TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
17nci Birleşim
8 Kasım 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceerin, Tekirdağ ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Antalya
Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun, sağlık
çalışanlarının sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Osman Boyrazın, 8 Kasım Dünya Şehircilik Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Cumhuriyet Halk Partisinin Osmangazi
Dikkaldırım Mahallesi temsilciliğine yapılan saldırıya
ve kaos yaratmak isteyen karanlık güçlerin Cumhuriyet Halk Partisini hedef
aldığına ilişkin açıklaması
2.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemirin, Kürtlerin hiddet, şiddet ve kandan
beslenen siyaset anlayışını onaylamadıklarına
ilişkin açıklaması
3.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvinin Hopa ilçesinde görev
yapan 46 öğretmenin açığa alınmasına ilişkin
açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, ekonomik sorunların Hükûmetin önceliği
olmadığına ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, AKP Hükûmetinin ülkeyi içeride ve
dışarıda savaşa sürüklediğine ilişkin
açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Türkiyenin 40 ilçesine doğal gaz
bağlandığına, Mersinin ilçelerine doğal gaz
getirilmesiyle ilgili bir planın olup olmadığını
öğrenmek istediğine ve elektrik kesintileriyle ilgili acil önlem
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, Amasranın Çapak Koyunda
kurulması planlanan termik santrale karşı halkın onurlu
mücadelesinin devam ettiğine ve iktidarın sadece doğayı
değil toplumsal hafızanın yapı taşlarını
oluşturan tarihî mekânları da hedeflediğine ilişkin
açıklaması
8.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, cumhuriyeti, demokrasiyi,
demokratik hak ve özgürlükleri korumanın yasama faaliyetlerinin önüne
geçtiğine ilişkin açıklaması
9.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, mazot fiyatlarının ne zaman
indirileceğini, Rusya pazarının kapalı olması
nedeniyle ürününü satamayan çiftçiler ile hayvancılık yapan
üreticilere ne zaman pazar desteği verileceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
10.- Zonguldak
Milletvekili Şerafettin Turpcunun, Zonguldakta yapılmış
ve yapılması planlanan termik santrallerin kömür ihtiyacıyla
ilgili politikaları öğrenmek istediğine ve Türkiye
Taşkömürü Kurumunun özelleştirilmesinin sonuçlarına ilişkin
açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Mustafa Kemal Atatürke,
cumhuriyete ve onun değerlerine hakaret eden bir gazetenin Türk Hava
Yolları uçaklarında dağıtılıyor
olmasının kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, 8 Kasım Dünya
Şehircilik Gününe ve Şişli Endüstri Meslek Lisesinin bahçesinde
inşaat yapılmasına ilişkin açıklaması
13.- Aydın
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Adnan Menderes Üniversitesi
Hastanesindeki kadro yetersizliğine ilişkin açıklaması
14.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, Adananın Tufanbeyli ilçesindeki
termik santralin kanunlara uygun işletilmemesi nedeniyle çevreye
verdiği zararlar konusunda Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından ne yapılacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
15.- Ordu
Milletvekili Seyit Torunun, belediye başkanlarının yurt
dışına çıkışının İçişleri
Bakanının iznine bağlanmasının seyahat özgürlüğü
hakkına ve insan haklarına aykırı olduğuna ve bu
uygulamanın bir an önce son bulmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Suriyenin Rakka kentinin IŞİDden
temizlenmesi operasyonunun ABD desteği ve YPG eliyle
başladığına, Suriyenin kuzeyinde ABD desteğiyle yeni
bir devlet yapılanmasının izlerinin görüldüğüne, Musulun
IŞİDden temizlenmesi operasyonu kapsamında Irakta dengelerin
değiştirildiğine, Hükûmetin peşmerge üzerinden kurduğu
Irak politikasının çöktüğüne ve Iraktaki Türkmen
varlığının kesin bir şekilde tehdit altında
olduğuna ilişkin açıklaması
17.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Gülay Yedekcinin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
18.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Gazi Meclise bir ziyaret gerçekleştiren
Makedonya Göçmenleri Derneği ve Cumhuriyet Halk Partisi Saruhanlı
ilçe örgütü temsilcilerini saygıyla selamladığına
ilişkin açıklaması
19.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet gazetesine yönelik
soruşturmayı yürüten savcının bir FETÖ davasının
sanığı olup olmadığıyla ilgili sorusunun
cevabı konusunda Adalet Bakanının yanlış
bilgilendirilmiş olduğuna ilişkin açıklaması
20.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşenin 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara Milletvekili Necati
Yılmazın 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin birinci
bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.- Ankara
Milletvekili Necati Yılmazın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin, Türkiyenin, resmî bir kararnameyle
IŞİDi terör örgütü olarak ilan eden ilk ülke olduğuna
ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mardin
Milletvekili Mithat Sancar ve 22 milletvekilinin, çocukların, sokağa
çıkma yasakları nedeniyle yaşadıkları şiddetten
korunmaları ve uğradıkları ayrımcılık ve
eşitsizliğin engellenmesi için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/354)
2.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve 22 milletvekilinin,
eğitimcilere ve akademisyenlere yönelik artan baskı ve tehditler ile
temel haklarına yönelik ihlallerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/355)
3.- Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul ve 22 milletvekilinin, Diyanet İşleri
Başkanlığının demokratik laiklik ilkesini engelleyen
tutumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/356)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı Taha Özhanın, 24-27
Ekim 2016 tarihlerinde İranın Meşhed şehrinde düzenlenen
İslam İşbirliği Teşkilatı Uluslararası
Model Zirvesi" başlıklı konferansa katılmasına
ilişkin tezkeresi (3/849)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının 8-11 Kasım 2016
tarihlinde Japonyanın başkenti Tokyoda Dünya Kamu İstihdam
Kurumları Birliği ile Japonya Sağlık, Çalışma ve
Refah Bakanlığı tarafından düzenlenecek olan
"Yaşlıların ve Engellilerin Katılımının
Artırılması konulu çalıştaya katılım
sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/850)
C) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekilleri Barış Yarkadaşın, (2/445) esas
numaralı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/67)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan 435 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 5inci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
Genel Kurulun 15 Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde 6328
sayılı Kanunun 11inci maddesi gereğince Dilekçe Komisyonu ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyelerinden oluşan
Karma Komisyonca belirlenen 3 aday arasından kamu başdenetçiliği
seçiminin yapılmasına, birinci oylamada seçimin tamamlanamaması
hâlinde diğer oylamaların art arda aynı birleşimde
yapılarak seçimin bu birleşimde tamamlanmasına; 417, 419, 421,
425 ve 435 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İç
Tüzükün 128inci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkereleri
ile Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın doğrudan
gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- 668
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken
Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/748) ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 417)
2.- 669
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname (1/751) ve İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 419)
3.- 671
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Kurum ve
Kuruluşlara İlişkin Düzenleme Yapılması Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname (1/756) ve İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 421)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 38inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
X.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 417) 668 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara
Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
oylaması
XI.- YAZILI SORULAR
VE CEVAPLARI
1.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, Denizlideki üniversite
öğrencilerinin yurt sorunlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve
Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/7579)
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfa İŞKUR İl
Müdürlüğüne başvurulara ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/8174)
3.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdede engelli istihdamına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı (7/8175)
8 Kasım 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan
PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Tekirdağın sorunları hakkında
söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceere aittir.
Buyurun
Sayın Yüceer. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
Sayın
milletvekilleri, hatibi davet ettim. Lütfen, derin bir sessizlik bekliyoruz.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Tekirdağ
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugünler ilçelerimizin ve 13 Kasım Tekirdağımızın
düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü. Aslında,
gönül isterdi ki bugün Tekirdağlıların
kahramanlıklarından, Kurtuluş Savaşımızdan, kan
dökerek, can vererek kazandığımız
bağımsızlıktan söz edebilseydim; 13 Kasımın
cumhuriyeti ve onun değerlerini özümseyen Tekirdağlılar için bir
gurur günü olduğunu söyleyebilseydim; gönül isterdi ki o günden bugüne
cumhuriyeti ve demokrasiyi tüm kurum ve kuruluşlarımızla tesis
ettiğimizi, doğamıza, toprağımıza, toplumsal barışımıza
sahip çıkabildiğimizi söyleseydim ama maalesef, bugün ne
doğamız ne toprağımız ne toplumsal
barışımız ne de cumhuriyetimiz güvende. Maalesef, üzülerek
ifade ediyorum ki birilerinin rantı uğruna doğamız, ormanlarımız
katledilirken birilerinin ihtirası uğruna toplumsal barışımız,
cumhuriyetimiz ve demokrasimiz iğdiş ediliyor.
Eğer bir ülkede insanlar gece yatağa
Acaba nasıl bir ülkeye uyanacağım? diye giriyorlarsa o ülke
artık yönetilemez hâle gelmiş demektir. Kimse geleceğe dair
umutla bakmıyorsa, herkes kaygı içinde yaşıyorsa o ülkede yaşamanın
adı kâbus olmuş demektir. İşte, iktidar Türkiyeyi günden
güne böyle bir ülke hâline getirmiştir; keyfîlik, adaletsizlik,
hukuksuzluk maalesef artık gündelik hâle gelmiş durumda. Artık
kocaman bir hapishanede yaşıyoruz hepimiz. Hani bir örnek var, bir
düğmeyi yanlış iliklersen hepsi yanlış gider diye.
Artık sizler bütün düğmelerin yerlerini
karıştırdınız. Dış politikadan
güvenliğe, ekonomiden hukuka her şeyi elinize yüzünüze
bulaştırdınız. Şu anda darbe girişiminden bir
fırsat yaratma, bunu bir fırsata çevirme peşindesiniz.
FETÖcüler ile FETÖ konusundaki günahlarınızın listesini okusak
saatler alacakken burada, gerçekten darbeye bulaşmamış, hiç
alakası olmayan insanların hapse atılmasına, gazetecilerin
tutuklanmasına nasıl seyirci kalıyorsunuz, nasıl içinize
sindiriyorsunuz bilemiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
Seçimle gelen seçimle gider. dediğinde, Hukuki süreçler tamamlanıp
hükmün kesinleşmesi durumundan önce milletvekillerinin tutuklanması
Anayasaya ve Anayasa Mahkemesinin içtihatlarına aykırıdır.
denildiğinde ya, aman Allahım, yer yerinden oynadı. Sanki Genel
Başkanımız, şehitlerimize kelle demiş; sanki Genel
Başkanımız, Abdullah Öcalana Sayın Öcalan deyip ona
methiyeler düzmüş, sanki Genel Başkanımız, onun bildirisini
meydanlarda okumuş; sanki valiye, askere PKKnın şehirlere
yığdığı silahları, kazdığı
hendekleri görmezden gelin. diye talimat vermiş; sanki bombalar
patlarken, herkes acılar içindeyken Anket yaptırdık,
oylarımız artıyor. demiş. Peki, ya, siz değil
miydiniz bugün terörist dedikleriniz ile Dolmabahçede pozlar veren? (CHP
sıralarından alkışlar) Siz değil miydiniz onlarla
mutabakat metni hazırlayan? Ne değişti? Dün onlar ne söylüyorsa
bugün de aynı şeyi söylüyorlar. Peki, ya, siz değil miydiniz
bugün darbeci dediklerinizle -onları askeriyeye, yargıya, Emniyete
elinizle tek tek yerleştiren- beraber orduya kumpas kuran ve örgüt lideri
olarak Genelkurmay Başkanını yargılayan? Bunlar sizler değil
miydiniz? Terör örgütübaşı dediğiniz kişiye methiyeler
düzen ve onun için Artık bu hasret bitsin. diye çağrılar yapan
siz değil miydiniz? Ya siz değil miydiniz peki, söz konusu sizin
milletvekilleriniz, sizin bakanınız, sizin çocuklarınız,
sizin iş adamlarınız olduğunda Mecliste
parmaklarınızı kaldırarak tarihimizin en büyük
yolsuzluğunu, 17-25 Aralık yolsuzluğunun üstünü örten,
bunları yargıdan kaçıran sizler değil miydiniz? Tabii,
bugün Dün dündür, bugün bugündür. diyebilirsiniz. Siz, kendi menfaatleriniz
uğruna her yolu mübah görebilirsiniz. Siz, bunları böyle yapabilirsiniz
ama bizim anlayışımız şu: Bizim
anlayışımızı belirleyen hukuktur, demokrasidir,
adalettir ve vicdandır. Bizim anlayışımız, öyle
kişisel çıkarlarımız için, kişisel ikballerimiz için
değişmez. Biz dün ne söylüyorsak bugün de burada söylemeye devam edeceğiz,
gelecekte de bunu söylemeye devam edeceğiz, bu değişmeyecek.
Emin olun, sizler için de bir gün bunları söyleyeceğiz, hiç
meraklanmayın.
Ben cümleme son verirken
tekrar Tekirdağımızın düşman işgalinden
kurtuluşunun 94üncü yılını kutluyorum.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yüceer.
Gündem dışı
ikinci söz, sağlık çalışanlarının sorunları
hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakula aittir.
Buyurun Sayın Yurdakul.
(MHP sıralarından alkışlar)
2.- Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun, sağlık
çalışanlarının sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer
vatandaşlar, vefakâr sağlık camiası; öncelikle bilmeyenler
için sağlık camiasının bir tanıtımını
yapmak istiyorum. Gecesini gündüzüne katarak cefakârca çalışan
sağlık görevlilerimizin oluşturduğu grup ülkemizin en
yüksek tahsilli insan gücünü oluşturan gruplar içerisinde yer
almaktadır, doğrusu böyle olması da gerekir. Tabii, AKP
hükûmetleri öncesinde sağlık alanındaki insan
kaynağımız sınırlı ama çok nitelikliydi.
Asıl işi yapan eğitimli ve kadrolu
çalışanlarımızla kaliteli bir hizmet sunumu vardı.
Hastalar bugünkü gibi hekim hekim gezerek teşhis konmasını,
sonra da hekim hekim gezerek hastanelerle pazarlık yaparak tedavi olmaya
çalışmıyordu. Tıp fakültelerinde şimdiki gibi 50
kişilik amfilerde 150 kişiye ders vermiyorduk. Mezun olan
tıpçılarımız alması gereken eğitimleri,
olması gereken biçimde alıyor, hakkıyla hekim olarak milletimize
sağlık getiriyorlardı. Sağlık
çalışanlarının toplum içinde bir
saygınlığı vardı. Şimdi ise tam tersi çünkü AKP
hükûmetleri olarak el birliğiyle sağlığı
ticarethanelere dönüştürdünüz.
Şimdi, gelin, sağlık
çalışanlarının sorunlarına yakından bakalım.
Sağlık çalışanlarının aldığı
maaşların içinde döner sermaye ek ödemelerinin oranı yüksek
olduğu ve bu ödemeler emekli kısmına yansıtılmadığı
için sağlık çalışanlarının emekli maaşı
kabul edilemeyecek kadar azdır. Bugün emekli hekimlerin yüzde 91i hâlâ
çalışmaktadır. Emekli hekimlerin yüzde 14ü açlık
sınırında, yüzde 80i ise yoksulluk sınırında
maaş almaktadırlar. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak hem emekli
hem de çalışan sağlık personelinin hakkı olan
iyileştirici zammı öneriyoruz. Bunun için de kanun teklifini
Meclisimize sunduk. Her Tıp Bayramında bir grup
sağlıkçıyı karşısına alan Başbakan,
Sağlık Bakanı Yıpranma payı vereceğiz. diye
müjde vermektedir. Ne hikmetse her Tıp Bayramında sağlık
çalışanlarına ve emeklilerine seyyanen zam haberleri
yayılıyor, bunlar İnternette gündeme geliyor ama ne
kaynakları belli ne de detayları belli. Sonra da maalesef hayal
kırıklığı
Gelelim yıpranma payına. Açık
konuşalım, AKP Hükûmeti sağlıkçılara şöyle diyor:
Ayda kırk sekiz saat nöbet tutarsanız, üç gün nöbet tutarsanız,
şu kadar saat nöbet tutarsanız bu kadar yıpranma payı.
teklifiyle sağlıkçılarla bir manada dalga geçiyor.
Sağlık çalışanlarımızı lütfen
oyalamayın. Hakkın, hukukun, adaletin hâkim olacağı
Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında sağlıkçılar,
nöbetten bağımsız her yıl için doksan gün yıpranma
payı alacak yani her dört yıla bir yıl yıpranma payı
vereceğiz. Ama, merak etmeyin, nerede bir hukuksuzluk, nerede bir mazlum
varsa Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz orada olacağız ve
vatandaşlarımızı savunmaya devam edeceğiz. Tüm
sağlık kurumlarını eğitimli gençlerimizle
buluşturacağız. Sadece atanamayan yardımcı
sağlık personeli sayısı şu anda 350 bin. Hani sizin
bir sene önce Sağlık Bakanlığı olarak 22 bin
dediğiniz ama yıl boyunca yaptığınız 10.800
kişilik alımın yalnızca 4.623 kişisi
yardımcı sağlık personeli kardeşlerimiz.
Bu çocukları, bu gençlerimizi taşeron
politikalarınız uğruna istismar etmeyi bırakın.
Yaptığınız alımın yarısından
azını bu kardeşlerimize ayırmanız gerçekten günah oysa
personel açıklığı ortada. Her şehre
açtığınız ve gitmeleri için teşvik ettiğiniz
okullardan mezun olan bu çocuklarımız, bugün sizin
politikalarınız nedeniyle maalesef işe girememektedirler ve bu
gençlerimizin meslek tanımlarını da yapmıyorsunuz.
Örneğin, evde hasta bakım teknikerleri, ağız ve diş
sağlığı teknikerleri, işte bunların meslek
tanımlarını yapmadığınız için bu gençlerimiz
sizin açtığınız okullardan mezun olduktan sonra işe
girememektedirler. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak teklif ettik ve
Meclise de sunduk. Bize engel olmayın, gelin hep birlikte bu gençlerimizi
sevindirelim ve ailelerimize buradan bir mutlu haber verelim.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yurdakul.
Gündem dışı üçüncü söz, Dünya
Şehircilik Günü hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Osman
Boyraza aittir.
Buyurun Sayın Boyraz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın, 8 Kasım
Dünya Şehircilik Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Kasım Dünya Şehircilik
Günü münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve ekranları başında
bizleri seyreden aziz milletimizi en kalbî duygularla selamlıyorum.
Şehir, bir dünya görüşünün, bir zihniyetin
ete kemiğe bürünmesi, cisimleşmesidir. Yaradanın halifesi olan
insanın akıl ve kalp marifetiyle taşa toprağa ruh
üflemesidir. Bu anlamda şehirlerin kendine ait bir kimliği ve ruhu
vardır; o kimlik ve ruh ait olduğu medeniyeti temsil eder.
Düşünün bu anlayışta İstanbulu, medeniyetler üstü 7
burçluyu. Kökü maziyi sulayan görkemli ulu çınar,/ Gölgende uyuyanlar
huzur dolu, bahtiyar,/ Gümüş kemerlerinde tarihin izleri var,/
Beyazıttan Fatihe bir duasın İstanbul.
Şehirler binasız, okul kitapsız
kütüphanelerdir. Bir mimarın gönül dünyası şairin de dilinden
dökülen hecelerdir aslında.
Fatih Sultan Mehmet Han şehir-insan-medeniyet
ilişkisini şu şekilde ifade etmiştir: Hüner bir şehir
bünyâd etmektir, reaya kalbin abat etmektir. Şiir tadındaki bu veciz
söz bizlere bir şehrin nasıl olmasının felsefesini sunar.
Şehrin bünyâd edilmesi ile kalbin abat edilmesi birliktedir. Şehrin
ruhu işte budur. Ruhsatını kalpten alan ve kalbi abat eden
şehir insanı kalbine yerleştirirken, insanın da kalbine
yerleşendir şehir. Hülasa, idrakle inşa edilmiş bir
şehre ancak gönül ruhsat verir. Eğer gönül razı değilse ne
koyarsan koy taş üstüne, kaçaktır aslında. Yürek imarına,
tarih ve şehir mevzuatına kesin aykırıdır ve bir
korsan yapılaşmadan ibarettir.
Yine, bizim medeniyetimizin insanla, mekânla
birbirine olan kalbî ilişkisini ortaya koyan Şeref-ül mekân bil
mekîn yani Bir şehri aziz kılan, o şehrin
yaşayanlarıdır. sözü yıllar öncesinden günümüze ve
yarınımıza seslenen şehir-insan ilişkisini betimleyen
önemli bir öğretidir bize. Arif kimliklerin şehri insana, gönlü de
şehre benzetmesi şehir anlayışında medeniyetimizin
geldiği noktayı tescil etmek için yeterlidir. Dolayısıyla,
kendi kimliğini koruyan şehirler bugüne kadar
varlıklarını korumuşlardır. Medinenin buram buram gül
kokusu yüz yıllardır insanları oraya çeker. Konyaya bizi çekip
götüren Mevlânanın hoşgörü iklimi değil midir? İstanbulu
Sultan Ahmet Camisinden, Eyüp Sultan Hazretlerinin manevi mirasından
ayırabilir miyiz? Yolunuz Sivasa düştüğünde Gök Medrese, Çifte
Minare ve Buruciye Medresesinde Selçuklu medeniyetinin
ihtişamını görürsünüz ve o anda Bir Selçuklu
nakışında seni bulmak ne güzel/ Ne güzel seni duymak, bir ney
sesinde/ Şemsi Sivasinin mübarek türbesinde kandil kandil yanan
şehir. diye mırıldanırsınız.
Şehirlerimizi ayakta tutan bu değerlerimiz
değil midir? Bu değerleri muhafaza ederek geleceğe
taşımak bizlerin öncelikli görevi olmalıdır. Bizler,
tarihin en kadim medeniyetlerini inşa etmiş, yönetmiş bir millet
olarak bugün de şehirlerimize sahip çıkmanın içerisinde olmalıyız.
AK PARTİ olarak bizim medeniyet anlayışımız, bu kadim
medeniyete sahip çıkarak geçmişten geleceğe bir köprü
kurmaktır. Bu anlayışla, on dört yılda 4.500 vakıf
eserini restore ettik. Zira, biz biliyoruz ki medeniyetlerin yükselişi ve
düşüşü, şehirlerin kaderlerinden tezahür eder. Medeniyetler
yükseliş dönemlerini sembol şehirlerle taçlandırırlar.
Sayın Cumhurbaşkanımız İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı olduğu dönemde ortaya koyduğu
belediyecilik anlayışıyla bu kadim şehrimizin tarihî
kimliğine, dokusuna uygun bir şehircilik anlayışı
sergilemiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün burada bir hüznümü de huzurlarınızda ifade
etmek istiyorum. Şehirlerimiz ne kadar bizimse bir o kadar da
insanlığın ortak değerleridir. Bu ortak değerlerimizi
korumak, kollamak hepimizin görevidir. Orta Doğuda, Balkanlarda kadim
şehirler yakılıp yıkılıyor, şehirler tarumar
ediliyor, insanlığın ortak hafızası silinmeye
çalışılıyor. Bağdat, Şam, Halep, Musul, Kerkük,
nice medeniyetlere beşiklik yapmış şehirlerimiz,
hafızalarımız yok ediliyor. Şehirler yaşayan
varlıklardır. İnsanların hayat hakkı kadar
şehirlerimizin de hayat hakları vardır. Bu hakkı yok sayan,
şehirlerimizi hedef gözetmeksizin bombalayan, yakıp ve yıkan
zihniyetleri kınıyorum. Bu konuda en ufak bir hassasiyet göstermeyen,
en ufak bir tepki koymayan herkese sesleniyorum: Lütfen, dürüst olun,
vicdanlı olun, insanlığın ortak mirasına sahip
çıkın ve ortadan yok olmalarına sessiz kalmayın.
Bu düşüncelerle Dünya Şehircilik Gününü
bir kez daha kutluyor, yürütülen tüm şehircilik
çalışmalarının başarıya ulaşması dileğiyle
yüce heyetinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Boyraz.
Böylece, gündem dışı konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, sisteme giren ilk 15 sayın
milletvekiline İç Tüzük 60a göre yerinden bir dakika süreyle söz
vereceğim.
İlk söz Sayın Aydına aittir.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Cumhuriyet Halk
Partisinin Osmangazi Dikkaldırım Mahallesi temsilciliğine
yapılan saldırıya ve kaos yaratmak isteyen karanlık
güçlerin Cumhuriyet Halk Partisini hedef aldığına ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye tam anlamıyla bir kaos içine
sürüklenmek istenmektedir. Kaosu yaratmak isteyen karanlık güçler,
Cumhuriyet Halk Partisini hedef almaktadır. Önce Genel
Başkanımıza, daha sonra genel başkan
yardımcılarımıza, il başkanlarımıza ve dün
de son olarak Bursa Osmangazide Dikkaldırım mahalle
temsilciliğimize saldırı düzenlendi. On gün önce açılan
mahalle temsilciliğimizin önce tabelaları söküldü, daha sonra bir
saldırı gerçekleşti, dün de kendini bilmez 5 kişi
temsilciliğimizin içine girip temsilciliğimizin karşı
duvarlarına da Genel Başkanımız hakkında çok çirkin sözler
sarf edip yazdı. Türkiye'yi kaosa sürüklemek isteyenleri buradan uyarıyoruz:
Cumhuriyet Halk Partisi yalnız değildir; milletvekiliyle, seçmeniyle,
bizlere oy vereniyle, 78 milyonuyla bunları yapmak isteyenlere teslim
olmayacağız diyorum ve her zaman bunların
karşısında olacağız diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydemir
2.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, Kürtlerin
hiddet, şiddet ve kandan beslenen siyaset anlayışını
onaylamadıklarına ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, Erzurum Karayazıdan bir güzel hemşehrimden gelen
mesajı paylaşmak istiyorum, diyor ki: Sözleri kin, sesleri nefret,
elbiseleri barut kokanlara bin lanet. Milletimiz şundan emin olsun ki
gayrimillî güçlerin dokularını ördüğü yapıları
bünyesinden bizzat Kürtler kesip atacaklardır. Kayyum atamalarına
karşı yapılan eylem çağrılarına dik
duruşlarıyla cevap veren Diyarbakırlılar
Hınıstaki, Karaçobandaki, Tekmandaki, Karayazıdaki
kardeşlerimizle ses sese verip tek vatan, tek devlet, tek bayrak, tek
millet iradesini tüm cihana haykırıyorlar. Bu sese
kulağını tıkayan hiçbir siyasi yapının yeni
Türkiye'de taraftar bulması, oy alması, siyaset yapması mümkün
değildir. Kürtler hiddet, şiddet ve kandan beslenen çukur siyasetini
çelik iradeleriyle çukura gömmüşlerdir. Silahların ebediyen
sustuğu, şiddeti reddeden gerçek Kürt siyasetçilerin Kandil ve
İmralıdan işaret almadan özgürce konuştuğu yeni bir
döneme gebedir güneydoğumuz. Kürt-Türk kardeşliği bu yeni hizmet
ve kalkınma siyasetinin mayasını teşkil edecektir. Selam
olsun yürekleri vatan millet aşkıyla çarpanlara.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvinin
Hopa ilçesinde görev yapan 46 öğretmenin açığa
alınmasına ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Artvinin Hopa ilçesinde görev yapan 46 öğretmen
8 Eylül 2016 tarihinde yayınlanan Kararnameyle açığa
alınmış bulunmaktadır. Açığa alınma
gerekçeleri kendilerine gönderilen yazıda açık bir şekilde ifade
edilmemiş olsa da 29 Aralıkta EĞİTİM-SENin tüm
Türkiye çapında düzenlemiş olduğu iş bırakma eylemine
katılmaları ana gerekçe olarak gösterilmiş, Fetullahçı
terör örgütüne yapılan operasyona bu da bir gerekçe gösterilerek
öğretmenler açığa alınmıştır. 46
öğretmen şu anda açıkta oldukları için hem kendileri hem
öğrencileri hem aileleri
Hopa ilçemizde ve Arhavi ilçemizdeki bütün
aileler inanılmaz bir derecede mağduriyet durumundadır. Bu
konudaki sorunun giderilmesi için bugüne kadar yapmış olduğum
Millî Eğitim Bakanına ulaşma, arkasından, Başbakan Yardımcımız
Sayın Canikliye ulaşma konusundaki bütün başvurularım
sonuçsuz kalmıştır. Eğer bir milletvekili bakana
ulaşamıyorsa halktan birinin bakana ulaşmasının
imkânsız olduğunu bana bu bir ay göstermiştir. Bu anlamda bu
mağduriyetlerin giderilmesi için bu öğretmenlerin bir an önce göreve
dönmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Engin
4.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, ekonomik
sorunların Hükûmetin önceliği olmadığına ilişkin
açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemiz ekonomik bir
darboğazın içinde ama ne yazık ki ekonomik sorunlar ülkemizi
yöneten Hükûmetin önceliği değil. AKP yöneticileri her gün
Padişahım sen çok yaşa. demekten halkımızın
geçim derdiyle ilgilenecek zamanı bulamıyor.
AKP Hükûmetine soruyorum: Özel sektörün
dış borcu 300 milyar dolara yakın ve her başkanlık
dediğinizde kurlar yükseliyor. Borçlar katlanarak artarken binlerce
şirketin iflas ettiğinin, binlercesinin ise iflasın
eşiğinde olduğunun farkında mısınız? Yurt
dışında artık Türkiyeye ekonomik ambargonun
konuşulduğunun ve bunun da konuşulmasının dahi
yarattığı tahribatın farkında mısınız?
İşsiz ordumuzun her geçen gün büyüdüğünün, borcunu ödeyemeyip
yasal takibe alınan kişi sayısının 3 milyona
yaklaştığının farkında mısınız?
İçinde bulunduğumuz ekonomik buhranın, halkımızın
umutsuzluğunun farkında mısınız?
Gerginlik, karamsarlık ve korkudan medet uman
politikalarınıza halkımız asla boyun eğmeyecektir.
BAŞKAN Sayın Atıcı
5.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, AKP
Hükûmetinin ülkeyi içeride ve dışarıda savaşa
sürüklediğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKP Hükûmeti, ülkemizi içeride ve
dışarıda savaşa sürüklüyor! AKP Hükûmeti, ülkemizi içeride
ve dışarıda savaşa sürüklüyor! AKP Hükûmeti, ülkemizi
içeride ve dışarıda savaşa sürüklüyor! AKP Hükûmeti,
ülkemizi içeride ve dışarıda savaşa sürüklüyor! AKP
Hükûmeti, ülkemizi içeride ve dışarıda savaşa sürüklüyor!
AKP Hükûmeti, ülkemizi içeride ve dışarıda savaşa
sürüklüyor! AKP Hükûmeti, ülkemizi içeride ve dışarıda
savaşa sürüklüyor! AKP Hükûmeti, ülkemizi içeride ve
dışarıda savaşa sürüklüyor! AKP Hükûmeti, ülkemizi içeride
ve dışarıda savaşa sürüklüyor! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, sistemde bir problem yoktu,
takıldı mı diye baktım da.
Sayın Atıcı, teşekkür ediyoruz
Sayın Şimşek,
buyurun.
6.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Türkiyenin 40
ilçesine doğal gaz bağlandığına, Mersinin ilçelerine
doğal gaz getirilmesiyle ilgili bir planın olup
olmadığını öğrenmek istediğine ve elektrik
kesintileriyle ilgili acil önlem alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Pazar günü başta
Erzincan Üzümlü olmak üzere Türkiye'nin 40 ilçesine doğal gaz gelmesi
dolayısıyla tören yapıldı ve açılış
yapıldı. Öncelikle bu gelen doğal gazın hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyorum. Yalnız Mersinin Mersin
merkez ve Tarsus dışında hiçbir ilçesinde doğal gaz yoktur.
Erdemli, Anamur, Gülnar, Mut, Silifke, Bozyazı ve Aydıncık
doğal gaz beklemektedir.
Sorum Enerji Bakanına:
2016, 2017, 2018 yılı planınızda Mersine doğal gaz
getirmek var mıdır? Mersini unutuyor musunuz? Üzümlüden
Keşana kadar doğal gaz projelerinden bahsediyorsunuz ama, maalesef,
Mersinle ilgili bir yatırım programı görememekteyiz. Bunun
acilen gündeme alınmasını
İkinci sorum da: 2016
yılında elektrik kesintileri milleti canından bezdirmiştir.
