TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
107nci Birleşim
15 Haziran 2017 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Osman Boyrazın, İstanbuldaki ulaşım
hizmetleri ve yatırımlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkekin, Çanakkalenin çevre sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Hüda Kayanın, tutuklu anneler ve çocuklara ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, milletvekilleri, sivil toplum örgütleri ve
binlerce yurttaşın Adalet istiyoruz. diyerek Ankaradan
İstanbula yürüdüğüne ilişkin açıklaması
2.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, Cumhuriyet Halk Partisinin adalet
yürüyüşüne ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Mersinin her yönüyle
gelişen ülkenin parlayan bir yıldızı olarak büyümesine ve
gelişmesine devam ettiğine ilişkin açıklaması
4.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhanın, İstanbul Milletvekili Kadri Enis
Berberoğlunun tutuklanmasından sonra adaletin yeniden tesis edilmesi
için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun bugün
başlattığı yürüyüşü sonuna kadar destekleyeceklerine
ilişkin açıklaması
5.- Kayseri
Milletvekili Sami Dedeoğlunun, yapılan iftira ve linç
kampanyalarına karşı Türk halkının her zaman ve her
ortamda Katarın yanında olduğuna ilişkin
açıklaması
6.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, İstanbul Milletvekili Kadri
Enis Berberoğlunun şahsında Cumhuriyet Halk Partisini mahkûm
etmeye kalkan sarayın yargıçlarının bu ülkenin hukuk
tarihine kara bir leke olarak geçeceklerine ilişkin açıklaması
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 15-16 Haziran 1970 Türkiye işçi
sınıfının haklarının gasbedilmesine
karşı tarihe geçen şanlı direniş günlerinin yıl
dönümüne ve adaletin, hukukun olmadığı, sorunların
arttığı bir süreçte Cumhuriyet Halk Partisinin adalet
yürüyüşünün ülkenin geleceğini aydınlatacağına
ilişkin açıklaması
8.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgilin, mazlumların haklarını korumak
için, haksızlığa ve hukuksuzluğa uğrayanlar için
sokaklarda olduklarına ilişkin açıklaması
9.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğanın, Manisa ilinde 105 HDPlinin tam yirmi
aydır tutuklu olduklarına ve İstanbul Milletvekili Kadri Enis
Berberoğlunun tutuklanmasını hukuk dışı
bulduğuna ilişkin açıklaması
10.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, 14 Haziranda
Diyarbakırın Lice ilçesinde 70 yaşındaki bir
kadının polis zırhlı aracının sebep olduğu
kazada hayatını kaybettiğine ilişkin açıklaması
11.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, 15-16 Haziran büyük işçi
yürüyüşünün 47nci yıl dönümünde CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun çocuklara özgür yarınlar bırakmak
için, haklı olanın kazanacağı bir hukuk düzeni için,
demokrasi için, adalet için İstanbula yürüdüğüne ilişkin
açıklaması
12.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ayı olan mübarek
ramazan ayında ırkçı, tekçi, faşizan baskıların
ne yazık ki devam ettiğine ve mevsimlik işçi sezonunun
başladığı bu dönemde iktidarı ve yetkilileri bu konuda
gerekli tedbirleri almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
13.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, Adalet Bakanının
İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğluna hükümle birlikte
tutuklama kararı verilmesini nasıl değerlendirdiğini ve bu
kanunsuzluğu yapan hâkimler hakkında bir soruşturma
yaptırmayı düşünüp düşünmediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
14.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Ergenekon davalarından bu yana ülkede
hukukun can çekiştiğine ilişkin açıklaması
15.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisanın pek çok ilçesinde
yaşanan dolu afetinin yol açtığı zararlar nedeniyle
çiftçilere destek olunması gerektiğine, TARSİMden gelen zarar
tespit raporlarının gerçek zarar oranlarını
yansıtmadığı iddialarına ve Milliyetçi Hareket Partisi
olarak Azerbaycan Millî Kurtuluş Gününü kutladıklarına
ilişkin açıklaması
16.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, 15-16 Haziran 1970
işçi direnişinin 47nci yıl dönümüne, Nuriye Gülmen ve Semih
Özakçanın açlık grevlerinin 99uncu günü olduğuna, bu
Parlamentoya bir siyasi darbenin yapılışının yani 4
Kasım siyasi darbesinin 224üncü gününde olunduğuna, CHPli bir
milletvekilinin daha tutuklanmasıyla bu Parlamentoya bir utanç daha
eklenmiş olduğuna ve siyasi iktidarı bu darbe
mantığından vazgeçmeye davet ettiğine ilişkin
açıklaması
17.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Türkiyede adalet arayışına ses
verenlerin, omuz verenlerin cezalandırıldığı bir dönem
yaşandığına, bugün 19 Mayıs 1919da olduğu gibi
bir kararlılıkla, bir inançla adalet, demokrasi ve özgürlük yürüyüşü
başlattıklarına ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, CHP Grup Başkan Vekili
Engin Altayın Cumhurbaşkanını savaş suçlusu olarak
göstermeye çalışmasına, sandığın
dışında hiçbir illegal gücün Recep Tayyip Erdoğanı
milletin koltuğundan indiremeyeceğine, Cumhuriyet Halk Partisinin
gerçekleştirdiği sivil yürüyüşe davet için neden asker
fotoğrafları tercih edildiğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
19.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Hüseyin Filizin MHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
20.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Bitlis Milletvekili Mizgin
Irgatın 485 ve 485e 1inci Ek sıra sayılı Kanun
Tasarısının 22nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
23.- Bitlis
Milletvekili Mizgin Irgatın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
24.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, adı Ömer Halisdemir Üniversitesi
olarak değiştirilen Niğde Üniversitesinin adına tekrar
Niğde ibaresinin eklenerek Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi
hâline getirilmesinden memnuniyet duyduğuna ilişkin
açıklaması
25.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyamanın 485 ve 485e 1inci Ek sıra sayılı Kanun
Tasarısının 26ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, siyasi konjonktüre göre
ülkeyi idare edenlerin söylem diline takılmayacaklarına ve yeri
geldiği zaman mütemadiyen kürdistan sözcüğünün
kullanılacağına ilişkin açıklaması
27.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Kürt köyleri, kürdistan ifadelerinin son
derece tehlikeli ve bölücü bir dil olduğuna, bütünleştirici ve
birleştirici bir dil kullanmakta büyük fayda olduğuna ilişkin
açıklaması
28.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, AK PARTİ Genel
Başkanının geçmişte Kürt kelimesini kullanma biçiminin ya
tarihsel atıf yahut da Kuzey Iraka ilişkin olduğuna,
Türkiyenin içinde herhangi bir coğrafyanın kürdistan olarak
nitelendirilmesinin söz konusu olmadığına ilişkin
açıklaması
29.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, bir ülkenin
bütünlüğünün farklı siyasi partilerin kendi zaviyesinden farklı
şekillerde yorumlanabileceğine ve ifade özgürlüğünün de
farklı olanların birbirlerinin görüşlerine tahammül etmesi demek
olduğuna ilişkin açıklaması
30.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgilin, Samsun Milletvekili Erhan Ustanın 485
ve 485e 1inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısının
32nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün, Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın 485 ve 485e 1inci Ek sıra sayılı Kanun
Tasarısının 32nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Samsun
Milletvekili Kemal Zeybekin, Samsundaki tıbbi aletler teknolojisinin,
yatırımlarının desteklenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
33.- Samsun
Milletvekili Ahmet Demircanın, Hükûmetin Samsundaki medikal üretim
konusunu takip ettiğine ilişkin açıklaması
34.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın 485 ve 485e 1inci Ek sıra
sayılı Kanun Tasarısının üçüncü bölümü üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
35.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
36.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkekin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yerinden
sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması
nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgilin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
10.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
11.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkekin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
12.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine ve
HDP Eş Genel Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
13.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
14.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
15.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
16.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına tekraren
sataşması nedeniyle konuşması
17.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Trabzon Milletvekili Salih
Coranın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
18.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
19.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
20.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
21.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk
Özlünün yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
milletvekillerinin Anayasanın 67nci maddesi çerçevesinde halktan
aldıkları temsil yetkisini kullandıklarına, bu temsil yetkisini
engellememenin hukukun temel kuralı olması gerektiğine, 2016
yılında kabul edilen bir kanunla belli bir tarih itibarıyla
milletvekilleri hakkında düzenlenmiş fezlekeler için yargılama
yolu açıldığına, bu yargılama sonucunda hüküm tesis
edilebileceğine ancak milletvekillerinin tutuklanamayacağına ve
tüm milletvekillerinin huzur ve barış içinde bir toplum idealine
ulaşmak hedefinde olduğuna ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Kürdistan kelimesini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürtlerin
yaşadığı bir bölgeyi tarif etmenin ötesinde bir egemenlik
yetkisinin kullanımı şeklinde ya da Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içerisinde egemen bir yönetimin var olduğu
kanısını uyandıracak şekilde kullanmayı
doğru bulmadığına ilişkin konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22 milletvekilinin,
Diyarbakırın Sur ilçesinde seksen dört gündür devam eden sokağa
çıkma yasağı süresince ilçede bulunan tarihî ve anıtsal
yapıların ve ibadet mekânlarının
uğradığı tahribatın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/568)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22 milletvekilinin,
Diyarbakırın Sur ilçesinde hâlâ devam eden sokağa çıkma
yasakları süresince yaşananların tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/569)
3.- CHP Grup
Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gökün, Haymana
kaplıcalarının iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/570)
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve
arkadaşları tarafından çiftçilerin üretim ve pazarlama konusunda
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/515) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
ön görüşmelerinin, 15 Haziran 2017 Perşembe günkü birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
22/2/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım tarafından, 4/11/2016 tarihinde yasal mevzuata
aykırı şekilde gözaltına alınıp tutuklanan HDP
Eş Başkanları ve 11 milletvekilinin maruz kaldığı
hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 15 Haziran 2017 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin, aynı günkü
birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
5/5/2016 tarihinde İstanbul milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve
arkadaşları tarafından, basının özgür hâle gelmesi,
gazetecilik mesleğine dayatılan sansürün ortadan kaldırılması
ve etkili çözüm önerilerinin getirilmesi amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 15 Haziran 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin, aynı günkü birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Sanayinin
Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Eğitim
Alanında İşbirliği Anlaşması ile Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/723) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 464)
15 Haziran 2017 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, İstanbuldaki ulaşım hizmetleri ve
yatırımlarıyla ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Osman
Boyraza aittir.
Buyurunuz Sayın Boyraz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın,
İstanbuldaki ulaşım hizmetleri ve yatırımlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
OSMAN BOYRAZ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem olan
İstanbuldaki ulaşım yatırımları hakkında
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz
milletimizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Öncelikle, manevi ikliminden
doya doya istifade ettiğimiz, gönüllerin yumuşadığı,
şefkat ve merhametin, dayanışma ve paylaşımın
doruğa çıktığı ramazan ayınızı tebrik
ediyorum; size, ailenize ve tüm sevdiklerinize hayırlar getirmesini yüce
Mevlamdan diliyorum.
Peygamber Efendimizin
övgüsüne mazhar olan İstanbula milletvekili olarak hizmet edebilmenin onurunu
ve gururunu yaşadığımı ifade etmek istiyorum.
Dünyanın en güzel ve en
görkemli şehri İstanbul, yüzyıllar boyunca yerleşim yeri
olmuş, birçok medeniyeti bağrında
barındırmış, ev sahipliği yapmış, ticaretin,
saltanatın başkenti olmuş bir şehir. Zarafetiyle
şehirlerin sultanı, kültürüyle sanatın ve medeniyetlerin buluşma
noktasıdır İstanbul. Mimarinin, müziğin, şiirin,
musikinin kaynağıdır, her bestede onun adı, her
yapıtta onun şanı hissedilir.
Serpilmiş kubbelere
kokusu sümbüllerin
Vuslatında
saklıdır dermanı gönüllerin
Seni müjdelemiştir
efendisi güllerin
Çağları
aşıp gelen bir sevdasın İstanbul
Boğaz elmas
gerdanlık, Çamlıca zümrüt taçtı
Nice sultanlar
sırrını hisarlarına açtı
Sana meftun
aşığın bilmem sayısı kaçtı
Sevgilinin
bağrındasın İstanbul
İstanbul böyle bir
şehir, şairlerin şiirlerine, ediplerin sohbetine konu olan bir
şehir.
Değerli milletvekilleri,
kelimelerin anlatmakta kifayetsiz kaldığı İstanbul,
layık olduğu bir şekilde yönetilememesi sonucunda bir dönem
yaşanılabilir bir şehir olmaktan çıkmıştı.
Taşı toprağı, havası suyu tarih kokan, manevi
iklimiyle hasta gönüllere şifa veren bu şehrin nasıl çöp
dağlarının pis kokusuna esir edildiğini, susuz
bırakıldığını, İstanbul
semalarının kirli hava bulutlarına esir olduğunu
unutmamız mümkün değildir ve asla da unutmayacağız. 1994
yılında aziz milletimiz bu şehri anlayan, anladıkça da daha
çok seven, halka hizmeti Hakka hizmet olarak gören anlayışı
iş başına getirerek İstanbulu kaderine terk edilen o
yapısından kurtardı ve İstanbul o günden bugüne
yapılan hizmetlerle bambaşka bir şehir oldu. Hizmet erleri, her şeyden
önce İstanbulun bir tarih ve medeniyet demek olduğunu
biliyorlardı. Yol ve suyun olmadığı yerde medeniyet olmaz.
Su hayattır yoluyla çıkarak önce susuzluğu Kerbelaya dönen
İstanbulu suyla buluşturdu, sonra da çöp dağlarıyla
çekilmez hâle gelen İstanbulu ulaşımla rahatlattı. Öyle
bir aşkla çalışıldı ki, bu aşk Avrupa ve
Asyayı birbirine bağlayıp doğan güneş ile batan
güneş arasında köprüler inşa etmeye karşı
çıkanlara inat boğazın üstünden köprülerle, altından tüp
geçitlerle kıtaları birleştirdiği gibi gönülleri de
birbirine kavuşturdu. Bu aşk ki dünyanın kalbi İstanbulumuza
ayrı bir nefes, ayrı bir heves kazandıracak Kanal İstanbul
Projesini armağan etti. Bu aşk ki Recep Tayyip Erdoğan
sevdasını Sultan Fatihin fetih ruhuyla birleştirdi; bu ruh ki
gemileri karadan yürüttü, bu sevda ki denizi yardı da geçti, Avrasya Tüneli
gibi büyük bir hizmeti İstanbulluların hizmetine sundu. Bu aşk
ki İstanbul ile İzmir arasındaki ulaşım sürecini dokuz
saatten üç saate indirecek İzmir-İstanbul Otoyol Projesinin en büyük
ayağını oluşturan İzmit Körfez Köprüsünü milletimizin
hizmetine sundu. Bu aşk ki İstanbulda iki kıtayı üçüncü
kez birleştiren Yavuz Sultan Selim Köprüsünü yaptı.
Tabii, ben burada
zamanın yetersiz olduğunu biliyorum. İstanbulda yapılan
hizmetleri anlatmak adına ne dağarcığımdaki
kelimelerin yeteceğini ne de zamanın yeteceğini biliyorum.
Dolayısıyla ben burada şu an İstanbulda özellikle
ulaşımda yapılan yatırımlardan kısaca bahsetmek
istiyorum.
2004-2016 yılları
arasında yaklaşık 98 milyarlık yatırım bütçesi
vardı büyükşehrin, bunun yaklaşık 44 milyarı da
ulaşıma ayrıldı İstanbulda. Ulaşımda
yapılanlar; bakın, 2004 yılında 11 milyon günlük yolcu
sayısı varken 30 milyona çıktı.
Yine, İstanbulda 2004
yılında trafikte kayıtlı araç sayısı 2 milyon
iken 3 milyon 800 bine çıktı yaklaşık yüzde 90 artarak.
Yine, İstanbulda 2004
yılında araçla ortalama seyahat süreniz 53 dakika iken 45 dakikaya
düştü. Dolayısıyla -dediğim gibi, zamanım da bitmek
üzere- İstanbulda ulaşımda yapılan hizmetleri de
milletimiz takdir etti ve üstat Cemil Meriçin ifade ettiği gibi -kendisi
de rahmeti Rahmana kavuştu; ölüm yıl dönümü nedeniyle
hatırlatmak istiyorum- Seçmek için anlamak gerekir, anlamak için mukayese
etmek gerekir, mukayese de irfana dayanır. diyor ve milletimizin derin
irfanı da her zaman AK PARTİli kadroları İstanbulla buluşturdu.
Hepinize saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Boyraz.
Gündem dışı
ikinci söz, Çanakkalenin çevre sorunları hakkında söz isteyen
Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkeke aittir.
Buyurunuz Sayın Erkek.
(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Çanakkalenin acil sorunları var. Muharrem, sen bari yapma ya!
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Şimdi tartışacağız zaten.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Tadelle reklamı gibi olmuş, nasıl adalet yazısı?
2.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin, Çanakkalenin çevre
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, bugün Çanakkalede
çevre kirliliğini konuşacaktık, Kaz Dağlarındaki
altın madenciliğini konuşacaktık, Biga
Yarımadasındaki termik santrallerin yarattığı hava
kirliliğini konuşacaktık; evet, konuşacaktık ama
maalesef çevre kirliliğinden çok daha önemli bir kirliliği adalette
yaşıyoruz. Adaletteki kirlilik insanların ruhunu da kirletir değerli
milletvekilleri. Dün, masum bir insan daha cezaevine gönderildi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Muharrem Bey, hâkim misin?
MUHARREM ERKEK (Devamla)
Victor Hugonun çok güzel bir sözü vardır: Bir masum insan cezaevine
gönderileceğine, bin suçlu dışarıya çıksın.
Bakın, Ergenekon, Balyoz, Oda TV, şike kumpaslarında aynı
şeyleri söylüyordunuz, aynı şeyleri ama masumiyet karinesini hep
ihlal ettiğiniz için adalet tecelli ettiğinde maalesef utandınız.
Niçin ceza aldı Enis
Berberoğlu? Türk Ceza Kanunu madde 330da devletin güvenliği
bakımından gizli kalması gereken bilgileri
açıkladığı için. Evet, bu maddeden yargılandı ve
ceza aldı. Ne zaman yayınlanmıştı bu haber Cumhuriyet
gazetesinde? 29 Mayıs 2015. Evet, 29 Mayıs 2015, Cumhuriyet
gazetesinde bu haberin yayınlandığı tarih. Daha önce
-bakın, dikkat edin- 21 Ocak 2014, Aydınlıkın manşeti
İşte Tırdaki Cephane, 22 Temmuz 2014, yine Aydınlık
MİT Tırlarındaki Füzeler Tutanakta; aynı tarihte, Bugün
gazetesi MİT Tırları Roket Taşıyordu; aynı
tarih Habertürkteki haberde tır şoförünün beyanına yer
veriliyordu. Tır şoförü tırların Reyhanlıya oradan da
Suriyeye teslim edildiğini ifade ediyordu. Yine, 22 Temmuz 2014, Milliyet
O Tutanaklara Göre Silah Taşındı. Peki, nasıl oluyor da
devlet sırrı, nasıl oluyor da gizli belge? Bu nasıl oluyor?
Bakın, Yargıtay 9.
Ceza Dairesinin benzer davadaki bir kararından alıntı
yapacağım sizlere. Aynen şöyle diyor Yargıtay, 2010 tarihli
bir kararı: Eğer bu çeşit bir bilgi yayınlanıp açıklandığı
tarihte esasen daha önce kamuoyunun bilgisi olmuş ve herkes
tarafından bilinmekte ise devlet sırrı olma vasfını
kaybeder ve onun gizli kalması gereken veya yayımlanması
yasaklanan bir bilgi olduğundan söz edilemez. Evet, bu kadar açık.
İşte, bu kadar açık bu davada adalet çiğnendi.
Oluşmayan bir suç, siyasallaşmış yargı tarafından
cezayla sonuçlandırıldı. Ama asıl amaç, Enis
Berberoğlunu cezalandırmak değil; asıl amaç, adaleti,
demokrasiyi ve Cumhuriyet Halk Partisini cezalandırmak.
Anayasa Mahkemesinin
kararını -2015 tarihli- okuyorum sizlere: Bu bağlamda daha önce
yayınlanan ve fotoğraflarla desteklenen bir habere benzer
hususları içeren haberlerin daha sonra başka bir gazete
tarafından yayınlanmasının millî güvenlik açısından
oluşturduğu sakıncanın devam edip etmediğinin tespiti
zorunludur. diyor. Evet, daha önce yayınlanan haber, bilgilerden sonra
nasıl olabilir artık gizli belge?
Değerli milletvekilleri,
kumpas davalarında FETÖyle iş birliği yapıyordunuz,
şimdi maalesef aynı şeyleri siz yapmaya devam ediyorsunuz. Bizim
için, Cumhuriyet Halk Partisi için, hukukçular için, Fetullah Gülenin
imamlarından talimat alan bir yargıç ile saraydan talimat alan bir
yargıç arasında hiçbir fark yoktur. (CHP sıralarından
alkışlar) Niye söylüyorum bunları? Yargı
siyasallaştı. Bakın, bu davaya bakan 14. Ağır Ceza
Mahkemesinin Başkanı Çanakkalenin Bayramiç ilçesinde görev
yaptı. Asliye ceza hâkimiydi ve ilçe seçim kurulu
başkanıydı. 7 Haziran genel seçimlerinden önce Bayramiçte bir
yemek yiyor, bir rakı sofrası. Olabilir, insan rakı sofrası
kurabilir. Herkesin önünde rakı kadehleri. Fotoğraf çektiriyorlar.
Masada biri Rabia işareti yapıyor. Herkesin önünde rakı kadehi,
bu hâkimin önünde de rakı kadehi ve fotoğraf çeken kişi daha
sonra bunu sosyal medyada paylaşıyor. Masada AK PARTİ Sayın
Grup Başkan Vekili Bülent Turanın resmi de var. Kendisinin bilgisi
yoktur ama resmi var masada. Rabia işareti yapan bir kişi, hâkimle
masada rakı içiyor. Niçin anlatıyorum bunları? Acaba hâlâ
yargıda, hâlâ içinizde, hâlâ her yerde kripto FETÖcüler mi var? Siz
yalnızca yargıyı, adaleti değil ki kendinizi de...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM ERKEK (Devamla)
...teslim etmişsiniz FETÖye, bu kadar iç içe geçmişsiniz
yıllarca. Onun için, işte, bu adalet çiğneniyor.
BAŞKAN Tamamlayınız
lütfen Sayın Erkek, mikrofonunuzu açıyorum.
MUHARREM ERKEK (Devamla)
Tamamlayabilir miyim efendim?
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM ERKEK (Devamla)
Şimdi ben soruyorum: Bu kadar siyasallaşmış bir yargıç
14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı yapılıp böyle bir
davaya nasıl bakabiliyor? Masasında Rabia işareti yapılan
bir rakı sofrası, önünde rakı kadehi yargıcın,
masanın ortasında Sayın Bülent Turanın
fotoğrafı, hep birlikte rakı içiliyor. Yargıçlar
bağımsız ve tarafsız olmak zorundadır, aynı
zamanda da bağımsız ve tarafsız gözükmek
zorundadırlar. Hele hele, küçük bir ilçede bu tip masalarda oturan bir
yargıçtan adalet beklemek mümkün müdür? Tüm kamuoyunun vicdanına
sesleniyorum.
Ama kimse merak etmesin,
bugün Genel Başkanımız bir yürüyüşe başladı.
Evet, Kılıçdaroğlu adalete yürüyor, özgürlüğe yürüyor,
demokrasiye yürüyor ve sonuçta mutlaka eşitlik, özgürlük, adalet,
demokrasi için mücadele eden kazanacaktır diyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Erkek.
Gündem dışı
üçüncü söz, tutuklu anneler ve çocuklar hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Hüda Kayaya aittir.
Buyurunuz Sayın Kaya.
(HDP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın, tutuklu anneler
ve çocuklara ilişkin gündem dışı konuşması
HÜDA KAYA (İstanbul)
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bakmasını,
okumasını bilene, doğrunun ve eğrinin
anlaşılması için insana işaretlerin iletildiği bu
ramazan ayının hepimiz ve tüm insanlık için hayır ve
hakikatlere yol açmasını diliyorum ve bu vesileyle, aramızda
bulunamayan sevgili eş başkanlarımız ve milletvekili
arkadaşlarımızı da saygıyla selamlıyorum.
Bugünkü gündem
dışı konuşmam tutuklu anneler ve çocuklar üzerine olacak.
Çocuklarıyla hapse giren bir kadın olarak bu ortamlarda yaşayan
çocukların dramına da, anneleri hapiste, kendileri
dışarıda olan çocukların dramına da defalarca
şahit olduk. Hapishaneler, takibatlar yetmezmiş gibi sosyal,
toplumsal veya devlet eliyle çocuklara yaşatılanlar da unutulmaz hiç.
Bizler hapisteyken dışarıda yalnız kalan ilköğretim
öğrencisi 2 oğluma devlet görevlileri tarafından defalarca Bir
trafik kazasına kurban gidebilirsiniz. diye hem onlara hem bize tehditler
gönderilmişti.
Sayın milletvekilleri,
yıllar önce, cezaevinde doğan bir kız çocuğunu yanımıza
almıştık ve dünyaya gözlerini açan bir bebek gibiydi. Bu
kız çocuğu yıllarca bizim ailemizden biri oldu. Sonra bir gün
devletin aklına geldi ve İyi, güzel, bakmışsınız
ama sizin bir hukukunuz yok bu çocukla, sahibi devlet. diyerek çocuk bizden
alınarak yetiştirme yurduna verildi. Bu kız çocuğu bugün
yetişme çağında, devlet yurtlarında ve benim bu
yaşıma kadar hayatta görmediğim yanlış, kötü
alışkanlıklarla devletin yurtlarında
tanıştı. Bir ailesi olduğunu bilsin, bir çocuk hayatı
daha kaymasın diye ilişkimizi kesmemeye çalıştık fakat
son birkaç haftadır bu kızımız kaldığı yurt
değiştirilerek başka bir şehre gönderildi. Hangi şehre
gönderildiğini öğrendik, konuştuk, çocuğa ulaşmaya
çalıştık fakat durumunu anlatmamıza rağmen
çocuğun nerede olduğu hâlâ bizden gizleniyor ve bilgi verilmiyor.
Bunu şu nedenle
anlattım: Hem güncel bir problemimiz olması hem hapis
ortamını yaşamış olması hem de devlet
yurtlarının ortamını yaşayan, devlet
politikalarının kurbanlarından bir çocuk olarak
çarpıcı bir örnek olmasından dolayı.
Bugün bilinen rakamlara göre,
Türkiye hapishanelerinde 200 bin civarında hükümlü bulunuyor ve
bunların yaklaşık 6.800ü kadın ve yine bu hükümlülerin 2
bini ne yazık ki çocuk mahkûmlar. 0-6 yaş arasında 500 civarında
çocuk ise tutuklu anneleriyle beraber hapislerde yaşıyorlar. Hapiste
dünyayı anlamaya çalışan bir çocuğun
dışarıyla nasıl ilişki kurmak durumunda
kaldığını yaşadığı travmalara şahit
olan herkes bilir ki uzun yıllar çocuklar bu süreçlerin etkilerini
üzerlerinden atamazlar.
Kadın mahkûmlardan
bazılarının aileleri ilişkilerini kesmiş veya
çocuğunu dışarıda bırakacağı bir
yakını olmayabiliyor. Her hâlükârda asıl zarar gören,
toplumumuzun geleceği olan yine çocuklar oluyor. Ya demir ve beton
yığını olan olumsuz koğuş ortamlarına mahkûm
oluyorlar ya da çaresizce, devletin yurtlarında sevgi, şefkat,
merhamet, aile ve anneden mahrum kaldıkları gibi, daha çok olumsuz
alışkanlık ve davranışlara muhatap kalıyorlar.
Çocuğundan
koparılan kadınlardan birini sizler de çok iyi tanıyorsunuz
değerli arkadaşlar. Bizimle bu sıraları paylaşan Burcu
Çelik vekilimiz aylardır hukuksuz ve haksız bir şekilde
hapsedildi, geride 3 yaşında bir kızı kaldı. Bu
vesileyle Burcu Çelik vekilimizi de burada saygıyla selamlıyorum.
Buralarda koltuklarda rahat
rahat dinliyor olabilirsiniz bu anlattıklarımızı ama
muhakkak ki biliyor olmalısınız ki bugün hapislerde, sizlerin
dahi Allah düşmanıma bile yaşatmasın. diyeceğiniz
büyük dramlar yaşanıyor. Şimdi hapislerde olan niceleri var ki
onlar da bir gün kendilerinin de bunları yaşayabileceğini hayal
bile edemiyorlardı. Adalet, bir gün mutlaka ama mutlaka herkese lazım
olacak. Sadece hapiste veya hapis sebebiyle annelerinden koparılan
çocukların geleceği mahvolmuyor, toplumumuzun geleceği, bizim
geleceğimiz yok oluyor. Bu durum suçlu ya da şüpheliyi çok aşan
sonuçlara sebep oluyor. Tüm bir neslin üzerinde geri dönüşü olmayan
tahrifatlara, tahribata yol açıyor. Birileri ikameti belli diye tahliye
ediliyor
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Tamamlayınız Sayın Kaya, mikrofonunuzu açıyorum.
HÜDA KAYA (Devamla)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Birileri ikameti belli diye
tahliye ediliyorken kadınlara gözaltında doğum
yaptırılıyor ve ellerinden bebekleri alınarak cezaevlerine
yollanan bir ülke yaşıyoruz. Üstünlerin hukuku tam da budur. Hakikat
ayı olan bu mübarek ramazan ayında güçlü olanın hukukunu
değil, Hakkın adaletini gerçekleştirmeliyiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaya.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzükün 59uncu maddesine göre yapılan gündem dışı
konuşmalar sona ermiştir. Şimdi elektronik sisteme girerek söz
talep eden sayın milletvekillerine sırayla söz vereceğim.
Sayın Erkan Aydın
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, milletvekilleri, sivil
toplum örgütleri ve binlerce yurttaşın Adalet istiyoruz. diyerek
Ankaradan İstanbula yürüdüğüne ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, milletvekili
arkadaşlarımız, sivil toplum örgütleri ve binlerce
yurttaşımız Adalet istiyoruz. diyerek Ankaradan
İstanbula yürüyor.
Evet, biz adalet istiyoruz;
tüm insanlık için, tüm yurttaşlarımız için adalet
istiyoruz. Demokratik yolla savunulan her siyasi görüş için, demir
parmaklıklar arkasındaki siyasetçiler için, gazeteciler için,
aydınlar için, sanatçılar için, tüm masum insanlar için adalet
istiyoruz. Enis Berberoğlu için, Cumhuriyet gazetesi için, Sözcü gazetesi
için adalet istiyoruz. Hepimiz için, herkes için, bu dünyayı var eden, bu
dünyada var olan hepimiz için adalet ve sevgi istiyoruz.
BAŞKAN Sayın
Basmacı
2.- Denizli Milletvekili Melike Basmacının, Cumhuriyet
Halk Partisinin adalet yürüyüşüne ilişkin açıklaması
MELİKE BASMACI (Denizli)
Sayın Başkan, sevgili vekiller; Güven Parktan geliyorum.
Yürüyüşümüz oradan başladı. Sayın Genel
Başkanımız bugün belki de ülkemizin üstündeki on dört
yıllık çökmüş karanlığa bir ışık
hüzmesi gönderdi. Yürüyor, yürüyeceğiz. Adalet için yürümeye devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Mersinin her yönüyle gelişen ülkenin parlayan bir yıldızı
olarak büyümesine ve gelişmesine devam ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizin güneyinde önemli
bir liman şehri olan seçim bölgem Mersin, yeni dönemde her yönüyle
gelişen ülkemizin parlayan bir yıldızı olarak büyümesine ve
gelişmesine devam etmektedir. Tarsusta yapılmaya başlanan
bölgesel havaalanı inşaatının altyapı
çalışmaları devam etmektedir. Üstyapı
inşaatlarının tamamlanmasıyla birlikte hizmete girecek olan
bölgesel havaalanımızla birlikte ilimizde devam etmekte olan turizm
yatırımları da hız kazanacaktır.
Yine, Tarsus Yenice
mevkisinde inşa edilen lojistik merkezinin birinci bölümü
tamamlanmış, ikinci bölümünün çalışmaları devam
etmektedir.
Antalya-Mersin arası
yolculuğu daha kolay ve konforlu hâle getirecek olan bölünmüş yol,
tünel ve viyadükleri kapsayan Akdeniz Sahil Yolu Projesi etap etap
tamamlanıyor. Çalışmaların tamamlanmasıyla birlikte
bölgedeki potansiyelin de harekete geçeceğine inanıyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Tarhan
4.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, İstanbul
Milletvekili Kadri Enis Berberoğlunun tutuklanmasından sonra
adaletin yeniden tesis edilmesi için CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun bugün başlattığı
yürüyüşü sonuna kadar destekleyeceklerine ilişkin
açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Maalesef Türkiyede adalet
yok, hukuk yok, özgürlük yok. Yaratmak istediğiniz Türkiyede hoşgörü
yok, insanlara saygı yok, farklı düşüncelere yer yok. Ne kadar
baskı ve zulüm olursa olsun, inananlar her zaman mücadele edenlerdir.
Milletvekili
arkadaşımız Enis Berberoğlunun tutuklanmasından sonra
adaletin yeniden tesis etmesi için Genel Başkanımız Sayın
Kemal Kılıçdaroğlunun bugün başlattığı
yürüyüşü sonuna kadar destekleyeceğiz. Hedef, cumhuriyeti yıkmak
isteyen faşizme karşı direniştir.
BAŞKAN Sayın
Dedeoğlu
5.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, yapılan
iftira ve linç kampanyalarına karşı Türk halkının her
zaman ve her ortamda Katarın yanında olduğuna ilişkin
açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bahreyn
Dostluk Grubu Başkanı olarak, son günlerde, Müslüman ve dost ülke
olan Katar ve halkına karşı, bazı dost olduğu
belirtilen Müslüman ülkelerce genel ambargo uygulanmaya çalışıldığını
üzüntüyle izliyoruz. Katar halkının günlük zaruri ihtiyaçlarının
karşılanması, ticari hayatına, seyahat hayatına ve
ibadet hayatına sekte vuracak her türlü girişimi şiddetle
reddediyoruz. Bizler Katarı sadece doğal kaynaklarının
zenginliğinden değil, Müslüman ve gerçek bir dost,
bağımsız bir ülke olduğu için destekliyoruz. Kaldı ki
Katar, değil teröre destek vermek, Türkiyeyle birlikte başta
DEAŞ ve tüm terör örgütlerine karşı en kararlı duruşu
sergileyen ve çok ciddi mücadele eden bir ülkedir. Yapılan iftira ve linç
kampanyalarına karşı, Türk halkı olarak her zaman ve her
ortamda Katarın yanında olduğumuzu gururla ifade ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Akyıldız
6.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın,
İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlunun şahsında
Cumhuriyet Halk Partisini mahkûm etmeye kalkan sarayın
yargıçlarının bu ülkenin hukuk tarihine kara bir leke olarak
geçeceklerine ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ülkemizin geleceği
adına, çocuklarımızın geleceği adına
karanlık günlerden geçiyoruz. Ülkemizde yaşanan mühürsüz referandumun
ardından millî iradeyi yok sayan, halkın iradesini yok sayan,
sarayın iradesine biat eden YSKnın Anayasayı ihlal etmesinin
ardından ülkemizde yaşanan hukuksuzluklara bir yenisi daha eklendi.
Dün verilen bir kararla bir hukuk cinayeti daha işlendi. Milletvekilimiz
Sayın Kadri Enis Berberoğlunun şahsında Cumhuriyet Halk
Partisini mahkûm etmeye kalkan sarayın yargıçları, bu ülkenin
hukuk tarihine bir kara leke olarak geçeceklerdir. Şunu unutmayın ki:
Tamamen siyasallaşan bu yargı ve bugün Sayın Genel
Başkanımızın başlattığı Adalet
arıyoruz. yürüyüşünün ardından, bulmaya
çalıştığımız bu kaybolan adalet bir gün sizlere
de lazım olacaktır diyorum, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Gürer
7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 15-16 Haziran
1970 Türkiye işçi sınıfının haklarının
gasbedilmesine karşı tarihe geçen şanlı direniş
günlerinin yıl dönümüne ve adaletin, hukukun olmadığı,
sorunların arttığı bir süreçte Cumhuriyet Halk Partisinin
adalet yürüyüşünün ülkenin geleceğini aydınlatacağına
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün, 15-16 Haziran 1970
Türkiye işçi sınıfının haklarının
gasbedilmesine karşı tarihe geçen şanlı direniş
günlerinin ilk günüdür. Aynı zamanda bugün, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun, yine tarihe
geçecek, Enis Berberoğluna yapılan haksızlığın
yanında tüm mağdurlara ve adaletsizliğe karşı
başlattığı yürüyüşün de adı olacaktır. 15
Haziranda 70 bin işçi fabrikada çalışmayı durdurmuş,
16 Haziranda yüz binlerce kişi İstanbuldan İzmite, Ankaraya
yayılarak, hak alma mücadelesi sıkıyönetim ilanına
karşın engellenememiştir. O gün de grev haklarını
engellemek için işçilerin taleplerini görmezden gelen bir hükûmet
vardı, bugün de işçilerin grev haklarını engelleyen bir
Hükûmet var. Adaletin olmadığı, hukukun olmadığı,
sorunların arttığı bir süreçte Cumhuriyet Halk Partisinin
adalet yürüyüşü ülkemizin geleceğini aydınlatacaktır.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
İrgil
8.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, mazlumların
haklarını korumak için, haksızlığa ve
hukuksuzluğa uğrayanlar için sokaklarda olduklarına ilişkin
açıklaması
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Teşekkürler Sayın Başkan.
Dün tutuklanan ve haksız
yere yirmi beş yıl tutukluluk kararı verilen Sayın
Milletvekilimiz Enis Berberoğlunun konusu ve yapılan
haksızlık aslında bizim için yeni bir konu değil. Biz,
Türkan Saylanlarda, Ali Tatarlarda da yine sokaklardaydık. O gün
haksızlığa, hukuksuzluğa nasıl itiraz ettiysek bugün
de aynı şekilde itiraz ediyoruz. Mazlumların haklarını
korumak için, haksızlığa ve hukuksuzluğa uğrayanlar
için sokaklar ayağa kalktı ve yürüyor, şimdi artık zalimler
düşünsün.
BAŞKAN Sayın
Doğan
9.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, Manisa
ilinde 105 HDPlinin tam yirmi aydır tutuklu olduklarına ve
İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlunun
tutuklanmasını hukuk dışı bulduğuna ilişkin
açıklaması
MÜSLÜM DOĞAN
(İzmir) Manisa ilinde 105 partilimiz tam yirmi aydır tutuklu, bir
savcının iddianame hazırlamasını bekliyor. Bu
nasıl bir adalet, bu nasıl bir akıl ki insanların yirmi
aydır tutukluluklarını sürdürmek için savcı elinden geleni
yapıyor. Sayın Adalet Bakanına konuyu defalarca sunmamıza
rağmen, Bakanın ilgisizliği savcıyı
cesaretlendirmektedir. Bu hukuksuz sürece son verin.
Ayrıca, İstanbul
Milletvekili Enis Berberoğlunun da tutuklanmasını hukuk
dışı bulduğumu belirtmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Yiğitalp
10.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, 14
Haziranda Diyarbakırın Lice ilçesinde 70 yaşındaki bir
kadının polis zırhlı aracının sebep olduğu
kazada hayatını kaybettiğine ilişkin açıklaması
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan, dün, 14
Haziran sabah saatlerinde Diyarbakırın Lice ilçesinde 70
yaşındaki annemiz, orada yaşayan bir kadın
yurttaşımız polis zırhlı araçlarından dolayı
yaşamını yitirdi. Söz konusu kazanın, yani daha
doğrusu kaza mı, ne kadar tariflemek doğru bilmiyorum
Son bir
ay içerisinde 15e yakın insan zırhlı araçlardan ya
yaşamını yitirdi ya da yaralanmış oldu. Söz konusu
caddenin her iki yakasında polis lojmanları var, İlçe Emniyet
Müdürlüğü ve Hükûmet Konağının bulunduğu,
binaların içinde bir yer. Böyle bir yerde, her tarafın kapalı
olduğu, tamamen plastik dubaların etrafını
kapattığı, elektronik bariyerlerin olduğu bir yerde 70
yaşındaki bir yurttaşımız yaşamını
yitirmişti. Buradan şunu sormak istiyorum: Daha önce Silopide de
yaşandı ve 15e yakın insan bu durumdan mağdur edildi. Bu
kadar polisin zırhlı araçları
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Topal
11.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, 15-16 Haziran büyük
işçi yürüyüşünün 47nci yıl dönümünde CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun çocuklara özgür
yarınlar bırakmak için, haklı olanın kazanacağı
bir hukuk düzeni için, demokrasi için, adalet için İstanbula
yürüdüğüne ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) 19
Mayıs 1919da düşman çizmesi altındaki bu toprakları
emperyalistlerden temizlemek için yola çıkan Mustafa Kemal Atatürkün
hayalinde bağımsız, özgür, demokratik bir ülke vardı,
cumhuriyet vardı. 15-16 Haziran büyük işçi yürüyüşünün 47nci
yılında, bugün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu çocuklarımıza özgür
yarınlar bırakmak için, haklı olanın kazanacağı
bir hukuk düzeni için, demokrasi için, adalet için İstanbula yürüyor.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun özgürlük kokan, demokrasi
kokan, eşitlik kokan, adalet kokan şanlı yürüyüşüne bin
selam olsun. Bin selam olsun adalet kokan yürüyenlere, bin selam olsun özgürlük
için direnenlere, bin selam olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Yıldırım
12.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, hoşgörü, yardımlaşma,
dayanışma ayı olan mübarek ramazan ayında ırkçı,
tekçi, faşizan baskıların ne yazık ki devam ettiğine
ve mevsimlik işçi sezonunun başladığı bu dönemde
iktidarı ve yetkilileri bu konuda gerekli tedbirleri almaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Hoşgörü,
yardımlaşma, dayanışma ayı olan bu mübarek ramazan
ayında ırkçı, tekçi, faşizan baskılar ne yazık ki
devam ediyor. Bu ayın başlangıcında Ankarada Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesinde oruç tutmayan gençlere saldırı oldu,
saldırıya uğrayan çocuklar gözaltına alındı. Üç
gün önce de Ankaranın Nallıhan ilçesinde 100 kişilik bir grup
gece saatlerinde şantiyeyi basarak Bingölden gelen inşaat
işçilerine saldırdı, 1 işçiyi inşaatın üçüncü
katından aşağı atan ırkçı grup işçilere
işkence yaptıktan sonra İstiklal Marşı okuttu. En
acısı, bu gruba yönelik herhangi bir tatbikat
yapılmamış, gözaltı yapılmamış olması.
İktidarın buna sessiz kalması, kınama dahi
yapmamış olması daha da vahim. Mevsimlik işçi sezonunun
başladığı bu dönemde iktidarı ve yetkilileri bu konuda
gerekli tedbirleri almaya davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Arslan
13.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Adalet
Bakanının İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğluna
hükümle birlikte tutuklama kararı verilmesini nasıl
değerlendirdiğini ve bu kanunsuzluğu yapan hâkimler
hakkında bir soruşturma yaptırmayı düşünüp
düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Adalet Bakanına soruyorum: Cumhuriyet Halk Partimizin İstanbul
Milletvekili Enis Berberoğluna dün 14. Ağır Ceza Mahkemesince
yirmi beş yıl haksız olarak ağır bir ceza
verilmiştir. Siz hukukçu bir Adalet Bakanısınız. Mahkemece
3 sanık hakkında görülen bir davada henüz sanık hakkında
birlikte hüküm kurulması gerekirken Enis Berberoğlu hakkındaki
davanın ayrılarak maddi ve manevi unsuru oluşmayan bir iddiadan
dolayı yirmi beş yıl ağır hapis cezası verilmesi
hakkındaki düşüncenizi açıklar mısınız?
Anayasamızın
83üncü maddesinin üçüncü fıkrası gereğince Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş
bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona
ermesine bırakılır
denildiği hâlde hükümle birlikte
tutuklama kararı verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu
kanunsuzluğu yapan hâkimler hakkında bir soruşturma
yaptırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Çamak
14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Ergenekon
davalarından bu yana ülkede hukukun can çekiştiğine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Sayın Başkan, Enis Berberoğlunun skandal bir kararla
tutuklanması bana bir hikâyeyi hatırlattı: Zangoç çanı
sıradan birinin ölümünde 1, ileri gelenlerden birinde 2, din adamında
3, vali öldüğünde 4, kral öldüğünde 5 kez çalarmış. Adalet
karşısında haksızlığa uğrayan vatandaşın
biri gidip çanı 6 kez çalmış. Ahali Kraldan büyük kim öldü?
diye sorduğunda Adalet öldü. demiş.
Ergenekon davalarından
bu yana ülkemizde hukuk can çekişiyor çünkü kadıyı satın
aldığın gün adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet
ölür.
Değerli milletvekilleri,
gelin, el birliğiyle can çekişen adaleti hayata döndürelim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çamak.
Birer dakikalık
konuşmalar sona ermiştir.
Sayın grup başkan
vekillerinin söz talebi var mı?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Var
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Akçay.
15.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisanın pek
çok ilçesinde yaşanan dolu afetinin yol açtığı zararlar
nedeniyle çiftçilere destek olunması gerektiğine, TARSİMden
gelen zarar tespit raporlarının gerçek zarar oranlarını
yansıtmadığı iddialarına ve Milliyetçi Hareket Partisi
olarak Azerbaycan Millî Kurtuluş Gününü kutladıklarına
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu yıl nisan, mayıs
ve haziran aylarında bilhassa Manisada Ahmetli, Akhisar, Alaşehir,
Demirci, Gölmarmara, Gördes, Kula, Salihli, Sarıgöl, Saruhanlı,
Selendi ve Şehzadeler ilçelerine bağlı 114 mahallede dolu afeti
yaşanmıştır. Dolu, 7.215 çiftçimizin 157.475 dekarlık
bağ, zeytinlik, meyve ve sebze bahçesi ile tarlasında yüzde 30 ila
yüzde 100 arasında zarara yol açmıştır. Zarar gören
çiftçilerin Ziraat Bankası başta olmak üzere kamu bankaları ile
tarım kredi kooperatiflerine olan borçları uzun vadeli ve faizsiz
olarak ertelenmelidir. Ayrıca, çiftçilerin yaralarını sarmak ve
bu çiftçilerimizi gelecek yıla hazırlamak amacıyla faizsiz ve
uzun vadeli kredi de verilmelidir.
Hemen hemen her yıl bu
dolu zararları yaşanıyor. Bu zararların etkili olduğu
yerlerde TARSİM sigorta primleri ortalama yüzde 100 oranında
artırılmaktadır. Dolayısıyla, geçen yıllarda dolu
nedeniyle ürün elde edemeyen çiftçiler bir de TARSİM sigorta primleri
yüzde 100 artırıldığı için sigorta
yaptıramamaktadır. Bu nedenle, TARSİM sigortası olsun veya
olmasın, zarar gören çiftçilerimize dekar başına destek
verilmelidir. TARSİMe sigorta yaptıran çiftçiler, TARSİMden
gelen zarar tespit eksperlerinin hazırlamış olduğu
raporların gerçek zarar oranlarını
yansıtmadığını iddia etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum Sayın Akçay.
Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu
uyuşmazlıkları gidermek amacıyla her ilçenin ziraat
odası başkanının TARSİMin hasar tespit eksper heyetinin
doğal üyesi olmasına ve zarar tespit çalışmalarına
katılmasına yönelik düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Bu
vesileyle bu dolu afetinden zarar gören çiftçilerimize geçmiş olsun diyor,
Hükûmetten acilen çiftçilerimizin zararlarının
karşılanmasını talep ediyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün kardeş ülke Azerbaycanın 1991de
ilan ettiği bağımsızlık gününü temsil eden Millî
Kurtuluş Günüdür. Azerbaycan, varlığını ve birliğini
muhafaza etmek için büyük mücadelelerden başarıyla
çıkmıştır. İnşallah, gün gelecek, Azerbaycan
topraklarındaki işgal de sona erecek ve işgal altındaki
topraklar birleşecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Azerbaycan ile Türkiyenin kaderi birbirinden ayrılamaz.
Azerbaycanın sevinci sevincimiz, kederi kederimizdir. Türkiye ile
Azerbaycan arasında sarsılmaz temellere dayanan dostluk ve
kardeşlik ilişkilerinin ve iş birliğinin
gelişeceğine olan inancımızı ve irademizi bir kez daha
ifade etmek istiyorum. Haydar Aliyevin veciz sözüyle, bir millet, iki devlet
ülküsüyle Milliyetçi Hareket Partisi olarak Azerbaycan Millî Kurtuluş
Gününü kutluyoruz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Sayın
Yıldırım
16.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
15-16 Haziran 1970 işçi direnişinin 47nci yıl dönümüne, Nuriye
Gülmen ve Semih Özakçanın açlık grevlerinin 99uncu günü
olduğuna, bu Parlamentoya bir siyasi darbenin yapılışının
yani 4 Kasım siyasi darbesinin 224üncü gününde olunduğuna, CHPli
bir milletvekilinin daha tutuklanmasıyla bu Parlamentoya bir utanç daha
eklenmiş olduğuna ve siyasi iktidarı bu darbe
mantığından vazgeçmeye davet ettiğine ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün
15-16 Haziran 1970 işçi direnişinin 47nci yıl dönümü.
Hazırlanan çarpık bir sendika yasasına karşı
işçilerin direnişiyle, tam yedi aylık direnişi neticesinde
sonuç almasının bir öyküsü. Bu süre içerisinde
sıkıyönetimler ilan edildi, onlarca sendika lideri işten
atıldı, içeriye atıldı ama 9 Şubat 1971 günü
emeğin bir arada olma hâlinin ve örgütlü gücünün açığa
çıkarmış olduğu bir direniş zaferle sonuçlandı ve
bu yasa geri çekilmek zorunda kaldı. Bugün de benzer günlerden
geçmekteyiz. Bu ülkede bir arada olmanın, toplumsal muhalefeti ortak
gelecek adına örgütlemenin ne kadar önemli olduğu bir olayın
yıl dönümündeyiz.
Sayın Başkan, bugün
Nuriye ve Semih hocalarımızın açlık grevlerinin 99uncu
günü. Sadece doğumlarından itibaren edinimlerinin, eğitimlerinin,
tahsillerinin, birikimlerinin neticesinde elde etmiş oldukları
mesleklerine, işlerine geri dönmek istiyorlar. Bir kadrolaşmanın
ürünü olarak o işlere gelmemişlerdi. Alınterleri var,
analarının babalarının ciddi emekleri var. Bu anlamda, daha
fazla toplumsal vicdanı rahatsız edebilecek bir neticeye
ulaşmadan bu arkadaşlarımızın açlık grevi
gerekçelerinin ortadan kaldırılması için siyasi iktidarın
bir an önce adım atmasını talep ediyorum.
Sayın Başkan, bir
de bu ülkede bu Parlamentoya bir siyasi darbenin
yapılışının yani 4 Kasım siyasi darbesinin
224üncü günündeyiz. 4 Kasım 2016 günü, bu ülke demokrasisi
açısından ülke tarihine kara leke olarak düşmüştür.
İki yüz yirmi dört gündür eş genel başkanlarımız,
milletvekillerimiz tutuklu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum Sayın Yıldırım.
Buyurunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün, bunun üzerine Cumhuriyet
Halk Partili bir milletvekili daha tutuklandı ve Parlamentoya
yaşatılan utancın üzerine bir utanç daha eklenmiş oldu.
O dönemde kürsüden,
yerimizden yaptığımız konuşmalarda ve özel
oturumlarda, Meclis Başkanı Sayın Kahraman Divandayken ve Genel
Kurulu yönetiyorken bütün Türkiye'nin huzurunda bu konuda çaba sarf
edeceğini, Anayasa hukukçularını toplayacağını,
bunlardan alacağı içtihadı Anayasa Mahkemesine
göndereceğini, bunun takipçisi olacağını söyledi.
Sayın Meclis Başkanına, bugün, vermiş olduğu sözü
hatırlatıyoruz: Sizin Başkanı olduğunuz Parlamentoya
bir darbe yapılmıştır, bunu ısrarla gündeme getirdik,
bunun karşısında durduk, durmaya devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bu
darbe mantığının ortadan kaldırılması,
halkının vekâletini almış ve onların temsilcisi olarak
bu yasama organına gelmiş olan 12si HDPli, 1i CHPli 13
milletvekilinin bir an önce serbest bırakılması ve yasama
faaliyetlerine eksiksiz katılımlarının sağlanması
için bir çaba sarf etmesini, siyasi iktidarı da bu darbe
mantığından vazgeçmeye davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
Sayın Özel...
17.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Türkiyede adalet
arayışına ses verenlerin, omuz verenlerin
cezalandırıldığı bir dönem
yaşandığına, bugün 19 Mayıs 1919da olduğu gibi
bir kararlılıkla, bir inançla adalet, demokrasi ve özgürlük
yürüyüşü başlattıklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, 13 Mayıs Soma
faciasından sonra herkesin tekmesiyle tanıdığı bir
başdanışmanı, bir müşaviri, Yusuf Yerkeli eleştirdiği
gerekçesiyle bunu hakaret sayan bir mahkeme tarafından bir gazeteci
gözaltına alındı, ifadesi alındı. Dün Milletvekilimiz
Enis Berberoğlu tutuklandı. Tekme atanın değil, tekme
atılmasını eleştirenin, tırlarla silahları
taşıyanların değil, bunun haberini yapanların,
Türkiye'de adalet arayışına ses verenlerin, omuz verenlerin
cezalandırıldığı bir dönemi yaşıyoruz.
Biz, bugün, tıpkı
19 Mayıs 1919da olduğu gibi, bir kararlılıkla, bir inançla
bir adalet, bir demokrasi ve bir özgürlük yürüyüşü başlattık.
Binler, on binler Güvenparktaydı, yola çıkılınca yüz
binler oldu, Ankaranın sokaklarında aktı, İstanbula
doğru yürüyorlar. Parti logosu olmadan, bir parti kimliği olmadan
insanlarımız sadece adalet ve demokrasi isteğiyle yürüyorlar.
Genel Başkanımız bir aya yakın sürecek bu adalet
yürüyüşünü kendi başlattı ama bunu kendisi için değil,
bütün mağdurlar, bütün mazlumlar, bütün adalet arayanlar ve bütün
haksızlığa uğrayanlar için başlattı ve yürümeye
devam edecek.
15-16 Haziran 1970te,
Türkiye işçi sınıfı hak edilen, gasbedilen
haklarını geriye alabilmek için 70 bin işçiyle bir yürüyüş
başlatmış, aynı bugünkü gibi yürüyenlerden, hak
arayanlardan korkanlar sıkıyönetim ilan etmiş, ilan edilen sıkıyönetim
işçilerin önüne barikat olamamıştı. Bugün de dün akşam
Güvenparktaki bariyerler halkımızın
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum Sayın Özel, buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dün
akşam hem de bir belediye başkanının talimatıyla
belediye emekçilerine taşıtılarak getirilen bariyerler,
gösterdiğimiz tepkiler, yaptığımız uyarılar,
halkın kararlılığı karşısında bir anlam
ifade etmedi, bariyerler aşıldı, yürüyüş başladı.
Herkes şuna emin olsun:
Bugün ilk gün ama her gün yeni yollarla tanışacak
ayaklarımız, her gün yeni kulaklar işitmeye başlayacak
söylediklerimizi ve her gün yeni ağızlar eklenecek
ağızlarımıza ve biz her gün baskıyı, zulmü,
haksızlıkları yenip hep birlikte adaleti, demokrasiyi ve
barışı yeniden tesis edeceğiz.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
Sayın Muş
18.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, CHP Grup
Başkan Vekili Engin Altayın Cumhurbaşkanını
savaş suçlusu olarak göstermeye çalışmasına,
sandığın dışında hiçbir illegal gücün Recep
Tayyip Erdoğanı milletin koltuğundan indiremeyeceğine,
Cumhuriyet Halk Partisinin gerçekleştirdiği sivil yürüyüşe davet
için neden asker fotoğrafları tercih edildiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, dün CHP Grup Başkan Vekili Engin
Altay Cumhurbaşkanı Erdoğan uluslararası mahkemelerde
savaş suçlusu olarak yargılanacak. ifadesiyle dünyaya seslenerek
âdeta Türkiyeye müdahale çağrısında bulunmuştur.
Sayın Grup Başkan Vekili açıklasın, Türkiye hangi
savaşa girmiştir ki Cumhurbaşkanımız savaş
suçlusu olsun? Terörle mücadele etmek ne zamandan beri savaş suçu
olmuştur? DEAŞa karşı Fırat Kalkanı operasyonunu
başlatan Cumhurbaşkanımızı savaş suçlusu olarak
nitelendirmek akla ve mantığa sığmayacak bir iştir.
Suriyede Esad çocukları öldürürken ona destek verip sessiz kalanlar
şimdi kendi ülkelerinin Cumhurbaşkanını savaş suçlusu
olarak göstermeye çalışmaktadır.
Cumhurbaşkanını
uluslararası mahkemede yargılatma hülyalarını 17-25
Aralık sürecinde FETÖ mensupları dile getiriyorlardı. Anlaşılıyor
ki şimdi CHP de aynı söylemlere sarılmış durumda.
Aslında CHP Grup Başkan Vekili, Cumhurbaşkanının
şahsında Türkiye Cumhuriyetinin uluslararası mahkemelerde yargılanmasını
talep etmektedir.
Türkiyeye müdahale
çağrılarında bulunup Cumhurbaşkanını tutuklatma
hayallerini kuranlara sesleniyorum: Bu ülkede Recep Tayyip Erdoğanı
millet getirdi, ancak millet götürür. Sandığın
dışında hiçbir illegal güç Recep Tayyip Erdoğanı
milletin koltuğundan indiremez. Direniş çağrılarıyla,
sokak çağrılarıyla, algı operasyonlarıyla, medya
manşetleriyle ve dış dünyaya müdahale
çağrılarında bulunarak Türkiyede iktidar değişmez.
Demokrasinin kuralı açıktır: Sandıkla gelen ancak
sandıkla gider. Sabredin, iki yıl sonra milletin önüne
sandığı koyacağız. Orada millet kararını
verecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum Sayın Muş.
Buyurunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Sürekli faşizmden bahsediyorsunuz. Faşizmin olduğu bir ülkede
Cumhurbaşkanına, Başbakana en ağır hakaretlerin
yapıldığı, savaş suçlusu olarak yargılama tehditlerinin
savrulduğu, dile getirildiği bir ortamdan bahsedilebilir mi?
Dün CHP,
Kılıçdaroğlunun fotoğrafının arkasına asker
fotoğraflarını yerleştirerek yürüyüşe davet
çağrısı yapmıştır. Bununla hangi mesaj verilmek
istenmektedir? Bir siyasi partinin gerçekleştirdiği sivil bir
yürüyüşe davet için neden asker fotoğrafları tercih edilmiştir?
Daha 15 Temmuzun üzerinden bir yıl bile geçmemişken, kamuoyunun darbe
konusundaki hassasiyeti ortadayken nereye ve kime mesaj verilmek
istenmiştir, bunu CHPlilerin izah etmesi gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Özel, söz talebiniz var sanıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan; Sayın Grup Başkan Vekili, burada
olmamasına rağmen Grup Başkan Vekilimiz Sayın Engin
Altayın ismini de anarak kendisinin dün yapmış olduğu bir
açıklamayı tamamen farklı bir şekilde yansıtıp
sanki kendisini dinleyen vatandaşlarımız açısından da
partimiz açısından da grubumuzun tümü açısından da son
derece olumsuz algılanabilecek âdeta bir iftirada bulunmuştur. Bunun
için cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel, 69uncu maddeye göre söz veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Uygun
görürseniz Muharrem Erkek kullanacak efendim grubumuz adına.
BAŞKAN - Sayın
Erkek mi konuşacak?
Buyurunuz Sayın Muharrem
Erkek. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır
Sayın Erkek.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Grup Başkan Vekili; Türkiyede maalesef artık bir
Cumhurbaşkanı yok, Türkiyede bir siyasi partinin Genel
Başkanı var. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, ordunun
Başkomutanı bir siyasi partinin Genel Başkanı, HSKnın
başındaki Adalet Bakanı onun emrinde. Yargının
başındaki kişi bir siyasi partinin Genel Başkanı.
Yasama organının Başkanı da maalesef bir siyasi partinin
Genel Başkanı. Türkiyede artık bir Cumhurbaşkanı yok;
tarafsız, bütün milleti kucaklayan bir Cumhurbaşkanı yok.
Tarafsız kalacağına namusu ve şerefi üzerine yemin eden bir
Cumhurbaşkanı yok artık Türkiyede. Bu gerçeği bilerek
hareket etmek zorundasınız. İşte bu gerçek, demokrasiyi yok
etti, özgürlükleri yok etti. Siz hangi demokrasiden bahsediyorsunuz? OHALin 12
Eylül Anayasasının, 12 Eylül darbe hukukunun tipik bir
uygulaması olduğunu biliyor musunuz? Önceki anayasalarda OHAL diye
bir düzenleme yoktu, sıkı sıkı sarıldınız.
İbrahim Kaboğlu niçin ihraç edildi OHAL KHKsıyla; niçin bir
sürü masum gazeteci cezaevinde, masum insan cezaevinde? Millet, millet
diyenler sarayındaki danışmanlarının
maaşlarını millete açıklayamıyorlar; böyle mi milletin
adamı olunur, böyle mi olur demokrasi?
Bakın, Enis
Berberoğlu tutuklandıysa o silahlar nereye gidiyordu Sayın Grup
Başkan Vekili? Niçin tutuklandı Enis Berberoğlu, hangi devlet
sırrını ifşa etti? O silahların Bayır Bucak
Türkmenlerine gitmediğini, üstelik yemin ederek söyleyen Başbakan
Yardımcısı Tuğrul Türkeş devlet
sırlarını ifşa etmekten niçin yargılanmıyor?
Eğer Tuğrul Türkeşin söylediği doğruysa o silahlar
IŞİDe, El Nusraya, El Kaideye mi gitti, nereye gitti? O zaman,
Mecliste kapalı bir oturum yaparsınız, bunları Meclisle,
milletle paylaşırsınız. Enis Berberoğlu
tutuklandıysa o silahlar terör örgütlerine gitmiş demektir.
ALİ ÖZCAN
(İstanbul) Kabul etsinler.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Ve
bu, devlet sırrı değildir; bu, devletin menfaati değildir.
Devletin bekasını tehdit eden, sizin bu zihniyetinizdir, yönetim
anlayışınızdır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Erkek.
Sayın Muş
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, benim iftira
attığımı söylemiştir grup başkan vekili. Ben
iftira atmadım. Bu, bana açık bir sataşmadır. Söz talep
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Muş.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmam gayet açıktır, ortadadır. Sorduğum sorular
gayet açıktır.
Bakın, Engin Altay:
Recep Tayyip Erdoğan uluslararası mahkemelerde savaş suçlusu
olarak yargılanacaktır. Ne Engin Altayın ne CHPnin gücü buna
yetmez, bunu herkes bilsin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Recep Tayyip Erdoğan, milletin oylarıyla o koltuğa
gelmiştir. Burada bu ifadeleri grup başkan vekili, Cumhuriyet Halk
Partisi adına kullanmıştır, ifadeleri buradadır.
Eğer Türkiyede siz faşizmden, dikta rejiminden bahsediyorsanız
bir grup başkan vekili bu ifadeleri kullanamaz, önce buna bakmanız
lazım.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Kabul ediyorsun yani faşizmi.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bir diğeri, değerli milletvekilleri, söylediğim çok
açıktır. Biz milletle yürürüz. Bugünlere milletle beraber geldik,
milletin oyuyla, milletin desteğiyle geldik.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Biz
kimle geldik?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Dün sivil bir yürüyüş başlatacağını iddia edenlerin
paylaştıkları pankart budur, bunu soruyorum. Bununla kime,
nereye mesaj veriliyor?
NURETTİN DEMİR
(Muğla) Yüksek Seçim Kuruluna.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bakın, bununla kime, nereye mesaj veriliyor? Bunun arkasında halk
yok. Bunun arkasına, bakın, askerler konmuş.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Vay, vay, vay!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Kime mesaj veriyorsunuz, söylediğim budur.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
İlkokul çocukları yapmaz, ilkokul çocukları.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Az önceki hatip bu iddialarımla alakalı tek bir ifadede
bulunamamıştır.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Şu konuşmayı ilkokul çocukları yapmaz.
Yakışmıyor, hiç yakışmıyor.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Sorduğumuz budur: Nereye mesaj veriyorsunuz? Talimat üzerine mi hareket
ediyorsunuz?
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Millete mesaj veriyoruz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Sen milletvekilisin, milletvekili.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Talimatla hareket eden yargıçlar, yargıçlar.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bakın, ortada bunlar, ortada.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Bilgisayardan çıkarılmış bir şeyle konuşuyorsun
ya, yazıklar olsun.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Onun için, değerli milletvekilleri, Türkiyede 16 Nisanda yapılan
referandum oylamasından sonra Cumhurbaşkanın partili
olacağına millet karar vermiştir, millet.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
103üncü maddeyi değiştirin o zaman.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Siz karşı çıkmıştınız, millet size de bir
oran verdi. Bunu savunanlar olarak biz, Milliyetçi Hareket Partisi ve
diğer partiler bunun tarafındaydı ve millet buna onay
vermiştir.
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Yüksek Seçim Kurulu karar vermiştir.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Recep Tayyip Erdoğanı millet partili yapmıştır, bunu
kabul edeceksiniz değerli arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Yüksek Seçim Kurulunun kararını kabul edemeyiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Muş bu sefer de elinde bir görselle Kime mesaj veriyorsunuz?
Askerler
diyerek ağır bir sataşmada bulundu
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Yanlışsa bunu kaldıracağım Özgür
Bey, onu söyleyeyim de.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu
söyleyelim: Hırsızlık, yolsuzluk, zulüm, haksızlık
olduğunda Sandıkta hesap veririm. olmaz. Sandık, siyasi hesap
verme yeridir ama eğer siyasi hesap vermenin dışında adli
bir suçunuz varsa, hukuku çiğnediyseniz, iç hukuku ya da uluslararası
hukuku çiğnediyseniz sandıkta aldığınız oy sizi
siyaseten aklar ama yaptığınız
haksızlıkların, zulmün, çiğnediğiniz kanunun
hesabını verme yeri başkadır. Ama siz, bir tek adam rejimi
inşa edip her şeyin üstüne o tek adamı oturtursanız adalet
mekanizmasından da onu yukarıda görürsünüz. Atadığınız
hâkimlerin, atadığınız savcıların, yandaş
olarak konumlandırdıklarınızın vatandaşa adalet
dağıtacağını söyler, kendinizi de onun denetiminin
böyle dışında tutarsınız.
Çok basit bir şey var
Mehmet Muş, içiniz rahat olsun. Eğer o tırlarda ilaç
gidiyorduysa, başta yeminler ettiğiniz gibi, o tırlarda çocuk
maması gidiyorduysa
Namus, şeref üzerine konuşuyordunuz burada
o günler, söz veriyordunuz, İçinde bebek maması var, aksini ispat
etmezseniz müfterisiniz. diyordunuz. Dün tutuklama kararında içerideki
silahların devlet sırrı olduğundan dolayı
tutukluyorsunuz, devlet sırrı ifşasından. Mama
yollandıysa, mama yollayan kimseyi uluslararası hukuk sorumlu tutmaz
ama Atatürkün vasiyetini terk edip, komşunun iç işlerine
karışıp, devlet dışı unsurlarla kol kola girip,
devlet dışı unsurlara kaçak olarak silah yolluyorsanız, bu
ortaya çıkarsa, bu ispatlanırsa gün gelir hukukun önünde de
uluslararası hukukun önünde de hesap verirsiniz. Buna CHPnin gücü yetmez
değil, bundan kaçmaya ne sizin ne de o tek adamınızın gücü
de kudreti de yetmeyecektir.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
.
BAŞKAN Sayın
Muş
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Sayın Başkan, ben açık şeyler söylüyorum.
Yine, hem bana hem Genel Başkanımıza sataşmalarda
bulunmuştur. Bu açıdan, İç Tüzüke göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
ülkede yapılan her şey hukuka uygun şekilde
yapılmıştır.
Bakın, Anayasa
oylamasına kadar, halk buna onay verene kadar Sayın
Cumhurbaşkanımız bizim Genel Başkanımız
değildi. Onay verdikten sonra, sonuçlar kesinleştikten sonra
Sayın Cumhurbaşkanımız geldi, kongrede Genel
Başkanımız oldu. Hukuka uygun şekilde
yapılmıştır. Burada, hiç kimse kendisini mahkemenin yerine
koyup ahkâm kesmeye kalkmasın.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Niye yemin etti?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Dinleyin, dinleyin.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
- Niye burada yemin etti bağımsız olacağına dair?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Burada, hiç kimse, kendisini mahkemelerin yerine koyup bizi suçlu ilan etmeye kalkmasın.
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Bağımlı yargı
MEHMET MUŞ (Devamla) -
Herkes işine baksın, işini yapsın.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Şeklen yasal olabilir, meşru değil.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Yargı da işine baksın, işini yapsın, ana muhalefet de
siyasetini yapsın ama çıkıp da kendilerini mahkemelerin yerine
koyup bizi suçlu ilan etmek kabul edilebilir bir şey değildir. Böyle
bir yetkiniz ve hakkınız da yok.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Kim
suçlu?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bir diğeri: Değerli milletvekilleri
KAZIM ARSLAN (Denizli) -
Suçlu kim?
MEHMET MUŞ (Devamla) -
Mahkemeler var, kararını verirler.
Burada, sistemin nasıl
kurgulanacağı, sistemin nasıl çalışacağı
referandumla milletin önüne konulmuştur.
ALİ ÖZCAN
(İstanbul) Hangi mahkemeler?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Karar verenleri hapse attınız ya!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MEHMET MUŞ (Devamla)
Millet burada bir karar vermiştir değerli milletvekilleri.
