TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
111inci
Birleşim
15
Temmuz 2017 Cumartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu teşrif eden
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana Hoş geldiniz.
denilmesi
IV.- ÖZEL GÜNDEM
A) 15 Temmuz
Demokrasi ve Millî Birlik Günü Görüşmeleri
1.- 15 Temmuz
Demokrasi ve Millî Birlik Gününün anlam ve öneminin belirtilmesi
görüşmeleri
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, TBMM Başkanı
İsmail Kahramanın sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- YAZILI SORULAR
VE CEVAPLARI
1.- Mardin
Milletvekili Erol Dora'nın, işyeri ve esnaf sayısındaki
azalmaya ve işsiz kalan vatandaşların hayatını idame
ettirebilmesine yönelik tedbirlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/13371)
2.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğan'ın, OHAL kapsamında kamu görevinden
ihraç edilen bir akademisyen ve bir öğretmenin açlık grevine ve OHAL
Komisyonunun göreve başlama zamanına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin
cevabı (7/13503)
3.- Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan'ın, kayıtlı işsiz
sayısına, intihar vakalarına, işsizliğin ve intihar
vakalarının azaltılmasına yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/13521)
4.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzel'in, Toplum Yararına Çalışma
Programı kapsamında 2005-Ocak 2017 tarihleri arasında ve Ocak
2017'den itibaren istihdam edilen kişilere ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı (7/13539)
5.- Ankara
Milletvekili Murat Bakan'ın, AB üyelik sürecine ve uzlaşı için
alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/13630)
6.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, TBMM internet sitesinin dil
seçeneklerine Kürtçe'nin eklenmesi talebine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/13710)
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, OHAL İnceleme Komisyonunun
çalışmaya başlama tarihine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı
(7/13722)
8.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Eti Maden Mazıdağı tesisi
özelleştirme sürecinin araştırılmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbalın
cevabı (7/13723)
9.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmen'in, Adana'nın Akçatekir Mahallesi'nde
açılan sekiz alışveriş merkezi nedeniyle esnafın
yaşadığı mağduriyete ilişkin Başbakandan
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/13730)
10.- Konya Milletvekili
Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, Yunanistan Savunma Bakanının 18 Mayıs
2017 tarihinde yayınladığı açıklamalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun cevabı (7/13750)
11.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğit'in, 2002-2017 yılları arasında
İzmir'e yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı
(7/13753)
12.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğit'in, 2002-2017 yılları arasında
İzmir'e yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı
(7/13757)
13.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğit'in, 2002-2017 yılları arasında
İzmir'e yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin cevabı (7/13758)
14.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğit'in, 2002-2017 yılları arasında
İzmir'e yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Avrupa
Birliği Bakanı Ömer Çelikin cevabı (7/13785)
15.- Mardin
Milletvekili Erol Dora'nın, kurulması planlanan Kıdem
Tazminatı Fonu'na ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/13792)
16.- Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan'ın, BM Çocuk Hakları İzleme
Komitesine sunulması gereken periyodik izleme devlet raporuna ve Haziran
2012 BM Sonuç Gözlem Raporu'nun uygulanmasına ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı
(7/13804)
17.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğit'in, 2002-2017 yılları arasında
İzmir'e yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/13806)
18.- Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün, yerli yatırımcıları Türkiye'de
yatırım yapmaya özendirmek ve yabancı
yatırımcıları çekmek için yapılan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekcinin cevabı (7/13807)
19.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğit'in, 2002-2017 yılları arasında
İzmir'e yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/13829)
20.- İzmir
Milletvekili Tacettin Bayır'ın, TBMM bünyesindeki lokanta ve
satış yerlerindeki gıda ürünleri markalarına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/13872)
21.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın, TBMM'de görevli
emniyet personelinin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/13873)
22.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, TBMM Ana Binanın
yıkılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/13874)
23.-
İstanbul Milletvekili Ali Şeker'in, olağanüstü hal
KHK'larıyla kamudan ihraç edilen ve açığa alınan personele,
yapılan göreve iadelere ve Olağanüstü Hal İşlemleri
İnceleme Komisyonunun kurulmasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin
cevabı (7/13875)
24.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlu'nun, yazılı ve görsel basında Atatürk'e
hakaret edenlerin engellenmesine yönelik alınacak tedbirlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin
Caniklinin cevabı (7/13876)
25.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbay'ın, 2015 yılında açılan
İzmir Başbakanlık ofisinde yapılan çalışmalara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/13895)
26.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Tüketici Sorunları Hakem
Heyeti Başkanlığına banka kredilerinden kesilen dosya
masraflarını geri almak için yapılan başvurulara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/13899)
27.- Zonguldak
Milletvekili Ünal Demirtaş'ın, kıdem tazminatının
Varlık Fonu'na devredileceği yönündeki açıklamalara ve yeni
sistemin olası etkilerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/13914)
28.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, ABD ve Türkiye arasındaki
ticaret hacmine ve bazı ticari verilere ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/13921)
29.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, tedavi gördüğü süreçle
ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/13967)
30.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgil'in, komisyonda bekleyen tasarı ve
tekliflere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/13968)
31.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, önerge ve kanun
teklifi iadelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/13969)
32.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Türkiye Şeker Fabrikaları
A.Ş.'nin fabrikalarında yemek hizmetlerinin dışarıdan
alınmasına ve bu nedenle işten çıkarılan işçilere
ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün
cevabı (7/14006)
33.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, İşsizlik Sigortası Fonu'na
prim ödeyip kendi isteğiyle işten ayrılanların da fondan
yararlanmasına yönelik bir çalışma yapılıp
yapılmadığına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/14010)
34.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhan'ın, yabancılara konut
satışına, özellikle Suriyelilerin Kocaeli'de konut edinmesine ve
istihdamlarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/14011)
35.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, yurda kaçak sokulan ürünlerle ilgili
düzenlemelere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/14042)
36.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu'nun, Cumhurbaşkanının
katıldığı parti grup toplantısı öncesinde salonda
yapılan aramaya,
Cumhurbaşkanının
koruma ekibinin TBMM'de sürekli görev yapıp yapmayacağına,
Cumhurbaşkanının
TBMM'de bulunduğu süre içerisindeki güvenlik uygulamalarına,
Cumhurbaşkanına
TBMM'de bulunduğu süre içerisinde eşlik eden koruma görevlilerine,
Cumhurbaşkanının
katıldığı parti grup toplantısına,
İlişkin
soruları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/14075), (7/14076), (7/14077), (7/14078),
(7/14079)
37.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, Çankaya Köşkü'nün
yıkılacağı yönündeki iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin
Caniklinin cevabı (7/14094)
38.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, örtülü ödenekten
yapılan harcamalara ve artış iddialarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin
Caniklinin cevabı (7/14182)
39.- İzmir
Milletvekili Özcan Purçu'nun, Roman vatandaşların KOSGEB'e ait veya
benzeri teşvik mekanizmalarından yararlandırılmasına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/14258)
40.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Atatürk'e yönelik hakaretlere
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/14299)
41.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, TBMM'nin içinde bulunduğu
bölgenin "Meclis Külliyesi" olarak adlandırılmasına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/14301)
42.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2015-2017
yılları arasında yurda yasa dışı yollarla sokulan
ürünlere ve kaçak sigara satışına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/14322)
43.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2015-2017
döneminde Hollanda'dan yapılan süs bitkisi ithalatına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/14324)
44.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2015-2017
yıllarında BİMER'e yapılan başvurulara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin
Caniklinin cevabı (7/14368)
45.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2016-2017 yıllarında tüketiciler
tarafından iade edilen ayıplı mal sayısına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/14689)
46.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, bir bürokrat hakkındaki
iddialara ve TBMM Eğitim ve Sosyal Tesisine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/14739)
47.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, afet yönetim
planına ve İstanbul'da bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binalarda depreme karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı
(7/14811)
48.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Bakanlığın afet yönetim planına ve İstanbul'da
bağlı kurum ve kuruluşlara ait binalarda depreme karşı
alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/14857)
15 Temmuz 2017 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.05
BAŞKAN: İsmail KAHRAMAN
KÂTİP
ÜYELER : Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-------0-------
BAŞKAN
Muhterem Cumhurbaşkanım, Gazi Meclisimizin değerli
milletvekilleri, kıymetli davetliler, aziz ve necip milletimin Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki değerli üyeleri, aziz milletim; Meclisimizin
26ncı Dönem İkinci Yasama Yılı 111inci Birleşimini
açıyorum.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça,
Genel Kurulu teşrif eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN
- Muhterem Cumhurbaşkanımız dinleyici locasındaki yerlerini
alarak yüce Meclisimizi onurlandırmışlardır. Kendilerine
Meclisimiz adına Hoş geldiniz. diyorum. (AK PARTİ ve Bakanlar
Kurulu sıralarından ayakta alkışlar)
Şimdi
İstiklal Marşı okunacaktır, sizleri İstiklal
Marşını okumaya davet ediyorum.
(İstiklal
Marşı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IV.- ÖZEL GÜNDEM
A) 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü Görüşmeleri
1.- 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Gününün anlam ve öneminin
belirtilmesi görüşmeleri
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gündemimize göre, Genel Kurulun 17 Haziran 2017 tarihli 109uncu
Birleşiminde alınan karar uyarınca, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî
Birlik Gününün anlam ve ehemmiyetinin belirtilmesi gayesiyle
yapacağımız görüşmelere geçiyoruz.
