TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
12nci Birleşim
26 Ekim 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın,
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan
Kışanak ve Belediye Meclis Üyesi Fırat Anlının dün,
bu olayı protesto edenlerin de bugün gözaltına
alındığına ve bu haksız ve hukuksuz gözaltıların
bir an önce son bulmasını istediğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın,
hayatını kaybeden Gazeteci Nail Güreliye Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, basın ve ifade özgürlüğü ile
tutuklu gazetecilere ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, gözaltı ve
tutuklamalara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Mersin
Milletvekili Yılmaz Tezcanın, hasta haklarına ilişkin
gündem dışı konuşması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali
Özkayanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
9.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
10.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
12.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Antalya
Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun, Mersin Milletvekili Yılmaz
Tezcanın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Yılmaz Tezcanın, Antalya Milletvekili Ahmet Selim
Yurdakulun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhasekinin bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
4.- Adana
Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, kamu hizmeti yapan ve
yargının kurucu unsuru olduğu kabul edilen avukatlara yeşil
pasaport verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdedeki üreticilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, İstanbul Valiliğinin AKUTun kırk
dokuz yıllığına kiraladığı binayı
boşaltma kararından bir an evvel dönmesini ve hayat kurtarmak için
çabalayan binlerce gönüllüden oluşan AKUT gibi kuruluşlara destek
olunmasını beklediğine ilişkin açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinde hastanelerin yetersiz
olduğuna ilişkin açıklaması
8.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, hiçbir geliri olmayan BAL liginde futbol
müsabakalarında ambulans bulundurulamadığına ve bu sorunun
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, Bursa Keles Kocayaylada devam eden
gölet inşaatının ve ağaç kesiminin durdurulmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Roman vatandaşların
ayrıştırıldığına ve kendilerine insanca
muamele yapılmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
11.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemirin, Meclisin tüm mensuplarını EYOF
2017 Erzurum organizasyonuna davet ettiğine ilişkin
açıklaması
12.- Trabzon
Milletvekili Salih Coranın, Trabzonun fethinin 555inci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
13.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, AKPli vekillerin ellerini
yargının üzerinden çekmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
14.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, başta Balıkesir
olmak üzere ülkenin her bölgesinde hayvancılığın
gelişmesi ve üreticilerin mağdur olmaması için yetkilileri
görevlerini yapmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
15.- Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrulun, Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanı Gültan Kışanak ve Belediye Meclis Üyesi Fırat
Anlının hukuksuz bir şekilde gözaltına
alındıklarına ilişkin açıklaması
16.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, Başbakanın bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
17.- Hatay
Milletvekili Hilmi Yarayıcının, Diyarbakır Büyükşehir
Belediye Başkanı Gültan Kışanakın gözaltına
alınmasına ilişkin açıklaması
18.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, genç işsizlik oranının yüksekliğine
ve bu sorunun temelinde eğitim-istihdam planlamasındaki
aksaklıklar olduğuna, bu sorunları çözme yönünde Hükûmetten daha
fazla gayret beklediklerine ilişkin açıklaması
19.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak ve Belediye
Meclis Üyesi Fırat Anlının gözaltına
alınmalarına ve güvenlik güçlerinin bu olaya demokratik tepkilerini
gösterenlere acımasız bir şekilde saldırdığına
ilişkin açıklaması
20.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, 26 Ekim Dünya Hasta Hakları Gününe,
kendileriyle ilgili hiçbir suçlama olmadığı hâlde
eşlerinden dolayı suçlanan ve hakları ellerinden alınan
eczacıların durumlarının suçların şahsiliği ilkesiyle
bağdaşmadığına ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, savcılığın
keyfî bir uygulamayla değil, ciddi ve vahim iddialardan ötürü
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan
Kışanakı gözaltına aldığına ve Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun Halkların Demokratik Partisi Hakkâri Milletvekili Selma
Irmakla ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
24.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Maliye Bakanı Naci Ağbalın 426
sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde yapılan
soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 426 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Hakkâri Milletvekili Selma
Irmakın sosyal medya hesaplarında yapmış olduğu bir
paylaşıma ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, AK PARTİ iktidarı
döneminde gelir dağılımı adaletsizliğinde herhangi bir
düzelme olmadığına ilişkin açıklaması
28.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, hayatını kaybeden Gazetici Nail Güreliye
Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması
29.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, hayatını kaybeden
Gazetici Nail Güreliye Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin
açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, hayatını kaybeden
Gazetici Nail Güreliye Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin
açıklaması
31.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, hayatını kaybeden Gazetici Nail
Güreliye Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması
32.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, 426 sıra sayılı Kanun
Teklifinin açık oylamasında yanlışlıkla
"ret" oy kullandığına ve oyunu "kabul"
olarak düzelttiğine ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 21 milletvekilinin, Niğdede elma ve
patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/339)
2.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmen ve 22 milletvekilinin, Su Temin
Projesindeki anlaşmazlıkların ve bu
anlaşmazlıkların neden olduğu ekonomik kayıpların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/340)
3.- CHP Grubu
adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay,
Ankara Milletvekili Levent Gök ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
basın-yayın mensupları ve kuruluşlarına yapılan
saldırıların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/341)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, bastırılarak dağıtılan
426 sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 1inci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
IX.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklerine Seçim
1.- Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe
seçim
2.- Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve
Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Gelir Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1419) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 426)
2.- Bilirkişilik
Kanunu Tasarısı (1/687) ve Adalet Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 388)
3.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun (S. Sayısı:
405)
XI.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 426) Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin oylaması
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, çay toplamada çalışan mevsimlik
işçilerin işsizlik sigortalarına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı (7/7567)
2.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, çocuk işçi sorununa ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı (7/7569)
3.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, toplu iş sözleşmesi yetki
sisteminin değiştirilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/7571)
4.- İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın, bir üst vergi dilimine geçiş nedeniyle
2016 yılı Ekim ayında asgari ücrette meydana gelecek kesintinin
önlenmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/7572)
5.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, mevsimlik
tarım işçilerinin çalışma ve yaşam
koşullarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/7573)
6.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, 40 yaş ve üzerinde olup bir
işte çalışmayan vatandaşların sosyal güvenlik ve
emeklilik haklarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/7703)
7.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, TBMM Üstün Hizmet Ödülüne ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının
cevabı (7/8151)
26 Ekim 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema KIRCI
(Balikesir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Ancak sayın milletvekillerine söz vermeden önce
kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı
Gültan Kışanak ve Belediye Meclis Üyesi Fırat Anlının
dün, bu olayı protesto edenlerin de bugün gözaltına
alındığına ve bu haksız ve hukuksuz
gözaltıların bir an önce son bulmasını istediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Uzun süre parti eş genel
başkanlığı, iki dönem Diyarbakır ve Siirt
milletvekilliği yapmış; en son, Diyarbakır
halkının iradesiyle seçilmiş belediye başkanı
olmuş Sayın Gültan Kışanak ve Fırat Anlı dün
akşam hukuksuz bir şekilde gözaltına
alınmışlardır. Bugün de gözaltıları protesto
esnasında eski Batman milletvekili ve KJA dönem sözcüsü Sayın Ayla
Akat Atanın da aralarında olduğu bir grup kadın
arkadaşımız gözaltına alınmışlardır. Bu
haksız ve hukuksuz gözaltıların bir an önce son
bulmasını ve bu arkadaşların serbest
bırakılmasını belirtmek istiyorum.
Şimdi, sırasıyla gündem
dışı söz vereceğim arkadaşları kürsüye davet
edeceğim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Yaptığınız açıklamalarda hukuksuzluktan
bahsediyorsunuz. Ortada Diyarbakır
Başsavcılığının yaptığı bir
açıklama vardır.
Siz, Meclisi İç Tüzükle yöneten birisisiniz.
Şu an Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil ediyorsunuz, Meclis
Başkanını. O açıdan, yaptığınız
açıklamalarda ilgili makamların yaptığı
açıklamaları dikkate almak durumundasınız. Kendinize göre
hukuksuzdur veya hukukludur diyemezsiniz, böyle bir hakkınız yok.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sizin bana müdahale etme
hakkınız yok Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz hukuksuzdur,
hukukludur deme hakkına sahip değilsiniz.
BAŞKAN Sizin de benim konuşmalarıma
müdahale etme hakkınız yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Orada oturup
Orada oturup
BAŞKAN Yaptığınız
müdahale, Başkanlık Divanına yapılmış bir
müdahaledir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hayır.
Sayın Başkan, sizi ikaz ediyorum, sizi
uyarıyorum.
BAŞKAN Sayın Muş, lütfen yerinize
oturunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz,
başsavcılığın ortada bir açıklaması varken
buna Bu, hukuksuzdur, başka bir şey hukukludur. diyemezsiniz.
BAŞKAN Evet, yapılan gözaltılar
haksız ve hukuksuzdur Sayın Muş. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ortada bir
açıklama vardır, buna karar verecek olan kişi siz
değilsiniz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Onu söyleme makamı
orası değil.
BAŞKAN Lütfen yerinize oturunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz burayı
İç Tüzüke uygun şekilde yönetmek durumundasınız. Sizi
uyarıyorum. Sizi uyarıyorum.
BAŞKAN Lütfen yerinize oturunuz Sayın
Muş.
Gündem dışı ilk söz, basın ve
ifade özgürlüğü ile tutuklu gazeteciler hakkında söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanala aittir.
Süreniz beş dakika Sayın Tanal.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, basın ve
ifade özgürlüğü ile tutuklu gazetecilere ilişkin gündem
dışı konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Gündem dışı söz
aldığım konu, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü.
Şimdi, hemen, biraz önce, aslında konuyu anlatacaktım ama tam
konunun sıcağı sıcağına, Türkiyedeki
yargının, Türkiyedeki cumhuriyet
başsavcılıklarının ne aşamaya geldiğini
bilimsel anlamda
İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinin -2016/419-
tutuklama gerekçesini yorumsuz olarak sizlere okuyorum, bakın,
değerli arkadaşlar: Anayasa ve kanunlar çerçevesinde Hükûmeti
yönetmek görevini üstlenen siyasi iktidara karşı açıkça
mücadeleye giriştiği, bu tarihten bir süre sonra 30 Mart 2014 yerel seçimleri
öncesinde siyasi iktidarı hukuk perdesi adı altında
Çok
önemli, altını çiziyoruz:
hukuk perdesi adı altında
17-25 Aralık 2013 tarihlerinde art arda gerçekleştirilen
operasyonlarla toplum nezdinde itibarsızlaştırmak suretiyle
istifaya zorlamak, örgütün yargı yoluyla gerçekleştiremediği
amaçlarını
diye devam ediyor, geliyor 15 Temmuza.
Yani burada ne deniyor? Herkesin bildiği 17-25
Aralıkta bir Hükûmetin, bir iktidarın devleti nasıl
soyduğunu hep birlikte öğrendik. Bu hâkim ne diyor biliyor musunuz?
Bu, soygun. demiyor, Bu, Hükûmete yönelik bir darbe. diyor. Eğer bir
mahkeme, bir savcı 17-25 Aralıkta ülkenin, tüm 70 milyonun nasıl
soyulduğunun belgesini darbe olarak nitelendiriyorsa bu ülkede
yargı siyasallaşmıştır. (AK PARTİ
sıralarından Yuh! sesi) Yargı siyasi iktidarın
egemenliğine girmiştir. (CHP sıralarından
alkışlar) Bugün siyasi iktidarın kendisini eleştiren bu
gazeteciler, eleştirdikleri için, 17-25 Aralıkta hırsızlık
ve yolsuzluğa bulaştı. dedikleri için şu anda bu insanlar
darbecilik suçuyla cezaevinde. Değerli arkadaşlar, bu bir.
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Mecliste FETÖcü
istemiyoruz. Meclisi terk edin.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Yine 17-25
Aralığa takıldın ya. Bozuk plak gibisin ya.
MAHMUT TANAL (Devamla) - İki: Bakın, savcı,
Ergenekon davasının Ankaraya taşınmasını
istiyor.
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Savcılara gidip
hakaret eden sensin.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Bakın, bu savcı,
Ergenekon davasını niçin Ankaraya taşımak istiyor?
Yargıtay 4 gerekçeden dolayı bozmuş. Bir: Ergenekon denilen
bir örgüt yoktur. İki: Danıştay davası, Danıştay
cinayeti, Ergenekon ve Balyoz davasından ayrılmalıdır. Üç:
askerî üst yetkililer Anayasa Mahkemesinde yargılanmalıdır.
diyor. Altı ay bu dosya burada duracak ve savcı diyecek ki: Bu
dosyayı Ankaraya taşıyın. Gerekçe ne biliyor musunuz
aslında? Aslında mantık ne biliyor musunuz burada? Bir,
hatırlanırsa Sayın Başbakan dedi ki: Ergenekon, Balyoz bal
gibi darbe girişimidir. Bunun altındaki amaç, 15 Temmuz darbe
girişiminde bulunan ve o Ergenekon, Balyoz döneminde bunlara yardım
edenleri tahliye etmek, aklamak, FETÖcüleri cezaevinden çıkarmak için bir
operasyondur bu da değerli arkadaşlar.
Onun için, şunu söylüyoruz: Burada,
baktığımız kadarıyla hâlen ülkemizde 121 gazeteci
cezaevinde. Bu gazetecilerin tutuklama kararında müşterek nokta ne
biliyor musunuz? 17-25 Aralığı eleştirmek, siyasi
iktidarı eleştirmek. Kim siyasi iktidarı eleştiriyorsa, kim
17-25 Aralığı eleştiriyorsa FETÖcülükle suçlanıyor.
Eğer FETÖcülükle suçluyorsanız genel başkan
yardımcınızın kardeşi
Gayet rahat, sizin genel
başkan yardımcınız, orada 2 numaralı adam. Aynı
zamanda gidip FETÖyle boy boy fotoğraf çekilenler sizin grup başkan
vekilleriniz. Sizin bazı milletvekili arkadaşlarımızın
kardeşleri FETÖden şu anda cezaevinde. Değerli arkadaşlar,
Anadoluda güzel bir söz var: Önce iğneyi kendinize batırın, çuvaldızı
başkasına batırın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yani işin gerçeği bu. Basın
özgürlüğünün olmadığı yerde demokrasi olmaz. Basın
özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün olmadığı yerde
demokrasi olmaz. İfade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün olmadığı
ülkede demokrasi olmaz. Bakın, burada, güneydoğuda bazı il ve
ilçelerimizde sosyal medyaya, İnternete vatandaş
ulaşamıyor. Neden? Yani İnternet, sosyal medya eğer
olmamış olsaydı, 15 Temmuz darbe gecesi ne olabilirdi? Demek ki
bundan korkuluyor.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygı ve
hürmetlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hatip,
konuşması ortada, açık bir şekilde grubumuza
sataşmıştır. Bu sataşmadan dolayı söz istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Doğru, ben
sataştım yani gerçekten grup başkan vekilleri FETÖyle resim
çektirmiş; sataştım.
BAŞKAN Tamam, buyurun Sayın Muş.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk
devletidir ve yargı kararları herkesi
bağlayıcıdır. Hiç kimse beğenmediğinden
dolayı ahkâm kesemez.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Cumhurbaşkanı kesiyor ama.
MEHMET MUŞ (Devamla) 17-25le alakalı...
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Cumhurbaşkanı Tanımıyorum. diyor.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sakin ol... Sakin ol...
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Tanımıyorum. diyor, Tanımıyorum. Yargı
kararlarını tanımıyor.
Bağlayıcıymış(!)
ORHAN KIRCALI (Samsun) Dinle, dinle.
MEHMET MUŞ (Devamla) 17-25le alakalı
verilen komisyon kararları ortadadır, mahkeme kararları da
ortadadır.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Önce
Cumhurbaşkanı uyacak yargı kararlarına.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Bu kararları
veren hiçbir hâkim...
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bu açıdan, burada çıkıp da
iktidarımızı asılsız, aslı astarı olmayan
şeylerle suçlamaya Sayın Tanalın hakkı yoktur.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
gayrimeşru diyorsunuz ya. Anayasa Mahkemesi kararlarını
tanımayan sizsiniz.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Anayasa Mahkemesine
saygı duymuyorum. diyen kim?
MEHMET MUŞ (Devamla) 17-25 Aralık, bal
gibi, hukuk yoluyla bir darbe girişimidir, bu açık bir şekilde
zaten ortaya konulmuştur.
Sayın Tanal bu kadar gazetecileri savunuyor,
biliyorsunuz. Bakın, Bugün TV Genel Yayın Yönetmeni Tarık Toros
-biliyorsunuz, yargı buraya bir atama yaptı- kendisi o zaman diyor
bunu. Başta Mahmut Tanal odaya yanıma geldi, engel
olamadığını söyleyip hüngür hüngür ağladı. Bu çok
değerliydi. diyor. Kim için yapıyor bunu? FETÖnün kanalı için.
İşte bu...
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Hukuksuzluk için, hukuksuzluk.
MEHMET MUŞ (Devamla) İşte bu,
Mahmut Tanal bu değerli arkadaşlar, Mahmut Tanal bu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Hukuku
ayaklar altına aldınız.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Tanala vuruyor, sen
zıplıyorsun. Otur yerine!
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, Mahmut
Tanalın bununla alakalı açıklaması ortada. Ben demiyorum
bunu, bunu kim söylüyor? Bunu, Bugün TVnin Genel Yayın Yönetmeni
Tarık Toros söylüyor.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Bir zamanlar sizin
kanalınızdı.
MEHMET MUŞ (Devamla) FETÖnün kanalına
kayyum atanmasını engelleyemedim. diyor. Bunun için
ağladı, hüngür hüngür ağladı. diyor.
MİTHAT SANCAR (Mardin) FETÖnün
kanalları sizin kanalınızdı, iç içeydiniz.
MEHMET MUŞ (Devamla) İkincisi:
Sayın Tanal, bakın, siz adliyelerde dolaşıp da hâkimleri
etkilemeye çalışmayın. Siz milletvekilisiniz, işinize
bakın. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Pazartesi günü de bir hâkimin odasına girip Bu
karar böyle mi olur, şöyle mi olur? demek sizin haddinize değildir.
Siz milletvekilisiniz, işinize bakın; hâkimleri, savcıları
rahat bırakın.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Ona hâkim cevap
versin.
MEHMET MUŞ (Devamla) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Muş.
Sayın Tanal...
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın hatip,
konuşmasında şahsımı göstererek sataşmada
bulunmuştur.
Söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal, size de iki
dakika söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kim kiminle resim çektirmiş? Bunlar, kimin resimleri?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sen onu
bırak şimdi, biraz önceki iddiaya cevap ver.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Cumhurbaşkanınız ve Fetullah Gülen. Bu ne? Erdoğan: Biz
bunlara arsa verdik? Ne diye verdik, neler yaptınız?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sen onu
bırak şimdi.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sen hâkimi niye
tehdit ettin?
MAHMUT TANAL (Devamla) Bu, sizin
milletvekillerinizin mesajı. Bu, sizin milletvekilleriniz, bakın, boy
boy, diz diz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Hâkimi niye tehdit
ettin, hâkimi?
MAHMUT TANAL (Devamla) Bu kim?
Başbakanınız. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Bunlar sizin grup başkan
vekilleriniz. Kim bunlar? Bu kim?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Onlar söylenildi,
konuşuldu, yeni şeyler söyle, yeni, Sayın Tanal. Onlar
bayatladı.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Cevap ver, cevap.
BAŞKAN Lütfen dinleyelim.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bakın, değerli 72
milyon halkımıza sesleniyorum: Nasuh Mahruki, AKUTçu, siyasetçiyle
ilgisi yok.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sataşmadan
söz aldın, sataşmaya cevap ver. Cevap ver sataşmaya, cevap ver.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Hâkimin odasına
gittin mi, gitmedin mi?
MAHMUT TANAL (Devamla) Cumhuriyet
savcısı, tutuklama istemiyle sulh cezaya sevk etmiş.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Senin ne
işin var hâkimin odasında?
MAHMUT TANAL (Devamla) Sizin milletvekilinizin
tutuklamaya sevk eden hâkimin odasında ne işi var?
SALİH CORA (Trabzon) Senin ne işin var
orada?
MAHMUT TANAL (Devamla) Ben, sizin milletvekilinizi
izliyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, Yok ya! sesleri)
Sizin milletvekilinizi takip ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Nasuh Mahrukinin tutuklamaya sevk edildiği odada sizin
milletvekilinizin ne işi var? Bu kadar tesadüf mümkün mü?
ORHAN KIRCALI (Samsun) Sen o milletvekilini
tanımamışsın bile, tanımamışsın.
Tanımamışsın onu.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bakın arkadaşlar,
17-25 Aralık resmen
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sataşmaya
cevap ver, sataşmaya.
MAHMUT TANAL (Devamla) O paraları
bakanların odasına kim götürdü?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Cevap versene,
sataşmaya cevap versene.
MAHMUT TANAL (Devamla) O para kasalarını
bakanlarınızın odasına kim götürdü? O 700 milyarlık
saati kim koluna taktı, kim? Ben mi taktım? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sataşmaya
cevap versene.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Göz
yaşlarını bir söyleyelim ya.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bu, resmen bir Hükûmetin,
bir iktidarın nasıl soyulduğunun belgesidir.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sen kendinle
alakalı soruya cevap ver.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Gitmedin mi
hâkimin odasına? Hâkimin odasına gitmedin mi?
MAHMUT TANAL (Devamla) Bakın, bana en çok kim
bağırıyor, biliyor musunuz? Bakın, Özkaya çok
bağırıyor. Özkaya, senin kardeşin Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu üyesi değil mi?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Sen bırak onu,
FETÖcü müsün sen?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Kendine bak sen!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Hâkimin
odasına gitmedin mi? Cevap ver.
MAHMUT TANAL (Devamla) Üyesi. Senin ve
kardeşinin kefil olduğu savcı ve hâkimlerin hepsi tutuklu
değil mi şu anda FETÖden?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Değil,
değil, hiç değil.
MAHMUT TANAL (Devamla) Gel, bana referans
olduklarını anlat. (CHP sıralarından alkışlar)
Senin referans olduklarının hepsi FETÖcü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hadi oradan!
FETÖcülerin avukatı sensin.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sataşmaya
cevap alalım, sataşmaya.
MAHMUT TANAL (Devamla) Çıkıp
gazetecilere Şunu yaptım, bunu yaptım. diye bana
anlatmayın. Bana, kefil olduklarınızın hepsi, şu anda
FETÖden tutuklu, gelip onları anlatın.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Hâkime gittin mi,
ağladın mı; ona bir cevap alamadık.
MAHMUT TANAL (Devamla) Saygı ve hürmetlerimi
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Hâkimle ne
konuştun? Hâkimle ne konuştun? Niye cevap vermiyorsun? Hâkimle
konuştuğunu söylesene.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, ismimle hitap ederek sataştı, 69uncu maddeye göre söz
istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sataştım,
doğru söylüyor. Sataştım, doğru söylüyor, hepsini tek tek
sayacağım.
BAŞKAN Sayın
Özkaya, evet, size bir sataşma var.
Buyurun, iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Mahmut Tanalın klasik sataşma
yöntemlerinden birisi. Bir milletvekili arkadaşımızın
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kaç kişiye kefil
oldun? Kaç kişi tutuklu?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Dinle. Bir milletvekili
arkadaşımızın olduğu bir ortamda -Meclisteki
milletvekilini de tanımıyor- hâkimin odasına giriyor ve hâkime
baskı yapıyor, Anayasanın 138inci maddesini açık bir
şekilde ihlal ediyor, Böyle bir karar veremezsin. diyor.
Bak, Sayın Tanal, benim ağabeyim HSYK üyesi,
doğru. Ben Ankarada şerefle yirmi beş yıl avukatlık
yaptım. Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın
Başbakanın avukatlığını yaptım. Bir tek
hâkim Ali Özkaya bana geldi, şunu dedi. diyemez ve ağabeyime
diyemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Tayyip söyler,
Tayyip.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Hiçbir zaman FETÖnün
yanında bulunmadım, hayatımın her döneminde FETÖ bir terör
örgütüdür dedim.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Reisicumhurunuz
söyler.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) 2004 yılında
14 Ocak günü Bu, bir yargı darbesidir, bunu yapanlar teröristtir. diye
cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundum. O günkü
hâkim ve savcıların hepsi hakkında suç duyurusunda bulundum ve
bunların tamamını takip ettim.
Ben bu işi şerefle yaptım.
Hayatımın hiçbir gününde bir hâkime
Bir tek hâkim çıkıp
diyemez, bir tek hâkimin odasına gidip bir şey söylemem; ben her
şeyimi dilekçeyle söylerdim, bütün hayatım boyunca. Ama sen suçüstü
yakalandın. Ve yakalayan meslektaşımız da burada, vekil
arkadaşımız burada.
Hâkimlere baskıyı bırak, FETÖnün
avukatlığını bırak; milletin avukatı ol, Meclisin
vekili ol; terör örgütleriyle sataşma, uzak dur bu işlerden. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Sen CHPnin milletvekili
misin, FETÖnün milletvekili misin, önce buna bir karar ver. Kiminle
berabersin? Hangi terör örgütünün yanındasın?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Çok
komiksiniz ha.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Bunlara bir cevap ver.
Bu işleri bırak.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Çok
komiksiniz, çok.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Neresi komik, onu da söyle.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) İsveçe beraber
gittik, camide vaaz yaptın, camide. Dedim ki: Tanal, bak gider söylerim
bunu. Ben imam-hatip lisesi mezunuyum, ben yapmadım ama sen yaptın,
camide vaaz yaptın.
Tanal, tek tip ol, tek tip. İçin
dışın bir olsun. Bir yerde öyle, bir yerde şöyle olma.
Milletin vekili ol.
Hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkaya.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Açıkça
sayın hatip sataşmada bulundu. Sataşmadan dolayı
BAŞKAN Sayın Tanal, size de söz
vereceğim ama yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz lütfen, bu son
olsun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki, teşekkür
ederim. Saygılar.
4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; ben bir Müslüman evlat
çocuğuyum; Müslüman insan, haksızlığa, zalime boyun
eğmez, Müslüman adam, hakkın ve hukukun temsilcisidir.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) FETÖnün değil.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bugüne kadar zalimin karşısında,
mazlumun yanında durduk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Bombacıların yanında duruyorsun.
Bombacıların yanında saf tutmadın mı?
MAHMUT TANAL (Devamla) -
Hiçbir güce, bugüne kadar, milletvekilliği uğruna, makam uğruna,
koltuk uğruna biat etmedik.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Teröristlerin yanındasın, bombacıların
yanındasın, darbecilerin yanındasın.
MAHMUT TANAL (Devamla) - 15
Temmuz gecesi darbeciler özgürlüklerimizi alacak kadar cesursa, ben
özgürlüklerimizi savunmak için Meclise giden yürekli, namuslu bir
milletvekiliyim. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Hâkimin yanına gittin.
MAHMUT TANAL (Devamla) -
FETÖyle yan yana duranlar namussuzdur. diyebiliyor musunuz?, FETÖye
yardım edenler ahlaksızdır, şerefsizdir, haysiyetsizdir.
diyebiliyor musunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Onu sen yapıyorsun işte, onu sen yapıyorsun.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bana
Kim FETÖye arsa vermişse, kim FETÖye para vermişse, kim onlarla
fotoğraf çektirmişse ahlaksızdır, vatan hainidir.
diyebiliyor musunuz? Gelin, bana bunu söyleyin, bunu.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar)
Sen çık. Sen yapıyorsun o işi, bunu yapıyorsun işte.
MAHMUT TANAL (Devamla) -
Bakın, içinizde iyi niyetli, dürüst milletvekillerini tenzih ediyorum.
Çoğunuzun çocukları bunların okullarında okudu,
çoğunuzun hesapları bunların bankasında oldu,
çoğunuzun çocukları gidip bunlardan okul bursları aldı.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) - Hiç öyle bir şey yok.
ZİHNİ AÇBA
(Sakarya) Nasıl yok ya, nasıl yok ya?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Söyle, isim
söyle.
MAHMUT TANAL (Devamla) Ben
bunların hepsini belgeleyeceğim.
Onun için, benim
solculuğumu, devrimciliğimi, Sayın Özkaya, senin yanında
bulunan değerli meslektaşım hukukçu arkadaşım bilir,
1982den beri duruşum nettir. Nettir ve ben hep mazlumun yanında
durdum. Hep diktaya, zorbaya karşı meydan okuduk.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Hâkimlere baskı yapma, uzak dur o işten.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Biz,
hukuku, adaleti savunuyoruz, sizin gibi, zorbayı değil,
zalimliği değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) - Bu
zorba ve zalimlerin takipçisi olacağız. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanal.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Onun
için mi hâkimin odasına gittin?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündem
dışı ikinci söz, gözaltı ve tutuklamalar hakkında söz
isteyen Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaşa
aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Beştaş.
Buyurun.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, gözaltı ve tutuklamalara ilişkin gündem
dışı konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, dün Türkiyede 25
Ekimin tarihe geçecek bir gün olarak kayıtlara girdiğini söyleyeyim.
Darbe Araştırma Komisyonunda Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesi Eş Başkanı Sayın Gültan Kışanak, asıl
darbecilerin kim olduğunu sorulan sorulara verdiği yanıtta bütün
Türkiyeye ve dünyaya anlattı. Oradaki, Darbe Komisyonundaki
milletvekilleri bir araştırma değil, bir savcı ve polis
edasıyla kendi ortaklıklarını gizlemek, darbecilerle olan
kırk yıllık dostluklarını sümen altı etmek için
âdeta sorgulamaya kalktılar. Kırk yıllık beraberliğe
karşılık, Sayın Kışanakın sözüyle kırk
dakika olduğunu iddia ettikleri bir süreyi sorguladılar. Ne oldu?
Akşam Sayın Kışanak uçaktan inince gözaltına
alındı, yine Eş Başkan Sayın Fırat Anlı da
kendi evine yapılan baskın sonucunda gözaltına alındı.
Diyarbakır halkına bir darbe yapıldı. Diyarbakır
halkının iradesi tümüyle yok sayıldı. İşte,
asıl darbecilik budur. Asıl darbecilik, halkın kendi
oylarıyla, iradesiyle seçtiği belediye başkanlarını
böyle bir talimatla -Hukuk devletiyiz. diyen sayın grup başkan
vekiline söylüyorum- gözaltına aldırmaktır.
Türkiye, artık bir hukuk devleti değildir.
Türkiye, hukuk devleti olmaktan çıkmıştır. Türkiye, şu
anda anayasal bir devlet olarak yürütülmemektedir, yönetilmemektedir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) O, sizin
iddianız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bu
ülkenin Cumhurbaşkanı, Anayasayı her gün, her dakika
çiğnemektedir. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı -siz Yargı
bağımsızdır. diyorsunuz- her gün yargıya müdahale
eden sözler sarf etmektedir, Anayasa Mahkemesinin kararlarına saygı
duymuyorum. demektedir.
Mahkeme kararlarını engellemek için,
yargıyı etkilemek için binlerce hâkim ve savcıyı
tutuklattınız, kanun hükmünde kararnamelerle yaptınız bunu
ve şu anda yargı -hiç kimse aksini iddia etmesin, bunu somut olarak
biliyoruz- tümüyle sarayın ve AKP iktidarının denetiminde,
gözetiminde, emir ve talimatlarıyla iş yapmaktadır.
Diyarbakır, Kürt halkının göz
bebeğidir. Diyarbakır, sadece Diyarbakır değildir.
Diyarbakır, Rojavadır, Rojhılattır, Iraktır,
Avrupadaki tüm Kürtlerdir, bizim göz bebeğimizdir.
SAİT YÜCE (Isparta) Diyarbakır,
Kürtlerin değildir sadece, Diyarbakırı tarif ederken doğru
tabirler kullan. Diyarbakır, senin dediğin gibi bir yer değil,
doğru tabir kullan Diyarbakırla ilgili.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) O
dokunmaya karşılık, gerekli en sert demokratik tepkiyi tabii ki
dünyadaki bütün Kürtler verecektir. Kesintisiz darbe sürecine
karşılık, kesintisiz direniş süreci bugünden itibaren
başlamıştır ve biz demokratik tepkimizi her yerde, her
zeminde, her mekânda göstermeye devam edeceğiz.
15 Temmuzda darbeye karşı direniş
çağrısında bulunanlar, bugün kendileri, darbeci
kılığında darbe yapmaktadırlar. Sizin siyaseten
söyleyecek bir sözünüz yok. Sizin demokratik siyaseti kullanma gibi bir sözünüz
yok. Siz zorbalıkla, zulümle, baskıyla ve işkenceyle bu ülkeyi
yönetmeye çalışıyorsunuz.
ERKAN KANDEMİR (İstanbul) Silahla, kanla
değil yani.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bizimle
siyaseten çarpışamıyorsunuz. Belediye
başkanlarını alıyorsunuz, il başkanlarını
alıyorsunuz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) O teröristlerin
hakkı o işte.
(Hatibin, Bakanlar Kurulu sıralarına
elindeki kelepçeyi bırakması)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bunu
ben Sayın Başbakana hediye ediyorum. Karar verici olarak Sayın
Başbakan bundan sonra
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bunu
zaten her gün kullanıyorsunuz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Gerektiği zaman da
kullanacağız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz
konuşamıyorsunuz, savunacağınız hiçbir şey yok.
En büyük savunma saldırıdır. diyorsunuz ve bu nedenle
saldırınızın dayanağını da Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bütün kurumlarını, kurullarını,
kadrolarını kendi emrinize alarak bu ülkeyi zorbalıkla,
baskıyla yönetmeye çalıştınız.
Şunu unutmayın: Diyarbakıra bugüne
kadar hiçbir darbe diz çöktürememiştir, ne 12 Eylülcüler ne başka
darbeciler diz çöktürememiştir Diyarbakıra. Siz de Diyarbakıra
diz çöktüremezsiniz, asla diz çöktüremeyeceksiniz.
(Isparta Milletvekili Sait Yücenin, Bakanlar Kurulu
sıralarından aldığı kelepçeyi HDP Grubu
sıralarına bırakması) (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Götür, götür, sana
lazım olur.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sana lazım
olacak o kelepçe.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) O
kelepçeyi oraya bırakmakla sadece komik oluyorsunuz. Siz o kelepçeyle
siyaset yapıyorsunuz, o kelepçede sizin gücünüz. Siz konuşamadığınız
için, haksızlığınızı gizlemek için Türkiyenin
her tarafında, basından belediye başkanlarına,
siyasetçilere, herkese bu kelepçeyi takarak ülkeyi tam bir darbe rejimine dönüştürdünüz.
Şu anda hukuk devleti olmak değil, faşizm olmaktır
düsturunuz ve biz buna karşı Hep birlikte Diyarbakırız.
diyoruz ve Diyarbakıra sonuna kadar sahip çıkacağız ve
iradesini size ezdirmeyeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Beştaş.
SAİT YÜCE (Isparta) Diyarbakır senden ibaret
değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Şunu da her gelen görsün.
(Hatibin, elindeki kelepçeyi kürsüye
bırakması)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, konuşmalar ortada. Grubumuza açık bir şekilde
Sayın Beştaş sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş, iki
dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT DEMİR (Kastamonu) - Sayın
Başkan, kürsüye kelepçe bıraktı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Alın bunu,
alın bunu. Böyle bir şey yok ya, şova gerek yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
şov yapıyorsunuz. O, gerçek, gerçek. Şu anda gözaltındalar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Şov
değil o, gerçektir, gerçek. O, siyasetin koluna taktığınız
kelepçe.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş, iki
dakika.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kimse layüsel değildir. Hukuk
herkes için geçerlidir. Eğer bir kişiyle alakalı iddialar varsa
savcılık bununla alakalı gerekli adımları atar ve
vereceği karar herkes için bağlayıcı olur. Bu açıdan,
bunun Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olması
veya sıradan bir vatandaş olması arasında hiçbir fark
yoktur. Burada kelepçelerle şov yapma sizin hakkınız
değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir
hukuk var, ortada bir süreç işliyor, hemen mesele
siyasallaştırılmaya çalışılıyor. Buradan
farklı bir olay ortaya çıkarılmaya çalışıyor ki
bu, yargı sürecini tamamen etkilemek demektir.
Bakın, günlerdir, o olaydan beri ve daha
öncesinden beri çağrılar yaptılar, insanları sokaklara
çağırdılar. Kimse gitti mi? Gitmedi çünkü gerçek yüzlerini
gördüler. İnsanların burasına getirdiler. Bir taraftan örgütle
insanları tehdit ediyorlar, öbür taraftan da Demokratik siyaset
yapıyoruz. diyorlar.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Niye yasaklıyorsunuz?
Yasak koyuyorsunuz, basın açıklamasına bile yasak koyuyorsunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bir tercih
yapacaksınız; ya siyaset yapacaksınız ya da bu örgütle
aranıza mesafeyi koyacaksınız. Başka bir alternatifiniz
yok.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sosyal medya niye
kesildi bugün, sosyal medya? Telefonlar niye kesildi o zaman?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bildiri yayınlıyorlar, değerli milletvekilleri, açık
açık halkı tehdit ediyorlar, bakın ne diyorlar: 11de burada
burada toplanacağız. Ondan sonra Duyurular sadece basın
üzerinden değil, gece boyunca ev ev dolaşılacak. Bu, açık
tehdittir. Çekin elinizi vatandaşın yakasından,
bırakın artın insanları, insanları tehdit etmeyin.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ev ev dolaşmanın tehditle ne alakası var?
MEHMET MUŞ (Devamla)
İnsanları korkutarak bir yere gidemezsiniz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ev ev dolaşmayıp darbecileri mi
dolaşalım?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Ve hukuk bu yaptıklarınızın da hesabını
soracaktır.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Pensilvanyaya mı gidelim, tabii ki halkın evine
gideceğiz.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bakın, bundan iki hafta önce Özalp İlçe
Başkanımızı şehit eden teröristlerin bunlar
sırtlarını sıvazlıyorlardı.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Utan, utan, en başta biz kınadık, utan!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Geride bıraktığı yetimler hâlâ gözümün önünde.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Hepimiz kınadık.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Sadece ilçe başkan yardımcılığı yapıyordu,
siyaset yapıyordu. Onu katledenler PKKlı teröristler ve ne diyorlar?
PKK bir terör örgütü değildir efendim, özgürlük hareketidir.
SALİH CORA (Trabzon) O
cinayetleri ortak işlediler, ortak. HDP ile PKK beraber işledi o
cinayetleri.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Aranıza fark koyacaksınız. Her kim olursa olsun hukuka
hesabını verecek, yargısal süreç sonuna kadar işleyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZİHNİ AÇBA
(Sakarya) Yahu, üç sene öncesine kadar siz de aynı şeyi
söylüyordunuz arkadaş ya.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bağımsız mahkemelerin verdiği karar herkes için
bağlayıcıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Muş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Beştaş
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Bana doğrudan sataştı.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Şov yapmakla suçladı.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Beştaş.
İki dakika
ORHAN KIRCALI (Samsun)
Doğru ya, şov, kelepçeyi oraya buraya bırakmak ne demek,
şov yaptınız.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI
(Kütahya) 3 tane polisi şehit eden teröristin cenazesine
katılıyorsunuz, ondan sonra burada PKKyı savunmuyoruz.
diyorsunuz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yahu oturun oraya ya! Varsa bir şeyin oradan
konuşursun, burası Parlamento yahu.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI
(Kütahya) Nerede o milletvekilleriniz, nerede? 3 polisi şehit eden
teröristin cenazesine senin milletvekilin katılıyor.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) - Ayıp yahu, hep aynı şey, çık kürsüye
konuş, kürsüden cevap ver.
6.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz şovmenlik yapmayı bilmiyoruz ama sizin iyi
bildiğiniz çok açık. Mesele, siyasal bir meseledir, hukuksal bir
mesele değildir.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Allah Allah.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Dün cumhuriyet
başsavcılığının yaptığı
açıklamayı dikkatle okumanızı öneriyorum.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Okudum, öyle geldim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Ambulans vermek ve konuşmak
Siyasetçiler
ve belediyelerin temel işlerini yapmalarından dolayı şu
anda bu gözaltı işlemi yapılmıştır. Kimse geldi
mi çağrılarınıza? diyor.
SALİH CORA (Trabzon)
Bomba yüklü araçlara ne diyeceksin?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Ya insan biraz sıkılır bunu
söylerken. Bugün Diyarbakırda sabit hatlar bile kesildi, İnternet
kesildi, cep telefonlarına ulaşılamıyor. Her türlü
TOMAyla, gazla, suyla, copla insanlara saldırıyorsunuz.
SAİT YÜCE (Isparta)
Teröriste saldırıyoruz, insanlara değil, yanlış
şey söyleme.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Mademki rahat demokratik tepki ortaya konmasını savunuyorsunuz, neden
yasaklıyorsunuz? Neden 15 Temmuzdan sonra yirmi dört saat sela okuttunuz,
bütün canlı yayınlarda halkı demokrasi nöbetine davet ettiniz?
Biz de tam da demokratik tepki için bunu yapıyoruz. Biz demokratik bir
parti olarak zulme karşı demokratik direnişin temel bir hak
olduğunu söylüyoruz ve bunu siz daha dün söylüyordunuz. Bugün size
karşı bir müdahale olduğunda yine demokrasiye, halka
gideceksiniz. Biz halka gitmeyip kime gideceğiz? Pensilvanyaya mı
gidelim, askere mi gidelim, polise mi gidelim? Tabii ki biz halka
gideceğiz. Tabii ki, bizi buraya gönderen halktır. Büyükşehir
belediye eş başkanlarını seçenler de halktır ve
onların gözaltısına tepkiyi de halk gösterecektir ama siz, TOMAlarınızla,
tutuklamalarınızla, attığınız gazlarla
Bizim
milletvekilleri şu anda Diyarbakırda darbedildi. Sadece halkın
tepkisinin görünür olmaması için 24 televizyon ve radyo kanalını
kapattınız. Çok korkuyorsunuz ama bu korku sizi kurtaramaz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sizi kurtaramaz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Baskı, zulüm ve zor yöntemleriyle iktidarınızı ileriye
taşımak istiyorsunuz. Gelin, yol yakınken bu zulüm
politikasından vazgeçin çünkü bu halk size diz çökmez, bu halk size boyun
eğmez. Bizi cezaevleriyle korkutamazsınız diyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Beştaş.
Gündem dışı üçüncü söz, hasta
hakları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın
Yılmaz Tezcana aittir.
