TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
15inci
Birleşim
2
Kasım 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İzmir Milletvekili Atila Sertelin, medyanın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Konya
Milletvekili Hacı Ahmet Özdemirin, Musulla tarihî
bağlarımıza ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, narenciye sektörünün sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, kötü giden ekonominin
faturasının halka kesildiğine ve Hükûmetten bir an önce önlem
almasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, son yapılan kayyum
uygulamalarıyla seçmen sayısının
sıfırlandığına ilişkin açıklaması
3.- Samsun
Milletvekili Orhan Kırcalının, Avrupa Parlamentosu
Başkanının Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyonla ilgili
bazı ifadelerine, terörle mücadele ve ulusal güvenlik gerekçesiyle birçok
Avrupa ülkesinde medya özgürlüğünün
kısıtlandığına ilişkin açıklaması
4.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, Başbakan Binali
Yıldırımın başkanlık sistemiyle ilgili bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
5.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Pozantı-Gölcük
arasındaki yol yapımında mağdur olan çiftçilerin
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, TELEKOMun Amerika
Birleşik Devletlerinde bulunan bir yazılım şirketinden
casus yazılım istediğiyle ilgili basında yer alan haberlere
ve AKP Hükûmetinin vatandaşların attığı her
adımı neden takip etmek istediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
7.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, hiçbir zaman bu kadar faşizan, bu
kadar baskıcı bir düzen görülmediğine ve basına, insan
hayatına bu kadar müdahalenin olmadığına ilişkin
açıklaması
8.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemirin, askerî hastanelerin Sağlık
Bakanlığına devri ve devlet hastaneleri olarak hizmet vermeye
başlamasının halk tarafından büyük bir memnuniyetle
karşılandığına ve Korkut Özala Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
9.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Recep Tayyip Erdoğan, AKP
ve Fetullah Gülenin menzilinin aynı olduğuna ilişkin
açıklaması
10.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Cumhuriyet Halk Partisi Aydın
Milletvekili Bülent Tezcana yapılan saldırıyı ve
Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyonu kınadığına ve
çevreye zarar veren projeler konusunda Hükûmetten açıklama
beklediğine ilişkin açıklaması
11.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, Hükûmetin
paralel devlet yapılanması bahanesiyle muhalif kesimlere yönelik
baskı yaptığına, OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerle
Türkiyeyi hapishaneye çeviren bu zihniyeti şiddetle
kınadığına ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, Türkiyenin OHAL
kararnameleriyle tam bir kaosa sürüklendiğine ve kamu vicdanını
yaralayan bazı kararların gözden geçirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırımın, Korkut
Özala Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
14.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, İstanbul Milletvekili Eren Erdem ve Aydın
Milletvekili Bülent Tezcana gerçekleştirilen saldırıları
kınadığına ve bu saldırıların Cumhuriyet
Halk Partisini asla durduramayacağına ve Cumhuriyet gazetesine
yönelik operasyona ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, Korkut Özala Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
16.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Cumhuriyet Halk Partisi
Aydın Milletvekili Bülent Tezcana yapılan saldırı ile
Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyonu kınadığına ve
fındık fiyatında yabancı firmaların manipülasyonu
konusunda Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının çalışmalarını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
17.-
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet
Arslanın, Korkut Özala Allahtan rahmet dilediğine, Cumhuriyet Halk
Partisi Aydın Milletvekili Bülent Tezcana geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna, Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının yaptıkları
açıklamaları ile Mersin Milletvekili Baki Şimşekin
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
18.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Ankara Etimesgut
Kaymakamının Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine kayyum
olarak atanmasına, siyasi soykırım operasyonları
kapsamında Elâzığda aralarında DBP eş başkanlarının
da bulunduğu 10 kişinin gözaltına alınmasına ve
ölümle, tutuklamayla ve baskılarla asla diz çökmeyecek bir halk iradesinin
dimdik ayakta olduğuna ilişkin açıklaması
19.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Cumhuriyet Halk Partisi Aydın
Milletvekili Bülent Tezcana yapılan saldırıyı
kınadığına, Korkut Özala Allahtan rahmet dilediğine
ve 4 Kasım Hazreti Ömerin ahirete irtihalinin yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
20.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Korkut Özala Allahtan rahmet
dilediğine, 15 Temmuzu AK PARTİ ve Recep Tayyip Erdoğanın
içinde bulunduğu bir senaryo gibi göstermenin üzücü olduğuna ve
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
21.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, on altı yıl öncesinden Fetullah Gülenin
askerî darbe yapacağını ifade eden Hikmet Çetinkaya ve
Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının saçma bir iddiayla
gözaltında olduklarına ve hakkında FETÖcülükten dolayı
dava açılan ve şu anda sanık olan bir savcının bu
soruşturmayı yürüttüğüne ilişkin açıklaması
22.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın, İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaşın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Korkut Özala Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
24.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Korkut Özala Allahtan rahmet dilediğine ve
Cumhuriyet gazetesine yöneltilen soruşturmayı yürüten
savcının FETÖ adına açılan bir davada sanık olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, bilirkişilik
müessesesiyle ilgili bazı bilgileri öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
26.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet gazetesine yönelik
soruşturmayı yürüten savcının bir FETÖ davasının
sanığı olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
27.-
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşekin, Ankara
Milletvekili Levent Gökün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, CHP Grup Başkan Vekili olarak sorduğu
basit bir soruya cevap alamadığına ilişkin
açıklaması
30.- Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, Cumhuriyet gazetesiyle ilgili
soruşturmayı yürüten savcının Fetullahçı
yapılanmayla ilgili geçirdiği bir soruşturma süreci olup
olmadığı bilgisinin bir an önce verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
31.-
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşekin, Cumhuriyet
gazetesiyle ilgili soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı
Murat İnamın Selam Tevhid soruşturması nedeniyle
Yargıtay 16. Ceza Dairesinde açılan davada sanık olduğuna
ve FETÖye karşı yürütülen soruşturmalar kapsamında
hakkında herhangi bir açığa alma veya ihraç işlemi
yapılmadığına ilişkin açıklaması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Samsun Milletvekili Erhan Ustaya grup
başkan vekilliği görevinde başarılar dilediğine
ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Korkut Özala Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Korkut
Özala Allahtan rahmet dilediğine ve Aydın Milletvekili Bülent
Tezcana geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
konuşması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Ankara Milletvekili
Aydın Ünalın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Ankara
Milletvekili Aydın Ünalın, İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaşın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili Necati
Yılmazın 388 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.- Ankara
Milletvekili Necati Yılmazın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili Necati
Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
10.-
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet
Arslanın, Ankara Milletvekili Necati Yılmazın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
11.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın 388 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında HDP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 21 milletvekilinin, kamuda
çalışan avukatların özlük haklarında
yaşadıkları mağduriyetlerin
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/348)
2.-
Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ ve 23 milletvekilinin, zorunlu trafik
sigortası primlerinin yüksekliğinin yarattığı
mağduriyetlerin araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/349)
3.- HDP
Grubu adına, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, Hrant Dink cinayetinde rol alan derin ilişkilerin
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/350)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- HDP
Grubunun, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
arkadaşları tarafından, anayasal güvence altında olan haber
alma hakkının ihlal edilişinin yarattığı
sakıncaların tespitine ilişkin 6/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.-
Bilirkişilik Kanunu Tasarısı (1/687) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 388)
2.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405)
2
Kasım 2016 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 15inci Birleşimini açıyorum.
İyi çalışmalar
diliyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, medyanın sorunları hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekili Atila Sertele aittir.
Buyurun Sayın Sertel.
(CHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Atila Sertelin, medyanın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ATİLA SERTEL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bugün, konuşmamı gerçekten içten, yürekten ve bu
ülkenin hayrına yapıyorum ve o nedenle de sözüm Meclisten
dışarı diyorum. Çünkü, bıçağın kemiğe
dayandığı bu noktada, dikkate alınması gereken
eleştirilerde bulunacağım.
Sözüm Meclisten
dışarı dememin sebebi, bu gidişatta tanık
olduğunuz olaylar karşısında sorumsuz, vurdumduymaz ve biat
eden anlayışınız nedeniyledir. Biz size ne söylersek
söyleyelim, hiçbir hükmünün olmadığını ne yazık ki
yaşayarak öğreniyoruz. Bir yerden bir emir geliyor tak diye, hemen
yapıyorsunuz şak diye.
Bu ülke güzel bir ülke, bu
ülkeyi gerçekten zıvanadan çıkardınız. Olağanüstü
hâli kaldıracağız. diye pankartlar astınız
Türkiyenin her yerine seçim öncesi, şimdi olağanüstü hâli
getirdiniz. Neymiş? Olağanüstü hâl gerekliymiş.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, sessizliğimizi koruyalım.
ATİLA SERTEL (Devamla)
Neymiş? Kanun hükmünde kararnameler gerekliymiş. KHKlara
dayanıyorsunuz. Ben, KHKları keyfî hükümler kararnamesi olarak
adlandırıyordum, son dönemde kanunsuz hükümler kararnamesi olarak
adlandırıyorum. Siz, ne yazık ki bu gerçeği de kabul
etmezsiniz. FETÖyle tek yumurta ikizisiniz, beraber doğdunuz, beraber
yürüdünüz ve hatta şarkılar söylediniz Beraber yürüdük biz bu
yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda. diye. O
şarkının güftecisi de bestecisi de bu durumdan inanın
utanıyordur Nereden yaptım bu şarkıyı da bunlara
malzeme oldu. diye.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Şarkıyı beğendiniz galiba, beraber
söylüyorsunuz.
ATİLA
SERTEL (Devamla) - Kandırıldık. dediniz, birçok olayda
insanları kandırdınız. Sürekli övgüyle bahsettiğiniz
ve baş tacı ettiğiniz, yurda
çağırdığınız Fetullah Gülenle ilgili
inanılmaz durumları birlikte yaşadık. Ben Ergenekon
davalarını yaşadığım süreçte, Türkiye Gazeteciler
Federasyonu Genel Başkanıyken, İzmir Gazetecileri Cemiyeti
Başkanıyken Silivri zindanlarının önünde Cumhuriyet Halk
Partili milletvekilleriyle gaz yerken, coplanırken şunu söylüyorduk:
O süreçte 200 gazeteciyi siz cezaevinde sorgusuz sualsiz
yatırdınız. Bizim arkadaşlarımız o süreçten
geçtiler ve aklandılar. Onlar aklandılar ama siz asla o süreçten
dolayı aklanamayacaksınız ve o süreçte o
arkadaşlarımızın çoluk çocuğunun vebalinin,
eşlerinin vebalinin, onların zindanlarda dört yıl, beş
yıl yatırıldığının vebalinin mutlaka
karşılığını da bir gün göreceksiniz.
Daha iki gün
önce Cumhuriyete operasyon yaptınız; çiçeği burnunda, Genel
Yayın Yönetmeni Murat Sabuncuyu gözaltına aldınız, Hikmet
Çetinkaya gibi İzmir kökenli bir gazeteciyi, Aydın Engin gibi 12
Eylül döneminde, 12 Mart döneminde işkenceden geçmiş, cezaevinde yatmış
ve yurt dışında sürgünde bulunmuş bir aydını
gözaltına aldınız. Bu insanların yaşı 75 ve Orhan
Erinç gibi Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin Başkanını da
alacaktınız, gerekçe olarak dediniz ki: Yaşı ileri.
Şimdi, söylüyor
Yılmaz Özdil bugün, diyor ki: Kaderin cilvesi, tam on altı yıl
önce 2 Kasım 2000 tarihindeki makalesinde Hikmet Çetinkaya şunu
söylüyor: Fetullah Gülenin tek amacı var, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde iyice örgütlenip askerî darbeyle devleti ele geçirmek. Fetullah
Gülen askerî darbe planı yapıyor. Bunu yazan Hikmet Çetinkaya, 12
Eylül döneminde tutuklu bir arkadaşımız. Şimdi, gerçekler
mutlaka bir gün gene gelip ortaya çıkacaktır ama bir tespiti yapmak
istiyorum: 12 Eylülde gözaltında tanıdığım Hikmet
Çetinkayanın Gülenciler terör örgütünü anlatan onlarca kitabını
görmeden ona Fetullah Gülenle iş birliği... demek gerçekten sizin
ve sizin yaptığınız davranışların en kötü
örneklerinden biridir.
Kitaptan korkuyorsunuz,
kalemden korkuyorsunuz, karikatürden korkuyorsunuz, cumhuriyetten korkuyorsunuz
ama şunu söyleyeyim: Hasan Cemal gibi size bir dönem Yetmez ama evet.
diye demokrasi konusunda sahip çıkan insanın, gazetecinin bile,
basın kartını iptal ettiniz. Bu ayıplar sizin çoluk
çocuğunuza kalacak ayıplardır. Bunları lütfen, bir daha gözden
geçirin.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Sertel.
Gündem dışı
ikinci söz, Musulla tarihî bağlarımız hakkında söz isteyen
Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemire aittir.
Buyurun Sayın Özdemir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemirin, Musulla
tarihî bağlarımıza ilişkin gündem dışı
konuşması
HACI AHMET ÖZDEMİR
(Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi, değerli
milletvekillerimizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlayarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Ayrıca, yakın zaman
diliminde müessif bir saldırıya uğrayan Cumhuriyet Halk Partili
Değerli Milletvekilimiz Sayın Bülent Tezcana geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum.
Bugün aramızdan
ayrılan, hakikaten, devlet adamlığı tanıyanların
tamamınca müsellem olan, benim de yakinen tanımaktan kıvanç
duyduğum, çeşitli dönemlerde Türkiye hükûmetlerinde görev
yapmış olan, bakanlık yapmış olan Saygıdeğer
Korkut Özalın vefatını da teessürle öğrenmiş
bulunuyorum. Kendisine Allahtan rahmet diliyor, yakınlarına
başsağlığı dileklerimi sunuyorum.
Şair şöyle diyor bir şiirinde:
Şu yakın suların,
Kolu neden bükülmez?
Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin,
Benden doğar, bana dökülmez?
Ben ki ateşle konuşurdum, selle konuşurdum,
İdil'le, Tuna'yla, Nil'le konuşurdum,
Sangaryosu Sakarya yapan,
İkonyomu Konya yapan,
Dille konuşurdum.
Biz, ne yazık ki sınırları belli noktalardan öteye
geçemeyen bir neslin çocuklarıyız. Sınırlarımız
Dicleden, Fırattan Meriçten öteye maalesef geçmiyor. Ama, elbette bu
durum, geçmişimize de tarihimize de tarihî bağlarımıza da
bugünkü sınırlardan bakmamızı gerektirmiyor. Gönüllere ve
zihinlere ne geçmişte ne de günümüzde sınır çizilebilmiştir.
Bu bakımdan gönül coğrafyası tabiri fevkalade önemlidir.
Haritayı açıp baktığımızda,
haritanın batı tarafında Edirne ötesindeki göz
ağrılarımızla karşılaşırız;
Deliorman, Şumnu, İskeçe, Şıpka, Niş, Saraybosna,
Filibe, Yanbolu, Silistre, İşkodra, Kavala, Gümülcine, Dedeağaç
Uzar gider liste. Ama, haritanın aşağısında da bizi
başka göz ağrılarımız bekler. Onlar da Mekke diye
başlar, Medine diye devam eder, Şam diye ses verir, Bağdat
diye yankılanır ve Kahire deriz, Trablus deriz, Bingazi deriz.
Böyle büyük bir devletin çocukları olarak, evlatları, o ecdadın
ahfadı olarak, hakikaten, biz, gönül coğrafyası çok zengin bir
ülkenin çocukları olarak burada siyaset yapmaktayız, Mecliste
ülkemizi temsil etmekteyiz ve gönül coğrafyamızla bağlarımızı
da sıklıkla dile getirmekteyiz.
Türküler çok şey söylüyorlar. Nitekim bazı türkülerde
bazı hususlar çok ön plana çıkar. Musulla ilgili de bu tip türküler
vardır. Musulla alakalı türkünün giriş dizelerinde Gül açar,
bülbül öter Musulun bağında. diye başlar şair ve türküyü
söyleyen de geri kalan kısmında öylece devam eder.
Zağra
Müftüsü Hüseyin Raci Efendinin bir şiirinde nakarat olarak
tekrarladığı Aziz-i vakt idik, a'dâ zelil kıldı
bizi! ifadesi, hakikaten bugünlerimizi anlatan çok önemli bir ifade olsa
gerektir. Musul, bizim soydaşlarımızın bulunduğu,
dindaşlarımızın bulunduğu, tarihî
bağlarımızın derin boyutlarda seyrettiği bir kutlu
şehirdir. Asur başşehri Ninova yakınlarında kurulan bu
şehirden biz Hazreti Yunusu hatırlarız ve Hazreti Peygamberimiz
Taif seferine gittiğinde, bağa
sığındığında kendisini teselli edip daha sonra da
kendisine inanan Addâs isimli Müslümanı hatırlarız. Hazreti
Ömer devrinde fethettiğimiz Musul kentini biz daha sonra Yavuz Sultan
Selimden itibaren dört asır süreyle vilayet olarak yönetmişizdir.
Okyanusun ötesinden bir ülke, okyanusun yine ötesinden bir ada ülkesi,
okyanusun kıyısından bir başka ülke gelecek, orada
haritaları yeniden çizmeye kalkışacak ama bizim bu kadar tarihî
bağlarımız olan yere, imparatorluk değil miyiz canım,
geçmişteki paryalarımız, bağlantılarımız,
tabilerimiz bizi paçalarımızdan bataklığa çekti
diyeceğiz, öyle mi? Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.
Onun için,
Musul bizim göz bebeği bir kentimizdir ve orayla ilgili alınacak
bütün siyasi kararlarda da biz varız, olmalıyız,
olacağız.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özdemir.
Gündem dışı
üçüncü söz, narenciye sektörünün sorunları hakkında söz isteyen
Mersin Milletvekili Baki Şimşeke aittir.
Buyurun Sayın
Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, narenciye
sektörünün sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; narenciye üreticilerinin sorunları hakkında gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tarım sektörü içerisinde önemli bir yere sahip olan narenciye sektöründe
son birkaç yılda sorunlar çığ gibi büyümektedir. Dalında
çürümeye terk edilen ve zor şartlar altında alıcı bekleyen
narenciye, ülke ekonomisi ve insan sağlığı
bakımından ülkemiz ve bölgemiz açısından son derece
önemlidir. Dünyada 131 milyon ton narenciye üretilmektedir, Türkiye ise dünyada
9uncu sıradadır. Ülkemiz her yıl yaklaşık 3 milyon
700 bin ton narenciye üretmektedir. Bu üretimin yüzde 72si Çukurovada
gerçekleştirilmektedir. Bölgemiz de 2 milyon 650 bin tonluk üretimle
1inci sırada bulunmaktadır. Türkiye 1 milyon ton narenciye
ihracatıyla dünyada 5inci sırada yer almaktadır. Türkiye
narenciyenin yaklaşık yüzde 45ini ihraç etmektedir. İhracat
gelirimiz ise 1 milyar doların üzerindedir. İhracattaki en büyük
pazarımız Rusyanın ağırlığı ise 650
milyon dolar seviyesindedir. Mersin, Türkiye yaş sebze-meyve
ihracatında 1inci sırada bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, eylül ayı başında erkenci cins ürünlerle
piyasaya giren narenciye iç piyasada maalesef umduğunu
bulamamıştır. Okitsu mandalina 30-40 kuruş, portakal 40-50
kuruş gibi vasat bir fiyatla işlem görmektedir. İhracatçı,
Hükûmetin açıklayacağı Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu
(DFİF) teşvik rakamını beklemektedir. İhracat sezonu
bir ay önce başlamasına rağmen DFİF primi henüz
açıklanmamıştır. İhracat primlerinin yetersiz ve
düşük olması ihracatçıların beklentisini
karşılamamaktadır. Üretici birliklerinin talebi ton
başına 100 dolardır. Geçen yıl ton başına 150 TL
olan teşvik priminin 300 TL olması Hükûmetin
uyguladığı sıkı maliye politikaları
gereğince mümkün görünmemektedir. Ayrıca, Hükûmet, 2015 yılından
kalan DFİF ücretlerini bile sekiz ay geçmiş olmasına
rağmen, hâlâ ödememiştir. İhracatçılar DFİF
alacaklarını vergi ve SSKyla mahsuplaşmaktadır. Hiç
olmazsa DFİF alacaklarının yarısı nakdî olarak
ödenmeli ve bu ödemenin tarihi de önceden ihracatçılara bildirilmelidir.
Çiftçi yine
umduğunu bulamamıştır. Ürünler hâlâ dalında
beklemektedir. Çiftçi, mazot, zirai ilaç ve gübre masraflarını dahi
ödeyememiştir. Greyfurt 30 kuruş, limon 60 kuruş, portakal 50
kuruş, mandalina 30 kuruş, elma 40 kuruş gibi cüzi fiyatlarla
alınıp satılmaktadır.
Türkiyenin her yerindeki
soğuk hava depoları elmayla doludur. Bu elmaların iç piyasada
tüketilmesi mümkün değildir. Narenciyenin yanında elma ve domatese de
DFİF primi verilmelidir. İhracatçı DFİFten gelecek prime
göre piyasayı canlandıracaktır, bu da üreticilerin önünü
açacaktır. Bu konuların tekrar gözden geçirilmesini ve çiftçilerin
desteklenmesini bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
narenciye bahçesi sekiz on yılda yetiştirilmektedir. Sekiz on
yıl yatırım yapan ve emek veren bir çiftçi maalesef
umduğunu bulamamaktadır. Narenciye yetiştiriciliği uzun
yıllar istikrarlı bir şekilde izlenen bir ürün
politikasını gerektirmektedir. Ülkemizde böyle bir politikanın
olmayışı, pazarlama sisteminde aracıların belirleyici
olması en önemli sorundur. Üreticiyi desteklemeye yönelik kredi ve
finansman sistemi yetersizdir. İhracatçıların yanında
üreticiler de desteklenmeli ve ton başına üreticilere de destek
verilmelidir.
Ayrıca, her seçim dönemi
billboardlar asılıp Mersine vadedilen, bugün yerinde yeller esen
Tarsus devlet hastanesinin, Çukurova havaalanının, Kazanlı
turizm bölgesinin, Çeşmeli-Taşucu otoban yolunun, organize sanayi
bölgelerinin ve Tarsusa araç muayene istasyonunun bir an önce
yapılmasını bekliyoruz. Mersine gelen politikacılara
soruyoruz: Bu projeler ne oldu? Bize verilen cevap İstanbula köprü
yaptık., İstanbula tüp geçit yaptık. Mersine geldiklerinde,
yıllardır Mersine vadedilen bu projelerden en az birkaç tanesinin
gerçekleştirilmiş olmasını bekliyoruz. 22 tane alt geçit
lazım olan Mersine on beş yılda 1 tane alt geçit yapılmamıştır.
Hükûmetten bu konuda gerekli desteğin verilmesini bekliyoruz.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Şimşek.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren 15 milletvekiline birer dakika olmak üzere
yerlerinden söz vereceğim.
Söz vereceğim sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Aydın, Sayın
Şeker, Sayın Kırcalı, Sayın Engin, Sayın Gürer,
Sayın Atıcı, Sayın Sarıbal, Sayın Aydemir,
Sayın Tüm, Sayın Tanal, Sayın Yıldırım,
Sayın İlgezdi, Sayın Yıldırım, Sayın Öz,
Sayın Benli, Sayın Bektaşoğlu.
Sayın Aydın, sizden başlıyoruz.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, kötü giden
ekonominin faturasının halka kesildiğine ve Hükûmetten bir an
önce önlem almasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ekonomi, ne Hükûmetin ne de
Cumhurbaşkanının iddia ettiği gibi parlak değil.
TÜİKin ekim ayı raporu yine korkunç gerçeği ortaya koydu; iki
yılda 457 bin yeni işsiz. Geniş tanımlı işsiz
sayısı 6,3 milyonu aştı. Tarım istihdamı 291 bin,
imalat sanayisi istihdamı da 95 bin kişi azaldı. Ne eğitim
ne de istihdamda olan gençlerin oranı yüzde 26,3e yükseldi. Ekim
ayında 4 kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli
beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı
da 1.205 lira olurken konut, sağlık, giyim, ulaşım,
eğitim ve benzeri zorunlu harcamaların göstergesi olan yoksulluk
sınırı ise 3.926 lirayı aştı. Kısacası,
kötü giden ekonominin faturası halka kesilmiş durumda.
İşsizlik ve yoksulluk almış başını giderken
Hükûmet bunun üstünü örtmeye çalışıyor. Hükûmetten bir an önce
ekonomik önlemler almasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Şeker
2.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, son
yapılan kayyum uygulamalarıyla seçmen sayısının
sıfırlandığına ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, demokrasi birlikte karar almak, cumhuriyet hep birlikte ortak
akıl ve eşit temsille yönetmek demektir. Cumhuriyet gazetesi de özgür
basının sesidir. Cumhuriyetimizin rehin tutulmasına müsaade
etmeyeceğiz, aklımızı ve yetkimizi kiraya rehin olarak
vermeyeceğiz. Seçmen sayısı maalesef sıfırlandı.
Son yapılan uygulamalarla, kayyum uygulamalarıyla artık seçmen
sayısı teke düştü. Saraydaki -ne isterse- kayyum olarak rektör
atıyor, kayyum olarak dekan atıyor, kayyum olarak başbakan
atadı, kayyum olarak savcıları, hâkimleri atıyor, kayyum
olarak belediye başkanlarını atıyor, şirketlere kayyum
atıyor ve sivil ve askerî darbe yapanlar darbelerini
yarıştırıyorlar. 58 milyon seçmen sayısı teke
düştü maalesef bu yaşadığımız dönemde.
Halkın gözlerini havuz bataklık medyasının balçık
çamuruyla kapatmasına daha fazla müsaade etmeyeceğiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kırcalı
3.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalının,
Avrupa Parlamentosu Başkanının Cumhuriyet gazetesine yönelik
operasyonla ilgili bazı ifadelerine, terörle mücadele ve ulusal güvenlik
gerekçesiyle birçok Avrupa ülkesinde medya özgürlüğünün
kısıtlandığına ilişkin açıklaması
ORHAN KIRCALI (Samsun) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Son dönemde bir gazeteye yapılan operasyon
sonrası Avrupa Parlamentosu Başkanı Bir kırmızı
çizgi daha aşıldı. demişti. Bu beyanın amacı bir
özgürlüğü savunmak mı yoksa dünyada her geçen gün
ağırlığı artan 2023, 2053 ve 2071 vizyonlarına
doğru hızla ilerleyen yeni Türkiyeyi durdurmak mı?
Terörle mücadele
yasaları ve ulusal güvenlik gerekçe gösterilerek birçok Avrupa ülkesinde
medya özgürlüğünün kısıtlandığı, gazetecilere
orantısız cezalar verildiği ve İnternet
gazeteciliğinde içeriğe müdahale edildiği veya erişimin
engellendiği Avrupa Konseyi tarafından geçen yıl hazırlanan
Avrupada Demokrasi ve İnsan Hakları Raporunda
vurgulanmıştır. Dünyada mazluma karşı her türlü zulüm
yapılırken en temel hak olan...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Engin...
4.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, Başbakan
Binali Yıldırımın başkanlık sistemiyle ilgili
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Başbakan Binali Yıldırım AKP İstanbul
Danışma Meclisinde yapmış olduğu konuşmada
Başkanlık gelmezse Türkiye'nin bölünme riski var. dedi. Doksan üç
yıldır parlamenter sistemle yönetilen Türkiye Cumhuriyeti bugüne
kadar bölünme riski taşımadı ancak bugün, AKP Hükûmetinin
Başbakanı bölünme riskinden bahsediyor. 7 Haziran seçimlerinden sonra
ülkemize zorla bir seçim daha yaşatıp Huzur istiyorsanız
oyunuzu bize verin. diyerek iktidar olanlar, şimdi de parlamenter sistemi
yok etmek için bölünme tehdidiyle halkımıza yeni bir şantaj
yapmaktalar. AKPnin hayalini kurduğu padişahlık sisteminin
bölünme tehdidiyle kullanılması tehlikelidir ve ateşle
oynamadır. Sayın Başbakanın bu sözleri on dört
yıldır ülkemizi kesintisiz tek başına yöneten AKP
iktidarının ülkemizi hangi noktaya getirdiğinin acı bir
itirafıdır. Halkımız bu tehditlere asla boyun
eğmeyecektir.
BAŞKAN Sayın
Gürer...
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Pozantı-Gölcük arasındaki yol yapımında mağdur olan
çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Pozantı-Niğde-Ankara
otoyolu Niğde Gölcük sonrası durdu. Programda yer almasına
karşın rol yapılmıyor. Bu yol yapımında bazı
köylerin arazilerinden yol geçti, bu köyler mağdur. Merkez
Pınarcık köyünde çiftçilerle konuştum, yaklaşık 100
kadar çiftçi, arazilerinden mahrum kaldıkları için ekim
yapamadıklarını söylüyorlar. Köylüler 2014 yılında
parsellerinden dolayı oluşan gelir kayıpları için
Bakanlığa başvurduklarını, arazilerinin yerine yeni
arazi verilmediği gibi ilk yıl verilen zarar ziyan bedellerinin de
ödenmez olduğunu ifade ediyorlar. Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının otoyol altında
kalan alanlarda komisyonun belirlediği gelir kayıplarının
ödemesinin yapılacağını belirtmesine karşın
çiftçilere iki yıldır bir ödeme yapılmıyor, yeni yer
teslimi de gerçekleşmediği için köy halkı mağdur, bir an
önce gelir kayıplarının karşılanmasını ve
yeni arazilerin verilmesini bekliyorlar. Hükûmet ve Bakanlık bu konuda
gereğini yapmalıdır. Bölgede Pozantı-Gölcük arasındaki
yol yapımında mağdur durumuna gelen çiftçilerin mağduriyeti
giderilmelidir. Benzer sorun yaşayan köylülerin de sorunları çözüm
bekliyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Atıcı
6.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
TELEKOMun Amerika Birleşik Devletlerinde bulunan bir yazılım
şirketinden casus yazılım istediğiyle ilgili basında
yer alan haberlere ve AKP Hükûmetinin vatandaşların
attığı her adımı neden takip etmek istediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TELEKOMun Amerika
Birleşik Devletlerinde bulunan bir yazılım şirketiyle 6
milyon dolara anlaşarak bir casus yazılım istediği
basında yer aldı. Bu casus yazılımla İnternet kullanan
herkesin hangi sitelere girdiği, hangi yazışmaları
yaptığı AKP tarafından takip edilebilir olacak. Bu
yazılım şirketinin uzmanlarının Biz bu suça ortak
olmak istemiyoruz, Erdoğanın
acımasızlığının bir parçası olduğumuz
için hayatımız boyunca pişmanlık duymak istemiyoruz.
diyerek istifa ettikleri de yazılıyor. Darbe
yapılacağı istihbaratı verildiği hâlde
kılını kıpırdatmayan AKP Hükûmeti,
vatandaşların attığı her adımı neden takip
etmek istiyor? Darbe girişimini kendi lehine fırsata çeviren AKP,
diktatörlüğün son taşlarını döşeyerek halkı
baskı altına almaya devam etmektedir. Bu uygulama insanlık
dışıdır, derhâl vazgeçilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Sarıbal
7.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, hiçbir
zaman bu kadar faşizan, bu kadar baskıcı bir düzen
görülmediğine ve basına, insan hayatına bu kadar müdahalenin
olmadığına ilişkin açıklaması
ORHAN SARIBAL (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biliyoruz, basın hiç
özgür olmadı bu topraklarda, düşünce, ifade özgürlüğü hiç
olmadı bu topraklarda. Biliyoruz, türküler bile özgür olmadı bu
coğrafyada ve tabii ki insanlık her daim baskı
altındaydı. İsimlerimiz, dillerimiz özgür olmadı bu
topraklarda, her daim o günün siyaseti kendi hegemonyasını ve
egemenliğini kurdu ama, ama hiç bu kadar da faşizan, bu kadar da
baskıcı olmadı, böyle bir düzen hiç görülmedi, basına,
insan hayatına bu kadar müdahale hiç olmadı. Havuz
medyasının dışında olanlara ölüm! Yaşasın
havuz medyası! meselesi hep bugünün tam da odağında oldu. Özgür
basın susturulamaz! Özgür basın susturulamaz! Özgür basın
susturulamaz! Kahrolsun diktatöryal düzen! Kahrolsun faşizm! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Aydemir
8.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, askerî
hastanelerin Sağlık Bakanlığına devri ve devlet
hastaneleri olarak hizmet vermeye başlamasının halk
tarafından büyük bir memnuniyetle karşılandığına
ve Korkut Özala Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Askerî hastanelerin Sağlık
Bakanlığına devri ve devlet hastaneleri olarak hizmet vermeye
başlaması halkımız tarafından büyük bir memnuniyetle
karşılanmıştır. Erzurumda bulunan Mareşal Çakmak
Hastanesinin devlet hastanesi olarak hizmetine devam etmesi, eşitlik
adına da önemli bir açılım olarak kabul görmüştür.
Sağlık alanında reform düzeyinde dönüşüm başlatan ve
bu atılımla ülkemizi marka ülke hâline getiren Hükûmetimize ve
Sayın Bakanımız Recep Akdağa bu vesileyle
minnettarlığımızı kaydetmek isterim.
Sağlıkta
gerçekleştirilen birinci dönüşümle Türkiyede çağdaş
sağlık hizmetleri adına ilkleri hayata geçiren Hükûmetimizin
2017de sağlıkta dönüşüm ikinci fazının
başlamasına yönelik müjdesi, tüm ülkede olduğu gibi ilimiz ve
bölgemizde büyük bir sevinç ve memnuniyet doğurmuştur, medyunuşükranız.
Bu vesileyle Erzurum eski
milletvekili, nitelik abidesi bir ismi Korkut Özalı kaybetmenin hüznünü
yaşadığımızı ifadeyle kendisine Cenab-ı
Haktan rahmet, ailesine ve milletimize başsağlığı
diliyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Tanal
9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Recep
Tayyip Erdoğan, AKP ve Fetullah Gülenin menzilinin aynı
olduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
AKPnin yolsuzluğu
açığa çıkarmaya yönelik 17-25 Aralık soruşturması
olmasaydı, bugün AKP-Fetullah Gülen arasından su sızmıyor
olacaktı. Bütün sorun, Recep Tayyip Erdoğanın Ben ne istediniz
de size vermedim? Neden benim size güvenerek yaptığım
yolsuzlukları ortaya saçıyorsunuz? Aslında, siyasi iktidarın
ve Recep Tayyip Erdoğanın derdi bu yoksa Fetullah Gülenin
cumhuriyete karşı olması AKPnin ve Recep Tayyip
Erdoğanın umurunda değil. Çünkü, Recep Tayyip Erdoğan, AKP
ve Fetullah Gülenin menzili aynıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de
teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzükün 67nci maddesine göre -hatırlatıyorum önce 67nci
maddesini sizlere- lütfen, konuşmalarımızda ve ifadelerimizde
kaba ve yaralayıcı sözler söylemeyelim. Beni İç Tüzükün 67nci
maddesinin hükümlerini uygulamak zorunda bırakmayın lütfen.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Neyi var? Kaba ve yaralayıcı neyi var?
Düşünce açıklıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Efendim, bunlar kaba değil, yaralayıcı değil Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Tüm
10.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Cumhuriyet
Halk Partisi Aydın Milletvekili Bülent Tezcana yapılan
saldırıyı ve Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyonu
kınadığına ve çevreye zarar veren projeler konusunda
Hükûmetten açıklama beklediğine ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir)
Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan
Yardımcımız ve Aydın Milletvekilimiz Sayın Bülent
Tezcana yapılan çirkin saldırıyı şiddet ve nefretle kınıyor,
kendisine bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Cumhuriyet gazetesine
yapılan faşizan baskıyı şiddet ve nefretle
kınıyorum, tüm gazetecilerin hemen serbest
bırakılmasını talep ediyorum.
Sayın Çevre ve
Şehircilik Bakanı iş adamlarının isteği üzerine
ÇED Yönetmeliğini değiştireceğini söylüyor. Hükûmete
sormak istiyorum: Çevreye zararlıdır. diye mahkemelerce durdurulan
termik santraller, siyanürle altın aramalar ne olacak? Bu projelerden
vazgeçmeyi düşünüyor musunuz? Hükûmet bu ülkenin mahkeme
kararlarını tanımayı düşünüyor mu? Kaz
Dağlarını, Sinop yeşilini, Cerattepenin
doğasını kimlere, ne adına kurban edeceksiniz? 15 Temmuzda
sokaklara dökülen halk ile Cerattepede sokağa dökülen halk aynı halk
değil midir, millî iradeyi temsil etmiyor mu? Halkı yok sayarak
mı bu projeleri yapacaksınız? Hükûmetten bu konuda bir
açıklama bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Behçet
Yıldırım
11.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Hükûmetin paralel devlet yapılanması
bahanesiyle muhalif kesimlere yönelik baskı yaptığına, OHAL
ve kanun hükmünde kararnamelerle Türkiyeyi hapishaneye çeviren bu zihniyeti
şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) - Teşekkürler.
AKP ile paralel devlet
yapılanması arasındaki iş birliği devam ediyor. Dün,
AKP paralel devlet yapılanmasından yararlandı, bugün de yararlanmaya
devam ediyor. Paralel devlet yapılanmasının darbe
kalkışmasını kendisi için lütuf gören zihniyet, on dört
yılda yapmak isteyip yapamadıklarını bu darbe bahanesiyle
yargıyı da eline geçirerek kendisi gibi düşünmeyen sol,
sosyalist, demokrat, Alevi, Kürt kurum ve kuruluşlara darbe yapıyor;
on binlerce kamu görevlisini ihraç etmiş ve açığa
almıştır ki bunların çoğunun ömrü paralel devlet
yapılanmasıyla mücadeleyle geçmiş insanlardır. Seçimle
alamadığı halkın belediyelerine kayyum atamaları,
hiçbir suça bulaşmamış belediye eş
başkanlarımızı tutuklamaları, onlarca basın ve
yayın organını kapatmak, en son, asırlık Cumhuriyet
gazetesini suçlu gibi lanse edip kapatmaya çalışmak gibi. Muhalif
kesimlere yönelik tüm bu baskıları paralel devlet
yapılanması bahanesiyle yapmaktadır.
OHAL ve kanun hükmündeki
kararnamelerle Türkiyeyi hapishaneye çeviren bu zihniyeti şiddetle
kınıyorum. Bir an önce Türkiye'nin demokrasiye geçmesinin acil bir
ihtiyaç olduğunu belirtiyorum.
BAŞKAN Sayın
İlgezdi
12.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdinin, Türkiyenin OHAL kararnameleriyle tam bir kaosa
sürüklendiğine ve kamu vicdanını yaralayan bazı
kararların gözden geçirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
GAMZE AKKUŞ
İLGEZDİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde tekme
atanların elini kolunu sallayarak dolaştığı yeni bir
döneme giriyoruz. Ayşegül Terziye tekme atan şahıs dün 3üncü
kez tahliye edildi. Kamuoyunun vicdanını yaralayan bu kararın
yanı sıra 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle denetimli
serbestlik süresinin bir yıldan iki yıla
çıkarılmasıyla Ali İsmail Korkmaza son tekmeyi atarak
ölümüne neden olan zanlının da tahliye edilmesi istendi. Türkiye,
OHAL kararnameleriyle tam bir kaosa sürükleniyor. 19 yaşında bir
gencin kamu düzenini korumakla görevli polis tarafından öldürülmesi ve bu
kadar kısa sürede tahliye edilmesi düşünülemez ve kabul edilemez.
Böyle kararlar verilmeye devam edilirse adalet beklentisinde olan
kişilerin inancı son bulur, yeni cinayetlerin önü açılır.
Kamu vicdanını yaralayan bu kararlar tekrar gözden geçirilmeli ve
yanlışlardan geri dönülmelidir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Hurşit
Yıldırım
13.- İstanbul Milletvekili Hurşit
Yıldırımın, Korkut Özala Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
HURŞİT YILDIRIM
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eski
bakanlarımızdan fikir, siyaset ve millî mücadele adamı Korkut
Özalın bugün vefat ettiğini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş
bulunmaktayız. Hem rahmetli Turgut Özalın manevi danışmanlığını yapan hem de
devlet adamlığı vasfıyla kritik dönemlerde büyük emekler
sarf eden rahmetli Korkut Özal bir döneme siyasi damgasını
vurmuştur. Korkut Özal, aziz milletimizin değerlerine inanarak
siyaset yapan ve tam bağımsız Türkiye inancıyla hareket
eden mücadelesiyle hatırlanacaktır. Millî ve yerli bir ruhla mücadele
eden Korkut Özal gibi değerli siyasetçilerimizin bizlere önemli bir miras
bıraktığı kanaatindeyim. Devletine ve milletine büyük
hizmetleri olan, kişiliği, karakteri, duruşu ve millet
sevdalısı olan devlet adamımız Korkut Özala Allahtan
rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize
başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Öz
14.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Milletvekili
Eren Erdem ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcana gerçekleştirilen
saldırıları kınadığına ve bu
saldırıların Cumhuriyet Halk Partisini asla
durduramayacağına ve Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyona ilişkin
açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale)
Sayın Başkan, şehit cenazesinde Sayın
Kılıçdaroğlunun önüne kurşun atılması, Eren
Erdemin İstanbul Bağcılarda katıldığı
panele taşlı sopalı bir grup tarafından yapılan
saldırı, son olarak da Sayın Bülent Tezcana Aydında
gerçekleştirilen alçakça saldırıları nefretle
kınıyorum. Bu saldırılar Cumhuriyet Halk Partisini asla
durduramayacaktır.
Cumhuriyet
gazetesi, Fetullah Gülen ile iktidarın aynı yağmurun
altında beraber yürüdüğü dönemde bu çetenin ne menem bir örgüt
olduğunu Türk basınında ilk yazan gazetedir.
Cumhuriyet
gazetesi, Cumhuriyet Vakfı yönetiminin ve yazarlarının FETÖ,
PKK, KCK gibi terör örgütleriyle ilişkilendirilmesi akla ziyan bir durum
değil midir?
FETÖ darbe
girişimi başarılı olsaydı, kimlere ya da hangi kurum
ve gazetelere baskı ve gözaltı yapılacaktı? Şu anda
iktidarın yaptığı ne? Ne farkları var? Ülkeyi yönetme
iddiasında olanların toplumsal kamplaşmayı körükleyen
dilden uzaklaşması gerekmiyor mu? Faşizme direnebilecek bütün
toplum kesimlerini derdest etmeyi düşünüyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT ÖZ
(Çanakkale) Özgür basın susturulamaz.
BAŞKAN
Sayın Benli
15.- İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, Korkut
Özala Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
FATMA
BENLİ (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Korkut
Özalın vefat ettiğini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş
bulunmaktayız. Kendisine Allahtan rahmet, sevenlerine ise
başsağlığı diliyorum.
Korkut Özal,
Türkiye'nin büyümesinde ve dünyaya açılmasında en önemli isimlerden
bir tanesi olan Özalın kardeşi ve siyasi hayattaki en önemli
destekçilerinden bir tanesiydi. Öğretim görevlisi ve mühendis olan Korkut
Özal, bir dönem İçişleri Bakanlığı yaptı ve tarih
sahnemizde kara bir leke olan 1980 darbesinin ardından da aktif siyasetten
çekildi. Vatanı için pek çok cefaya sabretmiş olan Özalı,
tarih, onurlu ve mücadeleci bir siyasetçi olarak anacak.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bektaşoğlu
16.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, Cumhuriyet Halk Partisi Aydın Milletvekili
Bülent Tezcana yapılan saldırı ile Cumhuriyet gazetesine
yönelik operasyonu kınadığına ve fındık
fiyatında yabancı firmaların manipülasyonu konusunda Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
çalışmalarını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk
Partiye kurşunu, Cumhuriyet gazetesine baskını bir kez daha
kınıyor ve lanetliyorum.
Sorum
Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımıza:
Sizin de bildiğinizi gibi, bugüne kadar fındıkla ilgili
verdiğim sayısız önerge, yaptığım onca
konuşma ve açıklamalarımda vurguladığım
Yabancı firmalar manipülasyon yaparak fındık
fiyatlarını düşürüyor. gerçeği sonunda partinizin
milletvekilleri tarafından da kabul edilmiş ve Sayın
Başbakana bu konuda Afyonda bir dosya sunulduğu
açıklanmıştır. Dosyada ne olduğunu bilmiyoruz. Ancak,
bu önemli itiraf sonrasında Bakanlığınızın
yapacağı çalışmaları merakla bekliyoruz. Özellikle,
manipülasyon yasalarımıza göre suç olduğuna göre bu suçu
işleyenlerin araştırılması gerekmektedir. 17-18 TLye
çıkan fındığın fiyatının ortalama 10-11
liraya düşmesi acaba nedendir? Bu konuda vereceğim
araştırma önergeme destek bekliyorum, ne kadar samimisiniz görelim
istiyorum. Fındık gibi millî bir ürünümüz üstündeki yabancı
sektör tekelleşmesini nasıl sağladınızsa bunun
yarattığı sonuçları ortadan kaldırmak da sizin
göreviniz olacaktır. Şikâyet etmeye hakkınız yok.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, söz talebinde bulunan
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Sayın Başkanım, bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakanım.
17.- Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Ahmet Arslanın, Korkut Özala Allahtan rahmet
dilediğine, Cumhuriyet Halk Partisi Aydın Milletvekili Bülent
Tezcana geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının yaptıkları açıklamaları ile Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Teşekkür ederim.
Değerli
Başkanım, birkaç konu hakkında kısa kısa bilgiler arz
etmek istiyorum.
Birincisi: Elbette ki ben de
eski bakanlarımızdan Sayın Korkut Özala rahmet diliyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkan Yardımcısı Bülent Tezcana geçmiş olsun
diyorum.
Ankara-Niğde otoyolu
konuşuldu. Ankara-Niğde otoyoluyla ilgili YPK kararı
çıktı, ÇED olumlu kararı çıktı ve işlemleri
tamamlıyoruz, yakında bunun ihalesine çıkacağız. Bu
bilgiyi arz etmiş olayım.
Özellikle, TÜRK TELEKOMun
Amerikadaki bir firmadan yazılım isteyerek herkesi dinlemek
istediği yönünde bir açıklama yapıldı. Kesinlikle böyle bir
şey söz konusu değil. Her ayrılan çıkıp bir
açıklama yapıyor. Gazetedeki yanlış bilgilere dayanarak
kurumun da bizlerin de itham edilmesi doğru değil. Zira, dinlemenin
hâkim kararıyla olacağı
Kaldı ki hâkim karar verse dahi,
BTKya geldikten sonra oradaki bizim uzman hâkimlerimiz inceliyor, uygunsa uç
veriliyor. Onu da özellikle vurgulamış olayım.
Yine, Sayın
Şimşek İstanbulda büyük projeler yapılıyor,
Mersinde yapılmıyor. dediler ama İstanbuldaki büyük projeler
Avrupa ile Asyayı birbirine bağlaması ve ülkemizdeki büyük
koridorları tamamlayıcı olması nedeniyle çok gündeme
geliyor. Ama herkes biliyor ki cumartesi günü açtığımız
Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı sadece Ankaranın değil
Türkiyenin her yerine, Mersine de hizmet edecek. Zira, Konya, Karaman, Adana,
Mersin yüksek hızlı tren çalışmamız devam ediyor, o
proje bittiğinde Mersinliye de hizmet edecek. Sadece Mersinde şu an
20nin üzerinde büyük projemiz devam ediyor. Bunların her biri de en az
150-200 milyon Türk liralık işlerdir. Yine, Adana ile Mersine hizmet
edecek havalimanıyla ilgili de ihale süreçlerini tamamladık, Kamu
İhale Kurumuna bir itiraz oldu, itiraz süreci biter bitmez inşallah o
da başlayacak. Dolayısıyla, İstanbulun büyük projeleri
dünya çapında projeler olması nedeniyle gündeme geliyor ama herkes
bilmeli ki 81 ilimiz de kalkınma hamlesinden yararlanıyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, söz isteyen sayın grup başkan vekillerine, söz isteme
sırasına göre söz vereceğim.
Sayın Baluken, buyurun.
18.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Ankara Etimesgut Kaymakamının Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesine kayyum olarak atanmasına, siyasi soykırım
operasyonları kapsamında Elâzığda aralarında DBP
eş başkanlarının da bulunduğu 10 kişinin
gözaltına alınmasına ve ölümle, tutuklamayla ve baskılarla
asla diz çökmeyecek bir halk iradesinin dimdik ayakta olduğuna
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
saray-AKP rejiminin siyasi soykırım operasyonları
kapsamında Diyarbakır Büyükşehir Belediye eş
başkanlarımızı rehin almasından sonra dün de
Belediyemize yönelik bir gasp girişimi gerçekleşti ve Ankara
Etimesgut Kaymakamı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine kayyum
olarak atandı.
Biz, demokratik yollarla
kazanamadığı halk iradesini gasp yoluyla, ganimet
mantığıyla elde etmeye çalışan bu
anlayışı kınadığımızı ve kabul
edilemez bulduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Musulu Musullular, Telaferi
Telaferliler, Suriyeyi Suriyeliler yönetecek. diyen ve bunu bütün
yanlış dış politikasına bir maske olarak kullanan bir
rejim anlayışı Diyarbakırı Etimesguttan
atamış olduğu bir memurla yönetmeye kalkıyor. Bunun
yabancısı değiliz. En son, Diyarbakırda 12 Eylül 1980
darbesinden sonra kayyum atanmıştı. O dönem Albay Feyyaz Üzümcü,
Kürt halkının iradesini kırmak üzere, inkâr ve asimilasyon
politikalarını devreye koymak üzere Büyükşehir Belediyesine
kayyum olarak atanmıştı. Onun atandığı dönemde,
bugün rehin alınan Gültan Kışanak arkadaşımız
Diyarbakır Cezaevinde insanlık adına, bütün kadınlar
adına işkence tezgâhlarında direniyordu. Dolayısıyla,
otuz altı yıl aradan sonra yeniden Diyarbakır halkının
iradesine kayyum atayarak sonuç alacağını sananların,
Feyyaz Üzümcünün, Kenan Evrenin ve Gültan Kışanakın
Diyarbakır halkının gönlünde, iradesinde, yüreğinde bugün
nerede durduklarına da bakmaları gerektiğini düşünüyoruz.
Aynı uygulama Cizrede
de hayata geçirilmişti. Cizre de biliyorsunuz, kendi iradesine sahip
çıkan bir yer olarak devletin bugüne kadar her türlü baskı politikalarına
maruz kalmış bir kentimiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın
lütfen.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) - O dönemde köy yakmalarla, faili belli cinayetlerle bu
halkı teslim almaya çalışanlar, 1994 yılında da bir
korucubaşını Cizreye Belediye Başkanı olarak zorla
dayatarak Cizre halkının iradesini teslim almaya
çalışmışlardı. Bugün ne o korucubaşının
ne de onu Cizre halkına dayatan Tansu Çillerin esamesinin
okunmadığı bir yerde Cizre halkının özgürlük ve
demokrasi iradesinin dimdik ayakta olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Bugün bu siyasi
soykırım operasyonları kapsamında Elâzığda
aralarında DBP eş başkanlarımızın da
bulunduğu 10 arkadaşımız daha gözaltına
alındı. Mevcut durumda, AKPye şairin şu dizelerini
hatırlatmak istiyorum; tutuklamalarla, baskılarla, ölümlerle sonuç
almaya çalışanlar şu dizeleri hatırlamalı:
Cellat uyandı
yatağında bir gece,
Tanrım dedi bu ne zor
bilmece?
Öldürdükçe
çoğalıyor adamlar,
Ben tükenmekteyim
öldürdükçe."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) - Ne ölümle ne tutuklamayla ne baskılarla asla diz
çökmeyecek bir halk gerçekliği ve halk iradesinin dimdik ayakta
olduğunu vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Samsun Milletvekili Erhan Ustaya
grup başkan vekilliği görevinde başarılar dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
Usta, yeni görevinizde tekrar başarılar diliyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Cumhuriyet Halk
Partisi Aydın Milletvekili Bülent Tezcana yapılan
saldırıyı kınadığına, Korkut Özala
Allahtan rahmet dilediğine ve 4 Kasım Hazreti Ömerin ahirete
irtihalinin yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Aydın
Milletvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan
Yardımcısı, benim de çocukluk arkadaşım Bülent Tezcan
Beye yapılan saldırıyı nefretle ve şiddetle
kınıyorum, kendisine acil şifalar diliyorum.
Ayrıca, eski
bakanlarımızdan Sayın Korkut Özalın vefatını
bugün üzüntüyle öğrendik, kendisine de Allahtan rahmet diliyorum.
Ayrıca, 4 Kasım
İslamın 2nci Halifesi Hazreti Ömerin ahirete irtihalinin yıl
dönümü. Hazreti Ömer, 581 yılında Mekkede doğmuştur.
Kendisi Müslüman olduktan sonra İslamı tebliğ için her türlü
çabayı göstermiş; Bedir, Uhud, Hendek, Hayber gibi gazaların
hepsine katılmış, bunların bazısında komutan olarak
da görev yapmıştır. Hazreti Ebubekirin halifelik döneminde en
büyük yardımcısı olan Hazreti Ömer, Hazreti Ebubekirden sonra
2nci İslam Halifesi olarak iş başına gelmiştir. Arap
Yarımadası onun döneminde İslamın hâkimiyetine boyun
eğmiştir. İslam ordusuyla fethettiği bölgelerdeki halk,
Müslümanlardan gördükleri müsamaha ve adil davranışlardan etkilenerek
kitleler hâlinde İslama girmişlerdir.
Günümüz idarecileri özellikle
Hazreti Ömerin hayatını dikkatlice okumalı ve devlet
yönetiminde uygulamalarını inceleyerek icraatlarında Hazreti
Ömeri kendilerine rehber edinmelidirler. Hazreti Ömer adaletli bir
hükümdardı. Üzerinde titizlikle durduğu en önemli konu adalet
meselesiydi. Devlet memurlarını ve valileri her zaman kontrol ederdi.
Adaletiyle gönülleri fetheden, heybetiyle dünyayı titreten, herkese
hakkını veren Hazreti Ömer, adaleti uygularken kul
ahlakının gereği olarak herkese eşit davranmış,
soyluluk, zenginlik, akrabalık, makam gibi unsurların adaleti
engellemesine kesinlikle izin vermemiştir. Din ayrımı
gözetmemiş, Hristiyan ve Yahudilerden olan yoksullara da yardımlarda
bulunmuştur. Hazreti Ömer, toplumu ilgilendiren meselelerde karar
vereceği zaman Müslümanların görüşüne başvurur, onlarla
istişare ederdi. O İstişare etmeden uygulamaya konulan işler
başarısızlığa mahkûmdur. derdi. Bugün, özellikle
istişare
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Bugünkü
yönetimde özellikle istişarenin kalktığını göz önünde
bulundurursak Hazreti Ömerin bu davranışının örnek
alınmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Hazreti Ömer idarede
görevlendirdiği memurların bir haksızlıkta
bulunmalarına asla göz yummaz, halka karşı ise son derece
şefkatle yaklaşır, onların varsa problemleri öğrenip
çözümlemek için gece gündüz çalışırdı. O bu hassasiyetini
Fırat kıyısında bir deve helak olsa Allah bunu Ömerden
sorar diye korkarım. sözüyle ortaya koymaktadır.
Hazreti Ömer bir şeyi
emrettiği veya yasakladığı zaman ilk önce kendi ailesinden
başlardı. Aile fertlerini bir araya toplayarak onlara şöyle
derdi: Şunu ve şunu yasakladım. İnsanlar sizi
yırtıcı kuşun eti gözetlediği gibi gözetlerler.
Allaha yemin ederim ki herhangi biriniz bu yasaklara uymazsa onu daha
fazlasıyla cezalandırırım. Akrabasından hiç kimseye
devlet hizmetinde görev vermemiştir.
Adalete en çok
ihtiyacımız olan bugünlerde Hazreti Ömer mutlaka örnek
alınması gereken en büyük şahsiyettir. 1 Kasım 644te
İranlı Hristiyan bir köle tarafından Medinede sabah
namazında hançerle saldırıya uğramış ve 4
Kasımda vefat etmiştir. Kendisine Cenab-ı Allahtan rahmet
dilerim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Usta.
Sayın Elitaş
20.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Korkut
Özala Allahtan rahmet dilediğine, 15 Temmuzu AK PARTİ ve Recep
Tayyip Erdoğanın içinde bulunduğu bir senaryo gibi göstermenin
üzücü olduğuna ve Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün, Korkut Özalın,
zamanında bakanlık yapmış bir şahsiyetin
vefatını üzüntüyle öğrendik. Rahmetli Turgut Özal Türkiye'de bir
vizyonu, bir misyonu harekete geçirdi. Türkiyenin bu pozisyonunda, serbest
piyasa ekonomisine girmesinde ve demokrasinin taçlanmasında çok katkı
sağlamıştı. O da, Korkut Özal da Özal kardeşlerin
2ncisiydi. Merhuma Allahtan rahmet diliyorum. Ailesine
başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
İkinci
konu: Burada İç Tüzükün 60ıncı maddesi diye ifade edilen
gündem dışı söz alan milletvekili
arkadaşlarımızın, gün geçtikçe 15 Temmuz hareketini, -FETÖ
terör örgütünün yurt dışında ifade ettiği gibi- 15 Temmuzu
sanki bir düzmece, bir senaryo gibi gösterme eğilimi içerisinde
olduklarını görüyorum ki üzüntüyle bu olayları takip ediyorum.
Nasıl ki 15 Temmuzda Sayın Cumhurbaşkanının
Marmaristen halkıyla bütünleşmek için -bütün yolları deneyerek,
hayatını risk ederek- halkıyla kucaklaşmak için gelirken
verdiği mücadele ve aynı gün tüm milletvekili
arkadaşlarımızın Türkiye Büyük Millet Meclisini sabaha
kadar açık tutarak FETÖ terör örgütüyle mücadelede gösterdikleri dik
duruşu, kahramanlığı hepsi unutuluyor, bir tarafa itiliyor.
15 Temmuzu AK PARTİ ve Recep Tayyip Erdoğanın içinde
bulunduğu bir senaryo gibi gösterme hareketleri hem 15 Temmuz
sabahında Türkiye Büyük Millet Meclisinde kahramanca duran
milletvekillerine hem de o gün mücadele eden bütün değerli
vatandaşlarımıza yapılan bir üzücü davranış
şeklidir diye ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın
lütfen Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Öte yandan, PKK terör örgütüne destek yönünde
çeşitli belirtilerin bulunduğu Diyarbakır Belediye
Başkanı ile Diyarbakır Belediye Meclis üyesinin
tutuklanmasıyla ilgili HDPli arkadaşlarımızın
şiddetli bir şekilde ve hakikaten olmayan AK PARTİnin sarayla
birlikte demokrasiye vurdukları darbe şeklinde ifade ettikleri
mesele, aslında çukurlar kazılırken PKK terör örgütüne
yardım ve yataklık ederek -Kürt halkının en büyük
düşmanı PKK terör örgütüyle mücadele etmesi gereken bir belediyenin-
çukurların kazılması, oralara bombanın yerleştirilmesi
ve Kürt kardeşlerimizin zulme, ölüme tabi tutulmasına göz
yummalarına isyan etmeleri gerekirdi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Şu anda, o isyanı yerine getirmiyorlar,
Kürtlere zulmedenleri destekler pozisyonda oluyorlar ki bu da Kürt halkına
büyük bir ızdırap vermektedir.
Saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken,
turu tamamlayalım, sonra söz vereceğim.
Sayın Gök, buyurun.
21.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, on altı yıl
öncesinden Fetullah Gülenin askerî darbe yapacağını ifade eden
Hikmet Çetinkaya ve Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının
saçma bir iddiayla gözaltında olduklarına ve hakkında
FETÖcülükten dolayı dava açılan ve şu anda sanık olan bir
savcının bu soruşturmayı yürüttüğüne ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 2
Kasım 2000 tarihinde, bir gazetenin bir yazarı köşesinde aynen
şunları yazdı: Fetullahçılar sahte raporlarla askerî
okullara giriyor. Fetullahçılar müritlerini Meclise taşıyor.
Vali, kaymakam, polis müdürü oluyorlar. Korunup kollanarak Türk Silahlı
Kuvvetlerine sızıyorlar. Akyazılı Vakfının
Maltepe Askerî Lisesindeki örgütlenme biçimine şaşarsınız.
Askerî lise öğrencilerini laik devleti yıkacağız, sizden
olmayan subayları ordudan temizleyeceğiz, diye eğitiyorlar.
Fetullah Gülenin tek amacı var: Türk Silahlı Kuvvetlerinde iyice
örgütlenilmesi, askerî darbeyle devleti ele geçirmek. Fetullah Gülen askerî
darbe planı yapıyor. Bu sözlerin yazarı, tam on altı
yıl önce bunu yazan Sayın Hikmet Çetinkayadır Sayın
Başkan. Cumhuriyet gazetesinde Fetullah Gülenin tam on altı yıl
öncesinden askerî darbe yapacağını ifade eden Hikmet Çetinkaya
ve Cumhuriyet gazetesi çalışanları bugün saçma sapan bir
iddiayla gözaltındalar ve etkisizleştirme hareketiyle karşı
karşıyalar. Ama, başka bir ilginç nokta daha var: Cumhuriyet
gazetesiyle ilgili soruşturmayı kim yürütüyor? Selam Tevhid
soruşturması kapsamında hakkında FETÖcülükten dolayı
dava açılan ve şu anda sanık olan bir savcı olan Murat
İnamın bu soruşturmayı yürüttüğünü öğreniyoruz
bugün çıkan haberlerde. Şu garabete bakar mısınız Sayın
Başkan; Fetullah Gülen askerî darbe yapacak. diye on altı yıl
öncesinden herkesi uyaran Hikmet Çetinkaya içeride, FETÖcülükten dolayı
hakkında dava açılmış savcı onu soruşturuyor.
Yazıklar olsun, yazıklar olsun! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, Sayın Elitaş
konuşması sırasında açık bir şekilde grubumuza
sataştı. PKKye yardım, yataklık ve destek üzerinden ifade
ettiği bu sataşmaya cevap vermem gerekiyor.
BAŞKAN Yerinizden söz
vereyim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, sataşma yok. Ben bir gerçeği
ifade ettim. Yerimden konuştum, yerinden cevap verir.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sataşma, açık bir sataşma. Ağır
bir sataşmada bulundu. HDPli arkadaşlarımız
BAŞKAN Sayın Baluken,
HDPye bir sataşma olduğunu iddia ediyorsunuz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tabii tabii, net yani.
BAŞKAN - Size söz
vereceğim ama daha gündeme geçmedik, isterseniz bu aşamada yerinizden
vereyim, yine iki dakika olacak zaten.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yani bu çok önemli bir sataşma. İç Tüzük
gereği de sataşmanın gereğini kürsüden yerine getirmemiz
lazım.
BAŞKAN Peki, buyurun.
Süreniz iki dakika.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, bakın, bir kere Diyarbakır
Büyükşehir eş başkanlarımızla ilgili ortaya
atmış olduğunuz iddiaların tamamını
savcılık yalanladı. Günlerdir, haftalardır, aylardır
Belediyeden -bilmem- dağa para gönderilmiş. diye yalan
yanlış haberler yapıp propaganda yaptınız. Ya, sorguda
bununla ilgili tek bir soru yok: Dağa niye para gönderdiniz? Nasıl
gönderdiniz? İşte, bunun kanıtı budur, bilgisi budur,
verisi budur. diye bir soru yok. Beş gün boyunca eş
başkanlarımıza sorulmuş tek bir soru yok. Orada rehin
tutuluyorlar. Sonrasında da sadece yapmış olduğu
konuşmalardan dolayı, Demokratik Özerklik
Çalıştayında neden demokratik özerkliği savunduğundan
dolayı, cenazelerle ilgili yapılan faaliyetlerden dolayı, neden
ambulans temin edildiğine dair sorulmuş olan sorular var.
Dolayısıyla, sizin ifade etmiş olduğunuz hususları
zaten talimat verdiğiniz yargı yalanlıyor.
Ya, daha bir yıl
öncesine kadar, işte, Dağdan para size geliyor, onunla -bilmem-
çalışma yürütüyor. diyordunuz. Şimdi o yalan çöktü, bir
yıl sonra bu sefer Siz dağa
Bir karar verin ya. Yani, bir
Dağ size para gönderiyor. bir Siz dağa para gönderiyorsunuz.
üzerinden yalan algı operasyonları dışında hiçbir
şey yapmıyorsunuz. Elinizde herhangi bir bilgi, bir belge, bir veri
yok ama biz bunun siyasi bir operasyon olduğunu biliyoruz.
Ben açık
konuşuyorum: En son, Diyarbakır Belediyesine 12 Eylül faşist
darbesi kayyum atamıştı; şimdi de saray, AKP rejimi kayyum
atamış oldu. Amaç, halk iradesini kırmak ama bunu
başaramayacaksınız. O gün o anlayışla giden darbeciler
nasıl halkın gönlünde, tarih önünde mahkûm oldularsa bugün de kayyum
atayarak sonuç almaya çalışanlar aynı şekilde mahkûm
olacaktır diyorum.
Hepinize saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Bir: Belediyelerde eş başkanlık sistemi hukuken
yoktur.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Onu da getirdik.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sadece Siyasi Partiler Kanununda siyasi partiler genel
başkanlarının eş başkan olabileceği ifade
edilmiştir.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Onu da biz getirdik.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - İl başkanlarından eş başkan olmaz,
belediye başkanlarından eş başkan olmaz.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Onların da yasası var.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Eş başkan diye ifade ediyorlar, hukuki bir alt
yapısı yok.
