TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
13üncü
Birleşim
27
Ekim 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin, İzmirde yapılan
sağlık yatırımlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.-
Ordu Milletvekili Seyit Torunun, Ordu ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.-
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının, muharip gaziler, malul
gaziler ve malul sayılmayan gazilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, İzmir Milletvekili
Kerem Ali Süreklinin yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin, İzmir Milletvekili Mustafa
Ali Balbayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, İzmir Milletvekili
Kerem Ali Süreklinin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Evliya Çelebi İmam Hatip
Ortaokulu Müdürünün bazı uygulamalarına ve okullarda yaşanan
skandalların her geçen gün arttığına ilişkin
açıklaması
3.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Kahramankazanlılara
hayırlı olsun temennisinde bulunduğuna ve 15 Temmuzda
darbecileri Denizlide püskürten, destan yazan kahraman Çardaklıları
kutladığına ilişkin açıklaması
4.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 15 Temmuz darbe
kalkışması sonrası nüfusuna göre en çok öğretmen ve
memur açığa alınan illerden birinin Niğde olduğuna ve
yapılan uygulamanın adil biçimde değerlendirilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
5.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Uşak açık ve
kapalı cezaevinde kapasitesinin yüzde 50sinden fazla tutuklu
bulunduğuna ilişkin açıklaması
6.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 2009 yılında Mersinde
yapılan Çatalburun operasyonunda tutuklananların durumuna
ilişkin açıklaması
7.-
Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının, 29 Ekimde
Cumhurbaşkanının katılımıyla Ankara Yüksek
Hızlı Tren Garının açılışının
yapılacağına ve emeği geçenlere şükranlarını
sunduğuna ilişkin açıklaması
8.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Ümraniye Belediyesinin Roman
vatandaşların yaşadıkları çadırları
söktüğüne, sosyal devlet ilkesi uyarınca bu insanlara barınma
hakkı sağlanmasını talep ettiğine ve Sultanbeyli
ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması
9.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, emeklilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
10.-
Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, Sivas merkez ve
ilçelerindeki hastanelerde yeterli uzman doktor bulunmadığına
ilişkin açıklaması
11.-
Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, Amasya çevre yolunun bir an önce
yapılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Boğaziçi
Üniversitesinde temmuz ayında yapılan rektörlük seçimlerinde Profesör
Doktor Gülay Barbarosoğlunun oyların yüzde 86sını
almasına rağmen atamasının
yapılmadığına ilişkin açıklaması
13.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, AKP iktidarı döneminde
FETÖ, PKK, IŞİD terör örgütleriyle karşı karşıya
kalındığına, ülkede tam bir güvensizlik ve
umutsuzluğun hâkim olduğuna ve Hükûmetin çözüm üreten değil
sorun üreten bir iktidar durumuna düştüğüne ilişkin
açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onarım ve yeni bina yapım işlerinin Gayrimenkul
Yatırım Ortaklığı Derneğine verilmesini
ayıpladığına ilişkin açıklaması
15.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, özgür bilimi, laik ve
parasız eğitimi savunan akademisyenlerin tasfiyesinin ve asistan
kıyımının son bulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, eğitimde sayısal
artışlar yerine eğitimin kalitesi, içeriği, niteliği
ve bilimsel, çağdaş dünyadaki yerimizin ne olduğu
konularının tartışılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Gültan Kışanak ve
Fırat Anlının gözaltına alınmalarını
protesto eden Diyarbakır halkına yapılan müdahalelere ve gerek
Diyarbakırdaki kadınlara yönelik faşizan
saldırıları gerekse Ayşegül Terziye saldıran
kişinin tahliyesini tüm kadınların iradesine yönelik bir
saldırı olarak değerlendirdiklerine ve şiddetle
kınadıklarına ilişkin açıklaması
18.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 29 Ekim 1923 tarihinin Türk
milletinin, hiç kimsenin tutsağı olmayacağı,
mukadderatına kendisinin hâkim olacağı, geçmişte
olduğu gibi gelecekte de tam bağımsız yaşayacağını
ilan ettiği tarihî bir gün olduğuna, Cumhuriyet Bayramını
kutladığına ve başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
tüm kurucu kahramanları ve şehitleri şükran ve minnetle andığına
ilişkin açıklaması
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Eren Erdeme
yapılan saldırının kabul edilemez olduğuna, Türkiyede
kutuplaşmadan medet umanlara karşı Cumhuriyet Halk Partisinin
hukuku ve barışı savunmaya devam edeceğine, Gazeteci Nail
Güreliye Allahtan rahmet dilediğine, Ayşegül Terzi davasındaki
mahkeme kararından rahatsız olduklarına ve Cumhuriyet
Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Bingöl ve Çukurcada şehit
olan 2 askere Allahtan rahmet dilediğine, devletin terörle mücadeleyi
sadece yurt içinde değil yurt dışında da etkin bir
şekilde sürdürdüğüne, Cumhuriyet Bayramını tebrik
ettiğine ve Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Eren
Erdeme yapılan saldırıyı kınadığına
ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Pervin Buldanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Eren Erdeme
yapılan saldırıyı şiddetle
kınadığına ilişkin açıklaması
23.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Bursa Milletvekili
Orhan Sarıbalın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Türk Parlamenterler Birliğinin
yöneticisi Ramazan Kerim Özkan ile Antalyadan Anıtkabire kara yolunu
takip ederek toprak getiren Muratpaşa Belediyesi bisiklet
takımına Hoş geldiniz. dediğine ve Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın,
Ayşegül Terzi davasının takipçisi olduğuna, Özgür
Kadın Derneği KJAnın sözcüsü Ayla Akat Atanın
gözaltına alınmasını kınadığına ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun kendisini Meclis
Başkanına şikâyet etmesinden üzüntü duyduğuna ilişkin
konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir ve 19 milletvekilinin, idarî yapılanmada
yürürlüğe giren değişikliklerin mahallî idarelerin görev, yetki,
sorumluluk, hizmet kapasite ve kabiliyetleri ile idarenin bütünlüğü
üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/342)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin,
Darbeleri Araştırma Komisyonunun TBMM
Başkanlığına sunulan raporundaki önerilerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/343)
3.-
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 24 milletvekilinin, Bursada ve ülke
genelinde arkeolojik, kentsel, doğal veya tarihî sit alanı olmaktan
çıkarılıp yapılaşmaya açılmış yerlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/344)
B)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Polonya Cumhuriyeti Meclis
Başkanı Marek Kuchcinskiye Hoş geldiniz. denilmesi
IX.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve arkadaşları
tarafından, Adana mısır üreticilerinin sorunlarının
tespit edilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
16/2/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun 27 Ekim 2016 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Ankara Milletvekili Murat Emirin, Savunma Sanayii
Müsteşarlığı ile ilgili çeşitli iddialara ilişkin
sorusu ve Millî Savunma Bakanı Fikri Işıkın cevabı
(7/7273)
2.-
Denizli Milletvekili Melike Basmacının, Denizlinin Çameli ilçesinde
dolu nedeniyle zarara uğrayan ilçe halkına ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/7580)
3.-
Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Konya Ovasında yaşanan
kuraklık nedeniyle zarar gören çiftçilere ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/7581)
4.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdedeki kiraz
üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/7582)
5.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, ülkemizdeki devekuşu eti
üretimine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/7583)
6.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, ülkemizdeki çilek üretimine
ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/7584)
7.-
Adana Milletvekili Mevlüt Karakayanın, topraksız tarımın
geliştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/7646)
8.-
Adana Milletvekili Mevlüt Karakayanın, Pazarlama Bilgi Sistemine
ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/7647)
9.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, Haydarpaşa
Garının ve bazı tarihî binaların satılmasına
yönelik düzenlemeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı
Naci Ağbalın cevabı (7/7689)
10.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, Eskişehirde bulunan
Mahmudiye Harasının kapatılmasına ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/7713)
11.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Adapazarı Şeker
Fabrikasının özelleştirme sürecinde
yaşandığı iddia edilen çeşitli usulsüzlüklere
ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/7714)
12.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, transgenik bitki üretimi ile
ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/7715)
13.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Çiftçi Kayıt Sistemine dahil
olan çiftçilere ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/7716)
14.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdede patates üretimindeki
azalmaya ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/7717)
15.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Tarımsal Elektrifikasyon
Programının sonuçlarına ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/7718)
16.-
Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, devlet kurumlarındaki FETÖ
yapılanması ile mücadelede hak ihlalleri
yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin
cevabı (7/7805)
17.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, FETÖyle mücadele
kapsamında açığa alınan veya ihraç edilen kamu
görevlilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı (7/7809)
18.-
İzmir Milletvekili Tacettin Bayırın, FETÖyle mücadele kapsamında
kamu kurumlarında gerçekleştirilen operasyonlara ve YSK ve Kamu
İhale Kurumu ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı
(7/7814)
19.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 15 Temmuz darbe girişimi öncesi
ve sonrasında FETÖ ile mücadele kapsamında kamu kurumlarında
yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı
(7/7816)
20.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, OHAL döneminde PKK ile mücadele
kapsamında yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Caniklinin
cevabı (7/7817)
21.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, FETÖ ile mücadele
kapsamında YSK bünyesinde gerçekleştirilen işlemlere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/7819)
22.-
İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde görev yapan öğretmenlere ve bir açıklamasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/7828)
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, görevden ihraç edilen
öğretmenlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı (7/8090)
27 Ekim 2016 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, İzmirde yapılan sağlık yatırımları
hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Kerem Ali
Sürekliye aittir.
Sayın Sürekli, süreniz beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin,
İzmirde yapılan sağlık yatırımlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İlk önce, konuşmama bir teşekkürle
başlamak istiyorum. Kendisi burada yok ama Cumhuriyet Halk Partisi
İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, kendisine teşekkür ediyorum. Bir
açıklama yaptı geçen hafta, bana da bu konuşmayı yapma
fırsatı doğdu. Yeterli açıklamaları
yapacağım. Sayın Balbayın eksikleri var, yanlış
bilgisi var; onları düzeltmeye çalışacağım, hem
Parlamentoyu hem kamuoyunu burada bilgilendireceğim.
İzmirde çok büyük bir şehir hastanesi
yapıyoruz, cumhuriyet tarihinin en büyük sağlık
yatırımını İzmirde gerçekleştiriyoruz. Ben, bu
şehir hastanesiyle ilgili bilgiler vermeden önce, geçen hafta
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bu İzmir Bayraklı
Şehir Hastanesi ve Kocaeli Şehir Hastanesinin finansmanına
ilişkin tören vardı, bununla ilgili kısaca bilgi vereyim: Bu 2
şehir hastanesinin finansmanına ilişkin 1 milyar 100 milyon
dolarlık kredi teminine ilişkin bir anlaşma yapıldı ve
bunun 637 milyon dolarlık kısmının kullanımına
ilişkin sözleşme imzalandı. İnşallah hayırlara
vesile olur.
Gelelim bu finansmanın
kullanılacağı İzmir Bayraklı Şehir Hastanesine.
Sayın Balbay diyor ki: Çok gecikme var, ortada bir şey yok.
Gidiyor, incelemeler de yapıyor. En sonunda hakkını da vermiş
Çalışmalar hızlı gitmeye başladı. diye. Evet,
çok büyük bir proje, hiçbir gecikme de yok. İnşallah 2019 tarihinde
hizmete girecek. 2019 diyoruz ama biz en son tarihi veririz, 2019 diyorsak
2018de de yaparız, 2018de de hizmete alırız.
Bakın, bu, Bayraklı Şehir
Hastanesinde 2.060 yatak kapasitesi var, 6 hastaneden ibaret. Bittiğinde,
4 bin kişi istihdam edilecek. İsterse Sayın Balbayla
bunları daha sonra da konuşuruz. Bu 6 hastaneyi de anlatayım:
583 yataklı genel hastane var, 424 yataklı kadın doğum,
çocuk hastanesi var, 380 yataklı kardiyovasküler cerrahi hastanesi var,
132 yataklı psikiyatri hastanesi var ve 50 ameliyathane var, 214
yoğun bakım ünitesi var 622 bin metrekare alana kurulu; 573 bin
metrekare burada kapalı alan mevcut, 300 bin metrekare yeşil alan
mevcut. Gerçekten, cumhuriyet tarihinin İzmirde yapılan en büyük
sağlık projelerinden birisi. İnşallah hayırlara vesile
olur ama bununla da bitmedi. Biz İzmirde devam edenleri söylüyoruz;
bitenler var, yeni yapılanlar var, daha proje kapsamına
alınanlar var. Ben Sayın Balbaya diyorum: Sayın Balbay,
ikimizin seçim bölgesi; gelin, yeni hizmete açtığımız
Çiğli Eğitim Araştırma Hastanesine gidelim; 520
yataklı, 7 yıldızlı otel konforunda bir hastane.
Sayın Balbay da gelmiş, memnun oldum.
Ondan sonra -yine seçim bölgemizde- Foçaya hemen
yer teslimini yaptık, 50 yataklı bir hastane. Tirede inşallah
19 Kasımda HIMSS 7 belgesi alacak bir hastanemiz var. Nedir bu HIMSS 7
belgesi? Bu kâğıtsız bir hastane, her şey dijital,
hastanede hiç kâğıt kullanılmıyor ve Avrupanın 4üncü
sırasında bu özelliği nedeniyle. 19 Kasımda Avrupa'da
-burada- törenle kendisine HIMSS 7 belgesi verilecek.
Yatırımlara doymuyoruz, devam ediyoruz
çünkü sağlık çok önemli. Sağlıkta önemli hizmetler de
yapıyoruz. Şunu da ifade edeyim: Bu hizmetleri, Hükûmet olarak
yatırımları gerçekleştiriyoruz ancak sağlık
çalışanlarının da burada hakkını vermek
lazım, gerçekten çok nitelikli sağlık hizmeti sunuluyor. Ben,
sağlık çalışanlarına da burada bu vesileyle
ayrıca teşekkür ediyorum ve sağlık
çalışanlarına yapılan saldırıları da
şiddetle kınıyorum.
Konuşmamı bitirirken, Balbaya
teşekkür ettim ama bir de bir üzüntüm, eleştirim var. İzmire
yakışan şekilde böyle eleştirilere her zaman
açığız, başımızla beraber. Beraber sorunları
da çözeriz ama bir genel başkan yardımcısı, İzmiri
içselleştirememiş bir genel başkan yardımcısı
gelip Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın
Başbakanımıza yakışıksız sözler sarf edip
giderse bunu da buradan şiddetle kınıyorum, burada kamuoyunun
takdirine sunuyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum,
hayırlı günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sürekli.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Balbay
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Sayın Sürekli, bilgisiz, bilgiler eksik gibi şeyler
söyledi. Bu benim için çok ağır bir sataşma efendim, kabul
edemem.
BAŞKAN Evet.
Buyurun Sayın Balbay.
(CHP sıralarından alkışlar)
Size iki dakika söz
veriyorum.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbayın, İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de
Süreklinin değerlendirmeleri için, İzmiri gündeme getirdiği
için teşekkür ediyorum ancak sanıyorum, Sayın Süreklinin
bilgileri çok eksik ve sadece göstermek istediği yanı gösteriyor.
Çok örnek var ama Sayın
Süreklinin şuna yanıt vermesini bekliyorum: Mart 2013; İzmirin
en büyük hastanesinin temelini attınız, Otuz altı ayda hizmete
girecek. dediniz ve şimdi, geçen hafta o temeli bir daha
attınız. Mart 2013te dediniz ki: Otuz altı ayda hizmete
girecek. 2014te bir daha temelini attınız, 2015te bir daha
temelini attınız.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Her
sene temel atıyorlar.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(Devamla) - O hastane çok sağlam çünkü temelini 3 defa attınız;
bu bir. (CHP sıralarından alkışlar)
MELİKE BASMACI (Denizli)
Denizli Güney de öyle.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(Devamla) - İkincisi: İzmirdeki üniversite hastanelerine lütfen bir
bakın, sonra ayrıca sizinle konuşalım.
Üçüncüsü: İzmirin
ulusal ekonomiye vergi olarak katkısı yüzde 11. Doğru mu? Yüzde
11. Toplanan tüm vergilerin yüzde 11ini İzmir veriyor ama İzmire
ödenen, İzmire gelen kamu yatırımı yüzde 2.
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Yuh!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla)
- Sayın Sürekli, 11 mi büyük, 2 mi büyük, hangimiz bilmiyor? Ben, en
azından bir denge istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 11
2den büyüktür.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(Devamla) - Bir örnek daha vereceğim: Ankarada kişi başına
düşen kamu yatırımının toplam miktarı, 1
kişi üzerine düşen kamu yatırımının miktarı
850 lira, İzmirde 370 lira. El insaf! Belediyeler Melih Gökçekten mi
ibaret? İzmirin hakkını verin. İzmirin hakkını
vermiyorsunuz.
Çandarlı
Limanının hâlâ ne olacağı belli değil. İzmirli
gençler Aşkımız Çandarlı Limanı gibi hiç bitmeyecek.
diyor. O inşaat 2017de bitecekti; biterse açılışına
ben de geleceğim Sayın Sürekli.
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Başlamadı ki ne bitecek.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(Devamla) - Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Balbay.
KEREM ALİ SÜREKLİ
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Sürekli
KEREM ALİ SÜREKLİ
(İzmir) Sayın hatip ismimi vererek sataşmada bulundu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne
sataştı, ne dedi?
BAŞKAN Sayın
Sürekli, aslında bir eleştiri olarak alın yani sataşma
değil.
KEREM ALİ SÜREKLİ
(İzmir) Yok, benim söylediğim kelimelerin aynısını o
da ifade etti.
BAŞKAN Peki, iki dakika size söz
vereceğim ama yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yüzde 11in
karşılığı yüzde 2yi bir açıkla lütfen.
2.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin,
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) Evet,
sataşma değil, İzmire yapılan yatırımları
konuşuyoruz. O zaman ben konuşmaya devam edeyim.
Üç yılda bitirilecek. dedik, biliyorsunuz,
onu daha evvele de çekeceğiz. Şunu da söyleyeyim, burada,
sözleşmede şöyle: Yer tesliminden sonra üç yılda teslim
edilecek. Burası yapılacak ve yirmi beş yıl da firma
burayı işletecek ve burası -hakikaten, beraber gezelim- zemin
olarak da çok zor bir zemin. 622 bin metrekare alan diyorum. Buradaki ön
çalışmalar, imar çalışmaları, ifraz
çalışmaları, tevhit çalışmaları, irtifak
çalışmaları çok uzun sürdü. Yer tespitinden sonra yer teslimi
yapıldı, üç yılda teslim edilecek ama biz diyoruz ki bu, üç yılı
bulmaz. Biz hep söylediğimizden önce teslim ediyoruz.
Gelelim genel yatırımlara. Onu ayrı
bir başlık altında hep beraber tartışırız.