Süreniz beş dakika Sayın Tezcan.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, hasta
haklarına ilişkin gündem dışı konuşması
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 26 Ekim Hasta Hakları Günü hakkında
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında, dün Kazan
ilçemize verilen Kahraman unvanının hayırlı
olmasını diliyorum. Bu vesileyle, 15 Temmuz şehitlerimizi ve
gazilerimizi de bir kez daha şükranla yâd ediyorum.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet
gibi/Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Kanuni Sultan
Süleymanın bu dizelerinden de anlayacağımız gibi bir nefes
sıhhat çok önemlidir. Peygamber Efendimiz (ASV) şöyle buyurdu:
İnsanların çoğunun kıymetini bilmediği iki nimet
vardır; vücut sağlığı ve boş vakit. Bu
nedenlerle, AK PARTİ hükûmetleri olarak halkımızın sağlık
hizmetlerinden en iyi şekilde yararlanmasına önem verdik.
Bazı rakamları sizlerle
paylaşmak istiyorum: 2002 yılında devletin sağlık
harcaması 12,5 milyar lirayken bunu 6 kat artırarak 2015
yılında 76,6 milyar Türk lirasına çıkardık.
Sağlık harcamalarının yüzde 80ine yakınını
devlet karşılamaktadır. Sağlıkta âdeta sessiz ve teknolojik
devrim yaptık. 2002de 18 olan MR sayısını 256ya, 121 olan
tomografi sayısını 466ya, 495 olan ultrasonografi
cihazını da 2.782ye yükselttik. Hemen hemen her ilimize bir
ağız diş sağlığı merkezi kurduk. 133 tane
ADSM açtık. 510 bin hastamızı evinde tedavi ettik. 27 ilde 33
şehir hastanesi kuruyoruz. Bu hastaneler tüm dijital ve teknolojik
donanımlara sahip olacak.
Sayın milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetleri zamanında sağlık alanında Mersinimize 416
milyon lira tutarında önemli sağlık yatırımları gerçekleştirdik.
Birinci basamak sağlık hizmetleri birim sayısını
126dan 712ye çıkardık. Mersinde 112 Acil istasyon
sayımızı 15ten 44e yükselttik. Ayrıca, Mersinimize
yaptığımız ve yapacak olduğumuz sağlık
yatırımlarını da şu şekilde sizlerle paylaşmak
istiyorum: Özellikle yakında açacağımız 1.294 yataklı
şehir hastanesi, Tarsus, Mersin ağız diş
sağlığı merkezleri, Erdemli Devlet Hastanesi, Silifke, Mut,
Gülnar, Anamur, Mezitli devlet hastaneleri ve Tarsus, 600 yataklı yeni
devlet hastanesi projelerimiz devam ediyor, bazılarını
yaptık, bazılarını da inşallah en kısa zamanda
tamamlayacağız.
Değerli milletvekilleri, yaşanan bu olumlu
gelişmeler sonucunda Türkiye'de sağlık hizmetlerinden memnuniyet
oranı 2002 yılında yüzde 39 iken, 2015 yılında yüzde
75lere çıkmıştır. Mersinde bu oran yüzde 40tan yüzde
95e yükselmiştir. İnşallah yakın zamanda ve Türkiye'de ilk
açılacak olan Mersin Şehir Hastanemizle birlikte Mersinli
hemşehrilerimize ve komşu ilçelerimizdeki
vatandaşlarımıza daha kaliteli sağlık hizmetleri
sunacağız ve bunun müjdesini vermek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bugün Hasta Hakları Günü. Ülkemizde herkesin hasta haklarından
faydalanmasına dair usul ve esasları düzenleyen yönetmelikler
mevcuttur. Hastaların sağlık hizmetlerinden faydalanma
hakkı, bilgilendirme ve bilgi isteme hakkı, sağlık
kuruluşunu, sağlık personelini seçme ve değiştirme
hakkı, öncelik sırasının belirlenmesini isteme hakkı,
tıbbi gereklere uygun teşhis, tedavi, bakım ve tıbbi özen
gösterilmesi hakkı, kayıtları inceleme hakkı, mahremiyete
saygı gösterilmesi hakkı, tedaviyi reddetme, durdurma ve rıza,
güvenliğin sağlanması hakkı gibi pek çok hakları var.
Değerli milletvekilleri,
tabii, hastalarımızın haklarından bahsettikten sonra, bir
hekim milletvekili olarak, zaman zaman hekimlerimize, sağlık
çalışanlarına yapılan şiddeti de kınıyor,
toplum olarak hekimlerimizin ve sağlık
çalışanlarımızın haklarının da yanında
olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle, ülkemizdeki ve
Mersinimizdeki tüm hekim arkadaşlarımı ve tüm sağlık
çalışanlarımızı da bu kürsüden saygıyla
selamlıyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle, 26 Ekim Hasta Hakları Gününün ülkemizde
farkındalık oluşturması dileğiyle saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tezcan.
AHMET SELİM YURDAKUL
(Antalya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
AHMET SELİM YURDAKUL
(Antalya) Ben hatibin söylediği cümlelerdeki bazı hataları
tutanaklara geçmesi açısından ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun,
dinliyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun, Mersin
Milletvekili Yılmaz Tezcanın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AHMET SELİM YURDAKUL
(Antalya) Sayın Hatip, siz tabii, sağlık konusunda tam bilgiye
sahip değilsiniz herhâlde çünkü sağlık
SALİH CORA (Trabzon) O
senin haddin değil.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Böyle bir usul yok ya.
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açalım, yerinizden bir açıklama yapma gereği var
sanırım.
Buyurun.
AHMET SELİM YURDAKUL
(Antalya) Tam olarak, sağlık konusunda bilgiye sahip
olmadığınızı düşünüyorum çünkü bakın, ifade
ettiğiniz sağlık harcamaları 2002den 2015e kadar -2016
rakamlarını henüz Sağlık Bakanı vermedi ama- 103
milyarın üzerinde devlet ve özel sektör birlikte ve bütün bu
harcamaların artışına rağmen yani yaklaşık
100 milyarın üstündeki paraya rağmen sağlık
göstergelerindeki iyileşme istenilen düzeyde değil.
Vatandaşların finansmandan korunması yine, istenilen düzeyde
değil. Hasta memnuniyeti, ifade ettiğiniz gibi, önce yüzde 39dan
75e çıktı fakat daha sonra bazı bölgelerde 72ye, bazı
bölgelerde 55e kadar düştü. Bütün bunları da söylemeniz gerekiyor.
İkinci bir ifadeniz ise:
MR sayısını, doğru, 18 MRdan 256 MRa
çıkardınız ama 77 milyonluk bir nüfusta bir yılda sadece
yataklı hastanede çekilen MR sayısını 10 milyon 256 bine
çıkardınız.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Başkanım, sataşma yok, niye
Böyle bir
usulümüz yok ya, bu neye cevap veriyor?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Böyle bir usul yok Sayın Milletvekili.
AHMET SELİM YURDAKUL
(Antalya) Tomografi sayısını yani ışın
alınarak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET SELİM YURDAKUL
(Antalya)
çekilen tetkik sayısını ise 12,5 milyona
çıkardınız.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Ya, geç kardeşim ya, böyle bir usul mü var ya?
AHMET SELİM YURDAKUL
(Antalya) Bütün bu gerçekleri sizin Sayın Sağlık
Bakanınız geçen haftaki röportajında ifade etti, dedi ki:
Sağlıkta Dönüşüm Programı, istenilen düzeyde maalesef
değil. İkinci aşamaya geçmek mecburiyetinde kaldık. Bütün
bunları da söylerseniz vatandaş daha doğru bilgilenir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Milletvekili, böyle bir usulü yok Meclisin.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Niye daha hâlâ
cevap veriyorsun ki anlamadım.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz.
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Tezcan.
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Sayın hatip
sataşmada bulundu. Sağlıkla ilgili...
BAŞKAN Sataşma değil, sizin
verdiğiniz bilgileri düzeltme gereği duydu Sayın Tezcan.
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Sayın Başkan,
sağlıkla ilgili
BAŞKAN Sizin de mikrofonunuzu açayım
isterseniz, yerinizden cevap verebilirsiniz.
Buyurun.
2.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, Antalya
Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Sayın Başkan,
hatibin söylediği
Sağlıkla alakalı çok fazla bilginiz
yok. diyor. Mersinde başhekimlik, idarecilik, Tıbbi Hizmetler
Başkanlığı olmak üzere önemli görevlerde bulunduk.
Mersinle alakalı ve Türkiyedeki sağlıkla ilgili hem
akademisyen olarak hem bir idareci olarak bilgimizin olduğunu ifade etmek
istiyorum.
2002 yılında hasta memnuniyet
oranının yüzde 39 olduğunu herhâlde bilmiyorlar.
Dolayısıyla, 2015 yılında yüzde 75lere çıkması
hasta memnuniyeti için çok önemli.
Bir de MR radyasyon içeriyor. diye bir
açıklama yaptı sayın hatip.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Hayır,
tomografi, tomografi, çarpıtmayın.
YILMAZ TEZCAN (Mersin) MRın, tabii,
radyasyonla alakası yok. Bunu biraz araştırırsa daha iyi
bilir diye düşünüyorum.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)
Çarpıtmayın, tomografi sayısını verdim. Bakın,
yine doğruları söylemiyorsunuz.
YILMAZ TEZCAN (Mersin) İnsanların
tomografi ve MRa ulaşması, bugün özellikle kanser alanında
erken teşhisi hızlandırmıştır. Kendisine de
soruyorum: Başı ağrıdığında, ciddi bir
hastalığı olduğunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TEZCAN (Mersin)
MR ya da tomografi
çektirmiyor mu?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Tezcan.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Tomografi
ışın içerir Sayın Hatip, MR değil, çarpıtma.
BAŞKAN Sayın Yurdakul
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren sayın milletvekillerine, ilk 15 milletvekiline yerinden kısa
söz vereceğim. Daha sonra da grup başkan vekillerine söz
vereceğim.
Sayın Aydından başlayalım.
Buyurunuz.
3.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şu ifadeyi hiçbir değişiklik yapmadan
okuyorum: Rant olmadan hayat olmaz. Doğru olan, adaletli bir şekilde
rantı dağıtmak, herkesin istifadesine sunmak. Bunun için parsel
bazlı yoğunluk artışından vazgeçmemiz gerekiyor. Bu
cümleler, dün Bursada konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanına ait.
Düşünün ki bir Bakan rantı savunuyor, Rant olmadan hayat olmaz.
diyebiliyor; çok hazin, çok üzücü. Rantla mücadele etmesi gereken bir
Bakanın bu sözleri açıkça söylemesi Türkiye için de çok büyük bir
tehlike. Aslında, Bakan, partisinin ranta bakış
açısını da bir anlamda itiraf ediyor. Bunu da yüce Meclisimizin
ve halkımızın takdirlerine sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tümer
4.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, kamu hizmeti
yapan ve yargının kurucu unsuru olduğu kabul edilen avukatlara
yeşil pasaport verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bilindiği gibi, 6278 sayılı
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair torba Yasayla bazı
koşullarla iş adamlarına yeşil pasaport verilmesi
düzenlenmiştir. Konu, 24 Ekim 2016 tarihli gazetelerde Büyük Holdinglere
Yeşil Pasaport haberiyle
gündeme taşınmıştır. Yeşil pasaport
uluslararası seyahati kolaylaştırıcı bir hak ise bu
hakkın genişletilmesini elbette herkes memnuniyetle
karşılamalıdır. Ancak, önceki yasama dönemlerinde gündeme
gelen fakat bir türlü yasalaşamayan bir yeşil pasaport talebi daha
var, o da avukatların yeşil pasaport talebidir. Bir kamu hizmeti
yapan ve yargının kurucu unsuru olduğu kabul edilen avukatlara
da basit bir düzenlemeyle pasaport verilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdedeki
üreticilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğdede üretici perişan. Burada bunu dile
getiriyoruz ama Tarım Bakanlığının Niğdeye daha
müdahalesi yok. Hafta sonu köyleri gezdim, elma 10 kuruş, patates 25
kuruş, domates 15 kuruş. Tüccar almadığı için ürün
maliyetinin altında dahi satılamıyor. Bor Tepeköyde de kavunlar
tarlada kalmış. Üreticilerle konuştum, dekar maliyeti 1 milyar
iken tüccar gelip 1 dekar kavunu 100 liraya dahi almıyor. Şu anda
ürün tarlada. İlaç, mazot, gübre, elektrikle kuyudan
çıkarıldığı için maliyeti artan suyun
kullanıldığı Niğdede
Tarım
Bakanlığı Niğdeyi neden unutuyor? Ürün değer
bulmadığı gibi, Niğde, Avrupa Birliği Kırsal
Kalkınma Projesi dışında bırakıldı. Yüzde
70i tarım ve hayvancılıkla geçinen bir bölge nedense IPARD
kapsamına alınmadı. Havza bazlı teşvik kapsamında
elma, patates, kavun yok. Hayvancılıkla ilgili düzenlemede Niğde
unutuldu. Üretici ürününü satamıyor, tüketici ise kentlerde pahalı
ürün almak durumunda kalıyor, Tarım Bakanlığı ise
seyrediyor. Bakanlığın bu konuda Niğde ve diğer
bölgelerdeki üreticiler için dikkatini çekiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Engin
6.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, İstanbul
Valiliğinin AKUTun kırk dokuz yıllığına
kiraladığı binayı boşaltma kararından bir an evvel
dönmesini ve hayat kurtarmak için çabalayan binlerce gönüllüden oluşan
AKUT gibi kuruluşlara destek olunmasını beklediğine
ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İstanbul Valiliği AKUTun kırk dokuz
yıllığına kiraladığı ve on beş
yıldır da merkezi olarak kullandığı binayı on
beş gün içinde boşaltmasını istedi. Depremler başta
olmak üzere tüm doğal afetlerde vatandaşlarımızın
yardımına ilk yetişen ve bugüne kadar 2.500e yakın hayat
kurtaran, ülkemizin önemli sivil toplum kuruluşlarından AKUT,
yöneticilerinin Hükûmete yönelik eleştirel sözleri nedeniyle
cezalandırılmaya çalışılıyor.
AKPnin sivil toplum kuruluşlarından bile
korkar hâle gelmesi ve her eleştirel görüşe karşı
gösterdiği tahammülsüzlük nasıl bir girdap içine girdiğinin en
bariz örneklerinden biridir. Eleştirilerini ifade eden her gazeteciyi,
yazarı, sanatçıyı, akademisyeni ve
vatandaşımızı veya kuruluşu cezalandırarak
demokrasiden bahsedilemez.
İstanbul Valiliğinin almış
olduğu bu karardan bir an evvel dönmesini ve hayat kurtarmak için
çabalayan binlerce gönüllüden oluşan AKUT gibi kuruluşlara destek
olmasını bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
7.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinde
hastanelerin yetersiz olduğuna ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
7 Haziran seçimlerinde Tarsus Devlet Hastanesinin
ihalesini yaptık. diye billboardlar asıldı ama bugün, hastane
inşaatı yapılacak olan bölgede bir çalışma
göremiyoruz.
Mersinde hâlâ yanık ünitesi olan bir hastane
yoktur, hiçbir hastanede yanık ünitesi yoktur. Mersinde, üçüncü derecede
yanık olan bir hasta Adanaya ya da başka şehirlere, Antepe
nakledilmek zorunda kalıyor.
Dün gece Tarsusta trafik kazası geçiren bir
hastayı Mersinde yatıracak bir yoğun bakım ünitesi
bulamadık. Rica minnetle gece saat on ikide bir hastaneye
yatırabildik. Mersin şu anda 2 milyon nüfusun
yaşadığı ama kişi başına hasta yatak
sayısında 40ıncı sırada bulunan bir ildir. Bu ilde
yüzde 95lik bir hasta memnuniyeti nasıl oluyor? Bu konuda
Sağlık Bakanını açıklama yapmaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım
8.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, hiçbir geliri
olmayan BAL liginde futbol müsabakalarında ambulans
bulundurulamadığına ve bu sorunun giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Benim buradan sorum ve de çözülmesi gereken sorun
Sayın Spor Bakanına ve de Sağlık Bakanına.
Türkiye Futbol Federasyonu tarafından ihalesi
yapıldıktan sonra Digiturkten destek alan Süper Lig ve Birinci Lig
futbol takımları kendi sahalarında ambulans
bulundurabilmektedirler ve de herhangi bir sakatlık veya acil bir durumda
gerekli müdahaleyi yapmaktadırlar. Ancak, hiçbir geliri olmayan, hiçbir
geliri bulunmayan, herhangi bir televizyondan destek almayan, kendi zor
şartları altında idare etmeye çalışan BAL liginde
maalesef ambulans ücretle gelmektedir. Ambulans ücretle geldiğinden
dolayı da ambulans bulunduramamaktadırlar futbol
müsabakalarında. Bir kalp krizinde veya ufak bir sakatlanma anında
futbolculara en ufak bir müdahale yapılamamaktadır. Buradan Spor
Bakanından ya da Sağlık Bakanından özellikle bu sorunun
giderilmesini istiyorum.
BAŞKAN Sayın Sarıbal
9.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, Bursa Keles Kocayaylada
devam eden gölet inşaatının ve ağaç kesiminin
durdurulmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
ORHAN SARIBAL (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bursa Keles Kocayaylada bir gölet inşaatı
sürmektedir. Gölet, taşıma suyla gölet hâline getirilecektir.
Tarımsal sulama diye yapılan gölet, duyumlarımız
doğrultusunda ne yazık ki bir golf alanı olarak
düşünülmektedir. Büyükşehirden aldığımız bilgiler
doğrultusunda bu kanıya varmış durumdayız. Bu gölet
projesi için 2. İdare Mahkemesine DOĞADER ve Baro dava açtı. 2.
İdare Mahkemesi 16 Ağustos tarihi itibarıyla yürütmeyi durdurma
kararı verdi. Ne yazık ki şu anda inşaat ve kilometrelerce
ağaç kesimi devam etmektedir. Burada, hukuk devletinin gereği, bu
inşaat ve ağaç kesiminin durdurulmasını, faşizan
uygulamanın durdurulmasını bir an önce talep etmekteyiz, hukukun
gereğinin yerine getirilmesini talep etmekteyiz.
BAŞKAN Sayın Tanal
10.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Roman
vatandaşların ayrıştırıldığına ve
kendilerine insanca muamele yapılmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, İstanbul ilimizde
yaşayan Roman vatandaşlarımızın eşlerinden çok
asker olan da var, şu anda vatani görevini yapan -asker- eşleri de
var. Roman vatandaşlarımıza İstanbulda barınma
hakkı sağlanamıyor; ayrıştırılıyor,
ikinci, hatta üçüncü sınıf vatandaş muamelesi görüyorlar.
Ümraniye Belediyesinin sınırları içerisinde bulunan 18 Roman
vatandaşımızın çadırları yıkıldı.
Vatandaşlarımız sokakta, açıkta; elektrik yok, su yok,
yağmurdan korunacak bir çadırları bile yok; sosyal devlet
ilkesine aykırı, devletin var olma ilkesine aykırı. Roman
vatandaşlarımızın acilen işe alınmasını,
barınma hakkının sağlanmasını, insanca muamele
yapılmasını diliyor; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydemir...
11.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, Meclisin tüm
mensuplarını EYOF 2017 Erzurum organizasyonuna davet ettiğine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Gençlik Oyunları bazında Avrupanın
en büyük organizasyonu EYOF 2017ye ev sahipliği yapacak olan
Erzurumluların şükran hislerini paylaşmak istiyorum. 12-17
Şubat 2017 tarihinde yapılacak olan EYOF, yalnızca Erzurumun
değil, aynı zamanda ülkemizin kış turizmi ve
sporlarında ulaştığı gıpta edilen düzeyi ifade
açısından da önemlidir. Kış sporları alanında
ülkemiz, bölgemiz ve ilimiz adına kaydedilen bu gelişmeyi sağlayan
Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Hükûmetimize
minnettarlığımızı arz etmeyi bir borç biliyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisimizin tüm mensuplarını EYOF 2017 Erzurum
organizasyonuna ülkemizin bu sportif coşkusunu paylaşmaya davet
ediyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Cora...
12.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın, Trabzonun fethinin
555inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
SALİH CORA (Trabzon) 26 Ekim 1461de Fatih
Sultan Mehmet Han tarafından Trabzonun fethedilişinin bugün 555inci
yıl dönümünü idrak ediyoruz. Fatihin Trabzonun fethi tamamlanmadan
İstanbulun fethi tamamlanmış sayılmaz. sözleri,
aslında Trabzonun jeopolitik ve jeostratejik öneminin bir ifadesidir. Bu
ifadeyle Bizansın son kalıntısı Anadoludan
temizlenmiş, Karadenizin bir Türk gölü hâline gelmesi hedefinin en önemli
adımı atılmış, Bizansı diriltme hülyası da
son bulmuştur. Fatih Sultan Mehmet Bu taraflara gelişten maksat
yalnız kale kazanmak değildir, buraları Müslümanlara vatan
yapmak, aynı zamanda Allahın rızasını kazanmak ve
cihat sevabını kazanmak içindir. sözleriyle Trabzonun fethini
İslamiyet için önemli bir vecibe gördüğünü
vurgulamıştı. Bu vesileyle Trabzonun fethinin 555inci yıl
dönümünü kutluyor, şanlı ecdadımızı rahmet ve minnetle
anıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arık...
13.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, AKPli
vekillerin ellerini yargının üzerinden çekmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKP Ordu milletvekili, yaptığı
konuşmada, FETÖcü bir genel müdürün olduğunu ve bu genel müdürün bir
el tarafından korunduğunu söylüyor. Sayın vekil, bu FETÖcü
genel müdür kim, bu genel müdürü koruyan el kimin eli? Aynı vekil, FETÖ
soruşturmasından gözaltına alınan bir vatandaş için
başsavcıyı aradığını, niçin gözaltına
alındığını sorduğunu ve iki saat sonra
savcının kendisini arayarak Yanlışlık olmuş,
şahsı serbest bıraktık efendim. dediğini söylüyor.
Yine, Kayseride grup başkan vekili,
kırmızı plakalı makam arabasıyla savcıya gidiyor
ve ne tesadüftür ki bu ziyaretin arkasından 22 kişi serbest
bırakılıyor. Öte yandan, kirada oturan öğretmen, ev
sahibinin Bank Asyadaki hesabına kirasını yatırdı diye
ihraç ediliyor. Buradan AKPli vekillere sesleniyorum: Elinizi
yargının üzerinden çekin. At izi it izine karışmasın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
14.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
başta Balıkesir olmak üzere ülkenin her bölgesinde
hayvancılığın gelişmesi ve üreticilerin mağdur
olmaması için yetkilileri görevlerini yapmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, Balıkesir, hayvancılıkta ülkemizin en önde gelen
illerinden ve süt üreticilerimizin büyük sıkıntıları
mevcut. Ulusal Süt Konseyi tarafından ilan edilen 1 lira 15 kuruşluk
fiyat uzunca bir süredir artırılmadı. Köylümüz sütünü bu
fiyattan bile satamıyor, hatta ucuza satmak zorunda kaldıkları
sütlerinin parasını da bir türlü alamıyor. Firmalar altı
yedi aylık çekler veriyor. Özellikle yem fabrikası da olan bazı
firmalar süt paralarını yem olarak ödüyor ve bu durum da yem
piyasasında haksız rekabete yol açıyor. Balıkesirdeki süt
üreticilerimiz süt referans fiyatları artırılsın istiyor.
Süt bedellerinin ödenmesinin çok uzun zamana yayılmasının
engellenmesi için gerekli önlemin alınmasını istiyor. Başta
Balıkesir olmak üzere ülkemizin her bölgesinde
hayvancılığımızın gelişmesi ve
üreticilerimizin mağdur olmaması için ilgili ve yetkilileri
görevlerini yapmaya, köylümüze ve üreticimize hizmet etmeye davet ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Toğrul
15.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak ve Belediye
Meclis Üyesi Fırat Anlının hukuksuz bir şekilde
gözaltına alındıklarına ilişkin açıklaması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün, Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Eş Başkanları Sayın Gültan
Kışanak ve Sayın Fırat Anlı hukuksuz bir şekilde
gözaltına alındı. Sayın Gültan Kışanak, dün,
Darbeyi Araştırma Komisyonunda ifade verdi. Sayın Gültan
Kışanakın tutuklanması acaba buraya çağrılanlara
bir uyarı niteliğinde midir? Ayrıca, Hükûmet bir Sri Lanka
modelinden bahsediyor.
Ben şu hatırlatmayı yapmak istiyorum:
Ne Türkiye Sri Lankadır ne de Kürtler Tamildir. Kürtler direniş
geleneğini tarihlerinden alıyorlar. Gültan Kışanak, 12
Eylül darbecilerinin işkencelerinde bile insanlık onurunu yere
bırakmadı. Bugün, sözde darbeleri araştıranların
bizatihi kendileri darbeci olarak bu yaptıklarıyla
Yine, Gültan
Kışanak, insanlık mücadelesini, insanlık onurunu savunmaya
devam edecektir diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
16.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
Başbakanın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Başbakana soruyorum:
Sayın Başbakan, Başkanlık ülkemize 15 Temmuzda
gelmiştir. 15 Temmuz başkanlık gerekliliğini ortaya
koymuştur. gibi ifadeler kullanarak 15 Temmuz darbe girişimini
fırsata çevirdiğinizi göstermiyor musunuz?
İki: Başbakan olduğunuzdan beri
başkanlık sisteminin gelmesi için olağanüstü gayret sarf
ediyorsunuz. Başbakan olduğunuzda il başkanlarını
topladınız, Anayasamıza ve yasalara aykırı biçimde
Anayasa ne derse desin siz başkanlığın gelmesi için
çalışacaksınız. dediniz. Şimdi, size soruyorum:
Başbakan olurken Cumhurbaşkanına Sizi başkan
yapacağız. sözünü verdiniz mi?
Üç: Yargının bitirmiş olduğu,
beraatla sonuçlanan Ergenekon ve Balyoz davası aslında vardı,
FETÖ bunu sulandırdı. diyorsunuz. Peki, Recep Tayyip Erdoğan da
bu sulandırılmış davanın neden
Savcısıyım. dedi? Bunu açıklar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Son olarak Sayın
Yarayıcı
17.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının,
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan
Kışanakın gözaltına alınmasına ilişkin
açıklaması
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Sayın
Başkan, binlerce öğretmeni ve kamu çalışanını
açığa alma yoluyla susturmaya çalışan iktidar şimdi de
gözünü seçilmiş belediye başkanlarına dikmiştir. Bir yandan
kayyum, öbür yandan gözaltılar yoluyla Kürt halkının iradesi yok
sayılmaktadır.
Son olarak, dün komisyonda AKP-cemaat
ortaklığını teşhir eden Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Gültan Kışanak
Diyarbakıra döner dönmez gözaltına alınmıştır.
Sayın Kışanakın gözaltına alınmasını
halkın iradesine bir darbe olarak görüyor ve şiddetle
kınıyorum.
Gültan Kışanak gibi ömrünü Kürt sorununun
barışçıl yollarla çözümüne adamış bir ismi
gözaltına alıyorsanız bir arada yaşama inancımıza
da en büyük darbeyi vurmuş oluyorsunuz. Zaten son bir yıldır
baskıcı uygulamalar nedeniyle giderek Kürt halkında duygusal bir
kopuş yaşanırken bunu daha da körüklemek bölücülüğün ta
kendisidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
teşekkür ediyoruz.
Şimdi grup başkan vekillerine sırasıyla
söz vereceğim.
Sayın Usta, sisteme girmişsiniz, sizden
başlayalım.
Buyurunuz.
18.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, genç işsizlik
oranının yüksekliğine ve bu sorunun temelinde
eğitim-istihdam planlamasındaki aksaklıklar olduğuna, bu
sorunları çözme yönünde Hükûmetten daha fazla gayret beklediklerine
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bir milletvekili olarak belli okul
mezunlarından, belli meslek gruplarından aslında sürekli, belki
günde yüzlerce mesaj alıyoruz. Özellikle gıda mühendisleri,
veterinerler, ziraat mühendisleri, su ürünleri mühendisliği
mezunları, PDR mezunları, iktisadi idari bilimler fakültesi
mezunları gençler iş bulamadıklarından ve
işsizliklerinden şikâyet ediyorlar. Şimdi, tabii, istihdam datalarına
şöyle, özellikle, son döneme
Aslında, istihdamda
performansımız son yıllarda çok kötü ama nisandan sonra -bunun
15 Temmuzla da alakasının olmadığını bilmemiz
gerekiyor- nisan-temmuz döneminde işsizlik oranı 1,3 puan arttı.
Bakın, bu çok ciddi bir sinyaldir, çok büyük bir sıkıntı
var burada. Bu dönemde, üç ayda işsiz sayısı -mevsimsel
düzeltilmiş veri olduğu için ayı ayla mukayese etme
imkânımız var- 385 bin kişi arttı. İşsiz
sayısı artmakla kalmadı, istihdam kaybı da var, 297 bin.
Yani üç ayda 300 bin dersek aylık ortalama 100 bin istihdam kaybı
var. Biraz daha tanımı değiştirirsek 5,9 milyon
işsizimizin olduğunu da biliyoruz.
Daha da vahimi tabii ki genç işsizlik
oranı, yüzde 20 civarında. Gençlere soruluyor, 15-24 yaş
arasına, Ne istihdamdayım ne de eğitimdeyim. diyenlerin
oranı da yüzde 26nın üzerinde, yüzde 26,3. Şimdi,
dolayısıyla, bizim en güçlü yanımız genç nüfusumuz derken
genç nüfusumuzun bu şekilde heba olması tabii ki ülkemiz açısından
büyük bir sıkıntı, fırsatı kaçırıyor
ülkemiz.
Tabii, bu problemin temelinde eğitim-istihdam
planlamasındaki aksaklıklar var. Bu, ülkenin öteden beri bir sorunu
ancak, tabii, şu anda on dört yıllık bir iktidarın
performansından bahsediyoruz zaman zaman. Bunlar on dört yılda
çözülebilecek meselelerdi fakat maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi
hükûmetleri bu dönemde çok da fazla bir şeyi çözemediler.
Dolayısıyla, eğitimde piyasanın arzuladığı
bir eğitim planlamasının yapılması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın Usta,
tamamlayın lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) Eğitimde kalite sorununu
zaten biliyoruz.
Tabii, ülkenin yeteri kadar büyüyememesi de
diğer bir sorun. Şimdi, kamuda istihdam edilmesi gereken gençlerimiz
var, özel sektörde istihdam edilmesi gerekenler var. Dolayısıyla,
büyüme performansımızı bu yüzde 2ler, 3ler seviyesinden daha
yüksek seviyelere çıkarmak durumundayız. Bu kısır
çekişmeleri bırakıp reform atılımı yaparak
Hükûmetin bir an evvel ülkeyi büyütmesi lazım. Değilse, dediğim
gibi, fırsat kaçıyor ve bu gençlerin sorunları gitgide büyüyor.
Dolayısıyla, örneğin, devlette muhasebeci olarak, mali hizmet
uzmanı olarak istihdam edebileceğimiz kadrolar var, buralarda da çok
fazla atama yapılmıyor. 400 bin iktisadi idari bilimler fakültesi
mezunu var. Böyle bir devlet yapısı olmaz, bu kadar boş,
işsiz, mezun kişiyi biz ne yapacağız?
Dolayısıyla, bu sorunları çözme
yönünde biz Hükûmetten daha fazla gayret bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Usta.
Sayın Baluken, buyurunuz.
19.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan
Kışanak ve Belediye Meclis Üyesi Fırat Anlının
gözaltına alınmalarına ve güvenlik güçlerinin bu olaya
demokratik tepkilerini gösterenlere acımasız bir şekilde saldırdığına
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanlarımız Sayın
Gültan Kışanak ve Sayın Fırat Anlı AKP saray
iktidarının işletmiş olduğu düşman hukuku kapsamında
gözaltına alınmışlardır. Bizim artık bu siyasi
soykırım operasyonlarını bir hukuksuzluk olarak değil,
AKP saray iktidarı tarafından bilinçli olarak devreye konan bir
düşman hukuku olarak tanımladığımızı ifade
etmek istiyorum.
Belediye eş başkanlarımızın
evleri basılmış, belediye binası sabaha kadar polis ve
Jandarma ekipleri tarafından vekillerin ve avukatların denetim
yapmasına izin vermeyecek şekilde, korsanvari bir yöntemle
basılmıştır. Halkın dün akşamdan bu saate kadar
göstermiş olduğu demokratik tepkisine karşı da AKP saray
iktidarının talimatlandırdığı güvenlik güçleri
çok acımasız bir şekilde saldırmaktadırlar. Bu saat
itibarıyla Diyarbakır Milletvekilimiz Feleknas Uca, Diyarbakır
Milletvekilimiz Ziya Pir, Adıyaman Milletvekilimiz Behçet Yıldırım
polis tarafından darbedilmiştir. Bu arkadaşlarımız -sağlık
raporuyla- darbedilecek düzeyde sokak ortasında ağır
işkence altına girmişlerdir.
Her şeyden önce şunu ifade edelim. Gerek
büyükşehir belediye eş başkanlarımızın bu
şekilde korsanvari yöntemlerle gözaltına alınması gerekse
de milletvekillerimizin bu şekilde sokak ortasında darbedilmesi
açıkçası Kürt halkının iradesine bir
saldırıdır. Kürt halkının kimliğine, benliğine,
onuruna, haysiyetine ve iradesine Diyarbakırda bu
saldırıyı yapanlar bu saldırının sonucuna
katlanacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum.
BAŞKAN Açıyorum Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ellerindeki devlet imkânlarıyla her türlü
saldırıyı geliştirebilirler, bizleri tutuklayabilirler,
hatta emrindeki kontra, paramiliter çetelere öldürtebilirler de ama bu sürecin
sonunda onların öngördüğü o tasfiye konseptinin amacının
nasıl gerçekleşeceğini bütün demokratik kamuoyu görecektir; biz
mi tasfiye olacağız, onlar mı tasfiye olacak? Çiller, Ağar,
Kenan Evren gibi bu darbe uygulamalarını kesintisiz olarak Kürt
halkı başta olmak üzere Türkiye halklarına dayatanlar mı
tarih sayfasında yok olacak yoksa bu halkın iradesi mi
kırılacak, hep birlikte göreceğiz. Biz halkımıza
şunu söylüyoruz, halkımız rahat olsun: Bu kesintisiz darbe
sürecine karşı kesintisiz direniş sürecinde
halkımızın içerisinde, yanında yer alacağız.
Hiçbirimizin ayağı, dizleri bunların karşısında,
bu zalimlerin karşısında asla toprağa değmeyecek. O
dizlerin toprağa değmesindense aldığımız her
damla nefesin bize haram olmasını yeğleriz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın Özel, buyurunuz.
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 26 Ekim Dünya Hasta
Hakları Gününe, kendileriyle ilgili hiçbir suçlama
olmadığı hâlde eşlerinden dolayı suçlanan ve
hakları ellerinden alınan eczacıların
durumlarının suçların şahsiliği ilkesiyle bağdaşmadığına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öncelikle Dünya Hasta Hakları Gününde -bugün
tabii bir konuşma da yapıldı- öncelikle bütün milletvekillerinin
şuna dikkat etmesi lazım. Bu Meclis hekime karşı
şiddetin niçin arttığını araştırdı, bir
komisyon raporu yayımladı. Bu komisyon raporunda hasta memnuniyet
anketlerinin sağlık profesyonelleri dışında
paylaşılmasının, kamuoyuna ifade edilmesinin oran ne olursa
olsun hekime karşı şiddeti, başına kötü bir şey
gelenin Yahu, bu kimse herkes memnun, bu benim başıma geldi, demek
ki bu doktor suçlu. diyerek bir psikolojiyi pekiştirdiği
uyarısı vardı, buna dikkat etmek lazım.
İşler çok yolunda diye söyleniyor,
sağlıkta baş aşağı gidiliyor: Ben artık bu
işleri bıraktım. diyen Sağlık Bakanını,
önceki Sağlık Bakanını apar topar geri getirme
çabalarından belli zaten ama şunu da söyleyelim. Adalet ve
Kalkınma Partisi ilk iktidara geldiğinde hastalardan 1 çeşit
katılım payı alınırdı, bugün tam 14 çeşit
katılım payı alınıyor, hastanede, eczanede ya da
maaşından kesilerek. Böyle bir gerçeklik varken, hasta haklarının
en temelinde eşit, en kaliteli hizmete ücretsiz erişmek varken
AKPnin sağlık alanını nasıl
ticarileştirdiğinin en önemli göstergesi budur. Hasta Hakları
Gününde bunun öncelikle altını çizelim.
Yanımda partimizin benim gibi eczacı olan
bir milletvekili oturuyor. Tüm meslektaşlarımızdan hem bize hem
de Türk Eczacıları Birliğine son günlerde hızla artan bir
uygulamayla ilgili şikâyetler geliyor. Eczacıların, bir gün
sabah gidiyorlar, ekranları kapanmış, ilaç verdirtmiyor sistem
ve hesaplarına el konmuş. Kim bu eczacılar? Bu
eczacıların kendileriyle ilgili hiçbir suçlama yok ama eşleri
açığa alınmış devlet memurları, eşleri ihraç
edilmiş kamu personeli ya da bu eczacılar, bankanın
yapmış olduğu bir teklif, ticari bir ilişkiden dolayı
Bank Asyada hesap bulundurmuş...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, açıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) ...POS cihazını
kullanmış eczacılar. Bir kere, suçun şahsiliği ilkesi
ayaklar altına alınarak... Bundan tek yararlanan kişi -ki
yararlansın- AKP Genel Başkan Yardımcısıdır,
kardeşi darbeci olduğu hâlde devam ediyor. Suç şahsidir, böyle
olması lazım ama eczacının eşi suçlu dahi olsa...
Bundan önce türlü türlü terör örgütlerinden müebbet hapis alan suçlular oldu
çok -adi suç- hiçbirinin eşinin eczanesinin ekranı sebepsiz
kapatılmadı. Türk Eczacıları Birliğinin benden sonraki
Genel Sekreteri Sayın Arman Üney devamlı şunu söylüyor: Tüm
gayretimize rağmen, kimse ne gerekçeyle kapatıldığını
söylemedi, bir talimat geldi Böyle olması gerekiyor. Böyle olması
gerekmiyor Sayın Başkan, bu hukuksuzluk demek. O eczanede ilacı
olan hastalar... O eczaneye 100 lira para ödüyorsanız bu paranın 90
lirası deponun parası zaten ve deponun alacağının yüzde
90ına elkoyuyorsunuz o eczaneye para ödemeyerek. Böyle bir
işleyiş, böyle bir cezalandırma, böyle akıl
dışı bir yaklaşım olamaz. Bunu da
meslektaşlarımız adına yüce Meclisin takdirlerine arz etmek
istedim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın Muş, açıyoruz mikrofonunuzu.
Buyurun.
21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
savcılığın keyfî bir uygulamayla değil, ciddi ve vahim
iddialardan ötürü Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı
Gültan Kışanakı gözaltına aldığına ve Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada, dün gözaltına alınan Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanakla
alakalı bazı açıklamalar yapıldı ve savcılığın
açıklamaları ortadadır: PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye
olma, sözde demokratik özerkliğin ilan edildiği, Demokratik Toplum
Kongresine katılmak ve burada olağan üye sıfatıyla örgüt
lehine konuşma yapmak, PKK/KCK silahlı terör örgütünün
çağrısı ve talimatları doğrultusunda
Diyarbakırda düzenlenen Nevruz etkinliklerinde terör örgütü lehinde
söylemlerde bulunarak özerklik çağrısı yapmak ve benzeri
Burada, iddialar ortadadır. Bu konuyla ilgili
vurgulanacak olan husus şudur: Savcılık keyfî bir uygulamayla
değil, yukarıda sayılan ciddi ve vahim iddialardan ötürü Gültan
Kışanakı gözaltına almıştır. Hukuk
karşısında herkes eşittir. Yargı bir kişinin
mesleğine, konumuna, statüsüne bakarak ona ayrıcalık
tanımaz, tanıyamaz. Bir kişinin belediye başkanı
olması onu suçtan muaf duruma da getiremez. Hukukun temel ilkesidir,
eğer suç varsa ceza da vardır. Kimseyi peşinen suçlu kabul
etmiyoruz ama herkesi hukuka saygılı olmaya davet ediyoruz. Herkes
sabırla bağımsız yargının kararını
beklemelidir. Kimse baskıyla, tehditle yargı makamlarını
etkilemeye çalışmamalıdır. HDPli sözcülerin hukuki bir
soruşturmayı siyasileştirmeye çalışması ve bunun
üzerinden provokasyon anlamına gelen çağrılarda bulunmaları
maksatlıdır.
Uzun süredir, çeşitli bahanelerle 6-7 Ekim
olayları benzeri çağrılarda bulunanlar bölgede
karşılık bulamamış, hüsrana
uğramıştır. Şimdi, birilerini yargıdan
kaçırmak için yapılan bu çağrılar da nafiledir. Demokratik
bir hukuk devletinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Açıyorum Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) -
terör örgütüne
üye olma özgürlüğü diye bir özgürlük olamaz. Şiddeti ve terörü övme,
meşrulaştırma, teşvik etme gibi bir hürriyet yoktur.
Hukuku, Anayasayı, yasaları hiçe sayarak sözde özerklik ilan etme,
vatan topraklarını bölmeye çalışma özgürlüğü diye bir
özgürlük yoktur. Kamu araçlarını terör örgütünün emrine verme, kamu
kaynaklarını teröre aktarma diye bir uygulama söz konusu olmaz,
olamaz. Bunların aksini iddia edenler demokratik hukuk devletini
değil, anarşizmi, bölücülüğü arzulamakta ve savunmaktadır.
Yapılan uygulama bir hukuki uygulamadır. Burada, iddia makamı
ortadadır ve bir şekilde karar verilecektir. Burada
yargıyı, mahkemeyi baskı altında
çalıştırmaya kimse yeltenmesin.
Sonuçlarına katlanacaklar. diyerek de neyi
kast ediyorsunuz Sayın Baluken? Yargıyı ve devleti mi tehdit
ediyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sizin
siyasi sonunuzu söylüyoruz, siyasi sonunuzu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kusura
bakmayın, ne yargı ne de devlet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul)
sizin bu boş
tehditlerinize pabuç bırakmaz, bırakmayacaktır.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kenan
Evren gibi, Çiller gibi siyasi sonunuza işaret ediyoruz, merak etmeyin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bizi
diğerleriyle mukayese etmeyin. Türkiye bir hukuk devletidir, her şey
hukuk içerisinde hâl yoluna konulur, çözülür. Türkiye Cumhuriyeti devleti hukuk
içerisinde hareket eder. Oradan, Sonuçlarına katlanırlar. diye de
bizleri, devleti, ülkeyi tehdit etmeye kalkmayın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Muş.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Muşun bütün konuşması sataşma doluydu. Bizi
provokasyon yapmakla, devleti tehdit etmekle itham etti. Sataşmadan söz
talebim var.
BAŞKAN Sayın Baluken, iki dakika size
söz vereceğim.
