TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
117’inci
Birleşim
24
Temmuz 2017 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, Mescidi
Aksa’da yaşanan gelişmelere ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın İsrail Hükûmetinin uygulamaları konusunda
uluslararası topluma yaptığı çağrıyı Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak tümüyle desteklediklerine ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, Millî
Mücadele şehitlerini ve emek verenleri saygıyla
andığına ilişkin konuşması
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın,
22’nci Dönem Samsun Milletvekili İhsan Kalkavan’a Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
4.-
Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın,
Yeni atanan bakanlara hayırlı hizmetler dilediğine, önceki
bakanlara da çalışmaları dolayısıyla teşekkür
ettiğine ilişkin konuşması
5.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın,
Muğla’da yaşanan deprem nedeniyle geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin konuşması
6.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın,
Başkanlık Divanı olarak Bursa ilinin Mustafakemalpaşa ve
Karacabey ilçelerinde meydana gelen afetten dolayı tüm çiftçilere
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
konuşması
7.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in 492 sıra sayılı İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında genel bir
yayın kesintisinin söz konusu olmadığına ve konuyu
araştıracağına ilişkin konuşması
8.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in 492 sıra sayılı İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında genel bir
yayın kesintisinin söz konusu olmadığını ve konuyu
araştırdığına ilişkin tekraren
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, TBMM Başkanının Meclis Genel
Kurulunu yönetmesinin memnuniyet verici olduğuna, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Mecsidi Aksa’ya yapılan saldırılar ve uygulanan
kısıtlamalarla ilgili eleştirilerini daha önce de dile
getirdiklerine, 10 kişilik bir milletvekili grubunun Filistin
Büyükelçiliğine giderek konuyla ilgili desteklerini ve üzüntülerini ifade
ettiklerine ve Hükûmetin bu konudaki sessizliğini ayıplı bir
durum olarak gördüklerine ilişkin açıklaması
2.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İsrail’in mazlum
Filistin halkı üzerinde geliştirmiş olduğu şiddet ve
baskı politikalarını şiddetle
kınadıklarını sayısız defa ifade ettiklerine,
Filistin halkının yanında olduklarına ve Yüksekova’da cuma
namazına yapılan saldırı ile Yahudi vatandaşların
ibadet yeri olan Neve Şalom Sinagogu’na yapılan
saldırının kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, İsrail’in Mescidi Aksa’daki haksız,
hukuksuz ve saygısız faaliyetlerini kınadıklarına ve
İsrail’i son derece vahim bu yanlıştan vazgeçmeye davet
ettiklerine ilişkin açıklaması
4.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydın’ın, iktidar partisi nasıl bir rejim
kurmaya çalışırsa çalışsın laik, demokratik
Türkiye Cumhuriyeti’ni korumaya devam edeceklerine ve 24 Temmuz Lozan
Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşek’in, Diyanet İşleri
Başkanlığının umre ve hacca görevli göndermede adil
davranmadığı yönünde şikâyetler olduğuna ve çiftçilere
bir ek süre tanınarak ÇKS kayıtlarının
yapılmasıyla ilgili mağduriyetin giderilmesini beklediğine
ilişkin açıklaması
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, 24 Temmuz Lozan
Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne, Cumhuriyet gazetesinin
yazar ve yöneticilerinin bugün mahkeme önüne çıktığına ve
Balıkesir’in Burhaniye ilçesinin Sübeylidere Mahallesi’nde meydana gelen
sel felaketi nedeniyle yaşanan mağduriyetin giderilmesini
dilediğine ilişkin açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, İsrail’in tüm
uyarılara rağmen insan haklarına aykırı ve
baskıcı tutumunda ısrar etmesini, Harem-i Şerif’te cuma
namazı kılınmamasını ve İsrail güçlerinin cuma
namazı için toplananlara karşı güç ve şiddet
kullanımını kınadığına ilişkin
açıklaması
8.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, okullarda dinî temellere
dayalı bir müfredat değişikliğiyle bilimsellikten uzak
eğitimin pekiştirildiğine ve 24 Temmuz Lozan
Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
9.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın
94’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benli’nin, Kudüs’te hayatını
kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine, zulüm ve işgalin asla
başarılı olamayacağına ilişkin
açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, 24 Temmuz Lozan
Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ve Millî Eğitim
Bakanlığının yayınladığı yeni
müfredatın uygulanmasından derhâl vazgeçilmesi
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
12.-
Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in, 24 Temmuz Lozan
Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümü ile basında sansürün
kaldırılmasının 109’uncu yıl dönümüne ve gazeteciler
için özgürlük talep ettiğine ilişkin açıklaması
13.-
İzmir Milletvekili Ali Yiğit’in, engellilik oranlarında bir
düzenleme öngörülüp öngörülmediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
14.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın,
İsrail’in Filistin’de ve Mescidi Aksa’da yaptıklarını
şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması
15.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mescidi
Aksa’nın içinde katliamlar yapıldığına,
Müslümanların ibadet özgürlüklerinin
kısıtlandığına ve yapılması gerekenin
İslam birliğini gerçekleştirmek olduğuna ilişkin
açıklaması
16.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, 24 Temmuz Lozan
Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne, 24 Temmuz Basın
Bayramı’na ve Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının
duruşmasının sürdüğüne ilişkin açıklaması
17.- Hatay
Milletvekili Birol Ertem’in, Hükûmetin buğdayda ithalat vergisini yüzde
130’dan yüzde 45’e indirmesine ilişkin açıklaması
18.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, 24 Temmuz Lozan
Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ve 2017 Şubat
ayında Çanakkale’nin Ayvacık ilçesindeki depremde yıkılan
evlerin yapımına ne zaman başlanacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
19.- Konya
Milletvekili Hüsnüye Erdoğan’ın, Kudüs’ün ve Harem-i Şerif’in
İslami karakterinin muhafazası ve Filistinlilerin haklı
davalarının savunulmasının tüm İslam âleminin vazifesi
olduğuna ilişkin açıklaması
20.- Manisa
Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in, “Hak, hukuk, adalet; kahrolsun
istibdat, yaşasın hürriyet!” dediğine ilişkin
açıklaması
21.-
Ankara Milletvekili Erkan Haberal’ın, Ankara’nın mahalle statüsüne
geçirilen köylerinde ciddi sorunlar olduğuna ve bu konuda yapmış
olduğu konuşmaların göz ardı edildiğine ilişkin
açıklaması
22.-
Rize Milletvekili Hikmet Ayar’ın, İsrail’in Kudüs’teki saldırgan
tutumunu lanetlediğine ilişkin açıklaması
23.-
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, Paris İklim
Anlaşması’nın Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına ne
zaman sunulacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
24.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 24 Temmuz Lozan
Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümü ile Batı Trakya
Türklerinin lideri Doktor Sadık Ahmet’in vefatının 22’nci
yıl dönümüne, Basın Bayramı ile 1960 yılında kabul
edilen Basın Ahlak Yasası’nın yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
25.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, basında
sansürün kaldırılışının 109’uncu yıl
dönümüne, Cumhuriyet gazetesinin yazarları, çalışanları ile
yöneticilerinin ilk kez bugün mahkeme karşısına
çıktığına, siyasi iktidarın sadece toplumsal
yaşam içerisinde demokratik siyaset kanallarını
kapatmadığına, İç Tüzük’le birlikte Mecliste de siyaset
yapma hakkını kısıtlayan bir düzenleme yoluna
gittiğine ve bu nedenle alanlarda demokrasi nöbetlerinde olacaklarına
ilişkin
açıklaması
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 24’üncü Dönem Samsun Milletvekili İhsan
Kalkavan’ın vefat ettiğine, 24 Temmuz Basın Bayramı’na, 24
Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ve
Batı Trakya Türklerinin lideri Doktor Sadık Ahmet’in vefatının
22’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
27.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Harem-i Şerif’in
kutsiyetine ve tarihî statüsüne saygı gösterilmesinin insani, hukuki ve
tarihe karşı bir sorumluluk olduğuna, Türkiye'nin Filistin
halkının ve Filistin’in haklı davasının yanında
olduğuna, ülkenin birlik ve beraberliğine, toprak bütünlüğüne
karşı önemli bir mücadele verilmekte olduğuna, 24 Temmuz
Basın Bayramı ve basında sansürün
kaldırılışının 109’uncu yıl dönümüne ve
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
28.-
Muğla Milletvekili Akın Üstündağ’ın, Muğla Gökova
merkezli deprem nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunanlara
teşekkür ettiğine, Bodrum’da hayatı etkileyen önemli bir durum
olmadığına ve tüm turistleri Bodrum’a beklediklerine
ilişkin açıklaması
29.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Anayasa
Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop’un, Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, 492 sıra sayılı İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına ve kürsüye
siyah örtü örterek yaptığı konuşmasında TRT Meclis
televizyonunun yayını kesmesinin kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
VI.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Muğla’da yaşanan
depreme ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Sinop
Milletvekili Barış Karadeniz’in, Sinop ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, Erzurum Kongresi’nin 98’inci
yıl dönümüne ilişkin günde dışı konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Cumhurbaşkanlığının, Bakanlar
Kurulunda görev alan Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli,
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Başbakan
Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş,
Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağ, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Faruk Çelik, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Millî Savunma
Bakanı Fikri Işık ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın görevlerinden istifa ettiklerine ve istifalarının
kabul edildiğine;
Başbakan
Yardımcılığına Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ’ın,
Başbakan
Yardımcılığına Kocaeli Milletvekili Fikri
Işık’ın,
Başbakan
Yardımcılığına Erzurum Milletvekili Recep
Akdağ’ın,
Başbakan
Yardımcılığına Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlu’nun,
Adalet
Bakanlığına Gaziantep Milletvekili Abdülhamit Gül’ün,
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına Ankara Milletvekili Jülide
Sarıeroğlu’nun,
Gençlik
ve Spor Bakanlığına Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bak’ın,
Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına
Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba’nın,
Kültür
ve Turizm Bakanlığına Ordu Milletvekili Numan Kurtulmuş’un,
Millî
Savunma Bakanlığına Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,
Sağlık
Bakanlığına Samsun Milletvekili Ahmet Demircan’ın,
Atandıklarına
ilişkin tezkeresi (3/1170)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken’in, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü
ihlal eden uygulamalara son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile
tahkim edilmesi için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/589)
2.-
CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, piyasadaki
kanserojen madde bulunduğu anlaşılan ithal ayakkabılarla
ilgili konunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/590)
3.-
CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, oyuncakların ve
kırtasiye malzemelerinin yarattığı sağlık
risklerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/591)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, 1/6/2017 tarihinde Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve arkadaşları tarafından, yasama fonksiyonu
temelinde yasama faaliyetlerinin sınırlandırılmasına
ilişkin müdahaleler ve bu müdahalelerden kaynaklı sorunları
tespit etmek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Temmuz 2017 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.-
CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve arkadaşları
tarafından, Bursa ilinin Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde
meydana gelen sağanak yağış ve dolu afetinin bu yöredeki
tarımsal ürünlerde meydana getirdiği zararların tespit edilmesi
amacıyla 24/7/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Temmuz 2017 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 492
sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi’nin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 492 sıra
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi’nin
İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, 492 sıra sayılı İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’nin birinci ve ikinci bölümü üzerindeki
konuşmaların Komisyon ve siyasi parti grupları adına yirmi
dakika, şahıslar adına on dakika olmasına, gruplar
adına konuşmaların 2 milletvekili tarafından
kullanılabilmesine ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Aydın Milletvekili Abdurrahman
Öz’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın Iğdır
Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman’ın AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK
PARTİ Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un usul
görüşmesi nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 492
sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü
üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Mardin
Milletvekili Mithat Sancar’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 492
sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü
üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
9.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 492
sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
10.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
11.-
İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
12.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
13.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
14.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 492 sıra sayılı İç
Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
15.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
16.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Ertuğrul
Kürkcü’nün 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik
Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
18.-
Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak’ın
492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin
birinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
19.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak’ın, Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
20.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak’ın, Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
492)
2.-
İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı (1/850) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 491)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği Arasında Ev Sahibi Ülke Anlaşması ile
Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına İlişkin Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/787) ve Dışişleri Komisyonu Raporu(S.Sayısı: 461)
XI.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 492
sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin
Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle işleme
alınıp alınamayacağı hakkında
2.- (2/1783)
esas numaralı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin Anayasa
Komisyonuna havalesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, Adana'da
kayıt dışı işçi çalıştıran cevizli
sucuk fabrikalarının teftiş edilmesine ve kayıt
dışı çalışan işçilere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Jülide Sarıeroğlu’nun cevabı (7/13912)
2.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir'in, Uluslararası
Çalışma Örgütüne katılacak işçi delegesinin belirlenme
sürecine ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu’nun
cevabı (7/13913)
3.-
İstanbul Milletvekili Selina Doğan'ın, 2007 yılından
bu yana AB'den Türkiye'ye yapılan mali yardımlara ilişkin sorusu
ve Avrupa Birliği Bakanı
Ömer Çelik’in cevabı (7/14643)
4.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Milli Piyango İdaresine
bağlı şans oyunlarına yönelik bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/14703)
24 Temmuz 2017 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: İsmail KAHRAMAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-------0-------
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Döneminin İkinci Yasama
Yılının 117’nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı
İsmail Kahraman’ın, Mescidi Aksa’da yaşanan gelişmelere ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail Hükûmetinin
uygulamaları konusunda uluslararası topluma yaptığı
çağrıyı Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak tümüyle
desteklediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, günümüzün
kanayan bir yarası var, ona temas etmek istiyorum.
Filistin’in kalbi Kudüs’te bütün İslam âleminin
kutsal mekânı olan Mescidi Aksa’da hepimizi üzen gelişmeler
olmaktadır. Mescidi Aksa, bildiğiniz gibi, Müslümanların ilk
kıblesidir ve en kutsal mekânlarımızdandır. İsrail
Hükûmeti, işgal altında tuttuğu Filistin topraklarında ve
Kudüs’te yıllardan beri Müslüman kardeşlerimize karşı bir
tecrit politikası izlemektedir. Uygulamaları Mescidi Aksa’nın
kapısına kadar dayandırılmıştır. Bizim için
hangi inançtan olursa olsun ibadethaneler kutsal mekânlardır. Bu mekânlar
her türlü saldırıdan masundur. İbadethaneler, insanların
kendilerini Allah’la baş başa hissettikleri hür mekânlardır.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan,
Hükûmete söyleyin, ilişkiyi kessin İsrail’le, ticari ilişkileri
kessin.
BAŞKAN – Anlayamadım.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Hükûmet ticari
ilişkileri kessin İsrail’le.
BAŞKAN – Hükûmet...
VELİ AĞBABA (Malatya) – Savunma sanayisi
anlaşmalarını, ticari ilişkileri kessin.
BAŞKAN – Ne diyor?
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın
Başkanım, “Hükûmet ticari ilişkilerini kessin İsrail’le."
diyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Hükûmet, İsrail
Hükûmetiyle ilişkilerini kessin, bir tepki versin. Biz bu kararı
destekleyeceğiz Sayın Başkan.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Yani “lütfen” demekle
olmaz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – İsrail’le
ilişkileri kesmesini, anlaşmaları bozmasını, savunma
sanayisindeki anlaşmaları geri çekmesini talep ediyoruz sizden.
BAŞKAN – Buyurun oturun, ben virgülden devam
ediyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Kuru kuru kınamayla olmaz.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Önce sen ilişkini kes İsrail’le.
BAŞKAN
- Bu mekânların askerî ya da siyasi saiklerle çekişme alanı
olarak görülmeleri son derece yanlıştır. İster Müslüman
ister Hristiyan ister Yahudi olsun, insanlar mabetlerine hulusikalple ibadet
etmeye gitmektedirler.
İsrail
güvenlik makamlarınca namaz kılmak ve dua etmek için Mescidi Aksa’ya
giden Müslümanların üzerinin metal detektörlerle aranmak istenmesi,
terörist muamelesi yapmaktan farksızdır. Filistin halkına
karşı yıllardır devam eden sindirme politikası
yanlıştır, kabul edilemez. İsrail devletinin yürüttüğü
güvenlik politikaları inanç hürriyetine ve insan haklarına
aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti halkıyla birlikte
Filistinli kardeşlerimizin yanındadır.
Cumhurbaşkanımız
muhterem Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail Hükûmetinin tek
taraflı, saygısız, baskıcı,
kışkırtıcı ve huzur bozucu uygulamaları konusunda
uluslararası topluma yaptığı çağrıyı Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak tümüyle destekliyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı olarak, uluslararası toplumu, Kudüs’te yürütülen insan
hakları ve inanç hürriyetlerine karşı işlenen suçlar
konusunda duyarlı ve tepkili olmaya davet ediyorum. İslam ülkelerini
de Filistinli kardeşlerimizin meselelerine sahip çıkma
noktasında daha duyarlı olmaya davet ediyorum.
Muhterem
hazırun, bildiğiniz gibi, ibadethaneler savaş
şartlarında dahi hür ve masun mekânlardır. Hangi inançtan olursa
olsun biz ibadetleri, ibadethaneleri kutsal kabul ederiz.
İsrail
Hükûmetinden beklentimiz, Orta Doğu’da kalıcı
barışı sağlamak konusunda Filistin Hükûmetiyle
barış masasına oturup kendilerinden beklenen adımları
atmasıdır. İşgal ettiği Filistin topraklarından
çekilerek Orta Doğu’da barışı kalıcı bir hâle
getirmek için barışı yaygınlaştırmak ve
uluslararası toplum tarafından yapılan çağrılara kulak
vermeleridir. Bu noktada müspet gelişmelerin olması ümidi ve
niyazıyla sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum.
Bu konuda siyasi partilerimizin grup başkan
vekillerinin eğer bir beyanları varsa kendilerine üçer dakikalık
bir söz hakkı tanıyacağız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Özgür Bey.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Özgür
Özel Bey, buyurun lütfen.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, TBMM Başkanının
Meclis Genel Kurulunu yönetmesinin memnuniyet verici olduğuna, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak Mecsidi Aksa’ya yapılan saldırılar ve
uygulanan kısıtlamalarla ilgili eleştirilerini daha önce de dile
getirdiklerine, 10 kişilik bir milletvekili grubunun Filistin
Büyükelçiliğine giderek konuyla ilgili desteklerini ve üzüntülerini ifade
ettiklerine ve Hükûmetin bu konudaki sessizliğini ayıplı bir
durum olarak gördüklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan
teşekkür ederim.
Öncelikle, Meclis Başkanının Mecliste bir
oturumu yönetmesi, her zaman mümkün olmasa da belli aralarla oturum yönetmesi
bizim açımızdan fevkalade memnuniyetle karşılanır
çünkü Genel Kurula Meclis Başkanının gösterdiği
saygıyı, Genel Kurula gösterdiği özeni gösterir. Grup
başkan vekilleri olarak da bizler böyle oturumlarda Meclisin
işleyişiyle ilgili yapıcı önerilerde bulunuruz, bazı
eleştirilerimiz de yön gösterici olabilir.
Tabii, bugün tercih ettiğiniz oturum bir yandan
Meclis açısından son derece sıkıntılı bir oturum
çünkü İç Tüzük değişikliği var. Gözünüzden kaçtıysa
müdahale edeceğinize inanıyoruz, gözden kaçmadıysa tavrı
kabul edilebilir bulmayız. Bir İç Tüzük değişikliği
temel kanun olarak Meclis gündemine alınamaz. Bu konuda daha önce bir
deneme olmuş ama sonuçlanmamıştı. Bu konuda sizin
Başkanlık edeceğiniz, grup başkan vekillerinin de
iştirak edeceği bir toplantıda son derece ciddi faydalar
olacağını değerlendirmekteyiz. Aksi takdirde, yapılan
iş Meclis tarihine kara bir leke olarak geçer. Bu şu demektir: Maddeler
üzerinde konuşmayın, varsa önergeniz onun üzerinde beş dakika
konuşun, biz İç Tüzük’ü böyle değiştiriyoruz.
Başkanlık ettiğiniz oturumda Mescidi
Aksa’da yaşananlar konusuna değinmeniz bizim açımızdan son
derece anlamlıdır. Bugün ben de bir basın toplantısı
düzenleyerek bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin endişelerini, tepkisini
ve Mecsidi Aksa’ya yapılan hem saldırılar hem Mescidi Aksa’ya
girişte uygulanan kısıtlamalarla ilgili eleştirilerimizi
dile getirmiş ve yaşananları telin etmiş, bu konuda en sert
tepkimizi dile getirmiştim. Ayrıca, bu saatlerde, saat 13.30’da
başlayan bir görüşmede 10 kişilik milletvekili grubumuza
Sayın Grup Başkan Vekilimiz Engin Altay Başkanlık
etmektedir. Şu anda Filistin Büyükelçiliğindeler. Filistin’e konuyla
ilgili desteklerimizi, yaşananlardan duyduğumuz üzüntüleri ifade
etmekteler.
Biz
elbette Meclisten, Genel Kuruldan Meclis Başkanı ağzıyla
yapılan bu kınamayı son derece önemsiyoruz. Ancak Hükûmetin bu
konudaki sessizliğini, bu konuda sadece lafla peynir gemisi yürütmesini,
bu konudaki müeyyidesizliğini ve esas gündeminin Katar’dan katar katar
gelen paraların gelip gelmemesiyle ilgili olarak bir Katar turuna gözleri
dikmiş olmasını da son derece ayıplı bir durum olarak
görüyoruz.
Tabii,
Sayın Başkan -siz önemli bir kısmına şahitlik
edersiniz ama- o günlerdeki tutumun arkasında mı durursunuz bilmem
ama tarihsel bir gerçeklik olarak biz Filistin meselesinde hep Filistin’in
arkasında olmuş, Filistin meselesinde solcular, sosyal demokratlar olarak
direnişin arkasında olmuş, Filistin’in
bağımsızlık mücadelesinin yanında olmuş, fikren
de olmuş, bedenen de olmuş bir siyasi gelenekten geliyoruz ve
İsrail’in ve arkasındakilerin İstanbul’a
çıkardıkları filoyu denize dökmekle övünüyoruz. Bazı siyasi
hareketler var ki 6’ncı Filoyu denize dökenleri denize dökmeye
çalışıp muvaffak olamamışlardır. Onların
bugün Cumhuriyet Halk Partisiyle birlikte Filistin davasının
arkasında durup antiemperyalist bir söyleme kavuşmuş olmalarından
da memnuniyet duyuyoruz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
Halkların
Demokratik Partisi adına Grup Başkan Vekili Ahmet
Yıldırım konuşacak.
Buyurun
Beyefendi.
2.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım’ın, İsrail’in mazlum Filistin halkı
üzerinde geliştirmiş olduğu şiddet ve baskı
politikalarını şiddetle kınadıklarını
sayısız defa ifade ettiklerine, Filistin halkının
yanında olduklarına ve Yüksekova’da cuma namazına yapılan
saldırı ile Yahudi vatandaşların ibadet yeri olan Neve
Şalom Sinagogu’na yapılan saldırının kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çok uzun bir süreden beri,
sayısız defa bulunduğum yerden söz alarak, özellikle
İsrail’in mazlum Filistin halkı üzerinde geliştirmiş
olduğu şiddet politikalarının, baskı
politikalarının artık onların ibadetine yönelim,
ibadetlerini engelleyebilecek noktaya varmış olmasından
-kaygının ötesinde- rahatsızlığımızı ve
şiddetle kınadığımızı sayısız defa
ifade ettik. Ancak biz bunları ifade ederken siyasi iktidar enerjisini
Katar’a odaklamıştı. Şüphesiz, uygulanan ambargoyla Katar
halkının, Katar’daki sivil halkın da bu konuda mağdur
edilmemesi için Hükûmetin yürüteceği bütün çabalara destek
vereceğimizi ifade etmiştik ama öncelik sırasına
bakıldığında çok uzunca bir süre İsrail’in mazlum
Filistin halkı üzerindeki terörüne sessiz kalmış,
geçiştirmiş bir süreci yaşadık.
Bir diğer husus Sayın Başkan, bugün bütün
son aylardaki kayıtsızlığına rağmen, son bir
haftadır, sadece Hükûmetin değil, bütün toplum
yapısının bu konudaki çabasını çok anlamlı ve
değerli buluyoruz. Biz de mazlum Filistin halkının yanında
olduğumuzu, hangi dine ve meşrebe sahip olursa olsun hiçbir
halkın ibadet etme, Allah’a varmak konusundaki çabalarının
engellenemeyeceğini düşünüyoruz ama şurada Genel Kurula ve Genel
Kurulun dikkatine sunmak istediğim bir hususa daha dikkat çekmek
istiyorum: Camiler önemli mabetlerdir, çok değerlidir ama ibadeti
gerçekleştirmenin tek mekânı değil. Bakın, geçen hafta cuma
günü bütün uluslararası toplum Mescidi Aksa’daki terörle ilgilenirken
Yüksekova’da sivil bir alanda cuma namazını kılmak ve ibadetini
icra etmek isteyen halka güvenlik güçleri saldırdı. Aynı
şekilde insanların sivil mekânda cuma namazını kılan
insanlara saldırılarını şiddetle kınıyoruz
biz. İnanca, ibadete ve Allah’a varmanın her türlü etkinliğine
yönelime karşı çıktığımızı,
şiddetle kınadığımızı ifade etmek istiyoruz.
Bütün Genel Kurulun ve halkımızın dikkatine sunuyorum: Mescidi
Aksa’ya yapılan saldırı, Mescidi Aksa’ya dönük engelleme…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Lütfen bağlar mısınız?
AHMET
YILDIRIM (Muş) -…ne kadar kabul edilemez ise Yüksekova’da cuma
namazına yapılan saldırıyı da aynı şekilde
kabul edilemez buluyoruz. Yine, bu ülkenin yüzyıllardan beri
yurttaşı olan ve Yahudilik inancına mensup
vatandaşlarımızın ibadet yeri olan Neve Şalom
Sinagogu’na saldırının da İsrail’in bu terör
politikalarına bir cevap olamayacağını, bir ibadetgâha
saldırının bir başka ibadetgâha saldırıyla
giderilemeyeceğini, bunun bizim açımızdan asla kabul edilemez
olduğunu da bütün Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Erkan Akçay Bey, buyurun efendim.
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın,
İsrail’in Mescidi Aksa’daki haksız, hukuksuz ve saygısız
faaliyetlerini kınadıklarına ve İsrail’i son derece vahim
bu yanlıştan vazgeçmeye davet ettiklerine ilişkin
açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İsrail’in
Mescidi Aksa’daki zulmü son günlerde dünya kamuoyunu infiale sevk eden
konulardan birisidir. İbadethaneler kutsal mekânlardır ve her türlü
saldırıdan masundurlar. İsrail’in bu uygulamaları
baskıcı ve saygısızcadır, insan haklarına
aykırıdır. İslam’ın kutsal mekânlarından olan,
biz Müslümanların ilk kıblesi Mescidi Aksa, İsrail
tarafından resmen ve fiilen bir kez daha işgal edilmiştir.
İsrail Mescidi Aksa’yı ablukaya almış, kapısına
dedektör koymuştur. 1967 yılından beri Mescidi Aksa’da ilk defa
cuma namazları kılınamamıştır. İsrail’in bu
faaliyeti ibadet özgürlüğünü kısıtlamaya yöneliktir ve bu
girişimler Mescidi Aksa ile Müslümanların bağını
koparmaya yönelik faaliyetlerdir. Mescidi Aksa, biz Müslümanların ortak
mirasıdır, şerefidir, namusudur. İsrail’in bu haksız,
hukuksuz ve saygısız faaliyetlerini kınıyoruz ve
reddediyoruz. İsrail’i, bu son derece vahim yanlıştan vazgeçmeye
davet ediyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
Başka
söz isteyen var mı?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Buyurun Özgür Bey.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Şimdi, oturumun başında söz isteyen 15
arkadaşımıza Meclis başkan vekillerimiz söz veriyorlar
ancak şöyle bir uygulama var; malum, her zaman burada değilsiniz,
yakından takip ediyorsunuz ama: Önemli ve toplumda infial oluşturan
konular olduğunda bu 15’i kendi takdirlerinde olmak üzere 20, 25, 30
yapabiliyorlar. Bu Mescidi Aksa konusu son derece yakıcı bir sorun
hepimiz açısından. Çok sayıda arkadaşımızın
talebi var. Sizin takdirinizde olmak üzere 15 olan rakamı biraz daha
artırabilirsek memnun oluruz efendim.
CEYHUN
İRGİL (Bursa)- 30 olsun Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hayır, öyle bir esbabımucibe söylediniz ki Özgür Bey, “Önemli bir
günde normal günlerdeki gibi olmasın, gelin bunu 20 yapalım.”
dediniz. Ben yanlış duymadım değil mi, “20” dediniz?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Efendim, 20 olur, 25 olur, takdir sizin.
BAŞKAN
– Peki efendim, öyle yapalım.
Şimdi,
gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz hakkı vereceğim. Konuşma süreleri beşer dakikadır.
Gündem
dışı ilk söz, Muğla’da yaşanan deprem hakkında
söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan Bey’e
aittir.
Buyurunuz
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğan’ın, Muğla’da yaşanan depreme ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Muğla’mız
21 Temmuz 2017 Cuma gününün ilk saatlerinde, gece 01.30 sularında, merkezi
Bodrum ilçemiz olmak üzere 6,5 büyüklüğünde bir deprem
yaşamıştır. Deprem, ilimizin tamamında
hissedilmiştir. Öncelikle Bodrumlular olmak üzere, bütün
hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Allah
tekrarından ve beterinden korusun.
Biz de 21
Temmuz günü Bodrum’a giderek İl Başkanımız ve İlçe
Başkanımızla birlikte yerinde incelemelerde bulunduk, Sayın
Kaymakamımızı ve Belediye Başkanımızı
ziyaret edip bilgi aldık. Allah’a şükür, Bodrum Yarımadası,
bilim adamlarının öngörüsüne göre, yaşaması muhtemel en
büyük depremlerden birisini yaşamış ve bu depremi hasarsız
atlatmıştır. Burada Bodrum mimarisinin ve yarımadada bugüne
kadar görev yapmış bütün belediye başkanlarımızın
hakkını teslim etmek lazım.
Bildiğiniz
gibi, Büyükşehir Kanunu yürürlüğe girmeden önce Bodrum
Yarımadası on bir belediyeyle idare ediliyordu. Bu vesileyle Bodrum
Yarımadası’nda bugüne kadar görev yapmış bütün belediye
başkanlarımıza teşekkür ediyorum,
şükranlarımı sunuyorum.
Yine,
depremden sonra yaptıkları çalışmalardan dolayı
Sayın Valimize, Büyükşehir Belediye Başkanımıza,
kaymakamlarımıza, belediye başkanlarımıza, güvenlik
güçlerimize ve bütün kamu görevlilerine teşekkür ediyorum.
Biraz
önce de söylediğim gibi, Allah’a şükür, Bodrum bu depremi
hasarsız atlatmıştır. Deprem sırasında
yaralananların çoğu da depremin etkisinden ziyade, atlama ve deprem
anındaki panikle yaptıkları eylemlere bağlı olarak
yaralanmışlardır, bunun da aslında herkesin dikkatine
sunulmasında fayda var.
Habercilerimiz
Bodrum’un depremi kazasız belasız atlatmasını gündeme
getirmek yerine, bazı binalardaki ufak tefek çatlaklar ile Gümbet’te
batan, yediemine teslim edilmiş birkaç eski tekneyi temcit pilavı
gibi tekrar tekrar ekrana getirerek Bodrum’da ciddi bir sıkıntı
olduğu imajı vermektedir. Yine, deprem anında yaşanan panik
görüntüleri de değişik kameralardan toplanarak tekrar tekrar
gösterilmektedir; bu da bölge turizmine ciddi zarar vermektedir. Turizmi
baltalayan, turizm esnafının ekmeğiyle oynayan sözde habercileri
de bu vesileyle şiddetle kınıyorum.
Bodrum’da günlük hayat normale dönmüştür ve devam
etmektedir. Bodrum ve Muğla’nın tüm turizmcileri bir bütün olarak
yerli, yabancı bütün misafirlerini ağırlayabilecek
durumdadır. Panik havası oluşturacak olumsuz haberlerden
vazgeçilmesi konusunda herkesi sorumlu davranmaya davet ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bildiğiniz gibi üç yıldır turizm sektörü peş peşe
krizler yaşadı. Malumunuz, 2015 yılında Rus
uçağının Suriye sınırında düşürülmesiyle
yaşanan gerilim turizm sektörünü olumsuz etkiledi. Ardından 15 Temmuz
2016 tarihinde yaşanan FETÖ’cü hain darbe girişiminden de Muğla
turizmi nasibini aldı. Sayın Cumhurbaşkanına yapılan
suikast girişiminin Muğla’da planlanması ve eyleme geçirilmeye
çalışılması Muğla turizmini yine olumsuz etkiledi. 21 Temmuz
günü yaşanan deprem de bu seneki sıkıntıları
artıran bir etki gösterdi. Anlaşılan, turizmcinin derdi bu sene
de bitmeyecek. Bu sebeple acilen bazı önlemlerin alınmasına
ihtiyaç vardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
çerçevede öncelikle Turizm Bakanlığı Bodrum’un ve
Muğla’nın sapasağlam yerinde durduğunu ve misafirlerini
ağırlamaya hazır olduğunu vurgulayan sağlam bir reklam
kampanyası yapmalıdır. Yine yörede turizmcilerin ödediği
ecrimisil ücretleri önemli bir sorundur ve Muğla’daki yüksek
ecrimisillerin makul bir seviyeye çekilmesi muhakkak
sağlanmalıdır. Turizmcilerimizin ve esnafımızın
vergi ve kredi borçlarının ertelenmesi gibi önlemler
alınmalıdır. Aksi takdirde bölgemizde turizmi yaşatmak için
gecesini gündüzüne katan esnafımız, otelcimiz ve sektörün bütün
bileşenleri iflasla karşı karşıya kalacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
vesileyle Muğla’mıza ve aziz Türk milletine tekrar geçmiş olsun
dileklerimi sunuyorum ve herkesi tatilini Muğla’da geçirmeye davet
ediyorum. Gelin, Muğla’yı görün ve yaşayın.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Erdoğan.
Gündem dışı ikinci söz, Sinop’un
sorunları hakkında söz isteyen Sinop Milletvekili Sayın
Barış Karadeniz Bey’e aittir.
Buyurun Beyefendi. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Sinop Milletvekili Barış Karadeniz’in,
Sinop ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
BARIŞ KARADENİZ (Sinop) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sinop’un sorunlarını ve
güzelliklerini dile getirmek için gündem dışı söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün 24
Temmuz, Lozan Antlaşması’nın yıl dönümü. Türkiye
Cumhuriyeti’nin varlık nedeni Lozan Antlaşması diplomasi
zaferimizdir. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ile
Lozan Heyeti üyelerini, vatanları için canlarını veren
şehitlerimizi bir kez daha minnetle anıyorum.
Bugün
aynı zamanda, sansürün kaldırılışı ve Basın
Bayramı. Gazetecilerimize adalet istediğimiz bu günde bütün
basın emekçilerinin bayramını kutluyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sinop dünyada, Türkiye’de ve Karadeniz Bölgesi’nde
doğasıyla, tarihiyle, kültürüyle ve en önemlisi, insanıyla çok
özel bir yere sahiptir. Sinop’un ve vatandaşlarımızın
dertlerine çözüm bulmak için çalışan bir milletvekili olarak çok net
ifade edebilirim ki AKP iktidarında Sinop ihmal edilmiştir.
Havası sert, insanı mert, sözü senet olan Sinop’umuz devlet
yatırımlarından mahrum bırakılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Sinop’un cennete benzeyen yemyeşil
doğasını, masmavi denizini gelip görmenizi isterim. Benim güzel
memleketimde yeşilin her tonu vardır. İlimizin dört bir
tarafı doğal kumsallarıyla, yaylalarıyla eşsiz
güzelliğe sahiptir. Sinop’umuza siz değerli bütün milletvekillerimizi
davet ediyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Gelin, masraflar benden. Belki yarısını da Nazım
Ağabey karşılar, ne yapalım.
Sinop’umuzun
ilçelerini gezelim. Gelin bir balık yiyelim. Yanında ne içmek
isterseniz o artık size ait. Bizim tersanenin suyunu içen bir daha
Sinop’tan ayrılamaz. Sabahattin Ali’nin hapis yattığı
tarihî cezaevini gelin beraber ziyaret edelim. Sinop Kalesi’ni, Boyabat
Kalesi’ni, Paşa Tabyalarını gezelim. Tarihin gözleriniz önünde
bir kez daha canlandığını hep beraber göreceksiniz. Türkeli
ve Dikmen’in yaylarını, Ayancık’ta Akgöl ve İnaltı
Mağaralarını, Erfelek’te eşsiz şelaleleri görmenizi
yürekten isterim.
Dünyada
kendiliğinden oluşan, Türkiye’nin tek fiyordu Hamsilos âdeta cennetin
dünyadaki köşesidir. Büyük şehirlerin kaosundan kurtulmak
istiyorsanız sakin şehir “Cittaslow” Gerze’mize uğrayın,
misafirimiz olun, mantımızı yiyin. Saraydüzü’nde ve
Durağan’da doğanın bütün zenginlikleriyle gelin,
kucaklaşın.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin en mutlu şehri Sinop’un hedefi turizm, kültür
ve eğitimin başkenti olmaktır çünkü sahip olduğumuz
potansiyeli çok iyi biliyoruz. Eşsiz bir doğamız var, tarihî
zenginliklerimiz var fakat Sinop başta turizm olmak üzere bu
zenginliklerin karşılığını devletten maalesef
alamıyor. Yatırım yapılmıyor, yatırım diye
nükleer santral yapmaya kalkıyorlar, sormuyorlar. Hiç Sinoplulara sordunuz
mu “Nükleer santral istiyor musunuz?” diye? Size bu nükleer santrali
kurdurmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
doğa zenginliklerinin ortasına bir hançer gibi saplanacak nükleer
santrali Sinop kesinlikle istemiyor.
Sayın
milletvekilleri, yolları perişan köylerimiz var, köylerimizin
yolları savaştan çıkmış gibi darmadağın.
Kimi köylerimizde mahalleler bile asfaltlanırken o mahalleye komşu
köylerimizin yollarına dokunulmamış, çivi dahi
çakılmıyor, köylerimize haksızlık yapılıyor.
Sinop-Ayancık-Türkeli yolu vatandaşlarımız için tam bir
çile yolu hâline geldi. Her dönem bir söz veriliyor ama söz bir türlü yerine ne
hikmetse getirilmiyor. Şimdi de söz verildi, takipçisi olacağız,
yaparlarsa teşekkür etmeyi de biliriz.
Değerli
milletvekilleri, Sinop’ta gençlerimizin çoğu işsiz, iş
bulamadıklarından gençlerimizin umutları sönüyor. Evlatları
iş bulamadığı için anne ve babalarının gözlerinin
önünde mum gibi sönüp gidiyorlar. Hangi görüşe sahip olursanız olun,
Sinop için bir tane çivi çakın, yatırım yapın, annelerin,
babaların duasını alın, ben de Allah razı olsun demeyi
çok iyi bilirim.
Sayın
milletvekilleri, AKP iktidarında ne Sinop için ne Türkiye için ortaya
konmuş bir ekonomik kalkınma planı dahi yok, ne stratejiniz var
ne de modeliniz. Üretimi bitirdiniz, turizmi bitirdiniz, ekonomi çöktü; adalet
yok, hak yok, hukuk yok; eğitimde gelinen nokta cihat ve şeriat. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk’ün bırakın devrimlerini, ismi bile sizi rahatsız etmeye
başladı. Her gün gencecik asker ve polislerimiz şehit oluyor,
öğretmenlerimizi teröre kurban veriyoruz.
Ey
iktidar milletvekilleri, ellerinizi vicdanınıza koyun, bir kez daha
düşünün, bu ülke böyle yönetilmeyi hak etmiyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum, teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Karadeniz.
NAZIM
MAVİŞ (Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Maviş.
NAZIM
MAVİŞ (Sinop) – Sayın Başkanım, sayın vekilimizin
açıklamasıyla ilgili, izin verirseniz kısa bir açıklama
yapmak istiyorum.
AHMET
AKIN (Balıkesir) – Hesabı ödemekle ilgili mi?
NAZIM
MAVİŞ (Sinop) – Evet.
BAŞKAN
- Nedir konu efendim?
NAZIM
MAVİŞ (Sinop) – Sayın Başkanım, sayın vekilimizin
Sinop’la ilgili, yollarla ilgili söylediği konuda izin verirseniz
kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
– O, lütfen bilahare yapılsın; böyle bir usulü koyarsak sonunu
getiremeyiz.
Ben
şöyle anladım: Barış Bey, bütün, 550 kişiyi Sinop’a
davet etti; siz de daveti yineliyorsunuz, hepimizi
çağırıyorsunuz.
NAZIM
MAVİŞ (Sinop) – Barış Bey’e de Sinop’la ilgili güzel
temennileri ve açıklamaları için ayrıca teşekkür ediyorum,
masraflara da ortak oluyoruz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Bravo, işte böyle. Bir davet daha aldık değil mi?
Başlangıçta Muğla’ya çağırdı bizi Değerli
Milletvekilimiz Mehmet Bey; şimdi, Erzurum çağıracaktır
Allahualem.
Efendim,
gündem dışı üçüncü söz, Erzurum Kongresi’nin ehemmiyeti
hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekilimiz Sayın Profesör Doktor
Mustafa Ilıcalı’ya aittir.
Buyurun
Beyefendi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı’nın, Erzurum Kongresi’nin 98’inci yıl dönümüne
ilişkin günde dışı konuşması
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) – Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; bugün, Erzurum Kongresi’nin 98’inci yıl dönümü. Bu
nedenle söz aldım ama Sinop’tan, Muğla’dan söz
açılmışken unutmadan, baştan, Sayın
Cumhurbaşkanımız sayesinde, Meclisin tüm gruplarının
sayesinde Erzurum, 2026 Kış Olimpiyatları adayı; hepinizi
Erzurum’a davet ediyorum ben de.
BAŞKAN
– Mustafa Bey, affedersiniz 2017’deyiz, dokuz sene sonraya mı
çağırıyorsunuz?
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) – Yok, 2026 Kış Olimpiyatları
adayıyız, kulis yapmamız lazım, önceden
çağırıyorum ki…
BAŞKAN
– Yani geleceğe matuf bir davettir, kaydediyoruz. Teşekkür ediyorum
ev sahipliğinize.
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) – Başkanım, değerli görüşleriyle
adaylığımızı garanti etmek için davet ediyorum.
Biz dün
Erzurum’daydık, tarihî Kongre Binası’nda 98’inci yıl dönümünü
kutladık. Burada, tören alanına, Sayın Başkanımın
kutlama mesajı, Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın,
siyasi parti gruplarımızın başkanlarının
mesajı geldi; teşekkür ederiz. Milletvekillerimiz vardı,
Milliyetçi Hareket Partisinden Kamil Bey, biz AK PARTİ milletvekilleri,
valimiz, belediye başkanımız, hemşehrilerimizle güzel bir
kutlama oldu. Bu 98’inci yıl dönümüyle ilgili bazı özet bilgileri
sizlerle paylaşmak istiyorum:
Mustafa
Kemal Atatürk’ün önderliğinde yürütülen Kurtuluş
Savaşı’mız, Birinci Dünya Savaşı’nın
ardından yapılan haksız işgal girişimlerine
karşı milletimiz tarafından canla başla bir bütün olarak
verilen onurlu bir mücadeledir. Kurtuluş Savaşı, tarihimizde
ulusal birlik ve dayanışmanın en üst düzeye
çıktığı büyük bir kahramanlık destanıdır.
Yurdumuzun toprak bütünlüğünün sağlanması amacıyla
başlatılan kurtuluş mücadelesi Mustafa Kemal’in Samsun’a
çıkmasıyla fiilen başlamış; Amasya Genelgesi, Erzurum,
Sivas Kongreleriyle birlikte millî bir başkaldırış
hareketine dönüşmüştür.
Erzurum
Kongresi 5 vilayetten 56 delegeyle açılmış, iki hafta süren
kongreye devam eden süreçte de katılımlar olmuş ve kongrede
alınan kararlar kurtuluş mücadelesinde izlenen çizgide önemli ölçüde
belirleyici olmuştur. Erzurum Kongresi’ni Geçici Başkan olarak
Erzurum delegelerinden Hoca Raif Efendi açmış, yoklamanın
ardından yapılan oylamada Mustafa Kemal Paşa Kongre
Başkanlığına getirilmiştir. Erzurum Kongresi’nin
açılış konuşmasında, milletin geleceğine hâkim
bir millî iradenin ancak Anadolu’dan doğabileceği ifade edilerek
millî iradeye dayanan bir millî meclisin oluşturulmasının,
gücünü millî iradeden alacak bir hükûmetin kurulmasının
gerekliliği dile getirilmiştir.
Kurtuluş
mücadelesinde en önemli aşamalardan biri olan, bundan tam doksan sekiz
yıl önce 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında
gerçekleştirilen Erzurum Kongresi’nde alınan kararlarla Kurtuluş
Savaşı’nın ilke ve esasları saptanmış, bu
kararlar kurtuluş mücadelesiyle birlikte aynı zamanda demokratik
cumhuriyetin temel ilkeleri için dayanak olmuştur. Milletimizin
vatanın bölünmez bütünlüğü konusundaki
kararlılığına vurgu yapılan Erzurum Kongresi’nde
“manda ve himaye kabul olunamaz” ilkesiyle bağımsız
cumhuriyetimizin ilk adımı atılmıştır. Erzurum
Kongresi, emperyalist güçlerin memleketi bölme, parçalama gayeleri altında
Anadolu insanına diz çöktürme mücadelesine karşı gösterilen en
büyük irade beyanı olmuştur, tarihe not düşmüştür. Erzurum
Kongresi bölgesel olarak planlanan bir kongre olmasına rağmen,
alınan kararlar neticesinde ortaya çıkan süreç göz önünde
bulundurulduğunda, ülkemizin geleceğinin belirlenmesinde
üstlendiği kritik rolle ulusal bir nitelik kazanmış, aziz
milletimizin kendi iradesini tayin etme arzusunu tüm dünyaya ilan
etmiştir.
Milletimizin
millî mücadele yıllarında ortaya koyduğu bu birlik ve beraberlik
ruhu, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmak için
bütün gücümüz ve inancımızla çıktığımız bu
yolda attığımız her adımda daima yol göstericimiz
olmuştur. Gel gör ki bir asır sonra, aynı şekilde 15 Temmuz
2016’da da Erzurum halkı hain FETÖ terör örgütüne karşı dimdik
durmuş, Sayın Cumhurbaşkanımızın yönlendirmesiyle
beraber 400 binlik Erzurum’da bir anda 100 bin-150 bin kişi Cumhuriyet
Meydanı’nı, Cumhuriyet Caddesi’ni doldurarak hain terör örgütüne
karşı, seçtiği Cumhurbaşkanının, Hükûmetin,
Meclisin yanında olmuştur ve bunu demokrasi nöbetlerine de her gün
gelerek göstermiş olup…
Bu güzel,
bu mübarek şehrin tek eksiği olan kalkınması konusunda da
son on beş yılda çok önemli adımlar atılmış olup…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) – Bir dakika alabilir miyim acaba Başkanım.
BAŞKAN
– Tamamlayınız lütfen efendim.
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) – …geliştirilen ulaştırma sistemleriyle,
gelecek olan hızlı treniyle, Ovit Tüneli’yle, Kırık
Tüneli’yle, Dallıkavak Tüneli’yle, güneydeki Tekman Tüneli’yle, büyük bir
havaalanıyla beraber Erzurum’da önemli gelişmeler olmuş; en son,
kalkınmasına yönelik de Hükûmetimiz, Sayın Binali
Yıldırım tarafından açıklanan cazibe merkezi
programlarına karşı önemli bir yatırımcıyı
Erzurum’a -ulaşım altyapısı, güvenliği manasında,
iki tane değerli üniversitesiyle- çekmeyi başarmıştır.
En son da bu referandum çalışmasında
Sayın Cumhurbaşkanımız 12 Nisanda İstasyon
Meydanı’nda öyle bir müjde vermiştir ki bütün dünyaya Erzurum’un 2026
Kış Olimpiyatları adaylığını duyurmuş,
ilgililere gerekli talimatı vermiştir. Bunu çok önemsiyoruz çünkü Erzurum’un
bölgesel kalkınmasında; Erzincan’la beraber, Kars’la beraber bu
olimpiyatları almasıyla beraber bölgesel kalkınmada çok çok
önemli adımlar olacaktır.
Bu arada
da tabii, bu ifadelerimi Mecliste destekleyen tüm milletvekillerimize
teşekkür ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) - Ülkemizin Erzurum’uyla, 81 iliyle geleceği parlak
olsun.
Hepiniz
sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Başkanım,
size de şükranlarımı sunuyorum verdiğiniz için süre.
BAŞKAN
– Çok teşekkür ediyorum Sayın Ilıcalı.
Evet,
Erzurum sembol şehirlerimizden. Yalnız, daveti biraz geç tarihe
bırakması uygun değil, daha önceye alalım.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) – Yok, önce Başkanım.
CEYHUN
İRGİL (Bursa) – Mustafa Hocam, bir “Buyurun.” diyemediniz ya, “Gelin
arkadaşlar.” diyemediniz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı
İsmail Kahraman’ın, Millî Mücadele şehitlerini ve emek verenleri
saygıyla andığına ilişkin konuşması
BAŞKAN
– Erzurum’dan Cihan Harbi başlangıcında ayrılan
kadınlar var, çocuklar var. Biri de Erzurum’a doğru gidiyor heybetli
heybetli, her dadaş gibi. “Hayrola, nereye?” Herkes Erzurum’dan
çıkıyor, çoğu kişi. “Evet, duydum ki Erzurum’a
geliyormuş düşman. Kimin evine, kimin memleketine geliyorlar?
Hesabı sormaya gidiyorum.” (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Güzel bir
şey ama yalnız siz alkışladınız.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) – Yalnız kaldım Başkanım.
BAŞKAN
- Bu ruh hepimizde var. Necip bir milletiz biiznillah. Erzurum’un da tarihimizde
büyük yeri var. Bütün millî mücadele şehitlerini ve emek verenlerini
saygıyla anıyoruz.
Gündem
dışı konuşmalar tamamlandı.
Şimdi
sayın milletvekillerimize yerlerinden birer dakikalık söz hakkı
verilecek, grup başkan vekillerinin iki artı bir dakikalık bir
söz hakkı var.
Bendeki
listeye göre başlıyorum.
Sayın
Erkan Aydın, Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın,
iktidar partisi nasıl bir rejim kurmaya çalışırsa
çalışsın laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni korumaya devam
edeceklerine ve 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN
AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir
ülkenin valisi mensubu bulunduğu tarikatın destekleyicileri tarafından
tekbir sesleriyle makamına oturuyorsa, o ülkenin müfredatında bilim
dersleri en aza indirilip cihat dersleri konuyorsa, o ülkede yüzlerce
aydın, gazeteci ve genç cezaevlerine atılıyorsa, insanları
işe dönmek için açlık grevinde yaşamının sonuna geliyorsa
o ülkenin laik, demokratik yapısının tüm hücreleriyle
oynanıyor demektir. Önümüzdeki saatlerde Genel Kurula gelecek olan İç
Tüzük değişikliğinin de bunun bir parçası olduğunu
düşünmekteyim. İktidar partisi nasıl bir rejim kurmaya
çalışıyorsa çalışsın bizler laik, demokratik
Türkiye Cumhuriyeti’ni korumaya devam edeceğiz.
Bugün
Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yılı. Osmanlı’da
Sevr’le kaybedilen Anadolu’yu yeniden kazandıran Lozan
Antlaşması’nın yıl dönümü dolayısıyla Ulu Önder
Atatürk’ü, İsmet Paşa’yı ve silah arkadaşlarını
minnetle ve saygıyla anıyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
İkinci
söz hakkı, Baki Şimşek, Milliyetçi Hareket Partisi Mersin
Milletvekili…
Buyurun
Baki Bey.
5.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in,
Diyanet İşleri Başkanlığının umre ve hacca
görevli göndermede adil davranmadığı yönünde şikâyetler
olduğuna ve çiftçilere bir ek süre tanınarak ÇKS
kayıtlarının yapılmasıyla ilgili mağduriyetin
giderilmesini beklediğine ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, birinci sorum Diyanet İşleri Başkanına olacak.
Hac sezonu başladı ve kuralar çekildi. Binlerce imam-hatip görevli
olarak hacca gidecek. Yalnız, birçok imam-hatipten şikâyetler
alıyoruz; yirmi beş otuz yıl Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesinde görev yapmalarına rağmen,
içlerinde beş on defa umreye ve hacca gidenler olduğunu ama birçok
imam-hatibin görev süresi içerisinde bir defa dahi umreye ve hacca görevli
olarak gönderilmediklerini, burada adil davranılmadığını
ve Diyanet İşlerinin bunu mutlaka gözden geçirmesi gerektiğini
söylüyorlar.
İkinci
sorum da Tarım Bakanına olacak. Türkiye’nin birçok yerinde
çiftçilerimiz ÇKS kayıtlarını
yaptıramamışlardır, birçok çiftçimizden bu yönde
şikâyetler almaktayız. Çiftçilerimize yeni bir ek süre tanınarak
ÇKS kayıtlarının yapılmasıyla ilgili mağduriyetin
giderilmesini bekliyorum.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.
Ahmet
Akın, Cumhuriyet Halk Partisi Balıkesir Milletvekili.
6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akın’ın, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü
yıl dönümüne, Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticilerinin bugün
mahkeme önüne çıktığına ve Balıkesir’in Burhaniye
ilçesinin Sübeylidere Mahallesi’nde meydana gelen sel felaketi nedeniyle
yaşanan mağduriyetin giderilmesini dilediğine ilişkin
açıklaması
AHMET
AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkürler.
Bugün 24
Temmuz, egemenliğimizin ve
bağımsızlığımızın tapusu olan
Lozan’ın 94’üncü yıl dönümü. Başkomutanımız Atatürk ve
muzaffer kumandan İsmet Paşa başta olmak üzere ömrünü cephelerde
geçirmiş kahramanlarımızı saygıyla ve minnetle
anıyorum.
Ayrıca,
bugün, Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticileri Türk basınında
resmî sansürün kaldırılışının 109’uncu yıl
dönümünde mahkeme önüne çıkıyorlar. İfade özgürlüğü
önündeki engeller kalksın, halkın haber alma özgürlüğü serbest
kalsın diye adalet istiyoruz.
Sayın Başkan, Balıkesir’in Burhaniye
ilçesinin Sübeylidere Mahallesi’nde geçen hafta sel felaketi meydana geldi.
Burada can kaybının yaşanmaması bizleri sevindirdi fakat
halkımızın ciddi zararı var. Vatandaşın
dişinden tırnağından artırdığı,
edindiği mallar büyük zarar gördü. Büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin
yetkililerinin bu küçük mahallemizin mağduriyetini ve zararını
derhâl ödemesini bekliyor ve konuyu takip etmenizi diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.
AK PARTİ’den Ali Cumhur Taşkın, Mersin…
7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkın’ın, İsrail’in tüm uyarılara rağmen insan
haklarına aykırı ve baskıcı tutumunda ısrar
etmesini, Harem-i Şerif’te cuma namazı
kılınmamasını ve İsrail güçlerinin cuma namazı
için toplananlara karşı güç ve şiddet kullanımını
kınadığına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bilindiği gibi, İsrail’in 1967’den bu yana
işgal altında tutmakta olduğu Doğu Küdüs’te 14 Temmuz günü
Mescidi Aksa’nın avlusunda 3 Filistinli genç, işgalci İsrail
askerleri tarafından kurşun yağmuruna tutularak şehit
edildi. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. 1969’dan bu yana ilk
defa Mescidi Aksa’da cuma namazı kılınmasına izin
verilmedi. İslam’ın ilk kıblesi, harem mescitlerinin üçüncüsü,
ümmetin izzet ve şerefi olan Mescidi Aksa’da İsrail’in
yaptığı, açıkça ibadet özgürlüğüne ve din özgürlüğüne
bir saldırıdır. 14 Temmuz günü ve sonrasında
yaşananlar bir kez daha tüm Müslümanları derinden
yaralamıştır. İsrail’in tüm uyarılara rağmen bu
insan haklarına aykırı ve baskıcı tutumunda ısrar
etmesini, Harem-i Şerif’te cuma namazı kılınmamasını
ve İsrail güçlerinin cuma namazı için toplanan kardeşlerimize
karşı güç ve şiddet kullanımı kınıyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.
Söz sırası Vecdi Gündoğdu Bey,
Kırklareli CHP Milletvekili…
8.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdu’nun, okullarda dinî temellere dayalı bir müfredat
değişikliğiyle bilimsellikten uzak eğitimin
pekiştirildiğine ve 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın
94’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Rica ederim.
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Sayın
Başbakan, bilimsellikten uzak eğitim sisteminin ortaya
çıkardığı itaatkâr kukla hainlerinin 15 Temmuz gecesi
milletimize yaşattığı faciadan ders
alınmalıdır. Ama ne yazıktır ki ders almak bir yana
tüm okullarımızda dinî temellere dayalı bir müfredat
değişikliğiyle bilimsellikten uzak eğitim daha da
pekiştirilmektedir. Sayın Başbakan, laik ve bilimsel
eğitimden uzak, cumhuriyet değerlerini ve Atatürk’ü yok sayıp
din temelli eğitimi daha da pekiştirerek yeni 15 Temmuzları
önlemek bir yana yeni faciaların tohumlarını
atarsınız. Yüce Meclisten sizi uyarıyorum yoksa Allah korusun
yeni kandırılma hikâyeleri dinlemeye devam ederiz.
Sayın Başkanım, bugün Lozan
Barış Antlaşması’nın 94’üncü yılı.
Emperyalistlere karşı Sevr’i yırtarak cumhuriyetimizin
kuruluş tapusunu alan Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve tüm
Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızı saygıyla
anıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum efendim.
Sayın
Mazlum Nurlu, Cumhuriyet Halk Partisi Manisa Milletvekili.
Buyurun
Beyefendi.
9.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, 24 Temmuz
Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MAZLUM
NURLU (Manisa) – Sayın Başkan, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu olarak
kabul ettiğimiz Lozan Barış Antlaşması, özgürlük ve
bağımsızlığımızın tescil edilmesi olup
ulusumuzu Sevr’e mahkûm etmeye kalkışanlara karşı
kazanılmış bir zaferdir.
1919’dan
bu yana iş birlikçilere ve hainlere karşı verdiğimiz
mücadelede, işgale ve esarete karşı verdiğimiz
Kurtuluş Savaşı’ndan, bize çağdaş uygarlık yolunu
açan cumhuriyetten ve bağımsızlığımızın
tapusu Lozan’dan güç aldık. Bundan sonra da aldığımız
bu güçle, Türkiye'nin demokratikleşmesi, ilerlemesi, gelişmesi ve
kalkınması için çalışacağımızdan kimsenin kuşkusu
olmasın.
Lozan
Barış Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümünü
kutluyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarını,
başta İsmet İnönü olmak üzere Lozan heyetinde bulunan tüm
üyeleri şükranla anıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
söz sırası Fatma Benli Hanımefendi’de, AK PARTİ
İstanbul Milletvekili.
Hanımefendi,
buyurun.
10.- İstanbul Milletvekili Fatma Benli’nin,
Kudüs’te hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine,
zulüm ve işgalin asla başarılı olamayacağına
ilişkin açıklaması
FATMA
BENLİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Peygamberimiz’in
miracına tanıklık eden Kudüs’te 50 yaş altı bireylerin
camilere girmesinin yasaklanması sonucu hayatını kaybedenlere
Allah’tan rahmet diliyor ve yaşananları kınıyorum.
Uluslararası
hukuka aykırı olan bu ihlaller asla kabul edilemez. Sezai Karakoç’un
“Kudüs” şiirinin dizelerinde belirtildiği gibi, Kudüs, âdeta gökte
yapılıp yere indirilen bir şehir; buna rağmen, kentlerin en
acılısı olarak tanımlanan Kudüs, kanayan yaramız
olmaya devam ediyor. Dünyada vicdan sahibi olan herkes gibi Türkiye’de de
ayrımsız olarak herkesin yüreği her karış
toprağı peygamberler izi taşıyan Kudüs için atmaya devam
ediyor. Biz, her zaman Kudüs’ün yanında olmaya devam edeceğiz. Zulüm
ve işgal asla başarılı olamayacak.
BAŞKAN
– Çok teşekkür ediyorum efendim.
Söz
sırası Sayın Sibel Özdemir Hanımefendi’de, Cumhuriyet Halk
Partisi İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Hanımefendi.
11.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, 24
Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ve Millî
Eğitim Bakanlığının yayınladığı
yeni müfredatın uygulanmasından derhâl vazgeçilmesi
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizin
kuruluş senedi ve tapusu olan Lozan Antlaşması’nın 94’üncü
yıl dönümünü gururla kutluyor, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve
İsmet İnönü’yü saygıyla ve şükranla anıyorum.
Millî
Eğitim Bakanlığının yayınladığı,
eğitimin bilimle olan bağını kesen, tekçi ve
çoğunlukçu anlayışı aşılayan, din ve vicdan
özgürlüğünü ortadan kaldıran, eğitimi siyasallaştıran,
eğitimcileri kutuplaştıran, kurucu
kazanımlarımızı ve kurucu değerlerimizi ortadan
kaldıran, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğini
karartacak olan gayrimillî yeni müfredatın uygulanmasından derhâl vazgeçilmesi
çağrısında bulunuyor; bilim insanlarını,
eğitimcileri, sivil toplum örgütlerini, aileleri ve ilgili bütün çevreleri
bir araya gelip bu Orta Çağ karanlığına karşı hep
birlikte mücadele etmeye davet ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum efendim.
Söz
sırası Sayın Muharrem Erkek’te, Cumhuriyet Halk Partisi
Çanakkale Milletvekili.
12.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in, 24
Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümü ile
basında sansürün kaldırılmasının 109’uncu yıl
dönümüne ve gazeteciler için özgürlük talep ettiğine ilişkin
açıklaması
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Sayın Başkan, bundan doksan dört yıl önce,
24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan’ı imzaladık. Lozan görüşmeleri
başladığında İstanbul ve Çanakkale Boğazları
işgal altındaydı, İzmir Limanı’nda Fransız
savaş gemileri demir atmıştı. Onun için, Lozan, özgürlük
demek, bağımsızlık demek. Lozan için “hezimet” demek
Türkiye Cumhuriyeti’ne ihanettir.
Yine,
bugün, basında sansürün kaldırılmasının yıl
dönümü. Ne trajiktir ki bugün, sansürün çok yoğun uygulandığı
bir dönemde yine Cumhuriyet gazetesinin yazarları, çizerleri, yöneticileri
yargılanıyorlar. Bugün duruşmada Kadri Gürsel “Ben terör örgütü
üyesi olduğum için değil, eleştiren gazeteci olduğum için
cezaevindeyim, tutukluyum.” dedi ve duruşma salonunda oğluna dahi
sarılamadı. Basın özgürlüğü toplumun, halkın
özgürlüğüdür diyorum ve Cumhuriyet gazetesinin yazarları, çizerleri
için, gazeteciler için özgürlük talep ediyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Söz
sırası Sayın Ali Yiğit Beyefendi’de, Cumhuriyet Halk
Partisi İzmir Milletvekili.
Buyurun
Ali Bey.
13.- İzmir Milletvekili Ali Yiğit’in,
engellilik oranlarında bir düzenleme öngörülüp öngörülmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ
YİĞİT (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sağlık
sektöründen olmam sebebiyle bana bu alanda birçok vatandaşımız
sektördeki aksaklıkları iletiyor. Bu hafta bir
vatandaşımız görme kaybından dolayı yüzde 32’lik
özürlü raporlu bulunmasına rağmen, yeterli bir oran olmadığı
için engelli sınıfına girmediğini fakat bir taraftan da bu
engeli dolayısıyla özel sektörde de iş
bulamadığını söylemekte. Aynı durumda olan
vatandaşlarımızın sayısı azımsanmayacak
orandadır. Bu ve benzeri durumda bulunan
vatandaşlarımızın hayatını devam ettirebilmesi
için gerekli olan iş olanağını sunabilmek adına
engellilik oranlarında kamuda bir düzenleme öngörülüyor mu veya bu
durumdaki insanların istihdamı için bir çözüm öneriniz var mı?
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Beyefendi.
Söz
sırası, Sayın İmran Kılıç, Kahramanmaraş AK
PARTİ…
14.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıç’ın, İsrail’in Filistin’de ve Mescidi Aksa’da
yaptıklarını şiddetle kınadığına
ilişkin açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İsrail’in
Filistin’de ve Mescidi Aksa’da yaptıklarını şiddetle
kınıyorum.
Asıl
sorun, Müslümanların dağınıklığının
getirdiği zafiyetten de kaynaklanmaktadır. Uygarlık, maddi ve
manevi bir ilerlemedir. Milletler de insanlar gibidirler, hayatları
inişli çıkışlıdır. Tarih bunun şahididir.
Uygarlıklar ölmezler, birbirlerini etkileyerek intikal ederler. Bir
ülkenin uygarlık derecesi insanına, bilhassa kadınlarına ve
çocuklarına verdiği değerle ölçülür. İnsanın insana
eklediği her şey toptan “uygarlık” adını alır.
Dünyada düşüşü olmayan bir zirve bulunmaz, medeniyetler de öyle. Bu,
doğal bir olaydır; doğal olmayan, geçip giden o medeniyetin
ihtişam günleriyle avunmak ve o şanlı geçmişe sadece
destanlar yazmakla meşgul olmaktır. Hâlbuki aklın yolu bu değildir,
aklın yolu medeniyetimizi külleri üzerinden yeniden kurmaya
çalışmaktır.
“Geçmişi
unutma ama oraya takılıp kalma.
Doğru,
makul tut da bir yol; durma, yürü, bahtiyar ol.
Ama
zahmetli seferdir, dayan ha, sonu zaferdir.”
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Efendim,
söz sırası Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu’nda, AK
PARTİ Çankırı Milletvekili…
15.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu’nun, Mescidi Aksa’nın içinde katliamlar
yapıldığına, Müslümanların ibadet özgürlüklerinin
kısıtlandığına ve yapılması gerekenin
İslam birliğini gerçekleştirmek olduğuna ilişkin
açıklaması
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Hocam.
Müslümanların
yönetiminde asırlarca herkes için hakikat, adalet, merhamet ve
barış yurdu olan Kudüs, siyonist ve emperyalistlerce Osmanlı’nın
parçalanmasından sonra zulme, kan, gözyaşı ve ızdıraba
muhatap olmuştur. Son günlerde ise Mescidi Aksa’nın içinde katliamlar
yapılmakta, Müslümanların ibadet özgürlükleri kısıtlanmaktadır.
Kudüs, Müslümanların ilk kıblesi ve ortak namusudur. Kudüs, âlemlere
rahmet olarak gönderilen ve bütün insanlık için kendisinde en güzel
örnekler bulunan Efendimiz’in (AS) miraca yükseldiği mübarek beldedir.
Mescidi Aksa’ya, Kudüs’e, Müslümanların harimiismetine, tüm mazlumlara
uzanan eller mutlaka kırılacak, gereken cevap verilecektir; hiç
kimsenin şüphesi olmasın. Yapmamız gereken, “Girmeden tefrika
bir millete düşman giremez, toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”
şuuruyla İslam birliğini gerçekleştirmektir diyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.
Efendim, söz sırası, Sayın Nurhayat Altaca
Kayışoğlu’nda, Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili.
Buyurun Hanımefendi.
16.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlu’nun, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın
94’üncü yıl dönümüne, 24 Temmuz Basın Bayramı’na ve Cumhuriyet
gazetesi çalışanlarının duruşmasının
sürdüğüne ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) –
Teşekkürler.
Öncelikle, mazlum milletlere örnek teşkil eden
kurtuluş mücadelesinin cephede kazanılmasından sonra masa
başında taçlandırıldığı Lozan
Anlaşması’nın yıl dönümünde bize bağımsız
bir ülke bırakan Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’yü
saygı ve minnetle anıyorum.
Bugün aynı zamanda Basın Bayramı ve
Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının da duruşması
hâlâ sürüyor. Maalesef yüz dokuz yıl önce kalkan sansür bugün geri
dönmüştür. Gazetecilerin mesleklerini icra etmesinden dolayı
cezaevinde olduğu, en hafif hâliyle otosansürün
yaşandığı bir ülkede Basın Bayramı’nı
kutlayamıyoruz ama basın özgürlüğünün ve diğer tüm hak ve
özgürlüklerin gerçek anlamda tesisi için adalet bu ülkeye gelene kadar
mücadelemiz sürecek, ülkemiz hak ettiği özgür, eşitlikçi, adaletli,
aydınlık yarınlara ulaşacaktır.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.
Sayın Birol Ertem, Cumhuriyet Halk Partisi Hatay
Milletvekili…
Buyurunuz Beyefendi.
17.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, Hükûmetin
buğdayda ithalat vergisini yüzde 130’dan yüzde 45’e indirmesine ilişkin
açıklaması
BİROL ERTEM (Hatay) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Hükûmet Ramazan Bayramı’nın son günü
çıkardığı bir kararla buğdayda ithalat vergisini yüzde
130’dan yüzde 45’e indirmiştir. Buna bağlı olarak serbest
piyasada hasat öncesi buğdayın tonu 1.250 TL idi, şu anda 850
TL’ye düşmüştür. Yine, Hükûmet yandaş birilerini zengin etmek
için milyonlarca çiftçimizi feda etmiştir. Buğdayda gümrük
duvarını indirerek çiftçimiz ithalatçı, tüccar ve sanayici
karşısında güçsüz ve çaresiz
bırakılmıştır. Buğday üreticisi ürününü yok
fiyatına satmaya zorlanırken Bakanlığın
açıkladığı taban fiyatlar buğday üreticisini bir kez
daha üzmüştür. Aynı dönemde enflasyon yüzde 11, mazot yüzde 20, gübre
yüzde 12, tarım ilaç fiyatları yüzde 20 artarken ekmeklik buğday
için taban fiyatı sadece yüzde 3 artmıştır, makarnalık
buğdayda ise artış olmamıştır.
Bu ülkede namusuyla ve alın teriyle
çalışıp evine ekmek götürmek isteyen çiftçimizin suçu nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.
Bülent Öz, Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale
Milletvekili…
18.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, 24 Temmuz
Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ve 2017
Şubat ayında Çanakkale’nin Ayvacık ilçesindeki depremde
yıkılan evlerin yapımına ne zaman başlanacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Öncelikle, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu olan Lozan
Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümünü kutlarım.