ALİ ÖZCAN
(İstanbul) Mahkeme bağımsız olduğu zaman kararı
vardır.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Sizin kabul edemediğiniz, kabullenemediğiniz milletin
kararıdır, milletin iradesidir ama buna da
alışacaksınız. Onu söyleyeyim size.
ALİ ÖZCAN
(İstanbul) Alışmayacağız.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Açık bir şey sordum.
Bakın, değerli
milletvekilleri
ALİ ÖZCAN
(İstanbul) Sizin ayaklarınız yere basacak, aklınız
başınıza gelecek. Alışmayacağız.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Genel Başkanın arkasında askerler ne arıyor? Başka
fotoğraf bulamadınız mı? Siz başka fotoğraf
bulamadınız mı?
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Askerler de bu milletin bir parçası.
ALİ ÖZCAN
(İstanbul) Aklınız başınıza gelecek,
ayaklarınız yere basacak ve hesap vereceksiniz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen efendim
Lütfen
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bundan başka fotoğraf yok muydu? Milletle yürüyün, halkla yürüyün.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Senin Başkomutanın her gün askerlerle beraber.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Biz milletle yürüyerek geldik.
Bakın, bu
fotoğrafla nereye mesaj veriyorsunuz diye soruyorum. Bundan başka
fotoğraf bulamadınız mı? Eğer bu yanlışsa,
eğer böyle bir şey yoksa ben bunu kullanmayacağım,
kaldıracağım.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Senin Genel Başkanın her gün askerlerle beraber.
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Tipik bir CHP geleneği.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Diğeri, değerli milletvekilleri, bahsettikleri olaylarla
alakalı
Bunların, Türkmenlere yardımla ilgili konular
olduğunu ifade ettik ama bunlar farklı bir noktaya çekmek için
ellerinden geleni yapıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
O zaman Başbakan Yardımcınız Tuğrul Türkeşi de
yargılayın.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bakın, DAEŞe karşı en büyük operasyonu yapan, DAEŞe
en büyük darbeyi vuran Türkiye Cumhuriyeti devletidir, AK PARTİ
hükûmetleridir; bunu da unutmayın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Baştan beraberdiniz baştan.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Erkek, şunun bir cevabını verin ya,
arkasında askerler ne arıyor? Yalansa söyle kardeşim, yalansa
söyle.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Senin Genel Başkanın her gün askerlerle beraber
Ne anlam
çıkartıyorsun?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Milletle yürüyün, milletle. Milleti de koy, milleti de koy; millet de olsun
orada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Farkındayım çok uzadı ama Sayın Muşun hem bu kendini
mahkeme yerine koyan Cumhuriyet Halk Partisi ithamına hem de askerlerle
ilgili, demin süre de yetmedi, yine tekrarladı
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
Umarım bu son
konuşma olur.
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Tipik bir CHP geleneği. deyin kurtulun.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Sen CHPnin sayesinde şurada oturuyorsun; CHP olmasaydı buraya
gelemezdin.
5.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şu resmi
söyleyeyim, demin iki dakikanın gazabına uğradık.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Başta bunu söyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Resim,
Cumhuriyet Halk Partisinin -Cumhuriyet Halk Partisine destek veren- resmî
hesabı olmayan ama bizim de zaman zaman retweet ettiğimiz bir
hesaba kondu. Orada tek başına Genel Başkanı odağa almış,
arkası Anıtkabirdeki törenin görüntüsü. Arkasında gördükleriniz
Türk ordusu, Türk subayı.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Anıtkabirden mi rahatsızsınız, Atatürkten mi
rahatsızsınız? Söyleyin kimden rahatsızsınız?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Tamam, millet nerede kardeşim, millet?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - O
arkasında gördüğünüz
Ancak eğer Cumhuriyet Halk Partisinin
Atatürkün huzurunda bir 10 Kasım günü çekilmiş olan resminden
rahatsız oluyorsanız o zaman bugünkü resme bakın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ya, millete üstten bakmayın kardeşim, millete üstten bakmayın;
milletin desteğini alın.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Özel, burada millet yok, millet.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen efendim, lütfen; rica ediyorum
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Mesaj vermeyin, milletin desteğini alın.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bugün
Cumhuriyet Halk Partisi
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bunu yayınladınız, bak.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
Yüzlerce görsel var dün akşamdan beri paylaşılan, işine
geldiğini gösteriyorsun. Bugün git bak, Cumhuriyet Halk Partisi çocuklarla
yürüyor, gençlerle yürüyor, kadınlarla yürüyor, şehit
babalarıyla yürüyor, gazilerle yürüyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Burada kimler var?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Biz milletle yürüyoruz, milletle.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Senin
adaletsizliğine karşı, senin dikta rejimine karşı,
senin faşizmine karşı, senin tek adamına karşı
şehit babasıyla, gaziyle, halkla, kadınla, çocukla omuz omuza
yürüyor.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Kurumsal hesabından paylaşmışsın.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Yüz
binler yürüyor, dizleriniz titriyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Kim titriyor ya, senin titriyor dizlerin be; kim titriyor!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
Titreyeceksiniz, en sonunda adaletin önünde hesap verip
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ya, milletle yürüyoruz biz, ne konuşuyorsun sen be!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
halkın karşısında sandıkta gömüleceksiniz,
yediğiniz her kuruş lokmadaki haramın da ettiğiniz zulmün
de adalet önünde sizden hesabını soracağız.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Biz milletle yürüyoruz, sen kendin kork ondan! Biz milletten korkmayız,
merak etme!
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Özel.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Biz milletin içinden geliyoruz!
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Bu millet özgürlüğünü Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına
borçlu, Anıtkabirden mi rahatsızsınız?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bir saniye efendim, Sayın Muşu dinleyeceğim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Biz milletle beraberiz, milletle! (AK PARTİ sıralarından
Postaldan medet umarsınız! sesi)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Kim umuyor postaldan medet? Kim umuyor?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Sizi yaratan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz
yıllarca umdunuz be! 3 tane Genelkurmay Başkanıyla, kuvvet
komutanını istifa ettirdiniz, 4 tane FETÖcü geldi yerine be!
Allahtan korkun!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bu şekilde olmaz ki efendim. Grup Başkan Vekili
ayakta, onu dinleyeceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pardon
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Muş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pardon
Mehmet Bey. Pardon, haklısın.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Hızını alamamış anlıyorum
Sayın Grup Başkan Vekili.
Sayın Başkan, bizim
kursağımızdan haram geçmemiştir, geçmez.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bize söyleyemezsin onu!
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bu açık bir sataşmadır, söz istiyorum
Sayın Başkan. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
İspatla o zaman!
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Neyi ispatlayayım? Ortada.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bize söylüyorsun, ispatla o zaman! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Haram yediğimizi söylemişti Sayın Başkan,
bu açık sataşmadır, 69a göre söz istiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Niye ispatlamıyorsun? Konuşma!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Aşın geçmiş!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Konuşma! Hadi!
BAŞKAN Şimdi,
bakın, sayın milletvekilleri, sizlerin karşılıklı
konuşmasından Sayın Muşun ne dediğini
anlamıyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
İspatla o zaman!
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Yeğenleri kastediyor, yeğenleri!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aç, bak
tutanağa!
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
İhalelere fesat karıştıranları, ihalelerden komisyon
alanları!
BAŞKAN Bu nasıl
bir disiplin efendim? Grup Başkan Vekili ayakta ve ona söz hakkı
bırakmıyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sözünü düzeltsin efendim.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Hâlâ
konuşuyorsun, rica ediyorum, ben Sayın Muşu dinleyeceğim
Sayın Bak.
MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Kınama cezası verin Başkanım. Osmana
ceza verin.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Muş, buyurunuz efendim, son cümlenizi duyamadım, sataşmadan
dolayı söz mü istediniz?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Evet, bizim haram yediğimizi iddia etmiştir.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Muş.
Son cümlesini ben
duyamadım. Sayın Muş, meğerse sataşmadan söz istiyor,
konuşmalarınızdan bunu duyamadım.
Buyurunuz Sayın
Muş.
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz
helale harama dikkat eden insanlarız
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok
belli!
MEHMET MUŞ (Devamla)
iktidarımız
döneminde de hep öyle davrandık.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Bu servet nereden geldi?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Her zaman kursağımızdan helalin geçmesi için dikkat
etmişizdir.
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Yırtık pabuçla gelenleri görüyoruz!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bu iddiaların hiçbirini kabul etmiyorum, bu iddialar
ayaklarımızın altındadır. Böyle bir iddiayı bize
karşı hiç kimse kullanamaz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Tek yüzüğüm var. kim dedi?
MEHMET MUŞ (Devamla) Varsa
söyleyecekleriniz, gidersiniz ilgili yerlere iletirsiniz, ortaya
koyarsınız, ispat edersiniz ama onun haricinde afaki söylemlerle
Haram yediniz, şunu yapacağız, bunu yapacağız.
demenin hiçbir karşılığı yoktur.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
İşte adalet yok ki bulalım; adalet yok, ortaya koyalım.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Kaldı ki siz yapamazsınız, öyle bir şey
yapamazsınız. Eğer Türkiyede birisiyle alakalı herhangi
bir süreç olacaksa buna hukuk sistemi karar verir, buna yargı karar verir,
siz karar veremezsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu
söyledim. Vatandaş indirecek, adalet önünde hesap vereceksiniz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Niye yargıya göndermediniz 4 bakanınızı?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Arkadaşlar, bakın, ne deniyor, faşist bir dikta yönetiminden
bahsediliyor.
NURETTİN DEMİR
(Muğla) Evet, evet.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, kaç tane seçim yapıldı? Her seçimde siz
de meydanlara çıkıyorsunuz, biz de meydanlara çıkıyoruz;
biz kendi politikalarımızı anlatıyoruz, siz kendi
politikalarınızı anlatıyorsunuz; millet bize iktidar görevi
veriyor, size muhalefet görevi veriyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Hitler de seçimle geldi.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Ama haklı, bütün diktatörler seçimle gelmiş ya.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Zaten faşizmde diktatör bütün seçimleri kazanır.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Şimdi, değerli milletvekilleri, sanırsınız ki onlara
muhalefet etme imkânı verilmiyor, onlar bir parti değiller, tek bir
AK PARTİ var, kendisi giriyor seçimlere, kendisinin haricinde hiçbir
siyasi parti yok, seçimden böyle bir sonuç çıkıyor ve sürekli
iktidarda kalıyor. Böyle bir şey yok. Şurada konuştuklarınızın
çok daha fazlasını sokaklarda, meydanlarda konuştunuz. Milletin
söylediklerinize verdiği değer, milletin sizin söylediklerinize
verdiği prim ortada. Seçimlerin düzenli olarak
yapıldığı bir ülkede faşizmden bahsedemezsiniz.
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Nerede düzenli yapıldı? Yüksek Seçim Kurulunun kararından
bahsetme bana.
NURETTİN DEMİR
(Muğla) Ne alakası var?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Seçimlerin düzenli olarak yapıldığı bir ülkede dikta
rejiminden bahsedemezsiniz. Siz milletin gönlüne girmeye
çalışın, eğer iktidara gelmek istiyorsanız milletin gönlüne
girmeye çalışın.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Siz demokrasiyi kullanarak faşizmi getirdiniz. OHAL faşizmi var, OHAL
faşizmi! (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, şimdiye kadar yapılan bütün seçimler
OHALde mi yapıldı? Son bir yıldır OHAL var. Şimdiye
kadar yapılan seçimler OHAL ortamında mıydı?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
1 Kasımda gömüldüler en son, yüzde 49,5.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Yapılan seçimleri kazandınız mı? Yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) O
zaman, millet hangi görevi veriyorsa onu icra edecekseniz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
7 Haziranda milletin verdiği görevi unuttunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Meşru şekilde iktidara gelen bir siyasi partiye,
Cumhurbaşkanına, Başbakana diktatör diyemezsiniz. Bunu size
iade ediyorum, parti içi diktatörlüğü de iade ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, tutanaklara geçsin, bir çağrım olacak.
Sayın Muş, benim meslek açısından
başarısını takdir ettiğim bir ekonomist, çok iyi
ekonomi biliyor. Sayın Muş, bu bir yüzük. Genel
Başkanınız dedi ki: Siyasete gelirken bu var. Şimdi, bana
izah edin, bu yüzüğü hangi ekonomik yöntemlerle 8 milyar dolarlık bir
servet
ZEKERİYA BİRKAN
(Bursa) Ne diyorsun ya, ne diyorsun ya?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
dünyanın en zengin 7nci liderine
Bu serveti bu yüzükle yapın,
ondan sonra ben sizin karşınıza çıkayım, sizden özür
dileyim Sayın Muş.
ZEKERİYA BİRKAN
(Bursa) Ya iftira!
FARUK ÇATUROĞLU
(Zonguldak) İftira!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir
yüzüğü bu kadar yılda nasıl o servete dönüştürdünüz?
Teşekkür ederim.
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Yırtık pabuçtan nasıl bu duruma geldiniz?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Muş
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Özel, 8 milyar Genel
Başkanımızın
Doğru mu,?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Doğru.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Genel Başkanımızı kastediyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Genel Başkanınızı, evet. Bundan sonra Genel
Başkanınız diyeceğiz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Genel Başkanımızın 8 milyar dolarlık
serveti olduğunu iddia ediyor. İspat etsin, ispat etmeyen müfteridir.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Rakam önemli değil, bu servet nasıl oldu? Miktar önemli değil,
bu servet nasıl oldu?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) İspat etsin, 8 milyar doları ispat etsin; etmezse
müfteridir!
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Muş.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.03
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.14
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, milletvekillerinin Anayasanın 67nci maddesi çerçevesinde
halktan aldıkları temsil yetkisini kullandıklarına, bu
temsil yetkisini engellememenin hukukun temel kuralı olması
gerektiğine, 2016 yılında kabul edilen bir kanunla belli bir tarih
itibarıyla milletvekilleri hakkında düzenlenmiş fezlekeler için
yargılama yolu açıldığına, bu yargılama sonucunda
hüküm tesis edilebileceğine ancak milletvekillerinin
tutuklanamayacağına ve tüm milletvekillerinin huzur ve
barış içinde bir toplum idealine ulaşmak hedefinde olduğuna
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, gündemde olan bir konuyla ilgili görüşlerimi Genel
Kurulla paylaşmak istiyorum.
Yasama yetkisinin sahibi olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onu oluşturan milletvekilleri, anayasal
sınırlar çerçevesinde, toplumda var olan siyasi görüşlerin
temsilcileridir. Serbest seçimlerle halk adına karar alma yetkisi verilen
milletvekilleri asli görev olarak Parlamentoda görev yaparlar. Onların
asli görev alanının Parlamento olması bu göreve üstün bir
kamusal nitelik vermektedir.
Anayasamızın
67nci maddesinde de temsil yetkisi düzenlenmiştir. Milletvekilleri,
Anayasanın 67nci maddesi çerçevesinde halktan aldıkları temsil
yetkisini kullanırlar. Bu yetkinin asıl kullanılma yeri Parlamento
yani Türkiye Büyük Millet Meclisidir. İşte, bu temsil yetkisine
müdahale etmemek, bunu engellememek hukukun temel kuralı
olmalıdır.
Nitekim,
Anayasamızın 83üncü maddesi de Yasama
dokunulmazlığı başlığı altında yasama
dokunulmazlığı ve yasama sorumsuzluğu müesseselerini
düzenlemiştir. Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisinin izni
olmadıkça hiçbir milletvekili gözaltına alınamaz, sorguya
çekilemez, tutuklanamaz, yargılanamaz, ana kural budur. Temsil yetkisinin
özüne hiçbir şekilde dokunmamak gerekir. Ancak 2016 yılında
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul etmiş olduğu bir yasayla, belli
bir tarih itibarıyla milletvekilleri hakkında düzenlenmiş olan
fezlekeler için yargılama yolu açılmıştır. Yani
Anayasanın 83üncü maddesinde sözü edilen Türkiye Büyük Millet Meclisinin
izni sağlanmıştır. Dolayısıyla bu çerçevede,
haklarında belli bir tarih itibarıyla fezleke düzenlenmiş olan
milletvekillerinin yargılanması, kabul edilmiş olan o yasanın,
Anayasa değişikliğinin doğal bir sonucudur.
Ancak burada yine önümüze
Anayasa Mahkemesinin Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal kararları
çıkmaktadır. Bu kararlar temsil yetkisinin Anayasanın 67nci
maddesinden kaynaklandığını ortaya koyarak hiçbir uygulamanın
temsil yetkisini, bu yetkinin özünü zedelememesi, bunu ortadan
kaldırmaması gerektiğini söyler. Yani buna göre milletvekilleri
yargılanabilir, milletvekili hakkında bu yargılama sonucunda
hüküm tesis edilebilir ama hiçbir zaman milletvekilleri tutuklanamaz, ana kural
budur. Hükmün kesinleşmesi hâlinde milletvekilliği görevinin
nasıl sona ereceği, milletvekilliğinin nasıl
düşeceği yine Anayasanın ilgili maddelerinde
düzenlenmiştir. Bu söylediğim, bütün milletvekilleri için geçerlidir.
Bu konuşmayı, çok kısa bir şekilde, 8 Aralık 2016
tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, bir vesileyle, bu
kürsüden ifade etme ihtiyacını duymuştum, bugün yine bunu
tekrarlama ihtiyacını duyuyorum. Tutuklamayla ulaşılmak
istenen bir kamusal yarar vardır ancak temsil yetkisinden kaynaklanan
kamusal yarar, üstün kamusal yarar olarak hukukta isimlendirilir ve diğer
kamusal yararın önüne geçer. Dolayısıyla milletvekillerinin
tutuklanmaması esastır. Milletvekili dokunulmazlığı
bir ayrıcalık değildir, yasama yetkisinin yerine
getirilebilmesi, özgür ve bağımsız bir şekilde, hiçbir
baskı altında kalmadan yerine getirilebilmesi için bir araçtır.
Dolayısıyla bunu bir ayrıcalık olarak değerlendirmemek
gerekir. Tutuklama bütün vatandaşlar için istisnai bir yol olmalıdır
yani tutuklamanın öznesi kim olursa olsun hukuktan ayrılmamak
gerekir; böyle söyleyeyim.
Son olarak şunları
söyleyeceğim: Türkiye Büyük Millet Meclisi, toplumumuzun bütün
renkleriyle, görüşleriyle temsil edildiği, millî iradenin tecelli
ettiği en yüce makamdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak buradaki
bütün üyeler, bütün milletvekilleri olarak hepimizin huzur ve barış
içinde bir toplum idealine ulaşmak hedefimizin olduğuna eminim,
hiçbirimizin bu konuda farklı düşündüğünü sanmıyorum.
İşte bu ideale ulaşmak için şimdi, birbirimize sarılma
zamanı, birbirimizle kucaklaşma zamanı ve bu barış ve
özgürlük havası içinde aydınlık geleceğe hep birlikte
yürüme zamanıdır. Bu dileklerimi Genel Kurulla paylaşma
ihtiyacını duydum, beni dinlediğiniz için teşekkür
ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılması için üç önerge vardır,
ayrı ayrı okutuyorum:
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22 milletvekilinin,
Diyarbakırın Sur ilçesinde seksen dört gündür devam eden sokağa
çıkma yasağı süresince ilçede bulunan tarihî ve anıtsal
yapıların ve ibadet mekânlarının
uğradığı tahribatın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/568)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
UNESCOnun dünyanın
kültür mirası listesinde bulunan Diyarbakır Surlarının
çevrelediği Sur ilçesinde seksen dört gündür devam eden sokağa
çıkma yasağı süresince ilçede bulunan tarihî ve anıtsal
yapıların, ibadet mekânlarının uğradığı
tahribatın tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç
Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Sibel
Yiğitalp (Diyarbakır)
2) İdris
Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz
Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan
(İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm
Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat
Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu
Çelik (Muş)
12) Besime
Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Aycan
İrmez (Şırnak)
15) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat
Encu (Şırnak)
17) Leyla
Birlik (Şırnak)
18) Dilek
Öcalan (Şanlıurfa)
19)
İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman
Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican
Önlü (Tunceli)
22) Nadir
Yıldırım (Van)
23) Tuğba
Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Bir tarih ve kültür kenti
olma özelliğini her zaman koruyabilmeyi başaran Diyarbakır,
birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, bu uygarlıkların
zengin tarihî ve kültürel mirasına sahip önemli bir bölge merkezidir.
İlk yerleşim MÖ 5000 yılında İçkalede Amida Höyükte
görülmektedir. MÖ 3000'li yıllarda Hurrilerin ilk kale yapısıyla
birlikte oluşmaya başlayan kale, kente egemen olan 33 medeniyetin
izleriyle şekillenerek çok katmanlı ve çok kültürlü bir oluşum
süreci içinde günümüze kadar ulaşmıştır. Hurriler ve
ardından Asurlularla başlayan ve MS 4üncü yüzyılda Roma
İmparatorluğu döneminde giderek genişleyen ve en son
şeklini İslam dönemi hâkimiyetinde alan Diyarbakır Kalesi,
bölgede hüküm süren medeniyetlerin, kültürlerin ve dönemin ihtiyaçları
doğrultusunda şekillenerek özgünlüğünü ve 7 bin yıllık
tarihsel varlığını kesintisiz bir biçimde
sürdürmüştür.
Tarih boyunca önemli ticaret
yolları üzerinde önemli bir durak olan Diyarbakır, Roma döneminde
önemli bir garnizon kenti iken İslam devletlerinden Mervani, Artuklu ve
Akkoyunlular döneminde de başkentlik yapmış önemli bir kenttir.
Tarih içerisinde birçok savaşa tanık olan kale, onarım ve eklemelerle
bugüne kadar ayakta kalmış ve her işlemin kale üzerinde
kitabelerle belgelenmesi kaleyi bir yazıtlar müzesine
dönüştürmüştür. Diyarbakır Kalesi, 7 bin yıllık tarihe
sahip kenti çevrelemektedir.
Diyarbakır'ın Sur
ilçesindeki Suriçi bölgesinin tamamı 1988 yılında kentsel sit
alanı ilan edilmiş ve ardından 2015 yılı Temmuz
ayında da Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri UNESCOnun Dünya
Kültür Mirası listesine alınmıştır. Surda 454i
sivil yapı, 148i anıtsal yapı niteliğinde olmak üzere
toplamda 602 tescilli yapı vardır ve bunlara kentsel dokunun
diğer tamamlayıcıları eklendiğinde çok ciddi bir
kültür varlığı söz konusudur. Bu yapıların içerisinde
40 cami ve mescit; 19 ziyaret, türbe, hazire, 11 kilise ve 4 medrese
bulunmaktadır.
Sur ilçesinde daha önce
beş kez daha sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.
Bu yasaklar kaldırıldıktan hemen sonra bölgeye giden inceleme
heyetlerinin hazırladıkları raporlara ve basına
yansıyan görüntülere göre ilçedeki birçok tarihî yapı ve ibadet
mekânı zarar görmüştür. Zarar gören tarihî mekânlardan
bazıları; Kurşunlu Cami, Dört Ayaklı Minare, Paşa
Hamamı, Hasırlı Halk Meclisi, Yoğurtlu Pazarı, Surp
Giragos Ermeni Kilisesi, Katolik Ermeni Kilisesi, Hacı Hamit Cami ve Dengbej
Evidir.
Seksen dördüncü gününe giren
6ncı yasak sürecinde ise alana girilemediği için tarihî
yapıların akıbeti bilinmemektedir. Sadece basına
yansıyan görüntülerden edinilen bilgilere göre; anıtsal ve sivil
mimari yapıların ciddi anlamda tahribata uğradığı
görülmektedir. Bir önceki yasakta tahribatın en çok
yaşandığı yer olan Kurşunlu Camisi'nin
yanmış olduğu fakat buna rağmen
şadırvanının hâlen yerinde olduğu bilinmekteyken
basına yansıyan son görüntülerde ise bu şadırvanın da
tahrip olduğu görülmektedir. Bölgede tahribata uğratılan
yapıların UNESCO listesinden çıkarılması riski
vardır. Sokağa çıkma yasakları devam eder ve tarihî
yapıların tahribatı önlenemezse Suriçinin UNESCO'nun
"Dünya Kültür Mirası" listesinden çıkarılıp
Tehlike Altındaki Dünya Miras Listesine alınması ihtimali çok
yüksektir.
Binlerce yıllık
medeniyete ev sahipliği yapan kentin Sur ilçesinde neredeyse bir mevsim
boyunca sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi, bölgedeki
halkın sadece yaşamına değil aynı zamanda tarihine,
kültürüne de yasak koymakta ve yok etmeye çalışmaktadır. Sur
ilçesinde seksen dört gündür devam eden sokağa çıkma yasağı
süresince ilçede bulunan tarihî ve anıtsal yapıların, ibadet
mekânlarının uğradığı tahribatın tespit
edilmesi için bir komisyon kurulması elzemdir.
2.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22 milletvekilinin,
Diyarbakırın Sur ilçesinde hâlâ devam eden sokağa çıkma
yasakları süresince yaşananların tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/569)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
UNESCOnun Dünya Kültür
Mirası listesinde bulunan Diyarbakır Surlarının
çevrelediği Sur ilçesinde yaşananların tüm boyutlarıyla
araştırılması ve yasakların daha fazla toplumsal
ayrışmaya sebep vermeden sonlandırılması için neler yapılabileceğinin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
1)
Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
2)
İdris Baluken (Diyarbakır)
3)
Filiz Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4)
Garo Paylan (İstanbul)
5)
Hüda Kaya (İstanbul)
6)
Müslüm Doğan (İzmir)
7)
Ali Atalan (Mardin)
8)
Erol Dora (Mardin)
9)
Mithat Sancar (Mardin)
10)
Ahmet Yıldırım (Muş)
11)
Burcu Çelik (Muş)
12)
Besime Konca (Siirt)
13)
Kadri Yıldırım (Siirt)
14)
Aycan İrmez (Şırnak)
15)
Faysal Sarıyıldız (Şırnak)
16)
Ferhat Encu (Şırnak)
17)
Leyla Birlik (Şırnak)
18)
Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19)
İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20)
Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21)
Alican Önlü (Tunceli)
22)
Nadir Yıldırım (Van)
23)
Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Diyarbakır'ın Sur
ilçesinde 2 Aralıkta uygulanmaya başlayan ve 10 Aralıkta on yedi
saat ara verildikten sonra 11 Aralık günü saat 16.00'dan itibaren tekrar
ilan edilen sokağa çıkma yasağı seksen dördüncü günündedir.
Yasağın uygulanmaya başlamasıyla birlikte tüm kentte
başlayan operasyonlarla yasak, fiilî olarak tüm şehri
sarmış durumdadır. İlçede toplamda altı kez
sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Seksen dört
gündür devam eden yasakta 23 kişi yaşamını yitirmiştir.
Şehrin yasak olsun
olmasın tüm bölgelerinde sokağa çıkanların keskin
nişancılar tarafından katledildiği, evlerin tank
toplarıyla vurulduğu iddia edilmektedir. Ambulansların
mahallelere girip yaralıları alması güvenlik güçleri
tarafından engellenmektedir. Hatta yaşatılan bu savaş
konseptinin yarattığı psikolojik etkiden dolayı
yaşlıların kalp krizi geçirerek hayatlarını
kaybettiği, gebe kadınların ise düşük yaparak bebeklerini
kaybettikleri bildirilmiştir. Görevi yurttaşların
güvenliğini sağlamak olan devlet, yasağın
uygulandığı yerlerde insanları ellerinde beyaz bayraklarla
hastaneye gitmek zorunda bırakmıştır. Oysa İl
İdaresi Kanununun 11inci maddesine göre, valinin aldığı
önlemlere uyulmadığı takdirde müeyyide 100 Türk
lirasıdır.
İlan edilen yasaklar
süresince insanların yaşama hakkı başta olmak üzere,
haberleşme, eğitim, sağlık, ibadet etme, cenazelerini defin
ve seyahat hakları ellerinden alınmakta ve yurttaşlar
yerlerinden zorla göç ettirilmektedirler. Süresi belirtilmeyen yasaklarda,
yasağın olduğu mahallelerde yaşayanlar gıda ve ilaç
gibi tüm temel yaşam gereksinimlerinden yoksun
bırakılmaktadır. Yasak nedeniyle belediye hizmet veremediği
için çöpler toplanamamakta, biriken çöp yığınları
salgın hastalık riskini doğurmaktadır.
Devrede olan bu savaş
konseptinden bir an önce çıkılarak çözüm ve müzakere yolu
açılmalıdır. Aksi takdirde, bu tekçi politikalarla sadece Kürt
sorunu daha çok derinleştirilir ve çözümsüzlüğe itilir. Kürtlerin
kendini yönetme isteğini, öz yönetimi müzakere ve demokrasiye
bağlı çözmek Türkiye'nin geleceği açısından önemlidir.
Diyarbakır Surlarının
çevrelediği Sur ilçesinde hâlâ devam eden sokağa çıkma
yasakları süresince yaşananların tüm boyutlarıyla
araştırılması için bir komisyon kurulması acil ve
hayatidir.
3.- CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Haymana kaplıcalarının iyileştirilmesi ve
geliştirilmesi için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/570)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Haymana
Kaplıcaları, sağlık açısından ideal özelliklere
sahip olup ulaşım bakımından da Ankaralılar için
avantajlı bir bölgededir. Haymana, sağlıkta, turizmde ve
ekonomide daha iyi bir yerde olmayı hak etmektedir.
Kaplıcalar,
bilindiği gibi mineralize termal suların ve bunlara ait çamurların
banyo, içme ve solunum yolu ile kullanılması, ayrıca iklim kürü,
fizik tedavi, rehabilitasyon, mekanoterapi, beden eğitimi, masaj,
psikoterapi, diyet vb. yan tedavilerle birleştirilmesiyle oluşturulan
kür uygulamalarının uzman hekim denetiminde yapıldığı
tesislerdir.
Yıllar önce Haymana
Kaplıcasının olduğu yerde yapılan kazılardan
çıkan havuz parçalarının Haymana Dereköy yakınındaki
Eti Mabedi olduğu kesinlik kazanan Gavur Kalesi taşlarıyla aynı
menşeli olduğu uzmanlarca saptanmıştır. Tarihî Kral
Yolu güzergâhında bulunan Haymana Kaplıcalarının
geçmişte birçok kavim tarafından kullanıldığı
anlaşılmaktadır.
Galatların galatia
salutaris yani "sıcak su membası dedikleri bu bölgede Etiler
ve Galatlardan başka Romalıların da bu kaplıcanın
gelişmesine katkı koydukları bilinmektedir.
Balneolojik
sınıflandırma ve özellikleriyle incelenen Haymana Kaplıca
suyunun doğal sıcaklığı 20 derecenin üzerinde (43-44.5
derece) olup toplam mineralizasyonu 1000mg/L'nin altındadır(859
mg/L). Bu özellikleri ile balneolojide akrototermal sular gurubunda yer
almaktadır. Akrototermal suların niteliklerinden biri eser
elementleri bünyelerinde bulundurmalarıdır. Haymana Kaplıca
suyunda eser elementlerden florür 1,4 mg/L düzeyinde olup bu değeriyle
florürlü su niteliği de taşımaktadır. Bu su metasilikat
asit düzeyi itibariyle de eşit değere yakındır. Böylece
Haymana Kaplıca suyunun balneoterapötik tedavilerde rol oynaması
sevindirici bir beklenti olarak ortaya konmuştur.
Haymana Kaplıca
suları içme kürlerinde özellikli olarak diş ve kemik
sağlığı üzerinde olumlu etkilere sahip olduğu gibi
termal ve mekanik etkilerine bağlı olarak banyo kürlerinde de
yararlı olacaktır.
Haymana Kaplıca
suları bunların yanı sıra, banyo kürleri (balenoterapi) ve
su içi egzersiz tedavisi (balneokinesiterapi) şeklinde lokomotor sistem
hastalıkları, romatizmal hastalıklar ve cilt
hastalıklarında ilaç dışı tedavi anlamında da
koruyucu ve tedavi edici ve rehabilitatif amaçlarla kullanılabilme özelliğine
sahiptir. Bu durumlarda özellikle ağrı giderme ve cilt
fonksiyonlarını iyileştirmede terapötik etkileri nedeniyle
dejeneratif eklem hastalıklarında, inflamatuar romatizmal
hastalıklarda, yumuşak doku romatizmalarında, kronik bel ve
boyun ağrısında, psoriasis, akne, egzama gibi cilt
hastalıklarında, nörovejetatif distoniler, nevraljiler, inme ve
periferik felçler sonrası dönemlerde, metabolizma ve hormonal
işlevlerin regülasyonunda, beden, zihin fonksiyonlarının
desteklenmesinde, fazla kiloyla başa çıkma ve obezite tedavisinde ve
alzheimer, kalp hastalığı ve diyabet gibi hastalıklardan
korunmada da çok yararlar sağladığı görüşü bilim
adamlarınca da sık sık paylaşılmaktadır.
Nitekim, Uluslararası
Şifalı Su Kaynakları Araştırma Merkezinin otuz ülkeyi
kapsayan araştırmasına göre, nitelik bakımından
Haymana Kaplıcası dünyada Fransa'nın Vichy
kaplıcalarından sonra ikinci sırada yer almaktadır. Ancak,
Türkiye'nin en çok göç veren ve geri kalan ilçelerinden olan Haymana ilçemiz
sahip olduğu bu doğal zenginlikten gereği gibi
yararlanamamaktadır.
Haymana
kaplıcalarının ulusal ve uluslararası ölçekte
tanıtımının yapılması ve termal tesislerin
teşvik edilmesi gerektiği çok açıktır. Bu konuda
yapılacak iyileştirmelerle sadece Haymana ve Haymanalılar için değil,
tüm ülkemiz açısından son derece önemli olan Haymana
kaplıcalarının büyük bir özen ve ciddiyetle hak ettiği
değere kavuşmasıyla ülke ekonomisine daha fazla katkı
sunulabilecektir.
Bu bakımdan, Haymana
kaplıcalarının daha çok sayıda insanın
sağlık sorunlarının giderilmesinde yardımcı
olması ve ekonomik gelişmenin yaygınlaşması için
yapılacak araştırmayla belirlenecek çözümlerin saptanması
büyük öneme sahiptir.
Bu nedenlerle
Anayasanın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104
ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederim.
Levent
GÖK
CHP
Grup Başkan Vekili
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Mersin Milletvekili Baki
Şimşek ve arkadaşları tarafından çiftçilerin üretim ve
pazarlama konusunda yaşadıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/515) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, 15 Haziran 2017
Perşembe günkü birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi
15/6/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
15/06/2017 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grup Başkan vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan
Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve arkadaşlarının
(10/515) esas numaralı çiftçilerin üretim ve pazarlama konusunda
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği
Meclis araştırması açılması önergesinin 15/6/2017
Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisi lehinde Baki Şimşek, Mersin
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde söz
almış bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyede 80 milyon hektar
olan toprak varlığının 27 milyon hektarını
tarım arazileri oluşturmaktadır ancak son yıllarda birçok
ilimizde çarpık kentleşmeden dolayı tarım arazileri bilinçsiz
bir şekilde kullanılmıştır. Yine ülke içindeki göçler
sebebiyle büyük şehirlerimizdeki nüfus artışının
getirdiği plansız ve sağlıksız yapılaşma
tarım alanlarının bilinçsiz şekilde
kullanılmasına neden olmuştur. Sadece seçim bölgem olan Mersin
Tarsusta bütün uyarılarımıza rağmen birinci sınıf
10 bin dönüm tarım arazisi üzerine Çukurova Havaalanı
inşaatı başlatılmıştır. Öyle ki ülkemiz
yakın zamana kadar tarım ürünleri açısından kendi kendine
yetebilen 7 ülkeden biriyken son dönemlerde tarımda uygulanan
yanlış politikalar, tarım ürünlerinin yurt
dışından temin edilmesi, üreticilerin sattıkları
ürünlerinin paralarını altı-on iki ay gibi bir zaman dilimi
içerisinde almaları çiftçilerimizi âdeta çıkmaza sokmuştur.
Ekonomik değeri oldukça yüksek muz, kivi, narenciye, çilek, turunçgiller
gibi kaliteli ürünler yetiştiren ve ürün çeşitliliği en fazla
olan bölgemiz Akdeniz Bölgesidir. Dünyadaki bilinen türlerin yüzde 80i
Akdeniz Bölgesinde üretilmektedir. Akdenizin incisi Mersinde Anamurun muzu,
Erdemlinin limonu, Mutun kayısısı, Tarsusun üzümü,
Silifkenin çileği dünyaca ünlenmiştir. Mersinde 450 bin ton limon,
300 bin ton portakal, 250 bin ton üzüm, 200 bin ton muz, 200 bin ton zeytin,
900 bin ton domates ve meyvenin, sebzenin envaiçeşidi
yetiştirilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
turfanda karpuz ilk Tarsus'ta yetişmekte ancak daha karpuz piyasaya
çıkmadan İran karpuzu tezgâhlara düşmektedir. Kendi üreticimizi
desteklemek açısından turfanda sezonunda karpuz ve meyve
ithalatı yapılmaması gerekmektedir. Aynı şekilde,
buğday sezonu geliyor henüz buğday fiyatları
açıklanmıyor, mısır fiyatları açıklanmıyor,
gemilerle buğday satın alınıyor ve Türkiyedeki fiyat
kontrolü yapılmaya çalışılıyor. Üreticiye darbe
vuruyoruz. Kendi üreticimizi desteklememiz, öz kaynaklarımızı
kendi üreticimize vermemiz gerekmektedir.
Özellikle paketleme ve
pazarlama konusunda büyük sıkıntılar çekilmektedir. Bölgemize
mutlaka soğuk hava depolarının yapılması, pazarlamayla
ilgili özellikle komşu ülkelerle olan sorunlar bir an önce çözülmeli ve
çiftçinin kendi ürününü direkt satabilmesinin önü açılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
üretici domatesi halde 2-3 liraya satarken bu rakam tüketiciye gelene kadar kat
ve kat artmakta hatta pazarda 10 TL'ye satılmaktadır; aradaki 6-7
TL'lik rakam aracının elinde kalmaktadır. Bu mutlaka bir yasal
düzenleme yapılarak kontrol edilmeli ve çiftçilerin kendi ürünlerini
direkt satabilmesinin önü açılmalıdır.
Tarım faaliyetleri
geçmişte olduğu gibi günümüzde de insanların en önemli
uğraş alanını oluşturur. Nüfusun sürekli
artışı, temel besin maddeleri ihtiyacının büyümesi
tarımsal üretime duyulan ihtiyacı artırmaktadır.
Özellikle
seracılığın geliştirilmesi için seraların
doğal gazla ısıtılabilmesinin önü
açılmalıdır. Mersin, coğrafi olarak çok uygun bir il
olmasına rağmen maalesef Mersin merkez ve Tarsus
dışında hiçbir ilçesine doğal gaz gelmemiştir. Erdemli
başta olmak üzere Silifke, Anamur, Bozyazı, Mut ve Gülnar'a
doğal gazın acilen getirilmesi ve bunun tarımda da özellikle
seracılıkta da kullanılması gerekmektedir.
Yukarıda
saydığımız tüm bu faydalar göz önüne
alındığında, seracılık faaliyetlerinin sadece
belirli bir alanda değil ülkenin farklı bölgelerinde de
geliştirilmesini sağlamak; seralarda kullanılan teknolojilere
bakılınca ülkemizde genelde küçük aile işletmesi olarak
kullanılan seraları geliştirmek ve kapasitesini artırmak,
bu şekilde küçük çaptaki seraların yanı sıra büyük çapta
faaliyet gösteren ve bünyesinde ziraat mühendisleri çalıştıran,
iklimlendirmeyle ideal ısıları yakalamayı başaran
büyük ölçekli seralara gerekli teşvikleri vermek gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri;
Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Mersinde de ihracatta büyük
sıkıntılar yaşanmaktadır. İhracatımız
özellikle Türki cumhuriyetler, Rusya, Irak, Almanya ve Fransayladır. Yalnız,
yapılan ihracatın çoğunluğu açık hesap
çalışılmaktadır ve şirketlerimiz, üreticilerimiz
çoğunlukla mağdur olmaktadır; buna bir garanti
sağlanması gerekmektedir.
Ayrıca, ülkemizde
özellikle yeni cins ekilen ürünlerin tarımı üzerinde büyük bir oyun
oynanmaktadır. Birçoğu İtalyadan, Fransadan, Japonyadan
fidanlar getiriliyor veya bu cinsler öne sürülüyor. Yeni cins ürünlerin
dayanıklılığı yok, genetiği bozuluyor; bunun
sebebi hem genetiği değiştirilen ürünler hem de kullanılan
ilaç ve gübreler. Arjantinden limon Rusyaya yirmi yedi günde geliyor,
Mersinden yedi günde ulaşıyor Rusyaya ama bizim ürün bozuluyor,
Arjantinden gelen ürün sapasağlam kalıyor. Bunun üzerinde
araştırmalar yapılması ve araştırma
enstitülerinin çalışma yapması gerekmektedir.
Çiftçi sizlerden çok şey
istemiyor; ucuz mazot, ucuz gübre, ucuz tohum istiyor ve devlet
bankalarında kullanılan kredi limitlerinin
artırılmasını istiyor. Sadece, seçim bölgem olan Mersinde
çiftçinin özel bankalardan kullandığı kredi miktarı 120
trilyon lira ve bunu yüksek faizle kullanıyor. Devlet bankalarındaki
kredi limitlerinin artırılması ve çiftçinin faiz
kıskacından kurtarılması gerekmektedir. Ayrıca,
ihracatçı destekleme primlerinin, DFİFin henüz 2016 yılı
bile ödenmemiştir, Mersindeki ihracatçılar 2016 yılındaki
desteklemeyi bile alamamışlardır. DFİFin tüccara
değil çiftçiye ödenmesi gerekmektedir, üretene ödenmesi gerekmektedir.
Çiftçinin de ihracata dönük ürün yetiştirip bu ürünlerin
yetiştirilmesine katkı sunması gerekmektedir. Çiftçilerin,
ürününü direkt satması gerekmektedir. İlaç, gübre, mazot, elektrik,
tohum ucuz olmalı. Kalifiyeli tarım işçisi yok, özellikle meyve
üretiminde kalifiye tarım işçisi gerekmektedir. Rus heyeti Türkiyede
19 tane işletme denetliyor. Bunun 16 tanesi sadece Mersin Tarsusta,
tarıma yapılan yatırım bu ama maalesef Mersin teşvikte
istediğini alamıyor, teşvik kapsamı dışında
tutuluyor, kırsal kalkınma kapsamı dışında
tutuluyor ve istediği desteği alamıyor.
Üretene destek vermemiz
gerekiyor. Maalesef mazot, gübre destekleri dönüm başına göre
veriliyor. Bu da insanlarımızı tembelliğe, asalak
yaşamaya teşvik ediyor. İnsanlar gidiyorlar destekleri
alıyorlar, tarlalarını ekmiyorlar. Ekmeden aldıkları o
paralarla hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar.
Mutlaka tapuya göre değil, ürettiği ürüne göre desteklemeler
yapılmalı ve çalışan insanlar, üreten insanlar
desteklenmelidir.
Yetiştirilen ürünlerdeki
en büyük kaybımızın yüzde 10unu sadece hasat
sırasında yaşıyoruz. Özellikle meyve sebzede hasat
yapılırken yüzde 10luk bir kayıp yaşıyoruz. En az bir
yüzde 10luk kaybı da lojistik sırasında, nakliye
sırasında yaşıyoruz çünkü 40 derece, 45 derece sıcakta
toplanan ürünler açık araçlarla Ankaraya, İstanbula veya yurt
dışına gönderiliyor. Soğuk hava depoları ve soğuk
hava deposu bulunan tırlar yeterli sayıda olmadığı
için ürünlerimizin en az yüzde 30u telef oluyor, direkt çöpe gidiyor. Onun
için üretimden tüketime soğuk zincir oluşturmamız gerekiyor.
Sadece üretim kaybının yüksek olacağı
Bunun için üretim-tüketim
bölgelerine yatırım yapılmalı, Mersin, Antalya, Ankara ve
İstanbul üretim ve tüketim olarak pilot bölgeler seçilmeli ve buradaki
hâllere mutlaka soğuk hava depoları kurulması gerekmektedir.
Yoksa ürünlerimizin çiftçilerin bayılma dediği şekilde raf
ömrü çok kısa oluyor, marketlerde 10 derecede korunmaya
çalışılıyor ve birkaç gün içerisinde büyük emeklerle
yetiştirilen ürünler maalesef telef oluyor.
Değerli milletvekilleri,
bir diğer önemli sorun da dünyanın hemen hemen her ülkesinde bulunan
ve içerisinde kadın, çocuk işçilerin bulunduğu ve Türk çalışma
hayatının bir gerçeği olan mevsimlik tarım işçilerinin
karşılaştıkları sorunlardır. Bunların en
büyük sorunları barınmayla alakalı
sıkıntılarıdır. Göç ettikleri yerlerde
çalışma koşulları çok kötü durumdadır, kanallardan
akan suları içmektedirler, çadırlarda yaşamaktadırlar;
elektrik ve temiz içme suyu bulunmayan bölgelerde yaşamaktadırlar.
İş güvenlikleri yoktur, bunlar kamyonlarla tarlalara götürülmektedir.
Ayrıca, 7-14 yaş arasındaki çocuk işçiler
çalıştırılmakta ve bunlar eğitim
alamamaktadırlar. Bu sebeple bir an önce mevsimlik tarım
işçilerinin sorunları detaylıca incelenmeli, bir an önce gerekli
tedbirler alınmalıdır. Suriyelilere tanınan haklar
doğu ve güneydoğudan gelen insanlardan esirgenmemelidir.
Çiftçilerimizin üretim ve
pazarlama konusunda yaşadıkları sorunların
araştırılması, gübre ve mazot fiyatlarının
Sayın Bakan burada diyor ki: Önümüzdeki yıldan itibaren mazot
desteğini vereceğiz. Yani paramız varsa bu yıl da verelim,
buna bir engel yok. Türkiye Büyük Millet Meclisi ek bir maddeyle bir önerge
getirip çiftçiye mazot desteğini, yüzde 50 hibe desteğini bu yıl
da verebilir. Yani çıkan yasadaki bir şeyi bahane göstererek çiftçiyi
mağdur etmeyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla) Kırsal nüfus yüzde 50lerden yüzde
20lere düştü. Türkiye büyüyor, istikrar sürüyor. diyorsunuz ama
maalesef tarım tükeniyor, çiftçi tükeniyor.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Şimşek.
Önerinin aleyhinde Hüseyin
Filiz, Çankırı Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Filiz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN FİLİZ
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çiftçilerimizin üretim ve pazarlama konusunda yaşadıkları
sorunların araştırılması için Milliyetçi Hareket
Partisi tarafından verilen Meclis araştırma önergeyle ilgili
grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Milletin
Meclisini saygıyla selamlıyorum.
Tarımda Avrupanın
gücü olduk. Tarımsal gayrisafi millî hasılada 36,9 milyar liradan 158
milyar liraya ulaştık. Tarımsal hasılada Avrupanın
4üncüsü iken şimdi Avrupanın 1incisi olduk değerli
arkadaşlar. Tarım sektörü 2003-2016 döneminde on dört yılın
on birinde büyüme gösterdi. 2017 yılı birinci çeyreğinde
tarım sektörü 3,2 büyüme gösterdi. Tarım ve gıda ürünleri
ihracatımız 3,7 milyar dolardan 16,3 milyar dolara çıktı.
Türkiye, tarım ve gıda ürünlerinde net ihracatçı bir ülkedir,
son on beş yılda 58 milyar dolar fazla verdik.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
İthalat
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) 2023 yılında 150 milyar dolar tarımsal
hasılayı ve 40 milyar dolar tarımsal ihracatı hedefliyoruz
ve çalışmalarımızı bu vizyonla yapıyoruz.
Tarıma verilen desteği yedi kat artırdık.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Sayın Vekilim, ithalat ne kadar?
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) İthalat diyorsun değil mi Değerli Vekilim?
Özellikle geçen gün Tarım Bakanı burada konuşurken buğday
ithalatını söylediniz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Yok, hepsi için.
ERKAN AYDIN (Bursa) Saman,
saman
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Tarım ürünü
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) Bakın, un ihracatını söylemiyorsunuz. Un
ihracatı katladığı için mecburen buğday ithalatı
yapılacaktır. Diyelim ki, un ihracatını yüz kat artırdık,
o kadar buğdayımız yoksa ne yapacağız?
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Buğday yetiştireceğiz.
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) Mecburen ithalat yapacağız. Hiç
karıştırmayalım olayları.
ERKAN AYDIN (Bursa) Belçika
kadar alan ekilmiyor.
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) 2017 sonu itibarıyla son on beş yılda toplam 103
milyar dolar destek vermiş olacağız. Gübrede yüzde 18, yemde
yüzde 8 olan KDV 2016 yılında kaldırıldı değerli
milletvekili arkadaşlarım.
ERKAN AYDIN (Bursa) Ne
oldu, fiyat düştü mü?
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) Hayvancılığa özel önem veriyoruz.
Hayvancılık desteklerini otuz altı kat artırdık.
Finansman ihtiyacı olan üreticiye kolay krediler çıkardık.
Ayrıca, 2016 yılında yaptığımız düzenlemeyle
tarımsal kredi borçlarını yeniden yapılandırdık,
yüzde 11 olan faiz oranının yüzde 6sını verdik.
Biliyorsunuz, çiftçinin faizinin yarısını Hazine
karşılıyor. Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatifleri tarafından kullandırılan kredilerin miktarı
2002de 529 milyon TLyken 2016da 30,2 milyar TLye ulaştı. Son on
beş yılda toplam 180 milyar TL kredi sağladık.
Şimdi, size bir
çarpıcı rakam daha söyleyeceğim: Türkiye'de traktör
satış adedi 2002den önce 20-25 bin civarlarındaydı, 2015
yılında 67 bin adet traktör satıldı arkadaşlar.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Merkep olarak kullanıyorlar merkep, tarımda kullanmıyorlar.
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) 2015 yılında 67 bin traktör satıldı, 2016
yılında satılan traktör adedi, iyi dinleyin rakamı
söylüyorum, 70.250. Şimdi, tarım geri gidiyorsa Allah
aşkına bu traktörleri kim alıyor, bu traktörleri kim
alıyor?
İlginizi çekecek ikinci
bir rakam daha söylüyorum: 15 bin adet traktör ihracatı
yapılıyor. 70 bin traktör satılıyor, 15 bin traktör
ihracatı yapılıyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Traktörde 2002den önce dünya 1incisiydik.
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) Hem tarımda hem sanayide Türkiye artık ihracatçı bir
ülke.
MELİKE BASMACI (Denizli)
İhracat, Türkiyeye giren değil, çıkan. Biliyorsunuz
değil mi ne demek olduğunu?
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) Şimdi, tabii, bir taraftan da tarımsal alet ve gereçlerde
modern tarıma geçildiği için, bilinçli ve rekabetçi tarıma
geçildiği için Türkiyede çiftçi adedi de bu yüzden aşağıya
düşüyor. Çoban bulunmuyor biliyor musunuz, çoban.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Çünkü para kazanmıyorlar, çünkü hayvancılığı
karteller yapıyor, çobanlar değil.
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) Bu, Türkiyenin gelişmişlik düzeyi değil mi?
Afganistandan, Gürcistandan çoban geliyor. Köylü çoban bulamıyor. Bundan
haberiniz var mı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Köyde adam kalmadı.
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) Yani, şimdi, değerli arkadaşlar, gelelim Kırsal
Kalkınmanın vermiş olduğu projelere. Şimdi, toplam
10.600 projeye, 2,3 milyar euroluk projeye 1 milyar 48 milyon euro hibe
sağlamışız Türkiye genelinde. Avrupa Birliğinin
parası bu. Bu kadar hibe...
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Onlar parayı aldığı gibi inşaata
yatırıyor.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Hibeyi kimler alıyor, kimler?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
İnşaata yatırdılar, inşaata.
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) 2017 yılında ne düşünüyoruz biliyor musunuz?
MELİKE BASMACI (Denizli)
Allahım düşüncenizden korusun bizi.
ERKAN AYDIN (Bursa)
Samanı söyle, samanı.
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) 1,4 milyar euroluk projeye 853 milyon hibe
sağlayacağız. Seçim bölgem olan Çankırıda 374 adet
projeye 96 milyon destek sağlamışız.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Doğru, vatandaş söyledi, Çankırıya
kıyak yapmışız." dedi. Niğdeye hiçbir şey
yok.
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, gelelim arazilerin toplulaştırmasına.
Türkiyede 1961-2002 yılları arasında toplam kırk bir
yılda 451 bin hektar toplulaştırma yapılmış.
2003-2016 yılları arasında bu sayı 4,9 milyon hektara
çıkarılmış. Bundan haberiniz var mı bilmiyorum.
Hedefimiz, 2023 yılında 7 milyon hektar alanda
toplulaştırmayı sağlamak. Toplulaştırmayı
sağladığımız zaman, arazi bölünmesini
engellediğimiz zaman ülkede tarımsal kalkınmayı
katlayacağız; bundan da haberiniz olsun.
Çok değerli
arkadaşlar, tabii ki tarımla ilgili Mazot desteğinin
yarısı sizden, yarısı bizden. diyoruz köylümüze, mazot
desteğine devam edeceğiz.
Tabii, köylümüzün
hayvancılıkta Türkiye'de rekor kırdığını
Yalnız, köylümüz hayvancılıkla ilgili et
hayvancılığından ziyade süt
hayvancılığına yöneldiği zaman hayvan
varlığını artıracağını düşünüyorum.
Köylümüzün bu alanda da hayvancılığa yönelmesini kendilerinden
rica ediyoruz.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, tarım ve hayvancılık Türkiye'de
vazgeçilecek bir sektör değil. Asla ve asla tarım ve
hayvancılığı geri plana itmiyoruz, önemsiyoruz. Bu alandaki
hibe ve desteklerimizi gitgide çoğaltıyoruz. Örneğin, IPARDdan
sonra Birleşmiş Milletler Fonu aracılığıyla yüzde
75-85 civarındaki destekleri de Türkiye'ye getiriyoruz. 2017
yılıyla ilgili burada IPARDın 42 vilayeti kapsayan
destekleriyle ilgili milletvekili arkadaşlarım kendi illerinde
köylüleri bilinçlendirirlerse, köylümüz daha fazla bu Avrupa Birliği
kredilerini kullanırsa bu krediler boşa gitmez ve bu kredileri de
kullanmış oluruz.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Hocam, çok söyleme anlatacağız. 42 ilde var, her yerde
yok. Başımıza iş çıkaracaksın,
yarısında yok Türkiyenin IPARD. Biraz sonra anlatacağım,
42 ilde var, Kırsal Kalkınma var
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, ben tabii
Tarım Komisyonu üyesi olarak sizden şunu da rica ediyorum:
Devamlı yokuş, devamlı yokuş; Allah aşkına, bir
de memleket menfaatinde yan yana gelelim, ne olur ya!
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Memleketi bitirince nasıl yan yana geleceğiz ya?
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) - Şu mera kanunu geliyor. Değerli milletvekili, özellikle
ana muhalefetteki arkadaşlarım, Mera Kanununda şöyle bir
kucaklaşalım, ülke menfaati için, millî davamız için bir araya
gelelim.
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Kucaklaştık, çıkarıyoruz zaten.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Madde çıktı, çıktı, siz bile doğru
bulmadınız.
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) Şu toplulaştırma konularında bize destek verin,
mera kanununda bize destek verin. Meralarımız boş yatıyor,
hayvan ithalatı yapıyoruz. Allah aşkına, siz hiçbir iyi
işte yok musunuz ya, hiç iyi bir yerde yok musunuz ya? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Şurada da memleket menfaatinde
varız deyin ya. Devamlı yürüyorsunuz, devamlı yürüyorsunuz.
Yollar yürümeyle aşınmaz. Siz yürüyün, biz koşacağız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ ÖZCAN
(İstanbul) Siz de devamlı yürütüyorsunuz! Biz yürüyeceğiz, siz
de yürütüyorsunuz!
HÜSEYİN FİLİZ
(Devamla) Sözlerime son verirken, değerli milletvekillerim, sizleri beni
dinlediğiniz için saygıyla, hürmetle selamlıyorum. Çankırılı
hemşehrilerime de buradan kucak dolusu selamlar iletiyorum. Allah'a emanet
olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Filiz.
Sayın Özel,
mikrofonunuzu açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı
Milletvekili Hüseyin Filizin MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, iktidar partisinin kısıtlı
tanıdığı kürsü olanaklarında kürsüye gelen
arkadaşlarımızın konuşmalarına Grup Başkan
Vekili olarak cevap vermeyi çok tercih etmem ama konuşmasının
son kısmında Allah aşkına, memleket menfaatine olan hiçbir
şeyde yok musunuz? sözleri hakikaten artık kastını da
-tanıdığımız bir milletvekilidir- kendisine
yakışan nezaketi de aşmıştır. Cumhuriyet Halk
Partisi memleket menfaatine nice konuda
Burada hepiniz şahitsiniz.
Mağdur olan gazilerimizin, şehit yakınlarımızın,
birçok meslek örgütünün, birçok kooperatifin beklediği kanunlar
gerçekleşmiş. Teşekkür yazılarının en azı
bende, pek çoğu benden önce bu görevi yapan grup başkan vekillerinin
odalarındadır. Memleket menfaati konusunda aynı
düşünmediğimiz zaman muhalefet etmemiz gayet normaldir ama bugün
benim liderim Aldatıldık, kandırıldık. demiyor.
Bugüne kadar Allah'a şükür biz hiç aldatılmadık, hiç kimseyi de
kandırmadık. Bunu da bilin. Cumhuriyet Halk Partisinin
tavrını da kürsüden vatandaşa yanlış aktarmayın.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, hatip burada konuşurken hibe desteklerinden
bahsetti Şu kadar hibe desteği verdik, şunları
yaptık. diye. Fakat ben daha önce Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanına da soru önergesi olarak yöneltmiştim, seçim bölgem
Afyonkarahisar ilinde her ne hikmetse aynı aileden birçok kişiye bu
hibe desteği verilmiş ve hayır oyu çıkan köylere de çok
az bir şekilde hibe desteği verilmiş. Yine, Cumhuriyet Halk
Partisi kimliği olan, MHP kimliği olan, hayır vereceğini
söyleyen çiftçilere de her ne hikmetse her türlü koşulu yerine getirmesine
rağmen bu destek verilmemiş. Ben bu özelliği özellikle belirtmek
istedim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Köksal, tutanaklara geçmiştir.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Mersin Milletvekili Baki
Şimşek ve arkadaşları tarafından çiftçilerin üretim ve
pazarlama konusunda yaşadıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/515) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, 15 Haziran 2017
Perşembe günkü birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Önerinin
lehinde Ömer Fethi Gürer, Niğde Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Gürer.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
cumhuriyet tarihinde çok önemli bir gün. Buraya gelip konuşurken ya da
Meclisteki arkadaşlarımızın hepsinin mutlaka
düşünmesini istediğimiz bir konu: Ana muhalefet partisinin lideri,
Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu Ankaradan İstanbula yürüyüş
başlattı. Bu yürüyüşü herkes bir kere iyi düşünmek zorunda.
Adaletin, yönetimin, ülkenin içinde bulunduğu koşullarda tarihte ilk
defa bir ana muhalefet partisinin genel başkanı yürüyorsa bunu
herkesin iyi özümsemesi lazım. Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Enis
Berberoğlunun tutuklanma olayının dışında
ülkemizde ana muhalefet partisinin genel başkanını yürüyecek
noktaya getiren kötü yönetim herkesin de farkına varacağı ve
ülkede gelecekte yeni sorunlara yol açmayacak düşünceyi oluşturmak
için bir amaç ve araç olmalıdır, hepinize bunu tavsiye ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
biraz evvel Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili
arkadaşımız gelip burada konuşunca acaba bu arkadaş
hangi çiftçiden, hangi tarımdan bahsediyor veya hangi ülkede diye
düşünmek zorunda kaldım. Ülkede artık tarım bitti, çiftçi
mağdur, köyler boşaldı. Ülkenin çiftçisinin
yaşadığını hepiniz fark ediyorsunuz, buraya
geliyorsunuz rakamlarla gerçek ötesi anlatımlarla kendinizi savunmaya
çalışıyorsunuz. Eğer bu kadar başarılıysanız
on beş yılda kaç tane proje değiştirdiniz? İkide bir
tarım projesi havza bazlı, IPARDdı, oydu buydu. Doğru
iş yapıyorsanız niye kendi projelerinize sahip çıkmıyorsunuz?
Arkadaşlar, on altı ayda 12 milyar dolardan fazla ithalata para
veriyorsunuz gıdada. Bunu sizin bakanınız yazılı
yanıtında söylüyor. Şu anda, 2015 yılı
rakamlarına göre ithalatımız 202 milyon dolar,
ihracatımız 102 milyon dolarken ithal tohum almak zorunda
kalıyoruz. Bu kadar üniversitemiz var, bu kadar kuruluşumuz var,
tohumda dışa bağımlılığımızı
artırdınız. Biz dünyadaki 7 ülkeden biriydik kendine yeten,
artık dışa bağımlı bir tarım politikası
içindeyiz. Fasulyeyi ithal ediyoruz, ithal ettiğimiz ay üreticinin ekim
yapacağı ay. Bu ne demek? Sen ürün ekme demek. Fasulye üreticisi ürün
ekmezse gelecek yıl ne olacak? Bu kez fasulyeyi daha fazla dışa
bağımlı kılacağız. Fasulyeyi ne zaman ithal
ediyoruz? Tüccarın eline geçtikten sonra. Depoda fasulye var, devlet olun,
onların uygun fiyatla satışını sağlayın.
Bugün ülkede üretici ürettiği ürünü değerine satamıyor, tüketici
pahalı ürün alıyor. Bunun tek nedeni var: Doğru bir tarım
politikası uygulamıyorsunuz. Üretici ile tüketici arasındaki
aracıları niye düzene sokmuyorsunuz? Bugün gidin bakın raftaki
ürünlerin fiyatına, yüzde 23 artmış, bütün ürünlerin
ortalaması. Tarımı bu hâle getirmeye hangimizin hakkı var?
Mazot
Konuşuyoruz,
konuşuyoruz, indirmiyoruz. Tohum, gübre dışa
bağımlı. Gidin bakın, ilaç bayisine gidin bakın, gübre
bayisine gidin bakın, hepsinin üzerinde yabancı ülkelerden gelen
ürünler var.
IPARD diyorsunuz.
Sayın konuşmacı IPARDdan bahsetti. 42 ilde IPARD var,
diğerlerinde var mı? Kırsal kalkınma projesi
uygulayacağız. Nerede uyguluyorsunuz? Yan yana komşu iki ile
farklı uygulama yapıyorsunuz. Çiftçilikle geçinen Niğde IPARDda
yok, Konya var. Niye var? Arkasında dayısı olan yer var. Böyle
bir ayrım olur mu?
Onun için değerli
arkadaşlarım, tarımın içinde yaşadığı
sorunlar, araştırmadan öte yasal anlamda düzenlemelerin
yapılmasına muhtaç hâlde. Küçük çiftçi tükeniyor. Mustafa Kemal
Atatürk ne demiş? Köylü milletin efendisi. demiş. Kendi illerinize
gittiğinizde köy mü kaldı? Taşımalı eğitimde 3-4
tane çocuğumuz var, onu alıp bir yerden bir yere götürüp eğitim
vermeye çalışıyoruz. Niye tarım liselerini
çoğaltmıyoruz? Niye tarımda tohuma yapılması gereken
yatırımı yapmıyoruz. Bugün Niğdenin Patates Enstitüsü
var. Geçen Sayın Bakanada söyledim. Başladığında
fidandı, arkasından civciv oldu, şimdi patates. Gittim, çok
başarılı işler de yapmışlar. Niye destek
vermiyoruz? Başarılı, liyakate dayalı, bu konuda iş
yapacak insanların önünü kesiyoruz, onun dışında bu
işler de yetersiz insanları makam, mevki sahibi yapıyoruz ve
tarımın sorunlarının çözülmesi yerine artmasına neden
oluyoruz?
Biz KİT Komisyonunda
TİGEMe, Et ve Süt Kurumuna, Toprak Mahsulleri Ofisine bakıyoruz,
inceliyoruz, değerlendiriyoruz. Bugün TİGEM Türkiyede kendi
arazilerini işleyemiyor, onları kiraya veriyor, onlar da ürün
yetiştiremiyor, verim düşük; hayvancılık yapıyor,
buzağı ölümlerini artırıyor, sonra kalkıyor Sudanda
çiftçilik yapmaya gidiyor. Sayın Bakan da gelip Sudanda çiftçilik yapsak
ne olur? diyor. İyi güzel de Sudanda aldığı tarım
arazilerini kim işleyecek? Sudanlı işçiler, Sudanlı
müteşebbisler. Ürün kime gelecek? Türkiyeye. Domates gelecek, ona benzer
diğer ürünler oradan gelecek. Niye kendi topraklarımızda
yapmıyoruz? Mera alanlarımızı mahvettik, madenlerin
hâkimiyetine verdik. Gidin bakın bir yığın mera
alanının kullanım olanakları kalmamış durumda.
Ondan sonra ikide bir oralara düzenleme yapıyoruz.
Kentlerin çevrelerinde
çocukluk yıllarımızda bağlar bahçeler vardı. Hepimiz
gider oralarda ailelerimizle bağın bahçenin güzelliğini,
özelliğini yaşardık. Ne yaptık onları? Kat kat binalar
diktik, ranta kurban ettik. Eğer bir ülkede tarım tükenirse,
çiftçilik gerilerse, kendine yetmez hâle gelirse o ülke sömürge hâline gelir.
Onun için, değerli
arkadaşlarım, bu tarım konusunun partisi olmaz. Hepimiz
ortaklaşa tarımla ilgili yapılması gerekenleri doğru
yapmak zorundayız. Çocuklarımıza
bırakacağımız miras, bu ülkenin geleceğini doğru
kurgulamaktan geçer. Yaşadığımız sorunların
artması hepimizi düşündürmeli.
Bugün ülkemizde pancar var.
Pancar birkaç ülke için stratejik ürün, bizim ülkemiz için de çok önemli. Ama
biz ne yapıyoruz? Mısır şurubu, GDOlu ürünleri ülkeye
sokuyoruz, kanseri kendi ülkemize getiriyoruz. Ya bir bakın, Fransa
modeline bakın. Şeker fabrikalarımızı
çalıştırmaz hâle getiriyoruz, dışa
bağımlı kılıyoruz. Bor Şeker Fabrikası
arıza yapa yapa çalışamaz hâle geldiği gibi, neredeyse,
çalışan işçiler de mevsimlik işçi, onların bir
kadrosunu bile yıllardır vermiyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) İnsanların sorunlarıyla ilgilenmezsek, kendi
dünyamızda yaşamaya başlarsak bir gün gelir onun altında
yalnız siz ezilmezsiniz, bizler de o sıkıntıları
yaşarız.
Adalet ve Kalkınma
Partisinin tarıma bakışı, politik olarak yaklaşımı
ve uygulamaları kabul edilebilir değil. Bu anlamda, tarımla
ilgili mutlaka ve mutlaka planlamaya geçmeye gerek var. Plan mı, pilav
mı? diye bu ülkenin canını okuduk. Plan olmadan bu iş
olmuyor arkadaşlar. Doğru planlayacağız. Hangi ilde ne
zaman hangi ürün yetişecek? Bu ürün burada yetişiyorsa, öbür tarafta
azınlıksa orada o ürün yetişmesin. Her bölgenin ürünü nerede
yetişecekse bunun kararı verilsin ve fiyatı da bir yıl
önceden belli olsun. Üretici, ürettiği üründen ne kazanacak, ne kaybedecek
bunu bilsin, ürününü satabilsin.
Depolarımız hâlâ
kara dam. Şimdi, kalktık Lisanslı depoculuğa
geçeceğiz. diyoruz, baktım, benim ilim gene yok. E, bizim
Niğdenin tarımdan başka geçim kaynağı yok.
Yalnızca tarımla geçinen bir ili IPARDda dışarıda
bırakıyorsun, lisanslı depoculukta dışarıda
bırakıyorsun, havza bazlı üretimde -sonradan konuşarak- bir
iki kalemde içine alıyorsun; e, bu nereye gidiyor?
Bakınız,
yabancılara bu ülkede ne kadar arazi satıldı biliyor musunuz
arkadaşlar? Süremiz de akıyor ama
Yabancılara satılan, 20
ildeki arazi
Resmî rakam olarak bakandan istedim, hektarını
yazmıştım ama biraz aceleye geldiği için şimdi onu
göremiyoruz. Ama bir gerçek var orada: Belirtilen hektar arazinin dışında,
Türkiyede yabancıların aldığı arazilerin saptaması
yok. Yıllarca bizim çiftçimizin ekim yapamadığı kıraç
arazileri yabancılar alıyor. Bunlara kuyu açma izni veriyorsunuz.
Kuyu açma iznini alanlar orada elmacılık yapıyor, başka
ürünleri yetiştiriyor, o arazileri yok fiyatına satan benim çiftçim
de kendi arazisinde işçi olarak çalışıyor. Verdiğiniz
rakamların çoğu, yurt dışından gelip tarım
yapanların arazileri, bu ülkenin çiftçilerinin arazileri değil.
Bu ülkenin çiftçisi
mağdur. Ürününü üretirken girdi fiyatları yüksek olduğu için çok
zahmetli iş yaparak ürün yetiştiriyor. Satacağı zaman
çiftçinin eline geçecek olan, paranın değeri tüccarın
oyuncağı hâline gelerek düşüyor ama tüccara geçtikten sonra
fiyat artarak bu kez vatandaş da mağdur oluyor. Bu süreci
sonlandıralım. (CHP sıralarından alkışlar) Bu süreci
eğer sonlandırmazsak hepimizin geleceği daha
sıkıntılı olur. Çiftçimizin, işçimizin, köylümüzün,
yaşayanlarımızın sorunlarına birazcık
eğilelim. Rakamlarla oynamayalım, rakamlar bazen yanıltır.
Gidin Anadolunun köylerine, bakın köylerdeki duruma. Şükürcü bir
milletiz. Yaşadığımız acılar
karşısında şükrediyoruz ama başka da çare yok, ne
yapsın.
Onun için arkadaşlar,
çıkaracağımız yasal düzenlemelerde,
yapacağımız işlerde çiftçiyi unutmayalım. Bu
bağlamda, Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği önergeyi
destekliyoruz, araştırılmasının yararlı
olacağını düşünüyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gürer.
