğretim Kurulu değil ki maalesef,
2017 yılında Millî Güvenlik Kurulu da devam ediyor ve 12 Eylül
darbecilerinin oluşturduğu merkeziyetçi, güvenlikçi, darbeci,
siyaseti vesayet altına alan bütün kurumlar ve kurullar ayakta maalesef.
Oysa, Sayın Sanayi Bakanı herhâlde ekonomiyi geliştirmek için
yasalar çıkarmak istiyor değil mi Yükseköğretim Kurulundan? Ama
şunu anlaması lazım: Merkezden ferman yayınlandıkça ve
YÖK tahkim edildikçe, üniversiteler de özgür olmadıkça bilin ki özgür beyinler
o üniversitelerde kalmadı ve kalmayacak.
12 Eylül
1980 darbesi özgür üniversitelerin üzerinden bir tırpan gibi geçti,
binlerce aydını, profesörü, akademisyeni yok etti ve 1990lı
yıllarda bu süreç devam etti, 2000li yıllarda kısmen bir
rahatlama oldu, üniversiteler özgürlüğü aradılar, AKP, siyaset
kurumu, hep beraber YÖKü kaldırmayı da tartıştık ama
hem iki yıldır süren sizin saray darbesi hem mevcut darbe iklimi
üniversitelerin üzerinden bir kez daha tırpan gibi geçti. Bir
barış bildirisine imza attı diye binlerce akademisyen
mağdur edildi ve hani, birinin damadı olmayan binlerce akademisyen de
tırpanla üniversitelerden sökülüp atıldı. Şimdi,
arkadaşlar, gidin, genç akademisyenlere bakın, hiçbiri, şu anda
mevcut olan özgür beyinli akademisyenlerin hiçbiri o üniversitelerde kalmak
istemiyor, hepsi yurt dışına kaçmaya çalışıyor,
yurt dışı üniversitelerde programlar arıyor, burslar
arıyor. Gidiyorlar, orada da bilim üretiyorlar, o ülkelerin ekonomisine
katkı veriyorlar Sayın Sanayi Bakanı. Maalesef, bizim
gençlerimiz, özgür beyinli gençlerimiz ve burada bu tahakkümün altında
kalmak istemeyen, sarayın atadığı rektörün, dekanın
altında ezilmek istemeyen, YÖK yasalarının altında ezilmek
istemeyen özgür beyinli akademisyenlerimiz Batının üniversitelerinde
şu anda bilim üretiyorlar.
Değerli
arkadaşlar, 12 Eylülün bütün yasalarına ve kurumlarına,
kurallarına sahip çıkarak biliyorsunuz ki demokrasiye sahip
olamayacağız, insanımızı da doğamızı da
meramızı da yarın tekrar zeytin ağacımızı da
ona buna peşkeş çekeceğiz.
Ben, bu anlamda, bu merkeziyetçi bakıştan
vazgeçmediğimiz sürece, hani biz Dimyata pirince giderken eldeki
bulgurdan da olduk ya, bırakın merkeziyetçi bakışı,
tek adam bakışına savrulmamızla asla bu girdaptan
çıkamayız.
Gelin, el birliğiyle bu güvenlikçi politikalardan,
bu baskıcı politikalardan, bu 12 Eylül kurumlarından geri
dönelim ama maalesef o akılda değilsiniz, biraz sonra yine elinizi
kaldırıp indireceksiniz
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sana ne bizim
aklımızdan ya!
GARO PAYLAN (Devamla)
ama birileri şu anda
Parlamentonun iradesine bir kez daha darbeyi vurup yetkiyi YÖKe ve
merkeziyetçi anlayışa
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen kendi aklına bak!
GARO PAYLAN (Devamla) Sen gel Osman, gel istiyorsan
konuş.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen kendi aklına bak!
Sen kendi aklına bak!
GARO PAYLAN (Devamla) Buyur konuş, gel konuş.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Niye laf atıyorsun?
GARO PAYLAN (Devamla) Buyur konuş.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Oradan laf atıyorsun.
Sen kendi aklına bak!
BAŞKAN Sayın Paylan, siz Genel Kurula hitap
edin.
