TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
108inci
Birleşim
16
Haziran 2017 Cuma
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersin ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaranın, kadın siyasetçilere
yönelik siyasi soykırım operasyonlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağın, Batmanın Kozluk ilçesinde
şehit olan öğretmen Şeyma Aybüke Yalçına ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, PKK
tarafından katledilen öğretmen Şeyma Aybüke Yalçına
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, önemli bir
şarkiyatçı olan Edward Saidi saygıyla andığına
ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın annesine Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, adı adaletle başlayan siyasi
partilileri de adalet yürüyüşüne destek vermeye davet ettiğine ve
iktidarın milyonların sesine kulak vermesini, haksız yere
cezaevine atılan tüm siyasetçilerin, gazetecilerin, aydınların
serbest bırakılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
2.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 27/7/2016 tarihinde Hakkâri Depin
polis kontrol noktasına bombalı araç saldırısı sonucu
yaralanan polis memuru Mustafa Erhan Çelikin durumuna ilişkin
açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Batmandaki saldırıda
ağır yaralanan Silifkeli Ali Gülnarın tedavi gördüğü
GATAda bugün şehit olduğuna ve Tarsus Devlet Hastanesi ile Hükûmet
Konağı inşaatlarının bir an önce
başlatılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
4.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun başlattığı adalet
yürüyüşünün, adalet isteyen, bozuk düzenden kurtulmak isteyen, haklı
olanın kazanacağı bir hukuk düzeni isteyen herkesin
yürüyüşü olduğuna ilişkin açıklaması
5.- Amasya
Milletvekili Mustafa Tuncerin, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun başlattığı adalet
yürüyüşü için Ozan Bindebirin Geliyoruz isimli şiirini okumak
istediğine ilişkin açıklaması
6.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Kadri Enis Berberoğlu hakkında haksız ve hukuksuz olarak verilen
kararı kınadığına ve ülkeye adalet gelinceye kadar
demokratik haklarını kullanarak ve şiddete başvurmadan
mücadeleye devam edeceklerine ilişkin açıklaması
7.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
iktidarın en çok iddialı olduğu sağlık
politikasının her gün kötüye gittiğine, Türkiyede bebek ölüm
oranının artmasından son derece üzüntü duyduğuna ve gereken
önlemlerin alınmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
8.-
Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin, CHP Genel Başkanının
suç işlediğini ifade eden Adalet Bakanının her gün suç
işlediğine, sorunun hukuk devletinin temelinden
sarsılmış olması olduğuna ve adalet yürüyüşünün
de bunun için yapıldığına ilişkin açıklaması
9.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 16 Haziran
Türkiye Kamu Çalışanları Gününe ilişkin
açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 16 Haziran Dünya Çölleşmeyle
Mücadele Gününe ilişkin açıklaması
11.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, AKP Genel Başkanı
Recep Tayyip Erdoğan için Marmarise bağlı Okluk koyunda 300
odalı bir yazlık saray inşa edilecek olmasına ilişkin
açıklaması
12.-
İzmir Milletvekili Necip Kalkanın, TOKİ tarafından Göztepe
stadının ihalesinin yapıldığına ve
Karşıyaka stadının ihalesinin de
tamamlandığına ilişkin açıklaması
13.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, ülkede düzenin, huzurun giderek
bozulması, gerginliklerin ve adaletsizliğin artması nedeniyle
bir tedbir alınıp alınmayacağını ve
yargının bağımlı kalmasına göz yumulup
yumulmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
14.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, on beş
yıllık AKP politikaları sonunda üreticinin yok
sayıldığına, üretim artışının rasyonel
bir şekilde sağlanamadığına, çiftçilerin dünya rekabet
koşullarının gerisinde bırakıldığına ve
hububat taban fiyatlarının ne zaman açıklanacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
15.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgilin, AKP Genel Başkanı ve Adalet
Bakanının CHPnin başlattığı adalet yürüyüşü
hakkında sarf ettikleri bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
16.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, CHP Genel Başkanının
adalet için yürüdüğüne ve adaletin herkese lazım olduğuna
ilişkin açıklaması
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Mısırın darbeci
Cumhurbaşkanı Sisinin Katar gibi Türkiyeye de yaptırım
uygulanması çağrısını kınadıklarına,
Türkiyenin terörle mücadelede önemli başarılar elde ettiğine,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
terörle mücadelenin arkasında olacaklarına ve her türlü desteği
vermeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması
18.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, 16 Haziran
Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Gününe, Meclis tarihi boyunca
devamsızlıktan ötürü hakkında işlem yapılan
milletvekili olup olmadığını, devamsızlıktan muaf
olmak için herhangi bir yasal statüsü olmayan Ahmet Davutoğlu için bir
işlem yapılmasının düşünülüp düşünülmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
19.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, 16 Haziran Berkin Elvanın vurulduğu
günün 4üncü yıl dönümüne, 18 Haziran Babalar Gününe, Somada, Ermenekte,
Gezide, 15 Temmuzda ve yaşanan terör olaylarında
evlatlarını kaybetmiş babalar, babalarını
kaybetmiş evlatlar için yüreklerin yandığına ve CHPnin
yürüyüşünün tüm adalet arayanlar, haksızlığa
uğrayanlar, yüreği yananlar için olduğuna ilişkin açıklaması
20.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 16-22 Haziran Mülteciler
Haftasına, Filistinde doğmuş Amerikada hayatını
kaybetmiş büyük entelektüel Edward Saidi saygıyla
andığına ve Orta Doğuda yaşanan gelişmeleri iç
siyasetin bir rekabeti olarak görmenin Türkiyenin hayrına
olmadığına ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.- Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlunun, Konya Milletvekili Halil Etyemezin
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VII.- GEÇEN
TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 15/6/2017 tarihli
107nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun geçen tutanak hakkında
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Garo Paylanın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
IX.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- HDP Grup
Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, 2016/4
sayılı Millî Güvenliği Tehdit Eden Örgüt ve Yapılarla
İrtibatlı Kamu Çalışanları Hakkında Genelgenin
hukuki durumunun ve kamusal emek alanında yaratacağı
tahribatın araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/571)
2.- Van
Milletvekili Lezgin Botan ve 22 milletvekilinin, 16 Ağustos 2015
tarihinden beri uygulanan sokağa çıkma yasağı
kararlarının Anayasaya ve uluslararası sözleşmelere
uygunluğunun, bu kararların uygulanmasında ortaya çıkan
yaşam hakkı ihlalleri ile vatandaşların
yaşadığı maddi ve manevi zararların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/572)
3.- Antalya
Milletvekili Niyazi Nefi Kara ve 27 milletvekilinin, Boğaçayı
Projesinin yaratacağı doğal tahribatın
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/573)
B)
Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Anayasa
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair taleplerinin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1077)
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Adalet
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair taleplerinin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1078)
3.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Anayasa ve Adalet
Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair
taleplerinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1079)
4.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara
vermede bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair taleplerinin
uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1080)
5.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Dilekçe
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair taleplerinin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1081)
6.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair
taleplerinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1082)
7.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair
taleplerinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1083)
8.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Van Milletvekili
Tuğba Hezer Öztürk ile Şırnak Milletvekili Faysal
Sarıyıldızın izin talepleri ile ödenek ve
yolluklarıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı kararlarına ilişkin tezkeresi (3/1084)
X.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım tarafından, OHAL sürecinde akademisyen ve
eğitimcilerin uğramış oldukları hak
kayıplarının açığa çıkarılması ve OHAL
KHKlarıyla ihraç edilen tüm akademisyen ve eğitim emekçilerinin
görevlerine iade edilmeleri için alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla 16/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Haziran 2017 Cuma
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP
Grubunun, Bursa Milletvekili Erkan Aydın ve arkadaşları
tarafından, sigortasız, kayıt dışı
çalışan yurttaşların kayıt altına alınma
yöntemlerinin araştırılması amacıyla 16/6/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
16 Haziran 2017 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
16 Haziran 2017 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108inci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Mersinin sorunları hakkında söz isteyen
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamaka aittir.
Buyurunuz
Sayın Çamak. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin
Çamakın, Mersin ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
HÜSEYİN
ÇAMAK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Mersinin sorunlarını dile getirmek için huzurunuzdayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kentimizin
acilen çözüm bulması gereken sorunları mevcut. İlimizin hak
ettiği konuma gelmesi için öncelikle iktidarın duyarlı olup
gerekli çabayı göstermesini bekliyoruz. Bu anlamda, kendi tespitlerimizin
yanında şehrimizin yerel inisiyatiflerinin de şikâyet ve
taleplerini dile getireceğim.
Bir
turizm kenti olan Mersinin, yeterli ve etkili tanıtımı için
devletin desteğine ihtiyacı vardır. Bu anlamda, Mersinin
turizmden hak ettiği payı alabilmesi için, UNESCO Kültürel Miras
Geçici Listesinde yer alan Saint Paul Kuyusu ve Saint Paul Kilisesi, Kız
Kalesi ve Korykos Antik Kenti, Alahan Manastırı, Mamure Kalesinin
UNESCO Dünya Mirası Listesine alınması için öncelikle 2863
sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu
kapsamında Mersinde bir alan yönetimi kurulu kurulmalıdır.
Bunun için oluşturulacak turizm master planıyla inanç, yayla,
dağ, spor, gastronomi, kongre ve fuar turizminde bir atılım
olacağı kanısındayız.
Mersin,
sahip olduğu iklim ve verimli topraklarla tarıma dayalı üretim
yapan ve tarıma dayalı ticaret yapabilecek bir kenttir. Türkiyenin
önde gelen tahıl, meyve ve sebze ambarlarından biri olmasına
rağmen, Mersinde hâlihazırda uygulanan bir tarım
politikasının olmaması tarımı zora sokmaktadır.
Bunun için öncelikle tarım arazilerinin toprak, topoğrafya ve iklim
özelliklerinin, tarımsal üretim açısından verimliliğinin
incelenmesi gerekir. Buna göre bir coğrafi işaretleme
çalışması yapılarak Mersinin tarım haritası
oluşturulmalı, yöresel ürünler korunmalı ve
tanıtılmalıdır.
Mersin,
Türkiyenin en fazla kıyı şeridine sahip olan illerinden biri
olmasına rağmen, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının bütünleşik kıyı alanları planları
kapsamında değildir. Bu durum, nüfusunun önemli bir kısmı
kıyı şeritlerinde yaşayan Mersin açısından ciddi
bir haksızlığa neden olmaktadır.
Öte
yandan, iktidar, her seçim öncesi Mersin-Adana kara yolunun genişletilmesi
ve Mersinden Antalyaya kadar olan Akdeniz Sahil Yolunun
yapımının tamamlanması ve Mersin-Silifke Otoyol Projesinin
sonuçlanması sözlerini veriyor. Her yaz sezonu başında Mersine
çevre illerden gelen yazlıkçıların da yol çilesi tekrar
başlamak üzeredir. Bu durum hem Mersinlileri hem de Mersine gelen tüm
yerli ve yabancı turistleri mağdur etmektedir. Tarsus-Kazanlı
turizm bölgesi için devlet üzerine düşeni yaparak altyapıyı
bitirdi ancak teşvikler konusunda bir ilerleme sağlanmış
değil. Yatırımcılara yönelik teşviklerin bir an önce
hayata geçirilmesini bekliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, birçok yatırımcı yapımı devam eden
Çukurova bölgesel havalimanının tamamlanmasını bekliyor.
Dileğimiz, bu yatırımın bir an önce
tamamlanmasıdır.
Son
olarak, 1972den bu yana, geçmiş iktidarların rafa
kaldırdığı, yürek yarası Akkuyu Nükleer Santraline de
değinmek istiyorum. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu -25 Haziran 2015
tarihinde ön lisans verilerek- Akkuyu Nükleer Güç Santraline dün
itibarıyla kırk dokuz yıllık üretim lisansı verdi. Tüm
dünya yenilenebilir doğa dostu enerji kaynaklarına yönelirken,
halkımızın onca itirazına ve tepkisine rağmen bu
planın, her cümlesine millî irade diye başlayanlarca
onaylanması düşündürücüdür. Bütün çabalarımıza rağmen
bu girişimi engelleyemesek de tarihe not düşmek boynumuzun borcudur.
Nükleer değil, doğa dostu yenilenebilir enerji istiyoruz.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çamak.
Gündem
dışı ikinci söz, kadın siyasetçilere yönelik siyasi
soykırım operasyonlarıyla ilgili söz isteyen Batman Milletvekili
Ayşe Acar Başarana aittir.
Buyurunuz
Sayın Acar Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
2.- Batman Milletvekili Ayşe Acar
Başaranın, kadın siyasetçilere yönelik siyasi
soykırım operasyonlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben konuşmama başlamadan önce, feminist hareketin
öncü isimlerinden olan Şirin Tekeliyi saygı ve minnetle
anıyorum.
Evet, ben
de bugün, gündem dışı olmaması gereken, aslında bu
Meclisin gündemlerinden biri olması gereken kadınlara yönelik siyasi
soykırım operasyonları üzerinde söz almış bulunuyorum.
Evet
arkadaşlar, biz üç gün önce Diyarbakırda Kürt kadın hareketi
olarak yani Kürt siyasetçi kadınlar olarak bir araya geldik, bir yol
haritası belirlemek istedik. Ancak toplantımız daha
başlamadan önce, akşamında Sayın Pervin Buldan 8 Martta
yaptığı konuşmalar, yine Nevrozda yaptığı
konuşmalar nedeniyle Diyarbakırda gözaltına alındı.
Yine, sonraki gün, toplantımızın ikinci gününde
Diyarbakırın genelinde bir gözaltı furyası oldu ve bunun
içerisinde özellikle kadın arkadaşlarımız, o
toplantıya gelecek olan kadın arkadaşlarımız
vardı.
Biz biliyoruz ki bu gözaltıların, bu
operasyonların özellikle bizim kadın toplantımıza denk
getirilmiş olması bizim açımızdan bize verilen bir
mesajdır, bu mesajı aldık. Diyorlar ki: Bir araya gelmeyin,
hayatın hiçbir alanında olmayın, özellikle siyasette olmayın,
özellikle toplumu dönüştürme, değiştirme iddiasında
olmayın, bundan vazgeçin. Çünkü biz size bir yol belirliyoruz, bu yoldan
gitmek zorundasınız. Biz de buradan, tüm kadın arkadaşlar
adına bu mesajı aldığımızı söylüyoruz ve bu
mesaja biz, kadın mücadelesini verenler olarak, tarihte binlerce
kadının dişiyle, tırnağıyla, emeğiyle bedel
vererek, canını vererek, yıllarca cezaevlerinde çürümeyi göze
alarak bu noktaya getirdiği mücadeleyi daha ileri
taşıyacağımızı buradan cevap olarak söylüyoruz.
Bu arkadaşlarımız içerisinde Sayın
Sara Aktaş vardı. Sara Aktaş birkaç ay önce özellikle hedef
gösterildi, gözaltına alındı, ev hapsi verildi. Ama her
nasılsa ev hapsi yeterli görülmemiş ki evine baskın
yapıldı ve tutuklandı, cezaevine konuldu. Daha birkaç gün önce
aslında tahliye olmuştu, yaklaşık bir aydır. Bu son
operasyonda tekrar gözaltına alındı. Yine, bunların
arasında Yüksel Baran, Zeynep Altınkaynak, Ayşe Gökkan
Ayşe Gökkanı belki hepiniz hatırlarsınız ama
gözaltıyla sindirebileceğiniz bir arkadaşımız
değil, özellikle Nusaybin Belediye Başkanıyken Nusaybine
yapılan duvarlar içinde açlık grevine, ölüm orucuna yatmış
bir arkadaşımızdı. Yani bu gözaltılarla,
tutuklamalarla sindirebileceğiniz bir insan değildir. Buradan, onun
adına da bu mesajı vermek istiyorum. Şahcan Tüner, Necla Nergiz,
Sibel Elvan, Nalan Gözden
Evet, bu iki yıldır, özellikle AKP
iktidarının on yedi yıllık politikaları içerisinde
sürekli kadın kazanımlarına, kadının verdiği
mücadeleye bir saldırı olduğunu biliyoruz ancak bunun en zirve
noktası 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki uygulamalar oldu. Bu 15
Temmuzdan sonra özellikle onlarca kadın kurumu kapatıldı. Peki,
bu kadın kurumları kapatıldıktan sonra gerçekten toplum
daha iyi bir noktaya mı geldi? Hayır. Bakın, her
açtığınız gazetede, üçüncü sayfalarda maalesef, kadın
cinayetlerini görüyoruz, çocuklara yönelik tacizleri, tecavüzleri görüyoruz,
cinsel istismarları görüyoruz. Bu dernekler kapatılınca toplum
daha iyi bir yere gitmiyor. Aslında toplumun sorunlarını çözen,
dediğim gibi, toplumu dönüştüren, değiştiren gücü siz yok
edeceğinizi zannediyorsunuz, yok etmişsiniz demeyeceğim çünkü
böyle yok olmuyorlar, kadınlar binaların dışında da
mücadelelerini yürütmeye devam ediyorlar.
Yine,
burada özellikle bu toplantımıza denk getirilen belki ya da denk
gelen bir vaka daha vardı ama biz iktidardan tek bir cümle bununla ilgili
duymadık. Licede bir kadın, panzerin ezmesi sonucunda
hayatını kaybetti, 70 yaşında bir kadın. Bugüne kadar
iktidar sıralarından tek bir kınama, tek bir üzüntü belirtisi,
tek bir başsağlığı dileği duymadık ve bize
her defasında, bu panzer kazalarının hepsinin kaza olduğunu
söylüyorsunuz. Eğer samimiyseniz bir gün çıkıp şu kürsüden
Tamam, kaza olabilir ama bunun gereğini yapacağız. deyin,
üzüntülerinizi bir belirtin ki bu toplum sizin samimiyetinize inansın ve
son olarak şunu söylemek istiyorum: Bu, dünyada ve Türkiyede yürütülen
iki çizgi mücadelesidir: Biri tekçilik, kadın
düşmanlığı, ekoloji düşmanlığı üzerinde
inşa edilmiştir; biri kadın özgürlükçü, yine toplumun bütün farklılıklarını
içinde barıştıran, ekolojiyi esas alan bir bakış
açısıdır. Biz, işte, o dediğim ikinci bakış
açısını savunuyor ve bunun mücadelesini veriyoruz.
Gözaltılarla, tutuklamalarla, işkencelerle, katliamlarla bu
kadınlara geri adım attıramayacağınızı bir
kez daha buradan ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Acar Başaran.
Gündem
dışı üçüncü söz, Batmanın Kozluk ilçesinde şehit olan
öğretmen Şeyma Aybüke Yalçın hakkında söz isteyen Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağa aittir.
Buyurunuz
Sayın Özdağ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.- Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağın, Batmanın Kozluk ilçesinde şehit olan
öğretmen Şeyma Aybüke Yalçına ilişkin gündem
dışı konuşması
SELÇUK
ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Batmanda öldürülen Şeyma Aybüke Yalçın öğretmenin
anısına ithafen gündem dışı konuşma
yapacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
PKK
çirkin yüzünü bir defa daha gösterdi. Gencecik bir öğretmenimiz Aybükeye
kıydı. Bu kaçıncı öğretmen şehidimiz, bu
kaçıncı ihanet? Daha hâlâ televizyon ekranlarına çıkıp
PKK bir millî mücadele hareketidir. diyen var mı acaba? Kime
karşı mücadele? Ahmetleri, Mehmetleri, Aybükeleri öldürerek kimin
ekmeğine yağ sürülüyor? Ya düne kadar kırmızı
fularlı kız güzellemeleri yapanlar, hainliklerini kırmızı
fularla ambalajlayanlar; Aybüke kırmızı fularlı değil
değil mi? Elinde silah da yok. Onun için kırmızı
fularlı hain kadar haber olmadı.
Yıllardır
ne diyorlardı? Geri bırakıldık. Bölgeye öğretmen
gönderen mi bölgeyi geri bırakmış, öğretmeni öldürenler mi;
okul yapanlar mı, yakanlar mı? Hem iş makinelerini yak hem de
Hizmet gelmiyor. diye yalan söyle. Siz ne zaman adil olmayı, namuslu
olmayı öğreneceksiniz? Biz kardeş dedikçe, kardeşlik
dedikçe Bizi kardeşlikle kandıramazsınız. dediniz.
Aybüke, öğretmen maaşının yarısıyla okulunun
eksiklerini giderdi. Ya PKKcılık yapanlar, bölge insanını
istismar edenler nelerini verdiler? PKK bir ihanet hareketidir, Kürt gençlerini
iğfal eden, eline silah veren, dininden imanından eden, kardeş
katili bir deccal hareketidir. Kürt kardeşlerimiz okumasın,
eğitim almasın diye okul yakan, öğretmen öldüren haindir.
İnsanlarımıza yol, su, fabrika gitmesin diye iş
makinelerini yakanlar hainlerdir. Türkiye Irak değildir, Irak
olmayacaktır; Türkiye Suriye değildir, Suriye de olmayacaktır.
Aybükeler var oldukça bu ülkenin semalarında ay yıldızdan
başka bayrak olmayacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Aybüke 23
yaşındaydı, 9 Haziran 2017 Cuma günü, öğrencilerine karne
verdikten sonra PKKlı teröristlerce katledildi ve vatan
toprağını kanıyla suladı. Ekim 2016da tayini
çıkınca Öğretmen oldum ben. diyerek
paylaşmıştı öğretmen olma heyecanını.
Batmanın Kozluk ilçesine atanmasıyla ilgili zerrece bir yakınma
ve kahır yok paylaşımında. O, zorlukları,
olumsuzlukları ve güçlükleri hiç düşünmeden sekiz ay önce Kozluka
koşa koşa gelmişti. Müzik öğretmeniydi, Kozluka ezgi ezgi,
ses ses gelmişti; öğretmen olmuştu ve ışık
ışık gelmişti; yüreğinde meslek aşkı,
aşk aşk gelmişti; dudağında türküler, türkü türkü
gelmişti. Heyecanlarının ve aşkının en büyük
parçası olan öğrencilerine karnesini verme sevincinden hemen sonra,
PKKnın belediye başkanına yaptığı
saldırı esnasında isabet eden bir kurşunla yaralandı
ve kaldırıldığı hastanede sinesi başındaki
al yazmanın ve yüreğindeki al bayrağın rengine büründü.
Yazması
aldı, sinesi aldı, bayrağı aldı; 23 yaşında
şehit oldu, ondan geriye türküler kaldı: Mağusa Limanı
limandır liman/Beni vuranda yoktur din iman. diye söylediği Arap Ali
ağıtı şimdi onun ağıtı olmuştu ve onu
vuranlarda da gerçekten ne din iman vardı ne insanlık ne de insaf.
Yazması
bayraktı, yüreği bayraktı, kendi de bayrak oldu. Onu,
şimdi, bayrağımızla örttük, ay
yıldızımızla örttük. Başındaki al yazması
tabut örtüsü oldu. Yurdun dört bir yanından Fatihalarla örttük üstünü. Çok
güzel söylediği Arap Ali ağıtının bir yerini Aybükeye
göre yeniden yazdı tarih: Okulumdan çıktım yan basa
basa/Hastaneye vardım kan kusa kusa.
Çok
tatlı bir şekilde söylediği Pencereden bir kuş
uçtu/Yandı yürek tutuştu. türküsündeki gibi Aybüke, pencereden uçan
ve yürekleri yakıp tutuşturan bir kuştur artık.