Muhterem Cumhurbaşkanım, değerli
milletvekilleri; devletimizi yıkmak, milletimizi dağıtmak
isteyen hainlerin, iş birlikçi FETÖ mensuplarının
yaşattığı meşum 15 Temmuz 2016 gecesinin 1inci
yılında bu kalkışmayı unutmamak ve unutturmamak
gayesiyle toplanan Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Şehitlerimizin aziz hatırasını
yaşatmak için meydanlarda demokrasi nöbetine duran asil milletime
şükranlarımı sunuyorum. Birliğimize ve dirliğimize
uzanan elleri kırmak için canını feda etmekte bir an olsun
tereddüt etmeyen aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla
anıyorum, hepsini Fatihalarla yâd ediyorum. Yaralılarımıza,
gazilerimize şifalar ve sağlıklı, uzun ömürler niyaz
ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) CHPli vekiller
yok muydu o akşam? Babasının çiftliği ya burası!
İsmail ağanın çiftliği burası!
BAŞKAN - 15 Temmuzda milletimizin yiğit
evlatları meydanlara inmiş ve gözlerini kırpmadan şehadete
yürümüşlerdir, devletimize ve istiklalimize sahip
çıkmışlardır. Kadını erkeği,
yaşlısı genci ay yıldızlı bayrağıyla
göğsünü siper ederek Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü bütün
dünyaya haykırmışlar, göstermişlerdir. Milletimiz
demokrasiyi özümsediğini, millî meselelerde gerektiğinde tek yumruk
hâlinde bir araya geldiğini göstermiştir.
Bilindiği gibi, demokrasi demos ve kratos
kelimelerinden türedi, halkın hâkimiyeti ya da halkın
iktidarı demektir. Halk, iradesini sandıkta ortaya koyar.
Demokrasinin göstergesi sandıktır, sandık demokraside her
şeydir; unsur değil, asıldır.
Türkiye'de demokratik hayatı, bazı
kesintilere rağmen, 1876 yılında Birinci Meşrutiyete
dayandırabiliriz.
Bugün Türkiye, demokratik bir sistemle yoluna devam
etmektedir ve devam edecektir, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü bunu
bir kez daha ortaya koymuştur.
Türkiye'miz, Anayasada belirtildiği gibi,
sosyal, toplumla bütünleşen, laik, her fikre ve inanca hürriyet
tanıyan, saygı gösteren, halk hâkimiyetine dayalı bir hukuk
devletidir.
Muhterem Cumhurbaşkanım, değerli
milletvekilleri; 15 Temmuz günü, millet olarak, her kurum ve kuruluşuyla
başarılı bir imtihan verdik. Milletin temsilcisi olan Meclisimiz
de bir imtihan verdi. Sizlerin içinde bulunduğu 26ncı Dönem, darbeyi
göğüslemekte üzerine düşeni layıkıyla yerine getirdi. Alçak
darbecilere karşı burada bulunarak, Meclisimizi bombalar ve
kurşunlar altında açık tutarak, milletin sesinin ne kadar gür
olduğunu ve iradesinin pranga kabul etmeyeceğini gösterdi.
Karanlık emellerine ulaşmak için her
kuruma sinsice sızmış olan hainler, o gece, milletimizi,
milletin Meclisini de hedef aldılar. Üzerimizde saatlerce uçuş
yaparak helikopterlerden mermiler, uçaklardan bombalar
yağdırdılar, tanklarla kuşattılar. Onlar korkutmaya,
milletin vekillerini yok etmeye çalıştıkça, 27 milletvekiliyle
açtığımız Genel Kurulda 107 milletvekili çelikten
iradeleriyle kenetlendiler ve Meclisimizi hain darbe teşebbüsü sona
erdirilinceye kadar açık tuttuk ve terk etmedik.
İnsan suya düştüğü için değil,
sudan çıkamadığı için boğulur. Biz o gece, her üç
parti mensupları suda çırpınmadık, selamete nasıl
ulaşacağımızı konuştuk, ortak irade ortaya
koyduk. Tarih, cesareti olmayanın başarısı
olmayacağını bize öğretti. Cesaret korkmamak değil,
korkuyu yenmektir. Önceki darbe ve muhtıralar karşısında
siyasetin dik durmayışının bedelini milletimiz çok
ağır ödemiştir.
O gece, televizyonda darbe teşebbüsünün
başladığını görür görmez, herhangi bir yerden talep
olmaksızın derhâl Meclisi açma kararını da verdim.
Başkanlık Konutundan Meclise geldim, beni arayan milletvekili
arkadaşlarıma Meclisi açacağımı bildirdim ve cumartesi
günü -bir gün sonra- 16 Temmuz saat 14.00te Türkiye Büyük Millet Meclisini
toplantıya çağırma yetkimi kullandım. Davet ve ilan metinlerini
hazırladık, Çankayaya Başbakanlığa gittim. Örnek bir
olağanüstü toplantı yaptık. Gece üç partinin
hazırladığı bildiriyi, Mecliste görüşmelerde bulunan
dört partinin imzasıyla ortak olarak kamuoyuna açıkladık.
Bildiğiniz gibi, cuma günü Genel Kurulun
toplantı günü değildir. Milletvekilleri haftanın dört günü kendi
seçim bölgelerinde bulunurlar. Ankarada ve yakın illerde bulunanlar
Meclise koştular. Burada bulunmayanlar da bulundukları illerde
gereken gayreti gösterdiler ve meydanları idare ettiler. Adalet ve
Kalkınma Partisinden 18i kadın olmak üzere 81 milletvekili,
Cumhuriyet Halk Partisinden 16 milletvekili ve Milliyetçi Hareket Partisinden
10 milletvekili katıldılar. Meclisteki sayıya
oranladığımızda görüyoruz ki yüzde 22 ila 17 arasında
bir katılım var ve öyle bir tatil gününde ve gece bu katılım,
fevkalade güzel bir imtihan vermedir.
Bu arada, hanımefendi milletvekillerinin
cesaretini, her birinin Nene Hatun olduklarını gösterdiğini
ifade etmek isterim. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından
alkışlar) Yani bu, benim hanımlara ayrıcalık, pozitif
ayrımcılık gösterme isteğimden değil, o günkü
şevk, heyecanlarını da tekrar tekrar tebrik ediyorum. Ama Nene
Hatunlar yalnız değil, Sütçü İmamlar da burada. Topyekûn, bütün
hepimiz, bütün Meclis Sütçü İmamdı, Nene Hatundu. (AK PARTİ ve
Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Tabii,
milletvekillerimiz, bakanlarımız da aynı yüreklilik ve cesaret
içinde toplantıya katıldılar, fikirlerini, görüşlerini
beyan ettiler.
Kâtip üye arkadaşlarım Başkanlık
Divanında yer almak üzere geldiklerinde, kendilerine mevcut siyasi
partilerden grup başkan vekillerinin Divanda olmasının daha
uygun olacağını söyledim. Başkanlık Divanına AK
PARTİden Sayın Mehmet Muşu, Cumhuriyet Halk Partisinden
Sayın Özgür Özeli, Milliyetçi Hareket Partisinden Sayın Erkan
Akçayı davet ettim.
Bu arada, bir anekdotu aktarmak isterim. Oturduk ve
Özgür Beyin o zaman ceketi yoktu, gömleğiyle oturdu, beraber olduk 3 grup
başkan vekili ve bendeniz. (CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) Resmini
koymayı unutmuşsun, resmini, fotoğrafını koymayı
unutmuşsun albüme! Bir tane fotoğrafı yok!
BAŞKAN Efendim?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Yok
Sayın Başkan. Fotoğrafını niye koymadınız?
Sadece AKP var!
MEHMET TÜM (Balıkesir) Bunları gör,
bunları!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Duymayın, duymayın
Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Fotoğraf
gönüllerde, gönüllerde.
VELİ AĞBABA (Malatya) İsmail
ağanın çiftliği!
BAŞKAN Hele oturun. Böyle bir günde, böyle
bir günde
Her zaman olacak da bugün de gene sabredin. Olur efendim, yeniden
gözden geçer.
Ahmet Gündoğdu Bey geldi, Özgür Beye dedi ki:
Özgür Bey, biraz sonra televizyoncular gelir, çekim yapılır. Seninle
şöyle bir işe girişelim: Ben ceketimi sana vereyim, olur sana.
Özgür Bey Hayhay. dedi, aldı ve güzel bir konuşma yaptı, güzel
bir söz söyledi: Kaderde Millî Görüş gömleğini giymek de
varmış. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AKIN (Balıkesir) Mecazi anlamda.
BAŞKAN Şu şuuru hiçbir zaman
unutmamalıyız: Evet, partiler olarak ayrı olabiliriz. Niye?
Görüşler, reçeteler ayrıdır ama aynı bilekteyiz ve
gerektiğinde bir yumruk hâlinde bir araya geliriz. 15 Temmuz bunun bir
ispatıdır, 7 Ağustos bunun bir ispatıdır. Bu
ispatı her zaman yapacağız, bağırmayacağız,
kavga etmeyeceğiz ama fikirlerimizi muhakkak ki ifade edeceğiz.
Atılan ikinci bombanın Mecliste meydana
getirdiği büyük hasar, Genel Kurul sıralarının üzerine
tozların inmesi, camların kırılması üzerine üç
partimizin milletvekilleri, bakanlar, önceki dönemde Mecliste bulunmuş
milletvekilleri, danışmanlar, Meclis personeli ve basın
mensuplarıyla binamızın alt katındaki
sığınağa indik ve orada üç parti ortak bir bildiri metni
hazırladık. Cumartesi günü öğlene doğru dördüncü partimiz
de bildiriye imzalarını attılar ve dörtlü bir bildiri hâline
geldi.
Büyük ihanete karşı direniş, Türkiye
Büyük Millet Meclisimize ikinci defa gazilik unvanını hak ettirdi.
Mecliste bombanın düştüğü yerlerin
Demokrasi Müzesi ve Demokrasi Yolu olarak düzenlenmesi
çalışmaları devam etmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan milletimizin
temsilcilerine, bütün milletvekillerimize tekraren teşekkürlerimi sunmak
isterim.