GARO PAYLAN (Devamla) Efendim, Osman Bey
BAŞKAN Sayın Bak, müdahale etme, lütfen
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayret bir şey ya!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Görevini mi
yapıyorsun Osman Bey, ya!
BAŞKAN Müdahale etmeyin.
GARO PAYLAN (Devamla) Gel buyur, konuş.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen kendi aklına bak,
o kadar.
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan, müdahale
edecek misiniz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kendi aklına bak sen.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Paylan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Buradaki insanlara öyle
konuşamazsın sen.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Seni
sevdiğinden öyle yapıyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Nasıl bir üslup bu ya?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Nereden buluyorsun bu
hakkı? Konuşuyorsun ya.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Osman Bey, kendine bak,
kendine.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen kendine bak.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Varsa bir sözün çık
konuş!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ya, yetti be!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen kendi aklına bak.
Buradaki insanları ne zannediyorsun! Kendi işine bak!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya, ne
söyleyeceğini sana mı soracak be!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, hakaret ediyor, sen ne
konuşuyorsun be! Baksana tutanağa! Tutanağa baksana!
Yalanını görüyorum ben.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Çık
cevabını ver o zaman.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hayret bir şey ya.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Konuşuyorsun be! Bir
de gülüyor!
MAMHUT TOĞRUL (Gaziantep) - Boş boş
konuşuyorsun be!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Meclisin bir
tımarhanesi yok mu arkadaşlar!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen boş
konuşuyorsun. Hayret bir şey ya!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 21inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE
21- 2547 sayılı Kanunun 44 üncü maddesinin (b) fıkrasında
yer alan eğitim-öğretim süreçlerinin sürekli iyileştirmesine
yönelik iç ve dış kalite güvencesi uygulamaları ve
eğitim-öğretimin devamına ilişkin diğer hususlar,
ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
Mevlüt Karakaya (Adana) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından
alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay ve Osmaniye Milletvekili ben
Ruhi Ersoy 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda değişiklik
yapılmasına dair bir kanun teklifi vermiştik 11/12/2015
tarihinde. Bu kanun değişikliğindeki temel çıkış
noktamız, o dönemde bizi gururlandıran Aziz Sancarın da Nobel
Ödülüyle ilgili verdiğimiz örneklerdi ve Aziz Sancarın Nobel
Ödülünü 69 yaşında aldığını referans göstererek
öğretim üyelerinin emeklilik yaşının, çalışma
arzusunda olan öğretim üyelerinin emeklilik yaşının en az
72ye artırılmasını, çıkartılmasını
talep etmiştik ve kendi içerisinde çok tutarlı, makul bir gerekçe
sunmuştuk. Bu değişiklik teklifimiz o dönemde çok dikkat çekmedi
ama daha sonra ilgili hususlar, 671 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 27nci maddesinde yetmişiki ibaresi yetmişbeş
şeklinde ve 2016 ibaresi 2020 şeklinde değiştirildi ve
bu uygulama 41 üniversitede faaliyete geçti ama bu, bizim kanaatimizce yeterli
değildir. Bunun, tüm üniversitelerde, bilimsel anlamda üretim yapabilecek
kapasitede olan bilim insanlarının çalışma
arzularının ve sağlıklarının el verdiği
şartlarda en az 75 yaşına kadar tüm üniversiteler için geçerli
olmasını ifade ediyoruz ve bu kanun teklifimizin tekrar gündeme
gelmesini bu vesileyle ifade ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başkan; bir ülkenin sürdürülebilirliği
insan kaynaklarını verimli kullanmasıyla doğru
orantılıdır. İnsan kaynaklarının verimli
kullanılabilmesi eğitim programlarıyla doğrudan ilgilidir.
İlkokuldan başlayarak üniversiteye kadar devam eden anlayış
verilen örgün eğitimle ilgilidir. Cemiyetin, toplumun verdiği bilgi,
görgü ve sosyal eğitimler de tecrübeyle sabittir. Üniversiteler vermiş
olduğu modern eğitimin yanı sıra bilgi, görgü ve sosyal
çevre açısından gençliğe önemli katkıları vermesi
gereken kurumlardır. Bu sebeple üniversitelerdeki imkânların
başta çalışanlar olmak üzere öğrencisiyle
bütünleşmiş ve şehriyle, problemleriyle ve çevresiyle
barışık bir üniversite olabilmesi bu açıdan çok önemlidir.
