TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
11inci
Birleşim
25
Ekim 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun,
OHAL süresince yaşanan mağduriyetlere ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun, 27
Ekim Türkmenistan Bağımsızlık Gününe ve iki ülke
arasındaki ilişkilere ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırımın, Siirtin kaybedilen inanç turizmi
değerlerine ve Siirtten İstanbula götürülen Veysel Karani
Hazretlerinin Hırka-i Şerifinin Siirte iade edilmesi
gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, Samsun Milletvekili Erhan Ustaya grup başkan
vekilliği görevi nedeniyle hayırlı olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın,
Başkanlık Divanı olarak Kazan halkını temsilen
görüşmeleri takip eden misafirlere teşekkür ettiklerine ve kanunun
Kazan halkına hayırlı olmasını temenni ettiklerine
ilişkin konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, ülkede vizyoner ve sürdürülebilir
bir gençlik politikası olmadığına, gençlik
sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu araştırma
önergesinin gündeme alınmasını ve tüm partilerin destek
vermesini beklediğine ilişkin açıklaması
2.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, halkın verdiği
vergilerle hizmet üretenlerin hizmet verirken eşit davranmak zorunda
olduklarına ilişkin açıklaması
3.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, Birleşmiş Milletlerin
kuruluşunun 71inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, 15 Temmuz darbe girişimi
sonrası Adanada kayyum atanan şirketlerle ilgili bilgi almak
istediğine ve tarımsal sulamada kullanılan elektrik
fiyatlarında indirim yapılıp yapılmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
5.-
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, 25 Ekim 1993'te Erzurumun Çat
ilçesinin Yavi beldesinde yapılan katliamın 23üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbulun Üsküdar
ilçesi ile Şanlıurfanın Siverek ilçesinin bazı
sorunlarına ilişkin açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Eğitim Reformu Girişimi
ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfının Çocukların Gözünden
Okulda Yaşam başlıklı araştırma raporuna
ilişkin açıklaması
8.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin Çamardı
ilçesinin bazı sorunlarına ilişkin açıklaması
9.-
Erzurum Milletvekili Orhan Deligözün, 25 Ekim 1993'te Erzurumun Çat ilçesinin
Yavi beldesinde yapılan katliamın 23üncü ve Türkmenistanın
bağımsızlığının 25inci yıl dönümlerine
ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Nasuh Mahruki hakkında
yapılan suçlamalara, duvara yazı yazan Cumhuriyet Halk Partisi
Küçükçekmece Gençlik Kolları üyelerine verilen cezaya ve Üniversite Sporları
Federasyonu Başkanı Kemal Tamerin aday olmasının
engellenmesine ilişkin açıklaması
11.-
Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, kanunların çocuk
istismarlarını önlemekte yetersiz kaldığına
ilişkin açıklaması
12.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, 25 Ekim Âşık
Veyselin doğumunun 122nci yıl dönümüne ve Manisa-Kula
arasındaki yolun bir an önce bitirilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
13.-
Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının, iktidarın baskı
ve sindirme politikalarının ülkeyi giderek yaşanmaz bir hâle
getirdiğine ilişkin açıklaması
14.-
İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, Foça Devlet Hastanesine
bağlı semt polikliniğinin yılda sadece dört ay hizmet
vermesinin mağduriyetlere yol açtığına ilişkin
açıklaması
15.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, FETÖyle ya da terörle mücadelede
insan hakları ihlalleri yapılmaması gerektiğine ve Adalet
Bakanlığının tüm işkence ve kötü muamele
iddialarını tarafsız bir biçimde soruşturmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
16.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 23 Ekim ve 9 Kasım 2011de Vanda
yaşanan depremlerin 5inci yıl dönümüne, deprem sonrasında kamu
kurum ve kuruluşlarında geçici işçi statüsüyle istihdam edilen
depremzedelerin sorunlarına ve Ziya Gökalp'in ölümünün 92nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, 23 Ekim ve 9 Kasım
2011de Vanda yaşanan depremlerin 5inci yıl dönümüne, AKP
Hükûmetinin yıkım ve talan politikaları
uyguladığına ve Şırnakta evleri yıkılan
halkın Kumçatı beldesindeki çadırlarının AKP Hükûmetinin
talimatıyla yıkılmasına ilişkin açıklaması
18.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Pervin Buldana yeğeninin vefatı nedeniyle
başsağlığı dilediğine, Samsun Milletvekili Erhan
Ustaya grup başkan vekilliği görevine seçilmesi nedeniyle
başarılar dilediğine, 23 Ekim ve 9 Kasım 2011de Vanda
yaşanan depremlerin 5inci yıl dönümüne, Âşık Veyselin
doğumunun 122nci yıl dönümüne, Antalya Ticaret ve Sanayi
Odasında yaşanan patlamaya, kanun hükmünde kararnamelerin Meclis gündemine
alınması konusunda hassas olduklarına ve Kazan ilçesine
Kahramankazan isminin verilmesiyle ilgili kanun teklifinde herhangi bir iç
tüzüksel haklarını kullanmayacaklarına ilişkin
açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Meclisi ziyaret eden Kazan
Belediye Başkanı, Kazan Belediye Meclis üyeleri ve Kazandaki siyasi
partilerin ilçe başkanlarının şahsında tüm Kazan
halkına millet adına teşekkürlerini sunduğuna, darbe gecesi
şehit olan tüm vatandaşlara Allahtan rahmet, gazilere şifalar dilediğine
ve 23 Ekim ve 9 Kasım 2011de Vanda yaşanan depremlerin 5inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Şırnakta
çadırlarda yaşayan vatandaşlara Valilik tarafından
barınma alanlarına geçmeleri konusunda yardımda
bulunulduğuna ve bazı yerleşim yerlerinde
vatandaşların güvenliği açısından sokağa
çıkma yasaklarının devam ettiğine ilişkin
açıklaması
21.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, kâtip üyelerin Genel Kurulun bilgisine
sunulacak her türlü evrakı yazıldığı şekliyle
okumakla yükümlü olduklarına ilişkin açıklaması
22.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, kâtip üyelerin metinleri
değiştirerek değil yazıldığı şekilde
okumaları gerektiğine ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, partilerin isimlerinin tescil
edilen şekliyle ifade edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
24.-
Kâtip Üye Balıkesir Milletvekili Sema Kırcının, Adalet ve
Kalkınma Partisinin kısaltılmış adının AK
PARTİ olduğuna ve bu şekilde okumanın doğru
olduğuna ilişkin açıklaması
25.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kâtip Üye Balıkesir Milletvekili Sema
Kırcının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
26.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Kâtip Üye Balıkesir
Milletvekili Sema Kırcının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kâtip Üye Balıkesir Milletvekili
Sema Kırcının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
28.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adalet ve Kalkınma
Partisinin kısaltılmış adının AK PARTİ
olduğuna, nezaketen ve hukuken bu şekilde hitap etmek
gerektiğine ilişkin açıklaması
29.-
Kâtip Üye Balıkesir Milletvekili Sema Kırcının, kürsüde
okunan metinlerin redakte edilen şekliyle okunduğuna ilişkin
açıklaması
30.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kazan ilçesine kahraman unvanı
verilmesiyle ilgili kanun teklifinin görüşmelerinin izlenebilmesi için
bugünkü birleşimde görüşmeler tamamlanana kadar Meclis TV
yayınının devam etmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
31.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Kazan ilçesinin adının Kahramankazan
olarak değiştirilmesiyle ilgili kanun teklifinin görüşmelerinin
izlenebilmesi için, Meclis TV yayınının akşam saatlerinde
de devam etmesi yönündeki muhalefet partilerinin taleplerinin Adalet ve
Kalkınma Partisi tarafından da uygun görülmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
32.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, yerleşmiş olan bir
usulü görüşülecek yasalara göre değiştirmeyi uygun
görmediklerine ilişkin açıklaması
33.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Muş Valisinin, HDPli
bir milletvekilinin aracında KCKli bir yetkilinin
yakalandığına dair yaptığı asılsız
açıklamayı kınadığına ve derhâl görevden
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
34.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, 3 siyasi partinin Kazan ilçesinin
adının Kahramankazan olarak değiştirilmesiyle ilgili
kanun teklifinin görüşmelerinin Meclis TVde yayınlanmasını
arzu etmelerine rağmen Adalet ve Kalkınma Partisinin buna niye direnç
gösterdiğini anlamanın mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
35.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Kazanın kahraman
unvanını almasından memnuniyet duyduklarına ve
Valiliğin Şırnakta çadırlarda yaşayan halka
yardım ettiği konusunda yapılan açıklamaların
doğru olmadığına ilişkin açıklaması
36.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kahramankazanlıları
tebrik ettiğine, Cumhuriyet Halk Partisi Küçükçekmece Gençlik Kolları
üyelerine 29 Ekimin yaklaşması münasebetiyle sokaklara, caddelere
yazdıkları yazılardan dolayı Kabahatler Kanununa göre ceza
verilmesine ve Şırnakta çadırlarda yaşayan halkın
çadırlarının sökülmesi konularında Hükûmetten açıklama
talep ettiğine ilişkin açıklaması
37.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Türkiye Cumhuriyetinde
yaşayan herkesin eşit yurttaş statüsüne sahip olduğuna,
Şırnakta devletin tüm imkânlarının seferber
edildiğine ve yıkılan konutların yerine yenilerinin
yapılarak vatandaşların tekrar yerlerine
kavuşturulacağına ilişkin açıklaması
VI.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, 20/10/2016 tarihli 10uncu
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlığın, Samsun Milletvekili Erhan Ustanın Plan
ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin (4/61)
yazısının 24/10/2016 tarihinde, Kırıkkale Milletvekili
Abdullah Öztürkün Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişkin (4/62) yazısının
25/10/2016 tarihinde ve İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksunun
Adalet Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin
yazısının 25/10/2016 tarihinde Başkanlığa
ulaştığına ilişkin (4/63) önerge yazısı
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, (2/1287) esas
numaralı 6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/64)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 20 milletvekilinin, mevsimlik tarım
işçilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/336)
2.-
Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt ve 20 milletvekilinin, kaçak göçmenler
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/337)
3.-
Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara ve 21 milletvekilinin, taşeron
işçilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/338)
C)
Gensoru Önergeleri
1.-
HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel'in,
sokağa çıkma yasakları nedeniyle oluşan eğitim
hakkı ihlallerini gideremediği, 15 Temmuz darbe girişiminin
ardından öğretmenlerin meslekten ihracı ve açığa
alınmasında hak ihlallerine sebebiyet verdiği, mülakata
dayalı sözleşmeli öğretmen alımıyla kadrolaşmaya
ve eğitimde güvencesiz istihdama yol açtığı ve proje okulu
uygulamasıyla eğitimin niteliğini değiştirmeyi
amaçladığı iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı
İsmet Yılmaz hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/12)
2.-
HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, 15
Temmuz darbe girişimin ardından gerçekleştirilen uygulamalar
sebebiyle yaşandığı ileri sürülen hak ihlallerini
önleyemediği iddiasıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/13)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoyun, Ankara Milletvekili Ahmet Haluk Koçun 422
sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 76
sıra sayılı Kanun Tasarısı ile 422 sıra
sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın sırasıyla
1inci ve 2nci sıralarına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun 25 Ekim 2016 Salı günkü birleşiminde 422 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
X.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Plan ve
Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
2.- Adalet
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
XI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/371) (S. Sayısı: 76)
2.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 127 Milletvekilinin, Ankara
İli Kazan İlçesinin Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine
ve Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1412); Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı İzmir Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök, Manisa Milletvekili
Özgür Özel ile 126 Milletvekilinin, Ankara İline Bağlı Kazan
İlçesinin Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesi
ve Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1411); Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ve Grup
Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Samsun Milletvekili
Erhan Usta'nın, Ankara İli Kazan İlçesinin Adının
Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1413); Ankara Milletvekili Şefkat Çetin'in, Ankara
İli Kazan İlçesine Kahramanlık Unvanı Verilerek "Kahraman
Kazan" Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/1360); Ankara Milletvekili Erkan Haberal'ın, Ankara İli Kazan
İlçesine Kahramanlık Unvanı Verilerek İlçe İsminin
Kahraman Kazan Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/1383) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 422)
XII.-
OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 76) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
XIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara
Milletvekili Murat Emir'in, kurban derilerini toplama yetkisini düzenleyen
yönetmeliğe ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Naci Ağbalın cevabı (7/7744)
2.- Edirne
Milletvekili Erdin Bircan'ın, doğum borçlanması uygulaması
ile ilgili taleplere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/7878)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Gaziantep'te SGK, BAĞ-KUR
ve Emekli Sandığı kapsamında çalışan kişi
sayılarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/7881)
4.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Diyarbakır'da SGK,
BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı kapsamında çalışan
kişi sayılarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
(7/7882)
5.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Konya'da SGK, BAĞ-KUR ve
Emekli Sandığı kapsamında çalışan kişi
sayılarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/8049)
25 Ekim 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema
KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, OHAL süresince yaşanan mağduriyetlerle
ilgili söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Mustafa Hüsnü Bozkurta aittir.
Sayın
Bozkurt, süreniz beş dakika.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun,
OHAL süresince yaşanan mağduriyetlere ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin bildiği gibi,
15 Temmuz akşamı Türkiye büyük bir ihanet girişimiyle
karşı karşıya kaldı. Buna darbe demeyi tercih
ettiniz.
Tabii, hepimiz biliyoruz ki,
askerî darbelerin belli, klasik yöntemleri vardır. Ne ülkemizdeki ne
dünyadaki diğer askerî darbelere pek uymayan ama bence onu çok aşan
ve ülkedeki laik cumhuriyet rejimini değiştirmeye dönük büyük bir
kalkışmayla karşı karşıya kaldık.
Arkasından, olağanüstü hâl ilan edildi ve üç aydır, ikinci defa
uzattığınız, daha önümüzdeki üç ay daha
yaşayacağımız ve Sayın Cumhurbaşkanının
söylediğine göre, bir yılın da yetmeyeceği bir
olağanüstü süreci yaşıyoruz. Bu süreçle ilgili değişik
söylemleriniz hafızalarımızda. Sayın
Cumhurbaşkanı daha ilk gün darbeyi Allahın lütfu saydı,
Başbakanınız da birkaç gün önce darbenin başkanlık
kapısını açtığını söyledi. Yani 241
yurttaşımızın hayatını kaybettiği o hain
girişim meğer Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarının uzun zamandır takip etmekte olduğu
başkanlık kilidini açan bir anahtarmış, bunu öğrendik.
Değerli arkadaşlar,
bu darbeyle ilgili ya da kalkışmayla ilgili bir sürü sorunun da
cevabı yok, soruyoruz, yanıt da alamıyoruz. Örneğin, darbe
gecesi ne oldu? Devleti yönetenler bu darbeden ne zaman haberdar oldular? Saat
15.00te mi, 16.00da mı, 19.30da mı, 20.00de mi, 20.30da mı,
21.00de mi, 22.00de mi, bunu bilmiyoruz. MİT Müsteşarının
Genelkurmayda dört saat ne konuştuğunu ve o süre içinde devletin
Cumhurbaşkanının ve Başbakanının kendilerine
neden ulaşamadığını bilmiyorum ama sonuçta,
İstanbulda Boğaz Köprüsünün bir şeridini tutan birkaç tankı
gördük ve bu Meclis bombalandı. Şimdi, böyle bir
kalkışmadan sonra ne beklenir? Sizin yaptığınız
beklenir. Yani parti genel merkezinize Mustafa Kemal Atatürkün büyük posterini
asıp, arkasından da Parlamenter demokrasiyi sonuna kadar
işleteceğiz. sözünü yerine getirmeniz beklenir ama öyle
değilmiş. Ne anlıyoruz? Başkanlık kilidini açmak
içinmiş bu darbe.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bakın, on dört yıllık
iktidarınızın sonunda bu güzelim ülkeyi darbe yapılabilen
bir ülke ayıbıyla yüz yüze bıraktınız. O darbeye
kalkışanlar, o darbeyi yapanlar ya da yaptıranlar -hani
diyorsunuz ya Pensilvanya falan- bunların hepsi sizin kankanız, on
dört yıl beraber bu devleti idare ettiğiniz insanlar. Bunları
devlete siz yerleştirdiniz, hatta özel yasalar çıkardınız.
Şimdi, bütün bunlar bilinirken ortalığa birtakım sis
bombaları salıyorsunuz. Bir gün Abdülhamid. Abdülhamidi çok
seviyorsunuz, aynı zamanda Mehmet Akifi de çok seviyorsunuz. Başka
bir gün Misakımillî. Misakımillî ne? Millî Ant yani Millî Yemin. Ya,
daha milletvekili yeminini ve Cumhurbaşkanlığı yeminini
tutmuyorsunuz, Millî Ant sizin neyinize Allah aşkına, neyinize! (CHP
sıralarından alkışlar)
Sevgili arkadaşlar,
bakın, iktidara oyla gelinir; doğru ama iktidarda ancak hukuki
meşruiyetle oturulur. Bu kürsüden 29 Haziran günü Kadıyı
satın aldığınız gün adaleti öldürürsünüz ve devleti yıkarsınız.
dedim. (CHP sıralarından alkışlar) Ve on altı gün
sonra darbeyle karşı karşıya kaldınız. Şimdi
tekrar sizi uyarmak istiyorum sevgili AKPli kardeşlerim: Hukukla
oynamayın, hukuksuz iş yapmayın. Bir gün diyorsunuz ki: At izi
it izine karıştı., öbür gün diyorsunuz ki: Mağdur yok.
Evet, hangisi doğru? Eğer at izini it izine
karıştırdıysanız bu mağdurlar vardır.
Elbette bu ülkede darbe yapan hainler mutlaka
cezalandırılmalıdır ama kırk günlük bebeği
annesinden ayırmanın adı darbe takipçiliği olamaz.
Ve size söylüyorum
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT
(Devamla) Lütfen hukukla oynamayın.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bozkurt.
Gündem dışı
ikinci söz, Türkmenistan Ulusal Günü ve iki ülke arasındaki ilişkiler
hakkında söz isteyen Ordu Milletvekili Sayın Metin Gündoğduya
aittir.
Süreniz beş dakika
Sayın Gündoğdu.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun, 27
Ekim Türkmenistan Bağımsızlık Gününe ve iki ülke
arasındaki ilişkilere ilişkin gündem dışı
konuşması
METİN GÜNDOĞDU
(Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dost ve
kardeş ülkemiz olan Türkmenistanın 25inci
bağımsızlık yıl dönümü ve iki ülke arasındaki
ilişkiler hakkında Türkiye-Türkmenistan Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı olarak gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce tüm milletimizi
saygıyla selamlıyor, bugün Bingölde şahadet şerbeti içen
askerimize Allahtan rahmet ve yaralı askerlerimize de acil şifalar
diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkmenistanla politik ve ticari ilişkilerin artmasının
yanı sıra kültürel ve sosyal etkileşime de büyük önem veriyoruz.
Bu durum, kader birliğimizi ve kardeşliğimizi daha iyi idrak
etmemiz için çok önemli. Tıpkı ulu bir çınarın kolları
gibiyiz. Türkmenistanla tek millet, iki devletiz. Bu bilinçle hareket ediyor
ve birbirimize de bu bilinçle bakıyoruz. Biz Anadolu
topraklarını yurt edinmişiz, Türkmenistanlı
kardeşlerimiz ata topraklarında kalmış ama
bayrağımızdaki hilal ve yıldızımız birdir.
Aynı medeniyetin çocuklarından oluşan iki ülkenin
arasındaki ilişkilerde daima bu kardeşlik bilinci etkili
olmuş ve inşallah bundan sonra da böyle olacaktır.
Kıymetli
milletvekilleri, ülkelerimiz arasındaki ilişki her geçen gün daha da
gelişiyor, kardeşlik bağlarımız kuvvetleniyor. Bu
ilişkilerin güçlenmesi iki ülkeye de stratejik fayda sağlıyor.
Öncelikle, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
ve Türkmenistan Devlet Başkanı Sayın Gurbanguli
Berdimuhammedovun karşılıklı ziyaretleri iki ülke
arasındaki pozitif ilişkilerde daha da hızlı gelişme
sağlamıştır. 2015in Aralık ayında Sayın
Cumhurbaşkanımızla Türkmenistana gerçekleştirdiğimiz
resmî ziyarette bunu yerinde müşahede ettim. Ticaret, eğitim, kültür,
enerji, inşaat ve ulaştırma alanlarındaki
ortaklıklarımız Türkiye ve Türkmenistan için olduğu kadar,
bölge için de büyük önem arz ediyor. Bu bağlamda, mevcut
ortaklıklarımızın ötesinde yeni çalışmalar yaparak
ticari hacmi artıracak hamleler yapılıyor. Türkiye ile
Türkmenistan, ortak Asya pazarının Orta Doğu ve Avrupaya
açılması noktasında büyük stratejik öneme sahiptir. Orta
Asyanın Anadolu ve Avrupaya açılan kapısının
anahtarı bizlerin elindedir. Türkmenistan modern İpek Yolu hattı
üzerinde olmanın ve doğal gaz kaynaklarının
sağladığı avantajları olabildiği kadar iyi
kullanma amacındadır. Bu noktada ise Türkmenistanın en büyük
destekçisi Türkiyedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, her iki ülkenin çıkarlarının aynı
doğrultuda olduğu en yetkili isimler tarafından da kamuoyuna
bildirilmiştir. Türk müteahhit firmaları Türkmenistanda
gerçekleştirdikleri başarılı projelerle ülkenin
kalkınmasına önemli katkı sağlıyor. Türk
müteahhitlerinin Orta Asyada en çok proje üstlendiği ve
gerçekleştirdiği ülke Türkmenistandır. Türkmen devleti ve
inşaat sektörü Türk firmalarına büyük itimat duymaktadır. Öyle
ki ülkemizden giden müteahhitlerin Türkmenistanda üstlendiği projelerin
toplam değeri 47 milyar dolardır. İki ülke arasındaki
ticari ilişkilerin büyüklüğü ise 50 milyar dolara
ulaşmıştır. İlahî bir kader olan medeniyet
ortaklığımız, çağın gerektirdiği
koşullar doğrultusunda, diğer alanlarda da sürmektedir. Bu
ortaklıklarımız hem Türkiyeye hem de Türkmenistana büyük
katkı sağlamaktadır. Bunun somut örneklerini açıkça
görebiliyoruz, halklarımız da bunun farkında. Sırt
sırta verdiğimizde, güçlerimizi birleştirdiğimizde,
ilişkilerimizi canlı ve kuvvetli tuttuğumuzda bölgemizde
medeniyet coğrafyamızın da kalkınacağının
bilincindeyiz. Coğrafi konumun getirilerini ortak amaçlarımız ve
çıkarlarımız doğrultusunda kullanıyor, her geçen gün
ilişkilerimizi daha da ileriye taşıyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, kardeş ülke Türkmenistan 15 Temmuz gecesi ülkemizi
işgal etmeye çalışan hain terör örgütü karşısında
net bir duruş sergilemiştir. Türkmenistan Devlet Başkanı
Sayın Gurbanguli Berdimuhammedov Türk halkına ve Türkiyeye
desteklerini ifade etmiş, ülkemizde istikrarın tekrar
sağlanacağına güveninin tam olduğunu bildirmiştir.
Samimiyetle Türkmenistanın Türkiyeye tarihî ve kardeşlik
bağlarıyla bağlı olduğunu dile getiren
Berdimuhammedov, daima Türk milletinin ve Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın yanında olduğunu
söylemiştir.
Türkiye'nin tavsiyeleri
doğrultusunda 2015 yılında FETÖ okullarına karşı
çalışma başlatan Türkmenistan Devlet Başkanı
Berdimuhammedov, ülkelerinde 5 FETÖ okulunu kapatarak terör örgütüne
karşı net bir duruş sergilemiştir.
Medeniyetimizi canlı
tutmamız ve kültürümüzü muhafaza etmemiz için birbirimizle etkileşimi
kesmemeli ve kardeşlik bağlarını daha da güçlendirmeliyiz.
Bizler sırtımızı birbirimize dayayarak kuvvetlenmeliyiz.
Bizler kuvvetlenelim ki mazlumların sesi olalım. Bir medeniyet
coğrafyamızdaki akrabalarımıza yardım eli
uzatalım. Çocukların gözlerindeki yaşları silebilelim.
Zalimlerin karşısında sesimiz daha gür çıksın. En
önemlisi, kendi yönümüzü kendimiz tayin edebilelim.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyor, Türkmenistanın 25inci
bağımsızlık yıl dönümünü de kutluyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Gündoğdu.
Gündem dışı
üçüncü söz Siirtin kaybedilen inanç turizmi değerleri Veysel Karani
Hırkası örneği hakkında söz isteyen Siirt Milletvekili
Sayın Kadri Yıldırıma aittir.
Sayın
Yıldırım, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
3.- Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırımın, Siirtin kaybedilen inanç turizmi
değerlerine ve Siirtten İstanbula götürülen Veysel Karani
Hazretlerinin Hırka-i Şerifinin Siirte iade edilmesi
gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması
KADRİ YILDIRIM (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmamın konusu,
Veysel Karani Hazretlerinin Siirtten İstanbula götürülen Hırka-i
Şerifinin tekrar makam ve türbesinin bulunduğu Siirtin Baykan
ilçesine bağlı Ziyaret beldesine iade edilmesi gerektiğiyle
ilgilidir.
Hazreti Ali Efendimiz ile
Muaviye arasında meydana gelen Sıffin Savaşında Hazreti
Ali Efendimizin yanında savaşırken şehit olan Veysel
Karani Yemenli bir Müslüman olup asıl adı Üveys Bin Amir El
Karenidir. Hazreti Peygamber döneminde yaşamasına rağmen onu
görememiştir. Çünkü, Medineye kadar gitmiş ancak
zamanlamasından dolayı Peygamber Efendimizi görememiş ve
annesinin sözü üzerine beklemeden geri dönmesi gerekmiştir. Bunun üzerine
Hazreti Peygamber (AS) vefat etmeden önce vasiyet olarak
hırkasının Veysel Karaniye verilmesini istemiş ve
verilmiştir de. Bu Hırka-i Şerifin, Peygamber Efendimizin
miraca yükseldiği gece üzerinde olan Hırka-i Şerif olduğu
rivayet edilmektedir. Bu büyük zatın makamı ve türbesi de bugün
Siirtin Baykan ilçesine bağlı Ziyaret beldesindedir.
Hırka-i Şerif bir
süre Siirtte ziyaretçilere sunulmuş ise de daha sonra âdeta
kaçırılarak İstanbula götürülmüş, Siirt bundan mahrum
bırakılmıştır. Bu hırkanın tekrar ait
olduğu yere iade edilmesiyle hem maddi hem manevi hem de inanç turizminin
katkıları açısından Siirtimiz kazançlı çıkacaktır.
Bu, onun en tabii hakkıdır. Bu amaçla bir kampanya
başlatmış bulunuyoruz. Meclise bu konuda bir soru önergesi
verdim. Bir imza kampanyası başlatıyoruz. Siirt Belediyesinden,
Siirt ilçe belediyelerinden, Siirt Valiliğinden, Siirtteki vakıf ve
derneklerden, bunlardan destek beklediğimiz gibi siz değerli
milletvekili arkadaşlarımdan da bu konuda destek bekliyorum, bunu
Siirte çok görmeyelim. Çünkü, Hazreti Peygamberin vasiyeti gereği
verilen bu Hırka-i Şerifin mecazi sahibi olan Veysel Karaninin
türbesi mademki Siirtin Baykan ilçesinin Ziyaret beldesindedir, dolayısıyla
bu hırkanın da oraya iade edilmesi gerekir diye düşünüyor ve
buna inanıyoruz. Çünkü, Siirt buna daha çok muhtaçtır ve normalde de
Siirtin hakkıdır çünkü Veysel Karaninin türbesi, makamı
şu anda Siirttedir. Siirtliler İstanbula uçakla gidip gelme
imkânına sahip değil hırkayı ziyaret için. Ama, hırka
ait olduğu kendi makamına tevdi edildiği takdirde en
azından Siirtliler maddi, manevi ve inanç turizmi açısından
bundan kârlı çıkacak, Siirtin esnafı, Siirtin sanatkârı,
Siirtin halkı, Siirtin beldelerinin, ilçelerinin yaşayanları,
sakinleri bundan kazançlı çıkacak ama İstanbul bundan bir
şey kaybetmeyecek.
Tekrar, bu konuda kampanya için desteklerinizi bekliyorum
ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Sayın milletvekilleri, şimdi İç Tüzük 60a
göre sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden sırasıyla söz
vereceğim, daha sonra da istemleri hâlinde sayın grup başkan
vekillerine söz vereceğim.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Pervin Buldanın, Samsun Milletvekili Erhan Ustaya grup başkan
vekilliği görevi nedeniyle hayırlı olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN - Bu arada, Sayın Usta, Grup Başkan
Vekilliği göreviniz bir kez daha hayırlı olsun diyorum,
başarılar diliyorum.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim, sağ
olun.
BAŞKAN - İlk konuşmacı Sayın
Engin.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin,
ülkede vizyoner ve sürdürülebilir bir gençlik politikası
olmadığına, gençlik sorunlarıyla ilgili vermiş
olduğu araştırma önergesinin gündeme alınmasını
ve tüm partilerin destek vermesini beklediğine ilişkin
açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Nüfusumuzun yüzde 41i çocuklar ve gençlerden
oluşmasına rağmen ülkemizde ne yazık ki vizyoner ve
sürdürülebilir bir gençlik politikamız yok. Oysa dünyada ve bölgemizde
teknolojide, sanayileşmede, ekonomide üstünlük yakalayabilmemiz ve
demokrasimizin gelişmesi ancak güçlü donanıma sahip genç nesillerle
mümkün. Ezberci ve tekdüze eğitim sistemimizin
çarpıklığı, yurtların yetersiz ve güvensiz
olması, genç işsizliği, umutsuzluk ve buna bağlı
olarak ortaya çıkan psikolojik sorunlar, uyuşturucu
kullanımının çok yüksek oranlara ulaşmış
olması, erken yaşta ve zorla evlendirilme, siyasete
katılımın sınırlı kalması, engelli
gençlerimizin sorunları, düşünce ve ifade özgürlüğü
alanında yaşanan baskılar gibi çok sayıda sorun mevcut.
Mecliste bugüne kadar gençlik sorunlarıyla ilgili bir araştırma
komisyonu kurulmamış. Bu önemli eksikliği giderebilmek ve çözüm
önerileri geliştirmek üzere hazırladığım kapsamlı
araştırma önergesinin gündeme alınmasını ve tüm
partilerin desteklerini beklediğimi hatırlatmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akın
2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, halkın verdiği vergilerle hizmet üretenlerin
hizmet verirken eşit davranmak zorunda olduklarına ilişkin
açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir)
AKP bir türlü ayrımcılıktan vazgeçmiyor. Halkın her
kesiminin verdiği vergilerle hizmet üretenler hizmet verirken eşit
davranmak zorundadırlar. Kamu yöneticilerinin keyfî davranmak gibi bir
hakkı yoktur. Bigadiç ilçemizin Akyar Mahallesi de
ayrımcılığa uğrayan kırsal mahallelerimizden
biri. Mahallenin 5 bin metrekare taş yol ihtiyacı ve altyapı
sorunları var. Sırf AKPye oy çıkmıyor. diye
yatırım yapılmıyor. Çok küçük küçük göstermelik birkaç yüz
metre taş yol yapılarak iş geçiştiriliyor. Akyar
Muhtarı tam 22 kez belediyeye müracaat ediyor ama bir türlü neticeye
ulaşamıyor. AKPli yerel yöneticilere sesleniyorum: Bu ülke
kutuplaştırmadan çok çekti, çekmeye de devam ediyor. Bu
kutuplaştırmayı derinleştirmek, hizmet verirken
ayrımcı davranmak size de ülkemize de hiçbir şey
kazandırmaz. Tüm mahallerimiz için sizden eşit hizmet bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Benli...
3.- İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin,
Birleşmiş Milletlerin kuruluşunun 71inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
FATMA BENLİ
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Dün Birleşmiş
Milletlerin 71inci kuruluş yıl dönümüydü. Bildiğimiz üzere,
Birleşmiş Milletler dünyada huzur ve güvenliğin
sağlanmasına hizmet etmek amacıyla kurulmuştur ancak
Birleşmiş Milletlerin kurulduğu günden itibaren bütün dünyada
savaş, katliamlar ya da gelir adaletsizliği gibi olaylar dünyanın
gündeminden hiç düşmedi. Bu noktada, özellikle, Birleşmiş Milletler savaşların hâkim
olduğu coğrafyalarda huzur ve güvenliği tesis edebilmek için
beyanatlardan ziyade aktif çalışma yapmaya çaba göstermelidir,
özellikle de mülteci sorununa ilişkin bütüncül bir yaklaşım
sergilemelidir, terörle mücadelede öncü rol oynamalı, terör örgütlerinin
meşrulaştırılmasına izin vermemelidir. Öncelikle de
193 üyesi varken Güvenlik Konseyindeki 5 daimî üyeyle dünyanın kaderini
etkileyen kararlar almaktan vazgeçmelidir. Unutulmamalıdır ki sadece
insan olmamız hasebiyle bu dünyada yaşanan tüm
haksızlıklara karşı mücadele etmek hepimizin ana ilgi
alanıdır.
BAŞKAN Sayın
Özdiş...
4.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin,
15 Temmuz darbe girişimi sonrası Adanada kayyum atanan
şirketlerle ilgili bilgi almak istediğine ve tarımsal sulamada
kullanılan elektrik fiyatlarında indirim yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Maliye
Bakanına: 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Adanada kayyum
atanan şirket sayısı toplamda nedir, bu şirketlerde
çalışan kişi sayısı nedir? Kayyum atanan
şirketlerden kapanan olmuş mudur? Çalışanların
maaşları düzenli ödenmekte midir? Kayyumlara ne kadar maaş
ödenmektedir?
Bir başka sorum
Sayın Tarım Bakanı Faruk Çelike: Tarımsal sulamada
kullanılan elektrik fiyatları çiftçinin belini büküyor. Neredeyse
hane fiyatlarıyla aynı olan bu durum hakkında Enerji
Bakanıyla görüşüp bir çalışma yapmayı düşünmüyor
musunuz? Tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatlarında
indirim yapmayacak mısınız? Çiftçilerimizin gerçek
sorunlarıyla ne zaman ilgileneceksiniz?
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Aydemir
5.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, 25
Ekim 1993'te Erzurumun Çat ilçesinin Yavi beldesinde yapılan
katliamın 23üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Teşekkür ediyorum.
Bundan tam yirmi üç yıl
önce, vatan haini, haysiyetsiz bir güruh tarafından Erzurum ili Çat ilçesi
Yavi beldesinde hunharca bir katliam yapılmış; çocuk, genç,
yaşlı 40a yakın günahsız sivil insanımız
şehit edilmiştir. İnsanlıktan nasibini almamış,
vicdani değerlerden kırıntı misali nasiplenmemiş
hainleri millî iradenin tecelligâhı yüce Meclisimizin huzurunda bir defa
daha lanetliyorum. Bunlara gerek sükût ederek gerekse de ifadeleriyle yahut
farklı enstrümanlarla destek olanları da milyon defa milyon
kınıyoruz ve esaslı bir kayıt düşüyoruz. Yirmi üç
yıl önce katliama uğrayan Yavide yürekler ilanihaye Vatan sana
canım feda. diye atacak, hainler ise dünya durdukça teneffürle
anılacak. Tabii, terör yirmi üç yıl önceki noktadan bu yana zerre
mesafe alamadı, yirmi üç milyon yıl geçse de alamayacak. Birlik ve
beraberliğimiz ilelebet devam edecek.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Tanal
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
İstanbulun Üsküdar ilçesi ile Şanlıurfanın Siverek
ilçesinin bazı sorunlarına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İstanbul ili Üsküdar
ilçemizin Yavuztürk Mahallesi, Mehmet Akif Ersoy Mahallesi ve diğer
mahallelerinin tapu sorunları var, imar sorunları var, okullar eksik
ve geceleri ancak saat 23.00e kadar belediye otobüsleri çok gecikmeli olarak
çalışıyor. Halkımız bu anlamda mağdur.
Yetkililerin derhâl Üsküdarda oturan bu halkımızın imar ve tapu
sorunlarını halletmesini bekliyoruz.
Şanlıurfa ilimizin
Siverek ilçesinin tüm köylerinin içme suyu yok, yolları yok.
Şanlıurfa ili Siverek ilçesindeki bu yol, su mağduriyetinin
Aynı zamanda, taşımalı eğitim nedeniyle okula giden
çocuklar da mağdur. Bu ilçemizin bu mağduriyetlerinin yetkililerden
giderilmesini talep ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Özdemir
7.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
Eğitim Reformu Girişimi ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri
Vakfının Çocukların Gözünden Okulda Yaşam
başlıklı araştırma raporuna ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Eğitim Reformu
Girişimi ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Çocukların
Gözünden Okulda Yaşam başlıklı araştırma
raporunu yayımladı. Rapora göre, ikili öğretim uygulanan birçok
okulda dersler çok erken saatte başlıyor ve çok geç bitiyor.
Özellikle, kış saati uygulamasına da son verilmesiyle birçok
öğrenci çok erken ve karanlıkta okula gidip endişe ve korku
içinde evlerine dönmeye çalışıyor. Sabahçı
öğrencilerin yüzde 24ü kahvaltı yapamıyor, öğlencilerin
yüzde 18i öğle yemeği yiyemiyor. Yine rapora göre, özellikle okul
tuvaletleri temiz ve sağlıklı değil. Öğrencilerin
sosyal ve bireysel gelişimlerini destekleyecek ders dışı
etkinliklerde okullar çok yetersiz.
İşte, veriye
dayalı bu somut sonuçlar AKP iktidarlarının
çocuklarımıza sağlıklı ortamlarda nitelikli
eğitim sunmadaki vasatlığını bir kez daha ortaya
koymaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdenin Çamardı ilçesinin bazı sorunlarına ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Niğde ili Çamardı
ilçesi Yelatan köyü içme suyu isale hattı ihalesi iptal oldu. Çıngıldak
mevkisindeki cazibesiyle Yelatan köyüne gelmesi olası su boşa
akıp gidiyor, Yelatan köyü ise susuz. Yelatan halkı İçme suyu
için söz verildi, yapılmadı. diyor, bir an önce içme suyu köye
getirilsin istiyorlar. Ayrıca, Çamardı ilçesinde Totari su kaynağından
içme suyu olarak Çardacık, Burç, Celaller, Bekçili, Mahmatlı
köylerine de su getirileceği söylense de bu proje de hâlâ
uygulanmamaktadır. Köylerde özellikle yaz aylarında içme suyu
sıkıntısı artmaktadır. Çamardı su kaynakları
zenginken köylerin içme suyu sorunu yaşaması anlaşılabilir
değildir. Sondajla elde edilen sular maliyetli ve içilmesi sorunlu
sulardır. Bölgede içilebilir sular boşa akmaktadır. Yelatan köyü
gibi su cazibesiyle köye ulaşması olası yerde dahi sorun
giderilmemiştir, Yelatan susuzdur.
