TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
19uncu
Birleşim
10
Kasım 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV- ÖLÜM,
SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER
1.- Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 78inci yıl dönümü nedeniyle saygı
duruşu
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusu, Gazi Meclisin ilk Başkanı Gazi Mustafa
Kemal Atatürk'ü ebediyete intikal edişinin 78inci yıl dönümünde rahmet ve şükranla
andığına ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Genel
Kurula gelen Roman vatandaşları selamladığına
ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Millet, bayrak gibi kutsal değerler söz konusu olunca
tüm siyasi partilerin ortak bir paydada uzlaşı kültürünü devam
ettirmesinin önemli olduğuna ilişkin konuşması
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklının
odasında kamera bulunduğu iddiasıyla ilgili Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı ve Emniyet tarafından gerekli
inceleme ve soruşturmanın başlatıldığına
ilişkin konuşması
VI.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün ebediyete intikalinin 78inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Atatürk ve Türk
tarımına ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, Atatürkün 78inci, Osman Yüksel
Serdengeçtinin 33üncü ölüm yıl dönümlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü
saygıyla andığına, uzmanlara göre İstanbulun üç
aylık suyunun kaldığına ve yirmi iki yıldır AKP
tarafından yönetilen İstanbulda su sorununa çözüm bulunamadığına
ilişkin açıklaması
2.- Ordu
Milletvekili Metin Gündoğdunun, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün
78inci yıl dönümünde rahmetle andığına ve Osman Yüksel
Serdengeçtinin ölümünün 33üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
3.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemirin, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün
78inci yıl dönümünde rahmetle andığına ve Osman Yüksel
Serdengeçtinin ölümünün 33üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
4.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün
78inci yıl dönümünde saygıyla andığına ilişkin
açıklaması
5.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü
ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla andığına ve
Anıtkabire girişlerini engellemeye çalışan görevlilerin
kaba, saygısız ve partizanca tavırlarını
kınadığına ilişkin açıklaması
6.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Denizlinin Sarayköy ilçesinin şifa
yüklü kaplıcalarına ve tarihî mekânlarına tüm milletvekillerini
davet ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün
78inci yıl dönümünde saygıyla andığına ve
Kahramanmaraşın Nurhak ilçesinde 18 öğretmenin meslekten ihraç
edilmesine ilişkin açıklaması
8.- Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalının, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü
ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla andığına,
Erzurumda Ovit Tünelinin açılışının
yapılacağına ve güçlenen ulaştırma
altyapısının bölgenin daha fazla kalkınmasına vesile
olacağına ilişkin açıklaması
9.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, tüm engellemelere rağmen
Anıtkabire ulaşarak laik, demokratik cumhuriyeti
koruyacaklarına ve ülkede tam demokrasiyi tesis edene kadar
çalışacaklarına söz verdiklerine ilişkin
açıklaması
10.- Adana
Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü
ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla andığına ve
ulusal kanallar ile yerel kanalların TÜRKSATa hemen hemen aynı
ücreti ödemelerinin haksız rekabete yol açtığına
ilişkin açıklaması
11.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün
78inci yıl dönümünde saygıyla andığına ilişkin
açıklaması
12.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün
78inci yıl dönümünde saygıyla andığına ve ulusal
bayramlarda kamu kurumlarında ve belediyelerde aynı ölçüde
posterlerin asılmasının sağlanmasını
istediğine ilişkin açıklaması
13.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü
ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla andığına
ilişkin açıklaması
14.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhanın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün
78inci yıl dönümünde saygıyla andığına ilişkin
açıklaması
15.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
16.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün
78inci yıl dönümünde saygıyla andığına ve kanun
hükmünde kararnameler hukuksuzluğuna derhâl son verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
17.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci
yıl dönümünde saygıyla andığına ve bir ülkenin gerek
insanca yaşaması gerek uluslararası alanda onurlu yerini
tutabilmesinin ulusal kalkınmasını gerçekleştirmiş
olmasına bağlı olduğuna ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
CHP Grubu adına Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yıl
dönümünde saygıyla andığına ilişkin
açıklaması
19.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü
ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla andığına ve
Atatürkün her yönünü, insani yönünü de görmek gerektiğine ilişkin
açıklaması
20.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
görüşmeler sırasında Maliye Bakanı ile aralarında
geçen diyaloğu tasvip etmenin mümkün olmadığına
ilişkin açıklaması
21.-
Maliye Bakanı Naci Ağbalın, görüşmeler sırasında
İstanbul Milletvekili Engin Altayla aralarında geçen
karşılıklı bazı ifadelerden dolayı üzgün
olduğuna ilişkin açıklaması
22.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın 674 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
24.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Anıtkabire girme konusunda kamu
görevlilerinin kendilerine zorluk çıkardığına ve
Başkanlık Divanının milletvekillerinin
saygınlığına sahip çıkmasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
25.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Kocaeli Milletvekili Saffet
Sancaklının Türkiye Büyük Millet Meclisindeki odasına bir kameranın yerleştirildiği ve daha sonra
da yerinden söküldüğünün tespit edildiğine ve gerekli incelemenin
başlatılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
26.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın yaptığı açıklamasında ifade
ettiği konunun takipçisi olmanın Meclisin görevi olduğuna
ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, bir milletvekilinin
çalışma odasına kamera yerleştirilmesinin kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
28.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, yurtta
sulh konseyinin üyelerini, istihbarat bilgileri değerlendirilmiş olsa
Ankara katliamının önlenmesinin mümkün olup
olmadığını ve IŞİD katliamlarında
yargılanan sanıkların kaç tanesinin AKPli olduğunu
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
29.-
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuşun, istihbaratlar
sonucu çok sayıda önemli olayın önlendiğine, Suruç ve Ankara
katliamlarıyla ilgili mahkemelerin devam ettiğine ilişkin
açıklaması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 19 milletvekilinin, zeytin
üreticilerinin ve zeytincilik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/360)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 23 milletvekilinin,
Roman vatandaşların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/361)
3.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ve 22 milletvekilinin, koruma
altındaki çocukların durumlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/362)
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- 674
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/760) ve
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresi (S. Sayısı: 425)
2.-
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
(1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1439) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 435)
3.-
Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547
Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405)
4.-
Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı (1/699) ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341)
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/345) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 62)
6.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret
Alanı Tesis Eden Çerçeve Anlaşma Kapsamında Hizmet Ticareti
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/690) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 360)
7.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasındaki Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasına Ek Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansının (TİKA) Statüsüne Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/598) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 270)
8.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında
Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/325) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24)
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın 674 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
XI.-
OYLAMALAR
1.-
674
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin oylaması
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
3.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret
Alanı Tesis Eden Çerçeve Anlaşma Kapsamında Hizmet Ticareti
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemir'in, Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı
yükseköğrenim öğrenci yurtlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/7520)
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, görme engelli bir üniversite
öğrencisinin barınma sorununa ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/7899)
3.- Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşen'in, Türkiye Halk Bankası AŞ.'nin
denetim raporlarına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı (7/8113)
4.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, Öğrenci Andı'na ve kamu
kurumlarının isimlerindeki "T.C." ibaresine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin
Caniklinin cevabı (7/8156)
5.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde Kemerhisar Tyana
Spor'un sorunlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/8189)
6.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, engelli vatandaşlara özel
spor olanağı tanınmasına yönelik çalışmalara
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/8190)
7.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Passolig uygulamasına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/8191)
8.-
İzmir Milletvekili Musa Çam'ın, 15 Temmuz darbe girişimi
sonrasında Millî İstihbarat Teşkilatından ihraç edilen
personele ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı (7/8265)
9.- Antalya
Milletvekili Niyazi Nefi Kara'nın, Süper Lig yayın ihalesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın
cevabı (7/8270)
10 Kasım 2016 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
IV- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER
1.- Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 78inci yıl
dönümü nedeniyle saygı duruşu
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bugün, cumhuriyetimizin kurucusu ve Meclisimizin ilk Başkanı Gazi
Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 78'inci yıl dönümüdür. Genel Kurulumuzu
Yüce Atatürk'ün aziz hatırası önünde bir dakikalık saygı duruşuna
davet ediyorum:
(Saygı duruşunda bulunuldu)
BAŞKAN Ruhu şad olsun.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, Gazi Meclisin ilk
Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ebediyete intikal edişinin
78inci yıl dönümünde
rahmet ve şükranla andığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, Millî Mücadeleyi sevk ve idare eden Gazi
Meclisimizin ilk Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, ebediyete
intikal edişinin 78inci yıl dönümünde rahmet ve şükranla
anıyoruz.
Dünyanın ve tarihin takdirini
kazanmış bir büyük lider olarak ülkenin ve milletin en zor
şartlarında istiklal ve istikbal için mücadele etmiş ve
başarıya ulaşmış olan Gazi Mustafa Kemali bir kez
daha saygıyla anarken tüm silah arkadaşlarını, gazilerimizi
ve şehitlerimizi de rahmet ve minnetle yâd ediyorum.
Şimdi, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Atatürk
hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Erkan Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ebediyete intikalinin 78inci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ebediyete
intikalinin 78inci yıl dönümü münasebetiyle söz aldım.
Şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk kahraman bir
komutan, seçkin bir inkılapçı ve büyük bir devlet adamı
vasfıyla kendini Türk milletinin varlığına ve istikbaline
adamıştır. Ümitsizliği ve türlü belaları tarihe gömmüş,
Türk milletine yeniden yükselmenin rehberi olmuştur. Türk milletinin engin
tarihindeki asaleti ve bağımsız yaşama ülküsünü üstün bir
mücadele azmiyle gelecek yüzyıllara taşımıştır.
Onun liderliğinde Türkiye Cumhuriyeti, ateşle çevrili bir
coğrafyada hayranlıkla izlenen bir ülke hâline gelmiştir. Millî
ruha öncülük eden büyük kahraman Atatürk, Türk milletinin çağlar aşan
kudretinin sırrını alevlendirmiştir. Atatürk, ufkumuzu
aydınlatan bir kutup yıldızıdır.
Değerli milletvekilleri, Mustafa Kemal
Atatürkün büyük başarısı, Kurtuluş Savaşına
girerken Türk milletinin içinde bulunduğu çok vahim ortamda gizlidir.
Kurtuluş Savaşı öncesinde tam 11 cephede, Balkan
Savaşları, Trablusgarp, Birinci Dünya Savaşındaki
cepheler; Çanakkale, Kafkasya, Sina-Filistin, Irak, Hicaz-Yemen, Galiçyada
yıllarca savaşmış; yorgun, ekonomisi çökertilmiş,
vatanı işgal edilmiş, silahları elinden
alınmış, ordusu dağıtılmış bir milleti,
harap ve bitap düşmüş bir ülkeyi eşsiz liderliğiyle tekrar
ayağa kaldırmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, uzun süren
savaşlardan yorgun çıkan milletimizi ortak değerler
etrafında birleştirerek çağdaş medeniyet ülküsüne
yöneltmiştir. O, aynı zamanda, Türk milletinin emperyalizme
karşı yürüttüğü bağımsızlık mücadelesinin
bayraktarlığını yaparak mazlum milletlerin umut
ışığı, heyecan ve ilham kaynağı
olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin
medeniyet yürüyüşünde Türkiyeyi sadece bir ana vatan görmekle
kalmamış, inkılaplarıyla, gerçekleştirdiği
atılımla Türk milletinin çağlar aşan ülküsünü genç
cumhuriyetle hayata geçirmiştir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Hâkimiyet kayıtsız
şartsız milletindir. sözüyle millî egemenliği, milleti tebaadan
vatandaşlığa geçiren fazilet rejimi cumhuriyeti, Ya istiklal ya
ölüm! parolasıyla tam bağımsızlığı, Millî
Mücadele sonunda taçlanan millî devleti bizlere emanet
bırakmıştır. Onun emanetleri ve öğütleri daima
yaşayacaktır.
Atatürkün eserlerini, millet iradesine
dayanarak gösterdiği üstün basireti küçültmeye, sulandırmaya ve bu
yolla cumhuriyetin temellerini bozmaya yeltenenlere en iyi cevabı yine
büyük Türk milleti verecektir.
Bugün Atatürkü anmak şanlı
ecdadımıza karşı bir görevimiz olmakla birlikte, Türk
milletini ve Türk devletini esaret altına alarak yok etmek isteyen dâhilî
ve haricî bedhahlar için de kesin bir ihtardır.
Türkiye Cumhuriyetinin bir
vatandaşı, Türk milletinin bir evladı olmaktan gurur duyan
herkesle bugün Atatürkün aziz hatırasında bir kez daha
buluşuyoruz. Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü,
devletimizin ilelebet payidarlığını daima yüksekte tutacağız.
Atatürkü anlamak ve anlatmak için Ne mutlu Türküm diyene! seslenişini
tek yürek ve tek sesle haykıracağız.
Konuşmama son verirken, Gazi Mustafa
Kemal Atatürkümüzü bir kez daha minnet ve şükranla anıyoruz, ruhu
şad olsun. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
Gündem
dışı ikinci söz, Atatürk ve Türk tarımı hakkında
söz isteyen Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğluna aittir.
Buyurun
Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Atatürk
ve Türk tarımına ilişkin gündem dışı
konuşması
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün 78inci ölüm yıl dönümü. Dünya döndükçe, liderimizin yolundan
yürüyerek onun bıraktığı mirasa sahip
çıkacağız.
Akşam
rüyamda Atatürkü gördüm. Bana Kurtuluş Savaşında beraber
savaştığı ve sonradan efendi unvanıyla
ödüllendirdiği çiftçilerimizi sordu, Benim efendim ne durumda? dedi. Ben
de bayağı bir terledim, Sevgili Atam, efendin gerçekten zor
durumda. dedim. Hele son on üç yıldan beri Türkiyeyi yöneten bir
iktidar var, efendiyi ezdi geçti. dedim. Adalet ve kalkınma dediler
ama çiftçiye adaletli davranmadılar, çiftçinin yasayla hak ettiği
gayrisafi millî hasılanın yüzde 1ini bile efendiye çok gördüler,
bunun hep yarısını verdiler Atam. dedim. Çıkarılan
Tarım Kanunu uyarınca iktidarın çiftçiye 50 milyar borcu var.
Bunu her seferinde söylüyoruz, gülüp geçiyorlar bize Atam. Adalet ve kalkınma
dediler, çiftçiyi kalkındırmak bir yana, onu köyünden ettiler,
borçlandırdılar, faiz ve haciz kıskacı altında inim
inim inlettiler. dedim.
Sevgili
Atam, senin efendin sulu tarım yapmak istiyor ama birçoğunun
elektriği kesik, elektrik borcunu alabilmek için bazı çiftçilere
destek bile vermiyorlar biliyor musun sevgili Atam? Efendiye vermedikleri
destekleri başka ülkelerin çiftçilerine avuç avuç verdiler. (CHP
sıralarından alkışlar) On üç yılda kendi çiftçimize 79
milyar lira nakit destek verirken başka ülkelerin çiftçilerine 400 milyar lira
para verdiler, hem de Türkiyede yetişen ürünlere bu parayı verdiler
sevgili Atam. Türk çiftçisi buğday, ayçiçeği, pamuk, soya,
mısır, pirinç gibi ürünleri yetiştirmeyi biliyor ama 26 milyon
dönüm tarım arazisi yani Belçika büyüklüğünde arazi boş dururken
gittiler Rus, Fransız, Amerikan, Ukrayna, Arjantin çiftçisinden bu
ürünleri aldılar. Hatta, Fransızlar,
hayvancılığına destek olduğumuz için bizim Tarım
Bakanına madalya bile verdiler. (CHP sıralarından
alkışlar) Türkiye, maalesef, bunların döneminde saman bile ithal
etti sevgili Atam.
1980 yılında 85 milyon
sığır, manda, koyun ve keçi varken üretim politikalarına
önem vermeyip 32 milyon kayıp vererek 53 milyona geriletmeyi
başardılar. Meraların yarısını kaybettik. Birçoğunu
TOKİlere peşkeş çektiler. Nerede şehir kenarlarına
yakın mera görürlerse allem edip kallem edip hepsini
betonlaştırıyorlar sevgili Atam.
Yılda destek diye verdikleri 11-12 milyar
liranın tam 6 katı yani 66 milyar lirayı çiftçiye kredi olarak
verdiler. Bugün, tarlaların birçoğu ipotekli. Böbreğini satan
çiftçiler bile oluyor. Efendiyi borçlandırdılar Atam.
Ürettiği para etmeyen, gübre mazot
zamlarına yetişemeyen, çocuğunu çiftçi yapmak istemeyen bir
efendi var Atam. Hatta, senin efendin o kadar çok efendi oldu ki bu kadar
sıkıntı çekmesine rağmen sesi bile çıkmıyor,
televizyon seyrediyor, sesi çıkanın sonunun ne olduğunu görüyor,
susuyor Atam.
Türkiye, dünyada en pahalı mazotun
satıldığı bir ülke olarak bilinirken artık en
pahalı kırmızı etin satıldığı ülke
olarak da biliniyor. Türkiye tarımına yön verecek binlerce atanamayan
ziraat mühendisi, gıda mühendisi, su ürünleri mühendisi, veteriner var
sevgili Atam. TEKELi babalar gibi sattılar. Toprak Mahsulleri Ofisi,
ÇAYKUR gibi kurumları işlevsizleştirdiler. Elma, patates,
çeltik, süt fiyatları yerlerde. Çiftçide 10 kuruş olan elma, markette
2 lira.
Ama merak etme, yattığın yerde
rahat uyu sevgili Atam. Senin kurduğun bir parti var ya, o efendiyi çok
seviyor ve çok önemsiyor. O parti yeniden senin çiftçini efendi yapacak. Çünkü
o parti üreten bir Türkiye istiyor, hakça bölüşen bir ülke istiyor.
Çiftçinin alın terinin yerde kalmasını istemiyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Gaytancıoğlu.
Gündem dışı üçüncü söz, Atatürk
ve Osman Yüksel Serdengeçtinin ölüm yıl dönümleri hakkında söz
isteyen Manisa Milletvekili Selçuk Özdağa aittir.
Buyurun Sayın Özdağ.
3.- Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağın, Atatürkün 78inci, Osman Yüksel Serdengeçtinin 33üncü
ölüm yıl dönümlerine ilişkin gündem dışı
konuşması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce kürsüde konuşan
milletvekili bize sataşmalarda bulundu. Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. diyordunuz, Gazi Mustafa Kemal bunu tescillemişti.
1923ten bugüne kadar Türkiyede çok iktidarlar geldi ve bu iktidarlar
içerisinde, özellikle 2002-2016 yılları arasında AK PARTİ
-Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. diyenlere ithaf
ediyorum- 10 defa seçim kazandı. Millet senin yolunda Atam. Kimin
kendisine hizmet ettiğini biliyor ve onu da iktidar yaparak Bana hizmet
et. diyor. O millete teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu sözler de size kapak olsun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletler kahramanlarıyla yaşarlar.
Kahramanlıktan sadece savaş meydanlarında yiğitlik
yapılması anlaşılmamalıdır.
Gazi Mustafa Kemal, Alparslan gibi, Yavuz
gibi, Fatih gibi milletimizin önemli tarihî şahsiyetlerden biridir. Önemi
hem verdiği mücadeleden hem de yeni bir devletin ihya ve
inşacısı Türkiye Cumhuriyeti devletinin banisi olmasından
gelmektedir. Onu kalıcı yapan da, arkadaşlarıyla beraber,
bugün üzerinde yaşadığımız ülkeyi emperyalizm
canavarının ağzından alarak millete emanet etmesidir. Gazi
Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti devletini başka ülkeden gelerek
kurmadı, Selçuklu ve Osmanlı bakiyesi olan büyük bir tarihin
geleneklerinden beslenen bir asker, bir düşünce, bir dava ve siyaset
adamıydı. Elli yedi yıllık kısacık hayatının
yirmi beş senesini Osmanlının askerî öğrencisi ve
subayı olarak yaşamış, bu sürenin on üç senesini ise
Trablusgarp, Çanakkale ve Şamda geçirmiştir.
Değerli milletvekilleri, tarihî
şahsiyetleri bekleyen en önemli tehlikelerden biri doğru
anlaşılmamak veya doğru anlaşılma yollarının
tıkanmasıdır. Tarihe nefret zemininde bakarsanız hiçbir
şey göremezsiniz. Nefret doğruları tabulaştırmaya,
yanlışları görmeye engel olur, oysa doğru da
yanlış da her tarihî şahsiyetin kaderinde vardır. İyi
işler yapmış bir insanın hataları onun değerini
düşürmeyeceği gibi başka bir şahsiyetin istisnaileri de onu
ibra etmeye yetmez.
Gazi Mustafa Kemalin hayatını,
yaşadıklarını, yaptıklarını sadece 1919
sonrasıyla algılamak kendisine yapılacak en büyük
haksızlıklardan birisidir. Atatürk iyi işler yapmış
ama her tarihî şahsiyet gibi zaman zaman da eleştirilmiş olan
bir büyük devlet adamıdır. Cumhuriyet Döneminin en çok
konuşulan, en çok anlatılan kişisi olmasına rağmen
aynı zamanda en az anlaşılan kişisidir çünkü onu anlatanlar
onu anlatmak yerine ya kendi vehimleriyle yonttukları hayalî bir
kişiyi anlatmışlar ya da etrafında dokunulmaz olan alan
oluşturarak anlaşılmasına mani olmuşlardır.
Eleştirel bir gözle anlatılmayan hiçbir tarihî şahsiyet gerçek
manada anlaşılmış sayılmaz çünkü bilinen kaidedir,
eleştirilemeyen kutsallaştırılır,
kutsallaştırılan da eleştirilemez.
Tarihî bir şahsiyetin tek cephesini görüp
öteki yönlerini görmezden gelmek doğru bir yaklaşım biçimi
değildir. Atatürk hem etrafında duvarlar örülerek
anlaşılması engellenmiş hem de ideolojik mücadelenin aracı
hâline getirilerek yanlış takdim edilmiş bir şahsiyettir.
Atatürk nevi şahsına münhasır, milletine sevdalı,
yaşadığı çağın eğilimlerini iyi okuyan,
itikaden Müslüman, cesur, kararlı bir devlet adamıdır.
Orhun Abidelerinde milletine seslenen Bilge
Kağanın söyledikleri ile bin yıl sonra Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün milletine seslendiği Nutukta yazılanlar arasında en
ufak bir fark yoktur. Bilge Kağan da Mustafa Kemal de Türk milletinin yüz
akıdır, mazisidir, şanlı geçmişinin önemli
isimlerinden sadece ikisidir.
Mustafa Kemal, imparatorluğun
enkazından kurtarabildiği Anadoluda muhteşem bir maziyi daha
muhteşem bir geleceğe bağlayan köprüler kurmak istemiştir.
Türkiye Cumhuriyetini ilelebet payidar kılmak, Türk milletine
bağımsız bir devlet armağan etmek sevdasında olan bir
devlet adamıdır. Mustafa Kemal Atatürk yeni cumhuriyetin banisi
olmakla birlikte Osmanlının da son bakiyesidir.
Mustafa Kemalin çok üstün meziyetleri
vardı ama zaafları da vardı, doğruları vardı ama
hataları da vardı, cüret ve cesareti vardı ama korkuları da
vardı, alkışlanacak, taklit edilecek yönleri vardı ama
eleştirilecek yönleri de vardı, sert yumruğu vardı ama
müşfik bir kalbi de vardı çünkü o her şeyden önce bir
insandı. Böyle insani yönleriyle tanınan bir Atatürk, tabulaştırılarak
toplumdan koparılmış bir Atatürkten bin defa daha evladır.
Unutulmamalıdır ki layüsellik sadece ve sadece Allaha aittir. Yani,
tabulaştırmaktan emanet bekçiliğine evrilen bir anlatım ve
takdim mantığını hayata geçirmek zorunluluğumuz
vardır. Artık heykel bekçiliğinden fikir bekçiliğine
evrilme zamanı gelmiştir ve geçmektedir.
Sayın milletvekilleri, demokrasilerde
tabular yoktur, hür ve eşit vatandaşlar vardır. Demokrasi,
herkesin düşüncelerini şiddete bulaşmamak ve şiddeti
teşvik etmemek, başkalarının özgürlüğünü
kısıtlamamak şartıyla rahatlıkla söyleyebileceği
rejimdir. Demokratik toplum, eleştiri toplumudur.
Batılılar mitolojiden gerçek
çıkarırlar, doğulular gerçeği mitolojiye
dönüştürürler. Bu ülkenin çocukları mitolojik bir gerçeğe
dönüşen bir Atatürk tasavvuruyla büyüdüler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Ezberci,
kalıplara sığdırılmış bir Atatürkü ne
tanıyabildiler ne anlayabildiler ne de fikirlerinden yeterince istifade
edebildiler.
Değerli milletvekilleri, Atatürkün
istediği fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür bir neslin
varoluşu ancak altını çizdiğimiz bu hususlarla
gerçekleşecektir.
Bu büyük başbuğun aramızdan
ayrılışının 78inci yılında Atatürkü ve
arkadaşlarını rahmetle anıyorum, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Özdağ.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Hatip bana
sataştı, söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu, ne dedi de sataştı ya size?
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Kapak
olsun. dedi, daha ne desin?
BAŞKAN Ne dedi de sataştı? Bu
güzel günü böyle sataşarak falan değil de
Yani,
şahsınıza herhangi bir şey söylemedi.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Kapak olsun.
dedi, daha ne diyecek ya?
BAŞKAN Çok teşekkür ediyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bu da sana kapak
olsun. dedi. Hiç yakıştı mı yani bir genel başkan
yardımcısına?
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Ama bizim
konuşmalarımızdan
Bir dakika
Bir dakika
BAŞKAN O zaman yerinizden ben söz
vereyim size, yerinizden söz vereyim bir dakika istiyorsanız.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme
giren ilk 15 sayın milletvekiline 60a göre bir dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Gaytancıoğlu, size de
ilave söz vereceğim, siz de sisteme girin.
Sayın Engin, buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, Gazi Mustafa
Kemal Atatürkü saygıyla andığına, uzmanlara göre
İstanbulun üç aylık suyunun kaldığına ve yirmi iki
yıldır AKP tarafından yönetilen İstanbulda su sorununa
çözüm bulunamadığına ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Atamızı sevgiyle, saygıyla, özlemle anıyoruz.
Birkaç gün önce Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu İstanbulun 2071 yılına kadar
içme suyu sıkıntısı yok. demişti. Ancak,
İSKİnin bugünkü verilerine göre İstanbulda barajların doluluk
oranı yüzde 36,4e inmiş durumda. Geçen yıl kasım
ayında bu oran yüzde 66,7ydi. En yüksek kapasiteye sahip baraj olan
Ömerli Barajının doluluk oranı yüzde 39,4e geriledi,
Elmalı Barajı ise tamamen boşaldı. Uzmanlara göre
İstanbulun, bırakın 2071i, yalnızca üç aylık suyu
kalmış durumda.
İstanbul yirmi iki yıldır AKP
tarafından yönetiliyor ve maalesef hâlâ su sorununa çözüm
üretilebilmiş değil. İnanıyorum ki ilk yerel seçimde
İstanbullular bunun hesabını AKPden soracaktır.
Bundan bir süre önce Sayın Bakan Ne
zaman ihtiyaç olursa Allah yağmuru gönderiyor. demişti. Sayın
Bakana soruyorum: Yağmur duasına ne zaman
çıkacaksınız?
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
2.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun, Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yıl dönümünde rahmetle
andığına ve Osman Yüksel Serdengeçtinin ölümünün 33üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Vefatının 78inci senesinde Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü rahmetle, saygıyla anıyorum.
Aynı zamanda bugün, rahmetli Osman Yüksel
Serdengeçtinin de vefatının 33üncü yıl dönümü. Onu da rahmetle
anıyor ve onun güzel bir, veciz bir anısını da burada
sizlere aktarmak istiyorum.
1944 yılında radyodaki
konuşması esnasında bir konuşmasında
başlangıç cümlesi olarak Bizim davamız vatan, millet ve Allah
davası. demiştir. Bunun üzerine, rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti
mahkemeye veriliyor ve mahkemeye çıktığında hâkim ona
şu sözü söylüyor, diyor ki: Osman Bey, Allah demenin suç olduğunu
bilmiyor muydunuz? Osman Yüksel Serdengeçti de rahmetli de diyor ki: Evet,
bizim geleneğimizde, kültürümüzde Allaha ısmarladık, Allaha
emanet gibi güzel sözler var ama siz, buna rağmen hâlâ Allah demeyi suç
sayıyorsanız, ben size iki cümle söyleyebilirim, o da Allah Allah
diye bir anısı var.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydemir
3.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yıl dönümünde rahmetle
andığına ve Osman Yüksel Serdengeçtinin ölümünün 33üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bağımsızlık
aşkını anlamayanlarca bütün kurtuluş çarelerinin geçersiz
sayıldığı bir sırada kutsal mücadeleye önder olan ve
özellikle davamızın en güç döneminde beni sevgi ve dostlukla
kucaklamış olan Erzurumlu kardeşlerime samimi bir saygıyla
bağlı bulunmaktayım. diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürkü,
vefatının 78inci yıl dönümünde Erzurumlular adına rahmetle
anıyorum.
Bağımsızlığı
karakteri olarak tarif eden Gazi, içinde bulunduğumuz hâli izah etse, AK
hareketin mücadele azmini alkışlayacak, iktisadi, sosyal, kültürel,
siyasal bütün cenahlarda verilen mücadele için övgü yüklü bir
yaklaşımda bulunacaktı ve tabii ki özünden, gerçeklerinden koparılmış,
uzaklaştırılmaya çalışılmış bu asil ve
aziz milleti yeniden kendi değerleriyle buluşturan Sayın
Cumhurbaşkanımızı da teşyi edecekti. Bu vesileyle
yerli, millî düşüncenin sembol ismi Osman Yüksel Serdengeçtiyi de 33üncü
vefat yıl dönümünde rahmetle andığımı ifade ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın.
4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhuriyetimizin kurucusu büyük komutan,
eşsiz devlet adamı Atatürkü aramızdan
ayrılışının 78inci yılında saygı,
sevgi ve şükranla anıyorum.
Atatürk insanlığın tarihi
boyunca yetiştirdiği en büyük liderlerden biridir. O, bilgisi,
sevgisi, hoşgörüsü, barışçılığı ve demokrat
kişiliğiyle tüm insanlığın saygı duyduğu bir
örnek liderdir. İçinde yaşadığı toplumun
yapısını çok iyi bilen, bilimsel değerlendirme
ışığında Türk ulusuna en uygun yönetim biçiminin de
cumhuriyet olduğunu anlamış ve bu yönetim biçimini
yeğlemiştir. Cumhuriyetin ilanı, Türk toplumu için tarihin en
büyük dönüşümlerinden biridir. Yüce Meclisimize Atatürkün en büyük
eserim dediği laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyetini
ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütün olarak sonsuza kadar koruma ve
yaşatma sorumluluğunu bin kez daha hatırlatıyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla
andığına ve Anıtkabire girişlerini engellemeye
çalışan görevlilerin kaba, saygısız ve partizanca
tavırlarını kınadığına ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimiz
Mustafa Kemal Atatürkü saygı ve özlemle anıyorum. Bize emaneti olan
cumhuriyet değer ve kazanımlarımızın tamamına
sahip çıkacağımıza bu yüce Meclis huzurunda tekrar söz
veriyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu sabah Atamızın manevi huzuruna
milletvekillerimiz, genel başkan yardımcılarımızla
birlikte araçla girişimiz sırasında tarafımıza
ulaştırılmayan araç giriş kartı
olmadığı gerekçesiyle engellendik. Dahası, Grup Başkan
Vekilimiz Sayın Engin Altayın resmî makam aracının girişi
dahi engellendi ve bu engellemeler sırasında gerek
milletvekillerimize gerekse grup başkan vekilimize karşı
yetkililer ve görevlilerin kaba, saygısız, mesnetsiz ve partizanca
tavırlarını kınıyorum. Bu konuda bugün oturumu yöneten
Meclis Başkan Vekili olarak size, Parlamento üyelerinin karşılaştığı
kabul edilemez bu olayın sorumluları hakkında inceleme ve yüce
Meclise bir açıklama yapma çağrısında bulunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan
6.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Denizlinin Sarayköy ilçesinin şifa yüklü kaplıcalarına ve
tarihî mekânlarına tüm milletvekillerini davet ettiğine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Denizlimizin batıya açılan
kapısı olan Sarayköy ilçemiz, verimli tarım arazileri, zengin
yer altı kaynakları, şifalı termal suları, doğal
ve tarihî güzellikleriyle bölgemizin en önemli yerleşim merkezlerindendir.
Türkiyenin en zengin jeotermal kaynakları buradadır. 6 jeotermal
santrali ve 1 doğal gaz çevrim santrali yine bu ilçemizdedir.
Yapımı devam eden santrallerle birlikte saatlik 500 megavata
yakın elektrik üretimi gerçekleşecektir.
İlçemizde bulunan otel ve
kaplıcalardaki şifalı kükürtlü su ve çamurlar cilt
hastalıkları, kalp-damar rahatsızlıkları, solunum ve
sindirim yolu rahatsızlıkları, kas ve kemik rahatsızlıkları
gibi onlarca hastalığa şifa kaynağı olmaktadır.
Ayrıca, ilçemizde bulunan Attuda Antik Kenti, Roma Döneminin en tarihî
köprüsü ve Sultan Sarıbaba Türbesi yine Sarayköyümüzdedir. Bu güzel
ilçemizin şifa yüklü kaplıcalarına ve tarihî mekânlarına
sayın milletvekillerimizi davet eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Özdiş
7.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin,
Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla
andığına ve Kahramanmaraşın Nurhak ilçesinde 18
öğretmenin meslekten ihraç edilmesine ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Varlık nedenimiz, ulusal önderimiz
Atatürkümüzü saygıyla, sevgiyle anıyorum.
Sorum Sayın Millî Eğitim
Bakanına: Geçtiğimiz hafta Kahramanmaraşın Nurhak ilçesini
ziyaret ettim. 12 bin nüfuslu, oldukça küçük bir ilçe olan Nurhak, eğitim
açısından ilinde 1 numara. Yıllardır TEOGda il 1incisi
olan bu ilçenin başarılı ve çağdaş 29 öğretmeni
sadece EĞİTİM-SENe üye oldukları için soruşturma
geçirmiş, 18i meslekten ihraç edilmiş.
Bir günlük iş bırakma eyleminin
neresi terörist eylem oluyor?
Sayın Bakana soruyorum: Siz de hiç insaf,
vicdan yok mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ilıcalı
8.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci
yıl dönümünde saygıyla andığına, Erzurumda Ovit
Tünelinin açılışının yapılacağına ve
güçlenen ulaştırma altyapısının bölgenin daha fazla
kalkınmasına vesile olacağına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Teşekkürler
Başkanım.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü vefatının 78inci yıl dönümünde rahmet ve minnetle
anıyor, bu vesileyle ebediyete intikal etmiş istiklal mücadelemizin
tüm kahramanlarına, şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Bölgemizde yaşanan olayları ve
yakın zamanda yaşadığımız süreçleri göz önüne aldığımızda,
Ulu Önder Atatürkün muasır medeniyetler seviyesini hedef göstererek her
alanda çalışma azmi ve kararlılığın ne denli
önemli olduğunu tekrar görebiliyoruz. Bu azim ve kararlılıkla,
Sayın Başbakanımızın katılımıyla
yarın seçim bölgem Erzurumda Ovit Tünelinin ışığa
kavuşmasıyla ilgili bir tören gerçekleştireceğiz. Doğu
Anadoluyu Karadenize bağlayacak olan bu dev proje, 2.640
rakımlı Ovit Dağını 14.700 metre uzunluğunda bir
tünelle geçmemize olanak sağlayacak, 2 bölge arasında kış
aylarında aşırı kar ve çığ tehlikesi nedeniyle
aksayan ulaşım kesintisiz ve güvenli hâle gelecek, Türkiyenin en
uzun tüneli olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Yakın zamanda
açıklanan teşvik paketi ve güçlenen ulaştırma
altyapısı bölgemizin daha fazla kalkınmasına vesile
olacaktır. Bu itibarla, bu önemli yatırımdan dolayı
emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
9.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, tüm engellemelere rağmen Anıtkabire ulaşarak
laik, demokratik cumhuriyeti koruyacaklarına ve ülkede tam demokrasiyi
tesis edene kadar çalışacaklarına söz verdiklerine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sevgili Atam!
Bugün manevi huzuruna çıkmaya çalışan halkla birlikte
milletvekilleri bile engellenmeye çalışıldı. Tüm
engellemelere rağmen manevi huzuruna eriştik, laik, demokratik
cumhuriyeti koruyacağımıza bir kez daha ant içtik.
Sevgili Atam! Diktatörlüğün ve
faşizmin hızla yol aldığı ülkemizde bugün
olağanüstü hâl uygulaması var. Teröristlerle mücadele bahanesiyle AKP
faşizmine karşı çıkan herkes hukuksuzca tutuklanıyor.
Bugün de hukuksuz bir şekilde ihraç edilen KESKe bağlı
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası üyeleri haklarını
aramak istedikleri için darbedildiler, gaz bombalarına maruz kaldılar
ve tutuklandılar.
Sevgili Atam! Ülkemizde tam demokrasiyi tesis
edene kadar çalışacağımıza ve faşistlerden hesap
soracağımıza söz veriyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tümer
10.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin,
Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla
andığına ve ulusal kanallar ile yerel kanalların TÜRKSATa
hemen hemen aynı ücreti ödemelerinin haksız rekabete yol
açtığına ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Laik cumhuriyetimizin
kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkü sevgiyle, saygıyla, minnetle
ve özlemle anıyorum.
Sayın Başkan, uydu üzerinden
yayın yapan tüm televizyonlar kaliteli yayın için gerekli olan 3 bayt
genişliğindeki yayın için TÜRKSATa ortalama 62 bin lira ücret
ödemektedir. TÜRKSAT, dolar üzerinden aldığı ücret için her
yıl başı doları belli bir kurda sabitlemektedir. Ancak,
ulusal tabir edilen kanallar ile yerel kanallar da hemen hemen aynı ücreti
ödemektedir. Bu, haksız rekabete yol açmakta, yerel kanalların zor
durumda kalmasına neden olmaktadır. Bunun yerine, RTÜK ve TÜRKSAT,
ilgili bakanlık, gazeteciler cemiyetleri veya dernekleri belli kriterler
ortaya koyarak yerel ve ulusal yayın yapan kanalları ayrıştırabilir
ve yerel yayın yapan televizyonların uydu kirası olarak
ödediği ücretleri çok daha aşağı çekebilirler. TÜRKSAT
yayın akışını sağladığı için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arık
11.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Boğazda demirleyen işgal
kuvvetlerinin gemilerini görünce Geldikleri gibi giderler. diyerek
emperyalizme karşı savaş açan, ihanete uğramış,
harap ve bitap düşmüş bir millete önderlik eden,
ordularının başında Hattı müdafaa yoktur, sathı
müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır. diyerek Kurtuluş
Savaşına yön veren, saltanatı kaldırarak bu ülkenin
insanlarını kul olmaktan kurtarıp özgür yurttaşlar hâline
getiren, Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak ama Türkiye
Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. diyerek, bizlere en büyük
mirasını işaret eden Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
ebediyete yürüyüşünün 78inci yılındayız. Yetmiş sekiz
yıldır rahmetle, şükranla, özlemle anıyor, arıyoruz.
Bugün, bir kez daha manevi huzurunda
saygıyla eğilip, açtığı yolda hiç durmadan
yürüyeceğimize ant içiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arslan
12.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla
andığına ve ulusal bayramlarda kamu kurumlarında ve
belediyelerde aynı ölçüde posterlerin asılmasının
sağlanmasını istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusu, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkü vefatının 78inci
yıl dönümünde sevgiyle, minnetle, özlemle anıyoruz.
Sorum İçişleri Bakanına: Ulusal
bayramlarımızda kamu kurumlarında ve belediyelerde Türk
Bayrağı, Atatürkün ve Cumhurbaşkanının posterleri
asılıyor. Asılan Recep Tayyip Erdoğanın posterleri
binanın tamamını kapsayacak şekilde oluyor. Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusu, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün posterlerinin
genelde küçük asıldığını görmekteyiz. Denizli
Merkezefendi Belediyesi bunu geçmiş Cumhuriyet Bayramında
yapmış, bu da tarafımdan fotoğrafla tespit edilmiştir.
Sorduğumda Recep Erdoğanın posterleri büyük gönderiliyor, onu
asıyoruz, Atatürkün posterleri aynı ölçüde gönderilmiyor,
elimizdekini asıyoruz. diyor. Bundan böyle, ulusal bayramlarda kamu
kurumlarında ve belediyelerde aynı ölçüde posterlerin
asılmasının sağlanmasını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
13.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yıl
dönümünde saygıyla andığına ilişkin
açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ben de bugün, ölümünün 78inci yıl
dönümünde Atatürkü saygıyla, minnetle anıyorum.
Bir şeyi paylaşmak istiyorum:
Mustafa Kemal Atatürk 1925 yılında Mersinde yaptığı
bir gezide kentte gördüğü görkemli bir binayı işaret eder ve
sorar: Bu köşk kimin? Derler ki: Kirkorun., Yandaki bina kimin?
der, Yorgonun., Diğeri kimin?, Salomonun derler. Atatürk, Onlar,
bunları yapıyorken siz neredeydiniz? diye sorar. Toplananların
arasından yaşlı bir köylünün sesi duyulur: Paşam, biz
Yemende, Tuna Boylarında, Balkanlarda, Kafkasyada, Çanakkalede
savaşıyorduk. Atatürkün bu hatırasının sonucunda
söylediği cevap ilginçtir: Hayatta cevap veremeyeceğim yegâne insan
bu ak saçlı ihtiyar olmuştur.
Biraz önce bir milletvekili Atatürkün
hatalarından söz etti. Atatürkün ölümü, dünyada böyle büyük bir devlet
adamının ölümü de, başka birisiyle kıyaslanamayacak kadar
büyük bir ölümdür, büyük bir insandır Atatürk. O anlamda Atatürkü bir
kere daha onun Parlamentosunda saygıyla, minnetle anıyorum. İyi
ki varsın Atatürk. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Genel Kurula gelen Roman vatandaşları
selamladığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Bu arada İzmirden gelen
Roman vatandaşlarımız ve muhtarlarımız da var, Özcan
Beyi selamlıyorlar özellikle, bütün grubumuzu. Buradan da tüm
milletvekillerimizin selamlarını sizlere iletiyoruz. (AK PARTİ,
CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Tarhan, buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Gazi Mustafa
Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Ona göre dünyada sadece sevgi egemen
olmalıydı. Bir insan hayatta her şeyi sevebilir miydi? O sevdi,
insanı sevdi, doğayı ve hayvanı sevdi, en önemlisi
vatanını sevdi. Azmiyle, cesaretiyle yılmadan, usanmadan, yoku
var edip bir ulus yarattı. Fikirleri ölümsüzleşti. Her milletten
insanın sevdiği ve saydığı bir devlet adamı oldu.
Dünya lideri sıfatı taşıması onun
başkalarına saygı duymasına engel olmadı. Kocaman yüreğiyle
dünyadaki her sevgiye kucak açan, cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürkü saygı, sevgi, minnet ve özlemle anıyoruz. Onu
özlüyoruz.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu, size söz vermiştim bir dakika.
Buyurun.
15.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sataşmadan dolayı söz aldım.
Adalet ve Kalkınma Partili hatip 10 defa seçim
kazandıklarını söylüyor. Seçim kazanmak ile ülkeyi yönetmek
arasında ciddi farklar vardır. Ben bir bilim adamı ve
milletvekili bilinciyle konuşmamı yaptım. Söylediklerimin
tamamı belgelidir.
Türk çiftçisini
borçlandırdınız, köyden kente göç ettirdiniz, Türk çiftçisi
dururken dövizimizi başka ülkelerin çiftçilerine verdiniz. Bunların
tamamını rakamlarla ifade ettim. Siz çiftçiye Gözünüzü toprak
doyursun. derken, biz bütçeden alamadığı desteğin
peşine düştük ve her zaman da takipçisi olacağız.
Biz halkın içinden geliyoruz;
halkın, köylünün derdini size anlatıyoruz, çünkü sizler siyasi
hırstan garibanın hâlini göremiyorsunuz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın
Başkanım, bir cümle söyleyeceğim lütfen, beni
bağışlayın.
Demokrasilerde kriter sandıktır,
sandıktan başka kriter yoktur. Halk ne derse o olur, başarı
ve başarısızlığın kriterini halk belirler. 10
defa AK PARTİyi başarılı kıldığı için,
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. diyen Gazi Mustafa
Kemal Atatürke de, onun yolunda giden necip Türk milletine de saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Özdağ.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Çamak, sizi
atlamışız galiba ama bizdeki sistemde gözükmüyor benim önümdeki
listede, sonradan gözüküyor, ben size gene söz vereceğim.
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben bir
şeyi anlamıyorum. Yani biz, ne zaman Adalet ve Kalkınma
Partisine Siz sandıktan çıkmadınız. dedik ya da
Hileişerle çıktınız. dedik. Yani her vesileyle
şuraya gelip, biz sandıktan çıktık, dolayısıyla
bunun üstünde hiçbir mülahaza olmaz, biz ne dersek doğrudur
mantığı aymazlıktır, başka bir şey
değildir. Elbette sandıktan çıktınız, aferin, millet
öyle takdir etti, çıktınız
ERKAN AKÇAY (Manisa) İyi de biz nereden
çıktık ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul)
ama bir
havuz hikâyesi var, havuz hikâyesi. Adam en son kendini havuza atmış,
yani Bana o şemsiyeyi vermeseydin bu kadar mı
ıslanacaktım? diye
İşin tadını
kaçırmamaya iktidar partisini davet ediyorum, buradakiler de
sandıktan çıktı. Yeter ya, sandık, sandık ya!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Altay.
Tabii ki milletin takdiri hepimizin boynunun
borcudur, başımızın üstündedir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet,
itiraz eden yok ki buna canım!
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Biz yumurtadan
mı çıktık?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan, şimdi bu Meclisteki herkes sandıktan
çıktı.
BAŞKAN Şapkadan çıkan yok
herhâlde, herkes sandıktan çıktı, eyvallah.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Demokrasilerde halkın büyük bir kısmının oy verdiği
insanlar iktidar olarak icraat yaparlar, muhalefet de onları
eleştirir. Bu, işin tabiatı gereğidir.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hah!
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Ne yapsak doğrudur. derseniz olmaz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Ancak, Halk size şöyle eleştiriler söylüyor, halka hesap
vermiyorsunuz, yarın hesap vereceksiniz, şöyle olacak, böyle olacak
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Doğru.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sürekli belirsiz bir kamuoyuna atıfla, gücünü buradan almaya
çalışarak eleştirilerine güç kuvvet verme
anlayışını eleştiriyoruz biz.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Siz
yazın metnini, biz öyle eleştirelim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Yani 10 defadır halka hesap vererek gelen bir iktidardan bahsediyoruz. O
bakımdan sandık önemlidir, yoksa başka bir niyet söz konusu
değil.
