TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
109’uncu
Birleşim
17
Haziran 2017 Cumartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkın’ın, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’nun, sigara
kaçakçılığına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, Türkiye’nin
sağlık tablosuna ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, 6764
sayılı Kanun’un kabulüyle staj ve tamamlayıcı eğitime
devam eden öğrencilere de ücret ödeneceğine ve kamu hastanelerinin
belli oranda öğrenciyi staja kabul etmeleri yönünde bir çalışma
olup olmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
2.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Cumhuriyet Halk
Partisinin adalet yürüyüşüne katılanlara ve destek olanlara
ilişkin açıklaması
3.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun
başlatmış olduğu adalet yürüyüşünün halkın
alkışları ve katılımıyla devam ettiğine ve iktidarın
ülkede barışı, huzuru, kardeşliği yeniden tesis etmek
istiyorsa yargının üzerinden elini çekmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, bazı
ülkelerden 500'ü aşkın bilim insanının ülkedeki akademik
kıyıma dikkat çeken bir metin imzaladıklarına ve CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun öncülüğündeki
adalet yürüyüşünün başta bilim insanları olmak üzere herkes için
adaleti hâkim kılacağına ilişkin açıklaması
5.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, geçen kış Mersin’in
bazı köylerinde yağan kardan zarar gören köylülerin kendilerine
gerekli desteklerin sağlanmasını istediklerine ve afetzedelerin
sigortasının olmamasının devletin zarara uğrayan
insanlara yardım elini uzatmasına mâni olmaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
6.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu ile ardındaki binlerce yurttaşın
haksızlığa uğrayanlar için, demokrasi için adalet yürüyüşünün devam ettiğine ilişkin açıklaması
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, bütün
varlıkların daha yaratılıştan çok büyük bir
değere sahip olduğuna, dünyanın ve onda olan her şeyin
insanların emrine bir emanet olduğuna ve onları korumak,
geliştirmek, yeşertmek gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.-
Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet yürüyüşünün devam ettiğine ve bu adalet yürüyüşünün ülkedeki mazlumlara ve
mağdurlara olduğu kadar ülkenin geleceğinden kaygı ve
endişe duyan bütün yurttaşlara da umut ışığı
olduğuna ilişkin açıklaması
9.-
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, Millî Eğitim
Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunun gelecek öğretim
yılında ortaöğretim kurumlarındaki haftalık ders saati
çizelgesinde yaptığı değişikliklere ilişkin açıklaması
10.-
Muğla Milletvekili Akın Üstündağ’ın, Milas 2. Asliye Hukuk
Mahkemesi Hâkimi Kemal Koç’un sosyal medyada yaptığı bir
paylaşımına ve açıkça siyaset yapan bu tür hâkimlere
karşı Bakanlığın bir yaptırımı olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
11.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Nuriye
Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevlerinin 101’inci günü
olduğuna, sağlıklarının her geçen gün tehlikeli bir
hâl aldığına ve bu konuda yetkilileri göreve davet ettiğine
ilişkin açıklaması
12.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağ’ın CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet
yürüyüşüyle ilgili bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
13.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaletin gerçek bir
adalet olabilmesi için başlatmış olduğu yürüyüşe
destek veren halka teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
14.-
Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ’ın, CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet yürüyüşünün devam ettiğine ve bu
yürüyüşün 80 milyonun adaleti, özgürlüğü, barış ve
kardeşliği için olduğuna ilişkin
açıklaması
15.-
Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’nun, çiftçilerin Tahtaköprü
Barajı’nın yükseltilmesi işleminin ne zaman bitirileceği
konusunda bir açıklama beklediklerine ilişkin
açıklaması
16.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da yemekten zehirlenen
askerlere acil şifalar dilediğine ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak bu konunun yakın takipçisi olacaklarına, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel’in vefatının 2’nci yıl dönümüne ve 17 Haziran Dünya
Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’ne ilişkin
açıklaması
17.-
Mardin Milletvekili Erol Dora’nın, demokratik siyasetin daha fazla
örselenmemesi ve ülkenin itibarının daha fazla zedelenmemesi için
Anayasa Mahkemesini göreve çağırdığına, Nuriye Gülmen
ve Semih Özakça’nın açlık grevlerinde 101’inci gün olduğuna ve
açlık grevi yapma nedeninin ortadan kaldırılması için
Hükûmeti göreve ve sorumluluğa davet ettiğine ilişkin açıklaması
18.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel’in vefatının 2’nci yıl dönümüne, Manisa’da
askerlerin yemekten zehirlenmeleri olayına, milletvekillerinin yok
sayılmalarına ilişkin Başkanlık Divanı
kararına ve bu konuyla ilgili iki farklı karar metni olduğuna ilişkin açıklaması
19.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 17 Haziran 9’uncu
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının 2’nci yıl
dönümüne, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’ne,
Londra’da bir sosyal konutta çıkan yangına ve Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in Başkanlık Divanı kararıyla ilgili
iddialarına ilişkin açıklaması
20.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Başkanlık Divanı
kararıyla ilgili tereddüdün açıklığa kavuşturulmasında
fayda olduğuna ve Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a annesinin
vefatı nedeniyle başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması
21.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
Başkanlık Divanı kararı fotokopilerini diğer partilere
de ileteceğine ve Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a taziye
dileklerini iletenlere teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
22.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Başkanlık Divanı
kararının içeriği dışında şeklî olarak da
sorunlu olduğuna ve paraflı nüshalar arasında
farklılık olmasının evrakta sahtecilik anlamına
geldiğine ilişkin açıklaması
23.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, bahsi geçen
Başkanlık Divanı kararının gruplarına
gelmediğine ve Başkanlık Divanının zaman zaman İç
Tüzük’te olmayan kimi hususlara ilişkin karar alabildiğine
ilişkin açıklaması
24.-
Mardin Milletvekili Erol Dora’nın, 17 Haziran 9’uncu
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının 2’nci yıl
dönümüne ve Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a annesinin vefatı
nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
25.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, ellerinde olmayan bir tezkerenin oya
sunulduğuna ve bunun tamamen iktidar partisinin Meclisi nasıl
yönettiğiyle ilgili bir durum olduğuna ilişkin
açıklaması
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Millî Eğitim Bakanı İsmet
Yılmaz’ın 485 ve 485’e 1’inci Ek sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi
sırasında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
27.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Hatay Milletvekili
Serkan Topal’ın 485 ve 485’e 1’inci Ek sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 44’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da 200’e yakın askerin
yine zehirlenme vakasıyla hastaneye
kaldırıldığına ve Hükûmetten, ilgililerden acilen bir
açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması
30.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa’da askerlerin
yaşadığı gıda zehirlenmesi olaylarına ve Millî
Savunma Bakanlığının bu konuya ciddiyetle eğilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
31.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’a annesinin vefatı nedeniyle
başsağlığı dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
32.-
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün, Sağlık
Bakanlığı ile Millî Savunma Bakanlığının
Manisa’daki askerlerin gıda zehirlemesi olayını incelediklerine
ve Millî Savunma Bakanının şu anda Manisa’ya gittiğine ilişkin
açıklaması
33.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa’ya giden Millî Savunma Bakanına
teşekkür ettiklerine, Manisa’da zehirlenme vakalarının
yanında bir de kışlada dayak iddiaları olduğuna,
İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu’nun TBMM sitesindeki
resminin kaldırıldığı, BİM kodunun,
giriş-çıkış ve araç kartlarının iptal
edildiği haberlerine ilişkin açıklaması
34.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İnternet ve gazetelerde yer alan
haberler nedeniyle İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu’yla
ilgili konuyu gündeme getirdiğine ilişkin açıklaması
35.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili
Mustafa Ali Balbay’ın 485 ve 485’e 1’inci Ek sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 51’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.-
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nın, 17 Haziran 2015’te vefat eden 9’uncu
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i rahmetle andığına,
Başkanlık Divanının milletvekillerinin yok
sayılmalarıyla ilgili iki farklı kararının kendisine
ulaştığına, gün içerisinde yapılan yoklamaların
hiçbirisinde olmaz ise o milletvekilinin yok sayılacağına ilişkin
kararla İç Tüzük’te bir değişiklik yapılmış
olduğuna ve Başkanlık Divanının böyle bir yetkisi
olmadığına, yıllardan beri süzülerek gelen
uygulamaları bir Başkanlık Divanı kararıyla
imkânsız hâle getirmenin doğru olmadığına ilişkin
konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
toplantı yeter sayısının bulunduğu anda yoklama
işlemini sonuçlandırmasının doğru bir uygulama
olduğuna ve bugüne kadar bu uygulamaya hiçbir itirazın
olmadığına ilişkin konuşması
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu’nun TBMM sitesindeki
fotoğraf ve bilgilerine erişimin bazı marka telefonlardan
gerçekleştirilemediğine dair bir bilgi geldiğine, BİM kodu
ile giriş-çıkış ve araç kartlarıyla ilgili konuyu
araştıracağına ilişkin konuşması
4.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu’nun BİM kodu ile
giriş-çıkış ve araç kartlarıyla ilgili bir iptalin söz
konusu olmadığı bilgisini aldığına ilişkin
konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Eren Erdem ve 25 milletvekilinin, intihar
vakalarının psikososyal, toplumsal ve ekonomik nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/574)
2.-
CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara'nın
tüm ilçelerinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan
akarsuları, dereleri ıslah etmek için yapılması
gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/575)
3.-
HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in,
AKP-IŞİD ilişkisinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/576)
B)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde de çalışabilmesine
dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1085)
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Parlamentosu Demokrasi Desteği ve Seçim Eşgüdüm Grubu tarafından
18-21 Haziran 2017 tarihlerinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de
Avrupa Birliği’ne aday ülkeler ile Ukrayna, Moldova, Gürcistan, Tunus,
Fas, Myanmar, Peru, Nijerya ve Tanzanya'dan milletvekillerinin
katılımıyla düzenlenecek olan "Avrupa Birliği Yasama
Döngüsü Yasama İnisiyatifi, Yasaların Uygulanması ve
İzlenmesi” başlıklı yüksek düzeyli seminere Türkiye Büyük
Millet Meclisini temsilen ekli listede isimleri bildirilen ihtisas
komisyonları başkanlarından oluşan heyetin
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1086)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım tarafından, şehir hastanelerinin bir bütün
olarak öngörülemeyen sorunlarının ortaya çıkarılması
amacıyla 17/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2017 Cumartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
CHP Grubunun, Kocaeli milletvekili Tahsin Tarhan ve arkadaşları
tarafından, son dönemde sporda, özellikle futbolda artan şiddet
olaylarının sebeplerinin araştırılması
amacıyla 21/4/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2017 Cumartesi günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, TBMM İçtüzüğü’nün 5’inci maddesine göre 1 Temmuz 2017'de
tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesine; 15 Temmuz
Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla
Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için 15 Temmuz 2017
Cumartesi günü saat 13.00'te toplanmasına, bu toplantıda
yapılacak görüşmelerde siyasi parti grubu başkanlarına onar
dakika süreyle söz verilmesine ve bu birleşimde başka konuların
görüşülmemesine; 486 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Kütahya Milletvekili Vural
Kavuncu’nun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mardin Milletvekili Mithat
Sancar’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek)
2.-
Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin Kuruluşu Hakkında Kanun
Tasarısı (1/803) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 486)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği Arasında Ev Sahibi Ülke Anlaşması ile
Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/787) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 461)
17 Haziran 2017 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Meclis
çalışmalarını doğrudan etkileyecek, çok önemli
gördüğüm bir konuda partimizin görüşlerini ifade etmek isterim. Sizin
uygun göreceğiniz, takdir edeceğiniz bir süreçte bunu hem diğer grupların
hem Genel Kurulun bilgisine sunmak isterim efendim.
BAŞKAN – Gündem dışı
konuşmalardan sonra size söz vereyim Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam.
BAŞKAN - Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Dünya
Çölleşmeyle Mücadele Günü münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili
Ali Cumhur Taşkın’a aittir.
Buyurunuz Sayın Taşkın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili
Ali Cumhur Taşkın’ın, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele
Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle
Mücadele Günü dolayısıyla gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, 9 Haziranda Batman’ın
Kozluk ilçesinde teröristlerin hain saldırısında yaralanan ve
tedavi gördüğü hastanede dün şehit olan hemşehrimiz Uzman
Çavuş Ali Gülnar’a Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına
sabırlar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, dünyamızın
geleceği için tüm insanlığın ortaklaşa mücadele
etmesini ve tedbirler almasını zorunlu kılan çölleşme
toprağın verimini azaltmakta, bitki örtüsünün bozulmasına yol
açmakta, gıda üretimini azaltarak kıtlığa sebep
olmaktadır. Çevresel problemlerin yanı sıra göçlere,
anlaşmazlıklara ve savaşlara ortam hazırlayan çölleşme
önemli sosyal problemleri de beraberinde getirmektedir. Çölleşme, arazi
bozulumu ve kuraklık dünyada 4 milyar hektar alanı, 168 ülkede
yaşayan 1,5 milyar nüfusu doğrudan tehdit etmektedir. Türkiye olarak
arazi tahribatıyla mücadelemiz Anadolu’nun beşiği olan bu
coğrafyada çok uzun yıllara dayanmaktadır. Türkiye, içinde
bulunduğu coğrafi konum, iklim, topoğrafya ve toprak
şartlarından dolayı çölleşme ve erozyona hassas konumda yer
almasına karşın, gerçekleştirdiği çölleşme ve
erozyonla mücadele faaliyetleriyle dünyada örnek alınmaktadır.
Ülkemizde 2002-2016 yılları arasında
3 milyar 700 milyon fidan toprakla buluşturulmuştur. Ülkemiz, dünyada
en fazla ağaçlandırma yapan ilk 3 ülke arasında yer
almaktadır, 1973-2015 yılları arasında orman
varlığını hem alan hem de odun serveti olarak
yükseltmiş nadir ülkelerden biridir. 1963-1972 dönemi envanterlerine göre
20,2 milyon hektar olan orman varlığımız
ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve iyileştirme
çalışmaları neticesinde 2015 yılı sonu itibarıyla
22,3 milyon hektara ulaşmıştır. Buna paralel olarak
ormanlarımızdaki odun servetimiz 1972 yılında 0,9 milyar
metreküpken bugün 1,6 milyar metreküpe yükselmiştir.
Çölleşmenin en önemli nedenlerinden biri erozyondur.
Ağaçlandırma, erozyon kontrolü, bozuk orman alanlarının
rehabilitasyonu, mera
ıslahı çalışmaları, dere ıslahları gibi
faaliyetler kapsamında erozyonla taşınan toprak miktarı 500
milyon tondan 168 milyon tona düşmüştür. Ayrıca strateji
belgeleri, eylem planlarıyla Türkiye geleceğe yönelik daha büyük
hedeflerle çalışmaya devam etmektedir. Çölleşme ve erozyonla
mücadelede ülke sınırlarıyla yetinmeyip iş birliği
anlaşmaları, projeler, eğitimlerle özellikle az
gelişmiş ülkelerin kapasite geliştirme faaliyetlerine destek
sağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, toprak ve su
kaynakları sınırsız değildir, bugünün ve
geleceğin tüm insanlığına aittir. Çölleşmeyle
mücadelede bireylerden yerele, devletlere, özel sektöre, sivil toplum kuruluşlarına
olmak üzere bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin bir rolü vardır.
İnsanların gelecek nesillere karşı sorumluluğunun
farkında olması ve bu bilinçle hareket etmesi yaşanabilir bir
dünya için hayati önemi haizdir. Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle
Mücadele Sözleşmesi’nin kabul edildiği 17 Haziran 1994 tarihinden bu
yana her yıl Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü olarak
kutlanmaktadır. Bu kapsamda kamuoyunun çölleşmeye yönelik dikkatini
çekmek, farkındalık oluşturmak hedeflenmektedir. Ülkemizde de
konunun ehemmiyetinin farkındalığıyla, 17 Haziran Dünya
Çölleşmeyle Mücadele Günü’nde her yıl değişik etkinlikler
tertiplenmekte ve konunun önemine her kesimden insanın dikkatini çekmek
hedeflenmektedir. Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele
Sekretaryasının 17 Haziran Çölleşmeyle Mücadele Günü’ne yönelik
belirlediği sloganda olduğu gibi “Evimiz, toprağımız,
geleceğimiz” bilincini her bir bireyin benimsemesi çölleşmeyle
mücadeleye yönelik atılacak en temel adımdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, çölleşmeyle mücadeleye küresel bir pencereden
bakmakta ve üstüne düşen vazifeyi bu sorumluluk bilinciyle yerine
getirmeye çalışmaktadır. Sadece kendisi için değil, tüm
dünyanın refahı ve mutluluğu için çalışmayı ilke
edinmiş bir ülke olarak Türkiye’nin ve tüm dünya ülkelerinin
Çölleşmeyle Mücadele Günü’nü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Taşkın.
Gündem dışı ikinci söz, sigara
kaçakçılığı hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’na aittir.
Buyurunuz Sayın Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu’nun, sigara kaçakçılığına ilişkin
gündem dışı konuşması
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) –
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ülkemizde her
geçen gün hızla artan, bir türlü engellenemeyen sigara
kaçakçılığı hakkında gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
26 Haziranda hatırlanacak olan Dünya
Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla
Mücadele Günü münasebetiyle bu konuyu gündeme getirmek istedim.
Değerli milletvekilleri, kaçakçılık,
ülkemizi ekonomik ve sosyal yönden olumsuz etkileyen, aynı zamanda terör
ve suç örgütlerinin faaliyetlerini sürdürebilmek için finansal destek
sağladığı, çok boyutlu, çok aktörlü ve değişken
bir süreçtir.
Kaçakçılık suçları, niteliği
itibarıyla doğrudan sınır ihlali yapılmak suretiyle ya
da gümrük işlemlerinde usulsüzlük veya aldatıcı işlemlerle
gerçekleştirilmektedir. Kaçak sigaradan hem Türk ekonomisinin hem de
devlete vergisini ödeyen esnafın zarar gördüğü bilinmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin vergi
gelirini, yasal piyasa rekabet koşullarının gelişimini
olumsuz yönde etkileyen ve özellikle terörle ilgili organize suç örgütlerine
finans kaynağı teşkil eden tütün mamulleri
kaçakçılığının 2010 yılı sonunda
yükselişe geçtiği görülmektedir. Bu eğilimin nedenleri
arasında tütün mamullerinin kolay temin edilebilmesi, tütün mamulleri
kaçakçılığına verilen cezaların uyuşturucu
suçlarındaki gibi caydırıcı olmaması ve yüksek kâr
getirisi gibi etkenlerin olduğu değerlendirilmektedir. Tütün
mamulleri kaçakçılığının oluşturduğu tehdit
ülkemiz için gün geçtikçe artmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi
Başkanlığınca 2015 yılı içerisinde ele geçirilen
kaçak sigaraların neden olduğu vergi kaybının
yaklaşık 800 milyon TL’yi bulduğu tahmin edilmektedir. PKK, KCK
terör örgütü tarafından ülkemizin doğu ve güneydoğu
sınırları dışında sözde gümrük noktaları
oluşturulduğu ve buralardan geçiş yapan sigara
kaçakçılarından “vergi” adı altında haraç alınarak
büyük gelir sağlandığı tespitler arasındadır.
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele
2015 Yılı Raporu’na göre, 2011 yılında yaklaşık
69,7 milyon paket kaçak sigara yakalanırken, 2015 yılında ele
geçirilen miktarın bir önceki yıla göre yüzde 35’lik bir
artışla 143 milyon pakete ulaşması işin boyutunu ve
ciddiyetini göstermekle birlikte, son yıllarda yapılan zamların
da etkisiyle sigara kaçakçılığının çok daha yüksek
miktarlara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Kaçak sigara ticareti
önceki yıllarda özellikle Suriye, Irak ve İran
sınırında yapılırken -illerimizde de
gerçekleştirilmeye başlanmıştır- son yıllarda
ülkemizin hemen hemen her ilinde gerçekleştiği gibi artık
ilçelerde bile gerçekleştirilmektedir. İş öyle
çığırından çıkmıştır ki
başkentimiz Ankara’nın birçok bölgesinde bile bu ticaret
yapılmaktadır. Örneğin, Ankara’da Ulus Yeni Hal civarında,
Ulus Anafartalar Çarşısı önünde, resmî kurumların
yakınında, kolluk güçlerinin gözleri önünde Büyükşehir
Belediyesinden kiraladıkları büfelerde ve kiraladıkları
dükkânlarda kartonları depolayarak bu ticaret yapılmaktadır.
Terör örgütlerinin ve özellikle PKK bölücü terör
örgütünün finansman kaynağının kurutulması, terörle
mücadelenin önemli bir parçası olan, üstelik kalitesiz üretim ve
sağlıksız saklama şartları nedeniyle insan
sağlığını da tehdit ederek kanser ve diğer
hastalıklara yol açan kaçak sigaranın, emniyet ve gümrük tedbirleri
ile caydırıcı ceza yaptırımları etkisiyle
engellenmesi ve kontrol altına alınması gerekmektedir.
2 Aralık 2015 tarihinde İçişleri
Bakanlığı koordinesinde gerçekleştirilen “Sigara
Kaçakçılığıyla Mücadele” konulu toplantıda kanunlarda
düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir.
Yaklaşık bir buçuk yıl geçmesine rağmen bu konuda yasal
düzenleme hâlâ yapılamamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit
edilen Fetullahçı terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya
irtibatı olanların yargılanabildiği ortamda, bölücü PKK terör
örgütünün finansman kaynağı olduğu istihbarat raporları
tarafından da kabul edilen, kaçak sigara satışını
özellikle vurgulamak istiyorum; satışını yapanlar
hakkında da yargılama yolu açılmalıdır. Yoksa bu
kanunsuzluğun önüne geçmek maalesef mümkün olmayacaktır diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Ahrazoğlu.
Gündem dışı üçüncü söz, Türkiye’nin
sağlık tablosu hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Ceyhun
İrgil’e aittir.
Buyurunuz Sayın İrgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Bursa Milletvekili Ceyhun
İrgil’in, Türkiye’nin sağlık tablosuna ilişkin gündem
dışı konuşması
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
bugün gündem dışında özellikle sağlık sektöründe
sizlerin çok övündüğü ve sık sık da siyasi
çalışmalarınızda kullandığınız, sağlık
alanında, sağlıkta dönüşümde gelinen noktada bazı
konularda dikkatinizi çekmek için söz aldım.
Arkadaşlar, Sağlıkta Dönüşüm
Programı bir sağlık felaketine dönüşmek üzere. Özellikle
ana başlıklar hâlinde sıralarsak, randevu sistemi,
yapılamayan ameliyatlar, gereksiz tetkik ve işlemler, ek ödemeler ve
farklar ve şehir hastaneleri meseleleri sağlık sistemini ciddi
zorlar hâle geldi.
Randevu sistemi konusunda bildiğiniz gibi en
büyük eleştirilerinizden bir tanesi, geçmiş dönemde hastanelerde
büyük yığılmalar olduğunu söylüyordunuz. Bugün hastanelerde
fiziksel olarak yığılma olmamakla birlikte randevu sisteminde üç
ya da bir aylık; tetkik ve tedavilerde üç aylık, altı aylık
randevularla karşılaşmaktayız. Bunları aslında
sizler de çok iyi biliyorsunuz çünkü birçok hasta ve hasta yakını
sizleri bu konularda ayrıcalık için veya araya girmeniz için
arıyorlar.
Özellikle hastanelerde sağlıkta
şiddet ve doktorun ve sağlık çalışanlarının
güvenliğinin azalması nedeniyle ve özellikle doktorların belli
stres ve baskı altında kalmasından dolayı ve
sağlık sistemindeki arızalardan ve hastalıklardan
dolayı bazı tedavilerde ciddi “rebound”lar görmekteyiz. Özellikle
bazı ameliyatların birçok hastanelerde
yapılamadığını ve özel hastanelere sevk
edildiğini görüyoruz. Bu konularda da özellikle iktidarın önlem
almasını ısrarla öneririm.
Özellikle son yıllarda gereksiz tetkik ve
tahlillerde ve işlemlerde çok ciddi artış var. Performans
sisteminin getirdiği aksaklıklar nedeniyle veya daha fazla tetkik ve
tahlile, işleme hekimi zorlayan veya hekimin üzerindeki baskı ve
stres nedeniyle hekimin daha fazla tetkik yapması nedeniyle örneğin
sadece MR ve CT çekiminde 2015 yılı itibarıyla 25 milyon MR ve
CT çekilmiştir bu ülkede. Yani, ülkenin neredeyse üçte 1’ine MR ve CT
yapıldı.
Ek ödemeler ve farklar konusunda birçok şey
söylediniz, “ücretsiz sağlık hizmeti” dediniz ancak şu anda 11
noktada fark alınmaktadır hastalardan ve özellikle hastalar birçok
sağlık hizmetini kamu hastanelerinden alamadıkları için
özel hastanelere gitmek zorundalar ve burada da yüzde 200’e kadar farklar
ödemektedirler.
Şehir hastaneleri hem bu ülkeye hem bu millete
çok büyük bir yük olmakta ve zillet getirmektedir. Birazdan da
konuşulacağı gibi, şehir hastaneleri meseleleri
aslında bugün birçoğunuzun dikkatini çekmeyen ama gelecekte bu
ülkenin üzerinde çok büyük sıkıntılar yaratacak sorunlardan bir
tanesi. Size bir örnek vermek istiyorum: Örneğin, 17 şehir hastanesi
9 milyar dolara mal olacak ancak devletin bu şirketlere, bu ihaleyi alan
şirketlere 2015 rakamlarıyla ödeyeceği para 27 milyar
dolardır; yani tam 1 koy, 3 al meselesi yapılmaktadır. Isparta
Şehir Hastanesi için bir örnek daha vereyim: Isparta Şehir Hastanesi
bitti ve yirmi beş yıllık kirasıyla Isparta’ya 55 tane
şehir hastanesi, devlet hastanesi yapılabilirdi.
Sağlık alanındaki en önemli
konulardan bir tanesi sağlık çalışanlarına verilen
sözlerin tutulmaması. Son iki hükûmet döneminde, bizzat sizin de burada
olduğunuz Mecliste ve miting alanlarında sağlık
çalışanlarına yıpranma payı, emekli
maaşlarının düzeltilmesi, haksızlığın
giderilmesi ve kadro sözü verdiniz. En önemlisi, sağlıkta şiddet
yasasının çıkarılması konusunda çeşitli sözler
verdiniz, en son 14 Martta bu sözleri tekrar ettiniz ancak bu konuda Mecliste
en ufak bir çalışma ve hamle yapılmadı.
Arkadaşlar, hekimler ve sağlık
çalışanları mutsuz ve umutsuz. Hekimler ve sağlık
çalışanları mutlu olmadan hizmet alanların da mutlu
olması ve nitelikli hizmet alması mümkün değil.
Özellikle tıp fakülteleriyle ilgili çok ciddi
alarm zilleri çalmakta. Bu konuda Sağlık Komisyonundaki
arkadaşlarımızı ve özellikle Sağlık
Bakanlığını uyarıyorum: Tıp fakülteleri
battı veya birçoğu batmak üzere. Özel sağlık hizmetlerini
teşvik ettiğinizden dolayı özellikle tıp fakültelerindeki
ekonomik sorunları çözmediğiniz için tıp fakülteleri hizmet
veremez durumda, malzeme alamaz durumda, ilaç alamaz durumda.
Şu anda önünüzde sizin de her gün
karşılaştığınız dört beş çok önemli
sorun var. Bunlardan bir tanesi yoğun bakım yatağı.
Yoğun bakım yatağı için biliyorsunuz hepinizi
arıyorlar. Yoğun bakım yatağı
sayılarının hızla artırılması gerekli ve
yeterli uzman açığının da derhâl kapatılması
lazım.
Yeterli uzman açığı konusunda da…
Hekimler, birçok değişik alanlarda,
çalıştığı hastaneleri bıraktılar,
kaçtılar; onları tekrar kamu hastanelerine döndürmek için
yapacağınız en iyi şey kamucu sağlık hizmetlerini
yükseltmektir, kamucu sağlık hizmetine dönmektir.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
İrgil.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük'ün 59’uncu
maddesine göre yapılan gündem dışı konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep
eden milletvekillerine söz vereceğim.
Sayın Topal…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Hatay Milletvekili
Serkan Topal’ın, 6764 sayılı Kanun’un kabulüyle staj ve
tamamlayıcı eğitime devam eden öğrencilere de ücret
ödeneceğine ve kamu hastanelerinin belli oranda öğrenciyi staja kabul
etmeleri yönünde bir çalışma olup olmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
2016 öncesi, işletmelerde mesleki eğitim
gören çırak ve öğrencilere ücret ödenmekte iken staj ve
tamamlayıcı eğitime devam eden öğrencilere ücret ödenmesine
ilişkin bir düzenleme yoktu. 2/12/2016 tarihinde 6764 sayılı
Kanun kabul edilerek yürürlüğe girdi. Bundan böyle staj ve tamamlayıcı
eğitime devam eden öğrencilere de ücret ödenecek.
Hatay’da eğitim gören hemşirelik bölümü
öğrencileri staj yapacak hastane bulmakta güçlük çekiyorlar. Bu sorunun
çözümü için kamu hastanelerine belli oranda öğrenciyi zorunlu olarak staja
kabul etmeleri yönünde bir çalışmanız olacak mı?
Staj dönemlerini öğrencilerin kâbusu olmaktan
çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Kaplan Hürriyet…
2.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyet’in, Cumhuriyet Halk Partisinin adalet yürüyüşüne katılanlara
ve destek olanlara ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Yol, amaçtır; uğruna ölümlere gidilen, bir
an olsun tereddüt edilmeden yürünen, çıkan setlere rağmen
durmaksızın peşinde sürükleyendir. Bizim yolumuz adalet yoludur.
“Cumhuriyet”, “demokrasi”, “adalet” ve “özgürlük” terimlerinden rahatsız
olanları her adımımızda bir kez daha rahatsız etmeye
devam edeceğiz.
Bizim yanımızda, gemiciklerini suda
yüzdürenlere değil, gerçek adaleti sağlamak için kendini bu kutsal
yola adayanlara yer var. Bizim yanımızda, baba-oğul yürütenlere
değil, baba-oğul birlikte adalet için yürüyenlere destek var.
Bir destek de bugün İzmir’imizden bir
güneş gibi doğdu. İzmir’den yola çıkan tüm
vatandaşlarımıza selam olsun ve onlarla Kocaeli’de
buluşacağımız günü iple çekiyoruz.
Unutmayınız ki adaleti silah olarak
kullanırsanız bumerang gelir, bulur ve sizi vurur.
Son olarak, bazen bir ıslık bir diktatör
devirir diyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Arslan…
3.- Denizli Milletvekili Kazım
Arslan’ın, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet
yürüyüşünün halkın alkışları ve
katılımıyla devam ettiğine ve iktidarın ülkede
barışı, huzuru, kardeşliği yeniden tesis etmek
istiyorsa yargının üzerinden elini çekmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet
yürüyüşümüz halkın alkışları ve katılımıyla
devam ediyor. Sabahtan adalet için yürüyoruz, sonra da Genel Kurul
çalışmalarına katılıyoruz. Bu adalet
yürüyüşümüzden rahatsız olanlara ve “Adalet sokakta aranmaz.”
diyenlere sesleniyorum: İktidar olarak adaleti mahkemelerde
gerçekleştiremiyorsanız, yargıyı yürütmeye
bağımlı kılmışsanız, yargıyı
bağımlı hâle getirip taraflı kararlar verilmesine sebebiyet
veriyorsanız adalet, bırakın sokakları, her yerde
aranır. Ülkede barışı, huzuru, kardeşliği yeniden
tesis etmek istiyorsanız yargının üzerinden elinizi çekiniz,
yargıyı ve yargıçları
siyasallaştırmayınız; herkesi kucaklayacak, gerginliği
yok edecek, kardeşliği pekiştirecek politikaları
uygulayınız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Sibel Özdemir…
4.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemir’in, bazı ülkelerden 500'ü aşkın bilim
insanının ülkedeki akademik kıyıma dikkat çeken bir metin
imzaladıklarına ve CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun öncülüğündeki adalet yürüyüşünün
başta bilim insanları olmak üzere herkes için adaleti hâkim
kılacağına ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Almanya, Fransa, Amerika ve İngiltere gibi
ülkelerden 500'ü aşkın bilim insanı ülkemizdeki akademik
kıyıma dikkat çeken bir metni imzaladılar. Dünyadaki tüm
akademisyenlere çağrıda bulunan bilim insanları YÖK,
TÜBİTAK gibi kurumlarla ilişkileri askıya alma
çağrısında bulundular. Haksız yere ihraç edilen
akademisyenlerin işlerine geri dönmesi ve OHAL rejimi altında
gittikçe şiddetini artıran akademisyenlere yönelik
baskıların, haksızlıkların
sonlandırılması çağrısında
bulunmuşlardır. Uluslararası dünyada adalet, hukuk, demokrasi
değerlerinden hızla uzaklaşan ülkemizde akademisyenlerin,
gazetecilerin ve tüm haksızlığa uğrayanların, adalet
arayışında olanların sesi olan Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun
öncülüğünde üçüncü gününe giren adalet yürüyüşümüzde başta bilim
insanları olmak üzere herkes için adaleti hâkim kılacağız.
BAŞKAN – Sayın Çamak…
5.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, geçen
kış Mersin’in bazı köylerinde yağan kardan zarar gören
köylülerin kendilerine gerekli desteklerin sağlanmasını
istediklerine ve afetzedelerin sigortasının olmamasının
devletin zarara uğrayan insanlara yardım elini uzatmasına mâni
olmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz kış Mersin Arslanköy,
Kavaklıpınar, Yavca, Tırtar ve civar köylere yağan kar
bahçelere ve evlere büyük zarar vermiştir. O günlerde bizzat bölgeye
giderek incelemelerde bulunmuştum. Yöre insanı geçimini bu
bahçelerden elde ettiği ürünlerle sağlamaktadır. Tarım il
müdürlüğü hasar tespitini yapmış olup referandumdan önce
bazı mağdurlara devlet desteği sağlanmıştır.
Sigortasızlara ise hiçbir destek yapılmamıştır.
Afetzedelerin sigortasının olmaması devletin zarara uğrayan
insanlara yardım elini uzatmasına mâni olmamalı. Köylülerimiz
afetten zarar görenlerin hasarlarının telafi edilmesi ve gerekli
desteklerin ayrım yapılmaksızın sağlanmasını
istemektedir. Yetkilileri bu konuda göreve çağırıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Erkan Aydın…
6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ardındaki
binlerce yurttaşın haksızlığa uğrayanlar için,
demokrasi için adalet yürüyüşünün devam
ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Genel Başkanımız ve ardında
binlerce yurttaşımızın tüm insanlarımız için, tüm
masumlar için, gözü yaşlı analar babalar için,
haksızlığa uğrayanlar için, demokrasi için
başlattığı “Adalet Yürüyüşü” devam ediyor.
Birileri “Sokağa çıktılar.” diyor,
“Hızlı trenle, tramvayla gitsinler.” diyor. Onların da
zihniyetinin, bakış açısının bir göstergesi. Ancak biz
otobanlara dolduk taştık ve hep birlikte aynı türküyü
söylüyoruz:
“Okulda defterime, sırama, ağaçlara
yazarım adını,
Okunmuş yapraklara, bembeyaz sayfalara
yazarım adını,
Tarlalara ve ufka, kuşların kanadına,
gölgede değirmene yazarım,
Uyanmış patikaya, serilip giden yola,
hınca hınç meydanlara yazarım adını ey özgürlük!”
diyoruz.
BAŞKAN – Sayın İmran
Kılıç...
7.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıç’ın, bütün varlıkların daha
yaratılıştan çok büyük bir değere sahip olduğuna,
dünyanın ve onda olan her şeyin insanların emrine bir emanet olduğuna
ve onları korumak, geliştirmek, yeşertmek gerektiğine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
“En küçüğünden en büyüğüne kadar evrendeki
bütün varlıkların, fiziki kıymetinin ötesinde manevi bir
değeri vardır; hepsi Allah’ı tespih eder, secde ve niyazda
bulunurlar.” buyuran Kur’an, bitkilerin, hayvanların ve her şeyin
ruhsuz, duygusuz, cansız ve amaçsız varlıklar
olmadığını hatırlatır, bir denge, düzen ve
amaçları olduğunu bildirir. Bütün varlıklar daha yaratılıştan
çok büyük bir değere sahiptir. Eğer yaratıcı,
varlığa, tarihe ve hayata müdahil değilse ve şu
yaşadığımız hayattan sonra bir başka hayat yoksa,
ahlaklı, dürüst ve erdemli olmanın anlamı nedir? “Görenedir
görene, köre nedir köre ne?” “Bu dünya yaptıklarımızın
yankılanıp yine bize döneceği bir dağdır.” diyor
Mevlâna. Dünyamız ve onda olan her bir şeyi insanların emrine
bir emanettir, koruyalım, geliştirelim, yeşertelim,
çölleştirmeyelim.
BAŞKAN – Sayın Akyıldız...
8.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldız’ın, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet yürüyüşünün devam ettiğine ve bu adalet yürüyüşünün ülkedeki mazlumlara ve
mağdurlara olduğu kadar ülkenin geleceğinden kaygı ve
endişe duyan bütün yurttaşlara da umut ışığı
olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, iki gün önce
Kıymetli Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu “Adalet
Yürüyüşü”müz devam ediyor. Ben de biraz önce yürüyüşten geldim ve
Meclisteki adalet nöbetimize devam ediyoruz.
Bu adalet yürüyüşümüz ülkemizdeki mazlumlara ve
mağdurlara olduğu kadar ülkemizin geleceğinden kaygı ve
endişe duyan bütün yurttaşlarımıza da umut
ışığı olmuştur. Tamamen siyasetin emrine, daha
doğrusu tek adamın emrine giren yargının, sarayın
değil milletin yargısı olarak tarafsız ve
bağımsız olması için yürüyoruz. Ülkemizde mevcut
iktidarın ve bu zihniyetin sayesinde kaybolan adaleti arıyoruz, bunun
için yürüyoruz ve şunu bir kez daha hatırlatıyorum:
Unutmayın ki bu adalet sadece bizler için değil, sizler için de, bu
ülkedeki herkes için de gereklidir diye sizlere de hatırlatıyor,
teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın İrgil…
9.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, Millî
Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunun gelecek
öğretim yılında ortaöğretim kurumlarındaki haftalık
ders saati çizelgesinde yaptığı değişikliklere ilişkin açıklaması
CEYHUN İRGİL
(Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Millî Eğitim
Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu, önümüzdeki öğretim
yılında ortaöğretim kurumlarındaki haftalık ders saati
çizelgesinde değişikliğe gitti. Tüm sınıflarda
biyoloji dersini üç saatten iki saate düşürdü. Yıllardır bir
saat uygulanan din kültürü ve ahlak bilgisi dersini de iki saate
çıkardı. Millî Eğitim Bakanlığı bu
değişiklik kararıyla eğitimde bilimi öncelemediğini
bir kez daha göstermiş oldu. Şaşırdık mı?
Şaşırmadık.
Yine, çizelgelere
bakıldığında inkılap tarihi ve Atatürkçülük dersinin
11’inci sınıftan 12’nci sınıfa
kaydırıldığını görüyoruz. Yükseköğretime
geçiş sınavlarına hazırlanan ve okul devamları az olan
12’nci sınıf öğrencilerine neredeyse “Atatürk devrimlerini
öğrenmeyin.” denmektedir. Haftalık ders saatinde yapılan bu ince
değişikliklerle kaliteli eğitim amacından ziyade siyasi bir
karara imza atılmıştır.
BAŞKAN – Sayın
Üstündağ…
10.- Muğla Milletvekili Akın Üstündağ’ın,
Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi Kemal Koç’un sosyal medyada
yaptığı bir paylaşımına ve açıkça siyaset
yapan bu tür hâkimlere karşı Bakanlığın bir
yaptırımı olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
AKIN ÜSTÜNDAĞ
(Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Milas 2. Asliye Hukuk
Mahkemesi Hâkimi Kemal Koç, sosyal medya paylaşımında aynen
şöyle diyor: “Okullardaki Kemalizm ne zaman kalkıyor?” Bu
düşünce, son zamanlarda, devletimizi kuran ve büyük
kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk ve onun kurduğu sistem
aleyhine yapılan kara propagandanın en son geldiği
aşamadır. Özellikle bir yargı mensubunun bu şekilde bir
düşünce açıklaması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu
düşünceye Adalet Bakanlığı katılıyor mu, Hükûmet
katılıyor mu? Atatürk aleyhine ve eğitim sistemimize
yapılan bu haksız saldırıya karşı, bu hâkime
karşı bir soruşturma açılmış mıdır?
Hâkim eğitimi yapılırken Atatürk ve onun kurduğu cumhuriyet
aleyhine bir eğitim mi verilmektedir? Resmen ve açık olarak siyaset
yapan bu tür hâkimlere karşı Bakanlığınızın
bir yaptırımı var mı diye Adalet Bakanımıza
soruyorum.
BAŞKAN – Sayın
Behçet Yıldırım…
11.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırım’ın, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın
açlık grevlerinin 101’inci günü olduğuna,
sağlıklarının her geçen gün tehlikeli bir hâl
aldığına ve bu konuda yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.
Nuriye Gülmen ve Semih
Özakça, 675 ve 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerle
işlerinden ihraç edilmiş ve işlerine iade talebiyle önce yüz
yirmi gün boyunca Yüksel Caddesi’nde protesto yapmış, ardından
da açlık grevine başlamışlardır. Bu 2 akademisyenin
açlık grevlerinin 101’inci günü. Haksız yere ihraç edilen
hocalarımızın sağlığı her geçen gün
tehlikeli bir hâl alıyor. Biz, kamuoyunu oyalamak için halka
yaptığınız zulüm görülmesin diye terörist ilan
ettiğiniz bu 2 aydınımızın hiçbir suçlarının
olmadığından eminiz. Şu anda Nuriye yürüyemiyor, hukuksuz
bir şekilde aldığınız kalemi artık
tutamıyor. Ankara Tabip Odasının Nuriye Gülmen ve Semih
Özakça’yı muayene etmelerine Adalet Bakanlığı izin vermedi.
Bu aralar bir şey yapılmazsa kalıcı hasarlara maruz
kalabilirler, hatta ölümler bile olabilir. Bu konuda, Sağlık
Bakanlığını, Adalet Bakanlığını,
kısaca Hükûmeti, Parlamentonun Sağlık Komisyonunu, Tabipler
Odasını göreve davet ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Burcu Köksal…
12.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksal’ın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun
başlatmış olduğu adalet yürüyüşüyle ilgili bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
– Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun
önderliğinde başlatmış olduğumuz “Adalet
Yürüyüşü”yle ilgili Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ, Genel
Başkanımızı bağımsız ve tarafsız Türk
yargısına iftira atmakla, hâkim ve savcıları hedef yapmakla
suçladı. Kendisine soruyorum: 15 Temmuzdan bu yana yaklaşık 4
bin hâkim, savcının ihraç edildiği, geçtiğimiz haftalarda
açıklanan mülakat sonuçlarına göre işe alınan 900 hâkim,
savcının 800’ünün AKP’li olduğu, milletvekilimiz Enis
Berberoğlu’na tutuklama ve mahkûmiyet kararı veren hâkimin Rabia
işareti yapan bir şahısla AKP grup başkan vekilinin
resminin olduğu bir masada fotoğraf çektirdiği, neredeyse AKP’li
referans bulanların tahliye edildiği yargı için nasıl
“tarafsız ve bağımsız yargı” ifadesini kullanabiliyor?
BAŞKAN – Sayın
Gündoğdu…
13.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdu’nun, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun adaletin gerçek bir adalet olabilmesi için
başlatmış olduğu yürüyüşe destek veren halka
teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Adaletin gerçek bir adalet olabilmesi için Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun
başlatmış olduğu yürüyüşe ilk günden itibaren yol
boyunca destek veren ve 3’üncü gününde de bu desteğini hiçbir zaman
esirgemeyen tüm halkımıza Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altından bir kez daha teşekkür ediyorum.
Ve insanlık için adalet, demokrasi için adalet,
özgürlükler için adalet, aydınlık yarınlar için adalet,
geleceğimiz olan çocuklarımız için adalet ve güzel ülkem Türkiye'm
için bir kez daha adalet diyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Gökdağ…
14.- Gaziantep Milletvekili Mehmet
Gökdağ’ın, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet yürüyüşünün devam ettiğine ve bu
yürüyüşün 80 milyonun adaleti, özgürlüğü, barış ve
kardeşliği için olduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlu’nun başlattığı adalet için
büyük yürüyüş devam ediyor. Büyük Önder Atatürk adalet konusunda aynen
şöyle söylüyor: “Memleket ve millet işlerinde, adalet işlerinde
duygulara, hatır ve dostluğa göre hareket edilemez. Bir ülkede adalet
yoksa o ülkede anarşiden başka bir şey yoktur, orada ‘hükûmet’
denen nesne de yoktur, aslında orada hiçbir şey yoktur. O hâlde
dünyada bir hak vardır, hak ve adalet behemehâl kuvvetin -yani iktidar
gücünün- üstündedir.”
Değerli arkadaşlar, ülkede yaşanan
adaletsizliklere karşı olan bu yürüyüş, 80 milyonun adaleti
için, 80 milyonun özgürlüğü için, 80 milyonun barış ve
kardeşliği içindir. Unutulmasın ki adalet bir gün herkese gerek
olur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Ahrazoğlu…
15.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu’nun, çiftçilerin Tahtaköprü Barajı’nın yükseltilmesi
işleminin ne zaman bitirileceği konusunda bir açıklama
beklediklerine ilişkin açıklaması
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) –
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Hatay yerel basınında, Orman ve Su
İşleri Bakanımızın Tahtaköprü Barajı’nın
yükseltilmesiyle ilgili kamulaştırma işlemlerinin başladığını
belirttiği belirtilmiştir. Barajın yükseltilmesiyle ilgili, 346
bin dekar arazinin sulanacağı bilinmektedir. Ancak, on beş
yıllık AKP iktidarları döneminde, her seçim döneminde, her zaman
bu konu gündeme getirilmektedir. Çiftçilerimiz bu baraj yükselmesinin ne zaman
biteceğini merak etmektedir. Bu konuda da Sayın
Bakanımızdan bir açıklama bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Ahrazoğlu.
Şimdi sayın grup başkan vekillerine
söz vereceğim.
İlk söz Erkan Akçay’ın.
Buyurunuz Sayın Erkan Akçay.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın,
Manisa’da yemekten zehirlenen askerlere acil şifalar dilediğine ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu konunun yakın takipçisi
olacaklarına, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in
vefatının 2’nci yıl dönümüne ve 17 Haziran Dünya Çölleşme
ve Kuraklıkla Mücadele Günü’ne ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Manisa’da Seyfettin Çalbatur Kışlası
Birinci Piyade Er Eğitim Tugayında dün akşam, yine, maalesef, 69
askerimiz yemekten zehirlenmiştir. Daha önce, 23 Mayısta Manisa
merkezde, 27 Mayısta da Kırkağaç ilçemizde toplam 1.116 asker
zehirlenmişti. Askerlerimizin tedavisi hâlen devam etmektedir. Bir ay
içerisinde meydana gelen bu üçüncü vakayı münferit bir vaka olarak ele
almamız mümkün değildir. Bu hadiseleri basit bir netice olarak
göremeyiz. Yine, 11 Haziranda Diyarbakır’da da benzer bir hadise
yaşanmış, 39 askerimiz zehirlenmişti. Artık yeter, bu
kadar rezalet olmaz diyoruz. Askerlerimizin yemeklerinden
kaynaklandığı ortaya çıkan ve ifade edilen zehirlenme
vakalarının enine boyuna değerlendirilmesi,
araştırılması ve soruşturulması gerekir. Bu
vesileyle askerlerimize geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak da bu konunun yakından takipçisi
olacağımızı ifade ediyorum.
Bugün, Türk siyaset ve devlet hayatının
duayen isimlerinden 9’uncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in
vefatının yıl dönümüdür. Süleyman Demirel kırk
yılı aşan siyaset hayatında Türkiye'de demokrasinin
gelişmesine önemli katkılar yapmıştır. Siyasi
hayatında millî iradeyi esas almıştır. Öte yandan, Süleyman
Demirel’in ülkemizin gelişmesine ve kalkınma mücadelesine büyük
hizmet ve katkıları olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Türk milleti, arkasında
bıraktığı onca eser ve hatırayla Demirel’i her zaman
şükran ve saygıyla anacaktır. Bu vesileyle Süleyman Demirel’i
bir kez daha rahmet, şükran ve saygıyla anıyoruz.
Bugün Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla
Mücadele Günü’dür. Birleşmiş Milletler her yıl farklı
sloganlarla çölleşme tehlikesine dikkat çekmektedir. Bu yılın
sloganı “Toprağımız, evimiz, geleceğimiz.”dir. Toprak
olmadan bitki olmaz, ziraat olmaz, canlı olmaz, insan olmaz. Toprak
yeniden üretemeyeceğimiz ve satın alamayacağımız bir
yaşam alanıdır. Türkiye'de her yıl ortalama 743 milyon ton
toprak erozyonla taşınıyor. Yine ülkemizde tarım arazileri
her geçen yıl azalıyor; 2002 yılında 26,6 milyon hektar
olan tarım alanımız 2016 yılında 23,7 milyon hektara
düşmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Çölleşme ve
kuraklık Türkiye'nin en önemli çevre sorunlarından biridir. Gelecekte
gıda güvenliğinin sağlanması, bugünden toprak ve su
kaynaklarının korunmasıyla mümkündür. Gelecek nesillere susuzluk
ve çölleşme endişesi olmayan bir Türkiye bırakmak en önemli
vazifelerimizden biridir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Sayın Erol Dora’ya söz veriyorum.
Buyurunuz Sayın Dora.
17.- Mardin Milletvekili Erol Dora’nın,
demokratik siyasetin daha fazla örselenmemesi ve ülkenin itibarının
daha fazla zedelenmemesi için Anayasa Mahkemesini göreve
çağırdığına, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın
açlık grevlerinde 101’inci gün olduğuna ve açlık grevi yapma
nedeninin ortadan kaldırılması için Hükûmeti göreve ve
sorumluluğa davet ettiğine ilişkin
açıklaması
EROL DORA (Mardin) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bugün itibarıyla, eş
başkanlarımız ve milletvekillerimiz tutuklu
bulunmaktadırlar; aynı zamanda, CHP Milletvekili Enis Berberoğlu
da iki gün önce tutuklanmış bulunmaktadır. Bu durum,
Anayasa’mızın 83’üncü maddesine, Anayasa Mahkemesinin Balbay ve
diğer milletvekilleri hakkındaki içtihadına, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’ne açıkça aykırılık
teşkil etmektedir. Bu durum, halkın iradesine ve demokratik siyasete
vurulmuş bir darbedir. Demokratik siyasetin daha fazla örselenmemesi ve
ülkemizin itibarının daha fazla zedelenmemesi için Anayasa
Mahkemesini bir kez daha göreve çağırıyorum.
Ayrıca, dün itibarıyla Nuriye Gülmen ve
Semih Özakça’nın görevlerine iade için başlatmış
oldukları açlık grevinin 100’üncü günüydü. Ülkenin
sanatçıları, aydınları ve siyasetçileri bu 2 insana kulak
verilmesi gerektiğini belirtirken Hükûmetin sessiz kalması kabul
edilebilir değildir.
Ayrıca, uzmanlar, bu gibi açlık
grevlerinde 90’ıncı gün geride kaldıktan sonra artık günler
değil, saatlerin bile insan bedeni ve beyninde kalıcı hasar
kalmaması için önemli olduğunu belirtmektedirler.
Bu sebeple, Hükûmetin, bir an önce, bu 2
insanımızın açlık grevine başlama gerekçeli olan
işlerine iadesini sağlaması ve bu 2 eğitim emekçisinin
açlık grevi yapma nedeninin ortadan kaldırılması için insan
hakları, evrensel değerler, vicdan, devlet olma sorumluluğu
adına bir kez daha Hükûmeti görev ve sorumluluğa davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.
Sayın Özel…
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 17 Haziran
9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının 2’nci
yıl dönümüne, Manisa’da askerlerin yemekten zehirlenmeleri olayına,
milletvekillerinin yok sayılmalarına ilişkin Başkanlık
Divanı kararına ve bu konuyla ilgili iki farklı karar metni
olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bugün Meclisin kapalı olabileceği
ihtimalini düşünerek Isparta Milletvekilimiz İrfan Bakır iki gün
önce, 9’uncu Cumhurbaşkanımız rahmetli Süleyman Demirel’i,
doğumundan yaptığı hizmetlere,
Cumhurbaşkanlığı dönemine ve ölümüne kadar
hatırası önünde saygıyla eğilen, hem Isparta’yı hem de
Süleyman Demirel’in ailesini selamlayan bir konuşma
yapmıştı. O konuşmayı grubumuz olarak bugün tekrar
ettiğimizi ifade ediyor, kendisini bir kez daha rahmetle anıyoruz.
Manisa’da bir ayda 4’üncü kez… Bazı basın
organlarına “2” diye yansıdı, bazılarında “3” diye
yansıdı ama Manisa Doğu Kışla, Batı
Kışla, Kırkağaç’tan sonra, dün yine Manisa 1’inci Piyade
Eğitim Tugay Komutanlığında, Batı Kışlada
bir zehirlenme olayı daha oldu. Maalesef, Sayın Vali
yaptığı açıklamada “Zehirlenme belirtilerine
rastlanmadı.” diye yine erken bir değerlendirmede bulundu ama ilk
zehirlenmenin askerlerden alınan örneklerinde salmonella üredi. Yani
askerlerimize ölü hindi eti, kesimden önce ölmüş hindi etinin
yedirildiğine ilişkin çok kuvvetli kanıtlar var. Meclise bu
konuda araştırma önergesi sunmuştuk imzacılarından
birinin de benim olduğum ve Manisa Milletvekili Sayın Mazlum Nurlu
söz alıp konuşmuştu ancak maalesef, iktidar partisi
oylarıyla reddedilmişti.
Meclis tarihi önemli gördüğümüz
araştırma komisyonlarının kurulmamasından sonra
yaşanan büyük acıları, büyük faciaları yaşadı.