Başındaki al yazması ile türkülerdeki al yazma artık bayrak
bayrak onunla anılacak. Al yazmamın oyası/Alnıma vurdu
boyası. türküsünü dinlerken Aybüke ezgi ezgi zihnimizde olacak. Al yazmam
dalda kaldı/Gözlerim yolda kaldı. türküsünü söylerken artık hep
Aybükenin yolunu gözleyeceğiz, yarıda kalan umutlarını
tamamlayacağız inşallah. Al yazmamı düreyim/Aç
kapıyı gireyim. derken hep toprağın koynunu açıp onu
kucaklamasını hatırlayacağız. O, şimdi
şehitler tepesinde önceki şehitlerle, Hazreti Muhammedle beraber.
O al
yazma kültürdür, tarihtir, gelenektir, türküdür, gelinliktir ve gelecektir. O,
bizim al bayrağımızın rengini taşıyan al
yazmalımızdır. Nasıl bayrağımız kendi gök
kubbemizde tek başına ve hürse Aybükemiz de bundan sonra vatan
toprağında tek başına ve hürdür.
Aybükemiz
artık Sadık Bey ile Zehra Hanımın kızı
değildir, bütün vatanın evladıdır. Artık Aybüke
vatandır, vatan Aybüke ve Aybükelerdir. O, artık türkülerimizdedir,
al yazmalarımızdadır, Fatihalarımızdadır,
Yasinlerimizdedir.
Rahat uyu
Aybüke öğretmen. Şehadet kürsüsünde en büyük dersi verdin. Bir okulun
öğretmenliğinden bir neslin öğretmenliğine terfi ettin. Bu
dersin kıyamete kadar sürecek ve senin dersini hep dinleyecek bu aziz
millet.
Senin ve
tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun. Allaha emanet olun.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdağ.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Ayşe Hanım, bu hangi kadın
sınıfına giriyor, bunu bir izah et bize olmaz mı? Ayşe
Hanım, bu hangi kadın sınıfına giriyor, bir söyle,
vicdanına sor da söyle.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, PKK tarafından katledilen
öğretmen Şeyma Aybüke Yalçına Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN
Aybüke öğretmenin PKK tarafından katledilişi, gerçekten, bütün
Türkiyeyi, hepimizi son derece büyük bir üzüntüye boğdu. Aybüke
öğretmene bu vesileyle bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum, ailesine
ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün 59uncu maddesine göre yapılan gündem
dışı konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi,
elektronik sisteme girerek söz talep eden milletvekillerine sırayla söz
vereceğim.
Sayın
Erkan Aydın
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, adı adaletle başlayan siyasi partilileri de
adalet yürüyüşüne destek vermeye davet ettiğine ve iktidarın
milyonların sesine kulak vermesini, haksız yere cezaevine atılan
tüm siyasetçilerin, gazetecilerin, aydınların serbest
bırakılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlunun adalet için
Ankaradan İstanbula olan yürüyüşünün 2nci günü devam ediyor.
Arkasında binlerce kişi ve aynı anda 81 kentte milyonlarca
yurttaş Adalet istiyoruz. diye çığlık atıyor. Ben
isterdim ki adı adaletle başlayan iktidar partisinin
milletvekilleri de bu yürüyüşe destek verseydi. Yine, adı adaletle
başlayan siyasi partili arkadaşlarımızı da bu
yürüyüşe destek vermeye davet ediyorum çünkü biz herkes için adalet
istiyoruz.
İktidarın
milyonların sesine kulak vermesini, haksız yere cezaevine atılan
tüm siyasetçilerin, gazetecilerin, aydınların serbest
bırakılmasını Meclis Genel Kurulundan bir kez daha talep
ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Gürer
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, 27/7/2016 tarihinde Hakkâri Depin polis kontrol noktasına
bombalı araç saldırısı sonucu yaralanan polis memuru Mustafa
Erhan Çelikin durumuna ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
27/7/2016
tarihinde Hakkâri Depin Polis Kontrol Noktasına bombalı araç
saldırısı sonucu 2 şehit, 3 ağır yaralı
vardı. Bu yaralılardan polis memuru Mustafa Erhan Çelik, GATAda
kırk gün göz ve yanık servisinde kaldı. 2 ameliyat geçirdi, sol
kulak zarı yırtığı, sol kolda 3üncü derece
yanık, sağ gözde yüzde 70 görme kaybı, sol göğüs
hizasında mermi girişi var. 4 Ekimde açığa
alındı, 7 Ocak tarihli kanun hükmünde kararnameyle ihraç edildi,
sebebi bilinmiyor. Tedavi devam ediyordu ama sigortası
olmadığı için tedavisi yarım kaldı. Emniyet gazilik
dilekçesini reddetti, Sosyal Güvenlik Kurumuna dilekçe verdi, cevap bekliyor.
Bu durum kabul edilebilir bir durum değil. Gazi bir polis memurunu bu hâle
getirmek ve mağduriyetine dahi sahip çıkmamak bizim ülkemizin
değerleriyle örtüşmüyor. Yetkilileri konuya duyarlı olmaya
çağırıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Şimşek
3.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Batmandaki saldırıda ağır yaralanan
Silifkeli Ali Gülnarın tedavi gördüğü GATAda bugün şehit
olduğuna ve Tarsus Devlet Hastanesi ile Hükûmet Konağı
inşaatlarının bir an önce başlatılmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Batmandaki saldırıda ağır yaralanan Mersin
Silifkeli hemşehrim Ali Gülnar, tedavi gördüğü GATAda bugün sabaha
karşı beşte şehit olmuştur. Başta Mersinli
hemşehrilerim olmak üzere bütün Türk halkına
başsağlığı diliyorum.
Hükûmetin de şehitler diyarı Mersine sahip
çıkmasını bekliyoruz. Mersinde Hükûmet
Konağının maalesef oturulamaz raporu var, kaymakam
lojmanının yatılamaz raporu var, Tarsus Devlet Hastanesinin yıkım
raporu var ama insanların onuruyla oynanacak derecede Mersindeki eski
devlet hastanesinin kırık dökük dolapları ve cihazları
Tarsus Devlet Hastanesine nakledilmiştir.
400 bin nüfuslu bir kentin
cezalandırılmamasını ve acilen Tarsus Devlet Hastanesi
inşaatının ve Hükûmet Konağı inşaatının
bir an önce başlatılmasını talep ediyor,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
4.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyetin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun
başlattığı adalet yürüyüşünün, adalet isteyen, bozuk
düzenden kurtulmak isteyen, haklı olanın kazanacağı bir
hukuk düzeni isteyen herkesin yürüyüşü olduğuna ilişkin
açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ülkenin ihtiyacı olan adalet yürüyüşünün 2nci
gününden, adalete ihtiyacı olan, damat adaletine dur demek isteyen, kendi
eteğindeki taşlar temizlenmediği için utanan herkese selam
olsun.
Ülkede meydana gelen birçok adaletsizliğe
karşı ortak sesler büyüyerek devam edecektir. FETÖyle aynı
tahrip gücüne sahip, siyasallaşma temelli, yaranmacı ve sinmiş
hukuk yapısına, baskı ve faşizme dur demek,
çocuklarımıza özgür yarınlar bırakmak isteyen görüşü
ne olursa olsun her vatandaşın görevidir bu yürüyüşe destek
vermek.
Bu yürüyüş adalet isteyen, bozuk düzenden kurtulmak
isteyen, haklı olanın kazanacağı bir hukuk düzeni isteyen
herkesin yürüyüşüdür. Adalet ve kalkınma kavramlarını
hep hısım akraba ve damatlar için geçerli görenlere inat bu
yürüyüş devam edecektir. Siz damatlar için adalet diyorsunuz, biz 80
milyon için adalet diyoruz ve adalet bir gün herkese lazım olacaktır
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tuncer
5.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin,
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun
başlattığı adalet yürüyüşü için Ozan Bindebirin
Geliyoruz isimli şiirini okumak istediğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlunun başlattığı adalet
yürüyüşü için Ozan Bindebir Geliyoruz isimli bir şiir
yazmıştır. Bu şiiri milletimizle paylaşmak istiyorum:
Tutsaklığın zincirini,
Kıra kıra geliyoruz.
Kuşatmanın çemberini,
Yara yara geliyoruz.
Edirneden Ağrımıza
Kulak verin çağrımıza!
Mazlum halkı bağrımıza
Sara sara geliyoruz.
Egemenlik fırkasında,
Devrimcilik hırkasında,
Davamızın arkasında,
Dura dura geliyoruz.
Çerkez,
Laz, Kürt, Türkle,
Yol
bulmuşuz Atatürkle.
Adaleti
özgürlükle
Kara kara
geliyoruz.
Bindebirim,
vurdum tele,
Görün
neler olur hele.
Tutuşmuşuz
hep el ele,
Sıra
sıra geliyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bektaşoğlu
6.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu
hakkında haksız ve hukuksuz olarak verilen kararı
kınadığına ve ülkeye adalet gelinceye kadar demokratik
haklarını kullanarak ve şiddete başvurmadan mücadeleye
devam edeceklerine ilişkin açıklaması
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Milletvekili
arkadaşımız Enis Berberoğluna haksız ve hukuksuz
olarak verilen ceza, kamu adına görev yapan bir gazeteci milletvekilinin
rehin alınmasıdır. Bu karar, sarayın talimatıyla
hareket eden siyasallaşmış yargının muhalefete
gözdağı kararıdır. Bu karar, Türkiyede yaşananlara
Hayır. diyen demokrasi güçlerine ve onların sözcüsü CHPye yönelen
bir kuşatma harekâtıdır. Bu kararı kınıyoruz.
Biz
adaletin olduğu bir ülkede yaşamak istiyoruz. Milletvekillerinin,
gazetecilerin, yurtseverlerin, topluma karşı görevlerini yapan
kişilerin çeşitli gerekçelerle hapse atılmasını asla
istemiyoruz. Darbecileri, diktatörleri, hukuku çiğneyenleri,
halkımızın hakkını gasbedenleri asla istemiyoruz,
yeter artık. Ülkemize adalet gelinceye kadar, demokratik
haklarımızı kullanarak, asla şiddete başvurmadan
mücadeleye devam edeceğiz. Adalet isteyen herkesi ve
halkımızı da bu mücadelenin yanında görmek istiyoruz.
Türkiyeyi koruyacağız. Baskılar bizi yıldıramayacak.
Direne direne kazanacağız. İstanbul yolunda olan Sayın
Kılıçdaroğlu ve yoldaşlara selam olsun.
BAŞKAN
Sayın Yıldırım
7.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, iktidarın en çok iddialı olduğu
sağlık politikasının her gün kötüye gittiğine,
Türkiyede bebek ölüm oranının artmasından son derece üzüntü
duyduğuna ve gereken önlemlerin alınmasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Bu
iktidarın en çok iddialı olduğu sağlık politikası
her gün kötüye gitmektedir. Anne ve bebek ölümleri tüm dünyada bir
gelişmişlik göstergesi olarak kabul edilmektedir. AKP Hükûmeti,
sağlık alanında daha yaygın, ulaşılabilir,
kaliteli ve hızlı sağlık hizmeti sunumu için daima yeni
projelerden, yeni uygulamalardan bahsetmektedir ancak pratiğe
baktığımızda bu uygulamaların gerçek
dışı olduğuna tanık oluyoruz maalesef.
Geçen
hafta TÜİK Gaziantep Bölge Müdürlüğü bebek ölüm istatistikleri 2016
sonuçlarıyla ilgili bir açıklama yaptı. Yapılan
açıklamada Türkiye genelinde bebek ölüm oranının 2016
yılında yüzde 4,2 arttığı ifade edildi. TÜİK
verilerine göre Adıyamanda bebek ölüm hızı binde 13,2 olurken
bu oranla Adıyaman, tüm iller içinde bebek ölümünün en çok
gerçekleştiği 12nci il oldu. Yani Adıyamanda 2016
yılında 150 bebek 1 yaşını doldurmadan
hayatını kaybetmiştir. Bir çocuk hekimi olarak bu duruma son
derece üzüldüğümü belirtmek istiyorum, gereken önlemlerin
alınmasını talep ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Erkek
8.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin,
CHP Genel Başkanının suç işlediğini ifade eden Adalet
Bakanının her gün suç işlediğine, sorunun hukuk devletinin
temelinden sarsılmış olması olduğuna ve adalet
yürüyüşünün de bunun için yapıldığına ilişkin
açıklaması
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ, Genel Başkanımızın suç
işlediğini ifade etti. Bu memlekette asıl suçu, FETÖyle
birlikte masum insanlara kumpas davalarını tezgâhlayanlar
işledi. Bu memlekette asıl suçu, FETÖnün yargıda
kadrolaşmasını sağlayan ve FETÖyle bilerek ve isteyerek
iş birliği yapan Adalet Bakanı işledi. Bu memlekette
asıl suçu, belli ideolojilere hizmet eden yargıçları kritik
davalarda görevlendiren ve yargıyı siyasallaştıran Bekir
Bozdağ işledi. Anayasa Mahkemesi kararına rağmen,
milletvekillerinin tutuklu yargılanmalarını savunan Adalet
Bakanı her gün suç işliyor. Sorun, bu suçlar
karşısında harekete geçebilecek cumhuriyet
savcılarının olmayışı ve hukuk devletinin
temelinden sarsılmış olması. Adalete yürüyüşümüz de
bunun için. Kılıçdaroğluyla birlikte vicdanlardaki adalet de
bunun için yürüyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İmran Kılıç
9.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, 16 Haziran Türkiye Kamu
Çalışanları Gününe ilişkin açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
16
Haziran, Türkiye Kamu Çalışanları Günüdür. Devletin kamu
iktisadi teşebbüsleri ile diğer kamu tüzel kişiliklerinin genel
idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle yürütülür. Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin
nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla
düzenlenir. Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara
sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler. Çalışmak hem
hak hem de sorumluluğu gerektirir. Çalışanlar aşkla ve
bilinçle çalışmalı, işine dikkat kesilmeli, büsbütün ruhi
ve bedeni güçleriyle kendilerini işlerine vermeli,
çalışanların da hakları korunup gözetilmelidir. Oturarak
paslanmaktansa çalışarak yıpranmak yeğdir. Halkın
efendisi, halka hizmet edendir.
BAŞKAN
Sayın Benli
10.- İstanbul Milletvekili Fatma
Benlinin, 16 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
FATMA
BENLİ (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Dünya
Çölleşmeyle Mücadele Günü vesilesiyle söz almış
bulunmaktayım. Bilindiği üzere, dünyada her sene 6 milyon hektar alan
çölleşmektedir. Küresel ısınma, çölleşme ve iklim değişikliğinin
olumsuz etkilerinin daha da arttığı günümüzde, orman
kaynaklarının artırılması insanlığın
ortak geleceği için önem arz etmektedir. Bu bağlamda, Orman ve Su
İşleri Bakanlığımız, dünya nüfusu kadar ağaç
dikme kampanyası çerçevesinde, 2023 yılına kadar 7 milyar insan
için 7 milyar fidan dikecektir. Yarın kıyametin
kopacağını bilseniz de elinizdeki fidanı dikin. düsturunu
hayata geçiren Orman Bakanlığımızı kutluyorum. Dünya
için Türkiye yeter.
BAŞKAN
Sayın Köksal
11.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan için
Marmarise bağlı Okluk koyunda 300 odalı bir yazlık saray
inşa edilecek olmasına ilişkin açıklaması
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler Sayın Başkan.
Geçtiğimiz
günlerde AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan için Marmarise
bağlı Okluk Koyunda 300 odalı bir yazlık saray inşa
edileceği bilgisi gündeme düştü. İşçinin, emeklinin,
memurun geçim sıkıntısı çektiği, işsizliğin
rekor seviyeye ulaştığı, esnafın siftah
yapamadığı için evine ekmek götürmekte
zorlandığı, çiftçinin icralık olduğu ülkemizde halk
böylesine büyük ekonomik zorluklar yaşarken, üstelik İslam dini
israftan kaçınmayı emrederken kendisinin Müslüman olduğunu
söyleyen bir Cumhurbaşkanı için böyle şatafatlı bir
yazlık saray inşa edilmesi ve kendisinin buna izin vermesi, bunu
istemesi hangi dine, hangi inanca ve hangi vicdana sığar?
BAŞKAN
Sayın Kalkan
12.- İzmir Milletvekili Necip
Kalkanın, TOKİ tarafından Göztepe stadının ihalesinin
yapıldığına ve Karşıyaka stadının
ihalesinin de tamamlandığına ilişkin açıklaması
NECİP
KALKAN (İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günler içinde
Sayın Mustafa Balbay tarafından, İzmirde yapılan statlarla
ilgili olarak Hiçbir şey yapmıyorsunuz, ne oldu? Söylediğiniz
sözü tutmuyorsunuz. diye bir konu getirilmişti. En doğru, en taze
cevabı iletmek istiyorum.
Göztepe
stadının bundan üç gün evvel TOKİ tarafından ihalesi
yapıldı, 20 bin kişilik; hayırlı uğurlu olsun,
yedi yüz gün içinde bitecek.
Karşıyaka
stadının, yine, TOKİ tarafından 15 Haziranda ihalesi
yapıldı, 15 bin kişilik, o da yedi yüz gün içinde bitecek.
Yalnız, Karşıyaka stadı için bir şey söylemek
istiyorum. Sayın Balbay bu konuyu biliyordu, söyleyemedi. Biz bunun
ihalesini daha önce yapmıştık ancak mülkiyet sorunu nedeniyle
Büyükşehir Belediyesi dava açmıştı, o dava yüzünden
yarım kalmıştı. Şimdi ihaleyi tamamladık, devam
ediyoruz.
Bir de
Alsancak stadı Spor Bakanlığı tarafından
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) TOKİ bunların
karşılığında ne aldı, bir de onu
açıklasanız.
BAŞKAN
Sayın Kazım Arslan
13.- Denizli Milletvekili Kazım
Arslanın, ülkede düzenin, huzurun giderek bozulması, gerginliklerin
ve adaletsizliğin artması nedeniyle bir tedbir alınıp
alınmayacağını ve yargının bağımlı
kalmasına göz yumulup yumulmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Ülkemizin düzeni, huzuru giderek bozuluyor, gerginlikler ve
adaletsizlik artıyor. Bu konularda bir tedbir almayı düşünüyor
musunuz?
Ülkemizi
yöneten bir Başbakan olarak yargının bağımlı
kalmasına göz yumacak mısınız? Yargıda tarafsız
kararlar ne zaman verilecek? Haksızlıklar ve adaletsizlikler diz
boyu. Adaletsizliklere ve haksızlıklara hâlâ seyirci mi
kalacaksınız? Milletvekilleri sıra sıra tutuklanıyor.
Evvelsi gün İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu tutuklandı.
Bir tek açıklamanız yok. Demokrasimiz çöküyor, parlamenter sistemi
bitiyor. Siz bir tek olumlu açıklama yapmıyorsunuz. Yoksa ülkemizin
Başbakanı siz değil misiniz? Demokrasimiz bitince mi,
yargımız çökünce mi müdahale edeceksiniz? Yoksa damat adaleti mi
devam edecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
14.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, on beş yıllık AKP politikaları sonunda
üreticinin yok sayıldığına, üretim
artışının rasyonel bir şekilde
sağlanamadığına, çiftçilerin dünya rekabet
koşullarının gerisinde bırakıldığına ve
hububat taban fiyatlarının ne zaman
açıklanacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
On beş yıllık AKP politikaları
sonunda üretici yok sayılmış, çiftçi görmezden gelinmiş,
üretim artışı rasyonel bir şekilde
sağlanamamış, çiftçilerimiz dünya rekabet koşullarının
gerisinde bırakılmıştır. Tarımsal üretimi
geliştiremeyen, çiftçisini sanayiciye karşı koruyacak
mekanizmaları kurmak istemeyen AKP Hükûmetleri çiftçinin yok olmasına
seyirci kalmış, köylerin boşalmasına, üretenin
toprağına küsmesine neden olmuştur.
Bu yıl, buğday hasadının günlerdir
başlamasına rağmen, Bakanlık hâlâ taban fiyatı
açıklamamış, üreticiler her yıl olduğu gibi büyük
tüccarların inisiyatifine terk edilmiş ve yine sahipsiz
bırakılmıştır. Sayın Bakan neden hâlâ hububat
üreticimize emeğinin karşılığını verecek
taban fiyatları açıklamamıştır ve ne zaman
açıklanacaktır?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın İrgil
15.- Bursa Milletvekili Ceyhun
İrgilin, AKP Genel Başkanı ve Adalet Bakanının
CHPnin başlattığı adalet yürüyüşü hakkında sarf
ettikleri bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Başlatılan adalet yürüyüşü için AKP Genel
Başkanı Anayasanın 138inci maddesini hiçbir zaman
unutmasınlar, bu maddeyi onlara hatırlatıyorum ve onun için
herkes konumunu iyi bilsin ve o konumda, orada bir güç alarak bir yerlere
baskı yapma yoluna gitmesinler. demiş. Anayasanın 138inci
maddesi ne diyor? Görülmekte olan bir dava hakkında herhangi bir beyanda
bulunulamaz. AKP Genel Başkanının Anayasa Mahkemesi
kararını tanımıyorum. dediğinde Adalet
Bakanının Demokratik bir hak. dediğini henüz unutmadık.
Adalet Bakanı adalet yürüyüşü için Endişe verici. demiş.
Asıl endişe verici olan savcıların aranıp talimat
verilmesidir. Asıl endişe verici olan mahkemelerin karar verirken
talimat gelmese bile korku ve baskıyla iktidarı ölçü
almasıdır. Asıl endişe verici olan parası, arkası
olanlara ayrıcalık sağlanmasıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kuyucuoğlu
16.- Mersin Milletvekili Serdal
Kuyucuoğlunun, CHP Genel Başkanının adalet için
yürüdüğüne ve adaletin herkese lazım olduğuna ilişkin
açıklaması
SERDAL
KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
şöyle başlıklara baktığımızda TÜSİAD
diyor ki: Adalete güven zedelendi. Bunun nedeni aşağıdaki
açıklamalarına göre geriye doğru giden demokratik haklar ve
özgürlükler.
Yine,
duayen politikacı Hüsamettin Cindoruk diyor ki: Yürüyen CHP değil,
toplumun vicdanıdır.
Yine,
Sayın Cumhurbaşkanının ifadesi var: Bu nasıl hukuk,
bu nasıl adalet?
Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanı yürüyor, adalet için yürüyor. Adalet,
bildiğiniz gibi, herkese lazım; dün Ergenekoncular denilen kesime
lazımdı, bugün FETÖcülere, demokrasi, özgürlük ve insan
haklarından yana olanlara lazım, gazetecilere, askere,
akademisyenlere, öğretmenlere, siyasetçilere lazım; yarın Tayyip
Erdoğana da lazım olacak. Nitekim, Recep Tayyip Erdoğanın
12 koruması için Amerika Birleşik Devletlerinde çıkarılan
tutuklama kararına Bu ne biçim adalet? dedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kuyucuoğlu.
Birer
dakikalık konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi,
sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
İlk
söz Sayın Akçayın.
Buyurunuz
Sayın Akçay.