Önerinin aleyhinde Halil
Eldemir, Bilecik Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Eldemir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Çiftçinin ve önerinin aleyhinde
HALİL ELDEMİR
(Bilecik) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince
vermiş olduğu grup önerisi aleyhine AK PARTİ Grubumuz adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri, sizlerin nezdinde de
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Hafta başı,
pazartesi günü Tarım Bakanımızla alakalı verilen gensoruda
aslında ülkemizin tarım politikalarıyla ilgili konular uzun
uzun, geniş geniş görüşülmüştü ve az önce de grubumuz
adına ilk konuşan Çankırı Milletvekilimiz Sayın
Hüseyin Filiz de konuyla ilgili gerekli şeyleri özetledi. Ben,
tarımsal konularda altyapıyla alakalı son yıllarda
yapılan birkaç çalışmayla alakalı bilgi aktarmak isterim.
Bunlardan en dikkat çekici
olanlardan bir tanesi de 1954 yılında kurulmuş olan Devlet Su
İşlerinin 2011 yılına kadar, 1954ten 2011 yılına
kadar elli yedi yıllık dönem içerisinde sadece tarımsal sulamaya
yönelik 461 gölet inşa etmiş olması. Ama 2012 yılında
yapmış olduğu göletlerle alakalı Bin Günde Bin Gölet Eylem
Planı neticesinde sadece ve sadece iki yıl içerisinde bin gölet
tamamlandı ve önümüzdeki 2019 yılına kadar da 1.071 göletin
tamamlanması hedefleniyor.
Şöyle söyleyebiliriz:
Türkiyede arazi varlığımızın, ekonomik sulanabilir
arazi varlığımızın miktarı yaklaşık
olarak 85 milyon dekar civarında. Bunun şu an itibarıyla yüzde
76sı, yani bu tamamlanan gölet yatırımlarıyla beraber
yüzde 76sı, 65 milyon dekarı sulanabilir hâle geldi.
Bir taraftan da
tarımın en büyük düşmanı olan kuraklık ve
taşkın, feyezan gibi konularda da 2019 yılına kadar
ülkemizdeki 12 havza, tarımsal alanda risk oluşturmaması
açısından havza eylem planları kapsamında gerekli
taşkın koruma tesisleri yapılarak koruma altına
alınmış olacak.
Ben bu vesileyle hepinizi,
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyor, ülkemizin tarım
açısından daha da gelişmesini niyaz ediyorum.
Hayırlı günler
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Eldemir.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
talebimiz var.
BAŞKAN Önerinin
oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.
Sayın Özel, Sayın
Tarhan, Sayın Aydın, Sayın Gürer, Sayın Basmacı, Sayın
Arslan, Sayın Akyıldız, Sayın Engin, Sayın Tuncer,
Sayın İrgil, Sayın Kuyucuoğlu, Sayın Köksal,
Sayın Özcan, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çamak, Sayın
Ayata, Sayın Turpcu, Sayın Aldan, Sayın Bekaroğlu,
Sayın Tanrıkulu.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.11
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
III. YOKLAMA
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Mersin Milletvekili Baki
Şimşek ve arkadaşları tarafından çiftçilerin üretim ve
pazarlama konusunda yaşadıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/515) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, 15 Haziran 2017
Perşembe günkü birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 22/2/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 4/11/2016
tarihinde yasal mevzuata aykırı şekilde gözaltına
alınıp tutuklanan HDP Eş Başkanları ve 11
milletvekilinin maruz kaldığı hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 15 Haziran 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin, aynı günkü birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
15/6/2017 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
22 Şubat 2017 tarihinde
Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım
tarafından, 3942 sıra numaralı, 4/11/2016 tarihinde yasal
mevzuata aykırı şekilde gözaltına alınıp
tutuklanan HDP eş başkanları ve 11 milletvekilinin maruz
kaldığı hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
15/6/2017 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisi lehinde Ahmet Yıldırım,
Muş Milletvekili konuşacak.
Buyurunuz Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; belli bir süredir özellikle ülkede yaşanan
siyasi operasyonlar bağlamında yargının tarafsız ve
bağımsız mı, yoksa siyasi güdümle mi kararlar
verdiğine dair tartışmalar yürümektedir. Bir defa, siyasi
soykırım operasyonları olarak adlandırdığımız
operasyonlar başlamadan önce bu ülkede zaten yürürlüğe konan ve çözüm
ve barış sürecini sonlandırma hedefi güden belli operasyonlar
silsilesiyle karşı karşıya olduğumuzu iyi biliyoruz.
Şöyle ki: Öncelikle, bu ülkede darbeler zinciri, çözüm sürecini bitirmek
üzere 30 Ekim 2014 günü Millî Güvenlik Kurulunca planlanmış ve 20
Temmuz günü Ceylânpınarda 2 polisin gece uykusunda öldürülmesiyle
yürürlüğe konmuştur. 20 Temmuz günü başlayan siyasi darbe
süreci, hâlâ ilk başladığı gün olan Ceylânpınarda
polislerin katledilmesiyle ilgili olarak en son iki hafta önce yapılan
duruşmada da görüleceği üzere, bu konudaki
iddialarımızı, oradaki mahkemede açığa çıkan bir
gerçek ortaya koymuştur. Bu davayla ilgili olarak 9 sanık bulunmakta
ama olay yerindeki, 2 polisin öldürüldüğü olay yerindeki parmak izleri ile
9 sanığın parmak izleri hiçbir şekilde
örtüşmemiş, bunun bir komplo olduğu ve bir savaş sürecinin
düğmeye basımının ilk adımının olduğu
ortaya çıkmıştır.
Yine, darbeler silsilesi 20
Temmuzdan sonra da devam etmiştir; 20 Mayıs 2016 günü şu yasama
organına yapılan darbe ve 4 Kasım günü eş genel
başkanlarımız ve milletvekillerimizin tutuklanmasıyla
zirveye ulaşan darbe gibi. Bu darbe zihniyeti 20 Temmuz 2015ten beri bu
ülkede yürürlüktedir ve bizim özellikle, siyasallaşmış
yargı vurgularımızda bu operasyonların siyasi operasyonlar
olduğunu, arkadaşlarımızın tutuklanmasının
yargı kararıyla ilgisi olmadığını
söylediğimizde, tarafsız ve bağımsız yargı
olduğunu ifade edenlere karşı birkaç örnek vereceğim.
Şöyle ki:
Öncelikle şunu ifade
edelim ki bu Parlamentoyla ilgisi olmayan, tarafsız ve
bağımsızlığı çok bariz olan
Cumhurbaşkanının 28 Temmuz 2015 günü
dokunulmazlıkların kaldırılması talimatını
vermesiyle süreç başlamıştır.
Bir diğer husus,
özellikle arkadaşlarımızın tutuklanması. Ara ya da
esas duruşmalardaki tahliyeleriyle ilgili kararlar veren bütün mahkeme
heyetleri siyasi iktidarın talimatlarıyla belli bir uygulamaya tabi
tutulmuştur. Şöyle ki: İdris Baluken
arkadaşımızı 30 Ocak günü tahliye eden mahkeme heyetinin
oy birliğiyle tahliye edilmişti- tamamı bulunduğu
görevlerinden alınmıştır. Yine, Çağlar Demirel
arkadaşımızla ilgili, tutukluluk hâlinin devamına karar
verilirken tarafsız ve bağımsız yargıya nasıl bir
darbe indirildiği buradaki gerekçede de gizlidir. Neymiş? Tutukluluk
hâli yasama faaliyetlerine katılmasına engel teşkil etmiyormuş
gibi akıldan, mantıktan, izandan yoksun bir şekilde karara
dercedilmiştir.
Yine, Eş Genel
Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaşın
Viranşehirdeki davaya bizzat katılma, SEGBİSi kabul etmeme
talebinin reddi ise Sayın Eş Genel Başkanımızın
davayı sürüncemede bırakma niyeti taşıdığı
üzerinden, savcının ve hâkimin talep ve kararlarının bir
falcılık üzerine kurulu olduğu, niyet okuma üzerine kurulu
olduğu bilinmektedir.
Yine, iki gün önce burada
ifade ettiğim üzere, Kayseri il binamıza 7 Haziran seçimlerinden önce
yapılan saldırıda...
Ya, çok tahammül ettim ama
Sayın Başkanım...
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, bir saniye...
Sayın milletvekilleri,
değerli milletvekilleri; bir uğultu var, Divana kadar bu geliyor.
Lütfen efendim...
Buyurunuz Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yine, Kayseri İl
Başkanlığımıza 7 Hazirandan hemen yirmi gün önce
ırkçı bir güruh tarafından yapılan saldırıya dair
suç duyurusunda bulunan partimizin eş genel başkanları Kayseride
herhangi bir etkinliğe katılmadığı hâlde, Emniyet ve
valiliğe hakkında işlem yapılmak üzere verilen suç duyurusu
dilekçesi eş genel başkanlarımızın, ibretlik bir
kararla, fezlekesine dönüştürülmüştür. Düşünün: Herhangi bir
siyasi faaliyet yapmamışsınız, herhangi bir konuşmanız
yok -kaldı ki olabilir- herhangi bir etkinlikte
bulunmadığınız bir ilde ancak bu kadar boğazına
kadar siyasallaşmış bir yargı marifetiyle fezleke
düzenlenebilir.
Aynı şekilde, dün
CHP Milletvekili Enis Berberoğlunun özellikle yerel mahkemede mahkûmiyetine
sebep olan MİT tırlarının evveliyatıyla ilgili bir
bilgiyi sizinle paylaşmak isterim: MİT tırlarına
ilişkin ilk iddianame hazırlayan savcının adı Ahmet
Karacadır. Ahmet Karaca şu anda müebbet hapisle yargılanmakta
olan bir tutukludur ama Ahmet Karaca, MİT tırlarıyla ilgili bir
fezleke düzenlediği, iddianame hazırladığı zaman
iktidara göre terörist iken Diyarbakır Milletvekilimiz Nursel
Aydoğanın ceza almasına ve vekilliğinin siyasi bir kararla
düşürülmesi sürecine kendisi iddianame hazırladığı
zaman bu, bir hukuk belgesi hâline geliyor.
Yine, dün
tartışılan konuyla alakalı ifade edelim: Bakın,
MİT tırlarıyla ilgili öncelikle Erdem Gül ve Can Dündar
tutuklanmıştı. Doksan iki günlük tutukluluk süreçlerinin
sonunda, özellikle Anayasa Mahkemesine yapılmış başvuru
neticesinde tutukluluklarının 92nci gününde Anayasa Mahkemesi bir
karar vererek Erdem Gül ve Can Dündara -ki aynı davadan sanık olan
Enis Berberoğlu dün ceza aldı- tahliye kararı vermişti. O
gün için, 26 Şubat 2016 günü, tahliye kararı verildiği gün AKP
Grup Başkan Vekili Bülent Turan AYMnin kararı sevindiricidir.
demiştir. Bakın, 26 Şubat 2016, AYM karar verdi, Bülent Turan
açıklama yapıyor AYMnin kararı sevindiricidir. İki gün
sonra Cumhurbaşkanı AYMnin verdiği karara uymuyorum,
saygı da duymuyorum. diyor. Hemen, Cumhurbaşkanının
açıklamasından üç saat sonra Bülent Turan: AYMnin
yaptığı yetki gasbıdır. Böyle bir süreçten geçilerek
yargıya duyulan saygının iktidar tarafından bu düzeye
indirilmesiyle, tarafsızlık ve bağımsızlıktan neyi
anlamamız gerektiği de işte iktidar mensuplarının bu
yaklaşımları üzerinden ancak okunabilir. Yoksa biz, ülkenin
kötüye doğru götürüldüğüne, ülkede tarafsız ve
bağımsız bir yargının olmayışına,
yargının bu kadar siyasallaştırılmış olma
hâline herhâlde sevinecek değiliz; buna alabildiğine üzülüyor ve bu
durumun giderilmesi için mücadele ediyoruz.
Ancak ifade etmemiz gereken
bir diğer hususu da bu darbeler silsilesi içerisinde
tarafsızlığını ve
bağımsızlığını yitirmiş olan
yargıyla alakalı olarak şunu da ifade etmeden geçmeyeceğiz:
Ülke hızla bir uçurumun kıyısına doğru sürükleniyor.
İktidar tarafından, özellikle bölgesel olarak çevresindeki ülkelerde
canın ve kanın bu kadar ucuzlatıldığı ve
kolaylaştırıldığı bir yerde, mevcut iktidar
zihniyeti, faturasını 80 milyon insanın ağır bir
şekilde ödeyeceği ülkeyi uçuruma doğru sürüklemektedir. Uçuruma
doğru sürüklenen bu ülke gerçekliğinde ülkeye dönük bir müdahale
olması ve ülkeye dönük yeni bir darbenin gelişmesi durumunda,
artık o darbeden sonra ülkenin içerisine sürüklenmek istendiği bu
pandora kutusunda, şunu ifade edelim ki -bir İtalyan atasözünde
olduğu üzere- bu oyun bittiği zaman şah da piyon da aynı
kutuya atılır.
Bu sebeple, siz bugün
iktidardasınız diye bu mezalimin, bu zulmün, bu faşizmin
sefasını sürüyor ve bunun ebedî olacağına inanıyor
olabilirsiniz ama ramak kaldı, ülkenin götürülmek istendiği felaket
içerisinde sizin akıbetiniz 80 milyon insanın akıbetinden
farklı olmayacaktır.
Buradan hareketle, biz
haksızlığa karşı boyun eğmemek, bir zulüm düzenine
karşı direnmek üzere bütün mücadelemizi yürüttük, boyun eğmedik,
eğmemek konusunda da bir kararlılığa sahip olduğumuzu
ifade etmek isterim. Ve burada
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Yıldırım, mikrofonunuzu
açıyorum.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu ülkede artık
yargının tarafsız ve bağımsız
olmadığına, yargının kararlarına güven
kalmadığına dair -Cumhurbaşkanının veya geriye
dönük AKP yetkililerinin yapmış olduğu açıklama
dışında söylüyorum- bütün kamuoyu araştırmaları
bu ülkede halkın yargıya olan güveninin yüzde 30ların
altına düştüğünü, böyle bir yargının tarafsız ve
bağımsız olamayacağını, bizim buradaki
mücadelemizin bir haksızlık, bir zulüm politikasına
karşı direnmek olduğunu
Çünkü Hazreti Alinin de sözünde ifade
ettiği üzere Haksızlığa karşı boyun
eğmeyiniz. Haksızlığa karşı boyun eğen
sadece hakkını kaybetmez, hakkıyla birlikte onurunu kaybeder.
Allah bizi böyle bir haksızlığa karşı boyun
eğenlerden ve onurunu pazarlığa çıkaranlardan eylemesin
diyorum.
Bütün Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, az önce sayın konuşmacı adımı
da vererek sataşmada bulundu. Cumhurbaşkanın
açıklamasından sonra konuya ilişkin kanaatimin
değiştiğini ifade etti. Ona cevap vermek istiyorum izin verirseniz.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Ben sadece kullanmış olduğu cümleleri ifade ettim.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
7.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce milletvekilini
ibretle izledim, üzüldüm çünkü bunu on defa, yirmi defa, otuz defa
anlattım.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Söylemediniz mi bunları, söylemediniz mi?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Ama
bir adam kendi gözünü kör yapıyorsa, kulağını
kapatıyorsa gece de olsa gündüz de olsa aynı şeyle
karşılaşır.
Ben bir hukukçuyum. Dün de bu
kürsüden söyledim, esas olan tutuksuz yargılamaktır. Bunu söylüyorum,
her zaman söylüyorum, yeni bir şey söylemiyorum. Ancak bir adamın
ajanlığı, hainliği tescilliyse, mahkeme o konuda karar
vermişse bu adamı bıraktığı zaman mahkeme iyi
karar vermiş, tutuklu olunca kötü karar vermiş; bunu doğru
bulmuyorum. Enis Berberoğlunu da, keşke hiç kimse tutuklanmasa, suç
işlememiş olsa ama ortada iddia var.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) İddia yok, iddia yok.
BÜLENT TURAN (Devamla) -
Bununla ilgili iddiaları mahkeme araştırmış, bir karar
vermiş. Bu karar benim kararım değil. Ben bireysel olarak
söylüyorum
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Ortada suç yok, yok suç.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Suç işlendiğini nereden biliyorsun?
BÜLENT TURAN (Devamla)
Ceyhun Bey, bireysel olarak söylüyorum: Keşke hiç kimse suç işlemese
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Nereden biliyorsun, suç yok.
BÜLENT TURAN (Devamla) -
mahkemeler kimseye bu konuda karar vermese
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Nerede suç ya?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Senin orada bulunman suç, orada bulunman suç.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Suç yok, suç yok.
BÜLENT TURAN (Devamla) -
yan
tedbirler var, o tedbirleri uygulasa, Can Dündar da keşke kaçmasa,
keşke ortaklık kurmasalar; bunu söylüyorum.
Cumhurbaşkanının
talimatıyla karar değiştirdi. falan büyük bir isnat, size bunu
yakıştıramadım.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Keşke siz de terör örgütüne silah göndermeseydiniz.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Ben
bir hukukçu olarak bir daha söylüyorum: Tutuksuz yargılama esastır,
beraatizimmet esastır. Bunu söyledim ancak benim bunu söylemiş olmam
bu adamlarla ilgili iddiaları yok etmez ki, mahkemenin bununla ilgili
kanaatini yok etmez ki. O yüzden insafa davet ediyorum, bu olayı
şahsileştirmek değil, daha prensipli bakmak lazım diye
düşünüyorum. Tutuksuz yargılama esastır ancak iddialar vahimdir,
söylediğim şey bu.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Turan.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Yıldırım
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hiç sataşmadım Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir saniye
AHMET YILDIRIM (Muş)
Benim kendisinin ağzından çıkmış olan cümlelere dair
kullandığım, kendisinin 26 Şubat ve 28 Şubat 2016
tarihli cümlelerine dair kulaklarımı sağır, gözümü kör
ettiğim noktasında ağır bir sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Yıldırım.
8.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Şimdi, ben Sayın Turana açık soruyorum: İki gün arayla, 26
Şubat 2016, 28 Şubat 2016
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Aynı şeyi söyledim. Sayın Yıldırım, yapma,
aynı şeyi söyledim .
AHMET YILDIRIM (Devamla) 26
Şubatta, bakın, Cumhurbaşkanı açıklama yapmadan önce
Karar sevindiricidir...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya
Ajandır. diye konuşmam var, yapmayın gözünü seveyim ya.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
ama Cumhurbaşkanı açıklama yaptıktan sonra AYM yetki
gasbı yapmıştır. dediniz mi, demediniz mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Öyle
demedim.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Aynı konuyla alakalı kullanılmış cümleler mi,
değil mi?
Bir diğer husus: Ben
gerçekten milletvekillerinin tutuksuz yargılanmasını sevindirici
bulurum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Yaptığınız şey çok ayıp.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Eğer bir hukukçuysanız ve kararınız buysa bu ülkede darbe
üstüne darbe yapılıyorken ve 15 Temmuz darbesinden Allahın
nimeti gibi kendi iktidarınıza devşirmek üzere bir sonuç
çıkarıyor ve ülkeyi KHKlar cumhuriyetine dönüştürüyorsanız
tutuklanan milletvekillerinin tutuksuz yargılanmasıyla ilgili ne
çabanız oldu hukukçu olarak, siyasetçi olarak? Ya değilse buraya
çıkan hatiplerinizin
Kendi kendinizi iki cümle sonra tekzip ettiniz,
Kimseye suç işleme özgürlüğü vermez. Tutukluluk suçun tecellisi
değildir, bir iddiadır ve ağır bir tedbirdir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Kimin kararıdır?
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Eğer hukukçuysanız bunları biliyor olmanız lazım.
Hiçbir arkadaşımızın, 2 eş genel
başkanımızın hakkında da herhangi bir karar yok.
Şimdi, soruyorum: 4 Kasım siyasi darbesiyle eş genel
başkanımız tutuklanacak, üç ay sonra, 92 gün sonra iddianame
çıkacak ama mahkeme karşısına çıkış 306 gün
sonra olacak. Siz böyle pespayeleştirilmiş ve
siyasallaştırılmış bir yargıya hayran, kurban
olabilirsiniz, siz büyük saygı duyabilirsiniz, siz derdest ettiğiniz
için bu hukuk garabetinin sefasını hukuksuzluk üzerine
kurgulayıp sürüyor olabilirsiniz ama ülkenin yüzde 70inden fazlası
saygı duymuyor, güven duymuyor. Sizin saygı
duymadığınız dönemde, bu ülkedeki insanların yargıya
olan güveni daha fazlaydı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Sizin saygı duymadığınız dönemde fazla olan
saygı, bugün dejenere olmuş ve ortadan kalkmıştır.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Meclisin gündemi yoğun, zapta geçsin diye söylüyorum, gündemi çalmak
istemiyorum. Daha önce söylediğim aynı şeyin
arkasındayım. Can Dündar bir ajandır, bunun tescilini mahkeme
yapmıştır. Bireysel olarak tutuklu
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Kesinleşmemiş daha karar ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Peki, beğenmiyorlar Sayın Başkan dediklerimizi, bir şey
demiyorum ben.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Turan.
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Kesinleşmemiş karar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ajan adam ya, görmüyor musun yazdıklarını?
KAZIM ARSLAN (Denizli) Ya,
nereden biliyorsun ajan olduğunu, kesinleşmemiş?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Efendim, Sayın Bülent Turan Sayın Halkların Demokratik Partisi
Grup Başkan Vekiline cevap için çıktığı
konuşmasında Bir adam ajansa, bir adam hainse, hakkında mahkeme
kararı varsa
diyerek tam da gündemde olan, bugün, milletvekilimizin
tutuklanması konusuna atıfta bulundu
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Can Dündar için söyledim Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
ve
grubumuzu töhmet altında bıraktı, milletvekilimizi töhmet
altıda bıraktı. Bu konuda grubumuz adına cevap
hakkımızı kullanmak istiyoruz.
SALİH CORA (Trabzon)
Milletvekilini kastetmedi.
METİN AKGÜN
(Tekirdağ) Sizin milletvekilinize söylemedi, Can Dündara söyledi.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Uygun
görürseniz, Ceyhun İrgil konuşacak efendim.
BAŞKAN Sataşmadan
dolayı iki dakika süreyle söz veriyorum.
Sayın İrgil, lütfen
yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz.
Sayın Ceyhun İrgil,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Can Dündardan mı çıkıyor Sayın Başkan? Onu zapta
geçsinler.
Sayın Başkan,
kastım Can Dündardı. Can Dündarın avukatı olarak mı
çıkıyor, onu söylemesini istiyorum, nedir yani?
BAŞKAN Evet,
Sayın Turan
MELİKE BASMACI (Denizli)
Bir önceki konuşmada dedin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Kastım Can Dündardır, Ajandır. dedim; tweetlerinde var,
yazılarında var, yurt dışında var. Onun adına
mı çıkıyor, onu söylemenizi istiyorum Sayın
Başkanım.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Hayır, ilk konuşmanızı söylüyoruz.
BAŞKAN Keşke bunu
söz vermeden önce söylemiş olsaydınız Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Söyledim Sayın Başkan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Söyledi efendim, söyledi; tutanaklarda var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Can Dündarın avukatı olarak mı çıkıyor?
BAŞKAN Buraya
ulaşmadı cümleniz, bu düzeltme cümleniz buraya ulaşmadı.
Buyurunuz Sayın
İrgil
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, lütfen, bir daha soruyorum: Gerekçesini öğrenmek
istiyorum, ne için çıktı arkadaşımız oraya?
BAŞKAN Tutanaklara
geçmiştir Sayın Turan, anlaşıldı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Can Dündarın avukatı olarak mı çıkıyor, onu sormak
istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, Enis Berberoğlunun yoldaşı olarak çıktı.
BAŞKAN Sayın
İrgil, buyurunuz, sürenizi yeniden başlatıyorum.
9.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Parlamentoda
keşkeyle hukuk olmaz; keşkeyle, niyetle sonuç olmaz. Sayın
grup başkan vekilinin söylediği gibi Keşke ajan olmasaydı,
keşke şunu olmasaydı
Eğer bu riyasetle yürüyeceksek, bu
mantıkla yürüyeceksek, keşke Can Dündarları veya diğer
masum olduğunu düşündüğümüz başka sanıkları
bırakanlar da FETÖcü diye görevden alınmasaydı. Keşke o
ceza veren hâkimler, hüküm veren hâkimler ödüllendirilmeseydi. Keşke o
tırların içerisinde bebek mamaları olsaydı. Keşke bu
ülkede adalet herkes için adil olsaydı, keşke sadece damatlar
bırakılmasaydı. Keşke sualsiz, sorgusuz öğretim
üyeleri, akademisyenler tutuklanmasaydı, ihraç edilmeseydi. Keşke
insanların savunma hakkı kullandırılsaydı. Keşke
bu hükmü veren hâkim Çanakkalede Rabia işareti yapıp rakı
masasında, Bülent Turan tekelinde fotoğrafının bulunduğu
masada fotoğraf vermeseydi. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ne, ne, anlamadım.
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Keşke keşke keşke bu ülkede adalet olsaydı.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın İrgil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Fotoğraf meselesini anlayamadım, nedir, anlayamadım onu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Çanakkale de anlayamadı.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Çanakkalede sor, git sor Çanakkalede.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Yani rakı masasındaki bilgisini bizimle nasıl paylaşıyor
ki? Rakı masasında hâkimin içki içtiğini eleştiriyor
galiba, öyle anladım ben.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu
ne saçma bir şeydir, ne kadar komik bir şeydir.
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Hâkimin senin resmine karşı kadeh
kaldırmasını eleştiriyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Peki, tamam, ben de onu bulup getireceğim size,
utandıracağım sizi.
BAŞKAN Sayın
Turan, tutanaklara geçmiştir, teşekkür ederim.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 22/2/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 4/11/2016
tarihinde yasal mevzuata aykırı şekilde gözaltına
alınıp tutuklanan HDP Eş Başkanları ve 11
milletvekilinin maruz kaldığı hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 15 Haziran 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin, aynı günkü birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Önerinin
aleyhinde Hakan Çavuşoğlu, Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Çavuşoğlu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; HDPnin tutuklu milletvekillerini konu alan grup
önerisi aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
ben de sözlerimin başında bir hususu ifade etmek istiyorum.
Tutukluluk tedbirinin istisnai bir tedbir olması gerektiğini, esasen milletvekillerinin
görevinin Parlamentoda milletin amaç ve çıkarları doğrultusunda
hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Aynı şekilde,
24üncü Dönemde özellikle bu Parlamentoda bulunduğum ve Adalet
Komisyonunda görev yaptığım esnada da çıkarmış
olduğumuz 6352 sayılı Yasayla beraber tutukluluk hâliyle ilgili
gerekçelerin ve şartların
ağırlaştırılmasına ilişkin
değişiklik yapan önergelerin altında imzamın
bulunduğunu da ifade etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
HDP grup önerisinin gerekçesine baktığımızda öneri, tutuklu
milletvekilleriyle alakalı olarak mahkemelerde alınan
kararların, yapılan işlemlerin subjektif
değerlendirmelerle, usulsüzlüğüne ilişkin iddialarından
bahisle Meclis çatısı altında bir araştırma komisyonu
kurulmasına ilişkin öneridir.
Sayın milletvekilleri,
bakınız, HDP grup önerisinin gerekçesinde hangi hususa temas
edliiyor? Mahkemelerin serbest bırakma, tahliye kararlarına
karşı itiraz edilebileceği yazılmamış,
düzenlenmemiştir. Kısacası, Ferhat Encu ve İdris Balukenin
serbest bırakılmalarına ilişkin kararlara karşı
savcının itiraz yetkisi olmayıp bir sonraki ağır ceza
mahkemesinin de karar verme yetkisi ve görevi bulunmamaktadır. Bu nedenle,
Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesinin İdris Baluken
hakkında verdiği yakalama kararı ile Şırnak 1.
Ağır Ceza Mahkemesinin kararları hukuken yok hükmündedir.
Şimdi, bu, bir grup
önerisi ve iki mahkemeyle ilgili ya da alınan kararlarla ilgili bir
değerlendirmenin bu grup önerisine gerekçe yapılarak
araştırma komisyonu kurulmasının önerilmesi, değerli arkadaşlar,
anayasal hükümler çerçevesinde mümkün değildir. Neden bunu söylüyorum?
Anayasamızın 138inci maddesine baktığımızda,
aynen şunu ifade eder: Hiçbir organ, makam, merci veya kişi,
yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve
talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Devamında ne söyleniyor: Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama
Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru
sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Dolayısıyla, çok
açık şekilde şunu ifade edelim: Bu konu yargının
konusu ve Anayasanın 138inci maddesi gereğince bu önerinin burada
kabul edilmesi mümkün olmadığı için ben de aleyhinde olduğumu
ifade ediyorum.
Tabii, bir
dokunulmazlıklar serencamı oldu Türkiyede, uzun yıllardan beri
çeşitli siyasi tartışmalara da konu oldu ama özellikle son iki
yıllık zaman dilimi içerisine geldiğimizde ülkemizin belli bir
bölgesinde kazılan çukurlarla bin yıldan bu yana bize vatanlık
yapan toprakların âdeta koparılmak istendiği ve ülkemizin bir iç
savaş girdabına çekilmek istendiği dönemde, bazı
seçilmişlerin televizyon ekranlarında, çeşitli meydanlarda
kendilerinin bu bölücü terör örgütlerine yaslandıklarını ifade
etmeleri, keleşlerin güvenlik güçlerine çevrileceğini söylemiş
olmaları, bir terör örgütünün bu milleti tükürüğüyle
boğacağını ifade etmiş olmaları; aynı
şekilde, Ankarada onlarca insanımızın şehit
edilmesine sebebiyet veren bir canlı bombanın, bir teröristin
tabutuna omuz verilmesi karşısında bu milletin sinir uçları
gerçekten de son derece etkilenmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu atmosfer
içerisinde özellikle son iki yılda tabandan gelen bir tazyikle, bu tür
eylemlerin altında imzası bulunan, bu tür eylemlerin failleriyle
ilgili olarak yargı önüne çıkarılması konusunda bu millet
gerçek manada bir beklentiye sahip olmuştur ve siyasetten bunu talep
etmiştir. Nitekim, siyaset millet için vardır ve milletin bu talebine
kayıtsız kalamadığı için hem bizim partimiz hem
Cumhuriyet Halk Partisi hem Milliyetçi Hareket Partisi, hatta ve hatta bugün bu
öneriyi veren Halkların Demokratik Partisi bizatihi kendilerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması için Meclis
Başkanlığına başvuru taleplerini iletmiş olmak
kaydıyla dokunulmazlıkların kaldırılmasını
istemişlerdir. Bakın, biraz evvel burada
Cumhurbaşkanımızın talimatıyla
dokunulmazlıkların kaldırıldığını ifade
etmişlerdir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Ya, mikrofondan söyledi, ayıp ya!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) - Arkadaşlar, siz elinize dilekçelerinizi alıp Meclis
Başkanlığına gitmek suretiyle
Dokunulmazlıklarımızın kaldırılmasını
istiyoruz. demediniz mi?
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Demedik.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) - O zaman samimi mi değildiniz yoksa şimdi, o zaman
yaptıklarınızı mı inkâr ediyorsunuz? Siyaset ciddi bir
iştir, siyaset sözünün arkasında durmaktır, sözünü takip
etmektir.
Değerli
kardeşlerim, sevgili milletvekilleri; işte, dokunulmazlıklarla
ilgili süreç bu çerçevede ortaya çıkarak burada
tartışılmış ve görüşülmüştür. Bir Anayasa
değişikliği getirildi dokunulmazlıklarla ilgili olarak ve
AK PARTİnin bu Anayasa değişikliğini bu Genel Kuruldan
geçirmesine yeter sayıda nisabı yoktur. Buna destek veren Cumhuriyet
Halk Partisi de olmuştur, Milliyetçi Hareket Partisi de olmuştur; hep
birlikte bu dokunulmazlıkların kaldırılması
kararına ilişkin Anayasa değişikliği buradan
geçirilmiştir ve bütün partilerdeki milletvekilleriyle ilgili
hazırlanan fezlekelerle ilgilidir bu. Dolayısıyla, sadece
şu ya da bu partinin milletvekilleriyle ilgili hazırlanan
fezlekelerle ilgili bir konu olmamıştır. Hâl böyle olunca,
şimdi, bugün, yapılan bu faaliyet ve eylemlerden dolayı
yapılan yargısal işlemlerle ilgili olarak sizin talep ve
beklentileriniz doğrultusunda bir yargı kararı ortaya
çıkmayınca yargının bağımsız
olmadığını, emir ve talimat aldığını
iddia etmeyi
KAZIM ARSLAN (Denizli) Her
zaman söylüyoruz. Bugün söylemiyoruz, her zaman söylüyoruz yargının
bağımlı olduğunu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla)
gerçekten de çok safiyane bir tutum olarak görüyorum değerli
kardeşlerim, sayın milletvekilleri.
Şimdi, bakın -biraz
evvel tekrardan söyledim burada- biz bunları yaşadık, bu toplum
yaşadı.
Eş başkanlardan
bahsediliyor burada. Bir eş başkan hoyratça televizyon
ekranlarına çıkarak bu hendekleri ve çukurları kazan
teröristlere ve bu terör örgütlerine sırtını
dayadığını ifade etmedi mi? Etti.
Peki, hem bu kürsüden hem de
oraya giderek ve çeşitli platformlarda, oradaki çukur siyasetine ve hendek
töreni yapanlara bazı milletvekilleri selam çakmadı mı?
Arkadaşlar, hiç kimsenin
eylemi ve yaptığı davranışları layüsel kabul
edilemez. Milletvekilinin yasama dokunulmazlığı vardır,
evet. Yasama dokunulmazlığı, seçiminden önce ya da seçildikten
sonra işlemiş olduğu eylemlerle ilgili olarak, iddialarla ilgili
olarak yargılanmamasının, tutuklanamamasının
ifadesidir ama bunun bir istisnası vardır; o da Meclis
tarafından kaldırılmadıkça. denilmektedir. Şimdi, bu
konuda Meclis tarafından bir karar verilmiştir ve yasama
dokunulmazlığıyla ilgili husus, bir Anayasa
değişikliğiyle, o döneme, belirtilen tarihe ilişkin olarak
kaldırılmış ve bu işlemler bu çerçevede yürütülmeye
devam etmektedir. Tamamen yargısal bir faaliyet söz konusudur.
Ha, bir de şunu söylemek
istiyorum, özellikle bunu ifade edeyim. Şimdi, bazen, burada konuşurken
yok 4 Kasım darbesi veyahut 20 Temmuz darbesi gibi ifadeler
kullanılıyor. Arkadaşlar, artık her şey ortada, kimse
kafasını kuma gömmesin. Her şey ortada.
Bakınız, bundan
birkaç gün önce HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan bir açıklama
yaptı. Ne dedi biliyor musunuz? Dikkat edin değerli
arkadaşlarım, dediği şey şu, hendek terörünün bir
yerlerden gelen talimatla başlatıldığını ifade
ediyor ve şimdi tırnak içinde ifade ediyorum: Bu dünya
savaşında Kürt siyasetine -ifadesi önemli- Kürt siyasetine fedai rolü
vermek istediler. Hendekleri kazın, iç savaş çıkarın,
buradan size bir ekmek çıkar. hesabıydı bu. Kürt halkı o
süreçte barışın parçası oldu, bu olaylara destek vermedi.
Kimdi bu Kürt siyaseti, arkadaşlar, bu ifadede yerini bulan? Ve devam ediyor
Sayın Tan, Ben o zaman da açıkladım ve bunu desteklemedim.
diyor. Arkadaşlar, 2015 Temmuz ayından sonra birkaç aylık süre
zarfında yaşananlar, özerk bölge ilan etmeler, bunun yanı
sıra bu ülkenin vatan toprağından parça koparmak için
yapılan işler bugün, dün gibi hâlen gözümüzün önündedir. Âdeta bunlar
kör parmağım gözüne misali bu milletin gözünün içine
sokulmuştur. Bunu bu millet affetmez, yargı da affetmez. Burası
kadim gelenekleri olan bir devlettir. Biz bin yıldan beri bu
toprakları kanla suluyoruz bu vatan için, bu böyle bilinmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum, Allaha emanet ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çavuşoğlu.
AHMET YILDIRIM (Muş) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Bir saniye
Sayın Yıldırım
Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, az önce CHPnin kıymetli
konuşmacısı Hâkimlerle fotoğrafı. demişti. O
fotoğrafı bulduk. İzin verirseniz bu konuda savunma
hakkımı kullanmak istiyorum.
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Fotoğrafı var. demedi, Fotoğrafıyla
içki içiyorlar. dedi.
BAŞKAN Ne dediniz
Sayın Turan? Fotoğrafı elde ettim. dediniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Evet, o fotoğrafla ilgili ithamda bulunmuştu. Konuya ilişkin
cevap vermek istiyorum.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Hayır, Fotoğrafı var. demedim, Onun
fotoğrafıyla içki içiyorlar.
BAŞKAN - Yani cevap
hakkı
Bir sataşma var. diyorsunuz, 69uncu madde çerçevesinde bu
yanlış bilgilendirme nedeniyle açıklama yapmak istiyorsunuz.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
10.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgilin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; güleyim mi
ağlayayım mı? (CHP sıralarından Ağla! sesleri)
Geldiğiniz yerin bu kadar sığ bir siyaset olması
inanın Türkiye için problem. Ana muhalefet partisi iktidardan sonraki en
büyük problem, iktidara alternatif bir parti. İsteriz ki ciddi anlamda
muhalefet etsin, bizi sarssın.
MELİKE
BASMACI (Denizli) İktidardan sonra en büyük problem mi?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
İktidardan sonraki
BÜLENT TURAN (Devamla)
İktidardan sonra, iktidara en yakın parti, iktidar olma ihtimali en
fazla olan parti ancak az önceki arkadaş konuşma yaptı.
Kararı veren hâkimlerle Bülent Turanın fotoğrafından
bahsetti. Fotoğrafı, sağ olsun, Çanakkale Vekilimiz Muharrem
Erkekten de aldık, çok ince bir çalışma yapmışlar
fotoğrafçı arkadaşlar.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
İnce çalışma yapmadım. Çanakkalede bu fotoğraf
yayınlanıyor iki gündür.
BÜLENT TURAN (Devamla) 3
tane kim olduğunu bilmediğimiz kişi bir masada, bir kafe
muhtemelen, bir şeyler içiyorlar.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Rakı, rakı.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Ortada, seçim döneminde İstanbuldan, Ankaradan, Çorumdan,
Çankırıdan her vekilimizin yaptığı gibi Çanakkalede
de binlerce çiçek dağıtmışız, fesleğen
dağıtmışız.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Meyhanede mi dağıtıyorsunuz?
BÜLENT TURAN (Devamla)
Fesleğenin üzerinde Bülent Turan stickerı var. Bununla beraber,
hâkimle arkadaş olduğum iddia ediliyor. Buna cevap vermekten hicap
duyuyorum. Daha ciddi olmaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Orası meyhane mi?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Yazık, yazık, yazıklar olsun, bir şey
demiyorum!
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Turan.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, dinleyeceğim sizi, bir saniye
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Erkek
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Efendim, bir açıklama yapma zorunluluğu doğdu yani ciddiyete
davet etti, Hicap duyuyorum. dedi. Şahsi bir sataşma söz konusu.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ne açıklaması Sayın Başkan?
BAŞKAN Pardon
Sayın Erkek, ne dedi?
MELİKE BASMACI (Denizli)
Adını kullandı, ciddiyete davet etti.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Ciddiyete davet ediyorum. dedi, Hicap duyuyorum. dedi, Sığ
siyaset yapmayalım
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sataşmam sana ben hemşehrim.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, duyamıyorum, izin verir misiniz. Sayın Erkek,
duyamadım cümlelerinizi.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Efendim, Sığ siyasetinizden hicap duyuyorum. Ciddiyete davet
ediyorum. diyerek
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Muharrem Beyden hicap duymuyorum Sayın Başkan, gurur duyuyoruz
Muharrem Beyle. Onurumuz bizim, Çanakkalenin gururu, gurur verdi bize.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Erkek. (CHP sıralarından alkışlar)
11.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
önemli olan, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti olacak mı,
adalet tesis edilecek mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu
ne, bu?
MUHARREM ERKEK (Devamla)
Bakın, bu fotoğraf Çanakkalede yayınlanıyor ve
konuşuluyor şu anda. Neden? Enis Berberoğluna müebbet hapis
cezası veren ve tutuklayan mahkemenin başkanı şu pembe
tişörtlü beyefendi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hani Rabia yapandı?
MUHARREM ERKEK (Devamla)
Hayır, öyle demedik.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Öyle demişsin.
MUHARREM ERKEK (Devamla)
Kendisi Çanakkalenin Bayramiç ilçesinde asliye ceza hâkimiydi. Bir rakı
sofrası kurmuşlar, olabilir.
FATMA BENLİ
(İstanbul) İyi de bu bizi niye ilgilendiriyor?
MUHARREM ERKEK (Devamla)
Rakı da içilebilir, biz onu eleştirmiyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Neyi eleştiriyorsun?
MUHARREM ERKEK (Devamla)
Rakı sofrasında Rabia işareti yapılıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O da
olabilir.
MUHARREM ERKEK (Devamla)
Rabia, rakı, masanın ortasında Sayın Bülent Turanın
fotoğrafı... Ben neyi eleştiriyorum? Yargının
siyasallaşmasını eleştiriyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bravo,
bravo (!) [AK PARTİ sıralarından gürültüler,
alkışlar(!)
MUHARREM ERKEK (Devamla)
Bakın, bu yargıç, siyasi telkinlere açık bir yargıç
mıdır, bu yargıç bir yerlerden talimat almakta mıdır?
Bir ilçede görev yapan bir hâkim bu derecede siyasallaşıyorsa, bu tip
ortamlarda bulunuyorsa o hâkimden adalet beklemek maalesef mümkün
değildir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Nasıl başkan oldu, nasıl?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Muharrem Erkek, çok fena düştün ya. Zora düştün,
zora!
FATMA BENLİ
(İstanbul) Ya Vekilim, çiçeğin üstündeki resimden bize ne?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Tezgâh tutmadı, tezgâh!
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Zaten dün verdiği kararda da gördük, bir yerlerden telkinde
bulunulduğunu, bir yerlerden talimat alındığını
gördük. Ben Sayın Bülent Turanın bilgisinin olup
olmadığını bilemem. Zaten onu suçlamadım ama bir
yargıcın içki masasında AK PARTİ Grup Başkan Vekilinin
fotoğrafı, Rabia yapan
METİN AKGÜN
(Tekirdağ) Nerede fotoğraf?
FATMA BENLİ
(İstanbul) Vekilim, çiçeğin üstündeki fotoğraftan bize ne?
MUHARREM ERKEK (Devamla)
Fotoğraf masada, masada. Sayın Bülent Turan biliyor.
METİN AKGÜN
(Tekirdağ) Fotoğraf değil ki o.
MUHARREM ERKEK (Devamla)
Bakın, bu ciddi bir şey ama sizde hukuk bilinci maalesef bu düzeyde
değilse yapabileceğimiz bir şey yok. Bu yargıçtan
bağımsızlık, tarafsızlık, adalet beklemek mümkün
değildir. Verdiği kararla da zaten bunu
kanıtlamıştır. Bizim derdimiz adalet, sizin derdiniz
yargının siyasallaşması maalesef.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
FATMA BENLİ
(İstanbul) Çiçeğin üstündeki bir resmin ne anlamı var?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Erkek.
Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Seçimlerde, kampanya döneminde Muharrem Beyle de
karşılaştık, promosyon kalem hediye etmiştim; dikkat
etsin kendisine. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Turan.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, sadece tutanağa geçmesi açısından
Şimdi, tabii, söylenen sözler doğru değil, Bülent Beyin bu
sözleri sarf etmesi de bir Grup Başkan Vekili olarak
yakışık almamıştır sığ siyaset falan.
O fotoğraf var, her
yerde uçuşuyor ama bugün bir Cumhuriyet Halk Partili o fotoğrafı
kürsüye taşımadı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Üç
defa gündem oldu, üç defa.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bülent
Bey göstermek istediği için gitti, Çanakkale Milletvekilimizden rica etti,
fotoğrafı o verdi, Bülent Bey kendisi kürsüye taşıdı.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Ben göstermedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu
yüzden, bu meseleyi sanki Cumhuriyet Halk Partisi o fotoğrafı
çıkarmış da göstermiş
METİN AKGÜN
(Tekirdağ) Kim çıkarmış peki? Kim, söyle.
FATMA BENLİ
(İstanbul) Siz bahsettiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Fotoğraf gündeme gelmiş, kendi aramızda da konuştuk,
kürsüye taşımaya değer bulmadık biz bunu ama diğer
iddialar çok daha değerli, çok daha tehlikeli.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ederim Sayın Özel.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bu
fotoğrafı çok fazla konuştuk zannediyorum. Bu son konuşma
olsun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, dikkat etmeye
çalışacağım.
Grup Başkan Vekilimiz
benim taşıdığımı söyledi. Zabıtlardan
baktırdım, bugün iki defa, benim fotoğrafım olduğu
iddia edilerek sanki böyle özel bir beraberlik varmış algısı
oluşturuluyor, gösterilmiyor ama anlatılıyor. Bahsedilen
fotoğraf bu fotoğraf diye gösteriyorum. Bir daha söylüyorum: 3
kişi yemek yiyor, çay içiyor, rakı içiyor kendi ifadeleriyle; ortada
bir fidan, bir fide var, üzerinde Bülent Turanın aday olarak
fotoğrafı var Sayın Başkan. Gelinen yer,
eleştirdiğim
Ne kadar komik olduğunun, vahim olduğunun
belgesi olarak göstermek istiyorum.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Turan.
Sayın
Yıldırım
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
İddialar çok komik.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Tabii, insanlar cezaevinde, çok komik!
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Erkek, portreyi kim indirdi? Portreyi kim indirdi,
onu bulun.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen efendim, lütfen
Sayın
Yıldırımı dinliyorum.
Buyurunuz Sayın
Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, grup önerimiz aleyhinde konuşan AKPli hatip,
samimi olmadığımız ve eş başkanımızla
ilgili de asla kendisinin kullanmadığı bir cümleyi çarpıtarak
partimize dönük
BAŞKAN Hangi cümle o
Sayın Yıldırım?
AHMET YILDIRIM (Muş)
Bizim eş başkanımızın veya herhangi bir
milletvekilimizin Hendekte eli silahlı olanlara -hiç kimseye-
sırtımızı dayıyoruz. diye bir cümlesi yok.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Hangi cümle Sayın Yıldırım?
AHMET YILDIRIM (Muş)
Söyleyeceğim.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından
alkışlar)
12.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine ve HDP Eş Genel Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Bakın, Sayın Milletvekili, böyle bir günde -eğer
oruçluysanız Allah kabul etsin, değilseniz de Allah razı olsun-
şu kürsüde söylem üstünlüğü sağlamak adına
olmamış bir şeyi gelip ifade etmeniz bir milletvekilinin
bulunduğu düzeye uygun düşmüyor.
O da şu: Eğer ispatlarsanız bir eş
başkanımızın ya da milletvekilimizin hendeklerle ilgili,
Sırtımızı hendeklere dayıyoruz. la ilgili bir
cümlesi yoktur.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Terör örgütüne.
MURAT BAYBATUR (Manisa)
Teröre, teröre.
AHMET YILDIRIM (Devamla) -
Kime sırtını dayadığına dair cümleyi de -siz
beğenirsiniz beğenmezsiniz- açık yüreklilikle söylüyoruz:
IŞİD barbarizmine karşı savaşan ve Ankarada AKP iktidarının
da kırmızı halıyla liderini, Salih Müslimi
ağırladığı PYDye dayadığını
söylemiştir, IŞİDe karşı. O sırtını
dayadığı PYDnin lideri kaç defa Ankaraya geldi, Dışişleri
Bakanıyla görüştü, Başbakanlıkta teşrikimesai
yaptı. O örgütle birlikte, biliyorsunuz, Süleyman Şah Türbesi iş
birliği çerçevesinde taşındı. Şimdi, bunları,
burada söylem üstünlüğü sağlayacaksınız diye, PYD için
söylenmiş bir cümleyi kalkıp başka bir yere yontmanıza
falan gerek yok.
Aynı eş genel
başkanımızla ilgili ifade edeyim: Bakın, bir kişi size
göre teröristse
Figen Yüksekdağın vekilliğinin
düşürülmesine giden yoldaki iddianameyi hazırlayan savcı ile 3
hâkimin tamamı ihraç edilmiş, savcı ile 2 hâkim şu an
tutuklu. Eğer bir kişi teröristse yaşamında bütünsel olarak
teröristtir. Verdiği kararlarda, işte AKPlilerle ilgili
düzenlediği fezleke gayrihukuku olacak, HDPliyle ilgili düzenlediği
fezleke hukuki olacak. diye bir şey olmaz. Bakın, bunlar eğer
teröristse, bu iddiayla yargılanıyorlarsa -ki bana göre yargı
kararı kesinleşmeyinceye kadar, tarafsız ve
bağımsız yargı kararı kesinleşmeyinceye kadar
masumiyet karinesi esastır- o zaman bunların
hazırladığı bütün iddianameler, verdiği kararlar
hükümsüzdür, gayrihukukidir. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Çavuşoğlu
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sayın Başkanım, çok fazla bir şey
söylemeyeceğim. Şunu söyleyeyim: Ben ne söylediğimi gayet iyi
biliyorum. Bunu manevi kimliğe büründürüp, oruçla alakalandırıp
ispata davet etmenin, böyle burada ağdalı cümleler kullanmanın
pek benim tarzım olmadığını önce söyleyeyim. Biri
şu: Eş Başkanları Figen Yüksekdağın bir
kısım terör örgütlerini saymak suretiyle Sırtımızı
biz bunlara dayadık. diye cafcaf
bağırdığını biz gördük. Benim söylediğim
şey budur, mesele bundan ibarettir, bu kadar.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çavuşoğlu.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan
BÜLENT Turan (Çanakkale)
Sataşmadı ama.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Bakın, yine böyle bir günde kalkıp bir kadın siyasetçi ve
partimizin Eş Genel Başkanı hakkında, kendisine
yakıştıramıyorum, bakın
yakıştıramıyorum, cafcaf diyerek
Sırtını
kime dayadığını ben kürsüde ifade ettim, bu cümleyi kimin
için kullandığını. Sırtını
dayadığı, o IŞİD barbarizmine karşı
dayadığı örgütün liderini kaç defa Ankarada
kırmızı halıyla karşıladınız. Bütün
kamuoyu biliyor. O günler bu ülke için iyi günlerdi, bakın bugünler kötü
günler işte.
BAŞKAN Tutanaklara
geçmiştir Sayın Yıldırım.
Teşekkür ederim.
Sayın Muş
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, Süleyman Şah Türbesinin
taşınmasında PYDyle sözüm ona Türkiye'nin iş birliği
yaptığı gibi bir söylemde bulunmuştur. Böyle bir şey
kesinlikle yoktur, Türk Silahlı Kuvvetleri girmiştir, operasyonu icra
etmiştir ve tekrar üslerine oradaki silahlı unsurlarımız
dönmüştür. Olay bundan ibarettir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 22/2/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 4/11/2016
tarihinde yasal mevzuata aykırı şekilde gözaltına
alınıp tutuklanan HDP Eş Başkanları ve 11 milletvekilinin
maruz kaldığı hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 15 Haziran 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin, aynı günkü birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin
lehinde Mustafa Sezgin Tanrıkulu, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, tabii
ki çok değerli tutuklu milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
son derece üzgünüm. Tabii, şu anda iktidarsınız, sizi çok
ilgilendirmiyor. Her tutuklu milletvekiline, eş genel
başkanlarına üzülmüştüm arkadaşları olarak,
dostları olarak, milletvekili olarak. Dün de çok değerli bir dostum,
arkadaşım, milletvekilimiz Enis Berberoğlu bir yargı
infazıyla karşı karşıya kaldı ve tutuklandı,
son derece üzgünüm ve bu konuşmayı da bu üzgünlük içerisinde yapmak
durumundayım.
Arkadaşlar, Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekilleri, durumun vahametinin farkında
değilsiniz, hakikaten farkında değilsiniz. Ben Sayın
Erdoğana buradan sesleniyorum: Bu kadar acemi hukukçuyu nasıl
yanında tutuyorsun, nasıl tutuyorsun bu kadar acemi hukukçuyu? Hayret
bir şey gerçekten, hakikatten hayret! Yani bu kadar siyasetçi var
etrafında ama bir de bu kadar çok acemi hukukçu var. Bakın,
şunun için söylüyorum: Sayın Erdoğanın 31 Mayıs 2015
tarihinde TRTde yaptığı açıklama ve haberi yapan
gazetecileri suçlayan, Bu casusluktur. suçlamasıyla başlayan
açıklama, Sayın Erdoğanın savaş suçuyla ilgili olarak
ve bu Hükûmetin ve bürokratlarının savaş suçu ve
insanlığa karşı suçla ilgili olarak kendisiyle ilgili
başlattığı süreç olmuştur. Bunu iddia ediyorum, bunu
yeni iddia etmiyorum bu kürsüden, daha önce de söylemiştim
hatırlarsanız. Dün verilen karar var, biliyor musunuz değerli
arkadaşlar, dün verilen karar. Aklınızı
başınıza toplayın, bugün CHPyi hapsedebilirsiniz, 11
HDPli milletvekilini hapsedebilirsiniz; gücünüz var, iktidarsınız
ama yarın öbür gün dünyaya gücünüz yetmeyebilir. Dün Enis
Berberoğluyla ilgili verilen karar, hüküm, yarın öbür gün bir
uluslararası ceza mahkemesinin iddianamesinin dayanağı olur.
Onlarca kez uyardım, yanlış yapıyorsunuz dedim, bu
işlere girmeyin yanlış yaparsınız ve nitekim o noktaya
geldiniz, nitekim. Siz ne olduğu belli olmayan, müktesebatı belli
olmayan, yarın öbür gün ne yapacağını bilmeyen bu
yargıçlara güvendiniz ve büyük bir galibiyet içerisinde, Enis
Berberoğlu casus, ceza aldı, hapiste... Vallahi sizleri kimse
kurtaramaz, açık söylüyorum, yarın öbür gün öyle bir iddianameyle
karşı karşıya kalırsınız ki eski Yugoslavya
gibi, Ruanda gibi bir iddianameyle karşı karşıya kalırsınız,
defakto bir mahkeme kurulur ve Suriyede insanlığa karşı
işlenen suçlarla ilgili olarak, aynen o MİT tırlarındaki bu
mahkeme kararı iddianamenin başlangıcı olur. Böyle tarihî
hatalar yapıyorsunuz. Ben bir hukukçu olarak, bu cumhuriyetin bir
milletvekili olarak uyardım, uyarmaya devam ediyorum. O mahkeme
kararı iddianamenin başlangıcı olacak. Bakın, burada
var: 31 Mayıs 2015, Sayın Cumhurbaşkanının
konuşması. Bakın, o konuşmadan sonra
O konuşma
niyeydi? 31 Mayıs 2015
Niye Sayın Cumhurbaşkanı bu kadar
çok panikledi? Niye bu kadar kin duydu? Çünkü yedi gün sonra seçim vardı,
elinde anketler vardı, iktidarı kaybediyordu ve kaybetti,
paniğinin nedeni oydu. Neden kasımdan sonra harekete geçti Cumhuriyet
gazetesine karşı, neden? İktidar oldu ve yeniden savcılar
harekete geçti, Cumhuriyet gazetesine karşı operasyon başladı.
Elinizi vicdanınıza
koyun, bu haberin aynısı, dün Enis Berberoğlunun
suçlandığı haberin aynısı, 21 Ocak 2014 tarihinde yani
19 Ocak 2014ten sadece iki gün sonra Aydınlık gazetesinde hepsi yayımlandı.
Bu ne biçim casusluk? Bir yıl dört ay önce yayımlanmış
bunlar. İntikam alabilirsiniz, kibirli olabilirsiniz, güç sizde olabilir
ama bunlar sizi kurtaramayacak değerli arkadaşlar.
Bakın, şuna
geliyorum: Bu dokunulmazlık meselesi, kalktı kalkmadı; evet,
kalktı burada, bu Meclis kaldırdı, kaldırdı bunu Meclis.
Şimdi, konuşulan mesele dokunulmazlık mı, yoksa, elinizi
vicdanınıza koyun, milletvekillerinin tutuklanması meselesi mi?
Biriniz kalksanız burada bir şey söyleseniz ya. Ya Anayasa Mahkemesi
kararı var, bu Anayasa Mahkemesi aynı Anayasa Mahkemesi, bu
Anayasanın hükümleri aynı, üyeleri aynı üyeler, oy
birliğiyle karar vermişler, 2013 tarihinde 4 Aralıkta,
aynısı orada duruyor. Biriniz kalkın söyleyin ya, bu Anayasa
Mahkemesi bu cumhuriyetin bir kurumu. Kalk Sayın Mehmet Muş, kalk
burada söyle: Ey Anayasa Mahkemesi, seni Anayasaya uygun davranmaya davet
ediyorum. de.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Söyleyeceğim, söyleyeceğim ben; söyleyeceğim
merak etme.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) İki günde verdiğin kararı niye şu anda, on
gündür(x) gündemine almıyorsun? Kalk bunu
söyle. Bak, senin koruman gereken husus şudur: Sizin korumanız
gereken hukuk bu Parlamentonun hukukudur,
yargının vesayetinin değil. Şu anda yargıçları atayabilirsiniz, güçlü
olabilirsiniz, sırtınız güçlü olabilir ama siz güçsüz
olduğunuz zaman da biz sizin yanınızdaydık, bunu bilin.
Yarın da eğer bir haksızlığa tabi olacaksanız,
hukuk dışılığa tabi olacaksanız yine biz
yanınızda olacağız ama şimdi siz o sınavdan
geçmiyorsunuz, geçmiyorsunuz, geçmiyorsunuz! Kendinizi bir gözden geçirin; bu
Parlamentonun, milletvekillerinin hukukuna sahip çıkın, her şeyi
boş verdik.
Bakın, bugün, her
şeye rağmen, burada kalmamıza rağmen Türkiye'nin ana
muhalefet partisi lideri bu adaletsizliğe dikkat çekmek için yürüyor. Hiç
mi düşünmediniz ya? Bu Parlamentoyu kullanamıyoruz, dinlemiyorsunuz,
hukuksuzluğa karşı çıkmıyorsunuz; aksine,
hukuksuzluğu teşvik ediyorsunuz, yol veriyorsunuz, insanlarda adalet
duygusu kalmadı.
Bakın, ben yargıya
güvenmedim, yirmi beş yıl avukatlık yaptım, hiçbir zaman
yargıya güvenmedim, yargının
bağımsızlığına güvenmedim,
tarafsızlığına güvenmedim. 12 Eylül referandumundan önce
de, 2010dan önce de bu yargı bağımsız ve tarafsız
değildi; 2010dan sonra da değildi, şimdi hiç değil. Ben
yargıyla mücadele ettim insan hakları için, yurttaş hakları
için. Şimdi aynı mücadeleyi yapıyorum. Burada kalkıp bize
Bağımsız yargı, tarafsız yargı; iyi karar
verirse böyle, kötü karar verirse böyle. demeyin ya, demeyin, hukukçulara bir
sorun kendi içinizde. Bakın, yargı her zaman güçten yanadır
istisnaları hariç olmak üzere. Şimdi, güç sizsiniz ve sizden yanalar,
yoksa bütün kararlarına bir bakalım. Gelin burada gizli oturum
yapalım, tümünü tartışalım yargı uygulamaları
konusunda, var mısınız? Ya insanlar tahliye ediliyor.
İstanbul Çağlayan Adliyesinde tahliyeleri için yazı
yazılmıyor UYAPtan, yazı yazılmıyor. Yeni
soruşturma başlatılıyor, yeni gözaltı kararı
veriliyor, yeni dava açılıyor tahliye edilmeden. Ne zaman
olmuştur bu, değerli arkadaşlar? Söyler misiniz bana, ne zaman
olmuştur? 12 Eylül döneminde oldu mu? Birleşmiş Milletlerin yeni
açıklaması var: 12 Eylülden daha geridesiniz ifade
özgürlüğünde. Bu kadar ağır ortamlar var, kendinize gelin,
gözden geçirin çünkü Türkiye kutuplaştı, Türkiye
ayrıştı, aynı şeye üzülmüyoruz, aynı şeye
sevinmiyoruz, aynı zeminde değiliz, aynı köprüden bile geçecek
durumumuz kalmadı. Bu Parlamentonun bizim bu yürüyüşümüze rağmen
Türkiye'nin birliğini koruma fırsatı hâlen var. Eğer içeride
de barışımızı sağlayamazsak
dışarıda kimseye güvenmeyin. Katardan geliyorlar bakın,
değerli arkadaşlar. Bunu kendiniz için bir uyarı alın,
Katardan geliyorlar Suriyeye doğru, Suriyeden de buraya gelecekler. O
yüzden, burada barışı sağlayalım, ana muhalefetle,
muhalefet partileriyle barışı sağlayalım. Kendi
barışımızı sağlayalım,
dışarıya karşı da siz güçlü olun. İktidar
sizsiniz ama burada barışı sağlayamıyorsunuz, burada
bir arada değiliz, burada bize düşmanca davranıyorsunuz.
Ya, benim hakkımda yedi
yıl sonra, dinleme kararıyla fezleke geliyor, Adalet Bakanı
çıksın burada bir cümle bir şey söylesin ya, bir cümle. (CHP
sıralarından alkışlar) Eğer bu cumhuriyetin Adalet
Bakanıysa o fezlekeyi alacak, böyle yırtıp atacak, geri
gönderecek, diyecek ki: Bir insanın kardeşiyle ilgili bir
konuşma fezlekeye girmez. Bu kadar. Yedi yıl sonra,
başsavcısı ihraç edilmiş, hâkimi ihraç edilmiş, polisi
ihraç edilmiş; yedi yıl neredeydiniz, yedi yıl? Siz
soracaksınız, ben değil, siz soracaksınız. Enis
Berberoğlu her mahkemesine gitmiş, her mahkemesine, savcı
tutuklama istemiyor; yirmi beş yıl casusluktan ceza ve oradan
tutuklama. Ya, biriniz çıkın, bir şey söyleyin ya, biriniz!
Milletvekili nereye kaçacak? Damatlar kaçmayacak, milletvekili kaçacak öyle mi?
Bu mu sizin vicdanınız, bu mu sizin adaletiniz?
NURETTİN DEMİR
(Muğla) Adları Adalet.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Damatların görevi var, görevi!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Can Dündar nerede?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, zor dönemlerden
geçiyoruz, zor dönemlerden; burada tarih yazmak durumundayız yeniden
barış için, yeniden birlik için, yeniden adalet için; barış
için, adalet için, birlik için burada tarih yazma fırsatımız
var, hâlen de var. Biz yürüyeceğiz adalet için, herkesi de
çağıracağız. Kendimiz için değil, adaletsizliğe
uğramış her yurttaş için yürüyeceğiz, herkes için
yürüyeceğiz, ta ki Türkiyede şiddete, teröre başvurmadan
adaleti sağlayıncaya kadar, özgürlüğü sağlayıncaya
kadar. Bunu yapmaya çalışacağız ve sizleri de bu
Parlamentonun hukukuna, bu Parlamentonun saygınlığına, parlamenter
hukukuna bağlı kalmaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Tanrıkulu, açıyorum mikrofonunuzu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Değerli arkadaşlar, çok önemli bir şey daha, tesadüf
oldu bugün, bunun da olması tesadüf oldu; 15 Haziran 1215, dünya
demokrasisinde bir dönüm noktası olan Magna Carta yani Büyük Özgürlük
Fermanının imzalandığı tarihtir. Bizler de
ayrımsız, Türkiye Cumhuriyetinin büyük özgürlük ve demokrasi
fermanını kalplerimizde, vicdanlarımızda imzalayalım
ve adaleti talep edelim.
Hepimizin yolu açık
olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMET UÇMA
(İstanbul) - Sezgin, partiye zarar veriyorsun, yapma ya! Seçime
gideceksiniz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanrıkulu.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Muş
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, isim vererek de bana atıfta
bulunmuştur.
BAŞKAN Sesiniz
gelmiyor Sayın Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Sayın Başkan, yargı vesayetine
yaslandığımız, yargı vesayetiyle hareket
ettiğimiz gibi ithamlarda bulunmuştur. Ayrıca, ismimi de
zikredip Buradaki yaşanan süreçlerle alakalı hiçbir şey
söylemiyorsunuz. gibi ifadelerde bulunmuştur. Bu, 69a göre bir
sataşmadır.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
13.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
sayın hatip bizi tehdit etmeyi bıraksın. Onun tehditlerine pabuç
bırakacak değiliz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Tehdit etmiyor, barış diyor, kardeşlik diyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Ya, milletvekili o, milletvekili!
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Kardeşlik barış diyor, Birlik olalım.
diyor.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bakın, eğer savaş suçu işlemiş birini
arıyorsanız Suriyede yüz binlerce insanı katleden Esada
bakacaksınız.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Esede mi, Esada mı, hangisine bakacağız?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Türkiye orada kan akmaması için elinden gelen bütün çabayı ortaya
koymuş bir ülkedir. Türkiye yetmiyor, uluslararası boyuta giriyor,
uluslararası boyut üzerinden ayrı bir tehdide kalkışıyor
Sayın Tanrıkulu. Burada ismini zikredemeyeceğim ülkelerle
Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanını mukayese edecek ve
oradan mesaj veriyor.
Size,
kulağınıza birileri üfürdü mü Sayın Tanrıkulu, sizin
kulağınıza birileri mesaj mı verdi, birileri üfürdü mü size?
MELİKE BASMACI (Denizli)
Sizin yönteminiz bu mu?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Gidin, bunları Türkiye Cumhuriyetinin Meclisinde konuşun. diye
birileri bir şey mi söyledi size? Biz hiçbir vesayeti kabul etmedik,
bundan sonra da kabul etmeyiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın,
konuşmanın tamamına bakıyorum. Bir insan kendi ülkesine ve
devletine karşı bu kadar nefretle yaklaşamaz, mümkün değil
ama Sayın Tanrıkulunu konuşmaları, söylemleri maalesef
buna işaret ediyor. Bu kabul edilebilir bir şey değildir
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Öyle mi anladın?
MEHMET MUŞ (Devamla) -
bir milletvekili için, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için de son
derece üzücüdür değerli milletvekilleri.
Bakın, Türkiye, PKKyla
mücadele ediyor, Sayın Tanrıkulu Devlet katliam yaptı. diyor.
Türkiye DEAŞla mücadele ediyor, DEAŞa en büyük darbeyi vuran
Türkiye Cumhuriyeti devletidir ama bu sanki hiçbir şey ifade
etmiyormuş gibi onun üzerinden Türkiye Cumhuriyetini suçlayacak noktaya
gidiyor, sizi insafa davet ediyorum.
Şunu da ifade edeyim: Bu
tehditlere biz pabuç bırakmayız, bunlardan korksaydık biz bu
trene binmezdik.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Atın içeri, atın.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Efendim, bir şey söylemeye gerek yok, açıkça
şahsımı hedef aldı.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
Rica ediyorum, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyiniz Sayın Tanrıkulu.
14.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve
değerli tutuklu milletvekilleri.
Değerli arkadaşlar,
bakın, güneş balçıkla sıvanmaz. Yani tehdit falan filan
yok, ben bu uyarıları bu Parlamentoda yapıyorum ve yapmaya devam
edeceğim. Ben bu cumhuriyetin yurttaşıyım, bu cumhuriyetin
milletvekiliyim ve dolayısıyla da 80 milyon
yurttaşımızın bu dünyada haklarını korumakla da
mesulüm aynı zamanda. Bu uyarıyı yapıyorum: Sen -pardon
Sayın Muş- kısa pantolonla dolaştığın
zamanlarda ben insan hakları mücadelesi yapıyordum, tamam mı?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EBUBEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) Ayıp, ayıp, ayıp!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
İşte kaliten ortada.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Bak, dolayısıyla Benim kulağıma bir yerden
fısıldandı. falan filan demek senin haddin değil. Ben
burada her zaman görüşlerimi söyledim, beş yıldır burada
söylüyorum, beş yıldır; kimse kulağıma
fısıldamıyor. Kendi bilgimi, kendi birikimimi, kendi görgümü
burada paylaşıyorum. Senin gibi bir yerlerden talimat alıp,
senin gibi saraydan talimat alıp burada konuşmuyorum. Ben bu
konuşmalarımı da Genel Başkanıma, grup başkan
vekiline de sadece bildiriyorum ama sizin gibi değilim, bunu bilin.
ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) PKKyı savunmaya devam et.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Bakın, ben bunu açıkça söylüyorum.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Nasıl alıyorsun? Nasıl oluyor, anlat?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Bu cumhuriyeti senin kadar korumaya çalışıyorum ama
sizin aklınız, öngörünüz yetmez. O nedenle söyledim Sayın
Erdoğan sizin gibi acemi hukukçularla nasıl çalışıyor
diye. Dolayısıyla bakın, ben size buradan söyledim, gelin bunun
aksini ispatlayın. IŞİD belgeleri burada, IŞİD ne
zaman terör örgütü oldu, ne zaman? Gel açıkla burada, sana hodri meydan
diyorum, gel burada belgesiyle ortaya koy.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) 2013 yılında.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Türkiye IŞİDi diye bir örgütü
tanımlamadınız, emniyet genel müdürünün beyanları var.
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Bağlı olduğun Amerikanın sözcülüğünü
yapma.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) IŞİDle en fazla mücadele eden ülke Türkiyedir
ya.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Türkiye IŞİDi diye bir örgütü 2016
yılının sonuna kadar tanımlamadınız ve bu örgüte
MİT tırlarıyla ortaya çıktığı gibi silah
gönderdiniz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ayıp, ayıp!
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Amerikan sözcülüğü yapma.
FATMA BENLİ
(İstanbul) Türkiye, IŞİDi ilk defa terör örgütü kabul eden
ilk ülkelerden bir tanesi, hiç kimse tanımadan Türkiye terör örgütü
olduğunu kendisi kabul etti Bakanlar Kurulu kararıyla.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanrıkulu.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Muş, buyurunuz, 69uncu maddeye göre size söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Umarım son konuşma
olur.
15.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
söyleyecek sözünüz bitince bakarsınız, Ben insan hakları
savunuculuğunu yapıyorken siz şunu yapıyordunuz, bunu
yapıyordunuz...
Şimdi, değerli
milletvekilleri, ben bir partiyi temsil ediyorum, benim bir görevim var.