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
7.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, doğrusu, bu
yargı bağımsızlığıyla ilgili
söylediğiniz sözler gözlerimizi yaşartıyor. Aynı yargı
değil miydi, 17-25 Aralıkta bakan çocuklarını,
başbakan çocuklarını makam arabalarına koyup saklamaya
çalışıyordunuz? Aynı yargı değil miydi, MİT
Müsteşarını haftalar boyunca siz saklayıp işte,
Yargı bize darbe yapmaya çalışıyor. diyordunuz? Aynı
yargı değil miydi, siz mahkeme koridorlarında, adliye
koridorlarında Her taraf eşkıya doldu. dediniz? Şimdi ne
oldu? Şimdi aynı yargı mekanizmasını kendi
denetiminize aldığınızda bu yargıyla ilgili süreçleri
meşrulaştırmış mı oluyorsunuz? Hakan Fidanla
ilgili süreci eşkıya olmuş yargı üzerinden
tanımlayacaksınız da Gültan Kışanaka yönelik süreci
savcının meşru soruşturma süreci olarak mı
göstereceksiniz bize? Kim inanacak buna?
Demokratik özerklik dediği şeyi biz
savunuyoruz, biz, bu kürsüden defalarca savunduk. Türkiyede, bütün Türkiye
coğrafyasında var olan bütün sorunların çözüm projesi olarak
demokratik özerkliği Halkların Demokratik Partisi savunuyor ve
Anayasa Komisyonuna da teklif olarak verdi. Demokratik özerkliği sen hangi
gerekçe üzerinden suç sayıyorsun?
Ha, terörle ilişki
meselesine gelince, birazdan ayrıntılı o meselelere
gireceğiz, konuşacağız. Ancak, bunlarla ilgili
söylediğiniz sözlere hiç kimse inanmıyor.
Diğer taraftan, devleti tehdit etme, yok
halkı tehdit etme gibi bir şey yok. Ben size sizin siyasi sonunuzu
gösteriyorum. Sizin siyasi sonunuz, tıpkı sizin yöntemlerinizle bu
halkın iradesini kırmaya çalışan Çiller gibi olacak,
Ağar gibi olacak, Kenan Evren gibi olacak. Siz, şimdi, bu siyasi sonu
getirip bilmem Halkı tehdit ediyor, devleti tehdit ediyor. gibi
saptırmaya çalışmayın. Bu yola madem girdiniz, kesintisiz
darbe süreci dediniz, kesintisiz direniş süreciyle hep beraber
göreceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Baluken.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Burada, bizim ne
olacağımıza milletin iradesi karar verir. Şimdiye kadar
milletin reyiyle iktidara geldik ve milletin verdiği yetki müddetince de
görevde kalırız. Hiç kimse farklı tanımlamalar içerisine
girmesin.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Millet
götürecek sizi zaten.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Millet
götürecek sizi zaten diyoruz. Maskenizi düşürdükçe millet götürür.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Siz kendinize
bakın, siz kendinize bakın.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Millet
götürecek, onu söylüyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi,
bakınız değerli arkadaşlar
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Anlamamakta ısrar ediyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Neden efendim?
Demokratik özerklikten bahsediyorlar. Bakınız
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sen
başkanlıktan bahsediyorsun da demokratik özerklik olmaz mı?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sen
fiilî olarak rejim değiştirdiğini söylüyorsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ben
yaptığı sataşmalardan dolayı söz istiyorum. Buradan
cevap vermeyeceğim.
BAŞKAN - Peki, buyurun Sayın Muş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika
8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Aslında,
kürsüye çıkıp bunun üzerine tekrar aynı şeyleri ifade etmek
istemezdim fakat öyle şeyler söyleniyor ki, öyle şeyler iddia
ediliyor ki ortada hiçbir şey yok, PKK terör örgütü diye bir örgüt yok,
bunun bir şehir yapılanması, KCK diye bir şey yok(!) Buna
ortada bir destek var; farklı dönemlerde buraya araç tahsis edilen
görüntüler ortaya çıktı, gördünüz, bu görüntüler var ortada. Bunlar
sanki ortada yokmuş gibi, efendim, durup dururken yargı burada bir
adım altmış. Ne diyoruz biz? Bekleyin, yargı ne karar
verirse herkes bunu sabırla beklesin.
Bakınız, bir tanesi bir tweet
atıyor, diyor ki: Biz Cizre ile Geveri kanton ilan edelim. Fake bir
isimle atıyor bunu. Enteresanı şu: HDPde milletvekilliği
yapmış Selma Irmak Kesinlikle katılıyorum
İşte, o şehirlere çukurlar kazmalarının, o
şehirlere bombalar, EYPler yerleştirmelerinin arkasında da
yatan budur. Ne ilan edeceklermiş? Kanton ilan edeceklermiş.
Efendim, demokratik özerklik ilan ediyoruz. Kanton diyemiyor önce, önce
demokratik özerklik, daha sonraki adımı ne? Kanton. Ondan sonra onu
ifade edecek. Şimdi, bunlar tıkandı, ilerleyemiyor, kesildi,
millet bu işin gerçek yüzünü gördü, bu feryat, bu figan ondan değerli
milletvekilleri. Halkta bir karşılık bulmadığı
için bu kürsüden sürekli provokatif açıklamalar yapılıyor,
tehditvari açıklamalar yapılıyor. Eğer millet nezdinde bir
karşılık bulmuş olsaydı farklı
konuşurlardı. Millet gerçeği gördüğü için, millet kendi
ödediği vergilerle, kaynaklarla nelerin finanse edildiğini, hangi
amaçlarla kullanıldığını gördüğü için bunlara
destek vermiyor. Şu an yaptıkları bütün çağrılara
rağmen de milletin buna kesinlikle ve kesinlikle prim vermediği
Diyarbakırda ortaya çıkmıştır diyorum.
Sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yeniden söz talebim olacak çünkü tekrar
sataştı, provokatif ve tehditvari konuşmalar
yaptığımı söyledi. Öyle bir şey yapmadım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Milletvekilinin kaburgasını kırarken ne
iradesi ortaya çıkmamış acaba?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sen ne
diyorsun ya?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sen diye birisi yok. Saygı çerçevesinde
konuşacaksan konuş.
BAŞKAN Sayın Baluken, son bir kez size
iki dakika söz veriyorum. Yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.
Buyurun.
9.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Bakın, biz demokratik özerkliği sadece Kürtlerin yoğun
yaşadığı iller için değil, bütün Türkiye için bir
çözüm projesi olarak Anayasa Komisyonuna sunduk. Demokratik özerkliği öyle
saklayarak birtakım illegalize görüntüyle falan tartışıyor
değiliz. Bizim projemiz odur, projemiz. Siz, bırakın projenizi,
Türkiye'de fiilî olarak rejim değiştirdiğinizi söylüyorsunuz. Bu
ülkenin Adalet Bakanı mevcut yasaları ve Anayasayı elinin
tersiyle bir kenara iterek Türkiye'de fiilî rejim değişikliği
yaptığını söylüyor. Ya, rejim değişikliği
eğer suçsa, bununla ilgili fiilî bir durum yaratmak suçsa siz zaten o
suçun âlâsını yapmışsınız. Biz şu anda fiilî
bir şey de yapmış değiliz. Demokratik özerklik projemizi
Türkiye halklarına anlatıp ülkenin tamamını 22 özerk
bölgeden oluşan yeni bir idari ve siyasi sisteme kavuşturmak
istiyoruz. Bunun suçla herhangi bir alakası yok.
Diğer taraftan,
belediyelerin, bilmem, terörle ilişkisi, suç meselesi, uzun uzun anlatmaya
gerek yok. Sizin Başbakan Yardımcınız söyledi ya. Parsel
parsel her tarafı kime peşkeş çektiğinizi, İstanbul
Büyükşehirde, Ankara Büyükşehirde, Bursa Büyükşehirde, Antep
Büyükşehirde neler yaptığınızı bizzat sizin kendi
yetkilileriniz kendi ağzıyla söyledi. Bak, dumanı yeni tütüyor,
sosyal medyada çok da revaçta. Açın siz de izleyin, Antep Büyükşehir
Belediye Başkanınızın sizin darbeci olarak
tanımladığınız yapılanmaya muhabbetlerini
nasıl ağzından bal damlayarak... Dolayısıyla, buraya
gelip farklı şeyleri, gerçekleri çarpıtarak anlatmayın.
Diğer taraftan,
şunu ifade edeyim: Yani biz, öyle kimseyi tehdit falan ediyor
değiliz. Kantonla ilgili bir şey yapsak onu da gelir burada söyleriz.
Kanton ilan etme gibi bir projemiz olsa, şey yapsak hiçbirinizden de
çekinmeyiz. Bizim projemiz nettir, projemizin arkasındayız. Siz,
bütün bu demokratik kazanımları ortadan kaldıran bir darbeyle
Türkiye'de fiilî rejim değişikliğini
yaptığını söyleyen bir siyasi partisiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Dolayısıyla, mevcut durumda sizin siyasi
akıbetinizi, siyasi sonunuzu bütün kamuoyuna aktarmak, bütün Türkiye
haklarına açıklamak da bizim görevimizdir.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Baluken.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkanım, tekrar söz
almayacağım fakat kayıtlara girsin. PKK ve KCK doğu ve
güneydoğudaki illerimizin bazılarında bir kanton hayali
kurmuştur.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Git, onu PKKyle konuş, bizimle konuşma.
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Git, onu PKKyla konuş.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Git konuş, git onlarla konuş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ama, ülkemizin güvenlik birimleri onları, o
kazdığı çukurların içerisine gömdüğü için bu kanton
suya düştü. Bu da kayıtlara girsin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 21
milletvekilinin, Niğdede elma ve patates üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/339)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Niğde İlinde 250 bin dekar patates
tarımı yapılmaktadır. Nevşehirle birlikte ülkemizin
en çok patates üretimi yapılan bölgesidir. Niğde'de 228 bin dekar
bahçede elma yetiştiriciliği yapılmaktadır. 11 bin dekar
alanda da organik elma yetiştirilmektedir.
Patates ve elma ürününde
rekolte artışı olduğunda her yıl üretici sorun
yaşamaktadır. Hâlen Niğde'de patates ve elma depoda
kalmış, üretici mağdur durumdadır. Sorunun kalıcı
bir çözüme ermesi, mevcut ürünün pazarlanması, üretici zararının
karşılanması, gelecek yıl benzer sorunların
yaşanmaması için kalıcı çözümleri de kapsayacak bir
çalışmayla üreticiler ve sorunlarının irdelenmesi
gerekmektedir. Elma ve patates yetiştiriciliğinin
dolayısıyla elma ve patates üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını
arz ederiz.
Saygılarımla.
1) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
2) Hüseyin Çamak (Mersin)
3) Özcan Purçu (İzmir)
4) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
5) Mazlum Nurlu (Manisa)
6) Orhan Sarıbal (Bursa)
7) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
8) Kadim Durmaz (Tokat)
9) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
10) Yakup Akkaya (İstanbul)
11) Seyit Torun (Ordu)
12) Namık Havutça (Balıkesir)
13) Serkan Topal (Hatay)
14) Haydar Akar (Kocaeli)
15) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
16) Akif Ekici (Gaziantep)
17) Kazım Arslan (Denizli)
18) Hüseyin Yıldız (Aydın)
19) Candan Yüceer (Tekirdağ)
20) Gülay Yedekci (İstanbul)
21) Ali Akyıldız (Sivas)
22) Sibel Özdemir (İstanbul)
2.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen ve 22
milletvekilinin, Su Temin Projesindeki anlaşmazlıkların ve bu
anlaşmazlıkların neden olduğu ekonomik kayıpların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/340)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'den Kuzey Kıbrıs'a boru
hatlarıyla götürülen ve asrın projesi olarak adlandırılan
Su Temin Projesi'nde suyun dağıtımı için gerekli 600 milyon
liralık altyapı yatırımını ve suyu kimin satacağı,
dağıtacağı, işletmesini yapacağı konusunda
AKP Hükûmeti ile KKTC Hükûmeti arasında çıkan anlaşmazlık
sonucu ada halkı tekrar susuzluğa mahkûm olmuştur. Anlaşmazlık
nedeniyle suyun iki aydır denize akıtıldığı
belirtilmektedir.
Su Temin Projesi'ndeki
anlaşmazlıkların tespiti ve bu anlaşmazlıkların
neden olduğu ekonomik kaybın belirlenmesi, bu kaybın KKTC ve
Türkiye'ye etkilerinin saptanması, bundan sonraki dönemde maddi kaybı
en aza indirecek önlemlerin ve politikaların belirlenmesi amacıyla,
Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılması hususunu
saygılarımızla arz ederiz.
1) Elif Doğan Türkmen (Adana)
2) Özcan Purçu (İzmir)
3) Hüseyin Çamak (Mersin)
4) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
5) Mazlum Nurlu (Manisa)
6) Kadim Durmaz (Tokat)
7) Yakup Akkaya (İstanbul)
8) Orhan Sarıbal (Bursa)
9) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
10) Namık Havutça (Balıkesir)
11) Kazım Arslan (Denizli)
12) Serkan Topal (Hatay)
13) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
14) Ali Akyıldız (Sivas)
15) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
16) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
17) Seyit Torun (Ordu)
18) Haydar Akar (Kocaeli)
19) Akif Ekici (Gaziantep)
20) Hüseyin Yıldız (Aydın)
21) Candan Yüceer (Tekirdağ)
22) Gülay Yedekci (İstanbul)
23) Sibel Özdemir (İstanbul)
Gerekçe:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC)
su ihtiyacını karşılamak üzere 2011 yılında
yapımına başlanan ve 1,6 milyar lira harcanarak, 17 Ekim 2015
tarihinde Türkiye ve KKTC'de düzenlenen iki ayrı törenle
açılışı yapılarak hizmete alınan asrın
projesi diye adlandırılan Su Temini Projesinde iki ülke hükûmetleri
arasındaki anlaşmazlık nedeniyle su akışı
kesilmiş, hatta suyun iki aydır denize döküldüğü
belirtilmektedir.
Türkiye'den Kuzey Kıbrıs'a boru hatlarıyla
götürülen projede suyun dağıtımı için gerekli 600 milyon
liralık altyapı yatırımını kimin
yapacağı, suyu kimin satacağı,
dağıtacağı, işletmesini yapacağı konusunda
AKP Hükûmeti ile KKTC Hükûmeti arasına çıkan anlaşmazlık
sonucu ada halkı tekrar susuzluğa mahkûm olmuştur.
AKP Hükûmeti, KKTC'deki belediyelerin su fatura
tahsilat oranlarının çok düşük olduğu ve ada içindeki su
dağıtımı için gerekli 600 milyon liralık altyapı
maliyetinin KKTC Hükûmeti tarafından karşılanmasını ve
suyun özel şirketlerin katıldığı bir sistemle
işletilmesini talep etmektedir. KKTC Hükûmeti ise mevcut belediyelerin ve
belediyelerin kurduğu şirketin su faturalarını tahsil
etmesini istemektedir.
KKTC medyası, AKP Hükûmetinin
yap-işlet-devret modeli ve özel şirkette ısrar etmesinin ve
ihaleye çıkartmak istemesinin ardından, ihaleyi alacak şirketin
bile belirlendiği haberlerine yer vermektedir.
1 Ocak 2016'da, Kuzey ve Güney Kıbrıs
elektrik şebekelerinin birleştirilmesi, müzakere süreci ve adada
çözüm adına önemli bir gelişme olurken Türk Hükûmeti ile KKTC
Hükûmetinin su konusunda uzlaşamıyor olması bütün dünya
tarafından bir ihale pazarlığı ve rant kavgası olarak
izlenmekte ve değerlendirilmektedir.
İki hükûmet arasında meydana gelen
anlaşmazlıklar olası bir siyasi krize dolayısıyla da
müzakere sürecinin kesintiye uğramasına neden olursa bunun sorumlusu
ve KKTC'nin ve halkının, yerel yönetimlerinin iradesini yok sayarak
kendi formülünü dayatan AKP iktidarı olacaktır.
Yukarıda bahsedilen nedenlerle, Su Temin
Projesi'ndeki anlaşmazlıkların tespiti ve bu
anlaşmazlıkların neden olduğu ekonomik kaybın
belirlenmesi, bu kaybın KKTC ve Türkiye'ye etkilerinin saptanması, bundan
sonraki dönemde maddi kaybın en aza indirecek önlemlerin ve
politikaların belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması uygun olacaktır.
3.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, basın-yayın mensupları ve
kuruluşlarına yapılan saldırıların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/341)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Basın-yayın mensupları ve
kuruluşlarına yapılan saldırıların tüm yönleriyle
araştırılması ve basın özgürlüğü ve halkın
haber alma hürriyetini sağlamaya yönelik olarak alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
11/01/2016
Engin
Altay Levent
Gök Özgür
Özel
İstanbul
Ankara Manisa
CHP Grup
Başkan Vekili CHP
Grup Başkan Vekili CHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Son yıllarda, Türkiye'deki basın ve
yayın kuruluşları ile basın mensuplarına
karşı fiilî saldırılarda bulunulmaktadır. Gazeteciler,
köşe yazarları, medya kuruluşlarının üst düzey
yöneticileri fiilî saldırıya uğramış, medya
kuruluşlarının çalışma binaları taşlı,
sopalı ve hatta bombalı saldırıya uğramış,
bazı medya kuruluşlarına yönelik de bombalı
saldırı ihbarları alınmıştır.
Bu saldırılara örnek göstermek gerekirse,
Star Medya Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sancak'ın silahlı
saldırıya, gazeteci Ahmet Hakan Coşkun'un evinin önünde fiilî
saldırıya uğraması, Star gazetesinin Basın Ekspres
Yolu üzerinde bulunan binasının bahçe duvarına bomba
yerleştirilmesi, Hürriyet gazetesine yönlendirilmiş bir grup
tarafından taşlı sopalı saldırıda
bulunulması, Sabah ve ATV binalarına yapılan
saldırılar sayılabilir. Cumhuriyet gazetesine yapılan
bombalı saldırı ihbarının da dikkate
alınması gerekmektedir. Birçok basın-yayın mensubu da
saldırı tehditleri altında görevini yapmaya
çalışmaktadır.
Basın-yayın mensuplarına ve
kuruluşlarına yönelik bu tür saldırılar ve yapılan
tehditlerin Anayasayla teminat altına alınmış olan
basın özgürlüğüne yönelik büyük bir tehdit oluşturduğu
kuşkusuzdur. Bu tür saldırı ve tehditler halkın haber alma
özgürlüğünü de tehdit etmektedir.
Anayasanın basın hürriyetini teminat
altına alan 28'inci maddesi, aynı zamanda devleti basın ve haber
alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri almakla yükümlü
kılmıştır.
Gazeteciler, köşe yazarları, medya
kuruluşlarının üst düzey yöneticilerine yönelik saldırılar
ve yapılan tehditlerin büyük bir bölümünün kaynağının henüz
aydınlatılamamış olması yeni saldırılar için
uygun iklimin devam etmekte olduğunu göstermektedir.
Basın ve haber alma özgürlüğünü tehdit
eden basın-yayın kuruluşları ve medya mensuplarına saldırıların
tüm yönleriyle araştırılarak basın özgürlüğü ve
halkın haber alma özgürlüğü üzerindeki tehditleri ortadan
kaldırmaya yönelik olarak alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını
arz ve teklif ederim.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, bastırılarak
dağıtılan 426 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 1inci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ilişkin önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
26/10/2016
Danışma Kurulunun 26/10/2016 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantıda, bastırılarak
dağıtılan 426 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 1'inci sırasına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesinin Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet
Muş Özgür
Özel
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
İdris
Baluken Erhan
Usta
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisinin
lehinde olmak üzere Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Usta.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Danışma Kurulunun bir önerisi var. Asgari ücret,
malum vergi diliminden dolayı 1.300 TLnin altına düşüyordu.
Biz, tabii ki asgari ücretin bunun altına düşmesini arzu
etmediğimiz için, buna ilişkin kanun teklifini zaten hem Komisyonda
destekledik hem de burada Genel Kurulda da bir an evvel görüşüp
geçirilmesini arzu ediyoruz. Bu, asgari ücretliler açısından,
vatandaşlarımız açısından önemli bir olaydır.
Tabii ki burada, temelde asgari ücretin -seçim
öncesi hatırlarsanız bu tartışmalar Türkiye'de çok
yapıldı- 1.300 lira değil, 1.400 lira net asgari ücret
olması Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim görüşümüzdü.
Dolayısıyla, yetersiz de olsa bu 1.300 TLlik asgari ücreti daha
sonraki aşamalarda biz de destekledik.
Şimdi, vergi dilimi nedeniyle kayıp
olmaması lazım burada, bu mutlaka olması gereken bir husus.
Burada tabii, şunu ifade etmemiz lazım: Yani gelir
dağılımı adaletsizliğinde ülkemiz maalesef, OECD
ülkeleri arasında en kötü, sondan 2nci ülke. Dolayısıyla, gelir
dağılımı adaletsizliği yüksek olduğu için, çok
düşük ücretlerle geçinmek zorunda kalan önemli bir kesim var. Yani, ben
ara sıra vurguluyorum bunu, nüfusu 5 gruba, yüzde 20lik gruplara
ayırdığımızda, en düşük olan ilk 3 grup yani
yüzde 60lık kesimde gelirinden daha fazla tüketim var
dolayısıyla buralarda gelirin artırılması
ihtiyacı var. Bu çok önemli bir husus.
Tabii, diğer taraftan, işin bir de
diğer taraftan özel sektör boyutu var, özel sektörün rekabet gücü boyutu
var. Kamuda çalışanlar için -zaten asgari ücretin üzerinde bir ücret
veriliyor- o anlamda, buradaki kadar bir sorun yok belki ama özel sektör
tarafında da istihdam kaybı oluşmaması için, özel sektör de
özellikle rekabetçi sektörlerde çok fazla sorun çıkmaması için
müteşebbislerin, sanayinin yani imalat sanayisinin bir miktar Hükûmet
tarafından desteklenmesi gerekiyor. Maliye politikasının burada
biraz daha üretimi artırmaya yönelik olarak dizayn edilmesi lazım.
Burada, ben, enerji girdileri ve sosyal güvenlik primi meselesini çok önemli görüyorum.
Buralarda biraz daha, Hükûmetin maliye politikasını belirlerken
buraya yönelik birtakım işler yapması lazım. Yani, sanayiye
verilen enerjinin belki bir miktar daha ucuzlatılması lazım ve
sosyal güvenlik primlerinin bir miktar daha düşürülmesi lazım. Bu,
hem sanayimizin rekabet gücünü artıracaktır hem de istihdamın
artmasına önemli katkıda bulunacaktır. İşin bu
kısmını ihmal edersek burada, belki asgari ücret
artışının bir kısım olumsuzlukları ortaya
çıkar, ondan sonra millet olarak zor durumda kalabiliriz.
Dolayısıyla, işi bu şekilde dengeleyip daha fazla
istihdamı sağlamamız lazım.
Az önce ifade etmiştim; son üç ayda 385 bin
kişi işsiz sayısında artış var, 300 bin
kişilik istihdam kaybı var son üç ayda yani nisan-temmuz dönemi.
Burada daha son yaşadığımız bu siyasi
sıkıntıların da çok fazla etkisi yok. Dolayısıyla,
istihdam kayıplarının daha fazla oluşmaması
açısından sanayinin rekabet gücünü artırıcı
desteklerin de mutlaka yapılması lazım. Dolayısıyla
dengeli bir durum olacak; hem işçimizi, çalışanımızı
hem de sanayicimizi destekleyici bir maliye politikası çerçevesi çizmemiz
lazım.
Burada tabii çok önemli olan
husus: Hep söylüyoruz sanayide hep söylüyoruz, üretim kaybı var, üretim
azalıyor, imalat sanayisi üretiminin millî gelir içerisindeki payı
düşüyor diyoruz. Bunun en önemli nedenlerinden bir tanesi -defalarca
vurguladık ama tekrar vurgulamamız gerekiyor- ekonomideki kaynak
tahsisindeki sorunlardır. Yani, sanayici bugün parasını
alıyor, gayrimenkul tarafına, inşaat tarafına
kaydırıyor. Niye kaydırıyor? Buradaki temel mesele de rant
geliri meselesidir. Yani, orada bir rant oluşuyor, oluşan rant
nedeniyle orası o kadar kârlı hâle geliyor ki hiç kimse işçi
çalıştırmak istemiyor, hiç kimse imalat sanayisinde üretim
yapmak istemiyor.
Şimdi, bu işin çok
önemli olduğu ortadayken ve Hükûmetin de politikaları arasında
yer alırken son orta vadeli programdan bu rant vergisinin
çıkartılmış olması büyük bir faciadır yani
2017-2019 dönemi. Bakın, plan döneminde geçen bir dönem için bir orta
vadeli program çıkartılıyor ve burada rant vergisine yer
verilmiyor. Rant vergisi daha önceki programlarda vardı. Yapmasalar da en
azından vardı. Belki bir yapma ümidi vardı ortada ama şimdi
bu ümidin de olmadığını görüyoruz. Rant vergisinin
çıkartılması büyük bir yanlıştır. Bu
yanlıştan Maliye Bakanı da burada- bir an evvel dönülmesinin
ben gerekli olduğunu düşünüyorum.
Bu düzenlemeyi
yapmadığımız sürece bu ekonomiyi büyütme, bu üretimi
artırma imkânımız yok. Zaten başka yanlışlar da
yapıyoruz; bir yanlışın üzerine bu yanlış da
devam ederse, buradaki bir düzeltme yapılmazsa çok daha istihdam
kayıplarıyla Türkiye karşılaşacaktır; bu
kaçınılmazdır. Yani, dolayısıyla, asgari ücrette
yaptığımız bu düzeltmeler de bizim işimizi görmeyecek,
vatandaşımızın işini görmeyecek.
Dolayısıyla, ben,
bu konuda, Hükûmeti biraz daha duyarlı olmaya ve bir şeyler yapmaya,
bir çaba göstermeye davet ediyorum. Bu rant vergisi meselesinin -orta vadeli
programdan çıkartılmış olmakla birlikte- önümüzdeki politika
dokümanlarına konup bu yıl mutlaka yapılması gerekir. Bunun
hassasiyetle üzerine gidilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ben Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Usta.
Danışma Kurulu
önerisinin aleyhinde olmak üzere ilk konuşmacı Mardin Milletvekili
Sayın Mithat Sancar.
Süreniz on dakika.
Buyurun Sayın Sancar.
(HDP sıralarından alkışlar)
MİTHAT SANCAR (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı
tartışmaları izlerken şu soruyu soruyorum samimiyetle:
Acaba çifte standardın da bir standardı yok mudur? Acaba çifte
standardın da bir sınırı olması gerekmiyor mu? Demin
AKP grup başkan vekili burada Yargının kararına kimse
itiraz edemez. anlamına gelen sözler sarf etti.
Şimdi hangi örnekleri
hatırlatalım? Yakın zamanda Cumhurbaşkanının
Anayasa Mahkemesinin kararına saygı duymuyorum,
tanımıyorum. sözlerini mi; Anayasa Mahkemesi o zaman bir yargı
organı değil miydi?
Peki, biraz gerilere gidelim, 400 milletvekilinin
oyuyla kabul edilen Anayasa değişikliği iptal edildiğinde
AKPli sözcüler Anayasa Mahkemesi için ne demişti? Arşivleri
açın, bakın. Böyle yargı olmaz. kullandıkları en
hafif tabirdi. 367 kararıyla ilgili, AKPye kapatma davası
açılmasıyla ilgili neler söylemiştiniz? Şöyle
arşivleri bir açın, bakın.
Peki, hadi onlar biraz daha geride kaldı,
iktidar oldunuz, o badireleri atlattınız, güçlendiniz, güveniniz
arttı kendinize; son bir iki ayda görevden alınan, meslekten ihraç
edilen, açığa alınan hâkim, savcı sayısı ne kadar?
Binlerce; sayısını da bilmiyoruz. Bu kadar kişiyi niye
açığa aldınız? Sizin gerekçeniz şu olmalı
değil mi: Bunlar hukuka uygun davranmıyorlardı, kanunlara göre
karar vermiyorlardı. Neye göre karar veriyorlardı? Keyfî karar
veriyorlardı. veya Talimatla karar veriyorlardı. Peki, o zaman,
bugün, eğer onlar böyle davranıyor idiyse, mahkemeler bu kadar keyfî
karar verebiliyor ise bu ülkede, şimdi nasıl, savcının
Gültan Kışanak ve Fırat Anlıyla ilgili kararının
tartışılmaz olduğunu söyleyebiliyorsunuz? Hiç mi
ufacık bir çekince bırakma ihtiyacı duymuyorsunuz? Peki, burada
bir etik sorun yok mu? Bu ülkede hukuk ve yargı yüz yıldır
tartışılıyor.
Şimdi birdenbire kontrolünüze girdi diye pak,
pirüpak mı oldu? Bir tek, sözde başörtüsü taktığı için
28 Şubatta terörist sayılan şeriatçı, bilmem ne
sayılan insanlar görevden atılırken o kararları veren
yargı meşru mu davranıyordu? Bu ülkede yargının,
savcıların, hâkimlerin, tek bir sözü bile insanları terörist
ilan etmek için yeterli saydığını bilmiyor musunuz?
Şimdiki Cumhurbaşkanı bir şiir okudu diye halkı kin ve
düşmanlığa tahrikten yargılanmadı mı? Ceza yemedi
mi? Bütün bunlar yanlıştı da şimdi başkalarına
karşı, sizin sevmediğiniz, sizin muhaliflerinize karşı
yapılınca mı doğru oluyor? Demokratlık bu mu? Böyle
demokrasi olmaz. Darbeci zihniyetlerin tamamı bu keyfîliği aynen
yapmışlardır. Alın size 27 Mayıs
yargılamaları. Aranızdan bir tek kişi Adildir. diyecek
mi? Demez, darbe yargısıydı. Niye? Darbe yargısı
nasıl olur? Darbe yargısı kendi siyasi hedeflerine göre davranan
yargıdır; kurallara, evrensel hukuk kurallarına göre değil,
yürürlükteki kanunlara göre bile değil; bir siyasi hedefe, bir siyasi
amaca hizmet için karar veren yargıdır.
12 Eylül yargısı, ondan önce 12 Mart
yargısı adil miydi? Değildi çünkü darbecilerin emriyle hareket
ediyordu. Demek ki emir vermek, yargıyı emirle yönetmek darbeci
zihniyetin bir özelliğidir. 27 Şubat yargısı
Size göre
17-25 Aralık da zaten asla yargı değil. Peki, size dokununca
kötü, başkalarına dokununca pirüpak, olabilir mi böyle bir
değerlendirme?
Ben size sadece burada şunu soruyorum: Demokrat
olmak zorunda değil kimse, kimse demokrasiyi savunmak zorunda değil
ama bu siyasi bir meseledir yani demokrasiyi savunup savunmamak siyasi bir
meseledir ama çifte standart ahlaki bir meseledir. Siyasi konularda istediğiniz
tavrı takınabilirsiniz, burada tartışırız.
Demokratlık şart değildir dediğim gibi ama demokrat
olmadığınız hâlde demokrat gibi görünmek ve bunu yaparken
de sayısız çifte standart kullanmak, işte, bu olmaz. Burada
siyasi alanı terk ediyoruz ahlaki alana geliyoruz. Bu, ahlaki
değildir.
Şimdi, dün ne oldu?
Darbe Komisyonuna Sayın Kışanak geldi, oturdu, anlattı.
Araştırın. dediği konulara bir itirazınız var
mı? Varsa açık söyleyin. Habur nasıl akamete uğratıldı?
Orada bulunan bir grup başkan vekiliydi, BDPnin grup başkan
vekiliydi ve orada neler döndüğünü örneklerle anlattı, hangi hâkim ve
savcıların süreci sabote etmek için neler
yaptığını anlattı, isim verdi. İsim var, ortada;
nerede o hâkim ve savcılar? İçeride hepsi. Bunlardan biri MİT
tırları savcısıydı, size dokununca içeri girdi ama
orada o oyunları yaparken, cemaatin planlarını hayata geçirirken
onunla ilgili bir şeyler yapma ihtiyacı duymadınız.
Peki, KCK
operasyonlarının cemaatin provokasyonu olduğunu pek çok
milletvekiliniz ve sözcünüz söyledi ama o zaman işinize geliyordu çünkü o
dönemde bir siyasi tasfiyeyle önünüz açılıyordu. Ama o
operasyonların Türkiye'ye maliyetinin ne olduğunu çözüm süreci
boyunca pek çok AKPli bakan, milletvekili açıkça söyledi. KCK
operasyonları bize rağmen yapılmıştır. dendi
AKPliler tarafından. E peki, yani bütün bunlar bu ülkede oluyorsa
yargı bu şekilde şimdi aklanabilir mi? Ya da şunu
sorayım size: O dönemde çıkıp da Başbakan -şimdi
Cumhurbaşkanı- KCK operasyonları sonuna kadar
haklıdır ve sonuna kadar gidecektir. demişse bir
sorumluluğu yok mudur? Bu kadar kolay mı sorumluluktan kurtulmak?
Eğer Kolay. diyorsanız, yaşadığınız sistem
demokrasi ve hukuk devleti değildir. Demokrasi havariliği
yapmayın, yapmak zorunda değilsiniz ama dürüst olmak, en azından
dürüstlüğün asgari gereklerini yerine getirmek insani bir yükümlülüktür,
herkesin kendi inancına göre de dinî bir vecibe olarak görülebilir.
Şimdi, Sayın Kışanak
çıktı, bütün bunları anlattı, uçağa bindi 19.40ta,
Diyarbakıra gitti. O daha uçaktayken belediye
sarılmıştı. Bunca aydır Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesinde onlarca müfettiş çalışıyor,
tek bir yolsuzluk bulamadılar. İtham etmek kolaydır. Bakın,
iddia demiyorsunuz, yok efendim, arabasıyla terörist taşımış.
Hayır, cenaze taşımış. Cenaze
taşıdığını iddia ediyor savcı. Cenazeye
tahsis etmiş. Cenaze kimin cenazesi olursa olsun, en başta
Müslümanım. diyenlerin en ufak bir itirazı olmamalı burada.
Belediye hangi partiden olursa olsun, gelen cenaze kime ait olursa olsun ona
defin hizmeti sunmak hukuksal bir vecibedir, aynı zamanda insani ve dinî
bir yükümlülüktür. Bundan mı içeri alınacak?
Demokratik özerklikle ilgili DTK kongresi
söyleniyor. Onlarla ilgili söylenecek çok şey var, zamanı değil.
Bütün hepsinden, o kongrede alınacak kararlardan Hükûmetin de haberi
vardı, bilgi verildi. Orada amaç, demokratik özerklik ilan etmek
değildi, tam tersine, demokratik özerkliği siyasi alana çekmekti,
Burada tartışalım. demekti, çatışmaların önüne
geçmekti. Bütün bunlar söylendi, bunlar aktarıldı. Şimdi hepsi
suç olarak çıkıyor karşımıza. Burada yapılan
şey zulümdür, ayıptır, günahtır. Bu yoldan vazgeçmek için
hiçbir zaman da geç değildir ama attığınız her
adım ayıbı, zulmü, günahı artıracaktır.
Saygılarımla efendim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Sancar.
Danışma Kurulu önerisinin lehinde ikinci
ve son konuşmacı, Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan
Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakika.
Buyurun.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Danışma Kurulu önerisini gruplar ortak,
müşterek imza altına aldı.
Burada, kamuoyunun yakından beklediği
Gelir Vergisi Kanununda toplumun kısmen belli bir kesimini rahatlatacak
bir düzenleme. Gruplara bu manada teşekkür ediyoruz, kırk sekiz saat
geçmeden Genel Kurulun gündemine geldi. İnşallah, bugün hep beraber
yasalaştıracağız. Bir nebze de olsa, gelir vergisinden
kaynaklanan, kamunun ve vatandaşın lehine bir düzenleme
yapacağız.
O nedenle, ben fazla konuşmak istemiyorum.
Kanunu yasalaştırma çalışmalarına bir an önce
başlamamız gerektiğine inanıyor, gruplara şimdiden
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Can.
Danışma Kurulu
önerisinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı İzmir Milletvekili
Sayın Zekeriya Temizel.
On dakika süreniz var.
Buyurun Sayın Temizel. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Meclisimizin 4
partinin mutabakatıyla gündeme alarak görüştüğü konular bu dönem
içerisinde pek fazla olmadı, geçmiş dönemde de olmadı. Böyle bir
konu ne olabilir diye, büyük bir ihtimalle tüm toplum merak ediyor ve bunun
tamamen işçi haklarıyla ilgili, emekçilerin haklarıyla ilgili
bir konuda daha önceden Meclis tarafından verilmiş olan bir sözün
bire bir yerine getirilmesi ve Meclis itibarının korunmasıyla
ilgili olduğunu duyunca da büyük bir ihtimalle şimdiye kadar
uğradığımız itibar erozyonunun hiç değilse
kırıntısını telafi edebilecek konuma gelmiş
oluyoruz.
Gelir Vergisi Kanununda değişiklik yapmak
suretiyle sağlayacağımız olay çok basit, net.
Geçtiğimiz dönemde 2 seçim geçirmiş ülkemizde bütün siyasi partiler
asgari ücretin belirli bir miktardan aşağı olmaması
konusunda topluma sözler verdiler. Herkes değişik miktarlarda
bulundu, iktidar partisi bunun 1.300 lira olarak belirlenmesi ve net olarak da
bunun ödenmesi konusundaki yasal düzenlemesini gerçekleştirdi. Bu
düzenleme gerçekleşirken elbette ki toplumun o andaki konumu ve gelecekte
de bunun düşmeyeceği varsayımı herkes tarafından
peşinen kabul edildi. Yani 1.300 liralık net asgari ücret daha sonra
indirilmeyecekti, düşmeyecekti. Hâlbuki bizim gelir vergisi sistemimizde
matrah arttıkça müterakki tarifeden vergilendirme nedeniyle, vergi
oranlarının yükselmesi nedeniyle daha fazla vergi ödenecek, bu 1.300
liralık miktar daha aşağı düşecek idi. O zaman bunu
düzenlerken düzenleme yapabilirdik, bunu telafi edecek hükümler koyabilirdik, konulmadı.
Şimdi konuluyor ve bu konuda yapılan düzenlemede de
mutabıkız. Biraz sonra bu yasa geçecek, herkes büyük ölçüde derin bir
nefes alacak.
Burada yaptığımız düzenlemeyle
aslında 1.300 liralık asgari ücrete karşın hâlâ elden 1.000
lira alıp geri kalan kısımlarını cebe atan
insanların varlığını ortadan kaldırmıyoruz
henüz, bu devam ediyor ve bununla aslında birazcık daha onlara
çıkar sağlıyoruz ama bütün bunlara rağmen bu konuların
tartışma dışı olması gerektiğini
düşünüyoruz.
Mutabık kalmamıza karşın şu
önerimizi daha sonradan grubumuz adına konuşacak
arkadaşımızın da net olarak belirteceği gibi bir daha
gözden geçirilmesini istiyoruz. 1.300 liralık asgari ücretin net olarak
ödenmesinde bekâr olan, evli olan, evli tek çocuklu olan, evli üç çocuklu olan
insanlar arasında farklılıklar yaratıyoruz
yaptığımız düzenlemeyle. Bekâr olanın asgari ücretinde
herhangi bir değişiklik yapmamamıza karşın evli
olanlara asgari geçim indirimi altında verilen sosyal bir desteğin
ortadan kalkmasına neden oluyoruz. Altını bir daha çizeyim: Biz
birilerinin asgari ücretini 1.300 lira olarak korurken evli, iki çocuklu bir
ailenin sosyal destek olarak almış olduğu asgari geçim
indirimini törpülüyoruz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Törpülemiyoruz Sayın Bakanım, dün de söyledim.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Bu
haksızlıktır Sayın Bakanım, bu
haksızlıktır.
Bu düzenlemenin hakkaniyete uygun olması için
çocuklu ailelerin de bu hakkını koruyacak olan düzenlemeyle beraber
bunu çıkartırsak itibarımız katlanacaktır, daha da fazla
olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Özellikle bunu
öneriyoruz bir defa daha. Bütün bunlara karşın da yine kanun
konusunda herhangi bir itirazımızın bu konu
dışında olmadığını belirtmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Temizel.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz
sayın milletvekilleri.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklerine Seçim
1.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için Kırıkkale Milletvekili Abdullah Öztürk aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için Adana Milletvekili Fatma Güldemet Sarı aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.48
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema KIRCI
(Balikesir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Gelir Vergisi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiçin, Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1419) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 426) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 426 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Şimdi tasarının tümü üzerinde gruplar
adına ilk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Musa Çam. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Çam, süreniz yirmi dakika, buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; 426
sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Söz konusu mesele, Türkiyede asgari ücretle
çalışan yaklaşık olarak 7 milyon işçi
kardeşlerimizin ücretleriyle ilgilidir. Bildiğiniz gibi, Türkiyede
4857 sayılı İş Kanununun 39uncu maddesine göre her
yıl aralık ayında Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanır,
Türkiyedeki asgari ücreti belirlerdi. Çalışma Genel Müdürü,
İş Sağlığı Genel Müdürü, TÜİK temsilcisi,
Hazine temsilcisi, Devlet Planlama Teşkilatı temsilcisi,
TÜRK-İŞten 5 kişi ve Türkiye İşveren
Sendikalarından 5 kişi olmak üzere, her yıl aralık
ayında bir sonraki yılın ocak ve temmuz aylarındaki asgari
ücretin tespitiyle ilgili toplanır ve yaklaşık olarak enflasyon
oranında da bir ücret belirlerdi. İnsanlar, çalışanlar,
işçiler, emekçiler yeni yıla girerken insanca yaşayabilecekleri,
insanca geçinebilecekleri bir asgari ücret beklerken yıl
başından birkaç gün önce toplanan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, ne
yazık ki yine enflasyon oranında, ocak ayında yüzde 3, temmuz
ayında da yüzde 3 olmak üzere, yıllık yüzde 6 civarında bir
artışla yaklaşık olarak 20-25 liralık bir zam
öngörürdü.
Geçtiğimiz yıl yapılan 7 Haziran
seçimlerine giderken Türkiyede başta bizim partimiz Cumhuriyet Halk
Partisi olmak üzere, Milliyetçi Hareket Partisi ve Halkların Demokratik
Partisi seçim bildirgelerinde asgari ücretle ilgili bir önemli girişimde
bulundular. Milliyetçi Hareket Partisi 1.400 TL, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
biz 1.500 TL, Halkların Demokratik Partisi de 1.800 TL gibi bir asgari
ücreti kamuoyuna açıkladı, Bizim iktidarımız döneminde
asgari ücret böyle olacak. dedi. AKP, on dört yıldır ülkeyi yöneten
AKP Hükûmeti ise asgari ücretle ilgili hiçbir şey söylemedi. O gün asgari
ücret yaklaşık olarak net 920 lira civarında bir ücretti.