Ürettiğimiz elektrik yetmiyor mu, başka sıkıntılar
mı var? Bununla ilgili de acil önlem alınmasını bekliyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
İlgezdi, buyurun.
7.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin,
Amasranın Çapak Koyunda kurulması planlanan termik santrale
karşı halkın onurlu mücadelesinin devam ettiğine ve
iktidarın sadece doğayı değil toplumsal hafızanın
yapı taşlarını oluşturan tarihî mekânları da
hedeflediğine ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ
İLGEZDİ (İstanbul) Sayın Başkan, Amasranın
Çapak Koyunda kurulması planlanan termik santrale karşı
halkımızın onurlu mücadelesi devam ediyor. Amasra ve
Bartının merkezinde bir ay boyunca stant açarak projeye
karşı kampanya yürüten yurttaşlar 6 bin nüfuslu ilçede 2 bin
kişinin termik santrale karşı sürdürülen davaya müdahil
olmasını sağladı. Bu dava, Türkiye'nin her köşesinde
yeşilin ve doğanın talan edilmesine karşı verilen
büyük mücadelenin umut veren bir örneğidir.
Bu mücadele kararlılıkla sürdürülmelidir
çünkü iktidarın sadece yeşili ve doğayı değil,
aynı zamanda toplumsal hafızamızın yapı
taşlarını oluşturan tarihî mekânları da
hedeflediğini görüyoruz. Kadıköydeki tarihî Moda İskelesinin
usulsüz bir şekilde restore edilerek kafeye dönüştürülmesi,
Haydarpaşa Garının uzun yıllardır atıl biçimde
bırakılarak unutturulmaya çalışılması,
Beyoğlunun kültürel kimliğini oluşturan kültür sanat
mekânlarının bir bir kapanmaya zorlanması, İstanbulun
simgesel semtlerinin kentsel dönüşüm denilerek vahşice
yapılaşmaya açılması, sahillerin dolgu alanlarına
çevrilerek limana dönüştürülmesine karşı
çıkacağız, bunun bilinmesini istiyorum.
BAŞKAN Sayın İrgilin yerine
Sayın Bektaşoğlu, buyurun.
8.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
cumhuriyeti, demokrasiyi, demokratik hak ve özgürlükleri korumanın yasama
faaliyetlerinin önüne geçtiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yaşanan bunca gelişmeden sonra,
cumhuriyeti, demokrasiyi, demokratik hak ve özgürlükleri korumak yasama
faaliyetlerimizin önüne geçti. Milletvekilleri olarak illerimizin
sorunlarını değil, bu konudaki talep ve isteklerimizi de dile
getiriyoruz. Hafta sonunu seçim çevrem Giresunda geçirdim. Bütün Türkiyede
olduğu gibi ilimizde de, son günlerde yaşanan gelişmelerden
herkes kaygı ve endişe duyuyor. Bu yüzden, mutlu olan tek bir yurttaşımıza
dahi rastlamadım çünkü ülkemiz bir türlü normalleşemiyor.
Demokrasiden uzaklaştıkça huzurdan, barıştan, sevgiden,
güvenden, umuttan uzaklaşıyoruz. Her geçen gün bir önceki günü
aratıyor. Sanki her şeyin üstünde bir başka güç her şeyi
planlıyor, sonra da düğmeye basıyor. Bir sabah uyanıyoruz
FETÖcü olduğu ortaya çıkan bir savcı gazete basma, gazeteciyi
tutuklama talimatı veriyor. Bir gece aynı anda eş anlı
olarak birkaç ilde birden milletvekillerini tutuklama operasyonu yapılıyor.
Bombalar patlıyor, sınır illerinden, sınır ötesinden
her geçen gün şehit cenazeleri geliyor. Hızla bir uçuruma doğru
gidiyoruz. Bu süreci sona erdirecek tek şey, ne olursa olsun, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bir an önce ve süratle halkın iradesini temsil
eden ve koruyan bir anlayışa geri dönmesidir.
Teşekkür ediyorum, saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Arslan.
9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, mazot
fiyatlarının ne zaman indirileceğini, Rusya pazarının
kapalı olması nedeniyle ürününü satamayan çiftçiler ile
hayvancılık yapan üreticilere ne zaman pazar desteği
verileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Tarım ve
Hayvancılık Bakanına soruyorum: Ülkemizdeki bütün çiftçilerimiz,
üreticilerimiz, hayvancılık yapan kardeşlerimiz çok zor durumda.
Çiftçilerimizin maliyetlerini aşağıya çekecek mazot
parasını ne zaman yarıya çekeceksiniz? Siz yapmazsanız
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz yapacağız. Çiftçimize vergisiz
olarak mazotu mutlaka biz vereceğiz.
İki: Denizlinin Çivril elma üreticisi,
Buldanın, Güneyin, Çalın, Honazın üzüm üreticisi Rusya
pazarının kapalı olması nedeniyle üzümünü satamıyor.
Maliyetinin altında üzümünü satmak zorunda kalıyor. Elma ve üzüm
üreticisine, nar üreticimize, Tavasın kavun üreticisine ne zaman pazar
desteği vereceksiniz?
Üç: Hayvancılık yapan üreticilerimiz etini
ve sütünü maliyetinin altında satmak zorunda kaldığı gibi,
sattığı firmalardan süt parasını zamanında
alamıyor. Bunun da takip edilmesini, et ve süt veren çiftçilerimize pazar
desteği verilmesini istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kayışoğlunun yerine Sayın Turpcu.
Buyurun.
10.- Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcunun,
Zonguldakta yapılmış ve yapılması planlanan termik
santrallerin kömür ihtiyacıyla ilgili politikaları öğrenmek
istediğine ve Türkiye Taşkömürü Kurumunun özelleştirilmesinin
sonuçlarına ilişkin açıklaması
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) Enerji
Bakanımıza yönelik sorularımız: Hükûmetin yerli kaynak,
yerli kömür vurgusu hemen her konuşmada yerini almaktadır. Bu
noktada, Zonguldakta yapılmış ve yapılması planlanan
termik santrallerin yılda ne kadar kömüre ihtiyaç duyduğu, bunun
hangi ocaklardan temin edileceği, bu ocakların rezervlerinin bir
termik santrale kaç yıl boyunca kömür temin edebileceği, bunun için
yeterli rezervlere sahip olup olmadığıyla ilgili hangi
çalışmalar yapılmıştır? İthal kömürle
çalışan termik santrallere ilişkin,
Bakanlığınızın politikası önümüzdeki
yıllarda nasıl olacaktır?
İki: Özelleştirme sadece Zonguldak ve
TTKyı birbirinden koparmayacak, aynı zamanda termik santral kurulması
izni verilen firmalarla Zonguldakı baştan aşağıya,
ithal kömür yakan termik santraller cehennemine çevirecektir. Bu
özelleştirmenin de ayrıca, sadece termik santrallerin
yapılmasıyla ilgili olduğunu düşünüyoruz. Bu ocaklar
sonuçta ithal kömür geleceği için, yerli kömür pahalı geleceği
için çalışmayacaktır.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
11.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Mustafa
Kemal Atatürke, cumhuriyete ve onun değerlerine hakaret eden bir
gazetenin Türk Hava Yolları uçaklarında
dağıtılıyor olmasının kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Daha on gün önce AKP iktidarının
yasaklarına inat 93üncü yılını
kutladığımız cumhuriyetimiz ve onun kazanımları
sistematik bir saldırı altındadır. Bugün devletimizin
varlık nedeni cumhuriyeti ve onun kurucu değerlerini hedef alanlar
baş tacı ediliyor. Öğrendik ki AKP diktasının
değil, halkının ve okurlarının önünde eğilen,
basın emekçilerinin sesi Cumhuriyet, Sözcü, Birgün ve Evrensel
gibi gazeteleri uçaklarına sokmayan Türk Hava Yolları, bu ülkenin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürke hakareti iş bilen bir gazeteyi
dağıtıyor. Mustafa Kemal Atatürke, cumhuriyete ve onun
değerlerine hakaret eden bir gazetenin, kamu payı olan bir
kuruluşa bedava dağıtılıyor olması kabul
edilemez. Türk Hava Yollarının uçaklarında
dağıtılarak arka çıktığı bu gazete, gücünü
iktidarın cumhuriyete dönük sistematik saldırılarından
almaktadır. Ama unutmayın ki sizin pranga diye
nitelendirdiğiniz laiklik bu ülkedeki özgürlüklerin teminatıdır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yedekci
12.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, 8 Kasım
Dünya Şehircilik Gününe ve Şişli Endüstri Meslek Lisesinin
bahçesinde inşaat yapılmasına ilişkin açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Bugün Dünya Şehircilik Günü. Maalesef ülkemizde
şehirlerin hâli ortada. TOKİnin böğrüne hançer gibi
sapladığı binalardan mı bahsedelim, bugün İller
Bankasının yıkılmaya çalışılmasından
mı bahsedelim, sular altında bırakılmak istenen
Hasankeyften mi bahsedelim, Cerattepeden mi bahsedelim, kuzey
ormanlarının yok edilmesinden mi bahsedelim, Atatürk Orman
Çiftliğinden mi bahsedelim, Gezi Parkını yok etmeye
çalışmanızdan mı bahsedelim? Hangi birinden bahsedelim?
Bugün
başka bir konudan bahsetmek istiyorum size. Şişli Endüstri
Meslek Lisesinin bahçesine bir firma tarafından inşaat yapılmaya
başlandı. Evet, bir okulun bahçesine inşaat yapılıyor.
Burada kentten, şehircilik anlayışından, bilimden, insandan
bahsetmek mümkün müdür? Şu anda, öğrencilerin oynadığı
bahçede bir firma, Hükûmete yakın, yandaş bir firma inşaat
yapmaya başladı. Okul bahçelerini başkalarına
peşkeş çekemezsiniz. Şişli Endüstri Meslek Lisesinin
üzerinden elinizi çekiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Yıldız
13.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın,
Adnan Menderes Üniversitesi Hastanesindeki kadro yetersizliğine
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN
YILDIZ (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aydın
ilimiz 1 milyon 100 bin nüfuslu bir il. Adnan Menderes Üniversitesi
Hastanesinde 1.350 kişi çalışıyor; bunun 350si kadrolu,
bini taşeron. Düşünün, Aydının 17 ilçe, 36 belde, 496
köyüne, bunun yanında Denizli ve Muğlaya da bu hastane hizmet ediyor.
Şu an hastane her ay 700-800 bin lira zararda. Sağlık
Bakanı Adnan Menderes Üniversitesine bu kadroları vermediği
takdirde, bana göre, üç ay sonra halkımıza hizmet etmeyecek duruma
düşecek. Zaten Aydında hastane problemi var, şehir hastanesi
yok, 2 tane devlet hastanemiz var, 1 SSK var ve 1 milyon 100 bin nüfusu var.
Bir de Muğla ve Denizliden gelen hastaları düşünmemiz
lazım. Araştırdık ama diğer üniversitelere, kendine
yakın olan üniversitelere ise yüzde 75 kadro veriliyor. Düşünün,
koskoca Aydın Üniversitesinde yüzde 25 kadro var. Buradan Sağlık
Bakanına sesleniyorum, bir an önce kadro rica ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Türkmen
14.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, Adananın
Tufanbeyli ilçesindeki termik santralin kanunlara uygun işletilmemesi
nedeniyle çevreye verdiği zararlar konusunda Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından ne yapılacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ELİF
DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür ederim Başkanım.
Adananın Tufanbeyli ilçesinde termik santral
bulunmaktadır. Bu termik santralin ne yazık ki usule, kanunlara uygun
olmadan işletildiği, bu nedenle, termik santralin Tufanbeyliye
yaydığı atıklar nedeniyle, özellikle yakın köylerde
çok ciddi sağlık sorunları olduğu, suyun kirletildiği
ve bu termik santralin saldığı küllerin rastgele
atıldığı, bundan dolayı da tarım alanlarının
ve suyun kirlendiği, kullanılamaz hâle geldiğine dair iddialar
vardır.
Bu konuda, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına soruyorum, ne yapmayı düşünüyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Son olarak, Sayın Torun, buyurun.
15.- Ordu Milletvekili Seyit Torunun, belediye
başkanlarının yurt dışına
çıkışının İçişleri Bakanının
iznine bağlanmasının seyahat özgürlüğü hakkına ve
insan haklarına aykırı olduğuna ve bu uygulamanın bir
an önce son bulmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
SEYİT TORUN (Ordu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İçişleri Bakanı, ekim ayında,
tasarruf tedbirlerini gerekçe göstererek bir genelge yayımlamış
ve tüm belediye başkanlarının yurt dışına
çıkışını kendi iznine bağlamıştır.
Anlaşılmaktadır ki AKP kendi belediyeleri içinde bir FETÖ
hesaplaşması yapmaktadır. Bu hesaplaşmanın tarafı
olan CHPli belediyeler ise büyük bir mağduriyet
yaşamaktadırlar.
Yurt dışına, belediyelerini temsil
etmek, projelerini sunmak, kardeş şehir projelerine imza atmak,
kaynak bulmak ya da ilişki ağlarını geliştirmek için
giden başkanların masrafları, çoğu zaman, davet eden
kurumlar ve belediye başkanları tarafından
karşılanmaktadır.
Tüm yetkiler Sayın Bakanın elindedir.
FETÖyle doğrudan ya da dolaylı bağlantısı olan, bu
terör örgütüne yardım eden, başında bulundukları
belediyenin kaynaklarını onlara aktaran, kullandıran belediye
başkanlarını açıklasın, gereğini yapsın.
Bu genelge, AKP iktidarının
yaptığı hata ve sorumsuzlukların bedelini
başkalarına ödetmekten başka bir şey değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYİT TORUN (Ordu) Anayasada güvence
altına alınan seyahat özgürlüğü hakkına da insan
haklarına da aykırı olan bu uygulamanın bir an önce son
bulmasını diliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Evet, Sayın Akçay, sisteme girmişsiniz, iki
dakika süreyle size söz vereceğim.
Buyurun.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Suriyenin Rakka
kentinin IŞİDden temizlenmesi operasyonunun ABD desteği ve YPG
eliyle başladığına, Suriyenin kuzeyinde ABD
desteğiyle yeni bir devlet yapılanmasının izlerinin
görüldüğüne, Musulun IŞİDden temizlenmesi operasyonu
kapsamında Irakta dengelerin değiştirildiğine, Hükûmetin
peşmerge üzerinden kurduğu Irak politikasının
çöktüğüne ve Iraktaki Türkmen varlığının kesin bir
şekilde tehdit altında olduğuna ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Suriyenin Rakka kentinin IŞİDden
temizlenmesi operasyonu, ABD desteği ve YPG eliyle başladı.
Türkiyenin ABDye yönelik Operasyonu birlikte yapalım.
çağrısı karşılıksız bırakılmıştır.
Bunun karşısında, ABDnin bu operasyonda terör örgütüne son
teknoloji silahlar ulaştırdığı kamuoyuna yansıyan
haberler arasındadır. Operasyondan sonra bu silahların kimde
kalacağı ve nerede kullanılacağına dikkat çekiyoruz.
Her ne kadar YPGnin Rakkanın içerisine
girmeyeceği söylense de Suriyenin kuzeyinde ABD desteğiyle yeni bir
devlet yapılanmasının izlerini görüyoruz. Bir taraftan, bölgenin
kaynakları PYDye bırakılırken diğer taraftan da bölge
nüfusunda bir etnik temizlik yaparak türdeş hâle getirilmektedir.
Bölgenin elektrik ve sulama açısından
önemli barajları ile tahıl deposu PYDnin kontrolüne giriyor.
Türkiye'nin, bölgede Fırat Kalkanı Operasyonuyla elde ettiği
inisiyatifi tekrar güçlendirmesi gerekmektedir. Aksi bir durumda, Irakın
kuzeyinden Suriyenin kuzeyine giden koridordaki bir yapılanmanın önü
açılacaktır.
Ayrıca, Musulun IŞİDden
temizlenmesi operasyonu kapsamında Irakta dengeler
değiştiriliyor. Irakta bazı bölgelerin IŞİDden
temizlenmesi bahanesiyle gerçekleştirilen operasyonlarda
IŞİDden temizlenen yerlere peşmerge ve PKK
yerleştirilmektedir. Özellikle ABD Savunma Bakanı Carterın,
IŞİDin Rakkadan temizlenerek PYDye teslim edileceğini
işaret etmesi ayrıca dikkat çekicidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayın Sayın
Akçay.
Bir dakika ilave süre veriyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bununla birlikte, bir bütün olarak
IŞİDden temizlenen yerlere PKKnın girdiği ve Türkmenlere
yönelik saldırılar gerçekleştirildiği dikkat çekmektedir.
Hükûmetin peşmerge üzerinden kurduğu Irak
politikası çökmektedir, enkazın altında da Türkmenler
kalıyor. Iraktaki Türkmen varlığı kesin bir şekilde
tehdit altındadır. Bin yıllık Türk kenti Kerkükü
Barzanileştirme projesi adım adım yürütülüyor, buna dikkat
çekiyoruz.
Türkmen bölgesi Tuzhurmatuda PKKnın
karargâhına dikkat çekiyoruz; yine, Kerkükün 15 kilometre
uzağındaki PKK karargâhına da dikkatleri çekiyoruz ve Sincardan
Telafere uzanan şeritte kurulmak istenen PKK koridoruna dikkat çekerek
sözlerimi tamamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
Böylece gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı
ayrı okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar ve 22 milletvekilinin,
çocukların, sokağa çıkma yasakları nedeniyle
yaşadıkları şiddetten korunmaları ve
uğradıkları ayrımcılık ve eşitsizliğin
engellenmesi için yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/354)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
16 Ağustos 2015ten bugüne
7 kentin 20 ilçesinde toplamda 56 defa hukuki mesnetten yoksun olarak ilan edilen sokağa
çıkma yasaklarıyla başlayan şiddet ortamından en
olumsuz etkilenen grupların başında çocuklar gelmektedir.
Çatışmalı süreçte hayatını kaybeden 405 sivilin 71'i
çocuktur. Hayatlarını kaybetmeyen çocuklar da yoğun bir
şekilde devam eden çatışmalar arasında hayatlarını
sürdürmekte ve ciddi travmalara maruz kalmaktadırlar. Savaş
ortamında çocuklar okullarına devam edemezlerken tüm Türkiye
genelinde yapılacak olan ve çocukların geleceklerini tayin eden LYS
ve YGS gibi sınavlara hiç hazırlanamamaktadır.
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca, çocukların şiddetten
korunmaları, çocukların uğradıkları
ayrımcılığın ve eşitsizliğin engellenmesi
konusunda Meclis araştırması açılmasını arz ve
talep ederiz.
1) Mithat Sancar (Mardin)
2) Meral Danış Beştaş (Adana)
3) Behçet Yıldırım (Adıyaman)
4) Berdan Öztürk (Ağrı)
5) Dirayet Taşdemir (Ağrı)
6) Sırrı Süreyya Önder (Ankara)
7) Ayşe Acar Başaran (Batman)
8) Mehmet Ali Aslan (Batman)
9) Saadet Becerekli (Batman)
10) Hişyar Özsoy (Bingöl)
11) Mizgin Irgat (Bitlis)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Çağlar Demirel (Diyarbakır)
14) Feleknas Uca (Diyarbakır)
15) İmam Taşçıer (Diyarbakır)
16) Nimetullah Erdoğmuş (Diyarbakır)
17) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
18) Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
19) Ziya Pir (Diyarbakır)
20) Mahmut Toğrul (Gaziantep)
21) Abdullah Zeydan (Hakkâri)
22) Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır)
23) Erdal Ataş (İstanbul)
Gerekçe:
BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin ön
sözünde ayrımcılık yasağı üzerinde durulmuş ve
sözleşmedeki hak ve özgürlüklerden ırk, renk, cinsiyet, dil, din,
siyasal ya da başka görüş, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet,
doğuştan veya başka durumdan kaynaklanan ayrımlar dâhil,
hiçbir ayrım gözetilmeksizin yararlanma hakkına sahip
olduklarını benimsedikleri vurgulanmıştır. 6ncı
maddesinde her çocuğun temel yaşama hakkı olduğu
belirtilirken ve 7nci maddede de taraf devletlere çocuğun hayatta kalması
ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterme yükümlülüğü yüklenmiştir.
BM Olağanüstü Durumlarda ve Silahlı
Çatışma Hâlinde Kadınların ve Çocukların
Korunmalarına İlişkin Bildiri'de ise "barış,
özerklik ve bağımsızlık için mücadele edildiği
olağanüstü durumlarda" sivil nüfustan kadınların ve
çocukların çektiği acılara ayrı bir yer verilerek sivil
nüfusa yönelik saldırılar ve bombalamalar kesin bir dille
yasaklanmış ve cezalandırılacağı ifade
edilmiştir.
Kadınların ve çocukların
savaşın dehşetinden korunmaları için her türlü çaba
gösterilmesi aynı bildirinin 4üncü maddesi uyarınca devletlerin
yükümlülüğüdür. Yine, 6ncı maddeye göre, kadınlar ve çocuklar
sahip oldukları barınma, yiyecek, tıbbi yardım veya
diğer vazgeçilmez haklardan yoksun bırakılamazlar. Oysa mevcut
tabloda, 16 Ağustostan beri devam eden ve son iki aydır
şiddetlenmiş sokağa çıkma yasakları boyunca evlerin
harabeye döndüğü, ciddi gıda sıkıntısının
yaşandığı, özellikle çocukların sağlık,
eğitim ve barış içinde yaşama haklarının
ağır biçimde ihlal edildiği açıktır. Yine, sokağa
çıkma yasağının uygulandığı bölgelere
bakıldığında, şiddete maruz kalan çocukların dil
ve toplumsal köken bakımından ayrımcılığa
uğradıkları görülmektedir.
Toplumsal barışın
sağlanması için belki de en çok ikna edilmesi gerekenler
çocuklardır. 2006 ve 2007 yıllarında özel yetkili ağır
ceza mahkemelerinde "terör" suçlamasıyla 1.688 çocuğun
yargılanmasının on yıl sonra tekrar gözden
geçirildiğinde barışa bir katkı
sağlamadığı görülecektir. Bugün uykularından patlama
sesleriyle uyanan çocukların maruz kaldığı her türlü
şiddetse gelecekte daha derin toplumsal yaralar açılmasına
vesiledir.
14 Aralık 2015 tarihinden itibaren
öğretmenler resmî olarak Cizre ve Silopi'den
uzaklaştırılmışlarsa da bölgenin birçok ilçesinde
eğitim hizmetinin, eğitim ve öğretim döneminin
başladığı Eylül 2015'ten beri fiilen verilmediği
görülmektedir. Tüm Türkiye genelinde 25-26 Kasım tarihlerinde
gerçekleştirilen TEOG, Nusaybin'de yasaklar nedeniyle 2 kere
ertelenmiş, ardından aniden 7-8 Ocak tarihlerinde öncesinde yeterli
bilgilendirme olmaksızın gerçekleştirilmiştir.
Çatışmalı süreçler öğrencilerin okul hayatından
kopmalarına da sebep olmaktadır.
Türkiye'nin ulusal ve
uluslararası mevzuattan kaynaklanan yükümlülükleri de dikkate
alındığında, çocukların şiddete maruz
kalmasından kaynaklanan sorunların tespit edilerek ortadan
kaldırılabilmesi veya en aza indirilmesi için Meclis
araştırması açılmasını talep ederiz.
2.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve
22 milletvekilinin, eğitimcilere ve akademisyenlere yönelik artan
baskı ve tehditler ile temel haklarına yönelik ihlallerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/355)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Eğitimcilere ve akademisyenlere yönelik artan
baskı ve tehditler ile ifade özgürlüğü başta olmak üzere
eğitimcilerin temel haklarına yönelik ihlallerin
araştırılması için Anayasa'nın 98inci ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104üncü ve 105inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla teklif ederiz.
1) Filiz
Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
2) Meral
Danış Beştaş (Adana)
3) Behçet
Yıldırım (Adıyaman)
4) Berdan
Öztürk (Ağrı)
5) Dirayet
Taşdemir (Ağrı)
6) Sırrı
Süreyya Önder (Ankara)
7) Ayşe
Acar Başaran (Batman)
8) Mehmet
Ali Aslan (Batman)
9) Saadet
Becerekli (Batman)
10) Hişyar
Özsoy (Bingöl)
11) Mizgin
Irgat (Bitlis)
12) Altan
Tan (Diyarbakır)
13) Çağlar
Demirel (Diyarbakır)
14) Feleknas
Uca (Diyarbakır)
15) İmam
Taşçıer (Diyarbakır)
16) Nimetullah
Erdoğmuş (Diyarbakır)
17) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
18) Sibel
Yiğitalp (Diyarbakır)
19) Ziya
Pir (Diyarbakır)
20) Mahmut
Toğrul (Gaziantep)
21) Abdullah
Zeydan (Hakkâri)
22) Mehmet
Emin Adıyaman (Iğdır)
23) Erdal
Ataş (İstanbul)
Gerekçe:
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle
güvence altına alınmış olan ifade özgürlüğü
hakkını kullanarak sivil halkın yaşam hakkı başta
olmak üzere temel haklarının ihlaliyle ilgili endişelerini beyan
eden pek çok eğitimci ve akademisyen bugün hedef gösterilmektedir.
Türkiye'den ve yurtdışından 1.128
akademisyenin Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları
olarak bu suça ortak olmayacağız! başlığıyla
devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete son
vermesini talep eden bir barış çağrısı
yayınlamalarının ertesinde, maalesef, bu sefer de
akademisyenler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta
olmak üzere devlet görevlileri tarafından hedef
alınmıştır. Devlet görevlilerinden cesaret alan
birtakım suç örgütü liderleri de aynı biçimde akademisyenleri hedef
tahtasına oturtmuştur. Örneğin, bugün, Sedat Peker basına
yansıyan demecinde akademisyenlerle ilgili olarak Oluk oluk kan
akıtacağız ve akan kanlarınızla duş
alacağız. deme cüretinde bulunabilmiştir.
Barış İçin Akademisyenler
tarafından imzaya açılan, Noam Chomsky, David Harvey, Etienne
Balibar, Judith Butler, Immanuel Wallerstein gibi uluslararası düzeyde
tanınmış akademisyenlerin de imzacıları arasında
yer aldığı bildiri, yaşam hakkının ihlali
başta olmak üzere bölgede yaşanan insan hakları ihlallerine
dikkat çekmekte, vatandaşlık haklarının koruyucusu
olması gereken devleti göreve çağırmaktadır. Anayasal
hakları savunan akademisyenlerin bizzat Anayasa'nın uygulanması
görevini taşıyan Cumhurbaşkanı tarafından hakarete
uğramaları akademisyenleri hedef hâline getirmekte, nefret
suçlarının önünü açmaktadır.
Barış çağrısında bulunan
eğitimci ve akademisyenlerin yaşam, barınma, ifade
özgürlüğü gibi haklarının ihlal edilmesinin yanında iş
güvenceleri de tehdit edilmektedir. Eğitimci ve akademisyenler özgürce
eğitim veremez hâle gelmekte, iş güvenceleri ile ilgili endişe
duymaktadırlar. Örneğin, Abdullah Gül Üniversitesi
Rektörlüğünün, Yükseköğretim Personel Kanunu'na aykırı
biçimde, Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi'nin
yayınladığı bildiride imzası bulunan Prof. Dr. Bülent
Tanju'dan istifasını istediği haberleri basına
yansımıştır. Cumhurbaşkanının hedef
göstermesinin ardından, aynı gün içinde YÖK Başkanı Yekta
Saraç, genel kurulu acil toplantıya çağırıp bir fikir
suçları mahkemesi gibi hareket ederek imzacı akademisyenlerin teröre
destek verdiğini ileri sürmüş, hukuka aykırı biçimde
Üniversitelerarası Kurul Başkanlığını ve
rektörleri de bu konuda göreve çağırmıştır. Şu
anda üniversitelerde öğretim üyeleri art arda istifaya
çağırılmakta, emekli olmaya zorlanmaktadırlar.
Birleşmiş Milletler tarafından 1966
yılında kabul edilen ve 1976 yılında yürürlüğe giren
Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi gibi pek çok köklü metin ifade
özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Avrupa Birliği,
Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve UNESCO gibi kurumlar,
ayrıca, akademik özgürlüklerle ilgili de birçok rapor ve tavsiye metni
yayımlamıştır. Birleşmiş Milletler
anlaşmalarına atıfta bulunan Lima Bildirgesi, akademik
özgürlüğü Akademik çevrenin tüm üyeleri herhangi bir ayrım
yapılmaksızın ve devletten ya da herhangi bir başka
kaynaktan gelebilecek müdahale veya baskı endişesini
taşımadan işlevlerini yerine getirme hakkı. biçiminde
tarif etmektedir.
Günümüz demokratik hukuk
devletlerinde en çok önem verilen hakların başında ifade
özgürlüğü gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti pozitif
yükümlülüğü uyarınca ifade özgürlüğü için gerekli ortamı
sağlamak, negatif yükümlülüğü gereğince de ifade özgürlüğünün
kullanılmasına müdahale etmemek durumundadır. Fakat, maalesef,
bugün, ifade özgürlüğü iktidara yönelik muhalefeti bastırmak
amacıyla açıkça ihlal edilmektedir. Özellikle eğitimcilere ve
akademisyenlere yönelik bu baskı eğitimin temel değerlerini
tehdit etmektedir.
3.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve 22
milletvekilinin, Diyanet İşleri
Başkanlığının demokratik laiklik ilkesini engelleyen
tutumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/356)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Cumhuriyet tarihi boyunca
devletin resmî din ideolojisine göre şekillenen Diyanet İşleri
Başkanlığının mezhepçi yapısı ve duruşu
başta Alevi yurttaşlarımız olmak üzere diğer tüm dinî
ve inanç topluluklarını ötekileştirmektedir. Gerek Diyanetin
süregelen ve özellikle Alevileri dışlayan bu politikası gerekse
Diyanet İşleri Başkanının "Cemevleri Diyanetin
kırmızı çizgisidir. gibi son dönemdeki söylemlerinin Alevi
yurttaşlarımızın inanç temelinde demokratik taleplerinin
görünmez kılınmasında, bunların çarpıtılmasındaki
rolünün araştırılması ve önlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci İç Tüzükün 104'üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Mahmut Toğrul (Gaziantep)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu
Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik Özkan (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti'nin
kuruluşundan beri hükûmetler Diyanet İşleri
Başkanlığı aracılığıyla devletin resmî
din politikasını belirlemektedir. Bu resmî din politikası tek
mezhebe dayalı, diğer tüm mezhep ve inançları ve bunların
gerektirdiği ibadet biçimlerini ya dışlayarak kabul etmemekte ya
da bu tek mezhebe dâhil etme-içerme konusunda ısrarcı
davranmaktadır. Diyanet "Alevilik İslam'ın içinde bir tarikattır.
İbadethanesi cami olabilir." gibi resmî kaynaklardan sürekli olarak
dillendirilen söylemler bu politikayı somut bir şekilde
göstermektedir.
Alevi yurttaşlar inancını ve
ibadetini dışlayan, ötekileştiren ve yasaklayan bu politikalara
karşı mücadele etmekte ve tüm demokratik zeminlerde bu yönlü
taleplerini dile getirmektedir. Bu mücadelenin taleplerinin görünür
kılındığı ve bu yönlü toplumsal hassasiyetin
yaratıldığı zamanlarda ise Diyanet İşleri
Başkanlığı son derece antidemokratik ve rencide edici
açıklamalarla Alevi yurttaşların taleplerini bastırmakta ve
bu talepleri gayrimeşru ilan etmektedir.
Diyanet Başkanı Mehmet Görmez'in
yapmış olduğu son vahim açıklamaları Diyanetin bu
tutumunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Görmez'in "Biz dinî statü
veremeyiz, statüyü ancak bu yolun bizatihi sahipleri belirleyebilirler. Bizim
daima iki kırmızı çizgimiz olmuştur, bundan hiçbir zaman
vazgeçmedik: Bir tanesi, Aleviliğin İslam'ın
dışında bir yol olarak tarif edilmesi; ikincisi de cemevlerinin
caminin alternatifi, başka bir inancın mabedi gibi
gösterilmesi." şeklinde yapmış olduğu
açıklamalar, Diyanet İşleri Bakanlığının
antidemokratik, mezhepçi ve inanç özgürlüğünü yok sayan bir
anlayışla hareket etmiş olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Diyanet İşleri Başkanı Aleviler
kendi ibadethaneleri olan cemevlerinde ibadet edemezler, devlet de cemevlerine
hukuki statü tanıyamaz. diyerek Alevi yurttaşların demokratik
taleplerinin Diyanetin "kırmızı çizgisi" olduğunu
açıkça dile getirmiştir. Görmezin yaptığı
açıklamalar AİHM'nin 9uncu maddesine göre, "devletin neyin din,
ibadet ve ibadethane sayılacağına karar vermesinin laiklik
ilkesi ile çeliştiği" gerçeğini göz ardı ederek
laiklik ilkesini ihlal etmektedir.