Sayın Başkan, sorum Hükûmete. 2017 Şubat
ayında Çanakkale’nin Ayvacık ilçesindeki depremde
Taşağıl, Tuzla, Yukarıköy, Çamköy ve Gülpınar
köylerinde hasar ve yıkım meydana gelmişti. Evleri
yıkılan, hasar gören köylümüz AFAD’ın kurduğu koyteyner
evlerde yaşamaktadır. Deprem bölgesini ziyaret eden AK PARTİ
milletvekilleri ve Hükûmet yetkilileri müjde vererek evlerin ücretsiz
yapılacağını dile getirmişlerdi. 18 Mart törenlerinde
Çanakkale’ye gelen Başbakan, depremzedeleri ziyaretinde, evlerin
temellerinin 9 Nisanda atılacağı sözünü vermişti. Bugün
itibarıyla bölgeye bir çivi dahi çakılmamıştır.
“Ücretsiz yapılacak.” denilen evlerin şimdi yirmi yıllık
kredi ödemesini kabul edenler için yapılacağı söylentileri
doğru mudur? Doğruysa ödeyemeyecek olan vatandaşımız
mağdur mu kalacaktır? Ücretsiz yapılacağının
sözünü verdiğiniz evlerin yapımına ne zaman başlamayı
planlıyorsunuz?
Geçtiğimiz gün deprem yaşayan Muğlalı
hemşehrilerime de geçmiş olsun dileklerimi sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.
Söz sırası, Sayın Hüsnüye Erdoğan, AK
PARTİ Konya Milletvekili…
Evet yol arkadaşım, buyurun.
19.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğan’ın,
Kudüs’ün ve Harem-i Şerif’in İslami karakterinin muhafazası ve
Filistinlilerin haklı davalarının savunulmasının tüm
İslam âleminin vazifesi olduğuna ilişkin açıklaması
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Bilindiği üzere, Türkiye olarak Filistin
davasına büyük önem atfediyor, her türlü zeminde Filistinli
kardeşlerimizin haklarını savunuyoruz. İsrail’in
Filistin’deki işgalinin ve Filistinli kardeşlerimize yönelik hak
ihlallerinin, son olarak 2016 Aralık ayında kabul edilen 2334
sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurul Kararı
başta olmak üzere, uluslararası hukuka aykırı olarak,
maalesef, şiddetli biçimde sürdüğü bir dönemden geçiyoruz.
İsrail’in yerleşim faaliyetlerine ve Harem-i Şerif’in kutsiyetine
yapılan saldırılara karşı tepkimizi göstermeye devam
edeceğiz.
Son
olarak, İstanbul’da Sayın Cumhurbaşkanımızın
himayelerinde, Başbakan Hamdallah’ın katılımıyla
düzenlenen Kudüs Vakıfları Forum toplantısı da Kudüs
konusundaki müşterek hassasiyetimizin sergilenmesi bakımından
anlamlı olmuştur.
Kudüs’ün
ve Harem-i Şerif’in İslami karakterinin muhafazası ve Filistinli
kardeşlerimizin haklı davalarının savunulması tüm
İslam âleminin vazifesidir. İsrail’in 14 Temmuz günü vuku bulan
çatışmayı gerekçe göstererek Harem-i Şerif’te uygulamaya
koyduğu, metal dedektörleri başta olmak üzere, tüm
kısıtlamaların derhâl kaldırılmasını
istiyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum
Söz
sırası Sayın Tur Yıldız Biçer Hanımefendi’de,
Cumhuriyet Halk Partisi Manisa Milletvekili.
20.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız
Biçer’in, “Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!”
dediğine ilişkin açıklaması
TUR
YILDIZ BİÇER (Manisa) – Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat,
yaşasın hürriyet! Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat,
yaşasın hürriyet! Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat,
yaşasın hürriyet! Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat,
yaşasın hürriyet! Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat,
yaşasın hürriyet! Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat, yaşasın
hürriyet! (CHP sıralarından “Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat,
yaşasın hürriyet!” sesleri) Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat,
yaşasın hürriyet! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Efendim, söz sırası Sayın Erkan Haberal Beyefendi’de.
Buyurunuz
Erkan Bey.
21.- Ankara Milletvekili Erkan Haberal’ın,
Ankara’nın mahalle statüsüne geçirilen köylerinde ciddi sorunlar
olduğuna ve bu konuda yapmış olduğu konuşmaların
göz ardı edildiğine ilişkin açıklaması
ERKAN
HABERAL (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçen
hafta kürsüden, efendim, Ankara’nın köylerinin sorunlarını dile
getirmiştim. Köyden mahalleye geçirilen köylerde ciddi sorunlar
vardır ve hâlen devam etmektedir. Bizim buradan yapmış
olduğumuz konuşmalar maalesef göz ardı edilmektedir. Tohumlar
köyünün imamının olmadığını, acil imam
gerektiğini söylemiştim. 90 yaşındaki Fatma Boyraz teyzenin
kendi tapulu arazisi üzerine yapmış olduğu evin hâlâ suyunun
bağlanmadığının, büyükşehir belediyesi ve ilçe
belediyesi arasında gidip geldiğinin, kendi tapulu arazisi üzerinde
ev yapanların elektriklerinin bağlanmadığının,
köy mü mahalle mi olduklarının belli olmadığının
altını çizmiştim. Maalesef bir düzenleme
yapılmamıştır efendim.
En son
dün gittiğim Karahasanlı köyünün imamı yoktur, köyün
kanalizasyonu yoktur, köyde çok ciddi problemler vardır. Köyün
muhtarının ifadesini burada sizlerle paylaşmak istiyorum
efendim. “Bizleri burada tutmak belki zor, maliyetli. Yalnız, gideni geri
getirmek daha zordur.” demiştir efendim. Mahalleler özellikle “kırsal
mahalle” unvanı almak istemektedirler. “Mademki mahalleyiz, neden 2,5
TL’ye EGO otobüsleri gelmiyor da 8 TL’ye ilçe otobüsleriyle
taşınıyoruz?” demektedirler. Köyde çok ciddi
sıkıntı vardır.
Çankaya’nın,
Balâ’nın, Gölbaşı’nın köyleri büyük bir
sıkıntıdadır efendim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Efendim,
söz sırası Sayın Hikmet Ayar Beyefendi’de, AK PARTİ Rize
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ayar.
22.- Rize Milletvekili Hikmet Ayar’ın,
İsrail’in Kudüs’teki saldırgan tutumunu lanetlediğine
ilişkin açıklaması
HİKMET
AYAR (Rize) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Son
günlerde Kudüs’te İsrail’in saldırgan tutumu tüm dünyanın gözü
önünde devam ediyor. Elbette bu tutumu kınıyoruz, lanetliyoruz.
Konunun sadece Müslümanların konusu olmadığını,
Hristiyanların da konusu olduğunu düşünüyorum. Onun için tüm
dünyayı bu haddini bilmezlere karşı harekete geçmeye davet
ediyorum.
“Dünya
5’ten büyüktür.” söyleminin ne kadar doğru ve yerinde bir söylem
olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Dünya
herkesin barış içinde yaşamasına yetecek kadar büyüktür
diyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Ayar.
Efendim,
son söz Sayın Serdal Kuyucuoğlu’nun, Cumhuriyet Halk Partisi Mersin
Milletvekili.
23.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun,
Paris İklim Anlaşması’nın Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onayına ne zaman sunulacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
SERDAL
KUYUCUOĞLU (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Almanya’da
yapılan G20 zirvesinde gündeme gelen Paris İklim
Anlaşması’nı 150’den fazla ülke parlamentolarına onaylatmış
olduğu hâlde ülkemiz henüz bu konuyu Parlamentoya getirmiş
değildir. Küresel ısınmaya neden olan sera gazı
salınımını azaltmayı ve sürdürülebilir kalkınma
temeline dayalı karbonsuzlaşmayı amaçlayan ve Kyoto
Protokolü’nden sonraki en önemli anlaşma olan Paris Anlaşması
iklimsel felaketlerin önlenmesi açısından son derece önemlidir.
Sayın Başbakana sormak istiyorum: Paris Anlaşması’nı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına ne zaman sunmayı düşünüyorsunuz?
Bu anlaşmayı Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunmak için
yerine getirilmesini beklediğiniz koşullar nelerdir?
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Efendim,
sayın milletvekillerine verilen söz hakları yerine getirildi.
Şimdi sayın grup başkan vekillerinin söz hakları var.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekilimiz Erkan Akçay, buyurun efendim.
24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 24
Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümü ile
Batı Trakya Türklerinin lideri Doktor Sadık Ahmet’in
vefatının 22’nci yıl dönümüne, Basın Bayramı ile 1960
yılında kabul edilen Basın Ahlak Yasası’nın yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
İstiklal Savaşı’yla kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti’nin
temel belgelerinden olan Lozan Barış Antlaşması’nın
94’üncü yıl dönümüdür. Lozan Barış Antlaşması’yla
Kurtuluş Savaşı’nda cephede kazandığımız
büyük zafer diplomatik bir başarıyla taçlandırılmış,
Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmıştır. Bu
antlaşmayla egemenliğimiz uluslararası alanda tescil
edilmiş, ülkemiz bugünkü sınırlarına kavuşmuş,
bağımsız ve millet egemenliğine dayalı bir devlet
olarak varlığımız dünyaya ilan edilmiştir. Büyük
kahramanlıkla ve diplomatik bir zaferle çizilen
sınırlarımız bundan sonra da aynı
kararlılıkla korunacak, milletimizin
bağımsızlığına göz dikenler tıpkı o
günkü gibi yine hüsrana uğrayacaklardır.
Bu
düşüncelerle Lozan Barış Antlaşması’nın 94’üncü
yıl dönümünü kutluyor, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürk başta olmak üzere istiklal mücadelemizin bütün
kahramanlarını ve anlaşmanın heyetinde yer alan devlet
adamlarımızı rahmet ve şükranla anıyorum.
Batı
Trakya Türklüğünün mücadelesini ömrü boyunca sürdüren, hayatını
aziz millet varlığına adayan Doktor Sadık Ahmet’in
vefatının 22’nci yıl dönümünü idrak ediyoruz. Batı Trakya
Türklüğünün hakkını, hukukunu savunan, 24 Temmuz 1995 tarihinde
şüpheli bir trafik kazasına kurban verdiğimiz Batı Trakya
Türklerinin lideri Doktor Sadık Ahmet’i rahmetle anıyorum. Ruhu
şad olsun, mekânı cennet olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun beyefendi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bugün, ayrıca gazetecilere
sansürün kaldırılması vesilesiyle kutlanan Basın
Bayramı ve aynı zamanda 1960 yılında kabul edilen
Basın Ahlak Yasası’nın yıl dönümüdür.
Basın mensupları, toplumu bilgilendiren ve
kamuoyunu aydınlatan önemli bir görevi icra etmektedirler. Basın
mensuplarının bu görevlerini kısıtlamama, sansüre
uğramadan özgürce yapmaları basın özgürlüğünün ilk
şartıdır. Ancak basın mensupları, bunu meslek ahlak ve
ilkelerine bağlı kalarak, toplumun değerlerini dikkate alarak
doğru, zamanında ve etkin bir biçimde gerçekleştirmek
sorumluluğunu da üzerlerinde taşımak durumundadırlar. Bu
ince çizgi, “basın özgürlüğü” ve “basın ahlakı”
kavramlarının birbirleriyle çatışmadan var olabilmesi için
dikkat edilmesi gereken en önemli husustur. Basın Ahlak
Yasası’nın kabul edildiği ve gazetecilere sansürün
kaldırıldığı bu günde toplumu doğru ve özgürce
bilgilendirmek gibi zorlu bir görevi yerine getiren tüm basın
camiasına tebrik ve teşekkürlerimizi sunuyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.
Buyurun Halkların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Ahmet Yıldırım Bey.
25.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım’ın, basında sansürün
kaldırılışının 109’uncu yıl dönümüne,
Cumhuriyet gazetesinin yazarları, çalışanları ile
yöneticilerinin ilk kez bugün mahkeme karşısına
çıktığına, siyasi iktidarın sadece toplumsal
yaşam içerisinde demokratik siyaset kanallarını
kapatmadığına, İç Tüzük’le birlikte Mecliste de siyaset
yapma hakkını kısıtlayan bir düzenleme yoluna
gittiğine ve bu nedenle alanlarda demokrasi nöbetlerinde olacaklarına
ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün, sansürün ülkemizde
kaldırılışının 109’uncu yılı.
İkinci Meşrutiyet’le birlikte bu ülkede basında sansür
kaldırıldı ama 2017 Türkiyesinde ülkemiz yüz dokuz yıl
öncesinin bile gerisine düşen bir noktada. İktidarı
eleştiren basının neyle
karşılaştığını bütün ülke ve
uluslararası toplum maalesef ibretle izliyor. Ne hazindir ki sansürün
kaldırışının yıl dönümünde bu ülkede özgür
basının, toplumun vicdanının sesi olmaya çalışan
Cumhuriyet gazetesinin yazarları, çalışanları, yöneticileri
ilk kez mahkeme karşısına çıkıyor. Cumhuriyet
gazetesinin yazarları, yöneticileri, çalışanları asla iddia
edildiği gibi herhangi bir örgüt mensubiyetinden değil iktidarı
hedef alan eleştirilerinden ötürü, demokratik hak olan eleştiri
hakkını kullandıkları ve toplumun doğru haber alma
görevini iyi icra ettikleri için içerideler.
Yine, Sayın Başkan, uzunca
bir süredir ülkemizde demokratik siyaset kanalları bizzat iktidar
tarafından kapatılmıştır. Demokratik siyaset
hakkını güvence altına alan uluslararası sözleşmeler,
Anayasa ve yasalar, iktidar tarafından ihlal edilmektedir. İktidar,
siyaset yapma hakkını sadece kendisi için hak olarak görmektedir.
Ülkenin, toplumsal yaşamın ve siyasetin normalleşmesi için,
iktidarın bu yasa dışı uygulamalarının ortadan kaldırılması
için, yarından itibaren biz Meclis dışında da belli
etkinliklere başlıyoruz ve Mecliste bu İç Tüzük’ün
değiştirildiği hafta, ağustos ayı boyunca bütün grup
toplantılarımızı ülkemizin farklı kentlerinde,
yarın Diyarbakır’da, bir sonraki hafta İstanbul’da...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Muş) - ...bir
sonraki hafta Van’da ve bir sonraki hafta da İzmir’de olmak üzere
açık alanlarda grup toplantılarımızı yaparak bu
illerde birer haftalık demokrasi nöbetlerine başlıyoruz. Çünkü
siyasi iktidar, sadece demokratik siyaset kanallarını toplumsal
yaşam içerisinde kapatmamış, bizzat bu İç Tüzük’le birlikte
Mecliste de siyaset yapma hakkını kısıtlayan bir düzenleme
yoluna gitmiştir. Milletvekillerinin nasıl konuşması
gerektiğini, ne kadar konuşması gerektiğini bizzat İç
Tüzük’le çizmeye çalışan bir çerçeve, asla demokratik siyaset
çerçevesi olamaz. Bu temelde halk buluşmaları ve demokrasi
nöbetleriyle önümüzdeki bir ay boyunca alanlarda demokrasi nöbetlerinde
olacağız diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Efendim, söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın
Özgür Özel’de.
Buyurun beyefendi.
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 24’üncü Dönem
Samsun Milletvekili İhsan Kalkavan’ın vefat ettiğine, 24 Temmuz
Basın Bayramı’na, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın
94’üncü yıl dönümüne ve Batı Trakya Türklerinin lideri Doktor
Sadık Ahmet’in vefatının 22’nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
24’üncü Dönem Samsun Milletvekilimiz
Sayın İhsan Kalkavan ağabeyimizi dün kaybettik. 2015’te geçirdiği
bir kalp krizinden sonra hastalığıyla uzun, zorlu bir mücadele
verdi, hayata tutunmak için çok gayret etti, maalesef dün bu mücadelesini
kaybetti. İhsan ağabeyimizi bugün Sayın Grup Başkan
Vekilimiz Levent Gök ve grubumuzdan çok sayıda arkadaşımız
Samsun’da son yolculuğuna uğurladılar. Babacan ağabeyimizi,
güzel ağabeyimizi, koca yürekli, yufka yürekli ağabeyimizi bir kez
daha buradan rahmetle anıyoruz. Ailesine, tüm sevenlerine
başsağlığı dilerken cenazeye katılan,
başsağlığı mesajları yayımlayan, grubumuzu,
grup yöneticilerimizi, parti yöneticilerimizi arayarak taziyelerini bildiren
tüm siyasi partilerin değerli milletvekillerine, yöneticilerine de
teşekkür ediyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak. İhsan ağabeyin
bugün bir kez daha tutanakta adı geçiyor. Hepimiz
çalışacağız, çabalayacağız,
koşturacağız ama bir kez de tutanaklarda böyle yer
alacağız. Her milletvekilinin İhsan ağabey gibi hep olumlu,
hep güzel duyguların ifade edildiği bir hatırata sahip olarak
hayatını tamamlamasını hepimiz için temenni ediyoruz.
Bugün 24
Temmuz Basın Bayramı, sansürün kaldırıldığı;
aynı zamanda, gazeteciliğin ve gerçeklerin Cumhuriyet gazetesi
üzerinden İstanbul’da yargılandığı bir gün. Sansürün
kaldırılışının yıl dönümünde, yapılan
bir haberden, hem de malumun ilamından dolayı, herkesin bildiği
bir gerçeği ifade etmekten dolayı bu Parlamentonun bir
milletvekilinin de ve Cumhuriyet gazetesinin yazarlarının da
yargılandığı ve ceza aldığı bir süreci de
yaşadık. Ayrıca, bugünkü Cumhuriyet davasında sansür
arkalanmakta ve gerçekler,
gazetecilik de yargılanmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun efendim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - 94’üncü yılını kutladığımız
Lozan Barış Anlaşması, bugün, vatanımızın
diplomaside tanındığı, kurtuluş senedini aldığı
gündür. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, bu
anlaşma Türk milletine karşı yüzyıllardan beri
hazırlanmış -Sevr Anlaşması’nın
tamamlandığı sanılmış- büyük bir işgalin ve
suikastın sonuçsuz kaldığını bildiren bir belgedir,
tarihimizde benzeri görülmemiş bir siyasi zaferdir. Türkiye'nin var
oluş belgesinin 94’üncü yılında Mustafa Kemal Atatürk’ü ve
Lozan’ın mimarı İsmet İnönü’yü ve tüm kahramanları
sonsuz saygı ve minnetle anıyoruz.
Son
olarak da bugün Doktor Sadık Ahmet’in ölümünün 22’nci yıl dönümü.
Bugün Yunanistan’ın Gümülcine şehrinde yapılan törenlerde
partimizi Tekirdağ Milletvekilimiz Emre Köprülü ve Edirne Milletvekilimiz
Erdin Bircan bizzat temsil etmektedirler.
Batı
Trakya’nın kalkınması için büyük mücadele vermiş…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – …oradaki soydaşlarımızın hakları için
mücadele vermiş ve şüpheli bir ölümle hayata gözlerini yummuş
olan rahmetli Doktor Sadık Ahmet’i de bir kez daha minnetle ve rahmetle
anıyoruz.
BAŞKAN
– Efendim, teşekkür ediyorum.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı
İsmail Kahraman’ın, 22’nci Dönem Samsun Milletvekili İhsan
Kalkavan’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
– Biz de Meclis olarak, Genel Kurul olarak yakınlarına
başsağlığı, Sayın İhsan Kalkavan’a da rahmet
diliyoruz. “Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş.”
Devamlı
“Abi.” diye bahsettiniz, öyle izler bırakmış zaten. Allah gani
gani rahmet etsin, yeri, mekânı cennet olsun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Efendim şimdi söz sırası, AK PARTİ Grup Başkan
Vekili Sayın İlknur İnceöz Hanımefendi’de.
Hanımefendi,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün,
Harem-i Şerif’in kutsiyetine ve tarihî statüsüne saygı
gösterilmesinin insani, hukuki ve tarihe karşı bir sorumluluk
olduğuna, Türkiye'nin Filistin halkının ve Filistin’in
haklı davasının yanında olduğuna, ülkenin birlik ve
beraberliğine, toprak bütünlüğüne karşı önemli bir mücadele
verilmekte olduğuna, 24 Temmuz Basın Bayramı ve basında
sansürün kaldırılışının 109’uncu yıl
dönümüne ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben de sözlerime başlarken özellikle İsrail’in Filistin’de
uyguladığı zulmü kınadığımı belirtmek
istiyorum.
İsrail’in
1967’den bu yana işgal altında tuttuğu Doğu Kudüs’te 14
Temmuz günü Müslümanların cuma namazını kılmalarına
izin vermemesi, yaşanan olaylarda şehitlerin ve onlarca
yaralının olması gerçekten bizim için, İslam âlemi için ve
insanlık için derin üzüntü kaynağı olmuştur. Harem-i
Şerif’in kutsiyetine ve tarihî statüsüne saygı gösterilmesi insani,
hukuki ve tarihe karşı da bir sorumluluktur. Müslümanların en
kutsal ibadethanelerinden biri olan Harem-i Şerif’in girişlerine
dedektörler dâhil olarak kısıtlamaların olması bunun bir an
önce eski hâle iadesi, kaldırılması ve dünyanın bu
çağrısına da İsrail’in kulak vermesi beklenmektedir. Bu
vesileyle, saldırıda şehit düşen tüm Filistinli
kardeşlerime Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilerken
burada şunu da özellikle belirtmekte fayda var: Sayın
Cumhurbaşkanımızın ve Hükûmetimizin bu konudaki gayretleri
de her zaman ortadadır. “Dünya beşten büyüktür.” söylemi de tüm
dünyadaki mazlumlara karşı işlenen insanlık suçuna dikkat
çekmek için bu anlamda, insanlıktan yana tarihî duruşumuzu net olarak
sergilediğimizi, bundan önce olduğu gibi Filistin halkının
ve Filistin’in haklı davasının yanında olduğumuzu
Türkiye olarak tekrar belirtmek istiyorum.
Bunun
dışında, özellikle, bu sabahki terör
saldırısında, terör örgütünün saldırısında
Siirt’in Baykan ilçesinde sivil bir araca hain ve kalleşçe bir
saldırı düzenlenmiş ve 1 askerimiz orada şehit
olmuştur. Ben bu vesileyle, bugüne kadar vatan topraklarının,
780 bin kilometrekarenin birlik ve beraberliği için şehit olan tüm
şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum ve özellikle, iki yıl önce,
22 Temmuzda artan terör olaylarında 2 polisimizin hain bir şekilde,
enselerinden vurulmak suretiyle şehit edilmesi, bundan önce Gezi’de
yaşananlar, 17-25 Aralık ihaneti, Kobani bahanesiyle 6-7 Ekimde
yaşananlar ve 15 Temmuzda planlanan kanlı darbe ve işgal
girişimiyle ülkemizin birlik ve beraberliğine, toprak
bütünlüğüne karşı önemli bir mücadele vermekteyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Evet, efendim, buyurun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Bu mücadeleyi verirken her alanda mücadele
verdiğimizi özellikle belirtmek istiyorum.
Bugün aynı
zamanda, Basın Bayramı ve basında sansürün
kaldırılışının 109’uncu yıl dönümü. Burada
şunu özellikle belirtmek istiyorum: Mesleğimiz ne olursa olsun,
aslolan, ülkemizin birlik ve beraberliği ve millî duruş
sergileyebilmek. Bu anlamda, adı, sıfatı her ne olursa olsun bu
birlik ve beraberliğe aykırı davrananlara ilişkin de
gerçekten yasal düzenlemelerde, mahkemelere intikal etmiş olan konularda
önceden herhangi bir şey beyan etmenin de bu anlamda, özellikle, terörle
mücadeleyi kesintiye uğratacağı kanaatiyle çok daha temkinli ve
dikkatli konuşmalar yapmamız gerektiğini bir kez daha
hatırlatmak istiyorum.
Son
olarak da şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Biraz evvel HDP grup
başkan vekili, grup toplantılarını Meclis
dışında yapacağını belirtti ki grup toplantıları
Türkiye Büyük Millet Meclisi salonları içerisinde, burada hazır
bulunan salonlarda yapılır, bunun dışındakiler
açık hava toplantıları niteliğindedir. Bunu da özellikle
belirtmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın İnceöz.
Efendim,
şimdi, gündem geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Cumhurbaşkanlığının
bazı Bakanlar Kurulu üyelerinin istifalarına ve bazı
bakanlıklara yapılan atamalara ait bir tezkeresi vardır,
okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Cumhurbaşkanlığının,
Bakanlar Kurulunda görev alan Başbakan Yardımcısı Nurettin
Canikli, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş,
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeş, Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Faruk Çelik, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Millî Savunma
Bakanı Fikri Işık ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın görevlerinden istifa ettiklerine ve istifalarının
kabul edildiğine;
Başbakan Yardımcılığına
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın,
Başbakan Yardımcılığına
Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın,
Başbakan Yardımcılığına
Erzurum Milletvekili Recep Akdağ’ın,
Başbakan Yardımcılığına
Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun,
Adalet Bakanlığına Gaziantep
Milletvekili Abdülhamit Gül’ün,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına Ankara Milletvekili Jülide Sarıeroğlu’nun,
Gençlik ve Spor Bakanlığına Rize
Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Eşref
Fakıbaba’nın,
Kültür ve Turizm Bakanlığına Ordu
Milletvekili Numan Kurtulmuş’un,
Millî Savunma Bakanlığına Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin,
Sağlık Bakanlığına Samsun Milletvekili
Ahmet Demircan’ın,
Atandıklarına ilişkin tezkeresi
(3/1170)
19/7/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bakanlar
Kurulunda görev alan Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli,
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Başbakan
Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş,
Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağ, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Faruk Çelik, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Milli Savunma
Bakanı Fikri Işık, Sağlık Bakanı Recep Akdağ
görevlerinden istifa etmişler ve istifaları kabul edilmiştir.
Bu
sebeple, ekli listede yer alan şahıslar karşılarında
belirtilen Bakanlıklara Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 109 ve
113’üncü maddeleri ile 3046 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi
uyarınca atanmışlardır.
Bilgilerinize
sunarım.
Recep
Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı
Bakanlar Listesi
1) Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ Başbakan Yardımcısı
2)
Kocaeli Milletvekili Fikri Işık Başbakan Yardımcısı
3)
Erzurum Milletvekili Recep Akdağ Başbakan Yardımcısı
4) Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlu Başbakan Yardımcısı
5)
Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül Adalet Bakanı
6) Ankara
Milletvekili Jülide Sarıeroğlu Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı
7) Rize
Milletvekili Osman Aşkın Bak Gençlik ve Spor Bakanı
8)
Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı
9) Ordu
Milletvekili Numan Kurtulmuş Kültür ve Turizm Bakanı
10)
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli Millî Savunma Bakanı
11)
Samsun Milletvekili Ahmet Demircan Sağlık Bakanı
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Bilgilerinize
sunuldu.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı
İsmail Kahraman’ın, Yeni atanan bakanlara hayırlı hizmetler
dilediğine, önceki bakanlara da çalışmaları
dolayısıyla teşekkür ettiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN
– Yeni bakanlarımıza hayırlı hizmetler dileriz, nice
hizmetler nasip olsun. Önceki bakanlarımıza da
çalışmaları dolayısıyla teşekkür ediyoruz. Hayat
böyle devam edecek ve ilanihaye sürüp gidecek, mühim olan iyi bir iz
bırakmak ve kubbede hoş sada bırakmak. Böyle hoş icraatlar
yapmaları temennisini tekrar ediyorum.
Meclis
araştırması açılmasına ait üç önerge vardır,
ayrı ayrı okutuyorum.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken’in, basın özgürlüğü ve ifade
özgürlüğünü ihlal eden uygulamalara son verilmesi ve basın
özgürlüğünün tesis ile tahkim edilmesi için yapılması
gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/589)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
AKP
döneminde muhalif televizyon kanalları ve gazetelere yönelik karartma, el
koyma, kayyum atama ve kapatmalar ile mesleklerini icra ettikleri için
özgürlüklerinden alıkonulan basın emekçileri sorunları had
safhaya ulaşmıştır. Basın özgürlüğü ve ifade
özgürlüğünü ihlal eden bu uygulamalara son verilmesi ve basın
özgürlüğünün tesis ile tahkim edilmesinin yol haritasının
belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün
104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
İdris
Baluken
Diyarbakır
HDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Anayasa
Mahkemesinin kararı doğrultusunda Can Dündar ve Erdem Gül'ün
cezaevinden çıkması tutuklu tüm gazeteciler için emsal
niteliğinde olmalı ve tutuklu gazeteciler derhâl serbest
bırakılmalıdır. Bu konuda TBMM, araştırma
komisyonu kurarak sürece olumlu katkı sunmalıdır.
Azadiya
Welat gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş 20
Aralıktan beri Cizre'de habercilik görevini yerine getirmekteyken 23
Ocakta güvenlik güçlerince yapılan top atışı sonrası
bulunduğu bodrum katında yaşamını yitirdi. 12
yaşında gazete dağıtıcısı olarak
çalışmaya başlayan Rohat Aktaş, Türkiye
koşullarında görevini yerine getirmeye çalışırken
yaşamını yitiren onlarca gazeteciden biri oldu.
Gerçekleri
en etkili şekilde yazan gazetecilere ve gazetelere Pulitzer ödülü
verilmektedir. Bizim ülkemizde ise tutuklanan ve hapishanelerde yaşam
sürdürme biçimi gazetecilerin Pulitzer ödülü sayılabilir. Gerçekleri
haberleştirdi diye cezalandırılma, tutuklanma bazen de öldürülme
biçimi ancak üçüncü dünya ülkelerinin karanlık faaliyetlerinden bir
olabilir. Bu durumdan daha acı olanı ise ülkenin tepe yöneticilerinin
bunu teşvik etmesi, bazen de emretmesidir.
Basın
özgürlüğü ülkemizde bir türlü işlemeyen kâğıt üzerindeki
özgürlük alanlarından biri olarak kalmıştır. Hele hele
savaş dönemlerinde hükûmetler ve askerlerce dizayn edilen gerçeklerden
uzak medya ortamında doğru habercilik yapan kuruluşların
faaliyetlerini sürdürebilmesi neredeyse imkânsız hale getirilmektedir.
Türkiye
dünyada basın özgürlüğü sıralamasında 142’inci sırada
yer almaktadır. Gelinen noktada 32 gazetecinin cezaevlerine konulması
yetmiyormuş gibi hukuk dışı yollarla İMC TV de
karartılmıştır. Muhalif düşüncede yayın yapan
televizyon kanalları ve gazetelere AKP döneminde el konulmuş, kayyum
atanmış ve bu kurumlar kapatılarak basın özgürlüğünü
tuzla buz eden bir konsept uygulamaya geçmiştir. Net olarak belirtmek
gerekirse Türkiye gazetecileri cezaevlerine koyarak, ekranları karartarak
kendi geleceğini karanlık bir mecraya yönlendirmiş
olmaktadır.
Savcılığın
TÜRKSAT'a gönderdiği yazıdaki iddiaların aksine İMC TV'nin
Hükûmet yanlısı kurumlar gibi güvenlik güçlerinin kaleme
aldığı şekilde haber yapma zorunluluğu yoktur. Bir TV
kanalının propaganda yapıp yapmadığına
savcının karar verme yetkisi yoktur.
Uluslararası
hukukta belirtildiği üzere savcı iddia makamıdır.
Kararı ancak yargıçlar verir ve üst mahkemelerde temyiz edilebilir.
Aynı
yazıda “İMC TV'nin PKK propagandasını
yaptığı anlaşılmıştır.” şeklindeki
subjektif ibare ancak üçüncü dünya ülkelerinin hukuk sisteminde görülebilecek türdendir.
Ülkenin bir bölümünde sürdürülmekte olan silahlı çatışma
ortamında toplumun algı operasyonlarına maruz
kaldığı tüm siyasi yapılar tarafından bilinmektedir.
General
Patton'un söylediği gibi “Savaşta önce gerçekler ölür.” sözü İMC
TV'nin susturulması ve muhalif basın kurumlarının
kapatılmasıyla bir kez daha geçerlilik kazanmıştır.
Hükûmete bağlı havuz medyası ve Hükûmetin baskısı
altındaki merkez medya gruplarının gerçekleri ekranlara
yansıtmasının neredeyse imkânsız hale geldiği ortamda
vicdanların sesi konumundaki kanallar elbette iktidarı rahatsız
etmektedir. İktidara verilen bu rahatsızlık sürmelidir ki toplum
hak ettiği barışa biraz daha yaklaşsın.
Cumhurbaşkanının
Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımadığı bir
ülkede savcılardan toplum yararına faaliyet göstermesi çok az
rastlanan bir durumdur. TÜRKSAT yönetim kurulu üyelerinin bir
kısmının aynı zamanda
Cumhurbaşkanlığında danışman ve birim
başkanı olarak çalıştığı, bir diğer
yöneticisinin örtülü ödenekten sorumlu başbakan danışmanı
olduğu, diğerlerinin de aynı şekilde AKP’yle ilişkili
kişilerden oluştuğu bilinmektedir. Anayasa Mahkemesi
kararını tanımayan bir Cumhurbaşkanının
danışmanının İMC TV'yi savcı yazısıyla
karartması kabul edilebilir bir durum değildir ve bu uygulamalar
hukuk devletlerinde görülen uygulamalar değildir. Dolayısıyla,
TBMM Genel Kurulu bir araştırma komisyonu kurarak bu
hukuksuzlukları ortaya çıkarmalı ve toplum faydasına olacak
uygulamaların hayata geçmesi için üzerine düşeni
yapmalıdır.
2.- CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, piyasadaki kanserojen madde bulunduğu anlaşılan
ithal ayakkabılarla ilgili konunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/590)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstanbul
gümrüklerinde faaliyet gösteren bir firmanın antreposundaki ithal
ayakkabılarda azor adlı kanserojen madde bulunduğu
anlaşılmıştır.
Alınan
kararlara karşın, basına da yansıyan bilgilerden
ayakkabıların imha edilmesinin sağlanamadığı,
piyasaya sürüldüğü ortaya çıkmıştır.
Büyük
kuşku ve endişelere neden olan ayakkabıların piyasadan
toplanması dâhil, kanser yapıcı bu ürünlere karşı
gerekli tüm önlemlerin alınması için Anayasa'nın 98’inci ve TBMM
İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz. 2/3/2016
Levent
Gök
Ankara
CHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
2014
yılı Ağustos ayında İstanbul Erenköy Gümrük
Müdürlüğü bünyesinde faaliyet sürdüren bir firmanın antreposunda
tutulan ithal ayakkabılarda azor boyası olarak bilinen kanserojen
maddeye rastlanmış olup yaklaşık 5 tır dolusu 25.510
adet Çin menşeli ayakkabıya içerdiği kanserojen madde nedeniyle
ithal izni verilmemiştir.
Prosedür
gereği ayakkabıların imha edilmesi işlemleri
başlatılmış ve bu çerçevede Gümrük Müdürlüğünce
gerekli tespitler 24 Ağustos 2014 tarihinde yapılmış ve
ayakkabılar imha edilmek üzere İZAYDAŞ Atık İmha
Tesisine gönderilmek için yeniden tırlara yüklenmiştir. Tırlara
yüklü ayakkabılar güvenlik önlemleri altında 20 Ekim 2014 tarihinde
İZAYDAŞ tesislerine getirilmiştir. İmha işlemi için
gereken onay kapsamında tesise gelen gümrük yetkilileri kanserojen madde
içeren ayakkabıların tespitini yapmak için kolileri kontrol
ederlerken açtıkları kolilerde
karşılaştıkları ayakkabıların imhasına
karar verilen gerçek ayakkabılar olmadığını, piyasadan
iade alınan, kullanılmış, eski ve yırtık
ayakkabılar olduğunu fark etmişlerdir. İncelemeyi
derinleştiren imha ekibinin yaptığı
ayrıntılı inceleme sonunda eski ve yırtık
ayakkabıların ithalatı yapılan ayakkabılarla aynı
marka olduğu anlaşılmıştır. Bu saptamadan sonra
keyfiyet hem İstanbul gümrüklerinde hem de Ankara'da yetkililere
bildirilmiş ve tırların yüküyle ilgili işlem yapılmayarak
tırlar yeniden Erenköy Gümrük Müdürlüğüne getirilmiştir.
Bu çerçevede
yapılan incelemelerde, aralarında çocuk
ayakkabılarının da bulunduğu kanserli madde içeren
ayakkabıların izine rastlanamamıştır. Ancak,
tırlarda yapılan aramada eşyaların arasında birçok
şehre ait ürün iade formlarının bulunduğu görülmüştür.
İncelemede
ithal edilen ayakkabıların kanserojen madde taşıması
nedeniyle TSE'den tareks uygunluğu alınamadığı da
ortaya çıkmıştır. Olayın ortaya çıkmasıyla
birlikte işlemler sırasında ayakkabıların
bekletildiği antrepoyla ilgili inceleme
başlatıldığı, Dış Ticaret
Müsteşarlığının tebliğine göre azor boya
taşıyan ürünlerin ithalatı yasak olan ürünler arasında yer
aldığı ortaya çıkmış bulunuyor.
O günün
Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli piyasaya binlerce zehirli
ayakkabı sürüldüğü iddialarını doğrulamış ve
bu eşyanın iç piyasaya satılmış göründüğünü, ne
kadarının piyasaya sürüldüğünün bilinmediğini ifade
etmiştir.
Bakanın
bu sözleri büyük bir panik yaşanmasına neden olmuş
bulunmaktadır. Ayağında yaralar oluşan Esra Cevher
adında 18 yaşındaki bir kız, kanserojen madde içerdiği
belirtilen ayakkabılardan birçok markayı bünyesinde satan bir
mağazadan aldığını ifade ederek doktorunun
rahatsızlık nedeni olarak ayakkabıları gösterdiğini
belirtmiştir.
Gerek
Gümrükte yaşanan gelişmeler gerekse ithal edilen
ayakkabıların bulunamayışı, imha edilip edilmedikleri
konusunun açıklığa kavuşturulmamış olması,
kamuoyunda kuşku ve endişelerin yoğunlaşmış
olması ile Gümrük ve Tekel Bakanı tarafından yapılan
açıklamalar bu konunun bir Meclis araştırması ile
açıklığa kavuşturulmasının zorunlu olduğunu
göstermektedir.
3.- CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, oyuncakların ve kırtasiye malzemelerinin
yarattığı sağlık risklerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/591)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Evlerde,
kreşlerde, okullarda yaygın olarak kullanılan bazı oyuncak
araç ve gereçler ile bazı kırtasiye malzemelerinin sağlık
açısından büyük riskler oluşturduğu bilinmesine
karşın büyük bir denetimsizlik yaşanmaktadır.
Oyuncakların
ve kırtasiye malzemelerinin yarattığı sağlık
risklerinin tespit edilerek kanser yapıcı bu ürünlere karşı
gerekli tüm önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve
TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz. 2/3/2016
Levent
Gök
Ankara
CHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Çocukların
eğitiminde ve gelişiminde önemli katkısı nedeniyle evlerde,
kreşlerde, okullarda yaygın olarak kullanılan oyuncak araç ve
gereçleri ile bazı kırtasiye malzemelerinin sağlık
açısından büyük riskler oluşturduğu bilinmektedir.
Boyası
kısa sürede dökülen oyuncaklarda, boya kalemleri, boya hamurları,
silgiler gibi kimi kırtasiye araç gereçlerinde kimyasal madde içeren
maddeleri çıplak gözle ayırt etmek mümkün olmamaktadır.
Ayrıca oyuncakların içindeki pillerin uzun süre beklemesiyle çocuk
için ortaya çıkan tehlikeler konusunda da kamuoyunun bilgilendirilmesi
gerekmektedir.
Oyuncakların
uluslararası standartlara uygun üretilmeyişi, ithalat
işlemlerindeki usulsüzlükler, denetimsizlikler, merdiven altlarında
üretilen oyuncaklar çocukların sağlıklarını ve
hayatını tehlikeye atmaktadır.
Oyuncaklar
ile kırtasiye malzemelerinin güvenlik standartlarına uyup
uymadıkları ve yapıldıkları malzemeler önem
kazanmaktadır. Bunun için, piyasada bulunan kırtasiye malzemeleri ile
oyuncakların yanıcı, parlayıcı, kötü kokan ve
zehirleme riski taşıyan malzemelerden yapılıp
yapılmadığı, ağır metal ve zararlı
kimyasallar içerip içermediği büyük bir dikkatle denetlenmelidir.
Gazeteler,
radyo ve televizyonlarda, sıklıkla başta Çin olmak üzere
Uzakdoğu'dan ithal edilen oyuncakların, çocukların
sağlığını tehdit ettiğine ilişkin haberler
yer almaktadır. Yurttaşlarımız gelişmiş ülkelerde
yasaklanan oyuncakların Türkiye'de neden
toplatılmadığı sorularına endişe, kaygı ve
korkuyla yanıt aramaktadırlar. Aileler büyük artış gösteren
ağır metal ve kimyasal madde içeren sağlıksız oyuncak
ürünlere karşı korku içinde çareler aramaktadırlar.
Bilim
adamları, bu bilinçle oyuncak seçiminde, Avrupa Birliği oyuncak
güvenliği ve çocuk sağlığı kriterlerine uygun olmayan
oyuncakların yasaklanmasını istemektedir.
Yapılan
ve yapılacak kontrol ve denetimlerle yurttaşların bu endişe
ve kaygıları giderilmelidir.
Bu
nedenle, çocuklarımızın sağlığını
tehdit eden oyuncaklar ve kırtasiye malzemeleri konusunun yüce
Meclisimizce ele alınması son derece önem
taşımaktadır.
BAŞKAN
– Değerli milletvekilleri, Meclis araştırması
açılmasına dair üç önerge okunmuş, bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.29
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Ali
Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-------0-------
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 1/6/2017 tarihinde Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve arkadaşları
tarafından, yasama fonksiyonu temelinde yasama faaliyetlerinin
sınırlandırılmasına ilişkin müdahaleler ve bu
müdahalelerden kaynaklı sorunları tespit etmek amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Temmuz 2017 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 24/7/2017 Pazartesi günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri: 1
Haziran 2017 tarihinde, Adana Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş ve arkadaşları tarafından verilen 4724
sıra numaralı, “Yasama fonksiyonu temelinde yasama faaliyetlerinin
sınırlandırılmasına ilişkin müdahaleler ve bu
müdahalelerden kaynaklı sorunları tespit etmek amacıyla” Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 24/7/2017 Pazartesi günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
– Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi lehinde ilk söz, İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’ye aittir.
Buyurun
Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar;
Halkların Demokratik Partisinin araştırma önergesini Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunmak üzere grubumuz adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Mutlakiyet, yüz dokuz yıl önce dün, İstanbul’da
“Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet”
haykırışlarıyla yıkılmış, Meclis-i
Mebusan, yasa yapma gücünü Osmanlı sultanının elinden
almıştı. Yüz dokuz yıl sonra bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisi, kendi egemenliğinin tabutuna son çivileri kendi eliyle çakmak
için, sultanlık hayaletinin kol gezdiği Ankara’da toplanıyor.
Sansürün 1908 devrimiyle
kaldırılmasının 109’uncu yıl dönümünde halk, bir kez
daha “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet”
haykırışlarıyla zindanlardaki gazetecilerin özgürlüğü
için İstanbul’da Çağlayan Adliyesi önünde toplanırken, Türkiye
Büyük Millet Meclisi kendi kendisini sansürleyebilmek için İç Tüzük’ünü
değiştirmek üzere Ankara’da yaz ortasında alelacele bir araya
geliyor. Tarihin istihzası denilen şey, bundan başka ne
olabilir?
Önergemizde iki temel soru ya da o kadar kibarca söylemek
zorunda değilsek başımızdaki iki büyük bela üzerine Türkiye
Büyük Millet Meclisini tutum almaya çağırıyoruz.
Birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, muhalefet ve özellikle Halkların
Demokratik Partisi milletvekillerinin denetim yetkisini kullanmasını
keyfî gerekçelerle önlemesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı, Halkların Demokratik Partisi
milletvekillerinin verdikleri kanun teklifi, soru önergesi, araştırma
önergesi ve gensoruları işleme koymadan iade etmeyi bir teamül hâline
getirmiştir.
İkincisi de, tutsak milletvekillerimizin yasama
dokunulmazlıklarının tutuklanmış olmalarına
karşı, tutuklanmalarına gerekçe gösterilen davalar
dışında sürüyor olmasının, mahkemelere, idareye ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yüklediği
sorumlulukların inkârından doğan hak gasplarıdır. Kimi
mahkemelerin vekillerimizin tutuklu olmalarının yasama yetkisinin
kullanılmasını engellemediği yolundaki kararları,
Türkiye Büyük Millet Meclisine yönelik akılla ve ahlakla alay eden meydan
okumalardan başka bir şey değildir.
Bu haksızlıklara itirazınız
olmadığını biliyoruz, özellikle tabii ki çoğunluk
grubuna söylüyorum. Anayasa Komisyonundaki İç Tüzük
tartışmalarını izlemiş olan herhangi bir orta zekâlı
insan, Türkiye Büyük Millet Meclisi çoğunluğunun bu
araştırmaya olumlu oy vermeyeceğini elbette öngörebilir. AKP-MHP
blokunun, muhalefetin başındaki bu dertle dertlenmek şöyle
dursun, bu derdi muhalefetin ve özellikle Halkların Demokratik Partisi
muhalefetinin başına sarmakla meşgul olduğunu elbette
biliyoruz. Haklarımıza ve özgürlüklerimize yönelik
saldırıların muhatabıyız. Bu gündemde söz
almamızın biricik nedeni, iktidar blokunun “hak, hukuk, adalet”
vaazları ile gerçek davranışı arasındaki uçurumun
herkesçe görünür olmasıdır.
Birazdan
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelecek olan İç Tüzük
taslağı tartışmalarında da açıkça ortaya
çıkacağı gibi, iktidar bloku, herhangi bir genel toplumsal veya
kültürel ihtiyaçla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha iyi çalışmasıyla,
halkın daha iyi temsili için, daha iyi yasalar yapılsın diye
reformlar yapmakla tamamen ilgisizdir; birbirimizi ve halkı
kandırmayalım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki gidişatı belirleyen, araştırma
önergemizde sorun olarak ileri sürdüğümüz anormallikler, iktidar bloku
için kurallaştırılması ve kayda geçirilmesine ihtiyaç
duyulan yeni bir kuvvet ilişkisinin yansımalarıdır. Bu
ihtiyacı, aslında, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Sayın Devlet Bahçeli son derece veciz bir biçimde ifade etmişti,
şöyle demişti Sayın Bahçeli: “Sayın
Cumhurbaşkanı, fiilî başkanlık durumundan vazgeçmeyecekse
fiilî duruma hukuki bir boyut kazandırılmalıdır. Her gün
suç işleyen bir yönetimden söz edilemez. Ya Anayasa,
Cumhurbaşkanına uyacak ya Cumhurbaşkanı, Anayasa’ya uyacak.
Varsa bir teklif, gelsin, değerlendirelim.” İşte, bu Parlamento
o gün çöktü.
7 Haziran
2015 genel seçim sonuçlarında Kürt halkının yeni yaşam
tercihini, Türkiye’nin geleceğini aydınlatan eşit ve ortak
yurttaşlık imkânını değil, Türklüğün ve Türk
devletinin bekasına yönelik bir tehdidi gören zihniyet
ortaklığı, halkın iradesini sopa ve silah zoruyla
Parlamentodan uzaklaştırmak için el ele verdiği günden beri,
aslında Anayasa’da yazıldığı ve genel olarak
varsayıldığı gibi bir Parlamentomuz yoktur. Suç, yasa hatta
Anayasa hâlini aldıktan beri, mazlumların müzakere zemini, özgürlük
ve çoğulculuğa yönelik bir kurucu irade, bir demokrasi
kaynağı olarak Parlamentoya ihtiyaç da kalmamıştır. O
yüzden Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının tutumunun, mahkemelerin
kararlarının, 20 Temmuzdan başlayarak sürüp giden
olağanüstü hâl rejiminin, elbette demokrasiyle, halk egemenliğiyle
hiçbir ilgisi yok ama bunlar, diktatöryal bir rejimle, faşizme
yöneliş adımlarıyla son derece tutarlı.
AKP ve
MHP, el ele, Türkiye Büyük Millet Meclisini diktatörlük inşası için
bir kanun fabrikası hâline getiriyorlar. Bu kanun fabrikasıyla, bu
sultanlık tutkusuyla 1921 Meclisi, hatta Osmanlı Meclis-i
Mebusanı arasında da artık hiçbir bağ yoktur. Adalet ve
Kalkınma Partisi, muhalefeti bertaraf ederek dilediği her şeyi,
özellikle suçu yasalaştırmak üzere MHP’den bir açık çek, MHP ise
kendi doktrinini TBMM İçtüzüğü’nün ideolojik bel kemiği
kılmak üzere AKP’den sınırsız destek alarak yelkenlerini
Türk-İslam sentezinin İslam-Türk versiyonuyla doldurabileceklerini
umuyorlar. Dururlarsa düşecekler sanıyorlar, bilmedikleri,
durmazlarsa düşecekleridir.
Her
diktatörlük, sonuna yürür. Tarih, süreğen bir faşizmi, ebedî bir
diktatörlüğü hiç tanımıyor. Bu İç Tüzük, aslında
mevcut başkanlık rejimi ve onun gerektirdiği anayasal
değişiklikler için, bir kaldıraç olması için burada, bu
Meclisin önündedir. İktidar blokunun bu yolla bu toplumu ve muhalefeti,
halk arasındaki farklı seslerin Parlamento ve medya üzerinden
değil, ancak büyük gürültüler koparttığında
işitileceği yeni bir ilişki düzenine itmekte olduğunun
farkında olmadığını düşünmüyorum. Ne var ki
yarattıkları gerilimi diledikleri şekilde kontrol
edebileceklerine ilişkin kibri dehşetle izliyorum. Bu
kırılgan dengenin ortadan çatladığı yerde nereye
doğru gidebileceğimizi hiçbirimiz bilemeyebiliriz. Ancak
Parlamentonun kapılarını, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünü
muhalefete kapatsanız da 20’nci yüzyıl, Parlamentonun
barışçı toplumsal hareketlerin oluşturduğu bir
gökkuşağıyla Parlamento dışından
sarıldığı ve sonunda halk iradesinin hava gibi, gün
ışığı gibi o parlamentoları doldurduğu
sayısız örneklerle dolu.
Nice
diktatörlük, tarihin sayfalarına gömüldü; halklarımız, çoktan bu
yolları keşfe koyuldu. Toplumun umudunun hiç çökmemesi, hiç dinmeyen
bir itiraz kapasitesinin sürekli hareket hâlinde olması bundan. Eski
formül hâlâ geçerli, ya bir yol bulacağız ya bir yol
yapacağız. Yolumuz açık olsun. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Önerinin
aleyhinde ilk söz, Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz’e aittir.
Buyurun
Sayın Öz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN
ÖZ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP
Grubu tarafından verilmiş olan grup önerisi aleyhine AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
HDP grup
önerisini incelediğimde “yasama yetkisinin kısıtlanmasına
ilişkin gelişen fiilî durumların tespiti” şeklinde bir
gerekçe yazılmışsa da asıl amacın, bu yasama döneminde
milletvekilliği dokunulmazlıkların
kaldırılmasından sonra yaşanan sürece ilişkin gelinen
noktanın araştırılması olduğunu açıkça
görmekteyim.
Bilindiği
üzere dokunulmazlık konusu, Anayasa’nın 83’üncü maddesinde
düzenlenmiştir. Anayasa’nın 83’üncü maddesine göre: “Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki
Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisce başka bir
karar alınmadıkça bunları Meclis dışında
tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar. Seçimden önce
veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin
kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve
yargılanamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden
önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik
sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik
süresince zamanaşımı işlemez. Tekrar seçilen milletvekili
hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden
dokunulmazlığını kaldırmasına
bağlıdır.”
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüldüğü üzere
Anayasa’nın 83’üncü maddesinde dokunulmazlıkla ilgili düzenlemeler
mevcut olup milletvekilleri, milletvekili olarak seçildikleri andan itibaren
dokunulmazlık kazanmaktadır. Kanaatimce dokunulmazlık,
milletvekili için kazanılan bir durum veya statüko olmayıp
parlamenter sistemin, parlamentonun kendini korumak için geliştirdiği
bir statüdür ve kanaatimce doğru bir uygulamadır. Parlamento
hukukunda dokunulmazlık, o kadar önemlidir ki milletvekili, kendi istese
dahi dokunulmazlığı kaldırılamamakta ancak ve ancak
TBMM Genel Kurulu kararıyla dokunulmazlığı
kaldırılmaktadır.
Yukarıda bahsettiğim HDP’nin grup önerisi, bu
dönemde kaldırmış olduğumuz milletvekili
dokunulmazlıklarının doğal sonucu olarak hâlen milletvekili
olan partililerinin yargılanması sürecinde gelinen noktanın
araştırılması talebidir. Peki, bu noktaya nasıl
geldik? Kanaatimce önemli olan budur. Dokunulmazlıkların
kaldırıldığı günleri iyi hatırlayalım. HDP
Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ve diğer
HDP’li milletvekillerinin benzer ifadeleri çoktur ancak Selahattin
Demirtaş’ın 28 Temmuz 2015 tarihindeki grup toplantısında
“80 milletvekili arkadaşımla birlikte yarın
dokunulmazlıkların kaldırılması için biz kendimiz
dilekçe veriyoruz." diye açıklaması vardır. Buna benzer
açıklamalar, birçok HDP’li milletvekili tarafından, yine HDP’nin
Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş tarafından her
platformda, her grup toplantısında yapılmıştır.
Bugünleri, o günleri unutmayalım. Benzer konuşmaları, yeri
geldiğinde diğer muhalefet partisi milletvekilleri de
yapmıştır. Buna ilişkin yaptığınız
kısa bir araştırmada, küçük bir araştırmada bu
konuşmaların kayıtlarını internet ortamında da
bulabilirsiniz.
O günlerde bütün milletvekilleri, bütün partiler, herkes
iktidarı sıkıştırmak için, AK PARTİ
iktidarımızı sıkıştırmak için
“Dokunulmazlıklar kaldırılsın.” derken hiç kimse
çıkıp da aklıselime davet etmedi, “Ya biz ne yapıyoruz?”
“Yarın neyle karşılaşacağız?” “Parlamentonun, milletvekilinin
itibarını kim koruyacak?” diye bir soru sormadı. Bugün
geldiğimiz nokta budur arkadaşlar. Biz isterdik ki daha çok muhalefet
milletvekilleri olmak üzere, dokunulmazlıkların siyasi istismar
konusu yapılmaması, Parlamento hukukunun kendi içerisinde bu sürecin
normal şartlarda yasama döneminin sonuna kadar gitmesiydi ama biraz önce
de ifade ettiğim gibi, herkes, hele hele muhalefet milletvekilleri,
dokunulmazlık konusunu siyasi istismar konusu yapmak için iktidara, AK
PARTİ iktidarına, bizlere her zaman üst perdeden rest çekti ve rest
çekmeye devam etti.
Bu
çerçevede, AK PARTİ olarak bizler de o günlerde yaşanan siyasi
baskının sonucu olarak, sanki ortada bir şey var ve bizler bir
şey saklıyormuşuz siyasi sonucu oluşmasın
mantığıyla dokunulmazlıkların tümden
kaldırılması için Anayasa değişiklik teklifi verdik.
Bizim AK
PARTİ olarak, burada, dokunulmazlıkların
kaldırılmasındaki duruşumuz, parti ayrımı ve suç
ayrımı yapılmaksızın, teklifin verildiği anda,
Mecliste ne kadar dosyası olan, suç ayrımı
yapılmaksızın, hangi suçtan ne milletvekili varsa hepsinin
dokunulmazlıklarının aynı anda
kaldırılmasıydı.
Yapılan
Komisyon görüşmelerini, Genel Kurul konuşmalarını,
tartışmaları burada hatırlatmak istemiyorum, burada tekrar
etmeyeceğim. Nihayetinde, bu Meclisten geçen kararla, parti ve suç
ayrımı olmaksızın aynı durumda olan yani dokunulmazlık
dosyası olan bütün milletvekillerinin dokunulmazlıkları
kaldırılarak yargı yolu açılmış oldu. Bu
kararı hep beraber biz verdik arkadaşlar, bu Meclis verdi.
Bu
çerçevede, Anayasa değişikliği kapsamına giren, yani
dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin Anayasa
değişikliği kapsamına giren AK PARTİ’yle ilgili 50,
CHP’yle ilgili 216, MHP’yle ilgili 23, HDP’yle ilgili 516,
bağımsız 5 olmak üzere 809 dosya hakkında
dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde Anayasa
değişikliği yaptık. AK PARTİ’den 29, CHP’den 59,
HDP’den 55, MHP’den 10, bağımsız 1 milletvekilinin
dokunulmazlığını kaldırarak dosyalarını
yargıya gönderdik, yargılamaları devam etmektedir.
Grup
önerisinin içeriği olan hukuki durumları, yargılama devam
ederken verilmiş olan ve emniyet tedbiri niteliğinde yargı
kararı olarak gördüğümüzden, Anayasa’nın 83’üncü maddesinin
lafzi yorumuna göre kesinleşmiş mahkeme kararıyla ilgili
olmadığından bu kararların Anayasa’nın 83’üncü maddesi
kapsamına girmediği kanaatindeyiz.
Yine,
bilindiği ve Anayasa’nın 138’inci maddesinde açıkça
düzenlendiği üzere, yargı mercileri görevlerinde
bağımsız olup verdikleri kararlara karşı kanunlar
çerçevesinde itiraz ve temyiz yolları açıktır. Meclis
araştırmasına konu edilmek istenen yargı kararlarına
karşı da hukuki itiraz yolları açık olup Anayasa’nın
138’inci maddesi gereğince hiçbir organ, makam, merci ve kişi
yargı yetkisinin kullanılmasında mahkeme ve hâkimlere emir
veremez.
Grup önerisinin konusu yasama
dokunulmazlığının kaldırılmasının
doğal sonucu olan yargı yetkisi çerçevesinde verilmiş olan
yargı kararlarının incelenmesi olduğundan, Anayasa’nın
138’inci maddesi gereğince grup önerisinin yerinde
olmadığını, grup önerisinin aleyhinde olduğumu ifade
ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Öz.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Yıldırım, buyurun.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, sayın hatip grup önerimizle
bir siyasi istismarda bulunduğumuzu, bu dokunulmazlık
olaylarını çarpıttığımızı… Kendine göre
aslında kendisi çarpıtarak belli rakamlar üzerinden 20 Mayıs
2016’da kaldırılan dokunulmazlıkların fezleke
sayılarını veriyor. Şimdi soruyorum: O fezlekeler arasında
olmayan Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin
Demirtaş’ın dosyası… Öyle bir dosyası yok, Ankara 2.
Ağır Ceza ile tutuklu olduğu dosya birleştirilmek
isteniyor. 20 Mayıs 2016’da şu Parlamentoya sunulmamış bir
fezlekeden yargılanmak isteniyor Eş Genel Başkanımız.
“Siyasi istismar, çarpıtma…” İç Tüzük 69’a göre, ağır
sataşmada bulundu, söz istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Buyurun.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Meral Danış Beştaş
konuşacak.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ertuğrul Bey konuşacak.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Kürkcü.
İki
dakika süreyle sataşmadan söz veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya
meydan vermeyin.
Hâlâ
değiştirebilirsiniz konuşmak isteyen başka bir arkadaş
varsa.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün,
Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz’ün HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Yarışıyoruz yanıt vermek için.
Şimdi,
eğri oturalım doğru konuşalım. Evet,
dokunulmazlıkların şimdi mevcut olandan başka bir
bağlama oturtulması gerektiği konusunda Halkların
Demokratik Partisi iddialarda ve taleplerde bulundu, seçim bildirgesinde de bu
vardı zaten. O yüzden, durup dururken olduğu yerde hoplayıp
böyle bir başvuruda bulunmuş değil. Cumhuriyet Halk Partisinin
seçim bildirgesinde de kürsü dokunulmazlığı
dışındaki bütün dokunulmazlıkların bütün
milletvekilleri için kaldırılması talebi bir seçim manifestosu,
seçmene bir vaat olarak ifade edildikten sonra bunun Mecliste dile
getirilmemesi söz konusu olabilir miydi? Ama önemli olan şuydu: Bunun
Anayasa'ya uygun bir biçimde yapılması idi. Hepimiz biliyoruz ki,
özellikle buna “evet” oyu veren kimi milletvekillerinin, AKP'li olmayan
milletvekillerinin “Anayasa'ya aykırı olduğunu biliyoruz ama
‘evet’ diyeceğiz.” dediğini de biliyoruz, problem burada.
İkincisi:
Biz sadece ve sadece dokunulmazlıkların
kaldırılmış olmasını değil, bu
dokunulmazlıkların bir garabet hâlinde
kaldırılmasını ifade ediyoruz. Bakın, şimdi,
benim dokunulmazlığım bazı fezlekeler dolayısıyla
kalktı ama şu an dokunulmazlığa sahibim. Yani dokunulmaz
bir vücudu, kaldırılmış bir dokunulmazlık
kararına dayanarak dokunarak götürmeye çalışıyorsunuz. Bu
garabetin yolunu açtınız. Bizim itirazımız budur. Nihayet
hapisteki vekillerimize diyorsunuz ki: “Sizin tutuklu olmanız yasama
faaliyetine katılmanızı engellemiyor.” Engellemiyorsa, o zaman
her oturuma hapishanedeki vekillerimizi bekliyoruz başta Selahattin
Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere. Eğer bütün bunları
yapabilirseniz bu garabeti telafi edebilirsiniz. Onun dışında,
bir mugalatadan ileriye gitmez.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 1/6/2017 tarihinde Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve arkadaşları
tarafından, yasama fonksiyonu temelinde yasama faaliyetlerinin
sınırlandırılmasına ilişkin müdahaleler ve bu
müdahalelerden kaynaklı sorunları tespit etmek amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Temmuz 2017 Pazartesi
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
– Önerinin lehinde ikinci söz, Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’a
aittir.
Buyurun
Sayın Sarıhan. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞENAL
SARIHAN (Ankara) – Değerli Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım, sevgili çalışan arkadaşlar, yazman
arkadaşlar ve basın emekçileri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bence ilginç bir tartışma ortaya
çıktı hem önerge lehine, önergesini savunan arkadaşlarımızın
hem de onun aleyhine konuşan milletvekili
arkadaşımızın açıklamalarında. Kendileri bu
önergenin sadece dokunulmazlıkları hedef aldığını
ifade ettiler. Ben tekrar bilginize sunmak istiyorum, şöyle diyorlar:
“Yasama fonksiyonu temelinde yasama etkinliklerinin
sınırlandırılmasına ilişkin müdahaleler ve bu
müdahalelerden kaynaklı sorunları saptamak amacıyla bu
araştırma önergesini, Meclis araştırması
açılmasını talep ediyoruz.” Şimdi, bunun içinde elbette ki
dokunulmazlık problemi var. Dokunulmazlıkların
kaldırılmış olmasına ilişkin süreç her zaman
tartışılmaya değer, hangi nedenle, dokunulmazlık
konusunun milletvekilini hangi noktada koruduğu sorunundan kaynaklanarak
ya da neyi ifade ettiği sorunundan kaynaklanarak.
Sevgili arkadaşlar, 22 Nisan 2016’da bir yazım
yayınlanmış, tam dokunulmazlıkların
kaldırılması tartışmalarının olduğu
süreçte. Şöyle bir başlık koymuşum o yazıya,
demişim ki: “Dokunsak da mı saklasak, dokunmasak da mı saklasak,
pardon haklasak.” Aslında buradaki “haklama” sözcüğü, benim kolayca
gündelik dilim içinde var olan bir sözcük değil ama asıl
yapılmak istenen, dokunulmazlık sürecinde başlatılan
adım, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerinin konuşamaz,
yazamaz, söyleyemez hâle getirilmeleri çabasıdır.
Şimdi hemen size Mehmet Emin Yurdakul’un daha önce
de belli dizelerini okuduğum bir şiirini öncelikle okumak istiyorum.
Biraz önce Tur Yıldız arkadaşımızın
haykırmalarına da, onun haykırışlarına da karşılık
olacak geçmişten bazı dizeler.
Diyor ki ozan:
“Bırak beni haykırayım,
Şairleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir,
Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir.”
Devam eder şiir -o dizeleri okumuyorum- der ki:
“Bu
zavallı sürü için ne merhamet ne hukuk,
Yalnız
sert bakışlı bir göz, yalnız ağır bir yumruk!”
Şimdi,
tam da İç Tüzük değişikliği konusunu geçtiğimiz hafta
boyunca tartıştığımız ve bu haftaya da
damgasını vuracak olan çalışma da gündemdeyken
arkadaşlarımızın aslında böyle bir araştırma
önergesi vermiş olmaları galiba bir açılış hareketi,
bir hazırlık hareketi, geçmişi anımsatma hareketi.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu araştırma önergesinde farklı
bir şey daha var, ben biraz ona değinmek istiyorum.
Zamanımız çok az, on dakika bile konuşmak için yeterli
değilken bu dakikalardan dahi vazgeçeceğimiz bir İç Tüzük
değişikliğini tartışacağız. Şimdi,
burada, arkadaşlarımızın önerge metinlerinin gerekçesinde
şöyle bir şey var, diyor ki… Daha önce grup sözcüsü olan Sayın
Çağlar Demirel’le ilgili mahkeme kararını almışlar ve
oradan bir tartışma açıyorlar. Bunun bir müdahale olduğunu,
yargının yasamaya müdahalesi olduğunu söylüyorlar. Bence
asıl üzerinde durmamız gereken nokta bu. Diyor ki kararda: “Tutuklama
kararı verildikten sonra geçen süre göz önünde bulundurulduğunda,
adil yargılanma hakkının ihlal edilmesinin yahut uzun tutukluluk
durumunun söz konusu olmaması, bu nedenle sanığın Meclis
çalışmalarından uzun süre mahrum bırakılması
suretiyle yasama faaliyetinden alıkonulmamış olması
sebebiyle tahliye etmiyorum.” Burada en önemli nokta… Bir yargı
kararını hukuki biçimde burada tartışmak istiyorum. Söylediği
şu, diyor ki: “Yasama faaliyetinden alıkonulmamış
olması.” Oysa, değerli mahkeme heyetini bağlayacak olan bir
Anayasa Mahkemesi kararımız var. Anayasa Mahkemesi kararı o
kadar net ve açık bir biçimde, esas olarak, seçilmiş olmanın,
sadece seçilmiş olmak olmadığını, aynı zamanda
seçilme faaliyetine başından sonuna kadar katılmak olduğunu
gayet ayrıntılı bir biçimde ifade ediyor.
Yine
izninizle okumak istiyorum çünkü bu, benim sözlerim değil, doğrudan
doğruya Anayasa Mahkemesinin kararının 111’inci paragrafı,
diyor ki: “Seçilme hakkı sadece seçimlerde aday olma hakkını
değil, aynı zamanda seçildikten sonra milletvekili olarak
Parlamentoda bulunma hakkını da ihtiva eder. Bu da hiç kuşkusuz,
kişinin seçildikten sonra milletvekili sıfatıyla temsil yetkisini
fiilen kullanabilmesini gerektirir. Bu bağlamda, seçilmiş
milletvekilinin yasama etkinliğine katılmasına yönelik müdahale,
sadece onun seçilme hakkına değil, aynı zamanda seçmenlerinin
serbest iradelerini açıklama hakkına da yönelik bir müdahale
teşkil eder.”
Arkadaşlar,
bizim temsil ettiğimiz hak, birçok konuşmamda ifade ettiğim
gibi, bizim hakkımız değildir sadece. Bir yurttaş olarak
elbette bizim söz söyleme, düşüncemizi açıklama özgürlüğümüz
vardır ama seçildiğimiz zaman, bizi seçen binleri de temsilen
konuşma hakkımız vardır. Tutuklama ya da herhangi bir
şekilde milletvekilliğinin düşürülmesi ya da herhangi bir
biçimde söz hakkımızın dakikalarla
sınırlandırılması, esas olarak bizim seçmenlerimiz
adına faaliyet yapamıyor oluşumuz anlamına gelir. Ama sevgili
arkadaşlar, hepinize anımsatmak isterim ki burada yasamanın
haklarını korumakla görevli olan, yasama içinden yürütme
organına gitmiş bir milletvekili bakan sıfatıyla,
İçişleri Bakanı sıfatıyla, haklarında herhangi
bir kesin hüküm olmayan, açlıklarını işlerini edinmek için
bir araç olarak kullanan, bedenlerini kullanan insanlara karşı bir
kitap hazırlar, hazırladığı kitapta onların birer
terör örgütü üyesi olduklarını iddia ederse yani kesin hükümde
bulunursa o yargı yetkisini kullanmış olur. Yargı yetkisini
kullanmak değildir; bu, ihlaldir; yargı haklarını ihlal
etmiş olur. İçişleri Bakanının bireylerin
haklarını ihlal ettiği bir yerde bizim artık şurada 30
kişiyle, 40 kişiyle konuşuyor gibi görünüyor olmamızın
çok da fazla bir değeri kalmamıştır.
Şimdi,
arkadaşlar, sadece 67’nci madde değil, sadece dokunulmazlıkla
ilgili madde değil; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 1
No.lu Protokol’ün 3’üncü maddesi de seçilmenin ya da milletvekilinin, kendinden
öte milletin temsilcisi olduğunun altını çizmekte olan bir
kurallar bütünüdür. Biz bunlara karşı, bunlara rağmen hareket
ettiğimiz zaman artık halkın sesinin buralarda duyulabilme,
halkın taleplerinin buralardan ya yasa biçiminde ya denetleme faaliyetleri
yoluyla düzeltme noktasında herhangi bir erişkinliğe
kavuşma ihtimalini ortadan kaldırmış olacağız.
Bugün
gerçekten ilginç bir gün. Arkadaşlarımız birer dakikalık
konuşmalarına sığdırarak ifade etmeye
çalıştılar; bir yandan sansürün yasaklanmasının
yıl dönümü, bir yandan Lozan Anlaşması’nın yıl dönümü.
Yani ülkelerin bağımsızlığını,
insanların bağımsız bir ülkede demokratik ve özgürce temel
hak ve özgürlüklerinden yararlanabilme haklarını güvence altına
alan tarihî geçmişlerin -Erzurum Kongresi’ni de anarak söylüyorum- bize
daha ileriye doğru yol alma, daha doğru eylem ve işlemler için,
daha doğru yasal düzenlemeler için bir arada bulunma hakkı
vereceği yerde, kısıtlayalım, kısıtlayalım,
kısıtlayalım ve sonuçta Türkiye Büyük Millet Meclisi bir çiçek
bahçesi olsun; rengi, ruhu, kokusu olmayan, saksılarda duran, üretemeyen
bir çiçek bahçesi olsun. Çiçeği tırnak içine alarak söylemeye
çalışıyorum.
