TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
21inci
Birleşim
16
Kasım 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun, Doğu Karadeniz
Bölgesinde meydana gelen sel ve heyelan felaketlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Düzce
Milletvekili Ayşe Keşirin, 12 Kasım 1999 Düzce depreminin
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, Adana ilinin sorunlarına ve
Cumhurbaşkanının bazı uygulamalarına ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Başkanlık Divanı olarak 17 Ağustos 1999 Adapazarı ve
12 Kasım 1999 Düzce depremlerinde hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Adana Milletvekili İbrahim
Özdişin yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Amasya
Milletvekili Mustafa Tuncerin, AKPnin seçim meydanlarında taşeron
işçilere kadro verileceğini taahhüt etmesine rağmen bu konuda
herhangi bir çalışmasının bulunmadığına
ilişkin açıklaması
2.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Cumhuriyet Halk Partisinin,
işçi, köylü, esnaf, emekli, engelli ve çiftçilerin sorunlarının
takipçisi olmaya devam edeceğine ilişkin açıklaması
3.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, işsizliğin
istikrarlı bir şekilde arttığına ve bu ülkenin
gençlerinin derdinin başkanlık değil ekmek kavgası
olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Denizlinin Çameli ilçesine yapılan
hizmetler için Hükûmete ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekciye teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
5.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, tam bir gıda terörüyle
karşı karşıya olunduğuna ve gıda mühendisi
atamalarının yetersiz olduğuna ilişkin açıklaması
6.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, işsizlik oranının
arttığına ve Hükûmetin bu konuda ne yapmayı
düşündüğünü öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
7.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Osmangazi
Köprüsünden geçişlerde uygulanan uydurma tarifelere bir an önce son
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Trabzon
Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun, şehit olan Derik
Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürke Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
9.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemirin, Erzurumun Aşkale ilçesinin son on
dört yılda kaydedilen sosyal ve ekonomik gelişmelerle marka ilçe
konsepti olarak adlandırılan bir sürece girdiğine ilişkin
açıklaması
10.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, Atatürk Kültür Merkezinin
yıkılmak istenmesinin nedenini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, kirli şirketlere Meclisin
onarımını yaptırmayı onuruna
yakıştıramadığına ve bunun bir an önce iptal
edilmesini beklediğine ilişkin açıklaması
12.- Samsun
Milletvekili Kemal Zeybekin, ekonomide pembe tablo çizenlerin halkı
yanıltmaya devam ettiğine ve intiharların temelinde
çoğunlukla ekonomik sıkıntılar olduğuna ilişkin
açıklaması
13.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, sakin şehir
unvanı olan Kırklarelinin Vize ilçesinde tarım ve orman arazisi
vasfındaki bir bölgenin enerji üretim alanı olarak ilan edilmesinde
hangi bilimsel kriterlerin esas alındığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Boğaziçi Üniversitesinde
rektör atamasındaki antidemokratik uygulamanın otoriter bir rejimle
yönetildiğimizin tescili olduğuna ilişkin açıklaması
15.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaeli Üniversitesinde yıllardır
yardımcı doçent kadrosu bekleyen araştırma görevlilerinin
işten çıkarılmasına ve bu hukuksuz işlemin derhâl geri
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, çiftçilerin borçlarının
arttığına ve bu durumun Türk tarımının
geleceğini tehdit ettiğine, makro verilerin her geçen gün
kötüleştiğine ve ekonominin ciddi şekilde alarm verdiğine,
işsizlik oranının arttığına ve işsizlik
sorununun toplumsal huzuru ve istikrarı da tehdit ettiğine
ilişkin açıklaması
17.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, gazeteciler Erdem Gül, Can Dündar ve İstanbul
Milletvekili Kadri Enis Berberoğlunun yargılandıkları
MİT tırları haberi davasında yargılananın
gazetecilik mesleği olduğuna ve bir grup CHP milletvekilinin destek
için Çağlayan Adliyesinde bulunduğuna, Trabzon Valisinin
Başbakanın Trabzon programına eşlik etme görevi
sırasında programın siyasi kısmına da
katılmasının devlet geleneklerini sarstığına
ilişkin açıklaması
18.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, 15 Kasım Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 33üncü yıl
dönümüne ve 16 Kasım Ahmet Kayanın ölümünün 16ncı yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
19.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısıyla 2 üniversitenin
kurulmasını olumlu bulduklarına ancak tasarının tümüne
ret oyu kullanacaklarına ilişkin açıklaması
20.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, görüşülmekte olan 435
sıra sayılı Kanun Tasarısına katkı sağlayan
Maliye Bakanı ile ekibine ve 2 muhalefet partisine teşekkür
ettiğine ve kanunun hayırlı olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
21.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısıyla 2 üniversitenin
kurulmasını olumlu bulduklarına ancak tasarının tümüne
ret oyu kullanacaklarına ilişkin açıklaması
22.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, CHP Grubu olarak iktidar partisine, Hükûmete ve
Cumhurbaşkanının değerlendirmelerine sert
eleştirilerde bulunduklarına ancak hiç kimsenin şahsiyetle
uğraşma, şahsa hakaret etme gibi bir niyeti
bulunmadığına ilişkin açıklaması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, 6253
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
İdari Teşkilatı Kanununun 37nci maddesi ile 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 69uncu maddesi
kapsamında düzenlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Sayıştayın 2015 Yılı Harcamalarına
İlişkin Dış Denetim Raporlarının inceleme
sonuçlarına ilişkin tezkeresi (3/856)
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu
(AP) Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından, Avrupa Parlamentosu
İstihdam ve Sosyal İşler ile Temel Haklar, Adalet ve
İçişleri Komiteleri iş birliğiyle 28-29 Kasım 2016
tarihlerinde Belçikanın başkenti Brükselde düzenlenecek olan
"Avrupa Birliği Genişleme Bölgesinde Engelli Kişilere
Ayrımcılık Yapılmaması" konulu parlamentolar
arası konferansa katılması Genel Kurulun 1/11/2016 tarihli
14üncü Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi
parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/857)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 24 milletvekilinin, son dönemde
vatandaşlar, çiftçiler, esnaf ve KOBİler ile bankalar arasında
kredi geri ödemelerinde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/366)
2.-
İzmir Milletvekili Özcan Purçu ve 21 milletvekilinin, Roman
vatandaşların yaşadıkları sorunları çözebilmek
için yapısal reform ve uygulama önerilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/367)
3.- Ordu
Milletvekili Seyit Torun ve 25 milletvekilinin, fındık üretiminde
yaşanan sorunlar ile çözüm önerilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/368)
IX.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- CHP
Grubunun, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve
arkadaşları tarafından, termik santrallerin hukuki sürecinde
yaşanan usulsüzlüklerin tespit edilmesi, neden olduğu çevre, insan ve
tüm canlıların hayatını tehdit eden uygulamaların
araştırılması amacıyla 21/10/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/779) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda
ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/1439) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 435)
2.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405)
3.-
Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı (1/699) ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 341)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasındaki Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasına Ek Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansının (TİKA) Statüsüne Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/598) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 270)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik
Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/325) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/454) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 116)
XI.-
OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 435) Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının oylaması
2.- (S.
Sayısı: 270) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Ekonomik, Bilimsel ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasına Ek Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansının (TİKA) Statüsüne Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, emeklilikte intibak
hakkının 2000 sonrası emeklilere de uygulanması talebine
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı (7/8294)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, Mardinde SGK, BAĞ-KUR ve
Emekli Sandığı kapsamında çalışan kişi
sayılarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/8524)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, Şanlıurfada SGK,
BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı kapsamında çalışan
kişi sayılarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/8525)
4.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, Erzurumda SGK, BAĞ-KUR ve
Emekli Sandığı kapsamında çalışan kişi
sayılarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı (7/8526)
16
Kasım 2016 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
21inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Doğu
Karadeniz Bölgesinde meydana gelen sel ve heyelan felaketleri hakkında
söz isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğluna aittir.
Buyurunuz Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun,
Doğu Karadeniz Bölgesinde meydana gelen sel ve heyelan felaketlerine
ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu Karadeniz
Bölgesinde sık sık meydana gelen sel ve heyelan felaketleri bu
yıl da yaşandı.
1 Eylül 2016 tarihinde
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu, bir
saniye efendim.
Sayın milletvekilleri, Sayın Mehmet
Bekaroğlu kürsüde, şimdi konuşmasına
başlamış durumda, ancak Genel Kuruldaki uğultu nedeniyle
Sayın Bekaroğlunun konuşması Divandan dahi yeterli ölçüde
duyulamıyor. Lütfen, sükûnete davet ediyorum.
Buyurunuz Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, 1 Eylül
2016 tarihinde Artvinin Hopa ve Arhavi ilçeleri ile Rizenin
Fındıklı ilçesinde, 21 Eylül 2016 tarihinde de Trabzonun
Beşikdüzü ilçesinde meydana gelen sel ve heyelan felaketleri 4
kişinin ölümüne neden olmuş, çok sayıda ev oturulamaz hâle
gelmiş, yollar, iş yerleri ve tarım arazisi ciddi ölçüde zarar
görmüştür.
Yine, 17 Ekim 2016 tarihinde Rizenin Pazar
ilçesinde aşırı yağışlar sonucunda meydana gelen
heyelanda 2 kişi hayatını kaybetmiştir. Hiç kuşku yok
ki seller, heyelanlar, doğal afetler ama işin tabiatında,
fıtratında bunlar yok değerli arkadaşlarım. Bütün
uzmanların ortak görüşü, sel ve heyelan felaketleri ve diğer
doğal afetlerde insanın katkısı, insanın müdahalesi
son derece önemli. İklim değişiklikleri bir taraftan, yol açma,
dere ıslahı, HES, maden ocakları çalışmaları,
yeni yapılaşma alanlarının yanlış yerlerde seçilmesi
gibi çok sayıda sebep var.
Beşikdüzü ilçesinin sel bölgesini ziyaret
eden Başbakan Yardımcısı Sayın Nurettin Canikli çok
önemli bir şey söyledi, dedi ki: Karadeniz sahil yolunun
yapılmasından sonra, yol kotu kent merkezinden yüksek olmuştur,
taşkın suyunun denize ulaşamamasından dolayı
taşkınlar oluşmaktadır. Bu, insan müdahalesinin bu tip
olaylarda nelere sebep olduğunu göstermesi açısından son derece
önemli.
Benzer şekilde HES
çalışmaları, yeşil yol çalışmaları, bunlar
son derece önemli; dere ıslahları da son derece önemli
arkadaşlarım. Karadenizde yapılan dere ıslahları yanlış
bir şekilde yapılıyor, dereler beton bloklar içine
alınıyor ve aradaki küçük dereler gelemiyor. Bu da hem tarım
alanlarına hem de çevreye, oturma yerlerine, konutlara ciddi bir
şekilde zarar vermektedir.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Rizenin Fındıklı ilçesinde meydana
gelen sel felaketini bire bir yaşadım, oradaydım. Kurtarma
çalışmaları son derece yanlış bir şekilde
yürütüldü. Çok sayıda iş makinesi geldi, her şey geldi, toplandı
oraya ama koordinasyon son derece kötüydü. Afetten sorumlu Sayın Başbakan
Yardımcısıyla konuyu konuştuk, dedi ki: Paraları
gönderdik, ne oldu? Tabii, bizim soracağımız sorulardı
onlara ve verdiği cevaplar kendisinin yanlış
bilgilendirildiğini gösteriyor. Mesela, en çok zarar gören,
Fındıklının Beydere köyünde 8 tane konut
boşalttık, başka da bir problem yok. dedi. Hayır, orada
bulunan 200 hanenin tamamı ciddi şekilde risk altında. Geliyor,
mühendisler araştırma yapıyor, rapor tutuyor, diyor ki:
İşte, burada oturulabilir de, oturulamaz da. Benim evim de
aynı tehdit altındaydı, geldi iki mühendis, dediler ki: Buradan
çıksanız da olur, çıkmasanız da olur. Ben orada
oturmuyorum ama yarıcılarım var; onlara çarşıda ev mi
tutacağım, ne yapacağım? Böyle onlarca ev beklemekte.
Dolayısıyla, yapılan kurtarma çalışmaları da ciddi
bir sonuç vermemiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bilim, teknoloji son derece gelişmiş
durumdadır. Eğer bu konularla ilgili bir şey yapılacaksa
Doğu Karadeniz Bölgesinin sel ve heyelan felaketleriyle ilgili bir
araştırma komisyonu kurulur, bu komisyon buradaki durumu bütün
yönleriyle inceler: Bu sel ve heyelanların vereceği zararlar
nasıl önlenebilir? Neler yapılması gerekiyor?
Elbette yollar açılacak,
elbette elektrik ihtiyacımız karşılanacak, barajlar da
yapılacak, HESler de yapılacak ama bu işler öyle emanet
psikolojisiyle yapılmıyor. Orman yolları yapıyorlar,
izliyorum, yanlarına gittim çalışan operatörlerin: Ne
yapıyorsun? Bir planın var mı? Yanında kimse var mı?
Yok. diyor, Yapıyorum. Dağı taşı devirip gidiyor,
hizmet edeceğim diye vatan topraklarına insafsız bir
şekilde saldırıyor. Daha sonra herhangi bir sel felaketinde
bütün bu malzeme şehirlere, evlere, konutların üzerine iniyor
değerli arkadaşlarım.
Sürekli olarak şöyle bir
şey söyleniyor: Ya, çevreciler düşman ilan ediliyor. Değil
değerli arkadaşlarım. Çevre duyarlılığı olan
bu insanlar, vatansever insanlar. Bunları hain ilan ederek hiçbir yere
gidemeyiz. Bunlara kulak vermemiz gerekiyor. Bakın, bu çevre
değerlendirme konusunda Doğu Karadeniz Bölgesindeki ve diğer
bölgelerdeki projelerde son derece ihmalkâr davranılıyor. Şimdi
bir de bir yasa çıkardık teşvik amacıyla. ÇED
raporları bütünüyle devre dışı kalacak -geçenlerde
çıkardık yatırımları teşvik diye, 80/4-
gerektiği durumlarda Bakanlar Kurulu istisnaları kaldırabilecek,
Çevre Kanunundan Kıyı Kanununa kadar, Mera Kanununa kadar her
şey devre dışı bırakabilecek.
Böyle olmaz değerli
arkadaşlarım. Bu vatan toprakları bize emanettir, gelecek
kuşakların emanetidir. Bunlara insaflı bir şekilde
davranmamız gerekiyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bekaroğlu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Bak
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tutanaklara
geçmesi için ifade ediyorum: 1 Eylül 2016da Fındıklıda meydana
gelen selle ilgili bilgilerde Koordinasyon eksikliği var,
çalışmalar tam yapılmadı. dedi. Onu düzeltmek istiyorum
çünkü ben de oradaydım, Beydere köyündeydim,
Fındıklıdaydım, Çağlayandaydım. Evlerin
nakliyle ilgili de 19 tane evin nakline karar verilmiştir, AFAD
bunları tutanakla bildirmiştir. Onu düzeltmek istiyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bak, tutanaklara geçmiştir.
Gündem dışı ikinci söz, Düzce
depreminin yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Düzce Milletvekili
Ayşe Keşire aittir.
Buyurunuz Sayın Keşir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşirin, 12 Kasım
1999 Düzce depreminin yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
AYŞE KEŞİR (Düzce) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Kasım 1999 yılında
meydana gelen, tüm Düzceyi ve ülkemizi yasa boğan Düzce depremini
hafızalarımızda taze tutmak ve deprem sonucu hayatını
kaybeden vatandaşlarımızı anmak için gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Düzceyi sarsan 12 Kasım depreminin
üzerinden on yedi yıl geçmesine rağmen depremin izleri hâlâ
yüreğimizde taze. Kasım soğuğunda, başta
Kaynaşlı ilçemiz ve merkez ilçemiz olmak üzere, tüm Düzce ve
ilçelerinde o anı yaşayan ailemin, tüm Düzceli hemşehrilerimin
duygu, düşünce, hüzün ve acıları hâlâ yüreklerinde. Daha 17
Ağustos depreminin yaraları sarılmadan, enkazları henüz
kaldırılmadan, üç ay sonra yaşanan 12 Kasım Düzce
depreminde 710 vatandaşımız hayatını kaybetmiş,
2.679 vatandaşımız ise yaralanmıştı. Depremin
gerçekleştiği otuz saniye geride kaldığında Düzceliler
olarak yüzyılın felaketini yaşadık. Sabahın ilk
ışıklarıyla birlikte, yaşanan acının ve
depremin yıkıcı sonucunun tüm boyutları ortaya
çıktı. Düzce Afet ve Acil Durum İl Müdürlüğü verilerine
göre, 1999 depreminde Düzce genelinde 16.666 konut, 3.837 iş yeri
ağır hasar gördü. Bugüne kadar bolluğun, bereketin sembolü olan
şehrimiz, yıkım ve kayıplarıyla uzunca bir süre âdeta
derin bir sessizliğe gömüldü.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; binlerce binanın yıkımına neden olan 12
Kasım depreminin ardından il olan Düzce, güzel ülkemin en genç
şehri. Şehir kimliğine kavuşmak için büyük mücadele veren
Düzce, 2004 yılında 5084 sayılı teşvik yasası
kapsamına alındı ve hızla büyümeye başladı.
Düzce, İstanbul ve Ankaranın tam
ortasında, organize sanayi bölgeleri, modern konut alanları,
üniversitesi, tarım ve turizm yatırımları, ovası,
denizi, yaylaları, şelaleleri, mağaraları, ekstrem spor
alanları, tarihî kimliğiyle bereketin sembolü olan ekolojik bir
kenttir. Henüz çok genç bir şehiriz ve şehircilik alanında
alacağımız çok daha fazla mesafenin olduğunun
farkındayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; afet zararlarının azaltılması,
yapıların teknik olarak afetlere dayanıklı hâle getirilmesi
ve zemine, tabiata uygun yapıların yapılmasıyla mümkündür.
Pek çok alanda olduğu gibi doğal afetlerde de koruyucu, önleyici
tedbirlerin maliyeti, afetlerin sonucunun maliyetinden çok daha düşüktür.
Afet, olayın kedisinden çok doğurduğu sonuçlar olarak
görülmektedir. Afetler can kaybı kadar bölgede meydana getirdikleri
ekonomik kayıplarla da gelecek neslin yarınlarına bloke
koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, tabiatla
savaşan değil, iş birliği yapan bir toplum müreffeh
yarınlardan da hissesini alacaktır. Bir afetle başa çıkma
ve bozulan dengenin yerine konulmasında vazgeçilmez ön koşul önceden
hazırlıklı olmaktır, bu tür bir birikim de ancak bir
bütünlük ve iş birliği içinde yürütülebilir. Bu bağlamda, 1999 tarihi
hem 17 Ağustos hem de 12 Kasım depremleriyle ülkemizin afet yönetimi
stratejisi açısından bir milat olmuştur. AFAD, Ulusal Deprem
Stratejisi ve Eylem Planı kapsamında başlatılan Ulusal
Deprem Araştırmaları Programıyla üniversitelerin, sivil
toplum kuruluşlarının ve kamu kurumlarının depremle
mücadele konusundaki projelerine destek vermeye
başlamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Düzce depremi ve diğer doğal yıkımlar
sonrasında yaşadığımız birliktelik duygusu,
acılara ortak olma, zorluklar karşısında tek vücut olma
bilincini 15 Temmuz gecesi de bu aziz millet tekrar göstermiştir.
Depremler ve tüm doğal afetlerde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha
Allahtan rahmet diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Keşir.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Başkanlık Divanı olarak 17 Ağustos 1999
Adapazarı ve 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinde hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN 17 Ağustos 1999 tarihinde
Adapazarında, onu takiben 12 Kasım 1999 tarihinde Düzce depreminde
hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza
Başkanlık Divanı olarak biz de bir kez daha Allahtan rahmet
diliyoruz.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Adana
ilinin sorunlarına ve Cumhurbaşkanının bazı
uygulamalarına ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı
üçüncü söz, Adananın sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili
İbrahim Özdişe aittir.
Buyurunuz Sayın Özdiş.(CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Adanada tarım sektöründe üretici
perişan durumda. Maliyetleri sattığı ürünle
karşılayamayan çiftçimiz borç batağında. İşsizlik
oranında da 81 il içerisinde ilk sıralarda bulunan Adana, batık
kredi ve kredi kartı borçlarında da maalesef liste başı
oldu.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe
girişiminden iktidar demokrasinin ne denli önemli olduğu dersini
alacağına, tam tersine, bu durumu otoriter rejim kurmak için
meşruiyet kaynağı olarak kullanıyor. Ben buradan Sayın
Cumhurbaşkanına soruyorum: Sayın Cumhurbaşkanı, ne bu
hırs? Niye güzelim ülkemizi kutuplaştırıyorsunuz? 78
milyonu niye kucaklamıyorsunuz? Daha ne istiyorsunuz? Ne yapmak
istiyorsunuz da önünüze engel çıkıyor? Eğitimi düzeltecek,
üretimi artırıp ekonomiyi canlandıracak, yoksulluğu bitirecek
projeleriniz var da sistem buna izin vermiyor mu? Bütün yetki, bütün güç
elinizde, itiraz eden, söz geçirebilen tek bir kurum, tek bir güç
kalmamış. Ne istiyorsunuz da yapamıyorsunuz? Başkan
olursanız bugün yapamadığınız neyi
yapacaksınız? (CHP sıralarından alkışlar) Elinizi
tutabilecek, size engel çıkaracak tek bir kurum, tek bir kişi
kalmamışken başkanlık sizin için niye bu kadar önemli? Yüz
binlerce aileyi mağdur ettiniz. Derdiniz FETÖyle mücadele değil,
olsaydı bugüne kadar siyasi ayağını ortaya çıkarırdınız.
ABDden FETÖyü istiyorsunuz, arkasından idam kararından
bahsediyorsunuz. Hiçbir ülke anayasasında idam olan bir ülkeye kendisine
sığınmış birini vermez, veremez. Bile bile milleti
kandırıyorsunuz. Muhtarları kaçak sarayınıza topluyor,
asıyorsunuz, kesiyorsunuz, efeleniyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Çok geçmiyor, efelendiklerinizden özür diliyorsunuz.
Yapmayın, etmeyin, milleti kandırmayın. Söylemleriniz öncelikle
ülke ekonomisine büyük zarar veriyor. Uluslararası endekslerde her
bakımdan yerlerde sürünüyoruz. Dış dünyada itibarımız
yerle yeksan olmuş durumda, ciddiye alınmıyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanı, nasıl bir demokrasi
anlayışınız var ki daha üç ay önce yüzde 86 oy alarak
1inci olmuş bir rektör adayını atamayıp KHKyla size
yakın bir milletvekilinin kardeşini rektör olarak atıyorsunuz?
Evlere şenlik gerekçeniz de maalesef çok mantıklı, Rektör
seçimleri üniversitelerde huzursuzluğa, gruplaşmalara neden oluyor.
diyorsunuz. Yani seçim yani demokrasi huzursuzluğa neden oluyormuş.
E, bu mantıkla yerel seçimleri de genel seçimleri de kaldırın
çünkü o ortamda da zaman zaman seçim arefesinde gruplaşıyoruz, olsun
bitsin. Padişah efendimiz çok yaşa, öyle mi istiyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Cumhurbaşkanım, yeter
artık, dünyaya rezil oluyoruz. Seçim, demokrasidir; demokrasi, huzurdur.
Ülkede, üniversitelerde huzursuzluğun, ötekileştirmenin nedeni sizin
bu yönetim anlayışınız yani sizsiniz. Çekin elinizi
üniversitelerin üzerinden (CHP sıralarından alkışlar)
bakın o zaman nasıl birer bilim yuvası ve demokrasi kalesi
oluyor üniversiteler.
Değerli milletvekilleri, ülke yangın
yerine dönmüş durumda. Cumhuriyet tarihinde hiçbir dönemde bu denli
yönetilemez durumda olmadık. Ülkenin rejimini değiştirmek
istiyorsunuz. Demokrasi tramvayından indikten sonra girilen bu yol iyi bir
yol değildir, bizden söylemesi.
Genel Kurulu saygıyla sevgiye
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdiş.
Adananın sorunlarına girmek için
zaman yeterli olmadı sanıyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan, AK PARTİ Hükûmetinin FETÖyle mücadele etmediğini iddia
etti sayın konuşmacı, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Turan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında bugünkü yasama faaliyetlerimizin
başındayız, isterdik ki daha başlangıçtayken
gerginlikten uzak, daha soğuk akılla, daha sakinlikle sürece
başlayalım.
Az önce konuşan değerli vekil
Adananın sorunları için söz aldı.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Söyledik.
BÜLENT TURAN (Devamla) Baktım, niçin
söz almış?
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) - Demokrasi
Adananın da sorunu.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Adananın
sorunları. İşte, çok uzun yıllar AK PARTİnin neden
başarılı olduğunun bir cevabı da az önce kürsüdeki
tavırdır. Adana için söz alacaksınız; varsa yoksa saray,
Cumhurbaşkanı, onlar, bunlar. Artık bunlardan bu millet bıktı.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Sorun o, Adananın sorunu da o.
BÜLENT TURAN (Devamla) Siz, devam edin, biz
şikâyetçi değiliz. Bu mantıkla, bu anlayışla on
beş sene değil, yirmi beş sene daha biz buradayız
inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Adanaya bir lafınız yok, topluma bir lafınız yok. Gençlik
kollarına seçimle gelmiş, il başkanı seçimle olmuş;
belediye başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı
İnşallah, başkan olacak o kişi; seçimle gelmiş,
seçimle gelecek.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul)
Beyoğlunu niye kaybettin, Beyoğlunu?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Hakaret etmekten
başka, nezaketsiz üsluptan başka ne ürettiniz? Oysa, vekillik
aynı şekilde ağırbaşlılıktır.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Barbarasoğlu yüzde 86yı neyle aldı?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakın,
sabredemiyorsunuz bile. En ağır lafları söylüyorsunuz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yüzde
86yı alan rektör adayı neyle aldı?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Sayın Vekilim,
ben dinledim, hiç ağzımı açmadım, en ağır
lafları söylediniz, işte farkımız bu. Bunu hesap
edemiyorsunuz ama siz demokratsınız, biz diktatörüz!
TACETTİN BAYIR (İzmir) Germe,
germe!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Dinlemekten
acizsiniz. Hakaretten başka, nezaketsizlikten başka lafınız
yok. Bu yakışmıyor. Ama, Sayın Grup Başkan Vekili,
bunun size de faydası yok. Toplum bizi izliyor, daha işin
başındayız. Hakaretten başka neyiniz var? Biz, o
Cumhurbaşkanının yüzde 52 oyla seçilmiş olmasının
altını bir daha çiziyoruz. Ona hakaret millete hakarettir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yüzde 86
oy alan rektör
BÜLENT TURAN (Devamla) - Ona
cevabımı ayrıca vereceğim az sonra.
Peki, teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Turan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Turan,
yaptığı konuşmada şahsıma da dönerek, Bunlardan
size de fayda yok Sayın Grup Başkan Vekili. diyerek
arkadaşımızın yaptığı konuşmadaki
eleştiri hakkına karşı kendi verdiği cevapta grubumuza
ağır sataşmalar da içeren ifadelerde bulundu. Bu konuda grubumuz
adına
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeyiniz.
2.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna dönerek hem
geçmişteki seçimlerdeki başarılarından bahsedip hem de
geleceğe yönelik olarak Daha yirmi beş yıl buradayız.
gibi ifadeleri kullandığı için Sayın Bülent Turanı gösterdiği
cesaretten dolayı kutluyorum öncelikle. Ama, geldiğimiz noktada,
milletvekilimiz buraya çıktı, konuşmasını yaptı.
Konuşması eleştiri sınırları içindeydi, hakaret
içeren hiçbir nokta yoktu. Bugün Türkiyeyi içine sürüklediğiniz
başkanlık tartışmasında birileri bir demokrasi trenine
inmekten binmekten bahsediyor.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Halka
soracağız, halka soracağız.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi
adına söylediğimiz şudur: Eğer bir demokrasi treni
olsaydı o trenin lokomotifini inşa etmiş olan Cumhuriyet Halk
Partisi, o trende hep birlikte yolculuk yapmaktan büyük bir memnuniyet
duyardı. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kapıyı
kapattınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ancak, bugün partinizin
ortaya koyduğu yolculuk bir saltanat kayığında yer kapma
yarışıdır.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Halkın
iradesine karşı mı çıkacaksınız? Sayın Özel,
halk ne derse o olacak.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi
hiçbir saltanat kayığına binmez. Atatürk ve bu ülkenin 1923teki
kurucu iradesi bu duvara Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. derken
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Evet,
doğru.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
egemenliği
saraydan almış halka vermiş ve Meclise
taşımıştır. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Halktan
alacağız, halktan.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bugün sizler,
egemenliği Meclisten alıp saraya taşımak istemektesiniz.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Hayır,
hayır
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Meclise karşı
sorumluluğu olmayan bakanlar, güvenoyu almayan hükûmet
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Halka
gitmekten niye korkuyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
dörtte 1i Meclisten,
dörtte 3ü Cumhurbaşkanının kendisine göre seçtiği bir
kabineyle yöneteceği bir saltanat hükûmeti. Biz o saltanat
kayığında olmayız, o saltanat kayığını
yola çıkarmayız; kula kulluk etmeyiz. Kula kulluk edene yazıklar
olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özel.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan, polemik uzasın istemiyorum ancak zabıtlara geçsin diye
söyleyeceğim. Başkanlık sistemi bir sistem
tartışmasıdır, buna katılan olur katılmayan olur
ancak demokratik kurallar içerisinde her partinin bunu değerlendirme,
bununla ilgili fikir beyan etme hakkı tabii ki vardır. Ancak, bu
sistem tartışmasına üst perdeden Bu kayıktır, buna
binilir. falan tarzı yaklaşımı doğru
bulmadığımızı ifade etmek istiyoruz. Bu bir iddiadır,
bu iddiayı halkımıza taşıyacağız,
kararı halkımız verecek.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Turan.
Tutanaklara geçmiştir.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özdiş
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Sayın Başkanım, sevgili hatip, grup başkan vekili
şahsıma sataşmış bulunuyor. Bu nedenle söz istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne dedim?
BAŞKAN Hangi cümleyle
şahsınıza sataştı Sayın Özdiş?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Efendim şunu söyledi: Adana sorunlarını anlatmak için
çıktığımda Nezaketsiz konuştu. diye, böyle bir ifade
kullandı.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Doğru
söyledi, anlatmadın ki Adanayı.
BAŞKAN Sayın Özdiş,
şimdi, bakınız, Sayın Turanın konuşması
üzerine Sayın Özel
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Efendim, Hatibin durumuna bakınca partisinin neden bu hâlde olduğu
görülüyor. lafı sataşma değil mi? Şahsıma hakaret
değil midir efendim?
BAŞKAN Hayır efendim, hayır.
Bakınız, Sayın Turanın
cümlelerini İç Tüzükün 69uncu maddesi çerçevesinde gayet geniş bir
şekilde değerlendirdim ve Sayın Özgür Özelin talebi üzerine
Sayın Özele söz verdim.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Sanırım atladınız efendim, iyi takip edemediniz.
BAŞKAN Sayın Özel, size yönelik
olarak Sayın Turanın iddia etmiş olduğu hususlara da cevap
verdi.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Efendim, o partimizin geneline bir
BAŞKAN Dolayısıyla da sizin
bu gerekçeniz ortadan kalktı.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Benim şahsıma bir hareket oldu efendim, lütfen
BAŞKAN Sayın Özdiş,
teşekkür ederim efendim.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün
59uncu maddesine göre yapılan gündem dışı konuşmalar
sona ermiştir.
Şimdi, sisteme girmek suretiyle söz talep
eden sayın milletvekillerine sırayla söz vereceğim.
Söz verme işlemini
başlatıyorum.
Sayın Tuncer
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, AKPnin seçim
meydanlarında taşeron işçilere kadro verileceğini taahhüt
etmesine rağmen bu konuda herhangi bir çalışmasının
bulunmadığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın
Başkan, 7 Haziran 2015 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi, seçim
vaatleri kapsamında taşeron işçilerine kadro vereceğini ve
taşeron firmaları aradan çekeceğini açıklamış,
işçi ve emekçi tarafından kabul gören bu öneri, 1 Kasım
seçimleri öncesi AKP tarafından partimizden izin
alınmaksızın kopyalanmış ve seçim meydanlarında,
taşeron işçilere kadro verileceği taahhüt edilmiştir.
Ancak, aradan bir yıl geçmesine rağmen taşeron işçiye
kadroyla ilgili hiçbir çalışma bulunmamaktadır. Acaba bu
taahhüdünüzden vazgeçtiniz mi; yoksa, sizden olmayan işçileri işten
çıkarıp sonrasında sadece kendi yandaşlarınıza
mı kadro vereceksiniz?
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Gürer
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Cumhuriyet
Halk Partisinin, işçi, köylü, esnaf, emekli, engelli ve çiftçilerin
sorunlarının takipçisi olmaya devam edeceğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Emekçiler için 4/B, 4/C ve taşeron
ifadeleri sorunların adı durumuna gelmiştir. Hükûmet işçi,
çiftçi, esnaf sorunlarında sözler vermekte ancak uygulamada sorunları
çözülmemektedir. Taşeronlara Başbakan Davutoğlundan üç ay sözü
verilmesinden sonra üçe katlanan sürede hâlâ taşeron sorunu
çözümlenmemiştir. Taşerona kadronun ne zaman olacağı kesin
tarih verilerek açıklanmalıdır.
Ayrıca, eşit işe eşit
haklar bir an önce verilmelidir. İş güvenliğinden, sendika
hakkından, düzenli ücretten mahrum kesimlerin mağduriyeti artık
sonlandırılmalıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi emek büroları
emekçilerin sorunlarının çözümleri için illerde
çalışmalarını sürdürmektedir. Emek en yüce değerdir.
Cumhuriyet Halk Partisi işçi, köylü, esnaf, emekli, engelli ve
çiftçilerimizin sorunlarında yanlarındadır ve bu sorunların
takipçisi olmaya devam edecektir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
3.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin,
işsizliğin istikrarlı bir şekilde arttığına
ve bu ülkenin gençlerinin derdinin başkanlık değil ekmek
kavgası olduğuna ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
AKP on dört yıllık
iktidarını yeni bir rekorla taçlandırdı: İşsizlik
istikrarlı bir şekilde artıyor. Resmî verilere göre 2016
Ağustos döneminde işsiz sayısı geçen yılın
aynı dönemine göre 435 bin kişi artarak 3 milyon 493 bin kişiye
ulaştı. İş bulma ümidini kaybeden vatandaşları da
eklediğimiz zaman gerçek işsiz sayısı 6 milyon, işsiz
oranı ise yüzde 19,9 ama en acısı, 3 gencimizden 1i ne okula
gidiyor ne de işe gidiyor.
Bir başkanlık tutturdunuz, tüm
ülkenin geleceğini tek bir kişinin hırsına feda
ediyorsunuz, tüm uyarılarımıza kulak tıkıyorsunuz,
başkanlık da başkanlık diyorsunuz, vatandaşın
çektiği çileyi görmek istemiyorsunuz. Gençlerin iş arıyorum
çığlıklarına kulak verin. Sırça köşklerinizde
oturuyorsunuz. Genciyle, kadınıyla bu ülkenin gençlerinin derdi
başkanlık değil, ekmek kavgasıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Cahit Özkan
4.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Denizlinin
Çameli ilçesine yapılan hizmetler için Hükûmete ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekciye teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Çameli, Toros Dağlarının
zirvesinde, yüzde 73ü çam ormanı olan, bol oksijeniyle astım
hastalarına şifa dağıtan Denizlinin en güneydeki
ilçesidir. Çameli, tarımsal ürünleriyle tam bir küçük Türkiyedir. Dalaman
Çayının serin sularında yetişen alabalığı,
Amasyanın elması, lezzetli fasulyesi, İç Anadolunun patatesi,
Karadenizin fındığı ve kendisine has ceviziyle
meşhurdur.
77 milyon bedelle ihale edilen, zor
coğrafi koşullar altında devam eden Çameli-Denizli yolu Çamelili
hemşehrilerimizin en büyük rüyasıdır. Yaklaşık 400
personelle gece gündüz devam eden çalışmaları Ekonomi
Bakanımız Sayın Nihat Zeybekciyle yerinde izledik. Sıcak
asfaltı 2017 başında tamamlanacak olan yol Çameli-Denizli yolunu
iki saatten bir saate indirecek ve Fethiye-Denizli yolunun en kısa
güzergâhı hâline gelecek.
Denizli yolu ile yapımı tamamlanan
Denizli Devlet Hastanesini ilçemize kazandıran Hükûmetimize ve Ekonomi
Bakanımız Sayın Nihat Zeybekciye teşekkür eder, Çamelili
hemşehrilerimize
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
5.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, tam bir
gıda terörüyle karşı karşıya olunduğuna ve
gıda mühendisi atamalarının yetersiz olduğuna ilişkin
açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ağustos ayı içinde Tekirdağda
gıda zehirlenmesinden kurtuldukları için şükür yemeği veren
25 vatandaş, Kütahyada polis eğitim merkezinde 70 polis,
Samsunsporlu 9 futbolcu gıda zehirlenmesinden yakın zamanda
hastanelik olmuştu. Ekim ayında 6 yaşındaki küçük bir çocuk
gıda zehirlenmesinden hayatını kaybetti. Kasım ayında
182 kişi gıda zehirlenmesi yaşadı. Tam bir gıda
terörüyle karşı karşıya olduğumuz ortadadır.
Diğer yandan, gıda mühendislerinin yaptığı işi
başka meslek grupları yaptığında işte böyle üzücü
olaylar karşımıza çıkmaktadır. Ekmeğin içinden
çıkan fare ve böcek hafızalarımızda iken israfı
önleme, halk sağlığı ve güvenilir gıda için, atama
bekleyen binlerce genç gıda mühendisi kardeşimizin taleplerine duyarlı
olalım.
600 bin gıda işletmesi olan
ülkemizde 1.500 gıda mühendisinin ataması yetersizdir diyorum,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Erkan Aydın...
6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
işsizlik oranının arttığına ve Hükûmetin bu
konuda ne yapmayı düşündüğünü öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Geçen hafta hem Genel Kurulda hem de Plan ve
Bütçe Komisyonunda dile getirdiğim, ekonomiye yönelik endişelerim
maalesef daha da derinleşiyor. Dün işsizlik verileri
açıklandı, sonuç rekor seviye. İşsizlik, temmuz, ağustos
ve eylül aylarını kapsayan ağustos döneminde yüzde 11,3e
yükseldi. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye genelinde 15
ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2016
yılı ağustos döneminde geçen yılın aynı dönemine
göre 435 bin kişi artarak 3 milyon 493 bin kişi oldu.