Bitiremiyorum ki, daha o kadar çok şey var ki. Bakın,
sağlıkta on dört yılda İzmire neler yapmışız
söyleyeyim: 100 tane tamamlanmış tesis var; 1.656 yatak kapasiteli
tesisleri tamamladık ve bunun yatırım
karşılığı 630 milyon liraya tekabül ediyor. Diğer
yatırımlar da bittiğinde, inşallah, İzmirde 6.941
yatağa ulaşacağız ve 4 milyar 400 milyon liralık sağlık
yatırımı İzmirde gerçekleştirilmiş olacak.
Hayırlı olsun diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sürekli.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, doğru değil, gerçekten doğru değil. Yine
yalancı durumuna sokmak istedi beni. Bu, çok ağır.
BAŞKAN Sayın Balbay, ama bu bir
sataşma değil, lütfen
O zaman yerinizden size bir daha söz vereyim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Peki, olur,
tamam.
BAŞKAN Yerinizden mikrofonunuzu
açacağım. Bu, sataşma değil çünkü, bir dakikada bir
açıklama yapın.
Buyurun.
HAYATİ TEKİN (Samsun) Gâvur
İzmirin cezalı olduğunu bütün Türkiye biliyor. Vekil kendini
boşuna zorluyor bence.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbayın, İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, Sayın Süreklinin verdiği bilgi çok yanlış,
şu nedenle yanlış: Sadece yer seçimi
yanlıştır., daha doğrusu Çok zor bir yeri seçtik, o
yüzden uzadı. diyor. Hayır, parada anlaşamadılar,
anlaşmayı yenilediler. İzmirde o sağlık kompleksi
için önce kendi Türkiye Cumhuriyeti devleti yapacaktı onu ama sonra parada
anlaşamadılar. O iki firma geri çekildi. Orada sadece tabela
vardı. Ben, oraya çıkmak için uğraştım, biraz sporcu
olmasam çıkamayacaktım. Ondan sonra, vardık, orada en güçlü yapı
tabela, tabeladan başka şu anda bile hiçbir şey yok.
Sonra, öyle bir anlaşma yaptılar ki
kapitülasyonlara rahmet okutacak bir anlaşma, halkın
sağlığını sattılar. 7 kat daha fazla ödeme
yapılacak o hastane için, şimdi, bu para bulununca yatırıma
başladılar.
Çok yanlış bir bilgi verdi Sayın
Sürekli. Ben, Sayın Sürekliyi bu konularda gerçekçi ve yürekli olmaya
çağırıyorum. Bu konularda çok da vaktinizi
aldığım için özür diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Balbay.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Ordu Milletvekili Seyit Torunun, Ordu ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Şimdi, gündem dışı
ikinci söz, Ordu ilinin sorunları hakkında söz isteyen Ordu
Milletvekili Sayın Seyit Toruna aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Buyurun Sayın Torun.
SEYİT TORUN (Ordu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ordu ilinin sorunlarını dile getirmek
için gündem dışı söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi
ve ekranları başında bizleri izleyen
yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Bugün, bu kürsüden size Ordunun bir doğa
harikası olduğundan, bir turizm cenneti olduğundan, her bir
köşesinin ayrı bir değer olduğundan bahsetmek isterdim ama
bunun yerine, sizlere iktidarın defterden sildiği Orduyu,
fındığı, Ordunun mutsuz ve işsiz halkını
anlatacağım.
Değerli milletvekilleri, bugün, Ordunun en
büyük sorunu, fındığın ve fındık üreticisinin
kaderine terk edilişidir -fındık, Karadeniz Bölgesinde 8 milyon
nüfusun tek umudu, tek geçim kaynağıdır- alın teri
sömürülen, her yıl hayal kırıklığı
yaşatılan fındık üreticisinin sahipsizliğidir.
En büyük sorunumuz, iktidarın tek bir
yabancı alıcıya teslim ettiği 3 milyar dolar ihracat
getirisi olan fındığımızın heba edilmesidir.
Yüzlerce satıcısı var fındığın ama bir iki
tane alıcısı var ve bu alıcılar da fiyatı
istediği gibi belirliyor, piyasada istediği gibi at oynatıyor.
Bütün zahmetini ülkemiz Türkiye çekiyor, kaymağını ise
yabancılar yiyor. Avrupa dernekleri fındığı en
tehlikeli gıda ilan ediyor, fındığın temsilcisi
olanlar, iktidar ise bu oyunu sadece seyrediyor.
Değerli arkadaşlar,
fındığı saatlerce anlatsak burada bitiremeyiz ama her
yıl beklenti içinde olan üreticimiz her yıl hayal
kırıklığıyla karşı karşıya
kalıyor.
Değerli arkadaşlar, kamu
yatırımlarından yeterli payı alamayan illerden biri de
Ordudur. Büyükşehir yapılmıştır ama maalesef
büyüklüğü hizmette olmamıştır. Denizi olup limanı
olmayan bir ildir. Bal üretiminde 1inci sıradadır, kovan
başı destek iyileştirilmiştir ama üreticiler pazarlama,
kredi, ulaşım sorunlarıyla boğuşmaya devam etmektedir.
TÜİK verilerine göre, Ordu nüfusunun yarıdan fazlası temel
ihtiyaçlarını karşılayamaz durumdadır. Yerleşik
nüfusun 2 katı başka şehirlerde yaşıyor.
İstanbula en fazla göç veren iller arasında ilk 3
sıradayız. Ekonomi yönetimi maalesef istihdam yaratamıyor,
işsizlik çığ gibi büyüyor, Ordu, bu olumsuzluklardan en fazla
payını alan illerin başında geliyor.
Eğitimde Türkiye ortalamasının
neredeyse son sıralarında yer alan Ordu, sağlık
alanında da maalesef yeterli hizmeti alamıyor. Kanser
hastalığında Türkiye ortalamasının en üstünde
olmasına rağmen, kanserle mücadele edecek bir tane sağlık
kuruluşu maalesef yok. Ordu Devlet Hastanesinde haftanın beş
günü koridorlar hıncahınç doluyor ama 2016 yılının
başında ihalesi yapılan, yatak kapasitesi revize edilen yeni
devlet hastanesinden bir haber yok. Uzman doktor bulamayan, ilaç raporu dahi
alamayan, ilçelerde yaşayan vatandaşlar Ordu merkeze akın
ediyor.
Her yıl bir sonraki yıl biteceği
söylenen ama bir türlü bitmeyen yolları var Ordunun. Karadeniz-Akdeniz
yolu var, çevre yolu var, Ulubey-Gürgentepe-Gölköy yolu, Ünye-Akkuş-Niksar
yolu var; hâlâ yolların bitmesini bekliyor Ordu halkı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ordu, Karadenizin parlayan bir yıldızı ama
maalesef bu anlamda bu güzelliğinin yanı sıra hak ettiğini
alamıyor. Geleceği için yol haritalarından biri turizm olarak
ifade ediliyor ama turizm potansiyelini ortaya çıkaracak, Orduyu gerçek
anlamda turizm cenneti yapacak gerekli adımlar atılmıyor.
Maalesef, lokal çözümlerle, günlük çözümlerle süreç ilerliyor. HESlerin
planlaması doğru yapılmadığı için şimdi
projeler tek tek iflas ediyor ama bölgenin, maalesef, ekosistemi de tamamen
tahrip edildi.
Sorunumuz çok ne yazık ki. Bunları burada
beş dakikaya da sığdırmam mümkün değil. Bu sorunlar
çözüm bekliyor değerli arkadaşlar. Ordu halkı
fındığa sahip çıkılmasını istiyor,
işsizliğine, yoksulluğuna çare istiyor; kısacası,
insanca yaşamak istiyor.
Değerli milletvekilleri, bugün 6 milyon
işsizimiz, 20 milyon yoksulumuz var, açlık sınırının
altında yaşayan 15 milyon insanımızın çaresizliği
var; ürününün karşılığını alamayan çiftçimiz, her
gün kepenk kapatan esnafımız var; ekonomi tepetaklak, dolar rekordan
rekora koşuyor, vatandaş kredi bataklığında
boğuluyor.
İktidara buradan sesleniyorum: Biz bu
sorunların çözümü için atılacak her adıma varız ama bütün
bu sorunlar ortadayken bir kişi için kurgulanmış, bir
kişinin siyasi hırsları, geleceği için dizayn edilmeye
çalışılan bir geleceğe yokuz diyoruz.
Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Torun.
Gündem dışı üçüncü söz, muharip
gaziler, malul gaziler ve malul sayılmayan gazilerin sorunları
hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycıya
aittir.
Süreniz beş dakika Sayın Kalaycı.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
3.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının, muharip gaziler, malul gaziler ve malul sayılmayan
gazilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Gazilerimize ve şehitlerimizin emanetlerine
sahip çıkmak ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi
sağlamak, devlet ve millet olarak, hepimizin vazifesidir. Ancak,
gazilerimize ve şehit ailelerine sağlanan imkân ve haklarda
onları ayrıma tabi tutan, mağdur eden birçok uygulama
bulunmaktadır.
Hükûmet tarafından, KHKyla yapılan
düzenleme sonucu, 15 Temmuz melun darbe girişiminde şehit düşen
ve malul olan kardeşlerimiz ile yıllardır terörle mücadelede
şehit düşen ve malul olan kardeşlerimiz için bağlanan
aylıklar ve ödenen tazminatlar arasında çok ciddi farklar
bulunmaktadır. Şehitler ve gaziler arasında ayrım
yapılması gönülleri yaralamıştır. Türk milleti için
şehitler nurlanmış, gaziler onurlanmış
kahramanlardır. Onlar arasında ayrımcılık yapmak asla
kabul edilemez. Bu yanlışlık derhâl düzeltilmeli, 667
sayılı KHKyla yapılan düzenlemeden terörle mücadele
kapsamındaki şehit ve gazilerimiz de yararlandırılmalıdır.
Şehitlerin ve vefat eden gazilerin ana ve
babalarına bağlanan aylık, her biri için, asgari ücretin net
tutarından az olmamak üzere artırılmalıdır. Şehit
çocuklarının hepsine iş hakkı verilmelidir. Şehit
ailelerine sağlanan ÖTVsiz araç alma imkânından terörle mücadelede
gazi olanlar da yararlandırılmalıdır. Maluliyetlerinden
dolayı çalışma ortamında sıkıntı çeken
gazilerimize üç bin altı yüz günde emekli olabilme hakkı
verilmelidir.
Kore ve Kıbrıs gazilerimizin
yıllardır çözüm bekleyen sorunları vardır. 1005
sayılı Kanuna göre, muharip gazilerimizden sosyal güvencesi
olmayanlara net asgari ücret, sosyal güvencesi olanlara 6503 gösterge
rakamı üzerinden aylık bağlanmaktadır. Buna göre, bir
muharip gazimize 630 lira, diğerine 1.366 lira düzeyinde farklı
şeref aylığı ödenmektedir. Muharip gazilerimize şeref
aylığı ödenmesinde aylık bağlama gerekçesi olan
vatana hizmet kriteri dışında bir kriterin esas
alınması suretiyle şeref kriterinin
farklılaştırılması kabul edilemez.
Muharip gazilerimiz, AKP Hükûmetinin kendilerini
âdeta az şerefli, çok şerefli gibi bir ayrıma tabi
tuttuğundan şikâyet etmektedir. Muharip gazilerimizin çoğuna
Devlet Övünç Madalyası verilmemiştir. Kore gazilerine Kore hükûmeti
tarafından madalya verilmiş, ancak ülkemizce verilmemiştir.
Kıbrıs gazilerinden madalya ücreti alınmaktadır.
Ayrıca, muharip gaziler faizsiz konut
kredisinden ve diğer bazı haklardan yararlanamamaktadır. Muharip
gazilerimizin gelir ve iş durumuna bakılmaksızın hepsine
aynı tutarda şeref aylığı bağlanmalı,
kendilerinden madalya için para istenmesi ayıbı ortadan
kaldırılmalı ve tümüne onurla ve gururla
taşıyacakları madalyaları verilmelidir. Muharip gazilerimiz
de faizsiz konut kredisinden yararlanabilmeli ve engelli aylıkları
kesilmemelidir.
Ordu ve polis vazife malulü gazilerimiz de
mağduriyet yaşamaktadır. 2013 yılında vazife
malullerinin aylıklarında iyileştirme yapılarak yüzde 25
zam verilmiştir ancak rütbeli ordu ve polis vazife malulleri maalesef bu
artıştan yararlanamamıştır. Ayrıca, memur olarak
çalışanların da aylıkları kesilmektedir. Ordu ve polis
vazife malulleri de yüzde 25 maaş artışından
yararlandırılmalı ve çalışmaya
başladıklarında aylıkları kesilmemelidir.
Diğer taraftan, terörle mücadelede malul
sayılmayacak derecede yaralanan ve malul sayılmayan gaziler hiçbir
haktan yararlanamıyor. Özellikle de kendilerine gazilik unvanı
verilmemesinden dolayı büyük üzüntü duyuyorlar. Terör
mağdurlarına yüzde 40 sakatlık oranıyla aylık
bağlanırken yüzde 40ın üzerinde sakatlık oranı olan
ama malul sayılmadığı için aylık bağlanamayan
gazilerimiz bulunmaktadır. Sağlık sorunları devam eden bu
arkadaşlarımızın katılım payı muafiyetleri
bile yoktur. Terörle mücadelede büyük kahramanlık gösteren, malul
sayılmayan gazilerimize öncelikle onurla taşıyacakları ve
çocuklarına gururla anlatacakları gazilik madalyası
verilmelidir. Kimseye muhtaç olmadan hayatlarını devam
ettirebilmeleri için aylık bağlanmalı, öncelikli iş
hakkı tanınmalı, serbest seyahat kartı ve faizsiz konut
kredisi hakkı verilmeli, özellikle de sağlık hizmetlerinde
katılım payı muafiyeti tanınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) Türk milletinin
yaşaması için canını feda eden tüm şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyor; cennetiyle, cemaliyle onları şereflendirmesini
niyaz ediyorum. Kahraman gazilerimizi minnet ve şükran hislerimle
anıyorum, Allah hepsinden razı olsun.
Sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kalaycı.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
sisteme giren ilk 15 milletvekiline 60a göre yerlerinden kısa, birer
dakikalık söz vereceğim.
Sayın Aydın, buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Evliya Çelebi İmam Hatip Ortaokulu Müdürünün bazı uygulamalarına
ve okullarda yaşanan skandalların her geçen gün
arttığına ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hükûmetin eğitim sistemi tamamen iflas etti,
okullardaki skandallar her geçen gün artıyor. Bunlardan birisi de yeni
adıyla Evliya Çelebi İmam Hatip Ortaokulunda yaşanıyor.
Okul, kız imam-hatip ve erkek imam-hatip şeklinde ikiye
ayrıldı. Kız ve erkek öğrenciler için ayrı ayrı
düzenlenen şubeler, öğrencilerin önceki yıllardaki yıl sonu
başarı puanları dikkate alınarak seviye
sınıflarına bölündü. Aynı binada faaliyet gösteren
İnönü Ortaokulu ve Evliya Çelebi İmam Hatip Ortaokulu Müdürü,
öğrenci kayıtları için okula gelen velileri öğrencileri
imam-hatip ortaokuluna kaydetmeleri için baskı altına aldı. Okul
içinde açılan Evliya Çelebi Kız İmam Hatip Ortaokulu 8/A
sınıfına giren müdür yardımcısı, kendisine soru
sormak isteyen kız öğrenciye Sen önce başını ört,
sonra soru sor. diyerek hem soru sorma hem de konuşma hakkı vermedi.
Okul yönetiminin bir an önce görevden alınmasını talep ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Özkan
3.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Kahramankazanlılara hayırlı olsun temennisinde bulunduğuna
ve 15 Temmuzda darbecileri Denizlide püskürten, destan yazan kahraman
Çardaklıları kutladığına ilişkin
açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Sayın Başkan.
15
Temmuzda destan yazan Kazanımızı Kahramankazan yaptık,
milletimize ve Kahramankazanlılara hayırlı olsun. Aynı
inançla Denizlimizin Çardak ilçesi de 15 Temmuzda destan
yazmıştır. Çardak Havalimanını ele geçirmek ve kargo
uçaklarıyla Ankarada darbecilere destek için 550 komando
kılıklı terörist havalimanına doğru yola
çıkmıştır. Sayın
Cumhurbaşkanımızın meydanlara ve havalimanlarına
toplanma çağrısına uyarak Çardaklılar hain darbecileri
havalimanı girişinde göğsünü siper ederek durdurmuştur.
Çardak Belediye Başkanımız Çardaklıları
havalimanında toplamış, belediye iş makineleriyle setler
oluşturmuştur. Kadriye bacı konvoydaki kamyonun anahtarını
zorla almış, Serdar Yarbay hainlerin kullandığı
uçakların inmemesi için Çardak Havalimanını
karartmış, ikmal yapılmaması için 11 ton yakıtı
tarlaya boşaltmıştır. Bu şekilde darbecileri
Denizlide püskürten, destan yazan kahraman Çardaklıları kutluyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Gürer
4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 15
Temmuz darbe kalkışması sonrası nüfusuna göre en çok
öğretmen ve memur açığa alınan illerden birinin Niğde
olduğuna ve yapılan uygulamanın adil biçimde değerlendirilmesini
talep ettiğine ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
15 Temmuz darbe kalkışması
sonrası nüfusuna göre en çok öğretmen ve memur açığa
alınan illerden biri de Niğdedir. Niğde Cezaevinden gelen
mektuplarda Biz vatanseveriz, darbeyi kınıyoruz, suçumuz varsa
Niğde meydanında bizi asın ama suçumuz yokken
yaşadıklarımızı kabullenemiyoruz. diyorlar.
Mağdurlardan birinin eşi Ben ve eşim öğretmeniz, 3
çocuğumuz var, eşim tutuklu, evimizin 50 bin lira kredi borcu bulunuyor,
çocuklarım aç. Eşim cezaevinde olduğu için çalışma
ihtiyacı duydum, gittim, temizliğe başladım, temizliğe
gittiğim evde ise iki gün sonra Sen FETÖcüymüşsün, temizliğe
gelme. dediler. Biz şimdi ne yapalım? Açlığa mahkûm
ediyorlar, biz mağduruz. diye mektuplar gönderiyorlar. 15 Temmuz
öncesinde yasal bir sendikaya kısa süre üye olan ya da yasal bir bankaya
bir dönem para yatıran ya da orada bulunan özel okula çocuğunu
göndermiş olanlar açığa alınmış ya da tutuklular.