Bu
kısıtlamalar, bu, ağzımızın, gözümüzün ve
kulağımızın bağlanması, unutmayınız ki
bizi Kurtuluş Savaşı öncesindeki sürece götürebilir çünkü
halkını görmeyen bir yönetim kendi geleceğini de göremez ve
ülkesini karanlığa mahkûm eder.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Önerinin
aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Bilecik Milletvekili Halil Eldemir.
Buyurun
Sayın Eldemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilen HDP grup önerisi aleyhine söz almış
bulunmaktayım. Sizleri, sizlerin nezdinde de aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Mescidi Aksa’ya karşı özellikle son
birkaç gündür sergilenen pervasızlıklar İslam
dünyasını derinden üzmektedir. Kudüs’teki Haremi Şerif, sadece
Filistinlilerin değil; 1,5 milyarlık İslam âleminin onurudur,
şerefidir, kutsal mekânıdır. Haremi Şerif’e yönelik
kısıtlamalarla Müslümanların onurlarının incitilmesi
karşısında İslam dünyasının tepkisiz kalması
beklenemez. Bizler başta Kudüs olmak üzere asırlar boyu tüm dinlerin
barış içinde bir arada yaşamasını
sağlamış köklü bir medeniyetin mensuplarıyız. Kudüs’te
yapılan hak ihlalleri asla kabul edilemez. Başka dinlere mensup
insanların ibadet hürriyetine ve ibadetlerine halel getirmeye bizim
medeniyetimizde asla yer yoktur.
Bu anlayıştan hareketle, Kudüs’te yaşanan
gerilimin bir an önce nihayet bulması, Mescidi Aksa çevresinde yeniden
sükûnetin hâkim olması için yoğun çaba sarf edilmelidir. Kim olursa
olsun insanların can, mal ve ibadet haklarına yönelik
saldırılar tasvip edilemez. Birleşmiş Milletler, Arap
Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı bir kez daha,
mevcut İsrail yönetimini yerleşik teamüllere, hukuka ve temel insani
değerlere uygun davranmaya davet etmelidir.
Değerli milletvekilleri, HDP grup önerisiyle ilgili
olarak da hiçbir kimsenin eylemi ve yaptığı
davranışları lâyüsel kabul edilemez. Milletvekilinin yasama
dokunulmazlığı vardır, evet. Yasama
dokunulmazlığı seçimden önce ya da seçildikten sonra
işlemiş olduğu suçlar ve bu suçlara ilişkin iddialarla
ilgili olarak yargılanmamasının ve tutuklanmamasının
ifadesidir ama bunun bir istisnası vardır, “Meclis tarafından
kaldırılmadıkça” denmektedir.
Şimdi, bu konuda Meclis tarafından bir karar
verilmiştir ve yasama dokunulmazlığıyla ilgili husus bir
Anayasa değişikliğiyle, belirtilen tarihe ilişkin olarak
kaldırılmış ve bu işlemler bu çerçevede yürütülmeye
devam etmektedir. Tamamen yargısal bir faaliyet söz konusudur.
Dolayısıyla,
çok açık bir şekilde şunu ifade edeyim ki bu konu
yargının konusu ve Anayasa’nın 138’inci maddesi gereğince
bu önerinin burada kabul edilmesi mümkün olmadığı için ben de
aleyhte olduğumu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
– Karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.18
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-------0-------
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir. Karar yeter
sayısı vardır.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Orhan
Sarıbal ve arkadaşları tarafından, Bursa ilinin
Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen sağanak
yağış ve dolu afetinin bu yöredeki tarımsal ürünlerde meydana
getirdiği zararların tespit edilmesi amacıyla 24/7/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
24 Temmuz 2017 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 24/7/2017 Pazartesi günü (Bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbal ve arkadaşları tarafından Bursa
ilimizin Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen
sağanak yağış ve dolu afetinin bu yöredeki tarımsal
ürünlerde meydana getirdiği zararların tespit edilmesi amacıyla
24/7/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (1322 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 24/7/2017 Pazartesi günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
– Önerinin lehinde ilk söz Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’a aittir.
Buyurun
Sayın Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN
SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarih
18 Temmuzu gösteriyordu, sabah altı buçuk saatlerinde, evet, Bursa
tarihinde –bilinen tarih sürecinde- görülmeyen, bütünüyle yaklaşık
bir buçuk saat süren ama kırk beş dakikası çok önemli olan
sağanak yağış ve dolu süreci yaşadık. Tam 6.45
ile 7.05 arasında yaklaşık yirmi dakika, artık olağan,
bildiğimiz dolu şeklinde değil buz parçacıklarından,
büyüyen buz parçacıklarından oluşan olağanüstü bir dolu
süreci yaşandı ve yirmi dakikalık o süreçte ne yazık ki 95
bin dönümlük tarım alanında çok ciddi hasarlar meydana geldi.
Yapılan incelemeler ve değerlendirmeler sonucu kırk beş
dakikalık o süreçte metrekareye -kilogram olarak- ortalama 60 kilogram
yağış yağdı. Bunun sonucunda, yaklaşık
olarak 230 milyon TL’lik bir hasar meydana geldi. Bu hasarı oluşturan
en önemli ürünler domates, biber, kavun, karpuz gibi gerçekten hem Bursa
Kemalpaşa-Karacabey üretimi üzerinde hem de Türkiye’nin bitkisel üretimi
üzerinde etkisi olan, etkili olan ürünler olarak karşımıza
çıkmakta. Özellikle, bu bir hat şeklinde olan -ki çoğunuz
bilirsiniz, dolu bir mevzi yağışıdır, bir yerden
başlar bir yerde biter- ağırlıklı olarak
Mustafakemalpaşa’nın Ovaazatlı, Tepecik, Yeşilova,
Ormankadı, Kumkadı, Çeltikçi, Durumtay, Yumurcaklı,
Koşuboğazı mahallelerinde gerçekleşirken Karacabey
bölgesinde ise Ovaesemen, Ova Hamidiye ve Bakırköy mevkilerinde
gerçekleşmiş durumdadır.
Değerli
milletvekilleri, afetler elbette kontrolümüz dışında ama küresel
ısınma ve iklim değişikliğinin bu ülkede ya da bu
dünyada bundan sonra ne tarımı ne kentlerimizi ne de
yaşamımızı bırakmayacağını hep birlikte
biliyoruz çünkü biliyoruz ki dünyayı var olan doğal
yaşamından uzaklaştıran en büyük canavar ne yazık ki
insanlık ve rant. İnsanlık ve rant meselesi üzerinden yeniden
bütün hayatımızı, tarımı, kentleri inşa etmek
zorundayız, gelecek politikalarımızı bunun üzerinden
belirlemek zorundayız. Eğer küresel ısınmayı ve iklim
değişikliklerini görmezsek bugün çok hızlı bir şekilde
ülkenin her yanında yaşanan iklim felaketlerini, daha birkaç gün önce
İstanbul’da yaşanan sel felaketini, iki ay önce Mersin’de
yaşanan sel felaketini elbette bir felaket, bir kader olarak görür ve
bunun karşısında bir şey yapamayacak duruma geliriz.
Değerli
milletvekilleri, ağırlıklı olarak birkaç rakamı
sizlerle paylaşmak isterim: Domates, 32 bin dönüm alanda zarar gördü.
Biber, 21 bin dekar alanda zarar gördü. Mısır, 20 bin dekarda zarar
gördü. Kavun, 10 bin dekarda zarar gördü. Karpuz, 10 bin dekarda zarar gördü
fakat zararın şeklini sizinle biraz görsel olarak paylaşmak
isterim. Evet, bu, dolunun çok net yağan biçimi; elde avuçta
gördüğünüz gibi sıradan bir dolu parçası değil, gerçekte
ciddi bir buz parçacığı hâlinde.
İki:
Karpuzda görünen zarar, daha iki günde yapmış olduğu zarar yüzde
100 zarar. Karpuz, domates, biber ve kavun tarlalarında yüzde 100 zarar
söz konusu ve bu da biber tarlasında bir görünüm. Ne yazık ki çok
açık bir şekilde, yaşanan zararın bütün detayları
açık bir şekilde görünüyor ve elbette domates… Domates, Karacabey ve
Türkiye için çok önemli, özellikle salça sanayi domatesinde Karacabey ve
Mustafakemalpaşa Türkiye üretiminin yüzde 50’sini içermektedir. Ve biber…
Ne yazık ki sadece sap kalmış, arada gördüğünüz de kocaman,
âdeta kar birikimi gibi buz parçacıkları.
Bu
zararların bu şekliyle kalması elbette kötü ama asıl olan
şudur: 1.350 çiftçi etkilenmiştir, 1.350 çiftçinin hemen hemen
tümünün bu tarihten sonra yeniden bir ürün üretme imkânı
kalmamıştır. Tarih hemen hemen temmuzun sonu. Temmuzun sonu demek,
bir ay yaz ayı var demek. Bir ay yaz demek, hiçbir ürünün ekilip yeniden
üretilmesi söz konusu değildir. Kaldı ki bu üreticiler şunu
söylemekteler: Bu üreticiler bu ürünleri üretebilmek için ciddi masraf
yaptılar; tohum, ilaç, gübre, sürüm, işçilik. Çok ciddi anlamda, 230
milyon TL gibi tarla fiyatlarıyla olan zarar ama maliyet
açısından 200 milyon TL gibi bir zarar söz konusu. Bu 200 milyon
TL’lik zararın içine baktığınızda, bir masraf…
Masrafın karşısına baktığınızda,
mazotta yüzde 54 vergi, gübrede vergi, ilaçta 8 ila 18 arasında vergi,
elektrikte yüzde 52 vergi; diğer bütün girdilere
baktığınızda ciddi anlamda devlete verilmiş bir vergi
var. Yani aslında tarım, aslında çiftçilik ticarete konu
olmuş, ülkenin ekonomisine katkı koymuş, bütçesine kaynak
sağlamış ve geldiğimiz noktada bu 1.350 çiftçinin 95 bin
dekarlık tarım alanında yüzde 100 zarar oranı oldukça
yüksektir. Nereden biliyoruz? Tarım il müdürlüğü, tarım ilçe
müdürlükleri, sulama birlikleri, ziraat odaları ve bizim doğrudan
yerinde yaptığımız tespitlerde hemen hemen, özellikle biraz
önce bahsettiğim mevsimlik ürün olan domates, biber, karpuz, kavunda yüzde
100 zarar vardır. Yine bu zararın tespitinde önemli olan bir kurum
TARSİM, yaptığı bütün analizlerde yüzde 100 zararın
olduğunu çok net şekilde görmektedir.
Kaldı
ki geçmişte Karacabey, Mustafakemalpaşa ve ülkenin birçok bölgesinde
buna benzer dolu felaketleri oldu ama Karacabey ve Mustafakemalpaşa’da ilk
kez bu kadar yoğun, bu kadar tahribatı yüksek, bu kadar zararı
yüksek ve bu kadar büyük bir alanda dolu felaketini yaşıyoruz. Ve bundan
önceki felaketlerde çiftçi gerçekten bir talepte bulunmadı ama bugün
gerçekçi ve sahici ve ısrarcı bir talebi var. Çünkü biraz önce
bahsettiğim o masrafları yapan çiftçi hazır parasından
yapmadı bunu, ya bankadan kredi aldı ya borçlandı ya senet verdi
ya çek verdi ya da özür dilerim ama elden, tefeciden para alarak, bu
masrafları yaparak bu ürünleri üretti. Dolayısıyla cebinde zaten
parası yok, borcu duruyor, bankalara kredi borcu duruyor, elden
aldığı paraların borcu duruyor, ilaç bayisine borcu duruyor,
gübreciye borcu duruyor. Borcu ödeyecek parası bile yok. Peki, bu insan
yaşamayacak mı; kışın, gelecek yıl tekrar üretmek
zorunda, üretmemeli mi? O yüzden bu Mecliste çok önemli bir sorumluluk
almış durumdayız. Hiçbir siyasi ve politik kaygı gütmeden,
siyasete ve politikaya araç etmeden -bu insanlar bizim insanlarımız,
dolu yağdığında, fırtına estiğinde, felaket
olduğunda bu, AKP’linin tarlası; bu, MHP’linin tarlası; bu,
CHP’linin tarlası demiyor, bu çiftçilerin hepsi bizim insanımız,
bu topraklar da bizim topraklarımız- AFAD’dan,
Cumhurbaşkanlığından ve Başbakanlıktan bu
zararın mutlaka nakit olarak giderilmesi zorunluluğumuz var.
ERKAN
AYDIN (Bursa) – Örtülü ödenekten versinler ya.
ORHAN
SARIBAL (Devamla) – Geçici, palyatif “Borçları erteleyelim.” gibi
gerekçeler Karacabey’de yaşanan sorunları çözmek için yeterli
değildir çünkü dört beş yıldır zaten ertelene ertelene
çiftçinin borcunun biriktiğini ve o borçtan dolayı da bankalardan
kredi almak yerine daha çok tefeciden, sağdan soldan para alarak bu üretimi
yaptığını hepimiz bilmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, bu çiftçi ve bu topraklar bizim, bu üretim de bizim.
İstanbul’da yaşanan felaketin zararlarını nasıl
gidereceğimizi söyledikse çiftçinin de, Karacabey ve Mustafakemalpaşa
çiftçisinin de, cebinde hiç parası olmayan, borcunu ödeyemeyecek durumda
olan, kışı bile geçiremeyecek pozisyonda olan bu çiftçilerimizin
borcunu mutlaka ve mutlaka AFAD aracılığıyla ya da kamu
kaynakları aracılığıyla ödemek zorundayız.
Devletin bütçesine, Hükûmetin bütçesine katkı koyan çiftçi devletten elini
uzatmasını beklemektedir, bu sorumluluk da bizlerdedir. O yüzden, bu
Meclisten, Karacabey’de ve Mustafakemalpaşa’da yaşanan gerçekten
ağır ekonomik, sosyal ve sosyolojik sorunları içeren bu
doğal afetin zararlarının giderilmesi için verdiğimiz bu
araştırma önergesine bütün partilerden destek talep etmekteyiz. Bu
sorunu gidermek Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Hükûmetin görevidir. Gelecek
yıl yeniden ekebilmek, o insanları ayakta tutabilmek için bu
zararın, ziyanın mutlaka ve mutlaka giderilmesi gerekmektedir. Birçok
şey söylenmekte, birçok şey anlatılmakta ama o verilen örnekleri
politize etmemek için burada söylemiyorum da konuşmuyorum da ama bu
Meclisin böyle bir sorumluluğu var. Çiftçilerimizin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN
SARIBAL (Devamla) – Sayın Başkan, zaman yetmiyor, dertler büyük ama
üç dakikaya, dört dakikaya…
BAŞKAN
– Az zamanda çok güzel şeyler ifade ettiniz Sayın Sarıbal, çok
teşekkür ediyoruz, çok sağ olun.
ORHAN
SARIBAL (Devamla) – Son bir şey söyleyeyim, bitireceğim.
BAŞKAN
– Buyurun bitirin cümlenizi.
ORHAN
SARIBAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten, ağlayan kadınlar, evden çıkamayan
insanlar, kahveye uğramayan insanlar var. Vali gitti, bakan gitti,
milletvekilleri gitti, herkes gitti, telafisi mümkün olmayan zararlarla
karşı karşıyayız. O yüzden, bir kez daha
duyarlılığa… Bir kez daha Mustafakemalpaşa çiftçisinin,
Karacabey çiftçisinin, o toprakların sesini sizlere buradan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kürsüsünden yüksek sesle söylemek isterim. Çiftçimiz
mağdur, çiftçimiz perişan; mutlaka oraya destek vermeliyiz,
onların sorunlarını gidermeliyiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbal
Sayın
Üstündağ, İç Tüzük 60’a göre size bir dakika süreyle söz
vereceğimi ifade etmiştim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Muğla Milletvekili Akın
Üstündağ’ın, Muğla Gökova merkezli deprem nedeniyle geçmiş
olsun dileğinde bulunanlara teşekkür ettiğine, Bodrum’da
hayatı etkileyen önemli bir durum olmadığına ve tüm
turistleri Bodrum’a beklediklerine ilişkin açıklaması
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Geçen hafta perşembeyi cumaya bağlayan gece
Muğla’da Gökova merkezli bir deprem meydana geldi. Bu deprem
dolayısıyla Muğla’nın merkezinde, Bodrum, Datça, Milas ve
birçok yerinde hissedilen 6.7 şiddetinde bir deprem oldu. Bu depremde en
büyük tesellimiz herhangi bir can kaybının olmaması, hiçbir
binanın da yıkılmamış olması. Bu anlamda,
özellikle, şimdiye kadar Bodrum’da görev yapmış bütün
gelmiş geçmiş belediye başkanlarımıza teşekkür
ediyorum. Bu deprem göstermiştir ki Bodrum’da depreme dayanıklı
binalar inşa edilmektedir.
Bu arada, geçmiş olsun dileklerini ileten bütün dostlara,
herkese çok teşekkür ediyoruz. Şu anda Bodrum’da hayatı
etkileyen, turizmi etkileyen önemli bir nokta yoktur. Herkesin Bodrum’a gönül
rahatlığıyla gelip tatilini yapması mümkündür. Bazı
basın-yayın organlarında aslında dışarıda
olan tekneler sanki tsunamiden dolayı dışarıya
atılmış gibi bir durumda gösterilmiştir, böyle bir durum
yoktur. Şu anda yerli ve yabancı bütün turistleri Bodrum’a
bekliyoruz. Bodrum bu kadar büyük bir deprem olmasına rağmen en
güvenli yerlerden biri olduğunu ispatlamıştır. Bu
vesileyle, herkese teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için
size de teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Üstündağ.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
5.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ahmet Aydın’ın, Muğla’da yaşanan deprem nedeniyle
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Bir kez daha biz de geçmiş olsun
diyoruz, bu dileklerimizi iletiyoruz. Tabii ki Türkiye turizmi
açısından da son derece önemli bir yer, biz de herkesi davet ediyoruz
ama sizler Muğla milletvekilleri olarak buradaki bütün parlamenterleri de
özellikle ev sahipliği yapmak suretiyle davet ettiniz diye
algıladık biz. Milletvekili arkadaşlarımız da herhâlde
bu şekilde algılamıştır. Yükünüz biraz
ağırlaşacak ama olsun, bir şey olmaz.
AKIN
ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Ne demek, başımızın üzerinde
yeriniz var.
BAŞKAN
- Çok teşekkür ediyoruz.
Tekrar
geçmiş olsun diyoruz.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Orhan
Sarıbal ve arkadaşları tarafından, Bursa ilinin
Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen sağanak
yağış ve dolu afetinin bu yöredeki tarımsal ürünlerde meydana
getirdiği zararların tespit edilmesi amacıyla 24/7/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
24 Temmuz 2017 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi aleyhinde ilk söz Emine Yavuz Gözgeç’e
aittir.
Buyurun
Sayın Gözgeç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMİNE
YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Meclis araştırması önergesi aleyhine söz almış
bulunmaktayım.
Bursa
ilimizin Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde 18 Temmuz günü sabah
saatlerinde şiddetli dolu ve aşırı yağış
meydana gelmiş, çiftçilerimizin ürünleri zarar görmüştür. Öncelikle
Mustafakemalpaşa’da, Karacabey’de bu olaydan zarar gören tüm çiftçilerimize
geçmiş olsun diyorum. Özellikle bir çiftçi kızı olarak
hassasiyetlerini anlıyor ve üzüntülerini paylaşıyorum.
Meydana
gelen üzücü olayda Mustafakemalpaşa ilçemize bağlı
Ovaazatlı, Tepecik, Yeşilova, Ormankadı, Kumkadı, Çeltikçi,
Durumtay ve Yumurcaklı mahallelerinde 1.150 üreticimizin, Karacabey
ilçemize bağlı Subaşı, Karakoca, Uluabat, Ovaesemen,
Beylik, Bakırköy, Sazlıca ve Gönü mahallelerinde 200 üreticimizin;
Kemalpaşa ilçemizde domates, biber, kavun, karpuz, mısır, armut,
şeftali, elma ürünlerimizin ekili olduğu 76 bin 600 dekar, Karacabey
ilçemizde domates, mısır, ayçiçeği, zeytin, nohut, biber,
şeker pancarı ürünlerinin ekili olduğu 18 bin 800 dekar alanda
zarar meydana gelmiştir.
Olayın
hemen akabinde, saat 09.00’da il tarım müdürlüğümüz, ilçe tarım
müdürlüğümüz, ziraat odaları ve sulama birliklerimiz olay yerine
intikal etmişler, çalışmalara
başlamışlardır.
Yine,
Bursa Valimiz, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanımız, ilçe
belediye başkanlarımız, kaymakamlarımız, AK PARTİ
ilçe başkanlarımız hasar gören alanları bizzat yerinde
görerek, çiftçilerimizle bir araya gelmişlerdir. Bursa’da tüm parti
milletvekillerimiz olaya duyarlı davranmışlardır. Özellikle
Sayın Başbakan Yardımcımız Hakan Çavuşoğlu
yeni görevini devralır almaz Bursa’ya gelmiştir. Buradan,
meslektaşım Bursa Milletvekilimiz Sayın Hakan
Çavuşoğlu’na yeni görevinde ayrıca başarılar
diliyorum.
Başbakan
Yardımcımız Hakan Çavuşoğlu, Büyükşehir Belediye
Başkanımız, Bursa Milletvekilimiz Zekeriya Birkan ve ilçe
yöneticilerimiz de Mustafakemalpaşa ilçemiz Durumtay, Yeşilova;
Karacabey ilçemiz Bakırköy mahallelerindeki çiftçilerimizle üç noktada bir
araya gelerek toplantı yapmışlardır.
Öncelikle
şunu belirtmek istiyorum: AK PARTİ Hükûmeti olarak tarım
sektörünün gelişmesi, çiftçilerimizin desteklenmesi yönünde reform
niteliğinde bugüne kadar çok önemli adımlar
atılmıştır. Tarım Bakanlığımızca 7
bölgede tarım sektörünün tüm paydaşlarıyla ortak akıl
toplantılarında bir araya gelinerek birlikte çözümler üretilmeye
çalışılmıştır. 2016 yılında önemli projeler
başlatılarak gübre ve yemde KDV kaldırılmış,
tarımsal kooperatiflerin borçları
yapılandırılmış, Millî Tarım Projesi
başlatılmış, çiftçilerimize çeşitli alanlarda
destekler verilmiştir. On dört yıllık dönem içerisinde
tarım kesimine 90 milyar liralık destek verilmiştir. Kırsal
Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı
kapsamında tarımsal faaliyete ilişkin yatırımlara
yüzde 50 hibe desteği sağlanmıştır. Ulusal bütçeyle 81
ilimizde yürütülen ve kırsal alanda istihdam sağlayan program
kapsamında bugüne kadar 7.358 projeye 1,9 milyar lira hibe desteği
sağlanmıştır. Genç çiftçilerimize proje destek
kapsamında hibe destekleri verilmiş, Bursa’da 174 projeye 5,2 milyar
lira destek verilmiştir. Kırsal Kalkınma
Yatırımlarını Destekleme Programı’yla ekonomik
yatırımlara makine ekipman alımıyla bireysel
basınçlı sulama projeleri için destekler verilmiştir. Özellikle
TARSİM tarım sigortasıyla çiftçimizin üretimi güvenceye
kavuşturulmuş, doğal afetlerden etkilenen üreticilerin
mağduriyetlerini gidermek üzere tarım sigortaları
uygulaması 2006 yılında başlatılmıştır.
Tarım sigortası kapsamında tarım sigorta poliçe bedelinin
yüzde 50’si hibe olarak karşılanmaktadır. 2017 yılında
da tarım sigortalarının teminat kapsamı da
genişletilmiştir ve yeni uygulamalar başlatılmıştır.
Ancak buna rağmen tarım sigortası yaptıran çiftçilerimizin
sayısı istenen sayıya ulaşamamıştır. Elbette
ki TARSİM konusunda, tapu, mülkiyet hususlarında uygulamaya yönelik
birtakım sıkıntılar yaşandığını da
biliyoruz. Başbakan Yardımcımız Sayın Hakan
Çavuşoğlu Bursa Milletvekili olarak konuyu ayrıca bizzat takip
etmektedir. Konu Bakanlar Kuruluna ve Başbakanımıza arz
edilmiştir. Bursa İl Tarım Müdürlüğümüz ilk tespitlerin
akabinde tek tek çiftçilerimizin bireysel hasar tespit
çalışmalarını hâlen yapmaktadır. Gerek Tarım
Bakanlığımız gerek yerel yöneticilerimiz tarafından
konu hassasiyetle takip edilip birlikte çözüm üretme
çalışmalarımız devam etmektedir.
AK
PARTİ’nin en önemli vizyonu ve misyonu devlet-millet
kaynaşmasını sağlamak, daima her durumda milletin
yanında olmaktır. Bizim anlayışımız, halka hizmet
Hakk’a hizmettir. Bu hizmeti yerine getirmede ve sorunların çözümünde
popülist, çıkarcı bir yaklaşım yerine sorunun
tarafları, paydaşlarıyla birlikte ülkemizin çıkarları
ön planda tutularak ortak akılla çözüm üretilmesinden yanayız daima.
Bu olaylarda tespitlerin net ortaya konulmasıyla birlikte en akli, en
makul çözüme hep birlikte ulaşacağımıza inanıyorum.
Meclis
araştırması açılmasını talep etmekteki amaç,
soruna dikkat çekmek ve çözüm üretilmesini sağlamak ise -ki öyle
olmalıdır- şu an zaten soruna ilişkin en üst düzeyde takip
ve yerel-genel tüm yetkililerimizle beraber konuyla ilgili çalışmalar
devam etmektedir.
Biz bu
ülkede işçisiyle işvereniyle, kentlisiyle köylüsüyle, çiftçisiyle
velhasıl halkımızın her kesimiyle ülkemizin her alanda daha
da gelişme kaydederek rekabet eder hâle gelmesi için var gücümüzle
birlikte çalışıyoruz. Bu millî birlik ve beraberlik ruhu var
oldukça inşallah, her sorunun üstesinden geliriz.
Bizler,
15 Temmuzda, hain kalkışmada tarlasını yakan,
F16’ların karşısına traktörüyle, biçerdöveriyle çıkan
çiftçilerimizi asla unutmayız diyor, saygılarımı sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Gözgeç.
Önerinin
lehinde ikinci söz, Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’a aittir.
Buyurun
Sayın Büyükataman. (MHP sıralarından alkışlar)
İSMET
BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bursa Karacabey ve Mustafakemalpaşa ilçelerimizde meydana gelen,
çiftçilerimizi olumsuz etkileyen dolu afeti sebebiyle verilen grup önerisi
üzerine ve lehine olmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi partim ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün çiftçilerimizi konuşacak, onların
tercümanı olacak, onların sesini duyuracağız. Zira çiftçi
olmadan doymamız, tarım olmadan beslenmemiz mümkün değildir.
Toprak bereketin yuvası, medeniyet ve kültürlerin yurdudur. Toprakla
buluşan ilk tohum, toprağı, kaderi ve geleceği gören ilk
şuur insanlığa yepyeni ufuklar çizmiş, tarihe taptaze bir
istikamet vermiştir. Tarımla beraber devletler kurulmuş,
imparatorluklar ortaya çıkmıştır. “Bereketli hilal” diye
tabir edilen coğrafi kuşak insanlık için umut ve
uyanış adası olmuş, buradan yeryüzünün her köşesine
medeniyet ışığı düşmüştür. Çiftçilik, mazisi
asırları bulan, şöhreti çağları aşan, değeri
paha biçilmez olan bir mesleğin, bir mücadelenin, bir fedakârlığın
haklı gururudur. Nasır tutmuş elleriyle, güneş
yanığı nurlu yüzleriyle, kimi gün hüzünlü, kimi gün umutlu
bakışlarıyla milletine hizmet sunmaktan övünç duyan
çiftçilerimizdir.
Değerli
milletvekilleri, nerede yaşarsa yaşasın, nerede geçimini temin
ederse etsin, bütün çiftçilerimizin ortak ve benzer şikâyetlerini
görüyoruz, izliyoruz. Biliyoruz ki çiftçinin ambarı sabanın
ucundadır, çiftçinin kalbi tarlasında atmaktadır.
Rızkını
toprağından, bağından ve bahçesinden temin eden
çiftçilerimiz pek çok sorunla baş etmeye çalışmaktadırlar.
Bütün bu sorunların üzerinden gelmeye çabalayan, helal
rızıklarının peşinde alın teri döken
çiftçilerimiz ne yazık ki zaman zaman dolu, kuraklık,
aşırı yağış ve sel gibi afetlerle de
karşılaşmakta ve emeklerinin karşılığını
alamadan büyük zararlarla uğraşmaktadırlar.
Son
günlerde ülkemizin çeşitli bölgelerinde meydana gelen afetler nedeniyle
çiftçilerimiz zor günler geçirmektedir. Bazı bölgelerdeki şiddetli
yağışlar bazı yörelerimize dolu olarak
yansımış ve sonuçları maalesef çok ağır
olmuştur. Ülkemizin en önemli tarım şehirlerinden birisi olan
Bursa’mızda da 18 Temmuz 2017 Salı günü, ne yazık ki dolu afeti
çiftçilerimizi mağdur etmiştir. Özellikle Karacabey ve
Mustafakemalpaşa ilçelerinde etkili olan dolu afeti ekili alanlarda büyük
hasara yol açmıştır. Bursa’mızın bu güzide iki
ilçesinde çiftçimiz yaklaşık 100 bin dönüm alanda zarara
uğramıştır. Bundan dolayı, hem iç piyasa hem de
ihracata yönelik faaliyet gösteren üreticilerimiz perişan olmuşlar ve
çok zor duruma düşmüşlerdir. Nitekim ürünler telef olmuş ve
zararın toplam yekûnu kaygı verici bir noktaya ulaşmıştır.
Bu olumsuz gelişmeler, ilerleyen süreçte meyve ve sebze fiyatlarına
da yansıyacak ve vatandaşlarımızı zincirleme olarak
etkileyecektir. Aldıkları kredileri ödeyemeyecek bir hâle düşen
binlerce üreticimiz ilerleyen günlerde faiz ve haciz kıskacında can
çekişecektir.
Hükûmet,
zararları telafi edilmeyecek bir aşamaya gelen üreticilerimizi
rahatlatmak ve problemlerini gidermek için bir an önce harekete geçmelidir. Bu
çerçevede akla gelen ilk tedbir, şiddetli yağış ve dolu
felaketi neticesinde ürününü kaybedenlerin zararlarını hiçbir
şart ileri sürmeden karşılamak olmalıdır.
İkinci
olarak ise üreticilerin bankalara olan kredi borçlarının geri
ödemesinin ertelenmesi ya da bir bölümünün devlet tarafından üstlenilmesi
şeklinde ortaya çıkabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, afetten en fazla etkilenen bölgelerden Mustafakemalpaşa
ilçesinin Durumtay, Çeltikçi, Koşuboğazı, Tepecik,
Yeşilova, Ormankadı, Kumkadı mahallelerinde 80 bin dekar alanda
240 bin ton ürün zarar görmüştür. Karacabey’in ise Bakırköy, Ova
Hamidiye ve Ovaesemen mahallelerinde 10 bin dekardan fazla alan zarar görürken
60 bin ton ürünün zarar gördüğü ifade edilmektedir. 10 köyde etkili olan,
yarım saat devam eden, ceviz büyüklüğüne ulaşan doluda
yaklaşık 300 bin ton sebze ve meyve zarar görmüştür.
Çiftçilerimizin yıl boyunca sarf etmiş oldukları emekleri heba
olmuş, yer yer yüzde 95’lere varan ürün kaybı meydana gelmiştir.
Özellikle tarlalardaki domates, biber, karpuz, kavun ve mısır
ürünlerinin tamamına yakını tarlada kalmıştır.
Zarar tespit çalışmalarının bir an önce
sonuçlandırılması, üreticilerimizin yaşamlarını
sürdürebilmeleri ve yeniden ürün yetiştirebilmeleri açısından
acil desteğe ihtiyaçları vardır.
Hafta
sonu bahsi geçen iki ilçemizi ziyaret edip çiftçilerimizin zararını
yerinde gördük. Her iki ilçenin ziraat odası başkanıyla
görüştük. Her iki ilçede toplamda 1.350 çiftçinin mağdur olduğu
ve toplam mali zararın 230 milyon liranın üzerinde olduğu
tarafımıza iletildi.
Bu elim
afet tam hasat zamanına denk geldiği için çiftçimizin tarladan yeni
bir mahsul alabilmesi de ne yazık ki söz konusu değildir. Bu durum
çiftçinin mağduriyetini artırmakta ve devletin bu zararı
tazminini elzem kılmaktadır.
Yaşanılan
afet nedeniyle ziyaret etmiş olduğumuz afetzede çiftçilerimiz,
yaşamış oldukları afet dolayısıyla
uğramış oldukları zararın giderilmesi için devletimiz
tarafından gerekli desteğin sağlanacağına
inanmaktadır ve bu haklı beklenti içindedir.
Tarım
sigortası yaptıran çiftçiler yaşanan afetten kısmen
etkilenirken sigorta yaptıramayan çiftçiler ise devletimizden yardım
beklemektedir. Miraslı arazilerin Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıt
olmamasından, olamamasından dolayı çiftçi sigorta
yaptıramamıştır. Afet dönemlerinde çiftçilerin yanında
olunması adına, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı
olmayan ve TARSİM sigortası yaptıramayanlara da sahip
çıkılması ve mağduriyetlerinin mutlaka giderilmesi
elzemdir. Afetzede çiftçiler zararlarının karşılanması
için kanun hükmünde kararname çıkarılmasını
istemektedirler. Bizim de beklentimiz, Bursalı çiftçimizin bu haklı
taleplerinin Hükûmet tarafından dikkate alınması, çiftçilerin bu
mağduriyetlerinin en kısa sürede çözümlenmesi ve
zararlarının karşılanmasıdır.
Zarar
gören çiftçilerin Ziraat Bankası başta olmak üzere kamu
bankaları ile tarım kredi kooperatiflerine olan borçları uzun
vadeli ve faizsiz olarak ertelenmelidir. Ayrıca, çiftçilerin
yaralarını sarmak ve bu çiftçilerimizi gelecek yıla
hazırlamak amacıyla faizsiz ve uzun vadeli kredi de verilmelidir.
Hemen
hemen her yıl bu dolu zararları ne yazık ki
yaşanmaktadır. Bu zararların etkili olduğu yerlerde
TARSİM sigorta primleri ortalama yüzde 100 oranında artmaktadır.
Dolayısıyla, geçen yıllarda dolu nedeniyle ürün elde edemeyen
çiftçiler bir de TARSİM sigorta primleri yüzde 100
artırıldığı için sigorta yaptıramamaktadır.
Bu nedenle, TARSİM sigortası olsun veya olmasın, zarar gören
çiftçilerimize ziraat odası kayıtları ve sulama birliği
kayıtları dikkate alınarak dekar başına destek
sağlanmalıdır.
TARSİM'e
sigorta yaptıran çiftçiler, TARSİM'den gelen zarar tespit eksperlerinin
hazırlamış olduğu raporların gerçek zarar
oranlarını yansıtmadığını da iddia
etmektedir. Bu uyuşmazlıkları gidermek amacıyla, her
ilçenin ziraat odası başkanının TARSİM'in hasar tespit
eksper heyetinin doğal üyesi olmasına ve zarar tespit
çalışmalarına katılmasına yönelik düzenlemelerin
yapılması gerekiyor.
Bu
vesileyle, dolu afetinden zarar gören çiftçilerimize bir kez daha geçmiş
olsun diyor, Hükûmetten acilen çiftçilerimizin zararlarının
karşılanmasını talep ediyoruz.
Her zaman
çiftçi kardeşlerimizin yanında bulunacağımızın,
dertlerinin ortağı olacağımızın da ayrıca
bilinmesini hassaten istirham ediyoruz.
Sözlerime
burada son verirken, mahsulü tarlada kalmış, umutları afetlerle
kaybolmuş çiftçilerimizin mağdur edilmeyeceğini umut ediyor,
önergeye Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi
ifade ediyor, heyetinizi hürmet ve muhabbetlerimle selamlıyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Büyükataman.
Önerinin
aleyhinde ikinci ve son konuşma Bursa Milletvekili Muhammet Müfit
Aydın’a aittir.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET
MÜFİT AYDIN (Bursa) – Saygıdeğer Başkanım,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle ve muhabbetle
selamlıyorum. Sizlerin şahsında tüm milletimizi de saygıyla
selamlıyorum.
Son
günlerde meydana gelen Mescidi Aksa’daki olaylar endişeyle izlenmektedir.
İnşallah, aklıselim galebe gelmek suretiyle bu endişe
verici gidişata bir son verilir ve bütün İslam âleminin ve
insanlık âleminin böyle sıkıntılı bir sürece girmesine
de mani olunur.
Değerli
arkadaşlarım, Mustafakemalpaşa ve Karacabey’de, Bursa ilimizin
bu iki ilçesinde meydana gelen afet hadisesiyle ilgili milletvekillerimiz
doğrusu detaylı bir şekilde açıklamalarda bulundular. Elim
diyebileceğimiz, üzücü diyebileceğimiz gerçekten bir afet
yaşadık. Fakat biz, bütün afetlerde olduğu gibi bundan sonra da
tüm afetlerde çiftçilerimizin ve bütün kardeşlerimizin yanında
olacağımız bilincini doğrusu bugüne kadar
yaptıklarımızla ispatlamış durumdayız. Biz
buradaki çiftçilerimizin mağduriyetinin tümünü gidermek için elimizden
gelen her türlü tedbiri alacağız. Zaten milletvekillerimizin tümü
oradaydı. Ayağının tozuyla yeni Bakanımız -ki
tekrar ona hayırlı olsun diyorum- Hakan Çavuşoğlu
cumartesiyi pazara bağlayan gece geldi ve olaya yerinde müdahale etti
artı Tarım Bakanıyla görüşmeler yapıldı. Şu
anda bütün konu… Bursa Büyükşehir Belediyesi, milletvekillerimiz ve
muhalefet milletvekillerimizle birlikte bu olayın üzerinde
çalışmaya devam ediyoruz. İnşallah, oradaki çiftçilerimizin
tümünün mağduriyetinin giderileceği bir şeyi
yakalayacağız. Tekrar onlara geçmiş olsun diyorum.
Hepinizi
saygıyla sevgiyle ve muhabbetle selamlıyorum. Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN – Tamam, oylamadan önce yoklama talebini
göreceğim.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
6.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ahmet Aydın’ın, Başkanlık Divanı olarak Bursa ilinin
Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen afetten
dolayı tüm çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Bizler de Meclis Başkanlık
Divanı olarak Bursa ilimizin Mustafakemalpaşa ve Karacabey
ilçelerinde meydana gelen afetten dolayı tüm çiftçilerimize bir kez daha
geçmiş olsun diyoruz. Rabb’im ülkemizi, milletimizi, bizleri her türlü
afetten ve kötülükten muhafaza etsin diyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Orhan
Sarıbal ve arkadaşları tarafından, Bursa ilinin
Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen sağanak
yağış ve dolu afetinin bu yöredeki tarımsal ürünlerde meydana
getirdiği zararların tespit edilmesi amacıyla 24/7/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
24 Temmuz 2017 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Böylece, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisi üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
III.- YOKLAMA (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylamadan önce bir yoklama talebi
olmuştur. Şimdi yoklama işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Özel, Sayın Altay, Sayın Aydın,
Sayın Nurlu, Sayın Bektaşoğlu, Sayın İrgil,
Sayın Öz, Sayın Akyıldız, Sayın Biçer, Sayın
Sarıhan, Sayın Kayışoğlu, Sayın Özdemir,
Sayın Köksal, Sayın Akar, Sayın Aldan, Sayın Erkek,
Sayın Sarıbal, Sayın Yalım, Sayın Usluer, Sayın
Öztrak.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.14
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-------0-------
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
– Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım ve toplantı yeter
sayısını arayacağım.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
– Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Orhan
Sarıbal ve arkadaşları tarafından, Bursa ilinin
Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen sağanak
yağış ve dolu afetinin bu yöredeki tarımsal ürünlerde
meydana getirdiği zararların tespit edilmesi amacıyla 24/7/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Temmuz
2017 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
– Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair
İç Tüzük Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç
Tüzük Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
24/7/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 24/7/2017 Pazartesi günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
İlknur
İnceöz
Aksaray
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 1’inci sırasına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi;
492
sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi’nin
İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması;
Önerilmiştir.
492 Sıra Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 9’uncu maddeler arası |
9 |
2. Bölüm |
10 ila 18’inci maddeler arası |
9 |
Toplam madde sayısı |
18 |
BAŞKAN
– Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde ilk söz
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’a aittir.
Buyurun
Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Grup
önerimizle, 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü’nde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi’nin gündemin 1’inci sırasına
alınmasını öneriyoruz. Temel yasa şeklinde
görüşülmesini ve iki bölüm hâlinde; birinci bölüm 9 madde, ikinci bölüm 9
madde, 18 maddeden müteşekkil kanunun görüşülmesini öneriyoruz.
Evet, bu
İç Tüzük’le ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. 22’nci Dönemde
milletvekiliydim, 23’üncü Dönemde milletvekili olamadık, 24’üncü Dönemde
milletvekili olarak tekrar geldik; 22’nci Dönemde grup önerisi nedir, gerçekten
bilmiyorduk. Cumhuriyet Halk Partisi, sonradan Anavatan Partisi de Mecliste
müteşekkil oldu, genelde, Danışma Kurulu kararıyla kanun
teklifleri, kanun tasarıları gündeme alınır, Meclisin
çalışma saatleri bu şekilde halledilirdi. Eğer
Danışma Kurulunda oy birliğiyle karar çıkmazsa iktidar
partisi yani AK PARTİ grup önerisiyle gündeme gelirdi. 2011
yılında 24’üncü Dönemde Meclise tekrar geldiğimde
şaşırdım, gerçekten grup önerileri devamlı surette
verilir hâle gelmiş, Danışma Kurulu az uygulanır
şekle… Grup önerilerini de genelde muhalefet partileri veriyor. Bununla
ilgili de bir örnek vermek istiyorum: Bugün saat şu an itibarıyla
17.45, 14.00’te açıldı Genel Kurul, gündem dışı
konuşmalar, 15 milletvekiline ve grup başkan vekillerine söz verme,
ardından Meclis araştırması önergelerinin okunması ve
grup önerileri; saat 17.45, şu an geldiğimiz saat itibarıyla.
Normal bir günden örnek verilecek olur ise: Meclis 15.00’te açılıyor,
gündem dışı konuşmalara, milletvekillerine ve grup
başkan vekillerine verilen sözler 16.00 gibi biter. Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi verdiyse 17.00’de bittiğini farz edelim, 18.00’de
Halkların Demokratik Partisi, 19.00’da da Cumhuriyet Halk Partisinin grup
önerisini oylayabilir. Peki, 19.00’da Genel Kurul kapanıyor, iktidar
partisi çalışma saatlerini ve gündeme alabileceği kanunları
nasıl alacak? Alamayacak, 19.00’da kapanmış olacak. Ertesi günü
aynı şekilde. O zaman iktidar partisi ne yapacak?
Tabii ki
muhalefet partileri siyaset belirleme adına, kanunlarla ilgili
konuşabilme adına Türkiye Büyük Millet Meclisinde aktif olarak söz
almak isteyecektir ve kürsüyü de aktif bir şekilde kullanmak isteyecektir,
demokrasinin gereği de budur ancak toplumun beklentilerini
karşılamak da iktidar partisinin üzerine düşüyor. Burada
aslında bir denge kurulması lazım. Bu dengede muhalefetin söz
hakkı verilmeli, iktidar partisi de rasyonel bir şekilde, verimli bir
şekilde kanunları Meclisten geçirebilmeli. Eğer saat yedi, sekiz
itibarıyla hâlâ Genel Kurul gündeminde kanunlara geçilemediyse…
İktidar partisi de İç Tüzük’te zaman zaman bir sürü
değişiklikler olmasından muzdarip olduğu için bu
değişiklikleri yapmıştır. Aslında temel
yasanın geliş sebeplerinden biri de budur. Temel yasa niçin geliyor?
Meclisin daha etkin bir şekilde, verimli bir şekilde kullanılabilmesi
için geliyor.
MURAT
EMİR (Ankara) – Meclis kullanacağınız bir yer mi Sayın
Can, nasıl konuşuyorsun? Meclisi kullanamazsınız.
RAMAZAN
CAN (Devamla) – Muhalefet partileri burada çalışmalar yaparken
hakkın kötüye kullanılması sınırına dikkat ederek
iktidarın da bu beklentilerine cevap verebilir ise burada rasyonel,
verimli bir kanun çalışmaları, görüşmeleri olur. Aksi
takdirde, muhalefetin bu tür yaklaşımlarına karşı,
iktidar partisi de bir şekilde önlem alabilme adına, temel yasa
gelmiştir.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Kaç tane torba yasa çıkardınız Ramazan
Bey, kaç tane? 100 maddelik, 200 maddelik torba yasalar
çıkardınız burada.
RAMAZAN
CAN (Devamla) – Şimdi örnek vermek istiyorum. Madde oylamasına
geçilmedi, önerge oylaması var. Önerge oylamasında muhalefet partisi
yoklama istedi ve önerge oylaması yapıldı, yoklamada sayı
var, hemen akabinde, hemen anında madde oylamasına geçiliyor, yine
yoklama talep edildi. Şimdi, bunlar Medeni Kanun’un 2’nci maddesindeki
objektif hüsnüniyet, bir hakkın kötüye kullanılmasını kanun
himaye etmez düsturundan hareketle -sağ olsun Meclis Başkan
Vekillerimiz Sayın Ahmet Aydın, Sayın Hamzaçebi- bu konuyla
ilgili Genel Kurulun da görüşüne başvurarak usul
tartışmaları sonunda nihayet bir sonuca varıldı.
Buradan şuraya gelmek istiyorum: Muhalefet partileri siyasal hayatta,
demokratik hayatta, partiler vazgeçilmez bir unsursa muhalefet partisi de
Meclisin ana unsurlarından biridir. Tabii ki muhalefet
muhalefetliğini yapacak, yapmalı da, demokrasinin gereği budur
fakat diğer taraftan, iktidarın da rasyonel bir şekilde yasa
çıkarabilmesi için bir dengede buluşması lazım. Bu manada,
muhalefet partisinin ihtiyaçlarını karşılar şekilde
Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekilinin imzasıyla, aynı
şekilde iktidar partisinin de yaklaşımlarını
karşılayacak bir şekilde AK PARTİ grup başkan vekiliyle
birlikte imzalamış oldukları İç Tüzük
değişikliği Genel Kurulun önüne geliyor. Burada, kamuoyunda
yeterince tartışıldı, komisyonlarda yeterince
tartışıldı, Genel Kurulda da tartışacağız.
Aslında hep beraber bütün partiler bir araya gelerek sıfırdan bir
İç Tüzük yazmak ana hedefimiz idi ama olmadı. Bu arada, iki partinin
grup başkan vekillerinin imzalamış olduğu İç Tüzük’te
eskiden görüşülmüş, HDP ve CHP sözcülerinin de
katılmış olduğu platformdaki uzlaşılan maddelerin
aslında buradaki değişikliklere de
yansıtıldığını görüyoruz. Bir iki konuda problem
var, keşke onlar da aşılabilseydi; onlar da
aşılamadı maalesef.
Diğer
taraftan, bir örnek vermek istiyorum: 2007’de bunlarla
karşılaşmıştık biz, 2007’ye kadar. Burada
uluslararası sözleşme görüşülüyor. Uluslararası
sözleşme teknik bir konu ama ilinin problemleriyle ya da aktüel siyasetle
ilgili konular konuşuluyor. O zaman derdi ki Meclis başkan vekili
“Sayın Hatip, maddeye gel, maddenin dışına çıkma.”,
uyarırdı, ikinci uyarıyı da yapar, gerekirse “Mikrofonları
kapatırım.” der idi. Milletvekili de on dakikalık
konuşmasının dokuz dakikasını kanuna
ayırıyor ise bir dakikayı da aktif siyasete ayırabiliyor
idi, bu tolere edilebilir idi. Örnek vermek istiyorum: Bir
araştırmacı bir kanun başlığına bakarak
Meclis kütüphanesine gitse, oradan tutanakları çıkarsa, Meclisteki
yasa faaliyetinin başlığından devam ederek “Yahu, bu
kanunla ilgili, siyasi partilerin temsilcileri ne konuşmuştur?” diye
baksa inanın hayrete düşer. Madde başlığına
bakıyorsun, altta konuşulanlara bakıyorsun, hiç alaka yok. Bu da
hepimizin gerçekten düşüneceği bir nokta olmalıdır diye
düşünüyorum.
Dolayısıyla,
İç Tüzük’ün uygulanmasından kaynaklanan problemler var, fiilî
durumlar oluştu, diğer taraftan da bazı maddelerin
olmamasından kaynaklanan problemler oluştu. Bu sadece muhalefet
partilerini ilgilendiren bir konu da değil, iktidar partisinin de bu
manada üzerine düşeni yapması gerekir. Muhalefet partilerinin de
-demin de söylediğim üzere- objektif hüsnüniyet, Medeni Kanun’un 2’nci
maddesini ihlal etmemek kaydıyla tabii ki de hakkını
arayacağı ve genel siyasetin burada yapılabileceği ancak
aslolan yasama faaliyetlerinin etkin bir şekilde kullanılması,
muhalefetin de yasama faaliyetlerine katılması olmalı idi.
Maalesef, muhalefet partisinin hakkın kötüye kullanılması
sınırlarını zorlaması karşısında
iktidar da çaresizlikten, rasyonel çalışabilme adına bu teklifi
getirmiştir diye düşünüyorum. Ancak, bu teklifte Milliyetçi Hareket
Partisi muhalefetin taleplerini, AK PARTİ grup başkan vekili
marifetiyle de iktidar partisi taleplerinin bir dengede buluştuğunu
görüyoruz. Yeterli mi? Yeterli olmayabilir, tartışılabilir ama
optimal bir düzeyde anlaşıldığını
varsayıyoruz. Bu nedenle, İç Tüzük çalışmalarının
iktidar ve muhalefetin müzakere ettiği bir ortamda, bir dengede
buluşması ümidiyle Genel Kurulun takdirine grup önerimizi sunuyor,
tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Can.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sayın Can konuşmasında bundan önceki uygulamada
muhalefet partilerinin hakkı kötüye kullandığını
söyleyerek genel olarak grubumuza sataşmıştır, cevap
hakkını kullanmak istiyorum.
BAŞKAN
– Özel olarak sataşmadı ama.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ama bütün gruplara sataştı, takdir diğer
grupların yani.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Bütün gruplara sataştı, biz de istiyoruz
aynı gerekçeyle.
BAŞKAN
– Peki, buyurun iki dakika süre veriyorum.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önümüzdeki saatlerde Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi kabul
edilecek olursa, yüce Meclis öyle takdir ederse uzun uzun bu İç Tüzük’ün
Anayasa’ya nasıl aykırı olduğunu, nasıl Meclisin
çalışma usul ve kurallarına aykırı bir şekilde
hem Komisyona getirildiğini hem de Genel Kurul gündemine
alındığını konuşacağız. Özellikle,
İç Tüzük’ü bir temel kanun olarak görüşme garabetini burada ayrı
ayrı tartışacağız.
Sayın
Ramazan Can Mecliste kendi grubunun çalışmalarına emek veren,
gayret gösteren, ter akıtan bir milletvekili. Buradan İç Tüzük’le ilgili
değişikliği savunmaya çıktığında
aslında işin savunulabilecek bir tarafı
olmadığının da farkında. Aslında, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Sayın Genel Başkanının daha genel
başkanlık değişimi yapılırken bir metal
yorgunluğu tespitiyle bu İç Tüzük’ün yaptığı tespit
aynı. 316 milletvekili burada oturabilecek durumdayken 184’ünü buraya
getirememe acziyetiyle karşı karşıya olan, yorulmuş,
tükenmiş, yönetme kabiliyetini kaybetmiş bir iktidar partisi grubuyla
karşı karşıyayız.
Şimdi,
Sayın Ramazan Can diyor ki: “Efendim, hem maddede hem önergede
devamlı yoklama istenebilir.” Arkadaşlar, 50 maddelik bir kanunda
-söylediği sözün karşılığı- maksimum 202 tane
yoklama isteyebilirsiniz. Anayasa Komisyonunun değerli üyeleri
hatırlayacaklar, tutanaklarda var, ortaya yatırdık bunu; bir
kanunda, 202 kez yoklama istenebilecek bir yerde bu hakkın yüzde 75’ini
kullanan grup Fazilet Partisi Grubu. Ondan sonra bu hakkın yüzde 35’ini
kullanan grup, kısa, Adalet ve Kalkınma Partisi muhalefet dönemi.
Bugüne kadar bizler maksimum yüzde 25’e çıkmışız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Bir hakkın suistimali varsa bunu en çok suistimal eden
grup Fazilet Partisi Grubu, arkasından o gruptan ayrılmış
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu. Bunu kim söylüyor? Tutanaklar söylüyor,
istatistikler söylüyor. Bu şartlar hakkında, dönüp de muhalefetin söz
haklarını kısıtlarken bunu “Hakkı kötüye
kullandınız.” demek, geçmişteki, eğer bu bir hakkı
kötüye kullanmaksa, misliyle, üç katıyla, dört katıyla
kullanmış olan kendi siyasetlerini inkâr ve o günlerden iktidara
taşınmışlık noktasındaki bir hakkın kötüye
kullanılarak elde edildiği bir iktidar sürecini yaşadığınızın
da kabulüdür.
Kamuoyunun
takdirlerine sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz Sayın Özel.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, bize de
sataşma var.
BAŞKAN
– Sayın Beştaş, az önce Ramazan Bey ne dedi: “Bir hakkı
suiistimal etmeyelim, hakkı kötüye kullanmayalım.” dedi.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - “Hakkı kötüye kullanıyorsunuz.”
dedi. Bu, açıkça sataşma.
BAŞKAN
- Aslında böyle ciddi bir sataşma yok idi ama ben gene de size de iki
dakika süre vereceğim.
Yani
böyle ısrarcı olursak Ramazan Bey’in haklılığı da
bir kez daha ortaya çıkmış olacak aslında.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – İç Tüzük 69 daha değişmedi Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Buyurun efendim.
3.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın
AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yani hakkın kötüye kullanılması gerekçesi
İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ne aslında dayanak olarak
gösterildi. Birazdan başlayacak İç Tüzük görüşmeleri, bunu
ayrıntılı tartışacağız, Komisyonda da
söyledik. Şunu söyleyelim: Gerçekten burada eğer hak
kullanılacaksa yani kötüye kullanma söz konusu olsaydı, burada
defalarca biz yoklama isteyebilirdik yani karar yeter sayısı
isteyebilirdik. Bu, çok istisnaen gündeme gelen bir şey. Ama hakkın
kötüye kullanımı konusunda, bu konuda iktidarın eline su
dökemeyiz gerçekten, asla böyle bir yarış içinde olamayız çünkü
iktidar partisi çoğunluğun gücüne dayanarak, elindeki milletvekili
sayısına dayanarak burada sürekli çoğulculuğu ve diğer
muhalefet partilerini reddeden bir yaklaşımla yasama faaliyetine
yaklaşıyor. Bizim denetim faaliyetini de reddeden bir
yaklaşım var.
Diğer
yandan da şöyle bir şey var: Hani, dediniz ya, “Kanunlarda
konuşabilirsiniz.” Şüphesiz kanunlarda konuşabiliriz ama grup
önerileri, ülkede meydana gelen çok acil, çok ivedi meseleleri Mecliste
tartışmak ve burada halkın iradesi adına Meclisin el
koymasını istemektir. Bu nedenle, biz gündemden kopuk bir meseleyi
getirmiyoruz; aksine, kanunlar bir yana, şüphesiz yasama faaliyetini
yürüteceğiz ama -denetim faaliyetimiz nerede- denetim faaliyetini
yapabilmemiz için de burada bizim bunları grup önerileriyle getirmemiz
lazım.
Biz
hakları asla kötüye kullanmıyoruz ama iktidar partisi -Sayın
Can’a teşekkür ediyorum- bununla bir ikrarda bulundu. “Ya, sizin
hakkınız var, kötüye kullanıyorsunuz, biz de
hakkınızı alıyoruz.” dediniz. Aslında
mefhumumuhalifinden bu çıkıyor. E, bu hakkı elden almak da,
takdir edersiniz ki, adil ve hukuka uygun değildir. Biz hakları
kötüye kullanma değil, hakların hakkını vermek için
buradayız, bu nedenle muhalefet ediyoruz. Halk bize bu görevi verdi.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair
İç Tüzük Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç
Tüzük Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Önerinin aleyhinde ilk söz, Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyaman’a aittir.
Buyurun
Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
bugün, muhtemelen AKP’nin Meclis gündemine ilişkin sunmuş olduğu
bu önerileriyle Meclis İçtüzüğü tartışılacak ama o
biraz sonra tartışılacak, elbette ona ilişkin
görüşlerimizi dile getireceğiz. Ancak, bir süre önce, G20
toplantısında, AKP Genel Başkanı Sayın
Erdoğan’ın partimiz Eş Genel Başkanı Sayın
Selahattin Demirtaş’a ilişkin sarf ettiği, esefle
karşıladığımız sözleri oldu.
Yaptığı basın toplantısında Sayın Selahattin
Demirtaş için “O bir teröristtir ve onun daha bir sürü suçları var.”
dedi. O günden bugüne uzun bir zaman geçti ve Sayın Erdoğan bugüne
kadar ilgili savcılıklara ne bir belge ne bir kayıt ne bir delil
sundu. Biz Sayın Eş Genel Başkanımızın da
açıkladığı üzere, beklediği üzere varsa elinde bir
delil, bir belge, iddiasını ispatlayacak bir aracı varsa bunu
mutlaka kendi talimat verdiği, kendi tetikçisi rolünü oynayan
savcılara iletmesini bekliyoruz. Şayet bunu yapmazsa, elinde bir
delil yoksa ve sunmuyorsa, sunmayacaksa -onun deyimiyle- kendisini müfteri ilan
ediyoruz, yalancı ilan ediyoruz ve iftiracı ilan ediyoruz. Eğer
bu devlet bir hukuk devletiyse ve yargı bağımsız ve
tarafsız ise… Ki artık bunu tırnak içine alıyoruz çünkü bu
ülkede artık bağımsız yargı ve tarafsız
yargı yok, reisin yargısı ve reisin mahkemeleri var. Bunu
nereden çıkarıyoruz? Sayın Demirtaş’ın
yargılandığı, daha doğrusu tutuklanmış
olduğu davanın üzerinden bir yıla yakın zaman geçmesine
rağmen henüz hakkında bir duruşma günü dahi tayin
edilmemiştir. Yani Sayın Demirtaş bugüne kadar 64’ü
aşkın duruşmaya çıkmıştır, bu davaların
hiçbirinden tutuklu değil. Tutuklu olduğu dosyadan ise henüz bugüne
kadar düzenlenmiş bir iddianame ve duruşma günü verilmiş
değildir. İşte, böyle bir hukuka biz ancak “düşman hukuku”
deriz. Biz böyle bir hukuka ancak “Orta Çağ hukuku” deriz, “öç alma
hukuku” deriz. Ve Türkiye'de hukuk maalesef tek kişinin talimatları
doğrultusunda gerçekleşiyor. Sayın Eş Genel
Başkanımız Selahattin Demirtaş’a işte “O bir
teröristtir.” sözü tam da yargıya talimattır. Anayasa’nın
138’inci maddesi açıkça bu talimatı suç saymaktadır. Sayın
Erdoğan’ın iddiasını ispatlamaması, iftira
atmış olması ve suç isnadında bulunması, aslında
mevcut mevzuat açısından açıkça suç teşkil etmektedir.
Sayın Erdoğan bu iddiasına delil göstermezse Türk Ceza
Kanunu’nun 167’nci maddesinde düzenlenmiş iftira suçu, 271’inci maddede
düzenlenmiş suç uydurma, 288’inci maddede düzenlenmiş
yargıyı etkileme, 283’üncü madde ve Terörle Mücadele Kanunu’nun
atfıyla suç ve suçluyu saklama suçunu işlemiş olmaktadır.
Şimdi, Sayın Erdoğan, Demirtaş için
“Daha nice suçları var.” cümlesini de sarf etti. Evet, doğrudur, daha
nice suçları vardır Sayın Demirtaş’ın. Bakın, o
suçları neler söyleyelim ve o suçları biz de işliyoruz. Hakikati
cesurca ortaya koyma suçunu işliyor Sayın Demirtaş. Ezilenlerin
sesi olma suçunu işliyor, saz çalıyor, dolayısıyla suç
işliyor. Savaş isteyenlere karşı barışı
savunuyor, onun için suç işliyor. Emekçilerin yanında saf tutuyor, bu
suçu işliyor ama en önemlisi de Sayın Erdoğan’a muhalefet suçunu
işliyor. Asıl suçları o. “Daha nice suçları” dediği
suçlar tam da bu suçlar.
Peki, hangi suçları işlemiyor? Sayın
Demirtaş, mesela “Kadın da olsa çocuk da olsa gereği
yapılır.” talimatı verme suçunu işlemiyor. Berkin Elvan
için “Emri ben verdim.” suçunu işlemiyor. Tırlarla çetelere silah
gönderme suçunu işlemiyor ve Roboski’de katledilen çocukların sivil
olduğu görüntülerle, hava fotoğraflarıyla tespit edilmesine
rağmen Roboski’de çocukları katletme suçunu işlemiyor.
Sayın Demirtaş’ın en büyük suçları işte bunlardır
ve Sayın Erdoğan’ın “Daha nice suçları vardır.”
dediği, az önce ifade ettiğim, haktan, emekten, ezilenden, barıştan
yana olma suçlarını işlemektir.
Sayın
Erdoğan G20 Zirvesi’nde “53 Kürt kardeşimin öldürülme
talimatını Demirtaş vermiştir.” diyor. Oysa kayıt
altında olmasına rağmen 6-7 Ekim Roboski
dayanışması için Sayın Demirtaş çağrıda
bulunmamış, Halkların Demokratik Partisi çağrıda
bulunmuştur. Ben de Halkların Demokratik Partisinin bir üyesi olarak
bir kez daha Sayın Eş Genel Başkanımızın
ısrarla yaptığı çağrıları tekrar ediyorum,
varsa elinizde bir belge, delil, lütfen savcılıklara iletin yoksa
müfterisiniz.
Şimdi
değerli arkadaşlar, hukuksuzluk sadece Sayın
Erdoğan’ın talimatlarıyla gerçekleşmiyor, Sayın
Demirtaş’ın hakkında ortada bir fezleke, bir iddianame yokken,
6-7 Ekim olaylarına ilişkin yani kamuoyunda “Yasin Börü davası”
olarak bilinen davada Meclise gelmiş bir fezleke olmadığı
hâlde, savcılıklarda düzenlenmiş bir iddianame
olmadığı hâlde, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin
kararına rağmen, ısrarla ve muhtemelen talimatla Sayın
Selahattin Demirtaş’ın -hukuksuzca- bu davayla dosyası
birleştirilmeye çalışılmaktadır. 19. Ağır
Ceza Mahkemesi, hukuk dışı, hukuka aykırı ve hukuk teamüllerinde,
hukuk uygulamalarında görülmemiş bir garabet, bir hukuksuzlukla
ısrarla davayı birleştirmeye çalışmakta, iddianame ve
isnat olmayan bir suçtan dolayı Sayın Demirtaş’ın
yargılanmasını talep etmekte. Bu talebi 2. Ağır Ceza
Mahkemesinde reddedilmesine rağmen, yine hukuka aykırı bir
şekilde, yetkili ve görevli olmayan 20. Ağır Ceza Mahkemesine
başvurulmaktadır.
Değerli
milletvekilleri ve Sayın Başkan; Eş Genel
Başkanımızın Anayasa Mahkemesine yaptığı
başvuruda, Anayasa Mahkemesinin Adalet Bakanlığından
istediği savunmada, Adalet Bakanlığının Anayasa
Mahkemesine verdiği cevapta Sayın Selahattin Demirtaş’ın
tüm yasama faaliyetlerini ve görevlerini yerine getirdiğini, sadece
cezaevinde olmaktan kaynaklı bazı faaliyetleri yürütmediğini
beyan ediyor.
Eş
Genel Başkanımız sayın makamınıza bir dilekçe
verdi ve dilekçesinde yasama faaliyetlerini yerine getirmek üzere SEGBİS
üzerinden grup toplantısına katılma yönünde istekte bulundu.
Başkanlığınız ve Başkanlık Divanı hem
bu Parlamentonun bir üyesi olan Sayın Selahattin Demirtaş’a AKP
Eş Genel Başkanının “terörist” yani yargısız
infazla iftira suçu atarak “terörist” deme sözlerine ve söylemine yani Ceza
Kanunu’nun masumiyet ilkelerine de aykırı bir şekilde sarf
ettiği sözlere üç maymunu oynadı hem Sayın Demirtaş’ın
Meclis Başkanlığına vermiş olduğu dilekçeye de
bugüne kadar cevap verilmemektedir.
Bu
Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak halkın iradesini mi temsil
ediyor, yoksa bu Meclis AKP Genel Başkanının bir Meclisi,
AKP’nin bir grubu mudur diye soruyoruz. Öncelikle Meclis
Başkanlığının üç maymunu oynamadan üzerine düşen
sorumluluğu yerine getirerek Sayın Eş Genel
Başkanımızın istemine, talebine bir cevap vermesi
gerekmektedir. Bunu Başkanlığınızdan bekliyoruz,
Başkanlık Divanından bekliyoruz. Başkanlık Divanı
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
görevleri ve sorumlulukları İç Tüzük’te düzenlenmiştir, AKP
Tüzüğü’nde düzenlenmemiştir diyoruz ve bu hukuksuzlukların bir
an önce sona ermesi dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın konuşmacı
yaptığı konuşmada önce şartlı bir cümle olarak,
sonra da açıktan, Cumhurbaşkanımız için, Parti Genel
Başkanımız için “müfteri” demiştir. Bu bir
sataşmadır, bu çerçevede söz talep ediyorum.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Bostancı.
Lütfen
yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyaman’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Genel Başkanımızın, Sayın
Cumhurbaşkanımızın bahsedilen konuya ilişkin
değerlendirmeleri siyasal değerlendirmeleridir…
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Bu nasıl siyasal değerlendirmedir Naci Bey,
birine “terörist” demek nasıl bir siyasal değerlendirme?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – …siyaset dilinin içerisinde mütalaa edilebilecek
değerlendirmelerdir. Olay, yargıya intikal etmiş, yargı
neticede bir karar verecek. Ayrıca, “Reisin yargısı” diyorsunuz
ya, buna ilişkin de eğer elinizde bir belge, bir delil, bir şey
var ise…
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Pratik uygulama.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Algılar değil.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Açık, açık.
MURAT
EMİR (Ankara) – HSK’nın hepsini Reis atadı ya, daha bundan iyi
belge mi olur Sayın Başkan?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Lütfen, siyasal dilin dışında,
hukuki belge varsa çıkın bu belgeyi de ortaya koyun.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Reis sunsun, biz niye sunuyoruz?
MURAT
EMİR (Ankara) – HSK üyelerini atadığı tutanakları
komisyonların.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Talimat değil mi?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Şimdi, mahkemeye intikal etmiş,
mahkeme karar verecek, siz çıkıp diyorsunuz ki: “Bu insanın
hiçbir suçu yok.” Öyle diyorsunuz.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Siz de peşinen suçlu sayıyorsunuz ama.
MEHMET EMİN
ADIYAMAN (Iğdır) – Mahkeme karar vermeden “terörist” diyorsunuz,
mahkûm ediyorsunuz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bir dakika… Bir dakika, bir sonunu dinle.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Mahkemeyi bile beklemiyorsunuz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Var mı, yok mu; mahkeme karar verecek.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Niye beklemiyorsunuz o zaman?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – “Bu kişinin hiç suçu yok.”
dediğinizde, bu, mahkemeye bir müdahale olmuyor mu, siz mahkeme üzerine
bir tahakküm kurmuyor musunuz?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Mahkeme var diye siyaset konuşmayacak
mıyız ya!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Demek ki siyaset dili farklı bir şey,
hukukun işleyişi farklı bir şey; ikisini birbirine
karıştırmayacaksın. Siz, kendiniz, hukuka intikal etmiş
bir konuya ilişkin, hukuki sonuçlarına dair siyasal dille
konuşacaksınız, başkaları konuştuğunda onu
suçlayacaksınız; bu, kabul edilemez, mantıken de çok
çelişkili bir durum.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, Naci Bey, gerçekten, sizin
mantığınız bu söylediğinizi kabul ediyor mu?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Ayrıca, yani her şeyin de bir
adabı var. Sayın Cumhurbaşkanına ilişkin önce tedbirli
bir şekilde “Falan falan olmazsa o zaman müfteridir.” derken, iki dakika
sonra kantarın topuzunu kaçırmak da doğru bir tavır
değil.
Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın
Başkan, grubumuza doğrudan sataşma var.
BAŞKAN – Bir saniye, ne söyledi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Talimatı
bizim verdiğimizi söyledi. Cumhurbaşkanına ilişkin
söylemlerimizi de aslında, dolayısıyla iftira olarak…
BAŞKAN – Tamam, sizin söylediğiniz bir ifadeye
binaen cevap verdi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan, benim dediğim şu…
BAŞKAN – Cevap verirken sizin grubunuza,
şahsınıza yönelik ne gibi bir sataşması oldu?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hayır
“Bu konuda açıkça yargıyı etkilemek bir suçtur…” Bu
sataşmadır yani.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – O zaman sabah
akşam sizin yaptığınız sataşmadır.
BAŞKAN – Nasıl yani? “Siz yargıyı
etkiliyorsunuz.” gibi bir şey mi dedi, nasıl bir suçlama?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bize diyor
ki: “Siz yargıyı etkiliyorsunuz.”
BAŞKAN – Bakın Sayın Beştaş,
hakikaten söz vereyim ben eğer varsa ama ben burada bir sataşma
görmedim. Ben bir sataşma görmedim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Biraz öncekinde
nasıl bir sataşma gördünüz şartlı cümleye?
BAŞKAN – Ben onu orada gördüm Sayın Toğrul
-ben Sayın Danış Beştaş’la konuşuyorum- ben onu
değerlendirdim, söz verdim. Sataşmaya ilişkin söz verip vermeme
yetkisi Başkanlık Divanında.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Keyfî değerlendirme
yapamazsınız siz de Başkan, siz de keyfî değerlendirme
yapamazsınız.