İşsizlik oranı da 1,2 puanlık artışla yüzde
10,1den 11,3e çıktı. Hükûmet ise Türkiyenin gerçeklerini unuttu,
sadece başkanlık sistemiyle uğraşıyor. Şimdi Hükûmet
edenlere soruyorum: Binlerce kişi, binlerce genç işsiz,
aşsız, bunun için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu..
7.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Osmangazi Köprüsünden geçişlerde uygulanan
uydurma tarifelere bir an önce son verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Osmangazi Köprüsünden geçenler her gün yeni
uygulamalarla tanışıyorlar. Giderken ayrı, dönerken
ayrı ödenen ücretler, bir de öndeki araca çok yaklaşırsan 2 kat
ödeme, aracın yükü fazlaysa uzun araç muamelesine tabii oluyor ve daha
fazla ödemeler yapılıyor ve bunlarla karşılaşan
yurttaşlarımızın kafası iyice
karışmış durumda. Müteahhit kazansın diye uydurma
tarifelerle sinekten yağ çıkarma çabaları artık halk
arasında köprünün adını Deli Dumrul köprüsü olarak
tescillemiştir.
Yurttaşlarımızı çileden
çıkaran bu uydurma tarifelere bir an önce son verilsin diyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Köseoğlu...
8.- Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun,
şehit olan Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürke Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; cumartesi günü
cenaze merasimine katıldığımız şehidimiz,
hemşehrimiz, Mardin Derik Kaymakamımız Muhammed Fatih Safitürke
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum. Tek suçu vatanına, milletine
hizmet aşkı olan bu vatan evladı en yakınında
çalışan hainlerce çalışma masasına yerleştirilen
düzenekle şehit edilmiştir.
Adi ve kahpece yöntemlerle bu asil milletin
evlatlarına pusu kuranlar bilsinler ki dört bir yanları bu vatana
hizmet için ömrünü adayan Muhammedler, Fatihler, Safitürklerle doludur.
Yıkmaya çalışanlara karşı yapmaya, ayırmaya
çalışanlara karşı birleştirmeye, bölmeye
çalışanlara karşı toparlanmaya adanmış ömürleri
ölümle durduramazsınız. Babasının cenazesini
yıkadığı ve namazını kıldırdığı,
eşinin sevgiyle, metanetle, gururla uğurladığı bir
şehidi öldüremezsiniz. Ölümü öldürenleri öldüremezsiniz,
başaramayacaksınız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın İbrahim Aydemir
9.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, Erzurumun
Aşkale ilçesinin son on dört yılda kaydedilen sosyal ve ekonomik
gelişmelerle marka ilçe konsepti olarak adlandırılan bir sürece
girdiğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Teşekkür ederim Başkanım.
Erzurumun ruhunu tefsir, manasını tescil
ve temsil eden bir ufuk ilçesi Aşkale, son on dört yılda kaydedilen
sosyal ve ekonomik gelişmelerle marka ilçe konsepti olarak
adlandırdığımız bir sürece girmiştir. Beşeri
sermayesiyle Erzurumun kaydettiği manevi ve maddi sinerjinin
şekillenmesinde bir aktifi ifade eden bu ilçemiz ekonomik değer ve
potansiyelleriyle katma değer üretecek imkân ve fırsatların da
adresi olma yolundadır.
Hükûmetimizin 2017 hedefinde belirlediği
2nci hamle ve teşvik dönemi içinde tarım sektörü öncelikli
yatırımların şekillenmesini beklediğimiz Aşkale
Erzurumun kalkınma bereketinin de membası olacaktır. İlin
batıya açılan bu tarihî kapısı kentin ekonomik
performansı en yüksek 10 il arasına girme hedefinde de öncü ilçeler
arasında yer alacak, kamunun yanı sıra sahip olduğu özel
sektör tecrübe ve birikimi, ortaya koyduğu kalkınma enerjisiyle
ülkenin marka ilçeleri arasına katılacaktır. Bu hâle vesile olan
Hükûmetimize minnettarız.
BAŞKAN Sayın Kazım Arslan
10.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Atatürk
Kültür Merkezinin yıkılmak istenmesinin nedenini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Başbakana
soruyorum: Başbakan Atatürk Kültür Merkezini kaldıralım. Ne
özelliği var? diyerek talihsiz bir açıklama
yapmıştır. Binayı kaldırıp geçmişimizi geleceğe
taşıyan bir bina yapalım. demiştir. Kaldı ki Atatürk
Kültür Merkezinin değerini koruma kurulu tescil ederek ortaya
koymuştur. Ayrıca, mimarlar, bilim insanları ve uzmanlar AKMnin
değerini bilimsel verilerle tespit etmiştir. AKM için daha önce verilen
yıkım kararı yargı kararıyla durdurulmuştur.
Restorasyon projesi hazır olan, cumhuriyet dönemimizin kültür
varlığı olan, geçmişimizi bugüne taşıyan Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürkün ismini taşıyan bu eseri neden
yıkmak istiyorsunuz? Bu güzelim eseri restore ederek kullanmak yerine AVM
mi yapmak istiyorsunuz yoksa Atatürk ismini taşıyan eserlere
alerjiniz mi var?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
11.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, kirli
şirketlere Meclisin onarımını yaptırmayı onuruna
yakıştıramadığına ve bunun bir an önce iptal
edilmesini beklediğine ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Sayın Başkan, Milletin Meclisini millet yapar. diyerek FETÖcülerin
bombaladığı Meclisi FETÖcü müteahhitlere yaptırmaktan
utanmıyor mu bu Meclis Başkanlığı?
Biliyorsunuz, 24 Ağustosta bir
anlaşma imzalandı ve 32 tane şirkete Meclisin tamiratı,
tadilatı işi verildi. Bunların içerisinde 10 işçinin
katledildiği Mecidiyeköydeki Torunlar İnşaatın sahibi de
var. DKY inşaat dediğimiz 1 ortağı Amerikalı olan ve
6 ortağı da FETÖden dolayı tutuklanan grup da var.
Bunların içerisinde Zekeriya Özü Dubaiye tatile gönderen
Ağaoğlu İnşaatın sahibi Ağaoğlu da var.
Bu kirli şirketlere bu Meclisin
onarımını yaptırmayı ben gururuma, onuruma
yakıştıramıyorum ve bunun bir an önce iptal edilmesini
bekliyorum.
BAŞKAN Sayın Zeybek
12.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, ekonomide pembe
tablo çizenlerin halkı yanıltmaya devam ettiğine ve
intiharların temelinde çoğunlukla ekonomik sıkıntılar
olduğuna ilişkin açıklaması
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Ekonomide pembe tablo
çizenler, halkı yanıltmaya devam ediyor. Esnaf dertli, siftah
yapmadan dükkân kapatan esnafımız
Samsun'un en işlek
caddelerinde sık sık kepenk kapatıldığını
görüyoruz. Geçmişte hava parası adı altında dükkân
bulunmazken kiralık ilanlarına bakan yok.
Son aylarda Samsun'da yaşanan intiharlar
dikkat çekicidir. Bu insanlar niçin yaşamlarına son veriyorlar?
Fırıncısı, çiftçisi, bakkalı, manavı,
işçisi, memuru, emeklisi intihar ediyorsa bir sebebi olmalı.
Basından verilen bilgilere göre intiharların çoğunluğunun
temelinde ekonomik sıkıntılar olduğu
anlaşılmakta. Ekonomik olarak borç batağına
saplanmış, ödeme imkânı kalmamış yurttaşlarımız
çaresizlikle intihar etmektedirler. Borcu katlamalı borçla kapatmalar devam
ediyor. Bir yıl önce faizler yüzde 0,80-0,90 aralığında
iken faizler bir yıl içerisinde yüzde yüz artarak ortalama 1,60lara
dayandı.
AKP, halkımızı tekelci tefeciye
soydurmakta. Kabaca olaylara bakıldığında, kredi kartı
borçlarını veya bankalardan aldıkları kredileri ödeyemeyen,
umutsuzluğa düşen vatandaşlarımız intihar yolunu
seçmektedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Vecdi Gündoğdu
13.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun,
sakin şehir unvanı olan Kırklarelinin Vize ilçesinde
tarım ve orman arazisi vasfındaki bir bölgenin enerji üretim
alanı olarak ilan edilmesinde hangi bilimsel kriterlerin esas
alındığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sorum Çevre Bakanına: Enerji
Bakanlığının talebi doğrultusunda, 644
sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca onaylanan plan
değişiklikleriyle ilgili Kırklareli bölgemizin çevresel düzeyde
en hassas bölgeleri enerji üretim alanı olarak düzenlenmiştir.
Kırklarelinin doğusunda tarihî ve doğal güzellikleriyle ön
plana çıkan Cittaslow denilen sakin şehir unvanıyla
Türkiyenin 10 ilçesinden birisi olan Vize ilçemizin sınırları
içerisindeki tarım ve orman arazisi vasfındaki bir bölgenin enerji
üretim alanı olarak ilan edilmesi ve termik santral
yapılmasının önünün açılması hangi bilimsel kriterlere
göre yapılmıştır?
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Sibel Özdemir
14.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
Boğaziçi Üniversitesinde rektör atamasındaki antidemokratik
uygulamanın otoriter bir rejimle yönetildiğimizin tescili
olduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Evet, Kardeşim Gül
Cumhurbaşkanı., Kardeşim Davutoğlu Başbakan.
Olmadı
Kardeşim Yıldırım Başbakan. ve son
olarak Boğaziçi Üniversitesi rektör seçimlerinde yüzde 86 oy alan
Barbarosoğlu olmaz, Kardeşim Özkan Boğaziçi Üniversitesi
Rektörü. Bu antidemokratik uygulama ve üniversite akademisyenlerinin iradesini
tanımayan eylem karşısında Sayın Profesör
Barbarosoğlu istifa etti. Rektör atamalarından sonra seçimle gelen
bir Cumhurbaşkanının da meşruiyetinin ve temsiliyetinin
tartışılmasının önü açılmıştır.
Rektör belirlemedeki bu uygulamayla ve yüzde 86 oy alan adayı yok sayan
otoriter bir rejimle yönetildiğimiz tescillenmiştir. En düşük oy
alan adayı atamaktan hiç aday olmayanı atama dönemindeyiz.
İşte tam dikta rejimi ve başkanlık sistemi. Rejim
değişmiyor. diyenlere cevabımızdır. Her şey çok
açık değil mi?
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tarhan
15.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaeli
Üniversitesinde yıllardır yardımcı doçent kadrosu bekleyen
araştırma görevlilerinin işten çıkarılmasına ve
bu hukuksuz işlemin derhâl geri alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Kocaeli Üniversitesi yıllardır
yardımcı doçent kadrosu bekleyen 19 araştırma görevlisini
15 Kasım itibarıyla işten çıkarmıştır. Üç
hafta önce bu akademisyenlerle ilgili fakülte dekanları ve bölüm
başkanlıklarından görüş yazısı istenmiştir.
Tüm görüş yazıları olumludur. Buna rağmen bu
hocalarımızın işten çıkarılmasını
anlayabilmek mümkün değildir. Birçok üniversitede aynı durumda olan
araştırma görevlisi 33/A kadrosuna atanırken Kocaeli Üniversitesinin
bu akademisyenleri işten atması sadece fırsatçılıkla
açıklanabilir. Kocaeli Üniversitesi hiçbir yasal dayanağı
olmayan hukuksuz işlemlerini derhâl geri almalı ve söz konusu 19
akademisyenin atamasını yapmalıdır.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tarhan.
Sayın milletvekillerinin birer
dakikalık konuşmaları sona ermiştir.
Şimdi, sayın grup başkan
vekillerine söz vereceğim.
Sayın Erkan Akçay, buyurunuz.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, çiftçilerin
borçlarının arttığına ve bu durumun Türk
tarımının geleceğini tehdit ettiğine, makro verilerin
her geçen gün kötüleştiğine ve ekonominin ciddi şekilde alarm
verdiğine, işsizlik oranının arttığına ve
işsizlik sorununun toplumsal huzuru ve istikrarı da tehdit
ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Eylül ayı verilerine göre ülkemizde
tarım kredilerinin toplam tutarı 65 milyar liraya
ulaşmıştır. 2002de bu rakam 5 milyar liraydı. Buna
göre çiftçilerimizin kredi borçlarında 13 kattan fazla bir artış
gerçekleşmiştir. Aynı dönemler itibarıyla takipteki
tarım kredileri 174 milyon liradan 1 milyar 700 milyon liraya
yükselmiştir. Bu borçluluk hâli Türkiyede tarım sektörünün
geleceğini tehdit etmektedir. Tarım stratejik bir sektördür. Türk
tarımının ayakta kalması için özellikle çiftçilerimizin
borçluluğuna acil çözümler üretilmesi gerekmektedir.
Ekonomik sorunlara yaklaşımı
teğet geçme kavramı üzerinden şekillenen iktidarın
ekonomiye gözleri ve kulakları açık değildir. Makro veriler her
geçen gün kötüleşirken ekonomi ciddi alarm vermektedir. Borçluluk kontrol
edilebilir sınırları aşmaktadır. Özellikle sanayinin
borç yükü 450 milyar lirayı aşmış durumda. Bu
borçların üçte 1ini döviz borcu oluştururken yatırımlar
için maalesef kaynak yaratılamamaktadır. Bu ortamda ekonomiye güven
de azalıyor. Ekonomik Güven Endeksi bir önceki aya göre yüzde 8 azalarak
yüzde 80e gerilemiştir. Öte yandan Türk lirasındaki değer
kaybı ve parasal gevşemenin devam edeceği de
anlaşılmaktadır. Ekonomide tehlike çanları çalarken bu
sorunların gündemin sıcak siyasi tartışmalarına kurban
edilmemesi için Hükûmet tarafından gerekli özenin gösterilmesi ve
çalışmaların yapılması gerekir.
TÜİKin ağustos ayına
ilişkin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, mikrofonunuzu
açıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
işsizlik
oranı, yeni bir rekorla, yüzde 11,3, işsiz sayısı 3 milyon
493 bin olarak açıklandı. Böylece on dört yıllık AKP
döneminde işsiz sayısındaki artış oranı yüzde
41,7ye ulaşmıştır. Konunun vahim tarafı, TÜİKin
açıkladığı bu rakamlar ülkemizdeki gerçek
işsizliği sunmaktan uzaktır. Gerçek işsizlik resmî
işsizler, iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar,
mevsimlik işçiler ve ücretsiz aile işçilerini de dâhil ederek bulunur.
Buna göre, işsiz sayısı 9 milyon 505 bin kişidir, gerçek
işsizlik oranıysa yüzde 30u aşmaktadır. İşsizlik
rakamları Türkiye ekonomisinin en hassas tarafı olmaya devam ediyor.
İşsizlik sorunu aynı zamanda toplumsal huzuru ve istikrarı
tehdit etmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akçay.
Sayın Özgür Özel.
17.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, gazeteciler Erdem
Gül, Can Dündar ve İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlunun
yargılandıkları MİT tırları haberi davasında
yargılananın gazetecilik mesleği olduğuna ve bir grup CHP
milletvekilinin destek için Çağlayan Adliyesinde bulunduğuna, Trabzon
Valisinin Başbakanın Trabzon programına eşlik etme görevi
sırasında programın siyasi kısmına da
katılmasının devlet geleneklerini sarstığına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Gazeteciler Erdem Gül, Can Dündar ile
Milletvekilimiz Enis Berberoğlunun yargılandıkları
MİT tırları haberi davası bugün devam ediyor. Şu çok
iyi bilinmelidir ki, bugün davada yargılanan gazetecilik mesleğinin
ta kendisidir. Bugün hem değerli gazetecilerimize hem de Milletvekilimiz
Sayın Enis Berberoğluna destek ve dayanışma için 40
civarındaki milletvekilimiz onların yanlarında, Genel
Başkan Yardımcılarımız İstanbul Çağlayan
Adliyesinde davayı takip ediyorlar. Yargının zapturapt
altına alındığı, gazetecilerin
tutuklandığı, haberlerine davaların
açıldığı bir ortamda, milletvekillerimize, muhalefete
yönelik baskılarla âdeta gözdağı verildiği apaçık
ortadadır.
Bugün bir kez daha, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak, Parlamentoda susmayacağımızı,
korkmayacağımızı ve bu ortamda asla
yılmayacağımızı, muhalefet görevini yerine
getireceğimizi tekrarlıyoruz.
Sayın Başkanım, geçtiğimiz
günlerde, Trabzon Valisi Yücel Yavuzun Sayın Başbakanın Trabzon
programına eşlik etme görevi sırasında programın siyasi
kısmına da katılması ve
Otobüsün üzerinde Sayın
Başbakan, Başbakan sıfatının dışında,
muhalefet partisi liderlerine karşı aşırı polemikçi,
hakaretamiz bir dille konuşurken otobüsün üzerinde yer alan,
Başbakanın konuşmalarını hararetle
alkışlayan, Başbakanın muhalefet partilerine, muhalefet
partisinin liderine, ana muhalefet partisi liderine eleştirilerini vücut
diliyle tasdik eden ve şiddetle, alkışla destekleyen bir vali
yaptığı açıklamada kendisinin görevinin o otobüsün üstünde
olduğunu söylemektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiminde,
maalesef, devletin çivisi çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Mikrofonunuzu açıyorum
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Elbette valilerin
bakanlara, Başbakana, Cumhurbaşkanına refakat görevleri, ildeki
resmî törenlerde ya da toplantılarda onların görev alanlarıyla
ilgili onları ilde temsil görevleri bulunmaktadır. Ancak bir
Başbakan bir ilde Başbakanlık otobüsünün üstüne çıkıp,
yanına da valiyi alıp son derece siyasi, hakaretlerle ve polemiklerle
dolu bir konuşma yaptığında onun yanında
bulunması gereken kişi il başkanı olabilir, her birisi
siyasi kişilikler olan bakanlar olabilir ama asla devletin valisinin yeri
orası değildir. Burada, Başbakana refakat ederken böyle bir
konuşma sırasında hiç değilse meydanın arka
tarafında, platformun gerisinde bulunması gereken vali devlet
geleneklerini sarsmış, vicdanları yaralamış,
yaptığı savunmayla da içinde bulunduğumuz korkunç durumu
bir kere daha gözler önüne sermiştir.
Yüce Meclisin takdirlerine arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Özel.
Sayın Bülent Turan
18.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, 15
Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 33üncü
yıl dönümüne ve 16 Kasım Ahmet Kayanın ölümünün 16ncı
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin bağımsızlık yıl dönümünün 33üncü
yılıydı. Bizim Kıbrısla bağımız
1571de Kıbrısın fethiyle ya da 1974te Barış
Harekâtıyla başlamamıştır. Peygamber Efendimizin
rüyası, Hazreti Osmanın emriyle, Hala Sultanın
Kıbrıstaki şehadetiyle başlamıştır.
Sevincimizin, acımızın, hüznümüzün bir olduğu Kuzey
Kıbrıs Türk halkının bağımsızlık ve
cumhuriyet ilanının yıl dönümünü bir kez daha kutluyorum.
Kıbrıs Türklerinin bağımsızlık iradesinin de
kalıcı bir çözüm doğuracağını ümit ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; ayrıca bugün değerli
sanatçılarımızdan Ahmet Kayanın ölüm yıl dönümü.
Ahmet Kaya Kürtçe klip çekeceğini ifade ettiği için medya ve siyaset
dünyası tarafından linç edilmişti. Fotomontajlı görsellerle
dönemin bazı gazeteleri tarafından itibar suikastine
uğratılmıştı. Kaya, Türkiye'yi terk ederek yurt
dışında yaşamaya mecbur edildi. Ancak, ne mutlu ki
Kayanın bu sözlerinden sonra yirmi dört saat aynı şekilde
Kürtçe yayın yapan kanallar kurma imkânı bulundu. Kürtçe kabus
olmaktan, tabu olmaktan çıktı. Bu duygularla Ahmet Kayaya da
Allahtan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Turan.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Sayıştayın 2015 yılı harcamalarına ait
dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına
ilişkin tezkeresi vardır. Okutup bilgilerinize sunacağım.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, 6253 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanununun
37nci maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununun 69uncu maddesi kapsamında düzenlenen Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve Sayıştayın 2015 Yılı Harcamalarına
İlişkin Dış Denetim Raporlarının inceleme
sonuçlarına ilişkin tezkeresi (3/856)
15/11/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
6253 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanununun
37'nci maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununun 69'uncu maddesi kapsamında düzenlenen Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve Sayıştayın 2015 yılı harcamalarına
ilişkin Dış Denetim Raporları Başkanlık
Divanının 11 Ekim 2016 tarihli toplantısında üst
yöneticilerin cevapları da dikkate alınarak görüşülmüş ve
ekteki inceleme sonuçlarının Genel Kurulun bilgisine sunulmasına
karar verilmiştir.
Bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ek: TBMM ve Sayıştayın 2015
yılına ilişkin
Dış Denetim Raporlarının
İnceleme Sonuçları (5 sayfa)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2015 Yılı
Dış Denetim Raporları İnceleme Sonuçları
I- Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış
Denetim Raporu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2015 mali
yılı hesaplarının dış denetimini yapmak üzere
görevlendirilen Sayıştay uzman denetçileri tarafından düzenlenen
20/09/2016 tarihli TBMM Dış Denetim Raporunda; 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunuyla tahsis edilen ödeneklerin, harcama birimleri
tarafından kullanımı sırasında düzenlenen harcama
belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup
olmadığı, hazırlanan mali tablolarının
doğruluğu, denkliği ve güvenilirliği hususlarının
incelendiği belirtilmiştir.
Yapılan inceleme sırasında;
Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı idari birimler için bütçe
kanunuyla tahsis edilen ödeneklerin harcama birimleri tarafından
kullanılması sırasında düzenlenen harcama belgelerinin
kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup
olmadığı, 2015 yılına ait cetvel ve tablolarda
gösterilen gider rakamlarının; doğru ve denk olarak kaydedilip
kaydedilmediği, toplamlarının doğru, denk ve tutarlı
olup olmadıkları ve hesapların birbirleriyle mutabık
bulunup bulunmadıkları hususlarına
bakılmıştır.
Bütçede tahminî olarak yer alan
kullanılabilir ödenek rakamlarıyla kesin hesap sonuç rakamları
karşılaştırılmak suretiyle gerçekleşme
oranları ve uygunluk durumları, programa alınan
yatırımların gerçekleştirilip
gerçekleştirilmediği araştırılmış,
cetvellerdeki rakamların dayandıkları sarf belgelerinin ilgili
mevzuatına uygunluğu örnekleme yoluyla denetlenmiştir.
Raporda özetle;
TBMM Başkanlığının
2015 yılı başlangıç ödeneğinin 763.216.000 TL olup
yıl içinde yapılan aktarmalar ve eklemelerle birlikte bu tutarın
800.466.948,01 TLye ulaştığı ve 31/12/2015 tarihi
itibarıyla da bu ödeneğin 725.757.040,25 TL'sinin, başka bir
deyişle yüzde 90,7'sinin harcanarak yüzde 9,3'ünün iptal edildiği
belirtilmiştir.
Raporda ekonomik
sınıflandırmaya göre harcamalar dikkate alınarak; personel
için ayrılan ödeneğin yüzde 92,3 oranında
kullanıldığı, Sosyal Güvenlik Kurumu prim giderlerine
ayrılan ödeneğin yüzde 88,0 oranında
kullanıldığı, cari transferler ödeneğinin yüzde 98,8
oranında kullanıldığı, mal ve hizmet
alımlarına tahsis edilen ödeneğin yüzde 88 oranında kullanıldığı,
sermaye giderlerine ayrılan ödeneğin yüzde 64,8 oranında
kullanıldığı, sermaye transferlerine ayrılan
ödeneğin yüzde 100 oranında kullanıldığı
belirtilmiştir.
Ayrıca;
TBMM Başkanlığı Strateji
Geliştirme Başkanlığınca arşivlenen ödeme emri
belgeleri ve muhasebe işlem fişleri tutarlarıyla bunların
kaydedildiği ilgili hesaplardaki tutarların mutabık olduğu,
Kesin hesap cetvellerinde gösterilen
gelir-gider rakamlarının doğru ve denk olduğu, ödenek üstü
harcama yapılmadığı,
Genel Sekreterin üst yönetici olarak, 5018
sayılı Kanunda öngörülen mali yönetim ve kontrol sisteminin
işleyişinin gözetilmesi ve bütçeyle verilen ödeneğin etkili,
ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılması amacıyla,
idari teşkilatın eylem ve işlemlerinin mevzuata uygun olarak
düzenlenmesine, kurumun amaç ve politikaları çerçevesinde belirlenen
stratejik plan dâhilinde işlemlerin yürütülmesine özen gösterdiği,
Harcama birimleri ile Strateji Geliştirme
Başkanı ve diğer personelin, mali işlemlerin yürütülmesinde
ve buna ilişkin harcama belgelerinin düzenlenmesinde, ilgili mevzuatta
öngörülen usul ve esaslara uygun şekilde işlem yaptıkları
ifade edilmiştir.
Harcama belgelerinin incelenmesi neticesinde;
Fotokopi makinesi toner alımlarında;
4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 22/a maddesi kapsamında
"Ankara'daki tek yetkili firmadan" satın alma işleminin
yapıldığı belirtilerek, Türkiye çapında söz konusu
markaya ait 40 civarında bayi olduğu ve bu bayilerden de teklif
alındıktan sonra ekonomik fiyatın esas alınarak alım
yapılmasının,
Elektromekanik kapı kilitleri ve
elektronik geçiş kontrol sistemlerinin, piyasa fiyat araştırmasına
göre en ekonomik fiyat teklifini veren firma üzerinden alım
yapılmasının,
Doğrudan temin yöntemiyle yapılan
mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinde, işin
tesliminin belirli bir süreyi gerektirmesi durumunda alımın bir
sözleşmeye bağlanmasının,
Dolmabahçe Sarayında kullanılacak
olan "Zırhlı Güvenlik Kabininin" Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının Sorumluluğundaki Tarihi
Bina ve Objelerin Onarımları ve Restorasyonları ile Çevre
Düzenlemesine İlişkin Mal ve Hizmet Alımları
Yönetmeliği kapsamında satın alındığı
belirtilerek, bu tip alımların 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu hükümlerine göre yapılmasının,
uygun olacağı ifade edilmiştir.
Bu çerçevede, dış denetçilerin
denetim bulguları ve önerileri dikkate alınarak düzenlenen Üst
Yönetici Cevabında;
Rapora konu olan toner markasının
Türkiye distribütörü tarafından satın almaların
yapıldığı firmaya "...her türlü teknik hizmet, tedarik
ve satış işlemlerinde Ankara ili ve ilçelerinde tek yetkili
firma" yetkisinin verilmiş olması ve bu yetkiye sahip bayilerin
"en iyi fiyat esasına göre" faaliyet göstermeleri, ayrıca
satış sonrası her türlü teknik destek hizmetlerinin de bu
yetkiye sahip firma tarafından verilmesi gibi sebepler çerçevesinde
satın almanın "Ankara'daki tek yetkili firmadan"
yapıldığı,
Raporda bahsi geçen "Elektromekanik
Kapı Kilitleri ve Elektronik Geçiş Kontrol Sistemleri
Alımı" işinin 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununun 22/d maddesine istinaden doğrudan temin kapsamında gerçekleştirildiği,
ekonomik yönden en avantajlı teklifi veren firmanın teklif
ettiği ürünlerin demosu neticesinde firmanın sunduğu ürün ve
sistemin "teknik şartnameye uygun olmadığı ve Kurumun
ihtiyaçlarını karşılamadığı" anlaşıldığından,
bahse konu alımın ekonomik açıdan en uygun ikinci teklifi veren
istekliden yapıldığı,
Doğrudan temin yöntemiyle belirli bir
süre gerektiren mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinde
sözleşme yapılması hususuna eksiksiz olarak riayet
edileceği,
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının Sorumluluğundaki Tarihi Bina ve
Objelerin Onarımları ve Restorasyonları ile Çevre Düzenlenmesine
İlişkin Bina ve Hizmet Alımları Yönetmeliğinin
"Amaç ve Kapsam" başlıklı 1 ve 2nci maddelerinde
genel olarak "Tarihi Bina ve Objelerin Korunması amacıyla
gerekli olan mal ve hizmetlerin alımının bu yönetmelik kapsamında
değerlendirildiği" belirtilmiş olup tarihî bina ve
objelerin fiilî saldırılara karşı korunmasına yönelik
olarak satın alması yapılan güvenlik kulübesinin de bu kapsamda
değerlendirildiği ifade edilmiş ve Dış Denetim
Raporunda yer alan öneriler kapsamında gerekli tedbirlerin
alınacağı belirtilmiştir.
II Sayıştay Dış Denetim
Raporu
Sayıştay
Başkanlığının 2015 mali yılı
hesaplarının dış denetimini yapmak üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanınca görevlendirilen
İçişleri Bakanlığı mülkiye başmüfettişleri
tarafından düzenlenen 13/07/2016 tarihli Dış Denetim Raporunda
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunuyla tahsis edilen ödenekler
kapsamında yapılan harcamalar ve bunlara ilişkin belgeler esas
alınarak bu ödeneklerin kullanımı sırasında
Düzenlenen harcama belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere
uygun olup olmadığı, kamu kaynaklarının ekonomik,
etkili ve verimli olarak kullanılıp
kullanılmadığı, yapılan harcamaları gösteren mali
tablolarının güvenilirliği ve doğruluğu" hususlarının
incelendiği belirtilmiştir.
Raporda özetle;
Sayıştay
Başkanlığına 2015 yılı bütçesinde 186.372.500 TL
ödenek tahsis edildiği, bu ödeneğin 175.099.415,99 TL'Iik
kısmının harcandığı, söz konusu bütçe ödenekleri
ve harcama rakamları oransal olarak karşılaştırıldığında
ise 2014 yılında tahsis edilen bütçe ödeneğinin yüzde
86,13'ünün, 2015 yılında ise yüzde 93,95'inin
harcandığı belirtilmiştir.
Ayrıca;
Kurumun ödeme emri belgeleri ve muhasebe
işlem fişlerine dayalı olarak tahakkuk ettirdiği ödemeleri
ile banka hesap özetlerinin mutabık olduğu,
Kesin hesap cetvellerinde gösterilen
gelir-gider rakamlarının doğru ve denk olduğu, ödenek üstü
harcama yapılmadığı,
Sayıştay Başkanının
üst yönetici olarak, bütçeyle verilen kamu kaynaklarının etkili,
ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılmasını temin edecek
mali tedbirlerin alınmasında, 5018 sayılı Kanunda
öngörülen mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin
gözetilmesinde, görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinde üstün
gayret gösterdiği,
Harcama yetkilisi, gerçekleştirme
görevlisi, mali hizmetler birim yöneticisi ve muhasebe yetkilisinin, mali
mevzuatın uygulanmasında ve gerekli tedbirlerin alınmasında
azami çaba sarfettikleri,
İdarenin mali faaliyet, karar ve
işlemlerinin 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve
ilgili diğer mevzuat çerçevesinde yürütüldüğü ifade edilmiştir.
Harcama belgelerinin incelenmesinde ise;
Bazı malzemelerin satın alım
sürecinde, makamdan alınan "talep onaylarında"
alınacak malzemelerin nerede kullanılacağının
ayrıntılı olarak yazılmadığı, ayrıca,
ihtiyaç duyulan malzeme miktarının yaklaşık maliyette
belirtilen miktarı aşmamasına özen gösterilmesinin
gerektiği,
Bazı satın alımlarda malzeme
miktarının değişmesine rağmen, yaklaşık
maliyet oluşturulmasına yönelik olarak firmalara gönderilen teklif
mektuplarında malzeme miktarında değişiklik
yapılmadığı,
Yabancı dil kursları için
yapılan ödemelerin tamamında, kurslara katılacak personele
ilişkin yetkili makamdan alınan onayın ödeme emri belgeleri
ekinde yer almadığı,
Yerinde denetim amacıyla memuriyet
mahalli dışında görevlendirilen meslek mensuplarına, yol
masrafı olarak her gün için müstahak oldukları gündelik
tutarlarını aşan miktarlarda taksi ücreti ödendiği ve bazı
beyannamelerde taksi ücretinin yüksek miktarlara ulaştığı,
6245 sayılı Kanuna göre
yapılan yurt içi geçici görev yolluğu ödemelerinin
bazılarında hamal bulunmayan mahallerde yüksek miktarlarda hamal
ücretinin ödendiği ve bunun da belgelendirilmediği,
6245 sayılı Kanuna göre
yapılan yurt içi geçici görev yolluğuna ilişkin ödeme belgeleri
arasında çeşitli hesaplamaların olduğu
kâğıtların bulunduğu ve bunların altına not
yazılarak hatalı beyannamelerin görevli tarafından düzeltildiği
belirtilerek, hatalı beyanname verenler hakkında işlem tesis
edilmesi,
Yurt içi geçici görev yolluğu ödeme
belgeleri arasında, uzman denetçi olmasına rağmen alması
gereken gündeliğini o senenin yevmiyesinin 1,5 katını yazıp
bunun üzerinden hesaplama yaparak görev yolluğu alma yoluna gidenlere
rastlandığı belirtilerek, bu veya buna benzer türden fazla yazma
işlemini ikiden ziyade yapmaları durumunda haklarında işlem
tesis edilmesi,
Bazı denetçilerin yurt içi geçici görev
yolluğu bildirimini doldururken zorunlu giderleri değişik
şekillerde eksik ve kafa karıştırıcı
şekillerde yazdıkları belirtilerek, geçici görevle gidenlere
kurallara ve forma uygun beyanname düzenlettirilmesinin
sağlanılması gerektiği,
Sayıştay
Başkanlığını temsil etmek üzere yurt
dışında bulunan kuruluşlar tarafından düzenlenen
eğitim programlarına katılan görevliler için "Yolculuk
gideri, konaklama ve yemek masraflarının karşılanması
göz önüne alınarak, yurt dışı
harcırahlarının belli oranda -yüzde 40, yüzde 50 gibi-
indirilmek suretiyle görevlendirme yapılmasına rağmen, yurt
dışı harcırah ödemesinde gidiş ve dönüş günleri
yol yevmiyeleri için normal harcırah miktarlarının da üzerine
çıkılarak yüzde 50 fazlasıyla ödeme
yapıldığı belirtilerek, yüzde 50 fazlasıyla ödenmesi
gerekiyorsa bu hususun görevlendirme onayında belirtilmesinin
gerektiği,
Yurt içi denetim görevlendirilmeleri
kapsamında, denetçiler tarafından düzenlenen bildirimlerin
bazılarında, uçak bileti tarihinden bir gün öncesi için günlük
yevmiye tahakkuk ettirildiği belirtilerek, fazla alınan yevmiyenin
ilgiliden tahsil edilmesi ve bu konuda gerekli hassasiyetin gösterilmesinin
uygun olacağı, denetimde bulunduğu dönemde denetim görevi
ifası sırasında yakınının vefatı nedeniyle
izne ayrılan denetçinin, izin kullanmak üzere görev mahallinden
ayrıldığı ve bu izin dönüşü tekrar görev mahalline
gittiği, bu gidiş gelişler için yolculuk gideri, zorunlu gider
ve yolda geçen bir gün için yevmiye aldığı belirtilerek fazla
yapılan bu ödemelerin ilgiliden tahsil edilmesinin gerektiği ifade
edilmiştir.
Bu çerçevede, dış denetçilerin
denetim bulguları ve önerileri dikkate alınarak düzenlenen üst
yönetici cevabında;
Satın alma sürecinde, talep
onaylarında yer alan iş tanımları ve malzemenin nerede
kullanılacağına dair ayrıntıların daha açık
ve anlaşılır şekilde yazılmasına özen
gösterileceği ayrıca miktarda artırım zorunluluğunun
oluşması durumunda alımdan vazgeçilerek yaklaşık
maliyette belirtilen miktarı aşmamaya dikkat edileceği,
Satın alma sürecinde, ihtiyaca binaen
malzeme adedinde herhangi bir değişiklik olması hâlinde talep
onayının ve fiyat araştırmasının
tekrarlanmasına özen gösterileceği,
Kurslara katılma ve eğitim giderleri
tertibinden yabancı dil kursları kapsamında yapılan
ödemeler için 2015 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanununa ekli E
işaretli cetvele göre yetkili makamdan genel bir onay alındığı
ve ödemelerin bu onaya istinaden yapıldığı, yapılan
işlemde mevzuata aykırı bir husus bulunmamakla birlikte, bundan
sonra her ödeme evrakında bu onayların bulundurulmasına özen
gösterileceği,
6245 sayılı Harcırah Kanununun
33/b maddesi; teftiş, denetim, inceleme veya soruşturma amacıyla
memuriyet mahalli dışına görevlendirilenlere, bu mahaller
içindeki görevlerine ilişkin yol masrafını düzenlemekte ve bu
amaçla verilecek yol masrafının her gün için müstahak oldukları
gündelik tutarını aşamayacağı belirtilmektedir. Ancak,
6245 sayılı Kanunun 14'üncü maddesinde Aşağıda
gösterilen memur ve hizmetlilere muvakkat vazife harcırahı olarak yol
masrafı ve yevmiye verilir ve hamal (cins ve adedi beyannamede gösterilmek
üzere) bagaj ve ikamet ve vazife mahalli istasyon, iskele veya durak
arasında nakil vasıtası masrafı da ayrıca tediye
olur." hükmü yer almaktadır.