Adalet ve Kalkınma Partisini bu konuya kulaklarını, gözlerini
kapamamaya; bu konunun hem Meclis eliyle hem de devletin tüm denetim
olanaklarıyla üzerine gitmeye ve sebeplerini gerçekten tespit etmeye bir
kez daha davet ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
önümüzdeki dakikalarda, saatlerde fırsat oldukça detaylarıyla gündeme
getirmek istediğim önemli bir konuyla karşı
karşıyayız. Bu Mecliste yaşanmaması gereken
şeyler var. İktidar partisinden sahte oy pusulası veren 7
milletvekili Meclisin itibarını ne kadar sıkıntıya
sokmuştu. Ama şimdi bizlerin yürüyüşte olduğu, Cumhuriyet
Halk Partisinden hiçbir Başkanlık Divanı üyesinin
katılmadığı bir toplantıda bir karar
alınıyor. Karar, yürüyüşe katılan milletvekillerini burada
“yok” yazıp o yürüyüşün direncini kırmaya yönelik; belki
başka amaçları da var. Karar vahim. İçerikle ilgili
konuşacağız ama daha vahim olanı, bu konuyu
araştırmak için istediğimizde 15 Haziran 2017/40
sayılı karar numarasıyla bize Karar verildi. 2 tane karar var
elimizde Sayın Başkanım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu kararların 4’üncü
maddeleri dışında bütün maddeler bire bir aynı, ilk
sayfadaki paraflar aynı, orijinal kararda ilk sayfa ile ikinci sayfadaki
paraflar aynı ama daha sonra, bugün Meclisten iletilen kararda
“oylamalardan herhangi birine” ifadesi “hiçbirine” olarak
değiştirilmiş durumda. Bu, evrakta sahtecilik. Meclis
Başkanlık Divanının aldığı 2 kararda bir
kelime değiştirerek ve ilk sayfa ile ikinci sayfa arasındaki
paraflar üzerinden şu anda işleme sokulan kararda tahrifat
yapıldığı anlaşılıyor, evrakta sahtecilik
yapıldığı anlaşılıyor. Bu konuyu gündeme
getirmeye devam edeceğiz, içeriği yönünden de tartışacağız
ama sizin tarafınızdan da konunun irdelenerek bu evrakta
sahteciliğin hem siyasi hem idari sorumlularının ortaya
çıkarılması lazım, bunu konuşmamız lazım.
Saygılar sunuyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
ZİYA PİR (Diyarbakır) – Dünkü
kararlar geçersiz o zaman.
BAŞKAN – Sayın Bostancı…
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel’in vefatının 2’nci yıl dönümüne, 17 Haziran Dünya
Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’ne, Londra’da bir sosyal konutta
çıkan yangına ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
Başkanlık Divanı kararıyla ilgili iddialarına ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan, teşekkürler.
Cumhuriyetimizin 9’uncu Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel’i vefatının 2’nci yılında rahmetle
anıyoruz.
Birleşmiş Milletler, 1995’ten beri
Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü olarak 17 Haziranı
anıyor, son derece önemli bir konu. Küresel iklim
değişikliği neticesinde dünyada tarımın,
verimliliğin, bereketin alanlarında geleceğimizi tehdit edici
gelişmeler yaşanıyor. Su yokluğu, kuraklık ve
tarımsal üretimdeki gerileme sadece açlık gibi dramatik sonuçlara yol
açmaz, aynı zamanda gelecekteki uluslararası gerilimlerin ve yeni
emperyal siyasetlerin de temel hususlarından, temel temalarından,
konularından biri hâline gelir. O bakımdan, bu meselenin sadece bir
tarım meselesi olmadığı, sadece bir kuraklık meselesi
olmadığı hususunu altını çizerek ifade etmek isterim.
Londra’daki yangında, bir sosyal konutlardan
müteşekkil apartmanda -daha henüz kaç kişinin yandığı
bile belli değil- şu ana kadar tespitler çerçevesinde 30’un üzerinde
insanın yandığı, hayatını kaybettiği
bilgileri geldi birkaç gündür, medyaya intikal ediyor. Çok dramatik bir olay.
Sonrasında yaşanan olaylar da aslında dramatik. Burayı
dikkatle takip ediyoruz; daha çok Sudanlı, Eritreli yani üçüncü dünya
ülkesi insanlarının yaşadığı bir sosyal konutta
olması ve ilgisizlik büyük soru işaretleri oluşturuyor. Orada
hayatlarını kaybedenlere, elbette, inançlarına göre rahmet ya da
toprağı bol olsun temennilerimi beyan ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Özgür Özel’in ifade ettiği konu
muhakkak incelenecektir ama daha ne olduğu anlaşılmadan hemen
“sahtecilik” filan gibi hüküm vermeyi de doğru
bulmadığımı ifade etmek isterim.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Çok açık.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yani baksın
Başkanlık Divanı, ne olduğuna ilişkin
değerlendirmeyi yapsın. Sonuçta, Sayın Özel bir
değerlendirmede bulunabilir, orada farklı ifadelerin olduğunu
söyleyebilir ama sahtecilik iddiasını çok yanlış
bulduğumu belirtmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Akçay, buyurunuz.
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın,
Başkanlık Divanı kararıyla ilgili tereddüdün
açıklığa kavuşturulmasında fayda olduğuna ve
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a annesinin vefatı nedeniyle
başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, bu 15 Haziran 2017 tarihli ve 40
sayılı Başkanlık Divanı kararında bu dikkat
çekici durumun Başkanlık Divanı tarafından yeniden
değerlendirilerek bu tereddüdün açıklığa
kavuşturulmasında fayda görüyoruz.
Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi Artvin
Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan’ın annesinin
vefatını da üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhumeye
Allah’tan rahmet, Sayın Uğur Bayraktutan ve ailesine başsağlığı
ve sabır diliyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Özel, buyurun, mikrofonunuzu
açıyorum.
21.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
Başkanlık Divanı kararı fotokopilerini diğer partilere
de ileteceğine ve Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a taziye
dileklerini iletenlere teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
öncelikle ben diğer muhalefet partilerine de elimde bulunan fotokopileri
ilettim ve bu sahtecilik... İçerik ayrı bir tartışma ama
resmî bir evrakta sahtecilik yapıldığının açıkça
ortada olduğu bir evrakın varlığı ayrı bir
tartışma. Ben, iktidar partisi buna saiktir diye düşündüm.
Şimdi Naci Bey’e de ileteceğim.
Ayrıca, Sayın Grup Başkan Vekiline,
MHP Grubuna Sayın Bayraktutan’a diledikleri taziye için teşekkür
ederiz. Dün de taziye dilekleri grubumuza iletilmişti. Bugün öğle
saatlerinde kendisiyle bir kez daha konuştum, o da
şükranlarını ve bu iyi dileklerden dolayı
teşekkürlerini iletiyor.
Sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nın, 17 Haziran 2015’te vefat eden 9’uncu
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i rahmetle andığına,
Başkanlık Divanının milletvekillerinin yok
sayılmalarıyla ilgili iki farklı kararının kendisine
ulaştığına, gün içerisinde yapılan yoklamaların
hiçbirisinde olmaz ise o milletvekilinin yok sayılacağına
ilişkin kararla İç Tüzük’te bir değişiklik
yapılmış olduğuna ve Başkanlık
Divanının böyle bir yetkisi olmadığına, yıllardan
beri süzülerek gelen uygulamaları bir Başkanlık Divanı
kararıyla imkânsız hâle getirmenin doğru
olmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bugün
9’uncu Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in ölüm
yıl dönümü.
Sayın Demirel, memleketimize bürokrat olarak,
Başbakan olarak, siyasi parti genel başkanı olarak ve nihayet
Cumhurbaşkanı olarak önemli hizmetlerde bulunmuş bir
şahsiyettir. Sayın Süleyman Demirel’i ölüm yıl dönümünde
rahmetle anıyorum, Allah’tan rahmet diliyorum.
Sayın Özgür Özel’in dile getirdiği konuyla
ilgili bir açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum: Dün, anılan konu
bir basın organında yer aldı ve ben, bunu, gazetede yer alan bu
haberi okuduktan sonra söz konusu kararın bir örneğini istedim. Bana
gelen örnekte, Genel Kurulda yapılan yoklamalardan herhangi birine katılmayan
milletvekilinin o birleşimde yok sayılacağı yönünde bir
karar vardı fakat bugün bana, daha sonra, Sayın Özel’in sözünü
ettiği ikinci karar geldi. Orada da Genel Kurulda yapılan
yoklamalarda -müşahedeyle yapılan yoklama dâhil- sadece bir tanesine
katılmış olsa dahi o milletvekilinin o günkü birleşimde
varsayılacağı yönünde bir karar olduğunu gördüm. Nedenini
Kanunlar ve Kararlar Başkanı arkadaşımıza sordum. Bu
konunun Başkanlık Divanında tartışıldığını
ve kararın bugün ulaştırılan -Sayın Özel size de
ulaşan- yönde alındığını ifade etti. Önceki günkü
Başkanlık Divanına ben katılmadığım için
oradaki tartışmaları bilemiyorum tabii ki. Burada gerçek, sözünü
ettiğiniz yönde bir tereddüt olduğunu görüyorum. Bunu tabii ki
tutanaklara bakarak netleştirmek gerekir ama şu anda Kanunlar
Kararlar Başkanlığının bana verdiği kararı
esas alarak bir değerlendirme, bu karar üzerine bir değerlendirme
yapmak istiyorum, görüşümü ifade etmek istiyorum sayın
milletvekilleri.
Anayasa’mızın 96’ncı maddesi
toplantı yeter sayısı ve karar yeter sayısına
ilişkin hükümleri içermektedir. Temel kural Anayasa’mızda yer
almaktadır. 550 milletvekili esas alındığında
toplantı yeter sayısı 184 milletvekilinden oluşur, karar
yeter sayısı ise 139 milletvekilinden oluşur. İç
Tüzük’ümüzün 57’nci maddesi yoklamaya ilişkin hükümleri içerir. İç
Tüzük’ün 57’nci maddesinin birinci fıkrasına göre “Başkan
birleşimi açtıktan sonra tereddüde düşerse yoklama yapar.”
Tereddüde düşmüyorsa “Toplantı yeter sayısı vardır.”
diyerek Başkan birleşimi açar. Buna “müşahede” yani gözlem
usulüyle yoklama diyoruz. Burada bu yöntemle yoklama yapıldıktan
sonra, Genel Kurul açıldıktan sonra Genel Kurulda o anda kim
vardı kim yoktu, bunun değerlendirmesi yapılmaz, bunun tespiti
de mümkün değildir. 57’nci maddenin ikinci fıkrasına göre
görüşmeler sırasında işaretle oylamaya geçilirken en az
yirmi milletvekili ayağa kalkmak suretiyle yoklama
yapılmasını talep edebilir. Bunu da sık sık Genel
Kurulumuz görmektedir.
Şimdi, Başkanlık Divanı
kararı hangi yönden önemlidir? Başkanlık Divanı
kararı, İç Tüzük’ün 57’nci maddesinin birinci fıkrasında
değişiklik yapmaktadır aslında çünkü 57’nci maddenin
birinci fıkrası diyor ki: “Başkan birleşimi açtıktan
sonra tereddüde düşerse yoklama yapar.” Tereddüt yok ise, birleşimi
açıyor ise bütün milletvekilleri var sayılır.
Başkanlık Divanı kararı diyor ki: “Müşahedeyle
yapılan yoklama dâhil, o gün içerisinde yapılan yoklamaların
hiçbirisinde olmaz ise -müşahedeyle yapılan yoklamanın tespiti
mümkün değil aslında- o milletvekili yok sayılacaktır.” Bu,
müşahedeyle yapılan yoklamanın yürürlükten
kaldırılmasıdır. Başkanlık Divanının
buna yetkisi yoktur sayın milletvekilleri. Böyle bir kararı
Başkanlık Divanı almış olabilir ama karar hukuksuzdur.
Bu nerede önem arz ediyor? Anayasa’nın 84’üncü
maddesinin son fıkrasının uygulamasında önem arz ediyor.
“Bir ay içerisinde mazeretsiz ya da izinsiz olarak 5 birleşime
katılmayan milletvekilinin milletvekilliği sona erer.” Bu şuna
yol açar: Siyasi parti grupları birbirine tuzak kurarlar.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük
kurallarında aksaklıklar olabilir, yeni bir iç tüzük ihtiyacı
tartışılabilir, konuşulabilir, bunlar ayrı konular ama
yoklama gibi, karar yeter sayısı gibi yılların içinden
süzülerek gelen bir uygulamayı bir Başkanlık Divanı
kararıyla imkânsız hâle getirmenin doğru
olmadığını düşünüyorum. Esasen bu, doğrudan
doğruya Anayasa’nın 84’üncü maddesinin son fıkrasına da
aykırıdır.
“Bir ay içerisinde 5 birleşime katılmayan
milletvekili” diyor. Müşahedeyle Genel Kurul açıldığı
anda milletvekilleri Genel Kurulda vardır. Nerede yoktur milletvekili?
Oturumlarda yoktur. Biliyorsunuz, birleşim bir toplantının
tamamını kapsıyor, iki ara arasında geçen süreye de
“oturum” diyoruz. Milletvekili oturumda olmayabilir ama birleşimde var,
Genel Kurul açılırken “Toplantı yeter sayısı
vardır.” denildiği anda milletvekili birleşimde var kabul
edilerek birleşim açılmıştır. Dikkat ederseniz Meclis
başkan vekilleri daima açılışta birleşimi açarlar, ara
verirken birleşime arar verirler; daha sonra, aradan sonra açarken oturumu
açarlar, birleşimi açmazlar.
Evet, görüşlerimi böylece sizlerle
paylaşmış oldum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
çok kısa bir söz rica edecektim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel,
açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
Başkanlık Divanı kararının içeriği
dışında şeklî olarak da sorunlu olduğuna ve
paraflı nüshalar arasında farklılık olmasının
evrakta sahtecilik anlamına geldiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
sizin hem grup başkan vekilliğinden hem Meclis Başkan
Vekilliğinden deneyimlerinizle yapmış olduğunuz İç
Tüzük ve Anayasa yorumlarına aynen katılıyorum. Ama
içeriğin dışında bir sorunumuz var, o da şu: Biraz
önce Meclis, Kanunlar Kararlar kararın ikinci hâldeki gibi olduğunu
söylüyor. Elimizde alınan kararla ilgili -şuradan takip
edilebileceği gibi- paraflı nüshalar var. İlk sayfa ile ikinci
sayfanın paraflarının bire bir tuttuğu karar, basına
yansıyan karar; oysa bugün “Doğrusu budur.” diye bürokrasinin bize
telkin ettiği kararda ilk sayfadaki paraflar var, ikinci sayfada bir
kişinin parafı var. Benim “sahtecilik” dediğim içerik
dışı da, içerikte -aynen dediklerinize katılıyorum- siyaseten
tartışacağımız çok şey var ama bu, evrakta
sahtecilik; bu, Meclise yakışmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu evrakta sahtecilik
kısmı ayrıca kovuşturulmalıdır.
Teşekkür ederim.
ZİYA PİR (Diyarbakır) – Tezkereler
geçersizdir, geçersiz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
Bu iddia ettiğiniz husus, ayrıca
değerlendirilmeye ihtiyaç duyan bir husustur; o konuda bir yorum
yapamayacağım.
Sayın Bostancı, buyurunuz.
23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın, bahsi geçen Başkanlık Divanı
kararının gruplarına gelmediğine ve Başkanlık
Divanının zaman zaman İç Tüzük’te olmayan kimi hususlara
ilişkin karar alabildiğine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Burada bahsedilen konu Başkanlık
Divanının aldığı söylenen bir kararıyla ilgili.
Bu kararın konuşulacağı ve
tartışılacağı yer muhakkak Başkanlık
Divanının kendisi ve esasen bütün siyasi partilerin de orada
temsilcileri var. Daha henüz ne olduğunu, nasıl bir karar
alındığını, bunun… Bizim grubumuza gelmedi mesela
böyle bir karar, bu konuda bir bilgimiz yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dün Mecliste karar okutuldu
okutuldu bazı maddeleri.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Şimdi,
hayır, Başkanlık Divanı zaman zaman -hepimizin takip
ettiği gibi- İç Tüzük’ün dışında da, İç Tüzük’te olmayan
kimi hususlara ilişkin toplanarak karar alabiliyor. Mesela, oturumlar
açıldığında 15 vekile birer dakika söz verilmesi meselesi
İç Tüzük’te olan bir karar değil. Başkanlık Divanı bu
şekilde yapılmasını uygun bularak ittifakla böyle bir
uygulama yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yani zaman
zaman…
BAŞKAN – Sayın Bostancı, sözünü
ettiğiniz uygulama Başkanlık Divanı kararı değil,
Türkiye Büyük Millet Meclisi başkan vekillerinin kendi aralarında varmış
olduğu mutabakattır. Esasen, bu tür uygulamalar Meclis başkan
vekilleri arasında varılan mutabakatla gerçekleştirilir. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin teamülü bu şekildedir ve teamüller bizim
parlamento hukukumuzun çok güçlü bir kaynağıdır. Burada
eğer bir değişiklik gerekiyorsa yine Meclis başkan
vekillerinin bir araya gelerek bu değişikliği
gerçekleştirmesinde bir yarar vardır.
Teşekkür ederim sayın Bostancı.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Eren Erdem ve 25
milletvekilinin, intihar vakalarının psikososyal, toplumsal ve
ekonomik nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/574)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde yeni yılla birlikte intihar
vakaları endişe verici düzeyde artış göstermiştir.
Psikososyal gelişim nedenleri bir yana, intiharın çeşitli
toplumsal ve ekonomik sebeplerinin de olduğu şüphe götürmeyen bir
gerçektir. En basit tanımıyla "bir insanın isteyerek
kendini öldürmesi” olarak literatürde tanımlanan intiharın son
aylarda artma nedenlerinin araştırılması ve acil
şekilde çeşitli önlemlerin alınması gerekmektedir.
Son bir ayda yaşanan sosyoekonomik intihar
girişimleri ve vakaları incelendiğinde, intihar gerekçesi olarak
salt bireysel psikolojik durumların etkisinden ziyade, toplumsal bazı
nedenlerden de söz edilmektedir. Yazılı ve sosyal medyada yer alan
bazı intihar haberleri bu anlamda dikkat çekicidir:
Kayseri'de 13 yaşındaki bir çocuk karne
almaya bir gün kala kendisini asarak intihar etti. Küçük çocuğun ders notlarının
kötü olduğu ve bu yüzden bunalıma girerek intihar ettiği
belirtildi.
Aydın'ın Efeler ilçesinde yüklenici
firmadan parasını alamayan taşeron firma ortağı,
üzerine benzin döküp kendini yaktı. Ambulans helikopterle Ankara'ya sevk
edilen şahıs, üç gün süren yaşam savaşını
kaybetti.
Üç ay önce askerden gelen ve özel güvenlikçi olmak
için bir kursa kayıt yaptıran 22 yaşındaki Aydın
Kirsiz'ın daha sonra "Bu hayattan yoruldum, kimseye yük olmak
istemiyorum." yazılı not bırakıp kendisini asarak
intihar ettiği belirtildi.
Karabük'ün Yenice ilçesinde 23 yaşındaki
Ercan Koz, para vermediği için tartıştığı
babası polis memuru 46 yaşındaki Recep Koz'u tabancayla öldürdü.
Kaçarken bindiği taksinin sürücüsünü de yaralayıp aracını
gasbeden, yolda aracına çarptığı başka bir sürücüyü de
yaralayan Ercan Koz Zonguldak'ta polisten kaçarken kaza yaptı.
Yakalanacağını anlayınca silahı başına
dayayıp ateşleyen Ercan Koz kaldırıldığı
hastanede yaşamını yitirdi.
Diyarbakır'ın Yenişehir ilçesinde
bulunan bir öğretmenin şubat atamalarında
atanamadığı için oturduğu evin 6’ncı katından
atlayarak intihar ettiği belirtildi. Olay dün saat 14.00 sularında
gerçekleşti ve 10 Şubat 2016 tarihinde yapılan 30 bin
kişilik atamada kendisine bir kadro çıkmadığı için
bunalıma giren öğretmen kendisini 6’ncı kattan
aşağıya attı.
21 Şubat tarihinde Kayseri Melikgazi'de lisede
okuyan 12'nci sınıf öğrencisi Cansel, öğretmeni Bayram
Ö.'nün tecavüzüne uğramış ve iki gün sonra yaşamına
son vermiştir.
Yukarıda belirtilen intihar girişimleri ve
vakalarının bir kısmı hâlâ
araştırılıyor olsa da haberlerde yer alan intihar
gerekçelerinin genel olarak parasızlık, ekonomik geçimsizlik,
bunalım, taciz, tecavüz gibi nedenler etrafında şekillenen, Türkiye'nin
daha çok içinde bulunduğu somut koşulların yansıması olduğu
anlaşılmaktadır. İntihar notlarında yer alan
"hayattan yoruldum”, “bıktım" gibi kelimelerle atanamayan
öğretmenlerin ve öğrencilerin güvencesizlikten kaynaklanan
işsizlik, geleceksizlik gibi kaygıları ve maddi nedenlerle kendi
hayatına son verme gibi durumlar Türkiye'nin içinde bulunduğu somut
koşullar hakkında da çeşitli bilgiler sunmaktadır.
Dolayısıyla, intiharın tek başına kişisel
psikolojik bir sorun olmaktan ziyade, kapitalizmin siyasal hâllerinin gündelik
yaşam deneyimlerine nüfuz etme şekliyle de ilişkili olduğu
görülmektedir.
Yaşanan tüm bu süreçler, intihar
vakalarının psikososyal ve ekonomik nedenlerini araştırma
zorunluluğu doğurmuştur. İntihar vakalarının
nedenlerinin araştırılması, intihara neden olan
sosyoekonomik nedenlerin belirlenmesi, toplumsal psikolojinin ve bireylerin
gündelik yaşam deneyimlerinin çeşitli politikalarla
iyileştirilmesi ve güvencesizliğe maruz kalan kişilerin
psikolojik olarak desteklenmesinin yollarının belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98'inci maddesi ve TBMM İçtüzüğü’nün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir araştırma komisyonu
kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Eren Erdem (İstanbul)
2) Kadim
Durmaz (Tokat)
3) Kazım
Arslan (Denizli)
4) Türabi
Kayan (Kırklareli)
5) Muharrem
Erkek (Çanakkale)
6) Mustafa
Hüsnü Bozkurt (Konya)
7) Mahmut
Tanal (İstanbul)
8) Ali
Akyıldız (Sivas)
9) Haydar
Akar (Kocaeli)
10) Tur
Yıldız Biçer (Manisa)
11) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
12) Tekin
Bingöl (Ankara)
13) Çetin
Arık (Kayseri)
14) Mustafa
Ali Balbay (İzmir)
15) Nihat
Yeşil (Ankara)
16) Gülay
Yedekci (İstanbul)
17) Ali
Haydar Hakverdi (Ankara)
18) Ali
Şeker (İstanbul)
19) Niyazi
Nefi Kara (Antalya)
20) Hüseyin
Yıldız (Aydın)
21) Ceyhun
İrgil (Bursa)
22) Tahsin
Tarhan (Kocaeli)
23) Didem Engin (İstanbul)
24) Orhan
Sarıbal (Bursa)
25) Kemal
Zeybek (Samsun)
26) Kadri Enis Berberoğlu (İstanbul)
2.- CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara'nın tüm ilçelerinde yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya bulunan akarsuları, dereleri ıslah
etmek için yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/575)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ankara kurak ve susuz bir bozkır kenti olarak
bilinse de su kaynaklarıyla zengin bir kenttir. Başkentin tam
ortasından geçen birçok dere ve çay sessizce ve gizlice akıp
gitmektedir çünkü hepsinin üzeri kapalıdır. Kavaklıdere,
Hoşdere, Dikmen Deresi, Bentderesi, İncesu Deresi, Bülbülderesi,
Bademlik Deresi, Kıbrıs Köyü Deresi, Hacıkadın Deresi,
İncesu Deresi, İncek Deresi, Çubuk Çayı, Hatip Çayı, Dikmen
Deresi, Bayındır Deresi, Kutlugün, Kepir, İğdeli, Macun,
Ergazi, Söğütlü, İmrahor, Çayyolu, Cevizlidere, Kirazlıdere
korunmayı, yer altından kurtarılmayı, ıslah edilmeyi
bekliyor.
Kırsal tabanlı göçlerle
yaşadığı hızlı nüfus artışı,
modern gecekondulaşmayı geçemeyen kentsel dönüşüm, çarpık
kentleşme, plansız gelişme, imar rantları, yanlış
yer seçim kararları ve betonlaşma neticesinde toprak ve yağmurun
arasına girilmiş, derelerin beslenmesi engellenmiştir. Giderek
kentin atıkları derelere verilince bu akarsular tümden imha edilerek
son altmış yılda şehir yüzyıllardır kendisine
hayat veren su kaynaklarını, toprağını, bağ ve
bahçelerini, temiz havasını, sayısız flora ve fauna
çeşitliliğini kaybetmiştir. Sonrasında kirlenen, kötü koku
yayan derelerin üstü örtülmek, gizlenmek çabasıyla bugünkü vahim tablo
oluşmuştur.
Bugün üzerinde bulvarların, metroların
bulunduğu Ankara dereleri aslında hâlen işlevseldir. Ancak
derelerin doğal akışının önlenmesi, su
yataklarının kapatılması pimi her an düşecek bir bomba
kadar tehlikelidir. Avrupa'da birçok şehir, su yataklarının
kenarlarına kurulmuşken bizde dere yataklarına kurulan
yerleşim yerlerinin sel, heyelan ve depremler için
taşıdığı büyük risk yıllardır uzmanlar için
derin endişe kaynağıdır.
Başkent derelerinin doğal yatakları
yer altına itildi, üzerleri kapatıldı, yaşarken mahkûm
edilen derelerin bir gün isyan ederek taşkınlarla, göçüklerle,
patlamalarla ihanetimize karşılık vermesinden korkmak gerekir.
Kolej metro durağındaki su basma olayı yatakları yer
altına itilmiş dereden dolayı olmuştur ya da zaman zaman
oluşup can kaybı bile yaratan göçükler de bundandır. Genelkurmay
civarında bir ölümlü göçük olmuştu ki, burada Sokullu ve Dikmen
Dereleri aşağılardan akar gider.
Ankara'nın yer altı sularını
yeniden özgürlükle buluşturmak zorundayız. Ankara'nın önemli yer
altı kaynaklarından biri olan İncek geniş bir kaya
tabakası içinde yer alıyor. Bu kaynağın
varlığını sürdürebilmesi yağışlarla
beslenmesine bağlıdır. Ancak İncek'teki bu kaya
tabakasının üzeri yanlış yoğun yapılaşma ve
betonla kaplandığından kaynak ve yağış irtibatı
kesilmiş olup su kaynağı kuruma sürecine girmiştir.
Ova Çayı, Kazan'da Sarayköy Dağyaka Kalkan
Yeri mevkisinde bulunan yağış alanı kuzeyden güneye
boylayan 1.550 metrekarelik havzayı kapsayan Mürted Ovası’nı
beslemektedir.
Kurtboğazı Barajı Ova Çayı
debisinin büyük bir kısmını depolamakta, bu su kapalı bir
hatla Ankara'ya içme suyu olarak ulaşmaktadır.
Ankara mücavir alan içinde nispeten temiz
kalmış olan akiferler alanında ASKİ tarafından
açılmış sondaj kuyuları sulama amaçlı olarak
işletilmektedir. Kazan-Ova Çayı akiferleri ASKİ tarafından
içme suyu sistemine de dâhil edilmiştir.
Bu bölge, geri dönüşüm sanayisine, galvaniz
sanayisinin acımasızlığına terk edilmiş
durumdadır. Gerekli önlemler alınmazsa, kısa bir süre sonra
toprak ve su kaynağı kirletilmiş ve Ankara halkının zehirlenme
süreci başlamış olacaktır.
Kazan, tarımı ve
hayvancılığı, yer altı ve yer üstü su yolları ve
su havzalarıyla başkentin organik beslenme ve temiz yaşam
alanı olarak E-5 Karayolu boyunca kurulan onlarca nükleer kirlilik
kaynağı tesislerden ve tehlikeli atık sanayinin tehlikelerinden
arınma girişimlerini hak eden bir ilçemizdir.
Ankara'nın tüm ilçelerinde yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya bulunan tüm akarsuları,
dereleri ıslah etmek üzere Anayasa'nın 98’inci ve TBMM
İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
Levent
Gök
Ankara
CHP
Grup Başkan Vekili
3.- HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken’in, AKP-IŞİD ilişkisinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/576)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
AKP Hükûmeti yetkililerinin
her defasında reddetmesine karşın IŞİD’le olan
ilişkilere dair sürekli olarak bilgi ve belgeler kamuoyuna
yansımakta, her yansıyan bilgi ve belgede AKP-IŞİD
ilişkisinin araştırılması daha fazla elzem hâle gelmektedir.
Bu kapsamda, AKP-IŞİD ilişkilerinin
araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98'inci,
İç Tüzük’ün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
İdris
Baluken
Diyarbakır
HDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
AKP Hükûmeti, Suriye iç savaşının
başlamasından sonra dış politikada attığı
yanlış adımlarla ülkeyi büyük bir krizin eşiğine
getirmiştir. Suriye iç savaşında Beşar Esad'ın
koltuğundan olması darlığını
politikasının merkezine koyan ve Türkiye'deki çözüm sürecini
bitirdikten sonra Rojava halklarının hem Esad rejiminden hem de
çetelerden korunmasını sağlayan Kürt güçlerini tam
karşıt hedef olarak belirleyen AKP Hükûmeti, 2011’den bugüne tam bir
siyasi iflası yaşamıştır. AKP Hükûmetini iflasa götüren
anlayışın kökeninde, romantize edilmiş mistik bir
Osmanlıcılık hayali ve Kürt karşıtlığı
üzerinden kendini kuran ilkel milliyetçilik içerikli ideolojik körlüktür.
İdeolojik körlükle gelen iflastan kurtulmanın yolu olarak Suriye'de
bulunan ama Suriye halklarında zerreyimiskal meşruiyet
kaynağı oluşturmayan çeşitli çete örgütlerle
ilişkilenilmiştir. AKP Hükûmetinin ilişki kurduğuna dair
iddiaların merkezindeki örgütler sırasıyla İŞİD,
El Nusra ve Ahrar-uş Şam'dır. Bu iddialara karşı AKP
Hükûmeti özellikle İŞİD adlı çete örgütüyle
ilişkilendiğini her defasında ısrarla reddetmektedir. Fakat
AKP Hükûmetinin ısrarla reddetme tavrı göstermesi
karşılığında AKP-IŞİD ilişkisini
gösteren çok sayıda haber, bilgi, adli dava tutanağı gerek
ulusal gerekse de uluslararası basında yer almaya devam etmektedir
AKP Hükûmeti idaresindeki kurumlar ve bu kurumlarda
çalışanların İŞİD’le ilişkisinin
olduğuna dair son belgeler Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinde
görülen dava kaynaklarında görülmüştür. Basın
aracılığıyla Türkiye ve dünya kamuoyu nezdinde de haberdar
olunan bu ilişkiye dair bilgi ve belgeler Türkiye halkları
açısından kan dondurucu niteliktedir.
Türkiye'de Diyarbakır'da partimizin mitingi,
Suruç'ta devrimci gençlerin Kobane'ye yardım kampanyası
kapsamındaki basın açıklaması, Ankara'da “Barış
istiyoruz.” şiarıyla bir araya gelen on binlerin bulunduğu
etkinlik, Sultanahmet'te Türkiye'ye gelen turistlerin bulunduğu alan
İŞİD'in bombalı eylemlerine maruz kalmışken,
Türkiye'de “A.A.”, “Burak Üsteğmen”, “Abdullah Üsteğmen”, “A.B.”,
“M.U.”, “A.K.” adlarındaki rütbeli askerler İŞİD'in
Türkiye'ye bomba geçişlerini organize eden Mustafa Demir adlı çete
mensubu ile yüz yüze ve telefonda onlarca defa görüşmüştürler. Adli
dava dosyasına yansıyan bu görüşmelerde İŞİD'li
cani ile “samimi” görüşmeler yapan rütbeli askerlerin
varlığı IŞİD-AKP iddialarına dair güçlü
kanıtlar sunmaktadır. Bu görüşmelerde, IŞİD'lilere
çeşitli “malzemelerin” teslim edildiği, araç girişleri için
nokta tespitlerinin yapıldığı ve daha birçok içerikte
konuşmalar geçmiştir. Ayrıca, istihbaratçı biri ile
İŞİD mensubu birinin JİTEM'e
çalıştıklarına ve 49 Musul Başkonsolosluk
çalışanı ile sınırda alıkonulan “Örs”
adındaki bir askerin pazarlıklar neticesinde
alındığına dair ifadeler kayıtlara geçmiştir.
Bu kayıtların kamuoyuna
yansımasından sadece birkaç gün sonra, Suriye'de ilan edilen
ateşkesin yürürlüğe girdiği gün, bir kısmı Rakka'dan
bir kısmı da Akçakale'den geldikleri iddia edilen IŞİD
çeteleri, Gire Spi'ye saldırmıştır. Bu
saldırının YPG güçlerince bertaraf edildiği saatlerde
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Tel Abyad'ın yüzde 70'i
IŞİD'in eline geçmiştir.” ifadesi Kürt halkı başta
olmak üzere bölge halklarında infiale sebep olmuştur. IŞİD'in
saldırılarına ilişkin açıklama yapan çeşitli
lokal ve uluslararası kaynaklar ise IŞİD'lilerin Akçakale'den
Gire Spi'ye saldırdığına dair ellerinde belge ve
kanıtları olduğunu ifade etmişlerdir.
Bundan önceki süreçlerde de AKP-IŞİD
ilişkisini yansıtan bilgi, belge ve kuşkuların üzerine bu
dava dosyasındaki bilgilerin eklenmesiyle, söz konusu ilişkinin
araştırılması daha fazla elzem hâle gelmiştir. Bu
kapsamda AKP-IŞİD ilişkilerinin
araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Dora, gündeme geçmeden önce
60’ıncı maddeye göre söz talebiniz olmuştu.
Buyurunuz, bir dakika süreyle mikrofonunuzu
açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Mardin Milletvekili Erol Dora’nın, 17
Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının
2’nci yıl dönümüne ve Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a
annesinin vefatı nedeniyle başsağlığı
dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
EROL DORA (Mardin) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
9’uncu
Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in ikinci ölüm yıl
dönümüdür. Ben de bu vesileyle kendisine tekrar Allah’tan rahmet diliyor ve
kendisini saygıyla anıyorum.
Ayrıca, CHP
Milletvekilimiz Uğur Bayraktutan’ın annesinin vefatını
duymuş bulunmaktayız. Annesine Allah’tan rahmet, kendisine de
başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Dora.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, şehir
hastanelerinin bir bütün olarak öngörülemeyen sorunlarının ortaya
çıkarılması amacıyla 17/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2017 Cumartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
17/6/2017 Cumartesi günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
17 Haziran 2017 tarihinde Muş Milletvekili Grup
Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından verilen, 4859
sıra numaralı şehir hastanelerinin bir bütün olarak
öngörülemeyen sorunlarının ortaya çıkarılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 17/6/2017 Cumartesi günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde Erkan Aydın, Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şehir hastaneleriyle ilgili verilen önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, yaşamın her alanını saran
adaletsizliğe karşı yürüyüşümüz bugün 3’üncü gününde. Genel
Başkanımız, arkasında binlerce kalabalıkla birlikte
İstanbul’a, Maltepe’ye doğru yürüyor ve bu yaşanan
adaletsizliklere karşı da çığlıklarımız
artıyor. Özdemir Asaf diyor ki:
“İnsansız adalet olmaz.
Adaletsiz insan olur mu?
Olur, olmaz olur mu.
Ama, olmaz olsun!” diyoruz.
Türkiye’deki adaletsizliğin en büyük
parçalarından biri de maalesef sağlık sisteminde. “Şehir
hastaneleri” adı altında yapılan büyük bir rant düzenlemesi,
soygun düzenlemesi maalesef ülkemizde yaygınlaşmaya
başladı. Aslında bunun ismi şehir hastaneleri düzenlemesi
değil, sağlığın son kalan
kısımlarının da özelleştirilmesi, yandaşa ve
büyük sermaye odaklarına bir anlamda peşkeş çekilmesi.
Üniversite ve kamu hastanelerinin tamamen tasfiye edilerek “afiliasyon”
adı altında da bilinçli olarak zarar ettirilerek ve o zararları da
bahane gösterilip onların şehir merkezinde kalan değerli
yerlerinin de bu anlaşmalarla birlikte bu ihaleleri alan yandaş
firmalara verilmesi koşuluyla da yeni bir rant alanı maalesef
yaratıldı, adına da “kamu-özel ortaklığı” adı
verildi ve küresel sermaye oyuna dâhil edildi. Parasız tüm
sağlık hizmetleri bundan sonra tasfiye ediliyor. Yani ne kadar paran
var, o kadar sağlık. E paran yoksa o zaman Allah yardımcın
olsun, ölüme mahkûmsun.
Büyük sermaye açısından tabii ki çok
kârlı bir yatırım alanı, çok kârlı bir rant
alanı. E peki, burada çalışan emekçiler, sağlık
emekçileri, doktorlar, hemşireler, eczacılar, bunlar ne olacak?
Bunların herhangi bir iş güvencesi yok. Bunun en güncel örneğini
de Isparta’da açılan şehir hastanesinde görüyoruz. Bakın,
şu anda garanti edilen, işletmeci firmaya, yapan firmaya garanti
edilen ödenek… Para toplanamadığı için
çalışanların, doktorların döner sermaye ücretleri,
onların nöbet tutarları kesilerek firmaya taahhüt edilen ödemeler
yapılmaya başlandı. Eğer 1 Temmuza kadar da bu konu
hakkında bir çözüm bulunamazsa doktorlar, hemşireler iş
bırakacak. Yani hak ettiklerini dahi geri alamıyorlar. Peki, neden
bunları yaptılar? Çünkü kırk dokuz yıllığa kadar
çıkabilen ama genelde yirmi beş yıllık olan taahhütler.
Gene aynı şekilde örneklere devam edelim,
daha sonra rakamlara gireceğiz.
Benim kendi mezun olduğum Hacettepe
Üniversitesi yaklaşık on beş yıldır ödenemeyen
borçlardan -Gazi Üniversitesi de buna dâhil- yakında “Sağlık
Bilimleri Enstitüsü” adında bir yere, Sağlık Bakanlığına
devredilecek. Neden? Çünkü bütün üniversite hastanelerinin borcu toplamda 4
milyara yaklaştı -4 katrilyon eski parayla- ve ödenmediği için
de “Bunlar zarar ediyor.” adı altında önce bu Sağlık
Bilimlerine, Sağlık Bakanlığına; daha sonra da
“şehir hastaneleri” adı altında yandaşa verilecek.
Bir örnek de Elâzığ Fırat
Üniversitesinde yaşandı. Daha geçtiğimiz günlerde Başhekim
Profesör Doktor Muhammed Said Berilgen -Allah rahmet eylesin- 5 bin
liralık medikal firma alacağı yüzünden makamında öldürüldü,
şehit edildi. Bunlar, eğer bu şekilde devam ederse,
korkarım artacak, bu tür vakaları daha fazla
yaşayacağız.
Gene Mersin’de, biliyorsunuz, bir şehir
hastanesi açılışı yapıldı. Mersin Milletvekilimiz
Hüseyin Çamak burada yerinde tespitlerde bulundu. Bir şehir hastanesi
düşünün, bir ucundan bir ucuna gitmek yirmi dakika. Ameliyat
esnasında bir tıbbi malzeme lazım olsa, eğer o malzemenin
olduğu birim uzaktaysa malzeme gelene kadar ameliyattaki hasta
hayatını kaybedecek. İçinde çalışan doktorlar dahi
hastanede oda bulma, ameliyathane bulma konusunda oldukça zorlanıyorlar.
Peki, ne için yapıldı bu? 1.500 yataklı, şehrin
dışında, acil bir durumda ne ambulansın gelebileceği
ne hastanın buraya yetişebileceği yerler. Şehrin
merkezindeki o butik hastaneler de yıkılıp değerli araziler
olduğu için yandaşa yeni bir rant alanı, yeni bir kâr alanı
olarak açılıyor. Yapmayın efendiler diyoruz, yazık etmeyin.
Bu sağlıkta dönüşüm projelerine
artık birer ticarethane olarak bakılıyor. Yani
Anayasa’mızın 2’nci maddesindeki sosyal devlet
anlayışından uzaklaşarak, tamamen, parası olanın
sağlık hizmeti alabileceği, “Sağlıkta Dönüşüm
Programı” adı altında da özelleşen ve sonu nereye
gideceği belli olmayan bir yere gidiyor.
Şimdi, bakalım, bu şehir hastaneleri
“kamu-özel ortaklığı” adı altında, yirmi beş
yıl süreyle, çok yüksek kiralarla yandaşlara kiralanıyor.
Baktığınızda, üç yıllık kira bedeli bu hastanenin
yapımı için yeterli. E, geri kalan yirmi iki yıl ne oluyor?
Yandaşın cebine kâr olarak hanesine yazılıyor. Peki, sadece
hastane işletmesi mi veriliyor? Bunun yanında MR hizmetleri, bilgisayarlı
tomografi, laboratuvar hizmetleri, tıbbi donanım, otoparklar,
restoranlar, hastaneler, eczane yerleri, hepsi vergiden ve harçlardan muaf
olarak gene bu uluslararası yandaş şirketlere ya da şehir
içinde artık her köşebaşını kapmış, ismini
hepimizin ezberlediği birtakım şirketlere resmen
peşkeş çekiliyor. Risk ve maliyet hesapları
yapılmıyor. Yüzde 70 oranında doluluk garantisi. Bu ne demek?
Müşteri garantisi. Ya, hastalığın garantisi olur mu? Hasta
olmayacak belki o dönemde kimse. Öyle bir şey yok. İsterse bir hasta
gelsin, ay sonunda yüzde 70 üzerinden bu yandaş parasını cebine
indirecek; aynı Osmangazi Köprüsü gibi. Köprülerle başlayan, bugün
hastanelere sirayet eden bir sistem.
Gene bakalım. Erzurum’da ihale yöntemiyle
yapılan 1.200 yataklı hastane inşaatı 193 milyona mal
olmuş, eski parayla 193 trilyon. Kamu-özel ortaklığı yani
bu şehir hastanesi adı altında 1.500 yataklı Kayseri
Hastanesinin ise bedeli 427 milyon yani 137 milyon da bunun yıllık
kira bedeli; bedeli 427 milyon olan
bir hastanenin yıllık kira bedeli de 137 milyon.
Bir buçuk yıllık kirayla siz 1.200
yataklı bir hastane yapabilecekken gidiyorsunuz -yirmi beş yıl
garanti- yüzde 70 kira garantisiyle bu milletin, bu tüyü bitmemiş yetimin
hakkını bir yandaşa, talimatla gelen kişilere, isimlere
devrediyorsunuz ama şunu iyi bilin, iki cihanda da bunun
hesabını veremezsiniz. Bu kadar fazla da kayırmacılık
elbet bir yerden döner.
Gene TOKİ’nin GATA için Etlik’te
yapacağı 800 yataklı hastane ve binalar için en yüksek fiyat 130
milyon TL; Konya Karatay 800 yataklı hastanenin kamu-özel
ortaklığıyla yapılan ihalesi 246 milyon TL. Bu hastane için
yirmi beş sene boyunca ödenecek kira bedeli de yıllık 87 milyon
yani yirmi beş yıllık kira bedeli 2 milyar 219 milyon.
Bakın, kaç tane hastane devletin olabilecekken sadece cebinden
çıkacak kira bedeli 2 katrilyon 219 trilyon lira eski parayla. Kimin
parası bu? Herhâlde cebinizden çıkartıp ödemiyorsunuz; milletin
vergileriyle, milletin yemeyip içmeyip devlete ödediği vergilerle yapıyorsunuz.
Örnekler çok fazla ama bu modelin adını
şöyle ifade edebiliriz: “Yap-işlet-kırışalım”
modeli. (CHP sıralarından alkışlar) Bu modelle otoyol,
köprü ne varsa yüzde 90’ını yandaşa veriyorsunuz, yapıyorlar,
işletiyorlar; 1 liralık iş 5 liraya çıkıyor, en
sonunda da kırışıyorlar. Artık bunu terk etmemiz
gerekiyor.
Sürem de çok azaldı ama şunları
söylemek istiyorum: Kırk dokuz yıla kadar çıkan bu ihale
bedelleri, emin olun, hem bunları yapanların hem buna alet
olanların, buna imza atanların, bu “yap-işlet-kırışalım”
modelini getirenlerin bir gün başına bela olacaktır diyorum,
kısaca “Ye kürküm, ye.” modeli bir yerden döner diyorum ve -bu erken-
vatandaş da bunları görsün, öğrensin diye anlatıyorum,
bilmiyor.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Ben Erzurum’dakini
gördüm, hayran kaldım.
ERKAN AYDIN (Devamla) – Hayran kalın. Tabii,
bir ucundan bir ucuna gitmeniz yirmi dakika sürüyor. Adam ameliyatta, bir
şey, bir malzeme istense gelme şansı yok ama siz
hayransınız, o ayrı bir şey.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Gezdireyim ben sizi
isterseniz.
ERKAN AYDIN (Devamla) - Gezelim, ben gezdim zaten.
Bursa’da yapılıyor, bakın, şehrin 50 kilometre
dışında. Adam kalp krizi geçirse oraya yetişene kadar zaten
yolda ölür.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Ambulans
sayımız o kadar fazla ki.
ERKAN AYDIN (Devamla) - O yüzden “Ye kürküm ye.” bir
yerden döner diyorum, hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Önerinin aleyhinde Ahmet Selim Yurdakul, Antalya
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, muhterem vatandaşlar;
şehir hastaneleri konulu önergeye istinaden Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Her ne kadar ülkemizin gündemi güvenlik ve adalet
gibi asli sorunlar olsa da Türk milletinin ve idarecilerin dikkat etmesi
gereken önemli bir konu da sağlık. Bugün sizlere kamu-özel
ortaklığıyla yapılan şehir hastaneleriyle ilgili vahim
bir tablo sunacağım. Gelelim ballandırıla
ballandırıla anlatılan, kamu-özel ortaklığıyla
yapılan şehir hastanelerine. “Cebimizden para çıkmadan hastane
sahibi oluyoruz.” diyorlar ama gerçekler hiç de öyle değil. Şu
sıralarda oturan iktidar partisinin milletvekilleri bile “Cebimizden para
çıkmadan her yere hastane yaptırdık.” diye demeçler verebiliyor
ya da öyle biliyorlar.
Sevgili vatandaşlarım,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi sağduyulu olmaya ve bedava
diye duyduğunuz her şeyden başınıza ne işler
geldiğini düşünmeye davet ediyorum. Kim kime bedavaya ne vermiş,
hele de yabancı yatırımcı ülkemizde hangi işten zarar
etmiş, hep birlikte gelin, bir düşünelim. Acaba cebimizden para
çıkmadan yapıldığı söylenen hastanelerin bize ve hatta
torunlarımıza maliyeti nedir? Bakın, torunlarımıza
diyorum çünkü tek bir neslin bu kazığı vatanımızdan
çıkarması mümkün olmayacak çünkü teslimiyet noktasına kadar
gelen bu imtiyazların Osmanlı Devleti’nin ipini çeken
kapitülasyonlardan hiçbir farkı yok. “Kapitülasyon”, “ayrıcalık”
veya “imtiyaz” anlamına gelse de esasen “teslimiyet” anlamına
gelmektedir. Torunlarımızın bile geleceğini ipotek eden AKP
Hükûmeti, gelecek nesilleri dahi maalesef borçlandırmaktadır. Bu
konuda doğru bir yönetim olsaydı 427 milyon liraya yapılacak
olan bir hastaneyi yapması için yabancı ortaklı bir
girişime 3 milyar 443 milyon lira ödeme yapılmasına müsaade
etmezdi.
Sevgili vatandaşlarım, bu kamu-özel
ortaklığıyla yapılan şehir hastanelerinde neler
yapılıyor biliyor musunuz? Arazi, bedava devletten veriliyor;
yatırım için kredi, devlet bankalarından temin ediliyor.
Yatırımcıya büyük meblağlarda, yirmi beş yıl
boyunca garantili kira ödemesi yine devletten yapılıyor, hatta
garantisi de hastalar için belli bir miktarda yani yüzde 70 oranında
devletten yapılmaktadır. Eğer yeteri kadar hasta gelmezse
gelmeyen hasta kadar ödeme yine devletten. Sağlık
çalışanları yine devletten temin ediliyor. Bunlar yetmiyor,
hastane kampüsleri içerisindeki her türlü ticari faaliyet izni yine devletten.
Kazanç garantisi devlet hazinesinden. Sonuç: Devletin 3 liraya
yapacağı yatırım için yabancılara maalesef 25 lira
veriyoruz. Hani cebimizden para çıkmayacaktı? Ama haklılar, bu
para beylerin cebinden çıkmıyor, bu para milletin cebinden
çıkıyor.
Bakın, bir örnek daha vereyim; bu rakamlara ve
oranlara kimse itiraz edemez: Ankara Etlik Entegre Sağlık Kampüsü,
Hükûmet yapsa yani devlet eliyle yapılsa 1 milyar 97 milyon liraya mal
olacak ama AKP diyor ki: Bu hastaneyi özel kesim yapsın, biz onlara az
önce yaptığımız imtiyazları verelim. Sonuçta, projenin
devlete yani Türk milletine maliyeti tam olarak 6 milyar 900 milyon lira
oluyor.
Sevgili vatandaşlarım, sadece bir projeden
devletimizin yani Türk milletinin uğradığı zarar tam olarak
5 milyar 900 milyon lira. Şimdi, düşünün, bunun gibi 17 proje var ve
bu 17 proje için şirketlerin cebinden şu an 29,5 milyar lira
çıkarken devletin yani milletin, hatta gelecek nesillerin cebinden
çıkacak olan para miktarı tam olarak 81 milyar lira yani eski parayla
81 katrilyon. Şimdi, bir hastane daha yapıldı geçen yıl ve
toplam 18 hastanenin kira bedeli 105 milyar lira yani eski parayla 105
katrilyon.
Sevgili vatandaşlarım, şimdi,
bakın, buradan soruyorum: Temmuz ayında maaşlara zam
yapılacak, değil mi; memurlara, emeklilere? Bakalım bu zamlar
nerede kalacak? İşte, bu 105 katrilyonla emeklilerimize,
memurlarımıza, çiftçilerimize, onların hak ettiği oranda
zam yapmak mümkün olabilmektedir.
AKP belki bugün var, yarın yok ancak hiç
kimsenin bu ülkenin geleceğini hovarda bir mirasyedi gibi harcamaya
hakkı yoktur. Biz necip bir milletiz inanın, hakkımıza
girenlerin ne bu dünyada ne de öbür dünyada iki yakası bir araya gelmez.
Ben bir vatandaş olarak üç yılda kendini
amorti edecek bir yatırıma, AKP Hükûmetinin imzasıyla
devletimizin yirmi beş yıl boyunca kira ödemesini kabul edemiyorum ve
yirmi iki yıl için de hakkımı helal etmiyorum. Bu Hükûmet
bizleri geçti, artık torunlarımızı
borçlandırıyor. Bu kamburu ve devlete attığınız
bu kazığı asla kabul etmiyorum. Millet kaybederken kazananlar
gün gelecek vicdanlarda ve mahkemelerde yargılanacaktır.
İşte o gün, bu yap-işlet-devret projesinin yöneticilerinin
kimlerin akrabası ve tanıdığı olduğunu ve
bunların olduğunu boy boy hep birlikte okuyacağız.
Üç yıl tünel, köprü ve havaalanında
çalışan kardeşlerime de seslenmek istiyorum: Sen o
inşaatlardan sonra yine iş arayacaksın ama o şirketler
yirmi beş yıl boyunca senin işsizken bile ödediğin
vergilerden tıkır tıkır paylarını alacaklar.
Devletin ödediği paralar maalesef bu milletin cebinden
çıkmaktadır. O yüzden, insaf et ey AKP Hükûmeti diyoruz.
Velhasıl, umuyoruz ki Hükûmet, mevcut birlik ve
beraberlik iklimini şeffaf ve hesap verebilir yönetim ilkeleriyle bir
adım daha ileriye taşır.
Bakın, örneğin, Avrasya Tüneli diyoruz.
Evet, gerçekten teşekkür ediyoruz, çok güzel bir yapı ancak bu
yapının anlaşması bu şekilde mi yapılır?
Bakın, Ulaştırma Bakanımız geçen gün
açıkladı, diyor ki Sayın Ahmet Arslan: “Avrasya Tüneli’nden
günde 18.500 araç geçmektedir.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Çok aştı,
aştı.
AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla) – Evet
aştı ama bu rakam hazinenin şirkete verdiği günlük 68.500
araç geçiş garantisinin yaklaşık dörtte 1’i. Peki, bu yeni
Avrasya Tüneli’nin şirkete günlük 50 bin araç geçiş bedeli olan 842
bin TL’lik bedeli kim vermektedir? Türk milleti vermektedir. Bakın, ben
buradan sesleniyorum: Hep birlikte ne yapalım biliyor musunuz? Bu
yapılan güzel tesisler için bu yapılan anlaşmaların
yanlış olduğunu kabul edelim, tekrar anlaşma yapalım.
Yoksa, bakın, yıllar geçtikçe zarar etmeye devam edeceğiz ve bu
zarar nereden çıkacak? Bizlerden çıkacak.
Bakın, bu kamu-özel ortaklığıyla
yapılan şehir hastaneleri projesi bundan yirmi beş yıl önce
İngiltere’de denendi. Peki, denendikten sonra ne oldu? Görülen zarar
üzerine, buradaki kamu-özel ortaklığıyla yapılan
hastanelerin çok büyük kısmı satıldı ve hem de çok ucuz
miktarlara kime satıldı biliyor musunuz? Amerika Birleşik
Devletleri’ne. Geriye kalan hastaneler ne oldu? Geriye kalan hastaneler de
zarar etmemek için başta yoğun bakım olmak üzere ve geriatri
bölümleri olmak üzere diğer tüm bölümlerini hep birlikte kapattılar.
Sadece, poliklinik hizmeti veren ve MR, tomografi gibi tetkikleri içeren
bölümleri açık tuttular.
Peki, o zaman, bizim ne yapmamız gerekiyor?
İşte, bütün bu ülkelerin yaptıkları işlemleri
incelememiz gerekiyor. Niçin? Ülkemiz zarar görmesin diye. Yoksa, yapılan
tüm bu tesisleri herkes istiyor, herkes destekliyor, burada hiçbir sorunumuz
yok. Ama bu anlaşmaları yaparken lütfen, biraz daha dikkatli
olalım çünkü bu ülkede asgari ücretle yani 1.400 lirayla geçinen
yaklaşık 6 milyon 200 bin vatandaşımız var; bu ülkede
1.500 lirayla 2.200 lira arasında geçinen 11 milyon emekli
vatandaşımız var.
Bunları, bu yapıcı muhalefetimizi
iktidarın dikkate alacağını düşünerek ve ifade ederek
Genel Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yurdakul.