BAŞKAN – Ve ben gerçekten sataşmaya mahal bir
şey gördüğümde de söz veriyorum. Dolayısıyla dilerseniz ben
tutanakları da isteteyim, sataşma varsa söz vereyim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın
Başkan, tek bir cümle yetiyor bizce. Doğrudan dedi ki: “Muhalefet
olarak bunu söylemeniz yargıya emirdir, müdahaledir.” Bunun kendisi
sataşmadır zaten. Yani bu açıktır.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, benim söylediğimi lütfen herkes doğru
anlasın. “Bu dil siyaset dilinin içerisinde mütalaa edilebilir.” dedim.
“Siz böyle bir mantığı kurarsanız sizinki de yargıya
müdahale olur.” dedim. Anlayamamışsınız.
BAŞKAN – Bu “Siz böyle yapıyorsunuz.” diye
şartlı bir şey değil de yani…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – “Müfteri…”
Lütfen Sayın Başkan, söz verin açıklayalım ya.
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş, lütfen… Bir sataşma göremiyorum gerçekten. Ben olmazsa tutanakları
da isteteceğim, olduğunda vereceğim, söz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben burada
yerimden bir cümle söyleyeyim, siz tutanakları isteyin.
BAŞKAN – Buyurun, tamam, yerinizden söyleyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yok, yine
tutanakları isteyin.
BAŞKAN – Buyurun, söyleyin.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan,
bir kere, yargıyı etkileme suçu Türk Ceza Kanunu 138’de
düzenlenmiş. Biz muhalefet partisi olarak burada yargıyı
etkileyebilecek güçte ve iktidarda değiliz. Yargıyı etkileyecek
olan güç yaptırım uygulayabilecek güçtür. Bir ülkenin
cumhurbaşkanının, aynı zamanda iktidar partisinin genel
başkanı sıfatıyla muhalefet partisinin genel
başkanına “Teröristsin.” demesi yargıya açık
talimattır. Açık talimattır, tartışma dışıdır.
Sayın Bostancı haklı olarak dedi ki: “Henüz yargı bir karar
vermedi, henüz iddianame hazırlandı ve yargılama sürüyor.” Biz
de tam da bunu söylüyoruz, diyoruz ki: Daha ilk duruşmaya çıkmadan,
daha savunmasını bile vermeden, dava görülmeye başlanmadan bir
partinin genel başkanına nasıl “Teröristsin.” deme cüretini
gösterebilir? Diyoruz ki: Buyurun, ispatlayın. Bütün mesele budur yani.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Danış Beştaş.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, bu dil siyasal
dildir. Kendilerinin de kullandığı, Sayın
Cumhurbaşkanımızın da kullandığı aynı
türden siyasal dilin içerisinde mütalaa edilecek bir
yaklaşımdır.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siyasal bir dil muhalefet partisi genel
başkanına hüküm veremez.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair
İç Tüzük Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç
Tüzük Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
– Şimdi önerinin lehinde ikinci söz Ankara Milletvekili Murat Alparslan’a
aittir.
Buyurun
Sayın Alparslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır sizin de.
MURAT
ALPARSLAN (Ankara) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Partimizin
grup önerisiyle, Meclis İçtüzüğü’nün Meclis Genel Kurulunda
görüşülmesi talep edilmektedir. Malumunuz olduğu üzere mevcut İç
Tüzük kırk dört yıldır uygulanmakta ve bugüne kadar müteaddit defalar
değiştirilmiş tarihî bir vesika, belki bir anlamda Parlamentonun
normatif bir çerçevesini çizen bir metindir.
Bu
İç Tüzük çalışmaları Anayasa Komisyonunda uzun süreler
tartışılmış, görüşülmüş ve oraya sunulan
teklif de bugüne kadar yapılan çalışmalarda ortaya çıkan
müktesebat ve uzlaşma komisyonlarında öne çıkan
başlıklar altında toplanarak bir metin hâline getirilmiş ve
üzerinde tartışılarak belli bir noktaya, bir metin hâline
dönüştürülmüştür.
Yapılmak
istenen hem muhalefetin denetleme, bilgi edinme, kamuoyu oluşturma ve
bilgilendirme hakkını kullanmasının yanı sıra
iktidarın da çalışmasının daha etkin ve verimli
olmasına katkı sağlayacak bir metin olması arzusudur.
Bu
anlamda hem Komisyon aşamasında hem de umarım ki Meclis Genel
Kurulunda yasamanın çok daha iyi çalışabilmesine imkân
sağlamasını umduğumuz bu İç Tüzük
değişikliğine katkılarınız olumlu yönde
olacaktır diye temenni ediyor ve grup önerimizin kabulünü dileyerek
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Önerinin
aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Çanakkale Milletvekili Muharrem
Erkek.
Buyurun
Sayın Erkek. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz
aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
bugün 24 Temmuz. Doksan dört yıl önce 24 Temmuz 1923 tarihinde
Lozan’ı imzaladık ve sonra cumhuriyetimizi kurduk. Bir dakikalık
görüşmede de ifade ettim, tekrarlamak istiyorum: Lozan görüşmeleri
başladığında Çanakkale ve İstanbul boğazları
işgal altındaydı, Çanakkale ve İstanbul
boğazlarında İngiliz gemileri, İzmir Limanı’nda
Fransız savaş gemileri demir atmıştı, kapitülasyonlar
devam ediyordu. Böyle bir tabloda Lozan görüşmeleri
başlamıştı ve biz Lozan görüşmeleri sonucunda
bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü
kazandık ve dünyanın yeni, saygın, genç Türkiye Cumhuriyeti’ni
kurduk. Bu nedenle Lozan’ı hezimet olarak nitelendirmek en başta
ortak tarihimize ve Türkiye Cumhuriyeti’ne bir
saygısızlıktır diye düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca sansürün kaldırıldığı bir
gün olan 24 Temmuzu maalesef kutlayamıyoruz çünkü sansür basınla
birlikte bütün topluma yoğun bir şekilde uygulanıyor ve bugün ne
trajiktir ki 24 Temmuzda birçok gazeteci, çizer, karikatürist, gazete
yöneticisi tutuklu olarak yargılanıyor; işte, Cumhuriyet
gazetesinin gazetecileri, yöneticileri bugün tutuklu olarak hâkim
karşısında. Kadri Gürsel mahkeme huzurundaki beyanında “Ben
terör örgütü üyesi değilim, yalnızca eleştiren bir gazeteciyim.”
dedi. Evet, Kadri Gürsel eleştiren bir gazeteci, Kadri Gürsel demokrasiye,
hukuka bağlı bir insan ama öyle bir kurgu iddianameyle
karşı karşıya kaldı ki uzun aylardır ailesinden,
özgürlüğünden mahrum.
Değerli
milletvekilleri, şunu asla unutmayalım: Gazetecileri
hapsedebilirsiniz ama gazetecilerin haberlerini, yazılarını,
düşüncelerini kesinlikle hapsedemezsiniz çünkü bu mümkün değil.
Türkiye’yi basın özgürlüğünden, halkın haber alma
özgürlüğünden ve tüm özgürlüklerden koparmaya devam ediyorsunuz. Bugün
duruşmada Kadri Gürsel küçük oğluna sarılamadı, çünkü
müsaade edilmedi. Düşünebiliyor musunuz? Bu nasıl bir intikamdır,
nasıl bir hesaplaşmadır? Herhâlde, cumhuriyet değerleriyle
ciddi sorunları olanların Cumhuriyet gazetesiyle de ciddi
sorunları var diye düşünmeden geçemiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca, maalesef son dönemde de her gün 1-2 şehit
acılarıyla ülkemizin bir köşesine ateş düşüyor, 80
milyonun yüreğine ateş düşüyor. Şehitlerimizi de bir kez
daha rahmetle, minnetle anıyoruz; ailelerine ve tüm milletimize baş
sağlığı diliyoruz.
Referandum
sürecinde “Anayasa değişikliği kabul edilirse, ‘evet’
çıkarsa terör bitecek, artık şehitler gelmeyecek.” diyenleri de
buradan göreve davet ediyoruz. İktidar çoğunluğu olarak, ülkeyi
tek başına yöneten bir grup olarak lütfen bu teröre bir son verin.
Referandum sürecinde millete verdiğiniz sözleri, taahhütleri yerine getirin,
terörü bitirin ve artık şehitlerimiz gelmesin. Bu sizin temel
göreviniz. Bu konuda Mecliste ve her platformda sizlere her türlü desteği
de verdiğimizi asla unutmayın.
Değerli
milletvekilleri, işte asıl sorunumuz bu referandum sürecinde
başladı. Öyle bir anayasa değişikliğini Yüksek Seçim
Kurulunun açıkça yasaya ve hukuka aykırı kararıyla
yürürlüğe soktunuz ki o anayasa değişikliğiyle birlikte
kuvvetler ayrılığı ve demokrasiyi de
yıktınız. Türkiye’de demokratik hukuk devleti maalesef şu
anda askıda. Anayasa değişikliğinden sonra, tarafsız
olması zorunlu olan Sayın Cumhurbaşkanı, partisinin genel
başkanı oldu ve partisinin 316 milletvekili yasama organında ve
Darbeyi Araştırma Komisyonunda ve birçok uygulamada gördüğümüz
gibi açıkça yasama organının iradesine müdahale ediliyor. HSK
aracılığıyla yargı da ele geçirildi. Kuvvetleri tek
elde topladınız. 1921 Anayasası’yla yapılmayan şeyi
–biliyorsunuz, 1921 Anayasası’nda tüm yetkiler Mecliste toplanmıştı
ve Meclisle birlikte bağımsızlık, özgürlük mücadelesi verilmişti-
siz 2017 yılında bir Anayasa değişikliğiyle
gerçekleştirdiniz. Mevcut Anayasa'yı çok daha kötü bir duruma
getirdiniz. Normlar hiyerarşisinde anayasanın üstte olduğunu
biliyoruz, iç tüzükler de anayasaya dayanmak zorundadır, iç tüzüklerin
belirleyicisi de anayasalardır ama öyle bir kötü Anayasa
yarattınız ki Türkiye'yi artık bir anayasal hukuk devleti olarak
görmek mümkün değil. İşte çağdaş dünyayla da bu
nedenle yoğun sorunlar yaşıyoruz ve böyle bir Anayasa'dan da
böyle bir İç Tüzük teklifiyle maalesef Meclisin huzuruna geldiniz.
Grup
önerisiyle İç Tüzük değişiklik teklifinin İç Tüzük’ün
91’inci maddesi uyarınca temel kanun olarak görüşülmesini talep
ediyorsunuz. Neden? Bu İç Tüzük değişiklik teklifiniz iç tüzük
hukukunda, mevcut İç Tüzük’ümüzde kapsamlı, sistematik bir
değişiklik mi öngörüyor? Hayır. 185 maddelik İç Tüzük’ün 18
maddesinde -ki 2’si yürürlük maddesi- birbiriyle bağlantısı
olmayan, bütünlük arz etmeyen değişikliklerle karşı
karşıyayız. Neden temel kanun olarak görüşülsün? Milletvekilleri
daha az konuşsun diye mi?
Değerli
milletvekilleri, güçlü Parlamento, güçlü Meclis güçlü milletvekiliyle
mümkündür, konuşan milletvekiliyle mümkündür. Siz torba yasaları
temel kanun olarak görüşüyorsunuz, İç Tüzük değişiklik
teklifini temel kanun olarak görüşmek istiyorsunuz. Elinizde imkân olsa
herhâlde Anayasa değişiklik teklifini de temel kanun olarak
görüşecektiniz ama maalesef artık bu da mümkün olamadı.
Değerli
milletvekilleri, 91’inci madde uyarınca bir teklifin temel kanun olarak
görüşülebilmesi için şartlar belli, sizin değişiklik
teklifiniz bu şartları taşımıyor. Yüzlerce, binlerce
maddelik temel kanunları otuzar maddelere bölerek ve uzun uzun
tartışarak Mecliste görüşmek mümkün. Açıkça Anayasa'ya
aykırılık teşkil eden bir İç Tüzük
değişiklik teklifini bir de temel kanun olarak görüşmek
istemeniz hem İç Tüzük’e hem Anayasa'ya da açıkça
aykırılık teşkil ediyor.
Sayın
Can Genel Kurulun gündemine geçememesinden şikâyet etti. Hep bu
şikâyeti dile getiriyorsunuz. Biz de size şunu soruyoruz çok samimi
olarak: Bugüne kadar isteyip de geçiremediğiniz bir kanun oldu mu?
Binlerce maddeli kanunlar bu Mecliste çok kısa sürede kabul edildi. Daha
en son, Sanayi Komisyonundan gelen 102 maddelik, içerisinde meşhur zeytin
düzenlemesini de içeren torba yasa, muhalefetin 70 maddede görüşmemesi,
konuşmaması sonucunda birkaç günde geçti. Peki, dert ne, dert ne?
Milletvekillerinin illerinin sorunlarını bu kürsüde dile getirmeleri,
gündem dışı görüşmelerle ve siyasi partilerin grup
önerileriyle ülkenin çok önemli sorunlarını bu kürsüye
taşıması, tartışması, konuşması, gündem
belirlemesi sizi niye rahatsız ediyor? Bunlar, mevcut kanunlarda
değişiklik yapan sizin gündeminizden daha az mı önemli? Hayır.
Bugün konuşulan konular bile bu Mecliste, aslında bugün Türkiye’nin, toplumun
gündeminde olan konular. Türkiye’nin gündeminde, toplumun gündeminde böyle bir
İç Tüzük değişikliği ve talebi yok ama siz bunu
dayatıp çoğunlukçu anlayışla, dayatmacı
anlayışla İç Tüzük’teki çoğulculuğu,
uzlaşmacılığı da yok eden, Anayasa’ya aykırı
bir teklif getiriyorsunuz.
İç
tüzükler sessiz anayasalardır denir. Evet, siz sessizce Meclis içi bir
darbe yapmak niyetindesiniz. İşte bugün bu önemli görüşmelerimiz
de televizyondan yayınlanmıyor. İç Tüzük görüşmelerinde de
tartıştık, birinin çıkıp iktidar çoğunluğu
tarafından, sizin grubunuzdan bir kişinin çıkıp bu kürsüden
neden Meclis Genel Kurulu çalıştığı sürece televizyon
yayını olmadığının bir gerekçesini anlatmasını
çok çok önemsiyoruz. Neden?
Bakın,
bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi temel kanun olarak
görüşülemez çünkü bu, 91’inci maddeye açıkça
aykırıdır. Ayrıca bizim yapmamız gereken -belki bu
konuda İç Tüzük’te de büyük bir eksiklik var, maddelerde görüşmek
mümkün ama- bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin Anayasa’nın
2’nci maddesinden başlayarak birçok maddesine aykırılık
teşkil ettiğini ve demokrasiye, çoğulculuğa,
uzlaşmacılığa aykırı olduğunu
tartışmamız, konuşmamız gerekir diye düşünüyorum.
İşte yürürlüğe soktuğunuz Anayasa
değişikliğinde ve yürürlüğe sokmak istediğiniz İç
Tüzük Değişiklik Teklifi’nde görülüyor ki saray rejimi güçlü bir
Parlamento, saygın bir Parlamento, itibarlı bir Parlamento istemiyor,
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” yazısı
burada yazdığı hâlde egemenliğin önemli bir bölümünü
devralıp saray duvarları arasında her şeyin
şekillenmesini talep ediyor diye düşünüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
ERKEK (Devamla) - Tamamlayabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen bir dakikada, toparlayın.
MUHARREM
ERKEK (Devamla) – İşte, bunun için biz ana muhalefet partisi olarak
demokratik hukuk devletini tesis edene kadar hak, hukuk, adalet, demokrasi
mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Bizim
size samimi uyarımız, gelin daha çok tartışalım, daha
sağlıklı tartışalım, konuşalım ve bu
İç Tüzük Teklifi’ni de normal kanun önerileri, teklifleri,
tasarıları gibi sağlıklı bir şekilde
görüşelim, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine, Anayasa’ya aykırı
şekilde temel kanun olarak değil çünkü getirdiğiniz teklif
İç Tüzük hukukunda, İç Tüzük’te sistematik, bütün, kapsamlı bir
değişiklik kesinlikle öngörmüyor.
Teşekkür
ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
– Oylamadan önce bir yoklama talebi var, önce o talebi
karşılayacağım.
Sayın
Özel, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Arık, Sayın
Erkek, Sayın İlgezdi, Sayın Emir, Sayın Gökdağ,
Sayın Hürriyet, Sayın Sarıhan, Sayın Özdemir, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Aydın, Sayın İrgil,
Sayın Nurlu, Sayın Biçer, Sayın Demirtaş, Sayın
Sarıbal, Sayın Kuyucuoğlu, Sayın Bekaroğlu, Sayın
Kesici, Sayın Ekici.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
– Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair
İç Tüzük Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç
Tüzük Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.31
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-------0-------
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sıraya alınan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan
Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2
Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783)
ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (x)
BAŞKAN
– Komisyon? Yerinde.
Başkanlık
temsilcisi? Yerinde.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Bir saniye, söz vereceğim Sayın Özel.
Komisyon
Raporu 492 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif, İç Tüzük’ün
91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu
nedenle, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Sayın
Özel, size söz veriyorum şimdi.
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, gündeme geçildiğini
söyleyerek, biraz önceki Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi
doğrultusunda Komisyondan geçmiş olan İç Tüzük
değişikliğinin görüşmelerine
başlayacağınızı anlıyoruz.
Komisyonda
da hem geneli üzerinde yaptığımız görüşmelerde hem
maddelerine geçilmeden önce vermiş olduğumuz Anayasa’ya
aykırılık önergesi ve çeşitli maddeler sırasında
Anayasa’ya aykırılığı iddia eden önergelerimiz ve
maddelerin metinden çıkarılması ve Komisyon tarafından iade
edilmesi ve Anayasa’ya aykırılık yönünden özellikle maddelerine
geçilmeden reddedilmesi taleplerimiz karşılıksız
kalmıştır ve Komisyonda yapılan görüşmeler sonucunda,
iktidar partisinin çoğunluk oylarıyla Anayasa’ya aykırı
olan bu teklifin Anayasa’ya aykırı bir şekilde Komisyon
görüşmelerinin gerçekleşmesi sağlanmıştır.
Bu
noktada, Başkanlık Divanı olarak sizin Anayasa’ya
aykırılığı son derece açık olan, öncelikle
Anayasa’da toplantı yeter sayısı olarak tarif edilen üçte 1’lik
yani 184 milletvekilinin hazır bulunması durumu, kürsü
dokunulmazlığı, kürsü masuniyeti maddesinin açıkça ihlal
edilmesi ve yine Genel Kurulun zamanını almamak için
değinmediğim ama ileride, her bir maddede ayrı ayrı
Anayasa’ya aykırılığını iddia ve ifade
edeceğimiz maddelerinden dolayı Genel Kurul gündemine
alınmaksızın -her ne kadar sıra sayısı
almış ve bastırılmış olsa da- kanun teklifinin
Anayasa’ya aykırılık yönünden yeniden değerlendirilmek
üzere Anayasa Komisyonuna iadesini talep ediyoruz.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
Sayın
Özel, ilgili İç Tüzük Değişiklik Teklifi, Meclis
Başkanlığımıza verildikten hemen sonra ilgili komisyon
olan, esas komisyon olan Anayasa Komisyonuna gönderilmiş ve Anayasa
Komisyonu İç Tüzük’e uygun olarak bu teklifi ele alarak görüşmüş
ve görüşme neticesinde raporunu da yazmış ve bunu Meclisimize,
Genel Kurulumuza göndermiştir.
Yine,
bugün, Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulması suretiyle almış olduğumuz Genel
Kurul kararıyla biz bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ni ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nu gündemin ilk sırasına aldık ve
şu anda da görüşmek durumundayız. Meclis Başkanlık
Divanı olarak bizim bunu görüşememek gibi bir lüksümüz, bir durumumuz
söz konusu olamaz. Gündeme giren, Genel Kurulun oyuyla gündeme gelen bu
değişiklik teklifini görüşmek zorundayız.
Kaldı ki Anayasa'ya aykırılık
iddiaları İç Tüzük'ümüzün 84 ve 87’nci maddelerinde çok açık bir
şekilde düzenlenmiştir. Tümü üzerinde böyle bir
aykırılık iddiası değil ama madde sırası
geldiğinde, maddeler üzerinde ayrı ayrı Anayasa'ya
aykırılık iddialarında bulunursunuz, buna karar verecek
olan merci de yine Genel Kurulun kendisidir ve Genel Kuruldan çıkar ya da
çıkmaz, çıkarsa da çıktıktan sonra ilgili yer Anayasa
Mahkemesidir. Dolayısıyla Anayasa'ya aykırılık
iddiasıyla birlikte de bizim bunu görüşememek gibi bir durumumuz söz
konusu olamaz. İç Tüzük'ün 84 ve 87’nci maddelerine göre
değişiklik önergeleri belli bir maddeye ilişkin ve madde
üzerinde görüşme sırasında ancak verilebileceğinden, biz bu
teklifi görüşmek durumundayız. Başkanlık
Divanının yapabileceği başkaca hiçbir işlem yoktur.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, özellikle, aslında çok
doğru bir noktaya temas ettiniz ve grup başkan vekilliği
görevini de geçmişte yapmış birisi olarak
sıkıntının, aksamanın, deyim yerindeyse
topallamanın nerede olduğunu siz de tespit etmişsiniz.
Mesele
şu ki: Bu birkaç yanlış bir arada olduğu için, kanun temel
kanun olarak gelmiş –bunu daha sonra tartışacağız-
temel kanun olarak geldiği için maddeler üzerinde ayrı ayrı
görüşme açmayacaksınız, sadece -varsa- maddeler üzerinde önerge
işlemi yapacaksınız ve temel kanuna göre yani İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre açılmış olan görüşmede verilebilecek
önerge sayısı toplam 2. Ama grupların önerge verme hakkı
saklı, o yüzden de her grup 1 tane önerge verebilecek. Bu durumda,
eğer Anayasa'ya aykırılık önergesi verirsek diğer
önergemiz düşecek. Bu da bir İç Tüzük değişikliğinin
temel kanun olarak görüşüldüğü sırada Anayasa’ya
aykırılığı iddia edersen maddede değişiklik
önergesi verememe ve konuşamama, maddenin içeriğine yönelik itiraz
edersen Anayasa’ya aykırılığını iddia edememe
sonucunu doğuruyor. Sırf böyle bakarsak… Bu söylediğim
matematiksel bir gerçek. Temel kanun nasıl uygulanır? Kaç önerge
verilir? Grupların önerge hakları nedir? Ve Anayasa’ya
aykırılık önergeleri öncelikle görüşülür. Bu durumda, siz
bu Anayasa’ya aykırılık iddiamı bu aşamada kabul
etmezseniz ilerleyen maddelerde Anayasa’ya aykırılık önergeleri
verme durumunda temel kanun olarak görüşmek suretiyle üzerinde
görüşme açılmayan maddelerin değişiklik önergesi de
imkânsız hâle gelecek. Yani değişiklik önergesi verme, madde
metninden çıkarma ile Anayasa’ya aykırılığı iddia
etme arasında bir tercih. Bu, yasama
sağlıklılığı açısından ve bu Mecliste
yapmaya çalıştığımız iş açısından
son derece paradoksal, son derece sıkıntılı, son derece de
sakat bir durum. Bu yüzden en doğrusu sizin bu işi Anayasa
Komisyonuna iade etmeniz. Bu konuda farklı bir ihtimal varsa, hem
Anayasa’ya aykırılığı Genel Kurulun
değerlendirebileceği hem de madde üzerinde görüşümüzü söylemenin
ya da eleştirimizi dile getirmenin bir yolu varsa bilen bana
anlatsın. Ama yok. O yüzden de ilk düğmeyi doğru ilikleyin
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – İlk düğmeyi yanlış iliklerseniz bu iş
sonuna kadar yanlış ilerleyecek. Eğer kararınız devam
etmekse tutumunuzu usule aykırı olarak değerlendirip usul
tartışması açmayı talep ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale ) – Aleyhte.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Aleyhte.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, söz vereceğim.
Ben
kanaatimi ifade ettim. İç Tüzük’ün 84’üncü maddesi Anayasa’ya
aykırılık önergelerini düzenliyor. “Bir kanun tasarı veya
teklifinin Genel Kuruldaki görüşülmesi sırasında tasarı
veya teklifin belli bir maddesinin Anayasaya aykırı olduğu
gerekçesiyle reddini isteyen önergeler, diğer önergelerden önce
oylanır.” Dolayısıyla maddelere geçildikten sonra her madde
üzerinde bunu verebilirsin ve öncelikli olarak görüşülüyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Başka önerge veremiyor ama.
BAŞKAN
– Yine, 87’nci maddesi değişiklik önergelerini düzenliyor.
“Kanunlarda veya İçtüzükte aksine bir hüküm yoksa, kanun
tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi, tümünün veya bir
maddenin komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya
geçici madde eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya
Hükûmet değişiklik önergeleri verebilir.”
Ve
sonuçta, bu önergeler verildikten sonra karar mercisi de Genel Kurulun kendisidir.
Dolayısıyla Başkanlık Divanı olarak
yapabileceğimiz bir şey yoktur.
Tutumumda
bir değişiklik olmadığı için usul
tartışmasını açıyorum talebiniz üzerine.
Şimdi,
söz taleplerini alıyorum.
Lehte…
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Lehte.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.
BAŞKAN
– Tutumum lehinde Sayın Mehmet Muş, Sayın Mehmet Doğan
Kubat.
Aleyhte…
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Aleyhte.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Aleyhte.
BAŞKAN
– Sayın Muharrem Erkek, Sayın Meral Danış Beştaş.
Evet,
tutumum lehinde ilk söz Sayın Mehmet Muş’a aittir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Süreyi ne kadar vereceksiniz?
BAŞKAN
– Süre üç dakikadır usul tartışmalarında, teamül böyle
gelişti, bu değişiklik teklifinde eğer geçerse İç
Tüzük hükmü hâline de geliyor.
Buyurun
Sayın Muş.
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 492 sıra sayılı İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’nin Anayasa’ya aykırı olduğu
gerekçesiyle işleme alınıp alınamayacağı
hakkında
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
Genel Kurulun çalışmasını düzenleyen İç Tüzük
görüşmelerine başlayacağız.
Burada,
sizin tutumunuzun lehinde olduğumuzu ifade etmek isterim. Genel Kurulun,
Anayasa Komisyonundan geçen İç Tüzük Teklifi’ne başlamasında
herhangi bir mahzur görmemekteyiz.
Muhalefetin
söylemiş olduğu Anayasa’ya aykırılıkla ilgili, zaten
Komisyona geldiği zaman Komisyon gerekli incelemeyi yapmış ve bu
teklifi Genel Kurula göndermiştir. Bundan sonrasıyla ilgili
değişiklik veya Anayasa’ya aykırılıkla ilgili madde
üzerine teklif veya önerge verilebilir. Bunlar maddelerle ilgili olur, teklifin
tümüyle ilgili Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla bunun
görüşülmemesini istemek doğru değildir.
Esasen,
bakın, 84’üncü madde aynen şöyle diyor: “Bir kanun tasarı veya
teklifinin Genel Kuruldaki görüşülmesi sırasında tasarı
veya teklifin belli bir maddesinin Anayasaya aykırı olduğu
gerekçesiyle reddini isteyen önergeler, diğer önergelerden önce
oylanır.” yani maddelerle ilgili sizin böyle bir önerge verme
hakkınız var, olabilir…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama öbür önergem düşüyor.
MEHMET MUŞ (Devamla) – …ama sizin, teklifin
tamamının görüşülmesini, Genel Kurulda bunun, buradaki
görüşmelerin başlamasını engellemeniz veya bunun, bunlara
başlanmasının doğru olup olmadığını
iddia etmeniz ne İç Tüzük’te ne de Anayasa’da herhangi bir maddeyle
desteklenmemektedir. Bu açıdan aslında muhalefetin burada yapmak
istediği konu şudur: Teklife geçilmemesi, işin
tıkanması veya bu süreyi uzatmak gibi bir amaçla bunun
yapıldığını biz görmekteyiz.
Değerli arkadaşlar, bu teklif demokratik bir
tekliftir. İki parti grubu bunun altına imza atmıştır.
Meclisin daha verimli çalışmasını amaçlayan, Meclisi
angaryadan, angarya işlerden kurtaran bir tekliftir. O açıdan bizler
Adalet ve Kalkınma Partisi olarak bu teklifin burada görüşülmesini,
behemehâl başlanmasını ve Sayın Başkanlık
Divanının buradaki tutumunun yerinde olduğunu ifade etmek
isteriz. Maddelerle ilgili değişiklik taleplerinizi veya
aykırılık önergelerinizi vermenizde herhangi bir sorun
görülmemektedir, buna hakkınız vardır ama teklifin
tamamının görüşülmesini engellemek ya da Genel Kurulun
çalışmaya başlamasının yanlış olduğu
noktasındaki kanaatleriniz yersizdir, doğru değildir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyor,
Başkanlık Divanının lehinde olduğumuzu ifade etmek
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Tutumum aleyhinde ilk söz Sayın Muharrem Erkek’e
aittir.
Buyurun Sayın Erkek. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında yaşadığımız
sorunların hepsinin temelinde demokrasi ve hukuk bilinci, bu kültür
yatıyor. Açıkça Anayasa’ya aykırı bir İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’yle karşı karşıyayız.
Anayasa’nın 2’nci maddesinden başlayarak Anayasa’nın
başlangıcında yazılı özgürlükçü demokrasiyi yok eden,
demokratik devleti zedeleyen, Anayasa’nın amir hükmü olan toplantı
yeter sayısının kanun maddeleri kabul edilirken
aranmasını önemsemeyen bir İç Tüzük Değişiklik
Teklifi’yle -Anayasa’nın daha birçok ilgili maddesine aykırı-
karşı karşıyayız. Aslında İç Tüzük’te
doğru değişiklikleri yapmak önemli. Komisyonda Anayasa’ya
aykırılığı görüşebiliyoruz ama Türkiye Büyük
Millet Meclisinde maalesef görüşemiyoruz çünkü siz İç Tüzük’ün
91’inci maddesi uyarınca bunun temel kanun olarak görüşülmesini talep
ediyorsunuz. Ama bu İç Tüzük Teklifi, hukukumuzda, mevcut İç
Tüzük’ümüzde kapsamlı, sistematik, büyük bir değişiklik öngören
bir teklif değil yani temel kanun olarak görüşülemez ama siz bunu bir
alışkanlık hâline getirmişsiniz. Torba yasaları
görüştüğünüz gibi İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ni de
temel kanun olarak görüşüyorsunuz ve muhalefetin maddelerde
görüşmelerine ciddi bir kısıtlama getiriyorsunuz.
Şimdi,
biz siyasi parti grubu olarak, ana muhalefet partisi grubu olarak herhangi bir
maddede Anayasa’ya aykırılık önergesi verdiğimizde
diğer önergemiz düşecek sizin de bildiğiniz gibi ve biz
yalnızca Anayasa’ya aykırılığı
görüşebileceğiz. Muhalefeti bu derece daraltan, muhalefetin
konuşmasını kısıtlayan ve Anayasa’ya
aykırılık gibi çok çok önemli bir konunun belki de Genel Kurulda
konuşulmasını engelleyecek bir tutumla karşı
karşıyayız.
Genel
Kurulun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin temel görevi, önüne gelen tekliflerin,
tasarıların, öncelikle Anayasa’ya uygunluğunu detaylı
görüşmesi, sağlıklı bir şekilde
tartışmasıdır. Onun için, bunun temel kanun olarak
görüşülmemesi gerekiyordu, normal kanunlar gibi özgürce burada
tartışmamız gerekiyordu. Sorun, müzakerelerin uzamasında
değil; sorun, ihtiyaca cevap verecek nitelikte sağlıklı tasarıların,
tekliflerin gelmemesinde; sorun, fiilen Anayasa’nın ve demokrasinin
askıya alınmasında; sorun, Anayasa’ya aykırı,
demokrasiye aykırı Anayasa değişikliği yürürlüğe
soktuğunuz gibi, Anayasa’ya açıkça aykırı İç Tüzük
Değişiklik Teklifi getirmenizde ve bunu bir temel kanun olarak
görüşmenizde.
İki
günde ya da üç günde bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin
çoğunlukçu anlayışla geçeceğini biliyoruz. Onun için,
sorun, muhalefetin konuşmasında değil; sorun, usul
tartışmalarında değil; sorun, demokrasi kültürümüzde
diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Erkek.
Tutumum
lehinde ikinci söz, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’a
aittir.
Buyurun
Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; açılan usul görüşmesinde
Başkanlığımızın tutumu lehinde görüşlerimi
ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, önemli bir İç Tüzük değişikliğiyle
karşı karşıyayız. İç Tüzük’ümüzün nasıl
değiştirileceği, hangi usule göre görüşüleceği İç
Tüzük’ümüzün 181’inci maddesinde düzenlenmiş, “Kanun teklifi
hakkındaki hükümlere göre görüşülür.” diyor.
Bilindiği
üzere, kanun tasarı ve teklifleri komisyonlarda görüşülürken İç
Tüzük’ün 38’inci maddesine göre komisyonlar, öncelikle bu tasarı ve
teklifin Anayasa’nın sözüne ve özüne açıkça veya örtülü olarak
aykırı olup olmadıkları yönlerinden bir değerlendirme
yaparak ondan sonra işin esasına girmektedirler. Nitekim, Anayasa
Komisyonumuz kendisine havale edilen bu İç Tüzük Teklifi’ni bu yönlerden
inceleyip Anayasa’ya aykırılık iddialarını varit
görmeyerek şu anda yine İç Tüzük’e göre sıra
sayısını alan komisyon raporunu Genel Kurula havale
etmiştir.
Genel
Kurul aşamasında Anayasa’ya aykırılık
iddialarının nasıl dile getirileceği yine İç
Tüzük’ümüzün 87’nci, 88’inci ve 84’üncü maddelerinde düzenlenmiş. 87’nci
maddenin birinci fıkrası dikkatle okunduğu zaman, “İç
Tüzük’te aksine başka bir hüküm yoksa tasarı ve teklifin tümünün veya
bir veya birkaç maddesinin, Anayasa’ya aykırılık iddiaları
da dâhil olmak üzere, önergeyle komisyonlara iadesi istenebilir.” diyor. Ama
88’inci maddenin birinci fıkrasına yine
baktığınız zaman, tümünün iadesini sadece hükûmet veya esas
komisyonun isteyebileceği belirtilmiştir.
Keza,
burada İç Tüzük’ün tümü görüşülürken gruplarımız
adına, şahıslar adına konuşmalar yapılacak,
arkadaşlarımız Anayasa’ya aykırı gördükleri hususlarla
ilgili elbette buradan görüşlerini ifade edecekler, bu gayet doğal ve
nihayetinde Genel Kurulumuz bu iddiaları gerçekten ciddi görürse belki de
maddelere geçilmesini reddedecek. Yani Anayasa’ya aykırılık
iddialarını, biraz önce Muharrem arkadaşımız söyledi:
“Genel Kurulda ileri sürme imkânı yok.” dedi. Var; 87’ye göre önerge
verirsiniz, bu, 84’üncü maddeye göre öncelikle görüşülmesi gerekir ki
biraz sonra tahmin ediyorum madde önergelerinde siz de bu
hakkınızı kullanacaksınız.
Dolayısıyla
önümüzde bulunan İç Tüzük Teklifi’nin gerek Anayasa gerekse İç Tüzük
hükümleri muvacehesinde görüşülmesinde usule ve Anayasa’ya
aykırı bir yön bulunmadığından ve bu konuda
Başkanlık makamının bunu iade etme gibi bir yetkisi de
bulunmadığından, görüşmelere devam edilmesi
noktasındaki Başkanlık tutumunun lehinde olduğumu ifade
ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Kubat.
Tutumum
aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş’tır.
Buyurun
Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de Başkanlığınızın tutumu
aleyhinde söz almış bulunmaktayım.
Doğrusu,
İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin bir bütün olarak,
Anayasa’nın bir ya da iki maddesine değil, aslında totalde
Anayasa’nın ruhuna ve ilkelerine aykırı olduğunu defalarca
Komisyonda da ifade ettik. Gerçekten, 83 belki çok öne çıktı ama
darbecilerin hazırladığı ve hâlâ birçok
değişikliğe rağmen yürürlükte olan Anayasa’ya bile aykırı
bir İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ni bugün, eğer
Başkanlık tutumunu değiştirmezse, burada görüşmeye
devam edeceğiz.
Şimdi,
öncelikle şunu ifade etmek isterim ki İç Tüzük Değişiklik
Teklifi’nin görüşülmesi usulü en az esası kadar önemlidir.
Hukukçular, hocalarımız bize şunu çok söylerdi, hiç
unutmadığım bir cümledir: “Usul esastan önemlidir.” Usule
uymazsak esastaki değişikliklerle gerçekten çok farklı yönlere
gidilebilir. Şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, halkın
iradesini, milletin iradesini temsil eden bir organda, açıkça ve alenen
Anayasa’ya aykırılığı hiç tartışmasız
ortada olan bir İç Tüzük Değişiklik Teklifi usul
açısından sakat olarak önümüze gelmiş bulunuyor.
Demin
yine bir milletvekili arkadaşımızın ifade ettiği gibi,
burada İç Tüzük’e göre, 38 ve Anayasa’ya aykırılıkla ilgili
diğer ilgili maddelerine göre Komisyonda görüşüldüğü söyleniyor.
Doğru, Komisyonda defalarca Anayasa’ya
aykırılığını ifade ettik ama şöyle bir
duvarla karşılaştık: Hiçbir şekilde bu
tartışılmıyor, teklif sahipleri –Elitaş hariç, o da
savunma hâlindeydi- kimse bize, hani “dediğiniz yanlış” ya da
“doğru” bile demedi yani böyle bir duvarla karşı
karşıyaydık. Biz aksini savunuyorduk, teklif sahipleri
tekliflerine ısrarla devam ettiler. Böyle bir diyalog olmaz, bu monologdur.
Biz orada anlattık ama teklif sahipleri cevap vermediler;
sağlıklı bir iletişim, interaktif bir ortam
oluşmadı. Şu anda bu mümkün hâlâ. Bu nedenle, gerçekten bu usul
tartışmasında yani ileride Meclisin
çalışmasını uzun yıllar üzerine kuracağı bir
bina tesis ediyoruz. Yani esasta, tamam, tümü değişmiyor ama çok
önemli maddeler değişiyor ve bu maddelerin de usule uygun olması
yine millet iradesinin temsiliyeti açısından ve demokratik
değerler açısından hayati önem arz ediyor. Bütün bu sebeplerle,
madde görüşmelerindeki kısıtlamalar, Anayasa’ya
aykırılık önergelerimizin diğer önergelerimizi engelleyecek
olması ve daha birçok usul hükmü sebebiyle biz Başkanlık
tutumunun aleyhindeyiz ve Başkanlığı tutumlarını
tekrar gözden geçirmeye davet ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Çok teşekkür ediyorum Sayın Danış Beştaş.
Sayın
milletvekilleri, söz konusu kanun teklifi Başkanlıkça Anayasa
Komisyonuna havale edilmiş ve bu Komisyonda görüşülüp rapora
bağlanmıştır. Söz konusu rapor Meclis
Başkanlığınca bastırılıp
dağıtılmış ve Genel Kurul gündemine girmiştir.
Dolayısıyla teklife ve rapora ilişkin Komisyon
görüşmelerindeki usule ilişkin aykırılık
iddialarını ve yine şimdi dile getirilen Anayasa’ya
aykırılık iddialarını değerlendirme görev ve
yetkisi de Genel Kurula aittir veya geçtikten sonra başvuru
yapılması hâlinde Anayasa Mahkemesine aittir. Bu vesileyle,
Başkanlığımızın resen böyle bir
değerlendirme yetkisi yoktur veya teklifi işleme almamak gibi bir
yetkimiz, görevimiz bulunmamaktadır. Dolayısıyla tutumumda bir
değişiklik yoktur.
Gündeme kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Özel, başka bir talebiniz
var herhâlde, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, her
ne kadar biraz önce Anayasa’ya aykırılıkla ilgili konuları
ifade ettik ve Başkanlıktan, konuya uygun olarak ve Meclisin de önünü
açacak ve tarihî bir hatadan uzak tutacak bir tutum takınmasını
talep ettiysek de tarafınızdan bunun yerine getirilmediğini
üzülerek izliyoruz.
Şimdi, bir başka sorun var kanunun
görüşülmesinde, o da: Biliyorsunuz, İç Tüzük’te açıkça yazar ki
Meclisin ara verme ve tatili sırasında sürelerin işlememesi,
gelen kâğıtların yayınlanmaması ve dolayısıyla
kendisine yollanan kanun teklif ve tasarılarının da komisyonlara
havale edilmemesi gerekmektedir. Komisyonların tatil ve ara vermede
çalışmaları ancak Genel Kurul kararıyla mümkündür. Bu Genel
Kurul kararı 28 Haziran 2017 günü yapılan Meclis oturumunda o gün
beş, ertesi gün iki farklı komisyon, toplam yedi farklı komisyon
için alınırken bunun içinde Anayasa Komisyonunun da tatil ve ara
verme sırasında çalışması karara
bağlanmıştır. Ancak bu, o güne kadar, ara verme gününe
kadar Meclise sunulmamış olan İç Tüzük
değişikliğinin ara verme sırasında Meclis
Başkanlığına sunulması, bunun bir esas numarası
alması -(2/1783)- ve Anayasa Komisyonuna havalesi açıkça İç
Tüzük’e ve Meclisin yerleşik uygulamalarına aykırıdır.
Biz bunu Anayasa Komisyonunda gündeme getirdiğimizde Sayın Meclis
Başkan Vekili, söz talep ederek Meclisin zaten Komisyon için tatilde
çalışma kararı aldığını söylemiş ve
havale işleminin yapıldığını, sadece Meclisin
çalıştığı günlerde gelen kâğıtlar, gelen
evraklar listesinin basılarak
dağıtıldığını, bunun da ara vermenin son
bulduğu gün yapılacağını söylemiştir. Gelen
kâğıtlar listesinin basılmadığı, esas
numarasının verilemeyeceği ve Komisyonun eğer
çalışacaksa kendisine daha önceden havale edilmiş işleri
görüşeceği açıktır. Aksi durum, Anayasa Komisyonunun “Biz
Meclisten izin alalım, öyle hissediyoruz ki saygıdeğer
Hükûmetimiz bir kanun tasarısı ya da değerli milletvekillerimiz
her an bir İç Tüzük teklifi hazırlayabilirler, bu bize
yollanırsa biz bunu kabul edip üzerinde çalışma yapalım.”
diye çalışma talebi ve Genel Kuruldan izin, işin ruhuna da
Meclisin bağımsızlığına da milletvekillerinin
kendi kendilerine kendi iradeleriyle teklif vermeleri ön kabulüne de
aykırıdır. Bu, “Minareden at beni, in aşağıya tut
beni.” bakış açısıdır. Bu şu demektir: Siz
çalışma kararı alın, biz bir tasarı
hazırlıyoruz, İç Tüzük için tasarı olmayacağı
için 4 arkadaşa imzalatacağız, bunu yollayacağız ki
siz görüşürsünüz. Bu, aslında bu teklifin altında imzası
olan milletvekillerine de parti gruplarına da Meclis iradesine de
saygısızlıktır. Bu, yukarıdan bir gücün Komisyonu da
Genel Kurulu da siyasi partileri de kontrol etmekte olduğunun açıkça
kabullenişidir, ifşasıdır. Oysa bir komisyon neden tatilde
çalışmak ister? Elindeki işleri bitiremediği için, iş
yoğunluğundan dolayı tatilde çalışma talep eder, Genel
Kurul bu konuda karar alır ve elindeki işleri bitirir. İşi
olmayan birisi, hissikablelvuku, içime doğdu ben çalışma
kararı alayım, ya bir İç Tüzük değişikliği
gelirse... Bunun hayatın gerçekliğiyle, bunun hayatın
olağan akışıyla bağdaşır tarafı yoktur;
bu bir üst aklı, bu yukarıdan kumandayı, bu birlikte eş
güdüm hâlinde ama kendi yasalarını, kendi yetkilerini, kendi
sorumluluk amacını aşan bir durumun kabullenmesidir.
Bu yüzden
(2/1783) esas numaralı havale işleminin geçersiz
sayılmasını, Anayasa Komisyonunun enerjisini boşuna
harcamamak için yaptığımız tüm uyarılara rağmen,
kendilerine yapılan işin yoklukla malul olacağını
çalışmaya başlamadan söylememize rağmen
yaptığı işlemlerin geçersiz sayılmasını, bu
konuda karar veren Başkanlık Divanına çalışmalar
sırasında tüketilen enerjinin, elektrik faturaları ve varsa
bilmediğimiz diğer masrafların, akşamları personel
için tahsis edilen araçların mazotlarının ve
amortismanlarının da kendilerinden talep edilmesini; aksi takdirde,
almakta oldukları harcırahlardan mahsup edilmek suretiyle, resen
Komisyonu…
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bu hangi usule göre
konuşuyor? Hangi İç Tüzük maddesine göre bu kadar uzun
konuşuyor, Sayın Başkan? Hangi İç Tüzük maddesine göre
konuşuyor? Söz alsın, kürsüden konuşsun. Böyle şey olmaz.
BAŞKAN
– Tamamlayın siz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - …yoklukla malul çalıştıran Başkanlık
Divanından bunların talep edilmesini, tarafınızdan tazmin
edilmesini tarafınızdan rica ediyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – İç Tüzük’e koy. İç Tüzük önergesi ver
bakalım, ver önerge de bakalım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Bu şartlar altında yoklukla malul bu teklif
görüşülemez.
Tarafınızdan
Komisyona iadesini ve yeniden esas numarası verilmek suretiyle Komisyona
havalesini talep etmekteyiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Çok ikna edici konuştu.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü’nün 51’inci maddesinin son fıkrası “Gelen
kâğıtlar, tatile rastlamadığı takdirde, Cumartesi ve
Pazar hariç, her gün yayımlanır, ilan tahtasına asılır
ve ilk birleşim tutanağına eklenir.” hükmünü haizdir.
Genel
Kurulun 17 Haziran 2017 tarihli 109’uncu Birleşiminde alınan 4 Temmuz
2017-13 Temmuz 2017 tarihleri arasındaki ara verme kararı nedeniyle
(2/1783) esas numaralı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin
Anayasa Komisyonuna havalesi, İç Tüzük’ün 51’inci maddesi uyarınca
ara verme kararının bitiminden sonra yayımlanan 14/7/2017
tarihli Gelen Kâğıt’ta gösterilmiştir. Dolayısıyla
burada bir mahzur bulunmamaktadır.
İkinci
konu, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 25’inci maddesi tatil
ve ara verme sırasında komisyonların
çalışmasını düzenliyor. Eğer gerçekten Genel Kurul
kararıyla komisyonların çalışmasına dair bir karar
olmaz ise komisyonları ara verme ve tatil esnasında
çalıştıramazsınız çünkü 25’inci madde “Hangi
komisyonların tatil ve araverme sırasında
çalışacağı, Başkanın teklifi üzerine Genel
Kurulca tespit edilir.” diyor. Bizim olayımızda da Anayasa
Komisyonunun çalışması adına Genel Kurulun 16 Haziran 2017
tarihli 108’inci Birleşiminde bir karar alınmış ve bu
kararda “Anayasa Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ve aravermede
bulunduğu sürede çalışabilir.” denilmektedir.
Dolayısıyla bu konuda da bir mahzur yok. Benim tutumumda bir
değişiklik bu anlamda bulunamamaktadır ama
ısrarınız üzerine bu konuyla ilgili de usul
tartışmasını açıyoruz.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Aleyhte…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Aleyhte…
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Lehte…
BAŞKAN
– Evet, lehte Sayın Doğan Kubat, lehte Sayın Mehmet Muş;
aleyhte Sayın Özgür Özel, aleyhte Sayın Meral Danış
Beştaş.
Tutumum
lehinde ilk söz, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Doğan
Kubat’a aittir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Anayasa’ya aykırı
olmadığı anlaşıldı anlaşılan Sayın
Başkan ki farklı bir konuya girdiler.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Kubat.
Süreniz
üç dakikadır.
2.- (2/1783) esas numaralı İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’nin Anayasa Komisyonuna havalesinin İç Tüzük
hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Değerli Başkanım,
teşekkür ederim.
Açılan
usul görüşmesinde Başkanlığın biraz önce ortaya
koyduğu tutum lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, İç Tüzük’ün 5’inci maddesinde tatil ve devamı
maddelerinde de ara verme hukuki olarak tanımlanmıştır.
Kural olarak tatilde komisyonlar çalışmaz. Yine İç Tüzük’ümüzün
25’inci maddesinde komisyonlarımızın tatil ve ara verme
sırasında hangi usule göre çalışacağı ifade
edilmiş “Hangi komisyonların tatil ve araverme sırasında
çalışacağı, Başkanın teklifi üzerine Genel
Kurulca tespit edilir.” diyor. 16 Haziran 2017 tarihli Genel Kurula
Başkanlık makamınca teklif edilen ve Genel Kurulca kabul edilen
metinde, Anayasa ve sanırım, iki komisyonun da tatil ve ara verme
süreleri içerisinde de çalışmalarını sürdürmesi, böylece,
komisyonların önündeki çalışmaya engel hukuki sebep ortadan
kaldırılmış, Genel Kurul bir irade koymuş, “Evet, siz
çalışabilirsiniz.” demiş. Ve dikkat buyurun, Anayasa Komisyonuna
konu sınırlaması, iş sınırlaması
yapılmaksızın yani “Elindeki şu işi, şu
tasarının, teklifin 3 maddesini görüş, bitir.” demeksizin böyle
geniş bir çalışma izni verilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, yine, Tüzük’ün 14’üncü maddesinin (10)’uncu
fıkrasında Meclis Başkanının görev ve yetkileri
tanımlanmış, Anayasa, İç Tüzük ve kanunun kendine
verdiği yetkileri. Kanun tasarı ve tekliflerini havale etme yetkisi
salt Meclis Başkanına aittir. Bu hangi komisyona havale edilecekse
Başkanlık makamı 23’e göre bunu tayin eder ve havalesini yapar.
Hukuken ara verme ve tatil sırasında çalışma imkânına
sahip bir komisyona, Başkanlık makamına ulaşmış
bir teklifin -Tüzük teklifi olsun, kanun teklifi veya tasarısı olsun-
havalesinde hukuken hiçbir problem yoktur. Nitekim, 7 Temmuz 2017 tarihinde
Başkanlık makamı, ihtisas komisyonu, esas komisyon olan Anayasa
Komisyonuna İç Tüzük 181 gereğince havale etmiş ve İç Tüzük
Komisyonu da yine, İç Tüzük’ümüze ve Anayasa’mıza uygun biçimde bu
görüşmelerini tamamlayarak raporunu tekemmül ettirip Genel Kurula
göndermiştir.
Dolayısıyla
Komisyonun çalışmasının Anayasa ve İç Tüzük’e
aykırı herhangi bir yönü bulunmamaktadır. Keza, havale
işlemi de İç Tüzük’e ve Anayasa’ya uygun olarak
yapıldığından dolayı görüşmelere bir engel
yoktur. Bu nedenle, Başkanlık makamının tutumunun lehinde
olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Tutumum
aleyhinde ilk söz Sayın Özgür Özel’e aittir.
Buyurun
Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz
önce, usul tartışması açmanın gerekçesini anlatırken
de açıkça ifade ettim, yapılan işlem tamamen hukuka
aykırı ve böyle çalışmayı kabul ettiğimiz
takdirde komisyonların içlerine doğduğu, bir şekilde duyum
aldıkları şekilde çalışma kararı alıp,
hazırda bekleyip daha sonra da kendilerine sevk edilen teklif ve
tasarıları görüşmesi sonucunu doğurur ki ara vermede ve
tatilde çalışma, komisyonun elinde bulunan ve önceden kendisine
havale edilmiş işlerle ilgilidir.
Biraz
önce Anayasa’ya aykırılığını açıkça iddia
ettiğimiz teklifin bütününde kürsü masuniyeti, kürsü
dokunulmazlığı tamamen ihlal edilmekte. Bu Genel Kurul salonunda
milletin iradesinin yansıması için Anayasa’nın ortaya
koyduğu... “Hiç olmazsa gönderdiğim her 3 milletvekilinden 1 tanesi
salonda bulunsun ki sağlıklı bir tartışma olsun.
Parlamento niye var? Bir kişinin, bir kralın, bir
padişahın, bir reisin karar vermesi yerine, seçtiğim temsilciler
ortak aklı arasınlar, uzun uzun konuşsunlar, en doğrusunu,
en iyisini yapsınlar diye var.” Öyle 3 kişiyle, 5 kişiyle, 10
kişiyle kanun çıkamayacağına göre millî irade bu konuda “En
azından temsilcilerimin üçte 1’i salonda olsun, 184 kişiyi görelim.”
demiş. Ama sizler bugün getirdiğiniz teklifle İç Tüzük
değiştirerek Anayasa’yı aşmaya; İç Tüzük
değişikliğiyle, basit bir çoğunlukla Anayasa’yı
doğrudan, referanduma dahi ihtiyaç duymadan değiştirecek, sanki
367 sayısına ulaşmış gibi bir muameleye tabi tutmaya
çalışıyorsunuz. Adalet ve Kalkınma Partisinin Merkez
Yürütme Kurulunu “Anayasa Mahkemesi “diye görevlendirsek ve bunu önüne getirsek
insan bunun Anayasa’ya uygunluğunu ifade etmeye utanır. Bu yüzden, bu
konudaki hassasiyetimizin bir kez daha ısrarla altını çiziyoruz.
Sayın
Başkan, sayın grup başkan vekilleri ve Sayın Kubat kürsüye
geldiğinde bir gerçeği gizlemek için maharetle lafı
dolaştırdılar, siz de açıklamanızda benzer bir
şeyi ima ettiniz. Bizim dediğimiz şu: Sağlıkla bir
İç Tüzük değişikliği görüşeceğiz. Temel kanun
yapmışsınız, diyorsunuz ki: “Maddeleri
konuşmayalım.” Ya ne konuşalım? “Varsa değişiklik
önergesi konuşalım.” Temel kanunda kaç değişiklik önergesi
verilebiliyor? Toplam iki, grupların birer hakkı saklı.
Diyorsunuz ki: “Anayasa’ya aykırılığı maddeye
vereceğin Anayasa’ya aykırılık önergesinde söyle, öncelikle
görüşelim.” Sanki diğer önerge de görüşülecekmiş gibi bir
izlenim yaratıyorsunuz. Benim de anlatmaya
çalıştığım şu: Anayasa’ya aykırılık
önergesi verince maddenin özünü tartışamayacağız...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – ...maddenin özünü tartıştığımız
takdirde Anayasa’ya aykırılığını iddia
edemeyeceğiz. Açıkçası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, bunu
temel kanun olarak getirerek sırf muhalefetin değil, iktidarın
da söz haklarını kısıtlarken Parlamentoya doğrudan
kumpas kurmakta, tuzak kurmakta “Ya Anayasa’ya
aykırılığı ya maddeyi tartışırız.”
diyerek işin gerçeğini özden koparmaktadır.
Bu konuda
daha sonra yapacağımız çeşitli konuşmalarda
argümanlarımızı ifade etmeye devam edeceğiz ama iktidar
partisinin milletvekillerine şunu söyleyelim: Grup yönetiminiz özensizdir,
hoyratça davranmaktadır, Parlamentoya karşı
saygısızdır, yaptıkları iş Anayasa’ya aykırıdır.
Bu yaptıkları iş, İç Tüzük değişikliğiyle
Anayasa değiştirmeye cüret etmektir; bu yaptıkları iş,
grup yönetimi olma marifetiyle bir Anayasa’ya aykırılığı
Parlamentoya dayatmak ve Parlamentodaki sayısal üstünlük üzerinden millî
iradeye darbe yapmaktan başka bir şey değildir. Bunu kabul
etmemiz mümkün değil; bunu deşifre etmeye, buna karşı
çıkmaya devam edeceğiz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz.
Tutumum
lehinde ikinci söz, Sayın Mehmet Muş’a aittir.
Buyurun Sayın
Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; demokrasi aynı zamanda kabullenme rejimidir.
“Sayısal üstünlüğe dayalı olarak millî iradeye darbe yapma”
ifadesi çok talihsizdir, çok yanlıştır ve bu kürsüyü de bu ifade
incitmiştir, onu her şeyden önce ifade etmem gerekir. Millet
sandık başında hepimize belli oranda bir dağılım
yapmıştır, bizi iktidar, diğer partileri de muhalefet
olarak görevlendirmiştir; hangi görevi vermişse bunu
layıkıyla yerine getirmemiz lazım.
“Benim
istediğim olmuyor. Ben nasıl istersem öyle olması lazım.
Benim dışımdaki her şey yanlıştır.”
anlayışıyla hiçbir yere varılamaz. “Ben istemezsem
getirilen her şey millet iradesine darbedir.” demek asıl
darbeciliktir.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Vay be!
MURAT
EMİR (Ankara) – Çok isabetli söylüyorsunuz.
MEHMET
MUŞ (Devamla) - Bir kere bunu özellikle ifade etmemiz gerekir.
Değerli
milletvekilleri, bakın, az önce Anayasa’ya aykırılıktan
usul tartışması açıldı; oradan bir şey
çıkmayınca şimdi de Komisyonun tatilde olduğu bir zamanda
çalışmasından, bunu gündemine almaması gerektiğinden
başka bir usul tartışması açılıyor. Maksat ne?
Maksat şu: Maksat, olabildiğince bu görüşmeleri geciktirmek.
Oysa İç Tüzük’ün 25’inci maddesi, 35’inci maddesi çok açıktır;
çok açık bir şekilde komisyonun hangi hâllerde, hangi şartlarda,
nasıl çalışacağını düzenlemiştir. Bilmeyen
arkadaşların 25 ve 35’inci maddeleri okumaları gerekir, okumadan
usul tartışması açmamaları gerekir.
Bir
diğer konu: Bakın, 16 Haziran 2017 tarihinde 108’inci Birleşimde
Anayasa Komisyonunun çalışmasıyla ilgili Genel Kurul karar
almıştır. Bu karar elimizde mevcuttur yani her şey İç
Tüzük’e uygun bir şekilde yapılmıştır. Burada nihai
kararı verecek olan, İç Tüzük’le ilgili değişiklik kararını,
nihai kararı verecek olan bu yüce Meclistir, bu Genel Kuruldur. Eğer
değişiklik yapacaksa da maddelerde bu Genel Kurul karar verecektir,
değişiklik yapmayacaksa da buna karar verecek olan bu Genel Kuruldur.
“Bizim istemediğimiz hiçbir şeyi buraya getiremezsiniz.”
anlayışından lütfen herkes vazgeçsin. Burada her teklif
görüşülebilir, tartışılabilir; nihai kararı verecek
olan -az önce de söylediğim gibi- Genel Kuruldur.
Bu
açıdan, Başkanlık Divanının Anayasa’ya
aykırılık noktasındaki tutumunun -az önce ifade
etmiştim- o zaman lehindeydik; bu noktada da İç Tüzük’ün 25 ve
35’inci maddeleri çok açık olduğundan dolayı,
Başkanlık Divanının tutumunun lehinde olduğumuzu ifade
eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Tutumum
aleyhinde ikinci ve son konuşmacı, Sayın Meral Danış
Beştaş.
Buyurun
Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu çok önemli bir
tartışma yapıyoruz fakat ben tartışmanın yönünü
başka bir yere de çevirmek isterim izninizle. Biz ne zaman Komisyon
çalışmalarına devam ettik? 15 Temmuzda. 15 Temmuz neydi?
Demokrasi bayramı. 15 Temmuz niye resmî tatil ilan edildi? Çünkü geçen
yılki 15 Temmuz darbe teşebbüsünden dolayı. Komisyonda bunu
aslında aralarda da konuştuk. Şimdi İç Tüzük’te 25’inci
maddede -tatil ve ara verme sırasında komisyonların
çalışması- aslında “resmî tatil” kavramı geçmiyor.
Yani hızla baktım, o zaman da bakmıştım.
Ben başka bir tez ortaya atıyorum: Hangi resmî
tatilde komisyonlar çalışmış, bayramlarda, Kurban
Bayramı, Ramazan Bayramı, 19 Mayıs; 23 Nisan özel oturumu hariç?
Bir kere bu yönüyle kesinlikle tartışılması gereken ve
usule aykırılığı, bence, hukuk bakış
açıma göre sabit olan bir şey. Dışarıda demokrasi
bayramı kutlanırken biz, Komisyonda, demokrasi öldürülmesin diye
direniyorduk. Böyle bir şey olamaz. Yani bir yandan demokrasi kutlanacak
ama demokrasi bayramında içeride İç Tüzük Değişiklik
Teklifi muhalefete dayatıldı. Bunu not etmek istiyorum.
Diğeri; demin Sayın Muş dedi ki:
“Demokrasi kabullenmektir.” Affınıza sığınarak,
demokrasi kabullenmek değildir, demokrasi direnmektir, demokrasi
haksızlığa karşı çıkmaktır...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Halkın
iradesidir demokrasi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) –
...demokrasi halkın iradesi doğrultusunda çoğulcu bir sistem
için aynı zamanda mücadele etmektir. Yani birçok boyutu vardır ama
demokrasi çoğunluğun tahakkümünü kabul etmek değildir. En son
demokrasinin tanımı herhâlde bu olabilir. Bunu da literatüre
katmış oldunuz. Teşekkür ediyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Beştaş, bana en son siz verin demokrasi dersini!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Şimdi,
açıkçası bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nde şöyle
bir manzarayla karşı karşıyayız: Her şey kılıfına
uyduruluyor; bu yasama organında, neye itiraz edersek edelim, bir
şekilde böyle işin etrafından dolanılıp “Bu Anayasa’ya
uygundur.” deniyor. Vallahi özel görüşsek hukukçular olarak, bal gibi de
her yönüyle Anayasa’ya aykırı. Resmî tatilde görüşülen bir
İç Tüzük Değişiklik Teklifi. Resmen komisyon üyeleri, biz,
angarya yasağına rağmen, on gün sabahlara kadar günde on
altı saat orada çalıştık. Niye? Çünkü Meclis vesayet
altında, çünkü İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tatile
girmeden önce bitmesi gerektiği ifade edildi. Şimdi, hiç işin
etrafında dolanmayalım, doğrudan tartışalım ve bu
yönüyle kesinlikle şu anda gerek Gelen Kâğıtlar gerek tatil ve
ara verme ve ilgili maddelere göre bir İç Tüzük Değişiklik
Teklifi usule ve Anayasa’ya aykırı olarak şu anda Mecliste
tartışılıyor.
Biz,
Başkanlık Divanının bu konudaki tutumu aleyhindeyiz ve
tekrar gözden geçirmeye davet ediyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Elitaş…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Beştaş kürsüde
konuşurken tarihlerle ilgili bir karışıklık ifade
etti: İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin Komisyonda görüşülme
tarihi. Önce siyasi parti gruplarıyla birlikte mutabakat altında
kalarak tüm siyasi parti Komisyon üyeleri alt komisyon kurulmasına karar
verdiler. Biz çarşamba günü Komisyonda görüşmeler yaptık ve
Komisyon Başkanımızın başkanlığında
siyasi parti temsilcileri ve grup başkan vekilleri alt komisyon kurulmasına
karar verdiler. Nitekim, alt komisyon 13 Temmuz tarihinde raporunu
hazırladı. 14 Temmuz Cuma günü sadece görüşmeler yaptık; 15
Temmuz, 16 Temmuz yani cumartesi, pazar günü Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmadı. 17 Temmuz Pazartesi günü Komisyonda görüşmelere
başlamışız.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özel, Sayın Danış…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bir düzeltme sadece…
BAŞKAN
– Buyurun…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yani 15 Temmuz sonuçta yirmi dört
saattir, on ikiden sonra 15 Temmuza girdik ve orada
itirazlarımızı da söyledik. Yani orada 15 Temmuzda birkaç saat
çalıştık, onu söylemiştim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Yani öyle şeylere doğru diyorlarsa bir
şey diyemeyeceğim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özel, bitirelim isterseniz bu tartışmayı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Bitmek üzere zaten Başkan.
Her ne
kadar sayın grup başkan vekili, bizim “Kabul etmediğimiz hiçbir
şeyi buraya getiremezsiniz.” iddiasında olduğumuzu söylese de ve
kürsüyü incittiğimizi söylese de ve “Bilmeden, okumadan buraya
gelirseniz.” diyerek şahsımı ve grubumuzu itham etse de sizin bu
usul tartışmasını sonlandırıp
kararınızda da ısrarlı olacağınız
anlaşılıyor. Ama sayın grup başkan vekilinin
yapmış olduğu bu sataşmalar cevaba muhtaçtır, cevap
hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN
- Sayın Özel, iki dakika süre veriyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün hangi maddesine
göre veriyorsunuz bunu?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – 69... 69…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın, sataşmayla alakası olmayan
bir şey… Eleştiriyi sataşma gören bir zihniyet var. Demokrasi
zaten eleştiriye tahammül rejimidir.
BAŞKAN
– Buyursun efendim. Süre verdim ben Sayın Elitaş.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Konuşmaya tahammülü olmayan bir zihniyetle
karşı karşıyayız.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Özel.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un usul görüşmesi nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, zaman zaman Sayın
Elitaş’ı ilk kez tanıyan milletvekilleri, “Sayın
Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili sırf ‘Elitaş’
değil Mecliste kalbi de taş.” diyorlar.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Aaa, cevap hakkını ben kullanmak istiyorum.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Kabul etmiyoruz…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Hakikaten kürsüdeki bir iki dakikalık bir cevap
hakkını bile suistimal olarak gören, buna karşı
saldırgan bir tutum içinde bulunan Elitaş’a biz de bir kürsüden cevap
verme hakkını buradan tanımış olalım
mevkidaşımıza.
Sayın
Grup Başkan Vekilim, İç Tüzük değişiklikleri için
milletvekillerinin teklif vermesi ve Meclisin toplanıp salt
çoğunlukla karar vermesi yeterli. Siz İç Tüzük
değişikliğinde Anayasa’yı çiğnerseniz, Anayasa’yı
aşan bir İç Tüzük değişikliği yapmaya kalkarsanız
yani toplantı yeter sayısının aranması Anayasa’da
varken siz bir İç Tüzük değişikliğiyle bunu –diyelim-
burada, olsun olsun 200 tane, 220 tane “evet” oyuyla geçirirseniz bu,
Anayasa’yı aşan bir İç Tüzük değişikliğidir.
Yapmış olduğunuz iş doğrudan işleme alınmak
için 367 gerektirdiği için, 330 bile olsa referandumda millete sormak
gerektiği için, buradaki salt çoğunlukla Anayasa’ya aykırı
İç Tüzük değişikliği doğrudan millet iradesine
darbedir.
“Okumadan,
anlamadan.” dediğiniz mesele… Siz İç Tüzük üzerine usul
tartışmasına çıkmışsınız,
iddiamızın ne olduğunu dinlememişsiniz. Sanıyorsunuz
ki biz komisyonlar ara vermede çalışamaz diyoruz; ara vermede
çalışır diyoruz, ara vermeye kadar kendine havale edilmiş
işleri görüşür diyoruz; ara vermede Gelen Kâğıtlar listesi
yayınlanmaz, yayınlanmadığı için esas numarası
almaz, alsa da kimse bilmez ve ara verme sırasında komisyon kendisine
bir evrak havale edilirse, edilmemesi lazım ama edilirse de görüşmez
diyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Yoksa komisyonun ara vermede çalışacağı
kapı gibi yazıyor. O yüzden, okumayan, okumadan anlamadan buraya
çıkan biri varsa sizsiniz. Usul tartışmasında bambaşka
bir şeyi tartıştınız, malumu ilam ettiniz ama iddiaya
cevap vermediniz. Esas numarası veren ve komisyona havale eden Meclis
Başkanlığının tutumunu doğru bulmuyoruz, bunu
eleştiriyoruz, buna ilişkin tutumun değişmesini talep
ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
Sayın
Şentop, Komisyon Başkanı olarak sizin söz talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa
Şentop’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ifadelerine ilişkin açıklaması
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Değerli
Başkanım, değerli arkadaşlar; bu konu Komisyonumuzda hukuki
olarak tartışıldı. Raporumuzun 41’inci sayfasında bu
konuyla ilgili hukuki değerlendirme var. Ben onun için hukuki
değerlendirmeye fazla girmek istemiyorum. Şunu belirtmek isterim…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Zimmet konusuna açıklık getirin. Parayı verecek
misiniz boşu boşuna?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Karar
çıkarsa veririz, merak etmeyin.
Şunu
belirtmek istiyorum: Komisyonların kanun teklif etme veya teklif
oluşturma yetkisi yok. Dolayısıyla, bir komisyonun ara verme
veya tatilde çalışabilmesi ancak elinde bir iş mevcutsa
olabilir, yoksa kendisinin bir iş üretme imkânı yok.
Çalışmanın olabilmesi için havalenin yapılması
lazım, Meclis Başkanlığı havale edecek ki komisyon
çalışabilsin. Dolayısıyla, İç Tüzük’ün komisyonun ara
verme ve tatilde çalışmasını öngörmesi, komisyona aynı
zamanda havalenin yapılmasının mümkün olduğunu
içermektedir. Buna mantıkta delalet yollarından “iktiza yoluyla
delalet” denir. Yani sözün manaya delaletinde bir mananın doğru kabul
edilebilmesi için başka bir mananın da varsayılması, zaruri
olarak öngörülmesi gerekir. Dolayısıyla, komisyonun tatilde,
özellikle -ara verme kısa olacağı için- tatilde
çalışabilmesi aynı zamanda kendisine bir şeyin havale
edilmesini de içermektedir. Aksi hâlde komisyonun tatilde
çalışmasının bir manası kalmaz.
Ama benim
esas söz alma sebebim, Komisyona yapılan bir itham sebebiyledir. Sanki
Komisyon daha önce kendisine bir teklifin yapılacağını
hissetmiş, hissikablelvukuyla bu izni istemiş şeklindeki bir
ithamdır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hah, hah.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP
(İstanbul) – Değerli arkadaşlar, şurayı
kaçırıyor sayın grup başkan vekili: Bu, tatilde
çalışma değil, ara vermede çalışma; her ne kadar
hukuki bakımdan birlikte düzenlenmişse de ara vermede
çalışmadır. Ara verme ile tatil arasındaki fark: Tatile
girerken Meclis işlerini toparlar, bitirir, daha sonra, tatilde
çalışacak bir iş aslında kalmaz ama ara vermede
yapılan işler aslında devam etmektedir, onun için, ara
vermiştir, arkasından devam edecektir.