Bu meşum gecede hain teşebbüsün
engellenmesinde en büyük pay Cumhurbaşkanımız Muhterem Recep
Tayyip Erdoğan Beyin meydana milletleri çağırması
olmuştur. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından
alkışlar) Milletimizi meydanlara daveti, halkımızın
zatıdevletlerine olan itimadı, millî birlik ve beraberlik şuuru
meydanları doldurdu. Parti farkı olmaksızın herkes,
ülkemizin bu karanlık geceden kurtulması için üzerine düşen görevi
yerine getirdi, partiler ve herkes elinden geleni yaptı. Lider nasıl
olmalıdır sorusunun cevabı en vazıh şekilde verildi.
(AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)
Aziz milletimiz demokrasi nöbetlerine günlerce devam
etti. 7 Ağustosta İstanbul Yenikapı Meydanında 5 milyon
kişinin katılımıyla muhteşem bir miting düzenlendi.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) 180
bin, 180 bin!
BAŞKAN Cumhurbaşkanımız,
Meclis Başkanı olarak bendeniz, AK PARTİ Genel
Başkanı, Başbakanımız, Ana Muhalefet Partisi Genel
Başkanı, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve
Genelkurmay Başkanımız mitingde birer konuşma
yaptılar. Diyanet İşleri Başkanımızın
yaptığı duayla Demokrasi ve Şehitler Mitingimiz sona erdi.
Milletimiz ortaya koyduğu tabloyla millî birlik ve bütünlük şuurunu
dosta ve düşmana karşı sergiledi.
Darbenin önlenmesinde elinden geleni esirgemeyenler
arasında gerçek ordu mensuplarımız, başta Genelkurmay
Başkanımız Orgeneral Sayın Hulusi Akar var, selalarla
milleti uyandıran, cami minarelerinden Allahuekber nidalarıyla ezan
seslerini milletin kalbine ulaştıran din görevlilerimiz var. Diyanet
İşleri Başkanımız Profesör Sayın Mehmet Görmezin
şahsında onlara da teşekkür ediyoruz. Sivil toplum
kuruluşlarımız, sendikalarımız, üniversitelerimiz,
görsel ve yazılı basınımız fevkalade bir tavır
takındılar. Bunlar hep güzel taraflardır, güzel
katılımlardır, güzel kazanımlardır.
Hani bir söz var Bir musibet bin nasihatten
evladır. diye. Ama artık musibetlerle
karşılaşmayacağız, evelallah
karşılaşmayacağız ve bir daha Türkiye darbelerle yüz
yüze gelmeyecek. Zira kendini millete kabul ettirmeyen hiçbir hareket muvaffak
olamaz, millette bir demokrasi şuurunun varlığı ve onu
özümsediği ortaya kondu. Darbe teşebbüsü senaryosunu hazırlayan,
teşvik eden mihrakların umutları kursaklarında kalacak.
Artık Türkiyede hükûmet buhranları, kısa süreli hükûmetler ve
düşürmeler yaşanmayacak; yeni bir sistem var. Toplum tümüyle özümsedi
demokrasiyi. Eline bir bildiri alan, mikrofon başına geçip El
koydum. diyemeyecek. Türkiyede darbeler dönemi bitmiştir, Türkiye
darbelerden çok çekti ve bu son örneği olur evelallah.
1950de gelen demokratik hayattan sonra gizli
açık, gerçekleşmiş veya teşebbüs hâlinde kalmış
darbe sayısı 16 idi, 15 Temmuzla beraber bu 17ye çıktı ama
biiznillah tarihe gömüldü darbeler ve Türkiye bundan sonra böyle belalarla
karşılaşmayacak.
Bunun dışında söylenti yaymak
isteyenler, hava meydana getirmek isteyenler, birliğimizi ve
bütünlüğümüzü bozmak emelinde olanlar Türkiyenin gelişmesini
istemeyip ilerlemesini durdurmak isteyen mihraklardır ve toplum bu
oyunların farkındadır, bu tuzaklara düşmeyecektir.
Bu noktaya gelişte hukuki düzenlemeler, millî
ruh ve şuurun oluşmasında yapılan gayretler her türlü
takdirin ötesindedir.
Şehitlerimiz var, elbette ki üzgünüz ama
şehitlik, bu fani hayattan ayrılma, bayrağı uğruna,
vatanı uğruna ve mukaddes değerleri uğruna kara
toprağa gülerek girmektir.
Millî şairimiz Mehmet Akifimiz Çanakkale
Şehitlerine şiirinde ne diyordu:
Ey şehit oğlu şehit, isteme benden
makber,/Sana aguşunu açmış, duruyor Peygamber.
Şairimiz, düşünürümüz rahmetli Erdem
Beyazıt ne diyor:
Ölüm bize ne uzak bize ne yakın
ölüm/Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm.
Evet, 150si Ankarada, 2si Marmariste, 98i
İstanbulda olmak üzere 250 şehidimiz var. Onlar doğrudan
cennete giden kişilerdir, yakınlarına şefaat edeceklerdir.
Hepsine rahmetler niyaz ediyoruz, ailelerine ve milletimize sabırlar
diliyoruz.
Bu vesileyle Bedirden başlayarak Çanakkale,
Sarıkamıştan yürüyerek şehadet şerbetini içmiş
bütün şehitlerimizi sonsuz minnet ve şükranla anıyoruz.
Şehitlerimizin ailesine tekraren başsağlığı
diliyorum.
2.193 gazimiz var, bunlardan birisi de AK PARTİ
Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu ve hanımıdır.
Ağır yara almışlar, ameliyatlar olmuşlar, hamdolsun
şimdi sıhhatlerine kavuşmuşlardır.
Yine Meclisimizde ilk saldırıda 14
polisimiz yaralanmıştır. Polisimiz cansiparane bir mücadele
ortaya koymuştur, hepsini tek tek tebrik ediyorum. Gerek Çankaya gerek
Dikmen Kapısına birkaç defa helikopterden inme teşebbüsünde
bulunuldu ve silahla ateş açıldı. Buna polisimiz mukabele etti,
gelen hainler inemediler. Bu vesileyle polis arkadaşlarımı,
topyekûn Türkiyemizdeki güvenlik güçlerini, kolluk kuvvetlerini tebrik ve
teşekkürle yâd etmek isterim. Allah bir daha böyle günleri göstermesin,
milletimize zeval vermesin.
Programımız devam edecek.
Toplantıyı teşrif edeceklere teşekkür ediyorum. Bu gece
Ulustaki Birinci Melis binamızdan başlayarak yürüyüp Meclise
gelinecek, burada vatandaşlarımızla tekrar
kucaklaşacağız, Sayın
Cumhurbaşkanımızın konuşmasını
dinleyeceğiz. Biz Türkiyeyiz, bölünmeyiz, bölemezler, böldürtmeyiz, bütün
gücümüzle yolumuza devam edeceğiz. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar)
Değerli şairimiz Nurullah Genç ne güzel
ifade ediyor: Zalimlere Dur diyen isyanımız bir bizim / Ya Allah
nidasıyla devirdik tiranları / Devlere mezar olan
destanımız bir bizim
Sözlerimi tamamlarken hepiniz adına bütün
şehitlerimize tekrar rahmet niyazında bulunuyorum. Ya Rab,
memleketimize bir daha böyle kötü günler gösterme, ebet müddet olarak
devletimiz yaşasın. Kardeşlik şuuru içinde herkesin fikrini
rahatlıkla söyleyebileceği ama asla kavga ve gürültüye prim vermeyen
bir Türkiyede hep birlikte yaşayalım, Meclisimiz daha nice
başarılara imza atsın.
Sizleri tekraren selamlıyorum,
hayırlı çalışmalar diliyorum. Allahın selamı,
rahmeti ve bereketi üzerimize olsun. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi parti
gruplarının grup başkanlarına onar dakika süreyle söz
vereceğim.
Söz sırasını okuyorum: Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkan Vekili ve Meclis Grubu
Başkanı, Başbakan, İzmir Milletvekili Sayın Binali
Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis
Grubu Başkanı İzmir Milletvekili Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Halkların Demokratik Partisi Meclis Grubu Başkanı yerine Grup
Başkan Vekili ve Muş Milletvekili Sayın Ahmet
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu
Başkanı, Osmaniye Milletvekili Sayın Devlet Bahçeli. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İlk söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkan Vekili ve Meclis Grubu Başkanı, Başbakan, İzmir
Milletvekili Sayın Binali Yıldırıma aittir.
Buyurunuz Sayın Başbakan, Sayın
Yıldırım. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından ayakta alkışlar)
ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GENEL
BAŞKAN VEKİLİ VE MECLİS GRUBU BAŞKANI BİNALİ
YILDIRIM (İzmir) Milletini, bayrağını,
vatanını, devletini canı pahasına savunan Sayın
Cumhurbaşkanı (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar), millî egemenlik makamının
Sayın Başkanı, millî irade emanetine ölümüne sahip çıkan
Gazi Meclisimizin çok değerli üyeleri, değerli milletvekilleri, aziz
milletim; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bugün 15 Temmuz 2017, Demokrasi ve Millî Birlik Günü.
Türkiye'nin en karanlık, en uzun gecesini aydınlık bir sabaha,
düşman işgalini millet destanına dönüştüreli tam bir
yıl oldu. Eğer bugün, burada yeniden bir araya gelebiliyorsak bunu
250 kahraman şehidimize 2.193 kahraman gazimize ve büyük Türk milletine
borçluyuz, vatan size minnettardır.
Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz, bu milletin
düşmanına kıyameti gösterdiği gündür. (AK PARTİ ve
Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) 15 Temmuz, iman dolu
çılgın Türklerin, tankları ezdiği gündür. (AK PARTİ ve
Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) 15 Temmuz, bir
işgal hareketine karşı, milletin çıplak eliyle
silahları erittiği gündür. 15 Temmuz, dünya devletlerine Bir millet
nasıl olur, bir vatan nasıl korunur. dersinin verildiği gündür.