Önerinin lehinde Garo Paylan, İstanbul
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gerçekten, şehir hastaneleri
sıkıntısıyla karşı karşıyayız. Bir
süredir iktidarı uyarıyoruz ama uyarılarımızı
dikkate almadan açtıklarının yanında yeni ruhsatlandırdıkları,
ihaleye çıkardıkları ve yeni imza attıkları
sözleşmeler var. Bakın, kısa vadede bunlar hoş görülebilir,
az önce vekilimiz de söyledi, işte lüks hastaneler, ne kadar güzel, bir
giriyorsunuz ışıl ışıl, ameliyathaneler çok
güzel. Çok güzel gerçekten, niye olmasın? İnsanımız
bunlarla tanışsın, güzel ama bakın, 1 milyar TL’lik –örnek
olarak veriyorum, pek çok örnek verilebilir, vekillerimiz verdi ama-
yatırımı olan bir hastane için eğer ki siz yirmi beş
yılda kira olarak 25 milyar TL ödüyorsanız burada bir
sıkıntı var.
Bu hesap içinde başka hesaplar da olabilir ama
buna kimse bizi ikna edemez. Ben sonuç olarak finansmandan anlayan bir
kişiyim. Devlet bir yatırım yapıyorsa ve bu otuz yıl
işletilecekse, kırk yıl, elli yıl işletilecekse bunun
yatırımı ile kira ödemesi arasındaki orantıyı
herkes bilir. Bir kişi 100 bin liraya bir ev alıyorsa bunu 1.000
liraya kiraya verir, öyle değil mi arkadaşlar? 200 bin liralık
bir evi 1.000 liraya kiraya verebiliyorsunuz. Ya, 1 milyar lira
yatırım yapan bir insana yılda 1 milyar lira kira ödenir mi?
Allah rızası için bir düşünün. Böyle bir şey olabilir mi?
Bakan gelip bunun hebasını bize veremedi
Plan ve Bütçe Komisyonunda arkadaşlar, bütçe geçerken bunun
hesabını veremedi. Hükûmet geliyor: “Bütçemiz denk arkadaşlar,
çok güzel.” diyor. Bütçe denk de sen yap-işlet-devretlerle yirmi beş
yılımızı, elli yılımızı ipotek
altına alıyorsun. Bu yılın bütçesini denk
çıkarıyorsun, yatırım yapmış gibi gösteriyorsun
insanlara, “Yollar yaptık, köprüler yaptık, hastaneler yaptık.” Ee?
1 liralık yatırımı 10 lira, 20 lira, 30 lirayla elli
yıl boyunca bu milletin sırtına yüklüyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bakın, burada ya
bir aptallık var ya bir üçkâğıt var, başka bir
açıklaması yok. Bu imzalar atılırken -açıkça
söylüyorum- ya bir kötü niyet var ya yolsuzluk var ve Meclis buna
bakmadığı sürece bu yolsuzluklar sürer. Avrasya Tüneli, Yavuz
Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, bunlara ekolojik çerçevede
karşı olduğumuz noktaları var ama desteklediğimiz
noktada da ihtiyaç varsa köprü yapılır ama Kuzey Ormanları
yarılarak yapılmazdı belki. Velev ki köprü yapıldı, ya
geçiş garantisi veriyorsunuz.
Ya düşünsenize, bir bakkal kuruyorsunuz, o
bakkala diyorsunuz ki: “Ya, her gün ben senden 10 bin liralık
alışveriş yapacağım.” Yahu kim böyle bir bakkal açmaz
arkadaşlar? Bir kasap açıyorsunuz, “Ben senden her gün 300 kilo et
alacağım.” diyorsun hem de “Şu fiyattan alacağım.”
diyorsun, dolarla ha, TL de değil. Hani et 20 liraysa “Ben senden 50
liradan her gün 500 kilo et alacağım.” diyorsun. Böyle bir
kasabı kim açmaz arkadaşlar?
Gelmiş yabancı sermaye, yirmi yıl,
otuz yıl, elli yıl boyunca sağacak inek bulmuş.
Affedersiniz, kusura bakmayın ama bu duruma düşmeyelim
arkadaşlar. Gelin, buna el birliğiyle bir bakalım, burada bir
yanlış var, bir hata var. Bakana soruyoruz cevap vermiyor, bari siz
sorun, siz iktidar partisi milletvekilisiniz, gelecekte bunun veballeri var.
Değerli arkadaşlar, velev ki finansman
konusunda bir sıkıntı yok -ciddi bir sıkıntı var
ama- bakın, dünya, bu büyüklükteki hastaneleri terk ediyor. Bu yöntemler
denendi, ben de gezdim bu hastaneyi, gerçekten ışıl
ışıl, çok güzel, parayı güzel yatırmış. Yahu
şehirde, değil mi, hani bir insanın hastaneye ihtiyacı
olduğunda ne yapar? Bir tramvaya biner, bir otobüse biner, on dakika sonra
hastaneye ulaşır veya acil bir durumunuz var, ambulansın üç
dakikada gelip beş dakikada sizi hastaneye götürmesi lazım. Yahu
Allah rızası için o hastanelere ulaşmak bir saatten
aşağısını almıyor. Toplu taşımayla iki
vasıtayla, üç vasıtayla insanlar gidiyorlar, gidecekler, özellikle
büyükşehirlerde ciddi sıkıntı var ve bu ölçekteki
hastaneler arkadaşlar, bakın, işletilemez,
sıkıntılar başladı.
Şimdi, normalde hastaneleri başhekim
işletir, yönetir biliyorsunuz, bir de yöneticisi olur. Küçük ölçekli hastanelerdir
çünkü bunlar, başhekim hâkim olur. Ya düşünsenize, bir şehir
hastanesine bir başhekim atayın, 100 bin metrekarelik inşaat
alanı, bir başhekim bununla başa çıkmakla karşı
karşıya, mümkün müdür arkadaşlar?
Ayrıca da şöyle bir şey var: Ya, bir
şehir hastanesi yapıyorsunuz, her türlü uzmanlığı da
oraya yığıyorsunuz. Bakın, dünyada bu model terk edildi.
Hani, süpermarket modeli, her şey içinde olsun. Yani,
alışverişte bile bu terk ediliyor ya, uzmanlıklar
oluşuyor artık, gıda konusunda olsun, inşaat malzemesi
konusunda olsun ama siz sağlık konusunda her şeyi 100 bin
metrekare bir alanda bir hastaneye yığıyorsunuz, bütün
ihtisasları; kalp de orada, cilt hastalıkları da orada, iç
hastalıkları da orada, diş de orada, bütün uzmanlıklar
orada. Ya böyle bir şey yönetilebilir mi arkadaşlar? Böyle bir
şeyi bir başhekim yönetebilir mi, mümkün mü?
ALİM TUNÇ (Uşak) – Sen ne anlarsın!
GARO PAYLAN (Devamla) – Bir işletme yöneticisi
yönetebilir mi, mümkün mü? Değil. Bu ölçekteki hastaneler yurt
dışında terk ediliyor. Şehrin içinde –çünkü şehirlerde
kaos hâline geldiği için- acil ulaşabilecek poliklinikler, acil
müdahale merkezleri oluşturuluyor, şehrin dışında ise
ihtisas hastaneleri oluşturuluyor arkadaşlar. Diyelim ki Amerika’da
Houston kalp konusunda uzmanlaşmıştır, başka bir
şehir iç hastalıkları konusunda
uzmanlaşmıştır, kimi şehir de diş
hastalıkları konusunda; o uzmanlıkta hastaneler açılır
ve o şehirler öyle marka şehirler oluştururlar. Atıyorum,
Burdur’da kalp konusunda bir ihtisas açılabilirdi, öyle ihtisaslaşabilirdi
ve bütün dünyada Burdur o konuda bir marka olabilirdi ama
insanlarımızın rahat ulaşacağı, her şehre
yakın, şehrin içinde, mahallesinde uzmanlıklar çerçevesinde
yapılmayan ve maalesef, şehrin dışına her şeyin
taşındığı bir nokta var. Niye? İki sebepten. Bir:
Anlattığım, “yap-işlet-götür” modeli.
İki: Şehrin içindeki araziler
kıymetli, arkadaşlar.
Şimdi, Çapa’ya, Cerrahpaşa’ya
bakalım. Bakın, benim ailemden Çapa ve Cerrahpaşa’dan
profesörler çıktı, uzmanlar çıktı; sizin ailelerinizden de
vardır belki, vardır mutlaka arkadaşlarınız.
Şöyle söyleyeyim: Bu uzmanlıklar nasıl çıktı? Oradaki
bilgi birikiminden, değil mi? Hocalar birbirlerine el verdiler, yeni
kuşaklar, uzman, o konuya ehil… Hani bir konuda bir
sıkıntın olsa Çapa’ya koşardın. Niye? Çapa’da,
Cerrahpaşa’da bilgi birikimi var diye ve oradan el alan doktorlar,
yetenekli doktorlar olarak çıkardı; şehrin içinde ve
insanların rahat uluşabileceği noktalardaydı. Çapa,
Cerrahpaşa şu anda içler acısı hâlde. Neden? Bir
yatırım yapılmıyor, borç altında inim inim inletiliyor
ve gidin, şu anda binaları korkunç bir hâlde, yıkık dökük
bir hâlde ve en kötüsü, arkadaşlar, hocaların hepsi kaçtı.
Şu anda Çapa ve Cerrahpaşa’nın son yedi yılda
hocalarının yüzde 80’i, 90’ı artık orada değiller.
Acıbadem Üniversitesine, bilmem nerenin özel üniversitesine hoca olarak
gittiler. Çünkü niye? 10 bin lira maaş veriyorsunuz, oralara gidiyorlar 50
bin lira, 60 bin lira, 70 bin lirayla bu hocaları
karşılıyorlar ve Çapa ve Cerrahpaşa’nın içi
boşaldı, içi boşaltıldı ve borç altında inim inim
inletildi, yatırım da yapılmadı. Ne oldu? “Efendim,
şehir dışında, İstanbul’da 2 tane büyük hastane
yapacağız.” Ee? “Çapa ve Cerrahpaşa’nın arazilerini de
ranta açacağız.” Ne güzel, şehir merkezinde kıymetli
araziler.
Dünya, bu modeli terk etti arkadaşlar.
Şehir merkezlerinde iyi, kaliteli, insanımızın iyi hizmet
alacağı hastaneler olmalı. Önünden tramvay geçiyor, metro
geçiyor Çapa’nın da, Cerrahpaşa’nın da. Bu çerçevede yatırımlar
yapmalıyız arkadaşlar.
Okullarımızı da ranta açtık,
okullar da şehir merkezindeki iyi yerdeki, kıymetli arazilerde,
efendim, gidin otel motel, şu bu yapılıp şehir
dışına doğru alınıyor okullar. Hastanelerde de
aynı şeyi yapıyoruz. Bu, doğru değil. Şehir
merkezindeki tek bir hastanede bütün hizmeti almak, kaliteli, iyi,
ulaşılabilir bir sağlık anlayışını
getirmez.
Aynı şekilde, sağlığın
bu kadar ticarileştirilmesi arkadaşlar, sağlık zaten
ticarileştirilmez… Gidin, Kuzey Avrupa ülkelerinde bakın, 2 şeyi
asla ticarileştirmezler: Bir; eğitim, iki; sağlık. Asla!
Devlet, bu konuda en iyi hizmeti vatandaşına hem eğitimde
ücretsiz hem de sağlıkta ücretsiz verir çünkü iki şeyde
güvencemiz varsa geleceğe güvenle bakabiliriz: Çocuklarımıza
devletin iyi eğitim verme güvencesini alabilirsek güvenle bakarız,
bir de hasta olduğumuzda sağlık hizmetini devletin ücretsiz
verebileceği güvencesiyle karşılaşırsak güvenle
bakarız.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Avrupa’da ücretsiz
mi diyorsunuz? Millet Avrupa’da doktora gitmemek için vitamin alıyor ya.
GARO PAYLAN (Devamla) – Buna
bakamadığı için insanlar, çocuklarını özel okullara
gönderiyorlar. Devlet de işte böyle özel yatırımlarla
insanları hem paralı hem de kalitesiz bir sağlık hizmetiyle
karşı karşıya bırakıyor.
Gelin, bu araştırma komisyonunu kuralım,
hep beraber inceleyelim, hep beraber Hükûmetin karşısına bu
tabloları çıkaralım arkadaşlar.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Dişi
ağrıyan diş çektirmiyor Avrupa’da.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Şehir
hastaneleri, bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük
hırsızlık projesidir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Önerinin aleyhinde Vural Kavuncu, Kütahya
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kavuncu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şehir hastanelerini bir kez daha sizlere
anlatabilme fırsatı verdiğiniz için ayrıca
teşekkürlerimi sunuyorum. AK PARTİ’yle birlikte, Türkiye, büyük bir
gelişim ve değişimi yaşıyor, yaşamakta. Bunun da
önceliğini sağlık politikalarında ve sağlık
alanında görüyoruz. Topluma çıkarsanız, konuştuğunuzda
“Yiğidi öldür ama hakkını ver.” diye muhalefete bağlı
olan seçmenlerin bile söylediği, sağlıkta gelişmeleri ve
hakkımızı teslim eden önemli bir gelişmeyi de görmüş
olursunuz.
Bu dönemde şehir hastaneleri de bu dönüşüm
açısından en önemli paydalardan bir tanesi. Evet, şu anda 42 bin
yataklı 30 tane şehir hastanesi projemiz var. Bunlardan 3 tanesi
-Isparta, Mersin ve Yozgat- açıldı, 18 proje devam ediyor, 2 tanesi ihale
sürecinde, 7 tanesinin ise ihalesi yapılacak. Biz bunlarla birlikte,
vatandaşımıza hak ettiği ölçüde, dünya
standartlarında, gelişmiş, nitelikli sağlık hizmetini
verecek özellikle altyapılara kavuşturmak istiyoruz. Bir hastaya, bir
hasta yatağı başına yaklaşık 280 ile 300
metrekarelik alanlar ayırdığımız doğrudur; bu,
bir politikadır. Biz diyoruz ki, vatandaşımıza biz bunu
layık görüyoruz, vatandaşımızın bu şekilde hizmet
almasını istiyoruz, bu şekilde hastaneler yapıyoruz. Siz de
söyleyin ki: “Bu, bizim halkımız için lükstür, biz bu şekilde
bir hastane yapılmasına karşıyız, biz başka türlü
bir hastane veya sağlık modeli söylüyoruz.”
Bakın, eğer bunlar yapılmıyor
olsaydı, burada bunların eksikleri ve sorunları konuşuluyor
olacaktı. Geçmiş dönemlerde değişik aksamalar
gelişince burada muhalefet milletvekilleri “Şehir hastanesi mi,
şehir efsanesi mi, niye bizim oradaki şehir hastanesi gecikti?” diye
söylüyorlardı. Şimdi yapıyoruz, şimdi çamurun ve karalamanın
bini bir para. Tabii ki bunların içerisinde vatandaşımıza
doğru bilgilerle bunları aktarmakta yarar var. Öncelikle hazine ve
kira garantisinden bahsediyorsunuz. Bundan önce ihalesi yapılan -18 tane,
3059’a göre, kamu-özel ortaklığına göre yapılan- hiçbir
ihalede hazine garantisi yok. Şu ana kadar verilen, yapılan
ihalelerde kira hazine garantisi olan bir tane ihalemiz yok. Bir şeyi
karıştırıyorsunuz, bunların içerisinde…
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Hasta garantisi…
VURAL KAVUNCU (Devamla) – Bunların içerisinde…
GARO PAYLAN (İstanbul) – Hasta garantisi…
VURAL KAVUNCU (Devamla) – Hasta garantisi de yok
efendim, doluluk garantisi de yok. Bunu da ben size tekrar anlatayım,
öğreteyim, güzel anlatayım. Lütfen dinleyin.
Doluluk ve hasta yatağı garantisi yok.
Bazı hizmet alımlarında -bunlar görüntüleme, laboratuvar,
işte yemek, bazı atık hizmetleri gibi hizmet
alımlarında- hasta garantileri var. Şu anda, şehir
hastaneleri öncesinde de bir görüntüleme ihalesine çıkarsanız bu
garantiyi de veriyorsunuz. Bunlar neye göre veriliyor? Şu yüzde 70 garanti
meselesi. İhale yapıldığı zamandaki mevcut hasta
potansiyelinin yüzde 70’i oranında geleceğe bir projeksiyon
yapılıyor. Bir ihaleye çıkarken bir sayısal belirleme
açısından bunlar gerekli. Peki, sonucu… Mesela sordum: Mersin’de biz
ihale garantisi verdik. Ne verdik? Görüntüleme, senede 19 milyon görüntüleme
garantisi verdik. İlk dört ayda toplam 16 milyon görüntüleme
yapıldı. Yani bundan dolayı, hastadan dolayı ilave para
verilecek veya buna benzer bir uygulama yapılacak diye bir şey söz
konusu değil.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Mersin’in nüfusu ne
kadar? Nüfusun 20 katı, 30 katı.
VURAL KAVUNCU (Devamla) – Çok fazla gündeme
getirilen bir şey var “Efendim, yandaşlara veriliyor.” vesaire. Bu
ciddiyetsiz bir iddiadır. Ciddi iddia şöyle olur: Kanıtları
ve belgelerle birlikte işte cumhuriyet savcıları sizi bekliyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – O, suç değil ki
ya!
VURAL KAVUNCU (Devamla) - Buralarda boşuna
“Peşkeş çekiliyor”, “yandaş” vesaire, bunlar ciddiyetsiz olan
iddialardır.
Çok basit bir yanılsama daha var, burada
aslında herkes son derece iyi biliyor, bütün konuşmacılar diyor
ki: “Efendim, siz şu kadar ihale yaptınız. Bu ihaleyi
aslında kendiniz yapsanız şu kadar sürede ödeyecektiniz. Bu
kadar süre ödeyip gerisini yandaşa peşkeş çektiniz.”
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – İhale yok ki!
VURAL KAVUNCU (Devamla) - Sayın Vekilim, bunu
da öğreteyim ben size.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Ne ihalesi ya? Teklif
usulüyle…
VURAL KAVUNCU (Devamla) – Dinleyin, bunu da
öğreteyim; durum şundan ibarettir: Şimdi efendim, bir kere, bir
malı yirmi beş yılda ödemek var, peşin ödemek var. “Finans
maliyeti” diye bir kavram var, değil mi? Gidin bir bakalım,
peşin parayla, yirmi beş yılda ödenecek paranın finans
maliyetini hesaplayın.
İki; biz burada yalın bir inşaat
almıyoruz. İçine mefruşatı, tıbbi malzemesi
döşenmiş ve her türlü ihtiyaçları
karşılanmış bir hastane yani tefrişatlı bir
hastane alıyoruz. Çok önemli bir gider var, bunu da gözden
kaçırmayın. Yirmi beş yıl boyunca bu hastane, sürekli bir
yenilenme içinde olacak yani eskiyen, yıprananlar tekrar yenilenecek; öyle
ki bu hastane, yaklaşık belki iki defa daha yenilenmiş olacak.
Peki, içindeki personel parasını,
işletme giderlerini, bunları nereye koyuyorsunuz? Ee, bunları da
koyacaksınız. Şimdi, onları birlikte hesaplayın ve
bakın.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Saraya uçak
alacağınıza halka hastane açın.
VURAL KAVUNCU (Devamla) - Bakın,
şehircilik açısından, bir yandan uzakta diye şikâyet
ediyorsunuz, bir yandan Ankara’daki hastaneyi şikâyet ediyorsunuz.
Ankara’yı biliyorsunuz, ya Bilkent’te yapıyoruz, Etlik’te
yapıyoruz. Allah aşkına, nerede yapacağız? Ne olacak?
Yani herkesin mahallesinde bir hastane mi olacak? Böyle bir sağlık
anlayışı mı var? Ama herkesin mahallesine bir toplum
sağlığı merkezi, gelişmiş bir aile
hekimliğini biz şu anda kuruyoruz. Bunu da bilgi olarak
aktarayım.
Ayrıca, belediye tarafından da
değişik düzenlemelerle, buralara ulaşımla ilgili
düzenlemeler de yapılacak.
Burada konuşan arkadaşlarımdan
sevgili kardeşim, Erkan kardeşim çok fazla doğru bilgi
almamış. Efendim, bırakılan hastane yerleri yüklenici
firmaya verilecekmiş. Böyle bir şey yok. Efendim, burada hastanede
hizmetler paralı olacakmış. İşte, üç tane hastane
açıldı; Allah aşkına, bir zahmet edip gidip sorun “Normal
devlet hastanesinden farklı orada ne para alınıyor?” diye sorun.
Efendim, Mersin’deki hastane çok büyükmüş, yirmi dakikada bir yerden bir
yere gidiliyormuş; efendim, ameliyathanede gazlı bez lazım
olunca yirmi dakikada nasıl gidilip, alınıp, gelinecekmiş;
öyle mi? Ya, böyle bir şey olabilir mi? Ameliyathanenin kendisine göre bir
ihtiyaç malzeme deposu olur, sarf yeri olur.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Polemik
yapıyorsun, polemik!
VURAL KAVUNCU (Devamla) - Oralar, o büyük hastane,
büyük ilaç depoları bu noktada oralarda sadece bir depodur.
Anlaşılan, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin, şehir
hastaneleri içinde başları dönmüş. Zaten açılışa
da maalesef gelemediler, bu sevinci paylaşamadılar bizlerle. (AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Polemik yapma.
VURAL KAVUNCU (Devamla) - Şimdi, bakın,
burada ayrı, memleketlerinizde ayrı konuşuyorsunuz, Kütahya’da
ayrı konuşuyorsunuz. Burada “Şehir hastanesine
karşıyız.” diyorsunuz, “Kütahya’da niye yapılmadı?”
diye oradaki yöneticileriniz her gün başımıza çıkıyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Ya, karşı
değiliz. Maliyetine karşıyız, maliyetine
karşıyız ya!
VURAL KAVUNCU (Devamla) - Buradan bir davet
yapıyorum: Kütahya Şehir Hastanesinin temel atımına gelmeye
var mısınız, yerel yöneticilerinizi göndermeye var
mısınız? Buyurun, gelin, birlikte oralara da bakalım
diyorum.
Bakın, Isparta’da döner sermaye
ödenmiyormuş, nöbet ücreti ödenmiyormuş. Açın telefonu, hangi
doktor arkadaşınız varsa, şu anda ödenmemiş bir döner
sermaye ve bir nöbet ücreti var mı, sorun; buna ben değil oradaki
doktorlarımız cevap versin.
Efendim, orada döner sermayeden para şirkete
veriliyormuş da doktorlara para kalmıyormuş. Efendim, böyle bir
şey yok. Burada performans ve döner sermaye paraları ayrı olarak
ödeniyor. Eğer SGK’dan genel ödenen parayla ilgili, orayla ilgili bir
yetmezlik söz konusu olursa gerekirse devlet bütçesiyle birlikte de oralarda
bunlar takviye ediliyor.
Efendim, “Yatak kapasitesi artmıyor.”,
aynı olacakmış. Şehir hastanelerinde iki tane temel misyon
var, bir tanesi: Mevcut hastanelerimizin özellikle deprem açısından
yetersiz güvende olmaları, fiziksel olarak istediğimiz nitelikte
olmamaları nedeniyle bunların nitelikli, sağlam ve kaliteli
binalar hâline döndürülmesidir. İkincisi de: Biz
vatandaşımıza nitelikli oda vermek istiyoruz;
hastalarımızı koğuşlardan çıkarmak istiyoruz;
hastalarımızın her odasında, onlara layık olacak
şekilde, günlük ihtiyaçlarını görecek, banyosuyla, tuvaletiyle
ve diğer unsurlarıyla birlikte nitelikli bir oda vermek istiyoruz. Bu
hareketin adı nitelikli bir dönüşüm hareketidir.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Anlamazlar hocam,
anlamazlar.
VURAL KAVUNCU (Devamla) - 2023’te biz 10 bin
kişi başına 32 yatak kriterine de inşallah bunlarla
birlikte ulaşmış olacağız.
Buralarda nasıl bir sonuç
aldığımızı görmek için önce bu hastanelerin -sadece
fiziksel olarak değil- odalarını da ziyaret edin, hastalara
sorun. O hastalardan aldığımız duaları ve bu
memnuniyeti lütfen, onları da birlikte, buralarda dile getirin diyorum
ben.
Bu noktada biz sağlık politikalarında
hastaya dönük insan odaklı politikalarımızı yürütmeye devam
edeceğiz. Bu insanımız, dünyanın en iyi hizmetlerine
layıktır. Biz, dünyadaki en iyi standarttaki hizmetleri üretmek için
seferber olduk. Bu noktadaki iyi olan şeylere, sevincimize de sizler de
ortak olun diyorum. Bu noktadaki önergenizi reddediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kavuncu.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Aydın, dinliyorum.
ERKAN AYDIN (Bursa) – İç Tüzük 69’a göre…
BAŞKAN – Sesiniz gelmiyor Sayın
Aydın.
ERKAN AYDIN (Bursa) – İç Tüzük 69’a göre
“ciddiyetsiz ve karalamanın, çamurun bini bir para” iddialarıyla
sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN – “Ciddiyetsiz…”
ERKAN AYDIN (Bursa) – “Ciddiyetsiz iddialar,
çamurun, karalamanın bini bir para” diyerek sataşmada
bulunmuştur.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın,
Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu’nun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AYDIN (Bursa) – Şimdi, sayın hatip
“bini bir para” dediniz ama bana göre de sizin söylediklerinizin bini bir para.
Şimdi, diyorsunuz ki “Mersin’de 16 milyon
görüntüleme olmuş.” Şimdi, Mersin’in nüfusu kaç? 1,8 milyon. Yani 1
milyon 800 bin kişi, açıldığından beri onar defa
buraya gidip görüntüleme mi yapmış? Yani bu doldu diye, yapılan
işlemi doğru mu kabul edeceğiz? Bir kere onu düzeltmek
gerekiyor. Bu kadar görüntüleme, bu kadar MR, bu kadar performans sisteminde
sırf doktorlara baskıdan dolayı yapılan bir işlemi
savunmak, hele sizin gibi bir hekime pek yakışmadı
sanırım çünkü biz burada kamunun zarar ettiğini söylüyoruz,
hastaneler güzel olabilir, oraya altın kaplama da yapabilirsiniz ancak bu
kaynaklar hepimizin cebinden çıkıyor.
Dediniz ki “finans maliyeti.” E, söylüyoruz, 1.200
yataklı hastaneyi 193 trilyona yapıyorsunuz, yirmi beş
yıllık kira, 2 katrilyon 250 milyar yapıyor. Yani kendiniz
yapsanız, zaten 10 tane 1.200 yataklı hastane yaparken kiralama
yöntemiyle bu milletin, bu tüyü bitmemiş yetimin parasıyla birilerine
veriyorsunuz. Yandaş dedik, siz dediniz ki: “Yok, öyle bir şey.”
Bakın -isim vermek istemiyorum buradan- hep aynı kişilere,
aynı firmalara bir yerlerden talimatlarla verilmiş bunlar. Ben
söylemiyorum ki, bakın, sarayın inşaatında da aynı
firma var, gidiyorsunuz, şehir hastanesinin inşaatında da
aynı firma var. O zaman ne düşünecek kamuoyu? Yani biz yok deyince
yok mu oluyor? Bunlara iyi bakmak gerekiyor. Biz, kamu, kendi
kaynaklarıyla yıllardır yaptığı işi tekrar
yapsın diyoruz. Birilerine “sağlığı özelleştirme”
adı altında bunu yaptırdığımız zaman, o
yirmi beş yıl gelmeden daha, hepimiz yapılan işin
yanlış olacağını göreceğiz, geri dönmek
isteyeceğiz ama çok geç olacak. Bunlara da buradan yanıt vermek
isterim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, şehir
hastanelerinin bir bütün olarak öngörülemeyen sorunlarının ortaya
çıkarılması amacıyla 17/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2017 Cumartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi
oylarınıza…
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyorum.
BAŞKAN – Bir yoklama talebi vardır.
Sayın Özel, Sayın Engin, Sayın
Hürriyet, Sayın Tarhan, Sayın Arslan, Sayın Akyıldız,
Sayın Köksal, Sayın Aydın, Sayın İrgil, Sayın
Üstündağ, Sayın Gündoğdu, Sayın Özdemir, Sayın
Gökdağ, Sayın Çamak, Sayın Baydar, Sayın Temizel,
Sayın Öztrak, Sayın Sağlar, Sayın Kuşoğlu,
Sayın Bakır.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, şehir
hastanelerinin bir bütün olarak öngörülemeyen sorunlarının ortaya
çıkarılması amacıyla 17/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2017 Cumartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, niye kesiyorsunuz? Başkan, niye kesiyorsunuz?
BAŞKAN – Duyamadım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gelmeyenleri
bir görelim, niye kestiniz yoklamayı?
BAŞKAN – Sayın Elitaş, burada
toplantı yeter sayısı olduğunu gördüm.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, ama biz geleni, gelmeyeni bilelim.
BAŞKAN – Ne demek? Bu benim…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olur mu
efendim?
BAŞKAN – Ne demek Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, öyle bir anda…
BAŞKAN – Hayır efendim, ben toplantı
yeter sayısının olduğunu gördüğüm anda…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, biz gelmeyen arkadaşlarımızı
çağıracağız buraya.
BAŞKAN – Efendim, o benim meselem değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, son ana kadar beklersiniz.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İç Tüzük’e
uygun davranın Sayın Başkan, keyfî yapmayın! Görevi keyfî
yapıyorsunuz, İç Tüzük’e uygun davranacaksınız!
BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurunuz,
İç Tüzük’ü konuşalım. İç Tüzük’ün hangi maddesinde var bu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yoklamanın
sonuna kadar beklersiniz, müşahedeli açmıyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hayır…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Müşahedeli
açmıyorsunuz siz.
BAŞKAN – Hayır efendim, defalarca bu
uygulamayı buradan yaptım, diğer Meclis başkan vekili
arkadaşlarımız da yaptı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, sonuna kadar beklersiniz, beklersiniz sonuna kadar.
BAŞKAN - Siz, ayrıca benden şunu rica
edebilirsiniz: “Sayın Meclis Başkan Vekili Hamzaçebi, Akif Bey, Akif
-her neyse- sürenin sonuna kadar bekleyin de biz de kimler var bunu
öğrenelim.”
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Her zaman
yaptığımız öyle olduğu için uyarma
ihtiyacını hissetmedim.
BAŞKAN – Bunu rica ederseniz elbette bu
ricaları dikkate alırım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Uyarma
ihtiyacını hissetmedim.
BAŞKAN – Bugüne kadar, zaman zaman bu
ricaları benden yaptınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yaptık,
doğru.
BAŞKAN – Yaptığınız zaman
ben ricalarınızı yerine getirdim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Erken kesin.”
dediğimiz de oldu.
BAŞKAN – Hayır efendim... “Erken kesin.”
niye diyordunuz? O zaman, bir saniye, “Erken kesin.” niye dediniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çünkü, istismar
etmesinler diye söyledik.
Sayın Başkan, beş dakikada bir
yoklama isteyen…
BAŞKAN – Peki, erken kesme ricasında
bulunduğunuza göre…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın,
İç Tüzük’te ve teamüllerde var “Beş dakikada bir yoklama istenmez.”
diye ama beş dakikada bir yoklama isteyenler istismar etmesinler diye onu
yaptık.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, siz erken
kesme ricasında bulunduğunuzu söylüyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama kesmediniz,
ama kesmediniz.
BAŞKAN – Yani, şu
alışkanlıktan vazgeçiniz: İktidar partisi Grup Başkan
Vekili olmanız Genel Kurulu yönetme hakkını size vermiyor. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Genel Kurulu
ben yönetmiyorum, sizin iyi yönetmeniz gerek.
BAŞKAN – Lütfen… Siz rica ettiğiniz zaman
sona erdireceğiz, rica etmezseniz sürenin sonunu bekleyeceğiz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, sizi usule uygun davranmaya davet ediyorum.
BAŞKAN - Usule uygun davranıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yoklamayı
sonuna kadar devam ettirmenizi istiyoruz.
BAŞKAN – Ettirmek zorunda değilim,
gördüğüm anda yoklamayı keserim. Siz rica ettiğiniz zaman Meclis
Başkan Vekili ara verecek, kesecek, rica etmezseniz devam edecek!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Meclis
Başkanı keyfî davranamaz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yanlış
yapıyorsunuz, yanlış.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Keyfî davranamaz!
Orası keyfî davranma makamı değildir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Sen keyfî
davranıyorsun!
BAŞKAN – Evet, siz keyfî davranıyorsunuz,
açıklamanızla kendinizi ele verdiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yanlış
yapıyorsunuz, doğru bir şey değil bu. Yapmayın ya,
Akif Bey’e yapmayın bari.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Nasıl
yapmıyorsun kardeşim? Sen gelene gidene bağırıyorsun,
ben niye konuşmuyorum ya? Önüne gelene bağırıyorsun, keyfî keyfî
ayağa kalkıyorsun, böyle usul mü olur!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kime
bağırıyorum?
DİDEM ENGİN (İstanbul) – Önüne gelene
bağıran sizsiniz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir şey
söyleyeceğim, Akif Bey’in bu davranışının doğru
olduğunu sen de biliyorsun, ben de biliyorum ya. Bazen kes diyorsunuz,
bazen yap diyorsunuz, hepsine uyuyor.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Kocaeli milletvekili Tahsin Tarhan
ve arkadaşları tarafından, son dönemde sporda, özellikle
futbolda artan şiddet olaylarının sebeplerinin
araştırılması amacıyla 21/4/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2017 Cumartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
17/06/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
17/6/2017 Cumartesi günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan ve
arkadaşları tarafından, son dönemde sporda, özellikle futbolda
artan şiddet olaylarının sebeplerinin
araştırılması amacıyla 21/4/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1118 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
17/6/2017 Cumartesi günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
lehinde Tahsin Tarhan, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tarhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sporda şiddetin
araştırılması ve tedbirlerin alınmasıyla ilgili
verdiğimiz araştırma önergesi üzerine grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye'de adalet için Ankara'dan İstanbul'a
yürüyen Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu’na ve adalet için yürüyen herkese bin selam olsun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, dün basketbolda Türkiye
şampiyonluğu için oynanan bir maç vardı, hepiniz
izlemişsinizdir. Sıradan bir maç değildi aslında. Avrupa
şampiyonu olan bir Türk takımı ile diğer büyük bir
kulübümüz Beşiktaş şampiyonluk maçına çıkıyor,
ilk maç 3-0 bitmiş, ikinci maçı Fenerbahçe kazanırsa
şampiyon olacak. O maç taraftarsız oynanıyor. Düşünün,
Avrupa dahi Avrupa’da şampiyon olmuş bir basketbol
takımının maçını merak ediyor, biz o maçı
seyircisiz oynatıyoruz ve maçtan sonra da Basketbol Federasyonu
Başkanı çok rahat gülerek kupa veriyor, kupa töreni yapıyor.
Sevgili milletvekillerim, Türkiye'nin bu görüntüsü
hiç doğru değil. İki büyük kulübümüz oynuyor. Ceza
verebilirsiniz ama o maç için de olsa en azından tarafsız sahada
olabilirdi, en azından seyircili oynanması gerekiyordu. Ben buradan
Basketbol Federasyonu Başkanını istifaya davet ediyorum.
Fenerbahçe’yi şampiyonluğundan dolayı kutluyorum,
Beşiktaş’a da başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, son yıllarda
Türkiye'de sporda şiddet artmaya başlamıştır, sporun
her branşında şiddet görülmekte. Çoğunlukla şiddet
görüntülerine tanıklık ettiğimiz spor alanı futboldur.
Kitlesel olarak dayanışma ve birlikte hareket etme duygusuyla izlenen
futbol maçlarında şiddet özellikle son dönemlerde iyice
artmıştır ve sonrasında şiddet olayları
yaşanmakta, neredeyse her platformda şiddet kendini farklı
biçimde göstermektedir. Bu durumu hep birlikte araştırmamız
gerekir. Şiddetin önüne geçmesi amacıyla PASSOLİG diye bir kavram
geliştirildi. Sonuç ne oldu? Statlar, tribünler boşaldı,
şiddet iyice arttı. Sadece şiddet artmakla kalmadı, sizin
iktidarınızda uluslararası alanda kazanılan bütün
madalyalar doping nedeniyle geri alındı. Bu konuda
araştırma önergesi veriyoruz, reddediyorsunuz. Sadece sporcu mu suçlu
sevgili arkadaşlar? Yöneticilerin ve antrenörlerin hiç mi suçu yok?
Biz futbol ağırlıklı bir
ülkeyiz. Sabah esnaf işe gittiğinde, iş yerini
açtığında dünkü futbol
karşılaşmalarını, diğer spor
karşılaşmalarını değerlendirir. İşçiler
fabrikaya gittiğinde bir gün önceki, hafta sonundaki maçları
değerlendirirler. Hangi partiden olursa olsun bütün
vatandaşlarımız “spor” dendiği zaman bir araya gelip bir
arada hafta sonu spor karşılaşmalarını
değerlendirirler.
Sevgili arkadaşlar, statlarda şiddet var,
otobüste şiddet var, en son, uçakta şiddet var. Kendisiyle gurur
duyduğumuz, Barcelona’da zevkle izlediğimiz bir millî futbolcumuz, kendisinden
büyük bir gazeteciye uçakta saldırıyor ve sonra Millî Takım
Teknik Direktörü kadro dışı bırakıyor, bu sporcumuz
çıkıp “Ben Millî Takımı bıraktım.” diyor.
Sevgili arkadaşlar, “Millî Takım” denince
herkes, hangi takımı desteklerse desteklesin, millî duygularıyla
tek yürek, tek bilek olurdu. Geldiğimiz durumu görüyorsunuz.
İsterseniz Çin’de futbol oynayın isterseniz İspanya’da futbol
oynayın, “Ben Millî Takımı bıraktım.” diyemezsiniz.
Antrenör “Ben kadro dışı bıraktım.” diyor, Futbol
Federasyonu Başkanı çıkıp farklı bir açıklama
yapıyor. Düşünün, Türkiye futbolunun nereye geldiğini hepiniz
görüyorsunuz.
Sporcuların para için, prim için millî
formayı giydikleri yerde sporda şiddeti önleyemezsiniz.
Kazandığı para elde edilen başarılardan çok daha büyük
olan yöneticilerle sporda şiddeti önleyemezsiniz.
Sporda şiddet gün geçtikçe çığ gibi
büyüyor. Rize dönüşü Fenerbahçe takım otobüsü kurşunlandı,
savcılık iddianame dahi düzenlemedi. Bursasporlu futbolcular köprü
üzerinde durdurularak takım otobüsü içerisinde darbedildiler.
Göztepe-Eskişehir maçında sahaya atılan yabancı maddeler
sebebiyle maç otuz dakika durdu. Tüm yaşananlar göstermektedir ki
PASSOLİG hiçbir işe yaramamıştır. İnsanları
fişlediniz, tribünleri boşalttınız. Türkiye Futbol
Federasyonu holding gibi yönetilmekte, cezaları da gelir gibi görmekte.
Sporun yönetilmediği çok açıktır. Spor Bakanının
sorumluluk alması gerekmektedir. Geldiğimiz durum budur. Futbol
Federasyonu ile Basketbol Federasyonu Başkanlarının bir an önce
istifa etmeleri gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, kulüplere
ağır cezalar kesmek de işe yaramaz. Kesilen bu ağır
para cezalarından elde edilen gelirlerin, şiddetin azalması
yönünde kullanılması gerekir. Ancak, ne yazık ki Türkiye’de bu
paralar bu yönde kullanılmıyor. İçişleri
Bakanlığı, spordan sorumlu Devlet Bakanlığı ve
Türkiye Futbol Federasyonunun ortak çalışmasıyla bu durumu
düzenlememiz gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir an önce
eğitim sistemini değiştirip ilkokuldan itibaren sporda
branş dersleriyle sporcu yetiştirmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, egolarından
arınmış antrenörler, prim için değil Millî Takım için
ter döken sporcular, federasyonları holding gibi yönetmeyen başkanlar
bulduğumuzda, Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, sporcunun zeki,
çevik ve ahlaklısını yetiştirebiliriz.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Tarhan.
Önerinin aleyhinde Osman Aşkın Bak, Rize
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
önerisinin aleyhinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu öneriyle ilgili olarak, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde 22’nci ve 23’üncü Dönemde tüm grupların ortak önerisiyle 2 adet
Meclis araştırması komisyonu kurulmuş. Birincisi, 22’nci
Yasama Döneminde, 4/1/2005 tarihinde kurulan ve
Başkanlığını Ankara Milletvekili Haluk İpek’in
yaptığı, Türk Sporunda Şiddet, Şike, Rüşvet ve
Haksız Rekabet İddialarının Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu. İkincisi, 23’üncü Yasama Döneminde
yine bütün partilerin ortak önergeleriyle 24/11/2010 tarihinde kurulan ve
Başkanlığını İstanbul Milletvekili Nazım
Ekren’in yaptığı Spor Kulüplerinin Sorunları ile Sporda
Şiddet Sorununun Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu. Ayrıca, 24’üncü Dönemde Türk sporunda doping sorununun
araştırılmasıyla ilgili bir Meclis
Araştırması Komisyonu kurulmuştur. Spordaki tüm sorunlarla
ilgili olarak bu zamana kadar 3 adet Meclis araştırması
komisyonu kurulmuştur.
Yine, Meclisimiz 31/3/2011 tarihinde, bu
çalışmaların ışığında 6222
sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanun’u kabul etmiştir.
Yine, 26’ncı Dönemde, bu dönemde, 26 Nisan 2016
tarihinde Halkların Demokratik Partisinin vermiş olduğu, sporda
şiddetle ilgili olarak Meclis araştırması
açılmasını talep ettiği bir önerge görüşülmüş ve
kabul edilmemiştir.
Bugün CHP Grubunun vermiş olduğu, sporda,
özellikle de futbolda artan şiddet olaylarının sebeplerinin
incelenmesi ve bu nedenleri ortadan kaldıracak tedbirlerin tespit edilmesi
amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün ilgili maddelerince
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeyi
konuşuyoruz. Geçen yıl sezon bitince konuşmuştuk, bu
yıl sezon bitti, yine aynı konuyu konuşuyoruz. Futbolda
şiddet ve holiganlık sadece ülkemizde
karşılaştığımız bir sorun değil; bu,
tüm dünyada ortak bir sorun. Bu olayın zirve yaptığı nokta,
hepimizin hafızalarını yokladığımız zaman,
Heysel faciasını hatırlatarak 29 Mayıs 1985 tarihinde
Juventus-Liverpool maçı ve bu maçta meydana gelen olaylar.
Tabii, bu süreç içerisinde
bakanlıklarımız da çalışmalar yaptı, kanun
çıktıktan sonra. Geçen yıl, 3 Mayıs 2016 tarihinde Sporda
Şiddetin Önlenmesi ve Tahkim Çalıştayı İçişleri
Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığının
iş birliğiyle gerçekleştirilmiştir, 2015-2016 sezonunun değerlendirmesi
yapılmıştır.
Elektronik bilet uygulamasıyla stada gelen ve
olay çıkaran kişilerin tespiti daha kolay hâle gelmiştir.
Eksiklikler vardır, bunların düzeltilmesi için iki bakanlık da
çalışmaktadır.
Spor kulüplerimizin yöneticileri
açıklamalarında daha dikkatli olmalıdır,
kışkırtıcı açıklamalardan
kaçınmalıdırlar. Spor basınımız üzerine
düşeni yapmalı, yorumlarında sporun fair play olması
yönünde açıklamalar yapmalı ve bunları değerlendirmelidir.
Sporda şiddete sebep olan holiganlarla ilgili,
güvenlik güçlerimiz 6222 sayılı Yasa çerçevesinde işlem
yapmışlardır. İçişleri Bakanlığı
verilerine göre, 2015-2016 sezonunda 12.168 kişiye men tedbiri
uygulanmış, bunlardan 3.218 kişi için güvenlik tedbiri
uygulanmakta. Emniyet teşkilatımızda spor asayiş büroları
kurulmuştur. Spor savcıları, sporda şiddetle ilgili
konularda görevlendirilmiştir ve işlem yapmaktadır.
Sporda şiddeti artırmak isteyen
holiganlara ve fanatiklere karşı etkin bir mücadeleyi tüm toplum
olarak vermeliyiz, emniyet güçlerimize yardımcı olmalıyız.
Stadyumların fiziki yapılarının
geliştirilmesi, bu, şiddetin önlenmesinde çok önemli. Hükûmetlerimiz
döneminde şehirlerimize uluslararası standartların üzerinde 25’e
yakın yeni stadyum kazandırılmış ve
kazandırılmaya devam edilmektedir; İstanbul, Bursa, Sivas,
Konya, Eskişehir, Trabzon ve en son, bir hafta önce ihalesi yapılan
İzmir’deki 3 stat.
Spor alanlarındaki güvenlik sorunlarına
özel yaklaşımlar geliştirilmiştir; kamera sistemleri,
güvenlik elemanlarının özel eğitimi, taraftarların güzergâhlarının
belirlenmesi. Güvenlik kurulları oluşturulmuş ve her müsabaka
öncesi güvenlik kurulları toplanarak gerekli tedbirleri
değerlendirmektedir.
Futbol kulüplerinde futbol taraftarlarının
eğitimi konusunda çalışmalar; Futbol Federasyonu tarafından
bu çalışmalar yapılmakta. Ne yapılıyor? Kulüp
bünyelerinde, taraftarlardan sorumlu yöneticilik birimleri kurulmuş ve bu
yönetici, taraftar gruplarıyla iletişim hâlinde. Taraftar
dernekleriyle iletişim hâlinde olunması, taraftar eğitimlerine
önem verilmesi.
Spor kültürünü gençlerimiz arasında
yaygınlaştırmak çok önemli. Spor, kitleleri heyecanlandıran
ortak bir dil. Sporu bir eğlence ve yaşam tarzı olarak
görmeliyiz.
Nisan 2016 tarihinde yine Gençlik ve Spor
Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı
arasında, okullarda öğrencilerin en az bir spor dalında
lisanslı olması öngörülerek, spordaki altyapı
yatırımlarına devam edilmesi noktasında protokol
imzalandı ve spor kültürünün ve eğitiminin ilkokul
çağlarından başlayarak gençlerimize verilmesi
planlanmaktadır.
Hükûmetlerimiz döneminde Türk sporuna büyük
yatırımlar yapılmıştır -uluslararası
standartlarda stadyumlar, spor salonları, yüzme havuzları-
uluslararası dev organizasyonlar, dünya ve Avrupa şampiyonaları
organize edilmiştir. Biz spor yaparken toprak sahalarda, çamur sahalarda
oynuyorduk, şimdi tüm statlar çim, bunun yanında mahalle ve semt
sahaları halı saha. Çatıdan yağmur yağarken su
damlardı güreş minderlerine. Ben Güreş Federasyonu
Başkanlığı yaptım. O dönemlerde güreş
yöneticiliği yapıyordum. Çatılardan sular damlıyordu
minderlere, şimdi modern tesislerde spor yapılıyor. Türk sporu
bu noktada altyapı olarak müthiş atılımlar
yapmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Osman, ata sporunun
canına okudun, ata sporunun.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Kim ne derse desin,
Türk güreşi, eski bir Federasyon Başkanı olarak söylüyorum,
dünya şampiyonu olmuştur benim zamanımda, bunu da not olarak
ifade edeyim.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Doping var
mıydı, doping?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Peki, amatör spor
kulüplerine verilen destekler ortada, Spor Toto kanalıyla verilen
destekler ortada, Türkiye Futbol Federasyonu vasıtasıyla amatör spor
kulüplerimize verilen destekler ortada.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Spor Toto’yu
kapatalım, kumar o, kumar günah! Spor Toto’yu kapatalım.
İnsanlar kan ağlıyor, eve ekmek götüremiyorlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Türkiye Futbol
Federasyonunun verdiği tesisler ortada.
Şimdi, tabii spordaki şiddetin her
türlüsüne karşıyız; sporcuya yapılan şiddete de
karşıyız, yöneticiye yapılan, hakeme yapılan
şiddetin hepsine karşıyız. Bununla ilgili olarak Meclisimiz
üzerine düşen görevi yapmış, 3 tane komisyon kurmuş, bu
komisyonlar sonucunda 6222 sayılı Yasa’yı
çıkarmış. Yasa’nın uygulamaları devam ediyor ve her
geçen gün, her yıl İçişleri Bakanlığı ile Spor
Bakanlığı bunları değerlendiriyor, neticeleri ortaya
koyuyor ve gerekli tedbirleri alıyor.
Tabii, Türk sporu şundan şanslı:
Başbakanımız ve şimdiki Cumhurbaşkanımız
sporun içerisinden geliyor, Türk sporunun sorunlarını çok iyi
biliyor, kendisi eski bir sporcu. Türk sporuna yapılan
yatırımları… Dünyada en fazla spora yatırım yapan ülke
Türkiye.
Tabii, spor salonlarındaki bu şiddeti asla
tasvip etmiyoruz ve bunları önlemek için hep beraber
çalışmalıyız. Bundan önce verilen önergelerde de tüm parti
grupları ortak olarak vermiş ve araştırma komisyonları
kurulmuş, 3 tane araştırma komisyonu kurulmuş...
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Gene kuralım.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – …ve bununla ilgili
olarak kanun çıkmış. Şimdi bizim yapmamız gereken, bu
uygulamaları takip etmek. En önemlisi uygulamaların takibi ve
yenilenmesi. Bununla ilgili olarak da Gençlik ve Spor
Bakanlığımız, İçişleri
Bakanlığımız ve Adalet Bakanlığımız her
yıl çalışma yapıyor. Tarihini verdim, 3 Mayıs 2016
tarihinde üç bakanlık ortak çalışma yapmış; Futbol
Federasyonu çalışma yapmış, seminerler düzenlemiş,
spor kulüplerimizde bu seminerler düzenleniyor. Taraftarın
eğitilmesiyle ilgili çalışmalar yapılıyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Futbol Federasyonunun
özerkliği tartışmalı bence.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Tabii, burada
medyaya büyük görev düşüyor. Medya, spor medyası özellikle, sporda
şiddetin azaltılmasıyla ilgili görüşlerini ve bu yönde
yapılacak çalışmaları aktarmalı. Bizim, sporu bir
kültür olarak değerlendirmemiz lazım. Bununla ilgili olarak da
Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Millî Eğitim
Bakanlığı, gençlerimize spor kültürünü, olimpik ruhunu, sporun
güzelliklerini, sporun bir seyir zevki olduğunu… Spora gittiğimiz
zaman, müsabakaya gittiğimiz zaman, seyirci olarak izlediğimizde,
ailemizle, çoluğumuzla çocuğumuzla gitmemiz ve oradan keyif
almamız gerekli. Bizlerin hep birlikte, spora şiddeti getirmeye
çalışan holigan gruplara, fanatik taraftar gruplarına karşı
hem adli tedbirleri hem de toplumsal tedbirleri almamız lazım.
İşte bu noktadaki çalışmaları desteklemeliyiz.
Şunu da ifade ediyorum: Türk sporu çok önemli
adımlarla, yeni projelere, yeni başarılara doğru
koşuyor. Tüm sporcularımıza gelecek olan müsabakalarda
başarılar diliyorum. Türk sporunu ve Türk sporuna emek veren herkesi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Osman, tribünler niye
boş?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Boş mu? Dolu…
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Boş hepsi.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bak.
Önerinin lehinde Kamil Aydın, Erzurum
Milletvekili konuşacak.
Buyurunuz Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan,
çok kıymetli milletvekilleri; söz konusu önerge üzerinde konuşmak
üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, yeni, taze bir
haber aldık: Milletvekili olduğum Erzurum ilinin Şenkaya
ilçesinde terörle mücadele sırasında bir uzman onbaşı
kardeşimizi kaybetmenin elim üzüntüsü içerisindeyiz. Allah’tan bu
kardeşime rahmet diliyorum. Kederli ailesine ve yüce Türk milletine
başsağlığı diliyorum.
Yine, Türk siyasetinin renkli siması Süleyman
Demirel’in ölüm yıl dönümü. Onu da bu mübarek ayda rahmetle anıyorum.
Yaptıklarından dolayı da şükranlarımızı
sunuyorum.
Yine, bölge milletvekilimiz Uğur Bey’in de
annesini kaybetmiş olduğunu öğrendik. Uğur kardeşime
de başsağlığı dileklerimi buradan ifade etmek isterim.
Saygıdeğer milletvekilleri, bilim
adamları insanı tanımlarken özelliklerine göre birçok
tanımlarda bulunurlar, mesela siyasi bir varlık olduğunu da
söyleyenler var, ekonomik bir varlık olduğunu da söyleyenler var ama
çok genelgeçer bir temel tanımlamaya tabi tuttuğumuzda insan ruh ve
bedenden oluşan bir varlıktır. Yani bir taraftan biyolojik ve
fiziki özellikleriyle, öte yandan da psikolojik, içsel, ruhsal özellikleriyle
ön plana çıkan bir varlıktır. Şunu da söylerler, derler ki:
Bu ruh ve beden birlikteliği eğer sağlanırsa, ikisi
arasındaki denge çok yerinde olursa o zaman sağlıklı bir
bireyden söz edebiliriz.
Şimdi, gerçekten, bundan hareketle, sporun da
özellikle ruh ve bedenin, ikisinin bir arada sağlıklı bir
yapıya ulaşmasında önemli bir vasıta olduğuna
inananlardanım.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Erzurumspor’a da
başarılar. Bizi yendiniz.
KAMİL AYDIN (Devamla) – Dolayısıyla
“spor” deyip bir kenara atılacak bir kavramdan söz etmiyoruz.
Şimdi, spor yapmak, huzur ve mutluluk gibi
insanın içsel, ruhsal yönüne de olumlu katkıda bulunur.
Dolayısıyla herkesin amatörce, yaşamının bir
parçası hâline getirerek yapması gereken bu doğal faaliyet, bir
taraftan da meslek edinip profesyonelce yapan birtakım grupları da
kendine muhatap kılmaktadır. Dolayısıyla bakın, veciz
bir söz işte, diyoruz ki: Zeki, çevik ve ahlaklı olsun. Şimdi,
zeki ve çevikliğini… Gerçekten nedir sporda hedeflenen ilk şey?