Niğde, darbenin merkezî bir yer olmamasına
rağmen, Niğdede yapılan uygulamanın hızla, adil biçimde
değerlendirilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Yalım
5.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
Uşak açık ve kapalı cezaevinde kapasitesinin yüzde 50sinden
fazla tutuklu bulunduğuna ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Benim sorum ve isteğim Sayın Adalet
Bakanına: Uşakta hem kapalı hem açık cezaevi
bulunmaktadır. Şu anda kapasitesinin tam tamına yüzde 50sinden
daha fazla -hatta bunu hapishane müdürü de teyit etti- kişiyi
bulundurmaktadır. Bu fazlalığın bir an önce değişik
illere dağıtılması
Şu anda içeride bulunan birçok
bayan tutuklunun 15 günlük, 1 aylık bebekleri vardır. Bu bebekleri
göremediklerinden maalesef çocuklar anne sütünden mahrum
kalmışlardır. Hatta, anneler gelen sütlerini çöpe
sağdıklarını bile bana gelen mektuplarda
yazmaktadırlar. Buradan, Adalet Bakanından, bu bebeklerin annelerine
kavuşturulmasını özellikle talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
6.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
2009 yılında Mersinde yapılan Çatalburun operasyonunda
tutuklananların durumuna ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2009 yılında Mersinde Çatalburun
operasyonu adı altında bir operasyon
yapılmıştır. Bu operasyonda 89a yakın insan
gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Burada
dinlemeyi yapan polis bugün FETÖden açığa
alınmıştır. İddianameyi hazırlayan savcı
MİT tırlarını durduran savcıdır, şu anda
FETÖden tutukludur. Kararı veren hâkim şu anda FETÖden tutukludur.
Bunların verdiği cezayı işlemeyip o anda askerde olan ve
cezaevinde olan, belgeleriyle sabit olan insanlara bile hapis cezası
verilmiştir. Buradan Adalet Bakanına çağrı yapıyorum:
Bu insanlar dokuz yıldır hukuksuz yere gözaltında
tutulmaktadır. Gerekli incelemelerin yapılarak -bu kararı
verenler malum zaten, bunların verdiği kararın şu anda bir
hükmü yoktur, bunların tamamı FETÖden gözaltında- bu
mağduriyete son vermelerini
89a yakın insanımızın
bir kısmı cezaevinde -mahkûmiyet kararı almışlar- bir
kısmı da şu anda dışarıda. Buna son vermelerini
bekliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Ilıcalı
7.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının, 29 Ekimde Cumhurbaşkanının
katılımıyla Ankara Yüksek Hızlı Tren
Garının açılışının
yapılacağına ve emeği geçenlere şükranlarını
sunduğuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Sayın
Başkanım, önümüzdeki cumartesi günü cumhuriyetimizin 93üncü
kuruluş yıl dönümünü kutlayacağız. Bu anlamlı günde
Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla
Ankara Yüksek Hızlı Tren Garının
açılışını yapacağız. Bugün de Sayın Ulaştırma
Bakanımızın davetiyle Ulaştırma Komisyonu üyeleri
olarak bu yeni garda kahvaltılı toplantı yaptık.
Toplantı sonrasında yapılan yeni hızlı tren
garını gezme imkânına sahip olduk. Ülkem adına gurur
duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Yap-işlet-devret modeliyle yapımı
tamamlanan ve demir yolu sektörümüzde bir ilk olan hızlı tren
garı yaklaşık 70 bin metrekarelik alanda inşa edilmiş,
toplam kapalı alanı 195 bin metrekaredir. Günlük 50 bin kişilik
yolcu kapasitesine sahip Ankara Yüksek Hızlı Tren Garında 3
adet peron bulunmaktadır; otel, mağaza gibi ticari ve sosyal
donatı alanlarıyla günlük 100 bin ziyaretçiye hizmet verebilecek
altyapıdadır.
Cumhuriyetimizin 100üncü yıl dönümünde bu
gardan seçim bölgem Erzurum olmak üzere, ülkemizin her iline yüksek hızlı
trenlerle gitmek nasip olsun temennisiyle emeği geçenlere
şükranlarımı sunuyorum. Hayırlı uğurlu olsun.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Tanal
8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Ümraniye Belediyesinin Roman vatandaşların yaşadıkları
çadırları söktüğüne, sosyal devlet ilkesi uyarınca bu
insanlara barınma hakkı sağlanmasını talep
ettiğine ve Sultanbeyli ilçesinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, hafta içerisinde
İstanbul ili Ümraniye ilçemizde Ümraniye Belediyesi Roman
vatandaşlarımızın yaşadıkları
çadırların hepsini söktü. Şu anda toplam nüfusu 100ü bulan 18
Roman ailesi, insanımız, vatandaşımız kimisinin
eşi askerde- kaldırımlarda yaşıyor. Benim burada Çevre
ve Şehircilik Bakanlığından, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığından istirhamım şu: Ne olur, bu insanlara
sosyal devlet ilkesi uyarınca sahip çıkın, barınma
hakkını sağlayın.
Sultanbeyli ilçemizin otopark sorunu, imar sorunu,
tapu sorunu, mülkiyet sorunu halledilmedi, Sultanbeyli mağdur.
Sultanbeylide, aynı zamanda, vatandaşımız istifleme
şeklinde belediye otobüslerine biniyor, yeteri kadar belediye otobüsü
Sultanbeylide yok. Sultanbeyli Meydanında tuvalet yok, Sultanbeyli
sokakları geceleri aydınlatılmıyor, karanlıkta,
okulların çevresinde uyuşturucu satılıyor, Sultanbeylide
okul çevresinde uyuşturucuyla mücadele yok. Bu anlamda tüm yetkilileri
uyarıyorum.
Selam ve saygılarımı iletiyorum.
BAŞKAN Sayın Engin
9.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin,
emeklilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizdeki 7 milyon emeklimizin
sorunlarını daha önceki Meclis konuşmalarımda da dile
getirmiştim. Ne yazık ki her 100 emeklimizden 33ü emekli olduktan
sonra geçinebilmek için çalışmaya devam etmek mecburiyetinde
kalıyor. Emeklilerimizin maaşlarının düşük
olmasının yanı sıra, maaşlarda adaletsizlik de söz
konusu. Aynı süre çalışmış ve aynı miktarda prim
yatırmış olmalarına rağmen emeklilerimizin maaşları
arasında ciddi farklılıklar bulunmakta. Bu adaletsizliği
gidermek için intibak yasasını bir an evvel Meclisten geçirmeliyiz.
Emeklilerimizin banka promosyon ödemeleri ise
yılan hikâyesine dönmüş durumda. İki seneyi aşkın
süredir promosyon ödemesi bekleyen emeklilerimize AKP ne yazık ki somut
tarih vermiyor. Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına
soru önergesi de sunmuştum, bir an evvel somut yanıt bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akyıldız
10.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, Sivas merkez ve ilçelerindeki hastanelerde yeterli
uzman doktor bulunmadığına ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Daha önce birkaç defa Sayın Sağlık
Bakanına buradan seslenmiştim, bir kez daha seslenmek istiyorum. Daha
birkaç gün önce yine Sivasın Divriği ilçesinden Sivas merkeze sevk
edilen bir hastamız maalesef Sivasta doktora ulaşamadan, hastaneye
ulaşamadan yolda ambulansta yaşamını yitirmiştir. Ben
buradan tekrar soruyorum Sayın Sağlık Bakanımıza ve
Hükûmet yetkililerine: Benim daha kaç Sivaslı kardeşimin yollarda
hastanelere ulaşmak için ölmesi gerekiyor? Yani bu sayıyı
söyleyin, biz de bilelim de ona göre önlem aldıralım. Sizin
vicdanınız köreldi mi? Daha kaç tane çocuğun yetim, öksüz
kalması gerekiyor sizin Sivasa hizmet yapmanız için?
Tekrar buradan bir kez daha sesleniyorum: Lütfen,
Sivasın ilçelerine ve Sivas merkeze uzman doktor gönderelim diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tuncer
11.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, Amasya
çevre yolunun bir an önce yapılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya)
Sayın Başkan, AKP iktidara geldiğinde Amasyaya ve
Amasyalılara bir söz vermişti; o söz, Amasya çevre yolunun
yapılması, bir an önce hizmete açılıp Amasya şehir içi
trafiğinin rahatlaması idi ancak iktidara geleli on dört yıl,
çevre yoluna başlanalı on yıl olmasına rağmen hâlen
çevre yolu bitirilip hizmete açılamamıştır, bu hızla
yapılan çalışmayla da 2023 yılına dahi yetişmesi
mümkün değildir. Oysa bu süre zarfında Tokat ili çevre yolunun
yapımına başlanmış ve hizmete
açılmıştır. Amasya halkı, Tokatlı iktidar
siyasetçilerinin Amasyalı iktidar sahibi siyasetçilerden daha
çalışkan olduğunu düşünmeye başlamıştır.
Çevre yolu hikâyesi artık Amasyada mizahlara konu olmaktadır. Resimde
gördüğünüz üzere yeni evlenen bir çift gelin arabasının
arkasına şu ibareyi yazdırmıştır:
Aşkımız hiç bitmesin Amasya çevre yolu gibi.
İnşaatına başlandığında doğan çocuk
ilkokulu bitirdi, AKP Amasyada 6 milletvekili değiştirdi, Leyla
Mecnununa, Ferhat Şirinine kavuştu ama Amasyalı bir türlü
çevre yoluna kavuşamadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
12.- İstanbul Milletvekili Onursal
Adıgüzelin, Boğaziçi Üniversitesinde temmuz ayında yapılan
rektörlük seçimlerinde Profesör Doktor Gülay Barbarosoğlunun oyların
yüzde 86sını almasına rağmen atamasının
yapılmadığına ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kendi diktaları mevzubahis olduğunda millî
irade, sandık ve seçime saygıyı dillerinden düşürmeyenler
akademik özgürlükler söz konusu olduğunda bu kavramların
anlamını unutuveriyor. Boğaziçi Üniversitesinde temmuz
ayında yapılan rektörlük seçimlerinde Profesör Doktor Sayın
Gülay Barbarosoğlu oyların yüzde 86sını alarak üniversite
tarihinin rekorunu kırdı. Buna karşın
Cumhurbaşkanı Barbarosoğlunu hâlâ atamadı. Üzerinden dört
aya yakın bir zaman geçmesine rağmen Barbarosoğlunun
atanamamasının AKPnin sandığa duyduğu
saygının nasıl tek taraflı ve riyakâr bir tutum
olduğunun en güncel örneğidir. Barbarosoğlu atanamıyor
çünkü biliyorlar Barbarosoğlu biattan değil akademik özgürlüklerden
yana saf tutar. Ben buradan bir kez daha öğrencisi, akademik ve idari
personeliyle üniversite bileşenlerinin çağrısını
yineliyorum. Seçim sonuçlarına saygı duyun ve Barbarosoğlunun
atanmasını gerçekleştirin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
13.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
AKP iktidarı döneminde FETÖ, PKK, IŞİD terör örgütleriyle
karşı karşıya kalındığına, ülkede tam
bir güvensizlik ve umutsuzluğun hâkim olduğuna ve Hükûmetin çözüm
üreten değil sorun üreten bir iktidar durumuna düştüğüne
ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Başbakana soruyorum.
Bir: AKPnin on dört yıldır
sürdürdüğü iktidarı döneminde ağır hataları ve ihmallerinden
dolayı FETÖ, PKK, IŞİD terör örgütleriyle karşı
karşıya kalmıştır. Siz iktidara gelinceye kadar bir
tek PKK terörü vardı, sayenizde buna FETÖ ve IŞİD terör örgütü
de eklenmiştir. Bu durumlar karşısında ülkemizde tam bir
güvensizlik ve umutsuzluk hâkimdir. Demokrasimiz, cumhuriyetimiz ve ekonomimiz
tıkanma noktasına gelmiştir. Başbakan ortaya çıkan bu
temel sorunları bir kenara iterek başkanlık derdine
düşmüş, parlamenter sistemimizi de tahrip etmeye
başlamıştır. Başkanlık gelirse bütün dertler
bitecekmiş gibi söylemlerle halkı kandırmaya devam ediyorsunuz.
Bu kandırma ne zamana kadar sürecektir?
İki: Artık Hükûmetiniz çözüm üreten
değil, sorun üreten bir iktidar durumuna düşmüştür. Hükûmetiniz
istifayı düşünüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
14.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onarım ve yeni bina yapım
işlerinin Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
Derneğine verilmesini ayıpladığına ilişkin
açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, biliyorsunuz Anıtkabirde çocuk parkı
yapılması için bir ayıp işlendi, bu ayıbın ikinci
tarafı da bunu bir kargo firmasına yaptırmaktı. Aynı
zamanda 78 milyonun Meclisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin onarım ve
yeni bina yapım işlerini Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığı Derneğine verilmesini ayıplıyorum. Bu
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği Torunlar
İnşaat gibi 10 işçinin toplu olarak katledildiği cinayetin
müsebbibi, Ağaoğlu gibi Fatih ormanlarını katleden bir
firma ve bu çevre ve şehircilik cinayetleri işleyen firmaya buradaki
onarımı yaptırarak bunların PR çalışması ve
kamuoyu çalışmasına Türkiye Büyük Millet Meclisi alet mi
ediliyor? Bir kişinin sarayına 1 milyar 970 milyon veren Meclis kendi
Meclisine 40-50 milyon bulamıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Hürriyet...
15.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
özgür bilimi, laik ve parasız eğitimi savunan akademisyenlerin
tasfiyesinin ve asistan kıyımının son bulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayıları 15 bini bulan öğretim üyesi
yetiştirme programı kapsamındaki ÖYPli araştırma
görevlilerinin iş güvenliği KHKyla bir gecede ortadan
kaldırıldı. Araştırma görevlilerinin eğitimlerini
tamamladıklarında görevlerine devam etmelerini sağlayan 33/A
maddesi eğitim sonunda işten atılmalarına neden olan
güvencesizliğin cisimleşmiş hâli olan 50/D kadrolara
dönüştürüldü. Oysa ÖYP, sözlü mülakata gerek kalmadan, liyakata
dayalı akademisyen alan tek sistemdi. Geçmiş dönem hükûmet
programında ülkemiz geniş coğrafyaların nitelikli beyinleri
için bir cazibe merkezi alanına dönüştürülecekti ancak
çıkarılan KHKyla, nitelikli beyinler için ülkemizi cazibe merkezi
hâline getirmek bir yana dursun, beyin göçünün de önü açıldı. KHKyla
ÖYP düzenlemesi geri alınmalı, herkese iş güvencesiyle
emeğin ve kazanılmış hakkın güvencesi
sağlanmalıdır. Özgür bilimi, laik ve parasız eğitimi
savunan akademisyenlerin tasfiyesi ve asistan kıyımı son bulmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Son olarak Sayın Özdemir...
16.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
eğitimde sayısal artışlar yerine eğitimin kalitesi,
içeriği, niteliği ve bilimsel, çağdaş dünyadaki yerimizin
ne olduğu konularının tartışılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maliye Bakanı, 2017 yılı merkezî
yönetim bütçe sunuş konuşmasında eğitime ayrılan
kaynağın 122 milyar liraya
çıkarıldığını açıkladı ancak bu kaynak
artışı ülkemiz için yeterli mi? OECDnin Eğitime
Bakış 2016 Raporuna göre öğrenci başına düşen kamu
harcamalarında Türkiye OECD ülkeleri arasında sondan ikinci
sırada yer almaktadır. AKP iktidarları süresince, her alanda
olduğu gibi eğitimde de okul sayısı, üniversite
sayısı, bütçe artışı gibi sürekli bir sayısal
artış öne çıkartılıyor. Asıl tartışmamız
gereken eğitimin kalitesi, içeriği, niteliği ve bilimsel,
çağdaş dünyadaki yerimizin ne olduğudur. Gelin, partilerüstü bir
komisyon kurarak eğitim şûrasını toplayalım ve
Çocuklarımızı nasıl dünyanın en iyi yetişen
gençleri yaparız? sorusunun yanıtını hep birlikte
arayalım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
Şimdi, sayın grup başkan vekillerine
söz vereceğim.
Sisteme giren Sayın Baluken var. Sizden
başlayalım, diğer grup başkan vekilleri de sisteme
girebilir.
Buyurunuz.
17.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Gültan Kışanak ve Fırat Anlının
gözaltına alınmalarını protesto eden Diyarbakır
halkına yapılan müdahalelere ve gerek Diyarbakırdaki
kadınlara yönelik faşizan saldırıları gerekse
Ayşegül Terziye saldıran kişinin tahliyesini tüm
kadınların iradesine yönelik bir saldırı olarak
değerlendirdiklerine ve şiddetle kınadıklarına
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün, Sayın Gültan
Kışanak ve Sayın Fırat Anlı şahsında
Diyarbakır halkının, Kürt halkının iradesine yönelik
yapılan saldırılara karşı Diyarbakır halkı
demokratik bir direniş ortaya koymuştur, demokratik tepkisini
göstermek için de bu faşizan uygulamalara karşı protesto
hakkını kullanmak istemiştir. Ancak, maalesef, halkın
iradesine darbe yapan AKP Hükûmeti Diyarbakır sokaklarında âdeta
terör estirmiştir. Yediden yetmişe bütün Diyarbakır halkına
90lı yılları aşan bir faşizan müdahale
yapılmış ve birçok yurttaşımız
yaralanmıştır. Bu müdahale esnasında 24üncü Dönem Batman
Milletvekilimiz Sayın Ayla Akat Ata gözaltına
alınmıştır. Yine, İmralı heyeti üyemiz yani iki
buçuk yıl boyunca barış için çabalayan Ceylan Bağrıyanık
arkadaşımız insanlığı utandıracak
şekilde sokak ortasında işkenceye tabi tutulmuştur.
Feleknas Uca, Besime Konca, Çağlar Demirel başta olmak üzere birçok
kadın arkadaşımız yine AKP Hükûmetinin
talimatlandırdığı polis güçleri tarafından sokak
ortasında faşizan bir şekilde işkence görmüşlerdir.
Buna karşı bütün kadın arkadaşlarımız başta
olmak üzere Diyarbakır halkı, dün yeniden bir direniş
destanı yazmıştır ve bu saldırılar
karşısında bu halkın iradesinin teslim
alınmayacağını bütün dünyaya göstermiştir, AKP
faşizmini de bütün dünyaya teşhir etmiştir. Bu baskılarla
sonuç alamayacağını düşünen Hükûmet, bu sefer vermiş
olduğu talimatlarla kadın kurumu olan, kadın örgütlenmesi kurumu
olan KJA Genel Merkezini sabah saatlerinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
hukuksuz bir şekilde basmıştır. Orada da avukatların
girişine, vekillerimizin takibine izin verilmemiştir.
Bugün, aynı zamanda, AKP Hükûmetinin emrinde
olan yargı bir otobüste şort giydiği için Ayşegül Terziyi
tekmeleyen bir mahlukatı da tahliye etmiştir.
Biz, gerek Diyarbakırdaki kadın
arkadaşlarımıza yönelik bu faşizan
saldırıları gerekse de Ayşegül Terziye saldıran bu
kişinin tahliyesini, doğrudan kadın
arkadaşlarımızın, tüm kadınların iradesine
yönelik bir saldırı olarak değerlendiriyoruz; o nedenle
bunları şiddetle kınıyoruz. HDP grubu olarak kadın
hareketimizin, kadın arkadaşlarımızın ve bütün
kadınların yürüttüğü mücadelenin yanında
olacağımızı ifade ediyoruz. Bugünkü bütün
çalışmalarımızı kadınların güzelliğini
ve direngenliğini simgeleyen bu renklerle yürüteceğiz ve Türkiyedeki
kadınların bu faşizan baskılar altında yalnız
olmadığını bir kez daha bütün Türkiye kamuoyuna
göstereceğiz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın Usta
18.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 29
Ekim 1923 tarihinin Türk milletinin, hiç kimsenin tutsağı
olmayacağı, mukadderatına kendisinin hâkim olacağı,
geçmişte olduğu gibi gelecekte de tam bağımsız
yaşayacağını ilan ettiği tarihî bir gün olduğuna,
Cumhuriyet Bayramını kutladığına ve başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kurucu kahramanları ve
şehitleri şükran ve minnetle andığına ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye Cumhuriyetinin 93üncü yıldönümünü
milletçe büyük bir şevk, heyecan ve gururla idrak ediyoruz.