Bu önemin altını çizerek orada yöneticilik yapan ve hocalık
yapan insanların mutluluğu, özgürlüğü, güvenliği çok önem
arz eder; aidiyet duygusu, mensubiyet duygusu çok önem arz eder. Bazı
üniversitelerin marka değerinin yüksek olması o üniversitenin
öğrenci, öğretim üyelerinin sürekli o okulun rozetleriyle,
onların armalarıyla, onların kupalarıyla etrafında
dolaşmasına sebebiyet verirken bazıları da üniversitelerinin
adını söylerken daha kısık sesle söylerler. Ne zaman ki biz
bu kısık sesle söylenen üniversiteleri daha görkemli bir hâle
getirebilirsek toplumsal gelişmişliğimiz bu manada kendisini
gösterir.
Evet,
şu bir siyasette, sosyolojide toplumsal gerçekliktir: Üniversiteler bir
iktidar alanıdır ve siyasal tarihimize baktığımızda,
enderundan üniversiteye geçiş tarihimiz, medreseden üniversiteye
geçiş tarihimiz, cumhuriyetin kuruluş sürecinde İstanbuldan
Ankaraya gelip Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesini kurmamız, daha
sonra da siyasal iktidarların her döneminin kendine ait hamleleri,
Menderesin Atatürk Üniversitesi hamlesi ve Anadoluya yayılması,
daha sonra Özallı yıllardaki yeni hamleler
Daha sonra da üniversite
elit bürokrasisinin ve elitistlerinin bir statüko alanına geçmeye
çalıştığı dönemlerde de, değişik vesilelerle
Anıtkabire yürüme eylemlerinin başladığı dönemlerde
de bir hamleyle mevcut iktidar, üniversite sayılarını
çoğaltıp rektör sayılarını artırarak
Üniversitelerarası Kurul üzerinden operasyon yapılmasının
önüne geçmek için ciddi anlamda tabela üniversiteleri kurdu. Bu da bilinen
hakikat. İktidar alanlarını açmak için tabela üniversitelerine
gidilen bir strateji güdüldü. Bu problemleri görmek ve bu üniversitelerin içini
doldurabilmek de şu an siyasal anlamda aşılmış problemlerin
neticesinde vicdani ve ahlaki bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun büyük bir
kısmı iktidarda ama el birliğiyle muhalefetin, iktidarın,
ortak aklın bu konuda çözüm üretmesi gerekmektedir diyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci
maddesinde geçen fıkrasında yer alan ibaresinin fıkrasındaki
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan (Denizli)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJÖİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu.
Buyurun
Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüz yıllardır adaletin simgesi olan terazi bugün
şaştı. Gerçi, nedense sizin beraber hareket ettiğiniz,
altına zırhlı arabalar çektiğiniz sözde dindar çocuklarla
beraber Ergenekon ve Balyoz süreçlerini
başlattığınızda adalet bu ülkede şaşmaya
başlamıştı. Onlara o kadar çok güvenmiştiniz ki
devletin kozmik odalarına onların girmesine sesinizi
çıkarmadınız, hiç vicdanınız sızlamadı. Ne
zamanki 15 Temmuz oldu
Gerçi, ne oldu, nasıl oldu, hâlâ karanlık.
Enişteden öğrenilmişti, şimdi öğreniyoruz ki, dört ay
önce bazı yazarlar darbe olacağını yazmış ama
olan öğretmene oldu, olan emekliye oldu, olan üniversitedeki öğretim üyelerine
oldu. Bu darbenin askerî ayağı, emniyet ayağı,
eğitimci ayağı, Kavurmacı ayağı, baklavacı
ayağı, basın ayağı bulundu da nedense bir türlü siyasi
ayağı bulunamadı. Damatları bıraktınız, üç
günlük askerler hâlen cezaevinde. Hâlbuki, neredeyse birçoğunuz Hocam,
gel artık, bitsin bu hasret. diyerek gözyaşı döktünüz.