Başarıdır. Burada beklenen şey nedir? Kuralları yerine
getirip kısa zamanda belirli bir başarı seviyesine ulaşmak
ama salt hedef bu olmamalı. Bizim, aynı zamanda, her şeyde
aradığımız gibi ve bunu da bir kural hâline
getirdiğimiz gibi yani siyasette, bilimde, teknolojide, ticarette
yaptığımız gibi, sporda olması gereken en önemli
unsurlardan biri de ahlaktır. Onun için spor etiği deriz, siyaset
etiği deriz, bilim ahlakı, bilim etiği deriz, ticaret
ahlakı deriz ama nedense son zamanlarda bu görülen şiddet
olaylarından hareketle baktığımızda, en fazla
odaklanmamız gereken bu etik konusu göz ardı ediliyor. Hâlbuki önceliğimiz
onda olursa… Birazdan somut örnekler vereceğim, etik kurallarla spor
yapmaya çalışanların nasıl kalıcı, abide
şahsiyetler olduğuna örnekler vereceğim. Başarılar,
her ne pahasına olursa olsun elde edilmesi gereken bir hedef
olmamalı. Bence adına sportif bir kavram olarak “centilmenlik”
denilen şeyi de göz ardı etmemek lazım. Onun için boş
söylenmiş bir laf değil, aynı zamanda ahlaklı da
olması gerekir diye düşünüyoruz.
Şimdi, bakın,
bunlara somut bir iki örnek vermek gerekir. Geçenlerde, Bakü’de 4’üncü
İslami Dayanışma Oyunları yapıldı. 2
evladımız, 2 sporcu kardeşimiz 100 metre
yarışında birlikte yarıştılar; birisinin adı
Mizgin Ay, diğerinin adı Nimet Karakuş. Şimdi, aynı
başarıya odaklandılar, ikisi de birinci olmak istedi; birisi
dereceye girdi çok kıl payı, birisi giremedi. Yarışma
bittikten sonra 2 Türk evladımızdan Mizgin kızımız
oturup ağladı, “Ben başa baş gittim ama kaybetmişim,
Nimet abla kazanmış.” diye fakat Nimet de onun
ağladığını görünce, “skorboard”un olduğu masada
bir şeyler konuşuluyor, gidiyor oraya, itirazlar var ve itirazlar
sonucu, kazananın kendisi değil Mizgin kızımız
olduğunu duyunca sevinerek dönüp o ağlayan Mizgin’e koşup diyor
ki: “Mizgin, ben değil sen kazanmışsın, gül lütfen. Çok iyi
olmuş, bak sen kazanmışsın.” O çocuk daha sonra diyor ki:
“Hayatımda unutamadığım bir şey; Nimet abla, kendisi
birinciyken bu kadar neşeli değildi, masadan benim
kazandığımı öğrenip bana koşarken neşesini
görünce ben de çok etkilendim.” Artık, bizim, şu saatten sonra Arda
Turan’ı değil, Fatih Terim’i değil, Yıldırım
Demirören’i değil, Aziz Yıldırım’ı değil bence
Nimet Karakuş’u konuşmamız lazım. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yani gerçekten böyle bir
davranış, böyle bir sportmenlik… İşte zeki, çevik olmak
yetmiyor; ahlaklı da olmak lazım. Bizim bunlara ihtiyacımız
var yoksa günübirlik başarılarla… Dikkat ederseniz, hedefe
odaklanıp da elde ettiğimiz başarıların hepsinin
arkasında ne çıktı? Fiyaskolar çıktı, değil mi?
Dopingler çıktı, paralar çıktı, hisseler çıktı,
pazarlıklar çıktı. Neyin pazarlıklarıydı? “Millî
formayı giyeceğiz ama şunu yaparsak şu kadar bedeli
olacak.” Böyle bir şey olabilir mi? Bizim Mizginlere, Nimet
kızlarımıza gerçekten ihtiyacımız var.
Evet, benden önceki
konuşmacı şiddeti örnekleriyle anlattı. Birçoğumuz
hatırlarız, futbol merakı olanlar çok iyi hatırlar, 1985’te
Belçika’nın Heysel Stadyumu’ndaki faciayı hatırlıyoruz,
değil mi? Canlı seyrettik Liverpool ile Juventus’un maçını.
Allah korusun, 39 kişi yıkılan duvarın altında
ezilerek can verdi. Ben İngiltere’de de gördüm. Sheffield’da, 90 küsur
kişi yangın sonucu ezilerek yaşamını kaybetti. Yani bu
Lima’da oldu, bu maalesef –biz görmedik ama bizden büyükler hatırlar
belki- ülkemizde de oldu, Sivas-Kayseri maçında da oldu bu. 43
kardeşimiz can verdi o maçta.
Şimdi, bunlardan bir ders çıkarmak
lazım. Sporun ahlaki boyutunu çok istismar ediyoruz, çok kenara
atıyoruz. Bakın, şiddet nerede başlıyor? Şiddet
stadyumda basit bir hareketle başlıyor, bu, domino taşı
etkisiyle sahadan yedek kulübesine yansıyor, yetmiyor, tribündeki önce VIP
grubuna, kulüp yöneticilerine yansıyor, oradan tüm stada yansıyor, o
da yetmiyormuş gibi sokağa kadar gidiyor. O da yetmiyormuş gibi,
akşam gidiyoruz, televizyon karşısına oturuyoruz ki ya,
artık unutalım bu travmayı, bugün bunlar yaşandı,
unutalım; hayır, bütün kanallarda spor yorumcuları aynı travma
üzerinde, aynı şiddet üzerinde olabildiğince, benzin dökercesine
programlar yapıyorlar. İnanın, bakın, spor camiasında
isimsiz bir sürü kahramanımız var. Bence biz bir an önce bunlara
odaklanmalıyız, bunları söylemeliyiz.
Evet, bu şiddetten kurtulmak gerekir.
Şiddet sadece sporda mı var? Sadece sporda yok. Bakın, ahlak çok
önemli. Geçen günlerde Londra’da, biliyorsunuz, Kensington kısmında
Grenfell diye, fakir fukara için belediye evleri vardır, “council house”
derler. Fukaralar için, yoksullar için belediye ya kendisi yapar, gücü yetmezse
kiralar, onları fakir fukaraya dağıtır. Onlar orada
otururlar, çok zor şartlarda otururlar. Orada bir yangın
çıktı, resmî rakamlarda 30 kayıp. “100’ü geçer.” diyenler var.
Dosyam orada kaldı, dosyamda var; getirecektim,
unuttum. Şimdi, inanın, bakın, basın ahlakı da burada
çok sorunlu. Yaptığımız her şeyde ahlakı bir
tarafa bıraktığımız zaman şiddet
kendiliğinden tırmanıyor. Yerli basına bakıyorum,
sadece yangını ve ölenleri söylüyor. Bir Daily Telegraph’da bir haber
gördüm. İnanın, aynen biraz önce Mizgin kardeşim ile Nimet
kardeşimin o tarihe geçecek olayı gibi, bir ahlaki duruştan söz
edeceğim. Şimdi, diğer haberlerde doğal bir haber:
“Yangın oldu, şu kadar insan yandı öldü.” Bakın, izah
etmeye çalışayım sadece.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın
Aydın.
KAMİL AYDIN (Devamla) – Bir Telegraph diyor ki:
“O gece oruç tutan Müslümanlar uyanık olmasaydı…” Sahur için
uyanık olan o genç kızlar dışarı kaçmayı tercih
etmediler, kapıları böyle büyük şiddetle döverek milleti
uyandırmaya çalıştılar. O gecenin büyük kaybını
önleyen o kahraman Müslüman kızlarımızdı dediler. Resmi
koymuş. İşte ahlak bu, ahlak bu. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla spor için de
geçerli, siyaset için de geçerli, medya için de geçerli, bilim için de geçerli.
İntihal yaparak dünyanın en büyük bilimsel bir
çalışmasını yaparsınız ama intihal olduğu
için onun bir kıymetiharbiyesi yoktur. Doğru olanı, Aziz Sancar
gibi geçekten büyük emek olan bir bilimsel çalışmayı ortaya
koymak diyorum.
İnşallah, biz bu önergeye de destek
olacağız şiddetin her türlüsüne karşı olan bir
Milliyetçi Hareket Partisi olarak.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Önerinin aleyhinde Salih Cora, Trabzon Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Cora.
SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından sporda
şiddetin önlenmesine ilişkin araştırma önergesiyle ilgili
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Avrupa’nın 6’ncı büyük futbol
ekonomisine sahip bir Türkiye’nin, tribün terörünü, sporda şiddeti,
şikeyi ve teşvikle ilgili sorunlarını çözmeden taraftar
sayısını artıramayacağı gibi, maç gelirlerini de
artıramayacağı açık bir gerçektir. Ne zamanki tribün
gelirlerini artırırsak o zaman kulüplerimiz de Avrupa’da daha güçlü
hâle gelir. Yani sporda şike, doping, şiddet ve terör sadece sosyal
açıdan değil, esasında ekonomik açıdan da futbolun
kanseridir.
Endüstriyel futbolun temelini oluşturmak, bu
manada bir marka değeri ortaya çıkarmak adına sporda
şiddetin sorunlarına kalıcı bir çözüm bulmalıyız.
Bugün eğer İngiltere dünyanın en büyük futbol endüstrisine sahip
bir ülkeyse, çıkarmış olduğu 9 şiddet yasası,
statların yenilenmesi, taraftar kimliğinden müşteri
yapısına geçilmesi ve tüm kurumlarıyla birlikte olayı
benimseyip polisiyle, savcısıyla, gazetecisiyle birlikte, taviz
vermeden ilkeli ve kararlı bir duruşla bunu başarmıştır.
Biz de Hükûmet olarak ülkemizde 2005 ve 2011 yılında 2 önemli yasa
çıkardık -Sporda Şiddet Yasası- ve bunları hayata
geçirdik. Ancak değişen şartlar içerisinde, uygulamadaki
aksaklıklar da dikkate alınarak özellikle son 2 maçta
yaşananlara baktığımızda yeni bir düzenlemeye ihtiyaç
vardır. Bunun için detaylı bir rapor hazırlayarak yeni bir eylem
planı ortaya koymalıyız. Tüm kurumlarımızla,
basınımızla kamuoyunun desteğini arkamıza alarak bunu
gerçekleştirmeliyiz. Aksi durumda, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası
adaylık süreci tehlikeye girebilir, bu yolda en ufak riski göze
alamayız.
Ancak bu konuda daha önce
yapıldığı gibi tüm siyasi partilerle beraber, ortak bir
mutabakat metniyle bir araştırma önergesini hep birlikte
hazırlayarak bunu gerçekleştirmeliyiz ve bunu beş gündür
aynı yasanın konuşulduğu bir günde değil, daha rahat
bir dönemde gerçekleştirmeliyiz diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cora.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin, TBMM İçtüzüğü’nün
5’inci maddesine göre 1 Temmuz 2017'de tatile girmeyerek
çalışmalarına devam etmesine; 15 Temmuz Demokrasi ve Millî
Birlik Günü’nün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel
bir görüşme yapılması için 15 Temmuz 2017 Cumartesi günü saat
13.00'te toplanmasına, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde
siyasi parti grubu başkanlarına onar dakika süreyle söz verilmesine
ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine; 486
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 17/6/2017 Cumartesi günü (bugün) toplanamadığından,
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mustafa Elitaş
Kayseri
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında bulunan 486 ve
461 sıra sayılı kanun tasarılarının bu
kısmın 2'nci ve 3'üncü sıralarına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin TBMM
İçtüzüğü’nün 5’inci maddesine göre 1 Temmuz 2017'de tatile girmeyerek
çalışmalarına devam etmesi,
15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nün anlam
ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme
yapılması için 15 Temmuz 2017 Cumartesi günü saat 13.00'te
toplanması, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi
parti grubu başkanlarına onar dakika süreyle söz verilmesi ve bu
birleşimde başka konuların görüşülmemesi,
Genel Kurulun;
17 Haziran 2017 Cumartesi günkü (bugün) birleşiminde
464 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
18 Haziran 2017 Pazar günkü birleşiminde 478
sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
19 Haziran 2017 Pazartesi günkü birleşiminde
365 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
20 Haziran 2017 Salı günkü birleşiminde
367 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
21 Haziran 2017 Çarşamba günkü
birleşiminde 370 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
22 Haziran 2017 Perşembe günkü
birleşiminde 373 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
28, 29 Haziran 2017 Çarşamba ve Perşembe
günlerinde iki gün, 4 Temmuz 2017-13 Temmuz 2017 tarihleri arası on gün
süreyle çalışmalarına ara vermesi,
Haftalık çalışma günleri
dışında 17 Temmuz 2017 Pazartesi günü saat 14.00’te
toplanması ve bu birleşiminde gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmında bulunan işlerin görüşülmesi ve 375 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi,
486 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması önerilmiştir.
486
Sıra Sayılı Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin
Kuruluşu Hakkında Kanun Tasarısı (1/803) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
1.Bölüm |
1
ila 4’üncü maddeler arası |
4 |
2. Bölüm |
5 ila 9’uncu maddeler arası (Geçici
1’inci madde dâhil) |
6 |
Toplam Madde
Sayısı |
10 |
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi lehinde Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekilli.
Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Grup önerimizde, 486 sıra sayılı
Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin Kuruluşu Hakkında Kanun
Tasarısı’nın gündemin 2’nci sırasına, 461 sıra
sayılı Birleşmiş Milletlerle ilgili uluslararası
sözleşmenin gündemin 3’üncü sırasına alınmasını
öneriyoruz.
1 Temmuzda Genel Kurulun tatile girmeyerek
çalışmalarına devam edilmesi kararını Genel Kurulun takdirine
bırakıyoruz.
15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nde özel
bir gündemle toplanılmasını ve siyasi parti grupları genel
başkanlarına da onar dakika söz verilmesini öneriyoruz.
Ayrıca, 22 Haziran 2017 Perşembe gününe
kadar gündem devam ediyor. Gündemdeki programların
tamamlanmasını müteakip, 28-29 Haziran Çarşamba ve Perşembe
günleri Genel Kurula iki gün ara verilmesini, yine 4 Temmuz 2017 ile 13 Temmuz
arasında gündeme on gün ara verilmesini, 17 Temmuzda saat 14.00’te Genel
Kurulun toplanarak gündemdeki kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesini grup önerimiz olmak üzere Genel Kurulun takdirlerine
sunuyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Can.
Önerinin aleyhinde Özgür Özel, Manisa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Ülkeyi yönetme kabiliyeti kalmamış, ülke
yönetiminde her gün bir önceki yaptığı icraattan, bir önceki
uygulamasından geriye dönen, tüm uyarılara rağmen, ettiği
inadın ülkeye zarar verdiğini gören, muhalefet partilerini haklı
çıkmaktan yorgun düşüren, kendisi haksız çıkmaktan, kendisi
aldanmaktan, aldatılmaktan ve her seferinde, aldığı
kararları hararetle savunup daha sonra bundan dönmekten
yorulmamış bir iktidarın
çalıştıramadığı Meclisi, yönetme kabiliyetini
ülkede kaybettiği gibi Mecliste de kaybettiği bir Meclisi bir kez
daha, yeniden nasıl çalıştıracağına ilişkin
bir grup önerisiyle karşı karşıyayız. Emin olun, belki
yarın, belki yarından da yakın, bunu da tadil eden yeni bir grup
önerisi gelecek. İktidar partisinin milletvekillerinin kendi
gruplarının bu Meclisi ve grubu nasıl yönettikleri konusundaki iç
eleştirilerini zaman zaman duyar gibi oluyor; zaman zaman bir uçak
kabininde, zaman zaman bir dost sohbetinde de şahit oluyoruz ama onunla
ilgili değerlendirmeyi elbette grup kendisi yapacak.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Meclisin
çalışmasını ama çalışırken bu Meclisten
medet uman, bu Meclisten icraat bekleyenlere; yoksullara, işsizlere,
emekliye, emekçiye, esnafa, köylüye, çiftçiye, hayvancıya, emeklilikte
yaşa takılana, staj mağduruna, KHK mağduruna çözüm
üretecek, vicdanlı, gayretli, inançlı bir çalışma
yapmasını, samimi bir çalışma yapmasını isteriz.
Bu çalışma takvimi de sıraya konulan maddeler de bundan uzak, bu
yüzden bunu desteklemeyiz ama zaten sıkıntı da şu: Yönetme
kabiliyetini yitirmiş bir iktidar yönetimin, yönetişimin en önemli
kuralı olan diyaloğu terk etmiş durumda. Devletin memurunu parti
memuru hâline getirmiş, Meclis bürokrasisini kendi parti
danışmanı gibi çalıştıran, üç gündür Kanunlar ve
Kararlar Başkanlığından Başkana şu
taslağı getirten, götürten, oraya yollayan, bir başka gruba
gösterten… Bu hâle getirene kadar, kendilerine tanınmış olanca
olanak, olanca grup danışmanı, olanca milletvekili
danışmanına rağmen, bunu kendi grubunda yapamayıp,
maalesef hepimize hizmet etmesi gereken bir kurumu ve bir bürokrasiyi kendine,
partisine memur kılmış bir iktidarla karşı karşıyayız.
Parti önerisini Meclis bürokratına hazırlatmak demek “Biz
beceremiyoruz, yapamıyoruz ve sen devlet memuru değilsin, bizim
partiye memurluk yapacaksın.” demektir. Yanlış işler
bunlar. (CHP sıralarından alkışlar) Olanca grup
danışmanı kim bilir nerelerde, bu devletten maaş
alıyorlar ama şunu oturup da birlikte hazırlayamıyorsunuz.
Kanunlar ve Kararları parti grubuna memur etmişsiniz, olacak iş
değil. O yüzden tarafsız davranamıyorlar, o yüzden sizi görünce
başka, bizi görünce başka… Telefon açtığınızda
-sizin döneminizde başladı bu- sesi alamayan birisinin -ama dâhili
ama harici bürokraside Meclis açısından- “Hangi partinin
milletvekilisiniz?” Sana ne kardeşim, bu soruyu sana ne sordurtur? CHP’li
olsam ne, HDP’li olsam ne; MHP’li olunca başka, AK PARTİ’li olunca
başka cevap mı vereceksin, başka hizmet mi vereceksin?
Değerli milletvekilleri, çok değerli
milletvekilleri; maalesef, devletin de, bürokrasinin de, bu devletin kadim
geleneklerinin de ayarıyla oynamak değil, artık genetiğini
bozdunuz, radyoaktivite etkisi yapıyor. Bu kadar yandaşı
ödüllendiren ve bu kadar yandaş olmayana had bildiren, yandaş
olmayana hizmet vermeyen, bu kadar devleti partileştiren, partiyi
devletleşme küstahlığına sürükleyen bu
yaklaşımlar gerçekten bizi de üzüyor ama o yaptığınız
hasarı onarmak gerçekten zaman alacak, bunun da farkındayız.
Ama şunu görmek lazım: Meclis
Başkanının Meclisi yönetişi de partizanca. Bu dönem iade
edilen soru önergeleriyle ilgili bir çalışma yaptık, geçmiş
dönemlerin, kendi dönemlerinizin dahi dört katı, altı katı, on
katı. 5 tane sözlü soru, 552 yazılı soru, 1 genel görüşme,
8 Meclis araştırması önergesi, 2 Meclis soruşturması
önergesi ve 9 kanun teklifini bu dönem iade etmiş Sayın Meclis
Başkanı muhalefet partilerine. İktidar partisine iade edilen bir
şey görmedik. İade ediş gerekçeleri akıl almaz ama mesela
en basitinden bir tanesini söyleyeyim: Milletvekilimiz kanun teklifi
vermiş dört başı mamur: “Kadına karşı
şiddeti, çocuğa karşı şiddeti
araştıralım.” diyor, araştırma önergesi vermiş,
paralel bir de kanun teklifi vermiş. İade gerekçesi ne biliyor
musunuz? “Kadına ve çocuğa şiddet istikrarlı bir iktidar
döneminde istikrarlı şekilde artmaktadır.” demiş. Buradaki
“İstikrarlı bir iktidar döneminde istikrarlı şekilde
arttığı unutulmamalıdır.” ifadesi İç Tüzük’e
aykırı bulunmuş, Sayın Aytuğ Atıcı’nın
kanun teklifini iade etmişler, Meclis araştırması
önergesini iade etmişler. Akıl alabiliyor mu? Siyaset yapıyoruz
burada. “İstikrarlı iktidar” diye övünürsen adam da der ki: Bu da
istikrarlı artıyor. Burada bir kinaye varsa siyasete dairdir, hakaret
olursa -ki, zaman zaman oluyor- onlardan birini çıkıp
eleştirmedik. Eleştiri sınırlarını aşarsa…
Ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Anayasa Mahkemesi de diyor ki:
Siyasetçi için hakaret ağır eleştiri, ağır eleştiri
eleştiri sınırlarındadır. Yani birazcık
karnın geniş olacak. “Hele hele iktidarsan çok daha ağır
eleştirileri kabul etmek zorundasın.” diyor.
Arkadaşlar, kabul edilmeyip iade edilen
şey, istikrarlı bir Hükûmette istikrarlı artan kadına ve
çocuğa şiddet vakalarının araştırılması
ya. Bundan bahsediyoruz, bunu düşünün.
Sayın İyimaya, kendinizi bizim yerimize
koyun, bir düşünün, Parlamento hukukunda ne kadar deneyimli
olduğunuzu, bizim açımızdan da sözünüzün ne kadar
önemsendiğini görerek düşünün, bu gruba bir şey söyleyin,
çıkın bir şey anlatın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Siz de istikrarlı
olarak seçim kaybediyorsunuz ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - İkincisi, yurt
dışı ziyaretler...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – İstikrarlı
bir şekilde seçim kaybediyorsunuz, memnunuz ondan. İstikrarlı
bir şekilde seçim kaybediyorsunuz.
DİDEM ENGİN (İstanbul) – Biz
nasıl yaptığınızı görüyoruz. Referandumu
nasıl gördük, herkes gördü.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Yurt dışı
ziyaretlere giderken, ilgili kanun var değerli milletvekilleri, kimin
nasıl gideceği…
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Memnunuz sizden, on üç
seçim oldu, kaybediyorsunuz istikrarlı bir şekilde.
DİDEM ENGİN (İstanbul) – Dürüst bir
seçim yapın. Ondan sonra seçimden bahsediyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın milletvekilleri,
bu kürsüde etkili bir konuşma yaparsanız Osman rahatsız olur.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Siz niye rahatsız
oldunuz bundan?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bu kürsüde saçmalayın,
Osman söz kesmez. Bu kürsüde gaf yapın, yanlış yapın ama bu
kürsüde…
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır,
istikrarlı bir şekilde Hükûmet ediyoruz biz, siz de istikrarlı
bir şekilde seçim kaybediyorsunuz ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ayıptır.
Yazıktır ya! Bundan medet ummayın Adalet ve Kalkınma
Partisi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – İstikrarlı
bir şekilde seçim kaybediyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
- Bu tavırdan medet ummayın, olmaz. Bu karşılık
bulmaz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Rahatsız olma ya!
Bir şey demedim ki.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Peki…
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - İstikrarlı
bir şekilde seçim kaybediyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Diğer bir konu: 28 Mart
1990 tarihli Kanun diyor ki: Yurt dışına giden heyet buradaki
orana göre belirlenir. Eyvallah. Kim çok, o kadar heyette. Heyete kimlerin
katılacağı siyasi partilere sorulur, oradan görevlendirilir.
Daha normal bir şey yok. Bugüne kadar hiçbir Meclis Başkanı bunu
çiğnemedi. Sayın Kahraman bize yazı yolluyor: “Yurt
dışı gezisine gidilecek, partinizden şu kişinin
katılması uygun görülmüştür.” Ya, olacak bir şey mi? Ya,
biz sana bunu yaptırır mıyız? Benim milletvekilim buna
tenezzül eder mi? Oradan manipülasyon yapacak. Kendine göre kriterler var.
Aklınız almaz. Belki de haklıdır, kriteri belki de
doğrudur, iki Çorumluyu bir araya getirmek istiyorsan sen yazıyı
kanuna uygun yazarsın, siyasetin etik tarafından, siyasetin sempatik
kanallarıyla dersin ki: “Ya, şu arkadaş gelse de böyle olsa.”
Bugüne kadar defalarca uyardık, inadına grubun işine
karışıyor. En son yazıyordum Engin Altay engel oldu “Grubumuz
adına da İsmail Kahraman gitsin madem o kadar çok biliyorsa.” diye.
Olacak iş değil bunlar, yapmayın bunları; bunlar büyütmez,
bunlar küçültür. Bu kibir adamın burnunu böyle götürdü mü gayretullaha dokunur, burnunu
alır yere sürterler; dikkat edin bunlara. (CHP sıralarından
alkışlar)
Son olarak da şunu söyleyeyim: Biraz önce
konuştuk, bir Başkanlık Divanı kararı; CHP’nin Adalet
Yürüyüşü’nün olduğu gün hiçbir CHP’li yokken yoklamanın
ayarlarıyla oynayalım demişler, CHP yokken telaşla iş
kotarayım derken liyakate değil partinin memuruna
dönüştürdüğünüz bürokratların yanlış yönlendirmesiyle
yanlış bir ifade, 316 milletvekilinden 300’üne “bye bye”, yönetici
olmayan herkes gidiyor, bakan olmayan herkes gidiyor, 275’iniz gider. Bürokrasi
bu sefer -öyle korkuyor ki sizden- hata yapma imkânı ve gelip “Efendim,
biz bir hata yaptık, telafi edelim.” demek yerine bakın neye tevessül
ediyorlar: Birinci sayfalar aynı, -Çorum örneğini size olan
meslektaş dayanışmamdan verdim- bakın…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Efendim, bir dakika…
BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Özel.
Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …ilk sayfanın
parafları aynı, ikinci sayfada evrakta sahtecilik çünkü karar
alındığı gibi yazılırsa bir taneniz
kalmıyorsunuz; böyle olursa muhalefete ayar veriyor, sizi biraz koruyor
ama biz meselenin özünde şunu söylüyoruz: Sayın Akif Hamzaçebi’nin,
bizim Başkanlık Divanı üyelerimizin olmadığı
yerde kotardınız, acele işe, husumetle yapılan işe
şeytan karışır mübarek günde de yapsanız. Ondan,
niyetiniz ilk önce halis olacak, ürününüz de leziz olsun, istendiği gibi
olsun. Yoksa böyle rezil olursunuz, yarın bütün her tarafta da bunun
hesabını verirsiniz.
Ben, iktidar kibri ile iktidar olma erdeminin
birbirinden farklı şeyler olduğunu bir kez daha
hatırlatıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda ne
vicdanlı milletvekilleri olduğunu, biraz önce oturduğumuz yerden
Sayın Hamzaçebi’ye yapılan saygısızlığa AK
PARTİ Grubundan bazı vicdanlıların nasıl tepki
gösterdiğini gördüm. Bu da benim umudum olsun. Allah aşkına bu
grup yönetimine, bu parti yönetimine bir şey söyleyin, yoksa sonunuz çok
kötüye gidiyor.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
Önerinin lehinde Mustafa Elitaş, Kayseri
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Elitaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biz siyasi partilerle burada çeşitli zamanlarda
görüşmeler yapıp mutabakat sağlamak için gayret gösteriyoruz ama
şunu açıklıkla söyleyeyim, diğer siyasi partilerle bazen
anlaşamıyoruz, bazen anlaşıyoruz fakat ana muhalefet
partisiyle, üç grup başkan vekili var, biriyle anlaşıyoruz,
ikisiyle anlaşamıyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Evet, tutanaklarda
var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Biri söz
veriyor, öbürü vazgeçiyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Doğru,
tutanaklarda var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani şimdi
iddialarının ve imzalarının arkasında kimin
duracağını bilmiyoruz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Bir de
gelişmelere bak, gelişmelere bak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hangi grup
başkan vekiliyle konuşsak “Benimle konuşman lazımdı
çünkü nöbetçi benim.” diyor. Nöbetçiyle konuşuyoruz, “Gelecek hafta nöbet
değişti, kusura bakma, o söz gitti.” diyor. Yani Cumhuriyet Halk
Partisinin grup başkan vekillerinin her sözü suya yazılmış.
Mesela geçen hafta -tutanaklarda var- dediler ki
zeytinlikle ilgili kısmı çekin, biz bunu bir günde bitirelim,
tamamını.
DİDEM ENGİN (İstanbul) – Yok böyle
bir şey, yok böyle bir şey.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Zeytinliği
de çektik, merayı da çektik. Sorduk “Nedir?” diye. Onun sözü suya
yazılmış, o yetkisiz. Yahu önce yetkiliniz kim, onu tespit edin.
Sen misin, Engin Altay mı, Levent Gök mü Sayın
Kılıçdaroğlu mu? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bizimle bir anlaşma yapıyorsunuz, diyorsunuz ki:
“Şu kanunda biz, yarın konuşursanız sonuna kadar destek
vereceğiz.” Arkasından MYK’ya gidiyorsunuz, MYK’da olağanüstü
bir durum, “Yahu kusura bakma, biz destekleyemiyoruz.” ve o grup başkan vekili
gidiyor.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Ama milletvekilleriniz
gelmiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Geçen dönem
şurada grup başkan vekilleriyle beraber geldik, içeride toplantı
yaptık.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Adalet
bittiği için.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir kanun
çıkardık, o çıkardığımız kanunda
milletvekili arkadaşlarımız, hatta o grup başkan vekili…
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Senin vekilin
gelmiyor, kapanıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …“Ben gerekirse
imza atarım.” dedi ama o dönemin genel başkanı “Ya, bizim
arkadaşları uyutmuşlar.” dedi. O grup başkan vekili on
beş gün Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı. Bakın, değerli
milletvekilleri, söz ağızdan çıkar; ağızdan
çıktı mı, bitti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Açıkça söylüyorum: AK PARTİ’nin 5 grup başkan vekilinin biri ne
söz verdiyse Genel Başkanı da dâhil o söze katılır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ama biz burada hangi grup
başkan vekilinin sözüne inanacağız, hangisini ciddiye
alacağız, bilemiyoruz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Biz sözümüzde duruyoruz da
vekiliniz gelmiyor Sayın Elitaş.
GARO PAYLAN (İstanbul) –
Aldığınız gün geri çektiniz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Genel başkan
olmak isteyenler var herhâlde Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani Sayın
Özgür Özel’i mi ciddiye alacağız, Sayın Engin Altay’ı
mı, Sayın Genel Başkanı mı, hiçbirini bilemiyoruz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Vekilleriniz gelmiyor,
vekilleriniz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Müthiş bir
rekabet. Kimi grup başkan vekilliği rekabeti yapıyor, kimi genel
başkan olmak için büyük gayretler gösteriyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Bir günde 3 tane
ayrı Divan kararı çıkardınız. Nasıl oluyor bu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Parti içi
rekabetinizi şu kürsüye yansıtmayın. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışmalarına engel olmak için gayret göstermeyin.
Bırakın, partinizin içinde rekabet yapın ama Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışmasını refüze edici,
itibarını sarsıcı söylemler içerisinde bulunmayın.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Vekiliniz gelsin de
çıkaralım bu kanunları.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın
değerli milletvekilleri, bugünkü konuşulan mevzu… Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü’nde 151’inci madde yokmuş. Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü’nde 138’inci madde var ama 151’inci madde
yok. 151’inci madde ne diyor? 57’nci madde de var, yoklamalarla ilgili
kısım var ama 151 yok. Onun üzerine, 1970 yılında Türkiye
Büyük Millet Meclisi bir karar alıyor, aldığı kararda diyor
ki… Yoklama ve açık oylamalarda olmayan milletvekilleri ne yapsın?
Türkiye Büyük Millet Meclisi aldığı kararda, o gün yapılan
yoklama ve açık oylamalarda bulunmayan milletvekillerinin o
birleşimde yok sayılacağı, o karar var. Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü’nde aynısı duruyor. 1973 tarihli bu
İç Tüzük, alınan karar 1970. Bakın, İç Tüzük’ün 151’inci
maddesini okuyorum: “Genel Kurulda veya komisyonlarda yapılan yoklama veya
açık oylamalarda özürsüz veya izinsiz olarak bulunmayan milletvekili o
birleşimde yok sayılır.” Meclis
Başkanlığının bununla ilgili karar almasına gerek
yok.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Niye karar alıyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Meclis Başkanlık
Divanı, aldığı kararla bugüne kadar yapılan
yanlış uygulamaların sert bir şekilde olmasını
engelleyebilmek için böyle bir karar alıyor. Meclis
Başkanlığı aldığı kararda diyor ki:
“Yapılan yoklama ve oylamaların herhangi birinde bulunan bir milletvekili
varsa o Genel Kurulda, birleşimde var sayılsın.” Şimdi
şöyle bir hadise: Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yoklama istiyor muhalefet partisi, ana muhalefet; 20
kişi var burada, 25 kişi var. Birinci turda 164 artı 20 olursa
184 ama ikinci yoklamaya girmiyor. Orada sanal milletvekilleri var. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer ikinci
yoklamaya girmiyorsan yok sayılacaksın kardeşim. Burada ola ola
yok sayılıp Türkiye Büyük Millet Meclisini kapattırmak ana
muhalefet partisinin görevi değil.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya göbek
atıyorlar, göbek! Kapanınca göbek atıyor adam ya. Elini
şaklatıyor ya.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Biz
kapattırmıyoruz.
DİDEM ENGİN (İstanbul) – Meclise
gelin, çalışın, kapanmasın. Meclis
çalışmalarına gelmezseniz kapanır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ana muhalefet
partisinin görevi Türkiye Büyük Millet Meclisini çalıştırıp
milletin meselelerini buradan anlatmak, şov yapmak değil. Burada
meseleyi izah etmek ana muhalefet partisinin görevidir.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – 15 kişiyle
toplantı yaptık ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Mesela, kendi
grup önerinizde, biraz önceki grup önerinizde yoklama istediniz. Niye
istediniz? İkinci yoklamada da Türkiye Büyük Millet Meclisinde 184
bulunamasın, kapansın istediniz; amacınız bu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Evet.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – E gelin! Gelin buraya,
çoğunluk sağlayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Kendi grup
önerinize de inanmıyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kapanması için yoklama istiyorsunuz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Bizim
milletvekillerimiz adalet yürüyüşünde, senin milletvekillerin nerede?
DİDEM ENGİN (İstanbul) – Meclise
gelmiyorsunuz, çalışmıyorsunuz, ondan sonra şikâyet
ediyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ya Allah
aşkına, ne yaptığınızın farkında
mısınız siz? Ne yaptığınızı biliyor
musunuz?
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Bizim
milletvekillerimiz adalet yürüyüşünde, senin milletvekillerin nerede,
nerede geziyorlar?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Seninkiler nerede?
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Adalet
yürüyüşünde.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – 15 Temmuzda niye
yürümediniz?
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Ayıp be sana,
ayıp!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yoklama
isterken niye istediğinizin farkında mısınız?
Eğer bir grup önerisi getiriyorsan getirdiğin grup önerisinin
arkasında durabilmek için sen orada yoklama istemezsin, “Ya bunu böyle
böyle biz görüşelim.” dersin ama kalkıyorsun, kendi grup önerine
inanmıyorsun… Çünkü grup önerisinin ne olduğu bile belirsiz, son anda
yazılmış, İç Tüzük’e aykırı, hiç kimsenin
bilmediği ama nezaket kuralları çerçevesinde… (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Saat bir buçukta, Genel Kurul ne
zaman açılıyorsa onun yarım saat öncesinde bizim grup
önerimizden haberimiz var. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kırmızı gündeminde yayınlanmayan, Başkanlığa
verilmeyen hiçbir mesele burada görüşülememesine rağmen -49’uncu
madde- son anda verilmiş, ne olduğu belirsiz bir Danışma
Kurulu önerisini ve Başkanlık Divanının, Kanunlar
Kararların da inceleme imkânı olmayan bir grup önerisini, Danışma
Kurulu önerisini, araştırma önergesini burada konuşuyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Grup önerisi için 3
tane Meclis araştırması komisyonu kurulmuş efendim,
verdikleriyle ilgili 3 tane Meclis araştırması komisyonu
kurulmuş; haberleri yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi,
Sayın Bak, mesele o değil. Bakın, öylesine bir istismar,
öylesine layüsel bir şey var ki ne olduğu belirsiz. Çoğu
arkadaşları kendi de bilmiyor. Grup önerisi gelirken “Ben şu
milletvekiline söz verdim, o milletvekili için yapmam lazım…” Ya, grup
önerileri esaslı bir iştir. Diğer siyasi parti grupları da
pürdikkat dinleyerek grup önerisini… Bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin,
Halkların Demokratik Partisinin, Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerilerini
de dikkate alalım, bu grup önerileriyle araştırma komisyonu
kuralım. Nitekim öyle oldu.
DİDEM ENGİN (İstanbul) – O yüzden mi
hepsini reddediyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Nitekim öyle
oldu, çok araştırma komisyonu kurduk.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Kaç tane?
DİDEM ENGİN (İstanbul) – O yüzden mi
bütün önerilerimizi reddediyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Mesela
Milliyetçi Hareket Partisinin bir grup önerisi vardı. “Sayın
Başkan, bu grup önerisi çok güzel bir öneri, uygun görürseniz bunu çekin.
Bütün siyasi partiler bu konuyla ilgili araştırma önergesi versin ve
komisyon kuralım.” dedik, bunları yaptık.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Bir tane, bir tane!
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Manisa’da askerler
ölüyor, onu bile reddettiniz ya. Gene zehirlendi askerler…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama Türkiye
Büyük Millet Meclisini oyalamak için, Türkiye Büyük Millet Meclisini gereksiz
angaryalarla götürebilmek için…
CEYHUN İRGİL (Bursa) – 9 bin tane önerge
verilmiş, 4 tanesini kabul etmişsiniz, binlerce önergeden 4 tane.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …ve gece saat
ikilere kadar, sabahlara kadar çalıştırabilmek için, şu
televizyon programının yayınlandığı saatte
“seçmene selam, genel başkanlık adaylığına devam”
diyebilmek için maalesef buraları kullanmayın. Yazıktır,
günahtır, yapmayın bu işleri. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DİDEM ENGİN (İstanbul) – Onlar size
mahsus.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, bu
parti ne çektiyse grup başkan vekillerinden çekti. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Hep grup başkan vekilleri genel
başkanın koltuğuna heveslidir. Sayın Kılıçdaroğlu
da grup başkan vekiliydi. O da o koltuğa hevesli olduğundan öyle
yaptı. (CHP sıralarından gürültüler)
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Ayıp
ediyorsun, ayıp ediyorsun!
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Ayıp
ediyorsun!
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Aa, çok ayıp ediyorsun,
yakışmıyor sana, yakışmıyor!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir grup
başkan vekili de koltuğa hevesliydi, baş kaldırdı “Ben
adayım.” dedi, gitti. Şimdi, grup başkan vekillerinin içinde var
mı, bilmiyorum.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Çok ayıp
ama ya! Bu yakışmadı size, yakışmadı! Çok
ayıp, çok ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın,
partinin selameti için, partinin düzeni ve nizamı için kendi emellerinize
bunları alet etmeyin, bunları alet etmeyin.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın
Elitaş, teknik olarak cevap ver, çamur atma. Çamur atma, teknik olarak
cevap ver.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Siz
böylesiniz ve busunuz!
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Çamur atıyorsun,
çamur!
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Bu
kadarsınız, sadece bu kadarsınız!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ya,
alınacak birisi varsa o burada, öbürleri başka yerde. Siz niye
alınıyorsunuz? Siz niye alınıyorsunuz?
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sen
sahtekârlığa cevap ver, sahte hazırladığın
belgeye cevap ver. Sahtekârlığa cevap ver. Sahte belge hazırlıyorsun
sen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın,
şurada sahte milletvekilleri oturuyor ama milletvekili pusulayla
katıldığı zaman “Sahtekâr.” diyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sahte belge
hazırlıyorsun, buna cevap ver.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Belgeye cevap
vermiyorsun!
CEYHUN İRGİL (Bursa) – İsteyen herkes
Cumhuriyet Halk Partisinin genel başkan adayı olur, sizin gibi biat
etmez.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şurada 20
milletvekili, az önce Meclis Başkan Vekilinin yaptığı
yanlış uygulama münasebetiyle…
Bakın, Başkanlık Divanının
aldığı kararı baypas etmek için Meclis Başkan Vekili
yoklamayı arada kesti, niye? Sizin buradaki 110 milletvekilini var saymak
için kesti.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Onun gibi dürüst
yöneten var mı ya? Yazıklar olsun ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunu yapma bari, bunu yapma
ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Meclis
Başkan Vekili niye kesti, biliyor musunuz? Girmediniz 20 kişi. Oraya
girmediniz, bizim arkadaşlarımızın sayesinde var
sayıldınız siz, biliyor musunuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Ya, yürüyün,
gidin Allah aşkına!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şuradaki
195 milletvekilinin sayesinde, siz burada 133 Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekili var sayıldınız.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – En az 100
vekiliniz gelmiyor, nerede onlar, nerede vekilleriniz? Allah, Allah!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sizin döneminizde ama
sizin de 100 tane var, 20 kişisiniz be! 131 milletvekiliniz var, nerede
110’u?
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Adalet
yürüyüşünde.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sanal
olduğunuz hâlde, AK PARTİ’li milletvekilleri sayesinde
varsayılıyorsunuz siz burada.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) –
Ağzı olanın konuştuğu kadar beyni olan da iş
yapsın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, konuşur,
merak etme sen. Hadi bakalım!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugünkü gündeminde, açık
söylüyorum, bu kanunlar bittikten sonra 15 Temmuza kadar ara veriyoruz. 15
Temmuzdan sonra önümüzdeki kanun tasarı ve teklifleri ile eğer
Anayasa Komisyonundan geçerse İç Tüzük’ün…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız,
mikrofonunuzu açıyorum Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 15 Temmuzdan
sonra kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek ve bugüne kadar istismar
edilip Türkiye Büyük Millet Meclisinde angarya yapan… Kulakları
çınlasın, Kemal Anadol ağabeyimiz vardı, “Ya, yapmayın
bu kadar angarya.” derdi. Şimdi bizi izliyorsa Cumhuriyet Halk Partisinin
ne kadar angarya içerisinde olduğunu görecektir. Bakın, bu angaryayı
yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nü 15 Temmuzdan sonra
-eğer Komisyondan geçerse- değiştirip tekrar tatile girmek üzere
çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir saniye Sayın Özel.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, toplantı yeter sayısının
bulunduğu anda yoklama işlemini sonuçlandırmasının
doğru bir uygulama olduğuna ve bugüne kadar bu uygulamaya hiçbir
itirazın olmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın Elitaş
uygulamamın yanlış olduğunu belirttiği için, İç
Tüzük’ün 64’üncü maddesi çerçevesinde kişisel savunma hakkımı
kullanarak bir açıklama yapmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, siyasi partilerin grup
başkan vekilleri benim çalışma arkadaşımdır.
Meclis başkan vekillerinin birleşimi nasıl yöneteceği
Anayasa’nın 94’üncü, İç Tüzük’ün 64’üncü maddesinde
düzenlenmiştir.
Bütün siyasi partilerin bütün grup başkan
vekilleri bana aynı mesafededir. Beni bağlayan, parlamento hukukunun
kurallarıdır. Ama bir şey daha var: Bu kurallardan daha önce,
daha önem verdiğim husus medeni ilişkilerdir, güven
ilişkileridir, dostluk, arkadaşlık ilişkileridir. Bugüne
kadar bu Divanda bir hata yapmamanın gayreti içerisinde oldum.
Bir toplantı yeter sayısı talebinde…
Biraz önce yaşanan olaydan örnek verelim o zaman: Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu yoklama istedi. Sayı bulunamadığı için ara verdik. On
dakika sonra tekrar yoklama yaptım ve burada 185 sayısını
gördüğüm anda -henüz iki dakikalık sürenin bir dakikası
geçmişti- toplantı yeter sayısı vardır dedim ve
yoklamayı sonuçlandırdım. Bugüne kadar bu uygulamayı ben
çokça yaptım, diğer Meclis başkan vekillerinin de
yaptığını sanıyorum, onlar adına bir şey
söyleyemem. Bugüne kadar yaptığım bu uygulamaya hiçbir siyasi
parti grubundan itiraz gelmedi, burada kâtip üyelerimiz de var. Ancak zaman
zaman AK PARTİ grup başkan vekilleri ya da grup yönetiminden
bazı arkadaşlar bana gelerek arada kesmememi benden rica ettiler
-toplantı yeter sayısı bulunduğu anda kesebilirim ama-
“Sayın Başkan kesmeyin, biz de grubumuzda kimler var, kimler yok bunu
öğrenelim.” dediler. Bu talebe bugüne kadar uydum. Bir grup başkan
vekili benden bir şey rica ediyor ise İç Tüzük’e uygun bu talebi
karşılamamam için hiçbir neden yok. Bugün böyle bir talep gelmedi,
gelseydi yine uyardım, bundan sonra gelirse yine bunu dikkate
alırım. Sayın Elitaş’ın kendisi oturduğu yerden
bana itiraz ederken “Biz de sizden yoklamayı zaman zaman kesmenizi
istedik.” dedi. Bakın, açıklaması beni doğruluyor.
Bekleyebilirdim, beklemedim. Neden beklemedim? Hani bugüne kadar emsalleri var,
o nedenle beklemedim değil, uygulamam doğru; yasaya geçelim bir an
önce -“usul ekonomisi” kavramını hepimiz biliyoruz- zaman
kaybetmeyelim, yasaya geçelim diye. 164’e yakın, 163 civarında ilk
oylamada üye buraya girmişti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz dâhil
miydiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN – Hayır, hayır.
Bakınız, ben arkadaşlara ben de dâhilim dedim, ben varım
dedim. Hiç merak etmeyin, kurallar neyse ben ona uyarım. Meclis
başkan vekilleri arasında mutabakat sağlanırken “Meclis
başkan vekilleri sayıya dâhil edilecek mi, edilmeyecek mi?” konusunu
görüştük, mutabık kaldık, “Meclis başkan vekilleri
sayıya dâhil edilecek.” dedik; ne söz verdiysem odur. İşte,
sağda Sayın Küpçü vardır, ben de varım dedim, olduğum
hâlde tutmadı. On dakika ara verdim. Neden on dakika verdim? Çünkü 162,
163, 164 oralara gelmişse sayı, on dakikada Genel Kurul 184
sayısını bulur. Yirmi dakika da verebilirdim, on beş dakika
da verebilirdim ama bir an önce yasaya geçelim arzusundayım. Mademki hafta
sonu çalışıyoruz, benim görevim Genel Kurulu çalıştırmaktır,
Genel Kurulu kapatmak değil. Durum budur sayın milletvekilleri,
takdir sizlerindir, sizlerin bilgisine sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, bir soru sormama izin verir misiniz?
BAŞKAN – Buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 15 Haziran
tarihindeki Meclis Başkanlık Divanının
aldığı karardan sonra, sizin biraz önceki uygulamanızla -o
kararda- kestiğiniz anda bütün milletvekilleri Türkiye Büyük Millet
Meclisinde var mı sayıldı, yoksa gelen arkadaşlar mı
var sayıldı?
BAŞKAN – Sayın Elitaş, o karar henüz
hüküm ifade etmiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, bir soru soruyorum: O karar hüküm ifade etse...
BAŞKAN – Sayın Elitaş, bir saniye...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bir soru
soruyorum...
BAŞKAN - Açıklıyorum ben size.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Buyurun.
BAŞKAN – Açıklıyorum: O karar henüz
hüküm ifade etmiş değil, gruplara duyurulmuş değil, Genel
Kurula okunmuş, Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları bölümünde Genel Kurula duyurulmuş değil;
dolayısıyla şu an hüküm ifade etmiyor. Dolayısıyla
sizin biraz önceki varsayımınız “Hamzaçebi, Meclis Başkan
Vekili, yoklamayı bitirmeyerek sizi korudu, sayemizde, bitirmeyerek
kurtardınız.” yok böyle bir şey arkadaşlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir soru
soruyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bir saniye Elitaş, bitireyim,
size söz veririm yine konuşursunuz.
Yürürlükte olan bir karar yok şu anda. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Elitaş.
Mikrofonunuzu açıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu
uygulamanız, arada kesmeniz, mevcut milletvekillerinin burada
olduğunu tespit eder mi, yoksa herkes burada mı var
sayılır?
BAŞKAN – Sayın Elitaş...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şu anda ne
oldu?
BAŞKAN – Bir saniye.
Bakınız, ben görüşümü ilk başta
ifade ettim, tekrar bu konuya girmeyi tercih etmezdim çünkü bu konuda gruplar
arasında…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, net bir soru soruyorum: Kesince…
BAŞKAN – Sayın Elitaş, bir saniye, ne
bu sabırsızlığınız, açıklıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Peki, buyurun.
BAŞKAN – Açıklıyorum, ne bu
sabırsızlığınız!
Ben, şimdi, sizlerin bu
tartışmasına girmeyi tercih etmezdim ama sorduğunuz için
cevap vereceğim. Başlangıçta bir açıklama yaptım:
Gözlem usulüyle, müşahede usulüyle Meclis başkan vekili “Toplantı
yeter sayısı vardır.” deyip Genel Kurulu açtıktan sonra
bütün milletvekilleri Genel Kurulda vardır, ister yoklamada olsun ister
olmasın; bugüne kadarki uygulamamız bu şekildedir. Bu uygulama
değişmez mi? Değişir. Genel Kurul karar verir, İç
Tüzük değişikliği yapılır, değişebilir ama
şu ana kadar, eğer Başkanlık Divanı kararı hüküm
ifade edecek duruma gelirse –bilemem nasıl hüküm ifade eder- o ana kadar
“Toplantı yeter sayısı vardır.” denilerek açılan bütün
Genel Kurullarda bütün milletvekilleri vardır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben
uyguladığınız süreyi soruyorum yani kestiğiniz anda da
müşahede hâline dönmüş oluyor, öyle değil mi?
BAŞKAN – Hayır. İlk
başlangıçta açıyorum ya, kestiğim anda… Müşahede
yöntemi ilk baştadır, sizin de bildiğiniz gibi İç Tüzük’ün
57’nci maddesinde müşahede yöntemi sadece birleşimin
başında kullanılabilen bir yöntemdir. Şu an
yaptığım müşahede değil, ekranda sayıyı
görerek “Vardır.” diyorum.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, özür dilerim…
BAŞKAN – Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Elitaş
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisinin grup başkan vekillerine,
grubuna çok sayıda sataşmada bulundu.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Elitaş, tabii,
söylediğiniz her şeye cevap vermek için bir yirmi dakikaya ihtiyaç
var ama samimiyetle şunu söyleyeyim: Birincisi, bugün bir kapalı
oylama yapsak “Sayın Elitaş’ın Akif Hamzaçebi’yle ilgili ortaya
koyduğu kanaate katılıyor musun, katılmıyor musun?”
diye, yemin ederim, Adalet ve Kalkınma Partisinde kendi oyunla baş
başa kalırsın, o kadar söyleyeyim, Allah’ın kulu arkandan
gelmez. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü, her şey bir
yana, Meclis başkan vekilliği hepimizin saygı duyması
gereken –zaman zaman haddimizi aştığımız hep oluyor-
çok önemli bir makamdır. Akif Hamzaçebi bu görevi yapış
biçimiyle kendisi açısından da, grubumuz açısından da en
ufak bir şüpheye mahal vermeyecek şekilde,
alışılmış ortalamanın çok üstünde adilane
davranış sergiliyor; bu konuda hiç hakkını yemeyin.
Kendi söylediğiniz ifadeye bakınca da
hani, Nasrettin Hoca fıkrasına döndü bu iş. Eski kural
geçerliyse zaten başta müşahedeyle açtı, herkes var. Yeni kural
geçerliyse zaten herhangi bir yoklamada olmayanlar yok sayılacak, ilk
hâliyle ama birine bile girsen var sayılacak, o da tahrif ettiğiniz
ikinci hâliyle. İler tutar tarafınız yok.
Cumhuriyet Halk Partisinde grup başkan
vekilliği yaşanabilecek en büyük onurlardan bir tanesi, tarihte
kimlerin yaptığına bakarsanız. Layık olabiliyorsak ne
mutlu. Bu makamlar genel başkan çıkardıysa eğer, bu
makamlara gelirken mahallemizden seçimle çıkarız, ön seçimden oy
alır geliriz, grubun kapalı oylamasında oylamayla seçilip
geliriz; iki dudak arasından çıkmadığımızdandır
öz güvenimiz. (CHP sıralarından alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Bakan olup geri
gelmezler.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Birilerinin gözüne girmeye
değil, sadece görevi iyi yapıp yapılacak demokratik bir seçime
ihtiyacımız vardır. Varlığını, oturduğu
koltuğu Başbakana, Cumhurbaşkanına, parti kurucusuna muhtaç
olanların bunu anlamasını beklememek lazım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Nasıl
seçildiğini biliyoruz, sen merak etme.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bostancı…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, Meclis Başkan Vekili olarak sizin yönetiminize
ilişkin, elbette, buradaki insanların genel kanaati, hakkaniyet ve
adaletli yönettiğiniz şeklinde. Bu, zaman zaman kimi konulara
ilişkin müzakere edilmeyeceği, tartışma
açılmayacağı anlamına gelmez. Biraz önceki
tartışmayı da bu bahis içerisinde görmek gerekir. Böyle bir tartışmayı
Mecliste bir tür oylamaya götürmek, asabiyelerin harekete geçtiği bir
saflaşma üzerinden değerlendirmeyi ima etmek doğru
değildir. Bunu belirtmek için söz aldım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mikrofonu
kırmadık, kürsüye yürümedik, balyozu alıp vurmaya
çalışmadık; daha ne olacaktı!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de tutanağa
söyleyeyim: Sayın Elitaş, Akif Hamzaçebi’nin adaletsiz ve
taraflı davrandığını söylüyor, bir latife olarak…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır,
mikrofon kırmadık, kürsüyü yıkmadık, oradaki zili atmadık…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …ve genel kanaati
yansıttığına inandığım için dedim ki: “Bir
oylama yapsak kendi oyunla baş başa kalırsın.”
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …Meclis
Başkan Vekilinin üstüne atmadık, sadece itirazımızı
dile getirdik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoksa gerçekte ne haddimize
öyle bir yoklama.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) –
Hatırlıyoruz, geçen dönemi de biliyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Hamzaçebi bilir, biz mikrofon kırmadık Meclis Başkan Vekiline
hakaret etmek için, “Yaptığın yanlış demek.” için,
hakaret etmedik. Biz sadece eleştiri…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kime hakaret ettik ya?