Bu bakımdan, bu konuyla ilgili, çalışma
konusunda, çalışma hakkında, birçok milletvekilimizin
olduğu gibi tabii Komisyon üyesi arkadaşlarımızın da
bendenizin de bir çalışmanın yapıldığına
dair birtakım bilgileri de vardı. Ara verme olduğu için bu,
Meclis çalışmalarının devam edeceği, yapılan
bazı çalışmaların da Komisyona gelebileceği
baştan bilinmektedir, tahmin edilmektedir. Bu bakımdan bu konuda bir
açıklama yapma zarureti hissettim.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sadece
tutanağa geçsin.
Aslında çok yerinde bir açıklama oldu. Biz de
bunu söylüyoruz. Sağır sultan biliyor, 5 yaşında
çocuğu yoldan çevirseniz, eğer tesadüfen iki dakika televizyon
karşısında oyun oynadıysa Elitaş’ın “İç Tüzük’ü
geçireceğiz, İç Tüzük’ü getireceğiz.” dediğini biliyor.
Komisyon, âdeta “Minareden at beni, in aşağı tut beni.”
mantığı içinde Sayın Elitaş’ın kendi
kucaklarına atmak üzere olduğu, hukuka, vicdana ve Anayasa’ya
aykırı bu teklifi beklemiştir. Onun için 18’in içinde pozisyon
alıp demokrasi kalesine gol atmak üzere kendini hazır tutmuştur.
Bunun tutanaklara geçmesi bizim açımızdan
yeterlidir.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Tutanaklara geçmiştir. Bu kararı veren
Komisyonun kendisi de değil, Genel Kurul kararıyla alındı
bu çalışma kararı.
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- (2/1783) esas numaralı İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’nin Anayasa Komisyonuna havalesinin İç Tüzük
hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, malumları
olduğu üzere, Genel Kurul’un 17 Haziran 2017 tarihli 109’uncu
Birleşiminde 4 Temmuz 2017-13 Temmuz 2017 tarihleri arasında on gün
süreyle Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına ara verilmesi
kararlaştırılmıştır. Buna mukabil Genel Kurulun
16 Haziran 2017 tarihli 108’inci Birleşiminde Anayasa Komisyonunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu sürede
çalışabilmesine karar verilmiştir. Görüşülmekte olan
(2/1783) esas numaralı Teklif 7 Temmuz 2017 tarihinde Anayasa Komisyonuna
havale edilmiştir. Görüldüğü üzere, söz konusu teklif, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ara verme süresinde çalışabilmesi Genel Kurul
tarafından kararlaştırılmış bir komisyona havale
edilmiştir. Geçmiş uygulamalara bakıldığında
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatil veya ara vermede olduğu dönemde
komisyonlara tasarı veya tekliflerin havale edildiği
görülebilmektedir. Bu doğrultuda, Genel Kurulun 23 Ocak 1992 tarihli ve
156 sayılı Kararı’yla Türkiye Büyük Millet Meclisinin komisyon
çalışmaları hariç olmak üzere 28, 29 ve 30 Ocak 1992
tarihlerinde çalışmalarına ara verilmesi
kararlaştırılmıştır. Söz konusu karar
uyarınca ara verme kapsamında yer alan 29 Ocak 1992 tarihinde
komisyonlara tasarı ve tekliflerin havale edildiği görülmektedir.
Bu
açıklamalar ışığında, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ara vermede olduğu dönemde (2/1783) esas numaralı
Teklif’in Anayasa Komisyonuna havalesi İç Tüzük’e uygundur.
Dolayısıyla tutumumda bir değişiklik yoktur.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Yaptığınız açıklamadan
anladığımız şu: Bundan önce aynı örnek ancak
yirmi beş yıl öncesine rastlıyor. Doğru mu efendim?
BAŞKAN
– Ama İç Tüzük cevaz vermiş yani ondan önce olmaması bile sorun
teşkil etmez, İç Tüzük’ün açık hükmü var.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Yirmi beş yıldır ara verme sırasında
havale yok, yirmi beş yıl önce üç günlük ara vermede bir havale var.
Takdir
yüce Meclisin, kamuoyunun.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2
Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783)
ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Şimdi
teklifin üzerindeki konuşmalara geçiyoruz.
Tümü
üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin
Milletvekili Mithat Sancar.
Buyurun
Sayın Sancar. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın
Sancar, süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU
ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Usul
tartışmasının da gösterdiği gibi, aslında
iktidarın amacı, Meclisi muhalefetin etkisiz olduğu bir devlet
kurumuna dönüştürmektir. İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin de
temel hedefi budur değerli arkadaşlar.
Evet,
büyük bir hızla Komisyona getirildi, alt komisyonda bir günde on iki saat
çalışıldı, ardından ana Komisyonda da olabilecek en
hızlı şekilde geçmesi için sabahlara kadar görüşmeler
yürütüldü.
İç
Tüzük Teklifi’ne baktığımızda, teklif sahiplerinin gerekçe
olarak Meclisin daha hızlı ve verimli çalışması
gereğini vurguladıkları görülüyor yani “Bu
değişiklikle güdülen amaç, Meclisi daha hızlı ve daha
verimli çalıştırmaktır.” diyorlar.
Komisyonda
uzun uzun anlatmaya çalıştık, daha önceki yıllarda
kurulmuş İç Tüzük uzlaşma komisyonları var, bu İç
Tüzük uzlaşma komisyonlarının yaptıkları önemli
çalışmalar var. O çalışmaların birinde, 2013
yılının ilk yarısında çalışan Komisyonun
vardığı sonuçlar arasında önemli bir tanesini, bu gerekçeyi
değerlendirmek üzere dikkatinize sunarım. O raporda deniyor ki:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi, çağdaş parlamentolar arasında en
fazla yasa çıkaran Parlamentodur.” Yani iktidarların yasa
çıkarma konusunda bir sıkıntısı yoktur, istendiği
zaman Meclisi sabahlara kadar çalıştırabildiklerini de
biliyoruz. Dolayısıyla hızda da –tırnak içinde- verimde de
bir sorun görünmüyor. Niye şimdi bu İç Tüzük Değişiklik
Teklifi’ni getirdiler diye haklı olarak bizler de günlerdir,
haftalardır soruyoruz, sorguluyoruz.
Eğer
yasa yapma konusunda bir sıkıntısı yoksa iktidarın,
istediği kanunu istediği hızda geçirebiliyorsa niye böyle bir
İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ni önümüze getirdi? Bunun iki tane
temel nedeni var değerli milletvekilleri. Birincisi: Parlamentoda
muhalefeti iyice etkisiz kılmak yani muhalefetsiz bir Parlamento yaratmak.
İkincisi: Tek sesli bir Parlamento ve tek sesli bir toplum yaratmak.
Nereden çıkarıyoruz bunları? Teklifi, İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’ni iki bölüm hâlinde tartışıyoruz,
tartışmak istiyoruz.
Birinci
bölümde, sürelerin kısaltılması ve muhalefetin inisiyatif alma
imkânlarının iyice ortadan kaldırılması var. Bir grup
önerisi uygulaması söz konusu, yıllardır devam eden bir uygulama
ve bu uygulamada, muhalefet partileri ülke gündeminin önemli meselelerini
Meclise taşıma imkânı buluyorlardı, gruplar adına onar
dakika konuşma yapılabiliyordu; şimdi, bunu kısmak
istiyorlar. Böylece, muhalefetin aslında bağımsız gündem
yaratma konusundaki tek imkânını da iyice etkisiz ve anlamsız
bir hâle sokuyorlar. Bunun dışında, sürelerin
kısaltıldığı başka düzenlemeler de var.
Muhalefetin burada sözünü duyurma imkânlarını ortadan kaldırma
amacına yönelik bu değişiklikler İç Tüzük’ün çeşitli
maddelerine serpiştirilmiş durumda.
Öte
yandan, yoklama isteme gibi, aslında iktidar partisini veya partilerini
Mecliste daha yoğun bulunmaya ve Meclis çalışmalarını
ciddiye almaya yöneltmek amacı taşıyan düzenlemelerde de
değişiklik yapıyorlar. Burada da amaç, muhalefetin iktidarı
zorlayabileceği araçları iyice etkisiz hâle getirmektir.
Bu
teklifte, çok daha vahim, bunun kadar vahim, hatta ilk defa, bu Meclis
tarihinde ilk defa gündeme gelen değişiklik teklifleri de var,
önerileri de var. Bu öneriler, 14’üncü, 15’inci ve 16’ncı maddelerde yer
alıyor. Bu maddelere biraz sonra ayrıntılı olarak
değineceğim, o konudaki görüşlerimizi
paylaşacağım ama muhalefetsiz bir Parlamento yaratmanın ne
anlama geldiğini de birkaç cümleyle açıklamak gerekiyor, birkaç cümle
daha kurmak gerekiyor bu konuda da. Eğer çoğulcu demokratik bir
parlamenter sistem istiyorsanız Parlamentoda muhalefetin mutlaka etkili ve
eşit bir konumda bulunmasını sağlamak
zorundasınız.
2001 yılında İç Tüzük
değişiklikleri yapılmıştı. Orada da amaç, yine
muhalefetin etkisini ve konuşma sürelerini kısmaktı. O dönemde,
bu değişikliğin Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia
eden milletvekilleri vardı. O milletvekilleri -117 milletvekili- Refah
Partisi ve Doğru Yol Partisinden milletvekilleri, ayrıca AK
PARTİ’den de milletvekilleri bir iptal davası açtılar Anayasa
Mahkemesine 2001 yılında. Bu iptal davası dilekçesinin
altında Sayın Ahmet İyimaya’nın, Sayın Mehmet Ali
Şahin’in imzaları vardı. Oradaki argümanlara bakarsanız
AKP’nin nereden nereye geldiğini çok net, çok açık görürsünüz. O
dilekçenin girişinde şöyle bir ayrım yapıyor imza
sahipleri, diyorlar ki: “İki yöntem vardır İç Tüzük yapma
konusunda; biri dayatmacı yani çoğunlukçu yöntem, diğeri
uzlaşmacı yani çoğulcu yöntem.” O günkü İç Tüzük
değişikliğini o zamanın muhalefet milletvekilleri çoğunlukçu
ve dayatmacı bir değişiklik olarak niteliyorlar, Anayasa
Mahkemesine götürüyorlar. Anayasa Mahkemesi de aynen o dilekçedeki gerekçelere
uygun bir karar veriyor ve gerekçeler içinde şu cümleleri öne çıkaran
bir değerlendirme yapıyor, diyor ki: “Çoğunluğa
karşı azınlığın, iktidara karşı
muhalefetin haklarının korunmadığı bir rejim
demokratik sayılamaz. Dolayısıyla, eğer Parlamentoda
muhalefetin sesini kısmaya yönelik, etkisini iyice azaltmaya, giderek
ortadan kaldırmaya yönelik değişiklikler yapılıyorsa o
Parlamento artık demokratik bir parlamento olmaktan çıkar.”
Bakın,
parlamentolar sadece demokratik sistemlerde yok, başka ülkelerde, otoriter
sistemlerde de parlamentolar var. O parlamentoların işlevi,
iktidarın bir tür onay makamı olmalarıdır. Hatta,
parlamentolar orada iktidarın istediği yasaları çıkarmak
için ayarlanırlar, öyle düzenlenirler ve böyle bir parlamentonun
artık demokratik olmasından söz etmenin de bir imkânı yoktur
değerli milletvekilleri. Eğer bu İç Tüzük Değişiklik
Teklifi buradan aynen geçerse bu Parlamento da artık bir bürokratik devlet
aygıtı hâline gelecektir, bir makamın sadece istediği
şeyleri yapan, istemediklerini hiçbir şekilde gündemine almayan bir
kuruma dönüşecektir, artık onun adı parlamento
olmayacaktır.
Parlamentonun
doğuş tarihine bakarsanız asıl amacının
tartışma olduğunu da görürsünüz. “Parlamento” kelimesi
“parlare”den geliyor değerli arkadaşlar -bunu değişik
vesilelerle burada, bu kürsüde dile getirdim- yani
konuşacaksınız, tartışacaksınız,
tartışma için gerekli imkânları yaratacaksınız ve bu
tartışmaların sonunda da ortak noktalar bulmaya gayret
edeceksiniz. Bir tür kolektif aklın işlediği ortamlar olarak
düşünülmüştür parlamentolar.
Parlamentoların
ortaya çıkış sebeplerinden bir diğer önemlisi,
iktidarı, yürütmeyi sınırlamaktır. Yürütmeyi
sınırlamak tabii ki aynı zamanda denetlemektir. Şimdi,
iktidar, bu Parlamentoyu, bu değişiklik teklifiyle, sadece yasa yapan
bir otomata dönüştürmek istiyor, tartışan değil, denetleyen
değil, sadece yasa yapan bir makine hâline getirmek istemektedir. Böyle
bir değişim, böyle bir dönüşüm zaten devam etmekte olan sürece
de uygun düşüyor. 16 Nisandaki şaibeli referandumla kabul edilen
Anayasa değişikliklerinin amacı da buydu zaten, tek tip toplum
ve muhalefetsiz bir Parlamento yaratmaktı. Şimdi İç Tüzük
değişiklikleriyle bu konuda bir adım, önemli bir adım daha
atılmaktadır. Hatırlatmama bile gerek yok, iç tüzükler “sessiz
anayasa” olarak nitelenirler yani en az anayasa kadar etkili metinlerdir. Bu
değişikliklerle -dediğimiz gibi- bir tek adam rejimi, tek sesli
toplum kurma yönünde zaten başlatılmış olan süreç devam
ettirilmektedir; yeni rejime yeni bir Parlamento, bu yeni rejimin bir
ayağı muhalefetsiz Meclis ise diğer ayağı da tek sesli
toplumdur.
Tek sesli toplum amacına ulaşmak için
Parlamentoda muhalefet milletvekillerinin düşünce özgürlüğünü
kısıtlayacak düzenlemeler getiriliyor değerli arkadaşlar bu
teklifte. Şimdi, bu teklifin 14, 15 ve 16’ncı maddeleri buna
ayrılmış. 15’inci maddeyi okuyacağım, 14’üncü maddeye
zaman kalırsa döneceğim. 15’inci maddede Anayasa’ya apaçık bir
aykırılık söz konusu, o kadar net ki tartışmaya bile
gerek yok çünkü burada milletvekillerine “disiplin cezası” adı
altında düşünce özgürlüğü tehdidi, düşüncelerine yönelik
bir şantaj ve tehdit düzenlemesi getirilmektedir. Ne diyor 15’inci madde,
yeni eklenen kısmı okuyorum: “Görüşmeler sırasında...
Türk Milletinin tarihine ve ortak geçmişine, Anayasanın ilk dört
maddesinde çerçevesi çizilen Anayasal düzene hakaret etmek ve sövmek, Türkiye
Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında
Anayasada düzenlenen idari yapısına aykırı
tanımlamalar yapmak.” Ne demek bu diye sordum Komisyon
çalışmaları boyunca, doğru dürüst cevap veremedi teklif sahipleri,
sürekli çeşitli kelime oyunlarıyla bu tartışmayı
geçiştirmeye çalıştılar. Esasen, teklif sahiplerinin buna
dönük sorulara ana Komisyonda cevap verdiklerini de söylemek mümkün değil.
Soruyoruz değerli arkadaşlar: Neyi kastediyorsunuz bununla? Yani Türk
milletinin tarihine ve ortak geçmişine hakaret etmek ve sövmek ne
demektir, bununla ne kastediyorsunuz? Tek tip bir tarih yorumu mu dayatmak
amacınız? Mesela, Türkiye tarihinin hangi dönemlerini, hangi yorumla
bizler kabul edeceğiz, hangi sözcüklerle konuşacağız, bunu
iktidar partisi mi ya da iktidar bloğu içindeki partiler mi belirleyecek?
Mesela, Ermeni meselesinde “soykırım” demek burada bir ceza nedeni
olacak mı; Meclisten geçici çıkarma, artı, yolluk ve ödeneklerin
üçte 2’sinin para cezası olarak kesilmesi? Mesela, istiklal mahkemeleriyle
ilgili farklı görüşler var, hangisini esas alacağız? Yine,
mesela, Osmanlı döneminin çeşitli gelenekleri ve orada
kullanılan çeşitli terminolojiler var. “Kürdistan” kelimesi
Osmanlı döneminde zaten fermanlara da geçmiş bir kelime. Bugünün
Sayın Cumhurbaşkanı, dünün Başbakanı da “‘Kürdistan’,
‘Lazistan’ kelimelerinden niye korkuyoruz? Eyalet sistemi güçlü Türkiye için
korkulacak bir şey değildir.” demişti. “Şimdi bunların
hepsi suç mu olacak?” diye soruyoruz, cevap vermiyorlar ama biz anlıyoruz
ki özellikle bu yeni eklenen cümlenin son kısmında getirilen
düzenleme Kürt kültürüne ilişkin ve Kürt coğrafyasına
ilişkin tanımlamaları yasaklama niyetiyle getirilmiştir.
Yani, anladığımız, bu kürsüden “Kürdistan” diyene geçici
çıkarma cezası vermek istiyorlar ve üstüne bir de yolluk ve
ödeneklerin üçte 2’sini kesecekler. Peki, soruyoruz “Bu, 83’üncü maddeyi ilga
etmek değil midir? İlga ediyorsunuz 83’üncü maddeyi.” diyoruz, “Yok.”
diyorlar, “İlga etsek de biz getireceğiz.” diyorlar. Bir dertleri var
değerli arkadaşlar. Eğer dertleri gerçekten disiplin
olsaydı zaten 163’üncü maddenin üçüncü fıkrasında bunu
karşılayacak bir düzenleme vardı. Onu yeterli görmüyorlar, bunun
yerine Kürt kültürüne ve coğrafyasına ait terimleri yasaklamak
istiyorlar. Bu, çok övündükleri inkârcılığı ortadan kaldırma
iddiasını da çökertiyor. Bu İç Tüzük değişikliği
inkârcılığı Parlamento düzeyinde canlandırıyor.
Bu İç Tüzük değişikliği asimilasyoncu politikalara yeni bir
boyut katıyor. Oysa AKP bunları kaldırmakla övündü
yıllarca, şimdi yaptığı şey bunları çok daha
etkili araçlarla daha güçlü bir şekilde yürütmektir.
“Peki, niye yapıyorsunuz?” diye sorduğumuzda
“Başka ülkelerde var.” dediler. Sorduk “Hangi ülkelerde bu kadar
ağır para cezası düşünce açıklaması için
getiriliyor?” diye, dediler ki: “Almanya’da var.” Almanya’da böyle bir
düzenlemenin, bu amaçla ve bu çerçevede bir düzenlemenin
olmadığını anlattık kendilerine ama dinlemediler.
İngiltere ve Fransa örneklerini verdiler, onların da böyle
olmadığını söyledik, yine dinlemediler.
Ben size bir örnek aktarayım. Böyle bir örnek var
değerli arkadaşlarım, o da İsrail’dir. İsrail’de 2016
yılının 20 Temmuzunda mevcut sağcı, ırkçı
blok bir kanun değişikliği yaptı ve orada, İsrail
devletine karşı ırkçı tahrikler yapan milletvekillerinin,
ayrıca İsrail devletine karşı yürütülen silahlı
mücadeleye destek veren milletvekillerinin milletvekilliğinden meclis
çoğunluğu kararıyla çıkarılması yani
vekilliklerinin düşürülmesi kabul edildi. O dönem yani geçen sene İsrail
Cumhurbaşkanı bunun ırkçı bir düzenleme olduğunu
söyledi ve kabul edilemez olduğunu belirtti. Aynı şekilde, sol
partiler de buna karşı çıktılar. “Hedef, İsrail’deki
Arap azınlığın Meclisten tasfiyesidir.” dediler, bunu
özellikle belirttiler. Evet, şimdi yönetimde bulunan sağcı,
ırkçı blok sizin getirdiğiniz düzenlemenin
mantığını aynen taşıyan bir düzenleme getirdi. Bu
ırkçı, sağcı blok karşısında İsrail
toplumunun vicdanlı, aydın kesimleri ortak tepki gösterdiler ama
sizler, bugün, İsrail’in ırkçı, sağcı blokuyla
aynı zihniyete dayanan düzenlemeleri dayatıyorsunuz. Oysa,
İsrail’de demokratlar da var, biliyoruz ve güçlüler, tıpkı
Mescid-i Aksa’daki bu yasaklara karşı namazla protesto yapan
Müslümanların yanında durdukları gibi o zaman buna da
karşı çıktılar.
Değerli
arkadaşlar, kısacası, eğer gerçekten bir benzerlik, bir
örnek arıyorsanız örnek aldığınız zihniyetin
İsrail’in ırkçı, sağcı blokunun zihniyeti
olduğunu görmek zorundasınız. Elbette “Kürdistan” kelimesini
buradan yasaklamakla bu gerçekliği yok edemezsiniz. Kürt kültürüne buradan
yasaklar getirmekle bu kültürü ortadan kaldıramazsınız. Yüz
yıl denendi bunlar, hepsi fiyaskoyla sonuçlandı, bu topluma
ağır bedeller ödetti bu politikalar. Şimdi, yeniden
deniyorsunuz, yeniden aynı bedelleri bu ülkenin gündemine getiriyorsunuz.
Bakın,
İsrail’deki sağcı, ırkçı blokun bu zihniyeti hangi
araçlarla devam ediyor? Savaş politikaları, inkâr politikaları,
baskı ve yasaklar. Aynı zihniyeti hangi ülkede, hangi iktidar takip
ederse etsin bu saydığım şeytan döngüsünün dışına
çıkamaz değerli arkadaşlar.
O
nedenle, bu düzenlemeyi geçirirseniz büyük bir vebal altında
kalırsınız, tarihî açıdan büyük bir vebal, siyasi
açıdan büyük bir sorumluluk, ahlaki açıdan da ağır bir
ihlalle malul olursunuz. Bunları hatırlatmak bizim görevimiz
değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİTHAT
SANCAR (Devamla) – Bir dakika daha rica etsem…
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen bir dakikada, açıyorum.
MİTHAT
SANCAR (Devamla) – Evet, böyle bir düzenlemenin İsrail’de savunulması
adına -yapılanları uzun uzun anlatmayacağım- bugün
ileri sürdüğünüz gerekçelerin hepsini ırkçı, sağcı
partiler ileri sürdüler. Tek tek burada şimdi sıralayamam ama
maddeler üzerinde konuşacağımız vakit onları
sıralayacağım. Ayrıca bu çelişki nasıl
açıklanabilir? Şu an “Kürdistan” kelimesini kullanmak ceza hukuku
anlamında suç değil. Şu an tarihteki belli olaylarla ilgili
belli nitelemeler suç değil. Milletvekillerinin ifade özgürlüğünü
dışarıdaki herhangi bir vatandaştan daha fazla
kısmanın tek adı var değerli arkadaşlar:
Faşizmdir. Faşizmin de kendi yarattığı çukurlar içinde
boğulacağını tarih sayısız örnekle
göstermiştir. Vazgeçin bu yoldan, vazgeçin bu ihtirastan.
Saygılarımla
efendim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’a aittir.
Buyurun
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İç Tüzük Değişiklik Teklifi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Anayasa
Komisyonunda altmış saate aşkın süren görüşmelerin
ardından İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin Genel Kurul
görüşmelerine başladık. Bugüne kadar görüşmelere
katkıda bulanan bütün milletvekili arkadaşlarımıza
teşekkür ediyorum, teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, İç Tüzük değişiklikleri partilerüstü bir
meseledir. İç Tüzük, Meclisin yasama ve denetim faaliyetlerini yerine
getirirken uyulması gereken kuralları, yöntem ve
sınırları belirleyen bir kurallar manzumesidir. Bu belge hepimiz
için bağlayıcıdır. İç Tüzük'ü partilerüstü bir belge
olarak görmemizin sebebi budur, hepimiz için bağlayıcı, hangi
parti grubu olursa olsun veya grubu bulunmasın bütün milletvekilleri için,
ister muhalefet olsun ister iktidar olsun
bağlayıcılığı vardır. İç Tüzük
değişikliklerini Mecliste bulunan siyasi partilerle uzlaşma
içinde gerçekleştirmek isteyişimizin de sebebi budur. Gerek Komisyon
görüşmelerinde gerekse kamuoyuna yansıyan beyanatlarda bu İç
Tüzük değişikliğinde uzlaşma arayışının
olmadığı eleştirileri yapılmıştır. Bu
iddia kesinlikle doğru değildir değerli arkadaşlar. 8
Haziranda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmail
Kahraman ile dört partinin grup başkan vekilleriyle birlikte bir araya
geldik. İç Tüzük değişikliğine ilişkin
görüşlerimizi paylaştık. Bu görüşmede CHP ve HDP’nin
temsilcisi sayın grup başkan vekilleri İç Tüzük
çalışmalarına katılmayacaklarını ve katkı
vermeyeceklerini açık ve seçik olarak belirtmişlerdir. Bugün
“Uzlaşma yok.”, “Uzlaşma aranmadı.” eleştirilerini yapanlar
dün müzakereden ve uzlaşmadan kaçınan
arkadaşlarımızdır, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
sorumlu ve ilkeli muhalefet anlayışımızla İç Tüzük
değişikliği uzlaşma arayışından biz
kaçınmadık. Önümüzdeki metnin biçimlenmesinde destekçi değil,
eşit ve aktif bir taraf olarak yer aldık ve neticede birlikte
imzamızı attık. Milliyetçi Hareket Partisi ile Adalet ve
Kalkınma Partisi Gruplarının temsilcileri olarak 22 Haziranda
bir araya geldik. Son derece iyi niyetli ve makul bir çalışma
yürüttük. Karşılıklı müzakereler neticesinde her iki
partinin de aktif katılımcı olduğu bir İç Tüzük
değişiklik metnini hazırladık, imzaladık ve bir uzlaşma
içerisinde 18 madde hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunduk. Bu çalışmalar nedeniyle
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna hassaten teşekkür ediyorum.
Altını
çizerek belirtmek istiyorum: İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nde,
24’üncü Dönemde kurulan İç Tüzük uzlaşma komisyonlarında
katılımcı tüm partilerin, CHP ve HDP’nin de üzerinde mutabakata
vardığı metinler esas alınmıştır. 16
maddenin 4 maddesinde öngörülen değişiklikler 24’üncü Dönemde
uzlaşılan metinle bire bir aynıdır, teklifin 6, 9, 12,
14’üncü maddeleri; bunların dışında 5 maddede 24’üncü Dönem
uzlaşma metni esas alınarak daha iyi düzenlemeler
yapılmıştır.
24’üncü
Dönem uzlaşma metninden farklı olarak İç Tüzük’ün 3’üncü ve
161’inci maddelerinde öngörülen düzenlemeler, Meclisin mehabetini dikkate alan
düzenlemelerdir.
Sonuç
olarak söylemek gerekirse, imzaları olmasa da bu değişiklik
metninin önemli bir kısmında, Cumhuriyet Halk Partisi ve
Halkların Demokratik Partisinin 24’üncü Dönemde kabul ettiği
düzenlemeler yer almaktadır. Ne yazıktır ki CHP ve HDP sözcüleri
24’üncü Dönemdeki mutabakatlarını kabul etmemişlerdir,
reddetmişlerdir. Komisyon görüşmelerinde “Sakın bize 24’üncü
Dönemdeki uzlaşmayı hatırlatmaya kalkmayın.” diye
ısrarla da belirtmişlerdir. Siz ne kadar kabul etmeseniz de 24’üncü
Dönemde üzerinde mutabakata varılmış bir metin vardır. Dört
siyasi parti, kurumsal kimlikleriyle bu Uzlaşma Komisyonunda temsil
edilmişlerdir.
MUSA ÇAM
(İzmir) – Sayın Başkan, bizi bulaştırma, kendi
mutabakatınızı söyleyin.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – O zaman bir arada yer almış…
MUSA ÇAM
(İzmir) – Bizi bulaştırmayın!
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Musa Bey, sana bulaşmayabilir ama Cumhuriyet Halk
Partisinin kurumsal kimliği vardır, mutabakatı da vardır,
hiç de inkâr etmeyin…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – İmza da var.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – İmzalar da var.
Önemli
ölçüde anlaşma sağlanmıştır. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Arkadaşlar müdahale etmeyelim hatibe.
MURAT
EMİR (Ankara) – En önemli 6 maddesinde mutabakat yok. Televizyon
yayınında mutabakat var mı? Yoklamada mutabakat var mı?
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Olanları söylüyor orada, iyi dinleyin.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Onları konuşacağız.
BAŞKAN
– Sayın Akçay, siz Genel Kurula hitap edin.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Dünya tarihinde ilk kez bir muhalefet partisi kendi
sesinin kısılmasını sağlıyor. Bravo size vallahi!
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Kendi suçunuza bizi ortak etmeyin!
MURAT
EMİR (Ankara) – Para cezasında mutabakat var mı?
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Ancak CHP ve HDP şimdi bunları kabul etmiyor, “Bizi
bağlamaz.” diyorlar.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Niye? Meclisin 4’üncü partisi olmaktan dolayı
kompleksi var. Yazık! Vallahi yazık Sayın Akçay!
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Yani “Dün dündür, bugün bugündür.” deniliyor.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Kendinize susturucu takıyorsunuz.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri, İç Tüzük, Meclisimizin…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Dünya tarihinde böyle bir şey yok, muhalefet
partisi sesinin kısılmasını teklif ediyor.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, bakın, Sayın Grup Başkan Vekili
konuşmalarını yapıyor, daha sonra kalkar cevabını
verirsiniz gerekirse, lütfen müdahale etmeyelim.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Evet, Sayın Başkan, demek hassas bir konuya temas
ettik ki bu kadar tepki gelmeye başladı.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Dünyanın hiçbir ülkesinde bir muhalefet kendi
sözünün kısılmasına izin vermez Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – İç Tüzük, Meclisimizin çalışma düzenini
belirleyen kurallardır; ihtiyaçlara, uygulamada yaşanan sorunlara
göre değişikliğe konu olur.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Alim Işık’ın kulakları
çınlasın, Alim Işık’ın!
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Yani Cumhuriyet Halk Partisi olsaydı bu uzlaşma da
demokratik olacaktı, mutabakat sağlanmış olacaktı…
MUSA ÇAM
(İzmir) – Sayın Başkan, bu konuşmayı siz yapmayın
Sayın Parsak yapsın!
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – …sen uzlaşmadan, görüşmeden kaçınacaksın,
Milliyetçi Hareket Partisi destekçi olacak, payanda olacak.
İç Tüzük değişikliklerinde bir amaç
Meclisin faaliyetlerinde verimliliği ve etkinliği
artırıcı düzenlemeler yapılmasıyken ikinci bir amaç da
vatandaşlarımızın beklentilerini karşılayacak
hükümler içermesidir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Meclisi fesheden
düzenlemeyi geçiriyorsunuz; hâlâ “etkinlik, verimlilik” diyorsunuz.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu aşamada
vatandaşlarımızın bizlerden beklentisi Meclisimizin bir
mehabet içinde çalışmasıdır, kötü görüntülere yol
açılmamasıdır…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Doğan Kubat,
artık sana da ihtiyaç kalmayacak, Sayın Doğan Kubat.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – …Anayasa ve İç Tüzük’e,
Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türk milletine ve üniter millî yapımıza
saygılı davranılmasıdır.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu teklif en çok
Doğan Kubat ile Ramazan Can’ı etkiliyor.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – İç Tüzük
değişikliklerindeki temel motivasyon, Meclisin etkin, verimli,
siyasi, kültürel ve hukuki değerlere saygılı
çalışmasını temin etmektir.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ramazan Can, sana
yazık ettiler, Doğan Kubat’a da yazık ettiler. Doğan
Kubat’ın o kadar emeği var, o kadar çalıştı…
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bir
çırpıda sildiler.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Unutulmamalıdır ki bu
kürsü milletin kürsüsüdür, Genel Kurul ve kürsü eylem alanı değildir.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Şimdi artık o
da gitti, sen de gittin.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu İç Tüzük
değişikliğinde Meclis içi dengeleri gözetme, etkinlik ve
verimliliği artırma, Meclis içi işleyişleri sağlam
hukuki zeminlere oturtma arayışı hâkim olmuştur.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bir tek senin
şahsına yönelik bir teklif Doğan Kubat.
BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Doğan Kubat’ın
şahsına verilmiş bir teklif.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Etkinlik ve verimlilik,
hızlı olmak değildir; aksine, bu iki kavram
çalışmalardaki kaliteye işaret etmektedir. Diğer bir
ifadeyle, İç Tüzük değişikliğiyle Meclisin yasama ve denetim
faaliyetlerindeki kalitesini artırmayı amaçlıyoruz.
Değişiklikler Meclisin ihtiyaçları çerçevesinde
hazırlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, eleştirilere
baktığımızda teklifin tam olarak
anlaşılmadığı veya anlaşılmak
istenmediği dikkatimizi çekmektedir. Eleştirileri de göz önüne alarak
değişiklikleri anlaşılabilir kılmak için madde madde
bahsedeceğim ancak bu teklifte neler yok, neler var, önce kısaca
bunları özetlemek lazım.
Öncelikle milletvekillerinin konuşmalarına bir
engel yoktur.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Nasıl yok?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Nasıl
yok? Bunu inanarak mı söylüyorsun Başkan?
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Meclisin yasama ve denetim
faaliyetlerini sekteye uğratacak hükümler yoktur. Gündem
dışı konuşmalarda, usul tartışmalarında veya
milletvekillerinin kısa söz taleplerinde herhangi bir değişiklik
yoktur. İç Tüzük’ün 3’üncü maddesinde bir değişiklik
yapılıyor. Öncelikle, Meclisin
devamlılığının ve bir an önce çalışmalarına
başlamasının temin edilmesi için seçimi takiben -Yüksek Seçim Kurulunun
seçim sonuçlarını açıklamasını takiben- üçüncü gün
saat 14.00’te toplanması öngörülüyor ve milletvekillerinin göreve
başlarken yemin metnini aynen okumaları hüküm altına
alınıyor. Milletvekillerinin ant içerek göreve
başlayacağı, ant içmekten imtina eden milletvekillerinin
milletvekili sıfatından kaynaklanan haklardan
yararlanamayacağı hükmü maddeye eklenmiştir. Bu hükme göre,
yeminden kaçınan, iradi olarak imtina eden milletvekili, ödenek ve
yolluğunu alamayacak, kendisine oda ve personel tahsis edilemeyecek ve
pasaport da alamayacaktır. Yemin sadece bir ritüel değildir
değerli arkadaşlar. Her ne kadar “yemin töreni” şeklinde ifade
edilse de yemin sadece bir ritüel değildir. Milletvekili yemini,
Anayasa’nın 81’inci maddesinde hüküm altına
alındığı üzere milletvekillerinin göreve
başlamasının bir şartıdır. İç Tüzük’e
konulan bu hüküm, Anayasa’ya aykırı değil, aksine,
Anayasa’nın tamamlayıcısı niteliğindedir. Çeşitli
dönemlerde yaşanan yemin krizleri milletimizi rahatsız ettiği
gibi, Meclis çalışmalarında da huzursuzluk
yaratmıştır. Milletimizden gelen tepkiye sessiz kalamazdık.
İç
Tüzük’ün 19’uncu maddesinde değişiklik yapılıyor. Grup
önerilerinin görüşülme usulü yeniden düzenlenmekte. Grup önerisinde
öneriyi veren gruptan bir milletvekili beş dakikayı geçmemek üzere
önerinin gerekçesini açıklayabilecek, diğer gruplardan birer
milletvekili de isterse üçer dakika söz alabilecektir. Bu en çok
tartışılan maddelerden birisi oldu fakat 23’üncü ve 24’üncü
Dönemde yine dört partinin mutabık kaldığı maddelerden
birisidir ve üstelik 24’üncü Dönemdeki mutabakatta sadece grup önerisini veren
partinin sözcüsü beş dakika gerekçesini açıklayacak, onun
dışında, gruplara söz hakkı da yoktu. Bu, kısmen de
olsa diğer gruplara daha da söz hakkı veren bir düzenleme.
Gelelim
İç Tüzük 37’ye. İç Tüzük’ün 37’nci maddesinde yeni düzenleme
yapılarak milletvekilinin kanun teklifinin doğrudan gündeme
alınma talebinin her hafta sırayla farklı parti grubuna veya
milletvekiline ait olması hüküm altına alınıyor. Mevcut
düzenleme ve uygulama son derece haksız ve adaletsizdir. Ne hazindir ki
adalet arayanlar daha adil ve demokratik olan bu düzenlemeye Komisyon
görüşmelerinde itiraz etmişlerdir.
İç
Tüzük’ün 54’üncü maddesinde de Genel Kurul çalışma süresinin iki saat
artırılmasına ilişkin bir düzenleme
yapılmaktadır. Bu maddedeki bir diğer önemli düzenleme de
Türkiye Büyük Millet Meclisinin televizyon yayınlarına
ilişkindir. Bilindiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi televizyon
yayınları, Meclis Başkanlığı ile TRT
arasında yapılan bir protokol gereği, İç Tüzük’te hüküm
altına alınan çalışma gün ve saatlerine bağlı
olmaktadır. Buna göre, Meclis TV yayın süresi iki saat daha
artırılmaktadır. Ayrıca, yeni bir hüküm daha getirilmektedir.
Televizyon yayınlarına ilişkin “önemli ve özel haller saklı
kalmak kaydıyla” ibaresi İç Tüzük’e eklenmiştir. Bu ibarenin
önemi şudur: Örneğin, 15 Temmuz gecesi bu çatı altında
tarihî bir oturum yaptık, Parlamento tarihimizin belki de en önemli
gecesini yaşadık. İç Tüzük ve TRT’yle yapılan protokol
gereği bu tarihî oturumu Türkiye Büyük Millet Meclisi televizyon
yayınıyla yayınlayamadı. Ayrıca, Anayasa ve toplumun
tümünü ilgilendiren -örneğin bütçe gibi veya daha önemli ve kapsamlı
kanunlar gibi- yasa görüşmelerinde bu İç Tüzük hükmü dikkate
alınmaktadır. Meclis televizyon yayınlarına ilişkin
düzenlemenin bütün partiler tarafından desteklenmesi gerekir diye
düşünüyoruz.
İç
Tüzük’ün 63’üncü maddesindeki değişiklik de usul
tartışmalarındaki konuşma süreleriyle ilgilidir ve
konuşma süresi İç Tüzük’te yazılı olan on dakikadan üç
dakikaya indirilmektedir. İç Tüzük’ün mevcut hâli bu konuşma
sürelerini lehte ve aleyhte ikişer milletvekilline ve uygulama
itibarıyla da ikişer dakika olarak veriyordu, şimdi bu İç
Tüzük’te üçer dakika olarak belirtiliyor. Fiilen herhangi bir azalma söz konusu
değil; aksine, uygulamada birer dakika daha artma imkânı olacak.
İç
Tüzük’ün 87’nci maddesinde düzenlenen ve Genel Kurul için zaman kaybına
neden olan kanun maddelerine ilişkin değişiklik önergelerinin
hem veriliş hem de aykırılık sırasına göre
okunmasından vazgeçiliyor, sadece aykırılık
sırasına göre okunup işleme alınması öngörülüyor.
Yine,
İç Tüzük’ün 102’nci maddesinde düzenleme yapılarak genel görüşme
ve Meclis araştırması önergelerinin Genel Kurulda
okunmaması, sadece milletvekillerine ve hükûmete duyurulması
öngörülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Komisyonda en çok tartışılan maddelerden biri
de 15’inci madde olmuştur. İç Tüzük’ün 161’inci maddesinde bir
değişiklik yapılmaktadır. Buna göre, görüşmeler
sırasında Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine,
Başkanına, Başkanlık Divanına, Başkanlık
görevini yerine getiren başkan vekiline, milletvekiline, Türk milletinin
tarihine ve ortak geçmişine, Anayasa’nın ilk 4 maddesinde çerçevesi
çizilen anayasal düzene hakaret etmek ve sövmek, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi
ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasa’da düzenlenen idari
yapısına aykırı tanımlamalar yapmak Meclisten geçici
çıkarmanın bir gerekçesi olarak kabul edilmektedir.
Yapılan
itiraz ve eleştirilerin Anayasa’nın 83’üncü maddesindeki yasama
dokunulmazlığıyla, düşünceyi ifade özgürlüğüyle,
demokrasiyle, Parlamentonun çalışma düzeniyle hiçbir ilgisi yoktur
değerli arkadaşlar. Bu düzenleme Anayasa’nın ruhuna da lafzına
da uygundur. Bu düzenlemeyle kastedilen, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü hedef alan hakaret, sövmeler ve
tanımlamalardır.
Ayrıca,
biraz evvel bu kürsüde, maalesef, İsrail devletinin, İsrail’in
uygulaması ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu İç Tüzük
uygulaması karşılaştırıldı ve bundan hicap
ettim. İsrail devleti bizatihi kendisi zaten ırkçı ve insan
haklarına tamamen aykırı bir şekilde uygulamalar yapan ve
bu hususiyetiyle tanınan bir devletken bunu fevkalade talihsiz bir
kıyaslama olarak gördüğümü de ifade etmek isterim. Burada aslolan ve
vurgulanan, hakaret ve sövmedir, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü hedef alan hakaret ve sövmelerdir.
Anayasa
Komisyonundaki görüşmeler sırasında değerli
görüşlerini ve eleştirilerini getiren milletvekili
arkadaşlarımız oldu. Ancak bazen öyle zorlama ve gerçeklerden
kopuk yorumlar yapıldı ki meseleler çoğu zaman
bağlamından koparıldı. Bu zorlama yorumların, İç
Tüzük değişikliğinin amacı ve özüyle hiçbir ilgisi yoktur.
Bu zorlama yorumlar, işin özünü amacından saptırmaktan
başka bir gayeye hizmet etmez.
Zaman
zaman bazı hükümlerin ibarelerinin muğlaklığından
şikâyet edilmiştir. İç Tüzük değişikliğinde
herhangi bir muğlaklık söz konusu değildir. Muğlaklık
iddiası zorlama yorumlardan kaynaklanmaktadır; muğlak görmek
istenmesinden ve zorlama yorum yapılmak istenmesinden.
Türkiye
Cumhuriyeti’nin… Ülkemizin bir tek adı vardır, o da “Türkiye”dir.
“Türkiye
Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.” Anayasa,
madde 3.
“Türk
Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes
Türktür.”
“Herkes,
dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep
ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde
eşittir.” Yine Anayasa’nın 10’uncu maddesi.
“Anayasa
hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır.” Anayasa’nın 11’inci maddesi.
Değerli milletvekilleri, disiplin, belli bir kurumun
iç düzeninin bozulmasını veya topluluğun yararlarının
zarar görmesini engelleyen çeşitli kurallar öngören bir sistemdir. Bütün
kurumsal yapılarda ve bütün parlamentolarda da disiplin hükümleri
vardır. Milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulu ve
komisyonlarının görüşme düzenini bozacak tutum ve
davranışlardan kaçınması beklenir. Öte yandan, disiplin
cezalarının Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama faaliyetiyle
ilgisi olduğunu söylemek mümkün değildir. Yasama faaliyeti ile
disiplin kurallarını ilintilendirmemek gerekir değerli
arkadaşlar. Milletvekillerine uygulanan disiplin cezaları, Meclisin
yasama faaliyeti kapsamında yürüttüğü bir faaliyet değildir.
Disiplin cezası kararı, Meclisin, yasama fonksiyonu
dışında almış olduğu idari bir karardır. Bu
özellik iyi ayırt edilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Akçay siz de.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Son olarak ifade etmek isterim ki
disiplin hükümleri ve cezaları, Anayasa’nın 83’üncü maddesindeki
yasama dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilemez,
sadece Meclis içi bir disiplin uygulamasıdır. Bu düşüncelerle
muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Akçay yapmış
olduğu konuşmasında, İç Tüzük konusunda 24’üncü Dönemdeki
bir uzlaşmayı, altında Cumhuriyet Halk Partisinin
imzasının olmasını ve muhalefetin de desteklediği
İç Tüzük değişiklerini getirdiğini söyleyerek partimizi zan
altında bırakmıştır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Başkan, şu anda grubu adına konuşma yapacak zaten, o grubu
adına konuşmada bunların hepsine…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, şimdi
yapmayacağım. Cevap hakkımı kullanıyorum Sayın
Başkan. Var mı öyle bir şey?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, efendim,
hepsine zaten cevap hakkı verilecek.
BAŞKAN – Bir saniye… Bir dinleyeyim Sayın
Elitaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Grubumuza haksız
sataşmalarda ve ithamlarda bulundu, Cumhuriyet Halk Partisinin, Meclis
Başkanının başkanlığında yapılan
görüşmede uzlaşma masasına oturmamayla ilgili kati
beyanları olduğunu söyledi. Bunların gerçeklikle bağı
yok, cevap verme ihtiyacı var efendim.
BAŞKAN – Şimdi, Sayın
Özel, daha önce bütün grupların üzerinde uzlaştığı
büyük oranda maddelerin olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz ve bunlardan da
istifade edildiğini Sayın Akçay söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, siz tartışmanın özüne girmeyin.
BAŞKAN – Hayır, bir dakika,
sataşma var mı, yok mu, bir şekilde
karşılıklı konuşuyoruz.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) –
Bırak istediğini söylesin ya!
BAŞKAN - Yine, Sayın Meclis
Başkanının başkanlığındaki mutabakatın
oluşmadığından da bahsetti. Bunlardan doğru olmayan
ne? Yani bu konuyla ilgili sizin şahsınızı ya da grubunuzu
ilzam eden ne var yani?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, birincisi, doğru olmayan, sizin tartışmanın
özüne yönelik fikir beyan etmeniz, İç Tüzük hükümleri gereğince.
BAŞKAN – Bir dakika,
sataşmayla ilgili benim takdir etmem gerekmiyor mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii, tabii,
edeceksiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Konuşuyoruz yani bu
konuda herhangi bir sataşma var mı yok mu, onu çözmeye
çalışıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, Sayın Erkan Akçay konuşmasında, şu anda burada
olmayan Grup Başkan Vekilimiz Levent Gök tarafından temsil
edildiğimiz bir toplantıda, biz, Anayasa değişikliği
uyarınca yapılacak uyum kanunları üzerinden bir İç Tüzük
değişikliğiyle ilgili fikir belirtmişken bunu sanki bu
İç Tüzük değişikliğiymiş gibi, tarafımıza
ait olmayan, kamuoyunu yanıltacak...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Gene
konuşsun da öyle demedi yani.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, Sayın Levent Gök defalarca bunu kanıtlarıyla söyledi,
“Biz, uyum konusunda yapılacak bir çalışmanın içinde
olmayız.” dedi ama siz burada, Anayasa değişikliğindeki
altı aylık sürede görüşülecek İç Tüzük
değişikliği diye o Anayasa değişikliğiyle ilgili
uyuma yönelik hiçbir şey getirmediniz. Orada yapmış olduğunuz,
kamuoyunu ve siyasi muhataplarınızı gerçekleri söylememek
kanalıyla yanıltma ve aldatmadır; bu da bugün su yüzüne
çıkmıştır. Kimse bunun Anayasa’nın öngördüğü
İç Tüzük değişikliği olduğunu iddia edemez.
110 maddede uzlaşma var, zaman
zaman Sayın Elitaş “130 maddede uzlaştık.” diyor.
Uzlaşılan maddeler uzlaşıldığı yerde
duruyor, uzlaşmadığımız maddeleri getiriyoruz,
sıkıntı burada.
Üçüncü husus, geçmişte Cumhuriyet
Halk Partisinin bir hatibi “Biz de bunu destekleriz.” demiş, başka
şartlara bağlamış. Velev ki dediğiniz gibi olsun, o
günden bugüne tutarlılık bekliyorsunuz. Bakın, o gün, Sayın
Erdoğan, partinize “vampirler”, “kandan beslenenler”, “Her türlü
milliyetçiliği ayaklar altına almışız.” derken,
Sayın Devlet Bahçeli de o gün -hani biz tutarlı olacağız
ya- “Ver Bilal’i, al başkanlığı”, Elâzığ
mitinginde “Sende şeref ve mertlik işportaya düşmüş.”, 3
Şubat 2015’te “Hedefi, Türkiye’yi cehenneme çevirmek. Kuzey Kore’ye
bakın, Erdoğan’ı göreceksiniz.” “Şeref kristallerini
düşürüp arayan malum şahsiyet.” dediğiniz Erdoğan.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Rahatladın mı şimdi, söyle?
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Siz rahatladınız.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - Şimdi, siz diyorsunuz ki: “2015 tarihinde İç
Tüzük’le ilgili CHP, CHP’nin komisyondaki üyesi ne görüş bildirdiyse o
tutarlılığı savunun.” Aynı günlerde birbirinizi
şeref, haysiyet yoksunluğuyla, kandan beslenen vampir olmakla
suçluyorsunuz. Siz tutarlı olun, o sözleri tekrar edin; ben de o İç
Tüzük değişikliğinin altına imza atacağım.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
ERHAN
USTA (Samsun) – Tutarsızlığı kabul ediyorsun yani.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Senin yetkin yok ona, yetkin yok. Senin o kadar
söz hakkın yok. 3 grup başkan vekilinin “evet” dediğine
talimatla vazgeçtiğinizi söyleyeceksiniz.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Hangi şartlara bağlandığını
da söyleyelim o uzlaşmaların.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Akçay, sizi de dinleyeceğim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Aynı gerekçeyle mi Sayın Beştaş?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Aynı gerekçeyle biz de söz
istiyoruz.
BAŞKAN
– Buyurun, size de aynı gerekçeyle…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Mithat Sancar konuşacak.
BAŞKAN
- Sayın Sancar’a söz veriyorum iki dakika.
7.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MİTHAT
SANCAR (Mardin) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi,
Komisyon görüşmeleri süresince sık sık bu geçmişteki
uzlaşmalara atıf yapıldı. Orada söylemiştik, burada
tekrar etmemiz gerekiyor; ayrı bir platform, ayrı tutanaklar var.
2009’da
bir İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu kuruldu. O Komisyon işlerken Grup
Başkan Vekilimiz, Selahattin Demirtaş’tı. Orada çok verimli
çalışma yürüdü ve bir taslak da çıkarıldı,
uzlaşma taslağı. Keşke ona atıf yapsaydınız,
keşke burada uzlaşmadan söz ederken “Şimdi Sayın
Demirtaş nerede?” diye bir sorgulama yapsaydınız. Ona da
soramıyoruz çünkü ziyaret etme hakkını bile vermiyorlar. Bu
kadar adaletsiz şartlarda, bu kadar insafsız ortamda geçmişteki
uzlaşmaya atıf yapıyorsunuz.
İkinci
Uzlaşma Komisyonu, 2013 yılında çalıştı, sonra
2014 yılında da devam etti. Orada da milletvekillerimiz vardı
ama asıl İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu
çalışmalarını takip eden, Grup Başkan Vekilimiz
İdris Baluken’di. Biz, kendisine sormak istedik, ne yapıldı o
dönem. O zaman komisyonda olan Hasip Kaplan’a sorduk, dedi ki: “O zaman aldığımız
notların epeyce bir kısmı Baluken’dedir.” Biz Baluken’e
soramıyoruz bile, o notlar nerede, bunu kendisinden öğrenemiyoruz.
Şimdi
siz bunları sorgulamayacaksınız, siz bunlarla ilgili tek kelime
söylemeyeceksiniz, o gün masaya oturduğunuz insanları,
milletvekillerini, temsilcileri Anayasa’ya aykırı o ucube
dokunulmazlıkların kaldırılması
değişikliğiyle hapse göndereceksiniz, yargıyı
etkileyen sayısız açıklama yapacaksınız; gelip o
dönemdeki uzlaşmalara atıf yapacaksınız. O dönemin
şartları farklıydı ve “O dönem, o insanlar nerede?” diye
sormayanların da ayıbıdır bu atıflar.
Teşekkürler.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Sayın
Akçay…
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Biraz evvel, Sayın Özel bizim yanıltma ve aldatma
yaptığımızı ifade ederek ve diğer siyasi
polemiklere ilişkin geçmişte söylendiği iddia edilen sözlere
atıfta bulunarak açıkça sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Akçay, size de iki dakika süre veriyorum.
Lütfen,
bu polemiği bitirelim, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
8.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Gerçekten siyasi parti liderlerinin zaman zaman ağır
eleştirilere varan sözlerini, burada tekrar etme ihtiyacını
hissetmesini, doğrusu, bir zayıflık olarak,
sığınacak bir liman olarak…
ERHAN
USTA (Samsun) – Çaresizlik…
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – …buraya tutunduğunu söylüyorum. Aslında, bütün
siyasi parti liderlerinin zaman zaman ağır ithamları
olmuştur. Ben, inanın, Sayın Erdoğan’ın
Kılıçdaroğlu’na ne dediğini buradan söylemekten hicap
ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Hayır, biz de bir gün onların koluna girersek…
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Herkes, kim ne söylemişse… (CHP sıralarından
gürültüler) Değerli arkadaşlar, bakın, kim ne söylemişse
karşılıklı…
MUSA ÇAM
(İzmir) – Kılıçdaroğlu bir şey söylemiş mi, onu
söyleyin. Sayın Başkan, Kılıçdaroğlu bir şey
söylemiş mi, onu söyleyin.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Musa Bey…
BAŞKAN
– Müsaade edin, müsaade edin sayın milletvekilleri.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Bu destekleri doğru okumazsanız hata edersiniz.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Karşılıklı sataşma ve polemikte
herkes birbirine bir söz söylemiş, cevabını da vermiştir.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) – Önüne gelene hakaret etmiştir, biz onları yemedik
Devlet Bahçeli gibi.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Gerekirse mahkemeye de gitmiştir ama konumuz o
değil. Bakın, konuyu başka mecraya saptırmaya
çalışmayın.
MURAT
EMİR (Ankara) – Parti grubunu AKP’nin emrine mi verdi
Kılıçdaroğlu?
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Biz diyoruz ki: Burada kapı gibi 24’üncü Dönemde
üzerinde mutabakata varılmış maddeler var, bunları yok
saymayın.
MURAT EMİR (Ankara) – Olmayanları niye
söylemiyorsunuz? Televizyon yayını, yoklama sorumlulukları
nerede?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Olmayanları getirdiniz,
olmayanları.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – “Geçmişe mazi, yenmişe kuzu.” diyemezsiniz, “Dün,
dündür; bugün, bugündür.” diyemezsiniz.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Siz diyorsunuz onu, siz.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Ayrıca, Levent Gök’ün de, Sayın
Kerestecioğlu’nun da o günkü açıklamaları burada, bunları
tekrar etmenin de gereği yok.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Kerestecioğlu gelip açıklama
yaptı ama.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – “16 Nisanda YSK’nın, mühürsüz oy pusulalarına
ilişkin kararıyla meşruiyetini yitirmiş bir Anayasa
değişikliğinin yansıması olan İç Tüzük
değişikliklerini bir an önce yapıp ‘kaptıkaçtı’
anlayışı içerisinde davranıyorlar.” vesaire diyerek bu
kapıyı kapattınız.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Aynen onu söylüyoruz. Bu, o mu?
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Ama Sayın Özel, siz her zaman, şu görüşmelerin
herhangi bir aşamasında, bir ana muhalefet partisi olarak “Ben ana
muhalefet partisiyim, bu İç Tüzük çalışmalarında yer almam
gerekir.” diyerek pekâlâ bu görüşünüzü ifade edebilirdiniz ama “Davet
etsinler gitmeyeyim, etmesinler küseyim.” anlayışını bir
türlü terk etmediniz.
Teşekkür
ediyorum.
MURAT
EMİR (Ankara) – Siz de her çağrılınca gidiyorsunuz.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan,
BAŞKAN
– Buyurun.
Açıyorum
60’a göre, bir dakika.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, kısa bir
düzeltme: Sayın Kerestecioğlu’na ilişkin Komisyonda da
sıklıkla atıf yapıldı ve kendisi, Komisyon
toplantısına gelip bizzat, görüşmeyi ve toplantıyı
aktardı yani ben de oraya atıf yapıyorum. Özetle, bu uzlaşmadan
kaçınma ya da çalışmalara katılmama gibi bir durum söz
konusu değil. Çağrıda şu söylenmiş: “Anayasa
değişikliklerini esas alarak bir İç Tüzük değişiklik
teklifini değerlendirelim.” konuşmasına karşı
çıkmış ve bizim önerilerimizi sunmuş. Yoksa, İç Tüzük
değişiklik teklifinde, gerçekten, muhalefetle uzlaşma arayan bir
toplantı daveti almadık.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Birleşime
kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.44
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-------0-------
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
492
sıra sayılı İç Tüzük Değişikliği Teklifi’nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2
Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783)
ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN
– Komisyon? Yerinde.
Meclis
Başkanlığı temsilcisi Başkan Vekilimiz? Yerinde.
Teklifin
tümü üzerinde gruplar adına üçüncü söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Manisa Milletvekili Özgür Özel’e aittir.
Sayın
Özel, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
(Hatibin
kürsüye siyah örtü sermesi)
CHP GRUBU
ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok, yasaklayacaksınız zaten bunu
eğer fikriniz değişmezse.
BAŞKAN
– Sayın Özel, mikrofonun üstünü kapatmayın yalnız.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkan, CHP varken böyle şeyleri…
BAŞKAN
– Seslerini kısmayalım muhalefetin ve iktidarın, mikrofonu
kapatmayalım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – CHP o konuda çok duyarlıdır Sayın Başkan.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekili olduğumuz ilk gün
bu kürsüye büyük bir heyecanla geliriz, bu kürsünün hakkını vermek
isteriz. Bu kürsüde yemin eder, o yemine sadık kalarak bizden sonraki
kuşaklara kalacak olan tutanaklara
tutarlılıklarımızla, iyi sözlerimizle, olumlu
katkılarımızla geçmek isteriz. Herhâlde bir grup başkan vekilinin,
grubunun bolca söz kullanması, muhalefette ise en iyi muhalefeti yapmayla,
iktidarda ise en kaliteli yasamayı yapmayla görevlendirilmiş grup
başkan vekilinin yapacağı en zor konuşma, muhalefetin söz
haklarının kesildiği, demokrasiye ve Meclis tarihine kara bir
lekenin sürüldüğü, bu Meclisin, muhalefetin ve bu kürsünün üzerine bir
siyah örtünün geçirildiği böyle bir teklif üzerine söz
aldığı zaman olur. (CHP sıralarından
alkışlar) Benzer bir şeyi, Bursa işgal edildiğinde
puşideisiyahı kürsünün üzerine örtüp “Bursa işgalden
kurtulduğunda bu ancak buradan kalkacak.” demişlerdi, o Bursa o
işgalden kurtuldu, o işgalciler o Bursa’dan gittiler, egemenlik
tekrar milletin, hâkimiyet kahraman ordumuzun oldu, o zaman o siyah örtü
kalktı.
Şunu
size söz olarak, taahhüt olarak söylüyorum: Belki biz bu kürsüden gittikten
sonra bu siyah örtü buradan fiziken kaldırılır ama
yaptığınız değişiklik Meclis tarihinde kürsüye
öyle bir kara leke, öyle bir kara örtü örtmektedir ki günü geldiğinde,
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, biz iktidar olduğumuz hâlde,
bugün yaptığınız kısıtlamaları geri alan,
muhalefetin denetim olanaklarını arttıran, söz sürelerini
arttıran teklifin altına bizler imza attığımızda,
bu kara örtü ancak o gün ortadan kalkacak; size bunun sözünü veriyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
15 Temmuz
akşamı sığınakta ortaklaşılan bazı
sözler vardı. O gece dendi ki: “Bu gece bu sığınakta
Parlamento güçlendi, parlamenter sistem güçlendi, uzlaşma kültürü
güçlendi.” O gece demiştim ki içinizden bazı arkadaşlara:
Hepimizin buradan alması gereken dersler var. Demek ki
uzlaşıyı sığınağa bırakmamak
lazımmış. (CHP sıralarından alkışlar) Ama 15
Temmuz günü yaşananlardan, sığınaktaki o hissiyattan,
ertesi gün burada “parlamenter sistem”, “parlamenter demokrasi” vurguları
yapmaktan, bütün dünya doğası gereği iktidara karşı
yapılmış bir darbe varken dönüp muhalefete bakarken, bizler
demokrasiye, Meclise, seçilmiş Hükûmete sahip çıkarken sizin bir
yılı biraz geçe savrulduğunuz bu nokta, o günkü büyük
uzlaşıdan, iki parti olarak kopup parlamenter sistemden, 16 Nisanda
şu an meri olan ama meşru olmayan, mühürsüz ve geçersiz bir Anayasa
değişikliğini yürürlüğe sokmanız. Ve o süreçte biz
sizin o Anayasa değişikliğinize, halkımıza
“İnanın bunlar Meclisi itibarsızlaştırıyorlar.
Bunlar Meclisi yok sayıyorlar. Bunlar milletin sesini kısıyorlar
ve kısacaklar.” dediğimizde billboardlara “Güçlü Meclis” yazmayı
gerekli görmüştünüz kendinizi savunmak için. Bugün güçlü Meclisi
teklifinizde görüyoruz. O güçlü Meclis ki iktidarın gündemini milletin
gündemiyle çakıştırmak için eldeki tek imkân olan grup
önerilerinde, grup önerisini veren partinin süresini on dakikadan beş
dakikaya, diğer partilerin süresini on dakikadan üç dakikaya… Yani
reddedildiği ama reddedildiğine pişman olunduğu gün Soma
önergesi için, 11 kez reddedip Gaziantep’te Doktor Ersin böğrüne
bıçağı yediği gün kabul ettiğiniz hekime ve
sağlık çalışanlarına karşı şiddeti
araştırma önergesinin olduğu gün, 7 kez reddedip en son
Kırkpınar Başpehlivanında doping çıkınca Doping
Araştırma Komisyonu kurduğunuz gün, kadına karşı
şiddet için bir kocanın, erkek demeye utandığım
birisinin metrobüs durağında 38 bıçak darbesiyle
çocuklarının anasını parçaladığı günün
ertesinde o komisyonları kurduğunuzda, bizim çabamız, on dakika,
on dakika, kırk dakikayla yeterli olmamıştı. Şimdi
diyorsunuz ki o günlerde Soma’yı görmedik, kadına karşı
şiddeti görmedik, o günlerde dopingi görmedik, hekime karşı
şiddeti görmedik, çocuk istismarını görmedik, kırk dakika
dinledik görmedik, bu sefer on dört dakikada bu yeter. Bu, bu Meclis üzerindeki
bir tahakkümün, sizin vicdanlarınız üzerindeki bir hükmedici
zihniyetin yansımasından başka bir şey değildir.
Uçağını
kullanan pilotun bugün FETÖ’cü çıktığı, 15 Temmuzun
belgeselini yapan yapımcının FETÖ’cü
çıktığı, Reis filminin senaristinin FETÖ’cü
çıktığı günde, emin olun -demokrasi ki, konuşmak ki,
özgürlükler ki darbelerin panzehridir, aşısıdır- bu İç
Tüzük değişikliğinin mimarı da bir gün FETÖ’cü çıkarsa
kimse şaşırmasın. (CHP sıralarından
alkışlar) Çünkü bu değişiklik ancak FETÖ’yü sevindirir,
darbecileri sevindirir. Meclisten umut kesilmesi, sözden umut kesilmesi,
düşünceden korkup kaba kuvvetle iktidarı elinde tutmak isteyen
darbecileri sevindirir; başkasını sevindirmez,
başkasına olanak tanımaz.
Dünyadaki
bütün iç tüzük değişiklikleri muhalefet partilerinin talebiyle oluyor
artık. Denetim olanakları artsın, denetim yolları
çeşitlensin, süreler uzasın istiyor muhalefet, iktidar partisi bu
öneriyi desteklediği oranda, o, onun onuru oluyor, gururu oluyor, övünüyor
çünkü “Öz güveni yüksek bir iktidarım; istediği gibi denetlesinler,
bolca konuşsunlar, ne kadar çok konuşurlarsa o kadar
faydalanırım.” diyor. Ama bugünkü gibi bir kaptıkaçtı
İç Tüzük’le denetim olanaklarının daraltılıp sözün
kısıtlandığı bir gün, demokrasi tarihine bir kara leke
olarak geçer.
Biz
muhalefet partisiyiz. Muhalefete muhalefet etmek kitabımızda yok,
bugüne kadar yapmadık ama bir muhalefet partisi, kendi gerçekliğinden
kopup, milletle arasındaki senedi, akdi unutup; bir muhalefet partisi ki
iktidar refleksleri gösteriyorsa o muhalefet partisine sorarlar Nasrettin Hoca
misali: Kedi buradaysa ciğer nerede, ciğer buradaysa kedi nerede?
Sorarlar, derler ki: Muhalefetsen muhalefetin sesini kısmaya nasıl
imza atarsın, iktidarsan hangi bakanlıklar sende? Bunu seçmenine, milletine,
halkına bir göster de görelim derler. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Çok ayıp, çok ayıp.
KAMİL
AYDIN (Erzurum) – Sen işine bak.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - Ondan sonra, tabii ki, boy sırasına göre yediden
yetmişe cevap veren, küfreden, hakaret eden bir muhalefet partisiyle de
karşılaşıyoruz ama şunu bilsinler: Biz “MHP, AKP’ye
selektör yapıyor.” dediğimiz gün dünyanın hakaretini yiyip
nasıl arkasından haklı çıktıysak, bugün
geldiğimiz noktada da muhalefetseniz muhalefet gibi davranın,
iktidarsanız iktidar gibi eleştirilirsiniz; buna karşı da,
kimsenin kusuruna bakmayın, bunu hatırlatmak da tarihî
sorumluluğumuzdur. (CHP sıralarından alkışlar)
Birileri
muhalefetin sesini, sözünü kısabilir. “Bu, iktidar-muhalefet
ilişkilerinin doğasında var canım, siz de gelseniz yapmayacak
mısınız?” sözünü zül kabul ederiz, hakaret kabul ederiz. Bu
iftira bizim üzerimize tutmaz çünkü -seçim beyannamemizi açar
bakarsınız- iktidar için vadettiğimiz şeylerin en
başında, vaatlerimizin en başında kesin hesap komisyonu
gelmektedir. Kesin hesap ki, biz parayı nasıl harcıyoruz, bu
komisyon denetlesin, başkanı ana muhalefet partisinden olsun,
başkan yardımcıları da muhalefet partilerinden olsun diye
seçim beyannamesine koymuşuz, kanun teklifimizi
hazırlamışız. Bir yanda alabildiğine denetime
açık, söz hakkını artıran, muhalefeti güçlendirdikçe
şeffaflığı sağlayacağını düşünen
bir dünya görüşü; bir yanda on dakikayı üç dakikaya, üç dakikayı
tutanağa havale eden sansürcü bir dünya görüşü. Sansürün
kaldırılışının yıl dönümünde bu siyah örtüyü
bir kere daha üzerinize üzerinize sallamak boynumuzun borcudur. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Meclis TV göstermiyor, Meclis TV!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - Parlamentoda uzlaşmayı mucizeye
dönüştürdüğünüzü iktidar partisinin sayın grup başkan
vekilleri Komisyonda defalarca söylediler. Diyorlar ki: “Efendim, ne
yapalım, grup önerileri her geçen gün artıyor. 21’inci Dönemde
30’muş, 22’de 50-60 olmuş; 23, 24, 25’te çığ gibi
büyümüş, 300’e yaklaşan grup önerisi sunulmuş.
Arkadaşlar,
grup önerisi ne zaman sunuluyor biliyor musunuz? Grup önerisi eğer
Danışma Kurulunda uzlaşma çıkmadıysa sunuluyor. Yani
şurasından okuyun: Gittikçe gittikçe kendini aşan, rekorunu
yenileyen biçimde Danışma Kurulunda muhalefete
kulağını kapatıp onun halkın gündemine davet eden
yaklaşımına karşı “Hayır, halkın gündemi
dursun, Meclisin gündemi, Hükûmetin gündemi şu çıkar çevresinin
gündemidir, bu beklenen değişikliktir.” diyerek uzlaşma
kapılarını kapatmış, o yüzden her muhalefet partisi
kendi grup önerisini sunmuş. Yani uzlaşmamanın adı yani
“Biz bildiğimiz gibi yönetiriz, sizi dinlemeyiz.”in adı “Grup önerisi
çok veriliyor, o yüzden sınırlayalım; on dakikayı üç
dakikaya indirelim, kırk dakikayı on dört dakikaya indirelim.”
olmuş.
Bugün
geldiğimiz noktada artık şöyle bir gerçeklikle karşı
karşıyayız… Kolay kolay aynı fikirde olmam,
değerlendirmelerini beğenmem, çoğunlukla hiç hazzetmem ama
iktidar partisinin bugünkü Sayın Genel Başkanının Genel
Başkanlık görevini Sayın Binali Yıldırım’dan
almasına saatler kala ve birkaç gün sonra yaptığı iki
tespit ve ortak söz şu: “Bizim partide metal yorgunluğu var.” “Bizim
partide metal yorgunluğu var.” Yani havadaki uçakların sebepsiz yere
çakılmasının açıklamasını söylüyor; evet,
doğru.
Millet
bize görev verirken diyor ki: “Gidin, Mecliste çalışın.”
İş takibine yollamaz millet bizi. Millet bizi hasbihâl etmeye
yollamaz, orada burada devlet imkânıyla gezmeye, dünyayı
dolaşmaya yollamaz; burada çalışmaya… Atanamayan öğretmen,
mazotunu alamayan çiftçi, desteklemeden mahrum çiftçi, dünyanın en çok
vergilendirilen asgari ücretlisi, bıçağı kemiğe
dayanmış vatandaş buradan çözüm bekler ve sizi buraya yollar,
der ki: “Tek adam yönetmesin diye kurdum Parlamentoyu, yoksa bir padişah,
bir reis yönetebilirdi.” Parlamento, insanların konuştuğu, hep
birlikte doğruyu aradığı, “bir”in değil “çok”un
aklının öne çıktığı bir yerdir. O yüzden
“Yolladığım temsilcinin 3’ünden 1'i salonda değilse, en az
184 kişi yoksa bu Meclis beni temsil etmez.” demiş, bunu da
Anayasası’na yazmış.