Ayrıca, Çamardı
bölgesinde elma ürünü değer bulmadığı için üretici
perişandır. Bademdere ve Yelatanda 10 kuruştan elmayı
satamadıklarını belirten
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Bakanlıktan destek istemekteyiz.
BAŞKAN Sayın
Deligöz
9.- Erzurum Milletvekili Orhan Deligözün, 25 Ekim
1993'te Erzurumun Çat ilçesinin Yavi beldesinde yapılan katliamın
23üncü ve Türkmenistanın
bağımsızlığının 25inci yıl dönümlerine
ilişkin açıklaması
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölücü terör örgütü
PKKnın 25 Ekim 1993 tarihinde Erzurumun Çat ilçesi Yavi Mahallesinde
çoluk çocuk demeden sivillere karşı işlediği ve 38 sivil
vatandaşımızın vahşice katledilmesinin yirmi üçüncü
yılındayız. Yavi halkımız PKKnın gerçek yüzüne
tanıklık etmiş insanlar olarak bu katliamı bir gün olsun
unutmadılar, terör olaylarının son bulmasını
istemektedirler. PKK uzantıları ve yandaşları şunu iyi
bilmeliler ki bu millet FETÖ darbecilerine 15 Temmuzda gereken dersi
verdiği gibi, bölücü PKK terör örgütüne de gereken dersi verecektir.
Yavide ve tüm yurtta terör
olaylarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet diliyor, PKKyı, uzantılarını ve
yandaşlarını bir kez daha nefretle lanetliyorum.
Türkmenistanın 25inci
bağımsızlık yıl dönümünü kutluyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Şeker
10.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin,
Nasuh Mahruki hakkında yapılan suçlamalara, duvara yazı yazan
Cumhuriyet Halk Partisi Küçükçekmece Gençlik Kolları üyelerine verilen
cezaya ve Üniversite Sporları Federasyonu Başkanı Kemal Tamerin
aday olmasının engellenmesine ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Sayın Başkan, Nasuh Mahruki dün şartlı
olarak, denetimli olarak serbest bırakıldı. Nasuh Mahruki gibi
kahramanları bir günde yok etme konusunda mahir oldu AKP iktidarı.
Bir günde kahraman yaratıyorlar, senelerdir herkesin yardımına
koşan Nasuh Mahruki gibi bir değeri maalesef bir günde hain ilan
ettiler. Ne zamandan beri insanların yargılanmasını istemek
hakaret olarak kabul ediliyor, bunu anlamak mümkün değil.
Cumhuriyet Halk Partisi
Küçükçekmece Gençlik Kolları Demokrasi hepimizin, unutma. adlı
yazıyı duvarlara yazdıkları için bu çocuklara Kabahatler
Kanununa göre ceza yazıldı 105er lira. Bu, cumhuriyet adına
bir utançtır. Bu çocuklar metruk duvarlara Cumhuriyeti unutma,
hepimizin. yazdıkları için böyle bir cezayı vermek bu
çağda hangi anlayışa sahip olduklarını da gösteriyor.
Ayrıyeten, Üniversite
Sporları Federasyonu Başkanı Kemal Tamer Türkiye'nin ilk spor
profesörüdür. Bu kişinin aday olması engellendi; AKP ve YÖK birlikte
çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yıldız Biçer
11.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız
Biçerin, kanunların çocuk istismarlarını önlemekte yetersiz
kaldığına ilişkin açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER
(Manisa) Sayın Başkan, 2014 torba yasa değişikliği,
2015 ve 2016daki Anayasa Mahkemesinin iptal kararları çocuk
istismarına yönelik kanun maddelerinin içini
boşaltmıştır. Bu durum, istismarcıların
Nasıl olsa cezalar düşük, bir şekilde bu işten
sıyrılırım. düşüncesiyle hareket etmesinin, cezadan
kurtulmak için de mağdur çocukla evlenerek bir ömür boyu istismara devam
etmesinin önünü açmıştır. Türk Ceza Kanununda yapılan
değişiklikler failler için bir ödül, mağdurlar için ise ikinci
bir mağduriyettir. Tüm Türkiye istismar mağduru çocuklarına
ağlarken kanunlarımız çocuklarımızın
istismarını önlemek yerine faili yüreklendirmeye devam etmektedir.
Çocuk bedenine kimse dokunmasın. Çocuklar için adalet istiyoruz.
BAŞKAN Sayın
Dursun
Yok.
Sayın Yalım
12.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, 25 Ekim Âşık Veyselin doğumunun 122nci
yıl dönümüne ve Manisa-Kula arasındaki yolun bir an önce
bitirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ederim Başkan.
Bundan tam yüz yirmi iki
yıl önce bugün doğan büyük usta, halk ozanımız
Âşık Veyselin doğum gününü kutluyoruz, Âşık Veyseli
tekrar anıyoruz.
Uşak-Eşme ilçesinin
bağlantı yolu olan Manisa-Kula ilçesi arasındaki 40 kilometrelik
yol bundan tam on bir yıl önce başlamış olup, 3 defa firma
değişikliğine uğramış, her seferinde firmalar
iflas etmiştir. Buradan, Ulaştırma Bakanından, doğru
düzgün bir ihale yapıp onlarca kişinin maalesef can verdiği bu
yolun bir an önce bitirilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Yarayıcı
13.- Hatay Milletvekili Hilmi
Yarayıcının, iktidarın baskı ve sindirme
politikalarının ülkeyi giderek yaşanmaz bir hâle
getirdiğine ilişkin açıklaması
HİLMİ YARAYICI
(Hatay) Sayın Başkan, AKPyle korku ve mizah ülkesi olmaya
koşar adım gidiyoruz.
Cumartesi günü, polis
tarafından baskın yapılan Grup Yorumun
çalışmalarını sürdürdüğü İdil Kültür
Merkezindeydim. Gördüğüm manzara tek kelimeyle korkunçtu. Sanatın
gücünden korkmuş olacaklar ki kültür merkezindeki tüm enstrümanlar
paramparça edilmişti. Türkülerimizin gücünün enstrümanda değil
yüreklerimizde olduğunu sanırım unutmuşlardı. Bugün
izlediğim duruşma ise tam bir kara mizah örneğiydi. Burada kan
anonsu yapmanın suç olduğunu öğrendim. Gar katliamı
sonrası hastane önünde kan anonsu yaptığı için
sendikacı Korhan Rüzgar hâkim karşısındaydı. Öte
yandan iktidarın açığa alınan eğitim emekçilerimize yaşattığı
mağduriyet 46ncı gününü doldurmuştur. İktidarın
çığırından çıkan baskı ve sindirme
politikaları ülkeyi giderek yaşanmaz bir hâle getiriyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Yiğit
14.- İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, Foça
Devlet Hastanesine bağlı semt polikliniğinin yılda sadece
dört ay hizmet vermesinin mağduriyetlere yol açtığına
ilişkin açıklaması
ALİ YİĞİT
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Foçadaki eski belediye
binası, Foça Devlet Hastanesine bağlı semt polikliniği
olarak hizmet vermesi amacıyla Foça Belediyesi tarafından tadilat
yapılmış ve Sağlık Bakanlığına devredilmiştir.
Poliklinik 31 Ekim 2013 tarihinde törenle açılmış ancak 23
Ağustos 2016 tarihinde kapatılmıştır. Alınan
bilgiye göre yaz aylarında nüfus artışına bağlı
olarak sadece dört ay hizmet verecektir. Bu durum, 25 bin nüfusun
yaşadığı Yeni Foçada sağlık açısından
sorun oluşturmakta, genellikle orta yaş grubu
vatandaşlarımızın tedavi amaçlı devlet hastanesine
gidip gelmeleri maddi ve manevi mağduriyet oluşturmaktadır. Bu
mağduriyetin giderilmesi açısından polikliniğin on iki ay
boyunca hizmet vermesi, hasta yoğunluğuna göre doktor ve
sağlık çalışanı uygulamasına geçilmesini
Foçalılar adına Sağlık Bakanlığından talep
ediyoruz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Son olarak
Sayın Aydın
15.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
FETÖyle ya da terörle mücadelede insan hakları ihlalleri
yapılmaması gerektiğine ve Adalet
Bakanlığının tüm işkence ve kötü muamele
iddialarını tarafsız bir biçimde soruşturmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İnsan Hakları
İzleme Örgütü, darbe girişimi sonrası Türkiyede gözaltı
merkezlerinde işkence ve kötü muamele yapıldığı
iddialarını içeren bir rapor hazırladı. Açık Çek:
Türkiyede Darbe Girişimi Sonrası İşkenceye Karşı
Koruma Tedbirlerinin Askıya Alınması başlıklı raporda
tutuklulara veya gözaltında bulunanlara işkence, kötü muamele
yapıldığını, yakınına tecavüz etmekle tehdit
edildiğini iddia eden 13 ayrı örnek verildi. İşkence
iddialarının yer aldığı anlatımlarda, bir
avukatın müvekkiline işkence yapılmasına şahit olmasına
rağmen müdahale edilmediğine ilişkin ifadeleri de yer aldı.
Doktorların, muayenelerde şiddet görmüş kişiler
hakkında Durumu iyi. raporu verdiği ileri sürüldü.
Buradan hatırlatmak
isterim ki FETÖyle ya da terörle mücadele yöntemi, insan hakları
ihlalleri değildir. Adalet Bakanlığının, tüm
işkence ve kötü muamele iddialarını vakit geçirmeden
tarafsız bir biçimde soruşturmasını talep ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz sayın milletvekilleri.
Şimdi, istemleri hâlinde
sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Akçay,
sizden başlayalım.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 23
Ekim ve 9 Kasım 2011de Vanda yaşanan depremlerin 5inci yıl
dönümüne, deprem sonrasında kamu kurum ve kuruluşlarında geçici
işçi statüsüyle istihdam edilen depremzedelerin sorunlarına ve Ziya
Gökalp'in ölümünün 92nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz pazar günü,
2011 yılında yaşanan Van depreminin yıl dönümüydü. Depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha
Allah'tan rahmet diliyoruz. Aradan geçen beş yılda depremin
yaraları yeterince sarılamamış, Van'daki ekonomik ve
toplumsal sorunlara kalıcı çözümler bulunamamıştır.
Deprem sonrasında
İŞKUR tarafından yürütülmüş olan "Toplum Yararına
Çalışma Projesi" kapsamında Vanlı depremzedeler kamu
kurum ve kuruluşlarında istihdam edilmişlerdir. Proje kapsamında
Vanlı depremzedeler, geçici işçi statüsüyle istihdam edilmiş,
2015 yılına kadar yılda dokuz ay istihdam edilip, kalan üç ay da
işsiz kalmışlardır.
Proje kapsamında 2015
yılına kadar Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı okullar ile Yüzüncü Yıl Üniversitesinde istihdam edilen
238 depremzede 2015 Haziran ayından bu yana işsizdir. Depremzedelere
verilen kalıcı statülü iş sözleri hâlen yerine
getirilmemiştir. Hükûmet depremzedelerin sorunlarına duyarsız
kalmamalıdır. Vatandaşlarımıza verilen sözler
tutulmalıdır. Bu çerçevede söz konusu 238 kişinin bir an önce
istihdam edilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı harekete geçmelidir.
Bugün, Türk düşünce
hayatının kutup yıldızı, Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluş felsefesine fikirleriyle tesir eden, büyük mütefekkir Ziya
Gökalp'i ölümünün 92nci yılında rahmet, minnet ve saygıyla
anıyoruz.
Gökalp "Türkçülüğün
Esasları, Türkleşmek, İslamlaşmak,
Muasırlaşmak" gibi rehber eserleri milletimize miras
bırakmıştır. O, "ülkü" ve "mefkure"
gibi kavramları kültür dünyamıza hediye etmiş bir büyük
düşünürdür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum.
Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim.
Milletlerarası kültürün
yapıcı ögesinin millî kültür olduğunu savundu. Saray
edebiyatının karşısına halk edebiyatını
koydu. Batı'nın teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan
pozitif bilim anlayışını benimsedi. Ziya Gökalp,
eserleriyle Türk milliyetçiliğinin gelişmesine katkı
sağlamış, bugünümüze de ışık tutarak, "Türk
milletindenim, İslam ümmetindenim, garp medeniyetindenim"
anlayışıyla bugün kimlik bunalımı yaşayanlara yol
göstermiştir. Türkiye'de Türk milleti dışında yapay millet
oluşturma, millet içinden millet, devlet içinden devlet oluşturulmaya
çalışıldığı bir dönemde Gökalp'in
düşünceleri bugün daha da önem kazanmıştır. Bu vesileyle
Atatürk'ün "benim fikir babam" dediği Gökalp'i rahmet ve
saygıyla anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Akçay.
Sayın Baluken, buyurun.
17.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, 23 Ekim ve 9 Kasım 2011de Vanda yaşanan depremlerin
5inci yıl dönümüne, AKP Hükûmetinin yıkım ve talan
politikaları uyguladığına ve Şırnakta evleri
yıkılan halkın Kumçatı beldesindeki
çadırlarının AKP Hükûmetinin talimatıyla
yıkılmasına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 23
Ekim 2011 ve 9 Kasım 2011 tarihinde Vanda yaşanan iki depremde 644
yurttaşımız yaşamını yitirmişti. O dönem
depremle ilgili yaralar sarılmadığı gibi Van ve ilçeleri
afet bölgesi ilan edilmemişti. Vanda ortaya çıkan bu ağır
tablonun giderilmesiyle ilgili kendi sorumluluklarını yerine
getiremeyen Hükûmet, bir deprem fırsatçılığı yaratarak
orada gelen yardımlar üzerinden bile büyük yolsuzluklara, çok büyük
usulsüzlüklere imza atmıştı. Hele hele, henüz insanlar enkaz
altındayken yapılan gazlı, coplu müdahaleler bütün Van
halkının, bütün halkımızın hafızasında bütün
tazeliğini korumaya devam ediyor. Aradan geçen bunca süreye rağmen,
hâlâ deprem yaralarının sarılmamış olmasını
kabul edilemez bulduğumuzu, TOKİ eliyle orada bir
fırsatçılık yapılmasını, âdeta bir emlakçı anlayışıyla,
rantçı bir zihniyetin ortaya konmasını kabul etmediğimizi
ifade etmek istiyorum.
Ben,
yaşamını yitiren bütün yurttaşlarımıza Allahtan
rahmet, Van halkına ve bütün halkımıza bir kez daha buradan
geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum.
O gün
Vanı doğal afetler yıkmıştı ve bu doğal
afetle mücadeleyi AKP Hükûmeti yapmamıştı, bugün de,
Şırnak, Yüksekova, Cizre, Nusaybin başta olmak üzere, bölgedeki
birçok ili AKP Hükûmeti yıkıyor. Doğal afetin eksik
bıraktığını AKP Hükûmeti âdeta yerine getiriyor.
Sadece şöyle bir örnek vereyim: Vanda depremin
yıktığı konut sayısı 5.739du
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Açıyorum Sayın Baluken.
Buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır)
Yüksekovada AKP Hükûmetinin yıkım ve
talan politikaları neticesinde yıkılan ev sayısı
3.637dir. Dün, özellikle bu anlayış, Şırnakta da,
maalesef, Şırnakı insansızlaştırma adına
insanlıktan çıkmıştır. Şırnakta evleri
yıkılan halkın Kumçatı beldesinde yaşama tutunmaya
çalıştığı çadırları yıkmak, insanlıktan
çıkmaktır. Dün gün boyunca Hükûmet yetkilileriyle yapmış
olduğumuz bütün görüşmelere rağmen, Şırnak
halkının barınmış olduğu çadırlar AKP
Hükûmetinin talimatıyla Şırnak halkının
başına yıkılmıştır. Biz projeyi biliyoruz
Şırnakı insansızlaştırma, bir bütün olarak Botan
bölgesini insansızlaştırmaya yönelik uygulanan bu zihniyeti, bu
anlayışı, bu politikayı kabul edilemez bulduğumuzu,
Şırnak halkının bu politikaların sahibine insanlığı
öğreteceğini ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Baluken.
Sayın Özel, buyurunuz.
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldana yeğeninin
vefatı nedeniyle başsağlığı dilediğine,
Samsun Milletvekili Erhan Ustaya grup başkan vekilliği görevine seçilmesi
nedeniyle başarılar dilediğine, 23 Ekim ve 9 Kasım 2011de
Vanda yaşanan depremlerin 5inci yıl dönümüne, Âşık
Veyselin doğumunun 122nci yıl dönümüne, Antalya Ticaret ve Sanayi
Odasında yaşanan patlamaya, kanun hükmünde kararnamelerin Meclis gündemine
alınması konusunda hassas olduklarına ve Kazan ilçesine
Kahramankazan isminin verilmesiyle ilgili kanun teklifinde herhangi bir iç tüzüksel
haklarını kullanmayacaklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, öncelikle, ayın 8inde yeğeniniz
Serhat Buldanın, her ölüm ve her genç ölüm kötüdür ama bir de üzerindeki
şüpheyle hepimizi üzen, yasa boğan ölümünü bir kez daha burada üzüntüyle
hatırlıyoruz ve size bir kez daha burada
başsağlığı dilemek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Samsun
Milletvekilimiz Sayın Erhan Ustanın Milliyetçi Hareket Partisinde
grup başkan vekilliği görevine seçilmiş olmasından büyük
bir memnuniyet duyuyoruz. Kendisine çalışmalarında
başarılar diliyoruz ve buna yürekten inanıyoruz.
23 Ekim ve 9 Kasım 2011
tarihlerinde Vanda yaşanan ve 644 vatandaşımızın
hayatını kaybettiği büyük acıyı 5inci
yılında bir kez daha hüzün ve -orada kaybettiklerimizi- rahmetle
anıyoruz. Aynı acıların tekrar yaşanmaması için
devletin tüm kurullarının ve Parlamentonun üzerine düşen tüm
sorumlulukları bir kez daha hatırlatmak gerekiyor. Özellikle
olası bir İstanbul depremiyle ilgili bilim adamlarının son
dönemlerde yaptığı değerlendirmeler, üzerimize düşenin
yapılmadığı, Hükûmetin ve İstanbuldaki tüm devlet
bürokrasisinin bu konuda bir kez daha meseleyi çok daha ciddiyetle ele
alması gerektiğini ortaya koyuyor.
Büyük halk ozanımız
Âşık Veyseli doğumunun 122nci yılında bir kez daha
sevgiyle ve özlemle anıyoruz.
Bu sabah Antalyada, Ticaret
ve Sanayi Odasında, çevre yolu üzerindeki binada yaşanan patlamada
yaralanan 10 kişiye, 10 vatandaşımıza acil şifalar
diliyoruz ve olayın tüm boyutlarıyla açıklığa kavuşturulmasını
bekliyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Meclisin işleyişinde kanun hükmünde kararnamelerin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum
Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Anayasada yazdığı şekliyle, ilk yirmi gün içerisinde
ilgili komisyonlarda, olmazsa otuzuncu günde doğrudan Mecliste gündeme
alınması gerektiği konusundaki anayasal zorunluluğun ve
grubumuzun hassasiyetinin bir kez daha altını çiziyoruz.
Hükûmetin,
Sayın Başbakanın, verilen sözlerin aksine bu konuda meseleyi
oldukça zamana yaymaya çalışan çabasından rahatsızlık
duyuyoruz. Bu yüzden de Parlamentoda her türlü demokratik ve İç Tüzükten
kaynaklı hakkımızı kullanacağız ancak bugünün bir
özelliği var: Bugün, Kazan ilçesine Kahramankazan isminin verilmesiyle
ilgili ortak bir öneri görüşülecek. Bu yüzden bugün Cumhuriyet Halk
Partisi olarak herhangi bir engelleme ve iç tüzüksel hakkımızı
kullanmayacağız.
Ayrıca,
Kazan Belediye Başkanının tüm partilerin ilçe
başkanlarıyla grubumuza yaptığı ziyarete de bir kez
daha teşekkürlerimizi iletiyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın
Muş, buyurunuz.
19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Meclisi ziyaret eden Kazan Belediye Başkanı, Kazan Belediye Meclis
üyeleri ve Kazandaki siyasi partilerin ilçe başkanlarının
şahsında tüm Kazan halkına millet adına teşekkürlerini
sunduğuna, darbe gecesi şehit olan tüm vatandaşlara Allahtan
rahmet, gazilere şifalar dilediğine ve 23 Ekim ve 9 Kasım
2011de Vanda yaşanan depremlerin 5inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün, 15 Temmuz darbe girişiminde ülkemizin dört
bir yanında yazılan kahramanlık destanının sembol
yerlerinden biri olan Kazana Meclis tarafından kahraman unvanın
verilmesini içeren yasa teklifini görüşeceğiz.
Kazan
halkı, 15 Temmuz gecesi gösterdiği üstün cesaretle vatanperverlik
timsali olmuştur. O gece Kazan halkı darbecilerin tankına,
topuna, tüfeğine karşı vatan ve millet sevgisiyle
karşı durmuş ve hainlere geçit vermemiştir.
Kazan, bir
milletin vatanına, ülkesine, devletine ve
bağımsızlığına nasıl sahip
çıktığının ve bu uğurda neleri göze
alabileceğinin tüm dünyaya duyurulduğu müstesna bir vatan parçasıdır.
İstiklal Harbinde vatan savunması için Polatlı ne ise 15
Temmuzda ülke savunması için Kazan odur. Darbecilerin
uçaklarının görüş alanını kapatmak için Vatanıma
feda olsun. diyerek ekinini yakan fedakâr çiftçisiyle, cuntacıların
uçakları havalanmasın diye Akıncılar Üssünde pistte yatan
köylüleriyle, 6 çocuğuyla vedalaşıp vatanı için sokağa
çıkan ve darbeci alçaklar tarafından şehit edilen Ahi Köyü
Muhtarı Ali Anaryla, darbecilerin mermilerine aldırmadan,
vurulmasına ve yaralanmasına rağmen darbecilere karşı
direnen 70 yaşındaki Mustafa amcasıyla Kazan gerçekten kahraman
bir ilçedir ve kahraman unvanı Kazanımıza Türkiye Büyük
Millet Meclisinin uygun görmesi hâlinde yakışacaktır.
Bu duygularla,
bugün bizleri Mecliste ziyaret eden Kazan Belediye Başkanı, Kazan
belediye meclis üyeleri ve Kazandaki siyasi partilerin ilçe
başkanlarının şahsında tüm Kazan halkına
milletimiz adına teşekkürlerimi sunuyor, darbe gecesi şehit olan
tüm vatandaşlarımıza Cenab-ı Allahtan rahmet, gazilerimize
şifalar diliyorum.
Aynı şekilde,
bundan yaklaşık beş yıl önce Vanda meydana gelen depremde
hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza bir kere daha
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyor, bir daha ülkemizin bu ve benzeri
acılar yaşamaması dileğiyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz.
Sayın milletvekilleri,
şimdi İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanalın İç
Tüzükün 58inci maddesine göre bir söz talebi vardır.
Yani geçen birleşimde
yer alan bir beyanınızın düzeltilmesine dair söz
istemişsiniz Sayın Tanal. Size üç dakika söz vereceğim,
düzeltmenizi yapabilirsiniz.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
VI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
20/10/2016 tarihli 10uncu Birleşimdeki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin konuşması (*)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Benim 20 Ekim 2016 tarihli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu konuşmamda Yani FETÖnün
içerisinde bulunmayan iki numaralı adam sizin nasıl genel başkan
yardımcınız olur? ifadesinin Yani FETÖnün içinde bulunan iki
numaralı adam sizin nasıl genel başkan
yardımcınızın kardeşi olur? olarak ve İlk önce
genel başkanınızı görevden alın. ifadesinin ise
İlk önce genel başkan yardımcınızı görevden
alın. olarak İç Tüzükün 58inci maddesi uyarınca düzeltilmesini
talep ediyorum.
Tabii, bunu söylerken,
değerli arkadaşlar, elimde Ankara Valiliğinin Ankara Millî
Eğitim Müdürlüğüne gönderdiği bir yazı var. Diyor ki
yazıda: Türkiye Cumhuriyeti devletinin içerisinde yapılanan
Fetullahçı terör örgütünün paralel devlet yapılanması, FETÖ/PDY
ile iş birliği içerisinde hareket ettiği, üyesi olduğu,
yardımda bulunduğu ya da eşi irtibatlı,
dolayısıyla görevden alın. Şimdi, değerli arkadaşlar,
eşi olduğu için tüm öğretmenleri, memurları görevden
alacaksınız ve aynı şekilde darbenin iki numaralı
kişisinin kardeşi genel başkan yardımcınız
olacak. Sizin gücünüz garibanlara mı yetiyor, kimsesizlere mi yetiyor,
yoksullara mı yetiyor? Niçin bunu görevden almıyorsunuz? Bunu
görevden almadığınız gibi, grup başkan vekiliniz de
-insan Mekkeye giderken, Medineye giderken, hacca giderken, umreye giderken
başını kapatır, örtünür- Amerikaya giderken Fetullah
Gülenin yanında örtünüyor.
Değerli
arkadaşlar, önce iğneyi kendinize batırın,
çuvaldızı başkasına batırın. Kim suç işlemişse
mutlaka cezalandırılmalı, suça yardım, yataklık
edenler de cezalandırılmalı, suça bulaşanların hepsi
cezalandırılmalı ama masum olan, kimsesiz olan, gariban olan
vatandaşı cezalandırmayın değerli arkadaşlar.
Kimsesiz, fakir, gariban insanın cezalandırılmasıyla terör
örgütlerinin ekmeklerine yağ sürmüş olursunuz. Çünkü, devlet hukukla
yaşar; devlet kinle, öfkeyle yaşamaz. Sizi hukuka davet ediyorum.
Hepinize teşekkürlerimi,
saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tanal.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlığın, Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden
istifasına ilişkin (4/61) yazısının 24/10/2016
tarihinde, Kırıkkale Milletvekili Abdullah Öztürkün Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin
(4/62) yazısının 25/10/2016 tarihinde ve İstanbul
Milletvekili İsmail Faruk Aksunun Adalet Komisyonu üyeliğinden
istifasına ilişkin yazısının 25/10/2016 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ilişkin (4/63)
önerge yazısı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Samsun Milletvekili Sayın Erhan Ustanın Plan ve Bütçe Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 24/10/2016
tarihinde; Kırıkkale Milletvekili Sayın Abdullah Öztürkün
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin yazısı 25/10/2016 tarihinde ve İstanbul
Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksunun Adalet Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 25/10/2016
tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 20 milletvekilinin,
mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/336)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Yatırım
eksikliği başta olmak üzere birçok sebepten dolayı
çalışma alanlarının ve istihdam olanaklarının
sınırlı olması sonucu bazı bölgelerimizde
yoğunlaşmakla beraber mevsimlik tarım işçiliği
yaygın bir şekilde sürmektedir. İşsizliğin en büyük
problem olduğu bölgelerde, mevsimlik tarım işçiliği,
yurttaşlarımız için neredeyse tek geçim kaynağı
olmaktadır. Her yıl nisan ve mayıs aylarında başlayan
yolculuklarla toprak hazırlama, çapalama, sulama, ilaçlama, hasat
faaliyetleri için farklı illere göç eden mevsimlik tarım
işçilerinin birçok temel insan hakkından yararlanabilmeleri mümkün
değildir. Sosyal güvenlik kapsamına alınmaları dahi mümkün
olamayan bu işçiler âdeta devlet tarafından görmezden gelinmektedir.
Sayıları resmî
verilere göre 300 bin civarında olarak gösterilmesine rağmen 1
milyona yaklaştığı tahmin edilen mevsimlik tarım
işçiliği konusu, her yıl bahar aylarında
başlanılan yolculuklar sırasında meydana gelen trafik
kazalarıyla medyada yer bulmakta ve ülke gündemine ancak o vakit
gelmektedir. Son olarak 5 Temmuz 2015'te Manisa ili Gölmarmara ilçesinde
gerçekleşen kazada kamyonet kasasında taşınan 15 işçi
hayatını kaybetmiştir. 21nci yüzyılda emekleriyle
geçimlerini sağlamaktan başka bir amacı olmayan, asma
yaprağı toplayarak 50 TL kazanmaya çalışan işçilerin,
kamyonet kasasında ölüme sürüklenmesi hiçbir şekilde kabul
edilebilecek bir durum değildir.
Barınma, beslenme,
ısınma ihtiyaçlarını karşılamak üzere
yanlarına aldıkları eşyaların bulunduğu ve
çoğunlukla kapasitesinin üstünde çok fazla ağırlık
taşıyan minibüslerle tehlikeli yolculuklar yapan bu işçiler ve
aileleri ciddi risk altında bulunmaktadır. Yapılacak daha fazla
yol denetimi ölümlü kazaların önlenebilmesi için gerekli ise de
yapısal bir soruna geçici bir çözüm sunacaktır. Çünkü ülkenin kanayan
yaralarından biri olan mevsimlik tarım işçiliği konusu
devletin doğrudan müdahale etmesi ve yapısal çözümler getirmesi
gereken bir alandır.
Anne, baba ve çocukların
birlikte çalıştığı tarlalara yakın bölgelerde,
sağlık, beslenme, barınma, eğitim imkânlarından yoksun
bir şekilde yaşamak zorunda kalan mevsimlik tarım işçileri;
her yıl çalışmaya gittikleri bölgede dışlama,
aşağılama, şiddet pratiklerine ve nefret söylemlerine maruz
kalmaktadır. Güvenlik tedbirlerinin alınmaması sebebiyle her
yıl yaşanan bu tip şiddet olaylarına rağmen devletin
bu konuya karşı sessiz kalması ise kabul edilemez bir noktaya
gelmiştir.
Hâlen yasal bir düzenlemeye
tabi olmayan işçileri mevsimlik işçiliğe zorlayan
koşulların ortadan kaldırılması kısa vadede
mümkün görünmediği için mevsimlik tarım işçileri için kapsamlı
bir yasal düzenleme yapılması ve insanlık onuruna uygun, güvenli
çalışma koşullarına sahip olabilmelerinin
sağlanması gerekmektedir.
Bu amaçla, mevsimlik
tarım işçilerinin, başta barınma, ulaşım,
sağlık konularında olmak üzere, sorunlarının tespit
edilmesi, gerekli yasal düzenlemelerin belirlenmesi, güvenlik hususunda gerekli
idari tedbirlerin belirlenmesi için Anayasa'nın 98'inci maddesi ve TBMM
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince bir
araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımla arz ederiz.
1) Veli
Ağbaba (Malatya)
2) Necati
Yılmaz (Ankara)
3) Murat Emir (Ankara)
4) Özcan Purçu (İzmir)
5) Niyazi Nefi
Kara (Antalya)
6) Hüseyin
Çamak (Mersin)
7) Mazlum Nurlu
(Manisa)
8) Kadim Durmaz
(Tokat)
9) Muhammet
Rıza Yalçınkaya (Bartın)
10) Yakup
Akkaya (İstanbul)
11) Orhan
Sarıbal (Bursa)
12)
Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
13) Namık
Havutça (Balıkesir)
14) Serkan
Topal (Hatay)
15) Haydar Akar
(Kocaeli)
16) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
17) Akif Ekici (Gaziantep)
18) Kazım
Arslan (Denizli)
19) Hüseyin
Yıldız (Aydın)
20) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
21) Gülay
Yedekci (İstanbul)
2.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt ve 20
milletvekilinin, kaçak göçmenler sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/337)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dünya tarihi
boyunca insanlar yaşadıkları yerlerdeki savaşlar,
işgaller, baskıcı yönetimler, açlık ya da yoksulluk gibi
nedenlerle göç etmek zorunda kalmışlardır. Son yıllarda
Suriye başta olmak üzere, Orta Doğu coğrafyasında meydana
gelen olaylar nedeniyle yaşanan mülteci sorunu, birçok ülkede ama
özellikle ülkemizde ibretle izlenmesi ve tedbir alınması gereken bir
hâl almıştır.
Çevre
denizlerimizde gerçekleşen göç olaylarında özellikle Suriye'deki
istikrarsızlık sebebiyle 2012 yılından itibaren her geçen
gün yükseliş olduğu görülmektedir. 2015 yılında 700 bini
Türkiye üzerinden olmak üzere, çoğunluğu Suriyeli yaklaşık
1,5 milyon mülteci Avrupa ülkelerine geçmiştir.
Göçmen
akınının geçiş ülkesi konumundaki ülkemizde hemen her gün
onlarca mülteci, deniz yoluyla kaçmaya çalışmakta,
başaramayanların birçoğu sahil güvenlik ekiplerince yakalanmakta
ya da cansız bedenleri İzmir, Balıkesir, Muğla ve Çanakkale
başta olmak üzere sahillerimize vurmaktadır. Muğla'nın
Bodrum ilçesinde ailesiyle birlikte çıktığı umut
yolculuğunda yaşamını yitiren Aylan Kurdi'nin kıyıya
vuran bedeniyle kamuoyunda büyük yankı uyandıran ve
farkındalık yaratan kaçak göçmen sorunu, üzerine eğilinmesi
gereken sosyal bir olgu hâline dönüşmüştür.
Sahil Güvenlik
ekipleri sadece 2015 yılında 2.280 operasyon
gerçekleştirmiş, bu operasyonlarda 86.462 kaçak göçmen
kurtarılmıştır. Yine aynı şekilde Sahil Güvenlik
Ege Deniz Bölge Komutanlığına yapılan ihbar
sayısı bir önceki yıla göre yüzde 58 artmış, Alo 158
hattına 2.600 ihbar gelmiştir.
Her ne kadar
konu hakkında kamuoyu bilinci oluşmuş, ihbar hattı etkin
olarak kullanılmaya başlanmış ve bir önceki yıla göre
kurtarılan kaçak göçmen sayısı yüzde 570 artmış olsa
da, hemen her gün basın-yayın organlarında benzer haberlerin yer
aldığı göz önünde bulundurulduğunda, meselenin farklı
boyutlarının da ele alınması gerektiği yadsınamaz
bir gerçektir. Bunlar arasında ivedilikle üzerine gidilmesi gereken konu,
mevcut sorun üzerinden yaratılan göçmen kaçakçılığı
pazarıdır. Göçmenlerin sırtından bugün pek çok kişi ve
gruplar, yüksek meblağlarda para kazanmakta, bu paralar ülkemizin suç
ekonomisinin en büyük kalemlerinden birini oluşturmaktadır.
Türkiye'nin
doğu ve güney bölgelerinden giriş yapan yabancılar, göçmen
kaçakçılığı yapan organize suç örgütlerinin
yardımı ve refakatiyle ağırlıklı olarak
İstanbul, İzmir, Mersin ve Hatay illerine geçmekte, sonrasında
Ege adalarına veya Kıbrıs'a kaçmak amacıyla yüksek
meblağlar karşılığında Ege ve Akdeniz sahillerine
götürülmektedir. Büyük bir rant elde eden göçmen kaçakçılarının
yanı sıra umut tacirleri de mültecilerin içinde bulunduğu
durumdan ekonomik yarar sağlamaktadır.
Bugün ülkemizin
kilit konumda olduğu kaçak göçmenler konusunda ülke içinde ve
uluslararası platformda her yönüyle alınabilecek tedbirlerin
belirlenmesi, büyük bir pazar oluşturan göçmen
kaçakçılığıyla etkin mücadele edebilmek için alınacak
önlemlerin tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1) Mustafa
Hüsnü Bozkurt (Konya)
2) Hüseyin
Çamak (Mersin)
3) Özcan
Purçu (İzmir)
4) Niyazi
Nefi Kara (Antalya)
5) Mazlum
Nurlu (Manisa)
6) Kadim
Durmaz (Tokat)
7) Muhammet
Rıza Yalçınkaya (Bartın)
8) Yakup
Akkaya (İstanbul)
9) Orhan
Sarıbal (Bursa)
10) Ömer
Fethi Gürer (Niğde)
11) Şerafettin
Turpcu (Zonguldak)
12) Seyit
Torun (Ordu)
13) Namık
Havutça (Balıkesir)
14)
Serkan Topal (Hatay)
15) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
16) Haydar Akar (Kocaeli)
17) Akif
Ekici (Gaziantep)
18) Kazım
Arslan (Denizli)
19) Hüseyin
Yıldız (Aydın)
20) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
21) Gülay
Yedekci (İstanbul)
3.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara ve 21
milletvekilinin, taşeron işçilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/338)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Taşeron
uygulaması sonucu kamu ve özel sektörde çalışan taşeron
işçilerin sorunlarının belirlenmesi, iş güvencelerinin ve
sosyal haklarının korunmasına yönelik tedbirlerin
alınması ve taşeron uygulamasının getirdiği
sorunların belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İç
Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
1) Niyazi
Nefi Kara (Antalya)
2) Hüseyin
Çamak (Mersin)
3) Özcan
Purçu (İzmir)
4) Mazlum
Nurlu (Manisa)
5) Kadim
Durmaz (Tokat)
6) Yakup Akkaya (İstanbul)
7) Orhan Sarıbal (Bursa)
8) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
9) Şerafettin
Turpcu (Zonguldak)
10) Ömer
Fethi Gürer (Niğde)
11) Seyit
Torun (Ordu)
12) Namık
Havutça (Balıkesir)
13) Serkan
Topal (Hatay)
14) Kazım
Arslan (Denizli)
15) Akif
Ekici (Gaziantep)
16) Muhammet
Rıza Yalçınkaya (Bartın)
17) Haydar
Akar (Kocaeli)
18) Hüseyin
Yıldız (Aydın)
19) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
20) Gülay
Yedekci (İstanbul)
21) Ali
Akyıldız (Sivas)
22) Sibel
Özdemir (İstanbul)
Gerekçe:
Taşeron
sistemi, işlerin veya hizmetlerin asıl işveren yerine
yapılması olarak nitelendirilir. Ülkemizin kanayan yarası olan
taşeron işçilik sistemi, her geçen gün toplumsal bir soruna
dönüşmektedir. Modern kölelik olarak adlandırabileceğimiz
taşeron sistemi, hem kamuda hem de özel sektörde yaygın bir
kullanım hâlini almıştır. Kamuda ve özel sektörde
yaygınlaşan taşeron uygulaması iş gücünün etkin
kullanılması başta olmak üzere, toplumsal, ekonomik birçok
sorunu bir arada getirmektedir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Faruk Çelik 2014 yılında
yaptığı açıklamada kamu ve özel sektörde çalışan
taşeron işçi sayısını toplam 1 milyon 482 bin 690
olarak açıklamaktadır. KAMU-SEN; kamuda çalışan
taşeron sayısını 661 bin, bu sayıya belediyeleri dâhil
ettiğimiz de sayının 1 milyon 150 bine, özel sektördeki
taşeron sayısını da eklediğimizde 2 buçuk milyonu
aşan bir taşeronlaşma olduğunu belirtmektedir. Yine
başka bir sendikanın verilerinde GENEL-İŞ sadece kamuda
çalışan taşeron sayısının 750 bin ila 1 milyon
kişi arasında olduğunu belirtmektedir. Çalışma ve
Sosyal Güvenlik eski Bakanı Faruk Çelik'in verdiği verilere tekrar
bakıldığında Temmuz 2014 tarihinde kamudaki taşeron
sayısı 755.081 kişi olarak belirtilmektedir.