ERHAN USTA (Samsun)
Mahkemeye çıkalım, başka hiçbir şeye gerek yok.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Her söylenene harfiyen
katılıyoruz. Bütün arkadaşların bu noktada söyledikleri
doğrudur. İktidar muhalefet hepimiz sandıktan çıktık,
millî iradeyle geldik; millet kimisini iktidar, kimisini muhalefet olarak
görevlendirdi.
Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Çamak, sizi
atlamışız galiba.
Buyurun, bir dakika süreniz
var.
16.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla
andığına ve kanun hükmünde kararnameler hukuksuzluğuna
derhâl son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Büyük Önder Atatürkü
saygıyla, minnetle anıyorum.
KHKlara dayanarak
öğretmenler görevlerinden atılırken bilime dair,
aydınlanmaya dair ne varsa okullardan, üniversitelerden
uzaklaştırılmaktadır. Millî Eğitim
Bakanlığında düne kadar hâkim olan malum cemaat yerine yeni
dinsel referanslar ve cemaatler ikame edildiğini görmekteyiz. Son olarak
İzmirde bir lisede lise mezunu bir kişi okula davet edilerek
öğrencilere değerler eğitimi adı altında ders
vermiştir. Bu olay münferit bir olay değildir. Ülkenin dört bir
yanında dayatmacı ve bilim dışı uygulamalardan karma
eğitime karşıt uygulamalara kadar çok sayıda olayla
karşılaşıyoruz. Kuşkusuz bu olaylar sadece söz konusu
okullardaki yöneticilerin basiretsizliğiyle açıklanamaz. Bunları
yapanların siyasi iradeden güç alarak yaptıkları bir gerçektir.
KHKlar hukuksuzluğu derhâl sona ermeli, yasal dayanaktan yoksun
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
bütün uygulamalar iptal edilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Usta, sisteme
girmişsiniz.
Buyurun, iki dakika süreyle
söz veriyorum.
17.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla
andığına ve bir ülkenin gerek insanca yaşaması gerek
uluslararası alanda onurlu yerini tutabilmesinin ulusal
kalkınmasını gerçekleştirmiş olmasına
bağlı olduğuna ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ebediyete intikalinin 78inci
yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürkü, silah
arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve
hasretle yâd ediyoruz.
Türk milletinin tutsak ve
bağımlı yaşamasına karşı çıkan,
işgal ve ihanetin karanlık bir döneminden ışık huzmesi
gibi parlayarak bir milletin yüksek hedeflere ulaşmasını
sağlayan Mustafa Kemal Atatürkün geride kalan emanetleri Türkiyenin
geleceğini tayin etmiştir. Atatürk, Türk milletinin yeniden
doğruluşunun kılavuzudur. Onun Çalışmadan,
yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar önce haysiyetlerini,
sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye
mahkûmdur. sözü günümüze ışık tutmaktadır.
Atatürkün kalkınma modelinde ulusal
bağımsızlık kavramı temel amaçlardan en önemlisi olmuş
ve titizlikle savunulmuştur. Atatürke göre tam
bağımsızlık siyasi, mali, iktisadi, adli, askerî, kültürel
ve benzeri her hususta tam bağımsız ve serbestlik olarak
algılanmaktadır. Bunlardan birinden yoksun olmak ise bir ülkenin
gerçek anlamıyla bağımsızlıktan yoksun olması
demektir.
Atatürk en büyük eserim dediği Türkiye
Cumhuriyetini bir uygarlık projesi olarak düşünmüştür. Zira
onun düşüncesinde uygarlık kuşkuya yer vermeyen bir nimettir. Bu
uygarlık düzeyi, zamanın Batı Avrupa toplumlarında örnekleri
görülen bir ekonomik refah düzeyidir. Ancak bu kalkınma modeli
dünyanın ezilen uluslarına örnek teşkil edecek özellikler
taşımaktadır. Ona göre siyasi ve askerî zaferler ne denli büyük
olursa olsun ekonomik başarılarla süslenmez ise meydana gelen zaferler
sürekli olamaz, az zamanda söner. Atatürk, devletin ekonomi müdahaleleriyle
birlikte kişisel özgürlüklerin korunmasına büyük önem vermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Lütfen bir dakikada
tamamlayın Sayın Usta sözlerinizi.
ERHAN USTA (Samsun) Bir ülkenin gerek
insanca yaşaması gerek uluslararası alanda onurlu yerini
tutabilmesi ulusal kalkınmasını gerçekleştirmiş
olmasına bağlıdır. Atatürk, ulusal egemenlik ve ulusal bağımsızlığı
korumanın tek koşulunun güçlü bir ekonomi olduğunu
anlamış ve ülkenin bir an önce hızlı bir şekilde
kalkınmasını ve sanayileşmesini zorunlu görmüştür.
İzlenecek yol bellidir. Günübirlik
yönetim tarzı bir kenara bırakılmalıdır. Her
şeyin başı planlamadan geçer. Sağlıklı planlama
ve yürütme sağlıklı düşüncelerle olur. Bu nedenle de
eğitim her şeyin başında gelir.
Mustafa Kemal Atatürk Ekonomik kalkınma
Türkiyenin özgür, bağımsız, her zaman daha güçlü, her zaman
daha müreffeh bir Türkiye idealinin bel kemiğidir. Büyük davamız, en
uygar ve en refah ulus olarak varlığımızı
yükseltmektir. Ulusal kalkınma, Türkiye'nin, hür, bağımsız,
daima daha kuvvetli, daha refah Türkiye idealinin bel kemiği
olmuştur. şeklindeki sözleriyle kalkınmanın önemini dile
getirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) Sözlerimi onun Ne mutlu
Türküm diyene. cümlesiyle bitiriyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Usta.
Sayın Altay, size de iki dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
18.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi CHP Grubu adına Gazi Mustafa Kemal Atatürkü
ölümünün 78inci yıl dönümünde saygıyla andığına
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 10 Kasım. Naçiz vücudunun toprak
olduğu, ilke ve devrimlerinin vatanın her karışında
milletin gönlünde ve kalbinde taht kurduğu büyük
kurtarıcımız, dâhi kurucumuz, savaşın kartalı,
barışın güvercini, mazlum milletlerin rehberi, aziz milletimizin
onuru Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yılında
Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu adına
saygı, minnet, özlem ve rahmetle anıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum
Sayın Altay.
Sayın Bostancı, iki dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yıl
dönümünde saygıyla andığına ve Atatürkün her yönünü,
insani yönünü de görmek gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Büyük Atatürkün ölümünün 78inci
yılında onu rahmet ve minnetle anıyoruz.
Kahramanlar, toplumların kritik
zamanlarında, çözülüş ve çöküş dönemlerinde ortaya
çıkarlar. Toplumların böyle zamanlarda arkasına
düşecekleri, kendilerine yol gösterecek bir mihmandara duydukları
büyük toplumsal ve politik ihtiyaç, aynı zamanda, bunlara cevap veren,
bunlara cevap verecek niteliklere ve yeteneklere sahip kahramanları öne çıkartır.
Atatürk de Osmanlı İmparatorluğunun çöktüğü, tarihin büyük
bir dönüşüm yaşadığı bir evrede bu kritik dönemden
Türkiye Cumhuriyetini, modern, çağdaş bir devleti kurarak bu
toplumun geleceğini hayırla inşa etmiştir.
Atatürkün bu tarihsel rolünü ifa ettiği
dönemde yani toplumların o gerileme dönemlerinde insanlar istikametin ne
olduğu konusunda kararsızlıklar yaşarlar. Bir tarafta
romantikler vardır, hatırlayınız, çok geniş bir
tahayyül ufkuyla dünyaya bakan, bir tarafta da teslimiyetçiler vardır. En
rasyonel, en tutarlı, o toplumların hem ihtiyacına
karşılık gelecek hem de zamanı iyi okuyacak bir
anlayışla Atatürk ve arkadaşları Türkiye Cumhuriyetini
inşa ettiler. Dönüp tekrar tarihe bakarken birtakım varsayımlarla
kimi eleştiriler getiriliyor. Bunlara mukabele olsun diye bunu ifade
ediyorum. Tarihi kendi zamanı içinde okumak gerekir.
Atatürkün bize bıraktığı
en önemli miras, bu memleketi çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine
çıkarmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Biz bu
mirasın sahibi ve takipçisi olmaya devam eden bir siyasal
anlayışı temsil ediyoruz.
Atatürkün insan tarafı gerçekten çok
önemli. Cemal Granda Atatürkün Uşağı İdim kitabında
hatıratlarında bahseder. Bir gün 19 Mayıs dolayısıyla
radyo konuşması yapar Atatürk ve konuşma yaptıktan sonra
köşke döndüğünde Cemal Grandayı görür. Cemal Granda o
sırada akşamki ziyafet için sofraları düzeltmekte, kendi
ifadesiyle canı burnunda bir hâldedir. Cemal, konuşmamı
dinledin mi? der. Zaten canım sıkkındı. Böyle söyleyince
Paşam, ne konuşması, senin konuşmanla uğraşacak
zamanım mı oldu benim, görmüyor musun? dedim. Sonra, ne söylüyorum
diye durdum. O büyük insan şöyle bana baktı. Cemal Cemal, bahçedeki
havuzların fıskiyeleri fazla açılmış, git onları
biraz kıs. dedi. Son derece nazik bir biçimde haddimi
aştığımı ifade etti. dedi.
Son derece önemlidir bu tür anekdotlar, insani
tavırlar. Atatürkün her yönünü, insani yönünü de görmek gerekir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bostancı.
Böylece gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı
ayrı okutuyorum:
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 19
milletvekilinin, zeytin üreticilerinin ve zeytincilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/360)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Zeytin üreticilerinin ve zeytincilik
sektörünün sorunlarının incelenip araştırılması,
gerekli önlemlerin alınması için Anayasa'nın 98'inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Namık Havutça (Balıkesir)
2) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
3) Birol Ertem (Hatay)
4) İbrahim Özdiş (Adana)
5) Musa Çam (İzmir)
6) Aylin Nazlıaka (Ankara)
7) Özcan Purçu (İzmir)
8) Mahmut Tanal (İstanbul)
9) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
10) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
11) İlhan Kesici (İstanbul)
12) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
13) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
14) Zeynep Altıok (İzmir)
15) Sibel Özdemir (İstanbul)
16) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
17) Aydın Uslupehlivan (Adana)
18) Bülent Öz (Çanakkale)
19) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
20) Barış Karadeniz (Sinop)
Gerekçe:
Türkiye bulunduğu
coğrafi konum ve sahip olduğu Akdeniz iklimi özellikleriyle
İtalya, İspanya, Yunanistan ve Tunus gibi diğer Akdeniz
ülkeleriyle birlikte dünyanın önde gelen zeytin ve zeytinyağı
üreticilerindendir.
Ülkemizde zeytin ve
zeytinyağı üretimi daha çok Ege ve Marmara bölgesinde
yapılmaktadır. Aydın, İzmir, Muğla, Balıkesir,
Manisa ve Çanakkale üretimin gerçekleştiği başlıca
illerdir. Toplam 81 ilimizin 36'sında zeytin üretimi yapılmaktadır.
Zeytin üretimi tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizde de sağlıklı beslenmede,
istihdamın sağlanmasında ve diğer sanayi kollarına
pazar yaratmada yüksek katma değeriyle tarım ekonomimiz için önem
taşımaktadır.
Zeytin ve
zeytinyağı sektörü ülkemiz için üretim, istihdam ve ihracat boyutuyla
önem taşırken aynı zamanda çevre dengesi ve halk
sağlığı açısından da yaşamsal önem arz
etmektedir. Türkiye dünya zeytin ağacı varlığında
4'üncü, zeytinyağı üretiminde de 5inci sıradadır. Zeytin
ağacı varlığı -132 milyon meyve veren, 33 milyon meyve
vermeyen- toplam 165 milyon dolayındadır.
Son dönemlerde ülkemizde
tarım politikaları üreticiyi, çiftçiyi artık yaşayamaz,
üretemez ve yaşamını toprağından kazanamaz hâle
getirmiştir.
Bakanlık hâlâ sektörde
akılcı bir üretim planlaması yapamamış, üretim hedefi
konmuş fakat artacak üretimin nasıl değerlendirileceğini
belirleyememiştir. Zeytin üreticisi AB ülkelerinde üreticiler,
kooperatifler ve birlikler desteklenirken ülkemizde bu desteği alamayan
kooperatif ve birliklerimiz iç ve dış piyasalarda haksız
rekabetle karşılaşmakta ve rekabet edememektedir.
Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
İnternet sitesinde tağşiş yaptığı saptanan
firmalar yayınlanmakta. Zeytinyağında tağşiş
olarak tanımlanan hileli karışım suçuna verilen
cezaların yetersiz kaldığı, aynı firmaların
Bakanlık tarafından devamlı ifşa edilmesine rağmen
hileli satışlarına devam ederek milyonlarca lirayı
kazanmasına engel olmadığı görülmektedir.
Vatandaşı
kandırarak toplumun sağlığıyla oynayan bu firmalar, sektörün
dürüst üreticilerine ve zeytinciliğin geleceğine büyük darbe
vurmaktadırlar.
Zeytinin
üretim ve tüketimindeki sorunların dışında diğer bir
nokta ise özellikle Akdeniz, Ege ve Marmara kıyılarında yer alan
zeytinliklerin rant kurbanı olmasıdır. Bu alanlar iskâna
açılmıştır veya otel ve motele dönüştürülmüştür.
Üreticilerin
kooperatifleşerek veya şirketleşerek hem girdilerini
azaltması hem de doğrudan tüketiciye ulaşması mümkün
olacaktır. Aksi hâlde üretici ile tüketici arasındaki aracılar
kârlarından vazgeçmeyeceğinden, zeytin üretimi ve buna
bağlı olarak zeytinyağı üretimi gittikçe azalacaktır.
Bu ise tüketicinin daha yüksek fiyattan zeytinyağı yemesine neden
olacaktır. Yani, üreticinin ortağı olacağı şirket
veya kooperatif veya birlikle doğrudan tüketiciye ulaşması
gerekir.
Devletin
kontrolünde olan TARİŞ yanında Marmarabirlik ülkemizdeki
zeytincilik sektörüne başarılı birer örnek teşkil
etmektedirler.
Ülkemizde
zeytincilik giderek yok olurken birçok ülke zeytinciliğin gelişmesi
için çok büyük teşvikler vermektedir. Avustralya, Arjantin, Şili,
İsrail gibi ülkeler dünya zeytinciliğinde yer almak için çok büyük
uğraşlar vermektedirler.
Zeytin
üreticilerinin ve zeytincilik sektörünün sorunlarının ciddiyetle ve
bilimsel olarak ele alınarak, incelenerek tespitlerin yapılması,
gerekli önlemlerin alınması ve mağduriyetlerin giderilmesi için
Meclis araştırmasının açılması büyük önem arz
etmektedir.
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 23 milletvekilinin, Roman vatandaşların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/361)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Roman
vatandaşların sorunlarının
araştırılması ve çözüm önerilerinin sunulması
amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104üncü
ve 105inci maddeleri gereği Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Özcan Purçu (İzmir)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Veli Ağbaba (Malatya)
4) Ahmet Akın (Balıkesir)
5) Akın Üstündağ (Muğla)
6) Orhan Sarıbal (Bursa)
7) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
8) İrfan Bakır (Isparta)
9) Kamil Okyay Sındır (İzmir)
10) Musa Çam (İzmir)
11) Nihat Yeşil (Ankara)
12) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
13) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
14) Özkan Yalım (Uşak)
15) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
16) Lale Karabıyık (Bursa)
17) Mahmut Tanal (İstanbul)
18) Kemal Zeybek (Samsun)
19) Ceyhun İrgil (Bursa)
20) Ali Yiğit (İzmir)
21) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
22) Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
23) İlhan Kesici (İstanbul)
24) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
Gerekçe:
Dünyada yaklaşık 15 milyon Roman
yaşamaktadır. Göçebe kültürünü yaşayan Roman vatandaşlar,
devlete karşı tüm sorumluluklarını yerine getirmelerine
rağmen mevcut koşullardan eşit şekilde
yararlanamamaktadırlar.
Roman vatandaşlar, konut olarak baraka
tarzı evlerde en az 5 kişinin yaşadığını,
eğitim, sosyal ve ekonomik alanda yeteri derecede destek
almadıklarını ifade ederken; genellikle hamallık, seyyar
satıcılık, hurdacılık, kâğıt ve plastik
toplama gibi beden gücü gerektiren sigortasız, güvencesiz işlerde
çalışarak geçimlerini sağlamaya çalışmaktadırlar.
Çadırda 4 mevsim geçiren türlü
hastalık ve sorunlarla baş başa olan Roman
yurttaşlarımız, sorunlarına çözüm beklerken, Anayasada
devletin sosyal bir devlet olduğu ifade edilirken, barınma
koşulları yüzünden hâlen yurttaşlarımız
hayatlarını kaybetmektedir. 2016 yılında vatandaşlar
hâlen başını sokacak bir ev bulamıyorsa, TOKİ'nin
varlığı üzerine tekrar düşünülmesi gerekmektedir.
İnsanlar sıcak bir yuvaya hasretle ömürlerini tüketmektedirler.
Yaşam alanları düzensiz ve
sağlıksız olan Roman vatandaşlar,
alıştıkları, uzun süredir yaşamlarını
sürdürdükleri bu yerlerde yerinde kentsel dönüşüm istemektedirler fakat
evleri değerli araziler üzerinde bulunması nedeniyle AKP Hükûmeti
döneminde Kentsel Dönüşüm adı altında evleri düşük
ücretlerle alınarak, ayrılmak istemedikleri kentlerden çok uzak
alanlara gönderilmek istenmektedirler. Ayrıca mahallelerinin yok
edilmesiyle, kültürlerinin de yok olma tehlikesi mevcuttur.
Roman vatandaşlarımız, ülkenin
yurttaşları olarak eşit muamele, rahat geçinebilecekleri
güvenceli iş, kronik bir sorun hâline gelen ön yargıların
aşılıp kültürlerini özgürce yaşamak istemektedirler.
Çocuklarının son yıllarda
eğitime ilgisi önemli oranda artmış ve Türkiye'nin çeşitli
illerinde üniversite kazanmış olmasına rağmen ekonomik
sıkıntılarından dolayı çocukları üniversiteye
göndermekte zorluk çekmektedirler.
Çok az sayıda Roman
vatandaşımız kamu kurum, kuruluşunda
çalışmaktadır fakat çalışanlar da toplumun ön
yargılarından dolayı kendilerini ifade etmekten
kaçınmaktadırlar.
Roman vatandaşların
yaşadığı sorunların giderilmesi ve hissettikleri
yalnızlık ve öteki duygularının yerini güven alabilmesi
için kalıcı çözüm yolları bulunması gerekmektedir.
3.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ve 22
milletvekilinin, koruma altındaki çocukların durumlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/362)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Başta ekonomik olmak üzere çeşitli
nedenlerle aileleriyle birlikte yaşamaktan yoksun bırakılan
çocukların koruma altına alınması, sağlıklı
bireyler olarak yetiştirilmeleri ve onlara, kendilerini güvende
hissedebilecekleri bir gelecek hazırlanması sosyal devlet
olmanın vazgeçilmez görevleri arasındadır. Yetiştirme
yurtlarında 18 yaşına kadar koruma altına alınan
çocuklarımızın, yurtlardan ayrıldıktan sonraki
yaşamlarının ve yaşadıkları sorunların da
sosyal devlet ilkesi gereği takip edilmesi gerekmektedir.
Adaletli bir gelir
dağılımının olmadığı ülkemizde, bu
çocukların yetiştirme yurtlarında kalmak zorunda
bırakılmaları ailelerden çok devletin sorunudur. Yurtlarda kalan
çocuklarımızın sadece barınma, beslenme ve giyim gibi
ihtiyaçlarının giderilmesi yeterli değildir. Bu
çocuklarımızın, pedagojik ve psikolojik gelişimleri,
yeterli eğitim alıp alamadıkları, yeteneklerine göre
doğru yönlendirmelerin yapılıp yapılmadığı,
sosyal gelişimleri, toplumsal uyumları gibi, özen gösterilmesi
gereken daha bir çok durum söz konusudur. Aile
sıcaklığının olabildiğince hissettirilmesi
gereken çocuklarımız tek tipçi yetiştirme
mantığından uzaklaştırılmalıdır. Bu
kurumlarda görev yapan personelin özlük haklarında ve çalışma
koşullarında yapılacak iyileştirmeler psikolojik olarak
çocuklara yansıyacaktır. Yine, bu kurumlarda görev yapacak personel
(sosyal çalışmacı, psikolog, sosyolog ve pedagog gibi) yeterli
sayıda olmalı ve yardımcı personel için gerekli eğitim
altyapısı mutlaka sağlanmalıdır. Bu çocukları
sorunlu çocuklar gibi gören toplum algısı değiştirilmeli,
bu hususta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gerekli
çalışmaları yapmalıdır.
Hayatlarında iki
aşama bulunan yetiştirme yurdu çocuklarımızın ilk
aşaması, yurtta geçirdikleri süredir. İkinci aşama ise bu
çocuklarımızın koruma kararları
kaldırıldıktan sonraki, hayatın birçok gerçeğiyle yüz
yüze kaldıkları aşamadır. Çocuklarımız artık
gençlik evresine geçmiş, birçoğu yeniden ailelerinin ya da
akrabalarının yanına dönmek zorunda kalmıştır. Bu
aşamada çoğu zaman devlet bu çocuklarımızın üzerinden
elini çekmekte, 3413 sayılı Yasadan faydalanarak işe
girebilenler şanslı sayılmaktadırlar ama
ayrıldıktan sonra, hem psikolojik anlamda hem de bir an önce iş
bulup hayata adım atmakta zorlanmaktadırlar. 3413 sayılı
Yasanın uygulanmasında da birçok eksiklikler ve suistimaller
mevcuttur. Yurttan ayrılan çocukların ne ölçüde ve ne kadar süren bir
zaman süreci içerisinde bu yasadan yararlanarak işe yerleştirildikleri
ve işe alımlarda bir ayrımcılık yapılıp
yapılmadığı araştırılmalıdır.
Yine, diğer önemli bir sorun da
reşit sayılmadan yetiştirme yurtlarıyla ilişikleri
kesilen çocuklarımızın bu yasa kapsamı
dışında tutulmasıdır. Bu çocuklarımızın
da mutlaka bu yasa kapsamında değerlendirilmeleri ve ilgili yasadaki
bu hükmün kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca, koruma
kararı kaldırılacak çocuklarımızın
ayrılmadan önce bu sürece hazırlanmaları için gerekli
eğitimlerin verilmesi, karşılaşabilecekleri sorunlarla
ilgili desteğe tabi tutulmaları, hayata adaptasyonları
açısından önemlidir.
Ayrılan çocukların bir istihdam
sağlanıncaya kadar geçen süre içerisinde, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına bağlı il müdürlüklerince sosyal hayata
hazırlanma, barınma ve iş sahibi olma aşamasına kadar
destekleme ve izleme birimlerinin kurulması çocuklarımız
açısından son derece önemlidir. Ayrılan
çocuklarımızın aileleriyle iletişime geçilerek ailelerin ve
çocukların karşılıklı olarak birbirlerini kabulleri
araştırılmalı ve bir sorun varsa mutlaka uzmanlar düzeyinde
çözüm bulunmalıdır. Gerektiğinde tekrar kurum
bakımının devamına karar verilebilmelidir. Kurumdan
ayrılmış ve işe girmek için sıra bekleyen
çocukların özel sektörde istihdamı özendirilmeli, sektöre verilecek
destekler geliştirilerek istihdam sayısının
artırılması yoluna gidilmelidir.
Bu nedenlerle, yukarıda
saydığımız birçok sorunla birlikte, koruma kararı
kaldırılan çocuklarımızın daha sonraki
yaşamlarında meydana gelebilecek sıkıntıların
önlenmesi ve bu hususta yapılabileceklerin
araştırılması amacıyla Anayasanın 98inci ve
TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
2) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
3) Erdin Bircan (Edirne)
4) Ahmet Akın (Balıkesir)
5) Elif Doğan Türkmen (Adana)
6) Akın Üstündağ (Muğla)
7) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
8) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
9) İrfan Bakır (Isparta)
10) Özkan Yalım (Uşak)
11) Lale Karabıyık (Bursa)
12) Kemal Zeybek (Samsun)
13) Ceyhun İrgil (Bursa)
14) Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
15) Nihat Yeşil (Ankara)
16) Dursun Çiçek (İstanbul)
17) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
18) Ali Yiğit (İzmir)
19) Musa Çam (İzmir)
20) Mahmut Tanal (İstanbul)
21) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
22) İlhan Kesici (İstanbul)
23) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler, gündemdeki
yerlerini alacak ve sırası geldiğinde Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler yapılacaktır.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan 674
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve İçtüzükün
128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin görüşmelerine başlıyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 674 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname (1/760) ve İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 425) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 425 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu kanun hükmünde kararname, İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, kanun
hükmünde kararname, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerinde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Şimdi, kanun hükmünde kararnamenin tümü
üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Engin Altaya aittir.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; boş Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
10 Kasımla ilgili
anlayışımızı, biraz önce düşüncemizi söyledik ama
milletin kürsüsünden tekrar kurucumuz ve kurtarıcımız Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü partim adına, bizi seçen milletimiz adına rahmet,
minnet ve şükranla yâd ediyorum. Her geçen gün ona olan özlemimizin
derinleştiğinin altını çizmek istiyorum.
Bugün, Mardin Derik ilçesinde İlçe
Kaymakamının makam odasında bir bomba patlatıldı
sayın milletvekilleri. Kaymakam Beye ve onunla birlikte yaralananlara acil
şifa diliyorum. Mardin Derik ilçesinde devletin en üst temsil
noktasındaki makamın masasının altında bomba
patlatılıyor. Güvenlik zafiyetinin hangi safhada olduğunu
söylememe bile gerek yok. Ama maalesef, Türkiyenin başkenti Ankarada da
Sayın Cumhurbaşkanını ve Sayın Başbakanı korumak
için Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık
korumaları terör estiriyor, Anıtkabire insanların iki saatte
ulaşmasının önü kesiliyor.
Bugün daha vahim bir durum yaşandı.
Bugün Ankarada iki şeyden biri oldu. Ya Anıtkabir girişinde
görev yapan emniyet kuvvetleri Fetullahçı terör örgütünün
mensuplarıdır ya da Başbakanlık ve
Cumhurbaşkanlığı korumaları bir siyasi partinin
silahlı kuvvetleri gibi hareket etmişlerdir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Sayın Başkanına bu kürsüden sesleniyorum beni
duyuyorsa. Bugün, Anıtkabir kapısında milletvekillerine yönelik
olarak yapılan uygulamaya karşı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanını göreve davet ediyorum.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Bakanım, önemli bir şey bugünkü olay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Yok, Hükûmetle
bir işimiz yok. Ortada bir Cumhurbaşkanı var, tek adam var, bir
de onun fen işleri müdürü Başbakan var ama ortada, onlardan daha çok,
eşkıyalık yapan, terör estiren, milletin vekillerine
terbiyesizlik yapan güvenlik kuvvetleri var. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben onlara Emniyet Genel Müdürlüğü mensupları demiyorum, AKPnin
silahlı kuvvetleri.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Çok ayıp, çok ayıp.
ENGİN ALTAY (Devamla) Çok ayıp
değil!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Çok ayıp.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ayıp size
Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Yakışıyor mu ya?
ENGİN ALTAY (Devamla) Ayıp size!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Bu kürsüye yakışıyor mu?
ENGİN ALTAY (Devamla) Söyleyeceklerimi
bitireyim de çık sen ondan sonra özür dile önce, çık özür dile!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Bu kürsüye yakışıyor mu?
BAŞKAN Sayın Altay, Sayın
Altay, eleştirimizi yapalım ama itham etmeden lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 030 plakalı aracımla Anıtkabire gittim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Böyle bir üslup mu var ya, kendinizi kaybediyorsunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir dinleyin, dinleyin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Yapılan
terbiyesizlik!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Bir kere, şu yaptığınız terbiyesizlik!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sen terbiyesizsin!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Terbiyesizsin sen!
ENGİN ALTAY (Devamla) Terbiyesiz
sensin, alçak herif!
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Hiç yakışıyor mu?
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Bakana bir
şey söylesene Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bakan...
ENGİN ALTAY (Devamla) Dinle bir önce,
dinlemesini öğren! Ne olduğunu bilmeden konuşuyorsun!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Ama düzgün konuşun. Bir kere, şu yaptığın
terbiyesizlik!
BAŞKAN Sayın Altay...
ENGİN ALTAY (Devamla) Yapılan
iş terbiyesizlik! Terbiyesizliğe terbiyesizlik denir!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Hiç yakışıyor mu?
BAŞKAN Sayın Altay...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Kamu görevlilerine hakaret edemezsiniz! Kamu görevlilerine hakaret
edemezsiniz!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir dinle! Bir
dinle!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Adabınızı bilin, haddinizi bilin.
BAŞKAN Sayın Bakan...
ENGİN ALTAY (Devamla) Sen haddini bil!
Kimsin sen, kimsin sen!
BAŞKAN Sayın Altay...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Haddini bil! Haddini bil! Önce neyi konuştuğuna bak, edep
diye bir şey var.
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Git Allahını seversen! Geç otur yerine! Ne biçim
adamsın!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sen ne biçim
adamsın ya! Ne diyeceğimi biliyor musun sen?
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen... Kaba
ve yaralayıcı sözler kullanmayalım Sayın Altay, lütfen.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Çok ayıp be, çok ayıp!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın
Bakanı uyarır mısınız.
BAŞKAN Ben ikinizi de uyarıyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Beni taciz etmeye
hakkı yok.
BAŞKAN İkinizi de uyarıyorum;
lütfen, kaba ve yaralayıcı ifadelerden çekinelim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Dört dakika süre
istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Altay, nezaketinizi
biliyorum. İtham etmeden, hakaret etmeden eleştirinizi doğal
olarak yapabilirsiniz.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Meramını anlatmadı ki.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Önce ne konuştuğunuza bakın ya!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bana yapılan
sana yapılsa silah çekersin!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Hakaret yapan sizsiniz bir kere. Ahlak diye bir şey var ya!
BAŞKAN Sayın Bakan...
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Bakan,
haddini bil! Bakansan Bakansın!
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Tamam, ne olmuş?
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne demek ne
olmuş? Beni mi taciz edeceksin oradan?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Ne yani, siz orada kalkıp da Meclisin kürsüsünden hakaret
edeceksiniz, biz de bir şey söylemeyecek miyiz?
BAŞKAN Sayın Altay, Genel Kurula
hitap edin.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
Sayın Bakana niye müdahale etmiyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen...
ENGİN ALTAY (Devamla) Bugün
yapılan iş terbiyesizliktir, o işi savunan da terbiyesizdir!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Siz terbiyesizsiniz!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sensin
terbiyesiz!
BAŞKAN Sayın Bakan... Sayın
Altay...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Ya bu seviyesizlik, bu seviyesizlik! Seviyesiz!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sensin
terbiyesiz! Bakan olmuşsun ama adam olamamışsın!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Çok ayıp bir şey!
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen, istirham
ediyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne demek? Ne
biçim... Aç tutanakları bak!
BAŞKAN Bakın Sayın Altay, bu
şekilde konuşmaya hiçbirinizin hakkı yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) Var.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Başkan,
Sayın Bakanın müdahale etme hakkı var mı böyle?
BAŞKAN Herkes üslubunu takınmak
durumunda.
ENGİN ALTAY (Devamla) Hayret bir
şey ya!
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ama,
bıraksın sözünü bitirsin.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir bitirsin sözünü.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Çok ayıp be!
BAŞKAN Üslubunuzu takının,
lütfen!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) O kürsüden olmaz
öyle.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ya, iki
dakika sözünü bitirsin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Bu ahlaksızlık ya!
BAŞKAN Sayın Bakanım, siz de
müdahale etmeyin.
Sayın Altay, lütfen
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Bu kadar seviyesiz olunur mu!
ENGİN ALTAY (Devamla) Seviyesiz sensin!
Kes sesini! Bakansan Bakansın!
BAŞKAN Sayın Bakan
Sayın Altay
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
425 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın Altay, söz veriyorum size.
Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, görüşmeler sırasında Maliye
Bakanı ile aralarında geçen diyaloğu tasvip etmenin mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, 425 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Meclis kürsüsünde
konuşma yaparken, bugün Anıtkabirde yaşanan bir olayı
Genel Kurula ve milletimize naklederken Sayın Bakanla aramızda Meclis
âdetlerine, geleneklerine uymayan, yakışık almayan bir diyalog
geçmiştir. Bizim bunları tasvip etmemiz mümkün değildir.
Genel Kurulun bilgisine arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan
21.- Maliye Bakanı Naci
Ağbalın, görüşmeler sırasında İstanbul
Milletvekili Engin Altayla aralarında geçen
karşılıklı bazı ifadelerden dolayı üzgün
olduğuna ilişkin açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Grup Başkan Vekilimize
teşekkür ediyorum. Gerçekten, biraz önceki görüşmeler
sırasında hiçbirimizin hiçbir şekilde tasvip etmediği
karşılıklı görüşler ifade edildi. Ben de bundan
dolayı üzgünüm. Mecliste bütün çalışmaların
karşılıklı saygı içerisinde yürütülmesi esastır.
Tekrar kendilerine teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, bir
hatırlatmada özellikle bulunmak istiyorum: İç Tüzükün 66ncı
maddesi İç Tüzüke uymayı, görüşülen konudan
ayrılınmamasını; İç Tüzükün 67nci maddesi Genel
Kurulda yapılan konuşmalarda temiz bir dil
kullanılmasını, kaba ve yaralayıcı sözler sarf
edilmemesini düzenlemektedir.
Yine, İç Tüzükün 65inci maddesinde
Genel Kurulda söz kesmek, şahsiyatla uğraşmak ve
çalışma düzenini bozucu harekette bulunmak
yasaklanmıştır.
Şimdi, görüşmelerin
sağlıklı ve verimli yürütülebilmesi, gerginliklere sebep
olunmaması için tüm milletvekillerimizden konu dışına
çıkmamasını, temiz bir dil kullanmasını ve şahsiyatla
uğraşılmamasını, yine aynı şekilde hatibin
sözünün kesilmemesi hususunda azami hassasiyet göstermelerini rica ediyorum.
Göstermiş olduğunuz özenden ve
hassasiyetten dolayı da teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 674 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname (1/760) ve İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 425) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, tümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Engin Altayı tekrar
kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Altay. (CHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tekrar Genel Kurulda olmaması gereken bu
olayların yaşanmasından duyduğumuz üzüntüyü ifade etmek
isterim ancak bu olayların yaşanmasına sebep olan konu da esasen
kimi kamu görevlilerinin muhalefet partilerine yönelik hoşgörüsüz
tutumlarıdır. Yani, onların şöyle zannetmemesi lazım:
İşte bunlar muhalefet, bunlar iktidar. Devletin polisi devletin
polisidir. Elbette, bugün söylediği gibi, o millettir, biz vekiliz; asıl
olan odur ama orada bir görev ifa etmektedir ve o görevi yaparken siyasilerin
rozetlerine göre değil, görevin gereğine göre hareket etmek
zorundadır, aksi bir durum Türkiyede daha tatsız gelişmelerin
yaşanmasına yol açar.
Sayın milletvekilleri, bugün yaşanan
olay Sayın Cumhurbaşkanına yönelik yüksek güvenlik önlemlerinden
kaynaklı, biz bunu biliyoruz ama burada biz bile potansiyel olarak bir
suçlu gibi, bir tehdit gibi görülüyorsak, devlet bu hâle geldiyse
yanlış burada. O polisler ya benim biraz önce söylediğim gibi,
iktidarın ordusu olmaya soyunmuş insanlar ya da FETÖcüler, bu tür
provokasyonlar da mümkün. Ne malum bunların bir gerginlik yaratmak
amacıyla Emniyete sızmış FETÖcü olmadığı.
Var mı bu konuda bir deliliniz? Bir sürü adam alıyorsunuz, bunları
bir sorgulayın bakayım. Eminim, yarısı FETÖcüdür,
yarısı FETÖcüdür. İktidar olarak -sayın milletvekillerini
tenzih ediyorum- bu tür tavırlara sizin prim vermemeniz lazım, bu tür
iş ve işlemleri yapan bürokratlara sizin haddini bildirmeniz
lazım. Aksi takdirde, bugün bana, yarın başkasına.
Herkesin bir şey bilmesini isterim.
Sayın Cumhurbaşkanını gerekirse bu millet, herkes korur,
ben de korurum. Benim bulunduğum yerde böyle bir şeyi ben tespit
etsem, onun polisinden önce ben buna müdahale ederim, o eli ben kırarım,
silah çeken eli. Herkes haddini bilsin. Kimse kraldan çok kralcı
olmasın. Yani doğal olarak bugün, bana, şahsımda partimize
ve milletvekillerimize yapılan iş ayıp bir iştir, Hükûmetin
partimizden özür dilemesi lazım. Sayın Bakan Maliye Bakanı,
kendisini de çok severim, ayrı, bir şey demiyorum. (CHP
sıralarından gülüşmeler) Gülmeyin, seviyorum, evet, bu ayrı
bir şey. Ama, İçişleri Bakanının bu olaydan haberi yok
mu? Meclis Başkanı nerede? Nerede Meclis Başkanı? Bugün
benim Anıtkabire sokulmayan arabam TBMM 30 plakalı. Ben sonra
bizim milletvekillerimizin geldiği otobüse binerek Anıtkabire
girdim. Adama diyorum ki: Kardeşim plaka bu. Al bak kimliğimi de
göstereyim. O Dışişlerinde basılan giriş kartı
bu milletvekili kimliğinden daha mı kıymetli? Bu ne kepazelik!
Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Efendim bir de bağırıyor
oradan: Çekin, çekin. Alıştılar ya bunlar, dava açacaklar.
Bildiğin yere kadar git. Gidebildiğin yere kadar git. Sen önce
devletin polisi olmasını öğren. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunlar olur mu? Terbiyesiz dedim adamlara. Terbiyesiz iyi
eğitim almamış, gerekli eğitimle donanmamış
demektir. Tekrar bu konuyu kapatmak istiyorum.
Konuya da şuradan girdik: Derik
Kaymakamımıza yapılan saldırıdaki güvenlik
zafiyetinden girdik. O kaymakamı biraz koruyabilseydi ya bu devlet, beni
engelleyeceğine. Bir diğer siyasi partinin grup başkan vekiline
de benzer muamele yapılmış. Ayıptır bunlar. Size de
geliyorlar Öyleydi, böyleydi., tabii, işgüzar bunlar yani
bürokratları söylüyorum. Emniyet Genel Müdürlüğü
mensuplarının büyük çoğunluğunu da tenzih ediyorum. Polis
arkadaşlarımız bu konuyu üstüne almasın. Ama, bir realite
var, Türkiyede bu koruma işinin tadı kaçtı.
Başbakanlık korumaları, Cumhurbaşkanlık korumaları,
Türkiye garip, anormal bir hâl aldı. Devletin her vesileyle Millet,
millet
Milletin bağrından çıktık
İyi, güzel,
çıktın. Ne korkuyorsun o milletten? Korkma, bu millet sana bir
şey yapmaz. Bu millet vakti zamanı geldi mi seni sandıkla oradan
indirmesi icap ediyorsa indirir. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu, Başbakan için de geçerli, sayın bakanlar için
de geçerli, benim için de geçerli. Milletten korkarak siyaset yapılır
mı? Tehdit var, biliyorum, yok demiyorum. Elbet belli tedbirlere ihtiyaç
var ama işin tadını kaçırmaya gerek yok. Bu konuda
umarım, dilerim Emniyetten bir yetkili de beni dinliyordur.
HALİL ELDEMİR (Bilecek) Niye
bağırarak konuşuyorsun?
ENGİN ALTAY (Devamla) Ses az
çıkıyor diye bağırıyorum.
BAŞKAN Sayın Altay, bu arada
şunu ifade edeyim: Meclis Başkanımızı da sordunuz, o
istirahatte, raporlu.
ENGİN ALTAY (Devamla) Öyle mi?
BAŞKAN Ciddi bir rahatsızlık
geçirdi. Buradan Allahtan şifalar diliyoruz kendisine.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Ne tesadüf 10 Kasıma denk gelmesi!
BAŞKAN Bilgileri ileteceğiz
yalnız.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben de Sayın
Meclis Başkanına acil şifa diliyorum, Allahtan şifa
diliyorum, geçmiş olsun; bir an önce sağlığına
kavuşmasını temenni ediyorum ve iş görür hâle geldiği
gün itibarıyla da bu konu benim değil onun namusudur. Bu konuyu
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına emanet ediyorum, nasıl
biliyorsa öyle yapsın.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; KHKya geçeceğiz.
Bugün 10 Kasım, önemli bir gün. Bugün
bütün devlet ricali Anıtkabirdeydi. Belki Türkiye için, Türkiyedeki bu
gergin, gerilim siyaseti için bir umut, bir başlangıç olur diye
bekledim. Ancak, her şeye rağmen, huylu huyundan vazgeçmiyor.
Sayın Cumhurbaşkanında bugün iki şey yakaladım.
Birincisi, Atatürke yönelik, Gazi Mustafa Kemal Atatürke yönelik olumlu,
müspet, yapıcı ve Atatürkü sanki bizden çok daha iyi
kavramış, anlamış. İddia, iddia ona ait; doğal,
olabilir, keşke öyle olsa keşke Atatürkü çok daha iyi
anlamış olsa keşke Atatürkün nasıl bir Türkiye
tasavvurunu, tasavvur ettiğini kavramış, bizden daha iyi
kavramış olsa. Ben burada bir kere söyledim: Atatürk Cumhuriyet Halk
Partisinin Atatürkü değil sadece, Atatürk 80 milyonun Atatürkü, bunda
bir tereddüt yok ve hep öyle olacak. (CHP sıralarından
alkışlar) Hep öyle olacak. İktidar partisinin sayın milletvekillerinin
de iktidar partisine oy veren 20 küsur milyon seçmenin de Atatürkü bir
tereddüt yok ama bu şu demek değil: Zorda kaldı mı, mecbur
oldu mu -öyle de iddia edilebilir- ya da resmî günlerde Atatürkle ilgili bir
iki övgü dolu söz söyleyip ondan sonra çıkıp da başka yerlerde
başka şeyler söylemek. Atatürkten ne anlıyoruz, bu çok önemli.
Ben Atatürk deyince sadece Atatürk anlamıyorum. Ben Atatürk deyince laik
cumhuriyet anlıyorum. Burada mutabıksak mesele yok. Atatürk deyince
hukukun üstünlüğünü anlıyorum. Atatürk deyince ötekileştirmemeyi
anlıyorum. Atatürk deyince inanç aidiyeti üzerinden siyaset yapmamayı
anlıyorum. Atatürk deyince yaşam tarzına müdahale etmemeyi
anlıyorum. Atatürk deyince etnisite siyasetinden uzak durmayı
anlıyorum. Çağdaşlaşmayı anlıyorum Atatürk
deyince, Yurtta barış, dünyada barış. anlıyorum ve
egemenliğin kerametini Meclisten ve milletten bilmek anlıyorum,
Meclisin ve milletin dışında hiçbir şeyden keramet ummamak
anlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Yani, cemaat ve
tarikatlardan değil, Meclisten keramet, milletten keramet anlıyorum
ben Atatürk deyince. (CHP sıralarından alkışlar)
Böyle baktığınız zaman
Bize kurucusu olduğu partinin mirasyedileri demiş Sayın
Cumhurbaşkanı. Sayın Cumhurbaşkanının bugün de
böyle bir kutuplaştırma, bir ayrıştırma, bir
kamplaşma politikasından ne murat ettiği konusunda kuşkum
var. Daha doğrusu, Sayın Cumhurbaşkanından önce Sayın
Cumhurbaşkanının danışman kadrosuyla ilgili, kendisi
dâhil herkesin bir kafa yorması lazım. Belki de adamcağıza
diyorlar ki: Efendim, reis bey, reis hazretleri -her neyse- böyle yaparsak biz
yüzde 50yi konsolide ederiz. Ya, yapmayın, yazıktır,
günahtır. Üç gün önce söyledim: Bu milleti bölmeyin, bu toplumun içine
nifak sokmayın, bu toplumu laik-antilaik diye; Alevi-Sünni diye;
cumhuriyetçi, Atatürkçü- Atatürkçü olmayan, cumhuriyetçi olmayan diye;
inanan-inanmayan diye ayırmak günahtır, ayıptır. Bu Meclis
el ele, kol kola, et tırnak gibi geçmiş insanların mücadelesiyle
Atatürkün önderliğinde bu ülkeyi bu hâle getirdi. Tarihimiz doksan
yılla sınırlanıyor. Ne alaka Sayın
Cumhurbaşkanı, ne alaka? Biz Kayı boyunu da biliriz, Selçukluyu
da biliriz, Osmanlıyı da biliriz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Yeni
yeni öğrenmeye başladınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bütün
bunların en üstünde Türkiye Cumhuriyeti var, ne güzel, ne mutlu. Kim
Selçukluya ilişmiş, kim Osmanlıya laf etmiş? Yani Tarihi
doksan yılla sınırlıyorlar. ne demek, nasıl bir laf?
Ne murat ediyor buradan Sayın Cumhurbaşkanı, çok merak ediyorum.
Bu kürsüden bir kere daha söylüyorum: Ne oldu
15 Temmuzda? O zaman iyiydi. Karşılıklı birbirlerine
bakıldığı zaman insanlar gülüyordu, içten gülüyordu. Ne
geçti? Ne değişti? İnsaf, vicdan. Ben kamplaşmaktan besleniyorum.
Aklıma bu geliyor. Belki, Allah var, Tayyip Erdoğanın iç
dünyası bu değil ama o danışmanlar, o şürekâsı
diyor ki: Sen vur CHPye! Şimdi, MHPye vurmuyor bugünlerde. Vur ona,
buna! Bu nasıl bir mantık? Bu mantık bir gün milleti bezdirir.
Hani, hep söylüyorsunuz ya Şu kadar oy aldık, bu kadar oy aldık.
Bir gün bu mantıktan millet bezer, pek fena bir ders verir size. Bir
zamanlar yüzde 22den yüzde 1e düşen partiler biliriz biz. Olun diye
söylemiyorum, beddua etmiyorum, milletin takdiri, yapmayın etmeyin
diyorum, milleti bölmeyin, ülkeyi bölmeyin, toplumu bölmeyin diyorum; biz iyi
niyetliyiz diyorum, biz samimiyiz diyorum, biz Allahla aldatanlardan
değiliz, siz de -kastım Hükûmet- Hükûmet de aldatmasın diyorum.
Yanlış mı söylüyorum? (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Yanlış.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, bugün
bir konu daha var, çok kısa ona da değinmek istiyorum.