Şunu da açıkça
ifade ediyorum: PKK terör örgütüne kim yardım, yataklık ediyorsa,
FETÖ terör örgütüyle kim müzahirse bu millet 246 şehidimiz için, 2.194
gazimiz için sonuna kadar mücadele edecektir, hepsinden de teker teker hesap
soracaktır; bu, Diyarbakır Belediye Başkanı olabilir,
başka biri olabilir, kim ki terörle birlikteyse, teröre yardım ve
yataklık ediyorsa onun hesabı muhakkak sorulacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Baluken
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tutanaklara geçmesi açısından ben de bir hususu
tekrar ifade edeyim: Bizim belediyelerimizden herhangi bir yere para
aktarıldığına dair bugüne kadar ispat edilmiş tek bir
bilgi, belge, veri söz konusu değildir. Bu, büyük bir çarpıtılmış
yalan, algı operasyonudur. Terör örgütlerine büyükşehir
belediyelerinin ya da herhangi bir belediyenin imkân sağlamasıyla
ilgili bir süreç yürütülecekse bizim bütün belediyelerimizin arşivleri,
yazışmaları, her türlü hukuksal bilgileri denetime açıktır.
Aynı şeyi AKP grup yöneticileri de burada ifade etsinler;
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi,
Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin
bütün yazışmalarını, bütün arşivlerini, bütün mevcut
mevzuatlarını eğer denetime açıyorlarsa buyurun, birlikte
Mecliste bir komisyon kuralım, hangi belediye hangi terör örgütüne ne
kaynak aktarmış birlikte inceleyelim diyoruz. Biz bugün Kandıra
Cezaevinde tutulan arkadaşlarımızın rehine olarak
tutulduğunu ifade ediyoruz. Terör örgütlerine destek üzerinden bir süreç
yürütülecekse o cezaevinde bulunması gereken belediye
başkanlarının da tüm kamuoyu tarafından açık bir
şekilde bilindiğini ifade ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Yargı gerekeni yapar, yargı.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Esir aldığınız yargı mı?
BAŞKAN Buradaki sorun
galiba para aktarıp aktarmama meselesi değil, terörist gruplarla
ilişki içinde olmak.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, yani şuur altında para aktarma olduğu
için onun savunma güdüsüyle hareket ediyorlar.
BAŞKAN Yani, benim
anladığım kadarıyla
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ya, siz hem para aktarmışsınız hem arsa
aktarmışsınız hem arazi aktarmışsınız
BAŞKAN Sayın
Baluken
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Şuur altındaki para aktarma
BAŞKAN Müsaade eder
misiniz Sayın Elitaş.
Sayın Elitaş,
Sayın Baluken; bir para aktarıp aktarmama meselesi söz konusu
olmadı. Buradaki sorun, terör örgütleriyle birlikte iş birliği
içinde olup olmaması.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ben Para aktarma
demiyorum, Kim yardım, yataklık
yaptıysa
diyorum ama şuur altında para aktarma var.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır)
kredi aktarmışsınız, teşvik
aktarmışsınız; senin aktarmadığın şey
yok ki.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Şuur altında para aktarma var, bütün problem orada.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Siz kendiniz ifade ettiniz, kendiniz. Siz güzellemeler
yaptınız, para aktardınız, arsa verdiniz, bunlar
ispatlı ama diğeri ispatlı değil, sadece söylem.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ya, Fetullah Gülene malikâne yapmışlar. Bak,
Ankarada malikânesi var. Buraya geldiğinde kalacağı ev
yapmışlar. Utanmadan bir de teröre destekten bahsediyorlar ya. Milyon
dolarlık daireler havada uçuşacak, sonra gelip halka yalan
söyleyecekler.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Korkut Özala Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, biz de Divan olarak Korkut Özala Allah'tan rahmet diliyoruz,
ailesine ve yakınlarına da başsağlığı
dileklerimizi söylüyoruz.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 21
milletvekilinin, kamuda çalışan avukatların özlük
haklarında yaşadıkları mağduriyetlerin
araştırılması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/348)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamuda çalışan
avukatların özlük haklarında yaşanan mağduriyetlerin
araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98inci ve
İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırma
komisyonu açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur
Bayraktutan (Artvin)
2) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
3) Ömer Fethi
Gürer (Niğde)
4) Akif Ekici (Gaziantep)
5) Ali
Yiğit (İzmir)
6) Kazım
Arslan (Denizli)
7) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
8) Ceyhun
İrgil (Bursa)
9) Ali
Akyıldız (Sivas)
10) Gülay
Yedekci (İstanbul)
11) Sibel
Özdemir (İstanbul)
12) Mahmut
Tanal (İstanbul)
13) Orhan
Sarıbal (Bursa)
14) Namık
Havutça (Balıkesir)
15) Serkan
Topal (Hatay)
16) Haydar Akar
(Kocaeli)
17) Hüseyin
Yıldız (Aydın)
18) Tekin
Bingöl (Ankara)
19)
İbrahim Özdiş (Adana)
20) Çetin
Arık (Kayseri)
21) Özcan Purçu
(İzmir)
22) Tur
Yıldız Biçer (Manisa)
Gerekçe:
Ülkemizde kamu
çalışanlarının her kesiminin sorunları olmakla
beraber, üzerinde hiçbir çalışma yapılmayan ve yılların
birikimiyle sorunları devleşen ve kronikleşen kamu
avukatlarının zaman zaman bazı kesimlerin hakları
iyileştirilmesine rağmen, kamu avukatlarına özgü bir
iyileştirme yapılmamıştır. Meslek icabı kamu
sorunlarıyla boğuşan kamu avukatları, kendi sorunları
altında ezilmektedir.
Kamu avukatları, hâkim
ve savcılara nazaran çok daha ağır yük ve sorumluluklar
taşımalarına rağmen, onların sahip oldukları hiç
bir hakka ve teminata sahip değillerdir. Oysa kamu avukatları savcılar
gibi kamu gücünü temsil etmekte ve kamu adına her türlü davada devletin
yararını korumaktadırlar.
Hâkim ve savcılardan çok
daha ağır sorumluluklar yüklenen kamu avukatları onlardan çok
daha kötü şartlarda çalışmaktadır. 1980'li yıllarda
mali yönden hâkim ve savcılarla aynı şartlara tabi olan kamu
avukatları, zaman içerisinde hâkim ve savcıların
haklarının iyileştirilmesi nedeniyle onlarla
kıyaslanamayacak hâle gelmişlerdir. Zaman içerisinde yapılan
iyileştirmelerle hâkim ve savcıların maaşları kamu
avukatlarının maaşının 3 katına varmaktadır.
Birinci
sınıfa yükselen hâkim ve savcıların ek göstergesi 7600
rakamına çıkarılmışken, 1inci derecedeki bir kamu
avukatının ek göstergesi yıllardır 3000 rakamında
kalmıştır. Kamu avukatları, zaman içinde ek göstergelerine
dokunulmayan ender meslek mensuplarından biridir. Bırakın hâkim
ve savcıları, bir kamu avukatının ek göstergesi, mimar,
mühendis, müfettiş, doktor, diş hekimi, eczacı, veteriner ve
biyolog gibi meslek mensuplarından bile daha düşüktür. Zira bu
sayılanlardan en düşük ek göstergeye sahip olanların ek gösterge
rakamı 3600'dür. 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanunu'nun 106ncı ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu'nun 152nci maddesine göre ödenen özel hizmet tazminatları
incelendiğinde, kamu avukatlarının yine emsal meslek
gruplarına göre daha az tazminat aldıkları görülecektir.
Yine, kamu
avukatları makam ve temsil tazminatları alamamaktadırlar.
Çoğu kez duruşma, murafaa, keşif ve haciz gibi sebeplerle görev
yeri dışına çıkmalarına rağmen, çok düşük
miktarda harcırah almaktadırlar. Sadece hazine avukatlarına ve
hazine avukatı olmayan yerlerde, avukat olmadığı hâlde mal
müdürlerine keşif ücreti ödenmekte, buna karşın diğer kurum
ve kuruluşlarda çalışan avukatlara keşif ücreti
ödenmemektedir.
Kamu avukatlarının
ciddi anlamda sorunları mevcuttur. Bunların başında, statü
sorunu, ek gösterge sorunu, yan ödeme ve özel hizmet tazminatı sorunu,
görev makam ve temsil makam sorunu, derece, tabi olunan yasal mevzuat, büro
aidatı, vekâlet ücreti, teftiş ve denetleme gibi
sayacağımız birçok sorunlar mevcuttur. Tüm bu sorunların
giderilmesi, kamu avukatlarının yaşadığı
mağduriyetlerin çözüme kavuşması ve özlük haklarının
yeniden düzenlenmesi gerekli tespit ve incelemeler sonrası ivedilikle
gerekmektedir.
O nedenle, yukarıda
belirtilen hususlar ışığında, kamuda çalışan
avukatların özlük haklarında yaşanan mağduriyetlerin
araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98inci ve
İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırma komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
2.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ ve 23
milletvekilinin, zorunlu trafik sigortası primlerinin yüksekliğinin
yarattığı mağduriyetlerin araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/349)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Karayolları Motorlu
Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası üçüncü şahıslara ve
mallarına verilebilecek zararları ödemekle yükümlü olduğu için
aslında kamu düzenini sağlayıcı, koruyucu bir poliçedir.
Çünkü sigorta kapsamında verilen teminat limitleri vatandaşın
bir çırpıda ödeyebileceğinden çok çok yüksektir. Bu teminat
limitleri her yıl Hazine Müsteşarlığı tarafından
arttırılarak belirlenmekte, buna istinaden trafik sigortaları
primleri artmaktadır. Yaklaşık iki yıldır uygulanan
bazı yasal sorumluluklar ile gider artışı bahane edilerek
trafik sigortaları fahiş rakamlara ulaşmıştır.
Yaşına bakılmadan tüm araçlara yönelik değer kaybı
tazminat ödemelerinin önünün açılması, ticari araç poliçelerine üst
sınır getirilmesiyle kârı azalan sigorta şirketlerinin
maliyetleri artmış, bu da vatandaşın araç poliçelerine
yansıtılmıştır. İyi sürücüye iyi fiyat
anlayışı güncelliğini yitirmiş, kaza yapmayan ve yüzde
20 ile en yüksek hasarsızlık indirimine sahip sürücü de asgari yüzde
100 prim artışı görmüştür. Bir diğer sorun ise
aynı araca aynı sigorta şirketi bünyesindeki farklı
acentelerin farklı fiyatlar teklif etmesi vatandaşta güvensizlik
yaratmakta olup, poliçe fiyatlarının sabitlenmesi bu
güvensizliği ortadan kaldıracaktır. Yasa gereği yapmak
zorunda olunan zorunlu trafik sigortası primlerinin adaletli ve
vatandaşın bütçesini sarsmayacak makul bir fiyata çekilmesi ve
yaşanan mağduriyetin giderilmesi gerekmektedir. Bu amaçla
Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.
1) Mehmet
Gökdağ (Gaziantep)
2) Özcan Purçu (İzmir)
3) Orhan
Sarıbal (Bursa)
4) Ömer Fethi
Gürer (Niğde)
5)
Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
6) Seyit Torun (Ordu)
7) Akif Ekici (Gaziantep)
8) Namık
Havutça (Balıkesir)
9) Kazım
Arslan (Denizli)
10) Haydar Akar
(Kocaeli)
11) Ceyhun
İrgil (Bursa)
12) Serkan
Topal (Hatay)
13) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
14) Hüseyin
Yıldız (Aydın)
15) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
16) Gülay
Yedekci (İstanbul)
17) Ali
Akyıldız (Sivas)
18) Sibel
Özdemir (İstanbul)
19) Mahmut
Tanal (İstanbul)
20) Tekin
Bingöl (Ankara)
21)
İbrahim Özdiş (Adana)
22) Ali
Yiğit (İzmir)
23) Çetin
Arık (Kayseri)
24) Tur
Yıldız Biçer (Manisa)
Gerekçe
Hazine
Müsteşarlığının Karayolları Motorlu Araçlar
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına ilişkin
yeniden düzenlemesiyle, Karayolları zorunlu trafik sigortasında 1
Haziran 2015 tarihinden itibaren başlayan yeni dönemle birlikte poliçe
fiyatlarında fahiş artış trafikte bulunan 19 milyon araç
sahibini hayrete düşürmüştür. Kamuoyunda zorunlu trafik
sigortası olarak bilinen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali
Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında iki yıldır üst
üste yapılan bazı yasal değişiklikleri ve gider
artışını bahane ederek trafik sigortalarında
fahiş artışlara giden sigorta şirketleri, yeni araç alan ya
da sigortasını yenileyen vatandaşa ağır faturalar
çıkartmaktadır.
Yapılan düzenlemeyle
"eş değer parça" kullanımıyla yapılan
onarımlar ve kazalardaki aracın değer kaybından doğan
zararların da sigorta kapsamına alınması ve bunun da
primlere direkt yansıtılmasıyla birlikte zorunlu trafik
sigortası iki yılda 10 kat zamlanmıştır. Yani 2013te
aracını 100 liraya sigorta yaptıran vatandaş 2015e
gelindiğinde aynı aracı bin liraya sigorta yaptırmak zorunda
kalmıştır. Araçların yaşlarına bakılmadan
tamamının "değer kaybı" kapsamına
alınması, ticari araçların poliçe bedellerine üst
sınır getirilmesi, geliri azalan sigorta şirketlerinin fiyat
artışındaki en büyük bahanesi olmuştur.
Sigorta
piyasası uzmanları, yeni şartların çok acele yürürlüğe
konulduğunu ve bazı hassas noktalara dikkat edilmediğini
belirterek, prim fiyatlarının aşırı yükseldiğini,
yaşına bakılmadan tüm araçlara yönelik değer kaybı
tazminatının önünün açılmasının sigorta
şirketlerinin maliyetini arttırdığını ve bunun da
poliçe fiyatlarına yansıtıldığını
söylemişlerdir. Zorunlu sigorta poliçelerinin fiyatlarındaki
artış nedeniyle sigortalı araç sayısının yüzde 2
azaldığı ve bunun da 356 bin araca denk geldiği Türkiye
Sigorta Birliği tarafından açıklanmıştır.
Ayrıca,
ticari araçların trafik sigortalarının üst limitle
sınırlandırılması da bu artışın
sebeplerinden biridir. 2015 Ocak ayında 260 TL prim ödeyen otomobil sahibi
sigortalı 2016 Ocak ayında 540 TL ödemiş, buna karşın
her gün trafikte olan riski normal otomobilden kat kat fazla olan ticari
araçlar kategorisine giren kamyonlarda 4 bin TL, kamyonetlerde 1.300 TL,
minibüslerde 2.250 TL, 18-30 koltuklu otobüslerde 3.800 TL, 31 ve üstü
koltuklarda 11.800 TL ve taksilerde 3.600 TL üzerine poliçe kesilmesi
engellenmiştir. Böylelikle geliri azalan sigorta şirketleri azalan
kârlarını arttırmak için vatandaşın
kullandığı araçların sigorta bedellerini yükseltmekte
bulmuştur.
Kasko
isteğe bağlı sigorta iken trafik sigortasının zorunlu
olması ve zorunlu trafik sigortasında serbest tarifeye geçilmesi,
sigorta şirketlerini teknik açıdan fiyat belirleme konumuna
getirmiştir. Sigorta şirketleri, öncelikle kârı
düşündüklerinden ve piyasada da rekabet ortamı oluşmadığından
kendi aralarında tarifeyi belirleyerek fiyatların yüksek
oluşmasını sağlamışlardır. Geliri düşük
vatandaşı 10 bin liralık arabasına siz 2 bin lira sigorta
ücreti ödemek zorunda bırakırsanız vatandaş bu parayı
ödemeyeceği için arabasını satmak zorunda kalacaktır.
Sigorta şirketlerinin uyguladığı yüksek zamlara bir
sınır getirilerek tekrar gözden geçirilmesi yerinde olacaktır.
3.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Hrant Dink cinayetinde rol
alan derin ilişkilerin araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/350)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hrant Dink'in cinayetinde rol
alan derin ilişkilerin üstüne gidilmemesi, ölümünden önce kendisini hedef
gösteren basın yayın kuruluşlarının bu cinayetteki
rolü, Hrant Dink'in katledilmesinde ihmal ve kasıtlı
uygulamaları olan ve haklarında soruşturma açılan kamu
görevlilerinin görevlerine hâlen devam etmesi ve Hrant Dink'in öldürülmesinden
sonraki süreçte adaletin tesisinde yaşanan sorunlar Türkiye toplumunun
vicdanında derin bir yara açmıştır. Hrant Dink cinayet
davasında soruşturma etkin bir şekilde yürütülmediğinden,
cinayet dokuz yıldır aydınlatılamamıştır.
Adaletin yerine getirilmesi
ve bu cinayetin derin bağlantılarıyla beraber
araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98'inci,
İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
İdris
Baluken
HDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Hrant Dink, 1954
yılında Malatya'da dünyaya gelmiş, 19 Ocak 2007 tarihinde saat
15.00 sularında İstanbul'da Genel Yayın Yönetmeni olarak görev
yaptığı AGOS gazetesinin önünde vurularak
yaşamını yitirmiştir.
Hrant Dink, cumhuriyetin
kuruluşundan bugüne kadar tekçi, katı ulusçu, ayrımcı ve
düşmanlaştırıcı siyasi politikalarının
zihinsel arka planına karşın her zaman reddedilen kimliklerin
varlığını savunmuş, eşit yurttaşlık
düzeyinde hak talep etmiştir. Hrant Dink vurulduktan sonra, Türkiye'de
yaşayan halkların etnik kimlik, inanç farklılığı
gözetmeden protesto yürüyüşlerine katılması, Türkiye'de
halkların barış özlemini, Hrant Dink'e yapılan
suikastı kınayan duyarlılığını ve Hrant
Dink'in de vurguladığı eşit yurttaşlık temelinde
bir arada yaşama iradesini ortaya koymuştur.
Hrant Dink, tarihsel
gerçekliklerle yüzleşmeyi, mazlumluk siyasetinin eşit yaşam
talebine evrilmesi gerektiğini, birlikte ve barış içerisinde
yaşamanın önemini anlatmaya çalıştı. Hrant Dink,
öldürüldüğü günden bu yana birçok kesim tarafından sahiplenildi. Bu
sahiplenme ve adalet çağrısına karşılık Hrant
Dink'i öldürenlerle ilgili adaletin tecelli ettirilmesi yerine
adaletsizliği derinleştirecek durumlar ortaya çıktı.
Deliller yok edildi, etkin soruşturma yürütülmedi, Hrant Dink cinayetinde
ihmal ve kasıtlı uygulamaları olan kamu görevlileri ya terfi
ettirildi ya da görevlerine devam etti. Kamu görevlilerinin bütünleşik
sorumluluklarını büyük oranda ortaya koyan, iddianameyi düzenleyen ve
kamu görevlileri davasını açan savcının 11/1/2016 tarihinde
görevden alınması ise Hrant Dink cinayet davasının
aydınlatılması yönündeki kaygıları
artırmıştır.
Derin devletin ideolojik
anlayışının güncel uygulaması olarak Hrant Dink'in
öldürülmesi, devleti temsil eden resmî görevli kişilerin içinde
bulunduğu, tetikçilerin ideolojik aygıtlarla yönetildiği,
cinayetin işlenmesinde aracıların bulunduğu planlı bir
suikastı açıkça göstermektedir. Hrant Dink katledildikten sonra gerek
adli gerek idari makamlar soruşturmaları sonuç alıcı ve
etkin bir şekilde yürütmemiştir. Gelinen nihai aşamada, Hrant
Dink katledilmeden hemen önce Hrant Dink'in oturduğu binaya Trabzon
Jandarma İstihbaratında görevli 2 kişinin girdiği ve
jandarmaya ait telefonların sinyallerinin de bu muhitten
alındığı tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra
Trabzon Jandarma İstihbarat görevlilerini İstanbul'da
karşılayanın da Yüzbaşı M.D. olduğu tespit
edilmiştir. Tüm tekil ve genel gerçeklikleri açıkta olan bu cinayetle
ilgili katledildiği 19 Ocak 2007 tarihinden beri herhangi adli sonuç
alınmaması kabul edilemezdir.
Böylesi ilişkileri
içinde barındıran bir cinayetle ilgili örgütlü suçu açığa
çıkaracak şekilde işletilmeyen süreç, cinayette dahli bulunan
devlet yetkililerinin açığa çıkarılmaması, derin
devlet bağlantılarının belirlenmemesi toplumsal
vicdanı yaralamakta ve infiale neden olmaktadır. Bu nedenle, TBMMnin
irade göstermesi gerekmektedir. Bu sebeple bir Meclis
araştırması talep ediyoruz.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve arkadaşları tarafından, anayasal güvence
altında olan haber alma hakkının ihlal edilişinin
yarattığı sakıncaların tespitine ilişkin
6/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
2 Kasım 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2/11/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
2/11/2016 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
6 Ekim 2016 tarihinde Adana
Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş ve arkadaşları
tarafından verilen 2857 sıra numaralı anayasal güvence
altında olan haber alma hakkının ihlal edilişinin
yarattığı sakıncaların tespitine ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 2/11/2016 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ilk olarak Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Basın
özgürlüğüyle ilgili vermiş olduğumuz araştırma
önergesi üzerine söz aldım. Türkiye'de adım adım
Cumhurbaşkanı Erdoğanın ve AKPli yetkililerin ifade
ettiği baskıcı bir rejimin hayata geçtiği bir dönemde bu
önergemizin de AKP oylarıyla reddedileceğini biliyoruz ancak biz
buradan hem Türkiye kamuoyuna hem de dünya kamuoyuna Türkiye'deki mevcut durumu
özetleyen tabloyu basın özgürlüğü üzerinden ifade etmeye
çalışacağız.
Öncelikle
şunu ifade edelim: Belirttikleri rejim değişikliğiyle
şu anda Türkiye'deki mevcut yönetimin adı, Saray AKP rejimidir. Bu rejim
bir diktatörlük rejimidir, otoriter baskılarla ve faşist
saldırılarla bütün toplumu ve bütün toplumsal muhalefeti susturmaya
ve sindirmeye çalışmaktadır. Bu rejim, emrindeki devlete ait
olan bütün aygıtlara biat ettirip toplum üzerinde bir baskı cenderesi
oluşturmaya çalışmaktadır. Yargısı, polisi,
askeri, bürokrasisi bizzat bu rejim tarafından biat ettirilmiş ve
deyim yerindeyse teslim alınmıştır. Artık, devlet
aygıtı halkın ya da toplumun emrinde değil, bizzat bu
baskıcı rejimin emrinde, her geçen gün Türkiye'deki bütün demokratik
kırıntıları yok etmek üzere görev
başındadır.
Değerli
arkadaşlar, basın özgürlüğünden AKPnin anladığı
şey, basın kurumlarını baskın özgürlüğüdür. Bunu
net olarak ifade etmemiz lazım. Bunun tarihsel bir kökeni de var. 1857
yılında 15 Şubatta, Osmanlı Döneminde devreye konan
Basmahane Nizamnamesi o dönemin hükümdar ve hükûmet ailesine ve hükûmetin
haklarına yapılan her türlü eleştiriyi altı ayla üç
yıl arasında hapisle cezalandırıyordu ve eleştirilerin
dozuna göre de 25le 100 altın arasında da nakdî cezalarla tüm
basını susturmaya çalışıyordu.
Yine, o dönem, bu
Nizamnamede belirtilen maddelerde, bakanlara dokunacak sözler olursa, yani,
hükümdara ve saraya verilen cezaların daha azaltılmış dozu,
bir aydan bir yıla kadar hapis cezaları şeklinde öngörülüyordu.
Bakın, bugün de güncele uyarlayalım, basın üzerindeki bütün
baskıların nedeni, saray üzerinde, Hükûmet üzerinde eleştiri
hakkını kullanmak isteyen bütün medya kurumlarına, bütün
gazetecilere yönelik baskılardan oluşuyor.
1857de bu Nizamnameyi
yayımlayanlar 1867de de Sadrazam Ali Paşa emriyle bu cezaları
daha da artıracak bir değişikliğin altına imza
attılar. Yani, on yıl sonra Sadrazam Ali Paşanın
yaptığını, bugün, atanmış Başbakan Binali
Yıldırım eliyle AKP Hükûmeti basını zapturapt
altına almaya çalışıyor.
Her gün televizyon, radyo,
ajans ya da yayın kurumlarının kapatılmasına
tanıklık ediyoruz. Bugüne kadar yaratmış olduğunuz bu
baskılarla 3 haber ajansı, 16 televizyon kanalı, 23 radyo, 45 gazete,
15 dergi, 29 yayınevi olmak üzere tam 173 medya organı
kapatıldı. Tutuklanan gazeteci sayısı 117yi geçti. 2.500
gazeteci işsiz kaldı. 775 gazetecinin basın kartı iptal
edildi. 46 gazetecinin pasaportu bu baskı uygulamaları neticesinde
iptal edilmiş oldu.
Bunlar, Cumhuriyet
baskınına kadar, Cumhuriyet gazetesine yapılan baskına
kadar var olan tablo. Biliyorsunuz, iki gün önce de Cumhuriyet gazetesine
baskın yapıldı ve Cumhuriyet gazetesinde yazı yazan
aydınlar, yazarlar utanç verici bir şekilde gözaltına
alınarak, basın üzerindeki baskıları
kurumsallaştırmak isteyen bir süreçle maalesef muhatap oldular.
Şimdi -o görüntüleri,
bilmiyorum, izlediniz mi- yaşlı ve hasta olan Aydın Engini o
şekilde gözaltına aldırmakla siz Türkiye demokrasi tarihi
açısından bugüne kadar belki de görülmedik bir utanca imza
atmış oldunuz. Gerçi birkaç yıl önce de kemoterapi gören Türkan
Saylanı gözaltına aldırdığınızda da o
vicdanları kanatmıştınız ama Aydın Enginin
ayakta duracak takati olmadığı hâlde bu şekilde
gözaltına alınmasının hesabını ne halklar önünde
ne tarih önünde veremeyeceksiniz.
Hikmet Çetinkayayı
gözaltına aldınız; Hikmet Çetinkayayı Fetullahçı
yapılanmaya destek ve iş birliğinden gözaltına
aldınız. Yahu, insan biraz utanır. Bakın, ben, eğer
okumadıysanız size göstereyim, Hikmet Çetinkayanın daha kaç
yıl öncesinden, kırk yıllık, Fetullah Gülenin serüvenini
anlatan kitabını eğer bilmiyorsanız,
yazılarını bilmiyorsanız hiç olmazsa o iddianameleri
hazırlamadan önce ya siz okuyun ya da talimat verdiğiniz o
savcılar okusun.
Bu gazeteyi, on dört yıl
önce Gülenciler terör örgütüdür diye manşet atan bu gazeteyi Fetullah
Gülenle, cemaatle iş birliğiyle suçluyorsunuz; on dört yıl
boyunca devletin her kademesine yerleştirdiğiniz bu cemaatle de siz kendiniz
mücadele ettiğinizi söylüyorsunuz.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Yani olamaz mı?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Buna kim inanır? Buna hiç kimse inanmaz. Böyle çelişki
olabilir mi?
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Olma ihtimali yok mu Sayın Baluken?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Sizin beyinlerinizle olur tabii.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Bakın, Musa Kartı gözaltına aldınız çünkü
karikatürün gücünden, çizginin, mizahın gücünden korkuyorsunuz.
Kadri Gürseli,
Uluslararası Basın Enstitüsü Türkiye Ulusal Komitesi
Başkanını gözaltına aldınız. Yani bu uygulamaların
tamamı nasıl bir anlayışla hareket ettiğinizi
gösteriyor.
Can Dündarın evine
baskın yaptınız? Niye? Çünkü Can Dündar MİT
tırlarıyla ilgili haberi yaptı ve AKP-IŞİD
ilişkilerini, AKPnin Suriyedeki çete ilişkilerini teşhir etti.
O gün, hatırlayın, Erdoğan Bunun bedelini ödeyecekler.
demişti Can ve Erdem için; şimdi Can ve Erdem için olan o
kişisel husumeti Cumhuriyeti kurumsal olarak cezalandırarak hayata
geçirmeye çalışıyorsunuz.
Bakın, biz açık
söylüyoruz, bu günlerin geleceği belliydi, Cumhuriyete baskının
yapılacağı bu günden belliydi. Özgür Gündem
kapatıldığı anda susanlar Cumhuriyetin
basılmasına onay verdiler. Özgür Gündem niye kapatıldı?
Bakın, manşet tesadüf oldu, Çözüm İmralıda. dediği
için. Barışı, demokratik siyasi çözümü ve bu ülkede müzakere
yöntemini savunduğu için Özgür Gündemi kapattınız. Bakın,
burada Diyarbakırda alana çıkmış milyonlar var.
Şimdi, tutuklamayla sonuç alacağınızı
sanıyorsunuz ya, siz bu milyonları tutuklayarak, Özgür Gündemi
kapatarak, bu milyonların iradesini kırarak mı sonuç
alacağınızı düşünüyorsunuz? Bakın, bu
kapatıldığı için Azadiya Welat kapatıldı. Musa
Anterin, Ape Musanın Kürtçe ıslık çalmamız bile yasaklanmıştı.
dediği dönemlere Türkiyeyi geri götürdünüz. Azadiya Welatı
kapatarak Kürtlerin diline, Kürtçeye olan
düşmanlığınızı ortaya koydunuz. Bu ikisi
kapatıldığı için, işte, Cumhuriyet de
kapatılmış oldu.
Bakın, burada
sayısız kapatmış olduğunuz kurumlar var. Ya, bir
basın mezarlığına cevirdiniz bu ülkeyi. Jiyan TVyi
kapattınız. Benim anadilim olan Zazakide tek yayın yapan
televizyon kanalını kapattınız. UNESCO Zazakiyi yok olma
tehlikesi, riski altında olan dil olarak ilan ediyor, siz Zazaki
yayın yapan Jiyan TVyi kapatıyorsunuz. Bak, ben size Zazaca
söyleyeyim yani bizim meşhur bir deyimimiz var:
(x)
O yüzden böyle baskılarla falan ne Zazakiyi yok edebilirsiniz ne de
bizleri susturabilirsiniz. Zarok TVyi niye kapattınız? Hâlâ bir
cevap yok ya. Çizgi film gösteren Kürtçe kanalı niye
kapattığınızın bir cevabı yok. Bakın,
JINHAyı kapattınız çünkü kadının sesinden
korkuyorsunuz. Kadınla ilgili tek haber ajansını kapatarak siz
kadın özgürlük çizgisine karşı kadın kölelik çizgisinin
sonuç alacağını tahmin ediyorsunuz. Ya muharrem yasında
TV10u kapattınız çünkü Alevilerin sesinden korkuyorsunuz.
Hayatın Sesini kapattınız çünkü işçinin, emekçinin
haklı sesinden korkuyorsunuz. Yani özcesi bu ülkeyi bir basın
mezarlığı hâline getirdiniz. Ancak bu
baskılarınızın asla sonuç vermeyeceğini ifade etmek
istiyorum. Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Ahmet Altan, Mehmet Altan,
İnan Kızılkaya, Nazlı Ilıcak, Zana Kaya, Zehra
Doğan ve daha ismini zikretmediğim yüzlerce gazeteci, aydın
yazarı cezaevine gönderdiniz. Şimdi, ağzınızla
kuş tutsanız dünyayı başka bir şeye
inandıramazsınız. Siz gazetelerden de, gazetecilikten de,
aydınlardan, yazarlardan da korkuyorsunuz. Üç gündür İnternet ve
sosyal medya erişimini Kürt illerinde çökertmiş
durumdasınız. Hastanelerin, okulların, ticarethanelerin
tamamını çökertmiş durumdasınız. Ya ayıp denen
bir şey var, 15 Temmuz darbecilerinin yapmadığını siz
yaptınız ya. Onlar darbe yaparken İnterneti, sosyal
medyayı kesmemişlerdi; siz Kürt illerinin tamamında darbe
yaptığınızda, kayyum atadığınızda
İnterneti çökertip bütün yaşamı felç ediyorsunuz. Yasa
dışı işler yapıyorsunuz, yasaya
aykırıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Böyle, iletişim hakkını, haber alma
hakkını, bütün toplumsal yaşamı etkileyecek olan bu tarz
süreçleri işletmeyle ilgili ne mevcut yasalarda ne de Anayasada tek bir
madde gösteremezsiniz. O nedenle, biz bu baskıcı rejimin son derece
tehlikeli bir noktaya doğru evrildiğini söylüyoruz ve Meclisi de bir
komisyon kurarak basından başlamak üzere bu sürece müdahil olmaya
çağırıyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Baluken.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk olarak Ankara Milletvekili Aydın
Ünal konuşacaktır.
Buyurun Sayın Ünal. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYDIN ÜNAL (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
En başta şunu
vurgulamam lazım: Türkiyede basın özgürlüğünün, özellikle de
ifade özgürlüğünün genişletilmesi, engellerin, bariyerlerin,
hendeklerin ortadan kalkması için AK PARTİ gerçekten çok büyük bir
mücadele verdi.
Yine burada bir kez daha
hatırlatmak isterim: Sayın Cumhurbaşkanımız, kurucu
Genel Başkanımız ifade özgürlüğü konusunda bir şiir
okuduğu için hapiste yatmak zorunda kalmıştı ve ifade özgürlüğünün
değerini sadece Cumhurbaşkanımız, kurucu Genel
Başkanımız değil hepimiz çok çok iyi biliyoruz. Şunu
da çok iyi biliyoruz: Burada, bu kürsü dâhil olmak üzere, bundan on yıl,
on beş yıl önce kullanılamayan kelimeler vardı,
kullanılamayan kavramlar vardı, kullanıldığında suç
teşkil eden kavramlar vardı. Bütün bu kavramlara veya bütün bu
kavramların üzerindeki zincirleri, prangaları kaldıran yine AK
PARTİ olmuştur, bu konuda da çok örnek bir mücadele vermiştir AK
PARTİ.
Yine hatırlarsanız,
klavyelerdeki bazı harflerin üzerinde yasaklar, engellemeler,
kısıtlamalar vardı. En son, klavyelere dahi özgürlük getiren
parti AK PARTİ olmuştur.
Burada birkaç rakamı
özellikle zikretmek isterim, bu rakamlar çok önemli. Değerli
arkadaşlar, TÜİKin yayınladığı istatistikte
Türkiye'deki toplam gazete sayısı 2.731; bunların 172 tanesi
ulusal yayın yapıyor, 112 tanesi bölgesel, 2.447 tanesi de yerel
yayın yapıyorlar. Toplamda 2.731 tane gazete şu anda Türkiye'de
faaliyet gösteriyor. 4.071 tane dergi şu anda Türkiye'de haftalık,
aylık ya da mevsimlik olarak çıkıyor. Türkiye'de toplam 6.800
tane süreli yayın var. 26 tane ulusal televizyon kanalı var, 10 tane
bölgesel, 161 tane yerel; toplamda 197 tane televizyon Türkiye'de yayın
yapıyor. Bu liste uzun; radyolar var, başka sosyal medya var.
Anlatmak istediğim
şu: Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar zengin, bu kadar çeşitli,
bu kadar renkli bir medya göremezsiniz. Gerçekten, bu anlamda Avrupa'nın
birçok ülkesinden... Belki de Avrupa'da bile bu renklilik, çeşitlilik anlamında
birinci ülke olabiliriz. (HDP sıralarından gülüşmeler)
Evet, gülüyorsunuz, gülmekte
haklısınız. Türkiyeye yönelik medya konusunda çok ciddi bir
algı operasyonu var, bunu yıllardır hepimiz çok iyi görüyoruz.
Şimdi, RSF kısaltmalı Sınır Tanımayan Gazeteciler
Örgütü, adında bir örgüt var. Bakın, 2016 sıralamasını
yayınladı RSF. Türkiye 180 ülke arasında 151inci RSFye göre
basın özgürlüğü açısından. Gambiya, Angola, Afganistan,
İsrail -bu ülkeleri karalamak için söylemiyorum ama- bu ülkeler basın
özgürlüğü konusunda Türkiye'nin daha önündeler. Afganistan, İsrail;
basın özgürlüğü konusunda RSFye göre Türkiye'nin önündeler.
Şimdi, zaman zaman bizim muhalefet partilerimizin temsilcileri de bunu
sanki muteber bir bilgiymiş gibi çıkıp bu kürsüden aktarıyorlar.
Değerli arkadaşlar,
Afganistanda, İsrailde -yani vicdanlarınıza soruyorum bunu-
basın özgürlüğünün Türkiyeden daha ileri olduğuna inanan hiç
kimse var mı? Aynı şekilde, CPJ isminde yine gazetecilerle
ilgili Gazetecileri Koruma Komitesi var. Biliyorsunuz, Türkiyedeki tutuklu
gazetecilerle ilgili bunların çeşitli çalışmaları
olmuştu. Bir ara 100den fazla gazeteci tutuklu. dediler, sonra
bilgilendirildiler bunlar, 14 gazeteciye kadar indiler. Bu 14 gazetecinin de ne
olduğunu Adalet Bakanımız da, Cumhurbaşkanımız
da, Başbakanımız da müteaddit defalar açıkladı. Bekçi
öldüren, polis öldüren, banka soygunu yapan, evrakta sahtecilik yapan ama
cebinden gazeteci kartı çıkan, herhangi bir derginin muhabiri olduğuna
dair kart çıkan birçok isim bu uluslararası örgütler tarafından
tutuklu, hükümlü gazeteci olarak nitelendiriliyor. Bunlar katil, bunlar
hırsız, bunlar evrakta sahtecilik yapmış ama bunlar
gazeteci olarak dünyaya lanse ediliyor ve Türkiye karalanmaya
çalışılıyor.
Şimdi, bu
Avrupanın, RSFnin, CPJnin bilmediği isimler de var.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Bunların hepsi size düşman.
AYDIN ÜNAL (Devamla)
Örneğin, Mustafa Cambazı hiç kimse tanımıyor. Geçenlerde
Avrupa Birliği temsilcisi bir açıklama yapıyor,
kırmızı çizgilerden bahsediyor. Acaba beyefendi Mustafa Cambaz
ismini hiç duymuş mudur, 15 Temmuzda katledilen, şehit edilen? Veya
bir başka örnek, Nidal Ebu Akkar isimli Filistinli gazeteci hapiste. Acaba
herhangi bir Avrupalı, Batılı örgüt bu isimleri duymuş mudur?
Ama, iş Türkiyeye geldiği zaman, Türkiyede algı operasyonu
yapmaya geldiği zaman yalanlar arka arkaya sıralanıyor ve
maalesef, bizim muhalefet partilerimiz de bu yalanların ne yazık ki
sözcülüğünü yapıyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Cumhuriyet gazetesine yargının
yaptığı işlemin içeriğini henüz bilmiyoruz. Burada
biraz önce hatip Cumhuriyet gazetesinden bazı manşetleri gösterdi.
Ben bu konuşma için değil ama hasbelkader birkaç gündür Cumhuriyet
gazetesinin tarihiyle ilgileniyorum, kütüphanemizde de var, Cumhuriyet
gazetesinin tarihini çok iyi anlatan kitaplar var.
1924 yılında,
Mustafa Kemal Yunus Nadiyi çağırıyor ve şunu söylüyor:
Çocuk, hilafete yönelik, hilafeti savunanlar var; cumhuriyete saldıranlar
var, bunlara karşı bir gazete çıkaralım. diyor. Yunus Nadi
İstanbula gidip 17 Nisan 1924 tarihinde Cumhuriyet gazetesini
çıkarmaya başlıyor. Tarihi oldukça uzun arkadaşlar ama
şimdi şunu biliyoruz: 1920lerde, 1930larda Kürtleri yamyam olarak
niteleyen haberleri var Cumhuriyet gazetesinin içinde.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) O yüzden mi kapatıyorsunuz?
AYDIN ÜNAL
(Devamla) Dersimi sonuna kadar savunuyorlar.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Bize hakaret ettiği için mi
kapattınız?
AYDIN ÜNAL
(Devamla) Kürtlere yamyam diyor Cumhuriyet gazetesi.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) O yüzden mi kapatıyorsunuz?
AYDIN ÜNAL
(Devamla) İnönüyle arası hiç iyi değil Cumhuriyet
gazetesinin. Bir keresinde İsmet İnönü, Yunus Nadiye Yunus Nazi
diye hitap ediyor. Faşizmi çok güçlü şekilde destekliyorlar
1940lı yıllarda.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok gerilere gittin ya, çok gerilere gittin.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Allah Allah!
AYDIN ÜNAL
(Devamla) 1940ın sonunda Demokrat Partiden Yunus Nadi milletvekili
oluyor, 1954e kadar Demokrat Partili. 1954ten sonra 1960 darbesini
alkışlıyor Cumhuriyet gazetesi. 1960lardan itibaren komünist,
devrimci.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Günümüze gelin, günümüze.
AYDIN ÜNAL
(Devamla) 1970lerde cuntacı. 1980 darbesini Nadir Nadi
alkışlıyor, bunun hepsi kayıtlarda var, Nadir Nadinin,
Yunus Nadinin kendi hatıralarında var.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Bunlar Aydın Enginin tutuklanması için
gerekçe mi?
AYDIN ÜNAL
(Devamla) 1990larda liberal oluyor, arkasından yeniden Kemalizme
dönüyor ve hepiniz biliyorsunuz 2013ten itibaren de Fetullahçı, PKKlı
bir çizgiye geliyor.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) Bir de verdiği şehitlerden bahset
Cumhuriyetin; Uğur Mumcudan bahset, Ahmet Taner
Kışlalıdan bahset.
AYDIN ÜNAL
(Devamla) Yani, biraz önce manşetler gösterdiniz ya, bunlar pek muteber
manşetler değil.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Zamanın ruhuna uygun değişim getiriyorlar
bu gazetede, değil mi?
AYDIN ÜNAL
(Devamla) Cumhuriyet gazetesi dün öyle olmuş olabilir, bugün
-biliyorsunuz hepiniz- Fetullahçı, PKKlı bir çizgiye geldi.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ayıp oluyor, ayıp oluyor; çok
ayıp oluyor.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) Hem Bilmiyoruz içeriğini. diyorsun
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok ayıp, çok ayıp!
AYDIN ÜNAL
(Devamla) Burada çok sayıda manşet var elimde.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) Yargılamanın içeriğini
bilmiyorum. diyorsun.
AYDIN ÜNAL
(Devamla) Fransadaki saldırıyla ilgili Cumhuriyet gazetesinin
manşeti: Fransa çocuklarına ağlıyor.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Savcı sizsiniz herhâlde(!)
AYDIN ÜNAL
(Devamla) Savcı Kirazın katledilmesiyle ilgili yapılan haber
Cumhuriyet gazetesinde
ZİHNİ
AÇBA (Sakarya) Dün dündür, değil mi?
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) Haberse
Basın Yasası var.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın Balbay, lütfen.
AYDIN ÜNAL
(Devamla) - Bu eylem, mecbur bırakıldığımız
yöntem. Bakın, utanç vesikasıdır bu, utanç vesikası.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ama hiç alakası yok
konuştuklarının ya.
AYDIN ÜNAL
(Devamla) Türk basın tarihine geçecek bir utanç vesikasıdır.
Kadınlar Çevike saldırdı. Çevik Kuvvete kadın
teröristler saldırı yapıyorlar Kadınlar Çevike
saldırdı diye yine utanç vesikası bir haber.
Bir başka
örnek, Gündem gazetesinden Barış isteyenler sarayı durdursun.,
Türkiye IŞİDleşiyor.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Doğru demiş.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) E, doğru söylemiş.
AYDIN ÜNAL
(Devamla) - Topyekûn savaşa topyekûn direniş.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) 70 vilayette örgütlenmiş IŞİD,
haberin var değil mi Sayın Vekil?
AYDIN ÜNAL
(Devamla) - Yüreğimizi yaktın, sarayını
yıkacağız.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Savaşa direnmeyelim mi?
AYDIN ÜNAL
(Devamla) Cumhuriyet gazetesinin Fransa çocuklarına ağlıyor
manşeti, aynısı Türkiyede olduğu zaman Katliam ülkesi
manşeti.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya, savcıya talimat verdiğinizi
kabul mü ediyorsunuz?
AYDIN ÜNAL
(Devamla) Tıpkı Zaman gazetesi gibi Çözüm süreci
Başkanlık hayâline feda edilmiş, Barışa suikast.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Siz de Zaman okuyordunuz ya.
AYDIN ÜNAL
(Devamla) Aynı merkezden hazırlanan, aynı kafayla, aynı
mantıkla hazırlanan manşetler.
En
çarpıcısını göstermek istiyorum, hani, Özgür Gündem
diyorsunuz; Avrupada yayınlanan Özgür Gündemde Nurettin
Demirtaşın bir yazısı: Nilüfer çiçeği gibi sevilecek
kadın. Bununla ilgili uzunca bir makale yazıyor: Nilüfer
çiçeği gibi sevilecek kadın. Kim bu nilüfer çiçeği gibi
sevilecek kadın? Ankarada Kızılay Meydanında canlı
bomba olup orada çocukları katleden teröristle ilgili
yazılmış, onu öven bir yazı değerli arkadaşlar.
Şimdi,
evet, basın özgürlüğü; sonuna kadar savunuyoruz, sonuna kadar da
savunacağız
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Öyle mi?
AYDIN ÜNAL
(Devamla) -
ama basın özgürlüğü ile terörü de birbirinden
hassasiyetle ayıracağız. Biz terörle mücadele ederken özgürlükler
konusunda son derece hassas davranıyoruz. Biraz önce rakamları da
yayımladım, bu ülkede isteyen istediği gazeteyi
çıkarıyor, istediğini de söylüyor, yazıyor ama teröre
destek verilmesin. [CHP ve HDP sıralarından alkışlar(!)]
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Kapattıklarınıza bakın,
kapattıklarınıza.
AYDIN ÜNAL
(Devamla) - Fetullahçı teröre, PKK terörüne, Avrupanın,
Amerikanın desteğiyle, onların iteklemesiyle, onların
motivasyonuyla destek veren her kim olursa olsun, bu ülke ondan
hesabını mutlaka ve mutlaka soracaktır.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Ya, Fetullah Gülen size motivasyon veriyordu size,
kime verecek.
AYDIN ÜNAL
(Devamla) - Avrupa şunu demiş, PKK bunu demiş, yok efendim,
Avrupalı basın örgütleri Türkiyeye şu eleştiriyi
yapmış, bu sıralamayı yapmış
Bunların
hiçbiri umurumuzda değil. Biz, terörle mücadele eden bir ülkeyiz. Bunu
Fransa yapıyor, Almanya yapıyor, bunu İngiltere yapıyor,
bunu Amerika Birleşik Devletleri acımasızca yapıyor. Biz de
terörle mücadelemizi bu şekilde, kararlı bir şekilde devam
ettireceğiz. Basın özgürlüğüne evet ama teröre destek veren,
şiddeti öven ve hatta terörün içinde yer alan birtakım basın
organı görünümündeki kuruluşlara da asla taviz vermeyeceğiz.
Tekrar
ediyorum: Bu ülke terörle mücadelesini en kararlı şekilde devam
ettirecek ama özgürlükleri de aynı şekilde, en kararlı
şekilde muhafaza edecektir.
Teşekkür
ediyorum, heyetinizi selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünal.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Vallahi, bizi çok güldürdün ha.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Baluken
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın hatip kürsüden konuşurken bizim
yalan yanlış bilgiler ifade ettiğimizi söyledi.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yok, öyle bir şey söylemedi
Başkanım.
BAŞKAN
İsim bildirmedi ama.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yok, öyle bir şey yok.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Hayır, Muhalefet yalan yanlış
bilgilerle algı oluşturmaya çalışıyor. dedi.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yok yok Başkanım.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Açık biçimde sataşmada bulundu.
BAŞKAN
Sizin grubu hedefleyen bir açıklama
(HDP sıralarından
gürültüler)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Evet, evet.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yok, Başkanım.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, müsaade eder misiniz.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Cumhuriyetin kapatılmasıyla ilgili de
benim yalan yanlış bilgiler aktararak bir algı operasyonu
yönettiğimi
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hayır, onlara onu demedi, gazetelere dedi.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) -
Cumhuriyetin tarihinden bugüne kadar neden
kapatıldığını ifade etmiş oldu. Açık bir
sataşmadır.
AYDIN ÜNAL
(Ankara) Muhalefeti kastetmedim.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Muhalefeti kastetmedim. diyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Peki, buyurun.
İki
dakika.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Mesela Yunus Nadinin faşist
olamayacağını İdris Beyden dinlemek isteriz.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Ankara Milletvekili Aydın Ünalın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben öncelikle, AKP Grubu adına
konuşan sayın hatibe teşekkür ediyorum, Meclis
tutanaklarına da geçti, çok önemli bir itirafta bulundu. Bütün bu
basın-yayın kurumlarının bizzat siyasi iktidarın,
siyasi iradenin talimatıyla kapatıldığını ve
bunlar için de işte, buraya getirmiş olduğu manşetlerle de
siyasi iktidarın gerekçeler ürettiğini, savcıların, mahkemelerin
de göstermelik bir şekilde şu anda bu süreci takip ettiğini
Meclis tutanaklarına geçecek şekilde itiraf etmiş oldu. Sizin
basın özgürlüğünden anladığınız bu.
İşte, manşetleri okudunuz. Sarayı eleştirdi diye,
savaşa karşı çıktı diye, IŞİDle ilgili mevcut
pozisyonunuzu teşhir etti diye siz basın kurumlarının
kapatılmasını savunuyorsanız zaten bizim size söyleyecek
bir şeyimiz yok, biz de tam bunu ifade ediyoruz.
Bakın, bizim ifade
etmiş olduğumuz hiçbir şeyde herhangi bir yalan yanlış
bilgi yok. Ya, siz darbeyle ilgili mücadele adı altında bu
Meclisteki danışmanları, sıvacıyı, garsonu
işten çıkarıyorsunuz KHKyla ama aranızda byLock kullanan,
darbecilerle ilişkisi olan milletvekilleri oturmaya devam ediyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Söyle, kimler? Kim var, söyleyin, bir isim söyleyin. Yalan
söylüyorsun! Kim var, söyle.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Hepiniz içindeydiniz, hepiniz beraber ıslanıyordunuz
yağmurda.
BAŞKAN Sayın
Baluken
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Milletvekillerini koruyup gazetecilerle ilgili, gazetelerle ilgili
süreci eğer yürütürseniz bununla ilgili hiçbir samimiyetiniz kalmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, yalan söylüyor, açıkça yalan söylüyor!
BAŞKAN Sayın
Elitaş, müsaade edin.
Sayın Baluken, siz de
ithamda bulunmayın lütfen.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Dolayısıyla, siz tamamen siyasi bir süreç yürütüyorsunuz.
Bakın, Darbe Komisyonunda basın kurumlarının izlemesine
engel getiriyorsunuz, orada milletvekillerinin Periscopela yayın yapmasından
bile çekiniyorsunuz. Şimdi, biz sizin hangi darbeyle mücadele
ettiğinize inanacağız; hangi gerekçeyle, bu yürütmüş
olduğunuz sürek avıyla ilgili sizi inandırıcı
bulacağız? Türkiye kamuoyu da inanmıyor, dünya kamuoyu da inanmıyor
diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Biz darbeciyiz, siz darbe
karşıtısınız (!)
BAŞKAN
- Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, sayın hatip konuşurken biraz önce
Yalan yanlış ifadeler kullanıyor, bizi itham ediyor. diye
ifade etti, kürsüde konuşurken Aranızda byLockçu milletvekilleri
var. diye yalan söyledi. Varsa söyleyecek, Şu milletvekilleri byLock
kullanıyor. diye ifade edecek, aksi hâlde iftira ediyordur. Bu
iftirasından dolayı, yalan söylediğinden dolayı sataşma
yaptığı için söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika size de. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın milletvekillerim, FETÖ terör örgütünün Türkiyede
yapamadığı darbeyi siyaset kesiminde AK PARTİye yapmaya
devam etmek adına, AK PARTİ içerisinde veya siyaset kurumu içerisinde
byLock kullanan veya siyaset kurumu içerisinde FETÖyle müzahir olmuş
milletvekili var olduğunu ifade eden bir yayın yapma, tezvirat yapma
içerisinde ama maalesef, bazı milletvekili arkadaşlarımız
da ki şu anda burada gördüğümüz gibi, HDP Grup Başkan Vekili,
FETÖ terör örgütünün yaptığı değirmene su
taşıyacak bir şekilde AK PARTİ içerisinde byLockçu var.
ifadesini kullanarak yalan söylemiştir, FETÖ terör örgütünün
isteğinin doğrultusunda bir konuşma yapmıştır.
Sizin bu konuşmanızı, demokratik bir parti olduğunu ifade
eden, halkların özgürlüğünü savunduğunu ifade eden, darbelere
karşı olduğunu ifade eden, darbecilere karşı
olduğunu ifade eden Sayın Balukeni burada şiddetle
kınıyorum.
İkinci konu: Terör
örgütünü övmek, terör seviciliği yapmak gazetecilik değildir.
Nasıl ki 15 Temmuz gibi, üniformalı teröristler gelip bu milletin
insanlarını katlettilerse bu ülkenin demokrasisini yok etmek için
gayret gösterdilerse gazeteci kimliğiyle, basın kartıyla da
birileri çıkıp terörist faaliyetleri destekleyemez. Terörle
gazeteciliği ayırmamız lazım. Gazeteci milletin gözü
kulağıdır, namusudur ama namussuzluk yaptığı
takdirde bu ülkenin evlatları da onlardan hesap sormak mecburiyetindedir
ve soracaklardır.
Az önce değerli
milletvekilinin söylediği gibi, 25-26 insanı katleden teröristi
sevicilik yapan birisi de bence insan değil -ne söylenmesi gerekiyorsa- en
ahlaksız, en aşağılık mahluktur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Baluken
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Elitaş açık bir şekilde yalan
söylediğimi ve FETÖnün propagandasını
yaptığımı ifade etti, açık bir sataşmada bulundu.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İspat edeceksin, söyleyeceksin onu.
BAŞKAN Şimdi,
Sayın Baluken, evet, Elitaş bunu söyledi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İsim ver. diyorum, İsim vermezsen yalan söylüyorsun.
diyorum, İftira ediyorsun. diyorum.
MEHMET METİNER
(İstanbul) İsim verecekse çıksın biz de bilelim. İçimizdeki
o alçakları bilelim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Siz AK
PARTİ Grubunu hedef göstererek ciddi bir ithamda bulundunuz.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Evet
AK PARTİ
Grubunu hedef göstermedim canım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aynen öyle söyledi.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Hayır
BAŞKAN
Öyle dediniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Öyle söyledin, tutanaklara bak.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) AK PARTİ Grubu içerisinde Fetullahçı
yapılanmayla ilişkisi olanları kastettim.
MEHMET
METİNER (İstanbul) İçimizdeki o alçakları biliyorsa
açıklasın; aksi takdirde, müfteridir.
BAŞKAN
byLock kullananlar var. dediniz.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN
Bunu söylediniz, AK PARTİ Grubu içinde
dediniz, bu ciddi bir itham.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aynen öyle söyledi.
BAŞKAN
Eğer bu ithamla ilgili elinizde bilgi, belge varsa doğrusu ben de bu
Genel Kurulu, şu oturumu yöneten bir kişi olarak bunu
açıklamanızı isterim.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
MEHMET
METİNER (İstanbul) Eğer içimizde o FETÖcü alçaklar var da
biliyorsanız, açıklamıyorsanız alçak sizsiniz.
AHMET YILDIRIM
(Muş) Alçak sizsiniz! Siz demek ki içinizde alçakların
olduğunu kabul ediyorsunuz, alçak sizsiniz!
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sen açıklayacaksın, sen açıklamazsan
en büyük alçak sensin, en büyük alçak sensin!
BAŞKAN
Sayın Baluken, benle konuşuyorsunuz.
MEHMET
METİNER (İstanbul) Açıklamazsanız alçaksınız!
AHMET YILDIRIM
(Muş) Alçak sizsiniz, siz; FETÖcü sizsiniz!
AYDIN ÜNAL
(Ankara) Senin açıklaman lazım.
BAŞKAN
Bakın, şimdi sözlerinize dikkat edin.
MEHMET
METİNER (İstanbul) Alçaklar varsa açıklamazsanız
alçaksınız!
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Şu anda
BAŞKAN
Sayın Baluken
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır)
beni yalan söylemekle itham eden ve
Fetullahçı yapılanmanın propagandasını
yaptığımı söyleyen bir konuşma oldu, neyi
tartışıyoruz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) AK PARTİ içerisinde byLockçu var.
dediğiniz için söylüyorum.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Açık bir sataşma var, bu sataşmaya
cevap vereceğim.
BAŞKAN
Sayın Baluken, siz daha önce -bakın, sizinle
tartışmıyorum- çıktınız, AK PARTİ Grubunu
hedefleyerek
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Ben AK PARTİ Grubunu değil
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aynen öyle söyledi.
BAŞKAN
Öyle söylediniz.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır)
AK PARTİ Grubu içerisindeki Fetullahçı
yapılanmayı söyledim.
BAŞKAN
byLock kullananlar var. dediniz, bu ciddi bir itham.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN
Eğer bu konuda delilleriniz varsa -en azından bu oturumu yöneten
Meclis Başkan Vekili olarak sizden rica ediyorum- bu konuda bilginiz,
belgeniz varsa ilgili yerlere sunun; eğer bilginiz, belgeniz yoksa böyle
bir ithamda bulunmayın, bu bir.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Müsaade edin, kürsüden ifade edeyim.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Özür dilesin Başkanım, özür dilesin.
BAŞKAN
İki: Sizinle ilgili sataşmada bulundu dediniz, gerekçesini tekrar
edin lütfen.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Yalan söylemekle ve Fetullahçı
yapılanmanın propagandasına alet olmakla itham etti,
ağır bir sataşmada bulundu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) AK PARTİye iftira etmiştir.
BAŞKAN
Şimdi Eğer bulamazsanız, itham ettiğiniz şeyi
gerekçelendiremezseniz böyle düşünürüm. dedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aynen öyle söyledi.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan Bu iddiaları dile
getirerek FETÖnün propagandasını yapıyorsunuz. dedi.
BAŞKAN
Buyurun.
İki
dakika
Eğer
gerekçelendiremezseniz ve adlandıramazsanız bu ithamın
arkasını, sizi böyle addederim. dedi, dinledim.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Herhâlde gerekçeyi söyleyecek şimdi
Sayın Başkan, söyleyemezse öyle olacak.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Hayır Fetullahçı yapılanmanın
propagandasına alet oluyorsunuz. dedi.
BAŞKAN
Buyurun.
İki
dakika
Yalnız,
sayın milletvekilleri, ciddi ithamlar var Genel Kurulda, mesnetsiz
ithamları burada lütfen sarf etmeyelim.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) İlk kez duydunuz değil mi Sayın
Başkan?
FERHAT ENCU
(Şırnak) Sanki ilk kez Sayın Başkan.
BAŞKAN Herkesin hak
ihlalinden doğan hakları vardır, bunu
hatırlatırım.
FERHAT ENCU
(Şırnak) Bu darbenin siyasi ayağı nerede?
BAŞKAN Lütfen
4.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, yorumunuzu
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Kim o kim, söyle, kim o?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Yahu, sen açıklayacaksın, sen.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Kim o söyle, kim?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Bakın, biz
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Açıklamazsan müfterisin, müfterisin.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Açıklamazsan yalancısın.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Sen yalancısın!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Yalancı sensin, darbecisin sen!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Açıkla, kim o kim, kim?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Darbe Komisyonunda
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.40
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.57
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisini görüşmekteydik.
Sayın Baluken, siz
kürsüdeydiniz.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
İki dakika
4.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması (Devam)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
AKP sıralarından
laf atılmamış olsaydı, bir gürültüyle sözüm kesilmemiş
olsaydı şunu ifade edecektim.
Bu Mecliste oturan
milletvekilleri için, belediye başkanları için, devletin farklı
yerinde görev alan devlet yetkilileri için, her kimin bu Fetullahçı
yapılanmayla ilişkisi varsa Darbe Komisyonunda biz bu listelerin
açıklanması için talepte bulunduk. Aynı şekilde, byLock
sistemiyle ilgili, her kim ki bu sistemi kullanmışsa ki, AKPli
yetkililer ve Cumhurbaşkanı Erdoğanın da tüm
açıklamalarında bu sistemin sadece bu yapılanma tarafından
özel olarak kullanıldığı ifade edilmişti- bunun
bilgisinin listelerinin Meclise sunulmasını istedik. Yani bu bir tek
sizin grup için falan da geçerli değil, hangi grupta varsa, 4 siyasi
partiden ya da Parlamento dışında bulunan siyasi partilerden her
kim ki bu listelerde bir şekilde, işte bu sürecin içerisinde yer
almışsa bunları milletin bilme hakkı var, Meclisin bilme
hakkı var. Biz bunu Darbe Komisyonunda talep ettiğimizde eğer
engelleyen bir tutumla karşılaşırsak, tabii ki çıkar
burada mevcut durumu ifade ederiz.
Bakın, bu konuda
Cumhurbaşkanı Erdoğanın açıklamaları var: Biz
bu yapıya ne istedilerse verdik ama onlar nankörlük etti. Biz bu yapının
ayağına her türlü imkânı serdik ama onlar bizi arkadan
hançerledi. diyor.
Şimdi, Afyon
toplantısından sonra Başbakan Binali Yıldırım
Bizde FETÖ'cü yok, bizde byLockçu yok. derken asıl
Cumhurbaşkanını yalanlamış oluyor. Bütün bu süreçlerin
şeffaf bir şekilde toplum tarafından bilinmesinden hiç kimsenin
korkmaması gerekiyor.
Getirin o 30 bin kişilik
byLock listesini açıklayın, hangi siyasi partide kim var ya da kim
yok, onu bütün Türkiye kamuoyu bilsin, onunla ilgili tartışmayı
da ancak bu şekilde engellersiniz. Böyle laf atmayla, söz kesmeyle falan
toplumun vicdanındaki bu tartışmaları bitiremezsiniz
diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve arkadaşları tarafından, anayasal güvence
altında olan haber alma hakkının ihlal edilişinin
yarattığı sakıncaların tespitine ilişkin
6/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
2 Kasım 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ikinci olarak İstanbul
Milletvekili Sayın Barış Yarkadaş konuşacak.
Buyurun Sayın
Yarkadaş. (CHP sıralarından alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP'nin
basın özgürlüğü ve haber alma hakkına ilişkin grup önerisi
üzerine söz almış bulunmaktayım.
Değerli üyeler,
Türkiyede bugün basın özgürlüğünden bahsetmek ancak ve ancak bir
komedi unsuru olabilir, ancak ve ancak parodilerde yer alabilecek bir mesele
hâline gelmiştir Türkiyede basın özgürlüğü. Bugün basın
özgürlüğünde gelinen nokta -Aydın Ünal her ne kadar Ben
Avrupayı önemsemiyorum. dese de- Avrupa Parlamentosu tarafından da
ele alınmış ve Türkiyede 15 Temmuz alçak darbe girişiminin
ardından gazetecilerin durumunun daha da kötüleştiği kayıt
altına alınmıştır. Kuşkusuz, gazetecilerin
yaşadıklarını ve hangi baskılarla karşı
karşıya kaldıklarını Avrupa Parlamentosunun
raporlarından ya da onların görüşlerinden öğrenecek
değiliz. Biz her gün gazetecilerin, benim meslektaşlarımın
hangi baskılarla, hangi engellemelerle, hangi tehditlerle karşı
karşıya kaldığını bizzat görüyor,
yaşıyoruz. Biz bu konuşmayı yaparken Cumhuriyet gazetesinin
önünde gazeteye yönelik operasyonu protesto eden gençlik kollarından
arkadaşımız Umut Güney polis tarafından dövülerek
gözaltına alınıyor, orada bulunan protestoculara polis
tarafından Hepinizi gözaltına alırız. tehdidi sürüyor.
Sevgili üyeler, 15 Temmuz
alçak darbe girişimini bahane ederek basının üzerindeki
baskılarını artıran AKP iktidarı, kıyım
hükmündeki kararnamelerle 118 televizyon, radyo ve gazeteyi, onlarca İnternet
sitesini, 3 haber sitesini kapattı; 184 gazeteci bu süreçte gözaltına
alındı. 15 Temmuzdan bu yana 3 binin üzerinde gazeteci işsiz
kaldı, 750 gazetecinin sarı basın kartı, 46 gazetecinin
pasaportu gerekçesiz bir biçimde iptal edildi.
Basına yönelik
baskılar bununla da bitmedi, Türkiyenin en çok izlenen haber kanalı
Halk TVnin muhabirleri Başbakanlık binasına
alınmıyor. Halk TVnin Başbakanlık binasında soru
sorma özgürlüğü gasbediliyor. Yine, Halk TV, Adalet
Bakanlığı tarafından cezaevlerinde izletilmiyor. Sayın
Bakana buradan bir kez daha çağrı yapıyorum: Bu sorun daha önce
de yaşanmıştı, Sayın Bakan Halk TVye yönelik sansürü
ortadan kaldırtmıştı ancak ne yazık ki, Sayın
Bakan, 15 Temmuzdan sonra birçok mektup geldi bize ve Halk TVnin cezaevlerinde
yeniden yasaklandığını öğrenmiş bulunuyoruz.
Sayın Adalet Bakanına da buradan bir çağrıda bulunuyorum:
Lütfen cezaevlerindeki bu anlamsız sansüre bir an önce son verin.
Tabii, sadece Halk TVye yönelik baskılar yok. Sözcü gazetesi
Bakın, Sözcü gazetesi FETÖ torbasına sokulmaya ve yayınları
engellenmeye çalışılıyor. Sadece FETÖ torbasına
atılmakla tehdit edilmiyor, bizzat TOKİ tarafından müteahhitlere
yapılan baskıyla birlikte ilan ve reklam alması engelleniyor.
Peki, neden Sözcüye bu baskı yapılıyor? İşte, bu
parsel parsel dağıtılan arsaları toplum görmesin, FETÖye
AKPnin hangi yardımları yaptığı toplum
tarafından bilinmesin diye.