Cumhuriyetimiz, istiklali uğruna fedakârca çırpınarak kendisine
vurulmak istenen esaret zincirlerini parçalayan, 1919da Samsundan
başlayan ve 1923te Ankarada sonuçlanan var olma azmi ile bağımsız
yaşama isteğinin tacı, millî iradenin muhteşem bir eseri ve
zulme meydan okuyan, zalime rest çeken, batıl inanç ve hain hesaplara
namus mücadelesinin rehberliğiyle karşı koyan kahraman bir
neslin emanetidir.
Tarih boyunca birçok kahramanlık
göstermiş, devlet olmanın onuruna, millet olmanın haysiyetine
sahip olmuş, emperyalist emeller tarafından tarihten silinmeye ya da
küçük bir coğrafyaya sıkıştırılmaya
çalışılan büyük Türk milleti, kaderinin ve kardeşliğinin
önüne geçmeye, geleceğini ve geçmişini karartmaya teşebbüs eden planları,
projeleri hezimete uğratmış, bedeli ne olursa olsun teslim
olmayacağını ispatlamıştır.
Cumhuriyet, askerî zaferler kadar her safhası
düşünülmüş, her aşaması planlanmış, her yönüyle
millet egemenliğine odaklanmış millî stratejinin ürünüdür.
Şüphesiz ki Türkiye Cumhuriyetini, herhangi bir farklılık ve
ayrım kabul etmeyen, cepheden cepheye koşan, dişinden
tırnağından artırdığı ne varsa
vatanının selameti için feda eden Türk milletinin tamamı
kurmuştur. Külfet ve çilelere herkes katlanmış, herkes cumhuriyetin
birleştirici şemsiyesi altında toplanmıştır.
29 Ekim 1923, zulme meydan okuyanların
mükâfatıdır. 29 Ekim 1923, ızdırap dolu yılların,
işgalle geçen karanlık dönemlerin açılmamak üzere
kapandığı, Türk milletinin hiç kimsenin tutsağı
olmayacağı, mukadderatına kendisinin hâkim olacağı,
geçmişte olduğu gibi gelecekte de tam bağımsız
yaşayacağını ilan ettiği tarihî bir gündür.
Cumhuriyetimiz, etnik kökeni ve mezhebi ne olursa
olsun tüm şehit ve gazilerimizin hediyesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Usta.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Üzerinde
yaşadığımız ve ecdat kanlarıyla
sulanmış bu topraklar, bu bayrak, bu devlet ve bu cumhuriyet
hepimizin şeref simgesi, varlık nişanesidir. Doksan üç yıllık
Türkiye Cumhuriyetinde hiç kimse yabancı görülmemiş, hiç kimse
ötekileştirilmemiş, hiç kimse
dışlanmamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti, tarihte kurulan Türk
devletlerinin bir devamı olarak Allahın izniyle
varlığını sürdürecektir. Bu, sürekli yenilenen, sürekli
oluş hâlinde olan zengin ve bereketli bir geçmişten parlak ve tertemiz
bir istikbale kanat açan büyük Türk milletinin son kararıdır.
Bu çok anlamlı tarihin yıl dönümünde aziz
milletimizin Cumhuriyet Bayramını kutluyor, başta Gazi Mustafa
Kemal Atatürk olmak üzere tüm kurucu kahramanları ve şehitlerimizi
şükran ve minnetle anıyor, hepsine Yüce Allahtan rahmet diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Usta.
Sayın Özel, buyurun.
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Eren Erdeme yapılan saldırının
kabul edilemez olduğuna, Türkiyede kutuplaşmadan medet umanlara
karşı Cumhuriyet Halk Partisinin hukuku ve barışı
savunmaya devam edeceğine, Gazeteci Nail Güreliye Allahtan rahmet
dilediğine, Ayşegül Terzi davasındaki mahkeme kararından
rahatsız olduklarına ve Cumhuriyet Bayramını
kutladığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Bugün, Cumhuriyet Halk Partisi olarak kapalı
grup toplantımızı gerçekleştirdik. O toplantıda
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Eren Erdeme Bağcılarda bir
hemşehri derneğini ziyareti sırasında yapılan bir
saldırı, bir provokasyondan dolayı Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun duyduğu derin üzüntüyü, rahatsızlığı ve böyle
bir şeyin kabul edilemez olduğunun, ancak orada kendilerini bir
siyasi görüşe tabi olduklarını belli işaretlerle ifade eden
kişilerin davranışlarından hemen sonra parti yetkililerimiz
tarafından ilgili partiyle girdiğimiz temas sonucunda partinin son
derece olumlu, yatıştırıcı ve üzerine düşen
tavrının da altını çizdik.
Bundan sonraki süreçlerde Türkiyede bir iç
savaştan, Türkiyede kutuplaşmadan ve sokaklarda çeşitli
ayrıştırmalarla bir kavga görüntüsünden medet umanlara
karşı Cumhuriyet Halk Partisi hem hukuku, barışı savunmaya
devam edecek ama gerek milletvekillerinin gerekse gençlik kollarının
da bir tüyünün bile bizim için son derece önemli olduğunun ve onların
iradesinin Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak arkasında olduğumuzun
da ifade edilmesini yararlı görüyoruz.
Sayın Nail Gürelinin vefatını dün
akşam saatlerinde öğrendik ve sizin de, tüm grupların da bu
konudaki ailesine başsağlığı ve basın camiasına
başsağlığı dileklerini ifade etmiştik ama bir kez
daha televizyon yayın saati içinde Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin önceki
başkanı Nail Güreliye Allahtan rahmet diliyoruz, yeri doldurulamazdır
kendisinin ve aziz hatırasının önünde saygıyla eğiliyoruz.
Ayşegül Terzi davasındaki mahkeme
kararı yani saldırganın serbest
bırakıldığı saldırıya uğrayanın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
ağlayarak,
saldırganın gülerek çıktığı bir yargılamanın
hepimizi son derece rahatsız ettiğinin, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin buna karşı alması gereken tavırlar, yapması
gereken düzenlemeler olduğunun bir kez daha altını çiziyoruz.
Ayşegül Terzi ve yaşam biçimi, kendi tercihleri ne olursa olsun tüm
kadınlar yalnız değildir. Biliyoruz ki bu düzeni kadınlar
değiştirecek. Bu haksızlığa bizler de onlarla birlikte
direnmeye ve karşı koymaya devam edeceğiz.
Son olarak da, biraz önce Milliyetçi Hareket
Partisinin sayın grup başkan vekilinin cumhuriyetle ilgili değerlendirmelerini
büyük bir dikkatle ve memnuniyetle okuduk. Biz de Cumhuriyet
Bayramını şimdiden kutluyor, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün kendine layık görmediği bir makamı bugün birilerine
layık görmeye çalışanlara karşı cumhuriyete ve parlamenter
sisteme hep birlikte sahip çıkma konusundaki irademizi tekrar ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın Muş, buyurun.
20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Bingöl ve Çukurcada şehit olan 2 askere Allahtan rahmet dilediğine,
devletin terörle mücadeleyi sadece yurt içinde değil yurt
dışında da etkin bir şekilde sürdürdüğüne, Cumhuriyet
Bayramını tebrik ettiğine ve Cumhuriyet Halk Partisi
İstanbul Milletvekili Eren Erdeme yapılan saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bugün Bingölden ve Çukurcadan acı haber aldık. 2
askerimiz kalleş teröristlerin saldırısı neticesinde
şehit oldu. Şehit olan askerlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet,
ailelerine ve milletimize sabırlar diliyorum. Tüm milletimizin başı
sağ olsun.
Tabii, terörle mücadelemizin kararlılıkla
ve etkin bir şekilde devam edeceğini buradan bir kez daha ifade etmek
isterim. Türkiye hiçbir zaman teröre teslim olmamıştır ve
olmayacaktır. Aksine, terörle mücadelede, teröristlerin
saklandıkları inlere girmek suretiyle bulundukları yerde imha
sürecine girilmiştir. Canlı bomba kullanmak ve kalleşçe
mayın patlatmaktan başka hiçbir hareket imkânı kalmayan hain
terör örgütünün artık beli kırılmıştır.
Teröristler sığındıkları mağaralarda,
bulundukları inlerde bir bir yok edilmektedir. Devletimiz terörle
mücadeleyi sadece yurt içinde değil yurt dışında da etkin
bir şekilde sürdürmektedir. Büyük ve güçlü bir ülke olan Türkiye, hem
Suriyede hem Irakta terör inlerine operasyonlar düzenlemektedir.
Türkiye terör örgütleri arasında bir
ayırım yapmamaktadır. Suriyede hem DAEŞ hem PYDyle
mücadele edilirken, Kuzey Irakta, Kandildeki PKK terör yuvalarına hava
operasyonlarıyla bombalar yağdırılmaktadır. Türkiyenin
Suriyede terör örgütlerine yönelik yürüttüğü Fırat Kalkanı
Operasyonu Suriyedeki gidişatı değiştirmiş ve terör
örgütlerinin giderek geri çekilmesine neden olmuştur. Batılı
koalisyon güçlerinin Suriyede beş yılda teröre vuramadığı
darbeyi, Türkiye, çok kısa bir sürede, bu operasyonlarla vurmayı
başarmıştır.
Tabii, terörle mücadele sadece teröristleri yok
ederek yürütülmemektedir. Teröristlere lojistik destek veren, finans
sağlayan, onlara yardım ve yataklık edenlerle de mücadele
edilmektedir.
Türkiyenin terörle bu etkin
mücadelesine en büyük desteği halkımız vermektedir. Özellikle
doğu ve güneydoğu illerimizdeki vatandaşlarımız bu
terör belasının bir an önce bitmesi için devletinin yanında
olduğunu göstermektedir. Bölge halkımız, özellikle
esnafımız kaos ve kargaşa çıkarmaya çalışanlara
fırsat vermemekte ve oradaki vatandaşlarımıza âdeta bir
kene gibi yapışan asalak terör yandaşlarına Yeter
artık, düşün yakamızdan. demektedir. Bazı Batılı
devletlerin Türkiyede yargı tarafından teröre destek verenlere
ilişkin yürütülen süreçlere müdahale anlamına gelen
açıklamalarını da yanlış bulduğumuzu ve kabul
etmediğimizi ifade etmek isterim. Hiçbir devlet Türkiyenin iç
işlerine müdahale edemez ve görülmekte olan davaları etkilemeye
yönelik beyanatta bulunamaz. Hele terör örgütü elebaşını
ülkesinde barındıran, iadesine ilişkin Buna
bağımsız yargı karar verir. diyenler, Türkiyede
yargısal süreçlerle ilgili açıklama yapma hakkına kesinlikle
sahip değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, tamamlamak istiyorum müsaadeniz
olursa.
BAŞKAN Tabii ki,
buyurun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Son olarak şunu ifade etmek isterim ki Türkiye
Cumhuriyeti devleti bu aziz milletin desteğini arkasında buldukça tüm
terör örgütlerini tek tek bertaraf edecek ve son terörist yok edilene kadar
mücadelesini sürdürecektir.
Ben de yaklaşan
Cumhuriyet Bayramımızı şimdiden tebrik ediyorum, tüm
milletimize hayırlı uğurlu olsun tekrar.
Aynı şekilde,
kadınlarımıza yönelik hiçbir şiddet olayını
tasvip etmediğimizi, kadınlara uzanan her türlü şiddet
hareketini kesinlikle ve nefretle kınadığımızı
ifade etmek isterim.
Burada, Cumhuriyet Halk
Partisinden bir milletvekiline karşı da yapılan
saldırıyı AK PARTİ Grup Başkan Vekili olarak ben de
kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Genel Kurulu
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Muş.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Pervin Buldanın, Ayşegül Terzi davasının takipçisi
olduğuna, Özgür Kadın Derneği KJAnın sözcüsü Ayla Akat
Atanın gözaltına alınmasını
kınadığına ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
kendisini Meclis Başkanına şikâyet etmesinden üzüntü duyduğuna
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, ben de özellikle Ayşegül Terzi davasının
takipçisi olduğumu belirtmek istiyorum ve ona tekme atan mahlukun serbest
bırakılmasının bir kadın olarak beni de derinden
üzdüğünü ve yaraladığını özellikle ifade etmek
istiyorum.
Yine, Özgür Kadın
Derneği KJAnın sözcüsü Sayın Ayla Akat Atanın
gözaltına alınmasını ben de buradan bir kez daha
kınıyorum.
Dün bu konuda bir
açıklama yapmıştım ancak Sayın Muşun beni Meclis
Başkanına şikâyet etmesinin gerçekten beni derinden
üzdüğünü özellikle belirtmek isterim.
Mesele kadın olduğu
zaman, mesele kadın meselesi olduğu zaman, mesele insan ve
insanlık olduğu zaman ben buradan bu açıklamaları yapmaya
devam edeceğim, bunu belirtmek istiyorum ve teşekkür ediyorum.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, bir söz talebim var tekrar.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben burada
fikirlerimi ifade ettim sizlere. Bunun haricinde, sizi herhangi bir yere
şikâyet etmedim, bunu buradan ifade etmek isterim.
Benim, o gün yaptığınız
konuşmayla alakalı hatırlatmak istediğim fakat daha sonra
çıkan diğer tartışmalardan dolayı fırsat
bulamadığım bir şey vardı: Siz Meclisi yönetmektesiniz
ve Anayasanın 138inci maddesinde mahkemelerin
bağımsızlığından bahseder. Bu açıdan, devam
eden bir yargısal süreçle alakalı, süreci etkileyecek
açıklamalarda bulunmanın yanlış olduğunu ifade ettim.
Burada 138inci maddeyi tekrar tüm herkese hatırlatmak
isterim: Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya,
kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir
organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez;
genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Cumhurbaşkanına oku, Cumhurbaşkanına.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Görülmekte olan
bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin
kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz
veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile
idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare,
mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve
bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
Tekrar, ben burada fikirlerimi söyledim, aynı
fikirlerimin arkasındayım. Buradaki oturumdan sonra da sizinle
alakalı herhangi bir şikâyet beyanında da
bulunmadığımı ifade etmek isterim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim Sayın
Muş.
Okuduğunuz bu İç Tüzük maddesini ben de
biliyorum, bunu bana hatırlatmanıza gerek yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Herkese
hatırlattım.
BAŞKAN - Ancak, biraz önce de ifade ettim,
mesele insan ve insanlık olduğu sürece, mesele kadın meselesi
olduğu sürece ben bu tür açıklamaları yapmaya devam
edeceğim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Biz de ikaz
edeceğiz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) -
Cumhurbaşkanı bu ikazlarınıza dâhil mi?
BAŞKAN - Siz de ikazınızı
yaparsınız, şikâyetinizi yaparsınız, benim
başım gözüm üstüne Sayın Muş. Teşekkür ederim.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) - Biz de ikaz edeceğiz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) -
Cumhurbaşkanı bu ikazlarınıza dâhil mi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Biz de ikaz
edeceğiz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Baluken, buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Sayın Başkan, bu konuyla ilgili benim de söz talebim var.
BAŞKAN - Tabii, buyurun.
22.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Eren Erdeme yapılan
saldırıyı şiddetle kınadığına
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Doğrusu, Sayın Muşu dinlerken
keşke bu okumuş olduğu İç Tüzük ya da Anayasa
kısmını Sayın Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi
kararlarıyla ilgili mahkûm edecek yorumlar yaptığı zaman da
burada, Genel Kurulda okumuş olsaydı diye düşünüyorum.
Meclis başkan vekillerinin oturumu
tarafsız yönetmeleri tabii ki İç Tüzükün ve Anayasanın
gereğidir ve bu konuda muhalefet parti sözcüleri olarak bizler de
sıklıkla Meclis başkan vekillerinden beklentilerimizi, hatta
Meclis Başkanından beklentilerimizi dile getiriyoruz. Ancak, en fazla
iktidar partisine mensup Meclis başkan vekillerinin oturumu yönettiği
bütün Genel Kurul çalışmalarında Genel Kurul
çalışmalarıyla hiç ilgisi olmayan kişisel
düşüncelerini Divandan paylaştıklarına,
tartışmayı yönlendirdiklerine, muhalefetin söz hakkını
engellemeye çalıştıklarına sayısız defa
tanıklık ettik. Sizin yaptığınız gibi dışarıda
var olan bir hukuksuzlukla ilgili ve ortaya çıkmış
insanlığa yönelik bir saldırıyla ilgili hangi Meclis
başkan vekili görüş belirtirse bugüne kadar herhangi bir itiraz
yöneltmedik. Dolayısıyla, biz göstermiş olduğunuz tutumun
bu şekilde tartışılmasını son derece talihsiz
olarak değerlendirdiğimizi, bu uyarıların özellikle
diğer Meclis başkan vekillerinin oturumları sırasında
da iktidar partisi tarafından dikkate alınması gerektiğini
vurgulamak istiyoruz.
Diğer taraftan, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili
Sayın Eren Erdeme yürüttüğü bir siyasi çalışma
esnasında yapılmış olan faşist linç
saldırısını buradan şiddetle kınıyoruz.
Saldırının yapıldığı o akşam Sayın
Eren Erdemi arayıp geçmiş olsun dileklerimizi iletmiştik. Bu,
Eren Erdemin şahsında tıpkı Diyarbakırdaki
milletvekillerimize olduğu gibi bütün demokratik siyasete yöneltilmiş
bir saldırıdır. Hiçbir şekilde kabul edilemez
bulduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, sisteme
girmişsiniz, buyurun.
23.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Parlamento ve siyaset kurumlar, kurallar ve biraz da vicdanla
yapılması gereken bir mesele. İşin vicdani tarafı bu
işi yaparken birkaç tane turnusol kâğıdı var. Bir tanesi
tutarlılık bunların.