Metiner burada mı? Gıybet
yapmayalım ama bugün bir gazetede bir yazı yazmış,
şöyle yazmış, özetle diyor ki: CHP; HDPliler tutuklandı,
Cumhuriyete baskı oldu diye Parti Meclisini topladı olağanüstü,
15 Temmuzda niye toplamadı? Sonra bizi de PKKyla ve FETÖyle
ilişkilendirmiş kıt aklıyla ve her zamanki işgüzar
kişiliğiyle. Metiner bunlara cevap verir. O Metineri bir gün siz o
partiden atacaksınız, belki hapse de atacaksınız, o zaman
onun hukukunu da Cumhuriyet Halk Partisi sağlayacak, temin edecek,
koruyacak. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsiyatla
uğraşmayalım lütfen Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir gazeteci
olarak o Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisini -çok ilgili de, ilgili gibi de
aslında- ve Cumhuriyet Halk Partisini daha yakından izlemesinde yarar
var. 15 Temmuzdan bir gün sonra -ki 15 Temmuz 16ya sarktı- Cumhuriyet
Halk Partisinin dışında hiçbir siyasi parti en üst
organını toplamadı. 17 Temmuzda biz parti meclisini
olağanüstü topladık. Başka toplayan parti var mı?
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Biz toplu hâldeydik.
Biz zaten toplu hâldeydik.
ENGİN ALTAY (Devamla) Allah için, kimi
siyasetçiler o zaman evinden çıkamıyordu, daha ne olacağı belli
değil, bakarsın ikinci dalga gelir diye. Neredeydi Metiner o gece?
Neredeydi, burada mıydı? Ayıptır! O gece şöyle
demişiz
Bu kürsüde hayatımda metin okumadım, bakarak
konuşma yapmadım.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Ayıp
ediyorsun! Tankın üzerindeydi o.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben
Peki,
Metiner burada olabilir.
Ben soruyorum sadece. CHP bir gün sonra parti
meclisini topladığı hâlde CHP 15 Temmuzdan sonra parti
meclisini toplamadı. gibi bir yalanı yazmak ayıp etmek olmuyor
mu? O, verir
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen, Genel
Kurula hitap edelim, şahsiyatla uğraşmayalım, kendisi de
yok burada, lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Tamam
Başkanım.
Uzun zamandan sonra, bir şey
okuyacağım.
Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu ortak açıklaması:
Parti Meclisi ve TBMM Grubumuz 15-16 Temmuz
darbe girişimi ve sonrasındaki süreci değerlendirmek üzere 17
Temmuz 2016 tarihinde Parti Genel Merkezinde toplanmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir
cuntanın parlamenter demokrasimize yönelik darbe girişimini
lanetliyoruz. Darbeden iki gün sonra, daha siz konuşmuyorsunuz.
Türk Ordusunun üniformasına ve onuruna
yakışmayan tutum içindeki bu gruba karşı siyaset kurumu,
milletvekillerimiz ve milletimiz gereken tutumu alarak karşı
çıkmıştır. Parlamenter demokrasi birikimimizin
yarattığı demokrasi kültürü, bu darbe girişimini
başarısız kılmıştır.
Her türlü darbe ve kalkışmaya
karşı halkın demokratik direnme hakkı kutsaldır.
Parlamenter demokrasinin yarattığı tarihsel birikimin gücüyle
halkımız, darbeye karşı direnme hakkının bir
örneğini vermiştir.
Bu bağlamda, bugüne kadar olduğu
gibi bundan sonra da asker sivil ayrımı yapmaksızın her
türlü darbe girişimine ve vesayete şiddetle karşı
olduğumuzu ifade ederiz.
Siyasi partilere önümüzdeki dönemde çok önemli
sorumluluklar düşmektedir. Benzeri olaylarla bir daha
karşılaşmamamız için siyasi partilerin özeleştiri
yapması bir zorunluluktur.
Önümüzdeki görev, darbecilerin hesap vermesi,
toplumsal normalleşmenin sağlanması ve demokrasimizin
güçlendirilmesidir.
Türkiye'nin saygınlığı
açısından hesaplaşma süreci sadece ve sadece hukuk
sınırları içinde yürütülmelidir. Darbeciler, tüm iş
birlikçileriyle birlikte hukuk düzeni içinde yargı önüne çıkmalı
ve hesap vermelidir. Hesap sorma sürecini ve soruşturmaları, Anayasa
ve hukuk sınırları dışına taşıyıp
bir cadı avına dönüştürmek, Anayasayı ihlal eden
darbecilerle aynı konuma düşmek olur.
Soruşturmalarda özellikle sorumlu olanla
olmayanı ayırmak, sorumlulardan hukuk sınırları içinde
hesap sormak, bundan sonraki normalleşme ve demokratikleşme sürecinin
selameti açısından büyük önem taşımaktadır.
Soruşturmalar, intikam ve tasfiye fırsatı gibi görülmemelidir.
Öte yandan, hukuk devletinin gereği
olarak er ve erbaşlara dönük linç girişimleri de aynı biçimde
soruşturulmalıdır.
Siyaset kurumu ve devlet organları,
halkın kutuplaştırılmasına,
kışkırtılmasına, çatışma potansiyelinin
tahrik edilmesine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin düşman gibi gösterilmesine
dönük her türlü girişim ve ortamı ortadan kaldırmakla
sorumludur.
Ülkemizin geleceği tam demokrasidedir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütün siyasi partilere açık
çağrımızdır: Güçlü bir parlamenter sistem ve özgürlükçü
demokrasi için her türlü çabayı göstermeye hazırız. Bu, bizim
tarihî sorumluluğumuzdur.
Sayın Mehmet Metinerin bugünkü
yazısına bir cevaptır, anlayan anlar. Anlayana sivrisinek saz,
anlamayana yapacak bir şey yok. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, öte yandan, çok tartışılan
son parti meclisi bildirimizi zamanım çok kalmadı,
okumayacağım ama oradan bir iki şeyi sizinle paylaşmak
istiyorum: Darbe girişiminde yer alan, destek veren askerî, siyasi ve
bürokratik tüm unsurlar en kısa sürede ortaya çıkartılmalı
ve hukuk çerçevesinde yargılanmalıdır. Neresi yanlış
bunun?
AKP, Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde
ve seçimle gelen temsilcilerle yürütülmesi gereken çözüm sürecini, TBMMyi hiçe
sayarak doğrudan PKKyla pazarlığa girerek yürütmüştür.
Yanlış mı, ne var bunda?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Doğru.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bir tespit
değil mi bu? Geçiyorum.
Hukuki süreçler tamamlanıp hüküm
kesinleşmeden milletvekillerinin tutuklanması Anayasaya ve Anayasa
Mahkemesinin içtihatlarına aykırıdır. Bu hukuk dışı
uygulamaya son verilmelidir. Ne var bunda? Şunu da söyleyeyim: FETÖ, PKK
ve IŞİD terör örgütlerine yardım ve yataklık eden saray ve
AKP yöneticileri buraya takıldığınız muhakkak- demokrasimize
ve ülkemizin bekasına yönelik en büyük tehdittir. Bu tehdit
yurttaşlarımıza demokratik direnme hakkını da
vermektedir. Bu bir tespit, bu bir eleştiri. Siyasette birbirimize her
gün gül uzatamayız. Dünyanın en doğru işini bile
yapsanız muhalefetin size Aferin demesini mi bekliyorsunuz? Sayın
Binali Yıldırımla altı yedi yıl önce Sinopta bir
anım vardır. Binali Bey Sinopa gelmiş Bakan olarak, Sinopun o
dönemki milletvekilleri Efendim, bu Engin Bey bizimle çok
uğraşıyor yerelde. diyorlar. Binali Bey çok güzel bir cevap
verdi onlara: Siz Engin Beyden övgü mü bekliyorsunuz? Siyasetin gereği
budur, adam işini yapıyor." dedi. Binali Bey'in sekiz sene
önceki mantığının şimdi iktidar partisinin sayın
milletvekillerinde ve özellikle Hükûmette de olması lazım. Her
vesileyle söylediğim bir şey var: Öfke biraz muhalefete
yakışır, iktidara yakışmaz; size sabır
yakışır. Ben Refah Partisinin 56 milletvekiliyle şurada
koalisyon iktidarına kök söktürdüğünü biliyorum. Sizin
gösterdiğiniz refleksi, o günkü koalisyon hükûmetine mensup siyasi
partiler o zaman göstermedi.
Değerli milletvekilleri -çok konu var,
dağıldı tabii bu tantana şeyle- şunu söylemek
istiyorum yalnız: Arkadaşlar, hepimizin bir siyasi aidiyeti var. Hiç
şüphesiz, parti hiyerarşisi de var. Bunları kabul ediyorum,
saygıyla da karşılıyorum, bizim de var ama ortada bugün
Sayın Cumhurbaşkanı da söylüyor: Bu cumhuriyet gökten zembille
inmedi, sokakta bulunmadı. Bizim de söylediğimiz bu. Efendim, biz
Atatürk'ü daha iyi anladık. Ne mutlu, ne güzel! Hiçbir
itirazımız olmaz. Başından beri söyledik hepimizin bu diye,
cumhuriyet de bizim değil, Atatürk de; hepimizin, ortak değer, ortak
ülkünün önderleri, değerleri ama sorumlu olduğumuz bir 80 milyon
insan var. Kürtüyle Türküyle, Alevisiyle Sünnisiyle, Arapıyla
Gürcüsüyle, kuzeylisiyle güneylisiyle, bu 80 milyon insanı bölmeyin
Hükûmete söylüyorum tabii- ayrıştırmayın,
ötekileştirmeyin, kamplaştırmayın. Bundan kimseye
hayır yoktur. İnançların gereği de bu değildir,
siyasetin edebi de bu değildir. Bu tür politikalarla zaman zaman belli
oylar konsolide edilebilir. İnanç aidiyeti üzerinden siyaset yaparak belli
kesimin oylarını alabilirsiniz, desteğini alabilirsiniz ama o
aslında bir zafer değildir, hezimettir. Hani diyorsunuz ya Yenilgi
yenilgi büyüyen bir zafer vardır. Siz, şimdi zafer zafer yenilgiye
gidiyorsunuz, farkında değilsiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çok
çalışmanız lazım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bostancı, sisteme
girmişsiniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Buna da
cevap ver!
BAŞKAN Bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın 674 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Altayın bu sabah
Anıtkabire girişte yaşadığını ifade
ettiği zorluk konusunda burada ortaya koyduğu şikâyetin Meclis
Başkanlığınca takip edilmesi hususunu biz de teyit
ediyoruz. Bu araştırılsın, incelensin ve Meclisin
mensuplarına karşı, vekillerine karşı bu güvenlikle
ilgili tedbirler konusu daha dikkatli ve itinalı bir şekilde sürdürülsün.
Sonuçta millet adına görev yapıyoruz.
Sayın Engin Altay, bizim laik-antilaik,
Alevi-Sünni diye memleketi böldüğümüzü, kutuplaştırıcı
bir siyaset izlediğimizi ve böyle devam ettiğimiz sürece halkın
bize mutlaka bir ders vereceğini ifade ediyor, Bu mantıkla
giderseniz halk size ders verecek. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Halk
tabii beğenmediği, uygun görmediği bir mantığı
görürse ders verir. Sayın Engin Altayın mantığı
çerçevesinde ifade ediyorum. On seçimdir halk kime ders veriyor, hangi
mantık dolayısıyla ders veriyor? Kendi mantığı
çerçevesinde, kendi söylediği mantık çerçevesinde bunun
cevabını da kendisinin düşünmesini talep ediyorum.
Sayın Metinere ilişkin,
beğenirsiniz, beğenmezsiniz, eleştirirsiniz muhakkak, Meclisin
bir vekili. Bahsedildiği gece, 15 Temmuz gecesi, gece saat on birden
itibaren sabaha kadar havaalanındaydı, Sayın
Cumhurbaşkanımızla beraberdi, daha sonra da Meclisteydi. Bunu da
bir nesnel bilgili olarak burada paylaşmak isterim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Usta, buyurun.
Size de 60a göre bir dakika
süre veriyorum.
23.- Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın 674
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Engin Altay
zannediyorum bizi kastetmedi ama belki bir bilgiyi paylaşmakta fayda olur
diye ben de ifade etmek istedim, söz aldım.
Şimdi, 15 Temmuz gecesi
bu aslında basına da yansıdı- biliyorsunuz, Sayın
Genel Başkanımız saat on sularında Milliyetçi Hareket
Partisi Genel Merkezine gelmiştir, akşam saat on bir gibi divanı
toplamıştır ve divan ertesi gün sabah saat ona kadar hiç
dağılmamıştır ve bütün olayları kontrol
etmiştir, gerektiğinde vaziyet etmiştir.
Ayrıca, biliyorsunuz, ilk
beyanat da Sayın Genel Başkanımızın Sayın
Başbakanı arayıp saat dokuz sularında, Hükûmetin
arkasında olduğunu ve darbeye karşı olduğunu ifade
etmesi olmuştur. Bunları atlamamak gerekir. Bunu tekrar bir
hatırlatmak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, sadece tutanaklar
bakımından
Benim oradaki kastım
kesinlikle Milliyetçi Hareket Partisinin sayın yöneticileri,
mensupları değil. Kastım açıktı; iktidar partisinin
kimi, kimi yöneticileriydi. Kastım buydu.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Altay.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının, Millet, bayrak gibi kutsal
değerler söz konusu olunca tüm siyasi partilerin ortak bir paydada
uzlaşı kültürünü devam ettirmesinin önemli olduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN Çok
değerli milletvekilleri, bir defa şunu özellikle ifade etmek isterim
ki ben de, 15 Temmuz gecesi tüm siyasi partiler ve tüm milletvekilleri,
milletin hissiyatına da bakarak sokaktaydı, meydanlardaydı.
Kendi iradesine sahip çıktı aslında milletvekillerinin hepsi,
siyasete sahip çıktı. Çünkü hedef, tabii ki
Cumhurbaşkanımız, Başkanımız, Hükûmetimiz ama
hedef demokrasiydi, hedef siyasetti ve siyasi partiler varlık nedeni olan
siyasete, demokrasiye, millî iradeye sahip çıktı.
Tüm milletvekilleri, o gece,
Ankarada olanlar Meclisteydi, Ankara dışında olanlar seçim
bölgelerinde veya başka yerlerde -biliyorum ki- sokaktaydı,
meydandaydı.
Tüm genel başkanlar bu
noktada azami hassasiyet gösterdiler.
Ertesi gün, olağanüstü
toplantıda, burada ortak bir bildiri de yayınlandı.
Arzumuz, kastımız,
niyetimiz, bu birlikteliğin söz konusu vatan olunca, millet olunca, bayrak
olunca, söz konusu kutsal değerlerimiz olunca bu ortak paydada tüm siyasi
partilerin bu uzlaşı kültürünü devam ettirmesi, kendi iradesine,
milletin iradesine sahip çıkmasıdır.
Yine, o gece, ben de çok iyi biliyorum ki
Mehmet Metiner arkadaşımız İstanbulda sokaklardaydı,
meydanlardaydı; havaalanına kadar da gitti, ben de çok yakinen
biliyorum, kendisiyle de haberleşmiştik.
Dolayısıyla, kimse kimseyi itham
etmeden, millet adına, memleket adına, inşallah, ortak
meselelerimizde ortak çözümü geliştirmeye devam edelim diyorum.
Tekrar gösterdiğiniz hassasiyet için tüm
gruplara, tüm milletvekillerine teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Gök, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, az önce burada
Sayın Altayın yapmış olduğu konuşma, Sayın
Metinere dönük konuşma Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili yapmış
olduğu bir değerlendirmeden kaynaklandı.
BAŞKAN Bir de O gece neredeydi? diye
bir şey de olunca bunu izah etme gereği hissettik.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama, tabii, Sayın
Metiner Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisini toplamadı, bir karar
almadı. derken bir cevabı hak ediyor. Ona cevap verilirken verilen
cevabın üzerine de başka yorumların yapılması da bence
uygun değil. Biz ona cevap verdik.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
hassasiyetiniz için. Çok sağ olun Sayın Gök.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 674 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname (1/760) ve İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 425) (Devam)
BAŞKAN Tümü üzerinde gruplar adına
ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Kadir Koçdemire aittir.
Buyurun Sayın Koçdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KADİR KOÇDEMİR
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin
başında, Türkiyeyi dünya üzerinde müstemleke olmamış tek
Türk ve İslam toprağı yapan, zamanın gereğini
dosdoğru okuyup hayata geçiren kadroların ve seferberlik neslinin
büyük liderini ebediyete intikalinin yıl dönümünde saygı, minnet,
özlem ve rahmetle anıyorum. O, Türk milletine adanmış bir ömürle
ölümü öldürmeyi başarmıştır, bizim ve gelecek nesillerin
gönüllerinde yaşayacaktır.
Bugün Atatürkü 2016 yılından geriye
doğru tekrar anlamak istediğimizde, ona
baktığımızda ilk akla gelen kavram, millet ve müşterek
biz duygusudur. Hakikaten, cumhuriyet nesli zamanın ruhunu, zamanın
gereğini iyi okuyup bu topraklardaki insanların modern manada millet
olması sürecini başlatmıştı. O Türkiye Cumhuriyetini
kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. demişti ama maalesef,
cumhuriyetin ilk yıllarında büyük bir coşkuyla; yokluklara,
sefalete, kıtlıklara, hastalıklara, cehalete rağmen
sağlanan bu müşterek biz duygusu ve büyük ve onurlu bir aile olarak
millet olma hissi; bu millete aidiyet, mensubiyet duygusu zamanla
zayıflamış; özellikle son yıllarda alt/üst kimlik gibi
safsatalarla millet kamplaşma ve kutuplaşmaya doğru götürülmüştür.
Diplomasinin, birlikte yaşamanın,
devlet olmanın tecrübelerinden ve Türk milletinin bu sahadaki birikiminden
bihaber olan kadrolar, hem içeride hem de uluslararası arenada Türkiyeyi
ciddi risklerle karşı karşıya kalır hâle
getirmiştir.
Bugün hibrit bir iktidarımız var,
ihtiyacı olduğu anda yakıtını değiştiren bir
iktidar; başlangıçta liberallerle, ayrılıkçılarla,
başka şeylerle devrevi koalisyonlar yaparak bugüne geldi ve 15 Temmuz
diye bir badireyi yaşadık. Ama, aynı zamanda, teflon bir
Hükûmetimiz var. Yaşananlardan hesap sorma kısmında kendisini
ehil, yetkili hissediyor ama hesap vermeye gelince ona hiçbir sorumluluk,
hiçbir mesuliyet yapışmıyor; sanki bu ülkeyi yönetenler
başkalarıydı.
15 Temmuzdan sonra da normalde itidalli
davranılıp soğukkanlılıkla, devlet
adamlığı tavrıyla hareket edilse, o gün sağlanan
birlik beraberlikle uzunca bir zamandır hasret
kaldığımız kaynaşma ve millet olarak büyük bir aile
olma duygusunu pekiştirme yerine, maalesef, Önce yap, sonra
açıklarsın. diyerek 15 Temmuzda verdiğimiz yetkinin
dışında pek çok düzenleme yapmaktadır. Bugün
görüştüğümüz kanun hükmünde kararname de aynen böyledir. Birazdan,
neleri düzenlediğini yüce heyetinize arz edeceğim, bunların 15
Temmuza gelmeyle ya da 15 Temmuzdan sonraki tedbirlerle ne kadar alakası
var, onu sizlerin takdirlerine sunacağım.
Ama bugün
şu fotoğrafı görmemiz lazım: 140 bin kişinin -belki
daha fazla şu anda- işinden olduğu bir süreçteyiz. 40 bin
kişinin içeride olduğu bir dönemdeyiz. Bu 40 bin kişinin içeri
girmesi için, herhangi bir rehabilite, herhangi bir hazırlık olmadan
40 bine yakın kişinin de cezasından önce salıverildiği
bir dönemdeyiz. 14 bin iş yeri kapanmış vaziyette, 130
civarında gazeteci içeride, 140 medya kuruluşu kapanmış;
1930ların Almanyasında
(x)
denilen tek sese doğru Türkiye götürülüyor ve ekonomide realiteden,
topraktan, sahadan kopuk bu yönetim yeni riskleri Türkiye gündemine
sırasıyla getiriyor.
Ben,
siyasal bilgiler fakültesi mezunuyum, orada bize siyaset bilgisi dersi
öğrettiler. O ders kitaplarından birinde totalitarizmin özellikleri
sayılıyor. Bunları sadece okuyarak arz etmek istiyorum.
1) Yargı ve basın üzerinde kontrol,
2) Muhalefetin kriminalleştirilmesi,
3) Devlet ve ekonominin birbirine
eklemlenmesi,
4) İdeolojik özel bir görev, misyon ve
duygusunun iktidarda olması,
5) Fanatik ve güç kullanma eğilimli bir
taraftar topluluğunun mevcudiyeti,
6) Güvenlik güçleri ve siviller arasında
ittifak ve birlikte çalışmanın teşvik edilmesi,
Ve
nihayet, meclismiş gibi çalışan bir meclisin olması.
Türkiyenin mukadderatı, bekası için
hayati derecede önemli konular diye kanun hükmünde kararnameler
çıkarılıyor ama bu kanun hükmünde kararnamelerin incelenip
Meclis onayından geçmesi safhasında, bakıyoruz, dün, hemen hemen
150 maddeyi birden bu Meclisten geçirdik. Arkadaşlar, bu 150 maddeyi
gerekçeleri olmaksızın sadece okumaya bile, dünkü yasamaya
ayırdığımız vakit yeterli olmazdı.
Peki, bugünkü kanun hükmünde kararnamede ne
var? 1inci maddesinde, geçenlerde kurduğumuz Maarif Vakfı Mütevelli
Heyetinin huzur ücretlerinin kimler tarafından belirleneceği var. O
zaman da Aceleye getiriyorsunuz. demiştik, şey yapılmadı.
Daha sonraki maddelerinde, kayyum ve bunun TMSFye devri var. Sivil
Havacılık Kanunundaki insansız hava araçlarını
düzenliyoruz. Valiliklerde, özel idarelerin tüzel kişiliğinin sona
erdirilmesinden sonra faaliyete geçen yatırım izleme ve koordinasyon
başkanlıklarını düzenliyoruz. Millî Savunma
Bakanlığında sivil bürokratlara da askerî rütbe verilmesini
düzenliyoruz. Müsteşar orgeneral, genel müdür, işte, tuğgeneral
mi, neyse, bunu burada düzenliyoruz. Araştırma görevlilerini, 14 bine
yakın araştırma görevlisini süresi bittiğinde sokağa
atmayı düzenliyoruz. Sivil Havacılıkta ve Emniyet Genel
Müdürlüğündeki pilotlara ödenecek tazminatı burada düzenliyoruz.
Her zaman yaptığımız gibi,
bunları yaparken de pek çok yerde cümle kurulumu hataları ve imla
hataları yapıyoruz. Mesela, madde 51de fıkrasının
yazacağımıza fıkrasın yazıp bırakıp
pek çok yerden incelenmeden geçtiği için buraya getiriyoruz.
Arkadaşlar, bu darbeyi Meclis mi
yaptı? Niye bu Meclis Olağanüstü Hal Kanunu ve Anayasada öngörülen
konumunu bile kullanmıyor? Biz mi sebep olduk? Darbeciler Meclisi
bombaladığında, arzu ettikleri şey, herhâlde, yine, burada,
çok fazla bir şey incelenmeden belli düzenlemelerin hayata geçmesi değil
miydi?
Şimdi, özel hukukta bir hüküm
vardır, kişinin bazı hakları kişinin kendisine
karşı da korunmuştur. Mesela kişi Ben intihar
edeceğim. ya da Evlenmeyeceğim. diye sözleşme yapamaz.
Devletler hukukunda da devletin bekası söz konusu olduğunda hiçbir
düzenleme devletin bekasını tehlikeye atamaz. Biz bunu kabul
ediyoruz, savunuyoruz. Ama herhâlde şurada bir farkımız var:
Devlet dediğiniz, hukukun egemenliğini sağlayan ve kendisi de
hukuka tabi olan bir aygıttır. Eğer hukuk yoksa, orada devletten
ve hâliyle korunması gereken bir bekadan da söz etmek mümkün olmaz.
Şimdi, bugün Atatürkün ölüm yıl
dönümü dedik. Bu, tarihin nasıl işlediğiyle ilgili çeşitli
kuramlar, teoriler var. Bunlardan bir tanesi devrevi tarih
anlayışı diye isimlendirilir. Yani tarih bir horizon
şeklinde, bir yay şeklinde sürekli yükselerek gelişir, büyür ve
tarihin herhangi bir anından aşağıya doğru,
geçmişe doğru bir şakul uzattığınızda
bugünküne benzeyen birkaç dönemi bulmanız mümkündür. Ben 2016
yılından bildiğim tarih geçmişine şakul
uzattığımda bazı dönemleri görüyorum. 1859daki Kuleli
Vakasını görüyorum, 1908deki İkinci Meşrutiyeti, onun
arkasından Derviş Vahdetiyi ve orduda yapılan edilenleri
görüyorum, 1909dan 1913e kadar devam eden süreci görüyorum. Arkadaşlar,
tarihe bakıp tarihten ibret almazsak buradan iyi bir çıkış
gözükmüyor.
Geçenlerde seyrettim, Gertrude Bell diye bir
İngiliz ajanı var, arkeolog, Orta Doğuda casusluk faaliyetleri
de yapıyor İngiliz istihbaratı için. Onun hayatını
filme almışlar. O filmin sonunda Lawrence dediğimiz adam bir
cümle kuruyor, diyor ki: Tanrının adil olduğunu
hatırladıkça ülkem adına çok kaygılanıyorum. Ben de
tarihin akışındaki belli illiyet, nedensellik ilişkilerini
gördükçe hakikaten bugün ve bundan sonrası için kaygılanıyorum,
endişeleniyorum. Tarih ne diyor? Eğer bir ülkeyi ehil kadrolar
yönetmezse, eğer bir ülkeyi emin kadrolar yönetmezse, eğer bir ülkeyi
halka ve realiteye, o ülkenin toprağına, tarihine, o ülkedeki cari
birlikte yaşama mirasına aşina olan kadrolar yönetmezse o ülke
iyi yere gitmez. diyor. Bugün hakikaten ehil kadroların yerine tek
özelliği sadakat olan kadrolar geçmiştir. Bugün, şantaj
edilebilir -şantaja maruz derecede- emin olmaktan uzak olan kadrolar
vardır ve hepsinden daha önemlisi halka yakın olmaktan
uzaklaşmış olan kadrolar vardır.
Bu mağdurlarla ilgili bize müracaatlar
yapılıyor ama Sayın Başbakanımız hem de cuma
namazı çıkışında kendisine sorulduğunda
mağdurlarla ilgili bir soru, gülümseyerek, gülerek şunu
diyebilmiştir: Bizim dokunduğumuzdan daha fazla bağıran
çağıran, Mağdurum. diye haykıran var. Bu da bu
yapılanmanın yeni bir taktiğidir. Keza Sayın
Cumhurbaşkanımız da mağdurlarla ilgili Hainlerin
hakkı hukuku mu olur? 241 kişinin karşısında
mağdur mu olur? demiştir. Şimdi, bu iki makamdan bu tür
beyanlar yapıldığında siz bürokrasinin, yargının
tarafsız kalabileceğini mi düşünüyorsunuz? Arkadaşlar, bir
ülkede 150-200 bin kişi hain olamaz. Şu anda devam ediyor daha
süreçler. Eğer belli bir miktarı aşmışsa o zaman
oturup düşünmek lazım ki Türkiye kamuoyu da esas bu işin içinde
olanlara ne yapıldığını beklemektedir. Hakikaten, 15
Temmuzu 16 Temmuza bağlayan gece ne oldu? Dört ay gibi bir zaman geçti ve
biz hâlâ bunu bilmiyoruz. Darbenin çekirdek kadrosu kimlerden oluşuyordu?
Darbe olduğunda kim nereye gidecekti bunu bilmiyoruz. Ama ne
yapıyoruz? İktidarın tarifiyle, ibadet katmanında yer
alanları belli bazı basit kriterlerle içeri atıyor, işinden
gücünden ediyoruz.
Bana bir polis memuru geldi, Mersinden
Bingöle tayin olmuş, çocuğunu bu yapılanmanın okuluna
vermiş. Şu anda tutuklu içeride. Yeğeni geldi bana ve
dediği şu: Tamam, amcam çocuğunu bu okula verdi ama bu devlet
de Sayın Vekilim, sizden aldığı vergilerle her çocuk için o
okula 3.800 küsur lirayı 2016 Temmuzuna kadar ödedi. Bu düzenlemeyi
yapan, bu 3.800 lirayı benim vergimden, o yapılanmanın okuluna
veren, aktaranlar şu anda hesap soruyor. Arkadaşlar, biz bir
şoföre bir arabayı emanet etmişiz. Bu şoför, arabanın
fenni muayenesini yapmamış, şanzımanından,
diferansiyelinden, lastiğinden gelen seslere bakmamış, kendi
içindeki yapılanmaları görmemiş ve araba bir yere
toslamış, uçuruma geçmiş. O şoför inip yolcu olarak bizden,
arabanın sahiplerinden hesap soruyorsa burada biraz düşünmemiz
gerekiyor
Burada, ikide bir, alınan oy
oranlarından söz ediyoruz. Yine, siyaset bilimi der ki: Hukukun
egemenliği olmaksızın, halkın onayına dayanan rejimin
adı tiranlıktır. Hukuk kuralları içinde, hukukun
üstünlüğü içinde halkın tasvibini alan, halkın tercihini alan
rejim tabii ki hepimizin başımızın gözümüzün üstündedir ve
millî iradedir, hepimiz ona tabiyiz ama bunun ön şartı hukukun
egemenliğinin devam etmesidir çünkü bu oyunun kuralı budur. Siz, onu
bir tarafa atıp, eğer futbolu hem elle hem başka şeylerle
oynayıp, faulleri yapıp ondan sonra da kuralı hatırlatan
herkese Tabelaya bak. derseniz kendinizi belki avutursunuz ama doğru bir
şey söylemiş olmazsınız.
Arkadaşlar, küçük bir grip ya da
soğuk algınlığı bile geçirdiğimizde doktorlar
şunu tavsiye ediyorlar: Aman, istirahat et, ortamı
değiştirme, kendini yorma. Biz, 15 Temmuzda, devlet olarak hakikaten
çok büyük bir yara aldık, büyük bir travma geçirdik; muradımız
mürüvvetimiz olan pilotlarımızın Meclisimizi, Türkiye
Cumhuriyeti kamu kurumlarını bombaladığını
gördük, ateş ettiğini gördük; çocuklarımız için bu çok
ciddi bir şeydir. Generallerimizin yarıya yakınını
attık, 3 hâkimden 1ini attık, devlet kademelerinde pek çok birimi
boşalttık, Emniyet istihbaratını sıfırladık.
Bundan sonra yapılması gereken, soğukkanlı bir
şekilde, geniş devlet adamı perspektifiyle hareket etmek,
tecrübeyi, uzmanlığı, öngörülebilir bir ortamı hayata
geçirmektir ama maalesef, biz sanki orada çok güçlenmişiz gibi pek çok
cepheyi açtığımızı görüyoruz arkadaşlar.
Eğer bu FETÖ belasıyla mücadele
edeceksek bununla edelim, diğer gündem maddelerini bizim bugünkü
durumumuza zarar vermeyecek şekilde, onların zararlarından emin
olacak şekilde tutmaya gayret etmeliyiz. Ama, biz ne yapıyoruz?
Şu anda Avrupa Birliğiyle yeni çatışma başlatıyoruz,
Amerikaya heyheyleniyoruz, Irak Merkezî Yönetimiyle kavga ediyoruz, Suriyede
durumumuz öyle; içerde pek çok şeye, şu Meclisteki partilere bile bu
birlik, beraberliği sağlama yerine arayı açan,
soğukluğu artıran bir tavır ve davranış içinde
oluyoruz. Ama, bunun sonu -dediğim gibi- çok iyi olmayacaktır. Siz
realiteleri yasal düzenlemelerle aşamazsınız. Türkiyenin
problemleri varsa bunları açık yüreklilikle masaya koyup düzenlemek
ve çözmek durumundayız; yoksa, yani Türkiyedeki insanlar mutsuz,
bunları mutlu edelim diye bir kanun hükmünde kararnameyle herkesin
ikametini Mersinin Mut ilçesine almak kadar komik ve tarih ve toplumda
karşılığı olmayan şekilde hareket etmiş
olursunuz.
Ben, aklıselim,
soğukkanlılık, birbirimize değer verme durumunun geri
gelmesi dileklerimle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Koçdemir.
Gruplar adına üçüncü
ve son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kaya.
Buyurun Sayın Kaya.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 674 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin tümü hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkü
vefatının 78inci yılında rahmetle, minnetle anıyorum.
Atatürkün önümüze
koyduğu muasır medeniyet seviyesine erme hedefi bizim ülkümüz olmuştur ve yine
En büyük eserim. dediği cumhuriyetimizi içerideki ve
dışarıdaki düşmanlara karşı korumak da en büyük
vazifemizdir.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe
girişiminden bu yana yaklaşık dört aylık bir süre geçti.
Millî iradeye kasteden, millî iradenin merkezi Türkiye Büyük Millet Meclisini
bombalayan, insanlarımızın üzerine acımasızca
kurşun ve bomba yağdıran, 246 vatan evladını
şehit eden hainlerle mücadelemiz devam ediyor.
15 Temmuzun hemen ardından toplanan Millî
Güvenlik Kurulumuzun Bakanlar Kurulumuza tavsiyesiyle olağanüstü hâl
ilanı ve kararı, Milliyetçi Hareket Partisinin desteğiyle
birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisimizden de geçti. Tabii, bu olağanüstü
hâl kararıyla birlikte bu hain ve iş birlikçileriyle mücadelemiz daha
hızlı ve daha etkin yapılmaya başladı.
Olağanüstü hâl ilanıyla
Anayasamızın 121inci maddesi kapsamında çıkarılan
tüm kararnamelerin ortak bir yanı vardır; bu da hainlere ve iş
birlikçilerine karşı Türkiye Cumhuriyetinin bekasını, devletimizin,
milletimizin huzur ve güvenliğini sağlamaktır.
Değerli milletvekilleri, bu süreçte
sadece FETÖyle değil, PKKyla da, DAEŞle de mücadelemiz devam
ediyor. Bu süreç içerisinde gördük ki aslında bu 3 örgüt birbirinin
içerisine girmiş ve bir komuta merkezinden idare ediliyor. O amaçla,
Anayasamıza eklenen -özellikle- geçici maddeyle 154 milletvekili
arkadaşımızın dokunulmazlıklarının
kaldırılmasından sonra, bu süreç içerisinde pek çok arkadaşımız
gidip ifadelerini vermişken maalesef, dokunulmazlığı
kaldırılan bazı milletvekilleri devlet ve yargı otoritesini
tanımayarak ifade vermeye gitmemişler, ardından da gözaltı
süreci ve akabinde de bugün yaşadığımız gelişmeler
ortaya çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, hep beraber
gördük, bunların gözaltına alınması anından itibaren,
ülkemizde PKK yine silahları ve bombaları konuşturmaya
başladı. Polislerimiz, askerlerimiz, sivil
vatandaşlarımız şehit oldu; küçük, daha bebek yaşta
çocuklarımız şehit oldu. Amaç belli; orada yaşayan
vatandaşlarımıza, bölge halkına Siz eğer devlete,
Hükûmete, bu ülkenin liderine karşı durmadıkça sizden
başlayarak öldürmeye devam edeceğiz.
Hep beraber gördük çözüm süreci ve 7 Haziran
süreçlerinden sonraki süreçte, bunların demokratikleşme ya da
özgürleşme gibi bir temel dayanakları yok. Bunların tek derdi
var, bu da kan, kan, kan! Başka bir dertleri yok.
İşte, geçenlerde eski bir HDPli
vekilin, bölge halkının destek vermemesi üzerine, orada yaşayan
Kürtlere yönelik yoğun hakaretlerini, iftiralarını
attığı tweette hep beraber gördük. İşte,
aslında bunların Kürtlere de bakış açısı budur.
Bunlar hiçbir zaman oradaki Kürtlerin haklarının zaten savunucusu
olmamışlardır. Bunlar destek alamıyorlar, şimdi kızıyorlar
ama içteki gerçeklik bellidir. Bölge halkı da Kürtler de bunların gerçek
yüzünü görmüştür ve o bölgede yaşayanların ve Kürtlerin onlardan
tek bir isteği vardır, artık yakalarından
düşmeleridir.
Değerli milletvekilleri,
dokunulmazlıkları kaldırılan HDP milletvekilleriyle ilgili
süreç, tamamen Anayasaya, hukuka ve eşitlik ilkesine uygun olarak
yürütülmüştür. Normal bir vatandaşımız nasıl bir
yargı süreciyle baş başa kalıyorsa, aynı şekilde
bunlar da o süreçle baş başa kalmışlardır ama onlar devletin
otoritesini, yargının otoritesini kabul etmemişlerdir.
Dokunulmazlıkları kalktığı için herhangi bir imtiyaza
ve bir hakka da sahip değillerdir.
Daha bir yıl önce, bu Meclisin
açıldığı ilk anda, Anayasamızın 81inci maddesi
gereğince hep beraber burada yemin ettik. Yeminimiz nasıl
başlıyor: Devletin varlığı ve bağımsızlığını,
vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız
ve şartsız egemenliğini koruyacağıma
diyerek
başlayıp akabinde
büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim
üzerine söz veriyorum. diye bitiriyoruz.
Bunlar yeminlerini tutmadılar, bunlar
hukuk yerine terörü, demokrasi yerine şiddeti tercih ettiler. Milletin
değil, Kandilin vekili oldular. Terörle, teröristlerle aralarına
mesafe koymadılar. Terörle iç içe bir duruş sergilediler.
Güneydoğuda kurtarılmış bölgeler ihdas etmeye
çalıştılar. Belediyeler eliyle devletin, milletin
parasını bölücü terör örgütü PKKya peşkeş çekmeye
çalıştılar. 6-8 Ekim olayları gibi kanlı olaylar
çıkararak tüm provokasyonlarla tüm ülkenin huzurunu bozmaya çalıştılar.
Milletvekili olarak yasama dokunulmazlığının arkasına
sığınıp teröre kalkan olmaya çalıştılar.
Milletvekilliği kimseye suç işleme imtiyazı vermez.
Arabasında terör örgütüne silah taşıyan milletvekili olmaz,
terörist taşıyan, bomba taşıyan vekil olmaz. PKK
paçavrası taşıyıp terörist cenazesine katılan milletvekili
olmaz. Devletimize karşı PKKnın öyle bir gücü var ki sizi
tükürüğüyle boğar. tehdidinde bir milletvekili olmaz, olamaz.
Türkiye Cumhuriyetinin yasalarını,
devletin mahkemelerini, kararlarını tanımayacaksınız,
meydanlarda terörün, teröristlerin propagandasını
yapacaksınız, sonra yargının karşısına
çıkıp Biz milletvekiliyiz, bize dokunmayacaksınız.
diyeceksiniz, yok öyle yağma. Evet, boşuna uğraşmayın,
sızlanmayın, vatana ihanet cezasız kalmaz. Terör örgütünün
siyasi şubesi gibi çalışmayı hiçbir demokrasi kabul etmez.
Dünyanın hiçbir yerinde de böyle bir şey, hiçbir demokraside de böyle
bir durum yoktur.
Ama, hemen olayların akabinde gördük,
evet, beklendiği gibi, Avrupa Birliği hemen, zaten her zamanki
konularda olduğu gibi Türkiye aleyhine bir tutum içerisine girdi,
salı günü Meclisi, HDP Grubunu da ziyaret ettiler. Bakın, biz
artık buna alıştık. Hem 15 Temmuzdan sonraki süreçte hem de
daha önceki süreçlerde bu, kendi ülkelerinde yaşanan en ufak terör
olayından sonra merkeze askerlerle güvenlik tedbiri alanlar ve
aylardır olağanüstü hâlle memleketini idare edenler gelip sürekli
Türkiyenin meselelerine burnunu sokuyorlar. Şunu buradan açık, net
şekilde ifade etmek istiyorum: Türkiye artık onların istikamet
verdiği bir ülke değildir. 15 Temmuzda da gördük, Türkiye bu
milletin, bu büyük milletin ancak çizdiği istikamet noktasında yoluna
doğru devam eder.
Fakat maalesef, bizi şaşırtan
bu süreçte özellikle ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisinin tutumu ve
Türkiyeyi suçlayanlar kervanına katılması da bizler içerisinde
üzücü ve şaşırtıcı olmuştur. Evet, İzmirde,
maalesef, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu aynen şu ifadeleri kullandı: Seçimle
gelen seçimle gitmeli. HDPlilere karşı mafya yöntemleri
uygulanıyor. Türkiye freni patlamış kamyon gibi. Sayın
Başbakanımız Binali Yıldırım zaten bu noktada
gerekli cevabı verdi. Terörle iç içe girenlerin bunun hesabını
vermesi gerektiğini de açık şekilde ifade etti ama ben de bir
İzmir milletvekili olarak ve yine İzmir milletvekili olan Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlunun
da bu açıklamayı yapmadan, en azından bir İzmirlilere
danışmasını isterdim. Keşke, bu sözler
ağzından çıkmadan önce, o toplantı salonunun içerisinde
kendi partisi mensuplarının dahi ne düşündüğünü
sormasını isterdim. Hatta, hemen o toplantı salonunun
yakınında Konak Torosta, daha kısa zaman önce şehit olan
Halit Zilani Çelik kardeşimizin babası Mehmet ağabeye bir
sormasını dilerdim. Yine, çok kısa süre önce İzmirde
şehit verdiğimiz, gittiği o havaalanı
güzergâhının üzerindeki Torbalı ilçemizdeki Mustafa Eser
kardeşimizin annesi Türkan Hanıma ve onun o küçük, gözü
yaşlı kardeşlerine sormasını isterdim. Keşke,
şu an terörle mücadelede kahramanca mücadele eden askerimize, polisimize
ve bunların ailelerine bu görüşü ortaya koymadan önce sormasını
isterdim ama maalesef gördük ki -demin sayın grup başkan vekili de
Cumhuriyet Halk Partisinin açtı- hemen İzmirdeki programlar apar
topar kesilip bir de bir parti meclisi kararı alındı.
Bakın, siz açtınız diye söylüyorum. Parti meclisi
kararını biz de okuduk. Zaten partimiz de bu parti meclisi
kararına ilişkin olarak hukuki süreci, şikâyet sürecini de
başlattı. Burada direnme hakkından bahsediyorsunuz ve özellikle
HDPlilere ilişkin olarak ortaya koyduğunuz tutum da, sanki bunlar
sütten çıkmış ak kaşık, teröre, terörizme ve demin
saydığım bu olayların hiçbirine
karışmamışlar, akabinde tek suçlu
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, tek suçlu
Başbakanımız Binali Yıldırım, tek suçlu AK
PARTİ ve her birimize yönelik hakaret ve iftiralar içeren beyanlarla dolu
bir parti meclisi bildirisi görüyoruz. Evet, Sayın
Başbakanımız buna ilişkin de söyledi. Gerçekten, bizim
üniversite yıllarımızda, baktığımızda,
okulda, çıkışta o eski solcu arkadaşlar
çıkarlardı, her hafta bir kantinde bir bildiri okurlardı.
İnanın, bu bildiriden farkı da kalmamış ama partimize,
Başbakanımıza ve Cumhurbaşkanımıza da
ağır hakaret ve iftiralar içeren bir bildiri.
Ben şunu açık, net söylüyorum: Hep
İzmir üzerinden siyaset yapıyorsunuz, İzmiri kendi tekelinizde
görüyorsunuz. Gelin, şu okuduğunuz parti meclisi bildirisini
İzmirde okuyun, herhangi bir noktasında okuyun ve İzmirli
hemşehrilerimize sorun Evet, teröre destek veren şu an tutuklu
milletvekilleri için direneceğiz, gelin bakalım İzmirliler.
deyin. Ne yapacak o İzmirliler, hepiniz çok net şekilde görürsünüz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) O
bildiriyi okuyalım, ben varım İzmir milletvekili olarak.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Çarpıtıyorsun ya, ne alakası var?
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla)
Çarpıttın ya, çok çarpıttın ya, bu kadar da değil ya!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla)
Bakın, bunlar milletin vicdanında mahkûm oldular. Geçmişte
diyorlardı ki: Bizim arkamızda PKK var, YPG var, PYD var;
sırtımızı bunlara dayadık. Lütfen, bakın, bir
milletvekili olarak da değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olarak söylüyorum: Bunların gönüllü sırt dayanağı
olmayın. Sizin, özellikle bu koymuş olduğunuz bildiriden sonra
İşte, bugün HDPliler Mecliste yok ama gözleri arkada değil.
İşte, çıkılıp burada sürekli, maalesef, özellikle Yenikapı
ruhundan da uzaklaşılan
Demin Başkanımız da söyledi,
ne değişti Türkiyede? Bakın, AK PARTİnin veya Milliyetçi
Hareket Partisinin duruşunda herhangi bir şey değişmedi ama
maalesef, siz bu Yenikapı ruhundan uzaklaştıkça
uzaklaşıyorsunuz. İşte, sizin de Ne değişti?
diye sorduğunuz konunun asıl sebebi budur. Bu noktada, özellikle,
sadece muhalefet yapmak adına, Türkiye Cumhuriyeti devleti
düşmanlarının, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün kurduğu
Türkiye Cumhuriyeti devletinin düşmanlarının değirmenlerine
lütfen su taşımayınız.
Bakın, şunu da açık, net
söyleyelim: Bunların arkasını, sırtını
dayadıkları PKK da, PYD de, YPG de bunları kurtaramadı,
boşuna uğraşmayın bunları siz de
kurtaramazsınız. Türk milletinin adaletinden, Türk adaletinden yaptıkları
işlerin her birinin, yaptıkları eylemlerin, sözlerin teker teker
cezasını çekeceklerdir.
Evet, bugün ülkemizin ve devletimizin kurucusu
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölüm yıl dönümü. Ne demişti Atatürk?
Ulusal varlığımıza düşman olanlarla dost
olmayalım. Bakın, çok önemli bir söz. Evet, gerçekten, bugün Türkiye
bir beka mücadelesi veriyor. Tüm bu KHKlarla, alınan tedbirlerle ortaya
konulan şey budur. İşimiz bitmedi. Son hain bertaraf edilinceye
kadar, milletimiz ve memleketimiz için tüm tehditler ortadan kalkıncaya
kadar canımızı dişimize takarak mücadele etmeye devam
edeceğiz.
Ben buradan diyorum ki: Türk milleti
eğilmeyecek, Türkiye Cumhuriyeti devleti de yenilmeyecektir.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kaya.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
milletvekili, o kadar çok konuda sataştı ki bunlara iki dakikada
cevap vermek de zor ama millet her şeyi bildiği için
Yani, en basit
bir şeyi söyleyeyim: Gazi Meclisin ve milletin düşmanlarının
değirmenine su taşımakla itham etti.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika sataşmadan dolayı
söz veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın 674 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Nazik bir
üslupla çok ajitatif ve demagojik bir konuşma yaptınız. Sizi
dinleyenler gerçekleri bilmese Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili bambaşka
bir algıya kapılır inanın. Tabii, biz de
eleştiriyoruz, eleştireceğiz, siyaset bunun için var. Çok
insafsız, çok mesnetsiz
Bu konuyu önümüzdeki dakikalarda yine
tartışırız. Çünkü Yenikapı ruhundan
uzaklaştığımızı söylediniz. O ruha siz El
Fatihayı okudunuz zaten yani olmayan ruhtan uzaklaşılmaz.
