TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
114üncü Birleşim
19 Temmuz 2017 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ankara
Milletvekili Erkan Haberal'ın, Ankaranın köylerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Dursun Çiçek'in, İstanbul ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Nevşehir
Milletvekili Ebubekir Gizligider'in, Kapadokya turizmine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı'nın, yeni Bakanlar Kurulunun hayırlı olmasını
dilediğine ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı'nın, Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir'in
annesine Allah'tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı'nın,
Başkanlık Divanı olarak Suruç'ta işlenen vahşeti
lanetlediklerine ve Suruçta hayatını kaybedenleri sevgiyle
andıklarına ilişkin konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Gençlik ve
Spor Bakanı Osman Aşkın Bak'ın, kendisini Gençlik ve Spor
Bakanlığı görevine layık gören Başbakan ile
Cumhurbaşkanına teşekkür ettiğine ve Türk sporu ile Türk
gençliği için güzel çalışmalar yapmak için elinden gelen gayreti
göstereceğine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Didem Engin'in, AKP Hükûmetinin yatırımları
artırıp işsizliği azaltmak istiyorsa bir an evvel OHALi
kaldırıp sözde değil özde demokratikleşme için
çalışması gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, Kabine
değişikliği yapılmasına ve bakanlar ile
Başbakanı artık hiçbir bürokratın
takmadığına ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemir'in, ÖSYMnin kurumsal güven ve imajının
yaptığı her sınavla iyice düştüğüne ve bitmek
bilmeyen hatalarına bir son verilmesi için Hükûmeti acilen göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
5.- Hatay
Milletvekili Serkan Topal'ın, açığa alınanlar ve
çalışma izni iptal edilenlerin OHAL İnceleme Komisyonuna
başvuru yapamadıklarına ve bu Komisyonun mağduriyetleri
gidermek anlamında objektif olup olmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
6.- İzmir
Milletvekili Murat Bakan'ın, İstanbulda yağmur sonrası
yaşanan manzaraların AKP yerel yönetimlerinin doğayı talan
etmesinin, kent bilinci fukaralığının ve beton
zenginliğinin sonucu olduğuna ilişkin açıklaması
7.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu'nun, Trabzon Adli Tıp
Kurumu Grup Başkanlığının iş yoğunluğu
ve personel eksikliği nedeniyle hizmet vermekte yetersiz
kaldığına ve yeni bir yapılanma gerektiğine
ilişkin açıklaması
8.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamak'ın, yurtlarla ilgili yönetmelikte yapılan
değişikliğe ve Millî Eğitim Bakanlığını
çocukların sağlığı, hayatı söz konusu
olduğunda daha hassas ve tavizsiz olmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
9.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın, Balıkesir ilinde
ve bölgede yağan şiddetli yağış ve dolu nedeniyle
çiftçilerin uğradıkları zararlarının
karşılanmasının zorunlu olduğuna ilişkin
açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Gençlik ve Spor
Bakanından Şanlıurfasporun şike yoluyla Birinci Ligden
düşürülmesinin mağduriyetini bir an önce gidermesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
11.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım'ın,
iktidarın 15 Temmuz darbe girişimini siyasal, sosyal ve ekonomik
olarak tam bir tahakküm ve baskı sürecine dönüştürdüğüne
ilişkin açıklaması
12.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun,
Çankırının Ilgaz ilçesinin 15 Temmuzun karargâhı
olduğuna ve 2016 yılı sonunda hizmete açılan Ilgaz
Tüneline Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli ismi verildiğine
ilişkin açıklaması
13.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 669 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle okulları kapatılan öğrencilerin OHAL İnceleme
Komisyonuna başvuruda bulunamadıklarına ve bu öğrencilerin
durumunun gün ışığına
çıkarılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
14.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıç'ın, yeni Kabinenin
hayırlı olmasını dilediğine ve fazilet ile erdemin
önemine ilişkin açıklaması
15.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm'ün, 2017-2018 eğitim öğretim
yılında uygulanacak müfredata ilişkin açıklaması
16.- Adana Milletvekili
Zülfikar İnönü Tümer'in, Adananın Pozantı ilçesinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
17.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbal'ın, Tunceli Pülümürde bir süredir devam
eden yangına müdahale edilmemesi konusunda bilgi talep ettiğine ve
bugün bütün Türkiyede eş zamanlı olarak Cerattepe ve Artvin
bizimdir. adlı bir açıklama yapılacağına ilişkin
açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in, iktidarın 15
Temmuz darbe girişimini bahane ederek ülkenin rejimini
değiştirdiğine ve Kabine değişikliği
yapılmasına ilişkin açıklaması
19.- Samsun
Milletvekili Erhan Usta'nın, yeni açıklanan Kabinenin
hayırlı olmasını dilediğine, OHAL İnceleme
Komisyonuna müracaat edemeyen askerî öğrencilerin durumuna ve bu konuda
Hükûmeti hassas davranmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
20.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, yeni Kabinenin
hayırlı olmasını dilediğine, muhalefetin dilinin
rasyonel olması, amigo tarzında belli kesimlere hitap eden
provokatif, kışkırtıcı bir dil kullanmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, Kabinenin hayırlı
olmasını dilediğine, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, Millî Eğitim Bakanlığının
açıkladığı müfredat değişikliğinin kamuoyunda
büyük infial yarattığına ve bu milletin kalbinden cumhuriyetin,
devletin laik niteliğinin ve Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
silinemeyeceğine ilişkin açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve iktidarın
saygılı, herkesin hakkını kollayan, eşitlikçi bir
üslubunun olması gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Samsun
Milletvekili Erhan Usta'nın, Kâtip Üye Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin
Ahrazoğlunun yaşadığı sağlık sorunu
nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunanlara teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
24.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Kâtip Üye Hatay Milletvekili
Mehmet Necmettin Ahrazoğluna geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ve acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, Kâtip Üye Hatay Milletvekili
Mehmet Necmettin Ahrazoğluna geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve acil şifalar dilediğine ilişkin
açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in, HDP Eş Genel
Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında fezleke dahi
düzenlenmemiş bir yargılama talebi olduğuna ilişkin
açıklaması
27.- Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemir'in annesine Allah'tan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemir'in annesine Allah'tan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
29.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş'ın, Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemir'in annesine Allah'tan rahmet dilediğine ve Kâtip Üye Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğluna geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
30.- Samsun
Milletvekili Erhan Usta'ın, Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir'in annesine
Allah'tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
31.- Erzurum
Milletvekili Kamil Aydın'ın, Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemir'in annesine Allah'tan rahmet dilediğine ve Kâtip Üye Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğluna geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdem ve 20 milletvekilinin, ülkedeki intihar
girişimlerinin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/586)
2.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdem ve 20 milletvekilinin, Millî Eğitim
Bakanlığının, teşkilat ve görevleri hakkında,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası hükümlerini göz ardı ederek Danıştay
kararını uygulamamasının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/587)
3.-
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman ve 21 milletvekilinin,
kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/588)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
19/7/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir tarafından, 15 Temmuz darbe girişimi
sonrası yayınlanan hemen hemen her KHK sonrası yaşanan
antidemokratik uygulamalara karşı gerekli önlemlerin alınması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 19 Temmuz 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
19/7/2017 tarihinde İstanbul Milletvekili Eren Erdem ve
arkadaşları tarafından, bilimin önündeki engellerin
kaldırılması ve yeni bir devlet politikası
oluşturulması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 19 Temmuz 2017 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç'un, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Engin Altay'ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Genel Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Engin Altay'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Bölge Adliye
ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan
Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/839) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 490)
2.- İş
Mahkemeleri Kanunu Tasarısı (1/850) ve Adalet Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 491)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği Arasında Ev Sahibi Ülke Anlaşması ile
Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/787) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 461)
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2015-2017 döneminde
İş-Kur'a başvuran ve iş bulan engelli sayısına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/14346)
2.- İstanbul
Milletvekili Yakup Akkaya'nın, özel istihdam bürolarına ve geçici
iş ilişkisi kurma izni alanlara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı (7/14474)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Van ilinde işsizlik
sorununun çözümüne ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/14649)
19 Temmuz 2017 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 114üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Ankaranın köylerinin sorunları hakkında söz isteyen
Ankara Milletvekili Erkan Haberala aittir.
Buyurun Sayın Haberal.
(MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Erkan Haberal'ın, Ankaranın
köylerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ERKAN HABERAL (Ankara) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; köylere mahalle demişiz ama
ahır var, hayvancılık yapılmakta; köylere mahalle
demişiz ama kümes var, tavukçuluk yapılmakta; köylere mahalle
demişiz ama tarım yapılmakta. Ankaranın aynı zamanda
bir tarım ili olduğunu unutmuşuz, görmüyoruz. Haymana
Ovası, Kahramankazan Ovası, Bala, Polatlı başta olmak üzere,
tarım arazilerinin nasıl yok olduğunun, geri kalanının
ne kadar verimsiz kullanıldığının farkında
değiliz.
Hemen şurada, burnumuzun
dibinde Çankaya Yakupabdal köyü, 12 kilometre, 15 bine yakın nüfusu var,
yirmi gündür su akmamakta. Köyde iki tane çeşme var, birine devlet
tarafından kullanılmaz raporu verildiği hâlde önünde su
kuyrukları var.
12 kilometre Çankayaya, aynı
zamanda kanalizasyonu yok; derelere akıyor kanalizasyon, altyapısı
yok. Bazı aileler de evlerinin önüne foseptik yapmışlar,
foseptik kullanılıyor. Elektrik 1975 yılındaki tahta
direklerle gelmiş. Haftanın yarısında bu köyümüzde elektrik
yok. İlkokulu var, lisesi var, ortaokulu yok. Köylü kendi arasında
toplanmış, bir tane binayı devlete tahsis etmiş Buyurun,
buraya ortaokul yapın. diye. Lakin gören yok, duyan yok.
Karataş köyü, hemen
şurası, karşımız, bu yamacın arkası
Karataş köyü, Çankayanın merkezi, gözbebeğimiz ama suyu yok,
asfaltı yok, kanalizasyonu yok üstelik, dereye akmakta. Köyün suyuna
köylü, kendisi su deposu yapmış, saat bağlamış, bir de
pompa almışlar, bir de o pompayı açsın diye bekçi
tutmuşlar, bir de atık su parası ödüyorlar; bir suya 4 ücret
ödüyor Karataş köyü.
Mühye köyü, şimdiki
adı Yeşilkent Mahallesi, otuz üç yıllık. Çankaya Köşkü
bu köyün üstüne kurulmuş, Birlik Mahallesi, Kırkkonaklar hep bu köyün
arazisinde oluşmuş, her tarafı rant ama köyün ortasında,
köyün gerçek yerleşim yerinde imar yok. Niye yok acaba? Çok merak
ediyorum. Ama hemen yanında, hemen bitişiğinde, her gün
gazetelere çıkan 8 bin konutluk proje var. Hatta şimdi o projenin 12
bin konuta çıkacağı konuşuluyor. Mezarlıklarına,
defalarca başvurdukları hâlde su bağlanmamış.
Yıldız ASKİ kavşağına alt geçit istiyorlar
evlerinin önüne gitmek için çünkü orada her gün kaza oluyor.
Evciler köyü, hemen
şurası o da, hemen Çankayanın köyleri bu saydıklarım;
kanalizasyonu yok, dereye akıyor. Köyün arazisi üstüne bir tane gölet
yapılmış -devam ediyor- ama köylüye su yok. Diğer 6 tane köye
bu göletten su verilecek. Artık ne düşünüldüyse
Takdirinize
bırakıyorum.
Hemen burada, dün gittim, dün
burada yemek vaktinde siz yemek yerken dedim gideyim bakayım, Tohumlar
köyünde ne var. Tohumlar köyü o kadar enteresan ki sağlık
ocağı yok, köy konağı yok, kendileri yapmaya kalkmışlar.
Köyün imamı yok. Fatma Boyraz, 90 yaşında bir teyze, yanıma
geldi, 70 yaşındaki çocuğuna, yatalak evladına
bakıyor. Evladım, benim evime su bağlamadılar. dedi.
Neden su bağlamadılar teyze? dedim, On metre şuradan
akıyor. dedi. Eski evimi yıktım, yeni iki odalı bir ev
yaptım, bunun için bağlamadılar, yapı kullanım belgesi
yok. dedi. Niye? Burası mahalle ilan edilmiş. Hepimizin derdi bu,
bütün milletvekillerinin derdi bu. Peki, madem burası mahalle ilan edildi,
neden koyun dağıtıyoruz, neden keçi dağıtıyoruz,
neden arı kovanları koyuyoruz? Bir yer ya köydür ya mahalledir; köyse
köy gibi davranmak lazımdır, mahalleyse mahalle gibi davranmak
lazımdır.
Hemen hızlı
geçeceğim, Ankaranın köyleri çok tabii, sonra tekrar
konuşacağız bunları inşallah.
Sincan, Yenikent, hocam, 100
bine yakın nüfusu var, hastanesi yok, sağlık ocağı
yok, yol problemi var, nikâh salonu yok, spor salonu yok, halı sahası
yok, karakolu yok, parklar sarhoşların tekelinde. Vallahi,
Sincanlılar size çok kızıyor. Hapishane Sincanda, çöplüğü
de Sincana taşıdılar. diyorlar. Üstüne bir de ne diyorlar
biliyor musunuz? Çinçini kaldırdılar, gayrimeşruyla Sincana
taşıdılar. diyorlar. Sincanda bir Saraycık köyü var,
Saraycık köyü Çinçinin merkezi olmuş, Ankarada ne kadar o bizim
tasvip etmediğimiz, mücadele ettiğimiz uyuşturucu mafyası,
gayrimeşru varsa bu köyün içine taşınmış. Bir tarafta
TOKİ, bir tarafta uyuşturucu satıcıları, bir tarafta
köyün yerlileri kalmış.
Sürem bitti efendim,
teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben de
teşekkür ederim Sayın Haberal.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Ankara böyleyse Türkiye yanmış.
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, İstanbulun sorunları hakkında
söz isteyen İstanbul Milletvekili Dursun Çiçeke aittir.
Buyurun Sayın Çiçek.
2.- İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek'in, İstanbul
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) Sayın
Başkanım, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu söz hakkını istediğim
pazartesi günü İstanbulda yağmur yoktu, su baskını yoktu,
gündemde olan bir konu değildi. Takdiriilahi, bütün sorunu şu an
Türkiye'nin İstanbul, bir numaralı gündemi. Dolayısıyla,
resimler getirmiştim, bunları sosyal medyada hepimiz gördük ve
vicdanlarımız kanadı. Tabii, kumpas davalarında
yıllarca mağdur olduk, gerçekleri söyledik, sonra gerçekler ortaya
çıktı, sorumlular özür diledi. Şimdi İstanbul için de,
yıllardır İstanbulu yöneten iktidarın İstanbullulara
bir özür borcu var.
Tabii, İstanbulun önemi Türkiye için, ekonomi
için, siyaset için, kültürel anlamda tartışılmaz. İstanbul,
Türkiyenin sosyal ve ekonomik anlamda neredeyse üçte 1i. Nüfus olarak
beşte 1i ama misafirlerle, akrabalarla yine o da üçte 1e yakın bir
nüfus taşıyor. Dolayısıyla, 13 ilin yer
aldığı İç Anadolu Bölgesinin çıkardığı
79 milletvekilinden daha fazla, 18 ilin yer aldığı Karadeniz
Bölgesinin çıkardığı 38 milletvekilinin de iki katı
milletvekili çıkaran, siyasi anlamda da büyük bir ilimiz.
Şimdi, sel felaketi şunu ortaya koydu ki:
İstanbul, altyapı olarak imar planları olarak, ulaşım
olarak iyi yönetilmiyor. Bunu doğal afete, kadere, kısmete
bağlamak acizlerin yapacağı bir şey diyorum. İstanbulun
en temel sorunu imar planları. Tabii, imar planlarına rant gözüyle
bakarsanız, insan odaklı bakmazsanız işte geldiğimiz
nokta salı günü yaşadığımız feci durum olur. Vali
çıkmış Sokağa çıkmayın, zorunlu olmadıkça
şahsi araçlarınızla sokağa çıkmayın. diyor. Yani
valinin görevi, belediye başkanının görevi vatandaşların
hak ve özgürlüklerini sınırlamak mı? Asla. Başta vali olmak
üzere bütün yetkililere şunu söylemek istiyorum: Sorunları çözün,
sınırlayarak, okulları kapatarak bu ülkeyi, bu şehirleri yönetemezsiniz.
Tabii, İstanbulun sorunlarının
temelinde göç var. Nüfus 15 milyonu geçti, misafirlerle beraber 30 milyona
dayandı. Bu yetmezmiş gibi Kanal Projesi, başka projelerle
Anadoluyu iyice boşaltmak, İstanbulun sorunlarını
çözülmez hâle getirmektir. Bu yanlış yoldan dönelim, Merkez Türkiye
gibi, Türkiyenin değişik bölgelerinde yeni çalışmalar var,
cazibe merkezleri, üretim merkezleri açalım, istihdam alanları
yaratalım ki İstanbula göç dursun, İstanbulun sorunları
çözülür hâle gelsin.
Tabii, imar planlarıyla ilgili, depreme
dayanıklı yapılarla ilgili çalışmaların
genellikle rantı yüksek olan ilçelerde olduğunu görüyoruz, rantı
düşük olan ilçelerde hiçbir çalışma yok çünkü müteahhitler
oralara girmiyor, devletin, belediyelerin teşvikleri de bunun için yeterli
olmuyor.
İkinci temel sorun trafik sorunu. Onunla ilgili
somut bir örneği paylaşmak istiyorum: Otobüslerin fiyatı yeni
artışlarla 2 lira 60 kuruş oldu. Aynı hatlarda
çalışan minibüslerin fiyatı 1 lira 80 kuruş. Minibüsün
taşıma kapasitesi ortada, otobüslerinki ortada. Toplu
taşıma... Bu fiyatı bile mukayese ettiğinizde
İstanbulun ne kadar sahipsiz olduğunu, İstanbulluların
ulaşım anlamında da ne kadar sömürüldüğünü hep birlikte
görüyoruz. Bursada olduğu gibi kadınları erkekleri ayırmak
yerine, hatları artırmak, otobüs sayısını
artırmak, metroyu geliştirmek gerekir çünkü ha kadın kadına
otobüslerde tıkış tıkış gitmişsiniz, ha
erkek erkeğe gitmişsiniz; bu, vatandaşa işkencedir,
başka bir şey değildir.
Tabii, güvenlik sorunu son dönemde nispeten
arttı. Dolayısıyla, bu konuda, devletin temel
kurumlarından, güvenlik kurumlarından FETÖ militanlarının
temizlenmesinin büyük etkisi olduğuna inanıyorum. Bu konuda biz her
türlü desteği veriyoruz, vermeye devam edeceğiz. Devletin
kurumları, yargısı, polisi, askeri devletin, cumhuriyetin
kurumları hâline getirilmeli, cemaatlerden kesinlikle temizlenmelidir,
güvenlik sorununun aşılmasına devam edilmelidir.
Deprem konusundaki çalışmalar yetersiz,
yeşil alanlar imara açılıyor, ranta açılıyor.
Dolayısıyla, bu konuda, iktidarı, deprem konusunda
başımıza felaket gelmeden tedbir almaya
çağırıyoruz.
Son olarak vurgulamak istediğim konu şu:
1911de açılan Yıldız Teknik Üniversitesi var, arazisi
boşaltılıyor, üniversite naklediliyor. Bu niye
yapılıyor? Yani üniversite öğrencileri şehir merkezinden
askerî kışlalar gibi niye şehrin dışına
çıkarılıyor, bunu anlamak mümkün değil.
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çiçek.
Gündem dışı üçüncü söz, Kapadokya
turizmi hakkında söz isteyen Nevşehir Milletvekili Ebubekir
Gizligidere aittir.
Buyurun Sayın Gizligider. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Nevşehir Milletvekili Ebubekir Gizligider'in, Kapadokya
turizmine ilişkin gündem dışı konuşması
EBUBEKİR GİZLİGİDER
(Nevşehir) Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; gündem dışı bölümünde Kapadokya turizmi
hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii benden önceki konuşmacılardan biri
İstanbulun sorunlarını, biri Ankaranın
sorunlarını konuştu, bense dünyanın merkezi Kapadokyanın
güzelliklerini anlatacağım.
Öncelikle, iki dönemdir bu kutsal çatı
altında temsil etme şerefine nail olduğum Nevşehirin
vilayet oluşunun, il oluşunun 63üncü yıl dönümünü kutluyorum.
20 Temmuz 1954te Menderes Hükûmetinin aldığı kararla Gazi
Meclisimizin çıkardığı kanunla Nevşehirimiz vilayet
olmuştu ve onların emanetini, inşallah, her geçen gün yeni
hizmetlerle daha da ileriye taşımaya çalışıyoruz.
Tabii Kapadokya güzel atlar ülkesi. Belki yüzlerce
medeniyete ev sahipliği yapmış ve onun kalbi Nevşehirde,
bütün dünyada büyük bir rağbet gören ve turizme yeni bir çeşitlilik,
yeni bir nefes getiren bir sistemi sizinle paylaşmak istiyorum. Buna
kısaca biz butik turizm diyoruz aslında. Butik turizm
dediğimizin çok kısa özeti şu: Eski tip turizmin yerine, paket
turların yerine, o dev otellerin yerine bu tarih kokan, medeniyet kokan
evler, mahalleler aslına uygun olarak ve modern bir mimariyle bunlar
harman edilerek yeni bir dizaynla sunuluyor ve inanın, dünyada şu
anda 116 ülkeden misafirimiz var; Nevşehir dendiğinde, Kapadokya
dendiğinde özellikle, hemen Türkiye aklına geliyor ya da şöyle
söyleyelim: Türkiye dendiğinde akla gelen birkaç vitrin markadan biri
hâline geldi. Bunun tüm Türkiyede de uygulanmasının hayırlı
olacağını, doğru olacağını düşünüyorum.
Yine bu kayadan oyma mağaralarımız
çok ilginç, bugün içinde üst düzey konforun eşsiz Kapadokya
manzarasıyla buluştuğu malikânelere dönüşmüş durumda.
Az önce anlattığım eski mahalleler âdeta modernin ve
geleneğin bir araya geldiği eşsiz bir görüntü sunuyor. Sizinle
şunu paylaşmak isterim: Ne yaparsınız orada? Sabah
dünyanın en güvenli aracı sıcak hava balonuyla güneşin
doğuşunu yüzlerce metre yüksekten izlerken büyüleneceksiniz, indikten
sonra kuş cıvıltıları eşliğinde
yapacağınız vadi yürüyüşlerinde hayatınızdaki en
huzurlu saatleri yaşayacaksınız. Dünyada birkaç yerde,
Türkiyede ise sadece Nevşehir Kapadokyada balona binebilirsiniz.
İsterseniz Avanosta çanak tezgâhlarında elleriniz çamur içinde
testi, çömlek yaparsınız isterseniz Kızılırmakın
anlattıklarına dalar gidersiniz ya da Ürgüp size Üç Güzellerin
hikâyesini anlatır, Kaymaklıda, Derinkuyuda yerin yedi kat
altına iner, geçmiş medeniyetlerin muhteşem yer altı
şehirlerini hayranlıkla gezersiniz. Gelmişken mutlaka tevazu ve
edebin dergahı Hacı Bektaş Veliyi ziyaret eder, Kozaklıda
ise termal suyun sağlığını, dinginliğini
yaşarsınız.
Tabii, Nevşehir, yaklaşık 300 bin
nüfusuyla küçük bir Orta Anadolu şehri değil, nüfusunun 10
katından fazla nitelikli yerli ve yabancı misafir ağırlayan
ve dünyada UNESCO Dünya Miras Listesindeki nadir noktalarımızdan
biri. Peki, biz ne yaptık bu büyük miras için? Öncelikle ulaşım
sıkıntılarını giderdik, yıllardır
kapalı olan havaalanını bölge havalimanı şeklinde,
şu anda İstanbul, Antalya ve İzmire hemen hemen her gün
seferlerle ulaşım mümkün. Yine, otoyol ihalemiz yapıldı,
biliyorsunuz, Gölbaşı-Niğde, böylece otoyolla ulaşmak
mümkün. Sadece gemi kalıyor, onu da eğer çok zorlarsanız
Kızılırmak aracılığıyla, küçük bir tekne
aracılığıyla gene bekleyebiliriz. Efendim, yine,
hızlı tren hattı çok önemli, bu noktada Antalya ile
Kapadokyayı bağlıyoruz, bir yanda en büyük turizm merkezimiz,
diğer yanda üçüncü noktamız ve bunun bir anlamı da şu
olacak inşallah, bunları çok yakın bir zamanda göreceğiz:
Hacı Bektaş Veli ile Mevlâna Hazretlerini de buluşturmuş
olacağız.
Elbette yapmamız gereken çok şey var,
hedeflerimiz var. Birinci hedefimiz, bu beş yıl içinde 5 milyon
nitelikli turiste ulaşmak. Bu bakımdan bu özel bölgeye, Allahın
bize lütfettiği bu özel bölgeye klasik mevzuatla, klasik yatırım
anlayışıyla hizmet edebilmemiz doğrusu dünyadaki rekabet
anlayışı itibarıyla çok zor, burayı yeni baştan
ele almaya çalışıyoruz. Belki, alan yönetimi burada gündemde,
bunları tartışacağız. Yatırım
noktasında oraya gerek devletin gerekse özel teşebbüsün
yatırımının on katını, yüz katını çok
kısa bir zamanda alması mümkün, bunlarla ilgili yeni düzenlemeler
olacak. Yüzlerce filmin çekildiği, hem uluslararası, Hollywood,
Bollywood, hatta Avrupada ortak çekimler, Yeşilçam hem de bunlarla ilgili
film festivalini inşallah hedefliyoruz. Yine, dünyada balon festivalini
hedefliyoruz, çok yakışacağını düşünüyoruz ve
şunu söylemek istiyorum: Aynı gün içinde yerin yedi kat dibine ve
göğün yedi kat üstüne sadece Kapadokyada ulaşabilirsiniz. İnanmıyorsanız
hepinizi bekliyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gizligider.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Başkan, Meclise geçmiş olsun, Osman bakan olmuş.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, Osman Bak bakan
olmuş.
BAŞKAN Anlamadım?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Osman Bak bakan olmuş.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Meclise geçmiş olsun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Osman Bey her
yerde kıymetli Sayın Başkanım.
BAŞKAN Öyle mi? Nerede Osman?
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Şimdi
çıktı Başkanım.
BAŞKAN Hadi hayırlısı olsun.
Bir on beş dakika ara vereyim birleşime.
Kapanma Saati: 14.18
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.32
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı'nın, yeni Bakanlar Kurulunun hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yeni
Bakanlar Kurulu listesi açıklandı. Sayın bakanlarımıza
işlerinde başarılar, kolaylıklar diliyoruz. Belki
Sayın Osman Aşkın Bakı arayacağız burada ama çok
önemli bir göreve geldi kendisi; onun da yolu açık olsun, hepsinin yolu
açık olsun. Hepimiz için hayırlı olsun. Osmanı
alkışlıyor muyuz şimdi? (Alkışlar) Herkese,
ülkemize, milletimize hayırlı olsun.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Yürüyüşü bile
değişti daha ilk dakikadan.
BAŞKAN Yürüyüşü değişti mi
hemen? (CHP sıralarından Evet, değişti. sesleri)
Osman değişmez.
Sayın Bak, sizi arada sırada bekliyoruz
buraya yine, öyle bizi unutmayın, bırakıp gitmeyin yani.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) Çağırın biz geliriz.
ERHAN USTA (Samsun) Aman aman Sayın
Başkan, Meclis kurtuldu, biz kurtulduk yani bilmem; artık
insicamımız bozulmadan konuşacağız.
BAŞKAN - Yok, yok; Osmanı seviyoruz.
Tekrar hayırlı olsun kardeşim
hepinize, yeni Bakanlar Kurulumuza da iyi çalışmalar dileyelim
tekrar.
Sayın milletvekilleri, Sayın Osman
Aşkın Bakın söz talebi var, söz verelim.
Bakan olarak ilk açıklamasını
yapıyor.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak'ın,
kendisini Gençlik ve Spor Bakanlığı görevine layık gören
Başbakan ile Cumhurbaşkanına teşekkür ettiğine ve Türk
sporu ile Türk gençliği için güzel çalışmalar yapmak için
elinden gelen gayreti göstereceğine ilişkin açıklaması
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım.
Öncelikle, tarafımıza verilen bu kutsal
görevi en layık bir şekilde yapmak için
çalışacağız; sizlerin de desteğine her zaman
açığız, desteğiniz bizim için çok önemli. Tabii, burada
şu tabloyu gördüm -geçtiğimiz beş yıllık süre
içerisinde çok güzel, tatlı anılarımız oldu-
sevildiğimi fark ettim muhalefet tarafından da. (Alkışlar)
Tabii, biliyorsunuz, laf atmak bir sanattır, onu da gerçekleştiriyorduk
biz burada. Bazen kızıyorlardı bana ama gene seviyorlardı.
Dolayısıyla, inşallah, Türk sporu için de Türk gençliği
için de güzel çalışmalar yapmak için elimizden gelen gayreti
göstereceğiz. Bu göreve bizi layık gören Değerli
Başbakanımıza, Cumhurbaşkanımıza teşekkür
ediyorum. Bu güzel, bu aziz millete hizmet etmek çok büyük bir görev, bu görevi
en iyi şekilde yapmaya gayret edeceğim. Sizlerin, milletvekili
arkadaşlarımızın da bize önerilerini, desteklerini
bekliyoruz. Burada sporun içerisinden gelen arkadaşlarımız da
var. İnşallah, bu aziz millete hizmete devam edeceğiz.
Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Biz teşekkür ederiz.
Tekrar kolaylıklar diliyoruz sevgili
kardeşimiz, size ve diğer bakan arkadaşlarımıza.
Evet, şimdi, işimize, gündemimize dönelim.
Sisteme giren on beş milletvekiline yerlerinden
birer dakika söz vereceğim.
Söz vereceğim sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum: Sayın Engin, Sayın Atıcı, Sayın
Özdemir, Sayın Topal, Sayın Bakan, Sayın Bektaşoğlu,
Sayın Çamak, Sayın Havutça, Sayın Tanal, Sayın
Yıldırım, Sayın Akbaşoğlu, Sayın Gürer,
Sayın Kılıç, Sayın Tüm ve Sayın Tümer.
Evet, Sayın Engin, buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Didem Engin'in, AKP Hükûmetinin
yatırımları artırıp işsizliği azaltmak
istiyorsa bir an evvel OHALi kaldırıp sözde değil özde
demokratikleşme için çalışması gerektiğine
ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Talimatla
sözde istihdam seferberliği yürütenlere duyurulur: İşsiz
sayımız 3 milyon 287 bin, genç işsizlik oranı yüzde 19,8
yani her 5 gencimizden biri işsiz. Kayıt dışı
çalışma oranı yüzde 34 gibi korkunç bir seviyede yani ülkemizde
her 3 kişiden biri sigortasız çalışıyor.
Referandumda evet çıksın diye piyasaya
milyarlarca liralık kredi ve teşvik pompalayan AKP Hükûmeti ise günü
kurtarma derdinde. Hâlbuki yatırımcı ve üretici, demokrasinin ve
hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu güven ortamı ve
öngörülebilirlik arar, talimatla yatırım yapmaz.
Yatırımcılar, olağanüstü hâl
fırsatçılığı yapan Hükûmetin söylemlerine ve politikalarına
artık inanmıyor ve güvenmiyor. AKP Hükûmeti, eğer gerçekten yatırımları
artırıp işsizliği azaltmak istiyorsa, bir an evvel OHALi
kaldırıp sözde değil, özde demokratikleşme için
çalışmalı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Atıcı
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın,
Kabine değişikliği yapılmasına ve bakanlar ile
Başbakanı artık hiçbir bürokratın
takmadığına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Kabine
değişikliği yapılacağını duyunca ister
istemez gülümsedim. Acaba, bu değişiklik neden yapılıyordu?
Değişen bakanlar başarısız mıydı? Yeni
gelenler umut verecek mi? Hayır. Başarı da, umut da artık
bakanlara ait değil, hatta Başbakana bile ait değil.
Bakanları ve Başbakanı artık hiçbir bürokrat takmıyor.
Tüm gözler sarayda, gerisi boş. Ülkenin geldiği durumun özeti budur.
Kabine değişikliği kimi heyecanlandırıyordu? Bir,
mevcut bakanları, Acaba gidici miyim? diye. İki, bakanlık
bekleyenleri, Acaba bakan olur muyum? diye. Kabine değişikliği
bürokratların da umurunda değil, milletin de. Genel kanaat şu:
Geldikleri gibi giderler. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan,
bahsettiği, AKPdeki metal yorgunluğunu bu şekilde
düzelteceğini düşünüyorsa yanılıyor.
Beyler, yazık oluyor
güzel ülkemize.
BAŞKAN Sayın
Özdemir
4.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir'in, ÖSYMnin kurumsal
güven ve imajının yaptığı her sınavla iyice
düştüğüne ve bitmek bilmeyen hatalarına bir son verilmesi için
Hükûmeti acilen göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
ÖSYMnin kurumsal güven ve
kurumsal imaj kaybı yaptığı her sınavla iyice
düşmektedir. 2017 LYS sonuçlarını tekrar hesaplayan ve
yaklaşık 2 milyon öğrencinin başarı
sıralamasını değiştiren kurum iki soruyu da iptal
etmişti. Hatalar ve bunun sonucu öğrenci mağduriyetleri devam
etmektedir. Son olarak binlerce öğrencinin 2017 KPSS netleri eksik ve
hatalı hesaplandığı iddia edilerek kuruma itiraz
başvuruları yapılmaktadır. Adayların itirazlarına
yanıt olarak 50 TL karşılığında inceleme
yapılabileceğini söyleyen ÖSYM, her adayın Ankaraya gelerek
bizzat başvuru yapması gerektiğini söylüyor. Bu da adaylar için
büyük masraflar demek.
ÖSYMnin bitmek bilmeyen
hatalarına bir son verilmesi için Hükûmeti acilen göreve davet ediyor ve
kurumun 2017 KPSS netlerini tekrar hesaplayarak öğrencilerin
mağduriyetlerini dikkate alması çağrısında
bulunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Topal
5.- Hatay Milletvekili Serkan Topal'ın, açığa
alınanlar ve çalışma izni iptal edilenlerin OHAL İnceleme
Komisyonuna başvuru yapamadıklarına ve bu Komisyonun
mağduriyetleri gidermek anlamında objektif olup
olmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay)
Sayın Başkan, 17 Temmuz itibarıyla on binlerce
yurttaşımızın kurulmasını beklediği OHAL
Komisyonu kuruldu ve başvurular, valiliklere ve şahısların
son çalıştığı kurumlara yapılmak üzere
alınmaya başlandı. Elbette ki FETÖ ve PKK gibi terör
örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı olanların ceza kanunlarımız
çerçevesinde cezalandırılmaları gerekmektedir, destekliyoruz.
Ancak, açığa alınanlar ve çalışma izni iptal edilenler
komisyona başvuru yapamıyorlar. Bu yurttaşlarımız haklarını
nasıl arayacaklar? Bu suçlarla itham edilenler hakkındaki
kararın kanunlar doğrultusunda yargılama yapan mahkemelerce
alınması gerekmez mi? Gerçekten bu komisyon, mağduriyetleri
gidermek anlamında objektif olacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Topal.
Sayın Bakan
6.- İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın, İstanbulda
yağmur sonrası yaşanan manzaraların AKP yerel
yönetimlerinin doğayı talan etmesinin, kent bilinci
fukaralığının ve beton zenginliğinin sonucu
olduğuna ilişkin açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul dün Venedik
gibiydi sayenizde. Çünkü Yol yaptık, tünel yaptık, AVM yaptık,
saray yaptık, denizi doldurduk, koca koca binalar diktik. diye övüne
övüne anlatadurdunuz, her şeyi unuttuğunuz gibi doğayı da
unuttunuz. Dün fırtına, tufan, boran yoktu İstanbulda,
yağmur yağdı sadece. Suya yol
bırakmadığınız için su da sizin yolunuza, tünelinize,
AVMnize aktı doğal olarak.
AKP yerel yönetimlerinin
doğayı talan etmesinin, kent bilinci
fukaralığının, beton zenginliğinin sonucudur dünkü
İstanbul manzaraları. Ayrıca, AKPnin küresel ısınmaya
karşı Paris Anlaşmasından, iklim
değişikliğinin bilimsel sonuçlarından bihaber oluşunun
da göstergesidir.
Değerli arkadaşlar,
doğanın sesine kulak vermezseniz doğa verdiğini geri
alır.
BAŞKAN Sayın
Bektaşoğlu
7.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu'nun,
Trabzon Adli Tıp Kurumu Grup Başkanlığının
iş yoğunluğu ve personel eksikliği nedeniyle hizmet
vermekte yetersiz kaldığına ve yeni bir yapılanma
gerektiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sorumluluk alanında
Karadenizdeki 14 il ve 140 dolayındaki ilçe olan Trabzon Adli Tıp
Kurumu Grup Başkanlığı iş yoğunluğu ve
personel eksikliği nedeniyle hizmet vermekte yetersiz kalıyor. Bunun
için iki merkezli yeni bir yapılanma gerekiyor. Bölgemizin tam
ortasındaki Giresun altyapı ve konum itibarıyla bu kurum için
ideal illerimizden bir tanesidir. Mevcut kapalı cezaevi
taşınacak. Buraya adliye sarayı yapılırken adli
tıp da bu projeye katılabilir. Böylece, adli tıp
olaylarının raporlanmasındaki zaman kaybı önlenmiş
olur, yargı sürecine katkı hızlanır. Özellikle otopsi için
gönderilen cenazelerin ailelere teslimindeki mağduriyet de önlenmiş
olur ve bunu talep etmekteyiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim ben de.
Sayın Çamak
8.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak'ın, yurtlarla ilgili
yönetmelikte yapılan değişikliğe ve Millî Eğitim
Bakanlığını çocukların sağlığı,
hayatı söz konusu olduğunda daha hassas ve tavizsiz olmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aladağda yaşanan
öğrenci yurdu yangınından sonra böyle acıları bir daha
yaşamamak için Meclis çatısı altında ortak bir irade
belirmişti. Devamında Millî Eğitim Bakanlığı
yurtlarla ilgili denetimleri sıklaştırmış ve yeni bir
yönetmelik çıkarmıştı. Ancak, Bakanlık
çıkarılan bu yönetmeliği kurum sahiplerinin
yaşadığı geçiş süreci zorlukları bahanesiyle
değiştirdi. Yönetmelikte öğrencilerin yaşam alanları
da iyice düşürüldü, güvenlik ve sağlık odası gibi birimleri
kurma zorunluluğu 2019a ertelendi. Çocuklarımızın
yaşamlarının söz konusu olduğu böylesi bir düzenlemenin, -hele
ki Aladağ gibi vahim tecrübeler yaşamamıza rağmen-
ertelenmesi kabul edilemez.
Millî Eğitim
Bakanlığını çocuklarımızın
sağlığı, hayatı söz konusu olduğunda daha hassas
ve tavizsiz olmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim ben de.
Sayın Havutça
9.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın,
Balıkesir ilinde ve bölgede yağan şiddetli yağış
ve dolu nedeniyle çiftçilerin uğradıkları zararlarının
karşılanmasının zorunlu olduğuna ilişkin
açıklaması
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün Balıkesir ilimizde
ve bölgede yağan şiddetli yağış ve dolu nedeniyle
özellikle Bandırma, Susurluk, Gönen ve Bursa bölgesinde, Karacabey
ilçesinde Bakırköy, Ova Hamidiye, Ovaesemen köylerinde ve
Mustafakemalpaşada Çeltikçi, Durumtay köylerinde bütün ekili alanlar yok
oldu. Kırk beş dakika yağan yağmur ve dolu nedeniyle
metrekareye 70 kilogram yağış düştü ve 80 bin dönüm arazi
zarar gördü. Bu zararın maliyeti yaklaşık 300 milyon lira.
Domates, karpuz, biber, mısır ekili alanların tümü yok oldu.
Buradan Tarım
Bakanımıza sesleniyorum, yeni Tarım Bakanımız
Fakıbaba Urfada çiftçi bir aileden geliyor, çiftçilerimizin bu
zararlarının karşılanması zorunlu. Çiftçilerimiz
borçlarının ertelenmesi, borçlarının silinmesi, gerekirse
faizlerin silinmesi ve bölgenin afet alanı olarak ilan edilmesini talep
ediyor çünkü sigorta kapsamı seli ve doluyu kapsamadığı
için çiftçilerimizin zararları ne yazık ki kendilerine kalıyor.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Tanal
10.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Gençlik ve
Spor Bakanından Şanlıurfasporun şike yoluyla Birinci
Ligden düşürülmesinin mağduriyetini bir an önce gidermesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sporun temel amacı
insanın beden ve ruh sağlığını geliştirmek,
iradesini güçlü kılmak ve toplumda barış, kardeşlik ve
dayanışma duygusunu yaygın hâle getirmektir.
Şanlıurfasporun
şike yoluyla 1inci Ligden düşürülmesi toplumdaki barış,
kardeşlik ve dayanışma duygusunu zedelemiştir. Şike
yoluyla maçın ve ligin sonucu değiştirilmiştir. Dürüst
oynamak ve yarışmak ilkesi ihlal edilmiştir.
Şanlıurfasporun şike yoluyla meydana gelen mağduriyeti ne
zaman giderilecektir?
Esas olan dürüstlüktür. Oyun
dürüst oynanmalıdır. Şikeyle dürüst oyun bozulmuştur.
Şanlıurfasporun mağduriyetini yeni atanan Spor
Bakanının duymasını istirham ediyoruz, yeni Spor
Bakanından Şanlıurfasporun bu şike yoluyla
düşürülmesi mağduriyetinin bir an önce giderilmesini talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim ben de.
Sayın
Yıldırım
11.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırım'ın, iktidarın 15 Temmuz darbe girişimini
siyasal, sosyal ve ekonomik olarak tam bir tahakküm ve baskı sürecine
dönüştürdüğüne ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
15 Temmuz darbe
girişiminin üzerinden bir yıl geçti. Darbe teşebbüsünü
Allahın bir lütfu olarak nitelendiren siyasal iktidar, bu süreci,
siyasal, sosyal ve ekonomik olarak tam bir tahakküm, baskı ve zor sürecine
dönüştürmüştür. Darbe girişiminin yıl dönümünde OHAL
dördüncü kez uzatılmıştır. 692 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle onlarca kamu kurumundan toplam 7.348 kamu personeli daha
ihraç edilmiştir. Böylece KHKlar kapsamında kamudan ihraç
edilenlerin sayısı 110 bini aşmıştır.
Adıyamanda son kararnameyle, ömrü FETÖyle mücadelede geçmiş
aynı aileden 4üncü kişi kamudan ihraç edilmiştir. Kendi
branşlarında, sağlık ve eğitimde
başarılı olan bu kardeşlerin suçu barışa,
özgürlüğe, demokrasiye olan bağlılıklarıdır.
İhraçlarla yüz binlerce aileyi ekonomik olarak çökertmek hangi vicdana
sığar? Yazıktır, ayıptır, günahtır! Bu nedenle
diyorum ki OHAL sağlığa zararlıdır, OHAL ekonomiye
zararlıdır, OHAL iç barışa zararlıdır, OHAL
demokrasiye zararlıdır.
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu
12.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu'nun, Çankırının Ilgaz ilçesinin 15 Temmuzun
karargâhı olduğuna ve 2016 yılı sonunda hizmete açılan
Ilgaz Tüneline Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli ismi verildiğine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Nasıl ki birinci
istiklal mücadelemizde İnebolu-Kastamonu-Ilgaz-Çankırı-Ankara
yolu müseccel bir istiklal yolu olarak tarihe geçmişse, ikinci istiklal
mücadelemiz olan 15 Temmuzda da Sayın
Cumhurbaşkanımızın meydanlara çağrısıyla
birlikte Sayın Başbakanımızın
Ilgaz-Çankırı-Ankara yolunu takip ederek milletimizin zaferinin ilan
edilmesi tarihin bir tevafukudur.
Türkiyenin mayası,
kilit taşı olan Çankırımızın Ilgaz ilçesi 15
Temmuzun karargâhı olmuştur. Şairin Kökü mazide olan atiyim.
mısrasından hareketle 2016 yılı sonunda hizmete açtığımız
Ilgaz Tüneline şehit ve gazilerimizi ve onların yolunu
ebedileştirmek için Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli ismini verdik.
Böylece aziz milletimizin karakteri olan istiklalitammeyi bütün dünyaya
tekrar hatırlattık. 15 Temmuz bu sebeple yeni bir dönemin, yeni bir
dünyanın miladıdır diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Gürer
13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 669
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle okulları kapatılan
öğrencilerin OHAL İnceleme Komisyonuna başvuruda bulunamadıklarına
ve bu öğrencilerin durumunun gün ışığına
çıkarılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
669 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
okulları kapatılan öğrenciler, 685 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle oluşan OHAL Komisyonuna başvuruda bulunuyorlar. Ancak
bu başvurunun gerçekleşmesi için valiliğe yapacakları
başvuruya dayanak olmak üzere ohalkomisyonu.basbakanlik.gov.tr adresine
kimlik başvuruları için girdiklerinde Girmiş olduğunuz kimlik
bilgileri OHAL kapsamında başvuru yapmaya uygun değildir.
ibaresiyle karşılaşıyorlar. Dolayısıyla, onay
kodunu alamayan öğrenciler valiliğe başvuru yapmış
olamıyorlar. Bu durumda bir açıklama gerekiyor. Bu öğrencilerin
OHAL Komisyonuna başvuruları alınacak mı? Bu
öğrencilerin durumu nasıl değerlendirilecek? Komisyon bunlarla
ilgili çalışmaları yapacak mı? Üniversite
kayıtları başlamakta, soruna çözüm bulunması için kısa
bir süre var. Mağdur aileler bizleri arıyorlar. Bu konuda kesin bir
açıklamayla öğrencilerin durumunun gün
ışığına çıkarılmasını talep
ediyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gürer.
Sayın Kılıç
14.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıç'ın, yeni Kabinenin hayırlı olmasını
dilediğine ve fazilet ile erdemin önemine ilişkin
açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yeni
Kabinemiz ülkemize, milletimize hayırlı olsun, hepsine
başarılar diliyorum.
Fazilete
yükselmek güç, rezalete alçalmak kolaydır. buyurur Hazreti Ali. Erdem, toplum
çıkarını kişisel çıkarın üstünde tutmaktır.
Şeref, faziletin kazandığı bir mükâfattır. Erdem
çıkarların çarpıştığı yerde meydana
çıkar. Bir milletin büyüklüğü erdemli insanlarının
çokluğuyla ölçülür. Erdemli olmaya çalışanlar çoğu zaman
mutlu olurlar. Mutluluk erdemin bizzat kendisidir. Fazilet akıl ve
edepledir, asalet ve hasetle değildir. Erdem ruhun güzelliğidir ve
kötülüğe karşı sabırlı olmaktır. Fazilete yol
vermeyen eğitim, boş bir çaba ve aldatmacadır. der Aristo.
Faziletli kişi için gurbet olmaz, cahile de vatan bulunmaz.
demiştir atalar. İkbal uğruna erdemler çiğnenmemelidir.
BAŞKAN
Sayın Tüm
15.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm'ün, 2017-2018
eğitim öğretim yılında uygulanacak müfredata ilişkin
açıklaması
MEHMET
TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî
Eğitim Bakanlığının 2017-2018 eğitim öğretim
yılında uygulanacak olan müfredatı bugün
açıklanmıştır. Bu müfredatta Atatürke ilişkin
bölümler daraltılmış ve cihat kavramı derslere
eklenmiştir. Bu konu hakkında Sayın Bakan Cihat bizim dinimizde
bir unsur, cihadın ne olduğu ve ne olmadığının
öğretilmesi görevi de bizim. demiştir.
Sayın
Bakana soruyorum: Müfredattaki bu değişiklik çağdaş, laik
ve bilimsel eğitim modeline uygun mudur? Cihat konusunun müfredata
eklenmesindeki gerekçe nedir? Öğrencilere cihat eğitimi
kapsamında neler öğretilecektir? Cihat eğitimi kindar ve dindar
nesil yetiştirme projenizin bir parçası mıdır? Cihat
eğitimi verilmesi cihatçı örgütlerle iş birliğinizin bir
sonucu mudur?
BAŞKAN
Sayın Tümer
16.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer'in,
Adananın Pozantı ilçesinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
ZÜLFİKAR
İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın Başkan, Adananın batı
illerimize açılan penceresi konumundaki tarihî ve turistik
mekânlarıyla öne çıkan ilçesi Pozantının Gökbez ve
Hamidiye başta olmak üzere insanların yoğun olarak
yaşadığı çok önemli mahallelerinde 2/B kanunundan
kaynaklanan mülkiyet sorunları yaşanmaktadır ve
vatandaşlarımız güncelleme çalışmaları
beklemektedir. Yine, ilçeye ayrı bir güzellik katan Çakıt Deresi
ıslah edilmeyi beklemektedir. Çakıt Deresinin ıslahı
olası taşmaları önleyeceği gibi, ıslah sonunda
oluşacak yeni alanlar Pozantı sanayisinin gelişimine katkı
koyacak, aynı zamanda dağlarla ovaları birleştiren dere
nedeniyle yerli ve yabancı turistlerin bölgeye olan ilgisi
artacaktır.
İlçedeki Alpu ve Yenikonacık
Mahallelerindeki arsalarda yaşanan parsel kaymaları ise
hemşehrilerimizin başka bir sorunudur.
İlçedeki başka bir sıkıntı
da kız öğrenci yurdunun olmamasından kaynaklanmaktadır.
İlçede hazineye devredilmiş ve kaba inşaatı bitmiş bir
bina da mevcuttur ve burası öğrencilerimiz için yurt hâline
dönüştürülebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tümer.
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Tüm bu
sorunların çözümlenebileceğine olan inancımı
paylaşıyor, görüştüğüm ilgililerin bu konuya duyarlı
yaklaşımları için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tarhan yerine Sayın
Sarıbal.
17.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal'ın, Tunceli
Pülümürde bir süredir devam eden yangına müdahale edilmemesi konusunda
bilgi talep ettiğine ve bugün bütün Türkiyede eş zamanlı olarak
Cerattepe ve Artvin bizimdir. adlı bir açıklama
yapılacağına ilişkin açıklaması
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tunceli
Pülümür bölgesinde askerî karakolun hemen üzerinde bir süredir başlayan ve
müdahale edilmeyen büyük bir yangın var, yangın büyüyor fakat bir
müdahale söz konusu değil. Meclisin bu konuda bilgilendirilmesi ve neden
müdahale edilmediği konusunda bilgi talebimiz vardır; birinci önerim,
isteğim budur.
İkincisi
de evet, ısrarla Cerattepeden vazgeçilmiyor, yerel mahkemenin ret
kararı verdiği, bilirkişinin reddettiği maden arama, ne
yazık ki Yargıtay tarafından tekrar gündeme getirilmiş
durumdadır. Bugün bütün Türkiyede eş zamanlı olarak Cerattepe
ve Artvin bizimdir. adlı bir açıklama yapılacak, basın
açıklaması yapılacak. Lütfen, Cerattepeden elleriniz çekilsin,
Cerattepe bizimdir, ülkemizindir.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sarıbal.
Şimdi
söz talebinde bulunan sayın grup başkan vekillerine söz
vereceğim.
Sayın
Kerestecioğlu, buyurun.
18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in,
iktidarın 15 Temmuz darbe girişimini bahane ederek ülkenin rejimini
değiştirdiğine ve Kabine değişikliği
yapılmasına ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Son bir yılda 15 Temmuz darbe girişimi
bahane edilerek iktidar, bir ülkenin rejimini değiştirdi. O günden bu
yana tüm uygulamalar, her şey bir kişinin iki dudağı
arasında olabilsin diye aslında. Bugün de bunun bir örneğini
yaşadık, Sayın Erdoğan, Binali
Yıldırımı çağırdı ve yeni Kabineyi tebliğ
etti; istişare yok, ortaklaşma yok, sadece tebliğ edildi.
Herkesin yüreği ağzındaydı, milletvekilleri Acaba bakan
olur muyum? diyordu, bakanlar Koltuğumdan olur muyum? diyordu; biz de
geçmiş olsun diyoruz. Önemli değişiklikler var Kabinede.
Örneğin, Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül olmuş ama bu değişiklik
Sayın Bekir Bozdağın başarısızlığından
kaynaklı ya da bu ülkede adalet olmamasından kaynaklı değil
elbette, zaten kendisi Başbakan Yardımcısı. Ya da
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Kültür Bakanı
olmuş. Ne yazık ki bu iktidarda Kültür Bakanlığı
tenzilirütbe sayılıyor. Bu neden oldu? Cevabı yine bir
kişide. Kültür Bakanı, Türkiyede sinemanın, tiyatronun,
sanatsal üretimin bitme noktasına gelmesinden, turizmin can çekişiyor
olmasından dolayı görevinden alınmadı ne yazık ki. Ya
da Sayın Tuğrul Türkeş, babasının partisini
karşısına alarak AKPye geçen, bu uğurda çok taviz veren
Sayın Türkeş neden Kabinede yok, cevabı yine bir kişide.
Tarım Bakanı değişmiş. Elbette sebebi çarpık
tarım politikaları ve çiftçilerin içinde bulunduğu zor durum ve
tarımın yönetilmemesinden dolayı değil.