Şimdi,
siz, bir İç Tüzük değişikliğiyle “Kanunun
başında, sonunda olsun ama, örneğin 300 maddelik bir kanunsa üç
hafta boyunca bizim yerimizde yeller essin, kimse toplantı yeter
sayısını aramasın. Yani ben Anayasa’yı ihlal
edeceğim ama parmak izim üstünde kalmasın.” diye, “Ben Anayasa’ya
aykırı yasa yapacağım ama bu suçüstü durumu tespit
olmasın.” diye yoklamayı ve açık oylamayı
kaldırıyorsunuz. Bunu da yandaşlığından hiç
şüpheniz olmayan bir Anayasa Mahkemesinin, her şeye rağmen bunu
görüşüp de bu kadar, 2 kere 2 “4” edecekmiş gibi bir gerçekliği
görmezden geleceğine olan inancınızla yapıyorsunuz. Şu
kadarını söyleyelim: Ne olursa olsun, bir gün partinizin Sayın
Genel Başkanı “2 kere 2 ‘5’ eder.” dese ben Sayın Elitaş’ın
çıkıp, gruba dönüp “Reis kerrat cetvelindeki tarihî hatayı düzeltti
arkadaşlar.” diyebilecek bir yetkinlikte olduğunu biliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama sizin 2 kere 2’ye “5” demeniz ne
kerrat cetvelini ne dünya üzerindeki hesapları ne de zaman zaman
şiirlerle atıf yaptığınız o ilahi ve esas, gerçek
hesabı değiştirmez arkadaşlar. Tarih önünde, vicdan önünde,
ahlak önünde suçluysanız suçlusunuzdur ve bir gerçekliği ortadan
kaldırıyorsanız eğer, buna, reisin 2 kere 2’ye “5” demesine
ve yandaşlaştırılmış bir mahkemenin de “Evet, biz
de 5 olabilir diye düşünüyoruz.” sonucuna güvenmeniz hiçbir şeyi
değiştirmez.
Size şu kadarını söyleyelim: 15’inci
madde, 16’ncı madde kürsü dokunulmazlığı
açısından, ifade özgürlüğü açısından tam bir
fecaattir. Değerli milletvekilleri, bazı metinlerin içinde değişiklik
yaparsınız. Metne dercettiğiniz cümleler, kelimeler işin
doğası gereği metni ileriye taşımak içindir, daha
güzele, daha iyiye, daha olumluya ama bir metnin içine iki cümle sokup o metni
iki yüz elli yıl geriye götüren tek örnek budur dünya siyaset tarihinde.
Diyorsunuz ki: “Biz iki cümle ekliyoruz oraya ve dışarıda suç
olmayan bir şey bu kürsüde suç olacak.” İki yüz elli yıl önce
Voltaire ne diyor biliyor musunuz? Diyor ki iki yüz elli yıl önce
Voltaire: “Düşüncelerine katiyen katılmıyorum ama senin
fikirlerini özgürce söyleyebilmen için hayatımı vermeye
razıyım.”
Şimdi siz İç Tüzük’ün, yapılacak
değişikliğiyle, ifade özgürlüğünü, kürsü masuniyetini,
Anayasa’ya aykırı, insan haklarına aykırı, İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi’ne aykırı ve dünyada görülmemiş
bir şekilde… Kürsü dokunulmazlığı şudur değerli
milletvekilleri: Dışarıda suç olan bazı şeyleri burada
suç olmaktan çıkarır; çıkarır ki milletin vekili
istediği gibi konuşsun, düşünüp düşünüp, korkup milletin
kendine verdiği görevi yapmaktan bir zerre dışarıda
kalmasın. Çağdaş ülkelerde kürsü masuniyetinin
sınırlandığı örnekler ilerlemektedir ama
dışarıda suç olmayan bir şeyin kürsüde suç olduğunu
yazan ilk parlamento sizsiniz. Bunu kesinlikle yapmayın. Bunu
yapmayın ki yarın öbür gün… Demokrat Parti eğer o darbeyle karşı
karşıya olmasaydı, rahmetli Menderes o büyük mağduriyete,
hepimizin kınadığı o korkunç sona muhatap olmasaydı
rahmetli Menderes’in ömrü boyunca kendisinin ve çocuklarının
kendinden utanacağı mesele inanın, tahkikat komisyonları
olacaktı.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Hadi oradan, hadi oradan!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Sizin bugün yaptığınız iş tahkikat
komisyonunun ta kendisidir. Onlar da 15 milletvekilinden kurulu “Çoğunluk
böyle seçti, hepsi Demokrat Partiden seçildi.” dedikleri bir komisyonla
muhalefet partilerini denetlemişlerdi. İsmet Paşa’nın bir
konuşmasına yayın yasağı getirmiş, İsmet
Paşa Ulus gazetesine gidip yayın masasına oturunca Ulus
gazetesini kapatmış ama Ulus gazetesi günlük tirajının elli
katını Anadolu’nun dört bir yanında o nüshanın basılıp
çoğaltılıp dağıtılmasıyla yapmış
ve Demokrat Partinin esas meşruiyetini kaybetmesi o süreçtedir.
Sonrasındaki
darbe ve arkasından yaşananların hepsini lanetliyoruz ama burada
tahkikat komisyonunun utancını paylaşıyor, öyle bir rekoru
egale ediyor, ötesine geçmeye çalışıyorsunuz. Buna
karşı bizim sizi uyarmamız boynumuzun borcu.
Son
olarak şunu söylemek isterim: Siz, biz bu kürsüye gelip sözlerimizi
söyleyip kendi dünya görüşümüzü anlatmaya
çalıştığımızda eğer ki kendinizden emin
olsanız dersiniz ki… Hani diyorsunuz ya “Ce-Ha-Pe zihniyeti, Ce-Ha-Pe
zihniyeti…” “Ey Kılıçdaroğlu, ey Kılıçdaroğlu…”
Biz “Ey Kılıçdaroğlu”nun partisiyiz. Ya, neden korkuyorsunuz,
neden çekiniyorsunuz? Desenize “Ya, bunlar zaten tutarsız, halkı
etkileyemeyecek, söylemlerinin içi boş bir parti. Bırakın
istedikleri kadar konuşsunlar, kendilerini tüketsinler.”
Bakın,
Adalet Yürüyüşü’nde, sebebi ve sonucundan bağımsız olarak
bir soru ortadan kalkmıştır, o soru da şudur: “‘Hayır’
bir daha bir araya gelebilir mi?” Cevabı “Hayır, daha bitmedi.”dir.
“Hayır”ın bütün bileşenleri ve fazlası,
yaptırdığınız ankette “evet” veren her 3 kişiden
bir tanesi, sizinle birlikte 3 kişiden bir tanesi Adalet Yürüyüşü’nü
sempatiyle karşılayıp ülke açısından hayırlı
bir iş olarak görmektedir. Biz, yollardan öğrendiklerimiz, o yollarda
yürürken yanımızda bulduklarımız, biz konuşurken
ağzımıza eklenen ağızlar, bizi yeni kulakların
duymaya başlaması, yeni kabukların çatlaması ve
çığ gibi büyüyen adalet talebiyle, o milletvekilimizi
tutukladığınız gün, kimse kusura bakmasın ama
“Cumhuriyet Halk Partisi bu faşizmle nasıl mücadele
edileceğini…”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen bir dakikada.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – “…yarından itibaren size gösterecek.” deyip buradan
çıktık, gittik ya, sonra dünyanın en uzun, en büyük, en yüksek
katılımlı hem de en barışçıl siyasi
yürüyüşünü yaptık ya ve oradan gelip de buraya şu
karşımdaki her birisiyle ayrı ayrı gurur duyduğumuz
milletvekilleri arkalarında böyle otururken (CHP sıralarından
alkışlar) siz onlar bir iki dakika fazladan konuşmasın diye
tir tir titriyorsunuz ya, biz size şunu söyleyelim: Birisi sordu,
yabancı basın, sonra yazmışlar, manşet
atmışlar “Picasso gibi” diye, “Dört saatte nasıl
kararlaştırdınız ve planladınız bu eylemi?”
dediler. Biz o eylemi doksan dört yıl artı dört saatte planladık
arkadaşlar, doksan dört yıl artı dört saatin birikimiyle
yaptık ve göreceksiniz, istediğiniz kadar bu İç Tüzük’ün
orasını, burasını alın, evirin çevirin. Biz
muhalefetsek, milletten aldığımız yetkiyi biliyorsak o deve
o iğne deliğinden geçer, ya deveyi küçültürüz ya deliği
büyütürüz ama size bu Parlamentoyu dar ederiz arkadaşlar.
Saygılar
sunuyoruz. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özel, örtüyü siz kaldırmıyorsanız kavas
arkadaşlarımızdan rica ediyorum.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Bir saniye, söz vereceğim.
Sayın
milletvekilleri, bu Parlamentonun birtakım çalışma
esaslarını düzenleyen İç Tüzük’ümüz, Meclis teamüllerimiz,
geleneklerimiz var. Kürsü hatibe aittir, tabii ki hatip kürsüden Genel Kurula
hitap edecek ama bu tür materyallerin kürsüye taşınmasının
doğru olmadığını bir kez daha ifade ediyorum.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Meclisin sesini kısıp…
BAŞKAN
- Gerek İç Tüzük’ün 65’inci maddesi çalışma düzenini bozucu
davranışları yasaklamakta gerekse de işte bu tür pratikler,
Mecliste geçmişte yaşanmış olan bu tür
sıkıntılar…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Kime zarar verdi?
BAŞKAN
- …şimdilerde bu yeni teklifte de yer almış, Genel Kurulun
çalışma düzenini ve huzurunu bozucu döviz…
MUSA ÇAM
(İzmir) – Neyini bozdu?
BAŞKAN
- …pankart ve benzeri materyalleri getirmek ve kullanmak
yasaklanmıştır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Neyi bozdu?
BAŞKAN
- Lütfen, çalışma usul ve esaslarına dikkat edelim diyorum.
MUSA ÇAM
(İzmir) – Neresi bozdu?
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Sayın
Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Özel konuşması
sırasında… (CHP sıralarından gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Meclisin düzenini değil de AKP’nin
kimyasını bozdu herhâlde.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Sayın Akçay’a söz verdim, lütfen.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Özel konuşması esnasında grubumuza
açıkça sataşmıştır, pek çok cümleyle. Hatta 7-8
milletvekilinin kendisine küfür edeceğini filan da ifade etmiştir bu
eleştiriler karşısında.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Akçay.
Lütfen
yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Yeni bakanlığı açıklayacak herhâlde
Akçay.
BAŞKAN
– Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in 492 sıra sayılı İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Evet açıklayacağım ama aklınız ermez,
aklınız o kadarına ermez.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Kaç bakanlık var? Gizli mi?
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – “Bir muhalefet partisi iktidar refleksi gösterirse…” diyor
Sayın Özel. İç Tüzük değişikliğine destek verilmesini
anlayamadıklarını ifade ediyor. “Acaba hangi bakanlıklar
sizde, biz de bilmiyoruz?” diyor. Efendim, MHP’yi anlamanız için kırk
fırın ekmek yemeniz lazım. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Sadece ekmekle oluyor mu Hocam?
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisi, bu İç Tüzük
değişikliğine kuru kuruya destek veren, teklif sahiplerinin
desteğini kabul eden veya teklifini kabul eden veya reddeden konumunda
değildir; Milliyetçi Hareket Partisi, tüzel kişiliğiyle birlikte
Adalet ve Kalkınma Partisiyle ortak mutabakata vararak bir uzlaşma
sağlamıştır, ortak imzayla sunmuştur.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Yoksa sizinki mi bu teklif Allah aşkına?
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Birincisi bunu bileceksiniz.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Meclisi susturma mutabakatı Meclisi
susturma, yok etme, yok ediyorsunuz vatandaşın Meclisini.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – İkincisi, 24’üncü Dönemdeki
mutabakatınızı inkâr ediyorsunuz.
İktidar
refleksi değil, bu sorumluluk refleksidir. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Yoksa siz mi hazırladınız Sayın
Akçay?
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi ana muhalefet partisi olmanın
sorumluluğunu ve inisiyatifini almamıştır, adaleti sokakta
ararken çıkmaz sokağa saplandınız, onun şizofrenik bir
hırçınlığıyla Milliyetçi Hareket Partisine
saldırıyorsunuz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Akçay, bunları tarih yazacak, bunu da
tarih yazacak, vallahi bunu tarih yazacak.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Bir pazarlığımız
olmadığını bin defa mı söyleyeceğiz?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bunları tarih yazacak, bir muhalefet partisinin
kendi sözünü kısmasını tarih yazacak.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Ben size soruyorum: 2002 yılında Anayasa’nın
76’ncı maddesinde milletvekilliği seçilme yeterliliğine
ilişkin düzenlemeyi iktidar partisiyle birlikte yaparken hangi pazarlıkların
içerisindeydiniz? Böyle bir şey olabilir mi?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Elitaş sen haklısın vallahi, “Benden iyi
anlatıyor.” diyor Elitaş.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – “Ben varsam bu pazarlık ve uzlaşmanın
içerisinde meşrudur, demokratiktir; ben yoksam meşru değildir.”
VELİ
AĞBABA (Malatya) – “Benden iyi anlatıyor.” diyor Elitaş.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – ...şeklinde bir suçlamayı yapamazsınız.
Altına
attığımız imzanın sahibiyiz, ne
yaptığımızı da biliyoruz ama siz bu
hırçınlıkla nereye gidersiniz bilemiyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bakanlık hangisi Sayın Akçay?
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Ayrıca, bu yeminle ilgili, televizyonla ilgili
görüşlerini de bir türlü öğrenme fırsatı da bulamadık,
inşallah onları da öğreniriz.
İki
dakikada ancak bu kadar.
Teşekkürler
Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Bir saniye Sayın Elitaş.
Sayın
Özel...
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Grup Başkan Vekili “şizofrenik hâl”
diyerek...
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Evet. Bugün, Sayın Özel biraz evvel kürsüde, sabahleyin
basın toplantısında yaptığı
açıklamaları aynen burada tekrarladı ve kendi
açıklamasının bir karşılığı
olmalı, evet.
BAŞKAN
– Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
Lütfen,
yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim. (CHP sıralarından
alkışlar)
10.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ben eczacıyım. Şizofreni
nedir, tedavisi nasıl olur bilirim.
KAMİL
AYDIN (Erzurum) – Eczacılar psikolog mudur?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Şizofreni, kişilik bölünmesidir; şizofreni,
kişinin zaman zaman kişiliğinin çok dışındaki
başka bir kişiliğin etkisi ve kontrolü altına girmesidir.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Saplantıdır, saplantı. MHP saplantısı
var sizde.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Bu hakareti yaparak bir siyasi çıkış bulunmaz
ama mesela şöyle sorarlar, derler ki: “‘Başkanlık’ adı
altında sunduğunuz hayalî önerilerde esas amacınız
şahsi ve keyfî bir yönetime anayasal bir kılıf bulmaktır.
Türkiye kurum ve kurallarıyla iyi yönetilmiyor, Türkiye şahsi ve keyfî
bir yönetim altındadır. Ülkemiz bir devlet ve yönetim krizi içindedir.
AKP iktidarının hükûmet etme ve devlet yönetme bilinci yoktur.
Anayasa, kanun, hukuk hiçe sayılmaktadır. İktidar sahipleri
merdiven altı ucuz siyaset yapmaktadırlar. Yönetemeyenler kabahati
kendinde arayacaklarına, suçu sisteme ve Anayasa'ya yükleyerek
sorumluluktan kaçmaya çalışıyorlardır. Anayasa'yı veya
sistemi günah keçisi ilan etmek, kanun ve kuralları yok saymak
gayrimeşruluğun önünü açmaktır. ‘Devlet benim, kanun benim, tek
güç benim.’ demek anarşik ve kaotik bir zihniyettir. Bakın, AKP içinden
yine bir söz geldi, duydum. Gücün tek elde toplanması her şeyin
çözümü olsaydı bugün Suriye’de, Irak’ta, Libya’da olanların hiçbirisi
yaşanmazdı.” diyor Sayın Erkan Akçay. Bundan yedi ay önceki
Erkan Akçay. Bize şizofren derken bunu bir açıklayın. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
KAMİL
AYDIN (Erzurum) – Hâlâ aynısını söylüyor. Şizofrenlik bir
takıntıdır. Yedi ay öncede kalmışsın.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sataşmada bulundu. Grubumuz adına Sayın Celal
Adan cevap verecek efendim. Açık bir sataşmadır.
BAŞKAN
– Sayın Adan, buyurun, iki dakika size de söz veriyorum.
MURAT
EMİR (Ankara) – Erkan Akçay niye vermiyor?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Daha vaktimiz çok.
BAŞKAN
– Lütfen, bu tür polemikleri bırakalım sayın milletvekilleri,
karşılıklı ithamları bir tarafa bırakalım.
Buyurun.
11.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın,
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
CELAL
ADAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünü dinlerken uzun süredir Milliyetçi Hareket
Partisine yönelik çok acımasız ve son derece düşündürücü bir
saldırıyla karşı karşıya olduğumuzu
görüyorum.
7
Haziranda FETÖ denen terör örgütünün bütün televizyonları bir şeyi
işliyorlardı, o da HDP destekli CHP-MHP hükûmeti. Durdunuz,
Başbakanlık verdiniz, elimizin tersiyle ittik. Milliyetçi Hareket
Partisini menfaatlerle değil, Türkiye’ye bakışıyla analiz
etmek mecburiyetindesiniz.
MUSA ÇAM
(İzmir) – O, hüsnükuruntunuz sizin, hüsnükuruntunuz.
CELAL
ADAN (Devamla) – Biraz dinler misiniz beyler, dinleyin. Burada ben
konuşmayacaktım ama uzun süredir takip ediyorum.
15 Temmuz
gibi alçakça, onursuzca, şerefsizce, hem demokrasiye hem milletimizin
birliğine yani Kuzey Irak’taki gelişmeler, PKK terör örgütünün
yaptığı eylemler karşılığında
Genelkurmayı basıp Genelkurmay Başkanını esir alacak
şekilde Meclisi bombalayan bir iradeyi siz sulandırırken…
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) – Kim vardı iktidarda? İktidarda kim vardı?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Onu da mı biz yerleştirdik Sayın Adan?
CELAL
ADAN (Devamla) – …Milliyetçi Hareket Partisi mensupları, siz daha
sokaklarda yürümesini öğrenmezken idam sehpalarına gitmiş bir
siyasi harekettir.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – İktidarda kim vardı, iktidarda?
İktidar yerleştirdi onları oraya.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – İktidarı eleştirin Sayın Adan.
CELAL
ADAN (Devamla) – Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi iktidar
partisine uşaklık yapmaz. Milliyetçi Hareket Partisi bir Türkiye
gerçeğidir, Türkiye’nin menfaatlerini gördüğü yerde yüreğini
koyar, mücadelesini öyle yürütür.
Bakınız,
size samimi bir şey söyleyeyim: Sizler yürüyüş yaptınız,
yürüyüşü izledim ben, Türk demokrasisi adına da takdirle takip ettim…
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Milliyetçilerle yürüdük Başkan,
milliyetçilerle.
CELAL
ADAN (Devamla) – …ama o yürüyüşe katılıp sizi dinledikten sonra
daha güçlü bir Türkiye heyecanı duyarak aranızdan hiç kimse
ayrılmadı. Siz bu örgütçülüğü bırakın. Siz bu ülkenin
birliğine, kardeşliğine, merhametine silah sıkan terör
örgütü ile MHP’yi nasıl iktidara taşıma cüretini gösterdiniz?
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Oslo’dakilere sor, Oslo’dakilere! Oslo’ya sor,
Oslo’ya! Osloculara sor!
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) – PKK’yla pazarlık yapanlara sorun!
MUSA ÇAM
(İzmir) – Sizin hüsnükuruntunuz!
CELAL
ADAN (Devamla) – Bugün Türkiye, Milliyetçi Hareket Partisinin durduğu
yerdedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Adan, lütfen toparlayalım.
CELAL
ADAN (Devamla) – Bugün Türkiye, dün Milliyetçi Hareket Partisinin öngörülerinin
işlediği bir Türkiye’dir. Dün PKK’yla, değişik kesimlerle
ve bugün Türkiye…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Oraya bak, oraya Sayın Adan!
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – PKK’nın ortaklarıyla ortak oldunuz!
PKK’nın ortaklarının ortağı oldunuz!
CELAL
ADAN (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisinin bugünkü tutumu
karşısında -Atatürk’ü çok incelemiş birisi olarak- Atatürk
yaşasaydı partinizi kapatırdı sizin, hepinizi
kovalardı. (MHP sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Haddinize değil bize had bildirmek!
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sözünü geri al! O sözünü geri al! Atatürk’ün
partisine böyle diyemezsin! Sözünü geri al! Konuştuğunu bil!
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – PKK’yı bıraktılar, sizinle birlikteler
şimdi Sayın Adan!
CELAL
ADAN (Devamla) - Milliyetçi Hareket Partisiyle uğraşmayın.
Milliyetçi Hareket Partisi, Türk milletinin teminatıdır, Türk
devletinin teminatıdır; göreceksiniz, yarınki Türkiye’de
göreceksiniz.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Sayın Adan, PKK’yı bıraktılar,
şimdi sizinle birlikteler!
CELAL
ADAN (Devamla) - İfadelerinizi bilinçli kullanın, akıllı
kullanın.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Dün PKK’yla, bugün sizinle!
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Atatürk’ün Meclisini
kapattırıyorsunuz!
CELAL
ADAN (Devamla) - Özel, uzun süredir Milliyetçi Hareket Partisine
çatıyorsun, Milliyetçi Hareket Partisi üzerinden hiçbir prim
yapamazsınız. (MHP sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
- Sayın Özel…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Adan, Atatürk’ün mirasına ihanet
ettiniz, ihanet!
ALİ
ŞEKER (İstanbul) - Atatürk’ün Meclisini kapattırıyorsunuz!
Atatürk’ün adını ağzınıza almayın! Atatürk’ün
Meclisini kapattırıyorsunuz!
CELAL
ADAN (İstanbul) – Hadi oradan! Kimsiniz de bizi yargılıyorsunuz,
kimsiniz! Kimsiniz siz ya!
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Siz kimsiniz ya!
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın
Adan, buyurun siz.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Atatürk’ün Meclisini kapattırıyorsunuz!
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, grup başkan vekilinize söz verdim.
Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Adan…
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – 2019’da sizin partiniz kapanacak.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Sana mı kaldı bizim partimiz?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Celal Adan…
BAŞKAN
– Arkadaşlarınıza söyleseniz de sizi duyabilsem.
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – …konuşmasının son kısmında
aslında iki dakikanın üzerine hiç bugüne kadar uzatma olmadı ama
sizin takdirinizdir, biz de onu anlayışla karşılıyoruz.
O kısımdaki anlayışı suistimal ederek “Atatürk
yaşasaydı…” deyip devamını getirmek istemediğim ama
sizin çok net duyduğunuz ifadeleri kullandı.
BAŞKAN
– Buyurun.
İki
dakika süre veriyorum.
12.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın milletvekilleri, dediğim gibi, muhalefete
muhalefet bugüne kadar yapmadık; yaptığımız iş,
iktidar sanrısına kapılmış muhalefet partisine
seçmeninin, halkın ve ülkenin beklentilerini hatırlatmaktan
başka bir şey değildir. MHP yıllarca muhalefet gibi
muhalefet partiliği yaptı, bizden bir tek söz duymadı ama
iktidar refleksine dönüştüğü gün uyardık.
Şimdi,
FETÖ dediniz ya, sizi saygıyla selamlıyorum. FETÖ’nün
mağdurları var. Cumhuriyet Halk Partisinin grubunda, 7 Haziranda ve 1
Kasımda, listelerinde seçilecek yerde yer alan ve 3’ü de bu sıralarda
olan 3 isim var, bu isimler; Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Dursun Çiçek. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – İlhan Cihaner.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Daha önce, İlhan Cihaner.
Herhâlde,
FETÖ bir şey yapmak, yaptırmak istese en nefret ettiği,
karşısında en büyük risk olarak gördüğü, aralarındaki
husumet kan davasından öteye gitmiş olan ve bu insanların
geçmişten kaynaklanan ve doğal husumet içinde oldukları bu
kişileri biz milletvekili yapmayı bir görev bildik. Ön seçime
girdiler, en önde çıktılar, liste yazarken de en iyi yere Sayın
Merkez Yönetim Kurulumuz, Sayın Genel Başkanımız
kontenjanlarında kullandı.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Adam silmek için
kullandınız, delegeleri ona göre ayarladınız.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Üyeye sorduk, en yüksek oyları aldık. Peki, geçen
dönem 3 partiden 8 milletvekili tutukluydu. Giderdik “Beni ziyarete bir siz,
bir de şunlar geliyor.” diye isim sayardı. O arkadaşları da
göremiyoruz da acaba çok merak ediyoruz, FETÖ’nün MHP’deki en büyük
mağduru Engin Alan şimdi nerede, Engin Alan nerede, Engin Alan
nerede? (CHP sıralarından alkışlar) Önce bu sorunun
cevabını verin, sonra çıkın buradan Türkiye’nin ve
dünyanın en köklü siyasi geleneğine hakaret edecek cüreti kendinizde
bulun.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Akçay, isterseniz, yerinizden 60’a göre bir dakika söz vereyim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, biraz evvel kürsüde benim
konuşmama atıfta bulundu. O sözlerin tamamı bana aittir, daima
tekrarlayabileceğim ve asla inkâr etmeyeceğim sözlerdir. O sözlerin
gereği 16 Nisan Anayasa referandumuyla yapılmıştır bir
hukuk sistemi içerisinde, birincisi bu.
Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisinin muhalefetinin
sınırlarını CHP belirleyecek değil; müsaade edin,
kendi partimizin politikalarını, çizgimizi biz belirleyelim, bizim
tercihimizdir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bizimkini de biz
belirleyelim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Milliyetçi Hareket Partisi hem bir
millî muhalefetin adıdır hem de bir millî mukavemetin
adıdır. Biz Türkiye’nin şartları ve gereklerine göre
politikamızı belirleriz, muhalefet-iktidar çekişmesini bir kör
dövüşü içerisinde götürmeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Kaldı ki -biraz evvel de
kürsüden ifade ettim- Cumhuriyet Halk Partisi varsa bir
çalışmanın, uzlaşmanın içerisinde o meşru olacak,
ondan sonra, kabul edilebilir olacak ama Milliyetçi Hareket Partisi benzeri bir
çalışmayı yaptığında, efendim “İktidar
refleksiyle hareket ediyor.” olacak. Milliyetçi Hareket Partisinin hiçbir
kompleksi yoktur. Cumhuriyet Halk Partisinin bir muhalefet kompleksi var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii canım, bulunduğumuz
alana bakarsak orası grupsa burası bir kompleks gibi yani.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Dolayısıyla olayları
bütüncül, ülke çıkarları açısından
değerlendiremediği için bizi de kendi konumunda görmek istiyor,
hadise budur.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2
Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783)
ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi gruplar adına dördüncü ve
son konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü’nün değişmesiyle ilgili, maddelerle ilgili
konularda neler var, neler getiriyor, o konuları dinlemeyi arzu ederdim
ama maalesef buradaki yapılan konuşmaların hepsi İç
Tüzük’ün amacında veya İç Tüzük’ün metninde hiç alakası olmayan
konuları gündeme getirerek sadece hamasetten öteye gitmeyen söylemlerden
başka bir şey değil. Buradan, muhalefet sırasından
arkadaşlar laf atıyorlar “Muhalefetin sözünü kesiyorsunuz.” diye.
“Hangi maddede sözünü kesiyoruz?” desek herhâlde verecekleri bir cevap yoktur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Var, var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Nedir mesela
Sayın Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Üç dakikalık geçmiş
tutanak hakkındaki konuşma, sıfır; yanlış sevkten
üç dakikalık konuşma, sıfır; on dakikalık grup
konuşması, beş; on dakikalık cevap konuşması, üç.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Grup
Başkan Vekili, İç Tüzük’ün 58’inci maddesindeki geçmiş tutanak
hakkındaki görüşmeyle ilgili kısım üç dakika diye
yazmıyor İç Tüzük’te.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Soma konuşmasında baret elimde diye beni Meclisten
çıkaracakmışsınız, maaşıma da el
koyacakmışsınız. Daha ne yapacaksınız!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Üç dakika diye yazılmıyor. Bugüne kadar
yapılan bütün uygulamalar beş dakikadır.
Bakın
“İç Tüzük’ün 58’inci maddesi ne zaman uygulanmış?” diye
Komisyonda arkadaşlar bu konuyu gündeme getirdiler, birkaç kez
uygulanmış ama ne zamanki istismar edilmeye başlamış,
oradan bir milletvekili kürsüdeki konuşmacıya hakaret edecek,
arkasından, gelecek, geçmiş tutanak hakkında “Ben 58’inci
maddeye göre bu hakkımı kullanıyorum.” diyecek ve buradan tekrar
hakaret edecek.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Yılda bir kez kullanılmış, bir kez.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bu demokratik bir şart değildir, bu
demokratik bir hak da değildir. Hakaret etmek hiçbir zaman özgürlük
değildir, demokrasinin önündeki en büyük engeldir.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – 26’ncı Dönemde oldu mu Sayın Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakın değerli milletvekilleri, İç
Tüzük değişiklikleriyle ilgili çeşitli zamanlarda
çalışmalar yapılmış.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – 26’ncı Dönemde 58’inci madde kullanıldı
mı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Şu anda yaptığımız
İç Tüzük değişikliği aslında 1877 tarihindeki Meclis-i
Mebusanın 1876’da kuruluşundan itibaren ortaya çıkan bir iç
tüzüktür. O da Fransa’dan tercüme edilen ve çeşitli aralarla beraber 1914
yılına kadar uygulanan, 1924 yılında da Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çıkardığı bir İç Tüzük. O İç
Tüzük de Fransız Parlamentosunun İç Tüzük’ünden olduğu gibi
tercüme edildi. Ne zamana kadar uygulanmış? 1957 yılındaki
çeşitli değişiklikler yapılarak uygulanmış. O
1957 yılındaki İç Tüzük 1973 yılına kadar, 27
Mayıs darbesinden sonra da uygulanmış. 1973 tarihli İç
Tüzük 1961 darbesiyle birlikte hayata geçecek 1957 İç Tüzük’ünün
değişimi olarak gelmiş. Yani burada hangi maddenin nerede
kısıtlandığını ifade ediyorlar?
İç
Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre usul tartışması var. Bunu grup
başkan vekilleri toplantı altına almış, imzaya
koymuşlar, demişler ki: “İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre
yapılacak usul tartışmaları iki veya üç dakika olarak
anlaşılsın, uzlaşılsın.” 2011 yılından
bugüne kadar yapılan uygulamaların tamamı usul
tartışmalarının üç dakikayla olduğudur. Bizim bu
63’üncü maddedeki fiilî uygulamayı, teamül hâline gelmiş bir
uygulamayı İç Tüzük’ün maddesine ilave etmemiz nerede muhalefetin
sesini kısmak oluyor?
Sayın
Özel, siz 2011’den önce milletvekili değildiniz herhâlde. 2011
yılında biz bu yaptığımız şeyleri grup
başkan vekili arkadaşlarla…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O zaman milletin ta kendisiydim,
yine ayıplıyordum sizi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi sizin
milletvekili arkadaşlarınızın bir kısmı genel
başkan adaylığı içerisinde. O gün grup başkan vekili
olan milletvekili arkadaşlarla Meclis Başkanı
başkanlığında yaptığımız
toplantıda usul tartışmalarının üç dakika olması
konusunda mutabık kaldık.
İç Tüzük'ün 73’üncü maddesi, mesela, diyor ki: “Bir
kanun teklifinin, tasarısının havale edildiği komisyona
itiraz etme hakkı.”, “Bu ne zaman uygulanmış?” diye
sorulduğunda… Bir milletvekili komisyonda sordu, bir kere
uygulanmış?
Bakın, değerli milletvekilleri, kanun
tasarısının…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir kere, onu da ben
kullanmıştım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sen
kullanmadın, Sayın Hamzaçebi kullandı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben, ben, ben, yanlış
biliyorsunuz, 26’ncı Dönemde de, 24’te de.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın,
değerli milletvekilleri, Sayın Hamzaçebi, Sayın Güldal Mumcu’nun
yönettiği bir toplantıda 73’üncü maddeye göre itiraz etti, ben itiraz
ettim, arkaya geçtik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O, Güldal Hanım’ın
yanlış kullanma eylemi, 23’üncü Dönem o.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Güldal Mumcu’yla
konuşursunuz eğer aranız iyiyse, Sayın Güldal Mumcu’ya
açarsınız, sorarsınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii, iyi.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Biz sizin gibi
değiliz ki, biz hemen bizden olmayanı terörist yapalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 73’üncü maddeye göre
itirazı, aslında 74’e göre kanun teklifinin sıralamasına
itirazı konusunda Sayın Mumcu oradan “Ben hata
yapmışım ama bu hatayı bundan sonra
yapmayacağım.” dedi ve ondan sonra uygulanmadı. 73’üncü
maddedeki…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Biz sizin partiniz
değiliz, bakanlık yapmış adamlara “terörist” diyelim. Bizde
sizdeki gibi yeni yetme milletvekili yok. Bizde bakanlık yapanı kimse
terörist diye suçlamaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Düşünebiliyor
musunuz değerli milletvekilleri, bir kanun tasarısı komisyona
havale edilmiş, o komisyona bir milletvekili itiraz etmek için burada
beş dakika konuşma yapacak. Hâlbuki İç Tüzük'ün 34’üncü
maddesinde komisyonlara nasıl itiraz edileceği açık ve net bir
şekilde yazılmış.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Başbakan
yardımcısı yaptınız, adamı teröristlikle
suçladılar, bizde olmaz öyle şey, bizde olmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir komisyonun
diğer bir komisyona havale edilen bir işe nasıl itiraz
edeceği, kendisine nasıl geleceğiyle ilgili konu İç Tüzük'e
konulmuş.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bizde çünkü dört takla
atan milletvekili olmaz, bakan olmaz, asla olmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, bir de,
“İç Tüzük'ün 37’nci maddesinde bizim sözümüzü kesiyorlar.” diyorlar.
Bakın, değerli milletvekilleri, 2011
yılına kadar… Burada tecrübeli olmayan arkadaşlar var, eski grup
başkan vekillerine, eski genel başkan yardımcılarına
sorabilirler İç Tüzük'ün 37’nci maddesi “Kanun teklifi veren, yani
kırk beş gün içerisinde komisyonda görüşülmeyen bir teklifi
Genel Kurula doğrudan indirmekle ilgili konu teklifi veren milletvekili
tarafından konuşulur, ona da cevap iktidar partisi milletvekili
tarafından verilir.” diyor.
Bir gün grup başkan vekillerinden biri rica etti
bize, dedi ki: “Böyle böyle, bir milletvekili arkadaşımıza
gündem dışı söz veremedik veya şu konuda
arkadaşımızın konuşması var, ne olur bu
konuşmayı alıp bizim arkadaşımıza verir misiniz?”
dediler. Ve o günden sonra bunlar gelenek hâline geldi. İç Tüzük 37 sizin
hakkınızı gasp değil, aslında iktidarın
muhalefete bir lütfuydu. Bunu açık ve net bilmeniz lazım. Ama
şimdi, bakıyorsunuz, biz getiriyoruz İç Tüzük 37’yi, bir
milletvekili dört yılı kapatmış, bir milletvekili dört
yıllık İç Tüzük 37’yi kapatmış ama diğer siyasi
partilerin de İç Tüzük 37’e göre verdikleri kanun teklifi var. O
sayın milletvekili Komisyona geliyor, diyor ki: “Ne olur şuraya bir
geçici madde koyun veya parantez içi bir hüküm koyun; bu 27’nci Dönemde
uygulansın.” Ve bunu da muhalefet partisi milletvekili arkadaşlar
sanki bir hakkın savunması gibi iddiayla birden istiyorlar.
Aslında şunu demesi lazımdı -demokrat bir kafa,
başkalarının fikrine hürmet eden bir kafa- o partinin grup
başkan vekili şunu söyleyebilmeliydi “Nasıl böyle bir şey
yaparsın? Diğer siyasi partilere mensup milletvekillerinin kanun
teklifini de İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre kırk beş gün
geçtikten sonra Genel Kurul gündemine indirme hakkını gasbediyorsun;
onu yapamazsın.” diye eleştirme durumunu onlardan beklerken maalesef
bunu hak gibi savunan, demokrat diye iddia eden ama sadece tırnak içinde
demokrat zihniyetin var olduğunu Komisyonda gördüm. Düşünebiliyor
musunuz değerli milletvekilleri, bugüne kadar sadece salı günleri
yapılan İç Tüzük 37’yle ilgili düzenleme bir milletvekilinin
gasbetmesiyle birlikte -bilerek söylüyorum, altını çizerek söylüyorum-
bir milletvekilinin dört yıl süreyle o konuyu gaspetmesinden dolayı
maalesef diğer siyasi partilere ait kanun teklifleri görüşülemiyor. O
gün Komisyonda Milliyetçi Hareket Partisi ile herhâlde HDP’li milletvekili
arkadaşlarımızın da… Tahmin ediyorum, yanlış
olabilir rakamlar, 300 küsur tane Milliyetçi Hareket Partisinin İç Tüzük
37’ye göre sırada bekleyen kanun teklifi var. Aynı şekilde,
HDP’nin 100’e yakın sırada bekleyen kanun teklifi var ama sadece bir
milletvekilinin kanun teklifi bugün İç Tüzük 37’ye göre salı günleri
gündeme alınıyor. Eğer biz İç Tüzük’teki bundan önceki
uygulamaları dikkate almış olsaydık o süreç içerisinde
İç Tüzük 37’ye uygun kanun teklifini burada konuşan milletvekilinin
soracağı soruya iktidar partisinden bir milletvekilinin, “olur” veya
“olmaz” hakkında cevaplarını dinleyip, Genel Kurulun o kanaat
doğrultusunda, burada açıklama yapan milletvekili doğrultusunda
oylarını kullanma ihtiyacı veya oylarını kullanmadaki
yönleri ortaya çıkmış olacaktı.
Bakın,
değerli milletvekilleri, söz kesme diye bir şey yok. İç Tüzük’ün
37’nci maddesi aynen devam ediyor, iktidarın hakkı olan 37’nci
maddedeki beş dakikalık konuşma, artık, sadece kanun
teklifi veren milletvekilinin Genel Kurulu ikna kabiliyetine kalıyor.
Genel Kurulu ikna ederse bu iş olur. Nitekim, şu anda
kırmızı gündem var önünüzde. Kocaeli Milletvekili Sayın
Haydar Akar’ın kırmızı gündemde bir kanun teklifi var.
Değerli
milletvekilleri, aslında, eğer İç Tüzük’ün 49’uncu maddesini
okursanız, grup önerilerinin sadece salı günü verileceğini
bilirsiniz.
O kanun
tekliflerini iktidar partileri hep reddederler, hep “hayır” oyu
kullanırlar. Niye “hayır” oyu kullanırlar biliyor musunuz?
Çarşamba ve perşembe günleri sadece kanun tasarı ve teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri görüşmeye
ayrıldığı için o yapılabilir. Eğer bundan önceki
dönemlerde, 2011 yılından önceki dönemlerde, İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre bir kanun teklifi komisyonun gündemine alındığı
takdirde, çarşamba ve perşembe günleri o gündemde olan maddeyi siyasi
parti gruplarının grup önerisi verme imkânları da ortaya
çıkmış olur.
Bakın,
değerli milletvekilleri, bir de 23’üncü Dönemden itibaren, 2011
yılından itibaren ve özellikle de 2012 yılına
geldiğimizde, istismar edilen grup önerileri vardı. 2011
yılında, 23’üncü Dönemde 200 küsur tane grup önerisi verilmiş.
Ondan önceki dönemlerde 75 tane, 50 tane, 30 tane ve genellikle iktidar grubu
grup önerisi verir, muhalefet de eleştirir. Buraya çıkar, iktidar
grubunun grup önerisinin aleyhinde konuşurken, “Biz bu iktidarı
anlayamıyoruz, planlarını bilmiyoruz. Bugünden yarına karar
değiştiriyorsunuz. Ne olur, sizin gündeminiz yok mu? Bir haftayı
ne yapacağımızı bilelim, milletvekillerimizi o şekilde
görevlendirelim.” diye itirazları olurdu. Öyle değil mi?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Öyle.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – O şekilde itirazları olurdu.
Bakın değerli milletvekilleri, muhalefet
partileri grup önerileri vermezdi çünkü salı günleri denetime
ayrılmıştı, o gün çeşitli denetim konuları
görüşülür, sorular cevaplandırılırdı. Bu süre
içerisinde, geçmiş uygulamalarda İç Tüzük’te olmamasına
rağmen, soru-cevap kısmında Meclis başkan vekili “Sorulara
cevap vermek isteyen bakan şu sorulara cevap verecek.” der ama
soruların da esas numarasını, özetini vesairesini okur,
yarım saat geçerdi.
Biz dedik ki: Bakın, değerli milletvekilleri,
değerli muhalefet partisine mensup arkadaşlar, bu soruların
okunmasıyla zaman kaybetmeyelim, gelin burada bakan bir saat süreyle veya
iki saat süreyle sadece sorulara cevap versin. Nitekim o uygulamayla birlikte…
Bunu da siyasi parti grup başkan vekilleriyle
yaptığımız mutabakat çerçevesinde ortaya
çıkardık. 2011 mutabakatıyla ortaya çıkan… Hatta
tutanakları okursanız o zaman grup başkan vekili itiraz
etmiş; Meclis başkan vekili “Sadece soruları okutacağım;
bakan, şu sıralardaki -30 tane, 50 tane- soruya cevap verecek.”
derken oradan, oradan, oradan muhalefet partisi grup başkan vekilleri
itiraz etmişler “Sayın Başkan, bu, teamül olmasın, bir
kerelik bu işi yapıyoruz.” diye. Hâlbuki muhalefetin yapması gereken
şu: Orada soruların okunması değil, verilen sorulara cevap
çok önemli bir hadise. Biz soruyu kimin sorduğunu değil, sorulan
soruya verilen cevabı dinlemek üzere zaten sözlü soruları soruyoruz.
Sözlü soruyla ilgili bir cümle söyleyeyim değerli
arkadaşlar: Hani “Sözlü soruyu kestiniz.” diyorlar ya, “Meclisin,
Parlamentonun denetimini ortadan kaldırdınız.” diyorlar ya,
sözlü soru nedir biliyor musunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına yazıyla verilen soru önergesidir. Bunun
tek özelliği, burada bakanın yazıyla sorulan soruya sözlü cevap
vermesidir. Hiçbir farkı yok çünkü bizim yaptığımız
yeni düzenlemeyle birlikte, 2019 yılında hayata geçecek yeni sistemle
birlikte artık sözlü sorular, burada bakan cevap veremeyeceğinden
dolayı, yazılı soru hâline gelmiş ve Anayasa’da
yazılı sorulara ne zaman cevap verileceği
yazılmamışken, İç Tüzük’te herhangi bir
yaptırımı yokken bizim yaptığımız Anayasa
değişikliğiyle birlikte yazılı soruya ne zaman cevap
verileceği de açık ve net hüküm altına alınmış
yani bundan önce sümen altı edilen, hiçbir müeyyidesi olmayan veya
kamuoyunun bilgisi dâhilinde bulunmayan sorular artık Hükûmet
tarafından cevaplanmadığı takdirde hem siyasi partilerin,
muhalefet partilerinin hem de milletin eleştirebileceği bir noktaya
doğru gelmiş; önemli bir değişikliği
yaptığımızı ifade ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bugüne kadar kaç soru önergesi
sümenaltı oldu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, bir
siyasi parti, grup önerisi veriyor. “Sözümüzü kesiyorsunuz grup önerisinde.”
diyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Ama bakıyorsunuz, siyasi parti, grup
önerisinde yoklama istiyor. Yoklama niye istenir?
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Kapatmak için.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Evet, Türkiye Büyük Millet Meclisini kapatmak için
istenir. Siyasi partinin grup önerisinde yoklama istemeyeceksin ki diğer
siyasi partinin hakkına da tecavüz etmeyeceksin, öbür siyasi partinin grup
önerisinin konuşulmasına da imkân vereceksin. Ama sen kalkıyorsun, yoklama istiyorsun ve birinci yoklamada
diyelim ki 164 kişi bulamadık -20 tane ihtiyaç var ya yoklama için
57’nci maddeye göre- ikinci yoklamaya yoklama isteyen muhalefet partisi
girmiyor. Niye girmiyor? “Meclisi
çalıştırmak iktidar partisinin görevi.” diyor. Hâlbuki muhalefet
partisi grup önerisinde “Biz şu şu konuları görüşmek üzere,
acil diye bildiğimiz, önemli diye ortaya koyduğumuz konuları
görüşmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmasını istiyoruz.” diyecek. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin o konuları görüşmekten kaçan bir iktidarı varsa ancak
o, yoklamayı isteyebilir.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Sürekli kaçıyorsunuz, hepsi reddediliyor.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Eskişehir) – Maaş alıyoruz ya, maaş
alıyoruz. Maaşımızı hak etmemiz gerekmiyor mu?
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Kaç kişi geliyorsunuz?.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Ama işin gerçek tarafı, muhalefet
partisi kendi sesini kısmak için, kendi sözünü engelleyebilmek için,
diğer muhalefet partilerinin hakkına tecavüz edebilmek için… Hâlbuki
kendisinin de değil biliyor musunuz, başka bir partinin. Ki
sıralama da o şekilde oluyor, bu da 2007 yılında
yaptığımız bir uzlaşma gereği.
Değerli
arkadaşlar, grup önerileri İç Tüzük’ün 87’inci maddesine göre
aykırılık sırasına göre okunurdu;
aykırılık sırasına göre okunur, ona göre işleme
alınırdı. En aykırı grup önerisi iktidar partisinin
olduğundan dolayı o grup önerisi oylandıktan sonra muhalefet
partisinin grup önerisi düşerdi. Kulakları çınlasın, ya Haluk
Koç ya Kemal Anadol dedi ki Sayın Kapusuz’la görüşürken: “Ya Sayın
Kapusuz, siz böyle böyle getiriyorsunuz. Aykırı önerge sizinki, sizin
aykırı önerge görüşüldükten sonra bizimki görüşülmüyor,
bizim hakkımız gasboluyor. Zaten fazla da grup önerisi vermiyoruz.
Önce bizimki, sonra sizinki olsun.” Buna da “Evet.” dedik, teamül o oldu ve
bundan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen en küçük partiden
yukarıya doğru bunu yapmaya başladık.
Bakın,
değerli milletvekilleri, biz Komisyonda bunu görüşürken, grup
önerilerini görüşürken 26’ncı Dönemde -bir buçuk senesini ancak
tamamladı veya tamamlamadı- 321 grup önerisi konuşmuşuz;
26’ncı Dönemde 321 grup önerisi konuşmuşuz bugünkü 2 hariç.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Ülke yangın yerine dönmüş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Biz Komisyonda görüşürken
çalıştığımız üç günde 2 mi verdiler, 3 mü
verdiler bilmiyorum. O zaman 2 verdilerse 6; 3 verdilerse 9… 321’in üzerine 11
ilave ettiğiniz zaman 332 grup önerisi konuşmuşuz. “Bizim
sözümüzü kısıyorsunuz…” Biz sizin sözünüzü kısmıyoruz, biz
sizin konuyla ilgili konuşmanızı arzu ediyoruz, istiyoruz.
Bakın,
değerli milletvekilleri, Anayasa görüşmelerinde saat on birde gündeme
geçtik ve genellikle de saat üçte ya da ikide kapattık. Ramazan
mıydı Anayasa görüşmeleri? Sen değilsin Ramazan. (AK
PARTİ sıralarından gülüşmeler) O süreç içerisinde saat iki
veya üçte Anayasa görüşmelerini burada kapattık. On birde Genel Kurul
çalışmaya başladı, üçte kapattıysak dört saat
görüştük.
Şimdi
biz diyoruz ki: Bakın, değerli milletvekilleri, kanun tasarı ve
tekliflerini eğer görüşürsek, 14.00’te de Türkiye Büyük Millet
Meclisini açarsak saat 21.00’e kadar bütün meramımızı anlatma
imkânımız mevcut. Kanun üzerinde her şeyi dile getirebilirsiniz.
Zaten 21.00’den sonra da çalışma ihtiyacımız yok.
Yine,
kulakları çınlasın -burada eski milletvekili arkadaşlar
vardı- Sayın Kemal Anadol derdi ki bu uzatmalardan vesairelerden
sonra: “Şu anda bu saatte çalışanlar sadece Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeleri ile…”
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) – Evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Evet, Mehmet Erdoğan biliyor, buradaki
arkadaşların bir kısmı da biliyordur.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ha bizde bir kısım biliyor, sizde bir kişi
biliyor, yani! Sizinkilerin hepsi biliyor, bizde bazıları biliyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar,
zamanı kaybettirmek değil, zamanı verimli kullanmak çok önemli.
Sayın Özel dedi ki: “Anayasa Komisyonunda şu kadar zaman
görüşüldü, altmış üç saat çalışıldı.”
Milletvekillerinin alın terini bir tarafa bırakıyorum,
yapılan harcamayı, oradaki çalışanların
zamanını ve yakılan elektriğin hesabını
yaptı ama Anayasa görüşmeleri sırasında yedi saat, sekiz
saat, on saat gündemi farklı konularla işgal ederken Türkiye
ekonomisini, Büyük Millet Meclisinin zamanını ve elektrik
israfını kimse hesaplamadı.
Bugün
saat 19.30’da biz kanun görüşmeye başladık, İç Tüzük
görüşmeye başladık. Genel Kurul kaçta açıldı? 14.00’te
açıldı. Bir saat gündem dışılar ile 15 kişiye söz
veriliyor ve bugün okundu tahmin ediyorum araştırma önergeleri
-aslında salı, çarşamba, perşembe günleri okunurdu- o bir
saat o süreyle geçti. Normal şartlarda 15.00’te bizim Genel Kurulun
gündemine geçmemiz gerekirdi, 19.30’da geçtik. Hiç alakası olmayan, hiç
gündemde yeri olmayan… Bir grup başkan vekili kalkıyor, yirmi dakika
burada ayakta konuşuyor iki dakika usul tartışması
yapabilmek için. Başkan diyor ki: “Gel seni kürsüye davet edeyim.” “Bir
dakika, konuşmam bitmedi daha.” diyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Öyle demiyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Böyle iş mi olur Allah aşkına ya!
Bakın,
arkadaşlar, kuralsızlık kural olmaya
başladığı anda burada demokrasi olmaz, burada
azınlığın çoğunluğa tahakkümü olur. Şu anda
biz onu görüyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Anayasa’yı askıya siz
aldınız siz, biz almadık. Fiilî durum yaratan sizsiniz, biz
değiliz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, Milliyetçi Hareket Partisinden bir
arkadaş gelip Cumhuriyet Halk Partisini eleştirirken, ya
arkadaş, dediği laf şu, ben de aynen katılıyorum:
“Atatürk sizin şu andaki hâlinizi görse partinizi kapatmak değil,
hepinizi falakaya yatırırdı.” (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Medreseler kapatıldı, medreseler!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Yani bunu söylemek bir eleştiri. Ama oradan
masalara vuruyorsunuz, sıralara vuruyorsunuz.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Siz falakada kalmışsınız,
hâlâ, falakada.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bu eleştirilerden niye rahatsız
oluyorsunuz? Eleştirilerden rahatsız olmayın. Ama en önemli
mesele hakaret.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Çocukları falakaya yatırmaya
başladılar.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Senin Genel Başkanın sizi falakaya yatırır,
bizde öyle bir şey yok. Bakanlara tekme atmak senin Genel
Başkanında var, milletvekili dövmek sizde var; bizde yok.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Falaka döneminde kalmışsınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi diyorlar ki: “İç Tüzük’ün 160,
161, 162’nci maddelerinde bir ceza getirdiniz.” Getirdiğimiz bu ceza ne
biliyor musunuz? Kardeşim, Türk milletine hakaret edersen, eğer bu milleti
sen soykırımla suçlarsan o bu millete hakarettir, bu milletin ortak
geçmişini suçlamaktır.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Falakacıların elinden geçmişsiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Biz onun burada söylenmesine müsaade etmeyiz.
Anayasa’nın 83’üncü maddesi de zaten budur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) – Soykırımı milletler değil devletler
yapıyor! Soykırım yapmış millet gördün mü bugüne
kadar?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Anayasa’nın 83’üncü maddesi kürsü
dokunulmazlığını söylüyor ama 83’üncü maddede…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Başkanım…
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) – İttihat Terakkici oldunuz!
BAŞKAN
– Bir dakikada tamamlayın lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Arkadaşlar, biz bunu 10+20 dakika diye ilave
edelim dedik ama -siyasi parti gruplarıyla da konuştuk-
olmamıştı. Eğer Sayın Başkan müsaade ederse,
biraz sonra konuşacak arkadaştan beş dakika bana verirsiniz. 20
dakika diye anlaştık, İç Tüzük’e aykırı bu
anlaşma. Gelin Danışma Kurulunu imzalayalım diyoruz, “Yok.”
diyorlar.
Bakın,
enteresan bir şey. Dedik ki: Bu İç Tüzük görüşmeleri
sırasında 20 dakika bunu yapalım, bölümleri de 10+10
yapalım, Doğru mu?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – 20+10.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – 20+10.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Hayır, 10+10.
BAŞKAN
– Bölümlerle ilgili.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – 10+10, bölümlerle ilgili 10+10…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ha...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – …geneli üzerinde 20+10 yapalım dedik, 20+10’u
kabul etmemişsiniz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Hayır, biz etmedik değil, Başkan etmedi ya.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hayır…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Neyse, uzlaşmışsınız ya.
Uzlaştınız mı?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Başkan reddetti.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Arkadaşlar, siz teklifinizi etmişsiniz,
biz de 10+10’da uzlaşmışız, uzlaşma bu zaten.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Tamam, doğru.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Eğer senin dediğin olursa dayatma olur,
“İlla ki o.” dersen dayatma olur.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Hayır, reddetmedik ya.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Uzlaşma yapılmış, uzlaşma
da bu şekilde olmuş.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Reddetmedik, niye reddedelim?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Eğer Başkan müsaade ederse ben bir
sonraki arkadaştan… Nasıl olsa… Danışma Kurulu olması
gerekir arkadaşlar bunun.
BAŞKAN
– Başkan, müsaade etmiyorum, lütfen tamamlayın, toparlayın.
Kusura bakmayın, İç Tüzük’e göre yönetmek zorundayız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Ama Sayın Başkanım, biraz sonra
yirmi dakikayı neye göre vereceksiniz?
BAŞKAN
– Sayın Başkanım, lütfen toparlayın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkanım, İç Tüzük’ün
60’ncı ve 81’inci maddesi bir Danışma Kurulu kararı olmadan
süreleri uzatmayı engelliyor.
MURAT
EMİR (Ankara) – Kürsü işgali yapmayın lütfen.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Şahıstan veriyoruz Başkanım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Ya Danışma Kurulu yapacaksınız
ya bana beş dakika verin, konuşayım.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim efendim.
Buyurun,
yerinize lütfen Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, biz hiç
kimsenin sözünü kesmiyoruz.
MURAT
EMİR (Ankara) – Sözü kesilmek nasılmış, anladınız
mı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin verimli,
etkin ve huzurlu çalışmasını arzu ediyoruz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, şahıs
konuşmasından verin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Çünkü İç Tüzük değişikliği
metninde 8 milletvekilinin imzası var, bu milletvekillerinin imzası…
Genel başkanlara gitti, kabul ettiler.
MURAT
EMİR (Ankara) – Sayın Elitaş İç Tüzük’e uyun lütfen.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Korsan sunum yapıyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Arkasından ikinci toplantıyı
yaptık, grup başkan vekilleriyle toplantı yaptık.
Yaptığımız toplantıda, burada anlaşılan
162’nci madde dâhil sadece uzlaşamadığımız 21-22
maddeyi görüştük. Onlardan 9 tanesinde anlaştık, 5-6 tanesi
kaldı. Bu İç Tüzük teklifinde imzası olan arkadaşlar,
maalesef, şu anda diyorlar ki: “Bizi kandırmışsınız,
bizi aldatmışsınız.” Buna imza atan arkadaşlara
haksızlık yapıldığını düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş, çok sağ olun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Elitaş, Grup Başkan Vekilimiz, Sayın
Özgür Özel’e “2011’den önce siz yoktunuz.” dedi, CHP grup başkan vekilinin
bir uygulamasını yanlış aktardı, Genel Kurulu
yanlış bilgilendirdi; izin verirseniz onu açıklamak istiyorum.
BAŞKAN
– Sizi mi kastetti efendim?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – “Sonradan genel başkan adayı olmuş.” dedi.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Yani şöyle: Ben dersem…
BAŞKAN
– Grup adına…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Hayır, şahsına.
BAŞKAN
– Tamam, grup adınaysa buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Şahsına, şahsına…
MUHARREM
İNCE (Yalova) - “…bu salonda frak giymiş sakallı bir kişi”
dersem, sizin adınızı vermezsem siz anlaşılmaz
mısınız?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – “Sonradan genel başkan adayı olmuş.” dedi.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – “Genel Başkan adayı olmuş milletvekili.”
dedi, o da benim, bunu söylemek istemiyorum.
BAŞKAN
– Sayın Elitaş, Sayın İnce’yi mi kastettiniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, Haluk Koç da genel başkan
adayıydı, Haluk Koç genel başkan adayıydı Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Peki, buyurun Sayın İnce.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, yani sadece genel
başkan adayı Sayın İnce değil ki Haluk Koç da genel
başkan adayıydı.
BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
13.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 492 sıra sayılı
İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bütün iktidar
milletvekilleri, muhalefetin bir hakkı kötüye
kullandığından bahsediyor. Bakın, şimdi, 21’inci Dönem
Parlamentosunda MHP-ANAP-DSP Hükûmetinde temel kanun görüşülmüş. Var temel
kanun İç Tüzük’te. Kaç kez görüşülmüş biliyor musunuz? Dört kez
sadece, sadece dört kez. Siz yetmiş kez, seksen kez temel kanunu
konuşuyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Onlar kanun
çıkarmıyordu ki.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ya, insan utanır, 16
maddelik bir kanun temel kanun olur mu, olur mu böyle bir şey? Bakın,
eğer siz geçmişten örnekler istiyorsanız, şöyle bir
bakın, Parlamento tarihinde temel kanunu sizin kadar kullanan başka
bir iktidar yoktur; birincisi bu.
İki: Sizin derdiniz uzlaşma değil ki.
Sayın Elitaş, birlikte çıkarmadık mı Borçlar
Kanunu’nu? Türk Ticaret Kanunu’nu birlikte çıkarmadık mı? 1.500
maddelik kanunu burada birkaç günde çıkarmadık mı
uzlaşarak, anlaşarak?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Üç günde
çıkardık.
MUHARREM İNCE (Devamla) - 1.500 madde; 600 küsur
madde biriydi, 1.400-1.500 madde biriydi. Demek ki sizin derdiniz uzlaşmak
değil.
Bakınız, hızlı yasama nitelikli
yasama demek değildir. Bir demokrasinin gücü iktidarın gücüyle
ölçülmez, bir demokrasinin gücü muhalefetin gücüyle ölçülür. Siz ortak iyiyi
bulmak istemiyorsunuz. Çok eskiden örnekler istiyorsanız TİB’e bir
bakın. Yapmayın dedik TİB’le ilgili yasada, yaptınız,
sonra “pislik yuvası” dediniz. Özel yetkili mahkemelere bakın,
TÜBİTAK’a bakın, bunların hepsine bakın.
“Yoklama bir meclisi kapatmak içindir.” diyorsunuz; çok
yazık, çok üzüldüm buna, buna cevap vereceğim maddelerde.
Atatürk bizi falakaya yatırmazdı ama siz dayak
yiyen bakanlara dikkat edin.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Efendim,
sayın grup başkan vekili biraz önceki konuşmasında “İç
Tüzük’ün 37’nci maddesine göre bir milletvekili dört yılı
gasbetmiş.” dedi.
BAŞKAN – Sizden bahsetti mi Sayın
Tanrıkulu?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Benden
bahsetti, evet.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Evet, ismini vererek.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - “37’nci
maddeyi kullanan kişi.” dedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, ben, bakın isim vermedim, dedim ki:
Başkalarının hakkını gasbeden, İç Tüzük 37’yi
kullanan…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Benden
bahsetti efendim.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – İsim vermeye gerek var
mı Sayın Elitaş? “Gasbeden” dediniz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ama
“Komisyona geldi.” dediniz, Sezgin Bey’di o.
BAŞKAN – Sayın
Tanrıkulu, bakın, isim vermedi, ben de dinledim, isim vermedi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) - Sayın Başkan, arife tarif gerekmez, bu Parlamento
biliyor ki o milletvekili benim, herkes biliyor beni. Ben dedim ki Komisyona...
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) – Ama komisyona geldi, komisyonda geçici olarak...
BAŞKAN – Peki, dört
yıllık İç Tüzük 37 önerge hakkını siz tamamen
doldurdunuz mu? Bu, doğru bir şey mi?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) - Söz hakkını verin işte, açıklasın!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Bakın, bir saniye, ben gelip orada cevap vereceğim,
benimle polemiğe girmeyin, ben orada cevap vereceğim.
BAŞKAN - Sayın
Tanrıkulu...
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Siz niye
taraf oluyorsunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN – Bir saniye...
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) - Komisyona geldi, “Bunu erteleyin.” dedi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – “Gasbetmek” ne demek Sayın Başkan?
BAŞKAN – Sayın
Tanrıkulu’nu dinliyorum arkadaşlar, hep birlikte
konuşmayın.
Buyurun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Sayın Başkan, bana cevap vermeyin, “gasbetmek” ne
demek?
BAŞKAN – Ne demek?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – İç Tüzük’teki bir hakkı gasbetmek.
BAŞKAN – Ama sizin isminizi
vermedi diyorum. O dediği, kastettiği, bir dönem boyunca bütün
İç Tüzük 37 hakkını doldurdunuz mu siz?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Hayır, benim diyorum, bugüne kadar kullanan benim.
BAŞKAN - Doldurduysanız
buyurun o zaman.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Ayıp, Sayın Başkan, ayıp size!
BAŞKAN – Bir saniye, size
ayıp niye bize ayıp?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan... Bakın, Sayın Başkan...
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Benimle polemiğe girmeyeceksiniz.
BAŞKAN - Ne demek polemiğe
girmeyeceksin?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Benim hakkımı kullanmamı
sağlayacaksın.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) – İthamda bulunuyorsunuz!
BAŞKAN – O hakkı gerek
görürse ben veririm, kullandırırım ama izah etmem lazım.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – İç Tüzük’e göre “gasbetmek” ne demek?
BAŞKAN – Bakın, Sayın
Tanrıkulu, konuşacaksanız konuşun, böyle davranmayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Kullandıracaksınız tabii ki!
BAŞKAN – Hayır, kusura
bakmayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Bu polemiği benimle yapamazsınız!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam,
Başkan, tamam.
BAŞKAN – Konuşacaksanız
o zaman benimle muhatap olmayın böyle. Sizin böyle yapmaya
hakkınız yok.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Dokuz yıldır...
BAŞKAN – Sayın
Tanrıkulu, bakın...
Bir saniye, açmadım sistemi.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) –
İsteyen her milletvekiline o hakkını kullandırıyor
Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – İç Tüzük...
BAŞKAN – Sistemi açmadım.
(CHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, bir saniye.
Sayın Tanrıkulu, bakın,
sistemi açmadım.
69’uncu maddeyi okuyun, lütfen ona
göre davranın.
Ben niçin söz talep ettiğinizi
sormak zorundayım, neye dayanarak siz kürsüye çıkıyorsunuz, onu
algılamak durumundayım. Sataşma olup
olmadığının takdirini de ben yaparım siz değil.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Ama
Sayın Başkan, çıkışını da
eleştiriyorsunuz!
BAŞKAN - Her konuşana da
“Ben cevap vermek durumundayım.” diyemezsiniz.
Lütfen...
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Siz
sormuyorsunuz ki yargılıyorsunuz, itham ediyorsunuz!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Benim, o kişi benim.
BAŞKAN – Size öyle söyledi, siz
üzerinize alındınız, isim vermedi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Hangi anlamda konuşacağımı...
BAŞKAN – Buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal
vermeyin.
14.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 492
sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) - Değerli arkadaşlar, bakın, “gasp” bir suçtur
Elitaş, bir suçtur. Ben bu İç Tüzük’ten kaynaklı
hakkımı kullandım, gasbetmedim. Siz şu anda Meclisi
gasbediyorsunuz, gasp; gasbeden sizsiniz, siz! (CHP sıralarından
alkışlar) Ben bu İç Tüzük’e göre bir hakkı kullandım
ve bugüne kadar 27 kere devrettim, 27 kere. Sen, şu anda yirmi dakika
konuştun, ben iki yılda toplam doksan dakika konuşmuşum,
doksan dakika ve şu anda, söylüyorum Sayın Başkan: 37’ye göre…
Hepsini geri çekiyorum, maddeyi geri çekiyor musunuz? Hepsini geri çekiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Niye çekelim canım? Senin gibiler bir daha
olmasın diye bu maddeyi getiriyoruz.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Rahatsızlığısınız şundan bakın,
rahatsızlığınız şundan: Burada verdiğim
tekliflerden, benim konuşmamdan. Bu madde Sezgin Tanrıkulu’yu yasaklıyor
çünkü sizi ben Türkiye’ye deşifre ettim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Hakkın gasbını yapanları
yasaklıyoruz.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın, sizin yüzünüzü deşifre
ettim, deşifre.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Kendi yüzünü deşifre
ettin.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın, dokuz yıl önce, 8 Nisan 2008
tarihinde bu Parlamentoda ben Başbakanla görüştüm, Sayın
Erdoğan’la; siz grup başkan vekiliydiniz.
NİHAT
ÖZTÜRK (Muğla) – Sen kendin deşifre oldun, kendin; kimse deşifre
etmedi seni. Sen kendini deşifre ettin, kendini.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - İki gün sonra -o toplantıda
İhsan Arslan vardı, Kutbettin Arzu vardı-
çıktınız burada, benim hakkımda yalan konuştunuz;
yalan, yalan, yalan!
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Bak, şimdi itham ediyorsun.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Siz öyle bir grup başkan vekilisiniz.
Bakın,
şu anda da hiç bilmeden “gasbetmiş” diyorsunuz. Ben bir hakkı
kullandım, bir hakkı kullanan milletvekiline “gasbetmiş”
diyemezsiniz, diyemezsiniz, diyemezsiniz!
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Niye diyemeyeceğiz ya!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bu mu sizin hukuk
anlayışınız?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Diyorum! Diyorum! Diyorum!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bak, siz gaspçısınız ve bu
Parlamentoyu kendi diktatörlüğünüzün esiri hâline getirmeye
çalışıyorsunuz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Demokrasiyi gasbettiler, önemli değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Gel buna bir cevap ver bakalım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, açıklamasında “Tam bir
yalancısınız.” dedi.
BAŞKAN
- Buyurun, size de iki dakika süre veriyorum.
Lütfen
polemiği bitirelim artık.
15.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – 2008 yılında Diyarbakır’da
Sayın Başbakanımızın,
Cumhurbaşkanımızın yaptığı “Kürt sorunu
vardır.” meselesiyle ilgili konuşmadan basına yansıyan
bilgilerle ilgili burada konuşma yaptım, konuşmamın
arkasındayım. Yalan söylemedim; söylediğim neyse tutanaklarda
var, mevcut.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Bakacağız,
bakacağız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, hakkın gasbıyla ilgili konu…
“Ben bütün arkadaşlarıma devrettim.” diyor; asıl acı
burada, asıl zulüm burada.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sadece bize değil, bütün muhalefete.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – OHAL sürecinde demokrasiyi gasbettiniz Sayın
Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisinin var, HDP’nin kanun teklifi var İç Tüzük
37’yi bekleyen ama orada bir milletvekili bunu işgal etmiş, o
işgal sonuna kadar duracak.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Geçen dönem de Alim Işık
yapmıştı, Alim Işık.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Geçen sefer de Alim Işık doldurmuştu hepsini.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Böyle hak mı olur, böyle demokrasi mi olur
Allah aşkına?
YAŞAR
TÜZÜN (Bilecek) – İşgal yok, işgal yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Hâlbuki Cumhuriyet Halk Partisinin “demokrasi,
demokrasi” diyen, Adalet Yürüyüşü yapan Genel Başkanı buraya
çıkacaktı, diyecekti ki: “İç Tüzük 37’yi böylesine
şuursuzca kullanan hangi milletvekili? Sor hesabını Grup
Başkan Vekili.” (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar) Ama sen bunu sormuyorsun, hâlâ onu savunuyorsun ve burada
konuşturuyorsun. Adalet, söz hakkında olur.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Çok konuştunuz ya, vallahi çok konuştunuz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, hiçbir
milletvekilinin konuşmasından veya onun eleştirisinden biz
gücenmiyoruz ama hakaret edildiği takdirde “Olmaz.” diyoruz.
Görüşmeler
sırasında milletvekili arkadaşlarımız sakin, sükûnetli
konuşurlar, varsa burada laf atarlar; biz, grup başkan vekilleri
onları durdurmaya çalışırız ama hiçbir AK
PARTİ’li milletvekili ne buradaki milletvekilini ısırmaya kalkar
ne de şurada genel başkan yardımcısının burnunu
kırar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, bizim
kültürümüzde, geleneğimizde yoktur.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Sadece saç yoluyorlar, değil mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Tartışırız, konuşuruz…
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Yalan bunlar, yalan, yalan!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – …ama kavga çıkmasın diye İç
Tüzük’ün belirli maddelerine koyduğumuz düzenleme budur.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Demokrasiyi gasbedersiniz, adaleti gasbedersiniz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Yaptığımız düzenleme
içerisinde…
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Engellemek için saç yoluyorsunuz, saç.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Hukuku öldürdünüz, yargıyı öldürdünüz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, orada
bakarsanız, siz, bizim yaptığımız uzlaşmada 160,
161, 162 ve 163’üncü maddelerde şerh yoktur, birlikte
attığımız imzanın sonucudur.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – 24’üncü Dönemde öldürüyordunuz burada insanları.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Biz imzamızın sonuna kadar
arkasındayız, Milliyetçi Hareket Partisi de imzasının
arkasında duruyor.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.51
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-------0-------
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, tutanaklara
geçmesi için…
BAŞKAN
– Size söz vereceğim, bir saniye…
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum:
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 492 sıra
sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin birinci ve
ikinci bölümü üzerindeki konuşmaların Komisyon ve siyasi parti
grupları adına yirmi dakika, şahıslar adına on dakika
olmasına, gruplar adına konuşmaların 2 milletvekili tarafından
kullanılabilmesine ilişkin önerisi
24/7/2017
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 24/7/2017 Pazartesi günü yaptığı toplantıda 492
sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin
birinci ve ikinci bölümü üzerindeki konuşmaların Komisyon ve siyasi
parti grupları adına yirmi dakika, şahıslar adına on
dakika olması, gruplar adına konuşmaların iki milletvekili
tarafından kullanılabilmesi önerilmiştir.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa
Elitaş Özgür
Özel
Adalet ve Kalkınma Partisi
Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili
Erkan Akçay Meral
Danış Beştaş
Milliyetçi Hareket
Partisi Halkların
Demokratik Partisi
Grubu Başkan
Vekili Temsilcisi
BAŞKAN
– Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
492
sıra sayılı İç Tüzük Değişikliği Teklifi’nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2
Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783)
ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN
– Komisyon yerinde.