Keza bir diğer gazete, muhalif ve sol kimliğiyle bilinen
Birgün ile Evrensel gazeteleri. Birgün ve Evrensel gazeteleri dava
yağmurlarıyla karşı karşıya. Evrensel bünyesinde
yayın yapan Evrensel Kültür dergisi yirmi beş yıllık
yayın hayatına kanun hükmünde kararnamelerle son vermek zorunda
kaldı. Evrensel Kültür dergisi gerekçe bile gösterilmeden
kapatıldı. Keza Özgür Gündemin Yayın Kurulunda olan ve Türk
Ceza Kanununa göre hiçbir sorumluluğu olmayan Necmiye Alpay ile Aslı
Erdoğan da hâlâ gerekçesiz bir şekilde cezaevinde tutulmaya devam ediyor.
Darbeye karşı mücadele ediyorum. adı altında ortaya
koyduğunuz uygulamalar 12 Eylülü bile aratıyor. Emin olun ki Kenan
Evren bugün yaşasa sizin yaptıklarınızı
gördüğünde gerçekten sizi kıskanırdı.
Az önce Sayın Aydın Ünal Afganistandan bahsetti, Türkiyenin
Afganistandan daha iyi durumda olduğunu söyledi. Oysaki Sayın
Aydın Ünal Afganistan Radyo Televizyon Birliği Başkanı
Azizullah Aralın dün yaptığı açıklamayı görse
sanırım bu kürsüde konuşmazdı.
Afganistan Radyo ve Televizyonlar Birliği Başkanı
Azizullah Aral Türkiyedeki meslektaşlarımız bir an önce
serbest bırakılsın, Türkiyede basın özgürlüğü
Afganistandan bile geriye gidiyor. diyor Sayın Ünal, Googledan bakarak
görebilirsiniz.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Vay, vay, vay, çok önemli bir açıklama(!)
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla)
Gelelim, asıl tel tel dökülen Cumhuriyet gazetesi operasyonuna.
Demokrasi için şehitler vermiş, darbeler karşısında
bedel ödemiş, yazarları, çalışanları katledilmiş,
her darbe döneminde kapısına kilit vurulmuş Cumhuriyet gazetesi
yine bir darbe sürecinde iktidarın hedefi hâline geliyor. Oda TVden
Barış Pehlivanın bugün yayımladığı belgeye
göre Cumhuriyet operasyonunu yöneten Savcı Murat İnan aslında
hâlâ şu anda FETÖden yargılanan bir sanık. Sırf bu gerçek
bile Cumhuriyet çalışanlarının bir an önce serbest
bırakılmasını gerektiriyor. Savcı, Anayasa
Mahkemesinin kararlarını da hiçe sayıyor. Anayasa Mahkemesi, Can
Dündar ve Erdem Gülü serbest bıraktıran kararı
aldığında Tweetler ve köşe yazıları
tutuklamaya gerekçe olamaz. diyor. Savcının Anadolu Ajansına
sızdırdığı gerekçelere
baktığımızda ise gözaltı gerekçelerinin tweetler,
haber başlıkları ve köşe yazıları olduğunu
görüyoruz. AKP iktidarının yönetiminde Anayasa Mahkemesinin de fiilen
lağvedildiğini ve tasfiye edildiğini de kayıtlara geçiyoruz.
Tabii, biz bu operasyonun
neden yapıldığını biliyoruz. Aslında Aydın
Ünal bunu çok güzel söyledi, Cumhuriyetin adını Mustafa Kemal
Atatürk koymuştur. dedi. Siz cumhuriyetle olan hesaplaşmanızı
bugün Cumhuriyet gazetesi üzerinden yapmaya çalışıyorsunuz.
Başkanlık rejimi öncesi, başkanlık rejimi
tartışmaları öncesi başkanlığa karşı
çıkan her sesi susturmak, sindirmek ve ortadan kaldırmak
istiyorsunuz. Gözünüz o denli dönmüş ki ne
yaptığınızı bilemez bir hâldesiniz. Siz FETÖyü
okşayıp severken Türkiyeye FETÖ gerçeğini kırk
yıldır anlatan Hikmet Çetinkayayı FETÖ torbasına
doldurmaya çalışıyorsunuz. Hrantımızın en
yakın arkadaşı Aydın Engini Hrant Dinki katletmekle suçlanan
FETÖ örgütünün bir üyesi olarak gözaltına alıyorsunuz ve
köşesini boş bırakıyorsunuz. Ama, şunu unutmayın:
Hiçbir zaman bu köşeler boş kalmaz. Siz Aydın Engini
gözaltına aldınız, köşesini boş
bıraktınız. Ben de bir gazeteci olarak bugün Aydın Enginin
boş kalan köşesini kendi el yazımla doldurdum. Meslek
büyüğüm, şu anda avukatlarıyla görüştürülmesine izin
verilmeyen, sulh ceza hâkimliğinin kendisiyle ilgili kararı
avukatlarının tüm isteğine rağmen kendisine,
avukatlarına teslim edilmeyen Aydın Ağabeye şöyle seslendim:
Aydın abi; bugünkü
köşen boş kalmasın diye buraya iki satır karalamak istedim.
Meslek hayatının
tamamını terör örgütlerine karşı verdiğin mücadeleyle
geçirdin.
Teröre kurban verdiğimiz
Hrant'ımızın en yakın arkadaşıydın.
Bugün seni bile; Hrant'ı
katletmekle suçlanan terör örgütü FETÖ'ye yardım etmekle suçluyorlar.
Bu asılsız ve
akıldışı suçlamanın amacını biliyoruz.
Aydın abi; seni de
gözaltındaki arkadaşları da bu trajikomik suçlamalarla
susturamaz, sindiremezler.
Cumhuriyet'i ve onun
değerlerini savunanları;
Yıkamazlar,
Sindiremezler,
Teslim alamazlar!
Siz Aydın Engini her ne
kadar gözaltına alsanız da emin olun ki Aydın Engin yarın
yine çıkacak ve bildiklerini yazmaya devam edecek.
Evet, biliyoruz, siz
Goebbelsin o meşhur sözünü kendinize ilke edinmişsiniz. Goebbels
diyor ki: Gazeteciler bir piyanonun tuşları gibi
olmalıdır. Biz hangi tuşa basarsak o sesi
çıkarmalıdır.
Emin olun ki bu ülkede, sizin
piyanonuzun tuşları olmayacak onlarca, yüzlerce gazeteci var ve o
gazeteciler az önce, Türkiye Gazeteciler Sendikasının
öncülüğünde, sizi çok rahatsız edecek bir pankartı Cumhuriyet
binasına astılar. Türkiye Gazeteciler Sendikasının
pankartında Bu işyerinde cesaret var yazıyordu. İşte
o cesareti taşıyanlar sizin iktidarınıza boyun eğmeyeceklerini
her gün, her dakika gösterecekler.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yarkadaş.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sizin vekiliniz başka şey söylüyor ama. O her şeyi biliyor.
BAŞKAN Sayın
Ünal
AYDIN ÜNAL (Ankara)
İsmimi zikretmek suretiyle atıflar yapmıştır bana.
İki dakikalık söz hakkı istiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) O
sataşma değil, bir değerlendirmedir.
BAŞKAN Sataşmadan
dolayı mı söz istiyorsunuz?
AYDIN ÜNAL (Ankara) Evet.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sataşma değil. Tutanaklara bakalım.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, bir tutanak yok.
Aydın Bey, ben de
izledim.
AYDIN ÜNAL (Ankara)
İsmimi zikretti Başkanım.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama
ismi zikretmek bir sataşma değil.
AYDIN ÜNAL (Ankara) Ama
açıklamam gerekiyor.
BAŞKAN Sayın Gök,
lütfen müdahale etmeyin. Lütfen
LEVENT GÖK (Ankara)
Tutanaklara baksaydık efendim.
BAŞKAN Lütfen,
teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Ünal.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Ankara Milletvekili Aydın Ünalın,
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYDIN ÜNAL (Ankara) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, evet, burada gazetelere, basına yönelik terörle mücadele
kapsamında yapılan bazı işlemlerden, yargı
işlemlerinden bahsediyoruz. Ama, şunu hepinizden özellikle rica
ediyorum: Bu ülkeye haksızlık etmeyelim, bu ülkeye yazık
etmeyelim.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Etmeyin kardeş, Edin.
diyen yok.
AYDIN ÜNAL (Devamla) Evet, Recep Tayyip Erdoğanla
bir probleminiz olabilir, AK PARTİyle bir probleminiz olabilir, bunlar
millî irade sonucu buraya gelmişlerdir ama bunları
eleştirebilirsiniz. Ama, Afganistanı veya bir başka ülkeyi
Türkiye'nin önüne geçirmek suretiyle, Türkiyedeki basın özgürlüğünü
bu ülkelerle kıyaslamak suretiyle bu ülkeye yazık etmeyelim.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sayenizde geçti.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) -
Uygulamalarınızın sonucu, sizin uygulamalarınızın
sonucu.
AYDIN ÜNAL (Devamla) İkincisi: Biraz önce kürsüye
gelen hatip, Cumhuriyet gazetesinin ismini Atatürkün koyduğunu ve
Cumhuriyet gazetesiyle değil cumhuriyetle problemimiz olduğu mealinde
bir ifade kullandı. Cumhuriyet gazetesinin ismini Mustafa Kemal Atatürk
koymamıştır. Aynı zamanda, biraz önce ben konuşmamda
da ifade ettim, Cumhuriyet gazetesi 1924 yılında yayın
hayatına başladı; faşizm, Kemalizm, liberalizm,
devrimcilik, komünizm, antikomünistlik, Nazım Hikmetin yüzüne tükürmek,
Dersim harekâtını övmek, Kürtlere yamyam demek,
Fetullahçılık, PKKlılık
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Yazık, insaf,
bu gazete de şehitler verdi ya!
AYDIN ÜNAL (Devamla) Mustafa Bey, siz de biliyorsunuz,
tweetiniz ortalıkta dolaşıyor birkaç gündür.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Esas gerçekleri siz
biliyorsunuz.
AYDIN ÜNAL (Devamla) Cumhuriyet gazetesi bütün
bunları yapmış bir gazetedir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, yazı
yazdırmıyorlardı, yazmaya başlayın. Tweetiniz var.
AYDIN ÜNAL (Devamla) Bizim için ölçü çok nettir; hiç
kimse teröre destek veremez. Bakın, biraz önce burada bazı
manşetleri gösterdim. Hanginiz şunu onaylayabilir arkadaşlar:
Bir adliyeye 2 terörist giriyor, bir savcıyı odaya kilitliyorlar ve
kafasına kurşun sıkıyorlar, arkasından gazete şu
başlığı atıyor: Bu eylem mecbur
bırakıldığımız yöntemdir.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Tırnak
içinde veriyor Aydın Bey onu, tırnak içinde, açıklamayı
veriyor. Yapmayın, siz yazarçizersiniz, yapmayın.
AYDIN ÜNAL (Devamla) Hanginizin vicdanı bunu kabul
edebilir? Yine, şunu gösterdim, buna cevap verilmiyor: Ankarada
canlı bomba kendisini patlatıyor, 100e yakın
insanımız, çocuklar, öğrenciler ölüyor, katlediliyor, Nurettin
Demirtaş Özgür Gündem gazetesinde, Avrupada yazı yazıyor;
Nilüfer çiçeği gibi sevilecek kadın. Hanginizin vicdanı kabul
ediyor bunu? Cumhuriyet Halk Partisi acaba bunu savunuyor mu, bunların
arkasında duruyor mu? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ünal.
Sayın Bakan Bekir Bozdağ, bir açıklama
yapmak istedi.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağın,
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; cezaevlerine ilişkin, bir önceki hatibin
yaptığı değerlendirmelere ilişkin açıklık
getirmek istiyorum.
Cezaevlerinde seyredilen
televizyonlar tutuklu ve hükümlülere yapılan anket sonucunda
belirlenmektedir. Ankette ilk 20ye giren televizyonlara izin verilmektedir.
Halk TV bunların arasında yer almadığı için bu
şeyde görülmüyor. Ama bütün her yerde değil; bir yerde ilk 20ye
girmişse eğer, orada seyredilmiyorsa orada olmadığı
içindir ama ilk 20de yer alıyorsa orada mutlaka seyrediliyordur. Bu bütün
cezaevlerinin tamamı için değil, her yer için ayrı ayrı
değerlendirmeler yapılıyor.
İki, gazetelerle ilgili
Eğer bir gazetenin mahkeme kararıyla cezaevine girmesi yasaksa, onlar
cezaevine alınmıyor ama onun dışında, tutuklu ve
hükümlülerin sipariş verdiği bütün gazeteler cezaevine geliyor ve
oradaki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Birgün gazetesi de, Sözcü gazetesi de yasak gazetelerden
değildir. Sipariş edip Bana gazete getirmedi. diyen birisi varsa
ismini verin, ben özel baktıracağım.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Sayın Bakanım, havaalanına niye girmiyor Sözcü
gazetesi?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve arkadaşları tarafından, anayasal güvence
altında olan haber alma hakkının ihlal edilişinin
yarattığı sakıncaların tespitine ilişkin
6/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde son olarak Kırıkkale
Milletvekili Sayın Ramazan Can konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Can. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
HDP grup önerisi üzerine söz
almış bulunuyorum. Bugün itibarıyla 388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısını
yasalaştırmayı düşünüyoruz. İki bölümden
oluşuyor, 57 madde. İnşallah, bütün grupların oy
birliğiyle buradan geçecek. Kamuoyunda beklenen bilirkişilik
müessesesini gerçekten kurumsallaştıran bir yapı. Bu konuda
Adalet Bakanımıza ve çalışanlara teşekkür ediyoruz.
Burada basın
özgürlüğüyle ilgili bir şeylerden bahsedildi. Ben de bu konuya
değinmek istiyorum. Tabii ki basın hürdür ve sansür edilemez. Bu,
Osmanlının son döneminden itibaren cumhuriyetle birlikte
kurumsallaşmış bir gelenek, bir teamül bir yapı ancak
hiçbir kimseye de verilmiş olan imtiyaz ya da bir hak veya temel hak ve
hürriyet kötüye kullanılamaz. Medeni Kanunun 2nci maddesinde de bu
düzenlenmiştir. Medeni Kanunun düzenlemiş olduğu hakkın
kötüye kullanılması hâlinde de hukuk sistemi, demokrasi kendi
önlemini de alacaktır. Burada özellikle basın, üzerine düşen sorumluluğu,
imtiyazı, haber alma hakkını ve haber verme, bilgilendirme
hakkını kullanırken de bunu bir silah olarak, bir kalkan olarak,
bir siyasi zırh olarak da kullanmamalı. Bu konuda kullananlar varsa
tabii ki meşru hukuk sisteminde de bunun gereği yapılacaktır.
Netice itibarıyla, temel hak ve hürriyetler bir başkasının
temel hak ve hürriyetlerini ihlal ediyorsa, imha ediyorsa bunun da hukuk
düzeninde yeri olmadığı düşünülmektedir.
Diğer taraftan, hâkimler
ve savcılarla ilgili dokunulmazlık var, askerlerle ilgili kendi iç
bünyesinde dokunulmazlık var, memurlarla ilgili de memur
muhakematından kaynaklanan dokunulmazlık var. Peki, bunlar, bu
yaşamış olduğumuz süreçte, 15 Temmuza giden süreçte ve 15
Temmuzda hâkimler kalemlerini silah olarak kullanmadılar mı?
Askerlerin içerisinde yapılanmış FETÖ yapıları,
millete gerek tanklardan gerek uçaklardan silahları yöneltmedi mi?
Yöneltti. Bütün bunlar siyaset kurumuna yapıldı. Efendim Siz 17-25
Aralıktan önce FETÖyle iş birliği içerisindeydiniz.
Doğrudur, bunlar olmuştur, o günün şartlarında
bilindiği kadarıyla bunlarla ilişki kurulmuş olabilir.
Bunda, AK PARTİ olarak üzerimize düşen öz eleştiriyi her ortamda
yaptık. Peki, 17-25 Aralıktan sonra gün yüzüne
çıktığı hâlde onların getirmiş olduğu
taşeronları marifetiyle bilgiler, belgeler burada Hükûmeti
sıkıştırma noktasında kullanılmadı mı?
Kullanıldı. Bu manada da muhalefet üzerine düşen öz
eleştiriyi yapmalı. Kaldı ki 15 Temmuzdan sonra dahi bunlara
prim veriyorsak siyaset kurumu ve millet buna itibar etmez diye
düşünüyorum.
Bu duygular içerisinde grup
önerisinin aleyhinde olduğumu beyan ediyor, tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Can.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Bilirkişilik Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bilirkişilik Kanunu Tasarısı (1/687) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 388) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 388 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzükün 91inci
maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Kalaycı konuşacaklardır.
Buyurun Sayın
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 388 sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
görüşlerimizi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım. Bu
vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Mevzuat
hazırlanmasına ilişkin usul ve esaslarda her tasarı
hakkında düzenleyici etki analizi yapılması zorunlu
kılınmışken bu tasarı hakkında bu yönde bir
çalışma yapılmamıştır. Bu durum,
tasarının incelenmesini ve getirilen düzenlemelerin etkilerinin
irdelenmesini zorlaştırmaktadır.
Bu tasarıda
bilirkişilikle ilgili genel düzenlemeler yer almakta,
bilirkişiliğin temel ilkeleri, bilirkişilerin nitelikleri,
seçimi ve denetimi ile teşkilatlanma ve Adli Tıp Kurumuna
ilişkin bazı düzenlemelere yer verilmekte, diğer kanunlardaki
bilirkişilikle ilgili hükümlerin bu kanuna uygunluğu
sağlanmaktadır. Kanunla kendilerine bilirkişilik yetkisi
verilmiş olan kurumlar ise kapsam dışında
bırakılmaktadır.
Türkiyede hâlen
bilirkişilik sisteminin sağlıklı işlemediği bir
gerçektir. Bu nedenle, öncelikle ifade etmeliyim ki bilirkişilerin seçimi
ve denetimi başta olmak üzere işleyişe ilişkin
hususların düzenlenerek adaletin tesisine katkı sağlayacak bir
yapıya dönüştürülmesini gerekli görüyoruz. Nitekim, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak seçim beyannamelerimizde özetle, Adli, idari ve askerî
yargıdaki ceza, hukuk ve idari yargılama usulünde bilirkişilik
müessesesi ile bilirkişilerin seçimi ve denetimi yeniden düzenlenerek
adaletin gerçekleşmesine katkı sağlayacak bir yapıya
kavuşturulacaktır. demek suretiyle hem bu alandaki eksikliklere dikkat
çekilmiş hem de çözüm yoluna işaret edilmiştir. Ancak, kanun
tasarısı bu anlamda sorunları tartışmasız bir
şekilde ortadan kaldıracak durumda görülmemektedir; bazı
düzenlemeleri itibarıyla mevcut durumdaki problemlerin nasıl
giderileceğine ilişkin soru işaretlerini
barındırmakta, yer yer mevcut hâlden daha
sıkıntılı durumların ortaya çıkmasına zemin
oluşturacak bir yapı öngörmektedir. Tasarının
kapsamından görevlere, oluşturulan kurullardan teşkilatlanmaya,
görev ve sorumluluklardan denetime ve işleyişe ilişkin birçok
konuda sakıncalı olabilecek düzenlemeler tasarıda yer
almaktadır.
Değerli milletvekilleri,
bilirkişilik görevi bakımından önem arz eden hususların
başında mahkemenin genel hukuk bilgisiyle çözüme
kavuşturamayacağı teknik konuların tarafsız biçimde
tetkiki ve takdimi gelmektedir. Nitekim, tasarının 3üncü maddesinin
(1)inci fıkrasında bilirkişinin görevini dürüstlük
kuralları çerçevesinde bağımsız, tarafsız ve objektif
olarak yerine getireceği ifade edilmiştir. Mezkûr hükmün
dışında tasarıda bilirkişilerin tabi olmaları
gereken etik ilkelere dair herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir.
Bu noktada, tasarıda en azından dava dosyasının izahı
gibi gerekçelerle dava taraflarının bilirkişilerle temas
kurmalarının önüne geçecek bir hükme yer verilmesinin isabetli
olacağı değerlendirilmektedir. Bunun dışında,
bilirkişilerin yürüttükleri tetkikata ilişkin ihtiyaç duydukları
bilgi ve belgeleri doğrudan mahkeme vasıtasıyla talep
edebilecekleri hususunun da hükme bağlanmasında fayda görülmektedir.
Bilirkişilik kurumu,
adalet mekanizmasının hakkaniyetin tesisinde çağdaş,
bilimsel gerçekleri nazara alan ve mümkün olduğu ölçüde hızlı
işleyen bir yapıya kavuşturulmasını teminen
mahkemelerin özel ve teknik nitelikteki bilgiye ulaşabilmek amacıyla
müracaat ettikleri yardımcı ve tali bir müessese hüviyeti
taşımaktadır. Bununla birlikte, uygulamada bilirkişilik
müessesesiyle ilgili yaşanan en önemli sorun, bilirkişilik kurumunun
adalet sisteminin içinde bulunduğu şartlar gereği amacı
dışında kullanılmakta olmasıdır. Gerçekten de
mahkemelerce bilirkişilik kurumuna özel ve teknik bilgiden daha ziyade
hukuki bilgiye erişebilmek saikıyla müracaat edildiği
gözlemlenmektedir. Hiç kuşkusuz, bilirkişilik kurumunun amaç
dışı kullanımının temelinde hâlihazırda Türk
adalet sisteminin karşı karşıya olduğu önemli sorun
alanları yer almaktadır.
Üniversitelerin dört
yıllık eğitim veren hukuk fakültelerinden hiçbir alanda
derinlemesine ihtisas sahibi olmadan ve sadece genel hukuk bilgisiyle mezun
olan öğrenciler, yine sadece genel hukuk bilgisinin
sınandığı mesleki yeterlilik sınavı ve mülakat
aşamaları neticesinde hâkim, savcı adayı olarak
mesleğe kabul edilmektedir. Söz konusu adaylar, kısa
sayılabilecek ve umumiyetle son derece verimsiz geçen staj dönemi
sonrasında belirli alanlarda ihtisas sahibi olmak bir yana, mevcut genel
hukuk bilgilerinde dahi gerileme yaşayarak hâkimlik mesleğini icra
etmeye başlamaktadır. Böylesi yetersiz bir eğitim ve uygulama
altyapısıyla çok genç yaşta adalet dağıtma gibi ulvi
ve meşakkatli bir yetkiyle teçhiz edilen bireyler, henüz meslek
hayatlarının başında söz konusu mesleki yetersizlik ve
deneyimsizliklerini özellikle ve ağırlıklı olarak hukuki
meselelere ilişkin müracaat etmek zorunda bırakıldıkları
bilirkişilik kurumu marifetiyle giderme eğilimi sergilemektedir.
Bunun yanında,
mevzuatımızda yıllarca mesleğini ceza hâkimi olarak
sürdürmüş ve bu alanda tecrübe kazanmış bir kişinin hukuk
mahkemesine, benzer nitelikteki bir hukuk hâkimininse ceza mahkemesine tayin
edilmesinin önünde herhangi bir engelin bulunmadığı dikkate
alındığında, bilirkişilik kurumu sadece mesleğin
başındaki hâkimler için değil, kıdemli hâkimler için dahi
hukuki meselelerde mecburi bir müracaat makamı teşkil etmektedir.
Tüm bunların yanı
sıra, meslek içi eğitimin yetersizliği, yabancı dil
bilgisine sahip olup güncel hukuki gelişmeleri takip edebilecek hâkim
sayısının son derece kısıtlı olması, terfi
sistemi kriterlerinin hâkim ve savcıların mesleki gelişimini
destekleyici mahiyette olmaması, hâkim savcı
açığının dosya yoğunluğuna sebebiyet vermesi gibi
ciddi gerekçeler yakın gelecekte de bilirkişilik kurumuna yönelik
mecburiyetin devam edeceğini göz önüne sermektedir.
Sorunların temelinde
hukuk fakültelerinde verilen eğitimin niteliğinden hâkimlik,
savcılık mesleğinde kabul yöntemine, staj uygulamalarından
meslek içi eğitime, hâkimlik güvencesinin sağlanmasından terfi
usulüne kadar uzanan ve nihayet adalet mekanizmasının
işleyişini hukuki meselelerde dahi bilirkişilik kurumuna mecbur
bırakan çok geniş bir sorunlar yumağı bulunmaktadır.
Bilirkişilik kurumuna
dair sıkıntıların temelinde yatan söz konusu esaslı
sorun alanları çözüme kavuşturulmadan bilirkişilik kurumunu
düzenlemeye çalışmak eksik olacaktır. Bir diğer ifadeyle
ülkemizde bilirkişiliğin neden bir sorun hâline
dönüştüğünü, bu sorunu doğuran etmenlerin neler olduğunu
tetkik etmeden, münhasıran kurumsal altyapı ve denetim
mekanizması tesisiyle bilirkişilik kurumunun sorunlarının
çözüleceğini beklemek en nazik ifadeyle hayalciliktir.
Bu itibarla, tasarıyla
bazı sorunların çözümüne katkı sunulacak olsa da, bununla adalet
sisteminin bütün sorunlarını çözecekmiş gibi yaklaşmak
oldukça yanlıştır. Zira, bilirkişilik, yaşanan
sorunların sebebi değil sonucudur. Üstelik bilirkişilik kurumuna
ilişkin mevcut bulunan aksaklıklar bahse konu sorunların
sebebiyet verdiği neticelerden sadece bir tanesini teşkil etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
tasarının 1inci maddesinde, bu kanunun adli, idari ve askerî
yargıyı kapsayacağı ifade edilse de Anayasa,
Sayıştay, uyuşmazlık ve seçim gibi diğer yargı
yerlerine ilişkin bir eksiklik olmaması bakımından maddede
tüm yargı çeşitlerini ibaresi konulması yerinde
olacaktır.
2nci maddede tanımlara
yer verilmiştir. Bu maddede özel hukuk tüzel kişilerinin de
bilirkişi olabilecekleri öngörülmüştür. Bilirkişilik
tanımı içinde özel hukuk tüzel kişilerinin yer alması bu
amaçla ticari şirketlerin teşekkül etmesi suretiyle
bilirkişiliğin ticarileşmesine ve kanunun amacı
dışında bir işleve bürünmesine yol açabilecektir. Hâlen
bilirkişilik müessesesinin şikâyet edilen yönleri, bu düzenlemeyle
daha şiddetli bir olumsuzluk ortaya koyacaktır.
Sayın Adalet Bakanı
bilirkişilerin baktıkları yıllık dosya
sayısı hakkında Adalet Komisyonunda bilgi verirken yılda
3.797 dosyaya bakmış görülen bilirkişiler olduğunu, bunların
sağlıklı bir bilirkişilik yaptığını
kabul etmenin mümkün olmadığını ifade etmiş. Ancak
kanun tasarısının bu şekilde yasalaşması hâlinde
anılan yapı şirketler yoluyla kurumsal hâle getirilmiş
olacak ve sorun hem büyüyecek hem de derinleşecektir.
Özel hukuk tüzel
kişilerinin bilirkişilik yapmasına ilişkin hüküm, bu
tasarının bize göre üzerinde durulması ve düzeltilmesi gereken
en kritik noktalarından birisidir. Bilirkişilik, bilindiği gibi,
teknik bilgisi nedeniyle başvurulan kişi olup birden fazla teknik
bilgili insanın bir arada karar vermesi gereken durumların
olması hâlinde farklı alanlardan uzmanlardan oluşan
bilirkişilerin hâkimin takdiriyle bir araya getirilmesi mümkün
bulunmaktadır. Bu sebeple Bazı hâllerde bir kurumsal organizasyon
ihtiyacı olabilir. yönündeki gerekçe doğru değildir.
Bu uygulamanın halen
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu çerçevesinde yapılabildiği görüşü
ise bu düzenleme için gerekçe olmadığı gibi bu tasarı
görüşmelerinin mevcut durumun gözden geçirilmesi için bir fırsat
olarak değerlendirilmesi yerinde olacaktır. Özel hukuk tüzel
kişilerinin bilirkişi olarak kabul edilmesi, bilirkişilik yapmak
üzere özel müesseselerin oluşmasına, bu işin ticari bir
anlayışla şekillenmesine ve amaç dışı
gelişmelerin meydana gelmesine zemin hazırlayacaktır. Özel hukuk
tüzel kişilerinin aktif olarak bilirkişilik sistemine sokulması
bu çarpıklığı derinleştirecektir; bu amaçla
şirketler oluşturulacak, sistem ticarileşecek, rüşvet ve
yolsuzluk iddiaları yaygınlaşacak ve yargı kararları
doğru bile olsa tartışılacak,
inanırlılığı ve güvenilirliği hep
sorgulanacaktır. Bu nedenle, özel hukuk tüzel kişilerinin
bilirkişi olarak belirlenmesine imkân veren hükmün tasarı
kapsamından çıkartılmasını gerekli görüyoruz.
3'üncü madde temel ilkeleri
düzenlemekte olup burada yer alan hususların kural mı yoksa
istisnaları da olabilir mi, açıklığa
kavuşturulması gerekmektedir. Varsa istisnalara tasarıda
açık olarak yer verilmesi ve ilkelerin uygulanabilirliğinin
müeyyidelerle desteklenmesi gerekli görülmekte, belirtilen yükümlülüklerle
ilgili müeyyidelerin de ilerleyen maddelerde açıkça düzenlenmesi
gerekmektedir. Aksi takdirde, birden fazla mevzuatın getirdiği hukuki
sorumluluk ve müeyyideler birbirine karışabilecektir.
Maddede, hukuki bilgiyle
çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye
başvurulamayacağı belirtilmekle birlikte, burada çerçevesi
tanımlamak suretiyle zaruret hâlinde ve zaruret miktarında
bilirkişiye başvuru yolunun açılmasının bazı
hâllerde gerekebileceği de değerlendirilmektedir.
4 ve 5'inci maddelerde
Bilirkişilik Danışma Kurulu ile kurulun görevleri
düzenlenmektedir. Bakanlık içerisinde sürekli bir kurul olarak
istişari manada görüş verecek olan kurul, tarafların
katılımı anlamında önemli olmakla birlikte, hem yapısı
hem de görevleri itibariyle ilgili daire başkanlığı
gölgesinde kalacak bir yapı olarak görülmektedir. Bu sebeple,
kurulması öngörülen Bilirkişilik Danışma Kurulunun
işlevsel bir özelliği yoktur. Öte yandan, kurulun geniş bir üye
yapısına sahip ve yılda sadece 2 defa toplanacak olması,
Danışma Kurulunun politika oluşturmasına
katkısını azaltacaktır. Daha dar kapsamlı ancak daha
aktif katılımlı bir yapı, ilgili dairenin politika
oluşturmasına aktif ve verimli katkı sağlayabilecektir.
Kurula katılacak
olanların çerçevesinin hangi kriter esas alınarak belirlendiği
belli değildir. Bu durumda, bazı sivil toplum
kuruluşlarının neden yer almadığı sorusu da
cevapsız kalmaktadır. Görevlerinin, 6'ncı maddeyle kurulan daire
başkanlığının görevleriyle paralel olduğu da
görülmektedir. Bir yandan kurulun tarafsızlığı
öngörülürken, başkanı ve kurulun ekseriyeti bakanlık
yetkililerinden oluşmaktadır. Bakanlık mensuplarının
tarafsızlık ilkesine uygun hareket edip etmeyeceği konusunda
ciddi tereddütler ortaya çıkması ise beklenen katkının
sağlanamamasına yol açacaktır.
6'ncı madde, Adalet
Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü içinde bir
Bilirkişilik Daire Başkanlığı kurulmasını ve
dairenin görevlerini düzenlemektedir. Adalet Bakanlığı bünyesinde
kurulan Bilirkişilik Dairesi görevleri itibarıyla yargı
bağımsızlığına müdahale anlamına gelebilecek
hususlar içermektedir.
Dairenin görevlerinin amaç,
kapsam ve ilkelerle ilgili maddelerinde dikkat çekilen hususlar çerçevesinde
başta eğitim ve bilirkişilik yapacak özel hukuk tüzel
kişilerinin tespiti konuları olmak üzere yeniden düzenlenmesi yerinde
olacaktır.
Bilirkişi
eğitimlerinin tek bir kurul tarafından verilmesi mümkün
olmayacağı gibi mesleklerinde uzman olan bilirkişilerin
nasıl ve kimler tarafından eğitileceği de belli
değildir.
Diğer taraftan, 6.
maddenin (1)inci fıkrasıyla kurulması öngörülen Bilirkişi
Daire Başkanlığının görev ve yetkilerine
bakıldığında, yargı alanına girebilecek hususlar
da görevler arasında sayılmıştır. Her ne kadar gerekçe
ve yetkililerin açıklamalarında daireye verilen görevlerin
yargılama alanı dışında kalan düzenleyici
işlemlerle sınırlı olduğu ifade edilse de maddenin
özensiz yapısından kurtarılarak yargıya müdahale
anlamına gelmeyecek şekilde tanzimi gerekmektedir. Ayrıca, maddeye
dairenin belirleyeceği usul ve esaslara ilişkin olarak ilgili kurum
ve kuruluşlardan görüş almasına ilişkin bir hükmün
eklenmesi de gerekli görülmektedir.
7, 8 ve 9'uncu maddeler
bilirkişilik bölge kurullarının kuruluş ve görevlerini
düzenlemektedir. Bilirkişilik bölge kurullarında savunmayı
temsilen kimsenin yer almamasını bir eksiklik olarak
değerlendiriyoruz. Bu nedenle bölge kurullarında yargının
savunma ayağını temsilen Barolar Birliğinden bir
avukatın komisyonda olmasını temsil açısından zaruri
görmekteyiz.
Ayrıca, bölge
kurullarının bilirkişi taleplerinin değerlendirilmesi ve
listeye dahli konusunda gerekli hâllerde yetkili gördüğü kurum ve
kişilerden görüş almasına da imkân verilmesi tereddüt edilen
teknik konularda doğru karar verilmesine katkı
sağlayacaktır.
10'uncu madde
bilirkişiliğe kabul şartlarını düzenlemektedir.
Bilirkişi olarak görevlendirilen kişilerin kendi konularında
uzman olduğu dikkate alındığında bilirkişilik
eğitimine tabi tutulmalarına gerek olmadığı
düşünülmektedir.
Ayrıca,
bilirkişilerin temel eğitime tabi tutulacak olması, bununla
birlikte söz konusu eğitimin niteliğinin belli olmaması
sebebiyle bilirkişilik sistemiyle bağdaşmayacak şekilde
eğitimin bir meslek içi eğitim mi veya kişilerin
alanlarıyla ilgili yetkinlik kazandırma eğitimi mi olduğu
sorularını akla getirmektedir. Oysa, belirtilen durumun
bilirkişinin raporlama, süre ve benzeri şeklî hususlarla ilgili bir
bilgilendirmeden ibaret olması gerekmektedir.
12'nci maddede
bilirkişilik sicili ve listesinin tutulması düzenlenmiştir.
Bilirkişilerin listelerden seçilmesi zorunluluğu, yetkin kişilerin
gerekli prosedürleri yerine getirmekten imtina etmesine yol açabilecek ve
bilirkişi olarak başvuruda bulunmamalarına sebep olabilecektir.
Bu durumda, hâkimler, bilirkişi tayininde zor durumda kalabileceklerdir.
Değerli milletvekilleri,
17'nci maddeyle kadrolar düzenlenmektedir. İhdas edilen kadrolar bir etki
analizine dayalı olarak öngörülmediği için yerinde olup
olmadığı anlaşılamamaktadır. Mevcut kadro
unvanlarının kullanılamadığı, bu nedenle yeni
kadro ihdası yapıldığı gerekçesi ise, 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kadrolarda Bakanlar Kurulu
kararıyla sınıf, unvan ve derece değişikliği
yapılabilmesinin mümkün olması karşısında yersizdir.
Tasarının 28'inci
maddesinde Adli Tıp Kurumunun görev alanıyla ilgili olarak kamu ve
özel sektörle çeşitli konularda protokol yapılabileceği hükmüne
yer verilmişken, bu konuda Adalet Komisyonunda MHPli üyeler olarak dile
getirdiğimiz kurumun görev alanıyla ilgili incelemelerde özel
sektörden taşeron kullanılabileceği, bazı işlerin
şirketlere ihale edilebileceği endişesi
karşısında özel sektör ibaresi metinden
çıkarılmıştır.
Bu önergemiz kabul
edilmemiş olsaydı bu düzenleme Adli Tıpta da
şirketleşme, taşeronlaşma ve ticarileşmenin önünü
açabilecek tehlikeli bir süreçle kurumun bugünkü
bağımsızlık, tarafsızlık, doğru ve
hızlı değerlendirme ve sonuç üretme fonksiyonuna ilişkin
tereddütleri ve sıkıntıları derinleştirecek bir
düzenleme olacaktı.
Adli Tıp Kurumuna
ilişkin olarak Devlet Denetleme Kurulu tarafından oluşturulan
raporda kurumun teşkilat yapısının, görevinin
gerektirdiği bağımsızlık ilkesine uygun şekilde
yapılandırılması önerilmiştir. Bu şekilde
bilirkişilik görev ve yetkisi ile kurumun yapısı arasında
doğrudan ilişki kurulmaktadır.
Diğer yandan, taşra
teşkilatındaki grup başkanlıklarının güçlendirilmesiyle
çalışanların ağır çalışma
şartlarının iyileştirilmesinin çalışma
verimliliğini ve kurumun etkinliğini artıracağı
vurgulanmıştır. Ancak görev, yetki ve sorumlulukları
artırılırken kurumun bu işleviyle uyumlu,
bağımsız bir kurum hâline getirilmesi önerisi dikkate
alınmamıştır.
Yine, Adli Tıp Kurumu
uzmanları ve diğer kurum çalışanlarının
çalışma şartları ile mali ve sosyal haklarının
iyileştirilmesine ilişkin beklentiler tasarıyla
karşılanamamaktadır. Bu durum, kurumun görev, yetki ve
sorumluluklarıyla uyumlu bir yapının teşekkül
ettirilmediğini de göstermektedir.
Tasarının
hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kalaycı.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. 388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı üzerine grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım.
Doğrusu, çok önemli bir
mesele. Özellikle yargı bağımsızlığı,
tarafsızlığı, adalet mekanizmasının doğru
işleyişi meselesinde en önemli unsurlardan biri de tabii ki bilirkişilik
müessesedir ve bilirkişilerin objektif, tarafsız, hakkaniyete uygun
raporlar vermesidir. Olması gereken de gerçekten bu tasarının
bir bütün olarak bilirkişilik kurumunu bütün ayrıntılarıyla
yeni baştan yapılandırması, düzenlemesi ve bugün yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
üzerine yapılan tartışmalara bir cevap vermek şeklinde
olabilirdi ama maalesef tasarı bütün bunlardan uzak bir şekilde
düzenlenmiştir. Çünkü bilirkişilik kurumu şu anda Türkiye'de
yargının bir parçası olarak âdeta kanayan bir yara olarak
Türkiye gündeminde. Özellikle davaların tarafları olan, yıllarca
mahkeme kapılarında sürünen, cezaevlerinde bilirkişi
raporları doğrultusunda tutuklulukları devam ettirilen, iş
cinayetlerinde, iş kazalarında bilirkişi raporları
sebebiyle haklarına kavuşamayan, kadına yönelik cinsel istismar,
tecavüz vakalarında kadınların aleyhine rapor veren
bilirkişilerin yarattıkları sonuçların çok önemli bir
gündem olarak aslında tartışılması gerekiyor.
Şimdi,
burada niye yargıçlar bilirkişiliğe başvuruyor? Bunu da
tabii ki görmemiz lazım ama bundan önce Avrupa Birliğinin Türkiyenin
2015 yılı İlerleme Raporunda bilirkişi raporlarına da
dikkat çektiğini hatırlatmak isterim. Söz konusu raporlarda Avrupa
Birliğinin ilerleme raporlarında Türkiyedeki yargılamalarda
bilirkişi raporlarının kalitesinin oldukça düşük
olduğuna ve bilirkişi ücretlerinin de aynı zamanda
düşüklüğüne işaret edilmiştir ve bu nedenle Avrupa
Birliği ilerleme raporunda bütünlüklü bir yasal düzenlemeyle bu
ihtiyacın giderilmesi gerektiği de yine vurgulanan hususlar
arasındadır fakat bu tasarı bunu ne kadar yansıtıyor,
bunu tartışmalarımız sırasında mümkün
olduğunca ifade etmeye çalışacağız.
Evet,
bilirkişilik kurumu deyince kamuoyunda gerçekten ne
anlaşılıyor? Şunu söylüyorlar: Hatalı raporlar,
yanlış raporlar, güçlüden, failden yana rapor hazırlanması
en sık karşımıza çıkan meselelerden biridir.
Örneğin, Dilek Doğan meselesinde olduğu gibi çok sık ve
saymakla bitmeyecek kadar evde yargısız infaza maruz kalınan
olayda bilirkişilerin raporları nasıl oluyor? Polis bir suçluyu
kovalıyor genelde, sendeliyor, o arada silahı ateş alıyor
nedense ve o kişi ölüyor ya da karşısında kendisine silah
çeken birileri oluyor ama gerçekte, hakikatte bunların
olmadığını yargılama sürecinde görebiliyoruz.
İşte, burada tarafı kamu olan, güvenlik gücü olan, mesela
dosyalarda gerçekten her zaman güvenlik gücünden, devletten yana olan
bilirkişi raporları kararlara damgasını vurmaktadır.
Bununla birlikte yine birçok dava dosyasında, bizzat bilerek söylüyorum,
tarafı olduğum, müdahil avukat olduğum tecavüz, istismar, aile
içi şiddet davalarında maalesef bilirkişi raporları
katilden, tecavüzcüden, cinsel istismarcıdan yana bir rapor düzenleniyor.
Mesela, bir dava dosyam vardı Midyatta, 15 yaşında bir kız
çocuğu, 3 kere, sistematik bir şekilde daha fazla tecavüze maruz
kalmıştı. Bilirkişi raporu, Adli Tıp Kurumu, 3 kere
olması sebebiyle ve daha önce şikâyet etmediği sebebiyle burada
küçüğün, mağdurun rızası olduğu sonucuna
varmıştı. Genellikle kadına yönelik fiillerde
bilirkişilik kurumu, maalesef, kadının karşısında
olan, tecavüzcüyü, tacizciyi, şiddeti uygulayanı haklı
çıkarır bir konumda raporlamalar yapıyor.
Yine, bilirkişi
raporları uygulamada, mahkeme dosyalarında genellikle işçi
düşmanı patrondan yana raporlar verir. İş kazalarında,
iş cinayetlerinde, benzeri birçok dava dosyasında savunma
avukatlarının, işçilerin en büyük itiraz noktalarından
birini bu oluşturmaktadır. Bu nedenle, bilirkişilik kurumuyla
ilgili kapsamlı bir düzenleme yapılması gerektiği her türlü
tartışmadan azadedir.
Evet, bu nedenle bir hususu
daha ifade etmek isteriz: Gerçekten, bu tasarıyla bilirkişilik
seçimi, denetimi, eğitimine ilişkin usul ve esasların
değiştirilmesi hedeflenmektedir. Fakat, aynı zamanda bu
tasarıda bir suçta fail devletse ve dolayısıyla
kararını her zaman devletten yana alan Adli Tıp Kurumunda da bu
kapsamda düzenlemeye gidilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bu tasarının adına baktığımızda, düzenlenen
hükümlerin bilirkişilik kurumunu yeniden, sil baştan aslında
oluşturması gerekiyordu, bir bütün olarak kurumsal düzenlemeyi
yeniden tesis etmesi gerekiyordu. Fakat, görüşmeler esnasında
maalesef bu konuda bir ilerleme kaydedilemedi ve aslında başka bir
şekilde tasarı bir anlamda bilirkişilik kurumunun yeniden
yapılandırılması hakkında yasa tasarısı
hâlini aldı. Bizce de sorunlu olan kısım sadece
tasarının adı değildir, aynı zamanda muhtevası da
çok ciddi sıkıntılar ve sorunlar içermektedir. Böyle bir
düzenleme başta Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu olmak üzere usul
yasalarımızda bilirkişilik kurumuyla ilgili tüm düzenlemelerin
uyarlanmasını, kaldırılmasını ya da en
azından bu tasarıya uygun güncelleştirmesini gerektirirdi.
Tasarı, askerî, idari ve
adli yargı alanındaki her türlü bilirkişilik faaliyetini
kapsamaktadır. Bununla birlikte, (3)üncü fıkradaki düzenleme
başta Adli Tıp Kurumu olmak üzere çok sayıda kamu kurumunu da
kapsam dışı tutmuştur. Bakanlık bünyesinde mevcut
yapıların oluşturulabilme kapasitesine karşın,
Bilirkişilik Üst Kurulu adıyla yepyeni bir kurul oluşturuluyor;
bu da takdir edersiniz ki yeni bütçe, yeni kadrolar anlamına gelmektedir.
Söz konusu kurula 5 meslek odasının üye gönderebileceği ifade
ediliyor ancak üyelerin bilirkişilik uzmanlığı konusunda
hangi ölçütün olacağı, hangi ölçütlerle bunun yapılacağı
konusunda bir ayrıntı olmaması buradaki niyeti
sorgulamamıza sebebiyet vermektedir. Yetkin olmayan bir üyenin
yapacağı denetimin nesnelliği ne kadar şüphe içeriyorsa,
tasarıda yer alan bilirkişilik bölge kurulları da aynı
olumsuzluğu kendi bünyesinde barındırmaktadır.
Evet, bu tasarıda en çok
tartışmamız gereken meselelerden biri, bilirkişilik tüzel
kişilere de, özel hukuk tüzel kişilerine de verilebilecektir bu
tasarıyla yani şirketlere, başka kurumlara da bilirkişilik
artık tevdi edilebilecektir. Hâlbuki, bilirkişiliğin
tanımının yapıldığı (b) bendinde özel hukuk
tüzel kişileri de yer alıyor ve yapısı gereği
bilirkişilik ancak gerçek kişiler tarafından aslında
yapılabilecek bir faaliyettir. Her şeyden önce, bilirkişi
dediğiniz uzmanlığı gerektirir, dürüstlük, güvenilirlik ve
gerçek kişilere özgü ve tanımlayıcı özelliklerle
bilirkişilik tanımlanır her zaman. Fakat, bununla birlikte,
bilirkişilik aynı zamanda bir kamu görevi niteliğindedir,
bilirkişi de kamu görevlisi konumundadır yani kendisine tevdi edilen
görevi bizzat yerine getirme, yemin etme, sır saklama, sadakat ve özenle
görevi ifa etme, yasaklılık ve ret kurumları ancak gerçek
kişiler bakımından işlerlik kazandırılabilir bir
mahiyettedir. Özel hukuk tüzel kişileri bu vasıfların
hiçbirisine sahip olmadığı gibi, bilirkişilik kurumunun da
ticari bir alana dönüşeceği kaygımızı çok güçlü bir
şekilde beslemektedir.
Özel ve teknik bilgiye
dayalı aydınlatma ve bilgilendirme yükümlülüğünün yerine
getirildiği ve bu yüzden başkasına devredilmemesi gereken bir
kamu görevi olan bilirkişiliğin tüzel kişilerce de
yapılması bilirkişiliğin bu özellikleriyle hiçbir surette
bağdaşmamaktadır. Özel ve teknik bilgiye sahip
bilirkişilerin şirket bünyesinde görev yaparken bilirkişilik
görevini ticaret hukukunun teamülleri gereğince de bağımsız
bir biçimde yerine getirmesi artık mümkün olamayacaktır. Özel hukuk
tüzel kişilerine böyle bir görevin verilmesi, bilirkişilik
alanında bir pazarın açılmasına sebebiyet verecektir ve
yargının en önemli ayaklarından biri olan
bilirkişiliğin rant aracı hâline gelmesi kuvvetle muhtemeldir.
Bu konuda şu anda da arz ve talep meselesini göz önüne alacak olursak
bunun bir rant hâline dönüşmesine doğrudan zemin oluşturacak bir
yasa tasarısını gündemde tartışıyor
durumdayız. Evet, 11inci maddede tüzel kişiler bakımından
bu bağlamda durumun ne olacağı hiçbir şekilde
belirlenmemiş ve bir muğlaklık söz konusudur.
Esas endişemiz, bu
konuda Sayın Adalet Bakanının zaten hâlihazırda
İstanbul'da 17 şirketin bu hizmeti verdiği yönündeki
açıklaması olmuştur. Yasal olmayan bir durum bakan
aracılığıyla meşrulaştırılmaya mı
çalışılmaktadır ya da yandaş şirketler çoktan bu
olasılığın kendilerince zeminini mi hazırladılar?
Gerçekten, bu sorularımızı çok güçlü bir şekilde sormak ve
yanıtları objektif ve reel olarak almak isteriz. Her iki hâlde de
hukuk tümüyle devre dışı bırakılmakta ve ayaklar
altına alınmaktadır.
Tabii ki
tartışılacak birçok mesele var ama satır
başlarını ifade etmeye çalışıyorum.
Kamu görevi olma hâline de
tekrar tekrar dikkat çekmek istiyorum.
Bilirkişiliğin bir
meslek olmadığı da hepimizce bilinmektedir. Bir meslek
olmadığı için de bunun sürekli bir şekilde sanki bu
işe atfedilmiş bir ticari alana dönüşmesi ve meslek olarak
tarifi de ciddi tehlikelere işaret etmektedir. Türk Dil Kurumu da zaten
bilirkişiliğin bir meslek olmadığını tanımlamaktadır
ve uygulamadan, yasalardan, yargı yapılanmasından bunu hepimiz
çok yakından biliyoruz. Bilirkişilik ise bu durumda yapısı
gereği tamamen geçicidir, geçici bir iştir veya tesadüfi olarak
aslında kendisine tevdi edilen görevi yerine getiren, rapor
hazırlayan bilirkişiler eliyle yürütülen bir faaliyet
konumundadır. Bu nedenle sürekli bir biçimde icra olunamaz, mevcut durumda
uygulamalar tam da bunu içermektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekten bu tasarıda gene başka bölüm
var. Hatalı, yanlış, eksik raporlarından herkesin mustarip
olduğu bir kurumdan söz ediyoruz, bilirkişilik kurumundan. Burada
performans değerlendirilmesi getiriliyor bu kanunda. Bu
değerlendirmeyi yapması öngörülen bölge üst kurullarının
hangi ölçütleri kıstas alacağı yine üye seçimlerinde olduğu
gibi hiçbir şekilde belirtilmemiştir. Tasarı bilirkişilik
yapabilmek için bilirkişilik eğitiminden geçilmesi ve yapılacak
sınavda başarılı olunması zorunluluğunu
getiriyor. Fakat eğitimi verecek kurumların belirlenmesi yetkisinin
bilirkişilik daire başkanına verilmesi şeffaf olması
gereken karar alınması sürecini ciddi bir şekilde
tartışmalı hâle getirmektedir. Bu durumda bilirkişilerin
vasıflarını belirleme veya çıkarma yetkisinin ise
bilirkişi daire başkanlığında kesinlikle olmaması
gerekiyor. Bu husus, danışma kuruluna verilmesi nesnel kararlar
almayı güçlendirecek bir adım olacaktır.
Yine, tasarının
23üncü maddesinden 37nci maddesine kadar Adli Tıp Kurumu
düzenlenmektedir. Birçok meselede, aslında kan bulaşan, ölüm olan,
tecavüz olan, hasta tutsakların durumu ve daha birçok meselede Adli
Tıp Kurumu mesela boynundan felç olan, iki elini kullanamayan hasta
tutsaklara Cezaevinde yaşayabilir, hayatını devam ettirebilir.
raporları vermektedir. Adli Tıp Kurumu raporları sebebiyle,
taraflı, yanlı, devletten yana, kesinlikle vatandaş aleyhine
kararları sebebiyle yüzlerce hasta tutsak şu anda cezaevinde
adım adım ölüme terk edilmektedir ve aslında diğer anlamda,
burada bu talepleri, tahliye taleplerini, infaz erteleme taleplerini kabul
etmeyen ve Cezaevinde yaşayabilir. raporu veren bilirkişilerin
aslında bir cinayete imza attığı gerçeğini de gözler
önüne sermektedir. Tahliye olduktan sonra yaşamını yitiren
onlarca hasta tutukluyu da Adli Tıp Kurumu gelmişken hatırlatmak
isterim.
İşte bu nedenle, bu
tasarıda, ne yazık ki Adli Tıp Kurumunun tarafsız ve
bağımsız bir biçimde ve bilimsellik ilkesine uygun görev
yapmamasına ilişkin sorunları çözmek için yeterli bir yaklaşım
olmadığını üzülerek belirtmek isterim. Adli Tıp Kurumu
sorunu birkaç maddeyle çözülebilecek bir sorun değildir. Burada öncelikle
zihniyetin, yaklaşımın ve kurumsal yapının
değişmesi gerekmektedir ve bunun için de Adli Tıp Kurumunun adil
yargılanma hakkına uygun ve tarafsız bir bilirkişilik
hizmeti verebilmesi için Adalet Bakanlığı bünyesinden ivedilikle
çıkarılması ve onu bağımsız kılacak bir
yasal zeminin hazırlanması gerekmektedir.
Evet, değerli
milletvekilleri, buna ilişkin, Bilirkişilik Kanunu Tasarısı
üzerine sivil toplum örgütleri, bilirkişilik icra eden farklı kurum
ve kuruluşların da çok sayıda açıklamaları ve
raporları oldu. Bu açıklamalar, katılım isteği ve
düzeltme istedikleri meseleler maalesef Bilirkişilik Kanunu
Tasarısında gerekli karşılığı
bulamadı. TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği de
bunlardan biridir.
Şimdi, burada
bilirkişilik kurumunu yargı
bağımsızlığından ayrı asla düşünemeyiz.
Zaten, sıkça ifade ettiğimiz üzere, 2010 anayasa referandumuyla
yargıya müdahale aktif bir şekilde başlamış ve bugüne
kadar Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı
artık yoktur. diyebileceğimiz bir noktaya gelmiş
durumdadır. Ama bu yapılırken bilirkişiler de
unutulmamış tabii ki. Burada, bu tasarıyla bilirkişiler
Adalet Bakanlığının aslında memuru konumuna
getiriliyorlar. Bu yapılırken kanun tasarısıyla bilirkişileri
Adalet Bakanlığına bağlıyor, bilirkişi seçen
hâkimin takdir hakkı da elinden alınmış oluyor ve
bilirkişilik hizmeti âdeta ticari bir sektör olarak örgütlenmektedir.
Anayasanın
138inci maddesi bu konuda aslında açıktır, hâkimlerin
görevlerinde bağımsız olduğu, Anayasaya, kanuna ve hukuka
uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar vereceği amir hüküm olarak
orada yerini almıştır. Fakat burada yani o yargılama
sürecinde bilirkişiliği seçme, onların yetişmesi ve bütün
ayrıntılara ilişkin müdahale aynı zamanda Anayasa 138in de
ihlali anlamına gelmektedir.
İşte,
bakanlık, gerçekten, bilirkişiliği neden kendi bünyesine ve emir
ve talimatlarıyla zapturapt altına almak istiyor? Burada çok önemli
bir hususa dikkati çekmek isterim. Kamu kaynaklarını -orman
alanları, tarım arazileri, zeytinlikler, meralar, HESler, kentsel
dönüşüm alanları ve buna benzer birçok ranta dönüştürülen
alanlar- talana karşı açılan davalarda mahkemeler
bağımsız bilirkişi raporlarını bütün müdahalelere
rağmen görmezden gelemiyorlar. İşte, tasarıyla bu
talanın önüne geçen mahkeme kararlarını bertaraf etmeye yönelik
olduğu konusunda ciddi kuşkularımız vardır. Yerli ve
yabancı sermaye kuruluşlarının oluşturduğu
Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon
Kurulunun eylem planının öncelikleri arasında bu
tasarının yer alması da kuşkularımızı
destekler niteliktedir.
Yine, bu
nedenledir ki yasa teklifiyle gerçek kişi bilirkişiler tasfiye
ediliyor ve bilirkişilik alanı sermaye şirketleri olan tüzel
kişilere teslim edilmektedir.
İşte,
kesinlikle, bu kanun tasarısı hâkim ve savcıları, Bakanlığın
seçtiği bilirkişileri seçmeye mecbur bırakmaktadır. Bu
nedenle, özel teknik bilgiye sahip olmak, hâkim ya da savcı
tarafından görevlendirilmek ve tarafsız olmak ilkelerinin tümü
bertaraf edilmektedir. Ceza Muhakemesi Kanununda, gerekse Hukuk Muhakemeleri
Kanunundaki bu ilkeler tümüyle yerle bir edilmektedir.
Ezcümle, bu tasarı ne
getiriyor özetlemem gerekirse bir dakikada: Bu tasarı,
bilirkişiliği bir meslek olarak düzenliyor. Bu tasarıda
bilirkişilik resmî bir liste hâline getiriliyor. Bilirkişiliğin
amiri artık bakanlık oluyor. Hâkimin liste dışından
bilirkişi seçme hakkı ortadan kaldırılıyor, taraflar
uzlaşsa dahi liste dışından bilirkişi önerme
hakları bulunmuyor.
Yine, başka bir bölüm,
bilirkişilerin uzman ve tüzel ve teknik bilgiye sahip
olmadıkları ön kabul olarak dercediliyor ve mutlaka eğitime
katılıp sertifika alma zorunluluğu getiriliyor.
Bilirkişiler bağımsız olmaktan aslında resmî olarak
çıkarılıyor. Bilirkişi şirketleri kurulacak, burada
bunun da sicilleri bakanlıkça tutulacak ve uygulanacak
yaptırımlar yine bakanlıkça uygulanacaktır. Bu sistemden
bağımsız bir bilirkişilik hizmeti çıkmayacaktır.
Bu nedenle, bizim bu
tasarıyı kesinlikle desteklemediğimizi, yeniden bir
yapılandırma tasarısını talep ettiğimizi ifade
etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel konuşacak.
Buyurun Sayın Yüksel.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CEMAL OKAN
YÜKSEL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bilirkişilik Kanunu Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına görüşlerimizi bildirmek üzere söz almış
bulunuyorum.
Doğum kontrolü caiz
midir? Vallaha ben bilmiyorum. İnsan bilmediği bir şeyi kime
sorar? Bir bilene sorar, o konuda bilirkişi olana sorar. Bir
vatandaşın aklına Doğum kontrolü caiz midir? diye bir
soru gelse gider mahallenin imamına sorar. Oradan tatmin olmazsa müftülüğe
sorar, oradan da tatmin olmazsa gider Diyanet İşleri
Başkanlığına sorar. Yani bu saydıklarım bizler
için bir tür bilirkişi. Memlekette yaşayan milyonlarca kişi
içinden çıkamadığı, evde öğrendikleriyle cevap
veremediği soruların kaynağını bu mercilerde
arıyor. Soru neydi? Doğum kontrolü caiz midir? Vatandaşın
biri bu soruyu sormuş ve Diyanet 2016
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Müftüyü, imamı niçin küçümsüyorsunuz ki? Niçin
küçümsüyorsunuz bunları?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Lütfen, dinlerseniz Sayın Vekilim
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Genlerinizde var, genlerinizde
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Vatandaşın biri bu soruyu sormuş, Diyanet İşleri
Başkanlığı 2016 takviminde bu soruya cevap vermiş.
Cevap şöyle: Hap kullanmak, deri altına hormon düzenleyici
yerleştirmek, kondom kullanmak ve diğer yöntemlerle hamileliğin
önlenmesi sağlığa zararlı olmadığı müddetçe
caizdir. Yani bu cevaptan anlıyoruz ki sayılan yöntemlerle
doğum kontrolü yapmanın dinen bir sakıncası yok. Bunu
bilirkişi söylüyor ama bir de Türkiyede her şeyi bilir kişi
var. İşte, o her şeyi bilir kişi bir vakfın
toplantısında şöyle buyurmuş, demiş ki: Nüfus
planlamasıymış, doğum kontrolüymüş hiçbir Müslüman
aile böyle bir anlayışın içinde olamaz. Rabbim ne diyorsa,
Sevgili Peygamberi ne diyorsa biz o yoldan gideceğiz. Ee, din
kuralları konusunda Türkiyedeki en yetkili ve bilgili kurum yani bu
işlerin bilirkişisi Diyanet İşleri
Başkanlığı Doğum kontrolü caiz. diyor, öte yandan
Türkiye'nin her şeyi bilir kişisi Caiz değil. diyor.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Reis ne derse o olur(!)
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Ben şimdi bu kürsüden dinen caiz olmayan bir konuda iddiada bulunsam,
mesela, desem ki: Rabbim ne diyorsa o, kadınlar 4 erkekle evlenebilir.
E takdir edersiniz ki kıyamet kopar. Diyanet İşleri
Başkanlığı hem de zehir zemberek sözlerle beni tekzip eder,
Bunun söyledikleri doğru değil, dinen görüş bildirmek sadece
benim tekelimdedir. der.
Şimdi, bunları
neden anlattım. Türkiye'nin her şeyi bilir kişisi Diyanetin
fetvasının aksine bir şeyi ulu orta söylediğinde Diyanet
İşleri Başkanlığından ses çıkmadı,
hâlen de çıkmıyor, çıkamaz da.
Sayın milletvekilleri,
ben laik bir ülkenin milletvekiliyim. Bu kürsüden dinî konuları
tartışmak gibi bir niyetim yok. Derdim şu: Diyanet
İşleri Başkanlığını yürütmenin kontrolüne
bıraktığınızda eğer o yürütme her şeyi
bildiğini varsayıyor, kimseye danışmadan, sadece
yanında yamacında beslediği birkaç meczubun söylediklerini
dikkate alarak her şeyi kendi zihniyetine göre eğip bükmekten
kaçınmıyorsa, dinimizi bile kendi zihniyetine uygun tahrif etmekten
kaçınmıyorsa işte böyle şeyler olur.
SAİT YÜCE (Isparta)
Meczup kim, meczup? Diyanette meczup yok. Diyanet İşlerini
konuşurken dikkatli konuş. Meczup senin yanında olabilir.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Gerek hukuk gerekse ceza muhakemesi hukukunda bilirkişi Çözümü
uzmanlık ya da özel teknik bilgiyi gerektiren hususlarda görüşüne
başvurulmak üzere, hâkim ya da savcı tarafından görevlendirilen tarafsız
kişiler. olarak tanımlanıyor ama şimdi
görüştüğümüz tasarıda, yürütmeye bağlı olacak
şekilde Bilirkişilik Danışma Kurulu, daire
başkanlığı ve bölge kurulları kuruluyor.
Danışma Kurulunun içinde Adalet Bakanlığı
Müsteşarı, Hukuk İşleri Genel Müdürü, Ceza İşleri
Genel Müdürü var. Bu kurulun başkanı Adalet Bakanlığı
Müsteşarı. Ayrıca, Adalet Bakanlığı bünyesinde
Bilirkişilik Daire Başkanlığı kuruluyor,
Bilirkişilik Daire Başkanını Adalet Bakanı
atıyor. Yani, diğer bir deyişle, tarafsız olması
gereken bilirkişiler yürütmenin kontrolü altına veriliyor.
Biz, bu kanunla tesis
edilecek kurulların başına getirilecek olan insanların
Diyanet İşleri Başkanından daha haysiyetli
olmasını bekleyemeyiz. Yargıya intikal etmiş bir konuda,
her şeyi bilir kişi, kendi kanaatini, sanki o konudan
anlıyormuş gibi böyle ulu orta söylediğinde, sözünü ettiğim
kurulların başında bulunan kişiler Yahu, o öyle
değil, böyle. demeye cesaret edemezler.
Sevgili arkadaşlar,
memleket, kendi doğru bildiği şeyleri, etraflıca
araştırmadan, bir bilene danışma ihtiyacı hissetmeden,
miting meydanlarında kameraların önünde söyleyiveren; siyasi
amaçları uğruna her türlü gerçekliği, hatta biraz önce
anlattığım gibi, dinimizi bile çarpıtmakta bir sakınca
görmeyen her şeyi bilir kişinin keyfî yönetimi altında.
Başbakanımız, sağ olsun, kanunla kendisine bağlı
kurumlar dâhil, bütün yetkileri her şeyi bilir kişiye devretmiş
durumda.
12 Eylül döneminde, bir
köşe yazarı, köşesinde bir fıkra anlatmış ve
anlattığı fıkra yüzünden yargılanmıştı.
Fıkrayı anlatmayacağım ama fıkra Paşa da bilmez
ama onun her dediği doğrudur. cümlesiyle bitiyordu. Gerçekten, 12
Eylül ve devamında Kenan Evren bilmediği konularda, bilmediğini
de bilmediği için, bugün her şeyi bilir kişinin
yaptığı gibi konuşup, ahkâm kesip duruyordu. Hiçbir
işin aslının Evrenin dediği gibi
olmadığını herkes biliyordu. Biliyordu bilmesine ama kimse
korkusundan bunu söyleyemiyordu. Bakmayın siz bizim her şeyi bilir
kişinin kendisini Özalla, Menderesle özdeşleştirmeye
çalışmasına, gözünüzü
BAŞKAN Sayın
Hatip, bir dakika.
Müzakere konusunun
dışında bir konuşma yapıyorsunuz, sizi konudan
ayrılmamaya davet ediyorum.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Sayın Başkan, sabrederseniz ne konuda konuştuğumu
anlayacaksınız.
BAŞKAN Ben
anlıyorum ve o yüzden size bu ikazı yapma gereğini hissettim.
Lütfen
Bunu da ilk ihtar olarak algılayabilirsiniz.
Buyurun, devam edebilirsiniz.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Şimdiye kadarki bütün konuşmalar konusunda mı
yapılmıştı?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Konuşmama da gerekli sürenin eklenmesini talep ediyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun, devam
edin. Onun takdirini ben yaparım.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Şimdi, bakmayın siz bizim her şeyi bilir kişinin kendisini
Menderesle özdeşleştirmeye çalışmasına. Gözünüzü bir
an için kapatın, Evrenli günlere dönün; aslında bu kişinin
kiminle daha çok benzeştiğini anlayacaksınız. 12 Eylül
dönemi bu memlekete hayır getirmedi, bugünler de getirmeyecek. O günlerde
tesis edilen mevzuat yıllarca bu memleketin önünü tıkadı. Bugün
yaptığımız düzenlemeler de yıllarca
başımıza dert olacak.