Tüm bu değişiklikler yeteneklerin sonucu
ya da ülkenin, halkın istekleri sonucu değil, bir kişinin
çıkarlarıyla paralel yapılıyor çünkü kendisi hiç kimseye
güvenmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Darbenin siyasi ayağının ortaya
çıkmasını da engellediği için Bu değişikliklerle
görevden alınanlar cemaat mensubu mu? Tenzilirütbeye uğrayanların
suçu ne? diye sorma hakkımız da doğuyor.
Parti devletine bir adım daha yaklaşan
uygulamalarla karşı karşıyayız. Hayırlı
olsun diyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Usta, buyurun.
19.- Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın, yeni açıklanan
Kabinenin hayırlı olmasını dilediğine, OHAL
İnceleme Komisyonuna müracaat edemeyen askerî öğrencilerin durumuna
ve bu konuda Hükûmeti hassas davranmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de öncelikle yeni açıklanan bu Kabinenin
ülkemiz için hayırlı ve uğurlu olmasını istiyorum.
İnşallah, güzel hizmetler yaparlar diye temenni ediyorum.
Sayın Başkan, son günlerde özellikle
sürekli mesajlar alıyoruz, bu mesajlar da bu OHAL Komisyonu kurulduktan
sonra OHAL Komisyonuna müracaat edemeyen askerî öğrencilerle ilgili. Tabii,
bu konuda aslında ciddi sıkıntılar var. Bu hain darbe
girişiminden sonra FETÖyle mücadele kapsamında biliyorsunuz
dış kaynaktan subay, astsubay alımlarında veya işte
meslek yüksekokulu, teknik okul okuyan öğrenciler filan, hepsi hak
kaybına uğradı, hepsinin okullarıyla ilişkileri
kesildi. Burada, tabii yapılan işteki belki bir sakatlık
bunların hepsine FETÖcü muamelesi yapılmasıydı yani
herhangi bir diyelim, güvenlik soruşturmasına tabi tutulabilirlerdi,
yeniden haklarında inceleme yapılabilirdi. Bunların içerisinde
elbette FETÖcü olanlar veya FETÖnün değişik şekillerde
tavassutuyla girenler olmuş olabilir. Onların ayıklanması
gerekirken, üniformaya sevdalı, subay olma, astsubay olma
aşkıyla yanan, hakikaten bunların içerisinde çok vatanperver
gençlerimiz de vardı; o çocuklarımızın da hepsinin
aslında hakları elinden alınarak hayalleri
yıkıldı, gelecekleri karartıldı. Şimdi, bu,
başlı başına bir sorun. Yaklaşık 20 bin kişi
var bu şekilde, 20 bin tane gencimiz var. En önemli
varlığımız gençlerimiz, geleceğe bakış
açısından. İşte sürekli anlatıyoruz, demokratik
fırsat penceresi diyoruz, teknoloji diyoruz, ilerleme diyoruz,
Gençler bizim en büyük avantajımız. diyoruz ancak bunları çok iyi
kullanamıyoruz. Burada elbette FETÖye bulaşmış olanlar varsa
onların ayıklanması lazım ancak bütün bu okullarda
okuyanlara -bunların nihayetinde birçoğu da işte üniversite
sınavıyla girmiş, değişik elemelerden geçerek
gelmiş çocuklar, dolayısıyla bir kısım objektif
sınavlarla buraya gelmiş çocuklar- bunların hepsine FETÖcü
muamelesi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Usta.
ERHAN USTA (Samsun) ...yapılmasının
yanlış olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Maalesef burada kolay yol seçildi, hepsini
attık, haklarını ellerinden aldık. Ha, ne oldu? Şimdi
bu çocuklar özel harekât polisi olmak istiyor çünkü bunların fiziki
güçleri yerinde, gayet iyi; işte, polis olmak istiyorlar. Şimdi
oralara girmelerine de müsaade edilmiyor. Yani, kanunda öngörülmeyen bir
cezayı kimseye veremezsiniz. Bu çocukların bir suçu varsa hapse
atın, hapse tıkın, cezası neyse verelim ancak böyle bir
ceza verilmeden ellerinden haklarını alıyorsunuz, ondan sonra
polis olmasına da işte, başka mesleklere girmesine de engel
oluyorsunuz. Şimdi bir kısmına okullarda okuma imkânı
verildi, onlara da o, işte, KHK damgası vuruluyor. Olmaz,
yıllarca peşinden gelecek bir şeyi yapmaya hakkımız
yok. Bu çocukların hepsine vatan haini muamelesi yapılmaması
lazım.
Şimdi, bu çocuklar komisyonlara müracaat edemiyor
Sayın Başkan. Peki, mesela bütün bakanların
açıklamaları var, videolarını gönderiyorlar bize,
Sayın Canikli mesela, bu işlerden sorumlu Başbakan
Yardımcısı diyor ki: OHAL Komisyonu kurulduğunda onlara
müracaat edebilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) Çok affedersiniz, bitireyim.
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Onlara müracaat
edebilirsiniz. deniliyor. BİMERe yazıyorlar durumlarını,
BİMER Gelecek hafta Komisyon kuruluyor, oraya müracaat edebilirsiniz.
diyor fakat müracaat edemiyorlar. Niye? Çünkü komisyonlara müracaatta
şöyle bir sıkıntı var, mesela Kara Kuvvetlerinde. Kara
Kuvvetleri
Bu okullar kapatılıyor ama öğrencilerin her biri tek
tek, isim olarak KHKlarda yer almadığı için ve isimleri ve
T.C.leri de buraya bildirilmediği için bu çocuklar müracaat edemiyor. Bu
tür, böyle aslında, idari açıdan da sakatlıklar var,
bunların düzeltilmesi lazım. Yani, 21inci yüzyılda bizim
ülkemize yakışmıyor bunlar; bunları lütfen düzeltelim ve
insanımızı mağdur etmeyelim. Gerçek suçluyu
cezalandıralım, sonuna kadar cezalandıralım. Ama, suçu
olmayan insanlara idari işlemlerden dolayı, kendimizi sağlama
alma güdüsünden dolayı, suçu olmayan gençlerimizin de hayatını
karartmayalım. Ben, bu konuda Hükûmeti hassas davranmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bostancı
20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, yeni
Kabinenin hayırlı olmasını dilediğine, muhalefetin
dilinin rasyonel olması, amigo tarzında belli kesimlere hitap eden
provokatif, kışkırtıcı bir dil kullanmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Yeni Kabine ilan edildi, memlekete, millete
hayırlı olsun.
AK PARTİ 2002 yılında iktidara
gelmişti; yıl 2017, on beş yıllık bir süre içerisinde
iktidarda olmasının sebebi, hiç şüphesiz, yaptığı
icraatlar ve Kabinelerin bütün toplumu temsil etme yönünde bir irade ve
çalışma göstermeleri, halkın bu şekilde algılaması.
Elbette, kabineler herkesindir, bütün toplumundur.
Kabinelerin iktidar adına icraatları bütün memlekete, millete
faydalı olma istikametinde icraatlardır; kastı budur, hedefi
budur. İktidarlar icraatlarıyla konuşurlar, muhalefet de
muhakkak beyanlarıyla, yapılıp edilenleri eleştirir, yol
gösterici olur, farklı çevrelerin duyarlılıklarını
temsil eder. Burada iktidarların değişimini tayin eden,
muhakkak, toplumun büyük bir çoğunluğunu temsil eden bir dil, bir
beyan, bir vicdan, bir yaklaşım göstermek muhalefet adına,
iktidar adına da gösterdiği performanstan geriye düşmekdir;
iktidarların değişim dinamiğinin temeli budur. O
bakımdan, muhalefetin kendi elindeki iktidar imkânı olan dili,
beyanı kullanırken rasyonel olması, amigo tarzında belli
kesimlere hitap eden provokatif, kışkırtıcı bir dil
kullanmaması, vicdan, vicdan diye söz edilirken bu vicdanın
evrensel, insani değerlerle bağlantılı bu toplum içinde
seksen milyonun vicdani duyarlılıkları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Bostancı lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
temsil eden
bir vicdani yere yaslanması gerektiği çok açıktır.
Eğer böyle bir diliniz, böyle bir yaklaşımınız yoksa
ve iktidar da başarılıysa, iktidarların değişim
dinamiği olmaz. Bu gerçekliği görelim. İstiskal etmek, küçük,
heyecanlı gruplara ateşli konuşmalar yapmak memlekete de, ilgili
siyasi partilere de fayda sağlamaz. Bu memleket hepimizin, iktidar
işini yapacak, muhalefet de iktidarın da payına düşebilecek,
Bunlar ne diyor? diye dikkat edebileceği, kendisini
dışarıda hissetmeyeceği rasyonel dil
kullanmalıdır, ödevi budur. Ümit ederim, Türkiye siyasetinde bu
hususlar daha fazla belirginlik kazanır, daha çok öne çıkar, bundan
bütün memleket, bütün partiler faydalanır.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Altay, buyurun, sizi dinliyoruz.
21.- İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, Kabinenin
hayırlı olmasını dilediğine, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, Millî Eğitim
Bakanlığının açıkladığı müfredat
değişikliğinin kamuoyunda büyük infial
yarattığına ve bu milletin kalbinden cumhuriyetin, devletin laik
niteliğinin ve Gazi Mustafa Kemal Atatürkün silinemeyeceğine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Kabine hayırlı olsun diyelim,
inşallah hayırlı olur, bizim pek umudumuz yok ama. Sayın
Bostancının Kabine revizyonundan sonra dilinde bir
değişiklik görüyorum, daha atraksiyonel bir dil kullanmaya başladı.
Herhâlde bunda Kabineye yeni atanan iki sayın bakanın Genel Kurulda
İç Tüzükün ilgili maddelerine rağmen laf atmak, sataşmak yerine
muhalefeti taciz etmeleri ve sonrasında bakan olmaları galiba etkili
olmuş. Bizim sorunumuz değil, iktidar partisinin sorunu.
Hayırlı uğurlu olsun.
Kabinede görev almayan, görevi bırakan
sayın bakanlara her şeye rağmen teşekkür ederiz. Siyaset
önce nezakettir. Biz buna olabildiğince dikkat ediyoruz. Lakin, Sayın
Bostancının muhalefete nasıl muhalefet yapacağına
dair yaptığı konuşmayı garipsedim. Muhalefet amigoluk
yapmıyor, çığırtkanlık yapmıyor, milletin içinde
bulunduğu ızdıraba, milletin size yönelik
müştekiliğine tercüman olmaya çalışıyor. Buna
katlanmanız lazım, buna alışmanız lazım. Belki de
Parlamento tarihinin en nazik muhalefetini yapan bir partiyle karşı
karşıya olduğunuzu unutmamanız lazım. Biz, Refah
Partisinin burada 36 milletvekiliyle nasıl muhalefet
yaptığını unutmadık. Onun için, Sayın
Bostancı, bazen sert, bazen yapıcı ama her defasında bir
hak kaybı olmasın, bir hukuksuzluk yaşanmasın, toplumun bir
kesiminin hakkı, hukuku zayi edilmesin, ulusal birliğimiz,
bütünlüğümüz zarar görmesin anlayışında muhalefet
yaptığımızın unutulmaması lazım.
İktidarın başarılı olup
olmamasının ölçüsü, doğrudur, seçimlerdir. Biz, milletin
takdirini her seçimde, her şeye rağmen kabul etmiş, Milletin
takdiri başımızın üstündedir. demiş bir partiyiz ama
bu, şu demek değil: Seçmen yanlış tercih yapmaz.
anlamına da gelmez. Seçmen bir yanlış yapar, iki
yanlış yapar, sonunda seçmen de doğru tercihlerle Parlamentonun
daha doğru şekillenmesine imkân sağlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öte yandan, Millî
Eğitim Bakanlığının dün açıkladığı
müfredat değişikliği kamuoyunda büyük infial yarattı.
Arkadaşlarımız, uzman arkadaşlarımız yapılan
değişiklikle ilgili bir çalışma yürütüyorlardı;
çalışmayı değerlendiriyoruz. Daha önce de, bundan üç dört yıl
önce bir müfredat değişikliği yapıldığında,
bilindiği gibi, olumlu görüşler de söylemiş bir partiyiz. Biz
doğruya doğru demekten imtina etmiyoruz ama bir şeyi garipsedim:
Millî Eğitim Bakanlığında müfredattan Atatürkü, Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü neredeyse tümüyle çıkarma çabaları bu
müfredat değişikliğinde kabul edilemez noktaya geldi, kabul
edilebilir sınırların çok üstünde. Bırakın bizi, bu
millet bu yapılana en yüksek refleksi gösterecektir. Atatürkü müfredattan
silseniz de bu milletin gönlünden, kalbinden silemeyeceğinizi
unutmamanız gerekir; iktidar partisinin yöneticilerine bunu hatırlatmayı
bir görev sayıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitirmeme müsaade
eder misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN Ek bir süre daha vereyim size, bir
dakika.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Öte yandan,
müfredata cihat kavramının geniş geniş koyulup
yerleştirilmesini anlamadım. Yakın tarihte Müslümanlar birbirini
boğazlıyor, birbirini kırıyor; milleti de birbirine
kırdırmak için mi bu müfredata cihat kavramını koydunuz,
birden çok yere, çok geniş kapsamlı olarak? Bu konuda
arkadaşlarımız değerlendirmeyi bitirdikten sonra,
müfredatla ilgili, kamuoyuna ve Parlamentomuza gerekli açıklamaları
yapacağız ama şu kadarını söylemekle yetineyim: Gittiğiniz
yol yol değildir. Bu milletin gönlünden, kalbinden cumhuriyeti, devletin
laik niteliğini ve Gazi Mustafa Kemal Atatürkü silemezsiniz, nokta.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkanım
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, ben de bir söz istedim.
BAŞKAN Peki.
Sayın Bostancı, buyurun, sizi dinleyelim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Kayıtlara
geçsin diye söylüyorum: Muhalefetin iktidarı eleştirme hakkı
vardır. Demokrasilerde iktidarı temsil edenler de elbette muhalefetin
diline ilişkin eleştiri dile getirebilirler. Hiçbir alan lâyüsel
değil.
İkincisi: Muhalefetin diline ilişkin
burada getirmiş olduğum eleştiri genel bir eleştiriydi,
kendisini hedef olarak seçmiş bir çevre yoktu. İki farklı
muhalif dilden bahsettim. Biri: Analitik, kucaklayıcı, yol gösterici,
mihmandarlık edici.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim
yaptığım ne şimdi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) İkincisi:
Kışkırtıcı, amigovari, siyasal dilden bahsettim.
Sayın Engin Altay niçin ikincisi üzerinden alınganlık gösterdi
bunu anlamıyorum.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Cevap vermem
lazım.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben kendi
üzerimden, grubum üzerinden bir alınganlık göstermedim. Burada üç
tane muhalefet partisi var. Siz çoğunluk partisinin grup başkan
vekili olarak Parlamentoda kullanılan dili amigoluk diye nitelerseniz
size de muhalefetten birileri çok ağır başka laflar söylerler.
Sizi bağlar bağlamaz, ben bunu söylemiyorum. Nezaket bende
kalsın. Ben hep söyledim: Siyaset nezaket ve vicdan işidir ama
iktidar iktidar olduğunu bilecek, muhalefete tahammül edecek. Demek ki
siyaset aynı zamanda bir tahammül işidir. Buna tahammül
göstereceksiniz, göstermek durumundasınız. Bunun tekrar
altını çizmek istiyorum. Şu günde biraz daha dilimi
sertleştirmeyi doğru bulmuyorum. Böyle, burada keselim bu muhabbeti.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Birbirimize
tahammül edeceğiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tahammül
edeceksiniz.
BAŞKAN Genel bir yaklaşımdan
bahsetti.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Tabii, tahammül
edeceğiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz ediyoruz
size.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Birbirimize
edeceğiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunca
yanlışınıza tahammül ediyoruz, daha ne yapacağız?
BAŞKAN Sayın Bostancı genel bir
yaklaşımdan bahsetti.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Genel ama
muhalefeti eleştirince üstümüze alınıyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ama amigoluk demek de
yakışmadı Sayın Başkan, hiç yakışmadı.
BAŞKAN Ama ikinci kez söylediğinde -yani
tabii ki kendisini savunabilir Sayın Bostancı ama-
tanımlaması iki eksen üzerindeydi
AYTUĞ ATICI (Mersin) Siz de onu
savunmayın Sayın Başkan.
BAŞKAN Muhalefet yapma çeşitleri
üzerinden bahsetti.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Savunulacak bir
şey söylemedim, ne söylediğim ortada.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Siz de savunmayın,
Sayın Bostancı kendini savunacak kadar bir yetiye sahiptir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kendileri
muhalefete düştüğünde o seçeneklerden birini kullanırlar.
BAŞKAN Size bir eleştiri yöneltmedi ama
burada kapatalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Üç dakika ne
konuşacağız burada? Bir şey konuşacağız
işte.
BAŞKAN Tamam, peki.
Evet, Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
22.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve iktidarın saygılı,
herkesin hakkını kollayan, eşitlikçi bir üslubunun olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Şimdi, Sayın Bostancının sözleri
gerçekten bana burada bir an İsveç Parlamentosundayız şeklinde
bir duygu uyandırdı. Yani bunu muhalefetten değil de
aslında en fazla iktidardan beklemek lazım. Yani iktidarın,
yönetenlerin o ülkeye yönelik saygılı, herkesin hakkını
kollayan, eşitlikçi bir üslubunun olması lazım. Ama biz
özellikle iki buçuk yıldır yani 7 Haziran seçimlerinden beri ülkede
böyle bir üslubu asla göremiyoruz ve 11 milletvekili tutuklu olan -eş
başkanları içinde olmak üzere- bir parti olarak herhâlde
dünyanın en nezaketli siyasetini yürütüyoruz burada. Gerçekten
aslında bu Parlamentoda kıyametin kopması lazım ama bu
Parlamento bütün bunlara rağmen hiçbir şey olmamış gibi
yoluna devam edebilen bir Parlamento.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge bulunmaktadır, ayrı
ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve 20 milletvekilinin,
ülkedeki intihar girişimlerinin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/586)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizdeki intihar girişimlerinin
nedenlerinin araştırılarak gereken önlemlerin tespit edilmesi
için Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederim.
1) Arzu Erdem (İstanbul)
2) Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu (İstanbul)
3) Ümit Özdağ (Gaziantep)
4) İsmail Ok (Balıkesir)
5) Baki Şimşek (Mersin)
6) Kadir Koçdemir (Bursa)
7) Mustafa Mit (Ankara)
8) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
9) Mevlüt Karakaya (Adana)
10) Mehmet Erdoğan (Muğla)
11) İzzet Ulvi Yönter (İstanbul)
12) Celal Adan (İstanbul)
13) Deniz Depboylu (Aydın)
14) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
15) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
16) Erkan Haberal (Ankara)
17) Nuri Okutan (Isparta)
18) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
19) Zihni Açba (Sakarya)
20) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
21) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
Gerekçe:
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2014
yılına kadar son kırk yılda toplam 72 bin 112 kişi
intihar ederek hayatını kaybetmiştir. 1974 yılında 618
olan intihar vakaları 2014 yılında 3.065'e yükselmiştir. Bu
da son kırk yılda yüzde 500 artış gösterdiğini ifade
etmektedir. Buna karşın intihar girişiminde bulunanlara
ilişkin kapsamlı bir çalışma
yapılmamıştır.
Doğadaki her canlıda
yaşamını devam ettirme içgüdüsü vardır. Bu içgüdü insanda
da mevcuttur. Yaşamda her türlü güçlükle mücadele eden insanların bir
kısmının yaşamlarına son vermeleri çok önemli bir
araştırma konusudur.
Ülkemizde son günlerde intihar vakaları
hızlı bir artış göstermektedir. İntihar eden
kişide birçok olumsuz faktör bir aradadır. Geçim
sıkıntısı, aile ilişkileri, stresli yaşam, hastalıklar,
mutsuz evlilikler, ticari başarısızlık, işsizlik,
eğitimsizlik ve ülkemizin içinde bulunduğu sosyal ve siyasal
sorunların arttığı günümüzde bu gibi sorunların
birinden veya bir kaçından duyulan rahatsızlık kişileri
depresyona sokmakta ve intihara sürüklemektedir. Dolayısıyla
intiharı bir faktöre bağlamak yerine toplumun ruh
sağlığıyla ele almak gerekmektedir. Örneğin,
işsizlik oranı yüksek olan ülkemizde, üniversiteli işsizler
ordusuna her geçen gün yenileri katılmakta, uzun süreli iş bulma
uğraşları sonuçsuz kalmaktadır. Özellikle son zamanlarda
sıkça rastlanan tecavüz olayları sonucunda genç
kızlarımız yaşadıkları psikolojik travmaları
kaldıramamakta ve hayatlarına son vermektedir.
İntiharlar, manevi değerlerimizin
tahribata uğramasının bir sonucudur. Bireyin yalnızca kendisini
değil ailesini, sosyal çevresini ve toplumu etkilediğinden önemli bir
halk sağlığı problemidir. Bu tür vakaları önlemek,
milletimizin daha sağlıklı ve güvenli bir şekilde
hayatlarını sürdürmelerine katkı sağlamak amacıyla,
intiharı önleme çalışmalarının bir hedef hâline
getirilmesi gerekmektedir.
Yaşanmakta olan intihar eylemlerinin önüne
geçilmesi, gerekli tedbirlerin yerinde ve zamanında alınması
amacıyla Türkiye'de intihar olgusuna ilişkin bir haritanın
çıkarılması, uzmanların konuya dâhil edilmesi, konuya dair
somut önerilerin ortaya çıkarılması ve bu önerilerin ivedi bir
şekilde hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Ayrıca cezai yaptırımlar yeteri kadar caydırıcı
değildir ve bu konuda da düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
Bu gerekçeler doğrultusunda, ülkemizdeki
intihar girişimlerinin nedenlerinin araştırılarak gereken
önlemlerin tespit edilmesi için Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün
104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
2.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve 20 milletvekilinin,
Millî Eğitim Bakanlığının, teşkilat ve görevleri
hakkında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası hükümlerini göz ardı
ederek Danıştay kararını uygulamamasının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/587)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Millî Eğitim
Bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası hükümlerini göz ardı ederek,
Danıştay kararını uygulamamasının nedenlerinin
araştırılarak gereken önlemlerin tespit edilmesi için
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederim.
1) Arzu Erdem (İstanbul)
2) Ekmeleddin Mehmet
İhsanoğlu (İstanbul)
3) Baki Şimşek (Mersin)
4) Zihni Açba (Sakarya)
5) Mustafa MİT (Ankara)
6) İsmail Ok (Balıkesir)
7) Nuri Okutan (Isparta)
8) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
9) Mustafa Kalaycı (Konya)
10) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
11) Deniz Depboylu (Aydın)
12) Erkan Haberal (Ankara)
13) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
14) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
15) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
16) Kadir Koçdemir (Bursa)
17) Mehmet Günal (Antalya)
18) Celal Adan (İstanbul)
19) Oktay Öztürk (Mersin)
20) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
21) Kamil Aydın (Erzurum)
Gerekçe:
Millî Eğitim Bakanlığının
görevde yükselme ve unvan değişikliğine yönelik
yapılmış yönetmelik düzeyindeki düzenlemelere karşı
idari yargıda açılmış davalar sonucunda iptal edilen
hükümlere göre yargı kararlarının uygulanması konusunda
çeşitli sıkıntılara sebep olduğu belirtilmektedir.
Özellikle görevde yükselme ve unvan değişikliklerinde yönetmelik
düzeyindeki düzenlemelerin yargı kararıyla çoğunlukla iptal
edildiği, sebebinin ise bu düzenlemelerin Hükûmeti temsil eden
bakanlıklar ile bağlı kuruluşlar tarafından
yapıldığı ancak bu durumun Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası hükümlerini göz ardı eden sonuçlar doğurduğu
açıkça görülmektedir.
Gelişen ve değişen Türkiye'ye
rağmen sözlü sınav, mülakat ve benzeri kavramların maalesef halk
arasında ne anlama geldiği açıkça bilinmektedir. Sözlü
sınavların yapılması seçilecek kişilerin
niteliğini, atama yapılacak kadroya uygunluğunu belirtmekten
çok, referanslar, bireysel bağlantılar, belirli sivil toplum kuruluşlarına
üyelikler ve benzeri yollarla çıkış yolu bulma
çabasının ortaya çıktığı bir yarış
hâline dönüşmüştür. Yine bu yollarla belirli konumlara gelen
kişilerin de devlet hizmetini adil ve tarafsız olarak ne derece
sürdürebileceği de sorulması gereken soruların başında
gelmektedir.
Danıştay 2. Dairesinde temyiz
aşamasında görülmekte olan 15/10/2015 tarih, 2015-3097 esas ve
2015-8038 karar sayılı Kararında sadece sözlüyle yapılan
1.709 atama işlemini kesin olarak iptal etmiştir. Ardından da
yine Danıştay 2. Dairesi 10/11/2015 tarihinde 2015-5968 esas ve
2015-8739 karar numaralı Kararı ile Ankara 4. İdare Mahkemesinin
sözlüyle yapılan tüm atamaların iptalini öngören kararı temyiz
aşamasında onaylayarak bir kez daha tüm atamaları iptal
etmiştir.
Son olarak Danıştay 16. Daire 2015/17164
sayılı Kararıyla Mesleki ve Teknik Eğitim
Sendikasının (METE-SEN) açtığı davada 1.709 şube
müdürü ataması işleminin yürütmesini durdurmuştur.
24üncü Dönem Millî Eğitim Bakanı
Sayın Nabi Avcı, sadece Danıştay tarafından atamalara
dayanak hükümlerin iptal edildiğini, atamaların iptalinin
gerekmediğini açıklamıştır. Ancak bu açıklama
MEB'e olan güveni sarsmıştır. Kurumun yönetmelik düzeyinde
düzenleme yapması, muhatapların ilgili düzenlemeye dava açması,
davanın düzenlemeyi yapan kurumun aleyhine iptalle sonuçlanmasına
rağmen bu düzenlemeye göre yapılan işlemlerin geri çekilmemesi
idari yargıyı saf dışı bırakmak anlamı
taşmakta olup yargıyı gereksiz kılmaktadır.
Çalışanlarının kendilerini
kariyer ilerlemesi açısından güvende bulması ve yanlı
tutumun giderilmesi adına, Millî Eğitim
Bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası hükümlerini göz ardı ederek
Danıştay kararını uygulamamasının nedenlerinin
araştırılarak gereken önlemlerin tespit edilmesi için Anayasa'nın
98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
3.- Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman ve 21
milletvekilinin, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri
konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/588)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'nin taraf olduğu
ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren Kadınlara Yönelik
Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair
Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi)'ne göre;
kadınlara yönelik kamusal ve özel alanda meydana gelen şiddet
kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik acı veya ıstırap
veren veya verebilecek olan toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem
veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfî olarak özgürlükten
yoksun bırakmaktır.
Kadına yönelik
şiddet bir insan hakları ihlalidir, kadınlara yönelik
ayrımcılığın bir biçimidir. Ülkemizde kadına
yönelik şiddetin her yıl daha da arttığı bu ihlallerin
tespit edilmesi alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98inci İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır)
2) Meral Danış
Beştaş (Adana)
3) Behçet
Yıldırım (Adıyaman)
4) Berdan Öztürk (Ağrı)
5) Dirayet Taşdemir (Ağrı)
6) Sırrı Süreyya
Önder (Ankara)
7) Ayşe Acar
Başaran (Batman)
8) Mehmet Ali Aslan (Batman)
9) Saadet Becerekli (Batman)
10) Hişyar Özsoy (Bingöl)
11) Mizgin Irgat (Bitlis)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Çağlar Demirel (Diyarbakır)
14) Feleknas Uca (Diyarbakır)
15) İmam
Taşçıer (Diyarbakır)
16) Nimetullah
Erdoğmuş (Diyarbakır)
17) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
18) Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
19) Ziya Pir (Diyarbakır)
20) Mahmut Toğrul (Gaziantep)
21) Abdullah Zeydan (Hakkâri)
22) Erdal Ataş (İstanbul)
Gerekçe:
Kadını ve kadınla birlikte
yaşayan aile bireylerini her türlü şiddetten korumak ve gerekli tedbirler
almak amacıyla çıkarılan Ailenin Korunması ve Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 sayılı Kanun,
adından da anlaşıldığı üzere, ailenin
korunmasını öncelemekte olup, özensiz uygulamalarıyla
şiddete maruz kalan kadınları korumadığı,
kamuoyuna yansıyan kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik
şiddetin her geçen gün artmasıyla görülmekte ve endişe
yaratmaktadır.
Kadına yönelik şiddetin, erkekler ve
kadınlar arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinden
kaynaklanan tarihsel bir olgu olduğu ve bu güç ilişkisinin erkekler
tarafından kadınlar üzerinde baskı kurulmasına ve
kadınlara yönelik ayrımcılık yapılmasına yol
açtığı ve kadınların ilerlemelerini engellediği gün
gibi ortadadır.
Mahkemelere yansıyan kadına yönelik taciz,
tecavüz, cinsel istismar dosyalarında tahrik indirimi uygulanması,
savcılıklarca etkili soruşturma yürütülmemesi, kadının
şiddetten korunması için gerekli yasal önlemlerin
alınmaması, önlemlerin sadece kâğıt üzerinde kalması
sonucunda kadınlar her geçen gün daha vahim şiddet olaylarına
maruz kalmaktadırlar. 2014 yılında Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin etkili soruşturma yürütülmemiş olması
nedeniyle Türkiye'yi Gülperi O. davasında yaşam hakkının
ihlaliyle mahkûm etmiş olması, kadınların yasalarca
yeterince korunamadığının sonucudur.
İktidar ve kurumlarının belli
kademelerinde bulunan yetkililer, kadına yönelik şiddeti
meşrulaştıran söylemlerde bulunmaktadırlar. Bu söylemlere
karşı adli makamlarca etkin soruşturma yürütülmemektedir.
Kadına yönelik şiddetin medya görünürlüğünde kullanılan dil
ve üslup etik değerlere uygun değildir
Türkiye kadına yönelik ayrımcı
politikaların devlet eliyle sürekli üretildiği kadının
hedef hâline getirildiği bir ülkedir. Başbakan Davutoğlu'nun
çocuk doğurmayı vatani bir hizmet olarak görmesi, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının "Kadına şiddet
yoktur, algıda seçicilik vardır." "Zorla güzellik
olur." açıklamaları, Diyanet İşleri
Başkanlığının bir babanın 9 yaşından
büyük kızına şehvet duymasının haram
olmadığı yönündeki fetvaları, kadının bedeni,
kimliği, cinsiyeti üzerinde uygulanan politikaların somut hâlidir.
Kadına şiddeti meşrulaştıran, kadını sadece
annelik ve çocuk bakımı üzerinden tanımlayan, kadın
bedenini devletin bekası için araçsallaştıran bu
yaklaşım kadının kendi kaderini tayin etme hakkını
elinde almayı, onu kamusal alandan soyutlayarak eve kapatmayı
amaçlamaktadır.
Kadınlara yönelik şiddet eylemleri hem
iktidar mekanizmalarıyla hem de yargısal kararlarla
korunmaktadır. Hukuk sisteminin hâlen cinsiyetçi öğelerden
arındırılmamış olması, yargı ve kolluk
güçlerinin kadının mağdur olduğu vakalardaki
uygulamalarında kadına ön yargılı ve ötekileştirici
yaklaşımı, erkeği koruma ve aklama refleksi
kadınları korumasız bırakarak yaşamı çekilmez
hâle getirmektedir. Özellikle iyi hâl, saygın tutum, haksız
tahrik adı altında erkek faillerin cezalarında indirime
gidilmesi onları âdeta cezasız bırakmakta, benzeri suçları
önlemede caydırıcılığını yitirmekte ve
adalete olan güveni sarsmaktadır.
Kadın cinayetlerinde yaşam hakkı
ihlal edilen kadınların faillerinin bulunması için ivedi ve
etkili soruşturma yürütülmeli, failler yargılanmalı ve hakikat
açığa çıkarılmalıdır. Kadınların
şiddetten korunması için gereken yasal tedbirler alınmalıdır.
Kadına yönelik şiddetin sona ermesi için
yapılacak çalışmalarda kadın kurumları ile insan
hakları örgütlerinin önerileri doğrultusunda yasal düzenlemeler
yapılmalıdır.
Sonuç olarak Meclisin yapması gereken,
kadın cinayetine ve kadına karşı işlenen suçlara onay
verir nitelikteki indirimleri cezasızlığa son verecek ve caydırıcılığı
artıracak şekilde düzenlemek, boşanma komisyonu kurup
kadının içinde öldürüldüğü aileyi koruma politikasını
bırakıp kadın cinayetlerini durduracak kadını koruyan
komisyonlar, politikalar üretmektir. Her kadının barış
ortamında yaşama ve korunma hakkı vardır. Devletin temel
görevi, can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Bu görevini
getirirken hiçbir gerekçeye sığınmadan, cinsiyet
ayrımı gözetmeksizin bu görevini yerine getirmek zorundadır.
Kadın ölümlerinin
araştırılması ve açığa çıkarılması
için Meclis araştırması talep ediyoruz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, şimdi partilerin
grup önerilerini görüşeceğiz.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 19/7/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, 15
Temmuz darbe girişimi sonrası yayınlanan hemen hemen her KHK
sonrası yaşanan antidemokratik uygulamalara karşı gerekli
önlemlerin alınması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 19 Temmuz 2017 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
19/7/2017 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
19 Temmuz 2017 tarihinde İstanbul Milletvekili
Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu tarafından verilen 5065
sıra numaralı 15 Temmuz darbe girişimi sonrası
yayınlanan hemen hemen her KHK sonrası yaşanan antidemokratik uygulamalara
karşı gerekli önlemlerin alınması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 19/7/2017 Çarşamba günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Filiz
Kerestecioğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili
halkımız; 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden bir yıl
geçti. O gün ve o günden sonra yaşananlar kamuoyuna tek bir sesten,
tekleşmiş şekilde anlatılıyor. Kahramanlık
destanı düzenlenen törenlerle, şaşalı kutlamalarla
süsleniyor ve âdeta yeni bir tarih yazımının aracı olarak
kullanılıyor. Türkiye gibi darbelerle tarihi dolu olan bir ülkede bir
daha darbe felaketini yaşamak istemeyen insanların tankların
karşısında canlarını siper etmeleri büyük cesarettir.
O güne kadar ülke bu denli öfke politikalarıyla yönetilmemiş
olsaydı emin olun ki o gün tankların karşısına
çıkan insanlar çok daha fazla sayıda olur, meydanları
doldururdu. Ama o günden sonra yaşadıklarımız bu
iktidarın yaptıkları, darbecileri aratmayan uygulamaları,
tankların karşısında duran Darbe olmasın." diye
hayatını kaybeden canlara da saygısızlıktır.
Neden saygısızlık olduğunu
görmek için son bir yılın darbe uygulamalarına bakmak yeterli.
Türkiye'de 21 Temmuz 2016da üç ay süreyle olağanüstü hâl ilan edildi.
Türkiye tam bir yılını OHAL yönetiminde geçirdi. Hafta
başında, bu notere dönüştürülmek istenen Mecliste üç ay daha
uzatıldı OHAL. Adalet Bakanlığı bir yıl
içerisinde Gülen cemaatiyle irtibatlı olduğu gerekçesiyle
tutuklananların sayısını 50.510 olarak açıkladı.
Tutuklu yargılanan 50.510 kişiye karşı tamamlanan iddianame
sayısı sadece 620. Bakın, rakamlar nasıl da anlatıyor
durumun vahametini. Bunca tutuklamaya karşı sadece 620 iddianame
hazırlanmış.
Bir başka çarpıcı rakam da şu:
Bir yılda örgüt üyeliği nedeniyle 168.896 kişiye işlem
yapıldı. Bunların ne kadarı gerçekten örgüt üyesi? Bu
sorunun net cevabını öğrenebilecek miyiz bilmiyoruz ama emin
olduğumuz bir şey var: Fetullah Güleni öve öve bitiremeyenlerin
hiçbiri cezaevinde değil. Bırakın cezaevinde olmayı,
bazıları aktif siyasetin içerisinde, hatta bazıları da
belki Bakanlar Kurulunda.
Biraz daha netleştirirsek, bir yılda ne
oldu ve biz neden son bir yılın uygulamaları için darbeden
farksız diyoruz? 11 KHK çıkarıldı, 110 bin kişi
işsiz bırakıldı. Darbe olsaydı insanlar siyasi
görüşlerinden, katıldıkları açıklamalardan, sosyal
medya paylaşımlarından dolayı işten atılmayacak
mıydı? İşsiz bırakma tehdidi olmayacak
mıydı? Olacaktı. O zaman ne farkınız kaldı
darbecilerden? Bunların hepsini yaptınız zaten. Bir
yıllık OHAL döneminde 23.407 akademisyen bu yolla görevinden oldu.
Size Kenan Evreni hatırlatmıyor mu? 1402liklerden ne farkı
kaldı şimdi bugün işsiz bırakılanların? Üstelik
işsiz bıraktığınız 10 binlerin başka
yerlerde iş bulmasının da önünü kestiniz. Özel sektörü üstü
kapalı tehdit ederek istihdam sağlanmasının önünü
kapatıyorsunuz. Hak aramalarını bile engelliyorsunuz. Bu insanların
hâlen başvurabilecekleri doğru dürüst bir yargı yolu yok. Bir
komisyon tutturdunuz. 7 kişilik bir komisyon kimin derdine çare olacak
bunu da bilmiyoruz.
Vicdan hatırlatması yapmanın sizlere
ne kadar yersiz olduğunu anlayamamak da herhâlde bizim kabahatimiz. Ne
yapalım ki hâlâ bir miktar var mıdır diye ümit ediyoruz. Ama
Nuriye ve Semih erirken kulaklarını tıkayanlara her
söylediğimiz uçup gidiyor. Bu da belki sizi değil ama bizi
insanlığımızdan utandırıyor.
Kamuda, akademide durum bu. Yerel yönetimlerde
farklı mı? Kelimenin tam anlamıyla yerel yönetimlere ciddi bir
saldırı söz konusu. Yine rakamlara bakalım. Önce siyasetteki en
güçlü rakiplerinizi, HDPnin eş genel başkanlarını
tutukladınız. HDP ve bileşenlerinin Türkiye için umut olan
sözlerinden, uygulamalarından öylesine çekindiniz ki 15 Temmuzu
fırsat bilerek Gülencilerden daha fazla hedefe koydunuz HDPyi. DBPli 89
belediyeye kayyum atadınız; 36sı kadın, 86 belediye
eş başkanı ve eş başkan vekilini
tutukladınız ama eş başkanlarımız da
milletvekillerimiz de belediye başkanlarımız da cezaevinde de
olsalar oradan umut yaymaya, dik durmaya, üretmeye devam ediyorlar.
İşte Türkiyenin geleceği yine orada ve onları destekleyen
milyonlarda duruyor, bu da sizlere dert olsun.
Evet, belediyelerde milyonların oylarıyla
göreve gelen belediye başkanlarını tutuklamak, belediyelere
kayyum atamak darbecilik değil de nedir peki?
Evet, OHALin bir de kadın hâli vardı,
kadınlara yapılanlar. Kadın düşmanlığında da
zirveye oynadınız bu son bir yılda. OHALi muhalefete
olduğu kadar kadınlara da darbe olarak kullandınız. 8
Martı yasakladı bu kadın düşmanı zihniyet. Van
Kadın Derneği, Gündem Çocuk Derneği kapatıldı,
belediyelerimizin kadın sığınmaevleri kapatıldı;
bu muydu darbeyle mücadele yönteminiz? Dünyanın ilk kadın haber
ajansı olan JINHAyı kapatmak mıydı darbeyle mücadele yöntemi?
Ama kadınlar hiçbir zaman susmadı, 8 Martlarda da sokaklara
çıktı ve susmayacaklar.
Bunları yaptınız, OHALle yönettiniz
ve ne sağladınız? Bir yılda ne uğruna
savaştığını bilmeden hayatını kaybeden
onlarca genç, erkek cinayetine kurban giden 372 kadın, cinsel istismara
maruz kalan 368 çocuk, açlığa mahkûm edilen binlerce emekçi, bölünen,
parçalanan aileler; evet, OHALin özeti bu. Sizse tüm bu kıyametle
güçleniyorsunuz. Sizin için 15 Temmuz, darbe, Gülen bahane; siz, sizden farklı
olana, farklı bir Türkiye tahayyülü olana maalesef tahammül edemiyorsunuz
çünkü bu ayrıştırıcı şiddet politikalarından
besleniyorsunuz; çünkü ranttan, TOKİden, inşaattan
nemalanıyorsunuz, bugün Suru yıkmak istemeniz de ondan.
İnşaat, yol sevdalısı
politikalarınızın en son örneğini İstanbulda da
gördük. Hani demişti ya Başbakan adalet yürüyüşçülerine
Yürüsünler de ne kadar güzel yollar yaptığımızı
görsünler. demişti. Gördük, güzel yüzülüyor yollarınızda,
vatandaşlar yüzdüler dün; sadece yürüyen değil, akan merdivenler yapmışsınız.
Tüm bu darbeci uygulamaları gizlemek için ne
yaptınız peki? Gazetecileri tutukladınız,
televizyonları kapattınız. Yeri geldi interneti
yasakladınız. Darbeciler de olsa aynen böyle yapardı emin olun. Sizin
bugün gerçekleri saklayarak abartılı törenlerle
yazdığınız bu tarih, belki bir gün resmî tarih olarak
okutulacak ama alternatif tarih yazıcıları da her zaman
başka bir tarihi kaleme alacaklar bugüne kadar aldıkları gibi.
Gerçekler er ya da geç ortaya çıkacak, tarih kimin darbeci olduğunu
kimin darbeye karşı direndiğini de yazacak.
Son olarak şunu ifade etmek isterim: En büyük
kötülüğü aslında OHAL nereye yaptı biliyor musunuz? Bu Meclise
yaptı ve yapmaya da devam ediyor. Vekilleri cezaevine yollayan ve sanki
hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eden, kendi
vicdanını, kendi hukukunu, kendi yolunu kaybeden bir Meclis şu
anda yaşanan; bomboş bir Meclis, içi boşaltılmış
bir Meclis ve İç Tüzükle de şimdi Türkiye'de olmayan ifade
özgürlüğünü aslında Mecliste de yok ederek bunu daha fazla
taçlandıracak olan bir Meclis.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 21 milletvekili var.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Gerçek bir Meclisin bu Meclisteki tek bir milletvekili sadece
düşüncelerini ifade ettiği için içeri alındığında
ayağa kalkması gerekirdi ama merak etmeyin, özgürlük de
bulaşıcıdır, iyilik de bulaşıcıdır,
demokrasi de bulaşıcıdır. Referandumda halkımız
bunun sonuçlarını önemli bir ölçüde gösterdi, bundan sonrasında
da gösterecektir. Cesaret de bulaşıcıdır ve gerçekten bir
gün bu Meclis de tarihe sözlerle, demokrasiyle ve demokrasiyi, ifade
özgürlüğünü savunmayla geçecek bir Meclis olarak yazılacak. Bunu
umuyoruz, böyle bir Türkiye için mücadele etmeye her zaman devam edeceğiz.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
aleyhinde ilk olarak Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan
konuşacak.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Konuşmamın başında yüce heyetinizi ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı
saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Ülkemiz, 15 Temmuz 2016 tarihinde, hainlikte zirve
yapan FETÖnün kahpe bir tuzağıyla karşı karşıya
kalmıştır. Çok şükür ki Türk milletinin birlik beraberlik
içinde sergilediği millî duruşu ve devletine bağlı güvenlik
güçlerimizin mücadelesiyle bu işgal girişimi bertaraf edilmiştir.
Ancak bu işte FETÖ tek başına değildir, burada hedefe
konulan Türk devletidir; PKK, PYD, YPG, DHKP-C ve IŞİD gibi bütün
taşeron terör örgütlerinin hain saldırısı da devletimizi,
milletimizi yıpratmak ve yıkmak için
çalışmalarını sürdürmektedir. Tabii, bu terör örgütlerinin
ve ardındaki güçlerin bu saldırıları artarak devam
etmektedir. FETÖ, PKK, DHKP-C başta olmak üzere, eli kanlı terör
örgütlerinin devlet kurumlarına yerleşmiş ayaklarının
temizlenmesi mücadelenin başarıya ulaşması
açısından çok önemlidir. Bu sebeple, 15 Temmuzdan sonra hız
kazanan bu ayıklama süreci doğru yönetilmeli ve gereği neyse
yapılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğitim yuvası olması gereken üniversitelerde
PKK sempatizanı, FETÖ yandaşı, DHKP-C üyesi gibi davranan,
akademisyen postuna bürünmüş ve zehir saçan kişiler hakkında
gerekli işlemlerin yapılması zorunludur. Bunları savunmak
da mümkün değildir.
20 Şubat 2015 tarihinde Ege Üniversitesinde
PKKlı teröristlerin saldırısına uğrayan ve bir
terörist tarafından bıçaklanarak şehit edilen Türk
gençliğinin adresi Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı
mensubu ülküdaşımız, Ege Üniversitesi Tarih Bölümü
öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlunun katiliyle ilgili
karar dün çıktı. Şükürler olsun, adalet tecelli etti ve yüce
Türk adaleti PKKlı teröristi ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasına çarptırdı. Ancak
Fıratımızın şehit edilmesinde kullanılan suç
aletlerini üniversite bahçesine gömdürenlerin, üniversite yerleşkelerinde
kurtarılmış bölge ilan edecek kadar bu hainleri
cesaretlendirenlerin, hukuksuzluğa göz yuman ve teröristlere eğitim
yuvalarını teslim eden üniversite yöneticilerinin bu işte hiç mi
suçu yoktur? Merak etmekteyiz.
Varlığını Türk
varlığına armağan eden, feda eden Fırat ve feda etmeye
aday olan on binlerce gencimizin eğitim hakkını görmezden gelen,
can güvenliğini yok sayan, ülküdaşlarımızı
bıçaklayanları fakültelerin arka bahçelerinde saklayıp
yerleşkeye polisin girmesine müsaade etmeyen dekanlardan, rektörlerden,
idarecilerden hesap sorulmasına niçin müsaade edilmemektedir? Bunu da
merak etmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, az evvel
bahsettiğimiz hususlar FETÖ için de geçerlidir. Görevini kötüye kullanan
siyasiler, görevini kötüye kullanan üst düzey bürokratlar için gerekenin
yapılması zorunludur. FETÖyle mücadelede, terör örgütleriyle
mücadelede hatır gönül ilişkileri bir kenara
bırakılmalı, kitapta yazan herkese eşit olarak
uygulanmalı ve terör örgütlerinin kökü devlet kurumundan tamamıyla
temizlenmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uzun zamandır beklenen Olağanüstü Hal
İşlemleri İnceleme Komisyonu kuruldu. Kurulan Komisyon, OHAL
kapsamında yayımlanan KHKlarla mağdur olduğunu iddia eden
vatandaşların bu iddialarını incelemek üzere
başvuruları almaya başladı.
Biraz önce de ifade ettiğim gibi, neşter
vurulmalıdır, devletin kılcallarına kadar
sızmış bu illet temizlenmelidir ancak bu yapılırken
yaşanan mağduriyetler olduğu da herkesin malumudur. Komisyonun
kuruluşundan sonra genel düzenlemeleri yapması beklenirken Komisyonun
çalışma usulüyle ilgili mevzuatta, tebliğde Komisyonun hangi
başvuruları, kimlerin durumunu inceleyeceğinin tek tek
sayılması gerçekten bir hayal kırıklığı
yaratmıştır. Ancak Komisyonun görev ve yetkilerine
baktığımızda mağdur olduğunu söyleyen
insanların neredeyse yarısı bu Komisyona başvuru
hakkına sahip değildir, dolayısıyla mağduriyetlerini
giderecek bir merci olarak gördükleri bu Komisyondan faydalanmaları mümkün
değildir.
Örneğin, astsubay olmak için eğitimini
tamamlayıp mezun olan ve atama beklerken hakları elinden alınan
gençlerimiz hem bir zan altında kalmış hem de
mağduriyetleri konusunda başvuracakları bir muhatap
bulamamaktadırlar. Yine, sınavları kazanmış, askerî
okula başlamak üzereyken hain darbe girişimi sonrasında
haklarını kaybetmiş gençlerimiz için müracaat makamı
yoktur. Askerî okullarda eğitim görmekte olan öğrenciler de oradaki
haklarını kaybetmişler fakat onlara da bu Komisyona
başvurma hakkı tanınmamıştır. Yaklaşık
bir yıldır açıkta bekleyen, haklarında adli ve idari bir
işlem bulunmayan, ihraç da edilmeyen birçok kamu görevlisi için gidecek
bir makam yoktur. Pasaportunun iptal edildiğini yurt dışına
çıkmak için sınır kapısına gittiğinde
öğrenen insanların gidebileceği bir merci yoktur. Yapılan
bir iftirayla, sahte bir ihbarla özel güvenlik belgesi iptal edildiği için
işini kaybeden vatandaşın ne yapacağı, nereye başvuracağı
belli değildir. Hakkında yapılan bir ihbar veya iftira sebebiyle
adli tahkikat başlatılan kişilerin pasaportları otomatik
olarak iptal ediliyor ancak bu kişilerin bunlardan haberi bile yok. Bu
kişilerin karşılaştığı
sıkıntılardan kurtulması için hangi komisyona, nereye
gideceği belli değil. Belediye şirketlerinde veya taşeron
şirketlerde çalışan birçok insanın sözleşmesi
feshedilmiştir, bu insanların dertlerini anlatabileceği bir
makam yine yoktur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak FETÖyle ve diğer terör
örgütleriyle mücadelede ucu nereye ve kime dokunursa dokunsun mücadelenin
kararlı bir şekilde yapılmasını bugüne kadar hep
savunduk, bundan sonra da savunmaya devam edeceğiz. Eş, dost, akraba,
hatır gönül ilişkileri üzerinden bu mücadelenin
sulandırılmasına, sekteye uğratılmasına müsaade
edilmemelidir. Aksi takdirde, FETÖ ve diğer terör örgütü
sempatizanları devletten temizlenemez, hatta bunların devlet içinde
daha da palazlanmasına zemin hazırlanmış olur, zamanı
gelince siyasi ayak yeni FETÖcüleri devlete monte eder. Her zaman
söylediğimiz bir hususu burada tekrar ifade etmekte fayda var.
Değerli milletvekilleri, devlete kamu görevlisi
alırken devlete sadakat, ehliyet, liyakat yerine başkalarına
sadık kişilere devlet kapısı açılırsa yeni
FETÖlerin hortlamasının önü alınamaz. Yaşanan
sorunların bir daha yaşanmaması için yapılması gereken
çok basit: Ehliyet, liyakat ve devlete sadakat. Türkiye'de personel rejimiyle
kimse böyle oynamak cüretine kalkışmamalı ve devlete sadakat
noktasında yeni personel istihdamında gerekli inceleme,
araştırma yapılmalı ve hassasiyet gösterilmelidir. Devlete
sadakat yerine başka yerlere sadakat gösterenlerin devlet görevlerine
alınmasının sonuçları 15 Temmuzda
yaşadığımıza benzer şekilde ileride
karşımıza çıkacaktır. Bu bakımdan, bugün, Türkiye'nin
içinde bulunduğu süreçte iki işi birlikte yapması lazım:
Birincisi, devletin içerisindeki bütün terör uzantılarını
temizlemesi lazım. Bu arada yapılan yanlışlar varsa da
insanların müracaat ederek kendi haklarını arayabilecekleri bir
sistemin oluşturulması lazım. Bu manada, OHAL İnceleme
Komisyonu -maalesef dağ fare doğurmuştur- bu talebin önemli bir
kısmını karşılayamamaktadır.
İkincisi de bundan sonrasıyla ilgili
yapılacak çalışmalarda devletimizin reorganizasyonudur. Burada,
başta istihbarat birimleri olmak üzere, yargımızı, ordumuzu
ve devletin bütün kurumlarını bugün Türk milletinin, Türk devletinin
ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde
yapılandırarak bu kurumların sağlıklı
çalışmasını sağlamamız lazım. Bu kurumlar
sağlıklı çalıştığında aslında birçok
şey kendiliğinden de çözüme kavuşacaktır.
Burada da işte dediğimiz gibi devlete
sadakat, millete sadakat, ehliyet ve liyakat ölçülerinden ayrılmadan
devletin yeni yapılanması muhakkak sağlanmalıdır. Bu
sağlanmadığı takdirde etrafımızdaki ateş
çemberi gene Türk devletini, Türk milletini tehdit etmeye devam edecektir. E,
tabii ki bir taraftan da bu mücadeleye devam etmek zorundayız yani Siz
bekleyin, biz devletimizi tamir edelim, sonra bu mücadeleyi yapalım. deme
hakkımızın olmadığını tekrar
hatırlatıyor, bu duygu ve düşüncelerle HDP grup önerisinin
aleyhinde olduğumuzu tekrar belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
lehinde son olarak Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan konuşacak.
Buyurun Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan,
saygıdeğer Genel Kurul üyeleri diye söze başlamak istiyorum ama
şöyle bakıyorum, AKP sıralarında 5
arkadaşımız, MHP ve HDP sıralarında da yine 10 kadar
arkadaşım var. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu konu çok önemli bir konu, bu konuya
ben ilgi göstermenizi bekliyordum ancak Kabine değişikliğinden
midir, başka sebepten midir, gönül kırgınlıkları olan
arkadaşlarımızın, bakan olamamış
arkadaşlarımızın içeriye gelmeme isteğinden midir,
herhâlde Genel Kurul tarihinin en boş salonlarından bir tanesine
karşı konuşmak zorunda kalıyoruz bu önemli konuyu.