Cumhurbaşkanı Anayasayı
çiğnedi. Yaklaşık olarak 30 ilde çeşitli temel atma ve
açılışları gerekçe yaparak miting yaptı.
Yaptığı mitinglerde 400 milletvekili verecek misiniz?
Anayasayı değiştirecek misiniz? Başkanlık sistemini
getirecek misiniz? diye oy istedi. Sonra da döndü Muhalefet partilerinin
kimisi asgari ücreti 1.400 lira yapacakmış, kimisi 1.500 lira
yapacakmış, kimisi de 1.800 lira yapacakmış. deyip miting
alanında bulunan insanlara yuhalattı bizleri. Yani, sanki asgari
ücret 2 bin lira da biz 1.500 liraya düşürüyoruz, kimimiz 1.800 liraya
düşürüyoruz, kimimiz 1.400 liraya düşürüyoruz da bizi
yuhalatıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Gel zaman git zaman, 7 Haziran seçim
sonuçlarında AKP istediği oyu alamadı ve Türkiyede
başlatılan terörle birlikte 1 Kasıma gittik. 1 Kasıma
giderken bir baktık ki AKP hemen seçim bildirgesinin önemli bir bölümünde
asgari ücreti 1.300 lira yapacakmış gibi ilan etti, sanki
kafasına o anda taş düştü. O ana kadar düşünememiş de
muhalefet partileri bunu söyleyince iktidar partisi de buna sarıldı,
dedi ki: Biz de 1 Kasım seçimlerinden sonra asgari ücreti 1.300 TL
yapacağız. İyi bir şey, kötü bir şey değil yani
asgari ücretin Türkiyede yükseltilmesi önemli bir şeydir ama bunun, bir
seçim malzemesi yapılmaması gerekiyor. Türkiyede gerçek anlamda
asgari ücretin, insanların insanca yaşayabileceği bir ücretin
olması gerekir.
Bir ekonominin
gelişmişlik düzeyinin tek belirleyeni, o ülkenin bir yıl boyunca
ürettiği mal ve hizmetlerin oranındaki artış olarak kabul
edilmektedir. Hâlbuki odaklanılması gereken en önemli mesele,
üretilen değerin nasıl paylaşılacağıdır.
Bunun temel belirleyenlerinden biri, kişi başına düşen
millî gelir ile ücretler arasındaki ilişkideki eğilimin yönüdür.
Eğer bir ülkede üretilen değerin miktarındaki artış
ile ücretlerdeki artış arasındaki makas açılıyorsa bu
durum sömürünün arttığını, üretilen değerin belli
ellerde toplandığını bize göstermektedir.
Son yıllarda, giderek
artan biçimde gündeme gelen yolsuzluklar da bu bağlamda da ele
alınmalıdır. Nitekim, kamu kaynaklarının emekçilerin yaşam
düzeylerini yükseltmeye değil, büyük para ve mal sahiplerinin
zenginleşmesi için kullanılması bütçelerin temel karakterini
oluşturmaktadır. Son yıllarda giderek artan teşvikler, prim
destekleri, vergi indirimleri, aflar, yurt içinde ve yurt
dışında saklanan, gizlenen paraların Türkiyeye geri
getirilmesi dâhil olmak üzere, birtakım insanlara yeni kaynak transferi
aygıtı hâline getirilmiştir Türkiyede bütçeler.
AKP hükûmetlerinin her türlü
yolsuzluğu meşrulaştırma ve her türlü denetim
aygıtını kendi kontrolüne alma çabası, yine emekçilerin
millî gelirden aldıkları payı sınırlandıran
önemli unsurlardan biridir. Kişi başına düşen millî gelir
ile asgari ücretin gelişim seyri, bu sürecin nasıl
işlediğini gösteren iyi bir örnektir.
Hükûmet ve sermaye temsilcilerinin
belirleyiciliği altında alınan Asgari Ücret Tespit Komisyonu
kararlarında çoğunlukla enflasyon hedefleri esas alınmakta,
işçilerin geçim düzeyi ihmal edilirken ekonomik gelişme bu kararlara
yansıtılmamaktadır. Dolayısıyla, ekonomik refahın
paylaştırılması açısından en önemli araçlardan
biri durumunda olan asgari ücret ciddi bir baskı altındadır.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede resmî
rakamlara göre 7 milyon civarında işçi asgari ücretle
çalışmaktadır ama bir rapora göre Türkiyede 1 milyon 434 bin 262
iş yerinde 10dan az işçi çalışmakta, Sosyal Güvenlik
Kurumu kayıtlarına göre bu iş yerlerinde 3 milyon 900 bin
işçi istihdam edilmekte, bu iş yerlerinde çalışan
işçilerin önemli bir kısmı asgari ücretlidir. Yani 1 milyon 434
bin iş yerinde 10 ve daha aşağısı işçi
çalışmakta, bunun miktarı da yaklaşık olarak 4 milyon
çalışandır arkadaşlar. Bu tip yerlerde, 10un altında
işçi çalıştıran iş yerlerinde banka hesabına
para, maaş yatırmadan elden de ödemek mümkündür.
Dolayısıyla, 4 milyon işçinin çalıştığı
bu iş yerlerinde patronda vicdan yoksa, insaf yoksa işçiye 1.300
TLnin altında ücret ödemekte ama 1.300 TLlik bir bordro
imzalatmaktadır arkadaşlar; bunun sayısı yaklaşık
4 milyon civarındadır. Geriye kalan 3 milyon insan ise resmî
kayıtlara göre son derece kayıtlı ve bordro üzerinde nasıl
bir ücret gözüküyorsa onu almaktaydı. Ama geçtiğimiz ocak
ayından itibaren, asgari ücretin 1.300 TL olmasından sonra kayıt
altında olan birçok iş yerinde, özellikle madenlerde ve yer
altında çalışan işçilerde şöyle bir tabloyla
karşı karşıya kalıyoruz: İşçiye 1.300 TLlik
bordro imzalatılıyor, 1.300 TL ödemiş gibi işlem görüyor
veyahut da bankaya, hesabına 1.300 TL gönderiliyor ama işçi sonra
odaya çağırılıyor, deniliyor ki: Bunun 200
lirasını, 300 lirasını geri vereceksin. Şimdi,
işçi işini düşünmekte ve Patronla nasıl kötü olayım,
ben bu parayı geri vermezsem işten atılacağım, sosyal
güvenlik sistemini kaybedeceğim veya patrona karşı mücadele edeceğim.
demektedir. Buna benzer onlarca olayı, ocak ayından beri Türkiyede
işverenler asgari ücreti bahane ederek, yüksekliğini bahane ederek
Oysa işverenin cebinden çıkan çok bir şey yok, düzenlemeyle
birlikte devlet onları sübvanse etti, destekledi ve asgari geçim
indiriminden faydalandırdı ama buna rağmen, işçiler ne
yazık ki böyle bir durumla karşı karşıya.
Sayın Cumhurbaşkanı çıkıyor
meydanlarda diyor ki: Avrupada asgari ücreti 200 euro olan ülkeler var.
Doğru söylemiyor. 200 euronun altında olan 2 tane ülke var
arkadaşlar. Bunlardan bir tanesi Bulgaristan, 194 euro; bir tanesi de
Arnavutluk, 157 euro arkadaşlar. Bunun dışında, Avrupa
Birliği üyesi ülkelerde 800, 900, 1.000, 1.100, 1.200, 1.300 euronun
altında olan hiçbir ülke yok arkadaşlar. Kardeşimiz,
yarımız olan Kuzey Kıbrısta net asgari ücret şu anda
1.650 lira civarında arkadaşlar, net, 1.600 lira; Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde asgari ücret şu anda 1.650 lira
civarında arkadaşlar ama bizim ülkemizde maalesef bu değil.
Ocak ayında, kasımdaki seçimlerden sonra,
bu 1.300 TLye çıkarıldığı zaman biz uyardık, dedik
ki: Arkadaşlar, bakın, yanlış yapıyorsunuz. Biraz önce
Sayın Bakanımız, Sayın Zekeriya Temizel söyledi. Bekar, tek
başına olan işçi var; evli, çocuksuz, 1 çocuklu, 2 çocuklu, 3
çocuklu olan işçi arkadaşlarımız var, kardeşlerimiz
var. Bunları düşünerek asgari geçim indirimini bunun üzerine koyarak
değil, asgari geçim indirimini bunun dışında tutarak bir
ücret yapılanması yapılması gerekir. Aksi hâlde, ikinci
altı aydan sonra, eylül ayından sonra, ekim ayından itibaren
bunlar yüzde 15lik vergi diliminden yüzde 20lik vergi dilimine gireceği
için bunların ücreti 1.300 TLnin altına düşecek diye
uyarılarımızı biz zamanında yaptık. O dönemin
Sayın Çalışma Bakanı ve o dönemin Maliye Bakanı Ya,
eylül ayı gelsin, bakarız. dedi. Eylül ayı geldi ve göstergeler
gösterdi ki ekim ayından itibaren, ekim, kasım, aralık
ayında, üç ayda çalışanların, asgari ücretle
çalışan, maaş alan kardeşlerimin ücretlerinin 1.300 TLnin
altına düşeceği kesinleşti arkadaşlar.
Dün Plan ve Bütçe Komisyonunda 2015
yılının kesin hesabı, 2017nin bütçe görüşmelerini
yaparken Gelir Vergisi Kanununda yapılacak bir değişikliği
Plan ve Bütçe Komisyonuna getirdiler. Orada, Sayın Bakanın da
katıldığı bir toplantıda bütün siyasi partiler
-iktidarı, muhalefeti, bütün partiler- bunun düzeltilmesi ve asgari
ücretin 1.300 TLnin altına düşmemesi için elimizden gelen bütün
çabayı ve gayreti Plan ve Bütçe Komisyonunda gerçekleştirdik ve
bugün, yine, 4 siyasi parti olarak, Danışma Kurulunda
görüşülmeksizin, hemen imza edilerek bugün burada kabul edilmesine karar
verdik ve biraz sonra, bizden sonraki konuşmalardan sonra, burada
oylanarak, asgari ücretin 1.300 TLnin altına düşmemesi için
elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz.
Ama arkadaşlar, bu, bu
şekilde devam edemez, bu şekilde devam etmemelidir. Bizim, asgari
ücreti
1 Ocak 2016da yürürlüğe giren 1.300 TLye tam yıl boyunca
hiçbir zam yapılmadı. Oysa, daha önceki dönemlerde Asgari Ücret
Tespit Komisyonu toplanır, ocak ve temmuz ayında mutlaka zam
yapılırdı. 2016 yılında hiç zam yapılmadı,
sadece 1.300 TL yapıldı, bırakıldı. Şimdi, 2017
yılı için Ocak ayında ve Temmuz ayında yeni zamların
yapılması gerekiyor. Bunun için de aralık ayında, 2017 Ocak
ayı ve 2017 Temmuz ayındaki enflasyon oranında zamların
yapılması için Asgari Ücret Tespit Komisyonunun toplanması
gerekir. Ama şöyle bir ciddi endişem ve kaygım var: Biz, asgari
ücreti 1.300 TL yaptık, tamam, 2017de zam yapmaya gerek yok
Zaten,
eğer 2015 yılındaki zamların üzerine ocak ve temmuz ayında
enflasyon oranında zam yapılmış olsaydı bugün asgari
ücretimiz 1.300 TL civarına gelmiş olacaktı.
Dolayısıyla, şimdi, 2017 yılında, tekrar, asgari
ücretin yeniden belirlenebilmesi için aralık ayında Asgari Ücret
Tespit Komisyonunun toplanıp bunu belirlemesi gerekir. Ama bu sorun böyle
çözülemez. Bizler bu ülkede çalışan 7 milyon asgari ücretle geçinen
insanın kaderini seçim bildirgelerine veyahut da siyasi partilerin
kaderine terk edemeyiz. Bizim bunu kalıcı bir şekle
dönüştürmemiz gerekiyor. Bunun için de:
1) Asgari ücret, işçinin
ailesiyle birlikte tüm zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak
biçimde, insan onuruna yakışan bir düzeyde tespit edilmelidir.
2) Asgari ücret, gelir
dağılımını düzenleyici yönde belirlenmeli ve ekonomik
büyümeden mutlaka pay almalıdır.
3) Asgari ücretlinin geçimi
ile enflasyon arasındaki uyumsuzluğun
yoksullaştırıcı etkisi göz önüne alınarak enflasyon
verilerinde temel harcama kalemleri dikkate alınmalı, TÜFE sepeti
emek örgütlerinin katılımıyla belirlenmeli ve denetlenmelidir.
4) Asgari ücretle
çalışanlar için elektrik, su, doğal gaz kullanımı
asgari ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz olmalıdır.
5) Sabah 06.00-09.00 ile
akşam 18.00-21.00 saatleri arası ulaşım parasız
olmalıdır.
6) Eğitimde hiçbir ad
altında para alınmamalı, eğitim parasız
olmalıdır.
7) Sağlık
parasız olmalıdır arkadaşlar.
8) Asgari ücretlilerden vergi
alınmamalıdır arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bunlar
gerçekleşmediği takdirde maalesef asgari ücretle ilgili sorunlar ve
problemler devam edecek.
Sayın Bakan, biraz sonra
burada müşterek olarak yapılacak düzenlemeyle asgari ücret 1.300
TLnin altında olmayacak, tamam ama 1 Ocak 2017 yılında zorunlu
bireysel emeklilik yürürlüğe girecek. Girecek mi Sayın Bakan?
Girecek. Şimdi, asgari ücret alan bir işçiyi -yaklaşık
olarak 50 TL- zorunlu bireysel emekliliğe mecbur ettiniz siz.
İsteğe göre değil, mecbur kıldınız bunu.
Şimdi her işçiden zorunlu bireysel emeklilik adı altında
50 TL kesilecek, asgari ücret tekrar 1.300 TLnin altına düşecek
arkadaşlar.
Buradan, bu kürsüden uyarıyoruz, diyoruz ki:
Arkadaşlar, bunu düzeltin. Zorunlu bireysel emeklilik yürürlüğe
girdiği andan itibaren de bununla ilgili bir sorunla karşı
karşıya kalacağımız açık ve nettir.
Dolayısıyla, bu düzenleme, aile durumlarına göre ödenen asgari
geçim indirimi ücretin bir unsuru değildir, devletin bir sosyal
harcamasıdır, asgari ücretteki kayba bu yöntemi
uygulayamazsınız. Asgari ücrette bir değişim olmazsa
çocuklu bir çalışanın ücretinde azalma olacaktır, 1 çocuklu,
2 çocuklu ve 3 çocukluda azalma olacaktır ve dolayısıyla bu
düzenleme bizim istediğimiz bir düzenleme olmayacaktır. Birazdan,
maddeye geçtiğimizde bu konuyla ilgili bir önergemiz olacak. Dün Plan ve
Bütçe Komisyonumuzda sözcümüz eski Bakanımız Sayın Zekeriya
Temizel bu konuda çırpındı, bütün bilgisini, deneyim ve
tecrübelerini Komisyonda dile getirdi ama dinletemedi. (CHP
sıralarından alkışlar) Genel Kurulda bu önergeyle burada
tekrar dile getireceğiz ve bu yanlışlardan dönülmesi için,
tekrar mükerrer düzenlemeler yapmamamız için elimizden geleni
yapmamız gerekiyor.
Son sözüm: Hazır Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı da burada -Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımız Sayın Müezzinoğlu burada ama İçişleri
eski Bakanıyla çok derin bir muhabbet yapıyor, kulağı bizde
mi değil mi, onu bilemiyorum- asgari ücreti konuştuk. Sayın
Bakan, Türkiyede şu anda 11 milyon 800 bin emekli var, bizi ekranlarda
izliyorlar. Kahvehanelere gidiyorsunuz, köylere gidiyorsunuz, mahallelere
gidiyorsunuz, oturuyorsunuz bir kahvehanede, milletvekilisiniz, yan masalarda
okey oynayan, hoşgin oynayan, batak oynayan, 81 oynayan, tavla oynayan,
oyun oynayanlar bize bakarak diyor ki: Vekil, siz işinizi bilirsiniz,
promosyonu kaptınız, işi biliyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Emeklininki ne olacak?
MUSA ÇAM (Devamla) Peki, 11 milyon 800 bin emekli
Parlamentodan bekliyor, diyor ki: Bizim promosyonumuz ne olacak? Ne olacak?
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Şimdi, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Müezzinoğlu burada,
Sayın Maliye Bakanımız, paranın başındaki
bakanımız da burada. Bu kadar cimri davranmanıza gerek yok. 11
milyon 800 bin insan diyor ki: Ya insanca bir intibak yasası yapın,
bizi bu sefalet ücretinden kurtarın veya Parlamentoda siz nasıl hemen
promosyonu -Türkiye Büyük Millet Meclisi bankayla anlaşıyor-
kapıyorsunuz, o zaman Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da
11 milyon 800 bin emeklinin BAĞ-KUR, SSK, Emekli Sandığı
Tarımdaki emekli vatandaş da bekliyor, diyor ki: Ben de promosyonumu
isterim. 2017 yılına girerken benim hak ettiğim bu promosyonu da
bu ülkenin Hükûmeti, devleti bana ödesin. Nasıl milletvekili aldıysa
ben de bunu istiyorum.
Şimdi, 2 sayın bakanımız
buradasınız.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Evet, sor bunu.
MUSA ÇAM (Devamla) - Ben de 11 milyon 800 bin emekli
vatandaşımız adına burada sizlere söylüyorum, diyorum ki:
Gittiğimiz kahvede, tarlada, bahçede, sokakta, banka kuyruklarında,
pazarda insanlar bizi yakalıyorlar.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Bursa) Banka kuyruğu yok.
MUSA ÇAM (Devamla) Size ulaşamıyorlar,
size ulaşamıyorlar Sayın Bakan, bize ulaşıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) - Gittiğimiz her yerde
-koruma yok, bir şey yok; sizin koruma ordunuzla beraber vatandaş
size ulaşamıyor- bize ulaşıyor, Promosyonumuz ne olacak?
Biz de buradan soruyoruz: 11 milyon 800 bin emeklinin promosyonu ne olacak.
Tüm asgari ücretli arkadaşlarımıza
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına sevgilerimizi,
saygılarımızı sunuyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çam.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre söz talebim var.
BAŞKAN Gördüm Sayın Baluken, sisteme
girmişsiniz, açıyorum mikrofonunuzu.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun Halkların Demokratik Partisi
Hakkâri Milletvekili Selma Irmakla ilgili bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bir önceki oturumda AKP grup başkan vekili
kürsüden Hakkâri Milletvekilimiz Selma Irmaka atfen bazı sosyal medya
paylaşımlarını ifade etti. Ben verilen arada Hakkâri
Milletvekilimize ulaştım, kesinlikle Hakkâri Milletvekilimizin,
sayın grup başkan vekilinin belirttiği şekilde ifade
ettiği sosyal medya paylaşımı söz konusu değildir. Kendisi
bunu kanıtlamakla yükümlüdür, kanıtlamazsa müfteri pozisyonuna
düşecektir.
Şunu da ifade edeyim:
Yani eğer kantonal sistemi bir idari sistem olarak biz savunmuş
olsaydık bunu çok rahatlıkla her yerde de ifade ederdik. Kantonal
sistem de mevcut idari sistemlerden biridir. İsviçrenin kantonal sistemle
yönetildiğini ve Türkiye'yle İsviçre arasındaki millî gelir,
kişi başına düşen millî gelir, kalkınma düzeyi ve
demokrasi düzeyini kıyaslarsak herhâlde AKPnin kantonal sistem üzerinden
kriminalize etmeye çalışma çabalarının ne kadar
anlamsız olduğunu görme şansımız olur.
Şöyle de bir ironi oldu: Selma Irmaka
ulaştığım anda Diyarbakırda Selma Irmak polis
saldırısı altındaydı. Selma Irmak, Besime Konca, Grup
Başkan Vekilimiz Çağlar Demirel, Leyla Birlik ve Ferhat Encu
arkadaşlarımız biraz önce, benim telefonla
aradığım saatlerde yine darp edilecek şekilde
acımasız bir polis saldırısıyla karşı
karşıya geldiler. Bu da AKPnin yalan ve baskı
imparatorluğunun aslında ne kadar zavallı ve âciz durumda
olduğunu gösteriyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Söz mü istiyorsunuz Sayın
Muş?
Buyurun.
23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bir kere, burada sürekli ifade ettik; Türkiye talanla değil,
hukukla yönetilen bir ülkedir. Kanunlar kurumların ne şekilde hareket
edeceğini düzenlemiştir ve sürekli ifade ettiğimiz şu:
Burada Türkiye Cumhuriyeti devletinin karşı karşıya
kalmış olduğu çok ciddi bir saldırı vardı ve bu
saldırı karşısında emniyet birimlerimiz orada
egemenlik kurulmaya çalışılan bir süreci sona erdirmiştir.
Orada maksat neydi? Maksat şuydu: Burada bir egemenlik kurabilir miyiz?
Burayı farklı yerlerle birleştirebilir miyiz?in hayaliydi.
Dikkat edilirse bu işe girişenler
rastgele ilçeler ve iller seçmemişler; Suriye sınırında
olan illerimizi ve ilçelerimizi seçilmişler ve hem milletimizin feraseti ve
tutumu hem de emniyet birimlerimizin bu noktadaki kararlı duruşu
neticesinde bu iş bertaraf edilmiştir.
Ben Sayın Irmakla alakalı dile
getirdiğime -o tweetle alakalı- bakacağım, size
getireceğim. Ha, kendisi bu iddiayı kabul etmiyorsa, Böyle bir
şey yok. diyorsa bunu da kabul ederiz, bunda aksi bir
itirazımız olmaz ama orada, o süreçte oluşturulmaya
çalışılan Hendeklerdeki gençleri anlamıyor musunuz? diye
söylenenler hâlen ortadadır ve onların ne yapmaya
çalıştığını bölge halkımız çok iyi
bildiği için bütün çabalara rağmen o girişime müsaade
etmemiştir, destek vermemiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Muş.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiçin, Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1419) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
426) (Devam)
BAŞKAN Şimdi söz sırası
gruplar adına ikinci konuşma, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycıya aittir.
Süreniz yirmi dakika Sayın Kalaycı.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 426 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi grubu
adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bilindiği üzere, 2016 yılı Ocak
ayında asgari ücretin net tutarı 1.300,99 TL olarak
belirlenmiştir. Ancak, asgari ücretli, ekim ayından yani bu aydan
itibaren yüzde 20 vergi oranına yakalanmış olup asgari ücretin
net tutarı 69,91 TL azalmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi,
yılın son üç ayında asgari ücretin 1.300 liranın altına
düşeceğini baştan beri söylemiş, Hükûmeti
uyarmış, bunun giderilmesi yönünde önerilerde bulunmuştur.
Hükûmet bu uyarılarımızı bugüne kadar dikkate
almamış, şimdi palas pandıras bu teklifi getirmiştir.
Bu teklifte, Gelir Vergisi Kanununun 103üncü maddesinde
yer alan tarife nedeniyle 2016 yılı son üç ayında ücretlerde
1.300 liranın altına düşülmesi sonucu oluşacak
kayıpların ilave asgari geçim indirimi yoluyla telafi edilmesi
amacıyla bu düzenleme yapılmaktadır, asgari ücretin net
tutarının 1.300 liranın altına düşmemesi
amaçlanmaktadır. Ancak, yapılan geçici düzenleme, asgari geçim
indirimiyle ilgili uygulanan sistemi bozmaktadır. Bu düzenlemeyle,
ücretlinin bekâr veya evli olmasına ve çocuk sayısına göre
belirlenmiş asgari geçim indiriminin amacına ve mantığına
uygun olmayan sonuç ortaya çıkmaktadır. Ücretli çalışanlar
arasında eşit bir uygulama öngörülmemektedir. Vergi
kaçıranları, naylon faturacıları affetmeyi içeren
düzenlemeleri büyük bir hevesle yapan Hükûmet, çalışanlara gelince
kılı kırk yarmakta, çok ince hesaplar yapmaktadır. Ücret
politikalarıyla çalışan kesim üzerinde baskıcı ve
sindirici bir yönetim biçimini benimseyen Hükûmet, milyarder yaratma konusunda
ise oldukça cömert davranmaktadır. Kriz dönemlerinde dahi milyarder
sayısı artan Türkiye, gelir dağılımının en
fazla bozuk olduğu ülkeler arasında ilk sıralarda gelmektedir.
Çalışanlar üzerinde ağır vergi
yükü bulunmaktadır. Vergi kesintileri nedeniyle
çalışanların eline geçen ücret yıl içinde giderek
gerilemektedir. Sabit gelirli olarak tanımlanan çalışanlar
vergi politikalarıyla azalan gelirli hâline gelmiştir. Görüyorsunuz,
asgari ücretlinin bile vergi dolayısıyla yıl içinde ücreti
azalmaktadır. Bu durum, vergideki adaletsiz yapıyı açık bir
biçimde ortaya koymaktadır. Çalışanların vergi yükü mutlaka
hafifletilmelidir.
Milliyetçi Hareket Partisinin asgari ücret
konusundaki görüşünü, seçim beyannamelerinde yer verdiği ve daha önce
kamuoyuyla defalarca paylaştığı üzere tekrar
hatırlatmak istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi, net asgari ücretin
1.400 lira olması, böylelikle asgari ücretin açlık
sınırının üzerine çıkarılması, asgari
ücretlilere büyükşehirlerde aylık 100 lira ulaşım
desteği verilmesi, asgari ücretten vergi alınmaması ve
ücretlilerin asgari ücret kadar gelirinin vergi dışı
bırakılması görüşündedir. Asgari ücretin vergi
dışı bırakılması prim matrahını da
düşüreceğinden, işveren maliyetinin AKPnin belirlediği
asgari ücrete göre oluşan maliyetten daha düşük olduğu
görülecektir.
Asgari ücret üzerinden yapılan vergi, sigorta,
fon gibi kesintiler çalışanların net ücretini azaltırken
işverenlerin de maliyetini artırmakta ve kayıt
dışı istihdama zemin hazırlamaktadır. Asgari ücret ile
kayıt dışı istihdam ilişkisinin niteliği asgari
ücretin yüksek olmasından çok, kesintilerin fazlalığı
nedeniyledir. Yalnızca çalışanların ihtiyaçları
dikkate alınarak belirlenmiş bir ücretin doğrudan
vergilendirilmesi sosyal devlet anlayışıyla
bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, asgari ücretin vergi yükünün
kaldırılması sosyal ve ekonomik bir mecburiyettir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine göre,
çalışan her kimsenin, kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine
uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal
koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete
hakkı bulunmaktadır. Anayasamızın 55inci maddesinde,
asgari ücretin tespitinde, çalışanların geçim şartları
ile ülkenin ekonomik durumunun göz önünde bulundurulması öngörülmektedir.
Asgari Ücret Yönetmeliğine göre de asgari ücret, işçinin gıda,
konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu
ihtiyaçlarını günün şartlarına göre asgari düzeyde
karşılamaya yönelik ücrettir. Asgari ücret belirlenirken maalesef
Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri göz ardı edilmekte, TÜİK
tarafından hesaplanan bir işçinin geçim şartları için
gerekli harcama tutarı da dikkate alınmamaktadır.
Bugünkü asgari ücret sefalet ücretidir. Karın
tokluğuna çalışan bir kişinin maliyeti bile bu asgari
ücretten daha fazladır. Nitekim TÜRK-İŞ tarafından
yapılan hesaplamaya göre, 2016 Eylül ayı itibarıyla, 4
kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli
beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı
yani açlık sınırı 1.386,22 liradır. Gıda
harcamasıyla birlikte giyim, konut, ulaşım, eğitim,
sağlık ve benzeri ihtiyaçları için yapılması zorunlu
diğer harcamaların toplam tutarı ise 4 milyon 515 bin 37 lira
olmuştur. Buna göre, mevcut asgari ücret çalışanların
gıda harcamasını bile karşılamamaktadır.
Ey Hükûmet, asgari ücretliler geçinemiyor.
Aldıkları parayla, 1.300 lirayla nasıl geçinsinler? Sizlere
soruyorum: Asgari ücretle geçinebilmek mümkün müdür? Acaba, asgari ücretle
geçinilebileceğine dair Sayın Maliye Bakanının
önerebileceği sihirli bir formülü var mıdır?
Çalışanlar şiddetli geçim sıkıntısı
nedeniyle borç batağına da girmiştir. AKP Hükûmetinin asgari
ücretlileri, çalışanları nasıl borçlu hâle
getirdiğini, nasıl süründürdüğünü, tüketici kredisi
kullanımıyla ilgili resmî rakamlar açıkça göstermektedir.
Asgari ücret çalışanlara ailesiyle
birlikte insanlık onuruna uygun bir yaşayış
sağlayabilecek düzeyde olmalıdır. Asgari ücret işçinin emeğinin
karşılığı olmalıdır. Asgari ücretten vergi
alınmamalıdır. Asgari ücret mutlaka ve mutlaka açlık
sınırının üzerinde olmalıdır. Bu kanun teklifi
çalışanların beklentilerini karşılamasa da asgari
ücretin net tutarının ekim, kasım ve aralık aylarında 1.300
liranın altına düşmemesini sağlayacağından
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu teklife olumlu oy kullanacağız.
Değerli milletvekilleri,
çalışanların sosyal güvenlik sistemiyle ilgili de çözüm bekleyen
birçok sorunu bulunmaktadır. Çalışan kadınların önemli
bir beklentisi sigortalılık öncesi doğumlarını
borçlanabilmektir. Kadınların doğum borçlanması yapabilmesi
için doğumdan önce sigortalı olarak tescil edilmiş olmaları
şartı aranmaktadır. Bu nedenle, kadınlar işe girmeden
evvel yaptıkları doğum nedeniyle çalışma
hayatından ayrı kaldıkları süreyi borçlanamamaktadır.
Hâlbuki sigortalı olarak işe başlayıp bir müddet sonra
işten ayrılan kadınlar bu esnada yaptıkları doğumları
borçlanabilmektedir. Yine, emeklilik hizmetinden sayılmayan staj süresinde
yapılan doğumlar da borçlanılabilmektedir.
Diğer taraftan, erkekler sigortalılık
öncesi askerlikte geçen süreleri borçlanabilmektedir. Erkeklerin askerlikte
geçen süreleri borçlanabilmeleri için askerlikten önce sigortalı olarak
tescil edilmiş olma şartı aranmamaktadır. Bu itibarla,
Anayasanın eşitlik ilkesi uyarınca ve sigortalılar
arasında norm ve standart birliği sağlanması amacıyla
tüm sigortalı kadınlara ve erkeklere eşit haklar verilmelidir.
Kadınların sigortalılık başlangıç tarihinden önce
yaptığı doğumları da borçlanabilmeleri amacıyla
5510 sayılı Kanunda gerekli değişiklik mutlaka
yapılmalıdır.
Çalışanların
bir başka sorunu çıraklık ve staj sürelerinin boşa
gitmesidir. Çıraklık ve staj süreleri sigortalıların
hizmetine sayılmamaktadır. Çıraklık ve staj süresine
mutlaka borçlanma hakkı tanınmalı, hizmete sayılmalı,
bu süreler sigortalılık başlangıç tarihinde dikkate
alınmalıdır. Uygulamada bir yandan çırak ve stajyer
öğrenci olarak çalışanlar sigortalı sayılıp
çırak ve stajyer olarak çalışmaya başlanılan tarih
sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilirken
diğer taraftan bu hakların sadece kısa vadeli sigorta
kollarıyla sınırlı tutulması, dolayısıyla
emeklilik hizmetine sayılmaması eşitsizliğe ve
mağduriyete neden olmaktadır. Hâlbuki doğum, askerlik,
aylıksız izin, doktora veya uzmanlık, avukatlık stajı
gibi bazıları bir çalışma ya da sigortalılık
olmaksızın geçen süreler borçlanılabilmektedir. Hâl böyleyken
çıraklık ve stajyerlikte geçen sürelerin hizmetten
sayılmaması açıkça çelişkidir, eşitlik ve hakkaniyetle
bağdaşmamaktadır. Anayasanın eşitlik ilkesi de
dikkate alınarak uygulamada adaletin sağlanması ve yaşanan
mağduriyetin giderilmesinin yanında, mesleki eğitimin
özendirilmesine de katkıda bulunmak amacıyla aslında fiilen bir
çalışmaya ve sigortalılığa dayanan çıraklık
ve staj süreleri hizmetten sayılmalı, geçmiş hizmetler için
borçlanma hakkı verilmeli ve bu süreler sigortalılık
başlangıç tarihi olarak esas alınmalıdır.
Çalışanların yine çok önemli bir
sorunu emekli olamama sorunudur. Ülkemizde anayasal güvence altına
alınan sosyal güvenlik hakkı ve bu güvenliğin
sağlanmasına yönelik uygulamalar yıllar itibarıyla
irdelendiğinde eşitlik ve adalet ilkesinin gerektiği
şekilde tesis edilmediği gözlenmektedir. Sosyal güvenlik
politikalarının en önemli amaçlarından birisi, insanlar
arasında oluşturduğu güvenlik ağlarıyla toplumsal
eşitsizlikle mücadeleyi desteklemektir. Bu anlamda, devlet, tüm bireyler
için eşit hak ve yükümlülükler içeren bir sosyal güvenlik sistemi
kurgulamakla yükümlüdür. Uygulamada karşılaşılan sorunlara
çözüm üretilirken de temel bakış açısının sosyal
güvenlik hakkından yararlanmayı kolaylaştırıcı ve
hak yoksunluklarını asgariye indirgeyici bir bakış
açısı olma zorunluluğu vardır. İşe
başladıkları tarihte yürürlükte olan mevzuata göre emeklilik
için gerekli prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresini
tamamladıkları hâlde, bir başka ifadeyle emekli olma
hakkını elde ettikleri hâlde sonradan yaş şartına tabi
tutulmaları birçok vatandaşımızı mağdur
etmiştir. Emeklilikte yaşa takılan
vatandaşlarımıza emekli aylığı
bağlanmadığı gibi bir de genel sağlık
sigortası primi ödemekle karşı karşıya
kalmışlardır. Kanunla aranan prim ödeme gün
sayısını dolduran, dolayısıyla yıllarca gerekli
primleri ödemiş olan vatandaşlarımızın yaş
haddinin dolmasını beklediği dönemde genel sağlık
sigortası primini ödemediği ileri sürülerek sağlık
yardımından yararlandırılmaması bir başka
haksızlıktır. Emeklilikte yaşa takılanların
kimine beş sene, kimine yedi sene, kimine on sene yaştan vurmuş.
Bu insanları yaşı nedeniyle kimse işe almıyor. Maddi
sorunlarından dolayı çocuklarını okutamıyorlar,
ailelerinin geçimini sağlayamıyorlar, bu insanlar ne yerler ne
içerler hiç düşünülmüyor.
AKP Hükûmeti, emeklilikte yaşa
takılanların sorunlarını görmezden gelmekte, dertlerini
bilmemekte, hâllerinden anlamamaktadır. Emeklilikte yaşa
takılanların dertleri erken emeklilik değil, haklarını
almaktır. Onlar AKP Hükûmetinden bir lütuf beklemiyor, onlar sadaka
değil haklarını istiyor. Emeklilikte yaşa takılanlar
görmezden gelinmemelidir, emeklilikte yaşa takılanlar için bahaneler
üretilmemelidir. Bir haksızlığın giderilmemesinin hiçbir
haklı gerekçesi olamaz. Emeklilikte yaşı bekleyen
vatandaşlarımız yıllardır haklarını
aramakta, Türkiye Büyük Millet Meclisinden çözüm beklemektedir. Emeklilikte
yaşa takılanların yaşadığı
mağduriyetleri giderecek düzenleme mutlaka yapılmalıdır.
Meclisteki tüm siyasi partiler olarak bu soruna bir çözüm bulabiliriz. Hiç
olmazsa emeklilikte yaşa takılanlardan genel sağlık
sigortası primi alınmaması, prim ödeme gün
sayısını doldurmakla birlikte işsiz kalanlara işsizlik
sigortası ödeneği verilmesi yaşanan mağduriyete kısmen
çözüm getirecektir. Milliyetçi Hareket Partisi bu yönde bir düzenlemeye de katkı
ve destek vermeye hazırdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
çalışma hayatıyla ilgili çözüm bekleyen onlarca sorun
bulunmaktadır. Bu kapsamda, toplumun tüm kesimlerine insana
yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu, iş
gücünün niteliğinin yükseltilip etkin kullanıldığı,
çalışma şartlarının iyileştirildiği, ücret-verimlilik
ilişkisinin güçlendirildiği, iş sağlığı ve
güvenliğinin sağlandığı bir çalışma
hayatı ve iş gücü piyasasının oluşturulması için
gerekli yapısal reform ivedilikle yapılmalı ve önlemler
alınmalıdır.
Taşeron işçilik çalışma
hayatının en temel sorunu hâline gelmiştir. İnsan onuruna
yaraşır, düzgün iş tanımını yok sayan
taşeron işçilik uygulaması çalışma hayatının
dengelerini bozmuş, ekonomik ve sosyal olarak büyük bir tahribata neden
olmuştur. Kölelik sistemiyle eş değer bir hâle gelen ve kabul
edilemez olan bu uygulamaya dönük politikalar bir an önce terk edilmelidir. AKP
Hükûmeti, taşeron işçileri yıllardır oyalamakta ve
aldatmaktadır. Kamuda çalışan taşeron işçilere kadro
verileceği sözlerine karşın bugüne kadar hiçbir şey
yapılmamıştır. Bizzat bir önceki Başbakan
tarafından tüm taşeron işçilerine müjde verilmiş, bunun
üzerine taşeron işçiler âdeta bayram sevinci yaşamış
ancak ayrıntılar açıklanınca hayal kırıklığına
uğramışlardır. Kamuya alınacağı
açıklanan taşeron işçiler zaten kamu işinde çalışmakta
ve yargı kararlarına göre kamu işçisi sayılmakta olup,
esasen kamunun kadrolu personeli olmayı beklemektedir.
Öte yandan, yapılan açıklamalar dahi
bugüne kadar hayata geçirilmemiş, umut tacirliğine devam
edilmiştir. Sayın Başbakan geçtiğimiz günlerde
Taşeronlarla ilgili konuyu biliyoruz, hem onları memnun edecek hem
de kamuyu memnun edecek bir müjdeyi açıklayacağız. Hiç merak
etmesinler. demiştir. Ne müjdesi Allah aşkına! Kaç senedir
müjde veren siz değil misiniz? Son olarak bir önceki Başbakan seçim
müjdesi olarak vermedi mi? Hükûmetin eylem planına göre, 2016
yılının ilk üç ayı içinde bu düzenlemeyi
yapacaktınız. Ne oldu? Önceki hükûmetin ve Başbakanı
Sayın Ahmet Davutoğlunun verdiği söz sizi bağlamıyor
mu? Tabii ki verebilecek bir cevabınız yok ama ortada bir gerçek var
ki yandaşlarınızla birlikte taşeron işçilerin
sırtından geçiniyorsunuz ve rant sağlıyorsunuz.
AKP taşeronlaşmayı
politikasının esası olarak uygulamakta ve bundan da siyasi nema
sağlamaktadır. Taşeron firmalarca alınan işçilerin
tamamı AKPli siyasetçilerin referanslarıyla işe
alınmaktadır. Taşeron firma işçileri işten
çıkarma tehdidiyle AKPye oy vermeye zorlanmakta, AKPnin siyasi
mitinglerinin kadrolu elemanı olarak kullanılmaktadır.
Taşeron firmalar daha çok kâr elde edebilmek için daha fazla işçiyle
yapılması gereken işi daha az işçiyle yapmaktadır.
İşçiler günde sekiz saatin üzerinde, fazla
çalıştırılmakta, çoğu zaman haftalık izin bile
kullandırılmamaktadır. Taşeron işçilere mesai ücreti
ödenmemektedir. Taşeron işçilerin maaşları da düzenli
verilmemekte, hakları gasbedilmektedir. Taşeron işçilerin
ücretlerinin gecikmeli ödendiği, sözleşme gereği ödenmesi
gereken ödemelerin ya hiç ödenmediği ya da eksik ödendiği Sayıştay
raporlarına bile yansımıştır. AKP Hükûmeti bu sömürüye,
bu soyguna açıkça göz yummaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi, yargı
kararlarını da dikkate alarak, kamuda sürekli hizmetlerde
çalıştırılan taşeron işçilere kadro verilmesini
savunmaktadır. Bu konuda öteden beri birçok kanun teklifi de vermiştir.
Taşeron işçilerin sorunları artık çözüme
kavuşturulmalıdır. Bu kölelik sistemine, bu sömürü düzenine
artık son verilmelidir. AKP iktidarı işsizliği önlemeye
yönelik politikalar uygulamak yerine, işsizliğin olumsuzluğunu
fırsata dönüştürerek bir sömürü düzeni kurmuştur. Bugün birçok
kamu hizmeti başta taşeron işçileri olmak üzere,
sözleşmeli, 4/Cli, vekil, geçici, fahri ve İŞKUR elemanı
statüsünde çalıştırılan personel eliyle yürütülür hâle
gelmiştir. AKPnin siyasi nema sağlama amacıyla sürdürdüğü
bu uygulamaların en büyük mağduru, yandaş olmayan ve bu yollarla
iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar, girdiği merkezî
sınavı kazanarak ataması yapılmayan, bir türlü sıra
gelmeyen, sıra gelmeden de kadroları başka yollarla doldurulan
milyonlarca gencimizdir. AKP Hükûmeti, yıllardır atanmayı
bekleyen milyonlarca KPSS mağduru gencimizin haklarını
yemiş ve yemeye devam etmektedir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
Kanun teklifinin hayırlara vesile
olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kalaycı.
Şimdi, gruplar adına, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın
Mehmet Emin Adıyaman.
Süreniz yirmi dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 426 sıra sayılı Kanun Teklifinin geneli
üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 426 sıra
sayılı Kanun Teklifini, sembolik de olsa, cüzi bir miktarda da olsa
işçilerin ya da çalışanların lehine bir düzenleme
olduğundan, elbette ki destekliyoruz. Tabii, 1.300 lira üzerinden tespit
edilen asgari ücret tarifesinin Gelir Vergisi Kanununa göre asgari ücretin
altına düşmüş olması aslında Hükûmetin
çalışanlara bakış açısını da ortaya
koymaktadır. 50 ya da 60 lira gibi cüzi farklarla asgari ücretin
altına düşen ücretlerin 1.300 liraya çıkarılması aslında
meselenin temeline bir çözüm getirmemektedir. Bakın, 1.300 lira ücretle
çalışan bir işçinin almış olduğu ücret,
özellikle, İstanbul, İzmir, Bursa gibi metropol şehirlerde
çalışanların neredeyse kiralarına yetmemektedir.