Ancak, HDPnin sütten çıkmış ak kaşık olup
olmadığını siz de bilemezsiniz, biz de bilemeyiz, ona
yargı karar verecek ama söyledikleriniz içinde en büyük çarpıtma
şu ve size yakıştıramadım
Bizim direnme
hakkından kastımız, HDPli milletvekillerine yönelik operasyonla
ilgili değil. Ben, size bir kere daha izah edeyim: 15 Temmuzda bu millet
direnme hakkını kullandı mı? Kullandı, değil mi?
Kullandı, meşrulaştırdı. Olması gereken bir
hâldir, bazı ülkelerin anayasalarında da var; lakin biz şunu
diyoruz, buradan muradımız şu -demin beni dinleseydiniz-
Türkiyeyi bölmeyelim, ayrışmayalım, birlik, beraberlik,
barış ortamı tesis edelim. diye de onun için söyledim:
Anayasadan kaynaklı temel hak ve özgürlüklerimize yönelik her türlü
müdahaleye karşı koymak direnme hakkıdır. Siz de
kullanın, biz de kullanalım. Lütfen, saptırmayın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Altay.
Sayın Usta, 60a göre bir dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın,
Anıtkabire girme konusunda kamu görevlilerinin kendilerine zorluk
çıkardığına ve Başkanlık Divanının
milletvekillerinin saygınlığına sahip
çıkmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Ortamın biraz sakinleşmesini
bekledim.
Esas itibarıyla, bu sabah
Anıtkabirde Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Grup Başkan Vekilinin
yaşadığı sıkıntıyı ben de
yaşadım. Türkiye Büyük Millet Meclisi plakalı aracımla,
makam aracıyla oraya gitmemize rağmen, oradaki kamu görevlileri tarafından
içeriye alınmamaya çalışıldık. Bizzat kendim ifade
ettim, milletvekili olduğumu, grup başkan vekili olduğumu
söylememe rağmen, arkadaşlar kartımız yok diye bizi almama
yönünde bir tavır takındılar. Tabii, bunu hangi cüretle, hangi
cesaretle oradaki memurlar yapıyor, bunu anlamak pek mümkün değil.
Herkes işini yapmalı, işinin ötesine geçmemesi lazım.
Herkesin de haddini bilmesi lazım.
Biz, aslında, bu tür olaylarla çok
karşı karşıya geliyoruz. Şehit cenazelerinde de
aynı şekilde yani şehit cenazelerine gittiğimizde, orada
bir kısım kamu görevlilerinin bizi, milletvekillerini hiçe saydığını
Ama bunlar muhalefet milletvekilleri niyeyse. İnanın, sürekli bu tür
şeylerle karşılaşıyoruz, iktidar milletvekilleri
muhtemelen karşılaşmıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERHAN USTA (Samsun) Bitiriyorum.
Bir yerden talimat mı alınıyor,
bu talimatı kim veriyor, ben bunu öğrenmek istiyorum. Değilse,
tersine talimat verilsin ve Meclisin vekillerine lütfen saygılı
davranılsın ve Başkanlık Divanının da
milletvekillerinin saygınlığına sahip çıkmasını
talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Usta.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 674 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname (1/760) ve İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 425) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, tümü üzerinde şahıslar
adına ilk söz, Erzurum Milletvekili Kamil Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
On dakikadır süreniz, buyurun.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Saygıdeğer milletvekilleri, kanunla ilgili şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Efendim, tarihçiler, özellikle kültür
araştırmacıları 13üncü yüzyılı tanımlarken
şöyle söylerler: 13üncü yüzyıl gerçekten büyük bir kuraklık
yüzyılıdır. Bu yüzyılda özellikle Çin Seddinden Orta
Asyaya kadar geniş bir coğrafyada toprak çatlamış, susuz
bırakılmış ve gerçekten birçok kabile hayatlarını
idame ettirebilecekleri, daha rahat yaşayabilecekleri coğrafyalara ve
o dönemlerde sahip oldukları yegâne varlıkları olan sürüleriyle
göç kervanlarına katılmışlardır. Bu göç
kervanları içerisinde sancaklarının üzerinde bir bozkurt
başı olan Süleyman Şah önderliğindeki Türkler de
vardır. Dev bir cihan devletine dönüşen bu kutlu yürüyüş
16ncı yüzyıla kadar güçlü bir Türk devleti geleneğini dünyanın
her tarafına taşımayı başarmıştır. Daha
sonra, maalesef, gerileyip parçalanma sürecine giren bu kudretli iradenin yok
olduğu sanıldığı bir zamanda, bu defa birçok
Batılı yazarın kitaplarına başlık olduğu
gibi, bir şairin de veciz ifadesiyle, bağrından
yetiştirdiği bir başka sarışın bozkurt
önderliğinde küllerinden Türkiye Cumhuriyeti devleti adıyla yeniden
varlık bulmuştur.
Bugün, 10 Kasım 2016 ve antiemperyalizmin
simgesi, dünya lideri ve Türk devlet geleneğinin son önemli mihenk
taşı Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ebediyete
intikalinin 78inci yıl dönümü. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve
onun şahsında bu vatan için toprağa düşmüş tüm silah
arkadaşlarına minnet ve şükranlarımı sunar, Rabbimden
rahmet dilerim.
Sayın milletvekilleri, birçok kültürün,
birçok milletin mitolojisinde vardır, çocukluğumuzda dostluğuna
doyamadığımız arkadaşlıklarımız
olmuştur, hatta bu dostluğuna doyamadığımız
arkadaşlarımızla o küçük yaşta ne yapardık?
Parmağımızı keser, kanatır, ikimizin kanını
birleştirir ve kazdığımız küçük bir toprak kuyusuna
akıtır, üstünü örter, derdik ki: Biz kan kardeşi olduk.
İşte, böyle bir dostluk içeren bir süreçte,
baktığımızda, bu milletin bağrından
çıkmış insanlar Galiçyada, Tunada, Filistinde, Yemende,
efendim, Sakaryada, Dumlupınarda gerçekten bu bizim çocukluğumuzda
yaşadığımız o sembolik ritüelin daha gerçekçisini
yaşamışlardır. Ne yapmışlardır? Bunlar
aynı safta birbirlerinin kucağına yaralı bir şekilde
düşerek, hep birlikte şehadet şerbeti içerek,
kanlarını birbirlerine karıştırarak bir millet
oluşturmuşlardır. İşte bu milletin adı Türk
milletidir. Fakat bugün bu mukaddes ve mukadder kardeşlik hukukuna
kastetmeyi düşünenlerin halkın bir kesimini isyana ve
başkaldırıya davet ettiğine tanıklık etmekteyiz
ama başaramayacaklar. Niye? Çünkü biraz önce söylediğim gibi, bu
milletin etnik unsuru ne olursa olsun, mezhep aidiyeti ne olursa olsun,
bireysel tercihi ne olursa olsun, birbirleriyle güçlü bir kardeşlik
bağını oluşturarak, gerçekten sadece kanlarını
değil kaderlerini ve ruhaniyetlerini de birleştirmişlerdir bu
millî yapı çatısı altında.
Dolayısıyla, halkın belirli bir
kesimini sokağa çağırıp isyan tellallığı
yapmak, başkaldırı çağrılarında bulunmak, hiç
kimseyi, bu milletin gerçekten vatandaşlık bağıyla
bağlı olan hiçbir aklıselim insanını
etkilememiştir marjinal küçük bir terörist grup dışında.
Peki, ne olmuştur bu çağrıya
cevap verildi de ne oldu küçük bir kitle tarafından? Geçen hafta
televizyonlarda ben izlerken yutkundum defalarca, kaşığı
elimden bıraktığımı hatırlıyorum. Hepimizin,
şurada bulunanların birçoğunun belki de evladı
yaşında, 22 yaşında Mustafa Yeli diye bir kardeşimiz,
Adanada bu çağrıya cevap veren bir avuç terörist artığının
nümayişleri sonucunda şehadete ermiştir.
Bu çocuk 22 yaşındadır, Mustafa
Yeli. Hayalleri vardı, özlemleri vardı, ailenin umut
kapısıydı ama bu yavrumuzun gerçekten böyle hunharca
katledilmesi, ne oldu? Kamu vicdanında, maşerî vicdanlarda büyük
yaralar açtı. Ve cenazesi Malatyaya intikal ettiğinde
-hatırlıyor musunuz o sahneyi- annesinin bir selam duruşu
vardı, ciğerleri dağlatırcasına.
15 Temmuza sürekli atıfta bulunuyoruz,
işte, bizim bu sahneye ibretle bakıp, asıl bu sahneden de
gerçekten ibret almamız gereken çok şey var. Bu, önce milleti,
devleti, Türkiye Cumhuriyetinin varlığını önceleyen bir
tavrın en acı anda bile yansımasının ifadesidir.
Değerli milletvekilleri, bakın, bu
hafta boyunca hep 15 Temmuz ve sonrasını konuştuk, çünkü KHKlar
bağlamında konuşacak fazla bir şey de yok, bunları
konuşuyoruz. Birçok şeyi paylaştık ama ne olur, odak
noktamız
Bakın, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak mütemadiyen
vurguyu şuna yapıyoruz: Asgari müştereklerimiz bellidir, ortak
vatanımız bellidir, değerlerimiz bellidir; bunlara sarılıp,
Allah korusun, ülkeyi yeniden bir beka sorununa
taşımamalıyız diye düşünüyoruz.
Neydi 15 Temmuzdaki
Hepimizin, şu anda şu yüce Mecliste hiçbirinizin hayır
diyemeyeceği bir şey söyleyeceğim: 15 Temmuzun bir
kalkışma, bir hain plan olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz
değil mi? Burada bir şüphe var mı? Hayır. Ne güzel, ortak
bir yanımız. Bunun faillerinin, azmettiricilerinin,
planlayıcılarının, görev dağılımı
yapanlarının bir an önce bulunup gerekli cezanın verilmesi
noktasında hemfikiriz, siyasetüstü bir hemfikirliğimiz var. O zaman
burada sıkıntı nerede? Bu kalkışmadan sonra
oluşan birtakım haksızlıklar, yanlış uygulamalar
Artık mağduriyet kelimesini de kullanmak istemiyoruz, sanki
lügatimizden çıkarmamız gereken bir kelimeymiş gibi ama var, bu
gerçeği yok etmiyor.
Bakın, toplumumuzun
birçok kesimi gerçekten bundan muzdarip. Gelin, bunu da bir ortak payda
yapalım. Nasıl ki 15 Temmuzun hain bir kalkışma olduğu
konusunda hemfikirsek, bugün birileri, Başbakan ısrarla Kimse
imzasız, isimsiz, mesnetsiz, delilsiz bir şeyi gündeme getirip de
bunu bir soruşturma konusu yapmasın. demesine rağmen, kraldan
çok kralcı kesilip, birilerine yaranmak adına kendini her şeyin
üzerinde gören bürokratın, hâkimin, savcının, rektörün, kim
olursa olsun, adli ya da idari makamda bulunanların yaptığı
haksızlara da hep birlikte bir tavır takınalım çünkü bu
hepimizi ilgilendiren bir mesele. Öğretmeninden doktoruna, doktorundan
askerine, askerinden öğretim üyesine, hatta imamına kadar gerçekten
büyük bir mağdur kitle var; hukuk arıyorlar, adalet arıyorlar.
Dolayısıyla bizler de bu yüce Meclisin temsilcileri olarak,
onların adına konuşanlar olarak, bunu bir kez daha gerçekten bir
ortak değer, asgari müşterek ve ortak bir misyon hâline getirip
gereğini yapma zorunluluğunu dikkate almak istiyoruz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Aydın.
Şahıslar adına ikinci ve son
söz, Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaşa aittir.
Buyurun Sayın Demirtaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Millî
Mücadelenin Başkomutanı,
bağımsızlığımızın mimarı ve
çağdaş Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü sonsuzluğa uğurlamamızın 78inci
yılında büyük bir saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.
Kurduğu cumhuriyeti, ilkelerini ve eserlerini sonsuza kadar yaşatmaya
devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, bugün
Anıtkabirde Grup Başkan Vekilimiz Sayın Engin Altay ve
milletvekillerimize yapılan yanlışı kınıyorum.
Böyle olmaz arkadaşlar. Mustafa Kemal Atatürk hepimizin lideridir. Bizler
de milletin seçtiği milletvekilleriyiz. Böyle çiğlikler, böyle
basitlikler çok yanlış ve Türkiyeyi yanlış yerlere
doğru sürüklüyor arkadaşlar. Bu tür uygulamaları yapanlar bir an
evvel aklını başına almalıdır. İktidar da bu
tür uygulamalara müsaade etmemelidir.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzda FETÖ
tarafından yapılan bir darbe teşebbüsü yaşadık. Darbe
teşebbüsünde bulunanlar her kim ise, FETÖ mensupları her kim ise
elbette yargılanmalıdır, elbette hukuk içinde hesap vermelidir;
buna kimsenin itirazı olamaz, burada hemfikiriz. Ancak, bu
yargılamalar ve idari işlemler yapılırken Anayasa, evrensel
hukuk ilkeleri yani masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı, suçun
ve cezaların şahsiliği ilkesi, Kanunsuz suç ve ceza olmaz.
ilkesi, adalete erişimin kısıtlanmaması gibi ilkeler de
ihlal edilmemelidir.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzdan bu
yana Türkiyeyi maalesef Anayasaya aykırı şekilde kanun
hükmünde kararnamelerle yönetiyorsunuz. 12 Eylül askerî darbesinin hukukuyla
yönetiyoruz. Neden? Çünkü, bu kanun hükmünde kararnameleri Olağanüstü Hal
Kanununa göre çıkardınız. Olağanüstü hâl kanun hükmünde
kararnameleri 12 Eylül askerî darbesinden sonra darbeci Kenan Evrenin
çıkardığı yasalardır. 15 Temmuz darbe girişimi
başarılı oldu mu arkadaşlar? Olmadı ama siz, sanki 15
Temmuz başarılı olmuş gibi, Türkiyeyi darbeci Kenan
Evrenin yasalarıyla yönetiyorsunuz. Darbeciler de başarılı
olsaydı darbeci Kenan Evrenin Anayasa hükümleriyle Türkiyeyi yönetecekti.
Aslında, bu kanun hükmünde
kararnamelerle, aynı darbeciler gibi, maalesef, Meclisi
bombalıyorsunuz. Evrensel hukuk ilkelerini, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesini, Anayasayı, temel hak ve hürriyetleri, daha önemlisi,
Parlamentoyu yani demokrasiyi devre dışı
bıraktınız. Olağanüstü hâli, başkanlık adı
altında, demokrasinin olmadığı, kuvvetler
ayrılığının olmadığı, hukukun üstün
olmadığı yeni bir rejim inşa etmek için
kullanıyorsunuz.
Darbeci Kenan Evrenin kendisi için
çıkardığı Anayasa hükümlerini bile beğenmiyorsunuz.
Yetersiz bulduğunuz darbe Anayasasının yetkilerini aşarak
Fiilî durum var. diyorsunuz, bir nevi darbe
fırsatçılığı yapıyorsunuz. Darbeyi fırsat
bilerek ve arkadan dolanarak, FETÖyü temizleme bahanesiyle, maalesef, tüm
muhalifleri tasfiye ediyorsunuz. Bunlar yanlış şeyler
arkadaşlar. Bakın, bu şekilde, bu uygulamalarla, bu
anlayışla Türkiyeyi çağdaş dünyadan koparıyorsunuz.
Türkiye'nin yeri, geri kalmış Orta Doğu rejimleri değildir;
Türkiye'nin yeri, çağdaş, demokrasisi ilerlemiş, hukukun üstün
olduğu ülkelerdir.
Buradan bir kez daha ifade etme gereği
hissediyorum: Gittiğiniz yol, yol değildir arkadaşlar. Bu
yoldan, bu yanlışlardan bir an evvel dönülmesi gerekir diyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidar
milletvekilleri özellikle, hiç düşündük mü 15 Temmuz darbe girişimi
bu ülkenin başına niye geldi? Bu FETÖ belası nasıl ortaya
çıktı? On dört yıllık iktidarınızda hangi
hataları yaptınız da Türkiye bir darbe girişimine
sürüklendi. Hiç öz eleştiri yaptınız mı? (CHP
sıralarından alkışlar) Bakın, bu
hatalarınızı, bu öz eleştirilerinizi yaparsanız
doğru bir şekilde, bunları doğru tespit ederseniz bu
hatalar bir kez daha yaşanmaz ve Türkiye bir kez daha darbe
girişimleriyle karşılaşmaz ama bu hataları yapmaya
devam ederseniz Türkiye daha çok darbe girişimleri yaşar.
Değerli milletvekilleri,
çıkardığınız kanun hükmünde kararnameler,
altını özellikle çiziyorum, açıkça Anayasaya
aykırıdır. 674 sayılı Kararname her şeyden önce
Anayasanın 121inci maddesine açıkça aykırıdır.
Anayasanın 120nci maddesi gereğince, olağanüstü hâl ilan
edildiği durumlarda Anayasanın 121inci maddesinin üçüncü
fıkrasında aynen şu ifade var: Olağanüstü hal süresince,
Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan
Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekliği
kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler
çıkarabilir. Yani Anayasa ne diyor: Olağanüstü hâl süresince ve
olağanüstü hâlin gerektirdiği konularda kanun hükmünde kararname
çıkarabilir diyor. Kanun hükmünde kararnamelerin olağanüstü hâlin
gerekli kıldığı konularda ve olağanüstü hâlin
amacı ve nedenleriyle sınırlı çıkarılmaları
gerekir ve geçici süreyle çıkarılmaları gerekir. Yani,
olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamelerin yer, kapsam ve zamanla sınırlı
olması gerekir.
Peki, 674 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye bakıyoruz, öyle mi? Maalesef öyle değil. Birbiriyle hiç
ilgisi olmayan maddeleri içeren 52 maddelik bir kanun hükmünde kararname. Torba
yasadan sonra torba kanun hükmünde kararname. Hatta, torbalıktan
çıkmış çuvala dönmüş bir kanun hükmünde kararname. Burada
olağanüstü hâlin sınırını, kapsamını
aşan birçok madde var. Örneğin, 15 Temmuz darbe girişimiyle hiç
ilgisi olmayan, 2nci maddede belirtilen kalkınmada öncelikli yörelerde
sözleşmeli öğretmen istihdamı, KPSS şartı aranmadan
sadece sözlü sınavla sözleşmeli öğretmen atanması.
13üncü maddesinde, el konulan
taşınmazlara kayyum atanması; 19uncu maddesinde kayyum
atanmasına karar verilen şirketlerde kayyum yetkilerinin Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi; 49uncu maddesinde belirtilen daimî
kadroda çalışan araştırma görevlilerinin 33/(a) madde
statüsünden 50/(d) maddesine yani geçici statüye geçirilmesi.
Bu kanun hükmünde kararname içeriğinden
çıkarılan maddelerin yüzde 90ının Olağanüstü Hal
Kanunu kapsamıyla ilgisi yoktur ve bu durum da açıkça Anayasaya
aykırıdır.
Yine, bu kanun hükmünde kararnamenin
içeriğinden çıkarılan maddeler olağanüstü hâl süresiyle
sınırlı olması gerekirken süresiz olarak yani
kalıcı olarak düzenlenmiştir. Bu durum da açıkça Anayasaya
aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, 674
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin maddelerinin aslında yüzde
90ı Anayasaya açıkça aykırı, evrensel hukuk ilkelerine
aykırı. Ama zamanımız sınırlı olduğu
için şu anda hepsini gündeme getirme şansım yok fakat sürem
yettiği kadar 2 maddeyi gündeme getirmek istiyorum.
Bunlardan birisi, 6528 sayılı
Kanunun 12nci maddesiyle 1/1/2014 tarihi itibarıyla dershane, etüt
merkezi gibi yerlerde altı yıl sigortalı çalışan
öğretmenlere KPSS şartı aranmaksızın sözlü sınavla
Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarına atanma hakkı
verilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi kanunun bu maddesini Anayasa
Mahkemesine götürmüş ve 2015 yılı Temmuz ayında bu kanunu
Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Ancak, bu kararnameyle iptal edilen bu
2nci maddeyi
Yine KPSS şartı aranmaksızın sadece sözlü
sınava dayalı olarak 2014 tarihi itibarıyla altı
yılını tamamlayan dershane, öğrenci etüt eğitim
merkezi öğretmenlerine sözleşmeli öğretmen statüsünde Millî
Eğitim Bakanlığı kadrolarına atanma hakkı
verilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından KPSS şartı
olmadan öğretmen alımı Anayasaya aykırı bulunmuş
ve iptal edilmişti. Ancak, Anayasa Mahkemesi kararı kapı gibi
orada dururken Anayasaya aykırı olduğunu bildiğiniz hâlde,
bile bile mahkeme kararına aykırı şekilde 674
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yine aynı düzenlemeyi yaptınız.
İşte, bu, darbe fırsatçılığının,
Anayasayı çiğnemenin, hukuku çiğnemenin açık bir
örneğidir arkadaşlar.
Yine, 674
sayılı Kararnamenin 49uncu maddesi, üniversitelerdeki
araştırma görevlilerinin 33/(a) maddesinden 50/(d) maddesine yani
geçici statüye geçirilmesi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Devamla) Bu şekilde şu anda mağdur olan
13.179 araştırma görevlisi var arkadaşlar. Bu şekilde
geçici kadroya geçirilerek ve daha sonra da çıkarılacak olan bu
kişilerin mağduriyetleri de bu kanun hükmünde kararnameyle tesis
edilmiş oluyor ve bu şekilde bu da Anayasaya
aykırıdır.
Hepinize
sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Demirtaş.
Kanun
hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Soru yok.
Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi
birinci bölüm görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci
bölüm, 8inci maddeye bağlı geçici madde 5 ve geçici madde 6 dâhil 1
ila 25inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci
bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Muğla Milletvekili Akın Üstündağa aittir.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
CHP GRUBU
ADINA AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; 674 sayılı Olağanüstü
Hal Kanun Hükmünde Kararnamesinin birinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dünyanın
ender gördüğü liderlerden, ülkemizin kurtarıcısı,
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkü aramızdan
ayrılışının 78inci yılında özlemle,
saygıyla, minnetle anıyorum. Onun fikirlerini, ideallerini, yaratmak
istediği çağdaş toplum yapısını hedeflemek,
fikirlerini, ideallerini bu ülkede yerleştirmek hâlâ bu ülke için son
derece hayati öneme sahiptir. Her daim kendini yenileyen, araştıran,
sorgulayan, üreten, devletini ve milletini seven bireylerin
oluşturduğu bir ülke olamazsak, demokrasimizi geliştiremezsek
başımız dertten bu coğrafyada özellikle hiçbir zaman
kurtulmaz, tıpkı 15 Temmuzda olduğu gibi. Atatürkün çizgisinden
ayrıldığımız zaman, Orta Çağdan kalma
yapılara, cemaatlere, tarikatlara, çıkar şebekelerine devlette
yer verdiğimiz zaman neler olacağını test ederek gördünüz.
Kendini dinî grup olarak adlandıran bu grupların devlet içerisinde
nasıl bir çıkar ve ihanet odakları hâline geldiğini
yaşayarak gördünüz.
Değerli arkadaşlarım, Atatürk,
sıkışıldığı zaman parti binalarına
asılan bir meta değildir. Atatürk, geçmişle gelecek
arasında yaşamsal bir köprü, geçmişin
yaşanmışlıklarıyla geleceğe yürüyen bir sentez,
özgürleşmiş düşüncenin kalıplara sığmayan
hâlidir. Atatürkü sadece sıkışıldığı zaman
sığınılacak bir liman olarak görmek yerine, onun
düşüncelerini ve fikirlerini içselleştirerek bu doğrultuda
hareket etmek bu ülke için daha hayırlı sonuçlar
doğuracaktır.
Şimdi, siz bunu yapmadınız
başımıza neler geldi. Kanmak ve kandırılmak üzerine
kurulu siyaset tarzı bizi geriye götürmüştür. Bunları bu
memlekete yaşatmaya hakkınız yoktu.
Şimdi, gelinen noktada, giderek
çağdaş dünyadan kopan, demokrasiden hızla
uzaklaşmış; baskı, korku ve zulmün kol gezdiği, hak ve
özgürlüklerin yok edildiği bir ülkedeyiz. Durumumuz maalesef budur. 15
Temmuz darbe girişiminden sonra çıkarılan olağanüstü hâl
kararnameleri birçok noktada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
garanti altına aldığı birçok hakkı ortadan
kaldırmakta, özgürlükleri daraltmaktadır. Esasen, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 15inci maddesi, sözleşmeye taraf
devletlerin istisnai koşullarda sözleşme kapsamındaki belirli
hak ve özgürlükleri koruma yükümlülüklerini geçici, kısıtlı ve
denetimli bir şekilde askıya alma hakkı veriyor ancak bu hak
sadece savaş zamanında ve ulusun varlığını tehdit
eden başka tehlikeli hâllerde uygulanabiliyor. Bu hak, aynı zamanda,
devletlerin uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere
ters düşmemesini de gerektiriyor. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, varlıklarını devam ettirme
anlayışı içerisinde devletlere hak ve özgürlükleri
kısıtlama imkânı verirken sözleşmede belirtilen belli
haklara aykırı tedbirler alamıyor. Nedir bunlar arkadaşlar?
2nci maddedeki yaşam hakkı, 3üncü maddedeki işkence ve kötü
muamelenin önlenmesi, 4üncü maddedeki kölelik ve zorla
çalıştırma yasağı ve 7nci maddedeki kanunsuz ceza
olamayacağı kuralıdır. Bu şartlar hiçbir şekilde,
olağanüstü hâl döneminde bile ihlal edilemez.
Yine, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine Ek 6 no.lu Protokolün 1inci maddesindeki barış
zamanında ölüm cezasının kaldırılması, 13 no.lu
Protokolün 1inci maddesindeki ölüm cezasının
kaldırılması ve 17 no.lu Protokolün 4üncü maddesindeki aynı
suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkına
aykırı tedbirler alınması da mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin dışında, aynı
şekilde, yine Anayasanın 15inci maddesinde olağanüstü hâllerde
temel hak ve hürriyetlerin durdurulması düzenlenmektedir ancak yine Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinde olduğu gibi, yaşam
hakkı, maddi ve manevi varlığın bütünlüğüne
dokunulamaması; din, vicdan ve kanaatlerin açıklanmaya
zorlanamaması ve bunlardan dolayı suçlanamaması ve suç ve
cezaların geriye yürümemesi ve suçluluğu mahkeme kararıyla
saptanıncaya kadar kimsenin suçlu olarak ilan edilmemesi.
Değerli arkadaşlarım,
olağanüstü hâl durumunun gerektirdiği ölçüde, biraz önce Ünal
arkadaşımız söylediği ölçütlerle, hem zaman hem mekân hem
de konu açısından nasıl uygulanacağını özellikle
belirtti.
Burada darbenin âdeta bir fırsata
çevrilerek toplumu sindirme noktasında kullanılması, korku
imparatorluğu yaratılması noktasında bir çabayı
özellikle görüyoruz. Burada olağanüstü hâlle ilgili hiçbir alakası
olmadığı hâlde, görüşmekte olduğumuz kararnamede
çeşitli maddeler var. Mesela, Maarif Vakfı heyetine ödenecek huzur
hakkının olağanüstü hâlle ne ilgisi var? Adli Bilişim
İhtisas Dairesi kurulmasının olağanüstü hâlle ne ilgisi
var? Bölge adliye mahkemelerinde başkan ve başkanlar kurulunun tevzi,
temyiz ve istinaf konularındaki yetkilerinin yer
değiştirilmesinin olağanüstü hâlle ne ilgisi var? Ceza infaz
kurumları için imar kanun ve yönetmeliklerinin uygulanmaması
noktasındaki istisnaların getirilmesinin olağanüstü hâl
uygulamasıyla ne ilgisi var? İnsansız hava araçlarının
ne ilgisi var? İçişleri Bakanlığında müsteşar
sayısının 4ten 5e çıkarılmasının
olağanüstü hâlle ne ilgisi var? Harita Genel Komutanlığında
Coğrafi Veri Merkezi kurulmasının olağanüstü hâlle ne
ilgisi var?
Bunun yanında arkadaşlar,
olağanüstü hâlle ilgili olmayan hususların yanında, ayrıca,
OHAL kanun hükmünde kararnamelerinde Anayasaya ve kanunlara aykırı
düzenlemeler de yer alıyor. Biraz önce Ünal arkadaşımız
söyledi, Anayasa Mahkemesinin 2015 tarihinde yaptığı iptale
rağmen, aynı kelimelerle, dershaneler kısmı, 5580
sayılı Yasanın 12nci maddesi iptal edilmiş olmasına
rağmen, dershaneler ibaresinin ortadan kaldırılmasına
rağmen aynı kelimelerle tekrar önümüze kanun hükmünde kararnameyle
getirilmesi.
Yine, mahkeme kararı olmaksızın
şüphelilerin taşınmazlarına el konulup kayyum
atanması. Ceza infaz kurumları için -biraz önce söylediğim gibi-
imar düzenlemesi ve tahsis ayrıcalığı getirilmesi. Mahkeme
kararı olmadan kayyum atanan şirketlerin TMSFye devrinden sonra, mahkemelerin
sonucu beklenmeden satış ve tasfiye işlemlerinin
yapılması. Sadece İçişleri Bakanlığının
tespitiyle pasaportlara el konulması ve pasaport hakkının elden
alınması. Özellikle, yerelde çok büyük sıkıntılara yol
açacak, AKPnin kazanmadığı belediyelerde bir baskı
aracı ve bir alan açma alanı olarak kullanılan yatırım
izleme ve koordinasyon başkanlıklarına verilen yetkiler, özel
hukuk tüzel kişiliği ve kamu tüzel kişiliği verilmesi ve
kamudan bütçe aktarılması ve belediyelerin yapmadığı
hizmetleri yaparak bu bedelleri de o ilgili belediyeden alması gibi son
derece mahzurlu bir hususu da yine kanun hükmünde kararnameyle önümüze
getiriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Devamla) Daha söyleyecek
çok daha farklı aykırılıklar var ama sürem bu kadar.
Hepinize saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) AK Parti
grubu adına birinci bölüm üzerinde söz almak istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
aramızdan ayrılışının 78inci yıl dönümü,
rahmetle andığımızı ifade ederek sözlerime
başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin
darbeler tarihini incelediğimizde geçmişte olumsuz
vesikasının olduğunu görürüz. 1923te kurulan Türkiye
Cumhuriyeti maalesef, çok partili siyasi hayata geçtikten sonra -yani 1946 veya
14 Mayıs 1950de- siyasilerin, seçilmişlerin idaresine ancak on
yıl tahammül edilebildi yani sandıkla gelenin sandıkla gitmesi
gerektiği ilkesi ancak on yıl bu memlekette devam ettirilebildi.
Hatırlarsanız, 14 Mayıs 1950de mevcut seçim sistemiyle Demokrat
Parti büyük bir çoğunlukla iktidara gelmişti, 1954 seçimlerinde
aynı devam etti, 1957 seçimlerinde de aynı şekilde Demokrat
Parti halkın teveccühünü kazanmış, iktidarını devam
ettirmişti. Fakat, Demokrat Partinin halkın teveccühüyle, milletin
özgür iradesiyle seçilmesine tahammül edemeyenler, sandıkla gelenin
sandıkla gitmesini bekleyemeyenler maalesef darbe yaptılar. O gün Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki muhalefet partisinin genel başkanı Eğer
böyle böyle yaparsanız sizi ben bile kurtaramam. dedi ve hakikaten
kurtaramadı; hâlbuki Seçimle gelen seçimle gider, hiç kimse
seçilmişleri idam edemez. deme basiretini ve cesaretini
gösterebilmeliydi. O gün Demokrat Partinin yöneticileri içeri atıldılar
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Siz idam
istiyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
idam
edildiler, ana muhalefet partisinin genel başkanı Sizi ben bile
kurtaramam. dedi. Hâlbuki yapması gereken neydi?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Önce
söyledi, önce söyledi, o zaman söylemedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 27
Mayıs tarihinde tanklara dur diyebilmeliydi ama onu diyemediler.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Önce onu
söyledi, sonra
İdam edilmemesi için İsmet Paşa mektup
yazdı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
İşte onun için Seçimle gelen seçimle gitmelidir. çok doğru bir
söz. Ama Sizi ben bile kurtaramam. deyip o gün Demokrat Partiye
karşı yapılmış darbe girişimine tanklara durma
yetkisi
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ne
alakası var? Ondan aylar önce söylenmiş bir demecidir o.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
cesareti, basireti olan birisinin göstermemesinden kaynaklı bir hâle
geldi. Darbe geçmişini yapıyoruz, az önce değerli
arkadaşımız dedi ki: Özeleştiri yapalım. dedi, ben
özeleştiri yapıyorum, Türkiye adına özeleştiri yapıyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Darbe günü mü
demiş bunu?
MURAT BAKAN (İzmir) İdam
konusundaki fikrinizi söyleyin, idam.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Arkasından 9 Mart hadisesi çıktı. Paşalar
anlaşamadılar, paşalar anlaşamayınca 12 Mart
olayı ortaya çıktı. Eğer o günkü iktidardaki kişiler
şapkasını alıp gitmeseydi, paşaların
yaptığı muhtıraya Bu bize karşı
yapılmış, Hükûmete verilmiş bir muhtıradır, ben istifa
ediyorum. demeseydi, dik durabilseydi Seçimle gelen seçimle gider. deseydi
12 Martı yaşamazdık. 12 Eylülde darbeciler geçmişten bir
tecrübe kazandılar. Bütün siyasi parti genel başkanlarını
derdest ettiler, siyasi liderliği ortadan kaldırdılar, söyleme
hakkı olanların sözlerini kestiler. 12 Martta söyleme hakkı
olanlar milletin iradesine sahip çıkmaya çalışanlara hadi deme
cesareti olsaydı, şapkasını alıp gitmeseydi 12
Marttaki ilk hareket 27 Mayısın sonuçlarını bu millet 15
Temmuzdaki gösterdiği cesareti, basireti o gün gerçekleştirecekti.
12 Eylülde farklı bir hadise oldu. Siyasi
partilerin, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanını, Adalet
Partisinin Genel Başkanını, Millî Selamet Partisinin Genel
Başkanını, Milliyetçi Hareket Partisinin Genel
Başkanını, toplumun doğal liderlerini derdest ederek
onların konuşmasını engellediler.
28 Şubat oldu. 28 Şubatta o gün
postmodern darbeye Türkiye Büyük Millet Meclisi karşı durabilseydi
Ne yapıyorsunuz siz, seçimle gelenlerin milletin iradesine
Bugün 10
Kasımda ne yazıyor: Hâkimiyet bilâ kayduşart milletindir.,
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Kemal Atatürk
imzalı sözün arkasında durabilseydik, 28 Şubattaki darbecileri,
postmodern darbe yapanları alkışlamasaydık, Türkiye Büyük
Millet Meclisi 15 Temmuzda gösterdiği cesareti -AK PARTİlisi, CHPlisi,
MHPlisi, milletvekilleriyle burada, 110un üzerinde milletvekili darbecilere
karşı dik duruş sergilediyse- ölümle burun buruna olmasına
rağmen bombaların altında çalışmasını devam
ettirme basiretini o günlerde göstermiş olsalardı bunlar
başımıza gelmezdi. Onun için öz eleştiri yapıyorum. 28
Şubatta imam-hatipleri kapattırıp cemaatin okullarına bu
millet mahkûm edilmeseydi 28 Şubatın sonuçlarından bu noktaya
doğru gelinmezdi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın değerli milletvekilleri, çok
önemli bir şey, çok önemli bir şey; Aponun yakalanışı
15 veya 16 Şubat 1999, FETÖnün Türkiyeyi terk edişi Mayıs 1999;
birini verdiler, öbürünü aldılar. Şimdi, eğer 14 Mart 2008
tarihinde AK PARTİyi kapatma davasında Şeriatın
kestiği parmak acımaz. diye ifade etmeseydik, yargı darbesi
ortaya çıkarken Ne yapıyorsunuz siz? Seçilmişler ancak
sandıkla gider. deme basiretini gösterseydik... Ki 70 milletvekili, 39
aktif -geriye kalanların, aktif olmayan- toplam 70 milletvekili; biri de
bendim, kapatma davasında yasaklanacak milletvekillerinin içerisinde biri de
bendim. O gün eğer Şeriatın kestiği parmak acımaz.
ifadesini kullanmak yerine 341 milletvekiliyle, milletin tercihiyle,
teveccühüyle gelmiş bir iktidara karşı nasıl yargı
darbesi yapılabilir, nasıl kapatma davası açılabilir! diye
cesaretle savunabilmiş olsaydık 15 Temmuzun ayak izlerini o günden
kesmiş olurduk. Onun için, bakın değerli milletvekilleri; 15
Temmuzda bu millet tankların önüne yattı, tankların üstüne
çıktı; bir başı örtülü kadın ile bir başı
açık kadın kamyona bindi, darbeyi durdurmak için elinden gelen
gayreti gösterdi. O gün Türk milleti bir ve beraberce darbecilere, 27
Mayısta yapamayanlara, 12 Martta yapamayanlara, 12 Eylülde cesaret
gösteremeyenlere, 28 Şubata Dur! diyemeyenlere, AK PARTİ kapatma
davasında Ne yapıyorsunuz? Seçimle gelen seçimle gider.
diyemeyenlere büyük bir ders verdi.
Bugün, eğer o gün o millet tankların
önüne çıktıysa bir liderle çıktı. 27 Mayıs varken
Türkiyede lider yoktu. Darbeye Dur. diyecek, Seçimle gelen seçimle gider.
diyebilecek bir lider olmadığından dolayı 27 Mayısta
halk önüne çıkıp cesaret edemedi. 12 Martta da bir lider yoktu,
onlara Niye muhtıra veriyorsunuz? diyemediği için 12 Mart
gerçekleşti. 12 Eylül farklı olabilir. 12 Eylülde alıp hepsini
Hamzaköye koydular. Ama, 28 Şubatta olduğu gibi
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Çok ayıp,
ikisini karşılaştırmak çok ayıp.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
2008 AK
PARTİ kapatma davasında olduğu gibi eğer bunlara Dur.
diyebilseydik, olmazdı.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Tayyip
Erdoğan televizyona çıkmadan önce Kemal
Kılıçdaroğlunun açıklaması var.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Tayyip
Erdoğan açıklamadan önce herkes açıklama yaptı. İlk
açıklamayı Genel Başkanımız yaptı, daha sonra da
Başbakanınız yaptı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama, 15
Temmuzda bir lider çıktı. 15 Temmuzda lider dedi ki: Ey milletim,
senin idarene kimse gem vuramaz. Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. ilkesini kimse değiştiremez,
meydanlara! dedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O
liderin sayesinde bugün Türkiye demokrasisini devam ettirmeye
çalışıyor.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)
Yanlış söylüyorsunuz, yanlış. Önce ilk açıklamayı
Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli
yapmıştır. Onun açıklamalarıyla milletimiz tankların
üzerine çıkmıştır. Doğruları ifade etmiyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Hep
beraber biz öz eleştiri yapalım. O öz eleştiriyi devam
ettirelim.
Onun için değerli milletvekilleri, bugün
artık tarihe bir damga vurulmuştur.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Öz
eleştiri suçlamaya dönüştü.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sen öz
eleştiri yapmıyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 15
Temmuz, tarihe vurulan damga
Artık bu milletin efendisi bu millettir. 79
milyon kişi bu milletin tek tek sahibidir. Asker, sivil bürokrasinin O
ülkenin kurucusu, sahibi benim. deme zamanı bitti. Dağdaki çoban da,
üniversitedeki profesör de Bu ülkede söz hakkı hissen eşittir
kardeşim. dediği gün 15 Temmuz günüdür. Geçmişteki yapılan
yaşadığımız hadiselerden hepimiz beraber ders
çıkaralım Nerede hatalar yaptık
CEYHUN İRGİL (Bursa) Siz hiç
yapmamışsınız!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
27
Mayıstan başlamak üzere o gün cesaretle, basiretle durabilseydik ne
olurdu? diye. Eleştirmek adına demiyorum, topluca
eleştiriyorum, hepsini söylemeye çalışıyorum. Bununla ilgili
yapacağımız özeleştiriyle birlikte biz bundan sonra 15
Temmuzdaki halkın temsilcileri gibi davranabildiğimiz, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak devam ettiğimiz, onların vekilleri olarak
gayret gösterebildiğimiz sürece, inşallah, bundan sonra kimse darbe
yapamayacaktır, tevessül edemeyecektir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Başbakan
benzin istasyonunda saklanırken Kemal Kılıçdaroğlu ile
Devlet Bahçeli açıklama yaptı kardeşim. Ayıptır ya!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Elitaş.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerçi biraz
sonra bölümde şahıs adına söz hakkımız var ancak
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ben grup
adına konuştum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
hatip güzel bir öz eleştiri yaptı aslında,
katıldığım yerler de var ama 2nci Genel
Başkanımıza yönelik 27 Mayısla ilgili bir
değerlendirme yaptı, bu bizi incitmiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ya, dur
deseydi dedim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ona bir
cevap hakkı
Yani sataşmadan dolayı söz istiyorum. Ya da
konuşmamı altı dakika yaparsanız birleşik yapayım
yani ama bu bir sataşmadır.
BAŞKAN Konuşmanızı
altı dakika yapayım, peki.
Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan,
kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum.
Şimdi, 15 Temmuz bir badiredir, bir
sıkıntıdır. Yani bu sıkıntıyı biz
millet olarak atlattık. Az önce ifade ettim, Sayın
Cumhurbaşkanı, yani şu lider, bu lider şeklindeki bir yaklaşım
son derece yanlış bir yaklaşımdır.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Yenikapı ruhuna
aykırıdır.
ERHAN USTA (Samsun) Burada toplum bir bütün
hâlinde hareket etti. Sayın Cumhurbaşkanının
çağrısı olmadan önce
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sokaktaydık.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Devlet
Bahçeli Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezine gitti, oturdu,
ışıklar yandı; milliyetçi, ülkücü gençler sokaklara indi,
daha hiçbir çağrı yok.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Hah, özü budur.
ERHAN USTA (Samsun) Şimdi, bunları
görmeden, Şu oldu, bu oldu., buralardan pay çıkarmaya
çalışmak son derece yanlıştır.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Ayrıştırma.
ERHAN USTA (Samsun) Bunu lütfen
yapmayın, bu ayrıştırıcı dilden vazgeçin.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul)
Cumhurbaşkanı siyasi parti lideri değil, ülkenin lideri ya,
cumhurun başkanı, ondan bahsetti.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Hayır,
ülkenin Cumhurbaşkanı, lideri değil.
ERHAN USTA (Samsun) Bu konuda sizi ikaz
ediyoruz. Böyle bir şey olmaz. Bu dilden vazgeçmek lazım.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Yenikapı ruhuna
aykırı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, sataşmadan söz verin de söz hakkı
kullanalım.
BAŞKAN Sayın Usta, teşekkür
ediyorum, kayıtlara geçmiştir.
Sayın milletvekilleri, 15 Temmuzda bu
millet küllerinden yeniden doğdu, bir uyanışa geçti.
Aslında hepimizin gördüğü, bildiği kadarıyla da, 27
Mayısın da, 12 Martın da, 12 Eylülün de, 28 Şubatın
da, 27 Nisanın da bu millet hesabını 15 Temmuzda gördü ve hep
birlikte gördük, bütün siyasi partiler, bütün bir millet, bunu hepimizin çok
iyi idrak etmesi lazım ve bu ruhu hepimizin muhafaza etmesi lazım
diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
Şimdi gruplar adına son söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Ahmet Selim
Yurdakula aittir.
Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL
(Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, muhterem
vatandaşlar; konuşmama başlamadan önce Büyük Önder Gazi Mustafa
Kemal Atatürkü rahmetle ve şükranla anıyorum.
Millet olarak binlerce yıllık Türk
tarihine damgasını vuran asrın lideri Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü daha fazla okumak ve daha fazla anlamak zorundayız. Onun,
karanlığı aydınlatan ışığı
çocuklarımız için ayrı, askerlerimiz için ayrı, devlet
adamlarımız ve siyasetçiler için başarılı ufuklar
sunmaktadır.
Atatürk, vatana hizmet aşkıyla
Afrika çöllerinde koşturmuş, Çanakkalede ve Geliboluda destan
yazmıştır. İstanbulun işgalinden sonra, koca bir
milleti ayağa kaldırmak üzere Anadoluya geçmiştir. Atatürk gün
yüzü görmeyi unutan Türk milletine Ya istiklal ya ölüm! derken elinde
silahı, en önde çarpışmıştır. Onun askerî
dehası neticesinde dünya halk tarihi literatürü zenginleşmiş,
Türk adı yeniden Türk sahnesinin en müstesna köşesinde yerini almıştır.
Bugün hayırla yâd ettiğimiz Atamızın devlet
adamlığı ise bu coğrafyada eşi benzeri görülmemiş
reformları hayata geçirmiş ve milletimizi muasır medeniyetlerden
biri hâline getirmiştir.
Atatürkü gerçekten anlamak onu gönüllerde
hissetmekle mümkündür. Atatürk ağız dolusu laflarda değil
zihinlerde yer bulmalıdır. Gazi Meclisimiz onun ve yüce Türk
milletinin eseridir, cumhuriyetimiz onun eseridir. O hiçbir zaman tek
adamlığı tercih etmemiş, elindeki onca imkân ve araca
rağmen Türk milletinin istişare kültürünü canlı tutarak özde
demokrasinin taşlarını kendi elleriyle döşemiştir. Bir
devlet adamının, bir liderin nasıl caydırıcı
olması gerektiğini gösteren Atatürk diğer yandan ise yurtta ve
dünyada barış ve huzurun inşası için canla başla
mücadele etmiştir. Onun sofrasında bulunan nice krallar ve
cumhurbaşkanları Atamızın fikirlerinden
feyzalmış, onunla dostluklar geliştirmeye
çalışmıştır. Bir bozkurt gibi düşmanın
kalbine korku salan Atatürk, Türk ocağı yandığı sürece
kalplerde ve zihinlerde yaşayacak, onun öğretileri ve telkinleri bu
toprakların ve insanının daima koruyucusu olacaktır.
Bu vesileyle ifade etmek isterim ki Türk
milleti hepimizin ortak Atasını, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü siyasi
maksatlarla kullanan istismarcıları tek tek görmektedir. Daha Türk
milletinin adını bile telaffuz edemeyenleri dikkatle seyrediyor ve
takip ediyoruz; Türke mezar kazanların avukatlığını
yapan sözde Atatürkçü, özde Türk düşmanlarını takip ediyoruz;
Atamızı yürekten hissetmeyen çelenk tüccarlarını bir bir
not ediyoruz ve en sonunda, tıpkı Atamızın ifade
ettiği gibi, geldikleri gibi gidecekleri günü sabırla bekliyoruz.