Sayın milletvekilleri, 15 Temmuzda
başarısız bir darbe girişimi oldu çok şükür. O gün
Sayın Erdoğanın havaalanında yaptığı
konuşmayı hatırlıyorum. Ellerini ovuşturarak
demişti, hatırlıyor musunuz, Bu darbe girişimi
Allahın bir lütfu oldu. diye. Biz Darbe girişimi
başarısız oldu. derken daha o dakikalarda, belki daha öncesinde
kafasındaki planı hayata geçirmeye başlamış. 15
Temmuzda başarısız bir darbe oldu çok şükür ama 20 Temmuzda
başarılı bir darbe oldu Türkiyede. 20 Temmuz darbesinden
bahsediyorum, KHKlar eliyle Türkiyenin ne hâle getirildiğinden bahsediyorum.
Sayın milletvekilleri, o tarihten sonra
yaklaşık 26 KHK çıkartıldı. Bu 26 KHKyla birlikte
yaklaşık 111 bin kamu personeli ihraç edildi. Bunların hemen
hemen hiçbirisine soru dahi sorulmadan ihraç edildi, hatta bir kısmı
-Sayın Kaboğlu da dâhil hâlâ- neyle suçlandığını
bile bilmeden ihraç edildi. Ya bir tek savunma bile alınmadı, Sen ne
diyorsun? bu konuda bile denmedi, usulen de olsa bir tahkikat
yapılmadı. Bu, çok acı verici, üzüntü verici bir durum.
Sayın milletvekilleri, tabii, genel olarak ihraçlara
baktığımızda, ortaya konan gerekçeler nelerdi?
FETÖcülerin okullarına çocuklarınızı
göndermişsiniz. Birinci gerekçe buydu değil mi? İkinci gerekçe
FETÖcülerin bankasına para yatırmışsınız.
Üçüncü gerekçe de daha başka gerekçeler de var ama ana gerekçeleri
sayıyorum- FETÖcülerin sendikasına üye olmuşsunuz. Değil
mi, gerekçeler bunlar.
Şimdi, şu gerekçeleri bir irdeleyelim,
benim aklıma takılan çok şeyler var. Şimdi, okullar
meselesi. Sayın milletvekilleri, ben şimdi size FETÖye mali anlamda
destek olmuşsunuz, hem de 17-25 Aralıktan sonra. desem eminim tepki
gösterirsiniz ama bunu yapmışsınız. Bakın, çıkan
bir yasa var, 14 Mart 2014 tarihli, 6528 sayılı Yasa. Yani bu özel
okullara çocukları gönderenleri destekleme amacıyla
çıkartılan yasa. Hatırlıyorsunuz değil mi bunu? Siz
demişsiniz ki Özel okullara çocuklarınızı gönderin. Peki,
bu dönemde kaç tane özel okul kapatılmış? 1.064 tane özel okul
kapatılmış. Bunların zaten 835 tanesi de sizin döneminizde
açılmış. Yani siz diyorsunuz ki veliye, çocuğun
babasına, paranın yarısını veren çocuğun
babasına veya bir kısmını veren çocuğun babasına:
Sen bunların okuluna çocuk gönderdin, ben seni terörist sayıyorum.
E, diğer parayı kim vermiş, teşviki kim vermiş? Devlet
baba vermiş, sizin çıkarttığınız kanun sayesinde
vermiş. Yani siz bir anlamda kendi koyduğunuz milattan sonra FETÖ
terör örgütüne mali olarak destek vermişsiniz. Sadece 2015-2016
eğitim yılında 114 milyon lira para
aktarmışsınız bu kapatılan okullara, 114 milyon lira,
dikkatinizi çekiyorum. Şimdi, diyorsunuz ki siz:
Çocuklarınızı bu okullara gönderdiniz. E, peki bu
okulların açılmasına sebebiyet verenler kimler, bu izinleri
verenler kimler? Bu siyasi kararları alanlar sizlersiniz, AKP olarak ülkeyi
siz yönetiyorsunuz. İdari kararları alanlar kimler? Sizin
atadığınız bürokratlar. E, şimdi sizin hiç mi suçunuz
yok? O okullara çocuk gönderen kamudan ihraç ediliyor ama o okulları
açanların, o okullara mali destek verenlerin, bunların hiç mi suçu yok?
Şimdi onlar terörist oldu, siz sütten çıkmış ak
kaşık mısınız?
Bank Asya meselesi
Bakın, Bank Asyanın
nasıl kurulduğunu defalarca anlattık. Hatta iki gün önce
Sayın Metinerin kaleme aldığı yazıda geçen protokole
baktığınızda Fetullah Gülen hariç hepsi gene oradaydı,
kurdeleyi kesenlerle aynıydı.
Şimdi, Bank Asyayla ilgili şu sorulara bir
türlü cevap bulamıyoruz: Bank Asyada kaç milyon hesap var? Kaç milyon
hesap var? Türkiye genelindeki Bank Asya şubelerinde kaç tane
çalışan var? Bu soruların cevaplarını
bulamıyoruz, bu konuda verilmiş soru önergelerine de cevap yok.
Şimdi siz diyorsunuz ki: Bank Asyaya para
yatırdıysan sen teröristsin, FETÖ'cüsün. Peki, şunu bilmiyor
musunuz? Özellikle AKPli belediyelerin Bank Asya
aracılığıyla toplu taşıma hizmeti verdiklerini, dolayısıyla
Türkiye'de birçok ilde binlerce kişinin belediyenin toplu
taşımasından faydalanmak için Bank Asyaya hesap açtırmak
zorunda kaldığını bilmiyor musunuz? Yine birçok kamu
kurumunun maaşlarının neredeyse 15 Temmuza kadar Bank Asya
üzerinden verildiğini bilmiyor musunuz? İnsanların bu
maaşı almak için bu hesabı açtırmak zorunda
kaldıklarını öngörmüyor musunuz?
Şimdi, böyle bir gerekçe olabilir mi? Ben bunu
tekrar düşünmenizi özellikle talep ediyorum.
Ha, bir de şu AKTİF-SEN meselesi var,
ismini de verelim sendikanın. Ya, arkadaşlar, AKTİF-SEN
cemaatin, FETÖ'cülerin sendikası. diyorsunuz. 15 Temmuz gecesi darbe
girişimi oldu. Biliyorsunuz bu tür sendikalara sendika katılım
payını devlet yatırıyor, değil mi? Darbe girişiminden
sonra AKTİF-SENin hesabına sendikal payların yatırıldığını
biliyor musunuz Hükûmetiniz tarafından? Hiç buna baktınız
mı? Burada bile derin çelişkiler olduğunu sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Özetle söylersek sayın milletvekilleri, bu
KHKlar sayesinde yapılan bu ihraçlarla siz milyonlarca insanı
mağdur ettiniz, milyonlarca insanı mağdur ettiniz. Öbür tarafta
bunun hesabını nasıl vereceksiniz bilmiyorum ama bu tarafta,
inşallah, mahkemeler huzurunda bu hesabı verdiğinize biz
şahit olacağız, Allahtan en büyük dileğim bu.
Bir de bir konu daha var, şu ByLockçu kamu
görevlilerini ihraç ediyoruz. diyorsunuz. Şimdi, MİTten
kaynaklı haberler var. Diyor ki: Türkiye'de 213 bin byLock
kullanıcısı var. Bu haberler düzeltilmedi. 213 bin byLock
kullanıcısı varsa, bugüne kadar şöyle bakıyorum, en
fazla 20 bin byLock kullanıcısıyla ilgili işlem
yapılmıştır. Peki, nerede geri kalan 180 bin? Nerede?
Eğer byLock kullanmak terör örgütü üyesi olmakla eş değerse,
şu anda bizim bilmediğimiz 180 bin byLock kullanıcısı
ne olacak? Ne zaman ortaya çıkacak bunlar? Ne zaman ortaya çıkacak?
On yıl mı sürecek, yirmi yıl mı sürecek? Bir de MİT
zaman zaman güncelleme yapıyor, her güncellemede de bu byLock
kullanıcısı sayısı artıyor. Bunun içinden
çıkmamız lazım bir an önce.
Sayın Metiner, ilgiyle dinlediğinizi
görüyorum ama dün sorduğum soruya hâlâ bir cevap vermediniz.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ne sordunuz?
TANJU ÖZCAN (Devamla) İki tane
Ben orada
FETÖcüleri gördüm. diyorsunuz, 15 Temmuz etkinliklerinde, o FETÖcülerin kim
olduğunu hiçbir savcı size sormuyor, ben bu milletin milletvekili
olarak soruyorum
MEHMET METİNER (İstanbul) Sataşmada
bulunursan cevap veririm.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
size de
sataşıyorum, lütfen, çıkın anlatın. Kim bu bakanlar?
Kimi gördünüz? Hem de Meclisin bahçesinde gördüm. diyorsunuz
MEHMET METİNER (İstanbul) Doğru.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
hem de Protokolün en
önünde oturuyorlardı. diyorsunuz.
MEHMET METİNER (İstanbul) Doğru.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanımız oradaydı, Sayın
Başbakanımız oradaydı. Allah korusun, o FETÖcülerden
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza bir
zarar gelseydi ne olurdu? Ne zamana kadar susacaksınız? Bu
sırrı öbür tarafa mı götüreceksiniz? Ben sizden bunu
açıklamanızı bekliyorum.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Valla,
güzel soru!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın milletvekilleri,
bir konu daha var, bu vesileyle ona da değinmek istiyorum.
Kuzey Irakta 25 Eylülde bir referandum
yapılacak. İki ay kaldı. Neticenin de ne
olacağını görüyoruz eğer bu referandum engellenmezse. Her
konuda fikir beyan eden, çok ağır cümleler kuran Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız, neden bu konu
gündeme geldiğinde geçiştirmekle kalıyor. Bu konuyu önemsemiyor
musunuz? Bu konunun ülkemizde ve bölgemizdeki dengeleri ne kadar
değiştireceğinin farkında değil misiniz? Bu sorunun ben
cevabını sizlerden istiyorum.
Söylenecek çok şey var ama süremiz yetersiz
olduğu için, Sayın Başkanın da bana bir dakika daha
vereceğini düşünmediğim için
BAŞKAN Neden düşünmüyorsunuz, aşk
olsun.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Verir misiniz efendim?
BAŞKAN Bitmediyse veririm.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum, çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim. Bana
atmayın topu Sayın Özcan, konuştuklarınız bitti
herhâlde.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayın
Başkan
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkanım,
sataşma vardı.
BAŞKAN Sayın Usta, açıklama
yapacaktınız, önce size söz vereyim.
Buyurun bir dakika.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın, Kâtip Üye Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun yaşadığı
sağlık sorunu nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunanlara
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı Kâtip Üyesi ve bizim Hatay Milletvekilimiz Mehmet Ahrazoğlu
bugün sabah saatlerinde kalple ilgili bir şikâyet nedeniyle Başkent
Hastanesine kaldırılmıştır. Kendisine 2 tane stent
takılmıştır. Konuyla ilgili olarak geçmiş olsun
dileklerinde bulunan milletvekili arkadaşlarımız oldu. Ben hem
Meclisimizi bilgilendirmek hem de bize geçmiş olsun dileklerinde bulunan
milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür etmek için söz
aldım.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Ben de şimdi öğrendim. Çok çok geçmiş
olsun diyoruz Sayın Ahrazoğluna. İnşallah sağlık
durumu iyidir Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Şu anda iyi
sağlık durumu.
BAŞKAN Çok şükür.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, ben de bir geçmiş olsun dilemek isterim.
BAŞKAN Peki Sayın Bostancı.
Buyurun.
24.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Kâtip
Üye Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğluna geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ve acil şifalar dilediğine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, biz de şimdi öğrendik Sayın
Ahrazoğlunun bir sağlık problemi
yaşadığını. Biz de AK PARTİ Grubu olarak
kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Allah şifa versin.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
25.- İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, Kâtip Üye
Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğluna geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ve acil şifalar dilediğine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz de Sayın
Ahrazoğluna Allahtan şifa diliyoruz. Bir an önce Genel Kurul
çalışmalarına sağlıklı bir şekilde
katılmasını temenni ediyoruz. Geçmiş olsun.
BAŞKAN İnşallah. Teşekkürler.
Sayın Metiner
MEHMET METİNER (İstanbul) Evet, sayın
milletvekili alenen sataştığını söyledi, benden de
yanıtlamamı istediği soruları oldu. Eğer İç
Tüzükten kaynaklı bir hakkım varsa onu kullanmak isterim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Var efendim,
sataştım.
BAŞKAN Sayın Metiner, Sayın Özcan
size sataşmadı, sadece
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sataştım efendim,
sataştım.
BAŞKAN Ben size sataşıyorum.
demekle sataşma olmaz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya nasıl olacak?
Sataşma olarak
BAŞKAN Söylediklerinin içinde bir
sataşma yoktu kelime ve kavram olarak.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Başkanım 60a göre
BAŞKAN Sadece sizin
yazdığınız bir yazı üzerine sizden açıklama
istedi. İsterseniz size bir dakika yerinizden söz vereyim,
açıklamanızı yapın...
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, kürsüden
açıklasın.
BAŞKAN
isterseniz de Sayın
Özcanın bireysel isteği olduğu için, burada herhangi bir yerde,
içeride veya burada konuşup kendisine bilgi verebilirsiniz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hayır efendim, ben kendim
için istemiyorum.
MEHMET METİNER (İstanbul) Hiç
konuşmasak da olur.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Konuşmuyor musunuz?
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, siz o
törendeki FETÖcüleri merak etmiyor musunuz, eski bakanları?
BAŞKAN Merak edersem sorarım kendisine.
Genel Kurulda gündemimizle ilgili değil o.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Biliyorsun o
zaman, biliyorsun sen!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Demek ki siz de
biliyorsunuz!
TANJU ÖZCAN (Bolu) O zaman siz de biliyorsunuz.
Açıklayın, kimler.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Herkes
herkesi tanıyor!
BAŞKAN Tanıyorsa konuşmaya gerek
yok zaten.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 19/7/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, 15
Temmuz darbe girişimi sonrası yayınlanan hemen hemen her KHK
sonrası yaşanan antidemokratik uygulamalara karşı gerekli
önlemlerin alınması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 19 Temmuz 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin aleyhinde son olarak Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz
Tunç konuşacak.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Ben de Sayın Ahrazoğluna geçmiş olsun
dileklerimi buradan iletiyorum.
Bugün gerçekleştirilen Kabine
değişikliğinin de ülkemiz için, milletimiz için
hayırlı olmasını diliyor
TANJU ÖZCAN (Bolu) Seni bakan olarak bekliyorduk
ama
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
ve sayın
bakanlarımıza, yeni bakanlarımıza başarılar
diliyorum, tebriklerimi Genel Kuruldan sunuyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Seni de
bekliyorduk!
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sizi de bekliyorduk
ama olmadı!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) HDP grup önerisiyle gündeme
alınmak istenen araştırma önergesinde, 15 Temmuz darbe
girişimi sonrasında yayımlanan kanun hükmünde kararnamelerle
gerçekleştirilen kamu personellerinin ihraçları ve kapatılan
sivil toplum kuruluşları, o sivil toplum kuruluşu
zannettiğimiz örgütler, kurumlar, kuruluşlar, bunların
kapatılmasının kazanılmış haklara
aykırı olduğu şeklindeki ifadeler, yine teröre destek
verdiği tespit edilen belediyelere kayyum tayin edilmesi, yine 1.128
akademisyenin Bu suça ortak olmayacağız. başlıklı
bildiriye imza altmış olmaları, OHAL süresince
gerçekleştirilen tüm işlemler, ceza soruşturmaları, adli ve
idari işlemlerle alakalı olarak tüm bunların toplumsal
yaşamı altüstü ettiği, toplumsal yaşamı
etkilediği yönündeki eleştiriler gerekçede belirtilmiş ve
bununla ilgili de bir araştırma komisyonu kurulması isteniyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, 15 Temmuz
darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. Dört gün önce de
şehitlerimizi rahmetle yâd ettik, gazilerimize bir kez daha
şükranlarımızı ifade ettik ve 6 milyon insanın hem
İstanbulda hem Ankarada bu anma toplantılarına
katıldığını, tüm illerimizin, şehirlerimizin,
ilçelerimizin meydanlarında vatandaşlarımızın 15
Temmuzu, 15 Temmuz hain darbesini gerçekleştirenleri lanetlediklerini,
şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle, şükranla
andıklarını hep beraber gördük.
15 Temmuz darbe girişimi, küresel güçlerin
ülkemiz yönetimini ele geçirmek,
bağımsızlığımızı ortadan kaldırmak
için FETÖ terör örgütünün maşa olarak kullanıldığı bir
olaydır, bunu artık herkes görmektedir. Bu hain saldırıya
karşı duran milletimiz ülkemizin yönetimini yabancı güçlere
teslim etmeyeceğini, bağımsızlığına sahip
çıkacağını, vatanına canı pahasına sahip
çıkacağını bütün dünyaya, demokrasi mücadelesinin
nasıl yapılacağını da cümle âleme göstermiş oldu.
15 Temmuz gecesinde şehit olanlar, gazi olanlar, tankları
durduranlar, kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk demeden meydanlara
koşanlar o gecenin, o karanlık gecenin aydınlık bir sabaha
evrilmesine yol açtılar, sağladılar.
15 Temmuzda Türkiyeye düşmanlık yapan
hainlerden hesap sormak, bu saldırıların faillerini
bağımsız yargı önüne çıkarmak, bir daha bu ülkede bu
tür hain girişimlerin, darbelerin olmaması için gereken hukuki ve
idari tedbirleri almak elbette ki bir hukuk devletinin asli görevidir. Anayasa
ve yasalarımızda darbeye geçit vermeyecek düzenlemeleri yapmak,
darbecileri soruşturmak ve gerekli cezaları vermek, millet adına
görev yapan başta Türkiye Büyük Millet Meclisimiz olmak üzere devletin tüm
kurumlarının ve yargı makamlarının elbette asli
görevidir. İşte, o nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisi
geçtiğimiz yıl 20 Temmuz tarihinde olağanüstü hâl kararı
aldı ve bu OHAL kararı Anayasamız ve uluslararası
sözleşmeler çerçevesi içerisinde alınan bir karardır, bundan hiç
kimsenin de şüphesi yoktur. Bu OHAL kararı çerçevesi içerisinde de
olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri yayımlandı,
yayımlanmaya da devam ediyor ve bu kararnamelerle terör örgütüyle irtibat
ve iltisakı bulunan kişiler, şahıslar, devletin
kurumlarından temizlenmeye çalışılıyor, bu temizlik
süreci devam ediyor, bir taraftan da adli soruşturmalar
yapılıyor. Yani burada biraz önce yapılan konuşmada,
işte Bankada hesabı olduğu için soruşturmaya tabi
tutuluyor. şeklindeki beyanlar... Aslında işin doğrusu
şudur: Bankada hesabı olan 3 milyon kişi vardır ama
soruşturmaya tabi tutulan ya da kamudan ihraç edilen 120 bin kişi
vardır. Demek ki bankada hesabı olan herkesle ilgili işlem
yapılmıyor. Kiminle ilgili yapılıyor? Belli tarihte terör
örgütü liderinin talimatıyla bankaya belli bir miktarda para
yatıranlar hakkında işlem yapılıyor. Onun için,
çocuğunun okul parasını yatırdığı için
hakkında işlem yapılması gibi bir durum söz konusu
değildir. 200 bin civarında byLock kullanıcısından
bahsediliyor ama neden 50 bin kişi tutuklu deniyor? Burada da yargı
makamları byLockla ilgili içerik çözümlemelerini yaptıkça bu
rakamlarda değişiklikler olabileceğini kabul etmek gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, 20 Temmuza bir
karşı darbe demek gerçekten şehitlerimizin kemiklerini
sızlatan bir durumdur, gazilerimizin yaralarını bir kez daha
acıtan bir durumdur yani aslında bu söylemden vazgeçmek gerekir.
Aslında doğru, 20 Temmuz bir karşı darbedir ama kime karşı
bir karşı darbedir? 15 Temmuzu gerçekleştiren Türkiye
düşmanlarına karşı bir karşı darbedir. Şu
yüce çatıyı bombalayanlara karşı bir karşı
darbedir 20 Temmuz. 51 polisimizin üzerine gözünü kırpmadan canice
bombalar atanlara karşı, hainlere karşı bir karşı
darbedir 20 Temmuz. Bunu karşı darbe olarak nitelendiriyorsak darbeye
karşı koyan milletimizin kararıdır 20 Temmuz ve milletimiz
de bu kararı desteklemektedir. Bu söylem, maalesef 15 Temmuzun
sanıklarını da şımartmıştır,
mahkemelerdeki tavırlarda, sanıkların ifadeleri
alınırken göstermiş oldukları tavırlar da bu
söylemlerin bir karşılığıdır. O nedenle, bu
söylemlerden artık kaçınmak gerekir. Yani şu kontrollü darbe
sözü o kadar izandan yoksun ki. Şimdi, Hükûmetin, darbecileri kontrol
ettiği
Bir yere kadar gidin, orada durun. Ee, ne olacak? Oradan sizi
alıp müebbet hapse tıkacağız, ödül olarak da zindanlarda
çürüteceğiz
Bu hainler de bu tiyatroyu kabul etmiş.
EREN ERDEM (İstanbul) Öyle değil, öyle
değil.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Böyle bir tez savunulabilir
mi değerli milletvekilleri? 15 Temmuz bu milletin oylarıyla seçilen
Hükûmeti devirmek için yapılmıştır. Hükûmetin kendisine
karşı kontrollü darbe yaptığını söylemek kadar
mantık yoksunu ve izan yoksunu bir söylem olamaz.
Değerli milletvekilleri, grup önerisinde
belediyelere kayyum atanması ve belediye başkanlarının
gözaltına alınması ve tutuklanması eleştirilmektedir.
Belediyelere neden kayyum atandığını oralarda yaşayan
vatandaşlarımız çok iyi bilmektedir. Eğer siz devletin
aktardığı bütçeyle halka hizmet yerine terör örgütlerine destek
mahiyetinde çalışmalar yapıyorsanız, ölen teröristlerin
heykellerini dikiyorsanız, teröristlere PKK paçavralı özel
mezarlıklar yapıyorsanız, vatandaşın yürümek için
kullanacağı caddeleri belediyelerin iş makineleriyle kazıp
oralara bombalar tuzaklıyorsanız, belediyenin resmî araçlarıyla
bombalar ve teröristler taşıyorsanız, belediyenin
kiraladığı araçlarla teröre destek veriyorsanız, terör
örgütü üyelerini yüksek maaşlarla belediye taşeronlarında
çalışıyor gösteriyorsanız orada belediyecilikten
bahsedilemez. Devlet işte o zaman devreye girer, yargı devreye girer
ve gerekli soruşturmayı yapar. Adli, idari soruşturma
neticesinde de belediyecilik yapmayan belediye nasıl belediyecilik
yaptığını gösterir ve halkın temel
ihtiyaçlarını eğer gidermiyorsa o belediye, devlet o temel
ihtiyaçları giderir ve nitekim kayyum tayin edilen belediyelerde bunu
görüyoruz.
Şimdi, akademisyenlerin
imzaladığı bildiri, 1.128 akademisyenin
imzaladığı bildiri burada. Bu bildiriyi okuduğumuz zaman,
içerisinde şiddet içeren ifadeler
Şimdi, şiddetin
savunulmasının ifade özgürlüğü kapsamında
olmadığını hepimiz biliyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Nerede o, nerede?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Anayasamızın,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, Birleşmiş
Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin maddeleri Şiddet
içeren ifadeler düşünce özgürlüğü kapsamında sayılmaz.
diyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Nerede o, nerede?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Devletin terörle
mücadelesini
Siz eğer terör örgütüne karşı bir katliam olarak
nitelenen bir bildirinin altına imza atıyorsanız orada
düşünce özgürlüğünden, akademisyenlikten bahsedemezsiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Taybet ana terör örgütü üyesiydi, değil mi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Orada suç vardır, suç
olduğunda da hukuk devleti, yargı makamları devreye girer.
Nitekim, burada da öyle olmuştur.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ölen
çocuklar da mı terör örgütü üyesi, anneler, babalar? Uğur Kaymaz da
teröristti, değil mi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) OHAL kapsamında 120 bini
aşkın kamu çalışanı ihraç edildi, evet. OHAL
işlemleriyle ilgili Olağanüstü Hâl Komisyonu kuruldu, Olağanüstü
Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu ve pazartesiden itibaren de
çalışmalarına başladı. Şimdi, bu
çalışmalar kapsamında mağdur olduklarını ifade
eden kişiler komisyona başvuracaktır.
Bakın, şunu da ifade etmek istiyorum:
Anayasamıza göre, Anayasanın 148inci maddesine göre
olağanüstü hâl
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Askerî
öğrenciler başvuramıyormuş.
BAŞKAN Bir dakika ek süre vereyim,
tamamlayın Sayın Tunç.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Teşekkür ederim.
Olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleriyle
ilgili olarak Anayasa Mahkemesine şekil ve esas bakımından iptal
davası açılamaz, bu genel bir kuralımız Anayasada. Biz
bunun da ötesine giderek olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesiyle
ihraç edilen, bir işlem yapılan hakkında Anayasanın da
ötesine geçerek bir hak tanıyoruz. Nedir o? Olağanüstü Hal
İşlemleri İnceleme Komisyonunu kurduk; oraya başvuracak, orası
incelemeyi yapacak ve o incelemenin neticesinde eğer kişi kararı
beğenmiyorsa yargı yoluna başvurabilecek. Bu da bu konuda ne
kadar samimi olduğumuzun göstergesidir. Bu nedenle, HDP grup önerisine
katılmadığımı belirtmek istiyorum.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tunç.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bir sataşma söz konusu olmuştur.
BAŞKAN Sayın Özcanı dinleyeyim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Neden? Daha öne çıktığı için mi?
BAŞKAN Evet, önce onu gördüm.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Böyle işte hep.
BAŞKAN Önce onu gördüm.
Ya, her şeyin altında bir neden aramayın
yani nasıl ifade edeyim, bir art niyet aramayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, saygıyla buradan kalkıyorum, ilk beni
görüyorsunuz...
BAŞKAN Gerçekten kafamı
kaldırdım ve Sayın Özcanı gördüm.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tamam.
BAŞKAN Yani yapmayın bu kadar kötü
niyetlilik lütfen, öyle nitelendirmeyin.
Buyurun Sayın Özcan.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, hatip
benim konuşmama atfen, benim hiç kullanmadığın
karşı darbe ifadesini kullanmak suretiyle sözlerimin başka bir
anlama çekildiğini
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sana demedim.
BAŞKAN Size söylemedi yalnız onu. Yani
Sayın Özcan böyle ifade etmiştir. anlamında
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, benim konuşmamda
bu darbe kelimesi vardı, ben şunu
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Tanju Beyi
kastetmedim. Kontrollü darbe diyenleri Tanju Bey çok iyi biliyor. Ben
kendisini kastetmedim, sataşma yok.
BAŞKAN Bakın, açıkça sizi
kastetmediğini söylüyor.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim ama çok
yanlış anlama gelecek bir şey söyledi. Sanki ben o
başarısız darbe
BAŞKAN Sayın Özcan, sizin
adınızı zikretmedi, konuşmalarınızla ilgili bir
ithamda bulunmadı. Şu anda kendisi de, Sayın Tunç da diyor ki:
Ben, Sayın Özcanı kastetmedim. Tutanaklara da geçti bu.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, şunu da düzeltmek
istiyorum, tutanaklara geçsin, o anlama gelecek bir algı yaratmaya
çalıştı. Ben 20 Temmuzdaki darbenin bir karşı darbe
olduğunu söylemedim. 15 Temmuzda başarısız bir darbe girişimi
vardı ama 20 Temmuzda başarılı bir darbe girişimi
vardı. dedim.
BAŞKAN Aynen böyle söylediniz, duydum.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Birbirine alternatif, o darbeye
karşı bir karşı darbe olarak nitelendirmedim.
BAŞKAN Nitelendirmediniz, doğru, evet,
kayıtlara da geçti.
Sayın Kerestecioğlu kızıyor,
önce onu görmüştüm.
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Kızıyor değilim efendim, ben yerimden
kalkıyorum ve nezaketle burada duruyorum yani şuraya gelebilirim
aynı şekilde.
BAŞKAN Buyurun, sizi dinliyorum, bir şey
demiyorum zaten.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
Konuşmalarda özellikle bizim önergemizi sanki orada terörle
ilişkisi olanlar var ve onlar ihraç edilmiş ya da işte onlara
karşı bir kararname düzenlenmiş
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Öncelikle, bir hukukçu milletvekilinden şu sözleri
duymak gerçekten esef verici: Teröre destek verdiği tespit edilen
belediyelerin, sivil toplum kuruluşu iddia edilen örgütlerin
kapatıldığı, üyelerinin tutuklandığı
Siz
yüksek mahkeme yargıcı mısınız? Yani bu tutum o kadar
alışkanlık kazandığınız bir tutum oldu ki
artık masumiyet karinesi diye bir şey bu ülkede yok, esamesi okunan
bir şey değil. Yargı ne yapar? Yargılama yapar. Sizin
söylediğiniz belediyelerle ilgili iddianamelerde o söylediğiniz
suçlamaların bir tanesi bile yer almıyor, bir tanesi bile yer
almıyor ve 86 belediyeden bahsediyoruz biz. Öldürülen insanlar
diyorsunuz, ya; bu insanlar, çocuklar, kadınlar var orada, bir hafta
cesedi orada ortada kalan Taybet ana var, bu insanlar mı teröristlerdi?
Yani gerçekten esef duyduğumu tekrar ifade etmek istiyorum.
Diyorsunuz ki: Bu tutum sanıkları da
şımartmıştır. Ne demek sanıkların
şımarması?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Darbecileri dedim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Sanık dediğiniz yani zaten cezaevinde olan insanlardan
bahsediyorsunuz. Hiç önemli değil, darbeci olmuş, şucu
olmuş, bucu olmuş, ben hukukçuyum ve insanlar gerçekten yargı
hükmü verilip kesinleşene kadar masumdurlar, ki bu kadar
siyasallaşmış bir yargıda zaten bugün biz herhangi bir
adalet falan beklemiyoruz, kimse için beklemiyoruz. Ama siz beklediğinizi
iddia ediyorsunuz, siz yargının iyi işlediğini iddia
ediyorsunuz, adaletin çok iyi olduğunu iddia ediyorsunuz. O zaman bari
bunları söylerken kendi inançlarınıza,
inandığınız bu yargıçlara saygılı olun,
bırakın mahkemeler yargılama yapsın, sizler her biriniz
birer yüksek yargıç gibi buradan konuşma hakkına sahip
değilsiniz, esef duydum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tunç, size de söz
vereceğim ama Sayın Altay izin verirse.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yoklama için.
BAŞKAN Sayın Altay, yoklama talebiniz mi
var?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok efendim, ben
sataşmadan dolayı söz talep edeceğim uygun görürseniz.
BAŞKAN O zaman isterseniz Sayın Tunça
vereyim konu sıcakken, sonra size vereyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olur.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tunç
Hayır, bir dakika Sayın Tunç, nedir
talebiniz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Kerestecioğlu şunu söyledi: Konuşmamı çarpıttı ve
esef verici bulduğunu ifade etti, 69a göre sataşmadır efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
Esef duydum. dedim. Esef duymak sataşma mı?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Esef duymak
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sataşmak mı efendim
bu?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sataşmamıdır,
eseften dolayı söz verdiniz
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
O zaman gerçekten herhangi biri böyle bir şey söylerse sataşmadan
söz vereceksiniz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun iki dakika.
2.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç'un, İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; benim ifadelerim açık. Burada belediyelere
kayyum tayin edilmesinin gerekçelerini hepimiz biliyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
Bilmiyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bunu biliyoruz, siz bilmiyor
musunuz?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Bilmiyorsunuz, hayır, biz biliyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Nasıl bilmiyorsunuz?
Bakın, şu belediye kamyonunda 100 kilo bomba
yakalandığını siz bilmiyor musunuz, Van Belediyesine ait
araç?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
Anadolu Ajansının haberlerini biliyorsunuz, Anadolu
Ajansının.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Şimdi,
Diyarbakırda belediye araçlarına el konulurken hendek kazan iş
makinelerini siz bilmiyor musunuz? Şunları bilmiyor musunuz siz?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bunları kim söylüyor? Sizin ajansınız
söylüyor, siz söylüyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bunları biliyorsunuz,
aslında biliyorsunuz.
Şimdi bunlar tabii ki soruşturuluyor, hem
yargı hem idari makamlar bunları soruşturmaya devam edecek.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz mahkeme misiniz, yargıç mı, ben bunu soruyorum
size.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) PKKlı teröristlerin 11
polisi şehit ettiği bombalı saldırıda kullanılan
çöp kamyonunun HDPli Cizre Belediyesine ait olduğunu siz bilmiyor
musunuz?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Kim yazmış?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Kim yazdı
bunu, kim yazmış?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bunlar yargı
dosyalarında var, yargının soruşturduğu konular
bunlar. Bunlar savcılıkların açılan davalarda devam eden...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Hayır, yok.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hiçbir iddianamede yok bunlar, yok, hiçbiri yok.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Şimdi, Vanda öldürülen
teröristlerin belediye aracından çıktığını siz
bilmiyor musunuz?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, yok bunlar. İşte algı yönetimi bu,
hepiniz de buna inanıyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya,
kendiniz söyleyip kendiniz inanıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) İşte belediye
aracı, teröristler. 3 terörist ele geçirildi ve belediyenin kiralık
araçlarından çıktığını aslında siz çok iyi
biliyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz hukukçu olmaya devam edin, çok güzel hukuk
yapıyorsunuz!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bakın, sözlerimi
çarpıtıyorsunuz Sayın Kerestecioğlu, ben şunu
söyledim, Darbe sanıklarını şımartıyorsunuz.
derken evet, şunu söylüyorum: Kontrollü darbe söylemi FETÖnün bir
söylemidir, bütün dünyaya yaymak istediği bir söylemdir. Bu söyleme alet
olan, bunu tekrar eden, her gün tekrar eden, FETÖnün ekmeğine yağ
sürmektedir, darbe sanıklarını şımartmaktadır.
Bundan daha açık bir şey var mıdır?
Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Altay, kusura bakmayın sizi
beklettik biraz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Rica ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın hatip
bizi mantıksızlık ve izansızlıkla suçlamak suretiyle
açık bir sataşmada bulundu, söz talep ediyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun, iki dakika. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Siz bu kontrollü darbe işini sağırdan
almaya devam ediyorsunuz, anlamaza yatmaya devam ediyorsunuz fakat yarın
bunu açıklayacağım ama şu Fuat Uğurun 21/4/2016
tarihli bir yazısı var, önce oradan bir tane bir şey
okuyayım çok hızlı. Cemaatçi subayları uyarmış
uyarmış, sonra onlara bir seçenek önermiş, demiş ki:
Diğer bir seçeneğinizse dediğimiz gibi, sonu belirsiz ölümcül
maceraya atlamak. Tekrar cemaatçi kripto askerleri uyarıyorum, devlet ve
komuta kademesi her şeyi biliyor ve suç işlemeye teşebbüs
etmenizi bekliyor. Hayır, kimsenin, ne devletin ne de TSKnın bu
olası kalkışmadan çekindiği yok. Atlıyorum.
Eğer bu akıl dışı hezeyanlara kulak vermedikleri
takdirde kendilerine yazık edecekler. Eğer 15 Temmuzdan sonra bir
kişi tutuklanacaksa bence darbeden üç ay önce haberi olan bu Fuat
Uğura bir sormanız lazım Gel bakayım, sen ne biliyordun,
bu yazıyı niye yazdın? diye. Niye bununla meşgul
değilsiniz; bir.
İki: Bizim söylediğimiz şu, bizim bu
darbeye kontrollü darbe dememize vesile olan hadise şu, okuyorum:
Tabii, 3 ayrı noktada uçak var, tabii, o gece hedef
saptıracağız, Dalamandaki uçakla beraber hareket ediyoruz.
Recep Tayyip Erdoğan. Niye 3 uçak bekletiyorsun kardeşim, ne oldu?
Ne yapıyorsun, neyin hedefini saptırıyorsun? 3 uçakla nereye
kaçacaksın?
Şimdi, bir şey daha söyleyeyim, sonra
söyleyin siz ne söyleyecekseniz. Kontrollü darbeden kastımız, darbeyi
siz yaptırdınız değil, bu darbeyi duydunuz, duyumunu
aldınız, öngördünüz, sezdiniz, önlem almak yerine izlediniz,
açığa çıksınlar enseleyelim diye beklediniz, o kanlı
ellerin tetiğe dokunmasına, uçağın bomba pimini ateşlemesine
seyirci kaldınız, kendinizi 3 uçakla garantiye aldınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Tankın üstüne
çıkmak şöyle dursun, o gece televizyona çıkamadınız;
olay budur. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
FATMA BENLİ (İstanbul) O yüzden mi
Sayın Cumhurbaşkanımızın en yakınındaki
insanlar öldürüldü, senelerce çalışma yaptığı insanlar
öldürüldü, bilerek mi yaptı? Bunu nasıl söyleyebiliyorsunuz vicdanen?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Niye
çıkmadı televizyona Erdoğan, niye çıkmadı? Şimdi
ona da cevap vereceğim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sessiz
olur musunuz lütfen. Sayın Bostancıyı dinliyorum.
Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, 15 Temmuz olmuş, darbe girişimi olmuş
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olmuş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın
Cumhurbaşkanının ne yaptığı herkesin
görebileceği şekilde ortada.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne
yapmış?
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Kalkıp 3
uçakla nereye kaçacaktın? diye sormak ya sürçülisandır ya da büyük
bir ayıptır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ayıp.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Gerçekten
ayıp ve bunu ben Engin Beye yakıştıramadım.
Sayın Cumhurbaşkanının ne yaptığı belli, bu
bir sataşma, söz istiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Cumhurbaşkanına sataşmadan söz veremezsiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hayır,
Genel Başkanımız aynı zamanda.
BAŞKAN Genel Başkanı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öyle olur, öyle
söyle, Genel Başkanımıza sataştı. de.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Aynı
zamanda Genel Başkanımız.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) 15 Temmuz darbe
girişimi süreci içerisinde kimin ne yaptığını
milletimiz, bizim buradaki konuşmalara bile ihtiyaç hissetmeksizin
biliyor, millet de meydanlardaydı zaten. Milleti meydanlara
çağıran en temel irade, Sayın Engin Altay,
Cumhurbaşkanıydı. Bunu siz bilmiyor musunuz? Biliyorsunuz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Fuat
Uğur nereden biliyor bu işi Naci Bey?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) 3 uçak orada
ne bekliyordu? Nereye kaçacaktı? lafı son derece ayıp ve 15
Temmuzda olup bitenlere karşı da, kusura bakmayın,
saygısızca bir ifade. Sayın Cumhurbaşkanı milletin
direnişini örgütlemiş
ENGİN ALTAY (İstanbul) Örgütlemiş
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
millete
mihmandarlık etmiş, o karanlık gecede, partisi ne olursa olsun,
insanlar Cumhurbaşkanı ne yapacak, şimdi milleti toparlamak için
ne söyleyecek, bu beklentiye girmişken ve Sayın
Cumhurbaşkanı bu beklentiye uygun, kişiliğine uygun,
karakterine uygun, siyasetine uygun, mücadeleci ahlakına uygun bir
tavır sergilemişken, gelip burada olup bitmiş bir işe
ilişkin sanki ihtimaller varmış gibi konuşmak her
bakımdan yanlış.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 3 uçak niye?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Fuat Uğur
meselesine gelince; bir gazeteci çıkmış bir şey
yazmış.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Üç ay önce
yazmış.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Niye
yazdı, hangi kafayla yazdı, amacı neydi, bu bizi ilgilendirmez.
Ha, bunu soruşturacak ilgili yargı mercileri varsa
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Maç sonucunu
tahmin etmiş, maç sonucunu!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Sizin
adınıza konuşuyor, sizin adınıza!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Olabilir, mümkündür;
her yere nüfuz etmiş olan bu çete mensuplarına ilişkin kendine
göre bir iş yapmaya kalkışmış olabilir.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Maç tahmini
yapmış!
EREN ERDEM (İstanbul) Naci Bey, bütün
olayı yazmış, Kalkışma olacak. demiş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) O kendi
aklı. Hukuken soruşturulacak bir yan var ise de bunu yapacak olan
makamlar belli.
EREN ERDEM (İstanbul) Ama Devlet biliyor.
demiş Naci Bey, Devlet biliyor. demiş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ama buradan
çıkarıp bir siyasi ihale anlayışıyla Acaba ne
söyleyebilirim? tavrını da doğru bulmayız.
Teşekkür ediyorum, saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim
yaptığım konuşmayı ayıp etmekle ve
saygısızlıkla itham etmek suretiyle çok ağır bir
sataşmada bulunduğu kanaatindeyim.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
5.- İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, 15 Temmuzdan
on gün sonra dedim ki: Şu Erdoğana söyleyin, 14 Temmuz
ayarlarına geri dönmesin.
Bak, bir musibet bin nasihatten iyidir; birbirimizi
daha iyi dinlemeye, daha iyi anlamaya başladık. Siz dediniz ki: Top
sesleri kulaklarımızdaki pası aldı. Ne güzel günlerdi o
günler. Ne oldu, ne oldu kardeşim, ne oldu? Kendinizi garantiye
aldınız, 20 Temmuzda sivil diktatörlüğü inşa edecek her
türlü adımı attınız, buna karşı çıkınca
da CHP tu kaka oldu değil mi?
Hayati Yazıcı burada mı?
İnşallah buradadır. Kılıçdaroğlu ile Hayati
Yazıcı aynı uçakta. Havaalanına indiler; darbe olmuş,
eyvah! Şiddetle karşı olduğunu Genel
Başkanımız, Hayati Yazıcıya söylemiş. Sonra
Hayati Yazıcı da havaalanından ayrıldı. Bir yerde
gören var mı? Kılıçdaroğlunun adresi belli: Bakırköy
Belediye Başkanının evi.
Ben şimdi soruyorum ve cevap istiyorum: O gece
Marmariste havalanan uçak havada kaç tur attıktan sonra İstanbula
indi ve uçak hangara girip hangarın kapısı kapalı olarak
Sayın Erdoğan orada kaç saat bekledi? Nokta.
Soru iki: Başbakan
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Bırak
Allah aşkına ya, bırak!
ENGİN ALTAY (Devamla) Başbakan o gece
HALİS DALKILIÇ (İstanbul)
Havaalanında karşılayan biziz ya, ne hangarı ya?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Cevap ver
kardeşim!
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Ayıp ya!
Hangi hangar ya?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Başbakan o gece
hangi tünelde saklandı, hangi tünelde saklandı?
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Hangi hangar
ya? Ayıp ya, Engin Bey, ayıp ya! Ne hangarı? Havalimanında
biz vardık ya!
ENGİN ALTAY (Devamla) - İçişleri
Bakanı hangi hangardan operasyonu yönetti? (CHP sıralarından
alkışlar) Buralarda saklananların adresi belli olanlara
Şuraya gittin, buraya gittin. demeye hakkı yok!
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Atatürk
Havalimanında milletiyle buluştu. Milletin içine geldi, milletin
içine geldi!
ENGİN ALTAY (Devamla) Vallahi de billahi de
Recep Tayyip Erdoğan hangardaydı, hangarda saklandı!
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Belediye
Başkanının evine sığınmadı! Milletle
birlikteydi, sabaha kadar milletle birlikteydi.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Gelin,
Saklanmadı. deyin, Hangarda değildi. deyin; öyle şey olur
mu! (CHP sıralarından alkışlar)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sabaha kadar
milletiyle birlikteydi.
BAŞKAN Sayın Altay
(AK PARTİ ve
CHP sıralarından gürültüler)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sabaha kadar
milletle havalimanında operasyonu yönetti.
BAŞKAN - Sayın Altay
(AK PARTİ ve
CHP sıralarından gürültüler)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Ne
alakası var?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
Sayın Altay, 15 Temmuzu istediğiniz gibi
tarif edebilirsiniz, 15 Temmuzla ilgili istediğiniz cümleyi kurabilirsiniz
ama lütfen Sayın Recep Tayyip Erdoğan, ama lütfen Sayın
Başbakan için Hangarda saklandı
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
BAŞKAN
3 tane uçak onu bekliyordu. demeye
hakkınız yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) O söylüyor ya!
Ya, Recep, Tayyip Erdoğan
BAŞKAN Onların ne
yaptığına millet karar verdi.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
sizi
ilgilendirmez, sizi ilgilendirmez, sizi ilgilendirmez!
BAŞKAN - Onların ne
yaptığına sokakları dolduran insanlarımız karar
verdi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Siyaset
yapıyoruz biz burada, kabak çekirdeği yemiyoruz biz burada!
BAŞKAN - Sizin kararınızın bir
hükmü yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Siz haddinizi
bileceksiniz! İç Tüzükün 64üne uyacaksınız!
BAŞKAN - Sokaktaki insanlar, sokaktaki
milletimiz onlara sahip çıktı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - İç Tüzükün
64üne uymak zorundasınız.
BAŞKAN - Ne yaptığını
biliyorlar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Öyle şey
olur mu? Neredeydi Erdoğan, kim görmüş? Kim görmüş?
BAŞKAN - Sizin tarifinize de ihtiyacımız
yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ayıp ya!
Ayıp ya!
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Milleti
meydanlara çağırdıktan sonra sabaha kadar havaalanında
operasyonu yönetti. Yanındaydık, yanındaydık,
yanındaydık.
BAŞKAN - Ben bu sözleri Meclisi yöneten
başkan vekili olarak değil
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Böyle bir
hakkınız yok.
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyetinin
vatandaşı olarak söylüyorum
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Böyle bir
hakkınız yok, böyle bir hakkınız yok. Yazıklar olsun!
(CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN -
15 Temmuzda sokakta olan birisi
olarak veriyorum.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.23
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.44
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 19/7/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, 15
Temmuz darbe girişimi sonrası yayınlanan hemen hemen her KHK
sonrası yaşanan antidemokratik uygulamalara karşı gerekli
önlemlerin alınması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 19 Temmuz 2017 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.- CHP Grubunun, 19/7/2017 tarihinde İstanbul Milletvekili
Eren Erdem ve arkadaşları tarafından, bilimin önündeki
engellerin kaldırılması ve yeni bir devlet politikası
oluşturulması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 19 Temmuz 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Sayı:436 19/7/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
19/7/2017 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili
Eren Erdem ve arkadaşları tarafından, "bilimin önündeki
engellerin kaldırılması ve yeni bir devlet politikası
oluşturulması amacıyla 19/7/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin (1313 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 19/7/2017
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın
Eren Erdem konuşacak.
Buyurun Sayın Erdem.
(CHP sıralarından alkışlar)
EREN ERDEM (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; tabii, Parlamentonun
gündemi sürekli olarak OHAL ve OHALin sonuçları üzerinden
şekillendiği için gerçek gündemi yakalamakta zorlanabiliyoruz. Bu
Parlamentonun toplumun yararına değer üretmek gibi bir vazifesi var,
bunu da tekrar hatırlatmak isterim.
Arkadaşlar,
Türkiye şu anda kendi sanayi devrimini gerçekleştirememiş,
montaj sanayi üzerine, tabiri caizse ekonomisini alternatif enerji devriminin
gerçekleşmesiyle birlikte tedavülden kalkacak petrol şeyhlerinin
kasasındaki kara paralarla ikame eden bir yarı sömürge ülke hâline
getirilmiştir. Şimdi, bu sürecin, bu realitenin çıkış
yolu yazılım teknolojisidir, alternatif enerji devrimidir ve organik
tarım faaliyetleridir. Bunu yapmak için ya da bunları hayata
geçirebilmek için çok ciddi bir vizyona ihtiyaç vardır. Başta Bu
bilimle falan kafanızı çok yormayın. diyen bir siyasi lisandan
bu meseleye eğilmeyi bir amaç edinme durumuna geçiş yapmak gerekir.
Şimdi, arkadaşlar bazı rakamlardan bahsedeceğim durumun
vahametini görme açısından. Örneğin, bugün politikasını
hepimizin eleştirdiği İsrail devletinin AR-GEye
ayırdığı bütçe yüzde 4,5, İsveçin yüzde 3,74,
Amerikanın 3, Japonyanın 3,4, bizim 0,95 yani biz arkadaşlar
AR-GEye yılda 8 milyar bütçe ayırıyoruz. Bunun yüzde 21i
savunmaya gidiyor, yüzde 10u endüstriyel üretim ve teknolojiye gidiyor, yüzde
10u eğitime gidiyor, yüzde 6sı ulaşıma gidiyor ve yüzde
53'ü diğer başlıklar altında gidiyor arkadaşlar.
Bakın,
Türkiyede GSM abone sayısı 76 milyon fakat bizim bir yerli
telefonumuz ve yazılımımız bile yok arkadaşlar. Neden
yok? Bu alanda hiçbir teşvik yapılmıyor. Teknoparklar
açılmış, teknoparkların içerisinde şirketlerin
geniş bir istihdamla teknoloji ve yazılım üretmesi gerekiyor ama
bu alanda şirketler teşvik edilmediği için teknoparklar,
arkadaşlar, katma değeri yüksek bir üretim yapmıyor. Tam
tersine, durumumuz ne? Arabanın dışını
yapmışız ama motorunu yapmayı unutmuşuz, araba yerinde
duruyor, gitmiyor arkadaşlar. Peki, nereye gidecek bu iş?
Zannediyorsunuz ki bu çok güvendiğiniz Katar şeyhleri petrol satarak
kara parasını burada aklamaya devam edecek ve böylece bu işi
götüreceksiniz, yanlış arkadaşlar. Neden?
Bakın, alternatif enerji devrimi nedir?
İngilterede bir solar ev, bu ev arkadaşlar, kendi enerjisini kendi
üretiyor. Bu devrim, şu anda, dünyada, tabiri caizse bütün ülkelerin
gündeminde. Bizim gündemimizde ne var arkadaşlar? TÜBİTAKın
başına hayvanat bahçesi müdürü koyacağız, efendim, bizim
için teknoloji tweet atmaktan ibaret olacak.
Şimdi, bakın, Japonyada doğal afeti
enerjiye çeviren bir tasarım yapıldı arkadaşlar. Deprem
enerjiye dönüştürülüyor, aynı zamanda doğal afet bir
kazanıma yol açmış oluyor. Türkiyede doğal afet olunca ne
oluyor? Aksaraydaki vatandaş Aksarayı yüzerek geçmek durumunda
kalıyor, doğal afet diyerek bu işin içerisinden çıkmaya
çalıştınız ama.
Aynı zamanda, bakın, arkadaşlar, bu
stormy denilen solar otobüsler, kendi enerjisini üretme kapasitesine sahip.
Güneş panellerini çok doğru bir şekilde bu araçlara monte ederek
enerji üretimi yapıyorlar. Bizde, arkadaşlar, vaziyet nedir?
Şöyle göstereyim: İşte, biz yağmurun, çamurun felakete
dönüştüğü bir ülke pozisyonundayız. Neden? Bu alanda
yatırım yok, bu alanda teşvik yok, bu alana eğilecek bir
vizyon yok değerli arkadaşlar.
Şimdi size ben bir iki projeden de bahsetmek
istiyorum. Şimdi, bu, özellikle sosyal demokrat belediyecilik diye
tanımladığımız çerçevede değer üreten
belediyelerimizin Türkiyede hem istihdamı artıracak hem de organik
tarım üzerinden Türkiyedeki doğal zenginliği, Türkiyedeki
toprağın verimliliğini istihdama dönüştürecek
çalışmalar yaptığı çok fazla örnek var. Ama, ben bir
örnekten bahsedeceğim size arkadaşlar.
Bakın, bu bir destinasyon projesidir. Bizim
Silivri Belediyemiz, İstanbulda Silivri Belediyemiz çiçek
ekstraktlarını yani çiçek özlerini bir şekilde çıkartarak,
bunun üretimini yaparak, o çiçek özlerinin, bitki özlerinin değerli
arkadaşlar, bir şekilde üreticiden tüketiciye erişmesini
sağlıyor. Buradaki verimlilik ne? Bir ton buğday hasat alan
çiftçi yerine, bir ton çiçek üreten çiftçinin oradan
çıkarttığı özütle beraber kazancı neredeyse yirmi kat,
on kat fazla olma imkânına erişiyor. Bunu yapmak için ne gerekiyor
değerli arkadaşlar? Kindar nesil yetiştiren değil;
bilimsel, ilerici, aydınlanmanın yaratmış olduğu bütün
koşulları kavrayan nesilleri inşa edecek bir eğitim
entegrasyonuna ihtiyacımız var arkadaşlar.
Şimdi, bakın, bizde aynı zamanda
kuyruklar var arkadaşlar. Bu gördüğünüz OHAL
mağdurlarının kuyruğu; girmişler, OHAL Komisyonunun
önünde mağduriyetlerini aktarmak için kuyruğa girmişler. Dünyada
arkadaşlar, daha çok teknoparklarda ve teknoloji
çalıştaylarında biz kuyrukların olduğunu görüyoruz.
Aynı şekilde, değerli
arkadaşlar, bakın, bizim memlekette yağmur
yağdığı zaman, işte, Aksarayda vatandaş yüzerek
geçiyor, yukarıda gördüğünüz örnek, yağmur sularının
aynı zamanda yer altında birikerek bir yenilenebilir ve doğal
enerji üretimine yol açacak bir kaynağa dönüşmesini sağlayan bir
yer altı çalışması arkadaşlar. Bu, bizde yok, bizde
yok, bizde hiçbir şekilde böyle bir çalışma yok, özellikle de
kentlerde yok.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Sizi kesmemek için
söylemiyorum ama çok var.
EREN ERDEM (Devamla) - Bakın, şunu da
söyleyelim. Dünyada arkadaşlar, biliyorsunuz, yapay kalp üretilmiş,
efendim, yapay zekâ tartışması artık çok farklı bir
noktaya gelmiş, bizim akademisyenlerimiz cezaevinde yahut da polis copuyla
ağzı burnu kırılır bir şekilde. Arkadaşlar,
dünyada bütün akademisyenler ciddi devlet teşvikleriyle önemli
çalışmalar yapıyorlar.