Türk yargı sistemini
bilenler hem bilirkişilik kurumunun ne kadar önemli olduğunu hem de
ıslah edilmeye ne kadar muhtaç olduğunu bilirler. Ancak önümüzdeki
tasarı bu kurumu ıslah etme amacı taşımıyor,
Hükûmetin Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde verdiği söz gereği
yapılması gereken bir iş. Bu yüzden böyle apar topar, doğru
dürüst tartışılmadan önümüze getirildi. Her zamanki
fırsatçılıkla, bir yandan İşte, Avrupa Birliği
istedi, biz yaptık. denilecek, bir yandan da Avrupa Birliğinin talep
ettiğinin tam zıddı yapılarak bilirkişilik faaliyeti
Hükûmetin kontrolü altına sokulacak. Amacınız hem Avrupa
Birliği uyum yasaları adı altında işinizi görmek hem
de AB bize karşı. Bakın, yasa çıkartıyoruz, yine
olmuyor. diye politika yapmak. Avrupa Birliği aptal değil.
Yaptığınız bu yasanın AB uyum yasalarıyla
alakası yok. Çıkartmak istediğiniz bu yasa bu işin ruhuna
ters. Avrupa Birliği bunu söylediğinde yani Bu yasa bizim
istediklerimizi karşılamıyor. dediğinde Gördünüz işte,
Hristiyan birliği bize karşı. falan deme fırsatı
doğacak. İyi de ne hâldeyiz, görmüyor musunuz? Kimse kendini güvende
hissetmiyor, kimse hayatından memnun değil, hiç kimsenin yüzü
gülmüyor. Hadi bizim yüzümüz gülmüyor ama sizin yüzünüz de gülmüyor. Hadi bizim
çocuklarımız mutsuz ama sizin çocuklarınız da mutlu
değil.
Uyarmadı demeyin,
özellikle önümüzdeki seçimde üstü çizilecek olan arkadaşlar, biliyorsunuz,
her birinizin üstü çizilebilir, her birinizin sadakati yetersiz bulunabilir ve
bir dahaki dönem burada olmayabilirsiniz. Tecrübeyle sabit ki AKPye
zamanında düşmanlık etmiş, AKPye her türlü hakareti
yapmış olan kişiler yani Soylular, Kurtulmuşlar,
Türkeşler baş tacı ediliyor ama AKPnin yükünü
taşımış olan Arınçların, Güllerin ve daha nicelerinin
başı dertten kurtulmuyor. İşte, burada sizin de
başınıza çok dert gelebilir. Bu kanun, örneğin, sahip
olduğunuz malın mülkün yok pahasına istimlak edilebilmesine
imkân sağlayacak. Elbette sadece sizin değil, hepimizin malı bu
kanunla beraber kolaylıkla müsadere edilebilir hâle gelecek. Yükseklerden
bir emir geldiğinde, Bu adam ya da bu kadın bize ihanet etti,
cezasını kesin. dendiğinde bilirkişiler sizin
malınızın, bizim malımızın mülkümüzün yok
pahasına satılmasına uygun bir değer biçebilirler.
Kanunun geneli hakkında
aslında benden önceki konuşmacılar teknik konuda çok şeyler
söyledi, ben o yüzden fazla tekniğe girmedim. Maddelere girdiğimizde
teknik konuları da konuşacağız ama son günlerde, bugün
Adalet Komisyonunda da en son atlattığımız darbe
girişimiyle ilgili bir şeyler söylendi, ben de bu kürsüden bir
şeyler söylemek istiyorum. Ya, şu bizi yönetenlere söylemek
lazım, milletin aklıyla dalga geçmeyi bırakmak lazım. En
son, Sayın Başbakan FETÖ AK PARTİ döneminde
palazlanmamıştır. AK PARTİ içerisinde ne FETÖ ne de terör
örgütü mensubu barınamaz. buyurmuşlar. Hadi bunu doğru kabul
edelim. Ne istediler de vermedik. diyen Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu muydu? Ya da onu da bırakın, Gülen
Cemaatini kastederek Aynı menzile farklı yollardan gidiyorduk.
diyen Sayın Cumhurbaşkanı değil miydi? Madem F tipi sizin
zamanınızda palazlanmadı, o zaman Sayın
Cumhurbaşkanı neden çıkıp da Biz bunlara müsamaha
gösterdik, bundan dolayı hem Rabbimize hem milletimize verilecek
hesabımız var. Rabbim de milletim de bizi affetsin. dedi?
Başbakan mı doğruyu söylemiyor, Cumhurbaşkanı mı
doğruyu söylemiyor?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Senin bilirkişiye ihtiyacın var Cemal.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Daha da komiği Yılmaz Bey, şimdi size göre Fetullah Cemaati
okullara sızmış, hastanelere sızmış, GATAya
sızmış, askerî liselere sızmış, harp
okullarına sızmış. Nereye sızamamış?
İmam-hatiplere sızamamış. Darbe girişiminde bulunan bu
cemaat, size göre kozmik odaya sızmış, telefonlara
sızmış, TÜBİTAKa sızmış, hatta Rus
uçağını düşüren F16ya bile sızmış ama on
dört seneden beri size seçim kazandıran, SEÇSİSe
sızamamış.
Görevden
uzaklaştırmalara bakarsak, İçişleri
Bakanlığına sızmış, Ulaştırma
Bakanlığına sızmış, Millî Eğitim
Bakanlığına sızmış ama o bakanlar hâlâ orada oturduğuna
göre demek ki siyasilere sızamamış.
Bu örgüt,
basın-yayın organlarına sızmış, örneğin -dün
öğrendik- Cumhuriyet gazetesine sızmış, defalarca cemaat
tarafından mahkemeye verilmiş Sözcü gazetesine sızmış,
radyolara, televizyonlara sızmış ama bu nasıl iş,
kendisine methiyeler düzen havuz medyasına sızamamış.
Bu ne hınzır bir
dinci örgüttür ki Komünist Partiye sızmış, CHPye
sızmış, HDPye sızmış, MHPye
sızmış, sızamadığı tek parti AK PARTİ.
Vallahi pes, billahi pes. Yani bu kadarı şeytanın bile
aklına gelmez. Ya, biz milleti aptal mı zannediyoruz? 17-25
Aralığa kadar bunlarla ne kadar yakın olduğunuzu hepimiz
biliyoruz. Ruh ikiziydiniz, aynı menzile giden kardeşlerdiniz. Bunu
ben söylemiyorum, Sayın Cumhurbaşkanı söylüyor.
Darbe Komisyonunda dinledik,
17 Aralıktan sonra Fetullah Gülene kim elçi gönderdi? Kim Savaş
baltalarını gömelim. dedi? Eğer o gün bir anlaşma
sağlansaydı 25 Aralık olacak mıydı? Fetullah Cemaati
yani 17 Aralıktan önce hepinizin ayrı ayrı övgü düzdüğü
Hoca Efendiniz yine terörist olacak mıydı? CHPli 14 milletvekilinin
mi Fetullah Gülenle fotoğrafı var? Benim Genel
Başkanımın kardeşi mi darbeci general? Ankarayı
parsel parsel satan belediye başkanı CHPli mi? Daha dün Fetullah
Gülen Cemaati olmaktan gözaltına alınan, bugün tutukluluğa sevk
edilen Bucak Belediye Başkanı CHPli mi? Benim Genel
Başkanım mı asrın kumpas davaları için Ben bu
davanın savcısıyım. dedi? Sizin milletvekilleriniz mi
Fetullah Gülen ve cemaati tarafından zindanlara atıldı,
hapishanelerde çürütüldü? Sınav soruları çalınarak devlete
yerleştirilen memurlar CHPli mi? Bank Asyanın açılış
kurdelesini benim Genel Başkanım mı kesti? Ya da Pensilvanyaya
seslenip Bitsin bu hasret. diyen kimdi?
Arkadaşlar,
ne olur aklımızla dalga geçmeyi bırakın. Tamam, bir felaket
atlattık. Bu darbe başarılı olsaydı şimdi bu
kürsüde darbeciler oturuyor olacaktı, biz hapishanelerdeydik. Darbe
başarısız oldu, şimdi hapishanelerde olan onlar. Methiyeler
düzdüğünüz, palazlandırdığınız, her istediklerini
verdiğiniz cemaat eğer muvaffak olsaydı sizinle birlikte bizi de
yok edecekti, laik cumhuriyetin yerinde yeller esiyor olacaktı. Ne olur
hatalarınızı kabul edin. Hatasını görmeyen
doğruyu bulamaz. Şimdi, Fetullah Cemaatinden boşalan yerleri
başka cemaatlere teslim etmeyin.
Biz, hem F tipine
hem M tipine hem S tipine yani tipi ne olursa olsun her türlü tarikata ve
cemaate dün de karşıydık bugün de karşıyız,
yarın da karşı olacağız ama siz, örneğin Fetullah
Cemaatiyle dün beraberdiniz, bugün karşısınız, yarın
ne olacağını inanın ben de bilmiyorum.
Şimdi
gelelim olayın başka bir tarafına: Sayın
Cumhurbaşkanımız -hatırlarsınız- bu menfur
darbeyi Allahın bir lütfu olarak nitelendirmişti, yenilerde de
Sayın Başbakan Başkanlığın kapısı 15
Temmuz gecesi açılmıştır. buyurdular. Ya, bu darbe parlamenter
demokrasiye karşı yapılmadı mı? O gece
milletvekillerimiz de içerideyken bu darbeciler bu Gazi Meclisi
bombalamadı mı? Nasıl oluyor da parlamenter demokrasinin
karşıtı olan başkanlık sisteminin yolu,
kapısı 15 Temmuz gecesi açılmış oluyor? 15 Temmuz
gecesi darbe üzerine kaleme alınan ve Sayın Meclis
Başkanıyla beraber 4 parti liderinin imzaladığı
bildiriden aynen okuyorum: Unutulmamalıdır ki Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Kurtuluş Savaşını yöneten, Türkiyenin
demokrasiye geçişini gerçekleştiren, demokratik parlamenter sistemi
yıllar içinde geliştirmiş bir milleti yokluk ve yoksulluktan
alıp muhasır medeniyet seviyesine çıkarmanın mücadelesini
vermiş bir Meclistir. diyor, sonra da diyor ki: Türkiye Büyük Millet
Meclisi milletin demokrasiye sarsılmaz inancını
yansıtmayı sürdürecektir. Milletin Meclisi ve milletvekilleri
milletin emanetini yere düşürmemiştir ve düşürmeyecektir. Bu
bildirinin altında Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı,
Başbakan Sayın Binali Yıldırımın da imzası
var. E, şimdi size soruyorum: Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Hem
bu bildirinin altında imzan olacak hem de Başkanlığın
kapısı 15 Temmuz gecesi açılmıştır.
diyeceksiniz. Vallahi, benim aklım bunu almıyor.
SAİT YÜCE (Isparta) Bu
anlattıklarınızın kanunla ne ilgisi var? Hakikaten,
fikirlerinizi öğrenmek istiyoruz kanunla ilgili.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Sevgili arkadaşlar, defalarca dile getirdik, Cumhuriyet Halk Partisi her
türlü darbeye karşı ama Cumhuriyet Halk Partisi darbe
fırsatçılığına da karşı. Biraz önce
değindim, fırsatçılıkta pek mahirsiniz. Darbeyi fırsat
bilip olağanüstü hâl ilan ettiniz ve kanun hükmünde kararnamelerle
darbeyle alakası olmayan bir sürü kanun değiştirdiniz.
Anayasanın amir hükmüne göre, kanun hükmünde kararnameler olağanüstü
hâl süresince geçerli olmak üzere çıkarılıyor ama siz,
olağanüstü hâlin ilan edildiği 20 Temmuzdan bu yana 100den fazla
kanunda kalıcı değişiklik getirdiniz. Hani
bazıları: Zabitan ve Askeri Memurların Maaşatı
Hakkında Kanun; Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve
Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminat Kanunu; Millî Mayın Faaliyet Merkezi
Kurulmasına İlişkin Kanun; bunlar sadece birkaçı. Ya,
bunların darbeyle, Fetullah Cemaatiyle ne alakası var? KHK
fırsatçılığı yaparak, her fırsatta millî irade,
millî irade diyerek övgüler düzdüğünüz milletin iradesine
saygısızlık yapmıyor musunuz? Bunların, bu
kanunların Mecliste görüşülmesi gerekmiyor mu? Ya da KHKlarla
açığa aldığınız, işten attığınız,
F tipi cemaatle hiçbir alakasının olmadığını
sizin de bildiğiniz, tek suçları AKPli olmamak olan binlerce KHK
mağduru da bu anlayıştan kaynaklanmıyor mu? Yoksa, Anayasa
Mahkemesi zaten bizde, CHP istediği kadar başvuruda bulunsun, biz
Meclisi devre dışı bırakırız,
canımızın istediği gibi at koştururuz
düşüncesinde misiniz? Sorduğuma bakmayın, elbette cevabı
biliyorum; bu düşüncedesiniz. Yani, şimdi, farkındayım,
Bilirkişilik Kanunuyla çok paralel bir konuşma yapmadım ama
bunların da söylenmesi gerekiyor.
Şimdi,
sizin darbeden önce ya da 17-25 Aralıktan önce övgüler düzdüğünüz,
şimdi de amansızca üzerine gittiğiniz Fetullah Cemaatiyle
ilişkinizi görünce aklıma eski Türk filmlerinden bir sahne geliyor:
Nikâh masası, nikâh memuru, gelin, damat; tam nikâh kıyılacak,
kalabalıktan biri çıkar ve der ki: Durun, siz kardeşsiniz. Ya,
ne yapıyorsunuz? Durun, siz kardeşsiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Hükûmet adına Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ
konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Genel Kurulda görüşülmekte olan Bilirkişilik Kanunu
Tasarısı üzerinde Hükûmetimizin görüşlerini açıklamak ve
kanun tasarısıyla ilgili değerlendirmelerimizi
saygıdeğer Genel Kurul üyeleriyle paylaşmak üzere huzurlarınızdayım.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yargılama süreçlerinde hakkın yerini bulması ve
doğru karar verilerek hak sahibine teslim edilmesi sadece hukuk
kurallarının uygulanmasıyla ilgili ve sınırlı
değildir. Hukuk kurallarıyla çözülemeyecek pek çok teknik konu var.
Bunlar için de uzmanlara müracaat etmek, onların teknik bilgi ve
uzmanlıklarından yararlanmak suretiyle doğru karar vermek için
çalışmalar yapılmaktadır. Türkiyede pek çok
bilirkişilik yapan kurum olduğu gibi kişiler de
bulunmaktadır ancak bütün bunların hepsi, bilirkişilik
alanındaki düzenlemelerin çeşitliliğini ortaya koyduğu
gibi, tek bir çatı altında düzenlenmemiş olması nedeniyle
büyük de sıkıntılar, sorunlar ortaya koymaktadır. Bizim hukukumuz,
bilirkişiliğe çok büyük önem veriyor. Esasında,
baktığınızda, muhakeme usulünün düzenlendiği yasalara
baktığınızda, bilirkişilikle ilgili ret müessesesinin
varlığını görüyorsunuz.
Normalde
cumhuriyet savcılarıyla ilgili doğrudan bir ret müessesesine
yasalarımızda yer verilmemişken bilirkişilikle ilgili hem
Ceza Muhakemesinde hem de Hukuk Muhakemesinde ret müessesesine yer
verilmiş olması, bu konuya hukukumuzun verdiği önemi göstermesi
bakımından son derece önemlidir çünkü bilirkişinin de
tarafsızlığı ve uzmanlığının
gerektirdiği konularda sadakatle görevini yapması son derece önem arz
etmektedir.
Tarafsız
bir bilirkişi, objektif hareket eden, bilim ve fennin kurallarına
uygun rapor hazırlayan, raporunu da süratli bir şekilde takdim eden
bilirkişi, her şeyden önce, adalet terazisinin doğru
tartmasına hayati derecede katkı sağlayacaktır ancak
uygulamada, bilirkişilik müessesesinin hem uygulanış biçiminden
hem bu alanda bir kurumsal yapının olmayışından hem de
pek çok nedenden kaynaklı çok ciddi sorunlarla karşı
karşıyayız. Bu sorunlar sadece bu tasarı vesilesiyle gündeme
gelmiş değil, geçmişte de pek çok vesileyle gündeme
getirilmiş. Devlet Denetleme Kurulu, 2010 yılında Adli Tıp
Kurumunun faaliyet alanıyla ilgili düzenlediği raporda Türkiyede
bilirkişilik sisteminden kaynaklanan sorunlara değinmiş ve
kurumsal eksikliğin giderilmesinin önemine vurgu yapmıştır.
2014-2018 yıllarını kapsayan Onuncu Kalkınma Planında
da yargılama sürecinin hızlandırılması, yargıya
ulaşılabilirliğin artırılması amacıyla
bilirkişilik mekanizmasının geliştirilmesi ve
bilirkişilik kurumunun gözden geçirilerek etkin bir sistem kurulması
tavsiye edilmiştir. Adalet Bakanlığı ile Avrupa
Birliği arasında 2013-2015 yılları arasında yürütülen
Geliştirilmiş Bilirkişilik Sistemi Eşleştirme Projesi
sonucunda da bu alanda yapılacak çalışmaların önemine ve
gerekliliğine vurgu yapılmıştır. Bunlar,
bilirkişi raporlarıyla âdeta bilirkişilik müessesesinin yeniden
düzenlenmesini ve kurumsal bir yapıya kavuşturularak etkin bir
denetim mekanizmasının oluşturulmasını bize emrediyor.
Biz bir nevi bu bilirkişilik raporları üzerinden Bilirkişilik
Kanunu Tasarısını hazırladık, huzurlarınıza
getirdik. Bu konuda yargı görevi yapan hâkim ve savcılardan,
avukatlardan, yargıya işi düşen vatandaşlarımızdan
Bakanlığımıza gelen pek çok öneriler, eleştiriler ve
tavsiyeler oldu, bunlar değerlendirildi; akademik çevrelerden gelen
tavsiyeler oldu, bunlar değerlendirildi ve bütün bunların üzerinden
adımlar atıldı. Öncelikle buradaki eksiklikler üzerinde
çalışıldı.
Herkes biliyor ama buradan
bir kez daha ifade etmek isterim ki bilirkişilik kurumuna yönelik ciddi
eleştiriler var. Bunlardan birisi, adalet komisyonları
tarafından liste oluşturulması dışında hiçbir
kurumsal yapının bulunmaması, tüm yargı kollarını
kapsayacak bir bilirkişilik sisteminin olmaması, liyakati bulunan
bilirkişilerin sisteme yeterince dâhil edilememesi, bilirkişi
raporlarının standardının bulunmaması. O kadar ilginç
ki bütün verileri aynı olan bir dosyada uzmanlıkları da
aynı olan 2 bilirkişinin birbirinden neredeyse yüzde 100 denecek
derecede farklı raporlar verdiğine kamuoyunda çıkan haberlerden,
yorumlardan şahit oluyoruz. Olabilir mi? Dosya aynı, veriler
aynı, uzmanlık aynı; 2 ayrı bilirkişiye gidiyor,
birisinin ak dediğine öbürü kara diyebiliyor. Burada büyük bir
sıkıntı var. Bunda bir standart yok, denetim de yok ve bunun
üzerine etkin bir şekilde gidilmesi gerekiyor.
Şimdi, bu büyük bir
eksiklik. Denetim mekanizması hiç yok. Bilirkişi yanlış
yaptı, kim denetleyecek? Denetleyecek yapı yok. Denetlendi,
nasıl bir müeyyide uygulanacak? Müeyyide de yok. Ceza Kanununda
öngörülmüş bir müeyyide var, o da âdeta müeyyidesizlik kapsamında
çünkü hükmün açıklanmasının geri bırakılması,
paraya çevrilmesi, ertelenmesi gibi alternatif seçenekli cezai
yaptırımlar var. Yani, sahtekârlık yaparak bilirkişilik
raporu düzenleyen kişinin bir gün bile içeride kalmasına imkân
vermeyen bir ceza maddemiz var. Böyle olunca denetim eksikliği, cezai
müeyyide eksikliği, bütün bunlarla beraber büyük sorunları da
beraberinde getirmiştir.
Yine, bilirkişiliğe
ilişkin etik ilke ve kurallar da yok maalesef. Bu kurallara
aykırı davranılmasına ilişkin herhangi bir şeyin
de olmadığını yine sistemde görüyoruz. Bilirkişilere
dönük de ciddi eleştiriler yapılıyor. Onlardan bazılarını
burada zikretmek istiyorum: Bilirkişilerin ihtiyaç duyulan yeterlilikte
ve yetkinlikte olmaması, Bilirkişilerin hâkimin görev ve yetki
alanına girmeleri. Bu madde o kadar önemli ki. Bilirkişiler
artık savcı yerine geçmiş, hâkim yerine geçmiş, âdeta
hâkimler de savcılar da bilirkişileri dosyanın özetini
çıkaran bir yardımcı olarak kullanır hâle gelmişler.
Bilirkişi hâkim değildir, bilirkişi savcı değildir.
Sadece uzmanlığının gerektiği konularda, ihtiyaç
duyulan konularda uzmanlığıyla ilgili ve sınırlı
rapor vermekle, bilgi vermekle sorumludur ancak maalesef uygulamaya
baktığımızda, bilirkişiler pek çok konuda rapor
veriyor hâkim gibi. Hâkimin gerekçeli kararı gibi bilirkişilik
raporları var, savcılık iddianamesi gibi bilirkişilik
raporları var, bu da fevkalade büyük sorunlara yol açıyor.
İşte bu düzenleme, esasında, bu eleştirilerin tamamına
cevap olan ve bunları ortadan kaldıran pek çok yeniliği, pek çok
kuralı beraberinde getirmektedir.
Raporlar sürelerinde teslim
edilmiyor, davalar uzuyor; demin ifade ettiğim gibi, birbirine zıt
raporlar veriliyor; hadi, 2nci rapor, 3üncü rapor, 4üncü rapor
Hem
yargılama sürecinin masrafları artıyor hem de yargılama
süreci uzuyor, adaletin zamanında tecellisi engellenmiş oluyor.
Bilirkişilerle ilgili
eğitim de burada konuşuldu ama bir eğitim de yok. Eğitim
verilmesi de yanlış anlaşıldı. Bizim bu tasarıyla
getirdiğimiz eğitim bir uzmanlık eğitimi değil.
Elektronik mühendisine elektronik mühendisliği eğitimi verilmeyecek,
uzmanlığına ilişkin herhangi bir değerlendirme ve
eğitim yapılmayacak. Sadece, bilirkişi raporu
hazırlanırken, bu kanunla getirdiğimiz kurallar çerçevesinde
rapor yazarken uyacağı kurallar kendisine öğretilecek,
uzmanlığı öğretilmeyecek. Böylelikle, eksik ve
yanlış bilirkişilik raporlarının hazırlanıp
gönderilmesinin önüne geçilmiş olacak.
Hukuki konularda bilirkişilik
yoluna başvuran pek çok hâkim ve savcı var; kanunda yazan bir
kuralın ne anlama geldiğini bilirkişiye soruyor, bir
düşünce açıklamasında hakaret bulunup
bulunmadığını bilirkişiye soruyor. E, kanun bunun
yetkisini, takdirini bilirkişiye vermemiş ki. Bunun takdirini kim
yapacak? Hâkim yapacak. Eğer cezai bir soruşturma gerekiyorsa
soruşturma evresinde savcı, yargılama evresinde de mahkeme
yapacaktır ama bunları dahi bilirkişilere soran pek çok
hâkimimiz var, pek çok savcımız var. Maalesef, hukukun uygulanmasının
dahi bilirkişilere bazı konularda havale edildiğini görüyoruz ki
bu da büyük bir tehlike ve tehdit oluşturuyor.
Öte yandan,
bilirkişilikle ilgili dosyaların da müthiş bir tekel
oluşturduğunu görüyoruz. Bazı ellerde toplanıyor, ondan
sonra bilirkişilik üzerinden servetler de ediniliyor. Çok da kokular
geliyor bu alandan. Şimdi, bu kokuları ortadan kaldıracak
mekanizmalara da bizim ihtiyacımız var. Şimdi, benim elimde 2015
yılında en fazla bilirkişilik dosyası kendilerine havale
edilen 20 bilirkişinin ismi var ve ellerinde kaç dosya var, ne kadar para
almışlar, onlar var. Tabii kişisel veri olduğu için
isimleri paylaşmayacağım ama izninizle ilk 10a girenlerin dosya
sayısını paylaşacağım. Böyle bir
bilirkişinin verdiği dosyada ne kadar isabetli karar verip
veremeyeceğini de Genel Kurulun takdirine bırakıyorum. En fazla
bilirkişilik için dosya gönderilen kişiye 3.797 dosya
gönderilmiş bir yılda, 3.797 dosya. Tatil yapmasa, uyumasa, her gün
bir dosya çıkarsa 365 dosya yapar. Öte yandan, 2nci kişiye 3.604
dosya; bir diğerine 2.903 dosya; bir diğerine 2.213 dosya
gönderilmiş. Böyle gidiyor aşağıya doğru. Şimdi,
en az dosya giden kişiye, 20nci sıradaki kişiye 1.424 dosya
gönderilmiş. Burada, dağılımda bir adalet var mı? Yok.
Mahkeme heyeti değişince bilirkişiler de değişiyor.
Ben staj yaptığımda tayin dönemi vardı, bir baktım
iş mahkemelerinde hâkimler değişti -önceki duruşmaları
takip ettiğimde bilirkişiler hep belliydi, hangi mahkemeye gidersem
oranın bilirkişilerini ben ezbere biliyordum- benim de ezberim
değişti çünkü bilirkişilerin hepsi yeni hâkime göre
değişmişti. Şimdi, burada objektif bir sistem
kuracağız. Hâkimlerin kafasına göre beğendiklerini
bilirkişi atadığı bir sistem değil, UYAPta
olduğu gibi otomatik bir mekanizma burada kurulacak. O sistemde bütün
bilirkişilerin uzmanlıklarını görecek, oradan basacak,
oradan gelecek. Tabii, buna dair de bir mekanizma oluşturulacak, objektif,
somut olacak ve kotalar da konacak. Böylelikle, bir kişinin
bakamayacağı sayıda dosyayla muhatap olmasının da önüne
geçilecektir. Son derece önemli bir adımı burada atmış
olacağız.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bir başka konu, özel hukuk tüzel kişilerince
bilirkişilik yapılması konusunda bu kanun tasarısında
da düzenleme var. Biz, ilk defa bunu getiriyor değiliz. Esasında,
özel kanunların pek çoğunda bilirkişilikle ilgili düzenleme olan
yerlerde özel hukuk tüzel kişilerine bilirkişilik yapma imkânı
veren düzenlemeler var. Eğer biz bu kanunun içerisine bunu koymazsak kurduğumuz
bu yeni sisteme, kurumsal yapıya özel hukuk tüzel kişisi olarak
bilirkişilik yapan pek çok şirket girmemiş olacak,
dışarıda kalacak. Hâlbuki, bu kanun içerisine almak suretiyle,
özel kanunlar gereği şu anda bilirkişilik yapan şirketlerin
tamamını da bu kanunun öngördüğü esas ve usullere uymaya mecbur
ediyoruz, sistemin içine alıyoruz, denetim yapıyoruz ve denetim
dışında hiçbir bilirkişilik yapısının
kalmasına izin vermemiş oluyoruz. Biz yeni bir şey getirmiyoruz,
olan bir şeyi zapturapt altına alıyoruz. Şu anda, pek çok
gayrimenkul değerlendirme şirketi var, faaliyet gösteriyor; hem
bankaların hem sigorta şirketlerinin kullandığı pek
çok ekspertiz şirketi var, bunlar bilirkişilik yapıyor. Yine,
demin ifade ettim, pek çok tercüme bürosu var, bunlar da bilirkişilik
yapıyor. Ben geçen vermiştim, sadece İstanbulda 17 tane bu
anlamda şirket var, Türkiye'nin değişik yerlerinde de pek çok bu
anlamda şirket var, faaliyette bulunuyor ve bunların
tamamını biz ne yapıyoruz, zapturapt altına alıyoruz, bir
düzen kuruyoruz. Bu alandaki disiplin sayesinde yargıya olan güvenin de
yükseleceğine biz yürekten inanıyoruz. Yargıya olan güven
yükselecektir. Çünkü bilirkişilikle ilgili bir danışma kurulu
kuruluyor. Öte yandan, yine Danışma Kurulu kuruyoruz, Bilirkişilik
Daire Başkanlığı kuruyoruz, bir de bilirkişilik bölge
kurulları kuruyoruz. Danışma Kurulu, bilirkişilikle ilgili,
irtibatlı olduğu değerlendirilen pek çok kurumun
temsilcilerinden oluşuyor. Bilirkişilik Daire
Başkanlığı bunların sekretaryasını yapacak,
bunlarla ilgili hazırlıkları yapacak ve bilirkişilik müessesini
işleten bilirkişilik bölge kurulları ile bu Danışma
Kurulu arasında da bir köprü vazifesi görecek ve bu alana ilişkin bu
yasanın verdiği görevleri yapacaktır. Son derece önemli.
Bilirkişilik bölge
kurulları, bunlar da çok ciddi bir vazife ifa edecek çünkü
bilirkişilerin bilirkişiliğe kaydedilmesi,
raporlarının süresi içerisinde verilip verilmediğinin
denetlenmesi çok önemli. Burada bir yanlış anlaşılma var,
onu önlemek için de çok net ifade etmek istiyorum: Bölge kurulları
bilirkişi raporlarının içeriğini inceleme yetkisine sahip
değil, içerik incelemesi yapmayacaktır; sadece, mahkeme diyelim bir
aya kadar rapor istemiş, mahkemenin verdiği sürede rapor gitmiş
mi, gitmemiş mi onu denetleyecektir. Çünkü süresinde verilmeyen raporlar
nedeniyle pek çok sıkıntı yaşanıyor.
Bilirkişilerle ilgili şikâyetler, ihbarlar olduğu zaman
bunları inceleyecek, bunları değerlendirecektir, sertifikasyon
konusunda karar verecektir, listelerden silme konusunda karar verecektir; pek
çok önemli görevi yapacaktır ve bu sistemin sağlıklı
işlemesi bakımından da esasında bilirkişilik bölge
kurulları sigorta görevi yapacaktır. Hem idari yargıdan hem adli
yargıdan hem istinaftan hem de cumhuriyet savcılarından
oluşan bu kurul, sistemin sağlıklı işlemesine büyük
katkı sağlayacaktır.
Son olarak,
saygıdeğer milletvekilleri, yaptığımız bu
düzenleme, esasında, Türkiyede bugüne kadar ayrı ayrı
kanunlarda dağınık düzenlenmiş bulunan bilirkişilik
müessesini bir kurumsal yapıya kavuşturuyor, tek kanun
çatısı altında birleştiriyor. Yetkileri, sorumluları
belirliyor, yetkilerin ve sorumlulukların da
sınırlarını çiziyor, müeyyideler ortaya koyuyor,
bilirkişilik müessesesi üzerine bugüne kadar yöneltilmiş bulunan
bütün eleştirileri olmasa bile bunların önemli bir
kısmını ortadan kaldıracak çözümler ortaya getiriyor. Bütün
bunlar yargı sürecinin sağlıklı işlemesi, adalet
terazisinin doğru tartması için, yargı görevi yapanlara en büyük
yardımı sunan bilirkişilerin sağlıklı çalışmasının
sonucunu doğuracak ve kararların isabet oranını
artıracak, yargıya olan güveni de en üst düzeyde tesis edecektir.
Bundan da herhangi bir şüphem yoktur.
Ben bu vesileyle bu kanun üzerinde uzlaşı
anlayışı gösteren bütün siyasi parti gruplarımıza ve
destek veren milletvekillerimize ayrı ayrı teşekkür ediyor,
kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi şahsı adına Bartın Milletvekili
Sayın Yılmaz Tunç konuşacak.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bilirkişilik Kanunu Tasarısının geneli
üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün, 8inci merhum Cumhurbaşkanımız Turgut
Özalın kardeşi, eski bakanlarımızdan Korkut Özal vefat
etti. Allahtan rahmet diliyorum, sevenlerine de
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bilirkişilik, yargı
mercilerince çözümü, uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi
gerektiren hâllerde oy ve görüşünü sözlü veya yazılı olarak
vermesi için başvurulan gerçek veya tüzel hukuk kişisini ifade eden
bir müessesedir. Hâkim kendi hukuki bilgisi ve genel bilgisiyle çözemediği
özel veya teknik bilgi gerektiren hususlarda bilirkişiye başvurarak
uyuşmazlığı çözmek durumundadır -bilirkişi
görüşü, takdirî delillerdendir- dosyadaki diğer delillerle beraber
bilirkişi görüşünü değerlendirip buna göre karar verecektir.
Günümüzde hukuki ihtilaflar giderek çeşitlenmektedir.
Teknolojinin, bilimin gelişmesi, iktisadi ve ticari ilişkilerin daha
da çeşitlenmiş olması nedeniyle bu ihtilaflar daha çok
çeşitlenmekte ve bilirkişilik müessesesinin yeniden ele
alınmasını gerekli kılmaktadır. Bilirkişilik
hususu, bilirkişilik müessesesi gerek adli yargı mercilerinde -hukuk
ve ceza olmak üzere- gerek askerî yargıda gerekse idari yargıda,
hepsi ayrı ayrı, usul kanunlarında düzenlenmiştir. Hukuki
ihtilafların doğru çözümlenmesi ve adaletin tesisi için iyi
işleyen bilirkişilik kurumuna ihtiyaç vardır.
Bilirkişilik
alanında yaşanan sorunlar yıllardır
konuşulmaktadır. Gerek yargı camiası içerisinde gerek
avukatlar gerek yargı hizmetinden yararlanan
vatandaşlarımız bilirkişilikle ilgili sorunları bizzat
yaşamaktadırlar. Devletin de raporlarına bilirkişilik
müessesinin yeniden ele alınmasıyla ilgili bu sorunlar
yansımıştır. Cumhurbaşkanlığı Devlet
Denetleme Kurulunun 2010 yılında hazırladığı
rapor, yine Adalet Bakanlığının 2010 yılında
bilirkişilik incelemesiyle ilgili hazırladığı rapor,
Onuncu Kalkınma Planında, yine bilirkişilik sorunlarına ve
bu sorunların giderilmesi gerektiğine yer verilmiştir. Adalet
Bakanlığı ile Avrupa Birliği, Bilirkişilik
Eşleştirme Projesini yürütmüştür 2013-2015 arası. Burada
da yine bu sorunlara yer verilmiştir. Yargı Reformu Strateji
Belgesinde de bilirkişilik sorunlarına yer verilmiştir.
Ayrıca 65inci Hükûmet Programında da ve ondan önceki hükûmet
programlarında da bilirkişilik müessesinde karşı
karşıya kaldığımız sorunların ortadan kaldırılmasına
yönelik görüşler ifade edilmiştir.
Mevcut duruma
baktığımızda, bilirkişi listeleri, adli yargı
adalet komisyonları tarafından oluşturulmaktadır. Bu konuda
koordinasyonu sağlayacak kurumsal bir yapı bulunmamaktadır.
Sayıları on binleri bulan bilirkişilerin ilgili listelere
kayıtları, listelerden silinmesi işlemleri, adli yargı
adalet komisyonlarınca yürütülmektedir. Bu komisyonlar, ancak
sınırlı nedenlerin varlığı hâlinde
bilirkişiyi listeden çıkarmakta, bunun haricinde bilirkişilik
uygulamalarını izleyip denetleyebilecek bir kurumsal yapıya
sahip değildir. Tasarıyla, bilirkişilik kurumunun tüm yargı
kollarını kapsayacak bir kurumsal yapıya kavuşması
sağlanmaktadır ve bir temel kanun, Bilirkişilik Kanunu
oluşturulmaktadır.
Bilirkişilik
uygulamasında en dikkat çekici sorun mesleki yeterlilik konusundaki
sorundur. Mesleğinde üç yılı tamamlamış, henüz daha
mesleğinde yeterli bilgi birikimine sahip olmadan bilirkişi
listelerine yazılan kişiler raporlar hazırlamaktadır ve bu
raporlar da yargıya yön göstermektedir ve hak kayıplarına neden
olmaktadır. Asıl liyakatli olan kişilerin, mesleki tecrübesi
fazla olan kişilerin de listelere yazılmadığını
görmekteyiz.
En önemli sorunlardan bir
tanesi de teknik konu-hukuki konu ayrımı yapılmamaktadır
uygulamada. Özellikle hukuki kanaatler belirtilmektedir. Raporların
sonuçlarına baktığımız zaman, hâkimin vermesi gereken
kararı bilirkişinin yargıya vararak verdiğini görmekteyiz.
Bu da hak kayıplarına ve adaletin düzgün tesis edilmemesine neden
olmaktadır.
Bilirkişiliğe
yönelik en önemli eleştirilerden bir tanesi, bilirkişilerin bir bilirkişilik
eğitimi almamaları, raporların bu nedenle usule uygun
düzenlenmemesi, bir standardının olmaması nedeniyle uygulamada
çok önemli ve farklı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Ek rapora
ihtiyaç duyulmaktadır. İlk raporla hiç kimse yetinmemektedir.
İtirazlar neticesinde ikinci rapora gidilmektedir. İkinci rapor
geldiğinde de ilk raporla çeliştiği için üçüncü rapora tekrar
gidilmektedir, üçüncü bilirkişiye. Üç farklı sonuca ulaşan bir
bilirkişi görüşü karşısında hâkim ya üçüncüye göre
karar vermektedir ya da dördüncü kez bilirkişiye göndermektedir
çelişkileri gidermek için. Bu da tabii yargılamaları
uzatmaktadır. Bilirkişi, maliyetleri, yargılama maliyetlerini
artırmaktadır. Bir bilirkişi incelemesi için yerel mahkemede bir
yıl, iki yıl
Bir de Yargıtaydan bozulduğunu
düşündüğümüzde, yeniden bilirkişi incelemesi ihtiyacı
düşünüldüğünde bir dosyada belki 5, 6 kez bilirkişi raporuna
ihtiyaç duyulmaktadır. Bu da yargıya olan güveni zedelemektedir.
Uygulamada bilirkişinin
görev alanının belirlenmemesi ve bilirkişiye sorulacak
soruların açık ve net bir şekilde ortaya konulmaması
nedeniyle sorunlar yaşanmaktadır. Bilirkişiler çoğu zaman
bir hâkim yardımcısı gibi görev yapmaktadırlar, tomar
hâlindeki bir dosyayı özetlemektedirler. Hâkim bu dosyayı iş
yoğunluğundan dolayı belki yeterince inceleyememiştir. Bu
bilirkişinin özetlediği dosyayı okuyup bilirkişinin
vardığı kanaate göre de karar verebilmektedir. Bu da elbette ki
hukuki değildir.
Tasarıyla
bilirkişilik kurumsal bir yapıya kavuşmaktadır ve bu
öngörülen yapı da yargı bağımsızlığı
ilkesine uygun bir yapıdır. Bir üst kurul olarak sivil toplum
kuruluşlarının da katılımını sağlayan
bir Danışma Kurulu oluşturulmaktadır. Bu Danışma
Kurulunun yargısal bir görevi bulunmamaktadır. Bilirkişilik
uygulamalarına yönelik tavsiye niteliğinde kararlar alabilecek bir
kuruldur ve bu kurulda -Türkiye Barolar Birliğinden, mimar mühendis
odalarından, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonundan- tüm
sivil toplum kuruluşlarının burada temsili sağlanmaktadır.
Asıl yargısal
faaliyeti yapacak olan da bilirkişilik bölge kurullarıdır.
Bilirkişilik bölge kurulları da her bölge adliye mahkemesinin
yargı çevresinde oluşturulacaktır. HSYK tarafından atanacak
olan bölge adliye mahkemesi üyesinin başkanlığında hâkim ve
savcılardan oluşacaktır, gerek adli yargı gerek idari hepsi
temsil edilmektedir. 6 kişilik bölge kurulu, bilirkişilerin seçimi,
bilirkişilerin listeden çıkarılması, bilirkişilerin
denetimiyle ilgili görevleri yapacaktır. Bu tamamen bir yargısal
faaliyet olduğu için burada hâkim ve savcılarımız görev
yapacaktır. Bilirkişi bölge kurulu kararlarına karşı
da başvuru üzerine ya da resen denetleme mümkün olabilecektir. Bölge
kurulunun kararlarına karşı da ayrıca itiraz ve dava yolu
da vardır. İdari yargıda otuz gün içerisinde bölge kuruluna itiraz,
eğer itiraz sonucunda yine tatmin olunamıyorsa idari yargıda
süresi içerisinde dava açılabilecektir.
Eleştirilen hususlardan
bir tanesi Daire Başkanlığının kurulmasıdır.
Daire Başkanlığının, Adalet Bakanlığına
bağlı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğüne bağlı
Daire Başkanlığının görevi burada yargısal bir
faaliyet değildir, o nedenle yargı
bağımsızlığıyla ters düşen bir durum söz
konusu değildir. Sadece yapacağı iş sekreterya ve
bilirkişilik müessesesine teknik altyapıyı sağlayacak olan
bir birim olarak faaliyet gösterecektir.
Burada özel hukuk tüzel kişileriyle ilgili
eleştiriler yapıldı. Öncelikle, bu, Sayın
Bakanımızın da ifade ettiği gibi yeni bir durum değil,
Ceza Muhakemesi Kanununun 64üncü maddesinde zaten tüzel kişilerin
bilirkişilik yapabilecekleri mevcut. Burada aslında bir güvence
getiriyoruz. Özel hukuk tüzel kişisinin bünyesinde çalışacak
olan bilirkişiler de zaten gerçek kişi bilirkişilerin
şartlarını haiz olacak. Dolayısıyla, gerçek kişi
bilirkişi rapora imza koyanların hukuki ve cezai sorumlulukları
olduğu gibi, özel hukuk tüzel kişisi şirketin de ayrıca
hukuki sorumluluğu müteselsil sorumluluk olacak, böylece sorumluluk daha
da genişlemektedir. Vatandaşlarımız için, hak arama
hürriyeti için daha da uygun bir durum söz konusudur. Burada sadece
bilirkişilik yapmak için bir şirket kurulamayacak. Bir şirket
var, ticari işletmesine devam ediyor, başarılı bir
şirket, bu şirket bilirkişilik de yapabilecek, aksi takdirde o
zaman bilirkişilik şirketi oluşur, buna tasarı meydan
vermiyor.
Kamulaştırmayla ilgili değer tespitlerinin
daha sağlıklı olabilmesi için Sermaye Piyasası Kurulu
ilkelerinin göz önünde bulundurulması, gayrimenkul değerlendirme
uzmanlarının burada komisyonlarda görev yapıyor olması da
olumlu düzenlemelerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Yine, Adli Tıp Kurumunun
ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden geliştirilmesi gerekiyordu, bu
anlamda da tasarı önemli bir boşluğu dolduruyor.
Tasarının hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Şahsı adına son olarak Gaziantep
Milletvekili Mehmet Gökdağ konuşacaklar.
Buyurun Sayın Gökdağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Bilirkişilik Kanunu
Tasarısıyla etkin ve verimli bir kurumsal yapı
amaçlandığı, bu kurumsal yapıyla Adalet
Bakanlığının idari yapısı içinde bilirkişiler
zorunlu temel ve mesleki eğitime ve eğitim sonunda bilirkişilik
listesinde yer almayı hak edenler de denetim ve performans ölçütüne tabi
tutulmuş, bilirkişiliğin gerçek kişi yanında tüzel
kişilerce de yapılacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
Adalet Bakanlığı bünyesinde merkezileştirilmiş ve
farklı mahkeme ve yasalardaki bilirkişiliğe ilişkin
hükümlerin kimisinin yürürlükten kaldırılması, kimi hükümlerin
ise değişikliği öngörülmüştür. Bizim hukuk sistemimizde ve
evrensel hukuk sisteminde bilirkişi, çözümü uzmanlık veya özel ya da
teknik bilgiyi gerektiren hususlarda görüşüne başvurulmak üzere hâkim
veya savcı tarafından görevlendirilen tarafsız kişiler
olarak tanımlanır değerli arkadaşlar. Bu tanımdan
hareket edecek olursak bilirkişi olarak atanmış kişilerin
kendi çalışma alanında bilgisiyle donanmış olması
temel koşuldur. Tarafsız ve uzman olan bu kişi önüne gelen konu
hakkında görüşünü teknik ve bilimsel olarak ortaya koyacak ve hukuki
olayın çözümünde adalete uygun bir karar oluşturulmasına
yardımcı olacaktır. Bilirkişi uyuşmazlık konusunu
incelerken mesleki birikimini, ahlaki ilkelerini,
bağımsızlığını, objektifliğini,
yeterliliğini konunun çözümünde ortaya koyacak.
Bu nedenle, meslek,
kişinin bilirkişi olarak görevlendirilmesini sağlayan temel
unsur olmakla birlikte mesleki yeterlilik, ahlaki ilkeler,
bağımsızlık ve tarafsızlık bilirkişi
hizmetinde olmazsa olmaz koşullardandır. Bilirkişi
uyuşmazlığın çözümünde hâkimin
yardımcısıdır değerli arkadaşlar. Bu nedenle,
bağımsız ve tarafsız olması temel koşuldur.
Bilirkişi Adalet Bakanına, hâkime, savcıya, taraflara, siyasal
iktidara, basına, kamuoyuna karşı bağımsız
olmalıdır. Aksi hâlde, adil bir yargılamadan söz edilemez.
Ancak, değerli milletvekilleri, kanun tasarısına
baktığımızda burada temel amacın bilirkişilere
amirlik yapacak bir kurumun hedeflendiği açık olarak görülmektedir.
Oysa amaç, adil bir yargılamanın yapılmasına olanak
sağlayacak eksikliklerin giderilmesi olmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
uyuşmazlık hâkim, savcı ve avukatın önündedir.
Yargılamanın unsuru olan bu tarafların sorunları ile
bilirkişilik kurumunun sorunları arasında neden-sonuç
ilişkisi göz ardı edilmeden soruna yaklaşılmalı ve
buna bağlı olarak çözüm ortaya konulmalıdır. Tasarıda
yargılamanın unsurları ve sorunları göz ardı
edilmiş, bilirkişilik tüm bu sorunlardan bağımsız bir
şekilde ele alınmıştır. Bu, amaca uygun bir
tasarı hazırlanmasının önüne geçmiştir.
Tasarıda
bilirkişilik Adalet Bakanlığı bünyesinde bir idari birime
teslim edilmiştir. Tasarıda öngörülen kurumsal yapı
oluştuğunda değerli arkadaşlar, bilirkişilerin sicil,
denetim, performans ölçümünün Adalet Bakanlığınca
yapılıyor olması, bağımsız olması gereken
bilirkişilerin bağımsızlıklarını
yitirmelerine ve memur statüsüne dönüştürülmelerine neden olacaktır.
Memur olan bir bilirkişiden de bağımsız ve tarafsız
bir rapor beklenmesi hayatın gerçeğine aykırıdır.
Tasarıdaki
Bilirkişilik Üst Kurulu ve bölge kurulları ile bu kurulların
yapısı incelendiğinde değerli arkadaşlar, tümüyle
Adalet Bakanlığının denetiminde bir yapı
oluşturulduğu görülmektedir. Oysa bu kurulların bilim ve meslek
kuruluşlarının ağırlıklı olarak yer
aldığı bağımsız bir yapıda olması,
bilirkişilik sisteminin iyileştirilmesinin en önemli
başlığı olan bilirkişinin yargıdaki rolü
nedeniyle bağımsız, tarafsız ve objektif
olmasının sağlanması bakımından gereklidir.
Örneğin, hükûmet programlarını uygulamakla görevli olan
bakanlıklara karşı açılan davalarda bilirkişilerin
nitelikleri, eğitimi, seçimi ve denetimini yapacak olan Adalet
Bakanlığının diğer bakanlıklardan
bağımsız görüş oluşturabilmesi olanaklı
olmayacağından idare aleyhine rapor düzenlemesi olanaklı
olmayacaktır. İdare aleyhine rapor düzenleyen bilirkişinin
bilirkişilik sistemi içinde kalamayacağını öngörmemek
mümkün değildir. Bu şekilde kurumsallaşan bir yapının
özellikle idareye karşı açılmış davalarda bir sorun
olarak karşımıza çıkacağı aşikârdır.
Öte yandan, kanun
tasarısıyla bilirkişilik, sahip olduğu meslekten ayrı
ve bağımsız bir meslek olarak düzenlenmektedir değerli
arkadaşlar. Oysa bilirkişilik, ayrı bir meslek olmayıp kişinin
icra ettiği meslekteki uzmanlığı temel alan bir görevdir.
Yasa tasarısı bu hâliyle bilirkişiliği başlı
başına bir meslek olarak ele almakta ve düzenlemektedir.
Bilirkişiliğin uygulamada meslek olarak kabulü, onarılması
güç sorunlar doğuracaktır. Sorun gidermek amacıyla
hazırlandığı söylenen tasarıyla içinden
çıkılmayacak yeni sorunlar oluşacağı açıkça
görülmektedir.
Tasarıyla özel hukuk
tüzel kişilerinin yani ticari şirketlerin bilirkişilik
yapmasına olanak tanınmıştır. Özel ve teknik bilgisine
başvurulan, bu bilgiye dayalı aydınlatma ve bilgilendirme
yükümlülüğünü bizzat yerine getirme zorunluluğu bulunan ve bu yüzden
başkasına devredilmemesi gereken bir kamu görevi olan
bilirkişiliğin tüzel kişilerce de yapılması
bilirkişiliğin niteliğiyle bağdaşmayacağı
görünen bir gerçektir. Bilirkişilik kesinlikle uzman gerçek kişi
eliyle yapılması gereken bir görevdir. Özel hukuk tüzel
kişilerine bu hakkın verilmesi bilirkişiliğin ileride bu
amaçla kurulacak şirketlere teslim edilmesi sonucunu doğuracaktır.
Özel ve teknik bilgiye sahip bilirkişinin şirket bünyesinde görev
yaparken bilirkişilik görevini bağımsız bir biçimde yerine
getirmesi de mümkün olmayacaktır.
Değerli arkadaşlar,
tasarıda meslek odalarına Bilirkişilik Danışma
Kurulunda birer temsilci bulundurma dışında bir rol
verilmemiştir. Mesleki ve teknik bilgisine başvurulan meslek
mensuplarının yürüttükleri bir hizmeti meslek odalarından
bağımsız, merkezî idarenin denetimi altına alma
yaklaşımı bilirkişiliği bürokrasinin hegemonyasında
bir araç hâline getirir. Kanun tasarısındaki bilirkişilik,
eğitimi, denetimi, sicillerinin Bakanlıkça tutulması
başlı başına bir sorundur ve kabul edilemez.
Mesleğinde otorite olan bir meslek mensubunun bu eğitime
katılmayacağı ve dolayısıyla Adalet Bakanlığından
bir sertifika alamayacağı düşünülürse bu uzmanların görüşünden
yararlanmak mümkün olmayacaktır.
Değerli arkadaşlar,
bilirkişilik, yargılamamızda çok önemli bir yer tutuyor.
Çoğu kararlarda bilirkişiliğin raporu karara dayanak teşkil
ediyor. Bu nedenle sorunları ortadan kaldıran bir düzenleme yapılmalıdır.
Aceleyle yapılan düzenlemeler ihtiyaca cevap vermediği gibi yeni
sorunlar doğurmaktadır. Değerli arkadaşlar, biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak Komisyonda bu sıkıntıları dile
getirdiğimizde
Biraz önce Sayın Adalet Bakanı da söyledi, biraz
önce AKP adına konuşan sayın konuşmacı da söyledi:
Zaten böyle bir fiilî durum var, o hâlde biz fiilî duruma yasal bir çerçeve
uyduralım. Şimdi bu bir alışkanlık hâline geldi AKP
anlayışında: Madem fiilî bir durum var, biz buna yasal bir
dayanak oluşturalım yani onlar yasaya uymuyorsa biz yasayı ona
uyduralım. Yani Cumhurbaşkanı Anayasaya uymuyorsa
O da son
günlerde konuşuluyor. Deniliyor ki fiilî bir başkanlık durumu
var, ne yapacağız? O zaman bunu hukuki hâle getirelim. Şimdi, bu
gidişle ne olacak biliyor musunuz arkadaşlar, bu anlayış
ilerledikçe? Yolsuzluk var, biz bu yolsuzluğu önleyemiyoruz, o zaman
yolsuzluğa yasal bir zemin hazırlayalım;
hırsızlık var, hırsızlığı da
önleyemiyoruz, fiilî bir durum var, o zaman hırsızlığı
yasal bir hâle getirelim, ona da yasal bir durum düzenleyelim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bu bir hukuk devleti anlayışı değildir. Bırakın
hukuk devletini bu bir devlet anlayışı değildir. Türkiye
Cumhuriyeti devletine bu haksızlığı yapmak hiç kimsenin
haddi olmamalı, buna izin verilmemeli.
Ben Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila 28inci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili
Fahrettin Oğuz Tor konuşacaklar.
Sayın Tor, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 388 sıra sayılı Bilirkişilik
Kanunu Tasarısının birinci bölümü üzerinde MHP adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bilirkişilik müessesesi
yaklaşık yüz yıldan beri yargılama sistemimizin kanayan bir
yarası hâlindedir. Her ne kadar hukuk ve ceza usul
kanunlarımızla bilirkişilik müessesesi, bilirkişilerin
vasıf ve nitelikleri, hâkim ve cumhuriyet savcılarının
bilirkişileri seçerken dikkat edecekleri hususlar, bilirkişilerin
görevleri, inceleme konusu olayla ilgili rapor düzenlerken bilirkişilerin
uyması gereken kurallar sayılmışsa da gerek mahkemeler
gerekse soruşturma makamları çoğu zaman bu düzenlemelere
uymamış, davalar çoğu zaman konunun uzmanı bile olmayan
bilirkişilerin insafına terk edilmek suretiyle bu zamana kadar
binlerce kişi mağdur edilmiştir. Birçok hâkim ve cumhuriyet savcısı
bilirkişi seçimini kalemine, yazı işleri müdürüne
bırakmış; böylelikle kalemle, yazı işleri müdürleriyle
iyi ilişki içerisinde olan bilirkişiler yeterliliklerine
bakılmadan davalarda ve soruşturmalarda bilirkişi
oluvermişlerdir. Çoğu zaman, mesleğe yeni başlayan
mühendis, mimar veya hukukçuların ya da başka meslek
mensuplarının ek gelir temin etme kapısı olarak
kullanılmış, çoğu zaman da devletten emekli olmuş eski
kamu görevlilerinin yeni iş kapısı hâline gelen
bilirkişilik kurumu bazen de kötü niyetli kişilerin geçim
kaynağı hâline gelmiştir. Bir ceza yargılamasına konu
zimmet, yiyicilik, rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat
karıştırmak gibi suçlarda görev alan fakat iktisat,
işletme, maliye gibi fakülte veya yükseköğretim kurumlarından
mezun olan yani davaya konu suç tipi ve unsurlarıyla ilgili hiçbir
eğitimi veya yargılama pratiği olmayan bilirkişilerin
verdikleri raporlarda hâkimin görev alanına girecek hukuki konulara yer
verdikleri, Sanık zimmet suçunu işlemiştir. veya Sanık
rüşvet alma ya da verme suçun işlemiştir. gibi hâkimin bile
hükümden önce söylediği takdirde ihsasırey sayılması
sebebiyle hâkiminin ret sebebi sayılan mütalaalar vermişler.
Çoğu zaman bilirkişilerin bu mütalaaları sebebiyle
raporlarına yapılan itirazlar yüzünden yargılamalar gereksiz
yere çok uzayarak davanın taraflarının telafisi imkânsız
zararlarına neden olunmuştur. Çoğu zaman da hâkimler,
itirazları hiç dikkate almadan, dosyayı incelemek için vakitleri de
olmadığını ileri sürerek bilirkişilerin görevleri
dışına çıkarak verdikleri yanlış mütalaalara göre
davayı karara çıkarmak suretiyle hem adaletin geç tecelli etmesine
neden olmuşlar hem de kişilerin ya da kamunun zarar görmesine neden
olabilmişlerdir.
Ceza yargılamasında
durum böyle iken hukuk yargılamasında da bundan farklı
olmamıştır. Bilirkişi, hâkime, hakkaniyete ve kanuna, bilim
ve fen kurallarına uygun karar verebilmesi için yardımcı
olacaktır; bu doğrudur. Ancak özellikle hukukçu bilirkişilerin,
yardımcı olmaktan ziyade hükme esas teşkil edecek şekilde raporlar
düzenlemek suretiyle hâkimin yerine geçtikleri, hâkimin de buna ses
çıkarmadığı gibi çoğu zaman bilirkişi tavsiyesine
uygun kararlar verdikleri de gerçektir.
Kısaca, adaletin geç
tecelli etmesinde de, dava sürecinin gereksiz yere uzamasında da, adli
hatalarda da bilirkişilik kurumunun çok büyük rolü vardır. Bu sebeple
bilirkişilik kurumunun özel bir kanunla disiplin altına
alınmasına çok büyük ihtiyaç vardı; bu sebeple bu konuda kanun
yapmanın ve bilirkişilik kurumunun bir disiplininin olması,
kurallarının ve özel kanunla düzenlenmiş yaptırımlarının
olması doğru bir adımdır.
Şimdi gelelim nasıl
bir kanun tasarısıyla karşı karşıyayız ve
nasıl bir kanun yapmalıyız meselesine:
Değerli milletvekilleri,
kanunen zorunlu olmadığı hâlde, uygulamada, hâkimler ve
cumhuriyet savcıları kararlarını desteklemek ve hem
Yargıtay, Danıştay hem de taraflar nezdinde
kararlarını kabul edilebilir kılmak için çoğu zaman
otomatik olarak bilirkişiye gitmektedirler. Bu yanlıştır
fakat tasarıda bunun önüne geçecek düzenlemelere
rastlanmamıştır.
Hâkim ve cumhuriyet
savcılarının kendi mesleki, hukuki bilgileriyle çözemeyecekleri
konular için bilirkişiye gitmeleri gerekir. Oysa uygulamada hukuki
meselelerde dahi bilirkişi yardımına başvurulduğu
görülmektedir. Tasarıda bunun önüne geçebilecek düzenlemeler
görülmemektedir.
Çoğunlukla
bilirkişilerden tam olarak ne istediklerini, bilirkişiye hangi
soruları yönelttiklerini açıkça belirtmemekte, bilirkişi
araştıracağı ve görüş bildireceği konuları
kendi belirlemektedir.
Bilirkişiye verilen
dosyalar genellikle eksik olmakta, bilirkişinin değerlendirmesinde,
esas alacağı bilgi ve belgelerin temini için yapılan
yazışmalar ve bürokratik süreç yargılama sürecini
uzatmaktadır.
Bilirkişiyi seçme
yetkisi hâkime ait olmakla birlikte, uygulamada bilirkişiler mahkemenin
yazı işleri müdürleri tarafından, çoğunlukla uzmanlık
temelinde değil, bildik tanıdık olma ölçütüne göre
seçilmektedir.
Uygulamada zorunlu
olmamasına rağmen, çoğu zaman bir bilirkişi kurulu
oluşturulmakta fakat çoğu zaman kurulun bazı üyelerinin nihai
rapora katkısı kâğıt üzerinde bir imzadan ibaret
kalmaktadır.
Bilirkişiler,
raporlarında yargılamayı olumsuz yönde etkilemektedirler.
Kanunla bunun önüne kesinlikle geçilecek düzenlemeler
yapılmalıdır.
Bilirkişiye yöneltilecek
soruların belirlenmesi için mutlaka tarafların görüşünün alınması
gerekir. Bu husus tasarıya eklenmelidir.
Tasarıda bilirkişi
görevlendirilecek kurumlar arasında mahkemeler ve cumhuriyet
savcıları sayıldığı hâlde icra dairelerine yer
verilmemiştir Bu ciddi bir eksikliktir.
Tasarıda
bilirkişinin cezai sorumluluğuna ilişkin tatmin edici bir
düzenleme yer almamaktadır.
Tasarıda TÜBİTAK,
Adli Tıp Kurumu gibi kurumlar kapsam dışında tutulmuş
fakat adli, idari ve askerî yargı alanları kapsama
alınmıştır.
Tasarıda
"Bilirkişilik Üst Kurulu" adıyla yeni bir kurul
oluşturulmaktadır. Bu Kurulun görevi Adalet
Bakanlığında hâlen var olan başka birimlerce yerine
getirilebilecekken ayrıca yeni bir kurul oluşturulmaktadır.
Hükûmete bağlı ve
tabi olan Adalet Bakanlığı Müsteşarının
Bilirkişilik Üst Kurulunun başında olması, dolaylı da
olsa yargının bağımsızlık ve
tarafsızlık niteliklerini zedeleyebilir ve yargıya olan güvenin
zedelenmesine neden olabilir. Bu yüzden kurula yüksek yargı üyeleri
arasından bir başkan seçilmesi doğru olacaktır. Kurulda
Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca avukatlar arasından
seçilecek bir kişinin de bulunacağı belirtilmiştir. Fakat, Kurula
seçilecek avukatın bilirkişilik konusunda yeterliliğinin
belirlenmesi için bir ölçüt tespit edilmemiştir. Aynı durum, Kurula
üye seçme hakkı tanınan YÖK, Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali
Müşavirler Odaları Birliği için de geçerlidir.
Bir başka husus da
bilirkişilik bölge kurulları" adıyla bölge adliye
mahkemelerinin bulunduğu yerlerde kurullar oluşturulmaktadır. Bu
kurullar da Bilirkişilik Üst Kurulu gibi oluşmaktadır. Türkiye
Barolar Birliğinin yerini de bölge adliye mahkemelerinin bulunduğu
illerde barolar almaktadır.
Yukarıda
belirttiğimiz olumsuzluklar bu kurullar için de geçerlidir. Üst Kurula YÖK'ün
seçeceği öğretim üyeleri için hukuk alanında görev yapan
öğretim üyesi şartı getirilmişken bölge kurulları için
bu şart Kurulun görev yapacağı bölge üniversitelerinde hukuk
fakültesi olmayan durumlarda aranmamaktadır. Böylece, hukukçu olmayan
öğretim görevlilerinin de Kurula üye olmasının yolu
açılmış olmaktadır.
Tasarı, özel hukuk tüzel
kişilerinin de bilirkişilik yapabilmesine imkân
tanımaktadır. Böylelikle salt bilirkişilik yapmak için
kurulmuş ticari şirketler kurulacak ve bilirkişilik kurumu ticari
rant kapısı hâline gelecektir. Bilirkişiler için mevcut olan
yemin etme, sır saklama, sadakatle ve özenle görevi ifa etme gibi
yükümlülükler ancak gerçek kişiler için geçerli olabilir. Bu
hususların tüzel kişiler için nasıl sağlanacağı
tasarıda yer almamaktadır.
Yine, bilirkişilik bir
kamu görevidir. Özellikle bilirkişilik gibi yargılamaya ilişkin
bir kamu görevinin özel hukuk tüzel kişileri tarafından yerine
getirilmesini doğru bulmadığımızı belirtmek isterim.
Yine, bilirkişinin
hukuki sorumluluğu söz konusu olduğunda özel hukuk tüzel
kişilerinin sorumlu tutulması bakımından çok ciddi sorunlar
yaşanacağını düşünüyoruz. Bu düzenleme doğru
değildir. Bunun önüne geçilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
tabii konu önemli bir konu, kanayan bir yaradır. Hükûmetin getirdiği
tasarıyı ilk adım olarak olumlu buluyoruz fakat zaman içinde
eksikliklerinin düzeltilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tor.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat
konuşacak.
Buyurun
Sayın Irgat. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 388 sıra
sayılı Tasarının birinci bölümü üzerinde söz
almış bulunmaktayım.
Evet,
bilirkişilik kurumu, gerçekten, yargıdan gelen, avukatlıktan
gelen arkadaşların çok yakından bildiği çok önemli bir
alan. Yani hukuk davalarının, ceza davalarının âdeta
yargılama faaliyetinin olmazsa olmazı olan bir kurum aslında.
Tasarının başlığına bakıldığında,
yaşanan birçok sıkıntıya cevap olabilecek hem
bilirkişilerin hem bilirkişiye başvurmak zorunda kalan
tarafların sorunlarını çözme yetkisine sahip bir düzenleme gibi
gözükse de, bu düzenlemenin de diğer birçok düzenleme gibi, bundan önce
Meclis gündemine getirilen tasarılar gibi yargıyı güçlendiren,
Hükûmeti güçlendiren, yargı bağımsızlığını
azaltıcı yanının çokça güçlü olduğu görülecektir.
Dolayısıyla, bu söz konusu tasarıda da daha önceki
tasarılara ilişkin yaptığımız eleştirilerin
bir benzerini ve belki de daha güçlüsünü yapmak durumundayız. Çünkü insan
hak ve hukukuyla insanların hak arama yoluna başvurduğu adalet
mekanizmasında, bilirkişilik âdeta hâkimler yerine geçirilmiş
bir kurum hâline getirilmiş; hâkimin bağımsız ve
tarafsız olarak karar vermesinin yerine bilirkişilik âdeta bir kurum
olarak düzenlenmiş ve burada ileride yaşanacak, telafisi mümkün
olmayan zararlara yol açacak düzeyde bir düzenlemeden bahsetmekteyiz.