Taşeron uygulaması
sonucu kamunun harcamalarının etkin kullanıldığı
iddiası ise gerçeklerden uzaktır. Taşeron sistemi kamunun asli
görevlerini farklı firmaların üzerine yıkması ve
taşeron firmaları zenginleştirmekten başka bir gayesi
olmayan bir uygulamadır. Taşeron firmalarda çalışan yüz binlerce
kişi mesleki becerilerine uygun bir alanda değil, sağlanan hizmet
alanında yapmaktadır. Bugün üniversite mezunu taşeron
işçiler temizlik işlerini yapmakta, mesleki eğitim
almış teknik becerisi yüksek kişiler, tabiri caiz ise,
inşaatlarda çalıştırılmaktadır. Ülkenin ihtiyaç
duyduğu üretimin artırılması ve insan gücünün üretimde
etkin ve verimli kullanılmasının önünde dahi bir engel
oluşturan taşeron sistemi onarılmaz sorunlara yol açmaya devam
etmektedir.
Yeni yapılacak bir
düzenlemeyle asıl iş ve yardımcı iş
tanımlamaları ile taşeron uygulamasında düzenlemeye gidecek
olan Hükûmet bu konuda şimdiden oluşan şüpheleri dikkate almak
zorundadır. Temizlik hizmeti veren taşeron işçiler bir
bakanlık için yardımcı iş statüsünde yer alırken ve
kadro hakkı almama durumu varken, belediyelerde çalışan temizlik
hizmeti veren taşeron işçiler de yardımcı iş
kapsamına alınacak ancak belediyelerin asli görevlerinden olan
temizlik hizmetini yapan taşeron işçi asıl iş
kapsamına alınmaması değişiklik yapılacak sistemi
en başından çıkmaza sokmaktadır.
Taşeron işçilerin
sadece kamuyla sınırlı kalmaması ve özel sektörde de bu
uygulamanın yaygınlaşması ölümcül sonuçları
beraberinde getirmektedir. Soma ve Ermenek gibi maden kazalarının
yaşandığı 2 vahim olayda görülen ihmaller toplumun
hafızasında yerini korumaktadır. Taşeron işçilerin
sendikalaşmasının önünün açılması bir lütuf değil
haktır ancak bu hakkı kullanan işçilere yapılan
baskılar ve işten çıkarmalar sonucu yasal bir hakkın
kullanımı dahi engellenmektedir.
Taşeron
uygulamasının kamuda en çok uygulandığı alanların
başında sağlık kurumları ve belediyeler gelmektedir.
Sağlık gibi toplumu doğrudan ilgilendiren ve insan
hayatının söz konusu olduğu bir alanda taşeron işçi
kullanılması ve taşeron işçilerin kadro talepleri de
diğer alanlardaki talepler gibi yerindedir. Sağlık sistemimizi
taşeronlaştıran Hükûmetin bu uygulamadan bir an önce vazgeçmesi
gerekmektedir. Taşeron uygulaması sonucu kamu ve özel sektörde
çalışan taşeron işçilerin sorunlarının
belirlenmesi; iş güvencelerinin, sosyal haklarının
korunmasına yönelik tedbirlerin alınması ve taşeron
uygulamasının getirdiği sorunların belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılması elzemdir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
İki gensoru önergesi
vardır.
Önergeler daha önce
bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi önergeleri
sırasıyla okutuyorum:
C) Gensoru Önergeleri
1.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel'in, sokağa çıkma yasakları nedeniyle
oluşan eğitim hakkı ihlallerini gideremediği, 15 Temmuz
darbe girişiminin ardından öğretmenlerin meslekten ihracı
ve açığa alınmasında hak ihlallerine sebebiyet
verdiği, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmen
alımıyla kadrolaşmaya ve eğitimde güvencesiz istihdama yol
açtığı ve proje okulu uygulamasıyla eğitimin
niteliğini değiştirmeyi amaçladığı
iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/12)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sokağa çıkma
yasakları nedeniyle ülkenin bir bölümünde eğitim hakkının
tamamen askıya alınması, 15 Temmuz darbe girişimi bahane
edilerek hukuki süreçler işletilmeden eğitimcilerin açığa
alınması, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmen
alımıyla kadrolaşmanın önünün açılması ve
öğretmenlik mesleğinin güvencesizleştirilmesi, Türkiye'nin en
köklü okullarının proje okulu adı altında dönüştürülmeye
çalışılması nedenleriyle Millî Eğitim Bakanı
Sayın İsmet Yılmaz hakkında Anayasanın 98'inci, TBMM
İçtüzüğünün 106'ncı maddeleri uyarınca gensoru
açılmasını arz ederiz.
Çağlar Demirel İdris
Baluken
HDP Grup Başkan Vekili HDP
Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Diyarbakır
Gerekçe:
AKP hükûmetleri on dört
yılda eğitimin temel sorunlarına çözüm üretmek yerine, siyasal
iktidarlarına hizmet edecek ve büyük oranda piyasalaşmış
bir eğitim sistemini hayata geçirme konusunda büyük bir yol
almış durumdadır. Bu anlamda AKP hükûmetleri tarafından
ideolojik, politik ve neoliberal müdahalelere en fazla maruz kalan
alanların başında eğitim iş kolu gelmektedir.
Özellikle 2015-2016
eğitim öğretim yılının başından bugüne kadar
sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı
yerlerde yürütülen politikalar sonucu yüz binlerce öğrenci, on binlerce eğitim
emekçisi açısından telafisi imkânsız hak kayıpları
yaşanmıştır. 300 binden fazla öğrencinin eğitime
erişim hakkı doğrudan ortadan kalkmıştır.
Eğitim öğretime, Anayasaya, AİHS ve BM Çocuk Hakları
Sözleşmesine ve ilgili ulusal mevzuata aykırı bir şekilde,
süresiz ve öngörülmez şekilde ara verilmiştir. 8inci ve 12nci
sınıfta olan on binlerce öğrencinin merkezî sınavlara girme
hakları ellerinden alınmıştır.
Sayın İsmet
Yılmaz Millî Eğitim Bakanlığı görevini
devraldığı günden bugüne kadar bu sorunu çözmek yerine çözümsüz
bırakarak sorunun daha da derinleşmesine neden olmuştur. 1
Eylülde yayınlanan 672 sayılı OHAL KHK'siyle darbe girişimi
ve paralel yapıyla ilişkisi somut bir şekilde ortaya konulmadan,
yargılama aşamasında değerlendirilecek olan somut delil tartışması
yapılmadan, adli ve idari soruşturma süreçleri
sağlıklı bir şekilde işletilmeden bir buçuk ay gibi
kısa bir sürede 28.163 öğretmen kamu görevinden ihraç edildi. Bu
ihraçlar yapılırken darbeyle hiçbir şekilde ilişkisi
olmayan çok sayıda muhalif ve demokrat eğitim emekçisi
kimliğinden, siyasal düşüncesinden, yaşam tarzından ve
sendikal faaliyetlerinden kaynaklı olarak görevden alındı. Bu
ihraçların hemen ardından, 8 Eylülde ise 11.301 öğretmen sadece
sendikal faaliyetleri nedeniyle açığa alındı. 1 milyondan
fazla öğrenci 2016-2017 eğitim öğretim yılına
öğretmensiz olarak başladı.
Açığa alınan
eğitim emekçilerinin bugüne kadar her zaman ve her platformda
yanlış eğitim politikaları karşısında
durmuş, bilimsel, laik, anadilinde, parasız ve çoğulcu
eğitimin savunucusu olan eğitimciler olduğu bilinmektedir.
Görevden almalarla AKP aynı zamanda kadrolaşma için iktidarına
muazzam bir zemin oluşturmuştur.
Hükûmetin mülakata
dayalı sözleşmeli öğretmenlik uygulamasında temel 2
amacı, kadrolaşmak ve eğitimde güvencesiz istihdamı
yaygınlaştırmaktır.
Türkiye tarihi boyunca,
mülakat, adam kayırma ve kadrolaşmayla özdeştir. Yakın
tarihimiz bu durumun sayısız örnekleriyle doludur. Sözleşmeli
öğretmen mülakatlarında liyakat değil, AKP iktidarına sadakat
ölçülmektedir. Bir yandan mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik
uygulamasıyla güvencesiz istihdamı eğitim alanına
yerleştiren ve yandaşlık hizmeti yapacak kişileri istihdam
etme arzusu taşıyan Hükûmet, bu niyetini sözleşmeli
öğretmenlik mülakatında açıkça gözler önüne sermiştir.
AKP Hükûmetinin, eğitim
sistemindeki son hezeyanlarından biri, proje okul anlayışı
olmuştur. Türkiye'nin en köklü okullarının proje okul adı
altında dönüştürülmeye çalışılması ve AKP'nin
genel iktisadi, siyasal ideolojisine koşulmaya
çalışılması çok sayıda haklı protestoya neden
olmaktadır.
Eğitimle hiçbir
alakası olmayan siyasi saiklerle sorulan sorular
karşısında, Sayın İsmet Yılmaz
"Mülakatın sağlığına ve doğruluğuna
halel getirmez. Cevap versin, ne var ki? şeklindeki
açıklamalarıyla bu durumu açıkça
meşrulaştırmıştır.
15 Temmuz sonrası,
eğitim alanında yaşanan gelişmeler
karşısında Meclis gerekli sorumluluğu
almadığı takdirde, yakın bir zamanda AKPli olmayan tüm
eğitim emekçileri tasfiye edilecek ve AKP eğitimde kamusal,
parasız, bilimsel, laik, demokratik değerleri tamamen ortadan
kaldırarak bu alanda amaçladığı ideolojik dönüşümün
son aşamasını hayata geçirecektir.
2.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin, 15 Temmuz darbe girişimin ardından
gerçekleştirilen uygulamalar sebebiyle yaşandığı ileri
sürülen hak ihlallerini önleyemediği iddiasıyla Adalet Bakanı
Bekir Bozdağ hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/13)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkede, mevcut yasalar ve
Anayasanın hiçe sayılması, hukuksuzluklar,
haksızlıklar, adaletin yokluğu, işkence ve kötü muamele
başta olmak üzere, evrensel hakların ihlal edilmesinden ötürü Adalet
Bakanı Sayın Bekir BOZDAĞ hakkında Anayasanın 98'inci
ve 99'uncu, TBMM İçtüzüğü'nün 106'ncı maddeleri uyarınca
gensoru açılmasını arz ederiz.
Çağlar Demirel İdris
Baluken
HDP Grup Başkan Vekili HDP
Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Diyarbakır
Gerekçe:
15 Temmuz 2016da, Türkiye'de
toplum, siyaset kurumu ve sivil toplum bir darbe girişimiyle
karşı karşıya kalmıştır. Bu darbe
girişiminin başarısız kılınması, halkın
diktaya karşı demokrasiye sahip çıkması, 15 Temmuz sonrası
için Türkiye'de demokratik siyasetin güçlenmesi için büyük bir beklenti
yaratmıştır. Demokratik Cumhuriyetin inşası için
siyasal ve toplumsal zemin oluşmuş ve toplumsal talep had safhaya
ulaşmışken, Erdoğan ve AKP Hükûmeti bu zemini kendi gücünü
tahkim etmek için fırsata dönüştürmek amacıyla hareket
etmiştir.
20 Temmuz 2016 tarihinde
MGK'nın tavsiyesi ve Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye'de OHAL ilan
edilmiştir. OHAL ilanı öncesi başlanan ve OHAL ilanıyla
hız kazanan Hükûmet uygulamaları, AKP Hükûmetine muhalif olan tüm
kesimleri kapsayacak şekilde istibdat rejimine dönüşmüştür. OHAL
ilanı sonrasında yaşananlara baktığımızda
OHAL ilanına yetki veren OHAL Yasası ve hatta Anayasa dahi ihlal
edilmektedir. Açıktır ki mevcut hukuksuzluklarla 1982 darbe
Anayasasının bile gerisine düşülmüştür.
Türkiye'de 15 Temmuz darbe
girişimi ve olası bir darbe ihtimali ile mücadele adı
altında devreye konan uygulamalar neticesinde hemen hemen hepsi
Anayasayla güvence altına alınan haklar ihlal edilmektedir.
Gözaltına alınanlar ve/veya tutuklananlar çeşitli
işkencelerden geçirilmektedir. Basına yansıyan görüntülere de yansıdığı
üzere çok sayıda kişi işkenceye maruz kalmış ve
bazılarının işkence sonucu ameliyat geçirdikleri dahi
kayıtlı iddialar arasında yerini almıştır. İnsan
hakları ihlali olan bu işkence ve kötü muamele iddiaları ile
ilgili bağımsız heyetlerin gözlem yapması söz konusu
olmamış ve Adalet Bakanı bu konuda kamuoyunu tatmin edici
açıklamalar yapmamıştır.
Son üç ay içerisinde
aralarında Anayasa Mahkemesi, HSYK, Yargıtay ve Danıştay
üyelerinin de olduğu 3.456 hâkim ve savcı görevden
uzaklaştırılmış olup 632 yargı mensubu da
tutuklanmıştır. Ayrıca paralel yapıyla ilgisi
bulunmayan binlerce kamu görevlisi de görevlerinden
uzaklaştırılmıştır. Tüm bu uzaklaştırma
süreçlerinde kamu görevlilerinin savunması alınmamış ve
evrensel bir hak olan savunma hakkı ihlal edilmiştir. Modern suç
tanımı ve ceza hukuku devreye girdiğinden beri vazgeçilmez ilke
olarak literatürde yerini alan suçun şahsiliği ilkesi de bu süreçte
ihlal edilmiştir. Kişiler ilgileri olmamasına rağmen
yakınları hakkındaki adli takibat nedeniyle çeşitli
yasadışı yaptırımlara maruz
bırakılmıştır. Bu hukuksuzlukların yanı
sıra can ve mal güvenliği, seyahat özgürlüğü, masumiyet karinesi
gibi evrensel haklar da yok sayılmaktadır. Bunların yanı
sıra partimiz üzerindeki baskılar da darbe girişimi öncesinde
olduğu gibi devam etmektedir. Hepsinin sıralanmasının
mümkün olmadığı bu baskılar ve hukuksuzluklara bir örnek
vermek gerekirse, milletvekillerimiz hâlâ cezaevlerine ziyaret
gerçekleştirememektedir.
Sıralanan tüm
hukuksuzlukların ilk elden sorumlusu olan Adalet Bakanı bu
hukuksuzlukları giderme görevini yerine getirmediği gibi Türkiye ile
ilgili fiilî rejimler yaratmak ve anayasasızlık dayatmakla da
meşgul olmuştur. Bizatihi kendi ağzından
yaptığı açıklamada Fiilî başkanlık durumu yok
mu? İstediğiniz kadar Yok. deyin, var. İfadelerini kullanarak
aleni şekilde anayasal ve yasal suç işlemiştir. İronik olan
ise Anayasa'yı yok sayan Adalet Bakanı esasında kendi
makamının meşru olmadığını da bir
şekilde bilmeden de olsa ifade etmiştir.
Ülkede mevcut yasaların
ve Anayasanın hiçe sayılması, hukuksuzluklar,
haksızlıklar, adaletin yokluğu, işkence ve kötü muamele
başta olmak üzere evrensel hakların ihlal edilmesi, kapsamlı tüm
bu mevcut tablo göstermektedir ki Adalet Bakanı halktan
aldığı görevi layıkıyla yerine getirememektedir. Bu
vesileyle sorumluluklarını yerine getiremeyen Adalet Bakanı
hakkında gensoru açılmasının ve Anayasa ile İç Tüzük
hükümleri gereğince görevinden alınmasının gerekli
olduğunu düşünüyoruz.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergelerin görüşme
günleri Danışma Kurulunca daha sonra belirlenerek
oylarınıza sunulacaktır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, bir konuda söz talebim var.
BAŞKAN Sayın
Muş da sisteme girmiş.
Sayın Muş, buyurun.
Öncelikle size verelim, siz
daha önce girmiştiniz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Şırnakta çadırlarda yaşayan vatandaşlara Valilik
tarafından barınma alanlarına geçmeleri konusunda yardımda
bulunulduğuna ve bazı yerleşim yerlerinde
vatandaşların güvenliği açısından sokağa
çıkma yasaklarının devam ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, bugün Şırnakta oradaki
terör saldırılarından dolayı çadırlarda bulunan
vatandaşlarımız vardı. Kış
şartlarının yaklaşmasından dolayı Valilik
onların kışı geçirebilecekleri bazı barınma
alanlarına geçmeleriyle alakalı bir yardımda bulunmuş ve bu
organize edilerek oradaki vatandaşlar kışı geçirecekleri
daha iyi alanlar bulmak suretiyle o çadırlardan ayrıldılar.
Onlar ayrıldıktan sonra da Valilik tarafından bu çadırlar,
orası temizlendi. Yani burada şöyle bir durum asla söz konusu
değildir
Valilik buraya geldi, zorla insanları oradan
çıkarttı. Ondan sonra onların bu çadırlarını
yıktı, kaldırdı. gibi bir konu geçtiği için söz alma
ihtiyacı hissettim. Olayın aslı, az önce zikrettiğim gibi,
burada vatandaşların kış şartlarından dolayı
daha korunaklı alanlara, evlere geçmesi noktasında Valilik
yardım talebinde bulunuyor. Bugün bu yardımlar gerçekleşiyor ve
vatandaşlar kendilerine kalabilecekleri evler buluyorlar. Kendi istekleriyle
oraya geçiyorlar, geçtikten sonra da orası temizleniyor. Olayın
aslı budur.
Bir diğer konu, bölgede
sokağa çıkma yasağı olan yerlerden farklı şekilde
ifade ediliyor. Neden burada hâlâ sokağa çıkma yasakları var?
Buradaki teröristler temizlendi fakat şöyle bir durum var: Orada
burasının yeniden dönüşümüyle alakalı bir çalışma
yürütülüyor ve bu hendekleri, bu çukurları kazan teröristler gidiyorken
burada tuzaklamalar yapmışlar, el yapımı
patlayıcılar var. Bir taraftan bu patlayıcılar, tuzaklar
temizleniyor, diğer taraftan da şehrin ve evlerin yeniden imarı
için ilgili birimler çalışma yürütüyorlar, vatandaşların
güvenliği açısından bu bölgelerde, bu el yapımı
patlayıcılar ve tuzaklanan bombalardan korunmak maksadıyla bu
sokağa çıkma yasakları devam ediyor.
Genel Kurula bu bilgiyi de
vermek istedim. Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Teşekkürler.
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Muş, benim, Şırnaktaki
halkımızın yaşadığı çadırlara yönelik
yapılan Valilik muamelesi ve o çadırların halkın
başına yıkılmasıyla ilgili vermiş olduğum
bilgileri yanıltıcı bilgiler olarak değerlendirdi ve
kamuoyuna ve Genel Kurula farklı bir açıklama yaptı.
Dolayısıyla, doğrudan beni zan altında
bırakmış oldu; beni, Genel Kurulu ve Türkiye kamuoyunu
yanıltmak gibi bir pozisyona soktu. Bu açık bir sataşmadır,
o nedenle sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Baluken, Sayın Özelin bir söz talebi var. istiyorsanız önce onu
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok,
benimki farklı bir konu, bağlamından kopmasın.
BAŞKAN Peki.
Sayın Baluken, buyurun.
Size iki dakika söz
veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklaması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
doğrusu Sayın Grup Başkan Vekilini dinlerken hayretler
içerisinde kaldım. Yani bu kadar insani özden uzaklaşmaya gerek yok,
bu kadar yanıltıcı bilgiyle Türkiye kamuoyunu
yanıltmanıza gerek yok. Valilik neyin yardımını
yapmış? Valilik, dünden beri sayısız yetkililerinizle
görüşmelerimize rağmen Şırnak halkının
yaşadığı çadırları Şırnak
halkının başına yıkmış. Daha önce o evleri
yıkanlar, Şırnak halkını çadıra mahkûm edenler,
şimdi o çadırlarda yaşayan halka tek bir alternatif sunmadan,
tek bir yer göstermeden Şırnak halkını zorla
çadırlardan çıkarıyorlar. Şırnak halkını
Şırnaktan uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
Nereyi göstermiş Valilik? Bir yaşam alanı oluşturmuş
mu? Bir mahalle, bir barınak, bir ev oluşturmuş mu? Ne
yapmış yani nasıl bir yardım götürmüş
Şırnaka? 223 gündür bir kentte sokağa çıkma yasağı
olur mu? Ta 3 hazirandan itibaren operasyonların bittiği söyleniyor,
sizin resmî açıklamalarınız bunu söylüyor. Mart ayında
operasyonlar başlamış, 3 haziranda operasyonlar bitmiş,
operasyonlar bittikten sonra da Şırnak halkının
yaşamış olduğu mahallelerin tümü yıkılmış.
Şimdi, kamuoyunu bu
kadar nasıl yanıltabilirsiniz? Geçen hafta burada 3 siyasi partinin
grup başkan vekili konuşmalar yaptılar, sizin temsilcileriniz
not aldı, İlgili bakanlarla görüşüp Şırnak
halkına alternatif yaratacağız. dediler. Ortada ne var? Hiçbir
şey yok. Valilik yardım yapmış. Bu kadar olur mu yani?
Valilik, zorla, çadırda yaşayan halkı gazlı, coplu
müdahalelerle o çadırların içerisinden atmaya
çalışıyor. Şırnakı
insansızlaştırmak için bu kadar insanlıktan çıkmaya
gerek yok çünkü Şırnak insansızlaşmayacak. Orayı
insansızlaştırmaya çalışanlara
insanlığı öğretecek, bunu bilin. Şırnak
halkını biz bu kış boyunca da mağdur etmeyeceğiz.
Hangi engellemeleri getirirseniz getirin, Şırnak halkının
başını koyacağı bir çatı alternatifini mutlaka
yaratacağız ama tarih önünde, siz, yapmış olduğunuz bu
açıklamalarla nasıl bir insani özden
uzaklaştığınızı ortaya koyuyorsunuz.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Baluken.
Sayın Muş...
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, burada hem insani özden
uzaklaştığımızı kastediyor Sayın Baluken hem
de bizim yanıltıcı bilgi verdiğimizi ifade ediyor. Bu,
açıkça grubumuza bir sataşmadır. Bu açıdan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika da size söz
veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Şırnak ve bölgedeki vatandaşlarımızın bu durumla
karşı karşıya kalmasının en büyük sorumlusu terör
örgütünün ta kendisidir. Burada çukurlar kazmak suretiyle kendine kanton kurmak
hayaliyle ortaya çıkanlar... Buraya müdahale eden güvenlik güçlerimiz,
oraya konan el yapımı patlayıcılardan
halkımızın korunması ve operasyonlar neticesinde bugün
yeniden buraların imarı söz konusudur. Geçici olarak bu insanlar
farklı noktalara -bu vatandaşlarımız- geçmiştir.
Valiliğin yaptığı nakdî bir yardımdır ve
kendileri başka evlere geçmiştir.
İkincisi: Burada
eğer algı oluşturmak gibi bir ifade kullanılıyorsa
en son bu ifadeyi kullanacak olan sizsiniz. Hatırlar
mısınız, bundan çok kısa bir zaman önce, Sayın Baluken
her söz alışında Hurşit Külter nerede? diye soruyordu.
Meclis tutanaklarında var, her konuşmasında Hurşit Külter
nerede? Devlet onu kaçırdı, gözaltına aldı, kayboldu;
1990lara döndü, insanları öldürüyorlar. diye burada Meclis
kayıtlarına giren ifadelerde bulundu. Ama, olayın aslı
neydi, nereden çıktı? Dağdan çıktı daha sonra. O
açıdan, burada Farklı algı oluşturuyorlar. diye grubumuza
ithamda bulunmaya çalışıyor iken, aslında kendilerinin çok
daha farklı algılar oluşturmak suretiyle terör örgütüne tek bir
laf etmeye cesaret bulamadıkları için, onların
vatandaşlarımızın bu duruma düşmesinin asıl
sebebi olduklarını ifade edemedikleri için farklı söylemlerle
Şırnakın insansızlaştırılmaya
çalışıldığından dem vurmaya
başlıyorlar.
Değerli milletvekilleri,
Şırnak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir ilidir. Orada terör
örgütünün saldırılarından dolayı
vatandaşlarımızın karşı karşıya
kaldığı durumun giderilmesi için de devletimizin tüm
imkânları seferber edilmiştir, en kısa zamanda da
kalıcı konutlar yapılıp vatandaşlarımız
buraya tekrar yerleştirilecektir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Muş bir kez daha hem algı operasyonu
yaptığımızı hem de Hurşit Külterle ilgili
yanlış bilgi verdiğimizi söyledi.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
3.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bakın, bütün yanlışlarınızı
bu hendekler meselesi üzerinden kılıflandırmaya
çalışıyorsunuz. Ya, şu anda mevcut sorunu
tartışın bizimle. Şu anda Şırnaktaki çadırların
önünde hendek mi var, çukur mu var, barikat mı var? Niye
çadırları yıkıyorsunuz? diye soruyoruz, çıkıp
işte, bilmem, hendekler oldu da
Ya, sizin hem içeride hem
dışarıda Kürt karşıtlığına, Kürt
düşmanlığına dayanan bir politikanız var.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Bizim PKK düşmanlığımız var, PKK
karşıtlığımız var.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Siz, Suriyede de, Irakta da, nerede Kürtlere dair bir şey
varsa oraya saldırıyorsunuz. Rojavada hendek mi var? Bununla ilgili
kamuoyunda bir algı oluşmuştur zaten. İlk dönem yaratmak
istediğiniz algı üzerinden kafa
karışıklığı yaptınız ama şu anda
tablo net.
Valilik Şırnak
halkına, çadırda yaşayan o 5 bin insana nasıl bir seçenek
sunmuş, ne yapmış? Bir mahalleyi mi tahsis etmiş, evler mi
tutmuş, orayı mı göstermiş? Bu
eşyalarınızı alıp şu eve gidin mi demiş?
diye soruyoruz. Nakdi yardım
Nakdi yardım dediğin şey ne
senin ya? Evini yıktığın insana nakdî yardım
dediğin şey ne? İnsanların onuruyla, haysiyetiyle,
yaşam alanıyla oynadıktan sonra siz nakdî yardım derken
neyi kastediyorsunuz?
Her şeyi
para gören bir anlayışa sahipsiniz. Sanıyorsunuz ki
insanların evlerini başına yıkacağız, sonra
nakdî yardım deyip işin içinden sıyrılacağız.
Böyle bir şey kabul edilebilir mi?
Hurşit
Külterle ilgili ben cevap verdim. Hurşit Külterin
açıklamasını okursanız
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Dağda, dağda.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) ...Hurşit Külter on üç gün boyunca birtakım
paramiliter çeteler tarafından resmiyete geçmeyecek şekilde
gözaltında tutulmuş, ağır işkencelere maruz
kalmış. Burada yürütülen çabalar sonucunda infaz edilmekten
kurtulmuş ve aylar süren bir yolculuktan sonra da
yaşadığı yerde, ulaştığı yerde
açıklama yapmış.
ERKAN
KANDEMİR (İstanbul) Aklımızla dalga geçmeyin ya!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Keşke biz 141 Hurşit Külteri de Cizrede
kurtarabilseydik. Eğer Hurşit Külter o çeteler tarafından infaz
edilmemişse, katledilmemişse burada yürütülen o kampanyalar
sayesindedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Hurşit Külterin gözaltına alınmasıyla
ilgili en küçük bir tereddüt yoktur.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) O teröristi dağa kim götürdü?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Muş
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Burada tekrar kürsüden söz alıp cevap verme
ihtiyacı hissetmiyorum fakat şunun kayıtlara girmesini
önemsiyorum: Biz parti olarak da, parti politikaları anlamında da
hiçbir zaman Kürt karşıtlığı gibi bir politika
Türkiyede yapmadık, yapmayız da. Kürtler de, Türkler de Türkiye
Cumhuriyetinin eşit vatandaşlarıdır.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Kürt düşmanlığı
yapıyorsunuz, doğru. Suriyede ne yapıyorsunuz?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bizim PKK düşmanlığımız var, bizim
PKK karşıtlığımız var. Hiç şüpheniz
olmasın PKKnın kökünü kazıyacağız.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Suriyede yaptığınız
ne, Suriyede?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) PKK her nereye kaçarsa kaçsın, eğer Sincarda
oluşum kurmaya çalışıyorsa onun da tepesine bineceğiz.
Suriyenin kuzeyinde, Türkiyenin güneyinde bir yapı oluşturmaya
çalışıyorsa oraya da müdahale edeceğiz.
Kürtler,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin eşit yurttaşları ve
vatandaşlarıdır, hiçbir ayrım olması söz konusu
değildir ama terörle olan mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir.
Bu noktada da,
ben Hurşit Külter noktasındaki kanaatimi tekrar ifade etmek
istiyorum: Bakın, aylarca televizyonlarda, basın
toplantılarında bu konu ifade edildi.
Nereden
çıktı? (AK PARTİ sıralarından Dağdan. sesleri)
Dağdan çıktı. Dağdan çıktı değerli
arkadaşlar, adam dağdan çıkıyor.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Katledilmedi diye üzülüyorsunuz belli.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) O açıdan, eğer algı oluşturuluyorsa,
farklı bir ima oluşturulmaya çalışılıyorsa bunu
yapanların kim olduğunu Genel Kurul ve Türkiye kamuoyu takdir
edecektir diyorum.
BAŞKAN
Peki, teşekkürler.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Kaçıp kurtulduğu için çok
üzülüyorsunuz.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, benim de tutanaklara
geçmesi açısından bazı hususları ifade etmem gerekiyor.
Bir kere,
tartıştığımız husus, Şırnak
halkının dünden beri çadırda uğramış olduğu
bir yıkım zihniyetiyle ilgili AKPnin sorumluluğudur. Grup
başkan vekili çok bilinçli bir şekilde olayı farklı bir
yerden ele alarak
HİKMET
AYAR (Rize) Dağa nasıl gitti, dağa?
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır)
bu konudaki AKP Hükûmetinin
Şırnakı insansızlaştırma projesinin
sorumluluğundan kaçmadır. Bunu ifade edeyim.
Diğer
taraftan, Kürt karşıtlığı, Kürt
düşmanlığı politikası, kaba mezhepçi politika, El
Nusra, IŞİD, ÖSO, Ahrar el-Şam çetelerine dayanan dostluk
politikası zaten bütün dünya tarafından biliniyor. El Nusradan rica,
minnet etmeyi göze alan dünya liderleri eğer bugün Cumhurbaşkanı
Erdoğanı arıyorlarsa bizim burada fazla söz söylememize gerek
yok, taşlar zaten yerine oturmuştur. Ancak, özellikle sayın grup
başkan vekilinin Hurşit Külterle ilgili söylemiş olduğu
sözleri ve bu sözlerden dolayı taşıdığı zihniyeti
kınamak istiyorum. Biz, Hurşit Külterin infazdan kurtulmasına,
sağ olarak bir açıklama yapmasına sevindiğimizi, bundan
onur duyduğumuzu ifade etmek istedik.
FATMA
BENLİ (İstanbul) Üç ay boyunca neredeymiş?
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Bizim amacımız oydu zaten. İnfaz
edilmesin. diye oluşturulan kamuoyu, bu konuda sorumluluk gösteren bütün
çevrelerin göstermiş olduğu duyarlılık sayesinde
Hurşit Külter paramiliter çeteler tarafından infaz edilmekten
kurtulmuştur. Gözaltına alınma süreci, işkence görme
süreci, orada yaşadıklarıyla ilgili en küçük bir tereddüdümüz
yoktur. Demin de ifade ettim, keşke 141 Hurşit Külteri de öyle bir
kampanya yürütüp Cizreden sağ salim çıkarabilmiş olsaydık.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Baluken.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu gol çıkmaz kaleden. Bu top kaleye girdi
Sayın Baluken, çıkmaz artık.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Ya, utanın utanın, Hurşit Külterin
sağ kurtulmasından rahatsızsınız ya.
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, kâtip
üyelerin Genel Kurulun bilgisine sunulacak her türlü evrakı
yazıldığı şekliyle okumakla yükümlü olduklarına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ondan Rahatsızız. demiyorum, dağa
çıktı adam.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu top kaleden çıkmaz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Kerküktedir, Kerkükte; dağda değildir,
Kerküktedir.
BAŞKAN Sayın
Baluken, Sayın Özele söz verdim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sizin uygulamalarınıza karşı artık
nereye gider bilmeyiz tabii. Bu zihniyete karşı nereye gider bilmeyiz
tabii.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Bu, gol oldu, tehlike geçti!
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Golün kimin kalesine girdiği belli!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Şimdi, Başkanlık Divanını ve kürsüyü eleştirmek
sıkça yaptığımız bir şey değil, doğru
da değil; hele hele bir kadın kâtip üyeyi, bir hemşehrimizi
eleştirme anlamında algılanmasın ama bir genel
yaklaşım ve bir rahatsızlığı dile getirmek
durumundayız. Kürsüde görev yapan kâtip üye arkadaşlarımız
Genel Kurulun bilgisine sunulacak her türlü evrakı yazdığı
şekliyle okumakla yükümlüler. Bunun değiştirilmesi, tahrif
edilmesi, kendi siyasi anlayışımıza veya partimizin
tutumuna göre değiştirmek, o kürsüde böyle bir
davranışı benimsemek işi işin içinden çıkılmaz
hâle getirir. Somutlaştırırsak, muhalefet partilerinin
verdiği gensoru önergeleri ya da araştırma komisyonu
kurulması önergelerinde Adalet ve Kalkınma Partisinin isminin
kısaltılmışı olarak, önergeyi veren milletvekillerinin
tercihiyle AKP ifadesi yer alıyor. Bunu, kürsüdeki kâtip üye AKPyi
görüp AK PARTİ diye okuduğunda ve altında da muhalefet
partisinin milletvekillerinin isimlerini okuduğunda önergenin aslına
uygun okunmadığı görülüyor. Bunu Adalet ve Kalkınma
Partisine AK PARTİ mi densin, AKP mi densin
tartışmasını yürütmek için söylemiyorum. Kürsüde görevli
olan kâtip üye Cumhuriyet Halk Partiliyse, Adalet ve Kalkınma Partisi AK
PARTİ yazarak bir önerge verdiyse, bizim arkadaşımız onu
AKPye çevirirse onun da yanlış olduğunu söylüyorum. Bu yüzden,
lütfen -siz oturumu yöneten Başkan olarak- kâtip üye
arkadaşlarımızı uyaralım, nasıl
yazıldıysa öyle, onun siyasi sorumluluğu önergeyi verenlere
aittir. Bu konuyu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özür
dilerim
BAŞKAN Lütfen
tamamlayınız Sayın Özel.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, siyasi bir tartışma yapmıyorum,
teknik bir şey söylüyorum. Aksi durum, bu sefer Adalet ve Kalkınma
Partili arkadaşlarımız AK PARTİ diyerek verdikleri önergelerini
CHP milletvekili olan, oradaki görevli arkadaşımız AKP, AKP,
AKP
diye okuyup altında da isimlerini okursa, ne düşünürlerse ve
nasıl rahatsız olurlarsa veya nasıl bir hata
yapılmış olursa aynı hatadan bahsediyorum. Bunun, Tutanak
Hizmetleri tarafından önergenin verildiği şekliyle tutanağa
aktarıldığını öğreniyoruz. Bu doğrudur yani
yapılması gereken budur ama televizyonlarından izleyenler var.
Bu tip bir değişikliğin yetki dâhilinde
olmadığını düşünüyorum. Sayın kâtip üye
arkadaşımızın da eleştirimin şahsına
olduğunu düşünmemesini isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederiz Sayın Özel.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, bu konuda İç Tüzük 60a göre
benim de söz talebim var.
BAŞKAN Tamam
Sayın Baluken.
Bu konudaki
eleştirilerinizi ve önerilerinizi Başkanlık Divanı olarak dikkate
alacağımızı özellikle belirtmek isterim. Bunun
değerlendirmesini daha sonra arkadaşlarımızla birlikte
yapacağız.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkanım, benim de söz talebim
vardı.
BAŞKAN Sayın
Muş, size de vereceğim.
Sayın Baluken, buyurun.
22.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, kâtip üyelerin metinleri değiştirerek değil
yazıldığı şekilde okumaları gerektiğine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bu konuda ben de sisteme girmiştim ama Sayın
Muşun grubumuza yaptığı sataşmalardan dolayı
gecikmeli olarak görüşlerimi ifade edeceğim.
Bizim vermiş
olduğumuz gensoruda kullanmış olduğumuz ifadeler, oraya
yazmış olduğumuz tanımlar nettir. Biz, gensorumuzda AKP
olarak orada mevcut iktidar partisini tanımlamışız ve o
şekilde yazmışız. Şimdi, kâtip üyenin HDPye ait iki
gensoruyu okurken HDP milletvekillerinin yazdığı, HDP Grubunun
ifade ettiği bir tanımlamayı değiştirerek kendi
doğrusuna göre okumasını etik bulmuyoruz, kabul etmiyoruz. Böyle
bir şey olamaz. Oraya ne yazmışsak, grup olarak,
gensorularımız Meclis Başkanlığının ilgili
denetim mekanizmalarından geçerek Genel Kurula geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayınız.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Dolayısıyla, kâtip üyelerin yapması gereken
şey, o metni -tahrifat demeyeceğim ama- değiştirerek Genel
Kurula okuma, kamuoyuna aktarma değil, orada ne yazılmışsa
aynı şekilde onu ifade etmedir. Gensorumuzda biz AKP olarak
yazmıştık, tutanaklara da öyle geçmesi gerekiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Baluken.
Sayın Muş,
buyurunuz.
23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
partilerin isimlerinin tescil edilen şekliyle ifade edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, partilerin isimleri partiler
kurulduğu zaman tescil edilir. Adalet ve Kalkınma Partisinin
kısa ismi AK PARTİ olarak tescil edilmiştir. Efendim, biz
böyle tanımlıyoruz. Siz kafanıza göre bir tanımlama
yapamazsınız. Siyasi partiler cumhuriyet
başsavcılığına nasıl kaydedilmişse, tescil
edilmişse o şekilde ifade edilir. AKP diye bir parti var mı,
sorun bakalım.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Var, var.