Akıl yaşta değil, baştadır diye bir laf vardır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz 60 yaşına
da gelebilirsiniz, 70 yaşına da gelebilirsiniz ama hâlen bu
işlerin etrafını dolaşıyorsanız hiçbir anlam
ifade etmez.
Biz başından beri
şunu ifade ettik: Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinde de, devletinde de,
Devlet-i Aliyye-i Osmaniyeden itibaren de bin yıldır bu topraklarda
yaşayan bu insanların kurduğu bütün devletlerde de ne tarihinde,
ne geçmişinde hiçbir katliam da göremezsiniz, hiçbir
çatışmanın içerisine girdiğini de göremezsiniz; dünyaya hep
hoşgörüyü, dünyaya hep insanlığı ve buraya hizmet için
çabalar sunan bir devlet anlayışı görürsünüz ama bunu
anlamayabilirsiniz. Biz, dünyanın farklı bölgelerinde terörist olarak
Türkiye Cumhuriyetinin gördüklerine Terörist değil. diye ifadelerde
bulunmayız, bunu da siz bulunursunuz veya onların
avukatlığına soyunmayız.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) İngilterede değil mi Sayın Başkan?
MEHMET MUŞ (Devamla)
İngilterede, kendisi biliyor.
Onların
avukatlığına soyunmayız, onlarla mücadele ederiz. Neden?
Çünkü insanımıza, ülkemize karşı suç işledikleri zaman
ne yapacaktır devlet? Gereğini yapacaktır.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Beraber de olursunuz değil mi Osloda,
Osloda.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Yaklaşımımız budur, referans aldığımız
kaynaklar medeniyetimizin değerleri içerisindedir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Dolmabahçe mutabakatına katılan sizsiniz.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Lütfen bir daha meseleleri şahsileştirip sözünüzün bittiği
yerden don meselelerine girmeyin, boğulursunuz içlerinde.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, tekrar sataştı; yeni bir
sataşmaya meydan vermemek üzere söz alıyorum efendim.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Tanrıkulu.
Bu tartışmalarda
kürsüde en son konuşan kaybeder arkadaşlar.
16.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına tekraren sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Değerli arkadaşlar, meseleyi ben
şahsileştirmiyorum, meseleyi şahsileştiren, grup
başkan vekili oldu, Kulağına üflenen falan diye sözleri,
kendisi burada söyledi. Ben, burada bir milletvekili olarak uyarı görevimi
yaptım ve sağ olsunlar Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu da
dikkatle dinledi. Ben, uyarı görevimi yapmaya devam edeceğim. 2015
yılına kadar, Yargıtay kararı burada
MEHMET MUŞ
(İstanbul) 2013 yılında Bakanlar Kurulu var.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) - Bana getir göster, sana süre veriyorum bir dahaki oturuma kadar
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Onu al gel.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) -
bir dahaki oturuma kadar bana getir göster. Göstermezsen
namertsin.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Nasıl aldıysan onu da al.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) - Buradadır ikisi de, ikisi de buradadır, bakın. 2013
tarihli kararı göstermezsen namertsin, ben senden özür dileyeceğim;
söz, burada gel göster.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Özür dile, özür dile.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) - 2013 tarihli kararı burada göster, senden özür
dileyeceğim, ben görmedim diyeceğim. Söz, tamam mı? Ama, mesele
bu değil.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Nedir?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) - Bakın, 2016 yılının sonuna kadar
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Avukatı mısın DEAŞın ya?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) - Yargıtay kararı burada. IŞİD, Türkiyede terör
örgütü olarak görülmedi ya, bu kadar basit. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Ne münasebet?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Türkiye IŞİDi diye bir örgüt tanımlanmadı.
Ben, bunun peşine düştüm. Burada cevap veremediniz, soru önergelerim
var, cevap verilmedi.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Yazıklar olsun, yazıklar olsun!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Bakın, arkadaşlar, bundan hicap duyun, Emniyet Genel
Müdürünün tutanaklarda sözü var
KAZIM ARSLAN (Denizli)
IŞİD diye söyleyemediniz, DEAŞ diye ama IŞİD
diyemediniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Her zaman dedik, her zaman.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) -
Bizim böyle bir çalışmamız olmadı. dedi,
değerli arkadaşlar. Bakın, bunları bir uyarı olarak
görün, karşınıza gelecek. Ben, kimseyi tehdit etmiyorum,
bilgimi, birikimimi burada paylaşıyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Son olarak şunu
söyleyeceğim: Bakın, İngilterede konuştum ve soru sordum.
Bana soran ATV muhabiri dedi ki: PYD terör örgütü müdür? diye, ben de dedim
ki: Bunu bana sormayın, bunu Hükûmete sorun.
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Bilmiyor musun terör örgütü olduğunu?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) - Aynen kayıtlarda var, Eğer terör örgütüyse,
konuştuğum tarihte, bu terör örgütüne 29 Ekim 2014 tarihinde Habur
Sınır Kapısından Mürşitpınar Sınır
Kapısına kadar bu Hükûmet neden silah gönderilmesine 300 kilometre
boyunca müsaade etti? dedim.
İkinci sorum: Neden bu
örgütün liderini Ankarada kabul etti? Konuştuğum tarih belli,
sorduğum soru belli. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Serbest bıraktılar IŞİDcileri, muhatap orada.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) - Kalk cevap ver buna, kalk cevap ver.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM TUNÇ (Uşak)
Sen PYDye cevap ver.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) - Neden, neden, neden? 29 Ekimde 300 kilometre boyunca
İSMAİL AYDIN
(Bursa) PYDye sor, cevabını alırsın sen.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanrıkulu.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.32
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 22/2/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 4/11/2016
tarihinde yasal mevzuata aykırı şekilde gözaltına
alınıp tutuklanan HDP Eş Başkanları ve 11
milletvekilinin maruz kaldığı hukuksuzlukların tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 15 Haziran
2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
ön görüşmelerinin, aynı günkü birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde son konuşmacı, aleyhte olmak
üzere Trabzon Milletvekili Salih Cora.
Buyurunuz Sayın Cora.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Size böyle sakin, sükûnetli
bir ortam hazırladık Sayın Cora.
SALİH CORA (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik
Partisi tarafından verilen önergede HDPli milletvekillerinin tutuklanma
süreciyle ilgili araştırma yapılması hususunda AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
AK PARTİ, her zaman ülkemizin sorunlarının çözümünde
istişareyi, diyaloğu ve uzlaşmayı temel referans olarak
kabul etmiştir. Bu yolda milletimizin geleceğini,
çocuklarımızın geleceğini, istikbalini, ülkemizin
çıkarlarını her şeyin üzerinde tutmuştur.
Değerli arkadaşlar,
buradan biraz önce konuşma yapan hatiplerin konuşmalarını
dinlediğimizde söylenen sözlerin, cafcaflı sözlerin, barış
nutuklarının, sorunların çözümünde çare
olmadığını hepimiz biliyoruz. Yani barış, barış
demekle barış gelmeyeceği gibi bal, bal demekle de
ağzın ballanmadığını hepimiz biliyoruz.
Değerli arkadaşlar,
milletvekilleri olarak bize düşen, hakikatleri açıkça görmeli ve
onları açıkça ifade etmeliyiz. Terör, en ucuz, en can
yakıcı, en kirli, en alçak savaş türüdür. Bunu
unutmamalıyız. Hafızamızı bir yoklayalım: Bu
sürece nereden ve nasıl geldik? Bu bardak nasıl doldu arkadaş? Bu
olaylar zinciri ne zaman başladı? Konuşmalarda bu olayın 20
Temmuzda 2 polisin şehit edilmesiyle başladığı
şeklinde cümleler de oldu ama esasında 6-7 Ekimde Kobanide
başlayan olayların ardından HDP Genel Başkanının
televizyonların önünde halkı sokağa davet etmesi, isyan
çağrısı yapması ve sonunda 2 polisin şehit edilmesi ve
31 vatandaşımızın, Yasin Börü ve arkadaşları
dâhil olmak üzere 31 vatandaşımızın öldüğü, birçok
kişinin yaralandığı, kamu kurum ve binalarının
yağmalandığı, ev ve iş yerlerinin hasar gördüğü
çok talihsiz bir olayı yaşamış olduk. Bu olayların
hepsi gözümüzün önünde gerçekleşmiştir. Daha sonra PKKnın,
KCKnın sözde temsilcilerinin Ölüm taburlarını şehir
merkezlerine göndereceğiz. şeklindeki açıklamaları ve
bunun da fiilen uygulamaya geçirilmesiyle beraber iş tamamen
çıkılmaz bir hâl almıştır.
Değerli arkadaşlar,
siyasi partiler, terör örgütleriyle arasına mesafe koymalı, hatta
karşısında yer almalıdır, organik bir ilişki
içerisinde asla olmamalıdır; terörü, şiddeti, tuzağı,
hendeği, bombayı, patlayıcıları ve molotofları
siyasetin bir enstrümanı olarak kullanmamalıdır. Bilmenizi
isterim ki bu vahim olaylar yaşanırken, biz bu şehit
cenazelerimizin tabutlarını taşırken birileri, maalesef
terörist cenazelerinde birbirlerini ezmekteydiler. Ankarayı kana bulayan
teröristler için taziye çadırları açılmış, taziyeler
kabul edilmiş, terörist cenazelerinde dua edilmiş, teröriste silah
taşımak, kuryelik yapmak, PKK ile ülkeyi tehdit etmek gibi birçok
hezeyanın içerisinde yer alınmıştı ve bu şekilde
PKK ile Sizi tükürüğünüzde boğarız. şeklinde
açıklamalar, Sırtımızı PKKya, PYDye dayadık.
gibi hezeyana dayalı açıklamalar, aynı zamanda maalesef siyaset
sürecini tıkadığı gibi konuşmayı tamamen ortadan
kaldırdığı için hukuken de suç olarak telakki edilecek bir
süreci başlatmış oldu. Bu durum, demokrasiyi ıskat
ettiği gibi, demokrasiyi zehirlediği gibi de çok açık bir
şekilde kanunları da ihlal etmiştir.
Milletvekilinin görevi,
milletin sorunlarını çözmektir, millete ve ülkemize hizmet etmektir.
Devlet içinde devlet kurmak, öz yönetim adı altında özerklik ilan
etmek, mümkün değildir, doğru da değildir. Terörden,
şiddetten uzak durmalıyız. Siyasi partiler, terör örgütünün
lojistik merkezi olamaz, teröristlerin sözcüsü olamaz.
Maalesef gelinen süreçte
yaşananlara baktığımızda iddianamenin içeriğinden
ve dosya kapsamından öğrendiğimiz bilgilere göre, önergede bahsi
geçen kişilerle alakalı olarak halkı kanunlara uymamaya tahrik
etmek, Türkiye Cumhuriyetini alenen aşağılamak, terör örgütünün
propagandasını yapmak, Türk milletine, cumhuriyete ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine alenen hakaret etmek ve aşağılamak, kamu
görevlilerine hakaret etmek, örgüte yardım etmek, suç işlemeye
azmettirmek, halkı isyana teşvik, devletin birlik ve bütünlüğünü
bozmak gibi birçok suçlamayla karşı karşıya kalmak
durumunda kalmışlardı.
Bu suçlamalar sonucunda,
ilgili kişiler hakkında soruşturma
başlatılmış ve haklarında düzenlenen fezleke, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, Anayasa Komisyonunda görüşülmüş,
ardından Genel Kurulda Cumhuriyet Halk Partisinin bir kısım
milletvekillerinin, Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİnin
oylarıyla dokunulmazlıklar kaldırıldı. Ondan sonraki
süreçte mahkemeler tarafından kendilerine gönderilen çağrılara,
tebligatlara cevap verilmedi hatta mahkemelere meydan okundu. Belki meydan
okumak, bir tutuklama gerekçesi olmasa dahi yukarıda bahsettiğim
olayların her biri, mahkeme tarafından dikkate alınarak, gözaltı
kararının ardından çıkarılan mahkemede
haklarında, kuvvetli suç şüphesi, kaçma şüphesi de dikkate
alınarak, tutuklama kararı verildi. Şu anda yargılama
süreci devam ediyor. Böyle bir durumda, devam eden yargılamalarla ilgili
olarak Meclis araştırması ve soruşturması
yapılması mümkün değildir. Bu vesileyle, bu önergenin aleyhinde
olduğumuzu ifade ediyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Cora.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, şimdi, maalesef, partimizin vekilleriyle ilgili
aslı astarı olmayan söylemlerde bulunmaya devam ediyorlar.
Vekillerimizin araçlarında silah taşıdığı
konusunda ilgisi olmayan bir sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Yıldırım.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
17.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Trabzon Milletvekili Salih Coranın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Şimdi, yeri geldiğinde hukuktan, yargıdan söz edenler, hiçbir
yargı dosyasına intikal etmemiş iftiraları atmaktan imtina
etmiyorlar. Israrla söylüyoruz: Bakın, hakkımızda 500e
yakın fezleke düzenlendi. Bunlarla ilgili olarak şimdiye kadar 24
arkadaşımız gözaltına alındı. 140 civarında
duruşmaya çıktık. Çıkın, bir belgeyle bir
arkadaşımızın aracında -bu, polis fezlekesi olur,
savcılık iddianamesi olur- silah taşıdığını
iddia edin; değilse -sizin söyleminizle söylüyorum- iddiasını
ispat etmeyen, müfteridir. Bütün arkadaşlarımızın
şimdiye kadar çıktığı mahkemelerde -ki ben
bunların büyük bir çoğunluğunu takip etmeye
çalıştım, en az 40 duruşmaya katıldım-
tamamı, siyasi söylemleri, siyaset yaparken kullanmış
olduğu söylemler ve etkinliklerdir. Bir de -belki şu ülkenin yasama
organı utanır diye söylüyorum- kullanmadıkları söylemler ve
iddialar var. İşte, dün Kayseride 2 eş genel
başkanımızın duruşması vardı; hiçbir
şekilde Kayseriye gitmemişler, bir etkinliğe
katılmamışlar; bir konuşma yok, bir etkinlik yok. Nedir?
İl binamız bombalandığı için suç duyurusunda
bulunulmuş. Bir de bunu getirip -20 Temmuza biz darbe diyoruz- oraya
dayandırıyorsunuz. Daha önce iki defa şu kürsüden söyledim,
tekrar söylüyorum: 9 Şubat 2016 günü dönemin Başbakanı Ahmet
Davutoğlu, Hollandadan dönerken uçakta gazetecilerin sorduğu soru
üzerine verdiği cevap, diyor ki: Süreci biz bitirdik. Ekim 2014te bizzat
ben talimat verdim bütün güvenlik birimlerine. Hazırlık yapın.
Biz harekete geçin. dediğimiz zaman geçeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
- O lafın önünü sonunu da söyle, sadece cımbızlama.
AHMET YILDIRIM (Devamla) -
Minare çalınmış, kılıf bulunmuştur. Açık
açık kalkın deyin ki Bu süreci biz bitirdik.
Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Dinliyorum
Sayın Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, geçmiş oturumda da benim bir
şeyi ispat etmemle alakalı Sayın Tanrıkulunun bir ifadesi
vardır.
BAŞKAN Sesiniz
gelmiyor Sayın Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Bir önceki oturumda DAİŞ terör örgütüyle
alakalı, bunun 2013 yılında terör örgütü olarak görüldüğünü
ifade etmeme rağmen bunu ispatlamam için söylemlerde bulundu Sayın
Tanrıkulu. Bu anlamda bunlara cevap vermek hakkımızı
kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Muş, şimdi, o, âdeta sonsuz bir tartışmaydı. Ben de bu
tartışmanın bir yerinde nokta koymak amacıyla uygun bir
zamanda birleşime ara verdim. Birleşime ara verdikten sonra sataşmadan
dolayı söz talebi nedeniyle benim söz vermem mümkün bulunmuyor. İç
Tüzükün 69uncu maddesi açık. Aynı oturum içinde olmak kaydıyla
söz verebiliyorum.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) O zaman şunu ifade edeyim: Sayın Tanrıkulu, 10
Ekim 2013 tarihli 28791 sayılı Resmî Gazetede çıkan karara
baksın, ondan sonra konuşsun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş, tutanaklara geçmiştir.
SALİH CORA (Trabzon)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Cora
SALİH CORA (Trabzon)
Sayın Başkanım, az önce hatip, ifadesinde bir iddiayı
ispatlamakla alakalı müfteri sıfatını kullandı.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Cora.
SALİH CORA (Trabzon)
Ben sadece tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum.
BAŞKAN Peki,
dinliyorum.
SALİH CORA (Trabzon)
Benim konuşmamda bahsi geçen husus -iddianameden okuduğum
kadarıyla söylüyorum- ilgili milletvekilinin aracında silah
olduğu yönünde bir ifadem olmamıştır; ilgili
milletvekilinin aracından inen bir şahsın, silah alıp
arabaya gelmek üzereyken polis tarafından yakalanıp gözaltına
alınması ve
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Lojistik destek veriyor işte.
SALİH CORA (Trabzon)
onun ifadesinde, Mehmet Emin adlı bir mültecinin ifadesinde geçen sözleri
ben aktarmış oldum, daha açıklamalı olarak bunları
ifade ettim. Araçta silah vardır. şeklinde söylemedim. Burada bir
kuryelik durumu söz konusuydu, onu ifade etmiş oldum. Kayıtlara
geçmesi açısından
BAŞKAN Tutanaklara
geçmiştir Sayın Cora.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Vekil beni doğruladığı için teşekkür
ederim. Bilgi yok, belge yok.
SALİH CORA (Trabzon)
İddianame dedim ben.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Bakın, ben bilgi, belge, resmî bir belge, resmî bir iddianame belgesini
çıksın göstersin. Dönem dönem kalkıp bunu söyleyip ondan sonra
hiçbir resmî belgeye dayandırmadan bunları kullanmak, ben açık
söylüyorum, iddiayı ispat değildir, iddiayı ispat etmediği
için de neyle itham ettiğim konusunda da arkasındayım.
Teşekkürler.
BAŞKAN Tutanaklara
geçmiştir Sayın Yıldırım.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Tanrıkulu.
Sayın Muş
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, yani ben aslında bundan söz
isteyecektim fakat tartışmanın uzamasını
istemediğim için bunlara devam etmedim. Yani PKKyı terör örgütü
olarak görmüyoruz. diyen bir parti, PKKyı bizim eleştirme yetkimiz
yok. diyen aynı parti, çıkmış burada hangi belge, hangi
delil
Bunlardan daha büyük delil, kanıt var mı ortada? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
Sayın Tanrıkulu
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Yani devlet baraj yapıyor, yapılan baraja askerî
baraj diyor Sayın Genel Başkanları, Gerillanın
geçişini engellemek için yapıldı bu barajlar. diyor. Yani
Çukur eylemlerinde bu çocukları anlamanız lazım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Güvenlik barajı yapıyoruz. demediniz mi? Yok mu güvenlik
barajı?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bunların arkasında duranlar şimdi bunları
inkâr ediyor? Hangi belgeyi arıyorsunuz Sayın
Yıldırım?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Hesap vereceksiniz.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, ben de tutanaklara geçmesi açısından
söylüyorum.
BAŞKAN Dinliyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Şuna işin ucuzculuğundan alıştılar: Biz tutuklu
vekiller deriz, konuyu saptırırlar.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Saptırma yok ya, ortada.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Biz hangi konuyu gündeme getirirsek getirelim... Biz buna gelmeyeceğiz.
Bizim iddialarımız bellidir, gerekçemiz bellidir, araştırma
önergemiz bellidir, bunlara cevabı olamayanların başvurduğu
ucuz yöntemdir diyorum.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Tabii, tabii, ucuz yöntem canım!
NİHAT ÖZTÜRK
(Muğla) Belli belli.
BAŞKAN Tutanaklara
geçmiştir.
Sayın Tanrıkulu
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, İç Tüzükün 69uncu maddesi
uyarınca bir cevap hakkımı kullanmak istiyorum. Gerçekten burada
benim bıktığım bir tartışma yapılıyor
gerçekten de. 2014 yılından bu yana bu tartışmayı
burada yapıyoruz ama arkadaşlarımız, IŞİDin,
Türkiye IŞİDinin bir terör örgütü olarak görüldüğüne dair bir
kararı buraya koymadılar.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Söyledim, daha ne söyleyeceğim ona.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Hâlen de koymuyorlar. Getirsinler okusunlar, ben de evet
diyeyim. Bakın, efendim, o kararlar burada, müsaade edin çünkü
adımı andı.
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu, bir saniye, önce konuyu netleştirelim. Sayın
Muş, bir Resmî Gazetenin tarih ve sayısını vermek
suretiyle Sayın Tanrıkulunun bu Resmî Gazeteye bakmasını
tavsiye ederim. dedi. Burada hangi nedenle siz açıklama istiyorsunuz?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Efendim, bakın, o Resmî Gazete ve daha sonraki iki tane
Bakanlar Kurulu kararı, Türkiye IŞİDinin terör örgütü olarak
görüldüğüne dair bir karar değil.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Nedir?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Bu grup, yaklaşık üç yıldır bunu
çarpıtıyor. Müsaade ederseniz çünkü benim adımı da
andı.
BAŞKAN Tutanaklara
geçmiştir bu da Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Efendim ama okumam lazım. Lütfen, rica ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Olmaz efendim.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Efendim, geçen oturum dediniz oldu mu o zaman?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Olur mu ya, Mehmet Muşa vermediniz.
BAŞKAN Buyurunuz.
18.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yerinden sarf ettiği
bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Değerli arkadaşlar, bakın, geçmişte bir
yanlış yapılmış olabilir. Geçmişte Hükûmetiniz
veya Emniyet Genel Müdürlüğü, IŞİD-Türkiye örgütünü terör örgütü
listesine almamış olabilir. Bunu Darbe Komisyonunda sorduk ve Emniyet
Genel Müdürü de Evet, böyle bir çalışmamız olmadı."
dedi açık açık.
Şimdi, sizin 2013
dediğiniz karar, 2014 tarihli iki tane karar burada. Bakın,
IŞİD terör örgütüyle siz Maliye Bakanlığı
aracılığıyla mı yürütüyorsunuz mücadeleyi? Ne diyor bu
kararda? 2013 tarihli kararda da aynı cümle var.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ya, karar var mı, yok mu? Onu söyle sen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Bu karar hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Karar var mı, yok mu? Ya, IŞİD terör örgütüdür. diye karar var
mı, yok mu?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, bu kararlar, küresel
IŞİD örgütünün Türkiye'deki mal varlıklarının
dondurulmasına ilişkin, Maliye Bakanlığına
verilmiş görevdir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ya, terörle mücadelenin en önemli ayağı, mali suçları
engellemek.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) 2015 yılına kadar Türkiye'de Emniyet Genel
Müdürlüğü, bu örgütü, terör örgütü listesine almadı. Bu kararlar, o
kararlar değil. Lütfen, bakın, yanlış
yapılmış, o yanlışı burada savunmayın.
Doğru değil Sayın Muş, doğru söylemiyorsunuz,
yanlış söylüyorsunuz ve yanıltıyorsunuz. Kararları
vereyim size.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ya, terörizmin finansmanı ne anlama geliyor?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ya, terörizmin finansmanı en önemli konu zaten ya!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Bakın, ne diyor? Bu karar hükümlerini Maliye
Bakanlığı yürütür. diyor.
Değerli arkadaşlar,
iki tane Yargıtay kararı var. Yargıtay, daha 2015
yılının Nisan ayında demiş ki Bu örgüt, terör örgütü
değil. Eğer terör örgütüyse İçişleri Bakanlığının
bana yazısını göster. demiş. Bu Yargıtay demiş
bunu.
Teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ya Bakanlar Kurulu niye karar almış o zaman? Finansmanla ilgili niye
karar almış?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, yanlış bilgi
veriyorsunuz, doğru değilsiniz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Terörle mücadele için, finansmanı kesmek için niye karar almış?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanrıkulu.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 22/2/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 4/11/2016
tarihinde yasal mevzuata aykırı şekilde gözaltına alınıp
tutuklanan HDP Eş Başkanları ve 11 milletvekilinin maruz
kaldığı hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 15 Haziran 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin, aynı günkü birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
III.-
YOKLAMA
(HDP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
AHMET YILDIRIM
(Muş) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Bir yoklama talebi vardır, yoklama işlemini yapacağım.
Sayın
Yıldırım, Sayın Kürkcü, Sayın Aslan, Sayın
Becerekli, Sayın Kadri Yıldırım, Sayın Behçet
Yıldırım, Sayın Uca, Sayın Ataş, Sayın
Toğrul, Sayın Gaydalı, Sayın Paylan, Sayın Dora,
Sayın Akdoğan, Sayın Başaran, Sayın Özgökçe Ertan,
Sayın Botan, Sayın Adıyaman, Sayın İrmez, Sayın
Önlü, Sayın Ayhan.
Yoklama için
iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 22/2/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 4/11/2016
tarihinde yasal mevzuata aykırı şekilde gözaltına
alınıp tutuklanan HDP Eş Başkanları ve 11
milletvekilinin maruz kaldığı hukuksuzlukların tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 15 Haziran
2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
ön görüşmelerinin, aynı günkü birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 5/5/2016 tarihinde İstanbul milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve arkadaşları tarafından,
basının özgür hâle gelmesi, gazetecilik mesleğine dayatılan
sansürün ortadan kaldırılması ve etkili çözüm önerilerinin
getirilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 15 Haziran 2017 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin,
aynı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi
15/6/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
15/6/2017 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve arkadaşları tarafından
basının özgür hâle gelmesi, gazetecilik mesleğine dayatılan
sansürün ortadan kaldırılması ve etkili çözüm önerilerinin
getirilmesi amacıyla 5/5/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (527 sıra
no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 15/6/2017 Perşembe günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin lehinde Gürsel Erol, Tunceli Milletvekili.
Sayın Erol, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÜRSEL EROL (Tunceli)
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Sağlık
sorunlarım nedeniyle Sayın Genel Başkanımızın
başlatmış olduğu adalet yürüyüşüne
katılamamanın üzüntüsünü de buradan belirterek Sayın Genel
Başkanıma ve adalet yürüyüşüne katılanlara buradan selam
gönderiyorum. Ve konuşmama Parlamentoyu bir konuda bilgilendirerek devam
etmek istiyorum.
Ben, otuz üç yıllık
siyasi hayatı olan, gençlik kolları genel
başkanlığı, il başkanlığı görevlerinde
bulunan ve otuz üç yıl sonra ilk defa milletvekili olan, 1 Kasımda
milletvekili olarak aranızda bulunan bir milletvekiliyim. Parlamentonun
çalışma düzeninden, siyasetteki siyaset yapma
anlayışından, milletvekillerinin birbirine karşı
nezaketsiz davranışından ve Parlamentoyu gerçekten Türkiye'nin
sorunlarının çözümüyle ilgili düşünce üretmek yerine
tartışmanın, konuşmanın ve çatışmanın
yeri olarak gördüğüm için önümüzdeki dönemde de milletvekili adayı
olmayacağımı belirterek, sizleri bu konuda bilgilendirerek
konuşmama başlamak isterim.
BAŞKAN Çok erken bir
beyanda bulundunuz Sayın Erol.
GÜRSEL EROL (Devamla) Evet,
Sayın Başkanım, böyle bir kararım var. Siyasete devam
edeceğim ama milletvekili olarak değil.
Sayın milletvekilleri,
bu Parlamentonun aslında tarihsel bir ortak özelliği var. Yani ben
daha önceki konuşmalarımda da ifade etmiştim, dönem dönem,
insanların hayatında unutamadıkları dönem
arkadaşlıkları var; bu, mahalle arkadaşlığı,
okul arkadaşlığı, asker arkadaşlığı...
Ve 26ncı Dönemin de kendine özgü bir özelliği var; 26ncı
Dönem, 15 Temmuz darbesine karşı, hain darbeye karşı
direnen bir Meclis. Eğer 15 Temmuz darbesi gerçekleşmiş
olsaydı bu Parlamentoda kimsenin siyasi düşüncesine
bakılmasızın birçok milletvekili yakalandığı
yerde infaz edilecekti. Belki şu anda birçoğumuz yoktuk,
birçoğumuz cezaevlerindeydik. Yani kader ortaklığı
yaptık ama görüyorum ki iktidar partisinin milletvekilleri, sanki hiç 15
Temmuzu yaşamamış gibi, bu ülkede 15 Temmuz gibi bir risk
yaşanmamış gibi, kendisi gibi düşünmeyen diğer siyasi
düşünceleri mahkûm etme, ezme, onlara yaşam hakkı tanımama
gibi bir davranış içerisinde. Bu son derece yanlış.
Değerli milletvekilleri,
bizim tarihimizde bununla ilgili çok emsaller ve örnekler var. Bakın, daha
birkaç yıl öncesine kadar Ergenekon ve Balyoz davalarında hain diye
tutuklu olan generaller, askerler bugün vatansever olarak görevlerinin
başına döndüler ve o gün yurtsever diye, vatansever diye gözüken
-ve dönemin Sayın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan makam
arabasını tahsis etmişti- Zekeriya Öz bugün yurt
dışında, firar ve vatan haini. Yani yarın bu ülkede kimin
vatan haini olacağı, kimin yurtsever olacağı meçhul.
Bununla ilgili bir örnek vereyim: 1980li yıllarda, Kenan Evreni
gittiği her ilde on binler karşılardı. Adı caddelere
verildi, sokaklara verildi, meydanlara verildi fakat Kenan Evren öldüğünde
devlet töreniyle gömülmeseydi, tabutunu taşıyacak 4 sivil yoktu. Ve
AKP Hükûmetini kutluyorum, o günkü -askerî dönemdeki- darbeyi yapanlarla ilgili
yargı sürecini başlattı ama sonuç alınmadan öldüler.
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Ama geç, geç.
GÜRSEL EROL (Devamla) Ama
önemli olan başlamaktı.
Peki, şimdi size
soruyorum: On yıl sonra bu ülkenin yönetimiyle ilgili neler
yaşanabileceğinin garantisini kim verebilir? Eğer yalnızca
konjonktüre dayalı, güce dayalı bir hukuk düzeni kurmaya
çalışırsanız, gençsiniz, genç arkadaşlar var,
yarın kendilerini ancak itirafçı olarak kurtarabilirler. Onun için,
kişiye dayalı değil; hukuka dayalı, rejimin, sistemin
gerçeklerine dayalı bir hukuk sistemiyle bu ülke yönetilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
ben bunu birkaç defa daha belirtmiştim, CHP Grubunda en keskin HDP
karşıtı milletvekiliyim. Kendi seçim bölgemde Atatürkçü ve
cumhuriyetçi bir milletvekili olarak tanınırım ve çizgim de
budur. Ama tabii ki, doğal olarak, her milletvekilinin siyaset yapma anlayışı,
siyasi tercihleri birbirinden farklıdır. Her siyasi partide görev
alan milletvekili arkadaşımız, mensubu olduğu siyasi
partinin düşüncesini kabullenmiştir ve o partide siyaset
yapmaktadır. O milletvekiline ve partiye oy veren her seçmen de kendine
göre inandığı değerler üzerinden siyasi partisini tercih
eder. Yani herkes aynı şeyi düşünmeyebilir, herkes ayrı
şeyleri düşünebilir.
Ben size bir örnek vereyim:
Referandum döneminde Sayın Başbakanımız Tunceliyi ziyaret
etti. Ben Türkiyede muhalefet partisinin milletvekili olarak Sayın
Başbakanı ilde karşılayan tek milletvekiliydim. Sayın
Başbakanımızı protokol gereği
karşıladım, ilimizin sorunlarını Sayın
Başbakanımıza ilettim ve nezaketen orada yer aldım. Bu
karşılamamı, ilimin diğer milletvekili Alican Önlü en
şiddetli şekilde sosyal medyada paylaştı ve protesto etti.
Olabilir, onun siyasi düşüncesi ve siyasi yaklaşımı bu
olabilir. Ben devletle çatışmak için milletvekili olmadım, ben
devlet ile vatandaş arasında köprü olup kendi ilimin, devletin
yönetiminden kaynaklı sorunlarını çözmek için milletvekili
oldum. Ama geçen hafta, geçen günlerde, ilimde, siyasi düşünce olarak son
derece ters olduğum bir siyasi partinin milletvekili Alican Önlü Beye bir
kamu görevlisinin davranış şekli hiç hoş değildi.
Alican Beyin bir milletvekili olarak bir kamu görevlisiyle o şekilde
muhatap olması yanlış ama bir kamu görevlisinin bir
milletvekiline karşı o tavrı göstermesi ne etik ne ahlaki ne
siyasi ne vicdani ne de hukukidir. Eğer biz bizim gibi
düşünmeyenlerin hakkını koruyamazsak, biz bizim gibi
düşünmeyenlerin hakkını arayamazsak yarın aynı duruma
düştüğümüzde bizim hakkımızı da kimse aramaz.
Ve yine, Pervin Buldandan
bahsetmek istiyorum. Düşünün ki Meclis Başkan Vekili
Cumhurbaşkanlığına vekâlet edecek bir makamdır,
eğer Cumhurbaşkanı yoksa Cumhurbaşkanlığına
vekâlet edebilecek bir makamdır. Cumhurbaşkanına vekâlet edecek
bir makamı temsil eden kişinin polis gözetiminde ifadeye götürülmesi
doğru değildir.
Değerli milletvekilleri,
eğer biz Parlamentonun saygınlığını koruyamazsak,
biz parlamenterlerin saygınlığını koruyamazsak
yarın aynı duruma düştüğümüzde Eyvah! deriz. Eyvah!
dememek için, yarın aynı duruma düşmemek için, geçmişte
sizin arkadaşlarınıza yapılan hataları bugün siz
tekrarlamayın.
Bakın, Merve
Kavakcıya başörtüsünden dolayı, türbanından dolayı
yemin ettirilmedi bu Mecliste. Peki, siz de sizin gibi düşünmeyen
insanların bu Meclise gelmesini engelliyorsunuz. Ne fark var? Arada ne
fark var? Farkınız ne? Olamaz böyle bir şey. Bu kabul edilebilir
bir şey değil. Bizim yapmamız gereken, bizim gibi
düşünmeyen insanların aslında hakkını, hukukunu,
adaletini korumaktır. Demokrasi budur. Herkes aynı şeyi
düşünürse zaten orada sorun var. Önemli olan, sizin gibi düşünmeyen
insanların düşüncelerine saygı duymak ve onların
düşüncelerini hayata geçirebilmeleri için onlara fırsat
verebilmektir.
Sayın milletvekilleri,
aslında içinizde, AKPnin içinde devlet geleneğinden gelen ve gönül
adamı olan insanlar da var. Geçmişte Parlamentomuzda böyle isimler
çoktu. Mesela CHPde Hikmet Çetin vardı, CHPnin Hikmet Ağabeysiydi.
DYPde İsmet Sezgin vardı, DYPnin İsmet Ağabeysiydi. Refah
Partisinde Yasin Hatipoğlu vardı, MHPde Murat Sökmenoğlu
vardı, ANAPta Kamran İnan vardı. Yani bu isimler
çoğaltılabilir. Bunlar siyasetin abileriydi. Eğer siyasette bir
çıkmaz varsa, siyasette bir gerginlik varsa bunlar devreye girer,
nezaketle, hoşgörüyle çözerlerdi.
İçinizde, şimdi,
devlet geleneğinden gelen arkadaşlar da var. Ya, hiç mi akıl
vermezler size! On yıl sonra sonunuzu hiç mi düşünmezsiniz? 14
Temmuzda 15 Temmuzun olacağını kim düşünürdü? Peki, yarın
ne olacağını kim düşünür?
Gelin, kişiye
dayalı bir güçle, kişilere dayalı bir hukuk sistemiyle ülkeyi
yönetmek yerine hukuk düzenini kuralım. Yani sizin bütçenizin
büyüklüğü önemli değil, sizin büyük kamu binalarında hizmet
görmeniz önemli değil, ordumuzun büyüklüğü önemli değil; önemli
olan yurttaşlık hakkımızın herkese eşit ve adil
olmasıdır, evrensel değerler çerçevesinde herkese eşit
yurttaşlık hakkının tanınmasıdır, hukukun
tanınmasıdır. Basın özgürlüğü kalmamış,
yurttaşlık hakkı kalmamış, insanlar korkar hâle
gelmişler.
Değerli milletvekilleri,
içinizdeki, devlet adamı geleneğinden gelen milletvekillerine
sesleniyorum: Yöneticilerinizi, lütfen, çocuklarımızın
geleceği için, ülkemizin geleceği için uyarın. Kişiye dayalı
bir hukuk sistemi değil, Anayasaya dayalı bir hukuk sistemiyle
yeniden bir yargı ve Anayasanın hazırlanmasıyla ilgili
üzerimize düşen siyasi ve ahlaki sorumluluğu yerine getirelim.
Hepinize en içten
dileklerimle sevgi ve saygılarımı sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Erol.
Önerinin aleyhinde Erkan
Akçay, Manisa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akçay.
(MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin medyaya yapılan ve basına yapılan baskılar
hakkında vermiş olduğu grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
medya, devletin ve ülkenin işleyişinde yasama, yürütme, yargı
kadar önem atfedildiği için çoğu zaman da dördüncü kuvvet olarak
nitelenen bir kurumsal yapıdır. Medyanın demokrasimizi
savunması, millî birlik ve güvenliğimizi tesis etmek için sorumluluk
alması gerekir. Yani hiç tartışılmayan bir konu; medya sadece
eleştirir, haber yapar, çoğu zaman da masabaşında haber
üretir, manipülasyon yapar, ajitasyon yapar, algı operasyonları yapar
hâle gelmiştir. Ancak medyanın tarafsız ve ön yargısız
bir çizgide olması basın hürriyetinin de ilk aşamasıdır.
Medyanın çıkardan başka düşüncesi ve hedefi olmayan bir
zihniyetten kurtarılması gerekiyor ve Türkiye'nin en önemli temel
sorunlarından birisi de medya sorunudur. Bu konuda son derece objektif,
makul, mantıklı ve ilkeli olmak durumundayız.
Ayrıştıran değil, birleştiren; örtbas eden değil,
sorgulayan; patronların değil, milletimizin yanında olan;
iş birlikçi değil, tarafsız bir medyaya ihtiyacımız
her geçen gün daha fazla artmaktadır. Âdeta toplumun nefes alma
imkânında ciddi sorunlar vardır. Medya bir ajitasyon, provokasyon ve
algı aparatı olamaz; gazeteci casusluk faaliyeti içerisinde hiç
olamaz. Bunlar inkâr edilebilir mi değerli arkadaşlar?
Medyaya dördüncü kuvvet
olarak önem veriyoruz, medyanın ayna olmasını istiyoruz, bir
denetim müessesesi olmasını arzu ediyoruz. Siyasetçi, medyaya bakarak
yaptığı işlerin, projelerin ölçüldüğü,
sorgulandığı ve buna göre tedbirlerin
alındığı bir iletişim ve ilişki içerisinde
olması gerekirken bugün medyaya baktığımızda
gördüğümüz şey, bir kısım medyanın patronaj
yapısı içerisinde kendi gizli gündemleri ve çıkarları
uğruna neleri göze alabildikleridir.
Basın ve ifade
özgürlüğü, demokrasinin şartlarından birisidir. Medya, bu
özgürlüğü toplum adına ve kamu yararına kullanır,
kullanması gerekir. Medya, sorularını kamu adına sorar ve
milletin ortak ilgilendiği konularda toplumun aydınlanmasını
sağlar; bunu yaparken, sorumlu yayıncılık adına,
hukuku, evrensel değerleri ve basın ahlakını gözetir. Medya
görevini nasıl ve ne ölçüde yerine getiriyor? Medyanın önünde
kendisinden kaynaklanan acaba ne gibi engeller var? Elbette, siyasi
baskılar medya-iktidar ilişkileri başat konu olmakla birlikte
sadece bununla da yetinirsek meselenin içinden çıkmamız asla mümkün
olmaz.
Cumhuriyet Halk Partisinin
grup önerisinde gazetecilerin üzerindeki baskılar var. Bu iddialar uzun
yıllardır gündemdedir, bu iddiaları konuşmalıyız.
Ancak en az onlar kadar önemli bir diğer konu da medyanın patronaj
yapısıdır ve zaman zaman çeşitli vesilelerle Türkiye Büyük
Millet Meclisinde de dile getirdiğimiz üzere, medyanın patronaj
yapısı sorgulanmadığı sürece medya üzerinde tartışmalardan
yol almak mümkün değildir.
Basın, haber vermekten
ziyade algı operasyonlarının yapıldığı bir
mecraya dönüşmüş durumdadır. Bu durum, Türkiyede basın
özgürlüğü ve tarafsızlığıyla ilgili kaygıları
giderek artırmaktadır. Medya, sahibinin sesi vazifesini gören, onun
istekleri doğrultusunda; yayın yapan, kendini sansürleyen bir hâkim
anlayışla yönetilmektedir; halkın haber alma özgürlüğü
âdeta patronun, patronaj yapının insafına
bırakılmış durumdadır. Peki, bu denklemde, bu
yapıda basın hürriyeti, millî birlik ve beraberlik, ülkenin
güvenliği meseleleri medyanın faaliyet alanının hangi
köşesindedir, acaba medyanın umurunda mıdır bunlar? Medya
patronlarının akçeli ilişkileri basın özgürlüğünün
önündeki en önemli engellerden birisidir.
Değerli milletvekilleri,
medya özgürlüğü konusunda son günlerde gündemimizdeki konulardan birisi de
FETÖyle mücadelenin yargı boyutu çerçevesinde adalet vurgusudur. Gerek
gazeteci kimliği gerekse de siyasi kimliğiyle Cumhuriyet Halk Partisi
İstanbul Milletvekili Sayın Enis Berberoğluna ilişkin dün
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde çıkan karar ve
Sayın Berberoğlunun tutuklanması tartışmaların
odağına oturmuştur. Gazeteci kimliğine de sahip bir
milletvekilinin tutuklanması bizler bakımından elbette üzücüdür
ancak bu bir yargı sürecidir, sürecin başında da
dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin Anayasa
değişikliği vardır. 14. Ağır Ceza Mahkemesinin
açıkladığı hüküm kesin olmayıp hukuki yollar
kapanmış ve tükenmiş de değildir. İstinaf
mahkemelerinden Yargıtaya kadar hukuki müracaatlar mümkün ve meşru
bir şekilde yürüyecektir ve bu süreci de soğukkanlı, vakur bir
şekilde takip etmekte biz fayda görüyoruz.
Dokunulmazlığı
kaldıran Anayasa değişikliği süreci, 12 Nisan 2016da
Anayasa değişikliğine ilişkin kanun teklifinin Meclise
gelmesiyle başladı ve 20 Mayıs 2016da bu süreç tamamlandı
ve bunun neticesi durumları görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
FETÖnün hain ve alçak darbe girişiminin üzerinden on bir ay geçti. FETÖ,
Türk milletine ve Türk devletine musallat olmuş habis bir urdur. FETÖnün
kökünün kazınmasından hiç kimsenin de rahatsız olmaması
gerekir ve bunun ülkemizin geleceği bakımından bir mecburiyet
olduğunu çok iyi bilmemiz gerekir. FETÖ, sadece Pensilvanya ve bunların
sözde havarileri değildir; Türkiyeye karşı kullanılan
uluslararası bir terör şebekesidir, bir aparattır. FETÖnün
argümanları üzerinden yol yürüyenlerden, FETÖyü güçlendiren
odakların ağzıyla konuşanlardan da hesap sorulması
FETÖyle mücadelenin en önemli aşamalarından birisidir. Milletimiz,
ihanetin bütün yönleriyle ortaya çıkarılmasını ve
suçluların cezalandırılmasını beklemektedir.
Yargı süreçleri başlamıştır.
Üzülerek belirtmeliyiz ki
adalet dağıtması gereken makamlar adalet
tartışmalarının odağındadır. Adalet mülkün
temelidir, devletin varlığı da işleyişi de buna
bağlıdır ancak adalet bir slogan değildir; bir ülküdür,
somut nitelikleri vardır ve güven duyulması gereken bir müessesedir.
Adalet arayışı sokakta, meydanda değil, hukuk, kanun, kurum
ve kurallar içerisinde olmak mecburiyetindedir. Bu çerçevede, FETÖyle
mücadelede samimi olunduğuna ve adalet arayışına
ilişkin kamuoyunun kafasındaki soru işaretlerinin giderilmesine
ihtiyaç vardır.
Bu düşüncelerle muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Önerinin lehinde
Ertuğrul Kürkcü, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kürkcü.
(HDP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu
araştırma önergesinin lehindeyiz.
Tabii, bu araştırma
önergesi 5 Mayıs 2016da Meclise sunulmuş, bugün gündeme geldi. Bunun
içinde, son ayda 9 gazetecinin tutuklanmış olduğu ve dört olaya
yayın yasağı dolayısıyla bunun gündeme
getirildiği yazıyor ama tabii ki bunu güncelleştirmemiz
lazım. Şu anki duruma göre, 150den fazla gazeteci cezaevindedir ve
sadece yayın yasakları değil, aynı zamanda
yayınların kapatılması da söz konusudur.
Kanun hükmünde kararnamelerle
el konulan medya kuruluşu sayısı şöyledir: 28 televizyon
kanalı, 3 haber ajansı, 29 basımevi, 15 dergi, 45 gazete, 34
radyo. Tabii, bu koşullar altında basın özgürlüğü diye
bir meselemiz ister istemez vardır. Öyle olduğu için de zaten Türkiye
ya da Türkiyeyi yöneten Hükûmet, bütün bu özgürlük ile otorite arasındaki
çatışmada kendisinin haklı olduğunu hiçbir
uluslararası kurumda ne savunabilmekte ne de ispat edebilmektedir.
NATOdan yani bir askerî güvenlik örgütünden tutun Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisine, Avrupa Parlamentosuna, uluslararası bütün
gazetecilik ve medya özgürlüğü sıralama ve takip kuruluşlarına
kadar hiçbir yerde güvenlik ile özgürlük arasındaki bu çatışmada
güvenlik gerekçeleri kabul edilmiyor.
Dolayısıyla,
Türkiyenin son derece ağır bir ifade özgürlüğü, basın ve
medya özgürlüğü meselesi var. Bunun bir sonucuyla da dün karşı
karşıya geldik. Enis Berberoğlu cezaevine kondu ve Enis
Berberoğlunun cezaevine konulmasında herhangi bir biçimde adalete,
hukuka, ifade özgürlüğünün istismarına dair ikna edici kanıt
ortaya konulamadı.
Ben şuna dikkatinizi
çekmek istiyorum; başından beri bize arkadaşlarımız,
bu tezlere karşı çıkanlar diyorlar ki: İyi ama, mahkeme
karar vermiş. Sevgili arkadaşlar, Enis Berberoğlunun
açıklanmasına yardımcı olduğu söylenen haberle ilgili
olarak iki vaka var. Bunlardan bir tanesi Cumhuriyet gazetesinin şu
haberi, diğeri ise Aydınlık gazetesinin şu haberi.
Aydınlık gazetesi 21 Ocak 2014te bu haberi
yayınlamış, Cumhuriyet gazetesi ise yaklaşık bir
yıl kadar sonra. Ben demiyorum ki niye Aydınlıkçıları
içeri atmıyorsunuz? Ben diyorum ki aynı haberden, bütün
unsurlarıyla aynı olan haberden ötürü Cumhuriyet gazetesinin
habercilerini ve onlara bilgi tedarik ettiği gerekçesiyle bir
milletvekilini niçin hapse atıyorsunuz? Doğru olan birincisi çünkü bu
haberin herhangi bir biçimde bir suç oluşturma kabiliyeti yok, olsa idi öyle
davranılmazdı. Burada tamamen siyasi gerekçelerle yargının
ifsat edip olmayacak bir şekilde bir hüküm kurması meselesi var.
Deniyor ki: Devlet
sırrını ifşa etmiş, dolayısıyla casusluk
yapmış. Bir yıl önce öyle olmayan bir yıl sonra nasıl
oluyor, onu bir türlü bilmiyoruz. İkincisi, deniyor ki Devlet
Sırrı Yasasında: Bu, hukuk devleti ilkesine ve demokratik
toplum düzeni gereklerine aykırı biçimde yorumlanamaz ve
uygulanamaz. Yani aslında bunun içinde ne olduğuna dair siz keyfî
olarak bir hüküm, bir karar kuramazsınız. Önce, açığa
çıktığı zaman dahi bunun demokratik toplum düzenine uygun
olduğunu kanıtlamanız lazım. Öyle olmadığı
için denildi ki: Bunun içerisinde, Bayır Bucak Türkmenlerine gidiyordu,
mama vardı. Fakat öyle olmadığı anlaşılınca
Devlet sırrıydı, casusluk yaptın. oldu. Ama öyle olsa
bile hangi yasa, hangi hukuk, hangi kamu düzeni ilkesi bunların
transferine, nakliyesine izin veriyordu? Bunların üzerinde mahkemede bir
tartışma bile olmadı çünkü bir suç olgusuna ilişkin
bilgiler devlet sırrı olarak gizli tutulamazlar. Bu yönden mahkeme
herhangi biçimde tartışmadı ama mahkemeyi tartışacak
değiliz. Demek istediğim şey, ifade ve basın özgürlüğü
üzerinde işte böylesine muazzam bir baskıyla karşı
karşıyayız. Bunca yayın organı, bunca gazeteci
hapisteyken Türkiyede herhangi bir biçimde ifade özgürlüğünden söz etmek
mümkün değil. O yüzden, bunun üzerine Meclisin gitmesi lazım.
Ben, tezinin esasına
katılmadığım hâlde Milliyetçi Hareket Partisi sözcüsünün
medya sermayesinin, medya özgürlüğünün ortadan
kaldırılması, sınırlanması ve
kokuşmasına yol açmasına dair söylediklerinin esasen doğru
olduğu kanaatindeyim. Zaten öyle olmasaydı, medya bu kadar devlete
bağımlı, devletin başındakilere
bağımlı, kendi kırılgan sermaye-devlet
ilişkilerinin içerisinden medya sahipliğine yürümüş
inşaatçılar, nakliyatçılar, arsa spekülatörleri,
emlakçılar
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Tüpçüler
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla)
onun bunun üreticileri medyacı olmasaydı medya böylesine
kokuşmazdı. Öyle olmasaydı, Başbakan telefonu açıp
Alo Fatih dediğinde oturduğu yerde hazır ola geçmezdi Fatih.
Öyle olmasaydı, böyle olmazdı. Bugün Türkiye medyasının,
medya özgürlüğünün çöküşünde medya ve sermaye arasındaki bu
uğursuz evliliğin muazzam bir payı var. Editoryal
bağımsızlık diye hiçbir şey bırakmayacak
şekilde sermaye tarafından, büyük sermaye, kompleks, çapraz sermaye
girişimleri tarafından medya böylesine sahiplenilmiş
olmasaydı, bu kadar uşak ruhlu, bu kadar korkak, bu kadar Evet
efendimci bir medyamız olmazdı, bugün referandum sürecinde bütün
uluslararası gözlemcilerin tespit ettikleri hakikat o hakikat olmazdı.
Hayır tezini savunan, Evetle eşit değerde ve eşit hakka
sahip tezi savunanların medyada yer aldıkları süre ile Evet.
diyenlerin medyada yer aldıkları süre ve medya genişliği
arasında bu kadar muazzam bir fark olmazdı. Her gün
Cumhurbaşkanı medyaya çıkıp, her saniye, neresi
açılacaksa oraya gidip orayı açıp, devrimcilere, solculara,
sosyalistlere, Hayır diyenlere, Kürtlerin hakları için mücadele
edenlere, Gezi için mücadele edenlere, çevrecilere saydırır ama
ötekilerin sesi kısılmazdı, böyle olmazdı ama maalesef,
durum budur. O yüzden, bu medyanın kendi kendine iyileştirilmesi
imkânı olmadığını bir araştırma
çıkartacaktır. Sermaye ile medya arasındaki bu uğursuz
bağ kopartılmadıkça Türkiye, yalanlar ülkesi hâlinde,
insanların bile bile, kasten, bunun için kurulmuş örgütler
vasıtasıyla cahilleştirildikleri bir ülke olarak
kalacaktır. Ama böyle olmamasının gene de bir imkânı var.
Ben buradan sızlanmak da istemiyorum, Meclisin bu
araştırmayı yapmayacağından da eminim, keyfi yerinde
çoğunluk grubunun. Türkiye medyasını, devlet
medyasını, kamu medyasını tamamının kontrol
altına almış, medyayı genel olarak, yaygın
medyanın yüzde 70ine yakınını kendi gözdelerine teslim etmiş,
el konulmuş medyanın hepsini şimdi, peyderpey, kendi
taraftarlarına aktarırken böyle bir araştırmayı niçin
istesin? Ama bu vesileyle şunu söylemek isterim: Önümüz o kadar
kapalı değildir. Cebinde bir akıllı telefonu bir iPadi
olan herkes artık bir medya patronudur. Bütün yurttaşlar, bu
medyanın hiçbir dediğine bakmadan, kendi bildiklerini, kendi söylemek
istediklerini, kendi işittiklerini, kendi haberleştirmek
istediklerini birbirleriyle ağlar kurarak, ilişkiler kurarak,
birbirleriyle yeni ortamlar meydana getirerek çok güzel bir biçimde
değerlendirebilirler. Şimdi hakikat yaygın medyada değil,
şimdi hakikat ticari medyada değil, şimdi hakikat sosyal
medyada, alternatif medyada. O yüzden, böyle olduğu için, şimdi
Emniyet işi gücü bırakıp ev ev dolaşıp sosyal medyada
şunu ya da bunu söyleyenlerin peşine takılıyor. Ama bu, bir
vahşi hayvan ile sivrisinekler arasındaki ilişki gibidir, asla o
sivrisineklerden kendi başına kurtulamaz. Sosyal medyadan da hiç
kimse kurtulamayacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kürkcü.
Önerinin aleyhinde
Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tunç.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisi 5 Mayıs 2016 tarihli, geçen yılki bir grup önerisi. Grup
önerisinin gerekçesine baktığımız zaman, bazı
tutuklamalardan bahsedilerek terör olayları sonrasında alınan
yayın yasakları eleştirilmekte, MİT tırları
soruşturması kapsamında tutuklanan gazetecilerden bahsedilmekte
ve bazı haberleri yapan gazetecilerin haberleri yaptıkları için
tutuklandıklarından ve yayın yasakları eleştirilerek
medyaya baskı olduğundan bahsedilmekte ve bu yöndeki iddiaların
araştırılması istenmektedir. Grup önerisinde bahsedilen
terör olaylarına ilişkin yayın yasakları bir kere
soruşturmanın selameti açısından, delillerin
karartılmaması açısından, kamu yararı ve kamu
güvenliği açısından alınan yayın
yasaklarıdır. Bunların basın özgürlüğüyle bir
alakası yoktur, Avrupada ve demokratik ülkelerde, hukuk devleti olan her
yerde bu tür yayın yasakları alınabilmektedir. Nitekim,
Fransada, İngilterede meydana gelen terör olaylarında da bu
yasaklar alınmıştır, izin verilenlerin
dışında tek bir kare görüntü dahi yayınlayamamışlardır
olaylardan sonra.
Özellikle son yıllarda,
Türkiyede gazetecilere baskı yapıldığı, basın
özgürlüğünün olmadığı yönünde kasıtlı ve
maksatlı bir propaganda yapılmaktadır. Ülkemizde gazeteciler en
ağır eleştirileri Hükûmete karşı rahatlıkla yapabilmektedirler,
hatta eleştiri sınırlarını aşan haberler,
yazılar, karikatürler yayınlanmaktadır. Ancak gazetecilik
faaliyeti arkasına sığınarak suç işleyenler
hakkında da yargının birtakım soruşturmalar
yaptığını görmekteyiz. Gazetecilik faaliyeti
kılıfı altında suç işlenmesine hiçbir hukuk devleti
müsaade etmez. Türkiyede bazı kişilerin tutuklanmasında, o
kişilerin gazetecilik faaliyetlerinden ya da görüşlerinden
dolayı değil, hukuku çiğnemelerinden, adi suçlardan tutun da
terör örgütü mensubiyetine kadar uzanan çok farklı suçlardan tutuklu veya
hükümlü olduklarını görmekteyiz. İstatistiğe
baktığımız zaman, ceza infaz kurumlarında bulunan
hükümlü ve tutuklulardan gazeteci olduğunu beyan eden
Bu beyan da
kendilerinin beyanıdır, bunların içerisinde sarı basın
kartı sahibi olan sayısı çok azdır, içlerinde belki gazete
ya da basın kuruluşlarında -sadece gazeteci değil-
farklı şekilde çalışanlar da olabilir. Bu hükümlü ve
tutuklulara baktığımız zaman, 10unun adam öldürmeden
3ünün hırsızlıktan, 3ünün cinsel istismardan, 21inin
çeşitli adli suçlardan -bunlar, mühür fekkinden tutun da birçok suça kadar
devam ediyor- tutuklu ve hükümlü olduğu görülüyor. Son darbe
girişiminden sonra da FETÖ mensubu ve kendisinin gazeteci olduğunu
iddia eden 109 kişi şu anda cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü olarak
görülüyor.
Terör propagandası
yapmak, şiddeti önermek basın özgürlüğüne girmez; bunu yapan suç
işlemiş olur değerli milletvekilleri. Basın
özgürlüğünden anlaşılan, eskisi gibi hükûmet kurup hükûmet
yıkan bir medya gücüne sahip olmaksa artık bunun olmayacağı
bir ülkede yaşıyoruz. FETÖ/PDYye mensup 16 civarındaki
televizyon ve radyo kanalına el konulduğunda sahip
çıkanları, Kapattırmayız. diyenleri, kalkan olanları;
o günkü o siyasetçileri biz o gün dinleseydik, 15 Temmuz darbe
girişiminde, o gece hainlerin sesi gerçekten daha yüksek
çıkacaktı. Milletimiz karşısında
başarılı olamayacaklardı ama bu ülkeye çok daha büyük bir
zarar vermiş olacaklardı. Darbenin medya ayağı sayesinde
belki bugünkünden çok daha farklı bir durum ortaya çıkacak ve ülkemiz
karanlığa gömülecekti. O günleri hatırlayalım, o günlerde o
basın kuruluşlarına kalkan olanların yaptıkları
yanlışın farkına bugün varmış olmaları
gerekir. Darbecilere destek olmak basın özgürlüğü değildir.
Darbecilerle birlikte olmak basın özgürlüğü değildir.
Türkiye, 2002
yılından itibaren her alanda büyük bir atılım, gelişme
ve kalkınma hamlesi başlatmış, IMFyle defterini
kapatmış, her alanda yatırımlar büyük bir hız
kazanmış, millî silahlarını üreten bir ülke hâline
gelmiştir.
Küresel güçlerin bölgemizdeki
planları karşısında tavır koyan,
haksızlıklara karşı duran Türkiye, bir taraftan
halkının refahını artırırken, diğer taraftan
da dış politikadaki dik ve onurlu duruşu nedeniyle dünyada
birilerinin işine gelmemiştir. Tabii ki bunlar da Türkiye'nin
istikrarını bozmak, Türkiye'yi güçsüz düşürmek için
planları devreye koymuşlardır. Özellikle son beş yıl
içerisinde yoğunlaşan olaylara baktığımızda, 2002
yılında MİT Müsteşarının tutuklanmaya
kalkışılması, 2013 Gezi olayları ve milletimizin
huzurunun bozulmaya çalışılması, 17-25 Aralık
yargı darbesiyle meşru Hükûmetin gayrimeşru yollardan
düşürülmek istenmesi, 2014 yılında MİT
tırlarının durdurulması girişimiyle Türkiye'nin teröre
destek veren bir ülke algısının oluşturulmaya
çalışılması, 6-7 Ekim Kobani olayları, Ankara ve
İstanbul başta olmak üzere ülkemizde gerçekleştirilen
bombalı saldırılarda yüzlerce masum insanın şehit
edilmesi ve tüm bunların yanı sıra, ülkemizin
güneydoğusunda PKKnın hendek kazarak terör olaylarını
şehir merkezlerine taşıması. Bu olayların hepsi,
aynı yerden kumanda edilen DAEŞ, PKK, PYD, DHKP-C ve FETÖ terör
örgütlerinin maşa olarak kullanıldığı olaylardır
ve bu olaylar, 12 Eylül öncesinde olduğu gibi 15 Temmuza giden süreçte
birer kilometre taşı olarak kullanılmış ancak darbe
girişimi bu kez başarısız olmuştur.
Bu kilometre
taşlarından biri olan MİT tırlarının
durdurulması olayı da Enis Berberoğlunun tutuklanmasıyla
tekrar gündemimize oturdu. Öncelikle, MİT tırları
olayının ne olduğunu hatırlamakta fayda var.
Suriyedeki iç savaş
başladıktan sonra orada bulunan soydaşlarımız
mağdur olmaya başlamış, terör örgütleri
karşısında kendilerini savunamaz hâle gelmişlerdir. Bundan
dolayı, Türkiye Cumhuriyeti, Suriyenin kuzeyinde bulunan Türkmenlere,
kendilerini savunabilmeleri ve hayatlarını idame ettirebilmeleri için
çeşitli yardımlarda bulunmuştur.
İşte, bu
yardımlardan birini taşıyan MİT konvoyu, 19 Ocak 2014
tarihinde, terör örgütlerine silah sevkiyatı yapıldığı
gerekçesiyle FETÖnün tetikçisi olan savcılar ve jandarmalar
tarafından durdurularak operasyonda görev alan MİT mensupları
tutuklanmış, operasyona ait olduğu iddia edilen
fotoğraflar, videolar basına sızdırılmış,
örgüte ait medya kuruluşları ve bu örgüte yakın bazı
gazeteciler de bu olayı dünya gündemine oturtmaya
çalışmıştır. FETÖ yargı, iç güvenlik ve
basın alanlarındaki militanlarını koordineli bir
şekilde kullandığı bu operasyonla Türkiye Cumhuriyetini
terör örgütlerine yardım yapan bir ülke olarak göstererek
uluslararası alanda zor duruma düşürmeye çalışmış
hatta Türkiye Cumhuriyetinin terör örgütlerine silah sağlama suçundan
Lahey Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinde
yargılanacağı şeklinde söylentiler
çıkarılmıştır.
Olaydan tam bir buçuk
yıl sonra, 29 Mayıs 2015 tarihinde yani 7 Haziran seçimlerinden bir
hafta önce, yine seçim öncesi toplumu etkilemek için Cumhuriyet gazetesi
tarafından bir haber yapılmış ve MİT
tırlarıyla ilgili olduğu iddia edilen görüntüler
yayınlanmıştır. Bu yayınla alakalı olarak
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma
başlatılmış, İstanbul 14. Ağır Ceza
Mahkemesinde açılan dava sürecinde Can Dündarın
yazdığı kitapta Bana görüntüleri solcu bir milletvekili verdi.
şeklindeki açıklamasının ardından yapılan
soruşturma sonrasında CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu
hakkında soruşturma açılmış, yapılan
soruşturmada HTS kayıtları ve diğer delillerle
Berberoğlunun Dündarla bu konudaki görüşmeleri tespit edildiği
iddiasıyla dava açılmıştır ve Sayın
Berberoğlu bu davada tutuksuz yargılanmış. Sonunda dün
karar verildi. Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal
yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli
kalması gereken bilgileri yasal veya askerî casusluk maksadıyla
suçunu işlediğinden mahkûmiyet kararı verilmiş ve hükümle
beraber de CMK 100 gereğince tutuklamaya karar verilmiştir. Tabii,
tutuklamaya itiraz için de yedi günlük süre var, bu da kararda
belirtilmiştir. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz
edilebilecektir.
Bu bir yargı
kararıdır değerli milletvekilleri, eleştirilebilir.
İtiraz yolu açıktır, istinaf ve temyiz yolu da
açıktır. Henüz daha kesinleşen bir karar söz konusu
değildir. Bu karar üzerinden, yargı kararı üzerinden halkı
sokağa davet etmek, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşır bir durum
değildir.
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Halkı sokağa kim davet etti Yılmaz Bey?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Bugüne kadar çok yargı kararları oldu. Yargı kararı
denilen, meşruiyeti tartışılan mahkemelerin verdiği
kararlarla başbakanlar asıldı, bakanlar asıldı ama bu
millet sokağa davet edilmedi.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Sokağa davet eden yok. Tek yürüyorum. diye açıklama
yaptı.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Henüz
daha olayın sıcaklığıyla, teenniyle hareket edilmesi
gerekirken kesinleşmemiş bir mahkeme kararıyla halkın
sokağa davet edilmesi doğru değildir. Yargı bağımsızdır.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Yok öyle bir şey. Tek başıma yürüyorum. dedi.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) O
nedenle, CHP grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tunç.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel, dinliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, Sayın Tunç partimiz tarafından halkın
sokağa davet edildiğini ifade etti. Grubumuza sataşmadır,
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, çok şeyi
düzeltmek gerekiyor. Kısa kısa değineceğim.
Birincisi: Ben burada kendi
kulaklarımla duydum, dönemin Başbakanından duydum, dönemin
Dışişleri Bakanından duydum. Namus, şeref üzerine
yeminler edilip o tırlarda mama olduğu, o tırlarda çocuk bezi
olduğu, o tırlarda ilaç ve tıbbi malzeme olduğu söylendi.
Bunu unutmayın. Daha sonra o tırların içinden silah
çıktı. Bu silahlar çıkınca, bir telaşla döndünüz
Bayır Bucak Türkmenlerine. O dönem bir partinin sayın genel
başkanı Orada Bayır Bucak Türkmeni mi
bıraktınız? diye size itiraz etti. O partiden ayrılan ve
Anayasa gereği kurulan seçim hükûmetine gelen ve şimdi de
Başbakan Yardımcısı olan Tuğrul Türkeş Hem
vallahi hem billahi Bayır Bucak Türkmenlerine gitmiyordu. O bölgeyle
bağlantılarım sağlamdır. Bire bir öğrendim, ne
silah ne bir yardım gittiği yok. diye söyledi. Bunu bütün Türkiye
gördü. Ha, siz bundan dolayı Tuğrul Türkeşe bir şey
yaparsınız, o ayrı konu ama Tuğrul Türkeşi
Başbakan Yardımcılığı makamında oturtup
Başbakanın, Dışişleri Bakanlığının
Vallahi billahi tıbbi malzemeydi. ifadeleri bu tutanaklarda dururken
artık çıkıp bunları söylemek nasıl olacak bilmiyorum.
Ama 14 gazetede yer
almış ve bir gazetede manşet olmuş bir haber on altı
ay sonra Cumhuriyet gazetesinde yer alınca diyorsunuz ki, altını
da çiziyorsunuz seçimlere beş gün kala diye, ondan sonra Daha da onu
bırakmam. Daha da onu bırakmam. dedikten sonra Cumhurbaşkanı;
hâkimler, savcılar, yargıçlar, kolluk kuvvetleri ve düne kadar
geliyoruz. Burada bir milletvekilinden bahsediyorsunuz, o milletvekiliyle
ilgili casusluk iddiasında bulunuyorsunuz on altı ay önce 14 gazetede
çıkmış bir haberden dolayı, sonra bir de Halkı sokağa
davet ediyor. diyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı tek
başına, arkasında milletvekilleriyle ve ilk
çağrısı Provokasyona gelmeyin, kimseyle karşı
karşıya gelmeyin, adalet arıyoruz, ben yürüyorum.
olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Buna
sokak çağrısı demenin vicdanla bağdaşır
tarafı yoktur, gerçekle bağdaşır tarafı yoktur. Bu,
grubumuza karşı yapılmış büyük bir
haksızlıktır. Bunu sokağa davet etme olarak söylemek
manipülasyondur, iftiradır. Genel Başkan
Başkanım,
müsaadeniz olur mu bir dakika?
BAŞKAN Sataşmada
iki dakikadan fazla süre veremiyoruz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sabah
hepimiz oradaydık, yürüdük. El salladılar, şehit babası da
vardı, gazi de vardı, analar vardı, el salladılar, çiçek
attılar. Biz döndük, buraya geldik; Genel Başkan gitti, hipodroma
vardı.
Manipülasyon yapmayın,
yalan atmayın. Mübarek gün diyorsunuz, bu mübarek günde bu işten
bir siyaset çıkarmak için yalana sarılmayın.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
Sayın Tunç
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Özel yalan söylediğimi ifade etti, 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
20.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada ben
başından sonuna olayı özetledim, basın özgürlüğüyle
ilgili olarak sizin gerekçelerinizde ifade ettiğiniz hususları tek
tek saydım, son olarak da MİT tırlarının
durdurulmasıyla ilgili yapılan haberden sonra açılan
soruşturmayla ilgili dava sürecinden ve bu davanın bir mahkûmiyetle
sonuçlandığından bahsettim ve bunu hepimiz görüyoruz.
Burada, Sayın Berberoğlu
yerel mahkemenin kararıyla yirmi beş yıla mahkûm oldu.
Şimdi, bu karardan sonra, evet, bu kararın doğru
olmadığını söyleyebiliriz, bir milletvekilinin hemen
hükümle birlikte tutuklanması eleştirilebilir
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Karşıyız desen ne olacak?
Karşıyız desen ne olacak?
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sizi
tutuklasalar nasıl davranırdınız?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Bir milletvekili tutuklanamaz. desek ne olacak?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
bu
belki çoğumuzun hoş karşılamayacağı bir şey
ancak bu dosya, Meclisteki dokunulmazlık oylamalarında Genel Kurulun
kararıyla verilen ve dokunulmazlık kapsamında olan bir dosya.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Bak
o ayrı, yargılama ayrı, tutuklama ayrı.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Yargı kararını verdi.
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Bakın, yargılama ayrı, tutuklama ayrı arkadaşım.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Şimdi, bu yargı kararının denetimi belli,
Anayasamızın 9uncu, 138inci maddeleri açık. Bu denetimin
nasıl yapılacağını sizler biliyorsunuz. Burada bu
yargı kararı üzerinden iktidar partisine, AK PARTİye,
Cumhurbaşkanımıza ve
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Siz hiç eleştirmediniz mi? Hiç eleştirmediniz mi?