Yargılama sürecinde
özel veya teknik bilgiyi gerektiren konularda yargı mercileri
tarafından bilgi ve görüşüne başvurulan uzman kişiye
bilirkişi denir. Açık tanımı bu. Fakat, 2015
raporlarına baktığımızda, hâkim ve
savcıların, yargının gereğinden yani haddinden fazla
bir oranda bilirkişi müessesesine başvurduğu, kendi görevini
bırakarak âdeta sırf bilirkişi raporlarını dikkate
alarak kararlar verdiği yönünde eleştiriler gelmiştir. Söz
konusu bilirkişi raporlarının ise kalite
standartlarının çok altında olduğu ve bu anlamıyla
tartışmalı raporlar olduğu raporda dikkate
alınmıştır. Oysa, söz konusu tasarıya
baktığımızda, bu kalite standartlarını
artıracak, bilirkişiliği tarafsız kılacak,
bağımsız, adil bir yargılamada önemli bir faktör olan
bilirkişiliği daha da bağımsız hâle getirecek bir
düzenlemeden mi bahsediyoruz? Hayır. Söz konusu düzenleme bilirkişiliği
farklı bir pozisyona sokmuş, ticari şirketlerin âdeta kâr rantını
ve yarışı, kâr marjını göz önünde bulunduran;
bağımsız yargı üzerinde, Adalet Bakanlığına
bağlı, yargı erkine bağlı bir düzenlemeden
bahsediyoruz. Burada kurulan kurullara baktığımızda;
Bilirkişilik Danışma Kurulu, Bilirkişilik Daire
Başkanlığı ve bilirkişilik bölge kurullarına
baktığımızda, yapısal anlamda kuruluş
şekline baktığımızda, Adalet
Bakanlığına bağlı bir kurul gibi
çalışacağını göreceğiz. Bilirkişilik gibi
tecrübe ve mesleki yeterliliği çözecek olan kurulda meslekten gelen bir
üye olması gerekirken hâkim ve savcılar, söz konusu kuruldaki
kişiler olarak bilirkişiler hakkında söz ve karar sahibi
olacaklardır. Uzmanlığı gerektiren bilirkişilik
müessesinde maalesef uzmanlık ve tecrübeye sahip olmayan hâkim ve
savcılar söz konusu bilirkişilerin sicillerini, sicilden
silinmelerini ve performanslarını değerlendirme gibi bir göreve
getirilecek ve bu da bilirkişilerin yarışının,
bilirkişiler arasında haksız rekabet ve ticari bir
anlayışın yayılması anlamına gelecektir oysaki
bilirkişi, bağımsız, meslekî becerinin, meslekî
uzmanlığın söz konusu yapılan yargılamaya
katkısı olması açısından başvurulan bir
kişidir. Burada yapılan yanlış en çok da toplum üzerinde,
toplum içerisinde yargıya, adalete olan inancın bir kez daha
zedelenmesi anlamına gelecek.
Diğer bir eksiklik Adli
Tıp Kurumuna ilişkin olan düzenlemelerdir. Adli tıp
kurumlarından verilen raporlar çokça eleştirilmiş, çokça
haberlere konu edilmiş, cezaevi raporlarında yer edinmiş ve
bizlerin de başvurularına konu edilmiştir. Âdeta bir torba yasa
tasarısı şeklinde yasa sistemi yapmaktan vazgeçmeyen AKP
Hükûmeti, burada da Adli Tıp gibi bir kurumu ve diğer birçok
düzenlemeyi Bilirkişilik Yasa Tasarısı içerisine
sıkıştırmış ve söz konusu tasarının
hakkıyla tartışılmasının önünde engel
olmuştur.
Adli Tıp Kurumu hasta
tutsaklardan, siyasi tutsaklardan çokça hatırladığımız
üzere, birçok hastalığına rağmen, normal hayatını
idame ettirememesine rağmen bu kişiler hakkında Söz konusu
cezaevinde kalabilir. raporu veren adli tıp kurumları hâlâ
tartışmalı hâldeyken burada tekrardan yürütmenin iradesine terk
edilmiş, bağımsız bir yapıya maalesef ki
kavuşturulamamıştır.
Türkiyenin adalet,
yargı ve diğer tüm sorunlarının çözümünü maalesef ki
yürütmeye bağlı, yürütme erkini güçlendiren, erkler
ayrılığını yani yasama, yürütme ve yargıyı
ortadan kaldıran bir sisteme doğru gidiyoruz. Bu söz konusu
tasarıda da yapılan şey aslında budur. Yapılan yasa
tasarıyla yavaş yavaş Türkiye tek adam rejimine, belki de başkanlık
rejimine doğru götürülmeye çalışılmaktadır.
Söz konusu Bilirkişilik
Yasa Tasarısına baktığımızda, buradaki
düzenlemeden ne yapılmak istendiği
Burada bilirkişilik
sorunlarına yani benden önceki konuşmacıların dile
getirmiş olduğu gibi yargılamalarda
yaşadığımız sıkıntılara, yani yazı
işleri müdürlerinin torpili ve tanıdığı adamından
yola çıkarak tarafsız, adil ve gerçekten liyakate uygun bir
bilirkişi sıralaması yapılması hedeflenmiş mi?
Hayır. Burada, gerçekten, o sicilden çıkmamak için korkan, yürütmeye
bağlılığını her bir raporunda dile getirmeye
çalışan biatçı bir bilirkişi topluluğu yaratmaya
çalışıyoruz. Biatçı bir toplumu yaratırken biatçı
raporcular, biatçı bilirkişiler ve bu konuda eleştiri almayacak,
sicilinde herhangi bir sıkıntı yaşamayacak,
performanslarında herhangi bir eksikliğe düşmeyecek raporları
hazırlayan bilirkişilerle biz yargılama faaliyetlerini
yürütürken gerçekten adalet arayan, sorunlarını yargı mercisine
taşıyıp çözüm arayan insanların sorunlarına çözüm
olmayı bir tarafa bırakın, yeni sorunlar
yaşayacağımızı ve bu anlamda ciddi bir mağduriyet
ordusuyla karşı karşıya kalacağımızı
dile getirmek istiyorum.
Tasarıdan
bilirkişilik kurumsal yapısının Adalet
Bakanlığı bünyesinde oluşturulacağı
anlaşılmaktadır. Ancak yargısal bir mekanizma olan
bilirkişilik kurumunun diğer yargı organları gibi
bağımsız olması gereken bir kurum olduğunu burada
yinelemek isterim.
Komisyon
çalışmalarında dile getirdiğimiz birçok eleştiri
dikkate alınmamış; tasarıdan çıkarılması
gereken birçok düzenleme tasarıda, şu an, yerini almış
bulunmaktadır. Bu tartışmada, bu tasarı
çalışmasında bu eksiklikler giderilir ve gerçekten bir ihtiyaca
cevap olacak; bağımsız, tarafsız, adil
yargılamayı sağlayacak bilirkişilik düzenlemesinin buradan
geçmesini diliyorum. Bu hâliyle tasarıyı eksik bulduğumuzu,
yanlış bulduğumuzu, sorunlara cevap olamayacağını
dile getiriyorum.
Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Irgat.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Necati Yılmaz konuşacak.
Buyurun Sayın
Yılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NECATİ
YILMAZ (Ankara) Sayın Başkan, Sayın Divan, sayın
milletvekilleri; bilirkişilik kurumu yargı sisteminin en sorunlu, en
fazla eleştiri alan konularından biridir. Bu kuruma yönelik eleştiriler
daha çok mesleki yetersizlik, liyakatsizlik, raporların
kalitesizliği, rapor sürelerinin uzunluğu, bilirkişiye
başvuruların fazlalığı, rapor
standartlarının oluşmaması, yargı yetkisinin bilirkişiye
devredilmesi gibi başlıklar altında
yoğunlaşmaktadır. AB raporlarında da bilirkişilerin
sertifikasyonu, eğitimi, denetimi ve performans ölçümleri
yapılması amacıyla bu alanda düzenleyici ve denetleyici bir
yapının kurulması gerektiği belirtilmektedir. Kanun
tasarısının genel gerekçesinde tüm bu görüşlere
etraflı bir şekilde yer verilmiştir ancak yapılan düzenleme
bu sorunları gidermeyip yeni sorun alanları yaratacak gibi
görülmektedir. Tasarıda özel hukuk tüzel kişilerine bilirkişilik
yolunun açılması bu yeni sorunlu alanlardan biridir.
Sayın milletvekilleri,
bilirkişi, özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda yargı
mercileri tarafından bilgi ve görüşlerine başvurulan uzman,
tarafsız kişidir. Burada belirtilen uzmanlık, dürüstlük, güven,
yemin etme, sır saklama, verilen görevi bizzat yerine getirme
bilirkişiliğin gerçek kişiler tarafından ifa edilmesi
gereken bir görev olduğunu ortaya koymaktadır. Yine,
yasaklılık ve bilirkişinin reddi kurumları da gerçek
kişiler bakımından işletilecek yol ve yöntemlerdir. Bu
gerçekliğin tersine, özel hukuk tüzel kişilerine bilirkişilik
yolunun açılması, bir kamu hizmeti ve görevi olan
bilirkişiliği bir mesleğe ve zaman içerisinde ticari bir
faaliyete dönüştürecektir.
Sayın milletvekilleri,
bilirkişilik faaliyetinin merkezîleştirilmesi ve yürütmeye
bağlanması bu tasarının temel karakterini oluşturmaktadır.
Bu amaçla tasarıya üç yeni merkezî yapı konulmuştur. Bunlardan
birincisi; başkanlığını müsteşarın
yaptığı Bilirkişilik Daire Başkanlığıdır.
Bu düzenlemeyle bilirkişilik delili iktidarın müdahalesine
açıktır ve emrine sunulmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
özel bir adli kolluğun olmaması nedeniyle iktidarın sicil
yetkisine sahip olduğu idari kolluk üzerinden yargıya
yaptığı müdahaleler bilinmektedir. Keza, en son Cumhuriyet
gazetesi soruşturmasında olduğu gibi, savcılara verilen
talimatlar ve savcı rolleri üstlenilerek iktidarın yargıya
müdahalesi de hatırlanmaktadır. Yine, bakan ve müsteşarın
HSYK içerisindeki konumuyla yargıya müdahalelerini de çok iyi biliyoruz.
En son adli yıl açılış töreni adıyla, saraydaki,
yargı bağımsızlığının defin töreninde
yargıç ve savcıların düğmesiz cüppelerini ilikleyerek
yürütmenin karşısında önce ayağa kalkıp
sonrasında nasıl eğildiklerini aklımızdan hiç
çıkaramıyoruz. Bu düzenlemeyle, merkezîleşmiş ve yürütmenin
denetimine sokulmuş bilirkişilik kurumu üzerinden iktidarın
yargıya müdahalesine yeni bir yol açılmaktadır.
Tasarıyla
oluşturulan ikinci kurul, bilirkişilik bölge kurullarıdır.
Bu kurullar performans değerlendirmesi yaparak bilirkişilerin
sicillerinin tutulmasına ve listeden çıkarılmasına karar
verebilecektir. Bilirkişilerin nasıl bir temel eğitimden
geçirilerek listeye kabul edileceği bu tasarıda belirsizdir. Listeden
çıkarılmak için de etik ilkeler, güven duygusunu sarsıcı
tutum ve davranışlar gibi hiç de somut olmayan kavramlar ölçü
alınmaktadır. Bu durum iktidarın keyfîliğine olanak
tanımaktadır.
Üçüncü yapı,
Bilirkişilik Danışma Kuruludur. Bu kurul yetkisiz, salt
bürokratik bir anlayışla tasarlanmış olup tasarıdaki
bu hâliyle gereksiz bir kuruldur. 28 kişilik bu kurul yılın
belli zamanlarında toplanıp sadece tavsiye kararları
alabilecektir. Bu tavsiyelere uyulmamasının da bir
yaptırımı görülmemektedir. Bu kurulda mesleki ve teknik
uzmanlık alanlarının temsilcilerinin artırılması,
yetkilerinin çoğaltılması, kararlarının etkili ve
bağlayıcı hâle getirilmesi kurulu anlamlı hâle
getirecektir.
Tasarı bu
hâliyle sorunu çözmeye odaklı ve objektif bir düzenleme olmaktan ziyade
yürütmenin yargı üzerindeki etkinliğini artıran ve buna
bağlı yeni sorunlar yaratacak olan bir düzenlemedir.
Sayın milletvekilleri,
15 kez sistem değişikliğiyle de eğitim sistemini çürütüp
amacını ve işlevini kaybettiren iktidar, yargıyı
çürütme ve adalete olan güveni kaybettirme çalışmalarını bu
tasarılarla tamamlamak üzeredir. Bu yapılanların iş
bilmezlikten değil, bilinçli ve sistemli bir şekilde demokrasiyi
çürütme ve devleti ele geçirme niyetinden kaynaklandığını
çok iyi biliyoruz.
Sayın
milletvekilleri, sorunları çözmek yerine sorunları yönetmek ve
istismar etmekten vazgeçmedikçe biz hiçbir sorunumuzu çözemeyiz. İktidara
verilen oyların devleti ele geçirmek için değil, seçildiği
dönemle sınırlı olmak üzere devleti yönetmek için
verildiğini idrak etmedikçe biz hiçbir sorunumuzu çözemeyiz ve keza Biz
hukuka uymayacağız, hukuk bize uydurulsun. sözleri fütursuz bir suç
ikrarı olarak kabul görmedikçe biz sorunlarımızı çözemeyiz.
Sayın
milletvekilleri, bir tek kişinin iradesine tabi olmadan Parlamentodaki her
bir milletvekilinin iradesinin serbestçe ortaklaştığı
işleyişleri Meclis çalışmalarımıza hâkim
kılarak sorunlarımızı çözebiliriz. Ancak maalesef, bu durum
şu an için olanaklı görünmüyor. Çünkü ülkemiz on dört
yıldır her şeyi, hepimizin toplamından daha iyi bilen,
bildiğini sanan bir tek kişinin anlayışıyla
yönetiliyor. Çünkü diğer hatiplerin de ifade ettiği gibi, ülkemizde
her şeyi bilen bir bilirkişi var.
Bakın,
neler söylüyor
(Hatibin tablet
bilgisayardan bir ses kaydı dinletmesi)
BAŞKAN Sayın
Konuşmacı, kürsüye konuşmak için geldiniz, lütfen.
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Peki, ses gelmiyor ama şunu söyleyeyim: Hayatın her alanında
bilgi sahibi, tek bilgi sahibi olduğunu söyleyen bir bilir kişi var.
O bilir kişi her meseleyi şu Meclisin iradesinin toplamından çok
daha iyi bildiğini ısrarla söyleyip topluma anlatıyor. Biz bu
görüntüleri görüyoruz, biliyoruz.
Aslına bakarsanız,
bir gün hepimizin ardından Nasıl bilirdiniz? diye bir soru
soracaklar. Yakın zamandır, AKPde bir siyasi mevtaya
dönüştüğü gün, AKP hakkında da Nasıl bilirdiniz? diye
soracaklar. Ben o sözü şimdiden söyleyeyim: Biz sizi iyi biliriz; biz sizi
hem de çok çok iyi biliriz, çok iyi biliriz.
2 ayyaş diye söze
başlayıp sıkıştığınız yerde genel
merkezinize astığınız dev Atatürk resminden
ikiyüzlülüğünüzü de biliriz. Her ulusal bayramda, her 10 Kasımda
nükseden hastalıklarınızdan biliriz ve sizi beraber
yürüdüğünüz yol arkadaşlarınızdan, taa Bank Asya
açılışlarından biliriz. Yine, bu kürsülerden okyanus
ötesine hasret sözlerinizden, zırhlı arabalarınızdan
biliriz. Biz sizi kumpas savcılığınızdan beri parsel
parsel biliriz ve BOP eş başkanlığından, IŞİDe
öfkeli kalabalık demenizden, tırlar dolusu biz sizi biliriz. Biz
sizi Parlamentoyu baypaslarınızdan, yargıya
yaptığınız kumpaslarınızdan biliriz ve biz sizi,
dostlarınızı, düşmanlık ettiklerinizi çok iyi biliriz.
Biz sizi Uludereden, Suruçtan, Diyarbakırdan biliriz ve yine
vatandaşa Takla at da göreyim. demenizden, çiftçiye Ananı al git!
sözlerinizden, Üç beş Mehmet öldü diye Meclis toplanmaz. demenizden biz
sizi iyi biliriz. Biz sizi garın önünde bedeni parçalanan 101
barış gönüllüsünden biliriz. Metin Lokumcuyu öldüren biber
gazınızdan, Dilek Doğana sıktığınız o
kirli mermiden biliriz. Berkini Esmadan ayırıp annesini meydan
meydan yuhalatmanızdan biliriz. Allahın lütfu dediğiniz darbe
fırsatçılığınızdan, ekmeğini elinden
aldığınız öğretmenden, ithalatçıya kurban
ettiğiniz çiftçiden, madenciler için Güzel öldüler. demenizden, madenci
yakınlarına attığınız o tekmelerden biliriz biz
sizi ve çürütülen ahlaki ve inançsal değerlerden, Çalıyorlar ama
alınları secdeye değiyor. demenizden, Bakaradan makaradan biz
sizi çok iyi biliriz.
AHMET SAMİ CEYLAN
(Çorum) O kadar değil ya! Ne alakası var?
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Biz sizi mücahitlikten, müteahhitlikten, zarflarınızdan,
kartlarınızdan, kutu kutu, bakan bakan biz sizi biliriz. Biz sizi çok
çok iyi biliriz. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET SAMİ CEYLAN
(Çorum) Olur mu böyle bir şey ya? Ne alakası var?
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Siz her şeyi biliyorsunuz ama bilmediğiniz bir tek şey var.
AHMET SAMİ CEYLAN
(Çorum) Ayıp ya, saçmalıyorsunuz ya!
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Bu yaptıklarınızın, bu saydıklarımın
hesabını vermeyiz sanıyorsunuz. Bunu bilmiyorsunuz. Ama bilin ki
hasat zamanı bitti, hesap zamanı geliyor. Bu yaptıklarınızın
hesabını hem sandıkta hem de hukuk önünde vereceksiniz.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Az önce burada konuşma yapan kişi Biz sizi biliriz.
derken AK PARTİ Grubuna parmağıyla işaret edip söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır Hükûmeti kastetti efendim, ne alakası var? Sayın Bakan
verir cevabını, Allah Allah!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Tahmin ediyorum bizi ifade etti. Hakaretten ve sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun iki
dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, arkadaşımızın konuşması
Hükûmete yönelik.
BAŞKAN Sayın Gök,
hepimiz gördük, hangi grubu işaret ettiğini gördük. Sayın Gök,
lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama
karşılarında herkes var, herkesi işaret ediyor. Yani
Sayın Bakan arkada kalıyor.
BAŞKAN Sizi
işaret ediyorsa siz de sataşmadan söz isteyebilirsiniz.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara
Milletvekili Necati Yılmazın 388 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Gök, eğer sizi işaret ediyorsa ben
konuşmayayım.
LEVENT GÖK (Ankara) Herkesi
işaret etti arkadaşımız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hükûmeti işaret ediyor Hükûmeti.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) O zaman herkes adına konuşuyorum.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Elitaş, arkadaşımızın söylediği
Hükûmet. Hükûmeti eleştiriyor.
BAŞKAN Sayın Gök
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sayın Gök, herkes adına konuşuyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
İstemiyorum ben benim adıma konuşmanızı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bütün milletvekillerinden özür diliyorum, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde temsil kabiliyeti olan, milletin alnı ak oylarıyla
seçilmiş bütün milletvekillerinden özür diliyorum. Herkesin saçmalama
hakkı olabilir ama bu kürsüde milletin temsilcisinin bu kadar saçmalama
hakkının olacağını ilk defa görüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bakın, değerli
milletvekillerim, bizi bilirsiniz. Siz bizi hiç bilmemişsiniz. On dört
yıldır bu millet, 10 seçimdir
3 Kasım 2002de -bugün ayın
2si- yani bundan tam on dört yıl önce bu milletin
karşısına çıktık Ey millet, biz buyuz." dedik.
Millet Biz sizi iyi biliriz." dedi iktidara getirdi 363le.
Arkasından 2004 seçimleri oldu. Dedik ki: Ey ahali, biz sizin
karşınıza geldik
Biz sizi çok iyi biliyoruz, buyurun."
dedi, yüzde 40la yerel seçimlerde tekrar iktidara getirdi. Sonra 2007 seçimleri
oldu. 367 garabetini çok iyi bilirsiniz. Koşa koşa, saat altıya
on kala, burada milletvekillerinin verdiği oydan sonra Anayasa Mahkemesine
yetişip Ya, bu yanlış da olsa biz Anayasa Mahkemesine
yetişiriz. dediniz, onu da çok iyi biliriz. Ve 2007 seçimlerinde bu
millet
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ama senden iyi bilenler var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
yüzde 47yle Sizi çok iyi biliyoruz. Onları
da biliyoruz, sizi de iyi biliyoruz. dedi, iktidara getirdi 341
milletvekiliyle. Arkasından 2009-2011 seçimleri oldu.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Gelelim 7 Hazirana.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 2011 seçimlerinde Sizi çok iyi biliyoruz,
onları da iyi biliyoruz. dedi, yüzde 49,5la, 326 milletvekiliyle buraya
getirdi. En son 1 Kasım yani bundan tam bir yıl önce
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GARO
PAYLAN (İstanbul) 7 Haziranda ne oldu?
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) 7 Haziranı ne yaptınız? 7
Haziranı yediniz mi?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) 7 Haziranı da say.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 7 Haziranda hata yaptım. dedi.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Öyle mi? Vatandaş Hata yaptın. dedi,
değil mi?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ben bunları destekledim, elim
kırılsaydı. dedi, tekrar Sizi çok iyi biliyoruz. dedi.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Siz iradesini yok mu saydınız yoksa,
iradesini mi çiğnediniz yoksa?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bunları da yeni tanıdık. dedi.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Onun için, bu millet bizi çok iyi biliyor, sizin
bilmenize gerek yok.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Öyle işinize geldiği zaman
kıvırıyorsunuz hemen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Milletin takdirine, eyvallah, boynumuz kıldan
ince.
Yüce
heyeti, milletin vekillerini saygıyla hürmetle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Elitaş, teşekkür ederim.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Gök
TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) Pensilvanyayı da çok iyi biliyorsunuz siz,
komşu kapısı yaptınız Pensilvanyayı,
orasını da gayet iyi bilirsiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Pensilvanyayı 17 Aralıktan sonra çok
iyi gördük zaten, biliyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) 17 Aralıktan önce-sonra.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Gökü dinliyorum.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, Sayın Elitaşın
arkadaşımızın Hükûmeti kastederek ifade ettiği sözleri
niçin kendi üzerine alıp da Hükûmet adına
cevaplandırdığını anlamış değiliz.
Herhangi bir nezaket sınırını aşmadan,
arkadaşlarımızın son derece mütevazı bir şekilde
Sizleri iyi biliriz. şeklindeki sözlerinin
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Çok mütevazı(!)
LEVENT
GÖK (Ankara)
herhangi bir sataşma teşkil etmeyeceği
açıktır ama bu söze rağmen siz Sayın Elitaşa söz
verdiniz.
BAŞKAN
Evet.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Elitaş daha konuşmasının birinci
cümlesinde arkadaşımızın saçmaladığını
belirtmek suretiyle arkadaşımıza
sataşmıştır. Doğal olarak, arkadaşımıza
sataşılmasından dolayı söz istiyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Doğru, ben saçmaladığını
söyledim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yılmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şunu
da belirtmek isterim Sayın Gök: Sayın Yılmazın
konuşmasında Hükûmeti kastettiğini söylediniz ama biz burada
gördük, ben de gördüm, Adalet ve Kalkınma Partisinin grubunu hedefleyerek
bunu söyledi.
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, Hükûmet
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, nitekim, 64üncü Hükûmetin bir üyesiydim
ben de.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ha, onu
söylesene, o zaman olur. Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer. Onu
söyleseydin kabul edecektik.
BAŞKAN - Ayrıca da
Hükûmet üyeleri de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun üyeleridir, Grup
Başkan Vekilinin cevap verme hakkı vardır. Lütfen
LEVENT GÖK (Ankara) Sizi
iyi biliriz. demenin neresi hakaret?
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Yılmaz.
7.- Ankara Milletvekili Necati Yılmazın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
NECATİ YILMAZ (Ankara)
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; sayın hatibin
burada ifade ettiği gibi, bu art arda sıraladığım
saçmalıkları ne yazık ki AKP iktidarları döneminde
yaşadık. Gerçekten de benim kastettiğim Hükûmetti. Ancak, burada
karşımda, o on dört yıllık süreçte bakanlık yapmış
arkadaşlarımız da vardı, onları da tabii ki bu
değerlendirmenin içerisine aldım ve değerlendirdim ama ismen
veyahut da bir grubu kastederek bir ifadede bulunmadım. Şayet, ismen
bir isnatta bulunacak olsam, Sayın Elitaşa Biz sizin imamla ilgili
sözlerinizi, durumlarınızı da biliriz. derdim, demedim. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Söyle.
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Bilmediklerimiz varsa o on beş senede, gelip burada anlatın.
İşte o zaman burayı aydınlatmış olursunuz.
Dolayısıyla, isme, adrese teslim bir söz olmadı.
Şimdi bu, adrese teslimdir:
Lütfen, gelin, buradan -imam meselesini biliyoruz biz- bilmediklerimizi
söyleyin.
Sayın milletvekilleri,
bu on dört yılda tüm bu saçmalıkları Türkiye hak
etmemiştir. Gerçekten de Türkiyenin on dört yılına yazık
edilmiştir. Türkiyenin on dört yılı ve buna bağlı
olarak yaratılan çürümeyle gelecek on yılları
çalınmıştır.
Şimdi, bu uyarı
üzerinden söylüyoruz ki: Bu hâllerinizi iyi bildik. Gerçekten de size İyi
bilirdik. dememizi istiyorsanız, biz sizi hukuk içinde davranmaya davet
ediyoruz, biz sizi adaletli davranmaya davet ediyoruz, biz sizi bu
utandığınız durumları yaşamaktan sakınmaya
davet ediyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Utanmıyoruz, gurur duyuyoruz.
NECATİ YILMAZ (Devamla)
- Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Sayın Başkan
BAŞKAN Size de söz
vereceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Elitaş, sizi
dinliyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Adımı ifade ederek imamla olan ilişkilerimden
bahsetti. Yanlış anlaşılmasın diye, izin verirseniz,
bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Hangi imam? İmamın ismini de bekliyoruz Sayın
Başkan.
8.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara
Milletvekili Necati Yılmazın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Bütün bildiklerin buysa, hepsi yanlış. O imamla olan
mesele sık sık, temcit pilavı gibi buraya getirilir.
Yıl 2009 veya 2010 ya da
2008 olabilir. O zaman, yargı vasıtasıyla, bir hâkim
vasıtasıyla basın özgürlüğünün önüne geçildiğinden
dolayı, yayın yasağı konulduğundan dolayı
Bir
telefon görüşmemi o zaman bu sıralarda oturan bir milletvekili
alıp
Gizli bir soruşturmada benim 3 tane konuşmam var. O
konuşmayla ilgili -bir milletvekilinin konuşması dinleniyor-
diyorum ki: Niye böyle yayın yasağı verdirdi? diyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İçeriği neydi Sayın Başkan?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) İçeriği neydi, içeriğini söyle konuşmanın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İçeriği, Kayseri Şeker
Fabrikasındaki yolsuzluktu.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hah, Dava açılmasın.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yolsuzlukla ilgili olan konuydu. Kayseri
Şeker Fabrikasında yapılan yolsuzlukları, oradaki 1
katrilyon lirayı il başkanınız çok iyi bilir, o zamanki
milletvekili de çok iyi bilir. O zamanki milletvekillinin -onun da
kayıtları var, ses kayıtları var, sonradan geldi, dinledim-
elmalarla, armutlarla nasıl ilişkiler içerisinde
olduklarını da çok iyi biliriz ama siz bunu bilmezsiniz.
Bakın, o
günlerde Kayseri Şeker Fabrikasının yolsuzluklarıyla ilgili
yaptığım mücadele benim boynumdaki önemli bir madalyadır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) İmama ne dedin hâkimle ilgili, imama, onu söyle.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Siz bugün eğer Kayserideki herhangi bir
vatandaşa sorarsanız Kayseri Şeker Fabrikası bundan
altı sene önce, yedi sene önce 600 trilyon lira batak vaziyetteyken bugün
400 trilyon lira kâra geçtiyse, bütün borçlarını bitirdiyse bunda
kimin katkısı var? diye, bunu Kayserili çok iyi bilir ama siz
bilmezsiniz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) İmama gel.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bugün, 80 bin çiftçi ortağı olan bir
büyük şeker fabrikası eğer Türkiyenin en büyük 2nci şeker
fabrikası hâline geldiyse o da bizim o yaptığımız
mücadeleden ortaya çıkandır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Elitaş, imamı sorduk.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) O imam hâkimin
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ne dedirttirdin imama?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ya Haydar, bırak imamın peşinde
koşmayı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ya Allah aşkına söyle ama.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sen gerçekleri öğrenmek istiyor musun,
istemiyor musun?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) İmama söylediklerini söyle kürsüden.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Gerçekleri öğrenmek istiyor musun, istemiyor
musun?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Elitaş, teşekkür ederim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) İmama söylediklerini söyle o kürsüden.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, bu arkadaş bilirim diyor ama her
şeyi yanlış biliyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Söyle, seni tebrik edeceğim.
BAŞKAN
Sayın Akar, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Elitaş, teşekkür ederim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Gök
LEVENT GÖK
(Ankara) Efendim, Sayın Elitaş bütün konuşmasını
bize doğru dönerek yaptı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yahu arkadaşınız
BAŞKAN
Konuşmacıya.
LEVENT GÖK
(Ankara) Hayır efendim.
BAŞKAN
Konuşmacıyı kastetti.
LEVENT GÖK
(Ankara) Ve Siz bilmezsiniz. diyerek de bütün grubumuza sataştı.
BAŞKAN
Peki, talebiniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Peki, cevap ver o zaman.
LEVENT GÖK
(Ankara) Yani, az önce nasıl aynı gerekçeyle Sayın
Elitaşa söz verdiyseniz tüm grubumuzu hedef alan -işaret ederek-
yaptığı bu konuşma da, Siz bilmezsiniz. şeklindeki
sözler de ağır bir sataşmadır, biz de ona cevap vermek
istiyoruz.
BAŞKAN
Peki.
Kim
konuşacak?
LEVENT GÖK
(Ankara) Ben konuşacağım.
BAŞKAN
Buyurun.
İki dakika
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Bak, şimdi, eşinin akrabalarına sorsan çok iyi bilirler
o Kayseri Şekerdeki olayı.
BAŞKAN Sayın
Elitaş, Sayın Gökü dinliyoruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Vay, vay, vay! Olay başka yere gidiyor.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Elitaş süremi aldı efendim.
BAŞKAN Peki, yeniden
başlatalım, 7 saniyelik kaybınız vardı, yeniden
başlayalım.
Buyurun Sayın Gök.
9.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz ana muhalefet
partisiyiz, diğer partiler de muhalefet partisi. Burada, iktidar
partisinin hem milletvekilleri var hem de iktidar partisinden seçilmiş bir
Bakanlar Kurulu var. Bakanlar Kuruluna yaptığımız tüm
eleştirileri iktidar partisinin grup sözcüleri nedense hepsi üzerlerine
alıyorlar, sanki bakanların yaptıkları hataları
kendileri yapmış gibi cevaplandırmaya çalışıyorlar.
Burada bir hükûmet varsa yasama organı nerede? Yasama sizseniz yürütme
kimde?
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Yürütme ile yasamayı bilmiyorlar, aradaki farkı
bilmiyorlar.
LEVENT GÖK (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, yürütme ile yasama bu kadar iç içe geçebilir mi?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Parlamenter sistem
LEVENT GÖK (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, hepinize soruyorum. Sizlere de
sataşıyorum: Yani yasama ile yürütme birbirine geçebilir mi? Ama AKP
Grubu ile yürütme beraber, birbirine geçmiş, bir söz söyleyenin hemen
üzerine atlıyorlar, alınıyorlar. Nedir bu alınganlık?
Buradaki milletvekilleri bütün gerçekliği ortaya koyacaklardır,
eleştiride bulunacaklardır. Sizler bu eleştirilere tahammül
etmek durumundasınız yani şu imam konusunu bir
anlatamadınız şurada. Hepimiz merak ediyoruz. Bunun için
çıktığınızı zannettik ama bu konuya giremediniz.
Ben, bu konuyu şahsileştirmek istemiyorum arkadaşlar yani böyle
bir konu varsa, Sayın Elitaş da anlatmak istemiyorsa onun
bileceği iştir ama kafamızda tereddütlerin oluşması da
doğaldır bundan sonra. O kendisinin bileceği bir iştir.
Şimdi, böyle bir tabloda
-hiç olmazsa HDP Grubuna bakayım, onlar da Bize sataşıyor.
demezler ama- ben, yasama ile yürütmenin ayrı kalmasını
istiyorum Sayın Başkan. Yürütmeye yönelttiğimiz
eleştirilere iktidar partisi cevap veremez. Yürütmede Sayın Bakan
var, kalkar, buradan cevap verir, biz de
karşılığını veririz. Bu ilişkinin böyle
olması gerekir ve tüm konularda, Sayın Elitaş siz de iktidar
partisinin bir grup sözcüsü olarak lütfen yapılan bütün eleştirileri,
sert eleştirileri iktidara muhalefetin akılcı yaklaşımlarının
bir tavsiyesi olarak alın ve onu iktidarınızla lütfen
paylaşın.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Sayın Gök, Sayın
Bakan söz istedi ama bir türlü söz veremedik Sayın Bakana
atışmalardan dolayı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, tasarının görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına söz istiyorum.
BAŞKAN Ne gerekçeyle?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Grup adına söz istiyorum efendim. CHP'den sonra ben
varım, AK PARTİ Grubu var sırada.
LEVENT GÖK (Ankara)
Hayır.
BAŞKAN Sevgili
arkadaşlarım, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, grubu adına şu anda
Cumhuriyet
Halk Partisi konuştu grubu adına, MHP konuştu, HDP konuştu;
grup adına söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın
Elitaş, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın
Bakana bir güvensizlik hissediyorum ben burada, sanki cevaplayamayacak gibi.
LEVENT GÖK (Ankara) Sizin
söz talebiniz yok Sayın Başkan, sizin söz talebiniz yok.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Grup adına on dakika söz istiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Grup Başkan Vekili olarak
BAŞKAN Kim MHP
adına
LEVENT GÖK (Ankara)
Hayır efendim, söz talepleri yok AKPnin de.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bölüm üzerine konuşacak.
BAŞKAN Hayır,
grup adına mı konuşmak istiyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Grup adına konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Tamam.
LEVENT GÖK (Ankara)
Şimdi, efendim, bu bir usul tartışmasının
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Daha ne
diyeceksin grup adına?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Süre geçti ama.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hayır, daha şahıslara geçmedik. Açıkla.
dediniz Sayın Gök, istemiyor musun açıklamamı?
BAŞKAN Yok öyle, geçti
yok çünkü bu bölümü bitirmemiştik daha, verebilirim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Daha geçmedi, geçmedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İmamı anlat imamı.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
İmamdan icazeti bir açıklayın ya.
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim
BAŞKAN Sayın Gök,
bu bölümü geçmedik daha, şahsı adına konuşmalara geçmedik,
bölüm adına konuşma isteyebilirler, bunda hiçbir mahzur yok.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Sayın Başkanım, söz talebim var.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN - Vereceğim
ama bir dakika Sayın Elitaş, Sayın Bakana söz vereceğim.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani
Sayın Elitaş sataşmadan dolayı mı söz istiyor? Neden dolayı
söz istiyor?
BAŞKAN Hayır,
grup adına, yasayla ilgili grup adına konuşmak istiyor o.
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, Sayın Bakana siz söz verdiniz ama.
BAŞKAN Sayın
Bakana söz vereceğim, sonra da Elitaşı kürsüye
alacağım.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi,
yani hangi usulü uyguluyorsunuz, ben anlamadım ki bunu? AKP Grubunun söz
talebi yok, yok efendim, söz talebi yok.
BAŞKAN - Sayın
Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika,
sataşmadan mı?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika.
Sayın Bakan
sataşmadan dolayı söz istedi, iki dakika süre verdik kendisine.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Şimdi, Sayın Bakan bize şunu net bir anlatabilirse çok mutlu
olacağız: Şu eski köprüler ile yeni köprülerin fiyat farkı
niye çok?
BAŞKAN Sayın
Tanal, lütfen.
Buyurun Sayın Bakan.
10.- Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Ahmet Arslanın, Ankara Milletvekili Necati
Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Hükûmete sataşması nedeniyle
konuşması
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Değerli Başkanım, Hükûmet hedef alındı.
Hükûmet ile AK PARTİ
Grubunu -işlerimizi yaparken- yürütme ile yasamayı birbirinden
ayırmakta hiç beis yok. Ancak biz AK PARTİ Grubu sayesinde güçlüyüz,
biz AK PARTİ Grubunun arkasındaki vatandaş desteği
sayesinde güçlüyüz, bunun böyle bilinmesi lazım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
Sayın Bakan, ayırmasını bilin.
LEVENT GÖK (Ankara) Çok
yanlış.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Efendim, AK PARTİ yüzünden on dört yıllık kayıp var,
bundan sonra da on yıllık kayıp olmasın. dendi, ben bu
kaybın ne olduğunu söyleyeyim: 36 tane havalimanı vardı,
sadece 26 tanesi çalışıyordu, AK PARTİ sayesinde ve AK
PARTİ hükûmetleri sayesinde 55 tanesi çalışıyor; bu
kayıp mıdır? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Osmangaziden kimse geçmiyor Osmangaziden, AK PARTİnin icraatı bu.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) 35
milyon yolcu taşınıyorken 185 milyon yolcu
taşınıyor; bu kayıp mıdır? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ATİLA SERTEL
(İzmir) Karsta yol yok, Karsta, Sayın Bakan Karsta yol yok,
oranın vekilisin. Karsın yollarını yap Karsın.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Vergi gelirlerinin yüzde 80ine yakını faize giderken yüzde 15lere
düşmüştür; bu kayıp mıdır?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Osmangaziden kimse geçmiyor.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
6.100 kilometre bölünmüş yol varken 25 bin kilometre bölünmüş yol
olmuştur; bu kayıp mıdır? (CHP sıralarından
gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok,
değil.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Hızlı treni hayal ediyorken...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne
iş yapacaksınız onları yapmayacaksınız da?
BAŞKAN Sayın
Akar
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
-...bugün AK PARTİ hükûmetleri sayesinde Avrupanın 6ncı,
dünyanın 8inci yüksek hızlı trenine sahip ülkeyiz; bu
kayıp mıdır?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 22
tane istasyon vardı, kaldırdınız, hiçbiri
çalışmıyor.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) -
Marmaray Projesi bitmiştir; 50 milyondan, 150 milyondan fazla yolcu
taşınmıştır; bu kayıp mıdır?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Soyuluyor, soyuluyor millet Osmangazide.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) -
Avrasya Tüneli bitmek üzeredir; bu kayıp mıdır?
Dünyanın en büyük
havalimanı yapılıyor; bu kayıp mıdır?
3 bin dolar gelirden 9.500
dolar gelire gelmişiz; bu kayıp mıdır?
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Sayın Bakan, demir yollarından bahset, demir
yollarından.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) -
Bunları kayıp sayıyorsanız evet, ancak vatandaş
bunları kayıp saymadığı için desteğini sonuna
kadar devam ettiriyor.
Saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök,
sizi dinleyeyim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, Sayın Bakanı dinledik. Sayın Bakan yapmış
oldukları bakanlık görevinin yani iktidar görevinin
BAŞKAN Evet,
icraatlardan bahsetti.
LEVENT GÖK (Ankara) -
arkasında AKP Grubunun olduğunu ve onlardan destek
aldıklarını ifade etti.
Şimdi, şüphesiz bir
seçim olur, Meclisin içinden bir hükûmet çıkar ama o seçilen hükûmet,
kendisini o makama getiren partinin değil artık tüm Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşlarının hükûmetidir. Bu ayrımın
yapılması gerekir. Türkiyede bir kuvvetler ayrılığı
prensibi vardır. Dolayısıyla, hükûmet oluştuktan sonra bir
yürütme organı oluşmuştur ve o yürütme organı bir
başka organdır, yasama organı bir başka organdır.
İşte, zaten Türkiyenin temel sıkıntısı da yasama
ile yürütmenin ve hatta yargının da bir araya girmesinden
kaynaklanmaktadır. Bizim itirazımız tam da bunadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bilirkişilik Kanunu Tasarısı (1/687) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 388) (Devam)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa
Elitaş konuşacak.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teşekkür ediyorum.
Aslında Sayın Gök
önemli bir şeyi ifade ediyor. Yani yasama, yürütme, yargı
Anayasamızda net bir şekilde ayrılmış. Ama yürütme
bildiğiniz gibi parlamento içerisinden çıkıyor, parlamenter
sistemin özelliği bu zaten. Onun için biz diyoruz ki gelin, yasama ile
yürütmeyi ayırmak için, madem bu şikâyetleriniz var,
başkanlık sistemini hep beraber destekleyelim, halkın önüne
götürelim, halk ne derse onu yapalım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Ne alakası
var, ne alakası var? Buna inanıyor musunuz hâlâ?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Alakasını
az sonra düşünürsen ne olduğunun farkına varırsın.
Değerli milletvekilleri, bakın, bizim bugüne
kadar ifade etmeye çalıştığımız, hani
parlamenter sistem dediğimiz, bu grubun içerisinden veya Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu içerisinden
Eğer halk teveccüh ederse, iktidara getirirse,
o zaman Cumhuriyet Halk Partisi içerisinden olan meseleleri, gelirler,
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı derler, on dört yıldır AK
PARTİ iktidarı diyorlar. Mesela, biz 57nci Hükûmetle ilgili bir
meseleyi gündeme getirdiğimizde, 2002den önce böyle oldu.
dediğimizde arkadaşlarımızın bir kısmı,
Milliyetçi Hareket Partisi diyor ki: 57nci Hükûmetin mensubu olan bir siyasi
parti olarak benim de buna cevap verme hakkım var, o dönemdeki
bakanlarım yok. Hakkı var, yok onu tartışmıyorum ama
parlamenter sistemin özelliği, doğası bu, parlamenter sistemin
Anayasaya göre denetiminin nasıl olacağı da o.
Dün yaptığımız gensoru
görüşmeleri; bu gensoru görüşmelerini
Ben gençlik
yıllarımda, Siyasal Bilgiler Fakültesinde okuduğum dönemde bir
gensoru önergesi bakana veya hükûmete verildiği takdirde nefesler
tutulurdu. Medya o gün Gensoru önergesiyle ilgili meselelerde ne var acaba?
diye pürdikkat dinler, Parlamentoda ne konuşulacak diye bakardı. Ama,
şimdi gensoru önergelerine bakıyoruz, gensoru önergelerinin içinin ne
olduğunu medya da bilmiyor, bakan da bilmiyor, biz de bilmiyoruz. Çünkü
artık sürekli grup önerisi gibi gelmeye başladı, gensoru
önergeleri soru önergeleri gibi gelmeye başladı. Biz onun için
diyoruz ki parlamenter sistemde bir tıkanıklık var, bir bozukluk
var, gelin, bu parlamenter sistemi
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
Tıkıyoruz. deyin, daha doğru olacak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Başkanlık
sisteminde parlamento yok mu? Başkanlık sisteminde de parlamento var.
Başkanlık sistemindeki parlamentoyu da
O zaman hükûmetin parlamentodan
ayrı olduğunu, parlamentonun tamamen denetim faaliyeti içerisinde
olduğunu ifade etmeye çalışıyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlar, az önce
Sayın Bakan anlattı. Hakikaten bugün gururumuz bizim
Ulaştırma Bakanlığındaki
yaptığımız hizmetlerimiz, on dört yıllık dönem
içerisinde yaptığımız hizmetlerimiz. Yetmiş dokuz
yıllık cumhuriyet tarihi boyunca 6.100 kilometrelik duble yol
yapılmış ama bizim on dört yıllık
iktidarımız döneminde 24 bin kilometre
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
Bilirkişilik Kanunu Tasarısını görüşüyoruz değil
mi?
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Çok güzel tespit
etti. Sayın Tanal, teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani, İç Tüzük ne
diyor?
BAŞKAN Lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Benim, aslında
bütün konuşmalarımda itirazlarımdan birisi hep buydu. Ama,
buraya çıkan, konuşan arkadaş, tasarıyla,
bilirkişilikle alakalı bir cümle etti mi, etmedi mi, bilmiyorum.
Herhâlde başlangıçta demiştir ki: Şu sıra
sayılı kanun tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım. diye arkadaş ortaya
çıkmıştır.
Bir de Sayın Gökün az önce ifade ettiği gibi,
imam konusuna gelelim. Bu imam konusunu
Sayın Gök, sizin aileniz
Kayserili, eşiniz Kayserili. İyi de takip ediyorlardır, beni de
çok iyi biliyorlardır. Muhtemelen eşlerimiz de sınıf
arkadaşı. Yani, Kayserinin iyi bir ailesinden ama
Sorun
eşinizin yakınlarına, deyin ki: Ya, böyle böyle
Kayseride bir
hadise varmış. 80 bin çiftçinin yaşadığı bir
yerde, o insanların hakkını korumakla görevli olan
milletvekilleri, siyasetçiler o güne kadar niye durmuşlar da Elitaş
bu meseleye parmak basmış? Sonra, bir milletvekillerinin şahsi
menfaatlerinden dolayı ortaya çıkardığı ve gizlilik
kararı olması gerekirken
Şuranın altını çok
çizmemiz gerekir: Bakın, ben o konuşmanın içeriğinden hiç
gocunmuyorum, hiç de yüksünmüyorum. Benim için o 80 bin çiftçinin
hakkını korumak şeref madalyasıdır diyorum çünkü orada
kaybolan paraları durdurmak için büyük mücadele verdim. Hakikaten birçok
tehditle karşı karşıya kaldım; çocuklarımı
tehdit ettiler, beni tehdit ettiler. Ama, ben o 80 bin çiftçinin
hakkını, vebalini milletvekili olarak üzerimde
taşıdığımdan dolayı, sonuna kadar mücadele ederek
götürmeye çalıştım ve sonuçta da bugün, Kayseri Şeker
Fabrikası en büyük tesislerden biri hâline geldi. Bakın,
içeriğinden hiç gocunmuyorum, ne söylediğimi de ifade ediyorum. O
günkü gazetelere yayın yasağı koyduruldu, bir mahkeme
vasıtasıyla duygusal ilişkiler sonucunda yayın yasağı
koyduruldu, ben bu yayın yasağı niye koyduruldu diye itiraz
ettim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Kime itiraz ettiniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Az önce siz savundunuz ya hani, Cumhuriyet
gazetesine niye böyle yapılıyor?, Basın sansürleniyor? diye
ifade ediyorsunuz ya hani
O dönemde basının doğruları anlatmasına,
yolsuzluğu, hırsızlığı gündeme getirmesine
yargı vasıtasıyla -engel konulana- niye böyle
yaptınız? Duygusal ilişkiler vasıtasıyla yayın
yasağı konulmasına itiraz ettim. Bakın, o kaset
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kime,
kime?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Ya, bırak, gözünü severim ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama,
kime itiraz ettiniz onu söyleyin.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Ya, bırak diyorum. Ben itiraz ettim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
İtiraz ettim. böyle bir şey olur mu? Neye ettin, kime ettin onu
söyle.
BAŞKAN Sayın
Akar, lütfen karşılıklı konuşmayın, böyle bir
usul yok.
Sayın Gök, lütfen, rica
ediyorum sizden
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Haydar, sen neyin peşindesin?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir
şeyin peşinde değilim, doğruyu söylemenin peşindeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bırak o zaman da konuşayım, bırak da
BAŞKAN - Sayın Gök,
lütfen, rica ediyorum, arkadaşınızla ilgili
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sayın Gök
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Orada
duygusal ifadelerle konuşup da
İtiraz falan etmedin, imamı
devreye soktun; niye devreye soktun onu söyle, duysun arkadaşlar da
bilsinler.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Yani, Sırrı Süreyya Önderin söylediğini
söyleyeceğim şimdi sana, söylememeyeyim boş ver, neyse
Sen
kayıtlara bakarsan Sırrı Süreyya Önderin şu kürsüden sana
oradan bağırırken söylediği bir şey var,
kayıtlardan arar, bulursun sen onu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne
yapacaksın? Sen gel, yap o zaman gücün yetiyorsa.
BAŞKAN Sayın
Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne
söylemiş Sırrı Süreyya bana?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Anladın, anladın bak.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne
demiş, ne demiş?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Allah var anladın, ne olduğunu da çok iyi anladın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne
demiş, ne demiş?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Anladın, anladın sen ne olduğunu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben
kürsüye yürüdüğümde sen tuttun beni.
BAŞKAN Sayın
Akar
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sen ne olduğunu anladın şimdi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben
de senin ne olduğunu anladım. Adam gibi burada söyleyeceksin
insanlara imamla ne konuştuğunu.
BAŞKAN Sayın
Akar
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Benim adam olduğumu herkes bilir de seninkini ben bilmiyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Konuşacaksın, konuşacaksın!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, bakın, şurada milletvekili
arkadaşlarımızın dikkat etmesi gereken konu şu:
Gizlilik olan bir yargı süreci içerisinde benim yaptığım
konuşmanın, içeriği ne olursa olsun
Ama, o konuşmadan
gurur duyduğumu ifade ediyorum. O konuşmada suçluluk veya böyle bir
yolsuzluk olması mümkün değil ama gizlilik kararı olan bir
kasetin bir milletvekili tarafından basına verilmesine ne dersiniz?
Söylemek de istemiyorum. O dönemde, 2010 yılında 6 Mayısı 7
Mayısa bağlayan gece çeşitli operasyonların
yapıldığını hep biliyoruz, farklı farklı
kasetlerin ortaya çıktığını biliyoruz. Bir
milletvekili tarafından basına servis edilen
Gizlilik kaydı
olmasına rağmen, bir mahkemenin dinleme kaydını alıp
basına vermek, milletvekili olarak nasıl değerlendirirsiniz
bunu?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
İyi değerlendirmeyiz ama içeriğine bakarız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Asıl önemli olan mesele bu. Sen anlamazsın da Levent Bey
bunu çok iyi anlıyor, biliyorum, sen anlayamazsın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Tabii, tabii, sen anlarsın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sen daha hâlâ Sırrı Süreyya Önderin ne dediğinin
peşindesin. Milletvekilleri tutanakları görürse onların ne
olduğunu anlarlar.
Değerli milletvekilleri,
onun için, Kayseri Şeker Fabrikasında yapılan operasyonlarla
ilgili
Bugün, Kayseri Şeker Fabrikası eğer hakikaten iyi bir
konuma geldiyse, üretimini, yatırımını,
borçlarını bitirip milletine, 80 bin çiftçisine hizmet eder bir hâle
geldiyse o konudaki yaptığımız mücadeleyle birlikte bu
sonuca ulaştığımızı ifade etmek istiyorum.
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Sayın Elitaş, dışarıdan
tatlandırıcı getirdiğinizi de anlat o zaman burada.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Çıkmamız gereken, yapmamız gereken nokta şu:
Sayın Gökün, Sayın Tanalın vasıtasıyla
yaptığı uyarı çok doğru bir uyarı. Buraya
çıkan milletvekili arkadaşlarımız yasayla ilgili
konuştukları takdirde hakikaten çok bilgi sahibi oluyoruz. Doğru
olup olmadığı önemli değil, katılıp
katılmamamız da önemli değil. Az önce değerli
milletvekilimiz bu tasarının Alt Komisyon
Başkanlığını yapan Yılmaz Bey hakikaten teknik
bir konuşma yaptı ve büyük de bir memnuniyet duydum, gurur duydum.
Cumhuriyet Halk Partili bir milletvekili arkadaşımız
Samimiyetle söylüyorum, Yılmaz Bey, ne güzel açıkladınız.
dedi. Ben o arkadaşımızı da izledim. Az önce sizden yine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan beyefendi, -ismini
hatırlamıyorum- katılmıyorum içeriğine ama teknik
olarak çok güzel bir konuşma yaptı. Milliyetçi Hareket Partisinden
gelen Sayın Fahrettin Oğuz Tor Bey burada geldi yasayla ilgili
konuşma yaptı.
Arkadaşlar,
yapmamız gereken nokta, bizim burada yasayla ilgili bütün bilgilerimizi
ortaya koyabilmek; yasada doğruluk varsa o doğruluğu
destekleyebilmek, yanlışlık varsa bu yanlışları
da beraber, ortak akılla -zaten Parlamentodaki uzlaşma dediğimiz
kültür de bu, dayatmayla değil- bir ortaya koyabilmek, çözebilmek. Nitekim
bu yasayla ilgili -isim vermek istemiyorum- milletvekili
arkadaşlarımız itirazlarını bize ilettiler, grup
başkan vekilleri vasıtasıyla ettiler ve o
arkadaşlarımızla bunun bir değerlendirmesini yaptılar;
bazılarında ikna ettiler, bazılarında edemediler. Her
şeyde ikna edeceğiz diye de bir kaygımız da yok, sizin de
bir mecburiyetiniz yok. Siz görüşlerinizi ifade edeceksiniz,
yanlışlar varsa bu tutanaklara tescil ettireceksiniz, tespit ettireceksiniz.
Diyeceksiniz ki: Ey ahali, AK PARTİnin çıkardığı
yasada böyle böyle yanlışlıklar var, ben senin hakkını
korumak için büyük mücadele ettim ama o mücadelemde yapamadım, bunun
sorumluluğu AK PARTİdedir. Ben gereğini yaptım, üzerime
düşeni yaptım.
Onun için değerli
arkadaşlar, bu tutanaklardan vatandaş faydalanmalı, yargı
faydalanmalı. Biz okuduğumuzda derlerdi ki: Kanun koyucunun niyetine
bakarız. derlerdi, tahmin ediyorum uzun zamandır mahkemeler kanun
koyucunun niyetine bakmıyor çünkü yasayla ilgili hiçbir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Elitaş, teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Elitaş konuşması
sırasında grubumuzu kastederek gensoru önergelerinin çok ciddiyetsiz
bir şekilde hazırlandığını ve gensoru
mekanizmasının sulandırıldığını ifade
etti. Yani, böyle bir durum bizim açımızdan kabul edilir bir durum
değil, açık bir sataşma bu.
BAŞKAN Sayın
Baluken, gensoru önergesini muhalefet partisi olarak tek siz vermiyorsunuz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Gensoruları biz veriyoruz, dün biz verdik.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi de veriyor.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Dün biz verdik. Bu son dönemdeki gensoruların
tamamını biz verdik.
BAŞKAN Ama dün diye
bir tarih vermedi Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bizi Parlamento çalışmalarını
sulandırmakla suçladı, açık bir sataşmadır.
BAŞKAN Sizi
suçlamadı, lütfen, rica ediyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Muhalefet partileri içerisinde biz varız.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi...
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Diğer muhalefet partileri...
BAŞKAN Muhalefet partisi
de demedi, verilen önergeler dedi Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tamam, biz o önergeleri veren bir grup olarak buradan
kendimize sataşıldığını düşünüyoruz.
BAŞKAN Buyurun,
yerinizden bir dakika söz vereyim size. Burada bir sataşma yok Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, şimdi bakın, CHP ya da
MHP buradan kendisine bir pay çıkarır mı bilemiyoruz ama dün
verdiği 2 gensoru önergesi görüşülen bir siyasi parti grubu olarak biz
bunu grubumuza açık bir hakaret ve sataşma olarak
değerlendiriyoruz. Diğer siyasi partilerin de bu anlamda
sataşmadan söz alma hakları var, kullanmayabilirler ama biz kullanmak
istiyoruz.
BAŞKAN Şimdi,
Sayın Baluken, yani öyle bir duruma geliyoruz ki buradaki
görüşmelerde kimse kimseyi hiçbir şekilde eleştiremiyor.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan...
BAŞKAN Yani, burada
eleştiri hakkı sadece muhalefet partilerinde olmamalı; iktidar
partisinde de bu hak aynı şekilde, aynı dozajda olmalı,
muhalefet partilerinde de.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Eyvallah.
BAŞKAN Biz de yönetici
olarak burada buna dikkat ediyoruz. Ama söylenen her sözü de eleştiri
sınırlarından çıkarıp hakaret boyutuna vardırmak
bir hakkın kötüye kullanımı anlamında anlaşılabilir,
lütfen siz de buna biraz riayet edin.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, şimdi, bahsetmiş
olduğunuz eleştiri sıradan bir eleştiri değil.
Parlamentoyu işlevsizleştirme...
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Başkanlık sistemine oradan bir geçiş yaptım.
BAŞKAN Sizin
şahsınıza ve grubunuza yönelik...
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Grubumuza yönelik...
Parlamentoyu
işlevsizleştirme ve parlamenter...
BAŞKAN Grubunuzun
adını verse haklısınız...
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Baluken, başkanlık sistemine geçişe
oradan girdim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, muhalefetin...
BAŞKAN ...ama verilen
önergelerle ilgili genel bir vizyon çizdi.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) E tamam. Muhalefet partilerine sataşma var. Biz de dün
2 gensoru önergesi vermiş bir grubun sahibiyiz. Şimdi, bu görüşmeleri
izleyen bir halk gerçekten bizim Parlamento çalışmalarını
sulandırdığımızı,
işlevsizleştirdiğimizi düşünürse bununla ilgili herhâlde
bir izahat getirme hakkımız var.
BAŞKAN Peki, gelin iki
dakika, peki.
Eleştiri
sınırlarını iyi tayin etmek gerekiyor sevgili milletvekili
arkadaşlar.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
11.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın 388 sıra sayılı
Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında HDP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum. Hayır, Sayın Başkan,
bakın, söz alma hakkıyla ilgili bir zorlama durum içerisinde
değilim. Biz, son dönemdeki gensoru önergelerinin sahibi olan siyasi parti
grubu olarak kendimize sataşıldığını
düşünüyoruz.
Dün, burada kürsüden de ifade
ettim. Adalet Bakanı, hakkında vermiş olduğumuz gensoru
önergesinin metnini okumamış, 1,5 sayfa benim düşüncelerimle
ilgili bir düzenleme yapılmış ve gensoru olarak Meclise
getirilmiş. diyor. Oysaki, biz, bütün hukuksuzlukları, OHAL
uygulamalarını, bu uygulamalarla ilgili mağduriyetleri, evrensel
hukuk kriterleriyle ilgili gaspları ayrıntılarıyla
yazmışız, bir cümle rejim değişikliğiyle ilgili
Adalet Bakanının cümlesini kullanmışız.
Şimdi, bakın, siz
hukukun evrensel kriterlerini Türkiyede yok ettiniz, suçların
şahsiliğini ortadan kaldırdınız, savunma
hakkını ortadan kaldırdınız, can ve mal
güvenliğini ortadan kaldırdınız, silahların
eşitliği, savunma makamının elinde bulunan yetkileri mevcut
çıkardığınız KHKlarla ortadan
kaldırınız. Şimdi, bu, gensoruyu hak etmiyor mu? Böyle bir
Adalet Bakanı gensoruyla ilgili eğer bu Mecliste görevden
alınmamışsa bu tartışılmalı, Meclis
açışından bu durumun utanç verici olduğunu
düşünüyoruz.
Eğitimle ilgili hakeza,
eğitim yapboz tahtasına çevrilmiş, AKPnin ideolojik
örgütlenmesinin, kadrolaşmasının olduğu bir arka bahçeye
çevrilmiş, buna seyirci mi kalacağız? Biz, buna seyirci kaldığımız
anda, adaletle ilgili, eğitimle ilgili mevcut tabloya onay verdiğimiz
anda bize oy veren seçmenimize ihanet etmiş oluruz. Dolayısıyla,
bilinçli bir şekilde sizin işlevsizleştirmeye
çalıştığınız, halkın gündeminden koparmaya çalıştığınız,
sarayın gündemiyle mesai saatlerini bile belirlemeye çalıştığınız
bu Meclisi halkın gündemi doğrultusunda burada
çalıştırmak, burada o gündemleri işletmek bizim boynumuzun
borcudur, onu yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Gensorunuzla ilgili ciddiyet arıyorsanız önce o metinleri
okuyun diyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bilirkişilik Kanunu Tasarısı (1/687) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 388) (Devam)
BAŞKAN Şahsı
adına ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal
konuşacak.
Buyurun Sayın Tanal.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
ve hürmetle selamlıyorum.
Görüşülmekte olan,
Bilirkişilik Kanunu Tasarısı. Dünyada iki tane sistem var;
sistemin bir tanesi, hâkimi, savcıları serbest bırakan bir
sistem. Bir de, aynı zamanda bilirkişilerin zapturapt altına
alınması. Şu anda yapmaya
çalıştığımız bir sistem.
Bu sistemlere
baktığımız zaman mevcut olan şu andaki uygulamada tüm
mevzuatımıza bilirkişinin tarafsız,
bağımsız, dürüst olması gerekir ve bunların
içerisinde, bugüne kadar bilirkişilik yapacakların içerisinde,
listesinde -tabii, Sayın Bakanının mesleki alanına girmiyor
ama- Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı olma şartı var.
Mevcut olan bu tasarıda bilirkişilerin bilirkişilik yapabilmesi
için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma şartı yok. Bunu
sizden istirham ediyorum, bu şekilde eksiklik, vesaire
Siz yabancı
ülkelere mi bilirkişilik yaptıracaksınız? Yani, Türkiyede
hangi kaynağımız eksik de vatandaşlık ibaresini
özellikle yazmıyorsunuz; bir.
İki: Mevcut olan 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 20nci maddesi -hukukçu
arkadaşlarımız bilebilirler- ne diyor? Tüzel kişilere ceza
verilemez. diyor ve bu Bilirkişilik Kanunu Tasarısında da
tüzel kişiler de bilirkişilik yapıyor Sayın Bakan. Tüzel
kişi bilirkişi raporunu tanzim etti, hâkimi yanılttı, gerçeğe
aykırı rapor verdi, gerçeğe aykırı rapor verdiği
için kişi mağdur oldu. Peki, bunun karşılığı
yine Türk Ceza Kanununun 285inci maddesi diyor ki: Gerçeğe
aykırı bilirkişi raporunu veren kişiye şu kadardan
şu kadara kadar ceza verilir. Peki, siz bilirkişiyi tüzel kişi
yaptınız, 20nci maddede Tüzel kişiye ceza verilmez. diyor. Ne
yapacaksınız bunu siz? Yani değerli arkadaşlar, bu
şekilde hem Tüzel kişiye ceza verilmez. diyeceksiniz, 20nci madde
açık ve net hem de Ceza Kanunu 285e göre Hakikate aykırı rapor
verene ceza şu şekilde verilir. diyeceksiniz. Bu, kabul edilebilir
bir durum değil.
Bir başka sorun: Cinsel
tecavüz suçlarından mahkûm olan veyahut da yargılanan birisi
bilirkişilik yapabilecek mi? Mevcut olan bu tasarınıza göre
yapabilecek. Olabilecek bir iş mi bu değerli arkadaşlar? Bunu
madem yapıyorsunuz gerçekten ehliyet ve liyakat esaslarına göre
yapın.
Bilirkişiler
eğitilecek. deniliyor. O zaman, siz hâkiminizi, savcınızı
dört yıllık fakülteden ve stajdan geçirecekseniz, bu eğitim de
yetmeyecek, ekstra Ben bunu eğiteceğim, bunu bilirkişi
yetiştireceğim.
Arkadaşlar, buna kimse
inanmaz ve bu ayrı bir handikaptır, ayrı sorunları bize
getirecek. Biz ne diyoruz? Bilirkişi, mahkeme hâkiminin süjesidir,
yardımcısıdır. diyoruz, Bu rapor hâkimi bağlamaz.
diyoruz ve bu raporu denetleyecek olan kişi de mahkemedir, mahkemenin
hâkimidir. Burada Raporu üst kurul denetleyecek. şeklinde bir hüküm var.
Değerli arkadaşlar,
üst kurul denetledi, onayladı, yargıca geldi, yargıç eğer
Ben onaylamıyorum. derse, ya ciddi görmezse, yarın öbür gün
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Ya, bu Bilirkişi Üst Kurulu bunu
kabul etti, sen hangi gerekçeyle kabul etmiyorsun? derse yargıca, ne
yapacaksınız bunu siz?
Kanunun amacı tek bir
şey olur, sorun yaratmayacak, adil olan ve gerçekten mevcut olan
sorunları giderebilecek ihtiyaca cevap vermesi lazım. Bu
düzenlemeyle, biz, idareye bağlı bir bilirkişi getiriyoruz yani
bir vesayet kurumu getiriyoruz. Bilirkişinin tarafsızlığı,
bağımsızlığı ne olacak?
Şimdi, ileride toplumsal
davalar görülecek. Toplumsal davalarla ilgili siz bir bilirkişi heyeti
oluşturdunuz, bu kanun da geçti. Onun dışında uzman bir
kişiyi o mahkeme hâkimi seçemeyecek. Ergenekon, Balyozda 5 kişilik
bilirkişi üyesi vardı. Bu 5 kişi de nereden gelmişti,
nerede bunlar eğitildi? Amerikada. Belgelerini istedim. Birer
haftalık eğitimle geldiler bunlar. Savcılık
aşamasında aynı polisler, Silivri duruşmalarında
aynı polisler. Peki, o bilirkişiler ne oldu? Hepsi daha önce
oluşturulmuş düzmece bilirkişiler değil miydi? Önümüzdeki
toplumsal davalarda aynı düzmece bilirkişileri yargının
karşısına çıkarırsanız ne olacak? (CHP
sıralarından alkışlar) Yani arkadaşlar, bunlar gerçekten
sıkıntı yaratan hususlar.
Hepinize teşekkür ve
saygılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) - Son
cümle şu: Sayın Bakan dedi ki
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanal.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İç Tüzükün dışına çıkma.
MAHMUT TANAL (Devamla) Son
cümle, şunu söyledi: Biz şunları yaptık, bunları
Evet, bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti devleti için hakikaten kim taş
üstüne taş koymuşsa teşekkür ederim. Ancak
BAŞKAN Sayın
Tanal, teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (Devamla) -
döneminizde yaşanan darbe girişiminin ülkeye hakikaten faturası
kaldırılabilir bir husus değil. Bunu da sizler
yaşattınız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz.