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Var, sizsiniz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Var mı kayıtlı bir parti? Yok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
E, şimdi ben size armut
partisi desem olacak mı? Ben şimdi size armut partisi desem olur mu?
Olmaz. Sizin kısa isminiz HDP, Halkların Demokratik Partisi.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Biz size ampul partisi desek olur mu şimdi? Biz de
ampul partisi demiyoruz zaten.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Şimdi, o açıdan kafanıza göre tanımlama
yapamazsınız.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yolsuzluk partisi, hırsızlık partisi
demiyoruz, AKP diyoruz; kısaltılmışı AKPdir.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Diyemezsiniz zaten, haddin değil senin.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) O açıdan, kafasına göre kimse tanımlama
yapamaz, istediği gibi başka bir partiye isim koyamaz. Partilerin
isimleri nasıl tescil edilmişse o şekilde ifade edilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Güzel dedi ama, armut partisi!
BAŞKAN Açıyorum
Sayın Muş, tamamlayın lütfen.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Olmayan bir isim üzerinden bir parti tanımlaması
yapılamaz. Partilerin isimleri neyse -uzun isimleri ve kısa isimleri-
o isimler kullanılır. Bu açıdan, partimizin ismi Adalet ve
Kalkınma Partisidir, kısa ismi de AK PARTİ olarak tescil
edilmiştir, kaydedilmiştir. AKP diye de bir parti yoktur.
İsteyenler bu anlamda yazılı olarak müracaat ederler cumhuriyet
başsavcılığına, olup olmadığını
oradan teyit ederler diyorum. Genel Kurula bu bilgiyi de sunmak istedim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Muş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Özel, Kâtip Üye Sayın Kırcının söz talebi var.
İsterseniz kendisine söz verelim, bir de onu dinleyelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii
ki.
BAŞKAN - Buyurunuz
Sayın Kırcı.
24.- Kâtip Üye Balıkesir Milletvekili Sema
Kırcının, Adalet ve Kalkınma Partisinin
kısaltılmış adının AK PARTİ olduğuna ve
bu şekilde okumanın doğru olduğuna ilişkin
açıklaması
KÂTİP ÜYE SEMA KIRCI
(Balıkesir) Öncelikle, ben teşekkür ediyorum,
okuduklarımızın dikkatle dinlendiğini görmek bizi mutlu
ediyor gerçekten. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Çünkü, zaman zaman -diğer kâtip üye arkadaşlarım da tanık
olacaklardır- biz okurken salonda hep uğultu oluyor, biz de diyoruz
ki Bu kadar emek veriyoruz ama bizi kimse dinlemiyor. Ben bunun için
teşekkür ediyorum.
Onun yanı sıra,
tabii, biz kâtip üyelerin burada okuduğu metinleri sizin görme
şansınız yok. Zaman zaman bizim önümüze gelen metinlerde çok
ciddi tashihler oluyor ve biz bunları okurken düzelterek okumak zorunda
kalıyoruz. Bazılarını eğer biz düzeltmezsek gerçekten
rencide edici ifadeler, yanlış cümleler, hatta olumlu,
olumsuzluğa varan anlam kaymaları da yaşanabiliyor. Tabii, Siz
bunları görmüyorsunuz ama biz burada bunları bazen
arkadaşlarımızın düzeltmesiyle bazen de kendimiz okurken
fark ederek düzeltiyoruz.
Ben de bu konuda şunu
söylemek istiyorum ki önümüze gelen metinde eğer bir yanlış
varsa o da bu metinlerin redaktesini yapmış olan
arkadaşlarımızın yapmış olduğu
yanlıştır. Çünkü, gerçekten, AKP diye bir parti yok, Adalet ve
Kalkınma Partisinin kısaltılmışı, kısa
yazılışı AK PARTİdir ve biz aslında burada bunu
böyle okuyarak bence bu işi eksik yapanların eksiğini
kapatmış oluyoruz.
Ben teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sizin öyle bir yetkiniz yok.
Sayın Başkan
BAŞKAN Peki,
teşekkürler.
Size söz vereceğim ama
biraz sonra ara vereceğim, isterseniz bu tartışmayı arada
arka tarafta da bir değerlendirelim diye öneririm.
Sayın Özel, buyurun.
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kâtip Üye
Balıkesir Milletvekili Sema Kırcının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, şimdi, kâtip üyeyi biraz önce
eleştirmemiştim -sadece tutum açısından- ama şimdi
eleştirilmeye muhtaç şeyler söyledi ama yine de aramızdaki
hemşehrilik hukukundan değil ama kürsüyü doğrudan muhatap
almayı doğru bulmadığım için, Sayın Mehmet
Muşun da benzer paralelde sözleri var
Arkadaşlar, bir
şeyi yanlış anlamayalım. Ben Adalet ve Kalkınma
Partisine AK PARTİ mi, AKP mi densin? tartışması
yapmıyorum. Ben yazılan metnin olduğu gibi okunma
sorumluluğunu hatırlatıyorum. Aksi takdirde, oradaki CHPli
kâtip üyeyi çıkartırım, grubunuzun vermiş olduğu tüm
önerilerde siz haklı olarak AK PARTİ yazarsınız, bizim
kâtip üye AKP okur
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Okuyamaz.
NİHAT ÖZTÜRK
(Muğla) Okuyamaz ya! Nasıl okur? Öyle şey olur mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
sizin
seçmeniniz Bir AK PARTİ milletvekili bunu nasıl yapar? diye söyler.
Oradaki içerikten bağımsız bir şey söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı orada
tanımlamış her şeyini.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle
bir usul, öyle bir redaksiyon görevi yoktur.
Ayrıca, şunu da
söyleyeyim Sayın Başkan, özür dileyerek: Redaksiyon görevini
kendisinde gören kâtip üyeye şunu hatırlatmam lazım: Bu Meclis
öyle bir görev yapar ki kanun kanunlaştığı sırada
redaksiyon yetkisi dahi salt çoğunluk katılırsa verilir ilgili
komisyona. Kâtip üye böyle bir redaksiyon yetkisini görevi içinde göremez. Bu
konudaki tavrımız net. İçerik tartışmıyorum,
parti ismi tartışmıyorum. Ne yazıldıysa okunacak. Suç
varsa da, nezaketsizlik varsa da, siyasi hata varsa da bunu yazan kişinin
sorumluluğundadır ve en sonunda da kararı halk verir, seçmen
verir.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederiz Sayın Özel.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Baluken, size de söz vereyim ama son olsun lütfen.
Buyurun.
26.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Kâtip Üye Balıkesir Milletvekili Sema Kırcının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, doğrusu, kâtip üyenin
açıklaması, özrü kabahatinden büyük bir durumu
yaratmıştır.
Bir kere, orada
oturan hiçbir arkadaşımızın kendi önüne gelen metinle
ilgili bir redaksiyon yapma hakkı yoktur. Yani, biz herhangi bir önerge
verdiğimizde, herhangi bir metin verdiğimizde ilgili denetim
mekanizmalarından geçerek o metin buraya geliyor. Dolayısıyla,
hiçbir kâtip üyenin ya da Meclis başkan vekilinin, kendi önüne gelmiş
bir önergeyle, bir metinle ilgili asla redaksiyon yapması gibi bir
şey söz konusu olamaz. Eğer bugüne kadar yapmışsa bu son
derece vahim bir duruma işaret ediyor. O zaman, belki de bizim birçok
cümlemizi değiştirdi gibi bir şüpheye düşeriz biz.
Dolayısıyla, bu durumu kabul edilemez bulduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
Diğer taraftan, AKPli
yetkililerin burada belirtmiş olduğu tartışma Genel Kurulu
ilgilendiren bir tartışma değildir. AK PARTİ mi deriz,
Adalet Kalkınma Partisi mi deriz, AKP mi deriz; bu, genel
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bitiriyorum Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) -
siyasal düzlem içerisinde, dışarıda
yürütülebilen bir tartışmadır. Ancak, bizim şu anda burada
konuştuğumuz şey, bizim yazmış olduğumuz
metindeki o ismin ve o tanımlamanın değiştirilip
değiştirilmemesi meselesidir. Herkes biliyor; AKPye yakın olan,
ona oy veren seçmenler ya da o partide bulunan kişiler AK PARTİ
olarak isimlendiriyor. Türkiyede, mevcut iktidarın politikalarına
muhalefet eden büyük bir kesim de AKP diyor. Yani, bu
tartışmayı yürüteceğimiz yer Genel Kurul değil, bunu
düzeltmesi gereken yer de kâtip üyeler değil. Dolayısıyla, bu
tartışma son derece yersizdir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, biz de HDPKK yazalım o zaman. Olur mu
yani şimdi bu!
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI
(Kütahya) Evet, doğru.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) - HDPKK yazalım.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI
(Kütahya) Tamam, aynen öyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yazarsa
okunacak tabii.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) - HDPKK yazalım.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) O zaman AKIŞİD deriz biz de, AKIŞİD
mi diyelim biz de?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Tamam, işte, diyor, bunu soruyor kardeşim, bunu soruyor.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bu ne biçim bir düzey ya, ne biçim bir düzey!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Yazamazsın, orada tescil neyse onu yazacaksın. Öyle
şey olur mu!
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) - AKIŞİD mi diyelim biz de? Böyle şey mi
olur! Düzeysiz yaklaşmayın ya!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Olur mu canım öyle şey!
BAŞKAN Peki,
Sayın Baluken, teşekkür ederiz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Bir kısmı öyle diyormuş, bir kısmı böyle
diyormuş, öyle yapacakmış! Yok öyle şey kardeşim!
Allah Allah!
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Onu dersen AKIŞİD deriz biz de.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
Ara verdiğim zaman, arka tarafa sayın grup
başkan vekillerini davet edeceğim, bu konuyu bir de arkada
görüşeceğiz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bostancı, bir saniye, Sayın Akçayın söz talebi var, Sayın
Akçaydan sonra sizi dinleyeceğim.
Buyurunuz Sayın Akçay.
27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kâtip
Üye Balıkesir Milletvekili Sema Kırcının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu tartışmaya
katılmamak için özen ve itina gösterdim ve sabır da gösterdim,
yalnız sayın kâtip üyenin açıklaması nedeniyle bu
konuşmayı yapıyorum. Hem kâtiplerin hem de stenografların,
konuşulan veya okunan metni değiştirme ve redakte etme gibi bir
görevi ve yetkisi yoktur. O konuda burada bir mutabakat sağlamamız
gerekir. Diğer tartışmaları da uygun bir zamanda Divanla
konuşuruz, tartışırız. Yalnız, her türlü izahtan
varestedir yani kâtip üye orada okuduğu metnin üzerinde bir
değişiklik kesinlikle yapamaz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bostancı, buyurunuz.
28.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Adalet ve Kalkınma Partisinin
kısaltılmış adının AK PARTİ olduğuna,
nezaketen ve hukuken bu şekilde hitap etmek gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan, AKP diye bir parti yok, AK PARTİ
diye bir parti var. Bu sadece bizim adlandırmamız değil,
aynı zamanda bu, parti kurulurken hukuken tescillenmiş ismi. Başkanlık
Divanının, eğer içinde AKP kastıyla Öyle telaffuz
edilecek. diye bir metin geldiyse hukukun gereğini yapıp böyle bir
parti olmadığı için reddetmesi gerekir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siyasi
partilerin isimleri belli.
Hepsinin ötesinde, eğer
partiler birbirlerine isim takmaya başlarsa bunun altından
kalkamayız. Herkesin ismi neyse, kendini nasıl tanımlıyorsa
asgari nezaketin gereği, o şekilde hitap etmektir. Bir tür
arkasında tahkir amacı taşıyan isim değiştirme,
Ben sana böyle diyorum. şeklindeki bir yaklaşım nezakete
uymaz, adaba uymaz. O zaman herkes birbirine isim takmaya başlar.
AK PARTİnin adı
Adalet ve Kalkınma Partisi, kısaltılmışı AK
PARTİdir. Asgari saygının ve nezaketin gereği, bu partiye
öyle hitap etmektir; hukuken de öyle, nezaket gereği de öyle.
Teşekkürler.
BAŞKAN Peki,
Sayın Bostancı, teşekkür ediyoruz.
Sayın Bostancı,
yalnız, buraya gelen yazılar Başkanlık Divanının
denetiminden geçmiyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Hukuku uygulamak sizin göreviniz Sayın Başkan.
BAŞKAN Ancak, biz
buraya gelen yazıları daha önce görmüyoruz Sayın Bostancı.
Görmüyoruz, bizim denetimimize açık bir şey değil bu, onu
belirtmek isterim yani bu konudaki suçu bize yüklemeyiniz lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Hayır, insanlar keyfekeder oradan metin geçiremezler, isimleri
neyse o şekilde geçmek durumundadır ve takibini siz
yapacaksınız.
BAŞKAN Anladım
ama buraya gelen yazılar Başkanlık Divanının
denetiminden geçmiyor, onu belirtmek istiyorum ben sadece.
Sayın
Kırcının bir kez daha söz talebi var.
Buyurunuz, sizi dinliyoruz.
29.- Kâtip Üye Balıkesir Milletvekili Sema
Kırcının, kürsüde okunan metinlerin redakte edilen
şekliyle okunduğuna ilişkin açıklaması
KÂTİP ÜYE SEMA KIRCI
(Balıkesir) Öncelikle Başkanlık Divanının üyesi olmak
çok şerefli bir görev. Ben burada bir yanlış anlaşılma
varsa onu düzeltmek isterim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Biz tabii ki önümüze gelen
metni aynen okumakla görevliyiz ancak az önceki gelen gensoruda o kadar çok
düzelteceğim yer vardı ki arkadaşlarım beni uyararak
dediler ki: Sayın Vekilim, şu kırmızıyla
yazdığımız tüm kelimeler metinde yanlış
yazılmış, düzelterek sizin önünüze koyuyoruz. Hatta
bazılarını ben tekrar, kelimelerin yanlarına ok
çıkararak yazmak zorunda kaldım. Bunlar elbette ki bizim kendi
inisiyatifimizle yaptığımız düzeltmeler değil,
arkadaşlarımızla bir ekip olarak
Redakte eden ekibin
yaptığı düzeltmeleri biz, burada, metinde yazanın
dışında okuyoruz. Eğer bu yanlışsa
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yanlış.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yanlış. AKPnin üzeri çizilmemiş. Orada ne
varsa onu okuyacaksın.
KÂTİP ÜYE SEMA KIRCI
(Balıkesir) Lütfen, bu yanlış kâtip üyelere ait değildir,
bu yanlış başka bir yanlıştır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 76 sıra sayılı Kanun
Tasarısı ile 422 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu
kısmın sırasıyla 1inci ve 2nci sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre
teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 25 Ekim 2016 Salı günkü
birleşiminde 422 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
25/10/2016
Danışma Kurulunun
25/10/2016 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda
aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet Muş Özgür
Özel
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan
Vekili
İdris Baluken Erhan
Usta
Halkların Demokratik Partisi Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan
Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 76 ve 422 sıra sayılı Kanun
Tasarısı ve Teklifinin bu kısmın sırasıyla
1inci ve 2nci sıralarına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun,
25 Ekim 2016 Salı günkü (bugün) birleşiminde 422 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri
kabul edilmiştir.
Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkanım, kapatmadan, aradan önce bir talebim
olacak zaman açısından.
BAŞKAN
Şimdi kapatmayacağım Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Öyle mi, o zaman talebimi ileteyim müsaadenizle.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kazan
ilçesine kahraman unvanı verilmesiyle ilgili kanun teklifinin
görüşmelerinin izlenebilmesi için bugünkü birleşimde görüşmeler tamamlanana
kadar Meclis TV yayınının devam etmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bugün televizyon yayını
saat yediye kadar. Gündemimizde ortak bir kanun teklifi var Kazanla ilgili. Bu
konuda tüm partiler konuşacaklar. 4 maddelik bir kanun teklifi. Üç saatten
aşağı sürmesi öngörülmüyor ve bir yerden sonra televizyon
yayını kesildiği takdirde
15 Temmuzun Meclise
yaşattıklarına, Türkiyeye yaşattıklarına bir
tepki ve Kazana bir tebrik olarak verilecek bu unvanın
görüşmelerinin televizyondan -TRT 3ten- yayınlanması son derece
önemli bence. Aksi takdirde muhalefet partileri konuşurken yayın olup
iktidar konuşurken olmazsa da aynı sorunla karşı
karşıya kalırız ki öyle görünüyor. Bu konudaki protokolde
-bildiğim kadarıyla- Meclis Başkanlığı
tarafından TRTye makul bir saatte haber verildiği takdirde
yayın uzatılabiliyor. Bu konuda bir inisiyatif kullanmanızı
-ya da Meclis Başkanının inisiyatifindeyse oradaki görev
paylaşımı bilmiyorum ama- bugünkü oturumda görüşmeler
tamamlanana kadar TRT 3 yayınının devam etmesi hususunu
takdirlerinize arz ediyorum efendim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Öneri
uygundur, katılıyoruz.
BAŞKAN Peki.
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Ara verdiğim zaman Sayın Meclis
Başkanıyla bu konuda görüşme yapacağımı belirtmek
isterim.
Sayın milletvekilleri, şimdi İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
(2/1287) esas numaralı 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/64)
20/10/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/1287 esas numaralı, 6331 sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 37nci maddesi uyarınca
doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ömer
Fethi Gürer
Niğde
BAŞKAN Şimdi teklif sahibi olarak Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Güreri kürsüye davet ediyorum.
Beş dakika süreniz var.
Sayın Gürer, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 30/6/2012 tarihli ve 28339
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 20/6/2012 tarihli, 6331
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanununun 7nci maddesinin değiştirilmesiyle ilgili kanun teklifi verdim.
Kamu kurum ve kuruluşları hariç 10dan az çalışanı
bulunan iş yerlerinde de bunun uygulanması talebinde bulundum.
Kamu hariç 10 kişiden az
çalıştırılan yerlerde bakanlığın maddi
desteğiyle iş güvenliği ve sosyal güvenlik anlamında
düzenlemeler ihtiyaç durumundadır. Türkiyede 2014 yılı itibarıyla
1 veya daha fazla sigortalı işçi çalıştıran iş
yeri sayısı 1 milyon 679 bin 940tır. Bu iş yerlerinin yüzde 85ine karşılık gelen
1 milyon 434 bin 262 iş yeri, 10 kişinin altında personel
çalıştıran işletmelerdir. Türkiye İstatistik Kurumunun
rakamlarına göre, Türkiyede 2015 yılı itibarıyla herhangi
bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışan
kayıt dışı oranı yüzde 35tir. 2015 yılında
iş cinayetlerinde 1.730 kişi yaşamını
yitirmiştir. 2016 yılının ilk dokuz ayında 1.421
kişi, eylül ayında 141 kişi, ekim ayında 121 kişi
iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir. İş
cinayetlerinde Avrupa 1incisi, dünya 3üncüsü olmamız kabul edilemez.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yaşam hakkı en temel insan
hakkıdır. Çalışma yaşamından önce
düşünülmesi gereken insan hayatının hesaplanamaz değeridir.
Hiçbir maliyet insan yaşamının sahip olduğu değerin
üzerinde değildir. İş kazalarına karşı
alınacak önlemlerin özünde bu bakış yer almalıdır.
Ülkemizde ne yazık ki sendikasızlaştırma,
taşeronlaştırma, esnek, güvencesiz istihdam politikaları,
çalışma koşullarının
ağırlaştırılması, kadın, genç, çocuk
emeğinin sömürüsü ve kayıt dışı istihdamlarla iş
kazalarının daha da fazla yolu açılmaktadır. İş
kazaları ve meslek hastalarıyla ilgili yapılacak düzenlemelerde
mutlak surette kapsam genişletilmeli ve çalışanların lehine
düzenlemeler yapılmalıdır. İş cinayetleri kaza
değil ve kader değildir, tamamı önlenebilir. İş
kazalarının yanı sıra meslek hastalıklarıyla da
ülkemiz ilk sıralarda yer almaktadır. Çalışma
yaşamının içinde bulunan olumsuzluklardan kaynaklanan iş
kazaları çalışanlar için büyük risktir. İnsan
yaşamının değeri, konuşmamda belirttiğim gibi,
bir fiyatlandırmayla hesaplanamaz. Eğer bir iş yeri açılıyorsa,
10 kişiden az kişi çalıştırıyorsa, orada iş
güvenliği ve yasayla ilgili yapılacak düzenlemelerde eğer
kişinin bu yollu mağduriyeti oluşuyorsa o konuda da devletin
destek vermesi gerekir. Bu nedenle bu kanun teklifimi değerlendirmenizi ve
olumlu oy vermenizi temenni ediyorum.
Bakanlarımıza
yazılı ve sözlü olarak ilettiğimiz soru önergelerinde, Meclis
araştırmalarında iş kazalarını sık sık
gündeme getiriyoruz. İş cinayetlerinin varlığı,
çalışma hayatında yarattığı risk, insanların
işe olan ihtiyaçlarıyla doğan boşlukların
tamamının değerlendirilmesini ve bu bağlamda İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasasıyla ilgili
vermiş olduğumuz teklifin olumlu biçimde ele alınarak kanunda bu
değişiklik yoluna gidilmesini yüce Meclisten temenni ediyorum.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Gürer.
Önergeyle ilgili
Balıkesir Milletvekili Sayın Mehmet Tüm konuşacak.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz beş
dakika.
MEHMET TÜM (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, İstanbul
Milletvekili arkadaşımız Eren Erdeme yapılan faşist
saldırıyı şiddet ve nefretle kınıyorum. Bizler
her zaman, her türlü şiddet ve terörün karşısında olduk ve
olmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri,
AKP Hükûmeti yeni bir rejim oluşturmak için OHALi kullanıyor, ancak
dikta rejiminde olabilecek bir anlayışla hukuk dışı
uygulamaları sürdürmeye devam ediyor. Tüm bunları yaparken bir yandan
da işçileri yandaş sermayenin kaynağı yapmaya çalışıyor.
Kısaca, OHALi devlet kendine ilan etti. diyen iktidar; tam aksine,
OHALi halka ve işçilere baskı aracı olarak kullanıyor.
AKPnin uyguladığı emek karşıtı
politikalarına artık işçiler, emekçiler, emekliler, hiç kimse
inanmıyor.
Zorunlu Bireysel Emeklilik
Fonuyla kamusal emekliliği yok edecek ilk adımı siz
attınız. Bu uygulamayı Şilide cuntacı diktatör
Pinochet çıkarmıştı, siz de o diktatörü örnek
alıyorsunuz ama unutmayınız ki Pinochetnin emek
düşmanı politikaları çöktü, emekçiler perişan oldu.
Şimdi, siz işçiler, emekçiler aleyhine ne varsa onu gündeme getiriyorsunuz.
Şimdi, sırada kıdem tazminatı hakkının gaspı
ve kamu personelinin iş güvencesinin kaldırılması var.
İktidara buradan
soruyorum: Sizler işçi sağlığını düşünüyor
musunuz? Tabii ki düşünmediğinizi çok iyi biliyoruz çünkü işçi
sağlığını savunan emekçileri işten
atıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
iktidarın gündeminden hiç düşmeyen güvencesizleşme ve esneklik
dayatmasının işçi cinayetlerini ve bu alandaki sorunları
daha da büyüteceği açıktır. Aslında, hiçbirimizin can
güvenliğinin olmadığı bir ülkede iş güvenliğini
konuşmamız ne kadar anlam ifade ediyor, onu da
halkımızın takdirine bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri,
iş sağlığı ve iş güvenliğinde yaşanan
onca acıya, katliama rağmen bugüne kadar hiçbir ciddi çözüm
üretilememiştir. İş cinayetlerinde Avrupada 1inci
sıradayız. 2016 yılının ilk dokuz ayında iş
cinayetleri sonucu en az 1.420 işçi yaşamını yitirdi. 2015
yılında 1.730 iş cinayeti yaşandı. 2014
yılında tarihimizin en büyük işçi katliamı olan Soma
faciası yaşandı. 2014 yılında toplu işçi ölümlerinde
kaybettiğimiz işçi sayısı 1.886dır.
Değerli arkadaşlar,
tüm bu cinayetlerin sorumlusu öncelikle sizler ve siyasal iktidardır ve bu
iktidarın her dediğine koşulsuz Evet. diyen siz AKPli
vekillersiniz.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Binali Yıldırım Hükûmetinin orta vadeli Hükûmet
programında, söz verdiğiniz taşeron işçileri adına,
iş cinayetlerini önlemek adına, işsizlikle mücadele adına,
kısaca emekçiler adına bir tek olumlu cümle geçmemiştir.
Hükûmetin çıkardığı orta vadeli program zaten siyasal
iktidarın işçilere, emekçilere ve emeklilere
bakışını bir kez daha ortaya koymuştur. Buradan
Hükûmete bir kez daha sesleniyorum: Ekonomide kamu kaynaklarını
yabancı sermayeye peşkeş çekmekten vazgeçiniz. Emekçilerin daha
yoksullaşmasına seyirci kalmayınız. Orta vadeli
programınızda ekonomiyi canlandırmak ve büyüme hedeflerine
ulaşmak için iş sağlığı ve iş
güvenliğinden ödün vermek istiyorsunuz. Bu asla kabul edilemez bir
durumdur. Bundan emekçiler adına bir an önce vazgeçiniz. Bireysel
emeklilik sistemi gibi uygulamalarla kamusal olan ne varsa yok etmeye
çalışıyorsunuz. Kiralık işçilik gibi çağ
dışı köleci çalışma biçimini
yaygınlaştırarak işçileri ölüme, yoksulluğa, açlığa
âdeta mahkûm ediyorsunuz. İşsizlik sizin döneminizde çift haneli
rakamların altına inmedi. Genç işsiz sayısı 1 milyonu
geçti. Gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye en çok işsizlik
oranıyla zirve yapmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
bu kürsüden Hükûmete soruyorum. 1 Kasım 2015 yılındaki genel
seçimlerde taşeron işçilere kadro vaadi vererek iktidar oldunuz,
şimdi Hükûmetin üç yıllık planları arasında ne
yazık ki taşeron işçisine kadro sözü yer almamaktadır.
Gelin, her konuda olduğu gibi işçileri kandırmaktan vazgeçiniz.
Taşeron işçilere verdiğiniz sözü yerine getiriniz. Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman emeğin ve emekçinin yanında
olduk ve olmaya devam edeceğiz. Emekçilerimize her alanda destek vermeye
devam edeceğiz. Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve
kandır/Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez/Yepyeni bir hayat
doğar bizde ve her yerde.
Tüm emekçilere selam olsun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tüm.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN Plan ve Bütçe
Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen
1 üyelik için İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.53
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre KÖRPÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
2.- Adalet Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN - Şimdi,
Adalet Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile
diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/371) (S. Sayısı: 76) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 76
sıra sayısıyla batırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap
işlemi yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE SUDAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 30 Nisan
2014 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma'nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap
işlemi yok.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1)
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2nci madde
üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen iki
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema
KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
76
sıra sayılı Kanun Tasarısının tümünün açık
oylamasında toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tasarının tümünü tekrar
açık oylamaya sunacağım. Oylama için iki dakika süre
vereceğim.
İki
dakikalık süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı : 216
Kabul : 216 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Sema Kırcı Fehmi Küpçü
Balıkesir Bolu
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi,
2nci sıraya alınan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve
Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 127 Milletvekilinin, Ankara İli Kazan İlçesinin
Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal Bayram
ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1412); Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
İzmir Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile 126 Milletvekilinin,
Ankara İline Bağlı Kazan İlçesinin Adının
Kahramankazan Olarak Değiştirilmesi ve Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1411); Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ve Grup Başkanvekilleri Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın, Ankara
İli Kazan İlçesinin Adının Kahramankazan Olarak
Değiştirilmesine ve Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1413);
Ankara Milletvekili Şefkat Çetin'in, Ankara İli Kazan İlçesine
Kahramanlık Unvanı Verilerek "Kahraman Kazan" Olarak
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1360); Ankara Milletvekili
Erkan Haberal'ın, Ankara İli Kazan İlçesine Kahramanlık
Unvanı Verilerek İlçe İsminin Kahraman Kazan Olarak
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1383) ile
İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve
Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 127 Milletvekilinin, Ankara İli Kazan İlçesinin
Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal
Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1412); Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı İzmir Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök, Manisa Milletvekili
Özgür Özel ile 126 Milletvekilinin, Ankara İline Bağlı Kazan
İlçesinin Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesi
ve Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1411); Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ve Grup
Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Samsun Milletvekili
Erhan Usta'nın, Ankara İli Kazan İlçesinin Adının
Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1413); Ankara Milletvekili Şefkat Çetin'in, Ankara
İli Kazan İlçesine Kahramanlık Unvanı Verilerek
"Kahraman Kazan" Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi (2/1360); Ankara Milletvekili Erkan Haberal'ın, Ankara İli
Kazan İlçesine Kahramanlık Unvanı Verilerek İlçe
İsminin Kahraman Kazan Olarak Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi (2/1383) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 422) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 422 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Şimdi, teklifin tümü
üzerinde görüşmelere başlayacağız.
İlk konuşmacı,
Hükûmet adına Sayın Yıldırım Tuğrul Türkeş.
Sayın Bakan, süreniz
yirmi dakika.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 422 sıra sayılı Ankara İli
Kazan İlçesinin Adının Kahramankazan Olarak
Değiştirilmesine ve Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifiyle
ilgili, Hükûmet adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Binlerce
yıllık insanlık tarihinde kaybolmuş nice devletler ve
milletler vardır. Yaşama iradesi gösteremeyen halklar, tarih
sahnesinden çekilmişlerdir. Oysa, iki bin beş yüz yıllık
yazılı insanlık tarihi içinde Türk devletleri ve milleti var
olmuştur ve Yüce Rabbimizin inayetiyle de var olmaya devam edecektir.
Bizim inandığımız ve uğrunda uğraş
verdiğimiz devlet ebet müddet felsefesi budur.
Tarih boyu
yaşanan her felaket, her kötü olay, sonunda bu güzel milletin
destansı hikâyeleriyle ve kahramanlıklarıyla
sonuçlanmıştır. İşte 15 Temmuz 2016 akşamı
da yüzsüz bir darbe girişimine karşı, tanka karşı,
uçağa, helikoptere ve silahlara karşı eline bir çakı dahi
almadan sadece ve sadece Türk bayraklarıyla ülkenin her yerinde
sokağa çıkan insanlar da tarihimize yeni bir kahramanlık, yeni
bir destan armağan etmişlerdir. 241 şehit ve 1.536 gazimizin
olduğu bu olay, ileride 21inci yüzyılda yazılan yeni destan
olarak anılacaktır.
Çatısı
altında görev yaptığımız bu Meclis, alelade bir beton
yığını asla olmamıştır. Türk milletine
medeniyetler mezarlığında en kalabalık şekilde en karanlık
ve en derin mezarlar kazılırken, bu Yüce Meclis, milletiyle kendine
kefen biçenleri Akdenizin serin sularına gömmüştür. Millî Mücadele
esnasında hiçbir imkânsızlık, bu aziz milletin boynunu
büktürememiştir. Mehmet, cephanesi bittiğinde süngüsüyle
şehadete başı dik varmıştır. Zafere giden bu
kutlu yürüyüşte, adı ne olursa olsun, herkesin adı Mehmettir;
isimleri aynı, vatanları aynı, devletleri aynı,
bayrakları aynı, kelimeişehadetleri aynıdır. Barut
kokusu altında hiçbirinin nereden ve nasıl geldiğinin de bir
önemi yoktur. Neticede istikametleri tektir: İstiklal. Millî Mücadele
esnasında Yunanın Polatlıya kadar gelip bu Meclisin Kayseriye
taşınması gündeme geldiğinde -o günkü adıyla- Dersim
Mebusu Diyap Ağa bu kürsüye gelmiş ve Lafım kısadır
beyler: Biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa dövüşerek ölmeye mi?
demiş ve Kayseriye taşınmanın tartışmaları
bu sözlerle noktalanmıştır.
Birçok siyasi çalkantı
ve çöküş travması altında geçen bir asırdan uzun zaman
tünelinden çıkmış milyonlar ne zaman ki aynı Mehmet
olmuştur, o gün zafer, gök kubbede güneş gibi yükselmiştir.
Fikir dünyasında birçok zenginlik barındıran milletvekillerimiz
Mevzu vatansa gerisi teferruattır. demiştir. Mehmet gibi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi de tek hedefte birleşmiştir: İstiklal.
Başında şapka olanın da, kalpak olanın da, sarık
olanın da asla aklında bağımsız Türkiye
Cumhuriyeti'nden başka bir fikir olmamıştır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin sımsıkı bir araya getirdiği millet, her yönden
esen düşman fırtınasında elif gibi dimdik ayakta
kalmıştır. Yıkılacak. dedikleri binadan bir tek
taş bile yerinden oynamamıştır. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin temeli bu milletin tarihî kadar derin, tuğlaları bu
milletin imanı gibi sağlam, harcı bu milletin
kardeşliği gibi bağlayıcıdır.
Bugün görev
yaptığımız bu Meclis, istiklal mücadelesini veren
Meclistir. Demokrasinin gereği olarak pek tabii, birçok görüşü de
barındırmaktadır. Zaman zaman Meclisin iradesinin
sağlamlığıyla ilgili içte ve dışta şüphe
duyanlar olmuştur. Ancak, 15 Temmuz gecesi bu çatı altında siz
vekiller, ihanet karşısında boyun eğmeyi kabul etmediniz.
Şehadeti korkaklığa tercih ederek milletimizin bizlere
verdiği görevi kurşun ve bomba yağmuru altında kararlılıkla
yerine getirme iradesi gösterdiniz. Vekillerinin bu davranışı
millete güç vermiş, Millî Mücadele ruhunun hâlâ canlı olduğunu
bütün şüphecilerin yüzüne katı bir gerçek olarak
çarpmıştır.
Aziz milletvekilleri, bu
vesileyle 15 Temmuz akşamı daha kalkışmanın ilk
saatlerinden itibaren tereddütsüz Başbakanlıkta görev yerlerini alan
ve yüksek vazife sorumluluğu altında sonik patlamalara, helikopter
saldırılarına, silah seslerine, tank paletlerine rağmen
ertesi güne kadar görevini eksiksiz sürdüren bütün Başbakanlık
personeline burada teşekkür etmeyi de bir borç biliyorum.
Kalkışmanın ilk saatlerinde Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Sayın
Başbakanımızın Ankara dışında bulunması
ve irtibat kurulmasında zorluklar yaşanması sebebiyle temas
ettiğimiz ana muhalefet partisi lideri Sayın
Kılıçdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi lideri Sayın
Bahçeli, kalkışmanın daha ilk saatlerinde demokrasi ve
cumhuriyetten yana net tavır sergilemişler, parti mensuplarına
ve millete, takınılan bu tavır, güç ve güven vermiştir. Bu
Meclis çatısı altında görev yapan bütün siyasi parti
milletvekillerine, Mecliste bulunmayan siyasi partilere de ve hepsinin her
kademedeki partililerine, o gece cumhuriyetten ve demokrasiden yana tavır
koyan herkese, başta genel başkanlar olmak üzere bir kez daha
teşekkürlerimizi arz ederim.
Medya kuruluşları
eksiksiz olarak, olanları bir bir halka ileterek, halkın huzuruna
çıkmaya yüz bulamayan kalkışmacıların
yüzsüzlüğünü anbean halkımıza ileterek gerçek sorumlu bir
tavır sergilemişlerdir. Onların bu tavrı da her türlü
övgüye layıktır. Onlara da teşekkür ederiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; övgünün ve teşekkürün büyüğü, bu büyük
Türk milletinedir. O gece siyaset yoktu, etnik ayrımcılık yoktu,
mezhep, inanç farkı yoktu; o kriz anında, cumhuriyetimiz,
demokrasimiz tehdit altındayken, her dar günde olduğu gibi, yüce Rabbimize
hamdolsun ki, sadece ve sadece al bayraklar altında bu necip millet, o
büyük ruhla bütün Türk vatandaşları vardı. İşte o gece
şu duvarımızda yazan sözler ete kemiğe büründü: Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir.
Gelecekteki tehlikeleri önlemek
ve şimdiden de çare üretmek adına korkmadan itiraf etmek gerekir ki
15 Temmuzda millet zedelenmiştir, ordu zedelenmiştir. Bu
bakımdan genel olarak iyi ordularla iyi komutanları birbirinden
ayrılmaz şeyler olarak görmek için vakit kaybetmeye de gerek yoktur.
Esasen durum buna da izin vermemektedir. Hemen belirteyim ki ordunun
selametini, esenliğini vicdanen düşünen namus ve ahlak sahipleri
ikiyüzlülükten uzaktır. Üstün ahlak sahibi olanlar, çoğunlukla
barış ve güvenlikte gönül okşayıcı
bakışları üzerlerine çekmekten çok, onları önleyecek
biçimde konuşurlar. Bugünkü yükselen feryadımızın
anlamı vardır. Sözlerimiz aşırı bir çaba ve cinnet
geçirmiş bir güruhu hafızalarda yeniden tazelemek için değildir.
Bu feryat, yaşanan o karanlık gecenin yeniden tekerrür etmemesi için
vicdan ve akıl gözüyle çare bulmamızı zorunlu
kılmaktadır. Savaşta olduğu gibi böyle durumlarda da bütün
işleri sadece direniş ve kahramanlık ruhunun göreceğini
beklemek, ileride yaşanacak pişmanlıkların mazereti olamaz.
Bu itibarla, her hâlde askerimizin ruhunu kazanmak, bizim için bir görev
olduğu gibi öncelikle onlarda bir ruh, bir emel, bir kişilik yaratmak
da Allahtan ve Medine-i Münevverede yatan Cenab-ı Peygamberden sonra
bize düşüyor.
Şüphesiz,
bizim milletimizin kişiliği, seciyesi, bütün milletler gibi
yükselmeye en uygun yaratılıştadır. İşte 15
Temmuzu gelecek yıllarda anmak bu noktadan anlamlıdır.
Birliğin, bütünlüğün dar günde nasıl
sağlandığını hatırlatarak beraber yaşama
mutabakatımızın test edildiği dönemlerde buna bütün kesimlerce
nasıl cevap verdiğimizin gelecek yıllarda da
hatırlanması gerektiğini düşünüyoruz. 15 Temmuzu anmak,
ihaneti hatırlamak için değil, birlik ruhunu yaşatmak için
önemlidir.
Sayın
milletvekilleri, bu yaşanan olayların tespiti ve gelecek nesillere
hatırlamaları için emanet edilmesi de yine halkın temsil
edildiği bu Türkiye Büyük Millet Meclisine düşerdi, öyle de oldu.