17.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Mısırın darbeci Cumhurbaşkanı Sisinin
Katar gibi Türkiyeye de yaptırım uygulanması
çağrısını kınadıklarına, Türkiyenin terörle
mücadelede önemli başarılar elde ettiğine, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da terörle
mücadelenin arkasında olacaklarına ve her türlü desteği vermeye
devam edeceklerine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mısırın
darbeci Cumhurbaşkanı Sisinin Katar gibi Türkiyeye de
yaptırım uygulansın. çağrısı kamuoyuna
yansımıştır. Bir darbecinin yaptığı bu
çağrıyı ve teklifi kınıyoruz ve Türkiye
düşmanlığı olarak kabul ediyoruz. Sisinin
çağrısı, günlerdir gerek bir kısım yabancı
kamuoyunda gerekse yerli iş birlikçilerinde dile getirilen, Katardan
sonra sıranın Türkiyeye geleceğine dair yorumların somut
bir yankısıdır.
Katardan
sonra sıranın Suriye ve Türkiyeye geleceğini söyleyenlere
soruyoruz: Sıra Türkiyeye geldiğinde siz nerede
duracaksınız? Safınız neresi olacak? Türkiye
düşmanı iş birlikçilerin ve darbeci Sisinin yanında
mı hizalanacaksınız, yoksa Türkiyenin varlığı,
birliği, bütünlüğü ve milletin yanında mı
olacaksınız?
Türkiye terörle mücadelede önemli başarılar elde
etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin gerçekleştirdiği
başarılı operasyonlarda özellikle bölücü terör örgütüyle
mücadelede önemli adımlar atılmıştır, mesafeler
alınmıştır. Yapılan operasyonlarda 60 terörist etkisiz
hâle getirilmiş, ayrıca roketatardan makineli tüfeğe, el
bombasından başka pek çok silah ve teçhizata kadar ele
geçirilmiştir. Bu dönemde ayrıca terör örgütünün ekonomik
kaynakları olan uyuşturucu ve diğer kaçakçılıkla
mücadelede de önemli başarılar elde edilmiştir ve bu
operasyonlarda 7 askerimiz şehit olmuş, 19 askerimiz de
yaralanmıştır. Şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralı
askerlerimize acil şifalar temenni ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Akçay, bir dakika süreyle ek süre veriyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Terörle mücadelede
başarılar elde eden askerlerimizle ve güvenlik güçlerimizle gurur
duyuyoruz. Hepsini Cenab-ı Allaha emanet ediyoruz. Terörle mücadelede
kesin netice için hepsine başarılar diliyoruz. Bugüne kadar olduğu
gibi bundan sonra da Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle mücadelenin
arkasında olacağız ve her türlü desteği vermeye devam
edeceğiz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Yıldırım
18.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, 16 Haziran Çölleşme ve Kuraklıkla
Mücadele Gününe, Meclis tarihi boyunca devamsızlıktan ötürü
hakkında işlem yapılan milletvekili olup
olmadığını, devamsızlıktan muaf olmak için
herhangi bir yasal statüsü olmayan Ahmet Davutoğlu için bir işlem
yapılmasının düşünülüp düşünülmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün 16 Haziran Çölleşme ve
Kuraklıkla Mücadele Günü. Maalesef bu konuda Türkiye son yıllarda her
geçen süre içerisinde yeşil alanını kaybeden, azaltan, bunu
bazen, işte, adına mega proje denilen projelere feda eden bir
politik ve idari hat izlemektedir. Bu, hem bir siyasetçi hem de bir
coğrafyacı olarak beni içtenlikle yaralamaktadır ve bu hafta,
özellikle, Genel Kurulumuzun gündemine getirilmiş olan torba yasada
bulunan zeytinliklerin, meraların, otlakların ve kıyı
kullanımıyla ilgili olarak doğaya ciddi zararlar verecek olan
yasa maddelerinin içerisinde olduğu bir tasarıyla
karşılaşıyoruz.
Siyasi iktidar sıklıkla şunu söylüyor:
Evet, burası kesilecek, bu orman bu kadar ağaç kaybedecek ama biz
onun iki mislini dikeceğiz. Bir coğrafyacı olarak ifade edeyim.
Her ağaç popülasyonunun belli bir endemik ortamı vardır. Kesilen
ağaçlar, dikilerek bugünlere gelmiş olan ağaçlar değildir.
Doğal orman kavramından bihaber olanlar, ekim dikim işlerini
maalesef mega projelerle iltisaklandırarak ele almaktadırlar. Birçok
zeytinlik, birçok orman popülasyonu kendi doğal ortamında, kendi
doğal seleksiyonunda yüzlerce yıllık bir emeğin ürünü
olarak bugüne gelirler. Ekimle dikimle olabilecek ormanların kültür
ormanı olarak ülke içerisindeki oranı oldukça
sınırlıdır. Bu yönüyle Türkiye, hidrografik
yapısı, iklimi, toprağıyla bugünkünden çok daha fazla orman
alanına sahip olması gerekirken topraklarımızın sadece
yüzde 24ü orman sahası olarak bulunmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakikalık ek sürenizi veriyorum Sayın Yıldırım.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir
diğer husus Sayın Başkan, şu doksan yedi yıllık
Meclis tarihi boyunca acaba devamsızlıktan ötürü hakkında
işlem yapılan, ödenekleri ve maaşı kesilen ve
milletvekilliğinin düşürülmesi gündeme alınan hiç örnek var
mıdır? Veya biz kendi Meclis tarihimizden vazgeçtik, bundan ötürü
dünya örneğiyle karşılaşabiliyor muyuz? Bu, Meclisin
içerisine sürüklenmiş olduğu bu darbeler silsilesinden
bağımsız gelişen bir durum değildir.
Bakın,
size bir örnek vereyim eğer devamsızlık ise söz konusu olan.
Hani, İç Tüzükün tanımladığı, devamdan muaf olan
milletvekillerimiz vardır: Bakanlar Kurulu, Başkanlık
Divanı, Danışma Kurulu ve kendi partisinin, Parlamentoda grubu
bulunan partilerin yönetiminde olan, genel başkan
yardımcısı olan. Peki, soruyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
YILDIRIM (Muş) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız Sayın Yıldırım.
AHMET
YILDIRIM (Muş) 22 Mayısta bize göre bir darbeyle
Başbakanlık görevinden uzaklaştırılan Ahmet
Davutoğluyla ilgili özellikle yoklama tutanaklarına baktık,
şimdiye kadar, sadece ocak ayında birkaç defa Anayasa
değişiklik paketi için oy kullanmak üzere gelmiş.
Meclis
Başkanı az önce geldi, burada bir tur attı. Maalesef, Meclisin
ve gündem dışı konuşmaların da mehabetini bozacak
şekilde uğultuya da sebep oldu. Kendisine sesleniyorum: Ahmet
Davutoğlu için bir işlem yapmayı düşünüyor musunuz?
Devamsızlıktan muaf herhangi bir durumu, pozisyonu, yasal statüsü
yoktur.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Sayın
Özel
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 16
Haziran Berkin Elvanın vurulduğu günün 4üncü yıl dönümüne, 18
Haziran Babalar Gününe, Somada, Ermenekte, Gezide, 15 Temmuzda ve
yaşanan terör olaylarında evlatlarını kaybetmiş babalar,
babalarını kaybetmiş evlatlar için yüreklerin
yandığına ve CHPnin yürüyüşünün tüm adalet arayanlar,
haksızlığa uğrayanlar, yüreği yananlar için
olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün,
269 gün boyunca verdiği yaşam savaşını 11 Mart
2014te, 15 yaşında, 16 kiloya düşerek kaybeden Berkin
Elvanın vurulduğu gün. Tam 4 yıl oldu, 1.461 gündür ailesinin
adalet arayışı devam ediyor. O hep 15 yaşında ve
hepimizin yüreğinde, hatıralarında 15 yaşında olarak
kalacak.
Bu pazar
günü, aynı zamanda Babalar Günü. Yüreği yanan, oğlu şehit
olmuş, çocuğunu kaybetmiş bir baba ve babasız
kalmış bir evlat varsa onların acıları bir kez daha
hepimizin ortak acısıdır; bunun altını çizmek
istiyoruz. Bugün Somada, Ermenekte, Gezide, 15 Temmuzda ve yaşanan
terör olaylarında evlatlarını kaybetmiş babalar,
babalarını kaybetmiş evlatlar için yüreğimiz yanıyor.
Bizler, Berkin Elvanın da, Abdullah Tayyip Olçokun da hepimizin,
Türkiye'nin şehitleri olduğu günü özlemle arıyoruz.
Şehitleri ayrıştırmadığımız,
evlatsız babaları, babasız evlatları, babanın ya da
evladın siyasetine göre değil, insanlık onuru ve evlatlık
üzerinden tarif eden bir Türkiyeye hepimizin ihtiyacı var.
Cumhuriyet
Halk Partisi olarak yaptığımız yürüyüşün tüm adalet
arayanlar için, tüm haksızlığa uğrayanlar için, tüm
yüreği yananlar için olduğunun bir kez daha altını
çiziyoruz. Biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak hangi dağ efkârlıysa
bundan sonra da oradayız.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın
Bostancı
20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, 16-22 Haziran Mülteciler Haftasına, Filistinde
doğmuş Amerikada hayatını kaybetmiş büyük entelektüel
Edward Saidi saygıyla andığına ve Orta Doğuda
yaşanan gelişmeleri iç siyasetin bir rekabeti olarak görmenin
Türkiyenin hayrına olmadığına ilişkin
açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Teşekkürler.
16-22
Haziran, Mülteciler Haftası. Özellikle son yirmi yıl içerisinde dünya
ölçeğinde mülteciler dramatik şartlarda hayatlarını sürdürüyorlar.
Olmak ya
da olmamak Shakespearein bir lafı ama mülteciler bunu kendi gerçek
hayatlarında yaşıyorlar, ya ölüm ya hayat böyle bir ikilem
karşısında karar vermek durumunda kalıyorlar. Bazen
denizlerin azgın dalgalarına hayatlarını teslim etmek durumunda
oluyorlar, bazen de kendilerine açılmayan kapılar, çevrilen dikenli
teller yahut da kendilerine tekme atan kimi insanlarla
karşılaşabiliyorlar. İnkâr etmeyelim, müşfik bir
şekilde, insani bir şekilde karşılanan mülteciler de var
elbette. Onların haklarını, hukuklarını, insan
olduklarını hatırlayarak onlara ilişkin talepleri dile
getiren insanlar olduklarını da biliyoruz dünyanın her yerinde
ve Avrupada.
Mülteciliğin
iki nedeni var. Bunlardan birincisi, küresel ölçekte, yine emperyalizmle
alakalı, sermayenin ve teknolojinin küresel ölçekte
dolaşımına evet diyen ama emeği lokalize eden
anlayış; birinci neden bu.
İkinci
neden de emperyal siyasetlerin bölgeleri istikrarsızlaştırarak
insanlar için oradaki hayatı cehennem yapmaları. Bunu Orta Doğu
yaşıyor.
Bu iki
nedenden dolayı dünyada mülteciler yurtlarını,
vatanlarını, evlerini, topraklarını terk etmek, yeni bir
hayat ümidiyle başka ülkelere, başka diyarlara, uzak ufuklara gitmek
durumunda kalıyorlar.
Türkiye
mülteciler meselesinde tarih yazmış bir ülke. Herkesin ahlak ve
vicdan üzerine bol miktarda retorik geçtiği, laf söylediği bir
zamanda, kısıtlı imkânlarıyla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya)
hemen yanı başımızda
yaşanan Suriye vahşeti ve dehşetinden kaçan 3 milyonu
aşkın insana ev sahipliği yapıyor, kardeşlik
hukukunun, insanlık hukukunun gereğini yapıyor. Türkiyeyi
burada dünyanın alkışladığını biliyoruz,
içeriden de herkesin vicdanen ve ahlaken Türkiye'nin bu yaptığını
onayladığını biliyoruz.
Mülteciler
demişken, burada, çok önemli bir mülteciyi, Filistinde doğmuş
Amerikada hayatını kaybetmiş büyük entelektüel Edward Saidi de
bir sürgün ve entelektüel olarak saygıyla anıyorum; vefat
etmişti, vefat edeli on beş yıl oluyor.
Bir
başka husus, Orta Doğuda yaşanan olaylara bakalım: Darbeci
Sisi bir laf ediyor; Katar ambargoya alınıyor, peşinden
Amerikayla uçak anlaşması yapıyor; Suudi Arabistan, Amerikan
hukuku çerçevesinde sıkıştırılıyor, 110 milyar
dolarlık anlaşma yapıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Teşekkürler.
Yemende
insanlar birbirini kırıyor. İrana karşı izolasyon
politikaları uygulanıyor. Irak ve Suriye kan ve vahşeti
yaşıyor. Bütün bunların müsebbibi emperyal siyasetten; asıl
aktör, temel aktör bu. Orta Doğuda yaşananları
değerlendirirken Buradan acaba Türkiyeye de ne tür bir sonuç çıkar?
İç siyasette acaba bizim için ne tür gelişmeler olabilir?
tarzındaki değerlendirmeleri çok yanlış bulduğumu
ifade etmek isterim. Türkiyede insanların kaderi ortak, gelecekleri
ortak. Bu bölgede yaşanan gelişmeleri iç siyasetin bir rekabeti
olarak görmenin Türkiyenin hayrına olmadığını bu
vesileyle de bildirmek isterim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, önemli bir şarkiyatçı
olan Edward Saidi saygıyla andığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN
- Sizin de sözünü ettiğiniz Edward Saidı ben de saygıyla
anıyorum, önemli bir şarkiyatçıydı. Orientalism
kitabı çok değerlidir ve göçmen mülteci sorununu gerçekten
olağanüstü ölçüde güzel anlatır kendisi
Sayın
milletvekilleri, İstanbul Milletvekilli Sezgin Tanrıkulunun İç
Tüzükün 58inci maddesine göre geçen birleşimin tutanağında yer
alan beyanını düzeltme talebi vardır.
Sayın
Sezgin Tanrıkulu, bu üç ne işaretiydi acaba?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Dört değil, üç dakika yeter
efendim.
BAŞKAN
Ben size zaten üç dakika söz verecektim.
Buyurunuz,
58inci maddeye göre size üç dakika süreyle söz veriyorum.
VII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, 15/6/2017 tarihli 107nci Birleşimdeki
bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri ve değerli tutuklu milletvekilleri; dünkü tutanakta
Anayasa Mahkemesine atfen On gündür karar vermiyor.(x) demiştim,
bunu on aydır diye düzeltiyorum.
Dün Genel
Kurul bu bağlamda yanlış bilgilendirildi Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekili Mehmet Muş tarafından. 10 Ekim 2013
tarihli Resmî Gazete burada. Bu Resmî Gazetede IŞİD terör örgütünün
terör örgütü olarak tanımlandığı konusunda herhangi bir
bilgi yok. Okuyayım sizlere: Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 1267, 1988 Kararlarıyla Listelenen Kişi, Kuruluş veya
Organizasyonların Tasarrufunda Bulunan Malvarlığının Dondurulmasına
İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı. Bir tane Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşı yok ve bu kararı da Maliye Bakanlığı
yürütür. Dolayısıyla uzun zamandır Parlamento Adalet ve
Kalkınma Partisi tarafından yanlış bilgilendiriliyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Affiliated diyor. Ekine
bak, ekine, orada yazıyor.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Yanlış bilgilendiriliyor. Dün de Sayın Erdoğan bana atfen
şu cümleleri kurdu
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ekinde yazıyor
affiliated, El Kaide affiliated diyor.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Parlamentoda
bakıyorum, biri konuşuyor ve diyor ki: Bu iktidar DEAŞı
terör örgütü olarak görmemiştir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bilmiyorsan İngilizce,
El Kaide bağlantılı kişi diyor.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) El insaf!
Şu anda DEAŞa gerek Suriyede gerekse ülkemizde en ağır
kaybı verdiren ülke Türkiye ve iktidar olmuştur. Böyle konuştu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Doğru. Operasyon
yaptık, doğru.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bir
itirazım yok. Şu anda ama şu anda.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır, daha önce de
yaptı operasyon. Karar ortada, çarpıtıyorsun. Bak belgeler
orada.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Benim bugüne
kadar burada savunduğum tez 2015 yılına kadardır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Affiliated diyor.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) 2015
yılına kadar Adalet ve Kalkınma Partisinin, bu Hükûmetin
aldığı herhangi bir karar yoktur.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - El Kaide affiliated
diyor. El Kaideyle bağlantılı örgütler listesi var orada,
onlar orada.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Artı,
İçişleri Bakanlığı da, Emniyet Genel Müdürlüğü de
bu örgütü terör örgütü olarak tanımlamamıştır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Karar orada, karar.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Emniyet Genel Müdürünün
soruma karşılık olarak Darbe Komisyonundaki sözleri: Türkiye
IŞİDi diye bir çalışmamız yok. Burada yok. 2015
yılına kadar yok böyle bir çalışma.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Belge gösteriyor Osman,
belge gösteriyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ben belgeyi gördüm.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Yargıtayın 7 Nisan 2015 tarihli kararı.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sizin Resmî Gazeteniz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Burada,
bakın, değerli arkadaşlar, kararı bozmuş ve
göndermiş, diyor ki: Türkiye IŞİDiyle ilgili olarak hangi
araştırmayı yaptın? Bu örgütün şeması ne?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) IŞİD terör
örgütüyle onların mali bağlantılarının kesilmesi için
mücadele, 10 Ekim 2013
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - 10 Ekim 2013.
BAŞKAN - Lütfen efendim, lütfen laf
atmayınız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Efendim, üç
dakikadır laf atıyor ama olmaz ki ya.
BAŞKAN - Yani belli bir süre bekledim, lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Üç dakikadır
ama benimle aynı hızla konuşuyor.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ayıp ama
ya gerçekten!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var
canım?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bakın,
yaranız olmasa böyle gocunmazsınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne yarası, sana
belgeyi gösterdi ya.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) 2015
yılına kadar böyle bir karar yok.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır, var. Belgeyi
gösterdi, var.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Sayın Erdoğan
şu an demekle haklı ama 2017 öncesiyle ilgili olarak herhangi bir
kayıt yok ve mücadele de yok, görmezden gelme var, destek var, lojistik
destek var.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ben belgeyi gördüm, belge
var, merak etme, var.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Dünyanın
bütün cihatçıları...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hiçbir şekilde destek
yok, bu ülkeden IŞİDe hiçbir şekilde destek
olunmamıştır!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) ...Türkiyenin
kara sınırlarını hallaç pamuğu gibi yaparak
Türkiyeden geçti ve...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bu ülke hiçbir şekilde
IŞİDe destek olmamıştır!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) ...Türkiyede
eylem yaptılar ve 2015 yılına kadar da destek olundu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) IŞİD bir terör
örgütüdür, DAEŞ bir terör örgütüdür, PKK terör örgütüdür; onu söyle.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkanım, müdahale eder misiniz.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, laf atmalar
nedeniyle konuşmanız yeterince anlaşılamadı.
Size ilave bir dakika süre veriyorum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, Yargıtay kararı burada, 2015
yılına kadar Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin
DEAŞa ve IŞİD terör örgütüne karşı bir mücadelesi
olmamıştır, IŞİD terör örgütünü Türkiyede terör
örgütü olarak tanımlamamıştır, Bakanlar Kurulu kararı
yok, Emniyet Genel Müdürlüğünün bir tanımlaması yok.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Doğru değildir,
10 Ekim 2013te aldığı kararla mücadele etmiştir.
IŞİDle mücadele yapmıştır, IŞİDe destek vermemiştir.
BAŞKAN Sayın Bak, lütfen efendim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Karar da
burada, Resmî Gazetede burada, tutanak da burada.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bunu tutanaklara geçirmeye
çalışıyor. Bu ülke, IŞİDle mücadele etmiştir,
IŞİDe hiçbir şekilde destek olmamıştır.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) 2015
yılından sonra mücadele vardır, Türkiyede de vardır,
Suriyede de vardır. O yüzden, Sayın Erdoğanın Şu
anda mücadele ediyoruz. sözleri doğrudur.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bu ülke IŞİDe
hiçbir şekilde destek olmamıştır!
BAŞKAN Sayın Bak, devam ederseniz tekrar
ilave süre vermek zorunda kalacağım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Fark etmez, verin, verin.
BAŞKAN Lütfen efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, o yüzden, Parlamentoyu doğru bilgilendirin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır, doğru
bilgilendir, sen doğru bilgilendir!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Resmî Gazete de
burada, isteyene veririm.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tanrıkulu.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın Milletvekili
elinde Resmî Gazeteyle bilgi veriyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 10 Ekim 2013te karar
alınmıştır, IŞİDe destek
olunmamıştır.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Bostancı...
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın Milletvekili
elinde Resmî Gazeteyle bilgi veriyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Resmî Gazete orada, biz
gördük, resmî bilgiyi gördük.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Tanrıkulu dünkü tutanaklara ilişkin...
CEYHUN İRGİL (Bursa) Elindeki ne?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evrak burada ya!
BAŞKAN Sayın Bostancı, bir saniye,
duyamıyorum sizi.
Sayın milletvekilleri...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kendi ülkenizi
suçluyorsunuz ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Tanrıkulu, dünkü tutanaklara ilişkin açıklama yapma talebiyle
söz aldı.
BAŞKAN Evet.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Ülkeyi değil,
basiretsiz Hükûmeti!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ülkeyi suçluyorsunuz!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Daha sonra dün
yaşanan bir tartışmaya atıfla bizim grup başkan
vekilimizin yanlış bilgi verdiğini söyledi.
BAŞKAN Evet Sayın Bostancı...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu açık bir
sataşma.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Bostancı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika süreyle söz veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun geçen tutanak hakkında yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Tanrıkulunun
göstermiş olduğu Bakanlar Kurulu kararı, terörün en önemli
ayağı olan mali organizasyonlara ilişkin terör örgütlerinin
listelerine ait, onları tanımlayan bir karardır ve bunun içinde
IŞİD vardır, DAİŞ vardır. Dolayısıyla
bu karar
Terör dediğiniz bir taraftan silahla olur, diğer taraftan
mali network marifetiyle yürütülür. Her terör örgütünün bir sosyal, iktisadi
temele dayandığını biliyoruz ve siz terörle mücadele ederken
bir, onun silahlı güçlerine karşı mücadele edersiniz; iki, onun
mali yapılarına karşı bir mücadele sergilersiniz. Türkiye
bu kararıyla DAİŞi bir terör örgütü olarak görerek buna
karşı mücadelenin önünü açıyor. Bu, idari bir
tanımlamadır; aynı zamanda, hukuki tanımlama için Türkiye
yargısının, birtakım olaylar yaşanması veya bu
olaylara tevessül edildiğine dair emareler ortaya çıkması,
hukuka intikal etmesi ve neticede karar alması gerekir. Yargısal
olarak DAİŞle mücadele ve onun bir terör örgütü olarak
tanımlanması ile idari olarak tanımlanması arasında
elbette bir fark olacaktır.
İkincisi:
Türkiye Müslüman bir ülke. Muhafazakâr iktidarların İslama
bakışı, demokrasi ve özgürlükler temelinde halk rızası
ve iradesiyle iktidara gelmek ve dünyayla evrensel referanslar çerçevesinde
ilişkiler kurmak şeklindedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Herhangi bir şekilde maceraperest
eğilimlere girerek silah marifetiyle iş yapmaya kalkanlarla ne
Türkiyedeki muhafazakârların ne de dünyanın başka yerlerindeki
aynı çizgide olan insanların bir ilişkisi yoktur. Herkes bu değerlendirmeyi
doğru ve tutarlı yapsın. Herkesi aynı torbaya koyma
anlamına gelebilecek değerlendirmelerde bulunmasın.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Benim söylemediğim bir konuyla
ilgili olarak, kastetmediğim bir konuyla ilgili olarak bana atfen
konuştu. Düzeltmem lazım.