Adaleti
kendinize göre yontuyorsunuz. Ekonomi bitik, sürekli borç
yapılandırmasıyla insanları uyutuyorsunuz. Birçok insan
kredi kartı ve tüketici kredisi mağduru yani borç
batağında, çiftçi tarlasını satmaktan başka çare
bulamıyor, esnaf perişan, cumhuriyet tarihinin en yüksek
işsizlik rakamlarıyla karşı karşıyayız.
Taşerona kadro vereceğiz. dediniz, kandırdınız.
Gelir dağılımı aşırı derecede bozuldu.
Dış politikada Türkiyeye itibar kaybettirdiniz, şimdi de üretim
reform paketini görüşüyoruz. Siz ikide bir dışarı
çıkıyorsunuz, televizyon seyrediyorsunuz, burada neler
konuşulduğunu bile inanın bilmiyorsunuz.
Bakın,
Türkiyenin meraları da gidiyor, bu yasayla
Son elli yılda meralar o
kadar çok kan kaybetti ki, tam 40 milyon hektar mera alanımız
vardı, şimdi 13 milyon hektar alana geriledi. Ne istiyorsunuz bu
meralardan? Arkadaşlar, Türkiye hayvan ithal ediyor, et ithal ediyor. Dün
akşam da söyledim, bedava yem kaynağı var elimizin altında;
bakalım, koruyalım, gelecek nesillere de bırakalım. Gelecek
nesiller de sağlıklı, dengeli beslensin, ucuza et yesin, ucuza
süt içsin. Bunun kaynağı meralardır. Meraları bakmak,
korumak, kollamak zorundayız. Dolayısıyla, siz özellikle bugün
yaptığınız uygulamayla sadece milletvekilimizi
tutuklamadınız, insanların az bir güveni vardı hukuka,
devlete; bunu bitirdiniz. Liyakati olmayan insanları hep bir yerlere
getirdiniz, sizden olmayanlara yaşam şansı
tanımadınız. Sizin gibi düşünmüyorsa vay hâline. Sizin
sendikanızdan olsun, sizin gibi düşünsün, sizin gibi davransın
istediniz ama artık bıçak kemiğe dayanmıştır.
Yarından itibaren adalet yürüyüşümüzü başlatıyoruz.
Her
şey daha güzel bir Türkiye için olacak. Her şey
çocuklarımıza mutlu, sağlıklı, üreten ama hakça
bölüşen bir Türkiye için olacak. Biz çocuklarımızın
teknolojik yönden gelişmesini, sağlıklı bireyler
olmasını, bol bol süt içmesini, et yemesini ama her türlü fikri
okuyarak, tartışarak, bilgi edinerek, başkalarının
düşüncelerine de saygı duyarak yaşamasını istiyoruz.
İnsanca bir doğada yaşamak istiyoruz. Gelecek nesillere de
sağlıklı bir çevre, temiz enerji bırakmak istiyoruz. Her
şey, inanın, Türkiye için olmalı.
O yüzden, bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi yeni madde
ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona
soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 14 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı
Kanun Tasarısına 21inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet
Naci Bostancı İsmail
Tamer
Kayseri Amasya Kayseri
Murat Göktürk Mustafa
Açıkgöz Ebubekir
Gizligider
Nevşehir Nevşehir Nevşehir
Suat Önal Halil
Eldemir
Osmaniye Bilecik
"MADDE
22- 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununa aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
"Kapadokya
Üniversitesi
EK MADDE
173- Nevşehir'de İlke Eğitim ve Sağlık Vakfı
tarafından 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf
yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere,
kamu tüzel kişiliğine sahip Kapadokya Üniversitesi adıyla bir
vakıf üniversitesi kurulmuştur.
Bu
Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;
a)
Beşeri Bilimler Fakültesinden,
b)
Mimarlık ve Tasarım Fakültesinden,
c)
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden,
ç)
Yabancı Diller Yüksekokulundan,
d)
Sağlık Bilimleri Yüksekokulundan,
e)
Uygulamalı Bilimler Yüksekokulundan,
f)
Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsünden,
g)
3/7/2008 tarihli ve 2008/13861 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
kurulmuş bulunan ve bu Kanun ile tüzel kişiliği sona erdirilerek
Rektörlüğe bağlanan Kapadokya Meslek Yüksekokulundan oluşur.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Sayın Başkan, Komisyonumuzun salt çoğunluğu vardır ve
önergeye katılıyoruz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış
olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açıyorum.