15 Temmuz, millî iradenin tecelligâhı bombalanırken millî iradenin
teslim alınamayacağının yedi düvele ilan edildiği
gündür.
Korkma! diye başlayan İstiklal
Marşımızın her satırı o gece yeniden
yazıldı. Milletim korkmadı; zira, zafer korkmayanlarındı.
O gece milletim kükreyip sel oldu; bendini çiğneyip aştı,
dağları yırtıp enginlere sığmayıp meydanlara
taştı. O gece, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
çağrısıyla milyonlar milletine, bayrağına,
vatanına, devletine sahip çıkmak üzere ikinci kurtuluş
mücadelesini başlattı.
15 Temmuz gecesi ihanetin en şiddetlisini
yaşadık. 15 Temmuz gecesi destanların da en güzelini
yazdık. Peygamber Efendimiz, Hazreti Hamzaya Yürüyüşün ölümü
korkutuyor. demişti. O gece bu millet Hazreti Hamza gibi yürüdü. Dostuna
nam, düşmanına korku saldı.
Bu vatan Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim
var. diyenlerindir. Bu vatan, toprağın kara bağrında
sıradağlar gibi duranlarındır. Bu vatan, ardına
bakmadan yollara düşen, şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
huduttan hududa koşanlarındır. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar)
Sayın Cumhurbaşkanım, değerli
milletvekillerim; istiklalin muhakkak ki bir bedeli var, bu bedeli bir
değil binlerce kez ödedik. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28
Şubat, 27 Nisan; bu günler Türk demokrasi tarihinin utanç
vesikalarıdır ama 15 Temmuz hepsinden daha farklıdır.
İlk kez Türkiye Büyük Millet Meclisi, aziz Türk milleti darbelere boyun
eğmedi, gerçek anlamda Yeter! Söz milletindir. dedi. Bir geceye on
senelik bir mücadeleyi sığdırıp bu toprakların hür ve
bağımsız kalacağını bütün dünyaya
haykırdı.
Kurtuluş Savaşında Ya istiklal, ya
ölüm. diyerek vatanını savunan bu Gazi Meclis değil miydi? 15
Temmuzda Türkiye Büyük Millet Meclisi bir kez daha Ya istiklal, ya ölüm. andını
içerek verdiği bağımsızlık mücadelesiyle ikinci kez
gaziliği hak etti. Kuşkusuz gazi bir millete gazi bir Meclis
yakışır. O gece, bu yüce çatı bombalar altında
sarsılırken milletvekillerimiz parti kimliklerini bir kenara
bıraktı, hep beraber demokrasiye, ülkemize sahip çıktı.
Âdeta bir savaş ortamında ölümüne demokrasi nöbeti, millî irade
nöbeti tuttu, bombaların altında Meclisi terk etmedi. Milletim de
egemenliğini düşmanlara bırakmayıp o gece Meclisine ölümüne
sahip çıktı. Milletvekillerimiz nasıl o gece millî iradeye
davetsiz çıktıysa 15 Temmuzun her yıl dönümünde de aynı
ruhla bu çatı altında buluşulmalıdır. O gece milletin
kahraman evlatları ellerinde bayrak, dillerinde Allah Allah
nidalarıyla, ezanlarla, selalarla ölüme koştu. O gece Ahmet, Mehmet
yoktu; Ayşe, Fatma yoktu, 80 milyonun adı vatandı,
bayraktı, istiklaldi. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar)
1915te Çanakkaleyi geçemeyen gafiller 2016da
İstanbul Boğazını geçeceğini mi zannetti? 1920de
işgal edemediğiniz milletin Meclisini 2016da yerle bir
edeceğinizi mi zannettiniz? O hâlde, siz bu aziz milleti hiç
tanımamışsınız. Şunu unutmayın ki siz
kalleş oldukça biz daha çok kardeş olacağız. (AK PARTİ
ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Siz kelepçeler
vurdukça biz daha çok kenetleneceğiz. Siz hain oldukça biz daha çok
kahramanlar çıkaracağız. Çanakkaledeki kahraman On
Beşlilerin torunları 15 Temmuzda dedelerine ne kadar da layık
oldular. Anadolu topraklarına nasıl da layık olduk. Allah
hepimizden, milletimizden razı olsun.
Bu millet o gece Türk olmayı onur,
Müslümanlığı gurur sayarım. Bol yıldızlı
değil, ay yıldızlı bayrak altında saf tutarım.
diyen Gazi Mustafa Kemalin vasiyetine uygun, kendine yakışanı
yapmıştır. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar) Bu devlet şimdi de Her
şeyi affedin ama vatanınıza ihanet edenleri asla affetmeyin.
diyen Hazreti Alinin vasiyetini yerine getiriyor. (AK PARTİ ve Bakanlar
Kurulu sıralarından alkışlar) Bu caniler hak ettikleri en
ağır cezayı hukuk içerisinde mutlaka alacaklar.
Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
milletiyle, devletiyle, ordusuyla bir bütündür. Bu gerçeğe rağmen,
bir ayrılık rüyasıyla yanıp tutuşanların hizmet
ettiği karanlık çevreler bir kez daha bu milletin sağduyusuyla
kaybolmuştur. Türk ordusu bugün 15 Temmuz öncesine göre çok daha güçlüdür.
Türk ordusu aziz milletin ordusudur. Unutulmasın ki Türkiye her inançtan,
her mezhepten, her kültürden oluşan bir devlettir. On beş yılda
gelecek nesillere ekonomisiyle, özgürlük ve demokrasisiyle, dev hizmet ve
eserleriyle büyüyen bir Türkiyeyi bırakmamıza hiçbir güç mâni
olamayacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanım, Değerli
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; FETÖnün
ağzıyla konuşanlar, 15 Temmuz ruhunu hissedemeyenler, Yenikapı
ruhuna layık olamayanlar, onlar ancak kontrollü ruhlarla bir arada
olabilir.
Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; bu milletin bir evladı
olmaktan gurur duyuyorum. Büyük Türk milleti önünde saygıyla bir kez daha
eğiliyor, millî iradeye ölümüne sahip çıkan milletimi hürmetle,
muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar)
Milleti için, bayrağı için, vatanı
için, devleti için canını seve seve veren tüm şehitlerimizle
birlikte 15 Temmuz şehitlerimizi de rahmet, minnet, şükranla
anıyor, gazilerimize hayırlı uzun ömürler diliyorum. Allah böyle
bir karanlık geceyi bir daha ülkemize yaşatmasın. (Amin.
sesleri)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından ayakta alkışlar,
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ediyoruz Sayın
Yıldırım.
Şimdi, söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı İzmir
Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Beye aittir.
Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
ayakta alkışlar)
CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL
BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; FETÖnün 15 Temmuz 2016 gecesinde gerçekleştirdiği
darbe girişiminin 1inci yıl dönümündeyiz. Darbe girişiminin
1inci yıl dönümünde darbenin başarısız
kılınmasında en önemli rolü üstlenen tüm şehitlerimizi
rahmetle anıyor, gazilerimize en derin saygı ve sevgilerimi
sunuyorum. Darbe girişimine halkımızla birlikte direnmiş
Gazi Meclisimizin siz değerli mensuplarını, Gazi Meclisimizin
bir mensubu olarak şükranlarımı iletiyorum. Öte yandan Gazi
Meclisimiz ve halkımız kadar Peygamber ocağı olarak kabul
edilen ordumuzun parlamenter demokrasimize sahip çıkarak terör örgütüne
karşı direnmesi de bizlere onur vermiştir. Bu nedenledir ki
darbe girişiminin önlenmesine canı pahasına katkı
sağlayan şehit Astsubay Ömer Halisdemirin şahsında Türk
Silahlı Kuvvetler ile Emniyet teşkilatımızın tüm
şehitlerine Allahtan rahmet diliyorum, gazilerimize şükranlarımı
sunuyorum.
Dünyanın en kanlı ve sinsi terör
örgütlerinden biri olan FETÖnün ülkemiz demokrasisine yönelik darbe
girişiminin başarısız kılınması
halkımızın topyekûn olarak parlamenter demokrasimize sahip çıkmasıyla
sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin bir daha
darbe girişimleriyle karşı karşıya kalmaması için
iki temel koşulun yerine getirilmesi gerekir. Bunlardan ilki, demokrasinin
geliştirilmesi ve derinleştirilmesidir yani hukuk sistemimizin darbe
hukukundan arındırılmasıdır. Bunu 16 Temmuz 2016 günü
toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda da ifade ettim.
İkincisi ise, darbe girişiminin bütün boyutlarıyla masaya
yatırılması ve tüm karanlık noktaların
aydınlatılarak gerçeklerin gün yüzüne
çıkarılmasını sağlamaktır.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz gecesi bu
çatı altında gösterilen kararlılık Darbe Girişimini
Araştırma Komisyonunun çalışmalarına üzülerek ifade
edeyim ki yansıtılmamıştır. Darbe girişiminin
hemen hemen bütün ayrıntılarına vâkıf Genelkurmay
Başkanı ve MİT Müsteşarının Komisyona gelerek
millî iradenin temsilcilerine, bir daha ifade ediyorum, millî iradenin
temsilcilerine yani sizlerin arasından seçilen Komisyon üyelerine bilgi
vermesi sağlanamamıştır. Bu iki değerli
bürokratın Komisyona gelerek millî iradenin siz değerli
temsilcilerinin sorularına yanıt vermek yerine Komisyona
yazılı olarak bilgi vermeyi tercih etmeleri kabul edilir
değildir. Temel soru şudur: Genelkurmay Başkanı ve MİT
Müsteşarının hangi gerekçe, telkin ve talimatla Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kurulan Komisyona gelmesi engellenmiştir? (CHP
sıralarından alkışlar) Bu tablo Parlamentonun
saygınlığı açısından hepimizin üzerinde
durması gereken temel bir konudur. Bu konuda Parlamento maalesef özgür
iradesini kullanamamış, pek çok karanlık noktanın
aydınlanmasına ortam hazırlamamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, size MİT
Müsteşarlığının Komisyona gönderdiği 22
Mayıs 2017 tarihli yazıdaki bir paragrafta MİTin daha önce
dış makamlarla paylaşılan notlarda cemaatin darbe
girişiminde bulunabileceğini bildirdiğini ancak Türk
Silahlı Kuvvetleri bünyesinde istihbarat toplayamadığından
darbe girişiminin tarihi konusunda net bir istihbarata önceden
ulaşılamadığı ifade edilmiştir. Daha sonra
yeminli tutanaklar düzenlenmiş, MİTin orduda da bu konuda bazı
istihbarat yaptığı ve bilgi verdiği de ortaya
çıkmıştır ama buna şimdilik girmeyeceğim. Bu
açıklama pek çok noktadan sorunludur.