Şimdi, sayın grup başkan vekilinin
size yönelttiği eleştirinin ve dayandırdığı
Anayasa maddesinin ve dolayısıyla dün de ifade ettiği İç
Tüzükte 64üncü maddede Başkanın tartışmalara
katılmaması konusundaki uyarısının tek
başına baktığınızda sanki bir haklılık
payı varmış gibi görülüyor. Oysa bu Meclisi yöneten iktidar
partisinden başkan vekilleri, böyle sizin yaptığınız
gibi evrensel değerler üzerinden kadına karşı şiddet
veya bir kadın siyasetçiye yapılan darp gibi, kim yönetirse yönetsin,
bu fikrini belirttiğinde kimsenin karşı çıkmayacağı
hususlar bir yana, resmen kürsüdeki konuşmacıya içerik denetimi
yapıyorlar. Diyor ki: Ben sana buradan bunu söyletmem benim
yönettiğim oturumda. Yahu, nasıl yaparsın? Böyle bir şey
yok. Alıyoruz hemen elimize İç Tüzükü, çıkıyoruz, madde 64
diyoruz. İktidar partisinin sayın grup başkan vekilleri de
Meclis başkan vekilinin o yaptığının uygun
olduğunu, Anayasaya uygun olduğunu, İç Tüzüke uygun
olduğunu falan söylüyorlar. Ya onu yapmamak lazım ya bunu yapmamak
lazım. İkisini birden aynı kişiler yaparken işte, o
zaman burayı bir Meclis olmaktan, zaman zaman, tırnak içinde ve
üzülerek söylüyorum İşte, orada tiyatro yapıyorsunuz... Çünkü
tiyatroda rol neyse o yapılır ama Mecliste vicdanın ve hukukun gereği
neyse o yapılır. Elbette durduğumuz yerlerin, kürsüye
gösterdiği açı üzerinden farklılıklarımız, belli
esnemelerimiz, belli toleranslarımız olur, bu, siyasetin
doğasında var ama bu kadar taban tabana zıt bir mesele gerçekten
çok sıkıntılı.
Diğer bir yere gelince, hem ister
Diyarbakırda ister İstanbulda bir milletvekiline karşı
güvenlik güçlerinin nasıl davranacağı güneşin
çarığı, çarığın ayağı
sıkmasıyla ilgili. Siz valilerinize, siz Emniyet müdürlerinize bu tip
davranışlardan sonra gerekeni yapmıyor, bir valiler
kararnamesinde, bir milletvekilinin tartaklandığı, haksız
yere gözaltına alınmaya çalışıldığı
veya İstanbuldaki gibi bir linç girişimine
uğradığı yerde bunun hesabını kararnameyle sormuyorsanız
bu, Ben Mecliste kınarım ama siz bildiğinizi yapın, onlara
haddini bildirin. demekten başka bir şey değil. Bunun
milletvekilinin neyi söylediği, neyi savunduğuyla ilgisi yok, o
içeriğe yönelik onun sorumluluğunda olan işler ama bir
milletvekili dokunulmazlığının ihlal edildiği bir süreci
hoş görmek bir siyasi partiye, bir siyasi parti temsilcisine kesinlikle
yakışmamaktadır, bunları ifade etmek durumundayız.
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Özel.
Sayın Muş, sisteme
girmişsiniz, buyurun.
24.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, az önce okuduğum
Anayasanın 138inci maddesidir, İç Tüzük maddesi değildir.
Burada yargısal süreçlerle alakalı karar verme
aşamasındayken bu Anayasa maddesi açık ve net şekilde
ortadadır. Buna herkes riayet etmek durumundadır. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde mahkemelerin verdiği bütün karar
uygulanmıştır. O açıdan, mahkemenin kararı
beğenilmeyebilir ama mahkeme kararlarının tamamı
uygulanmıştır. Mahkeme karar verdikten sonra bununla
alakalı bir fikir beyan etmek ayrı bir şey, karar verme
aşamasında süreci etkileyecek beyanatta ve harekette bulunmak
bambaşka bir şeydir. O açıdan herkesi bu noktada dikkatli davranmaya
davet ediyorum ve burada gördüğümüz her meselede de hem İç Tüzükten
hem de Anayasadan kaynaklanan tüm haklarımızı
kullanacağımızı da bir kere daha ifade etmek isterim.
Herkes İç Tüzüke
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Söz veriyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
Muş, yani ikinci sefer kullandınız söz hakkınızı
ve ikinci sefer kullandığınızda birer dakika veriyoruz
biliyorsunuz ama tamamlayın, buyurun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Herkes İç Tüzüke riayet ettiği müddetçe biz hem
Meclis oturumlarını çok daha iyi yönetiriz hem de burada yasama
faaliyetlerini, yasama çalışmalarını çok daha
sağlıklı götürürüz diye düşünüyorum. Nihayetinde hepimizin
geldiği seçim bölgeleri var, hepimizin farklı sorumlulukları
var. Bu açıdan, asgari olan bu İç Tüzük noktasında ve nezaket kuralları
çerçevesinde herkesin birbirine muamele etmesinin önemli olduğunu
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri ayrı
ayrı okutacağım.
1inci sırada okutacağım Meclis
araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge
özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisinde yer
alacaktır.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir ve 19
milletvekilinin, idarî yapılanmada yürürlüğe giren
değişikliklerin mahallî idarelerin görev, yetki, sorumluluk, hizmet
kapasite ve kabiliyetleri ile idarenin bütünlüğü üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/342) (x)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2014 mahallî idareler genel seçimlerinden sonra
idarî yapılanmada önemli değişiklikler yürürlüğe
girmiştir. Türkiye ve dünyadaki tecrübeleri dikkate almayan,
tutarlılık ve bütüncül bakış açısından mahrum bu
değişikliklerin mahallî idarelerin görev, yetki, sorumluluk, hizmet
kapasite ve kabiliyetleri ile idarenin bütünlüğü üzerindeki etkilerinin
tespit edilmesi, muhtemel çözüm önerilerinin ortaya konulması,
yapılacak yasal düzenlemeler ve diğer tedbirlerin
araştırılması için Anayasanın 98inci, TBMM
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını takdirlerinize
saygılarımızla arz, talep ederiz.
1) Kadir Koçdemir (Bursa)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Erkan Akçay (Manisa)
4) Mehmet Erdoğan (Muğla)
5) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
6) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
7) Baki Şimşek (Mersin)
8) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
9) İzzet Ulvi Yönter (İstanbul)
10) Deniz Depboylu (Aydın)
11) Mehmet Günal (Antalya)
12) Erhan Usta (Samsun)
13) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
14) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
15) Zihni Açba (Sakarya)
16) Atila Kaya (İstanbul)
17) Arzu Erdem (İstanbul)
18) Mustafa Kalaycı (Konya)
19) Seyfettin Yılmaz (Adana)
20) İsmail Ok (Balıkesir)
Özet Gerekçe:
2014 mahallî idareler seçimlerinden sonra yeni bir
dönem başlamıştır. Yapılan değişikliklerle
asırlar içinde oluşan yerinden yönetim birikimi bir yana
bırakılmış, Anayasa'nın 123üncü maddesiyle hüküm
altına alınan "idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün
olması" durumu sona erdirilmiş, büyükşehir belediyesi olan
30 ilde il sınırları büyükşehir belediyesi sınırı
hâline getirilmiş, bu illerdeki il özel idareleri, belde ve köyler ile
diğer illerde nüfusu 2 binin altına düşen belde belediyelerinin
tüzel kişilikleri sona erdirilmiştir.
İdarî yapılanmamızda son
yıllarda yapılan değişiklikler tutarlılıktan ve
bütüncül bakış açısından mahrumdur, ülkemizde ve dünyadaki
tecrübeleri dikkate almamaktadır, mahallî hizmetlerin vatandaşa en
yakın birim tarafından yerine getirilmesi ilkesiyle
bağdaşmamaktadır, büyük zikzaklar ve ciddi tezatlarla doludur.
Mesela, son değişiklikle, nüfusun yüzde 75inin
yaşadığı 30 ilde, daha birkaç yıl önce kamu yönetimi
reformunun en önemli ve en güçlü aktörleri hâline getirilen il özel idareleri
kaldırılmıştır. Hizmetlerin hızlı, ucuz,
halkın talep ve öncelikleri ile mahallî imkânlara uygun olarak yerine
getirilmesine katkıda bulunmamaktadır.
Merkezî idarenin taşra birimlerinin ve mahallî
idarelerin hizmet kapasite ve kabiliyetlerini artırmamaktadır.
Demokrasi, kararlardan etkilenenlerin kararlarda
etkisinin olması durumudur. Yapılan değişiklikle, küçük ve
merkeze uzak yörelerin karar alma sürecine katılım ve bu süreci
etkileme imkânları pratikte sıfırlanmıştır.
Bütünşehir uygulaması, şehirlerin
tarih içinde oluşturdukları kimlik, demografik yapı ve mimari
karakterleri ile sahip oldukları sosyal, kültürel mirasa yabancı
kadrolarca yönetilmesi sonucunu doğurabilmektedir.
Görev, yetki ve sorumluluk bakımlarından
gerekli düzenlemeler yapılmadığı için vergi gelirlerinden
mahallî hizmetler için ayrılan kamu kaynaklarının -bazen
toplumsal huzuru bozan- başka amaçlar için
kullanıldığı gözlenmektedir.
Büyükşehir mevzuatı yetki görev ve
sorumluluk dağılımını kesintisiz iskân kabulüne
dayandırmıştı. Sınır konulması anlamlı
olmayan içme suyu, kanalizasyon, itfaiye gibi pek çok görev büyükşehire
verilmişti. İl sınırlarının büyükşehir
sınırı olmasıyla, bu durum kesin biçimde ortadan
kalkmıştır. Yeni yapılanma görevin yerine getirilmesini
zorlaştırıp maliyetleri yükseltmiş ve ilçe belediyelerini
fonksiyonsuz hâle getirmiştir. Hangi görevin hangi belediyeye ait
olduğu hususu vatandaşlar açısından muammaya
dönmüştür. Vatandaş derdini, talebini kime anlatsa O konuda filanca
belediye, filanca kurum yetkili. cevabını almaktadır.
Ulaşılan birim genellikle ilçe belediyesi olduğu için, ilçe
belediyelerinin işlevsizliği kanaati daha da yayılmaktadır.
Bizzat ilçe belediye başkanları, ilçe belediyelerinin
kaldırılmasını ister hâle gelmiştir.
Gerek beldeler gerekse köyler sosyolojik manada
kimliğe sahiptir ve aidiyet, mensubiyet duygusunun mekânıdır.
Geçmişi birlikte yaşamaya dair bir bilinç, hâlde birlikte olma
duygusu ve geleceği birlikte karşılama iradesi buralarda
yeşererek mekân bulur. Bunların tüzel kişiliklerinin
kaldırılıp -hukuki- kişiliği olmayan birimler hâline
getirilmesi, uzaktaki bir birimin buralar üzerinde söz sahibi olması,
buralarda yaşayanların müşterek hususlarda dava bile açamayacak
duruma getirilmesi hem millî hem de evrensel müktesebata
aykırıdır.
Bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde,
mahallî hizmetlerin ihtiyaç ve önceliklere uygun, mahallî katkı ve
katılımın azami seviyede gerçekleştiği basit ve hesap
verilebilir bir süreç içinde, yörelerin sahip olduğu kültürel mirası
zenginleştirip çeşitlendiren bir anlayışla, etkin,
hızlı ve ucuz biçimde yerine getirilmesi; yöre sakinlerinin gündem
belirleme, irade oluşturma, karar alma, uygulama ve denetim süreçlerinde
etkili olması büyük önem arz etmektedir. Mevcut yapılanmanın
tahlili ve yukarıda belirtilen amaçları gerçekleştirecek, yasal
düzenlemeler dâhil, alınması gerekli tedbirlerin
araştırılması için yüce Meclisimize büyük görev
düşmektedir.
Yüce Meclisimizin bu görevi yerine getirmesi için
Anayasamızın 98inci, TBMM İçtüzüğünün 104üncü ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını takdirlerinize saygılarımızla arz
ederiz.
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, Darbeleri Araştırma
Komisyonunun TBMM Başkanlığına sunulan raporundaki
önerilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/343)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında kurulan Darbeleri Araştırma Komisyonunun TBMM
Başkanlığına sunulan raporunun sonuç bölümünde gerçekleri
araştırma komisyonu kurulması önerilmiştir. Raporun sonuç
bölümüne komisyonun bütün üyeleri iştirak etmiştir.
Bu amaçla mutabakat sağlanan bu konuyla ilgili
olarak TBMMde grubu bulunan partilerin bir araya gelerek bir mutabakat
aramaları şarttır. Bu amaçla Gerçekleri Araştırma
Komisyonu Türkiye Modelini oluşturma çalışmalarını
yürütmek üzere bir komisyon kurulmasını önermekteyiz. Bu komisyon,
yürüttüğü çalışmalarla öncelikle TBMM'de grubu bulunan siyasi
partilerin kendi aralarında bir mutabakat arayışı
yürütürken aynı zamanda gerçekleri araştırma komisyonu için de
zemin oluşturacaktır. Bu amaçla, Anayasanın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereği Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz. 06/01/2016
1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Hüseyin Çamak (Mersin)
3) Özcan Purçu (İzmir)
4) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
5) Mazlum Nurlu (Manisa)
6) Kadim Durmaz (Tokat)
7) Yakup Akkaya (İstanbul)
8) Namık Havutça (Balıkesir)
9) Orhan Sarıbal (Bursa)
10) Serkan Topal (Hatay)
11) Haydar Akar (Kocaeli)
12) Ceyhun İrgil (Bursa)
13) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
14) Kazım Arslan (Denizli)
15) Hüseyin Yıldız (Aydın)
16) Ali Akyıldız (Sivas)
17) Candan Yüceer (Tekirdağ)
18) Gülay Yedekci (İstanbul)
19) Sibel Özdemir (İstanbul)
20) Mahmut Tanal (İstanbul)
21) Tekin Bingöl (Ankara)
22) İbrahim Özdiş (Adana)
23) Ali Yiğit (İzmir)
Gerekçe:
Türkiye'nin yakın tarihinde meydana gelen ve
aydınlatılmak yerine sebep ve sonuçları karartılmaya
çalışılan sayısız trajik olay veya hak ihlali
neticesinde yara alan bir arada yaşama iradesinin tesisi, hakikatlerle
yüzleşmek ve geçmişle hesaplaşmaktan geçmektedir. Toplumsal
hafıza, hesaplaşılmamış hiçbir hadiseyi silmez,
unutmaz. Geçmişte aydınlatılmamış her vaka
geleceğin önüne konmuş birer mayın gibidir. Eninde sonunda ya
siyaset kurumu veya toplumsal dinamikler bu mayınlarla karşı
karşıya kalır ve geçmişte bırakılmış,
hesabı sorulmamış olayların bedelini ödemek durumunda
kalır.
Devletin, toplumun ve bu iki yapının alt
birimlerinin geleceğe yönelik temiz sayfa açmalarının yegâne
yolu arkada karanlık sayfalar bırakmamaktan geçer. Ne yazık ki
ülkemizin yakın geçmişinde yaşanmış ve fakat
karanlığa terk edilmiş sayısız trajedi
geleceğimize âdeta pranga vurmuş durumdadır. Hakikatler,
geçmişin karanlık sayfalarına bırakıldıkları
zaman, toplumların ve devletlerin geleceğini görmesine mani olur.
Geçmişini aydınlatamamış, geçmişiyle
yüzleşememiş, geçmişteki hakikatlere erişememiş
toplumlar ve devletler geleceklerini de göremezler.
Türkiye'nin son çeyrek
yüzyılına baktığımızda, faili meçhul cinayetler,
kayıplar, toplu infazlar, işkence, güç kullanarak yerleşim
yerlerinin boşaltılması ve zorunlu göç gibi ihlallerle örülü bir
geçmişle karşı karşıya kalıyoruz. Batıdan
doğuya, kuzeyden güneye, çeşitli eksenlerde siyasi ve sosyal
kutuplaşmaların giderek arttığı Türkiye'de, bu
ayrışmalar siyasetin etkin işleyişini de engelliyor.
Geçmişe yönelik objektif bir gerçeklik
arayışına girilmesi, mağdurların
yaşadıklarının tarihin kaydına geçirilmesi için dünya
genelinde kullanılan yöntem resmî hakikat komisyonları
kurulmasıdır. 1974'ten 2007'ye Gana'dan Almanya'ya, Şili'den
Fas'a, Sri Lanka'ya kadar çok farklı coğrafyalara dağılan
bir yelpazede, çok farklı siyasi özelliklere sahip 40tan fazla ülkede
gerçekleri araştırma komisyonları kurulmuştur.
Gerçekleri araştırma komisyonları,
çekilen acıların farkında olunduğunun toplumun geneli
tarafından tasdiki, yeni bir toplumsal mutabakata varılması ve
kutuplaşmaların yeniden üretir hâle gelmemesi için önemlidir.
Toplumsal barış ve demokratikleşme ihtiyaçlarımıza
uygun düşecek hakikat komisyonu modelini hep birlikte
oluşturmalıyız. Komisyonun bir yasayla kurulması,
bağımsız ve geniş yetkilere sahip olması, devlet
kurumlarının komisyon çalışmalarına her türlü destek
ve kolaylığı sağlamakla yükümlü tutulması elzem
görünmektedir.
Toplumsal barışın tesisi için temiz
bir sayfa açılırken yakın tarihin en travmatik, en
acılı zamanlarından bazılarını ele alarak bu
dönemlere ışık tutacak, bu dönemlerde yaşayanları
kayıt altına alacak bir hakikat komisyonunun TBMM çatısı
altında kurulmasını bu bakımdan kaçınılmaz
görmekteyiz.
Bu konuda başta sivil toplum örgütleri ve
üniversiteler olmak üzere toplumun her kesiminde çalışmalar
yapılması gerekiyor. Fakat bütün bunların somut bir hedefe yönelebilmesi
için öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında grubu
bulunan partilerin bir araya gelerek bir mutabakat aramaları
şarttır. Bu amaçla Gerçekleri Araştırma Komisyonu Türkiye
Modeli"ni oluşturma çalışmalarını yürütmek üzere
bir komisyon kurulmasını önermekteyiz. Bu komisyon, yürüttüğü
çalışmalarla öncelikle TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerin kendi
aralarında bir mutabakat arayışı yürütürken aynı
zamanda gerçekleri araştırma komisyonu için de zemin
oluşturacaktır.
3.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 24
milletvekilinin, Bursada ve ülke genelinde arkeolojik, kentsel, doğal
veya tarihî sit alanı olmaktan çıkarılıp
yapılaşmaya açılmış yerlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/344)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bursada ve ülkemiz genelinde arkeolojik, kentsel,
doğal veya tarihî sit alanı olmaktan çıkarılıp
yapılaşmaya açılmış yerlerin tespit edilmesi, bugüne
kadar olan rantın boyutlarının ortaya
çıkarılması, bundan sonrası için tarih ve çevre
katliamlarına engel olmak üzere alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğü'nün
104 ve 105inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Ceyhun İrgil (Bursa)
2) Hüseyin Çamak (Mersin)
3) Özcan Purçu (İzmir)
4) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
5) Mazlum Nurlu (Manisa)
6) Kadim Durmaz (Tokat)
7) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
8) Yakup Akkaya (İstanbul)
9) Orhan Sarıbal (Bursa)
10) Namık Havutça (Balıkesir)
11) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
12) Candan Yüceer (Tekirdağ)
13) Haydar Akar (Kocaeli)
14) Mahmut Tanal (İstanbul)
15) Serkan Topal (Hatay)
16) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
17) Akif Ekici (Gaziantep)
18) Kazım Arslan (Denizli)
19) Hüseyin Yıldız (Aydın)
20) Gülay Yedekci (İstanbul)
21) Ali Akyıldız (Sivas)
22) Sibel Özdemir (İstanbul)
23) Tekin Bingöl (Ankara)
24) İbrahim Özdiş (Adana)
25) Ali Yiğit (İzmir)
Gerekçe:
Ülkemizin 1982 yılında
imzaladığı Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın
Korunması Sözleşmesinin 1inci maddesinde sit; tarihsel, estetik,
etnolojik veya antropolojik bakımlardan istisnai evrensel değeri olan
insan ürünü eserler veya doğa ve insanın ortak eserleri ve arkeolojik
sitleri kapsayan alanlar olarak tanımlanmıştır.