Şimdi, çok değerli arkadaşlar,
bakınız, ben birkaç rakamdan daha bahsedeceğim ve
toparlayacağım. Şimdi, TV izleme sıralamasında,
arkadaşlar, Türkiye 330 saatle 1inci sırada. Yani, biz 330 saat
televizyon izliyormuşuz, çok ciddi bir rakam, aynı zamanda bu,
dünyada da 1inci sıraya çıkmamıza yol açmış ama buna
karşı bizim yerli bir televizyon markamız bile yok. Aynı
şekilde arkadaşlar, bütçelendirme -plan bütçe geldiği zaman yine
aynı tartışmalar olacak ama- bizim bahsettiğimiz AR-GE
yatırımlarına bütçe ayırmayışımızdan
kaynaklı olarak geldiğimiz vahim durumu bir rakamla size göstermek
istiyorum: Appleın 2017 piyasa değeri 800 milyar dolar değerli
arkadaşlar, 800 milyar dolar. Bu Appleın telefonları hepinizin
cebinde var. Türkiye'nin yani Türkiye Cumhuriyetinin, bizim 2017 bütçemiz 651
milyar TL değerli arkadaşlar. Bakın, genç kuşağın
çok yoğun olduğu, yaygın olduğu, genç nüfusun çok ciddi
rakamlarda olduğu bir ülkeyiz biz. Bizim, gençleri kanalize etmemiz
gereken nokta alternatif enerji devrimidir, teknolojidir, yazılım
teknolojisidir. Biz burada artık endüstriyel devrimi, sanayi devrimini
gerçekleştirecek treni çoktan kaçırdık. Bizim Endüstri 4.0
diye bugün tanımlanan yazılım ve teknoloji eksenli bu yeni
süreci yakalamamız gerekiyor. Bu konuda Parlamentoda mutlaka ve mutlaka
bir çalışma yapmak durumundayız. Aksi takdirde, arkadaşlar,
bunu yakalayamazsak çok güvendiğiniz Katar petrol şeyhlerinin bütün
sermayesi yakın bir tarihte dünya alternatif enerji kaynaklarına
yönelimini tamamladığında darmadağın olacak, Arap
coğrafyasında petrol şeyhlerinin hükümdarlığı
sona erecek, iş buraya doğru gidiyor değerli arkadaşlar.
Bakın, bugün Hindistan
Şimdi diyeceksiniz
ki Hindistanın kişi başına düşen millî geliri ne? 1
milyar insan var, dolayısıyla kişi başına düşen
millî gelir çok belirgin bir noktada değil ama Hindistanın
yazılım sektöründe şu anda dünyada başı çeken
ülkelerden biri olduğunu biliyoruz. Nasıl yaptılar? Tam da bunu
bir vizyon belgesiyle ortaya koyarak, bunu çok kararlı bir şekilde
sürdürerek yaptılar. Arkadaşlar, bu bizim
kalkınmamızın tek yolu. Bunu yakalamazsak, bunu yapmazsak,
boş işlerle uğraşmaya devam edersek ve aynı zamanda
Katar şeyhlerine sırtımızı yaslayarak var
olacağımız inancını sürdürürsek sonumuz felakettir,
önümüzde dev bir uçurum vardır. Dünyayı yakalamak durumundayız.
Bunun için güçlü bir vizyona ihtiyacımız var değerli
arkadaşlar.
Şimdi, son bir nokta daha söyleyeceğim.
Bu, özellikle önerdiğim bir akademisyendir. Profesör Doktor Özgür
Demirtaş, AR-GE teşvikleri üzerine yaptığı bir
mülakatta, röportajda Türkiye'nin bu treni çoktan
kaçırdığını yani sanayi devrimi trenini çoktan
kaçırdığını, yazılım sektöründe Türkiye'nin
çok sayıda imkâna sahip olduğunu ama bu alanda Hükûmetin hiçbir
teşvikte bulunmadığını belirgin bir şekilde
söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EREN ERDEM (Devamla) Rica ediyoruz, gelin,
araştıralım, bu konuyla ilgili bir komisyon kuralım, hep
beraber bu alanda bir çalışma yapalım. Bu bizim, hepimizin
menfaatinedir arkadaşlar, Türkiye'nin çıkarları içindir.
Dolayısıyla sizlerden bu konuda destek istiyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
Ankara Milletvekili Zühal Topcu konuşacaklar.
Buyurun Sayın Topcu. (MHP
sıralarından alkışlar)
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Biz aleyhte söz aldık ama bu konunun gerçekten
üzerinde durulması, irdelenmesi ve Türkiye için, Türkiye'nin kendini
gerçekleştirebilmesi ve küresel rekabette yerini alabilmesi için çok
önemli olduğunu biz de düşünüyoruz.
Adına ne dersek diyelim, artık her
şey çok daha hızlı bir değişim içerisinde, artık
her şeyin de çok daha akıllısı makbul olmaya
başladı.
Evet, iktidara baktığımızda
yıllardır her yerde her zaman iktidar sorumlularından, katma
değeri yüksek ekonomiye geçmenin son çare olduğu ve bunun için
çabalandığı sözlerini duyuyoruz ama icraata
bakıldığında da bunun çok fazla eyleme
dönüşmediğini de görebiliyoruz. Bunun eyleme dönüşme
alanlarından en önemli sektör eğitim sektörü, üniversiteler ve
gençlik oluyor ve iktidarın bu politikalarının da çok fazla
dikkate değer olmadığını da görebiliyoruz. Ülkeler
arasındaki rekabet çok yoğun ve acımasız, bunu hep birlikte
hem görüyoruz hem de içinde yaşıyoruz. İşte bu
acımasız rekabette en önemli araç sanayi olmaktadır, sanayinin
yakalanması olmaktadır. Tabii, sanayi bütün ülkeler için önemli ama
Türkiye için de çok önemli ve bu Türkiye için önemli bir güç ama Türkiye'nin
aynı zamanda katma değerde yapısal sorunlarının
olduğunu da biliyoruz ve karşımızda kocaman dağ
şeklinde duruyor. Bu yapısal zorlukların yanı sıra
küresel sanayi 4.0 dönüşüm süreciyle diğer ülkelerin
verimliliklerinde yaşanabilecek olası artışlar Türkiye'nin
aleyhine işleyecektir ve bu, Türkiye'nin de rekabet edebilme
şansını gittikçe düşürecektir. Türkiyenin sanayi 4.0
yatırımlarını gerçekleştiremediği durumunda
teknolojileri ve insan kalitesini, insan kaynağı kalitesini
yakalaması da zorlaşacaktır.
Türkiye G20 ülkeleri arasında yer alıyor
ama özellikle dünyanın en becerikli 40 ülkesine bile giremiyor.
İşte PISA sonuçlarını görebiliyoruz. Bizim çocukların
40 ülke arasında olmadığını da bazı beceri
alanlarına göre olmadığını da görebiliyoruz. Evet,
sormak istiyoruz: Her gün NASDAQ sonuçlarını alıyoruz
haberlerde. Acaba NASDAQ içinde Türk şirketi var mı, Türk
markası var mı hiç baktığımızda? İstanbulun
yarısı kadar nüfusa sahip İsrailin, Yunanistanın
NASDAQda neredeyse İsrailin 100 tane şirketi bulunuyor,
Yunanistanın onlarca şirketi bulunmaktadır. 80 milyonluk
Türkiye'nin acaba NASDAQda bir tane bile şirketi neden yok? Bunların
da aslında şöyle sorulması, dikkatlice altı çizilerek
sorulması gerekiyor.
Evet, çağı yakalayabilmemiz için buna, bu
işin içine teknolojiyi, fenni, matematiği, sanatı ve
mühendisliği mutlaka katmamız lazım. Tabii bunun içine bunlara
katma derken bunların adam gibi eğitiminin verilmesi lazım. Bu
çocukların eğitim sisteminde gerçekten hakkının verilerek
yetiştirilmesi lazım. Yani kısaca, bilim ve sanata değer
vermek lazım ve bunun eğitim sistemimizde de kaliteli bir biçimde
gerçekleştirilmesi gerekiyor. Katma değeri yüksek üretime
geçebilmede, evet, bilim ve sanatı işin içine katmamız
gerekiyor. Küçük bir örnek vermek istiyorum: Fındık üretimi. Türkiye
tekel fındık üretiminde, evet, ama yıllık cirosuna baktığımızda
3 milyar Türkiyenin cirosu. Firmanın ismini vermek istemiyorum ama bir
firma bunu bizim sofralarımıza ekmeğin üzerine sürülecek
çikolata şeklinde getiriyor ve yıllık cirosu neredeyse 10 milyar
dolar kadar. Şimdi, işte baktığımızda bu
sanatı getiriyor ve tasarımı getiriyor. Biz fındıkta
tekelken, yalnızca işte saf bir şekilde ürünü pazarlamayı
hedeflemişken diğerlerinin, Batılı -işte tırnak
içerisinde- sanayileşmiş ülkelerin bunu işlenmiş ürün
hâline ve daha sonra da marka hâline getirerek tekrar bize
sattığına şahitlik edebiliyoruz. Bunun birçok örneğini
verebilmemiz mümkün. İşte biliyoruz ki yağımız var,
zeytinyağımız var; İstanbulumuz var aslında ama hâlâ
İstanbulu bir marka yapamadık. Bunların temelinde tabii ki
eğitim ve eğitimin kalitesi yatıyor.
Türkiyede eğitim süresi ortalama 6,5 yıl
ve 6,5 yıl sonucunda da elde ettiğimiz sonuçlar ortada. Daha önce bu
kürsüden hep açıkladık; sınavlarda, üniversite
sınavlarında çocuklarımızın matematik ve fen
ortalamalarını açıkladık. Bu yıl da yine yapılan
sınavlar da aynı şekilde karşımızda duruyor,
artma yok. Matematik, 50 soruda öğrencilerimizin ortalaması 10;
geometri, 30 soruda 4 ortalamaları var. Kimya, biyoloji ve fizikte de
aynı sonuçların olduğunu görebiliyoruz. Acaba bu sonuçlar her
yıl bu şekilde tekrar ederken neden hâlâ iktidar tedbir alma yoluna
gitmemektedir? Sürekli sistem değiştiriyor, daha dün bile müfredat
değişikliği açıklandı ama hâlâ bu katma değer
temelli sanayiyi yakalamaya yönelik olarak bir çabanın
olmadığını görüyoruz.
Üniversitelerdeki durumlara
baktığımızda da dünya sıralamasına kaç
üniversitemiz giriyor? Ben bunları sormak istiyorum. İşte,
sizlere her zaman bu kürsüden açıklıyoruz ama bunlar gerçekten çok
önemli.
Yine, Türkiyede üniversitede temel bilimler
alanında eğitim alan öğrenciler üzerinde yapılan bir
araştırma sonucunda bu işin vahameti çok daha net olarak gözler
önüne serilmiştir. Bu çalışmada özellikle temel bilimler
alanında ve teknoloji alanında eğitim gören öğrencilerin
inovasyon algısı ve teknoloji algıları üzerine bir çalışma
yapılıyor. Bu çalışmada öğrencilerin yüzde 79u patent
alma usulleri hakkında hiçbir bilgilerinin olmadığını
söylüyorlar, yüzde 42si üniversitelerde inovasyon ortamlarının olmadığını
belirtiyor, yüzde 30u inovasyon konusunda herhangi bir bilgiye sahip
değil ve ayrıca yüzde 10u da teknolojinin çalışma
prensiplerine ve 4G altyapısına, işleme sistemine ilişkin
sorulara cevap veriyor, yüzde 90ı veremiyor. İşte bunlar da
gerçekten çok önemli.
Ayrıyeten TOBBun 2014 yılında
üniversitelerde üniversite ile sanayi iş birliği alanında
yaptığı, hazırladığı bir raporun
sonuçlarını da aktarmak istiyorum. Bu rapor, TOBBun
yaptığı rapor üniversitelerin sanayinin ihtiyaç ve beklentisini
karşılamadığını yazıyor. Öğretim
üyelerinin sanayiyle iş birliği yapmalarının akademik
kariyerleri açısından bir getirisinin olmadığını
düşündüklerini söylüyorlar. Üniversite bünyesinde üniversite-sanayi
iş birliğini destekleyecek yapı ve yapılanmaların
yetersiz olduğu ve etkin olmadığı görüşünün hâkim
olduğu belirtilmiştir. Sanayicinin ve sektörün
ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli sayıda öğretim
üyesi bulunmadığı da belirtilmektedir. Daha birçok şey var.
Bu da aslında bakıldığında bu sorunun hâlâ devam ettiğini
de yansıtıyor. Mevzuat ve destek programlarına
baktığımızda, özellikle destek programlarında sürecin
işlemesi sırasında birçok sıkıntıyla ve engelle
karşılaşıldığı ve bunların da
vazgeçmelere neden olduğu verilmektedir.
Bunlara bakıldığında da yine bu
TOBBun araştırması, diğer araştırmalar ve
şu anda bizzat yaşadığımız problemler hâlâ ben
yaptım olur mantığıyla hareket edildiğini
karşımıza çıkarmaktadır ve hâlâ, içinde
bulunduğumuz zamanın hassasiyetinin de farkında
olmadığımızı da göstermektedir. Sanayileşmeyi
yakalayamamanın bedelini ödemekteyiz. Dördüncü sanayi devrimi olarak
ifade edilen sanayinin de bir an önce kaçırılmaması için
özellikle kodlama eğitiminin birinci sınıftan itibaren
başlatılması önem arz etmektedir.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür
ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Topcu.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde son
olarak Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş
konuşacak.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde
düşüncelerimi birazdan açıklayacağım ama ilke olarak bu
önergeyi desteklediğimizi, lehine oy kullanacağımızı
belirtmek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta bütün
basın-yayın sansürü nedeniyle yeterince
yansımadığını bildiğimiz Eş Genel
Başkanımız Sayın Demirtaşın mektubunu sizlerle
paylaşmak istiyoruz. Bu mektup
AKP Genel Başkanı
Erdoğanın Cumhurbaşkanı sıfatıyla katıldığı
G20 toplantısının ardından düzenlediği basın
toplantısında Demirtaş için terörist insanları öldürten
kişi gibi ifadeler kullandı. Demirtaş da bunun üzerine
kendisine bir çağrı yaptı, aynen okuyorum:
AKP Genel Başkanına Çağrı
Öncelikle, şahsımda milyonların
iradesine yaptığın hakareti aynen iade ederim fakat başka
bir açıdan da bu itirafın nedeniyle teşekkür etmek istiyorum.
Bizimle ilgili yargı adı altında yürütülen sürecin
yargıyla alakası olmadığını, kararın bizzat
tarafından verildiğinin ispat külfetinden kurtardın bizi.
Açık çağrı yapıyorum: Sekiz aydır emrindeki
savcıların ve bazı hâkimlerin, 6-8 Ekim Kobani olayları
için halkı sokağı yakıp yıkmaya
çağırdığıma dair tek bir delil bulamadılar.
Elinde böyle bir delil varsa çaresizlik içinde aleyhime delil arayan
savcılarına teslim etmeni istiyorum.
Benim terörist olduğumu ve 54 kişiyi öldürttüğümü
daha mahkemem başlamadan hüküm şeklinde ilan ederek bundan sonraki
bütün yargılamaları anlamsız ve gereksiz
kıldığın için sana şükranlarımı sunuyorum.
Er veya geç hâkimlerinin karşısına çıkacağım.
Orada kimin terörist kimin katil olduğu kamuoyu nezdinde
netleşmiş olacaktır, ondan önce Hakkın nezdinde zaten her
şey biliniyordur. Bu arada, Kobani olaylarında katledilen 54
yurttaşımızın 44ü HDPlidir. Kobani olaylarında
insanlarımız sokakta katledilirken; Cizrede, Surda şehirler
yıkılırken, siviller katledilirken 15 Temmuzda darbeye
kalkışanlar vali, komutan, emniyet müdürü, savcı, hâkim olarak
görevdeydiler. Bu kişilerin 15 Temmuz darbe girişiminin içinde
olduklarını ve yüzlerce sivil yurttaşı acımasızca
katlettiklerini görüyor olmana rağmen, 6-8 Ekim katliam ve
provokasyonlarında payları olup olmadığını
soruşturmak yerine, bütün suçu benim üstüme yıkarak siyasi bir
rakibinden intikam alma basitliğine düşüyor olman tam bir gaflettir.
Ülkede yaşanan her olayın birinci derecede
siyasi sorumlusu on beş yıldır ülkeyi yönetiyor olduğun
için öncelikle sensin. Bunu unutturmaya çalışma gayretlerin
gözümüzden kaçmıyor. Dört duvar arasında olmama rağmen, panik
hâlinde bana haksızca saldırıyor olman mertlikten uzak bir
tutumdur. Bilmeni isterim ki Allahtan başka kimseden korkum yoktur. Ne
senden ne de emrindeki zulüm uygulayıcılarından merhamet
dilenmek gibi bir ucuzluğa düşmeyeceğim. Ömrümün geri
kalanını hapiste geçireceğimi bilsem de onursuzluğu ve
teslimiyeti asla kabul etmeyeceğim. HDP ve HDPnin bütün dostlarıyla
birlikte içeride ve dışarıda faşizme karşı
direneceğiz ve tarihsel olarak emin ol ki biz kazanacağız. F
tipi bir hücrede olsam da vicdanım rahat, korkusuz ve mutlu olduğumu
bilmeni isterim. Bu yüzden benim için endişelenme lütfen.
Selahattin Demirtaş
Halkların Demokratik Partisi
Eş Genel Başkanı
Bir bölümü tekrarlamak
istiyorum değerli milletvekilleri, Demirtaş Erdoğana diyor ki:
Sekiz aydır emrindeki savcıların ve bazı hâkimlerin, 6-8
Ekim Kobani olayları için halkı sokağı yakıp yıkmaya
çağırdığıma dair tek bir delil bulamadılar.
Elinde böyle bir delil varsa çaresizlik içinde aleyhime delil arayan
savcılarına teslim etmeni istiyorum. Açıkça gördüğünüz
üzere, Demirtaş açıkça diyor ki: Varsa bir delil bunu
savcılarına teslim et. Ve aradan bir hafta geçti, bu mektup
kamuoyunda açıklandıktan sonra bir hafta geçti. Kaç gün geçti hiç
önemli değil ama geçen süre zarfında ne bir belge ne bir delil
açıklandı. Savcılığa, soruşturma makamına ya
da kovuşturma makamına hiçbir delil sunulmadı çünkü öyle bir
delil yoktur. Çıkıp açıkla. diyoruz biz de Erdoğana.
Nasıl bir arka planla, hangi delille, hangi hakla ve hangi hadle bir
partinin eş genel başkanına terörist diyebiliyorsun?
Açıklamazsan iftiracısın, yalancısın. Biz ispata davet
ediyoruz.
Şimdi, Kobani
olaylarına ilişkin şu ana kadar iki tane dosya var: Biri Yasin
Börü dosyası, biri de Şehriban Sertkal dosyası; biri Antepte,
biri Ankarada. 11 milletvekilimiz tarafından araştırma önergesi
verildi, onlarca soru önergesi verildi. Kobani olaylarını Meclis
çatısı altında araştırmak için bütün gücümüzle,
gayretimizle çaba sarf ettik ama gelinen aşamada bundan nemalanma,
siyaseten kârlı çıkma hesapları yapılıyor. Geçen hafta
yine Erdoğan şöyle bir açıklama yaptı: 53 Kürt
kardeşim 83 milletvekili kazandıktan sonra öldürüldüler. dedi.
Tarihi de bilmiyor, zamanı da karıştırdı. Kobani
olayları 2014 yılındaydı, biz 80 milletvekilini 7 Haziranda
çıkardık. Her şey kafasında allak bullak olmuş
durumda. Bu nedenle gerçekten, bu seçimden önce olması meselesini bile
hatırlamadığını biliyoruz.
Erdoğanın
Demirtaşa yönelik suçlamaları aslında bir suçluluk
psikolojisidir, cezadan kurtulmak içindir çünkü orada öldürülen
vatandaşlardan siyasi olarak ve Anayasamıza göre siyasi iktidar
sorumludur. Halkların Demokratik Partisinin tek bir dahli varsa o
ölümlerde, biz bunun hesabını zaten verirdik, bugüne kadar kırk
kere bu meselede soruşturma ve kovuşturma yapılırdı.
Ama bizzat bir ülkenin, hem AKPnin Genel Başkanı hem Cumhurbaşkanı
sıfatıyla çıkıp daha yargı karar vermeden, daha
Demirtaş mahkemeye çıkmadan, daha bu konuda beyanda bulunmadan suçlu
ilan edip, mahkûmiyet kararını verip ilan etmesi kabul edilemezdir en
hafif deyimiyle. Bu kararı Erdoğan mı vermiştir; hangi
delillerle vermiştir, hangi yargı yerine geçmiştir?
Ankara Ağır Ceza Mahkemesine eş
başkanımız çıkarılmak istendi. 4 Kasımdan beri,
hatta 20 Mayıstan beri HDPli milletvekilleri yargıdan
kaçıyor. diye propaganda yapılıyor. Şimdi, yargı
karşısına çıkmak istiyor, eş başkanımız
dilekçe veriyor Bütün dava duruşmalarına çıkmak istiyorum.
diye, diğer milletvekillerimiz de SEGBİSte savunma
yapmayacağız. diyorlar; milletvekillerimizi mahkeme
karşısına çıkarmıyorlar. Biz de şimdi kendilerine
diyoruz: Mahkeme karşısında Demirtaşın gerçekleri
açıklayacağını bildiğiniz için mi korkuyorsunuz? Niye
kelepçe dayatmasında bulunuyorsunuz? Siyasi etikle, hukukla
bağdaşır mı? Ceza İnfaz Kanununda bile kelepçe
takılmasının koşulları bellidir. Bir milletvekiline kelepçe
takılma cüreti, ona oy veren 6 milyon insanın bileğine kelepçe
takmaktır aslında. Bu nedenle, eş
başkanımızın taleplerinin de gerçekten yerine getirilmesi,
mahkemeye çıkma talebinin karşılanması siyasi olarak,
hukuki olarak, etik olarak, hangi dilden söylersek söyleyelim mecburidir.
Demirtaş, Erdoğanın rakibidir, onun karşısında
Cumhurbaşkanı adayı olmuştur. Şimdi cezaevinde dört
duvar arasındayken kendisine haricen terörist demesi asla ve asla halk
tarafından, Türkiye yurttaşları ve dünya kamuoyu tarafından
normal karşılanmaz.
Üzülerek belirtiyorum ki Sayın Erdem, önergeye
sıra kalmadı ama siz çok iyi bir konuşma
yapmıştınız -aslında notlarım da var- önergeyi
desteklediğimizi söyleyerek teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
son olarak Bolu Milletvekili Sayın Ali Ercoşkun konuşacak.
Buyurun Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önerisi
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 15 Temmuzun yıl dönümünde
şehitlerimizi rahmetle, minnetle bir kez daha anıyorum, gazilerimize
şifalar diliyorum. Tüm şehitlerimizin anısı önünde
saygıyla eğiliyorum.
Evet, Selahattin Demirtaş konusu her ne kadar
önergeyle hiçbir alakası olmasa da gündeme geldi ama bu konuda muhakkak ki
yargı bağımsız bir şekilde görevini en iyi
şekilde gerçekleştirecektir, bunun dışında bir polemik
yapılmasına kesinlikle müsaade etmemek gerekir.
Üretim aslında ülkelerin, milletlerin
ekonomisinin belkemiğini ifade eden terimlerden. Bu manada Sanayi, Ticaret
Komisyonu olarak hem geçtiğimiz dönemde hem de bu dönemde oldukça verimli
çalışmalar gerçekleştirdik. Çünkü her ne kadar 2002den bu yana
Türkiyenin gayrisafi millî hasılası 230 milyar dolardan 850 milyar
dolarlara çıksa, ihracatımız 36 milyar dolarlardan 150 milyar
dolarlara gelse ve kişi başı millî gelirimiz 3.500 dolardan
11.500 dolarlara çıksa da artık bir paradigma değişimine
ihtiyacımız var. Evet, bizim, ihracatımızı 500 milyar
dolara çıkartabilmek için mevcut yapıda çok köklü
değişikliklere ihtiyacımız var.
Sanayi Devriminin yüz yıldan fazla zaman önce
gerçekleşmesi, özellikle Avrupa tarafında gerçekleşmesi ve
Türkiye olarak buna ayak uydurmadığımız doğru. Gerek
sermaye oluşumu gerekse ondan sonraki süreçlerde o büyük sermayelerin
tetiklediği üretimde gerçekten çok geri kaldık ama bilgi ekonomisine
dayanan temelde artık çok farklı alanları dizayn edebilecek bir
kabiliyete de ulaşmak durumundayız. Bunu yapmak aslında
hepimizin hedefi iktidarıyla muhalefetiyle. Bu manada, AR-GEnin çok büyük
payı var. Evet, AR-GE her ne kadar yüzde 1ler seviyesine gelse de yeterli
değil, bunu 2ye, 2,5a çıkarmamız lazım ama geçmişle
de kıyaslamak lazım. Yani bu, on sene önce de yüzde 1 değildi,
sadece yüzde 0,35ler seviyesindeydi, 3 katlık bir artışla yüzde
1ler seviyesine çıktı. Bunu 2 yapmak, evet, hedefimiz. Zaten bu
manada geçtiğimiz dönem ve bu dönem komisyonda
yaptığımız değişikliklerle AR-GE
çalışmalarını destekleyecek bazı önemli adımlar
attık. Ne yaptık? Bir kere, AR-GE merkezlerinde çalışan
kişi sayısını düşürdük. Çünkü 50 kişinin, 100
kişinin çalışacağı merkezleri oluşturmak zaten
başlı başına zor bir işti, dolayısıyla bu
sayıyı azalttık. Yeter mi? Yetmez. Neden? Çünkü geçmişte
büyükler küçüklere bir şeyler öğretirken -yani hem deneyim olarak,
tecrübe olarak, akademik olarak- artık küçükler büyüklere bir şeyler
öğretiyorlar. Yani biraz önce örneğini verdiğiniz firmanın
bir notebookla adım atıp oradan gelmiş olduğu yer belli;
bunu farklı teknoloji firmalarıyla da özetleyebiliriz, Fecebooku
ortaya koyabiliriz, siz Appleı söylediniz.
Peki, o zaman, 1 kişiyi de desteklemek bizim
önceliğimiz olmalı. Ama bunun için de bir kültüre
ihtiyacımızı var, yani AR-GE kültürünün gelişmesine
ihtiyacımız var. Şu anda atılan adımlar da
aslında bunları destekleyecek adımlar. Çünkü geçtiğimiz,
yani bu dönemde yine Sınai Mülkiyet Kanunu olarak bilinen
Patent,
aslında patent isminin altında da dört beş ayrı kalem
var. Yani marka, tasarım, patent, faydalı model ve coğrafi
işaretleri tanımlayan ve dünyayla rekabet etmemiz anlamında
önemli bir adım olan bir kanunu ki 200 madenin üzerinde bir kanundu- hep
birlikte çıkarttık. Burada Cumhuriyet Halk Partisinin de Milliyetçi
Hareket Partisinin de çok olumlu destekleri oldu. Ve bu, gerçekten rakamlara
baktığımız zaman da hemen olumlu neticeler verdi.
Diğer taraftan, Üretim Reformu Paketi
içerisinde de hepimizin arzu ettiği sanayici ile üniversiteyi
birleştirecek bazı adımları da burada ortaya koyduk,
gerçekleştirdik, bunun da olumlu katkılarını
göreceğiz. Nedir bunlar? Bir kere araştırmacı
öğrencilerin desteklenmesi anlamında bilimsel araştırma
projelerinde çalışan bursiyer öğrencilere 5102 sayılı
Kanuna tabi olmaksızın burs verilmesinin önünü açtık.
Diğer taratan, üniversitelerde sanayiye yönelik
araştırma yapanların ve yenilikçi projelerin desteklenmesi için
YÖK izniyle teknoloji transfer ofislerinin açılmasına imkân verdik.
Ücretli araştırma izni verilebilmesi, doktora sonrası
araştırmacı istihdam edilebilmesi anlamında da önünü
açtık. Yani burada, kendi ilim Boluda da ben Abant İzzet Baysal
Üniversitesinin tüm sanayi kuruluşlarıyla birlikte iş
yapabilmesi gerektiğini düşünüyorum ve bu manada desteklemek istiyoruz
ama önümüze çıkan sıkıntıları işte bu reform
paketiyle birlikte ortadan kaldırıyoruz; akademik çevrelerin,
üniversite çevrelerinin de neticelerden pay alabilmesini sağlayacak
adımları atarak inşallah, bu noktada olumlu gelişmeleri hep
birlikte ortaya koyacağız.
Diğer taraftan, tabii, ihracatı
artırabilmenin yolu daha fazla domates üretip satmak değil veya daha
fazla kot dikerek bunu artırmak değil. Dolayısıyla, biz
ihracatı nasıl artırabiliriz? İşte, o Endüstri 4.0la
ifade ettiğiniz bilişimle, yazılımla ama bunların
bilgi ekonomisi temelli uygulamalarıyla bunu gerçekleştirebiliriz.
Önümüzde örnekler var, evet, Hindistan bir örnek, özellikle bilişimde,
yazılım tarafında önemli bir örnek ama bizim -şuna emin
olun- Hindistanın yaptığının aynısını,
hatta daha fazlasını yapabilecek bir potansiyelimiz var. Bunu
gerçekleştirmek için neye ihtiyacımız var? Bunu
gerçekleştirmek için en önemlisi zihinsel değişime
ihtiyacımız var. Bu zihinsel değişimle birlikte
gördüğümüz eksikliği de tamamlamamız lazım. Mesela Sayın
Eren Erdem solar ev projesini koydu buraya yani elektriği üretebilecek ve
bunu da hiçbir yere bağımlı kalmadan devam ettirebilecek.
Geçtiğimiz belki bir iki hafta içinde izlediniz, şu anda evde
elektrik üretebilmek için yani çatılarda güneş enerjisiyle elektrik
üretebilmek için artık ruhsat alınması söz konusu değil.
Enerji Bakanlığı EPDKyla birlikte ruhsat alımını
zorunlu koşan kararı iptal etti. Dolayısıyla, tüm evlerde,
tüm ofislerde, fabrikalarda çatılarda elektrik enerjisi ruhsata
bağlı kalmaksızın üretilebilecek. İşte bunlar
sahada bizden talep edilen değişikliklerdi ve biz bu talep edilen
değişiklikleri bir bir yerine getirerek bu sürecin önünü açmaya
çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar, diğer taraftan,
özellikle sanayicilerle birlikte tüm STKların yani TÜSİADdan
MÜSİADa kadar veya Odalar ve Borsalar Birliğine kadar veya sanayi
odalarına, organize sanayi yöneticilerine kadar bu süreçlerdeki
taleplerini hep birlikte, herhangi bir siyasi kaygı taşımadan
yürütmemiz lazım. Üretim Reformu Paketi içerisinde, aslında, bir
polemik ortaya koyarak, zeytinlik meselesini gündeme getirerek bazı
şeylerin önünü kapattık. Doğru bir şey mi? Bence kesinlikle
değil. Eğer burada zeytinlik meselesinin polemik yapılmasını
hep beraber engelleyebilseydik, işte, o sanayicinin, üreticinin arzu
ettiği bazı değişiklikleri de o paket içerisinde
gerçekleştirebilecektik
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Zeytinliği
koymasaydınız olacaktı.
ALİ ERCOŞKUN (Devamla)
ama, bunun,
sadece ve sadece siyasi bir polemik ortaya koymak adına engellenmesi,
hiçbirimize bir şey kazandırmadı
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Zeytinliği
kurtarmak adına yapıldı.
ALİ ERCOŞKUN (Devamla)
Türkiye'ye de
kazandırmadı, sanayiciye de üreticiye de kazandırmadı.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul)
Koymasaydınız ne güzel olurdu, zeytinlikler için
uğraşmazdık.
ALİ ERCOŞKUN (Devamla)
Dolayısıyla, burada yapılması gereken, herhangi bir siyasi
kaygıyı bir tarafa bırakıp doğrusu neyse bunu yapmak.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Doğrusu oydu!
ALİ ERCOŞKUN (Devamla) Doğrusunu
bulma noktasında, ben eminim ki bir masa etrafında bunu yapabilecek
potansiyelimiz var.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Muhalefetin
katkılarıyla zeytinlik kurtuldu, tabii! Bizim
katkılarımızla kurtuldu.
ALİ ERCOŞKUN (Devamla) Cumhuriyet Halk
Partisinin çok değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin
aynı şekilde Komisyona katkı veren çok değerli
milletvekilleri var; hep birlikte bunları gerçekleştirebiliriz ama
yeter ki bu konuyu
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Kutsal zeytin
ağaçlarını kurtarmış olduk.
ALİ ERCOŞKUN (Devamla)
millî olan bu
konuyu bir politik malzeme hâlinde kullanmayalım, sadece ve sadece
doğrusu neyse bunu yapmaya gayret edelim ve bunu yapabildiğimizi de
aslında bu geçtiğimiz süreçlerde göstermiş olduk.
Bilişim sanayisinin beklediği çok önemli
bir şey vardı, bilişim ürünleri artık bir sanayi ürünü
olarak kabul ediliyor bu en son Üretim Reformu Paketiyle.
Yazılımcıların müthiş derecede memnun olduğu ve
gerçekten yıllardan beri çok beklediği bir kanundu, bunu da bu paket
içerisinde gerçekleştirmiş olduk. Ben katkılarınızdan
dolayı hepinize teşekkür ediyorum.
Tüm bu konularda yapmış olduğumuz
çalışmalar var, yapacağımız çalışmalar var.
Geçtiğimiz dönem gerçekleşen Komisyon çalışmaları da
bunu gösteriyor.
Dolayısıyla, önergenin aleyhinde
olduğumuzu belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ali
Ercoşkun.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini
oylarınıza sunacağım.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Efendim, bir
yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 20 kişi
kalksın.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) 30 kişi
varız, endişe etme.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 20 kişi
aynı anda kalkacaksınız.
BAŞKAN - Sayın Gökdağ, Sayın
Gök
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Biz kendi
işimizi kendimiz yaparız. Siz keyfinize bakın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İç Tüzüke
uyacaksınız hanımefendi.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Meclis
Başkanı orada Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, 20 kişi aynı zamanda kalkacak; böyle 3 kişi, 5
kişi değil.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Kalktık, sen
nereye bakıyorsun?
BAŞKAN Evet, kalktılar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Eş
zamanlı kalkacaksınız, eş zamanlı
kalkacaksınız.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Arkayı gördün
mü? Eş zamanlı kalktık.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Eş
zamanlı kalkılacak, grup başkan vekilinize sorun.
BAŞKAN Sayın Yiğit, Sayın
Yedekci, Sayın Erdem, Sayın Dudu, Sayın Arslan, Sayın
Bektaşoğlu
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Gök,
eş zamanlı 20 kişi kalkacak. İç Tüzüke uygun hareket edin.
Öyle veresiye değil, eş zamanlı.
BAŞKAN İşlem yapıyorum
sayın milletvekilleri.
Sayın Tümer, Sayın Tarhan, Sayın
Çamak, Sayın Göker, Sayın Tamaylıgil, Sayın Öztrak,
Sayın Özcan, Sayın Yalçınkaya, Sayın Havutça, Sayın
Turpcu, Sayın Aldan, Sayın Yüksel, Sayın Bekaroğlu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur, birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.32
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 114üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için beş dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, 19/7/2017 tarihinde İstanbul Milletvekili
Eren Erdem ve arkadaşları tarafından, bilimin önündeki
engellerin kaldırılması ve yeni bir devlet politikası
oluşturulması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 19 Temmuz 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde
Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/839) ve Adalet Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 490) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 490 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri, tebrik ve kabul
işlerini kuliste yaparsanız
Sayın Hakan Çavuşoğlu, sizi de
kutluyoruz, yolunuz açık olsun, başarılar diliyoruz.
Evet, 15inci madde üzerinde
üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci
maddesindeki "teselsül ettirilmiş ibaresinin yerine "birbirine
bağlanmış ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet Yıldırım Saadet Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan Hüda Kaya
İzmir Batman İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 15'inci maddesinin (1)inci
fıkrası uyarınca Ceza Muhakemeleri Kanununun 280'inci
maddesinin (1)inci fıkrasına işlenecek (c) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsmail Faruk Aksu Celal Adan Mehmet Parsak
İstanbul İstanbul Afyonkarahisar
Mustafa Kalaycı Muharrem Varlı Mehmet Erdoğan
Konya Adana Muğla
c) Dosyada herhangi bir
eksiklik bulunmayıp, suçun yanlış nitelendirilmesi
dışında, hükümdeki hukuka aykırılık ve
hatanın düzeltilmesinin mümkün olduğu hâllerde hükmü düzelterek
istinaf başvurusunun esastan reddine;
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
15inci maddesinde öngörülen değişikliğin
aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 15 4/12/2004 tarihli
ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 280 inci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan "(c) ibaresi "(a),
(c), (d) şeklinde değiştirilmiş, fıkraya (a)
bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentler eklenmiş,
mevcut (b) ve (c) bentleri (d) ve (e) bentleri olarak teselsül ettirilmiş
ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"b) Cumhuriyet
savcısının istinaf yoluna başvurma sebebine uygun olarak
mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt
derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka
aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun
esastan reddine,
c) Olayın daha fazla
araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine
karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı
kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka
aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun
esastan reddine,
(3) Birinci ve
ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine
olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış
olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu
sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan
yararlanırlar.
Levent Gök Necati
Yılmaz Mehmet
Gökdağ
Ankara Ankara Gaziantep
Zeynel Emre Namık Havutça Cemal Okan Yüksel
İstanbul Balıkesir Eskişehir
BAŞKAN - Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Temsil kuramı içinde
katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök konuşacak.
Sayın milletvekilleri,
konuşmacı kürsüye geldi, lütfen biraz sessiz olalım. Rica
ediyorum.
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, dikkatimiz dağılıyor gerçekten.
Arkadaşlarımızın bu Kabine değişikliğinden
dolayı heyecanlarını anlıyorum ama
BAŞKAN - Evet,
sayın milletvekilleri
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısı
üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bundan tam bir ay kadar önce Genel
Başkanımız öncülüğünde hak, hukuk, adalet adını
verdiğimiz bir yürüyüş başlattık. Bu yürüyüşte
Türkiyede adalete olan güvenin ne kadar sarsıldığını,
milyonlarca yurttaşımızın, insanımızın
adalet haykırışının bir yansımasını,
onların hislerine bir tercüman olmayı kendimize görev saydık.
Yürürken kimi zaman taş attılar kimi zaman hakaret ettiler, her
birini anlayışla karşıladık, olgunlukla
karşıladık. Niçin sokaklardasınız, yürüyorsunuz?
diyenlere alkışlarla cevap verdik çünkü anayasal bir
hakkımızı kullandık, demokratik bir
hakkımızı kullandık. Dünyanın Gandhinin rekorunu
geçen en uzun soluklu, en kitlesel yürüyüşünü gerçekleştirdik bir tek
kişinin burnu kanamadan. Hak dedik hukuk dedik adalet dedik. Dün
burada Adalet Bakanlığı görevinde bulunan Sayın Bekir
Bozdağ vardı. Dün kendisine sorduk Adalet var mı? diye, kendisi
Adalet var. dedi ama bugün kendisi yok.
Yeni bakanlara da hayırlı olsun
dileklerimi iletirken, yeni bakanlarımızın da, Hakan Beyin,
Osman Beyin ve diğer arkadaşlarımızın da görevlerinde
başarılar diliyorum. Umuyorum ve diliyorum ki bu bakanlık
görevlerinde arkadaşlarımız toplumun hissiyatını, muhalefetin
hissiyatını daha iyi özümseyerek değerlendirirler ve görev
yaparlar. Örneğin, bugün görevi sona eren Adalet Bakanı tarihimizde
Türkiyede Türk yargısının, adaletin en güvensiz olduğu
bir bakanlık sürecini yaşayarak bitirdi. Yeni gelen Bakan artık
bu hissiyatları dikkate almalı değerli arkadaşlarım.
Sokaklarda yürüdük. dedik. E, Sokaklarda
yürünmez. diyenler 15 Temmuzda meydanlarda, sokaklarda oldular haklı
olarak ve meşru olarak, bizler de olduk. Demek ki sokakların bir
anlamı var, meydanların bir dili var, tıpkı bu cuma
Tuncelide olacağı gibi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gencecik bir öğretmen, Necmettin Yılmaz, ailesinin
dar olanaklarıyla, kıt olanaklarıyla okutuldu, kura çekti,
öğretmen oldu, Tuncelide, kara yoluyla gittiği sırada
PKKlı teröristler tarafından kaçırıldı, vahşice
katledildi. Buna seyirci mi kalacağız? Buna sessiz mi
kalacağız? Necmettin Yılmaz, o gencecik beden, tertemiz beden,
ailesinin geleceği olan, öğrencilerinin geleceği olan bir
öğretmen bugün aramızda yok maalesef. Suçu? Hiçbir suçu yok. Masum,
tertemiz. Görev yapıyor, Türkiyenin en uzak illerinde görev üstleniyor,
saygıyla karşılanması gereken bir davranışla
gitti Şanlıurfaya öğrenci yetiştirmek için ama bir hain
terör saldırısı, bir PKK terörü onu aramızdan aldı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, biz, cuma günü, PKK terörünü kınamak üzere,
Necmettin Yılmaz kardeşimizin şahsında, masum, öldürülen
tüm sivil yurttaşlarımız, askerlerimiz ve polislerimiz
anısına Tuncelide yine sokaklarda yürüyüş yapacağız
değerli arkadaşlarım; teröre karşı, terörün
karşısında durmak için, elimizde parti bayrağı
olmayacak. Ben de yarın Tunceliye gidiyorum,
arkadaşlarımızla beraber elimizde Türk bayrağı olacak,
karanfiller olacak, hepinizi bekliyoruz bu yürüyüşe. Teröre
karşı ortak bir duruş sergilenmediği müddetçe, bir millî
beraberlik sergilenmediği müddetçe terörün üstesinden
gelemeyeceğimize inanıyorum. Tuncelide yakılan bu fitilin,
ateşlenen bu kıvılcımın Türkiyeye yayılması
gerekiyor. Yeter artık diyoruz teröre. PKKsını, DHKP-Csini,
DEAŞı, IŞİDi, her neyse, elinde silah tutan herkesi
lanetliyoruz ve Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili olarak, elimizde parti
bayrağı taşımadan sadece karanfil ve Türk Bayrağı
taşıyarak Tuncelide bir yürek olmaya sizleri de davet ediyoruz
değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar) Gelin, burada beraber olalım; gelin, o sokaklarda
teröre karşı beraber omuz omuza yürüyelim. Türkiyenin buna
ihtiyacı var, Türkiyenin bu moral değere ihtiyacı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha veriyorum Sayın
Gök.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Devamla) Böylesine bir ortamda hak,
hukuk, adalet derken herkesi içine alan bir kavram, terör de herkesi içine alan
bir kavram. Şimdi, yüreğimizi ortaya koymanın zamanı.
Şimdi, hep beraber, bu gencecik öğretmenin şahsından, onun
anısından ve ona olan saygımızdan güç alarak teröre
karşı birlik olma zamanı.
Türkiyenin terörü yenecek birikimi, dinamikleri,
potansiyeli vardır, Türkiyenin her türlü sorunu konuşarak çözecek
bir aklı vardır. Türkiye büyük bir ülkedir. Türkiyede biz bütün
devasa sorunlarımızı konuşarak çözebiliriz değerli
arkadaşlarım, bunu yapacak gücümüz var. Hem bunu yapacak gücümüzü
harekete geçirelim hem de teröre asla prim vermeyelim.
Hepinizi cuma günü Tuncelide hiçbir parti
bayrağı altında olmaksızın
gerçekleştireceğimiz yürüyüşe davet ediyorum. Biz de Tunceliden
yükselecek sese tercüman olmaya çalışacağız. Bu sese sizler
de kulak verin diyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı
Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde
Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 15'inci maddesinin (1)inci
fıkrası uyarınca Ceza Muhakemeleri Kanununun 280'inci
maddesinin (1)inci fıkrasına işlenecek (c) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
c) Dosyada herhangi bir eksiklik bulunmayıp, suçun
yanlış nitelendirilmesi dışında, hükümdeki hukuka
aykırılık ve hatanın düzeltilmesinin mümkün olduğu
hâllerde hükmü düzelterek istinaf başvurusunun esastan reddine;
Muharrem Varlı (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Komisyon katılmama görüşündedir
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Sayın Muharrem Varlı konuşacak.
Buyurun Sayın Varlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önerge üzerinde söz aldım, bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün yeni bir Bakanlar Kurulu oluştu, yeni bir
Hükûmet oluştu. Görev alan bütün bakanlara başarılar diliyorum.
İnşallah ülkemize, milletimize hayırlı olur; inşallah
bu ülkenin eksikliklerini, problemlerini giderme noktasında büyük gayret
sarf ederler ve bir an önce de bu işi çözümlerler. Tabii, beni en çok
ilgilendiren konulardan bir tanesi tarım olduğu için, Tarım
Bakanı da değişti, yeni bir bakan görevlendirildi, inşallah
bu yeni Sayın Bakan tarımla ilgili problemleri bir an önce çözme
yolunda gayret sarf eder. Özelikle son dönemlerde yükselen et
fiyatlarının önüne geçmek adına dışarıdan ithal
hayvan değil de içerideki kendi imkânlarımızla bu işi
nasıl çözebiliriz, buğday fiyatını tekrar nasıl
yükseltebiliriz, mısırı nasıl koruyabiliriz, ayçiçeği
üreticilerini nasıl koruyabiliriz, daha doğrusu üreten,
ürettiğinden para kazanan çiftçilerimizi nasıl var ederiz, bunun
gayreti içerisinde bir çaba gösterirse bundan hepimiz memnun olacağız
çünkü gerçekten çiftçiler bu konularda çok mağdur oldular, çok problemler
yaşadılar. İnşallah, bundan sonra da bu problemleri
yaşamayız.
Yine, mazot konusunu da sürekli gündeme getiriyoruz.
İnşallah bir an önce mazot konusunda ve gübre konusunda da
çiftçilerimizin ihtiyaçlarını karşılayacak, onlara daha az
fiyatlarla mazot ve gübre sağlayabilecek bir politika uygularlar ve üreten
insanları da bu manada memnun etmiş olurlar.
Yine, 1998 yılında Adana Ceyhan depremi
olmuştu, bunu hatırlarsınız, birçok
insanımızı kaybettik; Allah rahmet eylesin hayatını
kaybeden insanlarımıza, ailelerine de
başsağlığı diliyoruz. O deprem sonrasında bir
yardım kampanyası başlatılmıştı gerek
devletimiz gerekse sivil vatandaşlar tarafından. Aynı zamanda,
yine, devletimiz hem konut yapımında hem de kısa sürede kira
ihtiyaçlarını karşılamak ve o deprem sonrasındaki
mağduriyetleri gidermek adına da bir miktar para yardımında
bulunmuştu. Şimdi, bölgeden iki günden beridir çok yoğun
telefonlar geliyor, bu paralar tekrar geri talep ediliyormuş hem de
faiziyle birlikte. Sayın Maliye Bakanım -buradayken tebrik ediyoruz
kendisini de yeniden görev aldı Hükûmette- bu konuyla bir ilgilenirseniz
çok memnun olurum. Yani o dönemde bir mağduriyet yaşandı,
devletimiz yardımcı olmuştu, şimdi bu insanlardan faiziyle
tekrar geri isteniyormuş. Yani, bu konuda ne yapabiliriz devlet olarak bir
bakarsanız çok memnun oluruz. Bu, tabii, depremde birçok insan
hayatını kaybetti, birçok insan evini kaybetti, yurdunu kaybetti,
onun için önemli bir konu, bir an önce çözülmesinde fayda var.
Yine, bugün, Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Erhan Usta da gündeme getirmişti, bu konuda da çok telefon
aldığımız için, çok mesaj aldığımız
için sizlerin gündemine ve milletimizin gündemine tekrar taşımakta fayda
gördüm. Arkadaşlar, bu FETÖyle ilgili yapılan bütün operasyonlarda,
gerçekten bu işin içerisinde olan bütün suçlularla ilgili Hükûmetin
arkasında olduğumuzu ve sonuna kadar da arkasında
olacağımızı her dönemde beyan ettik, beyan etmeye ve
arkasında durmaya da devam edeceğiz. Ancak, bu askerî okul
öğrencileri var yani hakikaten bunlarda çok büyük bir mağduriyet var.
Bu çocukların birçoğu okulu bitirmiş olmalarına rağmen
uzaklaştırıldılar ve şu ana kadar da bunlarla ilgili
hiçbir çözüm üretilmedi. Ya, bunların içerisinde FETÖcü varsa gerçekten
kaldırıp atalım yani devletimizin istihbaratı var, polisin
istihbaratı var; kimin nerede oturduğunu, nerede
kalktığını her gün takip ediyorlar bunlar. Yani bunları
da bulsunlar, gerçekten bu öğrencilerle ilgili mağduriyeti bir an
önce çözelim. Hakikaten bu konuda da çok yoğun mesajlar ve telefonlar
geliyor, bunu da çözmek bizim görevimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak.
Gerçekten, terör örgütleriyle ilgili Hükûmetin
yapmış olduğu her operasyonun arkasındayız, Hükûmete
desteğimiz sonuna kadar devam ediyor bu konuda. Ancak, dediğim gibi,
bu tip mağduriyetleri de gidermek bizim görevimiz arkadaşlar, bunu da
dile getirmek lazım. Bu öğrencilerle ilgili, özellikle askerî
okullardan atılan öğrencilerle ilgili veya okulu bitirmiş,
uzaklaştırılan öğrencilerle ilgili, eğer gerçekten
bunların FETÖyle bağlantısı varsa -zaten yapılan- en
ağır şeyler yapılsın ama yoksa da bunların
hakkını vermek gerekir diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Varlı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci
maddesindeki "teselsül ettirilmiş ibaresinin yerine "birbirine
bağlanmış ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Aslan (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılınmıyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Sayın Mehmet Ali Aslan konuşacak.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Meclisteyiz; evvela, Meclis personelinin,
Meclis üyelerinin, adil bir şekilde kendilerine ortam, zemin
hazırlanması gerekiyor. Örneğin, eskiden Meclis personeli saat
on ikiye kadar kaldı mı ertesi gün izinli sayılıyordu, bunu
son birkaç aydır saat ikiye çektiler ve sabah yine personel
çalışmak zorunda bırakılıyor. Yani, düşünün, dün
biz bir buçukta buradan ayrıldık, personel de aynı şekilde;
servisi beklemesi, eve yetişmesi falan saat üç buçuk, dördü buluyor ve
sabah erkenden işe gelmek zorunda kalıyor. Dolayısıyla,
hepimizin tanık olduğu gibi dün on sekiz saat çalıştılar.
Ya, Mecliste bu hakkaniyetsizlik, bu adaletsizlik oluyorsa biz artık
Türkiye'nin diğer bölgelerine, diğer kurumlarına, diğer
farklı yerlerine karşı ne diyebiliriz ki? Öncelikle bu
haksızlığın, hukuksuzluğun giderilmesi gerekiyor.
İşçiye, personele de bunun için ayrıca bir mesai parası da,
ek ücret de ödenmiyor. Başkanlık Divanının da bu konuyla
yakından ilgilenmesini rica ediyoruz. Dün akşam personel bize bu
konuda haklı sitemlerini dile getirmiştir. Mesai verilmemesi
ayrı bir zulümdür. Oysa ki Peygamberin (AS) bir hadisişerifi
vardır İşçinin alın teri kurumadan hakkını
ödeyiniz. diye ama bırakın ödenmesini, öyle bir mesai kalemi bile
yokmuş. Yine İşçiye yediğinizden yedirin,
giydiğinizden giydirin ve onun yüklenemeyeceği yükü ona
yüklemeyiniz. diye bir hadisişerif vardır. Keşke ramazanda o
iftar davetlerinde sadece kendimizi değil, işçilerimizi de,
personelimizi de davet edebilseydik böylece daha hakkaniyetli, daha adil
davranmış olacaktık.
Bir diğer adaletsizliği, hukuksuzluğu
sizin nazarınıza sunmak istiyorum, Sayın Bakan da burada.
İlköğretim ve ortaöğretim kurumlarının bursluluk
sınavı vardı, 10 Haziranda yapıldı, günlerde
açıklandı. 185 bin öğrenciden 65 bin öğrenci burs
kazanmayı hak etti ama nasıl hak etti? Belli bazı meslek gruplarına
kontenjan tanınmış yani 250 puanla bursluluğu
kazanabiliyor, hak edebiliyor ama öte yandan 450 puan alan öğrenciler
burstan faydalanamıyor. Bu apaçık bir zulümdür, bir
haksızlıktır.
Bakın, elimde belgeler var. 415 puan
almış ama burs hakkını elde edememiş, yeni. Aynı
şekilde, 250 puanla bursluluğa hak kazanan öğrenciler var
babalarının meslek grubundan ötürü. Yani düşünün ki ilkokul
5inci sınıf öğrencisi 450 puan alıyor, aynı
şekilde diğeri 250 puan alıyor; biri ayda 200 TL kazanıyor,
burs alıyor, diğeri ise kazanamıyor, verilmiyor. O
öğrencilerin psikolojisini düşünebiliyor musunuz? Yani
babasının a, b, c meslek grubundan olmamasının
cezasını, suçunu neden öğrenci çekiyor? Dolayısıyla bu
adaletsizliğin, bu hukuksuzluğun da ortadan
kaldırılması gerekiyor. 65 bin öğrencinin alacağı
bursu pekâlâ 185 bin öğrenciye de dağıtabiliriz, puana göre burs
da alınabilir. Ben de bir eğitimciyim. Ben o öğrencilerin
düştüğü ruh hâlini çok iyi biliyorum, çok iyi gördüm. Umarım, bu
hukuksuzluk, adaletsizlik de ortadan kalkar.