Sayın milletvekilleri,
birleşime kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
388
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Birinci
bölüm üzerinde şahsı adına son sözde kalmıştık.
Şahsı
adına ikinci ve son söz, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayaya
aittir.
Buyurun
Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bilirkişilik Kanunu Tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Tabii,
bugün bir acı kaybımız oldu, büyük siyaset ve devlet adamı
Korkut Özalı kaybettik. Kendisine Allahtan rahmet, ailesine ve
sevenlerine de baş sağlığı diliyorum.
Tabii,
benden önceki konuşmacıların da özellikle belirttiği
şekilde, bilirkişilik kurumu, ülkemizde, geldiği nokta
itibarıyla çok sıkıntılı bir hâl almış
vaziyette. Hatta hukukçu milletvekillerinin özellikle net şekilde meslek
hayatlarında gördüğü ya da ticaretle uğraşan
arkadaşlarımızın bildiği gibi, bilirkişilik
müessesesi üzerinden yargılamada çok ciddi sıkıntılar
çıkmakta, yargılama maliyeti çok yükselmekte ve adli süreç çok
uzamaktadır. Özellikle bu sebeple, böyle bir müessesenin temel bir kanunla
düzenlenmesi için bu teklif hazırlanmış bulunmakta.
Evet, bilirkişilikle
ilgili mevcut sorunları özetlersek; kurumsal bir yapının bulunmaması,
etik ilkelerin belirlenmemesi, bilirkişilik eğitiminin verilmemesi,
denetim mekanizmasının olmaması, başvuran herkesin listeye
kaydedilmesi, listelerin her yıl yenilenmesi, liste
dışından bilirkişi görevlendirilmesi, idari ve askerî
yargının listeye tabi olmaması, meslek ve ehliyet yerine diploma
ve sertifikanın esas alınması, yetersiz kişilerin
bilirkişi olarak görevlendirilmesi, hukuki konularda sıklıkla
rapor alınması, bilirkişinin görev alanının
açıkça belirlenmemesi, raporların standart bulunmaması,
farklı ücret uygulamaları, talimatla bilirkişi raporu
alınması, yargı mensuplarının olumsuz
uygulamaları söylenebilir.
Bu kanunla birlikte,
özellikle kuralsız bir ortama, bilirkişilik kurumuna bir standart ve
düzen getirmeyi denemiş oluyoruz. Özellikle yargılamada
gördüğümüz: Dosya bilirkişiye gidiyor fakat ilk bilirkişi
raporundan sonra, itiraz üzerine bir bilirkişi, bir bilirkişi raporu
daha. Özellikle kimi davalarda dört, beş, altıya kadar bilirkişi
incelemeleri yapılıyor. Özellikle bu, demin de bahsettiğim
üzere, gördüğümüzde, yargılamanın sürecini çok ciddi
şekilde uzattığı gibi, çok ciddi bir maddi külfet de
getiriyor. Özellikle bilirkişileri kimi hâkim ve
savcılarımız da -sanki yardımcıları gibi- kendi
almış oldukları mahkeme gerekçelerine, karara
dayandırmakta, hatta savcılıkların da iddianamelerine esas
alınmaktadır. Bilirkişilik bir hâkim yardımcısı,
savcı yardımcısına durmuş noktadadır.
Özellikle Komisyonda -ben
muhalefetteki arkadaşlarımızın düşüncelerine çok
katılmıyorum- çok uzun süreli tartışmalar
yapıldı. Alt komisyona gitti yasa, alt komisyonda da uzun süre
tartıştık ve önünüze bu kanun tasarısını
getirmiş oluyoruz.
Bu kanunla ilgili özellikle
en önemli şey, bilirkişilik kurumuna güveni sağlarsak
yargıya da güveni artıracağız. Bu husus bu noktada çok
önemli ve bu amaçla da Danışma Kurulu, Bilirkişilik Daire
Başkanlığı ve bilirkişilik bölge kurullarını
getiriyoruz.
Özellikle muhalefetteki
temsilcilerin bilirkişilikle ilgili kuracağımız Daire
Başkanlığına ilişkin, sanki bilirkişilerin
yürütmenin kontrolü altına gireceği hususuna gerçekten katılmak
mümkün değil. On binlerce bilirkişiden bahsediyoruz ve özellikle de
Daire Başkanlığının faaliyeti yargısal bir
faaliyet değil, zaten sekretarya ve bilirkişilikle ilgili
altyapı çalışmalarını düzenleyecek bir kuruldan
bahsediyoruz. Özellikle buradaki yürütmenin kontrolüne geçiş
eleştirisi bu sebeple çok kabul edilebilecek noktada değildir.
Özellikle bilirkişimizin
eğitimi: Bu noktada da eleştiriler geldi fakat bilirkişiye
mesleki noktada bir eğitim hususu verilmeyecek ama bir rapor ve bu raporun
esaslarına ilişkin değerlendirmeler hazırlanarak ve
yargılamadaki hızlı bir süreci ve dağınık bir
noktada olan bilirkişiliğe ilişkin maddeleri de bir temel kanun
hâlinde bir araya getirmiş olacağız bu yasayla birlikte.
Özellikle şu noktada
benden önceki konuşmacıların bir notu vardı: Çok da
saygıdeğer ve sevdiğim bir konuşmacıdır ama sanki
Türkiyedeki her şeyi, Cumhurbaşkanımızı kastederek,
Cumhurbaşkanımızın üzerinden bir bilirkişi gibi tayin
edildiği noktasında da bir yaklaşımda bulunmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan milletin
bilir kişisidir; bu 2002de de çok net bir şekilde ortaya
çıkmıştır, 2007 seçimlerinde de çok net şekilde ortaya
çıkmıştır, 2011 seçimlerinde de net ortaya çıkmıştır,
2014te yüzde 52 oyla Cumhurbaşkanı olarak seçildiğinde de net
şekilde ortaya çıkmıştır ve en sonda 2015te de
gördüğümüz üzere milletin bilir kişisi olarak kabulü zaten net
şekilde ortaya çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Ben bu süreç üzerinden, özellikle başkanlık
noktasındaki eleştirilere ilişkin şunu söylemek istiyorum:
Bu Bilirkişilik Kanunu da neticede başkanlık hususuna bir
şekilde bağlanmış oldu muhalefetçe. Biz 15 Temmuzda da
gördük ki milletimizin ferasetine de cesaretine de muhalefetin de güvenmesini
istiyoruz.
Milletimize güvenmekten
korkmayın, milletimize güvenin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Korkut Özala Allahtan rahmet dilediğine ve
Aydın Milletvekili Bülent Tezcana geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bugün itibarıyla, 8inci Cumhurbaşkanımız
Sayın Turgut Özalın kardeşi ve aynı zamanda büyük devlet
ve siyaset adamı Korkut Özalı rahmete uğurluyoruz. Rabbim
mekânını cennet eylesin. Ailesine, yakınlarına ve
milletimize başsağlığı diliyorum.
Ayrıca, alçak bir
saldırıya uğrayan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan
Yardımcısı Sayın Bülent Tezcana da buradan bir kez daha
geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) -
Teşekkür ederiz Sayın Başkan, sağ olun.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre çok
kısa bir söz talebim olacak.
BAŞKAN - Buyurun, bir
dakika süreyle söz veriyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Korkut Özala Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gündüz hararetli
tartışmalardan dolayı ifade edememiştik. Biz de
Halkların Demokratik Partisi olarak Sayın Korkut Özalın
yaşamını yitirmesinden dolayı duymuş olduğumuz
üzüntüyü paylaşmak istiyoruz. Kendisine Allahtan rahmet, ailesine ve
sevenlerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Tanal, size de
60a göre söz veriyorum galiba.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
- Yok Sayın Başkan, ben soru-cevaba girmiştim. Teşekkür
ederim, sağ olun.
BAŞKAN - Bir tek siz girmişsiniz.
Çıkartırsak oradan 60a göre bir dakika süreyle verelim, bitirelim bu
işi.
LEVENT GÖK (Ankara) -
Şöyle yapacağız Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul)
- Olabilir.
LEVENT GÖK (Ankara) -
Sayın Bakan gelecekmiş.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) - Biz
soru-cevaplarda Sayın Bakanın gitmesi üzerine öyle bir uygulama
yaptık, 60a girelim. diye ama Sayın Bakan geldiği zaman,
Adalet Bakanı -ya da herhâlde gelecektir- ona yöneltecek
sorularımız var. Ama benim de bir dakikalık bir talebim var
izninizle.
BAŞKAN - Buyurun,
açayım. Siz sisteme girin efendim, bir dakika süreyle size söz vereyim
Sayın Gök.
24.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Korkut Özala
Allahtan rahmet dilediğine ve Cumhuriyet gazetesine yöneltilen
soruşturmayı yürüten savcının FETÖ adına açılan
bir davada sanık olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) -
Sayın Başkan, öncelikle, Korkut Özalın vefatından
dolayı tüm sevenlerine, herkese başsağlığı
diliyor, Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Bakan, bütün
devlet olanakları elinizde, bu bilgiyi hemen bizlerle
paylaşmanızı sizden özellikle rica ediyorum. Lütfen, konu
acildir, önemlidir. Bu konuyu, sorunu derhâl, bugün, şu anda çözelim.
Cumhuriyet gazetesine
yöneltilen soruşturmayı yürüten savcı FETÖ adına
açılan bir davada sanık mıdır? Bu kişi Murat İnan
mıdır? Böyle, sanıklığı olduğu bir dava var
mıdır? Bu konunun derhâl paylaşılmasında zaruret
vardır. Cumhuriyete FETÖ suçlamasıyla bir gözaltı kararı
veren, gazetecilerini gözaltına alan bu savcının bugün ortaya
çıkan bu pozisyonunu lütfen bizimle paylaşır
mısınız, bilgi verir misiniz? Çok acil olarak bunu sizlerden
bekliyoruz Sayın Bakan.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Gök.
Sayın Bakan bilgi
aldıktan sonra paylaşacak.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Arkadaşlar bilgi alsınlar, cevap vereyim.
BAŞKAN Tamam
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap işlemini geçiyoruz.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
60a göre
BAŞKAN - Sayın
Tanal, 60a göre buyurun bir dakika süre veriyorum size de.
25.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
bilirkişilik müessesesiyle ilgili bazı bilgileri öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, -biraz önce
tabii sorularımın arasında konuşma yaparken- tüzel
kişiler bilirkişilik yapabiliyor bu tasarıya göre. Şu anda
mesela Ağaoğlu şirketi, Cengiz Holding, onlar bilirkişilik
yapacak mı? Türkiye'deki tüm davaların bilirkişiliği bu
şirketlere verilirse
Bunu engelleyen bir yasa var mı? Yok. Bu konuda
yani gerçekten bugüne kadar para kazanan şirketlerin yeni bir para kazanma
alanı mı açılıyor?
İki: Bilirkişiler
reddedilebilir mi?
Üç: Bilirkişiler
taraflarla görüşebilir mi?
Dört: Adli
tıp kararları bağlayıcı mı?
Beş: Bilirkişilerin
sorumlulukları nelerdir?
Altı: Ceza
davasındaki bilirkişiler hukuk davasındaki davalarda
görevlendirilebilir mi?
Yedi:
Kesinleşen yargı kararının dayanağı olan
bilirkişi raporu bağlayıcı mıdır?
Sekiz:
Tarafları farklı uyuşmazlıklarda emsal bilirkişi
raporları kullanılabilir mi?
Bir başka
soru
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tanal, teşekkür ediyoruz.
Bu sorulara
herhâlde yazılı cevap verilir ya da Sayın Bozdağ
geldiğinde, müsait olduğunda, imkânlar dâhilinde cevaplandırır
diye düşünüyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bilirkişilik Kanunu Tasarısı (1/687) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 388) (Devam)
BAŞKAN -
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler böylece tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde
üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır.
İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 388 sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu
Tasarısının 1inci maddesinin (2)nci fıkrasındaki
"adli, idari ve askeri" ibaresinin kaldırılarak yerine
"tüm" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Baki
Şimşek Zihni
Açba
Konya Mersin Sakarya
Saffet
Sancaklı Kamil
Aydın
Kocaeli Erzurum
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
İdris
Baluken Meral
Danış Beştaş Ferhat
Encu
Diyarbakır Adana Şırnak
Behçet
Yıldırım Mahmut
Toğrul
Adıyaman Gaziantep
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
Sıra Sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
1inci maddesinin (3)üncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Tahsin
Tarhan Mehmet
Gökdağ
Eskişehir Kocaeli Gaziantep
Kazım
Arslan Bülent Yener
Bektaşoğlu
Denizli Giresun
"(3) Kanunlarda
bilirkişilik hizmeti verebileceği öngörülen kurumlar ile tüm
yargı mercilerinin talebi üzerine bilimsel ve teknik görüş bildiren
kamu kurum ve kuruluşları bu Kanunun kapsamı
dışındadır."
BAŞKAN Komisyon son
okuduğum önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 1inci
maddesinin üçüncü fıkrasındaki "yargı" ibaresinden
önce "tüm" ibaresi eklenerek kanun metninin tüm yargı
alanlarını kapsaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Gerekçesini okutmuş olduğum önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi
aynı mahiyetteki diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 388 sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu
Tasarısının 1inci maddesinin (2)nci fıkrasındaki
"adli, idari ve askeri" ibaresinin kaldırılarak yerine
"tüm" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz
Kamil Aydın
(Erzurum) ve arkadaşları
Mahmut
Toğrul (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz isteyen Erzurum Milletvekili
Kamil Aydın.
Buyurun
Sayın Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL
AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
1inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Efendim,
bilirkişilik gerçekten çok önemli bir kavram. Bilirkişilikle ilgili
böyle ihtiyaç hasıl olan bir kanunu da görüşmek gerçekten çok elzem
diye düşünüyoruz. Niye? Çünkü bilirkişilik bilgiye, bilime, tecrübeye
müracaat etmedir. Biz bununla beraber gerçekten bilgiyi önceleyen, tecrübeyi
önceleyen, inşallah, bir danışma formatı geliştirmeye
çalışıyoruz. Peki, Adalet Bakanlığı bünyesindeki
bir daireye bağlı olarak bunun işlerlik kazanması da tabii
ki kâğıt üzerinde gerçekten büyük temennilerle
arzuladığımız bir şey. Ama, biliyoruz ki gerçekten Batıdaki
yerleşik demokrasilerde olduğu gibi bu kurumlar çok işlevsel
kurumlardır. Niye? Çünkü erkler ayrımı çok nettir; yargı
yasamadan, yasama yürütmeden oldukça mesafelidir, bu mesafe ne kadar açık
olursa demokratik işleyiş o kadar sağlıklı olur.
Bu anlamda, bilirkişilik
de gerçekten olması gereken bir yapıdır ama uygulama biraz
farklı. Gerçekten, teori ile pratik arasındaki
zıtlığı biz bu dönemde birazcık hissettik. Söylem ile
eylem arasındaki zıtlığı fark ettik. Efendim,
baktığımız zaman, ilim ile amel arasındaki
farklılığı çok rahat bir şekilde gördük. Yani,
kâğıt üzerinde zaman zaman çok güzel şeyler düşünüyoruz,
çok güzel şeyler planlıyoruz ve yazıyoruz ama eyleme
geldiğinde, maalesef, uygulamaya geldiğinde bundan çok uzakta
kaldığımızı da Hükûmetin bugüne kadarki
uygulamalarından edindiğimiz tecrübelerle görmüş
bulunmaktayız.
Şimdi, bunlara çok tipik
birkaç örnek vermek lazım: Böyle bir yapı, yani bilginin
öncelenildiği, becerinin, yeteneğin
Çünkü, bilirkişide
aradığımız 2 önemli vasıf var, gördüğüm kadarıyla,
gerekçelerde de bahsediliyor: Bir, efendim, konudaki uzmanlığı;
iki, teknik kapasitesi. Yani, uzmanlığı olan, teknik kapasitesi
yüksek bir insanın hukuki bir mevzuda, hakemin ya da yargının
karar veremediği noktalarda müdahale edip bilgi ve becerisini devreye
soktuğu bir sistemden bahsediyoruz, çok güzel. Ama, bugüne kadar, heyhat,
gördük ki efendim, HES projelerinde; efendim, kamulaştırma
çalışmalarında, Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı atamalarda; efendim, sendika önceleyen birtakım
uygulamalarda maalesef bu kadar yetkili olmamalarına rağmen gerçekten
bilirkişilik ya da bilgi, tecrübe, liyakatin çok da öncelendiğine
tanıklık edemedik.
Şimdi, endişemiz ve
korkumuz şudur: Bir bakanlık bünyesinde bir daireye bağlı
olarak yani yine mesafesi hemen hemen kapanmış, yargı ile
yürütmenin böyle bir kurumu nasıl işletebileceği
konusundadır bizim endişelerimiz. Çünkü, gerçekten, hani Yatan
kardeşten biliyoruz. misali, bugüne kadarki uygulamalarda gördük ki maalesef,
tek taraflı, bilgiden, beceriden, uzmanlıktan öte, efendim,
partililik, liyakat olmayan birtakım atamalarla bir taraftan
kadrolaşmaya gidildiğini çok net bir şekilde görmekteyiz.
İşte, TÜBİTAKa yapılan atama çok tipik bir örnektir,
rektör atamaları çok tipik örnektir. Millî Eğitim
Bakanlığı bünyesinde, bir sendikaya ait olmamak
Müdürlükten,
makamdan, Millî Eğitim müdürlüğünden, şube müdürlüğünden
ortaokul müdürlüklerine varana kadar görevden alınmalarına dahi neden
olduğunu bizatihi gördük.
Dolayısıyla, evet,
olması gereken bir kurum, olması gereken bir yapı ama
kontrolünün siyasi erkin elinde değil, gerçekten liyakatin ön plana
çıkarılıp uzmanlığın çok öncelendiği bir
yapıya büründürülürse tekrar 15 Temmuzların arifesine geldiğimiz
şartları -Allah korusun- bir daha yaşamamış oluruz
diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Aydın.
Aynı mahiyetteki
diğer önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrul.
Buyurun Sayın
Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkürler.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
getirilen 388 sıra sayılı Kanun Tasarısı, aynı
zamanda Adli Tıp Kurumuna dair düzenlemeleri de içeriyor. Tasarıyla
getirilen düzenlemeler ne yazık ki Adli Tıp Kurumunun tarafsız,
bağımsız bir şekilde bilimsellik ilkesine göre görevini
yapmasına dair sorunları çözücü nitelikte değildir.
Değerli arkadaşlar,
Adli Tıp Kurumunun bu durumunu, özellikle, Antepte yaşanan bir olay
üzerinden yaşanan sorunları tarafınıza aktarmak istiyorum.
Biliyorsunuz, 20
Ağustosta Gaziantep Şahinbey ilçesi Beybahçe Mahallesinde bir Kürt
düğününe bir saldırı yaşandı. IŞİD
saldırısında 57 yurttaşımız
yaşamını yitirdi. Bunların çoğu, 40 kadarı 18
yaş altıydı.
Değerli arkadaşlar,
tüm yerel birimlerden sormamıza rağmen olayın failine ait
herhangi bir doğrulama yokken Sayın Cumhurbaşkanı her
fırsatta televizyona çıktığında olayın failinin
14 yaşında, üzerinde Messi forması olan bir çocuk olduğunu
ifade ediyor. Ama bu bilgiyi Antepteki ne soruşturmayı yürüten
savcılık ne diğer makamlar doğrulamıyor. Sayın
Cumhurbaşkanı gerçekten bu bilgiyi nereden almış
bilmiyoruz.
İkincisi: Otopsilerin
sağlıklı yapılmamasından kaynaklı olarak
İşte, Adli Tıp Kurumunun asıl sorunlarından bir tanesi
bu çünkü bu otopsiler bağımsız kuruluşların
gözetiminde yapılmadığı için 9 yaşındaki bir
çocuğumuzun hâlâ cenazesi tespit edilebilmiş değil, çünkü aile
ve Adli Tıp Kurumunun belirlemeleri çocuğun kimliğiyle
uyuşmuyor. Ramazan Ayhan 9 yaşında. Önce yapılan otopside,
Adli Tıp Kurumu otopsisi sonucunda DNA eşleşmesi
sağlanamıyor. Ailesinin tarifine hiçbir şekilde uymayan bir
cenaze gösteriliyor. Ailesi örneğin saçının kısa olduğunu
ama gösterilen cenazenin uzun saçlı olduğunu söylüyor. Yine,
çocuklarının doğuştan el ve ayak parmaklarının
6şar olduğu ve iki yıl önce ameliyatla 6ncı
parmaklarının alındığı, dolayısıyla
cenazesinde izin olması gerektiğini söylüyor ama gösterilen cenazede
herhangi bir iz yok. Şimdi, bu otopsilerin bağımsız hukukçuların,
tabiplerin de katılacağı bir ortamda yapılması en
azından bu karmaşayı engelleyecektir, engellemelidir diye
düşünüyoruz. Hâlâ o çocuğumuzun annesi gidip üzerine bir Fatiha
okuyacağı bir mezara sahip değil ama ismini biliyoruz, Ramazan
Ayhan 9 yaşında, o patlamada yaşamını yitirdi.
Bir
diğer önemli nokta değerli arkadaşlar, bu patlama özgün bir
patlama sanki çünkü IŞİDin daha önce Gar Meydanındaki,
Suruçtaki, İstanbul Sultanahmetteki, Adanadaki HDP
binalarımıza saldırının, yine İstasyon Meydanındaki
saldırılarının failleri çok kısa bir sürede
bulunmasına rağmen, maalesef Antep patlamasının -bugün tam
iki buçuk ay, yetmiş beş gün geçti- hâlâ failiyle ilgili tek bir
ilerleme yok. Bildiğimiz tek bir bilgi, var, o da Sayın
Cumhurbaşkanının 14 yaşında, üzerinde Messi
forması var. cümlesinden öteye gitmiş bir durum söz konusu
değil.
Değerli
arkadaşlar, dolayısıyla, Adli Tıp Kurumuyla ilgili olarak
Tabipler Birliğinin bu tasarıya ilişkin önemli 3 noktada
tavsiyesi var. Diyorlar ki: 1) Adli Tıp Kurumu Adalet
Bakanlığına bağlı olmaktan çıkarılarak,
Kurumun özerk, bilimsel, objektif ve güvenilir bir yapıya
kavuşturulması için gerekli düzenlemeler yapılmalı. 2) Adli
bilimlerin olmazsa olmaz kaynağı bilim insanlarından ve bilimsel
incelemelerden Kurumun azami düzeyde yararlanmasını istiyorlar. 3)
Bilirkişi ve bilirkişilik kurumlarının yeterlik ve
yetkinliklerinin bağımsız kurumlar tarafından
değerlendirilmesi, hukukun saygınlığı ve toplumun
adalete güven duyması için önemlidir. ATK, mevcut işleyişi içinde
âdeta tek başına hizmet vermekte ve denetimini de kendisi
yapmaktadır.
Birçok
sorun yaşanmaktadır. Yapılacak düzenlemeler bu sorunları
çözücü nitelikte olmalıdır diye ifade ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Şimdi
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
2nci maddesinin b) bendindeki gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin
ibaresinin kaldırılarak yerine gerçek kişi ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Baki
Şimşek Zihni
Açba
Konya Mersin Sakarya
Mehmet
Parsak Saffet
Sancaklı Ahmet
Selim Yurdakul
Afyonkarahisar Kocaeli Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 2nci
maddesinin 1inci fıkrasının b) ve e) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
b) Bilirkişi: Çözümü
uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde oy ve görüşünü
sözlü veya yazılı olarak vermesi için başvurulan gerçek
kişiyi,
e) Temel eğitim:
Kanunlarda yer alan esaslar ve Bakanlık tarafından belirlenen ilkeler
kapsamında bilirkişilik faaliyeti öncesinde, sadece bilirkişilik
mevzuatına dair verilen zorunlu eğitimi
Cemal
Okan Yüksel Tahsin
Tarhan Kazım
Arslan
Eskişehir Kocaeli Denizli
Mehmet
Gökdağ Bülent
Yener Bektaşoğlu
Gaziantep Giresun
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
2nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 2-
a) Bilirkişi: Çözümü
uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde oy ve
görüşünü yazılı olarak vermesi için başvurulan gerçek hukuk
kişisini,
b) Bölge kurulu: Bilirkişilik
bölge kurullarını,
c) Danışma Kurulu:
Bilirkişilik Danışma Kurulunu,
ifade eder.
İdris
Baluken Meral
Danış Beştaş Ferhat
Encu
Diyarbakır Adana Şırnak
Mahmut
Toğrul Behçet
Yıldırım
Gaziantep Adıyaman
BAŞKAN Son
okuttuğum önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 388 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İnşallah bu yasa
tasarısı hakkıyla yerine getirilir, eksikler tamamlanır da
milletimize hayırlı olur diye düşünüyorum. Üç dört aydır
darbeyle yatıp darbeyle kalkıyoruz. Bu kitapçığı bile
incelerken, yine, bu kitapçığa bile bir darbe
yapılmış. Şimdi, bu yasa tasarısını bize,
Meclise sunan Sayın Davutoğlu nerede? İşte, darbeyle bir
yere gitti.
Şimdi, yine burada
havale edildiği komisyonlar: Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu. Ben kendim Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun bir üyesiyim; bu, bize
gelmedi.
Evet arkadaşlar, hep Bu
yasa komisyondan geçsin. diyoruz ama meslek odalarının görüşü
yok, bizim görüşümüz yok. Bilirkişilik çok önemlidir, hatta bu konuda
bir hadis hatırlatacağım: İşi ehline veriniz. Ama
nerede? Siz işi ehline değil de taraftarlarınıza,
politikalarınıza ve saraya biat edenlere veriyorsunuz. İşi
ehline veriniz. lafı çok çok önemlidir ama maalesef bu
yapılmıyor.
Mesleğimle ilgili
kısım var, Adli Tıpla ilgili, bir dahaki konuşmamda dile
getireceğim.
Esası üzerinde
görüşlerim şöyle: Olayın esası bilirkişilik müessesesi
değildir. Tam bağımsız ve tarafsız bir yargı
mekanizması ve tarafsızlığını, bağımsızlığının
güvencesini yaratmadığınız bir yargı sistemiyle hangi
alanı düzenlerseniz düzenleyin, görüntüyü kurtarmaktan öteye
geçemeyecektir. Soyut gerekçelerle bugün yapılan tutuklamalara, el
koymalara, gözaltılara bakıldığında, önüne terör
kelimesi yazılarak somut bir gerekçe olmadan kişi hürriyeti, seçme,
seçilme hakkı, mülkiyet hakkı açıkça ihlal edilmektedir. Avrupa
Birliğinin, bilirkişilik müessesesi hakkında eleştirileri
olduğu, birlikte bu bilirkişilik müessesesinin eleştirisine dair
projelerin uygulandığı belirtilmekte ancak bu da mevcut
Hükûmetin beyanları ve uygulamasıyla çelişir bir durum arz etmektedir.
Daha dün Cumhuriyet
gazetesine yapılan baskına ve yazarların gözaltına
alınmasına karşı çıkan Avrupa Birliğine bizim
Başbakan diplomasi ağzıyla değil de mahalle
kabadayısı jargonuyla, çok net bir şekilde Avrupa Birliğini
önemsemediğini belirtmiştir. Bu noktalardaki eleştirilerin de
dikkate alınmayacağını Hükûmet birinci ağızdan
belirtmiştir. Bu nedenle, bu saatten sonra getirilen yasaları Avrupa
Birliği uyum süreci adı altında Meclise getirmek burada mesai
harcayan insanlarla dalga geçmek olur. Açıkça Evrensel, demokratik
kriterlere, halkın çıkarlarına değil, kendimize göre,
işimize geldiği gibi yasal düzenlemeler yapıyoruz. deyin, bizi
de boş yere kandırmayın diyoruz.
Ben bu yasayı biraz da
bilirkişileri kayıt altına alma ve beraberinde kontrol
altına alma yasası olarak görüyorum. Görevi gereği
bağımsız olması gereken bilirkişilerin Adalet
Bakanlığına, yürütmeye bağlı olarak seçimi, sicili,
ödenekleri belirlenecek. Bu şekilde bağımsız bir görev
yapmaları mümkün değildir.
En basit, siyasi değil bir şey değil, özgürlükçü bir
şey istemiyor; çevreyi, sadece çevreyi tahrip eden idarenin projelerine
karşı, bilirkişilerin idareyle olan bağı
düşünüldüğünde bu listelerde mevcut herhangi bir bilirkişinin
olumsuz rapor vereceği kanaatinde değilim. Olumsuz rapor verdikleri
zaman bunların güvencesi ne olacak?
Yine, yargının hâli göz önünde. Bilirkişi tayinine karar
verecek, dosyanın bilirkişiye gönderilmesine karar verecek merciler
ne kadar bağımsız? Bilirkişileri yürütmece kayıt
altına alıp bağımsız olması gereken hâkimi
yürütmenin belirleyeceği listeye mecbur bırakmak da
bağımsızlığı ayrıca zaafa uğratacak bir
durumdur.
Özel hukuk tüzel kişilerin bilirkişilik yapmasıyla
bilirkişi çalıştıran şirketlere bir yol mu
açılıyor? Yargıda yeni bir tür taşeron alan mı
yaratılmaya çalışılıyor? Tek güdüsü, tek amacı
kâr olan bu şirketler Hükümetten bağımsız karar verebilecek
bir organizasyona gidebilecekler mi? Bu şirketlere bağımlı
bir şekilde özgür ve tarafsız bir bilirkişilik kurumu
gelişebilecek mi? Sanmıyorum.
Bilirkişi herhangi bir meslek alanında özel ve teknik bilgisi
olan kişinin o alandaki ve o konuya has görüş ve düşünceleridir,
yoksa bilirkişi bir meslek grubu değildir. Bir meslek grubuymuş
gibi yapılan düzenlemenin esası da içinde olduğumuz siyasal
ortam ve konjonktür gereği, bilirkişilerin kayıt altına
alınarak kontrol edilmesi, bir dönem sonra ise bu baskıcı
ortamda yönlendirilmesidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 2nci
maddesinin 1inci fıkrasının (b) ve (e) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
b) Bilirkişi: Çözümü
uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde oy ve
görüşünü sözlü veya yazılı olarak vermesi için başvurulan
gerçek kişiyi,
e) Temel eğitim:
Kanunlarda yer alan esaslar ve Bakanlık tarafından belirlenen ilkeler
kapsamında bilirkişilik faaliyeti öncesinde, sadece bilirkişilik
mevzuatına dair verilen zorunlu eğitimi
Kazım
Arslan (Denizli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Denizli Milletvekili Kazım Arslan.
Buyurun Sayın Arslan.
(CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 2nci
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım.
Tabii, bu maddede daha çok tanımlar var. Bu tanımların
başlıkları verilmiş, tarifleri yapılmış,
onun üzerinde çok fazla durmayacağım çünkü her şey açıkça
ortada.
Ama, bu yasanın
getiriliş biçimiyle yapılışı, aynı zamanda
kuruluşların yeninden oluşturulması ve siyasi bir erke
bağlanacak biçimde dairenin oluşturulması suretiyle siyasi
baskıların ve inisiyatifin bu bilirkişiler üzerinde
sürdürüleceğini açıklıkla eleştirmek istiyorum.
Şimdi, bilirkişinin
vereceği raporlar çok önemli, birçok hâkimin temel kararlarının
özünü teşkil etmektedir. Hakîmin adil kararı için
altyapısını oluşturacak bu bilirkişi
raporlarının tarafsız, bilen bir uzman kişi
tarafından, hiçbir siyasi baskı ve inisiyatif altında kalmadan
açıklıkla olaya uygun bir şekilde verilmesi esastır.
Şimdi, gelecek bu düzenlemeyle birçok hataların ve bu hatalarla
birlikte verilecek kararların ortaya çıkacağını
belirtmek istiyorum.
Şimdi, mevcut
düzenlemelerde ve uygulamada bilirkişiliğin düzensiz olarak
işlediği ve belli standartlara kavuşturulması
gerektiği de açıktır. Böylesi bir kanun düzenlemesine ihtiyaç
olduğuna göre bilirkişinin AB standartlarına uygun, aynı
zamanda da ihtiyaçlarımıza cevap verebilecek bir nitelikte
olmasının da esas alınması bir gerçektir.
Şimdi, geldiğimiz
noktaya bakarsak, bilirkişilik müessesesinin önemiyle birlikte, yargı
kararlarının tarafsızca, bağımsızca verilmesi de
esastır. Bugün yapılan yargılamalarda gerçekten kararlar
tarafsızca veriliyor mu, bunu maalesef göremiyoruz. 2007den sonra FETÖ
terör örgütünün inisiyatifiyle verilen ve birçok haksız kararların
ortaya çıkmasına neden olan, haksız tutuklamalara neden olan
kararlar verilmiş, Türkiye bu konuda, Türk halkı bu konuda, birçok
aydın, birçok asker, gazeteci bu konuda çok büyük bir mağduriyet
yaşamıştır. Geldiğimiz noktada bu sefer de siyasi
iktidarın inisiyatifiyle yürütülen bir yargıyı görmekteyiz.
Arkadaşlar, eğer bu
böyle giderse, her siyasi iktidar, her bir terör örgütünün inisiyatifiyle
yürütülen bir yargı durumu ortaya çıkacak ve yürütülecek olursa
Türkiyede gerçekten yargıya güven yok olur. Nitekim o noktaya geldiğini
de söylemek istiyorum. Eğer yargıç, tarafsızca kanunlara, hukuka
ve vicdanına bağlı olarak kararını veremiyorsa belirli
etkiler altında kalarak bu kararı veriyorsa kamu vicdanını
rahatlatması kesinlikle mümkün değildir. Onun için, bilirkişilik
müessesesinin özellikle evrensel değerlere uygun olarak
hazırlanması ve bu değerler çerçevesinde de topluma
sunulması gerekmektedir. Bu nedenle tespit ettiğim bazı
eksiklikleri dile getirmek istiyorum ve düzeltilmesini istiyorum.
Bilirkişilik kurumunun ticarileşmesi kesinlikle önlenmelidir. Gerçek
kişilerin bilirkişilik yapacağı bir müessese
oturtulmalıdır. Tüzel kişilere eğer bilirkişilik
verilir ise bu sefer sorumluluk maalesef ortada kalacaktır.
Bilirkişiler, siyasi
baskılardan uzak tutulmalıdır. Bilirkişilik,
ihtiyacının bulunduğu alanlarda görev almış olan
insanlara verilmelidir ve gerçek anlamda, davanın özüne ve esasına
uygun raporlar ortaya çıkarılmalıdır diyorum, hepinizi
tekrar sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
2nci maddesinin (b) bendindeki gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin
ibaresinin kaldırılarak yerine gerçek kişi ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Uzmanlık, özel bilgiyi
ve teknik bilgiyi gerektiren hâllerde başvurulacağı belirtilen
bilirkişilerin bu tanıma göre gerçek kişi olması
gerekmektedir. Yine, 3üncü maddede belirtilen görevi bizzat yerine getirme,
sır saklama gibi kavramlar ancak gerçek kişiler bakımından
mümkündür. Uzmanlığına, özel ve teknik bilgisine
başvurulan, bu bilgiler kapsamında görevini yerine getiren ve
başkasına devredemeyen bilirkişinin özel hukuk tüzel
kişileri tarafından yapılması bilirkişilerde aranan
şartlarla uyumlu olmayacaktır. Madde değişikliğiyle bu
uyumsuzluğun giderilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç adet
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
3üncü maddesinin (7)nci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(7) Aynı konuda bir kez
rapor alınması esastır. Bununla birlikte raporun teknik
eksikliklerinin giderilmesinde açıkça yetersiz olduğu durumlarda
ilave rapor istenilebilir.
Mustafa
Kalaycı Baki
Şimşek Zihni
Açba
Konya
Mersin Sakarya
Ahmet
Selim Yurdakul Saffet
Sancaklı Mehmet
Parsak
Antalya Kocaeli
Afyonkarahisar
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
3üncü maddesinin (7)nci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Ferhat
Encu
Diyarbakır
Gaziantep
Şırnak
Behçet
Yıldırım Mizgin
Irgat Meral
Danış Beştaş
Adıyaman
Bitlis
Adana
(7) Aynı konuda bir kez rapor alınması
esastır. Ancak rapor ile giderilemeyen eksik bazı hususların
bulunması, tarafların rapora itirazlarının bilirkişice
değerlendirilmesi gibi hususlarda ilgili makamca gerekçesi belirtilmek
suretiyle ek rapor alınmasına karar verilebilir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 3üncü
maddesinin (1), (3), (7) ve (8)inci fıkralarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Tahsin
Tarhan Kazım
Arslan
Eskişehir
Kocaeli
Denizli
Mehmet
Gökdağ Bülent
Yener Bektaşoğlu Fatma
Kaplan Hürriyet
Gaziantep
Giresun
Kocaeli
"(1) Bilirkişi, görevini yasalar çerçevesinde
bağımsız, tarafsız ve objektif olarak yerine getirir."
"(3) Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hakimlik
mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan
konularda bilirkişiye ancak gerekçesi belirtilmek suretiyle zaruri
durumlarda başvurulabilir. Hakimlik makamı bilirkişi tayinini
iş yükü, dava mahiyeti ve mağduriyetleri dikkate alarak yapar."
"(7) Aynı konuda bir kez rapor
alınması esastır. Eksiklik tespiti, ihtilaf ve itiraz
durumlarında bilirkişi raporu, gerekçesi belirtilmek suretiyle
yenilenebilir."
"(8) Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemi veya bu Sisteme entegre bilişim sistemleri ya da
yazılımlar vasıtasıyla ulaşılabilen bilgiler veya
çözülebilen sorunlar için bilirkişiye ancak gerekçesi belirtilmek
suretiyle zaruri durumlarda başvurulabilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ
(Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet.
Buyurun Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP
sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 388
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 3üncü
maddesi hakkında verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Adalet sisteminde bilirkişiler
yargılamanın olmazsa olmaz unsurlarındandır. Bilirkişilikle
ilgili var olan sorunlar sadece bilirkişilerden değil, sistemsel
sorunlardan kaynaklanmaktadır. Bilirkişiler, hâkimin adil bir karar
verebilmesi için neredeyse anahtar konumundadır. İşte, bu
hususta yapılabilecek en küçük hata bile halkın gözünden düşen
yargı sistemini iyiden iyiye ayaklar altına alabilecek
durumdadır. Bu sebeple, bilirkişiler yargıya olan güvende de
önemli bir konuma sahiptir değerli arkadaşlar.
Bilirkişilik göreviyle
ilgili sıkıntıların Meclise sunulan ve şu anda
üzerinde konuştuğumuz kanun tasarısıyla çözümü ve belirli
bir standarda kavuşturulması kesinlikle elzemdir. Tam da burada
sormak gerekiyor: Toplumsal fayda mı, siyasal çıkar mı? Bu
sorular çerçevesinde, bu düzenlemeler yeni sorun alanı hâline asla
gelmemelidir. İlgili kanun tasarısının 3üncü maddesinin
(1)inci fıkrasında bilirkişinin görevini yerine getirirken
dürüstlük kuralları çerçevesinde bağımsız, tarafsız ve
objektif olması gereğinin altı çizilmektedir.
Yine, 3üncü maddenin
(3)üncü fıkrasında yer verildiği şekliyle, Hâkimlik
mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan
konularda bilirkişiye başvurulamaz. ifadesi maalesef reel durum göz
önünde bulundurulmadan tasarlanmıştır. Eğer hâkimlerimiz
hukuki hesaplamaları kendileri yapmak durumunda kalacaklarsa yargı
personelinin iş gücü daha da artmış olacaktır. Ama Biz
hukukçu bilirkişi istemiyoruz. dersek zaten Hukuk Muhakemeleri Kanununda
hukukçu bilirkişi yasağı vardır. Ancak, gelin görün ki bu
yasak hiçbir şekilde yargı alanında uygulanmamaktadır.
Hukukçu bilirkişiliğin önüne geçmek için, ilk olarak hâkimlik
müessesesinin iş yükü gibi birçok sorunu hakkında geliştirilmesi
gerekmektedir diye düşünüyoruz.
Yine, tasarının
3üncü maddesinin (5)inci fıkrasında bilirkişiler için gizlilik
yükümlülüğü getirilmektedir ancak bilirkişinin bu yükümlülüğü
ihlal ettiği takdirde ne olacağı, nasıl bir cezai hüküm ve
sorumlulukla karşı karşıya kalacağı,
yaptırım nedir, maalesef belirsiz
bırakılmıştır.
Aynı maddenin (7)nci
fıkrasında, aynı konuda bir kez rapor alınması esas
olarak belirlenmiştir ancak her bilirkişi raporunun bir de
istisnası bulunmaktadır. Şayet hâkim, bir davada istediği
bilirkişi raporunun yetersiz olduğu kanaatine varırsa ikinci raporu
hangi yasal şartlara dayanarak isteyecektir, bu husus bu tasarıda
belirsiz bırakılmıştır. Oysaki mevcut yargılama
koşulları içerisinde hâkimlerimiz, önüne istenilen seviyede bir rapor
gelmediğinde ikinci bir bilirkişi raporu isteyebilmektedir. Bizim bu
tasarıda bilirkişi sistemini yeniden yaratmamıza gerek yoktur,
zaten bilirkişilikte sorunlar ortadadır. Bizim yapmamız gereken,
bu sorunları ortadan kaldıracak pratik çözümleri bu tasarıyla
birlikte getirmektir.
Bu tasarının bu
haliyle kanunlaşması hâlinde, ileride, bilirkişiler için yeni
tasarılar hakkında yine burada konuşuyor
olacağımızı düşünüyorum. Nasıl ki eğitim
sistemi 4+4+4 gibi hilkat garibesi bir sistemle yapboz tahtası hâline
döndüyse yargımızın anahtarı durumunda olan bilirkişilik
müessesenin de bu duruma düşme ihtimali vardır.
Tasarının mevcut
sorunlara çözüm olmayacağı gibi yeni sorunlar yaratarak yeni çözüm
ihtiyaçlarının doğmasına neden olacak eksiklikler
taşıdığı açıktır değerli
arkadaşlar. Yargılama sistemini olumsuz etkileyecek ve uygulamada
sıkıntı yaratacak -bu tasarıda- belirttiğimiz hususlar
giderilmeden bu tasarının yasalaşması hem bilirkişilik
müessesesini hem de yargımızı maalesef belirsizliklere
sürüklemesi muhtemel durumlar içermektedir.
Bu sebeple, bu eksiklikler
giderilmeden bu tasarının yasalaşması yargıda tekrar
daha ciddi problemlere, problem çözmekten öte daha ciddi problemlere yol
açacağı aşikârdır ve bu hâliyle yasalaşmaması
gerektiğini düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
3üncü maddesinin (7)nci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş
(Adana) ve arkadaşları
(7) Aynı konuda bir kez rapor alınması
esastır. Ancak rapor ile giderilemeyen eksik bazı hususların
bulunması, tarafların rapora itirazlarının bilirkişice
değerlendirilmesi gibi hususlarda ilgili makamca gerekçesi belirtilmek
suretiyle ek rapor alınmasına karar verilebilir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın
Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilirkişilik Kanunu
Tasarısıyla ilgili yirmi dakikalık bir konuşma
yapmıştım, oraya atıfta bulunuyorum, başka bir konuda
düşüncelerimizi paylaşmak istiyorum. Çünkü, arkadaşlarımla
da bu konuda geniş eleştirilerimizi ve muhalefet şerhlerimizi
sunduk.
Değerli arkadaşlar,
bu Meclis kürsüsünde olmasa bile sıklıkla ifade ettiğimiz
yargının siyasallaştığını ve 15 Temmuz darbe
girişiminden sonra, şu anda çok ciddi gözaltı ve tutuklama
operasyonlarının olduğunu ifade ediyoruz. Fakat, maalesef, bu
operasyonlar aralıksız, sistematik ve hedefe odaklı bir
şekilde devam ettiriliyor.
Şu anda partimizin,
Halkların Demokratik Partisinin ilk tutuklanan Merkez Yürütme Kurulu Üyesi
Hüseyin Yılmaz, şu anda Diyarbakır Cezaevinde. Yine, en genç
Merkez Yürütme Kurulu Üyemiz Atiye Eren, geçen hafta tutuklandı, o da
Ankarada tutuklandı. Diğer bir Merkez Yürütme Kurulu Üyemiz Alp
Altınörs Tokat Cezaevinde, 10 Ekim katliamında
yaşamını yitiren bir barış şehidinin cenaze
törenine katıldığı için tutuklandı; 3 kişi.
Mahmut Çelik, yine Merkez Yürütme Kurulu Üyemiz, şu anda Urfada
gözaltına alındı ve hâlâ gözaltı işlemi devam ediyor.
Merkez Yürütme Kurulundan bilerek başladım ve bu il ve ilçelere
yönelik il, ilçe eş başkanlarından başlayarak belediye
eş başkanlarına varıncaya değin merkezî bir kararla,
tıpkı 2009da olduğu gibi, sistematik bir şekilde devam
ettiriliyor. Size sadece örnek olarak verebilirim çünkü bu örneklerin hepsini
saymaya kalkarsam ne süremiz yeter ne de böyle bir yola başvurma niyetinde
değilim.
Değerli arkadaşlar,
11 Ekim 2016 tarihinde yani yirmi üç gün önce Diyarbakırda bütün HDP ve
DBP il, ilçe örgütleri basıldı bir gece yarısı ve 57
arkadaşımız gözaltına alındı. Bunların
içinde Cebbar Leygara, HDP il Eş Başkanı; Gülşen Özer, HDP
il Eş Başkanı; Hafize İpek, DBP il Eş
Başkanı; HDP Kayapınar ilçe Eş Başkanı Abbas
Ercan, HDP Yenişehir Eş Başkanı Belgin Diken
Neredeler
biliyor musunuz? Hâlâ gözaltındalar. Yirmi üç gündür Diyarbakırda
bir spor salonunda, kendilerine şu ana kadar, bu konuşmayı yaptığım
saate kadar hiçbir soru sorulmadan spor salonunda tutuluyorlar, otuz günün
tamamlanması gerekiyor.
Tabii, bu operasyonun
başka bir anlamı da var: 11 Ekimden sonra Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesi eş başkanları yakalandı;
gözaltına alındılar, tutuklandılar, kayyum atandı ve
bunlar hâlâ gözaltında bu süre zarfında. Amaç ne? Siyaseten
Diyarbakırdaki tepkiyi azaltmak, tepkisizleştirmek; il, ilçe
örgütlerinin alana çıkmasını, TOMAlarla, gazlarla, başka
yöntemlerle birlikte il, ilçe örgütü ve yöneticilerinin de buna demokratik
tepkisini göstermesini engellemek.
Yine, diğer il ve
ilçelerimizde her gün ama her gün, her sabah bir il ya da ilçe örgütümüzün ya
bütün yönetimi ya 3 kişi ya 5 kişi ya 10 kişi tutuklanıyor
diye haberleriyle uyanıyoruz. Hiç kimse bize, özellikle iktidar partisine
söylemek istiyorum, Bunlar yargı faaliyetidir. demesin. Lütfen
kendilerini de kandırmasınlar. Bu bir yargı faaliyeti falan
değil, bu bir siyasi karardır. HDPye yönelik bizimle rekabet edemeyen,
bizim sözlerimize cevap veremeyen, bizim eleştirilerimize yanıt
olamayan iktidar partisi, bizim il ve ilçe örgütlerimize, il, ilçe eş
başkanlarımıza, belediye başkanlarımıza
yargı silahını kullanarak -maalesef, yargı da bir
enstrümana dönüştürüldü- etkisizleştirilmeye
çalışılıyor. Ama, kötü bir haber vereyim, emin olun, bu
gözaltı operasyonları halkta tam tersine bir etki yaratıyor.
Şu anda Diyarbakır halkı, il, ilçe eş
başkanlarının yirmi üç gündür gözaltında olmasına
gitgide öfke biriktiriyor ve herkes buna öfkeleniyor ve bunlar AKPli falan
olmuyor, bunlar iktidarı falan desteklemiyor. Bizi zayıflatmaksa
niyetiniz bundan vazgeçin. Bizi gerçekten zayıflatabileceğiniz bir
yöntem değildir bu.
Bu, sadece iktidarın
âcizliğini ve yöntemde sıkıntısını gösterir
diyorum ve teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
3üncü maddesinin (7)nci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(7) Aynı konuda bir kez
rapor alınması esastır. Bununla birlikte raporun teknik
eksikliklerinin giderilmesinde açıkça yetersiz olduğu durumlarda
ilave rapor istenilebilir.
Mehmet Parsak (Afyonkarahisar) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak.
Buyurun Sayın Parsak.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK
(Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanun Tasarısının
3üncü maddesine dair verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
Söz
aldığımız önergeyle ilgili açıklamalarımıza
geçmeden önce bir gönül borcumu daha yerine getirmek isterim. 22 Temmuz 2015
yılından bu yana Afyonkarahisarımızın onlarca
şehitlerinden 2sini daha dün toprağa verdik. Birisi Çay Karacaören
beldemizden, birisi de Bolvadin ilçemizden. Her 2 şehidimize de Yüce Allahtan
rahmet diliyorum, aziz Türk milletine başsağlığı
diliyorum ve bu şehitliklerin artık bir son bulmasını
canıgönülden temenni ettiğimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu önemli yasa tasarı yani
Bilirkişilik Kanunu Tasarısı, gerçekten, özellikle de
avukatlık mesleğinden geçen pek çok milletvekili
arkadaşımın da bildiği gibi, hukukun en önemli sorun
alanlarından birisini oluşturmaktadır ve bu kapsamda bizim
burada beş dakikalık bir süre içerisinde ifade edebileceğimizden
çok daha geniş bir meseledir. Nitekim, bu çerçevede şimdiye kadar
konuşan tüm hatipler, özellikle de hem geneli üzerinde hem de birinci
bölüm üzerinde söz alan Milliyetçi Hareket Partili hatipler tarafından
bizim çerçevemizde konunun önemsenen tarafları ve bizim
yaklaşımlarımız, Milliyetçi Hareket Partisinin
yaklaşımları ifade edilmiştir. Ben burada sadece söz
aldığımız bu 3üncü maddedeki önergemiz çerçevesinde
dikkatinizi çekmek suretiyle yaklaşımlarımızı ortaya koymak
istiyorum ve bu konuda usulle ilgili de bir hususa atıfta bulunmak
istiyorum. Bundan birkaç saat önce Genel Kurulda, bence, çok kıymetli
tartışmalar yürütüldü ve AKP Grup Başkan Vekili Sayın
Elitaş sataşmak için söylemiyorum, bir hatırlatma kabilinden
ifade edeceğim- dedi ki: Burada bizden önce söz alan hatipler konunun
esasına yönelik, konuyla ilgili şeyler söyleseler de biz de
bunları dinlesek, bunlardan kabul ettiklerimizi dikkate alsak,
bunları kabul etsek, bunları düzeltsek tıpkı komisyonlarda
olduğu gibi, ikna olmadığımız hususlarda da tabii ki
kendi takdirimize göre oy kullansak. Şimdi, tam da öyle bir önergeden söz
ediyoruz. Görüşmekte olduğumuz tasarının 3üncü maddesinin
(7)nci fıkrası aynen şu şekilde: Aynı konuda bir kez
rapor alınması esastır. Bizim de önergemiz, bunun kalması
ve buna ek olarak, bununla birlikte Raporun teknik eksikliklerinin
giderilmesinde açıkça yetersiz olduğu durumlarda ilave rapor
istenebilir. şeklinde. Yani bu gayet açık, gayet makul, gayet
mantıklı, kabul edilmesi gereken bir önerge. Gerçekten biz de
istiyoruz ki raporlar bir defada hükme esas alınabilir mahiyette
çıksın, yargılama uzamadan adil bir yargılamaya katkı
sağlasın, mahkemeler de bunları esas almak suretiyle hüküm tesis
etsin ama uygulamadaki pek çok zorluğu, pek çok
sıkıntıyı da biliyoruz ki, kimi önemli dosyalar başta
olmak üzere, kimi kapsamlı dosyalar başta olmak üzere pek çok dosyada
o raporlar hükme esas alınabilir nitelikte, kalitede çıkmayabiliyor.
E, biz, şimdi, bilirkişilik müessesesiyle ilgili bir kanun
tasarısı getirdik ve bunu çıkarmak suretiyle uygulamadaki
aksaklıkları, eksiklikleri giderelim istiyoruz. Bu yönde de böyle bir
yaklaşım söz konusu. Eğer bizim önergemiz kabul edilirse,
endişe etmeyin, mahkemeler birden fazla rapor alınmasını
bir alışkanlık hâline getirmeyecekler. Mahkemeler, gene,
tıpkı burada ifade edildiği gibi, bir kere rapor
alınmasının esas olduğu gerçeğinden hareket edecekler.
Ama ihtiyaç gördüklerinde, eğer önergemiz kabul edilirse, teknik
eksiklikler bulunduğunda yeniden rapor alınmasını
böylelikle temin edebilecekler. Biz de kanun koyucu olarak uygulamaya
doğru yön vermiş olacağız ve buradaki uygulama adaletle
alakalı. Adalet de mülkün temeli olduğuna göre en fazla önemsenmesi
gereken bir uygulamadan söz ediyoruz. Dolayısıyla, gelin, bu defa bir
değişiklik yapalım, şimdiye kadar olduğu gibi
önergelerimizi bu noktada kabul etmeme noktasında değerlendirmeyelim.
Ben, bu
düşüncelerle önergemizin kabul edilmesini yüce Meclisten talep ediyorum ve
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Evet, madde üzerinde
konuşunca, böyle kabul edilen önergelerimiz oluyor arkadaşlar, ona
göre.
İkna ettiniz demek ki
Sayın Parsak. Teşekkür ediyoruz.
4üncü madde üzerinde üç adet
önerge vardır; okutuyorum, işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
Sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
4. Maddesinin 3. fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kurul kendi arasından
müsteşara yardımcı olmak üzere üç yardımcı seçer.
Mustafa
Kalaycı Baki
Şimşek Zihni
Açba
Konya
Mersin
Sakarya
Ahmet
Selim Yurdakul Saffet
Sancaklı Mehmet
Parsak
Antalya Kocaeli
Afyonkarahisar
Emin
Haluk Ayhan
Denizli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 4 üncü
maddesinin 1 ve 7nci fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Mehmet
Gökdağ Tahsin
Tarhan
Eskişehir
Gaziantep
Kocaeli
Kazım
Arslan Bülent Yener
Bektaşoğlu Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Denizli
Giresun
Bursa
"(1) Bu Kanunla verilen
görevleri yerine getirmek üzere Bilirkişilik Danışma Üst Kurulu
kurulmuştur."
(7) Danışma Üst
Kurulu, ayda bir defa toplanır. Başkan gerekli gördüğü hallerde
Danışma Üst Kurulunu her zaman toplantıya
çağırabilir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
4üncü maddesinin 1inci fıkrasının a, c, ç, ı, i
bentlerinin çıkarılmasını, c bendinden sonra gelmek üzere ç
bendinin eklenmesini, 3üncü ve 4üncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Ferhat
Encu
Diyarbakır
Gaziantep
Şırnak
Ayhan
Bilgen Mizgin
Irgat Behçet
Yıldırım
Kars
Bitlis
Adıyaman
ç) Sayıştay
Başkanlığı tarafından seçilecek bir kişi,
3) Danışma Kurulu,
başkanını ve yardımcısını kendi içerisinden
seçer. Başkan, Danışma Kurulunu temsil eder ve Kurul
toplantılarının gündemini belirler.
4) İkinci
fıkranın (b) bendinde yer alan üye dışındaki
Danışma Kurulu üyelerinin görev süresi üç yıldır. Görev
süresi dolan üyeler yeniden seçilebilir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Kars Milletvekili Ayhan Bilgen.
Buyurun Sayın Bilgen.
(HDP sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilirkişi
Danışma Kurulunun öneride bulunmak dışında ve
başkanın temsili dışında bir yetkisi gözükmüyor,
metinde başka bir yetki yok. Ama, aslında öneride bulunmak
dışında yetkisi olmayan bir kurulun bile kendi
başkanını seçebileceğine dair bir güven
taşımıyoruz, başkanı baştan belirliyoruz. Bunu,
neredeyse, burada oluşturulan, kurulmasıyla ilgili yasa
çıkarılan bütün düzenlemeler için aynı mantıkla
yaptık.
Şimdi,
HSYK içerisinde bulunan Adalet Bakanlığı Müsteşarı
aynı zamanda bu kurulun da Başkanı olacak ve tırnak
içerisinde öneride bulunacak ve yargı üzerinde herhangi bir etkileyici
işlevi olmayacak; bir kere organik olarak bu mümkün değil.
Dolayısıyla, yani bu kurulları oluştururken biz yaptık
oldu mantığıyla hareket etmeye devam edersek evet bir prosedürü
tamamlarız ama bunun uluslararası arenada hiçbir
karşılığı olmaz.
Bugün Dilekçe
ve İnsan Hakları Karma Komisyonunda kamu denetçileriyle ilgili
isimler belirlendi. Ben yıllarca bu alanda çalışan birisiyim,
aranızda da insan hakları alanında çalışan isimler
var. Bu ülkede geçmişte, sizin iktidarınızın ilk
yıllarında da böyle kurullar oluşturulurken kamuoyunda, toplumda
bu alanda çalışmalarıyla bilinen, tanınan, saygın,
itibarlı isimlere teklif götürülürdü o kurulun itibarı olsun diye.
Uluslararası arenada bir kurulu meşru kılan sadece
kuralları değildir, sadece mevzuatı değildir aynı
zamanda aslında oradaki kişilerin gerçekten bu işi yapabilecek
ehliyette, liyakatte olduğuna dair bir kanaattir. İsterseniz
açın CVlere bakın, seçilen arkadaşlarla ilgili asla
kişisel bir önyargıyla bunu söylemiyorum ama hepimizin bildiği
bu alanda çalışmalarıyla nam salmış, isim
yapmış hem de sizin partinizden başka isimler olmasına
rağmen bilerek başka isimler seçiliyor.
Ee, şimdi,
hani bu tablo aslında bir fıkra anlatmayı zorunlu
kılıyor. Gecenin bu saatinde bu kadar dinleyici bulunca ben bir fıkrayla
sözlerimi tamamlayacağım.
Değerli
arkadaşlar, bir trende 4-5 genç bir oyun oynamaya karar vermişler ve
aynı kompartımanda oturan bir yaşlı köylüyü oyuna getirmek
için o bildiğiniz el frenini böyle iki elleriyle falan çekmeye
çalışmışlar, zorlamışlar, çekemiyormuş gibi
bir görüntü oluşturmuşlar; sırayla her biri denemiş
çekememiş. Gençler dışarı çıktıktan sonra
yaşlı köylü tutmuş el frenini çekmiş. Kondüktör
gelmiş, demiş ki: Kim çekti? Köylü demiş ki: Ben çektim, hem
de tek elimle yaptım. Şimdi, bütün bu olup bitenler bir süre sonra
dönüp Biz yaptık, hem de tek başımıza yaptık.
diyebileceğiniz şeyler değil.
Bir sürü örnek var söylenecek
ama, biraz önce medyaya düştü, bir sürü televizyon kanalıyla ilgili,
işte, mesela dünyadaki 14 tane saygın, ifade özgürlüğü,
basın özgürlüğü alanında çalışan kuruluş ortak
deklarasyon yayımladılar Türkiyede gazetecilerin durumuyla ilgili,
kapatılan gazeteler, tutuklanan gazetecilerle ilgili. Avrupa Parlamentosu,
gazetecilerin tutuklanması dolayısıyla vize serbestliğinin
2018e kalabileceğiyle ilgili açıklama yaptı. Şimdi, bunlar
Biz takmıyoruz, dinlemiyoruz, önemsemiyoruz. falan denilecek şeyler
değil; bütün ülkeyi ilgilendiriyorsa bütün ülkenin beklentisini, kaygısını
dikkate alan bir siyaset yürütmek zorundasınız.
Hepsini geçtik, yani
Cumhuriyeti, diğer televizyonları, her şeyi geçtik, biraz önce
sosyal medyaya Kudüs TVnin de RTÜK tarafından
kapatılabileceğine dair ya da yayınının
durdurulabileceğine dair bir haber düştü. Umarız
yanlış çıkar.
Şimdi, Cumhuriyet
gazetesini hem FETÖyle hem Kürt silahlı hareketiyle birlikte
ilişkilendiren bir savcı anlayışı var. Şimdi,
Kudüs TVyi neyle bağlantılandıracaksınız, hangi terör
örgütüyle? Vallahi, güncel olarak benim aklıma gelen tek şey
Haşdi Şabiyle bağlantı kurmaktır. Yani Telafere
Şii milisler giriyor. diye onların Türkiyedeki, gündemlerini,
yaklaşımlarını savunan, taşıyan birkaç televizyon
kanalı var, daha çok Caferilere, Şiilere hitap eden televizyon
kanalları, onu da eğer bu yöntemle kapatırsanız, hani, dünyada
terörle ilişkilenmemiş olduğumuz hiç kimse kalmayacak.
Herkesi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 4üncü
maddesinin (1) ve (7)nci fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurhayat Altaca Kayışoğlu
(Bursa) ve arkadaşları
"(1) Bu Kanunla verilen
görevleri yerine getirmek üzere Bilirkişilik Danışma Üst Kurulu
kurulmuştur."
(7)
Danışma Üst Kurulu, ayda bir defa toplanır. Başkan gerekli
gördüğü hallerde Danışma Üst Kurulunu her zaman toplantıya
çağırabilir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu.
Buyurun Sayın Altaca
Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bilirkişilik Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz almış bulunuyorum.
Bu Meclise geldiğimden
beri birçok yasa çıkardık, hemen hemen birçoğunda da kurullar
vardı ve o kurulların hepsi de yürütmeye bağlıydı.
Düşünüyordum Hakikaten ne kaldı yürütmeye bağlanmayan? diye.
Bu kanunun bu maddesiyle de bunu da tamamlamış oldunuz. Bundan
sonraki süreçlerde de neleri bağlayacağınızı
göreceğiz.
Şimdi, kanunun genel
gerekçesinde yer alan bilgiler doğru, bizler de uygulamadan gelen
hukukçular olarak bu sıkıntıları sıkça
yaşadık, hepsini biliyoruz. Liyakatin olmaması,
bilirkişiler nedeniyle uzayan davalar, sonra bu bilirkişilerin
kendilerini hâkim yerine koyması, vesaire, hepsini biliyoruz. Evet,
bunların değişmesi lazım. Bilirkişilik uygulaması
bugünkü hâliyle tam bir garabet ama yargının zaten neresi doğru
ki bilirkişilik kısmı da düzgün olsun.
Peki, çözüm nedir
değerli arkadaşlar? Çözüm, öncelikle yargının siyasal
iktidarın baskısı altından kurtarılmasıdır.
Bütün bu sorunların çözümü de önce oradan geçmektedir.
Şimdi, mevcut yasa
uygulanıyor mu değerli arkadaşlar? Çoğunuz hukukçusunuz,
biliyorsunuz ki uygulanmıyor. O nedenle bu yasanın
çıkarılması da bu sorunların çözümü için uygun ve yeterli
olmayacaktır çünkü bu yasanın uygulanması da kuşkuludur.
Bilirkişilik müessesesini düzeltelim ama değerli arkadaşlar,
şu anda dosyaları bilirkişilere gönderecek hâkimler yok. Biliyor
musunuz bilmiyorum ama şu anda mahkemelerin birçoğunda maalesef hâkim
yok. Aylardır avukat arkadaşlarımız duruşma yüzü
görmüyorlar. Avukat arkadaşlar duruşmaya gittiklerinde kendilerine
Mazeret ver, hâkim yok. deniyor. Neden hâkim yok? On dört yıldır
cemaatçi diye torpil yapıp aldığınız o hâkimlerin
hepsini şimdi meslekten çıkarınca o kadar çok
almışsınız ki mahkemeler hâkimsiz kaldı.
Dolayısıyla, bilirkişiye gönderecek hâkim de yok zaten. Bu
yasayı çıkarsanız ne olacak?
Evet, bilirkişiliğe
ne zaman ihtiyaç duyuluyor? Hepimiz biliyoruz, teknik bilgi gerektiği
zaman bilirkişiye ihtiyaç duyuluyor. Peki, bu teknik bilgi gerektiren
alanı daraltmak mümkün mü? Yani dosyaların daha az bilirkişiye
gitmesini sağlamak mümkün mü? Aslında önce buralardan başlamak
gerekir.
Makul sürede yargılanma
hakkı en temel adil yargılanma haklarından birisidir ve
ülkemizin hem AİHMde hem Anayasa Mahkemesinde en çok ihlal kararı
verilen haklardan bir tanesidir. Bilirkişilik müessesesinin de bu makul
sürede yargılanma süresini uzattığını çok iyi
biliyoruz. Peki, bunun önüne nasıl geçeceğiz? Bunun önüne geçmek için
öncelikle hukuk fakültelerini düzelteceğiz, öncelikle hukuk eğitimini
düzelteceğiz, bakkal açar gibi hukuk fakültesi açmayacağız.
Şimdi, düşünün,
hukuk fakültesinden yeni mezun olmuş bir genç arkadaş, sınava
giriyor, soruluyor falan, işte, reisle ilgili kendinize göre doğru
cevap verilirse alınıyor, hâkim olarak atanıyor. Hiçbir uygulamayla
ilgili bilgisi olmamış bu arkadaşın, genç
arkadaşımızın önüne düşünün ki binlerce dosyayı
koyuyorsunuz. Ne yapar bu arkadaş? Kendinizi onun yerine koyun. Elbette ki
bilirkişiden medet umar. Bu hâliyle de gerekli gereksiz bütün dosyalar
bilirkişilere gider ve o kanunun genel gerekçesinde bahsettiğiniz
sorunlar bir sorun yumağına dönüşür maalesef.