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Onu öyle bırakmam. diyen Cumhurbaşkanı
sizin Cumhurbaşkanınız.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Eleştirebiliriz, onu söylüyorum, eleştirebiliriz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Hiç karşı çıkmadınız mı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ancak,
bu yargı kararı üzerinden
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Cumhurbaşkanı Ben bu kararı
tanımıyorum. demedi mi? Anayasa Mahkemesi kararını ben tanımıyorum.
demedi mi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
yargının vermiş olduğu kararlar üzerinden Hükûmeti
eleştirmek, Cumhurbaşkanını eleştirmek hatta hakarete
varacak şekilde yine konuşmalar yapmak, yayın yapmak bir kere basın
özgürlüğüyle, hukuk devleti ilkesiyle kesinlikle bağdaşmaz. Biz
basın özgürlüğünün sonuna kadar arkasındayız.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Eleştiri bağdaşmıyor mu? Nasıl oluyor
ya?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ancak
basın özgürlüğü kılıfı altında suç
işlenmesine de karşıyız.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tunç.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım basın özgürlüğü kılıfı
altında suç işlenmesi diyerek hem itiraz yolları açık olan
bir mahkeme kararına hem de şu anda suçsuz olarak kabul edilmesi
gereken ve aramızda olması gereken milletvekilimize ithamda
bulunmuştur, cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Genel bir değerlendirme yaptı, hususen olaya ilişkin
söylemedi.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Hayır, ben Berberoğluyla ilgili söylemedim, iddia dedim, hem
konuşmamdada iddia dedim. Genel değerlendirmeyi sanki
Berberoğluyla ilgili değerlendirme gibi algılamış,
yanlış algılamış.
BAŞKAN Sayın
Özel, şimdi, Sayın Tunç konuşmasında Sayın
Berberoğlunun tutuklanmasıyla ilgili yargı kararını
eleştirebiliriz. dedi, Çoğumuzun da içine sinmiyor. ya da
Doğru olmadığını düşünüyoruz. anlamına
gelecek bir değerlendirme yaptı. Sanıyorum, bu mahkeme kararıyla
ilgili genel bir özet oldu Sayın Tunçun konuşmasının
özeti. Son cümlesi geniş zaman içeren genel bir cümleydi.
Doğrudan sataşma
olarak onu değerlendirmiyorum ama size 60ıncı maddeye göre söz
veriyorum.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, biraz önce mikrofon kesildiğinde
kaldığım kısmı söyleyeyim: Sokağa davet edilen,
şiddete çağrılan
Bunun üzerinden bir şiddet, bir
karışıklık üretilmesi isteniyor. gibi bir itham gerçekten
büyük bir haksızlık. Başında sonunda, her aşamada
Bugün gençlik kollarından bir çocuk şerit değiştirse 5
milletvekili kolundan tuttu, hep birlikte bir düzen içinde yürünsün diye. Bu
kadar barışçıl
Genel Başkanın ilk temennisi Asla ve
asla en ufak bir taşkınlık olmayacak. iken bu ifadeler
manipülasyona yöneliktir, Cumhuriyet Halk Partisine
haksızlıktır.
Ama biz sayın
milletvekilinin hem kendisini hem arkadaşlarını Casusluk, Askerî
Casusluk davası, Balyoz davası, Ergenekon derken ve masumiyet
karinesi derken oradan Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. diyen
kendisidir. Biz Kişiler suçları ispatlanana kadar itham
edilmemelidir. derken
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum, tamamlayınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hatta,
şunu da söyleyeyim: 8 gazete de birden -4ü FETÖcü, 4ü yandaş
basın- yüzbaşının kendi helaliyle
fotoğrafını Facebookundan alıp eskort kız diye
yayınladıklarında Allahın bileceğini kuldan mı
saklayacaksınız? Ajan bunlar, terörist bunlar, bunlar hain. diyen bu
sıralardı. Şimdi geldi iş buraya, dönüyorlar
dolaşıyorlar, bize maddeleri falan hatırlatıyorlar. Biraz
tutarlılık, biraz insaf, birazcık da vicdan be kardeşim
bugün de ya!
Teşekkür ederiz,
sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
Sayın Bostancı,
mikrofonunuzu açıyorum.
21.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, teşekkürler.
MİT tırları
davası, 19 Ocak 2014 tarihinde, bugün mahiyeti herhâlde çok daha
geniş kesimlerce doğru bir şekilde anlaşılan FETÖ
terör örgütünün uluslararası ölçeğe taşımak istediği
niyetleri yönünde bir kumpastı, kirli bir organizasyondu.
Şimdi, bu FETÖ terör
örgütünü Ergenekon, Balyoz davaları üzerinden gayet iyi
tanıdıklarını ve teşhis ettiklerini söyleyenlerin,
MİT tırları kumpasının âdeta bir parçası gibi
anlaşılabilecekleri tarzda siyasi mütalaalar yapmalarını
esefle karşılaşırım her şeyden önce. Hem
bileceksin kimin, niye yaptığını, hangi kasıtla
yaptığını hem de aynı davanın âdeta o
şekilde anlaşılabilecek, bir parçası gibi
anlaşılabilecek mütalaalar serdedeceksin, bunu doğru bulmam.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) - Teşekkürler.
İkincisi: Sayın
Kılıçdaroğlunun barışçıl bir girişim olarak
demokrasinin kuralları çerçevesinde bir yürüyüş kararında
bulunması kendi takdiridir. Bizim ümidimiz ve temennimiz, bunun Sayın
Özgür Beyin ifade ettiği tarzda bir dikkat ve ihtimamla sürdürülmesidir.
Bundan memnun oluruz, bunu da bu vesileyle bildirmek isterim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, sadece tutanaklara geçsin Sayın
Bostancının sözlerinden sonra. Onlarca davada tutumumuz netti.
Destek göremedik, atılan laflardan... Bugün de milletvekili olanların
televizyonlara çıkıp da bize neler söylediğini biliyoruz. Kozmik
Oda davasında bu ülkenin Genelkurmay Başkanını terörist
ilan ettiler, o çeteydi. Bugün FETÖnün yaptıklarına ya da o
tırlarla ilgili meseleye dediğimiz bir şey yok ama bir
tutarsızlık. O gün İçinde ilaç vardı. diye yemin edip
bugün Silah var, bunu söyledim. diye birilerini mahkûm ediyorsan ve bu, o
söylendiği gün on altı aylık bir aleniyet kazanmış
gerçekse, bundan dolayı da milletvekili tutukluyorsan biz buna isyan
ediyoruz. Ayrıca, HTS kayıtları da aynı bölgede 3-4
milletvekilinin olduğunu gösteriyor. Gerçekmiş gibi de burada kabul
etmemiz mümkün değil. Biz adaleti arıyoruz, haksızlıklara
isyan ediyoruz. FETÖnün de Allah cezasını versin! (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, FETÖnün Türkiyeye yönelik, herkese
yönelik, millet iradesine yönelik bir kumpas çetesi olduğu konusunda
herhâlde kimsenin bir şüphesi yok. FETÖnün gerçekleştirdiği
olaylara ilişkin kumpası, entrikayı ayrı bir dille
değerlendirirken bu çerçevede yaşanmış birtakım hukuki
olayları farklı bir dille değerlendirme konusunda bir ihtimam
gösterilmesi gerektiğini söyledim. Bu ikisini birbirinden ayırt etme
konusundaki hassasiyet demokrasiye, millet iradesine saygıdır, kirli
oyunlar içerisinde tezgâh kurmak isteyenlere karşı da milletin ortak
cevabı olarak bir bağlama oturacaktır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 5/5/2016 tarihinde İstanbul milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve arkadaşları tarafından, basının
özgür hâle gelmesi, gazetecilik mesleğine dayatılan sansürün ortadan
kaldırılması ve etkili çözüm önerilerinin getirilmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 15 Haziran 2017 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin, aynı günkü
birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde,
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 485
ve 485e birinci ek sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümünde yer alan 22nci maddenin önerge
işleminde kalınmıştı.
Madde üzerinde üç adet önerge
vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Naci Bostancı İsmail Tamer
Kayseri Amasya Kayseri
Tülay Kaynarca Harun
Karaca Osman
Aşkın Bak
İstanbul İstanbul Rize
Alpaslan Kavaklıoğlu
Niğde
"MADDE 22- 2809
sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin başlığında ve
birinci fıkrasında yer alan "Yüzüncü Yıl Üniversitesi
ibareleri "Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi şeklinde, ek 22 nci maddesinin
başlığında ve birinci fıkrasında yer alan Ömer
Halisdemir Üniversitesi ibareleri "Niğde Ömer Halisdemir
Üniversitesi şeklinde, ek 74 üncü maddesinin
başlığında ve birinci fıkrasında yer alan
"Acıbadem Üniversitesi ibareleri "Acıbadem Mehmet Ali
Aydınlar Üniversitesi şeklinde, ek 104 üncü maddesinin başlığında
ve birinci fıkrasında yer alan "İstanbul Kemerburgaz
Üniversitesi ibareleri "Altınbaş Üniversitesi şeklinde ve
ek 132 nci maddesinin başlığında ve birinci fıkrasında
yer alan "Uluslararası Antalya Üniversitesi ibareleri "Antalya
Bilim Üniversitesi şeklinde değiştirilmiş ve Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE
49- Bu maddeyi ihdas eden Kanunla tüzel kişiliği sona erdirilerek
Kapadokya Üniversitesi Rektörlüğüne bağlanan Kapadokya Meslek
Yüksekokulunda halen öğrenimlerini sürdüren öğrenciler ve
öğretim elemanları ile Kapadokya Meslek Yüksekokulunun mal
varlığı adı geçen Üniversiteye devredilir.
Mevzuatta "Yüzüncü
Yıl Üniversitesine yapılan atıflar "Van Yüzüncü Yıl
Üniversitesine, "Ömer Halisdemir Üniversitesine yapılan atıflar
"Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesine", "Acıbadem
Üniversitesine yapılan atıflar "Acıbadem Mehmet Ali
Aydınlar Üniversitesine, "İstanbul Kemerburgaz Üniversitesine
yapılan atıflar "Altınbaş Üniversitesine ve
"Uluslararası Antalya Üniversitesine yapılan atıflar
"Antalya Bilim Üniversitesine yapılmış sayılır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesinin
(1)inci fıkrasında yer alan şeklinde
değiştirilmiş ibaresinin yerine olarak değiştirilmiş
ibaresinin konulmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tacettin Bayır Tahsin
Tarhan
Denizli İzmir Kocaeli
Akif Ekici İrfan
Bakır
Gaziantep Isparta
BAŞKAN - Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Erdal Ataş Garo
Paylan
Gaziantep İstanbul İstanbul
Müslüm Doğan Erol Dora Behçet
Yıldırım
İzmir Mardin Adıyaman
Mizgin Irgat
Bitlis
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Mizgin Irgat, Bitlis Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Irgat.
(HDP sıralarından alkışlar)
MİZGİN IRGAT
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, yine geldik yargı
meselesine, yine geldik milletvekillerinin tutuklanma meselesine yani vesayetçi
yargı sorununu yaşayan Türkiye'nin hâlâ darbelerle
uğraştığı ve darbelerden kurtulmadığı
noktasına geldik.
Şimdi, buradan sabahtan
beri yapılan konuşmalara bakalım, Türkiye'nin gündemine
bakalım ve getirilmek istenen şu torba tasarının
içeriğine bakalım. Tamamen birbirinden bağımsız,
birbiriyle örtüşmeyen, Türkiye'nin gerçek gündemiyle ilgisi olmayan bir
torba tasarıyı tartışacağız. Ekolojiye
düşman ve bunca tarım sorununun yaşandığı
ülkemizde -bunca insanların büyük uğraşlarla, büyük emeklerle,
tarımı yaşatmaya çalışan köylülerimizin
yaşadığı sıkıntılar- ve insanların
özgürlüklerinin çok keyfî bir şekilde kısıtlandığı
bir ortamda, milletvekillerinin hâlâ cezaevlerinde tutuklu
yargılandığı bir ortamda biz bir torba tasarıyı
tartışıyoruz ve hâlâ milletvekillerinin özgürlüklerini
kazandığı, özgür bir şekilde bu sıralarda yerini
alması gerektiği noktasında bu Meclisin ciddi bir duruşunun
olmadığı bir süreci yaşıyoruz.
Bugün, burada, bu Meclisin en
önemli sorunlarının başında bu ülkenin kanayan yarası
Kürtlerin statüsü ve Kürt halkının dili, Kürt halkının
kendini özgürce ifade edebileceği bir alanın büyük bir darbeyle
kısıtlanmış olduğudur; kadınların,
çocukların, kadın cinayetlerinin, çocuk istismarının, her
gün bir çocuğun ölümü ve istismar sorununun önümüze geldiği çok ciddi
sorunlar. Hakeza, ilim Bitliste tarımla uğraşan köylülerin
yaşadıkları ise dehşet verici. Düşünün, birkaç gün
önce koyunlarını yaylalara çıkarmak isteyen köylülerin
küçükbaş hayvanlarına el konuldu keyfî bir şekilde, hiçbir
karar, hiçbir yetki olmaksızın keyfî bir şekilde 13 tane
küçükbaş hayvan telef edildi.
Yıllardır sözde
kendilerine destek verilen köylülerin, hayır oyu verdikleri için şu
anda kendilerine hibe olarak ve yıllardır verilen destekler ise
kesilmiş durumda. Neden? Çünkü kendileri referandumda hayır
dediler. Çünkü önceki seçimlerde Halkların Demokratik Partisine oy
verdiler. Onun için, bu Hükûmet nezdinde ve iktidar tarafından
cezalandırılan bir köylüyle, cezalandırılan bir halkla
karşı karşıyayız. Bu temelde burada,
tartışacağımız sorunlarımızın en
başında insanların özgürlüklerine kavuşması,
yarın öbür gün darbeler sonucu keyfî bir şekilde
yapılmış yakalamalar ve tutuklamaları
tartışacağımızı çok net biliyorum. Çünkü KCK
operasyonlarında, Ergenekon, Balyoz davalarında sözde o gün cemaatçi
olduğunu söylediğiniz hâkim ve savcılar bugün tutukluyken
onların hazırlamış olduğu iddianamelerle tutuklu olan
insanlar şu an cezalar almaktadırlar. Dolayısıyla AKPnin
yargı vesayeti altında, yargısı adı altında
yürütmenin hükmüyle, yürütmenin emriyle, talimatıyla çalışan bu
sistemde biz bu ülkeye özgürlükleri vadedemeyiz ve doğru bir siyaset yapmış
olamayız. Bu temelde, burada siyaseten ve önümüzdeki süreçte,
aslında, tüm iradesi bitirilmek istenen bu Meclisin kendi onuruna sahip
çıkması gerekiyor ve bu utançtan vazgeçmesi gerekiyor. Çocuklu
milletvekilleri, çocuklu anneler şu an cezaevlerinde, sözde
yargının tecellisi sonucu mu o cezaları yatmaktadırlar?
Evet, damatların özgürlüklerine kavuştuğu, sabit ikametgâh
sahibi olduğu için özgürlüğüne kavuşturulan IŞİDçiler
dururken sadece ifade özgürlüğünü kullanan bir milletvekilini, en önemli
görevi konuşmak olan bir milletvekilini tutuklayarak siz bir siyaseti
yürütüyoruz diyemezsiniz ve bu ülkeyi de bu anlamıyla,
yaptığınız bu yanlış siyasetten dolayı da
ambargo altına, tahakküm altına alamazsınız.
Bu ülkenin yarısı
bu sisteme hayır demiştir ve bu hayır demokratik bir temelde
örgütlülüğünü sürdürecek ve bu yanlış iktidardan hesap
soracaktır. Yargı ayağı ile yasama, yürütme ve bu
anlamıyla toplumun her alanını baskı altına alan bu rejiminiz
mutlak suretle bir gün feshe uğrayacaktır.
Saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Irgat.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan şeklinde
değiştirilmiş ibaresinin yerine olarak
değiştirilmiş ibaresinin konulmasını arz ve teklif
ederiz.
Kazım Arslan (Denizli) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Kazım Arslan, Denizli Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Muş, el
kaldırdınız, şimdi gördüm ancak sistemde Sayın
Bostancının talebi gözüküyor. Dolayısıyla, Bostancı
burada olmadığı için Bostancıya söz vermedim. Şimdi
el kaldırdığınızı gördüm, Sayın Arslandan
sonra dinleyeceğim sizi.
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. 485 sıra sayılı
Üretim Reformu Yasa Tasarısının görüşmelerini
yapıyoruz. 22nci maddede vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlarım, bu maddede Yüzüncü Yıl Üniversitesinin ismi Van
Yüzüncü Yıl Üniversitesi oluyor, Acıbadem Üniversitesinin ismi de
Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi olarak
değişmiş oluyor. Bu değişikliğe bir
diyeceğimiz yok ancak ben günümüzün gerçekten çok ağır bir
sorunu olan yargı bağımsızlığından ve
yargıda verilmiş olan haksız kararlardan bahsedeceğim.
Dün, 14. Ağır Ceza
Mahkemesinde İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğluyla ilgili çok
ağır bir mahkûmiyet kararı verildi. Düşünün, bütün bilgiler
herkes tarafından biliniyor, görsel medya biliyor, diğer
yayınlar bütün bu haberleri ortaya atmış, herkesin bildiği
bir konu sanki casusluk yapılıyormuş gibi, sanki devletin gizli
haberleri verilmiş gibi bir suçlamayla aylar sonra Enis Berberoğlu
hakkındaki dava sonucunda çok ağır bir mahkûmiyete karar verildi.
Bu yetmedi değerli arkadaşlarım, bir de tutuklama kararı
verildi.
Değerli dostlarım,
değerli arkadaşlarım, şimdi, Anayasanın 83üncü
maddesinin üçüncü fıkrasını aynen okuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir
ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine
bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı
işlemez. Demek ki milletvekilinin dokunulmazlığı burada
yasama görevi sürdüğü sürece kesinlikle devam ediyor ve tutuklama
kararı verilemez deniyor. Buna rağmen, mahkeme gerçekten siyasi bir
karar veriyorsa, gerçekten bu davanın 3 sanıklı olmasına
rağmen, bu davayı Enis Berberoğlu yönünden tefrik ederek onun
hakkında ağır bir karar vererek bu mahkûmiyet kararını
uygulamaya sokmaya çalışıyorsa gerçekten yargının
üzerinde bir oturup değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi, böyle bir kararı veren mahkemenin gerçekten
bağımsız olduğunu, bu kararı tarafsız olarak
verdiğini söyleme imkânı var mı değerli arkadaşlarım?
Demek ki gerçekten bunları oturup iyi bir şekilde
değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, tutuklamada şöyle bir ibare de yer
alıyor: Sabit ikametgâh sahibi değil, kaçma ihtimali ve gizlenme
ihtimali var. Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyesi olan ve bütün duruşmalarına bizzat gitmiş, takip
etmiş olan bir milletvekilinin kaçma ihtimali olabilir mi değerli
arkadaşlarım? Böyle bir ihtimal olmadığı hâlde
bakın, bu kararın verilmesi düşündürücüdür, gerçekten
yargının üzerindeki bu bağımsızlık ve
tarafsızlık ilkesini tamamen zedelemektedir. Şimdi, bir
bakıyorsunuz, bir yandan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi
tutuklanırken bir yandan da sabit ikametgâh sahibi denilerek Bülent
Arınçın damadı tahliye ediliyor ve bırakılıyor.
Şimdi, bunu nasıl değerlendirmek gerekiyor? Gerçekten burada
tarafsızlık ilkesi var mı, uyuluyor mu? Bu hâkimler
bağımsız olarak karar veriyor mu, bunların üzerinde oturup
düşünmemiz gerekiyor. Eğer bunları yapmazsak, bunların
üzerine gitmezsek, yargıyı bağımsız hâle getirmezsek
bir gün bu adalet de, bu yargı da size lazım olduğu zaman sizler
de zor durumda kalabilirsiniz değerli arkadaşlarım.
O nedenle bu böyle gitmez,
bugünler mutlaka geçecek ama gerçekten ülkemize zarar vermeden bu işi
aşmamızın çok büyük faydası olacağını
söylemek istiyorum. Çünkü keser dönecek, sap dönecek, bir gün hesap dönecek herkes
adaletin önünde hesap vermek durumunda kalacak diye sözlerimi bitirmek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Arslan.
Sayın Muş,
mikrofonunuzu açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Bitlis
Milletvekili Mizgin Irgatın 485 ve 485e 1inci Ek sıra
sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, az önce -HDP Grubundan olması
lazım- bir milletvekili, işte, kişisel tercihlerinden
dolayı, oy kullanmalarından dolayı koyunlarına el
konulduğu veya farklı muameleler yapıldığı
şeklinde bazı ifadelerde bulundu. Onunla alakalı
ellerindekilerini bana iletirlerse ben de takipçisi olayım; ilgili
kurumlara iletelim hep beraber ve orada yanlış bir uygulama varsa
onun önüne geçelim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
MİZGİN IRGAT
(Bitlis) Sayın Başkan, mikrofonumu açabilir misiniz, cevap
vereceğim kendisine.
BAŞKAN Buyurunuz,
mikrofonunuzu açıyorum.
23.- Bitlis Milletvekili Mizgin Irgatın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MİZGİN IRGAT
(Bitlis) Yaşadığımız sorunlar, dile getirdiğim
konu, evet, beş dakikadan çok daha fazla bir sürede aslında
konuşmamız gereken sorunlar. Biz bunu çok fazla şekilde
yaşadık, farklı şekillerde yaşadık.
Bu küçükbaş meselesinde
ise biz bir soru önergesiyle ilgili Bakanlığa zaten durumu ilettik.
Bu konuda ben de acil bir cevap bekliyorum. Bu köylülerin
zararlarının da tazmin edilmesi gerektiğini bir kez daha buradan
vurgulamak istiyorum. Gerçekten şu anda Bitliste keyfî bir şekilde,
sadece Bitliste değil, bölgenin tamamında keyfî sokağa
çıkma yasakları, yaylalara çıkma yasakları
uygulanıyor. Bunlar uygulanırken oralarda yaşayan köylülerin
hangi zorluklarda nasıl geçimini sağlayacağı konusunda ise
hiçbir tedbir alınmamaktadır. Valiliğin,
kaymakamlığın bu konuda oldukça sınırsız,
geniş yetkilerini, akşam altı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MİZGİN IRGAT
(Bitlis) Bu noktada önergemize cevap bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Irgat.
Sayın Gürer, sizin de
60ıncı maddeye göre söz talebiniz vardı.
Buyurunuz, bir dakika süreyle
söz veriyorum.
24.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, adı Ömer
Halisdemir Üniversitesi olarak değiştirilen Niğde
Üniversitesinin adına tekrar Niğde ibaresinin eklenerek
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi hâline getirilmesinden memnuniyet
duyduğuna ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
Niğde Üniversitesinin
adı Ömer Halisdemir Üniversitesi olarak değişmişti -Ömer
Halisdemir ülkemizin ve Niğdemizin gururu- ancak Niğde adı
çıkarılmıştı. Niğde adının yeniden
eklenmesi yönünde, yıl başında, Sayın Millî Eğitim
Bakanımıza da bir talepte bulunmuştuk. Bugün yeniden Niğde
Ömer Halisdemir Üniversitesi şeklinde adının
değiştirilmesinden duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum.
Emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek) (Devam)
BAŞKAN Sayın
Kazım Arslan ve arkadaşlarının vermiş olduğu
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Alparslan Kavaklıoğlu
(Niğde) ve arkadaşları
"MADDE 22- 2809
sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin başlığında ve
birinci fıkrasında yer alan "Yüzüncü Yıl Üniversitesi
ibareleri "Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi şeklinde, ek 22 nci maddesinin
başlığında ve birinci fıkrasında yer alan Ömer
Halisdemir Üniversitesi ibareleri "Niğde Ömer Halisdemir
Üniversitesi şeklinde, ek 74 üncü maddesinin
başlığında ve birinci fıkrasında yer alan
"Acıbadem Üniversitesi ibareleri "Acıbadem Mehmet Ali
Aydınlar Üniversitesi şeklinde, ek 104 üncü maddesinin
başlığında ve birinci fıkrasında yer alan
"İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi ibareleri
"Altınbaş Üniversitesi şeklinde ve ek 132 nci maddesinin
başlığında ve birinci fıkrasında yer alan
"Uluslararası Antalya Üniversitesi ibareleri "Antalya Bilim
Üniversitesi şeklinde değiştirilmiş ve Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE
49- Bu maddeyi ihdas eden Kanunla tüzel kişiliği sona erdirilerek
Kapadokya Üniversitesi Rektörlüğüne bağlanan Kapadokya Meslek
Yüksekokulunda halen öğrenimlerini sürdüren öğrenciler ve
öğretim elemanları ile Kapadokya Meslek Yüksekokulunun mal
varlığı adı geçen Üniversiteye devredilir.
Mevzuatta "Yüzüncü
Yıl Üniversitesine yapılan atıflar "Van Yüzüncü Yıl
Üniversitesine, "Ömer Halisdemir Üniversitesine yapılan
atıflar "Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesine",
"Acıbadem Üniversitesine yapılan atıflar
"Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesine,
"İstanbul Kemerburgaz Üniversitesine yapılan atıflar
"Altınbaş Üniversitesine ve "Uluslararası Antalya
Üniversitesine yapılan atıflar "Antalya Bilim Üniversitesine
yapılmış sayılır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir)
Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile "Ömer
Halisdemir Üniversitesi nin adının "Niğde Ömer Halisdemir
Üniversitesi şeklinde, "İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi nin
adının "Altınbaş Üniversitesi şeklinde,
"Uluslararası Antalya Üniversitesinin adının "Antalya
Bilim Üniversitesi şeklinde değiştirilmesi ve Kapadokya Meslek
Yüksekokulunun devri ile ilgili hususlar maddeye eklenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
22nci maddeyi biraz önce
kabul edilen önergeyle yapılan değişiklik doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde
kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde iki
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin
son fıkrasında yer alan Kurul Başkanınca belirlenir
ibaresinin Kurul Başkanı tarafından belirlenir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif
Ekici Tahsin
Tarhan
Denizli Gaziantep Kocaeli
İrfan Bakır Tacettin
Bayır Burcu
Köksal
Isparta İzmir Afyonkarahisar
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup
işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan Yükseköğretim Kurulu Kararı
ile ibaresinin Yükseköğretim Kurumunun Senato Kararı ile
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo
Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm
Doğan Behçet
Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
Kadri
Yıldırım
Siirt
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Kadri Yıldırım, Siirt
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yıldırım soyadlı 7
milletvekili var. 7 milletvekilinin 5i Halkların Demokratik Partisinde,
2si de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundadır, bilgilerinize
sunuyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bizde
de şimşek var Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet,
doğru. Milliyetçi Hareket Partisinde de şimşek var.
Sanıyorum Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun böyle bir soyadı yok.
Evet, buyurunuz Sayın
Yıldırım.
KADRİ YILDIRIM (Siirt)
Teşekkürler.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Benim söz hakkı
aldığım madde, yine yıllardır dillendirdiğimiz
YÖKle ilgilidir. Dolayısıyla YÖKün ayrılmaz parçası olan
üniversitelerle ilgili olacaktır.
Şimdi, isimler
belirlenirken o isimlerin ifade ettikleri anlamlar, içerikler mutlaka pratikte
kendini göstermelidir diye konuluyor. Arap âleminde üniversiteye bir isim
bulmaya çalışılırken camia ismi konuldu. Bilindiği
gibi, camia, aynı zamanda caminin bir türevidir ve üniversiteyle birlikte
bu iki kelime, bu iki ıstılah da kapsayan, her kesimi içine alan,
kuşatıcı olan, evrensel olan ve umumi olan demektir.
Dolayısıyla üniversite dediğimiz zaman bütün kültürlerin,
bütün dillerin ve özellikle eğitimde kullanılmasına fırsat
verilmesi bakımından bütün kesimlerin dillerinin orada hayat
bulması gerekir diye düşünüyorum. Ve ilim ayrımı
yapılmaksızın, orada akademisyenlik yapanların
fikriyatına bakılmaksızın herkese liyakatine göre,
ehliyetine göre yaklaşılması gerekir.
Bakın, Hazreti Peygamber
(AS), Mekke ahalisinden olan müşrikler Bedirde esir edildikleri zaman
onların müşrik oluşlarına, dinlerine ve inançlarına,
fikriyatına bakmaksızın, o esaretten kurtulmalarının
karşılığı olarak her birisinin 10 Müslüman çocuğa
okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest
bırakılmalarını öngördü. Yani ilimlerinden bilimlerinden
İslamın peygamberi bu şekilde yararlandı, Siz
müşriksiniz, sizin ilminiz, sizin fenniniz bize lazım değildir.
demedi. O bakımdan, diyorum ki: Fikriyatı, zikriyatı, ideolojisi
ne olursa olsun, bugün, Türkiyede veya başka bir yerde, fikrinden dolayı,
görüşünden dolayı ihraç edilen akademisyenlerin, görevlerinden
uzaklaştırılan akademisyenlerin kendilerine yapılan bu
muamelenin ne ilimle ne bilimle ne de din ve İslamla uyuşur hiçbir
tarafı yoktur.
Ve yine, Hazreti Peygamberin
bu konuda bir hadisi var, diyor ki:
(x) Yani Müşriklerin
ağzından da olsa hikmeti, doğruyu, isabetli görüşleri
alın. deniliyor. Yine, Saidi Nursi Hazretleri diyor ki
Kendisi Kürt
bölgelerinde bir üniversite kurmayı düşünürken adını
Medresetüzzehra koymayı düşünüyor ve diyor ki: Kuracağım
bu üniversite, bu Medresetüzzehra, Cami-ül-Ezherin yani Kahiredeki Ezher
Üniversitesinin bir kız kardeşi olacak. Lisanıarabi burada vacip
olacak, Lisanıtürki lazım olacak, Lisanıkürdi de caiz olacak
yani serbest olacak; bu üç Orta Doğu dili eğitimde
kullanılacak. Alın size camia, alın size cami ve alın size
üniversite. İşte ihatacılık budur, evrensellik budur,
kuşatıcılık budur. Buna göre kendimizi gözden geçirelim ve
buna göre Türkiyedeki üniversitelere bakış açımızı
değerlendirelim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KADRİ YILDIRIM (Devamla)
Nasıl bakıyoruz, pratikte üniversiteleri ne hâle getirmişiz,
görüşlerinden dolayı akademisyenleri nelere düçar etmişiz,
lütfen bir kez daha düşünelim diyorum ve hepinize saygılarımı
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü
maddesinin son fıkrasında yer alan Kurul Başkanınca
belirlenir ibaresinin Kurul Başkanı tarafından belirlenir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen İrfan Bakır, Isparta
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Bakır. (CHP sıralarından alkışlar)
İRFAN BAKIR (Isparta)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün sizlere Türk siyasi tarihinde yer
edinmiş, söyledikleriyle, yaptığı icraatlarla, sorulara
vermiş olduğu cevaplarla, fötr şapkasıyla,
başarılarıyla ve en önemlisi de milletin ona
taktığı baba lakabıyla gönüllerde yaşamaya devam
eden merhum 9uncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirelden
bahsetmek istiyorum. Sözlerime başlamadan önce, ekranları
başında bizleri izleyen kıymetli
vatandaşlarımızı ve Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Isparta İslamköyde
dünyaya gelen Demirel, bizlere her şeyden önce, neredeyse cumhuriyetle
yaşıt olan ömründe yaşadıklarıyla cumhuriyetin
faziletlerini, demokrasiyi, hukuku ve anayasal düzeni anlamamızda yol
gösterici olmuştur. 1930lu, 1940lı yıllarda Türkiye
fukaradır, kendi içine kapanıktır, medeni nimetlerden yoksundur.
Büyük Atatürkün Türkiye Cumhuriyeti behemehâl asri, medeni, mamur, müreffeh
olacaktır. demesi bu manzaraları görmesindendir. Süleyman Demirel bu
behemehâllerin peşinden gitmiştir. Demirel için cumhuriyetin o
yılları iyi bilinirse diğer yıllar daha iyi
anlaşılacaktır. Demirelin ömrü aslında, İslamköyden
Çankayaya ömrünü büyük Türkiye davasına adayarak Türkiye Cumhuriyetinin
9uncu Cumhurbaşkanlığına uzanan uzun ince bir yol
hikâyesidir. Köylünün sıkıntılarını,
fukaralığını, yoksulluğunu görerek, insanların
toprakla mücadelesindeki işkenceyi bilerek ve bilhassa 1934
yılında yaşanan kurak yıllarda büyüklerinin Şu
dağların arkasında bir göl var. Dağı bir delebilirsek,
yoldan suyu bir getirebilirsek, Palatır denen bel yarılsa
söylemlerini duyup köylünün yarasına merhem olabilmek için mühendis olmaya
karar veren Demirel için okumak zordu. Ancak devlet cumhuriyetin ilk
yıllarında eğitimde fırsat eşitliğini çok iyi
kullanıyordu, ülkenin kabiliyetli çocuklarını okutmaya
çalışıyordu. Parasız yatılı okulu kazanıp
okuduğu yıllarda tatillerde köyüne gelip, bağ bahçede
çalışıp çobanlık yapan ve siyasete ilk girdiği
yıllarda Çoban Sülü lakabını alan Demirel sonrasında
barajların kralı, milletin babası olacaktır.
Ben ışığın
değerini akşam olunca yanan gaz lambasından, suyun değerini
anamın su taşımaktan uzayan kollarından, bereketin
değerini kuraklık yıllarından bilirim. diyen, sulama ve elektrik
konularında araştırma yapmak için Amerikaya giden Demirel, bir
şeyler yapabilme gücünü ya da değiştirme azmini gördükçe,
öğrendikçe meselelerin çok değiştiğini anlar. Demireldeki
çocukluğundan kalma Ah şu Palatır bir yarılsa,
dağların ardındaki sular toprağa kavuşsa
arzusu var
ya, bunun azmiyle yurda dönen Demirel kendisine Barajlar Kralı
unvanını getirecek olan Devlet Su İşlerine atandı.
1955te Devlet Su İşleri Genel Müdürü olarak çok sayıda baraj,
içme, sulama ve bataklıkların kurutulması projelerini hayata geçirdi.
Boğaz Köprüsü projesinde Morrison Süleyman olarak anıldı.
Siyasi hayatına 1962 yılında başlayan Demirel 1964te
Adalet Partisi Genel Başkanlığına seçildi. 1965
yılında Isparta Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
girdi. Seçimlerden birinci çıkan partinin lideri olan Isparta Milletvekili
Demirel Türkiye Cumhuriyetinin 12nci Başbakanı oldu. Bu uzun ince
yola sanki Türk siyasi tarihinin özetini sığdıran Demirel
Türkiyenin en genç Genel Müdürü, en genç Başbakanı ve en uzun süre
Başbakanlık yapan 3üncü kişisi ve Türkiye Cumhuriyetinin
9uncu Cumhurbaşkanı olmuştur.
Ben bir gün evde otururken
Çankayaya çıkayım. diyerek çıkmadım. diyen Demirel elli
yılı aşkın kamu hizmeti, kırk yıla yakın
siyasi hayatı, yedi kere seçildiği Başbakanlığı
ve yedi yıllık Cumhurbaşkanlığı boyunca büyük
Türkiye hedefi, demokrasinin anayasal kurumlarının güçlenmesi ve
Türkiyenin geleceği için mücadele etmiştir. Kendi ifadesiyle
Atatürkün mekânında yedi yıldır tuttuğu demokratik
cumhuriyet nöbeti sırasında Çankayanın halkın evi
olduğunu belirten Demirel, Anayasanın verdiği bütün görevleri
yerine getirmiş ve bunu yaparken de kesin bir tarafsızlık içinde
hareket ettiğini özellikle vurgulamış, her zaman Anayasadan,
demokratik ve laik cumhuriyetten yana olduğunu söylemiştir. Türk
siyasi tarihinde başarılarının yanında, fötr
şapkasıyla, üslubuyla akıllarda yer eden ve Süleyman Demirel
denince kimseye kaptırmadığı şapkasının
demokraside bir simge hâline geldiğini söyleyerek Şapka benim
değil, artık milletindir. değerlendirmesini
yapmıştır. Memlekette benzin vardı da biz mi içtik?, Dün
dündür, bugün bugündür. diyen Demirelin en önem verdiği projelerden biri
de GAPtı. GAPı gaptırmam. sözüyle de hafızalarda yer
edinen Demirel, 80 yaşındayım ama kafam hâlâ Zenith marka saat
gibi çalışır. demesiyle de mizacından ve mizahından
asla ödün vermemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Demirel için Başkanım, bir dakika verin.
BAŞKAN Önergelerde ek
süre vermiyorum sayın milletvekilleri.
İRFAN BAKIR (Devamla) -
Türkiye Cumhuriyetinin yetiştirdiği ender kişilerden olan, Türk
siyasi tarihinin, bizlerin ve Ispartanın çok şey borçlu olduğu
merhum Demireli, Elmanın iki yarısıyız. dediği
eşi Nazmiye Hanımı büyük şükran ve minnetle anıyor,
yaptıkları hizmetler için şahsım ve milletim adına
teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde
kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesinde
yer alan yer alan ibaresinin bulunan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm Doğan Behçet
Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 24üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 24 - 4/12/1984
tarihli ve 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri
Kanununun 1 inci maddesinde yer alan cihazlardan ibaresi cihazlar ile görsel
ve/veya el yayınları alabilen tüm cihazlardan şeklinde
değiştirilmiştir.
Mevlüt Karakaya Kamil
Aydın Ahmet
Selim Yurdakul
Adana Erzurum Antalya
Mustafa
Kalaycı Fahrettin
Oğuz Tor
Konya Kahramanmaraş
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif Ekici Tahsin
Tarhan
Denizli Gaziantep Kocaeli
İrfan Bakır Tacettin
Bayır Didem
Engin
Isparta İzmir İstanbul
Hüseyin Çamak Özkan
Yalım
Mersin Uşak
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Hüseyin Çamak, Mersin Milletvekili.
Sayın Çamak, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu an, sanayinin
geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesiyle ilgili gerekli yasal
değişiklikleri gerçekleştirmek için buradayız. Fakat,
adaletin olmadığı yerde ne sanayi ne de üretim olur.
Demokrasinin olmadığı yerde huzur da barış da olmaz.
Nitekim, sanayicinin öncüsü yerli sermayenin de bu konuda endişelerinin
olduğunu, adalete olan güvenin zedelendiğini belirten
TÜSİADın bugünkü açıklamasından anlıyoruz.
Ülkemiz her geçen gün bir
hukuksuzluk cehennemine dönüşmektedir. Son anayasa
değişikliğiyle tamamen siyasal erkin etkisine giren yargı
ve onun aldığı kararlar ne yazık ki toplumun
vicdanında büyük yaralar açmaktadır. Son olarak, dün Enis
Berberoğlu gazetecilik faaliyetinden dolayı yirmi beş yıl
hapse mahkûm edilerek tutuklanmıştır. Peki, nedir
milletvekilinin suçu? Suriyede yıllardır devam eden savaşa
iktidarın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayı ve bilgisi olmadan
uluslararası yasalara aykırı olduğunu gösteren MİT
tırları olayını haberleştirmesidir.
Sayın milletvekilleri,
ne zamandan beri yasa dışı bir örgüte silah göndermek devlet
sırrı olmuştur? Bakınız, aynı konuda birçok
kişi açıklama yaptı, bunu haberleştirdi ama bu konuda
sadece Cumhuriyet gazetesi çalışanları ile milletvekilimiz
cezalandırıldı.
Sayın milletvekilleri,
Enis Berberoğlunun cezalandırılması doğrudan
doğruya partimize bir gözdağıdır, partimiz nezdinde
muhalefete bir gözdağıdır. Hapisle, tehditle Cumhuriyet Halk
Partisine ayar vermeye, gözdağı vermeye çalışanlar
Cumhuriyet Halk Partisinin tarihine baksınlar. Partimizin tarihi,
gericiliğe, hukuksuzluğa ve faşizme direnişin tarihidir.
Bizi yıldıracaklarını sananlar büyük bir yanılgı
içindedirler. Asıl suçlular ahkâm keserken masum insanların,
gazetecilerin hapsedildiği bir garabet yaşıyoruz. Bu ceza, söz
konusu haberin gerçek olduğunun tescil edilmesidir; bu ceza, ülkemizde hukukun
iflasının göstergesidir. Hangi anlayışla, hangi hukukla bu
kararın verildiğini anlamak mümkün değil. Bu kararı ve
uygulamayı kabul etmiyoruz. Bu kararı verenler er geç tarih önünde
hesap vereceklerdir.
Sayın milletvekilleri,
gerginlik yaratan davranış, söylem ve uygulamalarla bir ülke uzun
süre yönetilemez. İktidar, gücünü korku ve sindirme aracı hâline
getirmemeli. Bugün, hukuk başta olmak üzere, tüm devlet aygıtı
iktidarın sopasına dönüştürülmüştür, oysa bir devlet, her
şeyden önce ortak bir akılla yönetilmelidir. Devlet olmak adaletli
olmak demektir. Gücünü demokrasiden, halktan ve haktan alan bir iktidar kendi
halkından korkmaz.
Sayın milletvekilleri,
zamanında Ergenekon, Balyoz gibi davalarla adalet çiğnendi ve yerle
bir edildi. O zamandan bu yana sendeleyerek de olsa bir şekilde yürüyen
hukuk artık resmen felç olmuştur.
Adaletin yok
sayıldığı tüm hukuksuzluklara karşı yola
çıkan, başta Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlu olmak üzere, adalet yürüyüşündeki tüm
partililerimizi ve vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çamak.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 24üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 24- 4/12/1984 tarihli
ve 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununun 1
inci maddesinde yer alan cihazlardan ibaresi cihazlar ile görsel ve/veya
işitsel yayınları alabilen tüm cihazlardan şeklinde
değiştirilmiştir.
Mevlüt Karakaya (Adana) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu
değişiklikle görsel ve/veya işitsel yayınları alabilen
tüm cihazların kapsam içine alınması öngörülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesinde
yer alan yer alan ibaresinin bulunan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol Dora (Mardin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Önergeye
Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Dora.
(HDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayinin
Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 24üncü maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tasarının bu maddesiyle 3093 sayılı TRT Gelirleri
Kanununda teknik bir düzenlemeye yer verilmektedir. Tabii, şimdi,
öncelikle şunun tekrar tekrar altını çizerek yeniden belirtelim:
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu yayınlarında tarafsız olmak
zorunda olan bir kamu yayıncısıdır. Bildiğiniz üzere,
2954 sayılı TRT Kanununun yayın esasları
başlıklı 5inci maddesinin (k) bendinde Haberlerin
toplanması, seçilmesi ve yayınlanmasında tarafsızlık,
doğruluk ve çabukluk ilkeleri ile çağdaş habercilik teknik ve
metotlarına bağlı olmak, ile (m) bendinde Kamuoyunun
sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu
ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak; tek yönlü, taraf tutan
yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin,
inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak. ilkeleri yer
almaktadır.
Değerli milletvekilleri,
diğer taraftan, TRT, kuruluş kanununda yer alan yayın
ilkeleriyle birlikte, aynı zamanda yayınlarında denetimi
altında bulunduğu Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun yayın
ilkelerine de uymakla yükümlüdür. Buna göre, TRTnin yayınlarının
siyasi parti ve demokratik gruplarla ilgili tek yönlü ve taraf tutan,
fırsat eşitliği ilkesini göz ardı eden, kamuoyunun özgürce
kanaat geliştirmesini engelleyen nitelikte olmaması gerekmektedir.
Ancak yapılan yayınlarda çok açık ve net bir biçimde
görülmektedir ki TRT Haber kanalı iktidar partisinin lehine, muhalefet
partilerinin ise aleyhine bir yayın politikasını her geçen gün
daha da pervasızlaşan biçimlerde sürdürmeye devam etmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tüm yurttaşların vergileriyle finanse
edilen -altını çizerek tekrarlamak istiyorum- tüm
yurttaşların vergileriyle finanse edilen ve kamu
yayıncılığını eşit ve tarafsız
yürütmesi anayasal bir zorunluluk olan TRT Haber kanalı,
yayınlarında gerek kendi kanununu gerek RTÜK Yasasını
gerekse de Yüksek Seçim Kurulunun yayınladığı yayın
ilkelerini açıkça ihlal etmeye devam etmektedir. TRTnin bu yayın
politikası yasal ve anayasal bir suç niteliğindedir.
Dolayısıyla TRT suç işlemeye devam etmektedir. Bu bağlamda,
sorumlular hakkında gerekli hukuki işlemlerin
başlatılması ve hukuki yaptırım uygulanması
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
partimizin TRT hakkında bulunduğu suç duyurularından küçük bir
alıntı yaparak birkaç veriyi sizlerle paylaşmak istiyorum:
Örneğin, 16 Nisan referandum sürecinde sadece 1-22 Mart tarihleri arasında
TRT Haber kanalında yayınlanan canlı yayın ve program
sürelerinin dağılımına baktığımızda,
Cumhurbaşkanlığına 1.390 dakika, AKPye 2.723 dakika,
CHPye 216 dakika, MHPye ise 48 dakika ayrıldığı
görülmektedir. HDPye, HDPnin çalışmalarına ise hiç yer
verilmemiştir yani HDPye ayrılan süre sıfırdır.
Aynı durum haber bültenlerinde ayrılan süreler ve konuk
dağılımında da gözlenmektedir.
Değerli milletvekilleri,
benzer durum AKP Hükûmetinin hukuka aykırı uygulaması nedeniyle
yayın saati 19.00da kesilen Türkiye Büyük Millet Meclisi TVsi için de
geçerlidir. Saat 14.00te başlayan Genel Kurul çalışmaları
gece yarılarına kadar sürmekteyken, burada halkın günlük
yaşamıyla ilgili yasalar çıkarılırken halkın bu
tartışmaları izlemesi yani haber alma hürriyeti
engellenmektedir. Milletin kendi Meclisini izlemesi bir bakıma
yasaklanmıştır. Bu ise aslında halkın kendine dair
karar alma süreçlerinde demokratik katılımının engellenmesi
demektir. Bu anlamda Meclis TVde halkın haber alma hürriyeti engellenerek
suç işlenmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AKP Hükûmeti tarafından TRTye
dayatılan bu hukuk dışı yayın politikası
meşru değildir, sürdürülebilir de değildir. AKP Hükûmeti,
halkın ortak vergileriyle faaliyet yürüten ve özerk olması gereken
bir kurum üzerinde yürüttüğü tahakkümcü politikasından vazgeçmelidir.
Zira TRT bir partinin yayın organı değildir,
olmamalıdır diyerek bir kez daha iktidar partisine sesleniyorum.
Bu duygularla tekrar Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
24üncü madde
kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci maddesinin
(1)inci ve (3)üncü fıkrasının metinden
çıkarılmasını, (2)nci fıkrasında geçen sanayici
sicil belgesine sahip sanayi işletmelerine ibaresinden sonra gelmek üzere
, her türlü üretim alanında ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif Ekici Tahsin Tarhan
Denizli Gaziantep Kocaeli
Tacettin Bayır İrfan Bakır
İzmir Isparta
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 25inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Kenan Tanrıkulu Mevlüt Karakaya Mustafa Kalaycı
İzmir Adana Konya
Ahmet Selim Yurdakul Kamil Aydın Fahrettin
Oğuz Tor
Antalya Erzurum Kahramanmaraş
MADDE 25- 3093
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin c) bendi ile 3093 Sayılı
Kanunun 5. Maddesinin c) bendi yürürlükten kaldırılmış; 4.
Maddesi aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
1) (a) fıkrasında
yer alan üzere; ibaresi üzere, ilave bir yazılım veya donanım
desteği olsun veya olmasın doğrudan, internet üzerinden veya
başka bir yolla her türlü görsel ve/veya işitsel yayınları
alabilen; şeklinde değiştirilmiş, fıkranın (5)
numaralı bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentler
eklenmiş, mevcut (6) numaralı bent (10) numaralı bent olarak
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı
fıkranın sonuna aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
6. Cep telefonları için
% 6,
7. Bilgisayarlar ve tablet
bilgisayarlar için % 2,
8. Taşıtlarda yer
alan bandrole tabi cihazların ayrı ayrı tevsik edilememesi
halinde, imalatta taşıtın satış faturasındaki
(özel tüketim vergisi hariç) Katma Değer Vergisi matrahı, ithalatta
ise gümrük giriş beyannamesindeki (özel tüketim vergisi hariç) Katma
Değer Vergisi matrahı üzerinden;
a. Kara
taşıtları için % 0,4,
b. Diğer
taşıtlar için % 0,01
9. Video görüntü veya
ekranına bağlantı yapılmak üzere tasarlanmış olan
televizyon alıcıları (uydu alıcıları, set üstü
medya kutuları dahil) için %10,'
"10. Yukarıda
sayılan cihazların dışında kalan ve görsel ve/veya
işitsel yayınları alabilen her türlü cihazlar için % 10
"Bu Kanundaki cihaz
ifadesi asli fonksiyonu farklı olsa dahi dahili tuner, internet veya
başka bir yolla ilave bir yazılım veya donanım desteği
olsun veya olmasın her türlü görsel ve/veya işitsel
yayınları alabilen cihazın bütününü ifade eder.'
2) (d) fıkrasında
yer alan "6 numaralı ibaresi "10 numaralı şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm Doğan Behçet Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
Ayşe Acar Başaran
Batman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Ayşe Acar Başaran, Batman
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485
sayılı çorba kanunun 25nci maddesi hakkında konuşmak için
söz almış bulunuyorum. Yok, iftar vakti geldiği için
yanlış söylemedim, gerçekten yine bir çorba kanun var burada çünkü
bir sürü maddenin karıştırıldığı, bir
tarafta meralarla ilgili düzenlemelerin yapıldığı, bir
taraftan TRTyle ilgili düzenlemelerin yapıldığı, bir sürü
maddenin toparlanıp karşımıza getirildiği yine bir
çorba kanun tasarısı üzerine konuşmak için söz aldım.
Avukatken en çok bundan
muzdariptik çünkü kanunlar ha bire değişiyor ve nerede
bulacağınızı bile bilemiyorsunuz. Bu, bence Meclisin,
yasamanın en büyük sıkıntılarından biri.
Şimdi, bu kanun
maddesinde aslında var olan zeytinliklerle ilgili bir madde vardı,
geri çekildi. Çok uygun oldu, çok yerinde bir davranıştı ama
bilmiyorum ki yani iktidarın bu çekme meseleleri sonra bir gece kanun
hükmünde kararnameyle tekrar geçirilmezse eğer gerçekten çok uygun.
Gerçekten, halkın bir defa da olsa talebinin dinlenmiş ve geri
çekilmiş olması mutluluk verici bir durum.
Şimdi, ben, özellikle
TRTyle ilgili sürekli vergi alınması, katkı payı
alınmasıyla ilgili olarak söz aldım. Yani şöyle
aslında: Bence, bu kanun maddesi hazır bu kadar
karışıkken bir öneri de biz yapalım buradan, bunun TRT
ismini değiştirelim, AK RTE TV yapalım, Külliye TV yapalım
ama böyle Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ya da şey kalmasın. Yani
ismi bu değil, şu anda bütün Türkiye toplumunu kapsayan, gerçekten
halka hitap eden bir televizyon değil. İktidarın ve sarayın
sürekli propagandasını yapan bir televizyondan başka bir
şey değil.
Bakın, ben buraya her
geldiğimde bir film, bir kitap öneririm, size başka kitap daha
önereceğim. Eğer siz Yok, sayfaları çok fazla, biz özetini
okumak istiyoruz. derseniz, özeti de Googleda vardır, oradan bulabilirsiniz.
1984 diye bir kitap var. Orada, Big Brother, evlere koyduğu radyolardan
sürekli insanlara talimat verir, sürekli kendi düşüncesini empoze etmeye
çalışır. İşte TRT aynen böyle bir şey ve sizin o
kitaptaki Big Brother da sizin deyiminizle reisiniz. Bakın, az önce
arkadaşımız da söyledi, sürekli AKPnin, sürekli sarayın
propagandasını yapan, bin defa açılan ama bin bir defa tekrar
açılışı için canlı, flaş flaş olarak veren
bir televizyon için halkın cebinden sürekli vergi alıyorsunuz. Ben
niye sürekli bana hakaret eden bir televizyona vergi vereyim ki? Bu televizyon
gerçekten benim sesimi yansıtıyor mu ki sürekli telefondan katkı
payı alınsın TRTye verilsin, bilgisayardan katkı payı
alınsın TRTye verilsin? Bence bu katkı payının direkt
kaldırılması gerekiyor. Eğer siz kendi
şahsınıza, AKPye ya da Külliyeye ait bir televizyon
istiyorsanız bunu yapın, zaten devletin bütün olanakları yine
elinizde. O, üstü örtülü ödeneklerle siz bir şekilde yine televizyonunu
yürütürsünüz, hiç o konuda da merak etmeyin.
Yine, bunun yanında, TRTyle
ilgili olarak sürekli katkı payı alınırken devletin,
halkın cebinden, para alınırken bir taraftan da bu iki
yıllık süre içerisinde biraz gazetecilere ne
yaptığınıza bir bakalım. Onlarca televizyon
kanalını kapattınız çünkü sizin düşüncelerinizi yansıtmıyordu.
Bir amcanın bir haykırışı vardı: Ya, ben 130
televizyonda tek adamı dinlemek zorunda mıyım? Gerçekten öyle,
kumandanın düğmesine basıyorsunuz sürekli olarak tek bir ses, tek
bir yüz ve sürekli aynı cümleler. İşte, o muhalif
kanalların hepsini kapattığınız için bu hâldeyiz.
Yine, bütün muhalif
gazetecileri cezaevine koydunuz. Bunlara gazeteci demiyorsunuz. Çünkü
gazeteci kartlarını veren sizsiniz, siz kendinize göre
tanımlıyorsunuz, size göre onlar gazeteci değil. Niye? Çünkü
sizin düşüncelerinizi yansıtmıyor. Çünkü sizin özel
uçaklarınızla seyahat edip sizin
ısmarladığınız şekilde yazılar
yazmıyor. Ama buradan uyarıyorum, tekrar uyarıyorum, her
defasında bir de uyarı yapıyorum arkadaşlar: Bakın, bu
yaptıklarınız döner gelir sizi vurur. Bence bu
uygulamalarınızdan bir an önce vazgeçin.
Bir de bu katkı
paylarının burada bir kısmını
kaldırmışsınız ama eğer halkı
düşünüyorsanız bence bu önergedeki gibi hepsinin
kaldırılması lazım. Halk kendine küfreden, kendine hakaret
eden bir televizyona katkı vermek zorunda değil. Bakın, birine
TRT Kürdî demişsiniz, Türkçe yetmemiş, bir de Kürtçe, daha çok
bizim halkın, Kürt halkının anladığı dilden
sabahtan akşama kadar onların seçilmişleri hakkında,
onların iradeleri hakkında hakaret ediyorsunuz, küfrettiriyorsunuz.
Biz bu hakaretlere, bu küfürlere, bu saldırılara bir de destek vermek
zorunda değiliz ki.
O açıdan, özellikle bu
TRT katkı payıyla ilgili olarak, en kısa zamanda bunun
kaldırılması
Kendinize bir televizyon açın, gerçekten bu
konuda sizi destekliyorum diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Acar Başaran.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 25inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
MADDE 25- 3093
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin c) bendi ile 3093 Sayılı
Kanunun 5. Maddesinin c) bendi yürürlükten kaldırılmış; 4.
Maddesi aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
1) (a) fıkrasında
yer alan üzere; ibaresi üzere, ilave bir yazılım veya donanım
desteği olsun veya olmasın doğrudan, internet üzerinden veya
başka bir yolla her türlü görsel ve/veya işitsel yayınları
alabilen; şeklinde değiştirilmiş, fıkranın (5)
numaralı bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentler
eklenmiş, mevcut (6) numaralı bent (10) numaralı bent olarak
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı
fıkranın sonuna aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
6. Cep telefonları için
% 6,
7. Bilgisayarlar ve tablet
bilgisayarlar için % 2,
8. Taşıtlarda yer
alan bandrole tabi cihazların ayrı ayrı tevsik edilememesi
halinde, imalatta taşıtın satış faturasındaki
(özel tüketim vergisi hariç) Katma Değer Vergisi matrahı, ithalatta
ise gümrük giriş beyannamesindeki (özel tüketim vergisi hariç) Katma
Değer Vergisi matrahı üzerinden;
a. Kara
taşıtları için % 0,4,
b. Diğer
taşıtlar için % 0,01
9. Video görüntü veya
ekranına bağlantı yapılmak üzere tasarlanmış olan
televizyon alıcıları (uydu alıcıları, set üstü
medya kutuları dahil) için %10,
10. Yukarıda
sayılan cihazların dışında kalan ve görsel ve/veya
işitsel yayınları alabilen her türlü cihazlar için % 10
Bu Kanundaki cihaz ifadesi
asli fonksiyonu farklı olsa dahi dahili tuner, internet veya başka
bir yolla ilave bir yazılım veya donanım desteği olsun veya
olmasın her türlü görsel ve/veya işitsel yayınları alabilen
cihazın bütününü ifade eder.'
2) (d) fıkrasında
yer alan "6 numaralı ibaresi 10 numaralı şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci
maddesiyle ilgili verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek
heyetinizi hürmetle selamlıyorum.
Maddeyle, sanayi siciline
kayıtlı işletmelerin elektrik kullanımlarından kesilen
TRT payının kaldırılması öngörülmektedir. Esasen,
elektrik abonelerinden TRT payı alınmasının hiçbir
haklı gerekçesi yoktur. Ayrıca, TRT, tarafsızlık ilkesine
bağlı ve objektif bir yayın organı niteliğini
kaybetmiş, Adalet ve Kalkınma Partisinin resmî yayın organı
hâline gelmiştir. O nedenle, eğer TRT payı alınacaksa bunun
Adalet ve Kalkınma Partisinin gelirlerinden kesilmesi daha doğru ve
isabetli olacaktır.
Elektrik faturaları
sanayicinin, çiftçinin ve esnafın en büyük maliyet unsuru olmuş,
ailelerin bütçesinde önemli bir harcama kalemi hâline gelmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, elektrik abonelerinden TRT payı
alınması uygulamasının tümüyle
kaldırılmasını öneriyoruz. Eğer elektrik maliyetini
düşüreceksek, gelin, elektrik bedelinden alınan TRT payını,
fon payını, vergileri, kaçak elektrik bedeli ve sayaç okuma
parasını toptan kaldıralım. Vatandaş haraca
bağlanmış gibi elektrik tüketimi üzerinden bir sürü fon, pay,
vergi, hatta verginin vergisi alınmaktadır. Gelin, önce bunları
temizleyelim, indirim yapılacaksa böyle yapılır.
Tasarıda, sanayiciden
TRT payı alınmaması öngörülmektedir. Olumlu bir düzenleme ama
sizlere soruyorum: Sanayici üretiyor da çiftçi üretmiyor mu? Sanayicinin
maliyeti var da çiftçinin maliyeti yok mu? Zor şartlarda üretim yapan,
istihdam sağlayan, ihracata katkı veren Türk çiftçisi neden üvey
evlat muamelesi görüyor?
Çiftçi reel sektörün
temelidir ama Hükûmet bunu hâlâ bilmemekte, hâlâ idrak edememektedir. Uygulanan
yanlış politikalar, milletin efendisi çiftçilerimizi bankaların
kölesi konumuna getirmiştir. Çiftçimiz on beş yılda 150 kat
borca sokulmuştur. Borç tuzağına düşen ve
borçlarını ödeyemez hâle gelen, artık sadece
ihtiyaçlarını karşılamak için banka kredi
kuyruklarında bekleyen çiftçilerimiz, alın teriyle ekmeklerini
kazandıkları arazilerini haraç mezat satmak zorunda kalmaktadır.
Bakınız, Sosyal
Güvenlik Kurumuna sigortalı olarak kayıtlı çiftçi
sayısı 2016 yılında yüzde 10, son beş yılda ise
yüzde 36 oranında azalmıştır. Tarım BAĞ-KURlu
olarak bilinen kayıtlı çiftçi sayısındaki azalma beş
yılda 403 bin kişidir. Bu, vahim bir gidişattır.
Tarım ve
hayvancılık alanında ivedilikle yapısal reform
gerçekleştirilmelidir. Tarım sektörünün yapısal
sorunlarını çözecek, tarımsal girdi yükünü azaltacak ve
tarım sektörünü yeniden ayağa kaldıracak tedbirler mutlaka ve
ivedilikle alınmalıdır. Tarımdaki gelir seviyesi, mutlaka
ama mutlaka ülke ortalamasına çıkarılmalıdır. Her
şeyin ötesinde çiftçimize daha fazla destek verilmelidir. Çiftçimize
verilen her kuruşun fazlasıyla ülke ekonomisine geri döndüğü
unutulmamalıdır.
Değerli milletvekilleri,
Konya Ovasında geçtiğimiz günlerde etkili olan dolu
yağışı birçok çiftçimizi çok zor duruma
düşürmüştür. Çiftçimizin bin bir emekle zor şartlar içinde gece
gündüz çalışarak yetiştirdiği mahsuller yağan dolunun
etkisiyle tamamen mahvolmuştur. Doğal afetten dolayı elde avuçta
bir şeyi kalmayan çiftçilerimiz geçimini nasıl sağlayabilecek?
Elektrik borçlarını, prim borçlarını, vergi
borçlarını, kredi borçlarını nasıl ödeyebilecektir?
Bakın, bir çiftçimiz Her şeyimiz bitti, biz bu ektiklerimizle
geçimimizi sağlıyoruz. Başka geçim kaynağımız
yok. Büyüklerimiz bize yardım etsin. 400 bin lira borcum var. Ben
nasıl ödeyeceğim? Araziyi satsam yine ödeyemem ve satsam da
çocuklarım aç kalır. Bir tane ineğim vardı, sattım,
çapa yaptırdım. Ben ne yapayım? Ben bittim. Akşam eve pide
götürecek param kalmadı. diyor. Hükûmet çiftçimizin içler acısı
durumuna duyarsız kalmamalıdır. Mağdur üreticilerimize
muhakkak yardım eli uzatarak şefkat ve iyi niyet göstermelidir.
Konyalı çiftçilerimiz kaderine terk edilmemeli, tarım sigortası
yaptırmadı diye çiftçilerimizin hasarı göz ardı
edilmemelidir. Çiftçimizin borçları faizsiz ertelenmelidir.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci
maddesinin (1)inci ve (3)üncü fıkrasının metinden
çıkarılmasını, (2)nci fıkrasında geçen sanayici
sicil belgesine sahip sanayi işletmelerine ibaresinden sonra gelmek üzere
, her türlü üretim alanında ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin Tarhan
(Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Tahsin Tarhan, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tarhan.
(CHP sıralarından alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
dünyanın hiçbir yerinde gazetecilik yapmak suç değilken Türkiyede
AKP iktidarı döneminde suç sayılmaya
başlanmıştır. Cumhuriyetçi, demokrat, muhalif ne kadar
siyasetçi, gazeteci varsa hepsi bir şekilde hapse
atılmıştır. Dün, maalesef, milletvekili
arkadaşımız Enis Berberoğlu, sırf gazetecilik
faaliyetinde bulunduğu için yirmi beş yıl hapis cezasına
çarptırılmıştır. Bu MİT tırları için
Tuğrul Türkeş canlı yayında yemin ederek Vallahi de
billahi de o silahlar Türkmenlere gitmiyordu. demedi mi sevgili
arkadaşlar? Dedi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Yanlış bilgi vermişler, yanlış bilgi.
TAHSİN TARHAN (Devamla)
- Sizlerle birlikte tüm Türkiye de duydu. Peki, ne oldu? Sayın Türkeş
Başbakan Yardımcısı oldu. Olmaz arkadaşlar,
olmamalı. Sizler, ancak arkadaşlarınız aranızdan
FETÖcü diye gittiğinde uyanacaksınız.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, gelelim içtiğimiz sudan, yaktığımız
elektriğe, neredeyse aldığımız nefese kadar
ödediğimiz TRT payına. 25inci maddede Sanayiciden TRT
payını kaldırıyoruz. diyorsunuz. Sanayiciden
kaldırdığınız bu payı bir yasa maddesiyle
katlayarak vatandaşa yüklüyorsunuz. Daha önce kanun hükmünde kararnameyle
alınan kararı yasalaştırmak istiyorsunuz. 25inci maddeyle
getirmek istediğiniz rakamlar ortada. Cep telefonunda yüzde 6, bilgisayar
ve tabletlerde yüzde 2, kara taşıtlarında binde 4, diğer
taşıtlarda on binde 1, televizyon alıcılarında yüzde
10, görsel ve işitsel her türlü cihazlarda yüzde 10 olarak TRT
payını vatandaşın sırtına bindiriyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede 33 milyona yakın elektrik abonesi bulunmaktadır. TRT bu 33
milyon aboneden 2015 Yılı Faaliyet Raporuna göre 850 milyon TL
tahsil etmiştir. TRT bu paraları ne yapıyor? Polis Akademisinin
hazırladığı -terör bağlamında- Terör Amaçlı
Kullanılan Kamusal Mal ve Hizmetler Raporunda FETÖ
mensuplarının TRTye sızıp ilk etapta kendilerinden olmayan
yapım şirketlerini saf dışı
bıraktıkları, işleri örgütün güdümünde şirketlere
vererek yaklaşık 300 milyon liralık vurgun yaptıkları
tespit edilmiştir. Bu vurgunlara hep birlikte artık yeter demeliyiz.
Değerli milletvekilleri,
bu kadar vurgunun yapıldığı TRTnin kaç tane yayın
organı var, ne iş yapar, hedefi nedir; bilen var mı?
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Borazan!
TAHSİN TARHAN (Devamla)
Maalesef yok. Ben söyleyeyim: TRTnin 17 adet yayın kuruluşu var.
Bu kadar çok yayın organı olmasına ne gerek var? Her biri
ayrı bütçe, ayrı ödenek, ayrı yönetici, ayrı kadro
anlamına geliyor. Bu yüzden iktidar için gereği var.
Değerli milletvekilleri,
bugün en çok izlenen özel televizyon kanallarının çalışan
sayısı 700 kişiyi geçmemektedir. Reytingleri son sırada
olan TRT, 8 bin kişiye yakın personel sayısıyla
iktidarın sesi konumundadır.
Maalesef, TRT neresinden
tutarsanız tutun, elinizde kalıyor. İşe
devamsızlık oranında 1inci mi arıyorsunuz, gelirlerinin
yarısı personel gideri olan kurum mu arıyorsunuz, kurumun
başına atanmış yandaş imam mı arıyorsunuz,
üç günlük çekimi için 22 kişiyi yurt dışına götüren kurum
mu arıyorsunuz; hepsinin cevapları TRTde.
Bizim önerimiz, tüm üretim
alanlarından, sanayiden, tarımdan, turizmden, vatandaşın
faturasından TRT payının tamamen
kaldırılmasıdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tarhan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
25inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
25inci madde
kabul edilmiştir.
Birleşime bir saat ara
veriyorum, hayırlı iftarlar.
Kapanma
Saati: 20.04
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.06
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 21.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU
(Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
26ncı
madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 26ncı
maddesinde yer alan hesaplanan bandrol ücretinin iki katı tutarında
ibaresinin hesaplanan bandrol ücretinin yarısı tutarında şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo Paylan Erol Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm Doğan Behçet Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
Mehmet
Emin Adıyaman
Iğdır
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 26ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 26- 3093
sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer
alan cihazın satış bedeli kadar ibaresi hesaplanan bandrol
ücretinin beş katı tutarında şeklinde
değiştirilmiş ve aynı fıkranın ikinci cümlesi
yürürlükten kaldırılmıştır.
Ahmet Kenan Tanrıkulu Mevlüt Karakaya Ahmet Selim Yurdakul
İzmir Adana Antalya
Mustafa Kalaycı Kamil Aydın Fahrettin Oğuz Tor
Konya Erzurum Kahramanmaraş
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 26ncı
maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Kazım Arslan Akif Ekici Tahsin Tarhan
Denizli Gaziantep Kocaeli
İrfan Bakır Tacettin Bayır Burcu Köksal
Isparta İzmir Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Burcu Köksal, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Köksal.
(CHP sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu terazi adaleti
temsil ediyor, ayarını bozduğunuz adaleti; iktidar partisi
mensuplarına ve onların damatlarına işleyen adaleti temsil
ediyor.
Bugün Güvenparkta Genel
Başkanımızın önderliğinde
başlattığımız Adalet Yürüyüşü, işte bu
bozduğunuz adaleti yeniden tesis etmek için. Bizde bir laf vardır,
tam da size göre, AKPlilere göre söylenmiş: Ayarını
bozduğunuz kantar, gün gelir bir gün sizi de tartar. Yani bugün
menfaatiniz gereği oynadığınız kantar, o bozuk ayar
getirdiğiniz kantar yarın sizin için de lazım olabilir. Genç bir
vekil olarak büyük bir istek, azim ve inançla geldiğim Mustafa Kemal
Atatürkün kurucu olduğu Gazi Meclisin vekillerinin gözdağıyla
susturulmak istendiği, demokrasinin askıya
alındığı, hukuksuzluğun tavan yaptığı,
adaletin iktidar partisi mensuplarının damatlarına
işlediği bir Türkiyede halkın vekili Sevgili Enis
ağabeyimiz sadece gazeteci olduğu için, muhalif olduğu için ne
yazık ki tutuklandı. Şu işe bakın ki IŞİDli
teröristlerin elini kolunu sallayarak gezdiği, FETÖnün siyasi
kanadının üstünün kapatılmaya çalışıldığı,
Atamıza hakaret edenlere neredeyse madalya takılacağı
bugünlerde Enis ağabeyimiz vatan haini yaftasıyla tutuklanıyor.
Cumhuriyet Halk Partisi, cumhuriyeti kuran partidir; Cumhuriyet Halk Partisi,
Mustafa Kemal Atatürkün partisidir. Mustafa Kemal Atatürkün kurduğu bu
partiden vatan haini çıkarmaya çalışanları, Enis
ağabeyimize bu yaftayı vurmaya kalkarak ceza verenleri, önce FETÖyle
et ile tırnak gibi olup Gel de bu hasret bitsin. diyenleri, Pensilvanyada
Hoca Efendi diyerek ağlak FETÖnün elini ayağını
öpenleri, FETÖcülere devletin arazilerini peşkeş çekenleri, Türkçe
Olimpiyatlarında FETÖye methiyeler düzmek için sıraya girenleri
yargılasınlar. Bu ülkede muhaliflere biçtiğiniz ceza ya zindana
atmak ya işten atmak. Korkmuyoruz çünkü Mustafa Kemal Atatürk Samsuna
çıkarken korkmuyordu, biz de bu ülkeye adaleti getirmek için korkmuyoruz.
Sevgili Enis ağabey dün şunu söylemişti: Siz beni
unutmayacaksınız, ben de sizi unutmayacağım. demişti.