BAŞKAN – Sayın Elitaş, elbette ki
eleştirebilirsiniz, bundan daha doğal bir şey yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın,
geçen dönemde Meclis Başkan Vekilinin mikrofonunu kıran
arkadaşlarınız vardı. Yani bunları
konuşmamız lazım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
Kimse eleştiriden muaf değildir, elbette
herkes eleştirebilir.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin, TBMM İçtüzüğü’nün
5’inci maddesine göre 1 Temmuz 2017'de tatile girmeyerek
çalışmalarına devam etmesine; 15 Temmuz Demokrasi ve Millî
Birlik Günü’nün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel
bir görüşme yapılması için 15 Temmuz 2017 Cumartesi günü saat
13.00'te toplanmasına, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde
siyasi parti grubu başkanlarına onar dakika süreyle söz verilmesine
ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine; 486
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerinin
aleyhinde Mithat Sancar, Mardin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Sancar. (HDP
sıralarından alkışlar)
MİTHAT SANCAR (Mardin) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın
Elitaş’ı hayretler içinde izlediğimi, dinlediğimi
belirterek başlayayım. Gerçekten, acaba, Parlamento tarihinin
çeşitli aşamalarındaki tartışmaları dikkate
almamayı özel bir yöntem hâline mi getirmiş Elitaş? Kendisini
daha önceki dönemlerde de izledim. Mesela, 1990’larda Parlamentoda en önemli
muhalefet şeklinin çoğunluklara karşı İç Tüzük’ün
muhalefete tanıdığı imkânları sonuna kadar kullanmak
olduğunu bilmiyor mu? Parlamento tarihinin en güçlü İç Tüzük üzerinden
muhalefet pratiğiyle övünen partisinin Refah Partisi olduğunu
bilmiyor mu? Muhtemelen, AKP’nin iktidar olmadan önceki yıllarda aynı
yöntemi kullandığını bilmiyor mu?
Değerli milletvekilleri, bazı bilgileri
çok kısa hatırlatmak isterim. Bunların önümüzdeki dönem çokça
karşımıza çıkabileceğini, hatta bugünden itibaren
ciddi kriz nedeni olabileceğini de dikkatlerinize sunmak isterim.
Bakın, devamsızlık ve yoklama meselesi belli bir çerçeveye
oturmuştur. Sayın Elitaş, biraz önce 1971 yılından bir
karar okudu, oysa çok daha yeni uygulamalar var, bu konu Parlamentoda mesela
1985’te de apaçık konuşulmuştur. İki yöntemle
açılıyor Genel Kurul, müşahede ve yoklama. Şimdi
bunları yerleştirmiş bir Parlamento geleneğimiz varken
bugün yeniden tartışmaya açmanın, değiştirmeye
çalışmanın sebebi nedir sorusuna samimi cevap bekliyoruz.
Yoklamayla açılan birleşimlerde, birleşimin başında
veya herhangi bir zamanında hazır bulunmayı mevcut olmak için
yeterli sayıyor Parlamento geleneğimiz yani yoklamayla
açılmışsa yoklamanın başında hazırsak
artık yok sayılmıyoruz. O birleşimin ilerleyen oturumlarında
herhangi bir şekilde gelip pusulaya imza atmışsak yok
sayılmıyoruz. Müşahedeyle açılan oturumlarda ise herhangi
bir oturumda bulunmamak yok sayılma nedeni kabul edilmiyor.
Müşahedeyle açılan birleşimlerde her bir milletvekili Parlamento
hukukuna göre bir hak kazanıyor. Nedir o hak? O birleşim boyunca yok
sayılmama hakkıdır, başka bir şey değildir.
“Bunun maddi gerçekle uyuşmadığını ispat ederiz.” diye
“İspat edersek de o birleşimde devamsız sayılır.” diye
bir kural geliştirirseniz Sayın Elitaş, emin olun, bugün bu
Parlamentoda en başta sizin grubunuz en az yüzde 80’i
devamsızlıktan milletvekilliğini kaybeder. Eğer bunu bu
hâle getirirsek yarın öbür gün başka bir çoğunluk istediği
muhalefet partisi aleyhine her zaman Demokles’in kılıcı gibi
sallar. Bu da parlamento hukukunun geleneksel bütün ilkelerini ters yüz eder.
Parlamentoda esas olan şudur: Elbette yasama faaliyeti, elbette siyasi
iktidarı denetleme ama aynı zamanda muhalefetin çoğunluklara
karşı korunması ve demokratik siyasetin bu şekilde
korunması. Bu da parlamento hukukunun var oluş sebeplerindendir.
Şimdi, bugüne kadar böyle yürüdü. Size 1985’ten
bir diyalog aktarayım. 1985’te Aydın Milletvekili İskender Cenap
Ege bu 151 üzerine yapılan tartışmalar dolayısıyla
şu sözleri söylüyor: “Şimdi efendim, biliyorsunuz, Anayasa’nın
84’üncü maddesinde yoklamayla ilgili bir husus var. 84’üncü maddede ‘beş
birleşim’ diye bir ifade vardır. Şimdi, buradaki
yoklamaların her birinin birleşimin başında yapılan
yoklama gibi kabulüne imkân yok. Benim anlayışıma göre
sabahleyin yapılan ilk yoklama birleşim yoklamasıdır, ondan
sonra yapılan yoklamalar arızi yoklamalardır.” Bunun üzerine
oturumu yöneten Meclis Başkanı Necmettin Karaduman “Efendim, biz de
öyle telakki ediyoruz, esasen uygulama da budur.” diyor.
Şimdi, bugüne kadar bir tartışma yok.
Müşahedeyle açıldığında burada
bulunmadığını bir milletvekilinin başka görüntüler,
kayıtlarla ispatlamaya kalkarsanız çok tehlikeli bir yol açarsınız.
Burası askerî kışla değil, burası ilkokul değil,
burası askerî okul değil, siyaset sadece parlamentodan ibaret
değil, bir parlamenterin görevi sadece parlamentoda bulunup bu
tartışmalara katılmak değil. Bu nedenle, eğer devam
zorunluluğu getirmek istiyorsanız –üniversitelerde bile büyük
çoğunlukla yoktur- devam zorunluluğu vesayet yönetiminin genel olarak
okullarda, ailede, öğrenci yurtlarında vesayet
anlayışının bir yansımasıdır. Bunu Meclisin,
milletvekillerinin kendi vicdanına, takdirine ve çalışma anlayışına
bırakırsınız. İktidarların çoğunlukları
vardır, istedikleri zaman toplantı yeter sayısına
ulaşırlar, istedikleri zaman karar yeter sayısını elde
ederler. Bu durumda, yoklamayı bu kadar sorun eden bir
anlayışın amacı ne olabilir? Muhalefeti devamsızlık
üzerinden terbiye etmeye yönelik olabilir ancak. Bir şantaja dönüştürdüğünüz
takdirde yoklamayı bile, devamsızlığı bile bir
şantaja dönüştürürseniz size defalarca söylediğimiz
“Parlamentoyu işlevsizleştiriyorsunuz.” ithamının
tamamını gerçekleştirmiş olursunuz. Eğer Parlamentoyu
işlevsizleştirirseniz insanlar sokağa çıktığında
“Neden sokağa çıkıyorsunuz, gelin Parlamentoda, sorunların
çözüm yerinde bulunun.” deme hakkınız yok. Kaldı ki
sokağın demokrasinin nihai güvencesi olduğunu en açık ve vurgulu
şekilde söyleyen şimdinin Cumhurbaşkanı ve AKP Genel
Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Sokak size hak
da, muhalefete yasak mı? Böyle bir anlayış olabilir mi? Evet,
doğrudur, bütün bu oyunlara, Parlamentodaki çoğunluk oyunlarına,
başka bütün yasaklara karşı en nihai güvence, demokrasinin en
nihai, en sağlam güvencesi barışçıl, demokratik sokak
hareketleridir, yürüyüştür, mitingdir, toplantıdır,
konuşmadır. Sizler bunu 15 Temmuzdan sonra öğrenmiş
olabilirsiniz ama bu ülkede bütün muhalefet, bütün demokrasi güçleri yıllardır
biliyorlar. Tekrar ediyorum: Barışçıl, demokratik her türlü
sokak hareketi yani yürüyüştür, toplanmadır, şimdi CHP’nin
yaptığı adalet yürüyüşüdür, bizlerin daha önce
yaptığımız bütün yürüyüşlerdir, bunlar demokrasinin
nihai güvencesidir. Burada bürokrasi oyunlarına fırsat tanımamak
için de sokağın bu gücüne, daha önce verdiğiniz değere
sadık kalın. Sadece 15 Temmuz dolayısıyla, sadece
işinize yaradığı için sokağı kutsamak -kusura
bakmayın- ağır bir çifte standarttır.
Yine, söylemeye gerek bile yok, şu kararlar…
Eğer Parlamentoyu böyle yönetecekseniz “Nasıl, buyurun Parlamentoya
gelin sorunları çözelim diyorsunuz?” Üç tane aynı tarihli
Başkanlık Divanı kararı buraya getirildi. Üçü de
farklı birbirinden. Birincisi, fark ettiler ki burada büyük bir gaf var,
tehlike var -önceki gün yapıldı bunlar ya da dün- sonra, başka
bir yazım şekliyle önümüze getirdiler. İmzalar
değişmiş, paraflar değişmiş.
Arkadaşlar, bu, gerçekten
sahtekârlıktır. Bunu Mecliste ve Başkanlık Divanı
adına yaparsanız başka alanlarda niye size güvenmemizi
beklersiniz?
Sayın Başkan, süre bitiyor galiba…
BAŞKAN – Buyurunuz, bir dakika ek süre
veriyorum.
MİTHAT SANCAR (Devamla) – Öte yandan, muhalefet
partisi grup başkan vekillerinin verdikleri sözlere
uymadıklarını, yaptıkları mutabakatlara riayet
etmediklerini söylediniz Sayın Elitaş. Benim de bulunduğum
müzakerelerde sizinle sabahlara kadar yaptık o konuşmaları. Bir
torba kanun vardı 15 Temmuzdan önce, içinde kayyumla ilgili maddeler ile
birkaç madde daha vardı “Bunları çekin, biz de bu kanunun daha hızlı
geçmesine yardım edelim.” dedik. Söz verdiniz, çektiniz. Bakın,
Türkiye'nin şu an demokrasisinin en ağır yarası olan halk
iradesine el koyma maddesini beş gün sonra Kanun Hükmünde Kararnameyle
getirdiniz. O gün verdiğiniz söz üzerine bizler önergelerimizi çektik, siz
“Bu torba kanunda bu madde yer almayacak.” dediniz. Bu mudur üslup?
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Sancar.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara
vermede bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin
uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1085)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
tezkereler dağıtılmadı. Oylamaya sunuluyor ya…
BAŞKAN – Hemen dağıtalım, hemen
gönderiyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Onun için ara verelim o
zaman.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ara verelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Okuyamadık efendim.
GARO PAYLAN (İstanbul) – İnceleyelim
efendim, bir okuyalım.
BAŞKAN – Hemen dağıtıyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Müzakere
edemiyoruz Başkan.
BAŞKAN – Genellikle tezkereleri
dağıtmıyoruz yani burada okunarak bilginize sunuluyor ama siyasi
parti grupları buna ihtiyaç duyuyorsa elbette ki
dağıtırız.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, ellerinde
olmayan bir tezkerenin oya sunulduğuna ve bunun tamamen iktidar partisinin
Meclisi nasıl yönettiğiyle ilgili bir durum olduğuna
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
çoğaltılırken de zaman varsa şöyle: Dün yedi tezkere
peş peşe geldi. O yedi tezkere son anda da olsa
dağıtılmıştı. Bir de son günlerdeki Meclis
pratiğine bakılınca böyle bizim elimizde olmayan bir tezkerenin
oya sunulacağı zaman neyle
karşılaşacağımızı bilmek pek şey
olmuyor. Bu, tamamen iktidar partisinin Meclisi nasıl yönettiğiyle
ilgili bir durum yoksa bugünkü oturuma ilişkin bir durum değil.
Bir de şunu ifade etmek isterim:
Tartışma peşi sıra giderken en önemli kriter olarak ortaya
bir şey konuldu ve biz de hep katıldık buna, bazen de çok
aşarak söylendi: “Sandıkla gelen, sandıkla gider.” Yani
seçilmişleri suç işleme özgürlüğüne kadar götürdü iktidar bunu.
Bugün getirmeye çalıştıkları uygulamayla, çoğunluk
olma gücüyle yoklama silahını kullanarak sandıkla gelmiş
olan milletvekillerini kumpasla götürme çabasından başka bir şey
görmediğimizi de ifade etmek isterim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Özel.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Elitaş…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, biraz önce siz bir işleme başladınız “Bu
tezkereleri okutacağım.” dediniz. Ben, nezaket gereği,
işlem devam ettiği için kalkmadım çünkü oylamayı
yaptınız, oylama anında, oylamayı yaptıktan sonra
Sayın Sancar’ın konuşmasına sataşmadan dolayı söz
isteyecektim ama işleme devam ettiğiniz için söz istemedim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Eğer
işleme ara verdiyseniz, izin verirseniz…
BAŞKAN – Hayır, ara vermiyorum, ara
vermiyorum.
Biraz önceki tezkereyi bir daha okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair
talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1085) (Devam)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Demokrasi
Desteği ve Seçim Eşgüdüm Grubu tarafından 18-21 Haziran 2017
tarihlerinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de Avrupa Birliği’ne
aday ülkeler ile Ukrayna, Moldova, Gürcistan, Tunus, Fas, Myanmar, Peru,
Nijerya ve Tanzanya'dan milletvekillerinin katılımıyla
düzenlenecek olan "Avrupa Birliği Yasama Döngüsü Yasama
İnisiyatifi, Yasaların Uygulanması ve İzlenmesi”
başlıklı yüksek düzeyli seminere Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsilen ekli listede isimleri bildirilen ihtisas komisyonları
başkanlarından oluşan heyetin katılmasına ilişkin
tezkeresi (3/1086)
17/6/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu Demokrasi
Desteği ve Seçim Eşgüdüm Grubu tarafından 18-21 Haziran 2017
tarihlerinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de Avrupa Birliği’ne
aday ülkeler ile Ukrayna, Moldova, Gürcistan, Tunus, Fas, Myanmar, Peru,
Nijerya ve Tanzanya'dan milletvekillerinin katılımıyla
düzenlenecek olan "Avrupa Birliği Yasama Döngüsü Yasama
İnisiyatifi, Yasaların Uygulanması ve İzlenmesi”
başlıklı yüksek düzeyli seminere Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsilen aşağıda bildirilen ihtisas komisyonları
başkanlarından oluşan heyetin katılması hususu
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un
9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı-Soyadı Seçim Çevresi Komisyon
Uğur Aydemir Manisa
Milletvekili Kamu
İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonu
Başkanı
Mehmet Habib Soluk Sivas
Milletvekili Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve
Turizm
Komisyonu Başkanı
Yusuf Beyazıt Tokat Milletvekili Millî Savunma Komisyonu
Başkanı
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın Elitaş, sataşmadan dolayı
söz talebiniz vardı sanıyorum.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın AK PARTİ
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bakın, biraz önce, Sayın Sancar benim bu
itirazlarıma şiddetle itiraz etti. “Olmaz böyle şey. Sayın
Elitaş’ı şaşkınlıkla dinliyorum. 70’lere
bakmış, 85’lere de baksaydı böyle olur.” diye ama bir şeyi
de söyledi, önemli bir şey söyledi. Dedi ki: “Eğer müşahedeyle,
yoklamayla açılan bir birleşimde -yoklama var; Genel Kurulda
toplantı yetersayısı var, elektronik sistemde var- herhangi bir
milletvekili ne zaman gelirse gelsin pusulayı veriyor, var
sayılıyor.” Doğru mu? Doğru. Ne zaman gelirse ya kavasa
veriyor ya danışmanıyla gönderiyor. Adam yurt
dışında, danışmanıyla buraya pusula gönderiyor,
var sayılıyor.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Öyle bir şey var
mı ya?
DİDEM ENGİN (İstanbul) - Onu siz
yapıyorsunuz, o size mahsus.
GARO PAYLAN (İstanbul) – Siz yapıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama yoklama
anında oylamaya geçerken, 57/2’ye göre oylamaya geçerken yoklama
istediği anda pusulası olan milletvekili burada pusulasını
verip dışarı çıktığı zaman sahtekâr oluyor.
Nasıl iş bu iş Allah aşkına ya?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Kim kime
“sahtekâr” dedi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sabahtan beri
yok, adam Türkiye’nin her tarafını geziyor, yurt
dışında; pusula geliyor, var sayılıyor. Milletvekili
burada, iki dakikalığına dışarı çıkmış,
sahtekâr sayılıyor. Onunla bunun farkını bulmak gerekir.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Sizinkiler
gelmeden veriyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Burada olmaya
olmaya pusula getirip de verenleri baş tacı edeceksiniz, burada
olacaklar…
GARO PAYLAN (İstanbul) – Kim yapıyor?
DİDEM ENGİN (İstanbul) - Siz
yapıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …ama
şurada olan milletvekilleri var olacak, onları yok
sayacaksınız, sahtekâr ilan edeceksiniz. Kusura bakmayın, böyle
olmaz. Burada olan milletvekilleri; yoklamayı isteyen milletvekilleri de
bunun sonucuna katlanmak zorunda.
Geçen dönemde bizim Elâzığ Milletvekilimiz
vardı, Süleyman Bey; istenilen bir yoklamaya buraya koşa koşa
yetişirken trafik kazası geçirdi, kaburgalarını
kırdı. Niye? İnat etmişler, “Biz böyle böyle
engelleyeceğiz.” diye.
Soyadı neydi Süleyman Bey’in?
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – O vardı,
düşen bayan vardı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yani,
arkadaşlar, bakın, eğer yoklama yapacaksak
-arkadaşlarımızın dediği doğru- 57’nci maddedeki
yoklama ya bir kere yapılacak ya ondan sonra yoklamalar yapılacaksa…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum
Sayın Başkan. Bir cümle söyleyeyim.
BAŞKAN – Sataşmadan dolayı iki dakika
veriyoruz, daha fazla vermiyoruz, biliyorsunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ya yoklama
yapılacak ya da ondan sonra yoklama yapılacaksa sonuçlarına da
katlanılacak.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.51
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Sanayinin
Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Sanayinin Geliştirilmesi
ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporları (S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (X)
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
15/6/2017 tarihli 107’nci Birleşimde İç
Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 485 ve 485’e
1’inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın üçüncü
bölümü üzerinde şahsı adına konuşmalarda
kalınmıştı.
Şimdi, şahsı adına son
konuşmacı olarak İzmir Milletvekili Necip Kalkan’a söz
veriyorum.
Buyurunuz Sayın Kalkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NECİP KALKAN (İzmir) – Teşekkürler
Muhterem Başkanım.
Değerli milletvekilleri, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Şükür kavuşturana diyorum. Bir
konuşmacı söz alır da dört kere tam sıra geldiğinde
oturum kapanır mı? Onun için şükür kavuşturana dedim,
şansıma bu sözlerimi ifade ettim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Efendim, bugün 485 sıra sayılı
-sanayinin geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesi amacıyla yani
kamuoyunda üretim reformu paketi adıyla bilinen- Kanun
Tasarısı’ndaki hazırlıklarımızı ve eskisi
yenisi ne hazırladıysak onu anlatmak istiyorum.
Ben dün burada otururken dikkat ettim, bu
gruplardan, muhalefet partisinin gruplarından 3 arkadaşımız
söz aldı. 3 arkadaşımızın aldığı sözün
ortak noktasını buraya yazdım; hepsi, benden evvel
konuşanların hepsi işsizlik ve istihdam üzerine konuştular,
üçünün de içeriğinde o vardı. İşte, biz bu 485
sayılı Kanun Tasarısı’nı Türkiye'de sanayinin
geliştirilmesi, üretimin artırılması konusunda
detaylandırdık. Sayın Komisyon Başkanına sordum, tam
723 sanayiciye sormuşuz: “Derdiniz ne? Hangi dertler sizin önünüzü
tıkıyor, hangi dertler sizin gelişmenizi önlüyor?” Bütün bunlara
çare olarak hazırlanmış, Komisyona geldi -sağ olsun-
Komisyonda benim sorumlu olduğum, anlattığım üçüncü bölümle
ilgili hemen hemen hiç itiraz yok. Arkadaşlara da teşekkür ediyorum,
bu maddeleri uyuşarak buraya getirdik, ben huzur içinde konuşuyorum.
Bizim bu 30 tane maddemize yani 41 ile 64 arasındaki maddelere bir itiraz
yok, gönül rahatlığıyla anlatıyorum.
Ama bu işsizliğe çareyi nasıl
bulacağız? Bakın, geçen gün burada YÖK Başkanı
oturuyordu, YÖK Başkanının yanına gittim -bunu dinlemenizi
istiyorum- YÖK Başkanı dedi ki… Türkiye'de yükseköğrenimde
okuyan 7 milyon 198 bin kişi var arkadaşlar, ön lisans yapan 2 milyon
555, lisans yapan 4 milyon 70 bin, yüksek lisans yapan 480 bin, doktora yapan
sayısı 91 bin, öğretim elemanı da 151 bin. Öğretim
elemanlarını çıkaralım, bütün bu çocukların tamamı,
okuyanların tamamı gün geliyor üniversiteden mezun oluyor. 2013’te
Türkiye'deki üniversitelerden mezun olan öğrenci sayısı 693 bin,
2014’te 733 bin, 2015’te 801 bin, 2016’da 802 bin, diğerlerini
saymıyorum. Peki, bunlara iş nasıl bulacağız? Hepsini
zeytin tüccarı mı yapacağız, zeytinle mi ilgilenecekler?
Türkiye'nin üretimini, ihracatını artırması için sanayiyi
desteklememiz lazım. İşte bu, sanayiyi destekleyen eski
sıkıntıları telafi etmek üzere hazırlanmış
bir kanun tasarısı. Evvelden ticaret odası
başkanıydım, hangi bakana, hangi milletvekiline, hangi müsteşara
gittiğimizde derdimizi anlatırdık ama biz anlatırdık,
biz dinlerdik. Türk sanat müziğinde Şerif İçli’nin Hicaz
makamında bir şarkısı var, aklıma geldi o
şarkının sözlerini burada söylemek istiyorum: Derdimi ummana
döktüm âsumâna inledim/ Asuman evde yoktu, oturup kendim dinledim. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Biz o zaman
bunları anlatıyorduk, anlatıyorduk, yüzde 10’u oluyordu ama bu
defa devir değişti. Bu defa Sanayi, Ticaret Komisyonu zımba gibi
hepsi dâhil, muhalefet elemanları dâhil. Bu defa bütün sanayicilerin
sorunlarını aldık, çözümlerini bu 79 maddeye koyduk.
İnanın bunlar işi kolaylaştırmak için, üretimi
artırmak için, o dediğim sıkıntıyı ifade eden
bayanların, erkeklerin işsizlik sıkıntısını
gidermek için, bu tasarının başka bir tarafından bir
şey yok, 10 üzerinden 10’luk bir tasarı. Herkese teşekkür
ediyorum, doğru olanı yaptık. Muhalefete de teşekkür
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kalkan.
Sayın Kalkan, sadece bu dönem değil 22,
23, 24, 25’te de anılan komisyonun bütün üyeleri iyiydi.
NECİP KALKAN (İzmir) – Evet, onlara da
teşekkür ediyorum.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) –
Başkanım, daha bir hafta önce bıraktım ya, beni söylemedin.
BAŞKAN – Evet.
Şimdi, tasarının bu bölümü üzerindeki
konuşmalar sona ermiştir.
On beş dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız.
Soru işlemlerine başlıyoruz.
Sayın Kazım Arslan…
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Bakana
soruyorum: Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma
Konferansı yeni bir küresel yatırım raporu açıkladı.
Bu rapora göre, dünya çapında bir yılda küresel yatırımlar
yüzde 2 gerilirken gelişmekte olan ülkelere yönelen yatırımlar
yüzde 14 daraldı. Aynı raporda, dünyadaki bu sınırlı
daralmaya karşı, ülkemize son bir yılda gelen doğrudan
yabancı yatırımların yüzde 31’e düştüğü
belirlendi. Ülkemiz bugün gelişmekte olan ülkelere göre, dış
yatırımda sadece yüzde 1,19’u çekebilmekte; 2015’te 17 milyar dolar
olan dış yatırım, şimdi 12 milyar dolara
gerilemiş bulunmaktadır. Bizim maceracı bir dış
politikaya ve komşularımızla ilişkilerimizi düzeltmeye
ihtiyacımız var. Dünyayla kavga ederek, komşularımızla
kavga ederek, Avrupa Birliğiyle kavga ederek kesinlikle bir yere
varamayız. Bu nedenle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erkan Aydın...
ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şu anda sanayide istihdamın
artırılmasıyla ilgili kanunu görüşmekteyiz. Ancak, iki gün
önce açıklanan verilere göre işsizlik 11,6’dır; yüzde 5 büyüme
olmuş olmasına rağmen bunun tamamen dağıtılan
kredilerle olduğu, üretime dayalı olmadığı
görülmektedir. Genç işsizlerde -üniversiteli işsiz oranı- bu
oranın da yüzde 25’lere ulaştığı görülmektedir. Bunu
düşürebilmek için gerçek anlamda herhangi bir çalışmanız
var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Tarhan...
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakana üretim reform paketiyle ilgili
soru soracaktım ama Sayın Bakan yok, Millî Eğitim
Bakanımız var. Millî Eğitim Bakanımıza şunu
soruyorum: Bu pakette millî eğitimle ilgili maddeler var, neden sizin
Bakanlığınız tarafından getirilmedi; bu üretimle
ilgili, üretimi artırmakla ilgili güzelim paket torbaya dönüştürüldü?
Bunu merak ediyorum.
BAŞKAN – Sayın İrgil...
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Ben de Sayın
Bakan burada olmadığı için, Sayın Millî Eğitim
Bakanımız da değerli bir hukukçu, o yüzden ona dönük bir soru
sormak istiyorum, onun da fikrini almak istiyorum.
Biraz önce yapılan açıklamalardan
anladık ki AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğan yürüyüşe katılanlar için “Onları yargı
çağırabilir, alabilir, yargı sorgulayabilir." demiş.
Zaten bu yürüyüşün amacı, yargıya talimat vermeye veya
yargıdaki bu tür talimatla olan işlemlere karşı bir
protesto yürüyüşü.
Ben Sayın Bakana hukukçu olarak şunu
sormak istiyorum: İnsanların protesto amaçlı yürüyüş
yapmaları bir hak mıdır? Ayrıca,
Cumhurbaşkanının bu tavrı, bu yaklaşımı
hukuka uygun mudur?
BAŞKAN – Sayın Ilıcalı…
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Teşekkürler
Başkanım.
Değerli Bakanım, Erzurum Ticaret
Odası Başkanlığı tarafından bir vakıf
üniversitesi kurulmasına ilişkin talep olmuştu, YÖK’e geldi,
YÖK’ten heyet Erzurum’a gitti. Acaba, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu dönem
çalışmasını bitirip tamamlamadan bu girişimin
yasalaşması mümkün mü?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Pir…
ZİYA PİR (Diyarbakır) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bugün Sayın Bakan Zeybekci
bir televizyon kanalında açıklama yaptı ve dedi ki: “Sayın
Kılıçdaroğlu yürümek yerine Sayın Berberoğlu’nun
dosyasını tekrar dokunulmazlık kapsamı alanına
alınması için uğraşabilirdi ve bu karşılık
görürdü.” Bununla ilgili bir açıklama yapar mısınız lütfen.
BAŞKAN – Sayın Arslan…
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Millî Eğitim
Bakanına soruyorum: Bugün görüşmekte olduğumuz 485 sıra
sayılı üretim reformu yasa tasarısında eğitimle ilgili
önemli değişiklikler var özelikle YÖK Kanunu’nda birçok yeni
değişiklikler getiriliyor. Bu nedenle, üniversite-sanayici iş
birliğini sağlamaya yönelik bu değişiklikler güzel ancak
eğitimin özellikle fenden ve teknik konulardan uzaklaştırılmasının
sebebi nedir? Özellikle son günlerde biyoloji derslerinin
kaldırılarak, azaltılarak çocukların zamanlarını
çok farklı alanlarda geçirmesinin nedeni nedir?
Bir de imam-hatip liselerinin fazlasıyla
açılarak hangi amaca hizmet edilmek istenmektedir? Bu ülkenin bu kadar
sayıda imam mezununa ihtiyacı var mıdır? Teknik elemana,
mesleki elemana…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞAKAN – Cevaplar için Hükûmete söz
vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Teşekkür ederim Muhterem Başkanım.
Şimdi, öncelikle Sayın İrgil’in
sorusundan başlayayım Muhterem Başkanım.
Sayın İrgil, işte, “Demokratik olarak
bir protestoda bulunmak demokratik toplumlarda normal midir?” Kesinlikle
normaldir, hukuka uymak kaydıyla, hukuk çerçevesinde. Herkes her şeyi
beğenmek zorunda değil, beğenmediği hususları da hukuk
çerçevesinde yerine getirir.
Bugün Sayın Cumhurbaşkanının
söylediği husus neydi? Anayasa 138… Dolayısıyla Anayasa da
herkesi bağlar veya herkesin Anayasa’nın ruhuna uygun davranması
gerektiği doğrultusunda bir açıklama yaptı.
Dolayısıyla da bu katılanlar suç işledi mi? Onu hâkimler,
savcılar değerlendirir. Ama ne diyor 138’inci madde? 138’inci madde
mahkemelerin bağımsızlığıyla ilgili “Hâkimler
görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka
uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam,
merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye
ve telkinde bulunamaz.” Görülmekte olan bir dava hakkında… Şu anda
görüşülen bir dava var çünkü birinci aşaması, daha ikinci
aşaması var, ola ki Yargıtay bozacak, ola ki onaylayacak
dolayısıyla bilmiyoruz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Adalet için yürüyoruz
Sayın Bakan, adalet için yürüyoruz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde
yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz,
görüşme yapılamaz ve herhangi bir beyanda bulunulamaz.”
Son paragrafında da “Yasama ve yürütme
organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu
organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
Yine bir güzel söz daha var: “Mahkemeler karar verir
ama bu mahkemenin en doğrusu millet vicdanında aldığı
şekildir.” Eğer millet vicdanında karşılık
bulmazsa mahkeme kararları -tarihte de vardır- kâğıt
üzerinde kalır. Eğer millet gerçekten “Bu, adalete uygun.” derse o
zaman herkesin hukuka saygı göstermesi gerekir. Dolayısıyla…
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Bakan,
mahkemeler bağımsız mı şu anda?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Evet efendim, evet, öyledir. Bakın, Anayasa diyor
“Mahkemelerin bağımsızlığı.” Herkes buna uyacak,
birinci husus bu.
DİDEM ENGİN (İstanbul) – Bugünün
Türkiye’sinden bahsediyoruz Sayın Bakan, 2017 Türkiye’sinden, parti
devletine dönüştürdüğünüz ülkeden bahsediyoruz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Efendim, yapmayın… Efendim, sıkıntı
olabilir ama bakın, bu, Anayasa’da vardır, bu Anayasa herkesi
bağlar; yargı da buna uygun şekilde davranacak, yasama da uygun
şekilde davranacak, yürütme de uygun şekilde davranacak, ben onu
söylerim. Dolayısıyla da demokratik ülkelerde herkes demokratik
tepkisini kullanmakta serbesttir.
Bir başka milletvekilimiz, biyolojiyle ilgili,
fen ve teknikle ilgili bir eğitime gidilmesi… İmam-hatip genelde çok
açılıyor, dolayısıyla… Vatandaşın talep
etmediği bir şeyi açsanız da siz boşuna açmış
olursunuz; kapısını açarsınız, içinde hiçbir
öğrenci kalmaz. Dolayısıyla da birinci onu söyleyeyim de.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – İmam-hatipler boş
şu anda.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Bakın, meslek liselerinin oranı Türkiye'de yüzde 44;
Bursa’da yüzde 61, İstanbul'da yüzde 53, Gaziantep’te yüzde 36. Hedefimiz
ne? 2023’e kadar bunu yüzde 60’a çıkarmak. Dolayısıyla, meslek
liselerinin oranı yüzde 44. İmam-hatiplerin oranı ne kadar?
Yüzde 14. Biri yüzde 13-14, biri yüzde 44 ama hiçbir zaman… Hedefimiz ne?
Meslek eğitimini memleket meselesi olarak görüyoruz.
“Derslerde değişiklik
yapılıyor…” Niçin oldu ve neler oldu, onunla da ilgili yüce
heyetinize bilgi vermek isterim.
Ortaöğretim kurumları haftalık ders
çizelgesi, eğitim alanındaki ulusal ve uluslararası
gelişmeler dikkate alınarak öğrencilerimizin sahip olması
gereken bilgi, beceri, değer ve tutumlar bağlamında gözden
geçirilmiş, ayrıca zorunlu eğitimin bir bütün şeklinde ele
alınması gerekliliğinden hareketle yeniden düzenlenmiştir.
Bu bağlamda, yapılan temel değişiklikleri şöyle
sıralamak mümkündür:
Uygulamadaki haftalık ders çizelgesinde 9 ve
10’uncu sınıflarda ortak dersler arasında yer alan tarih dersi
11’inci sınıflara da iki ders saati olarak ortak dersler arasına
konulmuştur.
Tarihimizin bir bütünü olarak geçmişten
günümüze kadar kopukluk olmadan kronolojik bütünlük içerisinde
öğretilmesini sağlamak adına 11’inci sınıf ortak
dersleri arasında yer alan Türkiye Cumhuriyeti inkılap tarihi ve
Atatürkçülük dersi 12’nci sınıfa alınmıştır.
Öğrencilerin düşünme becerilerini
geliştirme açısından önemli bir işleve sahip olan ve sadece
11’inci sınıf ortak dersleri arasında yer alan felsefe dersi
10’uncu sınıfa da konulmuştur. Böylece liselerde iki saatten
ibaret olan felsefe dersi dört saate çıkarılmıştır.
Büyüme çağındaki öğrencilerimizin
psikomotor gelişimlerini sağlıklı bir şekilde
tamamlamalarını sağlamak amacıyla beden eğitimi ve
spor dersi 9, 10, 11 ve 12’nci sınıflarda bir ders saatinden iki ders
saatine çıkarılmıştır.
Öğrencilerimizin içsel potansiyellerinin
gelişmesine katkı sağlamak adına müzik ve görsel sanatlar
dersleri 9, 10, 11 ve 12’nci sınıflarda bir ders saatinden iki ders
saatine çıkarılmıştır. Yine, sağlık ve
trafik kültürünün hayat becerisi olarak bütünsel bir bakış açısıyla
ele alınmasını sağlamak amacıyla trafik ve ilk
yardım dersiyle sağlık bilgisi dersi birleştirilerek
“sağlık bilgisi ve trafik kültürü” adı altında 9’uncu
sınıflarda bir ders saati olarak düzenlenmiştir. Yine, bir
diğer düzenlememiz, sizin de sorduğunuz 9, 10, 11 ve 12’nci
sınıflarda üçer ders saati olan biyoloji dersi toplam on iki saat,
ortak dersler, 9 ve 10’uncu sınıflarda ikişer, seçmeli derslerde
11 ve 12’nci sınıflarda dörder ders saati olarak düzenlenmiştir.
Böylece uygulamadaki çizelgede on iki saat olan biyoloji dersi on iki saat
olarak muhafaza edilmiştir. Bilgi ve iletişim araçlarının
etkin kullanımını sağlamak amacıyla fen ve sosyal
bilimler ile hazırlık sınıfı bulunan Anadolu
liselerine ortak ders olarak bilgisayar bilimi dersi konulmuştur. Son
olarak da, öğrencilerimizin bilime olan ilgilerini geliştirmek
adına matematik tarihi ve uygulamaları ile fen bilimleri tarihi ve
uygulamaları dersleri seçmeli dersler arasına
alınmıştır.
Biz kesinlikle şunda çok iddialıyız:
Eğitimde eksiklikler olabilir ama geçmişten çok daha iyiyiz. Ülkenin
millî geliri bunu gösterir, ülkenin şu an geldiği değerler bunu
gösterir, gideceğimiz yer de…
DİDEM ENGİN (İstanbul) – Bütün
uluslararası sıralamalarda öğrencilerimiz en son sırada yer
alıyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Hiç öyle bir şey yok. Şimdi, bakarsanız
Fransa’yla aynı sıradasınız, Fransa öğrenci
başına 15 bin dolar harcar, siz 3 bin TL harcarsınız. 3 bin
TL harcayarak 15 bin dolar harcayanla aynı neticeyi alıyorsanız
bu, eğitimin kalitesinden geçiyor.
DİDEM ENGİN (İstanbul) – PISA’da…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – PISA, güzel. PISA’da da Vietnam Amerika’nın önünde.
Eğer bunu tek ölçü olarak alırsan o zaman Vietnam’daki eğitim
sisteminin Amerika’nın çok önünde olduğunu söylemek gerekir ki, bu da
doğru değil. Niçin bu böyle oldu? PISA’da doğru bir temsille
oluşturulmadı. Yine PISA’daki bir başka notu söyleyeyim: Japonya
530 aldı PISA’da ortalama değeri. Elbistan Fen Lisesinden bizim
öğrenciler 550 puan aldı.
DİDEM ENGİN (İstanbul) –
İşte hep fen liselerindeki öğrencileri örnek gösteriyorsunuz.
Allah’tan fen liseleri var da onları örnek gösterebiliyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Bizim Elbistan Fen Lisesinin öğrencisi, dünyanın
1’incisi olan, 2’ncisi olan Japonya’dan çok daha iyidir. Bu neden?
İşte bu, iyi bir eğitim sağlandığından.
Bir başka…
DİDEM ENGİN (İstanbul) – Millî
Eğitim Bakanı olarak eğitim sistemimizdeki eksiklikleri ve
sorunları objektif bir şekilde…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Bakın, eğitim iyiye gidiyor, eksiklikleri de
biliyoruz.
Eğitimin kalitesini artırmak bizim
öncelikli hedefimizdir. Bakın, sadece ilkokulda, ortaokulda, lisede
eğitimin kalitesini artırmak istemiyoruz; aynı zamanda
yükseköğretimde de artırmak istiyoruz. Yükseköğretimde artırmak
için de bakın, bu üretim paketinde, ihtisaslaşmak görevleri
arasına konuldu.
DİDEM ENGİN (İstanbul) – Keşke
bizim Komisyona gelseydiniz, Komisyonda görüşlerinizi ifade etseydiniz. Ne
AR-GE reform paketine geldiniz ne bu reform paketine, Komisyona gelmediniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Yine, bu tasarıda Kalite Kurulu getirildi. Yönetmelikle
düzenlenmişti, pekâlâ Kalite Kurulu vardı, ancak Avrupa
Birliğiyle uyum sağlayabilmek için -idari ve mali özerkliğe
sahip olması istendi Avrupa Birliği tarafından- bundan
dolayı da idari ve mali özerkliğe sahip bir bütçeli Kalite Kurulu
oluşturuldu. Niçin? Yükseköğretimi kaliteli hâle getirmek için.
Bir başka, yine, bu pakette bir
değişiklik daha yapıldı. O ne? O da Danışma
Kurulunu getirdik. Bu ne yapacak? Üniversitelerimizin birinin bir diğerinin
benzeri olmasını istemiyoruz, her birisinin ayrı bir
kimliğinin olmasını istiyoruz. Dolayısıyla, bu
üniversitelerin kontenjanları ve bölümleri… Herkes aynı bölümü
açmasın, herkes dilediği gibi kontenjan belirlemesin;
Sağlık Bakanlığının olacağı,
Çalışma Bakanlığının olacağı, Millî
Eğitim Bakanlığının olacağı,
Yükseköğretim Kurulunun olacağı, esnaf odalarının
olacağı, sanayicilerin olacağı, sektörün de
olacağı; herkes bir araya gelsin, hangi bölümlere ihtiyaç varsa
onları açalım diye… Dolayısıyla, yükseköğretimde de
bir kalite var.
“E, peki, bunu buraya koydunuz, niçin sizin
bölümünüze koymadınız?” Bizim bu arada Meclisin Genel Kuruluna
getireceğimiz bir yasa yoktu, dolayısıyla onların
arasına eklemedik; Bakanlar Kurulunda, görüşülecek en yakın
yasanın bu olduğu görüldü. Dolayısıyla da Genel Kurulumuz
kabul ederse ve yasalaşırsa, önümüzdeki dönemden itibaren
Yükseköğretim Kurulunda da ihtisaslaşmanın yasal
dayanağı olacak, Kalite Kurulunun yasal dayanağı olacak,
Danışma Kurulunun da yasal dayanağı olacak. Burada bir
sıkıntı yok.
Bir başka, Kazım Bey’in sorusu:
“Uluslararası küresel yatırımlardan yüzde 1,9 mu pay
alıyoruz?” Biz de şunu söylüyoruz: Bakın, biz geldiğimizde
yüzde 1 bile alamıyorduk, kaç alıyorduk? 0,07 yani binde 0,7
alıyorduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Dolayısıyla, geçmişe göre iyiyiz ancak daha
almamız gereken mesafe olduğunu da biliyoruz. Bizim
amacımız kimseyle düşmanlık etmek, kavga etmek değil.
Bakın, Sayın Başbakanımızın göreve gelince ilk
söylediği şey: “Dostlukları artıracağız,
düşmanlıkları azaltacağız.” Bu doğrultuda
ilerliyoruz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Düşmanlar
çoğaldı Sayın Bakan, düşmanlar çoğaldı, azalan
yok.
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ederim
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Özel..
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
müsaade ederseniz İç Tüzük 60’a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN – Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Millî
Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın 485 ve 485’e 1’inci Ek
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın üçüncü bölümü
üzerindeki soru-cevap işlemi sırasında yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, Sayın Bakan
Anayasa’nın 138’inci maddesini hatırlattı. Gerçekten Hükûmetin
bu 138’inci maddeyi hatırlamaya ihtiyacı var, bu açıdan olumlu
görüyorum.
Ama “Hiçbir organ, makam, merci ve kişi
yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere, hâkimlere emir ve
talimat veremez.” deniyor ya iki olay hatırlatayım. Birisi: Bu
MİT tırları davasının daha başında “Daha
onların peşini bırakmam.” diyen Adalet ve Kalkınma
Partisinin Sayın Genel Başkanı tahliye kararından sonra
Anayasa Mahkemesinin “O kararı tanımıyorum, saygı da
duymuyorum, uymuyorum.” demiştir. Ayrıca bu içinde bulunduğumuz
süreçte bir gerçek ortaya çıktı, Sayın Bekir Bozdağ da
yalanlamadı. Siz yalanlayabilirseniz memnuniyetle dinleriz ama
yalanlamayacaksınız. Darbe ana davasının iddianamesinin
Bekir Bozdağ’a arz edildiğini, o okuduktan sonra işleme alındığını
hâlen daha Sayın Bekir Bozdağ yalanlamış değil.
Bu iki konuda ne söylüyorsunuz? Cevap verirseniz
memnun oluruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Bostancı, buyurunuz.
27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, zaman zaman bütün siyasi partilerin genel
başkanları yahut üyeleri adalet mekanizmasının
işleyişine ilişkin eleştiriler dile getiriyorlar, mahkeme
kararlarına itiraz ediyorlar, tanımadıklarını da beyan
ediyorlar. Geçmişte de bunun örnekleri var. Cumhuriyet Halk Partisinin
Sayın Genel Başkanının da bu doğrultuda beyanları
olduğunu hatırlatırım.
Dolayısıyla burada siyaseten yapılan
değerlendirmelerle hukuken olup bitenleri birbirine
karıştırmamakta fayda var. 138’inci madde herkes içindir, herkes
adaletin tarafsız bir şekilde işlemesine elbette destek vermekle
mükelleftir. Eleştirilerini yapabilir ama arada bir illiyet bağı
kurarak doğrudan veya negatif bir şekilde mahkemelerin üzerinde
tahakküm kurmaya çalışmak yanlıştır.
Dolayısıyla mahkemelerin bağımsız bir şekilde
çalışmasını temin edecek hassasiyeti göstermek herkesin
görevidir.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Üçüncü bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi üçüncü bölümde yer
alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
41’inci madde üzerine üç
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 41’inci maddesinde yer alan “halinde” ibaresinin
“durumunda” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tahsin Tarhan Akif
Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
İrfan Bakır Tacettin Bayır
Isparta İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesinde
yer alan “OSB adına kamulaştırma yapacak idare, 2942
sayılı Kamulaştırma Kanunu uyarınca oluşturacağı
kıymet takdir ve uzlaşma komisyonlarında OSB’den en az bir
üyenin görevlendirilmesini ister. Tanınacak süre zarfında
görevlendirme yapılmaması halinde, ilgili idare, komisyon üyelerinin
tamamını kendi bünyesinden seçer.” ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Garo Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal Ataş Müslüm Doğan Behçet Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
BAŞKAN – Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor Ahmet Kenan Tanrıkulu Ahmet Selim Yurdakul
Kahramanmaraş İzmir Antalya
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İstanbul Konya Manisa
“Madde 41- 4562 sayılı kanunun 5 inci
maddesinin birinci fıkrasına “OSB, müteşebbis heyetin”
ibaresinden sonra gelmek üzere “veya genel kurulun vereceği karar üzerine
yönetim kurulunun” ibaresi eklenmiştir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen,
Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yaklaşık 100 maddeyi bulan, sanayinin ve
üretimin desteklenmesini amaçlayan bu tasarının 41’inci maddesine
geldik ve daha önce defaatle Sayın Bakan tarafından da ifade
edildiği üzere bu tasarının hazırlanmasında
sanayicinin, organize sanayi bölgesi yönetimlerinin çok sayıda
görüşlerinin de alındığını biliyoruz. Bu maddeyi
de bu görüş almanın neticesinde yapılan bir düzenleme olarak
değerlendirdim.
41’inci maddenin (2)’nci fıkrası şunu
düzenliyor: Organize sanayi bölgeleri adına yapılan
kamulaştırmalarda kamulaştırma komisyonuna veya
uzlaşma komisyonuna organize sanayi bölgeleri yönetiminden de bir temsilcinin
alınmasını öngörüyor.
Değerli arkadaşlar, bunu doğru ve
mantıklı bulmadığımızı ifade etmek
istiyorum. Neden? Daha önce de organize sanayi bölgeleri kamulaştırma
yetkisine sahip kurumlardı. Buna ilişkin düzenlemeyi de Anayasa
Mahkemesi iptal etti. İptal gerekçesine baktığımızda,
bu meselenin ruhunda kamulaştırma komisyonunda kamulaştırma
yapan birimin üyesinin temsil edilmesi bu komisyonun tarafsız, objektif
çalışmasına mâni olabilecek bir tutuma girer değerli
arkadaşlar. Çünkü komisyonun objektif ve tarafsız olması
gerekir. Hem sen kamulaştırmayı yapacaksın… Ee,
kamulaştırma bedeli de nereden çıkacak? Bedeli, parası
organize sanayi bölgesinden çıkacak. Dolayısıyla, bu temsilin
olmaması gerekir. Ayrıca, bunun sanayiye veya üretime bir
katkısı da olmayacak. Neticede, kamulaştırmaya karar
verilmişse bu komisyon veya uzlaşma komisyonu bu işlemi
rahatlıkla organize sanayi bölgesi temsilcisi olmadan da objektif ve
tarafsız bir şekilde gerçekleştirebilir ancak organize sanayi
bölgesi temsilcisinin bulunması bu komisyonun tarafsız ve objektif
çalışmasına gölge düşürebilir. İlla öyle olur
anlamında değil. Zaten Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerinin
mahiyeti de bunu içerir. Dolayısıyla bunu doğru bulmadığımızı
ifade etmek istiyorum.
Önergemizin kabulünü diliyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 41’inci
maddesinde yer alan “OSB adına kamulaştırma yapacak idare, 2942
sayılı Kamulaştırma Kanunu uyarınca oluşturacağı
kıymet takdir ve uzlaşma komisyonlarında OSB’den en az bir
üyenin görevlendirilmesini ister. Tanınacak süre zarfında
görevlendirme yapılmaması halinde, ilgili idare, komisyon üyelerinin
tamamını kendi bünyesinden seçer.” ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul (Gaziantep) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunda kamulaştırmayı yapacak
kurumlar belirlenmiştir. Bu kurumların kuracakları komisyonlara
OSB yönetimlerince üye verilmesi kanunun daha önce verilmiş Anayasa
Mahkemesi kararlarına aykırılık oluşturacaktır.
Anayasa Mahkemesinin 31/10/2013 tarihli ve (E: 2013/49), (K: 2013/125)
sayılı Kararı’yla bu fıkrada yer alan “yapabilen veya”
ibaresi iptal edilmiştir. Bu karara göre OSB’ler kamulaştırma
yaptırabilir ama yapamaz. Hükûmet OSB’ler adına kamulaştırma
yapacak kurumlara OSB yönetiminden bir üye atanmasını sağlayarak
OSB yönetimlerini dolaylı da olsa kamulaştırma yapan bir üye
atanmasını sağlayarak OSB yönetimlerini dolaylı da olsa
kamulaştırma yapan bir konuma getirmektedir. Bu değişiklik Anayasa
Mahkemesi kararına aykırıdır. Ayrıca, mülkiyet
hakkı bağlamında da değerlendirildiğinde böyle bir
işlemin ancak kamu eliyle yapılabileceği açıktır.
Anılan nedenlerle söz konusu fıkranın tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 41’inci maddesinde yer alan “halinde” ibaresinin
“durumunda” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan (Denizli) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Ali
Akyıldız, Sivas Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akyıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Sayın Başkan,
kıymetli milletvekili arkadaşlarım, ekranları
başında bizleri izleyen değerli yurttaşlarım,
basınımızın ve Meclisimizin kıymetli çalışanları;
görüşülmekte olan 485 sıra sayılı torba kanunla ilgili
olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Sayın Bakan, tabii, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanımız burada olacaktı, ben ona göre yine de size takdim
ediyorum. Sayın Bakanım, 20 Haziran 2012 tarihli ve 6331
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu’nun 38’inci maddesinin birinci fırkasının (a) bendinin
(1) numaralı alt bendinde yer alan 1 Temmuz 2017 tarihinden itibaren
50’den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli
sınıfında yer alan iş yerleri için iş
sağlığı ve güvenliği hizmeti verme zorunluluğu,
bu getirilen torba yasanının 86’ncı maddesinde “1 Temmuz 2020”
şeklinde değiştirilerek üç yıl daha erteleniyor.
SGK istatistiklerine göre, ülkemizde iş kazalarında
her yıl ortalama 1.500 civarında insanımız can vermektedir.
İş kazalarında Avrupa 1’incisiyiz, dünya 3’üncüsüyüz ve maalesef
bu sayı da her geçen gün artmaktadır. İş sağlığı
ve güvenliğiyle ilgili mevzuat ve normların sürekli ertelenmesi
işverenlerin sorumluluk almamasına neden olmakla birlikte iş
cinayetlerinde de sürekli bir artışa neden olmaktadır. Bununla
birlikte, ülkemizde yaklaşık olarak 77 bin (C) sınıfı,
16 bin (B) sınıfı, 18 bin (A) sınıfı uzman
bulunduğunu ve erteleme yapılması hâlinde, özellikle az
tehlikeli sınıfa bakabilecek (C) sınıfı
uzmanların da işten çıkarılmaya başlanabileceği
ve işsizler ordusuna yeni işsizlerin katılacağını
da dikkatlerinize sunuyorum. Sayın Bakan, yol yakınken gelin bu
düzenlemeden vazgeçin ve milletimizin evlatlarını,
canlarımızı yeni yeni iş cinayetlerine kurban vermeyelim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iki gün önce Kıymetli Genel Başkanımız
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış
olduğu adalet yürüyüşü devam ediyor. Ben de biraz önce yürüyüşten
geldim ve Meclisteki adalet nöbetimize devam ediyorum. Bu adalet
yürüyüşümüz, ülkemizdeki mazlumlara ve mağdurlara olduğu kadar
ülkemizin geleceğinden kaygı ve endişe duyan bütün
yurttaşlarımıza bir umut ışığı olmuştur.
Siyasetin emrine, daha doğrusu tek adamın emrine giren
yargının, sarayın değil de milletin yargısı
olarak tamamen bağımsız ve tarafsız olması için
yürüyoruz. Ülkemizde, mevcut iktidarın ve bu zihniyetin sayesinde kaybolan
adaleti arıyoruz, bunun için yürüyoruz. Haksız yere
yargılanmış ve cezalandırılmış insanlar
toplum için bir yaradır. Bu, insanların vicdanına dokunur ve
mutluluğunu bozar. Bu nedenle, toplumda adaletin sağlanması için
mümkün olan her şey yapılmalı ve herkese karşı adil
davranılmalıdır. Bir milletin sahip olabileceği en kutsal
değer, sahip olduğu adalet sistemidir. O ülkede yaşayan insanlar
haklarını bu sayede korur ve savunurlar.
Çinli düşünür Konfüçyüs “Devletin hazinesi
adalettir.” derken büyük Hint lideri ve devlet adamı Gandhi “Adaletsiz
rejimi adaletle yıkınız.” diye seslenmiştir. Peygamberimiz
Hazreti Muhammed “Adaleti çiğneyen devlet adamlarını
cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır.” demiştir.
Değerli milletvekilleri, sürem
azaldığı için ben kalan süremi Sayın Hüseyin
Dilibal’ın bir şiirini okuyarak tamamlamak istiyorum:
“Yürüyor halkım, yürüyor
Yoruldukça dura dura
Doğudan batıya doğru
Karanlığı yara yara
Onu eleştiren yandı
Bıçak kemiğe dayandı
Uyuyanlar da uyandı
Öğreniyor sora sora
Umut tükendi yargıdan
Yara iyi olmaz sargıdan
Geçilmez oldu kurgudan
Halka kumpas kura kura
Dilibal’ın alnında ter
Halkımız adalet ister
Yürü yiğitliğini göster
Yık kötüyü kıra kıra”
Yüce heyetinizi tekrar sevgiyle, saygıyla,
muhabbetle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Akyıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
42’nci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 42’nci
maddesinde yer alan "Vali, müteşebbis heyette bulunması
durumunda yedek üye uygulamasından istisna tutulur.” ibaresinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Garo
Paylan Erol
Dora
Gaziantep İstanbul Mardin
Erdal
Ataş Müslüm
Doğan Behçet
Yıldırım
İstanbul İzmir Adıyaman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 42’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan "Vali, müteşebbis heyette bulunması durumunda yedek üye
uygulamasından istisna tutulur.” ifadesinin madde metninden
çıkarılmasını ve maddenin son fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"OSB
organlarında görev alanlar, diğer OSB'lerin organlarında görev
alamazlar.”
Ahmet Kenan Tanrıkulu Mustafa Kalaycı Kamil
Aydın
İzmir Konya Erzurum
Fahrettin
Oğuz Tor Mevlüt
Karakaya Ahmet
Selim Yurdakul
Kahramanmaraş Adana Antalya
BAŞKAN
– Şimdi maddeyi en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve
42’nci maddesiyle değiştirilen 4562 sayılı Kanun’un 7’nci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Vali, müteşebbis
heyette bulunması durumunda yedek üye uygulamasından istisna
tutulur.” cümlesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve
maddenin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tahsin Tarhan Akif
Ekici
Denizli
Kocaeli Gaziantep
İrfan
Bakır Ceyhun
İrgil
Isparta Bursa
"Yönetim kurulu üyeleri, yönetim kurulu üyesi
oldukları OSB haricinde, birden fazla OSB'nin müteşebbis heyetinde ve
denetim kurulunda görev alamazlar.”