Yunanın yapamadığını yapan
kalkışmacılara karşı bütün gece, Sayın Meclis
Başkanımız İsmail Kahraman Beyefendi
Başkanlığında, burada bombalanmasına rağmen
burayı terk etmeyerek sabaha kadar görev yapan değerli milletvekili
arkadaşlarımız, bu konuyu en iyi tahlil etmiş ve
geleceğe en iyi şekilde yansıtacak olan şahsiyetlerdir.
Ne mutlu ki konuya
ilişkin ayrı ayrı gelen 5 kanun teklifi bulunduğuna
şahitlik ettik. Bu durum, çeşitli partilerden de olsa, farklı
siyasi çizgileri de temsil etseler tüm milletvekillerinin 15 Temmuz ve
Kazanın kahramanlığı konusunda hemfikir olduğunun
ispatıdır. İçişleri Komisyonunda birleştirilerek tek
bir teklif hâlinde Genel Kurula getirilen kanun teklifinde AK PARTİ Genel
Başkanımız ve Başbakanımız Sayın Binali
Yıldırımın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun ve
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet
Bahçelinin imzalarının olması da ayrı bir mutluluktur. Bu
konuda, iktidar-muhalefet demeden destek veren tüm genel
başkanlarımıza ve milletvekillerimize teşekkürü bir borç
biliyoruz.
80 milyon
insanımızın demokrasi destanı yazdığı 15
Temmuzun resmî tatil hâline getirilmesi, bugünün anlam ve önemine vurgu
yapılması da kayda değerdir. Bu sayede, hem ebediyete
uğurladığımız şehitlerimiz saygı ve rahmetle
anılacak hem varlıklarıyla gurur duyduğumuz gazilerimiz
hatırlanacak hem de demokrasinin ne denli önemli ve iyi korunması gerektiği,
gelecek kuşaklara anlatılabilecektir.
Sayın milletvekilleri, o
gün kahramanlık, sadece Kazan ilçesinde mi
yaşanmıştır? Elbette ki hayır; kahramanlık, tüm
illerimizde, tüm ilçelerimizde. İçinde demokrasi heyecanı
yaşayan ve kalplerinde birlik ve bütünlüğü yaşatan, ellerinde
Türk bayraklarıyla gece boyu ayakta duran ülkemizin her yeri
kahramandır, gazidir. Ancak, Kazan ilçemizin farklı bir hususiyeti
var; o da, bu darbe girişiminin tezgâhlandığı Akıncı
Üssünün Kazan ilçemizde olması ve Kazan ilçemizin neredeyse
yarısının sokaklarda, diğer yarısının da
dualarla direndiği ilçemiz olmasıdır. Traktörünün lastiğini
söküp pist kenarında yakan da Kazandadır, kendi besisi için gerekli
samanını uçaklar kalkmasın diye pist kenarında yakan da
Kazandadır; en önemlisi de 9 şehidimiz de Kazandadır. Kazan
ilçemize Kahramankazan adının verilmesi semboliktir ve
Kahramankazan ilçemizin şahsında tüm ilçelerimizin, illerimizin
cesareti ve kahramanlığı bu vesileyle tescillenecektir. Bu
nedenle, Kahramankazan ilçemizin böyle anılması, böyle
değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri,
bu vesileyle, başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan Beyefendinin gösterdiği dirayet ve
kararlılık ve Sayın Başbakanımız Binali
Yıldırım Beyefendinin cesareti, gözü karalığı ve
kararlılığı da halkımızın bu denli
direnişinde belki de en büyük rolü oynamıştır. Onları
da bu vesileyle buradan anmak ve huzurlarınızda kendilerine bir kere
daha teşekkürlerimi arz etmek isterim.
Yasamızın,
başta Kahramankazanlı hemşehrilerimiz olmak üzere, tüm
vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Sözlerime burada son verirken hepinizi de bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kazan
ilçesinin adının Kahramankazan olarak değiştirilmesiyle
ilgili kanun teklifinin görüşmelerinin izlenebilmesi için, Meclis TV
yayınının akşam saatlerinde de devam etmesi yönündeki
muhalefet partilerinin taleplerinin Adalet ve Kalkınma Partisi
tarafından da uygun görülmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Biraz önce yerimden söz
alarak bu görüşmelerin Kazan halkı için ve Türkiye için çok önemli
olduğunu, özellikle 15 Temmuza karşı Sayın Bakanın da
konuşmasında ifade ettiği birlik beraberlik içerisinde verilen
tepkinin tüm Türkiye tarafından canlı yayında takip edilmesinin
önemini vurgulamıştım ve bu konuda Meclisin TRTyle
yaptığı protokolün, yediden sonra yayının devam etmesi
için makul bir sürede Meclis Başkanlığı tarafından
başvuruda bulunulursa buna izin verdiğini de biliyoruz. Bu konuda,
sağ olun, siz de anlayış gösterdiniz. Biz muhalefet partisi
grupları olarak bu talebimizi ilettik, Meclis
Başkanlığı da yerinde ve hızlı bir
değerlendirme yapmış ancak bize dönen bilgi şudur, diyorlar
ki: Eğer Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu da isterse bu
yayını uzatabiliyoruz.
Ben buradan bir
çağrıda bulunuyorum bir kez daha. Hem bütün Kazanlıların
hem bütün Türkiye'nin, birlik beraberlik içinde yapılan bu yasama
faaliyetini izleyebilmeleri için Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun Biz
de yayının devam etmesini uygun görüyoruz. demesi gerekiyor. Şu
ana kadar bunu dememiş durumdalar. Gerekçesini de anlayabilmiş
değiliz. Bunu seslendirmeden önce kayıt dışı olmak
üzere de dedik ki: Biz bunu eleştirmek durumundayız çünkü Kazan bunu
bekliyor. Ama hâlen daha bir sonuç alınamadı. Bir kez de tutanak
altında ve resmî olarak bu talebimizi Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna iletiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Bana iletilen
bilgi de sizin ifade ettiğiniz şekilde yani 4 siyasi partinin
uzlaşması durumunda ancak devreye girebileceğini ifade
etmiş Sayın Başkan.
Sayın
Bostancı söz hakkı istedi, bir açıklama yapacak
sanırım.
Buyurunuz
Sayın Bostancı.
32.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, yerleşmiş olan bir usulü görüşülecek
yasalara göre değiştirmeyi uygun görmediklerine ilişkin
açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, yasanın
önemini biliyoruz, zaten hep beraber getirdik. Bu yasanın Mecliste
görüşülmesi ve yasalaşması bakımından
yayınlanıp yayınlanmaması herhangi bir nakisa teşkil
etmez. Esasen, yasaya ilişkin görüşmeler çok çeşitli biçimlerde
medya üzerinden halkımıza intikal ediyor. Saat 19.00da TRT 3te
yayın kesilmekle birlikte İnternetten yayın devam ediyor.
Aynı zamanda basın mensupları da burada, her türlü bilgiyi,
burada tartışılan, konuşulan hususları
halkımıza aktarmaktalar.
Esasen, bazen,
zaman zaman kimi yasalara ilişkin, süreyi uzatmak gibi mevcut,
yerleşmiş bir alışkanlığı,
yerleşmiş bir usulü değiştirmeyi uygun görmüyoruz. Meclis
çalışmalarının bütünüyle başka bir tarzda ele
alınması ayrı bir bahistir, o konuşulur,
tartışılır, öyle yapalım, böyle yapalım
denilebilir ama yerleşmiş olan bir usulü kimi yasalara göre
değiştirmeyi esasen uygun görmemekteyiz. Yasaya, bunların görüşülmesine
ve kıymetli partilerin katkısına verdiğimiz önem kesinlikle
ortadadır. 19.00dan sonraki yayınla ilgili kanaatimiz, bunlara
ilişkin herhangi bir çelişki oluşturmaz.
Arz ederim.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederiz Sayın Bostancı.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun, sizin
de mikrofonunuzu açıyoruz.
33.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Muş Valisinin, HDPli bir milletvekilinin aracında KCKli
bir yetkilinin yakalandığına dair yaptığı
asılsız açıklamayı kınadığına ve derhâl
görevden alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, bugün
Muş Valiliğinden yapılan bir açıklamada, bir
milletvekilimizin aracında KCKli bir yetkilinin
yakalandığına dair asılsız, mesnetsiz, çok çirkin bir
iftira ortaya atılmıştır. Muş Valisi, bu benzer
iftiraları ve iddiaları daha önce de dile getiren birisidir.
Bahsetmiş olduğu kişi, partimizin parti meclisi üyesidir.
Üstelik, bunu, utanmadan, Bingöldeki patlamayla ilgili olarak bir algı
yaratacak şekilde kamuoyuna aktarmıştır. Bingöldeki
patlama gerekçesiyle şu anda gözaltına alınan
arkadaşların tamamı, bizim, HDP ve DBP yöneticilerimizdir, eş
başkanlarımız ve parti meclisi, MYK yöneticilerimizdir. Ortada
somut hiçbir belge, hiçbir veri, hiçbir bulgu olmadan, bir rehine muamelesiyle
bu arkadaşlarımız hâlâ gözaltında tutulmaya devam
ediliyorlar.
Biz, Muş Valisini ve
Valinin yapmış olduğu bu açıklamayı
kınıyoruz. Bu şekilde iftira atan bir Valinin bir dakika bile o
makamda durmaması gerektiğini düşünüyoruz.
Hükûmete düşen, bu
Valiyi derhâl görevden almaktır. Eğer siyasete bu kadar
meraklıysa AKP teşkilatlarına üye olup, kayıt olup siyasete
girebilir ya da sarayın gözüne girmek için farklı yol ve yöntemler
deneyebilir. HDP ve DBPli üyeleri karalayarak, iftira atarak ortaya
koyacağı bu tutumdan dolayı kendisi hakkında suç duyurusu
yapacağımızı da buradan belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Baluken.
Sayın Usta, buyurunuz.
34.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 3
siyasi partinin Kazan ilçesinin adının Kahramankazan olarak
değiştirilmesiyle ilgili kanun teklifinin görüşmelerinin Meclis
TVde yayınlanmasını arzu etmelerine rağmen Adalet ve
Kalkınma Partisinin buna niye direnç gösterdiğini anlamanın
mümkün olmadığına ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, millî birlik ve
beraberlik diyoruz, ortak tavır diyoruz, birlikte hareket diyoruz. Bu
canlı yayın meselesinde, 3 siyasi parti bunu arzu ediyor. Adalet ve
Kalkınma Partisinin de buna niye direnç gösterdiğini aslında
anlamak çok fazla mümkün değil. Nihayetinde, ortak bir teklifle bir kanun
çıkartıyoruz. Bunu Türk halkı bütün açıklığıyla
dinlesin. Bu, birlik ve beraberlik ruhunu güçlendirecektir Sayın
Başkan.
Dolayısıyla, ben de
CHPli grup başkan vekili arkadaşımız gibi, Adalet ve
Kalkınma Partisinin bunu tekrar değerlendirip buna onay vermesini
arzu ediyorum. Esas itibarıyla, buradaki görüşmelerin
tamamının TRT tarafından verilmesi lazım. TRTnin dünya
kadar kanalı var, niye birini bu Meclis görüşmelerine tahsis etmiyor?
Burada insanlarımız tartışmaları görsün. Bu hem
insanımız için iyi olacaktır hem de buradaki görüşmelerin
de kalitesini artıracaktır diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Usta.
Sayın Bostancı,
herhâlde bir daha değerlendirirsiniz, bir öneri daha geldi Sayın
Ustadan. Bilmiyorum
Biz devam edelim o zaman, siz
açıklama yapmak isterseniz daha sonra yaparsınız. En
azından kayıtlara geçmiş oldu.
Teşekkür ediyoruz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve
Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 127 Milletvekilinin, Ankara İli Kazan İlçesinin
Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal
Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1412); Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı İzmir Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu
ve Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile 126
Milletvekilinin, Ankara İline Bağlı Kazan İlçesinin
Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesi ve Ulusal Bayram
ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1411); Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ve Grup
Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Samsun Milletvekili
Erhan Usta'nın, Ankara İli Kazan İlçesinin Adının
Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1413); Ankara Milletvekili Şefkat Çetin'in, Ankara
İli Kazan İlçesine Kahramanlık Unvanı Verilerek "Kahraman
Kazan" Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/1360); Ankara Milletvekili Erkan Haberal'ın, Ankara İli Kazan
İlçesine Kahramanlık Unvanı Verilerek İlçe İsminin
Kahraman Kazan Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/1383) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 422)
(Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi tasarının tümü üzerinde gruplar
adına ilk konuşmacı Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen.
Süreniz yirmi dakika
Sayın Bilgen.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle Dostlar beni hatırlasın. diyen Âşık Veyselin
bugün doğum yıl dönümü. Buradan hatırlamak ve hatırlatmak
istedim. Gözlerini küçük yaşta kaybeden ama gönül gözü hep açık olan
ve bu ülkede farklı kimliklerin birlikte yaşamasının derin
felsefesini türkülerine döken bu büyük ozanı anmak, galiba, onu
hatırlamak, onu unutmamak hepimiz için bir borç.
Değerli milletvekilleri,
şüphesiz, bir ülkenin demokrasi ve özgürlük adında bir
bayramının olması onur vericidir. Yine, bir darbe
girişimine karşı halkın sokağa dökülmesi, büyük bedel
ödeyerek darbenin başarılı olmasını engellemesi takdir
edilmesi gereken bir şeydir ama galiba, kanunla bayram ilan etmekten daha
zor olan, bir bayramın ismini belirlemekten daha zor olan gerçekten o
ülkenin toplumsal ilişkilerinin, yönetim biçiminin de özgürlükçü ve
demokratik kılınmasıdır. Bir darbe engellendiğinde
şüphesiz toplumun bütün kesimleri bundan memnuniyet duyar ve bu demokrasi
için bir kazanıma dönüştürülebilir. Darbelere karşı
çıkmak demokrasi için zorunlu, gerekli, olmazsa olmaz bir durumdur ama
asla yeterli bir durum değildir. Yeterli olup
olmadığının göstergesi de 15 Temmuz sonrasında
yaşadığımız gelişmelerdir.
Değerli milletvekilleri,
çok yaygın bir ifade, bir tanımlama olduğu için birkaç örnekle
ifade etmeye çalışacağım. Mesela Hükûmet temsilcileri
tarafından olağanüstü hâlle ilgili OHAL vatandaşın
hayatına hiçbir şekilde etki etmeyecek. Biz OHALi halkımız
için değil, kendimiz için ilan ettik yani devlet için, bürokrasi için
OHALi ilan ettik, halk için hiçbir şey değişmeyecek. ifadesi
sıkça kullanıldı. Vatandaşlar için
değişmeyecek. hatta Normal vatandaşlar için
değişmeyecek. gibi kavramlar, ifadeler Hükûmet temsilcilerinin
konuşmalarında sıkça geçiyor.
Değerli milletvekilleri,
burada, Anayasanın sınırlarıyla sorumluluğu, yetkisi
tanımlanmış bir organın, bir çatının
altındayız. Miting düzenlemek, hakları için yürüyüş yapmak,
basın toplantısı düzenlemek normal vatandaş olmakla
çelişkili bir durum mudur? Nitekim, toplantılar, gösteri
yürüyüşleri zaman zaman valilikler tarafından çok keyfî biçimde
engelleniyor ve yasaklanıyor. Bir tek örnek vereyim: Metin Günday
Türkiyenin birçok hukuk fakültesinde kitapları okutulan değerli bir
hocadır ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesindeki paneli OHAL nedeniyle
iptal edilmiştir. Kamuya açık ortamlardaki etkinliklerin kasım
sonuna kadar yasaklanmasıyla ilişkilendirilmiştir. Şimdi,
hukuk fakültesindeki bir panel, bir hukukçunun konuşması, sunumu
OHALle ilişkilendiriliyorsa biz galiba darbe işini sulandırmaya
başlamışız demektir. Darbenin ciddiyetine, darbede ödenen
bedelin ciddiyetine yakışan bir tutum, bir tavır ortaya koyma
konusunda siyaset kurumumuz ve bürokrasi iyi bir sınav vermiyor demektir.
Başka çok örnek var.
İnsanları, izledikleri televizyonlar dolayısıyla, üye
oldukları sendikalar dolayısıyla, mensubu bulundukları
toplumsal grup, cemaat, parti dolayısıyla peşinen yargılar,
peşinen suçlu ilan ederseniz, aslında darbelere karşı
mücadele etmiş olmazsınız. Tam tersine, toplumda
kutuplaşmayı derinleştirirsiniz ve toplumsal kutuplaşmalar,
toplumsal gerilimler, 12 Eylül darbesinde hepimizin çok acı biçimde
deneyimlediği gibi, tecrübe ettiği gibi, tam da yeni darbelere
fırsat oluşturur.
Galiba, bizi izleyenlerin
büyük kısmı hatırlarlar, 12 Eylüle Türkiyeyi götüren
koşullar, toplumdaki kamplaşma, çatışma; bir süre sonra,
kamplaşan kesimlerin silahlandırılması, birbiriyle
çatıştırılmasıdır. Bugün de silahlanmayla ilgili
rakamlar bu anlamda ülkenin geleceğiyle ilgili, birlikte yaşama
iradesiyle ilgili kaygı verecek düzeydedir. Almanyanın küçük
çaplı silahlar ihracatında sadece Türkiyeye yaptığı
ihracat rakamlarındaki patlamaya baktığınızda, 25inci
sıradan 8inci sıraya çıkmış 2016 yılı
içerisinde. Toplum, silahlanma ihtiyacını neden duyuyor, kime
karşı duyuyor? Güvenlik güçleri bu görevi yapmıyorsa,
yapmayacaksa toplum mu başının çaresine bakacak? 12 Eylül 1980
öncesinde başının çaresine bakmanın, memleketi
kurtarmanın bedeli bu kadar ağır ödenmişken, bunu bir kez
daha denemeye kalkmak, bir kez daha test etmeye kalkmak tam da yeni
kurtarıcıların durumdan vazife çıkartmasına
fırsat vermez mi?
Değerli milletvekilleri,
elbette, Türkiyede paralel yapılar kurmak, bir biçimde iktidarı,
devleti zorla ele geçirmeye dair girişim ve çaba içerisinde olmak,
değil cemaatlere, tarikatlara, hiçbir örgütlülüğe hukuken
tanınamaz ama burada yüzleşilmesi gereken galiba Türkiye'nin
yapısal sorunudur. Çok net biçimde, eğer sadece bir cemaat değil,
bir tarikat değil, Türkiye'de hepimizin bildiği,
bazılarımızın çok yakından takip ettiği birçok
cemaat zühd ve takvadan çok ihale ve kadro peşinde koşmaya
başlamışsa yani bu yapılar varlık sebeplerinin,
iddialarının, toplumsal ıslahın ötesinde işlerle
meşgul olmaya başlamışlarsa bu yapısal durumla
yüzleşmek zorundayız.
Neden acaba insanlar devlet
imkânlarına ulaşmayı, devlet imkânlarına
kavuşmayı kendileri için bu kadar değerli görüyorlar ve bir
topluluk tarihsel rolünü, tarihsel misyonunu bir tarafa bırakıp bu
kavganın, bu yarışın tarafı oluyor ve
saygınlığını, itibarını, her şeyini küçük
hesaplar uğruna harcayabiliyor? Burada yapılması gereken
şey çok nettir. Her türlü örgütlenmeyi şeffaflaştırarak
hesap sormayı, hesap vermeyi gelir kaynaklarından kişi
özgürlüklerinin düzenlenmesiyle ilgili kurallara kadar bütün alanlara
yaygın hâle getirirseniz o zaman ne devleti ele geçirme hevesi,
hırsı kalır ne darbe hesabıyla, planıyla on
yılları bulan örgütlenme arayışları cemaatlerin,
grupların, örgütlerin içerisinde taraftar bulur.
Değerli milletvekilleri,
dünyada 15 Temmuz gibi acı deneyimler yaşamış başka
ülkeler de var. Örneğin Arjantin hem darbe hem darbe dolayısıyla
geçmişle yüzleşme konusunda en ciddi deneyime sahip ülkelerden
birisi. Yine Kolombiya ve başka birçok ülkeyle ilgili Türkiye'de, neler
yaşandığına dair konferanslar, paneller düzenlenmiş;
ilgili ülkelerin süreçleriyle ilgili, kitap çalışmaları
yapılmış ülkeler var ama bizim galiba bu saydığım
örneklerde 15 Temmuz sonrası için en çok ders çıkarmamız gereken
uygulamalardan birisi yargılamaların açık yapılması
konusudur. Yargılamaların açık yapılması, sadece
haklarında suç isnat edilen kişilerin mahkûm edilmesiyle ilgili
değildir, daha çok toplumun zihninde, toplumun hafızasında böyle
işlere tenezzül edenlerin algı dünyasının, ufkunun, hesabının,
planının toplumda doğru okunmasıyla ilgilidir.
Dolayısıyla, bu, darbelerin açık yargılanması, bundan
sonra yeni darbelerin gelmesini de önleyecek önemli teminatlardan birisidir.
Tabii, başka örnekler de
var; belki, Türkiyeye daha çok benzeyen Sudan örneği var. Turabi ve
General Beşirin birlikte ülke yönetimine el koyduğu, sonra birlikte
yürüyenlerin birbirlerini yarı yolda bıraktığı
örneklerden birisidir Sudan örneği ve orada, elinde silahı olan,
kanaat önderini tasfiye etmeyi başarmıştır ve ülke sonuç
itibarıyla bölünmüştür değerli milletvekilleri, şu anda iki
Sudan var. Şüphesiz sadece darbe dolayısıyla bölünmedi Sudan,
başka sorunları da vardı ama Sudan güney ve kuzey diye ikiye
bölündü.
Fransa ve başka
örnekleri tartışmaya, konuşmaya çok vaktimiz yok ama Türkiyenin
15 Temmuz sonrası yaşadıklarıyla ilgili çok önemli
işler yapan uluslararası insan hakları örgütlerinin Türkiyeyle
ilgili değerlendirmeleri var.
Dünya Adalet Projesinin
Hukukun Üstünlüğü Endeksi var örneğin. Türkiye, izlenen 113 ülke
içerisinde hukukun üstünlüğüyle ilgili kriterler açısından
99uncu sırada sayılıyor.
Human Rights Watch
(İnsan Hakları İzleme Örgütü) dünyanın yine en büyük
örgütlerinden birisidir. Bu örgüt çok somut bir rapor yayınladı ve 13
tane vakayı isimleriyle birlikte raporunda zikretti işkence
iddialarıyla ilgili, cezaevindeki işkence iddialarıyla ilgili.
Benim burada anmaya, hatırlatmaya dilim varmayacak, işte Eşini
getiririz, anneni getiririz, burada tecavüz ederiz. gibi ifadelerin
geçtiği sorgulamalar olduğuna dair somut iddialar. Bu iddialarla
ilgili bir polemik yapmak için açmıyorum. Bunların gereğini
yapmanın bir tek yolu vardır, bu heyetlerin gidip inceleme
yapmasının önünü açarsınız ya da Meclis İnsan
Hakları Komisyonu gibi başka birtakım yapıların, bu
konuda eğer bir iddia varsa, bir yıpratma, bir karalama varsa bunu
ortadan kaldıracak rahat çalışma ortamını
sağlarsınız, kurarsınız ve bu psikolojik atmosferden
çıkılır eğer gerçekten bütün bunlar iftiraysa.
Af Örgütü daha
feci bir rapor yazdı yani Human Rights Watchın, işte Açık
çek veriliyor, koruma mekanizmaları tasfiye edildi. iddiasından daha
ileri bir şeyde bulunuyor, diyor ki raporunda: Biz raporumuzu sadece
aileleri, yakınları, avukatları dinleyerek yazabildik çünkü
mağdur ve iddia sahiplerinden kimseyle görüşemedik. Aslında, bu
cümlenin kendisi bile baştan başa, belki raporun içeriği kadar
Türkiyeyi tartışılır duruma getiren bir düzenlemedir.
Çok
ayrıntıya girmeyeyim diğer raporlardan ama bir tek somut örnek
var: İlk çıkan KHKlarla birlikte cezaevi izleme kurulları
feshedildi. Biz burada cezaevi izleme kurullarıyla ilgili düzenleme
yapılırken eleştiri yapıyorduk bu kurulların
bağımsızlığı, tarafsızlığı ve
ne kadar güvenilir olup olmadığıyla ilgili, o zaman siz cezaevi
izleme kurullarını savunuyordunuz, çok iyi
çalıştığını, verimli işler
yaptığını söylüyordunuz. 15 Temmuzdan sonra ilk
yapılan işlerden birisi onları feshetmek oldu.
Şimdi, bu
kurulların ya önceki yaptıkları yanlıştı ya
şimdiki pozisyon yanlış. Bana kalırsa ikisi de
yanlış çünkü önceki pozisyonları da savunulmayacak sorunlar
içeriyordu, bugünkü durum da bir vahimdir çünkü sizin 15 Temmuzdan sonra
görevden aldığınız kurulların bir kısmına
atamalar yapıldı biliyoruz ama bu kurulların doğru düzgün
bir raporu yok, bu kadar iddiayla ilgili bir ziyaret ve kamuoyuna
açıklanmış, yayınlanmış ciddi bir önerisi ya da
tespiti yok.
Şimdi, bu
kurullarla ilgili tartışma bile emin olun yargılanan on binlerce
kişinin davalarının yarın AİHMdeki sonucunu
belirleyecektir, etkileyecektir. Yani, siz bir kurulu feshettiğinizde,
cezaeviyle ilgili iddiayı sadece Bakanın açıklamasıyla izah
edemezsiniz.
Değerli
milletvekilleri, 17-25 Aralığı darbenin miladı, dönümü olarak
kabul ettiğinizde karşınızdaki tabloyu, fotoğrafı
daha net okumak zorundasınız. 17-25 Aralık, evet, bir darbeye
dönüştürülmek istenmiştir. 17-25 Aralık yolsuzluk iddiaları
fırsat bilinerek siyasal iktidara ve bürokrasinin kimi noktalarına
yönelik operasyonlar yapılmak istenmiştir bu doğru, ama öbür
yanlışı örtmeye yetmez. 17-25 Aralıkla ilgili eğer 4
bakan istifa etmek zorunda kalmışsa ve Türkiye toplumunu da Türkiye
devletini de Amerika Birleşik Devletlerindeki Reza Zarrab
yargılaması dolayısıyla zor durumda bırakacak bir
süreç yaşanıyorken eğer biz bununla yüzleşmezsek, o zaman
yolsuzluk-darbe denklemiyle ilgili tartışmada yanlış yere
düşeriz.
Değerli
milletvekilleri, dünyanın her yerinde, çok net biçimde, darbelerin
yolsuzlukları beslediğine inanılır, yolsuzlukların da
darbecilerin elini güçlendirdiği kabul edilir. Şimdi, bu ikisi
arasındaki ilişkiyi siz tersine kurarsanız yani topluma
Yolsuzlukla mücadele mi edelim, yoksa darbeye mi karşı
duralım? gibi bir denklem kurarsanız, bu işin içinden
çıkamazsınız çünkü bu ikisi karşı karşıya
koyulacak, birbirinin alternatifi gibi sunulacak şeyler değil,
aksine, birbirini tamamlayan şeylerdir.
Şimdi,
soruyu doğal olarak bir kez daha başka türlü sormak zorundayız:
Ya 17-25 Aralık olmasaydı? İkinci bir soru: Keşke
olmasaydı ama ya 15 Temmuz olmasaydı? O zaman bu yapılanma,
şimdi görevden alınan on binlerce kişisiyle, tutuklanan binlerce
kişisiyle ülke yönetiminde, ticaret odalarında, medyada, hayatın
her yerinde etkili ve egemen olmaya devam edeceklerdi. O zaman, 17-25
Aralık ve 15 Temmuzun rolü ve işlevi konusunu yeniden
tartışmak, soruyu başka türlü sormak zorunda değil miyiz?
Değerli
milletvekilleri, darbelerle yüzleşme konusunda üç dönemi birlikte
tartışmak zorundayız. Birincisi: Darbe öncesi yani darbeye giden
koşullara nasıl gelindi, buna kim fırsat verdi, kim göz yumdu,
kim bundan faydalanmaya çalıştı?
İkincisi:
15 Temmuz gecesi -ki bugün zaten bununla ilgili bir tartışma
yapıyoruz- ama belki daha önemlisi, 15 Temmuz sonrasında olup biten
yani darbenin geriye bıraktığı miras, darbeden
payımıza düşen durumdur.
Bakın, bir gazeteci
bugün sosyal medyada paylaştı, cümlesini aynen okuyorum: Bugünkü
lincin başını çekenlerden vaktiyle cemaatten nemalananların
dosyaları da açılmalı ki neyin ne olduğu ortaya çıksın.
Değerli arkadaşlar, bu cümleyi yazan Kâzım Güleçyüz, Yeni Asya
gazetesinin yıllarca köşe yazarı, yayın yönetmeni olan bir
isim; hepiniz biliyorsunuz ki cemaatle hiçbir ilişkisi yok, başka bir
grubun, başka bir Risale-i Nur topluluğunun temsilcisi. Şimdi,
bir nemalanma ve linç denklemi eğer varsa önümüzde bunu ortaya
çıkarmayı ve bugün bu linç psikolojisine çok yaygın biçimde su
taşıyanların aslında geçmişte de nemalanma konusunda
farklı, kapalı, kirli ilişkileri olduğunu iddia ediyor,
ortaya koyuyor bir gazeteci, size düşmanlık olsun diye söylemiyor.
Bence, tam tersine, bu topluluk biliyorsunuz ki darbelerle ilgili, askerî
vesayetle ilgili şimdiye kadar Türkiyede
yayıncılığıyla en net duran topluluklardan birisi. Demek
ki bu tip iddialarla ilgili, bu tip yaklaşımlarla ilgili daha somut,
daha net bir tavır koyma zorunluluğu var.
Değerli milletvekilleri,
eğer 15 Temmuz gecesinin sorumlularıyla on binlerce kişiyi
zorlama bağlantılarla ilişkilendirip
cezalandırırsanız emin olun ki şimdiye kadarki bütün
yapılan yanlış işler gibi bu yaklaşımla da
toplumda sadece büyük kırılmaları, büyük
ayrışmaları beraberinde getirmiş olursunuz. Eğer siz o
gün, gece, en azından Bugün görevinden alınan, bugün tutuklanan
insanlar neden 15 Temmuz gecesi sokakta darbecileri destekler bir pozisyonda
değillerdi? sorusunu bile vicdanen, ahlaken kendinize sorma ihtiyacı
duymuyorsanız ve bunu mağdur edebiyatı falan gibi tarif
ederseniz bunun geri dönüşümü sadece öfke ve nefret olacaktır. İşinden
atılan öğretmenlerin, memurların çocukları bize, size,
hiçbirimize sevgiyle bakmayacaktır, umutla bakmayacaktır; aksine,
yaşadığı acının öfke ve nefret duygusuyla
büyüyecektir. Bu çocukların, eşlerin, yakınların,
akrabaların âdeta birer suçlu gibi cezalandırılması hiçbir
şekilde kabul edilebilir bir yaklaşım değildir.
Değerli milletvekilleri,
darbe ve muhtıralarla ilgili bu Mecliste daha önce kurulmuş
komisyonun raporları var. Ben en azından onların bir kez daha
gözden geçirilmesini, başka kaynak göstermeye gerek yok ama o komisyonda
çalışan Nimet Başın çeşitli platformlarda
söylediği sözlerin bir kez daha ele alınmasını, başka
kurum örneği vermeyeyim, SETA gibi Hükûmete yakın bir kuruluşun
o araştırma komisyonunun çalışmalarıyla ilgili
düzenlediği toplantıların raporlarının bir kez daha
okunmasını buradan hatırlatmak istiyorum, ifade etmek istiyorum
çünkü içinden geçtiğimiz dönem eğer yeniden daha kanlı, daha
büyük bir darbeye dönüşmesin ya da bir iç savaşa, bir toplumsal
çatışmaya dönüşmesin istiyorsak üzerimize düşen, ferasetle
hareket etmektir, birlikte yaşama iradesini Kazan için ne kadar
önemsiyorsak Şırnak için de aynı şekilde değerli
görmektir. Bu iş böyle çok uzun polemiği gerektirecek bir şey
değildir. Oraya bir heyet gönderilir, talepleri, ihtiyaçları nedir,
bu görülür ve bunun gereği yapılır ama bunun üzerinden polemik
yapmak bile gösteriyor ki biz henüz bu olgunluğu, bu siyasi aklı
geliştirecek noktada değiliz.
Herkesi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bilgen.
Gruplar adına ikinci
konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Ahmet Haluk Koç.
Süreniz yirmi dakika
Sayın Koç.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET HALUK
KOÇ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yüce Meclisi ve bu arada sevgili
Kazanlı hemşehrilerimi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
15 Temmuz üzerine çok
şey konuşuldu, çok şey konuşulacağa da benziyor çünkü
15 Temmuz öncesi, sonrası, sonuçları daha tam oturmadı, bir sürü
karanlık nokta var. Evet, bir darbe girişimi; evet, klasik olarak
yaşayacağımız darbe süreci içerisinde göreceğimiz
olayların önemli bir kısmıyla karşı karşıya
geldik ama bunun siyasi sonuçlarının neler olabileceği konusunda
-bastırıldıktan sonra- bir sürü soru işareti siyasi gündemi
meşgul etmeye devam ediyor. Ben, bunların analizine geçmeden önce,
Kazanda o gece yaşananlar hakkında kısaca bilgi aktarmak
istiyorum.
Biliyorsunuz, o
Akıncı Üssünün bulunduğu bölgede Kazan ve 15 Temmuzda
Kazandaki hemşehrilerimizin gerçekten büyük bir feragatle, özveriyle
Akıncı Üssünün etrafını çevirmeleri, ürünlerini
yakmaları, uçakların uçuşuna engel olma gayretleri, lastik
yakmaları
Bu arada, Belediye Başkanı Sayın Lokman
Ertürkün gayretlerini, fedakârlığını da anmadan
geçemeyeceğim, ona da burada Meclis adına ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına da teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Cidden büyük bir örnek
gösterdiler ve uyarı ateşi gece 02.00 civarında
açılıyor. Daha sonra, 02.30a doğru yaylım ateşi
açılıyor engel çıkartan yurttaşlara ve bu arada 9
yurttaşımız hayatını kaybediyor. Ben,
adlarını Meclis kürsüsünden okuyarak zabıtlara da geçirmek
istiyorum: Ali Anar, Ömer Takdemir, Lokman Biçinci, Hasan Yılmaz, Samet
Cantürk, Ali İhsan Lezgi, Yasin Yılmaz, Emrah Sapa, Ümit Güder. Bir
kere daha Allah rahmet etsin diyorum; yakınlarına, ailelerine
başsağlığı diliyorum. Yine, 80 küsur da, 84 de
yaralımız var. Bunların bir kısmını hastanede ben
de ziyaret etmiştim. Kazana belki de bu siyasetçi ziyareti
furyasını ilk açanlardan biri benim. Kazanda
arkadaşlarımızla görüştük, birkaç
başsağlığına uğrayabildim. Daha sonra, hastanede
yatan yaralıları da hemen darbenin ertesi hafta görmüştük. Daha
sonra, birçok Hükûmet yetkilisi ve Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanı
da Kazanı ziyaret ettiler, yine dileklerimizi ifade ettiler.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, darbe girişimi sonrası
birtakım şeyler yaşandı, bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi
ortak bir deklarasyonla ortaya koydu. Hemen ertesi gün bir özel oturum
yapıldı ve burada siyasi parti liderleri darbeye karşı
tutumlarını çok net, açık ifade etti. Evet, Türkiye bir belayla
karşılaştı, bu belayı savarken bir musibetten nasihat
çıkartırcasına sonrası için de bazı yol
haritalarını planlamaya çalıştı. Yani, darbe girişiminin
getirdiği karanlık -belki- alınan derslerle önümüzü
aydınlatacak bir sürece dönüşebilir mi diye herkeste bir umut
oluştu. Ama aradan geçen üç ay, üç buçuk ay, dört ay sonra üzülerek
görüyorum, maalesef bu umutlar yerini daha farklı beklentilere bıraktı.
Bunu üzülerek söylüyorum. Yani, siyaseten bu tanımlamayı, bu
değerlendirmeyi yapmak zorundayım.
Şimdi,
baktığınız zaman, değerli arkadaşlarım,
olağan dışı koşullarda toplumlarda suskunluk artar.
Olağanüstü hâl ilan edildi, Fransayla
karşılaştırıldı ki Avrupa Konseyinde Fransız
milletvekillerinin, Fransa Cumhurbaşkanının
yaptığı konuşmalara, burada Fransa Dışişleri
Bakanının yaptığı açıklamalara benim de on dört
yıllık siyaset arkadaşım Sayın Mevlüt
Çavuşoğlunun verdiği yanıtlar çok doyurucu değil.
Yani, bizdeki olağanüstü hâl uygulamasını Fransayla mukayese
ettiğimiz zaman, Fransada hukukun üstünlüğü hiçbir şekilde
tartışılmıyor; Türkiyedeki uygulamalarda, burada çok ciddi
karanlık noktalar var. Ben ülkemin iyi olmasını isteyen bir
kardeşinizim yani bu ülkede hukukun, demokrasinin, demokratik kurum ve
kuralların yerleşmesinin hepimizi mutlu edeceğine inanan bir
arkadaşınızım. Eksiklerimiz var. Hukuk, maalesef, 12 Eylül
2010dan itibaren olduğu gibi bundan sonrasında da
Hele şu son
dönemde hukuk korkuyor, açık söylüyorum, hukuk adamları şu anda
korkuyor. Kimden korkuyor? Sizden korkuyor, iktidardan korkuyor. Bu benim
görüşüm, uyarım, dostça uyarım. Bakarsanız verdikleri
kararlara mutlaka bir çekince var Acaba ben bu verdiğim kararın
ertesinde cezalandırılır mıyım? ya da Mesleki olarak
bir terfi gerilemesine uğrar mıyım? Bu kuşku var, bütün
savcılarda var, bütün hâkimlerde var. Bu gerçeği tespit edelim. O
zaman, bu iklimi nasıl düzelteceksiniz? Hukukun üstünlüğünü
nasıl yerleştireceksiniz? Tam tersine, yürütmenin emrinde kuvvetler
birliği yaratarak değil, kuvvetler ayrılığı
ilkesini pekiştirerek yapmak zorundayız. İşte onun için,
Anayasa değişikliğinde kuvvetler ayrılığı
ilkesi ve parlamenter demokrasinin güçlendirilmesi için önerilerimizi sunduk
ama yaşadıklarımız, demin söylediğim gibi, 16
Temmuzdan itibaren, bir ders yerine, daha katı uygulamalara, daha
karanlık dönemlere Türkiyeyi sürüklüyor. Bu tespiti yapmak
zorundayım.
Değerli
arkadaşlarım, olağanüstü uygulama dedim, Kırk beş
günde hallederiz. dediniz, uzatıldı ve olağanüstü
koşullarda -demin de vurguladım- toplumda suskunluk artıyor.