Bırakın çocuğunu okutmasını, bırakın sosyal
yaşama dair diğer ihtiyaçlarının giderilmesini, sadece
iş yerine gidip gelme ve kira bedelini karşılamayacak
noktadadır.
Tabii, asgari ücretle çalışan
işçilerden daha vahim durumda olan çalışanlar var. Yani bugün
tekstil sektörü başta olmak üzere birçok sektörde on binlerce işçi
sigortasız ve asgari ücretin altında çalışıyor. Bu
konuda hiçbir denetim mekanizması olmadığı gibi, bu
işçilerin sendikalaşma yönünde en ufak bir girişimi işten
çıkma sebebidir. Bakın, özellikle tekstil sektöründe, atölyelerde
bugün 18 ila 25 yaş arası daha çok kadın işçilerin
çalıştığı bir alan ve burada ödenen ücretler 750 ila
800 lira arasındadır ve bunun gibi pek çok alanda
çalışanlar asgari ücretin dahi altında
çalıştırılmaktadır. Sadece bu mudur? Bu da değil.
Özellikle tarım sektöründe, bildiğiniz üzere, on binlerce insan yine
bırakın asgari ücret olan 1.300 lirayı almayı günlük 20
lira, 30 lira yevmiyelerle sigortasız olarak çalışmakta.
Şimdi, tabii, bu mevcut palyatif düzenlemeler
esasında işçilerin, çalışanların, emekçilerin hiçbir
sorununa çözüm getirmeyeceği gibi, aslında AKPnin politikalarının
emekçilere, çalışanlara bakış açısını da
ortaya koyan bir durumdur. Özünde AKP, sermayenin, sömürenin ya da kapitalin
sözcülüğünü yapan bir iktidar. Dolayısıyla, bu tür yüzeysel düzenlemelerle
emekçilerin sorunlarına çözüm üretilemeyeceği aşikârdır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'nin kaynaklarının, özellikle mali kaynaklarının
işçilerin, emekçilerin ve çalışanların hayat
standartlarının yükseltilmesi yerine, uygulanan politikalarla, gerek
ülke içinde gerek ülke dışında savaş konsepti üzerinden
uygulanan politikalar sonucu ülkenin kaynakları esas itibarıyla
savaşa aktarılmaktadır. Bugün ülke dışında ve
ülke içerisinde sürdürülen savaş politikalarına yapılan
harcamalar, yapılan masraflar işçi ücretlerinin yoksulluk
sınırının altında olmasını bırakın
bir yana, eğer bunlar çalışanlara, emekçilere
aktarılmış olsa, mevcut kaynaklar üzerinden
değerlendirilmiş olsa hiç şüphesiz bizim seçim
programımızda belirttiğimiz üzere işçilerin asgari ya da
çalışanların asgari ücret limiti en az 1.800 lira olacaktı.
Ama AKPnin kaygısı, politikalarındaki hesabı emekçilerin,
çalışanların, çiftçilerin, esnafın, KOBİlerin hayat
standartlarını, gelir kaynaklarını yükseltmeye yönelik
değil, tam tersine, vergi yükü altında bu kesimleri daha çok
ezmektir. Ülke ciddi anlamda bir kriz, ekonomik kriz sürecinde, sadece siyasal
kriz değil ama aynı zamanda ekonomik kriz sürecini de
yaşamaktadır. Onlarca esnaf siftah yapmadan dükkânını
kapatmakta, çiftçiler ellerindeki tarım arazisini geliri maliyeti
karşılamadığından boş bırakmakta,
ekmemektedir. Dolar başını alıp gitmektedir. Tabii, bütün
bu gelişmeler karşısında emekçilerin durumlarının
düzeltilebilmesini AKP Hükûmetinden beklemek saflık olur.
AKP Hükûmetinin odaklandığı tek bir
süreç var. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Bu, Allahın bir
lütfudur. söyleminden hareketle hakikaten bu süreci bir lütfa, bir
fırsata ve kendi parti iktidarını inşa etme, parti
iktidarı üzerinden tek adam rejimini, başkanlık rejimini bu
ülkenin gündemine sokma çabası içerisindedir.
15 Temmuz darbesini karşı darbeye çevirdi
AKP, OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerle âdeta bu Meclisi baypas etti.
Aslında, askerî darbe süreçleri hariç yani sıkıyönetim dönemleri
hariç bu ülkede sadece 1987 yılında 13 vilayette olağanüstü hâl
ilan edilmiştir. Türkiye tarihinde, ülke genelinde olağanüstü hâl
ilanı hiçbir dönemde uygulanmamıştır doksan yıl
boyunca. Ama, ilk defa 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte AKP, bütün
ülke sathında olağanüstü hâli uygulayarak demokratik hak ve
özgürlüklerin önünü kesme, aslında, AKPye muhalif ister sağ ister
sol ister liberal tüm kesimleri tasfiye etmeyi hedefine koymuştur. Sadece
pratikte uygulanan öncelikler sırasıdır.
Dolayısıyla, bugün gerek yandaş medya
üzerinden gerek vesayet altına aldığı, âdeta tetikçisi
hâline getirdiği yargı üzerinden, başta Halkların
Demokratik Partisi olmak üzere Türkiyedeki sol ve sosyalist güçlere yönelik
bir sindirme, bir siyasal soykırım operasyonu uyguluyor. Ama, bu
önceliklerini halledebildiği ölçüde AKPye muhalif diğer siyasal
parti, grup ve kesimlere yöneleceği de kaçınılmazdır. Bunu
nereden çıkarıyoruz? Bunu AKPnin beslendiği zihniyetten ve
geçmiş dünya uygulamalarından çıkarmak mümkündür.
Değerli arkadaşlar, AKP bu ülkede iki ana
eksen üzerinden siyaset yürütüyor. Biri, Selefî mezhepçiliktir. Sünni
mezhebinin dışındaki tüm mezhepler, AKP paradigması
açısından aslında hedeftir; yok edilmesi gereken, sindirilmesi
gereken, teslim alınması gereken kesimlerdir. Diğer, ikinci bir
kesim ise yine, milliyetçilik, etnik milliyetçilik üzerinden çoğunluğu
konsolide ederek, Kürtleri hedef göstererek kendisini inşa etmeye
çalışıyor. AKPnin gerek ülke içinde gerek ülke
dışındaki bu politikası, hem Selefî mezhebî politikası
hem etnik milliyetçi politikası bu ülkeye ancak bir
çatışmayı, ancak iç savaşı, ancak kardeş
kavgasını getirir. Dolayısıyla, AKPnin bu paradigmadan
vazgeçmesi, Allahın lütfu olarak kabul ettiği 15 Temmuz
girişimini, demokrasi, özgürlükler, hak ve adaletin gerçekleşmesi
yönünde kullanması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, AKP Hükûmeti olağanüstü
hâli ilan ederken Biz bunu devlete karşı ilan ediyoruz. söylemini
geliştirdi. Aslında oradan kasıt, devlet içine
sızmış olan FETÖ üyelerinin tasfiyesi olarak kamuoyuna algı
operasyonları üzerinden verilmeye çalışıldı ama
uygulamada aslında hedefin FETÖ örgütünü tasfiye etmek
olmadığı; zira, AKPnin eğer amacı FETÖyü tasfiye
etmekse on binlerce kamu çalışanını tasfiye etmeden önce,
yüzlerce gazeteciyi, akademisyeni, yine yüzlerce esnafın üzerine yürümeden
önce, kendi içindeki FETÖcü AKPlileri ya da AKPli FETÖcüleri tasfiye etmesi
gerekiyordu. FETÖnün siyasal ayağını, AKP, içindeki FETÖcüleri
ya da FETÖcü AKPlileri tasfiye etmeden on binlerce muhalifi çeşitli
gerekçelerle, kimisini FETÖ üyesi olma gerekçesiyle, kimisini farklı
iddialarla, kimisini Kürt olmaları itibarıyla, terörize ederek
görevden alması, dışlaması, aslında AKPnin FETÖ
yapılanmasıyla iç içe olan durumunu hiçbir zaman
ayıklayamayacağı gerçeğiyle de bizi karşı
karşıya getiriyor.
Değerli arkadaşlar, son iki gün
içerisindeki gelişmeleri, sadece son iki gün içindeki gelişmeleri
değerlendirdiğimizde, aslında AKPnin durumu gözler önüne
serilmiş oluyor. Bakın, son iki günde ne oldu? Şırnakta
önce evleri, dükkânları, parkları başına yıkılan
on binlerce insan çadırlara mahkûm edildi. Akabinde, son iki gün
içerisinde Şırnaklı yurttaşlarımızın
sığınmış olduğu naylon çadırlar valilik
emriyle, AKP direktifiyle zorla sökülüp atıldı ve oradaki
görevlilerin yurttaşlara söylediği söz, Nereye gidelim? sözüne
verdikleri cevap: Iraka gidin, Kerküke gidin.
Yine son iki gün içinde Cizrede zırhlı
araçlarla 5 yaşındaki çocuk ezildi ve âdeta bu, Cizre, Gever,
Şırnak ve Nusaybin gibi il ve ilçelerde periyodik hâle getirildi.
Sürekli bir biçimde bir zırhlı araç ya bir yaşlıyı ya
bir çocuğu veya bir kadını bir şekilde ezmektedir ama
hukuki boyutta, yapanın yanına kâr kalmaktadır.
Değerli arkadaşlar, sadece bu mudur? Daha
dün Darbe Komisyonunda beyanda bulunan Diyarbakır Eş Belediye
Başkanları, daha doğrusu Başkanımız Gültan
Kışanak, Darbe Komisyonunda bir gerçeğin altını çizdi.
Neydi o? Siz, kırk yıldır FETÖyle iç içesiniz, kırk
dakikalık bizi ziyaret etmenin hesabını soruyorsunuz ya da bizi
FETÖcü olmakla suçluyorsunuz. şeklinde bir tarihî gerçeğin
altını çizdi. Belediye Eş Başkanımız, daha uçaktan
iner inmez havaalanında gözaltına alındı.
Şimdi, AKP sözcüleri her
kürsüye çıktıklarında hukuktan, hukuk devletinden, hukukun
üstünlüğünden bahsediyor. Gerçekten bu ülkede hukukun üstünlüğü,
hukuk devleti ve hukukun bağımsızlığı söz konusu
mudur, tartışılması gereken şey bu. Ne zaman ki bu
ülkede hukuk mercileri AKPnin aleyhine bir karar verdiyse, başta
Cumhurbaşkanı olmak üzere, AKPnin en alt kademesine kadar herkes
mahkemelerin ya da hukuk mercilerinin vermiş olduğu kararları
tanımadıklarını hiç çekinmeden kamuoyuna ilan ederler ama
lehlerine bir karar verildiği zaman, işlerine, onların
paradigmasına, iktidarına, egemen güç olma heveslerine hizmet eden
kararlar veriliyorsa ne zaman ki yargı vesayet altında ve hâkimler
ile savcılar AKPnin fetvalarıyla bir kadı gibi karar veriyorsa
o zaman hukuktan, hukuk devletinden bahsedilir.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede hukukun
üstünlüğü, hukuk devleti, hâkim bağımsızlığı
ve hâkim teminatı yoktur. Hiçbir hâkim, bu ülkede, bir karar vermeden
önce, vereceği kararın AKPnin çıkarlarına ne kadar denk
düşüp düşmediğini hesaplamadan bir karar verememektedir. Zira,
AKPnin çıkarına denk düşmeyen bir karar veren hâkim, gereken
bedeli ödeyeceğini biliyordur. Dolayısıyla, mevcut koşullar
içerisinde objektif karar verebilecek hâkim aramak, bulmak âdeta
samanlıkta iğne aramak gibi bir duruma sürüklemiştir.
Değerli arkadaşlar, tabii, AKPnin ülke
içerisinde uyguladığı bu despotik, bu antidemokratik ve cunta
rejim anlayışı sadece ülke içerisinde bedel ödetmiyor
halkımıza; aynı zamanda Musulda, Rojawada
uyguladığı politikalarla da bu halka büyük bedeller
ödetilmektedir. Âdeta Neoosmanlı hayallerle, Misakımillî
söylemleriyle, ülke içinde hamaset algısı ve söylemleriyle, yeni bir
Osmanlı ve bu Osmanlının başında da bir sultan
edasıyla, kamuoyu âdeta konsolide ediliyor, yanıltılıyor,
bilgi kirliliği üzerinden siyaset üretilmeye
çalışılıyor.
Rojawada iki gün önce
IŞİDden alınan 5 köy Türk Hava Kuvvetleri tarafından
bombalanıyor. Bakın, altını çizerek söylüyorum: Şehba
bölgesinde, Suriye Demokratik Güçleri tarafından IŞİDden
alınan 5 köy helikopter ve uçaklarla bombalanıyor. Bu, açıkça
IŞİDe destektir.
Yine, Musulda Irak
Hükûmetinin bütün açıklamalarına ve Irak halkının
koymuş olduğu tepkilere rağmen mezhep üzerinden Irakın iç
işlerine müdahale, sanki 1920li süreçleri yaşıyormuşuz
gibi Musul üzerinde hak iddia etme, Musulun Musul halkına ait olduğu
söyleminin esasen Sünni Araplara ait olduğu söylemi olarak dile
getirildiği gerçeğini hepimiz biliyoruz.
Musul Musulluların ise
Şırnak kimin? Şırnak da
Şırnaklılarındır ama Şırnak
halkını Şırnaktan boşaltıyorsunuz. Kendi
vatandaşını, kendi yurttaşını yerinden yurdundan
söküp başka yerlere göç etmeye zorluyorsunuz Musul Musulundur.
diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Devamla) - Bu politikanın tutmayacağını, iflas
edeceğini belirtip hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Adıyaman.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, tasarının tümü üzerine, Hükûmet adına Maliye
Bakanı Sayın Naci Ağbal konuşacak.
Sayın Bakan, sizin de
süreniz yirmi dakika.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekillerim; 426 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında Hükûmetimizin
görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınıza gelmiş
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, kanun teklifine destek
veren bütün parti gruplarına teşekkür ediyorum. Gerçekten burada,
yaklaşık 7 milyon vatandaşımızı ilgilendiren
önemli bir yasal düzenlemeyi hep birlikte yapıyoruz. Asgari ücretliler de
dâhil olmak üzere Hükûmetimiz döneminde gerek
çalışanlarımız gerek emeklilerimiz her zaman için özel
olarak destek görmüştür. Hiçbir zaman için
çalışanlarımız enflasyona ezdirilmemiştir ve bu
dönemde de refahları sürekli olarak
artırılmıştır. Bu çerçevede, hepinizin bildiği
üzere, 2015 Kasım seçimlerinde AK PARTİ olarak asgari ücretlilerin
2016 başındaki asgari ücretinin 1.300 lira olması konusunda bir
taahhüdümüz vardı ve bu taahhüdümüze de uygun bir şekilde 2016
başında bu gerçekleşti ve şu anda asgari ücretlilerimizin
2015 yılında 1.000 lira olan asgari ücret tutarı, 2016 başında
yaklaşık 1.300 liranın üzerine çıkmış oldu.
Hepimiz, tabii, 1.300 lirayı konuşuyoruz
ancak şunu da bilelim ki asgari ücret tutarı asgari geçim indirimine
bağlı olarak değişmektedir. Bugün, bekâr çalışan,
asgari ücret geliri elde eden bir kişinin ücret geliri, doğru, 1.300
liradır ama evli, 3 çocuklu bir asgari ücretlinin eline geçen rakam da
1.384 liradır. Dolayısıyla, 2016 yılında Hükûmet
olarak yapmış olduğumuz bu önemli artışı yıl
sonuna kadar koruma amacıyla bir çalışma yaptık. Maliye
Bakanlığı olarak, Çalışma Bakanlığı
olarak birlikte, hiçbir şekilde asgari ücretle çalışan
vatandaşlarımızın eline geçen net ücret tutarının
1.300 liranın altına düşmemesi için Ne yapabiliriz? diye bir
gayretimiz oldu. Farklı yöntemlerle bunu yapmak mümkün ama burada en uygun
yöntemin asgari geçim indirimi tutarlarının son üç ayda
artırılması suretiyle bu meselenin çözümlenebileceğini
gördük. Burada kişinin evli olmasına, çocuk sahibi olmasına
bağlı olarak -demin ifade etmiştim- asgari ücret tutarı
değişiyor. Ocak ve eylül ayları arasında, dokuz ay boyunca
net 1.300 lira alan bir bekâr asgari ücretlinin veya evli, eşi
çalışan bir asgari ücretlinin ekim ayından itibaren
aylığı 1.231 liraya düşüyor. Dolayısıyla, ekim,
kasım ve aralık aylarında ücretlimizin gelirinde yaklaşık
69 lira civarında bir azalma meydana geliyor. Bu söylediğim örnek
evli, 1 çocuklu, 2 çocuklu değişik, farklı kişi
örneklerinde tekrarlayabiliyor. Yani bazen kişinin maaşı 1.249
liraya düşebiliyor, bazen 1.279 liraya düşebiliyor. Burada
yapmış olduğumuz hazırlıkta eğer kişinin
geliri ekim ayından itibaren herhangi bir şekilde 1.300 liranın
altına düşerse, düşen kısım kadarlık ilave asgari
geçim indirimi uygulamasını getirmiş olduk. Böylelikle
yılın başında Hükûmet olarak söylediğimiz hususu
yılın sonuna kadar gerçekleştirmiş oluyoruz. Yani hiçbir
asgari ücretlimiz, 2016 yılı içerisinde 1.300 liranın daha
altında bir ücret elde etmemiş oluyor, üzerinde kalıyor. Burada
asgari geçim indirimini bir yöntem olarak kullandık ve bu yolla da sorunu
çözmüş oluyoruz. Yaklaşık 7 milyon vatandaşımız
bu düzenlemeden yararlanıyor. Burada kamu maliyesine vazgeçilen vergi
olarak baktığımız zaman, kamu maliyesi olarak vergi
gelirlerimizden yaklaşık 1 milyar liralık bir vergiden
vazgeçmiş oluyoruz ama yaklaşık 7 milyon vatandaşımızı
ilgilendiren bir sorunu da bütün partilerimizin ortak olumlu
yaklaşımıyla da çözmüş oluyoruz. Ben tekrar bütün parti
gruplarımıza vermiş oldukları desteklerden dolayı
teşekkür ediyorum.
Tabii, bugün burada
hatiplerin, öncelikle bütün parti gruplarının, parti sözcülerimizin,
grup sözcülerimizin yapmış oldukları açıklamalarda herkes
tasarıya olan desteklerini ifade ettiler. Bu önemli ama farklı
bakış açılarına bağlı olarak ilave birtakım
değerlendirmeler de yaptılar. Bu konuda da değerlendirmelerimi
sizlerle paylaşmak isterim. Bir kere, biliyorsunuz, asgari geçim indirimi
uygulaması AK PARTİ hükûmetleri döneminde başladı ve asgari
geçim indirimi uygulaması neticesinde asgari ücret üzerindeki vergi
yükünde aslında önemli indirimlere gidildi. Normalde gelir vergisi
tarifemizde en düşük gelir vergisi oranı yüzde 15tir, nominal vergi
oranı olarak ifade ettiğimiz vergi oranı yüzde 15tir. Fakat bir
asgari ücretli özelinde efektif vergi yükü dediğimiz yani, tamam, vergi
yükü nominal olarak yüzde 15 ama gerçekte kişi gelirine göre ne kadar
vergi ödüyor diye baktığımızda AK PARTİ hükûmetleri
döneminde gerçekten asgari ücretlilerimizin vergi yükünde önemli indirimlere
gidilmiştir. Birkaç rakamla bunu ifade etmek isterim. Bugün asgari ücret
elde eden bekâr bir çalışanımızın, 2016
yılında gelirine göre ödediği vergi yüzde 5,2. Yani nominal
vergi oranı yüzde 15 olmasına rağmen, yapmış
olduğumuz asgari geçim indirimi mahsubu neticesinde ödemiş
olduğu efektif vergi oranı yüzde 5,2. Evli bir asgari ücretlide bu
oran daha da düşük, yüzde 3,8e düşüyor. Evli, 1 çocuklu bir asgari
ücretlinin ödediği vergi yüzde 2,6. Bakın, evli, 2 çocuklu bir asgari
ücretlinin ödemiş olduğu efektif vergi yükü yüzde 1,5. Evli, 3
çocuklu bir kişiyse gelir vergisi ödemiyor yani tüm kazancı vergisiz
hâle gelmiş oluyor. Dolayısıyla, burada özellikle ücret
gelirlerinde hükûmetlerimiz döneminde yapılan bütün bu düzenlemeler
gerçekten onların refahını artırmıştır.
Yine, ülkemizde gelir vergisi
tarifesi, biliyorsunuz, iki tanedir; ücretlilerin gelir vergisi tarifesi
ayrı, diğer kazançların gelir vergisi tarifesi ayrı. Vergi
teorisinde biz buna ayırma kuramı diyoruz. Dolayısıyla,
sosyal adalet ilkesine uygun olarak, vergi adaleti ilkesine uygun olarak da
bugün gelir vergisi tarifemizde ücretliler lehine düzenleme
yapılmıştır.
Bunun dışında, vergi tarifesinin
yapısı, vergi dilimlerinin aralığı konusunda
farklı yaklaşımlar ifade edebiliriz. Burada ortaya konulacak
yaklaşımlar önemlidir ama şu aşamada ben özellikle ekim
ayından itibaren ortaya çıkabilecek sorunları çözecek bu
düzenlemeye verilen destekten dolayı bütün parti gruplarımıza,
parti sözcülerimize teşekkür ediyorum ve 7 milyon
vatandaşımızı ilgilendiren bu yasal düzenlemenin milletimize,
memleketimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Şimdi, şahıslar adına, Gaziantep
Milletvekili Sayın Abdullah Nejat Koçer konuşacak. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Koçer.
Buyurun.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, değerli
arkadaşlarım; Gelir Vergisi Kanunu üzerindeki değişiklikle
ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün bu saatlerde Plan ve Bütçe Komisyonunda bütün
muhalefet partileriyle birlikte bir görüş birliği içerisinde
oylayıp karara vardığımız bu kanun
tasarısının, bugün bu saatlerde Meclis Genel Kurulunda
görüşülerek -inşallah- karara bağlanması önemli,
hızımız açısından bunu son derece önemli buluyorum.
Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi
Hareket Partisi adına görüş belirten değerli hatiplerin
görüşlerini dikkatle dinledim. İçerisinde gerçekten değerli,
müzakere edilebilir, asgari ücret açısından oturup
karşılıklı istişare edilebilir öneriler var. Bu
önerileri ben memnuniyetle dinledim. Zaten öneriler, proje bazlı
çalışmalar hep bizim genel isteğimiz, halkımızın
bizden talep ettiği şey de bu zaten, siyaseti yapıcı bir şekilde
karşılıklı öneriler, projeler şeklinde
değerlendirilmesi.
Elbette gönül ister daha yüksek bir asgari ücretin
oluşması ve bu asgari ücretin enflasyonla ilgili
bağının denge içerisinde yürümesi; uluslararası rekabet
açısından, maliyetler açısından tabii ki bir denge
içerisinde yürümesi önemli.
Bizim AK PARTİ olarak seçim beyannamemizde yer
alan ve daha sonra da yıl başında Meclis gündemine
getirdiğimiz ve 1.300 lira olarak karara bağlanan asgari ücret,
aslında bu yıl başı gerçekten iş piyasası açısından
çok önemli bir değişim getirdi. Bir yandan tabii ki yükselen asgari
ücret, diğer yandan yükselen maliyetler uzunca tartışmalar
getirdi, iş âleminden yeni sesler çıkmaya başladı ve
Hükûmetimiz, çeşitli bakanlıklarımız bu konularda
taraflarla bir araya gelerek belli uzlaşma içerisine girmeye
çalıştı. İşverenin yükünün
ağırlaştığı, bu yükün bir kısmının
devlet tarafından karşılanması gerektiği ifade edildi.
Çünkü, uluslararası rekabet çok önemli, bölge ülkelerindeki
işçilikler çok önemli. Eğer, uluslararası rekabette geri
kaldıysanız ithalatta ve ihracatta sıkıntılar ortaya
çıkabilir. Bütün bunlar yıl içerisinde
tartışıldı.
Evet, asgari ücretin daha iyi olması, daha
yüksek olması tabii ki hepimiz tarafından arzu edilen bir şey
ancak bütün bu dengelerin dışında, istediğimiz zaman
istediğimiz noktaya maalesef gelemiyoruz. Bu da bu dengelerin sonucu.
Evet, bugün bu kanun tasarısında öngörülen
şey, 1.300 lira olarak çıkan asgari ücretin çeşitli vergi
dilimlerinde oluşan değişiklikler nedeniyle 1.300 liranın
altına düşmemesini sağlayan bir çalışma. Bunu,
inşallah, biraz sonra hep birlikte kabul edeceğiz.
İş piyasası ve çalışma
hayatıyla ilgili son yıllarda AK PARTİ hükûmetlerimiz çok önemli
revizyonlara, çok önemli kararlara imza attı. Tabii ki daha iyisini, daha
güzelini amaçlıyor ve daha iyisini de yapmaya çalışıyoruz.
Bu konuda gerek hükûmetlerimizin açıkladığı beyannameleri
gerekse seçim öncesi vermiş olduğumuz sözleri bir bir yerine
getirerek daha iyi bir noktaya gitmeye gayret ediyoruz Türkiye olarak.
Kayıt dışıyla ilgili mücadele ve
kayıtlı işçi sayımızın artırılmasıyla
ilgili mücadele yıllardır çok iyi sonuçlarla devam ediyor. Elbette bu
daha da devam edecek. Kayıt dışıyla mücadele her zaman
yapılması gereken bir husus. Bu konuda sonuna kadar bu işin
hepimiz arkasında olmalıyız.
İşsizliği azaltacak ve istihdamı
artıracak çok önemli tedbirler, özellikle bu yeni dönemde,
yılbaşından bu yana alınan birçok kararın ve burada
kanunlaşan birçok tasarının içerisinde yer aldı. Genç
girişimciler için, kadın girişimciler için, yeni iş açacak
bireyler için verilecek destekler çok önemli çünkü bu her bir girişimci
yeni istihdam alanları açacak, yeni işçi çalıştıracak
ve iş piyasasına destek verecek. Yılda yaklaşık 1
milyon 200 bin yeni istihdam pazarına giren nüfus kabul ediyoruz. Bu
nüfusun işle buluşması, üretimle buluşması ve gelir
elde etmesi için de bu konuda yapılan çalışmalar bütün
bakanlıklarımızca devam ediyor.
Tabii üretim maliyetleri çok önemli. Burada sadece
kendi yurt içinde değil, yurt dışı pazarlarda da bunu çok
fazla dikkate almalıyız.
Asgari ücret elbette her yıl enflasyona
bağlı olarak artıyor ama
Tabii, burada asgari ücretin
artırılması önemli ancak kalifiye insanımızın,
meslek sahibi olan insanımızın sayısının
artırılması da çok önemli çünkü asgari ücretli
sayısını ifade ederken kalifiye olmayan
insanımızın, mesleksiz insan sayımızın da fazla
olduğu bir durum ortada. Bu konuda da Millî Eğitim
Bakanlığımız gerçekten mesleki eğitime yönelik çok
önemli projeleri hayata geçiriyor ve geçirmeyi istiyoruz.
1.300 lira taban olmak üzere,
asgari ücretin inşallah altına inmemek üzere bu kanun
tasarısını biraz sonra hep birlikte oylayacağız.
Hayırlı, uğurlu olsun dileklerimi öncelikle iletmek istiyorum.
Asgari ücretle ilgili genel
bir tartışmanın yıl sonunda yeni asgari ücret tespiti
çerçevesinde tekrar yeniden yapılabileceğini, bu önerilerin tabii ki
dikkate alınabilecek önerilerin de müzakere edilebileceğini özellikle
belirtmek istiyorum.
Ben hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyor, hayırlı uğurlu olsun diyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Koçer.
Sayın milletvekilleri,
şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sisteme giren sayın
milletvekillerine sırasıyla söz vereceğim. On dakika boyunca
sayın milletvekillerinin Sayın Bakana ve Komisyon üyelerine soru sorma
hakkı var. Bu süreci on dakikalık süre içerisinde
tamamlamalarını rica ediyorum ve başlatıyorum soru-cevap
işlemini.
Sayın Tanal? Yok.
Sayın Demirtaş
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Sayın Bakan, çalışma yaşamının on
dört yılda biriken çok büyük sorunları var ve bu sorunlar
çözülmediği gibi derinleşerek devam ediyor. Asgari ücretlilerin de yaşadığı
birçok sorunu bugüne kadar çözemediniz.
Çalışma
yaşamının bir başka kanayan yarası da taşeron
işçiler. Taşeron işçiler aynı zamanda da asgari ücretin
üzerinde ücret alamayan bordro mahkûmları, hiçbir güvenceleri de olmayan
çalışanlardır.
Sayın Bakan,
Davutoğlu Hükûmeti bir yıl önce taşeron işçileri kadroya
alma sözü verdi ama bu söz henüz tutulmadı. Bir yıldır bu sözü
neden tutmuyorsunuz? Taşeron işçilerin sorunlarını neden
sürüncemede bıraktınız? Taşeron işçileri ne zaman
kadroya alacaksınız? Taşeron işçilere diğer kamu
işçilerinin sahip olduğu bireysel hakları ve toplu sözleşme
haklarını verecek misiniz?
Yine, birçok yerde
taşeron işçilere işe başlamadan önce
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Sertel
ATİLA SERTEL
(İzmir) Sayın Bakan, ben emeklilerle ilgili promosyon bedellerinin
ne zaman ödeneceğini tarih olarak sizden istiyorum.
Ayrıca, asgari ücretteki erimeyi göz önüne
alarak ve dünya ülkelerine baktığımızda neredeyse dörtte 1
oranında, Avrupa ülkelerine göre beşte 1 oranında asgari ücret
alanların yanı sıra Türkiyede 5 milyon 850 bin civarında
da işsiz var. İşsizlerin büyük bölümünü de üniversite
mezunları oluşturuyor. Buna ilişkin, Hükûmetiniz,
iktidarınız acaba ne gibi önlemler alıyor ve acaba işsizlik
nedeniyle kendi hayatından bezmiş olan gençlere tavsiyeniz nedir?
BAŞKAN Sayın Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Özellikle iktidarınız döneminde,
sağlıkta dönüşüm kapsamında ve bu sağlık uygulama
tebliğleriyle uygulanan birtakım yaptırımlardan dolayı
meslektaşlarımız eczacılar özellikle erime dönemine girdi.
Bununla ilgili, global bütçede indirim adı altında, hiçbir sektörde
olmayan, devlet eliyle bütçenin kısıtlanmasından dolayı
ciddi oranda eczacıların gelirleri düştü ve nefes alamayacak
durumdalar. Bununla ilgili, global bütçenin düzenlenmesiyle ilgili..
Ayrıca, biz, tabii ki ilaçta ya da sağlıkta tasarrufa
karşı değiliz ama bunun yanında da en büyük
sağlık emekçileri olan, vatandaşın yükünü
sırtında taşıyan eczacıların da bu global bütçe
baskısından kurtulmasıyla ilgili bir işlem yapacak
mısınız?
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 4/Blilerle, 4/Clilerle,
taşeron işçilerle ve emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili
çok sayıda yurttaşlardan bizlere ulaşan talepler var. 4/Cliler
için toplu sözleşme uygulaması on dört aydır bekliyor, uygulama
gerçekleşmedi. Yaşa takılan emeklilerle ilgili bir umut vermeniz
söz konusu mu? 4/Blilerle ilgili düzenleme önümüzdeki yıl için
yapılacak mı? İntibak Yasasında 2000 yılı
öncesine yönelik olarak düzenleme düşünülüyor mu? Emeklilerin ilaç
katkı payının kaldırılmasıyla ilgili bir
çalışma var mı? Çalışanlar lehine önümüzdeki dönemde
ne yapılacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydın
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın
Bakanım, bir açıklamada bulundunuz, pastadaki en büyük dilimi bütçe
açısından Millî Eğitim Bakanlığına
ayırdığınızı söylediniz. Millî Eğitim
Bakanlığına ayırdığınız bu bütçe
içerisinde acaba 400 bini aşan, bir öğretmenlik ataması bekleyen
gençlerimize de bir mutlu haber verebilecek miyiz? Malum, yaşadığımız
süreçte gerçekten, hem öğretmen açığı mevcut hem de
atamayı bekleyen bir sürü gencimiz var. Diğer meslek gruplarında
olduğu gibi bunlara da bir müjde gibi telakki edebilir miyiz?
Bir de, yine -ben de diğer
arkadaşların değindiği gibi- prim sorunu olmayan
çalışanların yaşa takılma sorununu nasıl
çözeceğiz? Bu konuda bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdiş
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Adana Yüreğire bağlı Köklüce
Mahallesinde bulunan Köklüce Ortaokulunun hâli perişan. İlk ve
ortaokulun bir arada eğitim gördüğü yaklaşık 200
öğrencili bu okulda derslikler yetersiz, binalar bakımsız,
duvarlar çürüyüp dökülüyor. Yemekhane olmadığından dolayı
öğrenciler okul bahçesinde yemek yiyor. Fotoğraflar da yanımda. 2016
Türkiyesinde, sizin deyiminizle yeni Türkiyede, öğrenciler neden bu
sıkıntıları çekiyor? Kış geldiğinde bu
çocuklar nerede yemek yiyecek?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Bakan, bazı büyük tekstil
firmalarının, Mango, Zara, Marksand Spencer gibi 15 yaş
altı Suriyeli mülteci çocukları kot taşlama gibi
yetişkinlerde dahi derin hasarlar bırakan işlerde 3,75 lira
ücretle ve on iki saatten fazla çalıştırdıkları BBC
haberiyle 24 Ekimde ortaya çıktı. Bu iş yerleriyle ilgili
iş yeri müfettişleri görevlendirilmiş midir? En son denetimler
ne zaman yapılmıştır? Bununla ilgili, yapılması
gerekenlerle ilgili düşünceleriniz nedir?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kürsüden 3 çocuklu bir asgari
ücretinin 1.384 lira olduğunu söylediniz ve Türkiyede 4 kişilik bir
ailenin asgari geçim haddi 4.723 lira. Cumhuriyet Halk Partisinin tarihî seçim
bildirgesiyle size on dört yıl sonra hatırlattığı
asgari ücretteki iyileştirmeyi bu rakamlar sonucunda asgari ücretlilerin
refahını artırmak olarak tanımladınız. Bu 7
milyon asgari ücretliye bir haksızlık olmuyor mu?
Ayrıca, Sayın Bakan, vergi dilimlerinden
bahsettiniz, vergi dilimlerinin düştüğünü asgari ücretten
Ancak,
biliyorsunuz, ülkemizde içtiğimiz suda dahi vergilerin çok fazla
olduğunu ve AKP iktidarları döneminde ödediğimiz her şeyin
vergisinin giderek arttığını ve doğal olarak, asgari
ücretlinin de almış olduğu asgari ücretin giderek eridiği
bir ortamda bu refah artışı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, millî eğitime,
sağlığa ve ormana geçici işçi statüsünde her yıl
binlerce insan alıyoruz ama maalesef, bunları şeffaf bir
şekilde almıyoruz, işe alımlar tamamen AKP
teşkilatlarından gelen listelere göre yapılıyor. Bunun
kurayla ya da daha sağlam kriterlerle yapılması konusunda bir
düşünceniz var mı?
Taşeron yasasıyla ilgili ne
düşünüyorsunuz? Seçimlerde vadedildi ama hâlâ bekletiliyor. Bunu
çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Seçim bölgemize gittiğimiz zaman emekliler
yakamıza yapışıyorlar, Milletvekili yeminini eder etmez
promosyonu aldınız. diyorlar. Bu, emeklilerin promosyonu ne olacak?
Bu konuda bir düşünceniz var mı?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Maliye
Bakanına soruyorum:
1) Muharip gazilerin aldıkları
maaşlar arasında farklılıklar var. Muharip gazilerden
emekli olanlar ile hiçbir sosyal güvenliği olmayanlar arasında bu
farklılık ne zamana kadar sürecek? Bu farklılığı
ne zaman gidermeyi düşünüyorsunuz?
2) 15 Temmuz darbe girişiminde şehit
olanlar ile ülke savunmasında şehit olanlar arasında yardım
ve maaş farklılıkları ortaya çıkarıldı. Bunu
ne zaman gidermeyi düşünüyorsunuz? Şehitler arasındaki bu
farklılık nasıl giderilecek?
3) Yaşa takılanlar, emekli olmak
isteyenler oldukça fazla, çok büyük sıkıntı içindeler. Bunlarla
ilgili bir çözüm üretiyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, asgari ücretle ilgili,
zamlar karşısında asgari ücret sürekli eriyor. Bu, asgari
ücretlilerin maaşlarının, emeklilerin maaşlarının
erimesi karşısında herhangi bir tedbiriniz var mı?
Soru 2) Bu, emeklilerle
ilgili biz İki maaş ikramiye vereceğiz. demiştik, Ramazan
Bayramı ve Kurban Bayramında. O dönem siyasi iktidar da bunu
iyileştireceği hususunda taahhütlerde bulundu. Bu iyileştirmeniz
nedir? Bir türlü yapamadınız.
Soru 3: Emeklilerin
maaşları yetmiyor. Bu emeklilerimizin maaşlarını, daha
iyi yaşanabilir bir Türkiye olması için, artırmayı
düşünmüyor musunuz?
Soru 4: Avrupa Birliğine
ben gittim, orada milletvekillerinin emeklilik maaşlarını sordum,
mevcut olan maaşlarını da sordum. Milletvekillerinin
maaşı asgari ücretlinin 3 katı veya 4 katı, bizde 17
katı; ya milletvekillerinin maaşını düşürelim ya
asgari ücretlinin maaşını yükseltelim, aradaki bu farkı
kaldıralım. Bu gerçekten adaletsiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tüm
MEHMET TÜM (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanakın
gözaltına alınması, ülkemiz barışı adına
utanç verici bir durum, öncelikle bunu kınıyoruz.
Hafta sonu Balıkesirin
Bandırma ve Gömeç ilçelerinde Roman yurttaşlarımızın
şenliklerine katıldım. 2010 yılında Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan Roman açılımında şu
konuşmayı yaptı: Ben Kasımpaşa Kulaksızda siz
değerli kardeşlerimle beraber büyüdüm. Roman
vatandaşlarımıza peşinatsız, ayda 100 TL taksitle, 20
yıl vadeyle ev vereceğiz. İnsanca yaşamak sizin de
hakkınız.
Hükûmete sormak istiyorum:
Kentsel dönüşüm adı altında kaç Roman
yurttaşımız evlerinden edildi? Bugüne kadar aylık 100 lira
taksitle ev sahibi yaptığınız Roman
yurttaşımız var mıdır? Bunların sayısı
nedir? Hangi illere yerleştirdiniz? Roman mahallelerinde kentsel
dönüşüm uygularken neden bu kardeşlerimizi o mahallelerden
sürüyorsunuz? Merkezî yerde olan bu mahallelerde Romanlar neden gidip
yaşamıyor? Birilerine rant elde etmek için mi yapılıyor?
BAŞKAN Sayın
Bakan, kalan süre size aittir, on dakika süreniz var.
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Demirtaş asgari ücretlilerle ilgili
olarak bir soru sordular. Öncelikle şunu ifade edeyim ki: Asgari
ücretliler AK PARTİ hükûmetleri döneminde her zaman enflasyonun üzerinde
ücret artışı almışlardır. Bir iki rakamı
sizlerle paylaşayım. 2002 Aralık ayında asgari ücretlinin
eline geçen net tutar 184 liraydı, 2016 yılı başında
bu rakam 1.300 liraya çıktı. Bu dönemde gerçekleşen enflasyon
yüzde 229; 2002 Aralıkla 2016 Aralık arasında toplam enflasyon
yüzde 229. Hâlbuki yapılan artış yüzde 606. Reel olarak asgari
ücretlinin gelirinde yüzde 115 artış yapıldı.
Dolayısıyla, burada, hiçbir tereddüt yok ki AK PARTİ hükûmetleri
döneminde, gerçekten, asgari ücretlilerimiz başta olmak üzere, tüm sosyal
kesimlerin refah düzeyi artmıştır, gelirleri
artmıştır.
Değişik sorularda farklı milletvekillerimiz
de gündeme getirdiği için topluca cevap vereyim: AK PARTİ hükûmetleri
döneminde ne memurumuz ne emeklimiz ne BAĞ-KURlumuz ne 65 yaş
aylığı alan vatandaşımız ne şeref
aylığı alan vatandaşımız herhangi bir
şekilde gelir kaybına uğramamıştır; tam tersine,
bu dönemde, bütün bu sosyal kesimlerin gelirlerinde önemli derecede
artış olmuştur.
Biraz önce ifade etmiştim, tekrar ifade edeyim:
Bakın, bu dönemde, en düşük memur maaşında reel olarak
-bakın, enflasyondan arındırıyorum- yüzde 97 oranında
refah artışı sağlanmıştır. Aile
yardımı hariç, ortalama memur maaşında reel olarak yüzde
56,7 artış olmuştur. En düşük emekli
aylığında, SSK, yüzde 62 reel artış olmuştur.
Tarım BAĞ-KUR emekli aylığında yüzde 352 reel
artış olmuştur. Esnaf BAĞ-KUR emekli aylığında
yüzde 151 reel artış olmuştur. 65 yaş aylığı
alan vatandaşımızın bu dönemdeki aylığında
reel olarak yüzde 191 artış olmuştur. Birazdan geleceğim
ama şeref aylığı alan gazilerimizin aylıklarında
reel olarak yüzde 52 artış olmuştur. Yine, bu dönemde, muhtar
aylıklarında yüzde 337 artış olmuştur.
Dolayısıyla, burada hem asgari
ücretlilerimiz hem çalışanlarımız hem emeklilerimiz, bu
dönem zarfında, gerçekten, enflasyonun üzerinde ücret geliri, aylık
geliri artışı almıştır, asla hiçbir dönemde
enflasyona ezdirilmemiştir. Bunu da ifade edeyim.
Diğer taraftan, AK PARTİ Hükûmetleri
döneminde gerek eğitimde gerek sağlıkta gerekse altyapı
yatırımlarında çok önemli, çok kapsamlı hizmetlere imza
atılmıştır. Bütün bunları yaparken de tabii ki
bunları kamu çalışanlarımızın eliyle yaptık,
kamu çalışanlarımız sayesinde yaptık. Yine bu dönemde
eğitim ve sağlıkta, özellikle bu 2 alanda önemli ölçüde personel
sayısında artışa gittik.