Evet, bu ülkedeki yürekli yurtseverler, bu ülkedeki Atatürkçüler; bu ülkede
hak, hukuk, adalet, demokrasi isteyenler, bu ülkedeki cumhuriyetçiler, bu
ülkede cumhuriyete inananlar onu asla unutmayacak ve onu asla yalnız
bırakmayacak. Biz her fırsatta bu kürsüde adalet diyeceğiz,
alanda Genel Başkanımızla beraber adalet için yürüyeceğiz,
yeter ki Türkiyede adalet tesis edilsin.
Bugün Enis ağabeyimiz
başta olmak üzere bu ülkede demokrasi için, hukuk devleti için, tam
bağımsız yargı için, temel hak ve hürriyetlerin güvence
altına alınması için, cumhuriyet için uğraşan herkesi
aslında şu dizeler çok güzel anlatıyor:
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde,
dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının,
fesatçının, hainin...
Dayan kitap ile,
Dayan iş ile,
Tırnak ile, diş
ile,
Umut ile, sevda ile, düş
ile.
Biz de sonuna kadar
dayanacağız adalet için, Türkiyede adaleti tesis etmek için.
Herkesi sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Köksal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar
yeter sayısı talep ediyorum.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.29
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 21.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
485 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 26ncı maddesi üzerinde Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksal ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
485 sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 26ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) ve
arkadaşları
MADDE 26- 3093
sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer
alan cihazın satış bedeli kadar ibaresi hesaplanan bandrol
ücretinin beş katı tutarında şeklinde
değiştirilmiş ve aynı fıkranın ikinci cümlesi
yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu düzenlemeyle
bandrolsüz cihaz satışının engellenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 26ncı
maddesinde yer alan hesaplanan bandrol ücretinin iki katı tutarında
ibaresinin, hesaplanan bandrol ücretinin yarısı tutarında
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul (Gaziantep) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Mehmet Emin Adıyaman, Iğdır
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Adıyaman.
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bugün ve bu son
günlerde, özellikle, bütün hatip milletvekilleri adaletten, hukuktan, hukukun
üstünlüğünden ve özgürlükçü hukuk anlayışından
bahsetmekteler. Aslında, dünyanın en diktatöryal, en faşist
ülkelerinde bile demokratik, özgürlükçü ve adil bir hukuk sistemi olmasa bile
en azından kanunlar vardır. Dolayısıyla, biz o ülkelere
hukuk devleti diyemesek bile diktatöryal, faşist ülkelerde, cuntayla
yönetilen ülkelerde bile kanunlar vardır ve bu cunta yönetimlerin kendi
koymuş oldukları kendi kanunlarına uymak gibi bir prensipleri ve
kuralları vardır. Ne yazık ki ülkemizde artık,
bırakın, hukuk devletinden, hukukun üstünlüğünden,
yargının bağımsızlığından ve tarafsızlığından,
tabii hâkimlik ilkesinden, bırakın özgürlükçü bir hukuk
anlayışını ülkede artık bir kanunlar devletinden bile
bahsetmek mümkün değildir.
Nitekim, 16 Nisan
referandumundan sonra mevcut Anayasa değişikliğiyle
Cumhurbaşkanının artık parti başkanı
olmasıyla birlikte artık il valileri AKPnin il başkanları,
kaymakamlar AKPnin ilçe başkanları ve bütün bürokrasi ise AKPnin
birer çalışanı, yöneticisi konumunda bir ülke durumuna geldik.
Dolayısıyla, Türkiyeye artık Türkiye Cumhuriyeti demek yerine
AKP cumhuriyeti demek herhâlde yerinde bir tespit olacaktır.
Eş genel
başkanlarımıza ve milletvekillerimize yönelik hukuksuzluk,
bırakın hukuksuzluğu, kanunsuzluk
Zira, Ceza Kanununun tüm
mevzuatı AKP döneminde, AKPnin iktidarda olduğu dönemlerde değiştirildi.
AKPnin kendi değiştirmiş olduğu, kendi koymuş
olduğu kanunlara uymamak gibi bir prensibi var. Milletvekillerimizin ve
eş başkanlarımızın yargılanmaması ve bir
yıla yakın bir süre geçmesine rağmen yargı önüne
çıkarılmamış olması AKPnin artık bu ülkede
bölgelere göre bir hukuk, kişiye göre hukuk, olaya göre hukuk ve
zamanın ruhuna göre kendi hukukunu inşa ettiği
gerçekliğiyle karşı karşıyayız.
Bölgemizde özellikle
olağan hâle, rutin hâle gelen bir zırhlı araç katliamı
peyderpey yaşanmaktadır. Çok kısa bir süre önce Silopide
zırhlı araç bir eve girdi, 2 çocuk katlediliyor, yine Vanda
zırhlı araç sivil eziyor, daha dün Licede yine bir kadını
eziyor ama ortada ne bir yargı ne bir hukuk ne bir sorumluluk var. Öte
yandan, yine bu Parlamentonun bir milletvekiline bir astsubay haddini
aşarak keyfî bir uygulama yapıyor, hukuk diye bir şey
işlemiyor. Yine, çok kısa süre önce, 4 Haziran günü Iğdır
İl Genel Meclisi seçimleri gerçekleştirildi. Bu İl Genel Meclisi
seçimleri öncesinde bu Hükûmetten güç alan ne idiği belirsiz, aslında
bir çete, bir serseri ama aynı zamanda Hükûmetten güç alan bir köy
korucusu, bizim adaylarımızın fotoğraflarını
alıp gördüğünüz gibi kafasına silah dayatarak ve bunu bir
videoya -bu aldığım fotoğraf videodan sadece bir
fotoğraf- alıyor, açık tehdit savuruyor, akla hayale gelmeyen
tehditler savurup küfürler ediyor ve bunu sosyal medyada paylaşıyor
ama hakkında hiçbir işlem yapılmıyor. Neden
yapılmıyor? Az önce ifade ettiğim gibi, tüm bürokrasi AKPnin
birer yöneticisi, birer çalışanı konumuna getirildiğinden
yapılmıyor. Bu hukuksuzluğun, bu adaletsizliğin en
başta bu ülkede anarşizmi, kaosu ve en önemlisi de iktidarın
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Devamla) -
kendi başına yaratacağı bir bela olduğunu
ifade etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıraların alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Adıyaman.
Sayın Muş,
mikrofonunuzu açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyamanın 485 ve 485e
1inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısının
26ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bürokratların nasıl atanacağı, nasıl
çalışacağı ilgili kanun hükümlerinde belirlenmiştir.
Bizim il başkanlarımız bellidir, ilçe
başkanlarımız bellidir, kaymakamların veya valilerin bizim
parti yöneticimiz olması gibi bir şey kesinlikle söz konusu olamaz.
Onlar bürokratik işlemlerini yapacaklar, biz siyasi olarak il
başkanlarımızla, ilçe başkanlarımızla
siyasetimizi yapıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkanım, müsaadeniz olursa sadece kayıtlara geçmesi
için çok kısa bir şey söyleyeceğim. Doğrudur, bir
yazılı yasal mevzuat vardır. Bu, valiler ve kaymakamlar da dâhil
olmak üzere bürokratların nasıl atanacağını
düzenlemektedir. Ama hatırlatmak isterim: Acaba 4 bine yakın mülki
amirin, şu anda cezaevinde olan mülki amirin atandığı gibi
mi atanıyorlar? Yarın bir gün bu suça konu olan eylemleri sevk ve
idare eden mülki amirlerin nasıl atandığı veya
atanmasının yazılı kayıtlarda nasıl
durduğuyla alakalı değiliz, onların icraatlarıyla
alakalıyız. Yarın bir gün onların da ne
yapacağını hepimiz seyredeceğiz, göreceğiz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Tutanaklara geçmiştir
Sayın Yıldırım.
Sayın Muş
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, suç işleyen kim olursa onunla
ilgili yasal mevzuat ne öngörüyorsa o yapılır. Eğer birisi
görevini kötüye kullanıyorsa, kamu hizmetini yerine getiriyorken hukukun
dışına çıkıyorsa orada kanun devreye girer, hukuk
devreye girer ve gereği yapılır. O açıdan yanlışlık
varsa yanlışın üzerine her zaman biz gideriz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
Biraz önce Sayın Mehmet
Emin Adıyamanın üzerinde konuştuğu önergeyi
oylamıştık.
Ben de ortam çok
monotonlaştı, bir espri yapayım derken araya başka cümleler
girdi. Şimdi, Sayın Adıyamanın soyadından şöyle
bir şey aklıma geldi. Adıyaman deyince tabii Allah Allah,
Adıyaman Milletvekili mi? diye insan ilk anda zannediyor, hâlbuki
Sayın Adıyaman Iğdır Milletvekili. Bürokrasideyken buralara
geldiğimiz zaman önergeler okunuyordu. Bir önergede iki isim çok sık
okunmuştu yani bir önerge değil, birçok önergede iki isim çok
sık okunuyordu. İkisi de Kocaeli Milletvekiliydi. Birisinin ismi
Halil İbrahim Artvinli, diğerinin de İsmail
Amasyalıydı ama ikisi de Kocaeliliydi. Herkes soyadına uygun ilden
seçilsin, gelsin diyeceğim ama Sayın Muşa haksızlık
olacak. Onun için onu söylemiyorum.
26ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
26ncı
madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde iki
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 27nci maddesinde
yer alan ilişkin kararların alınması ve ibaresinin
ilişkin kararların alınması ile aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif Ekici Tahsin Tarhan
Denizli Gaziantep
Kocaeli
İrfan Bakır Tacettin Bayır Melike Basmacı
Isparta İzmir Denizli
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 27nci maddesinde
yer alan yapılması Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının uygun görüşüne tabidir. ibaresinin
yapılması durumunda Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığından görüş istenir. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul
Mardin
Erdal Ataş Müslüm Doğan Behçet Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
Leyla Birlik
Şırnak
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Leyla Birlik, Şırnak
Milletvekili.
Sayın Leyla Birlik,
buyurunuz efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
LEYLA BİRLİK
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 4342
sayılı Mera Kanununun 30uncu maddesinde yapılan düzenlemelere
ilişkin söz almış bulunmaktayım.
Meralara ilişkin
tasarıdaki değişiklik Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının talebiyle organize sanayi bölgeleri, endüstri
bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, yerleşim yerleri içinde
bulunan sanayi siteleri ve münferit işletmelerin yerleşim yeri
dışına çıkarılması için tahsis amacı
değişikliği yapılır. hükmünü içermektedir. Yani bu
tasarıyla sanayi alanları için meraların talan edilmesinin önü
açılmıştır. Meraların ıslah edilip Türkiye'nin
hayvancılık alanında gelişmesini sağlamak yerine,
meraların bu şekilde sanayiye açılması ileride Türkiyede
hayvancılığın bitmesi gibi telafisi mümkün olmayan sonuçlar
doğuracaktır.
Meralara ilişkin
yapılan bu değişiklikler son yıllarda krizden bir türlü
çıkmayan hayvancılık sektörü için de büyük bir tehdit
oluşturmaktadır. Bu durum, mera hayvancılığının
geliştirilmesi hedefiyle büyük bir çelişki oluşturmaktadır.
Hayvancılığın temel alanı olan meraların
sermayenin kullanmasını kolaylaştırmak için farklı
kullanımlara açılması, Türkiye'nin temel ihtiyaçlarından,
temel geçim kaynaklarından olan hayvancılıkta bugün
itibarıyla bütünen dışa bağımlı hâle gelmesine
sebep olacaktır. Tarım ve hayvancılık alanında
yaşanan sorunların ana kaynağı, tarımsal faaliyetlerle
ilgili karar alma süreçlerine ve politika belirlemesine halkın doğrudan
veya dolaylı yollardan demokratik katılımının
sağlanmaması yani söz sahibi olmamasıdır. Böyle olunca,
halkın tarım ve hayvancılık faaliyetlerini bizzat
gerçekleştirmesine, üretmesine, yaratmasına ve bu faaliyetlere emek
vermesine rağmen halk, altından kalkamayacağı
ağır sorunlar ve zorluklarla karşılaşmaktadır.
Bırakalım temel ihtiyaçlarını karşılamayı,
beslenme sorunlarını bile yeterince çözemeyen yine halkın
kendisi olacaktır. Bu tasarıyla, küçük çapta hayvancılık
yapan üreticiler aç ve işsiz kalacak, kentlere göçlerin sayısı
artacaktır. Tarım ve hayvancılık alanında yaşanan
temel sorunlardan biri de halkın kendi iradesiyle kendi
ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde bu faaliyeti yürütecek
imkânlarının elinden alınarak bunun yerine devlet, özel sermaye,
şirket ve kuruluşların kendi egemenliklerine tahsis etmesidir.
Sayın Abdullah
Öcalanın Nanın ana yurdunda nansız
bırakılması. sözü, tam da tarım ülkesi olan Türkiyede
yapılmak isteneni çarpıcı bir şekilde ortaya
koymaktadır. Şu çok açıktır ki: Bu tasarıyla beraber
iktidar, yıllardır gündemden düşmeyen doğa
tahribatına, ekolojik dengelerin altüst edilmesine, bu politikaların
yol açtığı sorunlara her gün bir yenisini daha ekleyip ülkeyi
bütünsel bir yaşam alanı olarak ciddi tehlikelerle karşı
karşıya bırakmaktadır. Düzenlenen bu tasarıda
açıktır ki iktidar, bu sorunları aşacak politikalar
izlemekten çok uzaktadır.
Ayrıca, Türkiye
ekonomisinin büyük bir oranda tarım ve hayvancılığın
dayalı olduğu kürdistanda süren askerî operasyonlar, askerî yasak
bölge ve geçici güvenlik bölgesinin ilanları sebebiyle hem Türkiye
ekonomisini büyük oranda olumsuz etkilemekte hem de kürdistan
halkının tek geçim kaynağı olan tarım,
hayvancılığı bitirme noktasına getirmektedir. Şu
anda Şırnakın birçok bölgesinde, askerî yasak bölge ilanı
nedeniyle meralara çıkartılmadıklarından dolayı
binlerce hayvan telef olma tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Sadece bu yıl, Şırnakın
Beytüşşebap ilçesinde en az 24.600 küçükbaş, 2.820 büyükbaş
hayvan ve yine Şırnakın Balveren beldesinde 150 bin
civarında arı kovanı yaylalara götürülmediğinden
dolayı şu anda bir telefle karşı karşıyadır.
Yıllardır sürgün, göç etme uygulamaları sonucu da
hayvancılık faaliyetlerinin yürütüldüğü Kürt köylerinin
yaklaşık yarısı boşaltılmış, geçim
kaynakları olan tarım alanları ve hayvancılık da yok
edilmek istenmiştir. Aynı uygulamalar başka bir şekilde
yeniden devreye konularak bu durum devam ettirilmektedir. İktidarın
uyguladığı bu politika aslında yasa tasarısında
yapılmak istenen değişiklikle bire bir örtüşmektedir.
Siyasi iktidar halkın kuşaklardan beri yararlandığı
doğanın gasbına çanak tutarak, sermayeye güç katarak halklar
arası ekonomide adaletsizliği büyütmekle kalmayıp
doğayı da halkın yaşam alanlarını da tahrip
etmektedir.
Sonuç olarak,
betonlaşma, doğadan uzaklaştırma, çevre katliamları
gibi devreye konulan yüzlerce kirli politikanın devam ettirilmesinin bir
ayağı da meraların katliamıyla sermayeye peşkeş
çekme tasarısının bir an evvel çekilmesi elzemdir.
Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şırnak
milletvekili Leyla Birlike teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Karar yeter sayısı
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Muş
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Hatip konuşmasında kürdistandaki askerî
operasyonlar, Kürt köylerindeki sokağa çıkma yasakları veya
oraya
Sayın Başkan,
bakın, bu tabirler, idari yapılanmamızda olmayan yerler ve
ısrarla hatip şunu yapmaya çalışıyor.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Trakya var mı idari yapıda?
NİHAT AKDOĞAN
(Hakkâri) Cumhurbaşkanının konuşmalarına bakın.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sanki Türkiye'nin içerisinde başka bir bölge var ve
Türkiye oraya müdahale etmiş, orada askerî operasyonlar yapıyor ve
bunlar da oranın temsilcisi, gelmişler burada bunları
savunuyorlar. Böyle bir şey yok. Türkiye Cumhuriyeti toprakları
içerisinde, sınırları içerisinde terör örgütlerine
karşı bir mücadele veriliyor. Başta, orada yaşayan
vatandaşlarımızın huzuru, refahı için bu mücadele
veriliyor, sonra da bütün Türkiye için bu mücadele veriliyor. Bunu özellikle
belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sanki başka bir yerden bahsediyor adamlar ya!
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Kürdistanı bilmiyorsun?
BAŞKAN Sayın
Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş)
Şimdi, Sayın Başkan, son birkaç aydır kalkıp
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Kardeşim, nerede var kürdistan? Nerenin milletvekilisin?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Senin Cumhurbaşkanın söyledi.
BAŞKAN Bir saniye
sayın milletvekilleri
Bir saniye efendim.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Nerenin milletvekilisin, söylesene. Kendilerine göre tabir
çıkarıyorlar ya. Yok öyle bir şey. Hukuka göre hareket
edeceksiniz arkadaşlar, kafanıza göre değil.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Kendine gere ha
İslam Ansiklopedisine bakın
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Anadolu neresi, Trakya neresi?
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
siyasi konjonktüre göre ülkeyi idare edenlerin söylem diline
takılmayacaklarına ve yeri geldiği zaman mütemadiyen kürdistan
sözcüğünün kullanılacağına ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Şimdi, ülkedeki siyasi konjonktüre göre ülkeyi idare edenlerin söylem
diline takılmayacağız biz. Yeri geldiği zaman mütemadiyen
kürdistan sözcüğü kullanılacak. Bu kavram kullanıldığı
için Yargıtaya intikal edecek, Yargıtay, bu sözcüğün
kullanılmasında herhangi bir sakınca görmeyecek... Konjonktür
değişti diye biz iktidarın peşine takılıp
onların söylemlerini kullanmak zorunda hiçbir zaman kendimizi hissetmedik,
hissetmeyeceğiz. Bunun bu ülkeyi bölmek anlamına gelmediğini,
bunun tarihsel bir göndermesinin olduğunu sıklıkla ifade ettik.
Anlayan anlar, anlamayan anlamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Muş)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamamlayınız.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Açsınlar -söyledik- Birinci Meclis zabıtlarına baksınlar, o
günkü mebusların Kürdistan mebusu olarak şu Birinci Meclis
çatısı altına geldiklerine baksınlar; bir de
Cumhurbaşkanının, o günkü Başbakanın 2012
konuşmalarına baksınlar; sadece kullanmıyor,
kullandıktan sonra muhalefet partilerinin onu eleştirmesine
karşılık, kendi grup toplantısında on dört dakika bu
kavramın neden kullanılması gerektiğini savunan
konuşmalarına baksınlar. Konjonktür onların istediği
biçimde ilerlerken, bu kavram, Başbakan tarafından kullanılacak
ama muhalefet partisi milletvekillerinin kullanımına bugünkü
reaksiyonlar oldukça naif kalıyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akçay, buyurunuz, açıyorum mikrofonunuzu.
27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kürt köyleri,
kürdistan ifadelerinin son derece tehlikeli ve bölücü bir dil olduğuna,
bütünleştirici ve birleştirici bir dil kullanmakta büyük fayda
olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, zaman zaman
kürsüde konuşma yapan bazı milletvekilleri, sürekli ve özenle, âdeta
milletimizi ve Türkiye Büyük Millet Meclisini
kışkırtırcasına, teröristbaşının
bazı sözlerinden alıntı yapmak, ülkemizin bazı yörelerini,
şehirlerini başka isim ve sıfatlarla anmak suretiyle çok
yanlış, etnikçi ve bölücü bir dil kullanmaktadır. Bu bölücü
ifadeleri şiddetle reddediyoruz ve bu bölücü ve
kışkırtıcı ifadelerden kaçınmaya davet ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Türkiyemizin
her bir köşesi, Türkiyedir, Türkiye'nin şehirleridir, köyleridir.
Kürt köyleri, kürdistan ifadeleri, son derece tehlikeli ve bölücü bir
dildir. Bütünleştirici ve birleştirici bir dil kullanmakta ve buna
özen göstermekte büyük fayda olduğunu ifade ediyoruz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Sayın Bostancı,
buyurunuz.
28.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, AK
PARTİ Genel Başkanının geçmişte Kürt kelimesini
kullanma biçiminin ya tarihsel atıf yahut da Kuzey Iraka ilişkin
olduğuna, Türkiyenin içinde herhangi bir coğrafyanın kürdistan
olarak nitelendirilmesinin söz konusu olmadığına ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, teşekkürler.
İmparatorluklar
dönemindeki adlandırmalar ile ulus devletler aşamasına
geçmiş olan toplumların topraklara ilişkin
adlandırmaları ve idari sistemleri elbette birbirinden farklı.
Bu vadede uzun bir konuşma yapma niyetinde değilim, zamanım da
yetmez. Biz ortak bir toplumsal kültür inşa etmeye
çalışıyoruz, 80 milyonun kardeşliğini, ortak kaderini
ve geleceğini hep birlikte kurmaya uğraşıyoruz. Bu, bütün
siyasilerin görevi. Türkiye'nin içindeki her yer, hem Kürtler için kendi
şehirleri ve topraklarıdır hem de Türkler için kendi
şehirleri ve topraklarıdır. Türkiye'nin herhangi bir bölgesini
ayrı bir etnik kimlikle adlandırma çabasını etnik kimlikçi
siyasetin bu yöndeki siyasal iddiasının bir hegemonya mücadelesi
olarak görür ve reddederim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız, mikrofonunuzu açıyorum Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Teşekkür ediyorum.
Sayın Genel
Başkanımızın da geçmişte Kürt kelimesini kullanma
biçimi, ya tarihsel atıftır yahut da Kuzey Iraka ilişkindir.
Türkiye'nin kendi içinde, bu yönde herhangi bir coğrafyayı
kürdistan olarak nitelemesi söz konusu değildir.
HDPnin de bizim de bütün
siyasilerin de görevi, bu insanların, bu milletin ortak kaderini
sağlama doğrultusunda bir çaba ve kardeşliği
pekiştirmekse, etnik kimlikçi ve ayrımcı bir dili burada terk
etmekte, ortaklaştırıcı bir toplumsal tahayyülü öne
çıkarmakta fayda vardır diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, açıyorum mikrofonunuzu.
29.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
bir ülkenin bütünlüğünün farklı siyasi partilerin kendi zaviyesinden
farklı şekillerde yorumlanabileceğine ve ifade özgürlüğünün
de farklı olanların birbirlerinin görüşlerine tahammül etmesi
demek olduğuna ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, bir ülkenin
bütünlüğü, farklı siyasi partilerin kendi zaviyesinden farklı
şekillerde yorumlanabilir. Kimine göre bir ülkenin bütünlüğü, her
şeyi tekleştirmek üzerine kurulu olabilir; etnik, dinsel, kültürel,
dilsel; işte siyasi iktidar da son iki yılda olduğu gibi, her
şeyi Türkleştirme ve tekleştirme üzerine kurabilirler. Ancak biz
bu ülkenin bütünlüğünü, geleceğini teminat altına almayı
Bu ülkede yaşayan 80 milyon insanın,
farklılıklarını bir zenginlik olarak görmesi ve kendini
gördüğü, Allahın ona vermiş olduğu kimlikleriyle birlikte
yaşaması durumunda ve bu haklarının tanınması
durumunda bu ülkeye dair aidiyet ve sahiplenme duygusunun
artacağını, güçleneceğini düşünen bir açıdan
bakıyorum. Zaten ifade özgürlüğü de böyle bir şeydir,
farklı olanların, birbirlerinin görüşlerine tahammül etmesidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Paylan, sayın grup başkan vekillerine söz verdim. Onun için onun
dışında bu konuda milletvekillerine söz vermeyeceğim.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Söz istemiyorum efendim, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye,
belki ben de konuşacağım.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Ben de
konuşacağım.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Kürdistan kelimesini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
Kürtlerin yaşadığı bir bölgeyi tarif etmenin ötesinde bir
egemenlik yetkisinin kullanımı şeklinde ya da Türkiye
Cumhuriyeti sınırları içerisinde egemen bir yönetimin var
olduğu kanısını uyandıracak şekilde
kullanmayı doğru bulmadığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Anayasamızın İdarenin kuruluşu başlıklı
bölümünün altında merkezî idare ve mahallî idareler düzenlenmiştir.
Merkezî idare, Anayasanın 126ncı maddesinde, mahallî idareler de
Anayasanın 127nci maddesinde düzenlenmiştir. Bunun
dışında farklı bir idareye atıf yapan ya da
farklı bir idare şeklini düzenleyen herhangi bir madde
bulunmamaktadır.
Kürdistan kelimesini
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürt kardeşlerimizin
yaşadığı bir bölgeyi tarif etmenin ötesinde bir egemenlik
yetkisinin kullanımı şeklinde ya da Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içerisinde egemen bir yönetimin var olduğu
kanısını uyandıracak şekilde kullanmayı
doğru bulmuyorum.
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Kim öyle kullanıyor Sayın Başkan?
BAŞKAN Doğru
bulmuyorum.
Sayın Yıldırımın
biraz önce yapmış olduğu açıklama aslında konuya bence
açıklık getirdi, öyle görüyorum. Genel Kurulun bu konudaki
hassasiyetini de dikkate alarak ben bütün milletvekili
arkadaşlarımı, bütün siyasi parti gruplarını bu konuda
birbirlerine daha duyarlı olmaya davet ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, ülkemizin sınırları, yerleşim
yerlerinin hukuki, siyasi statüleri, kişilerin yorumlarına veya
siyasi partilerin kendi tercihlerine bağlı bir durum değildir
kesinlikle.
BAŞKAN Tabii ki
Sayın Akçay, elbette ki.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Hukuki, siyasi, kültürel, reel bir hakikat vardır ve bu hakikat, birlik
beraberlik içerisinde bunu kabul ederek yaşamanın
şartıdır, buna aykırı ifadeler bölücü ifadelerdir
efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Tutanaklara geçmiştir.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, eğer müsaadeniz olursa iki cümleyle
Biz, ısrarla Kürdistan
sözcüğünü bir idari bölge olarak kullanmadığımızı
söylememize rağmen, niyet okuyarak zorlama bir yorumla bunu ele almak
Bakın, ben bir Kürt olarak bu ülkedeki
vatandaşlığımın ve bu vatandaşlığa
dair, bu ülkeye dair aidiyet ve sahiplenme duygumun
artışını dilimin, kimliğimin, kültürümün bir zenginlik
olarak görülüp kabul edilmesi temelinde daha güçleneceğini
düşünüyorum. Bunu bir idari kavram olarak
kullanmadığımızı söylememize rağmen, bunu böyle
almanın bir zorlama yorum ve niyet okuma olduğunu ifade etmek
isterim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
Siz karar yeter
sayısı mı talep ettiniz Sayın Paylan?
GARO PAYLAN (İstanbul)
Hayır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek) (Devam)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı talebi yok.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 27nci maddesinde
yer alan ilişkin kararların alınması ve ibaresinin
ilişkin kararların alınması ile aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Melike Basmacı (Denizli) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önerge
hakkında konuşmak isteyen, Melike Basmacı, Denizli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Basmacı. (CHP sıralarından alkışlar)
MELİKE BASMACI (Denizli)
Sayın Başkan, sevgili vekiller; Sanayinin Geliştirilmesi ve
Üretimin Desteklenmesi Amacıyla
Yok, ben bu konuşmayı
yapamayacağım bugün. Ülkemin her yerinde bu kadar mutsuzluk varken,
gözyaşı dökülürken, belki de açlık grevlerinin, hani o
farkında olmadığınız Semihin, hani o farkında
olmadığınız Nuriyenin bugün grevinin 100üncü günüyken,
bugün ülkemizde gazeteciler içerideyken, ülkemizde mağdurlar varken,
ekonomi sıkıntıdayken, her gün şehit varken ben 27nci
maddede imarla ilgili konuşsam ne yazar? Nasıl olsa konuşsak da
konuşmasak da yürüteceksiniz, o belli. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi bunları
bırakalım da bugün ilk defa, on dört yıldır ilk defa
ülkemin üstündeki karanlıktan bir ışık gördüm. Bugün,
Güvenparkta etiketler, rozetler, hiçbir şey yoktu. Kol kola, ülkesinin
yarınından korkan insanlar vardı. Ben çocukken, benim
zamanımda annelerin kaygıları basitti. Mesela, Çocuğum
hangi okula gidecek?, Acıktı mı?, Top mu oynayacak?, Hangi
komşuma bıraksam? Şimdiyse Şehit düşer mi? ya da
İftiradan içeri girer mi?, Belki de gazeteci olur, başı daha
büyük belaya girer. Şimdi annelerin başı çok daha belada. Ama
bugün, bugün başlayan yürüyüşle, Sayın Genel
Başkanımızın tek başına yürüyerek ve bizler
yanında başladığı yürüyüş ülkemizde umut olacak,
adaleti getirecek. Hani şu, sizin sonunuzda, ihtiyacınız
olduğunda sizi kurtaracak, elinizden tutacak adalet için yürüyoruz
birlikte. Hem de öyle bir yürüyoruz ki, inanın bana, evet, ayaklarımız
ağrıyor bugün, belki güneşten yandık, yüzlerimiz
kırmızı ama ilk defa şuramızda bir kuş öttü
bugün. Ve adalet için, birlikte olabilmek için, şimdi güldüğünüzde
ama zamanında damat olmadığınız için içeri
atıldığınızda sizin de ihtiyacınız olan adalet
için yürüyoruz. Ve belki de çok da fazla konuşmaya gerek yok ama şunu
bilmenizi istiyorum, iki şeyi unutmayın: Bir, bugün burada sizler
milletvekiliyseniz bunu Mustafa Kemal Atatürke borçlusunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Türk milletine borçluyuz.
MELİKE BASMACI (Devamla)
İkincisi ise, burada oturan 550 milletvekili de Türkiye Cumhuriyetinin
yarınından sorumlu, gelecekten sorumlu ve unutmayın sevgili
vekiller, ilahi adaletin zaman aşımı yoktur, size de lazım
olacak.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Basmacı.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
27nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 27nci
madde kabul edilmiştir.
28inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci maddesinde
yer alan geçmemek üzere belirlemeye ibaresinin geçmeyecek şekilde
belirlemeye şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Erdal Ataş Garo Paylan
Gaziantep İstanbul İstanbul
Müslüm Doğan Erol Dora Behçet
Yıldırım
İzmir Mardin Adıyaman
Bedia
Özgökçe Ertan
Van
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci
maddesinin, tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif Ekici Tacettin Bayır
Denizli Gaziantep İzmir
İrfan Bakır Tahsin Tarhan Didem Engin
Isparta Kocaeli İstanbul
Serkan Topal Serdal
Kuyucuoğlu
Hatay Mersin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen, Sayın Serdal Kuyucuoğlu,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
485 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 28inci maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünden beri olumsuz bir
konuyla karşı karşıyayız, uzun süredir zaten, Enis
Berberoğlu arkadaşımız aramızda yok. Evet, bu, nereden
çıktı? Uzun süre önce Sayın Cumhurbaşkanı ne dedi?
Bunu yanlarına bırakmayacağız. dedi. Gerçekten, dün
alınan kararla milletvekili arkadaşımızın yanına
bu bırakılmadı.
Altı yüz yirmi
yıllık bir Osmanlı hanedanının
mirasçılarıyız, doksan dört yıllık da cumhuriyet
deneyimimiz var yani yedi yüz on dört yıllık devlet deneyimi olan bir
ülkeyiz. Bir hukuk devletiyiz. diyoruz ama bugün geldiğimiz noktada
-maalesef, bu benzetme pek hoş değil ama- bir guguk devleti hâline
geldik. Bunun sorumlusu kim? Arkadaşlar diyorlar ki: Seçimler
yapılıyor. Seçimlerin yapılması, bir ülkede demokrasi
olduğunu göstermez. Biliyoruz ki birçok ülkede seçimler
yapılıyor ama bu, o ülkelerde demokrasi olduğunu hiçbir zaman
göstermiyor, göstermeyecek de. Hepimiz biliyoruz, Hitler de 1933te seçimle
gelmişti.
Evet, burada, dört parti
Parlamentoda temsil ediliyor; AK PARTİ bir görüşü temsil ediyor,
Cumhuriyet Halk Partisi başka bir görüşü temsil ediyor,
Halkların Demokratik Partisi ayrı bir görüşü temsil ediyor,
Milliyetçi Hareket Partisi farklı bir renk, hepimiz farklı renkleriz.
Daha fazla renkler olsa zararı mı olur, kötü mü olur? Ülkenin
sorunlarına farklı açılardan bakmamızın ne zararı
var? Birbirimize tahammül etmek zorundayız, aynı ülkenin
insanlarıyız, aynı ülkenin çıkarları için
uğraşıyoruz.
Evet, bugün 16 Haziran,
şanlı 15-16 Haziran işçi direnişinin 47nci yılı.
Evet Hocam, o zaman ben de vardım o yürüyüşlerde. Kırk yedi
yıl geçti; o gün, o tarihlerde milyonlarca işçi, ülkede sokaklara
döküldü. O günden bu yana, işçi sınıfının
sendikalaşmasına ve örgütlenmesine baktığımızda
nereden nereye gelmişiz. Kırk yedi yıl önce milyonları
sokaklara dökebilen işçi sendikaları nerelerde? Yani, kırk yedi
yıl sonra çok daha geri noktalara gitmiş işçi
sınıfının örgütlenmesi.
Evet, yine bugün, 15
Temmuzdan bu yana on bir aylık süre geçti. Bu on bir aylık sürenin
içerisinde darbenin arkası bir türlü ortaya çıkarılmadı,
FETÖcülerin siyasi ayağı bir türlü ortaya çıkarılamadı.
Evet, yine, dün bir önerge verdik FETÖcüler mali yapısıyla nereden
bu kaynakları buluyorlar? diye araştırma yapalım dedik, o
da reddedildi. Hep diyorsunuz ki Biz FETÖcülere karşıyız,
bunlara, bu darbecilere gereğini yapacağız. Ama bunların
araştırılması için her türlü önlemi de engeli de
çıkarıyorsunuz, desteklemiyorsunuz.
Evet, bu darbe sonrası
100 binin üzerinde insan mağdur edildi, hiç alakası olmayan insanlar,
askerî öğrenciler, öğretmenler, akademisyenler, gazeteciler hak,
hukuk, adalet diyenler, ya işlerinden atıldılar ya
açlığa mahkûm edildiler ya cezaevlerine atıldılar ya da
korkuyla yaşıyorlar.
Evet, bu
atılanların yerine, devletin içerisine kendi partililerinizi
yerleştiriyorsunuz. Belli oranda bu olabilir ama hukukun içerisine kendi
adamlarınızı yerleştirirseniz o ülkede adaleti
sağlayamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Devamla) - Bugün gelinen noktada, işte, hukukun, adaletin içerisine
siyasetin girmesi, ülkemizi bu noktaya getiriyor. Bir ana muhalefet
başkanını, maalesef, yürümeye, adalet aramaya zorluyorsunuz. Bu,
ülkenin çıkarına değil; bu, ülkenin hayrına değil.
Şapkanızı önünüze koyun, bir daha, bir daha düşünün lütfen.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kuyucuoğlu.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
talep ediyoruz.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi vardır,
önce yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın Özel, Sayın
Basmacı, Sayın Tarhan, Sayın Aydın, Sayın İrgil,
Sayın Zeybek, Sayın Arslan, Sayın Köksal, Sayın Öz,
Sayın Topal, Sayın Gürer, Sayın Özdemir, Sayın Yüksel,
Sayın Tuncer, Sayın Gökdağ, Sayın Akyıldız,
Sayın Altıok, Sayın Sarıbal, Sayın Çamak, Sayın
Engin.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.26
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - 485 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 28inci maddesi üzerinde
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
485 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
28inci madde üzerindeki
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci
maddesinde yer alan geçmemek üzere belirlemeye ibaresinin geçmeyecek
şekilde belirlemeye şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
konuşmak isteyen Bedia Özgökçe Ertan, Van Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özgökçe
Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN
(Van) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gündemimizde görüşmekte
olduğumuz 485 sıra sayılı üretim reformu
tasarısının 28inci maddesi üzerinde konuşmak üzere söz
aldım.
İfade etmek isterim ki
Toprak Bayramı Haftasında AKPnin meraları,
kıyıları talan etmesinin önünü açan tasarıyı
görüşmek hem bizler açısından hem de Türkiye toplumu
açısından son derece üzüntü vericidir. Tasarıya ve ayrıca bu
maddeye dair görüşlerimizi gerek Komisyon aşamasında gerekse de
muhalefet şerhimiz kanalıyla açıkladık. Ben yargı
bağımsızlığına dair konuşmak istiyorum.
Aslında bugün ve
26ncı Dönem başladığı günden beri, özellikle, en çok
yargı bağımsızlığı üzerine konuşmalar
yapıldı bu kürsüden çünkü bir toplum için ve bir devlet için en
önemli olgulardır. Birey olarak bizlerin devletle ilişkilenmemizin
tek ve en önemli güvencesi adalet ve hukukun üstünlüğü prensipleridir. Bu
prensiplerin hayata geçmesinde sorun varsa, örneğin hukuk üstün değer
olarak tanımlanmıyorsa ya da ele alınmıyorsa ya da
yargı bağımsız değilse yaşamımızı
çevreleyen hiçbir konuda güvencemiz de yoktur. Özellikle yargı
bağımsız değilse kişiye sıkı
sıkıya bağlı temel haklarda ihlallerin yaşanması
kaçınılmazdır. İşte yıllardır süren iktidar
partisi tasarrufları ve yönetim anlayışı, özellikle son iki
yıldır süren güvenlikçi politikalar tüm toplumda yargı
bağımsızlığının ve hukukun üstünlüğünün
tartışılır hâle gelmesinin önünü açmış,
yargıya güveni son derece zayıflatmıştır.
Değerli milletvekilleri,
özellikle partim Halkların Demokratik Partisine ve Demokratik Bölgeler
Partisine yönelik 7 Hazirandaki seçim sonuçlarından sonra
başlatılan tutuklama operasyonları peşin cezalandırma
yöntemine dönüşmüştür. Büyük bir kumpas olduğu yakında da
ortaya çıkacak olan Ceylânpınarda 2 polisin evlerinde öldürülmesi ve
akabinde, 24 Temmuz 2015te çatışmalı sürecin yeniden
başlamasından bu yana partimize yönelik baskılar vekillerimizin
tutuklanmasıyla bambaşka bir evreye taşınmıştır.
Bu tarihten günümüze dek partimize, parti tabanımıza, bileşenlerimize
yönelik gerçekleşen gözaltı ve tutuklamalar: Bu operasyonlar
neticesinde en az 11 bin insan, 11 bin yöneticimiz ve partilimiz gözaltına
alınmış; eş genel başkanlarımızın,
milletvekillerimizin, il ve ilçe yöneticilerimizin, parti üyelerimizin içinde
bulunduğu 3 binden fazla HDPli tutuklanmıştır. Yine, 86
belediye eş başkanımızın dâhil olduğu DBPnin üye
ve yöneticileri bu sayıya eklendiği zaman 5 bin insan, 5 bin gönüllü
ve yöneticimiz tutukludur hâlihazırda. Bu sayısal görüntü bile bir
siyasi partiyi siyaset alanından ceza kanunlarını bile kötüye
kullanarak ve yargı eliyle uzaklaştırma anlayışı
olduğunun en bariz göstergesidir. Yargının yürütmenin
talimatıyla hareket ettiğini biz çok iyi biliyoruz ve görüyoruz; bunu
artık gizleyemeyecek hâle geldiniz. Vekilleri tutukla, beş ay, on ay
ceza ver, istinaf mahkemelerinde çok kısa bir sürede kesinleştir,
sonra vekilliklerini düşür. Belediye başkanlarını tutukla,
görevinden alıp yerine AKP gibi hareket eden devlet memurlarını
kayyum olarak ata; başkanlar, parti yöneticileri uzun süre tutuklu
kalsınlar, davalarını açma, bir gün dava
açtığında ise ağır cezalarla cezalandır. Kusura
bakmayın ama hiç kimse Suçla, suçlulukla mücadele ediyorum. diyemez bu tablo
karşısında. Sadece HDP için atanmış savcı ve hâkimler
var, özel görevli yargı mensupları var. Anlıyoruz ki bu tablo
karşısında durum, Hükûmetin, iktidarın bir tutumudur. Evet,
bu bir tutumdur. Bu, Kürt halkını siyasetten uzaklaştırma
tutumudur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; makul sürede adil yargılanma hakkı
hukukun temel ilkelerindendir ve herkes için geçerlidir. Burada haktan,
hukuktan, özgürlüklerden, taleplerden
Demokratik taleplerin anayasal
güvenceler altında talep edilmesi durumlarında bile öyle
ağır cezalandırmalar uygulanıyor ki ve bu temel ilkelerden
öyle uzaklaşılmış ki ben çoğu zaman bu kürsüde
konuşurken Ya, ne hukuku, ne adaleti! demekten kendimi alamıyorum.
Ne yazık ki milyonlarca insan da benimle aynı durumdadır.
Bu demokratik hukuk
ilkelerini uygulamamanın sebebi olsa olsa bir kesime karşı
düşman hukukunun açıkça uygulanıyor olmasıyla
açıklanabilir diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özgökçe Ertan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 28inci
madde kabul edilmiştir.
29uncu madde üzerinde ikisi
aynı mahiyette olmak üzere toplam üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 29uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 29- 5/6/1986 tarihli ve
3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununun 3 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (r) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"r) "Mesleki
Staj", Yükseköğretim Kurulunca, yükseköğretim kurumlarında
verilmekte olan her düzeydeki alana özgü olarak belirlenen teorik ve
uygulamalı dersler dışında, öğrencilerin öğretim
programlarıyla kazandırılması öngörülen mesleki bilgi,
beceri, tutum ve davranışlarını geliştirmeleri,
sektörü tanımaları, iş hayatına uyumları, gerçek
üretim ve hizmet ortamında yetişmeleri amacıyla işletmede
yaptıkları mesleki çalışmayı;
Mevlüt
Karakaya Kamil
Aydın Ahmet
Selim Yurdakul
Adana Erzurum Antalya
Mustafa Kalaycı Fahrettin Oğuz Tor
Konya Kahramanmaraş
BAŞKAN Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Şimdi aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 29uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo Paylan Erol Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm Doğan Behçet Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
Ziya
Pir
Diyarbakır
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Kazım Arslan İrfan Bakır Tacettin Bayır
Denizli Isparta
İzmir
Serkan Topal Tahsin
Tarhan Akif
Ekici
Hatay Kocaeli Gaziantep
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki iki önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelerle ilgili olarak önerge sahiplerine söz vereceğim.
İlk söz, Diyarbakır
Milletvekili Ziya Pirin.
Buyurunuz Sayın Pir.
(HDP sıralarından alkışlar)
ZİYA PİR
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi -nokta, nokta, nokta- Kanunu Tasarısıyla ilgili ben
konuşacağım, evet.
Şimdi, burada, genel
gerekçede şöyle bir cümle geçiyor, ilk başta: Ülkemizin 2023
hedeflerine ulaşması, yatırım ortamının
iyileştirilmesi, bürokrasinin azaltılması, teşvik ve
desteklerin kritik ve öncü teknolojilere yoğunlaşması -nokta,
nokta, nokta- rekabet gücümüzü artıracak düzenlemeler
yapılmasına bağlıdır. diye böyle bir giriş
yapılmış. Buraya kadar her şey tamam, katılıyoruz,
bizce de olması gereken şeyler. Fakat burada tabii ki kritik ve öncü
teknolojiler deyince insanın aklına hemen dijitalleşme ya da
dijital dönüşüm geliyor. Dördüncü Sanayi Devrimi ya da Endüstri 4.0
4.0
dedim, hâlâ kimse bakmıyor. Bazıları Endüstri 4.0 deyince
futbol skoru sanıyor bunu, böyle kafayı kaldırıyor ama bu
akşam o da yok. Endüstri 4.0 olarak nitelendirilen bilgi
teknolojilerindeki gelişmeler yani dijitalleşme, toplumların
sosyolojik yapısını da kökünden değiştirecek bir
devrim olacaktır. Kaba tabirle, Dördüncü Sanayi Devrimi, otonom cihazlar,
üç boyutlu yazıcılar, robotik cihazlarda yaşanan devrimdir
aslında.
Türkiyenin daha önceki ilk
üç sanayi devriminde gelişimi yöneticilerin beceriksizliği ve
nitelikli insan kaynağı olmadığından
ıskaladığını hepimiz biliyoruz, hepimizin malumudur.
Türkiye bu yeni endüstri devrimine sıkı sıkı
sarılmalı; verimli, etkin, insani, ekolojik üretim
altyapısı oluşturmalıdır. Gelişmiş ülkelerin
İkinci Dünya Savaşı sonrası başlattığı
gelişimi biz de bu devrimle birlikte yakalayabiliriz çünkü yeni
endüstriyel devrimle birlikte bütün iş sahaları yeniden
tanımlanacak, tabiri caizse sınai gelişmişlik
resetlenecek, herkes sıfırdan başlayacaktır, hatta
başlamıştır. Biz ülke olarak, bana göre, biraz geç
kaldık bu konuda. Size, Sayın Bakan, burada çok iş düşüyor
diye düşünüyorum.
Şu an her sektörde yeni
üretim platformları, dijital üretim platformları kurulmaktadır.
Gelişmiş ülkelerle birlikte dünyadaki başlıca bilgi ve
iletişim teknolojileri şirketleri yeni sanayi devriminin
gerektirdiği uygulamaları hızla geliştirmeye
başlamıştır. Büyük üreticiler ise bu teknolojileri üretim
hatlarına entegre ederek verimlilik artışı sağlamaya
başlamıştır.
Birkaç hafta önce Almanyada
BMW şirketini ziyaret ettim. Orada, onların Microsoftla bu dijital
dönüşümü nasıl sağladıklarını gördüm. Gerçekten
heyecanlandırıcı bir durum. Ama Türkiyeye geliyoruz, bu biraz
önce kullandığım kavramları, sizin
kullandıklarınızı TÜBİTAK da kullanıyor.
TÜBİTAK da Türkiye'nin hedeflerine ulaşması için
geliştirilmesi kritik ürün ve teknolojilerden bahsediyor ve hedeflerden bahsediyor.
Bu hedeflere 10 tane hedef koymuş. Bunları, değerli
arkadaşlar, dijitalleşmeyle ilgili, bütün Batılı
ülkelerdeki lise kitaplarının giriş kısmında
okuyabilirsiniz. TÜBİTAK, Sayın Başkan, bunları
almış, copy-pastele kendi sayfasına koymuş. Bu normaldir
herhâlde, hayvanat bahçesinden bir müdürü alıp da orada başka bir
merkezin müdürü yaparsanız. Size o sayfadan bir iki projeden bahsetmek
istiyorum, TÜBİTAKın sayfasından:
1) Bir selam da bizden size
selamünaleyküm projesi,
2) Kötü söz söyletilen kavanoz projesi,
3) Tillo evliyalarının
kerametleri projesi,
gibi böyle
şeyleri o sayfalara koymuşlar, ne alakası var?
4üncüsü biraz daha uygun
TÜBİTAKa diye düşünüyorum.
Bence biraz daha ciddi, biraz
daha samimi olmak lazım. Her ne kadar Sayın Başbakan yeni nesil
bilgisayar ve kılavuz sistemiyle ilgili Çok uğraşmayın bu
konularla, kafayı sıyırırsınız. diyorsa da
Sayın Bakan, bence, inovasyon ve dijitalleşme
bakanlığının süratle kurulması lazım. Bu da bizim
size HDP olarak bir önerimiz olsun.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Pir.
Aynı mahiyetteki ikinci
önerge hakkında söz isteyen Serkan Topal, Hatay Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Topal.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Topal, siz biraz
önce aslında zamanında geldiniz. Yalnız, Sayın Basmacı
konuşmasını bir buçuk dakika erken bitirince siz sanki geç
kalmış gibi gözüktünüz ama ben biliyorum, siz çok dakiksiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay)
İlginize teşekkür ederim. Saygılarımı sunuyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle staj kapsamı
daraltılıyor, yargıyla yüksekokul öğrencisinin
kazandığı haklar bu maddeyle ortadan
kaldırılıyor. Biz Komisyonda değişiklik önergesini
vermemize rağmen reddedildi. Bu yüzden, biz CHP olarak buna
karşıyız.
Sayın milletvekilleri,
Hükûmetin ileri demokrasi söylemleriyle başladığı
yolculuk, 20 Temmuzda bindiğimiz OHAL treninde devam ediyor. İkinci
Yasama Yılının sonuna geldik ve hâlâ demokrasiye ait bir yaşam
belirtisi maalesef yok. On bir ayın sonunda on binlerce insan ihraç
edildi, on binlercesi açığa alındı, binlercesi
tutuklandı. Temel hak ve özgürlükleri için mücadele eden insanlar ya
terörist olmakla ya da terör örgütüne destek vermekle itham edilerek derdest
edildi.
Değerli milletvekilleri,
eğer bir ülkede toplum adalete olan inancını yitirirse o ülkede
hiç kimse kendini güvende hissedemez. Eğer bir ülkede adalet duygusu
zedelenirse bir arada yaşama arzusu kaybolur, barış ortamı
bozulur ve hoşgörü ortamı maalesef yok olur. Bu yüzden, toplumu
kutuplaştırmaktan vazgeçin ve hukuku herkese eşit bir
şekilde uygulayın.
Sayın milletvekilleri,
geçenlerde -Resmî Gazeteden- içinde Fetullah Gülenin de olduğu 130
kişinin Türk vatandaşlığından
çıkarılacağına dair bir haber okuduk. Sahiden bunun ne
anlama geldiğini biliyor musunuz, bilmiyor musunuz? Eğer bunu
biliyorsanız ve sonucunun ne olduğunu biliyorsanız durum vahim,
eğer bilmiyorsanız, bilmeden bürokrat
aracılığıyla bir liste sizin elinize verildiyse bu daha da
vahim. O zaman FETÖyü uzakta aramayalım, sizlere bu aklı verenden
lütfen bir an önce başlayın. Bu eyleminizden Fetullah Gülenin
iadesinin istenmediği açıkça belli oluyor.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyenin, Katar konusunda sorunun bir parçası olacak
açıklamalardan ve yaklaşımlardan kaçınmasını
ısrarla tavsiye etmemize rağmen, iktidar Suriyede olduğu gibi
ülkemizi krizin tarafı hâline getirmeye çalışmıyor mu?
Mehmetçikin Katarda ne işi var, soruyorum sizlere? İktidar
sahipleri derhâl İhvan sevdasından vazgeçmeli ve aklıselimle
hareket etmelidir. Mehmetçik Katara güç katar ancak Türk Silahlı
Kuvvetlerinin İhvan sevdasına siper olması Türkiyeye
gözyaşından başka bir şey katmaz. Dışişleri
Bakanı Sayın Çavuşoğlu Katarda kuracağımız
üssün amacı bütün Körfez ülkelerinin güvenlik ve istikrarına
katkı yapmaktır. diyor. Peki, sormazlar mı adama: Bölgenin
güvenliğini kime karşı sağlayacaksınız? Hedef
ülke neresidir? Siz, Orta Doğunun jandarması mısınız?
Bırakın Körfez ülkelerinin güvenliğini sağlamayı da
siz önce Türkiye'nin güvenliğini sağlayın, siz önce kendi
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini
sağlayın. Siz daha, Batmanın Kozluk ilçesinde teröristlerin
silahlı saldırısında olay yerinden geçerken
kurşunların hedefi olan ve hayatını kaybeden öğretmen
Aybüke Yalçını koruyamadınız. Bu millet size çoluk
çocuğunu bodyguard yapın diye oy vermedi.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Öldürene de birkaç laf et!
SERKAN TOPAL (Devamla) - Bu
millet size Katarın çölüne Mehmetçiki gönderin diye oy vermedi. Bu
milletin anaları çocuklarını Katara, Rakkaya, Suriyeye
göndermek için doğurmadı. Bu milletin anaları
çocuklarını bu millet için, bu bayrak için, bu vatan için, bu devlet
için ve Türkiye için büyüttü, nokta. (CHP sıralarından
alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) -
Aybükeyi kim öldürdü? Kim öldürdü, onu niye söylemiyorsun? Ama onu söylemeye
cesaretin yok.
SERKAN TOPAL (Devamla) - Son
olarak buradan, Kuvayımilliyenin başkentinden, Ankaradan
İstanbula özgürlüğü, eşitliği, barışı,
kardeşliği, adalet meşalesini taşıyan Anadolunun
Kemaline bir kez daha bin selam ve bütün yoldaşlarımıza.
Saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Topal.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sayı yeterli değil efendim.
BAŞKAN Yani ben
önergeleri henüz daha sunacağım demedim Sayın Özel.
Evet, aynı mahiyetteki
iki önergeyi oylarınıza sunacağım.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
talep ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Oylamadan önce
bir yoklama talebi vardır, yoklama işlemini
gerçekleştireceğim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sayın yeterli değil efendim şu anda.
BAŞKAN - Sayın
Özel, Sayın Basmacı, Sayın Tarhan, Sayın Bekaroğlu,
Sayın Akyıldız, Sayın Arslan, Sayın Köksal, Sayın
Zeybek, Sayın Gürer, Sayın Özdemir, Sayın Tuncer, Sayın
Engin
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Dışarıdan gelen olabiliyormuş demek ki!
BAŞKAN - Sayın Öz,
Sayın Altıok, Sayın Çamak, Sayın Sarıbal
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Efendim, yine eksik, yine eksik.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, 20 kişi yok, 20 kişi
aynı zamanda kalkmak zorunda.
BAŞKAN - Sayın
Kuyucuoğlu, Sayın Bakır, Sayın Yüksel, Sayın
Tanrıkulu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sayın Başkan, 20 kişinin aynı anda kalkması
lazım. Efendim, yoklama talep edildiği zaman 16 kişi vardı
burada.
BAŞKAN Yoklama için
iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 29uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 29- 5/6/1986 tarihli ve
3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununun 3 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (r) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"r) "Mesleki
Staj", Yükseköğretim Kurulunca, yükseköğretim kurumlarında
verilmekte olan her düzeydeki alana özgü olarak belirlenen teorik ve
uygulamalı dersler dışında, öğrencilerin öğretim
programlarıyla kazandırılması öngörülen mesleki bilgi,
beceri, tutum ve davranışlarını geliştirmeleri,
sektörü tanımaları, iş hayatına uyumları, gerçek
üretim ve hizmet ortamında yetişmeleri amacıyla işletmede
yaptıkları mesleki çalışmayı;
Mevlüt Karakaya (Adana) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu
değişiklikle stajın hangi amaçla
yapıldığının tanımı
yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
29uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
29uncu madde
kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 30uncu maddesinde
geçen birimlerinde ibaresinden sonra gelmek üzere staj ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif Ekici Tahsin
Tarhan
Denizli Gaziantep
Kocaeli
İrfan Bakır Tacettin
Bayır Sibel
Özdemir
Isparta İzmir İstanbul
Yaşar
Tüzün
Bilecik
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 30uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Erdal Ataş Müslüm
Doğan
Gaziantep İstanbul
İzmir
Garo Paylan Erol
Dora Behçet
Yıldırım
İstanbul Mardin Adıyaman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Mahmut Toğrul, Gaziantep Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakanım; şimdi, biz dün bir madde geçirdik. Üniversite
öğretim üyeleri, doçentler, profesörler buradan emekli olunca
üniversitelerine döndüklerinde çift maaş alıyorlar.
İtirazım bununla ilgili değil. Sayın Başkan,
bilirsiniz, akademik dünyanın yükünü araştırma görevlileri çeker
ama araştırma görevlilerini ne yapıyoruz değerli
arkadaşlar, öğretim üyesi arkadaşlarım? Bakın,
özellikle, yüksek lisans, doktoralarını bitirdikten sonra yüzde
80ini sokağa alacağız, yüzde 20sini neye göre
alacağımız çok açık kriterlere bağlı değil.
Yüzde 80ine, yüksek lisans, doktorasını bitirdikten sonra yani 27-28
yaşına gelmiş bir gencimize Buyurun sokağa
çıkın, ne yapıyorsanız yapın. diyeceğiz.
Sayın Bakan, 33/Ayla alalım, size teklif ediyoruz; tüm
araştırma görevlilerimizi bir yıllığına, hatta
iki yıllığına gelişmiş bir üniversiteye
gönderelim, orada bilgisini, görgüsünü artırsın ama iş
güvencesini mutlaka verelim araştırma görevlilerine.
Bir taraftan kendimize
iltimas geçiyoruz ama bir taraftan, akademik dünyanın en önemli
adımına, en büyük yükünü çekenlere bu kadar kötü davranıyoruz.
Değerli arkadaşlar, gerçekten, bu bir çifte standarttır, bunun
kabul edilebilir hiçbir tarafı yoktur. Onun için, lütfen, 19uncu maddeye
bağlı ek madde 38 bu taslaktan mutlak şekilde
çıkarılmalıdır Sayın Başkan.
İkincisi: Kıyı
Kanunu. Bakın, çok iyi bir şey yaptık, zeytinlikleri
kurtardık, meraları kurtardık da Kıyı Kanununu bir
maddeyle deliyoruz. Sayın Bakanım, gelin bundan vazgeçin, bizler de birbirimize
yardımcı olalım. Bakın, bu saatte bu tartışmalarla
ne kaliteli yasa çıkar ne yaptığımız işin
farkına, ayırdına varırız ne de hazzını
alırız. Onun için, sizden ısrarla istirham ediyorum: Tüm
arkadaşlarım, değerli arkadaşlar; bakın,
araştırma görevlilerine yaptığımız kötülüğü
Bir taraftan, dün gece kendimize bu iltiması geçiyoruz, bugün ise
araştırma görevlilerini böyle bir durumda bırakıyoruz. Ben
milletvekili olduğumda ilk kanun teklifim 50/D maddesinin
kaldırılmasıydı değerli arkadaşlar. Ama
şimdi, bakıyoruz ki biz 50/D kaldırılsın derken
33/Ayı tamamen devreden çıkarıyor ve araştırma
görevlisinin kaderini iki dudak arasına bırakıyoruz, hiçbir
objektif kriter yok. Orada esnek bir şey var Sayın Bakan, işte
kalite standartlarına, bilmem neye göre belirlenecek. Bu tamamen Bizden
olan buyursun, kadrosunu alsın; bizden olmayan yüzde 80 de buyursun,
açıkta kalsın. 27 yaşına, 28 yaşına gelmiş,
bu kadar emek vermiş kişileri sokağa bırakmak doğru
değildir.
Değerli arkadaşlar,
bilim ticari bir iş değildir, mutlaka ticari boyutu vardır ama
illaki para getirecek bir şey değildir. Örneğin, biz bu ülkenin
florasını, faunasını Para getirmiyor. diye
çalışmayacak mıyız değerli arkadaşlar? Biz bu
ülkenin coğrafyasını, jeolojisini araştırmayacak
mıyız? Bunlara illaki Ne kadar para getirir? diye, Sanayinin ne
kadar hizmetinde olur? diye bakarsak doğru yapmış olmayız.
Bunu önemsemeliyiz ama her şeyi bu kriterlere
bağlamamalıyız. Onun için, bilime sadece bir ticari
mantıkla bakarsanız bu ülkeye iyilik yapmış
olmazsınız.
Sayın Bakan, o
açıdan, bu iki maddeyi lütfen çekin ve gerçekten bizler de bu torba
yasanın ilerlemesine katkıda bulunalım. Biz kendimiz için bir
şey istemiyoruz, bakın, gençlerimiz için istiyoruz ve
kıyılarımız için istiyoruz.
Trabzonda yaşayan
arkadaşlarımız, kıyılarımızda oteller dike
dike neredeyse denize girecek bir yerimiz kalmadı. İmara açtık
tüm kıyılarımızı. Bakın, bir yerden delersek
bunun devamı gelir, bunu durduramayız.
Sayın Bakan, onun için,
tekrar tekrar söylüyorum, bu iki yasayı gelin, çekelim. Bu ülkenin
geleceğine, gençlerimize kötülük yapmayalım diyorum, saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Toğrul.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 30uncu maddesinde
geçen birimlerinde ibaresinden sonra gelmek üzere staj ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sibel Özdemir (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Sibel Özdemir, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özdemir.
(CHP sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 30uncu maddesi üzerine söz aldım, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Elbette, öncelikle
İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlunun kendisinin, gazetecilik
mesleği gereği yapılan bir haberle ilgili gerçekçi, somut
kanıt, delil olmadan çok ağır bir kararla karşı
karşıya kalması hepimizi çok üzmüştür. Biz elbette,
Parlamentoda hukuksuzlukları, adaletsizlikleri ve haksız
mağduriyetleri anlattık, anlatmaya da devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri,
tasarıda eğitimle ilgili maddeler tali olarak Millî Eğitim
Komisyonunda görüşüldü, muhalefet şerhi yazıldıktan sonra,
bir hafta sonra Sanayi Komisyonunda tasarıyla ilgisiz, eğitimle
ilgili birçok madde eklendi. Bunlar içerisinde ismi değiştirilen
üniversiteler, üniversitelere kadro tahsisi gibi
Ancak bunların
içerisinde en önemlisi olan, görevlerinden istifa ederek yasama görevlerinde
bulunan bir kısım iktidar partili öğretim üyelerine
istediği üniversitede kadro ve dahası çift maaş imkânı
sağlayan madde, eşitlik ilkesine ve benim de içlerinde olduğum
gibi kadro bekleyen binlerce genç bilim insanına çok büyük bir
haksızlıktır. Yıllardır kadro bekleyen genç
akademisyenler adına, ilgili değişikliği yapan
tasarıdaki maddenin tekrar düzenlenmesi konusunu vicdan ve takdirlerinize
sunuyorum. Kaptıkaçtı anayasanın yapıldığı
ve kanunsuz, gayrimeşru Anayasanın yürürlüğe girdiği
ülkemizde yasaların da kaptıkaçtı yasa maddeleriyle, kanun
tasarılarıyla anılması çok doğal oldu tabii ki.
Değerli milletvekilleri,
tasarıda sanayi sektörünün rekabet edebilirliğiyle ilgili ve
nitelikli insan kaynağı, YÖK ve üniversitelerin yapısıyla
ilgili düzenlemeler yer almaktadır. Üzerinde konuştuğum 30uncu
maddeyle 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunundaki uygulamalı
eğitim yapan ve ödenek, ücret alan ortaöğretim öğrencilerine ek
olarak yükseköğretim öğrencileri de eklenmiştir. Evet, bu yasa
tasarısında, bazı bölümlerde yükseköğretim yapan
öğrencilere de uygulamalı eğitim zorunluluğu
getirildiği için böyle ek bir düzenlemenin yapılması
gerekiyordu. Ancak ben, milletvekilimizin tutuklanması esnasında
Genel Kurul çalışmalarına ara verilince üzerinde konuşmam
gereken bir maddeyi konuşamadım. Bu madde de bilimsel
araştırma projelerinde görevlendirilecek yüksek lisans, doktora
programlarındaki öğrencilerin ödenekleriyle ilgili bir düzenleme
içermekteydi. Genç akademisyen adayları için gerçekten önemli bir
düzenleme ancak bunun dışında, genç bilim insanlarının
özlük haklarının güvence altına alınması, objektif
performans kriterlerini gözeten ve liyakati esas alan atama kriterlerine tabi
olmaları, özgür ve baskı altında olmadıkları,
çağdaş ve demokratik üniversiteler ama değerli milletvekilleri,
elbette en önemlisi hukukun üstün, adaletin bağımsız
olduğu, demokrasisi güçlü bir ülke olmanın önemini dikkatlerinize
sunuyorum.
Bugünün
sanayileşmiş ve başarılı kalkınma hamleleri yapan
ülkelerinin kalkınma süreçlerinde özellikle üniversitelerinin ve
akademisyenlerinin bilim, bilimsel araştırma üretme
performansları, akademik ve bilimsel anlamda özerk ve özgür kurumsal
yapıları çok önemlidir.
Tasarıda YÖKle ilgili
önemli kurumsal değişiklikler getirilmektedir. Bu düzenlemelerin YÖK
ve üniversitelerin kendi yapılarından kaynaklanan sorunlara çözüm
üretmesini ve iktidarların baskılarından, özellikle ideolojik ve
siyasi baskılardan kurtularak yaratıcı, sorgulayan ve nitelikli
bilgi ve insan kaynağı yaratmasını ve gerçekten en
önemlisi, bugün hepimizin karşı karşıya
kaldığı en önemli sorun olan genç işsizlere üniversitede
işsizliğe çözüm noktasında bir adım olmasını
elbette umuyoruz ve bekliyoruz çünkü on beş yıldır eğitim
politikasını tek başına yöneten bu iktidar temel
eğitim ve akabinde yükseköğretimde kalıcı ve köklü çözümler
getiremediği gibi, üniversitelerin bilim insanlarının akademik
özgürlükleri, kadrolaşma, liyakat sorunları ve son olarak da sorgusuz
tutuklamalar ve ihraçlar süreci
Neticede,
iktidarınız döneminde üniversitelerin sayısal
artışı dışında, bilim üretme kapasiteleri
hızla gerilediği gibi maalesef çağdışı
kaldılar. Evrensel bilim dünyasından da hızla
uzaklaşmaktayız. Bu iktidar devam ettikçe, işte dünya dördüncü
sanayi devrimine geçerken biz hâlâ çöken eğitim sistemimizi torba
yasalarla, eklemelerle ve kaptıkaçtı maddelerle konuşmaya devam
ediyoruz.
Geçtiğimiz süreçte, biz
Parlamento üyelerinin en büyük sorumluluğu ve Cumhuriyet Halk Partisinin
de en büyük hedefi, köklü bir eğitim reformu ve istihdam stratejisi
olmalıdır ve özgür, evrensel bilim dünyası ile çağdaş
üretim ve refah düzeyiyle ülkemizi hızla bütünleştirmektir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özdemir.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
30uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
30uncu madde
kabul edilmiştir.
31inci madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 31inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Faruk Çaturoğlu İsmail Aydın
Kayseri Zonguldak
Bursa
Özcan Ulupınar Ahmet Hamdi Çamlı Hüseyin Özbakır
Zonguldak İstanbul
Zonguldak
MADDE 31- 4/4/1990 tarihli ve
3621 sayılı Kıyı Kanununun 6 ncı maddesinin dördüncü
fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
"e) Trabzon ve Zonguldak
illerinde 24/5/1933 tarihli ve 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu
kapsamında kalan sağlık tesisleri hariç olmak üzere,
Sağlık Bakanlığının önerisi ve Bakanlar Kurulunca
alınacak kamu yararı kararı doğrultusunda kurulacak
sağlık tesisleri ve alternatif alan bulunmaması durumunda
9/1/2002 tarihli ve 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununa göre
kurulan, işletilen ve mevcut en iyi teknikleri kullanan endüstri bölgeleri,
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 31inci maddesine
(e) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (f) bendinin
eklenmesi hususunda gereğini arz ve teklif ederim.
Fahrettin Oğuz Tor Erkan Akçay Erhan Usta
Kahramanmaraş Manisa Samsun
Deniz Depboylu İzzet
Ulvi Yönter
Aydın İstanbul
f) Samsun ilinde, 9/1/2002
tarihli ve 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununa göre kurulan,
işletilen ve yatırımları asgari olarak stratejik
yatırım teşviklerinden yararlanan medikal, biyomedikal ve
tıbbi cihaz ileri teknolojik endüstri bölgeleri,
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 31inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Erdal Ataş Müslüm Doğan
Gaziantep İstanbul İzmir
Garo Paylan Erol
Dora Behçet
Yıldırım
İstanbul Mardin Adıyaman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen Erdal
Ataş, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ataş. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERDAL ATAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar sahiplerinin yasa yapma
anlayışı tersten işlediği için, maalesef, torba
yasalarla coğrafyamızdaki değişmesi gereken yasaların
tümü güçlendirilmeye çalışılıyor, korunması gereken
yasalarsa delinmeye çalışılıyor; böyle ters bir tutumu söz
konusu mevcut iktidarın. 12 Eylülden kalan yasaların tümü yetersiz
görülüyor gelinen aşama içerisinde. Bunlar, KHKlar ve OHAL maddeleriyle
güçlendiriliyor. Onlar yetmiyor, burada da torba yasalar içerisinde
işçilere yönelik hak gasbını içeren, biraz, bir parça emekten
yana olan ya da geliştirilen, bunun üzerine mücadelelerle geliştirilen,
meralara yönelik yani doğamıza, ekolojimize yönelik, ne kadar hak
varsa bunların bir bütününe yönelik yoğun bir hak gasbı siyaseti
uygulanıyor; nerede antidemokratik yasalar varsa 12 Eylülden kalan,
faşist olan, ayrımcı olan, ırkçı olan, bu
yasaların tümü de güçlendirilmeye çalışılıyor. Yani
askerlerin yetkileri artırılıyor, demokratik alanda muhalefetin
sesi kısılmaya çalışılıyor, insanlara yönelik
getirilen yeni yasalarla tutuklamalar, saldırılar, baskılar diz
boyu, şu an ilerliyor. Ama tersten, sadece bu bir iki hafta içerisinde
meralara yönelik, işçi haklarına yönelik -tazminat haklarına
yönelik- yine zeytinliklere yönelik, kıyılara yönelik yani her
şeye yönelik de bu yasaların tümü, maalesef, halkların zararına
bir şekilde geliştirilmeye çalışılıyor.
Bugün iktidarın
değiştirmek istemediği yasalar sonucunda bu ülkedeki
milletvekilleri içeride; dün, birisi daha yine aynı şekilde
tutuklanarak içeri atıldı. Ondan önceki süreçte gazeteciler,
aydınlar, bu ülkedeki akademisyenler, bunların bir bütünü muhalefetle
birlikte susturulmaya çalışılıyor. Bir yıldır bu
ülkede KHK ve OHALlerle ülkedeki demokrasi güçleri susturuluyor. 12 Eylülü
değiştireceğim. diyen güçler maalesef, onu daha da
güçlendirerek devam ettirmeye çalışmaktadırlar.