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu, nedir o?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Efendim, bakın, yani bir cezai
tanımlama var, idari tanımlama diye bir şey yok. Ben burada
Yargıtay kararını söyledim ama bununla ilgili bir şey
söylemedim. O yüzden, bunu düzeltmem lazım kürsüde efendim.
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu, bir sataşma yok burada. Sayın
Bostancı bir açıklama yaptı.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Efendim, açıklama getireyim o
zaman, yerimde açıklama getireyim.
BAŞKAN
Buyurunuz, yerinizden bir dakika süreyle söz vereyim size.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elimde Yargıtayın 7 Nisan 2015 tarihli kararı
var, o kararda şunu söylüyor: 3713 sayılı Yasanın 1inci
maddesi ve TCKnın 314üncü maddesi uyarınca bu örgütü sen
tanımladın mı? Bunu soruyor ve kararı bozuyor. Bakın,
FETÖyle ilgili olarak, 2015 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü
terör örgütleri listesine aldı, o zaman bir Yargıtay kararı
yoktu onunla ilgili olarak ama Emniyet Genel Müdürlüğü listeye aldı
ve terör örgütü olarak kabul etti.
Ben dört
yıldır bu Parlamentoda bunun mücadelesini veriyorum. Neden Emniyet
Genel Müdürlüğü Türkiye IŞİDi adlı bir örgütünü terör
örgütleri listesine almadı? Neden almadı, neden tanımlamadı
ve neden IŞİDle Türkiyede mücadele etmedi, bunu soruyorum ama
bugüne kadar bana verdikleri bir yanıt yok; yanıltıcı bir
biçimde uluslararası sözleşme uyarınca imzalamak zorunda
oldukları bu Resmî Gazeteyi gösteriyorlar. Bu Resmî Gazetede Maliye
Bakanlığı görevli kılınmış,
dolayısıyla tamamen yanlış, 2015 yılına kadar da
mücadele etmediler.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
Birinci
ve ikinci sırada okutacağım Meclis araştırma
önergeleri 500 kelimeden fazla olduğu için önergelerin özeti okunacaktır
ancak önergelerin tam metni tutanak dergisinde yer alacaktır.
IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- HDP Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, 2016/4 sayılı
Millî Güvenliği Tehdit Eden Örgüt ve Yapılarla İrtibatlı
Kamu Çalışanları Hakkında Genelgenin hukuki durumunun ve
kamusal emek alanında yaratacağı tahribatın
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/571) (X)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Başbakanlık
tarafından, 17/2/2016 tarihli (2016/4) sayılı Milli
Güvenliği Tehdit Eden Örgüt ve Yapılarla İrtibatlı Kamu
Çalışanları konulu yayımlanan genelgenin hukuki durumunun
ve kamusal emek alanında yaratacağı tahribatın tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla
Anayasa'nın 98'inci İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
HDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe
Özeti:
Başbakanlık
tarafından 17/2/2016 tarihli (2016/4) sayılı "Milli
Güvenliği Tehdit Eden Örgüt ve Yapılarla İrtibatlı Kamu
Çalışanları konulu bir genelge yayımlandı. Genelge
birçok husus bakımından hukuka aykırı olduğu gibi
ciddi hak kayıplarına da neden olacaktır.
Kamu
çalışanlarının ödev ve sorumlulukları Devlet
Memurları Kanunu'nun (DMK) 6ncı ve devamı maddelerinde
sıralanmıştır. Bu maddeler ve özellikle vurgulanan devletin
ve ülkenin menfaatlerini koruma yükümlülüğü, DMK'nın 7nci maddesinde
Tarafsızlık ve devlete bağlılık
başlığı altında hüküm altına
alınmıştır.
Genelgenin
yineleyerek vurguladığı hususlar darbe döneminin tüm siyasi
hareketleri, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüklerini baskılayan
havasında kanun metnine eklenmiş olan hususlardır.
Genelgede
kamu görevlilerinin, "hizmet içi ve dışındaki
davranışlarının kamu görevliliği ile
bağdaşması" zorunluluğuna yapılan vurgu ve aksi
şekilde davranan kişilerin adli ve idari yollarla takip
edileceğinin belirtilmesi, kamu görevlilerinin, hayatlarının her
alanında bir gözetim rejimine tabi tutulacaklarının
göstergesidir.
Genelgedeki
legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten yapılarla mücadele
ibaresi, hak ve özgürlükler rejiminin temel ilkeleriyle
uyuşmamaktadır. Yasal olarak kurulmuş bir dernek veya benzeri
başka bir örgütlenmenin faaliyetlerini illegal olarak etiketlemek
örgütlenme özgürlüğünü sınırlar niteliktedir. Eğer legal
yapının altında illegal faaliyet yürütülmekteyse bu
faaliyetlerin tespiti ve kovuşturulması için devlet
mekanizmasının yapabilecekleri ceza ve ceza muhakemesi
mevzuatında açıkça belirtilmiştir.
İllegal
örgüt ve yapıların emir ve talimatıyla hareket etmek ve
örgütlere yardım etmek de aynı şekilde, ceza hukuku
kapsamında ele alınmış, sınırları ve hukuki
mahiyetleri belirlenmiş fiillerdir. Ancak uygulamada, alelade bir
toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak, örgüt talimatıyla
hareket etmek olarak yargılanabilmektedir. Herhangi bir örgütle
bağlantısı olmayan kişiler sadece demokratik bir haklarını
kullandıkları için mevcut sistemde mahkûm edilebilmektedirler.
Tıpkı
ceza hukuku rejiminde olduğu gibi idari cezalarla ilgili ilkeler de
bellidir. Kanunsuz suç ve ceza olmayacağı ilkesi yani kanunilik
prensibi idari cezalar için de geçerlidir. Bir kamu görevlisinin, fiili
nedeniyle idari soruşturmaya tabi tutulabilmesi ve
karşılığında disiplin cezası alabilmesi için bu
fiillerin DMK'nın 125inci maddesinde düzenlenmiş olması
gerekir. Burada bulunmayan hiçbir fiilden dolayı kamu görevlileri hakkında
soruşturma açılamaz. Genelgede sayılan maddeler bu kapsamda
belirlenen sınırı aşar nitelikte oldukları için hukuka
aykırıdırlar. Zira genelgeyle idari soruşturmayı
gerektiren bir fiil belirlenemeyeceği gibi genelgedeki bir hüküm, normlar
hiyerarşisi gereği kanunla çizilmiş sınırı
aşamaz.
Genelgede
belirtilen hususlar 28 Şubat döneminde olduğu gibi hukuki
mevzuatın bir kenara bırakılarak andıçlar, genelgeler,
sözlü talimatlarla muhalif kesimler üzerinde baskı oluşturulduğu
dönemlerdeki uygulamaları hatırlatmaktadır.
Genelge
daha yayınlanmadan binlerce muhalif kamu emekçisinin sürgün edildiği,
yüzlercesinin işten çıkartıldığı bilinmektedir.
Ayrıca hâlihazırda kişisel sosyal medya
paylaşımlarından, çocuklar ölmesin diye, Ankara katliamında
yaşamını yitiren arkadaşlarının anısına
eylem ve etkinliklere katıldığı, grev hakkını
kullandığı için çok sayıda kamu emekçisi hakkında adli
ve idari soruşturma başlatılmış durumda. Bu genelgeyle
kamu emekçilerinin en ufak bir itirazı "terör suçu kapsamına
alınmak ve kamu emekçileri sindirilmek istenmektedir.
Genelgeyle
muhbirlik artacak, emekçilerin kişisel sosyal hesaplarındaki
paylaşımlar, yorumlar, sendikal aidiyetler, yaşam tarzları,
fikir ve düşünceler soruşturma ve cezai işlemlere gerekçe
yapılması yoğunlaşacaktır. Başbakanlık
genelgesi bu baskının ve yönelimin sınır tanımaz bir
şekilde artacağını,
yaygınlaşacağını göstermektedir. Bu bağlamda,
genelgenin hukuki durumunun ve kamusal emek alanında yaratacağı
tahribatın tüm boyutlarıyla araştırılması
amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederim.
2.- Van Milletvekili Lezgin Botan ve 22
milletvekilinin, 16 Ağustos 2015 tarihinden beri uygulanan sokağa
çıkma yasağı kararlarının Anayasaya ve
uluslararası sözleşmelere uygunluğunun, bu kararların
uygulanmasında ortaya çıkan yaşam hakkı ihlalleri ile
vatandaşların yaşadığı maddi ve manevi
zararların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/572) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de
16 Ağustos 2015 tarihinden beri uygulanan sokağa çıkma
yasağı kararlarının Anayasaya ve Türkiye'nin taraf
olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri hükümlerine
uygunluğu ile bu kararların uygulanmasında ortaya çıkan yaşam
hakkı ihlalleri ile vatandaşların yaşadığı
maddi ve manevi zararların tespit edilerek alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzükün
104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
1)
Lezgin Botan (Van)
2)
İdris Baluken (Diyarbakır)
3)
Filiz Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4)
Garo Paylan (İstanbul)
5)
Hüda Kaya (İstanbul)
6)
Müslüm Doğan (İzmir)
7)
Ali Atalan (Mardin)
8)
Erol Dora (Mardin)
9)
Mithat Sancar (Mardin)
10)
Ahmet Yıldırım (Muş)
11)
Burcu Çelik (Muş)
12)
Besime Konca (Siirt)
13)
Kadri Yıldırım (Siirt)
14)
Aycan İrmez (Şırnak)
15)
Faysal Sarıyıldız (Şırnak)
16)
Ferhat Encu (Şırnak)
17)
Leyla Birlik (Şırnak)
18)
Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19)
İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20)
Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21)
Alican Önlü (Tunceli)
22)
Nadir Yıldırım (Van)
23)
Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe
Özeti:
16
Ağustos 2015 tarihinde Muş Valiliğince 5442 sayılı
İl İdaresi Kanununun 11/C maddesini gerekçe göstererek Varto
ilçesinde uygulamaya koyduğu sokağa çıkma yasakları bugüne
kadar 7 kentin 20 ilçesinde onlarca mahalleyi kapsayacak şekilde 57 kez
ilan edilmiştir. Toplamda 418 gündür sürdürülen sokağa çıkma
yasakları şu an Cizre, Silopi, İdil ve Sur olmak üzere 4 ilçede
devam etmektedir. Yasakların bittiği ilan edilen yerlerde ise
alınan sıkı güvenlik önlemleri devam etmektedir.
Sokağa
çıkma yasaklarının ilan edildiği yerleşim yerlerinde
toplamda 200 binden fazla kişinin evlerini terk ettiği,
aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu yüzlerce
yurttaşın hayatını kaybettiği yönündeki bilgiler
kamuoyuna yansımaktadır.
Anayasanın
13üncü maddesi temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasının ancak kanunla
olabileceğini belirtmiştir. İl İdaresi Kanunu'nda ise
sokağa çıkma yasağı ilan etme yetkisi
düzenlenmemiştir.
Bu durum
valilerin İl İdaresi Kanunu'nun 11/C maddesine dayanarak sokağa
çıkma yasağı ilan etmesinin Anayasanın 13üncü maddesine
aykırı olduğunu göstermektedir. Yine, Kanunda yer almayan bir
yetkinin kullanılması Anayasanın 7nci maddesindeki Yasama
yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki
devredilemez. hükmüne de aykırıdır. Zira sokağa çıkma
yasağı yetkisi Kanunda açıkça yer alması gereken bir yetki
olup yorum yoluyla bu yetkinin çıkarılmasının yasama
yetkisinin devredilmezliği ilkesine de aykırı olduğu
açıktır. Yorum yoluyla hakların
sınırlandırılması veya durdurulması kabul
edilirse Anayasanın 6ncı maddesinde düzenlenen hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi
kullanamaz hükmüne de aykırılık sonucu doğacaktır.
Sokağa
çıkma yasaklarının seyahat özgürlüğünün
kullanılmasını durduran, yurttaşı ev hapsine mahkûm
eden bir yasak olduğu ve bu yönüyle Anayasa'nın Temel Hak ve
Hürriyetlerin Durdurulması başlıklı 15inci maddesinde
ifade edilen şekil ve şartlar yerine getirilmeden uygulanması
mümkün olmayan bir durumdur.
Anayasanın
15inci maddesi temel hak ve özgürlüklerin durdurulmasındaki rejimi
göstermiştir. Buna göre: Savaş, seferberlik, sıkıyönetim
veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan
yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde
temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen
durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere
aykırı tedbirler alınabilir
Anayasanın
15inci maddesinde sayılan temel hak ve özgürlüklerin durdurulması
yetkisi doğuran hâller savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve
olağanüstü hâldir. 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali
Kanunu, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu ve 2935
Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu temel hak ve özgürlüklerin
durdurulması yetkisi tanımaktadır.
Sokağa
çıkma yasağı yetkisi 1402 sayılı Sıkıyönetim
Kanunu'nda sıkıyönetim komutanına tanınan bir yetkidir.
Yasanın 3/1 hükmüne göre sıkıyönetim komutanı; sokağa
çıkmayı kayıtlamak ve yasaklamak ve gerektiğinde sivil
savunma tedbirlerinin tümünü veya bir kısmını aldırmak
yetkisine sahiptir. Sokağa çıkma yasağı yetkisi 2935
sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nda ise olağanüstü hâl bir ili
kapsıyorsa il valisine, birden çok ili kapsıyorsa bölge valisine
tanınan bir yetkidir. Kanunun 11/a maddesine göre olağanüstü hâl
valisi, sokağa çıkmayı sınırlamak veya yasaklamak
yetkilerine sahiptir.
5442
sayılı İl İdaresi Kanunu'nun çıkarılmasından
sonraki dönemde Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne
(AİHS), Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesi'ne (BM MSHS) ve temel hak ve özgürlükleri içeren birçok insan
hakları belgesine taraf olmuştur. Bu sözleşmelerde de hakların
sınırlandırılması ve durdurulması rejimi
ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiştir. Bunlardan AİHS
madde 15 hükmü taraf devletlere olağanüstü hâllerde yükümlülükleri
askıya alma yetkisi tanımıştır. Olağanüstü hâl
ilanı gerektiren sokağa çıkma yasakları, hakların
durdurulması veya askıya alınması rejimlerinde Avrupa
Konseyi Genel Sekreterini bilgilendirmek yükümlülüğünü içeren AİHSin
15inci maddesinin de dolaylı ihlali sonucunu doğurmaktadır.
Her
şiddet hareketinde olağanüstü hâl veya sıkıyönetim ilan
edilmesinin yurttaşların diğer temel hak ve özgürlüklerine de
halel getireceği açıktır. AİHSin Hakları Kötüye
Kullanma Yasağı başlıklı 17nci maddesi bu nedenlerle
taraf devletlere Bu sözleşme hükümlerinden hiçbiri, bir devlete,
topluluğa veya kişiye, sözleşmede tanınan hak ve
özgürlüklerin yok edilmesine veya burada öngörüldüğünden daha geniş
ölçüde sınırlandırmaya yönelik bir faaliyete girişme ya da
eylemde bulunma hakkını verir anlamında yorumlanamaz. yükümlülüğü
getirmektedir. Yine, AİHS'in Hakları Sınırlama Ölçülerinin
Kullanılma Sınırı başlıklı 18inci maddesi
de taraf devletlere bu sözleşmenin hükümleri gereğince, sözü edilen
hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamalar ancak öngörülen amaçlar için
uygulanabilir yükümlülüğü getirmektedir. Bu nedenle sokağa çıkma
yasağı yurttaşların can ve mal güvenliği
açısından mutlak gerekli ise Anayasa ve uluslararası
sözleşmelerde ifade edilen şekil ve şartlar çerçevesinde gerekli
düzenlemeler yapılmak suretiyle yasal bir yetkiye dönüştürülebilir.
Olağan dönemlerde olağanüstü hâl ve sıkıyönetim
rejimlerinin kullanabileceği yetkilerin kullanılması hukuk
devleti ilkesiyle bağdaşmayan bir durumdur.
Dört yüz
on sekiz gündür sürdürülen ve yasal dayanağı
tartışmalı olan sokağa çıkma yasağı
kararlarının uluslararası insan hakları sözleşmelerine
ve Anayasaya uygunluğu ile bu kararların uygulanmasında ortaya
çıkan yaşam hakkı ihlalleri ile vatandaşların
yaşadığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ediyoruz.
3.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara ve
27 milletvekilinin, Boğaçayı Projesinin yaratacağı
doğal tahribatın araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/573)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Antalya
Boğaçayında yapılması planlanan projenin sahil
şeridinin doğal yapısına etkilerinin, yer altı
sularında yaratacağı sonuçların ve proje kapsamında
düşünülen yapılaşmanın insan ve doğa üzerinde
oluşturacağı olumsuz etkilerin araştırılması
amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini arz ederim.
1)
Niyazi
Nefi Kara (Antalya)
2)
Kadim
Durmaz (Tokat)
3)
Mazlum
Nurlu (Manisa)
4)
Vecdi
Gündoğdu (Kırklareli)
5)
Şenal
Sarıhan (Ankara)
6)
Ceyhun
İrgil (Bursa)
7)
Kemal
Zeybek (Samsun)
8)
Orhan
Sarıbal (Bursa)
9)
Tur
Yıldız Biçer (Manisa)
10)
Gülay
Yedekci (İstanbul)
11)
Kazım
Arslan (Denizli)
12)
Yakup
Akkaya (İstanbul)
13)
Akif
Ekici (Gaziantep)
14)
Türabi
Kayan (Kırklareli)
15)
Muharrem
Erkek (Çanakkale)
16)
Mahmut
Tanal (İstanbul)
17)
Mustafa
Hüsnü Bozkurt (Konya)
18)
Haydar
Akar (Kocaeli)
19)
Gaye
Usluer (Eskişehir)
20)
Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
21)
Tekin
Bingöl (Ankara)
22)
Çetin
Arık (Kayseri)
23)
Mustafa
Ali Balbay (İzmir)
24)
Nihat
Yeşil (Ankara)
25)
Ali
Haydar Hakverdi (Ankara)
26)
Ali
Şeker (İstanbul)
27)
Tahsin
Tarhan (Kocaeli)
28)
Didem
Engin (İstanbul)
Gerekçe:
Antalya Boğaçayı ve havzası için
düşünülen, kamuoyuna yerel makamlar tarafından Antalya'nın
asrın projesi gibi ifadelerle lanse edilen proje, ilk etapta mevcut
Boğaçayının ıslahı ve çevresinin düzenlenmesi
amacı yaratsa da planlanan projenin çevreye vereceği zararlar göz
ardı edilmektedir. Boğaçayı Antalya'nın ve dünyanın en
güzel kumsallarından biri olan Konyaaltı Plajının da
bulunduğu noktadan denize dökülmektedir. Boğaçayı havzası için
düşünülen proje kapsamında, Boğaçayı başta olmak üzere
çevresi görece iyileştirilecektir ancak bu planlanan iyileştirme
planlarında göz ardı edilen çok fazla nokta vardır. Bu proje
kapsamında ilgili meslek odaları ve sivil toplum
kuruluşlarının görüşlerine başvurulmakta ama dikkate
alınmamaktadır. AKP iktidarının ve yerel yönetimlerinin
yenileme kavramına yükledikleri anlam yeni rant alanı sağlamak
olarak algılanabilir. Yabancı yatırımcıların,
özellikle de Basra Körfezindeki Arap Ülkelerinin projeye yatırım
yapacağı ve bu bölgenin yeni rant alanları
sağlayacağı açıkça öngörülebilmektedir.
Boğaçayı Projesinde bilimsel verilerin dikkate
alınması gereklidir. Çünkü Boğaçayı Projesi kapsamında
yapılması planlanan mega yat limanının Konyaaltı
Plajına vereceği zarar bilimsel raporlarda yer almaktadır.
Boğaçayı'na yapılacak yat limanı Konyaaltı
Plajının doğal yapısını ve plajı kullanan
vatandaşlar açısından risk oluşturacaktır.
Boğaçayı'nın proje sonrası yapısında,
Boğaçayı'nın batı yakası tamamen liman alanı
olarak konumlandırılacak ve sahil yok olacaktır. Bu etki sonucu
sahil şeridinin doğu yakası da zaman içinde tahrip olacak ve
kumsal yok olma tehlikesi ile karşı karşıya
kalacaktır. İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi
tarafından yapılan açıklamalarda Konyaaltı Plajında
1934'teki bir topoğrafik fotoğrafla 2010 yılına ait bir
uydu fotoğrafı
karşılaştırıldığında
Boğaçayın denize döküldüğü alan etrafında büyük bir
kumsalın yok olduğu, kumulların yerini denizin
aldığının görüldüğü ve sahildeki kaybın 70
metreye yakın olduğu belirtilmektedir.
Boğaçayı
havzası mutlak 1inci ve 2nci derece yer altı suyu koruma
alanları üzerinde yer almaktadır, koruma alanlarında
yapılacak inşa faaliyetleri yer altı sularına
onarılamaz zararlar verecektir.
Yapılacak
proje ile Boğaçayında su kotu deniz seviyesinden
aşağıya çekilerek uygun hâle getirilerek teknelerin içeri
girebilmesi sağlanacak, bu yüzden teknelerin oluşturacağı
kirlilik nedeniyle çevresel faktörler dikkate alınmamaktadır.
Boğaçayı yer altı sondaj kuyularındaki suların tuzlanması
neticesinde tatlı su kaynaklarının da tehlikeye girebileceği
iddiaları mevcuttur. Yer altı sularındaki tuzlanma sonucu
kullanım suyu ve tarımda kullanılan suyun kullanılamama
riski mevcuttur. Boğaçayı Projesi şehrin altyapı ve üst
yapısına uygun olmak zorundadır ancak bu uygunluk aynı
zamanda doğal çevreyi etkilememelidir, bilimsel verilerin ve ilgili oda ve
STK'ların görüşleri mutlaka dikkate alınmalıdır,
doğada yaratacağınız bir tahribatın sonuçları ne
yazık ki yıkıcı olabilmektedir. Deniz seviyesi yükselmesi,
fırtına ve taşkın gibi doğal olayların yaratacağı
olumsuzluklar detaylı senaryolarla incelenmemiştir. Oluşacak
doğal afetler sonucu oluşacak yıkım istenmeyen üzücü
olaylara yol açabilir.
Boğaçayı
Projesi için gerekirse yapılacak proje için yurt içi ve yurt
dışından bilim insanlarının görüşlerini de içeren
bir çalıştay düzenlenmeli ve teknik imkânlar doğrultusunda yeni
bir proje hayata geçirilmelidir. Yerel makamların müteahhit zihniyetinden
kurtulması evrensel normlarda insan ve doğanın uyumunu dikkate
alan çalışmalar yapması gereklidir. Mevcut Boğaçayı
Projesinin yaratacağı doğal tahribatın insanlar ve
şehir yaşamına etkileri uzun yıllar sonra daha net
görülecektir, bu yüzdendir ki mevcut projenin yaratacağı doğal
tahribatın Antalya iline vereceği zararların
araştırılması elzemdir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının yedi tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Anayasa Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair taleplerinin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1077)
16/06/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Anayasa
Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısının aranmasını talep
ediyorum.
BAŞKAN
Evet, karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyor.
Kapanma Saati : 15.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 108inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Anayasa
Komisyonunun tatil ve ara vermede çalışabilmesine dair
Başkanlık tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştır.