Aleviler yüzyıllardan beridir ibadetlerini
cemevlerinde yaparlar ve bunu da camiye alternatif olarak görmezler. Bütün
ibadet yerleri aleviler için kutsaldır ancak cemevlerini kendi ibadet
yerleri olarak kabul etmektedirler.
Diyanet İşleri
Başkanlığının yetki ve sorumlulukları Anayasada
düzenlemesine rağmen, Diyanet İşleri
Başkanlığının değişik inanç gruplarına,
Anayasa'nın 136ncı maddesinde belirtilen "laiklik ilkesi
doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşüncelerin
dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve
bütünleşmeyi
" ilkesine ve yine Anayasa'nın 2nci maddesinde yer
alan "...demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir." ilkesine
uygun hareket etmediği görülmektedir. Tam tersine, Görmez
yaptığı açıklamalarıyla ayrımcı, mezhepçi
sadece resmî devlet dini ve ideolojisine uygun faaliyet yürütmektedir. Toplumda
bulunan değişik din ve inanç gruplarına yönelik herhangi bir
hizmeti veya çalışması bulunmamaktadır.
Görmez'in yapmış olduğu
açıklamalar Türkiye'nin özgürlükçü bir laiklik
anlayışının olmadığını ve Alevi
inancının değerlerinin yok sayıldığını
göstermektedir. Nihayetinde, Alevilerin başka bir dinle kıyaslanma
gibi bir talebi yoktur. İbadethane hakkı demokratik bir haktır,
insan haklarından biridir. Her inanç grubu kendi ibadetini, ibadet yerini
tanımlama hakkına sahiptir. Laik sosyal bir devlette, devlet
ibadethane belirleyemez.
Bu kapsamda, birçok demokratik
talep gibi Alevilerin özgürce ibadet etme ve cemevlerinin resmî statüye
kavuşturulması bir hak olarak algılanmalı ve bu
şekilde değerlendirilmedir. Mezhepçi anlayış yerine
kişi inanç özgürlüğüyle bağdaşır demokratik bir
laiklik çizgisinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu konuda Diyanetin demokratik
laiklik ilkesini engelleyen tutumun açığa çıkarılması,
önlenmesi ve bu konuda iç hukukta yasal gerekli yasal düzenlemeler
yapılması gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Bostancı, sisteme girmişsiniz.
Buyurun, bir dakika süreyle söz veriyorum İç
Tüzük 60a göre.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Kısa bir açıklama için söz aldım.
Biraz önce, kıymetli bir CHP'li vekil arkadaş Şişlide bir
okulun bahçesinde inşaat yapıldığı, yağma ve
talanın bir örneği olduğunu ifade etti. Yapmış
olduğum araştırmaya göre, bahsettiği okul Bulgar
Vakfına ait bir okul. 2014te azınlık mallarının
iadesine ilişkin anlaşma çerçevesinde vakfa ait 59 dönüm kendilerine
verilmiş, vakıf 17 dönümü Millî Eğitime hibe etmiş, kalan
arazi üzerinde de kendi inisiyatifiyle yaptığı işler var.
Devletle, AK PARTİyle, şununla bununla hiçbir alakası olmayan
bir iş; durum bu şekildedir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 2 tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı Taha Özhanın, 24-27 Ekim 2016 tarihlerinde
İranın Meşhed şehrinde düzenlenen İslam
İşbirliği Teşkilatı Uluslararası Model
Zirvesi" başlıklı konferansa katılmasına
ilişkin tezkeresi (3/849)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı Taha Özhan'ın 24-27 Ekim 2016 tarihlerinde
İran'ın Meşhed şehrinde düzenlenen İslam
İşbirliği Teşkilatı Uluslararası Model Zirvesi"
başlıklı konferansına katılım hususu, 28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 8-11 Kasım 2016 tarihlinde
Japonyanın başkenti Tokyoda Dünya Kamu İstihdam Kurumları
Birliği ile Japonya Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı
tarafından düzenlenecek olan "Yaşlıların ve
Engellilerin Katılımının Artırılması konulu
çalıştaya katılım sağlanmasına ilişkin
tezkeresi (3/850)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Dünya Kamu İstihdam Kurumları Birliği
ile Japonya Sağlık, Çalışma ve Refah
Bakanlığı tarafından 8-11 Kasım 2016 tarihlinde
Japonyanın başkenti Tokyo'da "Yaşlıların ve
Engellilerin Katılımının Artırılması konulu
çalıştay düzenlenecektir.
Söz konusu çalıştaya katılım
sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tezkere kabul edilmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine;
bastırılarak dağıtılan 435 sıra sayılı
Kanun Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 5inci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun 15 Kasım 2016 Salı günkü
birleşiminde 6328 sayılı Kanunun 11inci maddesi gereğince
Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
üyelerinden oluşan Karma Komisyonca belirlenen 3 aday arasından kamu
başdenetçiliği seçiminin yapılmasına, birinci oylamada
seçimin tamamlanamaması hâlinde diğer oylamaların art arda
aynı birleşimde yapılarak seçimin bu birleşimde
tamamlanmasına; 417, 419, 421, 425 ve 435 sıra sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve İç Tüzükün 128inci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkereleri ile Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
8/11/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/11/2016 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Naci Bostancı
Amasya
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
417, 419, 421, 425, 62, 360, 270, 24, 116, 138, 285, 390, 356, 357, 169, 195,
109, 355, 137, 361, 380 ve 378 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve İç Tüzük'ün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkereleri ile Kanun
Tasarılarının bu kısmın 1, 2, 3, 4, 8, 9, 10, 11, 12,
13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25'inci sıralarına;
bastırılarak dağıtılan 435 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ise kırk sekiz saat geçmeden yine bu
kısmın 5inci sırasına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
15 Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde
6328 sayılı Kanunun 11'inci maddesi gereğince Dilekçe Komisyonu
ile İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyelerinden oluşan
Karma Komisyonca belirlenen 3 aday arasından kamu başdenetçiliği
seçiminin yapılması, birinci oylamada seçimin tamamlanamaması
hâlinde diğer oylamaların art arda aynı birleşimde
yapılarak seçimin bu birleşimde tamamlanması;
Haftalık çalışma günlerinin
dışında 18 ve 25 Kasım 2016 ile 2 Aralık 2016 Cuma
günleri saat 14.00'te toplanarak bu birleşimlerinde gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan işlerin görüşülmesi;
15, 16, 17, 18, 22, 23, 24, 25, 29 ve 30 Kasım
2016 ile 1 ve 2 Aralık 2016 Salı, Çarşamba, Perşembe ve
Cuma günkü birleşimlerinde saat 24.00'e kadar çalışmalarına
devam etmesi;
417, 419, 421, 425 ve 435 sıra sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve İç Tüzük'ün 128'inci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkereleri ile Kanun Tasarısının
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması;
Önerilmiştir.
417 Sıra Sayılı 668
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması
Gereken |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ |
1. BÖLÜM |
1 ila 22nci maddeler
arası (4üncü maddenin birinci fıkrası; |
30 |
2. BÖLÜM |
23 ila 40ıncı
maddeler arası (36ncı maddeye bağlı geçici |
19 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
49 |
419 Sıra
Sayılı 669 Sayılı Olağanüstü
Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma
Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/751) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERI |
BÖLÜMDEKİ |
1. BÖLÜM |
1 ila
28inci maddeler arası (18inci maddenin a bendi; 18inci |
30 |
2. BÖLÜM |
29 ila
49uncu maddeler arası (41'inci
maddeye bağlı ek madde 1; ek madde 2; ek madde 3; ek madde 4; ek
madde 5; ek madde 6; ek madde 7; ek madde 8; ek madde 9; 42'nci maddeye
bağlı geçici madde 1 ve geçici madde 2 dâhil) |
30 |
3. BÖLÜM |
50 ila 79uncu maddeler arası |
30 |
4. BÖLÜM |
80 ila 105inci maddeler arası |
26 |
5. BÖLÜM |
106 ila 115inci maddeler arası |
10 |
TOPLAM
MADDE SAYISI |
126 |
421 Sıra Sayılı 671 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Kurum ve Kuruluşlara Kararname (1/756) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ |
1. BÖLÜM |
1 ila
19uncu maddeler arası (6ncı maddeye
bağlı ek geçici 92nci dâhil) |
20 |
2. BÖLÜM |
20 ila 35inci maddeler
arası |
16 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
36 |
425 Sıra
Sayılı 674 Sayılı Olağanüstü
Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler (1/760) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERI |
BÖLÜMDEKİ |
1. BÖLÜM |
1 ila 25inci maddeler arası (8inci
maddeye bağlı geçici madde 5 ve geçici madde 6 dâhil) |
26 |
2. BÖLÜM |
26 ila 53üncü maddeler arası |
28 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
54 |
435
Sıra Sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/779) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM
MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 5 inci maddeler arası |
5 |
2. BÖLÜM |
6 ila 10 uncu maddeler arası |
5 |
TOPLAM
MADDE SAYISI |
10 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Şimdi, İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekilleri Barış
Yarkadaşın, (2/445) esas numaralı Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/67)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/445) esas numaralı Teklifimin TBMM
İçtüzüğünün 37nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul
gündemine alınmasını arz ve talep ederim. 2/3/2016
Barış
Yarkadaş
İstanbul
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, teklif
sahibi olarak İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş.
Buyurun.
Süreniz beş dakikadır.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Sevgili
arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Kuşkusuz bu önerge konuşulacak, üzerinde
tartışılacaktır, milletvekilleri de buna ilişkin
görüşlerini beyan edecektir. Ama ben bugün bu önergenin
dışında, ülke gündemini sarsan ve sarsması gereken
başka bir konuya da değinmek istiyorum.
Bakın, elimde bir grafik var. Bu grafik içinde
herhangi bir fotoğraf barındırmıyor, bir temsilî resim
yaptık. Neden? Çünkü, Adıyamanın Gerger ilçesinde imam-hatip
lisesinin 30 öğrencisi tam iki yıldır tacize uğruyor ve bu
tacizin sonunda yapılan soruşturmayla birlikte 1 müstahdem
tutuklanıyor, 3 görevlinin yeri de değiştiriliyor. Ben dün bu
bilgiyi aldıktan sonra Adıyaman Gerger İlçe
Başkanımızla konuştum ve Gerger İlçe
Başkanımızın yoğun bir baskı altında
olduğunu gördüm. Zira, bu konuyu gündeme getirdiği için hem bu haberi
yazan, Adıyamanda 30 çocuğun tacize
uğradığını yazan gazeteciye hem de İlçe
Başkanımıza polis tarafından ve savcılık
tarafından baskı yapıldı. Bizim konuyu gündeme getirmemizin
ardından bilinen bir taktik gündeme sokuldu ve hemen İnternette bütün
haberlere erişim yasağı getirildi. Şu anda Adıyamanda
30 çocuğun tacize uğradığını ve 1 müstahdemin bu
yüzden tutuklandığını hiç kimse okuyamıyor,
öğrenemiyor. Burada elimde mahkemenin aldığı bir karar var
ve bu karar neden alınmış belli değil.
Bugün Türkiyede medyanın getirildiği
durum aslında şöyledir, tam şunu yaşıyoruz, bakın
arkadaşlar: Kapkara bir tablo. Şöyle arkadaşlarımıza
gösterelim yeniden: Adıyamanda 30 çocuk tacize uğruyor. Biz bunu
yazıyoruz, İnternet siteleri yazıyor ve hemen o siteler
yayına kapatılıyor mahkeme kararıyla. Ardından,
Türkiye, böyle kapkara bir tabloya ne yazık ki mahkûm ediliyor.
Tabii, biz bu sansürün neden
yapıldığını biliyoruz. Özellikle, son dönemde muhalif
gazetecilere yönelik operasyonların da bu tür haberlerin duyulmaması
için yapıldığının da farkındayız.
Türkiye'nin Adıyamanda imam-hatip lisesinde 30 çocuğun tacize
uğradığını duymaması için iktidar eliyle,
savcı eliyle, polis eliyle baskı yapılıyor.
Dün erişime kapatılan sitelerden biri de
Cumhuriyet gazetesinin İnternet sitesi. Bu haber, artık Cumhuriyet
gazetesinde okunamıyor, Evrenselde okunamıyor, Birgünde
okunamıyor, Aydınlıkta, Ulusal Kanalda hiç kimse bu haberi
okuyamıyor çünkü mahkeme keyfî bir kararla durdurmuş vaziyette.
Zaten, Cumhuriyet gazetesine yönelik baskının sebebi de bu.
İstiyorsunuz ki hiç kimse Türkiyede olan biteni duymasın, hiç kimse
Türkiyede yaşanan rezaletlerden haberdar olmasın. Bu yüzden
Cumhuriyet gazetesine asılsız suçlamalarla bir operasyon
düzenlettiniz ve 9 gazeteci arkadaşımızı elinizde hiçbir
delil olmadan tutuklattınız. Gazeteci arkadaşlarımıza
sadece ve sadece yazdıklarını sordunuz. Ortada ne terör örgütü
FETÖye ne terör örgütü PKKya ilişkin bir bağlantı
olmamasına rağmen yandaş medya eliyle Cumhuriyet gazetesini
itibarsızlaştırmaya çalıştınız. Oysaki
Cumhuriyet gazetesinin neden hedef alındığını
biliyoruz. Cumhuriyet gazetesi, tek adam adı altında
dayatılmak istenen anayasal diktatörlüğün, diğer ifadeyle,
başkancı ve başkanlık rejiminin karşısında
bir gazete. Bunun için Cumhuriyeti susturmak istiyorsunuz, bunun için
Cumhuriyet gazetesine baskı yapıyorsunuz. Adıyamandaki tacizin
duyulmaması için Cumhuriyet gazetesini hedef alıyorsunuz. Cumhuriyet
gazetesi sizin bu baskılarınıza aslında cumartesi günü
verdiği bir manşetle karşılığını
gösterdi; bakın, Cumhuriyet gazetesi Tarih Önünde
Utanacaksınız diyor.
MEHMET METİNER (İstanbul) Kim utanacak
ya! Cumhuriyet utansın!
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Bence bu
uygulamayı yapanlar, sadece utanmakla kalmayacak, aynı zamanda tarih
önünde hesap da verecek.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Cumhuriyet
utansın!
BAŞKAN Bir milletvekili adına söz
isteyen İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2/445 sayılı
Yasa Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Yasa teklifini daha sonra görüşürüz, biraz
sonra da oylanacak ancak ben Türkiye'nin içinde bulunduğu duruma dikkat
çekmek istiyorum. 15 Temmuzdan bu yana Türkiye'nin yaşadığı
durum gerçekten, demokrasi açısından, hukuk devleti
açısından içler acısıdır. Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmeti, 15 Temmuz darbe girişimini ve ondan sonra ortaya konulan
ortak iradeyi, maalesef, Türkiyeyi hukuk devleti ilkelerinden
uzaklaştıran ve giderek demokrasiyi askıya alan, Parlamentoyu
devre dışı bırakan bir çıkmaz sokağa doğru
sürüklemektedir. 15 Temmuzdan bu yana ortaya çıkan insan hakları
tablosu bunun çok açık göstergesidir. Önceki hafta itibarıyla, 15 Temmuz
darbe girişiminden sonra Türkiyede yaşanan insan hakları
ihlallerinin geniş bir çerçevesini bir yayın olarak Parlamentoda
paylaştım, onlara yeniden girmeyeceğim ancak son bir haftada
yaşanan olaylar, özellikle Cumhuriyet gazetesinin basılması,
yöneticilerinin gözaltına alınması, yargının tutumu ve
son olarak da bu Parlamentonun üyesi olan milletvekillerinin gözaltına
alınış biçimleri, tutuklanmaları Türkiye demokrasisini ve
Türkiye'nin sorunlarının bu Parlamentonun çatısı
altında çözme konusundaki iradesini zayıflatmıştır.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet gazetesiyle
ilgili olarak 2,5 sayfalık gerekçeyi okudum. O 2,5 sayfalık gerekçe -burada
kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum- Türkiyede yargı
tarihi bakımından bir utanç belgesidir, bir yüz karasıdır
ve hukuk tarihinde bunlar ileride gerçekten de birer utanç vesikası olarak
yazılacaklardır. Cumhuriyet gazetesinin yayın politikası
Cumhuriyet gazetesinin yayın kurulu tarafından saptanır, bir
hâkim tarafından değil veya sarayda değil veya başka
merkezlerde değil ancak o karardan anlaşılıyor ki
yayın politikası belli merkezlerden yönlendirilmeyen yayın
organlarına artık Türkiyede hayat hakkı yok. 200e yakın
yayın kuruluşu Türkiyede kapatıldı, 140tan fazla gazeteci
hapiste ve Türkiye'nin onuru olan, vicdanı olan yazarlar, kalemler şu
anda içeride. Bizimle aynı görüşte olmayabilirler, farklı
görüşte olabilirler ama şiddete başvurmadığı
sürece, şiddeti önermediği sürece her düşüncenin özgür
olması lazım ama bugün itibarıyla maalesef, bunları ifade
etmek mümkün değil.
Kendi açımdan söyleyeyim, soru önergelerimiz
bile burada artık İçişleri Bakanlığının suç
duyurularına konu oluyor, burada yaptığımız siyasi
faaliyetler bile, savcılar es geçiyorlar, suç unsuru görmüyorlar,
onların görmediklerini İçişleri Bakanlığı suç
olarak tasnif edip gönderiyor. Neden? İçişleri Bakanı aleyhine
verdiğimiz soru önergeleri, başka hiçbir nedeni yok.
Değerli milletvekilleri, ikinci olgu: 1994
olaylarının bu Parlamentoda yeniden canlanmış
olmasıdır. Bir parlamenterin, her gün burada konuşan bir grup
başkan vekilinin 1994teki gibi başından eğilerek arabaya
sokulması travmasını Kürtlere ve bu topluma bir daha
hatırlattınız. Bu travma hiçbir zaman küllenmemişti ama şimdi
yeniden bu acıyı kanattınız.
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Kürtlere
değil terör örgütüne, terör.
MUSTAFA SEZGİN TANRUKULU (Devamla)
İkinci olarak da değerli arkadaşlarım, bakın Anayasa
Mahkemesi kararı var. Anayasa Mahkemesi kararlarının çoğunu
ben eleştiririm ama Anayasa Mahkemesinin Balbay ve diğerlerinin
Türkiye kararı var, hak ihlali kararı var. Bu kararla ilgili olarak
sizlerin görüşleri var ve en sonunda Meclis Başkanlığı
yapmış olan Mehmet Ali Şahinin görüşü var ama buna
rağmen tek bir söz ağzınızdan çıkmadı. Bu
Parlamentoda bu grubun olmaması bu Parlamentonun
çalışmalarına ilerisi bakımından büyük
sıkıntı doğuracaktır.
Bakın, değerli arkadaşlar, yüzde 10
barajıyla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararı var. O kararda ihlal tespiti yapmadı ama serbest seçim
hakkı bakımından çok önemli vurgular var, çok önemli vurgular
var. Eğer siz Parlamentoda temsil hakkını kapatırsanız
ve belediyelere kayyum atarsanız, milletvekillerini Parlamentoda
milletvekilliği yapamayacak konuma getirirseniz eğer başka ihtimallerin
devreye girmesine yol açarsınız. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi yaklaşık on yıl önce bu tehlikeye dikkat
çekmişti. Bakın, Birleşmiş Milletler, ilk defa, bu olaydan
sonra insan hakları temelinde değil, siyasi temelde bu olayın
yanlış olduğunu yazdı. Lütfen sizlerden ricam, bu meseleyi
takip eden, Türkiyenin bütünlüğünden yana olan, eşitlikten yana
olan, teröre her koşulda karşı çıkmış olan birisi
olarak söylüyorum: Lütfen sağduyulu düşünün, çünkü Türkiye uçurumun
eşiğinde değil, hızla uçurumun dibine doğru
yuvarlanıyor.
Hepinize saygılarımı sunuyorum,
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayenizde.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Utanmaz adam, her zaman utanmaz adamsın.
BAŞKAN İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayenizde,
sayenizde.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Yüz
karasısın yüz karası; yüz karasısın, utanmaz bir
adamsın ve yüz karasısın! Attığın bu laflar
tarihe geçecek.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sen
utançsın, utanç kelimesi senin hanende yetersiz kalır. Sen yüz
karası bile olamazsın ya! Utanç vesilesin sen, utanç.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Utanmaz bir adamsın, tamam mı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET METİNER (İstanbul) Senin yüzün
kapkara, kapkara.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) -
Burada konuşuyoruz, bir an bile sabredemiyorsun. Biraz bile
sabredemiyorsun, iki dakika sabredemiyorsunuz, iki dakika; yerinde
duramıyorsun.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sabredemem
tabii, yalan söylüyorsun, baştan sona yalan söylüyorsun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Lütfen uyarır mısın hemşehrini, hemşehrini uyarır
mısın?
BAŞKAN Lütfen, ikinize de aynı
şekilde söylüyorum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Beni
değil, kürsüdeyken o bana saldırıyor.
BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu,
konuşmanızı bitirdiniz, siz de oturun.
Sayın Metiner, lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Siz
ona, kendisine söyleyeceksiniz.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaşın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, az önce
Sayın Yarkadaş kürsüde de ifade etti, özellikle benim de seçim bölgem
olan Adıyamanla ilgili bir iddiayı dile getirdi.
Sayın Yarkadaş, ben özellikle şunu
ifade edeyim ki; burada bir soruşturmaya eğer gizlilik kararı
verilmişse bu, bir hükûmetin ya da herhangi bir idari kurumun verdiği
bir karar değil, yargı makamlarının verdiği karar ve
bu kararın ana gerekçesi de...
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkanım, yargı kararını hangi siyasetin
yönlendirdiğini biliyoruz; bizimle de ilgili biliyoruz, Cumhuriyet
gazetesiyle ilgili de biliyoruz, tümünü biliyoruz. Bugün yargının
Hükûmetin emrinde bir sopa olduğunu da biliyoruz.
BAŞKAN ...siz de takdir edersiniz ki bu
şekilde henüz ortada bir iddia varken, bu iddianın boyutları
belli değilken, şimdiden, bir şekilde sayı da vererek,
insanları mahkûm etmek, çocukları, aileleri bir kez daha rencide
etmek hiç doğru bir şey değildir, soruşturma
gizliliğinin esası da budur.
İkincisi: Bu olay duyulur duyulmaz ilgili
makamlar harekete geçmiş, bu iddia ortaya atılır atılmaz,
24ünde; 25inde hemen idari ve adli soruşturmalar
yapılmış, alınması gereken tüm tedbirler alınmış
ve iddia edilen şahısla ilgili işlemler
gerçekleştirilmiştir. Tabii ki varsa böyle bir şey sonuna kadar
üzerine gidilmesi hepimizin de arzusu, isteğidir. Kabul edilebilir bir
durum değildir. Verilebilecek en ağır cezaya ilgililerin
çarptırılması lazım ama ortada sonuçlandırılmış
henüz bir şey olmadan, bu bağlamda, ilgili aileler ve çocukların
da sıhhatini düşünerekten, bunun soruşturmanın
gizliliği çerçevesinde, bunun ifşa edilmeden, bu şekliyle, kalkıp
şimdiden, mahkûm etmeden bunu ifade etmenin doğru bir yol ve yöntem olmadığını
düşünüyorum. Bu konuyla ilgili hem Aile Bakanlığı hem Millî
Eğitim Bakanlığı hem de Adıyaman Valiliği
alınması gereken tüm tedbirleri alıyor. Yargı süreci devam
ediyor. Psikolojik ve her türlü destek de kendilerine veriliyor. Diliyoruz ve
umuyoruz adalet yerini bulur. Eğer varsa böyle bir şey sonuna kadar
gidilir. Hepimizin aynı şekilde, bu anlamda bunun da takipçisi
olmamız gerektiğini ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum ve birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.30
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 17nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergelerini ve diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile
Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/748) ile İçtüzükün 128inci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresinin
görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 668 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara
Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/748) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 417) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 417 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu kanun hükmünde kararname İç Tüzükün 91inci maddeleri
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, kanun
hükmünde kararname tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz
isteyen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
müsaadenizle bir
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İç Tüzük madde 60a göre
BAŞKAN 60a göre bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Gazi Meclise bir ziyaret
gerçekleştiren Makedonya Göçmenleri Derneği ve Cumhuriyet Halk
Partisi Saruhanlı ilçe örgütü temsilcilerini saygıyla
selamladığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
çok teşekkür ediyorum.
Bugün Meclisimizin ziyaretçileri var. Biraz önce
Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı ve Sayın
Dışişleri Bakanıyla birlikte bir araya da geldiler.
Manisadan Makedonya Göçmenleri Derneği ve Saruhanlıdan Cumhuriyet
Halk Partisinin değerli ilçe örgütü hep birlikte Gazi Meclise bir ziyaret
gerçekleştirdiler. 15 Temmuz darbe girişiminin o günden bugüne kalan,
hepimiz üzerinde kötü hatıraları olan ama demokrasimiz için çok büyük
önemi olan kısımlarını gezdiler. Atatürkün
doğduğu topraklardan, Atatürke mareşal ve Meclise gazi
unvanını veren bu millî iradenin tecelligâhında bulunuyorlar.
Biz de Cumhuriyet Halk Partisi grubu olarak kendilerini bir kez daha
saygıyla selamlıyoruz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Biz de Parlamentomuza hoş
geldiniz diyoruz kendilerine, teşekkür ediyoruz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 668 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara
Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/748) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 417) (Devam)
BAŞKAN Evet, kanun hükmünde kararnamenin tümü
üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşen.
Buyurun Sayın Pekşen. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HALUK PEKŞEN (Trabzon)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; olağanüstü yoğun bir gündemde, bir kanun hükmünde
kararname hakkında Cumhuriyet Halk Partisi grubunun görüşlerini arz
etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; kanun hükmünde kararnameler arasında bile bir
uyarlık olmayan bir dönemi yaşıyoruz. Dün gelen kanun hükmünde
kararname ile bugün gelen kanun hükmünde kararname birbiriyle örtüşmüyor.
Niye? Dün alınan kararlar bugün geri alınıyor. Dün öyle bugün
böyle. Dün dündür bugün bugündür! Hukuki çelişkileri de devam ediyor.
Şimdi bakın, Anayasa Mahkemesi öyle bir
karar verdi ki bu kararın altında Anayasa da kaldı, Anayasa Mahkemesi
de kaldı, Türkiye'nin hukuk devleti ve düzeni de kaldı. Anayasa
Mahkemesinin kararı kanun hükmünde kararnameleri Anayasaya uyarlık
açısından denetleyemeyeceği yönündedir. Bu karar, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin bugüne kadar yerleşik kararlarıyla,
hukukun üstünlüğünün benim ülkemde hâkim olduğunu varsayan bütün
insanlık ülkelerinin kararlarıyla örtüşmeyen acı, dramatik
bir karardır. Aynı Anayasa Mahkemesi, 1991 yılında kanun
hükmünde kararnamelerin kanun hükmünde kararname amacına uygun olup olmadığını,
kanun hükmünde kararname yetkisi verilen OHAL amacı ve
sınırları içerisinde kalıp kalmadığını
inceleme hakkı ve yetkisini kendisinde görmüş ve ona göre de hüküm
kurmuş ama bugün aynı Anayasa Mahkemesi bu geçmişteki
içtihadından dönüyor. Niçin döndünüz, ne oldu da döndünüz?
İnsanlık tarihinde hukuk kavramları, hukuk kuralları
mı değişti? Sizin yetkiniz, göreviniz mi değişti,
niçin varsınız orada? Buradan anlıyoruz ki Anayasa Mahkemesinin
bu içtihatından dönmesi ve bu kanun hükmünde kararnameleri incelememe
kararı vermesi Anayasa Mahkemesine yapısal değişiklik
elinin değmiş olmasıdır. Bu yeni değildir, 1999
yılından beri devletin kurumlarına sürekli bir müdahale ve
sürekli değişiklikler bugün Anayasa Mahkemesini de içerisine alan
dramatik bir noktaya doğru gelmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, durum öyle
dramatik bir hâl almış ki bakın bugün tartışılan
kanun hükmünde kararnamede bir düzenlemeyi sizinle paylaşmak istiyorum.
Bizim Anayasamıza göre kamu görevine girmek anayasal bir haktır ama
önümüzdeki kanun hükmünde kararnameye göre bu hak ortadan
kaldırılıyor. Şimdi, bu kanun hükmünde kararnamede
insanların elinden alınan kamu düzenine girme hakkını
Anayasa Mahkemesine taşırsak ne diyecek Anayasa Mahkemesi, bunu hangi
OHAL kapsamına sokacaklar? Bunun OHALle ne ilgisi var? Ben soruyorum,
bunun cevabını bekliyorum. Anayasanın açık düzenlemesine
rağmen çeşitli kamusal görevlere getirilen
kısıtlamaların bile Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilmesi gerekmiş ve iptal edilmiştir.
Bu kanun hükmünde kararnameyle kamu hizmetlerinden
ömür boyu yasaklılık düzenlenmiş. Oysa bizim Ceza Kanunumuzun
53üncü maddesinde düzenlenen bir güvenlik tedbiri var, bir yaptırım
var. O yaptırımda hüküm süresince ancak bu müeyyide geçerli. Peki,
kanun hükmünde kararnamede ne oluyor bu? Ömür boyu hâline geliyor. Böyle bir
şey olabilir mi? Hani kanun hükmünde kararnamenin hükümleri ancak
olağanüstü hâl süresiyle sınırlıydı. Buyurun. Böyle
bir şeyi, Anayasa Mahkemesi Ben bunu inceleyemem, yetkim yok. diyebilir
mi? Bunun izah edilebilir bir yanı var mı?
Daha dramatiğini söyleyeyim. Pes diyeceğim
gerçekten. Dün Danıştay bir karar verdi. Danıştay yüksek
mahkemesinin verdiği kararı emin olun daha henüz kamuoyu, toplum
algılayamadı demek ki, daha henüz yansımadı ama ben size
kararı özetleyeceğim. Bakın, dün diyor ki Danıştay
yüksek mahkemesi -yani yüksek mahkemeyi de yüce Meclise ve halkımıza
nezaketten dolayı söylüyorum, emin olun, bunu onlara
yaptığım torpil olarak kabul edin lütfen- Hâkim ve
savcıların ihraç kararlarına karşı
Danıştayda görülecek bir uyuşmazlık yoktur. diyor. Bu
davalar idare mahkemesinde görülmelidir. diyor. Kararın içeriğinde
ise esasen ihraç kararlarına karşı yargı yolunun
kapalı olduğunu vurguluyor. Halbuki 2011 yılında Anayasa
değişikliğiyle ihraç kararlarına karşı Anayasa
Mahkemesine yargı yolu açılmıştır. Ama
Danıştay bundan habersizmiş gibi davranıyor. Niçin
miş gibi davranıyor şimdi ona devam edeyim isterseniz.
Anayasanın 2011 değişikliğinden
sonra iptale ilişkin yargı yolu açılmış olmasına
rağmen Kanun hükmünde kararnamelerde hâkim ve savcılarla ilgili
meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten
çıkarılmalarına karar verilir. diyerek burada kanuna
karşı hile yapıyor çünkü Anayasada ihraç kararına
karşı yargı yolu açılmış ama meslekte kalmalarının
uygun olmadığına karar verilirse buna karşı yargı
yoluna başvuramıyorsunuz. Peki, meslekte kalmalarına karar
verilme hâli ne? Hâkim her türlü tedbire rağmen mesleki terfisini tamamlayamıyor,
atama işlemleri yapılamıyor, bu sebeple meslekte kalma
kararı kaldırılıyor ve HSYK tarafından görevden
uzaklaştırılıyor. Şimdi, bu HSYKnın vermiş
olduğu kararlarda ihraç olduğu için ihraçlardan dolayı
Danıştaya gidecek, Danıştay geçmişte vermiş
olduğu bir sürü emsal kararda olduğu gibi yani savunması
alınmadan dahi hiçbir yargıcın, savcının meslekten ve
görevden ihraç edilemeyeceği gerekçesiyle bütün bunları iptal
edeceği için Danıştay böyle bir film, fırıldak
işine başvuruyor. Arkadaşlar, bunu yapan Danıştay.