Birincisi şu: 2012 tarihinden itibaren,
altını çiziyorum, 2012 tarihinden itibaren, Adil Öksüzün Hava
Kuvvetleri imamı olduğu devletin arşivlerinde
kayıtlıdır, herkes bilmektedir ve Adil Öksüz asker
değildir.
İki: Sadece Adil Öksüz değil, darbe
toplantıları yapan Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun
Biniş de asker değillerdir.
Üç: Darbe toplantılarının büyük bir
kısmı Türk Silahlı Kuvvetleri dışında yani özel
evlerde yapılmıştır.
Dört: Adil Öksüz 2 cep telefonu ve 1 GPS
cihazıyla serbest bırakılmıştır. GPS
cihazının özelliği şudur: Dünya üzerinde 4 veya daha fazla
uydu ile her türlü hava koşulunda yer ve zaman bilgileri sağlayan
uzay tabanlı bir haberleşme sistemidir. Bu sistemle ve 2 telefonla
serbest bırakılmıştır. Haydi diyelim serbest
bırakıldı, Millî İstihbarat Teşkilatı Adil
Öksüzü neden izlememiştir?
Beş, daha vahim olanı: Darbe
yapılmış, ortalık toz duman ama 1 kişi
Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca Adil Öksüzü
gidip karakolda, tutuklandığı yerde, gözaltına
alındığı yerde ziyaret ediyor. Söyler misiniz, bir kişi,
bir Başbakanlık müşaviri, ortalık toz duman,
jandarması, polisi, karakolu, ordusu her şey var ama bu kişi
elini kolunu sallayarak Adil Öksüzle görüşmeye gidiyor.
Dolayısıyla, MİTin verdiği bilgiler bizi tatmin
etmemiştir. İnanıyorum ki, bu Genel Kurulu da tatmin etmemiştir.
15 Temmuz günü darbeden bilgi var mıydı, yok muydu bu da çok
tartışılıyor. O konuda da en somut bilgiyi sizlerin önüne
koyacağım. Bu konu medyada gündeme geldiğinde Genelkurmaydan bir
yetkili, Hürriyet gazetesinin değerli köşe yazarı Mehmet
Yılmazı arar, der ki: MİT bize bilgi verdi ama darbe bilgisi
vermedi. Bazılarının kaçırılacağını
söyledi.
Değerli arkadaşlarım, ancak daha
sonra savcılık O.K. dediğimiz kişinin bilgisine
başvurur, O.K. davet edilir ve bilgi alınır. Şimdi o
tutanaktan size bir bölüm okuyorum, Bana ne olabileceğini sordular.
diyor O.K. Ben de büyük bir faaliyet olabileceğini, hatta darbe faaliyeti
olabileceğini söyledim. Savcı yine sorar: Darbe olabileceğini
söylediniz mi? Verdiği cevap aynen şudur -yine tutanaktan-: Darbe
olabilir kelimesini kullandığımı çok iyi
hatırlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bunlar,
üzerinde durulması gereken konular. Türkiye bir daha darbe
girişimiyle karşı karşıya kalmasın diye bütün
ayrıntıların ortaya çıkması gereken konular. (CHP
sıralarından alkışlar) Savcı ikinci kez O.K.nın
ifadesine başvurmak ister ama gelin görün O.K. Millî İstihbarat
kadrosuna alınır ve savcı bunun bilgisine başvuramaz.
Niçin?
Değerli milletvekilleri, FETÖ ana iddianamesi
hazırlandı, iddianame bitmeden bir grup savcı görevlerinden
alındılar. Niçin? Bu savcılar kimin bilgisine başvurmak
istediler de görevlerinden alındılar? Bu soruyu lütfen Adalet
Bakanına sorun, bu soruyu lütfen bu ülkeyi yöneten bütün bakanlara sorun,
Sayın Cumhurbaşkanı da dâhil hepsine sorun: Neden bu
savcılar görevlerinden alındılar, FETÖ ana iddianamesini yazan
savcılar?
Değerli arkadaşlarım, bir konuda daha
sizlere bilgi sunmak isterim. Ben birkaç kez Adil Öksüz olayını
gündeme getirdiğimde MİT bir açıklama yaptı, Millî
İstihbarat Teşkilatı. Açıklamanın bir bölümünü aynen
okuyorum: ByLocka ilişkin tespitler Mayıs 2016 tarihinden itibaren -Mayıs
2016 tarihinden itibaren- çalışmaya konu ham verilerle birlikte -çalışmaya
konu ham verilerle birlikte yani bütün bilgiler- adli makamlar, güvenlik
birimleri
Adli makam kimdir? Savcılar herhâlde. Güvenlik birimleri
kimdir? Emniyet müdürlüğü, jandarmadır herhâlde. ve diğer
ilgili makamlarla O ilgili makam ben değilim, sizler de değilsiniz,
ilgili makamlar arkada oturuyorlar ve birisi de sarayda oturuyor. İlgili
makamlar bunlar. Eş zamanlı olarak
paylaşılmıştır. MİT söylüyor kamuoyuna
yaptığı açıklamada, Eş zamanlı olarak
paylaşılmıştır. Soru ne? Soru şu: Peki, FETÖye
operasyon için neden 15 Temmuz beklenmiştir? Size mayıs ayında
bildirmişler, Alın bakın. demişler, Bunlar FETÖcüdür.
demişler, Bunlar devleti ele geçirdi. demişler, Operasyon
yapıyorsanız buyurun yapın. demişler ama bekleniyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 250 şehidimiz ve 2.193 gazimiz var. En azından
bunların anısına, aziz hatıralarına 15 Temmuz darbe
girişiminin tüm ayrıntılarının ortaya
çıkması lazım, kimsenin, hiçbir şehidimizin
kanının yerde kalmaması lazım. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama öyle görünüyor ki bu ayrıntıların ortaya
çıkması engelleniyor.
Darbe girişiminden hemen sonra üç önemli
noktaya dikkat çekmiştik değerli milletvekilleri, üç önemli noktaya
dikkat çekmiştik. Bir: Hukuk içinde hesaplaşma yapalım.
demiştik, hukuk içinde. Devlete yakışan budur. İki:
Hızla normalleşme sürecinin içine Türkiye sokulmalıdır.
demiştik. Üç: Güçlü bir demokrasiyi yaratabiliriz. Bu, çok önemli bir
fırsattır. Bütün Türkiye demokrasi konusunda uzlaştık.
diyelim. Darbe girişiminin bütün iz ve etkilerini ortadan
kaldırmanın ve darbelerle kesin olarak mücadelenin yol haritası
bu üç aşamadan geçiyordu. Ne yazık ki aradan geçen bir yıl
içinde bu üç konuda da yapılması gerekenler
yapılmamış, yapılmaması gereken ne varsa tamamı
yapılmıştır. Hesaplaşma hukuk dışına
taşmış, soruşturmaların uzanacağı noktalar
yargıya müdahalelerle engellenmiştir. Adalet yok edilmiştir.
Darbe Araştırma Komisyonu darbeyi araştırma yerine
sorumluluğu savuşturma çabası içine girmiştir. Hızla
normalleşme yerine kalıcı olağanüstü hâl rejimi
kurulmuştur. Darbeye karşı bombalar altında direnen bu Gazi
Meclis devre dışı bırakılmış, yetkileri
elinden alınmıştır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, 15 Temmuz ruhunun yarattığı uzlaşma iklimi
içinde ortaya çıkan yaşananlardan ders alarak güçlü bir demokrasi
yaratma fırsatı maalesef heder edilmiştir. Darbeyle mücadelede
başarı ve kalıcılığın en önemli
şartı darbenin siyasi ayağının ortaya
çıkarılmasıdır. Ancak siyasi ayağı ortaya
çıkarmaya dönük çabaların önü bilinçli olarak
kapatılmaktadır. Darbe girişiminde bulunanların,
darbecileri destekleyenlerin ve darbecileri devletin en hassas noktalarına
yerleştirenlerin hesap vermesi sağlanmadan darbeyle gerçek anlamda
mücadele yapılamaz. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Darbenin merkez örgütü olan FETÖ bu güce bir günde
erişmedi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurtsever, namuslu, cumhuriyetçi
kadroları tasfiye edilip FETÖcülerin önü açılırken bu örgüte
destek verenler ortaya çıkarılmalıdır. (CHP
sıralarından alkışlar) Yargıda, emniyette, bürokraside
bu çeteyi hâkim güç hâline getiren ittifaklar teşhir edilmelidir. 15
Temmuzların bir daha yaşanmaması için bu ibret verici olaydan
ders alıp devleti başka tehlikeli ittifakların
tuzağından uzak tutmak şarttır. Bu zehrin panzehri ortak
değerlerimize; demokratik, laik cumhuriyete ve sosyal hukuk devletine
sıkı sıkı sarılmaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum değerli
milletvekilleri. (CHP sıralarından Bravo sesleri, ayakta
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kılıçdaroğlu.