2002 yılından bugüne kadar ilave 550 bin
öğretmen işe alındı. Dolayısıyla, AK PARTİ
Hükûmetleri döneminde işe alınan öğretmen sayısı
göreve başladığı dönemdeki öğretmen
sayısından daha fazladır. Onun için bu dönemde alınan
öğretmen sayısını önceki dönemlerle
karşılaştırmak bile mümkün değildir.
Sayın Sertel emeklilerimizle ilgili bir konuyu gündeme
getirdi. Bu konuda Çalışma Bakanımız, tabii, konuyla ilgili
olduğu için çalışmalarını sürdürüyor, zaman zaman da
açıklamalar yapıyor.
Sayın Aydın, eczacılarımız
her zaman bu dönemde, AK PARTİ Hükûmetleri döneminde hem işlerini
büyüttüler hem aşlarını büyüttüler hem de daha fazla gelir elde
ettiler.
ERKAN AYDIN (Bursa) Hiç göremedik.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
AK PARTİ Hükûmetleri döneminde, bir kere, vatandaş ilk defa
sağlığa daha kaliteli bir şekilde erişti.
Eczacılarımızın 2002 yılındaki iş hacmiyle
bugünkü iş hacmini karşılaştırın, dağlar
kadar fark var. Niye? Eskiden vatandaş ilaca erişemiyordu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bittik, bittik(!)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın grup başkan vekili de çok iyi biliyor, beraber yıllarca çalıştık.
Yani eczacılarımızın bu dönemde ciroları gerçekten
arttı. Daha da artsın, daha da çok artsın,
eczacılarımız daha çok kazansın. AK PARTİ Hükûmetleri
döneminde de eczacılarımızın kazancı her yıl
artmıştır. Global bütçe uygulamaları
yaptığımız bütün yıllarda
eczacılarımızı bir kenara koymuşuzdur, global bütçeyi
öbür kenara koymuşuzdur. Eczacılarımız için global bütçe
hiçbir zaman için bir kayıp olmamıştır, her zaman için, her
global bütçe döneminde, her bütçe döneminde eczacılarımıza ilave
imkânlar, olanaklar getirmişizdir, her zaman eczacılarımıza
ilave gelir kaynakları getirmişizdir. Uzun bir süredir, bakın,
eczacılarımıza sundukları hizmetten dolayı her reçete
başına ödeme yapmaya başladık. Dolayısıyla, bizim
eczacımız biliyor, AK PARTİ hükûmetlerinin kendisine
yaptıklarını çok iyi biliyor, çok memnunlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 10 bin tane eczane
kapandı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
En son -grup başkan vekilimiz de biliyor- stok affıyla ilgili bir
talepleri vardı, onları da gerçekleştirdik.
Dolayısıyla, eczacılarımız gerçekten bu dönemde önemli
ölçüde kazanımlara kavuştular.
ATİLA SERTEL (İzmir) İnşallah
eczacılar dinler sizi!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Gürer, özellikle emeklilerimizle ilgili bir konuyu gündeme getirdiler.
Tabii ki sosyal güvenlik sisteminde iştirakçiler var, emekliler var.
Sistemin kendi içinde bir aktüeryal dengesi var, ona da mutlaka dikkat etmemiz
gerektiğini ifade etmek durumundayım.
Sayın Aydın Millî eğitime bütçeden
çok kaynak ayırdınız. dedi, bunu ifade ettiğimizi söyledi.
Teşekkür ediyorum. Gerçekten AK PARTİ hükûmetleri bütçede birinci
sırayı her zaman eğitime verdi. 2017 yılı bütçesinde
de bütçeden en fazla payı eğitime ayırdık. Yaklaşık
122 milyar lira eğitime kaynak ayırdık yani burada bütçenin
birinci sırasında eğitim var. Bu dönemde -demin ifade ettim- 550
bin yeni öğretmen aldık, öğretmen almaya da devam edeceğiz.
Sayın Özdiş Köklüce Ortaokuluyla ilgili
bir soru sordu. Sayın Özdiş, ben fotoğrafları aldım.
Yani bu dönemde çok ciddi okul yatırımları yaptık.
Okullarımızın bakımına, onarımına, tamirine
çok ciddi paralar harcıyoruz ama bu konuyla ilgili -Sayın Millî
Eğitim Bakanımızla da paylaşacağım- herhangi bir
sıkıntı varsa, merak etmeyin, her zaman için bu konularla da
ilgileniriz.
Sayın Kerestecioğlu, iş yeriyle
ilgili... Bakın, zaman zaman yabancıların bu şekilde
haberleri kasıtlı olarak yaptıklarını biliyoruz.
Özellikle 3 milyon Suriyeli vatandaşımıza, Suriyeli kardeşimize
topraklarını açmış, evini açmış,
bağrını açmış bir milletiz, bir devletiz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz inceleme yaptınız mı? Sorumun cevabı
değil ki.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Ve bu insanların Türkiye'de Türk vatandaşları gibi birinci
sınıf vatandaş olması noktasında da her türlü gayreti
gösteriyoruz. Çok lokal
Olduğunu bile sanmıyorum. Bakın, bu bir
algı operasyonu. Bunların üzerinden, Suriyeli vatandaşlar
üzerinden kimse bir algı operasyonu yürütmesin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ya doğruysa!
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Herkesin kapılarını
kapattığı bir dönemde 3 milyon Suriyeli kardeşimize
kapımızı açtık, bağrımızı açtık.
Bunu da böyle bilin.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sorunun cevabı bu
değil ki.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Siz yarattınız o mültecileri, siz. El-Nusraya,
IŞİDe, ÖSO çetelerine destek vererek siz yarattınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ümraniyede Roman vatandaşlarımız ev arıyor.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Roman vatandaşları bizim kardeşlerimiz,
bu milletin birinci sınıf vatandaşlarıdır Sayın
Tanal. Merak etmeyin, o konuda bir tereddüdünüz olmasın.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Bakan, siz
soruya cevap vermediniz.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Sayın Özdemir, asgari ücretlinin
(CHP
sıralarından gürültüler) Sayın vekilimiz biliyor, sayın
vekilimiz biliyor.
Sayın Özdemir, asgari
ücretlinin asgari yaşam standardını artırdık bu
dönemde, onu da ifade edeyim, demin rakamları ifade ettim.
Sayın Şimşek
özellikle geçici işçi alımlarıyla ilgili bir hususu belirtti.
Bakayım yani öyle bir bilgi bende yok.
Sayın Arslan, muharip
gaziler konusuna bir açıklık kazandırayım. Arkadaşlar,
bakın, 2008 yılına kadar muharip gazilik ücreti alan
kardeşlerimizden -onlara ödenen ücretleri hiçbir şekilde asla parayla
ölçmem, o ayrı bir şey ama- hiçbir sosyal güvencesi olmayan ile
sosyal güvencesi olan aynı maaşı alıyordu. Kendi talepleri
üzerine, sosyal güvencesi olmayanların maaşlarını
artırdık. Dolayısıyla, burada yapmış
olduğumuz gerçekten hiçbir sosyal güvencesi olmayan
vatandaşlarımıza dönük olumlu bir çalışma oldu.
Sayın Tanal, ücretlerde
bir erime yok. Yani, AK PARTİ hükûmetleri döneminde bütün sosyal
kesimlerin, toplum olarak, bir bütün olarak herkesin refahı arttı. 3
bin dolarlık millî gelirden 10 bin dolarlık millî gelirlere
ulaştık. İnşallah 2023 geldiğinde millî gelirimiz çok
daha da artacak, onu da ifade edeyim.
Emekli maaşları
konusunda, söylediğiniz konudaki teklifiniz önemli bir teklif, onu sizin
takdirinize bırakıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Bir sorum kaldı.
BAŞKAN Tamam
Sayın Bakan, tamamlayın, buyurun.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Tüm Sayın
Kışanakın gözaltına alınmasıyla ilgili bir
değerlendirmede bulundu. Grup başkan vekilimiz bu konuda
değerlendirmeyi yaptı. Yani, ben ayrıca, özel olarak bir
değerlendirme yapmayayım ama sonuç itibarıyla bir hukuk
devletindeyiz. Herhangi bir kişi hakkında -Sayın
Kışanak da olabilir, hepimiz olabiliriz- bir suç isnadı
olduğunda savcılık bunun gereği olarak, bir tedbir olarak
bir işlem yapmış. Tabii ki mahkemelerimiz bu konuyla ilgili
takibatı yaparak, hukuku tesis ederek bu konuyu takip edecektir.
Son olarak, bu Roman
vatandaşlarımızla ilgili hiç endişeniz olmasın.
Birlikteyiz, beraber konuşuyoruz. Hükûmet olarak, Roman
vatandaşlarımızın gerek ekonomik
koşullarının gerek sosyal koşullarının
iyileştirilmesi konusuyla ilgili çok güzel gayretlerimiz var,
çabalarımız var.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Normal vatandaş ölçünüz ne Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) - Bir ara da konuşuruz ne yapabiliriz Maliye
Bakanlığı olarak, onu da ayrıca değerlendiririz.
Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Sayın Başkan, Sayın Bakan sorulara verdiği cevap
sırasında sayın grup başkan vekili diyerek hem beni
işaret edip göstererek ve hiçbir şüpheye yer olmayacak şekilde,
benim de konuyu bildiğimi, eczacıların gelirleri kendi
dönemlerinde arttı diye beni kendi iddiasına şahit yapan ve
doğrudan cevap vermemi gerektirecek bir şekilde suçladı. Ona
cevap vermek istiyorum efendim.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Yani konuştuklarımızı unuttuk mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Şimdi söyleyeceğim bakalım.
BAŞKAN Sayın
Özel, yalnız burada bir sataşma yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim,
söylediği söz, kendisine farklı bir şekilde atfedilen denen
BAŞKAN Tamam,
yerinizden size söz vereyim, açıklamanızı yapın Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, tabii
BAŞKAN Sataşma
olmadığı için
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
şunu söyleyeyim: Sadece sataşma değil, söylediği bir sözü
bağlamından kopartılarak çarpıtılan milletvekilinin de
kürsüden açıklama hakkı var İç Tüzük 69a göre ama ben,
hangisini takdir ederseniz o şekilde cevap vereyim.
BAŞKAN Ben yerinizden
söz vermeyi daha uygun buluyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki
efendim, olur Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
sataşma
olduğunu düşünmüyorum, ben öyle anlamadım çünkü.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 426 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın
Bakanla geçmişte birlikte görev yaptığımız dönem
doğrudur. Ben Türk Eczacıları Birliğinin Genel
Sekreteriyken kendisi Maliye Bakanlığının çeşitli
kademelerinde üst düzey bürokrattı, o doğru ama doğru olmayan
şu, diyor ki: Biz, eczacıların gelirlerini her dönemde
artırdık. Aslında bunu en söyleyemeyecek kişi Maliye
Bakanı.
Şunu söyleyebilir: Biz ilaç
harcamalarını azalttık. Zaten bunu Türk Eczacıları
Birliği kurumsal olarak da destekledi, Cumhuriyet Halk Partisi de ilaçta
israf olmamasının ve bu konuda çeşitli tedbirler alınmasının
her zaman yanında oldu.
Buradaki sıkıntı şu: Eczacıların
gelirleri artmadı, aksine azaldı. Maliye Bakanı olarak
baksın. Eskiden vergi rekortmeni eczacılar varken bütün
eczacılar şu anda vergi sıralamasında geriye doğru
gidiyor tüm gelirleri ve giderleri kayıt altında olmasına
rağmen. Eczacıların gelirleri azalıyor. Adalet ve
Kalkınma Partisinin yaptığı hata, eczacıyı bu
sistemde yanına alabilmek için yüzdesel kârlılık yerine,
farklı bir modele geçmesi gerekirken
Tüm Avrupa ve dünya ülkelerinde ilaç
fiyatları düşerken böyle yapılıyor. Yapmadılar,
yapmamayı tercih ediyorlar.
Bugün Türkiyenin gündeminde referandum var. 24 bin
eczacıya resmî sandık kuralım ve bu uygulamalardan yüzde 10u
Memnunum. desin, ben çıkacağım, Sayın Bakandan da özür
dileyeceğim, Adalet ve Kalkınma Partisinin de doğru
yaptığını söyleyeceğim. Bileklerimi keserim yüzde 10u
Bu işten memnunum. demez. (CHP sıralarından
alkışlar) 9 AKP milletvekili var eczacı. Bir tanesi
çıksın ve Eczacıların durumu iyiye gidiyor. desin, ben Bakandan
özür dileyeceğim. Eczacıların durumu kötüye gidiyor,
sıkıntı var, tedbir almak lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir milletvekili
Eczacılar memnun hâlinden. derse ben sözlerimi geri alırım ama
diyemezler. Sıkıntı büyük, çözüm istiyor eczacılar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Sayın
Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Demirtaş, Sayın
Tanal; buyurun.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Efendim, ben
de sordum sordum yanıtını alamadım. Ya ben kendim
anlatamadım ya Sayın Bakan anlamadı.
BAŞKAN Ama şimdi, böyle bir usul yok
Sayın Demirtaş. Yani, Bakan size cevap verdi.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
Yazılı olarak cevap istiyorum o zaman.
BAŞKAN İsterseniz yazılı cevap
verebilir size.
Sayın Bakan, yazılı mı
vereceksiniz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Evet.
BAŞKAN Tamam, yazılı verecek.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan konuşmalarında benim
adımı da zikrederek Efendim, asgari ücretlinin maaşı
erimemektedir. Millî gelirden 10 bin dolar pay alıyor. demektedir. Bu
açıkça bir sataşmadır. Bu sataşmadan dolayı
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yok, öyle demedim.
BAŞKAN Yok, Sayın Tanal, bakın,
Sayın Bakan da Öyle bir şey söylemedim. diyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın,
tutanakları getirin isterseniz.
BAŞKAN Tamam, bakacağım ben
tutanaklara Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın,
Sayın Başkan, tutanakları getirelim. Açıkçası şu:
Şimdi, madem vatandaş millî gelirden 10 bin dolar pay alıyorsa
siz asgari ücreti niye 1.300 lira yapıyorsunuz da
10 bin dolar demek 30
bin TLye tekabül ediyor. 30u 12 aya böldüğümüz zaman
vatandaşın aylığı 2.500 liraya geliyor. Siz niçin
1.300ü 2.500 yapmıyorsunuz da bu vatandaş 10 bin dolar millî
gelirden pay alıyor? Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir aldatma
olabilir mi Sayın Bakan? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tanal, teşekkür
ediyoruz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Kesinlikle böyle bir açıklama yapmadım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama doğrusu bu,
söylediniz, tutanakları isteyelim. Açıkça bunu söyledi Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamam, bakacağız
tutanaklara.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiçin, Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1419) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 426) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teklifin tümü üzerinde
şahıs adına Sayın Kazım Arslan konuşacak.
BAŞKAN Bize iletilen bir şey yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vardı efendim,
BAŞKAN - Hayır, yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kazım Arslan diye
yazdık ama
BAŞKAN Sayın Özel, bize iletilen bir
şey yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, var efendim. Yani
arkadaşlar
MAHMUT TANAL (İstanbul) Onların hizmet
kusurundan dolayı biz mağdur olamayız ki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İlettim, Emre Köprülü de
şahit efendim. İlettik de size iletmemişler, kusura
bakmayın.
BAŞKAN Bana iletilmedi Sayın Özel, bana
iletilmedi. Burada bir karışıklık var, bir bakalım,
bir saniye
KÂTİP ÜYE EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
Maddeye yazmışlar.
BAŞKAN Maddeye yazılmış
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Talebimiz tümü üzerinde
şahsı adına on dakika konuşmadır efendim.
BAŞKAN Soru-cevap işlemini bitirdik ama
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Geriye
dönüş yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, olur mu canım
öyle?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, soru-cevaptan sonra oluyor zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
tümü üzerinde şahıs adına diye başvurduk.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Özgür Bey,
soru-cevap bitti, usulen olmaz.
BAŞKAN Sayın Özel, ben sizden rica
ediyorum çünkü tümü üzerindeki görüşmeleri tamamladık, madde
üzerindeki görüşmelerde konuşur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam Sayın Başkanım,
maddede konuşturalım o zaman.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel,
sağ olun.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.11
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
426 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, 1inci maddeyi
okutuyorum:
GELİR VERGİSİ KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 31/12/1960
tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 86 - 2016
yılı Ekim, Kasım ve Aralık aylarına ilişkin net
ücretleri Kanunun 103 üncü maddesinde yazılı tarife nedeniyle 32 nci
maddedeki esaslara göre sadece kendisi için asgari geçim indirimi hesaplanan
asgari ücretlilere 2016 yılı Ocak ayına ilişkin ödenen net
ücretin altında kalanlara, bu tutar ile 2016 yılı Ekim,
Kasım ve Aralık aylarına ilişkin olarak aylık
hesaplanan net ücreti arasındaki fark tutar, ücretlinin asgari geçim
indirimine ayrıca ilave edilir. Bu fıkrada geçen net ücret, yasal
kesintiler sonrası ücret tutarına asgari geçim indiriminin ilavesi
sonucu oluşan ücreti ifade eder.
Kanunun bu maddeye aykırı
olan hükümleri 2016 yılı Ekim, Kasım ve Aralık ayları
için uygulanmaz.
Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar ile mahsup şeklini ve dönemini belirlemeye
Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde ilk
konuşmacı, gruplar adına, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Filiz
Kerestecioğlu.
Süreniz on dakika Sayın Kerestecioğlu.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sevgili
halkımız; az önce Sayın Bakana çocuk işçilerle ilgili,
mülteci çocuk işçilerle ilgili yönelttiğim soruya
aldığım cevap gerçekten
şaşırtıcıydı. Aslında, Merterde,
İstanbulda bir iki dükkâna giderek cevabı çok kolaylıkla bulunabilecek
bu soruya maalesef Yabancıların algı operasyonu. diye cevap
aldım ama sizin o iki dükkâna giderek çok kolaylıkla
cevabını öğrenebileceğiniz bir gücünüz yoksa bu, sizin
sorununuz, onu bilemeyeceğim ama söz ettiğim çocuk işçilerdi, 15
yaş altı, on iki saatten fazla çalıştırılan, kot
taşlama gibi yetişkinlerin dâhi zarar gördüğü bir işte
çalıştırılan çocuk işçilerdi, mülteci çocuk
işçilerdi. En azından, sorumluluk gerektiren bir makamda bulunan
kişinin Bunu soruşturalım, doğru mudur değil midir,
bir bakalım. demesini beklerdim.
Evet, işçilere verilen 1.300 lira bile önce
bireysel emeklilik kesintisi, sonra da vergi kesintisi tehlikesiyle
karşılaştı. Vergi kesintisinin telafi edilmesi tabii ki
anlamlıdır ancak işçiler hâlen açlık sınırı
ile yoksulluk sınırı arasında yaşamlarını
sürdürmeye devam edecekler.
Asgari ücret, son otuz
altı yılda ekonomik büyümeye paralel büyüseydi işçilerin
şimdi aldıkları 1.300 liranın çok daha üstünde bir asgari
ücret olması gerekirdi. Oysa, asgari ücret, yalnızca bu son otuz
altı yıllık dönemde yüzde 17 büyümüş. Mevcut 1.300
liralık ücretle 4 kişilik bir hanede tek kişi
çalışıyorsa açlık sınırının
altında, 2 kişi çalışıyor ise yoksulluk
sınırının altında geçimlerini sürdürmekteler. Devrimci
İşçi Sendikalarının açıkladığı gibi,
asgari ücretlinin, 2 kişi çalışmasına rağmen
çocuklarını yoksulluğa mahkûm etmemesi için asgari ücretin kimi
sosyal desteklerle birlikte en az 1.900 lira olması gerekir, en az 1.900
lira. Bugün asgari ücrete zam yapıldıktan hemen sonra aslında tüketime,
temel gıda maddelerine daha çok zam geldi. Bu nedenle, tüketim
vergilerinin de düşürülmesi gerekir, asgari ücretten ise hiçbir
şekilde vergi alınmaması gerekir. Eğitim, sağlık,
ulaşım ise sadece asgari ücretliler için değil, herkes için
ücretsiz olmalıdır, devlet olmanın gereği budur. Ancak,
örneğin Kanadada bütçe fazlası olduğu zaman bu fazla halka
dağıtılırken bizde halka reva görülen sadece 1.300 liradan
kesintilerin kaldırılması oluyor. Bizim
tartıştığımız, aslında -çok fazla
alkışla, birazdan birlikte onay vereceğimiz- sadece budur.
Sarayın harcamaları
ise binlerce asgari ücretliye daha insanca bir yaşam sağlayacak
düzeydedir. Aslında sayın halkımız, takdir sadece bizim
değildir, sadece Meclistekilerin değildir, sizindir takdir. Yani
ister sarayın ampullerini yakın isterse kendi ampullerinizi
yakın, buna karar verecek olan da yine sizlersiniz.
Evet, bir başka can
yakıcı gündeme geçersek: Sevgili Gültan Kışanak dün darbe
teşebbüsünün araştırılması için Komisyona
çağrılmıştı. Komisyonda AK PARTİli
milletvekilleri darbecilerin sorgu yöntemleriyle Kışanak'ı
birbiri ardına itham eden, yargılayan sorular sordular, bu durumu
utançla seyrettik. Susurluk Hükûmetinin Bakanı Mehmet Ağara
gösterilen saygıyı Gültan Kışanak'a göstermediniz. Belli ki
bu aklı Süleyman Soylunun arkasındaki asıl içişleri
bakanı olan Mehmet Ağar gibilerinden, devletin kadim kara
kutularından alıyorsunuz.
Kışanak, Komisyonda
Buraya barış inancıyla geldim, oluk oluk kan akıyor
ülkede, silahlar susabilir, bu sorunu barıştan başka çözmenin
yolu yok. derken karşımda oturan AK PARTİli vekil Çözeriz,
çözeriz. diyerek açıkça Sri Lankayı örnek gösteriyordu, 40 bin
insanın öldüğü, bugün yöneticilerin hâlen savaş suçlarıyla
suçlandığı Sri Lankayı.
12 Eylülde askerî darbeyle hapsedilen 17
yaşındaki o genç devrimci kadını bugün, otuz altı
yıl sonra tekrar bir darbede hapsettiniz. Ayrıca, 15 Temmuzdaki
darbeciler Gültan Kışanaka ne yapacaklardıysa bugün siz
aynısını yapıyorsunuz. Yani bugün darbe girişimi falan
yok, darbe aslında devam ediyor, devam eden, süregiden bir darbe var.
Bugün sıradan insanları hapsederken ve özellikle de bizimle, HDPyle
uğraşırken ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Kamuflaj,
sadece kamuflaj. Darbeci siyasilere, yüksek mevkidekilere
dokunamadığınız için hedef şaşırtmaya
çalışıyorsunuz ama başaramayacaksınız. Her zulmün
bir miadı vardır, bu da son bulacak.
Bugün ihaleleri, kamu arazilerini yandaş
şirketlerine veren, kamu binalarını yok pahasına paravan
STKlara devreden, kolayca aldıkları kredileri halkın
yararına değil, birlikte iş tuttukları şirketlerin
yararına kullanan belediyeler hâlen başlarında kendilerini
zengin etmiş AKPli belediye başkanlarıyla yönetiliyorlar. Oysa,
halkın parasının tek kuruşu heba olmasın diye gecesini
gündüzüne katarak çalışan, kendi ikbali için tek bir adım
atmamış tertemiz bir insan Gültan Kışanak ise AKPnin
savcılarının iddianamesiyle gözaltına alınıyor,
evi aranıyor, halkın belediyesine el konuluyor.
Bana yargıdan söz etmeyin,
sıkıyönetim mahkemelerinde de avukatlık yaptım ben, o zaman
da olanları gördüm; bugün olanların gerçekten daha beter
olduğunu birçok meslektaşım da söylüyor. O nedenle, bugünkü
savcıların kalkıp da talimatsız hareket ettiklerini bize
anlatmaya, halka anlatmaya çalışmayın.
Bakın, YARSAVı
hareket edemez hâle getiriyorsunuz, Murat Arslan hâlâ gözaltında.
Kadınlar için siyaset yapan, kadınlar için belediyede daire
başkanlıkları açan, erkek ve devlet şiddetine
karşı mücadele eden, hiçbir zaman, hiçbir mevkide gözü
olmamış, kadın mücadelesiyle kadınlarla yan yana duran
Kışanak bugün gözaltında. Unutmayın, kadınlar söz
veriyor ve diyor ki: Güçlenen, itiraz eden, boyun eğmeyen tüm
kadınlara verilmiş bu gözdağını asla kabul etmiyoruz.
Gültan Kışanak ne zamandır
müfettişlerin belediyeden çıkmadığını, kent için
yapılacak projelerin engellendiğini söylüyordu. Yine de belediyenin
tüm kaynaklarını seferber edip çalışıyor, yeni
projeler oluşturuyordu. Dün Komisyondan Belediyede çok işim var.
diyerek ayrıldı. Aynı zamanda da trajikomik ama şunu
söyledi: Ben gideyim bir an önce de ben gitmeden kayyum atanmasın.
Evet, şunu iyi bilin ki eşitliğe ve
özgürlüğe inanmış hiçbir kadına diz çöktüremezsiniz.
Diyarbakır Cezaevindeki işkencelerden çıktığında
dahi barış için mücadele etmekten vazgeçmeyen bir insanı ise
asla susturamazsınız. 12 Eylülün açtığı yaraları
onun ağzından dinleyin şimdi ama sizin de bugün aynı
yöntemleri kullanarak, bunları yaptığınızı
bilerek dinleyin Gültan Kışanakın sözlerini. Şöyle diyor:
Biz Türkiyedeki diğer insanlar gibi darbe olduğunu TRTden
öğrenmedik, Diyarbakır Cezaevinde dayak yiyerek öğrendik. Çok
dayak yedik, mazgallardan izlenirdik. Cezaevi Komutanı Esat Oktay
köpeğiyle beraber içeri girerdi. Saatlerce bağırırdı:
Burası kadın koğuşu, burası bizim namusumuz. Esat
Oktay bana altı ay boyunca, köpeği Conun kaldığı
kulübede Ben Kürt değilim, Türküm. demediğim için hücre
cezası verdi. Yaşadıklarım, ruhumun derinliklerinde derin
yaralar açtı. Hâlâ vücudumda fiziksel izlerini taşıyorum. Ayak
bileklerimde söndürülen sigaraların izleri, falaka izleri hâlâ duruyor.
Evet, Gültan Kışanak o güzelim beyaz saçlarını boşuna
ağartmadı. Siz şimdi kimi alt etmeye, kime boyun eğdirmeye
çalışıyorsunuz? Nedir bu düşmanlık?
Evet, dün Amerikada 6 mühendis bir
yazılım firmasından istifa etti. Erdoğanın Türkiyede
insanların gizli bilgilerini elde etmek, onların özel
konuşmalarını ele geçirmek için yapılmış olan bir
yazılım programı Türkiyeye satıldığı için
Erdoğanın çılgınca planlarına alet olarak
pişmanlık içinde hayatımızı sürdürmeyeceğiz.
diyerek istifa ettiler. Peki, sizin içinizde bunu diyebilecek hiç mi kimse yok?
Yaşam onurdur, yaşam herkes için
başkalarına zulmetmeden var olmaktır. Bugün bütün demokrasi
güçlerine de çağrımdır: Faşizme karşı omuz omuza
mücadele etmeden dünyanın hiçbir yerinde mücadele
kazanılmamıştır.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Tanal, siz bir önceki oturumda
sataşmadan dolayı söz istemiştiniz. Ben de tutanaklara
bakacağımı ifade etmiştim size. Arada tutanaklara
baktım, size herhangi bir sataşmanın
olmadığını öncelikle belirtmek istiyorum ancak siz 60a
göre yerinizden kısa bir açıklama yapma talebinde bulundunuz. Ben
şimdi size yerinizden söz vereceğim.
Buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Maliye
Bakanı Naci Ağbalın 426 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde yapılan soru-cevap işlemi
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Bakana benim sorum şuydu: Bu kadar
zam ve enflasyon karşısında asgari ücretlinin ücretleri eriyor,
bu erime karşısında nasıl bir tedbir alacaksınız?
Sayın Bakan dedi ki: Sayın Tanal, millî gelir arttı, burada
millî gelir 10 bin dolara yükseldi. Yani, bu ne demektir? 10 bin dolara
yükselmeyle asgari ücretlinin geliri aslında 10 bin dolara
ulaştı. 10 bin dolar, bugünkü dolar karşısında
yıllık 30 bin TLye tekabül ediyor. 30 bin TLyi on iki aya
böldüğümüz zaman asgari ücretin aslında aylık 2.500 TL
olması gerekirken asgari ücret 1.300 TLye çıkarılıyor. O
zaman 1.300 TLye çıkarmayalım, mademki vatandaşın 10 bin
dolar geliri var -30 bin TL yapıyor yıllık- asgari ücreti 2.500
TL yapalım. Benim dediğim buydu. E, Sayın Bakan Arttı.
diyor. E, arttıysa o zaman niçin 2.500 TL yapmıyoruz asgari ücreti?
Yani, dar gelirli perişan durumda, emekli perişan durumda. Emeklinin
de maaşını artıralım.
Açıklamam buna yönelik, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiçin, Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1419) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 426) (Devam)
BAŞKAN Şimdi konuşma
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Samsun
Milletvekili Sayın Erhan Ustada.
Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bugün burada aslında hem ücret hem
de vergi konusunu konuşuyoruz. Dolayısıyla, ben de bunlara
ilişkin değerlendirme yapacağım. Ancak, bir süredir bizim
Genel Kurul sönük geçiyordu, Sayın Maliye Bakanımız geldi
Nerede Maliye Bakanımız? Gitmiş. Yani
biraz takılacaktım, heyecanlandırdı burayı diyecektim.
Ama, ben yine de kendisinin bir kısım şeylerine buradan cevap
vereceğim, nasıl olsa tutanaklarda var, kendisi de ulaşır.
Ama önce şunu söyleyelim, şu tespiti
yapmamız lazım: Türkiye artık, ücret üzerinden rekabet etmemeli,
hele hele asgari ücret üzerinden. Türkiye teknolojiyle, AR-GEyle, inovasyonla
rekabet etmeli. O yüzden asgari ücretin yükseltilmesi, hatta bundan sonra
mümkünse daha da yükseltilmesi Türkiye için doğru bir karardır, bu
karardan vazgeçmemek lazım. O yüzden biz burada, netinin de 1.300
liranın altına düşmemesi gerektiği konusunda bu kanun
teklifini destekleyerek zaten kendi görüşümüzü ifade ediyoruz.
Ancak, burada hep söylediğimiz şey, az
önce de ifade etmiştim, maliye politikamızı buradan
kaynaklanabilecek olumsuzlukları gidermek için -Sayın Teknoloji
Bakanımız da burada- AR-GEye, inovasyona, teknoloji geliştirmeye,
teknolojinin ticarileştirilmesine yönelmemiz, maliye
politikamızı buna göre dizayn etmemiz lazım. Yani, Türkiye
bundan kırk yıl önceki, otuz yıl önceki, yirmi yıl önceki
maliye politikası çerçevesiyle gidemez. Dolayısıyla, bunu
yapmamız lazım. Bunu yaparsak ücretleri çok daha fazla artırma
imkânımızın olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Şimdi, vergi sistemimiz adaletsiz diyoruz.
Tüketim üzerinden ekseriyetle alınan bir vergi sistemimiz var. Bizim
sürekli ifade ettiğimiz şey, tüketim üzerinden vergi
alınmasının bir defa vergide adaletsizlik anlamında ciddi
bir boyutu var. Hükûmet açısından veya Türkiye ekonomisi
açısından da şöyle bir riski daha var: Şimdi, siz bütün
vergiyi tüketimden alırsanız tüketimi kısmaya yönelik politika
uygulayamıyorsunuz. Tüketimi kısamadığınız zaman
da tasarrufu artıramıyorsunuz. Türkiyede maliye politikası
açısından ciddi bir risktir tüketimin bu kadar çok vergilendirilmesi.
Yani, o yüzden
Mesela, daha önce uluslararası kuruluşların
raporları da oldu. Bakın, uluslararası kuruluşlar dahi bunu
söyleyebiliyor. Normalde onların biraz daha kapitalin hani menfaatini
düşündüğü iddia edilir. Türkiye daha fazla sermaye
kazançlarını vergilendirmelidir. Sayın Gelir İdaresi
Başkanımız da burada. Yani, mutlaka buna göre bizim vergi
sistemimizi bu yönde hareket ettirmemiz lazım. Burada daha önce
konuştuk; işte, önümüzdeki üç beş yıl için daha faiz
kazançları vergi dışı bırakıldı. İsyan
ettik Faiz üzerinden niye vergi almıyorsunuz? diye. Bu kadar çok fakirin
fukaranın üzerine gidiyorsunuz ama faiz üzerinden vergi almayan bir sistem
var. Sermaye kazançları, rant meselesi
Gayrimenkulden oluşan
rantın mutlaka vergilendirilmesi lazım ve vergi sistemimizi buraya
kaydırmamız hem adalet açısından önemlidir hem de
Türkiyenin vergi güvenliği açısından ve sağlıklı
maliye politikası açısından önemlidir. Bunu mutlaka yapmak
lazım ama Hükûmet hiçbir konuda adım atmadığı gibi bu
konuda da adım atmıyor.
Şimdi elimizde en son 2017-2019 Orta Vadeli
Program var. Bakın, 2018i de geçti, 2018 Kalkınma
Planının dönemiydi, 2019 dahi var. Burada aslında Kalkınma
Planı bağlamında baktığımızda
gerçekleşen hemen hemen hiçbir tedbir yok yani tamamen bir fiyasko var ama
reformun adı var, kendisi söyleniliyor fakat bir şekilde bu ülkede
reform yapılmıyor.
Şimdi, Gelir İdaresinden arkadaşlar
burada olduğu için ben biraz daha devam etmek istiyorum. Kayıt
dışılıkla mücadele mutlaka etkin bir şekilde
sürdürülmelidir. Kayıt dışı ekonomiyi eğer biz bu
şekilde bırakırsak işte bu maliye politikasında alan
oluşturamıyoruz, ondan sonra sürekli vergi, sürekli vergi. Rekabet
açısından prim yükünün azaltılması, enerji giderlerinin
azaltılması konusunu az önce ifade etmiştim.
Dolayısıyla, buralara alan oluşturmak ancak kayıt
dışılıkla etkin mücadeleyle olur.
Arkadaşlar sorarsa söylerim, vaktimi daha fazla
kullanmak istemiyorum. Tabii, Türkiyenin zaten kendisinin bir
çalışması maalesef yok, Hükûmet bu çalışmayı
programa koymasına rağmen bürokrasi bu çalışmayı bir
türlü yapmadı. Ama şunu söyleyeyim ben, şu iddiamı ortaya
koyayım, cevap verilirse tekrar çıkar konuşuruz: Schneiderin
çalışmasına göre diğer 31 ülkeyle birlikte
düşündüğümüzde, izafi olarak Türkiyede kayıt
dışı ekonominin boyutu artmaktadır. Yani, hayatın
olağan akışından kaynaklanan düşüşleri
dışarıda tuttuğumuzda ve kendimizi Schneiderin çalışmasındaki
diğer 31 ülkeyle mukayese ettiğimizde Türkiyede kayıt
dışı ekonominin boyutu büyüyor. Kayıt dışı
ekonomiyi bir yandan büyüteceksiniz, ondan sonra da sürekli tüketim üzerinden vergilemeyle
hem vergi güvenliği açısından sıkıntılı bir
iş yapacaksınız hem de gelir adaleti veya vergi adaleti
açısından son derece sakıncalı işler
yapacaksınız.
Şimdi, Sayın Bakan şu konuda Biz çok
işler yaptık. şeklinde birtakım şeyler söyledi, 3
bin dolardan 10 bin dolara geliri getirdik. 3 bin dolardan 10 bin dolara
geliri siz getirmediniz; bir. Bu, 57nci Hükûmet Döneminde Türkiyenin
yaptığı reformlar neticesinde 3 bin dolardan gelir 2007-2008de
10.444 dolara kadar gelmiştir, onun sadece süresi size denk geldi. Bunun
şundan farkı yok, Türkiyeye iPhoneu biz getirdik. demekten
farkı yok, bunu bu kadar iddia ediyorum. 57 Hükûmet, MHPnin koalisyon
ortağı olduğu dönemde yapılan reformlar Türkiyeyi 2001
sonrası, 2002 sonrası buralara kadar taşıdı. Bunu siz
yapmış olsaydınız bunu siz devam ettirirdiniz. Türkiye
nominal dolar rakamlarla 2008 yılında yakaladığı
10.444 dolar geliri bugün muhafaza edemiyor.
Bakın, yine Hükûmetin programından
söylüyorum: 2015 yılında kişi başı gelir...
Bakın, 2008de o reformların etkisiyle -çünkü reformların etkisi
zaman içerisinde görünür- 10.444 dolara gelen kişi başı gelir
2015 yılında 9.257 dolara düşmüş. 2016 yılında
Hükûmet bunun 9.257 dolardan biraz daha düşeceğini, 9.243 dolara
düşeceğini söylüyor. Nerede 10 bin dolar? Nerede siz getirdiniz? Siz
getirseydiniz bunu muhafaza ettirir, 10.444ü daha yukarıya
taşırdınız. Bunu iddia ettiniz ama maalesef, kötü
politikalarınızla bunu yapamadınız. Ne dediniz? Onuncu
Kalkınma Planı çıkarılırken denildi: 25 bin dolar
kişi başı gelir yapacağız. Şimdi bakalım,
25 bin dolar kişi başı gelir, Sayın
Cumhurbaşkanının da hiç dilinden düşürmediği, az önce
25 bin doları söylemedi ama Maliye Bakanının da 2023te çok
daha iyi yerlere getireceğiz. dediği 25 bin dolar
gerçekleştirilebilir mi, buna bir bakalım. Şimdi, Orta Vadeli
Programda arkadaşlar, kafadan konuşmuyoruz, bakın, kendi
belgelerinizle konuşuyoruz: 2019 yılında kişi
başı gelir 10.926 dolar olacak. diyorsunuz, nominal olarak, 10.926
dolar. 2023e var dört yıl. Hesap çok basit. Bizim Sayın Genel
Başkan diyor ya, işte Bunu tek tek anlatacağız,
heceleyeceğiz, kara tahtayla anlatacağız, Mors alfabesiyle. biz
de bunu Hükûmete bir türlü anlatamadık. 10.926 dolar, ne zaman? 2019
yılı. Kaç yıl var 2023e? Dört yıl. Bundan önceki dört yılın
performansını bunun üzerine uyguladığımız zaman 12.800
dolar oluyor. Nerede 25 bin dolar, nerede 12.800 dolar? Türkiye krize girmemesi
koşuluyla bu da. Yani, bu 2015teki performans, aşağı
gidiş performansı tekrar olursa bu da olmayacak. Maalesef,
Türkiyenin hayallerini yıktınız, bu ülkenin hayallerini
yıktınız. Şimdi, hâlâ çıkıp
Bunları
konuşmayacaktım ben, bakın, burada vergi analizi
yapacaktım. Ama, Maliye Bakanı öyle bir dinamit koyuyor ki ortaya
yani bunu konuşmamak mümkün değil, çıkıyor geliyor, hâlâ
2023te şunu yapacağız, bunu yapacağız. Yani, hesap
kitap bilmeyen birisi olsa diyeceğim ki
Şimdi, biraz da detayına bakalım
bunun. Bu gelen, bugünkü gelir nasıl geldi? Şimdi, 2002
yılında kişi başı gelir 3.500 dolar. Bunu
arkadaşlar çok dikkatli dinlemenizi istirham ediyorum. O zaman, bu kişi
başı geliri konuşuyoruz değil mi, Türkiye
ortalamasını? Kişi başı borç, hanehalkı borcu 202
dolar. Yani, 3.500 dolar gelir var, 202 dolar borç var. Şimdi dolarda da
enflasyon olduğuna göre gelin bunların hepsini 2015e getirelim, 2015
dolarlarıyla konuşalım. Kişi başı gelir o zaman
4.200 dolar oluyor 2015 fiyatlarıyla. Kişi başı borç 202
dolar, deyin 200 dolar yuvarlak. 4.200 dolar kişi başı gelir,
200 dolar da borcu var her ferdin. Şimdi, ne oldu? 4 bin dolar net gelirin
olduğunu kabul edelim. 2015 yılı, bunu daha önceki tutanaklarda
Bunu ben Maliye Bakanına anlattım, o yüzden diyorum tekrar tekrar
anlatmak zorunda kalıyoruz diye. Tutanaklardan konuşuyorum.
Rakamlarda 2015te küçük böyle birkaç dolar değişiklik olmuş
olabilir. 2015 yılına geldiğimizde, o gün konuştuğumuzda
9.200 dolarmış kişi başı gelir. Hanehalkı borcu
yüzde 55e yükselmiş, 5.060 dolar. Yani, gelir geliyor da bizim reformlar
geliri getirdi ama siz başka bir şey daha yaptınız, siz
borcu da artırtınız. 5.060 dolar
Kolaylaştıralım, 5.060ta 4.200 dolar.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Elde var
sıfır.
ERHAN USTA (Devamla) - Elde var sıfır.
Yani, Türkiye sizin zamanınızda, sizin politikalarınızla
geliriyle borcuyla birlikte düşünüldüğünde bir adım ileri
gidemedi. Ondan sonra tutup burada hâlâ sanki karşınızda hesap
kitap bilmeyen birileri varmış gibi böyle hesaplar ortaya
koymanız son derece yanlıştır,
yanıltıcıdır; bunlardan kaçınmak lazım. Hep
birlikte Türkiyeyi nasıl ileriye götüreceğiz bunu
konuşalım. Bakın, burada iktidardan çok muhalefet milletvekili
var, biz bunun sevdasındayız, biz bunu konuşmaya
çalışıyoruz. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar) Her defasında oturuyoruz, bunları izah etmeye
çalışıyoruz ama Sayın Bakan çıkıyor, olmayacak
laflar konuşup hem buradaki yani -daha fazla katma değer- bir şeyler
katmaya yönelik bizim gayretlerimizi engelliyor hem de işin
tadını tuzunu kaçırıyor.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Usta.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 60a göre yerimden
söz istiyorum.