Sadece yargı mensupları korkmuyor, herkes korkuyor, çok açık
söyleyeyim. Herkes korkuyor. Şimdi, bunun sonunda, bu korkuyla hareket
eden kitleler Bana dokunmayan bin yaşasın. mantığı
içerisinde bir toplumsal esarete sürükleniyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, fikir sahibi fikrini ifade edecek, siyaset olarak
bulunduğu hangi alandaysa dışlanma riskiyle kendini ifade
etmekten alıkoyuyor yani bir otosansüre sokuyor, susmayı tercih
ediyor; böylece, genelgeçer bir görünüm sergiliyor, teslimiyetçilik rolüne
giriyor ve haksızlıklara ses çıkarmama
Haksızlık var
-siz kızıyorsunuz mağduriyet denince- mağduriyet var,
yaşanıyor, birçok haksızlık var ama bunlara ses
çıkaranlar, sizlerin siyaset baskınlığıyla korkar hâle
geliyor ve ses çıkartamıyor, haksızlığa
tercümanlık yapamıyor.
Bundan sonrasında ne
olacak? Bu davranış eğer sizin baskıcı idare
tarzınızla bir alışkanlık hâline gelmeye başlarsa
işte o zaman kişilerin karakterine dönüşmeye başlıyor
ki bu, son derece tehlikeli bir noktaya gidiyor. Yani, bir noktada kişi
artık taraf tutmayı bırakıyor, yandaş olmaya
çalışıyor. Bunu istiyorsanız, bunu başarıyorsunuz
ama bu demokrasi değil. Çünkü, baskıyla yandaş yaratmak,
kişinin kendini ifade etmesini engelleyerek, korkutarak yandaş
yaratmak ve yandaş ifade tarzına onu büründürtmek uygun bir tarz
değil. Çünkü, ilk kırmızı ışıkta, ilk
sinyalde bunlar gemiyi terk eder, eski kimliklerine dönerler baskı ortadan
kalkınca.
Değerli
arkadaşlarım, konjonktüre göre tavır alma bir huy hâlini almaya
başlıyor, bu durumda bir de tercihlerini çarpıtıyor
insanlar. Bunu Ahmet Özer Hoca çok güzel anlatıyor bazı
makalelerinde, o sayede intihal olayının önüne geçelim, onun
adını da referans olarak vereyim. Yani, bu sayede kişi
dirençle karşılaşmıyor, topluma uyuyor, baskın olan
görüşün emrinde hissediyor kendisini, sıkıntıyı
aştığını hissediyor ve sizler de çok yüksek oranlarla
kendinizi ifade etmenin demokrasi zaferi olarak
adlandırıldığı bir döneme giriyorsunuz, kendinizi
kandırıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, hukuki alanda baktığımız zaman,
olağanüstü hâlin temel niteliklerinden bir tanesi yasama, yürütme ve
yargı güçleri arasındaki ayrımın başlangıçta
geçici olarak kaldırılması demin ifade ettim- ama bunu
kalıcı kılacak yönetim uygulamalarının hayata
geçirilmesi kapısı açılıyor. Yaşıyoruz değil
mi Türkiye'de bunu? Önce geçici2 diyoruz, şimdi o geçici uygulamalar
kalıcı uygulamalara dönüşüyor ne yazık ki. Hukuk düzeninde
kurmaca bir boşluk yaratıyoruz bu uygulamalarla, ondan sonra
zorunluluk hâli gerekçe olarak ifade ediliyor iktidar tarafından ve bu
zorunluluk hâli gerekçe gösterilerek bütün güçler tek bir kişide
toplanmaya çalışılıyor; şu anda
yaşadığımız siyasi tartışmalar, tek
kişinin emrinde toplanan bütün güçler, yargı, yürütme, bütün her
şey.
Değerli
arkadaşlarım, bu, Parlamentonun kendi kendini feshetmesidir, hiç
kendimizi kandırmayalım. A partisi, B partisi milletvekili
olmanın hiçbir önemi yoktur; Parlamento, yetkilerini tek kişiye
devredecektir ve bu uygulama, Türkiyeyi farklı bir yere götürmek
durumundadır. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, korkular,
endişeler ilkelerin önüne geçince ne olur? Demin anlattım, şu
anda toplumda bu yaşanıyor. Bakın, mağdur diyoruz,
kızıyorsunuz. Gerçekten mağdurlar var. Eğer darbeyle
doğrudan ilintili, o sürecin, çete diye tarif edilen yapının
içinde kim varsa bunlara, hukuk devleti kuralları içerisinde, kin, intikam
duygusuna kapılmadan, hukukun karşılığı neyse bu yapılmalı.
Ama, onun yanında, İnine giriyoruz, şunu yapıyoruz, bunu
yapıyoruz. diye insanların malına, mülküne çökme olmaz;
insanlar evsiz, barksız, işsiz, babasız, anasız bırakılmaz.
Hepinizin, hepimizin manevi dünyası zengin. Günah diye, kul hakkı
diye bir kavram var. Birçok insanın feryadını belki
duymuyorsunuz ama bu feryat yükseliyor. Demin, arkadaşım Sayın
Bilgen söyledi, yeni bir toplumsal kırılma dalgası
yaşanıyor. Zaten ülke, etnik temelde, mezhepsel temelde fay
hatları üzerinde, şimdi bir de bu mağduriyetler üzerine bir fay
hattı daha inşa ediyor sizin siyasetiniz ne yazık ki.
Efendim, bu
mağdurların sesi olmaya çalıştıkça,
Haksızlık yapılıyor, bu insanları iyi inceleyelim.
dedikçe Siz FETÖnün yandaşısınız
Değerli
arkadaşlarım, bu demagojik siyaseti bırakalım. Sayın
Başbakan baştan iyi başladı, Evet, Haydar konuş,
konuş. falan diye espriler yaptı. Ben severim Binali Beyi ama son
konuşmaları akla ziyan konuşmalar, kendisini görürsem ona da
ifade edeceğim. Yani FETÖyle hiç ilişki yok... Biz ilişki
sorgulamıyoruz. Eğer sorgulayacak olursak yakın akrabalık
var, bunu siz de biliyorsunuz, yakın akrabalık var. Cumhuriyet Halk
Partisiyle bir bağı yok. Biz herkese saygılıyız hukuk
devleti kuralları içerisinde ama siz, beraber iş tuttunuz, beraber
çalıştınız, beraber teşkilatlar kurdunuz, bu
işleri beraber kotardınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Ergenekon, Balyoz olaylarından 3 savcı, 5 polis
suçlayarak çıkamazsınız, sizin sorumluluğunuz var, göz
yumdunuz.
Sayın Baykal burada.
Sayın Baykalı, Sayın Kılıçdaroğlunu
suçladınız. Niye? Avukatlık yaptılar. dediniz. Ne oldu?
İnsanlar beş yıl yattılar içeride. Ben sizi evinizin bir
odasında beş yıl çıkmamak üzere hapsedeyim. Bunu
karşılamak mümkün değil değerli arkadaşlarım.
İnsanların hayatlarıyla oynandı.
HALİL ETYEMEZ (Konya)
Sayın Koç
AHMET HALUK KOÇ (Devamla)
Beyefendi, gelir konuşursunuz burada. Müsaade edin, ben düşüncelerimi
ifade ediyorum özgürce. Eğer bunu da kısıtlayacaksanız
kapatalım Parlamentoyu, ben de yerime oturayım, devamlı siz
konuşun, olur mu?
HALİL ETYEMEZ (Konya)
Konuşun.
AHMET HALUK KOÇ (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, onun için, sağa sola FETÖ
suçlaması, etiketi yapıştırarak
sorumluluklarınızdan kaçamazsınız. Eğer bir siyasi
ayak aranacak ise on dört yıldır iktidarda bu pozisyonları bu
çeteye ikram edenlerin siyasi sorumluluğu mutlaka
sorgulanmalıdır.
Anadolunun her ilinde,
ilçesinde gariban öğretmenler, Emniyet memurları, hâkimler -suça
karışanlar demiyorum, garibanlar- mağdur edilirken siyaset
kurumunda bu çetenin önünü açan hiç mi kimse yok sizin içinizde, pirüpak
mısınız? İnanalım mu buna? O mağdurlara
nasıl anlatacaksınız bunu? Benim canım yanıyor, ben
babasız kaldım., Ekmek yok. diyor. Cumartesi günü
Beypazarındaydım; bir öğretmen eşi geldi,
sarıldı, ağlıyor arkada.
Değerli
arkadaşlarım, size çıkmıyor mu bunlar, gelmiyor mu?
Bunları aşalım. Evet, Kazan kahraman olacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar) Kazanlılar kahramandır;
dün de öyleydi, bugün de öyle, yarın da öyle olacak ama onların
kahramanlıkları bu insanlar mağdur olsun diye
yapılmadı. Onlar demokrasiye sahip çıktılar, bu ülkeye,
cumhuriyete sahip çıktılar, bayrağa sahip çıktılar,
Parlamentoya sahip çıktılar, seçilmiş iktidara sahip çıktılar,
hepsine sahip çıktılar, alınlarından öpüyoruz onları.
Ama, bu mağduriyetleri gidermek zorundayız ve hiç kimse Cumhuriyet
Halk Partisine bu insanlara sahip çıkıyor diye suç getiremez. Hele
Sayın Başbakanın Cumhuriyet Halk Partisine dönük, yarı
şaka yarı karışık, ciddiyetten uzak birtakım
FETÖcülük suçlamaları
Bunlar mazur görülebilecek hareketler
değildir; olsa olsa sizin suçunuzu, iş birliğinizin derecesini
saklamaya dönük laflar, gayretler olarak kalır.
Değerli milletvekilleri,
burada Susmak. dedik, Sakın ha, bir duyan olursa beni de mağdur
sınıfına sokarlar, beni de onlardan sanırlar...
İnsanlar bu şekilde sustu, pıstı. Böyle bir toplum
hoşunuza gidiyorsa olur, eğer böyle bir toplum demokrasi adında
müsait gelişmeleri sağlayacaksa şu anda bunu
sağlamış bulunuyorsunuz. Hangi seçime gidersek biz devletle mi
yarışacağız ya muhalefet partileri olarak? Biz devlete
karşı kampanya mı yapacağız? Şu anda, siz bir
siyasi kurum olmaktan çıktınız, güçlü bir devlet
aygıtı, kurumu hâline geldiniz. Nasıl yola
çıktığınıza bir bakın. Afyona gittiniz, yeni
geldiniz, kuruluş da Afyondadır. Bir Ertuğrul
Yalçınbayırı kulakları çınlasın- dinleyin, tüzükü
hazırlayan. Bir Abdüllatif Şeneri dinleyin. Nasıl yola
çıktınız, ne hâle geldiniz ve ülkeyi karamsarlığa
soktunuz. Bunu bir siyasi eleştiri olarak, tespit olarak, bir dostunuz,
arkadaşınız olarak dile getiriyorum.
Değerli
arkadaşlarım, burada, ben, bundan sonrasında, inşallah,
Türkiye'nin önü daha açık olur, daha sağlıklı olur diyorum
ama Einsteinın bir sözü var Dünya yaşamak için tehlikeli bir yerse
kötüler yüzünden değil, kötülüğe ses çıkartmayanlar
yüzündendir. diyor. Evet, siyaset hakikaten tehlikeli bir mecraya geldi ama
bunu gerçekleştirenler sorumlu değil, bu kötü gidiş
karşısında ses çıkartmayanlar bunun temel sorumlusu. Onun
için, biz ses çıkartacağız, sizi üzeceğiz belki, ses
çıkartacağız, mücadele edeceğiz. Ne kadar
kızsanız da ne kadar daraltsanız da alanları biz demokrasi
mücadelesini size karşı, getirmek istediğiniz tek adam rejimine
karşı, kapalı Türkiyeye karşı açık, demokrasiden
yana, hukukun üstünlüğünü savunan, temel hak ve özgürlükleri edinmiş
bir Türkiye için sonuna kadar mücadele edeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar) Onun için, sanmayın ki Biz bu
tarlayı sürdük, istediğimiz tohumu elde ettik. Kimse
darılmasın, gücenmesin, onlar da benim kardeşlerim; bir siyasi
parti siyasi iltica talebinde bulunuyor bizden, bu manzara çıkıyor
son uygulamalarda. Tek başına Cumhuriyet Halk Partisi yeter
mücadeleye, Cumhuriyet Halk Partisi o mücadeleyi gösterecektir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ben sevgili Kazanlılara
Kahramankazan unvanının hayırlı olmasını
diliyorum; onlara yakıştı bu, yakıştı. Gerçi,
Lokman Başkan çok önceden tabelalarını
hazırlamıştı ama bundan sonra, bu görüşmelerden sonra,
herhâlde resmî olarak Kahramankazan unvanı olacak. İnşallah,
tekrar konukları olurum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına hem Kazanlıları hem yüce Meclisi ve milletimizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Koç.
Sayın Baluken ve
Sayın Usta, sizlere söz vereceğim ancak Sayın Altay sizden önce
sisteme girdi, söz talebi var.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yok Başkanım, bir cevap hakkı varsa önce
orası olsun; tartışmanın arasına girmeyeyim ben.
ERHAN USTA (Samsun) Ben
sataşmadan söz istiyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ben İç Tüzük 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Usta, sizi dinleyelim.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Siyasi
iltica talebinde bulunmuştur. diyerek bizi gösterdi. Bizim böyle bir
iltica talebimiz yok ama bizi gösterdiği için, herhâlde bize
sataşıldı.
Osmaniye Milletvekilimiz Ruhi
Ersoy sataşmadan iki dakika söz istiyor.
BAŞKAN Peki, buyurun
Sayın Ersoy.
Kürsüden size iki dakika söz
veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoyun, Ankara
Milletvekili Ahmet Haluk Koçun 422 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin içerisinde bulunduğu bu ortam
içerisinde Milliyetçi Hareket Partisi siyasetini Önce ülkem, sonra partim,
daha sonra ben. anlayışıyla yürütmektedir ve bu tarzı
büyük Türk milleti tarafından takdirle karşılanmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi kırmızı plakalar ile bu memleketin
kırmızı şeritlerini birbiriyle değişmeyen, makam,
mevki, ikbal ve gelecek kaygısıyla hareket etmeyen bir siyasi
partidir. Milliyetçi Hareket Partisi lideri Sayın Devlet Bahçeli Beyin
siyasetteki tutum ve davranışlarını ve yapmış
olduğu hamleleri üç beş hamle sonrasında görerek Ya, öyle
miydi? Biz anlamamıştık. diyenlerin ifadeleri siyaset tarihinde
oldukça fazladır. O sebepten dolayı, Milliyetçi Hareket Partisi,
mülteci olma, iltica etme, siyasal sığınma konusunda, bu
kavramların terimsel yaklaşımından ziyade, Suriyeli misafir
kardeşlerimize nasıl davranmışsa, gelenlerle nasıl
aşını, ekmeğini paylaşmışsa kendi
sofrasında değerleriyle barışık olan herkesi
ağırlayabilir. Bugün itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin
millî politikası Milliyetçi Hareket Partisinin takip etmiş
olduğu yaklaşımlar ve referanslar doğrultusunda gidiyorsa
burada Milliyetçi Hareket Partisinin herhangi bir iltica, mülteci,
yaklaşma, yanaşması değil Önce ülkem. demesi ve
konjonktüre, döneme göre değil ilkelere göre siyaset yapması gerekir,
yaptığı gerçeği ortadadır. Bundan da kimsenin
rahatsız olmaması gerekir. Bunun takdirini büyük Türk milleti
verecektir diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Ersoy.
Sayın Baluken
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Kazanın kahraman unvanını almasından
memnuniyet duyduklarına ve Valiliğin Şırnakta
çadırlarda yaşayan halka yardım ettiği konusunda
yapılan açıklamaların doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Kazanın kahraman unvanını almasından duyduğumuz
memnuniyeti belirtmek istiyorum. Kazan halkı, darbeye karşı
direnen bütün halkımız gibi, o gece gerçekten büyük bir kahramanlık
örneği göstermiştir. Kazan halkı, sadece bir tek lider ya da bir
tek siyasi parti için değil bütün Türkiye halkları için, bütün
demokratik geleceğimiz için o duruşu ortaya koymuştur. Ancak,
AKP Hükûmeti gerek Kazan halkının gerekse bütün halklarımızın
darbeye karşı göstermiş olduğu bu direnişi, maalesef,
demokratik geleceğimizi kurma adına değil; tam tersine, ortadan
kaldırma adına kullanmıştır. Deminden beri Genel
Kurulda tartıştığımız Şırnakla ilgili
sorunlara vermiş oldukları cevaplar da bunu göstermektedir. Şu
anda Türkiyede aslında fiilî olarak 81 il yoktur, 80 il vardır.
Şırnak haritadan silinmiştir, Şırnak diye bir kent
merkezi şu anda yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Açıyorum
Sayın Baluken.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bizim dile getirdiğimiz sorunlara Valilik
Şırnak halkına yardım ediyor. diyenlere birkaç
fotoğraf göstermek istiyorum. Bakın, burada Valiliğin
gönderdiği yardım ekipleri var, TOMAlardan ve Çevik Kuvvet
ekiplerinden oluşuyor. Şırnak halkına yardım edildi.
dedikleri görüntü, manzara bu. Bu fotoğrafları yeni istedik. TOMAlar
ile Çevik Kuvvet ekipleriyle orada yapılan müdahalelerle bakın;
Şırnak halkının çadırları sökülmüş,
eşyalar orta yerde duruyor. Şırnak halkının birkaç
parça eşyasını taşımasına bile izin verilmiyor.
Derme çatma araçlarla orada bir tenceresini, buzdolabını kurtarmaya
çalışan bir halk gerçekliği var. Bakın, burada
Valiliğin yardımıyla açıkta kalmış
Şırnak halkının buzdolapları var. Böyle bir tablo
varken çıkıp farklı bir resim ortaya koymak her şeyden önce
büyük bir ciddiyetsizliktir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Şu tabloyu yaratanlar, Şırnak
halkının Nereye gidelim? sorusuna Iraka gidin, Kerküke gidin.
şeklinde cevap veriyorlar. AKPnin Şırnakla ilgili
yaklaşımı, işte oradaki kendisine durumdan vazife
çıkaran polis memurunun, emniyet amirinin verdiği cevaptır.
Şırnaklılar Iraka da gitmeyecek, Kerküke de gitmeyecek.
Şırnak Şırnaklılarındır. Ancak,
Şırnak halkının insanlık adına ortaya
koyduğu bu tutum, kendi yaşam alanını sahiplenme,
Şırnakı terk etmeme adına ortaya koyduğu tutum gün
gelir hesabı çevirirse o zaman, bugünkü cevabı veren emniyet amirinin
de onu meşrulaştırmaya çalışan AKPli yetkililerin de
nereye gideceğini kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Baluken.
Sayın Altay, buyurun.
36.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Kahramankazanlıları tebrik ettiğine, Cumhuriyet Halk Partisi
Küçükçekmece Gençlik Kolları üyelerine 29 Ekimin yaklaşması
münasebetiyle sokaklara, caddelere yazdıkları yazılardan dolayı
Kabahatler Kanununa göre ceza verilmesine ve Şırnakta
çadırlarda yaşayan halkın çadırlarının sökülmesi
konularında Hükûmetten açıklama talep ettiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bir üyesi olarak Kahramankazanlıları tebrik ediyorum, yüce
milletimiz adına kendilerine şükran duygularımızı
ifade ediyorum. Hayırlı olsun.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hep söylerim, devlet vatandaşına her
vakit, her şekliyle gülen yüzünü göstermek zorundadır. Sayın
Bakan da buradayken Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum. İki
konuya değineceğim hızlı hızlı.
Sayın Bakanım,
devriiktidarınızda Cumhuriyet hepimizin, unutma. ibaresi kimi, niye
rahatsız eder? İstanbul Küçükçekmece İlçe
Başkanlığımızdaki gençlik kolları 29 Ekimin
yaklaşması münasebetiyle sokaklara, caddelere bu tür taklar, logolar,
çıkartmalar yazdıkları için Küçükçekmece Terörle Mücadele
ekipleri tarafından gözaltına alındılar. Evet, sonra
salındılar, kendilerine bir de Cumhuriyet hepimizin, unutma.
yazdıkları için Kabahatler Kanununa göre galiba 160şar lira da
para cezası kesildi. Bunu, Hükûmetinizin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Altay, tamamlayın lütfen.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bunu, 29 Ekimin yaklaştığı bugünlerde,
Hükûmetinizin herhâlde güzel bir kokartı olarak, Hükûmet üyelerinin bu
ceza makbuzlarını yakasına takmasını tavsiye ediyorum.
Bu ayıptan dolayı bir izahat ve açıklama bekliyorum.
Öte yandan, ben Genel Kurulda
yokken HDPnin sayın sözcüleri değinmiş ancak o günden beri beni
çok sayıda Şırnaktan vatandaşımız arıyor.
Geçen hafta, burada Şırnak konusunda 3 muhalefet partisi olarak bir
mutabakatımız da vardı. İktidar partisinin
duyarsızlığı sebebiyle, maalesef, Şırnakta o
günden bugüne, hiçbir kanayan yaraya merhem olamadığını
Meclisin ve Hükûmetin, görüyoruz. Şırnakta, o gün de
söylemiştim, 7 bin kişi çadırlarda yaşıyor.
Şimdi, Şırnak Valisi bu kış gününde bu çadırlarda
yaşayan insanlardan ne istiyor, merak ediyorum. Çadır bölgesindeki
insanların çadırlarını sökme girişimine
başlandığına dair bize bilgiler geliyor. Bunu doğru
bulmadığımızı beyan ediyoruz. Hükûmetten de ivedilikle
her iki konuda açıklama talep ediyorum.
Saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN Sayın
Muş, sisteme girmişsiniz
37.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan herkesin eşit yurttaş statüsüne
sahip olduğuna, Şırnakta devletin tüm imkânlarının
seferber edildiğine ve yıkılan konutların yerine
yenilerinin yapılarak vatandaşların tekrar yerlerine
kavuşturulacağına ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada
şunu özellikle ifade etmek durumundayım, Şırnakla
alakalı meselede: Burada, terör örgütü mensuplarının şehri
talan etmesi, şehirde bir kanton oluşturmak amacıyla çukurlar
kazması ve emniyet birimlerinin müdahalesi neticesinde oradan halkın
çıkarılması, sokağa çıkma yasağı ilan
edilerek buraların temizlenmesi amaçlanmıştır ve
teröristler buradan temizlenmiştir. Sokağa çıkma
yasaklarının hâlâ devam etmesinin sebebi, orada giderken patlayıcıları
bırakmaları ve insanların zarar görmemesi için emniyet
birimlerinin hâlâ orada çalışıyor olmasıdır.
Bir diğer konu,
halkımızın orada çadırlarda kalan büyük bir kısmı
evlerine geçtiler. Bugün, 47 çadırda kalan insanlar vardı,
vatandaşımız vardı. Onlar da kendilerine Valiliğin
yardım etmesinin akabinde kendi rızalarıyla oradan
ayrıldılar ve kendileri başka evlere geçtiler, yer buldular
kendilerine, geçtiler ve ondan sonra, Valilik oradaki çadırları kaldırdı.
Şimdi burada gösterilen
bazı fotoğraflarla Polis niye burada var? deniyor. Polis,
vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamak için
orada var. Polisin orada olmasından vatandaş rahatsız olmuyor da
burada onu göstererek sanki polis başka bir şey yapıyor gibi bir
imada bulunmayı da kesinlikle doğru bulmadığımı
ifade etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, eğer uygun görürseniz devam
edeyim.
BAŞKAN Tabii,
açıyorum.
Buyurun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bakınız değerli milletvekilleri, orada
insanların evlerine giren, insanların bir duvarını
kırıp diğer binaya geçerek insanların mahremine giren
teröristlere gençler diyen, onlara sesini çıkaramayan, o insanlara bu
zulümleri yapanlara tek kelime edemeyenler bugün kalkmış, bu insanlar
üzerinden bir algı çalışması yapmaya
çalışıyor. Bunu kesinlikle doğru bulmuyoruz. Orada
yaşayanlar da bizim vatandaşımız, batıda
yaşayanlar da bizim vatandaşımız. Dikkat ederseniz, orada
bu teröristler o çukurları kazıyorken oradaki
vatandaşımız Iraka, Kerküke değil, batıdaki
akrabalarının yanına gelmişlerdir. O açıdan, Türkiye
bir bütündür, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan herkes eşit
yurttaş statüsüne sahiptir, Kürtler de Türkler de aynı statüye
sahiptir. Devletin tüm imkânları seferber edilmiştir. En kısa
zamanda da orada yıkılan konutların yerine çok daha iyisi
yapılacak ve vatandaşlarımız tekrar yerlerine
kavuşturulacaktır diyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Muş.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Muş beni, orada yardım
çalışmasına giden polisleri farklı şekilde kamuoyuna
sunmakla, algı yönetimi yapmakla suçladı; açık bir
sataşmadır, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
İki dakika, lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Burada, 15 Temmuzdan önce
Surda, Cizrede, Silopide, Nusaybinde yapılan yıkım
tablosunu, orada özellikle vahşet bodrumlarında yaşananları
anlattığımızda da yine aynı şekilde, toptan bir inkârcı
tutum içerisine girmiştiniz. Bizi anlayıp olayı
araştırmak, iktidar partisi olarak gerçeği açığa
çıkarmak yerine Devletin polisi bunu yapmaz, devletin askeri bunu
yapmaz. demiştiniz. Ne zamana kadar biliyor musunuz? Boğaziçi
Köprüsünde bu ülkenin meşru Hükûmetini, meşru sistemini, meşru
yönetimini devirmek olarak tanımladığınız askerin o
darbeci yüzünü gördüğünüz ana kadar. Bizim burada size ifade etmeye
çalıştığımız o insanların tamamını
sonrasında cezaevlerine gönderdiniz. Şırnakta, Surda,
Silopide, Nusaybinde, Yüksekovada o yıkımı yapanların
hepsi şu anda cezaevlerinde bulunuyor. Bakın, aynı
yanlışa tekrar düşüyorsunuz. Bizim söylediklerimizi anlamak
yerine, bunu araştırmak yerine, orada polisin hangi hakla gidip
Şırnaklı insanın çadırını başına
yıktığını, onlara karşı Iraka gidin,
Kerküke gidin. şeklinde provokatif bir tutum içerisine girdiğini
araştırmak yerine, kaba inkârcılığına
geçiyorsunuz. Doğrusu, ben size de cevap vermiyorum çünkü sizi artık
dikkate almıyorum.
Ben, buradan bizi izleyen
bütün Türkiye kamuoyuna sesleniyorum: Burada Kazanlı kardeşlerimiz
var. Kazanın, Şırnakın, Diyarbakırın,
İstanbulun kaderinin bir olduğuna inanan insanlarız.
Onların ayağına taş değse
Şırnaklıların canı yanar;
Şırnaklıların ayağına taş değse
bırakın, Kazanlılar, İstanbullular anlasın bu hâli.
Ama, ısrarla bunu kapatmak, ısrarla o manzarayı Türkiye
kamuoyuna farklı şekilde sunmak bu ülkeye yapabileceğiniz en
büyük kötülüktür. Şırnakla ilgili bu tutumu terk etmek yerine
Valilik hangi imkânı sunmuş, hangi yerleşim alanını
sunmuş
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) -
hangi imkânı oradaki halk için seferber etmiş buna cevap
vermeniz gerekiyor; bir türlü cevap vermediniz.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Baluken.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve
Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 127 Milletvekilinin, Ankara İli Kazan İlçesinin
Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal
Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1412); Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı İzmir Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu
ve Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile 126
Milletvekilinin, Ankara İline Bağlı Kazan İlçesinin
Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesi ve Ulusal Bayram
ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1411); Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ve Grup
Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Samsun Milletvekili
Erhan Usta'nın, Ankara İli Kazan İlçesinin Adının
Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1413); Ankara Milletvekili Şefkat Çetin'in, Ankara
İli Kazan İlçesine Kahramanlık Unvanı Verilerek "Kahraman
Kazan" Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/1360); Ankara Milletvekili Erkan Haberal'ın, Ankara İli Kazan
İlçesine Kahramanlık Unvanı Verilerek İlçe İsminin
Kahraman Kazan Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/1383) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 422)
(Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gruplar adına üçüncü konuşmacı Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Mustafa Mit.
Süreniz yirmi dakika.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
MİT (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Başkanımız Sayın Doktor Devlet Bahçeli ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekillerimiz Sayın Erkan Akçay ve
Sayın Erhan Usta tarafından verilen ve bugün görüşülmekte olan
422 Sıra Sayılı Ankara İli Kazan İlçesinin
Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal
Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
15 Temmuz akşamı cemaat kisveli bir terörist grup darbe yapmak
suretiyle ülkemizde bir isyan ve işgal girişiminde bulunmuştur,
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık günlerinden birini
yaşamıştır. 15 Temmuz bir günde ortaya
çıkmış bir kalkışma, birkaç maceraperestin
hezeyanı değildir. 15 Temmuzu hazırlayan, 15 Temmuza güç, kuvvet
ve cesaret veren etkenleri iyi tahlil ve tespit etmemiz gerekmektedir çünkü
doğru tedavi için doğru teşhis gerekmektedir. Şair Ders
alınsaydı tarih tekerrür etmezdi. demektedir.
Cemaat kisveli bir grup,
sosyal hayatta, medyada, yargıda, nihayet devletin ve milletin
güvenliğinden sorumlu polis ve orduda kadrolaşmış, yer
tutmuştur. Devletin en kritik noktalarında cemaat aidiyetini haiz
odaklaşma oluşmuş, oluşturulmuştur. Müstafi
İçişleri Bakanımızın ifadesine göre, polis
teşkilatının kahir ekseriyeti paralel bir aidiyette, âdeta
meşru devlet yerine başka bir asabiyetle hareket eder hâle
gelmiştir. Ordunun üst komuta kademesi olan generallerin
yarısına yakını kendi hiyerarşik düzeninin
dışında, gayrimeşru bir başka otoriteye tabi
olmuştur.
Yaklaşık 16 bin
hâkim ve savcının dörtte 1i başka bir hukukun, başka bir
paralel yapının hâkim ve savcısı olarak hareket
etmişlerdir. Diğer kritik kurumlar da farklı değildir.
Türkiye İletişim Başkanlığı, TÜBİTAK,
MİT, TRT, Anadolu Ajansı gibi, hâkim ve savcıların
dışındaki Adalet Bakanlığı personeli,
üniversiteler, Millî Eğitim Bakanlığı, hülasa bütün devlet
kurumları bilfiil bu çete tarafından işgal edilmiştir.
Kurumlar, gerek hafızaları ve gerekse görevleri açısından
iğfal edilmiştir. Vatandaş, hafızası
çalınmış, istikameti bozulmuş,
çarpıtılmış devlet yapısıyla karşı
karşıya bırakılmıştır.
Bu yetki ve
etkinlikte olan paralel yapılanma herkes tarafından bilindiği
gibi, bürokratlar ve iş adamları tarafından da bilinmektedir. Bu
süreçte devlette yükselmenin, ticarette büyümenin yolu olarak cemaate
yakınlık itibar kazandırmıştır. Devlet içerisinde
pervasızca yapılanmanın verdiği özgüven ve devletin
omurgalarına yönelik kumpas davaları karşısında
verilen teşvikler, bu cinayet şebekesine, bu Haşhaşi
yapılanmaya güç, kudret ve cesaret vermiştir. Bu, tabii ki bir günde
olmamıştır ancak dönüm noktası 2004 yılıdır.
25 Ağustos
2004 tarihindeki Millî Güvenlik Kurulu toplantısında Fetullah Gülen
gündeme gelmiş, yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerine
karşı bir eylem planının hazırlanması Hükûmete
bildirilmiştir. Paralel yapılanmanın bir millî güvenlik meselesi
olduğu en üst düzeyde tespit edilmiştir. Bazı bakanlar, daha
düne kadar, bu karara uygun davranmadıklarını gururla, övünçle
kamuoyu önünde ifade etmişlerdir. Devlet bu tehlikeyi tespit ettiği
hâlde, Hükûmet bunu tehlike olarak görmemiştir. Hâlbuki, FETÖ, CIAnin
bazı kuruluşlarımızdan devşirdiği
yandaşlarıyla beraber ABDnin bu bölgedeki politikalarına hizmet
için organize edilmiş bir yapıdır. Yoksa, sadece okuryazar olan
bir kişinin dünyada teşkilatlanması, bu kadar paraya hükmetmesi
mümkün değildir. Bunu tespit etmek lazımdır. FETÖ, bu tarihten
sonra palazlanmıştır. Yapılan hukuksuzluklar, kumpaslar,
bırakın engellenmeyi teşvik edildikçe bu yapı kendinde
cesaret, güç ve kudret bulmuştur. Bu kumpas davalarla tasfiye edilen ordu üst
yönetim kademesi paralel yapı tarafından doldurulmuştur. 15
Temmuzda liyakatle oluşturulamayan komuta kademesinin ordunun bütününe
nüfuz edemediği de ibretle görülmüştür. Türk ordusu, gelenekleri,
oluşturduğu bürokratik kapasitesiyle bu darbe girişimine
Hayır. demiştir.
Basiret sahibi
herkes şu iki örneğin ne manaya geldiğini görür: Deniz
Kuvvetlerinin komuta kademesinin neredeyse yarısının casusluk
suçlamasıyla tasfiye edildiğinde bunun kumpas olduğu ayan beyan
ortadadır. Genelkurmay Başkanını hukuka aykırı
bir şekilde Yüce Divan yerine terörist sıfatıyla proje
mahkemelerde yargılamaya kalkmak, ancak ve ancak devlet ve millet
düşmanlığı yapmak, kavramları
muğlaklaştırmak, zihinlerde kargaşa yaratmaktır.
Devlet aklı bunu görür, bilir. Biz de şunu görür ve biliriz: Anayasa
değişikliğinden sonra oluşturulan Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu seçimlerinde blok oy kullanımı sonucunda oluşan
kurulun FETÖcü olması zamanın Adalet Bakanının dikkatini
çekmiş, durum Başbakana aktarıldığında Alnı
secdeye gelenden zarar gelmez. cevabını almıştır;
zihniyet açıklaması açısından önemli bir tespittir.
İkincisi,
17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmaları henüz
başlamışken gazeteci Fehmi Korunun aracı olarak Amerikaya
gönderilmesi o gün dahi FETÖye inancın delilidir. Aracı olumlu
cevapla gelmiş olsaydı sonuç ne olacaktı?
Bu süreçte her
alanda hukuk çiğnenmiştir. Hâkim, savcı olmak için soruları
çalmak suretiyle hırsızlık yapan hâkim ve savcılardan
adalet beklemek herhâlde tarihte görülmemiş bir gaflettir.
Bu ülkede
başbakanlar dinlenmiş, Genelkurmay başkanları
dinlenmiş, Dışişleri Bakanı, MİT
müsteşarları dinlenmiştir. Daha dün gibi, sokaktaki simitçi bile
dinlenme endişesine kapılmıştı, hatta bir hâkim
kendinin dinlenmesi için karar verdi ama bundan habersizdi. Bunların hepsi
yazıldı çizildi ama sorumluluk sahipleri bunları görmezden
geldi. Ne zamanki kendi dinlemeleri ortaya saçıldı o zaman akla hukuk
geldi. Demek ki sorumluluk sahipleri amme hukukunu değil, şahsi
hukukunu üstün tutuyorlar. Millî hâkimiyeti hatırlamak için illa darbe mi
gerekir?
İçeriden veya
dışarıdan gelebilecek fiziki tehditlere göre dizayn edilmiş
güvenlik bürokrasisinin bizzat kendisi devşirildiğinde, işgal
edildiğinde, meşru hiyerarşik yapının
dışında başka otoritelerin etkili ve yetkili olduğu
anlaşıldığında bir gün ittifak hâlinde olduğumuz
bu yapının kendi hesaplarına göre hareket edebileceği,
kendi programını uygulayabileceği göz ardı edilmiştir,
hesap edilmemiştir. Bu, mazereti olmayacak, kabul edilemeyecek bir durum,
en hafifiyle ihmaldir. Netice: Bu yapı 15 Temmuzda meşru hukuk
düzenimiz dışında kendi hiyerarşik yapısı için
kendi programını uygulamaya koymuştur.
Değerli milletvekilleri,
ihtilalin, darbenin bir mekaniği vardır.
İhtiraslarının esiri olan ve kendisinde güç vehmeden kişi
veya kişiler meşru yollardan değil, kendine güç, kudret ve
cesaret veren oluşum içerisinde bu güçle iktidar erkini ele geçirmeye
çalışırlar. Bu asla kabul edilemez. Egemenlik kayıtsız
şartsız millete aittir, asla devredilemez, gasbedilemez. Millet onur
ve haysiyetini korumasını bilir ve korumuştur.
Tarihimiz bir nevi darbeler
tarihidir. Tarihimizde ders alınması gereken birbirinden farklı
birçok darbe ve darbe teşebbüsü vardır. 15 Temmuz darbe
teşebbüsünü diğerlerinden ayıran en önemli özellik, salt
iktidarı ele geçirmek maksadıyla değil, devleti ve toplumu
geleceğiyle birlikte ele geçirmektir. İlişkide bulundukları
küresel gücün tasavvurunun paralelinde bu coğrafyanın
bölüşülmesine yardımcı olmaktır. Bu manada, 15 Temmuz bir
işgal ve iç savaş hamlesidir.
Toplumun meşru
örgütlenmesinin dışında oluşan odaklaşmanın
yarattığı tehlike ortadadır. Bu odaklaşmanın
küresel güçlerle amaç birliği ve bu iş birliğinin
doğuracağı sonuç devletin ve milletin
varlığıdır, millî güvenlik meselesidir. 15 Temmuz
Türkiye'nin bölünmesi ve bölüşülmesi için yapılan bir hamledir. 15
Temmuz, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü hedef almıştır.
15 Temmuz, emperyalistlerin ve iş birlikçilerinin iç savaş denemesi,
istila hamlesi, isyan girişimidir. Bu kalkışma yalnızca
seçilmiş Hükûmet veya milletvekillerine değil, topyekûn millet iradesine,
demokrasiye, Türkiye Cumhuriyetinin kurumlarına karşı
yapılmıştır. 15 Temmuz, Türk milletine karşı
işlenmiş, tarihe karşı işlenmiş bir cinayettir.
Bütün bunlardan daha elim ve daha vahim olanı mukaddes dinimizin
amaçlarına uygun yorumlanması, İslami Kalvinistler, dinler
arası diyalog, İbrahimî dinler diyerek bir nevi yeni bir din
yaratılmasıdır. Bu suretle bir nesil yok edilmiş, kendi
milletine düşman edilmiştir. Doktor, subay, mühendis, öğretim
görevlisi, öğretmen olan bu insanların toplumsal maliyetleri faciadır.