Raporda bahsi geçen beyannamelerdeki taksi
ücretleri, anılan kanunun 14'üncü maddesinde yer alan ikametgâh veya
vazife mahalli ile istasyon, iskele veya durak arasındaki nakil
vasıtası masraflarının" ödenebilmesine ilişkin
olup, ilgilinin beyanına dayalı olduğundan ve miktar olarak bir
sınırlama bulunmadığından, yapılan işlemde
mevzuata aykırı bir husus bulunmadığı,
6245 sayılı Kanunun 14'üncü maddesinde
Aşağıda gösterilen memur ve hizmetlilere muvakkat vazife
harcırahı olarak yol masrafı ile yevmiye verilir ve hamal (cins
ve adedi beyannamede gösterilmek suretiyle) bagaj ve ikametgâh veya vazife
mahalli ile istasyon, iskele veya durak arasındaki nakil
vasıtası masrafları da ayrıca tediye olunur." hükmünün
yer aldığı belirtilerek mevzuatta hamal ücretinin ödenmesinde
belgelendirme öngörülmediği ve beyan esasının getirildiği,
Söz konusu düzeltme
kâğıtlarının; meslek mensuplarının
görevlendirmeler dolayısıyla beyanname verdikten sonra yeni bir
göreve gitmesi, yıllık izin vesaire gibi nedenlerle Kurumda
bulunmamaları ve kendilerine ulaşılamaması gibi nedenlerle
mahsup süresinin geçmemesi için ilgiliye bilgi verilerek hataların
giderilmesi ve mevzuata uygunluğun sağlanması amacıyla
yapılan düzeltmeler olduğu belirtilerek, bu konularda bundan sonra
daha dikkatli davranılacağı,
Söz konusu ödeme emri belgesinde yer alan
yevmiye tutarının bir buçuk katı olarak beyan edilmiş
olması hususunda; ödeme aşamasından önce tespit edilerek idare
tarafından mevzuata uygun olarak düzeltilip ödendiği, yevmiye
tutarının hatalı beyan edilmiş olmasının
ilgilinin dikkatinden kaçtığı, herhangi bir kasıt unsurunun
bulunmadığının düşünüldüğü,
6245 sayılı Kanunun 14'üncü maddesinde,
"Aşağıda gösterilen memur ve hizmetlilere muvakkat vazife
harcırahı olarak yol masrafı ile yevmiye verilir ve hamal (Cins
ve adedi beyannamede gösterilmek suretiyle) bagaj ve ikametgâh veya vazife
mahalli ile istasyon, iskele veya durak arasındaki nakil
vasıtası masrafları da ayrıca tediye olunur" hükmünün
yer aldığı belirtilerek, zorunlu giderlerin beyana tabi
olduğu, beyanname formatınınsa Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri
Yönetmeliğine uygun olması nedeniyle yapılan işlemde
mevzuata aykırılığın bulunmadığı,
Bakanlar Kurulunun 2014/7128 sayılı
Yurtdışı Gündeliklerine Dair Kararının 3'üncü
maddesinin (2)'inci fıkrası uyarınca, Sayıştay
mensuplarına yurtdışında bulundukları süreler için
indirimli ödeme yapıldığı, gidiş ve dönüş
gündeliklerinde ise kararın 4'üncü maddesinin uygulandığı
belirtilerek mevzuata aykırılığın
bulunmadığı ayrıca, gidiş ve dönüş gündelikleri
ile yurtdışında bulunulan sürelere ilişkin gündeliklerin ne
şekilde ödeneceği hususu, 2016 yılından itibaren
alınan görevlendirme onaylarında açık olarak belirtildiği,
Söz konusu ödemenin faiziyle birlikte
ilgiliden tahsil edildiği belirtilerek, bundan sonra gerekli özenin
gösterileceği,
Söz konusu tutarların faiziyle birlikte
ilgilinin maaşından tahsil edildiği belirtilerek bundan sonra gerekli
özenin gösterileceği, ifade edilmiş ve Dış Denetim
Raporunda yer alan öneriler kapsamında gerekli tedbirlerin
alınacağı belirtilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Durmuşoğlu, tek seferde, hatasız bir şekilde 6
sayfalık tezkereyi okudunuz, kutluyorum.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu (AP)
Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından, Avrupa Parlamentosu
İstihdam ve Sosyal İşler ile Temel Haklar, Adalet ve
İçişleri Komiteleri iş birliğiyle 28-29 Kasım 2016
tarihlerinde Belçikanın başkenti Brükselde düzenlenecek olan
"Avrupa Birliği Genişleme Bölgesinde Engelli Kişilere
Ayrımcılık Yapılmaması" konulu parlamentolar
arası konferansa katılması Genel Kurulun 1/11/2016 tarihli
14üncü Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi
parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/857)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım
Öncesi Eylem Birimi tarafından, Avrupa Parlamentosu İstihdam ve
Sosyal İşler ile Temel Haklar, Adalet ve İçişleri
komiteleri iş birliğiyle 28-29 Kasım 2016 tarihlerinde
Belçika'nın başkenti Brüksel'de düzenlenecek olan "Avrupa
Birliği Genişleme Bölgesinde Engelli Kişilere
Ayrımcılık Yapılmaması" konulu Parlamentolar
arası konferansa Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyetin
katılması hususu Genel Kurulun 01/11/2016 tarihli ve 14'üncü
Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/03/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi
uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ad ve Soyad Seçim
Çevresi
Serkan Bayram Erzincan
Filiz Kerestecioğlu
Demir İstanbul
Şafak Pavey İstanbul
Hacı Ahmet Özdemir Konya
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri ayrı
ayrı okutacağım. 2nci ve 3üncü sırada
okutacağım Meclis araştırması önergeleri 500 kelimeden
fazla olduğu için önergelerin özeti okunacaktır. Ancak önergelerin
tam metni Tutanak Dergisinde yer alacaktır.
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 24 milletvekilinin,
son dönemde vatandaşlar, çiftçiler, esnaf ve KOBİler ile bankalar
arasında kredi geri ödemelerinde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/366)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de özellikle son dönemde
vatandaşlar, çiftçiler, esnaf ve KOBİ'ler ile bankalar arasında
kredi geri ödemeleri konusunda yaşanan sorunların ve başlatılan
yasal takip işlemleri ve haciz uygulamalarının
ulaştığı boyutun saptanması ve alınması
gereken önlemlerin tespiti konusunda Anayasa'nın 98'inci ve İç
Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe
çerçevesinde Meclis araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz.
1) Akif Ekici (Gaziantep)
2) Ali Akyıldız (Sivas)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Tekin Bingöl (Ankara)
5) İbrahim Özdiş (Adana)
6) Ceyhun İrgil (Bursa)
7) Ali Yiğit (İzmir)
8) Çetin Arık (Kayseri)
9) Özcan Purçu (İzmir)
10) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
11) Candan Yüceer (Tekirdağ)
12) Oğuz Kaan
Salıcı (İstanbul)
13) Nihat Yeşil (Ankara)
14) Dursun Çiçek (İstanbul)
15) Erdin Bircan (Edirne)
16) Kemal Zeybek (Samsun)
17) Ahmet Akın (Balıkesir)
18) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
19) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
20) Elif Doğan Türkmen (Adana)
21) Ali Özcan (İstanbul)
22) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
23) Orhan Sarıbal (Bursa)
24) Nurettin Demir (Muğla)
25) Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
2.- İzmir Milletvekili Özcan Purçu ve 21
milletvekilinin, Roman vatandaşların yaşadıkları
sorunları çözebilmek için yapısal reform ve uygulama önerilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/367) (x)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'deki Romanların kökeni
yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Osmanlı
İmparatorluğunda 1831'de yapılan nüfus sayımında;
Rumeli'de 9.955, Silistre'de 8.779, Anadolu'da, Cezayir-i Bahr-i Sefid ve
Çıldır eyaletlerinde toplam 1.802 roman bulunmaktaydı. 1905-6'da
yapılan nüfus sayımında tüm Osmanlı halkı
arasında toplam 8.629 erkek ve 7.841 kadın; 1914 nüfus
sayımında 11.169 sayıları tespit edilmiştir. Günümüzde
ulusal mevzuattaki düzenlemeler nedeniyle Türkiye'de kaç Roman olduğu
bilinmemektedir.
Türkiye'deki Romanlar içinde üç ana dilsel
grup bulunmaktadır. Bunlar, Romlar, Domlar ve Lomlardır.
Türkiye coğrafyası, tarih boyunca
Romanlar ve Roman kültürünün gelişimi açısından önemli bir
yerdir. Kentsel dönüşüm adı altında yok edilen Sulukule
Mahallesi, Avrupa'nın ilk Roman yerleşim bölgelerinden biridir.
Romanlar Sulukule'ye 1054 yılında gelmiştir. Bir başka
deyişle, Romanlar yüzyıllardır Türkiye topraklarında
yaşamaktadır. Romanların yüzyıllardır
yaşadıkları topraklarda yaşadıkları sorunlar
genelde ortaktır. Bu sorunlar, ayrımcılık ve sosyal
dışlanma sorunu, Romanların yaşadığı
mahallelere yönelik ayrıştırılmış veri
yoksunluğu sorunu, eğitim, istihdam, sağlık, barınma,
güvenlik olarak gruplandırılabilir.
Romanların hayatında
yaşadığı sorunların temelinde
ayrımcılık ve sosyal dışlanma sorunu
bulunmaktadır. Ayrımcılık ve sosyal dışlanma,
eğitim, istihdam, sağlık, barınma gibi alanlarda aleni
şekilde görünür olmaktadır. Romanların şiddet ve lince
maruz kalmaları, kişisel belgelere erişmede zorluk
yaşamaları, nefret söylemlerine ve nefret suçlarına maruz
bırakılmaları, kamusal görevlerden dışlanmaları
hâlâ devam eden sorunlardır.
Romanlara yönelik ön yargı ve
ötekileştirme, Hükûmet ve devlet yetkilileri tarafından kullanılan
kutuplaştırıcı dille pekişmektedir. Devletin
kurumları aracılığıyla
yaygınlaştırılan tanımlar hâlâ ayrımcı
ibareler içermektedir. Türk Dil Kurumunun İnternet sayfasında
Aralık 2015 itibarıyla hâlâ romanlar çingeneler ayrımcı
şekilde tarif edilmiştir.
Türkiye'deki roman nüfusa ilişkin resmî sayı
bulunmamaktadır. Avrupa Konseyinin tahminlerine göre ortalama 2 milyon 750
bin, STK'lara göre Türkiye'de 3-5 milyon arası Roman
yaşamaktadır. Sayı tam olarak bilinmediği için etkin hizmet
modelleri üretilmemektedir.
Romanların eğitim sistemindeki
durumuna ilişkin detaylı veriler mevcut değildir. Avrupa
Birliği 2012 İlerleme Raporu'na göre Romanlar arasında okuldan
ayrılma ve devamsızlık oranları yüksektir. Fakirlik,
barınma durumu, belge eksikliği ve ailelerin sezonluk
çalışmalar için göç etmeleri ile okul arkadaşlarının
hor görmesi veya eğitim personelinin ayrımcı tavırlar,
Roman çocukların örgün eğitim sistemi dışına
çıkmasına neden olmaktadır.
Romanlar çoğunlukla niteliksiz, düzensiz
ve güvensiz işlerde çalıştıkları ve sosyal
dışlanma ve ayrımcılık nedeniyle istihdamda zorluklar
yaşamaktadır. Ağırlıklı olarak marjinal meslekler
olarak nitelendirilen lağımcılık, çiçekçilik, darıcılık
gibi işlerle meşgul olmaktadır. Eldeki bilgiler Romanların
genel itibarıyla diğer gruplara göre daha kötü sağlık
şartlarına sahip olduklarını göstermektedir. Romanlar
minimum yaşam standartlarının altında yaşamaya devam
etmektedirler. Asgari yaşam koşullarının
sağlanmasında barınma hakkı öne çıkmaktadır.
Romanların kullanılan ayrıştırıcı dil ve
yerleşik önyargılar nedeniyle zorla yerinden edilme veya lince maruz
kaldıkları bilinmektedir.
Yüzyıllardır Türkiye
topraklarında yaşayan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan,
yoksulluk ve yoksunlukla mücadele eden Romanların insanca yaşam
koşullarının oluşturulması, insan onuruna
yakışır bir yaşam sürmeleri için alınması gereken
tedbirler bulunduğu aşikârdır. Romanların,
ayrımcılık ve sosyal dışlanma, Romanların
yaşadığı mahallelere yönelik
ayrıştırılmış veri yoksunluğu, eğitim,
istihdam, sağlık, barınma, güvenlik gibi alanlarda
yaşadıkları sorunları çözebilmek; sahip oldukları
haklarından etkin olarak yararlanılmasını sağlamak
amacıyla ulusal ve uluslararası ilke ve standartlar esas
alınarak yapısal reform ve uygulama önerilerinin tespit edilmesi için
Anayasa'nın 98inci maddesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını talep ederim.
1) Özcan Purçu (İzmir)
2) Nihat Yeşil (Ankara)
3) Akın Üstündağ (Muğla)
4) Ahmet Akın (Balıkesir)
5) Lale Karabıyık (Bursa)
6) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
7) İrfan Bakır (Isparta)
8) Orhan Sarıbal (Bursa)
9) Özkan Yalım (Uşak)
10) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
11) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
12) Kemal Zeybek (Samsun)
13) Ceyhun İrgil (Bursa)
14) Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
15) Bülent Tezcan (Aydın)
16) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
17) Kadim Durmaz (Tokat)
18) Namık Havutça (Balıkesir)
19) Haydar Akar (Kocaeli)
20) Kazım Arslan (Denizli)
21) Yakup Akkaya (İstanbul)
22) Mahmut Tanal (İstanbul)
3.- Ordu Milletvekili Seyit Torun ve 25 milletvekilinin,
fındık üretiminde yaşanan sorunlar ile çözüm önerilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/368) (x)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'nin en önemli stratejik gıda
ürünlerinin başında fındık gelmektedir. Dünya
fındık üretiminin yaklaşık yüzde 75ini Türkiye
üretmektedir. Fındık üretimi ülkemizde, dolaylı veya dolaysız
8 milyon insanı ilgilendirmektedir. Türkiye'de hektar başına
60-80 kilogram olan üretim, İspanya dışında rakip ülkelerde
yaklaşık 250-300 kilogram arasında değişmektedir.
İspanya'da hektar başına üretim 1000 kilogramın üstündedir.
Dünyanın en büyük fındık
üreticisi konumundaki Türkiye'de verimlilik oldukça düşük seviyededir ve
kârlılığı olumsuz etkileyen ana etkenlerin
başında gelmektedir. Bununla birlikte Azerbaycan ve Gürcistan'daki
üretim artışının önümüzdeki yıllarda ülkemizin
fındık ihracatını olumsuz etkileyebileceği
öngörülmektedir.
Tarımsal ürünler ihracatımızda
Türkiye'de üretilen fındığın yaklaşık yüzde
80-85'i ihraç edilmektedir. Bu oranın yüzde 75'i Avrupa Birliği
ülkelerine ihraç edilmektedir. Fındığın tarım ürünleri
ihracatındaki payı yüzde 15-20 seviyelerindedir. Üretim ve
ticaretinde lider olduğumuz fındıktan elde ettiğimiz
yıllık ihracat geliri yaklaşık 3,5 milyar dolardır.
Uygulanan
tarımsal desteklerde üretimde iyileşmeyi sağlayacak teşvik
özelliği yoktur. Üretim süreci ve ürün desteklenmemektedir. Yüksek verimli
ürünlerin üretimine yönlendirme yapılamamaktadır. İyi tarım
ve organik tarım metotlarına geçilememiştir. Ürün
çeşitliliğine gidilmesi gibi durumlara destek
sağlanmamaktadır.
Fındık
bahçeleri yenilenememiştir. Verimlilik her geçen yıl biraz daha
düşmektedir. Geçmişteki miras yolu ile bölünmelerden dolayı
fındık bahçelerinin küçük olması nedeniyle üretim maliyetleri
yükselmiştir. Verimli bir üretim yapılamadığı için
üreticinin gelir seviyesi düşmüştür. Fındıkta lisanslı
depoculuk ve ürün borsacılığı
kurulamamıştır.
Genelinde
ülkemizde, özelinde Ordu ilinde fındığın üretim
aşamasından başlamak üzere, yapısal sorunlarının
araştırılması, üretim alanlarının
verimliliğinin artırılması, sektörün sorunları ve
kalıcı çözüm önerilerinin ortaya konulması için Anayasanın
98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1) Seyit Torun (Ordu)
2) Özcan Purçu (İzmir)
3) Ahmet Akın (Balıkesir)
4) Ali Akyıldız (Sivas)
5) Ali Yiğit (İzmir)
6) Kamil Okyay Sındır (İzmir)
7) Sibel Özdemir (İstanbul)
8) Mahmut Tanal (İstanbul)
9) Tekin Bingöl (Ankara)
10) Ceyhun İrgil (Bursa)
11) İbrahim Özdiş (Adana)
12) Çetin Arık (Kayseri)
13) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
14) Nihat Yeşil (Ankara)
15) Oğuz Kaan Salıcı (İstanbul)
16) Dursun Çiçek (İstanbul)
17) Erdin Bircan (Edirne)
18) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
19) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
20) Elif Doğan Türkmen (Adana)
21) Ali Özcan (İstanbul)
22) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
23) Orhan Sarıbal (Bursa)
24) Nurettin Demir (Muğla)
25) Kemal Zeybek (Samsun)
26) Lale Karabıyık (Bursa)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve arkadaşları tarafından, termik santrallerin
hukuki sürecinde yaşanan usulsüzlüklerin tespit edilmesi, neden
olduğu çevre, insan ve tüm canlıların hayatını tehdit
eden uygulamaların araştırılması amacıyla
21/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
16/11/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 16/11/2016 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve arkadaşları
tarafından, termik santrallerin hukuki sürecinde yaşanan
usulsüzlüklerin tespit edilmesi, neden olduğu çevre, insan ve tüm
canlıların hayatını tehdit eden uygulamaların
araştırılması amacıyla 21/10/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (861 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 16/11/2016
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisi lehinde Muhammet Rıza Yalçınkaya, Bartın Milletvekili.
Sayın Yalçınkaya, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak termik santrallerle
ilgili vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, siyasi iktidar
Karadeniz Bölgesini enerji üssü hâline getireceğim.
anlayışıyla geliştirdiği termik santral projeleriyle
aslında bölgeyi tam bir termik santral cehennemi hâline dönüştürmenin
adımlarını atmaktadır. Özellikle Bartın ve Zonguldakta
yoğunlaşan bu projeler, bölgenin çevresini, doğasını
yok edecek ve bölgede yaşayan tüm insanların sağlıklı
ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını elinden alacak boyutlara
ulaşmıştır.
Ben bu kürsüden, Batı Karadenizin
incisi, üç bin yıllık tarihî geçmişi olan, mavi ve yeşilin
birlikte anıldığı, eşsiz doğal güzelliğe
sahip Amasrada kurulmak istenen termik santrale ilişkin görüşlerimi
sizlerle defalarca paylaştım. Kurulmak istenen santralin yerinin
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan
ve bugün hâlâ yürüklükte olan 1/100.000 Ölçekli Zonguldak-Bartın-Karabük
Bölgesel Çevre Düzeni Planına aykırı olduğunu, bu nedenle
Amasraya termik santral kurulamayacağını, üzerine basa basa
defalarca söyledim.
Bugün yalanlarla, aldatmacalarla sürdürülen bu
girişimdeki gerçekleri bir kez daha sizlerle paylaşacağım
ama önce sizlerle şu gerçeği paylaşmak istiyorum:
Amasranın kalbine saplanan hançeri tutan el, ne yazık ki Çevre ve
Şehircilik Bakanlığıdır. Üzülerek belirtmek isterim ki
göz göre göre işlenen bu cinayetin asıl faili Çevre Bakanı
sorumluluğuyla değil, Enerji Bakanlığının
talimatlarını yerine getiren bir bürokrat gibi hareket eden
Sayın Mehmet Özhasekidir.
Değerli arkadaşlarım,
geldiğimiz noktada, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
ölüm saçacak bacalarını Batı Karadenizin incisi Amasraya
yerleştirecek olan şirketin ÇED başvurusunu 10 Ekim 2016
tarihinde olumlu bularak nihai kararını verdi. Peşinden, daha bu
kararın mürekkebi dahi kurumadan, yangından mal kaçırır
gibi, şirketin talebi doğrultusunda, Bartın ve Bartın
Kıyı Kesimi Planlama Alt Bölgesi 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Plan
Değişikliğini yaptı.
Oysa, daha önce, yine aynı şirket,
2007 yılında onaylanarak yürürlüğe giren
Zonguldak-Bartın-Karabük Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni
Planına yine itiraz etmiş ve planda Tarlaağzı ve Gömü
mevkisinde termik santral alanının gösterilmesi için plan
değişikliği talebinde bulunmuştu. Söz konusu talep, o zaman
Bakanlıkça değerlendirilmiş ve çevre düzeni planında Amasra
ilçesine doğal, ekolojik, tarihî ve turistik yapısı
doğrultusunda yüklenen kimliği gereği termik santralin
kurulamayacağı, santral için yer seçimi olarak daha uygun
alanların araştırılması yönünde Bakanlık
görüşü olarak firmaya bildirilerek reddedilmişti. Aynı
Bakanlığın Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü
tarafından da santral kurulması düşünülen Amasra
Tarlaağzı, Gömü alternatif alanlarının yer seçimi
açısından uygun olmadığı ve bu alanların ÇED
süreci dışına çıkarılması, ana alternatif olarak
düşünülmemesi gerektiği görüşü de firmaya bildirilmişti. Ne
oldu, ne değişti, kimler devreye girdi, kimler baskı yaptı
da Bakanlığın daha önce almış olduğu tüm kararlar
hiçe sayılarak önce ÇED onaylanıp nihai hâle getirildi, peşinden
1/25.000 ölçekli plan değişikliği yapılarak daha önce
Bakanlık tarafından uygun görülmeyen, yapılması kesinlikle
kabul görmeyen aynı yerde hukuksuz ve usulsüz bir şekilde termik
santralin önü açıldı?
Değerli arkadaşlar, bölge için
yaptırılan ve bölge için çevre anayasası niteliğindeki plan
ne diyor:
1) Planlama bölgesinde var olan tüm
doğal, tarihsel, kültürel değerler korunacak.
2) İlçelerin, beldelerin il içindeki
kimlikleri doğrultusunda ve bu kimlikleri koruyarak geliştirilmesi ve
birbirleriyle olan işlevsel ilişkilerinin geliştirilmesi esas
kabul edilmesi gerekir.
3) Ekoturizmin gelişiminin yani doğa
ve kültür turizminin desteklenmesi gerekir.
4) Doğal güzellikleri bünyesinde
barındıran alanlarda doğa turizminin ekolojik değerler,
geleneksel yapılaşma ve mimariyi koruyacak şekilde
geliştirilmesi gerekir.
5) Amasra için, doğal ve tarihsel,
kültürel çevrenin korunması, kent kimliğinin geliştirilmesi,
sağlıklı ve yaşanılabilir bir turizm merkezi
oluşturulabilmesi amacıyla bölgenin özelliklerine uygun, doğal
çevreye, tarihî mirasa ve kültürel dokuya duyarlı ve koruyucu, bölge
ekonomisine ve toplumsal yaşantıya katkıda bulunacak
sürdürülebilir turizm politikasının geliştirilmesi
gerekmektedir. Bu politika, sadece Amasra kentini değil, Amasra ilçesinin
tümünü kapsayacak bir politika olacaktır.
Yine, aynı şekilde Planlama
döneminde Amasra ilçesi, planda öngörülen strateji ve politikalarla
gelişmiş, sağlıklı ve yaşanabilir bir doğa
ve kültür turizmi merkezi olacaktır. hükmünü getiriyor.
Yine, aynı planda, Amasrada var olan
kömür tesislerinin çalıştırılabileceği, yerine yeni
kömür tesislerinin kurabileceği ve kömür üretimine devam
edilebileceği ancak üretilen kömüre yönelik kurulacak enerji
santrallerinin planlama bölgesi içerisinde yer alan Filyos yatırım
havzasında yapılabileceği açıkça belirtiliyor. Bu plan,
Amasranın doğal, tarihî ve kültürel tüm değerlerini
korumayı birinci vazife olarak görüyor ve diyor ki: Amasra benim korumam
altındadır. Benim ortaya koyduğum hükümler içinde Amasrada
termik santral kurulamaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Kurulacak yer bellidir, o da Filyos yatırım havzası ya da
başka bir yerdir.
Bütün bu hükümler bugün de güncel ve
doğru. O zaman bir kez daha soralım: O günden bugüne ne
değişti? Ne değişti de Bakanlık kararını
değiştirdi? Yoksa, dün halkı siz kandırıyordunuz da,
bugün firma mı sizi kandırdı? Yoksa, yine mi
aldatıldınız? Lütfen, Sayın Bakan çıksın ve
kamuoyuna bunu açıklasın. Kendisinden önce görev yapan tüm Çevre
Bakanları ve Bakanlık personelinin haklı gerekçelerle kabul
etmediği, Amasrayı karartacak, Fatih Sultan Mehmetin,
torunlarından utanmasına neden olacak bu karara imza atmazken kendisi
ve ekibi, nasıl bir motivasyonla böylesi bir katliamın önünü açacak
bir kararı onaylamıştır? Usulsüz ve hukuksuz bir
şekilde tam da oldubitti anlayışıyla verilen bu karar, Amasra
için idam fermanı niteliğindedir. Bakan, bu idam fermanıyla daha
önce termik santral için sıkı sıkı kitlenen
kapının anahtarlarını kendi elleriyle firmaya altın
tepsi içinde teslim etmiştir. Bunun adı cinayet değil de
nedir? Bir şehrin, bir kültürün, bir doğanın katledilmesi,
hukukun katledilmesi değil de nedir? Bakanlık, göz göze göre cinayet
işledi. demem de bu yüzdendir.
Şimdi, soruyorum sizlere: Aradan geçen
sekiz yılda ne değişti? Amasra, kamuoyuna duyurulmadan demir
çelik sanayisi ya da diğer sanayi alanları veya organize sanayi
bölgesi mi oldu? Hayır, böyle bir şey yok. Bakan, bir oldubittiyle
Amasraya termik santralin kurulmasının önünü açıyor, Amasraya
kıyıyor. O nedenle, Bakanı ve Bakanlık
bürokratlarını tarih ve Amasra halkı asla affetmeyecektir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, gelin,
Amasra gibi 3 bin yıllık tarihi olan eşsiz kültürel ve
doğal güzelliklere sahip çıkın. Gelin, Amasra ve Bartın
halkının feryadına kulak verin. Gelin, araştırma
önergemize destek verin. Tarihe, kültüre, doğal güzelliklere sahip çıkan
milletvekilleri olarak sizler tarihe geçin.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yalçınkaya.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Hulusi Şentürk, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Şentürk. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi
hakkında AK PARTİ adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, hepimiz çevre konusunda ne kadar
hassas olunması gerektiğini çok iyi bilen insanlarız. Bu konuda
hiçbir tereddüdün söz konusu olması mümkün değildir ancak sizler de
biliyorsunuz ki çevre politikaları yasaklamaya değil, koruma-kullanma
dengesi üzerine inşa edilir. Yasaklayarak bir yere varılmaz, çevreyi
koruyucu önlemler alınmak kaydıyla çevreden faydalanmak
insanoğlunun en tabii hakkıdır. Burada önemli olan, çevreden
faydalanırken çevrenin hakkını gözetip gözetemediğimizdir.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinde Batı Karadeniz Bölgesinde yapılması
planlanan termik santrallerle bölgenin âdeta bir termik cehenneme
dönüşeceği iddia ediliyor, 10 tane yeni termik santralin
planlandığı iddia ediliyor ve yine somut bir şirket ismi
verilerek de bu şirketin geçtiğimiz günlerde ÇED raporu
almasının hukuksuz olduğu iddia edilmektedir.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın)
Doğru.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Öncelikle
bölgede 10 değil, 3 tane termik santralle ilgili proje bulunmaktadır.
4tü, 1 tanesi olumsuz bulunarak reddedilmiştir. Zonguldaktaki, 3 tane
termik santral projesi ÇED raporu sürecinde devam etmektedir.
Değerli arkadaşlar, söz konusu
çevrenin ehemmiyetini hepimiz bildiğimiz gibi, aynı zamanda hepimiz
enerjinin de ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyoruz. Toplumsal hayat
ve ekonomik hayat için enerji vazgeçilemez bir kaynaktır ve her geçen gün
insanoğlunun enerjiye ihtiyacı artmaktadır. Türkiye gibi
gelişen ülkelerin enerji ihtiyacıysa dünya ortalamasının da
üzerinde artış göstermektedir. Ancak ne yaparsınız ki,
Mevlam bizi enerji zengini bir coğrafyada devlet kılmamış.
Petrolümüz yok, doğal gazımız yok
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Rüzgâr var, güneş var, su var, kömür var.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Kömürümüz
var kullanabileceğimiz, evet, kömür var işte kullanabileceğimiz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Rüzgâr var.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, bugün enerjide önemli olan, bir, ucuz
maliyetle; iki, emniyetli bir biçimde; üç, istikrarlı bir biçimde enerjiyi
elde etmek; dört, bunu yaparken de çevreyi koruma, kullanma politikaları
kapsamında, korumak ve gözetmektir.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Kömürle nasıl koruyacaksınız?
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) AK
PARTİ olarak biz hem ucuz enerjiyi elde edebilmek hem güvenli enerjiyi
elde edebilmek için hem de çevrenin korunabilmesini sağlamak, bütün
bunları -maksimum değil, bu işin maksimumu olmaz- optimum
düzeyde dengeli sağlayabilmek için birçok alternatifi aynı anda on
yıldır iktidar olarak devreye soktuk. Bir yandan nükleer santraller
yaparak daha ucuz ve sağlıklı enerji elde etmek, bir yandan
hidroelektrik santralleri
artırarak enerji elde etmek; bir yandan kömüre dayalı enerji
santrallerini artırmak, diğer yandan rüzgâr ve güneşe
dayalı enerji santralleriyle yenilenebilir ve temiz kaynaklardan enerji
elde etmek için bir dizi faaliyeti aynı anda yürütüyoruz. Ancak, ne
hikmettir, bakıyoruz, hemen dibimde, Ermenistanda nükleer santral var,
kırk yılı aşkın teknolojiye sahip, son derece demode,
güvensiz teknolojiye sahip; Bulgaristanda nükleer santral aynı konumda.
Dünyada 400ün üzerinde nükleer santral var, 68 tane yapımı devam
eden nükleer santral var. Ya, biz bu Bulgarlardan enerji almak zorunda
kalmayalım, biz de bir nükleer santral yapalım, hem de en modern teknolojiyle
yaparak Türkiyenin enerji arz güvenliğini sağlayalım.
dediğimizde Hop, bir dakika; güvenlik tehlikesi var. diyorlar.
Doğru, güvenlik tehlikesi var Ermenistan santralinden, Bulgaristan
santralinden kaynaklanan.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Dünya vazgeçiyor.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Hiç kimse
hiçbir şeyden vazgeçmiyor.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Geçiyor, geçiyor.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) İki:
Hidroelektrik santrallerimizi artıralım. diyoruz, yine bir yaygara
kopuyor Efendim, doğa mahvoluyor. Tamam, eyvallah. Kömürden santral
yapalım, enerji üretelim. Yok, çevreyi kirletirsiniz. Petrol ve
doğal gazım zaten yok, dışarıya
bağımlıyım. Aa, efendim, güneş ve rüzgâr
Doğru
ama güneş ve rüzgârla ilgili herhâlde teknolojiyi çok yakından takip
etmiyor olmalısınız, şu an güneş ve rüzgâr enerjisinde
gelinen teknoloji, bir: Kesintisiz üretime müsaade etmiyor. İki: Elde
edilen enerji verimliliği itibarıyla bir ülkenin enerji
ihtiyacını güneş ve rüzgârdan şu an tam
karşılamak mümkün değildir. O yüzden, tüm dünya sisteminde,
değerli arkadaşlar
(CHP sıralarından gürültüler)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Kaç tane ruhsat
verdiniz, hiçbiri yapılmadı.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Kömürde
de dışarıya bağımlıyız, kömürde.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Ya, bir
dinleyebilmeyi öğrenebilsek
Bir eleştirin varsa, benden sonra
çıkar konuşursun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen efendim, lütfen hatibi dinleyiniz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Çantacılara ruhsat verdiniz, çantacılara.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Bu yüzden
bugün dünyada güneş ve rüzgâr enerjisi mevcut enerji sistemini desteklemek
amaçlı olarak kullanılıyor ama tabii ki AR-GE
çalışmaları devam ediyor; hepimizin ve tüm
insanlığın umudu odur ki
MUSTAFA TUNCER (Amasya)
Çeşmicihanı mahvetmeyin.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) -
inşallah bu konuda verimlilik son derece ilerler ve dünya böylesine temiz
enerji kaynağından, biz de Türkiye olarak temiz enerji
kaynağından faydalanabiliriz.
Değerli arkadaşlar, dünya
enerjisinin kaynak dağılımına baktığımızda
ne görüyoruz? Kömürün payı yüzde 41. O yere göğe
sığdıramadığımız Avrupaya dönüp
bakıyoruz -herhâlde bunlar bu kadar çevreci politikaları bize dikte
ettiğine göre adamlar kömüre tövbe etmiştir- yüzde 25.
MURAT BAKAN (İzmir) Danimarkada yüzde
140 rüzgâr enerjisi var, yüzde 140 Danimarkada rüzgâr enerjisi. Yani
ihtiyaçtan yüzde 40 fazla enerji üretiyor.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) -
Türkiyeye dönüp bakıyoruz, daha henüz 16ya çıkabildik. Buna
karşılık kömürlerim var, kendi kömür yatağım var; son
on yılda yapılan arama çalışmalarıyla 7 milyar
metreküplük ilave rezervlere ulaşmışız, hem de daha
kaliteli rezervlere ulaşmışız. Kendi kaynağım
burada duracak, oradan en ucuz enerjiyi elde etme imkânım varken duracak,
ama ben petrol alarak, doğal gaz satın alarak, dünyanın en
pahalı enerjisini üreterek ülkemi kalkındıracağım.
Böyle bir şey mümkün değil. Dolayısıyla, çevre ve ekonomik
dengeyi beraber düşünmek ve beraber sağlamak mecburiyetindeyiz.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Vazgeçin, vazgeçin!
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Bu ve
buna benzer projeler de bu kapsamda sürdürülen projelerdir.
Değerli arkadaşlar, nükleer santral
yapmayalım, HES yapmayalım, termik santral yapmayalım, ne
yapacağız lütfen bir söylerseniz çok memnun olacağız.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Modası
geçmiş, modası.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Ya
kardeşim, yerini seç, yerini.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
İstanbula yapalım istiyorsanız, sizin seçim bölgenize
yapalım, sizin mahalleye yapalım termik santralleri!
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla)
Değerli arkadaşlar, şu söz konusu -reklama girmesin diye
şirket ismi vermiyorum- şirketin yatırımı konusuna
geldiğimizde: Söz konusu şirket on küsur sene önce bölgede taş
kömürü rezervi araştırması ve çıkarımıyla ilgili
aldığı yetki çerçevesinde, çok ciddi, 600 milyon tonları
geçen çok nitelikli rezerv bulduktan sonra projesini geliştirdi, bir
enerji santrali, büyük bir liman ve entegre tesisleri de yapmak üzere 3,1
milyar euroluk yatırım gerektiren ve o bölgede 11 bin kişiye
istihdam sağlayacak bir yatırımı ortaya koydu.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Kim?
Palavra palavra! Sen basın sözcüsü müsün o firmanın?
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Bununla
ilgili ÇED süreci devam etti, her ne kadar Başka bir yer önerisi dikkate
alınmadı. deniliyorsa da alınmıştır; daha evvel
Delikli Burun olarak öngörülen yer, daha sonraki öneri çerçevesinde
değiştirilmiş, başka bölgeye
aktarılmıştır ve bu ÇED süreci en sonunda olumlu olarak
sonuçlanmıştır. Hangi kriter?
Şimdi, değerli arkadaşlar, ÇED
raporlarının nasıl hazırlandığı kriterini
merak eden varsa Bakanlığın rehberinden görebilirler, uzun bir
kriter, ancak burada önemli olan üretim teknolojisinin hangi teknoloji
olacağıdır.
Söz konusu şirketin buradaki üretimde
kullanılacağı teknoloji -teknik olduğu için okumak
istiyorum, ezberleyeceğim bir şey değil- süperkritik pulverize
kömür teknolojisidir.
Bu teknolojinin önemi nedir değerli
arkadaşlar? Bu teknolojinin önemi şu: Avrupa Birliği Entegre
Kirlilik Önleme ve Kontrol Yönetmeliği için 2006 tarihinde yayınlanan
referans dokümanında, büyük yakma tesisleri kapsamında, kömürden
elektrik üretimi için en iyi mevcut teknoloji olarak kabul edilen teknolojidir.
E, şimdi, Avrupa kriterleri ve dünya kriterlerine göre son derece uygun
bir teknolojiyle ve yine Avrupa ve dünya kriterlerine göre çevresel olumsuz
etkisi en az düzeyde olacak -sıfır hiçbir zaman olmayacak, bunun
sıfırı yok- uygun, kabul edilebilir tolerans kapsamında
devasa bir yatırım yaparak Türkiyenin daha ucuz enerjiye ulaşma
politikalarını baltalamanın hiçbir esprisi yoktur değerli
arkadaşlar. Türkiye, tarihî mirasını da, kültürel
mirasını da, doğal mirasını da korurken ülkesinin
insanlarını uluslararası büyük güçlerin sömürdüğü halklar
olmaktan çıkarmak zorunda.
Hepinize Koreli Changin
kitabını okumanızı öneririm. Dünyanın
gelişmiş sömürgeci ülkeleri merdiveni itmek tabirini kullanır,
ne yazık ki vahşice sömürdükleri kaynaklarla bugün bizim gibi
ülkelerin önüne engeller koymak istiyor. Amerika, Batı ve benzeri sömürge
ülkelerinin sözcüsü olmaya gerek yok diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Şentürk.
Sayın Yalçınkaya
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) Sayın Başkanım, yanlış bir bilgi verdi
ve sataştı.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Sataşma yok Sayın Başkan.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) Yatırımların önünü kesiyorsunuz. dedi, bir
suçlama getirdi.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Hayır.
BAŞKAN Bir daha söyler
misiniz Sayın Yalçınkaya.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) Yatırımların önünü kesiyorsunuz. dedi.
BAŞKAN Bu bir
eleştiri Sayın Yalçınkaya.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Ya, bunu demekte ne var? Eleştirdi. Orada bir sataşma yok.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) Ama iki dakika istiyorum çünkü biz yatırımların
önünü kesmiyoruz, biz devletin yaptırdığı planın
emrettiği hükümlerin yerine getirilmesini istiyoruz.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Aynen doğru.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) Devlet Amasranın korunması gerekir. diyor ve
Amasradaki mevcut kömür tesisleri çalıştırılarak kömür
üretimine devam edilebilir. diyor. Hatta Yeni kömür tesisleri
açılabilir, onlarda da kömür üretilebilir ama üretilen kömüre yönelik
kurulacak termik santraller benim 1/100.000lik çevre düzeni planımda
belirttiğim yerden başka bir yere kurulamaz. diyor.
Dolayısıyla, biz de diyoruz ki: Devletin cebinden yaklaşık
600 bin lira para harcayıp yaptırdığı ve
vatandaşın uyması gerekir diye dayattığı planda
belirtilen alana niye termik santral kurulmuyor da Amasranın
göbeğine o ölüm bacaları kuruluyor diye isyan ediyoruz.