Kanuna karşı hileye bakar mısınız. İhraç
değil. diyor, Burada meslekte kalma kararı
kaldırılmıştır. diyor. Pes! Peki, bu insanların
daha sonrasına ilişkin durumları ne? Daha sonra da meslekte
kalma kararı kaldırılmış olanlar kamu hizmetlerinden
de men edilmiş olacakları için ne ihraç edilenler ne de meslekte
kalmalarında sakınca görülenler bir kez daha ne mesleğe ne
avukatlığa dönemeyeceklerdir. Böyle bir hile yapılabilir mi?
Bunu bir yüksek mahkeme nasıl yapabilir? Hangi gerekçeyle yapabilir? Peki,
devam edelim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, çok can alıcı bir konu daha var önümüzde,
Türkiye'nin gündemine oturdu; milletvekillikleri, tutukluluğu konusu.
Gerçekten, biz, bir hukuk devleti olmayı, yasaları, eşit, adil
ve koşulsuz herkese uygulamayı önemle vurguluyoruz ve buna
sıkı bir şekilde takipçi olmaya çalışıyoruz.
Şimdi,
bakınız, yüce Parlamento bir karar alıyor, beğeniyoruz,
beğenmiyoruz, muhalifiz veya değiliz, alınan karar
milletvekillerinin dokunulmazlığının
kaldırılması kararı. O hâlde, önce Parlamento olarak biz
kendi çıkardığımız yasalara öncelikle kendimiz uymak
durumundayız. Bizim uymayacağımız bir yasaya
başkalarını uymaya davet edemeyiz. Tıpkı Sokratesin
söylediği gibi. Sokratesten bugüne kadar doğru söyleyenler
konuşmaya devam ediyorlar. Hepimiz yasalara uyacağız. Yasalara
uymamak, yasaya meydan okumak, ne yazık ki AKP iktidarının bir
meziyeti olarak anlatıldı. Anayasayı tanımam. diyenler,
nitekim buraya kadar Yasayı da tanımıyorum. diyerek
mahkemelere gitmeyip ifade vermeyi reddedenler de aynı hataya
düştüler.
Bakınız, hiçbirimizin -ne milletvekillinin
ne Cumhurbaşkanının- hiç kimsenin yasaları tanımama
ayrıcalığı asla söz konusu olamaz. Herkes yasalar önünde
eşit olduğunu ve yasalar karşısında, hâkimler ve yargıçlar
karşısında üzerlerine düşen sorumlulukları yerine
getireceğini taahhüt ederek burada yemin ediyor. Bu bir doğru. Ancak,
bir gece aynı saatte tek bir elden bir talimat verilmiş gibi birçok
milletvekilinin bir yangından mal kaçırma kültürüyle bir anda derdest
edilip bir yerde hemen tutuklanması ve onların milletvekilliği görevlerinin
ortadan kaldırılması da hukuki bir düzenleme değildir. Bu
da siyasidir, önceki de siyasidir. Siyaset yapmanın mecrası da,
mercisi de yargı değildir. Yargıyı tanımayanlar da
hata yapmıştır, yargıyı sopa olarak kullanıp bir
siyasi parti mensuplarını tutuklayanlar da aynı hatayı
yapmışlardır. Bunu ben söylemiyorum, Anayasa Mahkemesi söylüyor.
Anayasa Mahkemesi diyor ki: Bir milletvekilinin tutuklanması, ona Türk
milletinin vermiş olduğu anayasal hak ve hükümlülükleri yerine
getirmesini engellemeye matuftur. Doğal olarak, onunla ilgili bir hüküm
kesinleşmedikçe, tutuklama, milletvekillerine ilişkin bir tedbir
olarak kullanılmamalıdır. Bu itibarla, Parlamentodaki
arkadaşlarımızın, milletvekillerinin bu iki kıstasa
önemle bakmaları ve bunlara değer vermeleri gerekiyor.
1)
Mutlaka ayrımsız, ödünsüz ve hiçbir kaçınmaya girmeden
yasalara uymalıyız.
2)
Yasalar hiç kimsenin sopası değildir, sopa olarak
kullanılmasına da izin verilmemelidir. Milletvekillerinin
tutuklanması da bu anlamda siyasi bir karardır, hukuki bir karar
olması Anayasanın daha önceki içtihatlarıyla
örtüşmediği kadar, aykırıdır,
yanlıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, biz, elbette, birer hukukçu olarak, ülkemizin hukuk devleti
iddiasına vurgu yapar şekilde devam etmek istiyoruz. Bunu yaparken de
önümüze gelen kanun hükmünde kararnameler, ne yazık ki, olabildiğince
limitleri zorluyor. Bunlarla ilgili, bir hukukçu olarak, ne konuşabilirim
diye gerçekten zorlanıyorum. Bakınız, burada, özellikle kanun
hükmünde kararnamenin içerisinde yapılan düzenlemelerde, bir
kısım delillerin toplanması, delillerin elde edilme usulleri,
kullanılmaları, bunlara ilişkin yargılama, soruşturma
ve kovuşturma süreçleri düzenlenmiş. Emin olun, hiçbiriniz güvende değilsiniz.
Ne kanun hükmünde kararname ne OHAL, hiçbirinin buradaki düzenlemelerle bir
alakası yoktur. Bakınız, delil elde etme biçiminden delilin
kullanılma biçimine kadar yerleşik içtihatların tamamı
askıya alınıyor. Bu delillerin toplanmasında, yargılama
süreci içerisinde öne sürülebilecek olan temel hak ve özgürlükler, anayasal
sınırlar içerisinde olan temel hak ve özgürlükler, kanun hükmünde
kararnamelerin müdahale edemeyeceği temel hak ve özgürlükler de
askıya alınıyor. Peki bu askıya almalar ne kadar devam
edecek? Kanun hükmünde kararnamenin uygulandığı OHAL süresi
içerisinde mi, yoksa sonsuza kadar devam edebilir mi? İktidar kimdeyse
onun canının istediği kadar devam edebilir. Niçin? Çünkü Anayasa
Mahkemesi bu yetkiyi vermiştir. Maalesef böyle bir hukuksuzluktan şu
anda nasıl çıkılabileceğini herkes kara kara
düşünüyor. Ama Anayasa Mahkemesinin bu değiştirilen
yapısıyla bu işin kolay olmadığını da bir
kez daha vurgulamakta yarar görüyorum.
Şimdi, bakınız kıymetli
milletvekilleri, burada hep yaptığımız bir hata var; herkes
olumsuzlukları başkalarına ait eder. Beni ilgilendirmez. Bu
trafik kazaları zaten benim başıma gelmez. Ben zaten
tutuklanmam. Benim zaten Maliyeyle bir problemim olmaz. Benim başıma
bu işler gelmez. Ben hastaneye düşmem. Ben kanser olmam. Hepimiz bu
özgüvenle bu olumsuzlukları başkalarına söyleriz ama hukuk
herkesi tanır, hepimiz başkalarının da
başkalarıyız. Bugün siyasi tarihimize bir bakın, hukuk hiç
unutmaz. 2009 yılında Balyoz ve Ergenekon davalarında Oh olsun.
diyerek hayıflananlara söylüyorduk, Hukuk size de lazım olacak. diyorduk.
Bugün hepinize söylüyoruz Hukuk sizlere de lazım olacaktır. hiç
unutmayınız. Bakın bir örnek, size bir örnek vereyim: Sizin
önünüze gelecek, Yüce Divana gideceksiniz, bunlardan dolayı hesap
vereceksiniz. Umuyorum, yargıladığınız gibi
yargılanmazsınız adil yargılanırsınız. Bu
halkın karşısına bu hukuksuzluklarla değil hukukla
sizi çıkarmayı başarırız. Bir örnek: Millî
İstihbarat Teşkilatı size bir yıldır 1.715 FETÖcünün
isim listesini verdi mi? Verdi. Israrla bunlarla ilgili hukuki bir sürecin yapılmasına
vurgu yaptı mı? Yaptı. Peki, bu 1.715 kişiyle ilgili hiçbir
şey yaptınız mı? Hayır. Bu 1.715 kişinin 1.685i 15
Temmuz gecesi elinde silahlarla meydanlarda mıydı?
Meydanlardaydı. Peki, size soruyorum: Siz nesiniz; Hükûmetseniz bu
MİTin size bildirdiklerini niye ciddiye almadınız, niye bunlara
itibar etmediniz? Bunu ciddiye almamak gibi bir lüksünüz var mıdır?
Almadıysanız sizin bir hukuki sorumluluğunuz yok mudur? Hesap
vermeyecek misiniz? Bu, bir ihmal değil mi? Kelimenin en hafif deyimiyle,
bu bir ağır ihmal değil mi? Peki, siz nasıl mağdur
oluyorsunuz? Ben soruyorum, siz on dört yıldır
iktidardasınız üzerine düşen yükümlülüklerin hiçbirini yerine
getirmiyorsunuz ve yasal olarak da hesap vermemek için kanun hükmünde kararname
gibi yasayı dolanma yöntemlerine yaslanıyorsunuz ama potansiyel
mağdur oluyorsunuz. Ya mağdursunuz ya
kandırılmışsınız ya
aldatılmışsınız. Allah affetsin. Amin. Allah
affetsin ama yasalar affetmez, emin olun yasalar işler, herkesi
tanır.
Bugün sizden olduğunu düşündüğünüz yargıçlara
da seslenmek istiyorum burada: Dünyanın her yerinde yargıç,
vicdanına göre karar veren, vicdanına göre kanaat getiren
insandır; tarafsızdır, bağımsızdır ve
vicdanına göre karar verir ama Türkiyede böyle değildir. Niçin?
Şimdi, Yargıtay Başkanı çıkıyor
Yani onun
adına nasıl bir cümle kurabilirim, mesleğime olan
saygımdan, size olan saygımdan, en hafif deyimiyle
Şöyle bir
şey söylüyor -siz nasıl bir cümle söylerseniz söyleyin- diyor ki:
Yargıya güven yüzde 30lara inmiştir. Sayın Yargıtay
Başkanı, siz böyle bir durumda o koltukta oturabiliyorsanız sizi
Türk halkı alkışlar. Emin olun, bu, rahmetli Levent
Kırcadan daha büyük bir espridir. Size söylenecek başka bir şey
olamaz. Bir Yargıtay Başkanı, kendisi temsil ettiği
yargının başında Bana güven yüzde 30. diyor ve bunu kabul
ediyorsa eser sizindir, bu, sizin sayenizde buraya kadar gelmiştir. O
hâlde siz orada nasıl oturuyorsunuz, hangi yüzle oturabiliyorsunuz?
Danıştayla ilgili az önce anlattım;
bakın, Danıştay kanuna karşı hile yapıyor. Biz, sokaktaki
insanlar buna ne diyoruz? Film, fırıldak. diyoruz. Ya,
Danıştay, yüksek mahkeme böyle bir şey yapar mı? Bu kadar
ayıp bir şey olabilir mi? Aynısı, Yargıtaya
geliyorsunuz orada var. Nasıl geldik peki bu hâle? Türkiye'nin bu hâle
gelişinin sebebi ne? Bakın, geçmişe bir bakın Allah
aşkına, on yılda soruşturma adı altında
insanlık tarihi rekoru kırdınız. Hele hele son beş ay
içerisindeki bu rekoru dünyada bir daha kırabilecek hiç kimse
olmayacaktır.
İnsanlar yasayla yargılanmak isterler,
niyetlerle yargılanmak istemezler. Ceza Kanunu, insanların
amaçlarıyla meşgul değildir. Saygıdeğer
milletvekilleri, insanların amacının ne olduğu bizi hiç
ilgilendirmez; ne amacı olursa olsun, ister cemaatçi olsun ister bilmem
neci olsun, beni hiç ilgilendirmez, yasalar ve yasa
uygulayıcıları amaçlara değil uygulamalara bakarlar.
Eğer yasanın suç saydığı bir eylem varsa ve o eylemi
kim yaptıysa onun yakasına yapışmaktır yasa koyucunun
görevi. Adam cemaatçiymiş, cemaatin bankasına para
yatırmış, bilmem ne olmuş, falan filan olmuş, içeride.
Peki, o zaman soruyorum: Kıymetli milletvekilleri, tutuklananlar, tutuksuz
yargılananlar, meslekten ihraç edilenler, kamu görevinden ihraç edilenler
ve el dokunmayanlar arasındaki ayrımın farkını
bilebiliyor musunuz? Yani niçin tutuklanıyorlar, niçin
tutuklanmıyorlar; niçin yargılanıyorlar, niçin
yargılanmıyorlar, arasındaki ayrımı bilebiliyor
musunuz? Hiç kimse bilebiliyor mu? Bir hukuk güvenliğinin
olmadığı, geleceğin planlanmadığı bir ülkede
sizler yarın evinize gidebileceğinize inanıyor musunuz, elinize
kelepçenin vurulmayacağını düşünebiliyor musunuz?
Milletvekilinin güvenliği, dokunulmazlığı, sözüm ona, kürsü
dokunulmazlığının var olduğuna inanıyor musunuz?
Hiçbirinizin inanmadığına ben de eminim. Peki, hiç kimsenin
geleceğini planlayamadığı, bir ülkede insanların
yasasız yargılandığı, yargılanma görüntüsü
altında mahkûm edildiği, esasen mahkûmiyet değil insanların
tutsak edildiği bir düzenin dünyada yürüdüğünü hiç gördünüz mü? Böyle
bir düzen yürüyebilir mi? Böyle düzenlerin akıbetleri çok bellidir, bunlar
gidiş düzenleridir. Dünyada böyle sistemlerin hepsinde finallerde böyle
olmuştur. O ülkenin içerisinde iktidarı bırakmamak için çok
ciddi güçler belli ellerden toplanmaya çalışılır. Bütün
mücadele de bunun mücadelesidir; gücü elinde tutacaktır ve o güçle
iktidarda kalmaya, iktidarda tutunmaya çalışacaktır ama bunu
başarabilen dünyada hiç kimse olmamıştır. Hele hele bu
kurucu Meclis, hele hele bu yüce Meclis böyle bir şeye hiç izin vermez.
Bakınız, size çok
açık bir şey söyleyeyim: 7 Haziranda bu kürsüden Cumhuriyet Halk
Partisi size Yüzde 60 dahi oy alsanız iktidar olamayacaksınız
çünkü iktidarda kalmak için meşru yöntemleri kullanmıyorsunuz.
demişti; Gelin, meşruiyete yaslanın. demişti; Bu ülkenin
meşruiyet beklentilerine kulak verin, Cumhuriyet Halk Partisiyle bu ülkeyi
yeniden meşru bir dünya ülkesi hâline beraberce taşıyalım.
demişti ama siz bunu yapmadınız. 1 Kasımdan sonra tek
başınıza iktidarsınız, sevindiniz ama kaybettiniz.
Bugün büyük kaybettiğinizi hepiniz görüyorsunuz. Niçin? Çünkü meşru
olmadığınızı siz de anladınız. Size oy veren
seçmenler bile emin olun yalnızca tehdit yapıyorlar, yalnızca
baskı yapıyorlar; sizi koruyabilmek için hukuk dışı
yol ve yöntemlere başvuruyorlar. Niçin? Çünkü iktidarınızın
arkasındaki o meşru, o savunulabilir, o hukuken haklı
iddiayı onlar da taşıyamıyorlar.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Sonuna kadar meşruyuz, sonuna kadar!
HALUK PEKŞEN (Devamla)
Saygıdeğer milletvekilleri, meşruiyet hesap vermektir, hesap!
Hesap vermeyen bir iktidar meşru değildir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER
(İstanbul) Gayrimeşru olan sizin muhalefet
anlayışınızdır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen.
Sayın Gök, sisteme
girmişsiniz.
İki dakika süreyle söz veriyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet gazetesine
yönelik soruşturmayı yürüten savcının bir FETÖ
davasının sanığı olup olmadığıyla
ilgili sorusunun cevabı konusunda Adalet Bakanının
yanlış bilgilendirilmiş olduğuna ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz hafta içerisinde Cumhuriyet gazetesine yönelik
soruşturmayla ilgili görev yapan savcının bir FETÖ
davasının sanığı olup olmadığı konusunda
soru sordum. Yaklaşık birkaç saat sonra ancak edinilen bilgiyle bu
savcının FETÖ davasından dolayı Selam Tevhid
davasının sanığı olduğu ifade edildi. Ertesi gün
de Sayın Adalet Bakanı o savcının soruşturmada
olmasının talihsizlik olduğunu ifade etti. Ben Sayın Adalet
Bakanına aynı gün, bu haberi yapan -yani o savcının Selam
Tevhid davasının savcısı olduğu yani FETÖden
dolayı yargılandığı bir davanın sanığı
olduğunu ama Cumhuriyet gazetesinin soruşturmasını
üstlendiğini- bir gazeteciyle ilgili soruşturma açılıp
açılmadığını sordum. Sayın Adalet Bakanı da
bana İnceleyip bilgi vereceğim. dedi. Daha sonra aynen
şunları söyledi: İstanbul Cumhuriyet Başsavcısıyla
yaptığım görüşmede böyle bir soruşturma yoktur. dedi.
Türkiye Cumhuriyetinin bir Bakanına olan saygımız gereği,
devlet geleneğinden gelen bir parti olarak, ben de Sayın Bakana:
Umarım öyledir. Bize gelen başka, değişik bilgiler var.
dedim. Umarım yanıltılmamışsınızdır.
diye kayıtlara girdik. Eğer aksi bir bilgi varsa, gerçekten, vahim bir
tablo oluşur. dedik.
Efendim, bu ortaya çıktı. O gün Sayın
Bakanın İstanbul Başsavcılığından
almış olduğu bilgiyle Soruşturma yoktur. dediği bir
gazeteci hakkında soruşturma açıldığının
belgelerini Meclisimizle paylaşıyorum. Şimdi, hangi
savcılık bir Adalet Bakanını Mecliste ana muhalefet
partisinin bir grup başkan vekilinin verdiği soru
karşısında yanıltmıştır? Niçin?
Soruşturma açılmış, konu Mecliste gündeme gelince alelacele
takipsizlik kararı verilerek dosya geri çekilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, konu önemli.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, Türkiye
Cumhuriyetinin bir Adalet Bakanına bu Mecliste Böyle bir soruşturma
yoktur. dedirten kimdir? FETÖ hâlen iş başında mıdır?
Sayın Başkan, nasıl oluyor bunlar? Yani, bir Adalet
Bakanına yanlış bilgi vermek, onu burada o şekilde
konuşturmak kimin haddine olabilir? Sayın Bakan İstanbul
Başsavcılığından aldığım bilgiyle.
diyor. İstanbul Başsavcılığından gelen bütün
evrak önümde. Biz bu saatlerde o gün konuşurken ilgili gazeteci
hakkında soruşturma başlatılıyor, konu Meclise
taşınınca panik içerisinde geri çekiliyor ama elbette devletin
de bir kaydı var. Bu tablo ağır bir tablodur, giderilmesi
gereken bir tablodur. Bu konuda Bakanı yanıltanlar hakkında
hangi tür işlem yapılacaktır gerçekten merak ediyoruz Sayın
Başkan. Devletin çivisi bu kadar da çıkmamalıdır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Sayın Bostancı, size de iki dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin 668 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Sayın konuşmacı Haluk Pekşeni
dikkatle dinledim. Yirmi dakikalık konuşmasının büyük bir
kısmında hukukun tarafsızlığına ve
bağımsızlığa vurgu yaptı ve bizi buna uymamakla
itham etti, eleştirilerini bu çizgide sürdürdü. Hukukun
tarafsızlığı ve bağımsızlığı,
hukukun temel ilkeleri konusunda bu kadar derin hassasiyet bildiren bir
konuşma içerisinde sayın konuşmacının heyecanla ve
imanla kendisini her türlü hukuki mercinin, soruşturmanın, bütün
tarafların yerine koyarak Hepiniz Yüce Divana gideceksiniz. diye hüküm
vermesini trajik bir çelişki olarak görürüm.
Kayıtlara geçmesi için bu sözü aldım,
teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 668 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara
Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/748) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 417) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, gruplar adına tümü
üzerinde ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum
Milletvekili Kamil Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum)
Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar;
668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması
Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde
konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, malumunuz, her
şeyi bilen, her şeyi gören, duyan ve her şeye gücü yeten yani
muktedir olan mutlak bir varlık vardır. İnananlar için o bizler
değiliz, o yüce Yaradandır. Dolayısıyla, bizler milletin
seçilmiş vekilleri olarak yetki ve sorumluluklarımızın
bilincinde ve bir o kadar da sahip olduğumuz gücün sınırlı
olduğunun farkında olmalıyız. Bu gerçek bizlerin temsil
ettiği yasama organı için geçerli olduğu kadar, yürütme ve
yargı için de geçerlidir. Bununla söylemeye
çalıştığımız şey, yetki ve sorumluluklarımızın
merkezinde ülkenin ve milletimizin sorunlarına çözüm üretmek olduğu
kadar, yine onlar adına yapılan yanlış, taraflı,
haksız, hukuksuz ve zararlı uygulamalara rıza göstermemektir.
Yani, siyasal söylemlerimizi ve öngörülerimizi ifade ederken bireysel,
ideolojik veya zümresel bir çıkar ve hedeften ziyade, Türkiye ve Türk milletinin
ali menfaatlerini öncelemek zorundayız. İşte, böyle bir saikten
hareketle bir taraftan 15 Temmuzda bu necip millete
yaşatılanların hesabını sonuna kadar sormalı; öte
yandan, hukuk devleti ve adalet çizgisinden taviz vermeden meydana gelen
mağduriyetleri ortadan kaldırmak zorundayız. Burada en büyük
sorumluluk adli ve idari soruşturma yetkisini kullananlardadır; yani
mülki amirler, kurum amirleri, bürokratlar ve bakanlık yetkililerinin
yanı sıra hâkim ve savcılara çok iş düşmektedir.
Sayın milletvekilleri, bugün ülkemizde ciddi iç
ve dış güvenlik sorunlarına neden olan zincirleme olayları
anlama, kavrama ve çözüm üretme adına geçmişe kısa bir göz atmak
yerinde olacaktır kanısındayım. Çünkü tarihin benzer
koşulların oluşması sonucu tekerrür ettiğine
inananlardanım, yani tarihi tekerrür ettiren bizim söylemlerimiz, bizim
eylemlerimiz, bizim başarı ve
başarısızlıklarımızdır.
Batının hasta adam olarak
nitelediği Osmanlı 19uncu yüzyılın ikinci
yarısında oldukça zor bir süreçten geçmektedir. Örneğin, tarih
26 Ağustos 1896 ve İstanbuldaki Osmanlı Bankası
baskına uğrayarak işgal edilir. Bu yıllar, farklı
etnik ve dinî unsurların Batılı devletlerce sürekli provoke
edildiği bir dönemdir. Özellikle, Berlin Antlaşması sonrası
Osmanlı devleti yakın takibe alınmış ve bu dönemde
birtakım komiteler gizli cemiyetler hâlini alarak silahlı isyan ve
başkaldırılarıyla hazırlık
aşamalarını tamamlamışlardır. Örneğin, 1885
yılında Vanda kurulan Armenakan Komitesi silahlı terörü yöntem
olarak seçen ilk ihtilal komitesi olmuştur. 1887de Cenevrede kurulan
Hınçak Komitesi ve 1890da Tifliste kurulan Taşnak Komitesi Avrupa
müdahalesini sağlayarak bağımsız Ermenistanı kurma
yolunda terörü bir yöntem olarak uygulamaya koymuşlardır. 1890
Haziranında başlayan ve 1896 yılında doruğa
ulaşan isyanları bu tür komiteler gerçekleştirmiştir. Bu
noktada gerçekleşen olaylar Osmanlı Devleti için önemli bir
dış politika sorunu olmuş, Batılı devletlerin bir iç
mesele olan bu soruna müdahale etmeleri sağlanmış ve
Osmanlı üzerindeki baskı politikalarının artmasına
neden olmuştur. Bunu da basın yoluyla
başarmışlardır. Batının benzer tutumunun Millî
Mücadele ve cumhuriyetin ilk yıllarında da özellikle teali
cemiyetleri aracılığıyla devam ettiğini biliyoruz.
Fakat, daha yakın tarihimize geldiğimizde benzer şeylerin
Türkiye'yi yakından ilgilendiren Irakın işgali sürecinde
yaşandığına tanıklık etmekteyiz.
1991 yılında ABD ve İngiltere ortak
kuvvetlerinin daha sonra işgale dönüştürdükleri ilk Irak operasyonu
sonrası Saddamın zulmünden kaçan peşmergeler, biraz da Çekiç
Güç marifetiyle 1 koyup 100 alacağımıza
inandırıldığımız bir dönemde güvenlik amaçlı
Türkiye'nin güneyine yerleştirildiler. Sayıları yüz binleri
bulan peşmergelere Türk milletinin ve devletinin her zamanki tarihî
misyonu gereği evini ve yüreğini açması fazla takdir bulmazken
aksine Batı medyasında yani BBC gibi -sözüm ona- çok ciddi yayın
organlarında uluslararası yardımların
sığınmacılara ulaşmadığı çünkü Türk
askeri tarafından yağmalandığı söylenmekteydi. Bu
haber için sunulan görüntü ise bölgede geçici kurulan askerî
fırınlarda pişirilen ekmekleri dağıtan askerlerdi.
Benzer şeyleri yani çifte standart içeren tutum ve
davranışları bugün de görmekteyiz. Somut bir örnek vermek
gerekirse, en son, malum, milletvekillerinin, efendim, tutukluluk sürecine,
gözaltı sürecine baktığımızda Batı
medyasının gerçekten tek yönlü bir projeksiyon sunması
dikkatleri çekmektedir. Hiç unutmuyorum, cumartesi tesadüfen CNN
Internationala bir bakma fırsatı buldum. İstanbula canlı
bağlanıldı ve aynen İstanbul muhabiri Ripley diye birisinin
verdiği cümle aynen şöyle: Efendim, Türkler bir taraftan ISIS
-onların ISIS dediği, bizim DEAŞ ya da IŞİD
dediğimiz terör örgütüyle- ve bir taraftan da Kürtlerle savaşıyorlar.
İnanın, kanım dondu. Yani insan biraz merhamet eder, gerçekten
bu kadar da olmaz. Birine IŞİD, birine Kürtlerle
savaşıyor." demek ne kadar hakkaniyetli olur? Hepimiz söylem
analizi yapacak kabiliyetteyiz bu Mecliste Allaha şükür.
IŞİDin nasıl bir terör örgütü
Eğer etnik bir yapıya atfen
söylüyorsan ona Araplar demiyorsun ya da Müslümanlar demiyorsun ama
diğerine niye Kürtler diyorsun, niye bizim kardeşlik hukukumuzu
zedeleyecek ille de provokatif söylemleri dünya kamuoyuyla paylaşmaya
çalışıyorsunuz? Böyle bir şey yok, böyle bir şey
olmadı ve kınıyorum burada.
Bu örnekleri neden verdim veya buradan nereye
gelmeye çalışacağım? Sayın milletvekilleri, dünyada
bütün siyasi, stratejik, kültürel, ekonomik, hatta askerî dengeler güç
merkezlidir yani günümüz postmodern kuramlarında da tanımlandığı
gibi güç, bilgi dâhil her şeyi maniple eder ve yönlendirir. Yani, dünya
5ten büyük demenin bir kıymetiharbiyesi yoktur. Dolayısıyla,
bu acı dünya gerçeği ışığında Türkiye
Cumhuriyeti devleti olarak bizim de bu uluslararası arenada yapmamız gerekenleri
iyi hesaplamamız lazımdır. Benzer tutum ve yaklaşımlar
söylem formatını değiştirmiş olsa da yüz yıl
öncesinden farklılık arz etmemektedir. Büyük oyun devam etmekte,
Batı, bölgedeki varlığımızdan rahatsız
olmayı sürdürmektedir. Çünkü sıradan insanlar, halk ya da toplum bir
tarafa, Batılı devletler ve güçler Türkiye ve Türk milletiyle her
zaman bir mücadele veya hesaplaşma içerisinde olmuştur. Diğer
bir ifadeyle, ilk resmî veya kurumsal karşılaşma sayılan
Haçlı Seferlerinden bu yana Türk milletinin ve devlet geleneğinin
Anadoludaki varlığı hep rahatsızlık
yaratmış ve Batıda intikam duygularını
tetiklemiştir. Türk milletiyse en zor şartlarda bile bir, iri ve diri
kalarak gereğini yapmaya çalışmıştır. Diğer
bir ifadeyle, nifak tohumlarının nüfuz edemeyeceği biçimde
safları sıklaştırarak ebet müddet özelliğimizi
korumaya gayret etmiştir. Bunun da en yakın örneği, Sevr
dayatmalarını yok hükmünde sayarak her türlü baskı, işgal,
manda ve himayeye karşı çıkan millî diriliş
tavrıdır.
Bugüne gelindiğinde, Türkiye özellikle son on
dört yılda iyi yönetilmemesinin de katkısıyla gerek
dışarıda ve gerek içeride bir terör sarmalı içerisine
sokulmuştur. Bu durumu perçinleyen üst düzey birtakım
açıklamalar ve itiraflar hafızalarımızda tazeliğini
korumaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi bu anlamda, gerçekten, üzerine
düşeni yapmıştır. Dün, her zaman terörle müzakere
değil, mücadele edilmesi gerektiğini; terörün kaynağında
kurutulması gerektiğini, yani Kandilse Kandile gidilip müdahale
yapılmasını söyleyen bir harekettir. Ama maalesef, buna o gün
kulak kapatanlar bugün gazetelerde manşetlere taşınıyor.
Efendim, bilge bir büyükelçimiz demiş ki: Bizim Başikada ya da
Musulda başarılı olabilmemiz için Kandile müdahale etmemiz
lazım. E, Günaydın! derler adama. Aradan üç yıl geçmiş,
bugün asıl kaynağın, asıl nifakın Kandilde
neşvünema bulduğunu keşfetmiş bu çok bilge büyükelçimiz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Daha
önce de söylüyordu.
KAMİL AYDIN (Devamla) Evet, şimdi,
bakın, bunu sürekli söyleyen bir hareketin mensubu olarak Allaha
şükür alnımız açık, yüzümüz ak. Niye? Çünkü biz dedik ki:
Olağanüstü, evet, kaçınılmazdır. Sınır ötesinde
güvenlikli bir bölge olması gerekir, Türkiye aksi takdirde büyük bir göç
hücumuna uğrar. Bunları söyledik ama bugün
pişmanlıklarımızı yavaş yavaş ifade
ediyoruz. Ne diyoruz? Irakta hata yaptık ama aynı hatayı
Suriyede yapmayacağız. Neydi o hata biliyor musunuz? Irakta
peşmergeyi dost zannettik, ona güvendik ama bugün de aynı hatayı
az daha PYD ve YPG sarmalında yapacaktık, Allaha şükür
yapmadık. Bu, gerçekten, Türkiye adına önemli bir adımdır,
bunu da söylemeden geçemeyeceğiz.
Çok önceden yapılması gereken stratejik
hamleleri yapamamaktan kaynaklı Suriye ve Irakta yaşananlar
Türkiye'nin aleyhine olmuştur. Bir yandan PKK ve onun Irak ve Suriye
uzantıları, öte yandan IŞİD ve FETÖ gibi terör örgütleri ve
bütün bu terör örgütleriyle doğrudan veya dolaylı iletişim
sağlayan, lojistik, askerî ve diplomatik destek veren ABD, AB, Belçika,
Almanya, kim olursa olsun, bu gibi devletler Türkiye'yi köşeye
sıkıştırıp uluslararası alanda
yalnızlaştırmaya çalışmaktadırlar.
Bu
konuda bardağı taşıran en son örneklere dikkatinizi çekmek
istiyorum. Belçika mahkemesinin verdiği bir karar, malumunuz, PKK
bağlantılı bir davada terör örgütünün mücadele ve savaş
içinde olan bir yapı olduğuna karar vermesidir. Yani, gerçekten,
uluslararası boyutta bunu nasıl izah edebilecekler? Yani Türkiye
Cumhuriyeti devleti yetkililerinin Amerikada 11 Eylül eylemini yapan El
Kaideye Bir mücadele veren, savaş içerisinde olan, hak
arayışı içerisinde olan bir örgüttür. demesi ne kadar
uluslararası camiada kabul görür? Aynı şey değil mi?