Bunun yanında,
dediğim gibi, halkın ortak değerleri olan, aslında bu
ülkenin ekonomisini ve geleceğini de garanti altına alan bütün
noktalara yönelik ise yandaşlara, bir şekilde tanıdık
işverenlere, sermaye kesimlerine peşkeş çekecek yasalar
torbaların içine doldurularak önümüze getirilmiş durumda. Bir tanesi
de, maalesef, halka ait olan kıyı şeritlerinin oralara çivi
çakılmayacak, halkın tümü bunların tümünü ortak
değerlendirecek; burada en küçük bir engel, çukur, yapı, herhangi bir
inşaat yapılmayarak insanların burada eşit koşullarda
yararlanmasını sağlayan yasaların tümü getirilen bu
tasarıyla
Şimdi de Trabzonda, Zonguldakta, diğer yerde
herhangi bir işletmenin veya bir sermayedarın cebini doldurmak için,
hatta bir de orada ihtiyaç olmamasına rağmen, böyle bir
değerlendirmeyle maalesef Bakanlar Kurulu kararıyla bu meseleyi
geçirerek
Bundan sonraki süreçte de kıyılarımızda
yarın bir gün İstanbuldaki isteyecek, İzmirdeki isteyecek,
Antalyadaki isteyecek, bunların bir bütünü isteyerek Bakanlar Kurulu da
elde etmiş olduğu bu yasayla kıyılarımızda yani
8.500 kilometre olan bu kıyılarımızın tümünde, oradaki
tabiatın tümünü halkın ortak değerlerini, oradaki doğal
zenginliklerin tümünü tahrip ederek oralara işletmeler, işte ihtiyaç
dışı olan hastaneler ve benzerlerini yapacaklar.
Zonguldaktaki mesele de
gerçekten ihtiyaç olmuş olsa olur. Yani asıl yapılmak istenen
kesinlikle Zonguldaklının sağlık ihtiyacını
gidermek filan değil çünkü Zonguldaktaki Tabip Odasının yaptığı
açıklamaya göre oradaki hastaneler yeterli. Varsa eksiklik, elde var olan,
işte Bakanlar Kurulu bu ortaklaşa yapmış olduğu,
kamu-özelle yapmış olduğu bütün bu değerleri yani o
paranın tümünü oradaki hastanelerin zenginleştirilmesi, varsa
eksikliklerin giderilmesi üzerine kullanabilir; hastanelerin
alanlarını, koşullarını genişletebilir ama durum
o değil. Bu yasayı geçirerek, Orada ihtiyaç var. diyerek, Bakanlar
Kurulunun eline böyle bir yasa geçirip kıyılarda bundan sonraki
süreçte nerede iyi bir alan varsa bunların tümünü beleş bir
şekilde
Çünkü gidip parayla yer almak yerine; belediyelerle, oradaki
valiliklerle anlaşarak bu meseleyi çözmek beleş olan halkın
meralarını, kıyılarını, zeytinliklerini bir
şekilde sömürmeye, küçük birkaç tane işletmeye sunmaya
çalışmaktadırlar. Bu tamamen yandaş siyasetidir, sermaye
yanlısı bir tutumdur; çevre yanlısı değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERDAL ATAŞ (Devamla)
Bu, ülkemizin coğrafyasındaki halkların da değerlerini
tahrif etmektir. Hükûmet bir an önce bu tutumdan vazgeçmeli ve bu yasayı
geri çekmelidir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ataş.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 31inci maddesine
(e) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (f) bendinin
eklenmesi hususunda gereğini arz ve teklif ederim.
f) Samsun ilinde, 9/1/2002
tarihli ve 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununa göre kurulan,
işletilen ve yatırımları asgari olarak stratejik
yatırım teşviklerinden yararlanan medikal, biyomedikal ve
tıbbi cihaz ileri teknolojik endüstri bölgeleri,
Erhan Usta (Samsun) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Erhan Usta, Samsun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Usta.
(MHP sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının
31inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz
önerge üzerinde konuşmak üzere söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Şimdi, bu madde, Trabzon
ilinde kıyıda sağlık tesisleri ve endüstri bölgesinin
kurulmasına müsaade eden bir madde. Bizim önergemiz de esas itibarıyla,
buraya yeni bir bent ekleyerek, Samsun ilinde de medikal, biyomedikal ve
tıbbi cihaz ileri teknolojik endüstri bölgesinin kurulmasına imkân
veren bir önergedir. Bu özelliğiyle baktığımızda,
aslında bu, Türkiyede bir ilk olacaktır. Çünkü bizde endüstri
bölgesi çok. Endüstri bölgelerinin çok iyi işlediğini ifade etmek
aslında çok da mümkün değil işin doğrusu. Ancak tematik ve
bir konuya odaklanmış bir endüstri bölgesinin kurulmasını
biz burada amaçlıyoruz. Çünkü sürekli üretimin
artırılması diyoruz, bütün kalkınma planları ve bütün
Hükûmet programları bunun üzerine kurulmuş. Yüksek teknolojili
üretim diyoruz, katma değeri yüksek üretim diyoruz; bunları bugüne
kadar gerçekleştiremedik çünkü somut projelerle aslında
halkımızın karşısına çıkamadı iktidar.
Burada tabii, Samsun iline
yönelik verilmiş gibi gözükse de aslında bu bir Türkiye projesi.
Bunun Samsun olmasının özelliği şundan kaynaklanıyor:
Samsunda özellikle tıbbi cihaz üretiminde ciddi bir potansiyel var, ciddi
bir bilgi var. Bu bilgiyi ve bu üretim potansiyelini, bu beceriyi daha ileri
boyutlara taşımak, daha teknolojik üretime kavuşturmak
amaçlı olarak verilmiş bir önergedir. Yani eğer, inşallah
Genel Kurul bunu kabul ederse burada bir ileri medikal, biyomedikal ve
tıbbi cihaz ileri teknolojik üretim endüstri bölgesi kurulması
durumunda, Türkiye açısından ihtiyaç duyduğumuz ve ciddi olarak
ithalat yaptığımız medikal ürünlerde ciddi bir üretim
potansiyeline Türkiye kavuşacaktır.
Şimdi, ilk olduğunu
söyledim, sadece Türkiye'de değil, aslında coğrafyada da bu
anlamda, tematik endüstri bölgesi anlamında bu bir ilktir.
Şimdi, burada, tabii Ne
getirecek? diye baktığımızda
Burada zaten kısmi bir
kümelenme var. Ancak bunlar kümelenme mantığı içerisinde hareket
eden tesisler değil. Burada eskiden beri gelen bir üretim var,
yaklaşık otuz beş yıl geçmişi olan ve çok ciddi bir
üretim var. Mesela buradaki firmalar üretimlerinin yüzde 60ını ihraç
ediyorlar. İhraç ediyorlar fakat şöyle de garip bir durum var:
Burada, tabii, bir formatı olmadığı için
Mesela ameliyat
için bir setin bir parçasını, iki parçasını biz burada
üretiyoruz, onu 5 dolara satıyorsak aynı ürettiğimiz mal bize
setin içerisinde 100 dolar olarak geri geliyor -beş kat, on kat- kendi
ürettiğimiz malı ülkemize geri alıyoruz.
MR cihazları
üretemiyoruz, tomografi cihazları üretemiyoruz. Bunların hepsini
üretmeye yönelik bir fikirdir. Bunun bu anlamda ben çok önemli olduğunu
düşünüyorum çünkü buradaki kümelenmeyle bir defa maliyet
açısından ciddi bir avantaja kavuşacağız.
Laboratuvarlar açısından, ortak kullanımlar, AR-GE merkezleri,
ham madde alımındaki ortak yapılar, depo
kullanımındaki, yan tesislerdeki ortak yapılar
firmalarımıza ciddi bir rekabet avantajı sağlayacaktır.
Yine, tanıtım ve pazarlama konusundaki yetersizliklere ortak çözümler
geliştirilecektir. Markalaşma anlamında burada önemli bir mesafe
katedilecektir. Az önce söyledim, fason olarak üretiyoruz, ürettiğimizi
yurt dışına verdiğimiz fiyatın beş on katına
geri alıyoruz. Hâlbuki kendi markamızla üretim yapma imkânına
burada kavuşacağız. Yine, tabii, rekabet etmek bilgi ve yeni
teknoloji üretmekle mümkün oluyor. Buradaki temel amacımız da bilgi
ve yeni teknolojinin üretilmesi. Bu AR-GE çalışmalarını
desteklemek, ticarileşmeleri sağlamak için üniversite ile firmalar
arasında köprü oluşturmak ve firmalara destek ve
danışmanlık olanakları sağlamak bu kümelenmenin temel
hedefi olacaktır. Bu anlamda baktığımızda, bu önerge
Türkiye açısından son derece önemli bir önergedir, üretim potansiyeli
açısından önemlidir. Tabii, Samsun ve Karadeniz için de ayrıca
önemini söylemeye, ifade etmeye mutlaka gerek yok.
Şimdi, Onuncu
Kalkınma Planının temel kurgusu üretimin
artırılması, ithalat
bağımlılığının
azaltılmasıdır. Buna hizmet edecek, buna tamamıyla hizmet
edecek bir önergedir. Ben önergemize, özellikle Bakanlıktan, Komisyondan
ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan da destek beklediğimizi ifade
etmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Usta.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Erhan
Bey, bizden istemiyor musunuz?
ERHAN USTA (Samsun) Sizden
elbette, siz zaten veriyorsunuz.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 31inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özcan Ulupınar (Zonguldak) ve
arkadaşları
MADDE 31- 4/4/1990 tarihli ve
3621 sayılı Kıyı Kanununun 6 ncı maddesinin dördüncü
fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
"e) Trabzon ve Zonguldak
illerinde 24/5/1933 tarihli ve 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu
kapsamında kalan sağlık tesisleri hariç olmak üzere,
Sağlık Bakanlığının önerisi ve Bakanlar Kurulunca
alınacak kamu yararı kararı doğrultusunda kurulacak
sağlık tesisleri ve alternatif alan bulunmaması durumunda
9/1/2002 tarihli ve 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununa göre
kurulan, işletilen ve mevcut en iyi teknikleri kullanan endüstri
bölgeleri,
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Kıyılarımızda
yer alan illerdeki coğrafi şartların zorluğu ve uygun
alanların bulunmaması veya kıyı alanının
yetersizliği nedeniyle kaynakların etkin kullanımını
sağlamak, bölgesel kalkınma hedeflerine ulaşmak,
uluslararası rekabet ortamında yatırımcımıza
avantaj sağlamak amaçlarıyla Bakanlar Kurulu kararıyla
kıyı dolgu alanlarda mevcut en iyi teknikleri kullanan endüstri
bölgesi ile 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu kapsamında
kalan sağlık tesisleri hariç olmak üzere, Sağlık
Bakanlığının önerisi ve Bakanlar Kurulunca alınacak
kamu yararı kararı doğrultusunda kurulacak sağlık
tesislerinin kurulması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
31inci maddeyi önergeyle
yapılan değişiklik doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
31inci madde kabul
edilmiştir.
Trabzon ve Zonguldak illerine
hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
32nci madde üzerinde ikisi
aynı mahiyette olmak üzere toplam üç önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 32'nci maddesinde "Bu araziler Devletin hüküm
ve tasarrufu altındadır, özel mülkiyet konusu olamaz cümlesinin
"Bu doldurma ve kurutma yapılan araziler Devletin hüküm ve tasarrufu
altındadır, özel mülkiyet konusu olamaz şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor Erkan Akçay Erhan Usta
Kahramanmaraş Manisa Samsun
Deniz
Depboylu İzzet
Ulvi Yönter
Aydın İstanbul
BAŞKAN Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki
önergeleri okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 32nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm Doğan Behçet
Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
Ziya Pir Nihat
Akdoğan
Diyarbakır Hakkâri
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Kazım Arslan Akif Ekici Tahsin
Tarhan
Denizli Gaziantep Kocaeli
İrfan Bakır Tacettin
Bayır Didem
Engin
Isparta İzmir İstanbul
Yaşar
Tüzün
Bilecik
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelerle ilgili söz talep eden sayın milletvekillerine söz
vereceğim.
İlk konuşmacı
Nihat Akdoğan, Hakkâri Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Akdoğan. (HDP sıralarından alkışlar)
NİHAT AKDOĞAN
(Hakkâri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 32nci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Anayasaya aykırı bir şekilde
kaldırılan dokunulmazlıklarla, Anayasa suçu işlenerek bugün
224 gündür içeride rehin tutulan değerli eş başkanlarım ve
değerli vekil arkadaşlarım, sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli Başkan,
aslında ben 30uncu madde üzerinde söz alacaktım ama
Değerli
vekiller, 30uncu maddeyle birlikte getirilen, eğitim sisteminde
yıllardır sorunlar yaşanırken, eğitim sistemi
eşit ve adil bir düzene oturtulmamışken Hükûmetin her sene
yapboz tahtasına çevirdiği eğitim politikaları eskilerini
aratmaktadır. Özellikle, vekili olduğum Hakkâri ilinin en büyük
sorunlarından biri eğitim sorunudur. Uygulamalı eğitim
gören Hakkârili öğrenciler, staj yapmak bir tarafa staj yapacak kurum veya
iş yeri dahi bulamamaktadır. 10 kişilik yerlere 30un üzerinde
öğrenci gönderilince hâliyle, ayrılmış olan staj ücretleri
sayıya göre bölüşülmektedir. Şimdi, staj uygulamalı
eğitim derken riskli alanlarda çalışan öğrencilerin
hakları bu kanunla ortadan kaldırılıyor. Ücret
ödenmediği için hangi öğrenci yeni bir meslek öğrenmek
isteyecektir? Zaten birçok sanat, meslek kolu eleman bulmakta
sıkıntı yaşarken bu tasarıdaki maddeyle durum daha da
vahim hâle getirilmektedir. Yapılması gereken, staj ücretlerinin
kaldırılması ya da insafa bırakılması
değildir; olması gereken, staj yapanların daha üstün bir verim
almaları için ücretlerin artırılması, staj sürelerinin
uzatılmasıdır. Eğer staj ücreti ve sigorta durumları
kişilerin insafına terk edilirse yarın birçok alanda bunun
boşluklarını yoğun olarak yaşayacağız.
Hükûmet -tasarıdaki bu
değişikliğin gerekçesi- yükseköğretim kurumlarında
staj yapan öğrencilere yeterli ödenek tahsis edilmediği için staj
ücretini ödememekte. Peki, aynı şey, şunun için niye ödenek
bulmaktadır? Sarayın çay bardaklarının tanesi 1
milyarın üzerindeyken yeni bir meslek, yeni bir hayata başlangıç
yapacak öğrencilere staj ücretinin ödenmemesini gerçekten de hangi vicdana
kabul ettirebilirsiniz?
Değerli arkadaşlar,
staj konusunda temel sorunsal ise işletmelerde uygulamalı
eğitim adı altında öğrencilerin
çalıştırılmasıdır. İşletmelerde stajyer
öğrencilerin uzun süre çalıştırıldıkları, 4
öğrenciden 1inin iş kazası tehlikesi altında olduğu,
iş yerlerinde amirler tarafından meslek dışı görevler
verildiği bilinmektedir. Yapılan değişiklikle, bu durumun
getireceği mali yüklerin ortadan kaldırılması
amaçlanmaktadır. Bu gerekçeyle yapılan bu değişiklik
öğrencilerin aleyhinedir. Bizim talebimiz, bu konuda bu maddenin daha
geliştirilmesi, staj bulamayan öğrencilere staj bulunması.
Türkiye'de birçok meslek
kuruluşu, iş kolu bugün öğrenci bulamazken bu konuda getirilen
bu yasayla birlikte biz şunu diyeceğiz bundan sonra: Bu iş
kolundaki mesleğe artık öğrenci bulamıyoruz. Bu konuda
öğrencilerin teşvikiyle yeniden uğraşacağız. Bunu
ortadan kaldırmanın yolu bunların
sınırlandırılması değil, bunların daha
geliştirilmesidir ama maalesef, bir taraftan sermaye düşünülürken
diğer taraftan bu konuda öğrencilerin haklarının, öğrencilerin
paralarının, ücretlerinin esirgenmesi ne kadar manidardır.
Ben bütün Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akdoğan.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Bostancı...
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın konuşmacı konuşmasının bir
yerinde Sarayda çay bardağının tanesi 1 milyar lira iken
gibi
bir değerlendirmede bulundu. Böyle bir şey söz konusu değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Eski
parayla 1 milyar dedi.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Dünyanın neresinde 1 milyarlık çay bardağı
vardır?
NİHAT AKDOĞAN
(Hakkâri) Eski parayla, eski parayla.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Elmastan yapsanız bu para etmez.
NİHAT AKDOĞAN
(Hakkâri) Eski parayla, eski parayla.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Herkesin bildiği, normal çay bardağı. Kayıtlara
geçsin diye
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Bu
tartışılacak bir mevzu değil arkadaşlar.
NİHAT AKDOĞAN
(Hakkâri) Yok, değil, değil.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Şimdi, biz nereden alındığını,
faturasını görerek değil, kamuoyunda tartışılma
biçimi üzerinden, hatta yaygınca tartışılma biçimi
üzerinden, televizyonlarda tartışma programlarına konu
olması biçiminden söylüyoruz. Biz görmedik, bilmiyoruz, Sayın
Bostancı o bardaktan çay içmişse bilemem.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Evet, o bardaktan çay içtim, bildiğin piyasadaki bardak.
Teşekkür ederim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Çay içtik, evet, Paşabahçe bardağı.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki diğer önerge hakkında söz isteyen Yaşar Tüzün,
Bilecik Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Tüzün.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Paşabahçe bardağı, Rize çayı içtik, 1 lira, ücreti 1 lira.
Evet, Paşabahçe bardağı, Rize çayı içtik, 1 lira.
NİHAT AKDOĞAN
(Hakkâri) Eğer 1 liraysa ben sözümü geri alayım.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
Sayın Başkan, sevgili milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak 32nci madde üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar,
maalesef, son yıllarda Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelen
birçok yasa tasarısı temel kanun olarak geliyor. Temel kanun deyince
de temel birkaç konuya değinmek istiyorum.
Sayın
Başkanım, Sayın Başkanlık Divanı üyeleri;
özellikle verilen önergelere, Genel Kurulda verilen önergelere, komisyon
başkanı, komisyon başkan vekili veyahut şu anda olduğu
gibi, raporun özel sözcüsü verilen önerge hakkında
Katılıyorum. veya Katılmıyorum. noktasında bir söz
ifade etmemeli. Burada Katılıyorum. cümlesi ya Genel Kurulun
takdirine sunulacaktır veyahut da burada, Meclisteki komisyonda
çoğunluk yani salt çoğunluk bulunacaktır. Genel Kurula, yüce
Meclise, nezaketinden dolayı katılamasa bile komisyon adına
oturan temsilcinin Katılamıyoruz. cümlesini kullanmasının
Genel Kurulun bugüne kadarki etik kuralları açısından doğru
olacağına inanıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu kanunda özellikle organize sanayi bölgelerine lise ve yüksekokul
kurulması noktasında bir madde var. Bunu takdirle
karşılıyoruz. Organize sanayi bölgelerinde fiziki binayı
yapmak bir şey ifade etmiyor çünkü ara eleman noktasında
sıkıntı bütün sanayicilerin en büyük sorunu olarak gözüküyor.
Bunlara ara eleman yetişmesi noktasında, özellikle yüksekokul, fakülte
hatta üniversite noktasında bir binanın olması da yetmiyor.
Bakın, temel kanun
çıkarırken verdiğimiz önergelere katılmıyorsunuz.
Ancak, bir toplumun, bir sanayicinin, vatandaşın mağduriyetinin
giderilmesi noktasında verdiğimiz asıl önergelere de katılmıyorsunuz.
Önceki gün 16ncı maddede yüksekokul öğrencilerine, evet, belki de
burs ve asgari ücretin üçte 1i verilmesi noktasında bir önerge verdik;
kabul etmediniz. Orada, organize sanayi bölgesinde fiziki bir bina yetmiyor,
bir fiziki binanın olması yetmiyor. O öğrencileri teşvik
edecek, onların bu tür yüksekokullara gitmesine destek verecek bir maddi
desteğe ihtiyacı var bu öğrencilerin. Bu önergeyi verdik,
maalesef reddettiniz.
Değerli arkadaşlar,
yine, organize sanayi bölgelerinin üçte 2 doluluk oranıyla müteşebbis
heyetten yönetime yani arazinin gerçek sahiplerine devri maddesini üçte 1lik
doluluk oranıyla değiştiriyorsunuz, bu da güzel. Ancak, bir
şeyi net olarak ifade etmek isterim ki
Sayın Bakanım, bu, seçim
bölgem Bilecik Organize Sanayi Bölgesini de ilgilendirdiği için, sanayi
bölgelerinde bu sorunu yaşadığımız için burada bir
önemli konuya daha değinmek istiyorum.
Sevgili arkadaşlar,
1.200 dönümlük bir organize sanayi bölgesinde 1.000 dönümlük parseller
dolmuş, 200 dönümlük bir boşluk var. Ancak özellikle AKPli il genel
meclisi üyelerinin, belediye meclis üyelerinin ve AKPli seçilmiş belediye
başkanlarının müteşebbis heyetlerde bulunup oradan ücret
almalarını devam ettirecek bir yanlış uygulama
içerisindesiniz. O da şudur: Geriye kalan 200 dönümlük araziyi
1.000
dönümlük arazide 30 parsel varsa 200 dönümlük araziye 60 parsel ilave
ediyorsunuz ve üçte 2lik doluluk oranını sağlamadığı
için müteşebbis heyet görevine devam ediyor.
Değerli arkadaşlar,
bir taraftan sanayinin gelişmesi ve sanayiciye katkı ve destek
diyoruz, bir taraftan da sanayinin gelişmesi noktasındaki bütün
kısıtlamaları, bütün engellemeleri ortaya koyuyorsunuz ve en önemlisi,
buralardan yandaşlarınıza rant sağlıyorsunuz. Bu,
doğru değil. Bu, parsel bazında değil, metrekare
bazında olup gerçek sahiplerine devretmemiz gerekiyor.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinize adaletli akşamlar diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tüzün.
Aynı mahiyetteki iki
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Yani çok limitte kabul
edilmedi, onu size söyleyeyim, oyları sayıyorum.
Madde üzerindeki üçüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 32nci maddesinde, Bu araziler Devletin hüküm ve
tasarrufu altındadır, özel mülkiyet konusu olamaz cümlesinin Bu
doldurma ve kurutma yapılan araziler Devletin hüküm ve tasarrufu
altındadır, özel mülkiyet konusu olamaz şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Erhan Usta (Samsun) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Erhan Usta, Samsun Milletvekili.
Sayın Usta, buyurunuz.
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; az önce AKP Grubu tarafından ve Hükûmet
tarafından, Samsunda stratejik yatırım teşviklerinden
asgari şekilde yararlanması öngörülen medikal, biyomedikal ve
tıbbi cihaz üretimi, ileri teknoloji endüstri bölgesi önergemiz
reddedildi. Öncelikle üzüntülerimi ifade etmek istiyorum fakat tabii, bu siyasi
bir konu değildi esasında. Belki biz kendimizi doğru ifade
edemedik, ben en azından orayı o şekilde yorumlayayım ancak
bundan sonra belki önümüzdeki dönemde mesafe katedilmesi açısından
ben bu konuya ilişkin değerlendirmeleri bir miktar daha sürdürmek
istiyorum gecenin bu vaktinde arkadaşlardan özür dileyerek.
Şimdi, bu tür
şeylere yapıcı bakmak lazım. Bu Hükûmet Onuncu
Kalkınma Planını Bakanlar Kurulunda kabul etti, daha sonra da
Meclise getirdi, yüce Meclis tarafından da Onuncu Kalkınma Planı
kabul edildi. Bu kalkınma planının arkasında 25 tane
Öncelikli Dönüşüm Programı vardı, Türkiyenin meselelerini
çözmeye yönelik olarak dizayn edilmiş, kurgulanmış programlar
vardı. Onlardan 4 tanesi benim elimde. Az önce ifade ettiğim, bu ileri
teknoloji endüstri bölgesi kurulması fikri esas itibarıyla bu
Öncelikli Dönüşüm Programlarından 4 tanesini doğrudan
ilgilendiriyordu. Neydi o? Bir tanesi Üretimde Verimliliğin
Artırılması Programı. Bakın, Türkiyenin ortalama
ihracat bedeli kilogram başına 1,5 dolar. Samsunda
yaptığımız üretimin, yapılan üretimin veya daha genel
olarak medikaldeki üretimin asgari olarak kilogram ihracat fiyatı bin
dolar. Yani, 1,5 dolarlık bir şeyin karşısında bin
dolarlık bir üretim var ve biz bu üretimin artırılmasına,
daha da ileri boyutlara taşınmasına ilişkin bir proje fikri
sunuyoruz ve bu, AKP Grubu tarafından reddediliyor. Dolayısıyla
1inci programa tamamen ters bir konuda AKP Grubu parmak kaldırdı ve
reddetti.
2nci program, İthalata
Olan Bağımlılığın Azaltılması
Programı. Arkadaşlar, burada asgari olarak 7 milyar dolar ithalat
var. Nüfus yaşlanıyor, nüfus yaşlandıkça bu ithalatın
da, tıbbi cihaz, medikal cihaz ithalatının da artma trendi çok
yüksek. Biz diyoruz ki burada bir üretimi artıralım, ileri teknoloji üretelim.
Özel bir tasarımdan bahsediyoruz, maalesef, Hükûmet ve AKP Grubu, üzerinde
belki de hiç düşünmeden bunu reddediyor. Dolayısıyla ortaya
koyduğumuz ve yüce Meclis tarafından kabul edilmiş 2nci
programa da, İthalata Olan Bağımlılığın
Azaltılması Programına da ters bir şekilde parmak
kaldırdığınızı ifade etmek isterim.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Bunu bilen yok, Samsunda alet yapıldığını
bilen yok.
ERHAN USTA (Devamla) 3üncü
program, Öncelikli Teknoloji Alanlarında Ticarileştirme
Programı. Az önce, kısa zaman içerisinde ifade etmeye
çalıştım, ticarileştirme
Bazı şeyleri buluyoruz
ancak ticarileştiremiyoruz. Patentlerimiz iyi kötü var çok düşük
olmakla birlikte ama ticarileştiremiyoruz. Ona da hizmet edecek bir
şeydi. Bu programı da doğrudan etkileyecek, bu programa hizmet
edecek bir önergeyi burada reddettiniz.
4üncü program,
Sağlık Endüstrilerinde Yapısal Dönüşüm Programı.
Bakın, programın adıyla tamamen örtüşen bir proje fikrini
reddediyorsunuz arkadaşlar, yapmayın. Bu konu siyasi bir konu
değil. Üzerinde düşünmeye Sayın Bakanı
Komisyon
Başkanı da çok değerli promosyon arkadaşımdır,
otuz yıllık arkadaşım. O, orada hayır dememek için
zannediyorum oradan kalktı, öbür tarafa gitti. Yani üzüntülerimi ifade
etmek istiyorum gerçekten. Bunu, bu programlara hizmet edecek, Türkiyenin
önünü açacak, ithalat bağımlılığını
azaltacak ve ciddi ihracat
Bakın, bu firmalar bugün itibarıyla dahi
ürettiklerinin yüzde 60ını ihraç ediyorlar, yüzde 80ini ihraç eden
firmalar var orada. Bunları artıralım diyoruz, buralara bir
şeyler yapalım diyoruz; bunları, hemen geliyorsunuz,
reddediyorsunuz. Şimdi denecek ki Efendim, OSB var. Arkadaşlar,
eğer bunu söylerseniz -bunu söyleyeceğinizi ummuyorum- hakikaten
bizim söylediğimiz fikir karşısında çok cılız
kalır. OSB ayrı bir şey, benim söylediğim tematik, konu
bazlı ileri teknoloji endüstri bölgesi farklı bir şey, endüstri
bölgelerinin dahi üzerinde. Özel teşvik tasarımları olabilecek
-çünkü, Bakanlar Kurulu kararıyla buraya çok özel teşvikler
verebiliriz- yabancı firmaları da çekebileceğimiz bir konuyu ben
burada size getirmeye çalışmıştım ancak bu -çok
üzülerek ifade ediyorum- reddedildi. Dolayısıyla yapacak bir şey
yok ama inşallah bundan sonra aklıselim galip gelir de bunlar kabul
edilir diye düşünüyorum.
Şimdi, burada, tabii,
Trabzon iline ilişkin endüstri bölgesi var. Zonguldak Milletvekilleri de
iyi çalıştı, oraya Zonguldak da eklendi, hayırlı
uğurlu olsun. Ben soruyorum burada, AKP Grubuna soruyorum özellikle:
Samsun Milletvekilleri nerede? 6 tane Samsun Milletvekili var. Yani
söylediğimiz kötü bir şeyse, hatalı bir şeyse burada lütfen
çıksın birisi cevabını söylesin ama doğru bir
şeyse en azından
Ben bunu Samsun için söylüyor değilim, Samsun
Milletvekili olduğum için de söylüyor değilim, bunu bir Türkiye
projesi olarak söylüyorum. Orada bir bilgi var, o bilgiyi kullanalım diye
Samsunu öne çıkartarak ifade ettiğimiz bir şeydi, yoksa mesele
Samsun meselesi falan değildi, mesele Türkiye meselesiydi.
Üzüntülerimi ifade ederek
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Usta.
Sayın İrgil, konuya
ilişkin bir açıklama yapmak üzere 60ıncı maddeye göre söz
talebiniz bana ulaştı, mikrofonunuzu açıyorum.
Süreniz bir dakikadır.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, Samsun Milletvekili
Erhan Ustanın 485 ve 485e 1inci Ek sıra sayılı Kanun
Tasarısının 32nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Samsun Milletvekili Erhan
Usta aslında Türkiye için çok hayati bir noktaya parmak bastı. Ben de
yıllardır hastanelerde çalışan bir genel cerrah olarak bu
konunun tekrar bu Meclis tarafından gündeme alınmasını ve
ciddiye alınmasını öneririm. Çünkü onlarca hastane kuruyorsunuz,
şehir hastaneleri kuruyorsunuz ve yüzlerce tıbbi malzeme almak
zorundasınız. Bir tane uyduruk veya Türkiyede üretilebilecek bir
makasa -şu anda marka vermek istemiyorum- Amerikaya, Avrupaya,
İsviçreye 100 binlerce lira
Bir makas için bazen 10 bin lira para
ödüyorsunuz. Oysa Samsundaki üreticiler, Samsundaki bu girişimciler bunu
başarmıştı ve yüzlerce tıbbi alet yapıyorlar. Biz
Türkiyeye yük olmasın diye birçok aletimizi Samsundan alıyorduk.
İsterseniz bu konuyu gerçekten bir daha gözden geçirin ve Samsunlu
üreticilerin önünü açın ki Türkiye tıbbi alet gereksinimini
Samsundan karşılasın ve bütün dünyaya da oradan satabilesiniz
çünkü dünyada bir tane üretici var.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın İrgil.
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Usta, Bursadan Samsuna gelen bu desteği unutmayın.
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederiz, çok teşekkür ediyorum. CHP Grubu zaten önergemize de
destek verdi, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan, size de 60ıncı maddeye göre söz veriyorum.
31.- Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün, Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın 485 ve 485e 1inci Ek sıra
sayılı Kanun Tasarısının 32nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, Erhan Beyin bahsettiği durum
son anda, son dakikada verilen bir önergeyle ilgili.
ERHAN USTA (Samsun)
Sabahleyin gönderdim Sayın Bakanım.
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Erhan Bey
Planlamacıdır, aslında bunu çok önceden planlamış
olması gerekirdi, bir.
CEYHUN İRGİL (Bursa)
Sayın Bakanım, şimdi yapalım, engel var mı?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Hayır, hayır
İkincisi, Erhan Beyin
bahsettiği konu kümelenme konusudur.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) 3 tane üniversiteyi önergeyle geçirdiniz
Sayın Bakan, sizin planlamanız yok mu?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Üçüncüsü, endüstri bölgesi kurmak
için kanun çıkartmaya gerek yok, endüstri bölgeleri Bakanlar Kurulu
kararıyla kurulur Erhan Bey.
Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, planlama yapmadığımı ifade
ettiği için Sayın Bakan, bir sataşmadan söz almak istiyorum.
BAŞKAN Hayır, bir
sataşma yok Sayın Usta.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Var
Sayın Başkan.
BAŞKAN Yerinizden söz
vereyim, buyurunuz.
ERHAN USTA (Samsun) Bundan
daha büyük sataşma olur mu: Planlamacıydın, son dakikada önerge
getirdin.
BAŞKAN Şöyle: Ben
Sayın Bakanın nazik üslubunu biliyorum, size sataşmak veya sizi
rencide etmek amacıyla bir cümle sarf etmemiştir, o niyetle
söylüyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kanunu
çıkmasa niye önerge verelim ki?
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Usta, buyurunuz, siz bunu sataşma olarak telakki
ediyorsanız buyurunuz.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Üç tane üniversiteyi buradan önergeyle
geçirdiniz, sizin bir planlamanız yok mu Sayın Bakan?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Var, var.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Devleti idare ediyorsunuz, böyle bir şey
olur mu? Tarsus Üniversitesi yok bunun içinde.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
21.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ERHAN USTA (Samsun) Tabii,
biz Sayın Bakana burada kanunlarında çok ciddi destek veriyoruz, ben
bunu
Arkadaşlar, mesele şu: Bunun kanunla ilgili kısmı
kıyıda yapılmış olmasından dolayı.
Sayın Bakan, çok iyi bildiğim konular bunlar benim, kanunu da,
mevzuatını da ne Bakanlar Kurulu
İfade ettim ben Endüstri
bölgesi kurma meselesi filan da değil. dedim. Şimdi, burada bir
tematik endüstri bölgesi kurulmasından bahsediyoruz. Kanununda bunun
yapılmasının nedeni bu kıyı şeridinde
olmasındandır ve bunu emsal olarak da Trabzon ve Zonguldaka
yaptığınız içindir; anlatabiliyor muyum?
Dolayısıyla burada bu son dakikada getirilmiş bir şey
değil arkadaşlar, buna ilişkin
Ben bunları, geçmiş
fikirleri ifade etmek istemiyorum ama 2013 yılında çıktı bu
plan, ben bu planın teknik koordinasyonunu yapan bir bürokrattım.
Yani bunları böyle son dakikada değil, bunlar üzerinde asgari üç
yıl çalıştığımız, fikir
oluşturduğumuz meselelerdir. Dolayısıyla oradaki öncelikli
dönüşüm programlarıyla da alakasını kurarak konuyu burada
getirdim. Hiçbir şekilde son dakikada
Ha, size intikali son dakikada
olabilir, son dakika değil o. Ben Sayın Bakanın ofisine
öğle civarında bunu gönderdim Önergemize destek istiyoruz. diye.
Dolayısıyla burada teşviklerde de Bakanlar Kurulunda, zaten onu
da ifade ettim. Bunu burada yapmamız durumunda Bakanlar Kurulundan da
buraya çok özel teşvikler çıkartıp yerli ve yabancı
yatırımcıları buraya çekme imkânımız
olacaktı, maalesef bu imkânı kaçırdık şu an
itibarıyla.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Usta.
Sayın Kemal Zeybeke de
söz vereceğim Samsun Milletvekili olması nedeniyle.
60ıncı madde
çerçevesinde size de bir dakika süreyle söz veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, Samsundaki tıbbi
aletler teknolojisinin, yatırımlarının desteklenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
KEMAL ZEYBEK (Samsun)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili
arkadaşım doğru şeyler söylüyor. Tabii, Samsunda medikal
aletlerin en üst seviyede teknolojik olarak
yapıldığını görüyoruz. Dünya standartlarının
en iyi şekilde uygulandığı ve Türkiyedeki tıbbi
aletleri Türkiyeye yeterli bir şekilde sağlamaya
çalıştıklarını, çoğunluğunun da ihraç
edildiğini görüyoruz ve bu konuda Samsunun, Samsundaki tıbbi
aletler teknolojisinin, yatırımlarının desteklenmesi
gerektiğini düşünüyorum ve bu konuda şu andaki mevcut Hükûmetin
desteğinin olmadığını, kendi yeterlilikleri
açısından kendi yatırımlarını
yaptıklarını görüyorum oradaki sektör sahiplerinin. Bu konudaki
devletin bir politikasının orada tıbbi aletlere en iyi
şekilde destek verilmesi ve bunun teknolojisinin uygulanması
gerektiği inancı içerisindeyim.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Zeybek.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek) (Devam)
BAŞKAN Erhan Usta ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Sayın Başkanım, söz isteğimiz vardı.
BAŞKAN Evet,
Sayın Demircanın söz talebini görüyorum.
Buyurun, size de bir dakika
süreyle söz veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Samsun Milletvekili Ahmet Demircanın, Hükûmetin
Samsundaki medikal üretim konusunu takip ettiğine ilişkin
açıklaması
AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bu medikal sanayiyle ilgili,
Samsunda, özellikle cerrahi aletler ve bunun dışında da
tıbbi cihazlar üretimiyle ilgili büyük bir potansiyel var ve
gelişmiş ve gelişmekte olan bir potansiyel var.
Evvelki gün, Başbakan
Yardımcımız Sayın Nurettin Canikli Beyin
başkanlığında, Sağlık Bakanımız ve
dış ticaretten sorumlu Bakanımız, Samsunlu
Bakanımız Çağatay Bey ve Samsun milletvekilleriyle birlikte bir
toplantı yapıldı.
Samsunda MEDİKÜM
Medikal Kümelenme bir organize sanayi olarak Bafrada yerleşti ve
çalışmaları yapılıyor, orada organize sanayi
şeklinde kuruluyor.
Bir de sanat okulu
Yine,
oradaki medikal sanayicilerle birlikte bu sanat okulundaki eğitim birlikte
yürütülecek. Samsun bu işin peşinde, takip ediyor ve Hükûmetimiz de
takip ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Demircan.
Samsun milletvekili olup söz
almayan arkadaşımız var mı Genel Kurulda?
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek) (Devam)
BAŞKAN 32nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
32nci madde
kabul edilmiştir.
33üncü madde üzerinde iki
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 33üncü maddesinin 2nci fıkrasında yer
alan üzere ibaresinin amacıyla ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Akif Ekici Tahsin Tarhan
Denizli Gaziantep Kocaeli
İrfan Bakır Tacettin Bayır Bülent Öz
Isparta İzmir Çanakkale
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33üncü
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan hızlı, kaliteli
ibaresinden sonra gelmek üzere, nitelikli, emek odaklı ibarelerinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm Doğan Behçet Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
Mizgin Irgat
Bitlis
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Mizgin Irgat, Bitlis Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Irgat.
(HDP sıralarından alkışlar)
MİZGİN IRGAT
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim
adına 33üncü madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Sizleri
saygıyla selamlarım.
Yasaların normalde
toplumun yararına olması beklenirken şu anda
tartıştığımız birden çok yasayı, birden çok
tarafı, kurumu ve sivil toplum örgütünü ilgilendiren yasa
tasarılarını bir potada bir anda yeterince
tartışmaksızın ve aslında toplumun yararını
önemsemeyen, sermayeyi güçlendiren, sermayedarları güçlendiren yasa
tasarılarını tartışıyoruz ve büyük bir ihtimalle
de iktidar partisinin oy çokluğuyla da bunları
yasalaştırıp yarın da yürürlüğe geçireceğiz.
Değerli milletvekilleri,
şu anda küçük, orta ölçekli esnaf kan ağlarken özellikle bölgemizde,
sizin çok tartıştığınız kürdistandaki küçük esnaf
kan ağlarken, üretim durma aşamasına gelmişken, biz bu
tasarıyı tartışıyorken gerçeklikten uzak, gerçekten
hiçbir soruna çözüm üretmeyen bir torba tasarıyla çözüm üretmeye
çalışıyoruz.
Kıyılar, meralar,
denizler, zeytinlikler bütün insanlığa aittir. Bulunduğu ülkeye
aittir, evet ama aslında bütün insanlığın ortak
kullanımına, ortak tarihine şahitlik eden ortak zenginliklerimizdir.
Fakat bu tip yasalarla o yasaların, o yerlerin ticarileşmesi,
sermayedarlara peşkeş çekilmesi, ranta dönüşmesi ve bu anlamda
emekten uzak, halkın yararından uzaklaştırılan,
ticarileştirilen bir alan hâline getirilmesini hiçbir surette kabul
etmememiz gerekmektedir. Ve bu tasarının -bir an önce, bir bütünel-
sadece zeytinliklerle ilgili olan kısmı değil, bütün paketin
şu an geri çekilmesi gerekmektedir. Gerçekten esnafımızın,
gerçekten üniversitelilerimizin şu an yaşadığı
sıkıntılara baktığımızda, söz konusu
tasarı, gerçeklikten uzak, var olan sorunlarına çözüm getirmeyecek
noktadadır.
İlim Bitliste,
Ahlatta, oraya bağlı Ovakışla beldesinde köylülerimiz
pancarla, patatesle geçimlerini sağlamaktadırlar. Kendilerine her
yıl verilen destek, bu yıl ise hiçbir gerekçe sunulmaksızın
kesilmiştir. Ve en önemlisi, köylülerin gidip itiraz edebileceği bir
merci de bulunmamaktadır. Olağanüstü Hâl Kanunu iddiasıyla, OHAL
olduğu gerekçesiyle kendilerinin bu taleplerine neden destek
verilmediği noktasında gerçek bir cevabı, gerçek bir
muhatabı da bulmakta zorlanan köylülerimiz şu anda ne ekimini
yapabilmekte ne de var olan sorunlarını çözümlemekte. Bu noktada,
tutuklu yargılanan belediye başkanları yedi aydır mahkeme
önüne çıkarılmaksızın
Oradaki köylülerin ekim yapması
için var olan destek kredilerinin kendilerinden kesilmesi ve bu noktada
bölgeler arası dengesizliği giderecek hiçbir soruna çözüm getirmeyen
bu torba tasarının bize çözüm olmadığını bir kez
daha burada yinelemek istiyorum.
Bitliste, bölgede şu
anda destek adı altında reklamı yapılan destek kredilerinin
aslında hiçbirisinin gerçekçi bir şekilde ve gerçekten hakkaniyetli
bir şekilde dağıtımı yapılmamaktadır. AKP
iktidarına yakın olan çevrelere dengesiz bir şekilde
dağıtılmakta ve bu anlamıyla da bu
dağıtımlar da adil bir şekilde gerçekleşmemektedir.
Yani biz aslında esnafın, halkımızın
yaşadığı sorunları, sınıfsal sorunları
aşacak düzeyde gerçek anlamda bir düzenlemeyi burada yapmadık,
yapmıyoruz ve bu anlamda, burada çıkarılmaya
çalışılan bu yasa tasarısında bölgedeki köylüler,
halkımız, esnafımız kendisini görememektedir.
Yaylaları yasak, yaylaları yasaklı, tarım alanları
yasaklı ve tek geçim kaynağı olan tütün fabrikası
kapalı olan Bitliste halkımız açlığa mahkûm
edilmiştir. Askerî politikalarla, yasakçı politikalarla halkın
doğal alanlarına, yaşam alanlarına ve her alana müdahale
edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MİZGİN IRGAT
(Devamla) Bu temelde, bu tasarıdan bu maddenin bir an önce çekilmesini
biz de öneriyoruz.
Saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Irgat.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 33üncü maddesinin 2nci fıkrasında yer
alan üzere ibaresinin amacıyla ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Bülent Öz (Çanakkale) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz isteyen Bülent Öz, Çanakkale Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Öz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT ÖZ (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 33üncü madde üzerine CHP
Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Geçtiğimiz gün
zeytinliklerle ilgili yasa maddesi Bakanın ve iktidar milletvekillerinin
de mücadelemize ve toplumun sesine kulak vermesiyle tasarıdan geri
çekilmiştir. Bu sonucu bizler ve zeytin üreticileri sevinçle
karşıladık. Mutluyum çünkü altında büyüdüğüm
asırlık zeytin ağaçları kurtuldu; tedirginim çünkü Komisyon
görüşmesinde Sayın Bakan Yasa bundan sonra da yedi defa, on yedi
defa, yirmi yedi defa gelebilir. dediği için. Zeytinliklerimiz gelecekte
tekrar yok olma tehlikesine atılabilir endişesini yaşıyorum.
Zeytin sahalarıyla derdiniz nedir, anlamıyorum.
Sayın milletvekilleri,
bir endişem de sosyal devletin ve hukuk üstünlüğü
anlayışının bugün ülkemizde yok olduğudur. Delili
olmayan, iftira niteliğindeki suçlamada milletin vekilini hapsetmeleri elbette
sadece yargının kararı değildir.
Hatırlayalım
Vallahi billahi o silahlar Türkmenlere gitmiyordu, bilerek söylüyorum. diyen
Başbakan Yardımcısına sormak istiyorum: Asıl, vatana
ihanet terör örgütlerine silah yollamak değil midir? Bu
adaletsizliğin siz de farkındasınız. Unutmayınız
ki milletimizin nezdinde yargılanıyorsunuz ve milletin kararı
siyasi değil vicdani olacak ve bugünkü adalet yürüyüşümüzün sesi
milletimizin vicdanının sesi olacaktır.
Bugün sanayinin
gelişimini konuşuyoruz ama bir ülkede yargı
bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ve demokrasi
ayaklar altına alınmışsa o ülkenin kalkınması
beklenemez, böyle bir ülkeye yatırımcı güven duymaz. Özellikle
OHAL kapsamında kanun hükmünde kararnamelerle yönetilen bir ülkede
sanayinin ve ekonominin gelişmesi beklenemez. Siz sanayinin gelişmesi
için istediğiniz kadar proje üretin, o ülkede hukukun üstünlüğü
yoksa, yargı bağımsız değilse, demokrasi, özgürlükler
bitmek üzereyse o ülkenin kalkınması beklenemez.
Olmaması gereken bir
davayla siyasi karar alan yargı kendisini Anayasadan üstün
görmüştür. Hukuku katlederek muhalefeti susturma çabalarıyla, muhalif
yazı yazan gazetecileri ve milletin vekilini tutuklayarak gerçekleri
örtmeleri imkânsızdır. Eskiden yargısız infaz vardı
bugün ise yargı eliyle infaz yapılmaktadır. Bugün yargı
kararları siyasidir. Yargı kararları direktifler
doğrultusunda verilmektedir. Enis Berberoğlunun davası da
alınan karar da siyasidir. Bir kez daha adalet, hukuk,
bağımsız yargı yok edilmiştir. Biliyoruz ki siyasi
baskıların karşısında güçlenen demokrasi, kaybeden ise
yargı eliyle infaz yapanlar olacaktır. Bizim tek derdimiz
demokrasinin tesis edilmesidir. Bugün de baskı rejimine karşı
halkımızla birlikte olduk ve adalet için, demokrasi için yürüdük.
Gerçeği ortaya çıkaran bir haberden mağduriyet yaratıp
asılsız ve delilsiz iftiralarla mahkûm ettikleri milletin Vekilidir.
Milleti temsil hakkını tutuklamak milleti tutuklamak demektir.
Ergenekon savcısı olup kandırılanlar şimdi de bu
sürecin savcısı olmuştur. Bu kararı verenleri tarih affetmeyecek
ve milletin huzurunda mahkûm olacaklardır.
Bugün ülkemizde devlet gücünü
kullanarak yapılan adaletsizlikler, hak ihlalleri üst seviyeye
ulaşmıştır. Devlet gücünü kullanarak referandum
çalışması yapmak adaletsizliktir. Gerçekte hayır
çıkan referandum sonucunu evet diye ilan etmek hak ihlalidir. Ergenekon,
Balyoz sürecinde, bugün de gazetecileri, milletvekillerini sahte deliller
üreterek ya da iddianamelerini uzun süre hazırlamayarak hapislerde tutmak
yine adaletsizliktir, haksızlıktır. Öte yandan, Atatürke
hakaret eden Hasan Akar ne hikmetse yakalanmıyor ve adalet yine yerine
gelmiyor. Bugün de Enis Berberoğlunun davasının
kararını alanlar siyasilerin önünde eğilmiştir.
Ama bizim
başımız dik, kararımız tektir, adalet yerini bulana
kadar yürüyeceğiz. Adaletin, hukukun olmadığı, demokrasi ve
özgürlüklerin demir parmaklıkların ardına sokulduğu süreçte
Cumhuriyet Halk Partisinin adalet yürüyüşü ülkemizin geleceğini
aydınlatacaktır. Gün gelecek, bugün adaletsizliği yaratanlar
için de adalet geçerli bir kavram olacak, onlara da adalet lazım olacak.
Biz, onlar adaletsiz yargılandıkları zaman yine yollarda
olacağız. Adalet bu ülkede yaşayan 80 milyon
vatandaşın hak ettiği bir olgudur. Dolayısıyla
kararlılıkla, azimle yolumuza devam edeceğiz.
Teşekkür ederim.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Öz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
33üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
33üncü madde
kabul edilmiştir.
34üncü madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 34üncü maddesinin
ikinci fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm Doğan Behçet Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
Lezgin Botan
Van
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Lezgin Botan, Van Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Botan.
(HDP sıralarından alkışlar)
LEZGİN BOTAN (Van)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 34üncü madde üzerine
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
AKPnin on dört yıllık iktidar hikâyesini hepimiz az çok
yakından takip ediyor, yaşıyoruz. Kazan kazan
politikalarıyla ülkenin bütün değerlerinin nasıl
piyasalaştırıldığını, nasıl piyasaya
peşkeş çekildiğini, kâr ve çıkar hırsıyla
yandaşlara ülkenin değerlerinin, ülkenin geleceğinin, ortak çıkarının
düşünülmeksizin nasıl sunulduğunu hepimiz görüyoruz. Bu mevcut
yasada da aynı şeyi görüyoruz. Aynı hırsla, para
hırsıyla, kâr hırsıyla, yine piyasalaştırma mantığıyla
hareket edildiğini maalesef üzülerek görüyoruz. Öyle ki ne meralar ne
kıyılar ne denizler ne akarsular ne ormanlar, hiçbir şey
düşünülmeden nasıl talan edildiğini, nasıl piyasaya
peşkeş çekildiğini, nasıl sermayeye
açıldığını hepimiz ibretle görüyoruz.
Özellikle seçim bölgem Vanla
ilgili birkaç şeyi paylaşmak istiyorum. Yedi yıldır
Vanın bir çevre yolu hikâyesi var. Önce büyükşehir olduğu için
il özel idaresinden yetkinin, meralarla ilgili yetkinin Büyükşehir
Belediyesine geçtiğini fakat bunu defaten bahane gösterdiler, gerekçe
gösterdiler. Dolayısıyla en son bir torba yasayla bu Büyükşehre
ait olan meralara ilişkin tasarrufun Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına verildiğini biliyorsunuz. Yetmedi,
biliyorsunuz, en son zorbalıkla, silah zoruyla halkın iradesi
gasbedilerek kayyumlar atandı. Hâlen Vanda 18inci madde kapsamında
sırf kamulaştırma bedeli ödenmesin diye 2 milyona yakın
imarlı arsaya şerh konuldu ve âdeta Vanın kaderine el konuldu.
Vanda ciddi bir ayrımcılık söz konusu.
Yine, Van, bildiğiniz
gibi, Türkiye'nin meralar bakımından en geniş, en zengin, en
verimli meralarına sahip. 15 milyon küçük ve büyükbaş hayvanın
beslenebileceği bu meralar maalesef yayla yasaklarıyla ve bu
meraların ıslah edilmemesiyle heba edildiği gibi, bugün Van
büyük bir yoksullukla, büyük bir ekonomik ambargoyla yüz yüze
bırakılmıştır. Van âdeta ayrımcı politikalarla
cezalandırılmıştır. Bununla da yetinmeyenler
kayyumların eliyle
Özellikle Vanın Edremit ilçesi Türkiye güzeli,
Orta Doğu güzeli bir ilçe ve bu
ilçeye atanan kayyum ilk iş olarak o kıyıları molozlarla
doldurmaya başlamış ve ciddi bir ekolojik çevre katliamına
imza atmıştır. Sırf orada birkaç yandaşa rant
sağlamak adına bunlar yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
sermayenin gelişeceği, sermayenin halkın yararını
gözetecek şekilde faaliyet göstereceği yer çatışmanın,
kavganın, siyasi kaosun olduğu yer değildir ancak kendi siyasi kaoslarını
çözmüş, kendi iç barışını sağlamış, toplumsal dinamiklerin, kimliklerin,
kültürlerin, aidiyetlerin, sosyal, felsefi aidiyetlerin, siyasi aidiyetlerin,
kültürel aidiyetlerin halledildiği, anayasal güvenceye kavuşturulduğu,
toplumsal barışın sağlandığı, iç
barışın sağlandığı, iç huzurun
sağlandığı yerde ekonomide gelişme olabilir, sanayide
gelişme olabilir. Fakat çatışmanın, özellikle
savaşın kışkırtıldığı ve
iktidarın sürekli savaşı kışkırtan,
savaşın çığırtkanlığını
yaptığı bir ortamda, bu kadar kaosu derinleştirdiği
bir ortamda, demokrasinin katledildiği bir ortamda, muhalefet üzerinde
âdeta bir terörün estirildiği ve yargının
araçsallaştırıldığı bir ortamda,
yargının aslında muhalefeti terbiye etme, kontrol altına
alma, susturma aracına dönüştürüldüğü bir ortamda bu
konuları konuşmayı, bu konuları tartışmayı
zül sayarım ve özellikle bu yasada geçen meralarla ilişkili ve
kıyılarla ilişkili bütün bu maddelerin geri çekilmesini talep
ediyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Botan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
34üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
34üncü madde
kabul edilmiştir.
35inci madde üzerinde iki
önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve
birlikte işleme alacağım. Talep etmeleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı
mahiyetteki bu önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 35inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan İrfan Bakır Tahsin
Tarhan
Denizli Isparta
Kocaeli
Tacettin Bayır Akif Ekici Didem
Engin
İzmir Gaziantep İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mahmut Toğrul Erdal Ataş Müslüm
Doğan
Gaziantep İstanbul
İzmir
Garo Paylan Erol
Dora Behçet
Yıldırım
İstanbul Mardin Adıyaman
Adem Geveri
Van
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN SERT (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önergeler
hakkında önerge sahiplerine söz vereceğim.
İlk konuşmacı,
Adem Geveri, Van Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Geveri.
(HDP sıralarından alkışlar)
ADEM GEVERİ (Van)
Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu saatte,
doğrusunu söylemek gerekirse elbette ki pek kıymetli bu yasal
düzenlemeden bahsetmek isterdik ama her gün başımıza gelen bir
felaket, insani bir felaketten sonra bu tür torba yasalarla vakit geçirmenin de
maalesef hiçbir anlamının olmadığının idrakine
varmış bulunmaktayız.
Nitekim, özellikle, bu
önümüze getirilen torba yasa da tamamen küçük kırıntılarla araya
serpiştirilmiş teşvik maddelerinin dışında hemen
hemen bütün yasaların çoğu gibi sermaye gruplarının,
özellikle rant çevrelerinin işine yarayacak şekilde
oluşturulmuş kanun tasarısından ibarettir. Nitekim YÖKü
kaldırma vaadiyle iktidara gelen AKP Hükûmeti on beş yıldır
YÖKü takviye etmeye ve güçlendirmeye çalışarak, bu yasa
tasarısında da özellikle, YÖKe yeni yetkiler vererek akademiyi,
bilimi ve teknolojiyi öldürmeye çalışmaktadır.
Ve yine biliyorsunuz,
OSBlerle ilgili çeşitli yasal düzenlemeler var ki bunlar tamamen
kırıntı teşvikler. Bu teşviklerin hepsi, maalesef,
yine esnafın, yine çiftçinin, yine hayvancılıkla geçimini yapan
halkımızın, yine tarım, özellikle de zeytincilik üretimiyle
geçimini yapan büyük bir nüfusun mağduriyetine sebep olmaktadır. Bu
açıdan, biz kendi grubumuz adına, tamamen bu yasanın geri çekilmesini
öneriyoruz ve bütün maddelerine karşıyız. Hele, zeytincilikle
ilgili, meralarla ilgili, kıyılarla ilgili, özellikle, getirilen
kanuni düzenlemelerin hiçbiri halkımızın hizmetine, menfaatine
ve maslahatına değildir. Tamamen sermaye gruplarının, tamamen
holdinglerin ve özellikle, yandaş ekonomik rant çevrelerinin önerileriyle
hazırlanmış bir pakettir.
Özellikle de bu pakete
karşı çıkmamızla birlikte, biliyorsunuz, sağ olsunlar,
yoğun bir şekilde kamuoyunun desteğiyle Mecliste birçok madde
geri çekildi ama buna rağmen hâlâ ısrarla, kalan maddeler geçirilmeye
çalışılmakta. Umarım, bu bir iki gün içinde de bu yasal
düzenlemelerin tamamı toplu hâlde reddedilir ve rant çevrelerinin
arzuladığı bu paket geri çekilmiş olur.
STKların, meslek
örgütlerinin, üretici ve tüketici derneklerinin ve odalarının
ısrarlı çabaları ve özellikle baskılarıyla, siz de
biliyorsunuz, bu maddeler geri çekildi ancak buna rağmen ısrar
etmenizin sebebi, AKPnin on beş yıldır tamamen sermayedar
gruplara yönelik, rant çevrelerine dönük çabaları ve onları
destekleyen, zenginleştiren politikalarından ısrar gelmektedir. Bu
açıdan, biz bunları toplu hâlde reddediyoruz,
halkımızın faydasına ve maslahatına olmayan hiçbir
yasal düzenlemenin en ufak bir tarafı ya da yanı olamaz ki geçelim
bunları.
Özellikle,
Cumhurbaşkanı Erdoğanın bindiği tren ve arkasına
aldığı bütün bürokratik çevrelerle birlikte yandaş medyayla
her gün bir milletvekili tutuklanmakta, gözaltına alınmakta, bir
eş başkan tutuklanmakta, belediyelere kayyumlar atanmakta, insanlarımız
tek tek mağdur edilmekte. Bütün bunlar yetmemiş gibi bugün de
artık çevreye, ekolojiye, özellikle de doğal tabiata yönelik
kıyımlar uygulanmaktadır. Bunların tamamı rant
çevrelerine dönüktür. Umut ediyoruz ki bunlar bugün itibarıyla bitirilir;
aksi takdirde, en kısa sürede halkımız AKPye gerekli dersi
verecektir ve inşallah, yakın zamanda da tabii ki bu açık bir
şekilde karşılarına çıkacaktır.
Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum, hayırlı ramazanlar ve
hayırlı sahurlar diliyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Geveri.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Özelleştirme
uygulamalarına ilişkin olup tasarının ilk hâlinde yer
almamaktadır. Son dakika önergesiyle hiçbir tartışmaya olanak
tanınmaksızın Komisyonda AKP milletvekillerinin oylarıyla
kabul edilmiştir. Söz konusu maddeyle bugüne kadar ve bundan sonrası
için de özelleştirme kapsamına veya programına alınan kamu
kuruluşlarında Özelleştirme Kanunu çerçevesinde şirket
birleştirmesi veya ayrı bir şirket kurarak var olan kamu
kuruluşunun bu kurulan şirkete devri esnasında ortaya
çıkmış bir yasa dışı uygulamanın
sonuçları ortadan kaldırılmak ve kamu zararına yol açan
kişilere rücu edilmesi gereken bedellerden vazgeçilmesi istenmektedir.
Düzenlemenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
35inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
35inci madde
kabul edilmiştir.
36ncı madde üzerinde üç
önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve
birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 36ncı
maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Muş Tülay Kaynarca Hakan
Çavuşoğlu
İstanbul İstanbul Bursa
Ramazan Can Mehmet
Demir
Kırıkkale Kırıkkale
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Kazım Arslan
Akif
Ekici Tahsin
Tarhan
Denizli Gaziantep
Kocaeli
İrfan Bakır Tacettin
Bayır Didem
Engin
Isparta İzmir İstanbul
Orhan Sarıbal
Bursa
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mahmut
Toğrul Erdal
Ataş Müslüm
Doğan
Gaziantep İstanbul
İzmir
Garo Paylan Erol
Dora Behçet
Yıldırım
İstanbul Mardin Adıyaman
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN SERT (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Evet, aynı
mahiyetteki önergelerle ilgili konuşmak isteyen Sayın Orhan Sarıbal,
Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN SARIBAL (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle önerge
sahiplerine teşekkür etmek gerekiyor. Sayın Bakana da
katıldığı için teşekkür etmek gerekiyor ama yine de
tarımın sorunları ya da mera sorunu bitmiyor, yeniden ele almak
zorundayız, bilimsel bir şekilde ele almak zorundayız. Bugün
ülkede yaşanan kırmızı et meselesinin özü doğrudan
merayla ilgilidir. Dünyada mera kullanma oranı kırmızı ette
yüzde 60tır. Birkaç örnek vermek istiyorum, İrlandada yüzde 97,
İngilterede yüzde 83, Fransada yüzde 71, Hollandada yüzde 54
oranında mera kullanılarak kırmızı et üretimi
sağlanmaktadır. Bizde ne yazık ki bu rakam yüzde 14le 20
arasındadır. Oysa kırmızı ette yem oranı yüzde
60la yüzde 50 arasında değişmektedir. Süt ineklerinde meradan
yararlanma oranı ya da yem oranı yüzde 60 oranında
etkilemektedir, beside yem oranını yüzde 40 genel üretim
açısından etkilemektedir yani eğer ot yoksa ota
ulaşamıyor isek eti ucuzlatmamız, sütü ucuzlatmamız mümkün
değil. Dün akşam söylemiştim sanıyorum ya da önceki gün,
kişi başına düşen et miktarımız 10-12 kilogram;
süt, litre olarak yetişkinler için kişi başına düşen
miktarımız ne yazık ki 20-25 litre arasında. Oysa,
gelişmiş toplumlarda yetişkinlerde kırmızı et en
az 30 kilogramla başlayıp 50-60 kilograma kadar çıkıyor,
sütte de 65 litre civarında süt tüketimi söz konusu. Yani, bizim hem sütte
hem ette minimum tüketime rağmen ne yazık ki üretimimiz yetersiz.
Bunun karşılığında ne oluyor kısaca
paylaşmak isterim: Son beş yılda yani 2010 yılında
siyasal iktidarın ithalat kararı aldığı günden bugüne
kadar 4,2 milyon küçükbaş-büyükbaş toplam ithalat yapmış, karşılığı
4,5 milyar dolar.
Yine, özellikle yemle ilgili
çok önemli bir şey söylemek isterim: Kırmızı Et Stratejisi
var mesela, Bakanlığın, 2015 yılı
Kırmızı Et Stratejisi; bizzat Bakanlığın
kendisinin hazırlamış olduğu bir strateji aynen şunu
söylüyor: Türkiye'nin 15 milyon kaba yem ve 5 milyon ton karma yem
açığı bulunmaktadır. diyor. Dolayısıyla, bu yem
açığının giderilebilmesi için mera
ıslahının, mera varlığının korunması ve
meraların sürdürülebilir bir yöntemle düzenli bir şekilde ıslah
edilmesi gerektiğini söylüyor. Yine, kırmızı et sorununun
ithalatla çözülemeyeceği 2015 yılında aynı Hükûmetin,
siyasal iktidarın hazırlamış olduğu
Kırmızı Et Raporunda var; bu, çok önemli. Yani, mera yoksa ot
yok, ot yoksa süt yok, et yok; o yüzden bir şey yapmamız lazım.
Büyükşehir yasası çıkardınız 2004, 2014 tam şehir
yasası
Zaten meralar yeterince korunamıyor Sayın Bakanım
çünkü orada bir mera kurulu var, mera kurulu zaten yeterli
değişiklikleri yapıyor. Yeni bir uygulamaya, yeni bir şeye
ihtiyaç olmadığını görmüş olmanız, bunu bu
şekilde ortaya koymanız sevindirici ama yine sorun çözülmüyor,
meraları mutlaka ve mutlaka korumalıyız, bunun için Mera
Islahı Projesini hayata geçirmeliyiz. Çünkü bizim meralarımız,
ülkenin genelinde iklim şartlarına göre yaşamını
sürdürmektedir; sulama yok, yeniden ekim çok zor. Bir şeyler
yapılıyor ama ne yazık ki temmuz ayından itibaren
-yağış rejimine bağlı olduğu için- meralar
kuraklığa terkediliyor ve ot alamıyoruz, ot alamayınca da
dönüyoruz bu defa yem ihtiyacına, ısrarla yem ihtiyacı. Sadece
2016 yılının yem miktarını sizinle paylaşmak
isterim Sayın Bakanım. 8,8 milyon ton 2016 yılında yem
satın almışız; 8,8 milyon ton. Bunun
karşılığında verdiğimiz para 3 milyar 49 milyon
dolar, 3 milyar 49 milyon dolar. Ne almışız? Kısaca
paylaşmak isterim. Zaman kalmadı, belki bir sonraki maddede yine söz
alırsam bunu karşılayacağım. Kısaca,
aldığınız karar doğrudur ama sorun bitmiyor. Bunu
birlikte üretebiliriz. Mera yoksa ot yok, ot yoksa süt yok, et yok.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Sarıbal.
Aynı mahiyetteki
diğer iki önergenin gerekçelerini okutuyorum:
Mahmut Toğrul
(Gaziantep) ve arkadaşlarının vermiş olduğu önerge
gerekçesi:
Yapılan düzenlemeyle
4342 sayılı Mera Kanununun 14üncü maddesinde değişiklik
öngörülerek meraların sanayi alanları için talan edilmesinin önü
açılmaktadır. Maddeyle mera vasfı niteliğindeki arazilere
sanayi endüstri, organize sanayi, teknoloji geliştirme, serbest bölge ya
da sanayi sitesi açılması durumunda mera vasfının
kaldırılması düzenlenmektedir. Mera Kanunu ve
yönetmeliğinin yürürlüğe girdiği 1998 yılından bu yana
birçok değişiklik yapıldı. Özellikle AKP iktidarı
döneminde, meraların tahsis amacını düzenleyen 14üncü madde
defalarca kez delinerek meraların ranta açılması mümkün hâle gelmiştir.
AKP Hükûmetlerinin çok sıklıkla başvurduğu kanun hükmünde
kararnamelerle mera alanlarının amaç dışı
kullanılması yönünde yasal düzenlemeler
yapılmıştır. Hayvanların yaşam, üreme, beslenme
alanları olan, geçimlik hayvancılığın temel alanı
olan meraların vasıflarının sermayenin
kullanımını kolaylaştırmak için farklı
kullanımlara açılması, ülkemizin temel geçim kaynaklarından
olan hayvancılığın bugün itibariyle can çekişmesinin
ve et ithalatına mecbur hâle gelmemizin temel sebebidir. Sonuç itibariyle,
meraların talanını derinleştirecek bu düzenlemenin
tasarı metninden kati suretle çıkarılması gerekmektedir.
Mehmet Muş
(İstanbul) ve arkadaşlarının vermiş olduğu önerge
gerekçesi:
Meri mevzuat hükümlerinin
uygulanmasına devam olunması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen önergeler sonucunda madde metinden
çıkarılmıştır.
Herhangi bir
karışıklığa mahal vermemek amacıyla
görüşmelere sıra sayısında bulunan maddeler üzerinden devam
edilecektir. Madde numaraları, Başkanlıkça, kanunun
yazımı sırasında teselsül ettirilecektir.
37nci madde üzerinde dört
önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve
birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 37nci maddesinin
metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Mehmet Muş Ramazan Can Mehmet
Demir
İstanbul Kırıkkale Kırıkkale
Hakan Çavuşoğlu Tülay Kaynarca
Bursa İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Ahmet Kenan Tanrıkulu Mevlüt Karakaya Ahmet Selim Yurdakul
İzmir Adana Antalya
Mustafa Kalaycı Kamil Aydın Fahrettin Oğuz Tor
Konya Erzurum
Kahramanmaraş
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mahmut Toğrul Garo Paylan Erol Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm Doğan Behçet Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Kazım Arslan Tahsin Tarhan Akif
Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
İrfan Bakır Tacettin Bayır Didem Engin
Isparta İzmir İstanbul
Orhan Sarıbal
Bursa
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN SERT (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelerle ilgili olarak Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal söz
istemiştir.
Buyurunuz Sayın
Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN SARIBAL (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz da meranın
tarihsel sürecinden bahsetmek isterim sizlere.
Cumhuriyetin ilk
yıllarına yani 1928 yılına -elimizde olan en yakın
veriler bunlar görülüyor- o tarihlere baktığımızda
işlenen toplam arazilerin 7 katı kadar mera var, işlenen toplam
tarım arazilerinin 7 katı kadar mera var. O tarihlerde, yine, 46
milyon hektar olan çayır, mera varlığımız,
değerli milletvekilleri, bugün ne yazık ki 15 milyon hektara kadar
düşmüş, 15 milyon hektar. Bunun, tabii, gerekçesi çok: Konut, sanayi,
ticaret, yol, köprü, adına ne derseniz. Bütün bu yatırımlar
gerekçesiyle, bütün bu gerekçelerle mera alanlarımızda kala kala 15
milyon hektar arazi kalmış. Bunun 10,8 milyon hektarı tahdit
edilmiş yani sınırları belli, nerede olduğu ne kadar
olduğu sınırları çizilmiş ama hâlâ tahdit edilmeyen
yani sınırları belli olmayan, işaretli olup da net olarak
çizgilerle belli olmayan alanlarımız var. Öncelikle bunların
mutlaka ve mutlaka hayata geçirilmesi ve ciddi bir şekilde tespitinin
yapılması gerekiyor.
Peki, bugün geldiğimiz
noktada, meraların buralara kadar gelmesinin nedenleri ne? Her
yönetmelikte olduğu gibi, her değişimde olduğu gibi bir
kamu yararı felsefesi getiriyoruz arkadaşlar; bir kamu yararı.
Gerçekten bu siyasal iktidar döneminde hâlâ çözemediğim bu kamu
yararı meselesini bize bir anlatın? Samimi söylüyorum, hangi konuda,
hangi alanda bir kamu yararı var? Bunu sahici bir şekilde
anlatırsanız biz de ne olduğunu anlarız. Bu kamu
yararı meselesinin karşısında hukuken bir
dayanağımız var bizim: Telafisi mümkün olmayan zararlar.
Sayın Bakanım, 48 milyon hektardan geldiğimiz 15 milyon hektar
alana düşüş meselesinin özü, ne yazık ki telafisi mümkün olmayan
zararların sonucudur.