Yatırımı engellediğimiz falan yok. Devlet kendi
yaptırdığı plana saygı göstersin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yalçınkaya, tutanaklara geçmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde
ikinci konuşmacı Saffet Sancaklı, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Sancaklı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Sancaklı, kürsüye doğru
öyle bir yürüyorsunuz ki her an böyle zıplayıp bir kafa golü
atacakmışsınız gibi. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin ülkemizde kurulu bulunan ve
Batı Karadenizde kurulmak istenen termik santrallerin hukuki sürecinde
yaşanan usulsüzlük, hukuksuzluk ve Anayasaya
aykırılıkların tespit edilmesi ve neden olduğu çevre
ve insan sağlığını tehdit eden uygulamaların
araştırılması için verdiği öneri hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve
aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyada söz
sahibi bir ülke olabilmenin öncelikli şartlarından birisi, hiç
şüphesiz ki, yeterli enerji kaynaklarına sahip olmak ve bu
kaynakları doğru kullanabilmektir. Enerji politikalarını
doğru belirleyerek uygulayan ülkeler uluslararası rekabette öne
çıkarken enerjide dışa bağımlı ülkeler gerek
ekonomik gerekse siyasi politikalarında da dışa
bağımlı olmak zorunda kalmaktadırlar. Türkiyenin de
bölgesel ve küresel bir güç hâline gelebilmesi, bir yandan kendi enerji
kaynaklarını üretiminde kullanmasına, diğer yandan da
bölgesindeki enerji koridoru olma konumunu ve fırsatını iyi
kullanmasına bağlıdır. Bu ise işbaşındaki
hükûmetler tarafından uygulanan enerji politikalarıyla yakından
ilgilidir.
Ülkemizde son yıllarda Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri tarafından uygulanan doğal gaz ve
petrol ithalatına dayalı yanlış politikaların
sonucunda ne yazık ki enerjide dışa
bağımlılık giderek artmış, üretimin tüketimi
karşılama oranı düşmüş, yüksek kaçak ve kayıp
oranları bir türlü kabul edilebilir sınırlara
çekilememiştir. Ülkemizde enerji arz güvenliğinin sağlanabilmesi
için enerji üretiminde rüzgâr, güneş, jeotermal, hidrojen ve biyokütle
gibi yeni yenilenebilir ve yerli kömür kaynaklarından azami ölçüde
yararlanılması gerekmektedir. Ancak, son yıllarda ülkemizdeki
petrol ve doğal gaz lobilerinin etkinliğinin artması nedeniyle
yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları yeterince
değerlendirilememiş, bu amaçla ülke kaynaklarının üretime
sokulmasına yönelik tedbirler alınamamış, alternatif enerji
kaynakları alanında AR-GE çalışmaları ve
yatırımlar özendirilmemiş, termik kaynaklı enerji üretim
santralleri yenilenememiş, doğal gaza bağımlılık
artmış ve hidroelektrik üretiminde su kaynaklarımız
yeterince kullanılamamıştır.
Gelecekte enerji ihtiyacı daha da artacak
olan ülkemizde enerji üretiminin ve verimliliğinin
artırılması, enerji arz güvenliğinin sağlanması
ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yatırımların
teşvik edilerek hızlandırılması kaçınılmaz
olacaktır. Diğer yandan, Kyoto Protokolüne imza koyan ve bu
sözleşme hükümlerini kabul eden yasayı çıkaran ülkemiz,
özellikle termik enerji kaynaklarını kullanmada daha dikkatli
davranmak zorunda kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülke olarak,
uzun vadeli enerji stratejisi çerçevesinde millî enerji politikasını
oluşturarak aşağıdaki temele ulaşmamız
gerekmektedir:
Enerji ham maddelerinde dış
bağımlılığın azaltılması, bunun için
kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarının azami seviyede
değerlendirilebilmesi; enerji ithalatında kaynak ve kaynak ülke
çeşitliliğinin sağlanması; etkin bir talep yöntemiyle
enerji arzının kesintisiz ve yeterli bir şekilde
gerçekleştirilmesi; çevreye dost ve duyarlı bir anlayışa
gelişmiş atık kontrol ve bertarafına, havza ve kaynak
planlamasına dayalı bir yaklaşımla enerjinin çevre ve insan
sağlığına zarar vermeden üretilmesi; enerji
verimliliğinin, üretimden tüketime, bütün alanlarda güçlü ve
çeşitlendirilmiş finansal araçlarla desteklenmesi; nükleer başta
olmak üzere yeni enerji teknolojilerini üreterek yetkinliğe
ulaşılması sağlanmalıdır. Enerji arz
güvenliğini sağlamlaştırmaya yönelik somut adımlar
atılması gerekmektedir. Enerji planlamasında ve yapılacak
uluslararası anlaşmalarda kaynak ve ülke çeşitliliğine
gidilerek arz güvenliği güçlendirilmelidir. Doğal gaz depolama
alanlarının sayısı, depolama ve günlük enjeksiyon
kapasiteleri artırılmalı, olağanüstü durumlara ve mevsimsel
dalgalanmalara karşı yüksek yedek imkânı
oluşturulmalıdır.
Doğal gazın elektrik üretimindeki
payının makul bir orana düşürülmesi için uygun ve acil tedbirler
alınmalıdır. Yenilenebilir enerjinin
yaygınlaştırılması, enerji üretimindeki
payının artırılması için kapsamlı bir
yenilenebilir enerji stratejisi oluşturulmalı ve elektrik üretiminde
rüzgâr, güneş ve jeotermal kaynakların daha fazla
değerlendirilmesi için etkili teşvik ve düzenlemeler hayata
geçirilmelidir.
Hidroelektrik santral yapımında
toplumda oluşan duyarlılığı gözeten yeni bir
yaklaşım geliştirilmelidir sevgili arkadaşlar. Havza
planlaması çerçevesinde ekosistemi tahrip etme riski bulunan projelerin
projelendirme aşamasında takibi yapılmalıdır.
Enerji sektöründe süregiden programsız,
keyfî, hesap vermekten uzak yaklaşımlara ve rekabeti
kısıtlayıcı uygulamalara son verilmelidir. Enerji
ihalelerinde, lisans ve ruhsat tahsislerinde, uluslararası
anlaşmalarda şeffaflık, objektiflik ve kamu yararı
ilkelerinin yeniden hâkim olması sağlanmalıdır.
Hidroelektrik ve termik santral yapımında toplumda oluşan
duyarlılığı gözeten yeni bir yaklaşım
geliştirilmelidir.
Havza planlaması çerçevesinde ekosistemi
tahrip etme riski bulunan projelerin projelendirme aşamasında
takibinin yapılması, bu konuda ÇED mevzuatı ve ÇEDle ilgili
kamu kurumlarının yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, termik
santrallerin oluşturacağı kirliliğin insan ve hayvan
sağlığı üzerindeki zararlarının, tarımsal
üretim alanlarına ve üretim kapasitelerine etkilerinin, santrallerin derin
deniz deşarjı nedeniyle deniz canlıları üzerindeki
zararlarının, doğal yaşam, yer altı su rezervleri ve
yer üstü su kaynaklarına olan etkilerinin tespit edilmesi ve bu konuda
araştırmalar yapılarak etkin ve gerekli önlemlerin
alınması gerekmektedir.
Birincil enerji talebi içerisinde doğal
gazın payı yüzde 32,5; kömürün payı yüzde 29,2; petrolün
payı yüzde 28,5; hidroelektrik enerjisinin payı yüzde 2,8;
yenilenebilir enerji kaynaklarının payı ise sadece yüzde
6,7dir. Diğer kaynaklar yüzde 0,3 civarında
gerçekleşmiştir.
Dünyanın bütün gelişmiş
ülkeleri, halklarını zehirleyen başta kömür olmak üzere fosil
yakıta dayalı teknolojiden uzaklaşmaktadır. Pariste
yapılan İklim Zirvesi Konferansında hukuken bağlayıcı
olarak, anlaşma metninde küresel ortalama sıcaklık
artış limitinin 1,5 ile 2 derece arasında
sınırlandırılması konusunda anlaşma
sağlanmış ve Türkiye bu anlaşmaya imza
atmıştır. Bu çerçevede, enerji arzı planlamasında
önemli bir enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji potansiyeline sahip
Türkiyenin önümüzdeki on beş yıl içerisinde rüzgâr, güneş ve
jeotermal başta olmak üzere yenilenebilir enerjiyi öne çıkaran bir
enerji politikası izlemesi gerekmektedir. İthal kömüre dayalı
mevcut enerji politikalarının maliyeti uzun vadede jeotermalden,
güneşten, rüzgârdan daha pahalıdır.
Ülkemizde planlanan termik santrallerin
çevreye vereceği zararların araştırılmadan hızla
ÇED sürecinin tamamlanarak lisans işlemlerinin yürütüldüğü
görülmektedir.
Bartın Amasrada kurulmak istenen termik
santralle birlikte faal olan 4 termik santrale 10 tane daha ilave edilerek
bölgede toplam 14 tane santral faaliyete geçirilmiş olacaktır. Burada
kurulmak istenen santralin toplam gücü ilk etapta 1.320 megavat olarak
planlanmış, ancak zaman içerisinde 4 bin megavata ulaşması
planlanmıştır.
Batı Karadenizde kurulmak istenen bu
santralin yer seçimi ve ÇED başvuru dosyaları, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan,
12/5/2009 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Zonguldak-Bartın-Karabük
Bölgesel Çevre Düzeni Planına aykırı olduğu gerekçesiyle
defalarca iade edilmiştir. Ayrıca Bakanlığın
firmanın ÇED başvurusunda yer seçimiyle ilgili karşı
görüşünde, Amasranın ve yakın çevresinin turizm, doğa,
tarih, çevre ve ekolojik yönden önemli bölge olduğuna, termik santralin
bölgenin turizmini ve turizm kimliğinin
devamlılığını olumsuz yönde etkileyeceğine dair
dikkat çekilmiştir. Yapılmak istenen santral, yaklaşık 33
hektarlık termik santral alanı, 200 hektarlık kalker ve kırma
eleme tesisi alanları, 150 hektarlık kül ve alçı taşı
depolama alanlarıyla toplam 380 hektarlık doğal orman
alanları üzerine kurulmak istenmektedir. Bu kadar büyük miktardaki
doğal orman alanlarının tamamen yok edilecek şekilde
kullanılmasına Orman Genel Müdürlüğümüzün izin vermemesi
gerekmektedir. Bu konuda Orman Genel Müdürlüğünün
yayınlamış olduğu ithal kömürle çalışan termik
santrallere izin verilmeyeceğine dair genelgeyle Sinop Gerze Termik
Santraline izin verilmemiş olması bunun en önemli göstergesidir.
Ayrıca, Batı Karadeniz Kalkınma Ajansının
hazırlamış olduğu bölgesel kalkınma planında,
Amasraya yapılmak istenen termik santraller yöre için en büyük tehdit
olarak görülmektedir ve projenin iptal edilmesi istenmiştir. ÇED
başvurusu dosyasında 1.300 megavat gücündeki santralin yaklaşık
458 ton/saat yani 5.600 kilokalori kömür yakacağı belirtilmektedir.
Yılda yanacak kömür miktarının 3 milyon 389 bin 200 ton/yıl
olacağı belirtilmektedir. Amasra kömürünün kalorisi 3 bin kaloridir
ve bu değer ancak cevher zenginleştirme işlemi yani lavvarlama
yapıldıktan sonra 5 bin kaloriye çıkabilmektedir. Bu durumda yer
altı işletmesinden santralde kullanılması için yılda
3,4 milyon ton değil de 5,6 milyon ton kömür çıkarılması
gerekmektedir. Bu biraz daha teknik olarak
MUHAMMET
RIZA YALÇINKAYA (Bartın) 7 milyon ton, 7.
SAFFET
SANCAKLI (Devamla) - Vaktim kalmadığı için son cümle:
Anayasamızın 56ncı maddesine göre Herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını
korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların
ödevidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAFFET
SANCAKLI (Devamla) - Yine, Anayasamızın 63üncü maddesinde Devlet,
tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin
korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici
tedbirleri alır. hükmü bulunmaktadır. Alınan ÇED olumlu
kararıyla Anayasa yok sayılmıştır ve devre
dışı bırakılmıştır.
Teşekkür
ederim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sancaklı.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde Hasan Basri Kurt, Samsun Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Kurt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemizde
kurulu bulunan ve kurulmak istenen termik santrallerin hukuki sürecinde
yaşanan hukuksuzluk ve Anayasaya aykırılıkların
tespit edilmesi başlığı altında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu tarafından verilen araştırma önergesinin aleyhinde
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK
PARTİ Grubumuz adına Hulusi Bey, termik santralin ve Türkiye'nin
enerji ihtiyacının gereklilikleriyle ilgili burada çok geniş bir
açıklamada bulundu. Bizim bir şekilde enerjiye ihtiyacımız
var, Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı var ve bu enerjinin millî kaynaklar
kullanılarak ortaya çıkartılması ihtiyacı var. Bugün
doğal gaz bağımlılığımızdan da yeri
geldiğinde, konuşmaya kalktığımız zaman
konuşuyoruz. Güneş deniyor, rüzgâr deniyor, bunların
sınırları belli ve bunların temel parçalarının
birçoğunun da yurt dışından getirildiğini
düşünecek olursak aslında her ne kadar farklı şekilde
kullanılsa da bunlar da çok millî enerji kaynakları değil bizim
açımızdan. Biz, bunların millî enerji kaynağı hâline
gelmesi, güneşin, rüzgârın ve onda kullanılan teknolojik
parçaların bir şekilde Türkiyede üretilir hâle gelmesiyle ilgili de
çok ciddi çalışmalar yapıyoruz. Ama ne yazık ki
güneşten veya rüzgârdan, biyokütleden elde edebileceğiniz enerji, G20
ülkelerine baktığınızda hemen hepsi çok ciddi oranda yüzde
10un altında ve kömür enerjisi şu anda dünyanın bir
numaralı enerjisi. Biz bundan faydalanmak zorundayız. Ülkemizin petrol
kaynağı yok, doğal gaz kaynağı yok ama kömür
kaynaklarımız var. Biz bu kömür kaynaklarımızı
kullanacağız ve kullanmaya da devam edeceğiz ama bunu yaparken
elbette bundan otuz, kırk, elli sene önceki teknolojilerle değil,
baca sistemleri geliştirilerek, çevreye duyarlı bir şekilde
bunun takipçisi olacağız çünkü biz ülkemizin doğal
güzelliklerinin, ülkemizin cennet köşelerinin çocuklarımıza,
torunlarımıza miras kalmasını istiyoruz, en az sizin kadar
bunu istiyoruz ve inşallah AK PARTİ bu duyarlılıkla hareket
edecektir.
Meclis gündemine hâkimdir. Önümüzde Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, bir temel kanun
var, inşallah bunu görüşeceğiz.
Ben grubumuzun bu konuda aleyhte oy
kullanacağını beyan ediyorum. Hepinize çok teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kurt.
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var
efendim.
BAŞKAN Bir oylama
yapacağımı mı düşündünüz Sayın Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle düşündüm
efendim.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunacağım ancak oylamadan önce bir
yoklama talebi vardır, bu nedenle yoklama işlemini
gerçekleştireceğim.
Önce, yoklama talebinde bulunan sayın
milletvekillerinin mevcudiyetini tespit edeceğim.
Sayın Özel, Sayın Kaplan Hürriyet,
Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Zeybek, Sayın
Akkaya, Sayın Yalçınkaya, Sayın Dudu, Sayın Demir,
Sayın Çamak, Sayın Demirtaş, Sayın Arslan, Sayın
Gündoğdu, Sayın Tuncer, Sayın Ertem, Sayın Altıok,
Sayın Kayan, Sayın Özdemir, Sayın Bektaşoğlu,
Sayın Balbay, Sayın Bakan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.56
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve arkadaşları tarafından, termik santrallerin
hukuki sürecinde yaşanan usulsüzlüklerin tespit edilmesi, neden
olduğu çevre, insan ve tüm canlıların hayatını tehdit
eden uygulamaların araştırılması amacıyla
21/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/1439) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 435) (X)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 435 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Şimdi,
tasarının tümü üzerinde söz isteyen siyasi parti
gruplarının sözcülerine söz vereceğim.
İlk
olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı konuşacaktır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Kalaycı, bir saniyenizi rica ediyorum efendim.
Sayın
milletvekilleri, önemli bir kanun tasarısının görüşmelerine
başlıyoruz, Sayın Mustafa Kalaycı da kürsüde,
görüşlerini açıklayacak. Sayın milletvekillerini Sayın
Hatibi dinlemeye davet ediyorum.
Buyurunuz
Sayın Kalaycı.
MHP
GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 435 sıra sayılı Kanun
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızda
bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri ve aziz milletimizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bugün, mini bir torba kanunu, hem de temel
kanun olarak görüşüyoruz. Son yıllarda yasama kalitesi iyice
düşmüş olup yasama faaliyetleri baştan sona düzensiz, eksik ve
özensiz bir şekilde yürütülmektedir. Tasarı hazırlanırken
mevzuat hükümlerine yine uyulmamıştır.
Trafikte kırmızı
ışıkta geçmeyi marifet sayanlar gibi, Hükûmet de Anayasa ve
yasalarla konulan kuralları çiğneme konusunda aynı
anlayışa sahiptir. Bu tasarının da mevzuat gereği
zorunlu olan düzenleyici etki analizi hazırlanmamış, mali
boyutuna ve sosyal güvenlikle ilgili düzenlemelere dair aktüeryal hesaplara yer
verilmemiştir. Yapılan düzenlemeyle ilgili sağlıklı
bir analiz ve değerlendirme yapabilmek ve katkı verebilmek için
Komisyonda talep ettiğimiz özellikle mali boyutla ilgili bilgiler de
verilmemiştir. Bu durum, Hükûmetin kendisinin de bu tasarı üzerinde
bir analiz çalışması yapmadığını ortaya
koymaktadır.
Hükûmet, tasarının 1 ve 6ncı
maddelerinin gerekçesini Anayasa Mahkemesinin 26 Mayıs 2016 tarihli
kararına dayandırmıştır. Bu çerçevede, 5018 ve 4734
sayılı kanunlarda değişiklik yapılması
öngörülmüştür. Oysa, Anayasa Mahkemesinin kararına
bakıldığında iptal edilen hükümlerin bu kanunlarla ilgili
olmadığı, 6583 sayılı Kanunun 6'ncı ve 9uncu
maddelerinin bazı hükümlerinin iptal edildiği görülecektir.
Anayasa Mahkemesi Anayasa ve yasalarla konulan
kurallara uygun olmayan düzenlemeleri iptal etmiş, Hükûmet ise kurala
uygun düzenleme yapmak yerine kuralı kaldırma ya da sulandırma
yolunu seçmiştir. Buna rağmen, 1inci maddeyle yapılan düzenleme
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkının açıkça ihlalini
içermekte olup yine Anayasa'ya aykırıdır. Zira, Anayasa'da
Bakanlar Kuruluna dahi kanun hükmünde kararnameyle bütçede değişiklik
yapma yetkisi verilmezken yapılan düzenlemeyle Bakanlar Kurulunun bir
üyesi olan Maliye Bakanına bu yetkinin verilebilmesi öngörülmektedir.
Maliye Bakanlığına 2017 yılı için kurumlar arası
63 milyar liraya, kurum içi ise toplamda 129 milyar liraya varan ödenek aktarması
yetkisi verilmesi söz konusudur.
6ncı maddeyle yapılan düzenleme de
ödeneği olmayan bir yatırıma başlanılamaması
kuralını belli yatırımlar için ortadan
kaldırdığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkını
ihlal ettiği gibi, Anayasanın 161inci maddesine aykırı
olarak bütçe kanununa bütçeyle ilgili hükümler dışında hükümler
konulmasına imkân vermektedir. Bu düzenlemelerle bütçe ilkeleri göz
ardı edilmekte, bütçe disiplini bozulmaktadır.
Yine, geçmişte önemli reform
düzenlemeleri olarak çıkarılan kamu mali yönetimi ve kamu ihale
sisteminde yeni delikler açılmaktadır.
Dolayısıyla, Anayasa'ya
aykırılık içeren ve birçok alanda olumsuz etkileri bulunan
1inci ve 6ncı maddeler tasarı metninden
çıkarılmalıdır.
Tasarının 2nci ve 3üncü
maddelerinde, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu yurtlarında
barınan öğrencilerle birlikte Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti
tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan derneklere
ait yükseköğrenim yurtlarında barınan öğrencilere besleme
ve barınma yardımı yapılabilmesi düzenlenmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapılan
düzenlemeyi olumlu bulmakla birlikte, beslenme ve barınma
yardımının yüksek öğrenim gören ve belirlenecek usul ve
esasları taşıyan tüm yurt ve öğrencileri kapsaması
gerektiği görüşündeyiz. Dolayısıyla, talep eden ve
şartları taşıyan her öğrenci hangi yurtta kalırsa
kalsın eşitlik ilkesinin bir gereği olarak beslenme ve
barınma yardımından yararlandırılmalıdır.
KYK yurtlarına öğrenci
yerleştirmede yıllardır sorunlarla
karşılaşılmakta, günlerce yedek sırasını
bekleyen birçok öğrenci açıkta kalmakta, öğrenciler ve aileleri
tedirginlik yaşamaktadır. Yurt başvurusu olan hiçbir
öğrenci açıkta bırakılmamalı, üniversite kayıtlarıyla
aynı anda yurt yerleştirmeleri de yapılarak talep eden her
öğrenciye yurt ya da yurt şartlarıyla barınma imkânı
temin edilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
tasarının 4üncü ve 5inci maddelerinde, serbest bölgelere yönelik
bazı vergi avantajları getirilmektedir. Buna göre, serbest bölge ilan
edilen arazinin kullanıcı lehine tapuda tescilin
yapılacağı tarihe kadar arazi vergisinden muaf tutulması,
ayrıca serbest bölgelere veya bu bölgelerden yapılan ihraç
amaçlı yük taşıma işlerinin katma değer vergisinden
istisna tutulması öngörülmektedir.
İhracata yönelik yatırım ve
üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı
yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak,
işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti
hızlandırmak amacıyla ülkemizde 15 ilimizde kurulan 19 serbest
bölge bulunmaktadır. Serbest bölgelerin kurulu olduğu bölge ve ülke
ekonomisine pek çok açıdan katkıları bulunmaktadır.
Konya'ya da serbest bölge kurulması
yıllardır dillendirilmesine rağmen, herhangi bir adım
atılmamıştır. 2017 bütçe görüşmelerinin devam
ettiği Plan ve Bütçe Komisyonunda konuyu gündeme getirmem üzerine, Ekonomi
Bakanımız Sayın Zeybekci serbest bölgelerin
artırılarak devamını düşündüklerini, Aydın ve
Konya'da serbest bölge çalışmalarının olduğunu ve
olgunlaştığında bunları
açıklayacaklarını söylemiştir. Sayın
Bakanımıza Konya adına teşekkür ediyorum. Konya, serbest
bölge çalışmasının ivedilikle tamamlanmasını ve
bir an önce Konyaya kazandırılmasını bekliyor.
Ülkemizin ihracat hedeflerine
ulaşabilmesi için, serbest bölgeler özel ekonomi bölgelerine
dönüştürülmeli ve yüksek katma değere dayalı bir
yatırım cazibe merkezi olmalıdır. Dünyada ekonomik
atılım yapan birçok ülke örneğinde olduğu gibi, özel
ekonomi bölgeleri ülkemizde de oluşturulmalı ve Konyaya da mutlaka
kurulmalıdır. Konya özel stratejik yatırımlar için
öncelikli olarak dikkate alınmalıdır.
Aslında, herkes tarafından kabul
edildiği üzere, Marmara havzasının ağır sanayi
yatırımlarından dolayı artık
sıkıştığı, bu nedenle sürdürülebilir
kalkınma için Türkiye'nin sanayiyi -Konya gibi- Anadolu'daki yeni
merkezlere doğru kaydırması gerektiği açıktır.
Konya, tüm özellikleriyle Türkiye'nin merkezidir. Konya, ticaret, sanayi ve
ihracat potansiyeli yüksek olan ve ülke ekonomisine önemli düzeyde katkı
veren üretim merkezlerinden biridir. Konya, tamamen öz imkânlarıyla geliştirdiği
sanayisi, organize sanayi bölgeleri, 2 adet teknoloji geliştirme bölgesi,
KOBİ'lere dayalı altyapısı, nitelikli iş gücü, üretim
ve ürün çeşitlendirme potansiyeliyle Türkiye'de oldukça önemli bir
yerdedir. Düz arazi varlığı yatırımlar
açısından, başta altyapı maliyetleri olmak üzere birçok
avantaj sağlamaktadır. Ayrıca, Konya deprem riski en düşük
iller arasında yer almaktadır.
Konya, ilk millî otomobilimizi üretebilecek
kapasiteye de sahiptir. Konya, otomotivde kaliteli ürünleriyle artık
dünyada çok önemli bir merkez hâline gelmiştir. Konyada otomobilin her
parçası üretilebilmektedir, yeni bir motor üretmek için yeterli
altyapı vardır. Bu itibarla yeni bir tasarımla, Türk malı
ilk otomobili yapabilecek en uygun ve en ideal şehir Konya'dır. 2017
bütçesinin görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonunda yerli otomobil
üretimine Konya'nın talip olduğunu dile getirmem üzerine Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Özlü yer konusunun henüz
değerlendirilmediğini belirterek Konya sanayisini övmüş ve bunu
değerlendireceklerini söylemiştir.
Konya ekonomisinin daha büyük hamleler
yapabilmesi, dinamik gücünden ve geniş üretim potansiyelinden daha çok
yararlanılması için, sanayi ve ihracatla doğrudan ilişkili
fiziki altyapı eksiklikleri giderilmeli, buna yönelik yatırımlara
hız verilmelidir. Ancak, her ne hikmetse Konya'nın bu kapsamdaki
projeleri yıllardır konuşulmasına ve müjde olarak
sunulmasına rağmen, uygulamada bir mesafe alınamamaktadır.
Bakınız, Konya Kayacık Lojistik Merkezi Projesi 2008
yılında yatırım programına dâhil edilmesine
karşın dokuz yıldır bir arpa boyu mesafe
katedilmemiştir. Aynı yılda programlanan lojistik merkezlerin
birçoğu hizmete bile açılmıştır. Konya Kayacık
Lojistik Merkezinin yapım ihalesi 2014 yılında
yapılmış ancak 49 firmanın başvurduğu söz konusu
ihale 2015 yılında iptal edilmiştir, iptal gerekçesi de
kamuoyuna açıklanmamıştır. Konya ekonomisi için büyük önem
arz eden Kayacık Lojistik Merkezi yapımına hızla
başlanmalı ve bir an önce bitirilmelidir.
Konya sanayicisinin kalifiye teknik eleman
ihtiyacını karşılayacak, AR-GE, yenilikçilik ve katma
değeri yüksek ileri teknolojiler konusunda sanayiciye destek verecek Konya
teknik üniversitesi artık kurulmalıdır.
Yıllardır yatırım
programında yer alan ve hâlen devam etmekte olan Konya-Mersin arası
çift katlı demir yolu yatırımlarına hız verilmeli,
sanayici ve ihracatçımızın limanlara hızlı ve uygun
maliyetli ulaşımı bir an önce sağlanmalıdır.
Konya yıllardır talep ettiği uluslararası sivil
havalimanına artık kavuşturulmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
tasarının 7nci maddesinde, binek otomobiller için ÖTV
matrahını esas alarak fiyat grupları oluşturmaya, bu fiyat
grupları ve malların cinsi, sınıfı, üst yapı,
gövde tanımı, emisyon türü ve değeri, istiap haddi ile yolcu ve
yük taşıma kapasitesi itibarıyla farklı oranlar belirlemeye
Bakanlar Kurulu yetkili kılınmaktadır. Esasen, araçların
özellikleri fiyatlarına yansımakta olup ÖTV oranı fiyata
uygulandığından, hesaplanan ÖTV tutarı da araçların
özelliklerine göre farklılık göstermektedir. Yine de vergilendirmede
adalet açısından ÖTV oranlarında farklılaştırmaya
gidilmesi olumlu olmakla birlikte, vatandaşlarımıza ilave ve
mükerrer bir vergi yüklenmemelidir. Türkiye, zaten araç vergilerinde dünyada en
yüksek yüzdelere sahip 2nci ülke konumundadır. Son on dört yılda araçlardan
alınan ÖTV yüksek oranda artırılmıştır.
Türkiyedeki vergi sistemi,
ağırlıklı olarak, tüketim ve işlemler üzerinden
alınan vergilerin yer aldığı, tabana
yayılmamış bir yapıdadır. Bu durum bir yandan
bazı makroekonomik hedeflerimize ulaşmayı zorlaştırmakta,
diğer yandan da vergi yükünün adaletsiz dağılması sonucunu
ortaya çıkarmaktadır. Tüketim üzerinden alınan vergilere
aşırı bağımlı yapıdan uzaklaşmak için
vergi gelirleri içindeki dolaylı vergilerin payının
azaltılması, gelir ve kârlar üzerinden alınan vergilerin
artırılması hem vergi adaleti bakımından hem de kamu
maliyesi açısından bir zorunluluk olarak görülmektedir. Bu kapsamda,
bir kısım rantiyeci azınlıkça elde edilen imar ve emlak
rantı mutlaka vergilendirilmelidir. Adalet ve Kalkınma Partisi
öncelikle bu konuda verdiği sözü tutmalıdır. Seçimlerde sözü
verilen ve 64üncü Hükûmetin eylem planında 21 Mart 2016 tarihine kadar
yapılacak. denilen imar planı değişiklikleri sonucunda
ortaya çıkan değer artışından kamunun pay alması
sağlanacak vaadinize ne oldu? Sayın Bakan, rantiyecileri
vergilendirmekten vaz mı geçtiniz ya da vaz mı geçirttiler?
Uzun süredir ekonomide reform niteliğinde
yapısal önlemler alınmaması nedeniyle ülkemizde ekonomik
sorunlar artmıştır. Son dönemde yatırımlar
azalmış, büyüme daralmış, işsizlik patlamış,
ekonomi tıkanmıştır. Piyasalar
sıkıntılıdır. Özellikle tahsilat sorunu had safhaya
ulaşmıştır. Karşılıksız çek, protestolu
senet ve sorunlu kredi tutarında yüksek artışlar görülmekte,
iflaslar artmaktadır. Ekonomiye güven kaybolmuştur. Sanayimiz,
KOBİlerimiz, üreticimiz zor günler yaşamaktadır. Rekabet gücü
tükenme noktasına gelmiştir. Artan döviz kuru, bilançoları
olumsuz etkilemiş durumdadır. İthal girdideki kurdan kaynaklanan
fiyat artışları ürün maliyetlerini artırıp içeride de
fiyatları artırma baskısı yaratırken dış
pazarda bu fiyatlarla rekabet daha da güçleşmiştir.
Kamu maliyesinin kalitesiyle ilgili sorunlar
önümüzdeki dönem için ciddi riskleri bünyesinde
barındırmaktadır. Vergilerdeki adaletsizlik sürmekte, harcamalar
ekonomiyi büyütecek, AR-GE ve yenilikçiliği teşvik edecek mahiyette
değildir.
Türkiye ekonomisinin düzlüğe
çıkarılması için üretim, istihdam ve ihracat odaklı yeni
plan ve programlara ihtiyacımız bulunmaktadır. Teknoloji
geliştirebilen, yenilikçiliği, girişimciliği ödüllendiren
ve bilgi üretebilen bir ekonomik atılım gerçekleştirilmelidir.
Bu çerçevede, yatırım yapanlara, istihdam, üretim ve ihracat
artışı sağlayanlara yönelik vergi indirim ve kolaylıklarını
içeren bir program uygulamaya konulmalıdır. Yatırım
teşvik sistemi coğrafi boyutta haksız rekabeti önleyecek
şekilde gözden geçirilmeli, sektörel ve dar bölge teşvik sistemine
geçilmelidir. Yatırım iklimi özellikle makro açıdan
iyileştirilmelidir. Üretim ve ticarete ilişkin harcamaların
tamamı gider sayılabilmelidir. Vadeli işlemlerde KDV ertelemesi
yapılabilmelidir.
Sayın Maliye Bakanı geçtiğimiz
günlerde yaptığı açıklamada, ekonominin
yavaşladığının farkında olduklarını ve
Hükûmet olarak para politikası dâhil, tüm enstrümanları kullandıklarını
belirterek Bakanlığın bazı vergi adımları
üzerinde çalıştığını, mali disiplini dikkate
alarak geçici vergi indirimlerinin yapılabileceğini söylemiştir.
Yine, bir başka açıklamasında Mükellefler geçmişteki
borçlarını düzenli ödediyse, geçmiş üç yılın da karnesi
pekiyiyse o zaman diyeceğiz ki Ödeyeceğiniz vergiyi daha düşük
oranda ödeyin. Oran indirimine gideceğiz. demiştir. Maliye
Bakanımıza diyorum ki: Doğru yoldasınız. Evet,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak hep söyledik: Vergisini düzenli ödeyen
vatandaşlar ödüllendirilmelidir. Vergi tabanını genişletip
vergi oranları düşürülmelidir. Türkiye'de üretim üzerindeki vergi
yükü ağırdır ve bu durum işletmelerin rekabet gücüne zarar
vermektedir. Başta elektrik olmak üzere üretim girdileri üzerindeki vergi
yükü azaltılmalıdır.
Ayrıca, bankacılık kesiminin
reel sektöre sürekli olarak mali destek verebilir hâle getirilmesi ve reel
kesimin finansman maliyetlerinin düşürülmesi için tedbirler
alınmalı, mevcut borç sorunu da yeniden yapılandırma
yoluyla çözümlenmelidir. Reel sektör üzerindeki vergi yükünün ve finansman
maliyetinin azaltılmasının üretim, istihdam ve büyümeye olumlu
katkı sağlayacağı ve belli bir süre sonra bu kesimden
sağlanan toplam vergi gelirlerinde artışa yol açacağı
hesaba katılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
tasarının 8inci maddesinde, brüt asgari ücretin 6,5 katı olan
sigorta primine esas kazanç üst sınırının brüt asgari
ücretin 7,5 katına yükseltilmesi öngörülmektedir. Komisyonda TOBB,
TİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ temsilcileri yapılan
düzenlemeye olumsuz görüş bildirmiştir ancak Hükûmet sosyal
tarafları hiç kale almamıştır. SGKnın prim
gelirlerinin artırılması gerekçe olarak ifade edilmiş ve
daha fazla prim tahsil edilerek bu kapsama giren yaklaşık 350 bin
sigortalıya daha fazla aylık ve gelir alma imkânı verilmesinden
bahsedilmiştir. Hâlbuki, kamu çalışanlarına başta
döner sermaye gibi çeşitli adlar altında yapılan bazı ek
ödemelerden prim kesilmemekte ve bu ek ödemeler emekli aylığına
yansımamaktadır. Oysa böyle bir düzenleme de SGKnın prim
gelirlerini artıracaktır. Özel sektörde ücret gelirinin düşük
gösterildiğinin tespiti hâlinde bir dünya idari para cezası
kesilmekte iken kamunun kendi çalışanlarının gelirlerini
düşük göstermesi büyük bir çelişkidir ve
tutarsızlıktır. Bu itibarla, kamu çalışanlarına
çeşitli adlar altında yapılan tüm ek ödemelerin prim
matrahına dâhil edilerek emekli aylığına
yansıtılmasını sağlayacak düzenleme de mutlaka
yapılmalıdır.
Ülkemizde emekliler mutlu değildir ve
gelecekten umutsuz bir hayat sürdürmektedir. Emekli aylıkları
yetmemektedir. Zaten elektrik, gaz ve su faturaları ile sağlık
kesintileri emekli aylığının önemli bir
kısmını alıp götürmektedir. Emekliler aldığı
aylıkla kendi giderlerini karşılayamazken bir de işsiz
çocuğuna bakmak durumunda kalmışlardır.
Hükûmet emeklilere verdiği sözleri
tutmamaktadır. Herkes banka promosyonu alırken emekliler sekiz
yıldır üvey evlat muamelesi görmektedir. Önceki Başbakan
Sayın Davutoğlu, 21 Ekim 2015 tarihinde, emeklilerin huzurunda "Bankalarla
anlaşmalar yapıyoruz. Emeklilerimiz böylece yılda en az 300 lira
promosyon almaya başlayacaklar." demişti. Peş peşe
değişen Çalışma Bakanları da hep umut vermiş ama
emekliler bugüne kadar ancak hava almışlardır. Sayın
Müezzinoğlu önce Emeklilere promosyon taahhüdümüz yok. demiş, sonra
da çalışmalara devam ettiklerini belirterek Promosyon konusunda
isterseniz bir ay kadar konuşmayalım." demiştir. Hükûmet
emeklilere promosyon verilmesini bir tür sağlayamamıştır.
Emekli aylıkları arasındaki
eşitsizlikler de giderilmemiştir. Emeklilerden en fazla
aldığımız şikâyet, aylığının neden
düşük olduğudur. "Filancadan daha çok hizmetim var, daha fazla
prim ödedim, aylığım onunkinden neden az?" diye haklı
olarak soruyorlar. "Hükûmet 100 lira zam sözü verdi ama kimisi 10 lira,
kimisi 20 lira zam aldım." diyorlar.
Ben teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim
süreyi çok dikkatli kullandığınız için Sayın
Kalaycı.
Tasarının tümü üzerinde ikinci
olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Zekeriya Temizel konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Temizel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında bu konuşmayı şu yoklamadan hemen
sonra yapmak isterdim çünkü bu konuşma, Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
en azından, hiç değilse konuşma süresince herkesin bir öz
eleştiri, en azından bir vicdan muhasebesi yapmasına neden
olabilirdi diye. Ama sonuç olarak bu işe değer veren insanların
bu salonda bulunduğunu varsayarak yine de bu konuşmayı eksiksiz
olarak yapmak istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Bakanım, televizyonda izliyorlar yine, rahat olun.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla)
Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 5018
sayılı Yasa yani Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile bazı
kanunlarda değişiklik yapan bir tasarı getirdik buraya.
Aslında bu tasarı zorlanarak yani temel kanun yapılmak
amacıyla zorlanarak 10 maddeye çıkartılmış bir
tasarı. Hâlbuki şu anda ivedi gereksinim duyulan olay 3 maddeden
ibaret, yürütme ve yürürlüğüyle beraber 5 maddede görüşülecek bir
konuydu. Öncelikle bunu belirtmek istiyorum. Yani mutlaka temel yasa
kavramının içerisine sokup da torbanın içerisinde konu
görüşme alışkanlığından bu Meclis vazgeçmediği
sürece, bu yasalarla kazanacağımız itibarı daha
görüşme sırasında kaybetmeye devam edeceğiz. Bu olmuyor, bu
bir şekilde olmuyor.
Burada daha önce bütçe kanunlarında bu
temel mali yönetim yasasına aykırı düzenlemeler yapıyorduk.