Yeri gelmişken, müstemleke valisi gibi
hareket eden bazı büyükelçi ve Avrupa Birliği Komisyonu üyelerinin
özellikle belli Meclis grup ziyaretlerini ve siyasi ayak oyunlarını
bölücü faaliyetlere bir destek olarak değerlendiriyor ve açıkça
kınıyorum. Şimdi bu ülkelere soruyorum: Sizin ülkenizde terör
propagandası yapan, terör örgütü üyesi olan, teröre destek veren, özel
araçlarında silahlarla yakalanan, bu gibi suçlamalarla yargılanmak
istenilen kişilere siz ne yapardınız? Siyaseti ne için
yapıyoruz? Önce ülkemizin ve vatanımızın birliği ve
daha sonra ülkemizin vatandaşlarının huzuru ve mutluluğu
için yapıyoruz.
Biz 15 Temmuzu bir darbe girişimi olarak
görmüyoruz, 15 Temmuzu ülkemizin işgali, parçalanması için
yapılan bir hareket olarak görüyoruz. O yüzden 15 Temmuz günü ülkemizin
bölünmesini engelleyen başta Genel Başkanımız olmak üzere,
tüm siyasi parti başkanlarına, Başbakana,
Cumhurbaşkanına ve o tankların, o kurşunların önüne
canlarını siper eden yüce Türk milletine, hepsine birlikte
teşekkürlerimizi buradan bir kez daha, ayırt etmeden ifade etmek
istiyorum.
Meşruiyeti Avrupa Birliği
parlamenterlerinde, yabancı misyon görevlilerinde veya evrensel demokratik
prensiplerde arayanlara rahmetli Atatürkün ifadeleriyle çağrıda
bulunmak istiyorum: Bireysel çıkarlarını düşmanların
siyasi hedefleriyle birleştirebilecek gafillerin ihanetlerine
karşı uyanığız ve uyanık olmaya devam
edeceğiz. Bir Türk Bitti. demeden önce hiçbir şey bitmeyecek.
Birlik ve beraberliğimize yönelik tüm tehditler, Türk milletinin çelikten
iradesi karşısında bozguna uğrayacaktır.
Burada önemli olan nokta, Genel
Başkanımızın da ifade ettiği gibi, siyaset yaparken
şunu hiçbir zaman unutmamamız gerekir: Önce ülkem ve milletim, sonra
partim. demeyi hepimiz gönülden, içtenlikle ve inanarak ifade etmeli ve bu
doğrultuda hareket etmeliyiz.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Yurdakul.
Şimdi şahıslar adına ilk
söz Erzincan Milletvekili Serkan Bayrama aittir.
Buyurun Sayın Bayram. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SERKAN BAYRAM (Erzincan) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; olağanüstü hâl kapsamında
bazı düzenlemeler yapılması hakkındaki kanun hükmünde
kararname kapsamında birinci bölüm üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum.
Bugün, Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu olan
Ulu Önder Atatürkün aramızdan ayrılışının
78inci yıl dönümü. Onu bir kez daha saygı ve rahmetle yâd ediyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Maarif Vakfı Kanununun 1inci
bölümüne yapılacak ek düzenlemeyle Mütevelli heyetine ödenecek huzur
hakkı Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
belirlenir. ibaresi eklenecektir. Maarif Vakfı çok önem arz etmektedir.
Şu yaşadığımız günlerde yurt
dışındaki eğitim okulları ülkemizin gerçek millî
çıkarlarına hizmet etmesi açısından çokça önem arz
etmektedir. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. anlayışıyla,
yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
çocuklarının eğitim ihtiyacını gidermek, onların
ana vatanlarıyla bağlantılarını sağlamak,
ülkemizin eğitim alanında sahip olduğu birikimi
insanlığın hizmetine sunmak ilkesiyle insanlığın
ortak birikim ve değerlerini esas alarak örgün ve yaygın eğitim
hizmetleri vererek geliştirmek ve faaliyet gösterdiği ülkenin
mevzuatına uygun diğer eğitim faaliyetlerini de yürütmek
amacıyla Gazi Meclisimiz 28 Haziran 2016 tarihinde kabul edilen yasayla ve
Resmî Gazetede onaylanarak Maarif Vakfı Kanunumuz yürürlüğe
girmiştir. Günümüzde dünyanın her köşesinde okul açmış
olan Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkeler bu işi Türkiye Maarif
Vakfı benzeri yapılanmalarla gerçekleştirmektedir. Alman Goethe
Enstitüsü, Fransız Kültür Ajansı bu tarz çalışma biçimiyle
dünyada binlerce okula ulaşmıştır. Bizim de hedefimiz
Maarif Vakfı vasıtasıyla 170 ülkede değil, 193 ülkede
hizmet vermektir. Bizim gibi kadim kültüre sahip bir ülkenin dünya sahnesine
bırakacağı en derin iz insan yetiştirme sürecine talip
olmakla mümkün olacaktır. Dünya genelinde söz sahibi olan
okullarımızdan ülkemizin de elçiliğini yapacak, aynı
zamanda o ülkelerin bilim, kültür, değer ve bilimsel birikimlerini de
ülkemize getirecek, vatanına, milletine bağlı, millî değerlere
saygılı binlerce öğrenci yetiştirecek, Türkiyenin 2023
vizyonuna yakışır, ülkemizin hedeflenen amaçlara
ulaşmasına en büyük katkıyı sağlayacaktır.
Değerli milletvekillerimiz,
uluslararası arenada faaliyet gösteren terör örgütleri amaçlarına
ulaşabilmek için ya insanların eğitim almalarını
engelleyerek insanları cahil bırakmayı -yani bölücü terör örgütü
gibi- ya da eğitimi kendileri içinde robotlaştırmış
bireyler yetiştirmek için -bu da FETÖ gibi- kullanmayı
hedeflemiştir. Bu iki yöntem de uluslararası toplum için öncelikli
bir tehdit oluşturmaktadır. 15 Temmuz 2016da Fetullahçı terör
örgütü tarafından Türkiyede gerçekleştirilen kanlı darbe
girişimi, bu terör örgütünün yönettiği eğitim kurumlarında
beyinleri yıkanan insanların hiçbir hukuk ve insani sınır
tanımadıklarını göstermiştir. Zaman, her şeyin en
iyi şekilde tecelli edebildiği bir zaman ve yeni şeyler söyleme
zamanıdır. Dağ ne kadar yüce olsa da aşılmaz değildir.
İnşallah, önümüzdeki yıllarda hep birlikte Türkiye Maarif
Vakfının yurt dışındaki okullarını gururla
ve mutlulukla ziyaret edebilme heyecanını da hep birlikte
yaşayacağız.
Devlet Başkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın da ifade ettiği gibi
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, herhâlde bir müdahale etmeniz gerekiyor. Sayın
Cumhurbaşkanımız yerine Devlet Başkanımız diye
hitap etti. Herhâlde bir müdahale etmeniz gerekiyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sözünü düzelt.
Devlet Başkanı değil, Cumhurbaşkanı.
SERKAN BAYRAM (Devamla) Maarif, Türkiye
Cumhuriyetinin ve milletinin vakfıdır, onlar 170 ülkede varız
diyorlarsa biz de 170 ülkenin tamamında var olacağız.
Unutmayın, mücadelenin ana unsuru iyi yetişmiş insan, birlik,
beraberlik ve kardeşliktir.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Meclis
Başkanının düzeltme yapması lazım. Ben başka bir
şey dersem siz düzeltmeyecek misiniz?
SERKAN BAYRAM (Devamla) Bu vesileyle yüce
Meclisi ve heyetinizi en samimi duygularla selamlıyor, hepinize
teşekkürler ve şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bayram.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, yanlış ifadeyi düzeltmeniz gerekmez mi?
BAŞKAN Şimdi, şahıslar
adına ikinci ve son konuşmacı İstanbul Milletvekili Engin
Altay.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan, herkesi düzeltiyorsunuz, bu lafı niye düzeltmediniz?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ben, size
şimdi Sayın Adana Milletvekili desem düzelttirirsiniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan, niye düzeltmediniz bu lafı?
MURAT DEMİR (Kastamonu) Niye
rahatsız oluyorsunuz?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Rahatsız
oluyoruz, ne olacak? Rahatsız olmayacağımız şeyi sana
mı soracağız?
BAŞKAN Sayın Altay, size bir
dakika ilave yapacağız, süreniz altı dakika.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Elitaş biraz
önce on dakikalık bir öz eleştiri konuşması yaptı.
Söylediklerinin bazıları doğru.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
İkisi hariç hepsi doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) 1960 doğru.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Şimdi, sayın milletvekilleri, darbelerin meşruiyeti olmaz.
Sadece darbeleri meşru göstermeye matuf, makul görülmesine zemin
hazırlayıcı kimi iş ve işlemler yapılır ve
bu hep böyle olmuştur.
Bu iş ve işlemler
de genellikle şöyle bir yolla yapılır: Yaşam tarzı
üzerinden siyaset, inanç aidiyeti üzerinden siyaset, etnik aidiyet üzerinden
siyaset yapmak yoluyla toplum önce bir ayrıştırılır,
kutuplaştırılır, kamplaştırılır, ülkede
gerilim, kaos ortamı yaratılır, insanlar birbirine
düşürülür, kardeş kardeşe kırdırılır, sonra
duruma el koyma bahanesiyle, kardeş kanını
akıtmayacağız bahanesiyle Türkiyede birileri yönetime el koyar.
15 Temmuzu bundan önceki müdahalelerden farklı kılan hususlar var. Ama
15 Temmuzun özünde de geriye dönük bu yaşam tarzı üzerinden
yapılan siyaset, inanç aidiyeti üzerinden yapılan siyasetin izlerini
görmek mümkün.
Şimdi, ben öteden beri
şunu söylüyorum ve partimizin düşüncesi de budur: 27
Mayısın 12 Eylülle bir farkı yoktur. 28 Şubatın 12
Marttan bir farkı yoktur. Bunu ben ilk defa söylemiyorum,
söylediğimiz bir şeydir.
Şunu size
yakıştıramadım: 2nci Genel
Başkanımızın 27 Mayısla ilgili, 27 Mayısa
müdahalesi ya da idamların engellenmesi noktasında
yaptıklarından bihaber olabilirsiniz yani bilmeyebilirsiniz. Size bir
tane tavsiyem var: Merhum Menderes ailesinin yaşayan çocukları var,
torunları var. Onlardan biriyle bir temas ediniz, merhum Menderesin
eşinin İsmet Paşayla yaptığı görüşmeleri,
orada konuşulanları, İsmet Paşanın bu konudaki
girişimlerini lütfen öğreniniz. Geçmişi karalamak en kolay
şeydir. İsmet Paşayı sevmeyebilirsiniz, saygıyla da
karşılarım. Yani ben saygı duymam ama bu düşüncenizi
söyleminize saygı duyarım en azından. Merak ederim İsmet Paşa
size ne yaptı? Merak ederim size İsmet Paşa ne yaptı?
Bakın, şunu da doğru
bulmadım: Ben, Yaşam tarzı üzerinden, insanların
kılığı kıyafeti üzerinden siyaset yanlış.
diye bağırıp duruyorum. Siz biraz önce dediniz ki: Tankın
üstüne başörtülü de çıktı, başörtüsüz de çıktı.
Olmadı, olmadı; yine ayrıştırdınız. Buna
gerek yok. Baş kapatmakla laiklik elden gitmez ama baş açmakla da din
elden gitmez. Bu ayrışmadan bir vazgeçin. (CHP sıralarından
alkışlar) Buradan siz kurtulacaksınız ki millet kurtulsun.
Yani insanların inançlarını, Hükûmetiniz, sömürmekten vazgeçsin.
Yapmayın, buna gerek yok. Bunu yaparak toplumu
ayrıştırmaktan başka bir şey yapmayız.
Ayrıca, 12 Mart 1971de -hani hep
birilerini suçluyorsunuz ya- 12 Eylül 1980de, hatta 28 Şubatta ve sizin
pek darbe saymadığınız, altına kurşungeçirmez
araç aldığınız 27 Nisan elektronik muhtırası
noktasında
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Darbe,
darbe o. Onu unuttum bak, o doğru.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
şimdi
Türkiye'nin lideri. dediğiniz, neredeydi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Haddini
bil. dedi o zaman.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Hayır,
hayır, onun bir sesi çıktı mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - 27
Nisanda Haddini bil. dedi.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Dört gün sonra
söyledi, konuşma. Dört gün bekledi, ondan sonra söyledi. Dört gün 27
Nisana bile sustu sizin lideriniz.
Buradan şunu çıkarmak istemiyorum:
Bu darbe ordu içinde bir kalkışmaydı. TSKnın komuta
kademesi içerisinde bir hiyerarşik darbe değildi,
rahattınız yani herkes bir parça rahattı. Merak ediyorum, komuta
kademesi içinde olsaydı acaba ne olacaktı?
Bir şeyi daha merak ediyorum, madem
açtınız: Özel hukuk olarak ben Binali Beyi çok severim ama 15 Temmuz
gecesi Sayın Bahçeliden ve Sayın Kılıçdaroğlundan
sonra Binali Beyden millet bir ses duydu. Neredeydi?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya)
Yapmayın ya!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bak, bu
Neredeydi?lere girmeyelim ama, girersek bir yere varamayız. Bunlar
yanlış işler. O oradaydı, bu buradaydı, şu
şuradaydı
Gergin, soğuk, katı, ağır bir geceydi
hepimiz için. Lider tek başına şu zannediliyorsa, gene
yanılgı içindesiniz: Lider WhatsApptan mı, FaceTimedan
mı, bir yerden konuşuyor ve millet sokağa çıkıyor.
Yani Lider konuşmasa bu millet sokağa çıkmayacaktı. gibi
bir algıysa, o da yanlış. Elbette etkisi olmuştur, hiçbir
itirazım yok ama 15 Temmuzun püskürtülmesinde
Bu darbe Parlamentoya,
demokrasiye, siyaset müessesesine, hepimize yapılmıştır ama
öncelikle, siz iktidarda olduğunuz için öldürmeye sizden
başlayacaklardı, sonra bize geleceklerdi.
Ama, burada, öncelikle Sayın Bahçelinin
de, Sayın Kılıçdaroğlunun da hakkını teslim etmeniz
lazım. Bunu tek başına Tayyip Erdoğan engellemiş
değildir. Öyle olması için
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Onun için
Yenikapı diyoruz zaten.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şunu
yapsaydı kabul ederdim: Çıksaydı, bulunduğu yerde bir
tankın üstüne çıksaydı
Diyecek ki: Tank vardı da ben mi
çıkmadım? E, hani, neredeydin sen? Etrafında tank yok senin.
Böyle şey olur mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Samimi
olalım, yapıcı olalım, sahici olalım. Bu darbe
milletin direnişiyle engellenmiştir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Katılıyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bunun
altını çiziyorum ve 27 Mayıs bütün darbelerin
anasıdır. 27 Mayıs olmasaydı, 12 Mart da olmazdı, 12
Eylül de olmazdı, 28 Şubat da olmazdı, 27 Nisan da olmazdı,
15 Temmuz da olmazdı. Cumhuriyet Halk Partisi olarak düşüncemiz de
budur.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 27 Mayıs
engellenebilir miydi Başkan?
ENGİN ALTAY (Devamla) Sen o zaman
dünyada olsaydın kesinlikle engellenirdi! Bütün kusur senin dünyada
olmaman!
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz, çok
sağ olun Sayın Altay.
Soru-cevap yok.
Böylece, birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.09
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 18.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
425
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Son
okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 425 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Osman Aşkın Bak Ramazan Can
Amasya Rize Kırıkkale
Mahmut Atilla Kaya Kerem Ali Sürekli Mustafa
Elitaş
İzmir İzmir Kayseri
MADDE 82-
17/6/2016 tarihli ve 6721 sayılı Türkiye Maarif Vakfı Kanununun
4 üncü maddesinin birinci fıkrasına "Mütevelli Heyetine ödenecek
huzur hakkı ise Milli Eğitim Bakanı tarafından
belirlenir." cümlesi ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"(3)
Vakıf tarafından yurtdışında görevlendirilen okul
yöneticileri ve öğretmenler 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı
Pasaport Kanununun 14 üncü maddesi kapsamındaki Hükümetçe, hususi
idarelerce veya belediyelerce resmî vazife ile dış memleketlere
gönderilenlere veya dış memleketlerde vazifeye alınanlara
tanınan haklardan faydalanırlar."
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
olduğundan birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 425 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1inci
maddesinin Kanun Hükmünde Kararname metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Nurhayat Altaca Kayışoğlu Erkan Aydın Akın Üstündağ
Bursa Bursa Muğla
Fatma
Kaplan Hürriyet Okan
Gaytancıoğlu Kazım
Arslan
Kocaeli Edirne Denizli
Uğur
Bayraktutan
Artvin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erhan Usta Kadir Koçdemir Ahmet
Selim Yurdakul
Samsun Bursa Antalya
Erkan Haberal Mevlüt Karakaya Baki
Şimşek
Ankara Adana Mersin
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Mersin Milletvekili Baki
Şimşek konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 674 sayılı OHAL
Kapsamında Bazı Düzenlemelerin Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, 19 Mayıs
1919da Samsuna çıkarak, yıkılmakta olan bir
imparatorluğun küllerinden yeni bir cumhuriyeti kurmak için yola
çıkan ve Millî Mücadeleyi başlatan Gazi Mustafa Kemal Atatürkü rahmet
ve minnetle anıyoruz ve arıyoruz, yeni bir Mustafa Kemal Atatürk
arıyoruz.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzda, bu
milletin topuyla tankıyla bu milletin evlatlarına kurşun
sıkan hainlere karşı iktidarıyla muhalefetiyle
elbirliğiyle hareket ettik. Burada, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ilk
açıklamayı Sayın Genel Başkanımız Doktor Devlet
Bahçeli yapmış olmasına rağmen buradan bir oy
devşirme, siyasi rant sağlama hesabına hiçbir zaman girmedik çünkü
mevzubahis vatandı. Yalnız, siyasi öz eleştiriler
yapılırken burada herkesin kendine bir pay çıkarma
yarışı içerisinde olduğunu görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz,
gerçekten Türkiyenin en kanlı darbe girişiminin
yaşandığı gündü. Bununla ilgili de devletimiz, 15 Temmuzdan
bu tarafa, iktidarıyla muhalefetiyle mücadele ediyor. Yalnız,
çıkartılan kanun hükmünde kararnamelere bakıyoruz, rektörlük
seçimleriyle darbenin ne alakası var, rektörlük seçimleriyle kanun
hükmünde kararnamenin ne alakası var? Şimdi, bir kanun hükmünde kararname
çıkartıyoruz, YÖKten 3 kişilik liste geliyor,
Cumhurbaşkanı beğenmezse geri gönderiyor. Yeni bir liste
geliyor, onu da beğenmezse istediğini atıyor. Aslında, bu
kanun hükmünde kararnameye şunu yazmanız lazımdı: Cumhurbaşkanı
istediği şahsı direkt rektör olarak atayabilir. Hiç dolandırmaya
gerek yok.
Ben, AKP Grubunun bununla ilgili de bir siyasi
öz eleştiri yapmasını bekliyorum. Türkiye 15 Temmuza bir günde
gelmedi. Çözüm süreci, çözülme süreci, barış süreci adı
altında, terör Hakkâride, Şırnakta, Diyarbakırda
yaşanıyordu; akil adamlar Kayseriye, Sivasa, Malatyaya
gönderildiler. Terörün olduğu bölgeye gönderilip o insanlar ikna edilmeye
çalışılmadı, Anadoluda, terörle ilgisi, alakası
olmayan, sadece şehitler gelen bölgeye akil adamlar gönderildi. Bununla
ilgili de bir öz eleştiri yapmanızı bekliyoruz.
Habura, PKKlıların
ayağına davul zurnalı karşılamalarla devletin
hâkimleri, savcıları gönderildi. Bununla ilgili de bir öz
eleştiri yapmanızı bekliyoruz.
15 temmuz şehitleriyle alakalı
yasalar çıkarıldı. Geçen hafta ben Mersindeyken bir
hemşehrim yanıma geldi. Şehit ve gazi yakınlarına
devlet KDVsiz araç satıyor, araç almak için müracaat ediyor, verilen
cevap şu: 15 Temmuz şehitleri ve gazilerine biz KDVsiz araç
verebiliyoruz. Şehitleri bile ayırdık. Bu devlet için Hakkâride,
Çukurcada canlarını ortaya koyanlar ile 15 Temmuzda tankın
topun önüne yatanların bizim açımızdan bir farkı yoktur,
her ikisi de bu ülke için şehit olmuşlardır. Ama maalesef
bunlarla ilgili yaptığımız düzenlemelerde bile adil
davranmadık.
Bugün Hükûmet Her şeyi biz yaptık.
diyor. Türkiyede Boğaziçi Köprüsü, bugün 15 Temmuz Şehitler
Köprüsü yaptığımız köprü 1973 yılında
yapıldı, AKP kurulmadan otuz yıl önce yapıldı. On
beş yıl sonra, 1988 yılında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü
yapıldı. Teknoloji bu kadar gelişmesine rağmen Yavuz Sultan
Selim Köprüsünü ancak 2016 yılında yapabildik. Onun için her
şeyde Biz yaptık, bizim dediğimiz doğru.
mantığıyla yaklaşmanın doğru olmadığını,
bu ülkede iktidarıyla muhalefetiyle, hep birlikte mücadele etmemiz gerektiğini
düşünüyorum.
Türkiyede -devletin
yaptıklarını söylüyorum, özel sektör hariç- sadece Atatürk
Barajının ürettiği elektrik sizin döneminizde, AKP döneminde
yapılan bütün barajların ürettiği elektrikten daha
fazladır. Ama açılışlar yapılıyor, bu kadar baraj
açtık, bu kadar tesis açtık, yine her gün elektrik kesintileri
yaşanıyor. Teknoloji bu kadar gelişti, 2016 yılında
düzenli elektrik kesintileri yapıyoruz. Hâlâ Türkiyenin
sorunlarını maalesef çözemiyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şimşek.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
üzerinde söz isteyen Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet.
Buyurun Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP
sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün büyük bir devrimciyi selamladık.
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürkün öldüğünü sananlar var.
Sevgili Atam, senden hâlâ korkuyorlarsa
ölmemişsin demektir. Senden ne kadar korktularsa o kadar
yasakladılar, ne kadar tahammül edemiyorlarsa o kadar silmeye
çalıştılar. Ancak bu karanlık zihniyetin korkularına
ve tahammülsüzlüklerine asla yenilmeyecek bu millet. Kurduğun laik,
demokratik, hukuk devletini yıkmak isteyenlere karşı emanetin
olan Türkiye Cumhuriyeti devleti sonsuza kadar yaşayacaktır.
Bazı borçlar vardır ki ödeyemezsiniz. Sana borçluyuz. Andın
andımızdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürkü sevgi, özlem, minnet ve
saygıyla bir kez daha buradan anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1inci
maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu KHKyla
getirdiğiniz KPSSsiz sözleşmeli öğretmenlik düzenlemesi
hakkında konuşmak istiyorum.
Bakınız, 14 Mart 2014 tarih ve 6528
sayılı 12nci maddeyle aynı bu düzenlemeyi getirmiştiniz
bir zamanlar ve partimiz tarafından bu madde Anayasa Mahkemesine
götürülmüştü ve Anayasa Mahkemesi tarafından 2015 yılında
iptal edilmişti. Şimdi, aynı düzenlemeyi bu kanun hükmünde
kararnameyle bir kez daha getiriyorsunuz ve maalesef fırsatçılık
yapıyorsunuz. Adaletsizliğin iyice dibine vurdunuz ve özel dershane,
etüt eğitim merkezlerinde altı yıl çalışmış
olanların KPSSye girmeden sözleşmeli öğretmen olarak atanabilmelerini
sağlıyorsunuz.
Öğretmen kadrolarına atanabilmek
için öğretmenlerin KPSS ve eğitim bilimleri testine girmeleri
gerekiyor, ardından öğretmenlik alan bilgisi testine giriyorlar. Bu
sınavların sonuçlarına göre de kontenjana ve puan
üstünlüğüne göre atamaları yapılıyor. İşte, bu
süreçleri yıllardır geçmek zorunda bırakılan
öğretmenler sizlere soruyor: Biz de altı yıl dershanede
çalışıp sınavsız atanabilirdik. Yıllardır
neden bu sınavlara hazırlanıyoruz? Hatırlar
mısınız, geçtiğimiz yıllarda kopya skandallarıyla
çalkalanan ÖSYM Emeğiniz emanetimizdir yazılı kalemleri
adaylara dağıtmıştı ve adaylar sınavların
pek çoğuna bu yazılı kalemlerle girmişti. Bir tarafta,
emeğiniz emanetimizdir anlayışıyla sınav yapan ÖSYM,
diğer tarafta sınavsız öğretmen alan Millî Eğitim
Bakanlığı. Bu da tam bir tezat olarak karşımızda
kapı gibi durmaktadır değerli milletvekillerim.
İnsanların emekleri, onların
çocukları gibidir. Eğer emeklerini boşa çıkaran bir
davranış gerçekleştirirseniz hayatın zorlu
koşullarında onların tutunmalarını sağlayan dalları
kırmış olursunuz. Öğretmen olmak için
ağızlarıyla bir kuş tutmadıkları kalan, seneler
boyunca kitaplara gömülü bir şekilde yaşayan insanlar nasıl
sınav stresi yaşamaktadır bilir misiniz? En son, vekili
bulunduğum Kocaelimizin bir ilçesinde 24 yaşında, henüz
hayatının baharında genç bir kızımız,
öğretmen olmak için hazırlandığı KPSS stresine
dayanamayarak intihar etti. Bursada 26 yaşındaki bir genç kız
KPSS atamasının yapılmayışı nedeniyle
bunalıma girerek intihar etti. Siirtte, girdiği KPSSde
başarısız olduğu için hayatına son veren yine bir genç
arkadaşımız bıraktığı bir notta ne
yazdı biliyor musunuz: Artık yoruldum, çalışıyorum
ama olmuyor.
Bu yaptığınız
düzenlemelerle, atanmayan yüz binlerce öğretmen adayının,
intihar eden, KPSSde hak kazanıp atanamayan binlerce kişinin
hakları duracak ama iktidar yakınları hülle yoluyla devletin
kadrolarına sınavsız şekilde yükselecekler. Yeri
gelmişken Cumhurbaşkanının 2002 yılında
İzmitte yaptığı seçim konuşmasından
alıntı yapmak istiyorum: Biz iktidar olunca öğretmenler okulun
bittiği gün hazırlıklarını yapacak ve ertesi gün görev
aşkıyla okuluna gidecek. Biz hükûmetimizi kurduğumuzda bütün
öğretmenlerimizi göreve başlatacağız. diyordu. Bu
konuşmadan tam on dört sene geçti, öğretmen açığı
bugün neredeyse 150 bini buldu. Yüz binlerce insanımız hâlen daha
KPSS ve sonrasında gelen zorluklarla uğraşmakta iken siz
KPSSsiz öğretmen alımı yapıyorsunuz. Üstelik, FETÖyle
mücadele için dershaneleri kapatıyorsunuz ama FETÖnün en güçlü
olduğu platformdan sınavsız öğretmen alıyorsunuz. Bu
nasıl bir akıl tutulmasıdır diye siz değerli vekillere
soruyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kaplan Hürriyet.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 425 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve
arkadaşları
MADDE 82-
17/6/2016 tarihli ve 6721 sayılı Türkiye Maarif Vakfı Kanununun
4 üncü maddesinin birinci fıkrasına "Mütevelli Heyetine ödenecek
huzur hakkı ise Milli Eğitim Bakanı tarafından
belirlenir." cümlesi ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"(3)
Vakıf tarafından yurtdışında görevlendirilen okul
yöneticileri ve öğretmenler 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı
Pasaport Kanununun 14 üncü maddesi kapsamındaki Hükümetçe, hususi
idarelerce veya belediyelerce resmî vazife ile dış memleketlere
gönderilenlere veya dış memleketlerde vazifeye alınanlara
tanınan haklardan faydalanırlar."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) Kabul ediyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş, buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir
hakkı teslim etmek, bir yanlışlığı düzeltmek için
söz aldım.
Değerli
arkadaşlar, 15 Temmuz tarihinde -Türkiye darbeler geçmişiyle olan
konudan- gerçekten bütün siyasi parti genel başkanları o gün birlik
ve beraberlik içerisinde dik bir duruş sergilemişlerdir. 15 Temmuzun
olduğu gün hem Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekilleriyle
hem Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekili
arkadaşlarımızla belki 10dan fazla görüşmeler
gerçekleştirdik. Bir ve beraber hareket etmemiz gerektiğini, bu
darbeye karşı hep birlikte durmamız gerektiğini ifade
ettik. Sayın Başbakanın hem Sayın Devlet Bahçeliyle
yaptığı telefon görüşmesi hem Sayın
Kılıçdaroğluyla yaptığı telefon görüşmesi
sonucunda, Türkiyedeki siyasetin, milletin temsilcilerinin birlik içerisinde,
beraberlik içerisinde bu darbeye karşı duruşlarıyla
birlikte olağanüstü derecede bir güven hasıl oldu ve o gün sabahlara
kadar Türkiyedeki 81 vilayetin meydanlarında, hangi partiden olursa
olsun, hangi siyasi görüşten olursa olsun, bütün millet, 79 milyon Türk
halkı darbeye karşı direnç kahramanlığını
hep birlikte gösterdiler. O anlamda, biraz önceki yaptığım
konuşmada, hem Sayın Devlet Bahçelinin hem Sayın
Kılıçdaroğlunun darbe günü darbeye karşı siyasi
birlik ve beraberlik içerisindeki yaptığı dik duruşu
buradan ifade etmedim, haksızlık ettiğimi
düşündüğümden dolayı bu açıklamayı yapma
ihtiyacını hissettim. Ki o zaman Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Erkan Akçaydı, Bir açıklama
yaptınız mı, yapıyor musunuz?, gece on bir
civarındaydı veya on biri on geçe, Bizim Sayın Genel
Başkanımız açıklama yaptı. dedi. Levent Beyle
yaptığımız görüşmede, Sayın Genel
Başkanın uçakta olduğunu söyledi ve İner inmez bu konuyla
ilgili derhâl değerlendirmemizi yapacağız. dedi ve aynı
şekilde devam etti. O gün şu gerçek: Bizim bundan önceki
geçmişlerimizde darbe ve darbe girişimciliğiyle ilgili konuda
birlik ve beraberlik içerisinde gösteremediğimiz dik duruşumuzu 15
Temmuz günü siyasi parti liderleri başta olmak üzere hep beraber
gösterdik.
27 Nisan
konusunu Sayın Altay hatırlattı. 27 Nisan 2007 Cuma saat
beş buçuk, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci
turunu yapıyoruz. Saat altıya on kala Anayasa Mahkemesine gidildi ve
Anayasa Mahkemesi 367yle ilgili karar verdi.
27 Nisan, saat 23.13; bir haber, bir anda
teyakkuz hâlinde, Genelkurmay Başkanlığının
İnternet sitesinde bir bildiri yayınlandı, televizyonlarda alt
yazı olarak geçiyor, mahiyetinin ne olduğu belirsiz. Ama, ertesi gün,
cumhuriyet tarihinde yine ilk defa bir Hükûmet kendi memurları
tarafından kaleme alınmış, İnternet sitesinde
yayınlanmış postmodern muhtıra diye ifade edeceğimiz
bir konuya 28 Nisan günü saat 14.00te -İnternete bakarsanız- o
zamanki Hükûmet Sözcüsü Sayın Cemil Çiçek -biraz önce burada oturuyordu-
Hükûmet adına açıklama yaptı: Herkes haddini bilecek. Hükûmet
görevinin başında. dedi ve ilk defa o gün muhtıralara
karşı dik durulmasının sergilendiğini gördük.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Herkes
haddini bilecek. sizin eklemeniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bazıları o zaman milletvekili olmayabilir, itiraz edebilir, niye
böyle yaptı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yazdığı
bildirinin altına imza atmış olabilirim diyebilir. Hatta, Cumhuriyet
Halk Partisinin bir genel başkan yardımcısı ve bir grup
başkan vekili Ben bunun altına imza atıyorum. ifadesini
kullandı.
Bakın, değerli
milletvekilleri, 15 Temmuz topyekûn darbeye karşı duruşumuzun
bir tarihî işaretiydi. Bu anlamda, gerçekten bütün siyasi partilere,
milletvekillerine teşekkürlerimi sunuyorum. Öte yandan, 27 Nisan
konusunda, 23.13 saatlerinde yayınlanan e-bildirgede de Hükûmet
şapkasını alıp gitmedi, gerekli dersi, gerekli cevabı
verdi.
Bu konuyu
aydınlatmak için söz aldım. Yüce heyetinizi saygı ve hürmetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Burada darbeye karşılıkla ilgili bir
terazileme yapmak istemiyorum. İki şeyi söylemek istedim: Ben 27
Nisan muhtırasıyla ilgili, dönemin Başbakanından üç dört
gün sonra bir açıklama duydum dedim. Sayın Çiçekin
açıklaması da Sayın Elitaşın söylediği kadar
keskin ve köşeli değildi diye var hafızamda.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Peki,
peki.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
İkincisi şu: 27 Nisan elektronik muhtırasıyla ilgili o
dönem ben de hatırlıyorum, geçmiş bir ya da iki sayın genel
başkan yardımcımızın
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Grup
başkan vekili öbürü de.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
İçeriğiyle ilgili altına imza atarım. sözleri partimizi
kurumsal olarak bağlamamaktadır, kendi
şahıslarını bağlar.
Genel Kurulun ve yüce milletimizin bilgisine
arz ederim efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Peki.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Altay.
2nci madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 674 Sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin
Kanun Hükmünde Kararnamenin 2nci maddesindeki Kamu Personel Seçme
Sınavına girme şartı hariç yerine Kamu Personel Seçme
Sınavı puan ortalaması en az 70 olan ve ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Erhan Usta Kadir Koçdemir Erkan
Haberal
Samsun Bursa Ankara
Mevlüt Karakaya Ahmet Selim Yurdakul
Adana Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı 674 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2nci
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Fatma Kaplan Hürriyet Erkan Aydın Ceyhun
İrgil
Kocaeli Bursa Bursa
Akın Üstündağ Nurhayat Altaca
Kayışoğlu Okan Gaytancıoğlu
Muğla Bursa Edirne
Kazım Arslan Uğur Bayraktutan Çetin Arık
Denizli Artvin Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil.
Buyurun Sayın İrgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 674 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
2nci maddesi üzerinde konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce yine bugün
çok önemli ve anlamlı bir günü hepimiz andık fakat bu günde bile bir
devlet büyüğümüz yine ayrıştırıcı ve maalesef
kutuplaştırıcı bir ifadede bulunmuş ve bizi,
Cumhuriyet Halk Partisini, Atatürkün mirasıyla özdeşleştiren ve
onun üzerinden bir yorum yapmış.
Biz, Atatürkün mirasına sahip
çıkmaktan, korumaktan, bu mirası yüceltmekten onur duyarız. Bu
öylesine büyük ve her gün artan ve ülkenin her köşesine sinmiş ve
hissedilen bir mirastır. Dileriz ki herkes bu mirasa sahip çıkar ama
gönülden ve her zaman sahip çıkar. Öyle başınız
sıkıştığında, darbe yiyince, korku içinde bir
babaya sığınır gibi gölgesine sığınarak
değil, her zaman, güneş gibi onun ışığında
aydınlanacak şekilde Atatürke sahip çıkmanızı
bekliyoruz. Bu vesileyle Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürkü tekrar saygı
ve minnetle anıyorum.
Değerli arkadaşlar, üstünde söz
aldığım madde eğitimle ilgili. Bu konuyla ilgili söylenecek
çok şey var, biraz önce milletvekili arkadaşım da ifade etti
ancak ben çok kısaca bu OHALin, kanun hükmünde kararnamenin özellikle
eğitim üzerinden bir darbe olduğunu ve bir karşı devrim
süreci olduğunu defalarca ifade ettim.
Yine, size hatırlatmak isterim, bu kanun
hükmünde kararnamelerle 60 bin öğretmen, 1 milyon öğrenci, 8 bin
akademisyen, 13 bin ÖYPli araştırma görevlisi, 60 bin üniversiteli
ve yaklaşık 2 milyon aile etkilendi arkadaşlar ve bunların
sıkıntılarını görmezden gelmek mümkün değil.
Daha da önemlisi, bu öğretmen
atamalarıyla ilgili Hükûmet birçok söz verdiği hâlde, daha önce
bakanlar söz verdiği hâlde sadece 15 bin öğretmen ataması
yaptınız, onu da kalkınmakta öncelikli bölgelere ve en önemlisi,
bunların da bir bölümünü KPSSsiz atama yaptınız,
tamamını sözleşmeli yaptınız ve mülakatla
yaptınız. Biz burada defalarca söyledik, 400 bin öğretmen atama
bekliyor. Millî Eğitim Bakanlığı, Başbakan ve bizler
bunda hep beraber hemfikiriz fakat bize iletilen, Maliye Bakanlığı
kabul etmiyor, Maliye buna onay vermiyor. deniyor. Ben sadece şunu
söylüyorum: Makam arabalarına çerez parası diyen bu Hükûmet ve
iktidar atamak için öğretmenlere neden para bulamıyor? Biz bunu
sormak istiyoruz. Bunun dışında, her türlü fiziksel altyapı
ve engeline rağmen öğretmenlik yapmaya hak kazanmış engelli
öğretmenleri atamayarak önlerindeki en büyük engel siz oluyorsunuz. Bu
konuda defalarca duyarlılığa davet ettik.
Başka bir sorun, mülakatla atama.
İnsanlar yıllarca çalışıyorlar, emek harcıyorlar,
sınavları geçiyorlar, mülakatla atama yapıyorsunuz. Mülakatla
atama demek torpil demek. Bununla ilgili birçok ses kaydı
yayınladık, birçok ilçe ve il başkanınızın
konuşmalarını kayda aldı öğretmenler ve orada
açık açık şunu söylediniz, örneğin bir il
başkanınızın size ben aynen ifadesini okumak istiyorum.
Bunun ses kaydı da yanımda, isterseniz, teknik imkân varsa
dinletebilirim: Sen hiç duymadın mı, bu mülakatlar
yapılırken parti kanalıyla bir referans olunuyor. Yüzlerce
öğretmen geldi Mülakatımız var, yardımcı ol. diye.
Biz de Referans oluruz. dedik ve olduk. diyor. Arkadaşlar, bu bir
realite. Artık bunların önüne geçmeliyiz.
Bunun dışında -çok zamanım
kalmadığı için mağduriyetleri tek tek
detaylandırmayacağım ama- şunu söylemek istiyorum: Defalarca,
bu kapanan üniversitelerle ilgili bir dolu eleştiride bulunduk. Bu
üniversiteleri siz açtınız arkadaşlar. Bizim asıl söylemek
istediğimiz şu: Bu üniversitelerde çalışan öğretim
üyeleri bu referanslara, bu insanların, Cumhurbaşkanının,
Başbakanın referanslarına güvenerek orada işe girdiler ve
şimdi bu insanlar işsiz ve hiçbir yerde çalışmasına
izin vermiyorsunuz. Üstelik haklarında hiçbir soruşturma, hiçbir
suçlama yok. Daha da önemlisi, bu okullarda çalışan veya
öğretmenlerin bir bölümü sendikalara üye diye hepsini işten
attınız, hiç sorgulamadan. Size bir belge göstermek istiyorum. A4
gösteriyorum, görmüyorsunuz, o yüzden kocaman büyüttüm. Bakın
arkadaşlar, AKTİF EĞİTİM-SENe üye olan bütün
öğretmenleri kriter kabul ettiniz, işten attınız ve 2013ü
kriter aldınız, 17-25 Aralığı. 2014 yılında
Millî Eğitim Bakanlığının yazısı var.
AKTİF EĞİTİM-SENi tarif ediyor, hesap
numaralarını veriyor ve 81 vilayet, bütün teşkilata,
öğretmenlere Üye olun. diye refere oluyor. Lütfen bu kriterleri
kaldırın.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Üye olun. demiyor.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Bakın,
üye değil ama referans oluyor. Sonuç olarak 17-25 Aralık kriterse,
hukuksa, işte belge burada. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEYHUN İRGİL (Devamla) O yüzden,
bu işten çıkarma, ihraç yolunu AKTİF EĞİTİM-SEN
veya diğer, Bank Asya ortaklıklarını çıkarmanız
lazım, iptal etmeniz lazım. Bank Asyayı açarken de hepiniz
oradaydınız arkadaşlar, hepiniz oradaydınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın İrgil.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayan Akçay, sisteme girmişsiniz.
Buyurun, İç Tüzük 60a göre bir dakika
söz veriyorum.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kocaeli
Milletvekili Saffet Sancaklının Türkiye Büyük Millet Meclisindeki odasına bir kameranın yerleştirildiği
ve daha sonra da yerinden söküldüğünün tespit edildiğine ve gerekli
incelemenin başlatılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok önemli
gördüğümüz bir hususu hem Genel Kurulun hem de
Başkanlığın dikkatine sunmak istiyorum. Kocaeli
Milletvekilimiz Sayın Saffet Sancaklının Türkiye Büyük Millet Meclisi
Halkla İlişkiler Binası 1inci kat 1019 no.lu
odasının, 2 Kasım Çarşamba günü akşam saatlerinde,
tavan kısmına bir kameranın yerleştirildiği ve daha
sonra da bu kameranın yerinden söküldüğü öğrenilmiş ve
tespit edilmiştir. Milletvekilimizin çalışma odasında
meydana gelen bu ciddi durumun Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca ivedilikle incelenmesini, faillerin tespit
edilmesini ve olayın açığa çıkarılması hususunda
gereğinin acilen yapılmasını istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız
Sayın Akçay.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bunlar kimlerdir, neyin
peşindedirler? Bu, komplocu zihniyetin maalesef devam ettiğini, yine
icrai faaliyet eylediğini gösteriyor. Bilindiği üzere, Halkla
İlişkiler Binasının kapıları şifreli
kartlarla açılmaktadır. Bu kartların nasıl
kullanıldığı ve şifrelerle girenin çıkanın
ve ayrıca Halkla İlişkiler Ana Binasında da kameralı
giriş çıkış takibinin mümkün olduğunu da dikkate
alarak bütün teknik tedbirlerin şu anda acilen, derhâl
alınmasını ve gerekli incelemenin
başlatılmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Akçay.
Çok ciddi ve önemli bir iddia. Tabii ki, biz
bu iddianın mutlak surette ivedilikle incelenmesi için ilgililerle ilgili
girişimde bulunacağız. İnşallah buna ilişkin
bilgi de size ulaştırmaya çalışırız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yazılı da
gönderdik Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Böyle bir şey kabul edilebilir bir durum
değil tabii ki. Bu iddiayı araştıracağız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, size
de 60a göre bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasında ifade ettiği konunun
takipçisi olmanın Meclisin görevi olduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Akçayın ifade ettiği
olay vahim bir olaydır, mutlak surette ne olupbittiği
anlaşılmalı. Böyle bir durum var ise sonuna kadar gidilmelidir.
Her kim bunu yaptıysa açığa çıkarılmalı ve mutlak
surette kamuoyuna bilgi verilmelidir. Burada, partisi ne olursa olsun bütün
milletvekillerinin hukukunu korumak hepimizin boynunun borcudur ve millete karşı
vazifemizdir. O bakımdan, Sayın Akçayın ifade ettiği bu
durumun takipçisi olmak elbette Meclisin görevidir. Biz de aynı durumu
teyit ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Altay, buyurun,
size de söz veriyorum.
27.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, bir milletvekilinin çalışma odasına kamera
yerleştirilmesinin kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, vallahi her gün Pes yani! denilecek
bir olayla karşılaşıyoruz. Şu ülkenin içinde
bulunduğu hâl, hâl değil Sayın Başkan. Yani ne millette
huzur kaldı
Bütün toplum derin bir endişe içinde, kaygı içinde.
Kimsenin can güvenliği yok, mal güvenliği yok, özel hayat
gizliliği yok.
Sayın Başkan, böyle
devlet yönetilmez, böyle ülke yönetilmez. Bir şeyi suçluyor değilim
ama ülkenin içinde bulunduğu hâl, iyi bir hâl değil. Nereye gidiyoruz
Allah aşkına böyle? Ne olacak bu işin sonu? Hükûmetin bu
konulardaki sorumluluklarını daha titiz bir şekilde yerine
getirmesini bekliyoruz. Düşünün şimdi, bir milletvekilinin
odasına, çalışma odasına kamera yerleştiriliyorsa
yatak odasına kim bilir ne yerleştirilir? Böyle kepazelik olur mu?
Yazıklar olsun!
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Altay.
Konuyu az önce de ifade ettim
Sayın Akçay dile getirir getirmez, hakikaten kabul edilebilir bir durum
değil. Bunun öncelikle, ivedilikle mutlaka
araştırılması ve araştırma neticesinin de
inşallah sizlerle paylaşılması gerekiyor. Bu konuda bizler
de takibimizi yapacağız. Bu kabul edilebilir bir durum değil.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, bakın, İç Tüzükün bir kıyafet maddesi var.
Sayın milletvekilleri, burası protesto yeri değil, burası
Genel Kurul. Lütfen, istirham ediyorum, onu çıkarabilirseniz
Şu anda
İç Tüzüke aykırı bir hâldeyiz.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Tamam
Sayın Başkan, çıkıyorum.
BAŞKAN Tamam. Lütfen,
ya kıyafetimizi uygun hâle getirelim ya da Genel Kurulu terk edelim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 674 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname (1/760) ve İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresi (S. Sayısı: 425) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
2nci madde üzerindeki ilk önergeyi oylamıştık, diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 674 Sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin
Kanun Hükmünde Kararnamenin 2nci maddesindeki Kamu Personel Seçme
Sınavına girme şartı hariç yerine Kamu Personel Seçme
Sınavı puan ortalaması en az 70 olan ve ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Erhan Usta (Samsun) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Samsun Milletvekili Erhan Usta.
Buyurun Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Tabii, bu son duyduğumuz vahim durumdan
sonra insanın hiç tadı tuzu kalmıyor. Hiç kimsenin ne canı
ne malı ne ırzı ne namusu, hiçbir şeyi güvence altında
değil bu ülkede ve bu işin sorumlusu da herhâlde bu ülkeyi
yönetenlerdir. Bu kadarını söyleyip bırakacağım.
Meclisi yönetenler de belli.
Kötü yönetim sadece bundan ibaret değil.
bakın, 2002 yılında bu ülkede bir sistem getirildi. Kim getirdi?
57nci Hükûmet, Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon ortağı
olduğu hükûmet. O vakte kadar bu ülkede eleman alımı devlette
nasıl oluyordu? Kimin adamı varsa o gidiyordu, adamını
buluyordu, devlette işe yerleştiriliyordu. Çok kaliteli insanlar
işe giremiyor ama onlara göre çok daha az eğitimli, çok daha
kalitesiz insanlar işe girebiliyordu. Milletvekilleri de zannediyorum o
dönemlerde -biz devletteydik o zaman, bunları biliyoruz, milletvekili değildik
ama- sabahtan akşama kadar işe insan yerleştirme peşinde
koşuyordu. İşe giren de
HALİS DALKILIÇ (İstanbul)
Başkanım, kaliteli ve kalitesiz insan tanımı nasıl bir
şey ya?