Yunan işgalini
cumhuriyete tercih eden meczuplar, başörtüsü nedeniyle İngilizlerin
mandasını tercih eden tarih, millet ve devlet şuurundan yoksun
nesiller ön yargıların esir aldığı zihinlerin
eseridir. Fransız askerinin bir hanımın başörtüsüne el
uzatmasını bu mandacılar bilmez ancak Kahramanmaraş bilir
ve gereğini de yapar ve yapmıştır.
Kılıçla 1
kişiyi veya 2 kişiyi yok edebilirsiniz ama sapık inançlarla,
hurafelerle bir nesli, hatta bir ülkeyi yok edebilirsiniz. Ne yazık ki bu
memleketin çocukları bu memlekete ihanet etmişlerdir. 15 Temmuzun bir
daha yaşanmaması, çok iyi tahlil edilmesi gerekmektedir. 15 Temmuz,
devlet kurumlarında büyük bir tahribat yapmıştır. Kumpas
davalarıyla örselenen ordu 15 Temmuzda yeni bir darbe daha
almıştır. Millî güvenliğimiz tehdit altındadır.
Her seviyede beka problemi ifade edilmektedir.
Evet, olağanüstü bir
durum ve anayasal bir kurum olan olağanüstü hâl ilan edilmiştir.
Mecliste bulunan 4 parti bildiriyle bu kalkışmayı telin
etmiş, demokrasiye olan inanç ve bağlılığı teyit
etmişlerdir. Bu ümit verici beraberlik Yenikapı ruhu olarak millet
vicdanında da makes bulmuştur. Milletin bu hassasiyetini
anlamayanlar, süfli emellerine alet etmek isteyenler tarih önünde mesul
olacaklardır.
Yakın tarihimizde
yaşadıklarımız hâlâ hafızalarımızdadır.
Milyonlarca kilometrekareden elimizde kalan son vatan, ancak millî birlik ve
beraberlik ruhuyla ayakta tutulabilecektir. Bu coğrafyada devlet
olmanın zorunluluğunun idraki içerisindeyiz. Bin yıldan beri bu
topraklardayız, ebediyen de burada kalacağız. 15 Temmuzda
iradesini canıyla kanıyla ortaya koyan millet ve bu
kalkışmayı bastıran, engelleyen ordu ve polis
teşkilatımız bunun teminatıdır. Devlet bütün
kurumlarıyla daha fazla gayret sarf ederek bu yaraları sarmalıdır.
Her ne yapılırsa yapılsın mutlaka hukuk içerisinde
yapılmalıdır, sözde değil fiilen hukuka
uyulmalıdır. Çünkü adalet mülkün temelidir. Devlet kadife eldiven
içerisinde çelik yumruk olarak her bir ferdine azami şefkatle
yaklaşırken, devlet ve millet düşmanlarını çelik
yumruğuyla ezebilecek güçte ve kararlılıkta olmalıdır.
Kazan ilçemiz mücadelenin
simgesi olmuştur. 9 vatandaşımız şehit, 92
vatandaşımız da gazi olmuştur. Kazan ilçemizin
gösterdiği kahramanlığı ebediyen yaşatmak
maksadıyla isminin Kahramankazan olarak değiştirilmesi
hakkın teslimi olacaktır.
Diğer taraftan,
cumhuriyet tarihimizin en büyük ihanet, isyan ve işgal girişimine
karşı bu mücadelenin bu yolda şehit olanlarının aziz
hatırasının ebediyen yaşatılması amacıyla 15
Temmuzun 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü olarak ilan edilmesi
Meclisimizin üzerindeki en önemli görevlerdendir.
Bütün Kazanlı
hemşehrilerimizi, o gece orada direnen arkadaşlarımızı
candan kutluyor ve tebrik ediyoruz. Tekrar, Kazanlı şehitlerimizi
rahmetle anıyoruz. Kazanlı gazilerimize saygı ve hürmetlerimizi sunuyoruz
ve bu Kahramankazan adının Kazanla birlikte bu
kahramanlığı gösteren tüm ilçelerimize ve ilimize şamil
olmasını, onların adına da Kazana verildiğini
düşünerek hepinizi saygıyla selamlıyorum, hayırlı
uğurlu olsun diyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Mit.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.11
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.27
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre KÖRPÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
422 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Gruplar adına son
konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Emrullah İşler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika
Sayın İşler.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Ankara İli Kazan
İlçesinin Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine
ve Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair -422 sıra sayılı- Kanun Teklifi hususunda
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Malumunuz olduğu üzere,
15 Temmuzdan sonra, Kazan ilçemizin kahramanlıklarından dolayı
milletvekillerimizden teklif verenler oldu, ben de kanun teklifi verdim, daha
sonra gruplar da teklifler verdikleri için önümüze bu 422 sıra
sayılı Kanun Teklifi geldi. Burada, AK PARTİ Grubu Sayın
Grup Başkanımız, Başbakanımızın imzası
ve 127 milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanı ve 126
milletvekili ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve grup
başkan vekillerinin imzasıyla ortak bir teklif geldi. Bu teklifin
Kazanımıza hayırlı uğurlu olmasını
Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.
Sözlerime başlarken 15
Temmuzda şehit olan kardeşlerimize ve bugüne kadar terörle mücadelede
vermiş olduğumuz bütün şehitlere Allahtan rahmet diliyorum,
Rabbim mekânlarını cennet eylesin, makamlarını ali
eylesin.
Bu terörle mücadelede ve 15
Temmuz hain saldırısında yaralanan gazilerimize Allahtan
şifa diliyorum, iyileşenlere geçmiş olsun dileklerimi ifade
ediyorum.
15 Temmuz gecesi meydana gelen
o hain kalkışma başladığında, Türkiyenin bütün
her yerinde olduğu gibi Kazanımızda da
vatandaşlarımız olayı duyar duymaz meydanlara akın
etmiş ve hep birlikte bu hain darbe girişimini lanetlemişlerdir.
Kazan Belediye Başkanımızın halka Sokaklara inin.
çağrısı, İlçe Başkanımızın ve ilçedeki
kanaat önderlerinin, siyasi parti temsilcilerinin çağrıları
neticesinde Kazanımız, 52 bin nüfuslu Kazanımız âdeta
evinden çıkmış, dükkânlarını boşaltmış
ve o gece sokaklarda darbeyle en güçlü bir şekilde mücadelesini
yapmıştır. Kazanın yakınlarında bulunan
Akıncı Üssünden, darbenin merkezi olan Akıncı Üssünden
kalkan F16ların kalkıp kısa süre sonra üslerine döndüklerini
gören Kazan halkımız yönünü Akıncı Üssüne çevirmiş ve
Akıncı Üssünde destansı bir mücadele gerçekleştirerek
kahramanca, o hain saldırıyı durdurmak için canlarını
feda etmiştir. Sizler de seyretmişsinizdir; bazı videolarda,
görüntülerde böyle yakın mesafeden Kazandaki kardeşlerimize, darbeye
karşı duran o vatan evlatlarına nasıl haince
saldırıldığını hep birlikte gördünüz, Türkiyenin
başka yerlerinde olduğu gibi.
Değerli
kardeşlerim, doğrusu, Kazanlı kardeşlerimiz, çiftçilerimiz
traktörlerinin eski tekerlerini, hatta yeni tekerlerini, lastiklerini
yaktılar, samanları yaktılar, anızları yaktılar
ve o havaalanının etrafında uçakların iniş ve
kalkışını zorlaştırmak için orada kara bulutlar
oluşturdular. Onlar, oluşturdukları kara bulutlarla o gün
Türkiye üzerinde kara bulut oluşturmak isteyenlere meydan okudular,
karşı durdular. Doğrusu, Kazanlı kardeşlerimiz
Akıncı Üssünün elektriğini keserek orayı o gece
karanlığa mahkûm etti ve uçakların kalkış ve
inişini engellemek için gayret gösterdiler. Bu gayretlerinden dolayı
bütün kardeşlerimize bu milletin kürsüsünden, bu milletin Meclisinden en
kalbî şükranlarımı sunuyorum. Doğrusu, o gün Kazanlı
kardeşlerimiz 7den 77ye sokağa indiler; kadınıyla
erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla hepsi darbeye
karşı koydular yine Türkiyenin dört bir yanında olduğu
gibi.
Değerli
kardeşlerim, Kazanda verilen bu mücadele sonucunda Kazanlı
kardeşlerimiz 9 şehit verdiler ve öte yandan geride 92
yaralımız, gazimiz oldu. Tekrar, şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum. Bu gazilerimizi, gerek Kazanlı gazilerimizi gerekse
Ankaranın diğer ilçelerinde yaralanan gazilerimizi hem Kazanda hem
Ankara içerisindeki hastanelerde ziyaret ettiğimizde öyle dehşet bir
manzarayla karşılaştık ki değerli kardeşlerim, o
yaralanan, ayağını kaybeden genç kardeşlerimizin;
ayaklarından yaralanmış, göğsünden yaralanmış,
çeşitli yerlerinden yaralanmış kardeşlerimizin hepsinin
ortak ifadesi Yine böyle bir hainlik olsun, yine vatan için canımız
feda olsun. Yine sokaklara ineriz. olmuştur.
Doğrusu, 15 Temmuzda bu
yüce Türk milleti büyük bir destan yazmış ve bütün dünyaya hem
demokrasinin nasıl korunacağının örneğini ve dersini
vermiş, demokrasiye ve millî iradeye nasıl sahip
çıkılacağını destansı bir şekilde ortaya
koymuş hem de aynı zamanda, bir darbenin nasıl önleneceğini
çok net bir şekilde ortaya koymuştur.
Değerli
kardeşlerim, Kazanımız, tabii, kahraman unvanını
alacak. Bundan dolayı biraz daha Kazandan bahsetmek istiyorum, Kazanda
verilen mücadeleden bahsetmek istiyorum.
Kazanımızın
Ahi köyünün muhtarı genç yaşında, 35-36 yaşındaki Ali
Anar kardeşimiz o gece şehit oldu. Geride gözü yaşlı bir
eş; yaşlı, hastalıklı bir anne baba ve 6 evlat
bıraktı. O darbe olayında -o gece istirahate çekilmişti-
hanımı uyandırıyor ve 14 yaşındaki
delikanlısını da alarak ve birkaç köylüyü de yanına alarak
yola çıkıyor, vatan savunması için Akıncı Üssüne
gidiyorlar. Değerli kardeşlerim, bu kardeşimiz orada şehit
oldu ve şehit olduktan sonra eşinin de söylemiş olduğu
sözler son derece manidar. Ben buradan eşini de saygıyla
selamlıyorum. Nuray Hanım diyor ki: İçim yanıyor, Alinin
yokluğuna dayanmak çok zor. 6 çocuğum yetim kaldı ama geride de
79 milyon insan vardı, ya onlara bir şey olsaydı!
Dolayısıyla Allah devletimize ve vatanımıza zeval
vermesin. diyor. Böyle değerli kardeşlerimizi buradan, bu milletin
kürsüsünden anmadan geçemiyorum. (AK PARTİ ve Komisyon sıralarından
alkışlar)
Biraz da Akıncı
Üssünde şehit düşen kardeşlerimiz hakkında bilgi vermek
istiyorum:
Ali Anar kardeşim
hakkında az önce bilgi verdim; 35 yaşında, geride 6 çocuk
bıraktı.
Ali İhsan Lezgi
kardeşimiz 53 yaşında, SSKda memur, 4 çocuk babası.
Oğlu üniversite öğrencisi 21 yaşındaki Yasin Lezgiyle
birlikte yaralandılar. Yasin Lezgi daha yeni hastaneden çıktı,
çok ağır yaralıydı, kendisine acil şifalar diliyorum;
babası tabii, rahmetli oldu, şehit oldu. Hastaneden çıkmadan
kısa bir süre önce de babasının vefat ettiği kendisine
bildirildi.
Hasan Yılmaz
kardeşimiz 44 yaşında şehit oldu, 2 kız çocuğu
babası. 17 yaşındaki kızı Birgül Yılmazla
sokağa indi ve ona bir şey olmasın diye üzerine kapaklanıp
o da orada şehit oldu, Allahtan rahmet diliyorum.
Diğer bir
kardeşimiz, Lokman Biçinci kardeşimiz 26 yaşında, asgari
ücretle özel bir firmada işçi olarak çalışıyor ve
bekârdı, 11 kardeşi vardı.
Bir diğer şehidimiz
Ömer Takdemir 20 yaşında, yirmi gün sonra askere gidecekti.
Başsağlığına gittiğimizde görüştüğümüz
annesi diyordu ki: Ömer hep şehit olmak isterdi. Askere gideceğim
anne, şehit olacağım. diyordu ama şehitlik mertebesi ona
askere gitmeden nasip oldu.
Samet Cantürk kardeşim
20 yaşında o da aynı şekilde, Kazan Belediyesinde işçi
olarak çalışıyordu. Anne ve babasını küçük yaşta
kaybeden bir kardeşimiz, 14 yaşındaki kardeşi ve
babaannesine bakıyordu.
Ümit Güder kardeşimiz,
ağabeyimiz 63 yaşında. Bu Ümit ağabeyimiz şehit oldu;
eşi de, Türkan ablamız da çok ciddi şekilde ayağından
yaralandı ve uzun süre Gazi Hastanesinde tedavi gördü. Aynı
şekilde, oğlu Mertcan da yaralandı. Onlar şimdi taburcu
oldular, iyileşme sürecindeler.
Bir diğer
kardeşimiz, Emrah Sapa kardeşimiz 26 yaşında, evli. Aslen
Ordulu olduğu için Orduya defnedildi.
Son olarak, 9uncu
şehidimiz Yasin Yılmaz kardeşimiz 35 yaşında. O da
markette çalışıyordu, o da memleketi Yozgata defnedildi.
Hâlen tedavisi süren,
özellikle Meclis üyemiz Derya Ovacıklı kardeşimize ve
Türkiye'nin yakından tanıdığı 70 yaşındaki
amcamız Mustafa Zorovaya ve biraz önce de ifade ettiğim genç
kardeşimiz Yasin Lezgiye Allahtan şifalar diliyorum, inşallah
en kısa zamanda iyileşip aramıza katılırlar.
Değerli
kardeşlerim, 15 Temmuz hadisesinden sonra Sayın
Başbakanımız, malumunuz olduğu üzere, Kazanı ziyaret
etti ve orada Kahramankazanlılara hitap etti. Aynı şekilde, bir
süre sonra da Sayın Cumhurbaşkanımız ziyarette bulundular.
Kendilerine bu ziyaretlerinden dolayı bölge milletvekili olarak
huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Diğer yandan, diğer
siyasi partilerimizin liderlerinden, milletvekillerinden ilçemizi ziyaret
edenler oldu. Ayrım yapmaksızın, Kazan ilçemizi ziyaret eden
bütün kardeşlerimize huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Öte yandan, bir hususa
dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Türkiye 15 Temmuzda bir destan yazdı, bir
kahramanlık örneği sergiledi fakat en çetin mücadele, başkent
olması hasebiyle Ankarada geçti. Değerli kardeşlerim, Ankarada
146 şehidimiz var, 1.291 gazimiz var. Türkiye genelinde ise 241
şehidimiz, 2.194 gazimiz var. Rakamlara baktığımız
zaman en büyük mücadelenin Ankarada verildiğini ve en fazla şehidin
ve gazinin Ankarada verildiğini çok net bir şekilde görüyoruz. Ben
burada, tabii ki Kahramankazanımıza kahraman unvanı verilecek
ama Ankaranın diğer ilçelerini yine aynı şekilde anmadan
geçemeyeceğim, en fazla şehidimizi verdiğimiz Keçiöreni anmadan
geçemeyeceğim. Altındağmız, Yenimahallemiz, Çubukumuz,
Kızılcahamamımız, diğer ilçelerimiz, metropol
ilçelerimiz Sincan, Etimesgut, Gölbaşı; hepsi destansı bir
mücadele vermiştir. Ben ayrım gözetmeksizin Ankaranın bütün
ilçelerini kutluyorum ve bir Ankaralı olarak da hepsiyle gurur duyuyorum.
Değerli milletvekilleri,
biraz da 15 Temmuz hadisesinin önemini ifade etmek istiyorum. 15 Temmuz,
malumunuz olduğu üzere, demokrasi mücadelesinin zirve
yaptığı bir gece oldu. Özellikle yakın
coğrafyamızda yeniden darbelerin meydana geldiği bir dönemde,
Türk milleti geçmişte de yaşamış olduğu acı darbe
tecrübelerinden sonra bir kez daha darbecilere millî iradesini
çaldırtmadı, demokrasisine sahip çıktı ve bunun için
canını verdi, kanını verdi; göğsünü tanklara siper
etti, helikopterlere siper etti, F16lara siper etti. Doğrusu, bu
destansı duruşuyla, bu destansı davranışıyla da
Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti bütün dünyaya bir demokrasi dersi
vermiştir. Biz bu demokrasi mücadelesini ve dersini verirken demokrasinin
beşiği olduğunu iddia eden ülkelerden çıt
çıkmaması, ses çıkmaması, doğrusu,
yadırgadığımız bir durumdur ve bundan sonra
demokrasi denilince ilk akla gelecek ülkenin de Türkiye olacağı
herkes tarafından bilinmektedir. Özellikle de 15 Temmuzdan sonra yirmi
yedi gün süren o demokrasi nöbetlerinde halkımızın
göstermiş olduğu o kararlılık, o azim, doğrusu, her
türlü takdire şayandır. Ben böyle bir milletin bir ferdi olmaktan, bir
mensubu olmaktan iftihar ediyorum, gurur duyuyorum.
Sayın
milletvekilleri, 15 Temmuzda demokrasi korundu, millî iradeye sahip
çıkıldı ve darbeler tarihi katlanıp çöpe atıldı.
Artık bundan sonra Türkiye'de bir daha darbe yapmayı kimse
aklından geçiremeyecek. Şimdi, bugünlerde bazıları ikinci
dalga vesaire diye yazılar yazıyorlar veya tweetler atıyorlar
sosyal medyada. Ben onlara bu milletin kürsüsünden şunu söylüyorum: 15
Temmuzdan sonra biz halkımızın karşısına her
geçtiğimizde bizden ne istediler biliyor musunuz? Hesap
sormamızı istediler, İdam! dediler, meydanlar İdam!
İdam! İdam! diye çınladı. Ben buradan şunu
söylüyorum: Milletimiz o kadar dolmuştur ki, o kadar öfkelenmiştir ki
bir daha bundan sonra böyle bir alçaklık yapmaya cesaret edenler, aklından
geçirenler, eğer bir daha öyle bir şeye kalkışırlarsa
şunu akıllarından çıkarmasınlar: Yargıya falan
gidemezler, bu millet onların hesabını orada görür. Bunu çok net
bir şekilde söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Diğer
taraftan, 15 Temmuzda ilkler yaşandı Türkiye'de. Neydi o ilkler?
Başta milletimiz dik durdu, meydanlara çıktı, o 1960 darbesinde
gösteremediği cesareti işte 15 Temmuz 2016da gösterdi ve meydanlara
indi; dedelerinin, atalarının hayıflandığı o
hususu bertaraf etmiş oldu, onların özlemlerini
gerçekleştirmiş oldu. Milletvekillerimizle burada dik durduk; o gün
burada, Ankarada olan milletvekillerimiz tereddütsüz buraya geldi. Ben, buraya
katılan bütün milletvekillerimize huzurlarınızda teşekkür
ediyorum. Ama Ankara dışında olmaları hasebiyle gelemeyen
milletvekillerimiz oldu. Onlar da bulundukları illerde, bulundukları
ilçelerde meydanlarda oldular, onları biliyoruz. Dolayısıyla,
milletin meclisi açıldı. İlk defa bir darbe esnasında
Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin açılması darbecilerin bütün psikolojisini bozdu,
kafalarını karıştırdı ve o
şaşkınlıkla bu yüce Meclisi bombaladılar hem de
müteaddit defalar bombaladılar. Meclisi açtığımızda
ben şurada, ilk sırada oturuyordum. Attığım bir tweet
var, tek bir kelimelik, dedim ki Kaybettiler
-üç nokta koydum- çünkü,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasını dahi engelleyemeyen,
önleyemeyen bir darbe girişiminin başarısızlığa
mahkûm olması gerekiyordu ve nitekim mahkûm oldu. Ardından,
işte, ne yaptıklarını şaşırarak milletin
meclisini 7 defa bombaladılar ama bu Meclis ve bütün milletimiz de
onları geldikleri yere çok güzel bir şekilde gönderdi.
Yine, bir ilk olarak, ilk
defa, Cumhurbaşkanımız dik durdu, halkı sokağa
çağırdı. Aynı şekilde, Başbakanımız
aynı çağrıda bulundu, dik durdu, darbeye karşı
mücadelesi sürdürdü. Siyasi parti genel başkanlarımız,
partilerimiz dik durdular. Kendilerine bu duruşlarından dolayı
bir kez daha teşekkür ediyorum. Medyamız ilk defa bütün
televizyonlarıyla, hemen hemen hepsi, darbeye karşı durdu ve hep
birlikte bu darbeyi bu şekilde atlatmış olduk.
Tabii ki bir musibet bin
nasihatten evladır. Darbe öncesindeki siyasi ortama
baktığımızda, ortamın gergin olduğunu hepimiz
kabul ediyoruz ama bu darbe girişiminden sonra, doğrusu, bu
şerden hayırlar çıktığını düşünüyorum
ve işte, çıkan bu hayır, özellikle, millî birliğimizdir,
kardeşliğimizin pekişmesidir, 7 Ağustos Yenikapı
ruhudur ve bu ruhun devam etmesi gerekiyor.
Bakınız,
etrafımız ateş çemberine döndü. Etrafımızda büyük
olaylar yaşanıyor. İşte bu millî birlikle birlikte
sahamızda oynanılan maçı, ilk defa değerli
kardeşlerim, 24 Ağustosta karşı sahalara
taşıdık. Bu, bizim birlik ve beraberliğimizle,
kardeşliğimizle oldu. Çünkü, hep savunuyorduk, savunmada
kalıyorduk. Artık bize savunmada kalmak, terörle mücadeleyi
topraklarımızda yürütmek yakışmıyor. Bundan
dolayı, terör, nereden geliyorsa, komşu ülkelerden geliyorsa o
terörle mücadeleyi orada yapacağız ve artık, bu şekilde,
gerektiği takdirde savunmadan hücuma geçerek terör belasını da
bu ülkenin başından Allahın izniyle defedeceğiz.
Ben, bu kanun
teklifini veren bütün gruplara huzurlarınızda tekrar teşekkür
ediyorum.
Bir de
malumunuz olduğu üzere, bu darbe girişimini yapan FETÖ
yapılanması var, burada da biraz önce ifade edildi. Değerli
kardeşlerim, bu FETÖ örgütünün, geçmişte hizmet veya cemaat
olarak bilinen bu hareketin -şunu bir defa kabullenmemiz gerekiyor-
Türkiye Cumhuriyetinde kandırmadığı kimse yok. Bütün
siyasi partilerle de ilişki kurdu, bütün hükûmetlerle ilişki kurdu,
bizden önceki hükûmetlerle de, hepsiyle de kurdu.
ZİHNİ
AÇBA (Sakarya) Kendi hesabınıza konuşun, kendi
hesabınıza. Herkesi kendin mi zannediyorsun?
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) Ve şunu söylüyorum ben: Şimdi, bu FETÖ
cemaatken biz bunlara aldandık ve bunu izah ettik, açıkladık ama
bu FETÖnün, bu hain hareketin örgüt yüzü ortaya çıktıktan sonra,
özellikle işte 7 Şubattaki MİT operasyonundan, ardından
MİT tırlarına yapılan diğer operasyondan, 17-25 darbe
girişiminden ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra doğrusu biz
bu yapıyla mücadelemizi kararlı bir şekilde yürütüyoruz. Ama bu
yapının geçmişte operasyon çektiği siyasi partiler var,
onlar henüz bu yapıyla hesaplaşmadılar.
HAYATİ
TEKİN (Samsun) Mesela?
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) Mesela? dediniz
Yani, sizin partinizde bir genel
başkanlık değişimi oldu ve bunun arkasında bu
yapının olduğunu dünya âlem biliyor ama güçlü bir ses bugüne
kadar duyamadık.
MUSA ÇAM
(İzmir) Niye ses çıkarmadınız?
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) Bu yapıya karşı güçlü bir ses
duyamadık.
MUSA ÇAM
(İzmir) Neden ses çıkarmadınız? Kullandınız
onu, kullandınız, kullandınız onu Sayın Bakan.
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) Diğer taraftan, diğer bir parti
milletvekillerine toplu hâlde şantajlar yapıldı ama doğrusu
bu yapıyla mücadelede
TANJU ÖZCAN
(Bolu) Ortak operasyonunuz, ortak!
MUSA ÇAM
(İzmir) Kullandınız, ses çıkarmadınız o çirkin
olaylara, ses çıkarmadınız.
TANJU ÖZCAN
(Bolu) Beraber yürüdüğünüz yol, o yol.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, dinleyelim.
MUSA ÇAM
(İzmir) Bu tuzaktır. demediniz, Bu kumpastır. demediniz o
zamanlar.
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) Evet, biz hatalarımızı ikrar
ediyoruz, ettik de, yanlışlarımızı söyledik.
KAZIM ARSLAN
(Denizli) Ama başkasına atmayın hatalarınızı.
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) Ama bu yapının hain yüzünü, gerçek yüzünü
gördükten sonra da bu yapıyla mücadelemizi kanımızla,
canımızla, her şeyimizle veriyoruz ve vermeye de devam
edeceğiz Allahın izniyle. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ben, tekrar Kahramankazan
isminin Kazanımıza hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum. Emeği geçen bütün kardeşlerime de
şükranlarımı sunuyorum, teşekkürler ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın İşler.
Şimdi,
şahıslar adına ilk konuşmacı Ankara Milletvekili
Sayın Nevzat Ceylan.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın
Ceylan.
NEVZAT CEYLAN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli üyeler; 15 Temmuz darbe gecesiyle ilgili
olarak, Kazana kahramanlık unvanının verilmesiyle ilgili olarak
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
maalesef gerek Osmanlı döneminde gerek Türkiye Cumhuriyeti döneminde
askerî darbeler Osmanlı Devletinin yıkılmasında önemli rol
oynamış. Cumhuriyetimizin gelişmesi ve demokrasimizin
güçlenmesinde de maalesef darbeler sayesinde Türkiye'nin geri
kaldığına, ekonomide geri kaldığına, demokrasinin
gelişmesinde geri kaldığına hep beraber şahit olduk.
Özellikle Cumhuriyet Döneminde 1950-1960 dönemi en hızlı
kalkındığı dönem olmasına rağmen, 1960 darbesinin
izahı hâlâ yapılamaz durumdadır ve 1960 darbesiyle beraber,
Türkiye demokrasiye vurulan en büyük darbeyi yaşamış ve bu,
demokrasi tarihine çok kötü günler yaşatmıştır. Evet, o
dönemde yapılan Anayasa değişikliğiyle beraber vesayet
kurumları güçlendirilmiş, halkın seçilmiş güçlerinin,
maalesef, etkinliği azaltılmıştır ve her darbede
olduğu gibi 1960 darbesinden sonra ekonomimiz geriye gitmeye
başlamış, millî gelirimiz düşmüştür.
Yine aynı şekilde,
1971 darbesini hep beraber yaşadık. 1971 darbesinde de aynı
şekilde, maalesef, o dönemde darbe yapanlar dahi gerekçesini izah
edememiş ve 1971 darbesinden sonra da maalesef, yine ülkemiz, millî
gelirinin düştüğünü ve ekonomimizin önemli oranda darbe
aldığını görmüştür ve demokrasimiz yine geriye
gitmiştir.
12 Eylül darbesiyle beraber
yine aynı şeyler yaşanmıştır. 12 Eylül
darbesinden sonra yine millî gelirimizde düşüşler kaydedilmiş,
yatırımlar durmuş ve demokrasimiz önemli oranda geriye
gitmiştir.
28 Şubat
yakın zamanda yaşandı. Aynı şekilde, 28 Şubat
sürecinden sonra Türkiye'deki en büyük yolsuzlukların, en büyük
hortumlamaların yaşandığına hep beraber şahit
olmuşuzdur. E-bildirileriyle, Sarıkız,
Ayışığı, Balyoz hareketleriyle beraber, maalesef, Türkiye'miz
her zaman darbe teşebbüsleriyle karşı karşıya
kalmasından dolayı bir türlü istenilen seviyede demokrasisini
geliştirememiştir.
Değerli milletvekilleri,
demokrasinin geliştiği ülkelerde hem millî gelir
artmıştır hem yatırımlar
çoğalmıştır hem de zenginlikler artmıştır.
Demokrasinin az olduğu ülkelerde, maalesef, her zaman olduğu gibi,
bütün dünyada olduğu gibi ekonomideki gerilemeler gözlemlenmiştir ve
millî gelirin önemli oranda düştüğüne hep beraber şahit
olunmuştur. Dolayısıyla, inşallah, bundan sonra darbelerle
karşılaşmayacağız. Karşı karşıya
kaldığımız 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle beraber de
temenni ediyoruz ki Türkiye'de bir daha darbe yapılamaz hâle
gelinmiştir. Çünkü, ilk defa tarihte, cumhuriyet tarihinde, Osmanlı
tarihinde bu darbelere karşı halkın gücü hep beraber
hissedilmiş ve halkın gücüyle beraber, güvenlik güçleriyle beraber,
Türkiye'deki bütün siyasi parti temsilcileriyle beraber Türkiye'deki bütün
aktif unsurlar tarafından darbeye karşı en büyük mücadele
verilmiş ve darbeler tarihinin bittiğine hep beraber şahit
olunmuştur. Ben inanıyorum ki bundan sonra darbeler bir daha
Türkiye'de yaşanmayacak ve Türkiye'nin demokrasisi gün geçtikçe daha da
güçlenecek. Demokrasinin güçlenmesiyle beraber ekonomimizin de çok daha güçlü
olduğunu hep beraber göreceğiz.
Evet, bu darbenin
yaşandığı 15 Temmuz gecesi bütün Türkiye bir destan
yazmıştır. O destanda bütün
vatandaşlarımızın payı vardır, bütün sivil toplum
kuruluşlarımızın, devlet
kuruluşlarımızın, herkesin payı vardır; gerçekten
bu paydan dolayı da bütün dünya bundan ders almıştır. Ve
özellikle halkımızla beraber güvenlik güçlerinin dik duruşu ve
Meclisimizin dik duruşu sayesinde darbenin önlendiğine hep beraber
şahit olduk.
Değerli arkadaşlar,
evet, bu darbe gecesinde en büyük destanlardan bir tanesi de Ankarada
yaşanmıştır bütün Türkiye'de yaşandığı
gibi. Eğer Ankara düşseydi, Ankarada darbe gerçekten
başarılı olsaydı Türkiye'de, maalesef, darbe
gerçekleşmiş olurdu ve biz bu Mecliste olamazdık.
Değerli arkadaşlar,
bunun için Ankaranın ayrı bir yeri var. Biliyorsunuz, Ankaradaki o
ilk Gazi Meclisten sonra ikinci Gazi Meclis olma özelliğini buranın
bombalanması suretiyle hep beraber yaşadık. Sadece burası
bombalanmadı, Ankaranın en stratejik noktaları bombalanmak
suretiyle
Halkın darbe karşısındaki
direnci sayesinde önemli oranda darbenin önüne geçilmiştir. Meclisle
beraber Genelkurmayın önü, TRTnin önü, Ankara Emniyet Müdürlüğünün
önü, Güvercinlik Askerî Üssünün önü
Polatlıdan tankların, o askerî
araçların gönderilmemesi, Ankaradaki bütün taşra ilçelerinin
stratejik noktalara koşmaları, havaalanına gitmeleri; bunlar
gerçekten bir destandır ve bütün insanlarımız, hep beraber
yaşadık ki bu kurşunlara karşı korkmadan, cesurca mücadele
etmiştir. Ama, bu mücadelede elbette ki bütün ilçelerimizin, bütün
vatandaşlarımızın çok büyük emekleri vardır.
Gölbaşının ayrı emeği vardır. Gerçekten en çok
şehidimizin verildiği yer Gölbaşıdır, gerek
TÜRKSATta gerek Emniyet Özel Harekâtta şehitler verilmiştir,
diğer ilçelerimizde de aynı şekilde verilmiştir.
Teşkilat mensuplarımızdan şehit olan, gazi olan
arkadaşlarımız vardır.
Ama tabii, Kazanın
ayrı bir meselesi vardır. Ankaranın darbe üssü
Akıncılar Hava Üssüydü. 4üncü Hava Jet Üssü olarak bilinen bu
bölgeden kalkan uçaklar en çok bombalamayı yapmıştır ve
orada kahraman Kazanlılar gerçekten destansı bir mücadele
vermiştir ve tarihe geçmişlerdir. O insanlarımız ellerinde
hiçbir şey olmadan, traktörleriyle o Akıncılar Üssüne gitmek
suretiyle uçakların kalkmaması için olağanüstü gayret sarf
etmişler, tarlalarını yakmışlar, eskimiş
lastikleri yakmışlar, havalanmamaları için uçakların önüne
geçebilecek her türlü tedbiri almışlardır;
dolayısıyla, ayrı bir destan yazmışlardır. Bütün
Türkiye aslında o destanı yazmıştır ama sembol olarak
kahraman unvanını almayı en çok Kazan hak etmiştir ve
diğer ilçelerimizin adına da
Ben şahsen hem Ankaranın hem
Kazanın bu destansı mücadelesinde yanında olduğumuzu
bildirmek istiyorum.
Tabii, ikinci defa Gazi
Meclis olmuştur burası. Ankara halkı, aynı şekilde,
yine birinci Kurtuluş Savaşında da büyük destansı bir
mücadele vermiştir. Mustafa Kemalin Ankaraya gelmesiyle beraber Ankara
halkının Seğmenleriyle birlikte çok büyük halk desteği
vermesiyle Ankara, Kurtuluş Savaşının mihenk noktası
olmuş, ilk Meclisten, Gazi Meclisten bütün Kurtuluş Savaşı
yönetilmiş ve Kurtuluş Savaşının kahramanı
olarak yine Ankarada yaşayan insanlarımız buna öncülük
etmiştir. Dolayısıyla, Ankaranın bu özelliğiyle 2nci
defa Türk tarihine geçmesi de son derece önemlidir.
Değerli milletvekilleri,
yalnız büyük şehirlerin şöyle bir eksikliği var: Büyük
kentler maalesef sahipsizdir. Herkes, burada yaşayan
insanlarımız -öz eleştiri olarak söylüyorum- kendi
memleketlerine hizmet ederler ama yaşadığı kente hizmet
etmeyi maalesef ikinci plana atarlar. Dolayısıyla, Ankaraya hep
beraber sahip çıkmamız lazım, eksiği varsa hep beraber
desteklememiz lazım; siyasetçisiyle, bürokratıyla, iş
adamıyla hep beraber Ankaraya destek verilmesi lazım. Ankaranın
bu konuda sahipsiz ve eksik kaldığını çok rahatlıkla
söyleyebilirim. Dolayısıyla, bu konuda herkese görev
düştüğünü de söyleyebilirim.
Onun için, Ankaranın bu
sahipsizliğini ortadan kaldırmak için başkentlilik bilincini
geliştirmemiz lazım. Bu amaçla da şahsen, şahsım
olarak Ankaradaki bütün hemşehri dernekleri federasyonlarını
bir araya getirdik, Başkent Ankara Meclisi adıyla bir kuruluş
yaptık. Başkentte yaşayan bütün hemşehri
gruplarını bir araya getirerek Ankaraya sahip çıkılması,
daha çok Ankaralılık ve başkentlilik bilincini geliştirmek
için mücadele etmeye başladık. Bu konuda da bütün Ankarada
yaşayanların, Meclisimizin, milletvekillerimizin destek olması
gerektiğini ifade etmek istiyorum. Şöyle bir laf var: Gelenlerin
vefasızlığına sabreden bir şehir Ankara. Gerçekten,
bunu hep beraber kabul etmemiz lazım.
Ankara, tabii artık
memur şehri değil değerli arkadaşlar, marka şehir olma
yolunda çok önemli hizmetler almaya başladı: 20 üniversitesi var, 270
bin öğrencisi var; 6 teknokentiyle Türkiyenin en çok teknokenti olan
illerimizden bir tanesi, patent başvurusunda 3üncü sıradayız,
organize sanayi bölgesi olarak 12 bölgemiz var; dış ticaret 3e
katlandı, ihracat 5e katlandı, vergi geliri 3e katlandı, millî
gelire katkımız 2ye katlandı, 10 milyon yolcu kapasiteli
Esenboğa Havalimanı yapıldı. Türkiyenin en
gelişmiş savunma sanayisinin büyük bir çoğunluğu Ankarada,
savunma sanayisinde cironun yüzde 75ini Ankara karşılıyor.
Lojistik üssü Kazan dâhil -ki bugün o unvanı veriyoruz- Ankarada 7 bin
yatak kapasitesiyle Türkiye'nin en büyük hastanesi kurulmak üzere, gelecek
yıl bitiyor ve yüksek hızlı trenin Ankaranın merkezinde
olması da sevindirici.
Bu vesileyle
Kahramankazanın gerçekten hak ettiği unvana kavuşmasından
dolayı yüce Meclisteki bütün milletvekillerimize, parti temsilcilerimize
teşekkür ediyoruz.
Bu arada yukarıda bizi
izleyen Kazanlılara da selamlarımı ve saygılarımı
sunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Ceylan.
Şahıslar adına
ikinci ve son konuşmacı Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizin de bilginiz dâhilinde
olduğu gibi, aslında grubumuza düşen bu konuşmayı
yapmayacağımızı ve konuşmayı geri
çektiğimizi kürsüye de bildirmiştik.
Aslında Sayın Bakan
Emrullah İşler, konuşmasına çok doğru bir yerden
başladı, çok da iyi gitti ama son kısmında cevaba muhtaç ve
bizim asla kabul edemeyeceğimiz şeyler söyledi. Bununla ilgili
sataşmadan bir söz almayı ve bunun üzerinden
karşılıklı gelip gitmeleri aslında
sağlıklı bulmuyorum çünkü bugün, Kazan için hep birlikte bir
şeyler yapıyoruz, bunu en çok hak eden ilçe için yapıyoruz. O
gece demokrasiye, Türkiye'nin özellikle parlamenter demokrasine sahip çıktıkları
için, ülkelerine sahip çıktıkları için -kendi
yaşamlarını- ve Türkiyede yerleştirilmeye
çalışılan Bir daha darbe olamaz, olmayacak. dediğimiz bu
güzel ülkede yeniden darbeler dönemine karşı direndikleri için bu
unvanı hak ettiler. Bu konuda, kürsüye çıkan tüm
konuşmacıların yaptığı övgüler ne kadar
yapılsa azdır.