Örneğin bütçede belirli sınırlamalar getiren bu yasayı
aşmak için çok açık bir şekilde diyorduk ki: Kanunun 21inci
maddesinde yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın
Bakanlık şu şu yetkilerini kullanır." diyorduk. Bu
kanunun 21inci maddesindeki sınırlamalara tabi olmadan işlem yapmak
ne demek? Meclisin bütçe hakkını çiğnemek demek. Yani, Meclis
size bir sınır verecek, bu sınır dâhilinde sizin harcama
yapmanız gerekecek, sonra siz diyeceksiniz ki: 21inci maddeye tabi
olmadan ben bunları yapayım. Bu durum karşısında ana
muhalefet partisi haklı olarak bu hükmü Anayasa Mahkemesine
taşıyor. Anayasa Mahkemesi de Anayasaya aykırı
gördüğü bu hükmü Meclisin bütçe hakkının devri niteliğinde
gördüğü için iptal ediyor. İşte, burada
yaptığımız düzenleme, Anayasa Mahkemesinin bu iptal gerekçesine
karşılık oluşturacak olan bir düzenleme. Peki,
oluşturuyor mu? Oluşturmuyor değerli arkadaşlar. Daha
önceden bütçeler arasında yüzde 5 sınırları içerisinde
ödenek aktarımına izin veren yasa tasarısını Bütçe
kanununda buna uyulmaz. diye aşarken bu defa kanunun içerisine hüküm
koyuyoruz, yüzde 20 yapıyoruz yüzde 5i; yüzde 5 yüzde 20 oluyor.
Peki, Meclisin verdiği tavanı yüzde
20 oranında aşmak. demek ne anlama geliyor? Bütçe hakkının
ve Meclisin vermiş olduğu yetkinin ihlali anlamına geliyor. Her
ne kadar bu düzenlemenin 5018 sayılı Yasa içerisine alınarak
yapılması Anayasa Mahkemesinin kararının bir gereği
olarak doğru bir düzenlemeyse de maddenin içeriğinde yapılan
düzenlemeler, maalesef, bütçe hakkının ihlalini ortadan
kaldırmıyor. Hele bazı durumlarda bu yetkinin
sınırsız olarak kullanıldığı gerçeğini
de göz önüne almanız gerekiyor. Demek ki bu kanunun 1nci maddesiyle 5018
sayılı Kanunun 21inci maddesinde yapılacak değişiklik,
Meclisin bütçe hakkının ya da belirli sınırlar derken
yüzde 5in yüzde 20ye çıkarılmasının ihlali hâlâ devam
ettirdiğine ilişkin hükmünü ortadan kaldırmıyor. Buna
özellikle dikkat etmemiz gerekiyor.
Bundan sonraki 2 tane madde Yükseköğretim
Kurumuyla ilgili; karşı değiliz. Özellikle, Yükseköğretim
Kurumuna bağlı yurtlarda kalan öğrencilere beslenme
yardımının yapılması konusundaki bir düzenleme
doğru, bir itirazımız yok.
Bu arada, doğru olan bir şey var bu
yasanın içerisinde, her ne kadar yeri değilse bile, Bu tür kurumlar
yasayla kendilerine verilen bir görev olmamasına karşın fiilî
olarak bu işlemleri yapamazlar. hükmünü hiç değilse bu kanun yerine
getiriyor. Kredi Yurtlar Kurumu diyor ki: Ben bunu verebilirim aslında
ama yasayla bana bir görev verin. Bu görev burada veriliyor onlara, buna
itirazımız yok, buna itiraz etmiyoruz. Ancak, Kredi Yurtlar Kurumunun
talep ettiği düzenlemeler bundan ibaret değil, Kredi Yurtlar
Kurumuyla ilgili olarak yapılacak düzenlemeler çok daha fazla madde yani
ayrı bir kanun olarak getirilirse belki torba kanun olarak
görüşülecek olan bir düzenleme. Yok, hayır, sadece bu maddeleri
torbaya dönüştürmek için bu 2 maddeyi bunun içerisine ilave ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, daha sonra gelen
2 tane düzenleme de serbest bölgelerle ilgili. Serbest bölgelerle ilgili
değerlendirmem, biraz önce Kredi Yurtlar Kurumuyla ilgili
değerlendirmemle neredeyse aynı. Serbest Bölgeler Kanununda da ciddi
anlamda talepler var. Yasanın işlemeyen kısımları var.
Şu anda bölgenin doğru dürüst çalışmasını
engelleyecek hükümler var; onun için de bir tasarı hazırlanmış,
o tasarı gelmiş, yakında o tasarının geri kalan
maddelerini görüşeceğiz. Fakat, onun 2 maddesini alıyoruz, bu
torbanın içerisine atıyoruz. İşte bu, kanun yapma tekniğine
de kanunlara duyulan saygıya da aykırı bir davranış
olarak değerlendirilmeli; söylemeye
çalıştığımız olay bu. Bu, bu şekilde
olmuyor, bu şekilde yürümüyor.
Bu arada, tasarının 6ncı
maddesi var. Değerli milletvekilleri, 6ncı maddede
Büyük
yatırımlara girişilirken toplam yatırım
ödeneğinin yüzde 10una kadar bir ödenek olmadan o yatırıma
başlanamayacağına ilişkin bir hüküm vardı 4734
sayılı Yasada. Bu ne anlama geliyordu? Hatırlarsınız
birazcık geçmişe gidin de, birileri sürekli olarak gidip tek
kuruş ödeneği olmayan ya da ödeneği sadece yapılan törene
yetecek olan bir sürü yatırım temeli atarlardı;
başkaları da gider, o temelleri söker, arabanın arkasına
koyar, Meclise getirirdi. Bunu önlemenin yolu, ödeneği olmayan
yatırımlar için zaten sınırlı olan kaynakları
çarçur etmemekti. Değiştiriyoruz, değiştiriyoruz, stratejik
yatırımlar için değiştiriyoruz. Ne olursa olsun,
stratejikse bu yatırım, biz ona yatırım
tutarının, ne kadar büyük olursa olsun yüzde 10u kadar bir ödenek
bulamıyorsak boşu boşuna kendimizi ortaya atmayalım. Orada
zayi edilecek olan yüzde 10luk ödenek çok daha büyük bir ödenektir.
Değerli milletvekilleri, bu tür
düzenlemeler niye yapılır? Bu tür düzenlemeler yapılmaya
başladığı zaman, aslında ekonomide bazı
şeyler ters gitmeye başlamış demektir. Ters gitmese bile,
böyle bir şey yapmaya kalktığınızda Ya, bir şeyler
galiba ters gidiyor, biz farkında değiliz. diye bir algı
uyandırırsınız zaten. Ama maalesef, ekonomide bazı
şeyler gerçekten ters gitmeye başladı. Üretimden kopup borç
parayla gerçekleştirilen ithalat, tüketim ekonomisine dayalı büyüme,
inşaat sektörlerini temel sektör olarak alma, kısacası bu
şekilde sürdürüldüğü zannedilen bir büyüme, para muslukları,
daha doğrusu finansal bolluk ortadan kalkınca yavaş yavaş
teklemeye başladı. Bunun sonucunda ne oluyor? İşsizlik
artıyor. Dün açıklandı işsizlik rakamları, yani
gerçekten üzülerek söylemek gerekiyor ki yüzde 11,3e ulaştık
işsizlikte. Genç işsizlik oranı yüzde 20leri çoktan geçti.
Yıllardır övündüğümüz faiz dışı fazlamız IMF
tanımlı bütçe açığına göre artık fazla
değil, açık; faiz dışı fazlamız yok, faiz
dışı açığımız var 2017 bütçesinde. Özellikle
özelleştirme gelirlerini, Merkez Bankası gelirlerini
çıkardığınız andan itibaren bir bakıyorsunuz ki
sizin aynen borçlarınızda olduğu gibi gelirleriniz de faiz hariç
giderlerinizi bile karşılamıyor. Bu, risktir. Buna çok dikkat
etmek gerekiyor.
Bütçemizdeki borç faizlerimiz gittikçe
artıyor değerli arkadaşlar. Yani, bir yönetici olarak Faiz
giderlerimiz azalıyordu. diye övünmeyi ben çok doğal
karşılarım. O nedenle de burada yapılan tartışmalarda
hiç ağzımı açıp da Faiz giderlerimiz azalıyor.
diyenlere bir şey dememişimdir, demem de zaten, azalıyor. Ancak,
şimdi maalesef artıyor. 2015 yılı faiz giderimiz 53
milyardı, 2017ye 57,5 milyar koyduk, 2018 yılında 62 milyara
yükseliyor, 2019 yılında da 72,5 milyara yükseliyoruz, bunlar tahmin
üstelik de. Ama, borcun yapısını biliyorsanız, vadesini
biliyorsanız gelecekte neyle karşı karşıya
kalacağınızı kuruşu kuruşuna hesaplarsınız
zaten.
Dış borcumuz son beş yıl
içerisinde 117,5 milyar dolar arttı. Kamu-özel iş birliği
projelerinden kamuya gelecek riskler yavaş yavaş kendini göstermeye
başladı. Sayıştay bile, denetimini o kadar
sınırlı yapması ve inanılmaz derecede yumuşak bir
dil kullanmasına karşın, kamu-özel ortaklığı
projelerinden gelecek olan riskin mutlaka gösterilmesi gerektiğinde
ısrar etmeye başladı ve ortaya çıkan riskler böyle hiç az
buz değil; 40 milyarlık, 50 milyarlık risklerden bahsedilmeye
başlandı. Merkez Bankasında 2008 yılında -neredeyse 57
milyar dolardı 2008 krizinin hemen arkasındaki rakamlar- 57
milyarlık net rezervimize karşın, şu anda 35 milyar dolara
düştü net rezervimiz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
koşullar altında mali disiplinin devam ettiğini, ekonomimizin
sağlam yatırımlara yöneldiğini, geleceğe güvenle
baktığını; kısacası, yatırımcıya
güven vermek için ne gerekiyorsa onları
yaptığımızı, koruduğumuzu, mali disipline devam
ettiğimizi göstermemiz gerekiyor, hukuk devleti olduğunu göstermemiz
gerekiyor. Ancak, yaptığımız düzenlemelerden böyle bir
sonuç çıkmıyor. Bu tehlikeli bir durumdur, bu uyarılması
gereken bir durumdur. Daha geçenlerde Merkez Bankası Kanununun 45inci
maddesinde de bir değişiklik yaptık bu Mecliste ve orada yeniden
özel sektör senetleriyle reeskont yapılmasına olanak tanıdık
yıllar sonra. Ben o konuşmamda, Biz bu filmi daha önce gördük, bu
film bir defa daha seyredilecek kadar güzel değil, hatta kötü, filmin
hemen başında çıkmak gerekir. diye bir uyarıda
bulunmuştum. Bu tür düzenlemeler kesinlikle Türkiye'nin dış
itibarı açısından da, Türkiye'ye bakış
açısından da tehlikelidir değerli arkadaşlar. Hiçbir zaman
temenni etmiyorum, Allah bir daha göstermesin de diyorum üstelik de.
Biliyorsunuz, Hükûmetimizin yani on dört
yıldan beri devam eden, sürekliliği olan Hükûmetin en övündüğü
konulardan bir tanesi IMF kredisi kullanmama konusuydu. Değerli
arkadaşlar, Hazinenin kamu borç yönetimine ilişkin en son
broşürünü beraber getirdim, bu rapor Hazinenin. Türkiye'nin IMFden
kullanmış olduğu krediler aslında 1996 yılında
neredeyse tüketilmişti, 1996 yılında. Erbakan Hükûmeti zamanında,
1996 yılında kredi kullanılmadı. Daha sonraki hükûmetler
döneminde IMFye ödeme yapıldı. Bu, bu tablonun içerisinde yer
alıyor ve 2001 yılına gelindiği zaman Türkiye'nin IMFye
borcu o sıralarda 300 milyon dolar civarındaydı, hepsi bu kadar.
Ondan önceki yıllarda da ciddi olarak ödeme söz konusuydu. 2000 krizinden
sonra 2001 yılına gelindiğinde birdenbire IMF Türkiye'ye
dayattığı ekonomik programın ödülü olarak üç yıl
içerisinde Türkiyeye 21 milyar dolar para aktardı, 21 milyar dolar. Bir
iktidar şanslı olmalı değerli arkadaşlar.
İktidara geliyorsunuz, 21 milyar dolarlık böyle bir kaynağı
kucağınızda buluyorsunuz. En son 2002-2003 yılında 8
milyar dolarlık bir kaynak var, bunlar geliyor. Türkiye böyle bir kaynakla
yola çıkıyor ve özellikle de dünyadaki finansal bolluğu, yani
onun rüzgârını da arkasına alıyor, inanılmaz bir
borçlanmayla bir yerden bir yere geliyoruz. Bu güzel. Şimdi ödeme
zamanı. Şimdi yeniden bunları ödememiz gerekiyor. 2009 yılında
IMFye hiç başvurmadık şeyine karşın 1,7 milyar
dolar yine kredi kullanıyoruz. Kullanılabilir, sorun değil.
Mademki biz kurumun üyelerinden bir tanesiyiz, gereksinme duyduğumuz zaman
kullanırız, gereksinmemiz bittiği zaman da öderiz. Bunda ne
utanılacak ne korkulacak bir durum var, bu, genel dünya krizleriyle falan
ilgiliyse ama bu olay yuvarlana yuvarlana geliyor ise ve gelecekte ülkeleri
iflasa götürecek kadar tehlikeli birtakım dayatmalarla karşı
karşıya kalacak isek işte bunun önlemini alalım diyoruz.
Söylediğimiz olay bundan ibaret. Bu çok önemli bir olay yoksa bundan ne
bir övünç ne de bir utanma çıkarmanın bir anlamı falan yok.
Uygulanan politikalar veya dünya konjonktürü insanları nereye getiriyor,
ne yapıyorlarsa o olay ayrı bir olaydır.
Değerli milletvekilleri, bütçe
hakkının devri, ister yasayla olsun isterse bütçe kanunuyla olsun,
kesin olarak Anayasaya aykırı bir düzenlemedir. Bunu veremezsiniz
başka birisine. Sınır dediğiniz olay 3tür, 5tir. Oturup
da şöyle bir kanun yapamazsınız: 2017 yılının
toplam ödeneği 647 milyar liradır, bunun tamamını Maliye
Bakanlığı istediği gibi dağıtır. Böyle bir
kanun çıkardınız. Bu, kanun olur mu? Bu, kanun olmaz. Bunu
uygulayamazsınız. Aynı şekilde, Şu ödenekleri verdim,
tavanımız, sınırımız da bu ama bunun yüzde
20sini istediğin gibi alıp o fasıldan başka bir
fasıla aktarırsın. o da olmaz.
O nedenle de bunun, sadece ülke içine
karşı değil ülke dışına karşı da
savunulabilir bir olay olması lazım. Yani biz mali disiplin
uyguluyoruz, bundan vazgeçmedik, yasalarımız ne diyorsa odur dememiz
gerekiyor.
Bu yasayı ne zaman
çıkardınız? 2003 yılında, 2003 yılında
çıktı bu yasa. 2003 yılında bu hükümleri koymuş
olsaydınız bu yasanın içerisine, sizi temin ederim, bu
uluslararası kuruluşlar kıyameti koparırlardı, Ya,
bir dakika, hop
Ne yapıyorsunuz? derlerdi, Böyle bir mali disiplin
yasası falan olmaz. derlerdi. Şimdi aynı şeyi onlar
demeden biz yapalım diyoruz, biz düzenleyelim diyoruz. Böyle yüzde
20lerle, şunlarla bunlarla istediğiniz kadar oranları
değiştirerek yasa falan olmaz, yapamazsınız.
Değerli milletvekilleri, Türk ekonomisine
güveni güçlendirmek zorundayız. Bunu da hesap verilirliği
artırarak, mali disiplini güçlendirerek, saydamlık ve hukukun
üstünlüğünü teşvik ederek gerçekleştirmek zorundayız. Biz
son zamanlarda yaptığımız yasalarla bunu sağlayamıyoruz,
gerçekten sağlayamıyoruz.
Bilmiyorum içinizde İttihat ve
Terakkinin mali politikalarını ve mali
davranışlarını izleyen arkadaşlarımız var
mı? Çok ünlüdür, İttihat ve Terakkinin yasa yapma
mantığı Yok kanun, yap kanun. Var kanun, yok kanun.dur. Yani
bu şu anlama geliyor: Var kanun, Kanun var bu konuda. diyorlar, Biz
bunu yapamayız. Cemal Paşa alıyor cart, cart diye
yırtıyor, kaldırıyor, atıyor, Aha, yok kanun. diyor
Şimdi yapın. Başka birisi diyor ki: Ya, böyle bir iş
yapamayız. Kanun yok. Oradan çekiyor kâğıdı, yazıyor
üstüne, Al kanun. diyor; var kanun.
Değerli arkadaşlar, Türkiyeyi bu
duruma düşürebilecek şekilde yasalar yapılıyormuş,
yasalar, düzenlemeler yapılıyormuş konumuna kesinlikle
sokmamamız gerekiyor. Burası yasama organı, kanun
yapıcı, hiç değilse usulüne uygun yapalım. Kimse
eleştirerek birilerinin yasa yapma hakkına veya çoğunluğun
vereceği kararlara karşı çıkmıyor. Kuralları
düzgün yapıp, hiç değilse bu kanunların çıkmasına
neden olan koşulları bir defa daha yaşamamak, insanlara da Ya,
siz bunları bunları yaptınız da ondan bu olay ortaya
çıktı. gibi bir değerlendirme fırsatı vermememiz
gerekiyor; bunu veriyoruz. Bakın, Kredi Yurtlar Kurumuyla ilgili
düzenlemelere itirazımız yok. Serbest bölgelerle ilgili yasanın
tamamını hep birlikte görüşelim. Hiçbir itiraz yok bunlara.
diyoruz ama Yok. 2 tane bütçe maddesini torba kanun hâline getireceğiz
diye bunu getiriyoruz, yamalı bohça hâline çeviriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Temizel,
mikrofonunuzu açıyorum, tamamlayınız efendim.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kurallara saygılı olan birisi olarak
son uyarımı şu şekilde yapıyorum: Burada
sergilediğimiz karşıtlık sıradan bir sırf
muhalefet olsun konuşması değil, sadece ve sadece Hangi
aşamalardan nereye geldik? Bundan sonra Allah bir daha o
aşamaları bize göstermesin ama biz de en azından onları bir
defa daha yapmak zorunda kalmayalım. Meclisin saygınlığını
koruyalım. Yap kanun, yok kanun; yok kanun, var kanun. diye bir deyimi
bir defa daha kullanmayalım.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Temizel.
Sayın Temizelin ek süresi İç
Tüzükten değil üstatlık hakkından kaynaklandı sayın
milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)
Tasarının tümü üzerinde
şahsı adına Ergün Taşcı, Ordu Milletvekili
Buyurunuz Sayın Taşcı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ERGÜN TAŞCI (Ordu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 435 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geneli üzerinde konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanununun bazı maddeleri Anayasa Mahkemesinin kararıyla iptal
edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı temel olarak iki
gerekçeye dayanmaktadır. Birincisi, olağan bir kanunda düzenlenmesi
gereken bir hususun bütçe kanunuyla düzenlenmesidir. İkincisi ise Meclise
ait olan bütçe hakkının, çerçevesi, sınırları ve
esasları belirlenmeksizin yürütme organına devredilmesidir.
Görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısı Anayasa Mahkemesinin iptal kararında yer verdiği
gerekçeler çerçevesinde hazırlanmıştır. Bu kapsamda, kanun
tasarısıyla, önceden bütçe kanunuyla düzenlenmiş olan hususlar 5018
sayılı Kanun ile 4734 sayılı Kanuna
taşınmaktadır. Ayrıca, düzenlemeyle yürütme organına
devredilen yetkilerin sınırları ve çerçevesi bu tasarıyla
çizilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meclisin onayına sunulan merkezî yönetim bütçesi çok
sayıda ödeneği barındıran, teknik bir belgedir. Parlamentonun
bütçeyi görüşüp onaylarken her bir ödeneği ayrı ayrı
değerlendirip tartışması mümkün değildir. Plan ve
Bütçe Komisyonunda bütçeler ayrıntılı olarak ve teknik
niteliği ağır basan bir çerçevede ele alınıp
görüşülmektedir. Ancak, kamu kurumlarına ilişkin ödenek
tahsisleri genel ve toplam rakamlar üzerinden oylanmaktadır. Genel
Kuruldaki görüşmelerde ise bütçeler daha genel bir çerçevede ele
alınıp görüşülmektedir. Genel Kuruldaki görüşmelerde de
bütçe büyüklükleri genel ve toplam rakamlar üzerinden oylanmaktadır.
Bütçe hazırlanırken öngörülen tahmin
ve varsayımlarda yıl içerisinde sapmalar ortaya çıkabilmektedir.
Değişen koşullar nedeniyle yıl içerisinde yeni ihtiyaçlar
meydana gelebilmektedir. Bazı harcama kalemleri gerekçesini
yitirebilmekte, hizmeti yürütecek idare veya idare birimleri
değişebilmektedir. Bu ve benzeri sebeplerle ödenek aktarma
işlemleri zaruret arz etmektedir. Ödenek aktarma işlemleri sayesinde
kamu hizmetlerinin sorunsuz bir şekilde yürütülmesi sağlanmaktadır.
Görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısıyla ödenek aktarma işlemlerine ilişkin usul ve
esaslar belirlenmektedir. Yapılması öngörülen düzenleme özü
itibarıyla şu hususları ifade etmektedir: Birincisi, merkezî
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek
aktarmaları ile Kamu idarelerinin kendi bütçeleri içinde yapacakları
aktarma işlemlerinin sınırları bu tasarıyla
belirlenmektedir. Kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki aktarma
işlemlerine ilişkin yetkinin merkezi yönetim bütçe kanununda
belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onayıyla kullanılması ve aktarmalara ilişkin temel
kuralların 5018 sayılı Kanunda belirlenmesidir. Bu suretle,
Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri, derhâl çalışma
yapılarak, mali disiplin ve bütçe esnekliği gözetilerek böylece
karşılanmış ve bu, mahkemenin kararının yerine
getirilmesi anlamına gelmiş oluyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, tasarının diğer bir maddesi, Anayasa
Mahkemesinin, bütçe kanununun iptali üzerine vermiş olduğu
kararın yerine getirilmesinden ibaret olan 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu uyarınca, birden fazla yılı kapsayan
yatırım projelerinde ihaleye çıkılabilmesi için proje
maliyetinin en az yüzde 10u oranında ödenek ayrılmış
olması gerekmektedir. Bu düzenlemenin amacı, ödeneği
olmaksızın yatırıma başlanması sonucu
yatırımların atıl kalmasının engellenmesidir.
Ülkemiz, 1990lı yıllarda
ödeneği yetersiz kaldığı için uzun yıllar
tamamlanamayan projelere şahitlik etmiştir. Dolayısıyla, bu
düzenleme oldukça haklı bir sebebe dayanmaktadır. Ancak yıllar
içerisinde, özellikle mega proje olarak adlandırılan projeler için
yüzde 10luk ödenek ayrılma kuralı, projenin büyüklüğü dikkate
alındığında oldukça yüksek bir düzeye işaret
etmektedir. Söz konusu mega projelerin, bütçe imkânları dikkate
alınarak yürütülmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, 2015 Yılı
Bütçe Kanununda bazı projeler için bu şartın aranmamasına
ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. Anayasa Mahkemesi bu
düzenlemeyi, gerekçeleri de kararın içerisinde detaylı olmak üzere
iptal etmiştir.
Dolayısıyla, görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısıyla yapılan değişiklik
neticesinde, merkezi yönetim bütçe kanununda belirlenen, stratejik öneme sahip
yatırımlar ve projeler için bu şart aranmayacaktır. Plan ve
Bütçe Komisyonunda bu tasarı görüşülürken
Bakanlığımızın buna ilişkin detaylı
açıklamalarını da dinlemiş olduk. Böylece, hem Anayasa
Mahkemesinin iptal kararındaki gerekçesi karşılanmış
olacak hem de ülke kalkınmasına temel teşkil edecek projelerin
devamı bu düzenlemeyle sağlanmış olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, konuşmamızın bu bölümünde, ülkemizin ekonomik
gelişmesinin temeli olan, yükseköğrenim gören gençlere hizmet veren
Kredi ve Yurtlar Kurumunun faaliyetlerine değinmek istiyorum. Kredi ve
Yurtlar Kurumunun yükseköğrenim gören gençlere sunduğu hizmetler son
yıllarda hem nitelik hem nicelik olarak oldukça artmıştır.
Kurum yurtlarındaki yatak kapasitesi artırılırken,
aynı zamanda yurtların kalitesi de eş zamanlı olarak
artmıştır. Özellikle yeni açılan yurtların sunduğu
imkânlar öğrencilerin her türlü ihtiyacını
karşılayacak standarda sahip gözükmektedir. Gençlerin sosyal,
kültürel ve sportif gelişimini sağlamak maksadıyla, Millî
Eğitim Bakanlığı ile Yüksek Öğretim Kurulu
arasında yapılan protokoller çerçevesinde gönüllü bir faaliyet
yürürlüktedir. Yurtlarımızda barınan öğrencilere
yapılan beslenme yardımı son on dört yılda 14 kat
artırılmıştır. Tasarıyla, beslenme ve
barınma yardımı hem kurumun yurtlarında barınan
öğrencilere hem de Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan
vakıflar ile kamu yararına çalışan derneklere ait
yükseköğretim yurtlarında barınan öğrencilere bir
öğretim yılında dokuz ayı geçmemek ve kurum
yurtlarında kalan öğrencilerin devlete bir aylık maliyetini
geçmemek üzere bu düzenlemeyle verilebilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, tasarıyla gelen bir düzenleme otomobillerle ilgili,
özellikle ÖTV Kanunundaki düzenlemeye ilişkindir. Binek otomobilleri ve
esas itibarıyla, insan taşımak üzere imal edilmiş
diğer motorlu taşıtlardan alınan ÖTV mevcut durumda motor
silindir hacmine göre belirlenmektedir. Buna göre, motor silindir hacmi
1,6nın altında olan araçlar yüzde 45; 1,6 ile 2 arasında yüzde
90, 2 üzeri araçlar için yüzde 145 oranında vergi ödenmektedir. 2015
yılında satılan araçlar incelendiğinde, bu araçların
yüzde 96sının 1,6 motorun altındaki araçlar olduğu gözükmektedir.
Ancak bu araçlar teknoloji, fiyat ve çevreye verdikleri zararlar
itibarıyla oldukça farklı araçlardır. Bu araçların
fiyatları arasındaki farklılık da oldukça yüksek
düzeydedir, bu farklılıklara rağmen tümü aynı oranda
vergiye tabi tutulmaktadır. Mevcut vergi sistemimiz söz konusu
farklılaşmayı kavrayamamaktadır. Sadece motor silindir
hacmine dayalı vergilendirme sisteminin sürdürülebilirliği önünde
engel teşkil etmektedir. Mevcut vergi sistemi Türkiyeye özgü 1.6 motor
araç üretimine dayalı bir sistemi ortaya çıkarmaktadır. Sahip
olduğu teknoloji ve fiyat itibarıyla lüks sınıfa girmesi
gereken bir otomobil, sadece motor hacmi dikkate
alındığında gayet mütevazi bir otomobille aynı vergiye
tabi olmaktadır. Bu nedenle düşük gelir gruplarının tercih
ettiği otomobiller ile daha yüksek gelir gruplarının tercih
ettiği otomobillerin aynı vergi oranına tabi olması vergi
adaletiyle çelişmektedir.
Tasarıyla ÖTVnin farklı kriterlere
göre belirlenmesi konusunda düzenleme yapabilmek üzere Bakanlar Kuruluna yetki
verilmektedir. Böylece Bakanlar Kurulu ÖTVyi farklı oranlar
itibarıyla belirleyebilecektir. Değişikliğin
yasalaşması hâlinde Bakanlar Kurulu farklı gelir
gruplarının tercih ettiği araçlarda vergi değişikliği
yaparak vergi adaletini pekiştirebilme imkânına sahip olacaktır.
Yine, bu tasarı Bakanlar Kuruluna yetki verilmesinden ibarettir, bu
yetkinin kullanılıp kullanılmayacağı veya ne zaman
kullanılacağı Bakanlar Kurulunun takdirinde olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, bir diğer düzenleme sosyal güvenlikle
ilişkilidir. 5510 sayılı Yasadaki üst sınır olarak 16
yaşından büyük sigortalıların günlük kazancı 6,5tan
7,5 katına yükselmektedir.
Yine, bu tasarıyla gelen bir düzenleme
serbest bölgelere ilişkindir. Bakanlar Kurulunca serbest bölge ilan edilen
araziler kullanıcı lehine tapuda tescilin yapılacağı
tarihe kadar arazi vergisinden muaf olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurunuz.
ERGÜN TAŞCI (Devamla) Diğer
taraftan, serbest bölgelere veya bu bölgelerden yapılan ihraç amaçlı
yük taşıma işlerinde KDV tahsil edilmeyecektir.
Sözlerimi tamamlarken yasanın
hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşçı.
Tasarının tümü üzerinde,
şahsı adına ikinci konuşmacı Mehmet Bekaroğlu,
İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın
Bakanımızın, Sayın Temizelin bıraktığı
yerden devam edeyim. Ama bu 10 maddelik torbayla ne yapıyoruz, bir daha
tekrar edeyim. Burada diğer maddeler önemli, zaten itirazımız
yok onlara ama esasen yaptığımız şey 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 21inci maddesini
değiştiriyoruz. Bir de önemli bir şekilde, Kamu İhale
Kanununun 62nci maddesini değiştiriyoruz.
Niçin yapıyoruz bütün bunları? Çünkü
Anayasa Mahkemesi, 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun
6ncı maddesini ve yine 9uncu maddesinin birinci fıkrasını
bozmuştur. Niye bozmuştur? Gerekçeyi okuyacağım. Yasama
organının halk adına kamu gelirlerini toplama ve harcama
konusunda sahip olduğu yetkinin, dava konusu kurallar ile kısmen
ilgili Bakanlara ya da kurumlara verilerek ve bütçe kanununa başka kanun
maddesi ihdas edilemeyeceğini öngören Anayasa maddesine aykırı
gördüğünden dolayı iptal etmiştir. Çok geç geliyor, tam da
yumurta kapıdayken geliyor. Niye böyle yapılıyor? Bu da
ayrı bir tartışma konusu. Ben oralara girmeyeyim ama bu
yaptığımız şey gerçekten
Aslında bir düzeltme
filan da yapmıyoruz. Çünkü, bu, Anayasa Mahkemesinin Anayasaya
aykırı bularak iptal etmesini sağlayan Anayasa maddeleri ortada
duruyor. Bütçe kanununa bütçeyle ilgili hükümlerin dışında
hiçbir hüküm konulamaz, harcanabilecek miktarın
sınırının Bakanlar Kurulu kararıyla
aşılabileceğine dair bütçelere hüküm konulamaz, Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararnameyle bütçe değişikliği yapma
yetkisi verilemez, cari yıl bütçesindeki ödenek
artışını öngören değişiklik
tasarılarında ve cari ileriki yıl bütçelerine mali yük getirecek
şekilde kanun tasarısı ve teklifler
Böyle devam ediyor, Bunlar
yapılamaz. diyor. Bunlar duruyor, bunlar dururken siz burada yasa
değişikliği yaparak Anayasa Mahkemesinin kararının
arkasından dolanıyorsunuz, her zaman yaptığınız
gibi. Bu şekilde, 2015, 2016 ve şimdi, 2017 yılı için de
sizin burada yapacağınız bütçenin dışında, 600
milyar TLnin dışında Sayın Bakana harcama yetkisi
vereceğiz. Yine, bakanlıklar arasında, kurumlar arasında
yüzde 40lara varan değişiklik, ödenek, aktarma yetkisi
vereceğiz değerli arkadaşlarım. Veremeyiz bu yetkiyi, böyle
bir yetki verme hakkımız yoktur, niye yoktur? Çünkü, yine
Anayasa'nın 87nci maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev
ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak. Yetmiyor,
ondan sonra diyor ki: Bütçe yapmak. Yani, kanun koymanın ötesinde, bütçe
kanunu yapmak, normal kanun yapmanın ötesinde ve üstünde bir şey
olarak görülüyor. Niye görülüyor değerli arkadaşlarım? Çünkü,
bu, milletin bütçe yapma yani demokrasinin özü olan milletin bütçe,
halkın, seçmenin bütçe yapma hakkı size devredilmiştir ve Anayasa
demiş ki: Bunu bir başka kişiye devredemezsiniz. Devrediyoruz
değerli arkadaşlar, yanlış yapıyoruz. Bu işler
böyle olmaz yani bunları oturup konuşup
tartışacaksınız.
Bakın, bütçeyi üç dört haftada
görüşüyoruz Plan ve Bütçe Komisyonunda; elli beş gün zaman
verilmiş bize. Niye böyle yapıyoruz, niye son anda geliyor, niye
böyle torbalarla falan yapıyoruz Sayın Bakanım, niye? Çünkü,
Meclise saygımız yok, gerçekten Meclise, Türkiye Büyük Millet
Meclisine. Sürekli millî irade diyoruz, millet diyoruz ama milletin temsilcilerine
saygı duymuyoruz, güvenmiyoruz, onlardan kaçırıyoruz. Burada hem
yöntem yanlış, yaptığımız işin yöntemi
yanlış hem esasta da ciddi yanlışlıklar var
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bakın demokrasi diyoruz,
Türkiye Büyük Millet Meclisi diyoruz, millî irade diyoruz; ne güzel.
Şimdi, Sayın Bakanım maliyeye giriş derslerini
anlattı. Ben siyaset bilimci filan değilim, demokrasiye giriş
dersi anlatmayacağım ama anladığım kadarıyla,
dilimin döndüğü kadarıyla sizi uyarmak istiyorum değerli
arkadaşlarım.
Bakın, 15 Temmuzda biz neyi
kurtardık? Demokrasiyi kurtardık değil mi? Başka
sorayım bu soruyu: 15 Temmuzda demokrasiyi biz
ayağımızın altına alalım diye mi kurtardık
değerli arkadaşlarım? Demokrasi kurallar sistemidir. Bu, millî
irade... Buna hiç kimsenin itirazı yok ki. Ha, millet
tanımınıza bir itirazımız var, sürekli millet filan
derken milletin bir kısmını yok sayıyorsunuz, milletin
diğer seçtiklerini yok sayıyorsunuz, muhalefeti yok sayıyorsunuz
ama böyle anlıyorsunuz. Fakat, size soruyorum: Siz de
buradasınız, bütçe yapma hakkı sadece muhalefetin hakkı
değil ki, esasen iktidarın hakkıdır, iktidarın
görevidir değerli arkadaşlarım.
Şimdi, biz 15 Temmuzda dünya kadar
fedakârlık yaparak, şu kadar, 242 şehit vererek, 2 binin
üzerinde gazi ve ondan sonra ortaya çıkan OHALle toplum altüst oldu, kuru
ile yaş, bir sürü sıkıntı filan var, bedel ödeyerek
demokrasiyi kurtardık ama burada, oturduğumuz yerde demokrasiyi
ayaklarımızın altına alıyoruz, kusura bakmayın değerli
arkadaşlar. Yani, demokrasi seçimden ibaret değildir, bunu bin defa
söyledik. Elbette ülkeyi seçilmiş çoğunluğun yöneteceğini,
son kararı onların alacağını defalarca söyledim ama
nasıl yönetecek seçilmiş çoğunluk değerli
arkadaşlarım? Kurallar içinde yönetecek. Nedir? Hukuk içinde
yönetecek, yargı denetimi olacak, yargı denetimi; bundan
rahatsızsınız, rahatsızsınız. Sözcüleriniz,
lideriniz defalarca Anayasa Mahkemesinin kararlarını
tanımıyorum
Tanıyacaksınız değerli
arkadaşlarım, bu Anayasa maddesi burada durduğu müddetçe
tanımak mecburiyetindeyiz, aksi hâlde olmaz. Anayasayı
bırakın, yapmış olduğumuz iş hukuk devleti
ilkesiyle, evrensel hukuk dediğimiz nosyonla ters düşen
şeylerdir. Bakın, sadece yargı denetimi değil, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin denetimi. Yapmıyoruz Türkiye Büyük Millet
Meclisinin denetimini.
Bütçe hakkı; bütçeyi yaparız, bir
önceki yılın bütçesini denetleriz, denetlememiz gerekiyor. Maalesef,
Plan Bütçe Komisyonunda bunlar yapılmıyor. Niye yapılmıyor?
Yine hızlı bir şekilde geliyor, okunuyor, geçiyor; çok
yanlış bir şey yapıyoruz. Gerçekten, bize yüklenen bir
görevi, milletin bize teslim ettiği hakkı çiğniyoruz
değerli arkadaşlarım. Hiçbir şekilde Sayıştay
raporlarını görüşmüyoruz. Yıllardan beri Bir kesin hesap
komisyonu kurulsun ve ayrı çalışsın. diyoruz,
yapmıyoruz. Sadece bunlar mı? Hayır. Biz toplumun denetimi,
sivil toplum örgütlerinin denetimi -artık demokrasi başka yerlere
geldi- basının denetimi, bütün bu denetimlerin hiçbiri
yapmıyoruz değerli arkadaşlar. Bunun yerine ne yapıyoruz?
Bir olağanüstü hâli olağanüstü devlete doğru yavaş
yavaş eviriyoruz.
Sayın Bakan güvenilir bir insandır
elbette, ayrı bir şey ama bir aile bütçesi yaparken bile hesap
sorulur. Biz milletin vermiş olduğu hakkı
Ortada olmayan
parayla yatırım yapıyor. Bu paraların ileriki
kuşaklara nasıl yansıyacağının hiçbir
değerlendirmesini yapmıyor, bu size sorulmuyor değerli
arkadaşlarım. Böyledir yani bütçe hakkı demek budur, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, bu milletten ne kadar para toplanacak ve bu para
nereye, nasıl harcanacak, buna karar vermesi demektir. Siz bu
hakkınızı Bakana devrediyorsunuz değerli
arkadaşlarım, Hükûmete devrediyorsunuz. Yanlış
yapıyorsunuz ve böyle bir hakkınız yok.
Bakın, kanun hükmünde kararnameler diye
hikâyesi var. Bakın, sizin geldiğiniz yere ve bundan sonra
yapacağınıza da işaret çok önemli bir şey oldu.
Biliyorsunuz, OHAL var, OHALin ilan edilmesine sebep olan konuyla ilgili
Hükûmete kanun hükmünde kararname çıkarma hakkı verir. Nitekim, çok
sayıda kanun hükmünde kararname çıkarıyorsunuz, bunları
burada, Mecliste görüşüyoruz ama konuyla ilgili olmayan konularda kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkiniz yok. Eğer böyle bir şey
yaparsanız, bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasa yapma
hakkını gasbetmek demektir. Siz bir süre önce Yükseköğretim Kanununun
13üncü maddesinde yapmış olduğunuz değişiklikle
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasa yapma hakkını gasbettiniz
değerli arkadaşlarım. Böyle bir hakkınız yok.