Evet, bu kanunla hukukçu
bilirkişiyle ilgili olarak; zaten mevcut hâliyle var, uygulanmıyor,
yine engeller söz konusu ama bir de iş mahkemesi hâkimlerine sorun
bakalım. Onlar buna ne diyorlar? Diyorlar ki: Zaman
aşımını bilmeyen, hukuku bilmeyen bir kişiye biz
nasıl hesaplama yaptıracağız? Bunun tekrar gözden
geçirilmesi ve hukukçu arkadaşların devre dışı
bırakılmaması gerekir.
Yine, bir diğer konu
Sayın Tanalın söylediği şey bence çok önemli. 10uncu
maddedeki bilirkişilikle ilgili aranan özelliklerde TC vatandaşı
olmak ve tüzel kişilerle ilgili ticaret siciline kayıt mutlaka ve
mutlaka konulması gerekir. Zaten uluslararası hukuk
bürolarını ülkemize açtınız. Bari bu yasayla ülkemiz
uluslararası bilirkişi şirketlerinin istilasına
uğramasın ve bizim vatandaşımız, bizim
hukukçularımız burada emek sarf etsinler diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Üçüncü önergeyi okutuyorum,
buyurun:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
4üncü maddesinin (3)üncü fıkrasının birinci cümlesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Kurul kendi arasından
müsteşara yardımcı olmak üzere üç yardımcı seçer.
Emin Haluk Ayhan (Denizli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Efendim, ikna edici bir
konuşma bekliyoruz.
Buyurun.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Baştan büyük bir
sorumluluk yüklediniz. Zaten daha önce AKP Grubu başkan vekili
arkadaşımız hemen takdim cümlemize ambargo koydu.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) O ben değilim.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Zatıaliniz, evet efendim.
Şimdi, 388 sıra
sayılı demeyeceğim. Görüşülmekte olan Bilirkişilik
Kanunu Tasarısının 4üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisinin görüşlerini arz etmek için söz aldım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Bizim bu madde üzerindeki
önergemizde görüşülmekte olan 388 sıra sayılı
Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 4üncü maddesinin (3)üncü
fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere bir cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Bu cümlemiz nedir? Kurul
kendi arasından müsteşara yardımcı olmak üzere üç
yardımcı seçer. Biz bunu teklif ediyoruz. Gerekçemiz de şu:
Müsteşarın görevlendireceği yardımcıların
nasıl tespit edileceğine açıklık getirilmesi
dileğiyle. Bizim bu önergemiz, kabul edilmeyecek bir önerge değil.
Dolayısıyla, bu ifademizde, bu değişiklik önergemizde yüce
heyetten destek talep ediyoruz. Yüce heyetin bunu bizden esirgemeyeceğini
de biliyoruz.
Şimdi,
tasarının genel gerekçesinde hukuki ihtilafların giderek
arttığı, çeşitlendiği, karmaşık bir hâl
aldığı, çözüm için teknik bilgi gerektiği belirtiliyor.
Bilirkişiliğin bu nedenle yargıda önemli hâle geldiği de
ifade ediliyor, yargı sisteminin işleyişine de katkı
sağlanacağı söyleniyor. Aksi hâlde hak kayıpları
olacak. deniyor. 4üncü maddenin, gerekçesinde de bilirkişilik
hizmetlerinin yürütülmesinde yaşanan sorunların çözülmesi
gerektiği, bu nedenle Bilirkişilik Danışma Kurulunun
oluşumu, üyelerin kaynağı, görev süresi, seçim yöntemi,
çalışma usul ve esaslarının belirlendiği söyleniyor.
Ayrıca, yüksek yargı organları, bölge adliye, bölge idare, ilk
derece mahkemeleri, üniversiteler, Adli Tıp Kurumu, meslek odaları ve
meslek birliklerinden üye seçilecek bir model sekretaryası da aynı
yer daire başkanlığına veriliyor. Esasen, Bilirkişilik
Danışma Kurulu düzenleniyor. Yapı ve görev itibarıyla bu
kurul ilgili daire başkanlığının gerçekten gölgesinde
kalacak. Bu nedenle kurulun işlevsel özelliği olmayacak. Geniş
bir üye sayısı var. Yılda iki defa toplanıyor. Kurulun
politika oluşturmada katkısı azalır. Dar ve aktif
katılımlı bir yapı daha aktif olurdu, doğru olurdu ve
katkı sağlardı. Adalet mekanizmasındaki problemlerin
yığıldığını, çözüm için çağrı
arandığını zaten bu hazırlanış biçimi
mutlaka ne yapıyor? Gösteriyor.
Gerçekten,
şimdi, ülkede adalet mekanizması yaralı,
sıkıntılı. Kimseyi itham edip şu çalışma
ortamını ne yapmak istemiyorum? Sıkıntıya sokmak
istemiyorum. Ama siz, daha hemen yakın dönemde hâkim, savcı
stokunuzun, personel sayınızın üçte 1ini ne
yapmışsınız? Dörtte 1ini dışarı
koymuşsunuz. Neden? Şu anda tam madde metni önümde değil,
terörist örgüt iş birliği vesaire
Şimdi, bunların
geçmişe yönelik verdiği kararlar ne olacak? Bu çok önemli. Kimler
bundan bizar oldu, kimler bundan sıkıntı çekti, kim buna vesile
oldu? Bunların ne yapılması lazım? Bilinmesi.
Vakit daraldı.
Sayın Bakanım, bu, sizin altında imzanız olan 2007
yılı programı. Ben burada baktım, gerçekten, bu programda
olması gereken tedbirler ne diye, meslekten ihraç edilenler ve
edileceklerle ilgili hiçbir düzenleme öngörülmüyor. Bu
sıkıntılı, keşke buraya girseydi. Buna herhâlde
bütçede bir şekilde ne yapmak lazım? Bakmak lazım.
Bir diğeri: Almanyada
23 hâkim 1.000 kişiye, bizde 11 hâkim, savcı
Bunların
bağlı personeli orada 1 hâkim, savcıya 3 düşüyor, bizde
düşüyor 4-5, neyse. İngilterede euro olarak ortalama miktar 38,1
euro kişi başına adli yardım, bizde sadece 1,3. Hakikaten
garip gureba, fakir fukara bu düzende hakkını aramakta
sıkıntı çekiyor.
Ben yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum ve önergemize destek vereceğini umut ediyorum.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Komisyonun bir redaksiyon
talebi var.
Buyurun Sayın Komisyon.
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Biraz evvel 3üncü maddenin
görüşmeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin 3üncü maddenin 7nci
fıkrasının değiştirilmesiyle ilgili vermiş
olduğu önerge Genel Kurul tarafından kabul edilmişti. Ancak,
önergenin muhtevasında hiçbir değişiklik öngörmeksizin sadece
kanundaki terim birliğinin temini ve daha iyi ifade ediliş
tarzını geliştirmek için bu önergenin şu şekilde ifade
edilmesini takdirlerinize sunmak istiyorum: Aynı konuda bir kez rapor
alınması esastır. Ancak rapordaki eksiklik veya
belirsizliğin giderilmesi için ek rapor istenebilir. şeklinde
redakte edilmesini takdirlerinize sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Kanunun yazımı
sırasında bu düzeltme talebi dikkate alınacaktır.
Şimdi, 5inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
5inci maddesinin (1)inci fıkrasına görevleri ibaresinden sonra
gelmek üzere ve yetkileri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Ferhat
Encu
Diyarbakır Gaziantep Şırnak
Mizgin
Irgat Behçet
Yıldırım
Bitlis Adıyaman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 5inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Tahsin
Tarhan Kazım
Arslan
Eskişehir Kocaeli Denizli
Mehmet
Gökdağ Bülent
Yener Bektaşoğlu Namık
Havutça
Gaziantep Giresun Balıkesir
"MADDE 5- (1)
Bilirkişilik Danışma Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Bilirkişilik
hizmetlerinin yürütülmesinde yaşanan sorunlar hakkında çözüm
esaslarını belirlemek.
b) Daire
Başkanlığının görev alanına giren konuları
tayin etmek.
c) Daire
Başkanlığının ve bölge kurullarının
yıllık faaliyetlerini denetlemek.
ç) Bilirkişilik
hizmetlerine ilişkin temel ve alt uzmanlık alanlarını
tespit etmek.
d) Temel ve alt uzmanlık
alanlarına göre bilirkişilerin sahip olması gereken nitelikleri
belirlemek.
e) Bilirkişilerin,
görevlerini yürütürken uymaları gereken etik ilkeleri belirlemek.
f) Temel ve alt uzmanlık
alanlarına göre bilirkişilerin uyacağı rehber ilkeleri ve
hazırlayacağı raporların standardını belirlemek.
g) Bilirkişilik temel
eğitimine ilişkin usul ve esasları belirlemek, eğitim
verecek eğitim ve öğretim kurumları ile diğer
kurumların niteliklerini belirlemek ve bunlara izin vermek, bu kurum ve
kuruşları listelemek ve elektronik ortamda yayımlamak. e)
Alanlarındaki uzmanlıkları ve bilimsel yeterliliklerini dikkate
alarak bilirkişilik temel eğitiminden veya listeye kaydolmaktan muaf
tutulacaklara ilişkin usul ve esasları belirlemek.
ğ) Bilirkişilerin
denetimine ve performansına ilişkin usul ve esasları belirlemek.
h) Bilirkişiliğe
kabule ilişkin usul ve esasları belirlemek.
ı) Bilirkişilik
Asgari Ücret Tarifesini belirlemek ve her yıl güncellemek.
i) Temel ve alt uzmanlık
alanlarına göre bilirkişilerin aylık olarak bakacağı
iş sayısını belirlemek.
j) Bilirkişi olarak
hizmet verecek özel hukuk tüzel kişilerinin ve bu tüzel kişilik
bünyesinde bilirkişi olarak çalışacak kişilerin
taşıması gereken nitelikleri belirlemek.
k) Bilirkişiliğe
kabul şartları bakımından 10 uncu maddenin birinci
fıkrasının (e) bendinde aranan asgari çalışma
süresini, temel ve alt uzmanlık alanlarına göre artırmak.
l) Yıllık faaliyet
raporunu ve izleyen yıl faaliyet planını hazırlamak.
m) Görev alanına giren
konularda bilim komisyonları veya çalışma grupları
oluşturmak.
n) Danışma Üst
Kurulunun sekretarya hizmetini yürütmek.
o) Bilirkişilikle ilgili
uygulamaları izlemek, sorunları tespit etmek ve bu sorunlara çözüm
önerileri geliştirmek.
ö) Bilirkişilik
alanında her türlü istatistiki veriyi toplamak ve bu alana ilişkin
planlamaları yapmak.
p) Bilirkişilik sicilini
ve listesini tutmak.
r) Bilirkişilikle ilgili
yayınlar ile bilimsel çalışmaları teşvik etmek ve
desteklemek.
s) Bilirkişiliğe
ilişkin ulusal ve uluslararası kongre, sempozyum ve panel gibi
bilimsel organizasyonları düzenlemek veya desteklemek.
ş) Görev alanıyla
ilgili kamu ya da özel kurum veya kuruluşlarla işbirliği yapmak.
t) Bilirkişilik
listelerinden çıkarılanlar ile bilirkişilik yapmaktan
yasaklananların listesini tutmak ve yayımlamak.
u) Kanunlarla verilen
diğer görevleri yapmak.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Havutça.
(CHP sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
5inci madde üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde konuşuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye 15 Temmuz hain darbe girişimi
sonrasında çok önemli bir sürece savruldu. Öncelikle bütün kamuoyunun
merak ettiği, Kurtuluş Savaşında bile bir kurşun
sıkılmamış Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı gecede
7 kez bombalanmasının üst düzeydeki sorumluları kimlerdir? Bu
bombalayan hainler nerededir, kimdir? Şu anda bunun sorumluları
kimlerdir?
İkincisi:
Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilli arkadaşlarımızla
-ben de o gece geldim- birlikte buradaydık, başından beri bu
hain darbe girişimine karşı bir duruş sergiledik.
Genelkurmay Başkanı rehin alınıyor,
Cumhurbaşkanının yaveri darbenin manifestosunu yazıyor,
kuvvet komutanlarının hepsi rehin ama şu andaki fatura,
sorumluların hesap vermesi yerine bu işle ilgisi olmayan birçok
EĞİTİMSEN öğretmenini kanun hükmündeki
Düzeltiyorum,
kıyım hakkındaki kararnameler, kıyım kararnameleri
Şimdi, bu nasıl bir süreçtir? Türkiye giderek hukuk devletinden
uzaklaşan, dünyada saygınlığı demokratik özgürlükler
anlamında kaybolan bir ülke hâline geliyor.
Sayın
Bakan, bunlar benim görüşlerim değil. Bakın, Türkiye -rakam
veriyorum sizlere- 2014 yılında basın özgürlüğünde -Freedom
Houseun yaptığı araştırma- 14 basamak gerilemiş,
134üncü sıraya düşmüş; 2015 yılında 22 basamak
gerilemiş, 156ncı sıraya gelmiş. Yani, Angolayla ve Orta
Afrika ülkeleriyle, Irakla birlikte şu anda Türkiye. Şimdi, bu
görüntü nasıl geldi bu noktaya? Bakın, Türkiye bugün açık
cezaevi hâline geldi. Ne kadar FETÖcü varsa Allah belasını versin,
onda tereddüt yok ama kardeşim EĞİTİMSENli öğretmenin
FETÖyle ne alakası var? Bir sürü arkadaşımızı -bugün
byLock denilen bir uygulama çıktı, ne olduğunu kimse bilmiyor
MİTten başta- ne kadar şey varsa at byLockun içine, yolla
cezaevine.
Hâkimlerin,
savcıların ayağı titriyor sayın milletvekilleri, ayağı
titriyor. Dosyaya bakıyor savcı Tutuklama istemesem kendime
bakıyorum. diyor, Tutuklasam delillere bakıyorum. diyor. Evet,
ortada delil varsa bu süreçleri yaşatalım ama bakın bugün
Türkiye yargısı, olmadığı şekilde ağır
bir baskıyla karşı karşıya. Hâkimler, savcılar
bugün
Avukat arkadaşlara soruyoruz, mahkemeler işlemiyor, hâkim yok,
savcı yok. Tutuklanmış vatandaş, ayrı bir savcı,
hâkim gözden geçiriyor, tutuklamanın devamına. Yani Türkiye böylesine
hukuk devletinden giderek uzaklaşan bir garabetle karşı
karşıya, hızla Türkiye'nin yargının
bağımsız olmasını sağlayacak koşulları
oluşturması gerekir. Bugün, Avrupanın hiçbir ülkesinde
Türkiye'nin yargı bağımsızlığına inancı
olan yok.
Hatırlayın,
Fransa Dışişleri Bakanı geldi, bizim
Dışişleri Bakanının yaptığı
açıklama karşısında şunu söyledi. Bizim Türk
Dışişleri Bakanı Efendim, Fransada da bir
yıldır OHAL devam ediyor. dedi. Fransız
Dışişleri Bakanı ne dedi: Ama Sayın Bakan, Fransada
bağımsız yargı var. dedi. İşte, aradaki fark
burada.
Şimdi, bu
bilirkişilik müessesiyle, Türk yargı
bağımsızlığıyla ilgili eleştirilerimizin bir
benzeri getiriliyor burada. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna Adalet
Bakanının etkisi var. Şimdiki bilirkişiler
Vatandaşın devletle, belediyeyle olan bir husumetinde idari
yargıya gidecek vatandaş, o bilirkişi, Adalet
Bakanlığının karar mercisi olarak emir verdiği,
talimat verdiği bilirkişi nasıl bağımsız rapor
yazacak? Yazabilir mi? Onun için, bilirkişilik kurumu
bağımsız olmalı, etkisiz olmalı, siyasetin etkisinden
uzak olmalı ve bunun koşulları sağlanmalı. Aksi hâlde,
yargı bağımsızlığına ilişkin
eleştirilerimizi bilirkişiyle de ilgili yapmaya devam edeceğiz.
Çünkü siyasi iktidarın korkusu, baskısı, etkisi altında
bağımsız bir bilirkişi müessesesi oluşturulamaz diyorum
ve bunun bu şekilde düzeltilmesini talep ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 388 sıra Sayılı Bilirkişilik Kanunu
Tasarısının 5inci maddesinin (1)inci fıkrasına
görevleri ibaresinden sonra gelmek üzere ve yetkileri ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken konuşacaktır.
Buyurun Sayın Baluken. (HDP sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
388 sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısıyla
ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım ancak genel bir
değerlendirme yapmayı daha uygun buluyorum. Bu kanun
tasarısıyla ilgili arkadaşlarımız zaman zaman buradan
grubumuzun görüşlerini dile getiriyorlar.
Bu Mecliste maalesef, Meclisin çözüm gücünü ortaya konan
yanlış tutumlarla ortadan kaldırmış olduk. Şu
anda Türkiyenin temel sorunlarıyla ilgili dışarıda çok
yangısal bir süreç varken burada bu şekilde teknik düzenlemeleri
içeren kanun tasarılarını görüşmekle de bu ülkenin hiçbir
sorununu çözmeyeceğimizi hepimiz biliyoruz. Bizim burada bu saatlerde
mesai yapmamızı gerektiren temel konuların, temel gündemlerin
ülkenin temel sorunlarıyla ilgili gerçek yasal düzenlemeler olması
gerekiyordu.
Bakın, bugün neredeyse Mecliste oturan her siyasi parti grubuna
ait milletvekilleri birbirlerine neredeyse nefretle bakacak bir
kutuplaşmayı, bir gerilimi yaşama durumuna geldiler. Böylesi bir
ortamda buradan bir çözümün çıkması mümkün müdür? Oysaki bu
ortamı bu Meclis kendi eliyle bilinçli bir şekilde yarattı. Ön
yargılardan kurtularak burada farklı şekilde dile getirilen
konularda hassasiyet gösterilmiş olsaydı bugün bu kaotik sürecin
içerisinde olmayabilirdik.
Zamanı geriye çevirme imkânımız olsaydı
kırılma noktasının İç Güvenlik Yasasının buradaki
görüşmeleri olduğunu her birimiz anlayabilirdik. İç Güvenlik
Yasası burada görüşülürken biz olması gerekenin
demokratikleşme yasaları, demokratikleşme paketleri olması
gerektiğini, güvenlik yasalarıyla bu ülkenin bir yere
varamayacağını, kamu düzeni olarak ortaya konan gerekçelerde
büyük yanılgılara düşüldüğünü defalarca ifade ettik.
Güvenlik eksenli kafayla ya da politikayla kamu düzenini sağlamaya
çalışırsanız ortada ne kamu düzeni kalır ne de herhangi
bir düzen kalır diye çok ciddi uyarılarımız oldu. Ama
maalesef o dönemin güvenlik politikalarında karar kılmış
olanları, bir şekilde Hükûmeti ya da karar mercisi olanları ikna
ettiler ve bu Mecliste çözüm süreci devam ederken demokratikleşme
paketlerinin beklendiği anda vur emri, vur yetkisi bile içeren güvenlik
yasaları getirildi ve maalesef kaos o günden bugüne arttı.
Bakın, şunu
biliyoruz: Devlet içerisinde de AKP içerisinde de güvenlik eksenli
düşünenler ile demokratikleşme eksenli düşünenler arasında
büyük bir tartışma var. Yani alışılagelmiş, kamuoyunda
şahin bakışına sahip olanlar ile güvercin
bakışına sahip olanlar arasında ciddi bir
tartışma olduğunu biliyoruz. Bu, parti içerisinde de biliyoruz,
çözüm süreci içerisinde birlikte mesai yürüttüğümüz arkadaşlar var.
Eminim ki o arkadaşların hiçbirisi de bugün ortaya çıkan bu
tablodan memnun değillerdir. Ancak, sizin artık devlet içerisinde de
parti içerisinde de bir tartışmayı tüketmeniz gerekiyor.
Yaklaşık iki
yıldır, güvenlik yasası buraya geldiği günden itibaren ve
Suruç katliamından sonra askerî operasyonlar devreye girdiği andan
itibaren bu güvenlikçi kafaya sahip olanların sesi üzerinden bir politika
yürütülüyor ve maalesef, onlar çözüm süreci boyunca da sırf bu güvenlik
politikaları devreye girsin diye her toplantıya klasör klasör
birtakım dosyalar hazırlayıp, süreci bozup bütün ülkeyi bir
yangın yerine çeviren bu ortam için çaba harcadılar ve bakın
geldiğimiz nokta. Ne oldu? Hadi bırakın memleketi ya da bizim
söylemlerimizi, kendi açınızdan düşündüğünüzde bile bir
darbe süreciyle karşı karşıya kaldınız.
Artık masaya, kürsüye barış eksenli düşünenlerin,
demokratikleşme eksenli düşünenlerin yumruğunu vurma zamanı
geldi. Bu kafaya sahip olanların söylediklerini iki yıl boyunca
yapıyoruz ama memleketi bırakın -dediğim gibi- kamu
düzenini tam bir düzensizliğin, kaosun içerisine sürükledik diye o
itirazların yükselmesi gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum.
Anlatacak çok şey var
ancak iç politikada barış, dış politikada Kürtlerle
ittifak temelinde devam eden çözüm sürecinin sabote olması, çözüm
sürecinin bitmesi bu ülkeye çok ağır faturalar getirdi. Buradan
herhangi bir çıkış da göremiyoruz yani mevcut güvenlikçi
yaklaşımlarla daha fazla kaosu bütün coğrafyaya taşıma
dışında maalesef hiçbir çözüm seçeneği şu anda
elimizde görünmüyor. Bir bölgedeki OHALi 81 ildeki OHALe çevirmişsek
artık sizin de oturup şapkayı önünüze koymanız ve buna göre
de, dediğim gibi, bu bakış açısını,
demokratikleşme ve barış eksenindeki o bakış
açısını yükseltmeniz gerekir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 5inci madde kabul edilmiştir.
Sayın Gök, sisteme girmişsiniz, 60a göre bir
dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet gazetesine
yönelik soruşturmayı yürüten savcının bir FETÖ
davasının sanığı olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Benim aşağı yukarı bir saat önce
sorduğum soru 2 bakan eskitti, umarım Sayın Bakan bu soruma
Çok
basit bir soru soruyorum, Adalet Bakanlığının bütün
bürokratları burada. Eğer bu sorum anında
cevaplandırılamıyorsa çok ciddi bir sıkıntı var
demektir. Sorum çok açık ve net, cevabı da çok basit, evet ya da
hayır.
Cumhuriyet gazetesine yönelik soruşturmayı
yürüten ve gazetecilerin gözaltına alınması ve soruşturma
olayının da başında bulunan savcı Murat İnam
isimli bir kişi midir? Bu kişi şikâyetçi Recep Tayyip
Erdoğanın başında bulunduğu şikâyetçiler
tarafından Selam Tevhid davasının Yargıtay 16. Ceza Dairesinde
görülen davasında 28 no.lu sanık mıdır yani bir FETÖ
davasının sanığı mıdır? Bu FETÖcü
olduğu ifade edilen kişi mi Cumhuriyet gazetesine dönük bu
soruşturmayı yürütmektedir? Yani, Cumhuriyet gazetesine yönelik
yürütülen soruşturmanın savcısı Murat İnam
mıdır ve bu savcı 16. Ceza Dairesinde yargılanmakta
mıdır? Çok basit bir ifade ve cevap bekliyorum. Bulana kadar da
tekrarlayacağım bunu bugün.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan
27.- Başbakan Yardımcısı Mehmet
Şimşekin, Ankara Milletvekili Levent Gökün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, söz konusu iddiayı
İstanbul Başsavcılığı ve HSYKdan teyit etmek
gerekiyor, onun bilgisini bekliyoruz. Adalet Bakanımıza da
ulaştık, kendileri önemli bir toplantıda, henüz
çıkmadılar. Bize gelir gelmez biz sizi bilgilendireceğiz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, rica ediyorum,
bakın, ben bir saat önce sordum bu soruyu. Arkanızda Adalet
Bakanlığının bütün bürokratları oturuyor. Yani,
bakın
BAŞKAN Evet, Sayın Gök, teşekkür
ediyoruz.
Bilgi
geldiğinde mutlaka Genel Kurulla paylaşacaktır onu.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, tam bir saat oldu, bir saattir cevap verilmiyor,
bir saattir. Birazdan tekrarlayacağım. Bu vahim bir skandal olur.
Doğru mu, değil mi? diye soru soruyoruz. Bize de saygı
gösterilmesini bekliyoruz Sayın Başkan, sorduğumuz sorunun
cevabı evet ya da hayır.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, izin verir misiniz?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Elitaş.
Bir dakika süreyle 60a göre.
28.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara
Milletvekili Levent Gökün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkanım, Sayın Gök, bir saat önce bu
soruyu sordu. Nezaket gösterdiler, arkadaşlarla
yaptığımız anlaşma çerçevesinde soru-cevap
işlemini yapmadık. 60a göre söz istedi. Şu anda eğer
soru-cevap işlemini yapmış olsaydık Sayın Bakan
diyecekti ki: Yetkililerden bilgi alayım, size ileteyim. Bilgi
gelmediği takdirde Buna yazılı cevap vereyim. deme imkânı
vardı. Şu anda oturan Başbakan Yardımcısı gerekli
izahatı yaptı, Hem HSYKdan hem de diğer birimlerden bu bilgiyi
aldıktan sonra size vereceğiz. dedi. Sayın Gök de haklı
olarak bunun olmasını ısrar ediyor. Eğer gelirse bu bilgi
en yakın zamanda verilecek, verilmediği takdirde onu Sayın Göke
Adalet Bakanı burada olursa... Toplantısı bittikten sonra buraya
gelecek, muhtemelen Genel Kurul kapanmadan toplantısı biter -zaten bu
yasa görüşmelerine yarın devam edeceğiz- net ve doyurucu,
sağlıklı bir bilgi kamuoyuyla da paylaşılmış
olur. Keşke o zaman soru-cevap işlemini yapmış
olsaydık Sayın Bakanın diyeceği cevap Yazılı
cevap vereyim. şeklinde olacaktı ama bu çerçevede yapılan
görüşmeler doğrultusunda Sayın Bakanın
açıklamalarını Net bilgi aldıktan sonra vereceğim.
demesi... Çünkü herhâlde önemli bir şey sordu, ben bilmiyorum konuyu,
hassas bir konu, net bir bilgiyi aldıktan sonra... Kamuoyunu
yanıltmamak için Sayın Bakanın verdiği cevabı uygun
görmek gerekir diye ifade ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Gök, Sayın Baluken,
aynı konuyla alakalı mı?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) İç Tüzük 60a göre söz talebi.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Bir saniye, söz
vereyim ama yani bu konuyla ilgili, tabii, siz sorunuzu 2 defa yinelediniz
haklı olarak.
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, bir izin verin lütfen tekrar.
BAŞKAN - Evet,
Sayın Bakan da bu konuda daha net bilgiyi henüz
alamadığını ifade etti ve Bu bilgiye
ulaştığımız anda biz bunu sizinle
paylaşırız. dedi.
Ben tekrar vereyim ama
bitirelim lütfen.
Bir dakika, buyurun.
29.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, CHP Grup Başkan
Vekili olarak sorduğu basit bir soruya cevap alamadığına
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, ben gerçekten bu konunun ciddiye
alınmadığını düşünecek noktaya gelmek de istemiyorum
ama Cumhuriyet Halk Partisinin bir grup başkan vekili olarak cevabı
son derece basit bir soru sordum ve bu soruyu cevaplandıracak kadro da
burada. Sayın Adalet Bakanı da burada olsa zaten arkasındaki
kadroya dönerek bu sorunun cevabını arayacak. Yani, rica ediyorum.
UYAP sistemimiz var, bilgisayar sistemimiz var; isimler belli, davaların
adı belli. Ben Yargıtay numarası veriyorum. Bir saat önce
Ulaştırma Bakanı Birazdan vereceğiz. dedi, gitti. Sonra,
Sayın İsmet Yılmaz Tamam, veriyorum. dedi, o gitti. Ama, yani
ortada bir durum var. Böyle bir durum da kabul edilecek bir durum değil.
Çok basit bir soru: Bu
savcı yargılanıyor mu, yargılanmıyor mu? Sordum, Selam
Tevhid davasından, şikâyetçisi de Recep Tayyip Erdoğan. O davada
yargılanıyor mu, yargılanmıyor mu? Bunu öğrenmek
istiyoruz o kadar.
BAŞKAN Bu her
hâlükârda açığa çıkacaktır.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama, bu
fazla gecikmemeli.
BAŞKAN Sayın Gök,
işin ciddiyetine binaen, doğru bilgi vermek adına
sağlıklı bir şekilde bilgi alınmadan
yanıltmamaları da lazım.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Siz söylemeyin Sayın Başkan.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir
saatte bilgi alınır ama Sayın Başkanım, bir saat oldu.
BAŞKAN
Aldığında açıklayacaktır inşallah.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben
bekliyorum ve bunu yineleyeceğim bugün.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
Birazdan kürsüye çıkıp konuşacağım tekrar.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
Size de bir dakika süre
veriyorum.
30.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Cumhuriyet gazetesiyle ilgili soruşturmayı yürüten savcının
Fetullahçı yapılanmayla ilgili geçirdiği bir soruşturma süreci
olup olmadığı bilgisinin bir an önce verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aslında trajikomik bir
durumla karşı karşıyayız. Sorulan soru çok basit,
cevabı da çok basit. Yani, Cumhuriyet gazetesiyle ilgili
soruşturmayı yürüten savcının bu Fetullahçı
yapılanmayla ilgili daha önceki süreçlerde geçirdiği bir
soruşturma süreci var mı, yok mu? Bu devlet iki bakanıyla, bir
başbakan yardımcısıyla, onlarca bürokratıyla eğer
aradan geçen bunca süreye rağmen cevap veremiyorsa gerçekten çok vahim bir
durumla karşı karşıyayız. Bakın, kamuoyu ve medya
bu sorunun cevabını bulmuş yani anladığım
kadarıyla siz de sorunun cevabını biliyorsunuz ama Meclis
tutanaklarına geçmemesi için sürekli böyle topu taca atan bir tutum
içerisine giriyorsunuz. Eğer gerçekten bilmiyorsanız, o zaman Hükûmet
olarak orada oturmanızın bir anlamı yok. Yani, bir saattir bir
savcıyla ilgili bilgiyi bilmiyorsanız ya gerçekten söylediğiniz
gibi...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın
Sayın Baluken, lütfen.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ya ifade ettiğiniz gibi çok safsınız,
durmadan kandırılıyorsunuz ya da hükûmet etme, devleti yönetme
gibi bir liyakate sahip değilsiniz. O nedenle, bu sorunun
cevabının bir an önce verilmesi gerektiğini ben de buradan ifade
etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bilirkişilik Kanunu Tasarısı (1/687) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 388) (Devam)
BAŞKAN 6ncı
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
6ncı maddesinin (2)nci fıkrasının (a) bendinin
başına Kurulun görüşünü de alarak ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Baki
Şimşek Zihni
Açba
Konya
Mersin
Sakarya
Mehmet
Parsak Saffet
Sancaklı Ahmet
Selim Yurdakul
Afyonkarahisar
Kocaeli Antalya
Fahrettin
Oğuz Tor
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388 sıra sayılı
Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 6ncı maddesinin
(1)inci fıkrasında yer alan Adalet Bakanlığı Hukuk
İşleri Genel Müdürlüğü ifadesinin Bilirkişilik
Danışma Kurulu şeklinde değiştirilmesini, (2)nci
fıkrasının (s) bendinin aşağıda belirtildiği
şekilde değiştirilmesini ve d, h, ı, i, ve j bentlerinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Ferhat
Encu
Diyarbakır
Gaziantep
Şırnak
Mizgin
Irgat Behçet
Yıldırım Meral
Danış Beştaş
Bitlis
Adıyaman
Adana
s) Görev
alanıyla ilgili kamu, özel ve sivil toplum kuruluşları ile
meslek odalarıyla işbirliği yapmak ve görüş almak.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Tahsin
Tarhan Mehmet
Gökdağ
Eskişehir
Kocaeli
Gaziantep
Bülent
Yener Bektaşoğlu Kazım
Arslan Fatma
Kaplan Hürriyet
Giresun
Denizli
Kocaeli
Levent
Gök
Ankara
MADDE 6- (1) Bilirkişilik hizmetlerinin etkin,
düzenli ve verimli bir şekilde yürütülmesine destek vermek amacıyla
bu Kanunla verilen görevleri yerine getirmek üzere Adalet
Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde
Bilirkişilik Daire Başkanlığı kurulur. Daire Başkanlığı,
bir daire başkanı ile yeteri kadar tetkik hâkimi ve diğer
personelden oluşur. Danışma Kurulunun sekretarya hizmetini
yürütür.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Ankara Milletvekili Levent Gök.
Buyurun Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısının 6ncı maddesi üzerinde söz
aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye bir hukuk devletiyse, bu Meclis, bu
Bakanlar Kurulu, bu milletvekilleri eğer saygın bir şekilde
görevlerini yapmak istiyorlarsa her şeyin Anayasaya, yasalara, hukuka
uygun olması gerekir. Biz milletvekili olarak iktidarın
uygulamalarını denetlemek, ayrıca, kamuoyunda herkesi
meşgul eden konularda doğru bilgilenme hakkına sahip olmak
durumundayız ki yurttaşlarımıza karşı doğru
bilgi verelim ve görevimizi yapalım.
Ben burada bir saatten bu
yana milletvekilliği görevimi yaparken, bir ana muhalefet partisi
milletvekili olarak görevimi yaparken gerçekten, iktidarın Bakanlar
Kurulundaki bir sıkıntıyı görmenin de üzüntüsünü
yaşıyorum. Topu birbirine atan, topu taca atan bir
anlayışla Bakanlar Kurulu, evet ya da hayır diye
cevaplandırılması son derece mümkün olan bir soruyu bugün
cevaplandıramıyor, cevaplandırmak istemiyor.
Sayın Bakan, Adalet
Bakanlığının konusunu ilgilendiren bir konuda,
arkanızda Adalet Bakanlığının tüm bürokratları
var, bütün daire amirleri orada, eğer bir saatten bu yana, az önce
sorduğum sorunun cevabını alamıyorsam ya o
bürokratları değiştirin ya da Bakanlığı
baştan başa bir restore edin. Bütün bürokratları da itham
ediyorum, bu sorunun cevabını eğer Sayın Bakana
soramıyorsanız hepiniz görevinizi bırakın, Sayın
Bakanı benim karşımda sıkıntıya sokmayın.
Ben bir bakanın bir sorunun cevabını alamamasından
dolayı büyük üzüntü yaşıyorum Sayın Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar) Ya o bürokratlar görevini
bırakır ya da Sayın Bakan siz gereğini yaptırmak
durumundasınız. Sizi böyle âciz durumda nasıl bırakabilir
bürokratlar? Kanunlar Dairesi Genel Müdürü arkanızda, Hukuk
İşleri Genel Müdürü arkanızda, Adalet
Bakanlığının bütün bürokratları arkanızda. Son
derece basit bir soru. Nedir soru? 2 Kasım 2000 tarihinde Cumhuriyet
gazetesinde Hikmet Çetinkaya bir yazı yazmış, Dikkat edin.
diyor tam on altı yıl önce, hepimizi uyarmış, Askerî okullara,
devletin bütün kadrolarına Fetullahçılar yerleştirildi.
Fetullahçıların amacı laik devleti yıkmak. Bunlar bir gün
darbe yapacaklar. diye tam on altı yıl önce, 2 Kasım 2000
tarihinde yazmış. Herkes bu yazıyı dudak bükerek
izlemiş, görmüş. Dikkat edin, FETÖ darbe yapacak. diyen Hikmet
Çetinkaya on altı yıl sonra FETÖden dolayı, FETÖ
soruşturmasından dolayı içeri alınıp gözaltına
alınıyor. Cumhuriyet gazetesinden dolayı bir soruşturma
yürütülüyor ve öğreniyoruz ki bugün -bu iddia doğru mudur, değil
midir- Cumhuriyet gazetesine yönelik bu soruşturmayı yürüten,
gözaltı kararlarını veren savcılar arasında Murat
İnam isimli bir savcı var, İstanbulda bir savcı. Bu
savcı imzalamış bütün kararları ya da soruşturmaya
ortak olmuş.
Peki, bu savcının
niye bu kadar özelliği var, ben konuşuyorum? Değerli arkadaşlar,
bu savcı hakkında dava açılmış, Bakırköy
Cumhuriyet Başsavcılığının hazırlık
soruşturması 2016/1; Yargıtay 16. Ceza Dairesinde
duruşması var, 28 no.lu sanık. Neden dolayı sanık?
Şikâyetçisi kim? Şikâyetçisi Recep Tayyip Erdoğan ve diğer
müştekiler. Sanığı kim? Diğer sanıklar
arasında bu savcı da var değerli arkadaşlar. FETÖden
dolayı yargılanan bir savcı FETÖ darbe yapacak. diyen Hikmet
Çetinkayayı soruşturuyor, gözaltına alıyor, Cumhuriyet
gazetesi hakkında işlemler yapıyor. Ben de soruyorum: Bu savcı
Murat İnam Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yargılanıyor mu,
yargılanmıyor mu? Bu savcı soruşturmayı yürütüyor mu,
yürütmüyor mu?
Değerli
arkadaşlarım, zor bir soru mu bu?
Sayın Bakanım, çok
mu zor bir soru bu?
Bu soru için ben niye
saatlerce bekleyim değerli arkadaşlarım? Yani, ben gerçekten
bürokratların şu Bakanı, Sayın Bakanı bu duruma
düşürmesinden bir Cumhuriyet Halk Partisi, ana muhalefet partisi
milletvekili olarak rahatsızlık duyuyorum değerli
arkadaşlarım. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında böyle
bürokratlara yer vermeyiz. Beş dakikada bu sorunun cevabı yerine
gelmezse gereğini yaparım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Bakanım,
cesaretli olun, dönün arkanıza, ben bu cevabı istiyorum deyin.
Bir dahaki maddede tekrar
çıkacağım, bu konuyu tekrar konuşacağım, o zamana
kadar bu sorumun cevabını istiyorum değerli arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388 sıra sayılı
Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 6ncı maddesinin
(1)inci fıkrasında yer alan Adalet Bakanlığı Hukuk
İşleri Genel Müdürlüğü ifadesinin Bilirkişilik Danışma
Kurulu şeklinde değiştirilmesini, (2)nci
fıkrasının (s) bendinin aşağıda belirtildiği
şekilde değiştirilmesini ve d, h, ı, i, ve j bentlerinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş
(Adana) ve arkadaşları
s) Görev alanıyla ilgili kamu, özel ve sivil toplum
kuruluşları ile meslek odalarıyla işbirliği yapmak ve
görüş almak.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın
Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de 388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
6ncı maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz
almış bulunmaktayım.
Söz konusu önergede, ben,
kadına yönelik şiddetin ve özellikle Ayşegül Terzi
şahsında şu andaki toplumsal psikolojiyi biraz
değerlendirmek isterim. Gerçekten, son dönemlerde kadına yönelik
şiddet birçok boyutuyla gündemde, tartışıldı.
Ayşegül Terzi olayı, bu mesele konusunda kamuoyunda ciddi bir duyarlılık
yaratmış durumda ve bu duyarlılığa karşı
hepimizin, Türkiye toplumunun, yurttaşlarının bu meseleye
yaklaşımı konusunda siyasetin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
de bir görevi ve sorumluluğu olduğuna inananlardanım.
Evet, gerçekten, kadına
yönelik şiddet hayatın her alanında, evde, sokakta, iş
yerinde, hayatın diğer bütün alanlarında olanca
hızıyla ve sistematik olarak devam ediyor ve bu şiddete
karşı alınan önlemler, asla ve asla bugüne kadar yeterli
olmadı. Doğru, dünyada hiçbir ülke kadına yönelik şiddeti
ve kadın hakları meselesini kökten çözebilmiş değildir ama
en azından bu konuda ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir.
Bizim ülkemizde git gide kadına yönelik hak ihlalleri, şiddet, tecavüz
ve istismar vakaları hızından bir şey kaybetmemekle
birlikte daha fazla hızlanarak devam ediyor.
Bugün, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanımız bir açıklama yapmış Ayşegül
Terziyle ilgili, tutuklanması gerektiği yönünde ve bu konuda Adalet
Bakanlığıyla birlikte bir yasa çalışması olduğunu
ve bu tip fiillerde tutuklamayı öneren bir çalışma
yapacaklarını söylemiş.
Değerli arkadaşlar,
bu, çözüm değil, sadece cezai tedbirlerle, böyle sadece kriminalize ederek
kadına yönelik şiddeti önleyemeyiz. Kadına yönelik şiddeti
önlemek için bir politikamızın olması lazım. Bu bir
zihniyet, bu kökleri bin yıllara varan bir yaklaşımdır,
erkek egemen zihniyetin sonucudur. Bu, erkekliğe düşmanlık
değildir, genellikle böyle algılanır ama sorun o değil.
Yani Katalog suçta yok. diye hâkim bırakıyor ama bu hâkim
bırakırken hâkimin toplumun diğer fertlerinden ayrı
düşünülmesi de mümkün değil; o da, bu toplumda yetişen, okuyan,
üniversiteyi bitiren, stajını yapan ve toplumsal değer
yargılarından, siyasetten, ülke yönetiminden ve iktidarlardan
etkilenen bir konumdadır. Niye bunu söylüyorum? Şu nedenle
söylüyorum: Siyasetçilerin, sorumluluk makamında oturanların
kadın meselesinde ve bütün meselelerde -ben özellikle kadın
meselesini gündeme almak için söylüyorum- herhangi bir vatandaş gibi
konuşma lüksü yoktur. Bir ülkede başbakan, cumhurbaşkanı,
milletvekili, bakanlar kadına yönelik şiddetle ilgili teşvik
eden, destekleyen, kadına ayrımcı yaklaşım gösteren
ifadeler kullandığında toplumda bunlar kendilerine bir hak olarak
görülür yani bu ülkenin Cumhurbaşkanı Adam gibi ölmek. ve Madam
gibi ölmek. kavramlarını ayırırsa, vatandaş da
diyecek ki: Ya, ben erkek gibi öleyim. Yani, erkeklik unsuruyla başka
bir üstünlük taslayacak.
Yine Başbakan Sayın
Binali Yıldırım dedi ki: Tekme atmasına ne gerek var,
mırıldanır yeter. Ya, biz toplum hayatımızda
şunu çok iyi biliyoruz: Şort giyen ya da eşarp takan ya da
kısa kollu gezen ya da çarşaf giyen bir kadına
mırıldanmak demek ona uygulanacak şiddeti davet etmek demektir.
Zaten mırıldanmak teşvik eden bir kavramdır ve
bunların hepsinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde değerlendirilmesi
lazım.
Biz, şu anda
sözleşme imzalamakta bir sorun yok, CEDAWın tarafıyız.
İstanbul Sözleşmesi sadece bu meseleyi düzenliyor ama
sözleşmeler hayata geçirilmiyor, sözleşmelerde üstlendiğimiz
sorumluluklar yerine getirilmiyor ve kadına yönelik şiddeti önlemek
yerine her gün daha da teşvik eden, hızlandıran söylemlerle
toplumsal yaşamda, altta kadına yönelik şiddet, istismar ve
tecavüz tekrar tekrar üretilmiş oluyor ve buna karşı
yaklaşımımızın
Kesinlikle bir toplum projesidir bu,
bir siyasi anlayışın yaşama geçirilmesi meselesidir.
Ayşegül Terzi olayı, kesinlikle kişisel, öylesine bir vaka
değildir, böyle ele alınamaz. Bunun bir toplum projesi olarak, bir
siyasi anlayış olarak değerlendirilmesi gerekir diyorum ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
6ncı madde üzerindeki
son önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
6ncı maddesinin (2)nci fıkrasının (a) bendinin
başına Kurulun görüşünü de alarak ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor.
Buyurun Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 6ncı maddesiyle
ilgili önerge üzerinde MHP adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
adalete en çok ihtiyacımız olduğu bugünlerde tam da konumuzla
ilgili olması bakımından ülkemizde ve dünya ülkelerinde adaletle
ilgili bazı sözlerden, atasözlerinden bahsederek konuşmama
başlamak istiyorum.
Bizden bir atasözü:
Rüşvet kapıdan girince adalet pencereden kaçar. Yine bizden bir
atasözü: Zulümle abat olanın ahiri berbat olur. Adalet ile zulüm bir
yerde durmaz. Tıpkı samimi, gerçek Müslümanla
haksızlığın bir yerde duramayacağı gibi. Latin
atasözü: Cezalandırmazsanız siz de adaletsizlikten suçlu olursunuz.
Çok güzel bir Latin atasözü: Adalet erdemlerin kraliçesidir. Bir memleket
yalnız adaletle ebedileşir, adaletsizlikle yıkılır.
diyor Almanlar. Japonlar Cömert olmadan evvel adaletli olun. diyor. Çin
atasözü: Size yapılan kötülüğü adaletle, size yapılan
iyiliği ise iyilikle mükâfatlandırın. İngiliz atasözü:
Adalet Tanrıyı da insanları da memnun eder. Macarlar Geciken
adalet adaletsizlik getirir. demişler. Latin atasözü: Adalet
bilenmiş kılıçtan daha keskindir. Arap atasözü: Adaletsiz bir
memleket güneşsiz bir dünyaya benzer.
Değerli milletvekilleri,
birkaç hadisi şerifi de okumak istiyorum konuyla ilgili. Hadisi
şerif: Adalet güzeldir fakat devlet büyüklerinde olursa daha da
güzeldir. Yüce Peygamberimiz Haksızlığın
karşısında susan dilsiz şeytandır. diyor, hepimizin
bildiği. Yine Bir gün adaletle muamelede bulunmak altmış yıllık
ibadetten üstündür. buyuruyor. Yine Yüce Peygamberimiz Cennete ilk giren üç
sınıf var, bunlardan biri de adaletli hükümdardır. diyor.
Dolayısıyla, adaletle hükmetmeyenlerin cenneti de beklememesi
gerektiğini söylüyor. Yüce insan Hazreti Ali Nerede güzel eserlerden
oluşmuş uyum vardır, orada adalet ve erdem hüküm sürer. diyor.
Yusuf Has Hacib Adalet göğün direğidir, yıkılırsa
yeryüzü de yerinde durmaz. demiştir.
Yine Demokritos
Adaletsizlik eden adaletsizliğe uğrayandan daha mutsuzdur.
demiş. Eflatun Adaletsizliği işleyen çekenden daha sefildir.
diyor. Yine Eflatun Fenalıkların ilki ve en büyüğü
haksızlıkların cezasız kalmasıdır. diyor,
günümüzde birçok olayla örtüştüğü gibi.
Değerli
milletvekilleri, Adalet topaldır, ağır ağır yürür
fakat gideceği yere er geç varır. diyor Mirabeau. Pascal adaletin
kuvvetli -altını çizerek söylüyorum- kuvvetlilerin de adil
olması gerektiğini söylemiş. Victor Hugo İyi olmak
kolaydır, zor olan adil olmaktır. diyor. Voltaire Adalet ve
kanunlar en katı yüreklilere bile kendilerini duyururlar. demiş.
Mevlâna Adalet daha kötüye daha kötü ceza verilmesini emreder. diyor. Freud
Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun.
demiş. Ömer Hayyam Adalet evrenin ruhudur. diyor. Kanuni Sultan Süleyman
Kılıcın yapamadığını adalet yapar. diyor.
Albert Camus Adalet olmadan düzen olmaz. diyor. Devam ediyor
Değerli
milletvekilleri, Timurlenk Ülkeler kılıçla alınır ancak
adaletle korunur. diyor. Eflatun Bir toplumda suç varsa, orada adalet
yoktur. diyor.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi Hazreti Ömerin deyişiyle
Adalet mülkün temelidir. Mülk her şeydir. Adalet her türlü
kötülüğün panzehridir. Adaletin küçüldüğü ülkelerde büyük olan
artık suçlulardır. Adaletin küçülmemesi en büyük arzumuzdur. Bir
rejim halkın adalete inanmadığı bir noktaya gelince o rejim
mahkûm olmuştur. diyor Montesquieu.
Her şeyden
önce halkımızın adalete olan inancını
artırmamızın kaçınılmaz bir mecburiyet olduğunu
söylüyor; her zaman her yerde herkese adalet, adalet, adalet diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
7nci madde
üzerinde üç adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
7nci maddesinin 2nci fıkrasının (b) bendindeki birer hakim
ve ibaresinden sonra gelmek üzere Barolar Birliğinden bir avukat
ibaresinin eklenmesini ve beş ibaresinin altı olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Baki
Şimşek Zihni
Açba
Konya
Mersin
Sakarya
Ahmet
Selim Yurdakul Saffet
Sancaklı Mehmet
Parsak
Antalya
Kocaeli
Afyonkarahisar
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 7nci
maddesinin 2nci fıkrasının (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Tahsin
Tarhan Kazım
Arslan
Eskişehir
Kocaeli
Denizli
Bülent
Yener Bektaşoğlu Mehmet
Gökdağ Levent
Gök
Giresun
Gaziantep
Ankara
b) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Birinci Dairesi tarafından bölge kurulunun bulunduğu il
merkezi adli yargı ilk derece hukuk ve ceza mahkemelerinde görev yapan
birer hâkim ve bir Cumhuriyet savcısı ile ilk derece idare ve vergi
mahkemelerinde görev yapan birer hakim ve Barolar Birliğinden bir avukat
olmak üzere seçilen altı kişi.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
7nci maddesinin 3üncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Ferhat
Encu
Diyarbakır
Gaziantep
Şırnak
Behçet
Yıldırım Mizgin
Irgat
Adıyaman
Bitlis
(3) Bölge Kurulu
Başkanı üyeler arasından seçilir, Başkanın
yokluğunda en kıdemli üye başkana vekalet eder.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Genel Kurulun sevgili
emekçileri, sizleri de bu saate kadar beklettiğimiz için ayrıca
sizlere teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
AKP gerçekten her şeyi iki dudak arasına almak konusunda mahir. En
son yaşanan bir örneği size söylemek istiyorum. Biliyorsunuz,
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanlarımız
Sayın Fırat Anlı ve Sayın Gültan Kışanak
gözaltına alındığında, bir emirle, 17 Kürt ilinde sosyal
medya kesildi. Bakın, sosyal medya sadece bir haberleşme aracı
değil, İnternet sadece bir haberleşme aracı değil.
Günümüzde İnternetin kullanılmadığı neredeyse alan
yok ekonomiden tutun sağlığa kadar. Post makineleriyle
esnafımız ticaret yapıyor, alışveriş
yapıyor. Benim vekil olduğum Gaziantepte iki gün boyunca maalesef
sağlık hizmeti dahi yerine getirilmedi çünkü eczanelere elektronik
olarak reçeteler gittiği için kronik hastalığı olanlara
dahi ilaç verilemedi. İki gün boyunca tüm sosyal medya, İnternet
kesildi; esnaf iş yapamaz hâle geldi.
Bakın,
bunun bir emirle yapıldığını nereden biliyoruz?
Gaziantep milletvekillerinden biri hemen ertesi gün, iki günden sonra devreye
girdi, Antep bu 17 ilin dışına çıkarıldı ve
diğer 16 ilde maalesef sosyal medya yasağı günlerce devam etti.
Daha da ötesi, bu illerde hâlâ sosyal medya doğru dürüst işlev
görmüyor.
Bakın, 12
bilişim şirketi aynı anda şalteri çekilmiş gibi tüm
hatları kapatıyor. Şimdi, bir bakan iki dudağı
arasından böyle bir talimat veriyor ama gördüğünüz gibi sabahtan beri
bir soruşturma dosyasının savcısıyla ilgili bir bilgi
verilmiyor.
Değerli
arkadaşlar, daha da vahimi; bakın, bir savcıyı
bulamayanlar
Bugün bizim Mecliste hiçbir hukuki gerekçe olmadan, nasıl
bir tespit yaptıkları belli olmadan onlarca
danışmanımız görevinden çıkarıldı. Mecliste
sıvacı, garson bırakılmadı arkadaşlar; onlarca
garson, sıvacı, danışman, yardımcı hizmetlimiz
görevinden çıkarıldı. Bunu nasıl tespit ettiniz, neye göre
tespit ettiniz? Sadece aracı kullanan bir kişiyi, sadece sekreterlik
görevini yapan bir kişiyi, garson olan bir kişiyi nasıl FETÖyle
ya da PKKyla ilişkilendirebildiniz? Nedir dayanağınız? Bu
kadar pervasızlık, hakikaten bu kadar sınır tanımazlık
sizleri nereye ulaştıracak? Bu nasıl bir şey?
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bizim onlarca arkadaşımız sokağa
bırakıldı. Peki, ne yapıldı? Savunma hakkı yok,
itiraz hakkı yok, hukuki yollar tamamen kapalı, önceden bir
bilgilendirme yok ama görevden alma var. Ama bir kişinin talimatıyla
17 ili aynı anda sosyal medyadan, İnternetten kestim. diyebilmek
var. Ya, bu, hakikaten, nasıl içinize sinebiliyor, bunu nasıl
becerebiliyorsunuz? Bugün yüz binleri aşan memurun, emekçinin nasıl
ekmek sorunu yaşadığını, sokağa attığınızı,
bunun vebalinin ne olduğunu gerçekten düşünebiliyor musunuz
değerli arkadaşlar? Yani kararlarınızın
insanların, çalışanın, esnafın, memurun, tüm toplumsal
kesimlerin üzerinde nasıl bir etki yarattığını
düşünebiliyor musunuz? Ya, hastaları ölüme terk ediyorsunuz, kronik
hastalığı olanlar ilacını almak zorunda o gün ama siz
İnterneti kapatıyorsunuz, ilaç satışını
engelliyorsunuz. Hastane çalışmıyor, hiçbir kurum
çalışmıyor ama yetki sizde, Bir karar aldım, ben bu
kararı uygularım. diyebiliyorsunuz. Ama, işte, gördüğünüz
gibi, işinize geldiği zaman da bir savcıyı saatlerce tespit
edemiyorsunuz. Bu kadar keyfîlik, bu kadar Ben yaparım, oldu.;
gerçekten, bu ülkenin gittikçe artık tahammülsüz bir noktaya doğru
kaydığını, hiç kimsenin kendisini bu durumdan azade
görmeyeceğini görmemiz gerekir. Tüm halka çağrımızdır:
Bu zulme karşı direnmek haktır, bu zulme karşı
direnmek herkesin görevidir diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 7nci
maddesinin 2nci fıkrasının (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Levent Gök (Ankara) ve
arkadaşları
b) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Birinci Dairesi tarafından bölge kurulunun bulunduğu il
merkezi adli yargı ilk derece hukuk ve ceza mahkemelerinde görev yapan
birer hâkim ve bir Cumhuriyet savcısı ile ilk derece idare ve vergi
mahkemelerinde görev yapan birer hakim ve Barolar Birliğinden bir avukat
olmak üzere seçilen altı kişi.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Ankara Milletvekili Levent Gök.
Buyurun Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten krize
dönüşen bir aşamayı yaşıyoruz. Bana bilgiler
akıyor, Sayın Bakana bilgi gelmiyor. Konumuz neydi,
tekrarlayalım: Cumhuriyet gazetesinin yazarlarına ve Cumhuriyet
gazetesine dönük operasyon var. Cumhuriyet gazetesinin yazarları ki Hikmet
Çetinkaya gibi hayatını FETÖye karşı adamış,
uyarmış, anlatamamış bir yazar. Tam on altı yıl
önce Fetullahçılar darbe yapacak. demiş, 2 Kasım 2000de,
kimse umursamamış. Fetullahçılar her yere yerleşiyor.
demiş, kimse duymamış, işine gelmemiş. Sadece o kadar
değil, 2002 yılında başka bir yazı yazmış
İrticanın Kara Yüzü diye. Bakın, irtica kendisini saklar,
dikkat edin. demiş. Yani, siz de diyorsunuz ya Fetullahçılar öyle
bir kendini saklıyor ki bulamıyoruz. Tarif etmiş. Yani her
şey, yapılacak her türlü uyarı yapılmış
değerli arkadaşlarım. O anlattıkça iktidar partisi Fetullah
Gülenin terör örgütünden yargılanmasını engelleyen maddeyi
kaldırmış ve bununla övünmüş Fetullahı biz
affettik. diye. Buyurun, gelinen noktaya bakın, başımıza
bombalar yağdı. Şimdi, bunu yazıp uyaran Hikmet Çetinkaya,
Cumhuriyet gazetesi yazarları FETÖcülükten dolayı içeride.
Bir soru soruyorum: Bu
soruşturmayı kim yürütüyor? Bu soruşturmayı Murat İnam
isimli İstanbul'da görevli bir savcı yürütüyor mu? Bu savcı
yürütüyorsa Selam Tevhid davasında, şikâyetçisinin Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan olduğu davada sanık mıdır, 28
no.lu sanık mıdır? 2016/1 sayılı iddianamede
yargılanmakta mıdır? Ana muhalefet partisi olarak biz bu kadar
bilgiyi ortaya döküyoruz, Sayın Bakanın arkasında Adalet
Bakanlığının bütün bürokratları var, övündükleri
UYAPa girip de bunları öğrenemiyorlar, öğrenemiyorlar. Ben
öğreniyorum. Savcı hakkında ağır müebbet hapis,
silahlı terör örgütüne üye olmak, siyasi, askerî casusluk, suç uydurma,
gizli belgeleri açıklama, TCyi ortadan kaldırmaya teşebbüs gibi
ağır suçlar
Ya, şimdi, değerli
arkadaşlarım, ortada ciddi bir durum yok mu? Yani bu durum bir
açıklığa niye kavuşturulamıyor? 3üncü
bakandayız, bir buçuk iki saat oldu bu soruyu soralı. Önce
Ulaştırma Bakanı Birazdan cevap vereceğim. dedi, sonra
yerinden kalktı gitti, Sayın İsmet Yılmaza devretti.
Sayın İsmet Yılmaz, bana oturduğu yerden Merak etme,
cevabını birazdan vereceğiz. dedi. Baktım ki cevabı
vereceğini düşündüğüm anda kalktı gitti, Sayın Bakan
geldi. Soruyorum
Daha ne diyeyim arkadaşlar? Yani Adalet Bakanlığının
bütün bürokratları burada. Bakan kendisi olsa, Adalet Bakanı,
soracağı kadrolar arkada; Kanunlar Genel Müdürü burada, Adli Tıp
Kurumu Başkanı burada, Hukuk Müşaviri, Ceza İşleri
Genel Müdürü, Hukuk İşleri Genel Müdürü, herkes burada. Yani bu kadro,
bir dava
Numarasını veriyorum, arkadaşlar, numara veriyorum
size. Yargıtay 16. Ceza Dairesi diyorum. Daha ne diyeyim? Daha size
şunu da söyleyeyim: Duruşması 22 Kasımda.
Değerli arkadaşlar,
bu bilgiyi ben ediniyorum, Türkiye Cumhuriyetinin bakanı bu bilgiye
erişemiyor ya da acaba erişmek mi istenmiyor? Öyleyse durum daha da
vahim. Şimdi, bakın, bu sıradan bir cevabın ötesine geçti.
Cumhuriyet gazetesine yönelik soruşturma yürüten Murat İnam, Selam
Tevhid davasında, Recep Tayyip Erdoğanın şikâyetçi olduğu
davada 28 no.lu sanık mıdır değil midir? Eğer bu
bürokratlar bir buçuk saatten bu yana Sayın Bakanı
bilgilendirmemişlerse derhâl Sayın Bakan, gereğini yapın,
bu bürokratlarla Adalet Bakanlığını yürütemezsiniz. Ama o
bürokratlar size o bilgiyi vermiş de Durun bakalım, şimdilik bu
bilgiyi saklayalım. derseniz o daha da vahim bir tablo. Bu konuyu sabaha
kadar konuşuruz değerli arkadaşlarım.
Ben çok net bir sorunun
cevabını istiyorum: Cumhuriyet gazetesini soruşturan savcı
Selam Tevhit davasında -ki o dava FETÖ davasıdır- FETÖ
davasından dolayı yargılanıyor mu? Bu Cumhuriyet gazetesi
soruşturması, bu savcıya emanet edilmiş midir?
Sayın
Bakan, lütfen kalkın, devlet ciddiyeti adına, hukuk devleti
adına, bilgi edinme hakkımız adına, Meclise
saygımız adına, ana muhalefet partisine saygımız
adına bu soruyu lütfen cevaplandırın.
Cevaplandıramıyorsanız lütfen istifa edin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
7nci maddesinin (2)nci fıkrasının (b) bendindeki birer hâkim
ve ibaresinden sonra gelmek üzere Barolar Birliğinden bir avukat
ibaresinin eklenmesini ve beş ibaresinin altı olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Selim Yurdakul (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
Müsaade ederseniz bilgi
geldi.
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Yurdakul.
Tamam buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Başbakan Yardımcısı Mehmet
Şimşekin, Cumhuriyet gazetesiyle ilgili soruşturmayı
yürüten Cumhuriyet Savcısı Murat İnamın Selam Tevhid
soruşturması nedeniyle Yargıtay 16. Ceza Dairesinde açılan
davada sanık olduğuna ve FETÖye karşı yürütülen
soruşturmalar kapsamında hakkında herhangi bir açığa
alma veya ihraç işlemi yapılmadığına ilişkin
açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Cumhuriyet Savcısı Murat
İnam Selam Tevhid soruşturması nedeniyle Yargıtay
16ncı Ceza Dairesinde açılan davada sanıktır.
Hakkında isnat olunan eylem: Usulsüz dinleme kararı vermesi
değil sadece bir dosyada uzatma kararı vermesidir. FETÖye
karşı yürütülen soruşturmalar kapsamında hakkında
herhangi bir açığa alma veya ihraç işlemi yapılmamıştır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Bakan, Selam Tevhid davasıyla niçin
birleştirilmiştir?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) İddianamedeki konuyu söylemiş efendim, daha ne
istiyorsunuz?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tamam, işte sanıksa işlem usulsüzdür.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bilirkişilik Kanunu Tasarısı (1/687) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 388) (Devam)
BAŞKAN Önerge üzerinde
Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yurdakul.
(MHP sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün genel
hatlarıyla onayladığımız Bilirkişilik Kanunu
Tasarısını görüşüyoruz. Genel beklenti bilirkişilik
mekanizmasının adalete yardımcı ve hukuka destek
sağlamasıdır. Oysa kanun tasarısında imzası
bulunan Başbakan dahi ülkemizde liyakat sahibi bilirkişileri bu
sisteme dâhil edememekten şikâyetçi. Liyakatli insanların kamu
görevlerine neden gelemediğini biz yıllardır soruyorduk,
meğer Hükûmet de bunu soruyormuş. Gerçekten, liyakatli ve ülkesini,
milletini seven kişilerin neden kamu görevlerine gelemediğinin
cevabını merak ediyorsanız bir zahmet Fetullahçı terör
örgütünün siyasi ayağına bakacaksınız. Hâlâ yurtta sulh konseyine
ilişkin bir açıklamaya henüz şahit olamadık.
Adalet bir gün
herkese lazım olacak, bozulmasına müsaade etmeyin dedik. On dört
yıllık iktidarı neticesinde, rahatlıkla, AKP Hükûmetlerinin
adalet ve hukuk açısından sınıfta kaldığı
ifade edilebilir. Vesayeti kaldırma iddiasıyla hukukun
alaşağı edildiği, adaletin ise esamesinin bile
kalmadığı hepimizin malumudur. Tüm bunlar olup biterken
uyardık, bizim uyarılarımıza kulak tıkadınız.
En sonunda paralel devlet yapılanmalarının gerçek niyetleriyle
yüz yüze kaldınız ancak bu gerilimden ortaya çıkan terör
örgütünden zararı yine Türk milleti gördü. Terörden zarar gören Türk
milleti, paralel yapılanmadan zarar gören Türk milleti, yanlış
dış politikadan zarar gören yine Türk milleti, yanlış
ekonomik kararların faturasını ödeyen yine Türk milleti.
Dün Maliye
Bakanımızın bütçe sunumunda tercih ettiği sayısal
ifade yöntemiyle şu gıda fiyatlarına bakalım. Hani hep
2002yle 2015i kıyaslıyorsunuz ya, hazır Maliye
Bakanımız da burada.
BAŞKAN
Başbakan Yardımcısı.
AHMET
SELİM YURDAKUL (Devamla) Maliye Bakanımız diyor ki
2002
yılında ekmek 20 kuruştu, bugün en düşük 1 lira. Nohut
2002de 1 lira 90 kuruştu, bugün 6 lira. Çay 4 lira 70 kuruştu, bugün
15 lira. 2002 yılında kırmızı etin kilosu 4
liraydı, bugün en düşük 38 lira. Yani, 2002 ile 2015i
kıyasladığımız zaman fiyatlar ne kadar
artmış biliyor musunuz? Tamı tamına yüzde 950. Hep
kıyaslıyoruz ya, Sayın Maliye Bakanı kusura bakmayın,
ben de
BAŞKAN Başbakan
Yardımcısı Sayın Yurdakul, Maliye Bakanı değil
Sayın Şimşek.
AHMET SELİM YURDAKUL
(Devamla) Öyle mi? Öncedendi değil mi?
BAŞKAN Eskiden Maliye
Bakanıydı.
AHMET SELİM YURDAKUL
(Devamla) Eskidendi, ben de biliyorum da kasıtlı olarak söyledim,
kusura bakmayın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bravo! İyi manevra.
AHMET SELİM YURDAKUL
(Devamla) Ülkemiz gibi tarım ve ziraata oldukça uygun olan bir ülkede
çiftçilerimizi, besicilerimizi canlarından bezdirdiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Gayrisafi millî hasıla neydi?
AHMET SELİM YURDAKUL
(Devamla) Köyünde, kentinde, işinde gücünde olan
vatandaşlarımız bugün çok övündüğünüz inşaat
sektörünün içerisinde, AVMlerde asgari ücretle çalışıyor. Eti
Arjantinden, mercimeği Kanadadan alır hâle geldik; gerçekten ayıptır,
yazıktır, günahtır.