ERHAN USTA (Devamla) Eğitim
açısından, onu anlamışsınızdır; eğitim
açısından kaliteli, kalitesiz, yok mu? Layık olan, layık
olmayan, liyakatli olan, liyakatsiz olan. Tabii, sizin için fark etmiyor, sizin
için partili olup olmaması önemli olduğu için yani bu kavramın
da ne olduğunu dahi anlamakta zannediyorum zorlanıyorsunuz.
Şimdi, bir sistem getirildi. O günkü
Hükûmet de şunu yapabilirdi: Böyle gelmiş, böyle gider. Yıllar
sonra iktidar olmuşum, iktidarın keyfini ben de bir süreyim,
iktidarın rantını ben de bir yiyeyim, ben de benden iş
bekleyen, güç bekleyen insanlara iş vereyim, bu subjektif
davranışı devam ettireyim. diyebilirdi ama o gün Milliyetçi
Hareket Partisinin de koalisyon ortağı olduğu Hükûmet bunu
yapmadı ve kamu personel seçme sınavını bu ülkeye
yerleştirdi, getirdi. Onunla ilgili çok özel anekdotlar da var, bugün
anlatmayacağım ama gerekirse onu da ileride anlatırım.
Yani, bir devlet adamlığı yapıldı o zaman.
Şimdi, zaman geçti, bu sistem uygulanmaya
başlandı, belki yanlış uygulandı, doğru
uygulandı ama sistem yaklaşık on üç-on dört yıldır
uygulanıyor, belli bir yere oturmaya başladı ama son dönemde -bu
bakın FETÖ meselesinden, bu 15 Temmuzdan önce, bunu hepimiz biliyoruz- bu
KPSSden sapma eğilimleri, trendleri başladı bu ülkede. Ne
yaptık mesela? Yanlış hatırlamıyorsam 150-200 bin
kişi sözleşmeli olarak alındı ve sonra bunların hepsi
kadroya geçirildi bu ülkede yani sistem dışında. Sistem
dışında o kadar çok alım yapıldı ki hiç liyakatli
mi, liyakatsiz mi onlara filan bakılmaksızın yerleşmiş
bir sistemden sürekli bir geriye gidiş oldu. Zaten bu ülke bunları
denedi, bu yanlışlıklar bizim ülkemizi ciddi sorunlarla
karşılaştırmıştı, bunlardan tam
vazgeçilmişken tekrar en eskiye dönme, en kötü sisteme dönmenin
anlamını, mantığını anlamak mümkün değil.
Şimdi, tabii, buna son zamanlarda bir de
bahanesi oluştu, 15 Temmuz olayları, FETÖ kamuya, devletin her
tarafına sızdı -nasıl sızdıysa, biz nasıl
sızdığını bilmiyoruz yani nasıl bu devlet bu
kadar ele geçirildi, bunda kimlerin ihmali var, buna bakmak lazım- bunu
bahane ederek tamamen bu KPSS sisteminden vazgeçmek yanlıştır
arkadaşlar. Evet, olabilir yani mesela şimdi kamu personel seçme
sınavıyla aldığınızda diyelim ki kimin vatan
haini olup olmadığını çözemeyebilirsiniz ama aslında
sistemde buna ilişkin mekanizmalar var. Nedir? Memur olarak
alıyorsunuz, bir yıllık aday memurluk süresi var,
alırsınız, o bir yıllık süre içerisinde eğer
vatana ihanet edecek türden veya o mesleği... Diyelim ki öğretmenlik
-öğretmenlik bir iletişim kurma meselesidir, öğretme ayrı
bir beceridir, bir şeyi bilirsiniz ama öğretemeyebilirsiniz- bunlar
için o bir yıllık adaylık süresi içerisinde bunlar denenir,
adaylıktan, memuriyete geçiş otomatik yapılmaz, bu elemeler o
zaman yapılabilir. Ama, bunun başından itibaren işte, 30
bin, 40 bin kişiyi, 50 bin kişiyi, belki önümüzdeki 50-100 bin
kişiyi bir dakikalık sınavlarla arkadaşlar, insaf
Bir
dakikada insanın neyini ölçebilirsiniz? Bir dakikalık sınavlarla
devlete almak, bunlara devlette kadro vermek son derece
yanlıştır; bunlardan vazgeçmemiz lazım. Yani, hepsi bu
maddede yapıldığı için söylemiyorum, şimdi ilerleyen
maddelerde de var ama eğitimle ilgili olduğu için bunu söylüyorum. Ve
bunlar tabii, OHAL kapsamında yapılacak işler değil,
bunları niye biz bu kapsamın içerisine alıyoruz? OHALle ilgili
bütün çıkarılan işleri destekleyen bir siyasi partinin
temsilcisi olarak söylüyorum. Ama, bunları, bu OHALin, OHAL
çerçevesindeki kanun hükmünde kararnamenin içerisinde bu tür şeyleri
yapmak da ayrıca bir yanlışlık. Bu konuyu biraz daha
irdelemeye devam edeceğim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı 674 sayılı KHKnın 3üncü maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
h- Adli muhasebe
Mevlüt Karakaya Erkan Haberal Erhan
Usta
Adana Ankara Samsun
Kadir Koçdemir Baki Şimşek
Bursa Mersin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3üncü maddesinin kanun hükmünde
kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çetin Arık Erkan Aydın Akın Üstündağ
Kayseri Bursa Muğla
Okan Gaytancıoğlu Nurhayat Altaca
Kayışoğlu Kazım
Arslan
Edirne Bursa Denizli
Fatma Kaplan Hürriyet Uğur
Bayraktutan
Kocaeli Artvin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından
alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sözlerime
başlamadan önce bugün önemli bir gün. Cumhuriyetin banisi, ulusal
Kurtuluş Savaşımızın önderi Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü kaybettiğimiz tarihin üzerinden yetmiş sekiz yıl
geçti. Yetmiş sekiz yıl sonra bile, bir faninin üzerinden, bir ölümün
üzerinden ölüyü öldürmeye çalışanları gördükçe demek ki, Mustafa
Kemal ölmemiş bu topraklarda. (CHP sıralarından
alkışlar) O nedenle Bu topraklarda Gazi Mustafa Kemal ölmez, Atatürk
yenilmez. diye ısrarla bunu söylüyoruz.
Bakın, aslında konuşmamda kanun
hükmünde kararnamelerden bahsedecektim ama burada bazı şeylerden
bahsedildi Atatürkle alakalı; bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bakın, saat dokuzu beş geçe, 10
Kasım 1938de Mustafa Kemal Atatürkü kaybettiğimizde İstanbul
Hukuk Fakültesinde -bilinen hikâyedir ama sizlerle paylaşmak istiyorum-
bir Alman profesör bu haberi aldığı zaman ne
yapacağını şaşırıyor, gidiyor dekana
soruyor: Ben ne yapacağım? Yani müthiş bir adam öldü, büyük bir
adam öldü, ben ne yapacağım, derslere girecek miyim girmeyecek
miyim? diyor. Dekan duruyor diyor ki: Sizin ülkenizde bir büyük adam
öldüğü zaman ne yaparsanız onun aynısını burada da yapın.
Onun verdiği cevap muhteşem bir cevaptır. Diyor ki: Bizim
ülkemizde böyle muhteşem, bir büyük adam ölmemiştir.
Bakın değerli
arkadaşlarım, bugün Parlamento açıldığı zaman 3
milletvekili gündem dışı konuşma yaptı. MHP, CHP ve
AKPden gündem dışı konuşmalar yapıldı. AKP adına
konuşma yapan milletvekilinin -gerçi burada konuşmasının
hakkını yemeyelim, oraya girmedi ama- bakın aynen şöyle
yazıyor gündem dışında: Atatürkün ölüm yıl dönümü ve
Osman Yüksel Serdengeçtinin ölüm yıl dönümü. Arkadaşlar, bu
işi sulandırmaya gerek yok. Bu topraklarda en büyük insanın
1938de öldüğünü bir Alman profesör kabul ediyor da, aradan yetmiş
sekiz yıl geçtikten sonra, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Parlamentosunda
bir milletvekili, Atatürk ile bir başkasını yan yana koyarak,
nasıl böyle buraya koyabiliyor değerli arkadaşlarım?
Atatürkün ölümünü sulandırmayalım, bunu ısrarla vurgulamak
istiyorum.
Onun dışında söyleyeceğim
bir olay daha var: Biraz önce arkada Tuncay Özkanla konuşurken söyledi,
beraber irdeledik. Bakın, İsmet İnönüyle alakalı biraz
önce grup başkan vekili bir değerlendirme yaptı: Efendim, sizi
ben bile kurtaramam. dedi 1960 ihtilaliyle alakalı olarak.
Değeli arkadaşlar, o konuşma
İsmet İnönü tarafından darbeden sonra yapılmış
olan bir konuşma değildir, bu Parlamento kürsüsünden
yapılmıştır. Bakın, bir tarihî uyarı
yapılmıştır Adnan Menderes Hükûmetine. Denilmiştir ki:
Demokrasiyle alakalı bir tercih varken, demokratik yöntemlerden
uzaklaşarak bir baskıcı hükûmeti, bir baskıcı modeli
getirirseniz sizi ben bile kurtaramam. Şimdi kalkıp, aradan zaman
geçtikten sonra, sanki darbe şakşakçılığı yapan
bir İsmet İnönü gerçeğini halkın önüne koyarak neyi
gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz değerli
arkadaşlarım? Cumhurbaşkanı geçen gün de söylemişti
hatırlarsınız. Lozanla alakalı probleminiz var, bunu biliyoruz,
Lozanla alakalı bir problemi yaşıyorsunuz. İsmet
İnönü ki
Biz diyoruz ki: Lozan, Türkiye Cumhuriyetinin tapu senedidir.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, bizim kurucularımız Gazi Mustafa Kemal
Atatürk, İsmet İnönü, Lozanda o tarihte, ülkemizi işgal
edenlerle, cumhuriyeti yok etmek isteyenlerle masaya oturdular. Bizim
kurucularımız Osloda Abdullah Öcalanla masaya oturmadılar
değerli arkadaşlarım. Osloda Abdullah Öcalanla masaya
oturanlar Lozanda cumhuriyetin kurucuları niye bunlarla oturdu? diye
bunu anlayamazlar ki bunu ayırt etmeleri mümkün değil. Bir kere daha
bunu vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Gazi
Mustafa Kemal Atatürk iyi ki bu topraklarda doğmuş, iyi ki var, nur
içerisinde yatsın. Bugün buradaki konuşmalarda başka yerlere
bağlantı kurulmaya çalışılıyor: Atatürk
şuradan geldi, buradan geldi. Atatürk, bu toprakların
yetiştirmiş olduğu en büyük devrimcidir değerli
arkadaşlarım. Eğer bugün biz bu Parlamentoda özgürce
konuşabiliyorsak, gelecek kaygısı yaşamadan, bir ümmetten
millete ulus devlet kimliğini ortaya koyan bir devin ülkesinde, sarı
saçlı, mavi gözlü dev adamın ülkesinde özgürce yaşayabiliyorsak
iyi ki bu topraklar Gazi Mustafa Kemal Atatürkü doğurdu, iyi ki onun
askerleriyiz, iyi ki onun milletvekilleriyiz, iyi ki onun neferleriyiz.
O nedenle biz diyoruz ki: Cumhuriyet, bize
emanet edilen cumhuriyet, bize bedeli ne olursa olsun, biz hangi türlü bedeli
ödersek ödeyelim bu cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatmak için
kanımızın son damlasına kadar savaşacağız,
çarpışacağız değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, bugün Anıtkabirde, bugün
grup başkan vekilimiz ısrarla söyledi
Bakın beyefendiler, ben
15 Temmuz akşamı buraya gelen ilk 3 milletvekilinden biriyim, biliyor
musunuz? 29 Ekimde ben Atatürkün Parlamentosuna, buraya giremedim. Bu tabloyu
da yaşadık. Buraya hafriyat kamyonlarını çekti sizin
Büyükşehir Belediyeniz. Bugün bakın CHP heyeti Anıtkabire
giremedi.
Neyi nereden gizlemeye
çalışıyorsunuz değerli arkadaşlarım, neyi nereden
gizlemeye çalışıyorsunuz? O nedenle, bunu bilin. Ne türlü
çarpıtmalar yaparsanız yapın ne türlü antipropagandalar,
manipülasyonlar yaparsanız yapın, biraz önce de söylediğim gibi,
şu gerçeği herkes bilsin: Hepimiz Mustafa Kemaliz, hepimiz Mustafa
Kemalin askerleriyiz.
Bu duygularla, yüce heyetinizi Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün Parlamentosundan saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Sağ olun, var olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı 674 sayılı KHKnın 3üncü maddesine
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
h- Adli muhasebe
Mevlüt Karakaya (Adana) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya.
Buyurun Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 674 Sayılı Olağanüstü
Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 3üncü maddesinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün 10 Kasım, Büyük Önder Mustafa Kemal
Atatürkün 78inci ölüm yıl dönümü münasebetiyle başta Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere silah arkadaşlarını ve tüm
şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, aslında
tabii kanun hükmünde kararnameler uygulamaya girdi. Biz yasa gereği,
Anayasa gereği, İç Tüzük gereği yapılması gereken
prosedürü tamamlıyoruz ama bunu yaparken burada, bu kürsüde birçok hatip
yapılan düzenlemelerin yanlışlığından bahsetti.
Belki bu düzenlemelerle ilgili bugün müdahale yapılarak
yapılması gerekli olan bazı düzeltmeler söz konusu ama
diğer çalışmalarda olduğu gibi maalesef iktidarın
böyle bir şeye yanaşması mümkün değil. Tabii, konu daha çok
siyasi olarak televizyon kapanıncaya kadar hep siyaseten vitrinlere konuşuluyor
ve bunu da daha çok ne hikmetse iktidar partisi maalesef yapıyor. Ben
burada bu kısa süre içerisinde şu an önümüzde bulunan kanun hükmünde
kararnamenin 3üncü maddesiyle getirilmek istenen Adli Bilişim
başlığının yani bir ihtisas dairesi oluşturulmasının
aslında doğru bir yaklaşım olduğunu, bilişim
alanındaki gelişmelere baktığımızda, bilişim
suçlarına baktığımızda ve bunların da gerçekten
adaletin, yargının işlemesi açısından son derece
önemli olduğunu düşündüğümüzde böyle bir düzenleme ya da eklemenin
uygun olduğunu ifade etmek isterim. Ancak, bununla birlikte, ekonomik
alanda ve mali alanda, ticari alanda, yine bu alanlarda kullanılan yeni
finansal enstrümanlara baktığımızda, ticari alandaki
karmaşıklıklara baktığımızda, mali ve
ekonomik suçlardaki çeşitliliğe ve artışa
baktığımızda, aslında bir de burada adli muhasebe
dairesi, ihtisas dairesinin oluşturulması gerektiğini ifade
etmek istiyorum.
Tabii, Adli Tıp Kurumu altında
böyle bir ihtisas alanının olması ne alaka? diyebiliriz.
Aynı mantıktan bakacak olursak, adli bilişim için de aynı
şeyi söyleyebiliriz. Bu şunu da beraberinde getiriyor: Adli Tıp
Kurumunun yeniden yapılandırılmasını da bir görev
olarak almamız gerektiğini ifade etmek istiyorum. Adli muhasebe gerek
adli tanıklık anlamında gerekse hata, hile gibi birtakım
işlemlerin ortaya çıkarılması noktasında önemli görev
ve işlevleri olan bir çalışma alanı ve bu uygulama
başta Anglosakson ülkelerinde, ABDde, Kanadada, Avustralyada,
İngilterede olan bir uygulama. Biz, biliyorsunuz, 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu çıkardık. Bu Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu aslında benim tasvip etmediğim, çoğu zaman da
birçok yönüyle eleştirdiğim Anglosakson hukuk sistemine uygun bir denetim
yapısını getirdi. Eğer öyleyse, burada, Adli Tıp
Kurumunun da bu yapıya uygun olarak yeniden
yapılandırılmasını, bu yeniden
yapılandırılma içerisinde de adli muhasebeyi hatta adli muhasebe
mesleğini de düzenleyecek yasal düzenlemeleri yapmamız
gerektiğini ifade etmek istiyorum. Çünkü bu kadar ekonomik suçların
yoğun bir şekilde arttığı ve çeşitlendiği
bir ortamda, şirketlere el konulduğu ortamlarda böyle bir
mesleğe gerçekten adaletin yerini bulması anlamında, doğru
yargılamanın yapılması anlamında ihtiyaç vardır
diyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 674 Sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 4üncü maddesinin
aşağıdaki gibi yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 4- 2659 sayılı Kanuna 22nci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 22/A maddesi
eklenmiştir.
Adli Bilişim İhtisas Dairesinin
görevleri:
MADDE 22/A- Mahkemeler ile hâkimlikler ve
savcılıklar tarafından talep edilen bilişimle ilgili
konularda gerekli incelemeleri yapmak; veri toplama, işleme, depolama ve
aktarma işlevi gören bilişim sistemleri ile her türlü sayısal ve
elektronik metalya üzerinde inceleme, araştırma ve analizleri yapmak,
sonuçlarını bir raporla ilgili birime sunmak.
Erhan
Usta Kadir
Koçdemir Erkan
Haberal
Samsun Bursa Ankara
Emin
Haluk Ayhan Mevlüt
Karakaya Ahmet Selim
Yurdakul
Denizli
Adana Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4üncü maddesinin Kanun Hükmünde
Kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çetin
Arık Erkan
Aydın Akın
Üstündağ
Kayseri Bursa Muğla
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Okan
Gaytancıoğlu Fatma
Kaplan Hürriyet
Bursa Edirne Kocaeli
Kazım
Arslan Uğur
Bayraktutan
Denizli Artvin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Bursa Milletvekili Erkan Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün 78inci yılında şükran ve
özlemle tekrar tekrar anıyorum.
Yine, kanun hükmünde kararnameleri
konuşuyoruz. Hükûmet, Anayasa gereği, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine getirip içinde Anayasaya aykırılık taşıyan
birçok maddeyi bu görüşmelerle kılıfına uydurmaya
çalışıyor. Belli ki uzun bir süre Türkiyeyi kararnamelerle
yönetmekte kararlılar.
Bakın, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk bu
kürsüden 1937 yılında ne diyor? Modern hükûmetçiliğin en
belirgin özelliği, halkı gücüne olduğu kadar şefkatine de
içtenlikle inandırabilmesidir." diyor. Burada aslında Rize
Milletvekili Osman Beyden bir çıkış bekliyorduk 1 Kasıma
bakalım. diye ama herhâlde başka bir şeyle ilgileniyor, o
yüzden dinleyemedi. Yani burada şefkat de lazım. Sadece Oy ve güç
elime geçti. diyerek bir yönetimin olmadığını Ulu Önder
Atatürk söylüyor.
Şimdi, bakıyoruz AKP Hükûmetine, bu
düşünceden çok çok uzakta. Hangi birisini sayayım? Meclisin devre
dışı bırakılması, Anayasanın askıya
alınması, bütün dünyaya ayar verme üzerine kurulu dış
politika, el konulan medya organları, hapse atılan aydınlar,
yazarlar, gazeteciler, seçilmişler. İçeride ve
dışarıda sürdürülen büyük bir kavga var. Tüm bu kavgalardan,
çatışmalardan sonra ortaya güçlü bir Türkiye
çıkacağını sananlara soruyorum: Her ülkede farklı
düşünen, farklı inançtan, mezhepten, ideolojiden insanlar
yaşıyor. Gelişmiş toplumlar bir arada yaşamanın
formülünü bulmuşlar. Bu formülü de güçlü bir anayasa ve
bağımsız bir yargıyla da teminat altına
almışlar.
Yine, Atatürk 1937 yılında gene bu
kürsüden ne diyor? Bilindiği gibi, biz yurt güvenliğinin içinde
kişilerin güvenliğinin de, ona yaraşacak biçimde
olmasını göz önünde tutarız. Bu güvenlik, Türkiye Cumhuriyeti
kanunlarının ve Türk yargıçlarının güvencesi
altında, en ileri biçimde varlığını sürdürmektedir.
Bakıyoruz, yargıyı siyasallaştıran Hükûmet, bu ilkeden
çok ama çok uzakta.
Bitmiyor, dışarıdan gelen
yatırımlar o ekonominin olmazsa olmazı. Anayasanın,
hukukun, özgür düşüncenin, bağımsız medyanın
olmadığı ülkelere yabancı yatırımcı gelmez;
tehditle, baskıyla, meydan okumayla da getiremezsiniz. Para,
güvendiği yere gider. Tüm bunlar baskı altına
alındığı için yatırımcılar kaçıyor,
onlar kaçtığı için de döviz yükseliyor, ekonomi
zayıflıyor. Buradan nasıl güçlü bir ülke çıkacak herkese
soruyorum.
Dış politika üzerine de gene bu
Meclisten Atatürk ne demiş: Son yıllarda uluslararası
ilişkilerde sürekli değişiklikler olmasına karşın
biz bu karışıklığın ortasında,
barışseverlik dolu duygularla karşılıklı
dostluklarımıza uygun hareket ediyoruz. Onların nitelik ve
alanlarını genişletmeye uygun düşüncesi ile
uluslararası durum ve görevimizi göz önünde tutarak
çalışıyoruz.
Değerli milletvekilleri, herkesle kavga
eden, herkese tehdit savuran bir ülkeye kim iyi gözle bakabilir, kim ciddiye
alır, kim o ülkenin iyiliğini ister? (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bravo
Erkan!
ERKAN AYDIN (Devamla) Teşekkür ederim,
sağ olun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Gaza gelme, gaza
gelme! Gaza gelme, bak tufaya düşersin.
ERKAN AYDIN (Devamla) Osman Bey, sonunda laf
attın, ne zaman laf atacaksın diye bekliyoruz ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Gaza gelme, çok
gördük öyle!
ERKAN AYDIN (Devamla) Bak, gereğini
sonunda yaptın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Gaza gelme
bakayım, konuşmana devam et.
ERKAN AYDIN (Devamla) 1 Kasım
1
Kasım
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Çalışacaksın, tabii çalışacaksın,
öğreneceksin, işi öğreneceksin.
ERKAN AYDIN (Devamla) Gücün yoksa sözün
dinlenmez Osman Bey, önce gücün olacak.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, işi
öğreneceksin, çalışacaksın!
ERKAN AYDIN (Devamla) Oradan oturarak ülke
yönettiğin zaman bir de bakıyorsun ülke krizin ortasına
girmiş.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öyle
hazırdan yok bu işler, bu işler öyle hazırdan olmaz
çalışacaksın; esnafa gideceksin, köylüye gideceksin, muhtara
gideceksin.
ERKAN AYDIN (Devamla) Bakın, buradan
tek bir çıkış yolu var.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Çalışacaksın, ondan sonra konuşacaksın!
BAŞKAN Sayın Bak, tamam.
ERKAN AYDIN (Devamla) Ben buradan gene Ulu
Önder Atatürkün sözüyle bitiriyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Daha çok iş
var, çok.
ERKAN AYDIN (Devamla) Kulaklarına küpe
olsun Osman Bey.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 10 tane seçimde
kaybettiniz, hâlâ kaybedeceksiniz.
ERKAN AYDIN (Devamla) Bakın, Atatürk ne
diyor, cumhuriyet için ne diyor, Osman Bey iyi dinle.
BAŞKAN Sayın Bak, bana bak
Sayın Bak!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bu kafayla
sittin sene hiçbir zaman olamazsınız. Başbakanın
dediği gibi sittin sene iktidar olamazsınız!
BAŞKAN Bana bak, lütfen Sayın Bak!
ERKAN AYDIN (Devamla) Ben beş dakika
istiyorum, beş dakika ekleyin Sayın Başkan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır,
sataşan sensin, sataşan sensin! Konuşmana devam et!
ERKAN AYDIN (Devamla) Bakın, Osman Bey
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bursa
sokaklarında yürüyemezsin.
BAŞKAN Sayın Bak, lütfen ama!
ERKAN AYDIN (Devamla) Sayın Bak,
kulaklarını iyi aç.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Teröristlerin
avukatlığını yapmayacaksın. Bir de teröristlere söyle,
bir de PKKya laf söyle, bir de DAEŞe laf söyle!
ERKAN AYDIN (Devamla) Atatürk ne diyor
Atatürk, cumhuriyet için ne diyor iyi dinle.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bir de
DAEŞe söyle, bir de PKKya söyle. Sokakta yürüyemezsin bak, ona göre.
ERKAN AYDIN (Devamla) Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk diyor ki: Cumhuriyet demokratik idarenin
BAŞKAN Sayın Bak, lütfen, bana bak
dedim ve
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Şehitler
var, şehitler!
BAŞKAN Kesin, lütfen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bir de
teröristlere söyle!
ERKAN AYDIN (Devamla) Bakın, üç dakikam
gitti.
BAŞKAN Lütfen, Sayın Bak
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bir de teröristlere
söyle.
ERKAN AYDIN (Devamla) Ben sana söylüyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bana söyleme,
teröristlere söyle.
ERKAN AYDIN (Devamla) İşte, sana
söylüyorum. Sen nasıl anlarsan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bu ülkeyi
yıkmak isteyenlere söyle, hainlere söyle. Hainlere söyle, hainlere.
ERKAN AYDIN (Devamla) Sana söylüyorum, sen
üzerine nasıl alınırsan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bana söyleme,
hainlere söyle.
ERKAN AYDIN (Devamla) Ya, sana söylüyorum
işte.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hainlere söyle
sen.
BAŞKAN Sayın Bak, lütfen
Sayın Aydın, ben bir dakika
vereceğim, siz tamamlayın lütfen.
Buyurun.
ERKAN AYDIN (Devamla) Üç dakikam gitti ya,
üç dakikam.
BAŞKAN Normalde hiç vermiyorum. Bir
dakika veriyorum size.
ERKAN AYDIN (Devamla) Tamam.
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AYDIN (Devamla) Osman Bey, gene sana
söylüyorum, kulaklarını aç da dinle.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Başkanım, sataşma var, söz istiyorum.
ERKAN AYDIN (Devamla) Buradan
çıkışın tek bir yolu var, o da: Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk ve onun söylediklerini uygulamak.
Ne demiş gene Mustafa Kemal Atatürk?
Cumhuriyet için demiş ki: Cumhuriyet, demokratik idarenin tam ve mükemmel
bir ifadesidir. Bu rejim, halkın gelişimini ve yükselişini
sağlayan, onlardan esirlik ve soysuzluk, dalkavukluk hislerini
uzaklaştıran bir yoldur. Yani, Dalkavukluğa gitmeyin.
demiş. Tek yol Cumhuriyete dört elle sarılın.
Sarıldığınız zaman da o her zaman söylediğimiz
müreffeh medeniyetler seviyesine ulaşabilirsiniz. demiş. Oradan,
oturduğunuz yerden laf atarak, insanların sözünü keserek bir yere
ulaşamazsınız diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkanım, siz de şahit oldunuz yani ben hiçbir şey
söylememiştim, ilk önce kendisi sataştı, cevap vermek istiyorum.
Beni suçladı efendim, kayıtlara geçmesi açısından
konuşmam lazım.
BAŞKAN Bulunduğunuz yerden cevap
verin Sayın Bak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının, Kocaeli Milletvekili Saffet
Sancaklının odasında kamera bulunduğu iddiasıyla
ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Emniyet
tarafından gerekli inceleme ve soruşturmanın
başlatıldığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, az
önce Sayın Akçayın dile getirdiği, hakikaten bizim de
önemsediğimiz iddiayla ilgili biz gerekli yerlere de girişimlerde
bulunduk Meclis Başkanlığı olarak. Dile getirilen iddia,
Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Saffet Sancaklının odasında
bulunan kamera konusundaki iddia bugün itibarıyla zannediyorum intikal
ettirilmiş sizler tarafından bir dilekçeyle. Haberdar olur olmaz
gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tarafından gerekse Emniyet birimi tarafından ivedi olarak konunun
idari, teknik ve adli açıdan açıklığa
kavuşturulması adına gerekli inceleme, soruşturma
başlatıldığı; inceleme tamamlandığında
da konu hakkında ayrıca ilgili muhatapları nezdinde
ayrıntılı bilgilendirmenin yapılacağı bilgisi tarafımıza
iletilmiştir. O bilgiyi sizinle paylaşmak istedim ve bunun takipçisi
olacağımızı bir kez daha ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Söz talebim var
Başkanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.28
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 19.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ(Nevşehir), Özcan
PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
425
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 674 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname (1/760) ve İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 425) (Devam)
BAŞKAN
- Komisyon ve Hükûmet burada.
425
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin görüşmeleri 4üncü
madde üzerindeki önergede kalmıştı.
Şimdi
4üncü madde özerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 674 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
4üncü maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini
arz ve teklif ederiz.
Madde 4-
2659 sayılı Kanuna 22nci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki 22/A maddesi eklenmiştir.
Adli
Bilişim İhtisas Dairesinin görevleri:
Madde
22/A Mahkemeler ile hâkimlikler ve savcılıklar tarafından
talep edilen bilişim ile ilgili konularda gerekli incelemeleri yapmak;
veri toplama, işleme, depolama veya aktarma işlevi gören bilişim
sistemleri ile her türlü sayısal ve elektronik materyal üzerinde inceleme,
araştırma ve analizleri yapmak, sonuçlarını bir raporla
ilgili birime sunmak.
Erhan Usta (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun hükmünde kararnamenin 4üncü
maddesinin yeniden düzenlenmesini arzu ediyoruz. Bu amaçla önergemizi verdik,
yüce heyetten destek istiyoruz. Bu vesileyle saygılar sunuyorum.
Önerge gerekçemizde Adli Bilişim
İhtisas Dairesinin görevlerinin tam olarak anlaşılması
öngörülüyor. Zaten 4üncü madde gerekçesine baktığımız
zaman, burada maddeyle Adli Tıp Kurumu bünyesinde kurulması öngörülen
Adli Bilişim İhtisas Dairesinin görevlerinin
tanımlandığı söyleniyor.
Değerli milletvekilleri, şüphe yok
ki yargı bir hukuk devletinin en önemli ögesidir. Yapılan her türlü
yasama faaliyeti belli bir çalışmayı gerektirmektedir. Ancak,
bir hukuk devletinde, özellikle de yargı alanında yapılan yasal
değişiklikler oldukça önem arz etmektedir. Ne genel gerekçede ne
madde gerekçesinde yeterli ve tatmin edici bir açıklama yok. Kaldı ki
madde metninin kendisi de detaylı ve açık bir şekilde kaleme
alınmamıştır. Bu düzenleme hukuk sistemi için, özellikle de
ceza hukuku açısından oldukça önem arz etmektedir. Madde metninde
mahkemeler ile hâkimlikler ve savcılıklar tarafından talep
edilen bilişim ile ilgili konularda gerekli incelemeleri yapmak"
ifadesi yer almaktadır. Her ne kadar metnin devam eden bölümünde
birtakım örnekler verilmiş ise de "gerekli incelemenin ne zaman
olduğu açık değildir. Hukuki öngörülebilirlik ve adil yargılanma
hakkı oldukça önemli bir kavram hukukta. Bunun da göz önüne alınarak
daha detaylı ve özenli bir metnin kaleme alınması daha yerinde
olurdu. Düzenlemenin kişisel verilerin korunması açısından
da değerlendirilmesi gerektiği göz ardı edilmemelidir.
Metinde Adli Bilişim İhtisas
Dairesinin veri toplama, işleme, depolama veya aktarma işlevi gören
bilişim sistemleri ve her türlü sayısal ve elektronik materyal
üzerinde inceleme, araştırma ve analizlerin yapılacağı
hüküm altına alınmaktadır.
Teknolojinin ve bilgi sistemlerinin
gelişmesi birçok alanı kuşkusuz etkilemektedir. Hukuk sisteminin
de bu gelişmelerden etkilenmesi kaçınılmazdır. Uygulamada
delillerin teknik olarak değerlendirilmesi için bilirkişilere
başvurulduğu bilinmektedir. Bilişim suçlarının
incelenmesi ya da herhangi bir davada kararı etkileyebilecek olan
bilişimle ilgili bir delilin, bilirkişi incelemesi
yapılması için bilirkişiye tevdi edildiği bilinmektedir.
Türk hukuk sistemi açısından
bilirkişilik kurumunun bizzat kendinde birtakım aksaklıklar ve
sakatlıklar olduğu aşikârdır. Ancak bilirkişiler
açısından bir standardizasyona gidilmesi ve belli standartların
getirilmesi gerekir. Bu bağlamda, başta hukukçular, bilgisayar
mühendisleri olmak üzere ilgili tüm teknik uzmanların eğitiminin
mutlaka sağlanması gerekir. Eğitimlerin sürekli olması da
bilirkişilerin bilgilerinin güncel ve işlevsel olması
açısından önemlidir. Bilirkişi bilgileri güncel olmalı,
işlevsel olmalı, yeni gelişmelerden de haberdar
olmalılardır.
Diğer taraftan, dijital delillerin
incelenmesi oldukça önem arz etmektedir, hem teknik hem de hukuki bilgileri
gerektirmektedir. Dijital verilerin ya da delillerin usulüne uygun, temel hak
ve hürriyetler ihlal edilmeden değerlendirilmesi, kişisel verilerin
korunmasıyla ilgili düzenlemelerin de göz ardı edilmemesi gerekir.
Yasa koyucunun tüm hukuk sistemine âdeta bir
hukukçu gibi hâkim olması mümkün değildir. Ancak göz ardı
edilmemesi gereken husus, hukuk sisteminin bir bütün olduğu ve
yapılan düzenlemelerin de mevcut hukuk sistemiyle ne denli örtüştüğü
ile yeni düzenlemenin uygulamadaki sıkıntıları ne denli
çözüyor olduğudur.
Adli bilişim ihtisas dairelerine
işlevsellik kazandırılabilmesi için personel seçiminde
birtakım kriterlerin getirilmesi, düzenli ve sürekli olarak meslek içi
eğitime tabi tutulmaları gerektiği aşikârdır. Mevcut
düzenleme metninin bir başlangıç olduğu, ancak yetersiz bir
başlangıç olduğu da açıktır.
Buna arkadaşlar Neden bu kadar teknik?
dediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Bunu millet
okuyacak, hukukçular okuyacak. Karar verecekler, bunları okuyup
anlayacaklar, Neden milletvekilleri böyle söylemiş? diyecekler. Bu,
bütün herkese de örnek olacak. Bu nizam ve intizamı göstermemiz
lazım.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 674 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5inci maddesinin
aşağıdaki gibi yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
"2659 sayılı Kanunun 29 uncu
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan yirmitrilyon lira ibaresi
yüzellimilyon Türk Lirası şeklinde
değiştirilmiştir.
Erhan
Usta Kadir
Koçdemir Erkan
Haberal
Samsun Bursa Ankara
Ahmet
Selim Yurdakul Mevlüt
Karakaya Kamil
Aydın
Antalya Adana Erzurum
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5'nci maddesinin Kanun Hükmünde
Kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çetin
Arık Erkan
Aydın Akın
Üstündağ
Kayseri Bursa Muğla
Aytuğ
Atıcı Fatma
Kaplan Hürriyet Okan
Gaytancıoğlu
Mersin Kocaeli Edirne
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Uğur
Bayraktutan Kazım
Arslan
Bursa Artvin Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 674
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5inci maddesiyle ilgili olarak
verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Osmanlının yedi yüz yılda yapamadığı fabrika,
yol, okul, refah artışı, okuryazar sayısı, kadın
erkek eşitliği ve diğer çağdaşlık göstergelerini
bir enkaz üzerine on beş yılda inşa eden Atatürkün
adını anmaktan gurur ve onur duyan herkesi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün 10 Kasım, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün vefalı, onurlu, gururlu, yurtsever insanların kalbine
sonsuza kadar yerleştiği gün. 10 Kasımı bir yeniden
doğuşun kutlaması olarak görenler, bir milat olarak görenler
zavallıdır. Anadoluda böylesi durumlar için Aç tavuk rüyasında
kendini buğday ambarında görür. derler.
Gündemimiz, Atamızın kurucusu
olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinde halk iradesinin bir kişiye
devredilmesine karşı duruştur. Bu bir kişi kim olursa
olsun, siyasi görüşü ne olursa olsun, herkes, bütün partiler
karşı çıkmalıdır. Biliyoruz ki bu ısmarlama yasa
metinleri bir kişilik iradenin talimatıdır. Halkın, millî
iradenin Cumhurbaşkanı olarak seçtiği kişiyi devlet
başkanı olarak ilan etmek kimsenin haddi değildir, olsa olsa
yalakalıktır. Meclis başkan vekilinin de böyle bir
yalakalığa sessiz kalması gerçekten utanç vericidir, millî
iradeye saygısızlıktır.
Konuştuğumuz 5inci madde ve
sonrasındaki birkaç maddeyle Adli Tıp Kurumunu kendinize
bağlıyorsunuz ya da bağlamaya çalışıyorsunuz.
Adli Tıp Kurumunda FETÖcüleri temizledikten sonra kurumda kim ihtisas
yapacak, siz karar veriyorsunuz yani gitti FETÖcü geldi ÇETÖcü.
Adli Tıp Kurumu size çok hizmet etti
zamanında. O balyoz ve Ergenekon davalarında Adli Tıp Kurumunun
nasıl işinize yaradığını çok iyi biliyorsunuz.
Şimdi, işinize yarayacak elemanların sayısını
artırmaya çalışıyorsunuz. İşte, bu yüzden biz de
size diyoruz ki: Fırsatçısınız. Darbeyi, darbe
girişimini kendi lehinize fırsata çeviriyorsunuz. İyi ki darbe
olmuş. dediğinizi işte şimdi buradan anlıyoruz. AKP
Hükûmeti olarak 15 Temmuza kadarki beceriksiz yönetiminizle ülkemizi darbenin
eşiğine getirdiniz ve çukura düşürdünüz. Facianın
sorumlususunuz, hâlâ yerinizde oturuyorsunuz. Beterin beteri var mı? Var.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Millet karar
verir buna.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ders
almamış gibi ülkemizi daha da kötü duruma sürüklüyorsunuz. Bu kötü
durumun da adı iç savaştır. Faşizm yolundaki
baskıcı yönetiminiz fason yasalarla, KHKlarla kendini net olarak göstermektedir.
Açık ve net bir şekilde mezhep maskeli bir faşizmi ülkemize
getirmeye çalışıyorsunuz. Buna asla izin vermeyeceğiz. Bir
kişilik iradeye asla boyun eğmeyeceğiz.
Görüyoruz ki AKP iktidarı, AKP Hükûmeti
en uzun süreli ortağı olan FETÖden öğrendiği kumpas
metotlarını şimdi tüm muhalefete uyguluyor yani boynuz
kulağı geçmiş durumda. FETÖden ne öğrendiyseniz şimdi
aynı yöntemleri bütün muhaliflere uygulamaya
çalışıyorsunuz. Ergenekon, Balyoz kumpaslarında olduğu
gibi şimdi Cumhuriyet gazetesine de kumpas yapmaya
çalışıyorsunuz ya da bu kumpası bir şekilde görmezden
geliyorsunuz, tıpkı o dönemlerde savcısı olduğunuz
Ergenekon davasında olduğu gibi Cumhuriyeti karalamaya
çalışıyorsunuz. Hemen arkasından Cumhuriyet Halk Partisine
kumpas kurmaya çalışıyorsunuz. Bu oyunlarınız tutmaz,
Cumhuriyet Halk Partisini hiçbir şekilde kumpasa getiremezsiniz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Gerek yok ki!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Algı
yönetimi gerçekler karşısında değerini kaybetmiştir,
her zaman da kaybedecektir.
15 Temmuzun hemen sonrasında burada
bulunan bütün partiler, burada temsil edilen bütün partiler darbeye
karşı çıkmıştı ama sonrasında siz bu güvene
layık olamadınız ve hiç olamayacaksınız, üzülüyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 674 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5inci maddesinin
aşağıdaki gibi yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
"2659 sayılı Kanunun 29 uncu
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan yirmitrilyon lira ibaresi
yüzellimilyon Türk Lirası şeklinde
değiştirilmiştir.
Ahmet Selim Yurdakul (Antalya) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Kamil Aydın, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 5inci madde üzerinde konuşmak
üzere Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, malum, 15
Temmuza hepimiz konuşmalarımızda çeşitli bağlamlarda
referanslar gösteriyoruz. Ama biraz önce de belirtmiştim, hepimizin ortak
kanaati şu ki: Bu bir kalkışmadır, bu bir hain
tuzaktı. Allaha şükür milletimiz bu badireyi atlattı. Akabinde,
tabii küçük heyetler hâlinde Batıya seyahatler oldu; Avrupa Birliği
üyesi ülkelere ve deniz aşırı ülkelere birtakım
seyahatlerde bulunduk. Neyi? 15 Temmuz darbe girişimini Parlamento
adına anlatma adına. Şimdi, yaptığımız bu
gezilerde, sanıyorum bu tür komisyonlarda bulunan milletvekili
arkadaşlarımızın ortak kanaatidir,
yaptığımız görüşmelerde, gerçekten bu
yapının ne kadar kılcal damarlara kadar nüfuz ettiği, bir
gölge devlet yapısı şekline dönüştüğünü gördük, bizatihi
tespitlerimiz bu noktada.
Özellikle, ben bu kısa süre içerisinde
eğitim ayağına birazcık değinmeye
çalışacağım. Gerçekten, bu yapının hiçbir Afrika,
Asya ya da Batıda gelişmiş ülkelerde üniversitesi olmayan yeri
yok, ortaöğretim kurumu olmayan yeri yok, efendim, özellikle eğitim
ayaklı STKsının olmadığı yer yok. Şimdi,
böyle bir yapı karşısında, biz de yerli ve millî
düşüncesinden hareketle... Antrparantez şunu da belirteyim, yerli ve
millî kavramı konjonktürel kullanılması gereken bir kavram
değildir değerli milletvekilleri, bu ülkenin gerçekten kuruluş
ilkelerinin temelinde olan bir kavramdır. Bu, sadece
sıkışınca darbe öncesi, darbe sonrası, istiklal
sıkıntısı yaşadığımızda
aklımıza gelmesin. Bana göre bunun Parlamentonun sürekli -ilelebet-
bir duruş söylemi hâline getirilmesi lazım, yerli ve millî. Evet,
artık gerçekten yerli ve millî bağlamlı fabrika ayarlarına
dönülmesi gerekir diye düşünüyoruz.
Şimdi, bir Maarif Vakfı kurduk,
Maarif Vakfı kurulurken burada o tartışmaları
hatırlıyorum. Bu tür yurt dışındaki eğitim
bağlamlı birtakım hizmetleri sunan bazen resmî kurumlar vardır,
bazen de gayriresmî yani governmental ya da nongovernmental dedikleri
kurumlar üzerinden yapılır. Bunun çok tipik örnekleri vardır;
isterseniz Bakanlığa bağlı olarak yaparsınız,
isterseniz Alman Kültür gibi, Fransız Kültür gibi, Amerikan Kültür gibi,
DAD gibi, Goethe gibi enstitüler üzerinden yaparsınız.
Şimdi, biz böyle bir vakıf kurduk
ama iddiamız şuydu: Yerli ve millî ama vakfın önüne bir Türk
kelimesi koyamadık ya şu Mecliste. İtiraz ettik, önerge verdik
parti olarak, dedik ki: Gelin, Türk Maarif Vakfı diyelim. İngiliz
yüksünmemiş, Fransız yüksünmemiş, Amerikalı
yüksünmemiş; biz niye yüksünüyoruz? Bunu böyle yapalım ki
dışarıda bu hizmeti rahat verelim. Kim adına veriyoruz?
İşte, FETÖ gerçekten farklı isimler adı altında gitti
oraya, nüfuz etti ve orada en fazla bize zarar verecek birtakım
eğitim faaliyetlerinde bulundu.
Sayın Başkan burada, Azerbaycan
seyahatimizde Dostluk Grubu Başkanımızla beraberdik, bizatihi
tanık olduğumuz şeyler var, teyit eder beni umarım. Aynen
bize söylenen şuydu oradaki yaptığımız
görüşmelerde: Ne olur şuraya... Çünkü Azerbaycanın daha özel
bir statüsü var bizim için, çünkü artık bayrağımız bile
birbirine o kadar benziyor ki, nüanslarımız var belki. Hep İki
millet, tek devlet. dediğimiz bir coğrafya, bir ülke. Allaha
şükür, hazırlar böyle bir yapılanmaya. Diyorlar ki: Bu tür
yapılardan bizi kurtarmak için -Sayın Bakanım, bize söylenen
bunlar, biz talepleri iletiyoruz- bir üniversite açın lütfen. Türkiye
Cumhuriyeti devleti olarak buraya el atın. Bu yapılardan kurtulmak
için bize bir devlet üniversitesi kurulsun. Oradaki bir üniversitenin devriyle
olabilir, Türkiyedeki herhangi bir üniversiteye afiliye olmuş bir
yapı oraya taşınabilir, bu doğal bir istek.
İşte, Maarif Vakfının
bunları öncelemesi lazım, bunları bir an önce hayatiyete
geçirmesi lazım. Yoksa, bugün FETÖ olur, yarın bizim düşünüp de
yapamadığımız şeyleri başka bir örgüt bir
boşluk görür ve uygulamaya çalışır, biz tekrar başa sararız.
Evet, topluca mücadele edelim. Yoksa tekrar millî ve yerli olma gerekliliğini
hatırlar bunu söyler dururuz.
Bir an önce, ay bacayı sarmadan bu tür
tedbirleri alalım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde bir önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı 674 Sayılı KHKnın 6ncı maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mevlüt
Karakaya Ahmet Selim
Yurdakul Erhan
Usta
Adana Antalya Samsun
Baki
Şimşek Oktay
Öztürk Fahrettin
Oğuz Tor
Mersin
Mersin
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor.
Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Olağanüstü hâlin ilan edildiği 20 Temmuz 2016
tarihinden bugüne, Bakanlar Kurulu kararıyla kanun hükmünde kararnamelerle
veya kurumların kendi inisiyatifleriyle 125 bin civarında kamu
görevlisi silahlı bir terör örgütüne üye olmak gerekçesiyle ya işten
atılmış veya görevden
uzaklaştırılmıştır.
Daha ilk günden itibaren söylediğimiz
gibi, 15 Temmuz hain ve kanlı darbe teşebbüsünde bizzat görev
almış kişiler ile bu teşebbüsü planlayan ve destek olan tüm
FETÖ mensuplarının devletten temizlenmesi noktasında
devletimizin sonuna dek yanındayız, birçok defa ifade ettik ancak bu
menfur darbe girişimine hiçbir şekilde iştirak etmeyen, ne fiilî
ne de fikrî olarak destek vermeyen yüz binleri aşan sayıda devlet
memurunun idari bir soruşturma dahi yapılmadan, haklarında somut
ve kesin bir delil ortaya konulmadan, kendilerine bir savunma hakkı
tanınmadan ve hiçbir gerekçe bildirilmeden, bir kanun hükmünde kararname
ekinde yayımlanan listeyle devlet memurluğundan çıkarılmalarının
ne hukukla ne vicdanla bağdaşır bir tarafı
bulunmamaktadır.