Arkeolojik, kentsel, doğal veya tarihî sitlerin
korunması büyük önem taşımaktadır. Türkiye tarihî ve
doğal yapısı itibarıyla son derece değerli pek çok sit
alanına sahiptir. Bu alanlar, tarih öncesi dönemden günümüze pek çok
medeniyetin ürünüdür. Bu anlamda farklı medeniyet ve kültürlerin
yaşadıkları dönemlerin toplumsal, ekonomik, mimari özelliklerini
yansıtmaktadır.
Ne yazık ki yasa ve yönetmeliklerin
değiştirilerek tüm kıyılarda, tarım alanlarında,
orman ve meralarda, göl havzalarında, sit alanlarında rantın
önünün açıldığı görülmektedir. Ülkemiz genelinde
olduğu gibi Bursa'da da rant girişimleri devam etmektedir. Marmara
Bölgesi'nin en büyük gölü olan İznik Gölü, Türkiye'nin de 5inci büyük
gölüdür. İznik Gölü hem Çevre Planı'nda hem de Toprak Koruma Kurulu
kararları gereği koruma altındadır. Bu bölge doğal sit
alanıdır. Bu bölge plan değişikliğine gidilerek,
ağır sanayi hariç sanayi tesisinin kurulmasına açık hâle
getirilmeye çalışılmıştır. Ancak İznik
Gölü'ne 630 metre uzaklıkta kâğıt fabrikası kurulması
için Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan
1/25.000 ölçekli plan değişikliği, Bursa 2. İdare Mahkemesi
tarafından, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu raporu da, Bursa
3. İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
Bursa Atatürk Stadyumu, Bursa Büyükşehir
Belediyesi tarafından 2007 yılında otel ve
alışveriş merkezi olarak planlanmış ancak meslek
odalarının bu plana yaptığı itiraz sonucu bölge, Bursa
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararıyla
3üncü derece doğal sit alanı olarak ilan edilmiştir. Bu alan
Atatürk Stadyumu, Atatürk Spor Salonu, Kapalı Yüzme Havuzu, Atatürk
Anadolu Lisesi, İpekiş Fabrikası, Yahudi
Mezarlığı ve Emniyet Müdürlüğünün kullandığı
alanla birlikte 849 bin metrekaredir. Burada da yapılmak istenen
benzerdir. Atatürk Stadyumu ve çevresi ranta kurban edilmek istenmiştir.
Ancak bu rant odaklı girişim yine meslek odalarının
çabalarıyla engellenmiş, Bursa Büyükşehir Belediyesinin, Atatürk
Stadyumunu yıkıp bu alana meydan yapma projesi, Bursa 1. İdare
Mahkemesi tarafınca iptal edilmiştir. Doğayı ve çevreyi
katlettirmemek için mücadele eden meslek odalarının mücadelesi son
derece önemlidir. Ancak sit alanlarını ranta/ticari alanlara
dönüştürmek isteyen kesimlerin girişimlerinin devam edebileceği
olasılığı da göz ardı edilmemelidir.
Ne yazık ki sadece Bursa'da değil, ülkemiz
genelindeki sit alanları ranta ve talana kurban edilmek istenmektedir.
Arkeolojik, kentsel, doğal veya tarihî sit alanları istenilen yasal
değişikliklerle imara açılabilmektedir. Yapılan
düzenlemelerle, bugüne kadar oluşturulan doğal ve kültürel çevrenin
korunmasına ilişkin tüm mevzuat yok sayılmaktadır. Sit
alanlarına verilen izinlerin her biri hem çevre/doğa hem de tarih
katliamıdır.
Bursa'da ve ülkemiz genelinde arkeolojik, kentsel,
doğal veya tarihî sit alanı olmaktan çıkarılarak
yapılaşmaya açılmış yerlerin tespit edilmesi,
rantın boyutlarının ortaya çıkarılması, bundan
sonraki süreçte yaşanacaklara engel olmak üzere gerekli önlemlerin
alınması gerekmektedir.
Taraf olduğumuz "Birleşmiş
Milletler Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına
Dair Sözleşme" ile "Arkeolojik Mirasın Korunmasına
İlişkin Avrupa Sözleşmeleri" ve Anayasa'nın Tarih,
kültür ve tabiat varlıklarının korunması
başlıklı 63üncü maddesinde yer alan Devlet, tarih, kültür ve
tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını
sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır."
hükmü ve sözleşmelerle uyumlu düzenlemeler tarihe, doğaya, çevreye ve
insanın yaşam hakkına saygı duyan demokratik bir ülke
olmanın gereğidir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Muharrem
Varlı ve arkadaşları tarafından, Adana mısır
üreticilerinin sorunlarının tespit edilmesi ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 16/2/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 27 Ekim 2016 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi
27/10/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 27/10/2016 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erhan
Usta
Samsun
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
16 Şubat 2016 tarih, 1108 sayıyla TBMM
Başkanlığına vermiş olduğumuz, Adana Milletvekili
Muharrem Varlı ve arkadaşlarının mısır
üreticilerinin sorunlarının tespit edilmesi ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği Meclis
araştırması açılması önergemizin 27/10/2016 Perşembe
günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin lehinde olmak üzere, ilk konuşmacı Adana Milletvekili
Sayın Muharrem Varlı.
Süreniz on dakika.
Sayın Varlı, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Mısır
üreticilerinin problemleriyle ilgili vermiş olduğumuz
araştırma önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle konuşmalarımı
devam ettirmek istiyorum.
Mısır,
Türkiye'de son yıllarda en çok ihtiyaç duyulan ham maddelerden bir tanesi.
Türkiye'nin yaklaşık 6 milyon ton mısır ihtiyacı var.
Kanatlı hayvan besicilerinin en önemli yem üretiminin de ham maddesi. Aynı
zamanda nişasta ve glikoz üreticilerinin de en önemli ham maddesi.
Geçtiğimiz
yıl mısırın prim fiyatları 2 kuruşa
düşürüldü. Pamuk prim fiyatları yıllardan beridir
söylediğimiz seviyede, 1 TL ile 75 kuruş arasında belirlenirken
-bu önemli bir gelişme, güzel bir gelişme, onun da altını
çizmek istiyorum- mısırın 2 kuruşa düşürülmesi son
derece yanlış bir politika. Bir tarafta pamuğu korurken,
Pamuğun ekilme alanlarını çoğaltalım. derken
diğer taraftan mısırın ekim alanlarının
düşürülmesine vesile olunması da son derece yanlış ve
doğru olmayan bir politika.
Şimdi,
burada geçen yıl söyledim, dedim ki: Mısır
fiyatlarını Ofisin bir an önce açıklaması ve en
azından enflasyon değerinde, eski parayla 780 bin rakamıyla
açıklaması gerekir, Peşin bedelle alıyoruz. demesi
gerekir ki çiftçi ektiği mısırdan, ürettiği
mısırdan para kazanabilsin. Ancak sanki biz bunu söylememişiz
gibi alelacele bir kararla 740 bin lira gibi bir rakamla fiyat
açıklandı ve serbest piyasada ne yazık ki mısır 660
bin lirayla 680 bin lira eski parayla söylüyorum- bir değer buldu ve
üreticimiz bir yıl önceki satmış olduğu mısır
fiyatının altında mısırı satmak zorunda
kaldı. Dolayısıyla, gübre fiyatları artmışken,
işçilik fiyatları artmışken, tarla kirası, sulama
bedelleri artmışken mısırın bir önceki yılın
altında bir değerle satılmış olması çiftçiyi
mağdur etti ve mısır ekim alanlarının
daralmasından endişe duymaya başladık.
Değerli
arkadaşlarım
BAŞKAN Sayın Varlı, bir saniye
sözünüzü kesebilir miyiz, misafirlerimiz var, onları
duyuracağız. Daha sonra sizin konuşma sürenize eklerim.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden
Polonya Cumhuriyeti Meclis Başkanı Marek Kuchcinskiye Hoş
geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmail Kahramanın
resmî konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Polonya Cumhuriyeti
Meclis Başkanı Sayın Marek Kuchcinski şu anda Meclisimizi
teşrif etmiş bulunuyorlar. (Alkışlar) Biz de kendilerine Meclisimiz
adına hoş geldiniz diyoruz.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Muharrem
Varlı ve arkadaşları tarafından, Adana mısır
üreticilerinin sorunlarının tespit edilmesi ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 16/2/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 27 Ekim 2016 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın Varlı, devam
edebilirsiniz, daha sonra ek süre vereceğim.
Buyurun.
MUHARREM VARLI (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Adaletinize inanıyorum sizin.
Şimdi, mısır primlerinin bir an önce
yeniden çiftçiyi memnun edecek seviyede yükseltilmesi gerekir. Ayrıca
mısır fiyatlarının da çiftçiyi memnun edecek derecede bir
seviyede tutulması gerekir. Eğer biz bunu başaramazsak
mısır ekim alanları azalacağı için Türkiyenin
ihtiyacı olan 6 milyon ton mısırı üretememiş oluruz.
Dolayısıyla, dışarıdan Romanya gibi, efendim, Ukrayna
gibi, Rusya gibi ülkelerden mısır ithal etmek mecburiyetinde
kalırız.
Değerli arkadaşlarım, mazot çiftçinin
en önemli girdilerinden bir tanesi. Sayın Başbakanın mazotla
ilgili bir açıklaması oldu. İnşallah, çiftçiyi memnun edici
bir açıklama ve çiftçiyi memnun edici bir uygulamayla karşı
karşıya kalırız. Eğer böyle olmayacaksa, bu uygulama
eski uygulamalar gibi sadece göstermelik bir yardım olacaksa hiçbir anlam
ifade etmeyeceğini belirtmek istiyorum.
Şimdi, bakınız, çiftçi 1 dönüm tarla
için, 1 dönüm tarlayı sürüp, işleyip, ekip meydana getirene kadar 15
litre ile 20 litre arasında mazot harcıyor, 1 dönüm tarla için.
Şimdi, eğer siz bu 15 litre mazotun yarısını
verecekseniz ancak o zaman çiftçiye katkı sağlarsınız.
Yok, biz bunu veremeyiz kardeşim, biz eften püften rakamlarla çiftçiyi
yine oyalayacağız. diyorsanız bu beyhude bir gelişme,
beyhude bir söz olur, havada kalır.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
şu anda mazotun litre fiyatı 4,8 kuruş yani 4 milyon 800 bin
lira. Bu rakamı 15le çarptığınız zaman 7 milyon 200
bin lira yapar, eski rakamla söylüyorum. Şimdi, 7 milyon 200 bin
liranın yarısı 3 milyon 600 bin lira yapar.
Dolayısıyla, 100 dönüm tarla işleyen bir çiftçimize eski parayla
senede 3 milyon 600 bin lira mazot desteği verecek misiniz vermeyecek
misiniz? Bunu hem Tarım Bakanının hem de Başbakanın
açıklaması lazım. Eğer bunu vermeyecekseniz bu, çiftçiyi
aldatmaktan başka, insanlarımızı kandırmaktan
başka bir anlam ifade etmez, bunu da her defasında burada gündeme
getireceğim. Güzel, doğru bir açıklama, doğru bir
yaklaşım, eğer ki altı doğru doldurulmazsa, doğru
işlem yapılmazsa çiftçi mağdur edilmiş olur, üretici
mağdur edilmiş olur. Sayın Grup Başkan vekili, bunu da
lütfen Tarım Bakanına veya Başbakanımıza iletirseniz,
buradan bir açıklama getirirlerse memnun olacağım.
Şimdi, yine burada her zaman söyledik, dedik
ki: Mazot çok pahalı. İnşallah bu dediğiniz manada mazot
bir çiftçinin memnuniyetle karşılayacağı bir rakam
seviyelerine indirilir ve inşallah üreten insan gerçekten
desteklenmiş olur.
Yine, Sayın
Başbakanın bankalarla ilgili bir açıklaması oldu, dedi ki:
Bankalar tefeciliği bıraksın, asli işlemlerine dönsünler.
Çok doğru, destekliyorum, gerçekten çok doğru bir laf ama önce
Sayın Başbakanın, Halkbanka ve Ziraat Bankasına bir
bakması lazım: Acaba bunlar gerçekten çiftçiye yeterince destek
verebiliyorlar mı? Gerçekten çiftçiyi koruyabiliyorlar mı? Şu
anda Ziraat Bankası çiftçiye kredi vermemek için elinden gelen her gayreti
gösteriyor değerli arkadaşlarım. Bakın, diğer bankalar
çağırıyor, diyor ki: Gelin ipotek verin, size kredi
vereceğiz. Ama Ziraat Bankası eften püften sebeplerle kredi vermemek
için ayak diretiyor. Şu anda çiftçinin müthiş bir mağduriyeti
var bu konuda. Lütfen Ziraat Bankası Genel Müdürlüğüyle görüşün,
bu konuyu bir an önce çözün. Bakın, özel bankalar çiftçiyi
çağırıp davet ederken, Gelin kredi vereyim. derken bunlar
eften püften sebeplerle, efendim, yok riski fazlaymış, yok efendim,
gecikmeye
Ya bir gün gecikme, elbette ki her insan bunu yaşayabilir.
Unutmuş olabilir veya o gün parayı denkleyememiş olabilir, bir
gün sonra yatırmış olabilir. Diğer bankalar bunu görmezden
gelirken Ziraat Bankası bunlarla çiftçinin notunu düşürüyor ve kredi
vermemek için elinden gelen her gayreti gösteriyor. Sayın Başbakana
buradan sesleniyorum: Çok doğru bir tespitte bulundunuz. Bankalar
tefeciliği bırakıp asli görevine dönmeli ama önce lütfen
Halkbanka ve Ziraat Bankasına bir bakın, onların faiz
oranlarına bir bakın, ondan sonra diğer bankaları bu göreve
davet edin. Gerçekten eğer iyi bir uygulama yaparsanız sonuna kadar
da destekçiniziz, arkanızdayız bu konuda da ama Allah
rızası için önce üreten çiftçiyi korumak manasında Ziraat
Bankası
Bakın, örnek veriyorum,
Ziraat Bankasına borcumu ödeyemedim; erteleme yapıyorlar veya
taksitlendirme yapıyorlar. Faiz oranı kaç biliyor musunuz Sayın
Grup Başkan Vekili? Yüzde 16. Çiftçinin faiz için ödediği rakam yüzde
16. Diğer bankalardan ne farkı kaldı Ziraat
Bankasının? Tefecilikten ne farkı kaldı,
Allahınızı severseniz söyler misiniz? Sayın Başbakan
doğru söylüyor, tefeciliği bırakmalılar ama önce devletin
bankasından başlamak lazım diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, biz üreten insanları koruyamazsak,
üreten insanların arkasında duramazsak gerçekten bu ülkeye çok büyük
kötülük yaparız. Çiftçimize, alın teriyle para kazanan, toprağa
alın terini döken çiftçimize en büyük kötülüğü yaparız.
Şimdi, ürün
planlaması. On dört yıldan beridir iktidardasınız. On dört
yıldan beridir bir ürün planlaması gerçekleştiremediniz bu
ülkede. Bir taraftan pamuğa iyi destek primi sağlarken -destekliyorum
bakın, olumlu bir gelişme- öbür taraftan mısırı ihmal
ediyorsunuz, öbür taraftan yer fıstığını ihmal
ediyorsunuz, öbür taraftan soya fasulyesini ihmal ediyorsunuz.
Türkiyenin 4 milyon ton
kütlü pamuğa ihtiyacı var. Bunu bizim bu topraklarımız
üretebilir. Türkiyenin 6 milyon ton mısıra ihtiyacı var, bizim
topraklarımız bunu da karşılayabilir. Soya fasulyesi,
yağın en büyük ham maddesi. Türkiyenin milyarlarca dolar
dışarıdan yağ ithal ettiğini biliyoruz değil mi
hepimiz? Niye soya fasulyesini desteklemiyoruz; Türkiyede yağ üretimini
biz sağlayalım, biz üretelim demiyoruz? Türkiyede soya fasulyesi
ihtiyacının yüzde 80i dışarıdan
karşılanıyor değerli arkadaşlarım. Allahtan reva
mıdır bu yani?
Niye biz paramızı
dışarıdaki insanlara verelim? Niye Yunanistanın
çiftçisine, Hindistanın çiftçisine veya Amerikanın çiftçisine biz
paramızı verelim? Bizim topraklarımız buna yetecek kadar
güzel ve geniş. Allaha çok şükür, Cenab-ı Allah bu imkânı
vermiş bize ama Hükûmetin bunu planlamaya gücü yetmiyor ne yazık ki.
On dört yıldan beridir
hâlâ bu ülkede bir tarım planlaması yapılamadı.
Kardeşim, şu bölgede mısır ekeceksin, bu bölgede pamuk
ekeceksin, bu bölgede yer fıstığı ekeceksin, bu bölgede
soya fasulyesi ekeceksin diyemedik, yapamadık bunu, bunu yapmamız
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Varlı, size iki dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
MUHARREM VARLI (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Buradan Tarım Bakanlığının
yetkililerini uyarıyorum: Lütfen, Allah rızası için bu
planlamayı bir an önce yapın. Türkiye 4 milyon ton pamuğu
üretebilir. Türkiye 6 milyon ton mısırı üretebilir. Türkiye,
Türkiyenin ham yağ ihtiyacını sağlayacak soya fasulyesini
üretebilir. Yeter ki biz buna katkı sağlayalım, bu
planlamanın önünü açalım.
Yine, yer fıstığı geçen yıl
5 liraydı arkadaşlar, 5 milyon liraydı eski rakamla. Şu
anda yer fıstığının fiyatı ne kadar biliyor
musunuz? 3 liraya alıcı bulamıyor, yer
fıstığını üreten çiftçimiz 3 liraya alıcı
bulamıyor. Neden? Geçen yıl para ettiği için herkes ekti yer
fıstığını, yer fıstığının
çokluğu dolayısıyla piyasada değer kaybına
uğradı.