Belçika mahkemesi de PKK bağlantılı bir davanın sonucunda
bir terör örgütü olmadığını çok net bir şekilde
söylüyor, Türkiye'de mücadele veren bir örgüt şeklinde tanımlamaya
çalışıyor. Benzer tavır Almanyadan da geldi. Taleplerimiz
oldu, uluslararası bağlayıcı birtakım anlaşmalar
ışığında birtakım taleplerde bulunduk. Ne dedik?
Dedik ki: FETÖ bağlantılı kişilerin iadesi ve mal
varlıklarına el konulması. Oradan da yine aynı
şekilde olumsuz cevaplar aldığımız açık bir
gerçektir.
Gerek uluslararası camiaya gerekse içerideki
vatandaşlarımıza Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk
devleti olduğunu icraatlarla ve alınan kararlarla hatırlatmak,
inandırmak zorunluluğu vardır. KHKların bu bağlamda
ele alınıp yorumlanması gerekir. Yani OHAL kapsamında
hızlı karar alıp uygulama ihtiyacından doğan acil
durumlarla ilgili yararlanmaları gerekliyken bunu bir fırsat bilip
olağan Parlamento çalışması ve kararıyla
çıkarılacak merkezî birtakım kanunları ilave etmek etik
değildir, ya da yetkileri artıran idari ve adli yetkililerin
ekstradan durumdan vazife çıkarmasına müsaade edilmemelidir.
İdari soruşturma yapan mülki amirlerin, bürokratların,
rektörlerin ve birim amirlerinin anayasal sınırların veya
hukukun dışına çıkmamaları gerekmektedir. Aynı
şey soruşturma yapan savcı ve hâkimlerimiz için de geçerlidir.
Fakat 15 Temmuzdan bugüne kadar geçen süreçte
maalesef KHKlara sığınılarak yapılan birtakım
uygulamalar bazı mağduriyetlere, hak ihlallerine neden
olmaktadır. Bunların başında, Millî Eğitim
Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, İçişleri
Bakanlığı başta olmak üzere çeşitli bakanlık ve
kurumlarda mesnetsiz, ispatsız, delilsiz birtakım suçlamalar sonucu
insanların, işten el çektirilmesi, atılması veya mahkûm
edilmesi söz konusudur. Bu durumda, öngörülen nedenler basitçe, hepimizin
bildiği kadarıyla sendika üyeliği, dershane ve özel okullara
kayıtlı olma ya da okuma, Bank Asyada işlem yapma, gazete,
dergi aboneliği gibi sudan sebeplere bağlıdır.
Şimdi, bu anlamda, gerçekten elimize çok
yoğun bir şekilde şikâyet talepleri gelmektedir. Nedir bunlar?
Çok somut bir iki tane örnek paylaşacağım. Geçen hafta
memleketimdeydim, din görevlilerinden bir grup geldi, Sayın
Milletvekilim, ne olur, bizler görevden uzaklaştırıldık,
tekrar iade edilmemiz için karar geldi ama bir türlü müftü efendi bunu
işleme koymuyor... Niye? Bekleyin. Neyi bekliyormuş? Kanun
hükmünde kararname bekliyormuş. Niye? Çünkü hukuk önünde aldıkları
işe dönme kararı yetmiyor müftü efendiye. Bir de bir yerden icazet
istiyor, teklif bekliyor. Peki, suçunuz neydi isnat edilen? Biz seçimlerde AK
PARTİ aleyhine çalışmışız. diyor. Başka ne
yapmışsınız? Antipropaganda yapmışız,
devlet ricaline saygısızlık yapmışız. Peki, ne
diyecektiniz? Ben gerçekten kulaklarımla duyduğum çok çirkin bir
şeyi ifade etmek istiyorum. Bir din görevlisi camiye giren bir bakan ya da
bir milletvekili için şöyle bir cümle kurabilir mi Allah aşkına?
Hepimiz Müslümanız. Şu anda aramızda falan falan
bakanımız var, camimizi şereflendirdiler. Allah
aşkına, böyle mi imam isteyeceğiz biz? Allahın emrini
anlatan, nehyettiği şeyleri anlatan, emrettiği şeyleri
anlatan bir imam tiplemesi mi, yoksa orayı siyasi bir arena gibi gösterip
kendine bir pozisyon almayı önceleyen bir imam tipi mi istiyoruz?
Şimdi, tabii, intiharlar çoğaldı.
Saygıdeğer milletvekilleri, gerçekten bunlar içimizi kanatan
şeyler, sizlere de geliyor bu bilgiler. İntiharlar çoğaldı.
İmam asıyor kendini, öğretmen asıyor, polis asıyor,
yargıç asıyor, asker asıyor. Bir sıkıntı var o
zaman, işleyişte, çarkta gerçekten hukuku engelleyen bir
sıkıntı var. Bunu bir an önce çözmek zorundayız, bu
mağduriyetleri bir an önce yok etmek zorundayız.
Efendim, öte yandan, Hükûmetin Yenikapıda ete
kemiğe bürünen ortak dil ve asgari müştereklerden ortak hareket etme
ruhunu incitebilecek siyasi atamaların, kadrolaşmanın ve
ayrımcılığın devam etmesi de dikkat çeken diğer
olaylardan bir tanesi. Yani bu arada bir de talandan mal kaçırır gibi
yeni atamalar, efendim, yeni pozisyon almaları görüyoruz.
Buna geçen hafta bir üniversite
açılışında bizatihi tanık oldum. Bakın, otuz
yıl üniversiteme emek vermiş bir akademisyen olarak paylaşmak
istiyorum. Gerçekten o davete icabet etmek benim için çok duygusal, çok önemli
bir durumdu ama maalesef üniversite kuran üniversite olan Atatürk
Üniversitesinin açılışında inanın bir cümle kurma
fırsatı bulamadım biliyor musunuz? Bürokratlardan, Hükûmet
tarafından siyasilerden fırsat kalmadı.
Şimdi, üniversite kuran üniversiteye, bu
üniversite kuran üniversite kimliğine inanın yetiştirdiğim
doktora öğrencileriyle katkım o kadar büyük ki. İzmire,
Ankaraya ve bölgemizdeki birçok üniversiteye eleman yetiştirdim ama orada
iki kelime söyleme fırsatı verilmedi. Niye, biliyor musunuz? Çünkü
benim oradaki varlığım akademik varlık olarak
algılanmadı, maalesef siyasi bir kimlik olarak algılandı.
MHP milletvekili, aman dursun, konuşmasın, bizim milletvekilimiz
var. mantığıyla hareket edildi.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri,
sıklıkla vurgulamamız ve uygulamamız gereken şeyi
ifade etmek istiyorum: Demokratik, sosyal, hukuk devleti olduğumuzu
unutmadan ve üniter yapımıza halel getirmeden, sızmalara fırsat
vermeyecek biçimde saflarımızı
sıklaştırmalıyız. Çünkü, bu kutlu devletten ve bu
mübarek topraklardan gayrı ne güvenecek bir güç ne de
sığınacak bir coğrafya bulunmaktadır diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydın.
Şimdi, şahıslar adına ilk söz
İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan
417 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara
Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, 15 Temmuz, milletimiz
tarafından millî iradeye, millet egemenliğine sahip
çıkılmasıyla beraber aynı zamanda Türkiyenin
geleceğine sahip çıkılmasıdır. Konuşmamın
hemen başında tüm partilere, dünya görüşü, ideolojisi ne olursa
olsun darbe girişimine karşı demokrasinin yanında
tavır sergilemelerinden dolayı teşekkür ediyorum. Darbe
girişiminden hemen sonra Meclisteki tüm partiler tarafından kaleme
alınan bildiriyi de herkes gibi anlamlı buluyorum. En büyük
kazancımızın 15 Temmuzda olduğu gibi, millî birlik ve
beraberliğimizin olduğuna inanıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, demokrasinin, millet iradesinin devamlı olması için
huzur ve kamu düzeninin de devamlı olması gerekir. Kamu düzeninin
olmadığı yerde hiçbir şeyin manası olmaz, olamaz. Devletin,
hükûmetin ve millet iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet
Meclisinin asli görevlerinden biri de kamu düzenini sağlamakla ilgili
gereken tedbirleri almasıdır. Son yıllarda, küresel güçlerin de
teşviki ve planlamasıyla ülkemizi güçsüzleştirmek, içte ve
dışta itibarımızı azaltmak, pazarlık
paylarını artırmak, nihayetinde bin yıllık devlet
geleneği olan ülkemizi parçalamak, zayıf düşürmek isteyen
şer güçlerin son çılgınlığı 15 Temmuz darbe
girişimi olmuştur.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye
olarak terör örgütlerine karşı alınması gereken tedbirlerle
ilgili Anayasa'mızın 119, 120 ve 121inci maddeleri gereği OHAL
ve kanun hükmünde kararnameleri çıkardık.
Saygıdeğer milletvekilleri,
olağanüstü dönemlerde olağanüstü kararlar almak gerekir. Bu
kararları da yıldırım hızıyla almak ve hızlıca
uygulamak gerekir.
OHAL ve KHKlar gereği anayasal düzeni,
devletin demokratik işleyişini bozma tehdidi taşıyan kamu
personelinin ve tüm terör unsurlarının bürokrasiden temizlenmesi
gerekir. Başka bir ifadeyle, devlete sadakatle bağlı olmayan
bürokrasi ile devletin beraber çalışması düşünülemez.
Saygıdeğer milletvekilleri, elbette ki her
türlü siyasi partinin siyasi faaliyetlerde bulunmasını, ülkesi ve
milleti için yararlı ve faydalı faaliyetlerle
hatırlanmasını, millî irade ve demokrasinin yanında
durmasını, güçlenen ve büyüyen Türkiye'ye destek vermesini isteriz
ama bir siyasi partinin demokrasinin yanında değil de, insan
haklarının yanında değil de insanları öldürenin
yanında olursa, terörün yanında olursa, bu duruşunu da
ısrarla devam ettirirse hukukun devreye girmesinden başka bir çare
kalmamış demektir.
Kanaatimizce, Halkların Demokratik Partisi
kendisine verilen siyaset yapma fırsatını elinin tersiyle
itmiştir. Oysaki 7 Haziranda 80 milletvekili, 1 Kasımda 60
milletvekiliyle Parlamentoda siyaset yapma ve Türkiye partisi olma yerine
kışkırtıcı ve tahrik edici, bozucu bir dil
benimsenmiştir. Oysaki mevcut İç Tüzük gereği, muhalefet
partileri, iktidar partisine göre Parlamentoda zaman olarak daha fazla söz alma
ve siyaset üretme fırsatını da kanaatimizce doğru
değerlendirememiştir.
Bakınız, siyasi tarihimizde HDPden
milletvekili sayısı daha az olmasına rağmen, Refah
Partisinin 40 milletvekiliyle, Büyük Birlik Partisinin 7 milletvekiliyle siyasi
hayatımıza ne denli etki ettiği, siyasi hayatımızı
nasıl etkilediği; bozmadan, kırmadan, dökmeden milletimizin
birlik ve beraberliği için ne denli önemli katkılar
yaptığı hepimizin malumudur.
HDP, Parlamentodaki önemli bir sayısına
rağmen terör örgütünün saldırılarını açık ve
kesin olarak kınayamamıştır; içinde terörün
olmadığı, devletin tehdit edilmediği herhangi bir söylem
maalesef geliştirememiştir. Bölgede binlerce Kürt kardeşimiz,
PKKnın özerklik talebine kahramanca direnerek evini, barkını,
yurdunu bırakıp teröre karşı tavır
almıştır. HDPnin bu tavırları en çok bölgedeki Kürt
kardeşlerimize zarar vermiştir. Siyaset anlayışında
Marksist bir söylemle çatışma, etnikçilik ve şiddet söylemiyle
beraber yürümekten çekinmeyenler, Ankarada bombalar patladığında
katil devlet diyen, terörist cenazelerine omuz veren, 6-7 Ekim
olaylarında onlarca insanımızın ölümüne sebebiyet veren
tavırlardan maalesef kaçınmamışlardır; kahraman Türk
askerimize, polisimize, vatandaşlarımıza haince
saldırılırken ses çıkarmamışlardır. Her
cümlede demokrasi diyen ve adında demokrasi geçen bir parti, demokrasi
içerisinde kalarak siyaset yapamamış, maalesef siyaset
üretememiştir. Türkiye partisi olma yolunda atılan adımları
tamamlamak yerine terörün dilini Gazi Meclise taşımayı seçmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, malumunuz
olduğu üzere, burada milletvekillerimizin oylarıyla Anayasa
değişikliği yaparak hakkında fezleke bulunan tüm
milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırdık.
HDP ise önceden bu dokunulmazlıkların kaldırılmasını
yüksek sesle söylerken dokunulmazlıkların kaldırılmasından
sonra Anayasa Mahkemesine başvurdu, Anayasa Mahkemesi de bu talebi
-biliyorsunuz- reddetti.
Hukuk herkes için eşittir. Hukukun
yazılı kuralları vardır. Hukuk bu kuralları
işletmezse kamu düzeni ve kamu otoritesi kalmaz. HDP milletvekilleri hariç
olmak üzere, diğer vekillerimiz, hatta parti genel başkanları
yargının daveti üzerine ifade vermeye gittiler. HDP milletvekilleri
ise mahkemenin davetini reddetti.
Yargı kararlarından belki en çok da biz
mağdur olduk. 1999 yılında kurucu Genel
Başkanımız, Millî Eğitim Bakanlığının
tavsiyeli bir şiirini okuduğundan dolayı hakkında
soruşturma açılmasına rağmen Ben gelmiyorum. demedi,
hakkında hapis kararı olmasına rağmen İnfazı
tanımıyorum. demedi ve Pınarhisar Cezaevinde kaldı,
ortalığı da ayağa kaldırmadı.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Anayasayı tanımıyorum. dedi ya. Anayasayı
tanımıyorum. dedi.
HURŞİT YILDIRIM (Devamla) Yine,
hepinizin bildiği 367 kararında karar içimize sinmese de karara
uyduk fakat her ikisinde millet bizi farklı bir yere koydu, her ikisinde
millet millî iradeye ve bize sahip çıktı.
Sayın milletvekilleri, Avrupa ülkeleri bu
konuda yapılan açıklamalarda demokrasiyi savunduklarını ve
Türkiyeyi demokrasiye davet ettiklerini ve kaygı duyduklarını
ifade ediyorlar. Bizim kimsenin kaygısına ihtiyacımız yok.
Kimin ne niyetle ne yaptığını çok iyi biliyoruz ve
şunu çok iyi biliyoruz ki Batılı ülkeler demokrasiye değil,
kendi adamlarına sahip çıkıyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Avrupa ülkelerinin terör listesine
aldıkları PKK ve onun destekçisi kim varsa ayağa kalkarak yüksek
sesle kınaması gerekir. Avrupa ülkelerindeki hukuk
normlarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Geçen hafta İspanyadaki
bir belediye başkanının ifade vermeye gitmediği için
tutuklanmasını sizlere hatırlatmak isterim. Geçen hafta yine, 3
Kasım 2016da OHAL gerekçesiyle Fransa 4 camiyi kapattı, gerekçe
Fransanın güvenliği. Türkiyeye karşı açıklama yapan
Avrupa ülkelerinin benzer konularda açıklama yapmamasını
ikircikli yapısıyla anlayabiliriz ancak.
Avrupanın terör listesine
aldığı PKK, uyuşturucu baronudur. Batılı
ülkelerden baronlara karşı mücadele için de bir ses bekliyoruz. PKK,
binlerce masum insanın kanını döken cani bir örgüttür.
Batılı ülkelerden canilerle ilgili de bir açıklama istiyoruz.
PKK Diyarbakır Dürümlüde onlarca Kürt köylü kardeşimi öldürürken
Batıdan bir ses duymadık. Ankaradaki, İstanbuldaki masum
insanlarımız katledilirken Batıdan, Avrupadan bir ses
duymadık. Eğer gerçekten Batı siyasete sahip çıkıyorsa
iktidar partisinin milletvekili adayları, gençlik kolları
başkanı, ilçe başkanı, belediye meclis üyeleri öldürülürken
onlara neden sahip çıkmadılar, siyasi mesai
arkadaşlarımız öldürülürken onlardan niçin ses
çıkmadı? Batılı ülkeler Benim teröristim iyidir.
mantığıyla uzun zamandır tutarsız bir politika
izlemektedirler. Aslında bu tutarsız politikalarla kendi
sonlarını hazırlıyorlar. Terör bumerang gibidir, eninde
sonunda kiminle arkadaş olursa onu mutlaka vurur. Kendi suni, ekonomik ve
güvenlikli hayatını sürdürebilmek için adalet ve paylaşım anlayışından
vazgeçen, tutarsız politikalarıyla insanlığa eziyet eden,
Müslümanların kanını akıtarak sinsice politikalar üreten,
etrafına kan ve gözyaşı ihraç eden, terörist örgütlere silah ve
lojistik destek veren, bizatihi mültecilerin göç etmesine sebebiyet veren ve
bizatihi de mültecilerden âdeta kaçan Batı için bu sürdürülebilir bir
mantık değildir. Batı dünyası bu uygulamayla aslında
kendi sonunu hazırlamaktadır. Batıya
çağırımız şudur ki: Dürüst olun. Eninde sonunda
mutlaka adalet ve insanlık kazanacaktır. Kimin kimle ne için iş
tuttuğunu çok iyi biliyoruz. Türkiye, bin yıllık devlet
mirasıyla bölgesinin ve kendisinin kaderini ancak kendisi belirleyecektir.
Bizim için aslolan, Batının ne dediği değil, medeniyet
dediğin tek dişi kalmış canavarların dediği
değil, asil olan aziz milletin dediğidir.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
Şimdi, şahısları adına
ikinci ve son söz, İstanbul Milletvekili Engin Altaya aittir.
Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun hükmünde kararnameleri uzunca bir aradan sonra
nihayet görüşebiliyoruz. Kamuoyunun ve Genel Kurulun da dikkatini
çekeceği gibi, bu kanun hükmünde kararnameler hâlihazırda zaten
yürürlükte. Bizce içinde çok sayıda Anayasaya aykırılık,
temel hak ve özgürlüklere aykırılık teşkil eden hususlar
var. Zaten hâlihazırda yürürlükte olan bu kanun hükmünde kararnamelerin,
Genel Kuruldan bir an önce bizim karşı oyumuza rağmen, iktidar
çoğunluğunun oylarıyla geçmesi ve yargı yolunun
açılması bakımından da bu hafta boyunca görüşülmesinde
fayda var.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
susarak hiçbir şey elde edemeyiz. Eski, rahmetli bir siyasetçinin hep
söylediği gibi Konuşan Türkiye varsa demokrasi vardır.
Üzülerek, keşke bu duruma gelmeseydi bu Parlamento diye söze başlamak
istiyorum. Parlamentodaki bir siyasi parti grubunu Parlamentoda an
itibarıyla görmüyoruz. Kendi takdirleridir, tasarruflarıdır.
Öncelikle, sivil siyaset zemininin her aşamada, her noktada mutlaka ama
mutlaka zorlanması ve bunun hayata geçirilmesi, burada olmayan siyasi
parti grubu dâhil herkesin, hepimizin görevidir. Bunda bir tereddüt yok ancak
bununla beraber, şunu anlamak da mümkün değil: Geçmişe yönelik
Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen Türkiyenin 6 ayrı yerinde
6 ayrı cumhuriyet başsavcısının -birbirleriyle
haberleşmeleri hukuken olası değil- suçlar, dosyalar ayrı
ayrıyken eş zamanlı, aynı saatte seçilmişlere yönelik
bir operasyon başlatarak 10 milletvekilini tutuklamaları bu
yargıçlara bir talimatın verildiğinin kamu vicdanında
açık bir delilidir, biz de öyle düşünüyoruz. Şunu asla
söylemeyiz
Değil milletvekili; Cumhurbaşkanı, Başbakan,
siyasetin içindeki, dışındaki, bürokrat, asker, herkes
yargı önünde hesap vermelidir. Hukukun üstünlüğünü savunan bir
partiyiz. Milletvekili olmak kimseye suça karışma
ayrıcalığını vermez. Bunda da hemfikiriz ama şu
var sayın milletvekilleri: Millî irade, millî irade
diyoruz, bu arkadaşlar,
bu milletvekilleri de eğer terör örgütüyle şu kadar ilişkileri
varsa, hukuken ispatlanırsa en ağır cezaya da
çarptırılsınlar, hiçbir tereddüt yok. Biz bu Kürt sorunu
meselesinde de Kürt sorunu ayrı bir iş; PKK, terör örgütü, alçak ve
hain terör örgütü ayrı bir iş. diyerek bunun ikisini
ayırabilmiş bir partiyiz. PKKyla ilişkilerini kesin bir
çizgiyle ayırmaları, ayırmamaları yargı önünde
verecekleri hesapla ilgilidir ancak demokrasi adına, parlamenter sistem
adına milletvekillerinin suçları sabitlenmeden -masumiyet karinesi de
dikkate alınarak- şu anda cezaevinde olmaları demokrasimiz
açısından doğru da değildir. Kimi iktidar partisine mensup
saygıdeğer milletvekilimizin de bu yöndeki açıklamaları
demokrasiye olan güvenimizi, umudumuzu bir parça daha
artırmıştır. Bunun altını çizmek istiyorum.
Milletvekilleri yargılanacak, devleti böldüğü iddia edilen de
yargılanacak, devleti soyduğu iddia edilen de yargılanacak. (CHP
sıralarından alkışlar) Devleti böldüğünü iddia
ettiklerinizi derdest edip savcıların karşısına
çıkarırken devleti soyduklarını iddia ettiklerimizi de
korumayacaksınız ki millet huzurunda da, Allah huzurunda da içiniz,
kalbiniz, vicdanınız rahat olsun kardeşim. Benim buradaki sözlerimin
tümü Hükûmeti hedef almaktadır, iktidar partisinin hiçbir sayın
milletvekilini itham etmiyorum, onun altını bir çizeyim.
İkinci konu şu: Cumhuriyet Halk Partisi
Parti Meclisi geçtiğimiz günlerde toplandı, ülkenin içinde
bulunduğu hâlle ilgili bir bildiri yayınladı. Enteresandır,
bildiri müspet ve menfi oldukça yoğun ilgi gördü. Bu, Parti Meclisimizin
çalışmalarının ve oradan çıkan bildirinin -bence
tabii- ne kadar doğru, meşru ve haklı olduğunun açık
bir göstergesidir. Şundan memnunuz, Sayın Cumhurbaşkanının
da vatana ihanet edenlerin yargılanmasını istediğini bu
tepkisiyle öğrenmekten büyük bir memnuniyet duyduk. Bu bildiriyle ilgili
suç duyurusu yapılmasını istemesi, bir sayın
milletvekilimizin bu talimat doğrultusunda suç duyurusunda
bulunmasından fevkalade memnunuz. Yıllardır
söyleyegeldiğimiz, vatana ihanet, kimi terör örgütleriyle ilişki,
ilinti eleştirilerimizin yargı önünde somutlaşması ve bizim
ispat hakkımızı kullanabilecek olmamızdan dolayı biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak son derece memnunuz; Sayın
Cumhurbaşkanına teşekkür ediyorum. Evet, çok güzel bir olay
gelişti bu Parti Meclisi bildirimizle ilgili suç duyurusunda bulunulmak
suretiyle. Biz orada FETÖ, PKK ve IŞİD terör örgütlerine yardım
ve yataklık eden saray ve kimi AKP yöneticileri diyoruz.
Arkadaşlar, Sayın Hükûmet; Allah var,
şu kürsüde ben en az geriye dönük 20 defa söyledim bu lafı; 20 defa
ben söyledim, 100 defa Sayın Genel Başkanımız söyledi.
Benim hakkımda bugüne kadar açılmış bir dava yok yani
bugüne kadar ben burada Hükûmet PKKya yardım ve yataklık etti.,
Hükûmet FETÖye yardım ve yataklık etti., Hükûmet
DAİŞe, IŞİDe -her ne derseniz deyin- bu örgüte
yardım ve yataklık etti. dediğimde bu Hükûmet neden bana ya da
Sayın Genel Başkanımıza yönelik bir dava açmadı, merak
ediyorum.
Hiç unutmam, bir gün kürsüde Ben böyle diyorum, bir
dava açılmasını bekliyorum. dedim. Ben böyle diyorum,
sataşmadan söz alınıp cevap verilmesini bekliyorum. dedim. Bu
da olmadı. Şimdi ne oldu?
Tekrar Cumhurbaşkanımıza
teşekkür ediyorum. Hesaplaşacağız. PKKya, FETÖye
DAEŞe, IŞİDe kim yardım etti, kim yataklık etti, kim
destekledi, hesaplaşacağız. (CHP sıralarından
alkışlar) Bundan memnunuz, ama şimdi bir iki şeyi burada
hemen söylemek lazım.
Geçen burada bir konuşma yaptım,
Şırnakta temmuz ayından mart ayına kadar takır
takır iş makineleriyle hendek kazıldı, asfalt
kazındı bomba döşendi, sonra kapatıldı üstüne gene
asfalt döşendi, bu Hükûmet neredeydi? dedim. Neredeydi bu Hükûmet?
HDPlileri aldınız içeri. Peki, o hendekleri kazanları,
kazanlara göz yumanları, Burada hendek kazılıyor, burada yola
bomba döşeniyor, burada tırlarla Kaleşnikof silah
dağıtılıyor. diye emniyet kuvvetlerince valilere
yapılan taleplere rağmen, Hayır, müdahale etmeyin. diyen
valileri niye yargılatmıyorsunuz? Yani o hendeği seyreden
valiyi, o hendeğin kazılmasını seyreden kaymakamı, o
hendeğin kazılmasını, asfaltın altına bomba
konulmasını seyreden İçişleri Bakanını niye
yargı önüne çıkarmıyorsunuz? Bu yardım ve yataklık değil
de nedir? Nedir?
Ben söylemedim, Sayın Cumhurbaşkanı
söyledi Ne istediniz de vermedik? dedi. FETÖ terör örgütü 17sinde mi bir
gecede ruh değiştirip, şekil, biçim değiştirip terör
örgütü oldu? 2004 MGKda bu size söylenmiş, belgeleriyle söylenmiş.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) MİT raporuyla
belgelenmiş.
ENGİN ALTAY (Devamla) Peki, FETÖ terör örgütüne
17-25 Aralıktan sonra bizim destek verdiğimizi söylüyorsunuz.
Varsayalım öyle, biz üç yıl destek vermişiz, siz on beş
yıl destek verdiniz. On beş yıl.
Siz derken, tekrar tekrar
özür diliyorum Genel Kuruldan. Sizden kastım Hükûmettir, yürütme organıdır.
Yasama organının tüm saygıdeğer üyeleri bu konuda
pırıl pırıl, lekesiz, tertemizdir. Ben, suçlu olarak
Hükûmet
Sayın Bostancı,
boşuna not alma. İç Tüzük açık, Hükûmeti eleştiriyorum,
burada Başkan 69a göre sana söz veremez, veremez. Hükûmet orada,
çıkıp cevap verecek. Boşuna not alma.
Evet, sonuç ve kanaat
Bir
çağrıyla bitirmek istiyorum. Çağrım Sayın
Cumhurbaşkanına: Gel, bu güzel ülkenin güzel insanlarını
daha fazla kamplaştırma, daha fazla kutuplaştırma, daha
fazla ayrıştırma, inanç aidiyeti üzerinden siyaset yapma,
ırk aidiyeti üzerinden siyaset yapma. Yaşam tarzı üzerinden
siyaset yapma. Türkiyenin birliğine, barışına, huzuruna
hep birlikte hizmet edelim. diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Altay.
Sayın Bostancı sizi
dinlemedi, gene not aldı, herhâlde şiir yazdı orada. Bilemiyorum
tabii ne notu aldı. 69a göre, siz ifade ettiniz
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, veremezsiniz, çok açık ifade,
veremezsiniz.
BAŞKAN -
söz veremeyiz,
evet. Ama 60a göre bir dakika süreyle söz veriyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hayhay, on beş dakika verin.
BAŞKAN Bir dakika
vereyim 60a göre.
Buyurun Sayın
Bostancı.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın 668 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Altayın ifade ettiği son cümle çok güzel.
Fikirlerine katılmıyoruz ama zevkle dinliyoruz kendisini. Çok güzel
konuşuyor.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ya, katılsan kendimden şüphe ederim zaten.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Esasen, Sayın Altayın konuşmasından benim
anladığım şu: Niçin yargıya talimat vererek filan,
filan konularda da yargılamanın önünü açmıyorsunuz? diyor.
Türkiyede hukuk bu tür konuları kendisi araştırır,
inceler, davayı açar ve neticelendirir. Tabii, böyle bir konuşma
yapınca Sayın Altay, acaba, eğer olur ise, bir ihtimal CHP
iktidara gelirse, yargıya talimat vererek bazı
yargılamaların önünü mü açmak istiyorlar diye insan doğrusu
tereddütte kalıyor.
Saygılarımla.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Altay.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Şimdi sataşma var, şimdi sataşma var.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, bu bir sataşma ama ben
kayıtlara geçmesi bakımından şu kadar söylemek isterim ki
BAŞKAN İsterseniz
bir dakika süreyle size de mikrofonu açalım.
Buyurun.
22.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şu kadar
söylemek isterim ki Anayasa açık, demokrasi ve Parlamento geleneğimiz
açık. Yargıya talimat vermeyeceğiz, içiniz rahat olsun da Türkiyede
bağımsız, özgür bir yargının tesis edilmesi için her
şeyi yapacağız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Beraberiz o
zaman.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu ülkede sabah
jüristokrasi var, öğlen teokrasi var, akşam otokrasi var, tamgün
faşizm var. Bu Hükûmetten bizden önce sizin şikâyetçi olmanız
lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyoruz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 668 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara
Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/748) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 417) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, soru yok.
Böylece kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölüm üzerinde gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Erkan Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 417 sıra sayılı 668
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin görüşmelerinde birinci bölüm
üzerine söz aldım. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle belirtmek isterim ki bu kanun hükmünde
kararnamenin görüşmelerini önemsiyoruz. Çünkü, bu kanun hükmünde
kararnameler Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçtikten sonradır ki
diğer yasal yollara, yargıya gitmek mümkün olabilecek, Anayasa Mahkemesine
gitmek mümkün olabilecektir ve bu olağanüstü hâl nedeniyle meydana gelen
durumda en azından yargı yolunun tıkanmaması
sağlanacaktır.
Olağanüstü hâl ilan edilirken de,
uzatılırken de sıklıkla vurguladığımız
bir husus var değerli arkadaşlar; o da bu olağanüstü hâlin
mümkün olan en kısa süre içerisinde olağan hâle geçişidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da, Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu
olarak da gayretimiz bu yöndedir. Kanun hükmünde kararnamelerin Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüşülmesini olağan döneme geçişin önemli bir
adımı olarak görüyoruz ve kanun hükmünde kararnameleri Mecliste
görüşerek hukukun, Anayasanın ve İç Tüzükün
işletildiği görülmektedir.
Olağanüstü hâl bir anayasal süreçtir. Anayasa
OHALin sınırlarını çizmiştir. OHAL bir dönemdir ve bu
sebeple süre, konu, yetki ve maksat bakımından da
sınırları vardır. Bütün tartışmalara rağmen
bunu kabul etmek gerekir. Hükûmetin OHALdeki kanun hükmünde kararname
yetkisini de bu sınırlar içerisinde kalarak kullanması gerekir. İçerisinden
geçtiğimiz bu hassas dönemde kanun hükmünde kararnamelerde gerekli
düzenlemelerin ve düzeltmelerin süratle yapılması gerekir.
Kararnamelerin Meclis görüşmelerinin de OHALin gerekli
kıldığı hususlarla ve anayasal sınırlar
içerisinde yapılması gerekir.
Yine kanun hükmündeki kararnamelerde OHAL
kapsamında değerlendirilmesi mümkün görünmeyen düzenlemeler,
maalesef, var. Örneğin, rektör atamalarını, sözleşmeli
öğretmen atamalarını OHAL düzenlemeleriyle tevil etmek mümkün
değil. Devleti dizayn eden, devlet kurumlarının
yapısını kökten değiştiren düzenlemeler OHALin konu
ve amacının dışındadır ve OHAL kanun hükmünde
kararnamelerindeki düzenlemeler bir fiilî duruma yol açmamalıdır.