Nereye döndünüz, bir de bir bakın yani
döndüğünüz yere bakın; Kenan Evren günlerine döndünüz. Kenan Evren de
öyle yapmıştı Ben her şeyi biliyorum, en doğrusunu
ben biliyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Zaten bunun için
müdahale ettim; dövdüm, tokatladım, ezdim, işkence
tezgâhlarından geçirdim, milleti cezaevine koydum. Üniversiteler bundan
sorumluydu. Bundan sonra üniversitelerin şeyini ben atayacağım,
ben bilirim; üniversitede çalışanlar bilmez, öğretim üyeleri
bilmez, ben bilirim. Böyle bir şey olmaz arkadaş. Sen bilebilirsin,
doğrudur, belki benden daha iyi biliyorsun ama ortak akıl diye bir
şey var. Demokrasi de bunun üzerine oturur -istişare, ortak
akıl- geleneklerimiz, inancımız da bunun üzerine oturur.
İnsan yanılabilir, hata edebilir.
Bakın, iktidar bozar değerli
arkadaşlarım, iktidar bozar ama mutlak iktidar, mutlak bozar.
Yavaş yavaş bozulduğunuzun farkında mısınız değerli
arkadaşlarım? Aynaya bakıyor musunuz? Tek başına karar
veremezsiniz. Tek başına karar verirseniz yanlış
yaparsınız, hata yaparsınız, diğer insanlara da
saygı duymak durumundasınız. Siz ne kadar
akıllıysanız, siz ne kadar önemliyseniz diğer insanlar da o
kadar önemlidir, onlarla istişare yapmak durumundasınız ama
maalesef bunu yapmıyorsunuz, yasa yapma hakkını bir kişiye,
bütçe yapma hakkını Hükûmete devrediyorsunuz değerli
arkadaşlarım.
Bir gün yanlış
yaptığınızı göreceksiniz ama iş işten
geçecek diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bekaroğlu.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 5inci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen gruplara ve
şahıslara söz vereceğim. Siyasi parti grupları adına
ilk konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet
Günal, Antalya Milletvekili.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
geliyor, yolda kendisi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bize geçebilirsiniz
efendim.
BAŞKAN Evet, Sayın Günalı
geçiyoruz, daha sonra gelecek.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Musa Çam, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Çam. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Çam, siz normalde ikinci
konuşmacı olarak planlanmıştınız, şahıs
adına da konuşma talebiniz vardı. İkinci
konuşmacı olacağınız için, şahsınız adına
olan konuşma talebiniz ile grup adına olan talebi
birleştirmiştik. Sayın Günal da şu anda
olmadığına göre, süreniz on beş dakikadır.
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygıdeğer üyeleri; 435 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde söz almış
bulunuyorum. Grubumuz adına yüce Meclisi ve ekranları
başında bizi izlemekte olan değerli
yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyoruz.
Önce şunu söylemek isterim: Şu anda,
biliyorsunuz, 2015 yılı kesin hesabını ve 2017
yılı bütçesini Plan Bütçe Komisyonunda görüşüyoruz. Ben de Plan
Bütçe Komisyonu üyesiyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Senin burada ne
işin var Musa Bey?
MUSA ÇAM (Devamla) Sayın Bakan
kendileri buradalar. Normalde 25 Ekimde Plan Bütçe Komisyonunda 2017
yılı bütçesini görüşmeye başladık ve Kasımın
2sinden itibaren de Komisyonda bakanlıkların tamamının,
her gün 2 bakanlığın bütçesini görüşüyoruz. Bugün, bu sabah
Orman ve Su İşleri Bakanlığının bütçesini
görüştük, biraz önce bitti; şu anda Kültür ve Turizm
Bakanlığının bütçesi yukarıda, 1inci katta, Komisyon
odasında başladı. Normal olarak bizim Plan ve Bütçe Komisyonu
olarak orada olmamız ve Bakanlığın bütçelerini
görüşmemiz gerekir iken ne yazık ki Plan ve Bütçe Komisyonunda
bulunan çok değerli sözcümüz Sayın Zekeriya Temizel ve diğer
arkadaşlarımız buradan 1inci kata koşarak gidiyoruz,
oradaki konuşmalarımızı yapıyoruz, tekrar
aşağıya geliyoruz, buradaki konuşmalarımızı
yapıyoruz. Bu, yasama açısından, kanun yapma tekniği
açısından hiç doğru olmayan bir tutum ve davranış
biçimidir. Bunu gerek Komisyonda gerekse Genel Kurulda defalarca dile
getirmemize rağmen AKP Hükûmeti, bu iktidar imkânlarını ve
olanaklarını kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisindeki gerçekten son
derece kötü yasa yapma tekniği açısından
alışkanlıklarını ve tavırlarını ne
yazık ki değiştirmemektedir, bizi yukarıya
aşağıya sürekli koşturmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bugün burada
görüştüğümüz konu, bildiğiniz gibi, 2015 yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu, Maliye Bakanına, merkezî yönetim kapsamındaki
idarelerin bütçelerindeki ödeneklerin 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi
ve Kontrol Kanununun 21inci maddesinde yer alan sınırlamalara tabi
olmaksızın diğer kuruluşlara ve Maliye Bakanlığına
yedek ödenek aktarma yetkisi veriyordu. Ayrıca, yatırım
programında değişiklik yapılması hâlinde
değişiklik konusunda projelere ait ödeneklerle ilgili kurumlar
arası aktarma yetkisi de yine Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun
21inci maddesinde yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın
Maliye Bakanına tanınmıştır. Daha önceki grup sözcümüz
ve Değerli Bakanımız Sayın Zekeriya Temizelin
söylediği gibi, biz bu konuyu Anayasa Mahkemesine götürdük ve Anayasa
Mahkemesi bizim ileri sürdüğümüz tezlerin önemli bölümünü kabul ederek
iptal etti ve Anayasa Mahkemesinin kararlarının kesin olmasına
rağmen, yasama ve yürütme organlarının Anayasa Mahkemesinin
kararlarına saygı göstermesi gerektiğinin altı
çizilmiş olmasına rağmen Hükûmet bunu, ister istemez bu
düzenlemeyle Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bu kararın tekrar
arkasından dolanarak yeni baştan yasalaştırmak
istemektedir. Anayasa Mahkemesi gecikmeli bir kararla da olsa bu ve buna benzer
düzenlemeleri Cumhuriyet Halk Partisinin dava dilekçesindeki paralel
gerekçelerle iptal etti. Yüksek mahkeme söz konusu hükümleri iptal ederken özet
olarak şu gerekçeleri gösterdi: Olağan bir kanunla düzenlenmesi
gereken bir konunun bütçe kanunuyla düzenlenmesi, değiştirilmesi ve
kaldırılması olanaksızdır. Bu durum, Anayasanın
161inci maddesinde Bütçe kanuna, bütçeyle ilgili hükümler
dışında hiçbir hüküm konulamaz. denilmek suretiyle açıkça
ifade edilmiştir. Bütçe hakkı demek, vergi ve benzeri gelirlerle kamu
harcamalarının çeşit ve miktarını belirleme ve
onaylama hakkı demek değildir. Bu hak, halk tarafından seçilen
temsilcilerden oluşan yasama organına aittir. Bütçe, Hükûmetin
Meclise karşı temel sorumluluk mekanizmasıdır. Meclis,
bütçe ve Hükûmete gelir toplama ve gider yapma yetkisi vermekte, bu yetkinin
uygun kullanılmasını da bütçe sürecinin bir parçası olan
kesin hesap kanunuyla denetlemektedir. Bütçe hakkının doğal bir
sonucu olarak, yasama organının halk adına kamu gelirini toplama
ve harcama konusunda sahip olduğu yetkinin kısmen ilgili bakanlara ya
da kurumlara verilerek hiçbir sınırlamaya bağlı
olmaksızın geniş yetkiler tanınması Meclisin sahip
olduğu bütçe hakkının bütçe kanununa bütçe dışı
hükümler konularak mevcut kanun hükümlerine açıkça veya dolaylı
olarak değiştirilmesi ve zımnen kaldırılması,
bütçe kanununa bütçeyle ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm
konulamayacağı ilkesinin açıkça ihlalidir.
Anayasanın 153üncü maddesi,
açıkça, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel
kişileri bağladığını ifade etmektedir. AKP
Hükûmetinin kendisini Anayasanın bu açık hükmüyle bağlı
hissetmemesine şaşırmadık çünkü, sürekli, Anayasa Mahkemesi
kararlarını AKP Hükûmeti çiğniyor. Anayasayı bu tür
düzenlemelerle bilerek ve isteyerek yıllardır çiğniyor AKP,
ayaklar altına alıyor. Önümüzdeki yıl da bu hukuk tanımaz tutumunu
sürdürmeye niyetli olduğunu görüyoruz.
Anayasa ve yasalar diyor ki: Bir kuruluşa
bütçe yasasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından verilen
ödenek ancak bir başka yasayla yani ek bir bütçe yasası
çıkarılarak bir başka kuruluşa aktarılır. Siz
yıllardır ne yapıyorsunuz? Anayasanın bu açık hükmüne
rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisini bir kuruluşa herhangi bir amaç
için verdiği ödeneği başka bir kuruluşa ve başka bir
amacın gerçekleştirilmesi için Maliye Bakanını
yetkilendiriyorsunuz. Bu yolla, Türkiye Büyük Millet Meclisinden,
öğretmene, imama, polise ödenmek üzere aldığınız
parayı yandaşınız müteahhitlere aktarmak için
kullanıyorsunuz.
Dönemin Başbakanı FETÖcülere Ne
istediniz de vermedik? diye bir soru sormuştu. Onlar istedikçe verilen her
neyse onun kaynağının bu tür düzenlemeler olduğundan
artık şüphe duymuyoruz. Darbeciler 15 Temmuzda
başarılı olsalardı mali olarak ne yapacaklardı
arkadaşlar? Emin olun, yapacakları ilk iş, bu ülkenin yoksul
insanlarından toplanan vergileri 2016 Yılı Bütçe Kanununun
6ncı maddesini kullanarak canlarının istediği kesimlere
aktaracaklardı.
Anayasa Mahkemesi bütçe hakkını
hatırlattı size. Şimdi, Anayasa Mahkemesinin bu
kararını bütçe yasa tasarısıyla bir yandan ayaklar
altına almaya çalışırken, bir yandan da 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda değişiklik
yaparak bu kararın etrafından dolaşmaya
çalışıyorsunuz. Bütçe hakkı, bütçe ödeneklerinin kanunla
verilmesini yani Meclis tarafından verilmesini ifade ediyor. 5018
Sayılı Yasanın 21inci maddesinin mevcut hâli bütçe
hakkının gereğidir. Şimdi, yasanın bu maddesini
değiştirerek Maliye Bakanına, hiç kimseye hesap vermeden
yaklaşık 50 milyar liralık bir bütçe yapma hakkı vermek
istiyorsunuz. Ne yapmak istiyorsunuz değerli arkadaşlar?
Yangından mal mı kaçırıyorsunuz? Yapmaya
çalıştığınız bu işlem hangi vicdana, hangi
adalete sığar?
Kamu mali yönetiminin Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bütçe hakkına uygun şekilde yürütülmesi bir zorunluluktur,
bir mecburiyettir. Bu ödeneklerin nasıl kullanıldığının
hesabını bile tam olarak vermiyor Hükûmet. Hiçbir şeffaflık
söz konusu değil bu düzenlemelerde. Sayıştayın Maliye
Bakanlığıyla ilgili raporunda bu açık açık
belirtiliyor. Sayıştaya göre, 2015 yılında, Anayasa
Mahkemesinin iptal ettiği madde kullanılarak diğer
kuruluşların bütçelerinden aktarılan paralarla 41,1 milyar
lirayı bulan yedek ödeneğin 8 milyar liraya yakın
kısmının türü, tutarı ve aktarma yapılan idareler
açıklanmamıştır. Maliye bu parayı hangi harcamalar
için, hangi idareye ve hangi tutarda aktardığının
hesabını vermemektedir, verememektedir. Hükûmeti bu, yasa ve Anayasa
tanımaz tutumundan vazgeçmeye çağırıyoruz. Bütçe
harcamaları daha şeffaf ve daha hesap verilebilir olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin
ekonomik dengeleri hızla bozulmakta ve Hükûmet ekonomiyi yeniden
dengelemek yerine dengeyi iyice bozacak, ülkeyi bir terör ve darbe kriziyle
birlikte ekonomik krize de sokacak sorumsuzca adımlar atmaktadır.
Cumhurbaşkanının görevi olmayan alanlara yaptığı
müdahalelerin iktisat biliminin temel kurallarına aykırı
oluşu, aykırı çıkışları, Hükûmetin bu
müdahale ve çıkışlara boyun eğmesi gibi birçok etken
Türkiyede siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı giderek
büyütmektedir. Türkiye ancak demokrasiyle, hukukun üstünlüğüyle, insan
haklarına saygıyla, düşünce ve basın özgürlüğüyle,
komşularıyla barış içerisinde yaşayarak
çağdaş dünyanın bir parçası olabilir. Bunlardan
uzaklaştığımız sürece çağdaş dünyadan da
uzaklaşırız.
Sermayenin artık serbestçe
dolaştığı, malların dolaşımının
giderek serbestleştiği böyle bir dönemde global bir köye dönüşen
bu dünyadan giderek uzaklaşmanın ağır ekonomik
sonuçlarını birkaç yıldır çekiyoruz. Türkiye
demokratikleşme, çağdaşlaşma, Avrupa değerlerine
yaklaşma, Avrupa Birliğine tam üye olma, hukuku üstün kılma, insan
haklarına saygı, yargının tam
bağımsızlığı gibi hedeflerden
uzaklaştıkça ekonomik sorunları da
ağırlaşmaktadır. Türkiye ekonomisinin 2002-2006
yılları arasındaki yıllık ortalama yüzde 7,2 olan
büyüme hızının 2007-2015 yılları arasında
yıllık ortalama yüzde 3,5e kadar inmesinin altında bu
yanlışlar yatmaktadır. 2016 yılında da büyüme
oranımızın yüzde 3e ulaşma olasılığı
giderek azalmaktadır; nüfus artış hızını da
düşersek reel büyüme hızı yüzde 2 bile değildir. Türkiyede
kişi başına düşen gelir yıllardır 10 bin
doları bile geçememektedir. Bu büyüme hızıyla Türkiye,
bırakın yıllar önce seçmeni uyutmak için icat ettiğiniz
2023 hedeflerine yaklaşmayı, dünya ekonomisindeki yerini bile
koruyamayacaktır. 2023 yılında 2 trilyon dolar olacak. diye
hedef koyduğunuz millî gelir 2019 yılında 900 milyar dolara bile
çıkamayacak, IMF 2021 yılının sonunda -yani 2023
yılına bir yıl kala- millî geliriniz en fazla 965 milyar dolar
olur. diyor. AKPnin 2023 için 25 bin dolar olacak. diye seçim
meydanlarında propagandasını yaptığı kişi
başına düşen gelirde IMF 2021 yılında ancak 11.650
dolara çıkacak. tahmini yürütmektedir. Oysa bundan on yıl önce,
Türkiyenin 2023 yılında 2 trilyon dolar millî gelire ve 25 bin dolar
da kişi başına düşen gelire ulaşması
olanaklı gözüküyordu. AKP iktidarları Türkiye ekonomisinin
geleceğini, cemaate her istediğini verme, yandaşın cebini
doldurma hevesine kurban etmeseydi, bu hedeflere ulaşmak gayet mümkün
olabilirdi. Türkiye'nin zaten kıt olan kaynakları, yetersiz olan
tasarrufları, şaşaalı törenlerle açılan ancak
geçmeyecek araçlar, hiç inmeyecek uçaklar, gelmeyecek yolcular,
alınmayacak enerji için gelecekte hazinenin kaç milyar dolar ödemek
zorunda kalacağı hesaplarıyla yapılan yatırımlar
yerine daha üretken alanlara aktarılsaydı, Türk halkı
kahvehanelerde kâğıt saymak yerine, iş kuyruklarında tespih
çekmek yerine ay sonunda cebine giren paraları sayacaktı.
Bütçeler, hükûmetlerin ekonomik
programlarının başarısını belirleyecek temel
politik araçlardır. Eğer Türkiye ekonomisi, son on yılda yüzde 3
civarında bir yıllık ortalama büyüme hızına
takılıp kalmışsa, bunda mali politikaların da bir
payı olduğu yadsınamaz. Zaten Türkiye Büyük Millet Meclisinden
geçtikten sonra, Maliye Bakanı tarafından Anayasaya aykırı
olarak âdeta yeniden biçimlendirilen bir bütçe uygulamasının
belirleyici olduğu mali politikalardan ekonomik büyümeye katkı
beklemek abesle iştigaldir.
Sayın milletvekilleri,
görüştüğümüz bu tasarının birinci bölümü Kredi ve Yurtlar
Kurumu yurtlarında kalan öğrenci kardeşlerimizin gıda
yardımlarının yükseltilmesiyle ilgilidir. Kuşkusuz buna
karşı çıkmak söz konusu değildir. Evet, Kredi ve Yurtlar
Kurumu yurtlarında kalan öğrenci kardeşlerimizin, gerek
barınma gerekse gıda yardımlarının yükseltilmesi,
Cumhuriyet Halk Partisinin temel felsefelerden biridir ve bunu da
destekliyoruz; ancak bunun yeterli olmadığını, yetersiz
olduğunu, bunun daha da yükseltilmesi gerektiğini, özellikle
öğrenci kardeşlerimizin cemaatin evlerine, birtakım tarikatların
kucağına atılmadan Türkiye'deki yurt sorununun ve iaşe
sorununun, gıda sorununun kökten çözülmesi gerektiğinin
altını çizmemiz gerekiyor.
On dört yıllık
iktidarsınız. Evet, önemli çapta yurtlar yapıldı,
yapılmadı dersek doğru söylememiş oluruz, ama yeterli
değil. Türkiye'nin kaynakları daha rantabl kullanılmış
olsaydı, daha doğru kullanılmış olsaydı, bugün
Türkiyedeki üniversite öğrencilerimizin Türkiyede yurt sorunu kökten
çözülmüş olacaktı. Maalesef buna yeteri kadar kaynak aktarmadınız,
başka yerlere aktardınız.
Yine, serbest bölgelerle
ilgili bir düzenleme var, iki madde. Sayın Bakanımız Zekeriya
Temizelin söylediği gibi, serbest bölgeler ayrı bir olaydır.
Masaya yatırılması gerekiyor. 14 Ekimde İstanbulda Türkiyedeki
serbest bölgeler bir araya geldiler, bir toplantı gerçekleştirdiler;
Türkiyedeki serbest bölgelerin sorunları, problemleri ve çözüm
yollarıyla ilgili bir toplantıyı gerçekleştirdiler. Bu
konuda hazırlamış oldukları bir rapor var. Bizim bu raporu
alıp, onları dinleyip Türkiyedeki serbest bölgelerin
sorunlarını ve çözümlerini, vergi dilimleri dâhil olmak üzere, yeni
baştan gözden geçirmemiz gerekiyor.
Bu düzenlemeyle, serbest
bölgelerde olan emlak vergilerinde bir iyileştirme yapıyoruz. Sorunu
çözer mi? Çözmez arkadaşlar. Bizim, dolayısıyla, serbest
bölgelerle ilgili, başka bir ortamda bununla ilgili bir yasal düzenlemeyi
yapmamız gerekiyor ve bunu ivedi olarak da Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine getirmemiz gerekiyor.
NECİP KALKAN
(İzmir) Yarın komisyon toplantısı var.
MUSA ÇAM (Devamla) Yine,
vergilerle ilgili 6,5tan 7,5a çıkarılan bir dilim var. Benden
önceki konuşmacıların da söylediği gibi, Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği, TİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ dâhil
olmak üzere Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiler, söylediler, dediler ki: Bu vergilerin
6,5 mislinden 7,5 misline çıkartılması Türkiye sanayici ve
iş adamları açısından son derece risktir ve gerçekten büyük
bir problemdir. Karşı çıkmalara rağmen, maalesef Hükûmet
bizim söylediklerimizi ve gelen diğer sivil toplum örgütlerinin, sendikaların,
meslek örgütlerinin önerilerini ve görüşlerini dinlemedi; kendi
dayatmaları, Maliye Bakanımızın dayatmalarıyla buraya
geldi. Şimdi 6,5 mislinden 7,5 misline çıkacak.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sürem doldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla)
Şimdi buradan koşarak komisyon üyeleri olarak Turizm ve Kültür
Bakanlığının bütçesini görüşmeye gideceğiz ve
orada düşüncelerimizi söyleyeceğiz.
Ben 435 sıra
sayılı kanunun hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çam.
Birinci bölüm üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Günal.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kanunun 1nci
maddesi, birinci bölümün başında hemen bizim şu anda bir
yukarı, bir aşağı koşuşturduğumuz bütçe görüşmeleriyle
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın, Musa Bey
koşuyor, koşarak gidiyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Musa Bey gidiyor öbür
konuşmaya, ben de şimdi arkasından koşacağım.
Sayın Taşcı da burada, o koşmuyor, yavaş yavaş
bekliyor. İktidar olunca bu rahatlığı var çünkü onlar
burada konuşunca orada konuşmalarına gerek kalmıyor. Gerçi
Sayın Taşcı konuşuyor ama hakkını yemeyelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İradeyi saraya
devretmişler.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şunun için söyledim: Bu, bütçe hakkıyla ilgili çok
önemli bir madde yani Meclisin bütçe yapma hakkını elinden alan bir
madde konuşuyoruz. Sayın Kubat, sizin hakkınızı
yukarıda çok savunuyoruz ama siz bizim hakkımızı burada
biraz elimizden alan bir madde geçiriyorsunuz.
Şimdi, önceki gün Sağlık Bakanlığı
bütçesinde söyledim, Sayın Hocam burada, söylüyor; eski
Müsteşarımız, Komisyon Başkanımız. Ne demek
istediğimi o zaman siz de daha iyi anlayıp hak vereceksiniz. Biz
orada bir ay bütçe yapacağız diye uğraşıyoruz, sonra
on beş gün burada; on iki gün denetliyoruz. Sayıştay,
raporları gönderiyor. Kanun tasarıları geliyor, teklifleri
geliyor; hiçbirisi ne 5018e uyuyor ne Mevzuat Hazırlama
Yönetmeliğine uyuyor. Şimdi, o zaten uymazken yeni bir şey
getiriyoruz. Zaten olan bazı yetkileri Bütçe Kanunu içerisine aktarma,
döndürme, devretme; bir bakıyoruz, ipin ucu kaybolmuş. Biz neyi
denetliyoruz? Sayıştayın zaten bize verdiği,
denetlediği raporlar kuşa döndürülmüş durumda. Ben Rapor
Değerlendirme Kuruluna raporları kuşa çevirme kurulu diyorum
artık. Ama, o kuşa çevrilmiş hâliyle bile
baktığımız zaman bize bir şeyler ifade ediyor.
Sayın Bakanlar orada. Sayın Ağbal varken ilk toplantıda
söylemiştik Bu raporlar böyle olmaz. Bu şekliyle bile bir
şeyler içeriyor ama bir an önce yapın. diye.
Şimdi, Sayın Bakanı da
ilgilendiren bir kısmı var bu raporların. Şu anda
vereceğim örnek de onunla ilgili ve sizin sektörünüzle de ilgili
Sayın Ünüvar.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Dinliyorum.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Sayın Bakana
söyledim. Şimdi, bakıyorum; Sağlık
Bakanlığının bize sunduğu bütçe
kitapçığı arkadaşlar, bütün milletvekillerinin dikkatine
sunuyorum. Toplam bütçe var, bu tarafta önce onu okuyayım: Merkezî yönetim
bütçesi, kurumlara göre dağılım: Sağlık Bakanlığı
5,8; Kamu Hastaneleri 15,8; Halk Sağlığı Kurumu 10,3; Hudut
Sahilleri 151 milyon, İlaç ve Tıbbi Cihaz 130 milyon;
Sağlık Enstitüleri 51 yani toplam 32 milyar arkadaşlar. Merkezî
yönetim bütçe büyüklüğü bu, Sayın Bakanım. Arkayı
çeviriyorum, döner sermaye bütçesi, kurumlara göre dağılım:
Sağlık Bakanlığı 1,5 milyar; Kamu Hastaneleri Kurumu
28,9 milyar, Halk Sağlığı Kurumu 1,6 milyar; toplam 31,7.
32si bütçede, 32si bütçe dışında.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Ama döner sermayeyi
MEHMET GÜNAL (Devamla) Bir saniye Sayın
Hocam, anlatıyorum, müsaade edin yani, bu girizgâhtı.
Peki, biz ne yaptık daha önce, döner
sermayelerle ilgili ne çalışmalar yaptık? Döner sermayeye ne
harcandığı, ne geldiği, ne gittiğine dair bizim
Sayıştay denetimiyle ilgili bir bilgimiz var mı? Bizim bütçemiz
içinde mi bu? Değil. Meclis bütçeyi denetliyor. Hani, neyi denetliyoruz?
Yani, benim verdiğim kadarını sen
Tamam, bunun nereye
harcandığı doğru olabilir, haklı yere
harcanmış olabilir ama benim bütçe hakkım nerede, benim denetim
hakkım nerede? Şimdi, nereye harcandığını, kime
verildiğini
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Ama, denetleyen
mekanizma var Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Bakın,
Sayın Ünüvar, 5018 sayılı Kanunun şu anda
değiştirdiğimiz 5inci maddesinde kamu mali yönetiminin uyumlu
bir bütün olarak oluşturulacağı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bütçe hakkına uygun olarak yürütüleceği belirtilmiş ve burada da
bütçe türlerini tanımlamış, merkezî yönetim bütçesi, sosyal
güvenlik kurumları ve mahallî idareler diyor. Döner sermaye bütçeleri
diye bir şey var mı? Yok. Yani, peki, şimdi nasıl olacak?
12nci maddedeki bütçe türleri içerisinde yok. E, buraya geliyoruz, bize
verilen yetki var, Plan ve Bütçe Komisyonunun, Meclisin bütçe hakkı
ayrı yasalarla düzenlenmiş, muhalefet şerhimizde de belirttik.
Yani, bunun için ayrı kanunlar var. Meclisin yasama yapma yetkisi
ayrı ama bütçe hakkımız ayrı, bütçe hakkıyla ilgili
denetleme hakkımız ayrı. Bunu ayrı ayrı belirtmiş
kanun koyucu, hem Anayasada hem ilgili kanunlarda belirtmiş.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Yukarıdaki
görüşmeler de bir denetleme değil midir Sayın Günal?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Hayır, aynı
şeyi söylüyorum, şimdi, bakın, yani
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Orada da bir denetleme
yapıyorsunuz zaten.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Orada bir denetim yok
işte, orada bir denetim yok.
Şöyle Hocam: Sayın Bakan gayet iyi
biliyor, döner sermayelerle ilgili yönetmelikleri çıkarması
gerekiyor. Sağlık Bakanlığı kendi yönetmelik
çıkarmış, onunla düzenliyor, daha henüz döner sermaye
yönetmeliği yok. Yani, onunla düzenlenmesi gerekiyor.
Bakın, burada yazıyor, Sayıştayın
kuşa çevrilmiş raporunda bile, dikkatle okursanız, nerelerde
aksaklık olduğu yazıyor. Muhasebe sistemi eksik, bilgiler eksik.
Bakın, doğruluğunu tartışmak ayrı, benim
doğruluğunu tartışabilmem için benim elimde bir
şeylerin olması lazım. Diyorum ki eleştiriler burada. Tek
tek şimdi bulguları okuyacak halimiz yok ama işin felsefesini
anlatıyorum Sayın Hocam.
Burada diyor ki -daha önce fıkra
vardı-: Döner sermaye işletmelerinin 31/12/2007 tarihine kadar
yeniden yapılandırılacağı belirtildi. Sonra 2010
olarak güncelledik. Sonra ne oldu? Altı sene geçti üstünden. Kurumlar hâlâ
Efendim, yönetmeliğimiz yok. Efendim, Maliyeyle sistemimiz
uyuşmuyor. diye diye böyle gidiyor. Bizim söylediğimiz bu, sizin
için de lazım; neyi, nereye harcadık, nereden geldi, ne kadar geldi?
Şunu söyleyeyim sizinle ilgili Hocam, o
gün yoktunuz, Sayın Bakana söyledim: Siz asaleten başhekimsiniz,
alıyorsunuz 100 lira; vekâleten atanan, tazminatlar farklı
hesaplandığı için alıyor üstüne 20 lira daha fazla.
Asaleten görev yapandan vekâleten görev yapan yüzde 20 fazla alıyor; örnek
söylüyorum yani rakamı atıyorum. Burada yazılan bu. Şimdi,
döner sermayeyi sadece bir yerlere harcama yapabilme yeri olarak görürsek
Aynı şekilde şimdi burada yaptığımız da o. Sermaye
aktarma, döndürme yetkisi vermişiz, bakın.
Değerli arkadaşlar, o zaman ne
oluyor biliyor musunuz? Bütçe dışı ödenekleri Sayıştay
bize gönderiyoruz, bakıyoruz, 2 nokta küsur vermişiz Sağlık
Bakanlığına, yıl sonunda kaç harcamış? 4,8. 2
misli harcama yapmış. Peki, nerede benim bütçe hakkım ya? Aktar
döndür, aktar döndür; e, o zaman sağlığa verdiğin para
nereye gitti? Burada yazıyor. Şimdi, biz bunun
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Genel bütçede mi
yazıyor?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Evet, genel bütçe
içindeki aktarma, döndürmelerle yapılan rakamı söylüyorum Hocam.
Burada var. Siz tabii dediği gibi Muhalefet koşsun biraz.
diyorsunuz da işte biz koşuyoruz, okuyoruz satır
aralarında, bir taraftan bir tarafa koşarken. Hemen söyleyeyim rakamı
da: Başlangıç ödeneği, toplam ödenek 2015 yılı kesin
hesabında 2,162. Yıl içerisinde 2.337 aktarma ekleme
yapılmış, 246 milyon düşülmüş. Neticede
kullanılabilir bütçe ödeneği 4,8. Arkadaş, ben vermişim
2,8; sen harcamışsın 4,8. Ya, şimdi bunun nereye
gittiği -personele mi gitti, şuraya mı gitti- o ayrı bir
konu. Ben sana 2,8 yetki veriyorum, sen 4,8 kullanıyorsun, benim nerede
kaldı bütçe hakkım arkadaş? Aynısını söylüyorum;
tamam, varsa yatırım yapalım, doktorlarımıza daha
fazla para vereceksek verelim. Muayene ücreti, o ayrı konu, onu
tartışalım ama 32 milyar bütçe, 32 milyar döner sermaye olur mu
arkadaşlar ya? Yani o zaman Ne oluyor? diye soruyoruz. Bu, bütçe
dışı dediğimiz şey. Döner sermayenin bir
mantığı var, belli konularda yapılıyor, tamam,
eyvallah ama böyle olduğu zaman bizim o bütçeden bahsetmemiz, bütçe
hakkından Meclisin bahsetmesi sorunlu hâle geliyor.
Aynı şeyi konuştuk, biz burada
yapıyoruz, bir sürü kanun var, garanti veriyoruz. Sayın Bakan sadece
Bilkentinkini göndermiş, baktık şehir hastaneleri, örnek verdim.
Devletin kurumlarına sorduk kanun çıkarken; Sayın Akdağ
yine Bakandı, siz de oradaydınız. İlgili kurum Hazine ve
DPTnin müsteşar yardımcılarına sorduk: Bunun garantisini
nasıl yapacaksınız, borçta nasıl göstereceksiniz?
Kalkınma Bakanlığımızın Müsteşar
Yardımcısına dedik ki: Ülkemizin orta, uzun vadede yatak hedefi
nedir? Mevcut durum nedir? On binde 26. Hedefimiz ne? On binde 30.
Türkçesi ne? 27-28 bin; 120 bin küsur yatak var, üzerine koyduğumuz zaman
bunlar da geliyor. Şimdi koyuyoruz, şehir hastaneleriyle ilgili potansiyele,
kapasiteye bakıyoruz: 41 bin olacak. diyor. 100 milyon nüfusumuz olsa
bile on binde 40ın üstüne geçiyor. Bu kaynağı ben niye
harcıyorum? Şehir hastaneleri, tamam, güzel, yapalım.
Yıldızımızı üç yıldızdan dört
yıldıza çıkaralım diye yirmi beş sene boyunca
milyarlarca lirayı, doları niye verelim ya? Bunun bir hesabı
kitabı olması lazım, onu anlatmaya çalışıyorum.
Benim bilgim dâhilinde değil, bütçede yok, hiçbir yerde yok. Kira
ödedikçe, realize oldukça geçecek, bir yük olarak görünür. Ama garantim var bir
şey olduğu zaman. Hasta garantisi olur mu? Yüzde 70 hastayı
ben sana sağlayacağım. diyorsun ya! Hastalığın
garantisi mi olur? Hastaneyi otel doldurur gibi
Tamam, hadi, yoldan geçeni
anladık yani müşteri geçiyor, Geçmezse parasını vereceğim
arabanın. diyorsun da hastane doluluk oranı garantisi olur mu
arkadaşlar? Bunlar gidiyor yani söylediğimiz, buraya niye bu kadar
para veriyoruz? Bütçenin dışında döner sermaye bütçe kadar
olmuş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Dolayısıyla, Meclisin bütçe hakkını korumak
sadece muhalefetin değil sizlerin de görevi. Nereye
harcandığı önemli, harcamaların doğru olması
ayrı bir konu.
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Günal.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
Nereye
harcandığını denetlemek bizim görevimiz, anayasal olarak
İç Tüzükten ve 5018den kaynaklanan görevimizdir.
Hepinizi
bu hakkımızı korumaya çağırıyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Birinci
bölüm üzerinde şahsı adına Yusuf Selahattin Beyribey, Kars
Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Beyribey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; 435 sıra sayılı
Tasarının birinci bölümünde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce
heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Bütçeler
uygulanırken ödeneklerin kullanılması veya öncelikli olarak
kullanılma alanlarıyla ilgili kaynak aktarılmasında yüzde 5
Maliye Bakanlığının veya ilgili bakanlıkların
projeler arasında yer değiştirmeyle ilgili yetkisi vardı,
bunu Maliye Bakanlığı yüzde 20ye çıkardı.
Ayrıca, ilgili bakanlıklar da ek bütçelerindeki alanlara aktarma
yapabilecekler. Bu yapılanlar hukuki şikâyetlerden dolayı.
Özellikle şunu ifade etmek istiyorum: İhale oluyor, ihaleden sonra
para ayrılıyor ama o yıl bir türlü ihaleyi yapamıyorsunuz.
İhaleyi yapamayınca o bütçedeki o bölüm kalıyor. O bölüm
önümüzdeki yıla düyuna mı kalsın? Onun mutlaka ek projeler varsa
o alanlarda kullanılması gerektiğine inanıyorum. Bununla
ilgili 2002 yılı öncesini bir hatırlayınız. O
yıllarda yatırımlar yapılırdı, onlara iz bedeller
bırakılırdı ve bu iz bedellerin miktarları
milyarları bulurdu. Her yıl aktar git, aktar git, bir ekonomik
kayıp olurdu. O paraları bu bütçeden önümüzdeki bütçeye aktar ama
kullanma. Reel olan, gerçekte değer olan bir parayı siz durmadan
aktararak devam ediyorsunuz. 2002 yılı sonrasında bir felsefe
değişikliği oldu. Bu değişiklik şu: Çok önemli
iki tane şey oldu; bir tanesi, bu aktarmalardan vazgeçtik biz. Niye? Yirmi
yılda, otuz yılda biten işleri bir iki yılda bitirmeye çalıştık.
İşte bu felsefeyle yapıyoruz, bugün
yaptıklarımızı da yapıyoruz. Yirmi yılda
bitiyordu, yirmi yıl bitince ekonomik ömrü de bitiyordu. Bir binada ya iki
yıl ya üç yıl kalıyordu. Üç yıl sonra Bu binada
oturulmaz. deniliyordu, yeni binanın temelini atıyorduk. Hatta ve
hatta şöyle oluyordu: Yapılan işlerde, adam emekli oluncaya
kadar işe devam ediyordu; ondan sonra emekli oluyordu, iş daha
bitmemiş oluyordu. Bunların önüne geçildi aktarımlarla ilgili.
Özellikle bunu önemsiyorum.
İz bedellerini de çok önemsiyorum. Tabii, yapanların, işin
başında olanların, üretenlerin işinin zor olduğunu
biliyoruz ama zor olurken de ben paraların çarçur olmasına,
beklemesine taraftar değilim. Benim ilimde yatırımlar bekliyor,
orada da para boşuna bekliyor.
ERHAN USTA (Samsun) Bütçeye koysana. Böyle
saçma sapan argüman mı olur ya!
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
- O zaman, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesindeki
kullanmadığı parayı benim Karstaki okuluma
yatırsın, ben hiç olmazsa bir tane okul kazanmış olayım
veya bir fabrikaya yatıralım. Ben bunu doğru bulduğumu
söylüyorum çünkü neticede hukuki kurallar içerisinde olmak üzere -ki onu da
zaten söylüyoruz- ek projelere aktarılabilir diyoruz veya
Bakanlığın ilgili projelerine aktarılır diye diyoruz.
Ben ikinci kısımla, özellikle
eğitimle ilgili de birkaç kelime söylemek istiyorum. Yurtlarla ilgili,
yine biraz evvel bir kardeşimiz ifade etti: Yurtlar azdır.,
şudur, budur
Ama, Allah için konuşmak lazım.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Yapıldı. dedi, Yapıldı ama yetmez. dedi.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla)
- Dün neydi, bugün nedir? Küçük illerde yurt sorunu olan öğrenci
aşağı yukarı yoktur. Ben kendi ilimden söylüyorum. Karsta
Allah nasip ederse bir ay sonra yurt sorunu olan öğrencim kalmayacak ama
ben doktorum, doktor olduğum için de şunu söylemek istiyorum:
Öğrencilerimiz hem maddi hem manevi yönden iyi olmalılar, bedenen iyi
olmalılar. Bunun için Kredi ve Yurtlar Kurumu kanunla kendisine görev
addetti, dedi ki: Ben bundan sonra kendim öğrencilerime sportif alanlar oluşturacağım,
insanların inançlarıyla ilgili manevi alanlar
oluşturacağım, sosyal alanlar oluşturacağım,
kültürel alanlar oluşturacağım. Başka? Bir de
sağlıklı beslenmeleri ve barınmaları için mekân
yaratacağım. Bunu aynı zamanda derneklere, özellikle vergiden
muaf olan derneklere ve vakıflara da getirdi.