Yeni fezlekeler gelmiş, ona da bir cümleyle
değineceğim. İnanır mısınız, bizim bütün
sokak, miting konuşmalarımıza, medya
konuşmalarımıza fezleke hazırlanmış. Allah
birdir. desek terör örgütü propagandasından fezleke
hazırlıyorlar. Fezlekeleri size göstereceğim. Günün birinde Ya,
bu kadarı da olmuyor. Bu hangi yönetim, hangi iktidar döneminde
olmuş? diyeceksiniz. Ama o gün gelmeden bu yanlışları
düzeltin, bu zulümleri ortadan kaldırın.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
16ncı maddede üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 16ncı
maddesindeki "fıkrasına ibaresinin yerine "bendine
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet Yıldırım Saadet Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Erol Dora Mehmet Ali Aslan
İzmir Mardin Batman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 16'ncı maddesinde geçen "daire
ibaresinin "ilgili daire şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Celal Adan Mehmet Parsak
İstanbul İstanbul Afyonkarahisar
Mustafa Kalaycı Mehmet Erdoğan Baki
Şimşek
Konya Muğla Mersin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
16ncı maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki
şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 16 - 5271
sayılı Kanunun 281 inci maddesinin birinci fıkrasına
"mahkemesi ibaresinden sonra gelmek üzere "dairesi ibaresi
eklenmiş ve fıkranın ikinci cümlesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
Necati Yılmaz Mehmet Gökdağ Zeynel Emre
Ankara Gaziantep İstanbul
Namık Havutça Cemal Okan Yüksel Engin Özkoç
Balıkesir Eskişehir Sakarya
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sakarya Milletvekili
Sayın Engin Özkoç konuşacak.
Buyurun Sayın Özkoç. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, bölge adliye mahkemelerinin
açılmasıyla ilgili, biliyorsunuz, 18 tane mahkemenin Türkiye'de
kurulmasıyla ilgili ilk önce bir karar çıktı, daha sonra da bu
7ye indirildi. 18 tane çıktığında Sakaryada bölge adliye
binası yapıldı, tam 40 milyon lira harcandı bölge adliye
mahkemesine. Gerekli alt yapı ve bürokrasiyi ilgilendiren her şey
tamamlandı ama daha sonra o bölge adliye mahkemesi maalesef şu anda
bomboş duruyor, orada mahkemenin açılmasından vazgeçildi ama
Sakaryada hâlâ bir adliye sarayımız yok. Devletin vergileriyle yola
çıkan ve hizmet anlayışıyla Türkiye Cumhuriyetinde var
olduğunu iddia eden bir Hükûmetin, bu yaptığı şeyi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden kendi yaşadığım
kent adına, ülkem adına esefle kınıyorum ve bunun bir an
önce düzeltilmesi ve Sakaryanın, layık olduğu bir adliye
sarayına da kavuşturulmasını diliyorum.
Diyelim ki adliye sarayımız var, bölge
adliye mahkememiz de var, peki, adalet var mı? Yok. Neden yok? Bakın,
iki gün önce başıma gelen olayı anlatayım: Mahkemeniz de
olsa, savcılarınız, hâkimleriniz de olsa eğer sizi adil,
tarafsız yargılıyorlarsa ve peşinen suçlamıyorlarsa o
zaman bir şansınız vardır ama eğer sizi peşinen
suçluyorlarsa işte benim başıma gelen geliyor. 1 Nisan 2016da,
Can Dündar ve Erdem Gülün davasında, Sayın Engin Özkoç, o
davanın kapalı bir oturum olduğunu bildiği hâlde buraya
katılıp davaya girmekte ısrar ettiği için, slogan
attığı için ve basının karşısına
çıkıp da kamu binalarının bulunduğu yerde illa bir
açıklama yapma konusunda ısrarcı olduğu için
dokunulmazlığının kaldırılmasını talep
ediyoruz. diyorlar ve ayrıca, bu dokunulmazlığın
kaldırılmasıyla ilgili fezlekede 12 tane delil maddesi
sunuyorlar. Bu delil maddelerinin içerisinde bilirkişi raporu var.
İlgili büroların ve polisin ve ilgili savcının bu konuyla
ilgili attıkları imzalar var, hatta bir de başka bir şey
var, video görüntüleri de var. Yani, diyorlar ki: Sen, bu video görüntülerinde
oradasın ve bu suçu işledin. Bugün gittim arkadaşlar, video
görüntülerini inceledim. İnanın, kendimi aradım, aradım,
bana benzeyen birini de aradım fakat yok, fakat yok. Milletvekiline
eğer bu yapılıyorsa, dokunulmazlığı olmayan bir
vatandaşa, mahkemelerde sürünen anne babalara, çocuklara, binlerce
kişiye neler yapılmıyordur Türkiyede.
İşte adalet arayışında
anlatmak istediğimiz tam da budur. Türkiyede adalet diye yola çıkan
Cumhuriyet Halk Partisinin lideri Kemal Kılıçdaroğlunun,
Türkiyenin sadece yüzde 50si için değil, yüzde 100ü için adalet diye
yola çıkan Kemal Kılıçdaroğlunun işte adalet
arayışı tam da bunun içindir.
Eğer bir milletvekiliyle ilgili 12 tane delille
olmadığım bir yerde
Bırakın mahkemede olmayı,
ben o adliye sarayına hayatım boyunca hiç gitmedim. O gün
Sakaryadaydım ve toplantılar yaptım. Bunlar kayıtlarla
tespit edilmiş olduğu hâlde siz diyorsunuz ki: Bu milletvekili
suçludur ve dokunulmazlığını kaldırın.
İşte size devlet ciddiyeti, işte size AKPnin adaleti, işte
size Türkiye Cumhuriyetinden dünyaya binlerce, on binlerce Enislerin,
çocukların, gazetecilerin, yazarların haykırışı.
Onları siz bu anlayışla cezaevine gönderdiniz, onları siz
bu anlayışla hücrelerde tutuyorsunuz, siz Genelkurmay
Başkanını bu anlayışla Şemdin Sakık gibi bir
PKKlı militanın gizli sanıklığıyla altı
yıl cezaevinde tuttunuz ve getirdiğiniz generaller darbe
kalkışması yapıp bizim vatandaşlarımızı
şehit düşürdüler. Suçlusu sizsiniz, masum olan halktır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
önergeyi oyladınız ama arkadaşımız çok ciddi bir konu
anlattı.
BAŞKAN Bir dakika, işlemimi bitireyim.
Önerge kabul edilmemiştir.
Buyurun, evet, sizi dinliyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Ciddi bir konu anlattı,
herhâlde Hükûmetin buna vereceği bir yanıt vardır.
MEHMET MUŞ (Ankara) Yargıya ne desin
Hükûmet?
LEVENT GÖK (Ankara) Çünkü bugün Adalet
Bakanlığını ilgilendiren bir konuda konuşuyoruz ve
Hükûmet de burada. Yani Sayın Milletvekillerimizin,
olmadığı ve hiç gitmediği bir adliyedeki bir
duruşmadan dolayı hakkında 14 tane delil üretilerek bir fezleke
düzenlenmesi söz konusu. Bu, neden önemlidir? Meclisin bir milletvekili
Sayın Engin Özkoç yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir milletvekili.
Bir milletvekilimizin başına gelen bir hadisede herhâlde Hükûmetin
söyleyeceği bir şeyler olmalıdır, bir değerlendirme
olmalıdır. Hükûmet buna cesaret edebiliyor mu? Bu savcıyı
yerinde tutacaklar mı? Nedir tablo? 14 tane sahte delil nasıl
üretiliyor? Böyle bir şey olabilir mi? Bu vahim tablo konusunda Hükûmetin
bir açıklama yapması gerekmez mi? Bunu sessizlikle
geçiştiremeyiz.
BAŞKAN Bilgisi yok herhâlde Sayın
Bakanın, daha sonra bir açıklama yaparlar diye düşünüyorum.
KADİM DURMAZ (Tokat) Baştakilerin de bir
şey söylemesi lazım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Gök hukukçu birisidir, yargıyla ilgili burada
izahat istemesini ben yadırgadım.
İlgili yerlere müracaat edin.
BAŞKAN Gerekli görürse açıklama yapar
sayın Hükûmet, bu konuda bir zorlama yapamayız şu anda.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
bu fezleke Meclise geldi ve bu arkadaşımız bir milletvekili.
Bakın, bu konuda Meclis Başkanlığının da bir
tutum alması gerekir. Yani olmayan 14 tane sahte delille Siz
buradaydınız, bu suçu işlediniz. diye,
arkadaşımız hakkında fezleke düzenleniyor. Ya, böyle bir
şey olabilir mi? Türkiye Büyük Millet Meclisi mensubunun başına
gelen bir hadiseyi konuşuyoruz.
BAŞKAN Ben Sayın Özkoçla
konuşayım.
LEVENT GÖK (Ankara) - Mehmet Muş diyor ki bize:
Yargıyı ilgilendirir. Seni de ilgilendirir Mehmet Muş, seni de
ilgilendirir. Bu fezleke konusunda lütfen gereğini yapın Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Ben Sayın Özkoçla bu konuyla
ilgili konuşacağım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Beni
ilgilendirmiyor Sayın Başkan.
LEVENT GÖK (Ankara) Niye ilgilendirmesin?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hayır, bana
bu noktada bir soru sorma hakkınız yok, Hükûmetten izahat
isteyemezsiniz yargıyla ilgili, onu söylüyorum, yoksa
LEVENT GÖK (Ankara) Ama sen konuşmaya
giriyorsun değerli kardeşim, demen lazım ki: Bu milletvekiline
haksızlığı kınıyorum. Kalk, bunu söyle.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 16'ncı maddesinde geçen
"daire ibaresinin "ilgili daire şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYA BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Sayın Baki Şimşek konuşacak.
Buyurun Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 16ncı maddesindeki önergemiz
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Bugün yeni atanan Bakanlar Kurulunun öncelikle
ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Bakanlar Kuruluna birçok yeni bakan atandı ama
bizim bölgemizle ilgili, özellikle daha önceki Tarım Bakanlarından
Çukurovadaki yatırımlarla ilgili ciddi derecede
sıkıntı çektik. İnşallah bu dönem Tarım
Bakanının ilk ziyaretini tarımın merkezi olan Çukurovaya
yapmasını ve tarımın sorunlarını yerinde
görmesini temenni ediyorum.
Tabii, Maliye Bakanımız da buradayken,
vatandaşlarımızdan çok sayıda şikâyetler
alıyoruz. 2017 yılı Merkezi Bütçe Kanununa göre açıktan
naklen atamalarda kontenjan ve kadro verilmemiş. Özellikle, üniversite
hastanelerinde, eşleri doğuya, güneydoğuya tayini çıkan,
orada görev yapan, mecburi göreve giden subay, astsubay ve polislerimizin
eşlerinin tayinleri yapılamamakta ve aileler ikiye bölünmektedir.
Bununla ilgili, Maliye Bakanımızın mutlaka kadro
açmasını ve bunlara ödenek ayırarak bunların tayinlerini
yaptırmasını talep ediyoruz. Çok sayıda aileden bu konuda
şikâyet alıyoruz.
Tabii, Türkiyenin gündemi, bugünkü Bakanlar
Kurulundan önce, İstanbulu sel alması. Yedi tepeden oluşan ve
önünden boğaz akan bir kenti maalesef, temmuz ayında sular
basıyor, seller basıyor ama hiç kimse bununla ilgili bir sorumluluk
almıyor. Doğal afet. diyoruz, Metrekareye 100 kilogram yağmur
yağdı. diyoruz, Bunu uzmanlar araştırsın.
Uzmanların araştıracağı hiçbir şey yok, her
şey göz önünde cereyan ediyor. İstanbuldaki belediyelerin
birçoğunu en az yirmi beş otuz yıldır aynı siyasi
düşünceye mensup belediye başkanları idare ediyor ama maalesef,
tedbir alınmadığı için, dereler
kapatıldığı için, dereler işgal edildiği için
İstanbulu su basıyor. Tabii, İstanbulda zararın devletimiz
tarafından karşılanacağı söyleniyor şu anda ama
geçtiğimiz aylarda Mersinde de çok büyük bir doğal afet oldu, sel
oldu ama maalesef Mersin doğal afet kapsamına alınmadı ve
ciddi bir ödenek de ayrılmadı. Çiftçilere çok cüzi, 300-500 lira,
1.000 lira gibi bir yardım yapıldı ama kentteki altyapıdaki
ve diğer yollardaki, sokaklardaki zararların hiçbiri
karşılanmadı. Hükûmetin, İstanbulu afet kapsamına
alırken Mersinin yaşadığı sorunları da tekrar
gözden geçirmesini ve Mersinde tespit edilen zararı da karşılamasını
talep ediyoruz.
Tabii, Türkiyenin sorunlarıyla beraber
Mersinin sorunlarına da değinmeden geçemeyeceğim. Mersinde,
Sayın Çevre ve Orman Bakanımız tarafından 2011
yılında temeli atılan ve Mersinin gerçekten hem sele
karşı, doğal afetlere karşı hem de tarımsal
sulamaya karşı büyük bir projesi olan Pamukluk Barajının
inşaatı defalarca durdu, yeniden başlatıldı ama
şu anda yine Pamukluk Barajının inşaatı durmuş
durumda, müteahhit iflas etmiş. Sayın Bakanımız buradan
geçtiğimiz yıl itibarıyla söz verdi, daha önce de birçok defa
söz vermişti, 2013 yılında Kurdelesini keseceğim,
açılışını yapacağım. demişti ama
2016-2017 yılları geldi.
Ben bu kürsüden tekrar sesleniyorum: 2018
yılında da -Sayın Bakanımız bu yıl söz verdi ama-
bu barajı açamayacağız bu gidişle. Bu barajla ilgili
mutlaka ihalenin iptal edilmesi, yeni bir firmaya verilmesi ve ödenek
gönderilmesini talep ediyoruz. Şimdi, bir baraj düşünün, barajın
tünel inşaatı bitme aşamasına gelmiş, kanal
inşaatları başlamış, sulamayla ilgili borular
döşenmiş ama maalesef ortada barajın gövdesi yok. Barajın
gövdesi olmadan biten tünel, döşenen borular ne işe yarayacak? Yani
Nasrettin Hocanın türbesi gibi, tabiri caizse, türbenin etrafı
çevrilmiş ama kapısı yok. Hükûmetin bununla ilgili acilen tedbir
almasını ve gerçekten Mersinin yarısını sulayacak
olan, çok büyük bir proje olan, Türkiyenin gövde yüksekliği olarak 3üncü
büyük barajı olan 165 metre yüksekliğindeki Pamukluk
Barajının gövde ihalesinin yenilenerek bir an önce bu barajın
bitirilmesini talep ediyoruz.
Tabii, Mersinle ilgili verilen yine birçok vaatler
var turizmle ilgili. Kazanlı turizm bölgesi maalesef yerinde sayıyor.
Birçok bakanımız, Başbakanımız geldi, bölgede sözler
verdi. Mersinde yapılan Akdeniz Olimpiyatlarında gelecek sporcuların
burada kalacağı söylendi ama henüz Kazanlı turizm bölgesinin,
bırakın otellerin yapılmasını, yolu bile
yapılıp bitirilemedi. Yine Çeşmeli otoban yolu için sözler
verildi, yapılmadı.
Tarsus Üniversitesiyle ilgili hem Sayın
Cumhurbaşkanımız hem Sayın Başbakanımız
geldi, bölgede sözler verdi ama maalesef, bazı üniversitelerle ilgili
görüşmeler Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçti, Bakanlar Kurulundan
kararı çıktı ama Tarsus Üniversitesiyle ilgili bu yıl yine
öğrencilerimiz tercih yapamayacaklar. Biz devletten para pul istemiyoruz,
Tarsusta yapılan üniversitenin zaten Tarsus Ticaret Borsası ve
belediye, bütün arsasını, binalarını yapmaya talip,
mevcutları da o yapmış, sadece kararını alın.
Kent, üniversitenin bütün altyapı yatırımlarını ve
binalarını yapmaya hazırdır diyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 16ncı
maddesindeki fıkrasına ibaresinin yerine bendine ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erol Dora
(Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mardin Milletvekili
Sayın Erol Dora konuşacak.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, 490 sıra sayılı Bölge Adliye ve
Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan
Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 16ncı
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine Halkların
Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla
uygulamaya konulmak istenen değişikliklerin bölge idare mahkemeleri,
idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin işleyişinde görülen kimi
aksaklıkları gidermek olduğu ifade edilmektedir. Bu amaçla
özellikle başkanlar kuruluna ait kimi esas yetkiler, bölge idare mahkemesi
başkanına ve HSKya devredilmektedir. Böylelikle aslında
başkanlar kurulu işlevsizleştirilmekte, bu yetkiler tek
kişinin takdir ve inisiyatifine devredilmektedir. Tasarının
geneli değerlendirildiğinde yetkilerin kurullardan alınıp
kişilerin keyfîliğine bırakıldığı açıkça
görülmektedir.
Tabii, bu bağlamda buradaki en önemli
hususlardan birisi, istinaf mahkemesi başkanının daireler
arasındaki görevlendirmede tek yetkili konuma getirilmesidir. Bu düzenleme
yasalaştığı takdirde istinaf mahkemesi başkanına
sağlanan bu yetki, önemli adaletsizliklere yol açacak ve büyük sorunlara
kapı aralayacaktır. Kanun tasarısı, uygulamada
yargının karşılaştığı birtakım
sorunları gidermeye yönelik düzenlemeler içermekle birlikte esas
itibarıyla tasarı içerisine serpiştirilmiş, evrensel, özgürlükçü
hukuka aykırı madde değişiklikleri içermektedir.
Değerli milletvekilleri, yargının
objektif ve adil kararlar verebilmesi ve aynı zamanda ülkenin, toplumun
temel sorunlarına yol gösterici, çözümleyici ve referans
oluşturabilecek bir konumda olabilmenin ilk koşulu, objektif
kararları verebilecek bağımsızlık ve
tarafsızlığa sahip olmasıdır. Bakınız, AKP
Hükûmetinin yargıya ilişkin gerçekleştirdiği çarpık
yasal düzenlemeler ve uygulamalar neticesinde adalet kurumu, yargı kurumu
her geçen gün daha da ivme kazanarak toplumun güvenini kaybetmekte, giderek
itibardan düşmektedir.
Özellikle son iki yıldır çözüm sürecinin
akamete uğraması ve 15 Temmuz darbe girişimi neticesinde ilan
edilen ve bir yıldır sürdürülen OHAL uygulamaları neticesinde
yargının getirildiği, düşürüldüğü durum içler
acısıdır. Adaletin tecelli ettiği bir konumda olması
gereken yargı kurumu, maalesef, iktidarın muhaliflere karşı
işlettiği bir bastırma, cezalandırma ve yıldırma
mekanizmasına dönüşmüş bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının ikinci bölümünde en can alıcı düzenlemelerden
birisi, 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanununun 9uncu maddesine eklenen bentle bölge adliye ve bölge idare
mahkemesi daireleri arasındaki iş bölümü ile ilk derece mahkemeleri
arasındaki iş dağılımını karara bağlama
yetkisi HSK 1. Dairesine verilmektedir. Hâlihazırda 16 Nisan Anayasa
değişikliğiyle HSK bünyesinde yapılan
değişikliklerle ülkede bağımsız ve tarafsız
yargı önemli ölçüde zedelenmiştir. Bu çerçevede, özellikle hâkimler
siyasi kaygı, telkin ve talimatlardan uzak bir şekilde, tarafsız
ve bağımsız karar verebilme imkânlarına büyük ölçüde sahip
değillerdir. Mahkemelerin yapısı, işleyişi ve
faaliyetleri kapsamında hiçbir etki, vesayet, güç odağı ve
özellikle yürütmenin güdümünde olan HSK gibi bir kurumun vesayeti altında
olmaması gerekmektedir. Aksi düşünce, yargı
bağımsızlığı, tarafsızlığı ve
tabii hâkimlik ilkesi ile erkler ayrılığı ilkesinin yok
edilmesi sonucunu doğuracaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
güncel siyasi çıkarlar nedeniyle ülkenin zaten ağır aksak giden
yargı düzenini iyice geriletmenin, iyice yürütmeye bağımlı
hâle getirilmesinin ülkemize, yurttaşlarımıza, dış
dünyadaki itibarımıza vereceği zarar artarak devam etmektedir.
Yargının gerçek sorunlarını çözmek dururken, adil
yargılamanın önündeki engellere ilişkin düzenlemeler yapmak
varken ve böylelikle yurttaşların yargı kurumuna olan
güvenlerini artırmak varken bunların tam aksini yapmaya
uğraşmanın ağır neticeleri olacaktır diyor ve Genel
Kurulu bu duygularla bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlunun bir
söz talebi var.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in,
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında
fezleke dahi düzenlenmemiş bir yargılama talebi olduğuna
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, az önce sayın milletvekiliyle
ilgili -fezleke aymazlığı demek istiyorum- o konu gündeme
gelmişken ben bugün Meclis Başkanlığına
yaptığımız ve Eş Başkanımız Sayın
Selahattin Demirtaşla ilgili yine benzer bir sorunu, bununla ilgili
dilekçeyi Meclisin ve sizin bilginize sunmak istiyorum.
Eş Genel Başkanımızın
tutukluluğu üzerinden 258 gün geçmiş olmasına rağmen hâlen
tutuklu olduğu davanın duruşma günü belirlenmemiştir,
öncelikle bunu belirteyim. Sayın Demirtaşın tutuklu olduğu
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dosyası, Ankara 2.
Ceza Mahkemesinde yürütülen 2017/500 esas numaralı dosyasıyla
birleştirilmek istenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, bir dakika
daha ek süre veriyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ancak bu konuda Eş Genel Başkanımız
hakkında düzenlenmiş bir fezleke bulunmamaktadır. Yani biz
aslında şu anda hakkında fezleke dahi düzenlenmemiş bir
yargılama talebiyle yani talimatıyla karşı
karşıyayız. Bunun reddedilmiş tek bir dosyada
birleşmesinin söz konusu olamayacağı, usul ekonomisi yönünden
fiilen mümkün olmadığı, 6-8 Ekim tarihinde yurdun çeşitli
yerlerinde binlerce olay meydana geldiği ve bunun birleştirilmesinin
mümkün olamayacağı belirtilerek reddedildiği hâlde ısrarla
tekrar aynı talep, fezleke düzenlenmemiş bir olayla ilgili
yargılama yapılmak istenmesi talebi yinelenmektedir. Bu durumu Meclis
Başkanlığına sunduk ve kendisinin Adalet Bakanıyla
görüşmesini talep ettik, sizin de aynı şekilde bu hukuksuzluk
hakkında bilgi sahibi olmanızı ve bununla ilgili gereken
görüşmeleri yapmanızı talep ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kerestecioğlu.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/839) ve Adalet Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 490) (Devam)
BAŞKAN 17nci maddede
üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci
maddesindeki ilişkin ibaresinin yerine dair ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Saadet
Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan
İzmir Batman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 17nci maddesi ile Ceza Muhakemeleri
Kanununun 282nci maddesine işlenmesi öngörülen (d) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Celal
Adan
İstanbul Konya İstanbul
Mehmet Erdoğan Mehmet Parsak Arzu Erdem
Muğla Afyonkarahisar İstanbul
d) Bölge adliye mahkemesi
duruşma hazırlığı aşamasında toplanan delil
ve belgeler, yapılmışsa keşif ve bilirkişi
açıklamalarına ilişkin tutanak ve raporlar ayrıntılı
bir şekilde anlatılır ve açıklanır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
17nci maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki
şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Necati Yılmaz Mehmet Gökdağ Cemal Okan Yüksel
Ankara Gaziantep Eskişehir
Namık Havutça Zeynel Emre Bülent
Öz
Balıkesir İstanbul Çanakkale
Ömer Süha Aldan
Muğla
MADDE 17 5271 sayılı Kanunun 282nci maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan okunur ibaresi
"anlatılır şeklinde, (b) bendinde yer alan de okunur
ibaresi anlatılır şeklinde ve (c) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı
fıkraya (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent
eklenmiş ve mevcut (d) bendi (e) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.
c) İlk derece mahkemesinde dinlenilen
tanıkların ifadelerini içeren tutanaklar ve keşif
tutanakları ve bilirkişi raporu anlatılır.
d) Bölge adliye mahkemesi duruşma
hazırlığı aşamasında toplanan delil ve belgeler,
yapılmışsa keşif ve bilirkişi açıklamalarına
ilişkin tutanak ve raporlar okunur.
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Çanakkale
Milletvekili Sayın Bülent Öz konuşacak.
Buyurun Sayın Öz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine adaleti ilgilendiren bir kanun
değişikliği üzerinde konuşuyoruz. On beş
yıldır değiştirdiğiniz yasaları defalarca yine
değiştiriyorsunuz çünkü muhalefeti dinlemiyorsunuz. Önerilerimize
kulak verseniz, bu kanunları, üzerinde bu kadar hata yapıp
değiştirme ihtiyacı hissetmezdiniz.
Üzerinde konuştuğum 17nci maddede
okunur ibaresini anlatılır şeklinde
değiştiriyorsunuz ama ne okuyorsunuz ne anlıyorsunuz. Yine
maddede, delil ve belgelerden bahsediyorsunuz ama Ergenekon ve Balyoz sürecinde
sahte delil ve belgelerle onlarca masum insanın hapislere
atıldığını unutuyorsunuz ya da onlarca
vatandaşımızın masumiyetlerini kanıtlayacak delil ve
belgelerini görmüyorsunuz. Adalet yürüyüşümüz için sözde adalet
diyorsunuz fakat on beş yıldır kendi sözde adalet
uygulamalarınızı görmezden geliyorsunuz.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖyle
mücadele adı altında gerçek FETÖcülerle mücadele etmiyorsunuz.
Binlerce vatandaşımızı iddianamelerini hazırlamayarak
hapislerde bekletiyorsunuz, adaletsizlik yapıyorsunuz. FETÖyle mücadelede
samimi olmuyorsunuz. Bank Asyanın kurdelesini kesenlerin
fotoğrafına bakıyoruz, bir de 15 Temmuzun 1inci
yıldönümündeki fotoğraflara bakıyoruz; hiç değişen bir
şey görmüyoruz. Kurdeleyi kesenler aramızda dolaşıyor, Bank
Asyanın önünden geçenler tutuklanıyor. Âdeta aklımızla
dalga geçiliyor. Üstelik AK PARTİ Milletvekili Mehmet Metinerin FETÖ
muhipleri, devlet protokolünün ön saflarında oturuyor. sözlerini
duymuyorsunuz. Biz FETÖyle mücadelede şeffaf ve samimi bir mücadele
isterken bizi FETÖyü cesaretlendirmekle suçluyorsunuz. 15 yaşındaki
askerî öğrenciler bir yıldır hapiste tutuluyor, darbecilerle on
iki saat içeride kalan Hulusi Akar ifade vermeye gelmiyor. 15 Temmuz günü
MİTe gelen darbe ihbarı önemsenmiyor, asılsız ihbarlarla
binlerce vatandaşımız darbeci ilan ediliyor. Aynı
şekilde, Hakan Fidan da Darbe Komisyonuna ifade vermeye gelmiyor. KHKyla
binlerce akademisyen görevinden atılıyor, darbeyi yöneten sözde
akademisyen Adil Öksüz serbest bırakılıyor. Ergenekonun
kasası iddiasıyla Kuddusi Okkır hastalıktan ölüme terk
ediliyor, damatlar hastalıktan serbest bırakılıyor. Ensara
kulaklar tıkanıyor, gerçek FETÖcülere gözler kapanıyor, sap ile
saman ayrılmıyor. İddianame bile hazırlanmadan insanlar
hapislerde yatıyor, aileler mağdur bırakılıyor,
vatandaşımız bir an önce adalet istiyor. Yıllarca FETÖyle
mücadele etmiş Cumhuriyet ve Sözcü gazeteleri FETÖyle
ilişkilendiriliyor fakat zamanında FETÖye hakikat damlası
diyen milletvekiliniz bakan oluyor. Zamanında TV kanallarında FETÖye
övgüler düzen, toz kondurmayan Reşat Petek önce sahte bağış
makbuzu gösterdi fakat baktı olmadı, kendinden başka inanan
bulamadı, şimdi de yeni skandala imza atıp partimizi FETÖyü
cesaretlendirmekle suçluyor, bizleri güldürüyor.
Siyasi çıkarlarınız zarar görmesin
diye zamanında FETÖ tehlikesine dikkat çektiğimizde
kulaklarınızı tıkadınız. Bugün ise hiçbir fark
yoktur çünkü siyasi iktidarınız zarar görecek diye gerçek FETÖcülere
gözlerinizi kapatıyorsunuz ve FETÖcü siyasileri açıklamaktan
çekiniyorsunuz. FETÖnün emrini de tavsiyesini de ülkemizden ne istediğini
de herkes gibi sizler de çok iyi biliyorsunuz. FETÖnün yolunun yol
olmadığını anladığınız gün Ne istediler
de vermedik? diyerek halkımıza dert yanıyorsunuz. Sözde
FETÖyle mücadele ediyoruz. diye OHALi dördüncü kez uzatıp
çaycıyı, baklavacıyı FETÖye destekten içeri
atıyorsunuz, FETÖcü siyasileri sorduğumuzda MİTe sorduk,
siyasi FETÖcü yok. diyorsunuz.
Biz milletin huzurunda, kürsüde iktidara karşı
eleştirimizi yaptığımız kadar yapıcı da
oluyoruz. Zaten uyarılarımıza, tavsiyelerimize biraz kulak
verilseydi bugünleri yaşamayacaktık.
FETÖye söz söyleyeni düşman ilan edenler,
ağızları dolu dolu ağıtlar yakanlar şimdi
ağızlarına FETÖ düşmanlığı takıp her
gün FETÖyle başkalarını ilişkilendirmeye
çalışıyorlar. Bırakın başkalarını
FETÖyle ilişkilendirme çabalarını lütfen şeffaf olun.
FETÖyle mücadelenizde biz öteden beri hep söyledik Şeffaf olun. dedik
Cumhuriyet Halk Partisi olarak Biz her zaman için desteğe
hazırız. dedik ve yine hazır olduğumuzu söylüyoruz.
Şeffaf olalım. FETÖyle mücadeleyi birlikte, gerçek FETÖcülerle
mücadele ederek yapalım.
Teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 17nci maddesi ile Ceza Muhakemeleri
Kanununun 282nci maddesine işlenmesi öngörülen (d) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Arzu Erdem
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) -Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Arzu Erdem konuşacak.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 17nci maddesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle seçim bölgem olan İstanbuldaki
yoğun yağmur yağışından sonra meydana gelen
manzaraları bir hep birlikte hatırlamamızı istiyorum.
Şöyle ki: Ne oldu? Doğal afet olarak nitelendirilen ama bana göre yoğun
yağış olan çünkü ben İstanbulda yaşıyorum neyin
yoğun yağış olduğunu neyin bir doğal afet
sınıfına girdiğini ayırt edebiliyorum. Çok yoğun
bir yağış oldu. Yağıştan sonra özellikle
şunu gördük: Doğa intikamını çok acı bir şekilde
alır. Ne zaman alır? Ağaçları keserseniz,
toprağın tamamını betonla kapatırsanız, her yere
bina dikerseniz, doğa döner, dolaşır, intikamını
alır. Maalesef intikamın alınacağı yer bu
hataları yapan insanlar ama mağduriyeti yaşayan Türk milleti. Bu
anlamda, hatalardan feyzalıp mutlaka gerekenin yapılması, bundan
sonrası için en azından 5,3lük depremlerde, Çanakkalede evlerin
yıkılmamasını sağlamak için, evet, doğal afette
de önlemlerin alınması için, doğru yerlere doğru
yatırımların yapılması için mutlaka Hükûmetin gereğini
yapması gerekmektedir.
Bakanlar Kurulu oluştu, hayırlı
uğurlu olsun. Temennim odur ki, özellikle geciktirilmiş sosyal
sorunlarla ilgili milletimizin beklediği adımların
atılmasıdır. Bu anlamda da ben, yeni oluşan Bakanlar
Kurulunu da görevini layıkıyla yapmaya davet ediyorum ve umuyorum ki,
geciktirilmiş sosyal sorunlar bu vesileyle çözülecektir.
Genel Başkanımız, liderimiz
Sayın Devlet Bahçeli, referandum sonrasında, Ülkemizin önünde 5
gündem var. dedi. Bunun birincisi terörle mücadele, çok etkin, çok
acımasız, çok kararlı ve millî güç unsurlarının çok
yoğun katılımlarıyla icra edilmelidir. dedi. Evet, bu
anlamda şu an yoğun olarak terörle mücadele yapılmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak buna bugüne kadar destek verdik, vermeye de
devam edeceğiz.
İkincisi; Cumhurbaşkanlığı
Hükûmet Sistemine istikrar içinde geçilmelidir ve bu anlamda uyum
sağlanmalıdır, milletin de entegrasyonu
yapılmalıdır. dedi.
Üçüncü madde ise -bakın, burası çok
önemli- Bu ikisiyle eş zamanlı olarak, milletimizin,
vatandaşlarımızın umutla beklediği sosyal ve ekonomik
iyileştirmeler ve yapısal reformlar acilen hayata geçirilmelidir.
Nedir bu hayata geçirilmesi gereken reformlar ve çözümler?
Öncelikle burada Maliye Bakanımız var.
Maliye Bakanımıza da sormak istiyorum çünkü her bir bakanın
ağzından çıkan söz milletimiz için özellikle kanun
niteliğindedir. 1709 şube müdürüyle alakalı, FETÖ
tarafından görevinden uzaklaştırılmış 1709
şube müdürüyle alakalı Danıştay kararının
kesinleşmesi bekleniyordu. Millî Eğitim Bakanının özellikle
değişip değişmeyeceğine ben çok baktım ama
değişmediği için çok da o anlamda umutvarım çünkü burada bu
kürsüden ben bunu dile getirdiğim zaman, yerinden, Danıştay
kararı kesinleştiği vakit uygulayacağız, bu anlamda
Anayasaya uygun, kanunlara uygun davranacağız. demiştir kendisi.
Şimdi, Danıştay kararı kesinleşti. 1.709 şube
müdürünün göreve dönüşüyle alakalı Sayın Bakanın
vermiş olduğu sözü yerine getirmesi gerektiğini buradan tekrar
dile getiriyorum, tekrar sözünü hatırlatıyorum. 3 Ağustos son
gün, o güne kadar Hükûmeti de bu anlamda göreve çağırıyorum.
Geciktirilmiş olan sorunların devamında
neler var? Özellikle doğum borçlanması bekleyen annelerimiz var,
askerlik borçlanması nasıl var ise
Özellikle sigorta girişinden
önce doğum yapmış olan anneler diyor ki: Bize de bunlarla
ilgili borçlanma hakkı verin ki biz de
bağımsızlığımızı, ekonomik
özgürlüğümüzü elimize alabilelim. Bu anlamda da Hükûmetten mutlaka
adımlar bekleniyor.
Taşeron işçiler ve 4/Cliler, her
akşam yatıp Yarın acaba bir işim olacak mı? Ben
yarın uyandığım zaman işimden atılacak
mıyım? diye beklemek çok acı bir bekleyiştir. Pirzola
ağızda, bıçak boğazda. derler buna. Bu anlamda buna
mutlaka çözüm getirilmesi gerekiyor. Yeni Hükûmetin muhtelif
açıklamaları var bu konuda kadro verilmesine yönelik ancak kadro
verilmediği için milletimizin bu anlamda beklentisi yüksek, özellikle
yerine getirilmesi şart.
Üçüncüsü: Atama bekleyen bütün
öğretmenlerimizden tutun diğer kadrolarla alakalı verilmiş
olan sözlerin yerine getirilmesi elzem.
Gündemin önemli iki maddesi dış
politikadan kaynaklanan açmaz ve kördüğümlerin çözülmesidir ve FETÖnün
siyasi uzantılarının kökten kazınması
gerekliliğidir. Bu anlamda umarım ki birlik ruhu devam edecektir, bu
sorunların çözümüne de hep birlikte kavuşulacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.(MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci
maddesindeki ilişkin ibaresinin yerine dair ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Müslüm Doğan
(İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Sayın Müslüm Doğan konuşacak.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; OHALin ilan edilmesinin
ardından bir yıl geçti. OHAL sonuçlarına dair birkaç bilgiyi
sizinle paylaşmak istiyorum.
Hükûmet, 21 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen
OHALin üç aydan daha kısa bir sürede bitirileceğine dair sözler
vermiş olmasına rağmen ne yazık ki son bir yılı
OHAL koşulları altında geçirmek zorunda kaldık.
Bildiğiniz gibi, aslında OHAL Anayasaya göre belirli koşulların
dayatıldığı geçici bir yönetim biçimidir. Anayasa
Mahkemesinin 1991 yılında verdiği bir kararda, Olağanüstü
yönetim usullerinin yürütme organına önemli yetkiler vermesine, hak ve
özgürlükleri de önemli ölçüde sınırlandırmasına
karşın, demokrasilerde sonuçta bir hukuk rejimidir. şeklinde
bir tanımlama yapmıştır.
Yine, Anayasa Mahkemesinin (1991/6) esas
sayılı Kararına göre, Anayasa Mahkemesi olağanüstü hâl
kanun hükmünde kararnamesi adı altında yapılan düzenlemelerin
Anayasanın öngördüğü ve Anayasaya uygunluk denetimine
bağlı tutulmadığı, gerçekten bir olağanüstü hâl
kanun hükmünde kararnamesi niteliğinde olup olmadıklarını
incelemek ve bu nitelikte görmediği düzenlemeler yönünden Anayasaya
uygunluk denetimi yapmak zorundadır. şeklinde de bir kararı
vardır.
Anayasa Mahkemesinin bu kararında dile
getirdiği hukuki ölçütler açısından OHAL sürecine
baktığımızda, 15 Temmuzdan bugüne kadar
çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerle hukuki
sınırların aşıldığını, maalesef,
hep birlikte izlemekteyiz. Basının susturulması, gazetecilerin
tutuklanması, binlerce akademisyenin işinden gücünden edilmesi,
işinden olanların yargı yoluyla hak aramalarının
engellenmesi, başta sağlık hakkı olmak üzere bir dizi temel
haklardan yoksun bırakılmaları ile kamu düzeninin sağlanması
arasında bağlantı kurmak olanaklı değildir.
Değerli milletvekilleri, OHAL, nedenleri ve
amacı açısından Anayasada belirtilen ve ilan edilen
sınırları aşmış, keyfiliğe artık
dönüşmüştür. Keyfiliğin hukuk kuralı olduğu yerde hiç
kimsenin güvencesi yoktur.
Değerli milletvekilleri, OHALde en çok zarar
gören kurumlar arasında ne yazık ki üniversitelerimiz var. Türkiyede
bir yıllık OHAL döneminde 23.427 akademisyen bu yolla görevinden
alındı. Yükseköğretim Kurumunun verilerine göre ise 2.808
öğretim görevlisi işsiz kaldı. İlk olarak 1 Eylül 2016daki
672 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameyle akademisyen ihraçları
başladı ve 96 farklı üniversiteden 2.346 akademisyen ihraç
edildi. Ardından Nisan 2017ye kadar 484 akademisyen 5 farklı kanun
hükmünde kararnameyle görevlerinden ihraç edildiler. Yayınlanan 2 kanun
hükmünde kararnameyle göreve iade edilen 53 akademisyen hariç son bir
yılda yürürlüğe giren 6 kanun hükmünde kararnameyle toplamda 117
farklı üniversiteden 5.247 akademisyen işini kaybetmiş
durumdadır. Böylece OHALde kapatılan 15 vakıf üniversitesinden
işsiz kalanlar, barış için akademisyenler imzası
olduğu için işinden atılanlar ve kanun hükmünde kararnamelerle
ihraç edilen akademisyenlerin sayısı 8.427ye
ulaşmıştır. 2010da yürürlüğe giren Öğretim Üyesi
Yetiştirme Programı kapsamında YÖK tarafından çeşitli
üniversitelere atanan yaklaşık 15 bin araştırma
görevlisinin kadro garantisi eylül ayındaki kanun hükmünde kararnameyle de
kaldırıldı. Yurt dışında burslu olarak akademik
çalışmalarına devam eden 226 öğrencinin bursu ve
öğrencilikle ilişkileri iptal edildi.
Değerli milletvekilleri; şimdi, bu
bilgiler ışığında üniversitelerimizin geldiği
nokta herkesin malumudur. FETÖyle mücadele adı altında muhalif
düşünen bu ülkenin en değerli hocaları üniversitelerden tasfiye
edildiler ve bilimden uzaklaştırıldılar. Akademi
aslında bir yerde katledildi. Akademi özgür düşünce ve bilgi üretimi
ortamı ne yazık ki her geçen gün yok edilmektedir. Bu durum
Türkiye'yi büyük bir uçuruma doğru sürüklemektedir. Barıştan
yana, yaşamdan, insanlık onurundan ve adil düzenden yana olan tüm
değerli bilim insanlarının tasfiyesinin bir an önce
sonlandırılması gerekmektedir. OHALin yıl dönümüne
girerken ve bugün siyasi iktidara buradan sesleniyorum: Darbe girişimini
gerçekleştirenlere karşı yürütülen mücadeleyi muhaliflere
yöneltmekten bir an önce vazgeçin. Kamudan hukuksuz bir şekilde ihraç
edilen ve açığa alınan tüm kamu görevlilerini bütün
haklarıyla birlikte görevlerine iade edin.
Sizleri saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 18inci maddede ikisi
aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci
maddesindeki gelmek üzere ibaresinin yerine gelmek suretiyle ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Saadet
Becerekli
İstanbul Adıyaman
Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan
İzmir Batman
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önergeler aynı
mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
İSMAİL
FARUK AKSU (İstanbul)- Geri çekiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, o zaman tek önerge kaldı.
Kalan tek
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde
Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Konularda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 18inci maddesinde öngörülen
değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 18- 5271
sayılı Kanunun 283 üncü maddesinin birinci fıkrasına
yoluna ibaresinden sonra gelmek üzere yalnızca ibaresi
eklenmiştir.
Necati Yılmaz Mehmet
Gökdağ Zeynel
Emre
Ankara Gaziantep
İstanbul
Namık Havutça Cemal Okan Yüksel Ömer Süha Aldan
Balıkesir Eskişehir
Muğla
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muğla
Milletvekili Sayın Ömer Süha Aldan konuşacak.
Buyurun Sayın Aldan.
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bölge adliye mahkemelerinin kuruluşu 2004
yılına dayanıyor. O yıldan bu yana bayağı çaba
gösterildi. Sonuçta üçlü sisteme geçildi. Önemli aksaklıklar var. Bunların
düzenlenmesi, yeniden elden geçirilmesi anlamında bu düzenlemeyi genel
itibarıyla olumlu buluyoruz. Dün de söyledik, en önemli özellik, bölge
adliye mahkemesi başkanlarına üstün bir yetki verilmesi, mahkeme
heyetinin tayin edilmesinde tek adam niteliğine konulmasını
doğru bulmuyoruz.
Genel olarak yargıyla ilgili birkaç bir
şey söylemek istiyorum. Çok sayıda ihraç oldu. Şu anda, hâkim,
savcıların üçte 1i ihraç edildi. Bu çok önemli bir sorundur.
İş yığılmalarına neden oldu. Bunu giderme
adına, stajlarını tam olarak tamamlamadan pek çok sayıda
hâkim adayı mesleğe kabul edildi. Onunla yetinilmedi, daha çok siyasi
düşünceleri esas alınarak avukatlıktan önemli miktarda hâkim,
savcı mesleğe kabul edildi. Uygulamada gördüğümüz tablo
şudur: Gerçekten, yeni atanan arkadaşlar çok deneyimsiz, önemli maddi
hatalar yapmaktalar. Bu, gerçekten, hak kayıplarına neden olmakta.
Bir an önce, bu atanan hâkimlerin meslek içi eğitimden geçirilmesinde
yarar görüyoruz.
Bir diğer nokta, bu FETÖ
soruşturmaları kapsamında, özellikle İstanbul 25.
Ağır Ceza Mahkemesinin başına gelenlerden sonra, hâkimlerde
büyük bir ürkeklik gözlemlemekteyiz. Hâkimler karar verme noktasında
tereddüt hâlindeler; bir anlamda, siyasi otoritenin işaretini bekler hâle
gelmişlerdir. Bu kaygıyı gidermekte fayda vardır. Hâkimleri
yalnız, rahat bırakınız, onların objektif karar
vermelerinin önüne engel koymayınız. Sizin kininiz olabilir, sizin
siyasi atraksiyonlarınız olabilir, sizin geleceğe dönük siyasi
planlarınız olabilir; gerçekten, karşıda baş edilmesi
gereken bir çete söz konusu olabilir, her şey bir tarafa ama özünde
yargı kendi mecrası içerisinde işlevini yerine getirmelidir.
Değerli milletvekilleri, bir konuya
değinmek istiyorum: Elbette ki bu yasal düzenlemede istinaf yoluna
gidişte eğer sanık lehine bir başvuru söz konusuysa
aleyhine bir sonuç çıkmaması için bir kalıcı düzenleme
yapılmaya çalışılmış, vurgulu bir düzenleme,
uygulamada hataya neden olunmaması açısından. Bunu olumlu buluyorum.
Konuşmamın bundan sonrasındaki bölüm,
son günlerde gündeme getirilen, Sayın Cumhurbaşkanının
İstanbuldaki miting sırasında gündeme getirdiği,
Guantanamodaki benzer şekilde tek tip hükümlü ya da tutuklu giysi
meselesidir. Bakın, şöyle bir konu var: Öncelikle, sanık olan
kişiler henüz hakkında hüküm kesinleşmiş kişiler değildir.
Bu noktada, onlara tek tip bir elbise giydirmeye kalkışmak
onları, bir anlamda, baştan suçlu kabul etmek anlamına gelir. Bu
doğru bir yaklaşım değildir.
İkinci olarak, tarihimiz önemli deneyimleri
yansıtır aslında. 12 Eylül sonrasında, 1980li yıllarda
ve 90lı yılların başında bu husus denenmiştir.
Yani tek tip uygulaması cezaevlerinde uygulanmıştır ve
bunun sonucunda çok ağır tablolar ortaya
çıkmıştır. Belli bir kesim insan, bu, tek tip giysi
konusuna direnmişlerdir. Direnenlerden ölüm orucunda ölenler
olmuştur, duruşmalara gitmeyenler olmuştur. Çünkü ya tek tip
elbiseyi giyeceksin, duruşmaya katılacaksın ya da duruşmaya
gidemeyeceksin. Bu da savunma hakkını kısıtlayan sonuçlar
yaratmıştır. Sonuçta pek çok kişi, on binlerce insan Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunmuş ve yüklü
miktarda Türkiye tazminata mahkûm edilmiştir savunma hakkının
kısıtlanması ve adil yargılamanın ihlali nedeniyle.
Buradan şöyle seslenmek istiyorum:
Başlangıçta bazı sözcükler süslü gelebilir. Evet,
bazılarının kahraman edasıyla ortaya
çıkmasını ben de kabullenemem. Yani suçu işleyip,
haltı yiyip de Ben hâlâ düşüncemde kararlıyım. diyen
insanları durdurmak lazımdır. Ama şunu unutmayalım: Türkiyeyi
o katillere milyonlarca tazminat ödemeye mahkûm etmekten de vazgeçmeliyiz
diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aldan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci
maddesindeki gelmek üzere ibaresinin yerine gelmek suretiyle ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Behçet Yıldırım (Adıyaman)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adıyaman
Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 490 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 18inci maddesi üzerine grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Evet, arkadaşlar, bu mevcut tasarıyla
bölge idare mahkemeleri hiyerarşik bir anlayışla HSKnın
etkisi altında kalacaktır. Bu hâliyle tasarıdaki düzenleme
mahkemenin bağımsızlık ve tarafsızlığına,
kendi iç işleyişine ve tabii hâkim ilkelerine gölge
düşürecektir. Sürekli siyaset üzerinde yargının vesayetinden
bahsedildi. Biz vesayetin her türlüsüne karşı çıktık,
demokrasinin esas gereğinin kuvvetlerin tek elde toplanmasında
değil, kuvvetler ayrılığında olduğunu defalarca
ilan ettik. Yargının yasama ve yürütme yani siyaset üzerinde
vesayetinin olmasından daha kötü bir şey varsa o da yürütmenin
yargı üzerindeki vesayetidir.
Bugün hiçbir hâkim ve savcının görevinin
vicdanına göre yapabilmesi koşullarının
kalmadığı kanaatindeyim. Hâkim ve savcılar ne yazık ki
vicdanlarına göre değil, bu baskı ortamında
korkularına göre hareket etmek durumunda kalmaktadır. Her gün birlik
ve bütünlükten bahsediyoruz. Toplumu bir arada tutmanın yegâne koşulu
adalettir. Adaletin yegâne koşuluysa bağımsız ve
tarafsız mahkemelerdir.
Öyle düzenlemeler yapılıyor ki yürütmenin
etkisinde olan HSKyla âdeta kişiye, duruma göre mahkeme kuruyor, mahkeme
dağıtıyoruz. Burada hâkim güvencesi nasıl işleyecek?
Tabii hâkim güvencesinin geçerli olmadığı bir düzende insanlar
hangi mahkemede, nasıl yargılanacaklarına dair bir güveni
nasıl hissedecek? HSK'nın oluşumu, üyelerinin seçimi ve Adalet
Bakanı ile Müsteşarın kurulda aktif görev almaları kurulu
bir yargı kurulu olmaktan çıkarmış âdeta yürütmenin bir
kurulu hâline getirmiştir. Mevcut sistem içerisinde yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığından söz etmek imkânsızdır. Siz
atadığınız hâkimlere güvenmeyeceksiniz, bütün yetkiyi tek
merkezde hiyerarşik bir işleyişle yapacaksınız, sonra
vatandaştan mahkemelere güvenmesini bekleyeceksiniz. Bu uygulamalarla
mahkemeye güvensizliği bizzat kendi elinizle yaratmaktasınız.
Mahkemeler en ufak idari düzenlemeyi yaparken bile
üzerinde, yürütmenin yargı üzerindeki vesayet kurumu hâline gelen
HSK'yı gözetmek durumda kalacaklardır. Vicdanına uygun ama
HSK'ya aykırı gelebilecek bir tek cümle bile kuramayacaklardır.
HSK üyelerinin de son Anayasa değişikliği sonrasında
nasıl oluşturulduğu dikkate alınırsa, artık
bağımsız ve tarafsız bir yargıdan bahsetmek zor olacaktır,
hatta imkânsız olacaktır. Sadece sizin değil yarın gelecek
başka hükûmetler döneminde de hükûmetin güdümünde bir yargı
oluşması kaçınılmaz olacaktır. Siz hangi yasal
düzenlemeyi getirirseniz getirin, herkese güven veren mekanizmalar üzerinden
değil, itaat üzerinden kurgularsanız, yarın bir bumerang gibi
sizi çarpacağından emin olabilirsiniz. Yargının
bağımsızlığına güveni zedeleyen getirdiğiniz
düzenlemeler yetmiyor olacak ki artık mahkemeler yerine, mahkemelerin
takdir hakkı kapsamında olan hususlarda bile çok rahat bir
şekilde beyanda bulunmaktasınız.
AKP Genel Başkanı, Adalet Bakanı
üzerinden ne yazık ki açıkça talimatlar veriyor, açıkça suç
işliyor. Bakın, bugün AKP Genel Başkanı, mahkemelerin
takdir yetkisinde olan bir hususu çok rahat, Adalet Bakanına talimat
vererek takdirin mahkemelerde değil kendisinde olduğu
mesajını veriyor. Yine, ceza yargılamasının temel
ilkesi olan masumiyet karinesi açıkça yine AKP Genel Başkanı
tarafından çiğneniyor.
6 milyon oy almış bir partinin Eş
Genel Başkanı hakkında herhangi bir yargı kararı
yokken hele hele yargılaması devam ederken 'terörist gibi bir
kelimenin kullanılması açıkça hem siyasi nezaketsizlik
örneği, hem de açıkça yargıya talimat vermektir. Bu beyanlardan
sonra, Ahmet Türk'ün tutuklanmasına veya Eş Genel
Başkanımız hakkında mahkeme kararlarına 6 milyondan
öte 80 milyon, yani tüm vatandaşlar nasıl güvensin, nasıl
yargı bağımsızlığına inansın?
Mahkemelerin vicdanına göre, dosyadaki delillere göre adil kararlar
değil, birilerinin talimatlarına göre hareket edeceği
şüphesinin olması bile bizzat yürütmenin izahatlarıyla
yargının tasfiye edilmesidir. Bu nedenle, bağımsız ve
tarafsız mahkemede adalet dağıtılacağını
beklemek bu zihniyet yapısıyla mümkün değildir.
Öncelikle, yargıya halkın güvenmesini
istiyorsanız yargıya talimat vermekten vazgeçin diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri
19uncu maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesindeki "şeklinde ibaresinin yerine "biçiminde ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Saadet
Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan
İzmir Batman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
19uncu maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki
şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 19 5271
sayılı Kanunun 285 inci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "Türk Ceza Kanununun ibaresi "23/4/2016 tarihli ve 6706
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İş
Birliği Kanunu'nun şeklinde değiştirilmiştir.