Meclis
Başkanlığı temsilcisi yerinde.
Evet,
Sayın Tanrıkulu, dinliyorum sizi “Tutanaklara geçsin.”
demiştiniz.
Buyurun.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın grup başkan vekili
sataşma üzerine söz aldıktan sonra beni kastederek “şuursuzca”
ve “işgal ederek” kelimelerini kullandı. Ben bir milletvekili olarak
İç Tüzük’ten kaynaklanan haklarımı kullandım,
“şuursuzca” ve “işgal ederek” kelimelerini kendisine iade ediyorum.
Kendisi “şuursuzca” ve “işgal ederek” kelimelerini kullanarak bana
hakaret etmiştir, aynısını kendisine iade ediyorum.
BAŞKAN
– Tutanaklara geçmiştir.
Şimdi,
teklifin tümü üzerinde…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özel…
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 492 sıra
sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde
CHP Grubu adına ve kürsüye siyah örtü örterek yaptığı
konuşmasında TRT Meclis televizyonunun yayını kesmesinin
kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ben de tabii, arkadaşların hepsinin cevap
hakları son derece önemliydi, o yüzden son derece önemli bir konuyu
gündeme getiremeden geçti, bunun tutanağa geçmesini hem de elimdeki
kanıtlarıyla gösteriyorum.
“Meclis
kürsüsünde Özgür Özel’in siyah örtü örterek yaptığı
konuşmasında TRT Meclis televizyonu yayını kesti.” diyor
birisi. Altında TRT’nin “hata 500” koduyla “Sunucu hatasından
dolayı şu anda yayın yapamıyoruz.” diyor. Ben kürsüden iner
inmez, Sayın Elitaş kürsüye çıkar çıkmaz yayın yeniden
başlıyor. Sansürün kaldırılışının
yıl dönümünde, basın özgürlüğü, Basın Bayramı gününde
devletin televizyonu ana muhalefet partisinin grup başkan vekili kürsüye
siyah örtü örtünce yayını kesip iktidar partisi grup başkan
vekili kürsüye çıkınca yeniden yayına geçmiştir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – İç Tüzük’e aykırı olduğundan
yapmıştır, bilmiyorum ama.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Bu tam olarak bir sansürdür, kabul edilemez. TRT’nin bu
tutumunu kınıyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – TRT yapmıyor o yayını.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Sizin talimatınızla yapıldığı
açık.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – İktidar partisinden bu konuda bir açıklama
bekliyoruz.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Talimatla mı yapıyorlar?
BAŞKAN
– Şu anda TRT’den saat yediden sonra yayın yapılmıyor.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Hayır, hayır, “tbmm.gov.tr”den.
BAŞKAN
– Evet, tutanaklara geçmiştir.
YAŞAR
TÜZÜN (Bilecik) – Cevap, cevap, Başkanım.
BAŞKAN
– Onu sorduracağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2
Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783)
ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN
– Şimdi, teklifin tümü üzerinde şahısları adına ilk
söz İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’ye aittir.
Buyurun
Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)
YAŞAR
TÜZÜN (Bilecik) – Başkanlık Divanı bir karar versin Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Onu sorduracağız, bilgi alırsak size iletiriz inşallah.
YAŞAR
TÜZÜN (Bilecik) – Meclis TV’den sorumlu Genel Sekreter
Yardımcısı vardı.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu
teklifin bütünü hakkında konuşacağım kendi adıma.
Şununla başlamak istiyorum.
Birincisi:
Özellikle Başbakan Binali Yıldırım’ın iki gün önceki,
hatta belki üç gün önceki beyanlarından sonra gerçekte buradaki
tartışma yani böyle bir İç Tüzük’ün neden demokrasinin
hızlı ve verimli çalışması için gerektiği
konusundaki bütün iddialar, bunları ispatlamak için dünyadan, ahiretten
örnekler getirmekler falan, bunların tamamı lüzumsuz hâle geldi. Ben
aslında Binali Yıldırım’ı çok takdir ediyorum, dan dan
dan diye her şeyi söylüyor, ağzında hiçbir zaman bakla
ıslanmaz. Bakın, ne diyor Binali Yıldırım: “Bu İç
Tüzük, geçici bir İç Tüzük, 2019 Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi devreye girdikten sonra yeni bir İç Tüzük’e
ihtiyacımız olacak, bu değişiklikler 2019’a kadar geçerli
olacaktır.” Yani demek ki elli yıllık, kırk
yıllık müktesebatı değerlendirip sonra mükemmel bir
şey yapmak için karşımıza getirilmiş bir taslak yok,
tamamen 2019’a geçiş için Türkiye Büyük Millet Meclisini tanzim üzere
iktidar ve iktidarla ittifak hâlindeki Milliyetçi Hareket Partisinin ortaya
getirdikleri bir tüzük taslağı var. Dolayısıyla, bu tüzük
taslağının biricik anlamı bu. Onu anlamlandıran,
içinde yaşadığımız, içinden geçtiğimiz
konjonktür. O da Türkiye Büyük Millet Meclisine de bir OHAL kararnamesi
indirilemeyeceği için bir İç Tüzük ile OHAL düzenlemeleri
yapılıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi OHAL’in muhatabı hâline
getiriliyor. Özetle, Adalet ve Kalkınma Partisinin 2019 hazırlıklarına
Milliyetçi Hareket Partisi de kendi açısından dâhil oluyor, bu tüzük
değişikliğinin biricik anlamı budur.
Bu
İç Tüzük gerçekleştiği zaman olacaklar konusunda bütün
söylenenler ortada, bunlara eklenecek çok fazla bir şey yok. Fakat ben iki
nokta üzerinde durmak istiyorum, daha doğrusu amacıyla
ilişkilendireyim. Bunlardan bir tanesi, amaçlarının
başında Halkların Demokratik Partisi milletvekillerini
inançları, düşünceleri, felsefeleri, dünya görüşleri
dolayısıyla yapmaktan ve söylemekten kaçınamayacakları eski
İç Tüzük’ün varlığı döneminde herhangi bir
yaptırımı gerektirmeyen tutumları dolayısıyla
cezalandırmak üzere Halkların Demokratik Partisi milletvekillerine
tuzak kurmak; öte yandan, genel olarak muhalefette çalışamaz,
işleyemez, Mecliste hareket edemez hâle getirmek. İdeolojik amaçla
getirilmiş bütün engeller ve bütün kısıtlar bununla ilgilidir.
Demin
Özgür Özel’in söylediklerine bir şey daha eklemek istemiyorum, tekrar
edeyim, hepimiz tekrar edelim, bilelim: Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine
genel olarak yurttaşların sahip olduğundan daha az özgürlük,
daha az fikir hürriyeti, daha az ifade özgürlüğü getirerek aslında
Türkiye Büyük Millet Meclisini kısıtlı, hacir altında bir
kurum hâline getiriyor. Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı bu tüzük
hükümleri dolayısıyla sakıncalı ifade edilen, bundan ötürü
cezalandırılması istenilen şeylerden ötürü
cezalandırılmazlar. Anayasa’nın ilk dört maddesi hakkında
herkes dilediği gibi, bildiği gibi konuşur, bugüne kadar da
bundan ötürü yargılanan, cezaya çarptırılan hiç kimse
olmamıştır ama Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa’nın
değişeceği yerde, Anayasa hakkındaki kararların
verileceği yerde bunları konuşmak yaptırıma bağlıdır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin milletvekillerine dayattığı yemin, bu
yemin esaslarına uygun olarak milletvekillerinin yemini tekrardan
kaçınmaları hâlinde Meclisten çıkartılmaları bir kural
hâlinde dayatılmaktadır. Bu kuralın esasen Leyla Zana için,
Leyla Zana örneğinden hareketle getirildiği herkesin malumudur.
Esasen içerici bir yaklaşım, Leyla Zana’nın bu yemini bütün
külfetlerine rağmen, eğer etmediği takdirde karşı
karşıya kalacağı bütün yüklere rağmen niçin
etmediğini düşünmek için en ufak bir zahmet sarf edilmemiş fakat
bu metnin olduğu gibi tekrarı ya da Meclisin dışına
çıkmak arasında iki seçenekten başka bir seçenek kendisine
bırakılmamıştır.
Ben Komisyonda da söyledim, bu yemin metni hiçbir
şekilde bir mutlaklık, bir kutsallık, bir
değiştirilemezlik, bir başımıza gelmişlik hâli
değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin şunca yıllık ömrü
içerisinde 1921 Anayasası’nda bir yemin metni yoktu, 1924
Anayasası’nda insanlar sadece ve sadece Anayasa’ya mugayir hareketler
içinde olmayacaklarına yemin ederlerdi, 1960’ta halkın mutluluğu
için çalışacaklarına yemin ederlerdi. 1981’de hem etnisiteye
dayalı bir millet tanımı hem de bir doktrin insanlara yemin
olarak dayatıldı.
Şimdi Komisyon bize dedi ki: “Biz dünyadaki bütün
anayasaları inceledik. Dünyadaki bütün iç tüzüklere, bütün yeminlere
baktık, bizimkinin aslında münasip olduğuna karar verdik.” Ben
de hakikaten nedir diye baktım. İnanın, dünyada, Türkiye’den
başka, milliyetçilik üzerine yemin edilen bir tek ülke yoktur. Din üzerine,
iman üzerine, yemin edilen ülkeler vardır. Anglosakson ülkelerinde de din,
iman üzerine yemin etmek istemeyenler için “yeminsiz beyan” anlamına gelen
“affirmation” imkânı bütün üyelere sağlanır. Allah üzerine, din
üzerine, kitap üzerine yemin etmek istemiyorsa neyi doğru biliyorsa onun
üzerine namusu, şerefi üzerine ant içer. Şimdi Leyla Zana’ya
dayattığınız bu yemini etmediği için onu Meclisin
dışına atmak ya da aynı yolu takip edecek
başkalarını Meclisin dışına atmak yerine
onları nasıl içereceğimiz konusunda dünyadaki başka
örneklere bakmak gerekmez miydi? Ama olsun, olur a, arada bir gelen olur;
hazır başlamışken milletvekillerini hapse atmaya, tek tek
vekilliklerini düşürmeye, Leyla Zana’yı da aradan
çıkarıverelim diye düşünmüş olabilirsiniz ama bunun bu
kadar büyük iddialarla, bu kadar büyük felsefi izahlarla falan
anlatılmasına gerek yok ki. “Biz, HDP milletvekillerini birer
ikişer, şu ya da bu sebeple Meclisten çıkartmak, mefluç hâle
getirmek, siyaseten iş yapamaz kılmak istiyoruz çünkü olur a, bu
Meclis kürsüsünde gelir Ermeni soykırımı hakkında
konuşurlar. Yurttaşlar dışarıda konuşabilir ama
biz onları burada konuşturmayız, onlar Türkiye’nin idari
yapısı üzerine konuşmak isteyebilirler. Evet, Anayasa Mahkemesi,
federasyonu tüzüğüne koymuş olan bir partinin bu tüzüğünden
ötürü kapatılamayacağını karara bağlamış
olduğu hâlde, o parti bu Mecliste olmadığı zaman biz,
başka milletvekillerini bunları tartıştığı
için cezalandırabiliriz. Hem öyle cezalandırabiliriz ki onların
siyaset yapması için kamunun siyasete finansman yolu olarak ortaya
koymuş olduğu ödenek ve yollukları da ellerinden
alırız, halka gidemezler, seyahat edemezler, hiçbir yerde hareket
edemezler; böylelikle onların siyasetini de baltalamış oluruz.”
cezacılığı bunun arkasında yok mu?
Ben,
bunları, bütün bu İç Tüzük tartışmasının yüksek
amaçlarla, Meclisin öyle çalışması, Meclisin böyle
çalışmasıyla herhangi bir ilgisi olmadığını
hepimizin anlaması için o nedenle size söylüyorum. Buradaki mesele şudur:
Muhalefetin mümkün mertebe az konuşması ve önümüzdeki bu bir
yıllık zaman -çünkü Binali Yıldırım öyle diyor- içinde
mutlaka bu düzenlemeleri yapmamız lazım. Öte yandan da eğer
mümkünse, mümkün olduğu nispette de Halkların Demokratik Partisi
milletvekillerinin sayısını azaltmakla ilgilidir. Böyle bir
İç Tüzük’ün bizim karşımıza getirilip savunulması
mümkün değildir. Şöyle ya da böyle bizden kurtulmak isteyebilirsiniz
fakat onun yolu bu değil, onun yolu şu olabilir, açıkça ilan
edersiniz: Türkiye’de Halkların Demokratik Partisinin takip ettiği
siyaseti takip etmek kanunen yasaktır. Ondan sonra, ona göre kendi
anayasanızı, yasalarınızı düzenlersiniz ama onun için
de bütün dünyaya “Biz demokrasiden faşizme geçtik, faşizme yükselttik
memleketi.” diye göğsünüzü yumruklarsınız.
Hepinizi
sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
- Sayın Elitaş…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacı İç Tüzük
Değişikliği Teklifi’ndeki İç Tüzük’ün 161’inci maddesi,
şu andaki görüştüğümüz sıra sayısının
15’inci maddesiyle ilgili amacımızla hiç alakası olmayan
konularda beyanda bulunmuştur ve bizi de faşistlikle itham
etmiştir. İzin verirseniz kısa bir cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Elitaş, lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
16.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün 492 sıra sayılı
İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakın,
değerli milletvekilleri, şu anda İç Tüzük’ün 161’inci maddesinde
zaten çerçevesi çizilmiş. Bizim oraya ilave ettiğimiz bir mesele var.
İç Tüzük’ün Cumhurbaşkanına, Meclis Başkanına, Türkiye
Büyük Millet Meclisine, Başkanlık Divanına, Meclisi yöneten
başkan vekiline ve milletvekillerine hakaret ve sövdükleri takdirde
Türkiye Büyük Millet Meclisi geçici çıkarma cezası verebilme
hakkına sahip. Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaret ve sövdüğü takdirde de
-şu andaki düzenlemede o var- biz diyoruz ki Anayasa’nın ilk dört
maddesinde çerçevesi çizilen Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaret ve sövmek İç
Tüzük kurallarına dâhil olsun.
MİTHAT
SANCAR (Mardin) – Onu demiyorsunuz Elitaş. Şurada… Lütfen… Açın
okuyun 15’nci maddeyi, onu demiyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Yani öyle diyoruz, siz farklı
anlıyorsunuz ve ajite ediyorsunuz.
İkinci
konu, Leyla Zana’yla ilgili konu. Bakın değerli milletvekilleri,
İç Tüzük’ün 138’inci maddesi var, İç Tüzük’ün 153’üncü maddesi var,
158’inci maddesi var.
MİTHAT
SANCAR (Mardin) – Yok, olmaz, onu demiyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bir milletvekili bir ay içerisindeki beş
birleşim Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmelerine
katılmadığı takdirde milletvekilliği üyeliği sona
erer.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – İdari yapıya aykırı
tanımlamalar…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Nereden alıyor? Anayasa’nın 84’üncü
maddesindeki milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili hükümden
alıyor.
MİTHAT
SANCAR (Mardin) – Açıkça savunun. Niye savunmaktan korkuyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Düşünebiliyor musunuz, bir milletvekili bir
ay içinde beş birleşim gelmeyecek, karma komisyon, hazırlık
komisyonu milletvekilliğini düşürecek ama bir milletvekili ki ilk
açılışta, ilk oturumda, oturum
başkanlığını Geçici Meclis Başkanı
Sayın Deniz Baykal’ın yönettiği bir oturumda iki kere kürsüye
çağırmasına rağmen, “Lütfen bu yemininizi düzeltin çünkü
‘Aynen okunur.’ diyor.”
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Kişiye ait yasa mı
çıkarıyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Aynen okunması varken oradan “İşine
gelirse…” gibi bir tabirle bu işi yaptığı takdirde
doğru değildir. E, şimdi, düşünün, bir milletvekili bir ay
içerisinde beş birleşim burada bulunmayacak, milletvekilliği
düşecek ama o milletvekili son gün gelecek, burada yemin edecek, bütün
haklarından faydalanacak; bu bir haksızlıktır, doğru
bir iş değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi eğer böyle bir
karar içerisinde bulunursa hakkın teslimi, diğer milletvekillerine
karşı haksızlığı önlemek için yapıyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Kürkcü…
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Grup Başkan Vekili benim üzerinde tartıştığım
hususla ilgili olarak Meclisi doğru bilgilendirmedi çünkü bizim
tartıştığımız konu cumhuriyete sövüp sövmemekle
ilgili değil, çok daha geniş bir kapsam getirildi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – “Hakaret etmek ve sövmek” diyor.
MİTHAT
SANCAR (Mardin) – Öyle değil, idari yapıya aykırı
tanımlamalar…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Hakaret, söylediği o.
MİTHAT
SANCAR (Mardin) – Onu demedin, demedin onu, diyemiyorsun.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Ben sözüme devam edeyim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, bölücülük yapamazsınız, üniter
yapıyı değiştiremezsiniz; olay bu.
MİTHAT
SANCAR (Mardin) – Onu demiyorsun.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Çok daha geniş bir kapsam getirildi. Deniliyor ki:
“Anayasa’nın ilk dört maddesinde özellikleri belirtilen idari yapıdan
farklı idari yapılar önermek.”
MİTHAT
SANCAR (Mardin) – Hayır, “tanımlamalar yapmak.”
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – “Tanımlamalar yapmak.” Şimdi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi bu tanımlamaların ya da idari yapının
tartışılacağı yer değilse neresidir? Hakaretle
falan ilgisi yok. Bize, ufkumuza, zihnimize, dünyaya
bakışımıza dair, yurttaşlara dayatılmayan
sınırlamaların dayatılmasının tuhaf, asimetrik…
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – En özgür olacağımız yerde en tutsak
olacağımız dayatmalar getirilmiş olmasınadır
itirazımız. Bölücülükle ne ilgisi var bunun? Esas bölücülük,
insanların ifade özgürlüklerini önlemek ve onları
başkalarına, herkese benzetmek, tek tip yurttaş yaratmaya
çalışmaktır.
BAŞKAN
– Teşekkürler.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN
– Şimdi, şahıslar adına ikinci söz Ankara Milletvekili
Murat Alparslan’a aittir.
Buyurun
Sayın Alparslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT
ALPARSLAN (Ankara) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
“Hâkimiyet,
bilakayduşart milletindir.” diye çalışmalarına
başlayan, kurulduğu günde bu ülkenin, bu vatanın savunması
adına Kurtuluş Savaşı’nı yöneten, bugünlere kadar pek
çok badireyi atlatarak gelen ve nihayetinde belki de bu tarihin, bu
toprakların, bu vatanın, bu milletin o güne kadar gördüğü en kanlı,
en vahşi, en kalleş darbe teşebbüsüne ve işgal
girişimine karşı, temsilini üstlendiği milletin iradesine
ve egemenliğine sahip çıkarak dimdik duran bir Gazi Meclisin üyesi ve
mensubuyuz. Hiç tereddütsüz, bu Meclis, meşruiyetini ve egemenliğini
milletten almaktadır ve çalışmalarında da milletin diliyle
konuşmak, milletin gözüyle görmek, milletin hassasiyetlerine dokunmak,
milletin taleplerini öncelemek durumundadır ve yine hiç tereddütsüz, bu
çalışmalarını yaparken de bir kurallar manzumesi içerisinde
hareket etmektedir.
Biz isterdik ki bu Gazi Meclisin
İç Tüzük’ü dünya parlamentolarına örnek olan ve parmakla gösterilen
bir iç tüzük olsun. Ancak kırk dört yıldır uygulanan ve
başlangıçta kısmen Fransa ve belki de kısmen İngiliz
parlamentolarından alınan bir dizi hükümlerle ortaya
çıkarılan bu İç Tüzük’le, yine Anayasa maddeleri, teamüllerle
birlikte oluşturulan parlamento hukukuyla bu Meclis idare edilmiş.
Geride bırakılan kırk dört yıl içerisinde yüz elli
altı defa değişikliğe uğramış, madde
sistematiği bozulmuş, kimi olmayan maddeler, teamüller şeklinde uygulanmaya
devam edilmiş.
O sebeple gerekçeleri
değişik ve farklı olmakla beraber hem iktidar ve hem de
muhalefet partileri her fırsatta bu İç Tüzük’ün mutlaka
değiştirilmesi gerektiği konusunda da hep birbirine benzer
beyanlarda bulunagelmişler. Ve bu beyanları yine zaman zaman
birtakım çalışmalara, birtakım uzlaşma
komisyonlarının faaliyetlerine konu teşkil etmiş ve bir
müktesebat oluşmuş. O sebeple, bugün gündemde ve Meclis Genel
Kurulunda görüşülmekte olan İç Tüzük’ün ve ilgili maddelerinin sanki
bir uzlaşı sonucu bugüne gelmemiş olduğu şeklindeki
iddiaların doğru olmadığını ifade etmek isterim.
Zira uzlaşı, mutlak mutabakat değildir. Uzlaşı, samimi
bir iyi niyet ve irade elinin uzatılması, bu konuda bir katkı
beklenmesidir ki bu konuda geçmişte ve özellikle AK PARTİ
iktidarı döneminde her türlü iyi niyetli talebin ortaya konulduğu
açıktır.
İşte
bu oluşan müktesebat çerçevesinde hem demokrasilerde var olan ve
olması gereken muhalefetin, belki kendi öncelikleri olan söz söyleme,
kendisini ifade etme, bilgilendirme, kamuoyu oluşturmayla birlikte
özellikle Meclisin asli fonksiyonları olan yasama faaliyetlerinin ve
denetiminin etkin bir şekilde yapılması arzusuyla birlikte, onun
karşısında iktidarın da hizmet üretme ve hem de bu
hizmetleri çok daha etkin, çok daha hızlı ve de verimli yapma
konusunda bir dengenin ortaya çıkarılması zarureti vardı.
İşte bu İç Tüzük değişikliğiyle hem
iktidarın bu talebinin hem de muhalefetin haklarının asgari
düzeyde ve daha da ziyadeleştirilerek muhafaza edilmesi anlamında bir
dizi hükümler ortaya çıkarılmış ve konulmuştur.
Tabii,
burada muhalefetin, bu İç Tüzük’le, bir şekilde sözlerinin kesilmesi,
kürsü dokunulmazlığı, yasama sorumsuzluğu gibi
birtakım haklarının ellerinden alındığı ve
alınmaya çalışıldığı şeklindeki iddialarının
da şahsım tarafından kabul edilmediğini ifade etmek
isterim. Aslında burada hem muhalefete haklarının bir
şekilde yazılı metne dönüştürülmek suretiyle güvencesi
verilmekte hem de iktidarın çalışmalarında bir serilik, bir
verimlilik, bir de etkinlik sağlanması anlamında birtakım
hükümler içermektedir.
İç
Tüzük’ün değişen maddelerine baktığımızda, belki,
işte bir an önce toplanması, yeminden imtina edilmemesi, teamül
şeklinde devam eden grup konuşma sürelerinin bir düzene
bağlanması, Meclis çalışmalarındaki huzur ve sükûnun
bir şekilde daha etkin sağlanabilmesiyle ilgili zaten var olan
disiplin cezalarının bir şekilde farklı talepler de göz
önüne alınarak düzenlenmesi şeklinde hükümleri ihtiva ettiğini
görüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, hiç tereddütsüz, toplumun, siyasetin, devletin dinamik
yapısı içerisinde şartların, beklentilerin ve
ihtiyaçların da değiştiği muhakkaktır. O sebeple, bu
değişikliklerin bir şekilde karşılanabilmesi için
yasama faaliyetlerinin de bu değişikliklere uygun bir hâle
getirilmesi ve bu çalışma düzeninin sağlanması da her
birimizin millet tarafından bize verilen emanete sahip çıkma
anlamında da bir görevidir ve yapılmak istenilen de budur. Onun
ötesinde, yapılmak istenilen bu değişikliklere sanki farklı
bir niyetle, farklı bir arka planla veya gizli bir ajandayla, farklı
bir sebep içerisinde yaklaşıldığı ve farklı
sonuçlar elde edilmeye çalışıldığı, muhalefetin
sesinin kesilmeye çalışıldığı ve bir şekilde
onların kamuoyunu bilgilendirme haklarının ellerinden
alındığı iddialarının da doğru
olmadığını ifade etmek isterim.
İç
tüzükler, parlamentoların normatif çerçevesini belirlerler ve belki de
geçmişlerine baktığımızda birer tarihî
vesikadırlar ve kimi hukukçuların tabiriyle de sessiz
anayasalardır. Biz, bu parlamento hukukunun bizim ülkemizin, bizim
demokrasimizin ve bizim milletimizin beklentilerine uygun bir şekilde
çalışacak Meclise zemin oluşturması anlamında bir
gayret, bir irade beyanı ve bir teklif ortaya koyuyoruz. Tabii, bu teklif,
Komisyonda uzun süre tartışıldı, çok farklı konulardan
meseleye yaklaşımlar oldu ve bunlar orada uzun süre dinlenildi ve
birtakım değişikliklere de maddeler eklenmek suretiyle Meclis
Genel Kuruluna getirildi. Biz, buradaki çalışmaların da bu
yapıcı ve olumlu katkılar şeklinde devam ederek milletin iradesinin
ve egemenliğinin tecelligâhı olan bu Meclisin çok daha güzel
çalışmasına imkân sağlayacak bir metne dönüşmesi
konusunda her bir milletvekili arkadaşımızın
katkılarını bekliyoruz.
Tabii,
siyasetin sadece konuşma olduğunu ifade etmek doğru olmaz, belki
Meclis “oturulan yer” ve parlamento da “konuşulan yer” diye
tanımlanabilir. Ancak, siyaseti, sadece hamaset, sadece söz söyleme olarak
bildiğimiz takdirde bu milletin beklentilerine cevap veremeyiz. Oysa, AK
PARTİ siyaseti, hani klişe hâline gelmiş sloganlarımızda
da ifadesini bulduğu gibi “Onlar konuşur, AK PARTİ yapar.” diye
belirttiğimiz ve konuşmayla birlikte, millete dokunduğumuz,
hizmet ürettiğimiz, proje ortaya koyduğumuz ve vizyonlarımızı
milletimizle paylaştığımız bir siyaset
tarzıdır ve öyle de olması gereklidir. Ancak, siyaseti sadece
bir söz sanatı ve konuşma üzerine asgari düzeyde indirgeyen bir
yaklaşımda, işte buradaki siyasetin sadece
kısıtlandığı ve sözlerin kesildiği konusunda bir
kanaat oluşur ki bu da doğru değildir.
Kaldı
ki günümüzde muhalefetin, sesini duyuracağı farklı zeminler,
farklı mecralar da vardır. Ancak bu mecralar, belki de doksan dört
yıllık tarihlerine ve ilave dört saatlik istişareleri üzerine
koydukları Adalet Yürüyüşü’yle de sınırlı
değildir. O yürüyüşten bir başarı tahayyülü sadece kendi
şahsi kanaatleridir. Oysa, AK PARTİ bu topraklarda kutlu
yürüyüşüne 1071’de başladı ve pek çok badireler atlatarak bu
günlere geldi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Allah Allah!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Alparslan da sizin üyenizdi herhâlde!
MURAT
ALPARSLAN (Devamla) - Ve inşallah bu yürüyüş 2019’a, 2023’e, 2053’e,
2071’e kadar uzanacak.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Kendinle karıştırdın Alparslan.
MURAT
ALPARSLAN (Devamla) - Biz, yürüyüşümüzü milletle omuz omuza bir ve beraber
olarak, milletin hizmetkârı olarak devam ettiriyoruz ve inşallah,
milletin hizmetkârı olarak da bu çalışmalarımızı
yapacak noktada, bize sağlıklı bir zemin oluşturacak
İç Tüzük’ün de hayırlı olmasını temenni ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Alâeddin Keykubat da Alanya üyenizdi herhâlde?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
Sayın
Özel, buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, bir nesil yetişiyor ki Adalet
ve Kalkınma Partisi, iktidarı İsmet İnönü’den
devraldı, o güne kadar Kadıköy’de faytonla
dolaşılıyordu, ondan sonra hızlı trene geçtik
sanıyorlar ama sayın hatip, ilk kez bu genel algının
dışında bir şey yaptı ama yapayım derken biraz
abarttı. AK PARTİ’nin kutlu yürüyüşünün 1071 yılına
dayandığını ve Alparslan’ın da 1 numaralı üyeleri
olduğunu iddia etti.
BAŞKAN
– Kendisi de Alparslan, biliyorsun değil mi? Murat Alparslan.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Kendisiyle karıştırdı.
BAŞKAN
– Doğrudur yani. 1 numaralı üyesi, Ankara İl
Başkanıydı.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bu, trol Alparslan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Tahmin ediyoruz, Sayın Alparslan’ın bu isim
benzerliğinden duyduğu cesaretle Meclisi ve tutanakları
trollediğini düşünüyoruz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Trol Alparslan bu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Meselenin, hakikatle ilişkisi yoktur. 1071’deki
yürüyüş tüm Meclisin ortak değeridir.
Saygılarımla.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün hangi
maddesine göre konuşuyor?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Şu anda yapılan konuşma, korsan,
İç Tüzük’e aykırı.
BAŞKAN
– Evet, Sayın Özel’in yaptığı konuşma belki öyleydi
ama sizin yaptığınız konuşma da aynı
değerdedir Sayın Elitaş. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
7.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ahmet Aydın’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 492 sıra
sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında genel bir yayın kesintisinin söz konusu
olmadığına ve konuyu araştıracağına
ilişkin konuşması
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, az önce Sayın Özel’in gündeme getirdiği
bir konu vardı, özellikle konuşması esnasında
yayının verilmediği. Şimdi, Meclis televizyonu
tbmm.gov.tr’de kesintisiz olarak yirmi dört saat yani Meclis
çalıştığı sürece yayın yapıyor. Sizin
konuşmalarınız da aynı şekilde Meclis televizyonundan
gösterilmiş.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Örtüyü göstermedi.
BAŞKAN
– Yalnız, TRT 3’ün linkinde –zannediyorum, siz takip etmişsiniz- o
linkte herhâlde bir arıza var, onun da gerçek sebebini öğrenip size
intikal ettireceğiz.
Teşekkür
ediyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2
Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783)
ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN
- Şimdi, teklifin tümü üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre
verilmiş bir görüşmelere devam önergesi vardır, önergeyi okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 492 sıra sayılı İç Tüzük Teklifi’nin
görüşmelerine madde 72 uyarınca devam edilmesini arz ve talep ederiz.
Özgür Özel Muharrem
Erkek Veli
Ağbaba
Manisa Çanakkale Malatya
Nurhayat Altaca Kayışoğlu Gamze
Akkuş İlgezdi
Bursa İstanbul
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
– İç Tüzük 72’ye göre devam önergesini oylarınıza sunmadan önce
bir yoklama talebi var.
Yoklama
işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın
Özel, Sayın Ağbaba, Sayın Kayışoğlu, Sayın
Göker, Sayın Hürriyet, Sayın İlgezdi, Sayın Sarıhan,
Sayın Aydın, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Şeker, Sayın Tüzün, Sayın Çam, Sayın Karabıyık,
Sayın Özdemir, Sayın Tüm, Sayın Yarkadaş, Sayın
Karadeniz, Sayın Gökdağ, Sayın Öz, Sayın Yılmaz.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
– Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2
Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN
– Özgür Özel ve arkadaşlarının İç Tüzük 72’ye göre
vermiş olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Yalnız,
yoklama yapıldığı için sistemden isimler silinmek durumunda
kaldı. Benim okuyacağım isimler, sayın milletvekilleri;
sisteme girsin, sırasıyla söz vereceğim çünkü. Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Sarıhan, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Emir, Sayın Tüm, Sayın
Aydın, Sayın Ağbaba, Sayın İlgezdi, Sayın
Yarkadaş, Sayın Özdemir, Sayın Topal, Sayın
Karabıyık.
On dakika
süreyle soru işlemi gerçekleştireceğiz, kalan on dakikayı
da cevap için kullanacağız.
Soru-cevap
işlemine başlıyoruz.
Sayın
Gaytancıoğlu, buyurun.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yaklaşık
iki yıl önce Edirne Milletvekili olarak seçildim. Büyük bir sorumluluk
aldığımı biliyordum çünkü Atatürk’ün doğduğu
topraklara en yakın yer olduğu için Edirne halkının
sorunlarına çözüm üretmek kolay değildi.
Seçildiğim
gibi, Edirne’nin AKP tarafından en az yatırım alan illerden biri
olduğunu, AKP’li yıllarda Edirne’de 4.514 esnafın iş yerini
kapattığını, 28 bin sigortalı işçinin işini
kaybettiğini, Ergene’nin zehir saçtığını, Türkiye’nin
en çok ayçiçeği, buğday ve çeltik üreten ilinin çiftçisinin borç
içinde yüzüp tarla sattığını Meclis kürsüsünden defalarca
dile getirdim. Şimdi, AKP’nin dayatması, MHP’nin yardımıyla
İç Tüzük değiştiriliyor, sesimizi kısıyorsunuz. Edirne
gibi, ülkemizin tüm sorunlarını buradan anlatamayacağız. Bu
değişikliği geri almayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
– Sayın Kayışoğlu…
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – On beş yıllık
iktidarınızda çıkardığınız yasaların
kaç tanesinde kaçar adet değişiklik yaptınız, bununla
ilgili istatistiki bir çalışma var mı?
Bugüne
kadar, kaç tane kanunun uygulanmasından kaynaklanan sorunların
giderilmesine dair kanun değişikliği
yapılmıştır?
Bir
kanunda onlarca kez yapılan değişiklik muhalefetin Mecliste
konuşmasından mı kaynaklanmaktadır, yoksa
katılımcı bir anlayışla hazırlanmamasından
mı kaynaklanmaktadır?
BAŞKAN
– Sayın Sarıhan, buyurun.
ŞENAL
SARIHAN (Ankara) – Önerinin gerekçesinde şöyle bir cümle yer alıyor,
deniliyor ki: “Özellikle Genel Kurul çalışma düzeni
bağlamında İçtüzükte hâkim olması gereken ilke,
konjonktürel olarak değiştirilebilecek nitelikte keyfi kurallar
manzumesi olması değil; TBMM’nin yasama ve denetim etkinliklerini
etkin, verimli ve sağlıklı bir şekilde yürütebileceği
bir çalışma düzeni ortaya koymaktır.” Biraz önce bir
arkadaşımız tarafından da ifade edildi, bu cümleyle
Başbakanın yapmış olduğu…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın cümlenizi lütfen.
Buyurun.
ŞENAL
SARIHAN (Ankara) – Sil baştan yapmayayım ama kaldığım
yerden ifade edeyim.
Sayın
Başbakanın bunun 2019 yılına kadar yapılmış
geçici bir düzenleme olduğu cümleleri, bugün saatlerdir
yaptığımız çalışmanın aslında bir
karşılığıdır. Gerçekten de sadece sonuç alabilmek
için değil, etkin ve verimli bir çalışma düzeni kurmak için
değil, kendi amaçları doğrultusunda yeni düzenlemelerin
hızla geçirilmesi konusundaki bir değişikliktir.
Bir şeyi daha izninizle ifade etmek isterim: Bugünün
en çok konuşanı Sayın Elitaş’tı. Öyle
anlaşılıyor ki Mecliste konuşmaya gereksinim var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Şayet böyle bir
gereksinim olmasaydı çok kısa ve özlü sözlerle herkes sorununu ifade
edebilirdi.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Emir… Sayın Emir şu anda yok burada.
Sayın Tüm…
MEHMET TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Partinizin Genel Başkanı Tayyip Erdoğan,
Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasının
94’üncü yıl dönümü nedeniyle yayımladığı mesajda “Türk
milleti, Lozan Antlaşması’yla bu topraklardaki bin yıllık
varlığını hedef alan Sevr’i yırtıp
atmış, bağımsızlığından asla taviz
vermeyeceğini tüm dünyaya kabul ettirmiştir.” demiştir.
Aynı Erdoğan aynı Lozan için sadece on ay önceyse şu
ifadeleri kullanmıştı: “Birileri de Lozan’ı zafer diye
yutturmaya çalıştı, bağırsan sesinin
duyulacağı adaları biz Lozan’da verdik, zafer bu mu?”
Bu çerçeveden hareketle;
1) Lozan Antlaşması, Hükûmetiniz
açısından bir zafer midir yoksa bir hezimet midir?
2) Hükûmetiniz, Erdoğan’ın Lozan için
kullandığı hangi açıklamasını esas
almaktadır?
3) Erdoğan’ın söylemlerindeki
farklılığın sebebi, bir danışman
değişikliği mi yoksa görüş değişikliği
midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET TÜM (Balıkesir) – 4) Hükûmetinizin, parti
başkanınızın on ay önce söylediği “hezimet” ifadesi
için özür dileyecek misiniz?
BAŞKAN – Sayın Aydın…
ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Biliyor musunuz bilemem ama yine de
hatırlatmış olayım: Parlamento, Fransızca kökü
itibarıyla “konuşulan yer” anlamına gelir. Kamusal işlerin
konuşulup tartışıldığı ve kamunun iyiliğine
yönelik birtakım kararların alındığı yerdir.
Şimdi siz kamunun işlerinin konuşulduğu en üst düzeydeki
organın sesini kısıyorsunuz. Zeytinliklerle ilgili bir sorun mu
var, konuşamayacağız; HES’lerle ilgili bir tartışma
mı var, konuşamayacağız. Bugün Cumhuriyet gazetesi yazarlarının
davası vardı, savunmalardaki haklılık ya da iddianamelerdeki
komikliği görmüşsünüzdür. Basını susturdunuz. Basit bir
“tweet” atan gençleri susturdunuz. İşini geri isteyen insanları
açlığa mahkûm ettiniz. Şimdi de Parlamentonun sesini
kısıyorsunuz. Geriye ne kaldı? Bu İç Tüzük Teklifi’ni geri
çekmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan,
bu Meclisin bir üyesi, gazetedeki köşe yazısında aynen
şunları yazmış: “FETÖ muhibbi ve destekçisi olan
birilerinin, sırf eski devlet görevlerinden dolayı
halkımızın karşısında protokolün en ön
saflarında oturtulduğunu görmek fena hâlde canımı
yakıyor ve sol yanıma bakıyorum FETÖ muhibbi ve destekçisi bir
diğer eski bakan oturuyor.” Bu suçlamayı AKP’yle ismi özdeşleşmiş
eski Başbakan Yardımcısı, eski Meclis Başkanı
Bülent Arınç’la ilgili yapıyor. Bülent Arınç’la ilgili bir FETÖ
işlemi var mı? Bunu merak ediyorum. Ayrıca, eğer bir
soruşturma işlemi yoksa bu yazıyı yazan milletvekiline bir
işlem yapmayı düşünüyor musunuz? Bunu merak ediyorum, soruyorum.
Acaba başka, şu anda sayın milletvekilinin ismini
söyleyeceği başka FETÖ muhibbi var mı diye merak ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın İlgezdi…
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan,
demokrasi kültüründen uzak yeni bir düzen yaratıyorsunuz. Bu
değişimle kürsü dokunulmazlığının gereği
olan ifade hürriyetini rafa kaldırıyorsunuz. Söz, yazı, resim,
karikatür, pankart, afiş gibi materyalleri “Çalışma düzenini
bozuyor.” diyerek yasaklıyorsunuz. Dolayısıyla, çok temel bir
insan hakkını milletvekillerine tanımıyorsunuz. Peki, neyin
yasak, neyin faydalı olduğuna kim karar verecek, bunu sormak
istiyorum.
Hapishanelerde
var olan mektup okuma komisyonları gibi, biz de Parlamentoda
“çalışma düzenini bozucu materyaller komisyonu” mu
kuracağız?
Teşekkürler.
BAŞKAN
– Sayın Yarkadaş…
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) - İç Tüzük çalışmasıyla
birlikte milletvekillerinin söz hakkının ortadan
kaldırıldığını görüyoruz. AKP ve MHP’nin
ortaklaşa getirmek istediği İç Tüzük’ün ardından bir
sonraki adım, Meclisin tamamen kapatılması mıdır? Buna
yönelik çalışmalarınız var mı? Çünkü
yaptığınız çalışma bizde bu kuşkuyu
uyandırıyor. Açıkça soruyorum: Meclisin olmadığı
tek adam rejimine dayalı bir sistemi hayata geçirmeyi düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN
– Sayın Özdemir…
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Düzenlemenin
4’üncü maddesinde TRT yayınlarının saat 19.00’dan 21.00’e kadar
çıkarılması bir lütuf olarak görülmekte. Ben buradan merak
ediyorum, Meclisteki tüm görüşmelerin televizyon ekranlarından
yayınlanmasından neden çekiniyorsunuz?
Ayrıca
bir başka madde de usul tartışmaları konusundaki teamül
hâline gelmiş konuşma sürelerinin değiştirilmesi; bu,
nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?
Ayrıca
tutanaklara işlemiş olan yanlış ifadelerimizi Genel
Kuruldaki düzeltme hakkımızı neden elimizden alıyorsunuz?
Buradaki muhalefetin sesinin bir, iki, üç dakika kısılması,
Meclisi nasıl hızlı çalıştıracak? Ve burada benim
gördüğüm, iki siyasal partinin tamamen kişisel görüşlerine göre
Meclisi bir şekillendirme var. Bunun karşısında bütün
Parlamentoda bugüne kadar gelmiş teamüller, bu İç Tüzük'le tamamen
ortadan kalkıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafında kapatıldı)
BAŞKAN
– Son olarak, Sayın Topal’ın yerine, Sayın Burcu Köksal.
Buyurun
Sayın Köksal.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar’da
yaşanan cephanelik patlaması sonucu 25 vatan evladımız
şehit olduğunda, bizim canımız, ciğerimiz yanarken bu
olay üzerine Afyonkarahisar’a gelen dönemin Genelkurmay Başkanına
sucuk, lokum, kilim ve benzeri hediyelerde bulunan dönemin Valisi İrfan
Balkanlıoğlu, bugün de atandığı valilik makamına
tekbirlerle oturarak yine ayrı bir skandala imza atmıştır.
Valilik,
kaymakamlık gibi makamlar devlette belli bir ciddiyet ve
ağırlık gerektirir. Ayrıca devlette liyakatin esas
alınması da önemlidir. AKP iktidarı, devlette iktidara sadakat
yerine liyakati ne zaman esas alacak? Zira liyakatin olmadığı
yerde FETÖ gibi terör örgütleri, devletin içerisine girip rahatlıkla
cumhuriyeti yıkmaya çalışabileceklerdir.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
soruları cevaplamak üzere sözü, Meclis Başkan Vekilimiz Ayşe Nur
Bahçekapılı Hanımefendiye bırakıyorum.
Komisyonun
cevaplaması gereken sorular olursa da Komisyon Başkanımız
cevap verecektir.
Buyurun.
TBMM
BAŞKAN VEKİLİ AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Soru
soran arkadaşlara da teşekkürlerimi iletmek isterim.
Genel
anlamda, sorulan sorular, Hükûmetin cevap verebileceği sorular ama bu
arada da bizlerin de hem Komisyon Başkanının hem de Meclis
Başkanlığını temsilen benim verebileceğim cevaplar
var. Şöyle toparlayayım: Örneğin Sayın
Kayışoğlu “Türkiye Büyük Millet Meclisinde kaç tane yasama
faaliyeti görüldü, kaçında ne kadar değişiklik
yapıldı?” diye sordu. Kısaca hatırlatmakta yarar görüyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisinde 17’nci Yasama Döneminde 399 kanun, 36
uluslararası anlaşma; toplam 435. 18’inci Yasama Döneminde 263 kanun,
96 uluslararası anlaşma; toplam 359 kanun.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ben daha çok kanunlardaki
değişiklikleri yani bir kanunda yapılan
değişiklikleri…
TBMM
BAŞKAN VEKİLİ AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Ben
şimdi bunları söyleyeyim; o değişiklikleri tespit etmek
şu anda mümkün değil, daha sonraki bir çalışmayla size
bildirilebilir.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Önemli olan, sonrası yani bir kanunu
on kere görüşüyoruz.
TBMM
BAŞKAN VEKİLİ AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Devam
ediyorum: 20’nci Yasama Döneminde 137 kanun, 112 uluslararası
anlaşma; toplam 249. 21’inci Yasama Döneminde 243 kanun, 144
uluslararası anlaşma; toplam 387.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bu, sorumun cevabı değil,
isterseniz…
TBMM
BAŞKAN VEKİLİ AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – 22’nci
Yasama Döneminde 570 kanun…
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Sorum bu değildi Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Efendim?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Siz devam edin Sayın Başkan, biz
dinliyoruz.
TBMM
BAŞKAN VEKİLİ AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Ben de
dinleyenlere okuyorum zaten.
…344
uluslararası anlaşma; toplam 914 adet. 23’üncü Yasama Döneminde 205
kanun, 352 uluslararası anlaşma olmak üzere toplam 557 kanun. 24’üncü
Yasama Döneminde 137 kanun, 281 uluslararası anlaşma ile toplam 418.
26’ncı Yasama Döneminde ise 49 kanun, 333 uluslararası anlaşma;
toplam henüz 382 kanun kabul edilmiştir.
Dediğim
gibi, bu kanunlarda yapılan değişikleri şu anda tespit
etmemiz mümkün değil, daha sonraki bir çalışmayla size bu konuda
bilgi verilebilir.
Sayın
Aydın ise bu İç Tüzük değişikliğiyle kanun
görüşmelerinde konuşma sürelerinin değiştirildiğinden
bahsetti. Bu İç Tüzük değişikliğinde kanunu görüşme
esnasında görüşme sürelerinde asla bir değişiklik yok.
Yapılan değişiklik, kanuna geçmeden önceki aşamayı
ilgilendiren konuşmalardaki değişikliktir; amaç olarak da kanunu
görüşmeye çok daha fazla vakit ayrılması güdülmüştür.
Sayın
Özdemir’in sorusuna cevap ise… Evet, Meclis Televizyonu hakkında sorunuz
var. Çok konuşuldu burada ama bir kez daha tekrar edip tutanaklara
geçirilmesinde yarar görüyorum.
2011
yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
ile TRT arasında imzalanan protokol gereği, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
televizyon yayınları saat 14.00 ile 19.00 arasında canlı,
saat 19.00’dan sonra ise internet ve mobil uygulamaları üzerinden
canlı yayınlanmaya başlamıştır.
Diğer
yandan -bunu genel bir bilgi olarak sunmak isterim- genel başkanların
haberlerine beş dakika, grup başkan vekillerinin haberlerine üç buçuk
dakika, genel başkan yardımcılarının haberlerine iki
buçuk dakika, milletvekillerinin haberlerine ise bir buçuk dakika yer
verilmektedir bu yayınlarda. İktidar olsun muhalefet olsun, tüm
milletvekillerine, ayrım yapmaksızın, belirlenen bu süreler
doğrultusunda haber bültenlerinde yer verilmektedir.
Grup
toplantıları ise siyasi parti gruplarının
mutabakatıyla, salı günleri bir saat TBMM resmî internet sitesinden
canlı olarak yayınlanmakta, gün içinde ise grup toplantısı
için her parti için beşer dakika yayın yapılmaktadır.
Yine,
Sayın Özdemir…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – HDP hiçbir şekilde
yayınlanmıyor.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – HDP hariç!
TBMM
BAŞKAN VEKİLİ AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Geçen tutanak
üzerinde konuşmaların yasama dönemlerine göre
dağılımı, Genel Kurulda düzeltme hakkı ve geçen
tutanak üzerine konuşma konusunda da bilgi vereyim.
22’nci
Yasama Dönemi Dördüncü Yasama Yılında 1, 23’üncü Yasama Döneminde 5
-İkinci Yasama Yılında 2, Üçüncü Yasama Yılında 2 ve
Dördüncü Yasama Yılında 1 olmak üzere- 24’üncü Yasama Döneminde ise
bu hak toplam 107 kere kullanılmış. İkinci Yasama
Yılında 12, Üçüncü Yasama Yılında 7, Dördüncü Yasama
Yılında 8 ve Beşinci Yasama Yılında ise 80 kez
kullanılmıştır.
26’ncı
Yasama Döneminde ise bu hak toplam 10 kez kullanılmış sayın
milletvekilleri tarafından. Yasama yıllarına
dağılımı ise Birinci Yasama Yılında 2,
İkinci Yasama Yılında ise 8 olarak gösterilmektedir.
Şimdilik Başkanlığımızla
ilgili olan sorular bunlardır, daha sonraki sorulara elbette ki cevap
veririz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Komisyon Başkanı…
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP
(İstanbul) – Değerli Başkanım, değerli
arkadaşlar; soruların önemli bir kısmı aslında
Hükûmetin cevaplaması gereken sorular. Bunlar arasında birkaç
tanesine belki Komisyon Başkanı olarak cevap verebilirim. Birisi
Sayın Sarıhan’ın genel gerekçedeki bir ibareyle ilgili olarak ve
Sayın Başbakanımızın bir sözüyle ilgili olarak
söylediği. Genel gerekçenin altıncı paragrafında bir ifade
var. Bu, Komisyonda da konuşuldu. “Özellikle Genel Kurul çalışma
düzeni bağlamında İçtüzük’te hâkim olması gereken ilke,
konjonktürel olarak değiştirilebilecek nitelikte keyfî kurallar
manzumesi olması değil; TBMM’nin yasama ve denetim faaliyetlerini
etkin, verimli ve sağlıklı bir şekilde yürütebileceği
bir çalışma düzeni ortaya koymaktır.” Burada kastedilen,
yapılan İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nde de daha çok
teamüllere dayanan bazı uygulamaların İç Tüzük’te bir hukuki
metne, bir kurala, dayanağa kavuşturulmasıdır. Bunlardan
birisi de bu grup önerileriyle ilgili mesele, Meclisin televizyon
yayınlarıyla ilgili mesele. Bunlar teamüli olarak
yapılıyordu, şimdi bunlar İç Tüzük’te kurala kavuşturuluyor.
Dolayısıyla konjonktürel olmasıyla ilgili bir durum ortadan
kaldırılıyor kurala bağlanması sebebiyle.
Sayın Başbakanımızın
söylediği husus da, malumunuz, bir Anayasa değişikliği
yaptık, bir hükûmet sistemi değişikliği. Bununla
alakalı olarak, tabii, Meclis İçtüzüğü’nün de yeni sisteme göre
ama yeni sistemin yürürlüğe gireceği tarihten itibaren geçerli olacak
şekilde düzenlenmesidir. O düzenleme bugünün meselesi değil bu
anlamda, 2019’dan sonra uygulanacak bir hüküm olarak… Kastettiği budur
yani yeni sisteme kadar bir ara dönem var. Bununla ilgili olarak, bu
geçicilikten kastı budur.
Diğer bir husus, genel olarak bazı
arkadaşlarımızın burada sürelerin
kısılmasıyla ilgili, işte “Parlamento, konuşulan yer,
mekân anlamına geliyor, dolayısıyla konuşma engelleniyor.”
diye… Gerçekte, ana hatlarıyla bakmış olduğumuzda, Meclisin
İç Tüzük’te öngörülen sürelerinde bir uzama var. Meclis, tabii, saat 15.00
ile 19.00 arasında çalışırken salı, çarşamba,
perşembe günleri; bu, salı günleri 15.00-21.00; çarşamba,
perşembe için de 14.00-21.00 olarak uzatılıyor, bir.
İkincisi,
televizyon yayınları bakımından da 19.00’a kadar olan
yayınlar 21.00’e kadar uzatılıyor. Toplamda haftalık
altı saatlik bir uzama söz konusu. E peki, değişen nedir?
Değişen, aslında daha önceki yasama dönemlerinde pek fazla
uygulanmayan ama bu dönemlerde artan grup önerileri sebebiyle yapılan
konuşmalar.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Denetimi yok ediyorsunuz Başkan, denetimi.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, Meclis
çalışmalarının aradaki bu uzamasında, herhâlde, burada
oturup birbirimizin yüzüne bakarak durmayacağız,
konuşacağız yine. Dolayısıyla, Parlamento yine
konuşulan bir yer olacak.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Fabrika gibi çalışacağız.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama bu grup
önerileri üzerinde konuşmak yerine, bu sefer kanunlarla ilgili
konuşacağız, başka denetim faaliyetleriyle ilgili
konuşma imkânı bulunacak. Yani burada, konuşulacak konularla
ilgili bir değişiklik var ama toplamına
baktığımızda, konuşma süreleriyle ilgili aslında
bir uzama söz konusu, bunların yayınıyla ilgili de bir uzama söz
konusu.
Burada,
Sayın Tüm’ün Sayın Cumhurbaşkanımızın Lozan’la
ilgili beyanları üzerine yapmış olduğu bir değerlendirme
var. Bugün, malumunuz, Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl
dönümü. Onunla ilgili olarak yayınlanan mesajlar var. Elbette Lozan, Sevr
Antlaşması’na göre çok ileri bir anlaşmadır. Fakat
Lozan’ı rahmetli Atatürk zamanında Türkiye imkân bulduğu zaman
aşacak birtakım hamleler yapmıştır. Bunlardan birisi
Montrö’dür, birisi de Hatay’ın Türkiye’ye iltihakıdır. Lozan’da
yok bunlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Zafer miydi sizce?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) –
Dolayısıyla, Lozan 1923 şartlarında yapılmış
olan bir anlaşma.
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sayın
Cumhurbaşkanımızın daha önceki değerlendirmeleri de
farklı çerçevede, perspektiflerle yapılmış değerlendirmeler.
Bunların ikisi de doğrudur. Bunları, tabii, farklı
perspektifte yapılan değerlendirmeler olarak geniş bir zamanda,
geniş bir yerde tartışabiliriz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz.
Şimdi,
teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
– Sunmadan önce, yoklama talebini karşılıyorum.
Sayın
Özel, Sayın Erdoğdu, Sayın Altaca Kayışoğlu,
Sayın Göker, Sayın İlgezdi, Sayın Ağbaba, Sayın
Kaplan Hürriyet, Sayın Sarıhan, Sayın Karadeniz, Sayın
Şeker, Sayın Aydın, Sayın Öz, Sayın
Bektaşoğlu, Sayın Özdemir, Sayın Karabıyık,
Sayın Çam, Sayın Tüm, Sayın Akkaya, Sayın Yarkadaş,
Sayın Demirtaş, Sayın Köksal.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
– Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2
Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783)
ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN
– Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci
bölüm 1 ila 9’uncu maddeleri kapsamaktadır.
Sayın
milletvekilleri, az önce oylamış olduğumuz, oy birliğiyle
karar verdiğimiz Danışma Kurulu önerisine göre bölüm üzerindeki
konuşmalar iki katına çıkarılıyor. Gruplar adına
yirmi dakika, şahıslar adına onar dakika olacaktır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Uzlaşma örneği Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Sayın grup başkan vekillerinin uzlaşma örneğini gösteren
güzel bir durum, güzel bir çalışma.
Birinci
bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş’a aittir.
Sayın
Danış Beştaş, buyurun.
Süreniz
yirmi dakikadır.
HDP GRUBU
ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan, anlayışınız için de;
kâğıtlarımı toplamama izin verdiniz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu Komisyonda çok
yoğun…
Herkes
sohbet ediyor, belki konuşmamla…
BAŞKAN
– Sayın Danış Beştaş, müsaadenizi alarak…
Sayın
milletvekilleri, lütfen, uğultuyu keselim, hatip kürsüde.
Buyurun
Sayın Danış Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, İç
Tüzük Değişiklik Teklifi’ni konuşuyoruz, doğrusu hepimizi
doğrudan ilgilendiriyor. Tabii ki herkes dinlemek zorunda değil fakat
gönül ister ki bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nde hep birlikte
uzlaşarak, Parlamentoda grubu bulunan herkesin onayını alarak
bir değişiklik yapmak. Zaten, iç tüzük değişiklikleri de
İç Tüzük’ün kendisi de Meclisin kendi anayasasıdır. Bu anayasamızı
yazarken ilgisiz olmamalıyız; bütün maddeler, bütün fıkralar,
bütün kelimeler bizi doğrudan ilgilendiriyor.
Şimdi,
gerçekten, İç Tüzük Değişiklik Teklifi niye geldi, hangi
ihtiyaçtan geldi? Çok değerli konuşmalar yapıldı,
Komisyonda da çok geniş bir şekilde bunları
tartıştık, sabahlara kadar tartıştık fakat
maalesef demokratik bir işleyişe vesile olamadı. Bu İç
Tüzük Değişiklik Teklifi, sözü yasaklayan, muhalefeti susturmayı
hedefleyen ve Meclisin sözüne pranga vuran bir İç Tüzük
Değişiklik Teklifi olarak önümüzde duruyor.
Dikkatimi
çeken bir şey var, her şeyden önce onu söyleyeyim. AKP ve MHP ilk
günden bu yana, ısrarla ve inatla, Komisyonda da burada da diyorlar ki:
“Bu bir uzlaşmanın sonucudur. Biz daha önce, 24’üncü Dönemde oturduk
muhalefet partileriyle ve burada uzlaştık. Niye bu
uzlaşının arkasında durmuyorsunuz?” Bu -böyle bir soru
olarak- izleyenlerin kafasında gerçekten soru işareti yaratabilir,
zira bu çok önemli bir iddia. Hatta demin MHP’nin Grup Başkan Vekili
Sayın Akçay o kadar ileri gitti ki bize atfen, muhalefete atfen dedi ki:
“‘Dün dündür, bugün bugündür.’ diyorsunuz.” Dün bunu söyledik, bugün bunu
söylüyoruz. Ben de diyorum ki vallahi bunu biz genelde söylemeyiz, biz ilkelere
dayalı konuşuruz. Demokrasiyi savunurken çokça da zikzak yapma
şansınız yoktur, çoğulculuğu savunuyorsanız her
yerde onu savunursunuz. Ama kim “Dün dündür.” diyor, kim “Bugün bugündür.”
diyor, tarih ortaya koyuyor; Meclis tutanakları, konuşmalar,
uzlaşı görüşmeleri ortaya koyuyor.
Doğru,
24’üncü Dönemde bir görüşme var ama neden acaba 23’üncü Dönemi hiç
ağızlarına almıyorlar? Bir de 23’üncü Dönem var, bizim
Eş Başkanımız Sayın Demirtaş’ın grup
başkan vekili olduğu. Tutanaklar da elimizde ve hatta onlardan bir
bölüm okuyacağım. Yeni iç tüzükle ilgili, ilkeler ve hedefler
konusunda uzlaşılmış ama nedense o uzlaşıya hiç değinilmiyor.
Bu hedeflerden biri, Meclisin ve vekilliğin saygınlığı
korunmalıdır. İkincisi, görüşmelerde demokratiklik,
çoğulculuk ve katılımcılık teşvik edilmeli ve
sağlanmalıdır. Başka bir ilke, yasama ve denetim süreçleri
planlı ve programlı olmalı ve öngörülebilirlik
sağlanmalıdır. İşleyiş
şeffaflaştırılmalıdır. Gerginliği önleyecek
-özetliyorum- mekanizmalar kurulmalıdır. Zaman kaybına sebep
verilmemelidir. Torba kanun ve temel kanun uygulamaları
kaldırılmalıdır. İhtisas komisyonları
bakanlıklara paralel olarak yeniden düzenlenmelidir. Bu, oldukça uzun bir
uzlaşı metni ama gerçekten şu anda da altına Halkların
Demokratik Partisi olarak imza atabileceğimiz ilkeleri havi bir
uzlaşma metni. Yani karşımızda şu anda bu teklifi
getiren AKP ve MHP bunu görmezden geliyor, bu tartışmaları,
24’üncü Dönemi getiriyor ve bu dönem hiçbir uzlaşı
arayışı olmadan gelip burada “Bu teklif uzlaşmaya
dayanıyor.” diyor. Bu, doğru değildir. Bu, her şeyden önce siyasal
etiğe aykırı bir durumdur. Bu nedenledir ki 2 partinin getirdiği
İç Tüzük Değişiklik Teklifi meşru değildir.
Usul tartışmalarını da yaptık.
Bizce usul açısından da birçok sakatlığı içinde
barındırıyor. Eğer Anayasa Mahkemesi gerekli denetimi
yaparsa gerçekten bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin kesinlikle
geçmemesi gerekiyor. Bunu öncelikle söylemek istiyorum ve özellikle iktidar
partisine şunu hatırlatmak isterim, Komisyonda da ifade
etmiştik: Mademki geçmiş uzlaşılara bu kadar
sadıksınız, mademki geçmiş sözlere bu kadar
bağlısınız, biz size birkaç söz hatırlatalım.
Bizzat Anayasa Uzlaşma Komisyonunda AK PARTİ’nin ileri sürdüğü
düşünceler hafızamızda bugünkü canlılığıyla
duruyor. İlk 4 maddeye ilişkin, vatandaşlık dâhil, ana
dilde eğitim ve öğretime dair görüşleri -ileri görüşleri
bugüne göre- dâhil, hâlâ hafızalarımızda ve burada tutanaklarda
duruyor; çok eski değil, birkaç yıl önce. Dolmabahçe mutabakatı
daha dündü. Çözüm süreci daha dündü. “Kürt realitesini tanıyoruz,
kürdistan ve lazistan eyaleti neden olmasın.” diyenler daha dün bu
koltuklarda oturuyordu.
Milliyetçi Hareket Partisine de şunu söylemek
isterim: Anayasa Komisyonunda ve Uzlaşma Komisyonunda Sayın Parsak’la
birlikte görev de yaptık. O dönem, hatta biz 3 parti, Anayasa Uzlaşma
Komisyonunda AKP’ye karşı -yani ittifak yaparak değil- oyalama,
sürünceme girişimlerine karşın tutum aldık, dedik ki
kendileri bitirdiler ve bizzat Sayın Erdoğan’a ilişkin gerek
Parsak’ın gerek MHP’nin birçok vekilinin ve siyasetçilerinin sözleri
kulaklarımızda. Şimdi, bir de gelmişler bize diyorlar ki:
“Dün dündür, bugün bugündür.” Kimin için denir bu cümle? Biz dün ne diyorduk,
bugün de aynısını söylüyoruz; bunu hatırlatmak istiyorum. 4
partinin imzası yok bu İç Tüzük’ün altında, teklifin
altında. Bu nedenle meşru değildir ve biz bunu kabul etmiyoruz.
Peki, yeni konsept gerçekten nedir?
Bunu tartışalım bence. Şimdi, önümüzde şöyle bir
iktidar pratiği var: Son dönemlerde tabii, son birkaç aydır MHP’yle
birlikte ikili bir iktidar yürütmesi hâli var Anayasa Değişiklik
Teklifi’yle birlikte; istediği kanunu çıkaran bir iktidar var
karşımızda, çoğunluğuna dayanarak istediği
kanunu. Peki, ne yapıyor? Bizim getirdiğimiz bütün grup önerilerini
reddeden... Çok çok istisna, ben bir defa hatırlıyorum ortak
önergeyi, Karaman’la ilgili; bir de -pardon- Aladağ’la ilgili ortak
komisyon kurduk; onun haricinde getirdiğimiz bütün grup önerileri burada
reddediliyor. Soru önergelerimize yanıt verilmiyor, hiçbir surette
yanıt verilmiyor, veriliyorsa da sorularımıza yanıt
verilmiyor. E, diğer yandan, önergelerimiz iade ediliyor. Buna
ilişkin, sağ olsun Meclis Başkanlığı, bir cevap
verdi bana ve 1.600 küsur önerge iade edilmiş. Neden? Kaba ve
yaralayıcı bulunduğu için. Bunun dışında ne
yapıyor peki? Televizyonları kapattılar, radyoları
kapattılar; gazeteleri kapattılar; muhalefeti, 15 Temmuz dairesine
alarak bütün muhalefeti susturmak için KHK’lerle bir yıldır biz, bu
ülke yönetiliyor. Kim konuşuyorsa, kim eleştiriyorsa, kim söz
söylüyorsa ertesi gün kendisini hapishanede buluyor.
Şimdi, bu kadar vahim bir pratik
karşısında bize deniyor ki: İç Tüzük Değişiklik
Teklifi’ne ihtiyacımız var. Peki, gerçekten ihtiyaç var mı?
Hayır, yok. Neden yok? Çünkü, zaten istediğini yürütüyor. Meclis
nasıl çalışır? Bizim getirdiğimiz kanun teklifleri
görüşülüyor mu? Hayır. Bizim önergelerimiz kabul ediliyor mu?
Hayır. Bizim soru önergelerimize tatmin edici bir yanıt veriliyor mu?
Hayır. Araştırma önergelerimizin gereği yapılıyor
mu? Hayır. Toplumsal muhalefet kanallarının tümü -tümü ama-
susturulmuş mu? Evet. Neresi kaldı? Meclis. Meclisten ses
çıkıyor. Nasıl bir ses? İtiraz çıkıyor. Muhalefet
partileri üstüne üstüne gidiyor ve bu uygulamaların hukuksuzluğunu,
antidemokratikliğini, faşizan bir yaklaşım olduğunu,
bunun bilimsel olarak da, tarihsel olarak da, siyasal olarak da faşizm
uygulaması olduğunu söylüyor. Bu sesi de kıstırmak
lazım, gerçekten bunu kapatmak lazım; karşıdan bakınca
bu görünüyor çünkü halka gerçeklerin ulaşmaması gerekiyor. Halka
gerçeklerin ulaşmaması için televizyon yayınları
kısıtlandı. Bizim konuşmalarımıza
sataşmalar, bir dolu eleştiriler… “Kaba ve yaralayıcı
ifadeler” denilerek bizim, burada milleti, halkı temsil etmemiz
engelleniyor.
Şimdi,
bu durumda, İç Tüzük’ün temelinde aslında tam da genel politik
yaklaşım var: “Biz herkesi bir nebze de susturduk.”
Susturduklarını sanıyorlar ama susan kimse yok. Herhâlde ömür
boyu cezaevinde tutamayacaklar. Gün gelecek, devran dönecek, onların hepsi
çıkacak ve bu ülkede bunu yapanlar da hesabını verecek. Ama
ihtiyaç budur, bizim gözlemimiz ve tespitimiz budur. Sıra Mecliste,
sıra Meclisin susturulmasında, muhalefetin susturulmasında.
“Konuşursak da biz konuşuruz. Biz sizin için her şeyin en
doğrusunu biliyoruz.” diyor. Bu değişikliği getiren
zihniyet budur. Biz de diyoruz ki: Hayır, siz bizim için her şeyi
bilmiyorsunuz.
Yasama
organı yürütmenin işgali altında. Şu anda yasama
organı işlemiyor, yürütme kendi gündemini yürütüyor ve bize
dayatıyor. Komisyonlar sadece iktidarın verdiği kanun teklif ve
tasarılarını görüşüyor, bizimkileri görüşmüyor. Demin,
Sayın Tanrıkulu zaten 37’ye ilişkin konuştu.
Bir de
üstüne üstlük İç Tüzük Değişiklik Teklifi -yarın
sunacağız Meclis Başkanlığına- 12 milletvekilinin
hapishanede olduğu bir dönemde görüşülüyor, aynen Anayasa
Değişiklik Teklifi’nde olduğu gibi. Bu değişiklik
onları da ilgilendiriyor. O, içerideki, cezaevlerindeki tutuklu
milletvekillerinin de burada söz söyleme hakkı var, demokratik
yaklaşım bunu emreder. Yasama faaliyetinden tümüyle
alıkonuluyor.
Başka
bir boyutu, bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’yle darbecilere
sarılıyorsunuz. Darbecilere yaptığınız
eleştirileri bir anda unutuverdiniz, Kenan Evren ve 5 generalin getirdiği
darbe anayasasını tekrar tekrar üretiyorsunuz, tekrar tekrar sahip
çıkıyorsunuz. 15’inci maddeye birazdan değineceğim, bu da
işin başka bir boyutu.
Peki, bir
cümleyle özetlersek İç Tüzük Değişiklik Teklifi nereye
doğru evriltiyor ülkeyi, hepimizi, Türkiye’yi? Kesinlikle
diktatörlüğün inşasında burası bir basamaktır,
burası bir basamak olarak kullanılıyor çünkü Meclisi de
susturduktan sonra daha ileri adımlar gelecek.
Ama kötü
bir haberim var bu değişiklik teklifinin arkasında duranlara: Ne
yaparsanız yapın halk gerçekleri duyuyor; emin olun,
fısıltı gazetesiyle de olsa duyuyor; telefon iletişimiyle
olmasa bile her türlü yöntemle muhalefetin sözünü, sesini ve iktidarın bu
yaklaşımını kesinlikle görüyor ve değerlendiriyor.
Ayrıca,
bize şunu da demeyin, sakın ha. Buna, maddi olarak da zaten ispat
araçlarımız ortada. Bu yasal değişiklikler toplum için
yapılmıyor, bu kendileri için yapılıyor, kendi
ihtiyaçları için, kendi gündemleri için, kendi gelecek kurguları için
yapılıyor.
Peki,
şimdi ne oluyor? Ceza getiriliyor. Yani geneli üzerinde olduğu için,
maddelerde sonra açacağız. Ne cezası? Milletvekiline ceza.
Düzenlemelerin hepsi korkunç. Bir bütün olarak zaten muhalefete söz
yasaklanıyor, düşünce ve ifade özgürlüğü tümüyle yok ediliyor.
Bunu, tutanaklarda, merak eden arkadaşlar… Gerçekten çok değerli
tartışmalar yapıldı. O da yok ediliyor.
15’inci
ve 14’üncü maddeler var ki darbecilerin bile bunu düşünemediğini
buradan bir kez daha haykırmak istiyorum. Gerçekten, nasıl izah
edilir, bilmiyorum. “Hakaret ve sövmek” Demin, Sayın Elitaş dedi ki:
“Türk milletine hakaret edersen…” Türkiye’de sadece Türk milleti
yaşamıyor, Türkiye’de 80 milyon yurttaş yaşıyor;
Türkiye’de Aleviler yaşıyor, Türkiye’de Kürtler yaşıyor,
Türkiye’de Ermeniler yaşıyor, Türkiye’de Gürcüler yaşıyor,
Türkiye’de Pomaklar yaşıyor. Bunların hepsi Türkiye
yurttaşlarıdır ve Türkiye halkıdır. Her biri kendisine
“Benim dilim, kimliğim ve kültürüm var.” diyor. Kürt halkına zorla
“Sen Türk’sün.” denile denile, yüz yıllık bir inkâr ve asimilasyon politikası
sonucunda bugün hangi Kürt’e dilini unutturdunuz, hangisine kimliğini
unutturdunuz, hangisine tarihini inkâr ettirebildiniz? Bu, boşa kürek
sallamaktır. Buna ceza getiriliyor. Şimdi, gerçekten, Meclis kürsüsü
olmasa… Yani halk diliyle şunu derler: “Ya, bunlar bizimle alay mı
ediyor? Bu yaştan sonra biz dilimizi mi unutalım, kimliğimizi mi
reddedelim?”
Bir de
üstüne üstlük, “ortak geçmiş” deniliyor. Neyin ortak geçmişi?