Ben gelecekte öğrencilerimizin daha iyi
olacağına, daha rahat okuma imkânı
sağlandığına inanıyorum,
yaptığımız işlerin doğru olduğuna
inanıyorum. Bütçemizin vatanımıza, milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Beyribey.
Sayın Köse, Başkanlık
Divanına bir tezkereniz ulaşmıştır ancak bu tip
dilekler tüm siyasi partilerin mutabakatına konu olduğu takdirde
Başkanlık Divanı tarafından işleme konulabilecektir.
Bilgilerinize sunuyorum.
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Birinci bölüm üzerinde on
beş dakika süreyle
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan,
madde 60a göre kısa söz talebim var.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bir konuyu belki açıklığa
kavuşturmak lazım: Son hatibin konuşmasından sonra, ben
burada yapılan eleştirilerin doğru
anlaşılmadığını düşünüyorum. Buradaki
eleştiri şu: Yani, bu kadar çok, Meclisin bütçe hakkını
ihlal edecek bir ödenek aktarması yapılmaması gerektiği
hususunda. Şimdi arkadaşımız ifade ediyor, diyor ki: Böyle
bir bekleyen para var, bu para kullanılsın. Kötü mü? Öyle bekleyen
para filan yok, açık veren bir bütçede bekleyen para olmaz, bir.
İkincisi: Bütçe niye yapılır?
Bütçede bunları başlangıçta öngörürsünüz. Yani, üç
yıllık bütçelerin konuşulduğu bir dünyada bir ay
sonrayı görmeden bütçe yapıyorsak bu zaten çok yanlış bir
şeydir, bunun savunulacak bir yanı yoktur. Dolayısıyla, o
2002yle ilgili yaptığı mukayesenin de ne olduğu zaten
anlaşılabilmiş değil, belki onu bir daha söylemesinde fayda
var, 2002de öyle bir şey yoktu. Zaten, 1990lı yıllarda bütçe
sistemindeki sıkıntıları gidermek için bu reform
yapıldı ama şu anda görüyoruz ki reformdan sürekli geri
gidiliyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Usta.
Sayın Ustanın
konuşmasını da soru-cevap işlemi çerçevesinde
alıyorum. Sorulara devam ediyorum.
Sayın Emir
MURAT EMİR (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, emeklileri sürekli ihmal
ediyoruz. Enflasyonun geldiği seviye ortada ama maalesef emeklilerimiz
enflasyon altında inim inim inlerken ağır bir yaşam
mücadelesi veriyorlar. Birçok kesime promosyon ödemesi yapıldı, hatta
milletvekillerine de yapıldı ama maalesef, emeklilerimizin promosyon
ödemelerine dönük herhangi bir şey olmadı. Soruyoruz: Bu promosyonlar
ne oldu, ne olacak?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, esnaf çok zor günler
geçirdikten sonra, belki iflas ederek belki girdiği kapıdan
çıkamayarak emekli oluyor. Esnaf emeklilerinin de bir beklentisi var,
promosyonlar. Söz vermiştiniz promosyon ödeneceğiyle ilgili. Meclis
açılır açılmaz ilk iş, milletvekilleri promosyon
ödemelerini aldılar ama emeklilerin hepsi promosyon ödemelerini bekliyor.
Bu verilmiş hükûmet sözünü biz bir devlet sözü olarak görüyoruz. Bu sözü
ne zaman tutacaksınız? Emeklinin promosyonu ne oldu?
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, söz
vermiştiniz, söz verdiğiniz gibi sözünüzü yerine getirmiyorsunuz.
Emeklilerin promosyon meselesi
Milletvekilleri aldı, kamu
çalışanları aldı bu promosyonları. Emekliler bu
ülkenin vatandaşı değil mi? Zor şartlarda geçinen emeklilerimize
bu promosyonu ne zaman vermeyi düşünüyorsunuz? Promosyon ne oldu? diye
sormak istiyorum, bir.
Ayrıca, otuz yıldan fazla
çalışan memur emeklisinin kıdem tazminatı
farklarını ne zaman vereceksiniz? Bunu da vermeye söz
vermiştiniz. Mahkemelere gidiyorlar, mahkeme kanalıyla
kazanıyorlar. Bunu ne zaman vereceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köse
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Konunun bütünlüğünün bozulmaması
açısından ben de promosyona değinmek istiyorum. Bir emekli
öğretmen çocuğuyum. Emekli öğretmenler hakkında herhangi
bir yasal düzenleme yapmayacağınız anlaşıldı, onu
artık öğrendik, biliyoruz Sayın Bakan ama emeklilerin
promosyonları ne oldu, bunu öğrenmek istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Karabıyık
LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın Bakan,
emekliler için bir söz vermiştiniz, emekliler hâlâ bu sözü bekliyorlar.
Onları görmezden gelemezsiniz, yaşam şartları iyice
zorlaştı. Emeklinin promosyonu ne olacak Sayın Bakan?
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın
Başkan, Sayın Bakan; emeklilerimiz çok düşük maaş
alıyor, gerçekten yaşamları çok zor durumda. Emeklilere
promosyonla ilgili söz vermiştiniz, bunu ne zaman yerine getireceksiniz?
Verdiğiniz sözü ne zaman tutacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, günümüz koşullarında emeklilerin ne kadar geçim
sıkıntısında olduğunu hatta geçinebilmek için ek
iş dahi yaptıklarını, bazılarının sosyal
yardımlara müracaat ettiğini hepimiz biliyoruz. Bunun için daha önce
emeklilere söz verilen promosyonun ne zaman verileceği noktasında biz
Sayın Bakandan bir cevap bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Usta
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Ben Sayın Bakana, 2003 sonrasında
merkezî yönetim bütçe ödenekleri -yıl yıl bunu bize verebilirler mi-
ne kadar aşılmıştır? 2003 sonrasından bugüne
kadar, yıl yıl bütçe ödenekleri
Herhangi bir ek bütçe
çıkarılmaksızın, biliyorsunuz, bütçe ödenekleri mevcut
bütçe kanununun üzerine çıktı, bunların miktarlarını
bize verebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydın
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın
Başkan, efendim birbirimizi tekrar ediyormuş gibi olacağız
ama malum, grubu bulunan bütün siyasi partilerin bu, emeklilerin özlük
haklarıyla ilgili, özellikle maaş durumlarıyla ilgili kendi
beyannamelerine koyduğu teklifler var, dolayısıyla biz bunu
Sayın Bakan buradayken tekrarlamak zorundayız. Gerçekten biz de
yılda bir maaş ikramiye düşünmüştük ve bu
promosyonların bir an önce verilmesi noktasında hassasiyetimizi ifade
etmiştik, biz de aynı şekilde bugün yüce Mecliste aynı
hassasiyetimizi ifade ediyoruz. Emeklilerin gerçekten maaş
durumlarında bir iyileştirme ve promosyonların tekrar gündeme
alınması noktasında hassasiyet istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Bakana bir
sorum daha olacak. Muhtarlarımızın aldığı
maaşlar gerçekten günlük harcamalarını zor
karşılıyor. Muhtarlarımızın BAĞ-KUR priminin
devlet tarafından karşılanması ve Hazinece ödenmesi
uygulamasını ne zaman yapacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan,
bugün ve birkaç gündür çok sayıda telefon alıyoruz
vatandaşlarımızdan. Özellikle doların çok hızlı
şekilde artması nedeniyle, taahhüt işlerinde bulunan vatandaşlarımızın
büyük zararlara uğradığı, bunları yerine
getiremeyeceği, iflasın eşiğine geldiği belirtiliyor.
Bunlarla ilgili bir tedbir almayı planlıyor musunuz? Geçekten zor
durumdalar, çok sayıda da telefon alıyoruz, size de geliyordur
mutlaka. Bu doların yükselişi konusunda nasıl bir önlem
almayı planlıyorsunuz? Yoksa Dolar kendi kendine hareketlendi,
işte, piyasa kendini dengeler. mantığıyla mı
bakıyorsunuz, tüm vatandaşlara getireceği ağır yükün
bir hesabını yapıyor musunuz? Devletin borçlarında bu
dolardaki artış nedeniyle ne kadar bir artma olduğu konusunda
son değerlendirmeniz nedir?
BAŞKAN Sayın Özel...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan, konu
dağılmasın diye bir kez daha söz aldım. Bu, emeklinin
promosyonu ne oldu efendim?
BAŞKAN Sayın Köse...
TUFAN KÖSE (Çorum) Efendim, ben de sizin ve
Sayın Bakanın affına sığınarak son kez; emeklinin
promosyonu emekliler için önemli, çok cüzi de bir rakam gibi görünüyor zaten,
bu konunun etraflıca Sayın Bakan tarafından açıklanmasını
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Köse.
Şimdi, cevaplar için Sayın Bakana
söz veriyorum.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Sayın Başkanım, yanlış anlamadıysam
Sayın Ustanın ilk yaptığı değerlendirmeyi
soru-cevap bağlamında bir soru olarak değerlendirdiniz.
BAŞKAN Evet, birinci bölümün bitiminden
sonra on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapıyoruz.
Sayın Ustanın...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Açıklamalarını soru olarak cevaplamam gerekir mi?
BAŞKAN Sizin takdirinizde Sayın
Bakan, sizin takdirinizde.
ERHAN USTA (Samsun) Gerekmez, ben soru
olarak sormadım, sadece o zaman söz talebi olarak söylemiştim ama
Sayın Başkan öyle değerlendirdi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Gerekmez, peki, anladım, olur.
Teşekkür ediyorum.
Tabii, emeklilerimiz bizim her şeyimiz.
Hepimiz bir gün gelecek bulunduğumuz yerlerden ayrılacağız
ve emekli olacağız. Allah herkese sağlıklı, huzurlu
emeklilik nasip etsin, her şeyin başı o. Gençken her şeyi
yapıyoruz, yaşlı olunca tabii, emekli olunca artık çocuklarımıza,
torunlarımıza bakıyoruz.
BAŞKAN Sayın Bakan, daha bu
yaşlı kelimesini kullanmak için vakit çok erken.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Yani, sadece sizin için
söylemiyorum, hepimiz için söylüyorum bunu.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Öyle. Rabbim her şeyin hayırlısını ve
sağlıklısını versin inşallah.
Tabii, değerli arkadaşlar, banka
promosyonları konusunda biliyorsunuz, Çalışma
Bakanımız ilgili kurumlarla çalışmalarını
sürdürüyor, zaman zaman bu konuda açıklamalar da yapıyor. Bu
açıklamalar çerçevesinde, Maliye Bakanı olarak benim bu
açıklamalara ilave söyleyecek bir bilgim bulunmamaktadır ama
hazır söz emeklilerden açılmışken, en azından bu
dönemde emeklilerimizin hayat şartlarını düzeltmek, refahlarını
artırmak için Hükûmet olarak neler yaptığımız
konusunda sizleri kısaca bilgilendireyim, bunlar da bunlar da son derece
önemli düzenlemeler.
2002 ila 2016 yıl sonunu şöyle bir
gözümüzün önüne getirdiğimizde: Bakın, SSK emekli
aylığı 2002 Aralık ayında 257 liraymış,
şu anda SSK en düşük emekli aylığı 1.339 liraya
çıkmış.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu sormuyoruz
Sayın Bakan, promosyona ne oldu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Yaklaşık olarak yüzde 420 nominal artış var,
yüzde 60 da reel artış var yani en düşük SSK emekli
aylığı enflasyonun üzerinde yüzde 60 artmış. Yine,
SSK, esnaf BAĞ-KUR emekli aylığına
baktığımızda, 2002 yılında esnaf BAĞ-KUR
emekli aylığı 149 liraymış, şu anda 1.199 liraya
çıkmış, reel artış yüzde 147 yani enflasyonu
arındırdıktan sonra yüzde 147 artış
yapmışız. Ama, bir de şeyi unutmayalım
arkadaşlar: Geçen sene seçim zamanında hep beraber konuştuk.
Hükûmet olarak gerek seçimden hemen sonra -7 Haziran seçimlerinden hemen sonra-
gerekse 2016nın başında emeklilerimize önemli artışlar
yaptık. 2015 Temmuzda yaklaşık olarak seyyanen 100 lira
artış yaptık, yine 2016nın başında
emeklilerimize bir defa daha olmak üzere 100 lira daha seyyanen artış
yaptık. Bu nedenle, 2016 yılında yani 2015 Haziranından
2016 Ocağına kadar olan dönemde yani altı ayı aşan bir
dönemde emekli aylıklarında yaklaşık yüzde 17
artış oldu. Bu süreçte gerçekleşen enflasyonun yüzde 5in
altında olduğunu da tahmin ediyorum. Dolayısıyla, Hükûmet
olarak her zaman için sosyal kesimlerin refahını artırmak,
yaşam koşullarını iyileştirmek noktasında özel
bir hassasiyetimiz var; gerek çalışanlarımız gerek
emeklilerimiz gerek işçilerimiz hepsi bizim açımızdan son derece
önemli ve AK PARTİ Hükûmetleri döneminde de önemli iyileştirmeler
yaptık.
Doğrudur, promosyonla ilgili konu
çalışılıyor, henüz bitmedi, inşallah en yakın
zamanda bu çalışmaların da tamamlanıp emeklilerimizin de bu
promosyonu almalarını ben de şahsen gönülden arzuluyorum.
İnşallah, o da en kısa sürede olur.
Onun dışında, memur emeklisi
olup otuz yıldan fazla çalışanlara ödenmesi gereken emekli
ikramiyesi konusu -biliyorsunuz- şu anda Danıştayda ve idare
mahkemelerinde davalar devam ediyor. Burada yargı kararlarının
alacağı aşamaya göre bu konuda da idare gerekli işlemleri
yapacaktır.
Diğer taraftan, Sayın Usta ödenek
üstü harcamalara ilişkin bir tablo istemişti, arkadaşlar henüz
getiremediler; uygun görürseniz ben size onları ayrıca
ulaştırayım.
Sayın Akar, dövize bağlı olarak
meydana gelen kurdaki hareketlilikten dolayı müteahhitlerimizin
hakkedişlerine ilişkin bir sorun olduğundan bahsetti. Şu
anda detaylarına vakıf değilim ama normalde, kamu ihalelerinde
farklı nedenlerle maliyetlerde oluşabilecek artışları
dikkate alarak fiyat farkı verilmesine ilişkin bir Bakanlar Kurulu
kararı var, bu çerçevede bu konuyu değerlendirmek gerekir. Ama
detayları konusunda da arkadaşlardan ayrıca bilgi alırsam
sizinle de onu paylaşırım.
Sayın Başkanım, özellikle
Sayın Erhan Ustanın başta yapmış olduğu
bilgilendirmeye ben de bir katkı vereyim. Doğrudur, yani burada bütçe
hakkı gereğince başlangıçta verilen bütçe ödeneklerinin
Meclisten geçtiği şekliyle uygulanması esastır, esas olan
Meclisin verdiği yetki çerçevesinde bu ödeneklerin
kullanımıdır. Fakat hepimiz biliyoruz ki bütçe disiplinini, mali
disiplini uygulamada da temin etmek amacıyla analitik bütçe sistemine
uygun olarak hazırlamış olduğumuz bütçeler son derece detay
bazında hazırlanmış bütçelerdir, âdeta bir muhasebe
dokümanı gibi çok detaylı olarak hazırlanır ve böylelikle
kamu idarelerinin, uygulama aşamasında ödenek kullanımında
esneklikleri olabildiğince kısıtlanır ki hem planlama
aşamasında hem de uygulama aşamasında kamu idareleri
ödenekleri uygun bir şekilde kullansın. Hatta, Maliye
Bakanlığı bu noktada, ödeneklerin kullanımı konusunda
kamu idarelerine daha da kısıtlayıcı birtakım
uygulamalar da yapar ama bu kadar detaylı bütçe uygulamasının
yapıldığı bir noktada gerçekten zaman zaman kısmi
olarak bir miktar esneklik verilmesi de doğal. Başka ülke
uygulamalarında da idarelere yıl içerisinde bütçeyle verilen ödeneklerin
kullanımıyla ilgili kısıtlı, çerçevesi,
sınırları belirlenmiş imkânlar verilmektedir.
Dolayısıyla bugün sizin önünüze getirilen düzenlemeyi de bu çerçevede
esneklik olarak düşünmek gerekir diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın
Bakan.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.06
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
435
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Sayın
milletvekilleri, 1inci madde üzerinde biri Anayasaya aykırılık
önergesi olmak üzere iki adet önerge bulunmaktadır. İç Tüzükün
84üncü maddesine göre önce söz konusu maddenin Anayasaya aykırı
olduğu gerekçesiyle reddini isteyen önergeyi okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinin Anayasaya
aykırı olması nedeniyle tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal İsmail
Faruk Aksu
Konya
Antalya
İstanbul
Baki
Şimşek Erhan
Usta
Mersin
Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Erhan Usta, Samsun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Bu 1inci maddedeki
önergemize geçmeden önce, Sayın Bakanın az önce
yaptığı bu emekli maaşlarıyla ilgili
açıklamalarına da bir katkı yapmak istiyorum.
Tabii ki aradan on dört yıl geçti, on
dört yıllık bir Hükûmet. Nominal TL rakamlarıyla konuşmak
çok anlamlı olmuyor, reellere bakmak gerekiyor ve burada en uygun yöntem
ortalamaya bakmaktır çünkü en düşük emekli maaşına baktığınız
zaman, orada hepsi bin-2 bin kişi olabilir ama yekûnun olduğu yer
ortalama, adı üzerinde, bir kavram olmazdı zaten. Sadece bir rakam
vereceğim. Emekli Sandığı aylığının
ortalama reel artışı on dört yıl yani 2016 Temmuz-2002 Aralık.
Bu verdiğim rakam Kalkınma Bakanlığının
haftalık ekonomik gelişmeler raporudur yani Hükûmetin, bir
Bakanlığın raporu, 11,9. Yani arkadaşlar, on dört
yılda ortalama Emekli Sandığı emekli
aylıklarındaki kümülatif reel artış yüzde 11,9. Şöyle
bir hesap edersek, yıla 1 düşmüyor, yüzde 1 reel düşmüyor. Yani,
hani, refah payı filan dediniz ama en az yüzde 2lerden, 3lerden
bahsedilir. Dolayısıyla, yani çok ciddi bir şey
yapılmış gibi bir intiba oluşması
Bu Türk lirası
rakamları, aradan on dört, on beş yıl geçtikten sonra
kullanılması doğru değil, yanıltıcı.
Tekrarlıyorum: On dört yılda Hükûmetin ortalama Emekli
Sandığı emeklilerine verdiği reel artış yüzde
11,9dur; yılda 1 puan dahi değil. Eğer bu çok övünülecek bir
şeyse bununla övünmeye devam edilebilir.
Şimdi gelelim bu 1inci maddeye. Bu
maddede, esas itibarıyla, bütün kamu maliyesi reformunu altüst edecek ve
Türkiyenin geçmişte -şimdi onun detaylarına girmeyeceğim
üç beş dakikada bunları anlatma imkânımız yok- çok
sıkıntı çektiği işlere geri dönülme eğilimi var;
eğilimi de değil, aslında o şimdi
kanunlaştırılmaya çalışılıyor.
İlk önce, bir defa şeyi söylemek
lazım: Burada Anayasa Mahkemesinin iptal kararını
karşılamak üzere yapılan şey Anayasaya aykırı.
Bir; Anayasa Mahkemesi 5018in 21inci maddesini iptal etmedi -ki biz burada
değişiklik yapıyoruz- Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği
şey 2015 Yılı Bütçe Kanununun ilgili maddesi, 6ncı
maddesi.
Şimdi, burada güya şekil
açısından hani onu karşılıyormuş gibi yapıp
Anayasanın temel felsefesine aykırı bir işlem
yapıyoruz; o da nedir? Bir defa, Anayasayla bütçeler korunma altına
alınmıştır. Örneğin, işte, bütçe kanunu
sıradan bir kanun değildir. Bütçe kanununu mesela
Cumhurbaşkanı veto edemez veya işte, kanun hükmünde kararnameyle
bütçeye ilişkin hükümlerde değişiklik yapamazsınız
veya Plan ve Bütçe Komisyonunun oluşumuna baktığımızda,
mesela hiçbir komisyonda böyle bir şey yokken orada 40 üyedir; 15-25
demiştir, bütçeyi koruma altına almıştır.
Şimdi, koruma altına alıyorsa,
bu bütçeyi Parlamento yapıyor ve Parlamentonun da burada
haklarının korunması lazım. Şimdi, burada
yaptığımız şey: Tamamen Parlamentonun -hakikaten bunu
herkes söyledi de söyledikçe böyle sanki altı boşmuş gibi bir
algı çıkıyor- Parlamentonun bütçe hakkını altüst
edecek bir şey yapıyoruz. Yani Sayın Bakanın az önceki
ifadelerine bakınca onlar çok makul. Tabii, çok ince, detayda
birtakım bütçe tahsisatları yapıyorsunuz, buralarda paralara
ihtiyacınız olabilir ama burada bütçenin, şu andaki bütçe
açısından baktığımızda, toplam bütçenin yüzde
10una gelecek 63 milyar lira gibi bir ilave tahsisat olabilir mi? Eğer
biz 63 milyar lira kurumlar arasında ödenek aktarması yapacak kadar
bütçeyi öngöremiyorsak biz bütçe yapmıyoruz demektir. Bakın, çok
yıllı bütçenin konuşulduğu bir dünya konjonktüründeyiz; üç
yılda bütçeleri detaylı yapıyor dünya ülkeleri. Biz de yapmaya
çalışıyoruz belli ölçüde. Yani bunu bir yıl içerisinde, bugünkü
rakamla söylüyorum 2017 yılı bütçesi için 63 milyar lira kurumlar
arasında ödenek aktarması yapmak makuldür. diyorsak, bunu
savunuyorsak vallahi benim diyeceğim bir şey yok zaten. Hele hele bir
de şimdi kurum içerisindekilere de aslında teorik olarak
baktığımızda detaylarını vermeyeceğim
şimdi, sürem bitiyor- 129 milyar liraya kadar gidiyor. Böyle bir şey
olamaz. Az önce AKP adına konuşan arkadaşımız ifade
ettiler Bekleyen para var. Bekleyen para filan yok arkadaşlar. Açık
veren bütçede, Allah aşkına, bekleyen para olur mu? Burada
yapılmak istenen ve yapılan şey -aslında son hükümle de onu
koyuyor- bütçeyi tamamen bir torba hâline getirmek, hiçbir planlama olmadan
Tamam, yıl içerisindeki gelişmelere göre bir şeyler yapalım.
Oradan oraya paraları alalım, verelim. demek ve bunu, artık
bütçenin yüzde 20lerine kadar bir büyüklükte yapmak hiçbir şekilde
doğru değil. Bu, herkese zarar verir. Bu, Parlamentonun bütçe
hakkının gasbıdır. Bu, Parlamentonun bütçe
hakkının önemi de ülkenin yani maliye politikasının
sağlığı, sıhhati açısındandır.
Sürem bittiği için daha fazla
uzatamayacağım ama diğer maddelerde belki bu konuya biraz daha
devam etmek gerekir. O yüzden Anayasaya aykırı buluyoruz ve bu
maddenin bu kanun metninden çıkartılmasını talep ediyoruz,
önergemize de destek bekliyoruz.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Usta.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı "Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/1439)nin 1'inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Musa
Çam Faik
Öztrak Hüseyin
Yıldız
İzmir Tekirdağ Aydın
Kadim
Durmaz Mehmet
Bekaroğlu Mustafa
Hüsnü Bozkurt
Tokat İstanbul Konya
Kemal
Zeybek Burcu
Köksal
Samsun Afyonkarahisar
MADDE 1- 10/12/2003 tarihli ve 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 21inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 21- Merkezî yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek
aktarmaları kanunla yapılır. Ancak, harcamalarda tasarrufu
sağlamak, dengeli ve etkili bir bütçe politikasını gerçekleştirmek
üzere genel bütçe ödeneklerinin yüzde onunu geçmemek kaydıyla, merkezî
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek
aktarmalarına ilişkin yetki ve işlemler ile usul ve esaslar
merkezî yönetim bütçe kanununda belirlenir.
Merkezî yönetim kapsamındaki kamu
idareleri, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde yirmisine
kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler.
Kamu idarelerinin bütçeleri içinde; personel
giderleri tertiplerinden, aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek
ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden diğer tertiplere
ödenek aktarılamaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Burcu Köksal, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yukarıda bütçe
yapılıyor, aşağıda siz değiştirmeye
kalkıyorsunuz. Bütçede sınırı Meclis belirlerken siz bu
Meclisi devre dışı bırakıyorsunuz. Fasıllar
arasında ödenek aktarma yetkisi yüzde 5 iken bugün yüzde 20ye
çıkarıyorsunuz. Daha önce 5018 sayılı Yasanın
21inci maddesi uygulanmaz. diyordunuz, buradaki sınırı böyle
aşıyordunuz ama ilgili kanunda değişiklik yaparken yüzde 5
sınırını aşıyorsunuz, yüzde 20ye
çıkartıyorsunuz. Yüzde 21 sınır sayılmaz. Bu bütçe
hakkının devri demektir. Bir tertipten yüzde 20 alınması
demek o tertipteki işlevin yapılmaması anlamına gelir. Bu
da bütçe hakkının devridir.
Değerli milletvekilleri, şu anda
devlet bütçesinin yapılma ilkelerini, 5018 sayılı Kanunun
hükmünü değiştiriyorsunuz. Yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda
maç başlamış ama siz burada maç başlamışken
kuralı değiştirmeye kalkıyorsunuz. Bu, yasa yapma
ciddiyetiyle bağdaşmaz. Ama sizden farklı bir şey beklemek
de aslında yanlış çünkü siz Meclisi sadece yasa yapma fabrikası
olarak görüyorsunuz. İçtihatlara, uygulamalara hiçbir şekilde
değer vermiyorsunuz. Siz hukukun üstünlüğü diyorsunuz, sadece
kâğıt üzerinde kalıyor. Sizin yaptıklarınız
hukukun üstünlüğüyle çelişiyor, bağdaşmıyor.
Bakın, bu ülkede yabancı
yatırımcılar artık Türkiye'de yatırım
yapmıyorlar. Neden biliyor musunuz? Çünkü sizin ekonomi
politikalarınıza güvenmiyorlar. Olağanüstü hâl sürecinin kötüye
kullanılmasını onlar da gözlemliyorlar ve burada hukukun, temel
hak ve hürriyetlerin askıya alındığını, insanlar
üzerinde büyük bir siyasal baskı kurulduğunu onlar da görüyorlar. Ya,
Allah aşkınıza, toplumun üzerine kurduğunuz bu siyasal
baskıdan elinizi çekin.
Bakın, bir örnek vereceğim dernek ve
STKlar üzerindeki siyasal baskıyla ilgili; seçim bölgem Afyonkarahisarda
Şehit Yakınları Derneği. Bize sorunlarını
aktarıyor dernek başkanı ama sorunları aktarırken
farklı yazıyor, yaptığı açıklamalar farklı,
orada bir sıkıntı var. Şehit yakınlarına,
şehit eş ve çocuklarına TOKİden bir tane konut hakkı
veriliyor. Biz dedik ki sadece eş ve çocuklara değil, şehidin
anne ve babasına da bu hak tanınsın. En son, dernek
başkanı dedi ki: Peşinat isteniyor. Şunu söyledim:
Şehit yakınları en değerli varlıklarını,
evladını, eşini bu vatana vermiş, bırakın
peşinatı, bu devlet onlara bedava konut vermeli. Çünkü gidiyoruz,
bakıyoruz, hepsi yoksul aile çocukları. Şehit evlerine bir
bakın, zengin bir tane ev göremezsiniz, hepsi fakirdir o insanların.
Onun için onlara en iyi konutu vermek, içine en iyi tefrişatı vermek
herhâlde sosyal devlet olarak önce vicdanımızda sonra da insan olarak
görevimiz. Biz bu konuda mücadele edelim. Bu kürsüden söylüyoruz: Sadece
şehit yakınlarının eş ve çocuklarına değil
anne ve babalarına da konut hakkı verin. Bunları söylüyoruz,
söylemeye de devam edeceğiz çünkü onlar bizim
başımızın tacı, gaziler bizim
başımızın tacı. Ama o kadar büyük bir baskı
kurmuşsunuz ki Şehit Yakınları Derneğinin bize
yazdığı yazılar farklı, yaptığı
açıklamalar farklı ve Üzerimde siyasal baskı var. Bu
şekilde açıklama yapmak zorundayım. diyor. Onun için
söylüyorum. Lütfen, şu toplumda kurmuş olduğunuz siyasi
baskıyı kaldırın. Çekin elinizi sivil toplum örgütlerinden
ve derneklerden. Allah aşkına ya! Bir gün hukuk size de lazım
olacak ve sizin hukukunuzu da size lazım olan o hukuku da Cumhuriyet Halk
Partisi savunacak.
Hepinize saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Köksal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinde geçen
"beslenme" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve barınma"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal İsmail
Faruk Aksu
Konya Antalya İstanbul
Ahmet
Selim Yurdakul Ruhi
Ersoy Baki
Şimşek
Antalya Osmaniye Mersin
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı "Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/1439)"nin 2'inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Musa
Çam Mehmet
Bekaroğlu Kadim
Durmaz
İzmir İstanbul Tokat
Mustafa
Hüsnü Bozkurt Hüseyin
Yıldız Kemal
Zeybek
Konya Aydın Samsun
Faik
Öztrak Lale
Karabıyık
Tekirdağ Bursa
MADDE 2- 16/8/1961 tarihli ve 351
sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun 2 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 2- Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumunun amacı; yurt içinde ve dışında
yükseköğrenim gören öğrenciler için yurtlar yapmak ve
işletmesini sağlamak, beslenme yardımı yapmak, eğitim,
sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerle Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu
değerlerine bağlılıklarını artırmak, milli
ve manevi gelişmelerine katkı sağlamak, yükseköğrenim
öğrencilerine kredi veya burs vermek, öğrencilerin yükseköğrenimlerindeki
başarı derecelerini artırmak ve yükseköğrenimlerini
kolaylaştırmaktır."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
Önerge hakkında konuşmak isteyen
Lale Karabıyık, Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2nci
maddesiyle ilgili verilen önerge hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 2nci maddede
Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun amacı
değiştirilmiş. Amaca şöyle birlikte bir bakalım: Yurt
içinde ve dışında yükseköğrenim gören öğrenciler için
yurtlar yapmak ve bunların işletmesini sağlamak, beslenme
yardımı yapmak, eğitim, sosyal, kültürel ve sportif
faaliyetlerle millî ve manevi gelişmelerine katkı sağlamak,
yükseköğrenim öğrencilerine kredi veya burs vermek, öğrencilerin
yükseköğrenimlerini kolaylaştırmaktır. şeklinde ifade
edilmiş.
Şimdi, burada beslenme
yardımı cümlesi yeni konan bir ifade. Bir diğeri de
Eğitim, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerle millî ve manevi
gelişmelerine katkı sağlamak. İkinci yeni ifade. Buradaki
beslenme yardımı yapmak ifadesini takdirle
karşılıyoruz. Çünkü, sayın vekiller, öğrencilerin,
özellikle dar gelirli ve yoksul aile çocuklarının zorlukla
eğitimlerini sürdürmeye çalıştıklarını biliyoruz.
Gerçekten ben de üniversitedeyken görmüştüm ki bir öğünle, en fazla
iki öğünle günü tamamlamaya çalışan çocuklar vardı.
İşte, bu süreçte böyle bir destek sağlamak hem aileleri hem de
üniversiteleri aslında rahatlatacaktır. Çünkü, üniversiteler
aslında öğle ve akşam yemeği desteği vermeye
çalışıyorlar sayın vekiller. Ama, çoğunun yemek bedeli
bütçesinden karşılanamadığı zaman genellikle öz
gelirlerinden karşılanmaya çalışılıyor ama öz
gelirleriyle bunlara yeterli olmadığı zaman, o zaman bu
üniversiteler öğünlerden bir tanesini kaldırmak zorunda kalıyor.
Bu nedenle yoksulluğun arttığı, işsizliğin
arttığı ve gelir yetersizliği olan bu süreçte özellikle
beslenme desteğini yerinde bir karar olarak yorumluyoruz.
Diğer taraftan, ikinci cümleye
geldiğimde, ilgili maddede Kredi ve Yurtlar Kurumunun amaçları
içerisine ilave edilen Eğitim, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerle
millî ve manevi gelişmelerine katkı sağlamak. cümlesine
bakalım. Millî ve manevi değerler kavramı; bir gencin
yetiştirilmesinde millî ve manevi değerlerimizi bilmesi, benimsemesi
son derece önemli değerli vekiller, bunu kabul ediyoruz. Bu amaçla ilave
edilen cümle zaten yasalarımızda da mevcuttur. Ancak, içeriğe
baktığımızda ve eğitimlere baktığımızda
önce şunu ifade edeyim ki sanki Kredi ve Yurtlar Kurumu neredeyse Millî
Eğitim Bakanlığıyla, üniversitelerle
yarışıyor. Yani -aslında- bu Kredi ve Yurtlar Kurumunun
görevi midir? Kredi Yurtlar Kurumu barınmayı sağlar, evet,
beslenmeyi sağlaması da iyi, yerinde bir karar ama sanki
üniversitelerle ve de Millî Eğitim Bakanlığıyla
yarışır şekilde eğitim faaliyetlerine
girişmiş durumda. Hadi diyelim ki bunu iş edindi, peki acaba bu
eğitimlerin içeriklerinde ne var? Şimdi, önce Plan ve Bütçe Komisyonuna
bu konu gelmişti ve ben Sayın Bakana Bu eğitimlerin içerikleri
nelerdir, bu eğitimleri kimler veriyor? diye bir soru yöneltmiştim.
Ardından, Gençlik ve Spor Bakanlığının bütçe sunumu
sırasında da neler yapıldığını ve neler
hedeflendiğini de burada görmüş olduk.
Şimdi, sayın vekiller, diyelim ki bu
eğitimi vermek iş edinildi, peki millî ve manevi değer
eğitimi ya da etkinliği dediğinizde, yapılan veya
yapılması hedeflenen eğitim ve etkinliklerin bir tanesinde bari
Atatürkün ilke ve devrimlerinin adı geçmez mi, böyle bir etkinlik
içerikte yer almaz mı? Bunu, son derece eleştiriyle ve kınayarak
karşılıyorum.
Tüm gençlik kamplarında maneviyat
istasyonu adı verilen etkinlikler yapılıyor; Osmanlıca,
Arapça dersleri veriliyor ve kesinlikle şöyle bir ifade gördüm ki
ideolojik ve siyasal içerikler de buralarda mevcut. Bunların dengeli
yapılması aslında söz konusu olabilirdi yani siyasetin arka
bahçesi olmadan maneviyat ve millî değerlerle ilgili birtakım veriler
verilecekse, eğitim verilecekse burada Atatürk de, ilke ve devrimleri de
bizim için son derece önemlidir. Bunların verilmemesi konusunda bir kez
daha kınıyorum.
Aynı zamanda, Diyanet İşleri
Başkanlığıyla yapılan protokoller var. Peki,
diğer bakanlıklarla niçin protokoller yapılmadı? Bunu da
eleştiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LALE KARABIYIK (Devamla) - Evet, lütfen
eğitimi, okulları, üniversiteleri ve yurtları siyasetin arka
bahçesi olarak görmeyin.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karabıyık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinde geçen
"beslenme" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve barınma"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ruhi Ersoy (Osmaniye) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak isteyen
Ruhi Ersoy, Osmaniye Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ersoy.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; iyi akşamlar diliyorum.
Son on beş yılda üniversite sayısı
Türkiyede 2,5 kat, öğrenci sayısı 3,5 kat arttı. Yurt
sayısı da arttı fakat öğrenci sayısı
artışına bakıldığında talebi
karşılamakta maalesef yetersiz. 2002de Kredi ve Yurtlar Kurumuna
bağlı 191 devlet yurdu varken, Millî Eğitim
Bakanlığının 2015-2016 rakamlarına bir göz
attığımızda bu sayı 592, yurtların toplam
kapasitesi 451.941.
Yurt ve öğrenci sayısı arasındaki
orantısızlık barınmanın üniversitelerin en öncelikli
sorunlarından biri olduğunu gösteriyor. Kapasitesinin
sınırlı olması nedeniyle öğrenciler ve aileleri
çeşitli grupları kendilerine barınak temin ettikleri için aramak
ve bunlarla temas kurmak durumunda kalıyor. Bu memlekette 15 Temmuz FETÖ
faciası yaşandı dolayısıyla aileler bu konuda çok
tedirginler. Kendilerinin gönül huzuruyla devletle illiyeti olan barınma
ve korunma yerlerinde kalmasını arzu ediyorlar. Bu sebepten
dolayı, sosyal devlet gereği öğrencilerimizin barınma
imkânları konusunda alternatif üretmek ve bu sayıları
artırmak durumundayız. Buna özellikle gayret etmek gerekiyor.
Diğer yandan, özel yurt ücretlerinin el
yaktığını görüyoruz her dönem öğrencilerine mekân
arayan ailelere yardımcı olmaya gittiğimizde. Önemli bir sektör
ve ciddi anlamda fiyatları artış içerisinde. Öğrenci
artışından dolayı ihtiyacı karşılayamayan
Kredi ve Yurtlar Kurumu, özel yurtlara öğrencileri yönlendiriyor.
Bir başka konu, öğrencilerin
ulaşımıyla ilgili; okullarını seçme veyahut da
yurtlarını seçme şansları olmuyor. Yine, Kredi ve Yurtlar
Kurumunda olsa bile fakültesi ile yurdu arasındaki mesafede 2 vasıta
değiştirmek zorunda kalıyor. Oysa okulların
yakınlık derecelerine göre dağılım göz önünde
bulundurulsa bu meselelerde daha çok çözüm üretecektir diyoruz.
Barınma sorunundan kaynaklı bu
problemler, bir başka şekilde, üniversitelere yakın yerlerde ev
kiralarını çok ciddi anlamda artırdığını
gösteriyor. En son, emlak sitelerine bakıldığında,
başta İstanbul olmak üzere, üniversitelere yakın yerlerdeki kira
artışının diğer yerlere göre çok daha yüksek
olduğu, öğrencilerin birkaçının bir araya gelerek ev
tutmalarından kaynaklı bu işin ev sahipleri tarafından
istismar edildiği gerçeği kendisini gösteriyor.