Şimdi, söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Meclis Grup Başkan Vekili ve Muş Milletvekili
Sayın Ahmet Yıldırım Beye aittir.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ GRUP
BAŞKAN VEKİLİ AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümünde Meclis
Genel Kurulundan Eş Genel Başkanlarımız Sayın
Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere tutsak
durumda olan milletvekillerimizi, belediye başkanlarımızı,
parti yöneticilerimizi, tutuklu gazetecileri ve hâlâ açlık grevleri devam
eden Nuriye ve Semihi, OHAL kapsamında mağdur edilen masum
yurttaşlarımızı HDP Meclis Grubu ve Genel Merkezi
adına saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Aslında 4 Kasım öncesi ve sonrasında
iktidar sahiplerinin demeçlerinde çok net ortaya çıktığı
üzere, siyasi operasyonlarla tutsak edilmemiş olsalardı Eş Genel
Başkanlarımız Sayın Yüksekdağ ve Sayın
Demirtaş bu kürsüden selamlanacak değil hitap edecek liderlerdir.
Yine, konuşmamın başında, bir
yıl önce bu halkı ve demokratik siyaseti hedefleyen 15 Temmuz darbe
girişimini şiddetle kınıyor, darbeye karşı
koyarken hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum.
Darbecilerin ve katillerin en kısa zamanda adil bir yargılamayla hak
ettikleri cezaya çarptırılmalarını tüm halkımız
gibi beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 100üncü yılını tamamlamaya yaklaşmakta
olan ülkemizin tarihî, bir yönüyle darbeler tarihidir. Yüz yıllık
tarihin ilk çeyrek dilimini demokrasiden tek partili bir dönemde geçiren
ülkemiz, ondan sonraki yetmiş yıllık döneminde sayısız
askerî, sivil, siyasi, yargı, modern ve postmodern darbelerle
geçirmiştir. 27 Mayıs 1960, 22 Şubat 1962, 12 Mart 1971, 12
Eylül 1980 askerî müdahalelerinin yanı sıra, 2 Mart 1994, 28
Şubat 1997, 27 Nisan 2007 ve 15 Temmuz, 20 Temmuz, 4 Kasım 2016
tarihlerinde olduğu üzere tamamını burada
sayamayacağım sivil ve demokratik siyaseti hedefleyen
sayısız darbe ve girişim bu kısa tarihe
sığdırılmıştır. Az biraz hukukun üstünlüğü
ve demokratik teamüllerin iddiasına sahip hiçbir ülkede görülemeyecek
kadar yaygın bu darbeler silsilesi, ülkenin kuruluş temelleri,
yönetim anlayışı ve sosyolojik katmanların devletle
bağ kurma sıkıntılarından ele
alınamayacağı aşikârdır.
Darbecilerin veya yeltenenlerin art niyetini, kirli
ruhunu ve demokrasi düşmanlığını hiç
tartışma konusu yapmadan, buna zemin sunan koşulları da
tartışmamanın ve üstünü örtmeye çalışmanın da
yeni darbe koşullarını hazırlayacağı asla
unutulmamalıdır. 15 Temmuz darbe girişimine de darbecilere
siyasi iktidar tarafından sunulan olanaklarla, tanınan imtiyazlarla,
getirilen dokunulmazlıklarla ve verilen yargılanmazlık
taahhütleriyle göstere göstere gelinmiştir. Sadece 15 Temmuz darbesinden
bir önceki yasama yılının Meclis tutanaklarına
bakıldığında partimiz hatiplerince bu kürsüden
sayısız kez bir darbe mekaniğinden, potansiyelinden ve
yakın ihtimalinden söz edilmiş, siyasi iktidar bu konuda
uyarılmıştır. 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde çözüm
sürecinin bitirilmesiyle başlatılan çatışmaların ve
siyasi iktidarın girmiş olduğu milliyetçi, muhafazakâr
ittifakların ülkeye hayır getirmeyeceğini defalarca ifade ettik.
Böylesi bir atmosferin ülkeyi darbe mekaniğinin içerisinde
tutacağını, ekonomik, sosyal, siyasi, diplomatik krizlerin
içerisinde debeleneceğini ısrarla belirttik.
Geçen yıl 16 Temmuzda tüm partiler tarafından
imzalanan ortak deklarasyonda demokratik siyaset ve güçlendirilmiş
parlamenter demokrasi vurgusu yapılmıştı. O gün Türkiye'de
darbe karşıtlığına siyasi partilerin farklı
görüşlerine saygı gösterilmek kaydını düşen siyaset
kurumu damgasını vurmuştu. 16 Temmuz tarihinde partimiz bu
kürsüden darbelerin sadece askerî yollarla olmayabileceğini ifade
etmişti. Ancak hemen akabinde darbe bir lütuf olarak görülmüş ve OHAL
ilan edilmiştir. Tekrar belirtmek gerekir ki darbeler sadece askerî
apoletlerle gerçekleştirilemez. Dünya tarihinde demokratik
işleyişe yönelik kravatlı darbelerin sayısız
örneği vardır. Ne yazık ki Türkiyenin de son bir yılı
bunlara örneklerden biridir. Ancak o günlerde, bugün olduğu üzere,
tekçiliği esas alan siyasi iktidar Kürt karşıtı politikasıyla
Kürt coğrafyasında darbecilerin bütün komuta kademesini suç
makinesine dönüştüren sınırsız yetkiler
tanımıştı.
20 Temmuz itibarıyla OHALle beraber bir darbe
daha gerçekleştirilmiştir bu ülkede. Bu darbeyi müteakip eş
başkanlarımız ve milletvekillerimiz
tutuklanmıştır; belediyelerimize kayyumlar atanmış,
gazeteciler tutuklanmış, 15 Temmuz darbe girişimine
karşı duran çok sayıda kamu emekçisi işinden
edilmiştir. 15 Temmuzda cesaretle darbe karşıtı yayın
yapan birçok medya organı ve sivil toplum kuruluşu KHKlar ucubesiyle
kapatılmıştır. Tüm bu KHKlar zulmüne
uğrayanların iki ortak yönü vardı: Birincisi, bu kişiler ve
kurumlar darbe karşıtıydı; ikincisi ise AKPli
değildiler. Bu durum bile yalnız başına darbe
girişimiyle buna bağlı olarak OHAL ve KHKların nasıl
da amacından koparılarak kullanıldığının
göstergesidir. Oysa 15 Temmuz darbe girişimine karşı Meclisin ve
bütün halkımızın gösterdiği ortak duruş için önemli
fırsatlar sunuluyordu ancak bu fırsat, bu alçak tehditlerin ortadan
kaldırılması ve ülkemizin demokratikleştirilmesi yerine,
bunlar kişisel otorite tahkim etmek için kullanılmış ve
sivil bir darbeyle Parlamento ve yargıya deyim yerindeyse el
konulmuştur. İktidarın açık talimatlarıyla eş
genel başkanlarımız ve milletvekillerimiz rehin alınarak
cezaevlerine konulmuş, hukuk ve etik dışı bir şekilde
Eş Genel Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ ve
Milletvekilimiz Nursel Aydoğanın milletvekilliği
düşürülmüştür. Yine, Eş Genel Başkanımız
Sayın Selahattin Demirtaş sekiz buçuk aydır tutuklu olmasına,
mahkeme karşısına hâlâ çıkarılmamış ve
ifadesi dahi alınmamış olmasına rağmen, iktidar
partisi genel başkanı tarafından, asla kabul edilmeyecek
ağır ifadelerle kesin bir hüküm verilmiştir. Yargıya
açık müdahale ve talimat anlamına gelen bu hakareti ret ve iade
ediyor, bu ülkenin toplumsal barışı adına yargıya
müdahaleden ve hakaret dilinden vazgeçmeye davet ediyoruz.
Ortak vatan paydasında, demokrasi ve
özgürlükler temelinde, bütün farklılıklarımızla birlikte,
kardeşçe ve eşitçe yaşamanın mücadelesini vermeye devam
edeceğiz. Darbe sonrası uygulamalarla siyasi iktidar ülkeyi
mağdur edilen masumlar haritasına çevirmiştir ama bilinmeli ki
Peygamber Efendimizin buyurduğu üzere: Küfür devam eder, zulüm devam
etmez. Bugünkü zulmün de devam etmeyeceği 16 Nisan referandumunda
halkın duruşuyla orta çıkmıştır. Üsküdardan
Bahçeşehire, Ankaradan İstanbula, Diyarbakırdan Hakkâriye,
Şırnaktan Mersine, Adanaya kadar daha birçok yerin 16 Nisan referandum
sonuçlarına bakıldığında bu zulmün çok daha devam etmeyeceği
çok açık ve net görülmektedir. İktidar temsilcilerinin çokça referans
gösterdiği İbni Haldunun şu tespiti de göz ardı
edilmemelidir: İktidarlar doğar, gelişir ve sonlanırlar.
Mevcut siyasi iktidarın da uygulamaya koyduğu baskı ve zulüm
politikalarıyla böyle bir sürecin içerisine girdiğini ifade etmek
isterim çünkü adalet terazisi şaşmış, İslamcı
idealler iktidar ve güç istencine kurban edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; darbe girişimlerinin ve güvenlik
açıklarının tek çözümü vardır, demokratik siyaseti,
eşitliği ve adaleti güçlendirmektir. Dünyada güvenliğin
baskıyla ve zulümle kalıcı olarak
sağlandığı, darbelerin önlendiği tek bir ülke
örneği yoktur. Bu şekilde devam edilmesi hâlinde, 10 OHAL daha ilan
edilse bile darbe mekaniği canlı kalmaya devam edecek, toplumsal
kamplaşma ve yarılma maalesef derinleşecektir. Türkiye'nin
içeride yaşadığı toplumsal, siyasal ve ekonomik
sorunların çözümü demokrasidir, barıştır, eşitliktir,
adalettir. Bunun dışında bir çözüm ve 80 milyon insanın bu
ülkeye dair aidiyet ve sahiplenme duygusunu artıracak hiçbir çözüm
reçetesi yoktur. Ne dış politikadaki iflaslar ne ekonomideki
çözülüş ne de insan hakları ihlallerinin seyri daha fazla
baskıyla giderilemeyecek kadar derinliklidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Temmuzda darbe başarılı olsaydı
yaşanacakları az çok 1980 darbesinden herkes biliyor. 15 Temmuz darbe
girişimi başarılı olmamasına rağmen, bugün
yaşanan baskı, zulüm ve hukuksuzluklar ondan daha mı az, yoksa o
gün olacakları katlayan bir gerçekliğe doğru mu evrildi?