Şimdi
tezkereyi ikinci kez oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Tezkerelerin
okunmasına devam ediyoruz.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Adalet Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair taleplerinin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1078)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Adalet
Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair taleplerinin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1079)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Anayasa
ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyon
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
ve ara vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi
olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu talep
İç Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
- Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair taleplerinin uygun görüldüğüne
ilişkin tezkeresi (3/1080)
16/6/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair
bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun
görülen bu talep İç Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
- Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Dilekçe Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair taleplerinin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1081)
16/6/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Dilekçe
Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
- Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara
vermede bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair taleplerinin
uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1082)
16/6/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair
bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun
görülen bu talep İç Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
- Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara
vermede bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair taleplerinin
uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1083)
16/6/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
- Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının milletvekillerinin
izin talepleri ile ödenek ve yolluklarına ilişkin bir tezkeresi
vardır, okutuyorum:
8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Van Milletvekili Tuğba Hezer
Öztürk ile Şırnak Milletvekili Faysal
Sarıyıldızın izin talepleri ile ödenek ve
yolluklarıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı kararlarına ilişkin tezkeresi (3/1084)
16/6/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 15 Haziran 2017
tarihli toplantısında milletvekili izin talepleri ile ödenek ve
yolluklarına ilişkin olarak ekli hususlar
kararlaştırılmıştır.
Genel
Kurulun onayına ayrı ayrı sunulur.
Saygılarımla.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, şimdi, Başkanlığın
okunan tezkeresine konu Başkanlık Divanı kararlarını
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:
Başkanlık Divanının Genel Kurula
Sunulacak İzin Talepleri İle Ödenek Ve Yolluklara İlişkin
15/6/2017 Tarihli Kararları
(Başkanlık Divanı Kararlarının
İlgili Kısmı)
1) Van
Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk'ün, gerek kendisinin ve siyasi partisinin
bildirimlerinden gerekse Genel Kurulun 30/5/2017 tarihli 98'inci
Birleşiminde alınan karar ve alenileşen sair olgular mucibince
İkinci Yasama Yılı Ocak, Şubat, Mart ve Nisan döneminde
yurt dışında bulunduğunun ve Genel Kurulun 37
birleşimine katılmadığının sabit olduğu
tespitiyle, Sayın Milletvekilinin devamsız olduğu tespit edilen
dönemin aralıksız iki ayı aşması sebebiyle İç
Tüzükün 154'üncü maddesi hükmü kapsamında 1 Ocak ila on beş günlük
ara verme sürecinin başladığı 21 Mart gününe kadar olan
dönem için iki ay yirmi bir günlük ödenek ve yolluğunun verilmemesinin
Genel Kurula teklif edilmesine,
karar verildi.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Sayın
Başkan, oylamadan önce
BAŞKAN Sayın Kürkcü
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, bu, bizim partiye tebliğ edilmiş ya da grubumuzun
bilgisine sunulmuş değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Partiyle
alakalı değil efendim, milletvekiliyle alakalı iş.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Dolayısıyla, bununla ilgili bir görüşme yapmamız için bir
süre verilmesini rica ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başkanlık
Divanında görüşülen bir iş bu.
BAŞKAN - Sayın Kürkcü, şimdi okutup
oylarınıza sunduğum bu tezkere Başkanlık Divanı
toplantısında kararlaştırılan bir husustur.
Başkanlık Divanında siyasi partilerin bütün temsilcileri
bulunmaktadır. O çerçevede alınmış olan bu kararı
bugün Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları
bölümünde Genel Kurulun bilgisine ve onayına sunuyorum.
2-
Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın, gerek
kendisinin ve siyasi partisinin bildirimlerinden gerekse Genel Kurulun
30/5/2017 tarihli 98'inci Birleşiminde alınan karar ve
alenileşen sair olgular mucibince İkinci Yasama Yılı Ocak,
Şubat, Mart ve Nisan döneminde yurt dışında
bulunduğunun ve Genel Kurulun 37 birleşimine
katılmadığının sabit olduğu tespitiyle,
Sayın Milletvekilinin 3/3/2017-15/3/2017 tarihlerine ilişkin seyahat
edemez doktor raporuna dayalı izin talebinin, bu raporun Hakem Hastanenin
fenne uygun olmadığına ilişkin bildirimi, Sayın
Milletvekilinin belirtilen dönemde kamuoyuna yansıyan birçok siyasi
faaliyete katılımının bulunması ile yasama görevinin
uzun süre yerine getirilmemesinin kamu yararına ters düşmesi dikkate
alınarak reddinin İç Tüzükün 151inci maddesinin (3)üncü
fıkrası uyarınca Genel Kurulun onayına sunulmasına,
karar
verildi.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3 -
Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın
devamsız olduğu tespit edilen birleşimlerin (önceki
devamsızlık dönemiyle birlikte değerlendirildiğinde)
aralıksız iki ayı aşması sebebiyle İç Tüzükün
154'üncü maddesi hükmü kapsamında 21 Şubat ila on beş günlük ara
verme sürecinin başladığı 21 Mart gününe kadar olan dönem
için yirmi dokuz günlük ödenek ve yolluğunun verilmemesinin Genel Kurula
teklif edilmesine,
karar
verildi.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
X.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, OHAL
sürecinde akademisyen ve eğitimcilerin uğramış
oldukları hak kayıplarının açığa
çıkarılması ve OHAL KHKlarıyla ihraç edilen tüm akademisyen
ve eğitim emekçilerinin görevlerine iade edilmeleri için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 16/6/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
16 Haziran 2017 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
16/6/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 16/6/2017 Cuma günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
16
Haziran 2017 tarihinde Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Ahmet
Yıldırım tarafından verilen 4846 sıra numaralı
OHAL sürecinde akademisyen ve eğitimcilerin uğramış
oldukları hak kayıplarının açığa
çıkarılması ve OHAL KHK'leri ile ihraç edilen tüm akademisyen ve
eğitim emekçilerinin görevlerine iade edilmeleri için alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
16/6/2017 Cuma günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi lehinde Garo Paylan,
İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, az önce elleri kaldırdınız indirdiniz ve Meclis
tarihinde bir ilke daha imza attınız. Ben Sayın Ahmet
Davutoğlunu Anayasa oylamasına burada oy vermesi
dışında hiç görmedim, siz de görmediniz. Sizden 20 milletvekili
daha sayarım, herhangi bir yetkili kurulunuzda olmamasına rağmen
bir kere buraya gelmeyen milletvekilleri var.
LEZGİN
BOTAN (Van) Sayın Başkan
GARO
PAYLAN (Devamla) Ama çoğunluk değil mi? Bugünler böyle
BAŞKAN
Sayın Paylan, bir saniye
Sayın
milletvekilleri, efendim, lütfen
Sayın hatip kürsüde konuşuyor.
Devam
ediniz.
GARO
PAYLAN (Devamla)
çoğunluk sizsiniz, el kaldırır indirirsiniz,
vekillikleri düşürürsünüz ama düşürdüğünüz vekillikler,
yaptığınız mağduriyetler Meclise
atılmış bombalardır arkadaşlar. Gün döner hesap döner,
biliyorsunuz, bugün bize yarın size. Yaptığınız,
milletvekilliğine yapılan bir itibar kaybıdır. Hep muktedir
kalacak değilsiniz ama yaptığınız
milletvekilliğine, Parlamentoya maalesef büyük bir itibar kaybettiriyor.
Ne diyeyim, Allah sizi ıslah etsin.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sen kendine bak.
GARO
PAYLAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, olağanüstü
bir dönemden geçiyoruz. Evet, bir darbeden geçtik. Biz sizi uyardık, darbe
geliyor dedik, dinlemediniz. Çünkü saraydaki irade de darbeci bir
anlayışla yürüyordu, ona paralel irade de darbeci bir
anlayışla yürüyordu ama ikisinin ortak bir düşüncesi vardı,
ideolojik olarak birlikteliği vardı. Çünkü -biliyorsunuz- 2014 sonuna
doğru barış süreci akamete uğradı, uğrar
uğramaz Kürt meselesinde aldıkları pozisyon iki darbeci
anlayışın da aynıydı. Sonra çatışmalar,
bombalar, manipülasyonlar
Sonunda darbeyi yaşadık biz sizi
uyardığımız hâlde, Demokratik siyasete dönün.
dediğimiz hâlde. Böyle olağanüstü dönemlerde o ülkenin
Parlamentosunun ne yaptığı, o ülkeyi belirler. Hani, tabii ki,
bir yerde bir muktedir olabilir, o muktedir darbeci anlayışı
sürdürmek isteyebilir ama ona had bildiren başka mekanizmaların
olması gerekir. O mekanizmalar yoksa darbeci anlayış suç
işler ve bunu da sizin adınıza yapar, çoğunluk partisi adına
yapar ve bugün işlenen her suç, emin olun, size yazacak. 1990lı
yılların muktedirleri vardı, bilirsiniz, onlar pek çok suçlar
işlerlerdi ve bunu vatan adına, millet adına
yaptıklarını söylerlerdi. Ama o gün işledikleri
suçların hiçbir tanesini o dönemin muktedirleri şu anda
sahiplenemiyorlar, hepsi utançla o dönemin vekili olduklarını dahi
söyleyemiyorlar çünkü muktedirin yaptığı suç aynı zamanda
da çoğunluk partisine yazar.
Maalesef,
bu dönemde de olağanüstü bir dönemden geçiyoruz ve pek çok mağduriyet
var. Değerli arkadaşlar, bu mağduriyetler yalnızca darbeci
anlayışa değil, muhalif gördüğünüz herkese karşı
yapılıyor. Maalesef, bakın, kanun hükmünde kararnamelerle ihraç
edilen 102,551 kamu personeli var. Bunların içinde binlerce akademisyen
var. Bu akademisyenlerden 2si bir eyleme başladı. Biliyorsunuz,
kimisi karşı karşıya kaldığı
mağduriyete karşı sessizliğe bürünür, kimi de: Ben bu
haksızlığa tahammül edemiyorum. der isyan eder, bu
isyanını göstermek için de bir eylem yapar. Nuriye Gülmen ve Semih 9
Kasım günü Ankarada, İnsan Hakları Anıtı önünde
oturma eylemine başladılar. Daha sonra da açlık grevine
başladılar değerli arkadaşlar. Bugün açlık grevlerinin
100üncü günü, farkında mısınız? Kendileri onlarca gün, o
İnsan Hakları Anıtının önünde yalnızca
İşimi geri istiyorum. dedi çünkü bir haksızlığa
uğradıklarını söylediler. Sizler bazı görüşmeler
yaptınız, vaatlerde bulundunuz ama ne hikmetse saraydaki irade
vicdanlarınızın harekete geçmesi yönünde maalesef sizleri büyük
bir vesayet altında bırakıyor. Oysa 2 insanın hayatı
pek çok noktadan, bizim burada çıkardığımız pek çok
yasadan çok daha önemli ama bugün 100üncü günü. Nuriye ve Semih, göz göre göre
eriyor arkadaşlar. Biliyorsunuz, 90ıncı günü geçen açlık
grevlerinden sonra artık ölüm sınırına
yaklaşılır. Nuriye ve Semihin şu anda -söylemek istemiyorum
ama- kasları erimiş durumda, iç organları geriye dönüşü
olmayan noktada, işleyemez durumda. Nuriye şu anda yürüyemeyecek
hâlde, kalem dahi tutamayacak hâlde. Semihte de benzer pek çok emare var.
Değerli
arkadaşlar, talepleri çok basit Ben işime geri dönmek istiyorum.
diyor. Bununla ilgili bir komisyonumuz var, öyle değil mi? Bir komisyon
var ama o komisyonun temmuz ayında başvuruları almaya
başlayacağını söylüyorsunuz, temmuz ayında
başvuruları alacak ve iki yıl görev yapacak. İki
yılın sonunda kararlar vermeye başlayacak ve daha sonra idari
yargı yolu açılacak, idari yargıda üç yıl bekleyecek, daha
sonra akademisyenler, kamu görevlileri üç beş yıl Anayasa
Mahkemesinde koşturacaklar, daha sonra Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine gidecekler, üç beş yıl da orada sürünecekler. On
yıl, on beş yıl sonunda adalet bulabilirlerse bulacaklar.
Şu gün gülümsüyorsunuz, ne güzel ama değerli
arkadaşlar, 1990lı yıllarda da pek çoklarınıza
terörist dediler. Siz adalet aradınız, isyan ettiniz, daha sonra
beraat ettiniz o sizin hakkınızda dava açanlar konusunda ama adalet
geç kalmıştı, pek çok mağduriyetler oldu ama ölümden büyük
mağduriyet yok. Birisi 28, birisi 34 yaşında olan 2 genç insan
şu anda ölüyor arkadaşlar, ölüm aşamasında. Meclisin
bununla ilgili ivedi adım atması lazım.
1990lı yılların Mehmet Ağarı
her hak talebinde şöyle derdi: Onlar terörist. Hani Mevzubahis vatansa
gerisi teferruattır. söylemiyle vicdanları köreltmek isterdi ve
becerirdi. Oysa 1990lı yılların mağdurlarının
bugün hikâyelerini okuyorsunuz, Bu nedir kardeşim, bu nasıl bir
adaletsizlikmiş? diyorsunuz. Bugün de vakanüvis her şeyi
yazıyor ve her şeyi size yazıyor arkadaşlar. Eğer ki
Nuriye ve Semih ölürse -Allah korusun- hayatlarını kaybederlerse
bunlar -biz elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz ama- önce
sizin, hepimizin boynumuzun borcu olacak. Size yazacak arkadaşlar,
vakanüvis bütün bunu size yazacak. Bu konuda parmaklarınızı
kımıldatacak mısınız?
1990lı yılların Mehmet Ağarı
var da bu yılların, bu zulmün bir aktörü olmaz mı? Süleyman
Soylu Nuriye ve Semih tutuklandığında -hani terör örgütü
üyeleriymiş- hiçbir sabıkaları olmadığı hâlde
masumiyet karinesini yok sayarak gözaltına alınanları
anında terör örgütü üyesi olarak yaftaladı, aynı 90lı
yılların Mehmet Ağarı gibi. Aynı 90lı
yılların Mehmet Ağarı bugünlerin Süleyman Soylusu ve siz
de maalesef bunlara yedekleniyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, davanın ilk
duruşmasını da ne zamana verdiler biliyor musunuz? 14 Eylül 2017
yani bundan üç ay sonrasına verdiler. Nuriye ve Semihin üç ayı daha
yok arkadaşlar ve hapishane koşullarında biliyorsunuz,
enfeksiyon kapmak da bu açlık grevindeki insanların ölümü de
hızlanır. Gelin, bununla ilgili ivedi tedbir alalım. Bu
komisyonun işlemesini beklemeyelim arkadaşlar, biz bir
araştırma komisyonu ihdas edelim. Öncelikle Nuriye ve Semihi
kurtaralım, canlarını kurtaralım, daha sonra 101 bin kamu
görevlisiyle ilgili adımların ivedi atılmasını
sağlayalım.
Değerli arkadaşlar, 40ın üzerinde kamu
görevlisi intihar etti. 90lı yıllarda da intihar edenler
olmuştu, daha sonra onların masum olduğu ortaya çıktı.
FETÖcü diye yaftaladığınız bazı insanların,
intihar ettikten sonra masum oldukları ortaya çıktı. Bunlarla
ilgili parmaklarınız, vicdanlarınız kımıldayacak
mı acaba? Bu dönem yaptığınız ve yol verdiğiniz
her şey; bakın, tekrarlıyorum, her şey, iktidar partisine
yazılacak arkadaşlar. Bu anlamda, bu dönemde
yaptıklarınızla ilgili hayırla yad edilmek
istiyorsanız, öncelikle sembol olmuş Nuriye ve Semihle ilgili
adım atmakla başlayalım derim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Paylan.
Önerinin aleyhinde Hurşit Yıldırım,
İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
HDP grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunmaktayım.
Grup önerisinde KHKyla ihraç edilen akademisyen ve
eğitimcilerin görevlerine iade edilmeleri için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılması talep edilmiştir.
Türk siyasi tarihinin en büyük buhranlarından bir
tanesi de darbelerdir. Parlamenter siyasi hayata geçtiğimiz günden
itibaren hep siyaset ve millî irade baskı altında tutulmuştur.
Adnan Menderesin yerli ve millî bakış açısıyla milletiyle
kucaklaşmasından, devleti ve milletin büyümesinden rahatsız
olanlar 27 Mayıs darbesiyle darbeler tarihini başlatmışlardır.
Her on yılda bir darbelerle mağdur olan Türkiye 15 Temmuzda bu defa
hain FETÖnün darbe girişimine karşı dik durmuş,
darbecilere boyun eğmemiş, istikbalini ve istiklalini
yitirmemiştir. 15 Temmuz darbe girişimi öncesi bürokratik tüm
birimlere sızan FETÖnün hayalini topyekûn milletimiz bir gecede tarihe
gömmüştür. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın 15 Temmuz darbe girişimine kadar MİT olayı,
17-25 Aralık darbe girişimi, Gezi olayları gibi
sayısız darbe girişimlerini atlatması, vesayet güçlerinin
beklemediği refleksleri göstermesi, her daim milletin verdiği millî
iradeye sahip çıkması, liderlik karizması ve dik duruşu
millete güç ve güven vermiştir. İlk defa bir darbe girişimi
karşısında önceki alışkanlıklar gibi teslim olan
değil, tam aksine, darbeye karşı çıkan bir lider
etrafında millet topyekûn birleşmiştir. Siyasi tarihimizde 27
Mayıs, 12 Mart, 12 Eylülde cuntacıların Silahlı
Kuvvetlerdeki bir kısım unsurları kullanarak ülke yönetimine el
koyma geleneği 15 Temmuzda Recep Tayyip Erdoğanın cep telefonundan
televizyonlara bağlanarak milletine Ben halkın gücünün üstünde bir
güç tanımadım. Milletimi havaalanlarına, meydanlara
çağırıyorum. çağrısıyla milyonlar anında
sokaklara dökülmüş ve ilk defa silahlı bir darbe girişimi de
püskürtülmüştür. 15 Temmuzdan sonra bütün siyasi partilerin millî iradeye
sahip çıkmasını ve darbe girişiminden hemen sonra partiler
tarafından kaleme alınan ortak bildiriyi de anlamlı buluyorum.
Sayın milletvekilleri, OHAL sadece ulusal
güvenliğimizi ve ülkemizi tehdit eden FETÖ, PKK, PYD, DAEŞ gibi terör
örgütlerinin faaliyetlerine karşı alınmış yasal ve
hukuki bir uygulamadır, AK PARTİ iktidarlarından çok önce de
zaman zaman başvurulmuş Anayasal bir tariftir. 15 Temmuz hain FETÖ
darbe girişiminden sonra hiçbir şey olmamış gibi
davranamayız, 15 Temmuzda bize destek veren milletimizin isteklerini
görmezlikten gelemeyiz. 15 Temmuz, Türkiye için yeni bir milattır.
15 Temmuz
darbe girişiminden sonra, hepimizin bildiği gibi, ülkemiz
bambaşka bir döneme girmiştir. Olağanüstü durumlarda
olağanüstü kararlar almak ve olağanüstü kararları da yıldırım
hızıyla almak gerekmektedir. Olağanüstü dönemlerde de
olağanüstü kurallar geçerlidir. Devletin demokratik işleyişini
bozma tehdidi taşıyan kamu personeli ve unsurlarının
bürokrasiden de temizlenmesi gerekir. Başka bir ifadeyle devlete sadakatle
bağlı olmayan bürokrasi ile devletin beraber çalışması
beklenemez.
Sayın
milletvekilleri, biraz önce bahsettiğimiz 15 Temmuz hain darbe
girişimine ve terör eylemlerine karşı yine hukuk içerisinde
Anayasamızın 119, 120 ve 121inci maddelerinde ifade edilen OHAL
düzenlemesini yürürlüğe koymak zaruri olmuştur. Böyle bir dönemde
OHAL ve KHK düzenlemeleri yapılmayacaktır da ne zaman
yapılacaktır? Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 15inci maddesinde de bu mücadelenin hukuki kaynakları
izah edilmiştir. Devletler kamu düzenini bozan, ulusal
varlığını tehdit eden tehlikeler karşısında
gerekli tedbirleri de almak durumundadır.
Sayın
hatibin vicdani değerlendirmesi ülke gerçeklerine de uygun değildir.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Ölüyor diyoruz, ölüyor.
HURŞİT
YILDIRIM (Devamla) Sayın milletvekilleri, OHAL ve KHK düzenlemeleri
toplumun gündelik rutin yaşantısını etkilememektedir.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) 15 Temmuzu Nuriye mi yaptı? Semih mi yaptı
15 Temmuzu? İnsan birazcık utanır ya!
HURŞİT
YILDIRIM (Devamla) Tam aksine, vatandaşlarımızın gündelik
hayatlarını sürdürmesi için uygulanmaktadır.
Ayrıca,
Bakanlar Kurulunun OHAL kararını ve OHAL'in uzatılması
kararını Parlamento tarafından onaylama ya da reddetme
hakkımız da bulunmaktadır. Dolayısıyla gerek OHAL
kararında gerekse KHKlarda Parlamentonun devrede olduğu İç
Tüzük ve Anayasa gereği mevcut hükümlerin uygulandığı hukuk
sisteminin işlediğini de ifade etmek gerekir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, son üç yılda bizim
yaşadıklarımızın onda 1ini dahi yaşamamış
ülkeler OHAL ilan etmekten geri kalmadılar. Fransa Charlie Hebdo ve Paris
katliamı gibi iki üzücü terör olayını da yaşamış
ve hemen akabinde OHAL'e geçmiştir. İki yılı geçmiş
olmasına rağmen hâlen OHAL kararı sürdürülmektedir.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Siz insanları öldürüyorsunuz, insanları.
Orada var mı böyle bir şey?
HURŞİT
YILDIRIM (Devamla) 12 Haziran 2016 günü Amerika'da Orlandoda bir gece kulübü
saldırısı sonucu Florida eyaletinde olağanüstü hâl ilan
edilmiştir.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Kaç kişi ihraç ettiniz?
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) İbrahim Kaboğlu ne yaptı 15 Temmuzda?
HURŞİT
YILDIRIM (Devamla) 23 Temmuz 2016 tarihinde Almanyanın Münih kentinde
bir alışveriş merkezinin etrafında ateş
açılması sonucu 15 kişi hayatını kaybetmiştir. Yaşanan
terör olayı sonrası Almanya da OHAL ilan etmiştir.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) Almanyada OHAL ilan edilmedi. Almanyada ne zaman
OHAL ilan edildi? Kandırmayın milleti kandırmayın!
HURŞİT
YILDIRIM (Devamla) Bizse sayısız terör olaylarına maruz
kaldık ama 15 Temmuz darbe girişiminden ve küresel terör hedefinden
sonra OHAL ilan etmeyeceğiz de ne zaman ilan edeceğiz?
Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; kamu kurumlarında öncelikle
açığa alma işlemi yaparak bir araştırma neticesinde
ihracın gerçekleştiğini görüyoruz.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) İnsanları kandırmayın,
Almanyada OHAL ilan edilmedi son senelerde.
HURŞİT
YILDIRIM (Devamla) 100 bin kişiden bahsediyoruz. Bu kadar büyük bir
sayı içerisinde hatalar da olabilir ama bu hataların zaman içinde düzeltildiğini,
KHKlar yayınlanırken iade kararlarının da verildiğini
hep beraber görüyoruz.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Ölüyor ölüyor, neyin hatası. Öldükten sonra
mı hatasını gidereceksiniz?