BAŞKAN – BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Şimdi,
konuşmacılarımız, zaman zaman “Üretimle ilgili bakan burada
yok.” diyorlar. Sayın milletvekilleri, üretimle asıl ilgili bakan
Millî Eğitim Bakanıdır, eğitim seviyesi ne kadar yükselirse
üretim o kadar artar ülkede. (CHP sıralarından alkışlar)
Önerge hakkında söz isteyen Ceyhun İrgil,
Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın İrgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Biz komisyonlarda
Sayın Bakana yeterince fikirlerimizi arz ediyoruz, o yüzden ben
arkadaşlarıma dönüyorum.
BAŞKAN – Size bir uyarı değildi
benimkisi.
Sürenizi baştan alıyorum.
Buyurunuz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben de diğer arkadaşlarım gibi,
adalet yürüyüşüne ara vererek buradaki, Meclisteki adalet
yürüyüşümüze geldim.
Arkadaşlar, bugün birçok
arkadaşımız bu konuda görüş bildiriyor ve ülkenin gündemine
oturmuş durumda. Sizlerden bir ricam var: Sizler bu karar metnini okudunuz
mu? “Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri
casusluk maksadıyla açıklamak...” diyor bu karar metni. Enis
Berberoğlu kararı, Cumhurbaşkanının,
Başbakanın, Hükûmetin “Tırlarda insani yardım malzemesi
vardı.” açıklamaları doğru ise sadece iktidar için
değil ülke için de bir tuzaktır, Enis Berberoğlu içinse
kumpastır. Yok, eğer Hükûmetin açıklamaları doğru
değilse, toplumu ve bizleri kandırdıysa o zaman bu karar,
ülkenin uluslararası arenada ve mahkemelerde savaş suçu için, sizin
ifadenizle, bir bağımsız mahkeme tescilidir. Bu mahkemenin karar
metni, hukuki belge olarak doğru kabul edilir ve bozulmazsa en çok kime
yarayacaktır bir düşünün. CHP ve muhalefete bir ders vermeyse,
Cumhurbaşkanının “Onu öyle bırakmam.” ifadesinin
tezahürüyse, duygusal bir tutumla, öfke ve kinle hesap sormaysa, had bildirmeyse,
ibret olsun kararıysa Türkiye'nin bağımsız yargı
kararı iddiasına bir sabotajdır. Tüm dünyada “Türkiye
diktatörlüğe gidiyor.” algısına ve FETÖ’nün uluslararası
lobi faaliyetlerine destektir. Bu karar FETÖ’nün ekmeğine yağ
sürecektir. Bu karar Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Hükûmetin
ısrarla “Bu tırlarda insani yardım malzemesi vardır.”
tezinin mahkeme eliyle çürütülmesidir, yalanlanmasıdır. Bu karar Enis
Berberoğlu öznesiyle CHP’ye, muhalefete bir ders verme ve bu karardan
rövanşist birkaç günlük zafer ve sevinç çıkarma çabası, Hükûmet
ve ülke için sonsuza kadar sürecek, Türkiye'nin “Gizli kapaklı işlere
girmiş, teröristlere silah yardımı yaptı.” tezinin kendi
elinizle tasdiklenmesidir.
Düşünün, uluslararası alanda bu mahkeme
kararı için ne yanıt vereceksiniz? “Karar, bağımsız
mahkeme kararıdır, doğru.” mu diyeceksiniz; yoksa, “Hayır,
mahkeme kararı doğru değil.” mi diyeceksiniz? “Doğru.”
derseniz, kendi ağzınızla devlet sırrı
argümanlarını mahkeme kararıyla tasdikleyip ülkenin kaderini ve
prestijini uluslararası mahkemelere teslim edebilecek misiniz? “Doğru
değil.” diyorsanız, o zaman Enis Berberoğlu neden tutuklu?
Bu hukuki garabet bir an önce düzeltilmez ise belki
Enis Berberoğlu’nu yirmi beş yıl mahkûm etmenin keyfiyle birkaç
yıl geçireceksiniz ama kendiniz ve iktidar, sonsuza dek savaş suçu
işlemek ve masum insanların katli için silah göndermek
suçlamasıyla yaşamaya mahkûm edileceksiniz. Kaldı ki Enis
Berberoğlu kararı hukuki değil, siyasidir. Mahkeme Enis
Berberoğlu’nu Türk Ceza Kanunu’nun 330’uncu maddesine göre
cezalandırdı yani devlet sırrını açıklama fiiline
dayalı casusluk. Diyelim ki bu haber gizli bilgi içeriyordu,
Yargıtayın 2010/1586 sayılı Kararı’ndaki “sır”
yani gizlilik yorumunda “…bu çeşit bilgi yayınlanıp
açıklandığı tarihte esasen daha önce kamuoyunun bilgisi
olmuş ve herkes tarafından bilinmekte ise sır olma
vasfını kaybeder…” diyor. Bu karar 29 Mayıs 2015’te Cumhuriyet
gazetesindeki haber için verildi, oysa 21 Ocak 2014’te, neredeyse bir buçuk
yıl önce aynı fotoğraflar aynı şekilde bir başka
gazetede yayımlanmıştı. 24 Haziran 2014’te yani
yaklaşık bir yıl önce YouTube kanalında bu haber ve bu
görüntüler yayınlandı. 12 Mayıs 2015’te yani bu karardan önce,
Cumhurbaşkanı Almanya dönüşü “Türkmenlere insani yardım”
açıklamasını zaten yapmıştı. 18 Mayıs
2015’te AKP Siirt Milletvekili Yasin Aktay “O silahlar ÖSO’ya gidiyor.” diye
açıklama yapmıştı. Sonuç: İktidar doğru
söylüyorsa bu karar adaletsiz ve siyasi; yok, iktidar yalan söylüyorsa bu karar
hukuki değil ama Türkiye ve iktidarı zora düşürecek siyasi bir
karar. Bu nedenle, bu karar daha yetkin, adil bir üst merci tarafından
acilen düzeltilmelidir.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
İrgil.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 42’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan "Vali, müteşebbis heyette bulunması durumunda yedek üye
uygulamasından istisna tutulur.” ifadesinin madde metninden
çıkarılmasını ve maddenin son fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"OSB organlarında
görev alanlar, diğer OSB'lerin organlarında görev alamazlar.”
Fahrettin Oğuz Tor
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen,
Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayinin
Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
Milliyetçi Hareketçi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi ve bizleri izleyen tüm
vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
günlerde İstanbul Sanayi Odası Türkiye'nin 2016 yılı ilk
500 sanayi işletmesini açıkladı, keza Fortune dergisi de
dünyanın 2016’daki ilk 500 sanayi işletmesini açıkladı.
Konumuz sanayinin geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesi olunca bu
vesileyle sanayi kuruluşlarımızın verilerine ve dünyadaki
konumlarına bakmakta fayda görüyorum.
Daha önce, önemini belirtmek bakımından
işsizliği tekrar etmek istiyorum. Keza, işsizliğin,
enflasyonun, kamudaki israfın rekor kırdığı,
istihdamın artmadığı, kayıt dışılığın
azaltılamadığı, yolsuzluk ve yoksullukta, hukukun
üstünlüğünde, kurumsallaşmada, uzmanlaşmada mesafe
alınamadığı; kısaca, insanımızın
yarınından emin olmadığı bir ortamda üreterek,
istihdam yaratarak, ihracat yaparak, vergi ve prim ödeyerek önemli miktarda
katma değer yaratan sanayicimizi kutluyorum.
İstanbul Sanayi Odası Türkiye'nin 500
büyük sanayi kuruluşu raporunu 5/6/2017 tarihinde açıkladı. 1968
yılından bu yana açıklanan listenin ilk sırasında,
geçen yıl da olduğu gibi TÜPRAŞ yer aldı. TÜPRAŞ, 32
milyar 594 milyon lira cirosuyla Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşu
oldu; 2’nci Ford, 3’üncü TOFAŞ oldu. Ford’un cirosu 16,3 milyar,
TOFAŞ’ın cirosu 12,8 milyar olarak açıklandı. Sanayi
devlerinin üretimden satışları bir önceki yıla göre yüzde
8,8 artışla 490 milyar liraya, toplam faaliyet kârı yüzde 18,6
artışla 52,4 milyar liraya, toplam ihracatı da 55,1 milyar
dolara yükseldi. Sanayi kuruluşlarının elde ettikleri 52 milyar
liralık esas faaliyet kârının yarısından
fazlasını ise finansman giderleri olarak kaydettiğini belirtmek
istiyorum. Yani sanayicimizin en büyük problemi finansman gideridir. Konuyla
ilgili olarak İSO Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Erdal
Bahçıvan, Türk sanayisi finansman zorluğu, kur dalgalanmaları,
sosyal, siyasal, terör ve jeopolitik olumsuzlukları barındıran
bir yılda başarma azim ve kararlılığını
koruduğunu ifade etmiştir; doğru söylüyor. Gerçekten, kârın
yarısından fazlasının finansman gideri olarak kaydedildiği,
büyük oranlardaki kur dalgalanmalarının
yaşandığı; çok daha önemlisi, terörün devam ettiği;
referandum, 15 Temmuz darbe girişiminin neticelerinin
alınamadığı; olağanüstü hâl uygulamalarının,
hukukun üstünlüğü tartışmalarının devam ettiği
bir ortamda Sanayi Odası Başkanının ifadesiyle, yüzde
3,9’luk büyüme performansıyla ekonominin en yakın yol
arkadaşı, zor günlerin dostu sanayici olarak gösterilmiştir.
Değerli milletvekilleri, listenin ilk 50
şirketi 241 milyar lira satış gerçekleştirmiş olsa da
500 sanayi kuruluşunun borç yükü 2016 yılında daha da
artmış, 207 milyar liraya yükselmiştir. Artan borç, kârın
yüzde 50’sinin finansman gideri olması gelecekte yeni finansman teminini
oldukça zorlaştıracaktır. Nitekim, 2016’da 100’den fazla sanayi
kuruluşunun zararı buradan kaynaklanmaktadır. 2016 yılında
işsizliğin yüzde 13 seviyesinde gerçekleştiği, genç nüfusta
bu oranın yüzde 24’leri bulduğu dikkate
alındığında ekonominin çok büyük kesimini oluşturan,
büyük çabalarla her türlü olumsuzluğa rağmen yarattığı
15 bin istihdam çok önemli olmakla beraber, genel ekonominin
gidişatını göstermesi bakımından fazla umut
vadetmediğini de söylemek zorundayız.
Değerli milletvekilleri, sıralamada 1’inci
olan TÜPRAŞ ithal petrol işleyerek satan bir sanayi kuruluşumuz,
cirosunun yüksek olmasının sebebi budur. Fortune dergisinin
yayımladığı listeye göre olaya dünya ölçeğinde
baktığımızda Türkiye 1’incisi TÜPRAŞ dünyada ancak
320’inci sıraya gelebilmektedir. Türkiye 2’ncisi Ford ve 5’incisi Arçelik
dünyada ilk 500 sanayi kuruluşu içerisinde yoktur. TÜPRAŞ’ı çıktığınızda,
üzücü de olsa söylemek lazım ki Türk sanayisi dünya sanayisi içinde bir
etkiye, bir konuma sahip değildir.
Değerli milletvekilleri, şunu söylemek
istiyorum: Gerçekten işsizliği önlemek istiyorsak en başta
sanayimizi desteklemek zorundayız diyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesinde
yer alan "Vali, müteşebbis heyette bulunması durumunda yedek üye
uygulamasından istisna tutulur.” ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erol Dora (Mardin) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Erol
Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesi
üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının bu
maddesiyle organize sanayi bölgelerine kimi düzenlemeler getirilmektedir. Ancak
tasarının geneline bakıldığında organize sanayi
bölgelerinin gerçek emekçileri olan işçilerin yüzünü güldürebilecek
herhangi bir düzenleme söz konusu değildir. Bu vesileyle kimi veriler
üzerinden Türkiye’de işçi sağlığı ve güvenliği
konusunda birkaç noktaya değinmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, tarihsel sürecin
çeşitli dönemlerinde kabul edilmiş temel insan hakları
belgeleri, herkesin sağlıklı ve güvenli bir işte
çalışma hakkını uluslararası bir norm olarak tescil
etmiştir. Örneğin, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi madde
23’te “Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve
elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe
karşı korunma hakkı vardır.” ifadesiyle insan onuruna
yakışır iş açıkça tarif edilmiştir.
Uluslararası Çalışma Örgütü, 1981 ve 1985 yıllarında
iki önemli iş sağlığı sözleşmesi ve tavsiye
kararının altına imza atmıştır. ILO ,bu
sözleşme ve tavsiye kararlarıyla dünya ölçeğindeki iş
sağlığı ve güvenliği alanında mevcut
olumsuzlukların ortadan kaldırılmasına yönelik daha ciddi
önlemlerin alınmasının gerekli olduğuna işaret
etmiştir.
Değerli milletvekilleri, bugün bütün dünyada
insana yakışır iş, insan onuruna yakışır
iş, temel sağlığı ve yaklaşımından
hareketle kadınların ve erkeklerin özgürlük, hakkaniyet ve güvenlik
içinde çalışma fırsatlarının
yaygınlaştırılmasına yönelik düzenleyici tedbirlerin
hayata geçirilme tartışmaları devam etmektedir. Bu
bağlamda, ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği
alanında yeterli ve kalıcı sonuçlara ulaşabilmek adına
çeşitli yasal düzenlemelere gidilmiştir. Ancak bu düzenlemeler
sürecinde gerek torba yasalarda ve gerekse yönetmeliklerde yapılan
değişikliklerle hizmet alanlarının kapsamı ve sürelerine
ilişkin sürekli değişiklik yoluna gidilmiştir ve gelinen
noktada maalesef ülkemizde işçi sağlığı ve iş
güvenliği sistemi âdeta işlemez duruma getirilmiştir.
Kısaca belirtmek gerekirse 155 ve 161 sayılı ILO
sözleşmelerinin 2004 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kabulünden sonra 6331 sayılı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu sosyal tarafların mutabakatı olmadan 2012
yılında çıkarılmıştır.
Değerli milletvekilleri, bakınız,
Türkiye’nin ölümlü iş kazalarında Avrupa’da 1’inci, dünyada ise
3’üncü sırada yer aldığı ve AB üyesi 28 ülke
ortalamasının altı kat üzerinde olduğuna dair tespitlerin
yapılması oldukça düşündürücüdür.
İstanbul İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi
tarafından açıklanan verilere göre 2004-2012 yılları
arasında her yıl ortalama en az 1.365 yurttaşımız
iş kazalarında yaşamını yitirmiştir. 2015
yılında 1.730, 2016’da ise 1.970 çalışanın iş
kazalarında hayatını kaybettiği ülkemizde ne yazık ki
bu yılın ilk beş ayında 741 işçi
yaşamını kaybetmiştir.
Değerli milletvekilleri, çalışma
ortam ve koşullarında sürekli iyileştirmenin temel
yaklaşımı olarak iş sağlığı ve
güvenliğine önem verilmesi, tutarlı bir çaba gösterilmesi sadece
çalışanların değil, aynı zamanda yaşanılan
toplumsal yapının refahı açısından da kritik bir öneme
sahiptir. Ancak, ne yazık ki ülkemizde iş sağlığı
ve güvenliğine gereken önem verilmemektedir. Üstelik, kanayan bu yaraya
bir parça merhem olması beklenen yasal düzenlemeler de hayata
geçirilememektedir. İlgili mevzuatın sürekli olarak içeriği
işçinin aleyhine, işverenler ile piyasa aktörlerinin lehine olacak
şekilde değiştirilmesine artık bir son verilmelidir ve
ülkemizde özellikle üretim ve imalat sektörlerinde insani çalışma
koşullarının önü açılmalıdır diyor, bir kez daha
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 42’nci madde kabul edilmiştir.
43’üncü madde üzerinde iki önerge vardır.
İkinci olarak okunacak önerge maddeye en aykırı önerge olup
okunmasını müteakip işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 43’üncü maddesinde
yer alan “dördü” ibaresinin “dördünün” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Ahmet Yıldırım Behçet
Yıldırım
Gaziantep Muş Adıyaman
Erdal Ataş Müslüm Doğan İmam
Taşçıer
İstanbul İzmir Diyarbakır
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 43’üncü maddesinde yer alan "beş
asıl, beş yedek üye” ibaresinin "beş asil ve beş yedek
üye" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tahsin Tarhan Akif Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
İrfan Bakır Tacettin
Bayır Sibel
Özdemir
Isparta İzmir İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Sibel
Özdemir, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
43’üncü maddesi üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
43’üncü maddede organize sanayi bölgelerinin yönetim
kurulu yapısıyla ilgili bir düzenleme yer almaktadır. Biz, bunu
komisyonda da görüştük, herhangi bir itirazımız yoktur bu
maddeye. Ben, çok değerli Eğitim Bakanımız burada
olduğu için özellikle söz almak istedim. Meclis Başkan Vekilimizin de
özellikle belirttiği üzere, üretim ve sanayileşmeyi görüşüyorsak
burada en önemli tartışmamız gereken eğitim reformudur.
Ben, akademik çalışmalarımı özellikle, ülkelerin
sanayileşme politikaları üzerine yapmıştım ve orada en
açık ortaya çıkan görüş, ülkelerin sanayileşme süreçlerine
eğitim politikalarında çok büyük reformlar yaparak
başlamasıdır. Bugünün sanayileşmiş, çok önemli, başarılı
kalkınma hamlelerini yapan ülkelerin tamamı üretim, sanayileşme,
nitelikli insan kaynağı, eğitim gibi bütüncül politikaları
başarıyla hayata geçiren ülkeleridir. Bu kalkınma ve
sanayileşme süreçlerinde ise en büyük pay üniversitelerin ve
akademisyenlerin özgür, bilimsel çalışma yapmaları ve bilimsel
çalışma, üretme kapasitelerine, performanslarına
bağlıdır. Ancak, on beş yıldır hep birlikte
gördük ki tek başına eğitim politikasını yöneten
iktidar partisi evet, kavgasız, gürültüsüz özellikle Sayın Bakan,
eğitim politikasını konuşuyoruz ancak biz uygulamaya
baktığımızda maalesef bunu göremedik.
Bilim ve Sanayi Bakanı Sayın Özlü’nün,
Yükseköğretim Kurulu Başkanı Sayın Saraç’ın,
farklı tarihlerde, Komisyon üyelerine üretim reformu paketiyle
yapmış olduğu sunumlara bizzat katıldım. Gerçekten,
eğitim sistemimiz ve yükseköğretim adına bu pakette çok önemli
düzenlemeler var. Biz eğitimle ilgili maddeleri görüşürken Komisyonda
ve Genel Kurulda Millî Eğitim Bakanımız yoktu. Gerek Genel
Kurulda gerekse Komisyonda Bilim ve Sanayi Bakanının Başkanlığında
bu maddeler görüşüldü. Ancak bizim en önemli eleştirimiz burada:
Tasarının eğitimle ilgili maddeleri, Eğitim Komisyonunda
tali komisyon özelliğiyle görüşüldü, görüşüldükten sonra
muhalefet şerhi yazıldı ancak Sayın Bakan, bir hafta sonra,
Sanayi Komisyonu toplantısında tekrar, eğitimle ilgili,
Eğitim Komisyonunun üyeleri yokken düzenlemeler yapıldı. Biz
muhalefet partisi milletvekilleri olarak, gerçekten daha sonra, paketle
ilgisiz, eğitimi ilgilendiren maddelerin bu tasarıya eklenmesine
şiddetle karşı çıkıyoruz. Burada, işte, evet ismi
değiştirilen üniversiteler eklendi, maddeler görüşülürken burada
iktidar partisinden farklı önergeler getiriliyor ve bir anda,
üniversitelerle ilgili önemli bir düzenleme Komisyonda Komisyon üyeleri
tarafından görüşülmeden Genel Kuruldan geçiyor. Biz bu noktada
gerçekten, Millî Eğitim Komisyonu üyeleri olarak çok büyük itirazlarda
bulunuyoruz.
Bu düzenlemeler içerisinde -geçen günkü
konuşmamda ifade etmiştim- çok önemli bir düzenleme geçti, ki
Eğitim Komisyonunda görüşülmeden Sanayi Komisyonu
çalışmalarında görüşüldü; öğretim üyelerine
üniversitelerde kadro ve çift maaş imkânı. Siz Genel Kuruldayken bunu
tekrar dile getirmek istiyorum. Gerçekten -geçen gün de söyledim- birçok genç
bilim insanı var, kadro bekliyorlar devlet üniversitelerinde, onlara
yapılan çok büyük bir haksızlık ve eşitlik ilkesine de
aykırı olduğunu düşünüyorum.
Gerçekten, Parlamento üyeleri olarak bizlerden
çözümlenmesi beklenen en temel sorun ve bu iktidarın maalesef
çözemediği eğitim sistemimiz ve yükseköğretimle ilgili çok
önemli reformlar gerekmektedir. Bu torba yasada, ki iktidar partisinin
alışkanlık hâline getirdiği torba yasa usulü gerçekten on
beş yıldır adım adım yok ettiğiniz yasama ve
siyasi etiğe hiç uygun olmamıştır ama daha önemlisi, burada
hayati önemde düzenlemelerin –ki eğitimle ilgili- iktidar tarafından
önemsenmediğini, nasıl özensiz
yaklaşıldığını bir kez daha ortaya
koymuştur.
Sayın Bakanın az evvel ifade ettiği
gibi, gerçekten yükseköğretimde çok önemli düzenlemeler var;
üniversitelerin ihtisaslaşması, meslek yüksekokulları ve
uygulamalı eğitim, teknoloji transfer ofisleri, doktora sonrası
araştırmacı istihdamı, danışma
kurullarının kurulması. YÖK’ün kurumsal yapısını
gerektiren gerçekten çok önemli düzenlemeler bunlar. Bu düzenlemeler temel
ihtiyaçtır özerklik ve akademik özgürlük anlamında ancak bizim en
büyük temennimiz, bunların hayata geçirilmesi ve üniversitelerin siyasi
ideolojiden uzak tutulmasıdır. Ancak şunu söylemek istiyorum:
Gerçekten temel eğitim alanında eğitimin niteliğinin
düştüğü bir ortamda özgür, özerk bir akademik dünyadan
uzaklaştığımız bu durumda bilimsel gelişme,
kalkınma ve büyümeden söz edemeyeceğimizi söylüyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Özdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 43’üncü maddesinde
yer alan “dördü” ibaresinin “dördünün” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Erdal Ataş
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Ziya
Pir, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Pir. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZİYA PİR (Diyarbakır) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Elimde 2013’te yazılmış Onuncu
Kalkınma Planı var (2014-2018), bunun içinde şöyle bir cümle
geçiyor: “Onuncu Kalkınma Planı, kamu kurum ve
kuruluşlarının yanı sıra toplumumuzun tüm
kesimlerinden çok sayıda temsilcinin katkılarıyla hazırlanmıştır.
Söz konusu komisyonlarda 3 bini aşkın akademisyen, kamu çalışanı,
özel kesim ve sivil toplum kuruluşu temsilcisiyle birlikte toplamda 7 bini
aşkın kişi katkı sağlamıştır.” diyor bu
programa. 3 bin akademisyen, bunu aklımızda tutalım lütfen. Buna
dayanarak daha sonra Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
2015’te Türkiye Sanayi Strateji Belgesi’ni yayınlıyor; 2015-2018’i
kapsıyor. Burada da 33’üncü sayfasında vizyon ve genel amaçla ilgili
şöyle bir cümle var: “Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda
hazırlanan ve 2014-2018 dönemini kapsayan Onuncu Kalkınma Planı
yüksek, istikrarlı ve kapsayıcı ekonomik büyümenin yanı
sıra –iyi dinleyin- hukukun üstünlüğü…” Ben bunu ilk okuduğumda
beni bir gülme tuttu ama “hukukun üstünlüğü” burada yazıyor hâlâ.
Hukukun üstünlüğü diyorsunuz ama Anayasa Mahkemesinin kararına
rağmen kaç milletvekili hâlâ tutuklu yargılanıyor? Deminki 3 bin
akademisyenden kaç tanesi acaba hâlâ görevde? Onu da bilmek istiyoruz. Devam
ediyor “…bilgi toplumu.” Sayın Bakanım, Wikipedia’nın durumu
nedir? Açıldı mı, kapalı mı hâlâ; onunla ilgili de
cevap verin. “…uluslararası rekabet gücü, insani gelişmişlik,
çevrenin korunması.” vesaire, vesaire. Bizim orada, Amed’te buna “Yav he,
he” deyip geçerler.
Şimdi, Sayın Bakan, üniversite ve sanayi
işbirliğiyle -siz geldiğiniz için o konuya giriyorum- Türkiye’de
teknopark ya da teknokentler kurulmaktadır. 2015’in bize yeni
rakamlarını vermiyorsunuz, soruyoruz sizlere, gelmiyor. 2015 sonu
itibarıyla rakamlar elimde var, 63 teknoloji geliştirme bölgesinde 49
tanesi şu an için faaliyette olan teknoparklar var. Bunlarda -rakamları
iyi dinleyin sevgili arkadaşlar- 3.744 şirket faaliyet
göstermektedir. 2015 yılı Aralık ayı itibarıyla toplam
38.239 personel çalışıyor ve 18.318 proje tamamlanmış
ve tescil ettirilen patent sayısı 591. Ben size bir rakam vereyim, bu
neyi ifade ediyor? Benimle aynı soyadı taşıyan bir genç
üniversiteyi bitirdikten itibaren üç sene içinde Almanya’da tek
başına 7 tane patent alıyor; bu, şu anda Porsche, Audi ve
BMW’de kullanılıyor, 7 tanesi. Şimdi, 38.239 kişi on senede
591, 1 kişi üç senede 7; niye böyle? Çünkü siz biraz daha çılgın
olan, biraz daha düşünen, biraz daha çalışmak isteyen
insanları alıp ya cezaevine atıyorsunuz ya da önünü
kapatıyorsunuz. İnsanların önünü kapatmayın, açın;
cezaevlerini kapatın, bu teknoparklarınızı da kapatın.
Niye?
Şimdi, yine sizin üniversite-sanayi
işbirliğiyle kurulmuş olan Dicle Teknokent, Diyarbakır.
Açın interneti, bakın arkadaşlar, bütün sayfalarına girdim
ben, tek tek, bir sürü sayfa var, “Kurumlar Vergisi Muafiyeti” diyor, biliyor
musunuz? Bu sayfa çıkıyor. “Teşvikler” demiş, içinde hiçbir
bilgi yok, bir tane kanuna atıfta bulunmuş. “Gelir Vergisi
Muafiyeti”, bu sayfa; “KDV Muafiyeti”, bu sayfa; “Prim Desteği”, bu sayfa;
“Personel “Avantajları”, bu; “Yabancı Uyruklu Personel”, bu;
“Akademisyenler İçin AR-GE Desteği”, bu; “Yatırımlar”, bu
-devam ediyoruz, yukarıda birkaç sayfa daha var- “Teşvik” diyor,
aynı sayfa çıkıyor -devam ediyoruz- “Ortaklar”, aynı sayfa,
sadece başlık değişiyor; “İdari Yapı”, aynı
sayfa; “Hedefler”, aynı sayfa; “Misyon”, “Vizyon”, aynı sayfa;
“Teknokent Nedir?”, aynı sayfa; “Teknoloji Transferi Ofisi”, aynı
sayfa. Ya, bunlara bir ulaşayım dedim, “Bizimle iletişime
geçin.” diyor. “Telefon ve faks: +90…”, gerisi boş; yani Türkiye’de
olduğunu anlıyoruz ama ulaşamıyoruz. Yönetimden birine
ulaştım, telefon verdi bana: “0412326…”, bilmem ne. Dün defalarca
aradım, ulaşamıyoruz ve en altta yazmışlar: “Dicle
Teknokent; bilgi, teknoloji, inovasyon, araştırma-geliştirme ve
üretme…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZİYA PİR (Devamla) – “…alanında,
ulusal ve uluslararası arenada önemli bir merkez hâline gelecektir.”
İnşallah.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
43’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 43’üncü madde kabul edilmiştir.
44’üncü madde üzerinde iki önerge vardır.
İkinci olarak okunacak önerge maddeye en aykırı önerge olup
okunması sonrasında işleme alınacaktır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 44’üncü maddesinde
yer alan “şeklinde” ibaresinin “olarak” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Erdal
Ataş Müslüm
Doğan
Gaziantep İstanbul İzmir Garo Paylan Ahmet
Yıldırım Behçet
Yıldırım
İstanbul Muş Adıyaman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 44’üncü maddesinin “4562 sayılı Kanunun 9
uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan
‘iki’ ibaresi ‘dört’ ibaresiyle değiştirilmiştir.” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tahsin Tarhan Akif
Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
Tacettin Bayır Serkan Topal İrfan
Bakır
İzmir Hatay Isparta
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen
Serkan Topal, Hatay Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında âdetim değil ancak burada bir
önceki kürsü konuşmamda burada oturan Sayın Salih Cora ve Ramazan Can
laf atmışlar. Odaya gittiğimde tutanakları okudum. Normal
bir eleştiri olsaydı burada bunu konuşmayacaktım ancak
Aybüke Öğretmenin ölümüyle ilgili özellikle teröristler konusunda sessiz
kaldığımı, itham ettiğimi, cesaretli
olmadığımı söyledikleri için burada bunu ifade etmek zorundayım.
Kusura bakmayın, hiç kimse benim vatanseverliğimi sorgulayamaz, haddi
de değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi,
eğer cesaretten bahsedeceksek Sayın Cora’ya ve Sayın Can’a şunu
söylüyorum: Buyurunuz, biraz cesaret oyunu oynayalım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ne yani, düello
mu yapalım?
SERKAN TOPAL (Devamla) - Şimdi, özellikle ben
PKK’ya, IŞİD’e, bütün terör örgütlerine lanet okudum, bir kez daha
lanet okuyorum, onlara destek verenlere de lanet okuyorum, onlara silah
verenlere de lanet okuyorum.
Şimdi, o zaman ben de biraz sizin cesaretinizi
sınayayım: Şimdi, Sayın Cora, Sayın Can, Habur
Sınır Kapısı’nda terör örgütü davul zurnayla
karşılanırken neden sessiz kaldınız, cesaret edip de
gıkınızı çıkarmadınız? Hendekler
kazılırken neden sessiz kaldınız, cesaret edemediniz?
Oslo’da pazarlıklar yapılırken bir milletvekili olarak neden
sessiz kaldınız? Nerede cesaret? Hangi cesaret? FETÖ, devletin bütün
kurumlarını ele geçirdiğinde… Hangi cesaretten bahsediyorsunuz?
Şimdi, bir şey daha soracağım: MİT
tırlarında ilaç mı vardı, silah mı vardı? Gelin,
bu kürsüde, o cesaretiniz varsa söyleyin. Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas
yapılırken siz neden sessiz kaldınız? Hani cesaret?
SALİH CORA (Trabzon) – Gündeme davet ediyoruz
Sayın Başkanım. Kanun maddesi hakkında
konuşmasını istiyoruz.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Bakın, şimdi,
bizim cesaretimizi, vatanseverliğimizi nereden
aldığımızı size söyleyeyim: Bizler 1911’de
Trablusgarp’ta, 1912-1913’te Balkanlarda, 1914-1918’de Çanakkale’de,
Sarıkamış’ta nice Mehmetlerini kaybetmiş, yorgun, bitkin,
naçar düşmüş bir millet, bir yanda İtilaf Devletleri’nin
namlularını çevirdiği bir devlet, öbür yanda yüce bir ulusun,
koca bir ulusun,
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür
yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir
vuracakmış? Şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner,
aşarım,
Yırtarım dağları, enginlere
sığmam, taşarım.” diye haykıran bir ulusun, Mustafa
Kemal’in torunlarıyız. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz cesareti oradan alıp da buraya geldik. Siz
cesaretinizi kimden aldınız? Neden sessiz kaldınız az önce
benim saydığım bütün olaylarda?
Şimdi, şunu da özellikle ifade etmek
istiyorum: Yine, 1918’de, 1920’lerde Hasan Tahsinler, Sütçü İmamlar, Nene
Hatunlar kazma kürekle topa tüfeğe nasıl karşı durduysa o
gün, yine biz bugün Anadolu’nun Kemal’iyle, adalete inananlarla,
hukuksuzluğa, adaletsizliğe, eşitsizliğe yine aynı
ruhla, aynı Kuvayımilliye ruhuyla yine mücadele etmeye
hazırız, biz buradayız.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Kimse bir şey
demiyor ki zaten et, tamam.
SERKAN TOPAL (Devamla) - Şunu da eklemek
istiyorum Sayın Cora: Az önce size sorduğum bütün soruların
cevaplarını gelin… Orada siz laf attığınız zaman
onları biz duyamıyoruz, duyamıyoruz ancak tutanaklardan
okuyoruz. Varsa cesaretiniz az önce size sorduğum bütün soruları
gelin bu kürsüde lütfen açıklayın, cevaplayın. Asla ama asla
kişisel olarak şu ana kadar böyle bir şey yapmadım ama siz,
burada beni bunları sormak zorunda bıraktınız.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Topal.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kısa bir
söz…
BAŞKAN – Önerge işlemini yapayım size
söz vereceğim Sayın Bostancı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Bostancı, mikrofonunuzu
açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın, Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın 485 ve 485’e
1’inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 44’üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Sayın Başkanım, Serkan Bey’in vatanseverliğinden
kimsenin bir kuşkusu olduğu kanaatinde değilim. Burada ne tür
bir siyasi müzakere içerisinde nasıl bir laf atılmış,
tutanaklarda var muhakkak ama kendisinin vatanseverliğine ilişkin
arkadaşların nezdinde de herhangi bir olumsuz değerlendirme
elbette söz konusu değil. Ayrıca, burada biraz önce yapmış
olduğu heyecanlı konuşmayı arkadaşlarımız da
alkışladılar. Vatanseverlik meselesine ilişkin yalnız
vatanseverlikte ortağız ama vatanın nasıl sevileceği,
vatan için neyin hayırlı olacağı konusunda farklı
fikirlerimiz olabilir. Bu konuda da medeni bir rekabet içinde olmak elbette
hepimizin yapması gereken bir iştir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Madde üzerinde
ikinci önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 44’üncü
maddesinde yer alan “şeklinde” ibaresinin “olarak” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Garo
Paylan, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakan, iyi ki geldiniz. Günlerdir bu
yasayı görüşüyoruz ama size ihtiyacımız vardı çünkü
sanayiyi siz olmadan geliştiremeyiz asla. Yani Millî Eğitim
Bakanlığının politikalarıyla ilgili mutlaka...
Bakın, on beş yıldır
iktidarsınız, Tayyip Bey de bu konuda eleştirilerini belirtti,
eğitim konusunda başarısız oldukları konusunda bir öz
eleştiri yaptı, önemliydi. Bari bundan sonrasını doğru
yapalım ama bu yasada da dikiş tutmuyor Sayın Bakan. Bakın,
YÖK’le ilgili pek çok madde var ve YÖK'ü kaldırma iddiasında olan bir
AKP’den bugün YÖK'ü tekrar tahkim etmekte olan bir AKP’ye geldik. Merkezden
ferman veriyorsunuz. Pek çok madde var, işte, efendim, üniversite
görevlilerinin kaç yaşına kadar çalışacağına dahi
merkezden ferman veriyorsunuz. Oysa bütün bunlar üniversite konseylerinin
yapacağı işler Sayın Bakan. Bakın, geçmişte bunun
ceremesini de çektik. Merkeziyetçi bakış neye sebebiyet veriyor?
Herkes o merkezdeki gücü ele geçirmeye çalışıyor. Geçmişte
başka bir güçtü, dün FETÖ ele geçirmeye çalıştı ve pek çok
noktada örgütlendi, pek çok noktaya sızdı ve YÖK'ü dahi ele geçirdi,
üniversiteleri ele geçirdi; bugün ceremesini çekiyoruz. Ama darbeden sonra dahi
ders çıkarmayıp YÖK'ü tekrar tahkim eden yasalarla karşı
karşıyayız.
Sayın Bakan, özgürlükçü bir bakışa
varmadığımız sürece yüksek teknoloji ürünlerde yüzde 3 olan
oranımızı yüzde 4’e çekemeyiz, çok açık. Bakın, Güney
Kore’nin yüksek teknolojili ürünlerdeki ihracat oranı yüzde 30;
arkadaşlar, bizim 10 katımız, yüzde 30. 2023 için 500 milyar
dolar ihracat hedefi koydunuz, 150 milyar dolarda sayıyoruz. Bunun
değişmesi için ancak 2030’u hedefleyin, 2035’i hedefleyin. Bugünkü
15-16 yaşındaki çocuklara özgürlükçü bir eğitim vererek,
onların özgür düşüncelerinin üniversitelerde
yansımasını sağlayarak, özgürlük alanlarını
genişleterek onların yaratıcılığıyla ancak
bugün 9-10 bin dolarda gezen kişi başı gelirimizi 20-25 bin
dolarlara çekebiliriz ve bunu da adil bir şekilde yapabiliriz. Tabii ki
pastayı adil bir şekilde bölüştüreceğiz sosyal devlet
politikalarıyla. Ama Sayın Bakan, maalesef, bu yasa da YÖK’e yetkiler
veriyor ve merkeziyetçi bir anlayışa sahip.
Bir de Sayın Bakan, YÖK’ü eleştirdim de
gerçekten iğneyi biraz da size batırayım. Bu anlamda, liseler
anlamında da ya şu evrim teorisinden başlayalım.
Bakın, evrim teorisini lise müfredatından kaldırdınız.
Dün televizyonlarda bir arkadaş denk geldi, hani mütedeyyin bir kişi
belli. “Evrim teorisi İslam’a aykırı değildir.” diyen bir
akademisyen dahi varken, siz evrim teorisini lise müfredatından
kaldırdınız.
Bakın, evrim teorisi yoksa bilim yoktur,
biyoloji yoktur. Değerli arkadaşlar, bakın, insan yani ben, siz,
hepimiz, her gün mutasyona uğruyoruz. Yani milyonlarca bakterinin, mantarın,
virüsün etkisi altındayız. İçtiğin sigaradan, yediğin
yemekten mutasyona uğruyorsun ve her gün o gelen virüslere, bakteriye
karşı değişik bir tepki veriyorsun. Bakın, bir
yıl önceki grip virüsü, grip aşısı bir yıl sonra
etkilemiyor. Niye? Mutasyona uğruyor çünkü grip virüsü yani evrimin bir
parçası. Milyarlarca yıllık evrenin hikâyesinde bir evrim var,
bir mutasyon var, değişim var. Siz bunu lise müfredatından
çıkarırsanız, biyoloji kitabından
çıkarırsanız, biyoloji diye bir bilimi ortadan
kaldırmış olursunuz.
Sayın Bakan orada: “Efendim, fizik
kitabında Big Bang Teorisi var.” diyor, oradan kendini affettirmeye
çalışıyor. Kurtarmaz Sayın Bakan. Biyolojiden siz evrim
teorisini çıkarırsanız, çocuklara biyoloji öğretmemiş
oluyorsunuz. O konuda analitik düşünceye sahip olmayan, bilimsel
düşünceye sahip olmayan çocuklar yetiştirmiş oluyorsunuz.
Eleştirel düşünceye sahip olmayan bir çocuk asla yaratıcı
olamaz, asla.
Sayın Bakan, arkadaşlar sırf bu
yüzden, özellikle son iki yılda, çok ciddi bir beyin göçüyle
karşı karşıyayız. Bakın, Batılı
üniversitelere gidiyorum, pek çok Türkiyeli bilim insanıyla
karşı karşıya kalıyorum ve bu insanlar çok ciddi
patentler üretiyorlar, yaratıcılıklarını ortaya
koyuyorlar. Çünkü niye? Buradan, merkezden atadığınız,
liyakati olmayan dekan ve rektörler altında onlar inim inim inliyorlar.
Özgür üniversiteyi yaratamadığımız sürece arkadaşlar,
20 tane de sanayi çuvalı buraya getirseniz, kişi başı
gelirimiz 10 bin dolardan 11 bin dolara çıkmaz, yüksek teknolojili
ürünlerde yüzde 3’te çakılıp kalırız. Bu gözle bakarsak
ancak sanayiyi geliştirebiliriz arkadaşlar.
Saygılarla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 44’üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 45’inci madde üzerinde
iki önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri
okutacağım ve birlikte işleme alacağım; talepleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 45’inci maddesinde
yer alan “şeklinde” ibaresinin “olarak” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Ahmet
Yıldırım Behçet
Yıldırım
Gaziantep Muş Adıyaman
Erdal Ataş Müslüm Doğan İmam
Taşçıer
İstanbul İzmir Diyarbakır
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Kazım
Arslan Tahsin
Tarhan Akif
Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
İrfan Bakır Tacettin Bayır Vecdi Gündoğdu
Isparta İzmir Kırklareli
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelerle
ilgili olarak önerge sahiplerine söz vereceğim.
İlk söz hakkı Kırklareli Milletvekili
Vecdi Gündoğdu’ya aittir.
Buyurunuz Sayın Gündoğdu. (CHP sıralarından
alkışlar)
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yakın tarihimizin en
sıkıntılı günlerinden geçiyoruz. 15 Temmuzda ülkemiz hain
ve alçak bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya
kaldı. Hain saldırıya karşı birçok milletvekili
arkadaşımla birlikte, o gece burada, Gazi Mecliste kurşunlara ve
bombalara maruz kalırken hep birlikte demokrasinin bildirgesini
imzalayarak hukukun üstünlüğünü, milletin egemenliğinin her zaman her
koşulda devam edeceğini de dünyaya duyurduk. Ardından,
Sayın Başbakanın çağrısı üzerine Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu birlik ve
bütünlüğümüzün devamını sağlamak için Yenikapı’da
dünyaya bu başarıyı ve birliği ilan etti.
Sayın Genel Başkanımızın
iyi niyetli ve kucaklayıcı adım ve söylemlerine rağmen,
Hükûmet ne yazık ki son bir yılda aynı
duyarlılığı göstermemiştir. Hükûmet Yenikapı
ruhunu kısa sürede kaybetmiş, OHAL’le âdeta bir güç zehirlenmesine
kapılmıştır.
On bir aydır devam eden OHAL süreci
“darbecilerle mücadele” kisvesi altında toplumda muhalif her kesime baskı
kuran, korkutan, “terörist” yaftasıyla ötekileştiren, maalesef, bir
sürece dönüşmüştür. OHAL’le demokratik ve laik hukuk devletinin tüm
kazanımları da paramparça edilmiştir.
Dış politikada ve terör örgütlerine
karşı sürdürülen yanlış politikada da Ergenekon, Balyoz ve
casusluk davalarındaki aldanmada da FETÖ’nün yıllarca korunup
kollanmasında da “Ne istediler de vermedik?” “Allah affetsin.”,
“Aldandık.”, “Kandırıldık.” itiraflarına rağmen
hâlâ bildiğini okumaya devam eden Hükûmet, bir kez daha duvara toslamak
zorundadır.
Hükûmeti uyarıyoruz, bir kez daha aldanmamak
için ortak akla, sağduyuya kulak vermeye çağırıyoruz. Kulak
verin ki hem ülkemizin hem de milletimizin geleceği karanlık
dehlizlerde sürüklenmesin.
On iki yıl boyunca “Sayın Davutoğlu
dış politikada sizi yanlış sürüklüyor.” dedik,
dinlemediniz. Bunun faturasını Mehmetçik’imiz, evlatlarımız
canlarıyla şu anda ödüyor.
“Anaların gözyaşı dinecek.” diye yola
çıktınız, anaların gözyaşı da sel oldu.
Terör örgütleriyle masaya oturdunuz, teröristlere
sınırda özel çadır mahkemeleri kurdunuz ama mahkemeler
çadır tiyatrosuna döndü.
Ülkenin itibarını ve
saygınlığını yok ettiniz. Kulak vermediniz. 2004
yılında Millî Güvenlik Kurulunda devletin belgeleriyle
kanıtlanan tehlikeli bir yapılanma hâline gelmiş FETÖ’yü
görmezden geldiniz, kucak açtınız, destek verdiniz ve büyüttünüz. Siz
af dileyerek, “Aldatıldık.” diyerek sorumluluktan kurtulduğunuzu
sandınız fakat faturayı yine millet ödedi.
Hain darbe sonrası 250
vatandaşımız hayatını kaybetti. Kulak vermediğiniz
için ülkenin, devletin, milletin varlığının temel unsuru
olan adalet de avcunuzun içinden kaydı gitti.
Sayın milletvekilleri, bıçak kemiğe
dayandı. Bu ülkeye, aziz milletimize lütfen daha fazla bedeller de
ödetmeyin. Artık acı, gözyaşı, haksızlık ve adaletsizliklerinize
de son verin. Son verin ki milletimiz devletine, ordusuna, yargısına,
Meclisine güvensin, yarınlara umutla baksın, ülkesinde
yaşamaktan onur ve mutluluk duysun. Artık kulak verin, dinleyin ve
lütfen sağduyulu olun. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir ana muhalefet
partisi lideri adalet için yürüyüşe başladı. Evet, sadece adalet
için. Adalet için, bir gün hepimize lazım olacak o adalet için yürüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu Kırklareli’ndeki, Hakkâri’deki, Sinop’taki,
Adana’daki sadece ve sadece adalet isteyenler için yürüyor. Kemal
Kılıçdaroğlu işçi, emekçi, memur, köylü, asker, bürokrat,
yargı mensubu, siyasetçi ve siz milletvekillerinin adaleti için de
yürüyor, herkes için yürüyor. Gelin kulak verin, kulak verin ki geçmişteki
aldanışlarınız ders olsun, halkımız, milletimiz
artık bedel ödemesin, gözyaşı dökmesin, dram
yaşamasın. İnsanlık için adalet diyorum, demokrasi için
adalet diyorum, özgürlük için adalet diyorum, güzel ülkem Türkiye için adalet
diyorum ve bir gün size de lazım olacak adalet için tekrar tekrar adalet
diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Gündoğdu.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
hakkında söz isteyen İmam Taşçıer, Diyarbakır
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Taşçıer. (HDP
sıralarından alkışlar)
İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Hele bu konuşmamda Sayın Millî Eğitim
Bakanımızın da burada olması nedeniyle söyleyeceğim
konular daha çok önem arz edecektir. Bildiğiniz gibi, bir ülkenin
gelişmişliğinde en büyük ölçüler sağlık, eğitim
ve hukuktur. Ben de bir eğitimci olarak eğitimle ilgili
düşüncelerimi aktarmak istiyorum.
Bildiğiniz üzere, Türkiye’de 25 milyon Kürt
yaşamaktadır. Bu Kürtler kendi ana dilleriyle, maalesef, eğitimlerini
bugüne kadar yapmamışlardır ve bugünden sonra da yapılacak
gibi görünmemektedir.
AKP iktidara geldiği yıllarda, hatta 2005
yılında bugünün Cumhurbaşkanı, o günün Başbakanı
Diyarbakır’da şunu demişti: “Kürt sorunu benim sorunumdur, bu
sorunu çözmek için büyük çabalar sarf edeceğim.” Ama, maalesef, 25 milyon
Kürt kendi ana dilleriyle eğitim yapamamaktadır.
Bildiğiniz gibi, TRT’de daha önceleri
yarım saat Kürtçe bir program yapıldı, sonra bu biraz daha ileri
götürülerek “TRT 6” ismiyle tam gün boyunca programlar yapıldı,
şimdi de ismi değiştirilerek “TRT Kurdî” ismiyle tam gün boyunca
programlar yapılıyor. Bu yapılan programlarla ülke bölünmedi,
bir yere gitmedi, herhangi bir problem de çıkmadı. Neden 25 milyon
Kürt’ün yaşadığı bir ülkede, ana dilleri Kürtçe olan
insanlar da göz önünde tutularak eğitim yapılmıyor?
Yapılabilir. Dünyanın birçok ülkesinde birden fazla dille eğitim
yapılıyor, yani gelişmiş ülkelerden başlayarak, ta
gelişmekte olan ülkeler dâhildir. Birden fazla resmî dil de var çok ülkede.
Niye Türkiye bunlardan biri olmasın?
Yani Kürtler Türkiye’de yaşıyor,
vardırlar; bu bir gerçektir. Bu gerçekliğin, bunların
sorunlarını ancak bu Meclis çözer, buradaki insanlar çözer. Bu
sorunları çözebilmek için, Meclis başta olmak üzere, ülkenin bütün
dinamikleri el ele verip bu çözüm konusunda çabalar sarf etmelidirler. Buna
eğitimle, ana dille başlayabiliriz; şimdiden sonraki süreçleri,
bunu öyle götürebiliriz.
Ana dili insanlar kendileri tercih
etmemişlerdir, kendileri seçmemişlerdir. Ben ilkokula gittiğim
güne kadar bir kelime Türkçe bilmiyordum ve inanıyorum ki AKP
milletvekilleri –Kürt olanlar- CHP ve MHP milletvekilleri de o durumdaydı.
Ben ilkokulda Türkçeyi öğrendim. Başka bir ülkede
yaşasaydım, örneğin İngiltere’de, ben İngilizceyi
öğrenirdim ama burada 25 milyon Kürt yaşamakta ve bu insanlar kendi
ana dilleriyle eğitimlerini yapamamaktadırlar. Eşit
vatandaşlık ilkesi nerede? Anayasa’da yazıyor ki: “Herkes
yasalar karşısında eşittir ve herkes eşit şekilde
yararlanır.” Ben bir Kürt olarak… 25 milyon Kürt bundan
yararlanamıyoruz.
Bunu hangi yol ve yöntemlerle çözeceğimiz
konusunda çok fazla uzaklara gitmeye gerek yok. Ana dille eğitime
başlayabiliriz. Yoğunluklu olan bölgelerde başlarız ve
bütün Türkiye'ye yayılır bu. Çok da verimli olur ülkenin kalkınmışlığı
ve sanayisi açısından. Düşünün, eğitimli olan bir
insanın sanayideki rolü ile eğitimsiz olan bir insanın
sanayideki rolünün nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz.
Tekrar Sayın Bakanıma sormak istiyorum bu
sefer: Böyle bir proje var mıdır, yok mudur? Yani 25 milyon Kürt
gerçekten hâlen görmezlikten mi gelinecek, yoksa ana dille eğitim
konusunda bir çalışma başlatılacak mı? Eğer öyle
bir çalışma başlatılacaksa ben bir eğitimci olarak bu
çalışmada seve seve yer almak isterim. Bu ülkenin
sorunlarını eğer bu Meclis çözmek istiyorsa buradan
başlaması gerekir.
Teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Taşçıer.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
45’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 45’inci madde kabul edilmiştir.
46’ncı madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 46’ncı
maddesinde yer alan “Katılımcılar hakkında mahkemelerce
verilen iflas erteleme” ibaresinden sonra gelmek üzere “,” (virgül) eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Ahmet Yıldırım Behçet Yıldırım
Gaziantep Muş Adıyaman
Erdal Ataş Müslüm Doğan
İstanbul İzmir
BAŞKAN – Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 46’ncı maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan “OSB vermekle yükümlü olduğu hizmetlerle ilgili olarak”
ibaresinin “OSB vermekle yükümlü olduğu hizmetlere ilişkin olarak”
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tahsin Tarhan Akif Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
İrfan Bakır Tacettin
Bayır Ceyhun
İrgil
Isparta İzmir Bursa
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen,
Ceyhun İrgil, Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın İrgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugünkü ve dünkü açıklamalardan görüyoruz ki
bazı siyasiler ve yetkililer bu adalet yürüyüşünü küçümseyen ve dalga
geçen veya ironiyle yaklaşan açıklamalarda bulunmuşlar.
Bilinmesini isteriz ki Cumhuriyet Halk Partisinin
başlattığı adalet yürüyüşü sadece partinin
yürüyüşü değildir, adalet isteyen ve adalet arayanların,
adaletsizlik karşısında duyarlı ve vicdanlı herkesin
yürüyüşüdür. Kişiye, mevkiye, akrabaya, servete göre değil,
herkes için adil, eşit adalet ve hukuk istiyoruz. Zalimlerin zulmü
artınca, hukuk ve adalet adliyelerde olmayınca, bıçak
kemiğe dayanınca sokak haktır. Bir ülkenin ana muhalefet lideri
bile “adalet” pankartıyla yürümek zorunda kalıyorsa bunu herkesin bir
düşünmesi gerekir. Kimsesiz ve çaresiz insanların sessiz
çığlığıdır bu yürüyüş. Bu yürüyüş
“yeter artık, hayır” yürüyüşüdür. Bizim için sorun salt Enis
Berberoğlu’nun tutuklanması değildir. Hâlâ anlamamış
olanlar için bir kez daha anlatalım: Bu yürüyüş, ürünleri para
etmeyen, “Ananı da al git.” denilen çiftçinin, sömürülen tarım
emekçilerinin, “Bana mı sordun?” diye azarlanan, baskıyla korkutulan
memurların, kıdem tazminatı çalınmak istenen
çalışanların, kadro sözü verilip kandırılan
taşeron işçilerin, şiddete uğrayan, yıpranma payı
bile çok görülen sağlıkçıların, milyonlarca işsiz
gencin, işe alımlarda haksızlığa
uğrayanların, KPSS ile torpil ve yandaş mülakatlarla hakkı
gasbedilenlerin yürüyüşüdür.
Bu yürüyüş, tekmelenen Somalının,
“fıtrat” diye ölüme terk edilen madencinin, Gezi’de coplanan, gaz
sıkılan, öldürülen gençlerin, Berkinlerin, Ali İsmaillerin,
kumpaslarla iftira atılanların, tutuklananların, Türkan Saylanların,
Ali Tatarların, parası olmadığı için okulu
bırakmak zorunda kalan öğrencinin, öğretme aşkıyla
yanan ama atanamayan öğretmenlerin, çalınan sınav
sorularıyla geleceği çalınan, hakkı yenenlerin, kanun
hükmünde kararnamelerle kadrosu elinden alınan 14 bin ÖYP’li
araştırma görevlisinin, kanun hükmünde kararnamelerle sorgusuz
sualsiz, haksız yere ihraç edilerek işsiz ve aşsız kalan
akademisyenlerin, bin türlü kumpas, yalan, iftirayla hayatı
karartılanların, haksız, hukuksuz gözaltına alınan,
tutuklanan ve hayatını kaybedenlerin, adaletsiz karar ve
uygulamaları onurlarına yediremeyip intihar edenlerin, gözü
yaşlı annelerin yürüyüşüdür.