BAŞKAN Tabii, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Hakkâri
Milletvekili Selma Irmakın sosyal medya hesaplarında
yapmış olduğu bir paylaşıma ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bugün Genel Kurulda yaptığım bir konuşmamda
HDP Milletvekilliği yapmış Selma Irmakın atmış
olduğu bir twitten bahsettim. Daha sonra Sayın Baluken, böyle bir
şeyin olmadığını, benim bunu ispatlamam gerektiğini,
kendi milletvekilleriyle konuştuğunu, böyle bir
paylaşımın olmadığını ifade etti ve benim
bunu göstermemem durumunda beni müfterilikle suçlayacağını ifade
etti; kendisinin, milletvekillerinin böyle kanton falan gibi bir söyleminin
olmayacağını ifade etti. Ben de dedim ki: Yani, böyle bir
söylemi yoksa tamam, biz bunu kabul ederiz. Fakat, ben daha sonra kendisine
dedim ki: Bunlarla alakalı çalışmayı ben size
vereceğim. Benim elimde ekran görüntüsü vardı konuştuğum
zaman fakat bir kere daha teyit etme ihtiyacı hissettim. Şimdi,
kendisine bunları vereceğim, kendisi inceleyebilir. Bu, ekran
görüntüsü attığı twitin. Burada -biliyorsunuz- 19
Ağustosta Hakkâri ve Şırnakın ilçe olmasıyla alakalı bir tasarısı vardı
ve bunu çıkarmıştık. Bu çıktıktan sonra birisi
bir twit atıyor, Selma Irmak atıyor bunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonu açıyorum, bir saniye
Sayın Muş.
Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şırnak
ve Hakkârinin ilçe olması yasa tasarısından çekildi. diye
atıyor bunu, bildiriyor. Arkasına bu Heval_Che diye bir hesap:
Bence hazır bunlar vazgeçmişken Cizre ve Geveri kanton ilan
edelim. Buna cevaben Selma Irmak da: Kesinlikle katılıyorum.
diyor. Bu twitin bende ekran görüntüsü vardı, daha sonra bu
silinmiş, peş peşe atılan twitler var fakat teknoloji öyle
bir şey ki bir yerden silseniz öbür taraftan silemiyorsunuz hem ekran
görüntüsü İnternete düştüğü için yayılmış,
aynı şekilde bu Heval_Che denilen kullanıcı o
atmış olduğu twitin görüntüsünü alıp Değerli vekilimiz
de buna katıldığına göre biz bunu yaparız. diye bir
ifade kullanıp bunu gönderiyor.
Şimdi buradan sormak istiyorum: Siz Genel
Kuruldan şimdi özür dileyecek misiniz? Burada eğer bir müfteri
arıyorsanız milletvekilinizle bir konuşun, size yanlış
bilgi vermiş olabilir. Ben, arzu ederseniz bunları sizlere
vereceğim. Gerekli şekilde de -ekran görüntülerini aldım
şimdi hepsinin- inceleyebilirsiniz ve sizi Genel Kuruldan özür dilemeye
davet ediyorum.
Bu şuna benzedi: Hani Hurşit Külterle
alakalı ben sizi eleştirmiştim sürekli Nerede, nerede? diye
doksan gün boyunca. Nereden çıktı daha sonra? Dağdan. Bu da ona
benziyor şu an.
Bu açıdan sizi Genel Kuruldan özre davet
ediyorum, bunları da size takdim ediyorum, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, açık bir sataşmada bulundu Sayın
Muş, benim yanlış bilgi verdiğimi ve Genel Kuruldan özür
dilemem gerektiği söyledi. Müsaade ederseniz
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yerinden yapsa
Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sataşma var.
BAŞKAN Sorun yok ya Sayın Bostancı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bostancı da
bir kere özgürlüğü savunsa ya, hep kısıtlama, hep
kısıtlama
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
10.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Muş, Meclis tutanaklarını
inceleyin, o tutanaklarda söylemiş olduğunuz cümleler ortada. Selma
Irmakın Şırnak ve Cizre kantonlarını
selamlıyoruz. twitini attığını ve bundan dolayı
da kınanması gerektiğini belirten cümleler
kullandınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kantonla ilgili
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Şimdi,
gidip gelip sosyal medya üzerinden birtakım şeyleri, farklı
adresler üzerinden, hesaplar üzerinden birtakım şeyleri Genel Kurula
aktararak burada vermiş olduğunuz yanlış bilgileri
düzeltmezsiniz.
Bakın, biz açık konuşuyoruz, herhâlde
anlamıyorsunuz. Ya, kantonla ilgili, kantonal sistemle ilgili bir
şeyi savunsak sizden çekinmeyiz. Bir kere, bu kantonal sistem
dediğimiz şey, yerel demokrasiyi esas alan şey. Sizin mevcut
faşist bu ceberut devlet anlayışından, tek adam rejiminden
katbekat daha iyi. İsviçre ile Türkiye kıyaslamasını ben
söyledim ama bizim HDP olarak şu anda idari sistem olarak önerdiğimiz
demokratik özerklik projesi kantonal sisteme dayanmıyor, halk meclisleri,
yetkilerin yerele verilmesi, tek adamdan ya da Ankaradan yetkilerin
alınarak bölgeye aktarılmasıyla ilgili bir idari sistemi savunuyoruz.
Dolayısıyla, bununla ilgili böyle herhangi bir çaba içerisinde
olmanıza gerek yok. Kantonu eğer savunursak çıkar burada rahat
rahat ifade ederiz. O açıdan hiçbir tereddüdünüz olmasın. Diğer
taraftan, eğer bu sosyal medya işine girersek inanın ki bu
işin içinden çıkamazsınız, Fetullah Gülenle
yapmış olduğunuz sosyal medya paylaşımlarından
bilmem darbecilere yaptığınız güzellemelere kadar bu
işin yirmi dört saatini burada geçirmek zorunda kalırsınız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bana
şahsımı hedef göstererek sataşmada bulunmuştur. Bu
açıdan lütfen söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada sosyal medyayı
tartışacak değilim. Tutanakları lütfen hatip
çıkartsın bir okusun, ben orada ne demişim. Ben burada aynı
Suriyedeki bir özlemin olduğunu burada kantonvari bir şekilde bir
hissiyat, bir istek içerisinde olduğunu ve bunun bir girişiminde
çukurlar kazılmak istendiğini, emniyet birimlerimizin ve en önemlisi
de orada vatandaşlarımızın üstün çabasıyla bunun bu
hevesli olanların kursağında kaldığını
söyledim ve oradan bir referans verdim. Daha sonra kendisi bunun
yanlış olduğunu ifade etti. Ben de bu elde ettiğim bilginin
yanlış olmadığını, kendisinin incelemesi üzerine
ilgili bilgileri kendisine takdim ettim. Konu bundan ibarettir ve kendisini
beni müfterilikle suçladığı için özre davet ettim.
İşin aslı sosyal medyayı tartışalım,
tartışmayalım konusu değildir. Bir söyleminizden
dolayı
Sizi milletvekiliniz yanıltmış
olabilir -bir grup başkan vekili bilgi ister, yanıltmış
olabilir- bu silinmiş olabilir ama başka yerlerde var. Olmayan bir
şey üzerinden biz bir fikir, bir beyanat ortaya koymayız. Kaldı
ki bu bahsettiğimiz şahsın sadece Twitterda değil -arzu
ederseniz onları da sizlere takdim edebilirim- basında da yer
almış bu anlamda bir özlemi var. Her ne olursa olsun Türkiye
Cumhuriyeti devleti 81 vilayetten oluşur, idari yapısı bellidir,
hiçbir şekilde Türkiyeyi bölme hevesinde olanlara müsaade etmeyecektir.
Bunu özellikle bugün de ifade ettim. Neden özellikle Türkiyenin güney
sınırları yani Suriyeye sınır müzahir iller ve
ilçeler seçilmiş. Acaba buradan bir egemenlik alanı kendimize
oluşturup bunları Suriye tarafıyla birleştirebilir miyiz?
Oyun buydu ve Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu oyunu, 79 milyon
vatandaşıyla, hep beraber bozmuştur ve tarihin karanlık
sayfalarına gömmüştür.
Genel Kurulu selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Muş bir kez daha aynı suçlamaları getirdi ve bu sefer
ülkeyi bölme iddiasını da işin içine kattı. Açık bir
sataşmada bulundu. Söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin.
Son bir kez size iki dakika daha süre veriyorum.
Buyurun.
12.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Muş, bu,
kantonal sistemle ilgili yaptığınız değerlendirmeleri,
en iyi tabirle, bilgi eksikliğine bağlıyorum. Bir kere,
kantonal sistem dediğimiz şey, bölgesel yönetimi esas alan idari sistem
dediğimiz şey ülkenin bölünmesi anlamına gelmiyor. Şu anda
hemen hemen bütün kıtalarda, birçok ülkede, Türkiye gibi üniter,
katı, ceberrut devlet anlayışını sürdüren birkaç ülke
dışındaki pek çok ülkede, eyalet sistemi, federatif sistem,
kantonal sistem, özerk alanlar dediğimiz idari sistem modellerine
geçilmiş zaten. Bir yerde özerklik var diye o ülke bölünmüyor, bir yerde
kanton var diye o ülke bölünmüyor. Biz, HDP olarak, eğer projemizi
kantonal sistem üzerinden kurmuş olsaydık, burada çıkar, çok
rahat anlatırdık. Ben şimdi başlayacağım
İsviçre ile Türkiye kıyaslamasına, zaman yetmeyecek. Yani, ne
kişi başına düşen gelir durumunda ne kalkınma
düzeyinde ne demokrasi ölçütlerinde ne insan haklarında siz Türkiye ile
İsviçreyi kıyaslayabilir misiniz? İsviçrede kantonal sistem
var, Türkiyede katı, ceberrut bir devlet anlayışı,
katı merkeziyetçi bir devlet anlayışı var.
Diğer taraftan,
bakın, öyle çok zorlamanıza gerek yok. Ben size buradan hem sosyal
medya hem medya paylaşımlarını söyleyeyim:
Cumhurbaşkanı
Erdoğan Fetullah Gülene sesleniyor: Bitsin bu hasret.
AKP Genel Başkan
Yardımcısı, Cemaat devlete sızmış.
iddialarına cevap veriyor: Buna kargalar bile güler.
Bu yapıyı on bir
yıldır biz yarattık. diyen Enerji Bakanı.
Önümüzü
aydınlatıyor. diyen Başbakan Yardımcısı.
Başbakanın selamlarını
götürünce gözlerinin dolduğunu söyleyen Başbakan
Yardımcısı.
Yandaş kalemşörünüz
Cemaat AKP döneminde 15 kat büyüdü. diye övgüler dizmiş.
Cumhurbaşkanı Ne
istediler de vermedik. demiş.
Adalet Bakanı Kim
Gülene çete derse haksızlık eder. demiş yani sizin bugünkü
bütün söylemlerinize sosyal medya üzerinden de medya üzerinden de
sayısız göndermeler var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - O tartışmaya, bir kez daha tavsiye ediyorum, girmemeniz
sizin hayrınıza olacak.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, aynı şekilde,
yaptığım konuşmada -Sayın Balukene tutanakları
almasını ve okumasını rica ediyorum- orada ben ne
demişim? Orada şunu demişim, diyorum ki: Bakınız, bir
tanesi bir tweet atıyor, diyor ki: Biz Cizre ile Geveri kanton ilan
edelim. Fake bir isimden atıyor bunu, bilinmeyen bir isim çünkü.
Enteresanı şu: HDPde milletvekilliği yapmış Selma
Irmak Kesinlikle katılıyorum
İşte, şehirlerde
çukurlar kazmalarının, o şehirlere bombalar, EYPler
yerleştirmelerinin arkasında
ve saire devam ediyor. Yani orada bir
selamlama
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kim
devam ediyor ya?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Orada bir
selamlama
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Çukur
kazmaya kim devam ediyor?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Orada bir
selamlama falan yok. selamlama falan dediği için
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Mehmet
Bey, kantonu savunursak söyleriz, merak etmeyin çekinmeyiz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Alın
tutanakları bir okuyun. Alın tutanakları bir okuyun.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz sayın
milletvekilleri.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kanton
sistemi de şimdiki sistemden daha iyi bir sistemdir ama bizim projemiz o
değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) O ortada;
onları da bir incelemenizi rica ediyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1419) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 426)
(Devam)
BAŞKAN Şimdi, 1inci madde üzerinde
üçüncü ve son konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Denizli Milletvekili Sayın Kazım Arslan. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu yediğin
hurmalar gün gelir seni tırmalar. diyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Bakalım kimi tırmalayacak? Bakalım, az kaldı merak etme.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Gözaltına
alınınca burada bas bas bağırırsın sonra.
Bağırmayacaksın kardeş. Yapıyorsan arkasında
duracaksın Niye aldılar? demeyeceksin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Düzeyi
düşürme. Bak, düzeyi düşürme. Burası senin babanın
çiftliği değil, 80 milyonun devleti. 80 milyonun devleti herkese
eşit olacak sen de bunu öğreneceksin. Babanın çiftliği
değil burası.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ben öyle
olmadığını söylüyorum zaten.
BAŞKAN Sayın Arslanı kürsüye davet
ettim sayın milletvekilleri
CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün burada
asgari ücretin net 1.300 lira olması konusunda bir karar vermek üzere
toplanmış bulunmaktayız.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet halk
Partisi olarak 7 Hazirandaki Seçim Bildirgemizde asgari ücretin 1.500 lira
olması noktasında bir vaadimiz vardı. Bu vaadimizi
söylediğimizde iktidar ayağa kalktı, Ya, bu parayı nereden
bulacaksınız, nasıl vereceksiniz? Kaynağı nerede?
diye sormaya, sorgulamaya başladı. Biz de kaynakları gösterdik;
başta kaynağın, bir kere, ülke içinde bütçeden harcanan
israfın önlenmesiyle; iki, sarayın harcamalarının
kısılmasıyla; üç, örtülü ödeneğin
kaldırılmasıyla bulunabileceğini de söyledik. Tabii bunlar
yetmedi, tartışma devam etti.
Hükûmetin bakanlarından birçoğu
işverenlerle toplantı yaptı, Bu Cumhuriyet Halk Partisi var ya,
bu Cumhuriyet Halk Partisi asgari ücreti 1.500 lira yapmak suretiyle sizi
batırmak istiyor. Sakın ola ki bunlara oy vermeyin. diye propaganda
yaptılar. Sonra seçimler bitti. Tabii, birçok işçimiz,
işverenimiz buna inanmadı. Sonuçta, çıkan 7 Haziran
sonuçları itibarıyla baktılar ki -iktidar- gerçekten Cumhuriyet
Halk Partisinin tespiti doğru, işçinin bu paraya ihtiyacı var. Hayat
pahalılığının bu kadar arttığı bir
ortamda işçiye 1.500 lirayı vermezsek veyahut da onun altında
bir ücret vermezsek 1 Kasımdaki seçimlerde zora düşeriz. diyerek
kendi seçim bildirgelerinde 1 Kasımda asgari ücreti net 1.300 lira
yapacağız. diye vaat ettiler.
Tabii, bu vaat sonrasında, seçimler bitti, yine
Hükûmet iş başına geldi, AKP iktidarı iş
başına geldi. İnanır mısınız, bu 1.300 lira
paranın net olarak nasıl verileceği konusu günlerce
tartışma konusu oldu. Hatta bu vaat yapılırken net olarak
verileceği söylendi iktidar tarafından, 100 lira iktidar
tarafından destek verileceği söylendi ama uygulamaya gelince,
maalesef, bu da unutuldu, bir kısım işveren paranın bir
kısmını cebinden belirli bir süre vermek zorunda kaldı.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
tabii, gelinen noktada 1.300 lira, vergi dilimleri sebebiyle, ödeme
sırasında işçinin eline düşük geçmesi sebebiyle yine
tartışma konusu oldu. Bu tartışmanın bitmesi
noktasında, gerek kamuoyunun eleştirileri gerekse Cumhuriyet Halk
Partisinin eleştirileri sebebiyle, işçilerimizin de talepleri
çerçevesinde bunun, 1.300 liranın net olarak
karşılanmasını ve açıkta kalan paranın devlet
tarafından ödenmesini bugün görüşmeye çalışıyoruz.
Tabii, bunu çok olumlu buluyoruz ama geç kalmış bir düzenleme olarak
yapıldığını da belirtmek isteriz.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri, şimdi, bir sıkıntı da taşeron
işçilerde var. Taşeron işçilerle ilgili problemde Cumhuriyet
Halk Partisi Taşeron işçileri kadroya geçireceğim. sözünü
verdi, iktidar da bunun üzerine aynı sözü verdi ama günler ha bire
geçiyor. Sayın Davutoğlu Bunu mutlaka, kısa sürede
halledeceğiz. dedi, geldiğimiz güne kadar hiçbir
değişiklik yok, hiçbir düzenleme yok, taşeron işçilerle
ilgili de hiçbir çözüm yok ortada.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
iktidar eğer bir sözü veriyorsa hesabını, kitabını
yapmış, bu sözün arkasında da durmuş olması gerekir.
Onun için Davutoğlu söz verdi, Binali Yıldırımın da
bu sözün arkasında durması lazım. Bu iktidar ne söz
vermişse hep birlikte arkasında durup bu çözümün bulunması
lazım. Taşeron işçilerle ilgili problemin bir an önce
Türkiye'nin gündeminden çıkarılması gerekiyor, bunun için
çalışma yapmamız gerekiyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Yalnız, Sayın Başbakan bunları falan
unuttu. Sayın Başbakanın bir tek derdi var, ülkenin hiç
başka derdi yokmuş gibi, başkanlık derdi var. Her gün,
ikide bir toplantılarda il başkanlarını topluyor onlara
nasihatler veriyor, Anayasada ne yazarsa yazsın, siz bildiğinizi yapın,
başkanlıkla ilgili çalışma yapın. diyor. Böyle bir
çalışma olabilir mi arkadaşlar? Bir Başbakanın
Anayasaya aykırı biçimde, parlamenter sisteme aykırı bir
şekilde bunu söylemesini kesinlikle hoş görmüyoruz ve
yadırgıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu ülkenin
başkanlık derdi yok, bu ülkenin huzura ve barışa
ihtiyacı var. Öncelikle bu barışı, huzuru
sağlamadıktan sonra, hangi sistem gelirse gelsin, mevcut sistemi
korumadığınız sürece gerçekten ülkede gelişmeyi,
kalkınmayı sağlamak kesinlikle mümkün olmayacaktır. Bir
kere, hepimizin bunu öncelikle görmemiz gerekiyor. Onun için üretime önem
vermemiz gerekiyor, istihdama önem vermemiz gerekiyor. İşçiye bugün
1.300 lira asgari ücret vermek isterken sadece aileden bir kişinin
çalışmasına olanak sağlayacak bir yapı değil,
aileden her bir kişinin çalışabileceğini, eğer 4
kişi çalışırsa bir ailede 4.200 lira bir haneye gelir
gelebileceğini hesaplayan bir iktidar olmalı. Bu hesaplar
çerçevesinde de yatırımlar, istihdam alanları mutlaka
artırılmalı ve buna göre de gelişmeler
sağlanmalıdır değerli arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, iktidarınız, maalesef, ne işçiyi
düşünüyor ne çiftçiyi düşünüyor ne köylüyü düşünüyor ne
üreticiyi düşünüyor ne sanayiciyi düşünüyor, bir tek
düşündüğü şey var: Biz iktidarda daha fazla nasıl
kalırız, başkanlık sistemini nasıl getiririz, ülkenin
kaynaklarını kendi amaçlarımız doğrultusunda
nasıl harcarız, nasıl yandaşlarımızı zengin
ederiz hesaplarını yapıyorsunuz. Artık bunlardan vazgeçin.
Bakın, üretici, çiftçi elmasını üretti, satamıyor. 10
kuruşa düşen Çivril elmasını alan satan yok, üzümü alan
satan yok; Manisada olsun, Denizlide olsun, Buldanda olsun, Çalda olsun,
güneyde olsun, arkadaşlar, üzümler ortada kaldı, nar ortada
kaldı zeytinler ortada kaldı. Peki, bu üreticiyi
desteklemeyeceğiz de, sahip çıkmayacağız da gelecek
senelerde nasıl bunlara üretim yaptıracağız? Nasıl
üretim yaptıracağız? Onları desteklemeliyiz, pazar
desteği vermeliyiz. Özellikle büyük şehirlerimiz bu imkânları
kullanmalı, almalı bunları. Devlet almalı bunları
fakire fukaraya dağıtmalı arkadaşlar. En azından bunu
yapmalıyız. Malımızı, üreticimizi ancak bu
şekilde değerlendirmiş ve desteklemiş oluruz. Bunu
yapmazsak gelecekte üreten insanları yok etmiş olacağız.
Üreten insanları bulamayacağız. Tarlalarımız boş
kalacak, elma ağaçları kesilecek, zeytin ağaçları kesilecek,
üzüm bağları yok edilecek. Arkadaşlar, o noktaya doğru
gidiyoruz. Lütfen, bunu görün artık. Bunu görün ki çiftçimiz de biraz
imkân elde etsin. Çiftçimizden aldığımız artılar,
gelirler esnafımıza, esnafımızdan piyasaya ve böylelikle
herkesin yararlanacağı bir yapıya hep birlikte
kavuşmuş olalım diye belirtmek istiyorum.
Vergide kayıt
dışılığı mutlaka önlemeliyiz. Eğer vergide
kayıt dışılığı önlemezsek haksız
rekabeti de önleyemeyiz. Bunun için de Maliye Bakanlığı
hızla tedbirleri almak, gerekli kontrolleri bir an önce yapmak
zorundadır diye belirtmek istiyorum.
Sözlerimi bitiriyorum,
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Arslan.
Şimdi, 1inci madde
üzerinde şahıslar adına ilk konuşma Bursa Milletvekili
Sayın Erkan Aydına aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Buyurun.
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Asgari ücretin ekim ayından itibaren 1.300
liranın altına düşmesiyle ilgili Gelir Vergisi Kanunu üzerine
söz almış bulunmaktayım. Hepinizin malumu olduğu üzere
asgari ücret, bu aydan itibaren dar gelirlinin aldığı ücret
1.300 liranın altına düşecek. Bunun düzenlenmesine biz de
karşı değiliz, destekliyoruz. Ancak, bu düzenlemeyi yaparken 3
çocuk sahibi olan bir ailenin aldığı ya da bir
çalışanın aldığı asgari ücret 1.300 lira, üzerine
de sosyal yardım olarak verilen 84 lira bir hakla birlikte, asgari geçim
indirimiyle birlikte 1.384 lira oluyor. Çocuğu olmayan bir asgari
ücretlinin aldığı ücret de 69 lira olan asgari geçim indirimiyle
birlikte 1.300 lirayken o da 1.231 liraya düşüyor yani 1.300 liranın
altına düşüyor, o da şimdiki düzenlemeyle 1.300 liraya
çıkarılıyor. Biz buna da karşı değiliz ancak
çocuğu olan, 2 veya 3 çocuğu olan bir çalışanın
alacağı ücret 1.315 lirada kalıyor ekim ayından itibaren
yani onu düzenlemeye gerek kalmıyor. Bir başka deyişle 2 veya 3
çocuğu olan bir asgari ücretlinin alacağı aylık 1.300ün
altına düşmediği için âdeta cezalandırılıyor.
Aslında asgari geçim
indirimi adı altında verilen sosyal yardımın bunun
dışında tutulması gerekiyor. Hem diyeceksiniz ki her
fırsatta 3 çocuk yapın, fazla çocuk yapın. hem de bu
düzenlemeyle 3 çocuk yapan bir aile, bir çalışan burada hak
kaybına uğrayacak. Biz bunun, bu düzenlemenin burada düzeltilerek 2
veya 3 çocuk sahibi olan kişinin de bu vergi diliminin yüzde 15ten yüzde
20ye çıkmasıyla oluşan hak kaybından zarar görmemesini
söylüyoruz.
Bir başka devamlı
kullandığınız: Kişi başı gelir 10 bin
dolar. E, böldüğünüzde
İşte, 3le çarpsanız düz olarak 30
bin. Kişiye böldüğünüzde aylık 2.500 lira yapıyor ama bugün
bir ailenin eline geçen ise 1.300 lira. Buradaki çelişkilerin düzeltilmesi
adına burada düzenlemelerin de gözden geçirilmesi gerekir diye
düşünüyoruz.
Peki, asgari ücretli sadece aldığı bu
parada bir düzenlemeyle rahatlık ya da ferahlama hissedecek mi? Maalesef
ki hissedemeyecek. Neden hissedemeyecek? Aynı çalışan -veya
küçük esnafı da buna katabiliriz- aldığı her şeyde
vergi ödüyor; elektriğinde, doğal gazında, petrolünde,
iletişiminde, yiyecekte, giyecekte, sigarada vesaire. Bütün bunların
hepsini kattığınızda da aslında zam gibi gösterilen de
diğer taraftan vergilere yapılan bu zamlarla, düzenlemelerle de
ÖTVyle, KDVyle de diğer cepten alınıyor yani bir cepten koyulan
diğer cepten alınıyor. O yüzden, biz diyoruz ki sosyal devletin
gereği olan asgari ücretlinin de Avrupa Birliği standartlarına
çıkabilmesi için, millî gelirin de daha yükseklere
çıkarılabilmesi için daha yeni düzenlemeler şart. Sadece bunlar
olmaz, bunun yanında üretimin desteklenmesi, üretimle birlikte,
çalışanın bu gelirden daha adaletli bir şekilde pay sahibi
olması gerekir diyorum.
Bu düzenleme de şimdi dört aylık
yapılmış ancak daha köklü bir yapılanmanın belki bir
dahaki dönem için yapılmasının da elzem olduğunu söylüyorum
ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
Sayın milletvekilleri, şimdi 1inci madde
üzerinde soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz. On
dakikalık süreç içerisinde beş dakikası sayın
milletvekillerine, geri kalan beş dakika Sayın Bakana ve Komisyona
aittir.
Sisteme şu anda bir milletvekili girmiş.
Sayın Özdemir, buyurunuz.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Purçu sanırım benim yerime giriş yaptı.
Ben az evvel Sayın Bakana asgari ücretle ilgili
bir soru sormuştum, Sayın Maliye Bakanımız
cevaplamamıştı, belki tekrar sorabiliriz ama
Şöyle ki, az evvel Bursa Milletvekilimizin de
açıkladığı gibi, 3 çocuklu bir ailenin asgari ücreti 1.384
liraya yükseltilmişti. Ancak, Türkiyede 4 kişilik bir ailenin
yoksulluk sınırı 4.700 TL. Bu konuda Sayın Bakan kürsüden
bütün vatandaşlarımıza asgari ücretlinin maaşında bir
refah artışı yaptıklarını bir övünç olarak
söylemişti. Bu konuda, Sayın Bakanımızdan nasıl bir
refah artışı sağladıkları konusunda biraz daha
ayrıntılı bilgi alabiliriz belki.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Purçu, buyurun.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım, çok sağ olun.
Sayın Başkanım, Türkiye'nin her
yerine gidiyoruz. Biz hayalî vatandaş mıyız, öncelikle Hükûmete
soruyorum? 5 milyona yakın Roman vatandaşı var, hâlen
kaldırımlarda, barakalarda yaşıyor. Ne TOKİden bir
gelişme var ne Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından bir
gelişme var. Biz artık haykıra haykıra bıktık.
Söylemeye devam edeceğiz, bıkmayacağız ama Hükûmet,
fakirleri görmüyor hâlen. Kimliksiz vatandaşımız var. diyoruz,
Okula gitmeyen çocuklarımız var. diyoruz, İstanbulun
göbeğinde çadırlarda yaşayan Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları var. diyoruz, hâlen görmezlikten geliyorsunuz. Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığından, TOKİden birçok talepte
bulunduk, hâlen altı aydan beri komisyon toplanacak da Roman
vatandaşlara ev yapılacak. Kış geldi,
çocuklarımız dışarıda, kadınlarımız
dışarıda, sanki biz Somaliyi yaşıyoruz. Yani, bir
kere daha Hükûmete sesleniyorum: Artık, fakirlere, yoksullara dokunun.
Yeter yani toplantı salonlarından çıkın artık. Ben
artık bıktım. Söylemeye devam edeceğim.
BAŞKAN Sayın Özcan
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öncelikle, Sayın Özcan Purçu
arkadaşımızın sitemlerinin çok boş
olmadığını, dikkate alınması gerektiğini ben
de hatırlatmak istiyorum.
Sayın Bakan, Türkiye'de gelir
dağılımının her geçen gün bozulduğunu, ekonominin
daha da geriye doğru gittiğini görüyoruz. Sosyal yardımların
da amacına uygun olarak dağıtılmadığı
kanaatindeyiz. Şimdi, bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak hem 2011de hem
de 2015te toplumun önüne koyduğumuz bir proje var sosyal yardımların
adil olarak dağıtılmasına ilişkin: Aile sigorta
sistemi. Siz veya Bakanlığınız bürokratları hiç bu
sistemi incelemiş mi, uygulanır bulmuş mu? Bu konuda bir
çalışma yaptınız mı veya çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özel, siz soru mu
soracaksınız yoksa
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, ben hani
arkadaşlar yetişsin diye girmiştim, sorum yok.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Tüm? Yok salonda.
Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Milletvekili odalarının
yapılacağı yere Milletin Meclisini millet yapar." diye bir
yazı astık altına da Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığı diye bir yazı asıldı. Oraya yapılacak
olan yeni binayla ilgili Mecliste bulunan hiçbir milletvekilinin bilgisi yok.
Bunu daha önce gündeme getirmemize rağmen Meclis
Başkanlığından herhangi bir açıklama
yapılmadı. Bu konuda Sayın Bakanımızın bir
bilgisi var mı, oraya ne yapacağız?
İkincisi: Milletvekillerine bir buçuk
yıldır bir bilgisayar dağıtılacak. Defalarca form
doldurtuldu, nasıl klavye kullanıldığı soruldu ama
herhâlde bir bilgisayar alımını Meclis
Başkanlığı gerçekleştiremedi.
Bir de, Sayın Bakanımıza: İlk
yerli uçağı ne zaman uçuracağız? İlk yerli
arabayı ne zaman piyasaya süreceğiz? Bununla ilgili bize bir tarih verebiliyor
mu?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, şimdi, çocuklu ve
çocuksuz asgari ücretliyle ilgili tartışıyorsunuz. Gerçekten
hayretler içinde izliyorum. Bakın, çok şeyi kopyalıyorsunuz,
kanunları kopyalıyorsunuz ama çocuk parasının direkt anneye
verilmesini getirseniz bu tartışmanın hepsine son vereceksiniz
yani çocuk parasını kesinlikle maaşın içine koymayın,
asgari ücretlinin ücretine dâhil etmeyin, ayrı bir şekilde anneye
ödeme işlemini getirirseniz bu tartışmalara son vermiş
olursunuz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Tarhan
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, sürekli yaz saati
uygulamasında mali piyasalar olumsuz etkilenecek. Avrupa ülkelerinde
kış saatinin uygulandığı dönemde ortak işlem
süresi bir saat kısalacak. Amerika Birleşik Devletleriyle
kış saati uygulanan beş aylık dönemde birlikte işlem
yapma imkânı kalmayacak. Uluslararası havale ve EFT işlemleri de
bundan etkilenecek. Güvenlik zafiyetleri ve istikrarsızlık nedeniyle
zaten ülkemizden kaçan yatırımcı, uluslararası uyumsuzluk
sonucunu doğuran bu uygulama nedeniyle iyice ülkemizden uzaklaşacak.
Hükûmeti uyarıyorum: Ekonomimizi çok büyük zarara uğratacak bu
uygulamadan bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor. Aksi hâlde, ilerleyen zamanda
bu uygulama telafisi güç sonuçlar doğuracak.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sayın Başkan, şimdi bu
soruların bir kısmına yazılı cevap vereceğiz, bir
kısmına burada cevap vereceğiz.
Önce Sayın Özdemirin sorusu: Sayın
Özdemir asgari ücretle ilgili bir soru sordu. Bizim dönemimizde asgari ücret
net yüzde 121 artış gösterdi. O bakımdan, bir iyileştirme
söz konusu ve yine gelir dağılımına baktığımızda
Gini katsayısında da bir iyileştirme olduğu görülecektir.
Sayın Purçunun sorusu vardı
Romanların sorunlarıyla ilgili, buna yazılı cevap
vereceğiz.
Yine, Sayın Şimşekin sorusu eski
milletvekili lojmanlarıyla ilgili, buna Sayın Maliye Bakanımız
yazılı cevap verecek.
İlk yerli otomobil ve ilk yerli uçakla ilgili
sorusu vardı. Bu konularda çalışıyoruz, önümüzdeki günlerde
ilk yerli otomobille ilgili modeli açıklayacağız. Yine, uçakla
ilgili
Türkiye bir savaş uçağı projesi üzerine
çalışıyor, bunda takvimle ilgili açıklamalarımız
yakında olacak.
Diğer taraftan, Sayın Tarhanın
sorusu vardı kış saatiyle ilgili. Bununla ilgili de Sayın
Maliye Bakanımız yazılı açıklama yapacaklar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Süre kaldı aslında, soru sormak isteyen
iki sayın milletvekiline daha söz verebilirim.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sorumuzun
cevabını alamadık ki.
BAŞKAN Daha sonra Sayın Bakan
yazılı cevap verir en azından, değerlendirelim.
Sayın Sarıbal? Yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, ben soru soracağım.
BAŞKAN Tamam Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Gerçi
Maliye Bakanı şu anda burada değil ama Sayın Bakan kendisi
cevap verebilir ya da iletebilir.
Bugün birkaç vekil arkadaşımız da çok
basit bir soru sordular bütün emeklilerin beklediği promosyonlarla ilgili.
Bugüne kadar verilen sözleri yerine getirmeyi düşünüyor musunuz? Neredeyse
her göreve başlayan bakan İki ay sonra, bilmem, Kurban
Bayramında, yılbaşında emeklilere promosyon vereceğiz.
diyor ama sonra konu unutulup gidiyor. Birincisi bu.
İkincisi de: Bu emeklilikte yaşa
takılanlar yani prim borcunu ödeyip yaşa takılanlar ve yine
yaşını doldurup primle ilgili sorunu olanlarla ilgili
Hükûmetinizin bir çalışması olmayacak mı? Bu konuda çok
yoğun bir mağduriyet var, yoğun bir beklenti var. Sizin de
aslında seçim dönemlerinde Hükûmetinizin verdiği sözler var. Bu
konuda herhangi bir cevap vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Soru-cevap işlemini bitirdik.
Şimdi, 1inci madde üzerinde üç ayrı
önerge var, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinde geçen sadece
kendisi için ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Baki Şimşek Erhan
Usta
Konya Mersin Samsun
Saffet Sancaklı Fahrettin Oğuz Tor
Kocaeli Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin aşağıdaki şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ömer Fethi Gürer Musa Çam Atila Sertel
Niğde İzmir İzmir
Zekeriya Temizel Özgür Özel
İzmir Manisa
MADDE 1- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 86 - 2016
yılı Ekim, Kasım ve Aralık aylarına ilişkin net
ücretleri Kanunun 103 üncü maddesinde yazılı tarife nedeniyle 32 nci
maddedeki esaslara göre 2016 yılı Ocak ayına ilişkin ödenen
net ücretin altında kalanlara, bu tutar ile 2016 yılı Ekim,
Kasım ve Aralık aylarına ilişkin olarak aylık
hesaplanan net ücreti arasındaki fark tutar, ücretlinin asgari geçim
indirimine ayrıca ilave edilir. Bu fıkrada geçen net ücret, yasal
kesintiler sonrası ücret tutarına asgari geçim indiriminin ilavesi
sonucu oluşan ücreti ifade eder.
Kanunun bu maddeye aykırı olan hükümleri
2016 yılı Ekim, Kasım ve Aralık ayları için
uygulanmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar ile mahsup şeklini ve dönemini belirlemeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Filiz Kerestecioğlu
Demir Mehmet Emin
Adıyaman
Diyarbakır İstanbul Iğdır
Mahmut Toğrul Erol Dora
Gaziantep Mardin
MADDE 1- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 86- 2016 yılı
ilişkin net ücretleri Kanunun 103 üncü maddesinde yazılı tarife
nedeniyle 32 inci madde esaslarına göre 2016 yılında ödenen net
asgari ücretin altında kalan tutar, ücretlinin asgari geçim indirimine
ayrıca ilave edilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Gaziantep
Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
426 sıra sayılı yasa
tasarısının 1inci maddesi üzerine verdiğimiz önerge
üzerine konuşacağım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, aslında, 7 Haziran
seçimlerine giderken Hükûmet çevrelerinin asgari ücretle ilgili
açıklamaları bilmiyorum bu Genel Kuruldaki milletvekillerinin hâlâ
aklında mıdır. Yapılan açıklama aynen şu
şekildeydi: Asgari ücretin artırılmasını talep etmek,
işçilere yapılacak en büyük zulümdür. Çünkü öyle bir para verecekler
ki, işçiler bu parayı nasıl yiyecek, nerede yiyecek, nasıl
hazmedecek, sanki bunu mesele etmişlerdi ve 7 Haziran seçimlerinin
sonrasında, tabii ki seçim sonuçlarını kabul etmeyen AKP
iktidarı, 1 Kasım seçimlerinde bu sefer asgari ücretin
artırılacağını, 1.300 liraya
çıkaracağını ifade etti. Bugün üzerinde
konuştuğumuz bu tasarı kısmen olumlu olmakla birlikte,
değerli arkadaşlar, TÜRK-İŞin verilerine göre Türkiyede
bugün açlık sınırı 1.386 lira, yoksulluk
sınırı da 4.515 TL yani asgari ücret olarak belirlenen ücret
açlık sınırının altında. Bugün yine
TÜRK-İŞin her ay düzenli olarak yaptığı Açlık ve
Yoksulluk Sınırı Araştırması eylül ayı
sonuçları açıklandı. Buna göre 4 kişilik bir ailenin
sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için
yapılması gereken aylık gıda harcaması 1.386,22 TL.
Yani bunlara baktığımızda, değerli arkadaşlar,
gerçekten, bugün bahsettiğimiz ve üzerinde konuştuğumuz
şeyin aslında bir iyileştirme değil, yine
çalışanları açlığa mahkûm etmek olduğunu bir kez
daha söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, yine, TÜİK 2015
yılı Gelir ve Yaşam Koşulları
Araştırması sonuçları açıklandı. Millî gelirden
en fazla pay alan veya en zengin kısmı oluşturan yüzde 20lik
kesimin geliri 0,6 puan artarken yüzde 20lik en az alanların payı
0,1 oldu. Yüzde 20lik en üst dilimin aldığı pay yüzde 46,5
iken, değerli arkadaşlar, diğer yüzde 20lik en alt alanlar
yüzde 6,1ini alıyor, yüzde 20lik kesim sadece 6,1ini alıyor.
Değerli arkadaşlar, bugün aslında
adım adım bir siyasal, ekonomik ve yönetim krizine gittiğimiz
şu günlerde sadece doların 2.9 liradan 3.1 liraya çıkması
aslında her vatandaşın cebinden 2.500 TLnin çıkması
anlamına geliyor. Bugün, Türkiyede yardım almadan yaşayamayacak
olan kesim, neredeyse 79 milyonun her 5 kişiden 2si yardım almadan
yaşayamaz hâle gelmiş. 2012de bu rakam 23 milyon 668 bin iken 2014
yılında 30 milyon 500 bine ulaşmış yani
yaklaşık 7 milyon yeni, yardıma muhtaç insan
yaratmışız. Peki bunların tamamı nereden
kaynaklanıyor? Bunların tamamı, gittikçe, adım adım
sürüklendiğimiz bir ekonomik krizden kaynaklanıyor. Değerli
arkadaşlar, barışın olmadığı, huzurun
olmadığı, demokrasinin olmadığı, insan
haklarının olmadığı bir yerde ekonomik kriz
kaçınılmazdır.
Bugün, artık Türkiyede başlatılan
Kürt karşıtı politika, neredeyse, gerçekten bu ülkede
yaşanmaz seviyeye gelmiştir. Bu ülkenin işkencecilerinin, 12
Eylül işkencecilerinin dize getiremediği Gültan Kışanak,
dün darbeyle mücadele, darbeyi önleme -ki ben aklama komisyonu diyorum-
komisyonuna bilgi verdikten sonra Diyarbakırda tutuklandı. Şunu
bir kez daha ifade ediyorum: Hiç kimse ama hiç kimse ne Kürtün iradesini
kıracaktır ne Kürt hiç kimseden korkup direnişini azaltacak ya
da düşürecektir. Bunu bilmenizi istiyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Toğrul.
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) Sen kendin Kürt müsün?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Evet.
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) Kayıtlara geçsin
diye söyledim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Niye bunu
öğrenmek istiyorsun ki?
BAŞKAN Tamam Sayın Toğrul.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
İsterseniz kafatası ölçümü de yapın.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin aşağıdaki şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ömer
Fethi Gürer (Niğde) ve arkadaşları
MADDE 1- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 86 - 2016 yılı
Ekim, Kasım ve Aralık aylarına ilişkin net ücretleri
Kanunun 103 üncü maddesinde yazılı tarife nedeniyle 32 nci maddedeki
esaslara göre 2016 yılı Ocak ayına ilişkin ödenen net
ücretin altında kalanlara, bu tutar ile 2016 yılı Ekim,
Kasım ve Aralık aylarına ilişkin olarak aylık
hesaplanan net ücreti arasındaki fark tutar, ücretlinin asgari geçim
indirimine ayrıca ilave edilir. Bu fıkrada geçen net ücret, yasal
kesintiler sonrası ücret tutarına asgari geçim indiriminin ilavesi
sonucu oluşan ücreti ifade eder.
Kanunun bu maddeye aykırı olan hükümleri
2016 yılı Ekim, Kasım ve Aralık ayları için
uygulanmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar ile mahsup şeklini ve dönemini belirlemeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Niğde
Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Gürer, iki gündür çok söz
aldınız Niğdenin sorunları hakkında. Sizi bir kez
daha kutluyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; asgari ücreti 7 Haziran 2015
seçimlerinden önce Cumhuriyet Halk Partisi net 1.500 liraya
çıkaracağını açıkladı. Adalet ve Kalkınma
Partisi bunun olabilirliğini tartışmaya açtı ancak 1
Kasım 2015 seçimleri öncesi Adalet ve Kalkınma Partisi de 1.300
liraya net asgari ücreti çıkaracağı sözünü verdi. Bununla ilgili
Hükûmetin yaptığı düzenlemede asgari ücretin 1.300 liraya
çıkarıldığı açıklandı. Ne var ki asgari
geçim indirimi net asgari ücrete eklenerek yapılan bu uygulamada, özünde
asgari ücret 1.177 lira olarak gerçekleşti. Asgari ücretin vergi dilimi
nedeniyle şimdi bir düzenlemeye gidiliyor, asgari ücretteki 70
liralık düşmenin önlenmesi amaçlanıyor. Uygulamayı
doğru ancak yetersiz buluyoruz.
Hükûmetin bugün getirmeyi düşündüğü
çözümün, asgari ücretin az üzerinde ücret alan kesimler dâhil olmak üzere, geri
kalan milyonlarca ücretliye hiçbir katkısı olmayacaktır. Bu
böyle yapılacağına göre, geriye bir tek, vergi matrahı ne
olursa olsun eğer işçinin eline asgari ücretin altında bir ücret
geçiyorsa bunun yukarıya doğru tamamlanması işlemi
kalıyor. Bu işlem nasıl yapılacak, henüz net değil.