Necati Yılmaz Mehmet Gökdağ Cemal Okan Yüksel
Ankara Gaziantep Eskişehir
Namık Havutça Zeynel Emre Tahsin
Tarhan
Balıkesir İstanbul Kocaeli
Ömer
Süha Aldan
Muğla
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili
Sayın Tahsin Tarhan konuşacak.
Buyurun Sayın Tarhan. (CHP sıralarından
alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bölge idare mahkemeleri, adliyelerin
işleyişi ve düzenlemesiyle alakalı kanun tasarısı
metninin 19uncu maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şantiyeye
çevirdiğiniz Türkiye'de her şeyi beton algısı üzerinde
görüyorsunuz. Dünyanın en büyük adliyesini yapıyoruz. diye
İstanbulun her yerine pankartlar asılmıştı. Sizlere
sormak istiyorum: İçerisinde adalet olmayan bir yerde, gerçekten bu durum
gurur duyulacak bir şey midir? Türkiyede demokratik protesto
açısından yüz yıllarca konuşulacak. Yüzlerce, milyonlarca
kişi yollara çıkarak hiçbir taşkınlık yapmadan hak,
hukuk, adalet diyorsa artık uyanın.
On beş senenin sonunda
yarattığınız Türkiye tablosu maalesef içler
acısı. Türkiyede üretim çökmüş, esnaf zorda, çekler
yazılmış, senetler protesto oluyor, turizm kan
ağlıyor, 5 yıldızlı oteller kepenk kapatmış,
ekonominin geldiği nokta ortada, dolar her gün artıyor, euroya el
değmiyor, enflasyon rakamları fırlamış, faiz
artmış, tarım ülkesi olan Türkiye yurt dışından
arpa, buğday, saman ithal ediyor, biz adalet olmayan yerde bölge idare
mahkemelerini tartışıyoruz.
Değerli milletvekilleri, sizler farkında
olmasanız bile tüm dünya bizi izliyor. Bir yıldır OHALle
yönetiliyoruz. Yüzlerce insan, insan hakları ihlaline tanık
olmuş Türkiyeyi Ne zaman normalleşecek? diyerek takip ediyor. Tüm
dünyanın gözü bizim üzerimizdeyken iktidar milletvekilleri Meclis
kürsüsünden Almanyayla kavga ediyorlar. Sizin işiniz bu mudur
değerli arkadaşlar? Türkiyenin bir devlet yapısı, bir
işleyişi vardır. Artık bu devlet düzenini ortadan
kaldırdınız, kendinize has bir sistem kurmaya
çalışıyorsunuz. Maalesef, Türkiyede hukuku katlettiniz,
gazetecileri tutukluyorsunuz, milletvekillerini tutukluyorsunuz, düşünceyi
suç sayarak sivil toplum örgütlerini yok sayıyorsunuz, adaletin terazisini
bozdunuz, OHALle memleket yönetip Adalet var, Türkiye bir hukuk devleti.
diyorsunuz, diğer bir yandan yargıyı teslim ettiğiniz
çetelerin elinden temizlemeye çalışıyorsunuz. Savaşlardan,
kumpaslardan, darbelerden sağ çıkan doksan üç yıllık
gazetenin yazarlarını mesnetsiz suçlarla tutukluyorsunuz. FETÖcü
damatlarınız yandaş mahkemeler yoluyla jet hızıyla
adaletten kaçırılırken gariban vatandaş derdini
anlatabilmek için senelerce mahkeme kapılarında beklerse oradan kimse
adaletten bahsetmesin. Artık
inandırıcılığınızı kaybettiniz.
Değerli milletvekilleri, getirilmek istenen
kanun değişikliğinin 19uncu maddesiyle yapılmak
istenenlerden bir tanesi yolunda ibaresinden sonra yalnız ibaresini
eklemektir. Bu ufak tefek işlerle adaleti ve düzenini
sağlayamazsınız. Önce vicdanlarda adaleti sağlamanız
gerekir, vatandaşın sizden iktidar olarak beklediği budur.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, hukukun
üstünlüğü ölçütünde Doğu Avrupa ve Asya bölgesinde 0,46 puanla
Özbekistanla birlikte sonunculuğu paylaşıyor.
Adaletin kuvvetli, iktidara gelenlerin de adaletli
olmaları gerekir. İktidarı elinde tutanların daha adaletli
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tarhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesindeki şeklinde ibaresinin yerine biçiminde ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Aslan
(Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Mehmet Ali Aslan konuşacak.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan ve sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dün SMA hastalarının dernek yöneticileri
Mecliste bizleri de ziyaret etti. SMA tıp diliyle spinal müsküler atrofi
hastalığı yani hareket sinir hücrelerinden kaynaklı bir
hastalık ve üç evrede görülüyormuş. Tabii, en tehlikelisi de SMA 1
denilen kısmıdır. Bunun bir doz ilacı 175 bin dolar, o da
yurt dışından getirilmektedir. Güzel, somut bir
başlangıç olarak, adım olarak SGK, Sağlık
Bakanlığı belli bir kısmına bunları ücretsiz
sağlama düzenlemesi yaptı. Tabii, bu, şu anda yeterli
değildir çünkü SMA hastalarının sadece bir kısmına bu
avantaj sağlanmış durumda. Oysaki üç evresi vardır; Tip 1,
Tip 2 ve Tip 3. Dernek yetkilileri ve hasta yakınları sadece belirli
bir tipe, belirli bir yaş grubuna değil de bütün SMA hastalarına
o ilaçtan faydalanmanın yolunun açılmasını istiyor.
Türkiyede de yaklaşık 1.300 SMA
hastası vardır. Bütün bunların faydalanması için gereken
adımların atılmasını da istiyorlar. Tabii, bizler de
bu hastalarımızın, ailelerin, çocukların burada bir
tercümanı olarak bunları dile getiriyoruz. Bakın, örneğin,
Batmanda Ceren Asma ismindeki kız çocuğumuz, 12 yaşında.
Kendisi de çok nadir görülen SMA Tip 1in SMARD 1
hastalığını, türünü barındırıyormuş ve
şu anda bunun için ilaç da yokmuş Türkiyede. Yani, Sağlık
Bakanlığının, Hükûmetin dünyanın çeşitli yerlerinde
bu hastalıklarla ilgili ilaç üretip üretilmediğini
araştırması ve bu çocuklarımızı kurtarmasını
biz talep ediyoruz. Aileler çaresiz, maddi durumları yetersiz,
çocukların psikolojisi bozulmuş çünkü rahat hareket edemiyorlar ve
zamanla hareketsiz bir hâle gelmektedirler. Bunun için de gerekli önlemlerin
alınması gerekiyor.
Yine, Türkiyede yaklaşık 10 bin ALS
hastası vardır. Bu da kas erimesi ve omurilikteki harabiyetten
kaynaklanan bir hastalıktır. Elektriğe bağlı solunum
cihazları vardır. E, maalesef Türkiyede de sık sık elektrik
kesintileri olduğu için solunumda da zorluk çekiyorlar. Bu solunum
cihazının bir şekilde, yine, SGK tarafından, devlet
tarafından karşılanması gerekiyor.
Yasin Asma, Adanada ALS hastası. Aslında
Türkiye onu yakından tanıyor çünkü birçok bakan, Başbakan
ziyaret etmiştir. Evet, hastaları ziyaret etmek gerekiyor, hem dinî
olarak bir sevaptır hem de insani olarak bir görevdir, vazifedir ama
keşke sadece ziyaretle yetinmesek bu hastalarımız için de
gerekli ilaç desteğini sağlayabilsek. Çünkü ALSnin de ilaçları
oldukça pahalıdır ve ALS hastaları yürüyemediği için, kas
erimesi yaşadığı için eşleri ya da çocukları
işten ayrılıyor, işte, annelerine, babalarına,
kardeşlerine bakmak zorunda kalıyor. Bunların da bir
şekilde devlet tarafından maddi anlamda desteklenmesi gerekiyor.
Çünkü bunlara bakacak olan yine ailelerinin birinci yakınından olan
fertleridir. Bunların da devlet tarafından sahiplenilmesi, sahip
çıkılması gerekiyor.
Ben buradan bütün bu hastalarımıza da
Allahtan şifa diliyorum. İnşallah hep beraber bu
çocuklarımıza ve hastalarımıza sahip çıkarız.
Teşekkür ederim. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime sekiz buçuğa kadar yani 20.30a kadar ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.35
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli),
Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Birleşime
yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.33
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
490
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
20nci
maddede kalmıştık.
20nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum.
ERHAN
USTA (Samsun) Sayın Başkan, biz önergemizi çekiyoruz.
BAŞKAN
Evet, bir önerge çekildi.
İki
önerge var, okutuyorum önergeleri.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci
maddesindeki çevrilen ibaresinin yerine dönüştürülen ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Saadet
Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan Mizgin Irgat
İzmir Batman Bitlis
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge Adliye ve Bölge
İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan
Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 20nci maddesinde öngörülen
değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 20- 5271 sayılı Kanunun 286 ncı
maddesinin ikinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bent eklenmiş ve diğer bentler buna göre
teselsül ettirilmiştir.
c) Hapis cezasından çevrilen seçenek
yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarına
ilişkin olarak ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek
yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun
esastan reddine dair kararlar,
Ömer Süha Aldan Necati Yılmaz Mehmet Gökdağ
Muğla Ankara Gaziantep
Zeynel Emre Namık Havutça Cemal Okan Yüksel
İstanbul Balıkesir Eskişehir
Kazım Arslan
Denizli
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Denizli Milletvekili
Sayın Kazım Arslan konuşacak.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
490 sıra sayılı Bölge Adliye ve Bölge
İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların
Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 20nci maddesinde
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz
aldım.
Değerli arkadaşlarım,
görüştüğümüz yasa tasarısının
başlığına ve kapsamına baktığımız
zaman gerçekten bu düzenlemenin ne denli ihtiyaç olduğu ve geçmişte
yapılan düzenlemelerin gerçekçi bir şekilde ihtiyaçlara cevap verecek
şekilde yapılmadığı; kanun tekniklerine
uyulmadığı, kanun bütünlüğüne uyulmadığı;
dolayısıyla, alelacele, muhalefetin de itirazlarını ve
tekliflerini, önerilerini dikkate almadan yapılan düzenlemeler
olduğunu görüyoruz. O nedenle, uygulamaya başlanır
başlanmaz aksaklıkları hemen ortaya çıkmış
bulunuyor.
Değerli arkadaşlarım, şunu
açıklıkla belirtmeliyim ki istinaf mahkemeleriyle ilgili kanun
yolunun özellikle 20 Temmuz 2016da faaliyete geçmesiyle birlikte ortaya
çıkan bir sürü aksaklık, gerek mahkemelerin oluşumu gerekse
hâkimlerin atanması, gerekse buraya atanacak personellerin eksikliği
sebebiyle bu mahkemelerin çok iyi çalışmadığını
görmekteyiz.
Şimdi, bu mahkemeleri kuruyoruz ama
işleyişe bakıyoruz, gerçekten, mahkemelerin üzerinde, hâkimlerin
üzerinde çok büyük siyasi baskıların olduğu ve yeni atanan
hâkimlerin de özellikle AKPnin il ve ilçe başkanlarının hâkim
ve savcı yapıldığı bir dönemi de görüyoruz. Bunun
yanı sıra, kendisine göre siyasi iktidara göre karar vermeyen birçok
hâkim ve savcıların da sık sık yerlerinin
değiştirildiğini ve böylelikle hâkimin bağımlı
hâle gelmesine ve birçok noktalarda da taraflı karar vermesine olanak
sağlayacak bir yapıyı görüyoruz; kesinlikle bu durumu kabul
etmeyiz. Yargının bağımlı olması
adaletsizliğin ayyuka çıkması demektir. Eğer bu
adaletsizliği önleyemezsek, haksızlıkları önleyemezsek,
hukuksuzlukları önleyemezsek herkesin özlemle beklediği adaleti
maalesef Türkiyede gerçekleştiremeyiz.
Yargı bağımsız değildir.
diyoruz çünkü verilen kararlara bakıyoruz, özellikle son günlerde verilen,
vekil arkadaşımızla ilgili, Enis Berberoğluyla ilgili
verilen karara bakıyoruz, bu kararın da, gerçek anlamda kanuna,
vicdana uygun bir karar değil, tamamen siyasi bir karar olarak ortaya
çıktığını görüyoruz. Bir milletvekili hem
ağır bir cezaya çarptırılıyor hem de tutuklama
kararı veriliyor.
Değerli arkadaşlarım, bir sene
önceden yayınlanmış, herkesin bildiği, Başbakan
Yardımcısının bile televizyonlarda aleni söylediği,
artık gizlilik kararının olmadığı, daha
doğrusu gizlilik durumunun ortadan kalktığı bir haber için
bir casusluk isnadıyla vekilin suçlanması, tutuklanması
kesinlikle uygun değildir, çok büyük haksızlıktır
değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, sadece bunlar
değil, burada birçok haksızlıklar, hukuksuzluklar sürdürülmeye
devam ediliyor. Şimdi, biliyorsunuz, açlık grevine giden,
mesleklerinden, görevlerinden ihraç edilen Nuriye Gülmenin ve Semih
Özakçanın tutuklanması gibi gerçekten tam da garip bir kararla
karşı karşıya kalıyoruz. Düşünebiliyor musunuz?
Görevinden ihraç ediliyor, kişi buna karşı açlık grevine
gidiyor, Görevime iade edin, ben görevimi yapacağım, vazifemi yapacağım,
haksızlık var burada. diyor ama arkasından, bırakın
onun hakkının iade edilmesini, tutuklama kararı veriliyor ve
içeri atılıyor. Böyle bir kararın şimdiye kadar Türkiyede
ve dünyada emsali görülmemiştir ve bunu da kesinlikle kabul etmek mümkün
değildir.
Sözlerimi bu şekilde bitiriyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Arslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci
maddesindeki çevrilen ibaresinin yerine dönüştürülen ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mizgin Irgat
(Bitlis) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili
Sayın Mizgin Irgat konuşacak.
Buyurun Sayın Irgat. (HDP
sıralarından alkışlar)
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı
Tasarının 20nci maddesi üzerinde söz aldım. Saygıyla
selamlıyorum.
Evet, aslında biz adaleti
tartışıyoruz, hukuk sisteminin aksaklıklarının
giderileceği iddiasıyla yeni değişiklikler, yeni
tasarılar her gün bu Meclisin gündemine getiriliyor fakat siyasi gündem ve
yaşadıklarımız çok ağır. Önümde İdris Balukenin,
Sayın Grup Başkan Vekilimizin tutuklu
yargılandığı dosyaya ilişkin çok önemli bir not var.
Sayın İdris Balukenin tutuklu olduğu dosyada, kendisinin
tweet attığı, bu tweetlerde 2 korucuyu, Bayram Kalan ve
Hüseyin Alkaç adındaki korucuları tehdit ettiği iddiasıyla
fezleke hazırlanmış ve kendisi de TMK 6/1 maddesi gereğince
tutuklanmıştır ve hâlâ tutuklu yargılanmaktadır.
Duruşma sonrası tahliye edilmeyip tutukluluk hâlinin devamına
karar verildi. Söz konusu araştırmalar yapıldı,
yapılan tweetler araştırıldı, mahkeme salonuna
gönderildi; herhangi böyle bir tweetin atılmadığı
anlaşıldığı hâlde söz konusu mahkeme Sayın
Balukeni hâlâ tahliye etmeyip tutuklu yargılamaya devam etti.
Yani, şunu neden anlattım, neden dile
getiriyoruz? Var olan yargılamaların tamamının siyasi bir
talimatla açıldığı, başlatıldığı
ve devam ettiği yönünde. Hakeza, tahliye edilen belediye
başkanlarının, siyasetçilerin tahliye edildikten bir süre sonra
haklarında tekrar yakalama kararlarıyla yeniden tutuklanmaları
talep ediliyor. Bir mahkemenin tutukladığını diğer
mahkeme serbest bırakıyor, serbest bıraktığı bir
kişinin, diğer mahkeme, 3üncü kez, tekrar tutuklama talebiyle,
tutuklanmasına karar verebiliyor. Gerçekten birçok açıdan hukukun,
yargının dağıtıldığı, birçok yerden
talimatın geldiği ve bu anlamıyla adaletli, hakkaniyetli bir
kararın verilmediği çok net bir şekilde
anlaşılmaktadır.
Tek tip elbise uygulaması ise faşizmin bir
diğer örneği, bir diğer dayatması olarak
karşımızda duruyor. Amerikadaki İngiliz kolonilerinde
kölelere, zencilere, mahkûmlara giydirilen tek tip elbiseler daha sonra Nazi
kamplarındaki Yahudilere, Ebu Gureyb ve Guantanamo hapishanelerinde
uygulanmış ve daha sonra 12 Eylül faşizmi döneminde tutsaklara
dayatılmıştır. Nerede olursa olsun insan onurunun ayaklar
altına alındığı tek tip elbise uygulaması
insanlık tarihine bir vahşet uygulaması olarak geçmiştir.
Özünde, 12 Eylül sürecinde tutsaklara dayatılan tek tip elbise
kışla mensubu asker olarak yani kışla mensubu bir asker
dayatması olarak lanse edilmiştir. Fakat o dönem duruşmaya
çıkan THKP-C 3 Yol Davasındaki tutsaklar bunu protesto etmek için iç
çamaşırlarıyla mahkeme önüne çıkmışlardır ve
Rahmi Yıldırım O dönem 12 Eylül faşist darbe dönemiydi,
cunta yönetimi cezaevlerini işkence merkezi hâline getirmişti.
Tutukladığı insanları sivil bir tutuklu olarak değil,
kışla mensubu asker olarak görmek istiyorlardı. deyip bu
dayatmayı kabul etmediğini açık bir şekilde dile
getirmiştir.
Tek tipleştirilen sadece elbiseler
değildir. Tek tipleştirilen insanların fikirleri, doğa,
orman, her bir bütünel toplumun tamamı şu anda tek
tipleştirilmeye çalışılıyor. Keşke sadece
elbiseler olsaydı. Maalesef, şehirlere gidiyorsunuz aynı tip
AVMler, aynı tip yollar, şehri şehir yapan hiçbir özelliği
göremiyorsunuz. Şu anda Surda yapıldığı gibi,
Diyarbakırı, Amedi, surlarıyla
hatırladığımız tarihî insanlık mirası yerler
nasıl yerle bir ediliyorsa şu anda da
yaşadığımız coğrafyada bütün kültür mirası
yok ediliyor ve bir bütünel tek tipleştiriliyor. Bu tek
tipleştirilmeye karşı her birimiz ses
çıkartmalıyız ve bunu kabul etmemeliyiz. Çünkü tek
tipleştirme, tek ses olma bu anlamıyla çoğulculuğu öldüren,
doğayı öldüren, doğallığı öldüren bir faşizm
örneğidir. Bunu hiçbir şekilde kabul etmek mümkün değildir.
Tasarının bu temelde geri çekilmesini, 20nci maddenin de geri
çekilmesini talep ederim.
Saygıyla selamlarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
20nci madde kabul edilmiştir.
21inci maddede iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci
maddesindeki şeklinde ibaresinin yerine biçiminde ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Saadet
Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan Ertuğrul
Kürkcü
İzmir Batman
İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 21inci maddesinde öngörülen
değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 21- 5271
sayılı Kanunun 291 inci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "yedi ibaresi "15 şeklinde
değiştirilmiştir.
Zeynel Emre Necati
Yılmaz Mehmet
Gökdağ
İstanbul Ankara Gaziantep
Namık Havutça Mehmet Tüm Cemal Okan Yüksel
Balıkesir Balıkesir Eskişehir
Ömer Süha Aldan
Muğla
BAŞKAN Okunan son önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Balıkesir
Milletvekili Sayın Mehmet Tüm konuşacak.
Buyurun Sayın Tüm. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının
21inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce yüz otuz üç gündür
açlık grevinde olan iki insandan söz etmek istiyorum: Nuriye ve Semih yüz
otuz üç gündür adaletsizliğe karşı bedenlerini ortaya koyarak
direniyorlar. Onların amacı asla ölmek değil, onlar sadece
özgürlüklerini ve işlerini geri istiyorlar.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
ölüm üzerinden siyaset asla olmaz, ölümler üzerinden kazanç olmaz.
İnsanların göz göre göre ölmesine seyirci kalmak bir insanlık
suçudur. Buradan Cumhurbaşkanına, Başbakana, Adalet Bakanına
ve siz milletvekillerinin vicdanına ve sağduyusuna sesleniyorum.
Nuriye ve Semih hayatını kaybetmeden bu açlık grevinin
sonlandırılması için acilen bir şeyler
yapılmalıdır. Bize onların ne fotoğrafları ne de
gülüşleri miras kalmasın; onları yaşatalım ki
vicdanlar yaşasın, can çekişen adalet yaşasın, en
önemlisi insanlık yaşasın.
Değerli milletvekilleri, Türkiye giderek
büyüyen bir demokrasi krizi içindedir. Hızla sonu belli olmayan
karanlık bir geleceğe doğru sürükleniyoruz. Dört kez
uzatılan OHALle birlikte hukuk devleti tamamen ortadan kaldırıldı.
Bugün yarattığınız OHAL Türkiyesinde insan hakları
tümüyle askıya alındı, gözaltı süresi otuz güne
çıkarıldı, savunma hakkı kısıtlandı,
işkence yaygınlaştı ve meşrulaştı, adaletin
terazisi tümden bozuldu, Adalet mülkün temelidir.
anlayışının yerine Adalet sarayın temelidir.
anlayışı hâkim oldu. Anayasal ve uluslararası
sözleşmelerle güvence altına alınmış temel insan
haklarını tümden ortadan kaldırdınız.
Son bir yılda yaşanan bazı
gelişmeleri sizlerle paylaşmak istiyorum: OHAL Türkiyesinde adli
yıl açılış töreni eylül ayında kaçak sarayda
yapıldı. Yüksek yargı AKP Genel Başkanı
Erdoğanla çay topladı. Yüksek mahkeme başkanları sarayda
cübbelerini ilikleyecek düğme aradı. Bu arada Türkiye'de insan
hakları savunucuları tutuklandı. Hukukçuların,
avukatların üye olduğu dernekler OHAL kapsamında
kapatıldı. AKPli ilçe başkanları, gençlik ve kadın
kolları hâkim ve savcı olarak yargıya atandı. Ülkenin en
saygın anayasa profesörleri görevlerinden alındı. Ak trol
hâkimlerin kararlarıyla milletvekilleri, gazeteciler, öğretmenler,
akademisyenler, içeri atıldı. Bu ülkede milyonlarca mağdur insan
yarattınız.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyetimizin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bundan doksan yedi yıl önce bugünleri
görerek şöyle diyor: Adalet kuvveti bağımsız olmayan bir
milletin devlet olarak varlığı da kabul edilemez. Evet, sizin
darbe dönemini aratmayan adaletsiz uygulamalarınız yüzünden Burkina
Faso dışında hiçbir ülke, devlet olarak
itibarımızı kabul etmiyor. Hak ve özgürlüklere koyulan yasaklar
yüzünden uluslararası itibarımız yerlerde sürükleniyor.
Değerli milletvekilleri, size tarihte
yaşanmış bir olayı anlatarak konuşmama son vermek
istiyorum. Bundan on yıl önce Saddam, çıkarıldığı
mahkemede, kendisini yargılayan yargıca Adil yargılanmak
istiyorum. demişti. Yargıçta ona Senin yazdığın
kanunlarla seni yargılıyorum. yanıtını vermişti.
Ülkede adalet can çekişiyor, kuvvetler ayrılığını
yok ettiniz, yargıyı tümden iktidara bağımlı duruma
getirdiniz, her şeyi tek adama teslim ettiniz ama unutmayınız ki
ayarını bozduğunuz bu kantar bir gün gelir sizi de tartar. Bizim
450 kilometre yürüyerek aradığımız adalet, bir gün sizlere
mutlaka lazım olacaktır. Ama hiç kimsenin kuşkusu olmasın,
biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak demokrasinin, laikliğin,
barışın ve kardeşliğin hüküm sürdüğü bir Türkiye
için mücadele etmeye sonuna kadar devam edeceğiz ve hak, hukuk ve adaletin
var olduğu bir Türkiyeyi mutlaka inşa edeceğiz diyorum,
hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tüm.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci
maddesindeki şeklinde ibaresinin yerine biçiminde ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Müslüm
Doğan (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Sayın Müslüm Doğan konuşacak. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Doğan.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yapılan referandumun sonucunda
Türkiyenin yönetimin sisteminin değiştiğinin herhâlde hepimiz
farkındayız. 2019 tarihinden itibaren Cumhurbaşkanını
icracı bir makama dönüştürecek, yürütmenin başı yapacak, bu
yolla yargı, yasama kurumlarını ve siyasi partilerin hareket tarzını
yeniden yapılandıracak bir sistemsel değişiklikle
karşı karşıyayız.
Yapılan İç Tüzük
değişikliğiyle, şu anda Komisyonda olan bu
değişiklikle hukuksal düzenlemeler, aslında bugünkü
konuştuğumuz yasalar dahi yeni kurulan sistemin
altlığı anlamındadır. Yapılan Anayasa
değişikliğiyle Türkiyenin siyasi kültürü, lidere çok önem veren
ama parlamenter demokrasiyi kabul etmiş bir davranış
yapısına sahiptir. Başkanlık sistemiyle siyasi kültür,
icracı, yürütmenin başı bir lidere dönük davranış
tarzına kendisini yönlendirmek durumunda olacaktır. Seçmen
davranış ve eğilimlerinden sınıfsal yapıya ve güç
ilişkilerine kadar geniş bir yelpazede toplumsal ilişkiler yeni
sisteme göre yeniden şekillenme sürecine girecektir. Bir başka
deyişle, farklı bir ruhsal şekillenmeye toplum
zorlanmaktadır. Farklı etnik ve farklı inanç sistemlerinin var
olduğu ülkemizde, millet olma süreci engellenmektedir. Bu durum ise haklar
ve inançlar anlamında bin yıla sâri kadim bağların zarar
görmesi anlamına gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, aslında
geliştirilmesi zorunlu olan demokratik ulus sürecimiz de tahrip edilmek
istenmektedir. Cumhuriyetin demokratikleşmesi acil sorun iken bu talep
ertelenerek cumhuriyete de aslında zarar verilmektedir. Laik bir toplum
gelişmesi önemli bir noktadayken inançların özgürleşmesi
engellenmekte, bir inancın etkinliği sürekli olarak artmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin, kısa
aralıkları bir tarafa bırakırsak, tüm süreçlerini, çok
ciddi siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar
yaşandığını hepimiz biliyoruz, bu süreçleri
yaşadığını hepimiz biliyoruz. Darbelere şahit
olduk, çatışmalı süreçleri yaşadık ve maalesef
yaşıyoruz. Yolsuzluklar, rüşvet ve popülizm sorunlarıyla
ciddi krizlere savrulmuş durumdayız. Askerî vesayet
sınırlandırılmış olsa da yargı vesayeti
devlet güvenliğini bireysel hak ve özgürlüklere tercih etmiş
durumdadır. OHAL ve kanun hükmünde kararnameler toplumsal
yaşamımızı altüst etmiş, demokratik tüm yaşam
askıya alınmış durumdadır. 1945lerden beri demokrasi
anlamında aslında bir adım atamadık. Türkiye demokrasisini
pekiştirerek ileriye götüremediğimizi siz de kabul edersiniz.
Türkiyenin son altmış yıllık demokrasi deneyimi içinde,
ortak sorun, aslında, demokrasinin gerek yönetim gerekse de devlet-toplum-birey
ilişkilerinde kurumsallaşamaması ve güçlenememesi olmuştur.
Bugün yargı bağımsız ve tarafsız değilse, yasama
ve milletvekilleri etkili ve etkin bir rol oynayamıyorlarsa, merkezî
yönetim giderek güçlenip oligarşik bir yapıya dönüşüyorsa, yerel
yönetimler hâlâ sorunlar yaşıyorsa, toplumsal kutuplaşma ve
farklı kimlikte ve görüşte olana güvensizlik yüksek derecedeyse, hâlâ
hukuk önünde ve hakların uygulamaya sokulmasında vatandaşlar
arasında eşitlik yoksa sorun sistemsel değil, demokrasinin güçlenmemesindedir.
Yani, mesele aslında ülkemizde demokrasi meselesidir.
Türkiye'nin son altmış yıllık
demokrasi deneyimi içinde ortak sorunun demokrasinin gerek yönetim gerekse de
devlet-toplum-birey ilişkilerinde kurumsallaşamaması
olduğunu belirtmiştik. Diğer bir deyişle, demokrasinin bir
ülkede güçlenmesinin temel kıstası olan siyasi ya da devlet
iktidarına karşı etkin denge ve denetleme sistemlerinin
gelişememesi, sistemin iyi işlememesinin ve demokrasinin
pekişmemesinin ana nedenidir. Ülkedeki bu denge maalesef bir türlü
tutturulamamıştır. Bu durumu fırsata çevirerek yeni kurulan
sistem ise ülkemizde yaşayan halklar ve inançlar anlamında kabul
edilemez boyuttadır. Önceki dönemlerde askerî vesayet için devlet
iktidarının denetlenememesi sorunken bugün Hükûmetin nasıl
dengeleneceği ve nasıl denetleneceği sorunuyla karşı
karşıyayız. Tüm denetim mekanizmalarının ortadan
kaldırıldığı bir sistem, güçlü bir hükûmet sistemini
öngörüyor aslında. Yani aslında demokratik olmayan bir sistem. Bunun
adı demokrasi olamaz. Oligarşik bir bürokrasi tüm ülke kararlarında
tek karar mekanizması durumuna getirilmiştir. Yargı, yasama ve
yürütme tek bir düzlemde ele alınarak kuvvetler
ayrılığına son verilmiştir. Bu yeni sistemde
yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı son bulmuştur. Yürütme-yasama
arasında yasamanın ve milletvekillerinin etkinliğinin yok
düzeyine indirildiği bir düzlemi, bir sistemi asla kabul edemeyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Doğan teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde kabul edilmiştir.
22nci maddede iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci
maddesindeki gönderir ibaresinin yerine ulaştırır ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Saadet
Becerikli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan
İzmir Batman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde
Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 22nci maddesinde öngörülen
değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 22 - 5271
sayılı Kanunun 304 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer
alan gönderilmek üzere bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığına verir. ibaresi gönderilir.
şeklinde değiştirilmiştir.
Necati Yılmaz Mehmet Gökdağ Namık Havutça
Ankara Gaziantep Balıkesir
Cemal Okan Yüksel Sibel Özdemir Zeynel Emre
Eskişehir İstanbul İstanbul
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Sibel Özdemir konuşacak.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 490 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 22nci maddesi üzerine grubumuz adına
verdiğimiz önerge üzerine konuşacağım.
Evet, bundan önce olduğu gibi, görüşmekte
olduğumuz bu tasarıyla yapılan düzenlemeler de adalete olan
güvenin eridiği, adalet sistemimizin çöktüğü ve toplumumuzdaki adalet
ve kurumsal ihtiyacı, işleyiş ihtiyacını
karşılamaktan uzak görünüyor. İşte, daha kanunun adına
baktığımızda dahi Bölge Adliye ve Bölge İdare
Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Soranların
Giderilmesi
Yani diğer, evvelce yaptığımız yasalarda
olduğu gibi, yapılan bu düzenlemelerin de uzun vadeli,
katılımcı, kalıcı ve kapsayıcı
olmadığını bir kez daha görüyoruz. Tasarıyla
getirdiğiniz düzenlemeler de bundan önce ortaya çıkan sorunların
çözümüne bir katkı sunmayacağı gibi, yeni sorunların da
nedeni olacaktır.
Üzerinde benim konuştuğum 22nci madde
bölge idare mahkemelerinin kararlarının aleyhine bölge adliye
cumhuriyet başsavcılığına, kararı veren ceza
dairesine otuz gün içinde itiraz yapma imkânı getirmektedir. Ancak
tasarıdaki genel düzenlemelere baktığımızda
mahkemelerin teşkilat yapılarındaki yasal düzenlemelerin
tarafsız ve bağımsız yargı kararlarında ve siyasi
iktidarın vesayetinden kurtulması yönünde bir düzenleme maalesef
getirememektedir. İşte, bu düzenlemeyle, örneğin, başkanlar
kuruluna ait olan kimi temel yetkiler bölge idare mahkemesi başkanına
ve Hâkimler ve Savcılar Kuruluna devredilmektedir. Böylelikle
başkanlar kurulu işlevsizleşmekte, yetkiler tek kişinin
takdirine bırakılmaktadır.
Evet, sizlerin iktidarı döneminde adalet
sistemi başta olmak üzere, tüm bürokratik yapıda siyasi iktidara
yakınlık öne çıkartılırken kıdem, kariyer ve
liyakat maalesef yok sayılmıştır ve adalet sisteminde
yarattığınız bu çarpıklık nedeniyle
sonuçları telafi edilemez mağduriyetler ortaya
çıkmıştır. İşte 2010 sonrası bizlerin
ısrarla, tüm uyarılarımıza rağmen bizi dikkate
almadınız ve o gün oluşturduğunuz yargı sisteminin
sonuçlarını bugün hep birlikte yaşıyoruz. İşte
Adalet ve Kalkınma Partisinin adalet yürüyüşü sonucunda
yapmış olduğu bir toplumsal araştırmada
halkımızın en az yüzde 50sinin adalete güven duymadığı
ve adalete erişemediği ortaya çıkmıştır.
Muhalefeti ve farklı görüşleri, sivil toplum
kuruluşlarını ve diğer paydaşları yok sayan bir
anlayışın kendisi dışında ülkemize, milletimize
bir faydası olmayacaktır. Çoğunlukçu anlayışı
kendine rehber edinen iktidar partisi sürekli ve özensiz, kısa vadeli
kanun çıkarmanın ötesinde kurumların ve toplumun
ihtiyaçlarını maalesef karşılayamayacaktır.
İşte Meclis gündeminde günlerdir konuştuğumuz İç Tüzük
değişikliği. Bu bir çoğulcu anlayışın
maalesef yansımasıdır. İç Tüzükle kısa vadeli,
özensiz, gerekçesi anlamsız, tutarsız, sadece iki siyasal partinin
kendi aralarında bir denge ve kendi sosyal ve siyasal
ihtiyaçlarını karşılayan ama en önemlisi değerli
milletvekilleri, muhalefetin sesini kısıtlayan, denetim
araçlarını kısıtlayan bir metinle karşı
karşıyayız. İşte bu hafta bir taraftan Anayasa
Komisyonunda İç Tüzükle muhalefetin sesi kısılıyor, bir
tarafta Meclis Genel Kurulunda OHAL kararı tekrar uzatılıyor ve
15 Temmuz demokrasi kazanımımızı, gerçekten dünya tarihinde
önemli bir kazanımı heba ederek 20 Temmuzda alınan OHAL
kararıyla gölgeledik ve ancak bir yıl sonra OHAL Komisyonu
kurulabilmiş ve mağdurların talepleri ancak dikkate
alınabilmiştir. Bir taraftan baktığımızda
değerli milletvekilleri, haksız ve hukuksuz tutuklamalar demokratik yollarla
hakkını arayan ancak taleplerine cevap verilemeyen iki önemli
insanın hepimizin gözleri önünde eridiğini ve maalesef, iktidar
partisinin bu yaşanan mağduriyet karşısında
vurdumduymaz tavrıyla karşı karşıya kalmaktayız.
Evet, son bir haftada gerçekten adalet sistemimizin
nasıl çöktüğünü ve OHAL süreciyle haksız ve gerçekten
görevlerinden ihraç edilen, açığa alınan mağdurların
geldiği noktayı tekrar görüyoruz. İşte bu yaşananlar
neticesinde, değerli milletvekilleri, hak, hukuk, adalet arayışında
olan bizler ve milyonlar sizin bu çoğunlukçu, bu otoriter yönetim
uygulamalarınıza karşı Mecliste sesimizi ne kadar siz
kısmak isteseniz de biz adalet talebimizi daha güçlü, daha güçlü bir
şekilde seslendirmeye devam edeceğiz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci
maddesindeki gönderir ibaresinin yerine ulaştırır ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Behçet
Yıldırım (Adıyaman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adıyaman
Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 490 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 22nci maddesi üzerine grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Biliyorsunuz bugün bir Kabine
değişikliği oldu. İnşallah memleketimize
hayırlı olur, uğurlu olur. Özellikle benim hemşehrim,
meslektaşım Fakıbabanın Tarım Bakanı
olmasından dolayı da sevinçliyim. İnşallah
Adıyamanın en önemli tütün sorununu kendisiyle çözeriz diyorum.
Kendisini daha tebrik etmedim. Keşke burada olsaydı da tebrik etseydim
kendisini.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Ahmet Aydın
olamadı.
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Adıyamandan bir
tek Ahmet Aydın yok, onlarca vekil arkadaş var,
dışarıdan arkadaşlar var. Adıyamandan bir bakan
çıkmadığı için de ayrıca üzüntülerimi de belirteyim.
Arkadaşlar, yarın Suruç
katliamının yıl dönümü. O Suruç katliamının
acılarını Allah bizlere, ülkemize bir daha yaşatmasın
diyorum. Gerçekten Suruç, biliyorsunuz, Adıyamana çok ama çok yakın
bir yerde. Suruç olayını öğrenir öğrenmez ben hemen kendi
özel arabamla bir saat sonra gittim, cenazeler yerdeyken gittim. 33 can
yerdeydi. 33 gencecik insan. Bunlar niçin gelmişlerdi? Bunlar
IŞİDin tahrip ettiği Kobaniyi yeniden inşa etmek için,
oralara park yapmak için eşya getirmişlerdi, oyuncak
getirmişlerdi, bir şeyler getirmişlerdi; oradaki Kobani
halkıyla dayanışmak için gelmişlerdi ve onlar Suruçta
Suruç Amara Kültür Merkezinin önünde eşyalarını bir tarafa
vermişler, kendileri basın açıklaması yapma
hazırlığı içindeyken bir canlı bomba orada
patlıyor ve 33 can kaybediliyor. O cenazelere biz bakarken canlı
bomba olduğu iddia edilen insanın, Şeyh Abdurrahman Alagözün
Adıyamanlı olması da ayrıca büyük bir üzüntü verdi bana.
Biz, bu Suruç katliamını
unutmayacağız, unutturmayacağız, unutanın da -kendi
şahsım adına söylüyorum- kalbi kurusun diyorum. Bu Suruç
olayı öyle kapanacak bir olay değildir. Yarın yıl dönümü.
Evet, arkadaşlar, orada ilerici, demokrat, duyarlı gençlerden olan
insanlar katledildi.
Basın açıklamasının
yapılacağı yerde bomba kendisini patlatıyor, 33 genç
ölüyor. Eşyaları bir tarafta, bir tarafta eşyalarının
içerisinde, sırt çantalarının içerisinde cep telefonları
var, ha bire anneleri, babaları arıyor. Cep telefonlarına kimse
cevap veremez, ölü çocuklar nasıl cevap verecek? İçler
acısı bir durumdu. Aileler merak ediyor. Birkaç aile beni aradı,
cenazesini yerde görmüşüm ama aileye diyemiyorum Senin çocuğun
öldü. diye. İşte, Gelin, senin çocuk yaralı, hastaneye gidin.
falan gibi yardımcı olmaya çalıştık.
IŞİD üyesi olduğu söylenen canlı
bombanın Adıyamanlı olması ayrıca bir şeydi ama
bu adam tek başına Adıyamanda çıkıp oraya gitmedi. Bu
eylemi nasıl, kimin desteğiyle yaptığı hâlâ
aydınlatılmış değil; hangi ülke istihbaratı,
hangi kirli yapılar bu katliamı yaptı hâlâ belli değil.
Aynı gün, Adıyamanda, bir asker, Müsellim
başçavuş şüpheli bir şekilde katlediliyor. Bir iki gün
sonra Ceylânpınarda 2 polis yatağında katlediliyor ve bu
olaylar bahane edilerek çözüm masası devriliyor, çatışmalı
döneme geçiliyordu. Yani, 20 Temmuz bir milattır arkadaşlar.
Yine, bu, az önce söylediğim Şeyh
Abdurrahman Alagözün kardeşi Yunus Emre Alagöz de, yine, ekim
ayındaki gar patlamasını yapıyor, 103 kişinin ölümüne
sebep oluyor. 7 Haziran öncesi Diyarbakırda mitinge katılan
bombacı da Adıyamanlı, İstiklal Caddesindeki katliamı
yapan da Adıyamanlı. Adıyamanın bunlarla
anılması beni son derece üzmüştür. Çocukları
IŞİDe katılmış olan aileler de üzüntülü.
Burada üzerinde durulması gereken,
iktidarın ne yaptığı veya neler
yapamadığıdır. Çocuğu IŞİDe katılan
aileler defalarca emniyete başvurmuş, valiliğe
başvurmuş, siyasilere başvurmuş, iktidar vekillerine, hatta
dönemin Başbakanı Davutoğluna ulaşmışlar.
Adıyaman İl Kongresi Adıyaman Üniversitesinde
yapılıyor. Bir baba diyor ki: Oğlum IŞİDe
katıldı. Katılmakla kalmadı, geldi gelinimi de aldı
götürdü. Davutoğlu kendisinin sırtını sıvazlayarak
Bir şey olmaz, orada birbirlerine bakarlar. gibi, böyle, akla, vicdana
sığmayacak bir cevap veriyor.
Evet, arkadaşlar, böyle, basit bir olay
değil. Adıyaman Belediyesi ne yapıyor? AKPli Adıyaman
Belediyesi de Alagöz ailesini belediye meclisi kararıyla
hemşehrilikten çıkarıyor. Çözüme bakın. IŞİDten
rahatsız olan kamuoyudur, ailelerdir ama rahatsız olmayanlar
vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Bir dakika alabilir
miyim?
BAŞKAN Peki, bir dakika daha vereyim size ek
süre.
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) IŞİDten
rahatsız olan ailelerdir, Adıyaman kamuoyudur ama rahatsız
olmayanlar da vardı. Bunlar Kürtlerin Rojavadaki
kazanımlarını kendilerine dert edinenlerdi. IŞİDe
karşı savaşan Kürtlere yardım yerine çetelere yardım
edenler bu durumdan hiç rahatsızlık duymuyordu. Ki biz gerek Suruç
olayı olsun gerek Ceylânpınar gerek Adıyamandaki olay olsun
Araştırılsın. dedik, reddedildi. Bu olayları
protesto ettik, yürüdük, partililerimiz ceza aldı, tutuklandı,
bizlere fezleke açıldı. Barış için ben onlarca fezleke
yedim, fezlekelerimle gurur duyuyorum.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
23üncü maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 23'üncü maddesinde geçen "kararı
veren daireye ibaresinin "kararı veren ceza dairesini numara olarak
izleyen ilgili daireye, son numaralı daire için ise bir numaralı
daireden itibaren ilgili daireye şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Celal Adan Mehmet Parsak
İstanbul İstanbul Afyonkarahisar
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Erdoğan
Konya Muğla
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 23üncü maddesiyle eklenen 308/A maddesinin
aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bölge Adliye Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığın itiraz yetkisi
MADDE 308/A (1) Bölge
Adliye mahkemesi ceza dairelerinin kesin nitelikteki kararlarına
karşı Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığı re'sen ve ya istem üzerine, kararın
kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde kararı veren
daireye itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse
kararını düzeltir, aksi halde itirazı reddeder. Dairenin bu
kararına karşı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu'na itiraz
edilebilir. Bu itiraz sonrası verilen karar kesindir.
Ömer Süha Aldan Necati
Yılmaz Mehmet
Gökdağ
Muğla Ankara Gaziantep
Zeynel Emre Namık
Havutça Cemal
Okan Yüksel
İstanbul Balıkesir Eskişehir
Dursun
Çiçek
İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Saadet
Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm
Doğan Mehmet
Ali Aslan
İzmir Batman
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Tasarının bu maddesiyle 5271
sayılı Kanuna 308inci maddeden sonra gelmek üzere 308/A maddesi
eklenmektedir. Bu madde ile "Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin
kesin nitelikteki hükümlerine karşı bölge adliye mahkemesi cumhuriyet
başsavcılığı, resen veya istem üzerine kararın
kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde kararı veren
daireye itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazlarda süre
aranmaz. Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde
görürse kararını düzeltir, aksi halde itiraza reddeder. İtirazın
reddine ilişkin kararlar kesindir. Cumhuriyet
başsavcılığının itirazının kararı
veren mahkemeye yapılması diğer bir deyişle cumhuriyet
başsavcılığının daireye "kararınız
yanlıştır, düzeltin şeklinde ifadesini bulan itirazı
pratikte kararı veren daire nezdinde ciddi sonuçlar
doğurmayacaktır. Özellikle, sanık lehine cumhuriyet
başsavcılığınca yapılan itirazların karar
veren dairece reddi hâlinde temyiz yolunun açık tutulması gerekir.
Temyiz yolunun kapatılması ceza yargılaması gibi kişi
hak ve özgürlükleri üzerinde ağır sonuçlar doğuran
yaptırımların telafisi imkânsız mağduriyetlere sebep
olacağı açıktır. Sanık lehine olan itirazların
karar veren dairece reddi hâlinde, cumhuriyet başsavcılığının
itirazının reddine ilişkin daire kararına karşı
ceza daireleri başkanlar kuruluna veya Yargıtaya temyiz yoluna gitme
imkânı tanınması gerekmektedir.
"İtirazın reddine ilişkin
kararlar kesindir. cümlesi, olağanüstü bir itiraz yolu olan sanık
lehine süresiz itiraz hakkının amacına uygun düşmemektedir.
Bölge adliye mahkemesi cumhuriyet başsavcılığı ceza
yargılanması hukukunda önemli birikim ve uzmanlığa
sahiptir. Sanık lehine istisnai olarak ortaya çıkabilecek
durumları ciddiye alan ve kararı veren ilgili daireye olağanüstü
itiraz yoluyla başvuran başsavcılığın, bu itirazının
kararı veren dairece reddi hâlinde dairenin ret kararının bir
üst yargı merciince hukuksal denetime tabi tutulması doğru
olacaktır. Bu nedenle ilgili değişiklik metninin tasarıdan
çıkarılması adil bir yargı süreci açısından daha
uygun olacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 23üncü maddesiyle eklenen 308/A maddesinin
aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bölge Adliye Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığın itiraz yetkisi
MADDE 308/A (1) Bölge
Adliye mahkemesi ceza dairelerinin kesin nitelikteki kararlarına
karşı Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığı re'sen ve ya istem üzerine, kararın
kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde kararı veren
daireye itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse
kararını düzeltir, aksi halde itirazı reddeder. Dairenin bu
kararına karşı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu'na itiraz
edilebilir. Bu itiraz sonrası verilen karar kesindir.
Necati
Yılmaz (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Önergeye Komisyon katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Dursun Çiçek konuşacak.
Buyurun Sayın Çiçek. (CHP
sıralarından alkışlar)
DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) Sayın
Başkan, yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak
istiyorum.
Tabii, yargıda hukuk ve adalet mücadelesi veren
bir milletvekili olarak burada çıkarılan yasaların nasıl
uygulandığını görmek çok önemli. Şimdi
görüştüğümüz bölge mahkemeleri, birinci derece mahkemelerin
verdiği kararların incelendiği ve bir noktada
yargılamanın yenilendiği mahkemeler. Dolayısıyla, bu
mahkemelerin kuruluşu, işleyişiyle ilgili yeni düzenlemeler
mutlaka alandaki sorunların çözümüne katkı sağlayacaktır.
Yalnız, mahkeme kurmak, yasa çıkarmak işin bir bölümü.
Diğer bölümü ve önemli bölümüyle ilgili bir anımı
paylaşarak, bir gerçeği paylaşarak sözlerime devam etmek
istiyorum: Teğmenken girdiğimiz sınavda hukuk fakültesini
kazandık, daha sonra Silahlı Kuvvetlerdeki görevlerimizin
yoğunluğu nedeniyle devam edemedik. 2011de çıkan afla
kaydımızı yeniledik ve İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesinde 3üncü sınıf öğrencisiyiz. Türk hukuk tarihi
adlı derste dersin hocası -aynı zamanda Hukuk Fakültesi
Dekanı- geldi, Türk Ceza Kanunu, Ceza İnfaz Kanunu ve Muhakeme
Kanununun Avrupa'nın çok daha ilerisinde olduğunu,
dolayısıyla çok güzel bir ceza kanunu
hazırladıklarını, ceza mevzuatı
hazırladıklarını söyledi. Tabii, dersin sonuna doğru
parmak kaldırıp söz istedim, dedim ki: Sayın Hocam -Adem
Sözüer- bu ceza kanunlarının, infaz kanunlarının nasıl
uygulandığını görmek için Silivriye geldiniz mi? O o
süreçte de yine dekandı yani ve kendisine diğer dekanlarla beraber,
hukuk fakültesi dekanlarıyla beraber mektuplar yazmıştım.
Ne kendisinin ne de öğrencilerinin Silivrideki yargılamaları
izlemek üzere gelmediğini itiraf edince peşinden de oradaki
yargılamayı yapan hâkim, savcı cüppelilerin hâkim, savcı
olmadığını, vicdansız olduğunu ve hukuk
cinayetleri işlediğini vurguladım.
Tabii buradan şuraya gitmek istiyorum:
Şimdi, hak, hukuk, adalet diye yirmi beş gün yürüdük. Adalet
vicdanlarda olmalı, adalet herkesin aradığı bir yüce
değer olmalı ve anayasal ilkelere uygun olarak yargı mutlaka
tarafsız ve bağımsız olmalı. Hep tartıştık,
geçmişte de tartıştık; Adalet Bakanının ve
Müsteşarının yönlendirdiği bir adaletin tarafsız ve
bağımsız olması mümkün mü? Bugün Adalet Bakanı
değişti, yeni bakana görevinde başarılar diliyoruz. Ancak
şunu unutmayalım: Mutlaka, Adalet Bakanı, müfettişleri veya
bürokratlar hem cezaevlerinde hem de yargılamalarda sürecin nasıl
yürütüldüğünü takip etmeli ve yasama süreçlerine buradan katkı
sağlamalıdır. Tabii bu noktada suç işleyen herkesin
yargılanabileceğini unutmamak gerekir. Şu anki konumuna
güvenerek, şu anki siyasi gücüne güvenerek hiç kimsenin gelecekte
yargılamadan muaf olması mümkün değildir. Bu noktada gerek bölge
idare mahkemelerinde gerek bölge adli mahkemelerinde yapılan atamalarda
mutlaka liyakatli hâkim ile savcıların bu mahkemelere, üst
mahkemelere atanması lazım çünkü birinci derece mahkemelerde gözden
kaçan adaletsizlikleri düzeltecek mahkemeler bu mahkemelerdir.
Sözlerimi, son Anayasa
değişikliğindeki esas olan bir maddenin özüyle ilgili
düşüncelerimi paylaşarak bitirmek istiyorum. Bakanların
yargılanması için eski Anayasada gerekli olan sayı 550nin yarısı
276ydı, yeni Anayasada bunun 300 yerine 400e çıkarılması
aslında vicdanları sızlatmıştır. Suçtan
kaçmanın, geçmişte işlenen suça karışmaların
yargılanmasını önleme amacına yönelik olduğu yönünde
derin şüpheler yaratmıştır. Bu konuda Mecliste
çıkarılan yasalarda mutlaka eşitlik ilkesi, adalet ilkesi
dikkate alınmalıdır.
Bu noktada düşüncelerimi vurgulayarak sözlerimi
bitirmek istiyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, çok
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çiçek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare
Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların
Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 23'üncü maddesinde
geçen "kararı veren daireye ibaresinin "kararı veren ceza
dairesini numara olarak izleyen ilgili daireye, son numaralı daire için
ise bir numaralı daireden itibaren ilgili daireye şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKAN NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5271 Sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen
308/A maddesi ile Yargıtay cumhuriyet başsavcısının
resen ya da istem üzerine Yargıtay ceza dairelerinin kararlarına
karşı itirazda bulunma yetkisine paralel şekilde, bölge adliye
mahkemesi cumhuriyet başsavcılığına otuz gün içinde
kararı veren daireye itiraz edebilme yetkisi tanınmaktadır.
Bölge adliye mahkemesi cumhuriyet başsavcılığına
itiraz yetkisinin tanınması, özellikle kararlardaki maddi
hataların giderilmesi bakımından yerinde olmakla birlikte,
itirazın yine kararı veren ceza dairesine yapılacak olması,
hem itiraz kanun yolunun temel mantığıyla
bağdaşmamakta hem de aynı mahkemeden farklı bir karar
alınması bakımından sonuç alınması zor bir kanun
yolu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yargıtay cumhuriyet
başsavcısının itirazını Ceza Genel Kuruluna
yaptığı dikkate alındığında, bölge adliye
mahkemesi cumhuriyet başsavcılığının itirazını,
kararı alan ceza dairesi yerine böyle bir merciye yapması, itiraz
kanun yolu mantığına daha uygun olacaktır. Bölge adliye
mahkemesinde böylesi bir yapı ihdas edilmediğinden bu mümkün
olamamaktadır. Dolayısıyla, itiraz kanun yolunun temel
mantığına ters düşülmemesini teminen, itirazın,
kararı veren daire yerine başka bir daireye yapılması daha
sağlıklı olacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde de kabul edilmiştir.
Sayın Ilıcalı, sisteme
girmişsiniz, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın,
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir'in annesine Allah'tan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
bir bilgiyi paylaşmak istiyorum.
Erzurum Milletvekilimiz,
değerli dostum İbrahim Aydemirin annesi az önce rahmetli oldu, vefat
etti. Allahtan Neriman teyzemize rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun.
Cenazesini yarın Erzurumdan kaldıracağız.
Bilgilerinize arz ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Biz de
teşekkür ederiz.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı'nın, Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir'in
annesine Allah'tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Allah rahmet
eylesin diyoruz, kalanlarına da sabır versin Allah diyoruz.