Geçmişte ben de varım, Sayın Eseyan da var -yani gördüğüm
için- siz de varsınız, Ceylan da var, Şenal Hanım da var,
Mithat Hoca da var; her birimiz farklı bir kimlikteniz. Şimdi, gelip
burada Kürt halkına hakaret edilirse ya da Ermenilere ya da Alevilere, bu,
ortak geçmiş kabul edilmeyecek mi? Biz bunu kabul eder miyiz? Böyle bir
şey olamaz.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Ortak geçmiş hepsini kapsıyor.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Türkiye halkı kesinlikle 80
milyondur ve bunun böyle bilinmesi lazım.
Bizi
bölücülükle suçlayanlara şunu söylemek isterim ki asıl bölücülük bu
teklifi getirmektir. Bu teklifi getirmek Türkiye’de halkı bölmektir,
ayrımcı bir yaklaşımdır. Siz “Türk milleti” diyerek
diğer bütün farklılıkları reddederseniz, asıl siz,
zaten var olan zihinde bölünmeyi fiziksel bir şeye dönüştürürsünüz.
Biz birliği savunuyoruz, biz çoğulculuğu savunuyoruz, biz
farklılıkların bir arada, bu ülkede, ortak vatanda, kendi
vatanımızda yaşamasını savunuyoruz; siz ise
bölücülüğü savunuyorsunuz.
Şimdi,
demin yine bir konuşmacı şunu söyledi -hayretle izledim- dedi
ki: “‘Türk milleti soykırım yaptı.’ dedirtmeyiz biz size.” Ya,
Türk milleti niye soykırım yapsın? Halk soykırım
yapmaz ki, milletler soykırım yapmaz ki; devletler yapar, sistemler
yapar. Bunların tarih bilgisi de eksik gerçekten. Hiçbir zaman şu
halk, Alman halkı ya da İtalyan halkı ya da Fransız
halkı ya da Türk halkı, Kürt halkı soykırım yaptı
denmez, böyle bir lügat yoktur. Soykırımı bu şekilde
örneklendirirseniz vay bizim hâlimize! Biz burada geldik bir
“soykırım” ya da “katliam” dedik, Meclis Başkan Vekili
çıkıp oradan diyebilir, vallahi siz ilk 4 maddeye ya da ortak
geçmişe hakaret ettiniz. Yok böyle bir şey. Böyle bir şey kabul
edilemez.
Şimdi,
diğer mesele, asıl önemli mesele: Kürdistan Sosyalist Partisi şu
anda resmî kurulmuş bir parti -örnek olarak veriyorum- 2016’da kuruldu ve
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
kabul edildi, tescil edildi. Yine, Kürdistan Özgürlük Partisi 2014’te tescil
edildi. Yargıtayın kabul ettiği bir partiyi siz nasıl
Mecliste vekilin söylemesini yasaklayacaksınız? Tabii ki
söyleyeceğiz. Kürdistan varsa, böyle bir coğrafya varsa, Kürt
halkı varsa, dili varsa ve biz de onların bir bölümünün
temsilcisiysek, diğer farklılıklardan
aldığımız gibi en büyük çoğunluk olarak Kürtlerden de
bu oyu almışsak onların varlığını,
kimliğini, dilini korumak bizim temel görevlerimizden bir tanesidir.
İşte
şimdi son olarak –zamanım yirmi dakika olduğu hâlde
yetişmedi maalesef- Meclis Başkan Vekillerine yargıç statüsü
veriyoruz. Bence behemahâl bir sözlük hazırlayalım. Şu anda
“kaba ve yaralayıcı” diye bütün önergelerimiz reddediliyor. Meclis
Başkan Vekilleri bence bir sözlük hazırlasın, acaba hangisi
idari yapılanmaya aykırı bir tanımdır? Biz bunu
düşünerek mi konuşacağız? Milletvekiline böyle bir
konuşma sınırı getirilebilir mi? Biz buraya konuşmak
için geldik, sorunları çözmek için geldik. Siz bize yasak koyarak bu
sorunu çözebilir misiniz? Biz konuşuruz, paramızı da öderiz.
1950’li yıllarda Kürtçe konuşana para cezası veriyorlardı,
şimdi vatandaşa para cezası verilmiyor ama vekiline para
cezası verilmesi öneriliyor. Böyle bir utançla nasıl
yaşayacağız? Türkiye böyle bir ayıbı nasıl
savunacak? Bunu gerçekten bütün milletvekillerine, Kürt milletvekillerine de
ayrıca özel olarak sesleniyorum. Bu değişiklik teklifi sizin
varlığınızı reddediyor. Sizin dilinizi,
kimliğinizi, kültürünüzü, inancınızı reddediyor, diğer
farklılıkları da reddediyor, sırf AK PARTİ’de siyaset
yapıyorsunuz diye bunun arkasında durmayın, bunun vebali
ağırdır. Seçim bölgenize gittiğinizde annenize,
babanıza, çocuğunuza bu teklife, buna onay verdiğinizi asla…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bir dakikada toparlayabilir miyim?
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen bir dakikada.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bunun hesabını veremezsiniz,
acilen gerçekten düşünün.
Bir de
son olarak şunu da söyleyeyim. Şimdi, burada HDP’ye yönelik
ayrıca özel bir yasak var. Aslında tutanaklarda söz alabilirdim ama
Sayın Adan, -ben tutanakları istedim, özellikle söz
almamıştım- HDP’yi ilk önce… CHP’yi şeyle suçladı:
“MHP ve CHP’yi birlikte iktidar olmaya zorladınız.” dedi. Sonra
konuşmasının ileriki bölümlerinde -tutanakları elimizde-
“terör örgütünü” diyor, bu sefer hızını alamıyor, gerçekten
buna ne denir bilmiyorum. Biz, en az onlar kadar, onlardan katbekat meşru,
yasal ve bu ülkede mücadele yürüten bir partiyiz, hiç kimsenin haddine
değildir bizi bu şekilde nitelendirmek. Biz onlara diyoruz ki: Biz,
ne kadar isterseniz isteyin, sizinle çatışmayacağız.
Gerçekten iktidardan yüz alıyorsunuz, güç alıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – HDP’yi bu şekilde kriminalize
ederek, terörize ederek sadece kendi sonunuzu hızlandırıyorsunuz
diyorum.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Danış Beştaş.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Akçay, söz talebiniz var, buyurun mikrofonunuzu açıyorum 60’a
göre.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Şimdi, yalnız son cümleleri sataşmaya girer
efendim yani kastettiği ifade...
BAŞKAN
– Ne söyledi Sayın Akçay?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hangisi sataşma Sayın Akçay,
tutanaklar burada?
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) – “Terörize etmek.”
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Beştaş,
sataşmadığını söylüyorsa ben burada sarfınazar
ederim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yok, yok, ben tutanakları size de
vereyim, eğer farklı yorumluyorsa hiçbir sözüm yok.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Terörize etmekle ve iktidardan güç almakla, yüz bulmakla itham
etti. Oysa bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak diğer siyasi
organizasyonlarla ilgili veya terör örgütleriyle ilgili görüşlerimiz ta
uzun yıllardan beri açık ve nettir. Dolayısıyla bu bir
sataşmadır.
BAŞKAN – “İktidardan yüz bulma” şeklinde
olabilir ama öbür türlü zannediyorum o HDP Grubuyla ilgili söylemlerinizi
herhâlde ifade etti.
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Eğer Milliyetçi Hareket Partisini kastetmediyse…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz de bakar mısınız.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Şu cümleleri siz de okursanız…
BAŞKAN – “İktidardan yüz buluyorsunuz.”
olabilir belki ama öbüründe de zannediyorum HDP Grubuyla ilgili söylemlerinizi
ifade etti.
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 492 sıra
sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin birinci bölümü
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet, siyasi partiler, ayrı
programları olan ayrı tüzel kişiliklerdir, ayrı siyasi
kulvarda faaliyet gösterirler. Terör örgütlerinin durumu da malumdur. Fakat
terör örgütleriyle bazı organizasyonların ilişkileri bazen iç
içe geçiyor, bazen ayrılmış oluyor. Kastedilen budur.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak A partisi, B
partisi veya HDP’ye ilişkin bir görüşümüzü iktidar partisinin
duruşuna göre belirlemeyiz ki, öteden beri var olan görüşler
vardır, diğer partiler de birbirlerini öyle
değerlendirebilirler.
Şimdi, yalnız, burada özellikle Türkiye'de
yaşayan 80 milyon Türk milletinin bir mensubu olarak sayılıyor.
Anayasa’mızın muhtelif maddeleri, 66’ncı maddesi de son derece
açık yazılmış: “Türk Devletine vatandaşlık
bağıyla bağlı olan herkes Türktür.” Dolayısıyla,
“Türk milletine hakaret” denince onun bütün mensuplarına ister Kürt olsun,
ister Çerkez olsun, ister Laz olsun yani ne olursa olsun -bunları saymaya
gerek yok- bunları tahkim etmek, hakaret etmek, sövmek veya istenmeyen bir
şekilde tanımlamaya çalışmak bu disiplin hükümlerinin
içerisine girer.
Ayrıca, 80’inci maddeye göre de milletvekillerinin
bölgesel veya vilayetine bağlı veya etnik kökenine bağlı
olarak temsiliyeti söz konusu değildir. “Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün
Milleti temsil ederler.” hükmünü haizdir. Dolayısıyla burada etnikçi
yaklaşımlardan kaçınmak gerekir. Etnikçiliğin neticede
varacağı nokta ırkçılıktır.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Toğrul…
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın
Başkanım, biraz önce Meral Hanım’ın kastettiği:
Sayın Celal Adan konuşmasında CHP’nin MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli’ye Başbakanlık önermesi üzerine
şu cümleyi kullandı aynen: “HDP destekli bir hükûmet
kurulacaktı. Nasıl olur da bizi terör örgütüyle yan yana getirirsin?”
diyerek kastettiği HDP’ydi. Dolayısıyla Sayın Grup
Başkan Vekilinin verdiği cevap bunu kapsamıyor. Yani Sayın
Celal Adan, bizim terör örgütüyle falan bağımızı değil,
doğrudan bizim kurumsal kimliğimizi kastederek terör örgütü gibi
göstermeye çalıştı. Dolayısıyla kastettiği buydu.
BAŞKAN – Tutanaklara geçmiştir efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yani ben ek
olarak, eğer Sayın Akçay “Tabii ki biz buna MHP olarak
katılmıyoruz” diyorsa burada şey yaparız. Yoksa biz bununla
ilgili ayrıca yasal haklarımızı da kullanırız
çünkü bu çok ciddi bir şeydir. Yani tutanaklarda yer alıyor. Ben
böyle bir açıklama duymadım açıkçası. Yani bir partinin,
yasal, burada grubu bulunan üçüncü partinin direkt parti tüzel
kişiliği hedeflenerek söylendi. Yani asıl hakaret budur. Bu
gerçekten ciddi, hatta hakareti aşan bir ifade.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Danış Beştaş. Tutanaklara geçmiştir.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2
Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783)
ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Mehmet Parsak
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Aziz
Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin
başında hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Görüşmelere başladığımız
andan itibaren aslında İç Tüzük’ün dışında da pek çok
şey konuşuldu ya da İç Tüzük’le bağlantılı
olmakla birlikte bu teklifle alakalı olmayan bir sürü şey
konuşuldu. Bir de bunlardan sonra aslında bu bölümün konusu olmayan
hususlar da ikinci bölüme ilişkin olarak, vesair bunlar da konuşuldu.
Ama ben teklifin imza sahibi bir milletvekili olarak da mümkün mertebe bir
genele ilişkin kısa değerlendirmeden sonra birinci bölüme
ilişkin maddelerdeki kafa karışıklıklarını
da giderebilmek amacına yönelik olarak bir konuşma yapmayı
arzuluyorum.
Öncelikle
şunu bir vurgulamak lazım değerli milletvekilleri: Üzerinde
müzakere yürüttüğümüz İç Tüzük değişikliği, birileri
her ne kadar, işte, “mühürsüz referandum” vesair gibi
yakışıksız yakıştırmalarla yok saymaya
çalışmış olsa da, 16 Nisanda aziz Türk milletinin ortaya
çıkarmış olduğu iradesinin bir gereğidir.
İşte, Sayın Başbakanın da esasen “Bu İç Tüzük
değişikliği tek değildir, bundan sonra da
değişiklik olacaktır.” derken ifade ettiği, evet, Anayasa
değişikliğine uyum için 2019’dan sonra yürürlüğe girmek
üzere bir değişiklik yapılacaktır ama o
değişikliği dahi yapabilmek için, o Anayasa
değişikliği çerçevesinde yapılması gereken uyum
değişikliklerini de hayata geçirebilmek için ve dolayısıyla
16 Nisanda aziz Türk milletinin ortaya koymuş olduğu iradesinin bir
gereği olarak bu İç Tüzük değişikliğini
değerlendirmek gerekmektedir.
Sıklıkla,
İç Tüzük değişikliğine bir cümleyle tanımlama
yapılmak gibi bir eğilim oldu. Ben de bir cümleyle tanımlarsam
bu İç Tüzük değişikliğini: Daha etkin, daha verimli ama daha
huzurlu ve daha şeffaf bir Meclis Genel Kurulu çalışması
yürütme amacına yöneliktir bu İç Tüzük değişikliği.
Onun dışında, biraz sonra maddelerde de
konuşacağız, pek çok haksız, mesnetsiz ve konunun
bağlamıyla da alakalı olmayan isnatlar da var, yeri geldikçe ben
de konuşmamda temas edeceğim, ileriki süreçte de mutlaka bunlarla
ilgili değerlendirmelerimizi paylaşacağız.
Şimdi,
madde madde neler var birinci bölümde bunlara dair değerlendirmelerimizi
arz etmek isterim. Teklifin 1’inci maddesinde yemine ilişkin bir
değişiklik söz konusu ve özü, kendisi şundan ibaret:
“Andiçmekten imtina eden milletvekilleri, milletvekili sıfatından
kaynaklanan haklardan yararlanamazlar.” Ant içemeyen, çeşitli mücbir
sebeplerle karşı karşıya bulunan vesaire değil,
“Andiçmekten imtina eden milletvekilleri…” Ant, yemin Anayasa’mızda belli.
Aynı maddede, bu yeminin Anayasa’da yazan metnin aynen okunması
suretiyle yerine getirileceği de düzenlenmekte ama pratikte, uygulamada
gördüğümüz çeşitli sıkıntılar da var ve bundan sonra da
olmaması bakımından tekrar ifade ediyorum: Ant içmekten imtina
eden milletvekilleri bakımından böyle bir değişiklik
önerisi söz konusu. Şimdi, bunun neresi, kimi niye rahatsız etmekte?
Ant içmekten imtina eden milletvekilinin milletvekili olması değil, milletvekilliğinden
kaynaklanan haklardan yararlanamaması çerçevesinde kimin, hangi sebeple,
ne amaçla bir rahatsızlığı var, bunu ortaya koyması
gerekmekte.
Devam
ediyorum, teklifin 2’nci maddesi. Esasen, özellikle grup önerilerini düzenleyen
bir madde. Şimdi, önce mevcut mevzuatımıza ve uygulamamıza
bakmak lazım.
Değerli
milletvekilleri, bizim İç Tüzük’ümüzde “Çalışma olan her gün her
siyasi parti bir grup önerisi getirebilir, bunun üzerinden de tüm siyasi parti
grupları onar dakika konuşma yapabilir.” diye bir hüküm yok. Bu,
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi ile 63’üncü maddesinin ama özellikle 2011’den
beri uygulanagelmekte olan bir teamülden kaynaklanan bir grup önerisi
müessesesinin aslında ilk defa bir İç Tüzük müessesesi olarak ama
çerçevesi de belli bir mahiyete getirilmesinden ibaret. Şimdi,
uygulamalarını da biliyoruz. Bir siyasi parti grup önerisi
getirdiği zaman ne yazık ki çoğu zaman -diğer partiler
bakımından da söylüyorum- o grup önerisinin konusuna ilişkin
değil, kendi gündeminde ne varsa… Şunu kastetmiyorum: Siz kendi
gündeminizde olanı grup önerisi olarak getirebilirsiniz ama sizin
getirdiğiniz grup önerisinin konusuyla hiç alakası olmayan,
diğer partilerin kendi gündemine dair konuşmalar izledik, dinledik bu
Genel Kurulda defalarca ve İç Tüzük’te doğrudan doğruya bir
müessese olarak da dayanağı olmayan bir çerçevede.
Peki,
şimdi ne yapıyoruz? “Şu konularda grup önerisi getirilemeyecek
mi artık?” Hayır, getirilebilecek, hatta bilakis artık grup
önerisi İç Tüzük’te de düzenlenmek suretiyle getirilebilecek ama grup
önerisini getiren, beş dakika süreyle o önerideki meramını
anlatacak, diğer gruplar da ona ilişkin beyanlarını,
yaklaşımlarını düzenlenen sürede Genel Kurulda ifade
edecekler.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Çekinmeden söyle, “üç dakika” de, “üç dakika.” Üç dakika,
düzenlenen süre.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Onu da söyleyin, üç dakikada neyi ifade edebilirsiniz
Sayın Parsak?
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Burada aslolan uygulamada da mesela geçtiğimiz
haftalarda tartışması yapıldığı gibi, siyasi
partilerin oyları, reyleri, yaklaşımları belli
olmasına rağmen, burada sözünü tam olarak Genel Kurulda söyleyebilsin
diye de getirilmiş olan bir düzenleme söz konusu; bunu göz ardı
etmemek lazım.
Şimdi,
mukayeseli olarak bakıyoruz, üç dakika hafifleniyor ya, gelin 24’üncü
Dönem çalışmasına bakalım. Grup önerisinin, öneri sahibinin
beş ya da on dakika konuşması ama diğer partilerin hiç
konuşmaması üzerinde, tabii ki yayınla da birlikte
değerlendirilmek suretiyle müzakeresi yapılmış. Şimdi,
bu noktada kimin ne söylediği belli, tutanaklar belli, mutabakatlar belli.
Buna ilişkin komisyon çalışmalarında da, Genel Kurulda da
defalarca ifade ettik; o gün, öneri sahibinin beş ya da on dakika
konuşabilmesine karşın diğer grupların hiç
konuşamaması bağlamında “Ya, bizim nasıl sesimizi
kesersiniz!” yaklaşımı yokken -tırnak içinde ifade
ediyorum- yayını 19.00’dan 20.00’ye çıkarmaya âdeta fit olunan
bir yaklaşımla, bugün geldiğimiz denklemde yayınla da
birlikte değerlendirildiği için -birazdan daha detaylı ifade
edeceğim- yayın da çalışma süresi de İç Tüzük
teminatına alınıp bir saat de daha öteye götürülüyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – 21.00’e kadar,
iki saat.
MEHMET PARSAK (Devamla) – Buna
ilişkin, diğer siyasi parti gruplarına da önceki dönemin aksine
hiç söz vermemek değil, üçer dakikalık da olsa söz vermiş olmak
muhalefetin sesini kısmak değildir, önceki mutabakatlardan daha ileri
bir noktaya götürmektir; bunu vurgulamak isterim.
Teklifin 3’üncü maddesinde kanun
tekliflerini doğrudan işleme alma önergelerine ilişkin 37’nci
madde uygulaması var. Yani bu, bir milletvekilinin lütfukeremiyle
diğer siyasi partilerden olan milletvekillerinin gelip “Ben de bu yönde
bir hak kullanabilir miyim? Lütfederse kullanabilirim, değilse
kullanamam.” noktasından her hafta ayrı bir siyasi parti grubundan ve
bir milletvekilinin bir yasama yılında bir kere kullanması
suretiyle hakkın kullanılarak ama istismar edilmesi de engellenerek
yapılmış olan düzenlemedir. Karşı çıkılacak
da hiçbir boyutu yoktur.
4’üncü maddede Genel Kurulun
çalışma saatleri ve televizyon yayını var. Bunu da bir
aydınlığa kavuşturalım. Mevcutta İç Tüzük’ümüzde
gene Genel Kurul çalışma saatleri ve televizyon yayınına
ilişkin bir düzenleme yok. Bundan uzun yıllar önce Meclis
Başkanlığı ile Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun
yapmış olduğu bir protokol var ve bu protokol dâhilinde
yayınlar TRT üzerinden… Yoksa özel televizyonlar istediği zaman
verebildiği gibi TBMM web TV’den de sınırsız olarak
verilebilen bu yayınlarla ilgili ilk defa İç Tüzük’e bir hüküm
getiriyoruz. Yani ilk defa bu işi İç Tüzük teminatı altına
almış oluyoruz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) – Teminat mı, sınırlama mı? “21.00” yazmasan belki…
“21.00” yazınca sınırlamış oluyorsun.
MEHMET PARSAK (Devamla) – Yani
şimdiye kadarki uygulamada Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
bu protokolü iptal etse ya da bununla ilgili farklı bir değerlendirme
yapılsa ne yazık ki bunun aksini savunanların elinde hiçbir
argüman yok. Ve burada sadece 21.00 de değildir güvence altına
alınan, özel ve önemli hâlleri de yayın süresi sınırı
olmaksızın yayınlatılabilen bir durum söz konusudur.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Anayasa değişti,
yayınlamadınız ya.
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Yani yeniden 24’üncü Dönemle mukayese ettiğimizde,
Şeker TV’ye de mahkûm olmadan 21.00’e kadar bu yayınların sadece
TRT tarafından da değil, gerekirse Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu
konuda bir kanal da kurması hâlinde, onu da kapsayacak mahiyette bir
düzenleme getiriliyor.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Saat dokuzdan sonra…
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Alışkanlıklar şöyle: “Efendim, daha
sonrasına dair niye yayın yok?” Sayın milletvekilleri, şu
anda salı günü için üç, çarşamba ve perşembe için iki yani on
dört. Çalışmalar başladıktan sonra, çoğu zaman, zaten
o yayın bittikten sonra biz kanuna ilişkin görüşmelere geçiyoruz
ve asıl, Meclisin gündeminde olan, milletimizin de beklediği sosyal,
ekonomik meseleler başta olmak üzere her türlü konu âdeta milletten, onun
gözünden kaçırılıyor, onun dikkatinden
kaçırılıyor mevcut uygulamada. Onun yerine… (CHP
sıralarından gürültüler)
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Kim kaçırdı Başkan, kim
kaçırıyor? Siz kaçırıyorsunuz.
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Yasaklayan iktidar değil mi?
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Bakın, burada istismar edilen bazı düzenlemelere
de âdeta bir çekidüzen vermek kaydıyla eğer yeni istismarlar olmazsa,
deve ve delik denklemlerinin peşine düşülmezse…
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – İstismar mı yaptık? Nedir?
Derdini burada anlatmak mı istismar?
MEHMET
PARSAK (Devamla) – …Mecliste yaptığımız
çalışmaların tamamını Türk milletinin dikkatine
sunabilme imkânımız var. Dolayısıyla daha şeffaf bir
Meclis Genel Kurul ortamından gönül rahatlığıyla söz
edebiliriz. (CHP sıralarından gürültüler)
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Verin bir önerge, yapalım o zaman.
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Efendim, 5’inci maddede kıyafet düzenlemesi var.
6’ncı
maddede yoklama. Tabii ki yoklama istenebilir ama şunu da gene
dikkatlerden kaçırmamak lazım: Yoklama da istenilsin…
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Kıyafet düzenlemesi diye
geçiştirmeyin bence. Mustafa Kemal Atatürk’ten kalan frak niye
kaldırılıyor? Burada söyleyin.
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Ne konuşacağımı ben tayin edeyim. Ne
konuşacağımı şimdiye kadar hiç kimse tayin etmediği
gibi siz de tayin edemezsiniz. Dolayısıyla ben tayin edeyim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Zaten öyle.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ya,
hazırlamışsınız, anlatın işte vekilim.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Bir dinler misiniz ya!
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Şimdi, biraz önce de birkaç defa, ondan önce de birkaç
defa, aslında on beş dakika önce var olduğu görüldüğü hâlde
müessese istismar edilmek suretiyle asıl
çalışmalarımız âdeta sabote edildi. Biz burada yoklamayı
kaldırıyor değiliz ama yoklamayı oylamaya tabi tezkereler,
kanunun bütününe geçilmesi ve tümümün oylanmasında gene muhafaza etmek
suretiyle belli bir çerçeveye getiriyoruz. Deniliyor ki: “Efendim, şimdi
başlanacak, iki hafta sonraya kadar milletvekillerini…” Öyle değil,
yeni dönemin çalışmasında istismarlar da engelleneceği için
böylesi bir kanunun çalışmasına
başladığımız vakit belki de o gün 21.00’i de bulmadan
o çalışmayı tamamlama imkânına sahibiz. Yeter ki
çalışmayı isteyelim, yeter ki Türk milletinin beklediklerinin
gereğine bakalım. Dolayısıyla bunu da bu çerçevede
değerlendirmekte fayda var.
Efendim,
7’nci maddede, geçen tutanakta düzeltme… Bunun da sıklıkla istismar
amacına yönelik olarak taktik gereği bir önceki tutanağa geçecek
şekilde düzeltmeye yol açabilecek, ertesi gün konuşmayı da
sağlayabilecek şekilde uygulandığını ben
gözlerimle defalarca gördüm.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Bu gerçek değil, bu doğru değil.
MEHMET
PARSAK (Devamla) - Siz, buna ilişkin düzeltme beyanınız varsa
yazılı olarak ifade ediniz ve aslolan zabıtlarda bu da bu
çerçevede yer alsın, biz gündemimizi işletebilelim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Genel Kurulu Dilekçe Komisyonuna çevirdiniz.
MEHMET
PARSAK (Devamla) - Usul tartışmasının düzenlendiği
8’inci maddeye gelelim. Mevcuttaki 63’üncü madde çerçevesinde “on dakikayı
geçmemek üzere” denilen ama eğer istenirse –doğru bulduğumuz
için değil- bir dakika da, iki dakika da uygulanabilecek bir düzenleme var
ama bir teamül ortaya çıkmış, lehte ve aleyhte ikişer
milletvekiline üçer dakika söz vermek suretiyle bu usul
tartışması tüketiliyor ve biz bu teamülü de bir müessese hâline
getirip ona göre de bunu düzenlemiş oluyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Grup başkan vekilleri imza attık.
MEHMET
PARSAK (Devamla) - Mevcut teamülden aykırı bir durum
olmadığı gibi, daha pek çok maddede olduğu gibi, öncesinde
de gene uzlaşılan maddelerden birisi olan bu maddede de esasen bundan
başka bir durum söz konusu değildir, bunu da dikkatlerinize sunmak
istiyorum.
Son
olarak, kanun teklifinin komisyona havalesine itirazla ilgili 9’uncu maddede
yani mevcuttaki İç Tüzük’ümüzün 73’üncü maddesinde de tıpkı
biraz önce, 58’inci madde çerçevesinde yaptığım
açıklamalardaki gibi bir durum söz konusu. Birinci bölümdeki 9 maddeye
ilişkin hakikatler bunlardan ibarettir. Öncelikle bunu sizlerin
dikkatlerine arz etmek isterim.
Şimdi,
birkaç önemsediğimiz hususa da cevap vermeden de geçemeyeceğim.
Özellikle adını da zikretmiş olayım, çünkü komisyonda da
söylendi, bugün bir basın toplantısı da düzenlendi, geneli
üzerindeki görüşmede de söylenildi, Sayın Özel, bize hitaben sıklıkla
“Kedi buradaysa ciğer nerede?” diye kedi-ciğer metaforu üzerinden,
kendi siyasi projesi dâhilinde bir isnatta bulundu. Sayın Özel, şimdi
biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ciğercinin kedisi değiliz.
Dolayısıyla, memleketin ciğeri yanarken, Türk milletinin
ciğer yanarken, Türk devletinin, Türk vatanının ciğeri
yanarken ciğercinin kedisi misali “Hani benim ciğerim?” ya da “Hani
benim siyasi menfaatim, siyasi beklentim, siyasi amaçlarım?” diyemeyiz.
Onun yerine, Türk milletinin, Türk devletinin, Türk vatanının
ciğerlerindeki yangını söndürmenin peşine düşeriz.
(MHP sıralarından alkışlar) Bu bizim siyaset
anlayışımızın gereği. Sizinki öbür türlüyse ona
da söyleyecek bir şeyimiz yok. Karar aziz Türk milletine ait.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Kalem aldım elime ya, on günde bulduğunuz cevap bu
mu? Not alıyordum ne cevap verecekler diye.
MEHMET
PARSAK (Devamla) - Şimdi, bir defa, biraz önce söylediğim prensibin
biraz dışına taşarak, onda da bu bölümde çok
konuşulduğu için, esasen ikinci bölümün konusu olan bu disiplin
cezalarıyla ilgili özellikle en çok tartışılan 15’inci
maddeyle ilgili de birkaç söz söylemeden edemeyeceğim. Bizim o maddeyle
ilgili önerimizi okuyorum: “Görüşmeler sırasında
Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Başkanına,
Başkanlık Divanına, Başkanlık görevini yerine getiren
başkan vekiline, milletvekiline, Türk milletinin tarihine ve ortak
geçmişine, Anayasa’nın ilk 4 maddesinde çerçevesi çizilen anayasal
düzene hakaret etmek ve sövmek, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğü esasında Anayasa'da düzenlenen idari
yapısına aykırı tanımlamalar yapmak.” En çok
tartışılan fıkra bundan ibaret.
Şimdi,
Komisyonda da ifade ettim, bizim teklif sahibi olarak Adalet ve Kalkınma
Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak tutumumuz net. HDP’nin
temsilcileri ve yetkilileri de hem Komisyon aşamasında hem Genel
Kurul aşamasında burada dediklerini dediler, onların da
duruşu bize göre net ama biz hâlâ bir hususun netleşmediğini
düşünüyoruz.
Size bir
önerge okuyacağım şimdi: “Görüşülmekte olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi’nin 15’inci maddesinin birinci
fıkrasının (3) numaralı bendi teklif metninden çıkarılmıştır.”
Biraz
önce okuduğum (3) numaralı bendi. Kimlerin imzası var?
Sayın Muharrem Erkek, Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu,
Sayın Murat Emir, Sayın Akın Üstündağ, Sayın Bülent
Tezcan.
Şimdi,
biraz önce okudum bu metni. Bu metinle alakalı olarak, bu
değerlerimize hakaret eden ve sövenlerle alakalı böylesi bir disiplin
cezası verilmesini öneren bu hükmün çıkarılmasını
hangi amaçla, ne gayeyle, neyi hedefleyerek resmen öneriyorsunuz? Ve Sayın
Özel dedi ki: “Sizi kendi partililerinize de şikâyet ediyoruz.”
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Mevcut İç Tüzük koruyor hepsini, siz merak etmeyin.
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Biz sizi sadece kendi partililerinize değil -evet,
elbette onlara da ama- koskoca bir Türk milletine şikâyet ediyoruz ve
aslolan, Türk milletinin bu şikâyetler neticesinde vereceği
karardır.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Sayın Özel...
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Son kısmını sadece hatırlatayım
-öncesinde de vardı sataşmalar ama- Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu bir önerge üzerinden bizi Türk milletine şikâyet
edeceğini söyledi ve bizim bir suç işlediğimiz
isnadını yaptı. Buna cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun iki dakika süre veriyorum.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Yok öyle bir şey.
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) – İsnat yok, öyle bir şey yok.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Açıkça bir durum, onun şikâyetle bir alakası
yok.
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) – İsnat yok, tutanaklara geçirelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Parsak’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük
Değişiklik Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Evet, Milliyetçi Hareket Partisinin Değerli Hatibi,
Komisyonda da sordunuz, söyledik, burada da söyleyelim. Hani “kedi-ciğer
metaforu” diyorsunuz ya, on gün hazırlanmışsınız bir
cevap için, ben dedim ki: “Hakikaten iyi bir cevap gelecek.” On gündür çünkü
kedi-ciğerden sıkıntı var, oradan soruyorlar “Kedi misin,
ciğer misin, nesin?” diye ama bir türlü o işin içinden
çıkamadınız. Kalemi elime aldım, yazacak bir şey
olmadı. Dediniz ki: “Ne kediyiz ne ciğeriz.”
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – “Siz ciğercisiniz.” dedi. “CHP ciğercilik
yapıyor.” dedi.
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) – Ciğercinin kedisi değiliz biz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Ama şöyle bir şeyi söyleyelim: Sizin
yazdığınız, Anayasa’nın ilk 4 maddesini, AKP’nin
çoğunluk oylarıyla vereceği disiplin cezasının
güvencesini almak, Meclis Başkanının “Laiklik Anayasa’da
olmasın.” dediği bir dönemde ciğeri kediye emanet etmektir, biz
bunda yokuz efendim.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Yalnız, Sayın Akçay, Meclis Başkanıyla ilgili… Meclis
Başkanı laikliğin tarifiyle ilgili bir açıklama
yapmıştır, laiklik olmasın ya da böyle bir şey
dememişti.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ya, sen içeriğe girme Başkan, tarafsız ol.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Parsak’ın
söylediği gayet açıktır. Cumhuriyet Halk Partisinin Komisyonda
verdiği çıkarma önergesi, 15’inci maddede atıfta bulunulan
(3)’üncü bendin tamamının çıkartılmasını isteyen
bir önerge yani burada Cumhurbaşkanından Hükûmete, milletvekillerine
ve diğer bütün, tamamının çıkarılmasını
öngörüyor.
Ayrıca
kedi-ciğer hikâyesine ilişkin verilen cevap on gün sonra verilen
cevap değil, bunu Komisyonda da tekrarlamıştı. Nasrettin
Hoca’nın evine hırsız girmesi…
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bence siz hiç bu fıkraya girmeyin.
“Hırsız kim?” diye sorarız biz de.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – …hadisesinin fıkrasını da
anlatmıştık, onun karşılığı da oydu.
Nasrettin Hoca’nın evine hırsız girmiş. “Baba,
hırsız geldi.” diyor oğlu. “Oğlum, getir.” diyor, “Madem
yakaladın, getir.” “Baba, gelmiyor.” “Oğlum, bırak gitsin.”
“Baba, gitmiyor.”
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Aynen öyle. Hırsızı
yakalayan kim, hırsız kim, soruyoruz.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Yani bu İç Tüzük’te Cumhuriyet Halk Partisinin tutumunu
anlayabilmiş değiliz, uzlaşmak mı istiyor, uzlaşmamak
mı istiyor.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Yani o duruma mı düştünüz?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Ve açıklamalarında dediler ki: “Biz Komisyonda bütün
eleştirilerimizi yapacağız.” Fakat Genel Kurulda Adalet ve
Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisini ayıplarıyla
baş başa bırakıp Genel Kurul görüşmelerine
katılmayacaklarını toplantılarında…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Öyle bir şey söylemedik.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Söylediniz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – “Baş başa bırakacağız.” dedik. Daha
baş başa kalmadı, dur bakalım, acele etme;
kalırsın, kalırsın.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – “Baş başa…” Ve bu önergeler var.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Bu önergeler daima Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal
tarihine girecektir.
BAŞKAN
– Teşekkürler.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Mevcut İç Tüzük’te ve Türk Ceza
Kanunu’muzda zaten onların cezası var.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
- Sayın Özel…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Şimdi, insan, Sayın Parsak gibi suistimalci bir
Anayasa da olsa bir Anayasa değişikliğini kaleme almış
biri ile Sayın Erkan Akçay gibi üstadımız olarak
gördüğümüz, saygı duyduğumuz bir grup başkan vekilinden
daha ciddi bir dikkat bekler. Verdiğimiz önerge, sizin teklif metninizden
bendin çıkarılması. Sayın Erkan Akçay diyor ki:
“Cumhurbaşkanı, işte, partiler, bilmem neyle ilgili bütün…”
Bizim önergemiz, İç Tüzük’ten madde çıkarılması önergesi
değil, sizin teklif metninizden madde çıkarılması; İç
Tüzük duruyor, İç Tüzük yerinde duruyor.
Ayrıca,
bakın…
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Özel…
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sataşma var.
BAŞKAN
- Bir saniye bitirsin.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sonuçlandırayım da…
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) - Yani dikkatsizlikle isnat edilen bir sataşma
var, izninizle sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
– Bir saniye… Bir saniye… Bitirsin…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Tamamlayayım da…
Şeyi
de, Sayın Erkan Akçay, ben aslında dikkatini hep takdir
etmişimdir, herhâlde cevap hazırlama telaşıyla dinlemedi.
KAMİL
AYDIN (Erzurum) – Daha anlatacak, daha mevzuya girmedi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ben diyorum ki: Anayasa’nın ilk 4 maddesini Sayın
İsmail Kahraman’ın Meclis Başkanı olduğu ve
çoğunluğun AKP’de olduğu bir partinin çoğunluk oyuna
bırakmak ciğeri kediye teslim etmektir.
Saygılar
sunarım.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Ben de saygılar sunuyorum. Yani, Parlamentoyu…
BAŞKAN
– Şöyle kuliste bir çay içip karşılıklı birbirinize
saygı sunsanız, biz de burada…
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Teşekkürler.
Sayın
Başkan, bu Parlamentoyu, bu yüce Meclisi, Başkan Sayın
İsmail Kahraman’la ve Adalet ve Kalkınma Partisinin
çoğunluğuyla kaim görmek bir ana muhalefet partisi için bir nakisa
teşkil eder.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – E, önergenize çoğunluk oy verecek, çoğunluk karar
veriyor.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Konumuz bu değil, konumuz şu: Bu 15’inci maddedeki
(3) numaralı bent yani bu teklif metni, birlikte
imzaladığımız teklif metni bu bütün mevcut hükmüyle
birlikte harmanlanmış bir bent. Dolayısıyla hepsinin
birlikte çıkartılmasını istiyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Oradan çıkınca İç Tüzük’ten çıkmıyor.
Ben İç Tüzük değişikliği vermemişim ki.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Peki, yani bunların ayrıntılarını da
sorarız.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Yani “Mevcut İç Tüzük korunsun.” diyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Duruyor, duruyor İç Tüzük’teki hâli.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – “Türk milletinin tarihine ve ortak geçmişine,
Anayasa’nın ilk dört maddesinde çerçevesi çizilen anayasal düzene hakaret
etmek ve sövmek…” Cumhuriyet Halk Partisini neden rahatsız eder, merak
ediyoruz.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Duruyor İç Tüzük’te, duruyor.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Şu hâle bak! Bunlar Anayasa hazırladı, bunlar
İç Tüzük hazırladı! Şu hâle bak!
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – İç Tüzük’te duruyor, Türk Ceza
Kanunu’nda duruyor.
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, dikkatsizlikle itham
ettiği için iki dakika sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN
- Sayın Parsak, ben size de söz veririm, 60’a göre de siz de yerinizde
bir…
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) – 60’a göre değil, “Anayasayı hazırlayan
bir milletvekilinin bu İç Tüzük metninde daha dikkatli olmasını
beklerdim, dikkatsizlikle hazırlanmış.” demek suretiyle
apaçık bir sataşmada bulunmuştur.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Demin buradan söyledim, yerimden söyledim, kürsüden söylemedim.
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) – Ondan dolayı, sataşmadan dolayı.
BAŞKAN
– Sayın Parsak, istirham ediyorum…
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Anayasa’nın ilk 4 maddesi dönüştü zaten Anayasa değişikliğiyle
ya, neyi korumaya çalışıyorsun?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Şuraya bakın ya, teklif metni ile İç Tüzük’ün
hükmünü ayırt edemeyen bir zihniyet ne hâle getirdi Türkiye’yi ya!
Ayıp bir şey ya! Yakışıyor mu bu Meclise be? Kim
yaptı bunu ya, nasıl bir mantık ya?
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Malın sahibi yok, ortada kaldı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Yerimden söyledim, kürsüden söylemedim.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Kuvvetler
ayrılığını yık sen, bütün yetkileri bir
kişiye ver, sonra gel burada “Anayasa’nın ilk dört maddesi” de ya!
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Peki, buyurun konuşun, iki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
19.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet
Parsak’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) – Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce, bu,
altında Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin imzası olan
önergeyi okudum.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Evet, Anayasa Komisyonunda.
MEHMET
PARSAK (Devamla) – “15’inci maddenin birinci fıkrasının (3)
numaralı bendi teklif metninden çıkarılmıştır.”
yazıyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Teklif metninden?
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Evet.
Teklif
metninin… Demin önümdeki metinden okumuştum ama herhâlde böyle gargaraya
getirilmek isteniyor, şimdi teklif metninden 15’inci maddenin (3)
numaralı bendini okuyorum yeniden.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Oku. Nerede İç Tüzük kitabı? Bundan
çıkıyor mu kardeşim, bundan çıkıyor mu? O madde burada
duruyor mu?
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Ben gireni çıkanı anlatacağım
şimdi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Aaa!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Burada duruyor mu, sen mi hazırladın bunu?
Yazıklar olsun be!
MEHMET
PARSAK (Devamla) – “Görüşmeler sırasında
Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Başkanına,
Başkanlık Divanına ve Başkanlık görevini yerine
getiren Başkanvekiline, milletvekiline…”
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Onlar var zaten İç Tüzük’te.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Elitaş, ne anladığını
söyle Allah aşkına söyle.
MEHMET
PARSAK (Devamla) – “…Türk milletinin tarihine ve ortak geçmişine,
Anayasanın ilk 4 maddesinde çerçevesi çizilen Anayasal düzene hakaret
etmek ve sövmek, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmek
bütünlüğü esasında Anayasada düzenlenen idari yapısına
aykırı tanımlamalar yapmak…”
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Vah bu memleketin hâline, Anayasa kimlerin eline
kalmış!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Beni bile güldürdün yukarıdan be!
MEHMET
PARSAK (Devamla) – 3’üncü bent bundan ibaret ve ben gayet açık ve
anlaşılabilir olduğuna eminim, “Böyle olduğunu
düşünüyorum.” falan demiyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Herkes anladı da sen anlamadın, sen, sen! Sen
anlamıyorsun.
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Siz bu değerlerimize -dikkatinizi çekiyorum yeniden-
hakaret etmek ve sövmeye disiplin cezası vermek noktasında Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Türk milleti adına kullanacağı iradesine
sunmaya da karşı çıkıyorsunuz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Allah, Allah!
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ya bir tek 161’inci maddeyi okusana,
İç Tüzük 161’i okusana!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Anayasa’yı nasıl
hazırlamışsın Parsak?
MEHMET
PARSAK (Devamla) – İşte “Çoğunluğun eline
bıraktınız.” vesair… O yönüyle kendi kendinize de aslında
saygı duymamış oluyorsunuz. İşin aslı bundan
ibarettir, karar yüce Türk milletinindir.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Zaman gösterecek, zaman
gösterecek her şeyi.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Parsak,
İç Tüzük 161’i de okusana oradan, İç Tüzük 161’i okusana.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Elitaş, Allah
aşkına, bir anlatın şuna ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
VELİ AĞBABA (Malatya) - Parsak, vallahi bir de
Anayasa teklifi hazırlamışsın.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen,
Sayın Özel konuşuyor.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Mevcut İç Tüzük aynen
kalıyor, merak etmeyin siz.
BAŞKAN – Bunu bitirelim isterseniz Sayın Özel,
kapatalım bu işi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan bitirelim
ama o zaman…
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Siz nasıl
Anayasa’yı değiştirdiniz yahu!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan düzeltir
misin, hiçbir şeyin Tüzük’ten çıkmayacağını söyler
misin, doğruyu söyler misin?
BAŞKAN – Sayın Özel konuşuyor Sayın
Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Deminden beri her şeyi
düzeltiyorsun.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – İç Tüzük’te
var zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi,
Sayın Parsak bir süredir iktidar partisiyle…
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Mevcut İç Tüzük’ü bir
okur musunuz lütfen?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Adama gülerler yahu,
savunduğu şeye bak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Arkadaşlar, bir müsaade edin…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Çok özür dilerim Sayın
Başkan.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) –
Sataşırsanız yine söz isterim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Parsak iktidar partisiyle
kurduğu ilişkinin etkisi ve onların kendinde buldukları
yetkinin kendilerine devşirilmesi üzerinden…
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Yahu, bu
nasıl bir laftır?
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkanım, bununla ilgili kesinlikle sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) – Açık bir şekilde
tahkirde bulunuyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …önce gerçek dışı
beyanları bitirip sonra doğruya geçiyor. Bizim anlatmaya
çalıştığımız mesele şu, biraz önce söyledim:
Biz düşünce özgürlüğü meselesinin kapsamını,
sınırını biliriz. İç Tüzük 161’e göre, burada,
uygulamalarda nasıl davrandığımız bellidir.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Tamam, kararı da
aziz Türk milleti verecek bununla ilgili.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Parsak’ın
bildiği, gizlemek istediği bir tane mesele var, o da şu: Biz
sizin teklif metninizden çıkarılmasını söylüyoruz. Biz
İç Tüzük 161’le ilgili bir İç Tüzük değişikliği
vermiş değiliz. Bunu eğer arzu ederseniz sizden randevu alarak
ve makamınıza bizzat gelerek tane tane de anlatırız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – İç
Tüzük 161’i okuyunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ayırsaydınız, niye
ayırmadınız?
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan,
apaçık sataşma var. O çerçevede, açıklama yapıp cevap
hakkımı kullanacağım.
BAŞKAN – Neden dolayı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne demişim ben?
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – “Adalet ve Kalkınma
Partisiyle kurduğu ilişkilerden ve bundan devşirerek…” vesaire
şeklinde…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynen “kurduğu ilişki”
dedim.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Beyanlar çok net. Böyle
bir şey yok.
BAŞKAN – Sayın Parsak…
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Evet, aynen
öyle.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Evet, aynen öyle.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Ben cevap verirken hiç
sataşmadım, yeniden durumu izah ettim, şimdi böyle bir ithamla
bu burada kalmasın.
BAŞKAN – Sayın Parsak, siz de yerinizden izah
edin tekrar durumu.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Hayır, yerimden
değil, sataşma olduğu için oradan ifade edeceğim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan,
sataşma var, kurumsal kimliğimize var sataşma.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Evet, böyle bir şey
yok.
KAMİL AYDIN (Erzurum) – Açık tahkirdir ya.
BAŞKAN – Sayın Parsak…
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Yahu, önce
İç Tüzük’ü oku, ondan sonra.
BAŞKAN – Bir saniye, bir saniye…
Sayın milletvekilleri, bakın, yani hepimiz bir
söylediğimizi beş defa, on defa tekrar etmek zorunda değiliz.
Tutanaklar tutuluyor, televizyon söylüyor. Aynı ifadelerle
karşılıklı olarak birbirimize
sataşıldığı gerekçesiyle lütfen bu saatte çok daha
fazla zaman almayalım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Parsak yapıyor bunu.
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) – “Adalet ve Kalkınma Partisiyle kurduğu
ilişkiler…”
BAŞKAN
- Herkes söylüyor, takdir kamuoyunundur Sayın Parsak.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Adam gibi sataşayım da şimdi cevap versin.
Suçluların
telaşı içindesiniz, suçluların.
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) – Onları bile yapamıyorsunuz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Suçluların telaşı içindesiniz. Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sataşmayı devam ettiriyor Sayın Başkan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Suçüstü yakalanmanın telaşı içindesiniz.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Parsak.
Biz
kapatacaktık ama Sayın Özel orada sataşmaya devam ediyor.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Buyursun. Bari hiç olmazsa mesnetli olarak çıksın,
gerekçeli olarak çıksın.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Parsak. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
20.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet
Parsak’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yerinden sarf ettiği
bazı ifadeleri sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) – Öncelikle aziz Türk milletinin bu yüce kürsüsünde,
milletvekillerinin de huzurunda bizim asla kabul edemeyeceğimiz “Şu
partiyle kurduğu ilişkilerden dolayı, bu partiyle kurduğu…”
Böyle bir durum söz konusu değildir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Yalan mı ya! Yalan mı ya! Gözünü seveyim Allah
aşkına!
MEHMET
PARSAK (Devamla)- Biz, Türk milletinin bize verdiği görev
doğrultusunda…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Türkiye Cumhuriyeti’nin anahtarını teslim
ettiniz ya.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Rejimi verdiniz, rejimi!
MEHMET
PARSAK (Devamla) - … partimizin bize vermiş olduğu görev ve yetkiler
doğrultusunda…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Kurtuluş Savaşı’yla, kanla kurulan
rejimi teslim ettiniz ya!
MEHMET
PARSAK (Devamla) - …Genel Başkanımızın bize vermiş
olduğu görev ve yetkiler doğrultusunda sadece ve sadece Türk
milletinin beklentilerini yerine getirmek için parti görevlerini yerine
getiriyoruz.
Gelelim…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Türk milletinin kemikleri sızlıyor, kemikleri.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Rejimi bir adama teslim ettiniz, bir adama.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Zorla söyletiyorsun kötüyü. “Senden koğuş
ağası olur Başkan olmaz.” dediğin adamın gittin koluna
girdin be!
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Bunları yakıştıramam size.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – “Tweet” attın mı atmadın mı? “Tweet”
attın mı atmadın mı “Senden Başkan olmaz,
yatacağın hapishane koğuşuna başkan olur.” diye?
Gittin adamın koluna girdin be! Peşine düştün be!
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Gelelim şu konudaki gargaraya getirme
yaklaşımlarına…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sataşma öyle olmaz böyle olur. Çık bir daha söyle.
MEHMET
PARSAK (Devamla) - Sayın Özel diyor ki: “Biz o maddenin ilgili bölümünün
çıkarılmasını istemedik.” Evet, doğru, ben de zaten
önergeyi okuyorum ama…
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – İç Tüzük’ü de oku.
MEHMET
PARSAK (Devamla) - …İç Tüzük’ümüzün mevcut hâlinde Anayasa’nın ilk
dört maddesiyle çerçevesi çizilen…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Onu da söylüyorum. İsmail Kahraman’a mı emanet
edeceğiz?
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Ayırsaydınız o zaman efendim.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Anayasa’nın ilk dört maddesini
yıktınız, yıktınız.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Sayın Parsak, hukukçusun, bir suça
iki ceza olur mu?
BAŞKAN
– Müdahale etmeyin arkadaşlar.
MEHMET
PARSAK (Devamla) - Mevcut hâliyle kalacak şekilde önergenizi doğru
dürüst verseydiniz biz de ona istinaden bunları söyleyemeseydik.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Tekliften çıkınca burada duruyor, burada.
MEHMET
PARSAK (Devamla) - Mevcut İç Tüzük’te olmayan düzenlemeler bizim önerimiz
sayesinde gelmiştir…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Senin eksik gedik metninden çıkıyor.
MEHMET
PARSAK (Devamla) - …ve ne yazık ki Cumhuriyet Halk Partisi vermiş
olduğu çıkarma önergesiyle…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Senin saray siparişi teklifinden çıkıyor.
MEHMET
PARSAK (Devamla) - … söz konusu bendin tamamının, orada mevcutta
olanların, olmayanların ayrımı yapmaksızın bunun
çıkarılmasını istemiştir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Tekliften çıkıyor.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) – Şimdi çok iyi anladım Anayasa nasıl
değişti. Vallahi tebrik ederim.
MEHMET
PARSAK (Devamla) - Hakikat de bundan ibarettir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Allah’ım, sen yardım et.
BAŞKAN
– Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.10
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-------0-------
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
492
sıra sayılı İç Tüzük Değişikliği Teklifi’nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2
Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN
- Komisyon yerinde.
Meclis
Başkanlığı temsilcisi Meclis Başkan Vekilimiz yerinde.
Teklifin
birinci bölümü üzerinde gruplar adına üçüncü söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu’ya aittir.
Sayın
Aydoğdu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) – Sayın
Başkan, kıymetli arkadaşlar; Fransız İhtilali’nden
sonra bir İngiliz aristokrat ihtilali çok cesaretli bir şekilde,
biraz da Avrupa kamuoyunu sarsacak tarzda tenkit eder: Edmund Burke,
İrlandalı bir aristokrat, Avam Kamarası’nda da üye, siyasetçi.
İhtilale yönelttiği en önemli tenkit ihtilalin yücelik duygusunu
öldürdüğüdür, yücelik duygusu, aşkınlık hissi, “Bunu
öldürdü, insanlar arasındaki ilişkilerin kıymetini, kalitesini
düşürdüğü.” der. Ve İngiltere’de tedricen yapılan pek çok
şeyin… “Üç yüz yıl, dört yüz yılda
yaptığımızı bir yıla
sığdıracaklar, belki iki yıla sığdıracaklar
ama tekrar sistemlerini toparlamaları, sistemlerine itibar
kazandırmaları, kurumlarını yaşatan o ideyi, özü, ana
fikri itibar sahibi kılmaları çok zaman alacak.” der. Türkiye
Cumhuriyeti bir kültür devrimiyle kuruldu. Cumhuriyetimize, devletimize,
kurumlarımıza ve demokrasimize o Burke’ün kastettiği anlamda
yücelik duygusunu, o ana fikri, ana özü vermemiz zaman alacak çünkü -bunu
sosyal bilimlerle azıcık iştigal edenlerin çok iyi bildiği
gibi- yüzyıllar sürüyor bu tür şeyi oluşturmak; hatta bir
kavramı oluşturmak bile zaman alıyor, tarihî bir geçmiş
gerekiyor.
Bizim
Parlamentomuz padişahlık döneminde kuruldu, 1877, Abdülhamit’in
Mithat Paşa’ya verdiği bir sözle kuruldu ve Mithat Paşa’nın
azliyle beraber de Abdülhamit vazgeçti, o Rusya’yla savaş bahane edildi,
ara verdik. Bir iki ay sürdü. Daha sonra İttihat ve Terakkinin
yaptığı 1908 Devrimi’yle yeniledik ama başımıza
çok büyük sıkıntılar geldi -Birinci Dünya Savaşı
vesaire- ocağımızı su bastı, bir oturumluk yeri
kurtarırken Parlamentomuza müthiş bir itibar kazandırdık.
Bir devlet kurduk, bir rejim kurduk yeni, İstiklal Savaşı verdik
ve o Burke’ün anlattığı anlamda yücelik duygusunu Cenab-ı
Hak âdeta bahşetti. Kuvayımilliye kadrosu bir şekilde
Meclisimizi Gazi Meclis yaptı ve onun üzerine geldik. Şu anda da
esasen o mirasın üzerindeyiz. Bunun acı, tatlı yönleri var,
tökezlemeleri var vesaire ama bu Meclis Gazi Meclistir, 23 Nisan 1920’de
kurulduğu itibarıyla milletin hâkimiyetini, Meclisin
üstünlüğünü, hiçbir zaman -tek parti döneminde dahi, hatta 1960 ihtilalinden
hemen sonra, 12 Eylülden hemen sonra dahi- milletin nezdinde bir şekilde
Meclisin üstünlüğü, milletin hâkimiyeti ilkesini, o ana özü hiç kimse
sarsamadı ama buna uygun bir parlamento hukuku geliştiremedik;
geliştiriyoruz, şu anda da yaptığımız şey
bu.
1961
Anayasası’yla beraber parlamento hukukunda yeni bir aşamaya geçtik.
1960’a gelen süre kadar işlediğimiz partiler hukuku biraz
farklılaştı, değişti, zenginleşti ve İç
Tüzük, Meclis İçtüzüğü, daha önce “Dâhilî Nizamname” dediğimiz
Meclis İçtüzüğü, 1960’dan sonra daha bir resmileşti, daha bir
formelleşti.
Bu
itibarla, “İç Tüzük” dediğimizde aslında neyi konuşuyoruz?
Milletin hâkimiyetinin, o Parlamentoyu kuran özün tecelli tarzının
tanzim edilmesi. Milletin hâkimiyeti nasıl tecelli eder? Milletin
seçtiği milletvekilleri vasıtasıyla tecelli eder, bunun tanzim
edilmesidir İç Tüzük. Yani bunu söylerken biraz İç Tüzük’ü yüceltmek
istiyorum, biraz metafizik bir yön katmak istiyorum, biraz fikrî zeminini,
seviyesini yükseltmek istiyorum.
Esasında,
İç Tüzük konularını konuşurken millî iradenin tecelli ve
tasarruf tarzına dair bir konu konuştuğumuzu ve teknik bir konu
konuştuğumuzu, millî iradenin tecelli tarzını
konuşmakla beraber işin tekniğini konuştuğumuzu
bilmeliyiz. Bu anlamıyla Parlamento, yönetim tekniğinin, yönetme
tekniğinin, müzakere tekniğinin sağduyuyla denetlenmesidir.
İç Tüzük’te de hâkim olan ruh o olmalıdır.
Buradaki
sağduyu nedir? Buradaki sağduyu milletin iradesidir, milletin
seçtiği, o demokrasinin millete yansıyan yönüdür. Bu anlamıyla
parlamentolar, kıymetli arkadaşlar, toplumları yönetim
katına taşır. Fikirleri toplar -yani parlamentolarda müzakerenin
de esası odur- milletin kanaatlerini, temsilcileri vasıtasıyla
kamusal egemenliğin, o millî hâkimiyetin katına taşır. Bu
anlamda yönetimin, devletin tekelini kırar, ona milleti ortak eder; devlet
katındaki hâkimiyeti sahaya indirir, millete de indirir. Yani bunu
düşünce tarihinde John Stuart Mill diye bir adam “Mukaddes su bir
baştan bütün başlara dağıldı, binlerce, milyonlarca başa
dağıldı.” diye… Demokrasinin çok güzel bir tarifidir bu. Yani o
kralları kutsayan, onları takdis ederken kullanılan
Hristiyanlık ritüelini ima ederek söyler.
Parlamentoların amacı halkları millet
kılmaktır -burası çok önemli- bir halk parlamentoda temsil
edildiğinde ve bu temsil yönetim hâline geldiğinde, sahaya intikal
ettiğinde o halk milletleşir. Buradaki milletin özü nedir? Millet
siyasi bir varlıktır, halk sosyolojik bir varlıktır. Bu
itibarla Parlamentonun iki vazgeçilmezi vardır kıymetli arkadaşlar.
Bir, müzakere; ikincisi, kamusal açıklık. Bu müzakerenin aleni
yapılması. Müzakere, devletin yönetim kabininin kamusal alana, halka
açılmasıdır; devletin mahrumiyetinin çözülmesidir âdeta, halk
tarafından çözülmesi, bir büyünün, bir sırrın çözülmesi gibi
çözülmesidir. Müzakerenin amacı budur, parlamentodaki müzakerenin
amacı budur. Buna Immanuel Kant “Hakikati güncel kılmaktır.”
demiş, bu konuşmaya hazırlanırken rastladım, çok
çarptı beni, müthiş bir deyiş. Hakikati de milletin temsil ettiğini
düşünüyor, “Halkın temsil ettiği gerçeğin devlet katında
mütemadiyen güncellenmesidir.” diyor yani Parlamentodaki görüşmelerin
nihai amacı halkın gerçeğinin devlet katında yankı
bulması, devlet katına taşınması. Burada bu
anlamıyla Parlamentonun yaptığı kanun kamusal otoriteyi,
devletteki otoriteyi, gücü, erki, “power” anlamındaki o kuvveti
halkın temsil ettiği, halkın ürettiği âdeta, halkın
istihsal ettiği hakikatle dengelemektir. Yani egemenin buyruğuna
karşı halkın kendi ortaya koyduğu normu koymaktır; onu
dengelemek, bir şekilde, millî iradeyle, halkın iradesi ile egemenin
buyruğunun çarpıştığı yerde yönetimin
oluşmasını sağlamaktır.
Hülasa,
bir ülkenin kanun yapma usul ve esaslarını konuşmak,
aslında o ülkede milletin tercihlerinin kanun olarak nasıl hayata
geçip devletin kılcallarında halka intikal edeceğini
konuşmaktır, demokrasinin özüdür bu. İç Tüzük dediğimiz
şey de bir anlamıyla bu demokrasinin özünün halka intikalidir ya da
halkın ortaya koyduğu iradenin devlete intikalidir,
karşılıklı bir alışveriş.
Dünyanın
demokratik bütün anayasalarının tamamında iç tüzük düzenlemesi
parlamentolara bırakılır. Bunu hukuk dilinde “yöntemsel
bağımsızlık” diye tercüme etmiş hocalarımız.
Mithat Hocam burada. Yöntemsel bağımsızlığın
Türkçesini ben pek sevimsiz buldum. Belki “usul
bağımsızlığı” diyebiliriz, “usule dair bir
bağımsızlık” “yönteme dair bağımsızlık”
diyebiliriz ya da başka bir kelime bulabiliriz ama her ülkenin
parlamentosu kendi tarihsel uygulamalarına, teamüllerine, yazılı
ve sözlü idari kaynaklarına; gelenek, görenek, kültürlerine dayanarak
kendi iç tüzüğünü yapabilir. Bu, parlamentoların iradi
özgürlüğü, kendi usulüne, sistemine hâkim olmasıdır, hatta
kuvvetler ayrılığının da bir
yansımasıdır.
MİTHAT
SANCAR (Mardin) – Cengiz “usuli özerklik.”
CENGİZ
AYDOĞDU (Devamla) – “Usuli özerklik”, “usuli muhtariyet” belki, evet.
Arkadaşlar,
parlamentolarda kanunlar her zaman uzlaşarak yapılmaz, hatta belki
hiç uzlaşarak yapılmaz ama müzakere edilerek yapılır,
müzakere vasfı korunmalıdır. Bu anlamda, uzlaşmaya bizim
demokrasi kültürümüzde ya da bizim bugünlerdeki siyasi edebiyatımızda
çok kıymet atfediyoruz. Uzlaşma nadiren gerçekleşen bir
şeydir ve uzlaşmada -çoğu zaman kıymetli uzlaşmalarda-
her iki taraf da gayrimemnun olursa iyi uzlaşmadır. Her iki tarafın
kazandığı uzlaşmalar da çok azdır çünkü çok zordur. Bu
anlamıyla, bu uzlaşmalarda ve parlamentolardaki bu ifadenin,
müzakerenin sağlığı açısından 1920’lerde siyasi
edebiyatta geçerli olan ve Weimar dönemi Anayasası’nın anayasa hükmü
hâline gelen bir maddeyi okumak istiyorum. Weimar Anayasası’nın
21’inci maddesi: “Milletvekilleri bütün halkın temsilcisidirler
-milletvekili tanımını yapıyor- yalnızca kendi
vicdanlarına karşı sorumludurlar ve hiçbir direktifle
bağlı değildirler.” Bu anlamıyla, parlamenter sistemin
şartı, arkadaşlar, milletvekilinin -bizdeki sisteme uymayan
şekilde belki- partisinden ve seçmenlerinden de bağımsız
olmasını parlamento müzakerelerinin sağlığı
şart koşar. “Kürsü dokunulmazlığı” falan
dediğimiz şeyin az tartıştığımız
kısmıdır burası: Milletvekilinin kendi vicdanı
konusundaki vicdani özgürlüğü, vicdani hürriyeti. Bunu pek
konuşmayız çünkü bizde parti sistemi çok hâkimdir, çok
baskındır.
Burada
dikkat edilmesi gereken en önemli husus milletin çoğunluğunun yani
milletin parlamentoya getirdiği tarafların, siyasi partilerin -ben
buna “millet çoğunluğu” diyorum- milletin çoğunluğuyla
dengeli bir şekilde parlamentoda kendisini ifade etmesidir. Çoğulcu
demokrasinin gereği olarak millet çoğunluğu yani milletin
parlamentoya soktuğu bütün tarafların parlamentoda kendilerini ifade
etmesi gerekir ancak parlamentolar yönetim için vardır, karar üretmelidir.
Millet çoğunluğunun da işini yapması… Muhalefetin
“engellemek” diye bir hakkı vardır ve muhalefetin engelleme
hakkı sosyolojiye, siyasi edebiyata meşru bir hak olarak
girmiştir ancak parlamentonun bir yönetim yeri olduğu, asıl
işlevinin ülkeyi yönetmek, kanun yapmak, yasama görevini yapmak
olduğu da hatırdan çıkarılmamalıdır. Bu itibarla,
parlamentolardaki müzakerelerin usulü, şekli, şartı, zamanı
vesairesi her ülkede, her demokraside tartışma konusu olmuştur,
bizde de çok tartışılmıştır, bizde de çok
tartışılmıştır, bugün de onu
tartışıyoruz.
Kıymetli
arkadaşlar, iç tüzük metinleri hukuki vasfı itibarıyla kanun
değildir. Her ikisini de parlamentolar yapar, kanunu da parlamentolar
yapar, iç tüzük metinlerini de. Ancak, iç tüzük metinlerinin kanunlardan
ayrılan en önemli hususiyeti, kanunlar bütün ülke insanlarına
şamildir, iç tüzük metinleri sadece milletvekillerini bağlar. Bu
itibarla, burada biz iç tüzüğü yaparken esasında kendi
aramızdaki bir şeyi yapıyoruz, kendi aramızdaki bir
adabımuaşereti yapıyoruz ve bunu… Dedim ki parlamentolar bir
halkı millet hâline getirir, bizi de bu işi yapan hâline getirir.
Ayrışma değil, biz o bütünlüğün buradaki münşileri,
buradaki inşacıları, buradaki özneleri, failleri olmak
durumundayız. İç tüzüğü yaparken amaçları
tartışıyoruz, araçları tartışıyoruz,
bakış açılarını, pratik gerekçeleri, pratik
muktezaları tartışıyoruz ama ilkeleri az
tartışıyoruz. 1920’lerde -Komisyon sıralarında Mithat
Hocam yine bahsetti- Carl Schmitt -Almanya’nın Hitler
filozoflarından- 1928’de galiba “Parlamenter Demokrasinin Krizi”ni
yazarken demiş ki: “19’uncu yüzyıl ilkelerin
yüzyılıydı, büyük anlatıların, ideolojilerin, büyük
fikirlerin yüzyılıydı ama 20’inci yüzyılda büyük
soruları, büyük ilkeleri tartışmıyoruz, daha çok sistemin
günlük işleyişinde ortaya çıkan şeyleri
tartışıyoruz.” Türkiye'nin belki bizim
atladığımız nokta, eksik
bıraktığımız nokta… Biz 1950’de geçtik demokrasiye,
1960’ta bir yol kazası yaşadık, 12 Martta yaşadık
benzerini, 12 Eylülde yaşadık. Ama bir şekilde, demokrasinin
kuruluşunda kurucu unsurlar olarak devlet nedir, millet nedir, parlamento
nedir, yönetim nedir, millî irade nedir konularında derinlemesine
düşünmedik. Yani cumhuriyetin ilk yılları daha çok Avrupa’dan
aldığımız tercümelerle geçti. Belki bugünlerde
düşünebiliriz, bu bir fırsat. Biz tekrar kurucu bakış
açısıyla büyük soruları yeniden sormak ve büyük cevapları
bulmak zorundayız. Yani bizim yeni Türkiye’yi kurarken, Parlamentomuza
yeni bir iç tüzük yaparken buradaki tartışmaların ötesinde,
buradaki on dakikanın, üç dakikanın, iki dakikanın, beş
dakikanın ötesinde daha büyük bir şeyi
yaptığımızı veya bu imkânı bize tarihin
verdiğini fark ederek burada yeniden bir ülke kurmak, yeniden bir
demokrasi kurmak ya da burada attığımız adımların
Türk milletinin o büyük yürüyüşünün adımları olduğunu,
olması gerektiğini, bunu biz istersek olabileceğini… Bunun için
birbirimizi biraz anlayacağız, biraz cehdedeceğiz, biraz
alın teri dökeceğiz, biraz gayret edeceğiz.
Rahmetli
Ali Fuat Başgil Meclisi tarif ederken iki hususu ön plana
çıkarmıştı: “Bir murakabe organıdır.” diyor,
denetim organı; bunun yanında “Bir de itimat organıdır.”
diyordu yani güven. Meclisin varlığı ülkedeki sistemin, rejimin
güvenidir. Yani Türkiye’de hangi kurum, hangi makam hangi gücü kullanırsa
kullansın Meclis ülkede var olduğu sürece o gücün kaynağı
Meclistir. Bunu halk da böyle düşünür, yönetenler de yönetilenler de böyle
düşünür. Bu itibarla, Meclisin varlığı, var olması, bu
çatının çalışması, burada bizim müzakere etmemiz,
müzakerelerin niteliği nasıl olursa olsun bu ülkedeki sistemin,
rejimin kalitesinin, meşruiyetinin zeminidir. Ben buna müsaadenizle bir de
Meclisin itibarını, bizim korumamız gereken itibarını ilave
etmek istiyorum. Meclisin itibarını nasıl koruyacağız?
Biz birbirimize itibar ettiğimiz zaman, birbirimize saygı
gösterdiğimiz zaman, birbirimize değer ve kıymet
atfettiğimiz zaman Meclisimizin itibarını yükselteceğiz.
Kıymetli
arkadaşlar, Parlamento -o cümleyi ben çok seviyorum, çok hoşuma
gidiyor- tekniğin, yönetim tekniğinin sağduyuyla
denetlenmesidir. Bu sağduyuyu da biz üretmek zorundayız, bu Meclise,
bu millete, oyunu aldığımız insanlara birinci borcumuz
budur.
Hepinize hürmetlerimi arz ediyorum, saygı sunuyorum.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Aydoğdu.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
8.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ahmet Aydın’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 492 sıra
sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında genel bir yayın kesintisinin söz konusu
olmadığını ve konuyu araştırdığına
ilişkin tekraren konuşması
BAŞKAN – Sayın Özel, az önce sizin
konuşmanızda yayın kesintisiyle ilgili bilgi
aldığımda aktaracağım demiştim. TRT’den
aldığımız bilgiye göre gerek Meclis televizyonu yayın
akışını gerekse internet yayınını Meclis
televizyonundan alan “trt.net.tr”de internet yayın akışında
herhangi bir kesinti aslında söz konusu değildir. TRT
“server”larında TBMM’den canlı yayının kesildiğine
dair bir log kaydı bulunmamıştır. Söz konusu “500 hata”
yazılı ekran görüntüsü sayıca az bir kullanıcının
kendi internetlerinin zayıf olmasından veya anlık seyirci sayısının
fazlalığından kaynaklı birkaç saniyelik hizmet alamama
durumu sebebiyledir, kesinlikle genel bir yayın kesintisi söz konusu
değildir, bir kasıt da yoktur. Yani bu bağlamda ya sizin
internetiniz zayıf ya da siz konuşurken çokça seyirci vardı,
taşıyamadı, ondan dolayı olabilir diye böyle bir bilgi notu
geldi, bunu sizinle paylaşma gereği hissettim. [CHP
sıralarından alkışlar(!)]
Teşekkür ediyorum.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.39
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-------0-------
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 117’nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2
Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783)
ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN – 492 sıra
sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sıraya alınan, 491
sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
2.- İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı
(1/850) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 491)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sıraya alınan, 461
sıra sayılı Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Arasında
Ev Sahibi Ülke Anlaşması ile Anlaşmada Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/787) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu(S. Sayısı: 461)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 25 Temmuz 2017
Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı sabahlar diliyorum.
Kapanma Saati: 01.41