İşte, bu sebepten dolayı Hükûmetin
doğru bir planlama yaparak çiftçilerimize bu planlama çerçevesinde ekim
dikim sağlamasını yapması lazım. Biz buradan defalarca
söyledik, hep tavsiyelerde bulundum, hani diyorsunuz ya Muhalefet geliyor
burada söylüyor, söylüyor. Tavsiye, hepsine tavsiyelerde bulundum. Bakın,
Tarım Bakanlığına buradan 10 tane öneride bulundum
eğer dikkate alırlarsa. Ben bir çiftçiyim kardeşim yani bu
işin içerisinde bizzat yaşayan bir insanım, bizzat eken diken ve
ürününden para kazanmaya çalışan bir insanım ama ne desek
beyhude. Söylüyorum, söylüyorum, üç beş yıl sonra ancak
aklınıza geliyor. Mesela Mazota indirim yapacağız.
diyoruz ama ÇKS değerinin, dediğim gibi üretime yüzde 15 litre ile 20
litre arasında mazot harcamış çiftçi, bunun
yarısını inşallah
karşılaşırsınız. İnşallah sözde kalmaz,
inşallah beyhude sözler olmaz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Varlı.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde
olmak üzere ilk konuşmacı Edirne Milletvekili Sayın Rafet Sezen.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Sezen, süreniz on dakika.
Buyurun.
RAFET SEZEN (Edirne) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin mısır
üreticilerinin sorunları üzerine verdiği araştırma önergesi
üzerine grubum adına aleyhte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetlerinin on beş yıllık
iktidar sürecinde tarıma verdiği önemi rakamlarla ifade ederek
sözlerime başlamak istiyorum. İktidarlarımız döneminde
tarımda stratejik planlamaya geçerek Tarım Kanununu biz
çıkardık. Bu dönemde tarımsal destekleri 6,5 kat artırdık.
2002de 1,8 milyar lira tarımsal destek verilmiş iken 2015
yılında destek miktarını 10 milyar liraya yükselttik. Son
on beş yılda Türk çiftçisine ödediğimiz nakdi
karşılıksız hibe desteği toplamda yaklaşık
90 milyar TLnin üzerine çıkarılmıştır. İçinde
bulunduğumuz yılda ise 11,6 milyar TL nakit hibe desteği verdik,
vermeye devam ediyoruz. Çiftçilerimizin üretim maliyetini azaltmak için ilk kez
mazot desteğini 2003 yılında biz başlattık. Gübre
desteğini 2005 yılında ilk kez doğrudan çiftçilerimize biz
verdik. Prim desteği fark ödemesi verilen ürün sayısını
4den 17ye çıkardık. Hububat ve baklagilleri prim desteği
kapsamına aldık. 2002 yılında 186 milyon TL prim
desteği ödenmiş iken 2003-2015 yıllarında ise toplam 23,3
milyar TL prim desteği ödedik.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, tarımsal kredilerde faiz oranları bizim
dönemimizde önemli oranda düşürülmüştür. Şöyle ki 2002
yılında faizler yüzde 59 ile yüzde 69 düzeyindeyken 2016 yılında
0 ile yüzde 8,25 aralığına çekilmiştir.
Tarımsal altyapının
geliştirilmesi için önemli reformlar yaptık. Biz 2009
yılında tarım havzaları üretim ve destekleme modelini
oluşturduk. Bu çalışma ile Türkiyede hangi bölgelerde hangi
üründen en iyi verim alınacağını ilk kez net olarak ortaya
koyduk. Tarım topraklarının korunması ve bölünmesinin
önlenmesi amacıyla cumhuriyet tarihinin en büyük reformlarını
yaptık. Tarımda yılların sorunu olan verimli arazilerin
miras yoluyla bölünmesine kalıcı çözüm getiren yasal düzenlemeyi 2014
yılı Mayıs ayında gerçekleştirdik. Tarım
arazilerinde bölünmeye son verdik. Bitkisel üretimimizi artıran birçok
projeyi hayata geçirdik. Yerli tohumculuğu ve
fidancılığı ilk kez biz destekledik. Son bir yılda
tohumculuk ve fidancılık için yaklaşık 1,1 milyar TLnin
üzerinde destek verdik. Tohumluk üretimimiz 2002 yılında 145 bin
tondayken 2015 yılında 890 bin tona çıkardık. Türkiyeyi
tohum ihraç eden bir ülke konumuna ulaştırdık. Tohumluk
ihracatımız 17 milyon dolardan 150 milyon dolara çıktı.
Tarım sigortası uygulamasını ilk defa 2006 yılında
biz başlattık. Çiftçimizi doğal afetlerden korumak için sigorta
poliçe bedelinin yüzde 50sini karşılıyoruz. Bugüne kadar 1,9
milyar TL prim desteği sağladık; 2,4 milyar TL hasar
tazminatı ödedik.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gıda ve yem sanayisinin en önemli girdisi
olan mısır üretimi ülkemizde son yıllarda rekor düzeye
ulaşmıştır. 2002 yılında sadece 2,1 milyon ton
olan mısır üretimi yaklaşık 3 kat artarak 6,4 milyon tona
ulaşmıştır. 1 dekar alandan elde edilen ortalama dane
mısır miktarı 2002 yılında 422 kilogramken 2015
yılında yüzde 121 artarak 933 kilograma
ulaşmıştır. Bununla birlikte, uygun yetiştirme
ortamlarının olduğu bölgelerimizde mısır verimi 1.500
ila 1.800 kilogram/dekara kadar ulaşmaktadır. Bu üretim
artışının en önemli kaynağı, doğru üretim
teknikleri ile birim alandan elde edilen mısır miktarının
yükseltilmesidir. Geçen yıl ton başına 725 lira olan
mısır taban fiyatının bu yıl için 740 lira olarak
belirlenmesi üreticilerimiz tarafından olumlu
karşılanmıştır. Mısır gerek hayvancılık
gerekse nişasta açısından önemli bir üründür. Mısır
üretiminde son beş yıl içinde yüzde 40lara varan bir artış
gerçekleşmiştir. Yeni uygulanacak havza bazlı üretim modeline
göre artık suyun olmadığı yerde mısıra destek
olunmayacak, su varsa destek olunacak yani o bitki türüne uygun şartlar
nerede varsa onu orada yetiştireceğiz. Dane mısır fark
ödemesi için ilçe müdürlüklerine başvuran üreticilerimizin destekleme
tutarları haziran ayından itibaren ödenmeye başlanmış
olup 8.493 üreticinin 49 milyon 235 bin lira tutarındaki fark ödemesi
desteklemeleri yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükûmetimiz ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımız tarafından temel girdiler olan gübre ve
akaryakıtta önemli ölçüde destekler artırılmış olup
gübrede -bildiğiniz gibi- geçen sene yüzde 18 olan KDV
sıfırlanmıştır. Bu nedenle, şu anda hububat
ekimlerinin yoğun bir şekilde yapıldığı günlerde
20-20 ve üre gübrenin fiyatları geçen sezona göre yüzde 30-40
civarında düşük fiyatlarla temin edilmektedir. Bu da üreticilerimiz
tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır. Ayrıca
akaryakıt fiyatlarında Sayın Başbakanımız son
günlerde Yarısı üreticiden, yarısı bizden. demiştir.
Bu destekleme de her ürün bazında dönüme göre hesaplanarak ilan
edilecektir. Destekleme 2017 yılında başlayacaktır.
Prim ödemeleri, ürün çeşidine göre
üreticilerimiz lehine yükseltilmektedir. Tabii, burada, arz
açığı olan ürünler ile arz fazlası olan ürün dengesi de
kurulmaktadır. Yani, destekleme modelinde Türkiye 941 havzaya bölünmüş
olup her havzada desteklenecek ürün çeşitleri belirlenmiştir. Bunun
yanında, üreticilerimize yılda 2 defa prim ödemesi
yapılacaktır. Bu, ekim dönemlerinde olacağından direkt
ürünün maliyetini azaltacaktır. Bu uygulamayla üreticilerimiz nakde en çok
ihtiyaçları olduğunda prim desteğinden istifade edeceklerdir.
Mart, nisan ve eylül, ekim aylarında primlerin üreticilerimize yılda
2 defa ödenmesi planlanmaktadır.
Mısır sektörünün desteklenmesine yönelik
olarak 5488 sayılı Tarım Kanununun 19uncu maddesi çerçevesinde
mısır üreticilerine destekleme ödemesi yapılmaktadır. 2016
yılı ürünü için, 4 Ağustos 2016 tarih ve 29791 sayılı
Resmî Gazetede yayımlanan bitkisel üretimi destekleme ödemesi
yapılmasına dair tebliğ çerçevesinde fark ödemesi desteği 2
kuruş/kilogram olarak belirlenmiştir. Mazot ve gübre desteği de
dekara 11 TL olarak verilecektir. Ayrıca, yer altı suyu
kullanılan ve su kısıtı olduğunun
Bakanlığımızca tespit edildiği yerlerdeki parsellerde
2016 yılında ekimi yapılan dane mısır alanları
fark ödemesi desteğinden yararlandırılmamakta, bahse konu
alanlarda mercimek ve nohut için -fark ödemesi desteği de- ilave yüzde 50
destek ödenmektedir.
Sözlerime son verirken MHP Grubu tarafından
verilen mısır üreticilerinin sorunlarını görüşmek
üzere Meclis araştırması komisyonu kurulması için
verdikleri öneriye destek veremeyeceğimizi bildiriyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Sezen.
Grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı
Bursa Milletvekili Sayın Orhan Sarıbal.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN SARIBAL (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, konu mısır
olunca Unakıtanı hatırlamak gerekiyor; tabii, onun
yanında, mısır ithalatını hatırlamak gerekiyor;
aynı tarihlerde kuş gribi nedeniyle bu ülkenin milyonlarca tavuğunun
imha edildiğini hatırlamak gerekiyor; yine aynı tarihlerde biyogüvenlik
yasası olmadığı için GDOlu tohumların Türkiyeye
nasıl girdiğini hatırlamak gerekiyor. Aslında,
mısırın adını doğru koyup bir siyasi, bir politik
süreç olduğunu, bunun arkasında bir iktidar meselesinin olduğunu
iyi koymak gerekiyor. AKP yani aldatan
ve kandıranlar partisi bir kez daha bu ülkede mısır üzerinden
toplumu kandırmıştır.
Ne anlatmaya çalışıyoruz?
Aslında, mısırın özü şudur: Bir tarafta
mısır üretimi bu ülkede yüzde 50 artarken diğer tarafta
mısır ithalatı her yıl 1-1,5 milyon ton civarındadır.
Örneğin, son AKP iktidarı döneminde 12 milyon ton mısır
ithal edilmiştir ve 3 milyar dolar mısır parası
ödenmiştir, tekrar söylüyorum, 3 milyar dolar. Peki, mısırı
nereden alıyoruz? Amerika Birleşik Devletleri ve Brezilya. E, Amerika
Birleşik Devletlerinin çiftçisi bizden daha mı ucuza üretiyor bunu?
Elbette değil ama, ne var, Amerika Birleşik Devletleri 3 milyon
çiftçisine 50 milyar dolar destek yapıyor. Aynen kim gibi? Avrupa
Birliği gibi. Avrupa Birliği, 930 milyar avro bütçesinin
yaklaşık yüzde 30undan fazlasını tarıma doğrudan
destek olarak veriyor. Peki, biz ne yapıyoruz? Çok açık, milletvekili
söyledi, On dört yılda çiftçiye 90 milyar TL verdik. dedi, bunu bir
başarı öyküsü olarak söyledi.
Aynen söyleyelim: 2007de bir yasa
çıkardınız, dediniz ki: Gayrisafi millî hasılanın
yüzde 1inden aşağı olmayacak şekilde tarımı
destekleyeceğiz. Ne oldu 2007den bugüne kadar? 90 milyar verdiniz, hâlâ
bu ülkenin üreticisinin sizden 60 milyar TL alacağı var. Önce dürüst
olacaksınız, o bütçeden çiftçiye ayırdığınız
parayı ödeyeceksiniz; birinci yapacağınız iş.
Aynı tarihlerde, 90 milyar çiftçiye
ödediğiniz -60 milyarı gasbettiğiniz- bu üreticiye
verdiğiniz paranın tam 8 katı kadarını yani 720 milyar
TL parayı aracı kurumlara, faizciye ödediniz. Yani, bir avuç
rantiyeciye, sizin deyiminizle faizciye ödediğiniz 720 milyar liradan
rahatsız olmadınız, çiftçiye ne yazık ki eksilterek,
kısarak ödediğiniz 90 milyarı konu olarak söylüyorsunuz.
Yine, çiftçiye yaptıkları destekleri
söylediler, bankalar meselesini söylediler.
Türkiye her yerde olduğu gibi tarımda da
aslında şöyle bir şey yapıyor: Hayaldi, gerçek oldu;
çiftçiye bir başarı öyküsü yazmaya çalışıyor. Bir
bakalım çiftçi ne durumda.
Sene 2002, siz iktidara geldiniz, 3 milyon çiftçi
var. Bu çiftçilerin toplam borcu 3,9 milyar TL. Sene 2015in sonu, bu ülkenin
nüfusu olmuş 80 milyon, 2,2 milyon üretici kalmış, çiftçi
kalmış. Bu çiftçinin borcu 100 milyar TL. Sadece banka ve tarım
kredilere olan borcu 60 milyar TLnin üzerinde. Bu ne demek? Çiftçi yok oluyor
demek. Bu ne demek? Çiftçi bitti demek. Eğer zaten sizin dediğiniz
bir başarı öyküsü olsaydı, her yıl çiftçinin borcunu geriye
atmakla, her yıl o borç sarmalına çiftçiyi sokmakla
-söylediğiniz şey çelişki- çok rahat, çok net bir şekilde
ortaya koyup anlatabilirdiniz.
Millî Tarım Projesi adı altında
Başbakan bir açıklama yaptı. Hem köylü kazanacak hem ülke
kazanacak. dedi. O zaman soruyu burada şuradan sormak gerekiyor: Ya, on
dört yıldır iktidardasınız. Demek ki bugüne kadar
uyguladığınız politika millî değildi, gayri millîydi.
(CHP sıralarından alkışlar)
İki: Eğer hem köylü
kazanacak hem de memleket kazanacak diyorsanız, demek ki bugüne kadar
uyguladığınız politikadan kimse kazanamamış,
yeniden onların kazanabilmesi için bir çaba sarf etme gereği duymuşsunuz.
Kaldı ki havza modeli projeniz yeni bir kölelik projesidir. Bugüne kadar
uyguladığınız gibi çok uluslu şirketlerin
yararına, büyük şirketlerin yararına, küçük köylünün, bu ülkenin
yurtseverlerinin aleyhine gelişmiş yeni bir projedir. Zaten en iyi
yaptığınız iş o, algı yönetmek. O yüzden de her
bakan değiştiğinde, her müsteşar
değiştiğinde yeni bir tarım politikası biçimiyle yeni
bir proje ortaya koyuyorsunuz. Aslında bu havza bazlı üretimi
destekleme modeline 2010 yılında geçtiniz, 30 bölge belirlediniz, 16
ürün koydunuz, geldiğimiz noktada onu 17-18e çıkardınız,
aslında o modelin bir devamı. Yani, 2002 yılında iktidara
geldiğiniz günden beri tarımda millî çöküş projenizin bir
devamıdır bu. Çok net, 3 üründe ürün fazlamız var;
mısır, ayçiçeği, çeltik. Çeltikteki ürün artışı,
bu ülkenin yurtsever bilim insanlarının geliştirmiş
olduğu bir tohumdan dolayı birim yani dekar başına verimin
artmasındandır. Ayçiçeği artışı söz konusudur,
tohum değişimi söz konusudur, yine desteklemeler vardır ama
yetersizdir. Geldiğimiz noktada mısır üretimi yüzde 50
artmıştır ama hâlâ ithal etmekteyiz. Mısırı,
artışını söylerken nişasta bazlı şekerleri
söylemeden geçemezsiniz, şeker pancarındaki çürümeyi söylemek
zorundasınız, aynı şekilde pamuk üretim
alanlarının tükendiğini söylemek zorundasınız. Çünkü
mısır artık Türkiye'nin stratejik bir ürünü olmaktan çok,
Türkiye halkının sağlıksız gıda
koşullarına itildiği bir alandır. Mısır, aynı
zamanda bir grup tüccarın, bir grup sanayicinin rant ve kazanç
alanıdır. Mısır, ne yazık ki şeker
pancarının eksilmesinden dolayı hayvancılığa ve
tarıma vurulmuş en büyük zarardır, en büyük darbedir. Bu
anlamda, mısırı sadece bir tarım ürünü olarak
değerlendirmemek gerekir, bir sanayi ürünü olarak değerlendirmek
gerekir. Ama, elbette bundan yararlananlar var. Hani, bizde ölenlerin
arkasından iyi konuşulur, o zamanın
Bir gecede gümrük
vergilerinin yüzde 50 düştüğü 2003, 2004, 2005i hele şöyle bir
hatırlayalım: O zaman Unakıtan hayattaydı. Bir anda gümrük
vergileri yüzde 70ten yüzde 35lere, yüzde 80den yüzde 20lere indi. Bu
ülkenin limanlarında bekleyen, sahibi malum kişiler olan o gemilerden
vergiler indikten sonra mısırlar indirildi, aradan beş on gün
geçtikten sonra tekrar vergiler 2 katına çıkarıldı. Yani
oturduğunuz yerde Bakanlar Kurulu -evet bakanlar, seyrediyorlar ya-
kararıyla yüzde 30, yüzde 40 zenginledi bu ülkenin insanları. O
yüzden arkasından iyi konuşalım, iyi götürdüler! (CHP
sıralarından alkışlar) Bunu paylaşmak lazım.
Değerli milletvekilleri, sonuç şu:
Mısıra 20 kuruş destek vereceklerine 40 kuruş olan
desteği 20 kuruşa indirdiler, 40 kuruştan 20 kuruşa
indirdiler.
MUHARREM VARLI (Adana) - 2 kuruş.
ORHAN SARIBAL (Devamla) 2 kuruş yani ton
başına ne yazık ki 20 liraya düşürdünüz, 40 liradan 20
liraya düşürdünüz, bu bir.
İki, bakın şöyle bir paradigma var,
eğer bu metotla giderse, Toprak Mahsulleri Ofisi gerçek görevi olan
piyasayı regüle etme, çiftçiyi serbest piyasanın kucağına
terk etmeme anlayışını sürdürmez ise gelecek yıl da
mısır üretimi minimize olacaktır. Ne gibi?
Hatırlayınız, yine sizin döneminizde oldu, 2014
yılında Bursada Karacabey-Mustafakemalpaşa bölgesinde 27 bin
dönüm şeker pancarı ekildi, 27 bin dönüm. O yıl, ne yazık
ki 135 kuruş olarak açıklanmıştı pancar fiyatı,
polar meselesi gündeme geldi, yağmur yağdı, çamura battı,
95 kuruştan çiftçiye ödeme yaptınız. Çiftçinin yüzde 100ü zarar
etti. 2015, 27 bin dönüm şeker pancarı alanlarının tümü
domates ekildi. Bu defa aynı paradigmayı domateste yaşadık.
2015te domates üreticisi yerle bir oldu. Bugün yaşadığımız
süreç, mısırda yaşadığımız süreç buna
tekâmül ediyor aslında tam da karşılığı bu.