Teşekkür ederiz tekrar.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemir'in annesine Allah'tan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkanım, biz de sayın
milletvekilimizin annesine Allahımdan rahmet diliyoruz, mekânı
cennet olsun inşallah. Sayın milletvekilimiz burada yok ama
başsağlığı diliyoruz, bütün aileye sabır
diliyoruz.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Altay.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Allah razı olsun hepinizden.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/839) ve Adalet Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 490) (Devam)
BAŞKAN 24üncü maddede
iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesiyle
değiştirilen 3üncü fıkrada yer alan uyarınca ibaresinin
gereğince şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Saadet
Becerikli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan Ertuğrul Kürkcü
İzmir Batman İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge Adliye ve Bölge
İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan
Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 24üncü maddesinde öngörülen
değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 24 - 13/12/2004 tarihli ve 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunun 101 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(2) 99 uncu madde gereğince
cezaların toplanması gerektiğinde bu hususta hüküm verme
yetkisi, en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemeye, bu durumda birden
çok mahkeme yetkili ise son hükmü vermiş olan mahkemeye aittir. En fazla
cezanın;
a) Yargıtay
tarafından ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilmesi durumunda
Ankara ağır ceza mahkemesince,
b) Bölge
adliye mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi sıfatıyla
verilmesi hâlinde bölge adliye mahkemesinin bulunduğu il ağır
ceza mahkemesince,
c) Bölge
adliye mahkemesi tarafından duruşma açmak suretiyle verilmesi
durumunda ise hükmü kaldırılan ilk derece mahkemesince,
bu hususta karar verilir.
d) (3)
Bu madde uyarınca verilen kararlara karşı itiraz yoluna
gidilebilir.
Ömer Süha Aldan Necati Yılmaz Mehmet Gökdağ
Muğla Ankara Gaziantep
Zeynel Emre Namık Havutça Cemal Okan Yüksel
İstanbul Balıkesir Eskişehir
Aytuğ Atıcı
Mersin
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Sayın Aytuğ Atıcı konuşacak.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 490 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesi üzerinde
verdiğimiz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Sadece
kendisi ve yandaşları için değil, herkes için adalet isteyen
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Bugün de Adalet Komisyonundan gelen bir
tasarıyı da Sayın Maliye Bakanının huzurunda
konuşmanın da şerefini taşıyorum. Biz adaletle ilgili
konuşurken Sayın Maliye Bakanı acaba hangi gözlükle bizim
önerilerimize bakacak, mali yönden mi değerlendirecek, onu da çok merak
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bu madde, koşullu
salıvermenin ne zaman yapılacağına karar verirken hüküm
verilen cezaların nasıl ve kim tarafından
toplanacağını düzenliyor. Böylece, böyle bir durumda hüküm verme
yetkisi en fazla cezaya hükmetmiş olan mahkemeye veriliyor. Şimdi,
cezaları kimin toplayacağının bizce hiçbir önemi yok; A
mahkemesi toplamış, B mahkemesi toplamış, bunun hiçbir
önemi yok. Önemli olan şey şudur: Koşullu salıvermenin
koşulları nedir? Şimdi siz herhangi bir suçlu ile evinde
kendisini bekleyen, engelli çocuğu olan bir anneyi veya evinde annesini
emmeyi bekleyen bebeği olan emzikli bir kadını aynı kefeye
koyup aynı şekilde değerlendiriyorsunuz. Koşullu
salıvermede böyle bir özelliği hiçbir zaman düşünmediniz çünkü
bu bir insani boyut gerektirir. Eh, bu da hakikaten tartışma konusu.
O nedenle, bizler diyoruz ki: Koşullu salıvermenin koşullarını,
şartlarını her bir hükümlü için ayrı ayrı vermeniz
gerekir. Biraz da insani boyutu öne alıp, biraz da bu pencereden
bakmanız gerekir diye düşünüyoruz. Ha, bununla ilgili daha önce kanun
teklifleri verdik mi? Verdik. Çocukların cezaevindeki durumlarıyla
ilgili kanun teklifleri verdik mi? Verdik. Ne yaptınız? Elinizin
tersiyle ittiniz. Sanıyorum hiçbir mali değeri yoktu, sanıyorum
bunu da elinizin tersiyle iteceksiniz.
Bakın, arkadaşlar, yargıyı
kimlerle sağlamaya çalışırsınız? Adaleti kimlerle
sağlamaya çalışırsınız? Hâkimlerle,
savcılarla değil mi, doğal olarak. Peki, bakalım, son bir
yıl içerisinde hâkimlere, savcılara ne
yapmışsınız. AKP Hükûmeti kanun hükmünde kararnamelerle
bugüne kadar adli ve idari yargıda görevli 2.280, yanlış
duymadınız, 2.280 hâkim ve cumhuriyet savcısını
tutukladı. Yargıtayda görevli 105 üyeyi tutukladı,
Danıştayda görevli 41 üyeyi, Anayasa Mahkemesinde görevli 2 üyeyi,
HSYKda görevli 3 üyeyi yani toplamda bir yıl içinde 2.431 yargı
görevlisini tutuklayıp içeri attınız. Ya, bunların
verdiği kararlar ne olacak? Eğer bunlar teröristse, eğer bunlar
vatana ihanet etmişse bunların verdiği kararlardan dolayı
muzdarip olan insanların durumu ne olacak? Hiç mi vicdanınız sızlamayacak
sizin? Bu kadar, tırnak içinde, sakıncalı amma FETÖden, amma
sizden olmadığı için sakıncalı olan hâkim ve
savcıları bu kadar yüksek mertebelere kim yerleştirdi, biz mi
yerleştirdik? Açık seçik bir şekilde AKP
yerleştirmiştir. AKP Hükûmetinin bizzat müdahil olarak
yaptığını tarih de biliyor, siz de biliyorsunuz, biz de
biliyorsunuz. Şimdi bana kalkmışsınız diyorsunuz ki:
Ya, şu cezaları toplayacak bir mahkeme bulalım. Bunun için de
kanun teklifi çıkarıyorsunuz; biraz insaf, biraz teeddüp. Neyle karşı
karşıya olduğumuzu bir kez daha size hatırlatmak istiyorum.
OHAL kapsamında bakın -yargı,
yargı- 2.679 adli dosya açıldı, bu dosyalardan 2.059u hâlâ
iddianame bekliyor, yüzde 95ten fazlasının iddianamesi bile
hazır değil, siz kalkmışsınız bana diyorsunuz ki:
Cezaları hangi mahkeme toplayacak? Enis Berberoğlu tutuklandı.
Onunla beraber cezaevinde bulunan tutuklu milletvekili sayısı 12ye
çıktı. Milletin vekillerinden, gazetecilerinden, yazarlarından,
aydınlarından, insan hakları savunucularından ne
istiyorsunuz Allah aşkına? Bütün bunları bir kenara bırakıyoruz
Acaba verilen cezaları kim alt alta toplayacak? Şimdi
anladınız mı bizim yirmi beş gün neden hak, hukuk,
adalet. diye yürüdüğümüzü? Umarım
anlamışsınızdır.
Teşekkürler. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesiyle
değiştirilen 3üncü fıkrada yer alan uyarınca ibaresinin
gereğince şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ertuğrul
Kürkcü (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü konuşacak. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; bugün bu adaletle ilgili
tartışmanın gene kendisine girmeden önce karşı
karşıya kaldığımız son derece ciddi bir adalet
tartışmasına geri dönmek istiyorum. Çünkü aslında
nasıl yaparsanız yapın adaletin yerine gelebilmesi için onun
bütün birimlerinin, bütün unsurlarının tam olarak
çalışmasına ihtiyacımız var. Ancak yarın 20
Temmuz ve iki yıl önce 20 Temmuzda Şanlıurfanın Suruç
ilçesinde 30u aşkın genç insan bir canlı bomba
saldırısı sonucunda hayatlarını kaybetmişlerdi.
Ne bu saldırı ne bu saldırıya ön gelen aynı grubun
gerçekleştirdiği Diyarbakır Halkların Demokratik Partisi
mitingine yönelik saldırı ne de bunun ardına eklenen Ankara
saldırısı bugüne kadar aydınlatılabildi. Eğer
bunları aydınlatmak için yoksa adalet başka ne için
lazımdır bize? Bütün bunların aydınlatılması
ihtiyacı ortaya konduğunda, dönemin Başbakanı Ahmet
Davutoğlu bize şunu dedi: Biz, evet, biliyoruz bunların
mevcudiyetini ama Türkiye o kadar demokratik bir ülke ki, niyetlerini de
biliyoruz, fakat kendilerini patlatmadan önce onları yakalamamız
mümkün olmuyor. Böylelikle, katillerin, intihar bombacılarının
belirlediği bir adalet, var olan adalet rejiminin yerine geçmiş oldu
çünkü hiçbir şekilde onları denetim altına alamayan bir adaletin
olmadığı yerde IŞİD adaleti kendisini gerçekleştirecekti
ve bunun bedelini bugün milletvekilleri hapiste olan Halkların Demokratik
Partisi, onlarla birlikte hareket eden demokratik ve toplumsal muhalefet
güçleri ödediler.
Bu Suruç saldırısı o kadar önemli bir
olaydır ki Türkiyenin tarihinde, büyük emeklerle
gerçekleştirilmiş olan barış sürecinin de sonu
olmuştur. Ve ne kadar ilginç, bu olayı aydınlatamayan adalet,
barış sürecini sonuçlandırdığı söylenen,
sonuçlandırılmasının gerekçesi olan Ceylânpınardaki
iki polis memurunun öldürülmesini de aydınlatamamıştır.
Bugün o iki polis memurunun öldürülmelerinin faili olarak hapse
konulanların hiçbirinin olayda parmak izleri
bulunamamıştır. Üstelik, onları suçlayan tanıklar,
onları suçlayan savcı, onların kovuşturmasını
yürüten polis memurları da bugün FETÖ kovuşturmalarının
sanıkları olarak cezaevindedirler. Yani bir ucunda IŞİDin,
öbür ucunda FETÖnün olduğu bir süreç sonucunda yüzlerce insan
hayatını kaybetmiş ve bu insanlar esasen Hükûmetin kontrol
altına alamadığı ya da kontrol altına almamakta kendince
bir akıl güttüğü bir sürecin sonucunda hem hayatlarını
kaybetmişlerdir hem de Türkiye muhtemel barışını
kaybetmiştir. O yüzden, Adalet mühimdir. derken bunları demek
istiyoruz. Adalet eğer zamanında, eğer gerektiği gibi ve
gerektiği yerde işlemiyorsa, o zaman bundan elde edilebilecek hiçbir
fayda yoktur; istediğiniz kadar o ya da bu hükmü yargılama
usullerinde ve mahkemelerin çalışma usullerinde değiştirin.
Ben bugün burada bu uğursuz IŞİD
şebekesinin saldırılarında hayatlarını
kaybetmiş olan Suruç şehitlerini hepinizin önünde sevgi ve
saygıyla selamlıyorum ve onların yakınlarına şu
vaatte bulunuyorum: İnanın ki, mutlaka, er ya da geç adalet tecelli
edecek; IŞİD ve onların önünü açanların hepsi
akıttıkları kanın hesabını vereceklerdir.
Çok teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı'nın, Başkanlık Divanı olarak Suruç'ta
işlenen vahşeti lanetlediklerine ve Suruçta hayatını
kaybedenleri sevgiyle andıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Suruçta işlenen vahşeti biz de Divan olarak
lanetliyoruz. Suruçta hayatını kaybedenleri de sevgiyle
anıyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/839) ve Adalet Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 490) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 24üncü madde kabul
edilmiştir.
25inci maddede iki adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci maddesiyle
değiştirilen 15inci fıkrada yer alan hapis cezasına
mahkûm edilirse ya da bağlı tutulduğu yükümlülükleri yerine
getirmezse ibaresinin hapis cezasına mahkûm edilirse veya
bağlı tutulduğu yükümlülükleri yerine getirmezse şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Saadet
Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan Erol Dora
İzmir Batman Mardin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 25inci maddesinde öngörülen
değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 25 - 5275
sayılı Kanunun 107nci maddesinin on birinci
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "mahkemeye verilir
ibaresi "mahkemeye; hüküm veya hükümlerden biri bölge adliye mahkemesi ve
Yargıtay tarafından verilmiş ise 101 inci maddenin ikinci
fıkrasına göre belirlenen ilk derece mahkemesine; hükümlü başka
bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemeye verilir
şeklinde ve on beşinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"(15) Hükümlü, geri
kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı
hapis cezasına mahkûm edilmişse veya bağlı tutulduğu
yükümlülükleri yerine getirmezse hükmü veren ilk derece mahkemesi, cezaların
toplandığı hâller ile hükmün bölge adliye mahkemesi veya
Yargıtay tarafından verilmiş olması hâlinde ise 101 inci
maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenen ilk derece mahkemesi
tarafından koşullu salıverilme kararının geri
alınmasına dosya üzerinden karar verilir. Bu kararlara
karşı itiraz yolu açıktır.
Ömer Süha Aldan Necati
Yılmaz Mehmet
Gökdağ
Muğla Ankara Gaziantep
Zeynel Emre Namık
Havutça Cemal
Okan Yüksel
İstanbul Balıkesir Eskişehir
Hüseyin Çamak
Mersin
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Sayın Hüseyin Çamak konuşacak.
Buyurun Sayın Çamak. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
On beş yıldır ülkeyi tek
başına yöneten ve adında adalet olan bir partinin hukuk ve
adalet noktasında geldiği yer hepimizin malumu. Bugün ülkemiz âdeta
bir hukuk cehennemine dönüşmüş durumda. Partimiz Cumhuriyet Halk
Partisinin darbelere karşı birlikte mücadele etme
çağrılarına Hükûmet OHAL ilan ederek yanıt vermiş,
darbecilerle ve darbecilikle mücadelede hukuk dışı ve
antidemokratik bir yol izlemeyi tercih etmiştir. Ülkede yaşanan bu
hukuksuzlukların bedelini halkımız işsizlik, yoksulluk ve
geleceksizlikle günbegün ödüyor.
Sayın milletvekilleri, şu an
görüşmekte olduğumuz bölge adliye mahkemeleri ve bölge idare
mahkemeleri, istinaf kanun yolu olarak kurulan mahkemelerdir. Bunlar Temmuz
2016da faaliyete geçirildi ancak 15 Temmuz kalkışması
sırasında FETÖ örgütüne mensup 6 bine yakın hâkim ve
savcının meslekten ihraç edilmesi, on yıl ve üstü meslek
deneyimine sahip meslek mensubunun sayısal olarak azalması nedeniyle
kurulan dairelere HSK üye bulmakta zorlanmaktadır. Bu hâliyle, yargının
öncelikle insan kaynağı sorunu olduğu, dolayısıyla
istinafın istenilen düzeyde verimli olamadığı
görülmektedir.
İstinafların faaliyete geçtiği
tarihten itibaren Danıştayda 2016 yılında 269.579 adet
dosyanın 133.104 adedinin sonuçlandırıldığı,
136.475 adedinin ise 2017 yılına devredildiği; Yargıtayda
590.449 dosya ve geçen yıldan devreden 1 milyon 4 bin 281 yeni dosyayla
toplamda iş yükünün 1 milyon 594 bin 730 olduğu; 938.005 adet
dosyanın karara bağlandığı, devrin ise 656.725 adet
olduğu görülmektedir.
Sayın milletvekilleri, istinaf yolunda en çok
içtihat ve farklı karar kavramları
tartışılmalıdır. Zira, aynı bölgelerdeki
dairelerin aynı ihtilaflarda farklı kararlar verdiği
görülmektedir. Bu durum ciddi bir hukuk garabeti yaratmaktadır. Bu hususta
acilen içtihat farklılıkları giderilmeli ve bir usul düzenlemesi
yapılmalıdır. Aceleye getirilen istinaf mahkemeleri mevcut
hâliyle çözüm odaklı olmaktan oldukça uzaktır. Yeterli kıdemli
hâkim istinafa çekildiğinde alt derecede idari ve adli yargının
iş yükü ve karar kalitesi arzulanan nitelikten yoksun olacaktır. Bu
niteliksizliğin nedeni OHAL ve KHKlar eliyle Hükûmetin yargıda
kadrolaşmanın yolunu açmasıdır. Liyakate dayalı
işlemesi gereken hukuk sistemi bugün özellikle mülakatlar yoluyla kadrolaşmanın
aracı hâline gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, yakın zamanda
tanık olduğum bir olayı aktarmak istiyorum. Bir duruşma
esnasında hâkim kararını açıklarken Bir ila üç yıla
kadar cezalandırılmasına karar verildi. deyince, kâtip, hâkime
dönüp Hâkim bey, kesin bir rakam belirtmeniz gerekir. der. Bu örneklerin
ortaya koyduğu temel gerekçe şu: Adalet sistemimiz cumhuriyet
tarihinde görülmemiş bir biçimde yozlaşmaktadır. Bunu toplumun
yargıya olan güveninin gittikçe zayıflamasından da
anlıyoruz. Vicdanın yerine siyasi saiklerle karar veren yetersiz, deneyimsiz
yargıçlar ülkedeki adaletin ne hâlde olduğunun göstergesidir.
Şunu unutmamak gerekir ki bugün adaleti işlemez hâle getirirseniz
yarın bir gün siz de o işlemeyen adaletin çıkmaz
sokaklarında kaybolabilirsiniz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP,
HDP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çamak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci
maddesiyle değiştirilen 15inci fıkrada yer alan hapis
cezasına mahkûm edilirse ya da bağlı tutulduğu
yükümlülükleri yerine getirmezse ibaresinin hapis cezasına mahkûm
edilirse veya bağlı tutulduğu yükümlülükleri yerine getirmezse
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine Mardin Milletvekili
Sayın Erol Dora konuşacak.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı Bölge Adliye ve
Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan
Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 25inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Hukuk Yoluyla
Demokrasi Komisyonunun, diğer adıyla Venedik Komisyonunun yargı
sisteminin bağımsızlığına ilişkin 16 Mart
2010 tarihli raporunun Hâkimlerin bağımsızlığı
başlıklı bölümünde şu ifadelere yer verilmektedir:
"Hâkimlerin atamaları ile mesleki kariyerlerine ilişkin tüm
kararların, hukuk çerçevesinde objektif kıstaslar uygulanarak ve
liyakat gözetilerek alınmasının mecburiyeti ilkesi
tartışmaya açık değildir". Aynı raporun bu
bölümünün devamında hâkimlerin atanma biçimine ilişkin şu
tespitler yapılmaktadır: "Hâkimlerin mesleğe kabulü ve
kariyerleri konusunda karar veren merci hükûmet ve idareden
bağımsız olmalıdır. Bu bağımsızlığı
teminat altına almak için getirilecek kurallarla mesela, mercinin üyeleri
yargı tarafından seçilmeli ve bu merci kendi usul
kurallarını kendisi vazetmelidir.
Bununla birlikte, anayasa veya diğer kanun
hükümlerinin ve geleneklerin müsaade etmesi nedeniyle hâkimlerin, hükûmet
tarafından atandığı hâllerde hâkimlerin atanma usullerinin uygulamada
şeffaflığını ve
bağımsızlığını sağlayıcı
teminatlar sağlanmalı ve bu kararlar yukarıda sözü edilen
objektif kriterlerin dışında hiçbir unsurdan etkilenmemelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bağımsız yargıdan söz edemediğimiz
anda aslında bağımsız yargıçlardan da söz edemeyiz
artık. Şimdi, Türkiye'de yargının geldiği yer,
maalesef yargı ve yargıç
bağımsızlığının çok uzağında olan
bir noktadadır.
Bakınız, 16 Nisan Anayasa
değişikliği sürecinde değişiklik yapılan ve
Hükûmetin de propagandalarında çok sık kullandığı
argümanlardan birisi olan, Anayasa'nın 9'uncu maddesinde yer alan,
yargı bağımsızlığı ilkesinin yanına
eklenen "tarafsızlık ilkesini hepiniz biliyorsunuzdur.
Şimdi, şunun altını çizmek gerekir: Hukukun
üstünlüğüne dair evrensel ilkeleri ülkenin Anayasa metnine yazmak,
yerleştirmek yeterli değildir. Uygulama nasıldır, asıl
önemli olan husus budur.
Anayasaya Yargı yetkisi
bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.
ibaresini yazmak kolaydır. Ama meşakkatli olan onu uygulayabilmektir
ama uygulayamıyoruz ya da uygulatamıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakınız partimizin eş genel başkanları
ve milletvekilleri, Anayasa'ya aykırı olan bir Anayasa
değişikliği süreci sonucunda hukuksuzca
dokunulmazlıklarının kaldırılması suretiyle
tutuklandılar ve cezaevine konuldular. Bu konu başlı
başına bir garabet iken, bir başka önemli konu da şudur:
Örneğin Grup Başkan Vekilimiz Sayın İdris Baluken,
kendisini yargılayan mahkeme heyetince, Anayasa Mahkemesince Balbay
kararı referans alınarak tahliye edilmiş, ardından çok
geçmeden başka bir kararla yeniden tutuklanmıştır.
Burada bir hata yaptık herhâlde. Anayasa
Mahkemesince Balbay kararındaki içtihat doğrultusunda serbest
bırakılmış olmasına karşın tekrar itiraz
edilerek kendi mahkemesi tarafından tutuklanmış
bulunmaktadır. Benzer karar biçimleri Diyarbakır Milletvekilimiz
Nursel Aydoğan, Siirt Milletvekilimiz Besime Konca ve son olarak da
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın
Fırat Anlı için de verilmiştir. Şimdi bu kararlara ve
kararlar arasındaki zıtlıklara baktığımızda
bile kamuoyunda yargı bağımsızlığına,
yargıç bağımsızlığına, tarafsız yargıya
dair önemli şüphelerin oluşması engellenemez.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; diğer taraftan Anayasa Mahkemesi tutuklu
milletvekillerimize ilişkin başvuruları aylar geçmesine
karşın bir türlü gündemine almamakta ve görüşmemektedir.
Anayasa Mahkemesinin bu tutumu yine Türkiye ve dünya
kamuoyunda Türkiye'de yargı
bağımsızlığının durumuna ilişkin önemli
veriler sunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yargının bağımsızlığı
bir ülkenin ekonomik bakımdan da istikrarının tespit edilmesinde
de önemli bir kriterdir. Özellikle yargı alanında gerçekleşen
her keyfî uygulama, gelişmekte olan bir ülke konumunda olan Türkiye
ekonomisine de aslında büyük zararlar vermektedir.
Bugün itibarıyla durumları
değerlendirdiğimizde, hem Avrupa kamuoyunda hem de ülkemizde
yargıya güvenin gittikçe azaldığını görmekteyiz. Bu
durum da Türkiyenin itibarını zedeleyen bir durumdur.
Bu konulara bir kez daha dikkat çekerek Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza
AYTUĞ ATICI (Mersin) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.13
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli),
Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci maddesi
üzerinde Mardin Milletvekili Erol Dora ve arkadaşları tarafından
verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
490
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
25inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
26ncı maddede iki adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 26ncı maddesinde öngörülen
değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 26 - 11/12/2010 tarihli
ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 9
uncu maddesinin birinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bent eklenmiş ve mevcut (c) bendi (ç) bendi
olarak teselsül ettirilmiştir.
"c) Bölge adliye ile bölge
idare mahkemesi daireleri arasındaki işbölümü ile ilk derece
mahkemeleri arasındaki iş dağılımını karara
bağlamak.
Necati Yılmaz Mehmet Gökdağ Namık Havutça
Ankara Gaziantep Balıkesir
Cemal Okan Yüksel Atila Sertel Ömer Süha Aldan
Eskişehir İzmir Muğla
Zeynel
Emre
İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 26ncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Saadet
Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan
İzmir Batman
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SERAP YAŞAR (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu 6087
sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 9uncu
maddesinin 1inci fıkrasına C bendi eklenerek sonraki bentler yeniden
teselsül ettirilmiştir. Eklenen C bendiyle bölge adliye ve bölge idare
mahkemesi daireleri arasındaki iş bölümü ile ilk derece mahkemeleri
arasındaki iş dağılımını karara bağlama
yetkisi HSK 1. Dairesine verilmektedir.
Mahkemelerin
yapısı, işleyişi, kendi doğası ve faaliyetleri
kapsamında hiçbir etki, vesayet, güç odağı ve özellikle
yürütmenin güdümünde olan HSK gibi bir kurumun vesayeti altında
olmaması gerekir. Aksi düşünce yargı
bağımsızlığına, tarafsızlığına
ve tabi hâkimlik ilkesiyle erkler ayrılığı ilkesinin yok
edilmesi sonucunu doğurur.
Yargı
organlarının demokratik ve sosyal bir hukuk devletinde hak ve
özgürlükleri toplumun temel değerlerini bir arada eşit ve özgür
yaşamını koruma ve güvencesi olma fonksiyonunu üslenmesinden
dolayı, hâkimlerin bu görevlerini yapabilmeleri için yargının
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının sağlanması zorunludur. En
alt derece mahkemeden en üst derece mahkemeye doğru silsileyle
hiyerarşi oluşturma ve mahkemelerin ve dairelerin kendi iç
işleyişinde inisiyatifsiz ve yetkisiz bırakılması
tekçi bir sistemin yukarıdan aşağıya doğru toplumsal
her alanda olduğu gibi yargı alanında da
kurumsallaşmasının ifadesidir. Tasarının bu maddesi
yargı bağımsızlığı ve
tarafsızlığı ilkelerine ve Anayasanın kuvvetler
ayrılığı, temel hak ve özgürlüklere ilişkin hükümlerine
aykırı bulunmaktadır. Bu itibarla tasarının bu
maddesinin çıkarılması doğru olacaktır.
Kanun
tasarısı, uygulamada yargının
karşılaştığı bir takım sorunları
gidermeye yönelik düzenlemeler içermekle birlikte esas itibariyle tasarı
içerisine serpiştirilmiş evrensel özgürlükçü hukuka aykırı
madde değişiklikleri içermektedir. Tasarı anlayış ve
ruhunun özünde yargı bağımsızlığı,
tarafsızlığı ve tabii hâkimlik ilkesini yok eden, kişi
hak ve özgürlükleri ile hak arama yollarını daraltan ve
yargıyı hiyerarşik bir yapı içinde yürütme erkinin vesayeti
altına alan yukarıda şerh koyduğumuz
değişiklikleri ihtiva etmektedir. Şerh konulan
değişikliklerin Genel Kurulda görüşülerek çağdaş hukuk
anlayışına ve kuvvetler ayrılığı ilkesine
uygun hâle getirilerek görüşülmesinde veya tasarıdan
çıkarılmasında yarar görmekteyiz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 26ncı maddesinde öngörülen
değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 26 - 11/12/2010 tarihli
ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 9
uncu maddesinin birinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bent eklenmiş ve mevcut (c) bendi (ç) bendi
olarak teselsül ettirilmiştir.
"c) Bölge
adliye ile bölge idare mahkemesi daireleri arasındaki işbölümü ile
ilk derece mahkemeleri arasındaki iş
dağılımını karara bağlamak.
Atila Sertel (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Atila Sertel konuşacak.
Buyurun
Sayın Sertel. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLA SERTEL
(İzmir) Sayın Başkan, kıymetli milletvekili
arkadaşlarım; deveye sormuşlar Boynun niye eğri? diye.
Deve yanıtlamış: Nerem doğru ki! demiş. Hakikaten
adalet açısından baktığımızda neremizin
doğru olduğunun neremizin eğri olduğunun çok açık ve
net görüldüğü olayları yaşıyoruz.
Bir olay anlatmak istiyorum:
Gökmen Ulu. Gökmen Ulu, benim gençlik yıllarından beri
tanıdığım Atatürkçü, yurtsever, ülkesine bağlı;
iyi bir aile reisi, bir oğlu var; bir gazete emekçisi. Bu kardeşimin
19 Mayıs günü sabah erken saatlerde gözaltına
alındığı yazılıyordu Mediha Olgunla birlikte.
İzmirdeydim, bulunduğu Bostanlıdaki evinin önüne gittim.
Evinin önü ana baba günü, gazeteciler var, biz de varız milletvekili
arkadaşlarımızla beraber. Gözaltına
alındığı, hatta tutuklandığı söyleniyor
televizyonlarda ama ortada polis bile yok. Gökmen Uluyla beraber, ailece -çocuğu,
eşi- oturduk polisleri bekliyoruz gözaltına alması için.
Öğlen oldu, polisler yok, saat iki oldu, üç oldu. Orada bir pide salonu
var, kesat giden işleri düzeldi adamın ve millet oradan çok güzel bir
bütçe yarattı pideciye, pideci seviniyor. Saat dört oldu, beşe
doğru artık Gökmen Uluyu alıp Emniyet Müdürlüğüne biz
götürmeye karar verdik ve benim arabama Gökmen Ulu ve avukatıyla beraber
gittiğimizde birdenbire sivil polisler çıktı
karşımıza. Lütfen beş on dakika daha bekleyin,
İstanbuldan yazı gelecek, evinde arama yapacağız.
dediler.
Gökmen Ulu kaçmadı,
kaçmaz; o, Zekeriya Öz gibi değil, kaçırılan FETÖcüler gibi
değil ama ne yazık ki Gökmen Ulunun, tutuklandıktan sonra
cezaevinde yattığında itiraz dilekçesine kaçma şüphesiyle
salınmadığı yazıldı tıpkı Akın
Atalay gibi. Cumhuriyet gazetesinden Akın Atalay Almanyadan gelip kendi
teslim oldu, her itiraz dilekçesinde kaçma şüphesi konuldu.
Sevgili
arkadaşlarım, Dikiliden çıkmış bu yiğit
arkadaşımız, onun gibi, Sabah gazetesinde çalışan
Mediha Olgun kardeşimiz hiçbir suçu olmayan insanlar. Ahmet Şık
-dün söyledim- Dokunan Yanar, İmamın Ordusu kitaplarını
yazan ve yayınlanmamış kitabı nedeniyle FETÖcüler
tarafından bir yıl Silivri zindanlarında tutuklu olarak bulunan
bir kardeşimiz. Ahmet Şık sosyalist bir
arkadaşımız, gazeteci bir arkadaşımız. Kadri
Gürsel; siz Fetullah Gülene yağ çekerken, Hocam, neredesin? Seni çok
özledik Hocam. diye stadyumlarda güzelleme düzerken, Kadri Gürsel, Fetullah
Gülen terör örgütünün Türkiyeyi ele geçireceği şüphesini anlatan bir
gazeteciydi, tıpkı Cumhuriyet çalışanları gibi.
24 Temmuzda Cumhuriyet
gazetesi mensuplarının görüleceği dava var. İki yüz
altmış iki gündür Silivri Cezaevinde yatıyorlar ve iki yüz
altmış yedi gün sonra ilk duruşmaya çıkacaklar. Bu, sizin
adaletsizliğinizin en somut örneği olarak tarihe geçti. Almanyadan
kendi gelen Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Turhan Günay, Ahmet
Şık, Bülent Utku, Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara, Mustafa Kemal
Güngör, Önder Çelik
730 basın
kartını iptal etmişsiniz. Diyor ya Sayın
Cumhurbaşkanı Onların basın kartı yok. diye, iptal
eden sizsiniz, olmadığını söyleyen yine sizsiniz.
Bankamatik soyguncusu varmış gazetecilerin arasında. Kim?
İsmini açıklayın buradan. Kim bankamatik soyguncusu gazeteci?
Söylemezseniz bu suç da sizin üzerinizde atılı kalır. Hak,
hukuk, adalet; hak, hukuk, adalet ve bir gün size de lazım olur.
Teşekkür ediyorum. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim ben de.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
26ncı madde kabul
edilmiştir.
27nci maddede üç adet önerge
vardır, okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
27nci maddesinde öngörülen değişikliğin
aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 27 - (l) 12/1/2011
tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 301 inci
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Hükmün gerekçesinin
yazılarak imzalanmasından itibaren bir ay içinde taraflardan birinin
başvurusu üzerine hükmün mühürlenmiş bir nüshası makbuz
karşılığında başvuran tarafa verilir, diğer
nüshası ise gecikmeksizin diğer tarafa tebliğ edilir. Bu süre
içinde herhangi bir başvuru olmazsa, hüküm yazı işleri müdürü
tarafından takip eden bir ay içinde taraflara resen tebliğ edilir.
Ömer Süha Aldan Necati Yılmaz Mehmet Gökdağ
Muğla Ankara Gaziantep
Zeynel Emre Namık Havutça Cemal Okan Yüksel
İstanbul Balıkesir Eskişehir
Nihat Yeşil Tahsin Tarhan
Ankara Kocaeli
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
bulunduğundan birlikte işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının çerçeve 27nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erhan Usta İsmail Faruk Aksu Mehmet Parsak
Samsun İstanbul Afyonkarahisar
İlknur İnceöz Mehmet Doğan Kubat Ömer Serdar
Aksaray İstanbul Elâzığ
Ramazan
Can
Kırıkkale
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yerleşik uygulamaların yerinde olması
sebebiyle maddenin tasarı metninden çıkarılması
öngörülmektedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge
doğrultusunda madde metinden çıkarıldığı için
diğer önergeyi işlemden kaldırıyorum. Herhangi bir
karışıklığa mahal vermemek amacıyla
görüşmelere sıra sayısında bulunan mevcut madde
numaraları üzerinden devam edilecektir. Madde numaraları
Bakanlıkça kanunun yazımı sırasında teselsül
ettirilecektir.
28inci maddede iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci
maddesinde yer alan suretiyle ibaresi yerine üzere ibaresi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet Yıldırım Saadet Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan Berdan Öztürk
İzmir Batman Ağrı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 28inci maddesinde öngörülen
değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 28 12/1/2011 tarihli
ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 302nci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(5) Kanun yollarından
geçmek suretiyle kesinleşen kararların kesinleşme kaydı ve
kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için
gerekli bildirimler de ilk derece mahkemesince yapılır.
Ömer
Süha Aldan Necati
Yılmaz Mehmet
Gökdağ
Muğla Ankara Gaziantep
Zeynel Emre Namık Havutça Cemal Okan Yüksel
İstanbul Balıkesir Eskişehir
Kadim Durmaz
Tokat
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Tokat Milletvekili
Sayın Kadim Durmaz konuşacak.
Buyurun Sayın Durmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi ilerleyen bu saatte saygıyla selamlıyorum.
Parlamentolar ülkelerine saygınlık
kazandırırlar, bu konuda iktidarıyla muhalefetiyle herkes
üzerine düşen katkıyı yapmak durumundadır. Ancak, burada
birinci sorumluluk tabii ki, ülkeyi on beş yıldır yöneten
iktidarındır. Ama, gel gelelim girdiği bütün seçimlerden
başarıyla çıkmakla övünen iktidarın yaptıkları
işler ülkemize ne içeride yaşanabilir, huzurlu bir ülke ne de
dışarıda saygınlığı olan bir ülke
noktasında çok şey kazandırmadılar.
Bu anlamda, Birleşmiş Milletlerin son on
yılın en kötü ifade özgürlüğü ortamını yaşayan
ülkemiz ne yazık ki bu Hükûmet döneminde olmuştur.
Birleşmiş Milletler Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel
Raportörü, 12 Haziran Pazartesi günü Birleşmiş Milletler Cenevre
bürosunda devam eden Birleşmiş Milletler insan hakları
oturumlarında, Türkiye konulu özel oturumda düşünce ve ifade özgürlüğü
raporunu, 21 sayfadan oluşan, açıklamıştır. Türkiyeye
yaptığı resmî ziyaret kapsamında yaptığı
görüşmelerden hareketle Türkiye Düşünce ve İfade Özgürlüğü
Raporunu hazırlayan Kaye, raporda Türkiyeye yönelik sert
eleştirilere yer vererek AKP Hükûmetini acilen düşünce ve ifade
özgürlüğü noktasında içinde bulunduğu hukuksuzluğa son
vermeye çağırmıştır. Raporda ne acı ki 15 Temmuz
darbe girişimini hatırlatarak darbe girişiminin ardından
ilan edilen OHAL yasaları kapsamında çıkarılan kanun
hükmünde kararnamelerle ülkede akıl almaz uygulamalara gidildiğini
ifade etmiştir.
Türkiye son on yılların en kötü ifade
özgürlüğü ortamını bu Hükûmette yaşıyor. Darbe
girişiminden önce var olan kanunlar ve darbe girişimi sonrasında
bu kanunlara hizmet edecek şekilde çıkarılan yasalar yazarlara,
gazetecilere, akademisyenlere, hukukçulara, kamu görevlilerine, insan
hakları savunucularına, siyasetçilere baskı olarak
kullanıldı. denmiştir. Özel raportörün 14-18 Kasım 2016
tarihinde Türkiyeye yaptığı ziyarette resmî makamların
yanı sıra cezaevindeki bazı gazeteciler dâhil birçok kesimle
görüştüğünün hatırlatıldığı raporda şu
ifadelere yer verilmiştir: Özel raportör yaptığı ziyaretin
ardından Hükûmetin uluslararası hukuk yükümlülüklerine uygun olarak üst
düzeyde bir adım atması gerektiği kanısına kesinlikle
varılmıştır. Özel raportör Hükûmeti ifade özgürlüğüne
saygı duymaya ve son yıllarda ifade özgürlüğü kapsamında
tutuklanan herkesi serbest bırakmaya çağırıyoruz.
demiştir. AKP Hükûmetinin terörle mücadele kapsamında
çıkardığı yasalarla ortaya konulan kanunların Türkiyenin
de imzaladığı uluslararası yasalar kapsamına
girmediğine önemle dikkat çekmiştir ve devamında Türkiye
radikal bir şekilde demokratik bir anlamda gerilemeye doğru
gitmektedir. Türk Hükûmeti AİHM yasalarına
bağlılığını bildirse de Hükûmetin
uygulamaları ne acı ki 1982 Türk Anayasasında düşünce ve
ifade özgürlüğünü koruyan maddeleri bile geride bırakacak
uygulamalara yer vermektedir ve bu anlamda Hükûmet terör tehditlerine
karşı mücadele etme görevine sahiptir ancak uluslararası hukuk
terörle mücadelede bile insan haklarına saygıyı ve bu
saygıyı göstermekle mükelleftir. Türk Anayasası terörle mücadele
ve ulusal güvenlik hükümleri belirsizlikler ve kişiye göre yorumlamaya
açık olduğu için ifade özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik
kullanılmaktadır. ifadesi bizleri üzmüştür. Anayasada Millî
İstihbarat Teşkilatının mahkeme kararı
olmaksızın kişisel verilere ulaşma izninin olması,
Başbakan ve Cumhurbaşkanına hakaret edenlerin yargılanmasına
dönük maddelerin varlığına değinen incelik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Durmaz.
KADİM DURMAZ (Devamla)
Türkiyede 2 bine yakın kişiye yetkililere hakaretten davalar
açılmasına neden olmuştur ve bunlar sıralanıp
gitmekte, ülkemizin dünyadaki itibarına zarar vermektedir ve bu anlamda,
çıkarılan yasalar noktasında ortak bir anlayışla bu
ülke itibarını korumak buradaki herkesin de boynunun borcudur.
Biz muhalefet olarak
çıkarılacak yasalara katkı sunmaya da varız diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Durmaz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci maddesinde
yer alan suretiyle ibaresi yerine üzere ibaresi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Aslan
(Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Sayın Mehmet Ali Aslan konuşacak.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, memleketin sorunu çok olunca biz de çok söz
alıp bu sorunları dile getiriyoruz, çözüme kavuşması için
elbette ki dile getiriyoruz.
Batmanda İluh Deresi var. İluh Deresini
biz maalesef Türkiye olarak 31 Ekim ve 1 Kasım 2006 tarihinde sel
baskını sonucu 11 insanımızın hayatını
kaybetmesiyle tanıdık. Şehrin merkezinde olan bir deredir. Yani
köylerde ya da kasabalarda, ilçede değildir ve şehrin merkezindeki bir
dere sel baskını sonucu taşıyor, 11 insanımız da
hayatını kaybediyor. Peki, o günden bugüne herhangi bir önlem, tedbir
alınmış mı? Hayır. Derenin ıslahıyla ilgili
hiçbir adım atılmamıştır. Derenin etrafında
binlerce, on binlerce insan yaşamaktadır ve yine aynı
şekilde sayısı binleri bulan evler yer almaktadır.
Tabii, o 11 insanımızın vefat etmesi
Çoğu zaman görüyoruz ki doğal afetlerde, işte, kaderle, kazayla
açıklanacak durumlara düşüyoruz, düşürülüyoruz ama, oysaki öyle
olmamalıdır. Bir kez bunu yaşadık, bunun tedbirini
almamız gerekiyordu.
2009da Nejdet Atalay Batman Belediye
Başkanıyken devasa bir proje hazırlıyor ve Batman Kent
Konseyi oy birliğiyle bu projeyi kabul ediyor. Dönemin Maliye Bakanı
Sayın Mehmet Şimşek de -kendisi Batmanlı- projeyi çok güzel
buluyor, uygun buluyor ve Benden tamam. Sayın Başbakanın önüne
projeyi koyacağız, o da Tamam. derse biz bu projeyi hayata
geçireceğiz. diyor ama o gün bugündür maalesef o projeyle ilgili somut
bir adım atılmış değildir.
Bakın, Gaziantep deresi var; Eskişehir
Porsuk Çayının ıslahı, imarı, yeşillendirme
çalışmaları oldu. Ben o illeri de, o projeyi
gerçekleştirenleri de tebrik ediyorum. Neden Batman için bu
yapılmıyor, yapılmamaktadır? Bu soruyu Batmanlılar,
Batman halkı da sormaktadır.
Dere şehrin içinde olduğundan dolayı
ve herhangi bir koruyucu tedbir alınmadığından dolayı
zaman zaman motosiklet kazaları oluyor; arabalar da, gördüğünüz gibi,
derenin içine yuvarlanıyor. Kazalar yaralanmalar ve ölümlerle
sonuçlanabiliyor.
Yine, aynı şekilde, derenin içine çöpler
atılmaktadır; kötü kokular yaymaktadır, aynı zamanda
hastalık yaymaktadır. Kanalizasyon da, maalesef, dereye
akıtılmaktadır.
Bir örnek vereceğim: Batman İluh Deresi 7
kilometrelik bir uzunluğu kaplamaktadır, bir mesafede yer
almaktadır. Venedik çayı 3.800 metre, yani 4 kilometreyi de
bulmamaktadır; şehrin içinden geçmektedir. Bakın, Venedikte
yapılan hizmete bakın, turizme kazandırılmış,
kayık turizmi yapılıyor ama maalesef Batmandaki durum içler
acısı. Oysaki Batmanın ve içinde yer alan Hasankeyfin yedi bin
yıllık bir tarihi vardır. Bu yedi bin yıllık tarihe
uygun bir ekolojik, tarihî, mimari ve yeşil alana
kazandırılması elzemdir. Şu anda içindeki çöp
atıklarından, kanalizasyon atıklarından dolayı
çevresindeki çocuklar özellikle yoğun bir hastalık kapmaktadır
ve bulaşıcı hastalıklar bütün çocuklara da, kente de
sirayet etmektedir.
Biz umuyoruz ki işte Sayın Mehmet
Şimşekin o dönemde kabul ettiği ve Başbakana
sunacağız. dediği projenin bu dönemde hayata geçirilmesini
Sayın Bakanımız da buradayken kendilerinden arz ve talep
ediyoruz. Umarım güzel bir mimari ve güzel bir yeşillendirmeyle
kentin kültür turizmine de kazandırılmış olur. Hasankeyf
Barajı gibi devasa bir projeyi on beş yılda istese Hükûmet
bitirebiliyor, yüzde 96sını tamamlamış durumda ama 7
kilometrelik İluh Deresini bu anlamda proje kapsamına almaması
da düşündürücüdür. Bunun da bir an önce projeye alınıp
insanımıza kazandırılmasını talep ediyoruz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
28inci madde kabul edilmiştir.
29uncu maddede iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 29uncu maddesiyle
değiştirilen (1)inci fıkranın (a) bendinde dairece
ibaresi yerine daire mahkemesi şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet Yıldırım Saadet
Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan Berdan Öztürk
İzmir Batman Ağrı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 29uncu maddesinde öngörülen
değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 29 - 6100
sayılı Kanunun 352nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"MADDE 352- (I) Bölge
adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme
sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti hâlinde öncelikle
gerekli karar verilir.
a) İncelemenin
başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince
yapılmasının gerekli olması.
b) Kararın kesin
olması.
c) Başvurunun süresi
içinde yapılmaması.
ç) Başvuru
şartlarının yerine getirilmemesi.
d) Başvuru sebeplerinin
ya da gerekçesinin hiç gösterilmemesi.
(2) Ön inceleme heyetçe veya
görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır ve ön inceleme
sonunda karar heyetçe verilir.
(3) Eksiklik
bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye
alınır.
Zeynel Emre Necati Yılmaz Mehmet
Gökdağ
İstanbul Ankara Gaziantep
Namık Havutça Ömer Fethi Gürer
Cemal Okan
Yüksel
Balıkesir Niğde Eskişehir
Ömer Süha Aldan
Muğla
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Niğde
Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer konuşacak.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanının olmasını
beklerken Maliye Bakanımızı burada görüyoruz. Onun için ben
öncelikle Maliye Bakanımızı ilgilendiren konuyla mevzuya girmek
istiyorum.
Bildiğiniz gibi, yaklaşık iki
yıl önce dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu taşeron
işçilere üç ay içinde kadro verileceğini söyledi. Daha sonra
Sayın Başbakan görevden azledildi. Ondan sonra Çalışma
Bakanı Mehmet Müezzinoğluna birkaç kez yazılı olarak da
başvuruda bulunarak Taşeronlarla ilgili ne yapılacak? dedik.
Her seferinde dedi ki: Bir kurul oluşturuldu, bu kurulda
çalışmalar devam ediyor. Kurul çalışmalarından sonra
taşeronların kadrosuyla ilgili söylenenler yaşama geçecek.
Bugün de Hükûmet açıklandı. Çalışma Bakanımız
Mehmet Müezzinoğlu Çalışma Bakanlığından gitti.
Şimdi o sözün verildiği dönemin Maliye Bakanı burada. Maliye
Bakanımız, bu konuda kurul çalışmaları ne hâlde,
taşeronlara verilen söz ne olacak, taşeronlar ne zaman kadroya
geçecek, bu konuda bir açıklama yaparsa
Hükûmette o dönemden bu döneme 4
bakan çalışma yapıyordu, sanırım, onun da 3ü daha
değişti. Taşeron olarak bekleyen arkadaşlarımız
Bizim kadro ne zaman? diye sürekli bizlere soruyorlar. Böylece o süreçten
bugüne gelen tek bakan olarak Maliye Bakanımızın
taşeronlarla ilgili bir açıklama yapmasını bu akşam
bekliyoruz, onlara bir müjde olur, iyi olur diye umuyorum.
Bu düzenlemede, Adalet Bakanlığı,
bugüne kadar getirdiği yasa tasarılarının içeriğine
baktığımızda sanırım cumhuriyet hükûmetleri
döneminde en çok değişikliğe gerek duyan Bakanlık
durumunda. Kanun tasarıları sık sık kanunlaşıyor.
Bir konuda değişiklik yapılıyor, bir dönem sonra onunla
yetinilmiyor, tekrar bir daha değişiklik yapılıyor ve bu
anlamda yapılan düzenlemelerde adaletimize bakıyoruz, insanların
yargıya olan güveni azalmış, ülkede yargı
bağımsızlığı konusunda tereddütler artmış,
kurulların içinde bulunduğu durum kimi yargılamaların
sürüncemede kaldığı, kiminin de daha yargılama kararı
verilmeden neredeyse sonlandırıldığı aşamaya
gelmiş. Bu getirilen tasarıda da kurulların yetkisi
kişilere devredilen, Hâkimler Savcılar Kurulunun oluşturulan
yeni mekanizmayla yetki yoğunluğuna
taşındığı bir süreci içeriyor. Bölge idare
mahkemeleri, vergi mahkemelerinin işleyişiyle ilgili düzenlemeleri
içeriyor görünse de özünde bu da liyakati bir kenara bırakan, kişiyi
daha çok yetkilendiren ve ileride yeni sorunlara neden olacak bir tasarı
olarak gözüküyor. Özünde ülkemizde yargı
bağımsızlığı herkes için gerekli. Ankaradan
İstanbula hak, hukuk, adalet anlayışıyla
yaptığımız Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun öncülüğünde gerçekleşen
yürüyüşte de sık sık dile getirdiğimiz gibi herkes için
adalet istiyoruz, yargının bağımsızlığı
herkes için çok önemli. Bildiğiniz gibi bugün kendisi de burada
açıkladı, Sakarya Milletvekilimiz Engin Özkoç için gelen fezlekede 12
tane belge var. Bu belgelerde gerek kayıt gerekse bilirkişi raporuna
kadar hazırlanmış, olmadığı bir yerle ilgili.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir mensubu için ve Meclise gönderilen bir
belgede dahi bu kadar duyarsızlık, bu kadar konuya ilgisizce, apar
topar bir şeyleri hazırlama duygusuyla yaklaşmak
yargımızın geldiği noktayı da göstermesi
açısından önem arz ettiğini düşünüyorum.
Her zaman her konuda dile getirdiğimiz gibi,
bir gün herkese lazım olacak yargının
bağımsızlığı, adaletin herkes için
geçerliliğinin iyi irdelenip iyi düşünülmesinin gelecekte
yaşanacak sorunları bugünden önleyeceğini düşünüyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri
döneminde en güvenilir kurumlardan bugün geldiğimiz nokta güvensizlik,
kaygı ve tasayı oluşturuyor. Bu ülkede insanlar arasındaki
birliğin, dirliğin, huzurun da bozulmasına vesile oluyor.
Umarım ve dilerim ki bundan sonraki düzenlemelerde bu konular daha ciddi
ele alınır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gürer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Kanun Tasarısının 29uncu
maddesiyle değiştirilen (1)inci fıkranın (a) bendinde
dairece ibaresi yerine daire mahkemesi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Berdan Öztürk
(Ağrı) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ağrı
Milletvekili Sayın Berdan Öztürk konuşacak. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Öztürk.
BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grubum adına söz almış bulunmaktayım,
Genel Kurulu selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce bugün yine bir
yargı garabetiyle karşı karşıyayız.
Yargının bağımsızlığından söz etmemiz
mümkün değil. Bugün Sayın İdris Balukenle ilgili verilen karar
da bunu açık, net bir şekilde ortaya koymuştur.
2009 yılında da biz bunları çok iyi
gördük, özellikle KCK operasyonlarında. Orada
kes-kopyala-yapıştır usulüyle iddianameler
hazırlanıyordu, siyasetçi arkadaşlarımız yıllarca
bu iddianameler üzerine cezaevlerinde yatmak zorunda kaldılar. Peki, ne
oldu? O dönemde o hâkimlere, o savcılara şunlar söylendi siyasetçi
arkadaşlarımız tarafından: Gün gelecek hukuk size de
lazım olacak. Gün gelecek siz de adalete ihtiyaç duyacaksınız.
Bugün geldiğimiz noktada ne oldu? O kararları verenler, o
iddianameleri hazırlayanların şu anda tamamı cezaevinde.
İdris Balukenle ilgili uydurma tweetlerden
dolayı tutuklamanın devamına karar verildi, uydurma olduğu
ortaya çıkmış olmasına rağmen. Hani, FETÖcüler gene
en azından kes-kopyala-yapıştır zahmetine
katlanıyordu, şimdi bu bile yapılmıyor. Tamamıyla
keyfî, tamamıyla siyasi iktidarın talimatıyla
arkadaşlarımız bırakılıyor, alınıyor ve
uydurma olduğu ortaya çıkmış olmasına rağmen
iddianamenin, tweetlerin ama buna rağmen yine tutuklamanın
devamına karar veriliyor. O yüzden, biz buna tutuklama demiyoruz, o
yüzden biz buna rehin alma diyoruz, o yüzden biz buna tutsaklık
diyoruz; bu, tutuklama değildir. Çünkü bağımsız,
tarafsız mahkemeler tarafından hukuka uygun verilmiş bir karar
yok ortada. Ve inanın ki gün gelecek sizin de adalete, hukuka
ihtiyacınız olacak ve biz gene buralardan veya başka alanlardan
sizlerin de hakkını savunacağız. O yüzden, kalkıp
tekrar tekrar Efendim, yargı bağımsızdır bu ülkede.
Yargı hukuka göre karar veriyor. demeyin artık yani gerçekten
şaka gibi de değil, yani ne söyleyeceğimizi de bilemiyoruz
artık yani gülelim mi, ne yapalım bilemiyoruz. Ama size lazım olacağı
kesin ve o gün de yakındır, emin olun yakındır,
kurtuluş olmayacak.
Ve şunu da söyleyeyim, biz kimseden adalet de
dilenmiyoruz, biz kimseden hukuk dilenmiyoruz. Biz bunun mücadelesini
vereceğiz. Daha özgür, daha demokratik, hukukun üstünlüğünün egemen
olduğu, daha adil bir ülkede yaşayabilmek için biz bunun mücadelesini
vereceğiz. Bunu burada dillendirmemiz bir şey beklediğimizden
dolayı değil, sadece tarihe not düşüyoruz, tutanaklara not
düşüyoruz ve bir gün bu tutanaklar okunacak. Bu yanlışlardan bir
an önce dönülmesini temenni ediyorum -sadece temenni olarak
kalacağından da eminim- hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
30uncu maddede bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 30uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Suha Aldan Necati Yılmaz Mehmet Gökdağ
Muğla Ankara Gaziantep
Zeynel Emre Namık Havutça Cemal Okan Yüksel
İstanbul Balıkesir Eskişehir
Kazım Arslan
Denizli
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Denizli Milletvekili
Sayın Kazım Arslan konuşacak.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
490 sayılı yasanın 30uncu maddesinde
istediğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış
bulunmaktayım.