Giden mera alanı bir
daha geri dönmüyor. Bu mümkün değil ama bu ülkede nüfus sürekli
artıyor, insanımız sürekli artıyor ve gıda
egemenliği, gıda güvenliği üzerinden mutlaka ve mutlaka meralara
ihtiyacımız var. Merasız bir hayvancılığı
yapma imkânımız yok. Ha, hayır, şunu diyorsanız: Biz
bu ülkede hayvancılık yapmayacağız, hayvancılık
yapmak zor. Zaten yemin bütününü de dışarıdan alıyoruz;
senede 3 milyar, 4 milyar dolar yeme para veriyoruz. E, ithalat da
yapıyoruz. Gene Bakanlık geçen gün açıkladı, 185 bin
baş sığır ithali yapacak. Yani tamamen dışa
bağımlıysak bunu da anlayalım.
Ama değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; hemen yanı
başımızda Katar örneği var. Bizim toprağımız
var, suyumuz var, iklimimiz var, gücümüz var, bilim insanımız var,
teknolojimiz var. Akıllı hiçbir ülke gıda egemenliğini ve
gıda güvenliğini yabancı şirketlere, başka toplumlara,
başka çiftçilere teslim etmez. Katar bulabiliyor mu bugün? Tunus da
böyledir Sayın Bakanım, Fas da böyledir. Tarihsel olarak bakın,
önce Avrupa Birliğinden un aldılar; Amerika Birleşik Devletlerinden
un aldılar; sonra buğday aldılar fakat Amerika Birleşik
Devletleri ile Avrupa Birliği ortak tarım politikaları
geliştirdiklerinde Fasın dönüp ekeceği toprağı
kalmadı.
Evet, Sudana gitmek kolay,
gidersiniz; ki kabul etmiyorum, toprak gasbıdır, bizim yeterince
toprağımız vardır ama biz, kendi insanımızın
karnını kendi topraklarımızla doyurabiliriz. 171 milyar
dolarlık tarımsal ithalatımız var, 175 milyar dolar da
tarımsal ihracatımız var. İyi gibi görünüyor değil mi?
İhracatın ithalattan olan kısmı yüzde 65dir, yüzde 65.
Oysa, o ihracatın ithalattan olan yüzde 65lik kısmının
tümünü biz bu topraklarda sonuna kadar el birliğiyle
yetiştirebiliriz. Tek şeye ihtiyaç var: Yurtsever, toplumdan yana, bu
ülkenin halkından yana, bu ülkenin havasından, suyundan,
toprağından yana bir tarım politikası uygulamak ortak
akıl, ortak anlayışla. Bunu başarabilir miyiz? Elbette
başarırız. Biz varız, her zaman yanınızda
olacağız yeter ki birbirimizin sesine kulak verelim.
Kısaca, gıda
egemenliği ve gıda güvenliği, gelişmiş her toplumun
insanı için yapması gereken en önemli unsurdur diyorum. Bu
topraklarda Sayın Bakanım, hep birlikte, insanca ve yeterli düzeyde
karnımızı doyurabilecek olanak ve imkân vardır. Bunun için
demokrasiye, özgürlüklere ve dayanışmaya ihtiyacımız var.
Hepinize saygılar
sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Sarıbal.
Aynı mahiyetteki
diğer üç önergenin gerekçelerini okutuyorum:
Behçet
Yıldırım (Adıyaman) ve arkadaşlarının
vermiş olduğu önerge gerekçesi:
Yapılan düzenlemeyle
tasarının 36ncı maddesinde yapılan 4342 sayılı
Mera Kanunundaki değişikliğe paralel teknik bir
değişiklik yapılmaktadır. 36ncı maddenin tasarı
metninden çıkarılmasını önerdiğimiz için, bu maddeyle
ihdas edilen (i) bendini içeren 37nci maddenin de bütünlük olması
açısından çıkarılmasını öngörmekteyiz.
Fahrettin Oğuz Tor
(Kahramanmaraş) ve arkadaşlarının vermiş olduğu
önerge gerekçesi:
Söz konusu maddenin
tasarıdan çıkarılmasıyla, her yıl gittikçe küçülen
mera alanlarının korunması amaçlanırken şehir
dışına taşınacak küçük sanayi siteleri için hazineye
ait çok daha uygun araziler bulunmaktadır.
Mehmet Muş
(İstanbul) ve arkadaşlarının vermiş olduğu önerge
gerekçesi:
36ncı maddenin metinden
çıkarılması sonucunda bu maddenin de metinden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen önergeler sonucunda madde metinden
çıkarılmıştır.
Herhangi bir karışıklığa
mahal vermemek bakımından tasarının görüşmelerine
sıra sayısında yer alan madde numaralarıyla devam
edilecektir. Başkanlıkça, kanunun yazımı
sırasında madde numaraları ayrıca teselsül ettirilecektir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.43
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma Saati: 00.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
38inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının 38inci
maddesinde yer alan OSB ibaresinin Organize Sanayi Bölgesi (OSB)
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm Doğan Behçet Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
Mehmet
Ali Aslan
Batman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN SERT (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz isteyen Mehmet Ali Aslan, Batman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aslan.
(HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN
(Batman) Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
E tabii, muhalefetteki
milletvekili arkadaşların hepsi, ilgili yasalarla muhalefet
şerhlerini sözlü olarak dile getirdiler. Hepsine katılmakla beraber
Kuveytle ilgili bir anımı anlatmak istiyorum.
Bir ay önce Kuveyte giderken
havaalanında gözaltına alınmıştım ama ertesi gün
gitmek nasip oldu. Orada şunu gördüm: Kuveytte yer kum, hava çok
sıcak; zeytin gördüm, bu zeytinleri nereden getirdiklerini sordum. Dediler
ki: İtalyadan gemilerle getiriyoruz. Ve çok büyük bir maliyetle o
zeytini getirip oraya dikiyorlar. O zeytin de fazlaca orada yaşamıyor
yani bir kaç yıl yaşıyor, her üç beş yılda bir bunu
tekrar ediyorlar, hem dünyanın parası hem de emeği orada
geçiyor. Aynı zamanda yer kum olduğu için hem yerden
sıcaklık, aşağısı biliyorsunuz petrol, yukarısı
güneş, çim yok, çim hemen kuruyor, plastik çim ekiyorlar.
Tabii, bunu niye
anlattım? Az önce sayın hatip de dile getirdi, aslında
petroldür, altındır, bunların hepsi yapay, suni ve göreceli
zenginliklerdir. Esas zenginlik verimli topraktır; esas zenginlik bizim
meralarımızdır, zeytinliklerdir, yeşil
alanlarımızdır. Çünkü gördüğünüz gibi, Allah göstermesin,
bir savaş durumunda insanlar petrol yiyip içemiyor, insanlar altın
yiyip içemiyor; toprağa ihtiyaçları var.
Katar dünyanın en zengin
ülkelerinden biri ama iki günde acil gıda yardımı
çağrısı yaptılar, hiç beklemediğimiz bir şey.
Yani dolayısıyla bizim bu zenginliklerimizi korumamız
lazım, artırmamız lazım, eksiltmememiz lazım.
Eksiltmekle ilgili yapılan bütün çabalar bu ülkeye, 80 milyon insana zarar
vermektir, geleceklerine ipotek koymaktır. Bu zenginlikler bize
atalarımızdan miras kaldı, bunu da göz önünde bulundurmamız
lazım; bunu korumamız üzerimize vazifedir, borçtur.
Ramazan ayındayız,
sürekli iftar yemeklerine şahit oluyoruz. İşte, birçoğu da
Dostlar alışverişte görsün. nevinden maalesef iftar yemekleri.
Oysa ki fakirlerin davet edilmesi lazım, fakirlere, yoksullara inilmesi
gerekiyor. Bu konuda da bir hadisişerif var, En kötü yemek, en kötü
ziyafet zenginlerin davet edilip de fakirlerin davet edilmediği yemektir.
diye buyuruyor Resulullah (AS). Bu ramazan ayında bizim buna dikkat
etmemiz gerekiyor.
Etin kilosu 50 lira. Tabii,
az önce sebepleri açıklandı, meraların azalması vesaire,
bunların hepsi etin kilogram fiyatını artırıyor ama
inanın, bu ramazan ayında evine et girmeyen insanlarımız
var. Düşünün, bir asgari ücretlinin yevmiyesi 50 lira değil,
dolayısıyla 1 kilogram et alabilecek gücü yok. Önümüzde bir bayram
var, bunun için biz neler yapıyoruz? Yurttaşlarımıza,
vatandaşlarımıza bu konuda nasıl bir imkân
sağlayacağız? Bu sorumluluk, arkadaşlar, hepimize ait.
Bununla beraber, yine, bir
şeye daha değineceğim. Surdaki bir iftar yemeğine
katılmıştık halkla beraber ama Surda
katıldığımız iftar mahallesinde elektrik ve su yoktu.
Sırf oradaki yurttaşlar o evleri terk etsin diye elektrik ve su
bilinçli olarak maalesef verilmiyor. Duvar yazılarını
görmüşsünüzdür, Bu ramazanda elektriğimiz yok, suyumuz yok. diye
yazıları hepiniz görmüşsünüzdür. Bunda yine birinci derecede
sorumlu elbette ki Meclistir, Meclis bu konuda üzerine düşeni
yapmalıdır.
Yine, Batmana
bağlı Kuyubaşı köyünde DSİ suları kesmiş.
Neden? Çünkü vana takmamış. Köylüler Gelin, vana takın. diyor,
DSİ yetkilileri diyor ki: Vanaları hırsızlar
çalmış. Bu yüzden suyu da vermiyorlar. Mısır
tarlaları bu gidişle bir hafta içinde kuruyacak. Yani düşünün,
DSİ vanaları çaldırıyor, faturayı, zararı halka
kesiyor, diyor ki: Vana olmadığı için suyunuzu bırakmıyoruz.
Böyle bir anlayış olabilir mi?
Sayın Bakan, bu konuyla
da yakından ilgilenmenizi rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aslan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
38inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
38inci madde
kabul edilmiştir.
39uncu madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 39uncu maddesinin
(f) fıkrasında yer alan yönetmelikte belirlenen ibaresinin
yönetmelikle belirlenmiş şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm Doğan Behçet
Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
esas numaralı Kanun Tasarısının çerçeve 39uncu maddesiyle
değiştirilen 4562 sayılı Kanunun 3üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, 4562 sayılı Kanunun ek 2nci maddesinin
yürürlükten kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
"c) Finansal Kiralama
Şirketi: 6361 sayılı Kanun kapsamında kurulan finansal
kiralama şirketleri ile katılım, kalkınma ve
yatırım bankalarını,
Kazım Arslan Akif Ekici Tahsin
Tarhan
Denizli Gaziantep Kocaeli
İrfan
Bakır Tacettin
Bayır
Isparta İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN SERT (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
4562 sayılı Kanuna
20/2/2014 tarihli ve 6525 sayılı Kanunla getirilen "Finansal
Kiralama Şirketi tanımının eksik kalması nedeniyle
yapılan itirazlar dikkate alınmak suretiyle, sadece altı gün
sonra 26/2/2014 tarihli ve 6527 sayılı Kanunla eklenen madde ile
"Katılım, kalkınma ve yatırım bankalarınca
bu Kanun kapsamında finansal kiralama işlemleri yapılabilir.
" hükmü getirilmiştir.
Önergemizle "Finansal
Kiralama Şirketi tanımını genişleten bu hususun
dikkate alınarak ek 2nci maddeyi de kapsayan bir tanım
öngörülmüştür. Bu geniş tanım neticesinde ek 2nci maddenin
yürürlükten kaldırılması öngörülmüştür. Zira
kaldırılması öngörülen ek 2nci madde "Katılım,
kalkınma ve yatırım bankalarınca bu Kanun kapsamında
finansal kiralama işlemleri yapılabilir. hükmünü içermekte olup
2nci maddedeki tanımda zaten bulmuştur.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 39uncu maddesinin
(f) fıkrasında yer alan yönetmelikle belirlenen ibaresinin
yönetmelikle belirlenmiş şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mahmut Toğrul (Gaziantep) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN SERT (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET ALİ ASLAN
(Batman) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile
maddenin daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
39uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
39uncu madde
kabul edilmiştir.
40ıncı madde
üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının 40ıncı
maddesinde yer alan "Bununla ilgili usul ve esaslar Bakanlık ve Çevre
ve Şehircilik Bakanlığınca müştereken belirlenir. ibaresinin
"Bununla ilgili usul ve esaslar Bakanlık ile Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca müştereken belirlenir. " şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Erdal
Ataş Müslüm
Doğan
Gaziantep İstanbul
İzmir
Garo Paylan Behçet
Yıldırım Erol
Dora
İstanbul Adıyaman Mardin
Adem
Geveri
Van
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 40ıncı
maddesinde yer alan Ayrıca Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile Kamu
İktisadi Teşebbüsleri OSB Müteşebbis Heyetine katılım
sağlayabilir. ve "OSB'lerde plan bütünlüğünü bozmayacak konumda
yer alan taşınmazlar; Bakanlıkça OSB sınırları
dışına çıkarılabilir. ifadelerinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Kenan Tanrıkulu Mustafa
Kalaycı Mevlüt
Karakaya
İzmir Konya Adana
Kamil
Aydın Ahmet
Selim Yurdakul Fahrettin
Oğuz Tor
Erzurum Antalya Kahramanmaraş
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(1/837) esas numaralı Kanun Tasarısının çerçeve
40ıncı maddesiyle değiştirilen 4562 sayılı
Kanunun 4üncü maddesinin altıncı fıkrasına
"Yatırım İzleme ve Koordinasyon
Başkanlığı ibaresinden sonra gelmek üzere üyelerini veya
ortaklarını işyeri sahibi veya yatırım yapmak
amacıyla kurulan dernek, vakıf veya kooperatif ibaresinin ve
aynı fıkranın sonuna "OSB kuruluşuna iştirak
edecek dernek, vakıf veya kooperatiflerinde aranacak üye veya ortak
sayısı ile yatırıma yönlendirebilecekleri asgari birikim
tutarı ve diğer gerekli şartlar Bakanlıkça belirlenir.
ibaresinin eklenmesini ve 4üncü maddesinin on üçüncü fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını, on dördüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Arslan Akif
Ekici Tacettin
Bayır
Denizli
Gaziantep İzmir
İrfan
Bakır Tahsin
Tarhan
Isparta Kocaeli
Yer seçiminin kesinleşmesinden
sonra mülkiyet edinimi sorunlu olan veya diğer kanunların zorunlu
kıldığı durumlarda, OSB'de plan bütünlüğünü bozmayacak
konumda yer alan taşınmazlar, Bakanlıkça OSB
sınırları dışına çıkarılabilir. Bu
fıkraya göre katılımcılar, OSB sınırları
dışına çıkarma talebinde bulanamaz.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN SERT (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
4562 sayılı OSB
Kanununun ilk hâline göre sanayici ve çeşitli iş çevreleri
tarafından kurulan dernek ve kooperatifler OSB müteşebbis heyetine
dâhil olabilmekteydiler. Nitekim, çok sayıda OSB'nin müteşebbis
heyeti dernekler ve/veya kooperatiflerden oluşmuş ve bu OSB'ler
başarılı da olmuşlardır. 2008 yılında
yapılan değişiklikle sanayici ve çeşitli iş çevreleri
tarafından kurulan dernek ve kooperatiflerin OSB müteşebbis heyetine
iştirak etmeleri önlenmiş, böylece küçük tasarrufların bu
kuruluşlar yoluyla OSB'lerde yatırıma yönlendirilmesi ve
KOBİ'lerin kooperatifler aracılığıyla büyümelerine son
verilmiştir. Hâlbuki, iş yeri kurmak veya yatırım yapmak
amacıyla kurulan kooperatif, vakıf ve derneklerin belli
şartlarda OSB kuruluşuna iştirak edebilmesinin önünün
açılması ve böylece küçük tasarrufların yatırıma
yönlendirilmesi, ülkemizin sanayileşme politikalarına da uygundur.
İhtisas OSB'lere ve endüstri bölgeleri yönetici şirketine
iştirak edebilen sanayici ve iş çevreleri tarafından kurulan
kooperatif, dernek ve vakıfların karma OSB kuruluşuna
iştirak edememesi bir taraftan çelişki oluşturmakta, diğer
taraftan da küçük tasarrufların yatırıma yönelmesini
önlemektedir. Gerekli birikime ulaşmış kooperatif, dernek ve
vakıfların OSB iştirakçisi olabilmeleri için önünün
açılması, tasarrufların yatırıma yönlendirilmesi,
üretimin artırılması bakımından büyük önem
taşımakta ve bu yönde yapılacak düzenleme bu tasarının
amacına ve ruhuna uygun düşmektedir.
Tasarının
40ıncı maddesinin on üçüncü fıkrasına göre,
katılımcıların üç ay içinde OSB tarafından karara
bağlanmayan imar ve parselasyon planı ve değişiklik
talepleri Bakanlıkça karara bağlanabilecektir.
Katılımcıların hukuka uygun imar ve parselasyon planı
ve değişiklik talepleri OSB yönetimleri tarafından yerine
getirilmek durumundadır. Örneğin, katılımcıların
tevhit, ifraz ve proje değişikliği başvuruları bunlardandır.
Bu konulardaki imar mevzuatına uygun taleplerin yerine getirilmemesi OSB
yönetimlerinin sorumluğunu gerektirir. Ayrıca, OSBlerin
katılımcıların bu kapsamdaki başvuruları
konusunda verdikleri kararları yargı denetimine tabidir. Yargı
denetimine tabi bir konuda Bakanlığa yetki verilmesi,
katılımcıların mevzuata uygun olmayan taleplerinin
Bakanlığa yönelmesine yol açabileceği gibi, OSB yönetimlerini
zora sokabilecek ve OSBlerde uygulama birliği de bozulacaktır.
Kaldı ki tasarıyla Bakanlığın vesayet yetkisinin de
oldukça güçlendiği değerlendirildiğinde, Bakanlığa
böyle bir yetki verilmesine ihtiyaç yoktur.
On dördüncü fıkrayla
ilgili olarak;
Aynı maddenin on
dördüncü fıkrası hükmüyle hiçbir ayrım yapmaksızın,
dönemden/zamandan bağımsız şekilde OSB'lerde bulunan
taşınmazların (arsa-tesis-fabrika) Bakanlık tarafından
OSB dışına çıkarılması öngörülmektedir. Tek bir
ölçü konmuş, o da plan bütünlüğünün bozulmamasıdır fakat
plan bütünlüğünün bozulmamasından ne anlamak gerekir? Belki
plancılar buna yanıt verebilir ancak plancıların bu
yanıtına uygun işlem yapılıp
yapılmayacağı belirsizdir. Örneğin, OSBnin coğrafi
alanın tam ortasında bulunan herhangi bir taşınmazın
OSB sınırları dışına çıkarılması
plan bütünlüğünü bozar mı? Yanıtlanmaya muhtaçtır. Bu
konuda gerekçede de bir açıklama yer almamıştır. Madde
gerekçesinde, OSB yer seçiminin kesinleşmesinden sonra mülkiyet edinimi ve
benzeri nedenlerle sorun teşkil eden taşınmazların bölge
dışına çıkarıldığı belirtilmektedir.
Hâlbuki fıkrada, mülkiyet edinememe ve dönem belirtilmiyor, fıkra
hükmü gerekçeye uygun düzenlenmemiştir. Fıkranın bu
şekliyle yasalaşması çeşitli sorunlara yol açacaktır.
OSB mevzuatının getirmiş olduğu sınırlama ve
yükümlülüklerden kaçınmak veya sanayi yapısı/tesisi
dışında daha kârlı ya da ranta yönelik çeşitli ticari
yapılaşmalar için OSB dışına çıkmak isteyen
katılımcıların bölge dışına çıkma
isteğini artırabilecektir. Örneğin, sanayi
yatırımlarına göre getirisi daha yüksek ve kısa dönemli
olan AVM ve konut yapımı vb. yatırımlara yönelme olabilir.
Ayrıca, Bakanlığa verilecek bu yetki OSBlerde uygulama
birliğini bozacak ve Bakanlığa yönelik talepleri
artıracaktır. Bu düzenlemeye ihtiyaç olduğu açıktır
ancak bölge sanayicisinin bölge dışına çıkma talebi
olmamalıdır. Fıkra mevcut hâliyle gerekçesini ve
amacını aşacak şekilde yazılmıştır. Bu
önergeyle fıkranın tasarıdaki gerekçesine ve tasarının
amacına uygun olması sağlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 40ıncı maddesinde yer alan Ayrıca
Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri OSB
Müteşebbis Heyetine katılım sağlayabilir. ve
"OSB'lerde plan bütünlüğünü bozmayacak konumda yer alan
taşınmazlar; Bakanlıkça OSB sınırları
dışına çıkarılabilir. ifadelerinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN SERT (İstanbul) Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bir taraftan Kamu
İktisadî Teşekkülleri (KİT) verimlilik, etkinlik ve ekonomiye
katkılarının artırılması ve benzer sebeplerle
özelleştirilirken diğer taraftan OSB'lerin müteşebbis
heyetlerinde yer almaları gerek ekonomik model ve gerekse de
uluslararası uygulamalar açısından uygun değildir.
Teklifimizle söz konusu aykırı durum düzeltilmektedir.
Diğer yandan, OSB
içerisinde yer alan taşınmazlar
kamulaştırılırken, hususi olarak OSB yapılmak üzere
kamulaştırılmaktadırlar. Bu genel kamulaştırma
kararının dışına çıkılarak belirli taşınmazların
OSB sınırları dışarısına
çıkarılması, şehre yakın veya şehir içindeki
OSB'lerin konut veya ticaret alanına dönüştürülüp
kullanılmasına yol açabilecektir. OSB dışına
çıkarılan her bir taşınmaz, OSB
sınırlarının kaymasına yol açabilecektir.
Herhangi bir OSB'nin böyle
bir mevzuat değişikliğiyle çözülmeyi gerektiren bir sorunu var
ise bu soruna tüm Türkiye'ye yönelik bir mevzuat maddesiyle değil, sadece
o bölgeye özel geçici bir maddenin kanun tasarısına eklenmesiyle
çözüm getirilebileceği düşünülmektedir.
Teklifimizle bu özel
uygulamanın geneli etkilemesinin önüne geçilecektir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısının
40ıncı maddesinde yer alan "Bununla ilgili usul ve esaslar
Bakanlık ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca
müştereken belirlenir. ibaresinin "Bununla ilgili usul ve esaslar
Bakanlık ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca
müştereken belirlenir." şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN SERT (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge
hakkında konuşmak isteyen Adem Geveri, Van Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Geveri.
(HDP sıralarından alkışlar)
ADEM GEVERİ (Van) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun
tasarısıyla ilgili partim adına görüşlerimizi
belirteceğiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 7 Haziran seçimlerinden beri sahada günden güne
eriyen ve kendi içinde çözülmeye doğru giden AKP iktidarı bütün
hıncını kendisi gibi düşünmeyen ve kendine biat etmeyen muhaliflerden
çıkarmak yoluna gitmiştir. Bunun için de sarayın emrine
girmiş olan yargıyı, güvenlik güçlerini ve tüm devlet
kurumlarını kullanarak siyasetçilere, aydınlara, işçilere,
köylülere, farklı düşüncelere mensup herkese baskı uygulamakta,
korkutmaya, sindirmeye ve onların iradesini teslim almaya
çalışmaktadır. Ancak ülkedeki farklılıklara tahammül
etmeyen ve muhalifleri, çerçevesini Cumhurbaşkanı ve Hükûmetin
belirlediği sınırlar içinde hapsetmeye, yandaşlar gibi
hizaya getirmeye çalışan iktidar büyük yanılgının ve
çöküşün içindedir. Bugün bu uğurda hukuku, adaleti, dini ve evrensel
tüm değerleri ayaklar altına alarak hareket edenler yarın yok
saydıkları hukuk karşısında mutlaka hesap vermek
zorundadır. Adalet er ya da geç tecelli edecektir.
Değerli arkadaşlar,
özellikle bu saatte bu kanun tasarısıyla ilgili
değerlendirmelerin dışında bu önemli hak, adalet ve
özgürlüğe tekabül eden düşünceleri dile getirmemin ve AKP
iktidarını uyarmamın sebebi, maalesef, bu ramazan ayında
bile Türkiyede ve özellikle de kürdistanda, Kürt illerinde insanlara
yapılan zulümlerin haddi hesabı yoktur arkadaşlar. Maalesef, her
geçen gün birileri tutuklanırken birçok insan da işkenceden
geçirilmekte ve sorgusuz sualsiz arkadaşlar, uzun aylar, yıllar boyunca
hapishanede tutulmaktadır. Nitekim eş başkanlarımız ve
milletvekillerimizle birlikte birçok belediye eş başkanı ve
bunun dışında da 5 binin üzerindeki partili yöneticilerimizle
birlikte sivil halktan olmak üzere on binlerce insan, arkadaşlar, şu
an hiçbir hukuk süreci sürdürülmeden tamamen keyfî muameleyle gözaltına
alınmakta ve nitekim bu tutuklamalar her geçen gün arttığı
gibi, artık hızını alamayan Hükûmet ve maalesef, Hükûmetin
de boyunduruğu altında olan Emniyet güçleri bir taraftan artık
kaza süsüyle birçok insanımızı maalesef trafik canavarı
cinayetleriyle katletmekte, diğer taraftan da terörist adıyla 50,
60, 70 yaşındaki insanlarımızı dağ
başında, yaylada çalışırken ya da herhangi bir
çiftçilik faaliyeti için tarlada bulunurken gözaltına alarak, maalesef,
uzun süre ya tutuklamakta ya da bunları belli bir süre işkenceden
geçirdikten sonra, arkadaşlar, hiçbir gerekçe bulmadan salıvermekte
ve bütün bunlar hiçbir şekilde hukuki bir takibattan geçmemekte çünkü
arkadaşlar, OHAL ve KHK treniyle yönetilen Türkiyede ne adalet ne hak ne
de özgürlükler kalmıştır. Bu nedenle, artık bu saatten
sonra hak, adalet mücadelesi verilmeden, Türkiyede demokratik bir mücadele
verilmeden ve demokratik bir ülkeye, özellikle de Türkiye anayasal bir düzene
dönüştürülmeden hiçbir şekilde ekonomik kalkınmanın ya da
refah düzeyinin yükseltilmesi söz konusu değildir. Nitekim benim özellikle
de yaşadığım bölgede ve ilde, Van ve çevresindeki
diğer illerde birçok esnafın kepenk kapatması ve özellikle de
çiftçinin, özellikle hayvancılıkla uğraşan
vatandaşımızın mağduriyeti son derece artmış
durumdadır. Umut ediyorum ki batıda yaşayan milletvekili
arkadaşlar ya da yetkili bakan arkadaşlar bölgeye gelir gezerlerse
görürler oradaki esnafın hâlinin ne olduğunu.
Son olarak, arkadaşlar,
size çok yakın bir zamanda devletin kolluk güçleri tarafından
sorgusuz sualsiz ve hiçbir sebep yokken işkenceye maruz
bırakılan 50, 53 ve 35 yaşındaki üç
vatandaşımızın fotoğraflarını göstermek
istiyorum. Bunlar, arkadaşlar, sanki Suriyede Esedin ya da oradaki
çetelerin, DAEŞin zulmüne maruz kalmış insanların
fotoğraflarına benzemektedir ve özellikle bu saatte sizin takdirinize
ve vicdanınıza sunuyorum. Beş gün işkence altında
bırakıldıktan sonra, valinin talimatıyla -ki bunlar, üç
kişi terörist diye tutuklanmıştı- beş gün sonra
sorgusuz sualsiz, arkadaşlar, işkence yapılarak
bırakıldılar bunlar. Bunları, arkadaşlar, sizin
takdirinize sunuyoruz. Umut ediyorum, arkadaşlar, bununla ilgili gerekli
takibatı İnsan Hakları Komisyonu yapacaktır.
Saygılarımla
selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Geveri.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
40ıncı maddeyi
biraz önce kabul edilen önergeyle yapılan değişiklik
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
40ıncı madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi üçüncü bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm 58inci maddeye
bağlı ek madde 3, ek madde 4, ek madde 5 ile 60ıncı
maddeye bağlı geçici madde 13, geçici madde 14, geçici madde 15,
geçici madde 16 dâhil 41 ila 64üncü maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm üzerinde söz
talebinde bulunan siyasi parti gruplarına ve şahısları
adına söz isteyen sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Gruplar adına ilk söz
hakkını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili İzzet Ulvi Yönter kullanacaktır.
Buyurunuz Sayın Yönter.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İZZET
ULVİ YÖNTER (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının üçüncü bölümü hakkında partim adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Biraz evvel vermiş
olduğumuz önergemize destek veren Komisyonumuza, Sayın
Bakanımıza, Hükûmetimize ve siz değerli milletvekillerine
şükranlarımızı ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.
İnşallah, kanun tasarısının, daha iyi, milletimize daha
anlam katacağını, daha faydalı olacağını
düşünüyoruz. Tekraren teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Malumunuz olacağı
üzere, söz konusu tasarı kamuoyuna üretim reformu paketi olarak
sunulmuş, öğrenilmiş ve duyurulmuştu. Ancak komisyon
çalışmaları sırasında da şahit olduk ki
tasarı yine bir torba tasarı hâline dönmüştür. Aynı zamanda
da Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda revizyon niteliği
taşımaktadır. (Gürültüler)
Sayın
Başkanım, biraz gürültü var, onun için tam konsantre olamıyorum.
BAŞKAN Anlıyorum
Sayın Yönter.
Sayın milletvekilleri,
biliyorum sahura az kaldı, sabırsızlanıyorsunuz ancak
sayın hatip de kürsüde, lütfen efendim.
İZZET ULVİ YÖNTER
(Devamla) Sahura hepimiz gideceğiz şüphesiz.
BAŞKAN Devam ediniz
Sayın Yönter.
İZZET ULVİ YÖNTER
(Devamla) Bu hâliyle kanun tasarısının, Türk sanayisinin uzun
yıllardır devam eden yapısal sorunlarını çözmekten
şu hâliyle uzak olduğu düşüncesindeyiz. Sanayicimizin en büyük
sorunu, takdir buyurursunuz ki kur ve faiz kaynaklı ekonomik
sıkıntılardır. Tasarıda sanayicimizin bu
sıkıntılarına yönelik herhangi bir düzenleme yer
almamıştır. Komisyonda tasarının görüşülmesine
baştan sona kadar refakat ettik fakat bu konuda bir girişim, bir
düzenleme, bir teşebbüs maalesef göremedik. Sanayicimizin üzerindeki mali
yüklerin azaltılmasına yönelik maddeler tasarıda yer almakla
birlikte özellikle imalat sektörünün büyümesini sağlayacak, istihdamı
artıracak, AR-GE, yenilik ve teknoloji alanlarında atılım
sağlayacak düzenlemelere de yer verilmediği ortadadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sanayileşme, ülkelerin gelişmesinde
önemli bir aşamadır. Bir ülkenin sanayileşmesi demek sanayi
ürünleri ihracatı ve ham madde ithalatının artması,
dış ticaret hacminin büyümesi, ortalama hayat standardının
yükselmesi, işsiz insan sayısının azalması, nitelikli
iş gücünün önem kazanması, kişi başına düşen
millî gelirin artması, sorun çözme kültürünün tecelli etmesi demektir.
Gelişmiş ülkeler zenginliklerinin önemli bir kısmını
sanayileşmeyle sağlamışlardır. Sanayileşme
üretmeden tüketmenin ve ülkenin iktisadi hayatındaki
yaşadığı buhranların önüne geçeceği için
toplumların kalkınmasında da büyük önem arz etmektedir.
Ülkemizdeki işsizliğin, ekonomik olarak kalkınamamanın
sebebi, şüphesiz, sanayileşme sorunlarından
doğmaktadır. Üretememek, ülkemizin ihtiyacı olan malları
ithal etmesine neden olmakta, dolayısıyla hem ülkemizin dış
açığına hem de işsizlik sorununun katlanmasına,
artmasına sebebiyet vermektedir. Bu şubat ayında mesela
TÜİK tarafından ülkemizdeki işsiz sayısı 3 milyon 900
bin olarak açıklanmıştı, iş aramayıp
çalışmaya hazır olanların sayısı 2 milyon 489 bin
olarak belirtilmişti; böylece, ülkemizdeki fiilen işsiz
sayısı 6 milyon 389 bin olmuştu. İş aramayıp
çalışmaya hazır olan işsizleri önce iş gücüne ilave
eder, sonra fiilî işsiz sayısına oranlarsak, maalesef,
karşımızdaki işsizlik sorununun ne kadar büyük
olduğunu da görürüz ve bu oran şu anda yüzde 20lere
dayanmış durumda. Sanayileşemeyen ülkemizde, maalesef, yine
üzülerek ifade etmek isterim ki fatura 6,5 milyona yakın işsizimize
çıkmaktadır. Sanayileşemeyen ülkemizde işsizlik oranı
almış başını yürümüştür. Genç işsiz
oranımız ise çok daha vahim boyutlardadır, bugün her 4
gencimizden 1isi işsiz durumdadır, yarınsız
durumdadır, umutsuz durumdadır. Bugün dünyanın
gelişmiş ülkelerine bakarsak hepsinin sanayileşmesini
tamamlamış ve üreten ülkeler olduğunu görürüz.
Sanayileşmeyle birlikte gelen istihdam halkın refah seviyesini
yükseltmektedir. Refah seviyesi artmış olan ülkelerde iç huzursuzlukların
meydana gelmesi az gelişmiş ülkelerle mukayese edersek daha
azdır. Türkiye, toplumsal huzur içinde üretmeye, sanayileşmeye, bu
konuda büyük bir hamle yapmaya hem mecbur hem de buna zorunludur. Özellikle
bilişim, teknoloji, savunma, sanayi ve ağır sanayi hamlelerini
yapmak durumundayız. Ülke olarak üretmemiz, üretimin önündeki engelleri
kaldırmamız lazımdır. Üretmeden gelen tüketim yani
üretilenden fazlasını tüketmek toplum ve devletleri tarihte her zaman
yıkıma, çöküşe götürmüştür. Şu anda da Türkiye
üretmeden tüketmenin girdabında, açmazında âdeta
kıvranmaktadır. On beş yıllık AKP iktidarları
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Tabii, biz üretimden
konuşuyoruz, sanayileşmeden konuşuyoruz...
Evet, Sayın Başkan,
çok da dinleyen yok zannediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, fotoğraf çekiyor arkadaşlar ya!
İZZET ULVİ YÖNTER
(Devamla) Evet.
On beş yıllık
AKP iktidarları döneminde belirgin bir sanayi politikamızın
olmadığı ortadadır.
Tabii, sanayileşme,
sorun çözme kültürünü beraberinde getiriyor. Sorun çözme kültürünün
doğmasıyla beraber her şeyi halledelim, fotoğrafı da
çekelim, başka şeyleri de paylaşalım ama ilk önce
sanayileşmeyi konuşalım.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
İnşallah.
İZZET ULVİ YÖNTER
(Devamla) İnşallah.
AKP, sanayileşerek
kalkınma yerine rant ve inşaatla ülkeyi kalkındıracağına
inanmıştı. Sonuçta, kalkındığı, şaha
kalktığı söylenen Türkiye ve sanayimiz, on beş
yıldır, dünyada rekabet eden küresel bir marka -çok açık söylüyorum-
ortaya koyamamıştır. Varsa yoksa, işte, malum, kibrit
TOKİler, duble yollar, hastaneler, kalkındığımızı
göstermeye yetecek örnekler olarak sunulmuştu.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde sanayinin gayrisafi yurt içi
hasılasındaki payı 1998 yılında yüzde 25,1 iken, 2016
yılında yüzde 19,7ye gerilemiştir. 2009 yılından
beri, sanayinin gayrisafi yurt içi hasılasındaki payı yüzde 19
civarındadır ki bu bir patinaja işaret etmektedir. Sanayi
politikamız, stratejimiz, akla AR-GE harcamalarını
getirmektedir. Türkiye'nin TÜİK tarafından açıklanan son AR-GE
harcaması 20 milyar 615 milyon lira, dolar bazında ise
yaklaşık 6 milyar dolar civarındadır.
Size bir örnek
vereceğim. PricewaterhouseCoopers, her yıl şirketlerin AR-GE
harcamalarının listesini yayımlıyor. 2015 yılında
bu listede 1inci sırada Volkswagen bulunuyor. Volkswagenin
yıllık AR-GE harcaması tutarı ne kadar biliyor musunuz?
Yaklaşık olarak 15,3 milyar dolar. Alman -ki ortakları şu
anda tabii çeşitlendi- Volkswagen şirketinin yıllık AR-GE
harcama tutarı, Türkiye'nin yıllık toplam AR-GE harcama
tutarının 2,5 katı mesabesinde.
Yıllık AR-GE
harcamalarına gelince, Türkiye bu alanda maalesef yarım Volkswagen
bile etmiyor. AR-GE açısından ülkemizin vaziyeti ortada. Kore, otuz
beş yıl önce kişi başına millî geliri, Türkiyenin
altında olan bir ülkeydi. Rüzgârı arkasına aldı, üretti,
birlik ve beraberlik içinde, dayanışmayla ön aldı, sanayi
politikasını ve stratejisini belirledi, önce orta gelir
tuzağından çıktı, şimdi de küresel dev şirketlere
sahip. Dünyada önde gelen şirketler ağırlıkla otomotiv,
sağlık ve bilgi iletişim teknolojileri alanında
çalışmaktadır. Dünya, artık sektöre değil, sektörleri
dönüştürecek teknolojilere odaklanmaktadır ki aslında
sanayileşme de bu demektir. Nedir bunlar? Biyoteknoloji. Nedir bunlar?
Nanoteknoloji. Nedir bunlar? Bilgi iletişim teknolojileri.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; adı üretim reformu olan
tasarının üçüncü bölümünde gördük ki Türkiyede üretimin önünde en
büyük engel, organize sanayi bölgelerinin sorunlarıymış. Biz
bunu kapsamlı bir şekilde inceledik, komisyonda
tartıştık, görüştük, konuştuk. İnşallah,
yaptığımız değişikliklerle organize sanayi
bölgelerimizin sorunları çözülmüş olur, bir nebze de olsun
sanayileşmeyle ilgili sorunları aşmış oluruz.
Temennim, bu kanun tasarısının milletimize ülkemize, devletimize
hayırlı olması, yeni ufuklar açmasıdır ve
konuşmak, tartışmak zorundayız. Konuşarak,
tartışarak sorunlarımızın çözüleceğine
inanıyorum.
Görüştüğümüz
tasarının hayırlı olmasını diliyorum,
hayırlı sahurlar diliyorum. Önümüzdeki mübarek Ramazan
Bayramınızın şimdiden kutlu olmasını temenni
ediyorum.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yönter.
Gruplar adına ikinci
konuşmacı, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ahmet
Yıldırım, Muş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gecenin bu saatinde bütün
Genel Kurulu saygıyla selamlayarak başlamak istiyorum.
Sadece üç gündür bu 485
sıra sayılı Yasa Tasarısının görüşülmesinde
bile muhalefetin değiştirici, dönüştürücü, olumlu gücü özellikle
zeytinlikler ve merayla ilgili kanun tekliflerinin topluma izah edilemeyişi,
toplumda yaratmış olduğu rahatsızlıklara muhalefetin
sahip çıkarak geri çektirilmesi, büyük bir yanlıştan, özellikle
geri dönüşü beraberinde getirmiştir.
Yalnız, bu yasanın
spesifik olarak maddelerine takılıp kalacak durumda değiliz.
Ülkenin gündemi de spesifik olarak temel kanun ya da torba kanunlarla
bozulmuş olan ekonomik istikrarı düzeltmeyecek. Bu gibi
yasaların geçmesiyle de mümkün olmayacaktır. Bunlar büyük
fotoğrafın çok çok ayrıntısında kalan
değişikliklerdir.
Cumhuriyet tarihi boyunca
dış politikanın Türkiyenin iç siyasetine ve idari sistemine bu
kadar tesir ettiği herhâlde ikinci bir dönem görülmemiştir. Orta
Doğudaki ve dünyadaki uluslararası gelişmeler, direkt
Türkiyenin iç siyasetini ve idari denklemini belirlemekte, etkilemekte ve
istifade edilmesi ve dış politikanın doğru
kurgulanması durumunda belki de ülke bundan müspet anlamda
faydalanabilecekken iktidarın yanlışları sayesinde
körüklenen dış politikadaki karşıtlık,
yandaşlık denklemlerinin özellikle kendi içinde ülkeye büyük
kaybettirme riskini taşıdığını ifade etmek
isterim.
İbn-i Haldun,
Coğrafya kaderdir. der. Evet, Türkiyenin Orta Doğunun bir
parçası olması, yönetsel anlamda Türkiyeye çok büyük zorluklar
getirmektedir, bunu kabul ediyoruz. Ancak ülkeyi yönetenler, eğer
dış politikayla ilişkilerini doğru zemin üzerine kurgular,
kapsayıcı olur, sadece ülkeyi yöneten bir avuç
azınlığın mutluluğu ve çıkarı üzerine bir
dış politika kurgulamaz, onların ideolojik kodları
üzerinden bir dış politika hattı izlemezse ülke, pekâlâ daha
büyük kazanabilir. Ama siyasi iktidarın dış politikayla ilgili
attığı her adım, ülkeyi büyük bir riskle karşı
karşıya getirmiştir. Açık ifade etmek gerekirse bir ülkede
özellikle dış politikayla ilişkilenimler, o ülkeyi yönetenlerin
ideolojik kodlarına saplanılıp bırakılırsa bugün
Türkiye'nin yaşamış olduğu itibar ve imaj erozyonu
yaşanır. Kim kalkıp diyebilir ki bu ülke, üç yıl öncesine
göre uluslararası toplum nezdinde daha muteberdir? Kim kalkıp
diyebilir ki bu ülkenin kendi parası, ticaret hacmi, uluslararası
ilişkilerde üç yıl önceye göre daha güçlüdür? Kim kalkıp
diyebilir ki bu ülke, hukukun üstünlüğü, demokratik teamülleri
uygulamasıyla uluslararası toplum nezdinde bir model hâline
gelmiştir?
Amerikasından
Avrupasına, dönemsel ilişkiler kurduğumuz Rusyasından
İranına kadar birçok ülkenin, Türkiye'nin içine müdahale etme,
Türkiye'nin içine oynama, Türkiye'nin istikrarını bozma, Türkiye'nin
kendi içerisinde taşımış olduğu handikaplar üzerinden
ülkeyi bir felakete sürükleme politikaları aktiftir. Bunda da yalnız
başına siyasi iktidarın kendi ideolojik tahayyüllerini ülkeye ve
bölgesel politikalara dayatmasından başka hiçbir şey etkili
değildir.
Düşünün,
Cumhurbaşkanı, 16 Mayıs günü Amerikaya gidecek, orada
korumaları, Beyaz Saraydakileri bile sürekli protesto eden göstericiler
oraya geldi diye kavga edecekler ve bugün itibarıyla Amerikada özellikle
bir emniyet müdürünün teklifiyle Cumhurbaşkanlığının
12 koruması hakkında yakalama kararı çıkarılacak,
kendi vatandaşları olan ve o gösterilere katılan 2 kişi ise
bugün tutuklanacak. Bu mudur yani itibar? Türkiye'nin itibarı bununla
mı arttı? Kim kalkıp diyebilir ki ya bu Cumhurbaşkanı
ne kadar da iyi yapmış? Ülkesini Amerikada ne kadar iyi temsil
etmiş mi diyecekler bununla bize? Siz, istediğiniz kadar, kendi
bulunduğunuz yerden posta okumaya devam edin.
Avrupada durum çok mu
farklıdır? Her gün açıklanan uluslararası raporlarla ülke
töhmet altında bırakılmakta, ülkenin hukuk
standardının dibe vurduğu söylenmekte, emek alanına, hukuk
alanına, ekonomi alanına dönük yeni yaptırım
kararlarıyla karşı karşıya gelmekteyiz.
Geçen hafta Katarla ilgili
olarak, Körfez ülkeleri başta olmak üzere belli ülkelerin almış
olduğu kararlar Katarım sana söylüyorum, Türkiye sen anla.
kabilinden kararlardır. Yoksa balıklama atlayarak, Türkiye gibi,
Katara bu kadar açıktan yanlışlarına sahip çıkan
ikinci bir ülke var mıdır dünyada? Ne oldu da biz kalkıp kendi
itibarımızı, imajımızı düzeltme yoluna girmeden,
adı birçok cihadist örgütle özdeş hâle gelmiş olan Katara ne
diye sahip çıkıyoruz? Eğer gerçekten amaç, Katar
insanının mağdur olmamasıysa, Katardaki
vatandaşların gıda teminini sağlamaksa, biraz, oraya
sergilediğimiz çabanın onda 1ini de bir Gazze ablukası için
sergilesek. Bu ülkeyi yönetenlerin aylardır Gazze ablukasıyla ilgili
bir cümlesi yoktur.
LEZGİN BOTAN (Van)
Olamaz da!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Geçen hafta gemi kalktı, gemi.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Çünkü Katarın yeşil dolarları, petrolü Gazzede yoktur.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bir gemi dolusu yardım kalktı ya. Nasıl söylüyorsun?
LEZGİN BOTAN (Van)
Nerede kalktı, hiç görmedik ya?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Nerede görmedin, İstanbuldan kalktı ya!
LEZGİN BOTAN (Van)
Niye kızıyorsun? Rahat ol, sakin ol!
BAŞKAN Sayın
Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Devamla)
İnsicamımı bozuyor Sayın Başkan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ne alakası var? Bir şey yaptığım yok. Ben Gazzeye
yardım gidiyor diyorum.
BAŞKAN Siz devam hitap
edin Genel Kurula.
Sayın Bak, lütfen
efendim, lütfen
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Osman, gecenin bu saatinde millet seni duymuyor ya!
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Şimdi, sanıyorsunuz ki sadece bu konuyla alakalı sizin bilginiz
var. Söyleyeyim, ben diyorum ki iktidarın bu konuyla ilgili bir demeci
yok, siz Yardım gitti. diyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Evet.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Yardımı götüren, bir insani yardım kuruluşudur. Türkiyeden
Hükûmet adına, devlet adına oraya çıkarılmış bir
yardım paketi falan yok. Buradaki insani yardım kuruluşlarının
oraya götürmeye çalıştığı insani yardım
tırlarının Hükûmet politikalarıyla ne ilgisi var? Katar
için vermiş olduğunuz demeçlerin onda 1ini niçin Gazze için vermeyi
unuttunuz, niye vermiyorsunuz?..
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Veriyoruz, nerede vermiyoruz ya?
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Çünkü Gazzenin doları yok, çünkü Gazzenin buraya getirebileceği
sıcak parası yok.
Bakın, 31inci madde
geçti. Neydi 31inci madde? Kıyı kanunu. Bakın, ben hayretle
izledim, Trabzon ve Zonguldakın kıyısı, hoyratça
yabancı sermayeye açıldı, iktidar partisinin Zonguldak ve
Trabzon milletvekilleri gidip Bakan Beye teşekkür etti.
Anlaşılmaz bir şekilde -kendi takdirleridir- muhalefet
partisinin Samsun milletvekilleri Niye bize yok? dedi. Bunu anlamakta ben
güçlük çekiyorum.
SALİH CORA (Trabzon)
Arsa yok Trabzonda.
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Bu
ülkenin kıyıları hoyratça yatırıma peşkeş
çekilecek, bu ülkenin kıyıları kâr hırsı uğruna
uluslararası sermayeye peşkeş çekilecek, siz kalkıp bunun
adına milliyetçilik diyeceksiniz ve orada sadece parası olan,
parası dışında bu ülkeye
Siz düşünebiliyor musunuz?
Oraya yatırım yapma sözü veren ülkeler, Türkiyeye bir kültür
getirebilir mi? Türkiyenin ekosistemini, ekolojik dengesini koruyabilecek bir
yatırım yapar mı?
Bu ülkenin doğal zenginlik
kaynakları -bir coğrafyacı olarak söylüyorum- parayla
ölçülebilir servetler değildir. Allah, bize vermiş, biz hoyratça
talan ediyoruz. Doğanın dengesi, öyle bir şeydir ki
dıştan mühendislik müdahaleleriyle yarına taşınamaz.
Oraya dikeceğiniz en mühendislik harikası binanın ömrü yüz
yıldır ama o kıyılar milyonlarca yılın jeolojik
değişimleri neticesinde bugüne gelmiştir. Bu mudur
milliyetçilik? Ülke sevdası bu mudur? Yabancı sermayenin kalkıp
burayı kâr hırsı uğruna yatırıma
boğmasına, bunu yaparken de ülkenin yer altı, yer üstü zenginlik
kaynaklarını ve doğal güzelliklerini talan etmesine dönük büyük
bir sevinç edasıysa bu oyunda biz yokuz. Ben, ülkenin -doğusu
batısı, kuzeyi güneyi- bu şekilde kâr hırsı
uğruna doğal güzelliklerinin sadece yatırıma feda
edilmesini anlamakta bir coğrafyacı olarak güçlük çekiyorum.
Gecenin bu saatinde bütün
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Herkese hayırlı
sahurlar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
Sayın Muş
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın 485 ve 485e 1inci Ek
sıra sayılı Kanun Tasarısının üçüncü bölümü
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim AK PARTİ
olarak Gazzeye bakışımız; tüm Türkiye kamuoyunun
malumudur, en zor zamanlarda Gazze halkının yanında
durduğumuz. Gazze halkı bombalar altındayken Gazzenin sesi
olmuş olan bir partiyiz. O açıdan, biz insanlara bakıyorken, bir
yerde dolar var, öbüründe dolar yok diye bir açıdan hiçbir zaman
bakmadık, bakmayız, böyle bir anlayışımız
olmadı, böyle bir anlayışla da meseleye yaklaşmadık,
yaklaşmayız da. Gazzenin, orada yaşayan insanların her
zaman yanında olduk, bundan sonra da o insanların yanında olmaya
devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Bir diğeri: Trabzon ve Zonguldakla alakalı acaba
kanunun neresinde uluslararası sermayeye peşkeş çekileceği,
yazıyor? Kaldı ki uluslararası yatırım,
uluslararası sermaye tabii ki ülkemize gelebilir, tabii ki doğrudan
yatırımlar bu ülkeye gelir, burada teknoloji üretir, katma değer
üretir, biz buna açık bir iktidarız, bunu da teşvik ediyoruz.
Ama sanki bir talan oluyormuş, sanki bir yıkım oluyormuş,
kanunda da böyle yazıyormuş gibi bu işin lanse edilmesini
doğru bulmuyoruz.
Ben Trabzonluyum, Trabzonun
arazi yapısı bellidir ve orada bir bölüm zaten dolgu alanı
olarak kullanılmış, buranın bir kanuni düzenlemeyle beraber
bir endüstri bölgesi hâline getirilmesi hadisesidir. Keza yine Zonguldakta
Erdemirin bulunduğu alan ve dolgu alanı yapılmış
vaziyette olan bir alan var ve oraya şu an yatırım
yapılamıyor. Bunun önünün açılmasıdır hadise ve iki
ille bu sınırlanmıştır, amacı da budur, bunun
dışında herhangi bir şey yoktur. Fakat her ne hikmetse yok
uluslararası sermayeye peşkeş çekilecek, yok hoyratça
yabancı sermayeye peşkeş çekilecekmiş gibi iddiaları
asılsızdır, temelsizdir.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) - Gelirlerse neyle engelleyeceksiniz?
AHMET YILDIRIM (Muş) -
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, mikrofonunuzu açıyorum, buyurunuz.
35.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, ben ülke
yönetiminin Katar toplumuna ulaştırmaya
çalıştığı ve uygulanan gıda ambargosunun
kaldırılmasına dönük çabasına anlam, değer biçmekle
birlikte, aynı gayretkeşliğin neden Gazze için
sergilenmediğini, bunu ülke olarak, devlet olarak neden
yapmadığımızı sorguladım. Biz parti olarak
böyleyiz de, biz parti olarak şöyleyiz de laflarına bizim
karnımızın tok olduğunu ifade edeyim. Ben parti
sorgulamıyorum burada, ülkeyi yönetenler üzerinden sorguluyorum.
Bir de artık o 31inci
maddeyle Sadece 2 ille sınırlı tuttuk
vesair. O 2 ilin
nasıl yaygınlaşacağını, bütün sahil
şeridinin nasıl bu sermayeye peşkeş çekileceğini
-umarım ben yanılırım ama- zaman gösterecektir diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkanım, biz kendimizi herhangi bir
partiye beğendirmek zorunda değiliz, kendimizi beğendirmek için
de bir açıklama yapmadık. Bu da böyle bilinsin.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
Sayın Özel, mikrofonunuzu
açıyorum.
36.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gecenin bu saatinde
Sayın Mehmet Muşu geçmişte yaşananlardan
bağımsız dinlerse insanın inanası geliyor da, bu Mavi
Marmara gemisine İsrail askerleri gecenin bir yarısında inip
orada Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını katlettikten sonra
Gerekirse o gemiye bizzat ben binip kuşatmayı ben
yaracağım. diyen devrin Başbakanı, Ne zaman Gazzeye
gideceksiniz? sorusuna Mayısta gitmiş olurum, eylülde gitmiş
olurum, ocakta gitmiş olurum. deyip bugüne kadar daha gitmemişken
Mavi Marmarayla ilgili bütün ulusal tezi terk edip İsraille bir
anlaşma yaptıktan sonra, tepki gösteren Mavi Marmara
mağdurlarına ve şehitlerin ailelerine Dönemin
Başbakanına mı sordunuz? diyecek kadar, iki sene önce, üç sene
önce söylediklerini terk etmiş, tükürdüğünü yalamış birisi
olarak şimdi hangi dönemin Başbakanını hatırlıyorlar
ve burada partilerinin hangi tutarlılığını
savunuyorlar; gerçekten merak ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
Sayın Muş
37.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Özel kendine
yakışmayan ifadeler kullanmıştır. O Tükürdüğünü
yaladı. lafını kendisine iade ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O
tükürdüğünü yalayan, siz değilsiniz, devrin Başbakanı.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Biz onları size iade ediyoruz, onları size iade ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Öyle bir şey yok. Nerede var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dedi
mi, demedi mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Demedi.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Nasıl demedi ya? Gizli mi söyledi?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, burada, şimdiye kadar çok kere
duydum: İsraille neden ortak bir nokta bulmuyorsunuz? Bu, sürekli bu
kürsüden eleştirilirdi. Burada devlet bir anlaşma yapıyor, ortak
bir yol buluyor, bir nokta buluyor. Şimdi, niye anlaşma
yaptınız; onu söylüyor.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Kan parası alıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Aldığınız kan parasını bile
dağıtmıyorsunuz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Yani inanın, anlamak, gerçekten çok zor ve temiz bir dil
kullanmaya Sayın Özeli davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, ben, sadece, bugünkü Sayın
Cumhurbaşkanının, dönemin Başbakanının
söylediği sözleri tekrar ettim. Kendisi, Mavi Marmara konusunda Gerekirse
kendim binip gideceğim. dedi, 3 kere tarih verdi, gidemedi Gelemezsin.
dediler; şimdi de diyor ki: Dönemin Başbakanına mı
sordunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Çarpıtmayın! Ne alakası var, nereden çıkarıyorsun?
Öyle bir şey söylemedi. Çarpıtıyorsun, çarpıtıyorsun!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Size
şunu tavsiye ederim: Mavi Marmara mağdurlarının ve
şehit yakınlarının Twitterda yazdıklarına,
yaptıkları ama Yayımlanmasın. diye Anadolu Ajansına
yaptığınız baskılara rağmen, söylediklerine bir
bakın. Gelin, size hodri meydan, Mavi Marmara şehitlerinin
yakınlarını ve mağdurlarını, bir gün Mecliste hep
beraber ağırlayalım, hep beraber dinleyelim, bakalım size
ne söylüyorlar.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485e 1inci Ek) (Devam)
BAŞKAN Üçüncü bölüm
üzerinde gruplar adına üçüncü konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Kazım Arslan, Denizli Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Arslan,
şahsınız adına da söz talebiniz var, o nedenle ikisini
birleştiriyorum, konuşma süreniz on beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN
(Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. Gecenin bu vaktinde, tabii, vakit epeyce gecikti ama
bazı konuları da sizlere aktarmayı bir görev sayıyorum.
485 sayılı üretim
reformu yasa tasarısının üçüncü bölümünün üzerinde hem grup
adına hem de şahsım adına söz aldım.
Yasanın genel
düzenlemesi, sanayinin geliştirilmesi, üretimin artırılması
yönünde yapılmaktadır. Ülkemizin her alandaki sanayisinin
geliştirilmesi, tarımın da ihmal edilmeden her alandaki üretimin
desteklenmesi çok önemlidir. Yani tarım olmadan sanayinin olması,
sanayi olmadan da tarımın olması mümkün değildir. Bir Bakan
olarak, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak bunu göz ardı
etmemenizi özellikle belirtiyorum.
Ulusal sanayimizi
geliştirmek, yatırımları üretimle ve istihdamla ilgili her
türlü girişimin desteklenmesi suretiyle, sanayimizin daha iyi
gelişebileceğini ve sanayicilerimizin büyüyebileceğini ve yeni
yatırımlar yapabileceğini mutlaka görmeliyiz. Topraktan üretime
kadar, topraktan üretim yapılan her türlü ürünün, aslında, sanayi
ürünleri yönüyle değerlendirilmesinin ve bunların işlenerek hem
tüketime götürülmesinin hem de ihracatının
yapılmasının çok önemli olduğunu sayıyorum. Çünkü
topraktan çıkan bir ürünün işlenerek, her safhasında yeni bir
katma değer koyarak, işçilerimiz çalışarak bu üretime
katkı koyuyorsa, sanayiye katkı koyuyorsa kesinlikle bu tür ürünlerin
ihmal edilmeden değerlendirilmesinin çok önemli olduğunu
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
sanayi-üniversite iş birliği çok önemli. Bu yasayla bunu bir nebze
olsun geliştirmeye çalışıyoruz. İnşallah, önümüzdeki
günlerde bununla ilgili sonuçları birlikte alırız diye belirtmek
istiyorum. Sanayileşmede eğitim çok önemli. Eğer biz
sanayileşmek istiyorsak fen ve teknik alandaki eğitimi çok öne
çıkarmak zorundayız. Eğer fen eğitimini ihmal ederek,
teknik okulları ihmal ederek, mesleki okulları ihmal ederek
kalkınmayı, gelişmeyi düşünüyorsak bu, bizim için bir hayal
olur. Onun için, daha çok imam-hatip okulu yapmak yerine fen ve bilimi ve
tekniği öne çıkaran meslek okullarını öne çıkarmak
suretiyle eğitimde de bir gelişmeyi sağlayıp ekonomimizin
bu alanda da desteklenmesinde fayda vardır diye belirtmek istiyorum.
Sayın Bakan, her
seferinde söyledik, birçok arkadaşımız da söylüyor; şimdi,
ülkemizde eğer hukuk güvenliği yoksa, adalet iyi işlemiyorsa,
insanlar yarınına kuşkuyla bakıyorsa, korkuyla
yatıyorsa, vatandaşlar İşte, milletvekili bile
tutuklanıyor, iş adamları tutuklanıyor, Balyoz ve Ergenekon
davalarında Genelkurmay Başkanı bile tutuklandı, birçok
generaller tutuklandı, profesörler, rektörler tutuklandı, ben de
tutuklanabilirim. diye korkuyorsa, arkadaşlar, bu ülkede, gerçekten,
samimi olarak söylüyorum, insanlar, yatırım yapmaz,
yapmışsa bile o yatırımı sürdürmeye
çalışır, çevirmeye çalışır, yeni bir
yatırıma kesinlikle girmez. Bunu görmemiz lazım. Onun için,
ülkenin acilen hukuk güvenliğine ve adalete ihtiyacı var değerli
arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, biliyorsunuz OHAL uygulamasının birçok
sakıncaları var. OHAL öyle bir noktaya geldi ki sanki ülkeyi, her
alanda, her şekilde bir işin OHAL uygulamasıyla
yapılabilecek bir noktaya getirdiniz. Düşünebiliyor musunuz,
Anayasada OHALin tarifi belli ancak hangi nedenle OHAL ilan edilmişse
onunla ilgili düzenlemeleri yapabilirsiniz ama onun dışına
çıkarsanız, devletin düzenini gerçekten bozmaya ve devletin temel
kurumlarını OHAL kanunlarıyla, kanun hükmünde kararnamelerle
değiştirmeye kalkarsanız orada güveni maalesef
koruyamazsınız. Onun için, artık bu tür uygulamalardan vazgeçip,
OHALi bir an önce kaldırıp Türkiye'nin normalleşmesi ve normal
düzenine girmesi lazım. Yani insanlar, sabah kalktığı zaman
korkuyla, kuşkuyla hayata devam etmek yerine güvenle, rahat bir
şekilde işinin başına gitmeli, çalışmanın,
kazanmanın, büyümenin, yeni yatırım yapmanın mutlaka
yollarını aramalıdır; bunun için fırsatlar verilmelidir
diye belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
iş dünyası, tedirgin, yani inanın öyle rahat falan değil.
Geçen gün büyümeyle ilgili bir rakam açıkladınız, TÜİKin
getirdiği yapay yeni bir uygulamayla Yüzde 5 bir büyüme gerçekleşti.
dediniz. İnşallah öyledir ama piyasaya gidin, hayatın içine
gidin, esnafa gidin, çarşıya gidin, sanayiciye gidin, tüccara gidin
arkadaşlar, sorun, gerçekten bu büyümeyi o kesimler
gerçekleştirebilmiş mi, bir sorun arkadaşlar. Eğer
gitmiyorsanız hayalci rakamlar üzerinden yapılan büyümenin gerçek
anlamda bir büyüme olmadığını ve Türkiyenin kalkınan
değil, yerinde sayan bir ülke olduğunu görmelisiniz.
Şimdi, bu
rahatsızlığı gözardı edemeyiz. TÜSİADın
açıklaması var, diyor ki: Adalet, mülkün temelidir. Hukuk
güvenliği mutlaka sağlanmalıdır ve insanların fikir ve
düşünce özgürlüğüne, özgürlüklerine de saygı gösterilmelidir.
Demek ki durup dururken söylemiyor, ortada bir rahatsızlık var, bu
rahatsızlık olmasa böyle bir açıklamayı, böyle bir OHAL
döneminde TÜSİAD yapabilir mi? Yapamaz ama öyle bir rahatsızlık
var ki kesinlikle bu açıklamaları, bu rahatsızlıkları
görmezlikten gelemeyiz.
Bakın, adaletsizlik de
diz boyu değerli arkadaşlar. Her yerde adaletsizlikler var, birçok
haksızlıklar var, hukuksuzluklar var, itirazlar var,
mağduriyetler var, hangisine çare bulabiliyorsunuz? Adalet Bakanı,
kulağını tıkamış, yapılan adaletsizliklere,
hukuksuzluklara ne müdahalesi var ne de şöyle olsun, böyle olsun diye bir
açıklaması var. Biz ısrarla eleştiriyoruz, bizi farklı
bir alanda suçlamaya kalkıyorsunuz. Değerli arkadaşlarım,
adaletsizliğe böyle hüküm sürdürdüğümüz sürece, göz yumduğumuz
sürece gerçekten bu adaletsizlikten bir gün sizler de zarar görebilirsiniz.
Onun için zaman geçirmeden hem Adalet Bakanının hem
Başbakanın bu konularda açıklama yapması gerekiyor.
Ülkemizdeki haksızlıkları, hukuksuzlukları,
adaletsizlikleri Anayasamızın ilgili maddesine ve Anayasa
Mahkemesinin gerçekten emsal kararlarına rağmen tutuklamalara kulak tıkıyorsanız,
haksızlıklara kulak tıkıyorsanız, uygulamalara kulak
tıkıyorsanız gerçekten o ülkede huzuru ve barışı
hiçbir şeklide sağlayamazsınız, gerginlikleri de
önleyemezsiniz değerli arkadaşlarım. O nedenle Hükûmeti,
başta Başbakan ve Adalet Bakanı da olmak üzere, kendilerini
göreve davet ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, demokrasimiz çöküyor, parlamenter sistem bitiyor.
İktidar partisi milletvekilleri Meclise bile gelmiyor. Bakın, şu
saatte -tamam geç oldu ama- öncelikle 317 milletvekili arkadaştan herhâlde
şurada 100e yakını, 150ye yakınının olması
gerekiyordu. Ee, maalesef bunu da göremiyoruz. Ne zaman geliyor
arkadaşlarımız?
SALİH CORA (Trabzon)
Sizden kaç kişi var?
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Lütfen, arkadaşlar kızmayın, özeleştiri olarak bunu yapmak
zorundasınız. Kanunlar çıksın diyorsunuz, acele ediyorsunuz
ama Meclise gelmiyorsunuz. Arkadaşlar yoklamaya geliyor, yoklamadan sonra
koltuklar boşalıyor. Böyle bir Meclis çalışması
anlayışı olabilir mi değerli arkadaşlarım?
Hepimizin sorumluluğu var bu işte. Mademki kanunları
çıkarmak istiyorsak, memleket faydasına bir iş yapmak istiyorsak
herkes buraya gelecek. Mazeretleri olan olabilir ama arkadaşlar,
koltukları boş bırakarak kesinlikle bu Meclise
çalışıyor diyemeyiz ve vatandaşa karşı da hesap
veremezsiniz değerli arkadaşlarım. Onun için ben hepinizi
sorumluluğa davet ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi ben her seferinde söyledim, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanımıza tekrar söylüyorum: Özellikle bizim tarım
ülkesi olmamız sebebiyle
Bakın, tarımı çok
dışlıyoruz, yok sayıyoruz, tarım kesimini ihmal
ediyoruz, gereği gibi desteklemiyoruz, onlara maliyetlerini etkileyen
konularda yardımcı olmuyoruz. Diyorsunuz ki, Tarım Bakanı
geçen gün açıkladı: Biz desteği bu sene değil, gelecek
sene vereceğiz. Nasıl verildiği, ne şekilde verildiği
de çok net değil ama biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak açıkça
söylüyoruz, diyoruz ki: Cumhuriyet Halk Partisi iktidara geldiğinde
mazotun üzerindeki vergileri kaldıracağız, maliyetine
vereceğiz çiftçimize. Nasıl ki yatlara veriyorsak, gemilere
veriyorsak, gemiciklere veriyorsak, uçaklara veriyorsak tarım kesimine
neden vermeyelim arkadaşlar? Neden vermeyelim? Çok mu yük getirecek
Sayın Bakan? Yani bunu yapmamız tarım üretimini artırmaz
mı? Mademki üretim reformu yasa tasarısı, üretimi desteklemek
istiyoruz, tarım üretimini de ihmal etmeyelim lütfen. Onun için o
alanlarda da desteklemeleri yapmak durumundayız.
Bu nedenle, bakın, çok
önemli
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Var zaten.
KAZIM ARSLAN (Devamla)
Yeterli değil.
Bugün çiftçimiz
aldığı destekleri bir sene sonra alıyorsa, düşük
alıyorsa, maliyetleri yükseliyorsa, pazarını bulamıyorsa,
satamıyorsa, arkadaşlar Çiftçi kazanıyor. demeyin. Bugün
gündüzdü galiba, bir arkadaşımız tarımla ilgili
konuştu, dedi ki: İşte, şu kadar traktör
alındı. Arkadaşlar, hepsi borçla alınıyor. Bugün
çiftçimiz borcun içinde yüzüyor. Siz sanıyor musunuz ki cebinde para var,
para kazandı da gitti traktörünü alıyor. Hangi çiftçi var
arkadaşlar? Yarı fiyatını verip de, peşin fiyatı
verip de hangi çiftçimiz traktör alabiliyor değerli
arkadaşlarım? Herkes borçla alıyor. Bakın, bugün hiç
cebinde para olmayan insanlar
Bankalar para satacak yerler
aradıkları için, sanayici, yatırımcı kredi almadığı
için, bankalar da aldıkları paraları vatandaşa, tüketiciye
satmak istiyorlar. Onun için kime gidiyorlar? Tüketiciye gidiyorlar. Yani
cebinde parası olmayan ama sıfır araba almak isteyen
vatandaşa gidiyorlar. Hiç parası yok, ev almak isteyen, iş yeri
almak isteyen vatandaşa gidiyorlar, ondan faizle para kazanmaya
çalışıyorlar. Yani borçlanmayla büyümeyi ne zamana kadar
gerçekleştirebiliriz? Yani tüketime dayalı, borçlanmaya dayalı,
ithalata dayalı bir büyümeyi artık Türkiye terk etmek zorunda, terk
etmek zorunda. (CHP sıralarından alkışlar) Gerçekten sanayileşmek
ve üretime dayalı bir ekonomiyi gerçekleştirmek zorundayız. Bunu
yapmazsak giderek tükeniriz, giderek borçlanırız, giderek
bağımlı hâle geliriz. Nitekim de öyleyiz. Bugün vatandaş da
bağımlı durumda bankalara, Türkiye de dışarıya
bağımlı durumda. Yani şimdi böyle bir atmosfer içinde
Türkiye kalkınıyor, gelişiyor, büyüyor. demek bana göre
hayalcilik oluyor.
Onun için, özetle,
sanayileşmeyi, makine sanayicisini, üreticilerini desteklemeniz; özellikle
tarım ürünlerine destek verecek, teknik tarımın
yapılmasına, makineli tarımın yapılmasına olanak
sağlayacak çalışmalara da katkı yapmanız gerekiyor, bu
alanlarda da gelişmemiz gerekiyor. Ne kadar iyi teknik tarım
yapabilirsek, makineye dayalı tarımı gerçekleştirebilirsek,
maliyetleri aşağıya çekebilirsek üretimi o denli
yükseltebiliriz, bugün ithal ettiğimiz birçok ürünü ihraç etmek durumunu
yaşayabiliriz, durumuyla karşı karşıya kalabiliriz.
Değerli
arkadaşlarım, onun için, pamuk gibi, üzüm gibi, fındık
gibi, zeytin gibi, çay gibi, mısır gibi, buğday gibi
ürünlerimizi tarladan pazara değil, kesinlikle işleyerek tüketiciye
bunları vermek, bunların satımını gerçekleştirmek
zorundayız diyorum, sözlerimi bu şekilde bitiriyorum.
Hepinize teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Arslan.
Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 02.04
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 02.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
485 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada bulunan 464
sıra sayılı Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti
Arasında Eğitim Alanında İşbirliği
Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/723) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 464)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 16 Haziran 2017 Cuma günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı sahurlar
diliyorum.
Kapanma Saati: 02.07
(x) Bu ifadeye ilişkin açıklama 16/6/2017 tarihli 108inci Birleşim Tutanağının 41inci sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almıştır.
(x) 485 S. Sayılı Basmayazı 6/6/2017 tarihli 101inci Birleşim ve 485e 1İinci Ek 14/6/2017 tarihli 106ncı Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.