Bu yürüyüş, parmaklıklar ardındaki
160 gazetecinin, on beş yılda iş cinayetlerinde ölen 20 bin
işçinin, on beş yılda şehit olan 2 bin vatan
evladının, geride kalan şehit çocuklarının, binlerce
gazinin, terör kurbanı olan 400 sivil vatandaşımızın,
15 Temmuzda tarihe geçen 250 şehidin, “Bana 400 milletvekili verin, bu
iş huzur içinde çözülsün.” diye tehdit edilen milletin, referandumda
“hayır” çıkmasına rağmen, Yüksek Seçim Kuruluyla
oyları çalınan, iradeleri yok sayılan halkın
yürüyüşüdür.
Bu yürüyüş “Yeter artık, adalet
istiyoruz.” diyenlerin yürüyüşüdür. Bu yürüyüş, biraz vicdan, biraz
izan, biraz insaf, katıksız adalet isteyenlerin yürüyüşüdür,
herkes için adalet arayanların yürüyüşüdür.
Sayın Başbakan bugün demiş ki:
“Sokakta adalet aranmaz, çözüm Meclistir.” Sayın Başbakana buradan
seslenmek istiyorum: Adalet olması gereken yerde olmadığı
için yollardayız ve adaleti arıyoruz.
Muhalefet, bu Meclis çatısı altında
toplumun her kesimine, her iş alanına yönelik öneriler getiriyor mu?
Getiriyor. Her emekçinin hakkı için adil düzenlemeler istiyor mu?
İstiyor. Başkanları iktidar üyelerinden oluşan
komisyonlarda muhalefetin verdiği yüzlerce kanun teklifi, bekletiliyor mu?
Bekletiliyor. Muhalefet tarafından Genel Kurula sunulan
araştırma önergeleri iktidar tarafından reddediliyor mu?
Reddediliyor. Zeytinliklerimizi, meralarımızı bile korumak için
muhalefet olarak günlerce mücadele vermek zorunda kalıyor muyuz?
Kalıyoruz.
Bu Mecliste, toplumun tamamını etkileyecek
Anayasa değişikliğinin oylamasında bile sadece sayı
fazlalığından aldığı güç ve ihtirasla Anayasa’ya
aykırı oy kullanmaktan zevk alan bir anlayışa sahip iktidar
karşımızda oturuyorken bu Meclisten adaletli bir çözüm
çıkmaz. Çıksa çıksa iktidara ve yandaşa adalet çıkar.
İşte, bunun için, canı yanan, adaletsizlikten bıkan, “Yeter
artık.” diyenler yollardadır.
Daha önce bu kürsüde “Kanser bile bu Parlamentodan
daha demokratiktir.” demiştim. O gün eksik bırakmışım,
şimdi tekrarlıyorum: Arkadaşlar, kanser bile bu Parlamentodan
daha adildir.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
İrgil.
Önergeyi oylarınıza…
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Bir yoklama talebi vardır.
Yoklama talebinde bulunan arkadaşları
tespit edeceğim: Sayın Özel, Sayın Tarhan, Sayın
Aydın, Sayın Engin, Sayın Arslan, Sayın Akyıldız,
Sayın Balbay, Sayın İrgil, Sayın Topal, Sayın Kaplan
Hürriyet, Sayın Gökdağ, Sayın Çamak, Sayın Köksal,
Sayın Gündoğdu, Sayın Bakır, Sayın Özdemir, Sayın
Ayata, Sayın Üstündağ, Sayın Sağlar, Sayın
Kuşoğlu.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.52
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
46’ncı maddesi üzerinde Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
46’ncı maddesinde yer alan “Katılımcılar hakkında
mahkemelerce verilen iflas erteleme” ibaresinden sonra gelmek üzere “,”
(virgül) eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erdal
Ataş (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Erdal
Ataş, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ataş. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERDAL ATAŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomi ve siyaset alanında
yaşanan krizin düzeltilmesi yönünde adımlar atmayan iktidar ve mevcut
Hükûmet, torba yasalarla sadece belli alanların sorunlarına geçici
çözümler getirmek için hâlâ mevcut gündemi oyalamaktadır. Küçük bir
kesimin çıkarları doğrultusunda hazırlanan bu torba yasayla
kıyılarda üç beş işverenin koşullarını
düzeltmek, ihtiyaç olmamasına rağmen meralara yönelik düzenlemeler
yapmak, Bakanlar Kurulunun elini güçlendirerek bir şekilde
yandaşların yararına, küçük üreticilerin zararına olan
gelişmeler onaylanmaktadır. Ama biz ekonomiyi biliyoruz, ekonomi daha
büyük atılımlarla ancak düzelebilecek bir gelişmeyi içeriyor.
16’ncı, 17’nci büyük ekonomi olmasına rağmen, bu coğrafyada
özellikle insanların büyük yoksulluklar içerisinde yaşamasına
neden olan üç dört tane temel kriter var. Bunlardan bir tanesi ekonominin
güçlendirilmesi üzerine yani oluşan kriterlerden bir tanesi dış
politikanın doğru temelde yürütülerek bir şekilde dünyada
globalleşen yani merkezîleşen sermayenin o ülkedeki emekçilerin de
lehine gelişen bir yasal düzenlemeyle birlikte yürütülmesini getiriyor.
Ama maalesef ülkemizde dış politika noktasında hem komşu
ülkelerle hem de bunun dışında dünyadaki bütün o ekonomik
güçlerle yani AB, Amerika ve Rusya kanadıyla olan ilişkilerin sürekli
kötüye gitmesi bunlara yönelik verilen tavizleri derinleştirmekte,
sermayenin ve yatırımların bu ülkedeki gelişmesini
daraltmakta; yine aynı şekilde, doların, diğer meselelerin
gelişmesinde de büyük tahribatlar açığa çıkarmaktadır.
Sadece bu değil, ekonomik alanda da üreticiye ve işçiye yönelik yani
onlara karşı geliştirilen yasalar, bu ülkede, büyük bir bölümü
16’ncı büyük ekonomi içerisindeki milyonlarca insanı ve bu ülkenin de
sıralamasını dünyadaki 180 ülkede 100’üncü sıralara
geriletmektedir. Sadece bu da değil, iç huzur noktasında da önemli
sorunlar yaşanmakta, fay hatlarına yönelik yani Kürt sorunundan
tutalım da Aleviler meselesine yani inanç meselesine, onun
dışında bulunan meselelerden ekolojiye kadar, bunlara yönelik de
doğru adımlar atılmamakta ve ülke ekonomisi önemli oranda
sorunlarla karşı karşıya gelmektedir. Yani bir yandan
ekonominin düzeldiği yönünde söylenen bütün o açıklamalara, bir
yandan da gelişmelere bakıldığında meselenin tersi
yönünde geliştiğini açık olarak görebiliriz.
410 milyar dolardan fazla dış borç var.
Mesela, sürekli dışa yönelik, IMF’ye yönelik borcun bittiği
yönünde bir şey söyleniyor ama o dönemlerde yani 2000’ler sürecinde IMF’ye
yönelik 23 milyar dolar borç vardı ama dış borç 130-140 milyar
dolar civarındaydı. Bugün gelinen aşamada diyelim ki o 120-130
milyar dolar borç 410 milyar dolara çıkmış durumda. 23 milyar
doların ödendiği üzerinde sürekli yapılan, aslında meseleyi
kapatma, oyalama ve kandırma siyasetidir. Kamu alanında, Merkez
Bankası alanında, özel sektörde 130-140 milyar dolar borç şu an
410 milyar dolar ile 430 milyar dolar arasında gelip gitmektedir.
İşsizlik 3 milyon 900 bin insana
ulaşmış durumda. Sondan hesaplandığında, nüfusa
göre yaklaşık olarak 20 tane şehrimizin nüfusuna denk geliyor.
Bunun içerisinden çocukları, emeklileri, engellileri, ev emekçilerini
çıkardığımızda, bütün o çalışan nüfusa göre
hesaplandığında 50 tane şehir işsiz durumda şu an
gelinen aşamada. Cari açık her ay 4 milyar dolar açık veriyor,
yılda 40 milyar dolar içeri giriyoruz yani bir sonraki yılda bu
ülkenin dış borcu 500 milyar dolar civarına gelmiş olacak.
Sadece bu da değil, üretici alanında
sadece bu ilk birkaç ay içerisinde yani bu gelinen süreç içerisinde 40 bin
esnaf dükkânını kapattı. Yine, bu kadar köylü de iflas
etmiş durumda. Sadece bu da değil, bunun dışında da
uygulanan politikalarla, gizli işsizlikle yaklaşık olarak 6
milyon civarında işsizle bu ülke halkları büyük oranda
yoksulluğa doğru sürüklenmektedir.
Yapılacak tek çözüm vardır: İç ve
dış politikadaki bütün bu savaş politikalarından, bütün bu
karşıtlık yaratma politikalarından vazgeçilmeli, bunlara
son verilmelidir. Yine, aynı şekilde, sermayenin yanında
değil, işçi ve emekçilerin, küçük yöneticilerin ve esnafların
yanında durarak onların desteklenmesi üzerine bir politika
sürdürülmesi lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Ataş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
46’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 46’ncı madde kabul edilmiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.13
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Birleşime yarım
saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.12
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
485 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
47’nci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra
sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 47’nci maddesinde yer alan “belirleyecekleri
meblağı” ibaresinin “belirleyeceği tutarı” ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tahsin Tarhan Akif Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
İrfan Bakır Tacettin
Bayır Burcu
Köksal
Isparta İzmir Afyonkarahisar
BAŞKAN – Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 47’nci maddesinde
yer alan “il özel idaresi bulunmayan illerde” ibaresinin “Büyükşehir
Belediyesi bulunan illerde” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Ahmet Yıldırım Behçet
Yıldırım
Gaziantep Muş Adıyaman
Erdal Ataş Müslüm Doğan
İstanbul İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
YİKOB (Yatırım İzleme
Koordinasyon Başkanlığı) 6360 sayılı Kanun’la
büyükşehir belediyesi kurulan illerde kurulan kurumlardır. Maddede
kastedilen “il özel idaresi bulunmayan iller” ibaresiyle kastedilen iller
büyükşehir belediyesi kurulan illerdir. Bu nedenle maddenin önerimizin
doğrultusunda değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 47’nci maddesinde yer alan “belirleyecekleri
meblağı” ibaresinin “belirleyeceği tutarı” ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Burcu Köksal (Afyonkarahisar) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Burcu
Köksal, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayinin Geliştirilmesi ve
Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nı günlerdir bu Gazi Mecliste görüşüyoruz.
Aslına bakarsanız bence bu tasarının görüşülmesine
gerek yok. Neden? Çünkü, sanayinin ve üretimin gelişebilmesi için gerek
yabancı yatırımcının gerekse yerli
yatırımcının, yerli sanayicinin bir kere ülkemize
yatırım yapması, yeni iş sahaları kurması
gerekiyor. Peki, yabancı yatırımcı olsun, yerli yatırımcı
olsun şu anda neden yeni iş sahaları kurmak istemiyorlar? Çünkü
ülkede adalet yok. Yatırımcı, gerek yerli olsun gerek
yabancı olsun eğer bir yatırım yapacaksa, bir iş
sahası açacaksa öncelikli olarak ülkenin adalet sistemine bakar;
bağımsız bir yargı varsa, temel hak ve hürriyetler güvence
altına alınmışsa ancak o şekilde yatırım
yapar. İşte, adaletin ne yazık ki ayarlarıyla
oynandığı, yargının
siyasallaştığı, tabiri caizse tuzun koktuğu bugünlerde
siyasallaşan yargının sonucu olarak milletvekilimiz Enis
Berberoğlu ne yazık ki mağdur edildi. Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de
adaletin yeniden tesis edilmesi için, yargı
bağımsızlığı için, üstünlerin hukukunun
değil, hukukun üstünlüğünün egemen olması için Ankara’dan
İstanbul’a bir yürüyüş başlattı ve bugün yürüyüşün
üçüncü gününde görüldü ki bu yürüyüş Türkiye’de ezilenlerin,
mağdurların, Türkiye’de hak, hukuk, adalet, demokrasi
arayanların umudu hâline gelmeye başladı. İşte, bu
durum başta AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere birçok AKP’liyi rahatsız etti. Öyle ki bu
rahatsızlıklarını âdeta tehdit eder gibi göstermeye
başladılar. Neymiş? Yürüdüğümüz için hem Genel
Başkanımızı hem bizleri hâkim
çağıracakmış, yargılanacakmışız.
Korkacağımızı mı düşünüyorsunuz? Korkmuyoruz.
Orası ayrı bir konu ama elinde sadece “adalet” yazan bir tabelayla
yürüyen bir kişiyi hiçbir demokraside yargılamazlar. Ama sayenizde az
da olsa, ağır aksak da olsa demokrasisi katledilen ülkemizde adalet
için yürüyen insanları yargılanma tehdidiyle korkutup kaçırmak
istiyorsunuz. Bunu başaramayacaksınız çünkü biz tehditlere asla
pabuç bırakmadık, korkmadık, bundan sonra da
korkmayacağız, doğru bildiğimiz yolda sonuna kadar mücadele
edeceğiz; öyle hâkimle, savcıyla, yargıyla falan kimse
korkutamaz; Allah’a bir can borcumuz var, onu da vatan için bu ülkenin
demokrasisi için, cumhuriyetin bekası için bütün yurtseverler seve seve
verirler. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, hem bu ülkede demokrasiden, yargı
bağımsızlığından bahsediyorsunuz hem de yürüyen
insanları tehdit etmeye kalkıyorsunuz. Kusura bakmayın ama adama
derler. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.
Sayın AKP’liler benim size naçizane bir
tavsiyem var: İntikamı adalet, cahilliği haysiyet, menfaati
siyaset, faşizmi sakın ola istikrar sanmayın. Benim size en
büyük tavsiyem bu ve gelin, Türkiye’deki bu adalet yürüyüşüne, Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun
önderliğinde başlayan ve dalga dalga 81 ile yayılan, herkesin
umudu olan bu adalet yürüyüşüne sizler de iştirak edin çünkü bu
adalet size de lazım, bu adalet bu ülkedeki herkese lazım ve bir gün
size bu adalet lazım olduğunda bu adaletin tesisini yine biz
Cumhuriyet Halk Partililer isteyecek, yine biz savunacağız.
Herkesi saygılarımla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Köksal.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Benim tavsiyem de,
millete yürümek lazım, milletin yanına gitmek lazım; oradan
kazanabilirsiniz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Milletin
yanından bahsediyorsunuz, kendiniz seçilmiş millî iradeye saygı
duymuyorsunuz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir saniye… Oylamayı yapayım
söz vereceğim.
47’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 47’nci madde kabul edilmiştir.
Sayın Akçay, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın,
Manisa’da 200’e yakın askerin yine zehirlenme vakasıyla hastaneye
kaldırıldığına ve Hükûmetten, ilgililerden acilen bir
açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu sabah Genel Kurulda yaptığım
konuşmada Manisa’daki askerî kışlalarda askerlerin yemekten
zehirlenmesi hususunu gündeme getirmiş, 23 Mayısta Manisa merkezde,
27 Mayısta Kırkağaç ilçesinde, 11 Haziranda Diyarbakır’da
bu yemekten zehirlenme hadiselerini dile getirmiş ve “Artık yeter, bu
kadar rezalet olmaz.” demiştik dünkü hadiseyi de dikkate alarak.
Biraz önce aldığımız habere
göre, yine bu akşam, yine Manisa’da iki ayrı hastaneye 200’e
yakın askerimiz yine zehirlenme vakasıyla
kaldırılmış durumda. Artık ne diyeceğimizi
bilemiyoruz. Bir an evvel, Hükûmetten, ilgililerden acilen bir açıklama
bekliyoruz. Bu böyle devam edemez, büyük bir tedirginlik söz konusudur. Hayati tehlikesi
olan askerler de söz konusudur. Hemen bir açıklama bekliyoruz efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Özel…
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa’da
askerlerin yaşadığı gıda zehirlenmesi olaylarına
ve Millî Savunma Bakanlığının bu konuya ciddiyetle
eğilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
daha bugün sabahleyin söyledik, son bir ay içinde 4 kez oldu, dün akşam
5’incisi oldu diye. Dün akşamki olaydan sonra bugün yine Manisa’da 350-400
asker zehirlenme belirtileri gösteriyor, sayının bine
yaklaşabileceği içerideki rahatsızlık ifade eden askerler
tarafından söyleniyor. Hâlihazırda 300’ü hastanelerde ve her
akşam gıda zehirlenmesi belirtileriyle askerler gidiyor.
Bu işin içinde bir iş var. Biz “Meclis
bunu araştırsın.” dediğimizde duyarsız
kalındı. Sabah da söylemiştim, hadi şimdi Meclisin
araştırmasını istemediler, yarın öbür gün hep birlikte
çok kötü bir tablodan sonra böyle bir komisyonu kuracağız ama hiç
değilse Millî Savunma Bakanlığı konuya ciddiyetle
eğilmelidir. Oradaki çocuklar, hepsi vatan evlatlarıdır, devlete
emanet analarının kuzularıdır. Hayatlarını vatana
vermek için göze almışlardır, şehitliği göze
almışlardır ama böyle özelleştirilmiş, takibi
yapılmayan bir yandaş şirket için pisi pisine de ölmesin bu
çocuklar.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – 48’inci madde
üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 48’inci maddesinde yer alan "OSB'lere
faaliyetleri için gerekli olan ve Bakanlıkça uygun görülecek projeler için
kredi verilebilir.” ibaresinin "OSB'lerin faaliyetleri için ihtiyaç
duydukları ve Bakanlıkça uygun görülecek projeler için kredi
verilebilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tahsin Tarhan Akif Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
İrfan Bakır Fatma Kaplan Hürriyet Tacettin Bayır
Isparta Kocaeli İzmir
BAŞKAN – Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 48’inci maddesinde
yer alan "Kullandıkları krediler için Bakanlıkça kredi faiz
desteği verilebilir.” ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Ahmet Yıldırım Behçet
Yıldırım
Gaziantep Muş Adıyaman
Erdal Ataş Müslüm Doğan
İstanbul İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen?
GARO PAYLAN (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle, faiz yükünün kamu
tarafından karşılanması suretiyle zarara
uğratılmasının engellenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum…
GARO PAYLAN (İstanbul) – Karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı talebi
vardır. Karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.55
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 48’inci maddesi
üzerinde Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
oylama işlemini tekrarlayacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Karar yeter
sayısı vardır.
485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
ATAY
USLU (Antalya) – İftardan yeni geldi herkes.
BAŞKAN
- Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 48’inci maddesinde yer alan "OSB'lere
faaliyetleri için gerekli olan Bakanlıkça uygun görülecek projeler için
kredi verilebilir.” ibaresinin "OSB'lerin faaliyetleri için ihtiyaç
duydukları ve Bakanlıkça uygun görülecek projeler için kredi
verilebilir.' şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma Kaplan Hürriyet (Kocaeli) ve
arkadaşları
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Garo bir kere
yaptı ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oğlum, ben değilim,
yanlış anlıyorsun. Sor bakalım beni mi söyledi, geri
zekâlı!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Garo bir kere
yapıyor, sen her gün yapıyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yaparım, ne var? Sana
mı soracağım?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Garo’yu gene
anlarım da seni anlayamadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne insanlıktan
anlıyorsun ne kötülükten anlıyorsun ya.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Şeyiniz var
deyince de kızıyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oğlum, sende şu
kadar ahlak yok, şu kadar, şu kadar!
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Fatma
Kaplan Hürriyet, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sizin sorununuz
var bu milletin inancıyla, sorununuz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, git Allah
aşkına!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - İftara bile
tahammülünüz yok sizin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Geri zekâlı,
sanıyorsun ki bir tek sende var şey yapan.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Bana bak, sen
dediğine dikkat et! Sen dediğine dikkat et tamam mı, sen
dediğine dikkat et!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hadi lan, hadi!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sözünü geri al!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen geri al!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sözünü geri al!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen geri al! Kim oluyorsun
sen?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sözünü geri al!
BAŞKAN - Sayın Kaplan Hürriyet, bir saniye
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, bakın, burada bir tartışma oluyor.
BAŞKAN – Evet, sürenizi yeniden
başlatıyorum.
Buyurunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada bir
tartışma oluyor, arkadaşlarımız karar yeter
sayısı…
BAŞKAN – Sesiniz gelmedi Sayın
Elitaş, mikrofonunuzu mu…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Karar yeter
sayısıyla ilgili bir mesele konuşuluyor, tartışma
oluyor ama sayın grup başkan vekili “geri zekâlı” diye…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Canım onun söylediği
lafı duymuyor musun sen?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama,
bakın, o “geri zekâlı”…
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Evet,
söylediğimi söylüyorum tekrar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir terbiyesizlik olur
mu canım?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bak, hâlâ,
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Şimdi, ben…
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Senin iftarla ne
sorunun var kardeşim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah Allah! Bir kez,
kardeşim...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İftarla ne
sorunun var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …ahlaksızlık yapma!
BAŞKAN – Tartışmanın nedenini
bilmiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bana demiyor adam ya!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sorunu var
diyorum, iftarla sorunu var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Delisin sen ya! Böyle bir
şey olmaz ya!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Var işte!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hakan, sus!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ahlaksız adamsın ya,
böyle bir şey olur mu ya!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan… Lütfen, Sayın Başkan… Hâlâ, bakın… “Terbiyesiz”,
“geri zekâlı” ve “ahlaksız” diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir şey olmaz ya!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın
Başkan, bir milletvekili “geri zekâlı” diyemez, o sözünü geri almak
zorundadır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kürsüde demedim, bir şey
demedim!
OKTAY ÇANAK (Ordu) - Ahlaksız sensin!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Nerede demedin?
Burada, tutanaklarda var mı, yok mu?
BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.04
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
485 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Tasarının 48’inci maddesi üzerinde Fatma
Kaplan Hürriyet ve arkadaşlarının önergesi üzerinde Sayın
Fatma Kaplan Hürriyet konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP
sıralarından alkışlar)
Söz, bu sefer sizi geri göndermeyeceğiz.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 485 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 48’inci maddesi hakkındaki önergemiz üzerinde
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biz burada sanayinin geliştirilmesi ve üretimin
desteklenmesi amacıyla bazı kanun hükmünde kararnameler hakkında
konuşuyoruz. Bu tasarıda, yeri geldi, zeytin
ağaçlarımızı korumak için halkımızla el ele
mücadele ettik. Bu mücadelenin sonucu zeytin ağaçlarımızı
katillerin elinden kurtardık. Önceki gün görüşmelerde mera
alanlarının da sanayi ve imara açılmasını öngören
madde geri çekildi.
Aslında, sizden artık neyi koruyup
kurtaracağımızı şaşırmış
durumdayız; ağaçları mı, hayvanları mı,
zeytinlikleri mi, çocukları mı, kadınları mı,
demokrasiyi mi, cumhuriyeti mi? Bir ülkede hukukun üstünlüğü, üstünlerin
ve damatların hukukuna dönüşmüşse; yargının
bağımsızlığı, birilerine bağımlı
hâle gelmişse; adaletin temeli, güçlünün çıkarı olmuşsa biz
nasıl kalkınacağız, nasıl gelişeceğiz? Sürekli
olarak emekçiye dayak, akrabaya kıyak hâlindesiniz.
Bakınız, işsizler ordusuna 619 bin
insanımız daha katıldı. Tarım ve sanayide
çalışan oran azaldı. Kayıt dışı
çalışanların oranı yüzde 33’ü geçti. İş kazalarındaki
oranımız sürekli artıyor ve adalete hasret kalalı tam on
beş yıl oldu. Adaletin ve hukukun bu kadar katledildiği
ülkemizde Ankara Güvenpark’ta adalet için
başlattığımız yürüyüş bugün üçüncü gününde.
1919’da adaletsizliğe, sömürüye, saraya hayır diyen Mustafa Kemal
Atatürk, 2017’de yine aynı adaletsizliğe, saray rejimine hayır
diyen Cumhuriyet Halk Partisi ve cumhuriyet sevdalıları, adalet
sevdalıları. Bir zamanlar kumpaslarla vatansever askerlere hain
diyenler, bir zamanlar PKK’yla görüşen, oturup masada anlaşmaya
çalışanlar, bir zamanlar bavulla belge getiren gazetecileri kahraman
ilan edenler, şimdi bizlere hain yaftası yapıştırmaya
çalışıyor.
Fetullah Hoca Efendi’nin FETÖ’ye dönüşünü,
Esad’dan Esed’e geçişi, birkaç öfkeli genç olan IŞİD’in
teröriste dönüştüğünü anlatmıyorum bile. Şimdi ise
milletvekili arkadaşımız Enis Berberoğlu delilsiz ve
mesnetsiz yirmi beş yıla mahkûm edildi. Bütün devlet, ne yazık
ki yargısıyla, idaresiyle, yürütmesiyle tek bir kişinin
çıkarları için çalışıyor. Oysaki, “Bir saat adaletle
hükmetmek bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır.” diyor
hadislerimiz. Siz bu hayırlarınızı da çoktan kaybettiniz.
Bıktık artık sırf arkası
sağlam diye serbest kalan suçlulardan, bıktık artık yoktan
bahanelerle hapislerde çürüyen insanların çaresizliğinden,
bıktık artık küçücük çocuklara tecavüz edip serbest
kalanların haberlerini okumaktan, hukuka sığınan
şiddet mağduru kadınların korunmamasından yani adalet
en büyük hasretimiz hâline geldi. Adaletin adı var ama hükmü yok ve biz
bunlara bir dur demek adına aş için, ekmek için, demokrasi için,
barış için, kısaca yurttaşlarımızın tüm
hakları için onurlu, erdemli bir yürüyüş gerçekleştiriyoruz. Ama
gelin görün ki, maaşlı ak troller ülkenin bölünmesine ana muhalefet
liderinin yürümesinin neden olabileceği algısını yaratmaya
çalışıyor. O da yetmezmiş gibi AKP Genel Başkanı
“Yargı sizi yarın bir yerlere davet ederse şaşırma.”
diyor. Hangi yargı? Kumpas yargısı mı? Talimatla
çalışan saray savcıları mı? Bu alenen bir tehdittir ve
bundan sonra Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu’nun başına gelebilecek her türlü
olumsuzluğun sorumlusu bu tehditleri savuranlardır değerli
arkadaşlar. Sürekli tehdit edenler zannediyorlar ki hep iktidarda
kalacaklar ama yanılıyorlar. Bir gün devran dönecek o adalet, bu
ülkeye gelecek ve biz bugünleri unutmayacağız. Yalanın
iktidarına karşı adaleti savunmaya devam edeceğiz.
Adaletsizliği adaletle yıkacağız ve bugünden geriye sadece
yarınlar için direnenler kalacak. Sözlerime rahmetli Bülent Ecevit’in
şiir dizeleriyle son vermek istiyorum. Rahmetli Bülent Ecevit
şiirinde diyor ki:
“Gündüze güneş güneşe tarla,
Tarlaya başak ne güzel uymuş.
Başağa buğday buğdaya insan,
İnsana emek ne güzel uymuş.
Emeğe eylem eyleme yürek,
Yüreğe sevgi ne güzel uymuş.”
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan
Hürriyet.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
48’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
49’uncu madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu
maddesinde yer alan “‘Bakanlığa’ ibaresinden sonra gelmek üzere"
ibaresinin “‘Bakanlığa’ ibaresinden önce gelmek üzere” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Ahmet
Yıldırım Behçet
Yıldırım
Gaziantep Muş Adıyaman
Erdal Ataş Müslüm Doğan İmam
Taşçıer
İstanbul İzmir Diyarbakır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu
maddesiyle değiştirilen 4562 sayılı Kanun’un 15’inci
maddesine eklenen ikinci fıkranın madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tahsin Tarhan Akif Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
İrfan Bakır Tacettin
Bayır Erkan
Aydın
Isparta İzmir Bursa
BAŞKAN –
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 49’uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 49- 4562
sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesine "Bakanlığa” ibaresinden sonra gelmek üzere
"satışı takip eden ayın ilk haftası içerisinde”
ibaresi eklenmiş ve aynı maddeye birinci fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Parsel
birim maliyeti; altyapısı tamamlanmış ve işletmeye
geçmiş OSB'nin muhasebe kayıtlarındaki kamulaştırma,
altyapı inşaatı, arıtma tesisi maliyeti, genel idare
giderleri ve yatırım ile ilgili cari giderlerden oluşan toplam
yatırım tutarının 213 sayılı Kanun uyarınca
belirlenen yeniden değerleme oranı ile güncellenerek toplam sanayi
alanına bölünmesiyle hesaplanır.”
Ahmet Kenan Tanrıkulu İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı
İzmir İstanbul Konya
Ahmet Selim Yurdakul Zihni Açba Fahrettin
Oğuz Tor
Antalya Sakarya Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) –Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen
Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra
sayılı Tasarı’nın 49’uncu maddesi hakkında
verdiğimiz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bizim önergemiz, organize sanayi bölgelerinde parsel
birim maliyeti hesabındaki yüzde 25 sınırlamasını
piyasa şartları bakımından sakıncalı olduğu
düşüncesiyle kaldırılmasının uygun
olacağını düşünüyoruz. Bu sebeple önergemize destek istiyoruz.
Sayın Başkanım, az önce burada Millî
Eğitim Bakanı oturuyordu, tabii, herkes Sanayi
Bakanımızı aradı ama siz “Üretimin temeli eğitim.”
dediniz. Gerçekten, her şeyin temeli eğitimdir diyorum.
Şimdi, ben de eğitimle ilgili bir kaç
konuyu arz etmek istiyorum. Tabii, Sanayi Bakanımız da eğitimden
ayrı değildir, yarısı buradaysa yarısı da
eğitimle ilgilidir.
Şimdi, bu arada, tabii, Artvin Milletvekilimiz
Uğur Bayraktutan’a da annesinin vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet
diliyorum, sabır diliyorum Uğur Bey’e.
Uğur Bey’le ilgili bir hatıram var, bunu
da CHP’li arkadaşlara anlatmak istiyorum. Tabii, Uğur Bey’in
amcası Uğur Bey’i büyüten bir kişidir. Turgut Bayraktutan,
öğretmen okulu müdürüydü, bizim de müdürümüzdü. Bizde de çok büyük
emekleri var. Bir öğrencinin Turgut Bey’le ilgili
hatırasını burada okuyarak başlamak istiyorum:
“Öğretmen okulu 2’nci sınıfta yatılı olarak okuyorum.
Cumhuriyet Bayramı’nda üç gün tatil var. Bu tatili köyümde geçirmek
istiyorum, izin almam gerekiyor. Müdürümüz Turgut Bayraktutan’ın
yanına yaklaşmak ve konuşmak yürek ister. Dilekçemi yazdım,
Kapısında müdürümüzü beklemeye başladım. Dersini bitirip
geldi ama çok sert görünüyordu. Makamına oturmasını bekledim.
Dilekçemi itinayla, korkuyla verdim. Okumasında ‘izin’ kelimesini
geçmişti ki dilekçemi yırtıp parça parça attı odanın
içine. Ben dilekçemin parçalarını tek tek toplarken odanın
içinde ‘İzin ha!, İzin ha!’ diye sinirli sinirli dolanıyordu.
Toplayıp kâğıt parçalarını cebime koyup odasından
ben de sinirli bir şekilde çıktım. Korzul’da -semt ismi-
biletimi aldım. Gelecek otobüsü beklemeye başladım. Ben de çok
kızmıştım. Korzul’da otobüsü beklerken okulun nöbetçi
öğrencisi geldi. Birilerini arar gibi bir hâli vardı. Bana ‘Bugün
müdür bey izin isteyen bir öğrencinin dilekçesini yırtmış,
bana ‘Onu bulmadan gelmeyesin.’ dedi.’ ‘Acaba kimdir biliyor musun?’ diye
sordu. Korkmaya başladım ama içimden ‘Doğruyu söylememek de
olmaz.’ dedim. ‘Benim.’ dedim. ‘Otobüs bekliyorum, şimdi otobüs gelecek,
gideceğim.’ dedim. Nöbetçi öğrenciyi tanıyorum, samimi
olduğum bir arkadaşımdı. Beni yalvara yalvara okula
götürdü. Nöbetçi öğrenci müdür beyin odasının
kapısını çaldı, içeri girdik, durumu anlattık.
Kükreyen müdür gitmiş, yerine babacan bir müdür gelmişti. Beni
dinledi, hatası için özür diledi, yırttığı dilekçenin
parçalarını toplamama teşekkür etti, izin dilekçemi kendi
yazdı; bir hafta izin verdi. ‘Paran yoksa vereyim.’ dedi. ‘Param var,
istemem, teşekkür ederim.’ dedim. ‘Hadi güle güle git, annene babana
selamımı söyle.’ dedi. Koşarak Korzul’a geldim, arabaya bindim
ve köyüme döndüm.” Eğitimin böyle babacan müdürlere, yöneticilere
ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Kıymetli müdürümüze de yani
Uğur Bey’in amcasına da, yetiştiren kişiye de Allah’tan
rahmet diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakanım, tabii, buraya ben birkaç
öğrencinin karnelerini getirdim, ortaöğretim öğrencisi,
bunlardan bir iki örnek sunmak istiyorum sizlere. 17 dersten 7’si zayıf
olan öğrenci ortalamayla sınıfı geçiyor. Bugün uygulanan
sistem budur ortaöğretimde ve 7’si zayıf olan dersler de fevkalade
önemli derslerdir. Ne gibi? Türk edebiyatı gibi, tarih gibi, matematik
gibi, kimya gibi, yabancı dil gibi. Keza, bir başka öğrenci 7’si
zayıf olduğu hâlde kolay derslerin ortalaması yüksek olduğu
için ortalamayla geçiyor, 53,68 ortalamayla sınıfı geçiyor.
Keza, 17 dersin 8 tanesi zayıf, sınıf ortalamasıyla
geçiyor. Yine, 15 dersinden 8 tanesi zayıf olan öğrenci ortalamayla
sınıfını geçiyor. Sorumlu olarak geçenler de var tek
dersten.
Şunu söylemek istiyorum, zaman daraldı:
Tabii, bu şekilde biz kaliteli öğrenci yetiştiremeyiz, birincisi
bu.
İkincisi de: Sayın Millî Eğitim Bakanımıza
emin olun söylemenizi istiyorum, onu kendisine söyleyecektim, öyle ki endüstri
meslek liselerine -bunu örnekleyebiliriz, ben KİT toplantısında
da dile getirdim- biz din ahlak bilgisi öğretmenini tayin ediyoruz. Bu
yanlıştır. Ara eleman Türkiye'de son derece önemli. İşsiz
adam “Vasfın ne?” diyorsun, hiçbir vasfı yok. Ama biz din ahlak
öğretmenini genel müdür yapalım, daire başkanı yapalım
ama Allah için endüstri meslek lisesine müdür yapmayalım. Türkiye bundan
çok büyük zarar görür.
Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesiyle
değiştirilen 4562 sayılı Kanun’un 15’inci maddesine eklenen
ikinci fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Erkan
Aydın (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Erkan
Aydın, Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Artvin Milletvekilimiz Sayın Uğur
Bayraktutan’ın annesi bugün rahmetli oldu, ben de buradan kendisine
başsağlığı, annesine Allah'tan rahmet diliyorum.
Kanunun ismi Sanayinin Geliştirilmesi ve
Üretimin Desteklenmesi. Şöyle kocaman bir kitap, 102 madde.
Yaklaşık bir haftadır da bunun üzerine konuşuyoruz.
Şimdi bakalım, sanayi ve üretim şuradaki yazılanlarla
kâğıt kalem üzerinde gelişiyor mu yoksa pratikte başka
şeyler mi istiyor.
Birincisi -Millî Eğitim Bakanı biraz önce
buradaydı, sizden önce Sayın Bakan- dünyanın her yerinde sanayi
de üretim de gelişmişlik de eğitimden başlıyor.
Eğitim nereden başlıyor? Araştırmacı, sorgulayan,
ezberci olmayan ve devamlı soru soran bir eğitim sisteminden
başlıyor. Bizde nasıl? Her şeyi ezberleyelim.
İşte, TEOG sınavında 17 bin 1’inci var ama ülkeye
baktığınızda birçok konuda 70 ülke arasında 42’nci
sırada.
Dünyadaki örneklere bakalım. Bugün akşam
haberleri izlediyseniz Apple firmasının bir etkinliğinde 10
yaşında bir Japon çocuk 5 tane “app” geliştirmiş. Bu 5 tane
“app”le de yani programla da iPhonelere girmiş ve etkinliğin ana
gündem konusu olmuş, konuşmacısı olmuş. Bakın, 10
yaşında. Bizim o kadar öğrencimiz var, o kadar
yetişmiş insanımız var, buralara giren tek bir örnek dahi
bulamıyoruz.
Bunun yanında, 81 yaşında bir Çinli
kadın vatandaş. Bu da aynı şekilde iPhone için program
yazmış, 61 yaşında bilgisayar kullanmaya
başlamış ve 81 yaşında da çıkmış
buralara program yazdığı için ödül törenine konuşmacı
olarak gelmiş.
Peki, biz bunların gelişebilmesi için ne
yapıyoruz? Adaleti -işte hepimizin gördüğü durumda-
mahvediyoruz. Hukuku, özgürlüğü kendi isteğimize, kendi
bakış açımıza göre de götürüyoruz, bir yerlere teslim
ediyoruz.
Kayıt dışı işsizlik
deseniz, yüzde 33 olarak resmî açıklanmış ama iki gün önceki
işsizlik rakamları ortada, 3 milyon 600 bin resmî işsiz, iş
aramayı bırakan bir o kadar insan ve ülkeden ümidini kesmiş,
yarınlardan ümidini kesmiş bir Türkiye tablosu ama buraya çıkan
iktidar milletvekilleri o kadar güzel bir pembe tablo çiziyor ki sanki uzayda
yaşam kurmaya böyle az kalmış, birkaç aya artık Mars’ta biz
kuracağız hayatımızı da yaşayacağız
gibi. Aynı hani Somali’ye bu makyajı yapsanız, Somali’de millet
obeziteden ölecek gibi ama gerçek ne? Somali’de insanlar açlıktan ölüyor.
Yani bu tür iteleme, bu tür tablolar göstererek gerçekler maalesef, yüce
milletimizden saklanıyor.
Peki, ne yapmamız gerekiyor? Bunun için tek bir
kurtuluş reçetemiz var, hep birlikte, bir olarak, iktidarı muhalefeti
acilen normalleşme sürecine girmemiz gerekiyor; acilen demokrasiye,
üstünlerin hukukuna değil hukuka, hukukun üstünlüğüne geri dönmemiz
gerekiyor. Millî Eğitim Bakanı bugün de söyledi, Anayasa’nın
maddelerini söyledi ama okuyunca aynı Anayasa’nın maddelerine göre
birilerinin de “Bunun hesabını sorarız.” dediğini
söylemedi. Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel söylediği zaman da
şöyle bir alnını sildi. O yüzden adaletin hepimize lazım
olduğunu düşünmemiz gerekiyor çünkü bu durum sürdürülebilir
değil, bu gerginlik ülkeyi ne kadar daha nereye kadar götürebilir, kimse
kestiremiyor. İşte, yurt dışındaki her türlü
demokratik kriterlerde, ekonomik kriterlerde devamlı gerilere doğru
giden bir ülke var ve bunun çıkış yolu da bu yüce Mecliste
olması gerekiyor. Hepimiz bir araya gelerek bunları çözmemiz
gerekiyor yani birileri kendi çıkarlarını korurken biz de burada
gidip milletin, halkın çıkarlarını bir araya gelip bu
yüksek sesle dile getirip çözüm üretemezsek iş işten geçtikten sonra
da aslında yapacak çok fazla bir şey kalmıyor.
Diyorum ki: Türkiye’nin daha fazla
karanlığa boğulmaması için bu sese kulak verin. “Bizim
çoğunluğumuz var; biz elimizi kaldırır indiririz,
istediğimizi yaparız.” dediğiniz zaman kâğıt üzerinde
belki işler çözülmüş oluyor ama gerçekte, sokakta, halkın
içerisinde maalesef bunlar çözülmüyor. O yüzden, son bir kez daha, bu
çağrıya kulak verin diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyor, iyi
akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Yoklama isteminizi
gerçekleştireceğim.
Sayın Özel, Sayın Tarhan, Sayın
Engin, Sayın Aydın, Sayın Gündoğdu, Sayın
Akyıldız, Sayın Akkaya, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın
Atıcı, Sayın İrgil, Sayın Gökdağ, Sayın
Çamak, Sayın Özdemir, Sayın Köksal, Sayın Demir, Sayın Balbay,
Sayın Bakır, Sayın Topal, Sayın Pir, Sayın Kürkcü.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.01
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 23.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 109’uncu Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - 485 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 49’uncu maddesi üzerinde Bursa Milletvekili Erkan
Aydın ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce
istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
485 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Sayın Elitaş, 60’ıncı maddeye
göre bir söz talebiniz vardı, mikrofonunuzu açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a annesinin
vefatı nedeniyle başsağlığı dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Artvin Milletvekili
Sayın Uğur Bayraktutan’ın muhterem annesi bugün hakkın rahmetine
kavuşmuştur. Merhumeye Allah’tan rahmet diliyoruz. Uğur
Bayraktutan ve ailesine başsağlığı ve sabırlar
dileklerimizi AK PARTİ Grubu olarak iletiyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Elitaş.
Sayın Bakan, sizin de
60’ıncı maddeye göre söz talebiniz vardı, mikrofonunuzu
açıyorum.
Buyurunuz.
32.- Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk
Özlü’nün, Sağlık Bakanlığı ile Millî Savunma
Bakanlığının Manisa’daki askerlerin gıda zehirlemesi
olayını incelediklerine ve Millî Savunma Bakanının şu
anda Manisa’ya gittiğine ilişkin açıklaması
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Az önce CHP Grup Başkan Vekili ve MHP Grup
Başkan Vekili Manisa için bir soru sormuşlardı. Şimdi
Sayın Bakanımızla görüştüm, olay doğru, öyle bir olay
olmuş. Hem Sağlık Bakanlığı hem Millî Savunma
Bakanlığı olayı inceliyorlar ve Millî Savunma
Bakanımız şu anda Kocaeli’den Manisa’ya gidiyor.
Netleştiğinde size tekrar bilgi arz edeceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Özel…
33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa’ya
giden Millî Savunma Bakanına teşekkür ettiklerine, Manisa’da
zehirlenme vakalarının yanında bir de kışlada dayak
iddiaları olduğuna, İstanbul Milletvekili Kadri Enis
Berberoğlu’nun TBMM sitesindeki resminin
kaldırıldığı, BİM kodunun,
giriş-çıkış ve araç kartlarının iptal
edildiği haberlerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
Sayın Bakana da Manisa’ya giden Sayın Bakana da teşekkür
ediyoruz. Bu ciddiyetle bu işin üzerine gitmek lazım.
Bir video var Manisa Milletvekilimizin
paylaştığı; askerler diyor ki: “Zehirleniyoruz, geri
döndüğümüzde bir de üstüne dayak yiyoruz. Siz evinize gidiyorsunuz, biz
bir de dayak yiyoruz ‘Neden gittiniz, neden böyle yaptınız?’ diye.”
Bu iş, hakikaten üstünde durulması gereken bir iş. Bir de
kışlada dayak böyle bir dönemde kabul edilebilir değil.
Sayın Başkanım, çok önemli
gördüğüm bir diğer husus için aslında söz istemiştim,
Sayın Bakanın açıklaması geldi.
Biraz önce basına da yansıdı,
danışmanları da aradı, teyit de ettirdik. Sayın Enis
Berberoğlu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisi sitesindeki resmi
kaldırılmış; BİM kodu, Bilgi İşlem Merkez
kodu iptal edilmiş kartlarının giriş
çıkışı için, araç kartları iptal edilmiş.
Milletvekilliğinin düştüğü yok, Anayasa’ya aykırı bir
tutukluluk ortada. Parlamentonun bu sorunu çözmesi beklenirken milletvekilimize
karşı akılalmaz bir tutum takınıyor Meclis.
Bu konunun da araştırılıp Genel
Kurula bilgi verilmesini talep ediyoruz efendim.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Kadri Enis
Berberoğlu’nun TBMM sitesindeki fotoğraf ve bilgilerine erişimin
bazı marka telefonlardan gerçekleştirilemediğine dair bir bilgi
geldiğine, BİM kodu ile giriş-çıkış ve araç
kartlarıyla ilgili konuyu araştıracağına ilişkin
konuşması
BAŞKAN – Sayın Özel, konu bana intikal
etti ama birinci bölümüyle intikal etmişti. Sayın Enis
Berberoğlu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisi internet sitesindeki
fotoğrafının ya da öz geçmişinin
kaldırıldığı yönünde bir bilgi intikal etti. Onun
üzerine, ben hem kendim iPhone’dan denedim hem de Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığındaki arkadaşlarımdan rica ettim.
Gördük ki bilgisayardan girildiği zaman öz geçmiş, fotoğraf
olduğu gibi duruyor, bir marka telefondan girildiğinde yine öz
geçmiş ve fotoğraf aynı şekilde görüntülenebiliyor fakat
bir başka marka cep telefonundan giriş yapıldığı
zaman öz geçmiş olduğu hâlde fotoğraf görüntülenemiyor. Onun
üzerine, ben çözümü konusunda arkadaşlarla görüştüm, şöyle bir
bilgi geldi ilgili birimden: Bazı fotoğrafların istenilen
ebadın daha ötesinde yüksek bir ebatta olması nedeniyle bazı cep
telefonlarından o fotoğrafın görüntülenemediği yönünde,
böyle bir bilgi geldi. Onu da hemen arkadaşlarımız giderecekler.
Sayın Berberoğlu’nun milletvekilliği sona ermiş değil.
Sözünü ettiğiniz diğer konuları bilmiyorum, şu an sizden
öğrendim. Giriş kartlarının ve BİM
kodlarının iptal edildiği yönündeki bilgiyi sizden
alıyorum, onu da araştıracağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam efendim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu
maddesinde yer alan “‘Bakanlığa’ ibaresinden sonra gelmek üzere"
ibaresinin “‘Bakanlığa’ ibaresinden önce gelmek üzere” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul (Gaziantep) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişikliğin mevcut hâliyle
yapılması durumunda oluşacak devrik cümlenin düzeltilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 49’uncu madde kabul edilmiştir.
50’nci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 50’nci maddesiyle düzenlenen 4562 sayılı
Kanun’un 17’nci maddesinde yer alan “Yüksek Planlama Kurulunca” ibaresinin
“Yüksek Planlama Kurulu tarafından” olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tahsin
Tarhan Akif
Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
İrfan Bakır Tacettin
Bayır
Isparta İzmir
BAŞKAN – Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 50’nci maddesinde
yer alan “MADDE 17” ibaresinden sonra gelmek üzere “Vali hariç” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Ahmet Yıldırım Behçet
Yıldırım
Gaziantep Muş Adıyaman
Erdal Ataş Müslüm
Doğan İmam
Taşçıer
İstanbul İzmir Diyarbakır
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Valilere yönelik “OSB
zenginleri” sıfatı, ilgili kesimlerce yoğun olarak
kullanılan bir kelimedir. Vali, siyasi otoriteyi temsil etmek üzere
müteşebbis heyet içinde yer alır. Bulunduğu konum ek bir gelir
sahibi olmasını gerektiren bir kurum değildir. Bazı illerde
10’un üzerinde OSB bulunmaktadır. Valinin bu OSB’lerin tamamından
huzur hakkı alacağını düşünürsek OSB’ler valiler için
en büyük gelir kapısı olacaktır. 631 sayılı KHK’ya
yapılan atıf kamu görevlisine kurum içi ve dışı
görevlerinden sadece biri için ücret ödenmesini belirlemektedir. Bu maddenin
uygulanmasında illere göre farklı uygulamalar ve ihtilaflar söz
konusu olabilir. Dolayısıyla valilerin bu madde kapsamında huzur
hakkı alamayacağı hüküm altına alınmalıdır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
50’nci maddesiyle düzenlenen 4562 sayılı Kanun’un 17’nci maddesinde
yer alan “Yüksek Planlama Kurulunca” ibaresinin “Yüksek Planlama Kurulu
tarafından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan (Denizli) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen
Mustafa Ali Balbay, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir Sayın Sarıbal koşuyor, bir de siz
koşuyorsunuz kürsüye.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın
Başkanım, Kızılcahamam’dan geliyorum, Kahramankazan
bölümünü bitirdik.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Kahramankazan ve Kızılcahamam arasındaki adalet yürüyüşünün
3’üncü gününün molasından sonra karşınızdayım. Evet,
adalet arıyoruz. Adaletin, hukukun kaynaklarından biri halktır.
Hukuk bilimini biraz okumuş olanlar, biraz ilgili olanlar görecektir ki
adaletin başlıca kaynaklarından biri halkın talepleridir.
Bizim bu adalet yürüyüşümüz boyunca, bütün samimiyetimle söylüyorum, yol
boyu zaman zaman protesto edenler oldu, “Rabia” işareti yapanlar oldu ama
çok büyük bir çoğunluk bizim yanımıza gelerek “Bizim için
yürüyorsunuz. Biz sesimizi yükseltemiyoruz, lütfen bu yürüyüşü sürdürün.”
dedi. Anadolu’nun pek çok bölümünden de önümüzdeki günlerde destek
yürüyüşüne katılacaklarını söylediler. Zaten İzmir bu
sabah başladı ve adım adım onlar da İstanbul’a
gelecekler.
Sayın milletvekilleri, adalet en kutsal
kavramlardan biridir. Yakın tarihimize bakın -dünya tarihi demiyorum-
hiçbir olağanüstü dönem adaletle anılmamıştır;
1950’liler, 1960’lar, 1970’ler, 1980’ler, hiçbir olağanüstü dönem ve bu
dönem de öyle anılmayacak. Göreceksiniz, bugünkü hukuksuz uygulamalar, çok
değil, yakın gelecekte tarihin sayfalarında yer almayacak,
bugünün pek çok yayın organı bugünkü yayınlarının tam
tersini yapmak zorunda kalacaklar.
Sayın milletvekilleri, 4 Aralık 2013
tarihinde Anayasa Mahkemesinin verdiği Mustafa Balbay kararı sık
sık bu kürsüden de dile getirildi. Ben kendimle ilgili bir karar
olduğu için çok da ayrıntısına girmek istemedim ancak bugün
gelinen noktada, sizinle birkaç noktayı ayrıca paylaşmak
istiyorum.
O karar 141 maddedir ve o kararın özü, 2013
yılında alınan o kararı dönemin yerel mahkemesi uygulamak
istemedi, 4 Aralıkta alınan karar 9 Aralıkta uygulandı.
Yerel mahkeme önce “Biz karar vermeyeceğiz.” dedi, sonra
“Savcıyı dinleyeceğiz.” dedi, ancak 9 Aralık günü 19.10’da
bu kararı verdi. Sevgili milletvekilleri, bugün o kararı uygulamakta
ayak direyen, ancak 5’inci gün uygulayan yargıçlardan biri tutuklu, biri
de yurt dışında kaçak. İşte, o günkü hukukun bugünkü
yansıması; yine tutuklu milletvekilleri sorunu devam ediyor ama
Anayasa Mahkemesinin kararı orada duruyor. Biz adalet yürüyüşümüzü
adalete ulaşıncaya kadar sürdüreceğiz ama herkes için adalet
isteyeceğiz.
Bugün Kavurmacı tutuklandı. Ben bu kürsüden
söylemiştim: Biz “Kavurmacı niçin içeride?” demiyoruz, “Binlerce
insan niçin tutuklu?” diyoruz. Dünkü Habertürk gazetesinin birinci
sayfasının yarısı Erdoğan’ın “Böyle hukuk olmaz.”
sözüydü; öteki yarısı da Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Genel
Başkanımızın “Herkes için adalet istiyoruz.” sözüydü. Biz,
Amerika’da bizim güvenlik güçlerimize haksız bir soruşturma
olduğundan ona da karşı çıkıyoruz ve onlar için de
adalet istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar).
Sayın milletvekilleri, bizim yolumuz adalete
ulaşıncaya dek ama siz gelin, bu yoldan dönün, yol gerçekten daha
yakın. Şu anda, bu yürüyüşe katılan insanların ben hem
başında, ortasında, sonunda her gelenle konuşmaya
çalıştım, en az üçte 1’inin hiçbir partiyle ilgisi yoktu, adalet
için oradaydı. “Böyle bir yürüyüş olduğu için binlerce kişi
adına size teşekkür ediyoruz.” diyen iş adamı -bakın,
iş adamı- sanayici, tutuklu yakını, hâlen görevde bulunan
devlet memurlarının yakınları, binlerce insan vardı.
Şu anda “adalet” kavramının sizler için ne ifade ettiği
biraz belli. Zaman zaman bu tür arayışları alaysı
ifadelerle karşılıyorsunuz ama bizim adalet
arayışımız herkes için sürecek, herkes için sürecek ve
olağanüstü hâllerin yakın geçmişte olduğu gibi bugün de
hiçbir şekilde hayırla anılmayacağını sizler de
göreceksiniz. Gelin, yol yakınken dönün diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
50’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 50’nci madde kabul edilmiştir.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Kadri Enis
Berberoğlu’nun BİM kodu ile giriş-çıkış ve araç
kartlarıyla ilgili bir iptalin söz konusu olmadığı
bilgisini aldığına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın Özel, biraz önce
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Enis Berberoğlu’nun BİM
koduyla yani bilgi işlemle ilgili koduyla Meclise araç giriş
kartlarının iptal edildiği yönündeki size ulaşan bir
bilgiyi Divan’la ve Genel Kurulla paylaştınız. Şimdi
bürokrasiden arkadaşlarım ilgili idare amiri
arkadaşımızla görüştüler. Araç giriş
kartının iptal edildiği yönünde kesinlikle herhangi bir şey
olmadığını, araç giriş kartlarının hâlen
geçerli olduğunu ifade ettiler. Bilgi işlem kodunun da kontrolü
yapıldı, onun da geçerli olduğu ifade edildi. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
müsaade eder misiniz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın
Özel kendisine intikal eden bir bilgiyi bana ulaştırdı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Araştırıp
öyle gündeme getirsin.
BAŞKAN - Bana da daha önce öz geçmişle
ilgili bir konu intikal etmişti. Bizim görevimiz bunları
incelemektir.
Teşekkür ederim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Araştırmadan
gündeme getirme.