Biliyorsunuz, görüşmekte olduğumuz
yasanın, özellikle bu tasarının birçok eksiklikleri gidermeye
yönelik olduğu bir gerçek ama adaleti gerçekleştirecek, gerçek
anlamda yargı bağımsızlığını
gerçekleştirecek düzenlemelerden kesinlikle çok eksik. Aslında bugün
Adalet Bakanı burada olsaydı kendisine soracağımız çok
sorular olacaktı. Yönlendireceğimiz, gerçekten kendisini
düşünmeye davet edeceğimiz konuları ortaya koyacaktık ama
karşımızda Adalet Bakanı yok, adalet yok, Maliye
Bakanı yerinde oturuyor.
Yürütülen adalet tamamen saraya bağlı,
kişiye bağlı bir anlayış çerçevesinde hukuk
güvenliğinin de yok edildiği, yargı
bağımsızlığının da yok edildiği bir
ortamda yürütülmeye çalışılıyor.
Yargıda kritik kararlar veren, tutuksuz
yargılama karaları veren hâkimleri, tahliye talebinde bulunan
savcıları görev yerlerinden alan, onların yerlerini
değiştiren ve bu hâkim ve savcıların üzerinde de baskı
kuran bir yargı düzeni görüyoruz. Bu nedenle gerçekten yargı sistemi
şu anda yerlerde sürünüyor. Böyle bir ortam içinde hâkim ve
savcıların hem kanuna hem de vicdanına göre serbestçe karar vermesi
kesinlikle mümkün değildir. Dolayısıyla kararların
çoğu taraflı bir şekilde, yanlı bir şekilde verilmeye
devam ediyor.
Bakın, bu çerçevede karar vermiş olan
Antalya 2nci Daire Başkanı, Yargıçlar Sendikası
Başkanı Mustafa Karadağı; yine, üyesi olan,
Cumhurbaşkanına hakareti Anayasa Mahkemesine gönderen hâkim olan
Mustafa Bağarkasını; yine, Soma davasına bakan Başkan
Aytaç Ballıyı; yine, FETÖnün kara kutusu olan, gerçekten FETÖ'nün
imamı görevini yürüten Adil Öksüzü tutuklamaya sevk eden
savcıyı, Cihan Ergünü başka yerlere sürgün ederek gerçek
anlamda görevini yapmakta olan hâkim ve savcıların gerçek anlamda
görevlerini yapmasına engel oluyorsunuz.
Mahkemelerin birçoğunda personel eksik,
yetersiz; fiziki şartlar yeterli değil. Birçok adliyenin fiziki
şartları yeterli olmadığı gibi, icra dairelerinin de
çalışma alanları gerçekten çok kötü. Dolayısıyla böyle
bir yapı içinde, böyle şartlar içinde adaletin gerçekleşmesi,
adaletin verimli ve etkin bir şekilde görevini sürdürmesi kesinlikle
mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım,
yargının üzerinde gerçekten müthiş bir siyasi baskı
sürdürülmeye devam ediliyor. 16 Nisanda yapılan Anayasa
değişikliğiyle yargıyı tamamen yürütmeye
bağlamış durumdasınız. Birçok kararların
yürütmeye, iktidara ve saraya bağlı olarak verildiğini herkes
biliyor. Muhalif olan birçok akademisyenin gerçekten kimisini
tutukladınız, kimisini görevden aldınız, kimisini ihraç
ettiniz ve hayatlarına son verecek ve gerçekten hayatlarını
karartacak kararlar veriyorsunuz. İbrahim Kaboğlu anayasa konusunda
bir otoritedir. Bu kişiyi, bu hocayı görevden ihraç ettiğiniz
gibi aynı zamanda pasaportunu iptal ediyorsunuz, maaşını
kesiyorsunuz, yaşama hakkını âdeta elinden alıyorsunuz;
yurt dışına ders vermeye gidecek, ona da engel olacak
uygulamalar yapıyorsunuz. Kesinlikle böyle bir ortamda hukuk
güvenliğini ortaya koymak, hukuk devletini ortaya koymak mümkün
değildir diyorum, hepinize teşekkür ediyorum. Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
30uncu madde kabul edilmiştir.
31inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 31inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 31- 6100
sayılı Kanunun 359 uncu maddesinin başlığına ve
tebliği ibaresi ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
(3) Temyizi kabil olmayan
kararlar, ilk derece mahkemesi tarafından; temyizi kabil olan kararlar ise
bölge adliye mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılır.
Erhan Usta İsmail Faruk Aksu Mehmet Parsak
Samsun İstanbul Afyonkarahisar
İlknur İnceöz Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Aksaray İstanbul Kırıkkale
Ömer
Serdar
Elâzığ
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 31inci maddesine
ek (3)üncü fıkrasında yer alan temyizi kabil ibaresinin
"temyizi kabul edilen şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Saadet
Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan Mizgin Irgat
İzmir Batman Bitlis
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 31inci maddesinde öngörülen
değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Süha Aldan Necati Yılmaz Mehmet Gökdağ
Muğla Ankara Gaziantep
Zeynel Emre Namık Havutça Cemal Okan Yüksel
İstanbul Balıkesir Eskişehir
Gülay Yedekci
İstanbul
MADDE 31 - 6100 sayılı Kanunun 359 uncu
maddesinin başlığına ve tebliğ ibaresi ve maddeye
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
(3) Temyizi kabil olmayan kararlar, ilk derece
mahkemesi tarafından; temyizi kabil olan kararlar ise bölge adliye
mahkemesi tarafınca tebliğe çıkarılır.
(4) Hükmün gerekçesinin yazılarak
imzalanmasından itibaren bir ay içinde taraflardan birinin başvurusu
üzerine hükmün mühürlenmiş bir nüshası makbuz
karşılığında başvuran tarafa verilir, diğer
nüshası da gecikmeksizin diğer tarafa tebliğ edilir. Bu süre
içinde herhangi bir başvuru olmazsa, hüküm yazı işleri müdürü
tarafından takip eden bir ay içinde taraflara resen tebliğ edilir. Hükmün
bir nüshası da dosyasında saklanır.
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Gülay Yedekci konuşacak.
Buyurun Sayın Yedekci. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Evet,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde yüce
Meclisi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Evet, adalet hepimiz için önemli, kıymetli.
Adalet iş mahkemeleri için gerekli, idari mahkemeler için gerekli, bütün
insanlarımız için gerekli, adliyede çalışan hâkimler,
savcılar için gerekli, siyasiler için gerekli, kadınlarımız
en çok, çocuklarımız için gerekli, engellilerimiz için gerekli,
herkes için adalet gerekli. Biz de onun için Ankaradan İstanbula kadar
yürüdük ve hak, hukuk, adalet dedik. İnşallah ülkemizde adalet
tesis edilene kadar da biz adaletin peşinde gerekirse yollarda, sokaklarda,
caddelerde dolaşmaya devam edeceğiz.
Ama maalesef, son yaşanan sel olayından
sonra İstanbulun sokaklarında yaşayabilmek, dolaşabilmek
çok mümkün değil. Neden? Çünkü İstanbul son yirmi üç yıldır
yönetilen yönetme anlayışıyla kentleşme ve imar konularındaki
yanlış politikalarıyla doğa olayını doğal
afete dönüştürmüş durumda. İstanbuldaki yağış
rantsal kent anlayışının bir iflasıdır. Betonla
kentleşme politikası iflas etmiştir. İstanbulun kaderi
asla kentin sele teslim olması değildir. Bilimsel olmayan imar
planları, şahsa özel hazırlanan imar planları
Bir yerde
beş katlı bina, yanındaki bina için belediye başkanına
gidiyorlar Kaç kat yapabiliriz? diyorlar, belediye başkanı diyor
ki: Kafanızı gökyüzüne kaldırın, betonunuz yetene kadar
yapın. Böyle belediye başkanları olduğu sürece
İstanbulda böylesi sel felaketleri olacaktır.
Kaçak yapılaşmanın, yeşil
alanların, su havzalarının inşaata açılması ve
sağlıksız kentleşme sonucunda tüm cadde ve sokaklar Kanal
İstanbul oldu. Biz Bir tanesini bile yaptırmayalım. dedik ama
siz bütün cadde ve sokakları Kanal İstanbul yaptınız. Bunun
gerekçesi olarak hiç düşündünüz mü acaba, TOKİye ya da
yandaşlara kent büyüklüğünde büyük binalar, altyapısı olmayan
binalar yapmak yerine, insanların insanca yaşayabileceği,
kentsel donatı alanlarının da olduğu, rekreasyon
alanlarının da olduğu, komşuluk ilişkilerinin de
geliştirilebildiği bir yaşanabilir kent yaratmayı hiç
düşündünüz mü acaba? Sorumlu sadece iklim değişikliği
midir, yoksa dere yataklarını, tüm boş ve yeşil
alanları imara açan zihniyet midir?
2013 yılında İSKİde bir
yönetmelik değişikliği yapıldı ve dere
yataklarının 100 metrelik yaklaşma sınırı 10
metreye çekildi. Çok güzel, masa başında belediye başkanı,
etrafındaki heyet, İSKİ bu çalışmayı yaptı,
daha önce de söylediğim gibi, bundan derelere haber vermedi ve
İstanbulda yaklaşık 400 tane dere var ve onların
yataklarına yapılan, vaktiyle kol kola gezdiğiniz
vakıfların okulları da oralarda şimdi sular altında
kaldı. Sadece dere yataklarına inşaat mı yaptınız?
Hayır. Kuzey ormanlarını yok ettiniz,
arkadaşlarınıza Tıraş yapmıyor. diye
kızdığınız kuleleri yaptınız ve doğaya
rağmen inşaat yaptınız. Bir toprağın
taşıyabileceği bir kapasite var, bunun çok üzerine
çıktınız ve doğaya rağmen inşaat yaparken atalarımızdan,
ceddimizden de hiç örnek almadınız. Osmanlı ne yapıyordu?
Bir ağacı kesmemek için evi eğiyordu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Yalovada köşkü taşımıştı, köşkü bir ağacı
kesmemek için. Dünyaca ünlü Frank Lloyd Wright da Şelale Evini
şelaleyle birlikte yaptı. Düşünsenize, şimdi öyle bir
şelale olsa, siz de oraya ev yapacak olsanız herhâlde önce
şelaleyi kuruturdunuz. İstanbulda yeşil alan oranı 1,4tü
2009 verilerine göre, şimdiki verilere göre herhâlde biraz
değişmiş, sizin verdiğiniz verilerde 2,2, onu alalım,
New Yorkta yüzde 27. Mesela orada bir Central Park var. New Yorka giden her
Türk gibi hepimiz şunu düşünüyoruz: Acaba burası Türkiyede
olsaydı üzerine kaç tane alışveriş merkezi
yapardınız? 222 milyar harcadınız İstanbulda son
yirmi üç yılda ve harcadığınız 222 milyarla bugün
İstanbulu getirdiğiniz durum, metrolar artık sularda ve
çalışamaz hâle geldi. Neden? İstanbulda, Büyükşehir
Belediyesinde 100 oturumun yaklaşık 90ında imar
artışı konuşuyoruz. Kent yönetmek demek sadece oradan rant
elde etmek demek değildir. Kenti insanların adil, hakkaniyetli,
eşit yaşayabileceği hâle getirebilirsiniz. Onun için biz sizin
için de, bugün bizim karşımızda olan herkes için de hak, hukuk,
adalet diyoruz.
Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yedekci.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Kanun Tasarısının 31inci
maddesine ek (3)üncü fıkrasında yer alan temyizi kabil ibaresinin
temyizi kabul edilen şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mizgin Irgat
(Bitlis) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili
Sayın Mizgin Irgat konuşacak.
Buyurun Sayın Irgat. (HDP
sıralarından alkışlar)
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrardan saygıyla
selamlıyorum.
Bugün değişikliğini
tartıştığımız yasa tasarısının
uygulaması üzerinden aslında bir yıl geçmiş olmasına
rağmen hâlâ uygulamada aksaklıklar olduğu iddiasıyla
değişiklik yapmaya çalışıyoruz. Yani 36 maddelik bir
değişiklik bir yıl içinde hâlâ çözülememişse demek ki
şu an yapılan tasarı da bir yıl sonra ya da daha kısa
bir süre sonra yeni aksaklıklarla başka bir tasarı olarak
önümüze gelecek bir konu olarak duruyor. Dolayısıyla, biz
yargıdaki aksaklıkları, yargıdaki eksikliklerimizi apar
topar, komisyonlarda yeterince tartışılmadan, halkın gündemini
ve nabzını almadan yaptığımızda böylesi
sıkıntılarla karşılaşıyoruz ve
kalıcı çözümler de maalesef ki bulamıyoruz.
OHALin süresi üç ay boyunca yeniden
uzatıldı. OHALin ilan edildiği günden bugüne
baktığımızda, devlet, erkek, OHAL el ele,
kadınların şiddete uğradığı bir yıl
oldu diyebiliriz. Gerçekten, kadın katliamlarının, kadın
şiddetinin, çocuk istismarlarının da aynı zamanda yüksek
bir oranda yaşandığı bir yıl oldu. HDP Eş Genel
Başkanı Figen Yüksekdağ ve Parlamento kadın grubunu
oluşturan HDPnin 7 kadın milletvekili bu süreçte tutuklandı.
Eşit temsiliyeti öngören eş başkanlık sistemine bir
saldırı olarak değerlendirilen kayyum atamalarıyla 36
DBPli belediye kadın eş başkanı yine bu süreçte
tutuklandı. Bazı kadın dayanışma evlerinin ismi aile
destek evi olarak değiştirildi. 43 kadın kurumundan 37si yine
bu süreçte kapatıldı. OHALde toplam 178 medya kuruluşu
kapatıldı, kapatılan dernek sayısı 1.425; vakıf
sayısı ise 123 oldu. Böylesi bir süreçte, böylesi bir ortamda ekonomi
olarak geriye gittiğimiz, komşu ilişkilerinde, Avrupa
ilişkilerinde, dünya ilişkilerinde geriye doğru gittiğimiz,
demokratik birliktelik değil, çatışmanın esas
alındığı bir süreçte biz hâlâ OHALin süresini üç ay
boyunca uzattık. Dolayısıyla, bütün bu kararları verirken,
uzatma kararına el kaldırırken gerçekten bunu ne kadar
düşündük, ne kadar tartıştık ve ne kadar Türkiye için
gerekli bir uygulama olduğu kanısına vardık? Ben hiçbir
şekilde bunun tartışıldığını,
muhakemesinin yapıldığını düşünmüyorum. Burada
sıraların boşaltıldığı, sadece oy kullanma
sırasında gelen Hükûmet vekilleri, AKP milletvekilleri gerçekten bu
sıkıntılara ilişkin, milletvekili olma statüsünün
hakkını verdiklerini düşünüyorlar mı, bunu buradan bir kez
daha sormak isterim. Bizi izleyen, sorunlarının tartışılmasını,
çözülmesini bekleyen milyonlarca insana gerçekten bu Meclis cevap olabiliyor
mu, Hükûmet olarak görevini yerine getirebiliyor mu, bunu gerçekten çok iyi
tartışmak gerekiyor, bunun hesabını da çok iyi vermek
gerekiyor.
Yarın Suruç katliamının yıl
dönümü. Reyhanlı katliamı, Diyarbakır katliamı, Ankara
katliamı... Yarın da Suruçun, başka bir acının
yıl dönümü. Ama gerçekten yargılama süreçleri nasıl gidiyor?
Bunlar nasıl meydana geldi? Adil bir yargılama yapılıyor
mu? Bunu bize aktaracak bir medya kuruluşu ve gazeteci de maalesef
kalmadı çünkü hepsi cezaevlerinde ve görevlerini yapamıyorlar.
Dolayısıyla, biz 24 Temmuzda, halkın haber alma
kaynağı, halkın haber alma hakkı için uğraşan,
çaba harcayan gazetecilerin duruşmasında olacağız. 24 Temmuzda
Cumhuriyet gazetesinin gazetecilerinin davaları için bizler de Çağlayanda
olacağız. Buradan bir kez daha, gazetecilerin
tutuklanamayacağını, siyasetçilerin
tutuklanamayacağını, gerçekten ifade özgürlüğünü kullanan
insanların yerinin cezaevi olmadığını yinelemek
istiyorum çünkü Türkiyenin imzacı olduğu sözleşmeler, Türkiyenin
dünyaya kendisi anlattığı sözcüklerde özgürlük, demokrasi,
barış vurgusu varken uygulamada maalesef OHAL var, baskı var,
tutuklama var. Bu yanlıştan bir an önce dönmek gerektiğini bu
kürsüden bir kez daha tekrarlamak isterim.
Herkesi saygıyla selamlarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının çerçeve 31inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 31 6100
sayılı Kanunun 359 uncu maddesinin başlığına ve
tebliği ibaresi ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
(3) Temyizi kabil olmayan
kararlar, ilk derece mahkemesi tarafından; temyizi kabil olan kararlar ise
bölge adliye mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılır.
Erhan Usta (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
ERHAN USTA (Samsun) Gerekçe
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Bölge adliye mahkemesince verilen kararın
tarafların başvurusu olmaksızın mahkeme yazı
işleri müdürü tarafından resen tebliğe
çıkarılmasına ilişkin hüküm yerleşik
uygulamaların yerinde olması dikkate alınarak önergeyle madde
metninden çıkarılmaktadır. İlk derece mahkemesi
bakımından tasarının 27nci maddesinde yapılan benzer
düzenlemenin önergeyle tasarı metninden çıkarılması da bu
düzenlemeyi zorunlu kılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
31inci madde
kabul edilmiştir.
32nci maddede iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 32nci maddesinde
yer alan iki hafta ibaresinin "üç ay şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu
Demir Behçet
Yıldırım Saadet
Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan
İzmir Batman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 32nci maddesinde öngörülen
değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 32 6100
sayılı Kanunun 361 inci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "bir ay ibaresi "15 gün şeklinde
değiştirilmiştir.
Necati
Yılmaz Mehmet
Gökdağ Zeynel
Emre
Ankara Gaziantep İstanbul
Namık Havutça Cemal Okan Yüksel
Balıkesir Eskişehir
BAŞKAN Yeni Adalet Bakanımız Genel
Kurula geldi. Abdulhamit Gül kardeşimize kolaylıklar diliyoruz
efendim.
Evet, okunan son önergeye komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının daha iyi
anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 32nci maddesinde
yer alan iki hafta ibaresinin "üç ay şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Aslan
(Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) -Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Sayın Mehmet Ali Aslan konuşacak.
Buyurun Sayın Aslan.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan ve sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Tabii
Sayın Maliye Bakanı az önce buradaydı, hâlâ burada. Geçen
yıl engellilerle ilgili taleplerimiz olmuştu. Tabii engellilerin
talebi üzerine biz bu talepleri dillendirmiştik. Engellilerin araç
alımında hâlâ yüzde 18 KDV engellilerden tahsil edilmektedir,
elektrik, su paraları tahsil edilmektedir. Bugün gün içinde dile getirdim
bursluluk sınavıyla ilgili meslek gruplarına ayrıcalık
var, avantaj sağlanıyor ama engelli çocuklarına maalesef öyle
bir ayrıcalık yoktur, olması gerekiyor. 25 bin engelli kadro
açığı olduğu hâlde ve Hükûmet 5 bin engelli alma sözü
verdiği hâlde 2.450 kişi almıştır. Bu rakam yetersizdir,
engelliler istihdam edilmek istiyor.
Malum yaz ayındayız. Tam da anız
yangınlarının olduğu aylardayız. Anız
yangınlarıyla beraber maalesef birçok kuş türü yanmaktadır.
Birçok endemik hayvan ve endemik bitki türleri anız yangınlarıyla
hayatlarını kaybetmektedir. Gördüğünüz gibi kaplumbağalar,
kuşlar vesaire yanıyor. Ve yine anız yangınları
dolayısıyla tıpkı sis gibi dumanlardan bulutlar
oluşmaktadır ve trafik kazalarına da sebebiyet verilmektedir.
Anız yangınlarıyla ilgili buradan hem çiftçilerimize hem
yurttaşlarımıza dikkatli olmaları konusunda ricada
bulunuyoruz. Sonuçta bu topraklar, bu kuşlar, bu doğa hepimizin ve
geri gelmez tahribatlara yol açılmaktadır. Geçen hafta Meclis
Basın Bürosunda basın açıklaması yapmıştık.
Midyatın Keferallap beldesi var, yani diğer ismiyle
Yolbaşı. Oradaki yurttaşlarımızın evinin önünden
yüksek gerilim ve alçak gerilim direkleri, hatları geçmektedir. Kadir
Cebeci diye bir yurttaşımız bana evinin bu fotoğrafını
çekip gönderdi ve kendisini elektriğin çarptığını dile
getirdi. Bununla ilgili doktor raporu da var. Biliyorsunuz, yüksek gerilim
hatlarının sizi çarpması için sizin birebir dokunmanız,
temas etmeniz gerekmiyor, uzaktan da sizi çekebiliyor ve şu
fotoğrafta görülen, bakın, ev ile direk arasında üç metre var.
Biz Enerji Bakanlığını da aradık, bu direklerin bir an
önce kaldırılması gerektiğini ifade ettik ama bugüne kadar
herhangi bir işlem yapılmış değildir. Yani, Allah
korusun, Allah göstermesin, orada insan yahut çocuklarımız
öldüğü zaman mı bu direkler kaldırılacak? Bir an önce bu
direklerin, bu tehlike saçan direklerin evlere yakın mesafeden
kaldırılıp uygun, uzak yerlere konması gerekiyor.
Yeni Adalet Bakanı burada, inşallah daha
adil bir ülke için, daha adil bir sistem için
çalışmalarınıza tanıklık etmek istiyoruz. Bununla
ilgili olarak da Hazreti Alinin iki sözünü nakletmek istiyorum: Siyasetçi
olmak için adil olmak yeterlidir. diyor. Yani Hazreti Ali siyasetçi
olmanın gereğini sadece adil olmaya bağlıyor. Yine bir sözü
daha: Siyasetlerin en hayırlısı adalettir. diyor. Yani, En
etkili, en doğru siyaset adalettir. diye buyurmuş.
Hazreti Ömerin de, tabii, bu konuda bir vecizesi
var. Adalet olmadıkça yönetimin faydası olmaz. diyor. Yani ne kadar
ilerlersek ilerleyelim, ne kadar büyürsek büyüyelim eğer adalet olmazsa o
yönetimde de fayda yoktur diyor. Hazreti Muhammed (AS) Bir saat adaletli olmak
altmış yıl nafile ibadetten daha hayırlıdır.
diye buyurmuş ve Maide 8de de Ey iman edenler, adil olunuz, adaletle
hükmediniz; sizin bir kavme ve bir topluluğa olan kininiz, nefretiniz sizi
onlara karşı adaletsizliğe sevk etmesin. diye buyurmuş
ayetikerime. Oradaki topluluktan, kavimden kasıt -tabii, müfessirler
farklı yorumlamış- bu farklı fikirler, farklı
ırklar, farklı diller, farklı mezhepler, farklı siyasi
görüşler olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) İnşallah
bunların ışığında adaletle hükmetmeyi,
hükmedilmeyi hep beraber göreceğiz, bunu görmek istiyoruz Türkiye olarak,
Türkiye halkları olarak.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
32nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
33üncü maddede iki adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 33üncü maddesiyle
6100 sayılı Kanunun 362nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendine eklenmesi öngörülen üzere ibaresi
yerine suretiyle ibaresi şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Saadet
Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali
Aslan İzmir Batman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
33üncü maddesinde öngörülen değişikliğin
aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 33 - 6100
sayılı Kanunun 362 nci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin başına "Kira ilişkisinden doğan ve miktar
veya değeri itibarıyla temyizi mümkün olan alacak davaları hariç
olmak üzere ibaresi eklenmiştir.
Zeynel Emre Necati
Yılmaz Mehmet
Gökdağ
İstanbul Ankara Gaziantep
Namık Havutça Ömer Süha Aldan Cemal Okan Yüksel
Balıkesir Muğla Eskişehir
BAŞKAN
Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SERAP YAŞAR (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET GÖKDAĞ
(Gaziantep) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Tasarının daha iyi
anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 33üncü maddesiyle
6100 sayılı Kanunun 362nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendine eklenmesi öngörülen üzere ibaresi
yerine suretiyle ibaresi şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Ali Aslan (Batman) ve
arkadaşları
BAŞKAN Okunan önergeye
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SERAP YAŞAR (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BERDAN ÖZTÜRK
(Ağrı) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan bu
değişiklik önerisiyle madde metninin daha anlaşılır
olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
34üncü maddede bir adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 34üncü maddesinde öngörülen
değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 34 - 6100
sayılı Kanunun 363 üncü maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(1) İlk derece
mahkemelerinin kesinleşmiş olarak verdikleri kararlar ile istinaf
incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına ve bölge
adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla
kesin olarak verdikleri kararlar ile yine bu sıfatla verdikleri ve temyiz
incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına
karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri
sürülerek Adalet Bakanlığı ya da Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından kanun yararına
temyiz yoluna başvurulur.
Necati Yılmaz Mehmet
Gökdağ Namık
Havutça
Ankara Gaziantep Balıkesir
Cemal Okan Yüksel Kadim Durmaz Zeynel Emre
Eskişehir Tokat İstanbul
Ömer Süha Aldan
Muğla
BAŞKAN - Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Tokat Milletvekili
Sayın Kadim Durmaz konuşacak.
Buyurun Sayın Durmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kabinede bir revizyon yapıldı, yeni Adalet
Bakanımız da Meclise teşrif ettiler, Sayın Bakana da
hayırlı uğurlu olsun diliyorum, başarılar diliyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Adil olur
inşallah.
KADİM DURMAZ (Devamla) Tabii ki bu arada ne
tür bir miras devraldığını da Sayın
Bakanımızla huzurunuzda paylaşmamız gerektiğine de
inanıyorum. Sayın Bakanım, elimde şöyle uzun bir tutuklu
gazeteciler listesi var. Düşünen herkesin, hak, hukuk, adalet diyen
herkesin isyan ettiği, dünyanın dikkatini çektiği ve bunun
dışında, birçok, ülkemize ivme kaybettiren,
saygınlığına gölge düşüren istatistikler var.
Bunlardan bir bölümünü paylaşmanın da yeni Bakanımıza yol
haritası oluşturma noktasında yararı
olacağını düşünüyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tutuklu
milletvekillerini de hatırlatalım.
KADİM DURMAZ (Devamla) Uluslararası
Mülkiyet Hakları Ajansı 2015 Yılı Raporunda Türkiye
yargı bağımsızlığında 129 ülke arasında
90ıncı sıraya geriledi. Yolsuzlukla mücadelede 5,2 puanla
48inci sırada. Hukuk devletinde 5,2 puanla 57nci sırada. Siyasal
istikrarda 2,6 puanla 115inci sırada. Yargı
bağımsızlığı, hukuk devleti, siyasal istikrar,
yolsuzlukla mücadelede Türkiye ortalamada Gananın 8 sıra gerisinde,
Bahreynin 12 sıra gerisinde, Ürdünün 13 sıra gerisinde,
Ruandanın 16 sıra gerisinde, Uruguayın 18 sıra gerisinde,
Suudi Arabistanın 23 sıra gerisinde, Ummanın 26 sıra
gerisinde, Malezyanın 31 sıra gerisinde ve ülkemiz, Türkiye siyasal
istikrarda Zimbabve, Zambiya, Uruguay ve Uganda gibi ülkelerin çok gerilerine
çıkmıştır.
Yargı
bağımsızlığında Türkiye Tanzanyanın 5
sıra gerisinde, Zambiyanın 30 sıra gerisinde, Bahreynin 46
sıra gerisinde. Az önce de arkadaşlarımın beni haklı
olarak uyardığı, bu ülkenin seçilmiş insanlarını
temsil eden Parlamentodaki birçok milletvekilinin, gerçekten evrensel hukuka,
Anayasamıza aykırı olarak tutuklanması, gözaltına
alınması ve milletvekilliklerinin düşürülmesini son derece
uygunsuz buluyoruz. Hepinizin bildiği gibi, az önce bir
arkadaşımız açıkladı, haydi adına bir fezleke
düzenlenmiş ama burada garip olan, teknik bir bilirkişi, yeterli
harcırahını da alıyor, güya araştırma
yapıyor, kareleri inceliyor, ses kayıtlarını dinliyor,
görüntüleri tespit ediyor ve bizim arkadaşımızı, katalog
suç da demeyeceğim, katalogda da yok, böyle bir iddianameyle Meclise
taşıyor. Bu noktada Sayın Bakanımız, işiniz zor
ama başarılmaz değil, tek çare, işte sizin
dışınızda oturan bu muhalefeti önemseyerek doğru bir
yol haritası oluşturmak. Bu noktada, az önce de ifade ettim, biz
muhalefet olarak katkı sunmaya hazırız diyorum, hepinize
hayırlı geceler diliyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Durmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
34üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın Elitaş, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın, Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemir'in annesine Allah'tan rahmet dilediğine
ve Kâtip Üye Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğluna geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce
aldığımız bir habere göre, Erzurum Milletvekilimiz
Sayın İbrahim Aydemirin annesi rahmetli olmuş.
Başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Merhumeye
Allahtan rahmet diliyoruz.
Yarın, 20 Temmuz
Perşembe günü Erzurum Merkez Narmanlı Camisinde ikindi
namazını müteakip cenaze defnedilecek. Tekrar, İbrahim Aydemir
ve ailesine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
Bu arada,
Milliyetçi Hareket Partisine mensup Divan üyesi Sayın Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu bugün bir rahatsızlık geçirdi,
aldığımız bilgiye göre,
arkadaşlarımızın aldığı bilgiye göre stent
takılmış. Sayın Ahrazoğluna da acil şifa
dileklerimizi AK PARTİ Grubu adına iletmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
ERHAN USTA
(Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Usta.
30.- Samsun Milletvekili Erhan Usta'ın, Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemir'in annesine Allah'tan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA
(Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemirin annesinin vefatı nedeniyle
taziyelerimizi iletiyoruz. Merhumeye Allahtan rahmet, ailesine de
başsağlığı dileriz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Altay daha önce taziye dileklerini bildirmişti.
Biz de tekrar
sayın milletvekili arkadaşımızın annesine Allahtan
rahmet diliyoruz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU (İstanbul) Biz de iletmiştik Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Siz de mi söylemiştiniz? Sayın Kerestecioğlu da aynı
duyguları Genel Kurulda paylaşmıştı, onu da belirtelim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/839) ve Adalet Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 490) (Devam)
BAŞKAN Geçici madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici Madde 1de
yer alan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ibaresinin Kanun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu
Demir Behçet
Yıldırım Saadet
Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet
Ali Aslan
İzmir Batman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, biz Sayın Bakana
hayırlı olsun babından geçici maddedeki ve 35inci maddedeki
önergelerimizi bir iyi niyet jesti bakımından çekiyoruz efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hayırlı olsun tekrardan.
ADALET BAKANI ABDÜLHAMİT
GÜL (Gaziantep) Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici Madde 1de
yer alan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ibaresinin Kanun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SERAP YAŞAR (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDÜLHAMİT
GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik önerisiyle madde metnine açıklık getirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önerge
işlemden çekildiği için geçici madde 1i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
35inci maddede bir adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 35inci maddesinde
yer alan tarihinde ibaresinin tarihinden itibaren şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet Yıldırım Saadet Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm Doğan Mehmet Ali Aslan
İzmir Batman
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişik önerisiyle madde
metnine açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
35inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
36ncı maddede iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 36ncı
maddesinde yer alan hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür ibaresinin
hükümleri, Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet Yıldırım Saadet Becerekli
İstanbul Adıyaman Batman
Müslüm
Doğan Mehmet
Ali Aslan
İzmir Batman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya
Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
36ncı maddesinde öngörülen değişikliğin
aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 36 - Bu Kanun hükümleri
Bakanlar Kurulu eliyle yürütülür.
Ömer Süha Aldan Necati Yılmaz Mehmet Gökdağ
Muğla Ankara Gaziantep
Zeynel
Emre Cemal Okan Yüksel Tahsin Tarhan
İstanbul Eskişehir Kocaeli
Nihat
Yeşil
Ankara
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Sayın Necati Yılmaz konuşacak.
Buyurun Sayın Yılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sayın
Başkan, Sayın Divan, sevgili milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ben de konuşmama başlamadan önce, üzerinde
görüştüğümüz yasanın hiç değilse sonundaki görüşmelere
katılmak üzere aramıza katılan ve görevine bugün atanan
Sayın Bakanı Adalet Komisyonunun bir üyesi olarak sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum, kendisine başarılar diliyorum.
Gerçekten de bu dileklerimize ihtiyacı olduğunu düşünüyorum
çünkü içinden geçtiğimiz süreç gerçekten de her türlü kavramdan daha
fazla, adalet kavramını öne çıkaran, bu anlamdaki
yakınmaları alabildiğine çoğaltan bir sürece dönüştü.
Siz yokken Sayın Bakan burada ülkemizdeki adaletsiz uygulamalar üzerinden
yüzlerce örnekler söylendi. Ancak bunların hepsi seçilmiş, belki de
işaret olsun babından söylenen örneklerdi. Türkiye büyük bir
sesleniş içerisinde, büyük bir feryat içerisinde. Türkiye'de her
yurttaşımız hemen hemen adalet istiyor ve adalet diye feryat
ediyor. Dönüp baktığımızda, özellikle OHAL sürecinin
sonrasında, kanun hükmünde kararnameler üzerinden yüz binlerce
insanın mağduriyeti var ve bunun yanı sıra sevgili
arkadaşlar, muhalif kimliklerinden dolayı, özellikle darbe bahane
edilerek ve adaletin ve yargının siyasal bir operasyonun aracı
hâline dönüştürülerek yarattıkları mağduriyetler var.
Söylemeye dahi gerek yok, en büyük mağduriyetlerden bir tanesi bu
çatı altında yaşanıyor. Yüz binlerce seçmenin iradesiyle
seçilip burada bizler gibi bu tartışmalara katılmak ve ülkenin
tamamı için uygulanacak olan bu yasayı yapılandırmak üzere görüşlerini
söylemek, katkılarını sunmak üzere seçilmiş olan
milletvekilleri siyasal saiklerle bugün aramızda bulunmuyor, hücrelerin,
duvarların ötesinde tutuluyor. Bunlar da defalarca söylendi ama ne
yazık ki eski bakanımız tarafından duyulmadı,
dinlenmedi ve bunun yanı sıra sıklıkla söylenen bir
başka mesele daha var, bu dönemin simgeleşen bir örnek
mağduriyeti var: Nuriye ve Semihin tüm feryatlarına rağmen, tüm
seslenişlerine rağmen, ilgili makamlara ve buraya 500 metre öteden
sesinin duyulmaması üzerine Hükûmetin onları mahkûm ettiği
açlık üzerinden kendilerini ifade ettikleri bir süreç var. Onlara
yargının verdiği yanıt şu oldu: Sizler açlık
üzerinden kendi feryadınızı ortaya koyamazsınız. Biz
sizleri açlığa mahkûm ederiz, işinizi, ekmeğinizi elinizden
alırız. Ancak siz açlıktan biz istediğimiz için ölürsünüz,
kendi isteğinizle ölemezsiniz dahi. denildi. Böyle bir durum var.
Şimdi, burada, bu toplantıyı
bitirdiğimizde, görüşmeleri
sonlandırdığımızda hepimiz evlerimize gideceğiz.
Sayın Bakan, sevincinizle beraber, lütfen, uyumadan önce Nuriye ve Semihi
düşünün. Onların, suçlamasını dahi bilemedikleri sebeplerle
işlerinin ellerinden alınmasını ve mahkûm edildikleri hücre
ötesindeki gerçekleri de düşünün.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Milletvekillerini
de düşünün Sayın Bakan.
NECATİ YILMAZ (Devamla) Aynı şeyi
milletvekillerimiz için söyledim Sayın Grup Başkan Vekilim.
Eminim ki her nasıl ki adalet toplumun
vicdanıysa Adalet Bakanı da Kabinenin vicdanıdır. Siz,
inanıyorum ki bu yeni başlangıçta o Kabinenin vicdanı
olacaksınız. Bu beklenti içerisinde olmak Adalet Komisyonu olarak biz
üyelerin hakkıdır. Bunu sizden bekliyoruz Sayın Bakan.
Evet, burada, bölge idare mahkemeleri ve bölge
adliye mahkemelerinin işleyişinde ortaya çıkan sorunları
konuştuk. İstinaf mahkemelerine ihtiyaç duyduğumuzu daha önce
söyledik ve destekledik. Ortaya çıkan arızaları,
sıkıntıları gidermek elbette ki görevimizdi, hep beraber
yapmalıydık. Ancak burada da ortak akla kapalı davrandınız.
Burada, bir yandan eksikleri gidermek üzere değişiklikler getirirken
bir yandan da yeni sorunlar yaratacak düzenlemeler getirdiniz. Özellikle
siyasetteki tek akıl, tek kişinin iradesi
anlayışını yargıda da hâkim kılmak istiyorsunuz.
Siyasete benzer bir yapılanmayı yargıda da hâkim kılmak
istiyorsunuz. Bu anlamda, Başkanlar Kurulu yetkilerini alıp sadece
başkana veriyorsunuz. Özellikle diğer üst mahkemelerde,
Yargıtayda ve Danıştayda kendi iş bölümünü, dairelerin
iş bölümünü mahkemelerin kendisi yapmasına rağmen bu yetkiyi bu
defa istinaf mahkemelerinden alıp siyasallaşmış bir organa
dönüşen HSKya veriyorsunuz. Bunların
sıkıntılarını hep beraber yaşayacağız
çünkü bu konudaki eleştirilerimiz yanıt bulmadı, cevap bulmadı,
itibar görmedi.
Sayın Bakan, bir kez daha şunları
söylemek istiyorum: Adalet acil ihtiyacımızdır. Bunu gidermenin
sorumluluğu öncelikle sizin üstünüzdedir. Sayın Genel
Başkanımız milyonları peşine toplarken sadece bir
devlet adamı, bir halk adamı ve Türkiye'yi kucaklayan bir dile ve
yüreğe sahip olmasından değil, aynı zamanda büyük bir
gerçeğe sarılmasından dolayı milyonları topladı.
Türkiye'nin en büyük ihtiyacı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECATİ YILMAZ (Devamla)
ve en büyük
gerçeği adalettir. Sizi ona sarılmaya davet ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Tasarısının 36ncı
maddesinde yer alan hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür ibaresinin
hükümleri, Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik önerisiyle madde
metnine açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
36ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
36ncı madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü oylamadan önce, İç
Tüzükün 86ncı maddesi gereğince, oyunun rengini belli etmek üzere
lehte İstanbul Milletvekili Serap Yaşar konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yaşar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SERAP YAŞAR (İstanbul) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 490 sıra
sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının lehinde olmak üzere şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde adalet
hizmetinin kalitesi ve etkinliğinin artırılması adına
önemli reformlara imza atılmıştır. Bugün
görüştüğümüz tasarı da bunlardan biridir. Adalet
Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Adalet Komisyonunda
görüşülmesi sırasında siyasi parti gruplarının olumlu
katkılarıyla Genel Kurul gündemimize gelen kanun tasarısı
adli ve idari yargıda istinaf kanun yoluna ilişkin hükümlerde önemli
değişiklikler öngörmektedir.
İstinaf bizim hukuk sistemimizde daha adil ve
güvenilir yargılama bakımından önemli bir yere sahiptir. Hukuk
devletinin ve hak arama özgürlüğünün de garantisi olarak görülmektedir. 20
Temmuz 2016 tarihinde bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin faaliyete
geçirildiği tarihten itibaren istinaf sisteminin ne denli hızlı
ve etkili işlediği görülmüştür. İstinaf kanun yoluyla kararlarda
isabet artırılmış, vatandaşın hakkına erken
kavuşması sağlanmış ve yargıya güven
artmıştır. Bu vesileyle, temyiz edilen dosya sayısında
önemli ölçüde azalma meydana gelmiştir. Yargıtay ve
Danıştay, asli fonksiyonu olan hukuki denetim ve içtihat
oluşturmaya odaklanmıştır. 20 Temmuz 2016dan 30 Nisan 2017
tarihine kadar bölge adliye mahkemesi ceza dairelerine gelen dosyaların
yüzde 77si hakkında karar verilmiştir. Ceza dairelerince verilen
kararların temyiz oranı 5,2dir. Bölge adliye mahkemesi hukuk
dairelerine gelen dosyalarda karar verme oranı yüzde 67, hukuk
dairelerince verilen bu kararların temyiz oranı ise yüzde 11dir.
Bölge idare mahkemelerince verilen kararlarda temyiz oranı 11,8
olmuştur. Bütün bu oranlar, mahkemelerce verilmiş olan kararların
ne denli isabetli olduğunun bize göstergesidir. Vatandaşın makul
sürede yargılama hakkından yararlanması ve yüksek mahkemelerin
iş yükünün azalması da ayrıca ikincil bir sonuçtur.
İstinaf kanun yolunun asıl amacı,
ikinci bir yargılama yapmak suretiyle gerçeğin ortaya
çıkarılması ve adaletin tam olarak gerçekleşmesinin temin
edilmesidir. Söz konusu tasarıyla yargı sistemimiz üç dereceli hâle
gelmiştir. İstinaf kanun yolu, yargı sistemimizde mevcut hukuki
başvuru yollarını daha da güçlendirerek adil yargılama
hakkını teminat altına almıştır.
Görüşmüş olduğumuz bu tasarı,
yargıda verimliliğin artırılması,
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılması,
vatandaşın hakkına erken kavuşması ve adaletin zamanında
ve eksiksiz gerçekleştirilesini sağlamak amacıyla
yapmış olduğumuz düzenlemelerin bir devamı
niteliğindedir. Huzurlarınıza getirmiş olduğumuz
tasarı, istinaf sisteminin uygulanması sırasında ilk
derecedeki uygulayıcılar, istinaf uygulayıcıları ve
vatandaşlardan gelen öneriler dikkate alınarak
hazırlanmıştır.
Bu kapsamda, genel olarak, tasarıyla bölge
adliye mahkemesi başkanlar kurulu ceza ve hukuk daireleri başkanlar
kurulu olarak ikiye ayrılmıştır. Bölge adliye mahkemesi
hukuk ve ceza dairelerinin numaralarını ve aralarındaki iş
bölümünü belirleme yetkisi HSKya verilmiştir. Bölge idare mahkemesi
başkanına kendisine doğrudan bağlı olarak görev
yapanlar hakkında disiplin cezası uygulama yetkisi verilmiştir.
Uyuşmazlığın konusunun iki dairenin görevine girmesi
hâlinde ilgili dairenin isteği üzerine bu dairelerin birlikte
yapacağı toplantıda karara bağlanabilmesi
sağlanmıştır. İlk derece mahkemesinde daha önce
tartışılan deliller ve taraflara tebliğ olunan gerekçeli
karar ile delil mahiyetinde olmayan ön inceleme raporu okunması yerine anlatılması
düzenlenmiştir. Tarafların temyiz haklarını daha etkin
kullanabilmeleri amacıyla yedi gün olarak belirlenen temyiz süresi on
beş güne çıkarılmıştır. Kanun tasarısı,
6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve HSYK Kanununda
tarafların yargılanma haklarını daha etkin kullanabilmeleri
amacıyla teknik düzenlemeler yapılmasını da
öngörmüştür.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; sözlerimi sonlandırırken görüşmüş
olduğumuz kanun tasarısının kısa sürede
kanunlaşarak mevzuatımıza, uygulayıcılara ve vatandaşlarımıza
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERAP YAŞAR (Devamla) - Bu vesileyle tüm
şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anarak hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yaşar, teşekkür
ederim.
Sayın Aydın, sisteme girmişsiniz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Taziye için
BAŞKAN - Buyurun.
Bir dakika
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Erzurum Milletvekili Kamil Aydın'ın, Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemir'in annesine Allah'tan rahmet dilediğine
ve Kâtip Üye Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğluna geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Uzun süredir Erzurumda
yoğun bakım tedavisi gören Neriman teyzemiz, mahallemizin büyüğü
ve aynı zamanda İbrahim Aydemir kardeşimizin, İsmail
Aydemir ve Bünyamin Aydemir kardeşimizin annelerinin Hakka
yürüdüğünü öğrendik bugün. Ben başta aile büyükleri olmak üzere
İbrahim kardeşime de başsağlığı diliyorum.
Bu arada Başkanlık
Divanı üyemiz Sayın Mehmet Ahrazoğluna da geçirdiği
rahatsızlıktan dolayı tekrar yine acil şifalar diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Aydın.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin
İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/839) ve Adalet Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 490) (Devam)
BAŞKAN Aleyhte İstanbul Milletvekili
Sayın Mahmut Tanal konuşacak.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin annesinin vefatı nedeniyle kendisine Allahtan rahmet
diliyorum, ailesine ve sevenlerine sabır diliyorum.
Divan üyesi Sayın Mehmet Ahrazoğluna
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Yeni seçilen Bakanlar Kurulu hayırlı
olsun. Sayın Adalet Bakanımız hoş geldiniz,
başarılar diliyorum çalışmalarınızda.
Değerli arkadaşlar, zaten
tasarının ayrıntılı tüm şeyleri
anlatıldı, eksikleri arkadaşlarımız da
anlattılar. Tabii, benden önce konuşan Serap
arkadaşımızla aynı dönemdeydik. Güzel, veciz
konuşması için de kendilerine teşekkür ediyorum ama
katılmadığımız görüşleri, takdir edersiniz, bu
Başkanlar Kurulu yetkilerinin Başkana verilmesi, aynı zamanda
iş bölümü itirazının HSYKya verilmesi nedeniyle bunlar hukuk
tekniği açısından sakıncalı. Bu anlamdan dolayı
katılmıyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, son
günlerde -dördüncü gündür konuşuyorum- Şanlıurfasporun Birinci
Ligden düşürülmesi
Bu sebepten dolayı merakımdan şike
hukukunu aldım araştırdım. Şike hukukuyla ilgili gerçekten
baktığımız zaman, sporun amacı nedir? Öncelikle,
Anayasamızın 58 ve 59uncu maddeleri spor ve sporcunun
gelişimiyle ilgili hükümleri düzenlemekte. Hatta 59uncu maddede diyor ki:
Devlet, başarılı olan sporcuyu da korur. Yani, bu anlamda
önemli bir madde Anayasamızın 58, 59uncu maddeleri. Sporun temel
amacı, insanın beden ve ruh sağlığını
geliştirmek, iradesini güçlü kılmak ve toplumda barış,
kardeşlik ve dayanışma duygusunu yaygın hâle getirmek.
Şanlıurfasporun şike yoluyla Birinci Ligden düşürülmesi
toplumda barış, kardeşlik ve dayanışma duygusunu
zedelemiştir. Şike yoluyla maçın sonucu
değiştirilmiştir, dürüst oynamak ve yarışma ilkesi
ihlal edilmiştir. Burada Şanlıurfasporun bu mağduriyeti
Tabii, Sayın Adalet Bakanının yeni göreve başlaması
nedeniyle bunu kendilerinden bekliyoruz. Aynı zamanda, yeni seçilen
Gençlik ve Spor Bakanımızın bu sporla ilgili disiplini, spor
hukukunu bir an önce dizayna sokması lazım. Çünkü o alandan gelen bir
kişidir Spor Bakanı da aynı zamanda. Spordaki şikeyi,
dopingi bu anlamda bir an önce sona erdirmesi lazım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, asıl
olan
Tam üstüne geldi, ben Gençlik ve Spor Bakanımıza teşekkür
ediyorum, hayırlı olsun diyorum. Tam sizin alanınızı
konuşuyorduk zaten. Konumuz, şike hukuku ve sporda şike. Bu
anlamda üç gün boyunca sürekli Şanlıurfasporun şike nedeniyle
Birinci Ligden düşürüldüğünü anlattım ve bugün de hakikaten
sizi karşımızda Spor Bakanı olarak görmemiz bir şans
oldu. Çünkü spor hukuku açısından disiplinli olduğunuzu, sizin
ilgili olduğunuzu biliyoruz ama temennim Şanlıurfaspor
konusuyla, bu konuyla gerek Futbol Federasyonunun gerekse Gençlik ve Spor
Bakanı olarak sizin ilgilenmenizi bekliyorum. Bununla ilgili diyeceksiniz:
Mevzuat var mı? Mevzuat var, 6222 sayılı Kanunun 11inci
maddesi var. Ayrıca, yine, Futbol Federasyonu Disiplin
Talimatının hileli, danışıklı futbol
müsabakaları başlıklı 37nci maddesinde hileli,
danışıklı futbol müsabakası yapan, yaptıran ve
aracı olan kişilere bir dönem küme düşürme cezası verilir.
diyor. Aynı zamanda Bu küme düşürme cezasıyla birlikte bir
yıl da spordan men edilir. diyor. Yine, devam ediyoruz. Disiplin
Talimatının 58inci maddesi uyarınca, burada yine Prim veren,
teşvik veren cezalandırılır. diyor. Etik Kurulunun 18inci
maddesi
Yani burada biz pozitif hukuka baktığımız zaman
mevcut olan tüm pozitif hukuk düzenlemeleri Şanlıurfaspordan yana.
Onun için, Sayın Bakanımızdan
istirhamımız: Şanlıurfasporun bir an önce tekrar Birinci
Lige yükseltilmesini, mevcut olan bu mağduriyetlerin giderilmesini,
şikeye adı karışan takımların mevcut olan bu
düzenlemeler karşısında küme düşürülmesini arz ediyor,
hepinize saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Şimdi, yeni Adalet Bakanımız
Sayın Abdulhamit Gül bir teşekkür konuşması yapmak
istemektedir.
Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının Genel
Kurulda kabul edilmesi aşamasına gelinceye kadar emek, mesai ve
katkılarını esirgemeyen Adalet Komisyonu Başkan ve üyeleri
ile Genel Kurulumuza teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. Genel Kurul
aşamasında ve Komisyon aşamasında da değerli
önerileriyle, katkılarıyla bu tasarının
yasalaşmasına katkı sağlayan, lehte ve aleyhte tüm
görüşler için de ayrıca Genel Kurula çok teşekkür ediyorum. Türk
hukukuna önemli bir katkı sağlayacağını
düşündüğüm bu tasarının milletimize ve yargı
camiasına faydalı olmasına dua ediyorum, kanunlaşması
sürecindeki katkılarınız için de yine ayrıca çok
teşekkür ediyorum ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ hükûmetleri olarak on beş
yılda yargıda etkinliğin ve verimliliğin
artırılması, yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılması ve adaletin eksiksiz bir şekilde nihayete
erdirilmesi, tesis edilmesi amacıyla birtakım reformlar, malumunuz
olduğu üzere, gerçekleştirilmiştir. Bu reformların bir
parçası olarak 20 Temmuz 2016 tarihinde bölge adliye ve bölge idare
mahkemeleri faaliyete geçirilmiştir. Mahkemelerce verilen isabetli
kararlar ve makul sürede yargılama, vatandaşların hukuki tatmini
yanında bir ülkedeki adil yargılanma hakkı ve hukuki güvence
varlığının da önemli göstergelerinden biridir. Bu
hususların gerçekleşmesinde istinaf mahkemelerinin oldukça önemli bir
işlev üstlendiğini hepimiz yakinen takip ettik. İstinaf kanun
yolu, sistemimizde, Türk yargı sisteminde var olan hukuki başvuru
yollarını kuvvetlendirmiş, adil yargılanma
hakkını daha da koruyucu bir hâle getirmiştir.
Bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin faaliyete
başladığı 20 Temmuz 2016 tarihinden itibaren bu süre
içerisinde oldukça etkili ve hızlı kararların verildiği,
hitama erdirildiği ve bu şekilde kamusal memnuniyetin de
sağlandığı hepimizce bilinmektedir. Ancak, biz bu
reformların yeterli olmadığı ve eksikliklerin de
tamamlanması amacıyla bugün Genel Kurulda kabul edilen
tasarıyı huzurlarınıza getirdik ve sizlerin destekleriyle
yasalaştı.
Ben, Geç gelen adalet, adalet değildir.
anlayışıyla yapılan bu yargıdaki reformların
ülkemiz için, Türk yargı sistemi için hayırlı olmasını
temenni ediyorum. Ve bugün yapılan Bakanlar Kurulundaki
değişiklikle birlikte Sayın
Cumhurbaşkanımızın, Sayın
Başbakanımızın tensipleriyle Adalet
Bakanlığı görevi için kendilerine teşekkür ve
tensiplerinden dolayı saygılarımı sunuyorum. Rabbim
utandırmasın. Bu makamlar milletin, Türk milletinin emanet
makamlarıdır, vekâlet makamlarıdır, temsil
makamlarıdır, hepsi kamu için kullanılması gereken ve
yapıldıktan sonra da tekrar emanetin tevdi edildiği
makamlardır. Rabbim bizleri bu göreve layık gören Türk milletine,
aziz milletimize, Cumhurbaşkanımıza,
Başbakanımıza, AK PARTİ Grubumuza, AK PARTİnin
iktidarını ayakta tutan aziz milletimize mahcup etmesin diyorum.
Hepinizi, tüm milletvekillerimizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Biz de size ve yeni Bakanlar Kurulumuza
başarılar diliyoruz.
Sayın milletvekilleri, 2nci sırada
bulunan, 491 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
2.- İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı (1/850) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 491)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada bulunan,
461 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler
Mülteciler Yüksek Komiserliği Arasında Ev Sahibi Ülke
Anlaşması ile Anlaşmada Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/787) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 461)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere, 20 Temmuz 2017
Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
İyi geceler, iyi
çalışmalar diliyorum.
Kapanma
Saati. 00.10