Bugünlerde yargı adı altında yaşananlar hukuk tarihine
düşen bir kara leke, ileride hukuk fakültesi derslerinde okutulacak kötü
uygulamaların en veciz örnekleri olacak. Ülke öyle baskıcı
uygulamalara maruz kaldı ki, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubatları
Bu kadarı nasıl da aklımıza gelmemişti? dedirtip
kıskandıracak uygulamalarla karşı
karşıyayız.
Darbe girişiminden hemen sonra 9 Ağustos
2016 tarihinde Eş Genel Başkanımız Değerli Selahattin
Demirtaş tarafından kamuoyuna deklare edilen 12 maddelik reçete,
bugün ülkemizi sivil ve askerî darbelerden koruyacak tek yol olarak hâlâ
haklılığını korumaktadır. Bu 12 maddelik
deklarasyona göre, Türkiye, sorunlarını demokratik siyasetin
diyalogla çözümüne devretmelidir. Ülkemiz geçmişiyle yüzleşerek
sivil, demokratik ve özgürlükçü bir Anayasa yapım sürecine
başlamalı ve devlet liyakate dayalı olarak yeniden organize
edilmelidir.
Kadın özgürlüğü başta olmak üzere,
etnik, inançsal ve kimliğe dair tüm farklılıklar zenginlik
olarak kabul edilip eşit yurttaşlık hâkim hâle getirilmelidir.
İfade, gösteri ve düşünce özgürlüğü amasız, fakatsız
bir şekilde evrensel hak ve hürriyetler seviyesine
çıkarılmalıdır. Doğa talanı başta olmak
üzere, tüm kamusal kaynaklar yolsuzluk, hırsızlık ve
rüşvetten arındırılmalıdır.
Bizler bu kapsamdaki demokratik, adil,
eşitlikçi çalışmalara katkı
sunacağımızı buradan tüm siyasi muhataplara ve bütün
halklarımıza ifade etmek isteriz.
Bu duygu ve düşüncelerle, HDP olarak, bir kez
daha, 15 Temmuz 2016 alçak darbe girişiminde hayatını kaybeden
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum; yaralanan
yurttaşlarımıza sağlık, şifa dileklerimi,
sabır ve şükran duygularımızı iletiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Efendim, birkaç konuyu açıklığa
kavuşturmak isterim Meclis Başkanı olarak ve demokratik bir
sistem içinde olan, hukuk devleti içinde olan Türkiyenin yanlış
algılanmamasını ifade bakımından.
Sayın Yıldırım, Türkiyede
tutsak yok, esir de yok; tevkif edilmiş var, Türkiyede hukuk devleti var.
Türkiyede -zulüm diye ifade edemezsiniz- bir hukuki statü işliyor ve
çalışıyor.
Bu noktada, buna benzer sözler millî birlik ve
bütünlüğü zedeleyen sözlerdir. Türkiye proudhonist düşüncelere pirim
vermeyecek bir ülkedir, yani anarşizme müsaade etmeyecek bir ülkedir.
Hiçbir ülke, hiçbir demokrat ülke buna müsaade etmez ve etmemelidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Hürriyet içinde
yaşamak demek, sınırsız yetki sahibi olmak demek
değildir; o zaman anarşi doğar, böyle bir şey olamaz. Bu
yüzden, hukuki kalıplarla lütfen konuşunuz, böyle ifade etmek
gerekir.
Artı
darbe duygusu devam edecektir. Edemez
efendim. Tekrar ifade ediyorum, bir özlem olarak söylemiyorum, inanç olarak
ifade ediyorum: Türkiyemiz biiznillah bundan sonra darbelerle
karşılaşmayacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Böyle hevesler olabilir, Türkiye'yi bölmek isteyenler
olabilir, vardır da. Türkiye büyük bir devlettir, gönül
coğrafyası çok geniştir. Bu isteklerin, onların
heveslerinin kursaklarında kalacaklarını bize 15 Temmuz gecesi
de gösterdi, 7 Ağustos da gösterdi. Onun için, bazı kulak
tırmalayıcı durumlar yanlış düşüncelere meydan
vermesin diye açıklamak isterim.
Efendim, Sayın Reşat Petek Beyin bir
talebi oldu Açıklama yapayım. diye. Bu, normal müzakerelerin
yapılması için yapılan bir Genel Kurul değil. Lütfen, o
konuşmalarını bilahare yapılacak müzakerelerde ifade
etsinler, bir çatışma mevzusuna getirmeyelim. Böyle bir birlik
ruhunun aşılanması gereken bir gündeyiz ki bunları sonraya
bırakalım.
AHMET YILDIRM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
konuşmamdan belli pasajlar alarak bana dönük ağır
sataşmalarda bulundunuz. İç Tüzük 69a göre sataşmadan söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Hay hay, söz veriyorum.
Yalnız, şunu söyleyeyim: Size dönük
sataşma değil bu. Ben Türkiye'nin konumunu, bu Büyük Millet
Meclisinin kuruluş felsefesini, Anayasamızı, İç
Tüzükümüzü, kanunlarımızı göze alarak konuştum.
Diyeceklerinizi buyurun, iki dakika söz veriyorum.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
TBMM Başkanı İsmail Kahramanın sarf ettiği bazı
ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
evrensel bir hak olarak düşünce ve ifade özgürlüğü tam da bu sebeple
vardır. Hiç kimse siz veya sizin gibi düşünenlerle aynı
şeyi düşünmek, ifade etmek zorunda değildir ve baştan sona
benim konuşmamın belli yerlerini cımbızlayarak değerlendirmeye
tabi tuttunuz. Eğer bu ülkede hukuk düzlemi üzerinden bir
tartışma yapılacaksa hâlâ mahkeme karşısına
çıkarılmamış bir siyasi liderin hakkında nasıl
hüküm verileceği üzerine üç cümle etmiş olsanız çok daha
saygın bir iş yapmış olursunuz.
Aynı şekilde, sizin benim darbe ihtimaline
dair söylediklerime cevaben söylediklerinizi anlamakta güçlük çekiyorum. Çünkü
15 Temmuz 2016dan önce uzunca bir süre ve sayısız defa biz bir darbe
ihtimaline dikkat çekerken siz yine şimdiki düşündüğünüz gibi düşünüyordunuz.
Biz, darbeyi ortadan kaldırmanın daha fazla güvenlikçi politikalarla
olmayacağını, bilakis besleyeceğini, 15 Temmuz 2016
darbesinin de ondan önceki bir buçuk-iki yıllık aşırı
güvenlikçi politikaların ürünü olduğunu ifade ediyoruz. Biz bunun çaresinin
demokrasi, toplumsal hoşgörü ve barış, farklı
düşüncelere de saygı olduğunu ifade ediyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın
Yıldırım, bir polemik konusu olarak oturumun devamını
istemediğim için
Fikirlerimizi beyan ettik, herkesin fikri kendine ait.
Cımbızla çekmedim, cımbızla araya
yerleştirdiğiniz kelimelerin dışındaki
konuşmalarınızdan bahsettim. Bunu geçiyorum, uzatmıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın
Başkanım, ben sadece
IV.- ÖZEL GÜNDEM (Devam)
A) 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü Görüşmeleri
(Devam)
1.- 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Gününün anlam ve öneminin
belirtilmesi görüşmeleri (Devam)
BAŞKAN Efendim, söz sırası
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu
Başkanı Osmaniye Milletvekili Sayın Devlet Bahçeliye aittir.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın
Başkanım, affedersiniz, çok kısa, kayda geçmesi için
BAŞKAN Buyurun oturun efendim.
Buyurun Sayın Genel Başkanım; Devlet
Bey, buyurun. (MHP, AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından
alkışlar)
MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ
GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI DEVLET BAHÇELİ
(Osmaniye) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yakın
tarihimizin, belki de tüm zamanların en karanlık 15 Temmuz gününün 1inci
yıl dönümü münasebetiyle, bombaların hedefi olmuş ve gazilik
unvanını bir kez daha hak etmiş Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bu özel birleşiminde toplanmış bulunuyoruz.
Konuşmamın hemen başında
şahsım ve parti grubum adına muhterem heyetinizi, ekranları
başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı
hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
15 Temmuz FETÖ hain saldırısına
korkusuzca direnen, kanlarının son damlasına kadar mücadele
ederek destan destan büyüyen aziz şehitlerimize Allahtan rahmet niyaz
ediyorum. O zulmet dolu gecede fedakârca, kahramanca, ardını önünü
düşünmeden işgalcilerin karşısına dikilen
gazilerimize, elbette büyük Türk milletine şükran ve
saygılarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hiç şüphe yok ki Türk milleti tarih boyunca nice badire
ve belaları alt etmeyi, üstesinden gelmeyi
başarmıştır. Bundan hepimiz gurur duymaktayız. Var
olmanın bir bedeli vardır ve bu gerçek, millî vicdan tarafından
bilinmektedir. Üzerinde yaşadığımız çetin ve zorlu
coğrafyada yaşamanın herhâlde ağır sonuçları
olacaktır, nitekim bu zamana kadar da olmuştur. Türk milletinin
hedefte olması, kutlu varlığı üzerinde oyunlar
oynanması tesadüfi görülmemelidir. Kaldı ki böylesi bir husumet ve
ihanet kuşatması yeni de değildir. Aklımızı
başımıza almazsak, millî birlik ruhunu kaybedip birbirimize
düşersek açık açık uyarıyorum ki ya bizi bu vatandan söküp
atacaklar ya da burada bizi gömüp üzerimizden aşacaklardır. Hesap
budur, emel budur, vahşi gaye bundan ibarettir.