Geçtiğimiz gün
yayınlandı, 21inci yüzyıl Türkiyesinde 10 kişiden 2si
karanlıkta yaşıyor. Siz ise hâlâ elektrik dağıtım
şirketlerini kollamak için elektrik faturalarından kayıp kaçak
bedellerini almaya devam ediyorsunuz. Bakın, bugün 4 kişilik bir
ailenin sadece barınma ve gıda harcamaları ortalama 1.793 lira.
Oysa, 4 kişilik bir ailenin asgari geçim hattı 4.723 lira.
Vatandaşlarımız bu gelirle ve bu giderle dayanma
sınırının sonuna geldi. An itibarıyla 6 milyon
kişinin prim borcu var.
Sevgili vatandaşlar,
işte bütün bunlar hep on dört yıllık AKP iktidarının
karnesi. Bu on dört yıllık AKP iktidarının karnesinde
Maliye Bakanı olarak görev yapan şimdiki Başbakan
Yardımcımız da burada. İşte, o yüzden biraz önce bu
ifadeleri kullandık çünkü herhangi bir değişiklik görmüyoruz. Bu
Maliye Bakanı değişiyor, başka bir Maliye Bakanı
geliyor ama AKP iktidarlarının Maliye Bakanlığı
açısından yönetimi maalesef aynı. Ülkemiz acilen adalete ve
hukuka ihtiyaç duyuyor. Vatandaşlarımız ehil kişiler
tarafından yönetilecek ekonomik ve sosyal kalkınma programlarını
bekliyor. İşte, bunu da yapacak tek yapı ve tek ekonomik kadro
Milliyetçi Hareket Partisinin kadrolarıdır.
Hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeye
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde üç adet
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
8inci maddesinin (1)inci fıkrasının (b) bendindeki
kaydedilmesine ibaresinden sonra gelmek üzere veya
çıkarılmasına ibaresinin ve (d) bendindeki yapmak ibaresinden
sonra gelmek üzere mal beyanlarını kontrol etmek ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erhan
Usta Mustafa
Kalaycı Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
Samsun Konya Hatay
Ahmet
Selim Yurdakul Deniz
Depboylu Kamil
Aydın
Antalya Aydın Erzurum
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 8inci
maddesinin (1)inci fıkrasının (d) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Tahsin
Tarhan Kazım
Arslan
Eskişehir Kocaeli Denizli
Mehmet
Gökdağ Bülent
Yener Bektaşoğlu Levent
Gök
Gaziantep Giresun Ankara
d) İlgili Mevzuat
çerçevesinde bilirkişilerin performansını ölçmek.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
8inci maddesinin (ç) bendinin tasarıdan çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Ferhat
Encu
Diyarbakır Gaziantep Şırnak
Mizgin
Irgat Behçet
Yıldırım
Bitlis Adıyaman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken konuşacaktır.
Sayın Baluken, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu trajikomik
olarak değerlendirmiştik bu Cumhuriyet gazetesiyle ilgili
soruşturma sürecinde ortaya çıkan şaibeli durumu. Ancak, verilen
cevaptan sonra son derece şaibeli bir durumla karşı
karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Eğer bu kişi
yasa dışı usulsüz dinlemelerle ilgili uzatma kararı
verdiğinden dolayı sanık pozisyonundaysa siz böylesi önemli bir
davanın dosyasını bu kişiye nasıl emanet
etmişsiniz? Bunu nasıl açıklıyorsunuz? Yarın öbür gün
diyelim ki soruşturmada bu kişi Fetullahçı
yapılanmanın darbe ayağıyla ilişkili çıktı.
E, peki, bu süreçte verdiği karar için, Cumhuriyet Gazetesiyle ilgili
yürüttüğü süreç için ortaya çıkan mağduriyetlere ne
diyeceksiniz? Yine çıkıp burada Kandırıldık. mı
diyeceksiniz? Çok saftık, bizi kandıran bir yapılanma yeniden
bizi oyuna getirdi. mi diyeceksiniz? Ya, böyle bir anlayış olur mu?
Özrü kabahatinden beter. Şimdi, bazı milletvekili arkadaşlar
açıklama yapılınca E, daha ne istiyorsunuz işte
açıklama yapıldı. diyorlar. Yahu böyle bir şey olabilir mi
arkadaşlar? Sanık pozisyonunda olan birisiyle ilgili mevcut
şaibeyi ortadan kaldırmayla ilgili bir durumla karşı
karşıyayız. Bakın, siz iki saattir devletin bir
savcısıyla ilgili Meclise bilgi vermiyorsunuz yahu. Oysaki bir gecede
10 bin kişilik listeler hazırladınız. Bir gecede 3.500
hâkim, savcıyla ilgili bilgilere biz ulaştık, onları araştırdık
soruşturduk, açığa aldık." dediniz. Şimdi, ne oluyor
da bu savcıyla ilgili saatler geçmesine rağmen böyle bilgi vermekte
zorlanıyorsunuz? Niye onu açığa almıyorsunuz? Hani
masumiyet karinesi diye bir şeyi biz savunuyoruz da siz 3.500
kişiyle ilgili masumiyet karinesini ortadan kaldırdıktan sonra 1
kişiye niye özel muamele yapıyorsunuz? Türkiye'nin temel gündemini
belirleyen bu durumla ilgili bu sorulara cevap vermek durumundasınız.
Bakın, ben size
farklı örnekler vereyim: KCK davalarıyla ilgili kararları veren
mahkeme başkanlarının tamamı Fetullahçı yapılanmanın
elemanları çıktı. İstanbul KCK davası, Mahkeme
Başkanı Mehmet Ekinci
Fetullahçı yapılanma, darbeci diye
cezaevine attınız. Peki, verdiği kararlardan dolayı
yıllarca cezaevinde yatan arkadaşlarımızın durumu ne
olacak? Diyarbakır KCK davası, Menderes Yılmaz Fetullahçı
çıktı, darbeci dediniz, adliye koridorlarındaki teröristler
diye tanımladığınız kişiler var ya işte
sizin tanımınıza göre öyle biri çıkmış. Peki,
şimdi, bu kişinin kararıyla yargılanan, cezaevinde yatan,
hatta yargılanmaya devam eden arkadaşlarımızın
durumuyla ilgili ne söyleyeceksiniz, bu işin içinden nasıl
çıkacaksınız? Ahmet Karaca Habur Savcısı
Bakın,
Haburu hatırlıyor musunuz? Bu ülkede ilk barış süreciyle
ilgili o süreci sabote eden kişi bu yapılanmanın elemanı
çıktı ve sonrasında KCK davasında da bu kişi tekrar
görev aldı. Peki, bunun vebalini -Habur süreci sabote edildi diye binlerce
insan yaşamını yitirdi, binlerce genç yaşamını
yitirdi- nereye koyacaksınız? Bu işin içerisinden
çıkamıyorsunuz çünkü mevcut durumu açıklayacak herhangi bir öz
güvene sahip değilsiniz, çünkü o süreçleri birlikte yürüttünüz, etme bulma
dünyasında aynı süreçlerle
karşılaşacağınızdan korkuyorsunuz.
Bakın, Diyarbakırdaki operasyonları bu
Fetullahçı yapıyla ortaklaşa yürütüyordunuz. Hatta burada bakanlarınız
O süreçlerin tamamını cemaat yaptı. diye açıklamalarda
bulunuyordu. Bakın, o süreçleri yürütenler, gece yarısı
arkadaşlarımızın kapılarını
kırdırarak, çoluk çocuğun kafasına silah dayayarak belediye
başkanını, siyaset yürüten arkadaşlarımızı
cezaevine atanlar şu anda cezaevinden İşkence görüyoruz, bize
sahip çıkın. diye haber gönderiyorlar. Gitme yetkimiz olsa gidip
görüşeceğiz, onları yaptılar diye onların işkence
görmesine falan da rıza veriyor değiliz, onay veriyor değiliz.
Avukat bulamıyoruz. diyorlar, görüyor musunuz?
Bakın, bu hukuksuzlukları yapanların
yanına kâr kalmıyor. Yarın sizin de karşınıza
aynı şey gelecek. Yarın siz de avukat bulamayacak, cezaevlerinde
işkence görecek duruma gelirseniz, o zaman iş işten geçmiş
olacak. Yol yakınken bununla ilgili süreçleri tekrar değerlendirmeye,
tekrar gözden geçirmeye, yaratılan mağduriyetleri ortadan
kaldırmaya ihtiyaç var.
Bank Asyadan kredi çekti diye öğretmenin işine
son veriliyor, Darbe Komisyonuna verdiğiniz üye Ben Bank Asyadan ev kredisi
çektim. diyor. Onun işine son ver, ailesini mağdur et,
rızkıyla oyna ama Darbe Komisyonunda elemanınız darbeyi
araştırmış olsun, darbeyle mücadele etmiş olsun.
Gerçekten trajikomik bir durumla, ironik bir durumla karşı
karşıyayız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
8inci maddesinin (1)inci fıkrasının (d) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Levent Gök (Ankara) ve arkadaşları
d)
İlgili Mevzuat çerçevesinde bilirkişilerin performansını ölçmek.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Ankara Milletvekili Levent Gök konuşacaktır.
Buyurun Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, bugün çok
dramatik bir tablo yaşıyoruz. Bu tablo içerisinde, Türkiyede,
anlaşılıyor ki hiç kimsenin hukuk güvenliği
kalmamıştır. Hiç kimse hukuki temeller üzerinde, Türkiyedeki
adalete güvenecek durumda değildir. Bu bir kez daha ortaya
çıkmıştır ve Türkiyede adaletin geldiği bu noktada,
artık sapla samanın birbirine iyice
karıştığı, hatta Cumhurbaşkanının
ifadesiyle, at iziyle it izinin birbirine girdiği çok net belli
olmuştur. Bugün burada, az önce Sayın Bakanın
ısrarlarım üzerine, iki saatten sonra ancak edinebildiği bir
bilgiden sonra, bürokratların kendisine zorla verebildiği bir
bilgiden sonra vermiş olduğu ifade, Türkiyede, bugün, Cumhuriyet
gazetesine dönük soruşturmanın çöktüğüdür değerli
arkadaşlarım. Sayın Bakan aslında benim soruma cevap
verirken Cumhuriyet gazetesine dönük soruşturmanın da çöktüğünü
itiraf etmiştir. Nasıl olabiliyor değerli
arkadaşlarım? Yani, akla ziyan bir ülke mi olduk? Şikâyetçisinin
Recep Tayyip Erdoğan olduğu bir davanın sanığı,
Sayın Bakan ifade ediyor, uzatmaktan dolayı
Neyi uzattı?
Dinlemeleri uzattı. Gizlilik kararı koydular, herkesi dinlediler. Bir
dava götürdüler, kumpas dava, Ergenekon davası gibi, Balyoz davası
gibi kumpas davaları götürenlere karşı yürütülen bir
soruşturmaydı bu, bu savcı da bu davanın
sanığı ve bu sanık
Sayın savcı özenle
ayırmaya çalışıyor. Niçin koruyorsunuz, niçin
adını koymuyorsunuz? Bu dava FETÖ bağlantılı bir dava
değerli arkadaşlarım.
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Zekeriya Özün bir eşi bu da.
LEVENT GÖK (Devamla) Yani,
Türkiyede yürütülen hukuksuzlukların yer aldığı sistematik
davalardan bir tanesinin sebebi. Şimdi, böyle bir davanın
savcısı. Başka olaylarda irtibat var diye herkes ihraç, herkes
gözaltına alınıyor, hakkında dünya kadar ceza istenen bir
savcı yargılanıyor, 58 tane sanık var, 28inci sanık
bu ve yaptığı iş şu anda Türkiyenin çökmesine neden
olan en ağır işlerden bir tanesi: Dinlemeler, dinlemelerin
uzatılması, dinlemelerden dolayı herkesin mağdur edilmesi.
Bu savcıya Türkiyenin cumhuriyetle yaşıt, Atatürkün ismini
verdiği Cumhuriyet gazetesine dönük bir soruşturma yaptırılıyor
ve bu soruşturmada bu savcı Cumhuriyet gazetesi hakkında
işlem yapıyor, yazarları hakkında gözaltı kararı
veriyor. Hangi gözaltı? FETÖ darbe yapacak. diyen Hikmet Çetinkaya
hakkında gözaltı kararı, diğer yazarlar hakkında gözaltı
kararı.
Değerli
arkadaşlarım, burada, adalet artık çökmüş, tuz kokuyor,
tuz, neyi konuşuyoruz biz?
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) FETÖyü kollayan adama FETÖ soruşturması
veriliyor.
LEVENT GÖK
(Devamla) Şimdi, Türkiye önemli bir olay yaşadı, FETÖye
karşı mücadele
E, FETÖye karşı mücadele, FETÖ
davasıyla irtibatlı olan bir sanığa verilen bir
soruşturmayla mı yürütülecek, böyle mi yürüteceksiniz? Bu nasıl
anlayıştır? Bu nasıl soruşturmadır? Değerli
arkadaşlarım, bunu lütfen bize aklıselim bir şekilde bir
izah edin. Bizim mi aklımız durdu, Türkiyenin aklı mı
durdu? Nasıl oluyor bu işler? Bu savcı nasıl el
çektirilmeden işinin başında, Cumhuriyet gazetesi gibi
Türkiyenin marka gazetesine, cumhuriyete yaşıt gazetesine bir
savcı olarak atanıyor?
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) FETÖden talimat almıştır.
LEVENT GÖK
(Devamla) Bunu hangi vicdan kabul eder? Adalete uyar mı? Adalet
duygusunu bundan sonra koruyabilir misiniz? FETÖnün eline bundan daha büyük
koz verilebilir mi? FETÖ hâlen Ben etkiliyim, istediğimi yapıyorum.
demeyecek midir? Niye dedirtiyorsunuz, ne hakla? Biz o gün bombalar
altında, FETÖnün bombaları altında mücadele ederken bunun için
mi mücadele ettik? Adalet çürüsün diye mi mücadele ettik? Ne hakla
yapıyorsunuz, adaleti çürütüyorsunuz? Buna kimsenin hakkı yok. Böyle
ağır bir tabloyu Türkiye taşıyamaz. Bu ağır tablo
Türkiyeyi bugün iyice bir karabasana almıştır. Böyle bir tablo
Türkiyenin hak ettiği bir tablo değildir. FETÖyle mücadeleye evet
ama FETÖcüler işin başındaysa ne yapacaksınız? Ne
yapmalısınız?
MEHMET
GÖKDAĞ (Gaziantep) Bağlar devam ediyor Başkan, bağlar
devam ediyor.
LEVENT GÖK
(Devamla) - Böyle bir tablo Türkiyeye niçin yaşatılıyor
değerli arkadaşlarım? İsyanımız buna. Bu hukuk
güvenliği kalmazsa yarın hiçbir arkadaşımızın
hukuk güvenliği kalmaz. Olabilir mi öyle bir şey? Kabul edilebilir mi?
Sayın Bakan, lütfen,
iktidar bir silkinsin. Böyle bir tabloya nasıl izin veriliyor? Böyle bir
tablo, bugün bir utanç vesikası olarak önümüze çıktı. Ne
yapacağız şimdi? Ne yapacaksınız? Benim ne yapacağım
belli, çıkacağım, konuşacağım, milletime
şikâyet edeceğim. Ne yapabilirim ki? Ama sizin yapmanız gereken
pek çok şey var. Lütfen görevinizi yapın. Lütfen
(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
8inci maddesinin (1)inci fıkrasının (b) bendindeki
kaydedilmesine ibaresinden sonra gelmek üzere veya çıkarılmasına
ibaresinin ve (d) bendindeki yapmak ibaresinden sonra gelmek üzere mal
beyanlarını kontrol etmek ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu.
Buyurun Sayın
Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NECMETTİN
AHRAZOĞLU (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
388 sıra sayılı Bilirkişi Kanunu
Tasarısının 8inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün
açılışını yaptığımız ve hafta
sonuna kadar devam edecek olan Hatay Günlerine yüce heyetinizi ailenizle
birlikte davet ediyorum. Bunun, Hatayın gastronomisini, turizmini ve
genel kültürünü tanımanız açısından iyi
olacağını düşünüyorum, hepinizi de oraya bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
maddeyle bilirkişilik bölge kurullarının görevleri
belirtilmektedir. Bilirkişilik Danışma Kurulu ve Daire
Başkanlığına göre uygulayıcı niteliği olan,
ön plana çıkan bölge kurullarının görevleri arasında ilgili
mevzuata uygun olarak bilirkişilik hizmetlerinin yerine getirilmesini
sağlamak, bilirkişiliği kabul etmek, sicili ve listeyi
kaydetmek, sicil kayıtlı bilirkişilerin temel ve alt
uzmanlık alanlarına göre bilirkişilik listelerini
oluşturmak, denetimini yapmak, bilirkişilerin sicili ve listeden
çıkarılmasına karar vermek yer almaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, seçim beyannamelerimizde Adli, idari ve askerî yargıdaki ceza,
hukuk ve idari yargılama usulünde bilirkişilik müessesesiyle
bilirkişilerin seçimi ve denetimi yönünde düzenlenerek adaletin
gerçekleşmesine katkı sağlayacak bir yapıya
kavuşturulacaktır. denilmekte ve hem bu alandaki eksikliklere dikkat
çekilmekte hem de çözüm yoluna işaret edilmektedir. Tasarıyla
hâlihazırdaki problemlere çözüm oluşturulmaya
çalışılırken, yeni çelişkilerin ve
sakıncaların çıkacağı aşikârdır.
Ayrıca, bölge kurullarında yargının savunma
ayağını temsilen Barolar Birliğinden bir avukat ile adli ve
idari yargıya ilişkin denge bakımından vergi mahkemesinde
bir kişinin de olması temsil açısından yerinde
olacaktır. Bölge kurullarının bilirkişi tespitlerinin
değerlendirilmesi konusunda yetkili gördüğü kurum ve kişilerden
görüş almasına da imkân verilmesi, tereddüt edilen teknik konularda
doğru karar verilmesine katkı sağlayacaktır.
Diğer taraftan,
bilirkişiliğin bir görev olarak düzenlenmesi, özel ihtisas gerektiren
alanlarda ilgililer talepte bulunsa dahi bölge kurulları tarafından
resen bilirkişi listesine isim dâhil edilmemesine imkân verilmesi yerinde
olacaktır. Bilirkişilerin eğitimi, denetimi, performansı
gibi konularda, bilirkişilerin münhasıran meslek ve eğitimi
-meslek içi eğitim olduğu- denetim bilirkişiliği teknik
değerlendirmesine müdahale, bilirkişinin özellikle hukuki nitelik
içeren raporlarının yargıya müdahale anlamına
gelebileceği, bu tür raporların dikkate alınması hâlinde
ise ilgili hâkimin disiplin cezası alacağı hususunu içermesi,
işleyişin sağlıklı olmayacağını
göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarının 8inci maddesi
hakkında ifade ettiğimiz yargılama sistemini olumsuz etkileyecek
ve uygulamada sıkıntı yaratabilecek hususlar giderilmeden
tasarının bu hâliyle yasalaşması doğru
olmayacaktır. Yazılan raporlarda yapılan tespitler, davalıları
direkt ilgilendirmektedir. Bunun yanında, bilirkişilerin etik
davranmaları gerektiği de açıktır. Ancak, bilirkişi
atanan davaların genel ifadeyle büyüklüğü dikkate
alındığında, bilirkişilerin yazacakları
raporlarda hiçbir etki altında kalmaksızın karar vermeleri
sağlanmalıdır. Bu nedenle de bilirkişilik kurumunun her
türlü şaibeden uzak tutulması gerekmektedir. Bu gibi görevlerde
çalışan personelin gelir denetiminin bir parçası olan mal
bildiriminde bulunması zorunluluğunun bilirkişi için de
uygulanması yerinde bir uygulama olacaktır. Tasarının
8inci maddesinde tespit etmiş olduğumuz eksiklere yönelik,
bilirkişilerin 3628 sayılı Kanun çerçevesinde mal bildiriminde
bulunmaları büyük önem arz etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, yasa tasarısının ilgili 8inci maddesinde
olduğu gibi yasalaşması işleyen süreçleri de olumsuz
etkileyecektir. Bu nedenle, tasarıda iyileştirme yapmak
amacıyla, değişiklik önergesinde teklif ettiğimiz
hususları ve bilirkişi yapılacak kişilerin ilgili kurum
hükümlerine göre mal bildiriminde bulunmalarının sağlanması
hususunu dikkatinize sunuyor, tasarıya gerekli desteği
vereceğinizi umuyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde üç adet
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
9uncu maddesinin (1)inci fıkrasının (a) bendindeki verimli
ibaresinden sonra gelmek üzere etkin ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Baki Şimşek Zihni Açba
Konya Mersin Sakarya
Mehmet Parsak Saffet Sancaklı Ahmet Selim Yurdakul
Afyonkarahisar Kocaeli Antalya
Fahrettin Oğuz Tor
Kahramanmaraş
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 9uncu
maddesinin (1)inci fıkrasının (c) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cemal Okan Yüksel Tahsin Tarhan Kazım
Arslan
Eskişehir Kocaeli Denizli
Mehmet Gökdağ Bülent Yener Bektaşoğlu Levent Gök
Gaziantep Giresun Ankara
c) Bölge Kurulu
toplantılarının gündemini belirlemek ve toplantılara
başkanlık etmek. Kurul üyelerinden en az ikisinin imzası ile
verilecek önerileri gündeme almak.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
9uncu maddesinin çerçeve (1)inci fıkrasının Bölge kurulu
başkanının görevleri ve yetkileri şunlardır
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut Toğrul Ferhat Encu
Diyarbakır Gaziantep Şırnak
Behçet Yıldırım Mizgin Irgat Meral Danış
Beştaş
Adıyaman Bitlis Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın
Danış Beştaş.(HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu devam eden konuya ben de
katkı yapmak isterim. Gerçekten Türkiyede yargı
mensuplarının terör örgütü üyeliğiyle suçlandığı,
tutuklandığı, soruşturulduğu, açığa
alındığı ve şu anda yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının Türkiyenin en temel ve en can
alıcı noktalardan olduğu gerçeğini bir kez daha,
aslında defalarca durmadan, usanmadan tartışmamız
lazım. Bu mesele, öyle üzerinde konuşulup geçilecek bir mesele
değil. Şu anda Türkiye açık bir cezaevine dönmüş durumda
aslında. Adalet Bakanlığı yetkilileri ve kendisi ve Hükûmet
her fırsatta cezaevi yapacağını halka müjde olarak veriyor.
Ama, gerçekten bu yargılamalar ne kadar adil, vatandaş bundan ne
kadar memnun, bu hâkim ve savcılar görevlerini gereğini yerine
getiriyorlar mı, yargının siyasallaştığı
gerçeği ne kadar masaya yatırılıyor, bütün bunlara büyük
bir soru işareti koymak lazım.
Cumhuriyet gazetesinin savcısının
sorulması üzerine bu tartışma genişledi. Şunu söylemek
isterim: Gerçekten, Cumhuriyet gazetesi savcısının bu durumu
diğer dava dosyalarına da bir mercek tutmamızı gerektirir.
Demin grup başkan vekilimiz ifade etti, ben o dava dosyalarında
aynı zamanda avukatlık da yaptığım için hepsinin
ismini teker teker biliyorum. Mesela, Diyarbakır Başsavcısının
nasıl o soruşturmaları yürüttüğünü, yönettiğini
görüşmelerimle ve tanıklığımla çok iyi biliyorum.
Bizim İl Eş Başkanımız, Fırat Anlıyla -şu
anda maalesef yine cezaevinde- o zaman yaptığım bir
görüşmeyi anlatayım. Şunu sordum çok doğal olarak: Niye
Fırat Anlı tutuklandı? Dedi ki: Fırat Anlı
Yenişehir Belediye Başkanıydı, yeni dönemde aday
olmadı. Bu yetmedi, gitti, Bingölde aday oldu, belediye başkanı
adayı oldu, orada kaybetti. Bu da yetmedi, geldi, Diyarbakırda bir
de İl Başkanı oldu. E, tutuklamayalım da ne yapalım?
Yani, Fırat Anlının suçu -bu bizzat Başsavcının
cümlesidir- siyasete devam etmekmiş. İşte, değerli
arkadaşlar, emin olun, bu dosyaların önemli bir bölümü -en
azından benim bildiklerim- bu tanıklıklarımızla,
yazılanlarla ve gördüklerimizle sabittir. Asıl sorun şu: Şu
anda binlerce, on binlerce insan cezaevinde Gülen örgütünden, FETÖden ya da
başka bir isim söyleyebiliriz, terör örgütü üyeliğinden tutuklular ve
yargılanıyorlar, bir kısmı açıkta. Peki, bunların
verdiği mahkûmiyet kararlarının neticelerini nasıl ortadan
kaldıracağız? On yıl cezaevinde olan, beş yıl
yatıp çıkan, hâlâ yargılaması devam eden
Bu dosyalar ne
olacak? Hiçbir şey yokmuş gibi mi davranacağız? Bizim
hakkımızda dokunulmazlıkların kaldırıldığı
tarihe kadar verilen talimatla hızlıca fezlekeler
yığıldı. Bu fezlekelerin kaçı bu savcılar
tarafından hazırlandı bunun cevabını da bulmamız
gerekiyor çünkü yargının siyasallaşması ve paralel
yapının yargının doğrudan böyle içine
yerleşmiş olması, soruşturmalar konusunda doğal olarak
soruları çoğaltıyor. Biz bir kanun teklifi de verdik. Bu dava
dosyalarında yargılananların yaptığı
işlemler için tek bir şart gerekiyor, yargılamanın iadesi
talebinin kabul edilmesi lazım. Yani şu anda gerçekten cezaevleri bu
insanların açtıkları davalarla, soruşturmalarla tıka
basa dolu. Yargıtay aşamasında binlerce dava dosyası var ve
hepsi ön yargıyla, hepsi Gülen Cemaatinin üyeleri ki şu anda
iddialar çok ciddi, 15 Temmuz darbe girişiminde ne kadar ciddi
olduğunu da gördük, ortaya çıktı.
Şimdi, KHKyle 22 radyo
televizyon kapatıldı, en son iki gün önce de basın-yayın
organları. E, KHK kararı verenler kendi istihbarat kaynaklarına
dayanıyorlar. Biz nasıl güvenelim İMC TVnin
kapatılmasına yönelik istihbaratı verenlerin güvenilir
olduğuna? Özgür Gündem gazetesinin kapatılması
kararını veren hâkimin gerçekten terör örgütü üyesi olup
olmadığına nasıl inanalım? Ortada ciddi bir şaibe
var, ciddi şüpheler var, artık bu, şüpheyi geçmiş durumda.
Hukukta bir deyim vardır, kuvvetli suç şüphesi. Bu kuvvetli suç
şüphesini bile aşan, neredeyse yargıya dönen bir tablo var ortamızda.
Bu nedenle Hükûmet yetkililerine şunu soruyorum gerçekten: Şu anda da
bu operasyonlar aynen devam ediyor. Bunun talimatını gerçekten siz mi
verdiniz yoksa hâlâ içinizdeki FETÖ ya da Gülen Cemaati üyeleri mi, bunu merak
ediyoruz, cevabını istiyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 9uncu
maddesinin (1)inci fıkrasının (c) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Levent Gök (Ankara) ve
arkadaşları
c) Bölge Kurulu
toplantılarının gündemini belirlemek ve toplantılara
başkanlık etmek. Kurul üyelerinden en az ikisinin imzası ile
verilecek önerileri gündeme almak.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bölge Kurulu
Başkanının gündemi tek başına belirlemesi dengesiz bir
gidişata mahal verebileceğinden, Kurul Başkanının
kurul üyelerinin görüşlerini de dikkate alması faydalı
olacaktır. Böylece bilirkişilik müessesesine ilişkin
bağımsızlık tartışmalarına karşı
bir adım daha atılmış olacaktır.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Sayın Fahrettin
Oğuz Tor ve arkadaşları önergesini çektiler.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 10uncu maddesinin (2)nci
fıkrasına "aranır" ibaresinden sonra gelmek üzere
"ve düzenlenen raporlarda bu kişilerin adı ve soyadı ile
imzası bulunur" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Murat
Alparslan
Kayseri İstanbul
Ankara
Mustafa
Köse Ayşe
Keşir Ramazan
Can
Antalya
Düzce Kırıkkale
Gökcen
Özdoğan Enç
Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 10uncu
maddesinin (1)inci fıkrasının (d) ve (e) bentlerinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Tahsin
Tarhan Kazım
Arslan
Eskişehir Kocaeli Denizli
Bülent
Yener Bektaşoğlu Mehmet
Gökdağ Levent
Gök
Giresun Gaziantep Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
10uncu maddesinin (1)inci fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (d) bendi
ile (4)üncü fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Gaziantep Adıyaman
Ferhat
Encu Mizgin
Irgat
Şırnak
Bitlis
a) 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 53. maddesinde belirtilen süreler geçmiş
olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıldan fazla
süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile zimmet,
irtikap, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli
iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat
karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı
değerlerini aklama veya kaçakçılık, gerçeğe
aykırı bilirkişilik veya tercümanlık yapma, yalan
tanıklık ve yalan yere yemin suçlarından mahkum olmamak.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım
konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 388 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 8inci maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Şu anda
Bilirkişilik Kanunu Tasarısı üzerinde
tartışıyoruz ancak her şeyi bilenler ve bildiğini
iddia edenler sonrasında da bu kadar iddialı olup da
kandırılanlar zaten saraydan kanun hükmünde kararnamelerle her
sorunumuzu çözüyorlar.
Bu Hükûmet yasa yapma
tekniği noktasında hiçbir zaman evrensel demokratik kriterleri esas
almadı. Bir alanda, bir konuda bir sorunun çözümüne ilişkin bir
ihtiyaç olursa bu konunun komisyonlarda, sivil toplum örgütlerinde ve ilgili
kurumlarında yeterince tartışıldıktan sonra bu Meclise
gelmesi ve bu Meclisin her üyesinin yasa hakkında fikirlerini özgürce
ifade edebildiği bir ortamın yaratılması gerekir. Bugüne
kadar torba yasa düzenlemelerinde yasaların ilgili komisyonlarda tartışılmadan
buraya getirildiğinden şikâyet ediyorduk. Ancak, bu Hükûmet kötünün
de kötüsünü göstermek ve uygulamak konusunda gerçekten çok mahir. Yeni düzen
artık öyle torba yasa falan değil, yeni düzen kanun hükmünde
kararnameler düzenidir. Yasalarda düzenlenmesi ve tartışılması
gereken konular ne yazık ki olağanüstü hâlin ilanının
dışındaki durumlarda bile kanun hükmünde kararnamelerle
düzenleme yoluna gidilmektedir. Meclis açıkça
işlevsizleştirilmeye, baypas edilmeye çalışılmaktadır.
Her kelimesinin başında halkın iradesinden bahsedenler, halkın
iradesi sadece AKPnin iradesi, sadece Hükûmetin iradesi değildir.
Topyekûn, burada oturan tek kişinin iradesi bile halkın iradesidir ve
bu iradeye dâhildir, onun da fikrini almak zorundasınız. Kaldı
ki şu anda kanun hükmünde kararnameler Hükûmetin iradesi değil mevcut
olan tek kişinin iradesidir.
Bakın, yargı
alanında düzenlemelerden bahsediyorsunuz, daha nitelikli bir
yapılanma oluşturulacağından bahsediyorsunuz,
bilirkişilik müessesesi hakkında düzenlemeleri Meclise getiriyorsunuz
ancak yargının kurucu unsuru olan, olmazsa olmazı olan savunma
ve yurttaşların savunma hakkını ne hâle getirdiniz? Kanun
hükmündeki kararnamelerle savunma hakkını âdeta ortadan
kaldırıyorsunuz. Masumiyet karinesinden faydalanan insanlar günlerce
avukatlarıyla görüşmeyecek, bir ay gözaltında tutulabilecek; bu,
açıkça Anayasanın ihlalidir, masumiyet karinesinin, adil
yargılanma hakkının açık ihlalidir; açıkça,
yargısız cezalandırma, yargısız infazdır.
Son kanun hükmündeki
kararnameyle Adıyamanda darbeyle uzaktan yakından alakası
olmayan KESK üyesi 24 kamu emekçisi ihraç edildi. Yine bu son kanun hükmünde
kararnameyle Mecliste, benim de danışmanımın bulunduğu
32 kişi ihraç edildi. Çaycısından danışmanına
kadar, şoförüne kadar herkes alındı, darbeyle de bir
şekilde ilişkilendirilmeye çalışıldı. Şimdi,
buradaki çaycı, buradaki şoför -meslekleri küçümsemek anlamında
söylemiyorum, onlar başımın tacıdır- darbeyle
ilişkili de niye bir milletvekili bunlarla ilişkili değil? Kime
sorarsanız, milletvekilinin darbe yapma potansiyeli vardır da bir
çaycının, bir şoförün darbe yapma potansiyeli yoktur; ben bunu
kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Siyasi ayak nerede? Yurtta sulh
konseyi nerede? Gerçekten bunları aklım almıyor.
Şimdi, hiçbir somut
gerekçe olmadan bu kamu emekçilerini görevden aldınız, bu
insanların emeğini, işini gücünü, hayatını
çaldınız. Bu insanlar suçlu mu? Bu kadar ağır bir vebale
katlanmak zorunda bırakıldılar. Hukuku, adaleti, hakkaniyeti
geçtim, yürürlükteki kanuna göre hiçbiriniz Bu insanlar suçludur, suç
işlemiştir. diyebilir misiniz? Diyemezsiniz, teknik olarak da
diyemezsiniz, ahlaki olarak da diyemezsiniz. Suçlu diyemediğimiz
insanların bütün emeğini ve yaşamlarını
çalıyorsunuz, bunun vebali ağırdır. Ahiret inancı olan
insanlar bilir ki burada sizi saray korkutabilir, yargılayabilir ancak
orada sizi yargılayacak olan Allah, korkutacak olan ise mazlumun
ahından başka bir şey değildir, bunu iyi bilin. Onun için,
buraya yasa tasarılarını getirirken Avrupa Birliği, evrensel
demokratik kriterler gibi kaygılarınız olduğu kanaatinde
değilim, zaten getirdiğiniz bu tasarıda bu durum hissediliyor.
Yine bilirkişilerin
seçimi, performansı ve eğitime tabi tutulmaları noktasında
yasa bilirkişilik müessesesinin tabiatına aykırı hükümler
içermektedir. Zaten, kendi alanında yetkinleşmiş insanları
tekrar bürokratik bir silsileye, bir eğitime ve bir performans
değerlendirmesine tabi tutmak, bu değerlendirmeyi yapacakların
sıfatı düşünüldüğünde bu durum bile işin özüne uygun
değildir.
Yargı alanını
düzenlerken esas kriterlerin bağımsızlık,
tarafsızlık olması gerekir. Hangi işe nerede, ne zaman
liyakat esas alınarak vatandaş alınıyor? Adalet
Bakanlığı Müsteşarının istemediği
kişiler bu bilirkişi listesine girebilecek mi? Şu anda yapmaya
çalıştığımız şey, arabanın motorunu
bozup arabanın tekerleğiyle değil, tamponuyla
uğraşmaya benziyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla)
Onun içindir ki bilirkişilik müessesesinin bir parçası olduğu
yargıyı kurumsal olarak bağımsız ve tarafsız bir
duruma getirmediğiniz sürece bilirkişilik müessesine dair
yapacağınız her düzenleme eksik, yetersiz ve boşuna bir
çaba olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 10uncu
maddesinin (1)inci fıkrasının (d) ve (e) bentlerinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Levent Gök (Ankara) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Ankara Milletvekili Levent Gök konuşacaktır.
Buyurun Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adalet ve hukuk ve
mağduriyet. Mağduriyet nerede başlıyor,
sanığın hakları nerede başlıyor, şikâyetçi
nerede olunuyor ve sonuçta adalet nerede tesis ediliyor? Türkiyede bir
soruşturmalar yürütülüyor FETÖye karşı. Gerçekten, bu darbenin
tüm sorumluları yargılanmalı, hak ettiği cezayı
almalıdır. Türkiyede hiçbir terör örgütüne yer yoktur, FETÖsü,
PKKsı, DHKP-Csi, IŞİDi, her kimse, elinde silah olan herkes
Türkiyede yargılanmalı ve hak ettiği cezayı
almalıdır. Bu yapılırken adalet sistemi asla yanılgıya
düşmeden, sapla samanı ayıran bir çizgi içerisinde götürmelidir
bu işi ki adalet duygusu herkes için ikna edici bir unsur olabilsin.
Bize bugünlerde iktidar
partisi sözcüleri mağdur edebiyatı yapma. diye suçlamalar
yöneltiyorlar. Değerli arkadaşlarım, öyle bize dilekçeler, öyle
şikâyetler bizzat ağlayarak geliyor ki
Kişi diyor ki: Ben
falanca bir yerde ev kiraladım, ev sahibim kira parasını bana
falanca bankadan gönder dedi, dediği için oradan gönderdim, ben şimdi
meslekten ihraç edildim. Bu bir mağduriyettir, bunu gidermemiz gerekiyor.
Bizim uğraştığımız mağduriyetler bunlar.
Bomba atanlarla, tanklarla, silahlarla halkımızı öldürenlerle
değil, millî iradeyi yok etmek isteyenlerle değil. Yüzlerce insan
var
Şimdi, Sayın Bakan
az önce sorduğum soruya tam iki saat sonra Adalet Bakanlığı
bürokratlarının bulabildiği cevabı verirken bir cümle
kullandı: Bu savcı falanca davada sanıktır, FETÖyle
ilgisi olduğunu düşünmüyoruz. anlamına gelen bir söz söyledi.
Sayın Bakan, bu sözcüğü nasıl kullanabildiniz, neyle bizi ikna
etmeye çalışıyorsunuz, ne anlatmak istiyorsunuz? Yani ortada
yürüyen bir FETÖden dolayı Selam Tevhid davası var,
yargılananların tümü usulsüz iş yapmış, devleti
çökertmeye çalışmış, FETÖcülükle suçlanıyor,
Sayın Bakan, bir savcıyı ayırıyor. Sayın Bakan
sizin bürokratlarınızın bulamadığı, tam 3 bakan
değiştiği hâlde cevap veremediğiniz soruda ben iddianameyi
buldum o savcı hakkındaki. Şunu da ifade ediyorum, bu
savcının da adil yargılanma hakkı vardır ve hüküm
kesinleşene kadar o da masumdur, bunun da altını çiziyorum,
hiçbir tereddüt yok. Adalet terazisini her yerde aynen uygulamak
durumundayız, bu sayın savcı yargılansa dahi. Ama
bakın, değerli arkadaşlarım, bir bankadan kira
parasını göndereni ihraç ettiğiniz tabloda, Sayın Bakanın
da özenle savcı için FETÖyle ilgisi yok. dediği davada iddianame
nasıl başlıyor? O iddianamenin ilk giriş cümlesi aynen
şöyle: İddianamemizde şüpheli hâkim ve cumhuriyet
savcılarının yaklaşık kırk yıldır
ulusal ve uluslararası arenada yapılanmasını tamamlayan, dünyanın
en gizli ve operasyonel manada legal yolları illegal bir şekilde
kullanarak sonuç alan Fetullah terör örgütü kapsamında işlemiş
oldukları suçlar anlatılacaktır. Sayın Bakan, sizin
ayırdığınız savcının iddianamesi bunu
söylüyor. Neymiş? FETÖ kapsamında işlediği suçlar. Kimler
hakkında? Cumhuriyet gazetesi soruşturmasını yürüten ve
yazarları hakkında gözaltı veren savcı hakkında
iddianameye bakın değerli arkadaşlar. FETÖ kapsamında
işlediği suçlar. Ne yapmış bu savcı? Kolluktan gelen
yazılarda haklı ve ikna edici bilgi ve belgeler
sunulmadığı hâlde, muhataplarının silahlı örgütle
ilişkisi bulunmaksızın, başka surette delil elde
imkânı bulup bulunmadığı araştırılmadan
haklarında soruşturma yürütmekten dolayı dava
açılıyor. Hangi konuda? FETÖ terör örgütünden dolayı. Tablo bu
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, böyle bir
tabloda, o savcı yargılansın, beraat ederse eder, mahkûm olursa
olur, o ayrı bir konu ama böyle bir tabloda, FETÖden dolayı
yargılandığı iddianamede tespit edilmiş olan bir savcıya
en önemli gazetenin soruşturmasını vereceksiniz, bir evin
kirasını bankadan gönderen kişiyi içeri atacaksınız.
Olmaz, olamaz, böyle bir şey olmaz. Değerli arkadaşlarım,
Türkiyede adalete niçin güven az? İşte bunlardan dolayı az.
FETÖcüler hâlâ iş başında, farkında değilsiniz AKPli
kardeşlerim, farkında değilsiniz, siz istediğiniz kadar
uğraşın. Biz anlatmaya çalışıyoruz ama sizler de
bu konularda mağdursunuz. Ben biliyorum, çoğunuzu tanıyorum;
hiçbirinizin, çoğunuzun alakası yok ama tablo bu. Tablo ne?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Çoğunuzun alakası yok. derken ne demek istiyorsun, onu
anlayamadım?
LEVENT GÖK (Devamla)
Sizinle de alakası yok diyoruz, çoğunuzun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Neyle alakamız yok?
LEVENT GÖK (Devamla)
FETÖyle alakanız yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Çoğunuzun derken Bir kısmınızın var.
mı demek istiyorsun?
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Devamla)
Sayın Başkan, ne söylediğimi herkes biliyor. Ben ne
söylediğimi gayet iyi biliyorum. Ben bu konuda kimseyi de suçlamıyorum.
Söylediğim çok açık ve nettir, sizleri ilzam eden bir şey
değil, söylediğim gayet net. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 10uncu maddesinin (2)nci
fıkrasına "aranır" ibaresinden sonra gelmek üzere
"ve düzenlenen raporlarda bu kişilerin adı ve soyadı ile
imzası bulunur" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyorum.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, Sayın Gök
ifade etti, Çoğunuzu çok iyi tanıyorum, bu yapısıyla
ilgisi yok. diye ifade etti. Ben de nedir, ne demek istediniz? diye sordum,
Çoğunuzu tanıyorum, bir kısmınız var anlamına
gelir. diye söyledim.
LEVENT GÖK (Ankara) Hiç de
öyle değil, hiç de öyle değil Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Öyle demediniz mi?
LEVENT GÖK (Ankara) Yani,
ben tanıdığım kadarıyla diyorum,
tanıdığım kadarıyla diyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Ha, tamam, peki, ben o zaman o şekilde anladım diye sordum.
Yani, Çoğunuzu tanıyorum öyle değil,
tanımadıklarım da öyle değil. anlamında,
tanıdıklarımla
LEVENT GÖK (Ankara)
Tanıdıklarımızın çoğunun
Çoğunuzu
tanıyorum, ilgisi olmadığını biliyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Anladım peki, anladım Levent Bey, tamam. Anladım
teşekkür ediyorum.
Bakın, değerli
arkadaşlar, 17 Aralık süreci başladığında ve
arkasından 25 Aralık geldiğinde biz bu FETÖ terör örgütünün
Türkiyede paralel bir yapılanma olduğunu, devlet içinde bir devlet kurmaya
kalkıştığını ve Türkiyenin kodlarıyla
oynayarak darbe girişimine doğru gittiğini iddia ettik ve o
günden bu tarafa biz FETÖyü düşman ilan ettik, gelmesin diye, AK
PARTİ içerisine bulaşmasın diye büyük gayret gösterdik ve
çalışmalarımızı yaptık.
Arkasından, yerel
seçimler oldu, 2014 yerel seçimleri oldu. 2014 yerel seçimlerden önce il
teşkilatlarımızı, il kongrelerimizi yaptık çünkü biz o
gün FETÖyü düşman ilan ettik. FETÖ, AK PARTİ içerisine
giremeyeceğini anladığından dolayı farklı bir
şeyler yapmış olabilir. Bu süreç içerisinde bakın, 2011
yılından
O süreçte, 2013 yılında 17-25 Aralık
davası olduğunda bizden 5 tane milletvekili istifa etti,
baskıyla, örnek gösterilerek, Şunları örnek alın. diye 5
milletvekili istifa etti. FETÖ terör örgütüyle doğrudan doğruya
irtibatlı olduğunu söylediğimiz o milletvekillerinin kim
olduğunu biliyorsunuz; şu anda yurt dışında kaçak.
Arkasından 7 Haziran seçimlerine gittik. 7 Haziran seçimlerinde
milletvekilli adaylarını tespit ederken en önemli
kıstaslarımızdan biri FETÖyle irtibatı var mıdır?
O kıstasları büyük bir ihtimamla değerlendirdik. 7 Haziran
seçimlerinde milletvekili adayları içerisinde olduğu ihtimalini
görmüyorum. Gözden kaçmış mıdır? Tahmin etmiyorum. Çünkü en
ufak bir konuyla ilgili Zamanında bunun böyle böyle bir ilişkisi varmış.
diye bir şüphe olduğu zaman Şüphe kurttur içimizi kemirir, biz
bunu aday yapmayalım. dedik.
1 Kasım seçimlerine
geldik. 7 Haziran seçimlerinden 1 Kasım seçimlerine geldiğimiz
süreçte de aynı hassasiyet daha fevkinde olarak devam etti çünkü 7 Haziran
seçimlerinde
Biliyorsunuz AK PARTİde bir sistem var, üst kurul var,
kurullar var; o kurullar bütün milletvekili aday adaylarını
incelerler. 6 bin civarında aday adayı incelendi, 6 bin aday
adayı arkasından bir üst kurula gitti ve en sonunda da en üst kurulda
bu değerlendirilmeler yapıldı. O kişiyle ilgili, 11
kişilik üst kurulda, şahısla ilgili birisinin bir endişesi
varsa, endişesi, şüphesi Bunu koymayalım, yarın kurt
kemirir içimizi, bu adam böyle midir acaba? diye onu yaptık. 1
Kasımda da aynı hassasiyet gösterildi diye ifade ediyorum ve
şunu da inanarak söylüyorum: Bugün en dezenfekte olmuş, FETÖyle
ilgili en dezenfekte olmuş AK PARTİdir. diye iddialı
söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Niye?
Çünkü biz, bu FETÖ terör örgütünün, 17-25 Aralık sürecinin darbeye
doğru gideceğini bilen bir parti olarak
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Darbeyi biliyor muydunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) O gün 17-25 Aralık sürecinden bunun sonuçlarının
darbe girişimi olduğunu iddialı bir şekilde söyleyerek
Belki sizleri ikna edememiş olabiliriz.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Darbeyi biz söyledik.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Ama o günü yaşayan olarak doğrudan doğruya hedef
tahtası hâline gelmiş bir iktidarın bu konudaki savunma
güdüsünün, bu konuyla mücadele güdüsünün hangi noktada olduğunu
takdirlerinize bırakıyorum.
Ben biraz önce, bu
konuşmamın sebebi, Sayın Gökün Bir
kısmınızı tanıyorum, kesinlikle ilgilisi yok.
Diğerleriniz olur mu acaba? diye bir soru sordum, herhâlde benim
sorduğum soruyu anlamadığından veya o şeyde tam
iletilmediğinden dolayı olduğunu
O anlamda söz aldım.
Değerli milletvekilleri,
şuna inanıyorum, görüyorum ki bu terör örgütüyle ilgili, hiçbir
milletvekilinin bağ kurulacağına ihtimal vermiyorum çünkü buraya
gelen milletvekilleri demokrasiyi savunmak adına, bu ülkenin
birliğini, bekasını savunmak adına burada görev yapmak
mecburiyetindeler çünkü bizim halkımıza borcumuz budur, bunu
yapmamız lazım. 550 milletvekili içerisinde FETÖ terör örgütüyle
bağlantılı bir milletvekilinin olduğuna ihtimal vermiyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra sayılı
Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 11inci maddesinin
(4)üncü fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Tahsin
Tarhan Kazım
Arslan
Eskişehir Kocaeli Denizli
Bülent
Yener Bektaşoğlu Mehmet
Gökdağ
Giresun Gaziantep
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
11inci maddesinin (3)üncü fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Ferhat
Encu
Diyarbakır
Gaziantep
Şırnak
Mizgin
Irgat Behçet
Yıldırım
Bitlis
Adıyaman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bölge kurulunun mesleki
tecrübe, katıldığı meslek içi eğitimler ve
uzmanlığını gösteren belgeler dikkate alınarak
bilirkişiler arasında en liyakatli olanları seçeceğine dair
düzenleme bilirkişilik kurumunun amacına aykırıdır.
Şöyle ki: Bilirkişilik kurumu kişilerin mesleki anlamda
yarıştırılması amacını gütmemektedir. Her
kişinin farklı uzmanlık alanı olduğunu,
bilirkişiliğin bir meslek olmayıp meslekteki uzmanlık
nedeniyle buna bağlı olarak kazanılan bir sıfat olduğu
dikkate alındığında 11inci maddenin (3)üncü
fıkrasının tasarı metninden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 11inci
maddesinin (4)üncü fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel (Eskişehir) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bilirkişilik sicili için
3 yıllık bir kayıt süresi öngörülerek bir meslek gibi ele
alınmasının yaratacağı olumsuzlukların
giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
11inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
12nci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
12nci maddesinin (1)inci fıkrasının (f) bendinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Ferhat
Encu
Diyarbakır Gaziantep Şırnak
Behçet Yıldırım Mizgin Irgat
Adıyaman Bitlis
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 12nci
maddesinin (4) üncü fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Tahsin Tarhan Kazım
Arslan
Eskişehir Kocaeli Denizli
Mehmet Gökdağ Bülent Yener
Bektaşoğlu
Gaziantep Giresun
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bir meslek ihdas
ediliyormuş gibi avukatlık, hâkimlik, hekimlik mesleğine
başlarken olduğu gibi toplu yemin ederek göreve
başlamalarının yaratacağı anlam
kargaşasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
12nci maddesinin (1)inci fıkrasının (f) bendinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Diyarbakır) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
12nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
12nci madde
kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde
aynı mahiyette olmak üzere iki önerge vardır, okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 13üncü
maddesinin (1)inci fıkrasının (d) bendinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Tahsin Tarhan Kazım
Arslan
Eskişehir Kocaeli Denizli
Bülent Yener Bektaşoğlu Mehmet Gökdağ
Giresun Gaziantep
Aynı mahiyetteki
diğer önerge imza sahipleri:
İdris Baluken Mahmut Toğrul Ferhat Encu
Diyarbakır Gaziantep Şırnak
Mizgin Irgat Behçet
Yıldırım
Bitlis Adıyaman
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 13üncü
Maddesi (d) bendinde performans değerlendirmesi sonucunda yetersiz bulunması
hâlinde bilirkişinin sicilden çıkarılması
öngörülmüştür. Ancak bölge kurullarının üyeleri içerisinde
bilirkişilerin mesleki yeterliliklerini ölçebilecek bir üye bulunmamakta,
tamamen savcı ve hâkimlerden oluşmaktadır. Bu durum
bilirkişilerin bağımsızlığını ve adil yargılanma
hakkını olumsuz yönde etkileyecektir. Ayrıca, bölge kurulunda
bulunan hâkimlerin bilirkişinin çalıştığı dosya
hakkında bilgi sahibi olmaması da objektif değerlendirme
yapılmasının önünde engel teşkil edecektir.
Diğer
önergenin gerekçesi:
Bölge kurulu tarafından
bilirkişilerin performans denetimini hangi kriterler çerçevesinde
değerlendireceğinin yaratacağı bilirkişilerin
bağımsızlığını olumsuz etkileyeceği
öngörülmüştür.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
14üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
Sıra Sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
14üncü maddesinin (3)üncü fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıda belirtilen hükmün yeni bir fıkra olarak tasarı
metnine eklenmesini ve diğer fıkraların buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Ferhat
Encu
Diyarbakır Gaziantep Şırnak
Mizgin
Irgat Behçet
Yıldırım
Bitlis Adıyaman
4) Bölge kurulu
kararını vermeden önce ilgili bilirkişilerin
savunmalarını almak zorundadır. İlgili bilirkişi bölge
kurulunun durumu kendisine yazılı olarak bildirmesinden itibaren 7
gün içerisinde savunmasını vermek zorundadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 14üncü maddesinin
(1)inci fıkrasında yer alan "şikâyet" ibaresinin
"başvuru" şeklinde değiştirilmesini ve maddeye
(3)üncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini ve fıkra numaralarının buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Ramazan
Can Mehmet
Doğan Kubat
Kayseri Kırıkkale İstanbul
Murat
Alparslan Ayşe
Keşir Gökcen
Özdoğan Enç
Ankara Düzce Antalya
Mustafa
Köse
Antalya
"(4) Bilirkişi
raporlarının özel veya teknik bilgi yönünden içeriğine
ilişkin bölge kurullarına başvuru yapılamaz; yapılan
başvurular incelenmeksizin reddedilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 14üncü
maddesinin (1)inci ve (2)nci fıkralarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Tahsin
Tarhan Kazım
Arslan
Eskişehir Kocaeli Denizli
Mehmet
Gökdağ Bülent
Yener Bektaşoğlu
Gaziantep Giresun
(1) Bilirkişiler,
göreviyle ilgili tutum ve davranışlarının veya
hazırladıkları raporların bilirkişilik mevzuatına
uygunluğu bakımından bölge kurulları tarafından resen
veya şikâyet üzerine denetlenir.
(2) Hâkim veya cumhuriyet
savcısı, görevlendirdiği bilirkişinin göreviyle ilgili
tutum ve davranışlarının veya
hazırladığı raporun bilirkişilik mevzuatına uygun
olmadığına ilişkin kanaat edinmesi durumunda, bu hususu
bölge kuruluna bildirir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz. (CHP
sıralarından Hükûmet katıldı. sesleri)
BAŞKAN Hükûmet
katıldı, aslolan Genel Kurulun ne diyeceği.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe: Madde metnindeki
mevzuatın bilirkişilik mevzuatı olduğu vurgulanarak
oluşabilecek anlam kargaşasının önlenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 14üncü maddesinin 1inci
fıkrasında yer alan "şikâyet" ibaresinin
"başvuru" şeklinde değiştirilmesini ve maddeye (3)üncü
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini ve fıkra numaralarının buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(4) Bilirkişi
raporlarının özel veya teknik bilgi yönünden içeriğine
ilişkin bölge kurullarına başvuru yapılamaz; yapılan
başvurular incelenmeksizin reddedilir."
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede bu önergeyle
yapılması öngörülen değişiklikler bakımından
terim birliği sağlanması amacıyla (1)inci fıkrada yer
alan "şikâyet" ibaresi "başvuru" şeklinde
değiştirilmektedir.
Bölge kurulları, bilirkişileri
ve bilirkişi raporlarını idari yönden denetleyecek,
bilirkişi raporlarında yer alan özel ve teknik bilginin
yeterliliği konusunda esas yönünden herhangi bir denetim ve inceleme
yapamayacaktır. Usul kanunlarımıza göre, bilirkişinin
hazırladığı raporun eksik veya yetersiz olması
hâlinde, taraflar bu rapora davanın görüldüğü mahkemede itiraz
edebilmekte ve itiraz üzerine yargı mercileri ek rapor veya farklı
bilirkişilerden rapor alabilmektedir. Bilirkişi raporlarının
esas yönden denetiminin yargı mercileri tarafından
yapılması nedeniyle, raporlara karşı bölge kurullarına
başvurulması hâlinde, kurulun yapacağı inceleme
yargılama sürecini etkilemeyecektir. Bölge kurullarının
yaptığı inceleme idari bir denetim olmakla birlikte, uygulamada
raporun esası yönünden de bu kurullara başvurulabileceği
düşünülerek, tereddütleri gidermek amacıyla, bu önergeyle,
bilirkişi raporlarına karşı özel veya teknik bilgi yönünden
içeriğine ilişkin olarak başvurulamayacağı,
başvuru yapılmış ise incelenmeksizin reddedileceği açıkça
düzenlenmektedir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişi Kanunu Tasarısının
14üncü maddesinin (3)üncü fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıda belirtilen hükmün yeni bir fıkra olarak tasarı
metnine eklenmesini ve diğer fıkraların buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Diyarbakır) ve
arkadaşları
4) Bölge kurulu
kararını vermeden önce ilgili bilirkişilerin
savunmalarını almak zorundadır. İlgili bilirkişi bölge
kurulunun durumu kendisine yazılı olarak bildirmesinden itibaren 7
gün içerisinde savunmasını vermek zorundadır.
BAŞKAN- Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bölge kurulunun hakkında
karar vereceği bilirkişilerin savunmasını almadan inceleme
yapacak olması hakkaniyet duygusu ile bağdaşmaz niteliktedir.
Adil bir değerlendirmenin söz konusu olabilmesi için ilgili bilirkişilerin
savunmasının alınması zorunluluk arz etmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 15inci maddesinin
(1)inci fıkrasında yer alan itirazın reddi kararına"
ibaresinin "itiraz üzerine verdiği kararlara" şeklinde
dğiştiri1iesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Murat Alparslan Mehmet
Doğan Kubat
Kayseri Ankara İstanbul
Ayşe Keşir Ramazan Can Gökcen
Özdoğan Enç
Düzce Kırıkkale Antalya
Mustafa Köse
Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 15inci
maddesinin (1)inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Tahsin
Tarhan Kazım
Arslan
Eskişehir Kocaeli Denizli
Mehmet Gökdağ Bülent
Yener Bektaşoğlu
Gaziantep Giresun
"(1) Bölge Kurulu
kararlarına karşı, kararın tebliğ veya ilan tarihinden
itibaren on beş gün içinde Danışma Üst Kurulu'na itiraz edilir.
Danışma Üst Kurulu tarafından otuz gün içinde karar verilmemesi
durumunda bu sürenin bitiminden; itirazın reddedilmesi hâlinde ise ret
kararının tebliğ tarihinden otuz gün içinde yetkili idare
mahkemesine dava açılabilir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
15inci maddesinin aşağıda belirtilen şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut Toğrul Ferhat Encu
Diyarbakır Gaziantep Şırnak
Behçet Yıldırım Mizgin Irgat
Adıyaman Bitlis
MADDE 15- (1) Bölge kurulu
kararlarına karşı, kararın tebliğ veya ilan tarihinden
itibaren on beş gün içinde Bilirkişilik Danışma Kurulu'na
itiraz edilir. Danışma Kurulu tarafından otuz gün içinde karar
verilmemesi durumunda bu sürenin bitiminden; itirazın reddedilmesi hâlinde
ise ret kararının tebliğ tarihinden itibaren altmış
gün içinde yetkili idare mahkemesine dava açılabilir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bölge kurulunun vermiş
olduğu karara karşı tekrar bölge kuruluna itirazda
bulunmanın uygulamada hiçbir faydası olmayacağı gibi süreci
uzatması anlamında zararı söz konusu olacaktır. Bu nedenle
karara itirazın nispeten daha çoğulcu bir yapısı olan
Danışma Kurulu tarafından incelenmesi daha yerinde
olacaktır.
İdari Yargılama
Usulü Kanununda altmış gün olarak belirlenen dava süresine
ilişkin esasa Bilirkişilik Kanunu Tasarısında da
uyulması gerekmektedir. Tasarı bu hâliyle idari yargılama
hukukundaki hak arama özgürlüğünü kısıtlamakta ve adil
yargılanma ilkesini ihlal etmektedir. Bu nedenle otuz gün olarak
belirlenen sürenin altmış güne çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 15inci
maddesinin (1)inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel (Eskişehir) ve
arkadaşları
"(1) Bölge Kurulu
kararlarına karşı, kararın tebliğ veya ilan tarihinden
itibaren on beş gün içinde Danışma Üst Kurulu'na itiraz edilir.
Danışma Üst Kurulu tarafından otuz gün içinde karar verilmemesi
durumunda bu sürenin bitiminden; itirazın reddedilmesi halinde ise ret
kararının tebliğ tarihinden otuz gün içinde yetkili idare
mahkemesine dava açılabilir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Teklifimizle yetkilerin
devredildiği Danışma Üst Kurulu, ihtilaf durumlarında da
yetkiyi uhdesinde bulundurarak bilirkişilik faaliyetlerinde
tartışmaya ve şaibeye mahal verilmeden mağduriyetlerin
giderilmesinde de sorumluluk alacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 15inci maddesinin
(1)inci fıkrasında yer alan itirazın reddi kararına"
ibaresinin "itiraz üzerine verdiği kararlara" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Uygun görüşle takdire arz olunur
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bilirkişilik bölge
kurullarının itiraz üzerine verdiği tüm kararlara
karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabilmesi
imkânının getirilmesi amacıyla önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde
bir adet önerge vardır. Okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın
16ncı maddesinin (5)inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cemal Okan Yüksel Tahsin
Tarhan Kazım
Arslan
Eskişehir Kocaeli Denizli
Mehmet Gökdağ Bülent
Yener Bektaşoğlu
Gaziantep Giresun
"(5) Kurulların ve
bilim komisyonun ihtiyaçlarına yönelik harcamalar ile ödenecek huzur
hakları ve huzur ücretleri Bakanlığa ayrılan bütçeden
karşılanır."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifle kurullar ve bilim
komisyonu için ödenecek huzur haklarının ve ücretlerinin her yıl
Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısında Bakanlık için ayrılan
bütçeden karşılanacağı açıklığa kavuşturulmuştur.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
17nci madde üzerinde iki
adet önerge vardır. Okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 17nci
maddesinin (2)nci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Tahsin
Tarhan Kazım
Arslan
Eskişehir Kocaeli Denizli
Mehmet Gökdağ Bülent
Yener Bektaşoğlu
Gaziantep Giresun
(2) Ekli (6)
sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I)
sayılı cetvelin Adli Tıp Kurumuna ait bölümüne
eklenmiştir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bilirkişilik Kanunu Tasarısının 17nci maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan "(2), (3), (4) ve (5)" ibaresinin
"(2) ve (3)" ve (2)nci fıkrasında yer alan "(6)"
ibaresinin "(4)" şeklinde değiştirilmesini,
Tasarıya ekli (3) ve (4) sayılı listelerin Tasarıdan
çıkarılmasını, sonraki listelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Ramazan Can Mehmet
Doğan Kubat
Kayseri Kırıkkale İstanbul
Murat Alparslan Ayşe
Keşir Gökcen
Özdoğan Enç
Ankara Düzce Antalya
Mustafa Köse
Antalya
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Uygun görüşle takdire arz olunur
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin (1)inci
fıkrasıyla ihdas edilmesi öngörülen hâkim ve savcı
kadrolarının 15/8/2016 tarihli ve 671 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 33üncü maddesiyle ihdas edilmesi nedeniyle Tasarının
ekinde yer alan (4) ve (5) sayılı listelerin Tasarıdan
çıkarılması amacıyla bu önerge verilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 17nci
maddesinin (2)nci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(2) Ekli (6)
sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I)
sayılı cetvelin Adli Tıp Kurumuna ait bölümüne
eklenmiştir."
Cemal Okan Yüksel (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifle 190 sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ilgili
cetvelinin Adli Tıp Kurumuna eklenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
17nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
18inci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 18inci
maddesinin (1)inci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(1) Bilirkişilik Kanunun
uygulamasına ilişkin yönetmelikler Bakanlık tarafından
yürürlüğe konulur
Cemal Okan Yüksel Mehmet
Gökdağ Dursun
Çiçek
Eskişehir Gaziantep İstanbul
Tahsin Tarhan Bülent
Yener Bektaşoğlu Kazım
Arslan
Kocaeli Giresun Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metnindeki
mevzuatın bilirkişilik mevzuatı olduğu vurgulanarak
oluşabilecek anlam kargaşasının önlenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
18nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
19uncu madde üzerinde iki
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
Sıra Sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısının
19uncu maddesinde geçen "bilirkişilik bölge kurulları
tarafından hazırlanan listelerden seçilir" ibaresinin
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut Toğrul Ferhat Encu
Diyarbakır Gaziantep Şırnak
Behçet Yıldırım Mizgin Irgat
Adıyaman Bitlis
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
388 sıra
sayılı Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'nın 19uncu maddesiyle düzenlenen ek
maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
"EK MADDE 3- Bu Kanun
uyarınca görevlendirilecek bilirkişiler ve bilirkişilik bölge
kurulları tarafından hazırlanan listelerden seçilir ve bunlar
hakkında Bilirkişilik Kanunu ve ilgili diğer kanun hükümleri
uygulanır."
Cemal Okan Yüksel Mehmet
Gökdağ Dursun
Çiçek
Eskişehir Gaziantep İstanbul
Tahsin Tarhan Bülent
Yener Bektaşoğlu Kazım
Arslan
Kocaeli Giresun Denizli
Mustafa Akaydın
Antalya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle anlam
karmaşasının düzeltilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Bilirkişi Kanunu Tasarısının
19uncu maddesinde geçen bilirkişilik bölge kurulları
tarafından hazırlanan listelerden seçilir ibaresinin
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Diyarbakır) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Liste dışı
bilirkişi ataması da mümkün kılınmalıdır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir
20nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
24üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
25inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
26ncı madde üzerinde
bir önerge vardır okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 388
sıra sayılı Kanun Tasarısının 26ncı
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Behçet Yıldırım Mahmut Toğrul
Diyarbakır Adıyaman Gaziantep
Mizgin Irgat Ferhat
Encu
Bitlis Şırnak
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Tabipler Birliğinin
de Adalet Komisyonuna sunduğu görüşte belirttiği üzere
tasarıyla getirilen düzenlemeler ne yazık ki Adli Tıp Kurumunun
tarafsız ve bağımsız bir şekilde ve bilimsellik
ilkesine uygun görev yapamamasına ilişkin sorunları çözücü
nitelikte değildir. Kurumun özerk, bilimsel, objektif ve güvenilir bir
yapıya kavuşturulması için yapılması gereken
düzenlemeler katılımcı bir şekilde
hazırlanmamıştır. Kurumun verimliliğini ve
etkinliğini sağlamak sadece organlarını yeniden düzenleyerek
mümkün değildir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
27nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
28inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime üç dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.30
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 23.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Ali Haydar HAKVERDİ(Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
388 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
2.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili
Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 3 Kasım 2016 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum;
verdiğiniz emeğe teşekkür ediyor, hayırlı geceler
diliyorum.
Kapanma Saati: 23.34