ZİYA
PİR (Diyarbakır) Yalan konuşuyor, yalan.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
HURŞİT
YILDIRIM (Devamla) Siz ne kadar bağırırsanız
bağırın, benim konsantrasyonumu bozamazsınız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, görüşüne katılmayabilirsiniz.
Sayın hatip kendi görüşünü ifade ediyor.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Sayın Başkan, ama giderilemeyecek
şeyler söylüyor.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
HURŞİT
YILDIRIM (Devamla) Bu KHKlar yayınlanırken iade
kararlarının verildiğini hep beraber görüyoruz. İtirazlar
için oluşturulan mekanizmada başvuru sayısının
yoğunluğu, mükerrer başvurular, bu kadar yoğun başvuru
içerisinde tabii ki soruşturma neticesinde alınacak kararlarda
elbette gecikmeler olacaktır. Bunları da olumlu karşılamak
gerektiğini düşünüyorum çünkü 15 Temmuzun ülkemize verdiği hasar
çok büyüktür. Bu kadar büyük bir hainlik karşısında devletin
toparlanması elbette zaman alacaktır. Bu hasarı gidermek için
tüm kurumlarımız birlik ve beraberlik içerisinde olmalıdır.
Hiçbir devlet kamuda istihdam ettiği yetişmiş eğitimcisinden,
akademisyeninden vazgeçmek istemez. Bir eğitimcinin, bir akademisyenin,
bir doktorun yetiştirilmesi hem aileler hem de devletim için büyük bir
zaman ve büyük bir emek gerektirmektedir ancak yerli ve millî olmayan, devletin
ve milletin bekasıyla ortak hareket etmeyen, bu milletin demokrasisine,
geleceğine, özgürlüğüne kastedenler devletin ve milletin beraber
yürümesini de hiç kimse beklemesin.
Saygıdeğer
milletvekilleri, OHAL ve KHKların amacı devletin bekası ve
milletin geleceğiyle ilgili olduğunu hep söylüyoruz. Bu mücadele
yapılırken elbette hukuk içerisinde ve evrensel hukuk ilkelerine
bağlı kalınmasına azami gayret gösterilmektedir ve
gösterilmelidir. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmemesine özen gösterilmelidir.
Bu nedenle yine kararnameyle olağanüstü hâl işlemlerini inceleme
komisyonunun kurulmasına karar verilmiştir. 23 Ocak 2017 tarihinde
kurulan bu komisyonun görevleri de belirlenmiştir. Malumunuz olduğu
üzere, bu komisyonun üyeleri de tespit edilmiş bulunmaktadır. OHAL
kanun hükmünde kararnameleri nedeniyle işleminin haksız olduğunu
iddia edenler bu komisyona başvurabileceklerdir. Bu komisyonun
faaliyetleri de yine yargı denetimi altındadır. Komisyon
kararlarına karşı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca
belirlenecek Ankara İdare Mahkemesine iptal davası da
açılabilecektir. Meslekte kalmasının uygun
olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar
verilenler kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün
içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştaya dava açabileceklerdir.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz,
coğrafyamız her alanda yedi düvelin saldırısıyla
karşı karşıyadır. Sömürgeci zihniyet ile küresel
şer odakları topyekûn hareket etmektedir. Bu şartlar
altında herkesin bu vatana karşı şuurlu, sorumlu ve
duyarlı bir şekilde hareket etmesi gerekir. Türkiye
yaşadığı bunca olaya, bunca terör
saldırılarına rağmen hukuka bağlı bir
şekilde mücadelesini sürdüren nadir devletlerden biridir.
Ülkemiz, devletimiz yıkılmaya
çalışılıyor. 249 şehidimiz, 2.193 gazimiz var. Dünyada
Türkiye'nin yaşadıklarını yaşayıp da hukuka bu
kadar bağlı kalabilecek bir başka ülke olduğunu da
sanmıyorum.
Yaşadığımız darbe girişimi
sıradan bir olay değildir. Kırk yıldır devletin içine
sızmış FETÖ ile yine devletin bekasına karşı
eylem yapan PKK, DAEŞ gibi uluslararası küresel şer güçleriyle
irtibatlı bu terör örgütlerinin kamudan ve devletin tüm birimlerinden
atılması ve temizlenmesi elbette zaman alacaktır. Biraz önce
söylediğim gibi, Türkiye, bunca badireye rağmen hukuk içerisinde
kalabilen tek ülkedir.
Hem ülkemizin bekası hem milletimizin geleceği
hem de gerek 15 Temmuzda gerekse tüm terör olaylarındaki şehit ve
gazi kardeşlerimize karşı, 15 Temmuz sonrası oluşan
ruhu devam ettirmek zorundayız. Başka bir ülkemiz ve geleceğimiz
olmadığı gibi bu uğurda canlarını seve seve feda
eden şehit ve gazilerimizin mesajlarını doğru
okumalıyız diyor; bu vesileyle HDP grup önerisi hakkında aleyhte
oy kullanacağımızı beyan ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Önerinin lehinde Zeynep Altıok, İzmir
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Altıok. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZEYNEP ALTIOK (İzmir) Değerli Başkan,
sayın milletvekilleri; Nazım Hikmetin dizeleriyle sözlerime
başlamak istiyorum:
Koşuyor
altı yaşında bir oğlan,
uçurtması
geçiyor ağaçlardan,
siz de
böyle koşmuştunuz bir zaman.
Çocuklara
kıymayın efendiler.
Dört
yıl önce bugün vurulan Berkin Elvanı saygıyla ve üzüntüyle
anıyorum.
Bin dört
yüz altmış bir gün önce ekmek almaya giderken vurdular onu. Çocuk
gülüşünden, heyecanından, umudundan korkanlar verdi talimatı,
elindeki sapanla hiç kuş vurmuş muydu Berkin bilinmez ama onu
gözlerini kırpmadan kuş gibi vuranlar gönendiler. Berkinin 16
kilogram bedeninin ağırlığı her geçen gün artıyor
ve siz de altında daha fazla eziliyorsunuz.
Buraya
Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun, ülkemizde gün geçtikçe artan hak ihlalleri
sonucu başladığı adalet yürüyüşünden geliyorum.
Sayın Kılıçdaroğlunun haklı davası ve
yürüyüşünü dünya duydu, 10 binlerce kilometre ötedeki insanlar duydu ama
siz umursamıyor, duymazdan geliyorsunuz, hatta âdetiniz olduğu üzere
suç isnat etme gayreti içerisindesiniz. Tıpkı Meclisin 600 metre
ötesinde aylarca seslerini duyurmaya çalışan Nuriye ve Semihi
duymadığınız gibi. Konfüçyüs Adalet kutup
yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey onun
çevresinde döner. diyordu. Ama siz adaletin yerine damatları
koyarsanız o zaman da her şey damatların etrafında döner.
Bugün
Türkiyede adalet sistemi ile Nuriye Gülmen ve Semih Özakçanın durumu
aynıdır değerli milletvekilleri. Bugün adalet sisteminin
mağdur ettiği farklı toplum kesimlerinden herkesin sesidir
Nuriye ve Semih. Tıpkı adalet gibi Nuriye ve Semih de can
çekişiyorlar. Tam yüz gündür açlık grevindeler, tıpkı
Berkin gibi Nuriye Gülmen ve Semih Özakçanın da kavgası ekmek
kavgasıdır. Berkinin evine götüremediği ekmekten tam yüz gündür
bir lokma yemiyorlar. Onlar adalet istiyorlar. Bir gün bu iktidar gider, adalet
sistemi düzelir ama Nuriye ve Semihin sağlığı da,
canı da geri gelmez. Adil olun değerli milletvekilleri. Adalet herkes
için gereklidir.
Dünyanın
gözleri önünde hak ihlallerinde bir ilk yaşanıyor. Nuriye Gülmen ve
Semih Özakçanın eylemlerine başladığı İnsan
Hakları Anıtı bile abluka altında ve tutuklu. Türkiye hiç
bu kadar özgür olmadı. diyen zihniyet bir anıtı dahi
tutukladı. Yetmiş beş gün boyunca orada oturarak kendi bedenlerinden
başka hiç kimseye zarar vermeden hak arayan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça
akıl almaz bir vicdansızlıkla önce gözaltına
alındılar sonra tutuklandılar. OHAL
fırsatçılığıyla delilsiz, soruşturmasız
işinden, ekmeğinden edilen bu insanlar bu ülkenin Bakanı
tarafından yine delilsiz, yargısız peşin suçlu ilan
edildiler. Örgüt üyesi suçlamasıyla peşin hüküm giydiler, o da
yetmedi, mahkemesiz, hukuksuz bu hüküm üzerinden milyonlar önünde hakarete
maruz kaldılar, hedef gösterildiler. Bu, insan hakları ihlalinden de
öte açık bir vicdansızlıktır.
Süleyman
Soylunun vicdansızca yapmış olduğu açıklamaları
ben utanarak dinledim. Bakan bu ülkenin kötülük tarihinin
şaşırtmayan ortak söylemini yıllarca toplumsal
hafızayı, eğitimi baskılayarak ve yok ederek körleştirilen,
tehdit ve şiddetle korkutularak yıldırılan yandaşlara
kabul ettirebilir belki ama kimsenin aklını da kendisininkinden az
görmemesi gerekir. Söylediklerindeki çelişkiyi görebilecek kadar
yaşanmışlık ve deneyim sahibiyiz. Ne diyor Bakan?
Sayısız kez gözaltına alınmış örgüt üyeleri
bunlar, o nedenle suçludurlar. diyor. Uyarılara rağmen eylemi
bırakmadığı için 1 kez, örgüte yönelik operasyonlar
sonrasında 1 kez ve aç kalarak sokakta oturdukları için 14 kez
gözaltına alınarak terörist ilan edildiler ve bu nedenle suçları
sabitmiş bu 2 genç insanın! Kimse sormaz sanılıyor. O zaman
neden tutuklanmadan serbest kaldılar? Madem örgüt üyesi oldukları,
suçları yıllardır sabit, neden memur olarak atandılar? Kim
emanet eder terör örgütü mensuplarına öğrencileri? diye soruyor
Sayın Bakan. Sormazlar sanılıyor Daha önce öğrenciler onlara
nasıl ve kim tarafından emanet edildi?
Kabataş
yalanında bir türlü bulunamayan video kayıtları gibi kayıt
altında olsa gerek Sayın Bakanın iddia ettiği ziyafet
sofraları. Çünkü Onlar yemek yiyorlar. da dedi Sayın Bakan. Bir
insan nasıl söyler bu sözü? Eğer vicdan sahibiyse birisi nasıl
böyle bu söz söyleyebilir? Ölümden çıkarınız ne? diye
sorabilen akıl bile bu kadarını düşünemez.
Böyle
kişilere devlet neden maaş verir? diyorsunuz ya, Siz, asıl, bu
iktidarın, horlayan Fetullah Gülen mensubu sanıkları serbest
bırakıp ölüm sınırına yaklaşan 2 KHK mağduru
insanı tutuklayan, acılı anaları yerlerde sürükleyen, maden
cinayetinde ölenlerin yakınlarını tekmeleyen danışmanlarına,
yöneticilerine, kurullarına verilen maaşları sorgulayın
demek isterim. Bu kadar vicdansız nasıl olunur? diye sormak isterim.
Nuriye ve
Semihle ilgili 11 Mayısta soru önergesi verdim ve Başbakan Binali
Yıldırıma tek bir soru sordum, soru şuydu: Doksan gündür
açlık grevinde olan ve her geçen gün ölüme yaklaşan bu 2 genç
insanın bu durumu vicdanınıza dokunmuyor mu? Böyle hayati bir
konudaki önerge, tam yirmi altı gün geçtikten sonra, kişisel yorum
ve özel hayat gerekçesiyle işleme alınmadı. Nuriye ve Semihin
durumu ne özel hayat ne de yorumdur; apaçık ortadadır, apaçık
vicdansızlıktır.
Ben
burada, sayın milletvekilleri, bir kez daha aynı sorumu sizlerin
vicdanına yöneltiyorum: Yüz gündür açlık sınırında
olan, açlık grevini devam ettiren, hak için, adalet için direnen
insanların bugün ölümün eşiğine gelmiş olması sizlerin
vicdanlarına dokunmuyor mu? (CHP sıralarından
alkışlar)
Ben
bugün, gazetecilerin, akademisyenlerin, eğitimcilerin,
sanatçıların, yazarların tutuklu olduğunun; masum
insanların hapiste olduğunun ve adaletin herkes için gerekli
olduğunun bilinciyle, ilkeli ve vicdanlı tüm milletvekillerimizin
dikkatine, benim de üyesi bulunduğum Uluslararası PEN Yazarlar
Örgütünün Türkiye Merkezi tarafından 15 Haziran günü yani dün
yaptığı bir açıklamayı sunarak sözlerime devam etmek
istiyorum.
PEN
Türkiye Merkezinden yapılan açıklama şöyle: Adaletin
olmadığı bir dünyanın sonu çoktan gelmiş demektir.
Adaletin olmadığı bir toplumu birbirine bağlayan hiçbir
şey kalmamış demektir. Adaletin olmadığı bir
yerde ne yazlar güzeldir ne meyveler lezzetlidir. Adaletin
olmadığı yerde türküler yalan, şarkılar ikiyüzlü,
şiirler sahte sayılır. Adaletin olmadığı bir ülke
ne tarihiyle övünebilir ne geleceğini aydınlık görebilir.
Adaletin olmadığı bir gün bile bir yüzyıla bedeldir.
Adaletin olmadığı bir dünyaya tabiat da küser; ağaçlar
kurur, sular çekilir, kuşlar susar. Adaletin olmadığı bir
yerde zulüm vardır, haksızlık vardır, kötülük vardır.
Adalet varsa bir uygarlık vardır, bir ülke vardır, şan,
şeref, gurur vardır, tarih vardır, insan vardır; adalet
yoksa hiçbir şey yoktur.
Değerli milletvekilleri, çocukluğunda masal
dinlemeyeniniz yoktur. Masallarda hepinizin aşina olduğu şekilde
Az gittiler, uz gittiler; demir asa eğilene, demir çarık delinene
kadar yürüdüler. derlerdi. Bizler de haklı, sessiz ve barışçı
direnişimize, adalet için herkes için adalet talebiyle
başlattığımız sessiz eylemimize, yürüyüşümüze
demir asa eğilene, demir çarık delinene, sizlerin demir
vicdanları eriyene kadar devam edeceğiz.
Saygılarımla efendim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Altıok.
Önerinin
aleyhinde Halil Eldemir, Bilecik Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Eldemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HALİL
ELDEMİR (Bilecik) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin OHALde ihraç edilen
akademisyenlerle ilgili grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri, sizlerin nezdinde de aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
15 Temmuz
hain darbe girişiminin hemen ardından, milletimizce püskürtülen bu
darbe girişiminin hemen ardından Millî Güvenlik Kurulunun tavsiye
kararıyla, Hükûmetin tezkeresiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel
Kuruluna gelen olağanüstü hâl ilanıyla ilgili bir karar aldık ve
bu karardan itibaren de yaklaşık olarak geride bıraktığımız
bu dokuz ayda da birkaç sefer de uzatarak olağanüstü hâli devam
ettiriyoruz.
Şimdi,
bizim Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın
Başbakanımızın da sürekli olarak
vurguladığı, olağanüstü hâl kararı milletimize
karşı almış olduğumuz bir karar değildir, bu
karar terör örgütlerine karşı almış olduğumuz bir
karardır.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Sayın Milletvekili, İbrahim Kaboğlu niçin
ihraç edildi, İbrahim Kaboğlu terörist mi?
HALİL
ELDEMİR (Devamla) Şimdi, siz
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) İbrahim Kaboğlu niçin ihraç edildi?
BAŞKAN
Devam ediniz Sayın Eldemir.
HALİL
ELDEMİR (Devamla) Şimdi, olağanüstü hâl kararı ilan
edildikten sonra devletin arındırılması politikasına
tekabül eden kanun hükmünde kararnameler ihdas edilmiştir. Kanun hükmünde
kararnamelerle amaçlanan, devletin içindeki FETÖ, PKK, DHKP-C gibi terörist
yapılanma mensuplarının ayıklanmasıyla millet ve
millete karşı muhtemel tehditlerin önlenmesi ve bu yapılara
mensup olanların devletimize ve milletimize karşı saldırı
girişimine engel olunmasıdır. Bu da bir nevi, milletimizin ve
devletimizin beka mücadelesidir.
Kararnameler
incelendiğinde görüleceği üzere düzenlemeler, terör örgütü
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olduğu değerlendirilen kamu personelinin devletten
arındırılmasına yöneliktir. Böylece, öncelikle FETÖ, PKK ve
benzeri terörist yapıların amaç ve hedeflerine hizmet edildiğini
ortaya koyan kriterler belirlenmiş, kanun hükmünde kararnamelerin
çizdiği çerçeveye uygun olarak da devletten arındırma sürecine
girişilmiştir.
Ülkemizde
terörün kökü kurutuluncaya kadar mücadele etmek hepimizin boynunun borcudur.
Sorumluluk sahibi hiçbir yönetici, hiçbirimiz bu ülkenin özgürlüğüne
kastetmeye çalışanlarla iş birliği yapanların,
bunların bayraklarını sallayanların kamuda barınmasını
istemez. Ama bunlarla irtibatlı olmayanların da bunlardan ayrılması
bizim hem vicdani hem devlet sorumluluğumuzdur.
Bizim en
büyük zenginliğimiz insan kaynağımızdır değerli
milletvekillerimiz. Hiçbir devlet beşerî sermayesinden vazgeçmez. Bir
profesörün, bir akademisyenin, bir doktorun, bir subayın, askerin, mühendisin,
avukatın yetişmesi için ailelerin, devletimizin ne kadar maliyetli
bir yatırım içerisine girdiğini hepimiz biliyoruz. Bundan
dolayı da devletimizin hiçbirinden vazgeçmeyeceği hepimizin
bilgisindedir.
Şimdi,
eğitim, AK PARTİ iktidarlarında en çok önem verilen
konuların başında gelir. AK PARTİ iktidarlarında 2002
yılında 76 olan üniversite sayısını biz her
fırsatta artırdığımızla övünüyoruz. Şu anda
görüştüğümüz yasanın içerisinde de 3 tane üniversite
açılması öngörülüyor. Biz üniversite dediğimiz zaman sadece
fiziki mekânları kastetmiyoruz, o binalara ruh katacak akademisyenleri de
çalışanları da ve öğrencileri de kastediyoruz.
Akademisyenler olmadan o binaları yapmanın bir anlamı
olmayacağını da biliyoruz ama bu akademisyenler eğer bu
terör örgütlerinin ağabeyi konumundaysa, bir karargâhın içerisinde
generalleri yönlendirmeye çalışıyorsa, müsaade edin, devlet de
kendisini korusun, geleceğimizi de güvence altına alsın.
Değerli
milletvekillerimiz, Adil Öksüz vakasını unutmayalım.
İktidar olsun, muhalefet olsun, sorumluluk makamında kim olursa
olsun, bu örgütün bütün unsurlarıyla birlikte devletin bünyesinden sökülüp
atılması için birlikte mücadele etmek, devletin bekası,
milletimizin birlik ve beraberliği, ülkemizin bölünmez bütünlüğü için
elzemdir.
Bu
görüş ve düşünceler içerisinde önerinin aleyhinde olduğumu
belirtiyor, yüce heyetinizi ve milletimizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Eldemir.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Paylan
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, kayıtlara geçsin diye
söylüyorum: Biz bu önergeyi cezaevinde açlık grevlerinin yüzüncü gününde
olan 2 akademisyen ve eğitim insanı için verdik ve şu anda ölüm
sınırına gelmiş durumdalar. AKPli 2 hatip bu 2
kişinin isimlerini dahi anmadan, bununla ilgili alınabilecek
tedbirlerle ilgili hiçbir şey söylemeden niçin ölmeleri gerektiğini
söylediler yalnızca. Bu kadar mı vicdansız olacağız
Naci Hocam, söyleyecek iki cümleniz yok mu? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Paylan.
Tutanaklara
geçmiştir.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sana ne kardeşim! Sen mi öğreteceksin
konuşmayı! İstediği gibi konuşur, sana ne!
BAŞKAN
Sayın Bostancı
ALİM
TUNÇ (Uşak) Provokatör!
BAŞKAN
Sayın Bostancıyı dinliyorum.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, Meclisteki
konuşmalarda eleştiri yaparken
ALİM
TUNÇ (Uşak) Her zaman yaptığını yapıyorsun!
Provokatör!
GARO
PAYLAN (İstanbul) Kes sesini lan!
ALİM
TUNÇ (Uşak) Keserim ben sesini.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Arkadaşlar
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Dövecek misin! Dövecek misin!
ALİM
TUNÇ (Uşak) Ne! Ne yapacaksın!
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Doğruyu söylüyor! Sen doktorsun, doktor! Sen
doktorsun! Orada iki insan ölüyor!
ALİM
TUNÇ (Uşak) Doktorum! Doktora ihtiyacı var da onun için geliyorum,
doktora ihtiyacı var onun.
BAŞKAN
Sayın Bostancı, devam edin efendim. Sizin konuşmanız
herkesi susturacaktır, biliyorum.
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Ayıp ya, ayıp ya! İki akademisyen
ölüyor.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Bir gruba dönerek vicdansızlar
şeklindeki bir tanımlama Meclisin olağan müzakere dili
içerisinde değildir. Bu bir sataşmadır, bu çerçevede söz verilirse
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Garo Paylanın yerinden
sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepimizin vicdanı var, insanlığa
karşı sorumluluklarımız var; ülkemize, bu ülkede
yaşayan insanların geleceğine ve esenliğine karşı
sorumluluklarımız var. Bunları nasıl
yapacağımıza ilişkin fikirlerimiz farklı olabilir ama
temel insanlık kriterleri bakımından eminim burada bir
ortaklığımız var, bizler gelişmiş insanlarız
ve bu işleri nasıl müzakere edeceğimiz ve nasıl
ortaklaştıracağımız hususunda da kullanacağımız
dil meselesinde herhâlde böyle bir muhakemeye yaslanarak konuşmak gerekir.
Sayın Paylanın biraz önceki tavrını bu bakımdan uygun
bulmuyorum.
Şimdi,
iki kişi burada ölüm orucu marifetiyle bir sonuç almak istiyor. Biz
kesinlikle hiç kimsenin ölüm orucu tutmasını, bu şekilde, böyle
bir riskle karşılaşmasını istemeyiz. Bizim görevimiz,
FETÖye karşı mücadele ederken insanların hak arama
yollarını da açık tutacak şekilde düzenleme yapmaktır.
Nitekim, bir komisyon kurulmuştur, hukuk yolları da açık hâle
gelecektir. Bu arkadaşlara da tavsiyemiz, kesinlikle hayatta
kalmaları, ölüm orucunu bırakmaları, eğer hak
arayışı içinde olduklarını düşünüyorlarsa
olağan, meşru yollarla bu hak arayışını
gerçekleştirmeleridir.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Olağan, meşru yol yok, kapalı Naci
Bey.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Biz kimsenin ölmesini istemeyiz, kimsenin ölüm
orucu tutmasını istemeyiz ama kabul edin, hiç kimsenin de böyle bir
yöntemle, Bizim dediğimiz olacak. tarzında tahakküm
kurmasını kabul etmeyiz çünkü bu, aynı zamanda bir tahakküm
stratejisidir.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Lütfen...
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Öyledir, bu bir tahakküm stratejisidir.