Eğer bu sene, bu üretici -bu 740 kuruşa belirlenen fiyatın
altında- şu anda 680-620 TL/ton olarak satıyor ve bu zarar
demektir. Eğer seneye
mısırda büyük üretim azalması olursa biliniz ki sizin için bir
şey değişmeyecek, siz yine bu koltuklarda
oturacaksınız ama yine sizlerin çıkardığı
kanunlar, yasalar, yönetmeliklerle çiftçi üretmediği için bugün 1,5 milyon
ton ithal ettiğimiz tütünü gelecek yıl 2 milyon ton, 3 milyon ton, 4
milyon ton ithal edeceğiz. Nereden? Arjantinden. Nereden? Amerikadan.
Yaşasın Amerikanın çiftçileri, yaşasın Arjantinin
çiftçileri; kahrolsun Çukurovanın çiftçileri! modeli aynen hayata
geçirilecek.
Evet, buradan son sözümüz şu: Biz bu ülkenin
sahipleriyiz, sakinleri değiliz. Bu ülke bizim; bu topraklar, bu hava, bu
gökyüzü de bizim. Buradan, bu Meclisten ya bu ülkeyi hep beraber yeniden
inşa edeceğiz, dayanışacağız, bu topraklara sahip
çıkacağız ya da siz, yeni dünya düzeninin, liberal ekonominin,
neoliberal düzenin, kapitalist sistemin bir aracı olarak bu ülkeyi
köleliğe sürükleyeceksiniz. Reddediyoruz, itiraz ediyoruz.
Yaşasın demokrasi! Yaşasın köylümüz! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Sarıbal.
Sayın Bostancı ve Sayın Özel sisteme
girmişler.
Sayın Bostancı, daha önce
girmiştiniz.
Buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Biz, iktidar partisi olarak muhalefetin değerli
vekillerinin burada ifade edeceği kıymetli eleştirileri
dinlemek, hoşumuza gidip gitmemesini bir ölçü olarak almaksızın
Türkiye'nin yararına olabilecek değerlendirmelerden de faydalanmak
isteriz. Fakat, daha konuşmanın girişinde, son derece basit ve
kesinlikle zekâ ürünü olmayan, AK PARTİ üzerinden bir benzetme, aldatan
ve kandıranlar partisi şeklindeki ifadeyi hem reddediyorum hem de
yöntem olarak arkadaşın bundan sonraki konuşmalarında bu
tür benzetmeler yapmasının kendi kıymetli
konuşmalarını dinleme konusunda buradaki insanlar için bir engel
oluşturacağını belirtmek isterim çünkü böyle bir
başlangıç sonrasına ilişkin de insanda bir kanaat
uyandırabiliyor. Burada oturup partilerin harflerinden eğer böyle
basit, yüzeysel ironiler çıkartmaya çalışırsak çok uygun
bir ortam doğurmayız. Bütünüyle yanlış. Ümit ederim,
diğer partiden arkadaşlar da bu yanlışlıkta benimle
ortak kanaattedirler.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Özel
Sayın Sarıbal, Sayın Özeli bir
dinleyelim.
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Türk Parlamenterler
Birliğinin yöneticisi Ramazan Kerim Özkan ile Antalyadan Anıtkabire
kara yolunu takip ederek toprak getiren Muratpaşa Belediyesi bisiklet
takımına Hoş geldiniz. dediğine ve Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Şu anda Parlamentomuzda hem Türk Parlamenterler
Birliğinin değerli yöneticisi, 22, 23, 24üncü Dönem Milletvekili
Ramazan Kerim Özkanla birlikte 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri
çerçevesinde, cumhuriyetin 93üncü kuruluş yıl dönümünde, Yüce Önder
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel
kentidir. deyişi üzerine, Atamıza saygı turu kapsamında
Antalyadan Ankaraya, Anıtkabire bisikletleriyle kara yolunu takip
ederek toprak getiren, Elmalı sedir ağacı fidanı dikecek
olan Muratpaşa Belediyemizin bisiklet takımına Ankaraya
hoş geldiniz diyoruz, cumhuriyete verdikleri değer için kendilerine
bir kez daha teşekkür ediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ayrıca, Sayın Naci Bostancının
hatırlatması içinde kullandığı bazı ifadeler
elbette ki milletvekilimizin doğrudan şahsına yönelik ve hakaret
biçimindedir, onunla ilgili söz hakkını kullanacak. Ama kendi
yaptıkları nazik hatırlatmaya şöyle diyelim: Bugünlerde hep
aldatıldığını ve
kandırıldığını söyleyen bir partiye de seçmenin
dinlerken söyleyeceklerine Ya şimdi de aldatılıyor ve
kandırılıyorsanız. şüphesiyle
yaklaşacağı saikiyle aynı uyarının bir benzerini
kendilerine iade etmek isterim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın Sarıbal
ORHAN SARIBAL (Bursa) Zekâ ürünü olması
meselesi üzerinden şahsıma yapılmış bir sataşma
olarak değerlendiriyorum, söz istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, bu bir hakaret değil, yapmış olduğu benzetme
çok basit bir benzetme, kendisi de takdir eder, kesinlikle eder. Böyle benzetme
olmaz, bunu kabul etmiyorum. Burada da bir zekâ yok ayrıca.
BAŞKAN Sayın Bostancı, ben
Sayın Sarıbala ondan dolayı iki dakika söz vereceğim.
Ancak, Sayın Sarıbal, hiçbir partinin
ismini, içerisinde bulunan harflerden kaynaklı farklı anlamlar
taşıyarak ifade etmenizi ben de doğru bulmuyorum
açıkçası. Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi,
Halkların Demokratik Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi; bu partilerin
isimleri böyledir, böyle telaffuz edilmelidir bence. Dolayısıyla,
biraz daha dikkat edersek
Kırıcı, incitici sözlerden
kaçınalım lütfen.
Ama size iki dakika sataşmadan söz veriyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi sadece çiftçiyi
kandırmakla kalmamış, aklımızla alay etmekle
kalmamış aynı zamanda kendisi de kandırılmakla
meşgul olmaktadır uzunca bir süredir. Ben sevgili grup başkan
vekilini birlikte şöyle bir çiftçiyle gezmeye davet ediyorum. Yani 2002
yılında geldiğinizden bugüne kadar bu ülkede iki tane örnek
vermek isterim. Bir: Toplam 155 milyar dolarlık ithalat var. Tekrar
söylüyorum, toplam 155 milyar dolarlık. 1 milyar dolar için yabancı
ülkelerde bu ülkenin hangi özellikleri ve hangi güzellikleri ve hangi
nitelikleri üzerinden pazarlık yaptığımızı herkes
bilir. Yine, aynı dönemde şöyle bir örnek vermek isterim. Tam 56
milyon ton yağlı ve yağ ürünleri; ayçiçeği, soya, soyaya
benzer sıvı yağ ürünlerinin tümünü bu ülkeye ithal ettiniz.
Yine, 45 milyon ton buğday
Aşağı yukarı bu Meclisin
büyük çoğunluğu elbette kırdan gelmiştir, elbette köyden
gelmiştir. Bu ülkede buğdayın yetişmediği bir yeri
söyleyebilir misiniz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Saman, saman.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Saman, kuru fasulye
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Mercimek.
ORHAN SARIBAL (Devamla) -
mercimek,
kırmızı et
Kırmızı ette son
yaşadığımız öykü tam da şöyledir: Son dört
yılda 1,5 milyon büyükbaş, 2,2 milyon küçükbaş, 50 bin ton
kırmızı lop et, toplam 4 milyar dolar para ödemişiz. Kime?
Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Brezilya, Şili, Uruguay ülkelerine para
ödemişiz. Yani yaşasın yabancı köylüler, kahrolsun benim
üreticim. Yani bizim aklımızla alay etmediğinizi elbet biliyoruz
çünkü edemeyeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SARIBAL (Devamla) - Elbette halka bir
kandırma algısı yaratabilirsiniz, bu da mümkün ama aslolan sizin
kendinize, bu ülkeye, bu Meclise bir vicdan borcunuz var, o vicdanla muhasebe
yapmaktır aslolan.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sarıbal.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İktidar partisi milletvekili biraz önce
şöyle bir cümle kullandı: Tüm Türkiyede ürün teşvik primlerini
artırdık, veriyoruz, destek primlerini veriyoruz. dedi.
Şanlıurfa ilinde mısıra destek primi verilmiyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz, kayıtlara
geçmiştir Sayın Tanal.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Muharrem
Varlı ve arkadaşları tarafından, Adana mısır
üreticilerinin sorunlarının tespit edilmesi ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 16/2/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 27 Ekim 2016 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Konya Milletvekili
Sayın Mehmet Babaoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
Buyurun Sayın Babaoğlu.
MEHMET BABAOĞLU (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin,
Çukurova bölgesindeki mısır üreticilerinin sorunlarıyla ilgili
araştırma komisyonu açılması konusundaki önergesiyle ilgili
aleyhte söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, popülist ve heyecanlı bir konuşma
yapmak başkalarına hakaret etmeyi gerektirmiyor. O nedenle, bir
önceki konuşmacının bu, grubumuza ve partimize yönelik isim
bakımından da hakaretini kınıyorum. Yüce Meclis
çatısı altında bu tür konuşmaların olmaması lazım,
seviyemizin de ona göre olması gerekiyor.
Tabii, biz sürekli çiftçilerle beraber
sahadayız. Allaha şükürler olsun, AK PARTİ iktidarı
döneminde çiftçilerimiz traktörlerini yenilediler, hep dört çekerli,
klimalı traktörlere biniyorlar.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Takla
attırıyorsunuz, takla!
MEHMET BABAOĞLU (Devamla) Biz beraber
gidiyoruz, onlarla beraber tarlalarda çift sürüyoruz, hem de klimalı, toz
da gelmiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, bunu da kaydedelim.
Biliyorsunuz, mısır üreticilerinin
sorunlarıyla ilgili konuşurken, hakikaten, genel olarak çiftçilerle
ilgili de çok, böyle her taraf mahvolmuş görüntüsü veriyorlar ama
çiftçilerle görüştüğümüzde mısır üreticilerinin çok çok
memnun olduklarını görüyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Allah Allah!
MEHMET BABAOĞLU
(Devamla) Evet, evet, çok memnun olduklarını görüyoruz. (CHP
sıralarından gürültüler) İsterseniz size şöyle bir tespit
yapayım, belki bir gösterge olur: Arkadaşlar, 2002-2016
karşılaştırmalarını
yaptığımız zaman kızıyorsunuz. 2002de 2,1 milyon
ton üreten çiftçi şimdi 6,4 milyon ton üretiyor. Kârlı olmayan, gelir
getirmeyen bir ürünü niye eksin çiftçi yani bunun cevabını bir verin.
Çiftçi zararına mı ekiyor? O nedenle, biraz insaf diyorum bu konuda.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Zarar ediyor, zarar ediyor.
MEHMET BABAOĞLU (Devamla) - Tabii, ithalat
konusuna da bakmak lazım. Biz 2002de yaklaşık 1,2 milyon ton
ithal ediyormuşuz, değil mi? Şu anda 1,47 yani 1,5 milyon tona
yakın ithal ediyoruz. Peki, bu kadar mısır tüketimi arttı,
yem fabrikaları arttı, hayvan sayımız arttı; bu kadar
tüketimin artmasına rağmen mısır ithalatının
sadece yüzde 20 artıp ama üretimin yüzde 205 oranında artmasına
ne diyorsunuz? Bir de bunu düşünün. Ortada rakamlar var.
Dolayısıyla, bu konuda biraz insaflı olmak gerekiyor. Tarım
Komisyonunun değerli bir üyesi olarak Orhan Beye bu konuları ilave
etmek isterim.
Şimdi, grubumuz adına Rafet Bey
desteklemelerle ilgili çeşitli konuları anlattı. Ben de Toprak
Mahsulleri Ofisinin özellikle piyasayı regüle edici, esnafın daha
düşük fiyatlarla çiftçinin malını almasını
engellemedeki rolünü ve bu konuda özellikle Çukurova bölgemizde çiftçimize
yaptığı katkıyı, desteği anlatmak istiyorum.
Toprak Mahsulleri Ofisi, ülkemiz hububat piyasasının düzenlenmesine
yönelik olarak piyasaları sürekli takip etmekte, piyasa
koşullarının üreticilerin aleyhine seyrettiği durumlarda
alım fiyatı açıklayarak peşin alım yapmakta, piyasa
fiyatlarının üreticiler lehine seyrettiği durumlarda ise diğer
müdahale araçlarını kullanarak üretimin sürdürülebilirliğini ve
piyasaların düzenlenmesi adına politikalar oluşturmaktadır.
Hak verirsiniz, tüm üretilen ürünü alması kapasite olarak da, bütçe
imkânları olarak da zaman zaman her ürün için geçerli olmayabiliyor.
2016 yılı hasat
başlangıcıyla birlikte, üreticilerimizin depolama ve finansman
ihtiyacını karşılamak amacıyla 4 Ağustostan
itibaren mısır üreticilerimize ürünlerini taahhütname
karşılığı teslim etme veya 2015 yılı
mısır alım fiyatı olan 725 TL/ton üzerinden emanete
bırakarak avans kullanabilme veya kredi kullanım imkânı
sağlanmıştır. Taahhütname
karşılığı 314 bin ton mısır
alınmıştır. Piyasa fiyatlarının Toprak Mahsulleri
Ofisinin öngördüğü fiyat seviyesine düşmesi nedeniyle 26/8/2016
tarihinden itibaren, üreticilerimizin mağdur olmaması için
mısır müdahale alım fiyatı 740 TL olarak
açıklanmıştır. Peşin ve emanet mısır
alımlarına da böylece başlanmış, bu kapsamda 92
alım merkezinde 8.421 üreticiden, 1 milyon 500 bin ton peşin alım
yapılmış ve ürün bedeli olarak 1 milyar 67 milyon TL
ödenmiştir.
Türkiye mısır üretiminin, 6,4 milyon ton
üretimin 1 milyon tonu Adana ili hinterlandında
gerçekleştirilmektedir. Adana ilindeki mısır üretimi, Türkiye
mısır üretiminin yüzde 15ine denk gelmektedir. Adanada birinci ürün
mısır hasadı eylül ayı sonu itibarıyla tamamlanmış,
590 bin ton civarında mısır alımı
gerçekleşmiş olup karşılığında 433 milyon TL
ödeme yapılmıştır. Adana ilinden yapılan
mısır alımı TMOnun toplam mısır
alımının yüzde 45ine karşılık gelmektedir yani
buranın özellikle altını çizmek istiyorum, yüzde 45ini
almaktadır. Toprak Mahsulleri Ofisi diğer bölgelerde olduğu gibi
Adana Şube Müdürlüğü hinterlandında da üretim ve TMOya olan
mısır arzı dikkate alınarak üreticilerin randevu
almalarında ve ürün teslim etmelerinde herhangi bir problem
yaşanmaması için işyerlerimizde günlük ve toplam alım
kapasitesini artırmak için işyerleri arasında yönlendirme,
depolar arası aktarma ve üçüncü şahıslardan depo ve kurutma
cihazı kiralaması yapılması suretiyle kapasiteyi
artırmıştır.
Yine, Toprak Mahsulleri Ofisi, hasat döneminde
mısır satışı yapmamakta, üreticiden satın
almış olduğu mısırları üreticilerin
satış işlemlerinin büyük ölçüde tamamlanmasından sonra
piyasada mısır ihtiyacı doğduğunda satışa
sunmaktadır.
Toprak Mahsulleri Ofisi, Adana yöresinde depo
yapımına önem vermekte ve Ceyhanda 100 bin tonluk bir depo
yapımı için de sözleşme imzalanmış durumdadır.
Tabii, Türkiyede mısır üretiminin daha
fazla artmasında özellikle 2000li yıllardan, 2012den itibaren Konya
Ovasının, Konya, Karaman, Aksaray, Niğde bölgesinin
mısır üretimine geçmesi, Türkiyenin mısır üretimine,
gücüne önemli ölçüde destek vermiştir. Biliyorsunuz, daha önce hiç
mısır kültürü olmayan Konya Ovasında, bu
saydığım KOP bölgesinde, Konya, Karaman, Aksaray, Niğde
illerinde Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesinden Bayram Sade Hocamız ve
diğer arkadaşlarla beraber o bölgeye mısırın
yaygınlaştırılması konusunda çok ciddi
çalışmalar yaptık. Ya, yetişir mi bu bölgede mısır?
deniliyor idi. Şu anda Çukurova bölgesinde özellikle monokültür tarım
nedeniyle, hastalık ve zararlıların çok olması nedeniyle
verimin 960 kilogram/dekar olduğu ama Konya Ovasında ortalama
1.016-1.020lerde verim gerçekleşmektedir.
Tabii, bu konu, mısırın damla
sulamayla sulanması
Genel olarak mısırla ilgili bir kanaat
vardır, suyu çok tüketen bir üründür. O nedenle, mısırın
üretiminin sınırlanması, suyu kısıtlı olan
yerlerde sınırlanmasıyla ilgili bazı görüşler
vardır ama bu, gerçekçi değildir. Konya Ovasında
mısırın yüzde 90dan fazlası damla sulamayla, en tasarruflu
sulama sistemiyle yetiştirilmektedir. O nedenle, Konya Ovası,
Türkiyenin mısır ithalatının azaltılmasında
anahtar konumundadır. Bu bakımdan, son günlerde, biz, Konya
Ovasında dane mısırın desteklenmesinin ve
alımının sonlandırılacağı,
azaltılacağı yolunda çeşitli duyumlar da almış
bulunuyoruz. Bu, doğru değildir. Biz sürekli olarak Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanımızla iş birliği
içerisinde, görüşmeler hâlindeyiz. Bu konuda herhangi bir sorun görülmemektedir.
Mısır, diğer ürünler, havza bazlı üretim, bu konuda planlama
çalışmaları yürütülüyor.
İnşallah, bu konuda elimizden gelen her
türlü desteği vererek çiftçimizin daha fazla gelir elde etmesi yolunda her
türlü gayreti gösteriyor, bu önergenin aleyhinde olduğumuzu beyan ederek
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Babaoğlu.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var; bunu
gerçekleştireceğiz.
İsimlerini okuyacağım sayın
milletvekillerinin yerlerine oturmalarını rica edeceğim.
Sayın Özel, Sayın Basmacı, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Üstündağ, Sayın Akyıldız,
Sayın Purçu, Sayın Engin, Sayın Zeybek, Sayın Topal,
Sayın Çamak, Sayın Arslan, Sayın Bayır, Sayın Özdemir,
Sayın Gökdağ, Sayın Tekin, Sayın Balbay, Sayın
Gündoğdu, Sayın Tüm, Sayın Havutça, Sayın Akar.
Şimdi yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.12
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisin 13üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2nci defa
yapılan yoklamada da toplantı yeter sayısı
olmadığı anlaşıldığından, Millî
Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz hakkındaki (11/12) esas
numaralı, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkındaki (11/13)
esas numaralı Gensoru Önergelerinin gündeme alınıp
alınmayacağına ilişkin görüşmeleri yapmak ve kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 1 Kasım 2016 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 16.28