15 Temmuzdan beri gerek iktidar gerekse
muhalefet milletvekillerinin mesailerinin neredeyse tamamı, kanun hükmünde
kararnameler nedeniyle mağdur olan vatandaşlarımızın
dertlerini dinlemekle, gerçekten mağduriyet yaşayanlara bir
şekilde yardımcı olmaya çalışmakla geçiyor.
Müsaadenizle,
karşılaştığım birkaç hadiseyi yüce heyetinizle
paylaşmak istiyorum. Kadın öğretmen, tüp bebek tedavisi için
biriktirdiği paraları Bank Asyaya yatırdığı
gerekçesiyle, hacca gidecek vatandaş parasını Bank Asyaya
yatırdı diye, bir başka üniversitede kadrolu öğretim üyesi
Okan ve Fatih Üniversitelerinde dışarıdan girdiği ek ders
ücretlerini alabilmek için İş ve Bank Asyada hesap açtırdı
diye kendi iradesi dışında görevinden
uzaklaştırılıyor.
İhraç edilen bir memur kan hastası,
sürekli ve düzenli kullanması gereken ilaçları var, takipli bir
hasta. Eşi hastalık raporunu alabilmek için hastaneye gidiyor,
doktor, kocası FETÖcü olduğu gerekçesiyle rapor veremiyor, korkuyor,
henüz yargılanması dahi başlamadığı hâlde.
Değerli arkadaşlar, dünyanın
hiçbir medeni ve gelişmiş ülkesinde, daha önce haklarında
herhangi bir adli ve idari soruşturma bulunmayan, bir disiplin cezası
dahi almayan, sicil notları yüksek, iyi yetişmiş devlet
memurları bir gecede toplu bir şekilde infaz edilemez. Edilse de
burada haktan, hukuktan ve adaletten söz edilemez. Bin kişiye
ulaşabilmek için, hiçbir adil soruşturma ve yargılama yapmadan,
birtakım zan ve kuşkularla on binlerce insanı eli kanlı,
silahlı ve hain bir terör örgütü üyesi ilan ederseniz hem bu dünyada hem
de öbür dünyada hesabını veremezsiniz, kul hakkına girersiniz,
telafisi oldukça güç mağduriyetlere sebep olursunuz, devamlı
şikâyet ettiğiniz dış dünyadaki olumsuz algınızı
güçlendirir, Kimse bizi anlamıyor. diye sızlanmaya devam ederiz.
Fazla değil, daha birkaç yıl önce canhıraş
savunduğunuz, savcısı olduğunuz Ergenekon, Balyoz, casusluk
gibi davaların nasıl sonuçlandığı ortada. Dün olduğu
gibi, bugün de gerçeği yansıtmayan şikâyetlerle, gizli
tanık ifadeleriyle, taraflı ve yanlı yayınlarla masum
insanların hayatlarının kararmasına, ağır hak
ihlallerinin yaşanmasına ve binlerce ailenin haksız yere
perişan olmasına izin vermeyelim. At izinin it izine
karışmasına, kurunun yanında yaşın da
yanmasına, toplumsal huzurun ve devlete olan güvenin yok olmasına
seyirci kalmayalım. Devletin ağır ve güçlü yüzünü masum ve
suçsuz insanlara değil, gerçekten cezalandırılmayı hak
etmiş vatan hainlerine gösterelim. Bu Gazi ve yüce Meclis ülkede
yaşanan mağduriyetlere gözünü, kulağını,
vicdanını kapatmamalı, bilakis adaletin tesisi ve temini için
elimizden geleni yapmalıyız. Hiçbir suça
karışmamış devlet memurları görevlerine iade edilmeli,
hakkında birtakım şüpheler bulunanlarla ilgili ciddi idari
soruşturmalar yapılmalıdır.
Bu süreçte görev yapan herkesin hak, hukuk ve
adalet sınırları içinde görevini yaptığı bir
ortam sağlamalıyız diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde iki önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı 674 Sayılı KHKnın 7nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 7- Ekli (1) ve (2) sayılı
listelerde yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye
ekli (I) sayılı cetvelin Adli Tıp Kurumuna ait bölümüne ilave
edilmiştir.
Mevlüt
Karakaya Ahmet Selim
Yurdakul Erhan
Usta
Adana Antalya Samsun
Baki
Şimşek Oktay
Öztürk Arzu
Erdem
Mersin Mersin İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 7nci maddesinin kanun hükmünde kararname
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Yıldız Didem
Engin Çetin
Arık
Aydın İstanbul Kayseri
Kazım
Arslan Fatma
Kaplan Hürriyet Serdal
Kuyucuoğlu
Denizli Kocaeli Mersin
Okan
Gaytancıoğlu Uğur
Bayraktutan
Edirne Artvin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Katılmıyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe: Anayasanın 121inci maddesi
olağanüstü hâl sırasında olağanüstü hâlin gerektirdiği
konular dışında kanun hükmünde kararnamenin
çıkartılamayacağını hükme bağlamıştır.
Madde kapsam ve süre açısından olağanüstü hâlin
gerektirdiği konulara ilişkin olmadığından
Anayasanın amir hükmüne aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı 674 Sayılı KHKnın 7nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 7- Ekli (1) ve (2) sayılı
listelerde yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye
ekli (I) sayılı cetvelin Adli Tıp Kurumuna ait bölümüne ilave
edilmiştir.
Mevlüt Karakaya (Adana) ve arkadaşları.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul
Milletvekili Arzu Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. ((MHP sıralarından
alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 674 Sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7nci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyetimizin kurucusu
ve ilk Cumhurbaşkanımız Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
Hakka yürüyüşünün üzerinden yetmiş sekiz yıl geçmiştir.
Aziz Türk milletini hak ettiği onurlu yaşam seviyesine çıkarma
konusunda üstün bir çaba ve mücadele azmi gösteren Atamıza büyük bir vefa
ve gönül borcumuz olduğu şüphesizdir. Şanlı tarihimizde
sergilediği asla pes etmeyen, inançlarından taviz vermeyen, vatanı
ve milleti için her türlü fedakârlıkta bulunan ve kişiliğiyle
geleceğimize ışık tutmuş olan Ulu Önderimiz elli yedi
yıl süren kısacık hayatına koskoca bir tarih
sığdırmıştır.
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü anlamak için önce inançlarının derinliğine,
hedeflerinin yüksekliğine, ufkunun genişliğine ve aziz Türk
milletine duyduğu engin sevgiye bakmak gerekmektedir. Atatürkü tam
manasıyla anlayabilmek için vatana ve millete onun kadar sahip
çıkabilmek gerekmektedir çünkü Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk demek,
Türk milliyetçisi olmak demektir, vatanı ve milleti uğruna Ya
istiklal, ya ölüm diyebilmektir. Ebediyete intikal edişinin üzerinden
yetmiş sekiz yıl geçmesine rağmen devletimizin kurucusu ilk
Cumhurbaşkanımız Atatürkün geride bıraktığı
hatıralar, bizlere ve gençlerimize emanet ettiği büyük ve kutlu miras
olan Türkiye Cumhuriyeti ve bağımsız yaşama azmi
milletimizin şuurunda ve gönlünde ilk günkü kadar taze ve dimdik
durmaktadır.
İşte, eşsiz
lider Atatürkün geleceğe miras bıraktığı bu inanç ve
azim yediden yetmişe milletimizin her ferdine, gün
ışığına yeni çıkmış bir filiz kadar
taze, bir çelik kadar sağlam ve dağlar kadar güçlü, su kadar
berraktır. Milletimiz, şanlı tarihinde olduğu gibi, Ulu
Önderini ebediyete uğurlayışının üzerinden
yetmiş sekiz yıl sonra bile vatan ve millet sevdasını
canlı tutmakta, bağımsızlık uğruna can vermekten
kaçınmayacak bir rotadadır çünkü milletimizin yol göstericisi,
hayatını vatanına ve milletine adayan Ulu Önder Gazi Mustafa
Kemal Atatürktür. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler Atamızın
yolunda ilerleyen gençlerimizin her zaman sesi olduk, olmaya da devam
edeceğiz. Vatan sevgisi, bayrak sevgisi, millet sevgisi taşıyan
ve bu uğurda gözünü kırpmadan canını verebilecek aziz Türk
milletimizin kıymetli gençleri polis özel harekât alımına
başvurmak, vatanı, milleti, bayrağı için mücadele vermek
istemekteler.
Değerli milletvekilleri,
bu hususta soru önergesi verdim, basın açıklaması yaptım,
erkeklerimizle bir araya geldim. Erkeklerimizle bir araya geldikten sonra
askerlik şartı kalktı ancak kız alımı yapılmadı.
10 bin kişi alınacak, bunların tamamı erkek. Bu konunun da
özellikle üzerinde durmak istiyorum. Vatanını, milletini,
bayrağını savunmanın yaşı yoktur. Bu anlamda,
getirilen yaş sınırının yükseltilmesi ve başvuru
yapacak gençlerimizin önünün açılması gerekmektedir.
Önemle üzerinde durmamız gereken bir
diğer konu ise polis merkez eğitim merkezlerine özel harekât polisi
yetiştirmek üzere kadın öğrenci adaylarına kontenjan
hakkı verilmemesidir. Buradan iktidar partisine sormak istiyorum: Vatan
aşkının cinsiyeti olur mu? Anayasanın 10uncu maddesine
göre kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu
eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Özel
harekât polisi yetiştirmek üzere 10 bin erkek öğrenci alımı
yapılırken kadın adaylara kontenjan hakkı verilmemesi,
Anayasanın eşitlik ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Anayasamıza göre devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini
sağlamakla yükümlüdür. Yani Hükûmet, kanun önünde eşitlik ilkesine uygun
olarak hareket etmek zorundadır. Erkeklere ayrılan kontenjan kadar
kadınlara da hak tanınmalıdır.
Şanlı tarihimizin her
aşamasında Türk kadını erkeklerin yanında her türlü
sorumluluğu paylaşmış ve özellikle Anadolunun
düşmandan kurtuluşuyla sonuçlanan millî mücadelede sadece miting meydanlarında
değil, bizzat cephede çarpışarak büyük fayda
sağlamıştır. Tarihimizde bunun sayısız örnekleri
vardır. Türk anaları: Nene Hatun, Erzurumlu Kara Fatma, Nezahat
Onbaşı, Hatice Hatun ve daha niceleri. Onlar kahraman Türk
kadınlarıydı ve şanlı Türk tarihimiz, belgelerde
adına rastlanmayan daha binlerce eli öpülesi kahraman Türk
kadınlarıyla doludur.
Her an kendini vatana siper etmeye hazır
kadınlarımızın sesini duymanızı ve polis özel
harekât alımında kadınlara kontenjan ayrılmasını,
yaş sınırının da yükseltilmesi için gerekli desteği
vermenizi sizlerden rica ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Madde 8e bağlı geçici madde 5te
bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı 674 sayılı KHK'nın 8inci maddesine
bağlı geçici 5inci maddesinde yer alan iki yıl süreyle
ibaresinin bir yıl süreyle şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mevlüt
Karakaya Ahmet Selim
Yurdakul Erhan
Usta
Adana Antalya Samsun
Baki
Şimşek Oktay
Öztürk Deniz
Depboylu
Mersin Mersin Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Aydın Milletvekili Deniz Depboylu.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 425 sıra sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemelerin
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8inci maddesine
bağlı geçici 5inci maddede verilen önergemiz üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisimizi ve aziz Türk milletini saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmama
başlamadan önce -bugün 10 Kasım- ebediyete intikalinin 78inci
yılında cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkü
saygı, sevgi ve minnetle anıyorum, ruhu şad olsun.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz kalkışmasının
ardından üç ay geçti. Geçen bu zaman içinde devlet kurumlarında FETÖ
temizliği süreci başlamış ve ardından darbe adli
soruşturmaları süreci devreye girmiştir. Bugüne kadar,
cumhuriyet tarihinde daha önceden benzerini
yaşamadığımız en büyük idari tasfiye ve en
kapsamlı adli soruşturmayla karşı karşıya
kaldık. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Mehmet
Müezzinoğlunun açıkladığı son rakamlara göre, kamudan
ihraç edilen memur sayısı 70.784. İhraç edilenlerin yanında
bir de açığa alınarak haklarında soruşturma
yürütülenler var, Sayın Bakan bunların sayısının da
56.575 olduğunu söyledi. Kamudan atılan memurları meslek
gruplarına göre ayırdığımızda ise pastada en büyük
dilimi yaklaşık 28 bini aşan rakamla öğretmenler
oluşturuyor. 2010 yılında göreve alınan kamu personelinin
tümü ihraç edildi. Bunların tamamı terör örgütü üyesi miydi,
içlerinde masum insan yok muydu? Onların mağduriyetleri varsa
eğer nasıl giderilecek? Soru hırsızlığından
dolayı boşalan kadrolara 2010 yılında KPSSye girip hiçbir
yere atanamayanlar için öncelik tanınması düşünülmekte midir?
Yine öğretim üyesi yetiştirme programına dâhil olan tüm
akademisyen adaylarımız haklarını kaybetti. Onların da
mı hepsi FETÖcüydü? İçlerinde hiç temiz, masum olanı yok muydu?
Bunun cevabı evetse durum çok vahim. Bunlara nasıl göz yumuldu?
Cevabınız hayır ise yine durum çok vahim, birçok kişi
gerçek adaletten nasibini alamamaktadır; durum bunu göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, liderimiz
Sayın Devlet Bahçelinin de ifade ettiği gibi, 15 Temmuz darbe
girişimi, uzun yıllar boyunca sistemli çabalarla bir çetenin devlete
nasıl sızdığını korkutucu bir şekilde ortaya
koymuştur; durum hiç iç açıcı değildir. Bir terör örgütü yıllar
içinde büyümüş, palazlanmış ve en önemli devlet
organlarının kılcal damarlarına kadar
sızmıştır. Emniyet, yargı, ordu ve bürokraside sinsi
biçimde örgütlenmiş, güçlenmiştir. İstihbarat birimlerinde
mutlak hâkimiyet kurmuştur. Türk Silahlı Kuvvetleri, yargı, Emniyet,
kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, basın
ve yayın organları, sosyal medya, üniversiteler ve eğitim
kurumları, iş dünyası, basın, üniversitelerimizde
konuşlanmış, siyaset kurumu ve siyasi partilerde yine, bütün bu
kurumların içerisine yerleşip ağını
genişletmiş ve nihayetinde cumhuriyetimize, demokrasimize, millî
egemenliğimize kasteden kanlı bir girişimin
planlayıcısı ve aktörü olmuştur.
15 Temmuz darbe girişimini
araştırmak üzere kurulan komisyonda eski Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Sayın Hilmi Özkök dönemin Genelkurmay
Başkanıyken 2004 yılında toplanan Millî Güvenlik Kurulu
toplantısında kuvvet komutanlarıyla birlikte FETÖye
karşı Hükûmeti kesin bir dille uyardığını ifade
etmektedir, orada bir karar alındığını da söylemektedir.
Bu karar neydi, Gülen hareketinin önüne neden geçilemedi?
2011de AKPyi liderimiz Sayın Devlet
Bahçeli de uyarmıştı fakat kendisine verilen cevapları biz
bugün gibi hatırlıyoruz, bugün de sizlere tekrar bunu
hatırlatmak istemiyorum, zaten tutanaklarda bunları bulup tekrar
okuyabilirsiniz dönemin milletvekili arkadaşlarım,
bakanlarımız neler söylemiş.
Tüm hainlerin uzantılarının
yargılanması ve vatana ihanet eden bu kişilerin en
ağır cezayı almaları hepimizin hemfikir olduğu,
hassasiyet gösterdiğimiz bir konudur. Ancak hukukun üstünlüğü dikkate
alınarak adaletli davranılmalı, suçlu ve suçsuz birbirinden
ayrılmalıdır.
Bugün açığa alınmış,
görevden ihraç edilmiş, hatta mal varlığına da
ulaşamayan ama suçlu olup olmadığı henüz
kanıtlanmamış birçok aile var, hepsi de kışı nasıl
geçireceğini düşünüyor. Adaletin en uygun şekilde tecelli
etmesini diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 8e bağlı geçici madde 5i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
8inci maddeye bağlı geçici
6ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan KHKnın 8inci
maddesine bağlı geçici madde 6da yer alan 45 ibaresi 50 olarak
değiştirilmiştir.
Gereğini arz ederiz.
Kamil
Aydın Mevlüt
Karakaya Erhan
Usta
Erzurum
Adana
Samsun
Fahrettin
Oğuz Tor Emin
Haluk Ayhan
Kahramanmaraş Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana
Milletvekili Mevlüt Karakaya konuşacaktır.
Buyurun Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kanun
Hükmünde Kararnamenin 8inci maddesinin 2nci kısmındaki geçici
6ncı maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 8inci maddenin
2nci kısmında yer alan geçici 6ncı maddeyle ilgili olarak TUS
sınavlarında belli bir sonucu alan tıp öğrencilerinin, Adli
Tıpta öğrenci olarak kabulüne ilişkin bir düzenleme.
Tabii, Adli Tıp Kurumu kendi insan
kaynağını karşılamak için bu tarz kendi
amaçlarına, kendi ihtiyaçlarına yönelik olarak bu tür eğitimleri
yapacak.
Bizim burada söylemek istediğimiz
şey, biraz önce 3üncü maddede de ifade etmeye çalıştığım
gibi, Adli Tıp Kurumunun özerkliği Adli Tıp Kurumunun
bağımsızlığıyla alakalı çünkü adaletin
dağıtılmasında, yargının doğru bir biçimde
yapılıp adaletin yerini bulmasında bu son derece önemli.
Adli Tıp Kurumunda oluşturulacak
dairelerin işlevi kadar tarafsızlığı da önem arz
etmektedir. Devlet Denetleme Kurulunun kurumun işleyişiyle ilgili
olarak yaptığı denetim sonucunu da göz önünde bulundurmak
durumundayız. Raporda Adli Tıp Kurumunun yürütmekte olduğu
bilirkişilik hizmeti dolayısıyla sahip olunması gereken
idari ve mali özerklik niteliğini karşılayamadığı
tespit edilmiştir. deniliyor. Yani bir kurum eğer adli, idari ve
mali açıdan özerk değilse, bir yerlere bağlıysa, hükûmete
bağlıysa, bir bakanlığın bağlı birimi
biçiminde faaliyet gösteriyorsa buradan doğru sonuçlar elde etmek ya da
müdahale altında kalacağı için güven duygusunu vermesi bir sorun
olarak karşımıza çıkacak.
Adil yargılamanın
gerçekleşebilmesi ve adaletin tecellisinin sağlanabilmesi için Adli
Tıp Kurumu Başkanlığı hiçbir kişi ya da kurumun
etkisi altında kalmadan hareket edebilmeli, faaliyetlerini,
işlevlerini yerine getirebilmeli. Bu husus Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bizim önemsediğimiz bir konu çünkü en son seçim beyannamemizde de
Adli Tıp Kurumunun mali ve idari özerkliği konusunu gündeme getirdik.
Yargı bağımsızlığı anlayışı
içindeki özerk yapısının korunmasını,
güçlendirilmesini, kurumun dış etkilerden uzak, tarafsız bir
şekilde karar vermesine yönelik düzenlemelerin yapılması ve
etkin bir denetim mekanizmasının kurulmasının önemini
burada vurguladık. 15 Temmuz sonrası yaşanan
Hâkim ve
savcılara ek olarak Adli Tıp Kurumu üyelerinin birçoğunun
gözaltına alındığını da biliyoruz. FETÖnün, tüm
yargı sisteminde olduğu gibi bu kurumda da nasıl
yuvalandığını hep birlikte gördük. Bu durum ister istemez
kuruma olan güveni sarsmış ve geçmiş yıllarda verilen
kararların adaletine de gölge düşürmüştür. Adli Tıp
Kurumunda özerk bir yapının inşası ve adil bir
çalışma mekanizmasının oluşturulması
noktalarında gerekli düzenlemeler yapılmadığı takdirde
kuruma ve Türk yargısına olan güven azalmaya devam edecektir.
Mülkün temeli olan adalet duygusunun
gözetilmesi, milletimizin yargıya güveninin tesisi için önerilerimizin
dikkate alınmasını umar, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 8e bağlı geçici madde
6yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde bir önerge bir önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı 674 Sayılı KHKnın 10uncu maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kamil Aydın Mevlüt Karakaya Erhan Usta
Erzurum Adana Samsun
Fahrettin Oğuz Tor Ahmet Selim Yurdakul Emin Haluk Ayhan
Kahramanmaraş Antalya Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mevlüt Karakaya
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Karakaya.
Bir dakikada da özetleyebilirsiniz, beş
dakikayı doldurmak zorunda değilsiniz, az zamanda çok şey ifade
edebilirsiniz.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Teşekkür
ediyorum.
Aynı şeyi düşünüyorum.
Aslında, tabii, burada, biz, mümkün
olduğu kadar, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak da gelen
tasarılara katkı vermeye çalışıyoruz, daha çok
konuşmalarımızı konunun içerisinde teknik olarak ifade
etmeye çalışıyoruz. Bu, tutanaklardan da herhâlde görülebilir.
Bu konuda, iki önceki konuşmamda da ifade ettiğim gibi, iktidar
bilakis televizyonların açık olduğu saatlerde farklı
biçimlerde değerlendiriyor. Ben çıkarken başka, farklı
konuşmayı düşünüyordum ama bu uyarınızdan sonra
farklı konuşmaya karar verdim.
Değerli milletvekilleri, tabii, bu 15
Temmuz konusu sürekli gündeme getiriliyor. Herhâlde son yüz on sekiz gün
içerisinde konuşulan, en çok tekrar edilen kelime, kavramlar neler dersek,
15 Temmuz kavramları olacak.
Tabii, 15 Temmuz, şunu bilmemiz
gerekiyor: Sıcak bir yaz akşamıydı, herkes
dışarıdaydı, çoluğuyla çocuğuyla parklardaydı;
bir şekilde, yemekteydi, şurada burada, sokaktaydı. Yani 15
Temmuz akşamı tanklar yollara çıktığında millet
dışarıdaydı, çoluğuyla çocuğuyla
dışarıdaydı, siyasiler devreye girinceye kadar Türk milleti
duruşunu gösterdi.
O akşam, siyasiler içerisinde, liderler
içerisinde de ilk açıklamayı yapan Milliyetçi Hareket Partisi
Sayın Genel Başkanı olmuştur ve çok net bir şekilde, o
akşam, bunun bir darbe olduğunu ve bu darbe karşısında
Hükûmetin ve Türk milletinin yanında olduğumuzu deklare etmiş,
açıklamıştır. Bu, son derece önemliydi çünkü o dakikalarda
halk şok içerisindeydi, Türk milleti şok içerisindeydi. Bu, ilk
şokun atlatılması açısından son derece önemliydi,
bunun altını çizmek lazım. Ama daha sonra Sayın
Kılıçdaroğlunun, Sayın Başbakanın, Sayın
Cumhurbaşkanının çok ciddi, sıkı duruşları
olmuştur ve dolayısıyla eğer bu darbe
atlatılmışsa Türk milletinin sayesinde
atlatılmıştır, tüm siyasilerin sayesinde
atlatılmıştır. Buradan hiç kimsenin artı bir
nemalanmaya ya da başka bir şey çıkarmaya hakkı olmadığını
düşünüyorum bu iktidar ya da muhalefet. Dolayısıyla eğer
bir şeyler çıkarmaya çalışırsak, bu konularda bir
şeyler söylersek duyacağımız şeylerin olduğunu da
bilmemiz lazım. O zaman 15 Temmuz sürecine nasıl gelindiği de
buralardan sorgulanmaya başlanır ve bu yapılan
tartışmaların da bana göre bir katma değeri yoktur. Yani
katma değer yaratmayan, katma değer oluşturmayan boşuna
tartışmalardır ne yaptığımız kanuna ne görüştüğümüz
tasarılara ne de bu ülkenin sorunlarına çözüm olabilir. Biz bugün bir
mücadele yürütüyoruz. Terörle mücadele yürütüyoruz, FETÖyle mücadele
yürütüyoruz, PKKyla mücadele yürütüyoruz, DEAŞla mücadele yürütüyoruz.
Bizim buralarda odaklanmamız lazım, bizim şu an Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak burada Türkiyeyi üç terör örgütünün
kıskacından çıkaracak projeler üretmemiz lazım ve buradan
da o görüntüleri vermemiz lazım diye düşünüyorum.
Tabii ki, FETÖyle mücadele son derece önemli
ama şunu da ifade etmemiz gerekiyor: En son grup toplantısında
Sayın Genel Başkanımızın
tanımladığı, tasvir ettiği gibi bunu sekiz
bacaklı bir ahtapota benzetti; tamam, yedi bacağıyla ilgili
doğru yanlış, eksik fazla, zayıf ya da güçlü bir mücadele
olduğunu ama asıl siyasi ayağıyla, siyasi bacağıyla
ilgili herhangi bir mücadelenin olmadığını ya da yeterli
olmadığını
En azından, o akşam televizyonlarda
açıklama yapan, açıklama yaptıran yurtta sulh konseyinin kim
olduğunu hâlâ -yüz on sekiz gün oldu- bilenimiz yok. Ama Bank Asyaya para
yatırmış, tesadüfen yoldan geçerken AKTİF-SENe üye
olmuş gariban işinden olmuş durumda.
Hepinize tekrar teşekkür ediyorum, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum, çok
sağ olun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
11inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 12nci maddesinin Kanun Hükmünde
Kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım
Arslan Hüseyin
Yıldız Çetin
Arık
Denizli Aydın Kayseri
Okan
Gaytancıoğlu Fatma
Kaplan Hürriyet Uğur
Bayraktutan
Edirne Kocaeli Artvin
Mustafa
Ali Balbay
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün Atatürkün
ölümsüzlüğe ulaşmasının 78inci yılıydı ve
bugün Anıtkabir gerçekten tam bir yanıtkabirdi. Anadolunun dört
bir yanından insanlar Anıtkabire aktılar ama büyük bir barajla
karşılaştılar. Bir yanda Melih Gökçekin kamyonları,
bir yanda büyük bir set ve insanlar giremediler. Önümüzdeki yıl bu
anmanın, gerçekten, Anıtkabirin etrafındaki setlerin
kaldırılışıyla birlikte başlamasını
diliyorum, talep ediyorum ve ben bu konuda mücadele edeceğime de oradaki
yurttaşlara söz verdim. Lütfen, sizi de bu konuda duyarlı davranmaya
davet ediyorum. Orası bizim en büyük kalemizdir ve hepimizin
buluştuğu bir yerdir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sanıyorum Atilla Kaya burada yok. Kalkan ona kalkan olmaz
umarım çünkü öyle sözler söyledi ki İzmirle ilgili. İzmirliler
Sayın Kılıçdaroğlunun ne söylediğini çok iyi
anladılar. Seçimle gelen seçimle gider.in devamındaki cümle
şudur: Seçimle gelen meşruiyetini hukuktan alır. Hukuka
uymazsa, hukukun dışına çıkarsa da meşruiyetini
kaybeder. Bu, muhalefet için de geçerlidir, iktidar için de geçerlidir ve en
çok iktidar için geçerlidir. Bugün iktidar hukukun dışına
çıkarak yaptığı uygulamalarla ciddi bir meşruiyet
tartışmasıyla karşı karşıyadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bugün OHAL uygulamalarından en büyük payı medya
almaktadır. Şu ana kadar Türkiyede 777 gazetecinin basın
kartı iptal edildi, 142 gazeteci hapiste, 170 yayın organı
kapatıldı ve 2.500 gazeteci işsiz. Bu tablonun neresi demokrasi
olabilir?
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerine
sesleniyorum: Bu uygulamalar sepete su doldurmaktır, hiçbir işe
yaramaz. Ve nitekim devamında Cumhuriyet gazetesine uzandı operasyon.
Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyon hem gazetenin yayınını
durdurmayı, işlemez hâle getirmeyi hem de Cumhuriyetçileri birbirine
düşürmeyi hedeflemektedir. Elinizi Cumhuriyetin üzerinden çekin. Bir
fikir gazetesinde görüş ayrılıkları olabilir ama bundan
terör üretilemez. Cumhuriyet geçmişte de değişik
tartışmalar yaşamış ama kendi yaralarını
kendisi sarmıştır, yine saracaktır ama bu operasyonla 9
yazarı ve yöneticisi tutuklanmıştır. Onların
hiçbirinden terör üretemezsiniz. Bu gazete Ahmet Taner
Kışlalıları, Uğur Mumcuları şehit
vermiş bir gazetedir, teröre kurban vermiş bir gazetedir. Böyle bir
gazeteden terör faaliyeti üretmek tarih önünde, biraz önce Sayın
Elitaşın Geçmişte keşke
diye
başladığı cümlelerden birini size armağan edecektir.
Cumhuriyet gazetesinin şu anda tutuklu 9 yazar ve yöneticisinin derhâl
serbest bırakılmasını ve gazeteye yönelik bu ağır
operasyonun durdurulmasını talep ediyorum.
Arkadaşlar, bu FETÖyle mücadelenizde bu
dar zamanda bir başka boyutu dikkatinize sunmak istiyorum: Şu anda,
dünyadaki 50ye yakın ülkede FETÖ okulu var, 5i AKP Hükûmetinin talebine
uydu, 5 ülke kapattı, 100den fazlası Amerikada faaliyette. Dünyada
13 FETÖ üniversitesi var ve şu anda da dünyanın pek çok ülkesindeki
bu üniversiteler ve okullar faaliyette. Sizler Türkiye'de bu baskıyı
artırdıkça onlar orada fiilen kahraman oluyorlar. İleride
inanın pişman olacaksınız, keşke diyeceksiniz çünkü 12
Eylül dönemindeki Türkiye'deki ağır baskılardan yurt
dışına kaçanlar Türkiyeyi öyle anlattılar ki sayın
milletvekillerim, yıllar sonra Türkiyeden heyetler gittiğinde
karşılarında başka ülkenin temsilcilerini, muhalefeti
bulmak yerine Türk insanını buldular. Neden? 12 Eylülde giden
insanlardı ve şimdi, dışarıda büyük bir Türkiye
aleyhtarlığı yaratmaktasınız. Bu yaptığınız
çekiçle sinek ezmek. Sineği ezdik. diyorsunuz ama bir bakıyorsunuz
ki, cam çerçeve gitmiş, ülkenin pek çok kurumu çökmüş.
Sayın milletvekilleri, bu kanun hükmünde
kararnamelerle birlikte önümüzdeki dönem, bu ana kadar
attığınız adımlar yine aynı şekilde devam
ederse Türkiye yalnızlaşacak.
Evet, CHPnin son açıklamasına
şu anda Erdoğan suç duyurusunda bulundu ve Ben bu mücadeleyi
yalnız yaptım. dedi. Bunun anlamı şudur sayın
milletvekilleri, CHPye yönelik suç duyurusunda bulundu ya: Sıra size
gelecek, göreceksiniz, sıra size gelecek. Cumhurbaşkanı Ben bu
mücadeleyi tek başıma yaptım. diyorsa bunun anlamını
lütfen düşünün diyorum.
Sözlerimi -konuşmamın
ağırlığı basın özgürlüğü üzerineydi-
Atatürkün bir sözüyle noktalıyorum: Basın özgürlüğünden
kaynaklanan sorunların çözümü basın özgürlüğüdür.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı 674 Sıra Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
13üncü maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Hüseyin
Yıldız Fatma
Kaplan Hürriyet Çetin
Arık
Aydın Kocaeli
Kayseri
Burcu
Köksal Akın
Üstündağ Okan
Gaytancıoğlu
Afyonkarahisar Muğla Edirne
Kazım
Arslan Uğur
Bayraktutan
Denizli
Artvin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksal konuşacaktır.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Kasımda, cumhuriyetimizin
kurucusu, asrın lideri, sahip olduğumuz hak ve kazanımların
mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürkü saygıyla, minnetle ve özlemle
anıyorum.
Atatürkü sevmeyenlere ise acıyorum çünkü
Atatürkü sevebilmek için derin bir anlayış, keskin bir idrak
kabiliyeti, müthiş bir sezgi gücü ama her şeyden önce beyin
gereklidir.
Olağanüstü hâl dönemindeki KHKlara
şöyle bir bakıyorum da Meclisten geçirmek için
uğraşılmak istenmeyen ya da Meclisten geçirilemeyen kanun
değişiklikleri olağanüstü hâl KHKlarıyla halledilmeye
çalışılmış. Olağanüstü Hal Kanununa göre,
KHKların işleyişine yönelik olarak dava açabiliyorsunuz ama
yürütmeyi durdurma kararı almanız olağanüstü hâl süresince
imkânsız. Bu nedenle kişiler hak arama yoluna gitseler bile yürütmeyi
durdurma kararı alamıyorlar ne yazık ki.
Şu an 100 bine yakın kişinin
mallarına tedbir konulduğu söyleniyor. Bu, gerçekten ciddi bir rakam.
Peki, mal varlığına tedbir konulan bu yaklaşık 100 bin
kişinin hepsine FETÖcü diyebiliyor muyuz? Bunu bir durup
düşünmemiz gerekiyor. Vicdanen hepsine FETÖcü diyebiliyorsak eyvallah
ama kurunun yanında yaşları yakıyorsanız, kurunun
yanında yanan yaşlar yüzünden vicdanınız rahatsa söylenecek
hiçbir şey yok size.
Bakın, mesela, Bank Asyadan kredi
çektiği için açığa alınan, mallarına tedbir konan
kişiler var. Zaten inim inim inleyen memur, iki göz evim olsun diye,
çocuklarına miras kalsın diye gidip kredi çekiyor. Evi aldığı
müteahhit kredinin faiz oranı düşük olduğu için Bank Asyayla
anlaşıyor. Memur, bu nedenle, sırf faiz oranı düşük
olduğu için Bank Asyadan konut kredisi çekiyor. Şimdi ne durumda
mı? İşte o memurun, o konut kredisiyle zar zor
aldığı eve tedbir konulmuş. FETÖyle
bağlantısı olduğu iddia edilen şirketlere kayyum
atanıyor. Eğer 15 Temmuz akşamını bize
yaşatanlara maddi destek sağladığı konusunda kesin
eminseniz firmalardan, sonuna kadar gidin, arkanızdayız, en
ağır müeyyideleri uygulayalım ama yok gizli tanık beyanıydı,
yok şüpheydi, yok varsayımdı; bunlarla insanların
şirketlerine el koyup kayyum atıyorsanız işte o zaman o
kayyumun mali olarak iflas ettirdiği şirketlerde çalışan
insanların vebalini asla ödeyemezsiniz. O şirket de FETÖcü
olabilir, bu şirket de FETÖcü olabilir. diyerek bu firmaları
batırdığınızda, sizi bilmem ama FETÖye hiç destek
vermemiş olan vatandaşın zaten çökük olan ekonomisine bir tekme
de siz vurmuş olursunuz.
Kayyum atanıyor, tamam; peki, kriter ne?
Neye göre kayyum atanıyor? El konulan şirketlere atanacak olan
kayyumlar, bir kere, mutlaka sektörün içinden gelmeli, o sektörü iyi bilmeli, o
sektörün terminolojisine ve diline hâkim olmalı, profesyonel olmalı.
Kayyumlar uygulamada güya yönetime ve mahkemeye yardımcı olmak için
atanıyor ama baktığınızda bunların hemen hepsi
yönetimi üstlenmişler, yönetime el koymuşlar. Neden acaba? Mesela,
soruyorum: Bir kayyum ne kadar ücret alıyor? Tekrar altını
çiziyorum: Sektörü bilmeyen kayyumlar şirketleri batırabiliyorlar, bu
nedenle başarılı olamıyorlar. Onun için, o sektörü bilen,
işinde profesyonel olan kayyumların atanması yönünde tercih
edilmeli.
Kapatılan ve el konulan şirketlerden
alacakların ödenmesi hem hakkaniyet hem de ekonominin zarar görmemesi
açısından önemli. FETÖ'yle bağlantılı şirketlere
mal ve hizmet veren, terör örgütüyle bağlantısı olmayan birçok
yan kuruluş, küçük esnaf ve vatandaş var. Bunların
zararları da hakkaniyet ölçüsünde mutlaka giderilmeli.
Bu KHKnın getirdiği en önemli
değişiklikler, açılan soruşturma ve kovuşturmalar
nedeniyle kayyum atanan şirketlerin Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna, TMSFye devredilmesi. Şimdi soruyorum: Adam beraat etti, FETÖcü
olmadığını ispat etti veya şirketinin FETÖyle
bağlantılı olmadığını ispat edip beraat
etti. Bu aşamada ileride telafisi mümkün olmayan bir zarar
gerçekleştiğinde bunun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Devamla)
önüne nasıl
geçeceksiniz, bunu merak ediyorum.
Ve son olarak Anayasanın 38inci
maddesini hatırlatıyorum: Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar
kimse suçlu sayılamaz. Hukuk hepimize lazım.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Köksal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
18inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı 674 Sıra Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
19uncu maddesinin (3)üncü fıkrasının (2)nci cümlesinin
başına "terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya
irtibatı mahkeme kararıyla kesinleşen şirketlerin"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Çetin
Arık Akın
Üstündağ
Bursa Kayseri Muğla
Okan Gaytancıoğlu Didem Engin Fatma Kaplan Hürriyet
Edirne İstanbul Kocaeli
Ceyhun
İrgil Kazım
Arslan Hüseyin
Yıldız
Bursa Denizli Aydın
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 19uncu maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(4) Birinci ve ikinci fıkralar
uyarınca Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak
atanmasına karar verilen şirket, taşınmaz, hak, varlık
ve alacaklar hakkında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 128
inci maddesi uyarınca verilen elkoyma ve tedbir kararları,
kayyım yetkisinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devriyle birlikte
kendiliğinden kalkar."
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Mehmet
Demir Mahmut
Atilla Kaya Osman
Aşkın Bak
Kırıkkale İzmir İstanbul
Kerem
Ali Sürekli
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyoruz?
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
675 sayılı KHK'nın 17nci
maddesinin (5)inci fıkrasıyla yapılan düzenlemenin madde
metnine yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı 674 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 19uncu
maddesinin (3)üncü fıkrasının ikinci cümlesinin
başına "terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya
irtibatı mahkeme kararıyla kesinleşen şirketlerin"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hüseyin Yıldız (Aydın) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Aydın
Milletvekili Hüseyin Yıldız konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 425 sıra sayılı, 674
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin üçüncü bölüm
19uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önder
Gazi Mustafa Kemal Atatürkü sonsuzluğumuza uğurlamamızın
78inci yıl dönümünde minnet, saygı ve şükranla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, terörle
ilişkilendirilerek kayyum atanan şirketlerin ve varlıkları
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiş olanların,
kesinleşmemiş bir mahkeme kararı olmadan satış ve
tasfiye işlemlerinin yapılması, Anayasanın mülkiyet
hakkıyla ilgili 35inci ve suçluluğu sabit oluncaya kadar kimse suçlu
sayılmayacağına ilişkin 38/2 maddelerine
aykırıdır. Bu nedenle satış ve tasfiye işlemleri
için suça ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararı
bulunmalıdır.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bu
kararla ilgili, Hükûmet kendisine destek vermeyen şirketlere kayyum
atayacak. Mahkeme kararı da olmadan, kesinleşmiş bir mahkeme
kararı olmadan, maalesef TMSFye göndererek orada ya
satışını veya da onun tasfiyesini getiriyor. Şimdi,
ben size soruyorum: Şu an Türkiyede -zaten on dört yıldan beri
turizmi bitirdiniz, tarımı bitirdiniz- yabancı birkaç tane
yatırımcı var. Onlar da 15 Temmuzdan sonra maalesef yavaş
yavaş ülkeyi terk ediyor. Sizin bu kanunla, Sayın Bakanım,
buraya yabancı yatırımcı getirme şansınız
var mı?
Bak, size bir şey
söyleyeyim: 2002den 2016ya kadar sizin büyüttüğünüz şirketler var
ya -iki ayda 576 kişi gitti yurt dışında ev aldı-
şu an paralarını yurt dışına taşıyorlar.
Yani sizin destek verdiğiniz o holdingler yavaş yavaş
Türkiyeden çıkıyor.
Şimdi, siz bu kanunu
çıkararak diyorsunuz ki: Hey, holdinglerin sahipleri, iş
adamları, bize destek vermediğiniz takdirde ertesi gün sizin
şirketinize kayyum atayacağız. Mahkeme kararı olmadan,
kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan bunları, bu
şirketleri TMSFye yollayacağız, orada
satışını ve tasfiyesini yapacağız.
Bu bir uyarıdır
bana göre. Ama siz bu kanunla yurt dışından
yatırımcı değil ancak yurt içindeki
yatırımcıları dışarı gönderebilirsiniz
değerli arkadaşlar.
Biz, hepimiz -Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz ülkemizi seviyoruz- ülkeye bir çivi çakan için
minnettarız ama siz bu kanunları çıkararak diktatörlüğe
doğru gittiğinizin farkında değilsiniz.
Değerli milletvekilleri,
Allah bize akıl vermiş, halk bizi seçmiş, bu Meclise
göndermiş. Bu Mecliste biz, Türkiye'nin önünü nasıl açarız,
nasıl ileri götürürüz onu düşünmek zorundayız. Ama, maalesef,
maalesef, bu maddeyle Türkiye'nin önünü değil,
yatırımcının önünü değil
Yatırımcının önünü kesiyorsunuz değerli
arkadaşlar.
2002 yılından beri
FETÖye yardım eden, her türlü desteği veren, ona her türlü maddi
kaynağı sağlayan, onlara arsa veren, kamu kurumlarına
yerleştiren kim olursa olsun Allah belasını versin! Gelin
beraber, hep beraber FETÖyü temizleyelim. Ama gerçekten mi FETÖyü
temizliyoruz, yoksa FETÖnün darbeyle yapamadığını şu
an siz kanunlarla solcu, Atatürkçü, cumhuriyetçileri, ülkesini seven
insanları tasfiye ediyorsunuz.
Bu vesileyle, hepinize
teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
20nci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 20nci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Mehmet Demir Kerem Ali Sürekli Mehmet
Atilla Kaya
Kırıkkale İzmir İzmir
Osman
Aşkın Bak
Rize
"Bu madde kapsamında Fon
tarafından atanan veya görevlendirilenler hakkında ve bu kapsamda
icra edilen iş ve işlemler hakkında 25/7/2016 tarihli ve 668
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 37 nci ve 38 inci
maddeleri uygulanır."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 20nci maddesinin Kanun Hükmünde
Kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin Yıldız Erkan Aydın Çetin Arık
Aydın Bursa Kayseri
Uğur Bayraktutan Okan Gaytancıoğlu Kazım Arslan
Artvin Edirne Denizli
Fatma
Kaplan Hürriyet
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Anayasanın 121inci maddesi
olağanüstü hâl sırasında olağanüstü hâlin gerektirdiği
konular dışında Kanun Hükmünde Kararnamenin
çıkartılamayacağını hükme bağlamıştır.
Madde kapsamı ve süre açısından olağanüstü hâlin
gerektirdiği konulara ilişkin olmadığından
Anayasanın amir hükmüne aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 20nci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesini aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve
arkadaşları
"Bu madde kapsamında Fon
tarafından atanan veya görevlendirilenler hakkında ve bu kapsamda
icra edilen iş ve işlemler hakkında 25/7/2016 tarihli ve 668
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 37 nci ve 38 inci
maddeleri uygulanır."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılıyoruz.
BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 675 Sayılı KHKnın
17nci maddesinin altıncı fıkrasıyla yapılan
değişikliklerin madde metnine yansıtılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir önerge.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde iki önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 21inci maddesiyle
değiştirilen 442 sayılı Köy Kanununun 74üncü maddesinde
geçen "Geçici köy" ibarelerinin "Güvenlik" şeklinde ve
"geçici köy" ibarelerinin "güvenlik" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Mahmut
Atilla Kaya Kerem
Ali Sürekli Mehmet
Demir
İzmir İzmir Kırıkkale
Osman
Aşkın Bak
Rize
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 21'inci maddesinin Kanun Hükmünde
Kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çetin
Arık Erkan
Aydın Hüseyin
Yıldız
Kayseri Bursa Aydın
Orhan
Sarıbal Fatma
Kaplan Hürriyet Okan
Gaytancıoğlu
Bursa Kocaeli Edirne
Uğur
Bayraktutan Kazım
Arslan
Artvin Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbal konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Sarıbal. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 674 sayılı kara hâller
kararlarından bir tanesi olan 21inci maddeyle ilgili konuşmamı
yapacağım.
Geçici köy koruculuğu sistemi
Hatırlıyorsunuz, 1985 yılında ilk kez yürürlüğe giren,
1992 yılında maaşlı olarak sürdürülebilir hâle getirilen
köy koruculuğu sistemi ne yazık ki terör mücadelesi içerisinde
değerlendirilmişi; daha önce hayvancılık ve tarımla
uğraşan bu insanlar, maaşlı oldukları için bu
işlerini bırakmışlar ve bugün maaşlı birer
çalışan olarak görevlerini sürdürmektedirler. Ne yazık ki 1992
yılından itibaren yaptıkları bu görevler sonucu ortada
herhangi bir işe yarar durum görülmemiştir.
Köy koruculuğu sistemi yeni sorunlar
üretmekten başka bir işe yaramamıştır; sosyal sorunlar
yaratmıştır, tecavüzler, cinayetler yaratmıştır.
O yüzden, bu anlamda, köy koruculuğu sistemi, terör olayları
içerisinde bir çözücü araç olmaktan çok sorun yaratan bir araç hâline
geldiği için köy koruculuğu sisteminin bütününe karşı
olduğumuzu bir kez daha paylaşmak isteriz. Çünkü bu insanlar tekrar
köylerine dönememekteler, orada yerleşik halkla sorunlar
yaşamaktalar. Bunların özlük haklarının bütünüyle verilmesi
ve daha sonra tekrar bunların topluma kazandırılması, kendi
yaşam alanlarında yaşamlarını sürdürmeleri gerekiyor.
Bu söylediğim gerekçelere 1995 yılında Meclis Faili Meçhul
Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonunun sonuçlarından
bakabilirsiniz.
Yine, Genelkurmay
Başkanlığının 2004 yılında,
İçişleri Bakanlığının 2006 yılında
hazırladığı raporlarla köy koruculuğu sisteminin
çöktüğünü, bir işe yaramadığını, sosyal, siyasal
ve ekonomik travmalar yarattığını çok açık bir
şekilde görebilirsiniz.
Değerli milletvekilleri,
üç saat önce Sakarya Caddesinde KAMU EMEKÇİLERİ
SENDİKASInın bir basın açıklamasını yaptık
ve oradan geldik. Meclis Başkanım uyardı, üzerimdeki o giysiyle
beraber
Aslında bir protestodan gelmiştik, protestonun amacı
şuydu: Sizler ne yazık ki sisteme, iktidara uygun olan
sendikaları bu ülkede örgütlediniz, destek verdiniz. O örgütleri ya da o
siyasal hareketleri ya da o sendikaları sizin söylediklerinizin bütününü,
sizin politikanızın aynısını uyguladıkları
için baş tacı yaptınız. Ama onun dışında,
sizin söylediklerinizden gayrı şeyler söyleyen, itiraz eden bütün
sendikaları da size uymadığı için yok edip temizlemek
istediniz.