Üzülürüz;
kesinlikle, hemen ölüm orucunu bırakmalarını isteriz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Ölüm orucu yapmıyorlar, açlık grevindeler.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Olağan yollarla hak aramalarını
-öyle düşünüyorlarsa- isteriz, talep ederiz ama Mutlaka böyle
yapacaksınız, bizim dediğimiz gibi yapacaksınız.
dayatmasını kabul etmiyoruz.
Teşekkürler.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Geç kalmayalım, geç.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, OHAL
sürecinde akademisyen ve eğitimcilerin uğramış
oldukları hak kayıplarının açığa
çıkarılması ve OHAL KHKlarıyla ihraç edilen tüm
akademisyen ve eğitim emekçilerinin görevlerine iade edilmeleri için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 16/6/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
16 Haziran 2017 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum...
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
Başkanlık
Divanında karar yeter sayısının olup
olmadığı konusunda bir kanaat
oluşmadığından, varlığını elektronik
cihazla arayacağım.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.11
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi grup önerisini ikinci
kez oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Erkan
Aydın ve arkadaşları tarafından, sigortasız,
kayıt dışı çalışan yurttaşların
kayıt altına alınma yöntemlerinin
araştırılması amacıyla 16/6/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Haziran 2017 Cuma
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 16/6/2017 Cuma günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bursa
Milletvekili Erkan Aydın ve arkadaşları tarafından
sigortasız, kayıt dışı çalışan yurttaşlarımızın
kayıt altına alınma yöntemlerinin
araştırılması amacıyla 16/6/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (1272 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 16/6/2017
Cuma günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Öneri üzerindeki söz taleplerini karşılamadan önce bir konuyu
bilginize sunmak istiyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın annesine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN
Artvin Milletvekilimiz Sayın Uğur Bayraktutanın annesi Hakkın
rahmetine kavuşmuştur. Sayın Bayraktutanın annesine
Allahtan rahmet diliyorum, ailesine sabır diliyorum.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Erkan
Aydın ve arkadaşları tarafından, sigortasız,
kayıt dışı çalışan yurttaşların
kayıt altına alınma yöntemlerinin
araştırılması amacıyla 16/6/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Haziran 2017 Cuma
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde Bülent Kuşoğlu,
Ankara Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, şu meşhur kurbağa örneği vardır, hani
bir sıcak suya atarsanız hemen sıçrar ama yavaş yavaş
kaynamakta olan bir suya atarsanız alışır, kalır orada.
Şimdi, birçok mevzuyla ilgili olarak da böyle, etrafımızda
alıştığımız birçok konu var, fark etmiyoruz ama
çok önemli konular oluyor bunlar. Bunlara alışmamak gerekiyor, çözüm
bulmak gerekiyor. Bunlardan bir tanesi de özellikle kayıt
dışı istihdam konusudur. İstihdam konusu çok çok önemli,
Türkiye için bu konjonktürde çok daha önemli.
Ekonomide
bu dönemde şöyle bir eğilim başladı, bunu geçenlerde
iktidar ve muhalefete mensup parti gruplarıyla Avrupa Birliğine
yaptığımız, Brüksele yaptığımız
seyahatlerde de gördük, gözlemci olarak katıldığımız
ekonomi toplantılarında da müşahede ettik. Şuna
bakmıyorlar: Yani Genel olarak makro göstergelerin ne gösterdiği çok
önemli değil. diyorlar oralarda yeni bir eğilim olarak, özellikle
siyasiler, milletvekilleri. İnsani olması önemlidir, özellikle
ekonominin insanı ilgilendirmesi, vatandaşı ilgilendirdiği,
toplumu ilgilendirdiği boyut çok önemlidir. Bu açıdan da istihdam
gibi konular öncelikleniyor. Yani, büyüme
Ne olursa olsun, öncelikle o büyüme
istihdam yaratıyor mu, vatandaşa, insana yarıyor mu, bu
tarafına bakıyorlar. Bu tarafı çok daha fazla önem kazandı,
bununla uğraşılıyor şu anda.
Konumuz
olan kayıt dışı istihdamla ilgili, 2016 yılı sonu
TÜİK istatistiklerine göre, Türkiyede kayıt dışı
istihdam oranı yüzde 33,49. Çok yüksek bir oran bu, OECD ülkeleri
içerisinde en yüksek oranlı ülkelerden bir tanesiyiz. Bununla ilgili
olarak da bir Meclis araştırması yapılması gerekir
kanaatindeyiz değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
şöyle bir şey söyleyeyim: Bir işletmeniz söz konusu olsa, basit
bir işletmeniz söz konusu olsa, orada bazı bilgileri kayda
almasanız, bir sistem dâhilinde o bilgiler size gelmese bir süre sonra
orası iflas eder çünkü herkes istediği gibi, sizin de
denetleyemediğiniz rakamlar oluşur. Kayıt
dışılık, orada kayıt dışı
çalışanlar veya kayıt dışı giriş
çıkışlar, kayıt dışı üretim, kayıtlara
girmeyen üretim nedeniyle basit de olsa o işletme bir süre sonra iflas
noktasına gelir. Devletler iflas etmez ama eğer kayıt
dışılık var ise, kayıt dışı istihdam
var ise devletler devletliğini yapamaz, devletlerin devletliği söz
konusu olamaz. Onun için, kayıt dışı istihdam bir devletin
devlet olmasını gerektiren bir konudur, önemlidir.
Kayıt
dışılığın, kayıt dışı
istihdamın birçok sebebi var, mali ve ekonomik nedenler. Mesela, tutup da
rekabeti sağlayabilmek için birçok işletme kayıt
dışı istihdam yapar, kayıt dışı işçi
çalıştırır. Enflasyondan kaynaklanan nedenler vardır.
Esnek çalışma biçimleri, maalesef, bazı işletmeleri
kayıt dışı istihdama iter. İşsizliğin yüksek
olduğu ortamlarda da kayıt dışı istihdam
artışı söz konusu olur. Küçük ve orta boy işletmelerin çok
yaygın olduğu, çok önemli yerinin olduğu ekonomilerde de
kayıt dışı istihdam artar. Bunun haricinde, hukuki nedenler
de vardır kayıt dışı istihdam için. Onun haricinde,
tabii ki sosyal ve kültürel nedenler de mevcuttur.
Şimdi
ben sizinle kayıt dışı istihdam oranlarını
paylaşmak istiyorum müsaade ederseniz. Özellikle en fazla tarımda
var, sektörler itibarıyla baktığımız zaman. Yüzde
82ye çıkmış, tarımda kayıt dışı
istihdam yüzde 82. Kayıt dışı, tarım
dışındaysa yüzde 21lerde. Sanayide yüzde 20. Bu da yüksek bir
oran ama genel ortalamamızın altında. Hizmet sektöründe de yüzde
20. İnşaat sektöründe -ki Türkiye için lokomotif sektördür
inşaat- ortalamanın üzerinde, yüzde 35,76lık bir kayıt
dışı istihdam söz konusu. Genel oran, demin de bahsettiğim
gibi, yüzde 33,49. İktisadi faaliyet kollarına göre de Sosyal
Güvenlik Kurumuna baktığımızda, eğitim hizmetlerinde
çok düşük olduğunu, yüzde 3lere indiğini
Çünkü, bilinç
düzeyiyle ilgilidir bir tarafıyla da kayıt dışı
istihdam ve kayıt dışılık. En yüksek de yine demin
söylediğim gibi tarımdadır, ondan sonra en fazla inşaat ve
bayındırlık işlerinde yüksek görünüyor.
Bölgeler itibarıyla bakıyoruz değerli
arkadaşlar, bölgeler itibarıyla da en düşük Ankara ve
İstanbulda, Türkiyenin en büyük şehirleri bunlar, yüzde 17lerde;
yüzde 19 İstanbulda, yüzde 17 Ankarada. Şehirlerin gelir
seviyesine, eğitim seviyesine göre bu değişiyor. En yüksek
olduğu yerler doğu ve güneydoğu illerimiz maalesef yine.
Ağrı, Kars, Iğdır ve Ardahanda çok yüksek; 68,52ye kadar
çıkıyor. Van, Muş, Bitlis, Hakkâride de yüzde 66,92 gibi yüksek
bir orana sahip. Şimdi, kayıt dışı istihdama sektörler
itibarıyla baktığımızda, bölgeler itibarıyla baktığımızda
bunlar söz konusu, sıkıntılar var ama bir taraftan da en son
istatistiklere bakıyorsunuz, mesela, TÜİKin dün yayımlanan mart
ayıyla ilgili istihdam verilerine, kayıt dışı istihdam
oranının yine artmaya, binde de olsa artmaya
başladığını, binde 2 oranında bir artış
gösterdiğini gösteriyor. İşsizliğimiz biliyorsunuz çift
hane, hâlâ çift hane ve 2000li yıllarda, 2002 gibi bir yılda ki
cumhuriyet tarihinin en derin krizini, ekonomik krizini yaşadığımız
yılda yüzde 6larda; 6,5lardaydı işsizlik, şimdi tam 2
misli, yüzde 11-12 civarında bir işsizliğimiz var. Bu çok önemli
bir rakam. Türkiyenin bu konuyu muhakkak araştırması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, resmî rakamlara göre 3
milyon 700 bin yani 4 milyona yakın işsiz var; gayriresmî rakamlara
göre bu 2 misli olması gereken bir rakam. Çok önemli bir konu. Sonuç
olarak vatandaşı etkiliyor. İşsiz olan tabii ki teröre
bulaşır, işsiz olan tabii ki şiddete bulaşır,
işsiz olan tabii ki çevresiyle ilgili, mala mülke, çevresine zarar verir,
bir yığın maliyeti vardır bu konunun. Onun için, bu,
muhakkak araştırılması gereken çok önemli bir konu. Onun
için, baştan size bu kurbağa hikâyesini anlattım. Bizim de
alıştığımız, Hükûmetin de alıştığı
bir konu istihdam konusu, istihdamın kayıt
dışılığı konusu. Bu konunun muhakkak çözülmesi
lazım. Bu konuyla ilgili de doğru dürüst bir araştırma
yapmamız lazım çünkü Sayın Başbakanın en son
açıkladığına göre son dört ayda, beş ayda 1 milyon
istihdam sağlamışız, 1 milyon. Ama kayıt
dışı rakamlarına bakıyorsunuz, istihdam rakamlarına
bakıyorsunuz böyle bir şey söz konusu değil. Demek ki rakamlarda
da bir anormallik var. Rakamlar doğru değil ya da
Başbakanın söylediği doğru değil. Bunlar muhakkak
araştırılması gereken konular.
Çalışma
Bakanlığı tarafından istihdam artışı
sağlanmasıyla ilgili bir kampanya başlatıldı.
İşte 1 milyon istihdam artışı sağladık.
dendi, hedef 2 milyondu, 2 milyonun üzerine çıkmaktı, 1 milyonda
kaldığı söylendi ama istatistikler bunu doğrulamıyor.
Dolayısıyla,
bu konularla ilgili olarak muhakkak bir Meclis araştırması
açılması lazım, bu konuları doğru dürüst
araştırmamız ve buna göre Türkiye'nin ekonomisini,
politikalarını düzenlemesi lazım. Biraz önce söylediğim
gibi bunlar, sadece basit olarak kâğıt üzerinde işsizlik olarak,
istihdam meselesi olarak görülecek konular değil. Bunlar, güvenliği
de etkileyen konular, tartıştığımız terörü de
etkileyen konular. Bunlar, her türlü sosyoekonomik, kültürel olaya etki eden
konular. Onun için, hiçbirimizin küçümsememesi, bu konuyla ilgili olarak önemle
üzerinde durulması gerekiyor. Konuyla ilgili olarak hassasiyet
göstereceğinizden eminim.
Bu
vesileyle saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.
Önerinin
aleyhinde Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN
OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyedeki sigortasız, kayıt dışı
çalışan yurttaşlarımızın kayıt altına
alınma yöntemlerinin araştırılması konusunda
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen araştırma önergesi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Tabii,
benden önce konuşan Ankara Milletvekilimiz kıymetli Sayın Bülent
Kuşoğlu konunun uzmanı olarak bu kısa süre içerisinde
önemli konulara değinmiştir, aynen katılıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin en büyük sorunu işsizliktir. Bu konuda bir
tereddüt yoktur. İşsizlik artarak devam etmektedir. Şubat 2017
verilerine göre, aktif işsiz sayısı geçen yılın
aynı dönemine göre 676 bin artarak 3 milyon 900 bin kişiye
ulaşmıştır. İşsizlik oranı ise 1,7 puan
artışla yüzde 12,6 seviyesinde gerçekleşmiştir. Genç
nüfusta işsizlik oranı yüzde 23,3e çıkmıştır
yani her 4 gençten 1isi işsizdir Türkiyede. Şubat 2017 verilerine
göre, istihdam oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre
bir değişim göstermemiştir, yüzde 45,3tür. İşsizlik,
kayıt dışı ekonomi ve göç olgularını
birleştirdiğimizde gelecekteki tablo umut vadetmemektedir. Kayıt
dışı çalışanlar oranının yüzde 33ler
olduğu, işsizliğin rekor bir artışla 12,6ya
ulaştığı, nüfusun en aktif kesimi olan genç işsizlerin
oranının yüzde 23,3e ulaştığı bir ortamda, artan
göç nedeniyle kentli nüfusun yüzde 80leri aştığı bir
ortamda sigortasız çalıştırmayı önleyemezsiniz,
kayıt dışını önleyemezsiniz.
Olaya
sadece sigortasız çalışma olarak bakmamak lazımdır,
bir bütün olarak bakmak lazımdır; problemin en önemli halkası
ise kayıt dışı istihdamdır. Son yıllarda çok
küçük iyileştirmelere rağmen kayıt dışı istihdam,
sigortasız işçi çalıştırma konusu çalışma
hayatının en önemli ve çözülmesi gereken sorunu olarak
karşımızda durmaktadır. Esasen, kayıt
dışı istihdamın kayıt dışı ekonomiden
ayrı düşünülmemesi gerekir. Zira, kayıt dışı
istihdam kayıt dışı ekonominin önemli bir boyutunu
oluşturmaktadır. Günümüzde kayıt dışı istihdam,
çalışanların Sosyal Güvenlik Kurumuna hiç bildirilmemesi,
çalışma gün sayılarının eksik bildirilmesi, sigorta
primine esas kazanç tutarlarının eksik bildirilmesi şeklinde
kendisini göstermektedir. Bu çerçevede ülkemizde toplam istihdamın önemli
bir oranını kayıt dışı istihdam oluşturmakta
ve tarım sektörü, inşaat sektörü, küçük işletmeler, geçici ve
mevsimlik işler, otel ve restoranlar kayıt
dışılığın en yoğun olduğu sektör ve
işletmeleri oluşturmaktadır.
Türkiyede kayıt
dışılığın sebeplerine
baktığımızda temel olarak kayıt dışı
istihdamın var olması ekonomik sorunlardan kaynaklanmaktadır.
İşsizliğin fazla olması ve yoksulluk kayıt
dışı istihdamın büyümesine neden olan ekonomik problemlerin
başında gelmektedir. İşsizliğin yüksek olduğu
ülkemizde bireyler kayıtlı iş bulmakta zorluk çekmeleri yüzünden
kayıt dışı işlere yönelmeyi tercih etmektedirler.
TÜİKin yayınlamış olduğu
verilere göre ülkemizde 15 ve daha yukarı yaştaki işsiz
sayısı 2015 yılında bir önceki yıla göre 204 bin
kişi artarak 3 milyon küsura ulaşmış, işsizlik
oranı da yüzde 10,3 seviyesine çıkmıştı. Bugün aradan
geçen iki yıl sonunda işsizlik oranı yüzde 12,6dır,
artış yüzde 2,3tür. Yine İstatistik Kurumunun verilerine göre
iki yıl önce ülkemizde ortalama kayıt dışı istihdam
oranı yüzde 35 iken bugün Şubat 2017 itibarıyla kayıt
dışı çalışanların oranı yüzde 33
seviyesindedir. Yani her üç çalışandan biri kayıt
dışı çalışmaktadır. Tarım sektöründeyse
kayıt dışılık oranı yüzde 80ler seviyesindedir.
Avrupa Birliği ülkelerindeki kayıt dışı istihdam
oranının ortalama yüzde 15ler seviyesinde olduğu dikkate
alındığında ülkemizdeki yüzde 30-35 seviyesindeki
kayıt dışı istihdamın çok yüksek olduğu, bu
sebeple de başta Çalışma Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığına çok büyük görevler düştüğü
açıktır.
Bakınız, 2009 yılında yüzde 44 olan
kayıt dışı istihdam oranı 2014 yılında yüzde
35 seviyelerine gerilemiştir. İyileşme, kayıt
dışı istihdamın geriye gitmesi yüzde 9dur. Ancak
2014lerde yüzde 35lerde olan kayıt dışılık, aradan
geçen üç yılın sonunda, 2017de yüzde 33e inmiştir.
İyileşme sadece 2 puan olarak gerçekleşmiştir. Bu
düşüş asla yeterli değildir.
Tekraren
söylemek isterim ki Türkiye, kayıt dışını Avrupada
olduğu gibi yüzde 10lar, hatta daha alt seviyelere düşürmediği
müddetçe hiçbir alanda başarılı olamayacaktır. Zira sosyal
güvenlik sistemine hazineden aktarılan çok ciddi destekler ancak
kayıt dışı istihdamın azaltılmasıyla mümkün
olacaktır. Ülkemizde sosyal güvenliğin sağlanması için
ödenen primlerin yüksek olması, işveren açısından işçi
maliyetini artıran bir etken olarak görülmekte ve işvereni bu tür bir
maliyetten kaçınmak adına kayıt dışı işçi
çalıştırmaya teşvik etmektedir. Bunun yanı sıra,
küçük ve orta ölçekli iş yerlerinin sayısının fazla
olması ve bu ölçekteki iş yerlerinin denetiminin tam anlamıyla
sağlanamaması, kayıt dışı çalışan
sayısını artıran bir başka etkendir.
Ekonomik
nedenlerin yanı sıra hızlı nüfus artışı, göç
ve eğitim, kayıt dışı istihdamın var
olmasına ve giderek artmasına sebep olan sosyal nedenler
arasında yer almaktadır. Nüfus artış hızının
fazla olması ve bununla beraber yeterince formel istihdamın
yaratılmaması kayıt dışı istihdamın
artmasına neden olmaktadır. Çok çocuklu ailelerde aile nüfusunun
fazla olmasının yanında, geçim
sıkıntısının yaşanması, çocuklar ve anne
başta olmak üzere aile bireylerini kayıt dışı
çalışmaya mecbur bırakmaktadır.
Kayıt
dışı istihdamın tarım sektöründeki boyutu daha da
vahimdir. Kırsal kesimde yaşayan
vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu hem düşük
ücretle hem de sosyal güvencesiz olarak çalışmaktadırlar.
Şu anda tarım sektöründe çalışan her 5 kişiden 3ü
sosyal güvenlikten yoksun olarak çalışmaktadır. Bunun dışında,
genel ücret ve emekli aylıklarının seviyesinin düşük
olması, yaşam standardını yükseltmek ve daha fazla gelir
elde etmek amacıyla birden fazla işte çalışan kişiler,
ikinci çalıştıkları işlerde kayıt
dışı çalışmayı tercih etmektedirler. Aynı
şekilde, emekli aylığı alan kişiler de çoğunlukla
ikinci işlerinde kayıt dışı çalışmaktadırlar.
Kayıt dışı istihdama ilişkin son yıllarda
yaşanan önemli bir gelişme de ülkemizde yabancı iş gücünde
meydana gelen artıştır. İşverenlerin iş gücü
maliyetini düşürmek adına, zor şartlarda, sosyal güvenceden
yoksun ve ucuza işçi çalıştırmaları ülkemizde
yabancı kaçak işçi sorununu doğurmuştur.
Çalışmakta olan yabancı kaçak işçi sayısına ve
çalıştıkları alanlara dair kesin bilgiler olmamakla
birlikte, ülkemizde sayılarının oldukça fazla olduğu tahmin
edilen yabancı kaçak işçilerin kayıt dışı olarak
çalıştıkları herkes tarafından bilinmektedir.
Suriyeden
gelen göç nedeniyle Gaziantep, Adana, Hatay, Osmaniye, Kahramanmaraş,
Kiliste yoğun kaçak işçi mevcuttur. Aynı şekilde bazı
Doğu Bloku ülkeleri vatandaşları da benzer durumdadırlar.
Kayıt
dışı istihdam hem çalışan hem işveren hem de
devlet açısından pek çok olumsuz sonuç doğurmaktadır. Her
şeyden önce, kayıt dışı çalışan bir birey
sosyal haklardan faydalanamamakta ve bunun en büyük
sıkıntısını da sağlıkla ilgili konularda
yaşamaktadır. Kayıt dışı çalışan
işçiler herhangi bir iş kazası durumunda sosyal güvenlik
kurumlarının tedavi imkânlarından faydalanamamaktadırlar;
sakatlandıklarında malul aylığı, yaşlandıklarında
ise emekli aylığından yararlanamamaktadırlar.
Bunun
yanı sıra, kayıt dışılığın
yarattığı olumsuz koşullar işvereni ve devleti de
olumsuz olarak etkilemektedir. Kayıt dışı işçi
çalıştıran firmalar, kayıtlı faaliyet gösteren
firmalara karşı haksız rekabet ortamı yaratmaktadır.
Kayıt dışı işçi çalıştıran
firmaların düşük maliyetli ucuz üretimi sonunda adil olmayan bir
piyasa ortamı yaratılmaktadır. Devlet açısından
baktığımızda da büyük oranda vergi ve prim
açığı ortaya çıkmakta, bu durum Sosyal Güvenlik Kurumunu
olumsuz olarak etkilemekte ve bütçe açığına sebep
olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, çeşitli tedbirler söyleyebiliriz ama zamanın
darlığı nedeniyle bunları atlıyorum. Sonuç olarak
şunu söylüyorum: Türkiye, kayıt dışı istihdamı
çözmeden hiçbir problemini çözemeyecektir, gerisi lafügüzaftır.
Bir husus
da şudur: Kayıt dışı çalıştırarak kul
hakkı yiyenlere de yuh olsun diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tor.
Önerinin
lehinde Bedia Özgökçe Ertan, Van Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Özgökçe Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, 4 Kasımdan beri, yaklaşık iki yüz
yirmi beş gündür rehin edilen, rehin edilmiş olan çok kıymetli,
sevgili eş genel başkanlarımı, milletvekili
arkadaşlarımı, yerlerine kayyum atamak için
tutuklanmış olan ve hâlâ birçoğu hakkında iddianame dahi
düzenlenmemiş olan sevgili, kıymetli belediye eş
başkanlarımı, parti yöneticilerimi ve tutsak edilmiş tüm
yoldaşlarımı saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, CHP Grubunun verdiği önerge üzerinde grubum adına
söz almış bulunuyorum. Sermayenin ve sermayedarların devlet ve
iktidarlar tarafından halk, işçi, emekçi aleyhine destekleniyor
olması, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde her
daim çok yönlü bir sorun alanı oluşmasına neden olmaktadır.
Sonuçlarından
hareketle, Türkiyedeki duruma bakacak olursak, aslında bu konunun sadece
izlenen yanlış ekonomi politikalarından
kaynaklanmadığını, hukuki, toplumsal, sosyal, siyasal
alanlardaki yanlış düzenleme ve politikalardan da
kaynaklandığını söylemek hiç de yanlış
olmayacaktır.
Neredeyse
her gün karşılaştığımız işçi
cinayetleri ya da uzuv kaybına ve sakatlanmalara yol açan ağır
yaralanmalar.