15 Temmuz öncelikle bir darbe teşebbüsüdür.
Ayrıca, taktikçileri, teorisyenleri, kuryeleri, taşeronları,
planlayıcıları, sahadaki tetikçileri belli olan iblisane bir
işgal denemesidir. 15 Temmuz FETÖ kalkışmasına kontrollü
darbe demek, her şeyden önce aklın inkârı, vicdanın
itlafı, yalın gerçeklerin imhasıdır. Buna da hiç kimsenin
hakkı olmayacaktır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
15 Temmuzda, çatısı altında
bulunmaktan onur duyduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi defalarca
bombalanmış, kurşun yağmuruna tutulmuştu. Askerî
kamuflaj içine saklanmış dar bir kadro, bir avuç yılan
milletimize ateş saçmış, millî kurum ve kuruluşlara
acımasızca saldırmıştır. Tarih
sayfalarını karıştırdığımızda
örneğine neredeyse hiç rastlanmayacak alçaklıklar, akla hayale
sığmayan şiddet dolu sahneler, meşum ve melun 15 Temmuz
gecesinde yaşanmıştır.
Çanakkalede müstevlilerin yarım bırakmak
zorunda kaldıkları zulmü hain FETÖcüler tamamlamak
istemişlerdir. Millî Mücadelede kovalanan Türk düşmanları
aradan geçen doksan dört yıl sonra bellerini doğrultup devşirdikleri
Pensilvanyalı teröristlerle Türkiyeyi önce teslim daha sonra da tepeden
tırnağa tasfiye etmeye kalkışmışlardır.
15 Temmuz tarihî bir hesaplaşma, tarifsiz bir
hıyanettir. Bir yanda Türkiye, diğer yanda yedi düvel; bir yanda Türk
milleti, diğer yanda terör örgütleri ve arkalarındaki efendileri
vardır ve taraflar çok nettir.
Fetullahçı terör örgütü Türkiyeye kastetmek
için eline geçirdiği tüm imkânları kullanmıştır.
Milletimizin alın teriyle alınan uçaklar, helikopterler kanunsuz
şekilde uçurulmuş; tanklar, silahlar 80 milyona
doğrultulmuştur.
Bir defa FETÖ işgal girişimiyle ilgili
millî bir mutabakatın varlığı şarttır. 15
Temmuzun üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, bu konuda ısrarla
kutuplaşma ve kısır kavgaların yaşanması
istiklalimiz açısından alarm ve acı verici bir
kayıptır. Düşman bellidir, kanlı teröristler belirgindir;
açtıkları nifak çukuru, kazdıkları fitne kuyusu gözler
önündedir. O hâlde 15 Temmuz FETÖ darbe kalkışması üzerinde
niçin hemfikir olamıyoruz? Neden hep birlikte zalimlere karşı
gelemiyoruz? Niye hakkın, hakikatin ve halkın etrafında tek
nefes olamıyoruz? Nedir bizleri ayrı düşüren? Nelerdir
aramıza giren? 15 Temmuz Türkiye'ye suikast iken, milletimizi yıkmaya
yönelik bir cinayet olduğu besbelli iken, var olan görüş
farklılıklarını nasıl izah edip neye
yormalıyız?
FETÖ, asırlardır devam edegelen
Anadolunun istila komplosunun bu çağdaki adıdır. FETÖ, Müslüman
Türk milletine düşman olan batıl, bâtıni ve lanetli çevrelerin
küresel ölüm makinesini içimizde ve bölgemizde devamlı çalıştıran
Haçlı zihniyetinin su katılmamış bir
barbarlığıdır. Eğer biz irkilip kendimize gelmezsek,
millî akıl ve şuurda buluşamazsak bu barbarlık son
olmayacaktır. Eğer iç barış ve huzur ortamını
birlikte temin ve tamir etmezsek biliniz ki yeni saldırılar önümüzdedir.
FETÖyü üzerimize salan, millî bünyemize ve
devletimize saldırtan şarlatanlar, soysuzlar ve insanlık
katilleri sadece bir partiyi, sadece bir şahsı, sadece bir
düşünceyi değil, hepimizi, milletimizin tamamını hedef
seçmişlerdir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunu görmek, bunu artık bilmek lazımdır.
Bugün Batılı devletlerin acıklı ve aciz durumları hâlâ
15 Temmuzla ilgili ikircikli ve ikiyüzlü tavırları tehlikenin
geçmediğinin, tehditlerinin sönmediğinin somut delilidir. Dost
bildiklerimiz arkamızda hançerle dolaşmaktadır. Küresel ve
bölgesel stratejik denklemleri aleyhimize kurmak için harıl harıl
faaliyette bulunanlar Türkiye'ye pranga vurmak için hazır ve nazır
beklemektedir. FETÖ, PKK, PYD, YPG, IŞİD, DHKP-C
silahlandırılıp kiralanmışlar, kanlı
tezgâhlarını vatan topraklarında ve mücavir alanlarda
açmışlardır. Bu terör örgütleri kanalıyla şark
meselesi sürdürülmektedir. İslamiyetin kılıcı Türklerin
Anadoludan çıkarılması için el ovuşturanlar artık
gemi azıya almışlar, son kozlarını oynamaya
başlamışlardır.
15 Temmuza mevzi bakmak yerine stratejik
yaklaşmak, tehlikeleri kaynağında okuyup oyunu
odağında bozmak millî namusun bizlere yüklediği tarihî bir
görevdir. Bu görevden kaçamayız, bu göreve yüz çeviremeyiz çünkü gidecek
başka yerimiz yoktur, sığınacak başka yurdumuz yoktur.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Altında
toplanacağımız başka ay yıldızlı
bayrağımız da yoktur. Ne yapacaksak burada, Türk milletinin son
yurdunda birlikte yapacağız, birlikte başaracağız.
Türkiye Cumhuriyetinin omurgası millî
kimliktir, egemenlik ve irade ebediyen Türk milletine aittir. Bunu
kabullenmeyerek zorluk çıkaranlara Ne mutlu Türküm diyene! sözüyle
cevap verecek, göğüs gereceğiz. Bu omurga kırılır,
millî kimlik kaybolursa şunu unutmayınız ki bu
sınırlar içinde, bu beşerî varlık çerçevesinde devletimizin
bugünkü hâliyle yaşaması imkânsızlaşacaktır. Adaletse
istenen, yollarda değil, millî vicdanın ta kendisinde
bulacağız. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Düşman çokmuş; biz onlardan daha çoğuz, daha
güçlüyüz, daha diriyiz, bunu göstermeliyiz. Kumpas kuruyorlarmış,
alayı birden üzerimize geliyorlarmış; varsın olsun, yeter
ki saflarımızı sıkı tutalım, öleceksek de adam
gibi, kahraman gibi ama tam bağımsız bir şekilde ölelim.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Mağduriyet varsa giderelim ama devlete ve
millete kıyanları asla affetmeyelim. Ahlaksızca, arsızca
üzerlerine İngilizce kahraman yazan tişört giyen Pensilvanya
uşaklarını güldürmeyelim, dağınık ve atıl
hâle düşmeyelim. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
ABD afiş astırmıyormuş: onlar
insanlığa çoktan afişe olmuşlar. Bırakalım, kendi
tuzaklarında boğulsunlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son olarak şunu özellikle ifade etmek isterim ki Türk
Silahlı Kuvvetleri içine yuvalanmış bir kısım darbeci
hain ile Mehmetçiği mutlaka ayırt etmek gerekmektedir ve de
şehitlerin hepsi ayrım gözetmeksizin eşittir. Her biri bizim
için mukaddes, muhteşem bir vatan mücadelesinin elleri öpülesi
neferleridir. Mehmetler bizimdir, biz Mehmetiz, kutlu vatan onlardan emanettir.
Sözlerime son verirken 15 Temmuz Demokrasi ve Millî
Birlik Günümüzün geleceğimiz açısından yeni bir dirilişe
vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Hepinizi bir kez daha saygılarımla
selamlıyorum. Sağ olun, var olun diyorum. (MHP sıralarından
ayakta alkışlar, AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bahçeli.
Sayın milletvekilleri, 15 Temmuz Demokrasi ve
Millî Birlik Gününün ana ehemmiyetinin belirtilmesi gayesiyle yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Bu arada, bu gece yapılacak olan programı
da ıttılanıza sunmak isterim. Gece yarısı Millî Birlik
Yürüyüşü Ulusta Birinci Meclis binasından başlayacak ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Tören Alanına saat birde gelinecektir. Saygı
duruşu ve İstiklal Marşından sonra Kuran-ı Kerim
tilaveti ve dua var ve 02.25te video projeksiyon gösterisi var. Benim
açılış konuşmamdan sonra Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın konuşması var. 03.10da,
81 ilden yürüyen gençlerin getirdiği bayrakların takdimi var.
04.50de Millet Camisinde, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi,
Beştepede sabah namazı ve saat 06.00da 15 Temmuz Şehitler
Abidesinin açılışı var gene Cumhurbaşkanlığı
Külliyesinde.
Alınan karar gereğince kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek üzere 17 Temmuz 2017 Pazartesi günü saat
14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapattım.
Teşekkür ediyorum.
Kapanma Saati: 14.28