Fiilî durum, Anayasa ve hukuk dışına çıkmaktır. Fiilî
durumlar, aynı zamanda, devlet yönetimini de çivisinden
çıkarmaktadır.
Olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamelerinde
yetki hükûmettedir. Bu bakımdan, sorumluluk da hükûmettedir, yetki
kimdeyse sorumluluk da ondadır. Bu bilinen şeyi niye
tekrarlıyorsunuz? diyecek olursanız, mevcut iktidarın ve
devleti yönetenlerin yetki kullanmakta ve bu yetki kullanma arzusunda
namütenahi, âdeta sonsuz yetkiyi kullanma arzusunu fakat sorumluluğu hiç
yüklenmeme gayretini gördüğümüz için bu hatırlatmayı yapmakta
fayda gördük.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzun üzerinden
tam yüz on beş gün geçti. Yüz on beş gündür FETÖyle mücadele ve
FETÖnün kamu kurum ve kuruluşlarından ayıklanma süreci devam
ediyor. Bu kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetleri, yargı, emniyet, kamu
kurum ve kuruluşları, basın-yayın organları ve sosyal
medya, üniversiteler ve eğitim kurumları ile iş dünyasında
operasyonlar devam ediyor. Ahtapotun 8inci ayağı olan siyaset
kurumundaysa henüz bir ayıklama süreci başlatılmamıştır.
Bununla birlikte dikkat çekici bir diğer husus da Yüksek Seçim Kurulundan
ne hikmetse bugüne kadar hiçbir FETÖcü çıkmamıştır. Bunun
izahı biraz zordur diye düşünüyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
FETÖ, her kurum ve kuruluşa
sızmış, her il ve ilçede yapılanmış fakat siyaset
kurumu ve YSKda bu süreçten muaf mı kalmış? Siyaset kurumu ve
Yüksek Seçim Kurulu için istihbarat birimlerinin bilgisi mi yoktur, yoksa
Hükûmete bilgi mi verilmemiştir?
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz FETÖ darbe
girişimine baktığımızda, bu darbe girişiminin 1
numaralı elebaşı ve talimat vereninin Fetullah Gülen olduğu
açık, bunda bir ihtilaf yok. Ancak, 15 Temmuz darbesini Türkiyede
yönetecek ve icra edecek askerî yöneticiler, liderler ve üst düzey yönetici
kadroları hâlâ belli değildir. Yurtta sulh konseyi denilen
oluşum adına TRTde bildiri okunmuştu ancak bunun kimlerden
oluştuğu hâlâ bilinmemektedir. Darbe girişimi sonrası Türk
Silahlı Kuvvetleri bünyesinde sıkıyönetim görevlilerinin isim
listesi ele geçirilmişti. Askerî sıkıyönetim komutanları
belli ancak bunların emrinde görev yapacağı konsey üyeleri
meçhul. 15 Temmuz sonrası askerî yönetimde, TRT ve bankalar gibi devletin
belli kuruluşlarında görev yapacak kişilerin, subayların
listesinin ele geçirildiği basına yansıdı; e, tamam. Ancak
darbe sonrası Hükûmette yer alacak siyasi kadrolar üzerinde kalın sis
perdesi hâlâ aralanmamıştır. Düşünebiliyor musunuz TRT
genel müdürünün kim olacağı belli de TRTden sorumlu bakanın kim
olacağı belli değil. Bu, akla ve mantığa hiç de uygun
gelmiyor. Yani, böyle bir askerî veya bir darbe planlamasının
olmayacağı aşikârdır, buna ilkokul çocukları bile
inanmaz. Teröristbaşı Gülenin ve darbeyi planlayanların siyasi
kadroları belirlemeyi atladıklarını, bunları unuttuklarını
düşünemeyiz. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin elde ettiği
istihbarat bilgilerinden, soruşturmalardaki şüpheli ifadelerinden ya
da aramalarda ele geçirilen belgelerden bu siyasi kadrolar hakkında somut
ipuçlarına ulaşmış olacağını
düşünüyoruz. Bunlar gerçekten hâlâ bilinmiyorsa o zaman ortada çok ciddi
ve vahim bir durum var demektir ve bu, tehdidin derinliğini ve vahametini
gösterir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye kurum ve
kuruluşlarıyla âdeta felç edilmiştir. Devlet
kurumlarının Gülen çetesinden temizlenmesi süreci zor ve
sancılıdır, önümüzdeki günlerin de zor ve sancılı
olacağı anlaşılmaktadır. Yüzeysel tedbirlerle bu
sıkıntının içinden çıkmak mümkün değildir. Her
geçen zaman ülkemizin aleyhine işlemektedir ve ayrıca bu FETÖ
hadisesi nedeniyle birtakım bazı mağduriyetlerin olduğu
hepimizin malumu. Bunları da zaman zaman hepimiz dile getiriyoruz.
Fakat, ben, burada, sözlerime son verirken
zamanın darlığı nedeniyle bir küçük örnek vermek istiyorum:
Bir gazi çocuğu ve asker, acemi eğitimini tamamlamış, 14
Temmuz 2016 tarihinde de birliğine teslim olmuş ve teslim olma
süresinden sonra, daha birliğini tanımadan -ayın 14ünde-
kimseyi bilmeden ve eğitime dahi çıkmadan ayın 15inde annesine
mesaj atıyor: Burada kıyamet kopuyor. Bir şeyler mi oluyor? ve
benzeri mesajlar
Burada, şaşkınlığını ve
bilgisizliğini de mesaj yoluyla ailesine iletiyor ve annesinin
kullandığı hatta bildiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Daha sonra, Anne
hakkını helal et. Bizi panzere bindiriyorlar ve bilmediğimiz
yere götürüyorlar. şeklinde ikinci mesajını gönderiyor ve
bundan sonra da ailenin çocuklarıyla irtibatı kesiliyor ve şu
anda, Sincan Cezaevinde dört aydır bu çocuk tutuklu.
Artık, bundan sonraki dönemde behemehâl ve
acilen bu tür hususları ele alıp mağduriyetleri gidermek
Hükûmetin birinci derecede görevi olmalıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Gruplar adına ikinci ve son söz Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Murat Emire aittir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi, bana
göre, hukuk tarihine, Türk hukuk tarihine kara bir leke olarak geçecek bir
karar vermiştir ve Anayasanın 148inci maddesinden hareketle,
olağanüstü hâl kararnamelerinin şekil ve esas bakımından
denetlenemeyeceğini ve bu nedenle de -bizim başvurumuz
dolayısıyla- yetkisiz olduğunu söylemiştir. Oysaki bu, daha
önceki içtihatlarına aykırıdır. Üç tane çok net kararı
var, Anayasa Mahkemesi demiştir ki: Senin olağanüstü hâl demen beni
bağlamaz, ben bakarım, içine girerim, olağanüstü hâl kanun
hükmünde kararnamesiyse dokunmam ama sen o sınırları geçtiysen
iptal ederim. Doğru karar odur ve bilmelisiniz ki yüksek mahkemeler
böylesine sık karar değiştirmezler. Eğer Türk Anayasa
Mahkemesi kararını 180 derece değiştiriyorsa bunun bir
anlamı vardır ve bu da aslında, Anayasa Mahkemesinin de bugün
diğer mahkemeler gibi siyasetten talimat aldığını, tarafsız
olmadığını ve bağımsız
olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlar, şu soru
ortadadır: Olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri, mesela,
şu anda bizim görüştüğümüz 668 eğer Anayasaya
aykırıysa ne olacaktır? Hukuka aykırıysa ne olacaktır?
Uluslararası sözleşmelere aykırıysa ne olacaktır? Kim
denetleyecektir bunu? Yani, yasamaya yani sizlere böylesine geniş bir
yetki tanımaya Anayasa Mahkemesinin hakkı var mıdır?
Anayasayı böylesine çiğnemek Anayasa Mahkemesinin yetkisinde midir?
Bakın, abartılı olduğunu biliyorum ama şu örneği
de vermek isterim sizler açısından, şuna
aklınızın bir köşesinde cevap bulmanızı temenni
ediyorum: Peki, sizler bir gün niyeti bozsanız, Biz olağanüstü hâl
kanun hükmünde kararnamesiyle Anayasa Mahkemesini de
kaldıracağız. deseniz Anayasa Mahkemesi ne yapacak bu durumda?
Bakınız, üzerine konuşacağım kanun hükmünde
kararnamede de, 667de de, sonrakilerde de bir sürü kalıcı düzenleme
var. Ne diyor Anayasa Mahkemesi: Sadece olağanüstü hâl süresiyle ilgili
olabilir bu. diyor. Yine, yetkisizlik kararında da söylemiş yani
Kalıcı düzenleme yapamazsın. diyor yani Rektör seçimini
burada düzenleyemezsin. diyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine, burada da aynı şekilde, devletin,
özellikle Silahlı Kuvvetlerin, özellikle Jandarma
teşkilatının yapılandırılmasıyla ilgili
açık, yapısal kararlar var. Şimdi, bu hangi yetkiyle, üç
aylık olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesiyle bunu düzenliyoruz?
Bu açık bir yetkisizliktir, açık bir hak ihlalidir ve bu açıkça
yasamaya yani sizin yetkinize bir saldırıdır ve yüce Meclis
burada, 15 Temmuzda nasıl biz bombaların altında burada görev
yaptıysak, demokrasimizi, yasama Meclisimizi koruduysak aynı
şekilde bugünkü bu saldırıya da yani Hükûmet eliyle getirilen
saldırıya da karşı koymamız gerekiyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Yetkinizi gasbettirmeyin.
Bakın, bu ülke hukuk devletidir, bu Meclis hukuk yapabilir,
kanunlarını yapabilir, çıkartabilir, bu hakkımız, bu
yetkimiz var.
Bakın, olağanüstü hâl kanun hükmünde
kararnameleri ölçülü olmak zorunda, ölçüsüz işler yapılıyor, çok
açık bir biçimde masumiyet karinesi ihlal ediliyor. Bu kararnamede
1.400ün üzerinde kişi, kamu görevlisi görevinden ihraç ediliyor. Bunlar
yargılandı mı, bunlar soruşturuldu mu, bunlar mahkeme
edildi mi? Biz hangi yetkiyle, hangi hakla bunları görevden alıyoruz?
Bakınız, FETÖyle mücadele edeceksiniz tamam, sonuna kadar
yanınızdayız ama bunu hukuk dışında, bir terör
örgütü gibi yapamazsınız. Birazdan geleceğiz, her noktada
hukukun üstünlüğüne saygı duymak zorundasınız, adil
yargılanma hakkına saygı duymak zorundasınız. Bu
ilkeleri çiğneyerek, eninde sonunda döneceğini bildiğiniz
Eğer, AKP iktidarı ülkemizi bir başka mecraya götürmeyecekse,
uygar dünyadan koparmayacaksa, Avrupa Konseyinden koparmayacaksa, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinden koparmayacaksa, sözleşmeye uyacaksa
bunların hepsi bir gün dönecek arkadaşlar, bunu bilmelisiniz.
Dolayısıyla, burada açık seçik hukuksuzluklar
yapılıyor.
Bugün bu tablonun ilk günü.
Bakınız, burada bir parti grubu temsil edilmiyor. Bu tek
başına bir sorundur, nereden bakarsanız bakın yani en
sağdan da bakabilirsiniz, AKP sıralarından da bakabilirsiniz, bu
bir sorundur. Bu sorunu sizler yaşatıyorsunuz. Biz bu
dokunulmazlıklar kaldırılırken açık seçik söyledik Bu
millî iradeye bir saldırıdır. dedik. Evet,
dokunulmazlıklar kaldırılmalıdır, herkesin mahkemeye
gidip bağımsız mahkemelerde hesap vermesi gerekir, çalanın
da, soyanın da, hırsızın da ve terör örgütüne destek
verenin de yargılanması gerekir. dedik ama kürsü dokunulmazlığını
sonuna kadar savunmamız gerektiğini burada defaatle ifade ettik.
Bakın, gelinen nokta nedir? Gelinen nokta milletvekillerinin
tutukluluğudur. Oysa Anayasa Mahkemesinin açık kararları var.
Bunun seçilme hakkına da seçmen iradesine de, hani sizin dilinize pelesenk
olan şu millî irade lafları var ya, ona da aykırı
olduğunu Anayasa Mahkemesi söyledi. Hem de öyle bir Anayasa Mahkemesi ki
sizin 2010 referandumundan sonra özene bezene atadığınız
Anayasa Mahkemesi. Öyle bir Anayasa Mahkemesi ki kendi iki üyesinin terör
örgütüyle iltisaklı olduğunu çevre bilgisinden, sosyal bilgiden
çıkartmış ve o sırada da hukuku çiğnemiş yani
sizin ve sarayın iki dudağının arasına bakan Anayasa
Mahkemesi bile bunu söyledi. Şimdi, bunlar ortadayken Canım
gelmeyiversinler. diyebilir miyiz? Bakınız,
sorunlarımızı, problemlerimizi ve sizin ülkemizi
getirdiğiniz bu karanlık durumu çözebilmemizin bir yolu var, burada
anlaşmak zorundayız, o yol daha fazla hukuk, daha fazla demokrasi,
daha fazla özgürlüktür. Biz burada anlatıyoruz hukuksuzlukları,
haksızlıkları ama bir karşılık bulamıyoruz.
Dolayısıyla da buradan baktığınız zaman, hukuku
önemsemeyen milletvekillerine konuşuyor olmak bizim için son derece hayal
kırıcı. Yani, şurada anlaşmamız lazım: En
azından FETÖyle de başka terör örgütleriyle de mücadele edeceksek
hukukun içerisinde kalalım. Bizi terör örgütlerinden ayrı yapan,
devleti ayrı yapan meşru gücü kullanması ve hukuk içerisinde
mücadele etmesidir.
Değerli arkadaşlar, bu kanun hükmünde
kararnameyle bir sürü basın-yayın organını
kapatıyorsunuz, radyolar kapatılıyor, gazeteler
kapatılıyor. Bakın, Cumhuriyet gazetesine açık bir
saldırı var. Bir vakıf senedindeki bir problemden yani hukuk
mahkemesinde görülmesi gereken bir problemden tutuluyor, gazeteciler
tutuklanıyor ve yargılanmaları tutuklu devam ettiriliyor. Yine,
milletvekillerinde olduğu gibi, suçlular yargılanır, elbette ki
cezalarını çekerler ama tutukluluk bir istisnadır. Şimdi,
biz bunları söylediğimiz zaman hemen koro şeklinde diyorsunuz ki
Ya, bunlar adil mahkemeler, bağımsız mahkemeler, ne
yapalım yani, mahkemelere emir mi verelim? Evet, siz mahkemelere emir
vermeyin, hatta sadece yapmanız gereken mahkemelere emir vermemek,
mahkemeleri serbest bırakmak. Bakın, bu milletvekillerini tutuklayan
mahkemeler de Cumhuriyet gazetesinin yazarlarını tutuklayan
mahkemeler de sulh ceza hâkimlikleridir. Hatırlıyor musunuz sulh ceza
hâkimliklerinin nasıl kurulduğunu, hatırlıyor musunuz? O
bakan yatak odalarından para kasaları çıkarken, ayakkabı
kutularından dolarlar fışkırırken bunlar ortaya
çıktığı zaman siz alelacele o mahkemeleri kurdunuz ve tabii
hâkim ilkesine aykırı bir biçimde olağanüstü mahkemeler ihdas
ettiniz. Ve bugün de işte bütün bu kirli işleri o olağanüstü mahkemelere
hallettiriyorsunuz ve buna da hukuk diyorsunuz, o tutuklamalar
karşısında da diyorsunuz ki: E, Ne yapalım canım,
mahkeme bir karar verdi. Hayır, mahkeme öyle karar vermedi, o
mahkemelerin hepsi aslında gayrimeşru. Bizim yapmamız gereken,
yapılması gereken terörle de, IŞİDle de, FETÖyle de mücadele
edeceksek bunun hukuk içerisinde yollarını bulmak zorundayız;
bizim görevimiz bu.
Değerli arkadaşlar, açığa almak,
onları yaftalamak, suçsuz var ise içlerinde nereye kadar
varacağı bilinmeyen mahalle baskılarına, sosyal travmalara
maruz bırakmak bizim yapacağımız iş midir? Ya, bu
yanlıştan dönemez miyiz?
Değerli arkadaşlar, bakınız, bu
kararnamenin ekinde bir sürü isim var. Yani, bu kararname
onaylandığı zaman ne olacak? Bu, bir kanun sırası da
alıyor, kanunlaşmış olacak ve bu kişilere dönük bir kanun
yapmış olacağız; bu, bile bir garabet. Nerede kaldı
kanunların genelliği, soyutluğu ilkesi? Peki, bu insanlar
masumsa ne olacaklar? Ya, bu insanlar hakkında, Türkiye Büyük Millet
Meclisi yani siz Evet. derseniz birazdan, Millet Meclisinden Evet, bunlar
FETÖyle irtibatlı, iltisaklı. diye bir sonuç çıkacak ve
altında sizin oylarınız olacak. Bunun nasıl bir garabet ve
nasıl bir vebal olduğunun farkında mısınız? Bu
yanlıştan bir an evvel dönülmelidir arkadaşlar.
Bakın, savunma hakkı sonuna kadar yok edilmiştir,
silahların eşitliği ilkesi yok edilmiştir, savunma
hakkı bitirilmiştir. Neden korkuyorsunuz? Mahkemeyi
atadınız, mahkemeler bağımsız değil;
avukatların konuşmasını, görüşmesini engelliyorsunuz;
savcı olmaksızın arama, el koyma yapıyorsunuz. Korkunuz
niye, niye hukuktan, bağımsız yargıdan bu kadar
kaçıyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, bu duygularla bu
kararnameye karşı olduğumuzu bildiriyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Emir.
Şahıslar adına ilk söz Ordu
Milletvekili Oktay Çanaka aittir.
Buyurun Sayın Çanak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
OKTAY ÇANAK (Ordu) Sayın Başkanım,
çok kıymetli milletvekilleri; 668 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Milletimizin ülkesine ve iradesine -hepinizin
bildiği üzere- 15 Temmuzda bir darbe teşebbüsünde bulunuldu. Hiç
şüphesiz o gün o niyetle hareket eden insanlar, bu ülkenin
geçmişinden geleceğine tüm kazanımlarını yok etmek,
milletin iradesiyle oluşturulmuş siyasi iktidara bir şekliyle
müdahale etmek niyetiyle o gün o teşebbüste bulunmuş oldular.
Tabii, böyle bir badirenin atlatılmasından
sonra yapılması gereken de devletin en hızlı, en etkin
şekilde bu önlemleri almasıydı. İşte bugün kanun
hükmünde kararnamelerle en hızlı, en etkin şekilde bir mücadele
veriliyor ve biz de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu desteklemeyi burada
yapmak durumundayız.
Tabii, bunların hepsinin yasal bir
dayağı var. Anayasanın 120nci maddesi OHAL kapsamını
düzenlemiş ve burada bu düzenlemenin bir yasadan
kaynaklandığını, hukuki bir dayanağının
olduğunu zaten bize anlatıyor.
Tabii bu süreç içerisinde özellikle muhalefet
milletvekilleri serzenişte bulunuyor. Ama şunu görmek lazım:
Şu anki durum olağan bir durum değildir ve şu anki durum
mutlak surette hızlı ve etkin bir mücadeleyi gerektiren bir durumdur.
Şimdi, 17 Aralık-25 Aralık sürecine
dayanarak yolsuzluklardan bahsediyorsunuz ama şunu da görmeniz lazım:
O gün orada yapılan da birilerinin niyetiyle, el uzatmasıyla,
müdahalesiyle yargıya bazı kararlar aldırmak değil miydi?
Öyleyse oradaki hukuki bir darbe değil miydi?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Ortada
bir yolsuzluk yok muydu? Paraları görmedik mi? Kasaları görmedik mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, çantadan
çıkanları görmüyor musun? Adam kaçarken dolarla yakalandı be!
100 milyar dolar çaldılar be! Orada öyle bir şey yok, o kumpas.
OKTAY ÇANAK (Devamla) Daha düne kadar, altı
ay önce Sayın Cumhurbaşkanımız Anayasa Mahkemesinin
kararını eleştirirken burada çıkıp da Bir
Cumhurbaşkanı nasıl Anayasa Mahkemesi kararını
eleştiriyor? diyen siz değil miydiniz?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) 12
Eylülden daha sıkıntılı günler yaşıyor ülke.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi bakalım
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - 12
Eylülü aratıyorsunuz, arıtıyorsunuz 12 Eylülü.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, FETÖyü mü
savunuyorsun, FETÖyü mü? Darbe yapıldı ya! Darbecileri mi
savunuyorsun?
OKTAY ÇANAK (Devamla) Ama bir saatten beri
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri,
müdahale etmeyelim, lütfen
OKTAY ÇANAK (Devamla) Bakın, bir saatten beri
dinliyoruz, yine aynı milletvekili arkadaşlar bu sefer Anayasa
Mahkemesinin kararını kara bir leke olarak burada anlatmaya
çalışıyor. Bunlara saygı duymak lazım. Anayasa
Mahkemesi kararı da eleştirilebilir ama bu, başka zaman birileri
tarafından eleştirildiğinde yanlış ama sizin
tarafınızdan eleştirildiğinde doğru kabul
edilmemeli. Hukuk bunu gerektirir.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Ne
alakası var ya, ne alakası var?
OKTAY ÇANAK (Devamla) Evet, hukuk herkese
dokunacaktır. Bu kürsüde vatanın ve milletin bekası için yemin
eden herkes bu hukukun dokunacağını da bilerek yemin edecekti.
Biz burada hep birlikte dokunulmazlıkların
kaldırılması için oy verdik, burada bütün partiler -HDP
haricinde- buna destek verdi. Öyleyse, dokunulmazlığın
kaldırılmasına destek verildiyse dokunulmak da bunun doğal
sonucudur. Siz çocuklarının yanında şehit edilen
askerlerin, polislerin hukukunu nasıl koruyacaksınız?
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Onlara tünel
yaptırmayarak, onlara tünel yaptırmayarak!
OKTAY ÇANAK (Devamla) Ve orada onlara dokunan,
onlara kurşun sıkan o hainlerin cenazesine katılıp onlara
destek verenleri nasıl savunacaksınız?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Çözüm
süreci diyerek onlara göz yummamakla.
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Ezbere konuşma!
OKTAY ÇANAK (Devamla) İşte burada buna
dikkat edecek ve diyeceksiniz ki: Siz dokunulmazlığı kötüye
kullanıyorsunuz, siz milletin size verilen o emanetini maalesef
gayrimeşru kullanıyorsunuz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bombalar gömülürken
sen neredeydin?
OKTAY ÇANAK (Devamla) Bu nedenle de o gün oy
verdiğiniz o iradeye sahip çıkarak bugünkü hukuki durumu desteklemek
durumundasınız.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Daha önce de
Kandile gidenleri destekleyin. diyordunuz.
OKTAY ÇANAK (Devamla) İşte, biz, bu
vesileyle her zaman milletimizin yanında, onların lehinde, onların
yüreğinde hissettiklerini düşünerek siyaset yapıyoruz.
İnşallah bundan sonra da bu yolda devam edeceğiz.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyor, hepinizi Allaha emanet ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın hatip bizi kastettiyse
O gün oy verdiğiniz
iradeye bugün sahip çıkacaksınız. demek suretiyle bizim
irademize sahip çıkmadığımız şeklinde
algılanacak bir beyanda bulundu.
BAŞKAN Sizi kastetmedi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İster
kendisi düzeltsin ister buradan sataşmadan dolayı söz
BAŞKAN Buyurun Sayın Çanak.
OKTAY ÇANAK (Ordu) Burada hiçbir partiyi
kastetmedim, sadece ortaya konuştum.
BAŞKAN Tamam, meram
anlaşılmıştır. Teşekkür ediyorum.
Şimdi, şahıslar adına ikinci ve
son söz, Ankara Milletvekili Necati Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sayın
Başkan, Sayın Divan, sayın milletvekilleri; 15 Temmuzun
sonrasında AKP Hükûmeti darbecilerle hesaplaşmak adına OHAL ilan
edip kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini elde etti. OHALin
amacını da darbecilerle hesaplaşmanın yanı sıra
terörle mücadele olarak belirledi. Şimdi soralım: Özel bir Terörle
Mücadele Yasası varken Hükûmet buna neden gereksinim ve ihtiyaç duydu?
Sayın milletvekilleri, terörle mücadele bir
irade gerektirir ve elbette inandırıcılık gerektirir.
İnandırıcılık, yaşanmışlık
üzerinden edinilen tecrübedir. Anadoluda güzel bir söz var Otu kaldır
köküne bak. diye. Hükûmetin geçmişine baktığımızda
böyle bir iradeye de, inandırıcılığa da sahip
olmadığını görüyoruz. AKP iktidarları terörün
sıfırlandığı koşullarda Türkiyede vücut buldu.
On dört yılın sonunda tüm şehirlerimiz, tüm sokaklarımız
PKK, IŞİD ve FETÖ terör örgütlerinin korku ve sindirme iklimine
teslim edildi. AKP iktidarları döneminde 2.053 güvenlik görevlisi, binden
fazla sivil yurttaşımız işte burada demin anlatmaya
çalıştığınız o tutumunuz nedeniyle
hayatını kaybetti. Tarihimizin en kanlı darbesi olarak
adlandırılan 15 Temmuz günü yitirdiğimiz
yurttaşlarımızın yarısı kadar
yurttaşımız sadece Ankara gar patlamasında
hayatını kaybetti. AKPnin iktidar tarihi bu anlamda bu üç terör
örgütüyle ortaklaştığı, koklaştığı,
kucaklaştığı; devleti, ülkeyi ve iktidarı
paylaştığı bir ihanet tarihidir; bunun adını
koyalım. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var
be? Ne diyorsun sen be?
NECATİ YILMAZ (Devamla) - Aynen bir ihanet
tarihidir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne diyorsun sen? Sen
kendine bak be!
NECATİ YILMAZ (Devamla)
- PKK, FETÖ ve IŞİDle kol kola geçirdiğiniz yıllardan
sonra sizin terörle mücadele edeceğinize dair iddiaya kim inanabilir, kim?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Nasıl inanır
Millet inanıyor ya! On tane seçimde
sandığa gömdü, hâlâ konuşuyorsun be! Millet inanıyor!
Konuşuyorsun be!
NECATİ YILMAZ (Devamla)
15 Temmuz gecesi Bu darbe Allahın bize bir lütfudur. diyen sizlere kim
inanır? (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
On tane seçimde kaybediyorsun, hâlâ konuşuyorsun be!
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Başkanlık kapısı 15 Temmuz gecesi
açılmıştır. diyen sizlere kim inanır?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Konuşma! Hayret bir şey ya!
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Kadir İnanır!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Konuşuyorsun
Hayret bir şey ya!
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Başkanlık sistemi gelmezse bu ülke bölünür. diyen sözün
karşısında bu mücadele iddiasına kim inanır?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
On tane seçime giriyorsun, kaybediyorsun! Millete söyleyecek sözün yok be!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Taciz yok, taciz yok.
Sayın Başkan
müdahale edin.
BAŞKAN Sayın Bak,
lütfen
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sen teröristlerin avukatlığını mı yapıyorsun?
Hayret bir şey ya!
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Patlayan bombalarla yurttaşlarımız can verirken
Oylarımız artıyor. diye sevinç çığlıkları
atarken, şimdi size kim inanır?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bak orası boş, git oraya otur o zaman!
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Bu darbe sevicilikle, bu terör sevicilikle siz nasıl terörle mücadele edeceksiniz,
bunu soruyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hayret bir şey ya!
ŞAHİN TİN
(Denizli) Boş sözlerle bu işler olmaz, icraatla olur.
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Sizin de zaten böyle bir amacınız yok, böyle bir amacınız
yok.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ya, sizin de iktidar olma amacınız yok, yetmiş yıldır
iktidar olamadınız be!
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Amacınızın muhaliflerle mücadele olduğu gün gibi ortada.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Böyle konuşursanız bu millet size hiçbir şey vermez be, su bile
vermez!
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Öfkeli kalabalık dediğiniz, canlı bombalarına göz
yumduğunuz
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
Sayın Başkan, uyarsana ya!
BAŞKAN Sayın Bak,
bakar mısın, lütfen
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hayret bir şey ya!
NECATİ YILMAZ (Devamla)
birlikte birlikteliğinizi inkâr edip tırlar dolusu yalan
söylediğiniz IŞİDle mücadeleyi siz yapamazsınız.
ŞAHİN TİN
(Denizli) Çok doğru söylediğiniz için halk sizi seçiyor değil
mi(!)
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Yine Aynı menzile farklı yollardan gidiyoruz. dediğiniz, her
istediklerini verdiğiniz, Gel de bu hasret bitsin. dediğiniz
FETÖyle mücadeleyi siz yapamazsınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Evet, evet; Fırat Kalkanını görmüyor musunuz?
ŞAHİN TİN
(Denizli) Siz çok doğru söylüyorsunuz, halk da size oy veriyor(!)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Evet, doğru!
ŞAHİN TİN
(Denizli) Boş sözler ya!
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Ve keza, seçilmiş belediye başkanlarını ve
milletvekillerini Parlamentonun dışına atıp Türkiye için
Kürt meselesinin çözümünde bir şanstır. dediğiniz PKKyla
mücadeleyi siz yapamazsınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ya, ne dediğini bilmiyor bu, karıştırdı herhâlde.
Yanlış
kâğıda bakıyorsun, yanlış;
karıştırdın.
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Ve keza, mitinglerinde akademisyenlerin kanlarıyla duş almak
isteyen yandaş çetelerle mücadeleyi siz yapamazsınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Karıştırdın galiba, karıştırdın.
NECATİ YILMAZ (Devamla)
Evet, bu mücadeleyi edemezsiniz, etmeyeceksiniz çünkü eski dost düşman
olmaz. En büyük ortaklık suç ortaklığıdır ve bir tek o
bozulmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN
(Denizli) Geç bunları, geç bunları ya, geç ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Vay, vay, vay!
NECATİ YILMAZ (Devamla)
IŞİD iyi ki varsın, Allah kurşununu azaltmasın.
diyen bir sözcü bu partiden çıkıyorsa, bu mücadeleyi siz
yapamazsınız. Bu sözleriniz sizi engeller.
ŞAHİN TİN
(Denizli) Sizler de teröristlerin cenazesine katılıyorsunuz, onu ne
yapacağız o zaman?
NECATİ YILMAZ (Devamla) Ve yine her terörün
üzerine gittiğinizde kendi yüzünüzü görürsünüz, iç işlerinizi
görürsünüz. Ve sevgili arkadaşlar, sonuçta, sizler, yeni terör ve terörist
kavramını ürettiniz. Sonuçta, kim ki bu ülkenin taşına,
toprağına, ağacına âşıksa o sizin için
teröristtir; kim ki Barış, kardeşlik. der, o akademisyen,
öğretmen sizin için teröristtir ve kim ki kalemini satmaz, gazetecidir, o
sizin için teröristtir. Bu kavramları siz yarattınız, bu kanunla
amacınız bunları tasfiye etmektir. Aslına bakarsanız,
çözüme tek katkınız iktidardan gitmeniz olacaktır, bunu da
sevgili halkım sandıkta sağlayacaktır.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, on seçimdir
sağlıyor zaten, on seçimdir sağlıyor. Bekle, bekle sen,
bekle! 1 Kasımda gömdü seni, 1 Kasımda gömdü! Hayret bir şey ya!
Millet sana cevabı vermiş zaten ya!
ŞAHİN TİN (Denizli) Teröristlerin
kökünü kazıyacağız, PKKnın kökünü
kazıyacağız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, bir dakika
süreyle, 60a göre söz veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Ankara Milletvekili Necati Yılmazın 668 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin birinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, PKKyla, IŞİDle, FETÖyle iktidar
ortağısınız. lafı bir siyasi eleştiri
değil, son derece ayıp ve seviyesiz bir sataşmadır; önce
bunu belirteyim.