İşte, o bahsettiğimiz,
kara hâllerin kararlarıyla yani Türkçe deyimiyle kanun hükmünde
kararnamelerle yaptığınız, OHALi de fırsat bilerek
yaptığınız, Fetullah Gülen cemaati darbe girişimini de
Allahın lütfu olarak algıladığınız o günden
sonra kendinize muhalif olan bütün bu sendikaları tek tek kamudan
uzaklaştırdınız.
Peki, ne diyordu bu
sendikalar? Mesela siz şunu diyordunuz sağlıkta: Biz
sağlığı paralı yapacağız, doktorunuz
paralı olacak, hastalığınız paralı olacak,
artık hasta tedavi edilmesi gereken bir yurttaş değil, üzerinden
para kazanılması gereken ticari bir konudur. Aynı şekilde,
okullar: Eğitimi paralı yaptınız. Veliler aslında bu
sistemin birer ticaret aracı olarak görüldü. Yani sizin için hasta da müşteri,
öğretmen de müşteri, öğrenci de müşteri, veli de
müşteriydi. Tam da bu sendikaların bir kısmı
Sağlık haktır. dedi, Eğitim haktır. dedi,
Sağlık herkese hak olarak verilmeli; eşit olmalı, kaliteli
olmalı, nitelikli olmalı ve insanlara ulaştırılabilir
olmalı. dedi. Aynı şekilde Eğitim çok önemlidir. dedi,
Ücretsiz olmalı, nitelikli olmalı, çağdaş olmalı,
laik olmalı. dedi. Siz ne dediniz? Hayır, eğitim gerici
olmalı. dediniz, Eğitimi biz istediğimiz gibi yönlendiririz.
dediniz. Devlet kaynakları, para yok diye devlet okullarına destek
vermediniz ama cemaat okullarına destek verdiniz, o da darbe
girişiminde bulundu. Sonuç, aynen şunu söylüyorlar: Susma, sustukça
sıra size gelecek. Yine, bir şey daha söylüyorlar: Kurtuluş
yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz. diyorlar. Kısaca
söyledikleri bu kadar açık, bu kadar net. Gün gelecek, devran dönecek.
diyorlar, AKP halka hesap verecek. diyorlar. Merak etmeyin, bu sıralar
size de kalmayacak, er geç bu bozuk düzenin çarkı size de değecek.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 21inci maddesiyle
değiştirilen 442 sayılı Köy Kanununun 74üncü maddesinde
geçen "Geçici köy" ibarelerinin "Güvenlik" şeklinde ve
"geçici köy" ibarelerinin "güvenlik" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Uyum amaçlı düzenleme yapılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 21inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 22yi biz
çekiyoruz.
BAŞKAN 22nci madde üzerindeki önerge
çekilmiştir.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23ü de çekiyor muyuz Sayın Altay?
ENGİN ALTAY (İstanbul) 26ya kadar
çekiyoruz.
BAŞKAN 23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
24üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 24üncü maddesiyle 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanunun 7nci maddesinin birinci fıkrasına eklenen, (6)
numaralı bentte yer alan geçici köy ibaresinin güvenlik şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Mehmet
Demir Osman
Aşkın Bak
Kırıkkale Rize
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Kabul ediyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uyum amaçlı düzenleme yapılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 24üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Böylece birinci bölüm üzerindeki maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, 26 ila 53üncü maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
26ncı madde üzerinde
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sorularımız var
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sisteme girilmemiş Sayın Tanal.
Ben 60a göre size söz vereyim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Soru var, soru
BAŞKAN 26ncı maddeye geçtik.
Tamam, siz sorunuzu sorun, ben 60a göre size bir dakika
süre vereyim geçtik çünkü şeyi.
60a göre ben size bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
ben soru hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Tamam, sisteme girin siz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın, soru
haklarımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal, soru-cevap işlemi
geçti. Ben size bir dakika süreyle söz veriyorum çünkü 26ncı maddeye
geçtik. Bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır dedik.
Buyurun sorunuzu sorun.
Bir dakika süreyle, 60a göre söz veriyorum.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, yurtta sulh konseyinin üyelerini, istihbarat bilgileri
değerlendirilmiş olsa Ankara katliamının önlenmesinin
mümkün olup olmadığını ve IŞİD katliamlarında
yargılanan sanıkların kaç tanesinin AKPli olduğunu
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Bakanım,
bu yurtta sulh konseyinin üyeleri kimlerdir?
Soru 2: Suruç katliamından sonra 62 tane istihbarat
var. Bu istihbaratlarda eğer tedbir alınmış olsaydı
Ankara katliamı gerçekleşecek miydi?
Soru 3: Dört gündür devam eden IŞİD
katliamını ben izliyorum. Bu IŞİD katliamının
sanıklarının bazıları AKP üyesi olduklarını
ifade ettiler. Bugüne kadar Türkiyede bu IŞİD katliamlarında
yargılanan sanıkların kaç tanesi AKPli?
Bir başka soru: Bu istihbarat
değerlendirmelerinde, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankaranın giriş ve
çıkışlarında, sulh ceza mahkemesinin kararıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, bitmek üzere
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bitti, süre doldu, kapandı.
Sayın Bakan isterse şimdi
cevaplandırabilir, isterse de takdir sizin.
29.- Başbakan Yardımcısı
Numan Kurtulmuşun, istihbaratlar sonucu çok sayıda önemli
olayın önlendiğine, Suruç ve Ankara katliamlarıyla ilgili
mahkemelerin devam ettiğine ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Sayın Tanal, o söylediğiniz hususlarla ilgili mahkemeler
devam ediyor, soruşturmaları devam ediyor.
Sadece şunu söyleyeyim: Çok sayıda
istihbarat varsa eğer ve bu istihbaratlar sonucu çok sayıda önemli
olay önleniyor -bunları rakam olarak sizlere tek tek de verebiliriz- ama
maalesef önlenemeyen bazıları da bu şekilde sonuçlanıyor.
Bu konu, Suruç katliamıyla, Ankara
katliamıyla ilgili de mahkemeler devam ediyor. İnşallah,
sonuçlarını da görürüz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 674 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname (1/760) ve İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 425) (Devam)
BAŞKAN 26ncı madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 26ncı maddesinin kanun
hükmünde kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Osman Aşkın Bak Mehmet Demir
Rize Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Uyum amaçlı düzenlemeler sonrasında
tekrara düşülmemesi amaçlı olarak metinden çıkarılması
uygundur.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
26ncı madde metinden çıkarılmıştır.
Bundan sonra da metinden çıkarılan
maddeler olduğu takdirde, metnin mevcut maddeleri üzerinden
görüşmelere devam edeceğiz ve kanunun yazımı
sırasında madde numaraları bu şekliyle teselsül edecektir.
27nci madde üzerinde aynı mahiyette
olmak üzere iki önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 27nci maddesinin kanun hükmünde
kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Mahmut Atilla Kaya Kerem Ali Sürekli Osman
Aşkın Bak
İzmir İzmir Rize
Mehmet Demir
Kırıkkale
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Hüseyin Yıldız Çetin Arık Erkan Aydın
Aydın Kayseri Bursa
Kazım Arslan Ceyhun İrgil Okan Gaytancıoğlu
Denizli Bursa Edirne
Fatma Kaplan Hürriyet
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki
önergenin gerekçelerini okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasanın 121inci maddesi,
olağanüstü hâl sırasında olağanüstü hâlin gerektirdiği
konular dışında kanun hükmünde kararnamenin
çıkartılamayacağını hükme
bağlamıştır. Madde, kapsam ve süre açısından
olağanüstü hâlin gerektirdiği konulara ilişkin
olmadığından Anayasanın amir hükmüne
aykırıdır.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
gerekçesi:
Uyum amaçlı düzenlemeler sonrasında
tekrara düşülmemesi amaçlı olarak metinden çıkarılması
uygundur.
BAŞKAN Gerekçelerini okuttuğum
aynı mahiyetteki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bu şekliyle 27nci madde metinden
çıkarılmıştır.
28inci madde üzerinde aynı mahiyette
olmak üzere iki önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 28inci maddesinin kanun hükmünde kararname
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Mahmut Atilla Kaya Kerem Ali Sürekli Osman
Aşkın Bak
İzmir İzmir Rize
Mehmet Demir
Kırıkkale
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Hüseyin Yıldız Çetin Arık Erkan Aydın
Aydın Kayseri Bursa
Kazım Arslan Ceyhun İrgil Okan Gaytancıoğlu
Denizli Bursa Edirne
Fatma Kaplan Hürriyet
Kocaeli
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelerin
gerekçelerini okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasanın 121inci maddesi,
olağanüstü hâl sırasında olağanüstü hâlin gerektirdiği
konular dışında kanun hükmünde kararnamenin
çıkartılamayacağını hükme bağlamıştır.
Madde, kapsam ve süre açısından olağanüstü hâlin
gerektirdiği konulara ilişkin olmadığından
Anayasanın amir hükmüne aykırıdır.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
gerekçesi:
Uyum amaçlı düzenlemeler sonrasında
tekrara düşülmemesi amaçlı olarak metinden çıkarılması
uygundur.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmiştir.
Böylece 28inci madde metinden
çıkarılmıştır.
29uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 30uncu maddesinin kanun hükmünde
kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Mahmut Atilla Kaya Kerem Ali Sürekli Osman
Aşkın Bak
İzmir İzmir Rize
Mehmet Demir
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Uyum amaçlı düzenlemeler sonrasında
tekrara düşülmemesi amaçlı olarak metinden çıkarılması
uygundur.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Böylece, kabul edilen önerge doğrultusunda 30uncu
madde metinden çıkartılmıştır.
31inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 31inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 31- 2803 sayılı Kanunun 8 inci
maddesinin başlığında yer alan sıkıyönetim,
ibaresi metinden çıkarılmıştır.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Kerem Ali Sürekli Mahmut Atilla Kaya Osman
Aşkın Bak
İzmir İzmir Rize
Halil Etyemez
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kabul edilerek kanunlaşan 668
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle uyum amaçlı düzenlemeler
yapılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 31inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
32nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 32nci maddesinin kanun hükmünde kararname
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin Yıldız Çetin Arık Erkan Aydın
Aydın Kayseri Bursa
Kazım Arslan Ceyhun İrgil Okan Gaytancıoğlu
Denizli Bursa Edirne
Fatma Kaplan Hürriyet
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Anayasanın 121inci maddesi
olağanüstü hâl sırasında olağanüstü hâlin gerektirdiği
konular dışındaki kanun hükmünde kararnamenin
çıkartılamayacağını hükme
bağlamıştır. Madde kapsam ve süre açısından
olağanüstü hâlin gerektirdiği konulara ilişkin
olmadığından Anayasanın amir hükmüne
aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
32nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
33üncü maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
34üncü maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
35inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425
sıra sayılı 674 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
35inci maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Hüseyin Yıldız Çetin Arık Erkan Aydın
Aydın Kayseri Bursa
Kazım Arslan Fatma Kaplan Hürriyet Akın Üstündağ
Denizli Kocaeli Muğla
Okan Gaytancıoğlu Ceyhun İrgil
Edirne Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) Katılmıyoruz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Kazım Arslan konuşacak.
BAŞKAN Denizli
Milletvekili Kazım Arslan konuşacaktır önerge üzerinde.
Buyurun Sayın Arslan.
(CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, bugün, Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürkü vefatının 78inci yılında sevgiyle,
saygıyla, minnetle ve özlemle andığımızı
belirtmek istiyorum. Ruhu şad olsun, mekânı cennet olsun, nur içinde
yatsın. Bugün varsak buralarda, onun sayesinde olduğumuzu da hiçbir
zaman unutmayalım diyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 674 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
35inci maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Özellikle bu maddede illerin
mali ve idari yönetimini son derece kritik biçimde belirleyecek olan
Yatırım İzleme ve Koordinasyon
Başkanlığının yetkilerini artırmak, onu
genişletmek ve yeni gelirler temin etmek suretiyle bunu kanunla
düzenlemeniz gerekirken kanun hükmünde kararnameyle düzenlemiş
olmanızı kesinlikle uygun bulmuyorum çünkü bunu bir torba
şeklindeki yasayla düzenlemeniz dolayısıyla illerin mali
düzeninin, idari düzeninin altüst olacağını ve birçok maddenin
de birbiriyle uyum sağlamayacağını belirtmek istiyorum.
Şimdi Türkiye gerçekten
adı konulmamış bir krizi yaşamaktadır, adı
konmamış bir ekonomik krizin de peşindedir, pençesindedir.
Mülkiyet hakkını, devlette çalışma hakkını, haber
alma hakkını yasalarla, kanun hükmünde kararnamelerle yok
saydığınız; insanların yaşamlarının
karartıldığı, mal ve can güvenliğinin
kalmadığı, yarının ne olacağı şeklinde
çalışanların yarına güveninin olmadığı,
devlette çalışanların konumunun gerçekten tamamen umutsuz bir
şekilde sürdürülmeye çalışıldığı bir dönemi
yaşıyoruz. Onun için, ülkemiz gerçekten iyi yönetilmiyor,
hataları yapmaya devam ediyorsunuz. Biliyorsunuz, özellikle FETÖyle
ilgili ilişkilerinizin çok iyi olmadığını, tarikata
dayalı bir devlet anlayışının hiçbir şekilde
kalıcı olamayacağını yıllardan beri ısrarla
söylediğimiz hâlde, FETÖyle ilişkilerinizi güçlü bir şekilde
sürdürmeye, ne istedilerse de vermeye devam ettiniz; sonra da işin içinden
çıkamadınız, şimdi devletin ve milletin başına
bela ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Tabii, bu
yetmiyor. Şimdi, bu tarikatı devletten temizlemeye
çalışırken de farklı tarikatları ses
çıkarmayarak, devreye sokarak devletin içine yerleştirmeye
çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
cumhuriyetin güzelliklerini, cumhuriyetin kazanımlarını hiçbir
zaman unutmayınız. Eğer cumhuriyete dayalı bu devleti
yönetmez iseniz gelecekte aynı tehlikeleri, aynı
sıkıntıları yaşayacağımızı hiçbir
zaman unutmayınız. Onun için, geçmişteki bu
hatalarınızdan lütfen iyi bir şekilde ders
çıkarmanızı istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi size soruyorum: Bu yapılan düzenlemeyle, 35inci maddede
yapılan bu düzenlemeyle gerçekten FETÖ terör örgütüyle mücadele mi
yapılmış olacak? Bu düzenlemeyle, bozulan kamu düzenini mi
sağlayacaksınız? Hiç kimseyi kandırmayın, hiç kimseyi
de aldatmayın. Zaman zaman çıkıyorsunuz, Aldatıldık,
kandırıldık. diyorsunuz ama artık milleti
kandırmayın, aldatmayın, doğruları yapmaya devam edin
lütfen. Yoksa muhalefeti dinlemeden, kendi bildiğinizi yapmaya devam
ederseniz her zaman bu tür yanlışların, bu tür ağır
hataların altında kalmak zorunda olacaksınız değerli
arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, bu
düzenlemeyle kendi kafanıza göre bir idari yapılanma
gerçekleştirmek istiyorsunuz. Devletin her türlü düzeni bozuldu, sistem
bozuldu ama hâlâ daha düzenini bozmaya her alanda kanun hükmündeki
kararnamelerle devam ediyorsunuz; bu yanlışları artık
lütfen yapmayın.
Hepinizi saygıyla sevgiyle tekrar
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Arslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
35inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.23
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan
PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
425 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
36ncı madde üzerinde bir adet önerge
vardır; okutup, işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 36ncı maddesinin Kanun Hükmünde Kararname
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Yıldız Çetin
Arık Erkan
Aydın
Aydın Kayseri Bursa
Kazım
Arslan Ceyhun
İrgil Okan
Gaytancıoğlu
Denizli
Bursa
Edirne
Fatma
Kaplan Hürriyet
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Anayasanın 121inci maddesi
olağanüstü hâl sırasında olağanüstü hâlin gerektirdiği
konular dışında kanun hükmünde kararnamenin
çıkartılmayacağını hükme
bağlamıştır. Madde kapsam ve süre açısından
olağanüstü hâlin gerektirdiği konulara ilişkin
olmadığından Anayasanın amir hükmüne
aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
36ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
37nci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 37nci maddesinin Kanun Hükmünde
Kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Yıldız Çetin
Arık Erkan
Aydın
Aydın Kayseri Bursa
Kazım
Arslan Fatma
Kaplan Hürriyet Okan
Gaytancıoğlu
Denizli
Kocaeli Edirne
Ceyhun
İrgil
Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Anayasanın 121inci maddesi
olağanüstü hâl sırasında olağanüstü hâlin gerektirdiği
konular dışında kanun hükmünde kararnamenin
çıkartılmayacağını hükme
bağlamıştır. Madde kapsam ve süre açısından
olağanüstü hâlin gerektirdiği konulara ilişkin olmadığından
Anayasanın amir hükmüne aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
37nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
38inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı 674 Sıra Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
38inci maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Hüseyin
Yıldız Erkan
Aydın Çetin
Arık
Aydın Bursa Kayseri
Akın
Üstündağ Okan
Gaytancıoğlu Kazım
Arslan
Muğla Edirne Denizli
Aytuğ
Atıcı Ceyhun
İrgil
Mersin
Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı konuşacaktır.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
674 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 38inci maddesiyle ilgili
olarak verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Millî iradeye sadece
kendi işine yaradığı zaman değil, her zaman saygı
duyan, böylece ikiyüzlü bir tavır takınmayan ve takiye yapmayan
herkesi saygıyla selamlarım.
38inci maddeyle ilgili ne diyorsunuz
değerli arkadaşlar? Özetle şunu diyorsunuz: Halk kimi seçerse
seçsin, millî irade ne derse desin ben beğenmediğim kişiyi
görevden alırım, yerine canımın istediği kayyumu
atarım. Hadi buyurun, millî iradeye bakalım. Nerede sizin millî
iradeye saygınız, nerede sizin millete olan saygınız?
Biz ne diyoruz? Biz de diyoruz ki
kardeşim, seçimle gelen seçimle gitsin. Hemen itiraz ediyorsunuz,
diyorsunuz ki: Efendim, suç işlemişleri ne yapacağız?
Kardeşim, seçimle gelen bir insanın suç işleme özgürlüğü
yoktur. Seçimle gelen kim olursa olsun, ister Cumhurbaşkanı olsun
ister Başbakan ister milletvekili ister belediye başkanı ister
belediye meclis üyesi. Herhangi bir suç işlenirse derhâl gereği yapılmalı
ancak bunun dışında, seçimle gelen seçimle gitmeli.
İşte, biz, bunun için burada 15 Temmuz darbe girişimine hep
beraber karşı çıktık. Darbeye karşı
çıktık, sizin yönetiminizi beğendiğimiz için değil,
sizin ülkeyi felakete sürüklediğinizi bildiğimiz hâlde sizi
gayrimeşru yollarla indirmeye çalışan insanlara hep beraber
göğsümüzü siper ettik. Eğer sizi demokratik yollarla indirmek için
canımı vermem gerekirse bir dakika düşünmem, bu kadar net
konuşuyorum, bir tek dakika düşünmem. Ama beğenmediğimiz bu
yönetimi bir başkası indirmeye kalkarsa yine canımı vermeyi
bir dakika bile düşünmem. (CHP sıralarından alkışlar)
O nedenle biz, bu darbeye karşı çıktık. Fakat bu ortak
tavra siz layık olamadınız. Yaptıklarınız
darbeden farksız bir duruma geldi. Cumhurbaşkanı seçildi mi?
Seçildi. Millî irade tecelli etti mi? Etti. Biz Cumhurbaşkanının
seçimine gayrimeşru diyor muyuz? Hayır, elbette ki seçilmiş
Cumhurbaşkanıdır. Peki, Cumhurbaşkanı Anayasaya aykırı
davranıyor mu? Hadi hayır deyin bakalım. (AK PARTİ
sıralarından Hayır sesleri) Evet, davranıyor.
Cumhurbaşkanı tarafsızlık ilkesine kesinlikle uymuyor,
Anayasanın ona verdiği bu ödeve karşı çıkıyor.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Sayın Vekil, milletin tarafında olduğu için.
Cumhurbaşkanı milletin tarafını tutuyor, tarafsız
değildir.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Tarafsız bir
Cumhurbaşkanı meydanlara çıkıp Adalet ve Kalkınma
Partisine 400 milletvekili istemez kardeşim. Bu bir suçtur. Diğer suç
işleyen insanlardan da hiçbir şekilde farkı yoktur. Peki, AKP
Hükûmeti seçimle mi geldi kardeşim? Evet, seçimle geldi. Anayasa suçu
işliyor mu? Evet, işliyor. Bunu defalarca Anayasa Mahkemesinin de
tescil ettiğini biliyoruz. Anayasaya aykırı iş
yaptığınızı biz de söylüyoruz, Anayasa Mahkemesi de
söylüyor. Anayasa size diyor ki: Kardeşim, olağanüstü hâl ilan
edebilirsin bu anayasaldır. Olağanüstü hâl döneminde kanun hükmünde
kararname de çıkarabilirsin, bu da anayasaldır ancak kanun hükmünde
kararname çıkaracaksınız siz niçin olağanüstü hâl ilan
ettiyseniz onunla ilgili çıkarabilirsiniz. Ne kadar süre ilan ettiyseniz o
süreyle ilgili olarak çıkarabilirsiniz. Siz ne yaptınız?
Anayasaya aykırı davrandınız. Peki diğer suç
işleyen seçilmişlerden ne farkınız var? Hiçbir farkınız
yok. Gelip buraya her defasında Sandıktan çıktık. Hitler 1
kere çıktı biz 10 kere çıktık. diyorsunuz ama
sandıktan çıkan diğer insanlara saygı duymuyorsunuz.
Egemenlik kayıtsız,
şartsız milletindir. diyorsunuz hesabınıza geldiği
zaman ama Meclis Başkanı gönderdiği davetiyede bu
yazıyı çıkardığı zaman gıkınız
çıkmıyor. İşte, ikircikli politika budur.
Masum musunuz? Hayır, değilsiniz.
Masum değilsiniz. Terörle mücadele ediyoruz, elbette bunları
alacağız.ın arkasına sığınmayın.
Elbette terörle mücadele edin, elbette teröre yardım ve yataklık
edenlerin peşinden gidin, onları görevinden alın ama,
bırakın, Anayasa ne diyorsa o olsun. Siz de acaba zamanında bu
teröristlere yardım ettiniz mi, bir düşünün bakalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Etmedik!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
38inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
39uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 39uncu maddesinin kanun hükmünde
kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Yıldız Çetin
Arık Erkan
Aydın
Aydın
Kayseri
Bursa
Kazım
Arslan Ceyhun
İrgil Okan
Gaytancıoğlu
Denizli
Bursa
Edirne
Fatma
Kaplan Hürriyet
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Anayasa'nın 121'inci maddesi
olağanüstü hâl sırasında olağanüstü hâlin gerektirdiği
konular dışında Kanun Hükmünde Kararnamenin
çıkartılamayacağını hükme bağlamıştır.
Madde, kapsam ve süre açısından olağanüstü hâlin
gerektirdiği konulara ilişkin olmadığından
Anayasanın amir hükmüne aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
39uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
40ıncı maddeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
41inci maddeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
42nci maddeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
43üncü maddeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
44üncü madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 44üncü maddesinin kanun hükmünde
kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çetin
Arık Fatma
Kaplan Hürriyet Hüseyin
Yıldız
Kayseri
Kocaeli
Aydın
Kazım
Arslan Ceyhun
İrgil Okan
Gaytancıoğlu
Denizli
Bursa
Edirne
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa'nın 121'inci maddesi
olağanüstü hâl sırasında olağanüstü hâlin gerektirdiği
konular dışında Kanun Hükmünde Kararnamenin
çıkartılamayacağını hükme
bağlamıştır. Madde kapsam ve süre açısından
olağanüstü hâlin gerektirdiği konulara ilişkin
olmadığından Anayasanın amir hükmüne
aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
44üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
45inci madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 45inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Mahmut
Atilla Kaya Mehmet
Demir Osman
Aşkın Bak
İzmir Kırıkkale Rize
"MADDE 45- 21/6/1927 tarihli ve 1111
sayılı Askerlik Kanununun 14üncü maddesinin dördüncü, beşinci
ve yedinci fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Yükümlülerin sağlık
muayeneleri Türk Silahlı Kuvvetleri sağlık yeteneğine
ilişkin yönetmelikte belirtilen usul ve esaslara göre yapılır.
Bu muayeneler, askerlik şubesinin bulunduğu yerde öncelikle varsa
kayıtlı olduğu aile hekimi tarafından, yoksa en yakın
resmî sivil sağlık kuruluşunda tek tabip tarafından
yapılır. Aile hekimlerince veya resmî sağlık
kuruluşunca hakkında karar verilmeyenler Sağlık
Bakanlığınca belirlenen en yakın yetkili sağlık
kurullarına sevk edilir.
Yükümlüler hakkında ertesi yıla
bırakma, sevk geciktirmesi veya askerliğe elverişli
değildir kararlı sağlık raporlarını tanzim etmeye
yetkili makam, Sağlık Bakanlığınca belirlenen yetkili
sağlık kuruluşu sağlık kuruludur. Ancak, yatalaklar
ile gözle görülür rahatsızlığı bulunanlar hakkında
ertesi yıla bırakma, sevk geciktirmesi veya askerliğe
elverişli değildir kararlı sağlık raporları,
askerlik şubesi başkanı veya vekili ile mülki amirliklerce
görevlendirilen resmi iki sivil (varsa biri aile hekimi) tabipten teşkil
edilecek geçici sağlık kurulunca verilebilir. Geçici sağlık
kurulunca karar verilemeyen yükümlüler askerlik şubelerince
Sağlık Bakanlığınca belirlenen en yakın yetkili
sağlık kurullarına sevk edilirler."
"Bu madde kapsamında yapılacak
sağlık muayenelerinden herhangi bir ücret veya katkı payı
alınmaz."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 45inci maddesinin Kanun Hükmünde
Kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çetin
Arık Hüseyin
Yıldız Fatma
Kaplan Hürriyet
Kayseri Aydın Kocaeli
Kazım
Arslan Ceyhun
İrgil Okan
Gaytancıoğlu
Denizli Bursa Edirne
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa'nın 121'inci maddesi
olağanüstü hâl sırasında olağanüstü hâlin gerektirdiği
konular dışında Kanun Hükmünde Kararnamenin
çıkartılamayacağını hükme
bağlamıştır. Madde kapsam ve süre açısından
olağanüstü hâlin gerektirdiği konulara ilişkin
olmadığından Anayasa'nın amir hükmüne
aykırıdır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 45inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Doğan Kubat (İstanbul) ve
arkadaşları
"MADDE 45- 21/6/1927 tarihli ve 1111
sayılı Askerlik Kanununun 14üncü maddesinin dördüncü, beşinci
ve yedinci fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Yükümlülerin sağlık
muayeneleri Türk Silahlı Kuvvetleri sağlık yeteneğine
ilişkin yönetmelikte belirtilen usul ve esaslara göre yapılır.
Bu muayeneler, askerlik şubesinin bulunduğu yerde öncelikle varsa
kayıtlı olduğu aile hekimi tarafından, yoksa en yakın
resmî sivil sağlık kuruluşunda tek tabip tarafından
yapılır. Aile hekimlerince veya resmî sağlık kuruluşunca
hakkında karar verilmeyenler Sağlık Bakanlığınca
belirlenen en yakın yetkili sağlık kurullarına sevk edilir.
Yükümlüler hakkında ertesi yıla
bırakma, sevk geciktirmesi veya askerliğe elverişli
değildir kararlı sağlık raporlarını tanzim etmeye
yetkili makam, Sağlık Bakanlığınca belirlenen yetkili
sağlık kuruluşu sağlık kuruludur. Ancak, yatalaklar
ile gözle görülür rahatsızlığı bulunanlar hakkında
ertesi yıla bırakma, sevk geciktirmesi veya askerliğe
elverişli değildir kararlı sağlık raporları,
askerlik şubesi başkanı veya vekili ile mülki amirliklerce
görevlendirilen resmi iki sivil (varsa biri aile hekimi) tabipten teşkil
edilecek geçici sağlık kurulunca verilebilir. Geçici sağlık
kurulunca karar verilemeyen yükümlüler askerlik şubelerince
Sağlık Bakanlığınca belirlenen en yakın yetkili
sağlık kurullarına sevk edilirler."
"Bu madde kapsamında yapılacak
sağlık muayenelerinden herhangi bir ücret veya katkı payı
alınmaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Maddede 676 sayılı KHK ile
yapılan değişikliğin yansıtılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Mehmet Doğan Kubat ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 45inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
46ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
47nci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 47nci maddesinin Kanun Hükmünde
Kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Kerem
Ali Sürekli Mahmut
Atilla Kaya Halil
Etyemez
İzmir İzmir Konya
Osman
Aşkın Bak
Rize
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede 676 sayılı KHKda
yapılan değişikliğin yansıtılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 47nci
madde metinden çıkarılmıştır.
48inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 48inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 48- 28/2/1982 tarihli ve 2629
sayılı Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa
Adam Hizmetleri Tazminat Kanununun 12 nci maddesinin beşinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Pilot, silah sistem subayı,
seyrüsefer subayı, taktik koordine subayı, uçuş ekibi personeli,
görev ekibi personeli, paraşütçü, denizaltıcı, ADS pilotu,
dalgıç ve kurbağa adamlardan 23 yıl ve daha fazla uçuculuk,
paraşütçülük, dalıcılık hizmet süresi olanlara 23 üncü
hizmet yılı karşılığında gösterilen oranda
aylık tazminat ödenir. Jet ve pervaneli pilotlarından 32 yıl ve
daha fazla uçuş hizmet süresi olanlara tazminat oranı %680 olarak
uygulanır."
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Halil
Etyemez Mahmut
Atilla Kaya Osman
Aşkın Bak
Konya İzmir Rize
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede 676 sayılı KHK'da
yapılan değişikliğin yansıtılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 48inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
49uncu madde üzerinde aynı mahiyette
olmak üzere iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı 674 Sayılı KHKnın 49uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kadir
Koçdemir Erhan
Usta Mevlüt
Karakaya
Bursa Samsun Adana
Ahmet
Selim Yurdakul Erkan
Haberal
Antalya Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Çetin
Arık Hüseyin
Yıldız Ceyhun
İrgil
Kayseri Aydın Bursa
Akın
Üstündağ Fatma
Kaplan Hürriyet Kazım
Arslan
Muğla Kocaeli Denizli
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen, Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil.
Buyurun Sayın İrgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 674 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 49uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bilindiği gibi bu madde ÖYPli
öğretim üyelerini ve akademisyenleri ilgilendiren bir madde.
Bilindiği gibi akademimizde iki tip araştırma görevliliği
bulunmakta. 2547 sayılı Kanun 33/a maddesi uyarınca atananlar,
2547 sayılı Kanunun 50/d maddesi uyarınca atananlar. Fark ne?
33/a kadrosundakiler doktoraları bittikten sonra araştırma
görevlisi olarak görevlerine devam ederler üniversitelerde çalışmaya.
50/d kadrosunu alırsanız bu insanların ilişikleri kesilir,
yani işsiz kalırlar. Asıl yapılması gereken ve arzu
edilen 50/d kadrosunun tamamen kaldırılmasıyken 674
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 33/a kadrosuna göz dikilerek bu
kadroyla Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında
atanan araştırma görevlileri 50/d statüsüne çekilmek istenmektedir.
Arkadaşlar, oyunun kuralları
baştan belirlenmişken yarı yolda kural değiştirilmez,
üstelik kuralı siz koymuşken. Ahlaki değildir, etik
değildir. Siz bu maddeyi bu şekilde geçirirseniz hukuk güvenliği
ilkesine aykırı hareket edersiniz. Kazanılmış
hakların korunması ilkesini, devlet faaliyetlerinin öngörülebilir
olması ilkesini, yürürlükteki mevzuatın süreceğine duyulan güven
ilkesini çiğnemiş oluyorsunuz. Bu maddeyi bu şekilde geçirseniz
ÖYPli araştırma görevlilerini belirsizliğe, korkuya, mağduriyete
itmiş olacaksınız. Devletine güvenerek yola çıkan bu genç
akademisyenleri ortada bırakmış olacaksınız.
Öte yandan böyle bir düzenlemenin OHAL kanun
hükmünde kararname kapsamında çıkarılmak istenmesi bile
doğru değil çünkü bunun OHALle ne ilgisi var, FETÖyle mücadeleyle
ne ilgisi var. Eğer üniversitelerde araştırma görevlisi
kadrosunda norm fazlası varsa havuz oluşturulsun, hocalar
niteliğine göre tercihte bulunsun, biz buna varız. Yeter ki genç
akademisyenler devlete olan güvenini yitirmesinler.
Bu düzenleme yapılacaksa yola
çıkmış olanları mağdur etmeden yapmalıyız.
Oyunun kuralları yeniden belirlenecekse bundan sonrasında oyuna yeni
katılacaklar için bir düzenleme yapılmalıdır.
Arkadaşlar, biliyorum ki bu konu
birçoğunuz için çok teknik bir konu ama burada akademisyen olan,
akademiden geçen insanlar var. Bahsettiğimiz şey şu net olarak:
Şu anda doktora yapan ve yüksek lisansını tamamlamış
13 bin genç akademisyen, bu insanlar üniversite kadrolarında şu an
çalışıyorlardı. Siz bunları bir gecede, bir maddeyle
hepsini işsiz bırakıyorsunuz. Bu, rektörlerin bir talebi, bunu
biliyoruz ama bu insanlara bir söz verdik, biz bu insanları yurt
dışından çağırdık, bu insanlar üç dört
sınava girdi ve birçok sınavı kazanarak, hak ederek buraya
geldiler. İnsanların elinden haklarını bir gecede bir
maddeyle nasıl alabiliriz?
Hepiniz, bir çoğunuz üniversitelerde,
akademik ortamlarda bulundunuz. Biz bu haksızlığı
yapmamalıyız. Bunu biz defalarca konuştuk. MHP Grubu, CHP Grubu,
AKP Grubunun birçok milletvekili ve yöneticileri bu konuda hemfikirken bunu
defalarca görüştü ve en son, Başbakan Yardımcımız da
Evet, haklılık payı var." diyor ve bize şu sözü
verdi, ben o yüzden bu sözü burada hatırlatmak ve kayda geçirmek
istiyorum: Tekrar bir kanun hükmünde kararnameyle, ÖYP kapsamındaki
öğretim üyesi olacak olan insanlar, daha önce devlet tarafından
güvence verilen bu gençler, bu genç akademisyenler, güvenlik
soruşturulmasından geçirildikten sonra yine bir kanun hükmünde
kararnameyle aynı görevlerine ve kadrolarına iade edilecekler."
dedi. Bunu hep hatırlatacağız, bu sözünüzün takipçisi
olacağız. Çünkü, neden? Bir öğretim üyesi bu ülkeye 200 bin-300
bin dolara mal oluyor. Bu insanlar yurt dışında, dünyanın
birçok yerinde yüksek lisans yaptılar geldiler. Bu insanları heba etmeye
hakkımız yok.
Aynı şekilde, kapanan
üniversitelerdeki 2.300 akademisyen işsiz, onlar da çok zor durumda. Bu
insanlar birçok yerde akademik unvanlarını aldılar; doçent,
profesör oldular. Sizlere güvenerek devletin açtığı üniversitelerde,
YÖKün onayladığı üniversitelerde,
Cumhurbaşkanının, Başbakanın açtığı
üniversitelerde bu insanlar işe girdi, araştırmaları
yarım kaldı, kariyerleri yarım kaldı. Biz bu kadar zengin
bir ülke miyiz ki 8 bin-9 bin akademisyenimizi bir gecede feda edebiliyoruz.
Lütfen bu konuda biraz duyarlı olmanızı rica ediyorum.
Aranızda bunca akademisyen var, hepinizin çıkıp bu konuda
bağırmasını, haykırmasını bekliyoruz.
Binlerce akademisyen işsiz, başka yerde işe de giremiyorlar,
çoğu işsizlik maaşına başvurmuş durumda. Bu utanç
verici bir şey. Bu insanların birçoğu yurt dışına
gidecek. Bu insanların yurt dışına kaçmasına engel
olalım, bu insanlarımıza sahip çıkalım.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
üzerinde söz isteyen Samsun Milletvekili Erhan Usta.
Buyurun Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, YÖK ve devletimiz 2010
yılında bir sistem başlatmış. Nedir bu sistem?
Öğretim Üyesi Yerleştirme Programı diye bir program
başlatıyor. Buradaki amaç şu: Az gelişmiş
üniversitelerimiz var, buralarda yüksek lisans ve doktora programlarında
akademisyenimiz yok. Buraya akademisyen yetiştirmek amacıyla
gelişmiş üniversitelerde yüksek lisans ve doktora yapılıyor
ve bu kapsamda da şu anda 13.790 kişi var. Yani bu insanlar orada
eğitime başlattırılmış, devlet bir şeyi
taahhüt etmiş, bir sistem kurmuş. Şimdi, bu 674 Sayılı
KHKyla bir anda devlet, daha doğrusu Hükûmet diyor ki Ben bundan
vazgeçtim. Yani, insanlar bir yola çıkıyor, buna ilişkin emek
veriyorlar ve hemen Bundan vazgeçtim. deniliyor. İşte, biz burada
verdiğimiz önergeyle bu vazgeçmenin önüne geçmek istiyoruz, yani bu 13.790
kişinin mağdur olmasını engellemeye
çalışıyoruz.
Bir defa, her şeyden önce arkadaşlar,
devlet işinde öngörülebilirlik olur. Yani bir sistemi
başlatıyorsunuz, insanlar yola çıkıyor, ondan sonra Ben
bunu değiştirdim. diyorsunuz. 14 bin tane genç, eğitimli genci
mağdur ediyoruz bu yaptığımız işle.
Dolayısıyla bunu yapmamamız lazım.
Şimdi bunlar FETÖ kapsamında,
FETÖyle mücadele kapsamında bir kanun hükmünde kararname çerçevesinde
yapılıyor. O zaman akla şu geliyor: Bu insanlar FETÖcü mü?
Peki, bunlar nasıl sisteme alınmış, ona bakalım. Bu
13.790 genç, merkezî sınavla, son derece objektif bir sınavla ve 3
aşamalı sınavla alınmış arkadaşlar.
Bunların hepsinin FETÖcü olma imkânı, olabilir mi böyle bir
şey? Bunun olması mümkün değil. Burada yapılmak istenen
şeyde, o zaman akla başka bir şey geliyor: Bu sistemden
vazgeçilmeye çalışılıyor. Yani, objektif kıstaslarla
alınmış insanlara biz üniversitede yer vermeyelim; subjektif,
keyfî olarak üniversitelere eleman alalım. Bu kabul edilebilir bir
şey değil, böyle devlet yönetimi olmaz. Dolayısıyla, burada
yapılması gereken şey: Bundan bir an önce vazgeçilmesi
lazım ve bu gençlerin ümidinin kırılmaması lazım, bu
gençlerin devlete olan güveninin zedelenmemesi lazım. Eğitimde
yapmamız gereken şey, sürekli böyle sistem değiştirmek
değil, eğitimdeki kalite problemini aşmamız lazım.
Ama, bu yapılan şekilde eğitimdeki kalite probleminin
aşılma imkânı yoktur.
Az önce KPSS konusunda keyfîlik
yapıldığını, var olan sistemin bozulduğunu ifade
ettim. Şimdi burada da yine aynı şeyi yapmaya
çalışıyoruz. Daha kötüsü ne olacak? Bu 14 bin genç FETÖcü
olarak damgalanacak. Yani, bu insanları sadece kısa dönemde
işlerinden etmiyoruz, bunların hayatını söndürüyoruz. Böyle
bir şey yapmaya kimsenin hakkı yok. Onun için, bir an evvel bu
sıkıntıdan, bu yanlış işten dönmemiz lazım.
Bir yandan diyoruz ki: Üniversitelerde
eğitim görevlisi açığı var. Bakın, yeni kurulan
illerde, özellikle yeni üniversitelerde hiç akademisyenin
olmadığı, hatta belki doktora bile yapmamış
hocaları, akademisyenleri görmeden öğrenciler mezun oluyor. Yani, hem
Bu kadar açığımız var, bu kadar sıkıntımız
var. diyoruz hem de bu var olan potansiyeli eritiyoruz ve bunları tahrip
ediyoruz. Bunun böyle yapılması hiçbir şekilde kabul edilebilir
değildir.
Burada keyfîlik var arkadaşlar, bunu
görmemiz lazım ve bu keyfîlikten vazgeçilmesi lazım. Ben Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunu buradan ikaz ediyorum: Lütfen, bu maddeyi bu
şekilde geçirmeyelim. Bizim önergemize, lütfen, sizden istirham ediyorum,
destek verin de bu yanlışın önünde duralım. Yani, bu
gençleri hayata küstürmeyelim, bu gençleri devlete küstürmeyelim.
İnsanların hayatıyla oynamanın bir anlamı yok.
Bunları almayacağız, ondan sonra ne yapacağız?
Sonradan herkesin keyfine göre, hiçbir objektif kurala bağlı
olmaksızın akademisyen alacağız. Bu kabul edilebilir bir
şey mi? Bu kabul edilebilir bir şey değildir. Bu
yanlıştan dönülmesinin ben son derece hayati olduğunu
düşünüyorum.
Dediğim gibi, eğitimdeki kalite
sorununa odaklanmamız lazım. Kaliteyi daha fazla düşürücü hâl ve
hareketlerden de tutumlardan da kaçınmamız lazım.
Ben bunları ifade etmek istedim.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Usta.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
49uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
50nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
51inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 425 sıra
sayılı 674 Sıra Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
51inci maddesi ile değiştirilmek istenen 12/4/1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1inci maddesinin (5)inci
fıkrasında "Bir başkasının bakımına muhtaç
olacak derecede engelli olanlar," ibaresinden sonra gelmek üzere
"terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli
güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen
yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya
iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu ilgili mahkemelerce
tespit edilenler," ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Murat
Bakan Çetin
Arık Akın
Üstündağ
İzmir Kayseri Muğla
Okan
Gaytancıoğlu Fatma
Kaplan Hürriyet Hüseyin
Yıldız
Edirne Kocaeli Aydın
Ceyhun
İrgil Kazım
Arslan
Bursa Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) - Katılmıyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mahkeme kararı olmadan sadece
valiliklerin tespitiyle gaziler ve gazi yakınlarının
istihdamına engel olmak çalışma hak ve hürriyetiyle ilgili
Anayasanın 48inci maddesine aykırıdır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
51inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 51inci maddede
sehven fıkrasın şeklinde yazılan ibare
fıkrasına şeklinde kanun yazımı sırasında
redakte edilecektir.
52nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
53üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Böylece ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki
görüşmeler oylamalarıyla, maddeleriyle birlikte bitmiştir.
86ncı maddeye göre, oyunun rengini belli
etmek üzere Sayın Engin Altaya aleyhte söz veriyorum.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Üç gün içerisinde 668, 669, 671, 674 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameleri İç Tüzükten kaynaklı
haklarımızı minimize ederek kullanmak suretiyle tamamladık.
Buradan şu
anlaşılmasın: Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün bize verdiği hakları maksimum düzeyde de
kullanabilirdik ve bu kanun hükmünde kararnamelerin görüşmesi bu hafta
içinde tamamlanmış olmazdı. Ancak yargı yolunu açmak için
buna ihtiyaç vardı. Bunu yaptık.
Umarım ve dilerim ki
Biraz sonra yapılacak açık oylamada Cumhuriyet Halk Partisinin ret
oyuna rağmen belli ki bu kanun hükmünde kararnameler kanunlaşacak.
Buradan umudumuzu kesiyoruz. Bundan sonraki umudumuz Anayasaya, kanunlara
uygun olarak Türkiyede devlet nizamının tesisi ve toplumsal
kuralların sağlıklı yürümesi için yüksek mahkemenin kamu
vicdanında müspet karşılık bulacağı bir karar
almasını diliyorum.
Oyumuz ret olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Altay.
Sayın milletvekilleri,
görüşülmekte olan kanun hükmünde kararnamenin Genel Kurulda kabul edilerek
kanunlaşması durumunda düzenlemenin adı ile metin içinde geçen
kanun hükmünde kararname ibareleri kanun şeklinde kanun yazım
tekniğine uygun olarak kanun yazımı sırasında
Başkanlığımızca redakte edilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
Kanun hükmünde kararnamenin
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - 674 Sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin yapılan açık oylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 234
Kabul
: 216
Ret
: 18 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Mustafa Açıkgöz Özcan Purçu
Nevşehir İzmir
Böylece, kanun hükmünde kararname kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı
uğurlu olsun.
Şimdi,
2nci sırada yer alan, 435 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
2.- Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı (1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/1439) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 435)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
3.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693),
Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 405)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, 341 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
4.- Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı
(1/699) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
341)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültür Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/345) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 62) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
Raporu 62 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KORE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA KÜLTÜR ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 31 Ağustos 2013 tarihinde İstanbulda
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültür Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
2nci maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Böylece,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 224
Kabul
: 223
Çekimser
: 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Mustafa Açıkgöz Özcan Purçu
Nevşehir İzmir
Böylece tasarı
kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.
6ncı sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis
Eden Çerçeve Anlaşma Kapsamında Hizmet Ticareti
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret
Alanı Tesis Eden Çerçeve Anlaşma Kapsamında Hizmet Ticareti
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/690) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 360) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 360 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz? Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
İLE KORE CUMHURİYETİ ARASINDA SERBEST TİCARET ALANI
TESİS EDEN ÇERÇEVE ANLAŞMA KAPSAMINDA HİZMET TİCARETİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 26 Şubat 2015 tarihinde Seulde
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti Arasında Serbest
Ticaret Alanı Tesis Eden Çerçeve Anlaşma Kapsamında Hizmet
Ticareti Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Söz konusu Anlaşmanın eklerinin
ticari ve teknik kısımlarında yapılacak
değişiklikleri onaylamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer
BAŞKAN 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Böylece tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır, maddeler oylanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum, oylama
işlemini başlatıyorum:
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti ile Kore
Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Çerçeve
Anlaşma Kapsamında Hizmet Ticareti Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık
oylama sonucu:
Oy
sayısı : 223
Kabul
: 220
Çekimser
: 3 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Mustafa Açıkgöz Özcan Purçu
Nevşehir İzmir
Böylece tasarı
kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.
7nci sırada yer alan, 270 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlayacağız.
7.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasındaki Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasına Ek Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansının (TİKA) Statüsüne Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/598) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 270)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci sırada yer alan, 24 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlayacağız.
8.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında
Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/325) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 15 Kasım 2016 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı geceler diliyorum, iyi hafta
sonları diliyorum.
Kapanma
Saati: 22.16
(x) 425 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 62 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 360 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.