Ancak burada esas soru şu: Asgari ücret değerlendirilirken asgari
geçim indirimi tutarı mı esas alınacak yoksa asgari geçim
indirimi hariç, çıplak, gerçek asgari ücret yani net 1.177 lira mı?
Çünkü asgari geçim tutarları her ücretliye göre farklılık
göstermekte, eşinin çalışıp çalışmamasından
çocuk sayısına kadar değişiklikler göstermektedir.
Asgari geçim indirimi
tutarı dâhil değerlendirildiğinde bu işçileri hâlen vergi
kesintileri bekliyor olacak. Bu konuyu irdelemekte ve takip etmekte yarar var
çünkü Hükûmet yetkililerinin açıklamaları kimsenin 1.300 TLnin
altında alamayacağı şeklinde.
Yakın zamanda bekleyen
başka bir tehlike, zorunlu bireysel emeklilik. 1 Ocak 2017den itibaren
zorunlu bireysel emeklilik sistemi devreye giriyor. Hükûmet darbe ve OHALin
sağladığı toz duman ortamı içinde Varlık Fonuyla
zorunlu bireysel emeklilik sistemini yasallaştırdı.
Ocak ayından itibaren
tüm çalışanların prime esas kazançlarından yüzde 3
oranında zorunlu bireysel emeklilik kesintisi yapılacak. Asgari
ücretin bugünkü tutarını esas aldığımızda, her
çalışandan ocak ayından itibaren 50 Türk liralık kesinti
yapılacak. Kesinti miktarları işçi ve emekçilerin brüt
kazançlarına göre ise artacak. Örneğin, 3 bin lira brüt kazancı
olandan her ay 90 lira kesinti olacak demek. İki ay içerisinde bu
sistemden çıkılabilecek ancak bu sürede çıkılmaz ise
sistemden geri çıkış da artık mümkün değil.
Bu konu, 2017 yılı
için belirlenecek asgari ücret tartışmalarını ve vergi
kesintilerini de yakından ilgilendiriyor.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Bakan asgari ücreti enflasyona
yoksulların ezdirilmediği ifadesiyle tanımlıyor ama ancak
uygulamada yoksullar ile varlıklılar arasındaki gelir dengesi,
ne yazık ki yoksullar aleyhine giderek bozuluyor.
Bunun yanında
4/Blilerle, 4/Clilerle, taşerona verilen kadro sözüyle, yaşa
takılan emeklilerin sorunlarıyla; İntibak Yasasıyla, 2000
yılı öncesindeki emeklilerle ilgili düzenlemelerle, emeklilerin ilaç
katkı payıyla ilgili sorularımıza ne yazık ki Bakan
yanıt vermiyor. Çalışanlar, her alanda olduğu gibi bu
konuda da Hükûmetin unuttuğu kesim hâline gelmiş durumda.
Özünde, burada yapılan
düzenlemeyle bir mağduriyet giderilmiyor; hak ettiklerini, emeğinin
karşılığını alamayan işçilere, gelir vergisi
diliminden dolayı kısmen kaybolan haklarının verilmesi
şeklinde bir uygulama gerçekleşiyor. Dediğimiz gibi, uygulama
doğru ama yeterli bulmuyoruz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Gürer.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinde geçen sadece
kendisi için ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor.
Süreniz beş dakika.
Buyurun Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
426 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasıyla İlgili Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde MHP adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, benden önce de
konuşan arkadaşların ifade ettiği gibi, Eylül 2016
itibarıyla 4 kişilik ailenin açlık sınırı 1.386
liradır, yoksulluk sınırı 4.515 TLdir. Mutfak enflasyonu
bir önceki aya göre aylık yüzde 1,81 oranında artış
göstermiştir. Aylık asgari ücretin net 1.300 TL olduğu günümüzde
sadece bir kişinin geçim maliyeti aylık 1.712 TLdir. Özet olarak
yoksulluk ülkenin temel sorunlarından biri olmaya devam etmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan Gelir ve Yaşam Koşulları
Araştırmasının 2015 yılı sonuçlarına göre
yoksulluk oranı yüzde 21,9dur, diğer bir ifadeyle ülkede
yaşayan her 5 kişiden biri devletin resmî kurumunun belirlediği
kriterlere göre yoksuldur. TÜRK-İŞ araştırmasının
Eylül 2016 ayı sonucuna göre 4 kişilik bir ailenin
sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması
gereken aylık gıda harcaması tutarı 1.386 TLdir. Gıda
harcamasıyla birlikte giyim, konut, ulaşım, eğitim,
sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu
diğer aylık harcamaların toplam tutarı 4.500 TL
civarındadır. Ancak, hanede çalışan sayısı az ve
ele geçen ücret düzeyi geçim şartlarını karşılamakta
yetersiz kaldığında insan onuruna yaraşır bir
yaşam sağlamak mümkün olamamaktadır. Gıda
fiyatlarındaki değişim özellikle yoksul kesimlerin yaşam
şartlarını doğrudan etkilemektedir. TÜRK-İŞ
hesaplamalarına göre Eylül 2016da aylık gıda harcaması
tutarı bir önceki aya göre 25 TL artmıştır, aynı
şekilde, aylık yaşam maliyeti için bir önceki aya göre 80 TL
daha fazla harcama yapılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, giderlerdeki bu
artışı karşılayacak oranda bir gelir
artışı gerçekleşmemiştir, hatta diyebiliriz ki mevcut
gelir vergisi mevzuatı nedeniyle gelirde gerilemeler yaşanmıştır.
Kim ne derse desin, dar gelirli ailelerin elde ettiği gelirin yeterli ve
dengeli beslenme için gerekli harcamaları bile karşılayabilecek
düzeyde olmadığı açıktır. Dar gelirli çoğu zaman
fiyatı yüksek olan gıda maddeleri yerine, fiyatı düşük olan
gıda maddelerini seçmektedir. Bu durumda olan aileler, büyük bir
olasılıkla beslenme dışı harcamalarının bir
kısmını da beslenme harcamalarından kısarak elde
edebilmektedir. Sonuçta, gelir düzeyinin düşük ve yetersiz olması,
dar gelirli kişi ve ailelerin sağlıksız ve dengesiz
beslenme yapması, bu da başta sağlık olmak üzere,
eğitim ve diğer başka problemleri beraberinde getirmektedir.
Değerli milletvekilleri; özellikle iş gücü
piyasası verileri üzerinde de birkaç söz söylemek istiyorum. 2015 Ocak
döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre 30 bin kişinin
üzerinde işsiz artarak yaklaşık 3 milyon 300 bin kişiye
ulaşmıştır. 2016da durumun turizmdeki kriz ve terör
nedeniyle daha da kötü olması kuvvetle muhtemeldir. İşsizlik
oranı ise yüzde 11lerin üzerindedir. İşsizlik
oranının yaklaşık on dört yıl sonrasında
geldiği nokta, kriz dönemlerinin de üzerindedir. 1991 krizinde yüzde 8,2;
1994 krizinde 8,5; 2001 krizinde 8,4 iken TÜİK verilerine göre bugün
işsizlik oranı yüzde 10,7 seviyesindedir. Genç nüfus işsizlik oranının
artması, kayıt dışı çalışanların
oranının yüzde 15lerden indirilememesi kötü gidişin
örnekleridir. Hükûmet belli konularda ne kadar övünse de ortada bir gerçek
vardır ki işsizlik çözülememiştir, artmaya devam etmektedir.
Orta ve dar gelirlilerin durumlarında bir iyileşme
yaşanmamıştır. Bununla beraber, bankalarda 1 milyon lira ve
üzerinde mevduat bulundurulan hesap sayısı 2012 yılı ilk
çeyrekte 46.695 iken aradan geçen beş yılda yüzde 102
artışla 94. 529'a yükselmiştir. Artış yüzde 78dir.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum ki
getirilen tasarı toplumun, ücretli ve dar gelirlinin problemini çözecek
seviyeden çok gerilerdedir.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.33
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.12
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema Kırcı (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
426 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 - Bu Kanun
1/10/2016 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde ilk
konuşmacı, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Baluken.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Halkların Demokratik Partisi olarak, asgari
ücretteki iyileştirmeyi esas alan bu yasa tasarısının gerek
Plan ve Bütçe Komisyonunun gündemine alınması gerekse de Komisyondan
geçtikten hemen sonra Genel Kurulda görüşülmesine en başından
beri gerekli katkıları sunduk. Biz, Türkiyedeki bütün ekonomik
sorunların yapıcı bir temelde çözümüne dair bugüne kadar bu
Parlamentoda yürütülen bütün tartışmalara katkı sunmayı
esas aldık. Bu yasa tasarısıyla ilgili de genel yaklaşımımız
bu oldu. Ancak, ben, geçen hafta da bu Meclis kürsüsünde
yaptığım konuşmada bir ülkedeki ekonominin, ekonomik
iyileşmenin, kalkınmanın o ülkedeki demokrasiyle ve toplumsal
barışla doğrudan ilişkisi olduğunu söylemiştim.
Bir ülkede demokrasi yoksa orada ekonominin iyileşmesi mümkün
değildir. Bir ülkede toplumsal barış yoksa, ülkenin bir
bölgesinde ağır bir savaş süreci varsa o ülkede ekonomik
düzelmeyi ya da ekonomiyle ilgili birtakım yasal düzenlemelerle çözüm
üretmeyi beklemek ham bir hayalin ötesine geçmez diye düşünüyoruz.
Bakın, içerideki savaş süreci yetmedi.
Şimdi, Irak ve Suriyede de bütün bölge halklarının iradesine
rağmen, bütün bölgesel devletlerin ve küresel güçlerin karşı
koymasına rağmen ısrarla bu ülkeyi savaşın içerisine
sürüklemek isteyen bir Hükûmet pratiğiyle karşı
karşıyayız. Siz, savaşı
artırdığınız sürece emekçinin, yoksulun, işçinin
sofrasındaki ekmeği küçültürsünüz; bu kadar nettir. Savaşa can
da dayanmaz, ekonomi de dayanmaz.
Bakın, ekonomik çöküntünün işaretleri
ortaya çıkmaya başladı. Her geçen gün daha fazla
ağırlaşıyor.
Yürüttüğünüz politikalarla bir taraftan
savaş ekonomisinin kara deliğini olabildiğince büyüttünüz, bir
taraftan da Türkiyeyi yatırım yapılması gereken ülkeler
listesinden çıkarmayı başardınız. Şu anda bütün
uluslararası kuruluşlar, artık Türkiyeyi yatırım
yapılamaz ülke olarak görüyor. Niye öyle görüyor? Hani siyasi
değerlendirmeler falan diyorsunuz ya... Ancak yürütmüş olduğunuz
politikalarla bakın, bir iş adamının -bugün bizi iş
adamları ziyaret etti- kırk yıllık emeğine, kırk
yıllık birikimine bir gecede el koyuyorsunuz. Yani, ne dinde ne
inançta ne ahlakta ne insanlıkta böyle bir şey olabilir mi? Ya, bir
insan bir cemaate yakınlık duydu diye ya da sempati duydu diye ya da
o cemaatin liderinin bir kitabını bilmem evinde bulundurdu diye
kırk yıllık birikimine el koyma hakkına sahip olabilir
misiniz, böyle bir anlayış olabilir mi?
Yine, aynı şekilde, size muhalif olan
bütün kesimlerin mal varlıklarına, şirketlerine el koymanın
yasal düzenlemelerini yapıyorsunuz. Bu ortamda işverenin, sermaye
sahibinin nasıl bu ülkede kendisini güven içerisinde hissetmesini
bekliyorsunuz? Kamu emekçileri için aynı şey geçerli. Sabaha
uyandığında İşine son verilecek mi verilmeyecek mi,
açığa alınacak mı alınmayacak mı? bu korkuyu
yaşayan bir işçi, bir emekçi bu ülkedeki ekonomik duruma nasıl
bir katkı sağlayabilir? Kendi geleceğiyle ilgili belirsizlik
varken bu ülke adına nasıl bir artı değer, nasıl bir
katma değer yaratabilir? Bütün bunları siz enine boyuna
tartışmadan herhangi bir şekilde yol alamazsınız.
Adım adım bu ülkeyi büyük bir uçurumun maalesef
aşağısına itmiş oldunuz. Ben artık uçurum
kenarı falan demiyorum, uçurumdan itmiş oldunuz. 7 Hazirandan bugüne
kadar bu ülke sayenizde bir gün bile rahat bir nefes almadı. Üç tane masa
devirdiniz; önce, müzakere masasını devirdiniz. Hani devirdiniz
derken sizi kastetmiyorum, sizin adınıza bu siyaseti belirleyen Recep
Tayyip Erdoğandan bahsediyorum. Önce müzakere masasını devirdi,
sonra koalisyon masasını devirdi, sonra anayasa masasını
devirdi. Devrilen üç masa sayesinde Türkiyede üç büyük kriz oluştu; büyük
bir siyasi kriz oluştu, büyük bir bölgesel kriz oluştu, işte son
aylarda da artık kendisini iyice hissettiren büyük bir ekonomik kriz oluştu.
Ne adına? Başkanlık adına, iktidar hesabı adına.
Halkın gündeminde böyle bir şey var
mı? Yok. Halk, 7 Hazirandan sonra bu ülkenin temel meseleleriyle ilgili
büyük bir umut beslemişti ancak dediğim gibi, siz, maalesef, çok
bilinçli politikalarla ülkeyi büyük bir uçuruma atmış oldunuz. Hâlâ
buradan çıkışla ilgili de herhangi bir muhasebe falan
yapıyor değilsiniz. Gündeminizde demokrasi yok, gündeminizde
barış yok, gündeminizde bu ülkenin kalkınmasıyla ilgili,
ekonomik refahıyla ilgili bir durum yok, gündeminizde güvenceli
çalışma yok, gündeminizde iş adamlarının, sermaye
sahiplerinin rahatlamasına dönük bir şey yok. Dolayısıyla
bu mevcut kaosu derinleştirme dışında hiçbir şey
yapmıyorsunuz. İçeride savaş, dışarıda
savaş, ayakları da yere basmıyor.
Enver Paşanın maceracı o
birtakım hezeyanları vardı ya, şimdi onun
Neoosmanlıcı formatını siz Orta Doğu
coğrafyası gibi kurtlar sofrasında hayata geçirmeye
çalışıyorsunuz. Hem sahada hem masada olacağız.
derken ne sahada kaldınız ne masada kaldınız. Doksan dakika
boyunca saha kenarında koşup ısınan bir yedek oyuncunun
ötesine geçemediniz. Ha bire takım kaptanının onayı
olmamasına rağmen, maçı yöneten hakemin onayı
olmamasına rağmen sahaya girmeye çalışıyorsunuz, hemen
sizi sahanın dışına atıyorlar çünkü oyunu
kuralına göre oynamadınız.
ALİM TUNÇ (Uşak) Kendini
anlatıyorsun galiba.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Sizsiniz, siz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Kendini
anlatıyorsun.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Sizsiniz.
HALUK İPEK (Amasya) Hakem kim, hakem?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Hakem bölge
halkları. Bölge halklarını esas alsaydınız böyle
olmazdı. Biz en başından beri söyledik.
Bakın, doksan dakikayı böyle tükettiniz.
Şimdi, artı üçte yine kural ihlali yaparak sahaya girmeye
çalışıyorsunuz. Mümkün mü bu? Böyle bir şey mümkün
değil ancak daha büyük felaketler getirme dışında hiçbir
işe yaramaz.
Bakın içerideki savaş süreciyle ilgili her
gün hamaset söylemleri geliştiriyorsunuz. Ya, biz burada, bakın ta
bir yıldır PKKnin elinde bulunan esir askerler için ne
yaptınız? diye sorduk. Ya, aradan bir yılı aşkın
süre geçmiş, askere giden ya da vazifesi icabı polis olarak bölgede
görev yapan 13 insan şu anda PKKnın elinde alıkonulmuş
durumda. Kılınızı kıpırdatmamışsınız.
Böyle bir hakkınız var mı? Aileler perişan. Her gün ölen
askerler üzerinden burada siyaset yürütürken, burada hamasi söylemlerle nutuk
atarken
ALİM TUNÇ (Uşak) - Teröristlerden
bahsediyorsun. Teröristle pazarlık olmaz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
bugüne kadar bu
askerlerle ilgili kılınızı
kıpırdatmamışsınız. Oysaki bakın siz, bir
İsrail askeri için Hamasla, Filistindeki örgütlerle bizzat o diplomatik
görüşmeleri yürüten bir Hükûmetsiniz. Böyle bir hakkınız var
mı? Devlet kendi askerine, kendi polisine sahip çıkmaz mı? Ben
soruyorum: Bugüne kadar bu alıkonan polis, askerler için ne
yaptınız? Bakın isimleri burada: Astsubay Semih Özbek, Polis Vedat
Kaya, Polis Sedat Yabalak, Er Sedat Sorgun, Er Müslüm Altıntaş, Er
Adil Kavaklı, Uzman Çavuş Sedat Vardar, Uzman Çavuş Ferdi Polat
diye liste uzuyor. Yani böyle bir Hükûmet, böyle bir devlet
anlayışı olabilir mi? Eğer siz bu
anlayışınızı terk etmezseniz böyle ölümler üzerinden,
kan anket diyalektiği üzerinden iktidar hesapları yaparsanız o
iktidarınız çöker. Kan aktıkça iktidar yolum kısalacak,
kan aktıkça anketlerde oyum artacak. diye düşünürseniz büyük
yanılırsınız, büyük kaybederseniz.
Şimdi, kan anket diyalektiğini öfke anket
diyalektiğine de çevirdiniz. Öfkeyi artırayım ki
kutuplaşma artsın, öfkeyi artırayım ki toplumsal gerilim
artsın, bunun üzerinden ben iktidarın yolunu kısaltırım.
gibi hesap içerisine giriyorsunuz.
Bakın, gerçekten biz üzülüyoruz.
Yani bu politikalarla herhangi bir sonuç alınmaz. Bu bedeli ödeyecek olan
bir tek siz olmayacaksınız. 80 milyonun tamamıyla ilgili,
ödenecek bir bedelle ilgili bu kaygılarımızı dile
getiriyoruz. Halkımıza bu kötülüğü yapmanıza asla rıza
göstermemizi beklemeyin. O nedenle, yol yakınken bu politikalardan
vazgeçmeniz, kendi iç barışını sağlamış,
bölgesel politikada da bütün bölge halklarının güvenini
kazanmış, barışçıl, diplomatik, siyasi çözüme
katkı sağlayan bir ülke pozisyonuna Türkiyeyi getirmeniz gerekiyor.
O yönlü politikalar oluşturduğunuzda, burada, ekonomiyle de ilgili,
toplumsal barışla da ilgili, hukuk devletiyle ilgili, insan
haklarıyla ilgili her türlü düzenlemede de bizler katkı sunarız
diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Madde üzerinde ikinci konuşmacı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Atilla Sertel.
Süreniz on dakika.
Buyurun Sayın Sertel. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir)
Sağ olun.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, burada çok uzunca bir süredir asgari
ücreti tartışıyoruz. Aslında güzel bir söz vardır,
Attığın taş ürküttüğün kurbağaya değsin.
derler ama değmiyor çünkü 1.300 lira zaten asgari ücretlinin
aldığı rakam ve açlık sınırının
altında bir rakam ve bu ücretle insanlar evlerinin ekmek,
çocuklarının okul ihtiyacını, ulaşım
ihtiyacını karşılamaya çalışıyor.
Aslında Avrupayla kıyaslandığında Türkiye, ne
yazık ki, beşte 1 oranında asgari ücretle yaşayan
insanlar... İsviçrede, Avusturyada, Almanyada 2.800 eurolarda olan
asgari ücret, Türkiyede, ne yazık ki, 468 dolar civarında.
Şimdi Sayın Maliye
Bakanını dinlediğimde kendimi farklı bir ülkede zannettim. Dedim
ki: Ya, ne kadar rahat bir ülkede yaşıyoruz, insanlar ne kadar mutlu,
ne kadar güzel bir ülke. Ama döndüm baktım ki, 2002 yılında AKP
iktidar olduğunda asgari ücret -o dönemki rakamla milyon okunuyordu
paralar- 184 milyon liraydı ve 2002 yılında altın
fiyatı 23,5 milyondu. Eğer bugünkü rakamla söylersek 184 lira
alıyordu bir asgari ücretli, 23,5 liraya bir çeyrek altın
alabiliyordu. 2002de bir asgari ücretli maaşını hiç harcamadan
kuyumcuya gitse 8 çeyrek altın alabiliyordu. Bugün aynı işçi,
asgari ücret artmış olmasına ve Cumhuriyet Halk Partisinin
1.500 lira diyerek çıtayı yükseltmesine, AKPnin peşinden
gelmesine ve 1.300 lira olmasına rağmen, bugün aynı asgari
ücretli 2002 yılında 8 altın alırken bugün 6 çeyrek altın
alabiliyor.
Şimdi, Sayın Maliye
Bakanı burada olsaydı ona sormak isterdim; bu 2 çeyrek
altını asgari ücretlinin cebinden kim tırtıkladı, kim
çaldı? Asgari ücretliler zaten yaşamın en dibinde olan ve geçmiş
dönemden bu yana en büyük sıkıntıyı yaşayan kesimdir
ama bunun yanı sıra asgari ücretliyi de geçtik iş güvencesi
olmayan taşeron işçiler, yine taşeron olmaya razı 5 milyon
850 bin civarında işsiz; bütün bunlar AKPnin
yarattığı ne yazık ki acı tablo.
Arkadaşlar, rakamlar
söylüyor ve o rakamlardan size örnek vermek istiyorum: Gıda
harcaması, konut, giyim, kira, ulaşım, eğitim,
sağlık ve benzeri harcamalar zorunlu olarak yapmaya
kalkışıldığında, paraları alt alta
yazdığınızda toplam 4.515 TL rakam çıkıyor
ortaya, biz ise asgari ücretliye 1.300 lirayı konuşuyoruz. Aynı
durumda yaşayan emekliler, aynı sıkıntıyı
yaşayan 11 milyon emeklinin de yaşadığı
sıkıntıların asgari ücretliden pek farkı yok.
ABDde yıllık asgari ücret 15.080 dolar,
İsrailde 14.413 dolar, Belçikada 25.030 dolar, bir de, Fransada 23.737
dolar, hani OHALle kıyaslıyorlar ya Fransayı
Türkiyede,
ülkemizdeki yıllık asgari ücret ne kadar? 5.050 dolar, yani
onların beşte 1i kadar ücret alıyor bizim işçilerimiz.
Memurlar için, emekliler için aynı
sıkıntıları yaşıyoruz. Emekliler için 12 Nisan
2016da bir kanun teklifi vermiştim, diğer milletvekili
arkadaşlarımız da imzalamıştı. Bu kanun teklifi
12 Nisandan beri Meclisin komisyonlarında bekletiliyor. Burada
demiştim ki: İnsanların, günümüzde gelişmiş ülkelerde
çalışan insanların ilerleyen yaşlarında iş
güçlerinin yetersiz hâle gelmesi, onların mağdur duruma
düşmemeleri için bu kişilere emeklilik hakkı
tanınmıştır. Emeklilik aylıkları ise kesilen
primlerle karşılanıyor.
Bugün ülkemizde emekliler açısından üç
farklı tarih karşımıza çıkmaktadır: 8 Eylül 1999
tarihinde sigortalı olanların durumu, 8 Eylül 1999 ile 30 Nisan 2008
arasında sigortalı olanların durumu ve 30 Nisan 2008
sonrasında sigortalı olanların durumu. İntibak
yasasının ele alınmasını ve emeklilerin
durumlarının düzeltilmesini istemiştik
arkadaşlarımızla beraber. Bu kanun teklifi hâlâ Meclisin tozlu
arşivlerinde duruyor. Kim bilir ne zaman çıkacak.
Sevgili arkadaşlarım, asgari ücretliler
için verilecek çok örnek var. İzmirde yaşayan
arkadaşlarımızın, asgari ücretle çalışan
arkadaşlarımızın bir kısmının gündüz
fabrikada, gece taksi şoförlüğü yaptığını
biliyorum. Çocuklarının onlara hasret kaldığını
ve onları görmeden büyüdüğünü de biliyorum. Hiç abartmadan söylemek
istiyorum ki iki iş yapmasına rağmen aldığı
maaşla evini geçindiremeyen ve bu ülkede bu ülkeye bağlı,
namuslu, yurtsever, bu ülkeyi seven, bayrağına, vatanına
bağlı çocuklar yetiştirmek için, eğitim
masraflarını sağlamak için sürekli çalışan,
koşturan insanlar var.
Biz şimdi ne yapıyoruz arkadaşlar?
Dönüp kendimize bir sormamız gerekmiyor mu? Cumhuriyet Halk Partisi 1.500
lira olsun. dediğinde hep bir ağızdan Nereden
bulacaksın? diye bağıranlar, asgari ücreti 1.300 lira
yaptığında eğer kendilerini burada öve öve bitiremiyorlarsa
vay bu memleketin hâline derim. (CHP sıralarından alkışlar)
Ne yazık ki 1.300 lirayı da tam olarak veremediniz, şimdi
düzeltme yoluna gidiyoruz vergi kanunuyla. Ama şunu bilin: Cumhuriyet Halk
Partisinin bütün belediyelerinde asgari ücret 1.500 lira net olarak
ödenmektedir. Cumhuriyet Halk Partili belediyeler hem taşeronu
kaldırmışlardır ve kaldırmaktadırlar ve
onları iş güvencesiyle çalıştırmaktadır,
sendikalı yapmaktadır ve asgari ücreti de 1.500 lira
yapmaktadır.
Gelin şimdi şu taşeron olayına
bir kez daha değinelim. Ahmet Davutoğlu -kulakları
çınlasın- uzunca bir süredir Meclise gelmiyor. Ben gelmesini isterim
ve burada bulunmasını isterim. Ahmet Davutoğlu bir söz verdi ve
bir müjde verdi; bütün Türkiye'de gazetelerin manşetlerini süsledi, televizyonlarda
dakikalarca taşeron işçisinin güvenceye
kavuşacağını ve taşeronun
kaldırılacağını söyledi. Bu söz Adalet ve
Kalkınma Partisinin sözü değil midir? Bu söz Adalet ve Kalkınma
Partisini bağlamamakta mıdır? Bu söz Sayın Başbakan
Binali Yıldırımın bir kulağından girip
diğerinden çıkmış mıdır? Ahmet Davutoğlu,
Taşeron işçisini güvenceye kavuşturacağım. derken
bir de baktı ki kendisi güvence altında değil, kendisine de
taşeron uygulaması yapıldı ve görevine son verildi. Süresi
dolmadan, 23,5 milyon oy almasına ve Adalet ve Kalkınma Partisini
seçime sokup birinci parti yapmasına rağmen hiçbir güvencesi
olmadığının da altını burada kalınca çizmek
istiyorum.
Geliyorum Sayın Başbakana. Sayın
Başbakan Binali Yıldırımın da hiçbir güvencesi
yoktur, ne kadar süre kalacağı belli değildir, ne kadar süre
Başbakanlık yapacağı belli değildir ve ardından
kimin Başbakan yapılacağı da buradaki Adalet ve
Kalkınma Partililer tarafından değil, bir kişi
tarafından belirlenmek istenmektedir. O zaman, Türkiye'de her şeyi
belirleyen bir kişi, asgari ücreti belirleyen ve o konuda emir ve komuta
zinciri içerisinde uygulama yapan da bir kişi olmasın. Biz burada
eğer insanların insanca yaşayabileceği, çocuklarına
bakabileceği, evinin kirasını ödeyebileceği, evine
ekmeğini, sebzesini, meyvesini alabileceği bir ücreti
konuşuyorsak bu ücret bugünkü koşullarda en az 4,5-5 bin TL
civarındadır. Bu, Türkiyenin en somut gerçeğidir. Biz ise 1.300
liranın üzerinde edebiyat yaptık ve kimimiz eleştirdik, kimimiz
övdük ama yine de asgari ücretlilerin buradan gelecekte en güzel
yılları bizimle yaşayacağını söyleyerek sözlerimi
bitirmek istiyorum, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sertel.
Gruplar adına üçüncü ve son
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye
Milletvekili Sayın Ruhi Ersoy.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Saygıdeğer milletvekilleri, bugünkü, üzerine muhalefet şerhi
belki yapılmadan geçecek bir kanun ama bu vesilelerle siyasi partiler bu
konudaki görüşlerini ifade ediyorlar, söz haklarını
kullanıyorlar.
Milliyetçi Hareket Partisi
aldığı söz haklarının içeriğini tamamlamak
adına konuyla alakalı düşüncelerini şu şekilde ifade
ediyor: Özellikle dar gelirli ailelerin, asgari ücretle geçinen insanların
gündelik yaşam içerisinde aile müessesini koruyabilmeleri için,
sürdürülebilir bir toplum yapısı için tartışmasız bir
şekliyle bu gelirlerinin standartlarının
artırılmasından taraftır. Elbette ki hepimiz bu
standardın artırılmasını istiyoruz fakat kış
aylarına girdiğimiz, girmek üzere olduğumuz bu günlerde,
çocuklarının harçlıklarını, onların giyim
kuşamlarını ve kışın yakacakları kömürün,
doğal gazın hesabını yapan dar gelirli insanları
düşündüğümüzde Türkiye'de durumun hiç de iç açıcı olmadığını
görüyoruz. Sebebi nedir diye baktığımızda üretime
dayalı bir istihdam politikasının olmaması, üreten
ekonominin âdeta damarlarının kesilmiş gözükmesi bunun temel
problemidir. Biz aile müessesesini sürdürebilir hâle getirebilmek için ailenin
temel ihtiyaçlarını karşılamak durumundayız.
Anne-babanın, çoluğunun çocuğunun karşısında
mahcup olmamasını sağlamak durumundayız.
Şimdi, Türkiye'de
gerçekten zor ve olağanüstü günler yaşanıyor. Yani şu an
adını bildiğimiz, belki de bilmediklerimizle beraber alfabede
harflerin kalamayacağı kadar terör örgütleriyle bir taraftan
mücadele, bir taraftan da küresel emperyalizmin bölgeyle alakalı
mücadelesi ve buna karşı duruşumuz. Bütün bunların
içerisinde biz moral değerini yüksek tutmak zorundayız. Moral
değerini yüksek tutarken de altyapıdan kopuk, rasyonaliteden kopuk
olmaması gerekiyor. Çocuklarımızın, gençlerimizin
yarınlarına dair umutlarını yitirmemesi gerekiyor.
Özellikle üniversite mezunu gençlerimizin istihdam politikasında
beklentilerinin karşılık bulamaması umutsuzlukları
beraberinde getiriyor.
Türkiye, eğitimli insan gücünü işe
koşma konusunda sadece devlet kapısının işveren
olduğu algısını nereye kadar sürdürecek ya da devlet
kontrolünde toplumdaki bu algı nasıl değişecek? Bu soruya
cevap vermek durumunda.
42 bin Türk dili ve edebiyatı bölümü mezunu
-gıda mühendisini saymıyorum, Türk halk bilimi bölümü
mezunlarını saymıyorum, tarih bölümü, idari bilimler fakültesi
mezunlarını saymıyorum- bu arkadaşlarımız kendi
aralarında dernekleşerek haklarını arama ve Ne olur bize
bir iş. diyerek milletvekillerinin kapılarını çalmakta.
Türk gençliğinin bu pozisyona düşmesi gerçekten üzücü ama biz
eğitim programımızı, politikamızı da bu vesileyle
belki tartışmaya açabiliriz. Neden çocuklarımız kendisini
ifade edebilerek çok değişik alanlarda kendilerine ekmek
bulamıyorlar da hep devletin kapısını çalıyorlar? Bu
da cevaplanması gereken ayrı bir soru işareti.
Ama, bütün bu olumsuzlukların içerisinde millî
birlik ruhunun, gerçekten seferberlik ruhunun gönülde fikren, ruhen büyük Türk
milletine verilmesi ve onların aşlarıyla, ekmekleriyle imtihan
edilmemesiyle üzerimizde dolanan bu felaketleri de aşabiliriz, bu
felaketlerden çıkabiliriz diye düşünüyoruz.
Birtakım olağanüstülükler ve musibet
hadiseleri, tabiri caizse fetret dönemleri Türk milletinin tarihinde
olmuştur ve fetretten sonra hep aydınlık gelecekler ve
birtakım hamleler gerçekleşmiştir. Biz Türk millî birikiminin ve
bu tecrübenin yeniden bir kalkınma hamlesi yapabileceğine
inanıyoruz. Bugün itibarıyla Türk ordusunun başta Fırat
Kalkanı Operasyonuyla ve PKK terörüyle mücadelesinde, aynı
şekilde Türk devletinin içeride FETÖye karşı vermiş
olduğu mücadelede Türkiye bu birikimle yol alıyor. Bu birikim
eğer iyi değerlendirilir ve millî mutabakat zemini üzerinden yürünür,
insanlar ekmekleriyle imtihan edilmezlerse, ekmekleri ile ideallerini yan yana
koyarak daha iyi işler yapmanın zemini Türkiyeyi bekliyor.
1970 ve 1980 arası Türkiyenin en karanlık
dönemleriydi, yaşayan büyüklerimiz bunları bilir. Siyasal kaoslar beraberinde
kan, gözyaşları, darbeler ve Türk siyasi tarihinin 1970lerinde
Türkiye ne yapabilir? Türkiye bunu yapmamalı. denildiği bir
dönemde, başta Avrupanın ve Amerikanın karşı
olduğu dönemde EOKA terör örgütüne karşı 1974 Kıbrıs
Barış Harekâtını gerçekleştirebilmiştir. O
şartlar altında Türkiye, Türk milletinin sözcüsü olarak yavru vatana
gitmiş ve oradaki tehdit unsurlarından vatandaşlarını
korumuştur.
O yıllardan sonra Türkiyede yapılan
işler, o krizden sonra, uluslararası anlamda ihtiyaç duyduğumuz
hadiseler dâhil, çok ciddi hamleler olmuştur. Yani bugün itibarıyla
Kırıkkale Silah Fabrikasından, ROKETSANdan HAVELSANa kadar,
insansız hava uçaklarına kadar ciddi anlamda savunma sanayisinde
birikimimiz var. Ama, bunlarla beraber, ekonomik birikimle, sosyal birikimle,
millî birikimi de eğer sağlıklı bir zeminde
toparlayabilirse Türkiye değil Fırat Kalkanı,
Mercidabıkın tarihî mirası olan Dabıka kadar, Halepten
başlar, Musul, Kerkükten, millî yemin olan Misakımillîyi namusu
olarak görür ve o coğrafyada tehdit altında bulunan, teröristlerin
tehdidi altında bulunan kendi soydaşlarını, kendi
dindaşlarını, her şeyden önemlisi insanlığı
kurtaracak bu hamleyi fazlasıyla yapabilir ve yapıyor da Allaha
şükür. Bunu yaparken de Sayın Genel Başkanımız Devlet
Bahçeli Beyefendinin ifadesiyle Ankara yaklaşımı ve millî bir
akılla devam ettiği müddetçe bunun sonuç almaması mümkün
değil. Bu sonucu, bizim Ankarada, Adanada, Erzurumda, Edirnede
vatandaşımızı rahat ettirmek için yapmak zorunda
olduğumuz gerçeği için yapar. Ama, biz bu mücadeleyi verirken asgari
ücretlinin karnını doyurmak durumundayız.
Bugün kitleler hâlinde coşkuyla mitinglerde
siyasi liderleri alkışlayanlar, belki de iktidarı, belki de
siyasal aktörleri destekleyenler, o mitinglerdeki birtakım kaynaklar
olmasa bu kadar coşkuyla alkışlayabilir mi? Bu noktada -rahmetle
anıyorum- Süleyman Demirelin bir sözünü paylaşarak sözlerimi
tamamlamak istiyorum: Sizi kitleler alkışlarlar, coşku verirler
ama o kitlelerin ekmeklerini, beklentilerini karşılamazsanız
nereden aldığı bilinmeyen o taşlarla sizi taşlamaya
başlarlar.
Dolayısıyla, ekonomi programında, dar
gelirlide, asgari ücretlide sadece sosyal devletin gereği olan sosyal
yardımları yapalım, kabul ama üreten ekonomi
programını bölgesel hamlelerle hayata geçirmek için Milliyetçi
Hareket Partisi AR-GEsinde ve seçim beyannamesindeki bilgileri biz
paylaşmaya hazırız. Bu konulardaki görüş ve
düşüncelerimizi de başta Plan ve Bütçe Komisyonu olmak üzere,
problemlerin çözümüyle alakalı her türlü platformlarda ifade
edeceğimizi, ifade ettiğimizi Genel Kurula tekraren beyan ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ersoy.
Sayın milletvekilleri, 2nci madde üzerinde
başka konuşmacı yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Önerge yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın Özdemirin yerinden kısa bir söz
talebi vardır 60a göre.
Buyurunuz Sayın Özdemir.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, AK PARTİ
iktidarı döneminde gelir dağılımı
adaletsizliğinde herhangi bir düzelme olmadığına
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana soru-cevap kısmında bir
sorum olmuştu asgari ücretlilerin refah artışına yönelik.
Kendisi de açıklamasında gelir adaletsizliğini ölçen Gini
katsayısında kendi iktidarları döneminde bir iyileşme
olduğu konusunda bilgi vermişti. Şöyle ki Sayın Bakan:
Gelir adaletsizliğini ölçen Gini katsayısı 0,40 iken 0,41 olarak
değişmiştir. 34 OECD ülkesi arasında gelir
dağılımı adaletsizliğinde Türkiye, 34 ülke
arasında 32nci sıradadır yani sondan 2nci sıradayız.
İktidarlarınız döneminde gelir adaletsizliğinde bir
iyileşme gerçekleşmemiştir. Servetin paylaşımı ve
bölüşümü noktasında ise yüksek gelirli gruplar lehine bir düzelme
olmuştur, asgari ücretlilerin refahında bir değişme
olmamıştır.
Bir de şöyle bir veriyi paylaşmak
istiyorum: Yine, OECD verilerine göre Türkiye'de en zengin yüzde 10luk kesim
ile en yoksul yüzde 10luk kesim arasındaki gelir uçurumu tam 12,5 kat
artmıştır ve OECD ülkeleri arasında sondan yine 5inci
sıradayız ve Avrupanın en kötüsü durumunda bir ülkeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) TÜİK
verilerinde hane halklarının yüzde 22,4'ü yoksulluk
sınırının altında yaşamaktadır yani
ülkemizde yaklaşık 20 milyon yoksul insan bulunmaktadır. Bu
veriyi de kayıtlara geçmesi açısından paylaşmak istedim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Özdemir.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiçin, Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1419) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 426) (Devam)
BAŞKAN 3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde
konuşmacı yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Önerge yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, hayatını kaybeden
Gazetici Nail Güreliye Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Biraz önce Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin eski
başkanlarından Nail Güreliyi kaybettiğimizi üzülerek
öğrenmiş bulunuyorum. Bu çağdaş, aydın gazeteci yazara
Allahtan rahmet, onun görev yaptığı ve çok sevdiği önce
Türkiye basın ailesine, yakınlarına
başsağlığı diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken
29.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
hayatını kaybeden Gazetici Nail Güreliye Allahtan rahmet
dilediklerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bizler de yıllarca
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yapmış,
düşünce ve ifade özgürlüğü için büyük mücadele yürütmüş, insan
hakları savunucusu Nail Gürelinin vefatını büyük bir üzüntüyle
öğrenmiş bulunmaktayız. Basının bu kadar baskı
altında olduğu bir dönemde kendisinin varlığı bütün
basın camiasına güç veriyordu. Ancak, bugün almış
olduğumuz haberle basına dair duymuş olduğumuz
kaygının, endişenin daha fazla arttığını
ifade etmek isterim. Kendisi her zaman basın özgürlüğüyle ilgili
bütün çalışmalara her türlü katkıyı en kötü koşullarda
bile veren bir kişiydi. Kendisine Allahtan rahmet diliyoruz. Ailesine ve
tüm halklarımıza da başsağlığı dileklerimizi
iletiyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın Muş, buyurunuz.
30.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
hayatını kaybeden Gazetici Nail Güreliye Allahtan rahmet
dilediklerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz de
hayatını kaybeden Nail Güreliye Allahtan rahmet diliyoruz;
yakınlarına, sevenlerine başsağlığı ve
sabırlar diliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, hayatını kaybeden Gazeteci Nail Güreliye Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de merhum Nail Güreliye Allahtan
rahmet diliyoruz. Sevenlerine ve gazeteci camiasına başınız
sağ olsun diyoruz.
Sayın Akçay, buyurunuz size de söz veriyoruz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, hayatını
kaybeden Gazetici Nail Güreliye Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak,
bugün hayatını kaybettiğini öğrendiğimiz merhum Nail
Güreliye Allahtan rahmet, ailesine ve basın camiasına
başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Merhum Nail
Güreli, tabii Türkiyenin çok önemli, duayen basın emekçilerinden,
gazetecilerinden ve gazete yöneticilerinden birisi. Biz, kendisini
ılımlı, dengeli, itidalli, objektif ve mümkün olabildiğince
tarafsız gazeteciliğin sembollerinden birisi olarak biliriz ve bu
örnek gazeteciliğinin de, bu günümüz basın camiasının
içinde bulunduğu sorunlarda örnek niteliğinin de bu vefatı
vesilesiyle bir farkındalığa da vesile olmasını
temenni eder, tekrar başsağlığı dileklerimizi
iletiriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiçin, Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1419) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 426) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, teklifin
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre
vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da
taşıyan oy pusulasını yine, oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç'in, Gelir Vergisi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
yapılan açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 188
Kabul
: 187
Ret : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Emre Köprülü Sema
Kırcı
Tekirdağ Balıkesir
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.56
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
Kırcı (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Sayın
Erdemin yerinden kısa bir söz talebi var.
Buyurunuz
Sayın Erdem.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, 426 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasında
yanlışlıkla "ret" oy kullandığına ve
oyunu "kabul" olarak düzelttiğine ilişkin açıklaması
ARZU
ERDEM (İstanbul) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kanunla
alakalı oylamaya geldim ve hızlı bir şekilde girdiğim
için yanlış bir şeye bastım, redde bastım; onun
kabul olarak değiştirilmesini talep ediyorum. Bu konuyla ilgili
kabulünüzü rica ediyorum.
BAŞKAN
Tamam Sayın Erdem.
Kabul
sayısı 187ydi, sizin açıklamanızla birlikte 188 oldu.
Teşekkür
ediyoruz.
ARZU
ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2nci
sırada bulunan, 388 sıra sayılı Kanun Tasarısı
ile Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bilirkişilik Kanunu Tasarısı (1/687) ve Adalet
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 388)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada bulunan, 405 sıra sayılı Kanun Tasarısı
ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 405)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 27 Ekim 2016 Perşembe günü,
alınan karar gereğince, saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.04