Söz
isteyen? Yok.
Soru-cevap?
Yok.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Bu
şekilde 22nci madde olarak yeni bir madde ihdas edilmiştir.
Bir
karışıklığa mahal vermemek için Komisyon metninin
mevcut maddeleri üzerinden görüşmelere devam ediyoruz. Kanun yazımı
sırasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
Yine yeni
madde ihdasına dair bir önerge daha vardır, önergeyi okutup Komisyona
sunacağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısına 21inci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Özlü
Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
"MADDE
- 2809 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
"Ostim
Teknik Üniversitesi
EK MADDE
174 - Ankara'da Ostim-Ortadoğu Sanayi ve Ticaret Merkezi
Araştırma, Geliştirme, Eğitim, Kalkınma ve
Dayanışma Vakfı tarafından 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim kurumlarına
ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine
sahip Ostim Teknik Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi
kurulmuştur.
Bu
Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;
a)İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesinden,
b)Mühendislik
Fakültesinden,
c)Mimarlık
ve Tasarım Fakültesinden,
ç) Meslek
Yüksekokulundan,
d)Sosyal
Bilimler Enstitüsünden,
e)Fen
Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur."
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz vardır, önergeye
katılıyoruz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katıldığından
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz
isteyen? Yok.
Soru-cevap?
Yok.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Bu
şekilde 23üncü madde olarak yeni madde ihdas edilmiştir.
Şimdi,
yeni bir madde ihdasına dair bir önerge daha vardır. Önergeyi okutup
Komisyona soracağım, Komisyon salt çoğunluğuyla önergeye
katılırsa yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısına 21inci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet
Naci Bostancı İsmail
Tamer
Kayseri Amasya Kayseri
Suat Önal Emrullah
İşler
Osmaniye Ankara
MADDE -
2809 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
Ankara
Güzel Sanatlar Üniversitesi
EK MADDE
175 - Ankara'da Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesi adıyla yeni bir
üniversite kurulmuştur.
Bu
Üniversite;
a) Rektörlüğe
bağlı olarak kurulan Müzik Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi,
Müzik ve Sanat Eğitimi Fakültesi, İcra Sanatları Fakültesi,
Sanat ve Tasarım Fakültesi ile Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulundan,
b)
Rektörlüğe bağlı olarak kurulan Güzel Sanatlar Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Evet
Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz vardır ve önergeye
katılıyoruz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış
olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açıyorum.
Söz
isteyen? Yok.
Soru-cevap?
Yok.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Bu
şekilde 24üncü madde olarak yeni madde ihdas edilmiştir.
Bir
karışıklığa mahal vermemek için Komisyon metninin
mevcut maddeleri üzerinden görüşmelere devam ediyoruz. Kanun
yazımı sırasında madde numaraları teselsül
ettirilecektir.
Böylece
her 3 yeni üniversiteye de hayırlı uğurlu olsun diyoruz hem
ilgili şehirlerimize hem ülkemize ve milletimize; tüm milletvekillerine de
eğitime verdikleri bu destek için ayrıca teşekkür ediyoruz.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.09
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106ncı Birleşiminin On Birinci
Oturumunu açıyorum.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, 464 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar
Devleti Hükümeti Arasında Eğitim Alanında
İşbirliği Anlaşması ile Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/723) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 464)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, 477 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar
Devleti Hükümeti Arasında Deniz Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/729) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı 477)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra
da komisyonun olmayacağı anlaşıldığından,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 15 Haziran 2017 Perşembe günü,
alınan karar gereğince, saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyor, hayırlı sahurlar diliyorum.
Kapanma Saati: 01.14
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 13/06/2017 tarihli 105inci Birleşim Tutanağının 355inci sayfasında yer almıştır.
(x) 485 S. Sayılı Basmayazı 6/6/2017 tarihli 101inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(xx) 485e 1inci Ek S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.