Esasen, bu ülkede neler olup bittiği ve AK
PARTİnin terör örgütlerine karşı nasıl mücadele
ettiğini en iyi takdir eden merci halkın kendisidir ve halk bu
akıllara en güzel cevabı sandıkta verdi, vermeye de devam
edecek. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
Sayın Bostancı kürsüde konuşan arkadaşımızın
konuşmasını seviyesiz bir sataşma diye yorumladı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Söylenen söz
öyle Sayın Altay, siz buna katılamazsınız; böyle bir
şey olmaz, olmaz!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır.
Arkadaşımıza cevap hakkı
doğdu diye düşünüyorum ben takdiri size bırakarak, seviyeli
konuştu bence.
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Yılmaz, bir saniye.
Şimdi, ben, tabii, ısrar ederseniz söz
vereceğim ama beni dinlerseniz, ben yerinizden size de bir dakika vereyim
çünkü orada da bir sataşma olmasına rağmen Sayın
Bostancıya yerinden söz verdim, orada da sataşma vardı gruba.
NECATİ YILMAZ (Ankara) Ben toparlayıcı
olacağım Sayın Başkanım, özenli
konuşacağım.
BAŞKAN Efendim, 60a göre, size de yerinizden
bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
24.- Ankara Milletvekili Necati Yılmazın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; seviyesiz tabiriyle ilgili
diyeceğim şey şudur: Ben kendim hiçbir sözü
çıkınımdan getirmedim, sadece sizin sözlerinizi tekrar ettim ve
sizin ağzınızdan çıkan kelimeleri orada tekrar size
yansıttım, aynayı yüzünüze tuttum. Dolayısıyla,
seviyemin derecesini kendiniz belirlediniz; o seviye size aittir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 668 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara
Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/748) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 417) (Devam)
BAŞKAN Evet, soru yok.
Böylece birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.33
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 17nci
Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 26/7/2016 tarih ve 417
sıra sayılı 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
1inci maddesinde yer alan ve bazı kurum ve kuruluşlara dair"
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Murat Emir Tanju
Özcan Haluk
Pekşen
Ankara Bolu Trabzon
Tahsin Tarhan Kazım
Arslan Zülfikar
İnönü Tümer
Kocaeli Denizli Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyorum?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddedeki "ve bazı kamu kurum ve
kuruluşlara dair düzenleme yapılması" ibaresi, kanun
hükmünde kararnamenin, OHAL ilanını gerektiren nedenler gözetilerek
bu nedenlerin ortadan kaldırılması için o duruma özgü önlemler
almanın ötesinde bir amaca ve kapsama sahip olduğunu göstermektedir.
668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
başlığından da anlaşılacağı üzere,
kanun hükmünde kararname yalnızca OHAL kapsamında alınacak
tedbirlere değil, aynı zamanda "bazı kurum ve
kuruluşlara dair" de düzenleme yapmaktadır. Aynı
şekilde kanun hükmünde kararnamenin kapsamını belirleyen 1inci
maddesi de "bazı kurum ve kuruluşlara dair" düzenlemeleri
"ve" bağlacıyla ayırarak OHAL ilanına neden olan
sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımayan,
olağan kanunlarda OHAL sona erdikten sonra da yürürlükte kalacak genel ve
kalıcı değişiklikler yapılmasının
amaçlandığını göstermektedir.
Bu nedenle, 1inci maddede yer alan "ve
bazı kurum ve kuruluşlara" ibaresi, Anayasa'nın 121/3üncü
maddesinde ifade edilen "OHAL'in gerekli kıldığı
konu" olarak nitelenemeyeceğinden, Anayasa'nın 121inci
maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2nci maddesine bağlı
olarak anılan Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (1), (2) ve (3)
sayılı listelerin ilgili sıralarından 3/10/2016 tarihli ve
675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (3)
sayılı listede yer alan kamu görevlileri ile ekli (8)
sayılı listede yer alan özel radyo ve televizyonlar ile gazetelerin
çıkarılmasını ve aynı maddenin ikinci
fıkrasına "silah ruhsatları" ibaresinden sonra gelmek
üzere "gemi adamlığına ilişkin belgeleri"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Nihat Öztürk Halil Eldemir Halik
Dalkılıç
Muğla Bilecik İstanbul
Hacı Bayram Türkoğlu İmran
Kılıç Necip
Kalkan
Hatay Kahramanmaraş İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 26/7/2016 tarih ve 417
sıra sayılı 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
2nci maddesinin (1)inci fıkrasının (b)-(c) bentleri ile 2nci
maddesinin (3)üncü fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Emir Tahsin
Tarhan Haluk
Pekşen
Ankara
Kocaeli Trabzon
Tanju
Özcan Zülfikar
İnönü Tümer Kazım
Arslan
Bolu Adana Denizli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN- Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerekçe
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
3) Kapatılan gazete ve dergiler, yayınevi
ve dağıtım kanalları ile özel radyo ve televizyon
kuruluşlarına ait olan taşınırlar ve bunların her
türlü mal varlığının, alacak ve haklar, belge ve
evrakının hazineye bedelsiz olarak devredilmiş
sayılması ve bunlara ait taşınmazların tapuda hazineye
tescil edilmesi ölçüsüz bir tedbirdir. Bu tedbir, OHAL süresiyle
sınırlı ve geçici bir nitelikte olmayan, etkisi ve
sonuçları daha sonra da devam edecek sürekli ve kalıcı bir
düzenlemedir. Bu yönüyle Anayasanın 121/3üncü maddesine
aykırıdır. Düzenleme, AİHS'nin mülkiyet hakkına
ilişkin 1 No.lu Ek Protokol'ün 1inci maddesini de ihlal etmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesine bağlı
olarak anılan Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (1), (2) ve (3)
sayılı listelerin ilgili sıralarından 3/10/2016 tarihli ve
675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (3)
sayılı listede yer alan kamu görevlileri ile ekli (8)
sayılı listede yer alan özel radyo ve televizyonlar ile gazetelerin
çıkarılmasını ve aynı maddenin ikinci
fıkrasına "silah ruhsatları" ibaresinden sonra gelmek
üzere ", gemi adamlığına ilişkin belgeleri"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Komisyon
takdire bırakıyor, Hükûmet katılıyor.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye 670 ve 675
sayılı KHK'ler ile yapılan değişiklerin
yansıtılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
26/7/2016 tarih ve 417 sıra sayılı 668 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 3üncü maddesinin 1/a-c-ç-e-g-h-ı-i-j-k-l-m
bentlerinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Murat Emir Kazım Arslan Haluk Pekşen
Ankara Denizli Trabzon
Tahsin Tarhan Tanju Özcan Zülfikar
İnönü Tümer
Kocaeli Bolu Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Uygun görürseniz Haluk Pekşen konuşacak.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Sayın Haluk Pekşen konuşacaktır.
Sayın Pekşen,
buyurun.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 668 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede iki ayrı kurum düzenlemesi yapılmış:
Bunlardan birisi Jandarma, bir diğeri de Sahil Güvenlik
teşkilatına ilişkin. Hem Jandarma teşkilatı hem de
Sahil Güvenlik teşkilatına ilişkin kuruluş
şemasına bakıldığı zaman bunlar, kanun hükmünde
kararname dışında düzenlenmesi gereken, özellikle 3046 ve 3056
sayılı devletin düzenini tanımlayan Yasaların içerisinde
yer alması gereken düzenlemeler. Ama ne yazık ki buradaki
düzenlemeler içerisinde 3046 ve 3056 sayılı Yasaların genel düzenlemesi
yok sayılmış, orada yapılması gereken düzenlemelerin
tamamı bu kanun hükmünde kararnamenin içerisine alınmış.
Buradaki hiyerarşik yapı İçişleri
Bakanlığıyla bir bütünlük arz etmiş şekilde
planlanmış ama bu da doğru değil. Niye doğru
değil? Şimdi, bakın, en çok
tartıştığımız konulardan bir tanesi ne? Bakanlar
Özellikle Millî Savunma Bakanlığına bağlı
kuruşlar olarak Silahlı Kuvvetlerin kuvvetlerini
belirlemişsiniz. Mesela, Hava Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri gibi kuvvetleri
Millî Savunma Bakanına bağlamışsınız. Sonra,
Genelkurmay Başkanını ise Cumhurbaşkanına
bağlı hâle getirmişsiniz. Genelkurmay Başkanı ile
kuvvetler arasındaki bütünlüğü koparmışsınız.
Bunu yaparken, aynen böyle kanun hükmünde kararname mantığıyla
yapmışsınız, sonra bunun işleyemeyeceğini
anlayınca bir başka kanun hükmünde kararnameyle bunu
bölmüşsünüz. Yani, Genelkurmay Başkanı ile kuvvet
komutanları arasında yeniden bir irtibat kurmaya
çalışmışsınız. Bunlar, kanun hükmünde
kararnameyle düzenlenecek işler değildir. Siz, Jandarmayı veya
Sahil Güvenlik teşkilatını komutanın kendi emriyle
yürütemediğiniz zaman bunu Türkiye'nin kamu düzeniyle birleştirmeniz
mümkün değildir. Dünyanın her yerinde silahlı kuvvetlere ilişkin
düzenlemeler temel bir ilke üzerine kurulur: Silahlı Kuvvetler meşru
gücünü siyasal iradeye kendi rızasıyla veren kuvvetlerdir.
Profesyonel ordular da zaten meşru güçlerini devletin siyasal sistemine
teslim eden ve o siyasal sistemin kararlarına uyan ordulardır. Özeti:
Komutan Sola dön. dediği zaman -ki doğrusu odur, sola dönmektir-
dönen bir ordu, devletin profesyonel ordusudur. Burada özellikle Jandarma Genel
Komutanlığına ilişkin, komutanlık içerisindeki birçok
adli kolluk hizmetlerini, kolluk kuvvetlerinden yani polis
teşkilatından devşirme usulüyle yapmışsınız.
Atama usul ve yönetmeliklerin hiçbiri Silahlı Kuvvetlerdeki atama ve
yükselme usulüne uygun değildir. Özellikle İçişleri Bakanlığına
terfilerde verilmiş olan yetkiler, albayların atanma usullerinin
tamamı, emin olun birkaç kararname sonra yine önünüze gelecektir çünkü
böylesi bir durumda kuvvet içerisindeki, özellikle albay atanmasında,
Silahlı Kuvvetler personel atamalarında yarın başka
çatışmalar çıkacaktır. Kim İçişleri Bakanına
yakınsa onu atayacaksınız. Şimdi, bunun içerisindeki -açın-
yasal metne bir bakın Allah aşkına. Ya, böyle bir yasal metin
olabilir mi? Albayın terfisi, binbaşının terfisinde
İçişleri Bakanının takdiri var. İçişleri
Bakanını yarın içeriye tıktığınız zaman
ne olacak o takdir? Neye göre atayacaksınız belli mi? Ona
ilişkin bir sicil dosyasını kim tutacak? Silahlı
Kuvvetlerde Genelkurmay personel yönetmeliği mi uygulanacak, Kara
Kuvvetleri personel yönetmeliği mi uygulanacak, hangisine göre
yapılacak bu? Bunlara ilişkin bir kriter var mı? Yok. Ne
yapmışsınız? Aman, Jandarmayı İçişleri
Bakanlığına bağlayalım, Sahil Güvenliği de
İçişleri Bakanlığına bağlayalım. Ya, hiç
bağlamanıza gerek yok, hepsi sizin emrinizde olsun, hepsi sizin
dediklerinizi yapsın. Kime hizmet edecek bunlar, ben merak ediyorum.
Bunlar kime hizmet edecekler? Bu ülkeye, bu halka hizmet edeceklerse bu yasalar
yanlış ama size hizmet edeceklerse canınızın
istediğine bağlayın bunları. Burada bağlı
kuruluş hâline getirdiğiniz geçmiştekilerden ders almadığınızı
anlıyorum. Mesela, örnek, TÜBİTAKı Başbakana
bağladınız, zamanın Başbakanına, 2008
yılında. O bağlı Başbakanın emrindeki
TÜBİTAK bilirkişileri geldiler, sizin istediklerinizin hepsini
yaptılar. Sonra ne oldu? Onları Kumpasçı. dediniz, içeri
tıktınız.
Buradan herkese sesleniyorum; özellikle kamu
kurumlarına, o kapsayıcı görev almış olan kamu kurumu
bürokratlarına sesleniyorum, Silahlı Kuvvetler personeline de
özellikle sesleniyorum: Yasalardan başka sizi koruyacak hiçbir şey
yoktur. Bundan herkes ders alsın. Birilerine bağlı olarak,
birilerinin siyasal gücünü artırarak devlet otoritesini siz kendinize ait
hissedemezsiniz. Devlet bunu vermez, devlet unutmaz. Burası büyük bir
devlettir, bunun hesabını da er geç sorar.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millet de sorar!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü maddenin (1)inci fıkrası üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 26/7/2016 tarih ve 417
sıra sayılı 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
4üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat Emir Kazım
Arslan Haluk
Pekşen
Ankara Denizli Trabzon
Tanju Özcan Tahsin
Tarhan Zülfikar
İnönü Tümer
Bolu Kocaeli Adana
Mevlüt Dudu
Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu.
Buyurun Sayın Dudu. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEVLÜT DUDU (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
4üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, ben, 15 Temmuz darbe
girişiminden hemen sonra Londraya giden Türkiye Büyük Millet Meclisi
heyetindeydim. Bu heyetle birlikte, Londrada yaptığımız
temaslarda -ki diğer ülkelere giden arkadaşlarımızdan
aldığımız bilgiler de aynı doğrultuda- iki
handikapla karşılaştık: Birincisi, yabancılar,
Türkiyede 15 Temmuzda bir darbe girişiminin olduğuna inanmakta
zorlanıyorlardı. İkincisi, darbe girişimi sonrası işleyecek
olan sürecin hukukiliğinden ciddi anlamda endişe duyuyorlardı.
Birinci handikapla ilgili, dilimizin
döndüğünce, 15 Temmuzda Türkiyede, gerçekten, demokrasiye
karşı, Türk demokrasisine karşı, Anayasaya karşı
bir darbe girişimi olduğunu anlatmaya çalıştık ve bunda
da başarılı olduğumuza inanıyorum.
İkinci handikapla ilgili, yani darbe
sonrası süreçle ilgili endişelere gelince, bu konuda, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bizim de endişelerimiz olduğunu çünkü iktidarın,
Türkiye'deki iktidarın, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının
bu anlamda ne yazık ki sabıkalı olduğunu ve bu süreci
yakinen izleyeceğimizi, bu anlamda, partimizin genel merkezinde bir
komisyon oluşturduğumuzu ifade ettik. Şimdi, aradan geçen bunca
zaman içerisinde, geriye doğru dönüp baktığımızda, ne
yazık ki bu endişelerin, dünyanın ve Cumhuriyet Halk Partisinin
endişelerinin çok da haksız olmadığını görüyoruz.
Çünkü 15 Temmuzdan bu yana, elbette, darbe girişiminde bulunanlar,
onların mensubu oldukları terör örgütü en ağır şekilde
cezalandırılmalıdır, bunda hiç kimsenin kuşkusu yok,
bu konuda tamamen hemfikiriz. Ama bu sürecin hukuk çerçevesinde işlemesi
gerekir. Peki, böyle oluyor mu? Hayır, ne yazık ki olmuyor
değerli arkadaşlar, ne yazık ki olmuyor. Gerçekten çok büyük
kitleler şu anda mağdur durumdadır. Sadece bir sendikaya üye
olduğu için ya da sadece o cemaate ait olduğu düşünülen bir özel
okula çocuğunu verdiği için ya da yine, o cemaate ait olduğu
düşünülen bir bankaya para yatırdığı için, hatta bu
bankadan havale yaptığı için, sadece havale
yaptığı için mağdur olan, memuriyetten ihraç edilen,
cezaevlerinde tutuklu olan vatandaşlarımız var. Bunu kabul
edebilmek mümkün değil. Eğer bu bir suçsa, üzülerek söylüyorum ki
içimizde çok az masum vardır değerli milletvekilleri. Şu AKP
sıralarında oturan milletvekillerinin içinde -eğer bu suçsa
diyorum, suç olduğunu kabul etmiyorum ama- çok az masum
olacağını düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bir de 9 Eylülde
Türkiye genelinde 11 bin küsur öğretmen açığa alındı.
Bu 11 bin küsur öğretmenin 928i benim ilimde, Hatayda görev
yapıyordu. 9 Eylülden bu yana bu insanlar cehennem azabı çekiyor. Bu
insanlar PKKyla bağlantılı oldukları şüphesiyle
açığa alındılar, bize söylenen bu, en üst düzey
yetkililerden bize söylenen bu. Ve yine, bize söylenen: Bu insanların çok
kısıtlı bir miktarının -aynen ifade budur- terör
örgütüyle bağlantılı olduğuna dair somut deliller, veriler
olduğu belirtildi. Peki, mademki kısıtlı bir miktarda
öğretmen bu şekilde terör örgütüyle bağlantılı, iddia
bu, siz iddia ediyorsunuz. Peki, 928 öğretmeni neden açığa
aldınız? Üstelik bunlar çok kritik noktalarda görev yapan insanlar
değil, bunlar asker değil, polis değil, istihbaratçı
değil, sadece ve sadece öğretmen. Bu asla kabul edilebilecek, hukuka
uygun bir uygulama değildir.
Ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddenin (1)inci fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
4üncü maddenin (2)nci fıkrası üzerinde
bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 26/7/2016 tarih ve 417
sıra sayılı 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
4üncü maddesinin (2) numaralı fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Emir Kazım
Arslan Haluk
Pekşen
Ankara Denizli Trabzon
Tahsin
Tarhan Tanju
Özcan İbrahim
Özdiş
Kocaeli Bolu Adana
Zülfikar
İnönü Tümer Hüseyin
Yıldız Gamze
Akkuş İlgezdi
Adana Aydın İstanbul
Necati
Yılmaz
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Çıkarılması istenen (2)nci
fıkrada Bakanlar Kurulu, Anayasanın kendisine izin vermediği
bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu yönüyle Anayasanın 6ncı
maddesindeki Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan
almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz." hükmüne aykırıdır.
(2)nci fıkrada, yürütme organı, TBMM'nin yetki alanına tecavüz
etmektedir, bu bakımdan Anayasanın 7nci maddesine
aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddenin (2)nci fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
4üncü maddenin (3)üncü fıkrası üzerinde
bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 26/7/2016 tarih ve 417
sıra sayılı 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
4üncü maddesinin (3) numaralı fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Emir Kazım
Arslan Haluk
Pekşen
Ankara Denizli Trabzon
Tahsin
Tarhan Tanju
Özcan İbrahim
Özdiş
Kocaeli Bolu Adana
Zülfikar
İnönü Tümer Hüseyin
Yıldız Gamze
Akkuş İlgezdi
Adana Aydın İstanbul
Necati Yılmaz Namık Havutça
Ankara Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
Önerge üzerinde söz isteyen Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça.
Buyurun Sayın Havutça. (CHP
sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, olağanüstü bir süreç
içerisinde ve biz de bu kanun hükmünde kararnameleri, daha doğrusu Anayasa
hükmünde kararnameleri konuşuyoruz. Bakın, bu kararnameyle Türkiye,
âdeta keyfî yönetimin ve çok ağır mağduriyetlerin
yarattığı bir sonuçla karşı karşıya.
Bakın, böyle bir yetki dünyanın hiçbir hukuk devletinde idareye
verilemez. Aidiyeti, iltisakı ve irtibatı olan herkesi bir suç
çuvalının içerisine atan ve bunların sorumluluklarının
da asla idari, cezai, hukuki sorumlulukları olmayan bir tabloyla
karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, şu anda
bir Darbeyi Araştırma Komisyonu var, bir sürü insanı
çağırıyorlar, dinliyorlar. Ben merak ediyorum, ya bu Türkiye
Büyük Millet Meclisinin üstüne bombayı atan hain, şerefsiz pilot kim?
Nerede? Kardeşim bu emri sana kim verdi? deyip buraya niye
çağırmıyorsunuz? O pilota emri kim verdi? Niye
çağırmıyorsunuz?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ben
vermedim.
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) Ben de vermedim.
Biz de buradaydık ve 80 metre önümüze
düştü bomba. Kim verdi kardeşim bu emri? Çağırın bir
sorun. Ortada yok. Peki bu darbenin
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Niye
çağıralım o haini ya?
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) Çağırsınlar
sizinkiler, niye çağırmıyorlar?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Niye
çağırsınlar haini?
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) Biz de
çağırıyoruz, söylüyoruz da işte burada. Bakın, hâlâ
ortada yok, ne olduğu belli değil. Ne yapalım?
Arkadaşlarımız demin söyledi, ya Bank
Asya Ligi diye bir lig vardı Türkiyede, Bank Asya Ligi. Bu futbol
takımlarının hepsi FETÖcü müydü?
Şimdi buradan soruyorum Değerli
Başkanım, Fetullahın yanına Pensilvanyaya gidip bir Kâbe
gibi başını örtüp, dizinin dibine oturan milletvekilleri
kimlerdi, kimlerdi bunlar? Bunların okullarına çocuklarını
gönderenler, bunlara bina veren belediye başkanları, bunlara iskân
veren belediye başkanları kimlerdi? Çıkaralım ortaya,
çıkaralım, hesaplaşalım. FETÖnün, o hainin en
ağır şekilde cezalandırılmasını biz yürekten
istiyoruz. Bizden, Cumhuriyet Halk Partisinden ne FETÖcü çıkar ne darbeci
çıkar. Siz kendinize bakın! (CHP sıralarından
alkışlar)
E, şimdi, gelmişsiniz, burada
sınırsız, sorumsuz... Bakın, değerli milletvekilleri,
birçok öğretmen arkadaşımızı,
EĞİTİM-SEN üyesi birçok arkadaşımızı
-wireless kullanmamış, byLock kullanmamış- bir
şekilde byLock kullandı diye çuvalın içerisine atıyorlar.
Soruyoruz Bakana: Sayın Bakan, bunları kim tespit etti? Bize
MİT gönderdi. Gösterin bize. Bu arkadaşımıza diyorlar ki:
Kardeşim, tanıyoruz, EĞİTİM-SEN üyesi.
Balıkesirde çok iyi tanıdığımız, Atatürkçü,
cumhuriyetçi öğretmen arkadaşımız. Efendim, Bank Asyaya
para yatırmış. Yatırmamış, kanıtlıyor.
ByLock kullanmış. Kullanmamış, kanıtlıyor ama
arkadaşımız açıkta. Sayın Cumhurbaşkanı
Mağdur yok. diyor ama bu şekilde mağdurların, gerçekten
mağdurların olduğunu biliyoruz. Yoksa Cumhuriyet Halk Partisi
olarak -bizim muradımız- sizin 17-25 Aralığı milat
kabul ettikten sonraki bu hainlerin en ağır şekilde cezalandırılmasını
yürekten istiyoruz ve peşindeyiz bu yargılamaların ama bunun
dışında, bir de eline silah almamış, Bank Asyanın
önünden bir şekilde geçmiş bu şekilde öğretmen
arkadaşlarımız var, doktor arkadaşlarımız var;
bunları da değerlendirin, bu insanları mağdur etmeyin.
Bunlar bize oy veren insanlar değil, vallaha daha önce size oy veren
insanlar. Onun için, lütfen, gelip... Önce biz adaletin, adil yargılanma
hakkının yanındayız.
Birçok arkadaşımızın...
Kuruluşlara el koydunuz; bu Fetullahçı yapının
okullarına, fabrikalarına, kurumlarına el koydunuz, tamam. Peki,
bunların, çalışanların hepsinin, burada emeğiyle
çalışan öğretmenlerin, çalışan işçilerin
hakları ne olacak, bunların paraları ne olacak? Malına
mülküne el koydunuz. Hadi, Hakan Şükürün malına mülküne el koydunuz,
ya, bunun babası da mı Fetullahçı terör örgütünden para
kazandı? Yani, insanların... Suçların şahsiliği diye
bir şey vardır hukukta. Kişiyi alırsınız,
yargılarsınız ama onun ailesini de komple bir çuvalın
içerisine atıp yargılayamazsınız, böyle bir şey dünya
hukuk devletinde yok. O bakımdan, bizim dikkat çektiğimiz,
ısrarla savunduğumuz bu.
Biz insanların adil yargılanma
hakkını savunuyoruz, biz insanların masumiyet karinesine
inanıyoruz, biz insanların evrensel haklarına, temel insan
haklarına inanıyoruz. Bu çerçevede, bu kanun hükmünde kararname
gerçekten faşist devletlerde olan bir kararname. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddenin (3)üncü fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
4üncü maddenin (4)üncü fıkrası üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 26/7/2016 tarih ve 417
sıra sayılı 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
4üncü maddesinin (4) numaralı fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Emir Kazım
Arslan Haluk
Pekşen
Ankara Denizli Trabzon
Tahsin
Tarhan Tanju
Özcan İbrahim
Özdiş
Kocaeli Bolu Adana
Zülfikar
İnönü Tümer Hüseyin
Yıldız Gamze
Akkuş İlgezdi
Adana
Aydın İstanbul
Cemal Okan
Yüksel Necati
Yılmaz
Eskişehir Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel. (CHP sıralarından
alkışlar)
Muhtemelen günün son konuşmacısı
olacak arkadaşlar.
Buyurun, süreniz beş dakikadır.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Muhterem
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, burada Anayasanın
121inci maddesiyle ilgili bir sürü arkadaşımız konuşma
yaptı.
Evet, meşum bir darbe girişimi
atlattık. Bunun üzerine Hükûmetimiz olağanüstü hâl ilan etti; e iyi.
Kanun hükmünde kararnamelerle olağanüstü hâl süresince uygulanacak
tedbirleri alıyoruz; e bu da iyi. Ama, olağanüstü hâlin
sınırlarını zaman ve kapsam açısından aşacak
düzenlemeleri de bunların içine sokuyorsunuz; işte bu kötü.
Şimdi, biz, 20 Temmuzdan bu yana çıkardığımız
kanun hükmünde kararnamelerle 100den fazla kanunda kalıcı
değişiklikler yaptık. Parantez içinde, olağanüstü hâl neden
ilan edildi? Darbe girişiminden. Kanun hükmünde kararnameler neden çıkartılıyor?
Darbe girişiminin bir daha olmaması için; tamam.
Şimdi ben size bu 100den fazla kanun hükmünde
kararnameyle değiştirilen kanunlardan birkaç tanesini
okuyacağım: Zabitan ve Askeri Memurların Maaşatı
Hakkında Kanun; Bazı Askerî Hastanelere Döner Sermaye Tahsisine Dair
Kanun; Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa
Adam Hizmetleri Hakkında Kanun; Türk Sivil Havacılık Kanunu;
Millî Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun;
sadece birkaçı. Allah aşkına, bunların Fetullah Cemaatiyle,
darbeyle ne alakası var? Kurbağa adam ile Fetullah Cemaatinin ne
alakası var?
Şimdi, şunu mu düşünüyorsunuz: CHP
Anayasa Mahkemesine başvuruyor, Anayasa Mahkemesinin iki üyesini de
-parantez içinde- sosyal çevre bilgisiyle -karar öyle çünkü- ihraç ettik.
Anayasa Mahkemesini de kendi tahakkümümüz altına aldık. Nasıl
olsa CHPnin başvurusunu da kabul etmeyecekler. Biz istediğimizi
yapalım; kendin çal kendin oyna.
Arkadaşlar, bu iş böyle olmaz. Bakın,
12 Eylül Döneminde de bu tür kanunlar çıkarılıyordu. O kanunlar
bu memleketin senelerce önünü tıkadı. Şimdi sizin
çıkardığınız bu kanunlar da tıkayacak. Her
işimize geldiğinde millî irade diyoruz, biz sizi
eleştirdiğimizde çıkıyorsunuz 2002den beri millî irade
bizi burada tutuyor. diyorsunuz ama kanun hükmünde kararnameler gelince millî
iradenin sizin açınızdan hiçbir hükmü yok. Ya, bu yanlış,
gerçekten yanlış. Hani, bir eleştiri olsun diye söylemiyorum.
Bunu gören herkes de bunun yanlış olduğunu söylüyor.
Bir diğer mesele: Kanun
hükmünde kararnamelerle 20 Temmuzdan bu yana on binlerce kişi işten
atıldı; tamam, iyi. Bunların içinde mutlaka devletin içine
sızmış, sızdırılmış Fetullahçılar
da var; tamam, bu da iyi. Ama arkadaş, şimdi bize gelen
şikâyetlerde, Darbe Komisyonumuza gelen şikâyetlerde bir şey
görüyoruz: Senin kocan Fetullahçı, sen de şu memurluktasın.
Ondan dolayı senin de ilişiğini kestik. E bu nasıl olur?
Yani suçların ve cezaların şahsiliği ilkesi var. Yani bir
adamın bu cemaate hizmet edip aynı zamanda devlet kadrosunda
olması, cemaatle ya da Fetullahla ya da darbeyle alakası olmayan
karısının, çocuğunun, yeğeninin işten
atılması için geçerli midir arkadaşlar? Eğer öyleyse, bu
darbecilerin en başında, yöneten bir generalin kardeşinin sizin
Genel Başkan Yardımcınız olmaması lazım. Yani bu
hukuk kuralları, vicdan kuralları vatandaşa, millete ayrı,
size ayrı mı uygulanacak? Yani bunları yapmayın.
Son olarak şunu
söylüyorum, mesele şu: Bu kadar insan işten atıldı -haklı
ya da haksız, tartışmıyorum- bu adamlar ekmeksiz
kaldı, evlerine ekmek götüremiyorlar; özel sektörde iş
aradıklarında, kanun hükmünde kararnameyle Fetullahtan dolayı
işten atıldıkları için bunlara kimse iş de vermiyor.
En korkulacak adam, kaybedecek bir şeyi olmayan adamdır
arkadaşlar.
Bakın, Nazi
Almanyası bittikten sonra Alman Hükûmeti on beş yirmi sene süren
rehabilitasyon süreçleri başlattı. Elebaşılarını
cezaevlerine attı, mahvetti ama sempatizanları rehabilite etti,
topluma kazandırdı. Bunlarla ilgili de bir şey yapmanız
lazım çünkü bu insanlar bizimle beraber burada yaşamaya devam edecek.
Saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddenin (4)üncü
fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü maddenin (5)inci
fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü maddenin (5)inci
fıkrasının (ç) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü maddenin (6)ncı
fıkrası üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4üncü maddesinin 6ncı
fıkrasıyla 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen
ek 4üncü maddenin 2nci fıkrasına aşağıdaki
cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sözleşmeli öğretmenliğe yapılan
atama, sözleşmenin imzalanmasıyla geçerlilik kazanır.
Sözleşme, imzalanmadan herhangi bir hak doğurmaz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Halis Dalkılıç Halil
Erdemir Nihat
Öztürk
İstanbul Bilecik Muğla
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 668 sayılı
Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin
Kanun Hükmünde Kararnamenin 4üncü maddesinin 6ncı fıkrasıyla
eklenen Ek Madde 4ün 1inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini, 2nci fıkrasındaki sözlü
sınav ibaresinden sonra gelmek üzere ile Kamu Personel Seçme
Sınavı puan ortalaması ibaresinin eklenmesini, 3üncü
fıkradaki 4 yıl süreyle ibaresinin 3 yıl süreyle
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1) Kalkınmada birinci derecede öncelikli
yörelerde Bakanlığın boş öğretmen normu kadrosu
bulunan örgün ve yaygın eğitim kurumlarında 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 4üncü maddesinin (B) fıkrası
kapsamında sözleşmeli öğretmen istihdam edilebilir.
İsmail Faruk Aksu Erkan Haberal Kamil Aydın
İstanbul Ankara Erzurum
Saffet Sancaklı Muharrem Varlı Baki
Şimşek
Kocaeli Adana Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Öncelikle kalkınmada birinci derece öncelikli
yörelerde olmak üzere ifadesi bu yörelere öğretmen atamada öncelik
verilmesini zorunlu kılacak bir ifade olmadığından,
sözleşmeli öğretmen uygulamasına kalkınmada birinci derece
öncelikli yöreler esas alınarak geçilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4üncü maddesinin 6ncı
fıkrasıyla 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen
ek 4üncü maddenin 2nci fıkrasına aşağıdaki
cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sözleşmeli öğretmenliğe yapılan
atama, sözleşmenin imzalanmasıyla geçerlilik kazanır.
Sözleşme, imzalanmadan herhangi bir hak doğurmaz.