Denetimsiz
ya da iş yeri güvenliğinin alınmadığı,
alınmamasına göz yumulan ve yine katliam gibi ölümlere yol açan
iş yerlerinin, madenlerin, ocakların hâlâ aynı koşullarda
çalıştırılıyor olması.
Her
defasında kaza ya da kader denilerek üzeri örtülen cinayetler,
güvencesiz çalıştırmaya mahkûm eden kiralık işçilik
yasaları.
Hangi
kademede ve hangi bilgiyle donatılmış olursa olsun, bir gece
yarısı, KHKlarla sadece muhalif diye işlerinden ihraç edilen
yüz binlerce insan ve hâlâ KHKların, Demoklesin kılıcı
gibi âdeta, toplum üzerinde çok ciddi bir şeklide tehdit oluşmaya
devam ediyor olması.
Mevsimlik
Kürt tarım işçilerinin uğradığı nefret ve linç
girişimleri sonucu yaşanan ölümler ve ciddi toplumsal
kutuplaşma.
Alınması
gereken önlemlere uyulmadığı ya da önlemler
alınmadığı için yine ölümle sonuçlanan fiziksel
koşulların varlığı.
Yabancı
ve göçmenlerin, sığınmacıların ucuz iş gücü
olarak kullanılması konusunda hiçbir düzenleme yapılmaması
ya da yine göz yumulması.
Öyle çok
sorun alanı var ki burada belki saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok
fazla. Ama her birisi, ayrı ayrı çeşitli toplumsal sorunlara da
tekabül ediyor.
Devlet
bir yandan sürekli tedbir aldığını söylüyor ama sonuçta
emek her daim sömürülmeye, işçiler güvencesiz çalışmaya, iş
cinayetleri artmaya ve halk gittikçe yoksullaşmaya devam ediyor.
Bakın,
sayısal olması açısından son derece
çarpıcıdır: Yüzde 13le son kırk yılın en yüksek
işsizlik oranına 2016 yılının sonunda
ulaşıldı ve bu orana kayıt dışı
işsizlik dâhil değildir ve gençler içerisindeki işsizlik bunun
çok daha üzerindedir. Gençler arasındaki işsizliğin yüzde 25e
ulaştığı bilinen veriler arasındadır.
Sayın
milletvekilleri, çok defa kâğıt üzerinde düzenlemeler
yapıldı ama kayıt dışı istihdamın önüne
geçilemedi. Bir devlet kurumu olan TÜİK verilerine göre -her sene düzenli
olarak açıklanıyor- eldeki sonuçlara göre çalışan nüfusun
üçte 1i yani yüzde 33ü kayıt dışı istihdam edilmektedir,
diğer bir deyişle kaçak çalışıyor. Milyonlarca
yurttaşın kaçak işçi olarak
çalıştırılması, anayasal haklarının ihlal
edilmesi, İş Yasasının sağladığı
haklarının ihlal edilmesi, bütün sosyal güvencelerinin gasbedilmesi
anlamına geliyor. Bu insanların hasta olmaya hakları yok çünkü
sosyal güvenceleri yok. Bu insanların haftalık ya da yıllık
izin kullanma hakları yok çünkü kâğıt üstünde böyle bir
işçi yok.
Sayın
milletvekilleri, çalışan nüfusun üçte 1inin kayıt
dışı istihdam edilmesi Önüne geçilemeyen bir sorun. demekle
açıklanamaz. Bu husus, ancak Hükûmetin gizli ajandasında
yazılı bir politika olmasıyla açıklanabilir. Her
politikanın yazılı olması yahut parti programında yer
alması gerekmiyor. Hükûmetler eğer var olan bir
yanlışı görmezden geliyorlarsa, milyonlarca yurttaşın
güvencesiz bir şekilde çalıştırılmasına göz
yumuyorlarsa ve hatta güvencesiz çalıştırmaya yol açan yasal
düzenlemeler yapıyorlarsa bu, açıkça bilinçli yürütülen bir devlet
politikası hâline gelmiş demektir. Bugün burada
konuştuğumuz bu konudan haberdar olmayan tek bir milletvekili dahi
yoktur.
Kayıt dışı istihdamın hangi
çalışma koşullarında, ne koşullarda yürütüldüğünü
hepimiz çok iyi biliyoruz. Bağı, bahçesi, tarlası olan
sayın milletvekilleri ve kişiler de gayet iyi biliyorlar ki
yılın bu aylarında doğu ve güneydoğu kentlerinden
yoğun bir işçi akını başlar batı illerine
doğru. Şimdi, soruyorum: Acaba mevsimlik Kürt tarım
işçilerinin asgari insani koşullarda sosyal güvenceyle
çalıştırıldığını kim iddia edebilir?
Tarım işçiliği, kayıt dışı istihdam
sorununun besleyici ögesidir. Bu insanlar hangi hava koşulu altında
olurlarsa olsunlar çadırlarda yaşamak zorunda bırakılan, gündelik
yevmiyeyle çalıştırılan Kürtlerdir. Peki, tarım
işçilerinin geldikleri iller ve çalıştıkları iller
tesadüf müdür? Elbette ki hayır. Yıllardır ifade edilen bölgesel
eşitsizliğin en somut göstergesi mevsimlik Kürt işçilerdir. Kürt
tarım işçilerinin karşı karşıya
kaldıkları tek sorun elbette ki kayıt dışı
çalıştırılmaları değildir ne yazık ki.
Kamyonet arkalarında ulaşım, derme çatma çadırlarda barınma,
sağlıksız beslenme, temiz suya ve tuvalete erişim gibi
hijyen koşulları, günde on dört-on beş saate varan
çalışma koşulları, düşük günlük yevmiyeler, bahsi dahi
edilmeyen iş güvenliği, sağlık ve sosyal güvence
eksikliği, çocuklarının eğitimden kopması, etnik
ayrımcılıkla karşılaşmak ve dışlanma,
tarım işçilerinin en sık maruz kaldıkları sorun
alanlarıdır. Etnik ayrımcılıkla
karşılaşma ayrı bir gündemin konusu olmakla beraber, çok
kısa olarak sadece şu hususlara değineceğim: Bu ülkede bir
kentin valisi, Kürt tarım işçilerinin boş vakitlerinde
şehir merkezine inmesini yasakladı. Neredeyse her gün bir şehirden
Kürt işçilere ya da Suriyeli işçilere yönelik saldırı
haberleri geliyor. Sırf Kürt olduğu için ırkçı bir
saldırıya maruz kalıp diri diri yakılan Kürt işçi
insanları birçoğunuz hatırlar. Hafta başında
Nallıhanda Kürt işçilerine yine saldırı oldu. Daha dün
akşam ise Sakaryanın Hendek ilçesinde Suriyeli bir işçiye
saldırı oldu ve bu saldırılar maalesef küçük çaplı
olarak kalmıyor. Bu sonuçlar, son iki yıldır izlenen
aşırı güvenlikçi ve nefret söylemini körükleyen
politikaların bir ürünüdür aslında. Kürtleri istemiyoruz. diye
bağıran yüzlerce insan, bu işçilerin kaldıkları
yerleri ateşe veriyorlar ve ölümle tehdit ediyorlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
mevsimlik işçilerden bahsetmişken çocuk işçiliğine de
kısaca değinmek istiyorum. Malumunuz, 12 Haziran Dünya Çocuk
İşçiliğiyle Mücadele Günüydü. Bugün Türkiyede çocuk işçi
sayısı 2 milyona yaklaşmış durumdadır.
DİSKin araştırmasına göre, sayıları 2 milyona
yaklaşan çocuk işçilerin yüzde 80i kayıt dışı
olarak çalıştırılmaktadır. Hepimizin bildiği bir
sahnedir, okulların kapanmasına yakın son aylarda doğu ve
güneydoğudaki okullarda öğrenci kalmaz çünkü aileleriyle beraber
batıya tarım işçisi olarak göç etmek zorundadırlar ve
yaşlarına bakılmaksızın hepsi, okul parasını
çıkarmak ya da aile bütçesine katkı sunmak için çalışmak
durumunda kalırlar.
Bilgi Üniversitesinin araştırmasına göre
de mevsimlik tarım işçilerinden 12 ve 18 yaş arası
çocukların yüzde 73ü tarlada çalışıyor. Oysa İş
Yasası çok açık bir şekilde 15 olarak belirlemiştir bu
yaşı. DİSKin de bir raporu var ve şu ifadelere yer
veriyor: Türkiyede 14 yaşını doldurmuş ve zorunlu
ilköğretim çağını tamamlamış olan çocuklar
bedensel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam
edenlerin okullarına devam etmesine engel olmayacak hafif işlerde
çalıştırılabilmektedir. deniyor.
Değerli milletvekilleri, çocuk işçiliğinin
kayıt dışı istihdam yoluyla
yaygınlaşmasının önemli bir nedeni de ülkemizde geçici
koruma statüsünde bulunan Suriyelilerin çalışma koşullarının
hâlâ mevzuata göre düzenlenmemiş olmasından kaynaklanıyor. Zira
şu anda, Türkiyede yaşayan Suriyelilerin yüzde 45inin 18
yaşının altında olduğu ve bu çocukların
yarıya yakınının da eğitim olanaklarından
yararlanmadığı için kayıt dışı sektörlerde
çalıştıkları raporlara yansıyan bir başka
gerçekliktir. Ben bunun nedeninin ucuz iş gücü yaratma amacından
kaynaklandığını düşünüyorum çünkü ekonomik büyümenin,
kontrolsüz bir şekilde ve sermaye sahiplerinin lehinde olacak şekilde
yürütülmesinin koşulu ucuz iş gücüdür. Kayıt dışı
istihdam edilen bir insanın da bu gayriinsani koşullara itiraz etme
şansının olmadığını hepimiz biliyoruz.
Bugün, Suriyeli sığınmacılar, emek sömürüsü
ilişkilerinin en vahşi koşullarını yaşayan
kesimdir. Tıpkı 1960larda Almanyaya göç eden Türkiyelilerin maruz
kaldığı ırkçı muamelelere şu an Suriyeliler bizim
ülkemizde maruz kalıyorlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kayıt dışı istihdamı ya da mevsimlik tarım
işçiliğini ülkenin siyasi gündeminden bağımsız
düşünemeyiz. 1990lı yıllarda izlenen köy boşaltma
politikaları sonucu Kürt halkının çok büyük bir kesimi evsiz ve
işsiz kalmıştır. Yerinden edilmeye maruz kalmadan önce
kendi topraklarını işleyebilen ve üretime fayda sağlayan bu
kesim, o yıllardan beri defalarca kez farklı dışlanma
süreçlerine maruz kalmış
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Sayın Başkan, tamamlamak için
BAŞKAN
Açıyorum mikrofonunuzu, tamamlayınız.
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet,
değerli arkadaşlar, o günlerden bugünlere defalarca kez farklı
dışlanma süreçlerine maruz kalarak güvencesiz, eşit ve adil
olmayan bir biçimde çalışma ve yaşama koşullarına
sahip olmaları hiç tesadüf değildir. Kayıt dışı
istihdamın en büyük grubunu oluşturan mevsimlik Kürt tarım
işçilerinin defalarca ölümle burun buruna gelmeleri, ırkçı
saldırılara maruz kalmaları, varlıklarının sadece
trafik kazalarıyla ülke gündemine gelmesi sadece bir ekonomi politikasıyla
açıklanamayacak hâldedir. Bu alanın ne kadar Kürt sorununun çözümüyle
de ilgili olduğunun bir karşılığıdır. Kürt
sorunu ile zorunlu göç arasındaki bağ kurulmadıkça bizler ne
mevsimlik işçiliğe çözüm bulabiliriz ne de Hükûmetin kayıt
dışı istihdamın önüne geçmesini bekleyebiliriz diyorum ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özgökçe Ertan.
Önerinin
aleyhinde Halil Etyemez, Konya Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Etyemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HALİL
ETYEMEZ (Konya) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde
konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
AK
PARTİ olarak iktidara geldiğimiz günden beri, çalışma
hayatında sosyal diyaloğu, emek ile sermayenin birlikte
çalışma barışını sağlayacak şekilde
faaliyetlerini yürütmelerini esas aldık. Hükûmetimiz, aynı zamanda,
çalışanların da haklarını ve çalışma
şartlarını geliştirici çalışmalarına devam
etti. On beş yıllık iktidarı döneminde Hükûmetimiz, hem
kalkınmayı, yatırımı önemsedi, öncelikli hâle getirdi;
aynı zamanda da sosyal devlet olmanın gereği, çalışma
hayatının bir parçası olan sosyal politikalar da elbette ki bu
kalkınmanın vazgeçilmez bir parçası ve önemli unsuru
olduğundan dolayı, yapmış olduğu çalışmalarla
çalışma hayatında son derece önemli adımlar attı.
Bugün,
burada şimdi Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu öneri
çerçevesinde -kayıt dışıyla ilgili- kayıt
dışıyla mücadelenin on beş yıl içerisinde ne derece
yapıldığını sizlerle paylaşmak istiyorum. Tabii,
çalışma hayatında çok önemli, diğer
yaptıklarımızı birlikte paylaşarak bu mücadeleyi ifade
etmek istiyorum. Çünkü sosyal güvenlik kuruluşlarını, 3
ayrı sosyal güvenlik kurumunu tek çatı altında toplayarak bütün
milletimizin hizmetine sunduk. Sağlıkta erişimi
kolaylaştırdık, eşitliği sağladık.
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununu yeniden düzenleyerek
çalışma hayatına kazandırdık. Kamu Görevlileri
Sendikaları ve Toplu Sözleşme Yasasıyla toplu sözleşme
hakkını vererek onların toplu sözleşme masasında
haklarını savunacağı bir ortam oluşturduk. Yine,
müstakil bir İş Sağlığı ve Güvenliği
Yasasını çıkararak uluslararası ILO normlarına uygun,
çalışma hayatında iş sağlığı
güvenliği ortamını sağlayacak bir yasa çıkardık.
Elbette ki çalışma hayatında iş
sağlığı, güvenliği, çalışma
şartları son derece önemli. İstihdam önemli olduğu gibi,
saygın işin de öneminin bilincinde olarak, çalışma
ortamlarının düzeltilmesi ve insan onuruna yakışacak bir
çalışma ortamının sağlanmasına da elbette ki esas
aldık.
Yine, AK
PARTİ iktidarı döneminde, ilk 2002 yılında -hepimiz
biliyoruz ki- 5,6 milyon olan sigortalı sayısı 2016
itibarıyla yaklaşık 7,4 milyon artarak 13 milyona
çıkarılmıştır. Çalışma hayatı
açısından genç nüfusa sahip olan Türkiye, her yıl iş gücüne
750 bin gencini katmaktadır. Elbette, her yıl iş gücüne
katılan bu 750 bin kişinin istihdamını sağlarken
aynı zamanda, işsizlerin de işsizliğini giderecek,
istihdamını sağlayacak bir mücadele ortaya koyarak,
birtakım teşvikler uygulayarak bölgelere mahsus, bölgelerin
kalkındırılmasıyla üretimin
artırılmasını, yatırımın
artırılmasını teşvik edecek birtakım önlemler
aldık.
Bugün,
bu, tek çatı altına toplanmış Sosyal Güvenlik Kurumu 78
milyon vatandaşımızın sosyal güvenlik kapsamında
hizmetlerini yürütmektedir.
Bugün
itibarıyla toplam iş gücümüz 31 milyon, istihdam edilen 27 milyon 489
bin iş gücümüz var. Kadın istihdamı yüzde 28 oranlarına
çıkmış durumda, yüzde 11lerden alınarak. Bugün emekli
sayımız 11 milyon civarında ve aktif sigortalı
sayısı ise 2005te 12 milyon iken 2016da 22 milyonu bulmuştur.
Kayıt dışı çalışan oranı ise -ki bu önerinin
konusu- yüzde 52lerden bugün itibarıyla yüzde 32lere kadar
düşürülmüştür. Bu, elbette ki bir mücadelenin sonucu. Bizim
çalışma alanımızın, çalışma
hayatımızın en önemli sorunlarından bir tanesi elbette ki
kayıt dışı sorunudur. Bu sorunla ilgili, AK PARTİ
geldiği günden beri ciddi mücadeleler ortaya koymaktadır ki en
önemlisi, mücadelelerinin başında, kayıt dışını
önlemek için kayıtlı istihdamı teşvik edici birtakım
vergi indirimleri ve aynı zamanda sigorta destekleriyle bu mücadeleyi
sürdürmektedir.
Yine
-merkezî sistemle kontrol edilerek- bakanlık bünyesinde Kayıt
Dışı İstihdam Daire Başkanlığı
oluşturuldu. Aynı zamanda, illerde kayıt dışıyla
mücadele servisleri oluşturuldu, kurumlar arası bilgi ve veri
paylaşımı süreciyle çapraz denetim yapılması
sağlandı, denetim sisteminin etkinleştirilmesi ve risk
odaklı denetim modeline geçiş uygulaması yapıldı.
1.500 sigorta müfettişiyle bu kayıt dışı denetimleri
gerçekleştirilmektedir.
Banka
kanalıyla maaşların yatırılması zorunlu hâle
getirildi. 10 işçi çalıştırma zorunluluğu varken
şimdi 5 işçi çalıştıran iş yerinin
maşları banka kanalıyla yatırması zorunluluğunu
sağladık.
Kamu
kurumlarıyla, sivil toplum örgütleriyle, üniversitelerle, medya
organlarıyla iş birliği içerisinde sürekli eğitim
faaliyetleri, bilgilendirme faaliyetleri yürütülmektedir. Bu şekilde
toplumun bilinçlendirilmesi
Takdir edersiniz ki yasaların
zorlamasıyla bunu sağlama, her zaman istediğiniz oranda
gerçekleştirme imkânınız yoktur. Bunu bilinçli, sorumluluk
sahibi insanlarımızın
Hem işverende hem
çalışanda bu bilinci oluşturarak bu kayıt
dışıyla mücadelede katkı sunmasını sağlamamız
gerekiyor; aksi takdirde, bu mücadelede başarı elde etme
imkânımız yoktur. Geçmişte, hatırlayın, bugün 78
milyon sigortalı insanımız Sosyal Güvenlik Kurumundan
yararlanırken AK PARTİ iktidara gelmeden önceki döneme
bakarsanız yüzde 50leri bulmayan sosyal güvenlik kapsamı, bugün tamamını
kapsamış durumda. Ne diyordu çalışanlar? Benim yevmiyemi
3-5 kuruş fazla ver, sigortamı yapma. İşverenin de
işine geliyordu ama artık bütün çalışanlarımız
sigortanın ve sosyal güvencenin ne demek olduğu bilincine
eriştikçe bu kayıt dışına karşı hem bireysel
haklarını koruma adına mücadelesini vermekte hem de işveren
veya ekonomiyi yönetenler ve gerçekten sorumluluk sahibi, sosyal sorumluluk
sahibi işverenlerimiz, kayıt altına alınmış
çalışma hayatının hem kendisine hem çalışana hem de
ekonomiye ve ülke ekonomisine katkı sağlayacağının
bilincinde olan işverenlerimiz kayıt dışıyla mücadele
ederek kayıtsız çalıştırma yöntemlerini tercih
etmemektedir. O nedenle burada bizim üzerimize düşen en önemli görevin,
aslında, hem eğitim süreci içerisinde bireylerimizi,
insanlarımızı bilinçlendirmek hem de mevcut iş hayatı
içerisinde bulunan hem çalışanlara hem de işverenlere bu bilinci
kazandırmaktan geçtiğini düşünüyorum. Yoksa, aksi takdirde,
kanunlarla veyahut da denetim mekanizmasını sağlayarak bütün iş
yerlerini aynı anda denetleme imkânınız
olmadığından dolayı elbette ki başarıyı
zorlaştırmaktadır. O nedenle bu bilinci sağlayıcı
ciddi bir şekilde eğitim faaliyetleri Çalışma
Bakanlığımız tarafından, aynı zamanda, yine
diğer kurumlarımız tarafından da, sivil toplum örgütlerimiz
tarafından, sendikalar tarafından bu bilinçlendirme
çalışmaları elbette ki yapılıyor.
Yine,
Çalışma Bakanlığı, Alo 170 hattını
uygulamaya koyarak işverenlerimizin de,
çalışanlarımızın da veyahut da kayıt
dışı çalıştırılanlarla ilgili mücadelede de
bu Alo 170 hattıyla denetim sistemini harekete geçirerek çalışma
hayatını denetlemektedir.
Biraz
önce burada ifade edildi, Türkiye artık hedef ülke konumunda yani yurt
dışından, dışarıdan ülkemize çalışmak
için gelen insan sayısı arttı. Sadece Suriyelilerin
çalışma hayatına girmesiyle ilgili bir şey değil bu.
Bu, son on beş yıl içerisinde, daha önce Çalışma
Bakanlığına 10 bin civarında yabancı işçi
başvururken bugün 80 bin, 100 bin civarında bir çalışma
iznine başvuran yabancı işçilerin olduğunu görüyoruz.
Geçmişte geçiş ülkesi olan Türkiye bugün artık çalışma
açısından hedef ülke konumuna gelmiş durumda.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL
ETYEMEZ (Devamla) - O nedenle de bugün iş gücü piyasasıyla ilgili bir
genel müdürlük oluşturulmuş durumda ve bununla ilgili de kayıt
altına alınacak çalışmalar yürütülüyor.
Ben
tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Etyemez.
Sayın
Kuşoğlu, İç Tüzük madde 60a göre söz talebiniz var
sanıyorum, mikrofonunuzu açıyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlunun, Konya Milletvekili Halil Etyemezin CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
vekilim güzel bilgiler verdi, kendisi de Çalışma
Bakanlığında Bakan Yardımcılığı
yapmış olması hasebiyle bilgilendik. Ancak bunların
bazılarıyla ilgili, düzeltme de demeyim ama doğrulama yapmak
isterim. Özellikle çalışma alanı, iktidarın, bana göre en
başarısız olduğu alanlardan bir tanesi, dış
politika gibi.
Sayın
konuşmacı Kayıt dışı istihdam oranını
yüzde 50lerden yüzde 32ye düşürdük. dedi. Ancak şöyle: Üç
şekilde kayıt dışı istihdamda kaçakçılık söz
konusu olabiliyor. Ya tümüyle kayıt dışı gösterilmek
suretiyle veya gün sayısı eksik gösterilmek suretiyle yani bir ay
çalıştırıp da on beş gün gösterilmek suretiyle, tam
gün çalıştırılıp yarım gün gösterilmek...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Erkan
Aydın ve arkadaşları tarafından, sigortasız,
kayıt dışı çalışan yurttaşların
kayıt altına alınma yöntemlerinin araştırılması
amacıyla 16/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Haziran 2017 Cuma
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum...
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Bir yoklama talebi vardır, yoklama işlemini
gerçekleştireceğim.
Sayın
Özel, Sayın Basmacı, Sayın Aydın, Sayın Tarhan,
Sayın Gürer, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Engin, Sayın
Kaplan Hürriyet, Sayın İrgil, Sayın Akyıldız,
Sayın Arslan, Sayın Gökdağ, Sayın Çamak, Sayın Özdemir,
Sayın Tuncer, Sayın Gündoğdu, Sayın Köksal, Sayın
Erkek, Sayın Yüksel, Sayın Kuşoğlu.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
17.30a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.19
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Yapılan ikinci yoklamada da toplantı yetersayısı
bulunamadığından, alınan karar gereğince kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 17 Haziran 2017 Cumartesi günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi
akşamlar, hayırlı iftarlar diliyorum.
Kapanma Saati: 17.36