Bir teşekkürü grubumuz
adına yerimden dile getirmiştim. Bugün Sayın Belediye
Başkanı Lokman Bey, grubumuzu ziyaret etmek, teşekkürlerini
iletmek istedi. Orada gördüğümüz tablo da gerçekten çok güzeldi,
yanlarında sivil toplum örgütleri, Kazandaki çeşitli kurum ve
kuruluşların temsilcileri ve siyasi partilerin ilçe
başkanlarıyla birlikte geldiler. Türkiye'nin özlediği, görmek
istediği iktidar muhalefet ilişkileri içinde gerçekten yerelden çok
güzel bir örnekti. Bir kez daha kendilerine buradan teşekkür etmek
istiyoruz.
15 Temmuz gecesi burada
yaşananlar anlatıldı. Bu Meclis 15 Temmuzda kapalıyken
siyasi partiler geldiler, Meclisi açtılar, darbeye karşı
koydukları net ve tavizsiz tavırla açıkça kendilerini burada
hedef ettiler ve daha sonradan görüyoruz ki belki birkaç saliselik farklarla, o
gün burada bulunan 94 milletvekili ölümün kıyısından döndü. Ama
kimsenin aklından o gece ölüm korkusu geçmiyordu, darbecilere
karşı direnmek, Türkiyeyi, demokrasiyi ve en önemlisi, millî
iradenin tecelligâhı bu Meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisini ve
parlamenter sistemi savunmak geçiyordu.
15 Temmuza nasıl
geldiğimizi görmezsek bir daha 15 Temmuzların nasıl
yaşanmayacağıyla ilgili söyleyeceklerimizin hiçbirisinin bir
değeri olmaz. Bugün darbeyle mücadele ederken Cumhuriyet Halk Partisinin
temel yaklaşımı şu: Elbette, bir Yenikapı ruhu
vardı, yoktu, terk
Yenikapı demek, muhalefet partilerinin gidip
iktidar partisine verdikleri bir açık çek demek değil. Bir boş
senet imzalamadı kimse veya bir A4 kâğıdının
altına imza atıp da bundan sonra siyasi hayatımız boyunca
üstünü doldurursunuz, biz de buna katlanırız demedik sizlere.
Yenikapıda 12 maddelik bir manifesto okuduk. Bugün o 12 maddeyi
okuduğunuzda, yerli yabancı herkesin, demokrasi konusunda kafa
yormuş, hukuk devletine inanan herkesin o demokrasi manifestosunun özüne
ve lafzına itiraz edecek hiçbir şeyi yok. Ama bugün Türkiyede
darbeyle mücadelede nerede yanlış yapılıyor derseniz madde
madde okuyun, o gün ne önerdiysek bugün hayata geçirilmediği için
Türkiyeyi uluslararası camiada, Türkiyede, hatta ve hatta bu Meclis
nezdinde sıkıntıya sokan tüm uygulamalara karşı
Yenikapıda, bunu sakın yapmayın, bu mücadeleyi böyle yaparsak
olur diye söylemiştik.
Darbenin panzehri hukuktur,
darbenin panzehri demokrasidir. Aynı zamanda, bir sonraki darbenin
aşısı da, darbeye karşı ülkeyi
aşılayacaksanız ve böyle bir mikropla, hastalıkla
karşı karşıya kalmayacaksanız o da hukuktur, o da
demokrasidir sonuçta. Şunu çok net olarak görmek gerekiyor: Eğer
hukukun dışına çıkarsanız, mağdurlar üretirseniz
bu en çok darbecilerin işine yarar. Ne kadar çok mağdur, ne kadar çok
suçsuz insanın suçluymuş gibi muamele görmesi puslu havada araya
karışma ihtimali olan o kadar çok darbeci demektir. Vicdanları
sızlatacak hiçbir şey yapmamanız lazım. Biraz önce çok
etkin örnekler söylendi, her birimiz her yerde yaşıyoruz. Polis
kocası görevden uzaklaştırıldı diye veya tutuklu
olduğu için sekiz aylık hamile eşin önce lojman boşaltmak
zorunda kalması, ardından o hâliyle lojman taşımaya
çalışırken hastanelik olup erken doğum tehlikesi, ertesi
gün Sosyal güvenceniz kalmamış, para yatırmazsanız
hastaneden çıkın. Suçun şahsiliği ilkesiyle, vicdanla,
ahlakla, dinle, hiçbir şeyle bağdaşmayacak, ne hukuken ne
diğer yönlerden savunulabilecek bir durum. Bakın, o kadının
kocası darbeci olabilir. Ben onun sonsuza kadar
cezalandırılmasını isterim ama o kadının o hâlini
gören tüm komşularının aklında ve vicdanında
oluşturduğunuz duygu durumu darbecilerin kendilerini saklamak
istedikleri bir sipere dönüşüyor. Bütün mesele bu. Yoksa mağdur
mağdur
demekle Cumhuriyet Halk Partisi mağdur deyip oy mu
topladığını sanıyor, böyle mi bir şey iddia
ediyoruz? Size Bunu yapmayın. diyerek aslında size altın değerinde
ve sahada ölçtüğümüz bir tüyoyu veriyoruz. Bunu görmek lazım, bunu
konuşmak lazım.
Sayın Bakan, F16ya
bindirdiğiniz pilotun, eline neşter verdiğiniz doktorun,
sırtına cübbe geçirdiğiniz hâkimin, savcının veya
minbere çıkardığınız imamın okul öncesi
eğitimden bütün eğitimi ve meslek hayatı boyunca
alacağı tamamlayıcı meslek içi eğitimlere kadar,
bunlardan eminseniz geceleri rahat uyuyabiliriz, bir daha hiçbir F16
eğitim dışında alçak uçuş yapamaz Ankara
semalarında, hiçbir doktor elindeki yetkiyi sahte çürük raporuyla bu
ordunun şerefli subaylarını diskalifiye edip yerine darbeci
yerleşsin diye yapmaz veya hiçbirisi harddisklere konulmuş, okyanus
ötesinden gelen o bilgileri alıp da savunmayı bile dinlemeden karar
kısmına geçmez mahkemelerde. Bunların hepsini yaşadık
ama bunların hiçbir tanesi 17-25 Aralıktan sonra başlamadı.
Bu örgüt suç örgütüne ne zaman dönüştü? derseniz, aslında hep suç
örgütüydü. Biz 17-25 Aralıktan değil on yedi yirmi beş senedir
bu adamların ülkeye nasıl bela olmak üzere olduklarından ve
yarattıkları mağduriyetlerden şikâyet ediyoruz. On yedi
yirmi beş senedir, belki otuz beş senedir bu duruma dikkat çekiyoruz.
Ama şöyle bir gerçeklik
var. Sizin bahsettiğiniz çok ciddi bir polemik alanı yaratabilirsiniz
yani 2010 yılında CHPye çekilmiş bir
Bu bir operasyonsa o
günün iktidarı ve siyasi sorumlusu sizsiniz. Biz o günlerden itibaren bu
soruşturulsun diye ne kadar uğraştıysak bunları
gizleyen sizsiniz. Polemiğin dozunu sizin kadar yükseltecek olursam kimin
gözlüklerini yakından takıp o videoyu izledikten sonra Tamam,
yayınlayın. dediği tartışmanın içinde
sıkıntıya düşecek olan da sizsiniz Sayın Bakan. Bunun
ötesinde daha da konuşmak gerekiyorsa bugüne kadar bir suç örgütüyle
mücadele ederken o suç örgütünün Türkiye siyasetinde iz
bıraktığını iddia ettiğiniz en önemli
eylemlerinden birisine bir kovuşturma açmamış olmanız ve
tutuklamaların darbeden sonra gerçekleşiyor olması sizin
aslında 14 Temmuz ile 16 Temmuz arasında nasıl farklı
olduğunuzu gösteriyor ve -miladın aslında bizim kendi
gözümüzden- sizin gönlünüzdeki milat 15 Temmuz, o geceye kadar, ondan önce
Yaptık maptık. dediklerinizin hepsi sadece ve sadece eski üst
işveren taşeron ilişkisi içinde -kim üstteydi onu ben bilmem-
götürdüğünüz bir ilişkinin bir tahrikte bölüşüm ilkelerindeki
sıkıntılar, birbirinizin nasırına basmanız ve
paylaşımdaki sorunların ortaya kirli çamaşırları
dökmesinden sonra Ben bu tarihi milat aldım. derseniz
inandırıcılığınız olmaz.
Ama şunu bilmeniz
lazım Sayın Bakan. O pilota, o imama, o aklınıza
gelebilecek, darbeye karışabilecek herhangi bir kamu görevlisine
etkin, bilimsel, çağdaş, laik devletin sunumunda veya tam kontrolünde
bir eğitim verirseniz yani o imam kendi cemaatinin değil de dinin
gereklerini anlatacak eğitimi devletten alırsa, o pilot hafta sonu
çıktığında bilmem ne tarikatının
ışık evlerine gitmezse, o doktor akşamları devletin
yaptığı yurtlarda yatabiliyorsa
Üniversite yapacak
paramız var, yurdu yapacak paramız yok. demeyin, on birde 1
oranında maliyetleri. Bugün bir cemaatten ağzınız
yanmışsa ama oradan boşalan kadroları bir cemaatler
koalisyonu gibi algılanan devriiktidarınızda başka
cemaatlere jest yapıp kendi iktidarınızı oradan
pekiştiriyorsanız o zaman
inandırıcılığınız kalmaz.
Ben, böyle bir
tartışmayı bu kürsüde hiç de hazırlıklı
olmadığımız, konuşmamızı çektiğimiz bir
anda yapmak zorunda kaldığım için Kazanlılardan özür
diliyorum. Keşke Kazan sadece Kazanın konuşulduğu bir
oturumla bunu alsaydı. Çünkü, bu tutanaklar seksen yıl sonra
okunacak, doktora öğrencileri, doçentlik tezi yazanlar
Kahramanmaraşın tutanaklarını tutanak dergisinden
okuduğu gibi yıllar sonra bu tutanaklar olacak. Bu tutanakları
keşke böyle siyasi saiklerle enfekte etmeseydik.
Ben, kendi adıma yine
Kazanlılara bir kez daha teşekkür ediyor, şimdiden tebrik
ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Özel.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Muş
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ben de yani bugün böyle bir polemiğin içine girmek istemem.
Yalnız, birkaç şeyin burada Meclis zabıtlarına girmesini
arzu ediyorum. Burada önemli bir konuyu görüşüyoruz, sağ olsun bütün
gruplar da ellerinden gelen katkıyı sunuyorlar. Nihayetinde hepimizin
ortak bir önergesiyle Kazana kahraman unvanı verilmesi için Parlamento
çalışıyor. Yalnız, burada efendim, Gözlüklerinin üstünden
bakıp işte yayınlayın. diyor ya, bu bilgileri kim
getirmiş, nereden almışlar, kaynağı nedir, savcılığa
suç duyurusunda bulundular mı veya bu bilgileri onlara kimler getirdi; bunları
söylediğiniz zaman gelip kürsüde nereden
aldığınızı da söyleyeceksiniz, bu, böyle bir
şeydir.
Bir ikincisi: Türkiye
Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Yapılan her şey hukuk
içerisinde yapılmaya çalışılmaktadır. Biz iktidar
partisiyiz, AK PARTİ içerisinden bir Hükûmet
çıkmıştır, yürütme görevini icra etmektedir ama bir
taraftan da Türkiyede yargı bir süreci götürmektedir. O açıdan,
oluşabilecek olan hataların minimize edilmesi noktasında zaten
beyanatlarımız, ilgili girişimlerin yapılmasıyla alakalı
mekanizmalar kurulmuş, ortada açıktır. Bunun ötesinde, bizim
söyleyeceğimiz veya suçlayıcı ifade kullanmamız doğru
olmaz diye düşünüyorum. Polemik, tartışma yapmak istemiyoruz,
yaparsak çok uzun saatler alır, şu an konuştuğumuz konunun
önemine de biraz haksızlık etmiş oluruz diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Muş.
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Sayın Başkan, bir açıklama yapmam mümkün mü bu
konuda?
BAŞKAN Sayın
İşler, buyurun.
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Ben yirmi dakikalık
konuşmamın on sekiz dakikasını Kazana ayırdım ve
15 Temmuz mücadelesine ayırdım. Ama benden önce yapılan
konuşmaların yarıdan fazlasında bu konu üzerinden partimize
ve Hükûmetimize bir saldırı olduğu için orada kısacık
da olsa meramımızı ifade ettik. Ama maalesef tahammülsüzlük var.
Kayıtlara geçsin istedim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın İşler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, şimdi
BAŞKAN Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Aslında tabii tahammülsüzlük bir değerlendirme, buna bir
diyeceğim yok. Ancak şöyle bir durumla karşı
karşıyayız: Şimdi, bir partinin bir sayın genel
başkanına ve mevcut genel başkanına yönelik bu kadar
ağır bir sözü böyle bir günde söyledikten sonra cevapsız
kalması mümkün değil. O cevap hakkını da çok dikkat ederek
ve günün önemine uygun kullandım. Yoksa o iddianın
cevabının dozu bu değil. Ama şu kadarını
söyleyelim, Sayın Muş diyor ki: O bilgileri kim getirmiş? Bir
kere o görüntüyü kim izletmişse, o görüntüyü kim çekmişse önce onu belirlemek,
sonra o bilgileri kimin getirdiğine belki bakmak lazım. Ama şunu
sorarlar: O görüntüleri kastede kastede, bütün bir seçim kampanyası
boyunca, özel hayatın gizliliği diyen eleştirilere Ne özeli,
genel genel. diye kim söylemiş Sayın Muş önce bir buna
bakalım.
Çok teşekkür ediyorum
efendim.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederiz sayın milletvekilleri, üçünüzün de
konuşması kayıtlara geçti.
Teşekkürler.
Sayın milletvekilleri,
Artvin Milletvekili Sayın İsrafil Kışla tarafından,
görüşülmekte olan kanun teklifine katılma talebini içeren bir
yazı verilmiştir.
İç Tüzüke göre,
komisyon tarafından rapora bağlanmış ve sıra
sayısı olarak dağıtılmış bir kanun teklifine
imza atılması veya katılınması mümkün
bulunmamaktadır. Sayın Kışlanın talebi
Başkanlık Divanımızca işleme
alınmamıştır.
Bilgilerinize sunuyorum.
Teklifin tümü üzerinde
soru-cevap işlemi yok.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler bu şekilde tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
ANKARA İLİ KAZAN
İLÇESİNİN ADININ KAHRAMANKAZAN OLARAK
DEĞİŞTİRİLMESİNE VE ULUSAL BAYRAM VE GENEL
TATİLLER HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE
1- (1) Ankara iline bağlı Kazan
ilçesinin adı Kahramankazan olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Önerge yok.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) 17/3/1981 tarihli ve 2429
sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunun 2nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve 1 Mayıs günü
ibareleri ,1 Mayıs günü ve 15 Temmuz günü olarak ve birinci fıkranın
(C) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
C) 1 Ocak günü yılbaşı tatili, 1
Mayıs günü Emek ve Dayanışma Günü ve 15 Temmuz günü Demokrasi ve
Özgürlükler Günü tatilidir.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
2nci madde üzerinde üç ayrı
önerge var, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 422
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi ile 2429
sayılı Kanunun 2nci maddesinin (1)inci fıkrasının
değiştirilen (C) bendinde yer alan Demokrasi ve Özgürlükler Günü
ibaresinin Demokrasi ve Millî Birlik Günü olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Muş Erhan Usta Murat Alparslan
İstanbul Samsun Ankara
Erkan Akçay Hakan Çavuşoğlu Ramazan Can
Manisa Bursa Kırıkkale
Murat Baybatur.
Manisa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 422
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi ile 2429
sayılı Kanunun 2nci maddesinin (1)inci fıkrasının
değiştirilen (C) bendinde yer alan Demokrasi ve Özgürlükler Günü
ibaresinin Demokrasi, Özgürlükler ve Direnme Hakkı Günü olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tanju Özcan Melike Basmacı Atila Sertel
Bolu Denizli İzmir
Erkan Aydın Mahmut Tanal Sibel Özdemir
Bursa İstanbul İstanbul
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 422
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinde yer alan "1
Ocak günü yılbaşı tatili, 1 Mayıs günü Emek ve
Dayanışma Günü ve 15 Temmuz günü Demokrasi ve Özgürlükler Günü
tatilidir." ibaresinin, "1 Ocak günü yılbaşı tatili, 1
Mayıs günü Emek ve Dayanışma Günü, 8 Mart günü Kadınlar
Günü, 21 Mart günü Nevroz Bayramı tatili, 1 Eylül günü Barış
Günü ve 15 Temmuz günü Demokrasi ve Özgürlükler Günü tatilidir." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mehmet Emin Adıyaman Kadri Yıldırım
Diyarbakır Iğdır Siirt
Dirayet Taşdemir Ayhan Bilgen
Ağrı Kars
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 2nci maddesine ilişkin verdiğimiz önerge
hakkında söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri,
ilgili kanunda tatil sayılan günler belirlenmiş. Bizim önergemizde
biz bu tatil günlerine 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 21 Mart Nevroz
Günü ve 1 Eylül Dünya Barış Gününün de resmî tatil olarak kabul
edilmesi kapsamında önerge vermiş bulunmaktayız.
Değerli milletvekilleri,
öncelikle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, bildiğiniz üzere,
Amerika Birleşik Devletlerinde New York şehrinde 1857
yılında bir dokuma fabrikasında 120 kadının polis
tarafından katledilmesiyle dünya gündemine girmiş bir gün. Ve o
tarihten bu tarafa aslında 1857 yılındaki bu hadise 40 bini
aşkın emekçi kadının kendi haklarını, kendi
iş güvencelerini ve grev hakkını kullanmaları sonucu meydana
gelmiş bir vaka ve o günden bugüne dünyanın her tarafında emekçi
kadınlar bugünü kutlamakta, aynı zamanda Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu da 16 Aralık 1977de bugünü Dünya Kadınlar
Günü olarak kabul etmiştir. Bizim önergemiz de bu kapsamda
Zaten ülkemizde
de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü hem Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve daha
geniş hâliyle Dünya Kadınlar Günü olarak tüm sınıf ve
tabakalarca geniş bir şekilde kadınların özgürlüğü
ekseninde kutlanmaktadır. Dolayısıyla, kutlanan bugünün de
verdiğimiz önerge çerçevesinde tatil olarak kabul edilmesini öneriyoruz.
1 Eylül Dünya
Barış Günü de yine ülkemizde ve tüm dünyada kabul edilen bir gündür.
Bu gün yani 1 Eylül Dünya Barış Günü 1981 yılında
Birleşmiş Milletler 57nci Birleşiminde kabul edilmiş ve
Dünya Barış Günü olarak yine bütün dünyada kutlanıyor.
Dolayısıyla, 1 Eylül Dünya Barış Günü, ülkemizde de
özellikle ülkemizin içinde bulunduğu koşullar, dökülen kan,
çatışma ve şu anda görüşmekte olduğumuz kanun
teklifiyle de doğrudan ilintili olan yani darbe girişimiyle ilintili
olan; özcesi dünyada özgürlüğü, barışı ve demokrasiyi esas
alan bir gündür. Bu gün aynı zamanda 1 Eylül 1939 günü Nazi
Almanyasının Polonyaya saldırısıyla İkinci
Dünya Savaşını başlattığı gündür de.
Dolayısıyla, bildiğiniz üzere İkinci Dünya
Savaşında 30 milyonu aşkın insan hayatını
kaybetmiştir; hem faşist diktatörlüğe karşı bir cevap
olarak da aslında bütün dünyaca anılmaktadır.
Dolayısıyla, önergemizde tatil edilmesinin konusu olan diğer bir
gün de 1 Eylül Dünya Barış Günü ve üçüncüsü de 21 Mart Nevroz
Günüdür.
Değerli
arkadaşlar, Nevroz bayramı üç bin yıldan beridir Aryan
halkları başta olmak üzere, Orta Asya ve Orta Doğu halkları
tarafından kutlanan bir gündür. Bu güne çeşitli anlamlar
yüklenmektedir; özellikle Orta Doğuda, başta Kürtler ve İrani
halklar olmak üzere, bunu Dahhaka zulmüne karşı demirci Gâvenin
direnişinin, özgürlüğünün bir sembolü olarak kutlanmakta ama
aynı zamanda Orta Asya halkları da bu bayramı kutluyor.
Aslında Orta Asyadaki Türki halklar da bir Ergenekonun
çıkışı veya Afganistan, Hindistan halkları gibi
halklarda bu, baharın ilk günü şeklinde kutlamakta ama özü
itibarıyla Nevroz, bugün dünyada kabul edilen, Birleşmiş
Milletlerin yine 2009 yılında Dünya Kültür Mirası Listesine
aldığı bir gün ve 2010 yılından itibaren de bu Dünya
Nevroz Günü olarak kutlanmaktadır.
Bu kapsamda önerimizin kabul
edilmesini saygıyla arz ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Adıyaman.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 422
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi ile 2429
sayılı Kanunun 2nci maddesinin (1)inci fıkrasının
değiştirilen (C) bendinde yer alan Demokrasi ve Özgürlükler Günü
ibaresinin Demokrasi, Özgürlükler ve Direnme Hakkı Günü olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tanju Özcan (Bolu) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Kazanlı
hemşehrilerimiz büyük bir sabırsızlıkla bekliyor, bir an
önce hak ettikleri kahraman unvanını alabilmek için. Ancak tabii,
Kazanlı hemşehrilerimizin şunu bilmesi lazım -belki Meclis
çalışmalarını, İç Tüzükü yeterince bilmedikleri için
takip edemiyorlar- bu görüşmeler niye uzuyor? Aslında bizim de söz
almamıza sebep olan ve bu görüşmelerin uzamasını
sağlayan AKP grubunun oyunbozanlığı. Şimdi, Komisyonda
bir isim üzerinde anlaşılmış 15 Temmuzla ilgili Demokrasi
ve Özgürlükler Günü diye. Buraya getiriyorlar, bir önerge veriyorlar, içindeki
Özgürlükler tanımı çıkartılıyor. İşte,
gecikmenin ana sebebi bu.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, -AKP grubuna sesleniyorum- bu özgürlük kelimesi sizi niye bu
kadar rahatsız ediyor? İkide bir demokrasi, demokrasi,
demokrasi diyorsunuz. Demokrasiyi içselleştirmediğinizi biliyoruz
ama yine de ağzınızdan demokrasi kelimesi çıkması
bizim hoşumuza gidiyor ama demokrasi deyince özgürlük, eşitlik,
kardeşlik, bunlar birlikte akla gelir. Özgürlük olmadan demokrasi olmaz
ama siz özgürlük deyince nedense bu kavramdan müthiş şekilde korkuyorsunuz.
Hatta o kadar korkuyorsunuz ki eminim hiçbiriniz çocuğunuzun
adını Özgür dahi koymuyor. Bu kadar bir alerji var bu özgürlük
kavramına karşı.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Özgürlük, Özgür adı koymakla olmaz.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Sayın milletvekilleri, şunu özellikle söyleyeyim: Sizin demokrasi
anlayışınızın gerçekten samimi olmasını
diliyoruz ama şu ana kadar ağzınızdan sürekli demokrasi
kavramı çıktığı hâlde, kelimesi
çıktığı hâlde, 15 Temmuzdan sonra bunu daha sık
dillendirdiğiniz hâlde biz sadece biz değil kamuoyu da- sizin bu
demokrasi anlayışınızın gerçekten samimiyetini
sorguluyoruz. Neden sorguluyoruz biliyor musunuz?
Yaşadıklarımızdan dolayı sorguluyoruz. Sayın
kurucu genel başkanınızın 1990lı yıllarda
yaptığı konuşmayı hatırlıyoruz. Demokrasi
bizim için amaç değil, araçtır. sözünü hatırlıyoruz. O
yüzden sizleri samimi bulamıyoruz. Yine devriiktidarınızda
uyguladığınız antidemokratik tavırlar ve kararlar
bizim bu algımızın ve kamuoyunun bu algısının
hızlı bir şekilde güçlenmesini sağlıyor.
Siz eminim, şu arkadaki
yazının içeriğine de çok katılmıyorsunuzdur Egemenlik
kayıtsız ve şartsız milletindir. İşte bu,
demokrasinin özü. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu, Mustafa
Kemal Atatürkün sözü. Ama size göre herhâlde egemenlik kayıtsız
şartsız Tayyip Erdoğana ait ki millî birlik derken bile
şunu algılıyorsunuz, şunu algılatıyorsunuz:
Eğer bizimle birlikteyseniz millî birlik, eğer bizimle hareket
edecekseniz, bize biat edecekseniz, bunun adı millî birliktir
diyorsunuz. İşte, bunu son olarak Yenikapıda da uygulamaya
koydunuz. Yenikapıya herkes hangi niyetlerle geldi? Gerçekten bundan
sonra farklı bir süreç bekleyecek, millî beraberlik, birlik,
kardeşlik içinde bu ülkeyi yöneteceğiz. düşüncesiyle geldi ama
ortaya çıktı ki sizin zihniyetinizde hiçbir şey
değişmemiş. Sizin millî birlikten
anladığınız, kayıtsız ve şartsız Tayyip
Erdoğana itaat; siz bunu anlıyorsunuz, Yenikapı ruhu deyince
de bunu anlıyorsunuz.
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Ne biliyorsun?
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Nereden biliyorum biliyor musun? Tayyip Erdoğanın veya Sayın
Başbakanın tek bir sözüne itiraz gelince hemen insanlara
Yenikapı ruhunu unutmayın. diyorsunuz. Ya, bizim Yenikapı
ruhundan anladığımız farklı. Yenikapı ruhundan
biz farklı şeyler anladık, siz farklı şeyler dayatmaya
kalktınız Yenikapı ruhu adı altında. Zaten şunu
da söyleyeyim: Bu Yenikapı ruhu, şu ruh, bu ruh, bunları geçin
arkadaşlar. Bizim ihtiyacımız olan Kuvayımilliye ruhu.
Zaten Kuvayımilliye ruhu da bu toplum tarafından benimsendi, ülkenin
kurucu ruhu hâline geldi. İşte, o yüzdendir ki biz hâlâ tüm
engellemelere rağmen, tüm kışkırtmalara rağmen doksan
yılı aşkın süredir bu ülkede Kürtüyle, Türküyle,
Alevisiyle, Sünnisiyle bu Kuvayımilliye ruhuna milletimiz sahip
çıktığı için ayaktayız. Bunu da tüm samimiyetimle
belirtmek istiyorum.
Biz bir de bu önergeyle bu
günü Direnme Hakkı Günü olarak da ilan edelim dedik, Demokrasi,
Özgürlükler ve Direnme Hakkı Günü dedik. Direnme hakkının ne
kadar önemli olduğunu gördünüz mü? Bakın, işte, Kazanlılar
bugün kahraman unvanını hak ederek alıyorlar. Nasıl
alıyorlar bunu? Direnme haklarını kullandılar o gün,
milletimiz adına direndiler. Darbenin merkezine yürüdüler, hiç çekinmeden
göğüslerini siper ettiler. İşte, direnme hakkı bu yüzden önemli.
Direnme hakkı, ilk Gezi eylemlerinde gündeme geldiğinde işte siz
o direnme hakkını kullanan vatandaşlarımıza çapulcu
bile dediniz, bu anlayıştan geldiniz.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Direndiler çünkü başlarında AK PARTİli bir belediye
başkanı vardı.
AYŞE KEŞİR
(Düzce) Kamu malına zarar verdiler.
TANJU ÖZCAN (Devamla) İşte,
o yüzden biz direnme hakkının çok önemli ve anlamlı bir hak
olduğunu düşünüyoruz. İşte, böyle günlerde, böyle
felaketlerin eşiğinde toplumun direnme hakkını
kullanmasının ne kadar anlamlı ve önemli olduğunu
söylüyoruz.
Önerimizin kabulünü
samimiyetle sizden rica ediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Özcan.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Tanju, sen ruhtan falan anlamazsın ancak tuz ruhundan
anlarsın!
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz
Sayın Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Hatip gayet heyecanlı, renkli bir konuşma
yaptı. Normalde cevap veririz ama cevap verme gereği hissetmiyoruz.
Kayıtlara geçsin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 422
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi ile 2429
sayılı Kanunun 2nci maddesinin birinci fıkrasının
değiştirilen (C) bendinde yer alan "Demokrasi ve Özgürlükler
Günü" ibaresinin "Demokrasi ve Milli Birlik Günü" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Muş (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz
Muhterem Başkanım.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
15 Temmuz tarihinin milletçe
birlik ve beraberliğimizi vurgulaması amacıyla "Demokrasi
ve Milli Birlik Günü" olarak adlandırılması
öngörülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Önerge yok.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
4- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN 4üncü madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
teklifin tümünü oylamadan önce İç Tüzükün 86ncı maddesi
gereğince oyunun rengini belli etmek üzere lehte Ankara Milletvekili
Sayın Lütfiye Selva Çama söz vereceğim.
Sayın Çam, süreniz
beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFİYE SELVA ÇAM
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 422 sıra
sayılı Ankara İli Kazan İlçesinin Adının
Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi hakkında lehte söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlarım.
Hassaten, Genel Kurulumuzda
bulunan başta Kazan Belediye Başkanımız olmak üzere,
Kazanlı hemşehrilerimi de selamlıyorum saygıyla.
15 Temmuz Fetullahçı
terör örgütü darbe girişimini yaşamış ve o gece ikinci
kurtuluş savaşını kazanmış bir millet olarak
Ankara ve Kazanın kahramanlığını tarih
yazacaktır. O gece Kazanımız 9 şehit vermiş, 92
hemşehrimiz gazi olmuştur. Gazilerimizden bazılarının
tedavisi hastanelerde hâlen sürmektedir.
Akıncılar
Üssündeki mücadelede Kazanlılar kilit rol üstlenmiştir. Kazan,
hepimizin bildiği gibi, farklı siyasi görüşleri, farklı
etnik kökenleri, farklı memleketlerden gelen halkıyla tek amacı
vatan ve bayrak aşkı olan küçük bir Türkiye mozaiğidir. O gece
eline sapanını alan kadınlar, samanlarını yakarak
direnen köylüler, traktörüyle yola çıkan genç-yaşlı
Kazanlılar darbeciler karşısında dimdik mücadelelerini
vermiştir.
Ankara, sadece Kazan
değil, 25 ilçesiyle millî mücadelede olduğu gibi 15 Temmuz gecesinin
de sembol şehri olmuştur. Bu kanun teklifi, vekili olmaktan onur
duyduğum şehrim ve ilçem için son derce önemlidir. Emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum.
Kimsenin şüphesi
olmasın ki Türkiye artık eskisinden daha güçlü ve geleceği daha
aydınlıktır. 15 Temmuz gününün Demokrasi ve Özgürlükler Günü
olarak anılması ve resmî tatil ilan edilmesi
yaşadıklarımızı nesillerden nesillere
aktarmamızı sağlayacaktır.
Akıncılarda bir
sembol hâline gelen şehidimiz Ahi köyünden Ali Anara; kadın gazimiz,
o gün sokağa çıkan, ön saflarda yer alan tüm kadın gazilerimiz
adına Derya Ovacıklıya; Yasin Lezgiye; 13 ameliyat geçiren,
Gülhanede yatan Mustafa amcamıza ve isimlerini aziz
hatıralarıyla birlikte kalbimizde yaşattığımız
241 şehit, 2.194 gazimize şükran ve minnet
duygularımızı sunuyorum.
İstiklal şairimiz
Mehmet Akif Ersoyun Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz/ Bu yol
ki Hak yoludur, dönmek bilmeyiz, yürürüz. sözleriyle
saygılarımı sunuyor, Kazanımıza hak ettikleri
kahraman unvanının hayırlı olmasını temenni
ediyor, tüm Kazanlı hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Çam.
Aleyhte olmak üzere,
İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal. (CHP sıralarından
alkışlar)
Usulen herhâlde aleyhtedir
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Tabii, usulen.
BAŞKAN Buyurun,
beş dakika.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 86ncı maddesi der ki: Lehte ve
aleyhte iki milletvekili söz alır. Her ne kadar burada aleyhte geçiyorsa
da biz lehte oy kullanacağız ve gerçekten Kazana kahramanlık
unvanının verilmesi, kahramanın yanında Yiğit
Kazan da denilmesi lazımdı, Cesur Kazan da denilmesi
lazımdı, hatta bu yiğitlik ve cesurluğun yanında
kahraman unvanı az kalır değerli arkadaşlar.
İşin gerçeği bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Yani, burada bizim
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Kahraman kavramı onları da barındırıyor
Sayın Vekilim.
MAHMUT TANAL (Devamla) Eğer,
siz bana laf atarsanız size cevap veririm, daha sıkıntı
olabilir. Ne olur, biraz sakin, usulen bir dinleyiniz.
Sabahtan beri bizi burada
dinleyen Kazan Belediye Başkanımıza, gelen tüm siyasi partilerin
temsilcilerine ve televizyonlarının başında, İnternette
dinleyen -televizyonu kısıtlayan AKP, tüm siyasi partiler bunun
açılmasını istediği hâlde iktidar oylarıyla onay
vermediği için televizyonlarının başında
izleyemiyorlar ancak İnternette izliyorlar- hepinize buradan saygı
ve hürmetlerimizi sunuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
burada, 15 Temmuz darbe gecesi, evet, buraya gelirken dedik ki,
attığım tweet de şuydu: Darbeciler özgürlüklerimizi
elimizden almak kadar cesur davranıyorlarsa biz de özgürlüklerimizi
savunmak kadar cesuruz ve Meclise gidiyoruz. O gece Meclise bu ruhla, bu
duyguyla geldik ama burada şunu söylemek lazım, bunu evet, yani Kazan
kahramanlıktan ziyade özgürlükler için, demokrasi için direndi. Burada
halk direnme hakkını kullandı. Direnme hakkını
kullanırken bizim 1961 Anayasamızın başlangıç
hükümlerinde eğer siyasi iktidarlar veya bir güç hukuk
dışına çıkmışsa halkın direnme
hakkını meşru hak olarak kullanma hakkının olduğunu
söyler. Yalnız, gelinen bu aşamada bu darbe bertaraf edildikten
sonra, değerli arkadaşlar, mevcut olan Anayasamıza göre,
uluslararası sözleşmelere göre kim suç işlemişse mutlak
surette cezalandırılmalıdır. Ancak suça
bulaşmadığı hâlde, mesela biraz önce Adalet ve Kalkınma
Partisi adına konuşan arkadaşımızın
kızı o okula gidiyordu, oradan aldığı zaman
kızcağız ağlıyordu ve aile zorunlu olarak o okula
göndermek zorunda kaldı. Şimdi, siz bu şekilde,
çocuklarınız onların okulunda okuyunca bir işlem
yapmayacaksınız ama gariban, fakir fukara vatandaşın
hakkında işlem yapacaksınız. Bunu adaletle,
kahramanlıkla, hukuk devletiyle, hukukun üstünlüğüyle izah edemeyiz
değerli arkadaşlar. Millî birlik ve beraberlik getirdiniz, evet,
millî birlik ve beraberlik kinle, öfkeyle, husumetle yürütülemez. Ne varsa
hukuk içerisinde devlet idare edilir, hukuk içerisinde hesap sorulur, kim suç
işlemişse mutlak surette cezalandırılması lazım.
Bakın, benim elimde, kapatılan üniversitelerin bir tanesinde, ne
yazıyor biliyor musunuz? Geçici mezuniyet belgesi veriliyor. Geçici
mezuniyet belgesinin başlığında aynen, parantez içerisinde
Kapatılan Turgut Özal Üniversitesinden Ankara Yıldırım
Beyazıt Üniversitesine geçen öğrenci, 667 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle kapatılan Turgut Özal Üniversitesinin
öğrencisi olan filan filan kişi
Bu nedir? Bu, fişleme
değil mi arkadaşlar? Bu geçici belgeyle bu öğrenci
kardeşimiz hangi yere başvurabilir, hangi iş yerinde
başlatılabilir? Bu, resmen fişlenmedir.
Sizden istirham ediyorum,
vatandaşlarımızı fişlemeyin. Her fişlemeyle terör
örgütüne biz eleman yetiştirmiş oluruz. Her fişlemeyle millî
birlik ve beraberliğimizi zedelemiş oluruz. Onun için, bu
akşamın ruhuna ve
Siyasi iktidarın da Hükûmet kanadı
burada. Sayın Bakanla bire bir görüştüğümüzde çok mülayim
davranan bir bakanımız ama Bakanlar Kurulunda nasıl bir
arkadaşımız, ben onu bilemem. Sizden istirham ediyorum -siz de
hukukçusunuz- bakın, Anayasamızın 38inci maddesi diyor ki
Burada hakikaten, kanunsuz suç olmaz ilkesi, masumiyet ilkesi; bu ilkeler
doğrultusunda hareket etmenizi sizden bekliyoruz. Eğer biz adaletsiz
davranırsak, zalimce davranırsak millî birlik beraberliğimiz de
kalmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla)
Eğer düzeni sağlayacaksak, adaletle sağlamış
olacağız.
Hepinize teşekkür
ediyorum, saygılarımı sunuyorum ve tüm grupları, bu kanuna
verdikleri destekten dolayı da tüm Meclisi tekrar kutluyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tanal.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Pervin Buldanın, Başkanlık Divanı olarak Kazan
halkını temsilen görüşmeleri takip eden misafirlere
teşekkür ettiklerine ve kanunun Kazan halkına hayırlı
olmasını temenni ettiklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, biz de Başkanlık Divanı olarak, oturumun
başından beri Kazan halkını temsilen burada olan ve
görüşmeleri başından beri izleyen, takip eden misafirlere
teşekkür ediyoruz ve teklifin Kazan halkına hayırlı
olmasını temenni ediyoruz. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından ayakta alkışlar; HDP sıralarından
alkışlar)
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve
Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ile 127 Milletvekilinin, Ankara İli Kazan İlçesinin
Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal
Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1412); Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı İzmir Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu
ve Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile 126
Milletvekilinin, Ankara İline Bağlı Kazan İlçesinin
Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesi ve Ulusal Bayram
ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1411); Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ve Grup
Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Samsun Milletvekili
Erhan Usta'nın, Ankara İli Kazan İlçesinin Adının
Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1413); Ankara Milletvekili Şefkat Çetin'in, Ankara
İli Kazan İlçesine Kahramanlık Unvanı Verilerek "Kahraman
Kazan" Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/1360); Ankara Milletvekili Erkan Haberal'ın, Ankara İli Kazan
İlçesine Kahramanlık Unvanı Verilerek İlçe İsminin
Kahraman Kazan Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/1383) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 422)
(Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. (Alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, gündemimizde başka iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 26 Ekim 2016 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.41