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
676 sayılı KHK ile yapılan
değişiklik yansıtılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 4üncü
maddenin 6ncı fıkrasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü maddenin (7)nci fıkrası üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 26/7/2016 tarih ve 417
sıra sayılı 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
4üncü maddesinin (7) numaralı fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Emir Kazım
Arslan Haluk
Pekşen
Ankara Denizli Trabzon
Tahsin
Tarhan Tanju
Özcan Hüseyin
Yıldız
Kocaeli Bolu Aydın
Gamze
Akkuş İlgezdi Necati
Yılmaz Zülfikar
İnönü Tümer
İstanbul Ankara Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çıkarılması istenen (7)nci
fıkrada, herhangi bir devlet organının Anayasayla kendisine
verilmeyen bir yetkiyi kullanması veya bir yetkiyi Anayasanın
çizdiği sınırları aşarak kullanması
Anayasanın 11inci maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü
ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddenin (7)nci fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
4üncü maddenin (8)inci fıkrası üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4üncü maddesinin (8)inci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Naci
Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Halis
Dalkılıç Halil
Erdemir Nihat
Öztürk
İstanbul Bilecik Muğla
Hacı
Bayram Türkoğlu
Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
667 sayılı KHKnin kanunlaşması
nedeniyle ilgili hüküm metinden çıkarılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 4üncü
maddenin (8)inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 26/7/2016 tarih ve 417
sıra sayılı 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
5inci maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Murat
Emir Tahsin
Tarhan Haluk
Pekşen
Ankara Kocaeli Trabzon
Tanju
Özcan Zülfikar
İnönü Tümer Kazım
Arslan
Bolu Adana Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu maddeyle Jandarma
Teşkilatı Görev ve Yetkileri Kanununun 3üncü maddesi
değiştirilmektedir. Böylece jandarma, kolluk kuvveti olacaktır.
Oysa, olağanüstü hâl KHKsiyle alınacak tedbirler olağanüstü hâl
ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan kaldırmak ve
olağanüstü hâl öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hâl
ilanının sebebini ve amacını aşan bir düzenlemedir.
Madde, jandarmanın askerî kuvvet olmasına son vererek yeniden
yapılandırılmasına yönelik, genel ve sürekli nitelik taşıyan,
hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir
değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hâl süresi
sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam
edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3üncü maddesinde ifadesini bulan,
olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konuda
yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla, madde
metninden çıkarılması istenen düzenleme Anayasa'nın
121inci maddesine aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 26/7/2016 tarih ve 417
sıra sayılı 668 Kanun Hükmünde Kararnamenin 6ncı
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Murat Emir Kazım
Arslan Haluk
Pekşen
Ankara Denizli Trabzon
Tanju Özcan Tahsin
Tarhan Zülfikar
İnönü Tümer
Bolu Kocaeli Adana
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde, Jandarma Genel
Komutanlığının Türk Silahlı Kuvvetleriyle olan
ilişiğine bütünüyle son vererek doğrudan İçişleri
Bakanlığına bağlanmasına yönelik, genel ve sürekli
nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye
neden olacak bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle,
olağanüstü hâl süresi sona erdikten sonra da bu değişiklik
yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3üncü
maddesinde ifadesini bulan, olağanüstü hâlin gerekli
kıldığı konuda yapılmış bir düzenleme
olarak nitelenemez.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi, maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7nci maddesiyle
değiştirilen 2803 sayılı Kanunun 5inci maddesinin
(1)inci fıkrasında yer alan sıkıyönetim, ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Nihat Öztürk Halil Eldemir Halis
Dalkılıç
Muğla Bilecik İstanbul
Hacı Bayram Türkoğlu Necip Kalkan
Hatay İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
674 sayılı KHKyle yapılan
değişiklik maddeye yansıtılmıştır.
BAŞKAN Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükûmetin katıldığı,
gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 10uncu maddesiyle
değiştirilen 2803 sayılı Kanunun 8inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan sıkıyönetim ibarelerinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Nihat Öztürk Halil Eldemir Halis Dalkılıç
Muğla Bilecik İstanbul
Hacı Bayram Türkoğlu Necip Kalkan
Hatay İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
674 sayılı KHKyle yapılan
değişiklik maddeye yansıtılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 10uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 13üncü maddesiyle
değiştirilen 2803 sayılı Kanunun 13üncü maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Jandarma Hizmetleri Sınıfı hariç
olmak üzere Jandarma Genel Komutanlığının diğer hizmet
sınıflarındaki kadrolarında bulunan Devlet memurları,
Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarındaki emsallerinin
yararlandığı mali ve sosyal haklardan aynı şekilde
yararlanırlar.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Nihat Öztürk Halil Eldemir Halis Dalkılıç Muğla Bilecik İstanbul
Hacı Bayram Türkoğlu Necip Kalkan
Hatay İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 669 ve 671
sayılı KHKlerle yapılan değişiklikler maddeye
yansıtılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
15inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 16ncı maddesiyle
değiştirilen 2803 sayılı Kanunun 19uncu maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki cümlelerin eklenmesini ve
ikinci fıkrasında yer alan "Sıkıyönetim,
seferberlik" ibaresinin "Seferberlik" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Halis Dalkılıç Halil Eldemir Nihat Öztürk
İstanbul Bilecik Muğla
Jandarma Genel
Komutanlığının ihtiyaçları, İçişleri
Bakanlığı tarafından Milli Savunma
Bakanlığına doğrudan teklif edilir. Bu ihtiyaçlar İçişleri
Bakanlığının güvenlik önceliklerine göre
değerlendirilir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: 674 ve 676
sayılı KHKle yapılan değişiklikler maddeye
yansıtılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
17nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
18nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
19uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
20nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
21inci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417
sıra sayılı sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
21inci maddesiyle 2803 sayılı Kanuna eklenen geçici 4üncü maddenin
(b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Halis Dalkılıç Halil Eldemir Nihat Öztürk
İstanbul Bilecik Muğla
Necip Kalkan
İzmir
b) Jandarma Hizmetleri
Sınıfından bir adet Orgeneral kadrosu ile dört adet Jandarma
Genel Komutan Yardımcısı kadrosu ihdas edilmiştir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
676 sayılı KHKye uyum amaçlı
düzenleme yapılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 21inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Evet, değerli arkadaşlar, ikinci bölümdeki
maddelerin görüşmelerine başlıyoruz.
23üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 23üncü maddesiyle
değiştirilen 2692 sayılı Kanunun 2nci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan "Sıkıyönetim, seferberlik"
ibaresinin "Seferberlik" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Naci
Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Halis
Dalkılıç Halil
Eldemir Nihat
Öztürk
İstanbul Bilecik Muğla
Hacı
Bayram Türkoğlu Necip
Kalkan Mustafa
Hilmi Dülger
Hatay
İzmir
Kilis
Abdullah
Başcı
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
674 sayılı KHK'ye uyum amaçlı
düzenleme yapılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 23üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
24üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 24üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 24- 2692 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Sahil Güvenlik Komutanlığının
görev alanları, üsleri, kadrolarıyla yerleşme yerleri,
İçişleri Bakanlığınca düzenlenir. Ancak seferberlik ve
savaş hallerinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı emrine
girecek birliklerin kuruluş ve kadrolarıyla konuş yerlerinin
düzenlenmesinde Genelkurmay Başkanlığının görüşü
alınır.
Mehmet Naci
Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Halis Dalkılıç Halil
Eldemir Nihat
Öztürk
İstanbul Bilecik Muğla
Mustafa Hilmi
Dülger Oktay
Çanak Fevzi
Şanverdi
Kilis Ordu Hatay
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 671 ve 674 sayılı KHKlere uyum
amaçlı düzenleme yapılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 24üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 26ncı maddesiyle
değiştirilen 2692 sayılı Kanunun 7nci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
"Sahil Güvenlik Komutanlığı
personeli; subay, astsubay, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er,
öğrenci, erbaş ve erler ile Devlet memuru ve işçileri kapsar.
Sahil Güvenlik Hizmetleri Sınıfı personelinin her türlü özlük
işlerinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, 14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu uygulanır. Ancak, nasıp
ve terfi, aylık ve diğer mali ve sosyal haklar bakımından
statü ve rütbelerine göre 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununa tabi personel hakkındaki hükümler
uygulanır. Uzman erbaşlar 18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı
Uzman Erbaş Kanununa, sözleşmeli erbaş ve erler 10/3/2011
tarihli ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununa
tabidir."
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Nihat Öztürk Halil Eldemir Halis Dalkılıç
Muğla Bilecik İstanbul
Hacı Bayram Türkoğlu Necip Kalkan Abdullah Başcı
Hatay İzmir İstanbul
Mustafa Hilmi Dülger
Kilis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
674 sayılı KHKye uyum amaçlı
düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 26ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 27nci maddesiyle
değiştirilen 2692 sayılı Kanunun 8inci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde yer alan "Kurmay Başkanı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığı" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Nihat Öztürk Halil Eldemir Halis Dalkılıç
Muğla Bilecik İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
674 sayılı KHKyle uyum amaçlı
düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 27nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
29uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 29uncu maddesiyle
değiştirilen 2692 sayılı Kanunun 15inci maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki cümlelerin eklenmesini ve
dördüncü fıkrasında yer alan "Sıkıyönetim,
seferberlik" ibaresinin "Seferberlik" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Sahil Güvenlik
Komutanlığının ihtiyaçları, İçişleri
Bakanlığı tarafından Milli Savunma
Bakanlığına doğrudan teklif edilir. Bu ihtiyaçlar
İçişleri Bakanlığının güvenlik önceliklerine göre
değerlendirilir.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Halil Dalkılıç Halil
Eldemir Nihat
Öztürk
İstanbul Bilecik Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
674 ve 676 sayılı KHKlere uyum
amaçlı düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 29uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
32nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
33üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
34üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
36ncı maddeye bağlı geçici 7nci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 36ncı maddesiyle 2692
sayılı Kanuna eklenen geçici 7nci maddesinin (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (c)
bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
"b) Sahil Güvenlik Hizmetleri
Sınıfından iki adet tuğamiral/Sahil Güvenlik Komutan
Yardımcısı kadrosu ihdas edilmiştir."
Mehmet
Naci Bostancı
Mehmet Doğan Kubat Ramazan
Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Halis
Dalkılıç Halil
Eldemir Nihat
Öztürk
İstanbul Bilecik Muğla
İmran
Kılıç Selim
Dursun Abdullah
Başcı
Kahramanmaraş Sivas İstanbul
Hacı
Bayram Türkoğlu
Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
676 sayılı KHKye uyum amaçlı
düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 36ncı
maddeye bağlı geçici 7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
36ncı maddeye bağlı geçici 8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
37nci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 26/7/2016 tarih ve 417
sıra sayılı 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
37nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Murat
Emir Kazım
Arslan Haluk
Pekşen
Ankara
Denizli
Trabzon
Tahsin
Tarhan Tanju
Özcan Zülfikar
İnönü Tümer
Kocaeli
Bolu
Adana
Mahmut
Tanal
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mahmut
Tanal, İstanbul Milletvekili.
Sayın Tanal, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 37nci maddeyi aynen okuyorum,
tabii, arkadaşlarımızdan okuyan var mı yok mu bilemiyorum:
15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör
eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin
bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri
icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan
kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde
kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren
kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve
cezai sorumluluğu doğmaz. Bu madde aynen 1980 tarihinde darbecilerin
yaptığı geçici 15inci madde vardı, o dönem ne diyordu
Anayasanın 15inci maddesi: Efendim, bu darbeci generaller hukuka
uymadıkları için, hukukun onları ileride sorumluluk altına
sokmaması için, âdeta bir şey maddesiydi bu, yani, Ne
yaparsanız yapın, yargılanmayacaksınız. maddesiydi,
hukuku hiçe saymanın maddesiydi bu. Bu, zorba bir devleti andıran bir
madde. Bu, hani 12 Eylül 1980 darbesini eleştiriyoruz ya, mademki hukuk
içerisinde kalacaksak, hukuk devletiysek, özgürlükleri savunuyorsak, neden
hukuk dışına çıkan insanlar, memurlar veya kamu görevlileri
yargılanmasın? Buna evet demek hukuk devletine hayır demektir.
Buna evet demek darbeci zihniyeti onaylamak demektir. Buna evet demek
demokrasiye hayır demektir. Buna evet demek insan haklarına
hayır demektir. Yani siz burada bununla eğer yaşam hakkı da
kaldırılırsa kişi her türlü zalimane, keyfî tutumla
karşı karşıya kalınırsa maalesef bu maddeyle
ilgili o kamu görevlisinin bir sorumluluğu doğmaz.
Şimdi, bu madde sizin ailenizin, sizin çoluk
çocuğunuzun başına eğer gelirse ne düşünürsünüz
değerli arkadaşlar? İlk önce burada parlamenterler olarak biz
iğneyi kendimize batırmalıyız çuvaldızı
başkasına batırmalıyız. Evet, her türlü darbeyi
lanetliyoruz, darbe gecesinde buradaydık, darbeye karşı hep
birlikte mücadele verdik ama darbeyi bahane ederek, darbenin arkasına
sığınarak, darbeyi perdeleyerek hukuksuzluğa izin vermemek
lazım. Hukuk herkese lazım, sığınabileceğimiz
liman hukuk devletidir, sığınabileceğimiz liman
demokrasidir, sığınabileceğimiz liman özgürlüklerdir. Ama
değerli arkadaşlar, bu kadar da kamu görevlilerinin ellerine açık
çeki vermek kabul edilebilir bir durum değil. Onun için, ben burada parti
ayrımı yapmaksızın tüm partili arkadaşlara, tüm
milletvekili arkadaşlara, tüm Parlamentoda irfanı hür, vicdanı
hür, demokrasi aşığı olan milletvekillerine bu maddeye
karşı çıkmakta yarar var. Yani burada kim darbecilerin
yargılanmasını istemiyor? Hepimiz istiyoruz ama hukuk içerisinde
yargılama istiyoruz, adalet içerisinde yargılama istiyoruz, demokrasi
içerisinde yargılama istiyoruz. Siz bu maddeyle ilgili olarak gayet rahat,
kamu görevlisi eğer birini infaz ederse, öldürürse ne
yaparsınız, sorumluluk doğar mı burada? Bu kadar
geniş, bu kadar hoyratça bir maddenin buraya konulması kabul
edilebilir bir durum değil değerli arkadaşlar. Burada darbeci
girişime herkes karşı çıktı, karşı
çıkmayan kimse yok ki; ama bunu yaparken
Bu, yargısız
infazları gündeme getirecek; bu, kayıpların
sayısını artıracak; bu, hukuksuzluğa prim verecek.
Hani biz diyoruz ya Nerede bir hukuksuzluk varsa biz o hukuksuzluğa
karşı çıkacağız. Ancak, bu maddeyle,
görebildiğimiz kadarıyla, hukuksuzluk yapan tüm kamu görevlilerinin
ellerine açık çek veriliyor. Onun için, bu maddeye hayır
diyeceğiz ve bu maddeyle ilgili değişiklik önergemize
katılmanızı istirham ediyorum.
Hepinize saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
37nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
38inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum, işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 26/7/2016 tarih ve 417
sıra sayılı 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
38inci maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Murat Emir Tanju
Özcan Haluk
Pekşen
Ankara Bolu Trabzon
Tahsin Tarhan Kazım
Arslan Zülfikar
İnönü Tümer
Kocaeli Denizli Adana
Mahmut Tanal
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Tanal, gerekçeyi
okutalım, siz yeterince aydınlattınız Genel Kurulu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu madde farklı
bir madde Sayın Başkan. Yani demek ki Meclis Başkan Vekilimizin
de maddeyi okumadığı açık ve net ve hakikaten, hukukçusunuz
ama üzüldüm, keşke böyle demeseydiniz.
BAŞKAN Bana sataşıyorsunuz
Sayın Tanal.
Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, ben sataşmadım ama
Çünkü 37nci maddeye
baktığımız zaman gayet rahat
Anayasanın 128inci
maddesine bakın; hukuk devleti, 2nci maddesine bakın,
Anayasanın 40ıncı maddesine bakın, açık ve net
37nci maddeye aykırı.
Geliyoruz, efendim, 38. Anayasa yine 2nci madde
Türkiye Cumhuriyeti devleti hukuk devletidir. der. 36ncı madde hak
arama özgürlüğünü anlatır. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi 6ncı madde adil yargılamayı anlatır.
Anayasa 125: İdarenin her türlü eylem ve işlemi yargı
denetimine tabidir. Ancak telafisi imkânsız olan hususlardan dolayı
yürütmeyi durdurma kararı verilmek zorunda. Telafisi imkânsız olan
olaylardan dolayı, gayet rahat burada açık çek yine veriyorsunuz.
Mahkemeye, hâkime diyorsunuz ki: Arkadaş, sen, ne tür hukuksuz işlem
olursa olsun yürütmeyi durdurma kararını veremezsin.
Peki, Değerli Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlar, biz hak arama özgürlüğünü nereden arayacağız?
Eğer bu şekilde vatandaşın elinden demokratik hukuk
devletinin kanallarını alırsanız vatandaş başka
yollara sapar. Sizden istirham ediyorum. Devletler hukukla yaşar.
Eğer biz devletin hukuk içerisinde kalmasını istiyorsak, hukukla
yaşamasını istiyorsak kamu görevlilerinin hukuk
dışına çıkmaması lazım. Zaten devleti
eşkıyadan ayıran özellik şu: Devlet hukuk içinde
kalır, hukuk kalıpları içerisinde kalır. Devleti
eşkıyadan ayıran özelliği, bu şekilde keyfî bir
işleme izin vermemesi lazım. Eğer iktidar gerçekten keyfî
işlem yapmak istiyorsa ve keyfî işlemlere sonuna kadar devam etmek
istiyorsa, hukuk devletinden ayrılmak istiyorsa o zaman da -üzülerek
söyleyeyim- iktidar gayrimeşru bir iktidar olur. Çünkü siyasi
iktidarları çeteden ayıran, zorba devletten ayıran husus, hukuk
devletine bu iktidar uyuyor mu, uymuyor mu; hukuk devleti içerisinde
kalıyor mu, kalmıyor mu; bunun kriteri bu. Yani eğer burada her
türlü hukuksuz işlem yapılacak, ey mahkeme, sen yürütmeyi durdurma
kararını verme; ey kamu görevlisi, merak etme, ben senin
arkandayım, idari, mali, hukuki, cezai anlamda bir soruşturma
yapılmayacak şekilde böyle bir garantiyi kanunla, kanun hükmünde
kararnameyle verilen bir iktidara veya verilen bir ülkede hukuk devletinden
bahsedilemez. Bahsedilecek tek bir şey vardır; bunun adı zorba
devlettir, bunun adı eşkıya devlettir. Biz eşkıya
devlete izin vermeyeceğiz. Bizim tek bir isteğimiz var: Arzumuz,
emelimiz, hukuk herkese lazım. Günün birinde şu anda iktidarda
bulunanlar, geçmişte terör örgütlerine yardım yataklık edenler
VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Yapma Allah aşkına!
MAHMUT TANAL (Devamla) - Ben
iki gündür devam ediyor- Ankara Gar katliamındaki davayı takip
ediyorum. Siyasi iktidarın ne kadar IŞİDle el birliği
içerisinde (AK PARTİ sıralarından Yuh! sesleri)
yürüdüğünün gayet rahat
Müfettiş raporunda geçiyor, müfettiş.
Yuh! diyen insanlar, 570
sayfalık mülki müfettiş raporunu okusanız ve siz
bulunduğunuz sıralarda yuh mu çekecekseniz, keşke biz bu
sıralarda oturmaz olaydık mı diyeceksiniz.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Hadi
oradan, hadi!
VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Söyle de dinleyelim o zaman.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Ve
bu yuh çekenlerin insanlığından ben şüphe ediyorum. 436
insan yaralanacak, 101 insan ölecek ve bu hukuksuzluğu dile
getirdiğim zaman da yuh çekeceksiniz. Yuh sizin
insanlığınıza!
VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Kandan beslenme.
BAŞKAN Sayın
Tanal, lütfen sözlerimize dikkat edelim.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Onun
için, değerli arkadaşlar, kandan beslenenler, 10 Ekimdeki bu Gar
katliamını organize edenlerdir, arkasında duranlardır,
onları besleyenlerdir! (CHP sıralarından alkışlar)
Onlara tetikçilik yapanlar, onların büyümesini sağlayanlar,
Gaziantepi terör örgütünün üssü hâline getirenlerdir.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Muş
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın hatip açık bir
şekilde grubumuza sataşmıştır. Sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika sataşmadan size söz veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya
meydan vermeyelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın 668 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 38inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
ve Kalkınma Partisi, kurulduğu günden itibaren terör örgütleriyle
sürekli mücadele ederek bugünlere gelmiştir.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Eşkıyalarla, siyasi eşkıyalarla
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bugün de dünyada Türkiye kadar terör örgütleriyle mücadele eden, kararlı
bir şekilde bunların üzerine giden bir ülke daha gösteremezsiniz. Bu
açıdan, ithamlarda bulunuyorken dikkatli bir dil kullanmaya herkesi davet
ediyorum.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adıyaman) Heyecanlı çocuklar değil mi,
heyecanlı çocuklar!
MEHMET MUŞ (Devamla) DAİŞ terör
örgütü nasıl zalim bir terör örgütüyse PKK da zalim bir terör örgütüdür,
FETÖ de bir terör örgütüdür. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunlarla alakalı, bunların terör örgütü
olmasından dolayı hiçbir surette ne iktidarımız ne partimiz
bunlara bir destek veya faklı bir uygulamada bulunmuştur,
bunların her türlüsüyle mücadele ederek bu günlere gelmiştir. Ama
şunu unutmayın değerli milletvekilleri: Birileri, bu FETÖnün
kanallarına çıkıp 30 Mart seçimlerinden önce Sayın
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu ülkeden kaçacak. diyorken
Acaba ben kimin kanalına çıktım, kimin değirmenine su
taşıyordum? diye düşünmek zorundadır. Bunları
yapıyorken, bu ifadeleri kullanıyorken bu kürsüden, bunları
yapanları da şöyle bir Meclise anlatmak durumundadırlar.
Bakın, bunu daha önce de bu kürsüden söylemiştim.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Bu 17
üniversiteyi kim kurdurdu? Ankarayı, İstanbulu kim peşkeş
çekti FETÖye?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bunu bu kürsüden daha
önce de söylemiştim.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yuh!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Tarık Toros diyor
ki: Ağlayarak odama geldi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Vay vay vay vay.
MEHMET MUŞ (Devamla) Ben bu olayı
durduramadım, buraya kayyum atamasını engelleyemedim. Bu çok
anlamlıydı. diyor. Bunu kim söylüyor?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kim demiş?
MEHMET MUŞ (Devamla) Tarık Toros. Kimin
kanalı? FETÖnün kanalı. Ne arıyorsunuz orada?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kim
ağlamış?
MEHMET MUŞ (Devamla) Ağlayan kendisini
biliyor.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kim, ağlayan
kim?
MEHMET MUŞ (Devamla) Ağlayan kendisini
biliyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Duygusal mı?
MEHMET MUŞ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın hatip beni
ima ederek sataşmada bulunmuştur, sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Tanal, size söz
vereceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Neden veriyorsunuz
Sayın Başkanım, ne dedi ki?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum.
Bakın, bütün terör örgütleri lanetlenmesi
gereken örgütlerdir. Bu ülkede, bu milletin kanını emen ve pek çok
cana vesile olan bu terör örgütlerinin propagandasını yapacak tarzda,
lütfen, ne olursunuz söylemlerimize dikkat edelim. Her birimiz milletin
vekilleri olarak millet adına burada siyaset yapıyorsak gerek FETÖ
gerek DAİŞ gerek PKK, YPG, DHKP-C fark etmez, hangisi olursa olsun
tüm terör örgütlerine karşı bu Parlamentonun tüm milletvekillerinin
ortak tavır alması lazım. Bu ülke, bu devlet bu terör
örgütleriyle mücadele ederken siyasetçiler olarak bizler de bu mücadelede
milletin yanında, milletin safında yer alalım diyorum. Hepinize
-ne olursunuz, bu tür konular ciddi konular- bu konuları konuşurken
bu milletin aleyhine olabilecek tarzda ifadelerden kaçınmak
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal, siz üzerinize
alındıysanız, buyurun, size iki dakika süre veriyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, hangi gerekçeyle veriyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Muşun ifadelerini
üzerine alındığı için Sayın Tanal
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ağlayan Tanal
mıymış?
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ağlayan kendisi o
zaman.
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; FETÖye, FETÖ terör örgütüne,
IŞİD terör örgütüne destek veren, imkân sağlayan, büyümesine kol
kanat sağlayanların nesli kurusun mu? Kurusun.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Tanal, niye
ağladın ya? Bir gerekçesini söyle. Gerekçesini söylesene niye ağladın?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ağlamış
demek ki!
MAHMUT TANAL (Devamla) - Peki, IŞİD terör
örgütüne, FETÖ terör örgütüne bugüne kadar arsa tahsis eden, üniversitelerini
açan, öğrencilerini orada okutan, para imkânlarını sağlayan
Şerefsizdir, haysiyetsizdir. diyebilir miyiz? (AK PARTİ
sıralarından Sen miydin ağlayan? sesleri)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
ağlamış mı ağlamamış mı?
MAHMUT TANAL (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, mevcut olan FETÖ örgütüne Ne istediniz de vermedik?
diyenlere Hain devletidir. diyebiliyor muyuz?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Niye
ağladın, niye? Sen kendin gidip ağlamışsın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dizinin dibinde mi
ağladın?
MAHMUT TANAL (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, gidip FETÖ terör örgütünün lideriyle ben fotoğraf çektirmedim,
sizin grup başkan vekilleriniz poz verdi orada, 12 tane milletvekiliniz
poz verdi orada. İnsanlar umreye giderken, hacca giderken
başını kapatırlar, örtünürler, siz Amerikaya gidip
örtünüyorsunuz. Şimdi, ben sizin zihniyetinize ne söyleyeyim?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ağladın
mı? Dizinin dibinde mi ağladın? Dizinin dibinde mi
ağladın sen?
MAHMUT TANAL (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakın, hepinize tek tek şunu söylüyorum: Bakın,
Başbakan Yardımcısı burada, yüreğiniz yetiyorsa -tek
bir dosya söyleyeceğim- bana IŞİDle ilgili
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dizinin dibinde mi
ağladın hüngür hüngür?
MAHMUT TANAL (Devamla) -
MİT
tırlarıyla ilgili Reyhanlı dosyasını, Cilvegözü
dosyasını açın, hangi iktidar IŞİDe yardım
yataklık etmiş, orada açık ve net göreceksiniz.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu
polemiği, bu tartışmayı burada sonlandırıyoruz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) FETÖ için
gözyaşı dökmüşsün, doğru mu?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama
ağlamış Sayın Başkan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ağladın
mı ağlamadın mı?
MEHMET METİNER (İstanbul) Bir şey
netliğe kavuşsun yani biz de bilelim ağlayıp
ağlamadığını.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin, Türkiyenin,
resmî bir kararnameyle IŞİDi terör örgütü olarak ilan eden ilk ülke
olduğuna ilişkin açıklaması
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Türkiye IŞİDi terör örgütü olarak resmî
bir kararnameyle ilan eden ilk ülkedir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bir kere bu gerçeği bir yere yazın.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Engel
oldunuz Sayın Bakan, geri çektiniz sonra. Lütfen, yapmayın. Ben o
zaman gazeteciydim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Karar tarihi ne zaman
Bakanım?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) Lütfen...
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri,
müdahale etmeyelim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) Bakanlar Kurulu kararıyla IŞİDi terör örgütü ilan
eden ülke biziz; bugün, IŞİDle sahada en etkin, en güçlü mücadeleyi
veren ülke biziz; IŞİD şehir efsanesine Cerablusta,
Dabıkta son veren ülke biziz; bugün, PKK terör örgütüyle en güçlü
mücadeleyi hiçbir dönemde olmadığı kadar veren ülke biziz. Terör
küresel bir sorundur. Teröristin, terörün iyisi kötüsü olmaz. Hükûmetimizin
tavrı açık ve nettir; bu konuda söylenenleri doğrusu
şaşkınlıkla izliyoruz. Siyaset yapılır ama terör
üzerinden, hele bizim tavrımızın son derece açık ve net
olduğu bir konuda bu kadar da ithamda bulunulmaz. Açık ve net olarak
söylüyorum: Bizde, terör nereden gelirse gelsin, hangi etnik, hangi mezhep
eksenli olursa olsun terör terördür; dünyanın her yerinde böyledir ve biz
terörle mücadeleye güçlü bir şekilde devam edeceğiz; bu da iyi
biline.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Tanal, bu işi
bitiriyoruz. Şahsınıza yönelik hiçbir şey söylemedi,
Hükûmetin teröre bakış açısını ifade etti.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hayır, bir
şey söyleyeceğim, bitireceğim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Otur, otur.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi,
Sayın Başkan, Sayın Bakan dedi ki: Biz IŞİD terör
örgütünü, evet, terör listesine aldık. Ne zaman aldık? Mayıs
2013de Sayın Bakan. Mayıs 2013te aldığımız
zaman, MİT tırlarıyla ilgili o dönemdeki olay yine Ocak 2013, 19
Ocak 2013tü.
BAŞKAN Sayın Tanal...
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ve aynı grupta Sayın Türkeş ne dedi? Vallahi de, billahi de
bu silahlar nereye gitti? dedi.
BAŞKAN Sayın Tanal, Dünyada ilk defa
terör listesine biz aldık Türkiye Cumhuriyeti olarak IŞİDi.
dedi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Türkmenlere
gitmedi. dedi. Şu anda hangi kuruldasınız, hangi Bakanlar
Kurulundasınız siz?
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 668 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara
Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/748) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 417) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Tanal ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
38inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
39uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
40ıncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Böylece ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
86ya göre aleyhte bir söz talebi var.
Tümünün oylamasına geçmeden önce, aleyhte söz
talebinde bulunan İstanbul Milletvekili Engin Altay
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Gecenin bu vaktinde böyle güzel bir konuşmayla
bu işi bitirelim inşallah Sayın Altay.
Süreniz beş dakikadır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Kamuoyu ve siz sayın milletvekilleri, bugün
görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameyle ilgili İyi ya,
muhalefet de fazla refleks göstermedi, ne güzel geçti. falan dersiniz. Biz,
buna yargı yolunu kapatanlardan, yargıyı dolananlardan bir an
önce bu engeli kaldırıp, yargı yoluna çekilen avloyu
kaldırmak için böyle bir iş ve işlemde bulunduk. Anayasaya
aykırılık taşıyan, temel hak ve özgürlükleri gasbeden
bu kanun hükmünde kararnamenin, şimdi biraz sonra sizin vereceğiniz
evet, bizim vereceğimiz hayır oylarıyla
kanunlaşacağı ve yargı yolunu açarak birçok
mağduriyetin giderilmesine fırsat ve imkân sağlamasını
temenni ediyorum.
Anayasaya
aykırılığı çok açık olan, biraz önce Sayın
Tanalın da işaret ettiği çok açık
aykırılıklar için de bir an önce Anayasa Mahkemesine
gideceğiz. Umarım ve dilerim ki Anayasa Mahkemesi bu konuda hukuki
bir karar verir. Vereceği karar başımızın üstüne ama
umarım ve dilerim ki bir hukuk iğfali yeniden yüksek mahkemede
yaşanmaz diyorum.
Bu tasarıya hayır
oyu vereceğimizi beyan eder, Genel Kurulu, siz sayın
milletvekillerini saygıyla selamlarım efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Son derece veciz bir konuşmaydı.
Kanun hükmünde kararnamenin tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 668
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken
Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
246 |
|
||
Kabul |
: |
229 |
|
||
Ret |
: |
17 |
|
||
Kâtip Üye Mustafa Açıkgöz Nevşehir |
Kâtip Üye Özcan Purçu İzmir |
Böylece kanun hükmünde kararname
kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.
Şimdi, 419 sıra sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin görüşmelerine başlıyoruz.
2.- 669 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/751) ve İçtüzükün
128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresi (S. Sayısı: 419)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
421 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin görüşmelerine başlıyoruz.
3.- 671 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Kurum ve Kuruluşlara İlişkin Düzenleme
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/756) ve İçtüzükün
128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresi (S. Sayısı: 421)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 9 Kasım 2016
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 19.53