BAŞKAN – Sayın Özel…
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
İnternet ve gazetelerde yer alan haberler nedeniyle İstanbul
Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu’yla ilgili konuyu gündeme
getirdiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bir daha
araştır da gündeme getir!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şu anda Enis
Berberoğlu yazıp son bir gün içindeki haberlere bakın
sitelerdeki; gazetelerde, internet sitesinde bu konuda haberler var.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yalan haber!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayısız telefon
geldi, Başkanlık Divanına da ulaşmış.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Telefonlarla hareket!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Benim görevim bunu söylemek,
kendim girdiğimde de açılmadı.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Sözcü gazetesi
yalan haber yapıyor, yalan!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Arkadaşlar, bir gün sizin
bir milletvekiliniz hapse girerse seçmeniniz arayıp “Resmi
kaldırılmış.” derse siz onu içinize gömün Genel Kurula
söylemeyin inşallah.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Araştır,
araştır!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – 51’inci madde üzerinde iki önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 51’inci maddesi ile düzenlenen 4562
sayılı Kanun’un 18’inci maddesinin 1’inci fıkrasında geçen
"prensipler” ibaresinin "ilkeler” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tacettin
Bayır Akif
Ekici
Denizli İzmir Gaziantep
İrfan Bakır Tahsin
Tarhan Mustafa
Ali Balbay
Isparta Kocaeli İzmir
BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 51’inci maddesinde yer alan
"Bakanlığa, tahsisi takip eden ayın ilk haftası
içerisinde " ibaresinin "tahsisi takip eden ayın ilk
haftası içerisinde Bakanlığa” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Ahmet Yıldırım Behçet
Yıldırım
Gaziantep Muş Adıyaman
Erdal Ataş Müslüm
Doğan İmam
Taşçıer
İstanbul İzmir Diyarbakır
Ertuğrul Kürkcü
İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz hakkı
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü tarafından
kullanılacaktır.
Buyurunuz Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; ne yazık ki bugün de Türkiye'nin
gündemi başka yerdeyken Meclisin gündemi başka yerde. Türkiye'nin
bütün kesimlerini bir karşılıklı tartışma ve
heyecana yönelten bir tutuklama; bir milletvekilimizin, Enis
Berberoğlu’nun hapsedilmesinin ardından başlayan bir protesto ve
bundan doğan bir dizi tartışma Türkiye'nin gündemini örtüyor ve
Türkiye bütün dünyada bu gündem dolayısıyla
tartışılıyor, Türkiye hakkındaki fikir burada
oluşuyor. Ancak Meclisin buna yeterli ilgiyi gösterdiği kanısında
değilim. Buna ilgi göstermemiz ve çare bulmamız gerekir.
Şimdi, birinci mevzu, yeterince konuştuk;
Enis Berberoğlu’nun hapse atılması süreci, bunun adli yönü,
mahkemede sürecin nasıl cereyan ettiği, bunların hepsini
konuştuk. Bunun herhangi bir biçimde adaletle açıklanamayacak bir
sonuç olduğu konusunda yaygın bir kanaat var. Yargıtaydan
geçmediği için bu karar, zaten kimse de diyemiyor ki:
“Kesinleşmiştir, nihaidir. Kurum bu konuda bütün karinelere ve bütün
içtihatlara bakarak bir sonuç vermiştir.” Hayır, bu da yok. Olan
şey sadece ve sadece, aslında gerekmediği hâlde
alınabilecek en ağır tedbirin alınarak bir milletvekilinin
hapse konulmasıdır. Burada genel olarak bir yanlışlık
olduğu düşüncesi var. En azından “Doğru oldu, haklıdır,
yerindedir. Daha da beteri olsun.” diyeni de ben görmedim Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkanı dışında.
Şimdi, ikinci mesele, Cumhuriyet Halk
Partisinin, milletvekilleri hapse konulmuş olan partinin ve bu partiye oy
vermiş olan milyonların yani bugün Türkiye’de oy kullanma
hakkına sahip olanların yüzde 30’una yakınının gösterdiği
bir tepki var. İnsanlar burada bir adaletsizlik, burada bir
haksızlık, burada siyasetin de devreye girdiği bir kabul
edilemezlik olduğu görüşüyle yola çıktılar ve yürüyorlar.
Şimdi, esasen demokratik bir hükûmette
beklenecek olan şey şundan ibarettir: Yürümek her yurttaşın
hakkıdır. Buyurun yürüyün, biz sizin yürüyüşünüzü güvence
altına alırız. Bir hükûmetin, demokratik bir hükûmetin
diyebileceği başka hiçbir şey yoktur ancak biz ne
işitiyoruz hem Başbakan Binali Yıldırım’dan hem
Cumhurbaşkanından? Bu yürüyüşün son derece tehlikeli
olduğunu, kamu düzeninin altüst olduğunu, bir an önce buna son
verilmesi gerektiğini, adaletin sokakta aranamayacağını…
Gezi olayları sonrasında Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi bu konuda bir tartışma yaptı Türkiye de
dâhil olmak üzere ve dedi ki: “Toplantı ve gösteri özgürlüğünün
düzensiz ve izinsiz protestolar da içinde olmak üzere bir demokraside temel hak
olduğunu kayıt altına alırız, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin 11’inci maddesi güvencesindedir ve AİHM
içtihatlarının daimî bir ögesidir.” Şimdi,
dolayısıyla, standart buradaysa, sizin burada durmanız mümkün
değil ama daha önemlisi, Cumhurbaşkanı dedi ki: “Süleyman
Demirel’i hatırlatıyor bunlar bana. O da demişti ki: ‘Yollar
yürümekle aşınmaz, yürüyerek yolları
aşındıramazsınız.’” Tarih hakkında ve dil
hakkında eksik bilgiyle konuşulunca tabii ki böyle denir.
Aslında, Süleyman Demirel muarızları tarafından
çarpıtılan ve bu yüzden kendisine defalarca iade edilmiş olan bu
sözünde şunu söylemişti: “Kudretli iktidar, eline sopa alan ve her
önüne gelenin başına vuran iktidar değil, vatandaşın
hak ve hukukunu gözeten iktidardır. Memleketin huzura, sükûna
ihtiyacı vardır, memleketimiz hareketlenmiştir. Bu sebepten
bazı rahatsızlıklar olacaktır. Gösteriler
yapılıyor diye asabımız hiçbir zaman
bozulmamalıdır. Sokaklar eskimez, takati olan yürür.”
Süleyman Demirel ile Recep Tayyip Erdoğan
arasında sokaklar ve yürüyüş bakımından her iki
konuşmada da “sokak” ve “yürümek” geçmesi dışında
başka hiçbir benzerlik yoktur. O yüzden, Meclis eğer bir sonuç
çıkaracaksa Süleyman Demirel’in sözleri üzerinde daha dikkatle
düşünse iyi olur.
Teşekkür ederim. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kürkcü.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 51’inci maddesiyle düzenlenen 4562 sayılı
Kanun’un 18’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında geçen “prensipler”
ibaresinin “ilkeler” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan (Denizli) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen
Mustafa Ali Balbay, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce İzmir’de bir deprem
oldu, can ve mal kaybı yok, bütün tesellimiz. Hemşehrilerimize
geçmiş olsun diyoruz.
Ayrıca, Uğur Bayraktutan kardeşimizle
biz de konuştuk ama bir de huzurunuzda onun da annesine Allah’tan rahmet,
bütün yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Arkadaşlar, ben birinci bölümde bu Balbay
kararını, içeriğini de anlatmıştım. O kararı
veren Anayasa Mahkemesi hâlâ görevde ancak o kararı uygulamakta ayak
direyen, beş gün sonra uygulayan hâkim ve savcılardan birinin
Kandıra Cezaevinde şu anda, birinin de yurt dışında
kaçak durumda olduğunu paylaşmıştım. O karar 141
maddeydi ve o kararın 1’inci maddesi… Kamuoyunda çoğunlukla şu
tartışılıyor: Milletvekillerinin seçildikten sonra
artık seçmene karşı da sorumluluğu var. Milletvekili tutuksuz
yargılanmalıdır. Eğer tutuklu yargılanırsa onu
seçen seçmenlere karşı da sorumluluğunu yerine getiremez,
dolayısıyla, seçmen de cezalandırılmış olur. Bu,
sizin de çok değer verdiğiniz, gerçekten millî iradeyle ilgili çok
önemli bir kavram; bu birinci bölümü. Ama o kararın ikinci bölümünde de
sayın milletvekilleri, aynen şu cümle var: “Hürriyet esastır,
tutuklama istisnadır.” Ama bugün bakıyoruz ki tam tersine dönmüş
durumda.
Şu anda 3’üncü gününe girmiş olan adalet
yürüyüşünde sayın milletvekilleri, birkaç portre vardı, onlardan
biri Rizeli Veysel Kılıç, 68 yaşında. Önceki gün, Hava Harp
Okulu 2’nci sınıf öğrencisi oğlu tutuklu olduğu için,
Silivri Cezaevinde görüş günüymüş, gitmemiş bu yürüyüşe
gelmiş, herhangi bir partiyle doğrudan ilgisi
olmadığını, genel seçimlerde geçmişte genellikle Refah
Partisine oy verdiğini ama yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisine oy
vermiş. Çok ağır ifadelerle bugünkü hukuksuzluğu yol boyu
bize anlattı. Eğer dinlemek isterseniz… Sizin de
kapınızı çalmış, açmamışınız. Bir
başka kişi yol boyunca…
METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Ben dinledim.
Ben kendisini iyi tanıyorum, dinledim. İyi tanıyorum kendisini,
dinledim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Birebir
anlattıkları da ortada.
Sayın milletvekilleri, İzmir’den bir
sanayici, Aliağa’da. Eğer, kredisi çıkarsa birinci dilimde 20
işçiyi, ikinci dilimde 30 işçiyi işe alacağını
söylüyor ama sadece siyasi görüşleri nedeniyle kendisine kredi
verilmediğini, bu görüşünü Cumhurbaşkanına da
yazdığını söyledi, bir kopyasını bana gönderdi,
isterseniz size de iletebilirim.
Sayın milletvekilleri, diyeceğim o ki
Cumhuriyet Halk Partisinin başlatmış olduğu bu adalet
yürüyüşü… Evet, Enis Berberoğlu yüreğimizi
kanatmıştır. Enis Berberoğlu’nun tutuklanması şu
anda Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisine oy veren 12 milyon kişi
başta olmak üzere haber alma hakkına birazcık saygı duyan
herkesin yüreğini kanatmıştır ancak bizim adalet
arayışımız herkes için. Şu anda gazeteciler, hâkimler,
savcılar öyle iddianamelerle yargılanıyorlar ki… Bize gelen
kopyaların bir kopyasını size göndermişler, bir
kısmını da almamışsınız, “Kapıdan geri
çeviriyorlar.” diyorlar. Şu anda tabii, Türkiye’de olağanüstü bir
dönemden geçtiğimiz için “güvenlik” deyince mal güvenliği ve can
güvenliği akla geliyor ama bunların üstüne bir güvenlik kavramı
daha geldi sayın milletvekilleri, hukuk güvenliği. Bugün kendiniz
için böyle bir sorun olmayabilir ama inanın, şu anda sadece yol
boyunca dolaştığımız, yol boyunca bize gelen
girişimcilerden bile gördüğümüz, birebir, yüz yüze insanlardan bile gördüğümüz
o ki can ve mal güvenliği kadar hukuk güvenliği de Türkiye’deki
insanların gündemine gelmiş durumda. Bugün, “hukuk güvenliği”
kavramının devamında sınav güvenliği, iş
güvenliği, her şey var ama hukuk güvenliği, can ve mal
güvenliği kadar önemli. Bir şairin dediği gibi adalet, hukuk
halkın ekmeğidir. Ekmeği belki günde üç öğün yersiniz yeter
ama adalet daha sık gerekebilir. O nedenle bugün içinden geçtiğimiz
bu olağanüstü dönemde şu anda bir ana muhalefet partisi lideri
adaleti yolda arıyorsa bu, her şeyden önce sizin
sorumluluğunuzdur. Sizin bir durup düşünmeniz ve “Biz ne
yaptık?” demeniz gereklidir. Tekrar vurguluyorum, yol yakınken
OHAL’den dönün diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
Sayın Bostancı…
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın 485
ve 485’e 1’inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
51’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Aslında söylenecek çok söz var ama yasanın
da geçmesi lazım elbette fakat bir hususun altını çizmem
gerekiyor. Siyasi görüşü nedeniyle kendisine kredi verilmediği
şeklindeki bir değerlendirmeyi şiddetle reddederim çünkü kredi
alma şartları bellidir, kriterleri bellidir. Hiçbir biçimde
bunların arasında siyasi görüş, buna yönelik bir kredilendirme
durumu asla söz konusu değildir. Eğer bir kişi kredi
alamadıysa ya bankadan alacaktır ya da Kredi Garanti Fonu
çerçevesinde bir uygulama olacaktır. Burada kriterleri tutturuyorsa
alır, tutturamıyorsa elbette alamaz ama bunu kendine böyle
tanımlıyorsa gelip onu burada sanki böyle bir uygulama oluyormuş
tarzında anlatmayı da doğru bulmam.
Ekonomi hepimizin, siyasi görüşe göre olur mu?
Halk Partilisi de, AK PARTİ’lisi de, hepsi ekonomiye katkı verecek,
üretecek, istihdama imkân sağlayacak, Türkiye büyüyecek. Böyle bir dar
görüşlülük olabilir mi? Bunu şiddetle reddediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Balbay…
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Bu bire bir
yani sataşmadır.
BAŞKAN – Hangi cümlesiyle?
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) –
Şahsıma yönelik olarak “dar görüşlülük”ten başlayıp…
BAŞKAN – Son kelimeye kadar sataşma yoktu,
son kelimede sataşma var.
Buyurunuz Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
36.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden
sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın
milletvekilleri, ben konunun çok dağılmasını istemem ama
adalet kavramının Türkiye’de ne kadar ciddi bir sorun hâline
geldiğinin ve her kesimde çok ciddi bir adaletsizlikle karşı
karşıyayım duygusunun yerleştiğini paylaşmak için
söyledim size.
TAMER DAĞLI (Adana) – Yanlış örnek
verdin, yanlış örnek, yanlış örnek.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Sürem
olsaydı şunu da söyleyecektim: Pek çok üniversite öğrencisi
bile, geçmişte sınavı kazanamayanlar şöyle bir yere
gidiyorlar, “Son on yıldaki bütün sorular çalındığına
göre önümüzdeki dönemde de çalınırsa ne yapacağız?”
diyorlar. Bunu 15 yaşındaki bir öğrenci sordu bana, güzergâhtan
sordu.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Onun için mi 17
bin TEOG birincisi çıktı? Çıkanların çoğu
doğudaydı. Siz geçmiş dönemi aklamak istiyorsunuz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Sayın Kerem
Ali Sürekli “İsmini ve telefonunu verebilir misin?” dedi. Ben
vereceğim kendisine, birebir aktardığı mektubu da
anlatacağım. Bunun benzerini ben Foça’da dinledim, Ödemiş’te
dinledim.
TAMER DAĞLI (Adana) – Kredibilitesi
olmayanları dinledin, kredibilitesi olmayanları.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Tekrar,
bakın sayın milletvekilleri, yanlışsa yanlış
deyin ama ben kişinin adını size söyleyeceğimi, hangi
alanda faaliyet gösterdiğini de söyleyeceğimi aktarıyorum.
Adaletsizlik Türkiye’de ne yazık ki her alana ama her alana
yansımış durumda. Türkiye artık kanun devleti bile
değil.
İnanın, yine yol boyu bir avukat “Biz 12
Eylül döneminde bilirdik ki bir darbe dönemi var ve şu yasa uygulanacak,
şimdi hangi yasanın uygulanacağını bilmiyoruz.” diyor.
Örneğin, işte sevgili kardeşimiz Enis Berberoğlu’nun
duruşması, bakın, gizli belgeleri açığa
çıkarmakla başladı. Yolda dediler ki: “Bu, aslında vatana
ihanettir.” Onu eklediler. En son “Yahu, üstüne bir de casusluk görünüyor.” bu
dediler. Allah aşkına, bu olabilir mi? Bir iddianame üç defa, yol
boyu, önce birleştir, sonra ayır; arkadaşlar, emme basma
tulumbaya çevirdiniz adaleti. Önce Enis Berberoğlu’nun davasını
birleştirdiniz, ondan sonra da ayırıp ayrıca karar
verdiniz. Lütfen ya bir vicdanınıza sorun, bana laf atmayın,
vicdanınıza bir sorun. (CHP sıralarından
alkışlar)
TAMER DAĞLI (Adana) – Yargı kararı,
yargı kararı.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Sayın Bostancı...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, dedikodu ve söylentiyle siyaset olmaz. Bize de her gün
Ahmet-Mehmet gelip bir sürü şey söylüyor, çıkıp her gün kürsüden
“Bana da Ahmet geldi, şöyle dedi.” bunu paylaşabilir miyiz?
Sayın Balbay’dan bekliyoruz, bu arkadaş kimse, siyasi görüşü
dolayısıyla kredi verilmediğine ilişkin, getirsin bize, ona
kredi vermeyene ilişkin hukuki girişimleri biz yapalım.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Sayın
Balbay, bir de 249 şehidin anne ve babasını dinlesin. 2.190
gaziyi, kolu kopmuş gazileri dinleyeceksin, onları da burada
konuşacaksın.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... önerge kabul edilmemiştir.
51’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 51’inci madde kabul edilmiştir.
52’nci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 52’nci maddesinde
yer alan "İstifadesine” ibaresinin "yararına"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Ahmet Yıldırım Behçet
Yıldırım
Gaziantep Muş Adıyaman
Erdal Ataş Müslüm
Doğan
İstanbul İzmir
BAŞKAN – Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 52’nci maddesi ile düzenlenen 4562 sayılı
Kanunun 20’nci maddesinin (1)’inci fıkrasında geçen
"işletmesi OSB iznine tabidir” ibaresinin "işletmesi
OSB'nin iznine tabidir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tahsin Tarhan Akif Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
İrfan Bakır Tacettin
Bayır Aytuğ
Atıcı
Isparta İzmir Mersin
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen
Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 485 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 52’nci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz
önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Verdiği sözleri tutan ve
halka yalan söylemeyen milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 52’nci maddeyle
organize sanayi bölgelerinin şirket kurma şartı
aranmaksızın enerji tesisi kurabilmesine imkân tanıyoruz. Buna
bir itirazımız yok, bununla ilgili bir sıkıntımız
yok, tabii ki kendi enerjisini üretsin OSB.
Mersin’deki OSB’lere bir bakalım: Mersin bir
güneş kentidir ve pek çok site ve tesis kendi enerjisini üretmek istiyor
ancak enerji hatlarına ürettiği enerjiyi verebilmek için ciddi
miktarda para ödemesi gerekiyor. Bunu defalarca size gündeme getirdik,
“Vatandaş kendi enerjisini üretmek istiyor.” dedik ama buna
kulaklarınızı tıkadınız. Yani, ne diyorsunuz
vatandaşa? “Sen enerjini üretme kardeşim.” Neden? Çünkü, bizi nükleer
enerjiye mahkûm etmek istiyorsunuz. Eğer bizi nükleer enerjiye mahkûm
etmek istemiyorsanız, bırakın, vatandaş kendi sitesinde,
kendi evinde, kendi işletmesinde enerjisini güneşten üretsin. Tüm
dünya nükleer santralden vazgeçerken siz, Mersin
aracılığıyla bütün Türkiye’yi nükleer çöplük hâline
getiriyorsunuz.
Bakın, arkadaşlar, nükleer konusu ciddi
bir konudur. Yaptığınız uluslararası
anlaşmalarda, özellikle Rusya’yla, zaman zaman ağır sorunlar
yaşadığımız bir ülkeyle henüz atık
sorunlarını çözmeden anlaşmanızın hiçbir
noktasına “Atıklar ne olacak?” sorusunun cevabını yazmadan,
bir nükleer anlaşmaya imza attınız. Yarın bu nükleer
maddeler burada nükleer çöplük hâline gelecek ve inanın bana, AKP’linin de
çocukları, CHP’linin de, MHP’linin de, HDP’linin de, burada grubu
bulunmayan her türlü siyasi görüşün, her türlü inancın çocukları
kanser olacak. Bunu sadece ben söylemiyorum, uluslararası literatüre
girmiş olan yayımlar diyor ki: “Nükleer kaza olmasa bile bu
tesislerin etrafında yaşayan çocuklarda kan kanseri görülme
olasılığı 2,2 kat fazladır.” O yüzden sizi ciddiyete
davet ediyorum ve bu sevdadan vazgeçmelisiniz diyorum.
Değerli arkadaşlar, Mersin
çalışkandır, vergi ödemede 6’ncı, 7’nci sıradayken
hizmet alımında 25’inci, 30’uncu sıraya gerilemiştir.
Mersin çalışıyor, üretiyor, vergisini ödüyor ama AKP
Hükûmetinden hizmet alamıyor. Mersin’in sanayicisi
çalışkandır, 2 OSB’sini tamamlamıştır, 3’üncü
organize sanayi bölgesini kuruyor, 4’üncü organize sanayi bölgesi için girişimde
bulunmuş. Sizden bir beklentisi var: “Hazine arazilerini uygun fiyatla
bize satın.” diyor. “Hibe etmeyin, satın, gerisini biz yaparız.”
diyorlar. Mersinli sanayici Tarsus’ta 2 tane ihtisas organize sanayi bölgesi
kurmuştur gıda ve tarım üzerine. Daha ne istiyorsunuz siz bu
sanayiciden? “Otomotiv sanayisine hazırız.” diyorlar.
Bakın, Mersin’de liman var, üç tane üniversite
var, çalışkan sanayici var, çalışkan halk var. “Biz,
otomotiv sanayisine hazırız:” diyorlar. Hareket var mı? Yok.
Sadece laf üretiyorsunuz. Organize sanayi bölgesi diyor ki: “Yahu,
kardeşim, ben üretiyorum, beni Mersin Limanı’na bağla, beni
Mersin serbest bölgesine bağla.” Bağlamıyorsunuz. “Beni otobana
bağla, yaptığımı göndereyim Orta Doğu’ya.” Onu da
yapmıyorsunuz. Mersin’e zarar veriyorsunuz. Gölge etmeyin başka ihsan
istemez.
Bakın, Mersin’in Seka Limanı var, çok
ihtiyacı var Mersin’in bu limana, özelleştirdiniz. Peki, hadi neyse.
Limanı ve arka planını özelleştirdiniz. Şimdi, bir
hülle yapıldı, siz buna göz yumdunuz ve Seka’nın arka
planını satılığa çıkardınız. Kim alacak
bunu? Mersinli sanayici alamıyor, Mersin dışından gelen
birileri bu limanı adrese teslim bir şekilde alacak. Mersinli çiftçi
ve iş adamı organize sanayi bölgelerinde diyor ki: “Selden
mağdur oldum, ben borçlarımı ödeyemiyorum, SGK ödeyemiyorum,
benim süremi uzat.” Uzattınız. Sizin yüzünüzden iş de yapamaz
hâle geldi, şimdi yine ödeyemiyor. Ne olur Mersin’den elinizi çekin.
Sizden başka bir şey istemiyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 52’nci maddesinde
yer alan "istifadesine” ibaresinin "yararına” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erdal Ataş
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) - Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle, maddenin daha iyi
anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
52’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 52’nci madde kabul edilmiştir.
53’üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 53’üncü maddesinde
yer alan "edilmeksizin " ibaresinin "edilmeden "
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Ahmet Yıldırım Behçet
Yıldırım
Gaziantep Muş Adıyaman
Erdal Ataş Müslüm Doğan İmam
Taşçıer
İstanbul İzmir Diyarbakır
BAŞKAN – Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 53’üncü maddesiyle
değiştirilen 4562 sayılı Kanun’un 21’inci maddesinin
birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tahsin Tarhan Akif Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
İrfan Bakır Yakup Akkaya Tacettin Bayır
Isparta İstanbul İzmir
"OSB tüzel kişiliği ve iktisadi
işletmeleri; her türlü faaliyetleri, iş ve işlemleri ile
Kanun’un 12’nci maddesinde belirtilen gelirleri nedeniyle damga vergisi, reklam
ve ilan vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi, motorlu
taşıtlar vergisi, resim, yargı harçları dâhil tüm
harçlardan ve kurumlar vergisinden muaftır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Yakup
Akkaya, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sanayinin geliştirilmesine ilişkin bir
kanun tasarısını burada görüşüyoruz ama bu kanun
tasarısına baktığımız zaman sanayinin
geliştirilmesiyle ilgili herhangi bir düzenlemenin
olmadığını görüyoruz. Ama Sanayi
Bakanlığının esas yapması gereken ne? Sanayinin
gelişmesiyle ilgili politikalar üretmek. Bunun yerine işini gücünü
bırakmış sivil toplum örgütleriyle uğraşıyor
Sanayi Bakanlığı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliğiyle uğraşarak sanayinin gelişmeyeceğini
hepimizin bilmesi lazım.
Değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği Türkiye Kimya Odası hakkında bir suç duyurusunda
bulunuyor; suç duyurusunu savcılık önce kabul etmiyor. Bunun yerine,
daha sonra, odanın yönetimini görevden almak için mahkemeye
başvuruyor, dava açıyor. Davanın ilk duruşması da 15
Haziran 2017 tarihinde yapıldı. Darbe yasalarını
değiştirdiğini iddia eden AKP, darbe yasalarına
sığınarak Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin
altını oymaya çalışıyor.
Değerli milletvekilleri, devlet
dışı kurumların, örgütlerin, sendikaların idari ve
mali denetimlerinin devlet tarafından yapılması ILO
Sözleşmesi’ne ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır.
Bu nedenle, örneğin sendikaların Çalışma
Bakanlığınca denetimine ilişkin hükümler
kaldırılmıştır çünkü yeni düzenlemelerde
sendikaların dışarıdan denetimiyle ilgili düzenlemeler
vardır. Yeminli müşavirlik odaları ile sendikalar denetlenir ve
ayrıca sendikaların internet sayfalarında da bunlar bütün
üyelerine açıktır. Kimya Mühendisleri Odası tarafından
ilgili Bakanlığa denetime ilişkin usul ve esaslar ile denetim
konusu defalarca sorulduğu hâlde Bakanlık tarafından geçerli bir
yanıt verilmemiştir. Bunun üzerine oda, Anayasa hükmü gereği
idari ve mali denetime ilişkin kurumların kanunla belirlenmesi
gerektiğinden yola çıkarak, Bakanlığın denetim
isteğini geri çevirmiştir. Odanın bütün kayıtları,
mali durumu hâlihazırda “web” sitesinde yayınlandı; tüm üyelerinin
de, kamuoyunun erişimine de açık olduğu bilinen bir gerçektir.
Değerli milletvekilleri, Bakanlık kendi
İş Teftiş Kurulu Yönetmeliği’ni esas alarak bu teftişi
yapmakta ısrar etmiştir. Kamu kurumu olmayan bir kurumu böyle bir
yönetmelik çerçevesinde denetlemeye çalışmak sadece kabile
devletlerinde olur. Doğal olarak, oda da bu dayatmayı
reddetmiştir. Bakanlık işi gücü bırakmış, oda
hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Savcılık suç
duyurusunu reddetmiştir. Bununla da yetinmeyen Bakanlık, devletin
kaynaklarını, insan kaynağını siyasi emellerine kurban
etmeyi alışkanlık hâline getirdiği için bu sefer de oda
hakkında yönetim kurulunun görevden alınması talebiyle dava
açmış, gerçek amacının ne olduğu da ortaya
çıkmıştı.
Anayasal güvenceyle kurulmuş ve “kamu kurumu”
niteliği taşıyan Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği ve bağlı odaların meslek uygulama alanlarıyla
ilgili ülke politikalarını mesleki, bilimsel temelde
eleştirdiği ve gereğinde hukuki mücadele yürüttüğü için
rant çevrelerinin hedefi hâline gelmiştir. Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliğinin özelleştirme projelerine “kamu yararı”
ilkesiyle açtığı davalar, halktan, emekten, doğal ve tarihî
çevrenin korunmasından yana yürüttüğü çalışmalar herhâlde
birilerini rahatsız ediyor. Yıllardır Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliğini şu ya da bu şekilde baskı
altına almak için çeşitli yasa tasarılarını devreye
soktunuz ama mühendisler bu saldırınıza pabuç
bırakmadılar.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği
ülkenin nefes alma ve nefes verme alanıdır. Bu ülkenin ve bu ülke
halkının Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine ve
odalarına ihtiyacı vardır diyorum. Mimarlar üzerinden ellerinizi
çekin çünkü sivil toplum örgütleri, sendikalar demokrasinin vazgeçilmez
kurumlarıdır; onları yaşatalım, güçlendirelim ki
demokrasimiz de güçlensin diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Akkaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 53’üncü maddesinde
yer alan "edilmeksizin" ibaresinin "edilmeden"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım (Muş)
ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen
İmam Taşçıer, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Taşçıer. (HDP
sıralarından alkışlar)
İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sanayinin geliştirilmesi ve üretimin
desteklenmesi amacıyla 485 sıra sayılı Kanun
Tasarı’nın 53’üncü maddesi hakkında Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Türkiye'de uzun süredir adı
konulmamış örtülü bir ekonomik kriz yaşanmaktadır. Üretim
azalmış, istihdam artması gerekirken o da dip seviyelerde, o da
bayağı azalma göstermiştir. Bu yüzden işsizlik rekor
seviyeye yükselmiştir. Ekonomide tüketici ve üretici güveni en düşük
seviyelerde seyretmektedir. Daha önceleri bölgelerarası
gelişmişlik farklılıklarını azaltmak için kurulan
kalkınma ajansları da 1989 yılından itibaren Devlet
Planlama Teşkilatı, şimdiki Kalkınma
Bakanlığı koordinasyonuyla hayata geçirilmeye
başlanmıştı. 1989 yılı ile 2016 yılları
arasına baktığımızda bu projelerin bir kısmı
hayata geçirildi ama bu projelerin başarılı
olmadığını da görmekteyiz. Başarı oranlarına
da baktığımız zaman, işsizlik alabildiğine
yükselmiş ve hayat şartları günden güne zorlaşmıştır.
Şimdi de “cazibe merkezleri” adı
altında, daha önce denenmiş ve başarılı
olunmamış bir program sunuluyor. Cazibe merkezleri,
gelişmemiş ya da az gelişmiş 23 ili kapsamaktadır.
Diyarbakır da o cazibe merkezlerine giren illerden bir tanesidir.
Diyarbakır için ayrılan bütçe 1,1 milyar liradır ama cazibe
merkezini geliştirmek için işverenler 30-40 milyarın üzerinde
bir para talep etmektedirler. O ayrılan 1,1 milyar lira için dahi bir
altyapı yoktur. Ayrılan arsa ve altyapılar çok yetersiz.
Diğer iller de çok da bunlardan farklı değil, arsaların
herhangi bir altyapısı oluşmamış, elektrik ve su
sorunları alabildiğine fazladır.
2017 yılı verilerine göre cazibe merkezi
23 ilin toplam nüfusu 12,4 milyondur. Bu nüfus Türkiye nüfusunun yüzde
16’sına tekabül eder. Bu 23 ilin Türkiye ekonomisine katkısı ise
sadece yüzde 7’dir. 23 ilin Türkiye ihracatındaki payı ise sadece
yüzde 2,3’tür. İşsizlik oranı Türkiye genelinde yüzde 11,3 iken
bu 23 ilde yüzde 22’nin üzerindedir. Bu rakamlar bize gösteriyor ki
sanayicilerin çoğaltılıp batık hâle gelmesi… Bu cazibe
merkezlerinde bir çalışma olacak gibi görünüyor.
Bizim ihtiyacımız olan önce toplumsal
barıştır. Eğer Türkiye'de barış, güven ve huzur
ortamı olsaydı, toplumsal barış ve hoşgörü hâkim
olsaydı, Türkiye'de demokratik bir yönetim başta olsaydı,
demokratik bir iklim eğer olsaydı, inanın, bu sözü geçen 23 ilin
çoğunda sanayileşme kendiliğinden gelişir, sanayiciler
devletin sunacağı en küçük katkılardan yararlanarak sanayiyi
geliştirir, işsizlik oranını da azaltırdı.
Diyarbakır nüfusu bugünkü rakamlara göre 1 milyon 650 bin civarındadır.
Diyarbakır çok genç nüfusa sahiptir. 500 binin üzerinde 0-24 yaş
arası genç, Diyarbakır’da yaşamaktadır. Bu çok büyük bir
rakamdır. Eğer şimdiden bu gençlere iş imkânı
yaratılmazsa, bu ilimizde sanayi gelişmezse ilerisini siz
düşünün, 0-24 yaş arası 500 bin genç nasıl geçinecek, ne
yapacak, nasıl hayatını idame ettirecek? Bunu göreceğiz.
Türkiye'de çözülmesi gereken sorunların en
başında herkesin bildiği gibi Kürt sorunu gelir. Eğer bu
sorun çözülmediği sürece Türkiye’ye demokrasinin gelmesi de
imkânsızdır. Bu da bir an önce OHAL’in kaldırılması ve
demokratik bir iklimin sağlanmasıyla -ilk adımlarla- olur. AKP
Genel Başkanı, şimdiki Cumhurbaşkanı, zamanın
Başbakanı 2003 yıllarında OHAL’i
kaldırdığı için her zaman övünmüştür ama şimdi,
sadece Diyarbakır değil, bölge değil, Türkiye'nin her
tarafı OHAL’le idare edilmektedir, bir an önce OHAL’in
kaldırılarak demokratik bir istikrarın sağlanması
gerekir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Taşçıer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
53’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 53’üncü madde kabul edilmiştir.
54’üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 54’üncü maddesiyle düzenlenen 4562 sayılı
Kanun’un 22’nci maddesinde yer alan "noksansız” ibaresinin
"eksiksiz” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tahsin
Tarhan Akif
Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
İrfan Bakır Tacettin
Bayır Aytuğ
Atıcı
Isparta İzmir Mersin
BAŞKAN – Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 54’üncü
maddesinde yer alan "noksansız” ibaresinin "eksiksiz bir
şekilde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Ahmet
Yıldırım Behçet
Yıldırım
Gaziantep Muş Adıyaman
Müslüm Doğan Erdal
Ataş
İzmir İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle maddenin daha iyi
anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 54’üncü maddesiyle düzenlenen 4562 sayılı
Kanun’un 22’nci maddesinde yer alan "noksansız” ibaresinin
"eksiksiz” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen
Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, 485 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 54’üncü maddesiyle ilgili olarak
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. İnanç
sömürüsü yapmayan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu maddeyle
Bakanlığımız eğer organize sanayi bölgesinden herhangi
bir bilgi ya da belge isterse verilmesini zorunlu kılıyor; bu iyi bir
şeydir. Elbette ki herhangi bir bakanlık bir bilgi, belge isterse
tabii ki versinler, biz bunda bir sorun görmüyoruz, bunu da destekliyoruz.
Ancak, az önce bu Mecliste birisi Cumhuriyet Halk
Partisinin inançlarla ilgili, halkın inançlarıyla ilgili sorunu
olduğunu söyleme gafletinde bulundu. Bakın, arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisinin yurttaşlarımızın
inançlarıyla hiçbir zaman sorunu olmamıştır. Cumhuriyet
Halk Partisinin kimlerle sorunu vardır? Yalancılarla sorunu
vardır. Cumhuriyet Halk Partisinin kimlerle sorunu vardır?
İnançları istismar edenlerle sorunu vardır. Cumhuriyet Halk
Partisinin inançlı görünüp hak yiyenlerle sorunu vardır.
Örneğin, ramazan ayında gariban emekli iftar açmaya yemek bulmakta
zorlanırken kendine çifte kıyak maaş kararı alan
milletvekilleriyle ilgili sorunu vardır. Cumhuriyet Halk Partisinin kendi
inancına uymayan inanç sahiplerini dışlayanlarla ilgili sorunu
vardır. Cumhuriyet Halk Partisinin cami yalanları söyleyenlerle
ilgili sorunu vardır. Cumhuriyet Halk Partisinin camide siyaset yapan ve
yaptıranlarla ilgili sorunu vardır. Sizin bunlarla ilgili sorununuz
yok mu arkadaşlar? Eğer sizin bunlarla ilgili sorununuz yoksa çok
büyük bir sıkıntı içerisindedir inancımız. Cumhuriyet
Halk Partisinin inanç temelli olarak devlete FETÖ’yü yerleştirenlerle
ilgili büyük sorunları vardır. Şimdi de yine inanç temelli
olarak devlete AKP’lileri yerleştirmeye çalışanlarla Cumhuriyet
Halk Partisinin çok ciddi sorunları vardır.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – 1932’den
1950’ye kadar on sekiz yıl ezanı yasakladınız mı,
yasaklamadınız mı?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Cumhuriyet Halk
Partisinin halkın inançlarına aykırı olarak ihale
yolsuzluğu yapanlarla sorunu vardır.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – 1932’den
1950’ye kadar on sekiz yıl ezanı yasakladınız mı,
yasaklamadınız mı?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Eğer sizin
sorununuz yoksa bunlarla, ben size herhangi bir şey söyleyemem.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Ezanla ne
alıp veremediğiniz var?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - CHP’nin halkın
inançlarına aykırı olarak mülakatlarda haksızlık
yapanlarla ilgili sorunu vardır.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Ezanı
yasakladınız mı, yasaklamadınız mı?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Beni dikkatle dinleyin.
Eğer bununla ilgili sorununuz yoksa eyvallah, sizi halka havale ediyorum.
Bizim nelerle sorunumuz olduğunu anlatıyorum, rahatsız
olduysanız, sizi halka havale ediyorum.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Ezanla var
mıydı, yok muydu sorununuz? On sekiz yıl niye
yasakladınız?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – CHP’nin kendi içinde
sorunu var. Halkla sorunu var.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Cumhuriyet Halk
Partisinin inançlara aykırı olarak halkın kesesinden…
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kendi içinde sorunu
var CHP’nin, ona da bir şey söyle ya.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - …milletin kesesinden
şatafatlı iftar yemeği verip buradan ticari ve bürokratik yarar
sağlamaya çalışanlarla ilgili sorunu vardır.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – On sekiz
yıl ezanı yasakladınız mı, yasaklamadınız
mı, 1932’den 1950’ye kadar?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - CHP’nin inançlarla ilgili
niye sorunu olsun?
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Niçin
yasakladınız? Ezanla ne alıp veremediğiniz var?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Niye
zıplıyorsunuz? Bunlarla ilgili bizim sorunlarımız var.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Ezandan niye
rahatsızdınız, niye yasakladınız on sekiz yıl?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sizin
sorunlarınız yoksa, sizi Allah’la ve halkla baş başa
bırakıyorum.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Evet,
1932’den 1950’ye kadar yasaktı ezan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Millet biliyor Hocam,
sen boş ver; millet, halk biliyor.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Cumhuriyet Halk
Partisinin inançlara aykırı olarak adaletsizlik yapanlarla,
haksız tutuklama yapanlarla, haksız ihraç edenlerle, haksız
olarak kamu görevlilerini açığa alanlarla sorunu vardır, bu
sorunu olmaya da devam edecektir. Cumhuriyet Halk Partisinin haksız bir
şekilde intikam almaya çalışanlarla ve toplumun bir kesimini yok
etmeye çalışanlarla sorunu vardır ve bu sorun büyüyerek, artarak
devam edecektir. Umarım, sizin de bu insanlarla sorununuz olur. Umarım,
siz de bizimle el ele vererek, güzel inancımızı sömüren,
istismar eden bu ahlaksızlarla mücadele ederiz ama eğer bunu yapmaz
da yerinizden bağırırsanız sizi yüce milletimize havale
ediyorum.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) –
Bağırmıyoruz, hakkı söylüyoruz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – İşte,
Cumhuriyet Halk Partisi bunun için adalet yürüyüşü
başlatmıştır, Cumhuriyet Halk Partisi her türlü
adaletsizlik için onurlu adalet yürüyüşü başlatmıştır;
bugün üçüncü gününü tamamladık, tam 60 kilometre yürüdük ve Türkiye'de
umutları yeşerttik, Türkiye'de halkın yüreğine su serptik.
Türkiye'deki CHP’liler değil sadece, AKP’liler de “Allah sizden razı
olsun, biz de bu haksızlıklara karşı çıkıyoruz.”
diyorlar. Milletimiz diyor ki: “AKP’nin bozduğu bir kantar var, bu kantar
bizi tartmadan Allah rızası için adaleti tesis edin. Elinize,
yüreğinize, ayağınıza sağlık. Siz sadece
milletvekiliniz için yürümüyorsunuz, bütün adaletsizlikler için yürüyorsunuz ve
umarız bu yürüyüşünüz Türkiye'ye adalet getirir.” Ben de buradan
necip milletimizin önünde saygıyla eğiliyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
54’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 54’üncü madde kabul edilmiştir.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın
Başkan, yerimden bir dakika…
BAŞKAN – Sayın Balbay, ne konuda istediniz
efendim?
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Biraz önceki
şeyle ilgili yerimden söz istiyorum.
BAŞKAN – Peki, buyurunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Neyle ilgili ya?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “İsim ver.” dediniz ya,
isim vermek için, iznini almış kişinin.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bu konuştuğumuz üretim paketi çerçevesinde
de olması nedeniyle ben o örneği vermiştim. Biraz önce
Sayın Bostancı’nın da değerlendirmelerinin ardından
ben o kişiyi aradım. Adı Hakkı Alaca. Durumu bana telefonda
tekrar özetledi. Ben “Adalet ve Kalkınma Partisi İzmir Milletvekili
Kerem Ali Sürekli’ye telefonunuzu verebilir miyim?” diye sordum.
“Verebilirsiniz.” dedi. Hatta, “Burada o partinin insanları bile, bizim
nasıl insanlar olduğumuzu, sanayide ne kadar saygın bir üretim
içinde olduğumuzu da bileceklerdir. Hakkımız olan krediyi
alamadık, çalmadık kapı bırakmadık.” dedi. Ben bu
telefonu da Sayın Sürekli’ye vereceğim. Genel Kurulda, bana göre,
sataşmalar olduğu için…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – “Dedikoduvari
sözler” diye kullandı. Bilgi verme gereği duydum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin
Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – 55’inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 55’inci maddesiyle düzenlenen 4562 sayılı
Kanun’un 23’üncü maddesinde yer alan “Bakanlıkça” ibaresinin
“Bakanlık tarafından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kazım Arslan Tahsin Tarhan Akif Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
Fatma Kaplan Hürriyet Tacettin Bayır İrfan Bakır
Kocaeli İzmir Isparta
BAŞKAN – Komisyon Önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Fatma
Kaplan Hürriyet, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP
sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında söz
almış bulunuyorum.
Burada sanayiyi geliştirmek için
kafamızı yoruyoruz. Elbette her parti grubunun kendisine göre de bir
düşüncesi var. Ama şimdiye kadar konuşulanlar ortada ve ne
yazık ki maksatlar çok belli, hep rant kokuları geliyor burnumuza.
Özellikle zeytinlik alanları konusundaki ısrarlar bunu o kadar belli
etti ki her şeyi ortaya dökmüş oldu.
Sanayiyi geliştirmeye
çalışıyoruz ama sanayinin en önemli faktörü olan insan faktörünü
atlıyoruz. Özellikle iş yaşamında insandan ziyade,
kazanılan paralar daha önemli oldu ne yazık ki. Her ne kadar iş
kazalarında bir azalma olduğunu söyleseniz de İstanbul
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Meclisi verilerine göre, 2016 yılında en az 1.970 işçi,
çalışırken hayatını kaybetti. 2013
yılının Aralık ayında en az 112 işçi
hayatını kaybederken bu sayı 2014 yılı Aralık
ayında 127’ye, 2015 yılının aralık ayında en az
137’ye çıktı. 2016 yılının Aralık ayında ise
141 oldu. Görüyorsunuz ki maalesef, iktidarınızda ölen
insanlarımızı birer istatistik olarak vermek zorunda
kalıyoruz.
İş kazalarında ülkemizin kötü
sicilini düzeltmenin yolu da çalışma hayatına dair ciddi, samimi
bir siyasal tavır almaktan geçiyor ama bu konudaki samimiyetiniz ne
yazık ki ortada. Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 85 ve 86’ncı maddeleriyle ilgili olarak, bu
maddeler yasalaştığı takdirde 50’den az
çalışanı olan iş yerlerinde ve kamu iş yerlerinde
iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi çalıştırma
zorunluluğu 1 Temmuz 2020’ye ertelenecek, bu da işçi ölümlerini
artırmaktan başka bir işe yaramayacak.
6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 6 Haziran 2012’de
çıktı, aradan beş yıl geçti ama 3 binden fazla
insanımız bu sürede can verdi. Oysa 2012 yılında
yasalaştırılan İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu’nun ana amacı Türkiye'deki bütün
çalışanları iş sağlığı ve
güvenliği açısından koruma ve bu yasa kapsamına
almaktı. Yasanın çatısında da özellikle küçük iş
yerlerinde meydana gelen iş cinayetlerinin önlenmesi vardı ama
partimizin tüm itirazlarına rağmen 6495 sayılı Kanun’la
yürürlük tarihi 1 Temmuz 2016 tarihine ertelendi. Ardından, torba kanunla
iş yeri hekimi istihdam zorunluluğunu 10 ve daha az işçi çalıştırılan
iş yerleri için yok etti. Bu kanun tasarısıyla da 10
kişiden az iş yerleri için getirilen istisnai düzenleme 50
işçiden az iş yerleri için genişletilmiş oldu. Ayrıca,
Türkiye'de iş kazalarının yüzde 80’den fazlası KOBİ’lerde
meydana geliyor ama siz, daha önce, 6745 sayılı Kanun’la bu tarihi 1
Temmuz 2017 tarihine ertelediniz. Şimdi, bu kanun tasarısıyla
50’den az işçi çalıştırılan az tehlikeli iş
yerleri için, iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi
istihdam zorunluluğu dışındaki risk değerlendirmesi ve
yasanın öngördüğü diğer zorunlulukların giderilmesi
zorunluluğunu 2020 tarihine kadar erteliyorsunuz. Yani her yıl
insanımızın hayatına daha az değer verir hâle
geliniyor. Ülkemizde 50’den az işçi çalıştırılan
iş yeri sayısı 1 milyon 24. Bu da şunu gösteriyor: Siz, o 1
milyon 24 adet iş yerinde çalışan insanımızın
canını ne yazık ki pek de değerli bulmuyorsunuz. Gerek ILO
sözleşmeleri gerekse çalışanlarının sağlık
ve güvenliklerini, devlete ait olan koruma yükümlülüğünü anlatan
Anayasa’mızın 56’ncı maddesi olsun, bu konuda oldukça
açıklayıcı olmuştur diye düşünüyorum. Asla ve asla
ekonomik kaygılar ve kâr hırsı uğruna iş
sağlığı ve güvenliğini yok sayamazsınız.
Kuvvete dayanmayan adalet âciz, adalete dayanmayan
kuvvet zalimdir. Adalet güzeldir fakat devlet büyüklerinde olsa daha da
güzeldir ve “Her zaman, herkes için adalet.” diyebilmek bir parti meselesi
değildir, bu aslında hepimizin sorunudur. İşte tam da bu
noktada “Herkes için adalet.” diyen yoldaşlar adalet talebiyle sokağa
damgasını vurdular, tüm dünyaya adalet talebimizi şu anda ve
önümüzdeki günlerde haykırmaya devam edecekler. Ne yazık ki adaleti
silah olarak kullanıyorsunuz ama gün gelecek, bumerang gibi, bu, adaleti
silah olarak kullananlara vuracak ve o zaman adaletsizlik adaletle
yıkılacak ve ne yazık ki bundan yine mağdur olacak sizler
olacaksınız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan
Hürriyet.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
55’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
56’ncı madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve
56’ncı maddesiyle değiştirilen 4562 sayılı Kanun’un
25’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "1/2” ibaresinin
"1/3” şeklinde şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kazım Arslan Tacettin
Bayır Tahsin
Tarhan
Denizli İzmir Kocaeli
Akif Ekici İrfan
Bakır
Gaziantep Isparta
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıyla OSB'lerde genel kurula geçişin
ön şartı olan katılımcıların 2/3'ünün
"yapı kullanma izni” alma şartı
kaldırılmış ve bir anlamda genel kurula geçiş
kolaylaştırılmış gibi görünse de gerçek böyle
değil. Çünkü ikinci şart bakımından, aksine, genel kurula
geçiş ağırlaştırılmıştır. 2/3
"yapı kullanma izni belgesi” sayısına
ulaşamamış ancak ½ “iş yeri açma ve çalışma
ruhsatı” şartını sağlamış OSB’lerde genel
kurula geçiş daha kolay olacaktır. Ancak bunu tüm OSB'ler
bakımından söylemek mümkün değildir. Zira mevcut duruma göre 1/3
"iş yeri açma ve çalışma ruhsatı" almış
olma şartı tasarıda 1/2'ye çıkarılıyor. Madde
gerekçesinde sanayicinin kendi kendini yönetebilmesine olanak
sağlanması amacıyla genel kurula geçişin
kolaylaştırıldığı açıklanıyor. Toplam
parsel sayısı 100 olan bir OSB'den hareketle bir hesaplama
yapıldığında mevcut düzenlemeye göre 34 parselin ve
tasarıya göre ise 50 parselin "iş yeri açma ve çalışma
ruhsatı” almış olması gerekiyor. Madde hükmü gerekçesine
uygun değildir.
Eğer OSB'lerin bölgede faaliyette bulanan
sanayiciler, katılımcılar tarafından yönetilmesi
istenmiş olsaydı genel kurula geçişin birinci şartı
"yapı kullanma izin belgesi” kaldırılır ve toplam
parsel sayısının 1/3'ünün "iş yeri açama ve
çalışma ruhsatı" şartı getirilirdi. Böylece bölge
sanayicisine kedisini yönetme hakkı bir an önce verilmiş olurdu.
Tasarı maddesi bu şekliyle yasalaşır ise müteşebbis
heyet görevini meslek odaları meclisi üstlenmiş OSB'lerin, bölge
sanayicisi olmayan kişiler tarafından daha uzun süre yönetilmesine
devam edilecektir. OSB'ler meslek odalarının arka bahçesi olmaktan
çıkarılmalıdır. OSB'ler ve OSB sanayicileri genel kurula
geçişin kolaylaştırılmasını beklerken bu
değişiklik ihtiyacı karşılamaktan uzaktır.
Sanayiciler kendilerini yönetecek kişileri seçme ehliyetine sahiptir.
Bölge yöneticilerinin bölge sanayicisi tarafından seçilmesi OSB ruhuna,
demokratik kültürün yerleşmesine ve gelişmesine daha uygundur.
Bakanlığın idari vesayet yetkisinin çeşitlendiği ve
güçlendirildiği dikkate alındığında, OSB'lerin genel
kurula geçişinin kolaylaştırılması
amaçlanmıştır. Önergeyle OSB'lerin imar planında
onaylı toplam parsel sayısının 1/3'ünün "iş yeri
açma ve çalışma ruhsatı" almış olması
şartıyla genel kurulunu yapabileceği düzenleniyor.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
56’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
57’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Edilmiştir.
Madde 58’e bağlı ek madde 3’te bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve
58’inci maddesiyle 4562 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen ek 3’üncü
maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan "gerçek veya
tüzel kişilere” ibaresinden sonra gelmek üzere, çıkarılacak
yönetmelikte belirlenen şartları taşımaları
kaydıyla,” ibaresinin eklenmesini, beşinci fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını ve son
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Bu maddenin uygulanması
ile bedelsiz arsa tahsis edilecek yatırımlara ilişkin istihdam,
yatırıma başlama ve tamamlama süresi, tahsis ve devir
işlemleri ile yatırımın cinsi, konusu, tutarı,
yapıldığı yer, teknoloji geliştirme potansiyeli veya
kapasitesi ve benzeri hususlar Bakanlık tarafından
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
Faruk Özlü
Düzce
Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ ERÇOŞKUN (Bolu) – Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, yatırımcılara OSB’lerce
tamamen veya kısmen bedelsiz parsel tahsisine ilişkin işlemlerde
uygulanacak kriterler düzenlenmekte ve 5084 sayılı Kanun’un geçici
1’inci maddesine ilişkin işlemler kapsamdan
çıkarılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 58’e bağlı ek madde 3’ü biraz önce
kabul edilen önergeyle yapılan değişiklik doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 58’e bağlı ek madde 4’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 58’e bağlı ek madde 5’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 59’da bir önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 59’uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Arslan Tahsin
Tarhan Akif
Ekici
Denizli Kocaeli Gaziantep
İrfan Bakır Tacettin Bayır
Isparta İzmir
MADDE 59- “4562 sayılı Kanunun Geçici 2
nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. OSB
katılımcıları bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren 6 ay
içinde müteşebbis heyetlerini seçer ve yönetim kurullarını
oluşturur.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ ERÇOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4562 sayılı OSB Kanunu’na eklenen geçici
2’nci madde bu tasarıda yeni bir değişikliğe uğrasa da
sanayicimizin temel bir sorununu karşılamaktan uzaktır. Organize
sanayi bölgeleri müteşebbis heyeti ve yönetimlerini kendi katılımcıları
arasından seçebilmelidir. Maddenin mevcut hâli OSB’lerin kendi kendilerini
yönetmekten uzaktır ve madde “…sanayi odaları tarafından kurulup
yönetmelikte olan OSB’lerde, genel kurul ve müteşebbis heyet görevlerini,
5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve
Borsalar Kanununa göre faaliyette bulunan sanayi oda meclisleri yürütür.
Yönetim ve denetim kurulu üyeleri sanayi oda meclisi üyeleri tarafından ve
yönetim kurulu üyelerinin en az üçü OSB katılımcıları
arasından seçilir” hükmünü taşımaktadır. Geçici 2’nci
maddenin yürürlükten kalkması hâlinde bu talep
karşılanacaktır. OSB katılımcıları kendi
sorunlarını ve gündemlerini OSB yönetimlerine seçilen sanayi
odası temsilcilerinden daha iyi bildikleri için, kendi bölgelerinde
doğrudan karar ve söz sahibi olmak istemeleri doğaldır. Bölge
katılımcılarının kendi yönetimlerini kendi içlerinden
seçme hakkı OSB’lere tanınmalı ve bunu engelleyen geçici 2’nci
madde kaldırılmalıdır. Yeni düzenleme doğrultusunda
OSB katılımcılarının kendi müteşebbis heyetlerini
bu yasanın yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde seçmelerinin
önü açılmalıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Gerekçeyi okutmam da sizi ikna etmedi.
59’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 60’a bağlı geçici madde 13’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 60’a bağlı geçici madde 14’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 60’a bağlı geçici madde 15’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 60’a bağlı geçici madde 16’yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 61’i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 62’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 63’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 64’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece üçüncü bölümde
yer alan maddelerin oylaması tamamlanmış olmaktadır.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.27
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
485 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok
Ertelenmiştir.
2’nci sıraya alınan 486 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin
Kuruluşu Hakkında Kanun Tasarısı (1/803) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
486)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sıraya
alınan 461 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Arasında
Ev Sahibi Ülke Anlaşması ile Anlaşmada Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/787) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 461)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 18 Haziran 2017 Pazar günü saat 14.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hepinize hayırlı sahurlar, iyi sabahlar
diliyorum.
Kapanma Saati: 00.29
(X) 485 S. Sayılı Basmayazı 6/6/2017 tarihli 101’inci, 485’e 1’inci Ek S. Sayılı Basmayazı 14/6/2017 tarihli 106’ncı Birleşim Tutanağı’na eklidir.