Öğrencilerin en büyük sorunlarından
bir tanesi de -bunu buradan ifade etmek durumundayız sayın
milletvekilleri- Kredi ve Yurtlar Kurumuna borçlanmış, öğrenim
harcı ve kredisi kullanmış çocuklar, okulları bittikten
sonra malumunuz hemen işe başlayamıyorlar fakat kredilerini
yeniden ödemekle ilgili bir çizelge ortada ve borçlarını ödemek
durumundalar. Şimdi, burada birikmiş borçlarından dolayı
bunun altından kalkamayan gençler var. Talep ediyorlar En azından
faizleri silinse de ana parayı yapılandırsak, biz de bayramda
büyüklerimizin elini öperek alacağımız harçlıklarla veyahut
da başka yerlerden borçlanarak bu borcumuzu kapatsak. diyorlar.
Tabii ki en büyük problemimiz, gençlerimiz
istihdamıyla alakalı. İstihdam sorunumuzu çözmeden gençlerimizin
verimli hâlde kullanılmasını sağlayamayız. Üretime
dayalı bir ekonomi programıyla yeniden eğitimli insan gücümüzün
üretime katma değer olarak üretilmesi konusunda, katkı vermesi
noktasında özel gayret sarf etmeliyiz.
Türkiye önemli bir süreçten geçiyor. Bu
geçmiş olduğu önemli süreçte biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
ayrılıkları ve problem alanlarını tespit edip onun
üzerinden siyaset yaparak sosyal yaralar açmak ve o kanamış yaralar
üzerinden de siyaseten beslenmek yerine görmüş olduğumuz
sorunları ilgili kurum ve kuruluşlarla paylaşarak
sorunların çözümüne dair görüş ve düşüncelerimizi
paylaşıyoruz. Bu Yükseköğretim Kurulunda kapatılan
üniversitelerin öğrencilerinin problemlerinin çözümüyle ilgili olan
konular başta olmak üzere yine Kredi ve Yurtlar Kurumunda
öğrencilerin daha verimli ve barınma imkânlarının
sağlıklı yürütülebilmesi konusunda da konuyla ilgili birimlerle
görüş ve düşüncelerimizi paylaşıyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisinin parti
programından ve birikimli milletvekillerinden her zaman için istifade eden
ve bunun sağduyusuna güvenen devlet yöneticilerine de bu vesileyle buradan
teşekkür etmek istiyorum. Çünkü Türkiye bu süreçte ortak akılla,
millî iradeyle daha iyiyi yapma durumundadır.
İnşallah bu süreç daha
sağlıklı bir yere doğru ülkemizi götürecektir diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ersoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinde geçen
"Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu
yararına çalışan derneklere ait" ibaresinin "diğer
kamu ve özel" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal İsmail
Faruk Aksu
Konya Antalya İstanbul
Ahmet
Selim Yurdakul Fahrettin
Oğuz Tor Baki
Şimşek
Antalya Kahramanmaraş Mersin
Emin
Haluk Ayhan
Denizli
BAŞKAN Şimdi maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı "Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/1439)"nin 3'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Kemal
Zeybek Faik
Öztrak Mehmet
Bekaroğlu
Samsun Tekirdağ İstanbul
Lale
Karabıyık Hüseyin
Yıldız Kadim
Durmaz
Bursa Aydın Tokat
Mustafa
Hüsnü Bozkurt Musa
Çam
Konya İzmir
MADDE 3- 351 sayılı Kanunun 23 üncü
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Beslenme
ve Barınma Yardımı
MADDE 23- Kurum yurtlarında barınan
öğrenciler ile birlikte Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan
vakıflar ve kamu yararına çalışan derneklere ait
yükseköğrenim yurtlarında barınan öğrencilere YÖK,
Bakanlık ve Maliye Bakanlığınca müştereken
belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde beslenme ve barınma
yardımı yapılabilir.
Beslenme ve barınma yardımı,
Kurum yurtlarında kalan öğrencinin Devlete bir aylık maliyetini
geçmemek ve yükseköğretim kurumlarının öğrenim sürelerini
aşmamak kaydıyla bir öğretim yılında dokuz ayı
geçemez.
Yurt hizmetini sunan veya
yararlananların, yersiz beslenme ve barınma yardımı
ödenmesine sebebiyet vermeleri halinde bu tutarları, ödemenin
yapıldığı tarihten itibaren 6183 sayılı Kanunun
51 inci maddesine göre hesaplanacak gecikme zammı ile birlikte bir ay
içinde Kuruma ödemesi, yapılacak tebligatla sebebiyet verenlerden istenir.
Bu süre içinde ödenmemesi hâlinde bu tutarlar, anılan Kanun hükümlerine
göre Maliye Bakanlığına bağlı vergi daireleri
tarafından takip ve tahsil edilerek Kuruma ödenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Lale Karabıyık, Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3üncü
maddesiyle ilgili verilen önergede Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Sayın milletvekilleri, bu maddeyle 351
sayılı Kanunun 23üncü maddesi başlığıyla
birlikte değiştiriliyor. Değişiklik Kurum yurtlarında
barınan öğrenciler ile birlikte Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti
tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan derneklere
ait yükseköğretim yurtlarında barınan öğrencilere YÖK,
Bakanlık ve Maliye Bakanlığınca müştereken
belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde beslenme ve barınma
yardımı yapılabilir. diyor.
Öncelikle şunu belirteyim: Sayın
vekiller, Türkiyede, gerçekten, öğrencilerin barınma sorunu var; hem
ortaöğretimde var hem üniversitelerde var. Şu an itibarıyla
yükseköğretimde 682 yurt var ve toplam kapasitesi 550 bin. Ancak,
üniversitelerde öğrenim gören öğrenci sayısına
baktığınızda, 6 milyon 137 bin. Bu rakam içerisinden
açık öğretim öğrencilerini çıkartsanız bile, yine, 4
milyon 500 bin küsur öğrencinin öğrenim gördüğünü biliyoruz.
Yani, yurt sayısı kesinlikle bu öğrencilere yeterli
olamıyor.
Yurt yapmak devletin işidir diyoruz her
zaman. Devletin kontrolünde olması gerekir, devlet tarafından hatta
bir de üçüncü göz tarafından bir dış denetime tabi olması
gerekir diyoruz. Ancak, Kredi ve Yurtlar Kurumunun yurtlarında
artış olsa da diğer yurtlardaki artışlar da yok
denecek kadar az değil. Dernek yurtlarında yüzde 55 artış
var ve 2.432ye çıkmış durumda, vakıf yurtlarında
yüzde 35 artış var ve 208e çıkmış durumda,
şahıs yurtlarında yüzde 138 artış var ve 619a
çıkmış durumda, tüzel kişiliklerin yurtlarında ise
yüzde 97 artış var ve 1.482ye çıkmış durumda. Evet,
bu yurtların denetlenmesi son derece önemli ve her zaman söylediğimiz
bir şeyi tekrar ifade ediyorum ki, öğrencilerin yurt sorununu
öncelikle devlet çözmelidir. Bakın, ortaöğretimdeki öğrencilerin
sadece yüzde 1i, yükseköğretimdekilerin sadece yüzde 15i yurt
imkânından yararlanabiliyor. Demek ki devletin belki de TOKİ iş
birliğiyle çok daha fazla yurt yapmasına ihtiyaç var.
Sayın vekiller, bu süreçte ne Karaman
vakaları gördük, ne kadar illegal ve denetimsiz yurt olduğunu gördük.
Hatta, illegal yapılanmaların envanterinin bile hâlen
çıkartılmadığını biliyoruz ve bunu defalarca
söyledik.
Şimdi, geliyorum buradaki maddeye. Bu
maddeyle ilgili olarak bize Plan ve Bütçe Komisyonunda 2 tane liste verildi:
Biri, vergiden muaf olan vakıfların listeleri; diğeri de,
vergiden muaf olan derneklerin listeleri. Hepsinde çok sayıda vakıf
ve dernek var ama çoğunun yurdu yok. Tabii, bu vakıflar içerisinde
Ensar Vakfı da var.
Şimdi, değerli vekiller, burada
üzerinde durmak istediğim nokta şu. Maddede diyor ki: Bu yurtlarda
barınan öğrencilere Bakanlık ve Maliye
Bakanlığınca müştereken belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde beslenme ve barınma yardımı yapılabilir.
Şimdi, şunu söylemek istiyorum: Bu derneklerden, vakıflardan bu
desteklerin sağlanması konusunda belirlenecek olan usul ve esaslar
çerçevesinde bazılarına kesinlikle ayrıcalık
yapılmaması gerekir. Bunun Bakanlığın asli görevi
olması gerekir. Bu konunun bir kez daha altını çizmek istiyorum.
Ensar Vakfı veya başka bir oluşuma kesinlikle farklı bir
muamele yapılmamasını burada bizzat bir kez daha ifade etmek
istiyorum. Ve tekrar söylüyorum ki: Yurt sorunu Türkiyede vardır ve bu
sorunu çözecek olan Millî Eğitim Bakanlığı ve Kredi ve
Yurtlar Kurumudur. TOKİ iş birliğiyle kendi denetimlerinde ve
bir dış denetim sağlayarak bu sorunu kesinlikle çözmek zorundadır.
Ve birtakım yaşanan olumsuz olayların
yaşanmamasının, bu çocukların ağabeylerin,
ablaların elinde kalarak sorunların yaşanmamasının bir
kez daha altını önemle çizmek istiyorum.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Karabıyık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinde geçen Bakanlar
Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına
çalışan derneklere ait ibaresinin diğer kamu ve özel
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 3üncü maddesi Kredi ve
Yurtlar Kurumuna, vergi muafiyeti tanınan vakıflara, kamu
yararına çalışan derneklere ait yurtlarda kalan öğrencilere
beslenme ve barınma yardımı yapılmasını
öngörmektedir. Bizim önergemizde sadece Kredi ve Yurtlar Kurumuna, vergi
muafiyeti tanınan vakıflara, kamu yararına çalışan
derneklere ait yurtlarda kalan öğrencilere değil, kamu ve özel
ayrımı yapılmaksızın talep eden ve gerekli
şartları taşıyan her öğrenciye beslenme ve
barınma yardımı yapılması gerektiği yönünde
önergemiz var. Bu önergenin desteklenmesini talep ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla
getirilen bir başka düzenleme, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından
alınacak prim ve verilecek ödeneklerin hesabına esas tutulan üst
sınırın 1 puan artırılmasıdır.
Günlük kazancın alt sınırı
günlük asgari ücretin otuzda 1i, üst sınırı ise günlük kazanç
alt sınırının 6,5 katıdır. SGK, alacağı
prim ve ödeyeceği ödenek ve gelirleri alt sınır ile üst
sınır arasındaki matrah üzerinden hesaplamakta ve
sigortalının kazancı üst sınırdan daha fazla olsa bile
hiçbir zaman üst sınırı geçmemektedir. Özetlersek, bugün
itibarıyla en düşük 1.647 lira, en yüksek 10.705 lira ücret ve bunlar
arasındaki ücretlere prim oranı uygulanarak tahakkuk ve tahsilat
yapılmaktadır. Getirilen maddeyle 6,5 oranı 1 puan
artırılarak 7,5 yapılmaktadır. Yani işveren ve
işçi 1/1/2017 tarihinden sonra aylık brüt asgari ücret olan 1.647 TL
daha ilave ettiğimizde 12.352 lira üzerinden prim yatıracaktır.
Bunun anlamı, artan primler nedeniyle SGKnın, İŞKURun
gelirlerinin artacağıdır. Bu artışın
çalışanlara ve işverenlere maliyeti
Aylık ücreti üst
sınırdan fazla olanlar açısından daha fazla prim
ödeyeceklerdir. Doğal olarak işverenin de payı önemli bir
miktarda yükselecektir. Daha açık bir ifadeyle, getirilen düzenleme,
yüksek ücretten çalışan kalifiye işçinin net ücretinin
düşmesine yol açacaktır. Üst sınırın
artırılmasıyla ödeyeceği primde 247 TLlik bir
artış olacaktır. Bu demektir ki, yüksek ücretle
çalışan kişilerin aylıklarında prim
artışı kadar, yani 247 lira azalma olacaktır. Nitelikli ve
yüksek ücretten işçi çalıştıran işverenlerin iş
gücü ve üretim maliyetleri de artacaktır. Üst sınırın
artırılmasıyla 5 puanlık prim indirimi de dikkate
alındığında dahi işverenin ödeyeceği primde 288
TLlik bir artış olacaktır. Bu, işverenin maliyetini
artıracak, net ücretle işçi istihdam eden işverenler, 535 TLlik
ilave prim yükünün tamamını üstlenmek zorunda bırakacaktır.
Buna karşılık da, Sosyal Güvenlik Kurumunun ve
İŞKUR'un gelirleri artacak, düzenlemenin hayata geçmesi durumunda SGK
kısa vadede önemli bir ilave gelir elde etmiş olacaktır. SGK
yetkililerinin yaptığı resmî açıklamalara göre, ülkemizde
350 bin kişi primlerini üst sınırdan ödemektedir. Bugün uygulanan
asgari ücret tutarı dikkate alınarak bir hesaplama
yapıldığında, yaklaşık 2 milyar 600 milyon lira
ilave gelir elde edilecektir.
Sigorta primine esas kazanç
tavanının artırılmasında, ekonomideki bozulmanın,
2016 yılında turizm sektöründeki daralmanın da etkisiyle sigorta
primi tahsilatındaki azalmanın, borç yapılandırmasında
beklenen kadar başvuru ve tahsilat yapılamayacağının
anlaşılmasının etkili olduğu ve Sosyal Güvenlik
Kurumuna yeni bir kaynak arayışının ön plana
çıktığı anlaşılmaktadır.
Konuyla ilgili değerlendirmemize devam
edeceğim daha sonraki maddelerde -ne gibi sonuçlar doğuracaktır-
ancak getirilen düzenleme, SGKya kısa vadede belki bir miktar prim
tahsilatı getirecek idiyse de uzun vadede bu problemi, kronik hâle
gelmiş problemi aşmak da yeterli olmayacaktır.
Bu vesileyle saygılarımı sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinde geçen yer
alan ibaresinin geçen şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal İsmail Faruk Aksu
Konya Antalya İstanbul
Ahmet Selim Yurdakul Emin Haluk Ayhan Baki
Şimşek
Antalya Denizli Mersin
BAŞKAN Şimdi maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
(1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1439)nin 4üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Türabi Kayan Kemal Zeybek Hüseyin
Yıldız
Kırklareli Samsun Aydın
Faik Öztrak Kadim Durmaz Mehmet
Bekaroğlu
Tekirdağ Tokat İstanbul
Mustafa Hüsnü Bozkurt Musa Çam
Konya İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Türabi Kayan, Kırklareli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kayan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün
arkadaşlarımız burada enerjiyle ilgili konuya değindiler.
Biz, önümüzdeki haftalarda enerjiyle ilgili grup önergesi vereceğiz ama
ben bu konu gündeme gelmişken biraz bahsetmek istiyorum sizlere.
Değerli arkadaşlar, Trakya
bildiğiniz gibi İstanbulun batısındadır ve
bitişiktir İstanbula. İstanbulun, maalesef, kirli sanayisi ve
istenmeyen nüfusu Trakyaya akıtılmak istenmektedir, bu nedenle de
Trakyaya bu istenmeyen sanayi bir şekilde gelip yerleşmektedir. Bu
sanayinin ihtiyacı olan enerji de maalesef, bu bölgemizde kurulan
santrallerle karşılanmak istenmektedir. Biliyorsunuz, daha önceden
Hamitabat Doğalgaz Çevrim Santrali kurulmuştu. Bu çevrim santrali
kurulduktan sonra Trakyanın
ısı derecesi ortalama 2 derece artmıştır. Bu
gösteriyor ki bugün yapılmak istenen, gerek Kırklarelinin Vize
ilçesinde gerekse Tekirdağın Çerkezköy ilçesinde kurulmak istenen
termik santraller, kömürle çalıştırılan santraller bu
bölgenin ısısını daha da artıracaktır.
Değerli arkadaşlar, bu bölgemiz
Türkiyenin en büyük ovasıdır. Bu ova maalesef bugün kirletilmek ve
zehirlenmek isteniyor. Bu bölgemizde çalıştırılacak olan
santralin kömürü linyit kömürüdür ve enerjisi de kalorisi de son derece
düşük bir kömürdür. Bu kömürden çıkacak olan kurşun, artık
varın siz düşünün, bu bölgenin tarımını ne hâle
getirecektir.
Değerli arkadaşlar, bilindiği
üzere, en son bilimsel araştırmaların
çıkardığı sonuca göre, dünyanın mahvolması
ısısının 5 derece artmasıyla olmuştur. Bugün
Trakya bir çanak bölge olduğu için, bu enerji santrallerinden çıkan
karbondioksit gitmemektedir, havada kaybolmamaktadır; yağmur
yağdığı zaman yağmurun etkisiyle yere düşmekte,
toprağı, suyu ve bitkileri zehirlemektedir. Onun için, bu bölgede
kirli, zehirli enerji değil, daha çağdaş, daha uygar, temiz
enerji üretilmesi gerekiyor. Bu konuda santraller üzerine
ağırlık verilmesi ve bu konudaki enerjinin teşvik edilmesi
gerekiyor. Bizler Trakyalılar olarak kurulacak olan bu santrallerin,
Türkiyenin en mümbit bölgesi dediğimiz, tarım üretimi
bakımından en verimli topraklara sahip bu bölgede
kurulmamasını, bu bölgenin enerji ihtiyacının daha çok
gerek güneş enerjisi gerekse RES dediğimiz rüzgâr enerjisi
santralleriyle karşılanmasını istemekteyiz.
Değerli dostlar, bizler, Trakyalılar,
bu bölgenin sıkıntısını çok çektik, yıllar önce
sürekli olarak Yunan istilasına ve diğer istilalara
uğradık. Bu bölge artık bir huzura kavuşmak istiyor, huzura
kavuşması da sanayi ve kalkınmayla olur ve en çok da bu bölgenin
ihtiyacı olan tarımla olur.
Şimdi, sizlere soruyorum: Tarım
bölgesine kirletici sanayiyi mi getirmek lazım yoksa tarımsal
üretimini mi artırmak lazım? Bizler tarımsal üretimin
artırılması konusunda özellikle tarımsal girdilere destek
verilmesini ve bu konuda da Trakya çiftçisinin desteklenmesini istiyoruz.
Bizler Trakya çiftçileri olarak iyi bir pancar üreticisi idik. Alpullu
Şeker Fabrikası 1926 senesinden bu yana çalışıyordu
ama dört yıldan bu yana maalesef çalışmıyor, bu fabrika
durduruldu. Şeker üretimi pancardan ziyade nişasta bazlı
şekere yönlendirilmiştir. Değerli arkadaşlar, insan
sağlığı için en önemli olan pancardan elde edilen
şekerdir ama maalesef pancar kotaları gittikçe düşürülerek
nişasta bazlı şekerin kotası kaldırılmakta ve
artırılmaktadır. Bu ülke insanları şekerin en
kalitelisini, en tatlısını ve insan sağlığı
için en hassas olanını kullanmak ister. Şekerin nişasta
bazlısı, hepiniz biliyorsunuz ki insan sağlığına
en zararlı olan şekerdir. Bizler, tarımsal üretimin
artırılmasını, şeker pancarı üretiminin
artırılmasını... Şeker pancarından elde edilen
üretimin insan sağlığı için daha faydalı olduğu
kanaatindeyiz. Bu bölge, sanayiden çok tarıma önem verilerek tarımsal
kalkınmanın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TÜRABİ KAYAN (Devamla) - ...gerçekleştirilmesi
gereken bir bölgedir diyorum. Trakyayı ziyan etmeyin, Trakyayı
mahvetmeyin; Trakya Türkiyeye lazımdır çünkü Trakya Türkiyeyi
besliyor değerli arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kayan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 435 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü
maddesinde geçen yer alan ibaresinin geçen şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk Ayhan (Denizli) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 4üncü maddesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği önerge üzerinde söz
aldım. Yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum.
Önergemize destek istiyoruz. Mütevazı ve
anlaşılabilir bir önerge. Karşılıklı
anlaşmayı sağlayabilecek, daha yumuşak bir görüşme
ortamının sağlanması açısından da önemli. Bu
maddede, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 15inci maddesinde
değişiklik yapılarak Bakanlar Kurulunca serbest bölge ilan
edilen arazinin kullanıcı lehine tapuda tescilin
yapılacağı tarihe kadar geçici olarak arazi vergisinden muaf
tutulması öngörülüyor. Böylelikle, özel mülkiyette bulunan bölgelerde,
serbest bölgelerde işletici şirketlerin yatırımlara tahsis
edilmek üzere ellerinde tuttukları kaynakların araziye ilişkin
vergi yükünün azaltılması amaçlanıyor.
Şunu öncelikle ifade etmek istiyorum ki,
Sayın Bakanım, Hükûmet dağınık
çalışıyor. Öncelikle, şu 2017 yılı Programı,
bunda serbest bölgelerle ilgili hiçbir kelime yok; baktım, baktırın.
Şimdi, bu işe zaten Hükûmet tarafından ciddiyetle
bakılmadığı anlaşılır.
Bir diğer olay:
Baktığımız zaman dış ticaretin hâli perişan.
Bazı düzenlemeler yapmaya çalışıyoruz. 23ünde Komisyonda
görüşeceğiz, yarın da bize bir sunum yapacak Bakanlık,
Ekonomi Bakanlığı. Neyle ilgili? Serbest bölgelerle ilgili.
Haddizatında bu kamu mali yönetimiyle ilgili hususta bunun bir işi
yok. Yani, Hükûmet dağınık çalışıyor
dediğim, kendi aranızda bir koordinasyon yok, aynı zamanda
Bakanın kendi ekibi içinde bir irtibat yok. Yani, birini orada
veriyorsunuz, 23ünde Komisyonda görüşülecek, bir tanesi de burada, bunun
arasında geçiyor. Bir bütünlük yok, anlam bütünlüğü
sağlanamıyor.
Kaldı ki serbest bölgeler, Türkiyede
baktığınız zaman
İlgili Bakan Denizlili, Denizlideki
serbest bölgeye Allah rızası için bir baksın, ne oldu on
beş senedir ya? Temelini biz bürokratken attık, o da
İhracatçılar Birliği Başkanıydı. Allah
rızası için, bir gidin de geçerken Haluk Ayhan dedi ya, Allah
rızası için, -bu kadar senedir konuşur kürsüden- bir gidelim,
şu serbest bölgede ne var ne yok diye bir söyleyelim, bir bakalım.
deyin, bir görün ya. Yürekler acısı, ilgili Bakan ilgilenmiyor. O
nedendir, onu bilmiyorum.
Burada bir diğer olay daha var, o da
Sayın Bakanın Plan ve Bütçe Komisyonundaki sunuş
konuşması. Kendisine daha sonra da buralardan
konuştuğumuzda söyleyeceğim, 2023teki hedeflere ulaşmak
için bunları yapacağız. diyor. Sayın Bakanım, de ki
150 milyar dolar ihracatınız var, 30dan getirmişsiniz 150ye on
beş senede; 2023 hedefi -dilimde tüy bitti burada söyleye söyleye- 500
milyar dolar. Ya, ayıptır, yazıktır; el âlem güler.
Hakikaten, şunları bir revize edin, bir bakın, bir dengeye
getirin. Kabinede belki vaktiniz olmuyor gündemdeki meseleleri görüşmekten
ama arada buralarda nöbetçi olduğunuz zaman bile Ya, biz bu 2023ü
söyleyip duruyoruz ama hakikaten hem Türkiyede hem de yurt
dışında biz rezil oluyoruz. demenin de bir gerçekçi
davranış olacağını söylemek mümkün. Ben böyle bir
şeyi söylemeyi arzu etmezdim ama hakikaten görüyoruz. Ben bunu geçen sene
Sayın Bakana söyledim, sizler de duydunuz, diğerlerine de söyledim.
Aynı şekilde, olayı ne yapıyoruz? Değerlendiriyoruz.
Şimdi, bugün hakikaten sizi takdir
ettiğim bir şey, ekonomiyle ilgili birtakım problemlerin
olabileceğine dair beyanınız takdire şayan. Hem
dünyanın hem de Türkiye'nin ekonomik açıdan içinden geçtiği
dönem, süreç hakikaten sıkıntılı. Başımıza,
Allah korusun, bir iş gelmesin. Ben bir de bakıyorum, faiz, faiz
diye bağırıyordunuz, şimdi dolar, dolar diye. Zatıalinizi
tenzih ediyorum, hava raporu gibi bizim Denizlili Bakanımız
akşam dolar, sabah dolar. Ya, 3 olduğunda yüzde 15, 2,85
olması lazım. diyordu. 2,85te nesi vardı? Problemi vardı,
Yüzde 15 köpüğü var. diyordu. Şimdi köpük ne kadar oldu ben
bilmiyorum. Zatıalinize bunu sormam o, onun bürokratlarıyla veya
iş adamlarıyla yaptığı toplantılar sonucu elde
ettiği bir husustu ama bu dolar hakikaten sıkıntı verecek,
millete hiç olmazsa sıkıntı vermesin diyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Onun için
önergemizin de kabulünü yüce heyetten talep ediyoruz.
Herkese saygılar sunuyorum,
hayırlı akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi okutuyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Geri çekiyoruz efendim.
BAŞKAN Evet, 5inci maddedeki önerge
çekilmiştir.
Bu durumda 5inci maddede önerge
olmadığından 5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, 6 ila 10uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Şimdi, ikinci bölüm üzerinde söz talep
eden siyasi parti gruplarına ve milletvekillerine söz vereceğim.
Gruplar adına ilk konuşmacı
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İsmail Faruk Aksu,
İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aksu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 435
sıra sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve aynı konudaki kanun teklifi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüştüğümüz kanun
tasarısı, kamu idarelerinin ihtiyaç fazlası ödeneklerinin
diğer kamu idarelerinin ödenek ihtiyacının
karşılanması amacıyla aktarılabilmesi, Kredi ve
Yurtlar Kurumunda ve diğer bazı yurtlarda bulunan öğrencilere
beslenme ve barınma yardımı verilmesi, emlak, katma değer
ve özel tüketim vergisi kanunlarında, ayrıca Kamu İhale
Kanununda, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda değişiklikler yapılmasını öngörmektedir.
3056 sayılı Kanun uyarınca
Başbakanlık tarafından çıkarılan mevzuat
hazırlama esaslarında bir çerçeve taslakla, birden fazla düzenlemenin
hükümlerinde değişiklik yapılamayacağı, yapılacak
değişikliklerin her düzenleme için ayrı ayrı çerçeve
taslaklarla yapılabileceği belirtilmiştir. Ancak, bu tasarıda
konu itibarıyla aralarında bağlantı olmayan, konu ve amaç
bütünlüğü de bulunmayan birden fazla mevzuatta değişiklik içeren
hükümler yer almaktadır. Esasen hukuki güvenlik ilkesi yürürlükte bulunan
ve herkes için bağlayıcı olan kuralların açık, ulaşılabilir
ve öngörülebilir olmasını gerekli kılar. Ancak, bu türlü
uygulamalarla kanunlar için aranan bu ilke ve özellikler yok edilmektedir.
Öte yandan, aynı yönetmelik,
hazırlanan taslakların düzenleyici etki analizinin
bulunmasını da zorunlu kılmaktadır. Düzenlemenin muhtemel
fayda ve maliyetleri sosyal, ekonomik ve ticari hayata, çevreye ve ilgili
kesimlere etkileri ile izlenen danışma ve görüş alma süreçlerine
ilişkin ayrıntılı bilgi ve değerlendirmelere bu etki
analizinde yer verilmesi öngörülmüştür.
Bununla birlikte, tasarı, ne bir etki
analizine dayandırılmış ne de yönetmeliğin çerçeve
kanun tasarısı modeline uygun hazırlanmıştır.
Şayet mesele sadece kanun yapmaksa sayısal çoğunlukla bunu hem
komisyonda hem de Genel Kurulda Hükûmetin yapması mümkündür. Ancak,
yapılacak düzenlemenin niteliğine ilişkin kaygı
taşınıyorsa, yasama kalitesi gibi bir derdimiz varsa ciddi
sıkıntıların olduğu ortadadır. Çünkü yapılan
her düzenleme hukuk evrenine de, tarihe de not düşmek anlamına
gelmektedir.
Değerli milletvekilleri,
tasarının 6`ncı maddesinde 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununun 62'nci maddesi değiştirilerek, yılı merkezî
yönetim bütçe kanununda belirlenen stratejik öneme sahip yatırımlar
veya projelerin ihale edilebilmesi için ilk yıl için gerekli olan yüzde 10
ödenek şartının aranmamasına yönelik düzenleme yapılmaktadır.
Bu düzenlemenin Anayasa Mahkemesinin 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanununun 9uncu maddesindeki iptal gerekçeleri doğrultusunda
yapıldığı belirtilmektedir.
Yüksek Mahkeme, Kamu İhale Kanunu'nun,
"idarelerin mal ve hizmet alımı ile yapım işleri için
ihaleye çıkmadan önce uyması gereken hususları" düzenleyen
62'nci maddesinde yer alan sınırlamaların
uygulanmayacağı şeklindeki düzenlemeyi bütçe kanununa bütçe
dışı hükümler konulamayacağı gerekçesiyle iptal
etmiştir. Ancak yapılan düzenleme, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bütçe hakkının ihlal edilmesi anlamına gelmektedir.
Kamu alımları potansiyeli oldukça
yüksek olan Türkiye'de, kamu ihale sisteminde yer alan bir kamu ihale
kurulunun, uygulamada görülen sorunları da giderecek şekilde ihale
sistemini geliştirecek ve iyileştirecek, ortaya çıkan sorunlara
müdahale edebilecek ve bu sorunlara tarafsız çözümler üretebilecek bir
yapıda olması gereklidir. Bunun yerine İhale Yasasında
sürekli değişiklik yapılarak istisnalar oluşturmak ise kamu
harcamalarının uygunluğu ve denetlenmesi konusunda soru
işaretleri oluşturmaktadır.
Hükûmetin birçok alanda önce kural koyup sonra
kendi koyduğu kurallara uymaktan imtina etmesi ve istisna hükümlere
yaygınlık kazandırması anlaşılamaz,
çelişkili bir hâldir. Bu durum şunu gösteriyor: Ya yapılan
düzenlemeler bir uzman görüşüne ve uzak görüşe dayanmamakta ya da
iş ve hizmet gereği olmayan saikler öne çıkmaktadır. Bu
yaklaşımı genel olarak da, münhasıran bu düzenlemeye
ilişkin olarak da doğru bulmuyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye,
maalesef vergi adaletini sağlayamayan bir ülkedir. Vergilerin gayrisafi
hasılaya oranının en fazla arttığı OECD ülkesi
Türkiyedir ve Türkiye, OECD vergi yükü sıralamasında 25'inci
sıradadır.
Anayasamıza göre, herkes mali gücüne
göre vergi ödemekle yükümlüdür ancak toplam vergi gelirleri içinde dolaylı
vergilerin payının yüzde 70'ler civarında olduğu
düşünüldüğünde vergi yükünün dar gelirlilerin omuzlarında
bulunduğu açıktır. Esasen devletin bu dengeyi
sağlaması ve herkesin gücüne göre vergi ödemesini temin edecek bir
maliye politikası uygulaması gereklidir.
Vergilemenin gelir
dağılımı sağlaması gibi etkileri bir yana
bırakılarak sadece harcamaların finansmanı çerçevesinde
değerlendirilmesi, adalet kavramını zedeleyen temel unsurdur.
Tasarının 7'nci maddesinde 4760
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 12'nci maddesi
değiştirilerek, kanunda belirlenen sınırlar içinde kalmak
kaydıyla, binek otomobiller için ÖTV matrahını esas alarak fiyat
grupları oluşturmaya, bu fiyat grupları ve malların cinsi,
sınıfı, üst yapı gövde tanımı, emisyon türü ve
değeri, istiap haddi ile yolcu ve yük taşıma kapasitesi
itibarıyla farklı oranlar belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkili
kılınmaktadır.
Esasen, vergilendirmede adalet
açısından ÖTV oranlarında farklılaştırmaya
gidilmesi olumlu olmakla birlikte, vatandaşlarımıza ilave ve
mükerrer bir vergi yüklenmesi ve vergi gelirlerini bu yolla artırma
girişimi doğru olmayacaktır. Vergi gelirlerinin
artırılması için mevcut mükelleflerin vergi yükünün daha da
artırılması değil, vergi tabanını genişletip
vergi oranlarının düşürülmesi gerekmektedir.
Türkiye'de binek otomobillerin
motorlarının silindir hacmine göre belirlenen ÖTV oranları en
düşük yüzde 45 iken bu oran yüzde 168'e kadar çıkmaktadır ki bu
durum araç fiyatından çok daha yüksek bir vergilendirmeye sebep
olmaktadır. Vatandaşlarımızın araca erişimini
zorlaştırmakta olan bu durum karşısında, ÖTV
oranlarını artırmaktan ziyade özellikleri daha az olan araçlarda
ÖTV oranları düşürülerek herkesin araç sahibi olabilmesine imkân
sağlanması yerinde olacaktır.
Tasarının 8inci maddesinde 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 82nci maddesinde değişiklik yapılarak, günlük brüt
asgari ücretin 6,5 katı olan sigorta primine esas günlük kazanç üst
sınırının, günlük brüt asgari ücretin 7,5 katına
yükseltilmesi öngörülmektedir. Düzenlemeye gerekçe olarak Sosyal Güvenlik
Kurumunun prim gelirlerinin artırılması ifade edilmiş ise
de düzenlemenin hangi aktüeryal hesaba dayandığı izah
edilmemiştir.
Diğer taraftan, kamu
çalışanlarına çeşitli adlar altında ödenmekte olan tüm
ek ödemelerin prim matrahına dâhil edilerek emekli aylığına
yansıtılması konusunda bir düzenleme de
yapılmamıştır. Hâlbuki böyle bir düzenleme hem Sosyal
Güvenlik Kurumunun prim gelirlerini artıracak hem de
çalışanlarımızın emekli aylıklarının
yükselmesini sağlayacaktır.
Komisyonda bu maddeye hem işçi hem de
işveren tarafı aktüeryal dengeleri işaret ederek olumsuz
görüş bildirmiştir. Buna rağmen Hükûmet, tarafların bu
tavrını dikkate almamıştır.
Esasen, muhalefet şerhimizde, ana
hatlarıyla tasarıyı olumlu bulmakla birlikte usule ilişkin
hususlarla bazı maddelere ilişkin çekincelerimizin olduğunu
ifade etmiştik.
Bu düşüncelerle Genel Kurulun siz
değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aksu.
İkinci bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Faik Öztrak, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Öztrak. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Öztrak, şahsınız
adına da konuşma talebiniz olduğunu görüyorum. Bu nedenle iki
süreyi birleştiriyorum.
Süreniz on beş dakika.
CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK
(Tekirdağ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ve şahsımın görüşlerini
aktarmak üzere söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve bizleri takip eden
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, son
yıllarda bütçe kanunlarıyla Hükûmet ya milletin Meclisine ait bütçe
hakkını gasbetmekte ya da bu kanunu kullanarak bütçeyle ilgisi
olmayan birtakım yasal düzenlemeleri gerçekleştirmektedir. Biz de
Cumhuriyet Halk Partisi olarak her bütçe görüşmesinde bu hususları
dile getiriyoruz ve düzeltilmezse de Anayasa Mahkemesine iptal için müracaat
ediyoruz. Geçen yıl da aynı şey oldu ve Cumhuriyet Halk
Partisinin başvurusuyla bu bahsettiğim düzenlemeler Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edildi. Ancak huylu huyundan vazgeçmiyor; Hükûmet 2015te
de sizlerin millet adına kendisine verdiğiniz harcama yetkisinden
31,2 milyar Türk lirası daha fazla harcama yapmış,
Sayıştay da bunu tespit etmiş; ödenek aşımında bu
bir rekor. Yine, huzurunuza getirilen bu düzenleme bu istismarı ve ödenek
aşımını engelleyecek tedbirleri de maalesef içermiyor.
Yanlışın düzeltilmesi için önümüzde bir fırsat varken bu
fırsatın da kaçacağı anlaşılıyor.
Değerli milletvekilleri, diğer
taraftan Hükûmet, stratejik olarak tanımladığı bazı
yatırımları ihale etmek için yasayla belirlenmiş asgari
limitleri 2015 Bütçe Kanunuyla kaldırmış, Anayasa Mahkemesi de
doğal olarak bunu iptal etmiş ancak iptal edilen hüküm de bu teklifte
yeniden ve aynen getiriliyor.
Ayrıca, yine bu teklifte binek araçlarda
ÖTV uygulaması değiştiriliyor, Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda değişiklik yapılarak
Sosyal Güvenlik Kurumunun prim tahsilatı artırılmaya
çalışılıyor, üniversite öğrencilerine yapılan
gıda yardımları artırılıyor. Bu düzenlemeler de
yine huylunun huyundan vazgeçmediğini bir defa daha gösteriyor. Hükûmet
Fırsat bu fırsattır. deyip önümüze yine birbiriyle
alakası olmayan düzenlemeler içeren bir mini torba yasa tasarısı
getirmiş. Torbaya alelacele konulan ÖTV ve sosyal güvenlik sistemiyle
ilgili düzenlemeler hakkında ilgili sektörler ve taraflarla istişare
de edilmemiş.
Değerli milletvekilleri, üzülerek
görüyorum ki iktidar koşulların
ağırlığının ve içinden geçtiğimiz dönemde
hata yapma lüksünün kalmadığının farkında değil.
On dört yılın birikmiş sorunlarıyla
kırılganlaşan ekonomide fay hatları artık
çatırdıyor, iktidar ise Titanic batarken çalmaya devam eden orkestra
gibi. Bakanlar Kurulunda sorumluluk ve ciddiyetle konuşan birkaç isim
dışında kimse kalmadı. Milletin aşı, işi
çoğalmıyor ama borcu hızla artıyor. Devletin toplam borcu
2002-2016 arasında gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak 39 puan
düşmüş. Tabii, siz de bununla övünüyorsunuz ama devletin borcunu
milletin sırtına yüklediğinizi hiç söylemiyorsunuz. Bankalar
dışında kalan şirketlerin ve ailelerin borcu aynı
dönemde 59 puan artmış. Sonuçta ülkenin toplam borcu on dört
yılda gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak yüzde 117ye
çıkmış.
Değerli milletvekilleri, biz
borçlanmadaki hızlı artışa dikkat çektikçe Borç dert
değil, yatırıma gidiyor; millî gelir artıyor. dediniz. Bir
de Bu borç özel kesimin, bizi ilgilendirmez. dediniz. Şimdi, borç
artıyor ama yatırım da, gelir de düşüyor. Son beş
yılda ülkenin dış borcu 117,5 milyar dolar artmış.
Buna karşın 2011de 140 milyar dolar olan özel kesim
yatırımları 2016da 114 milyar dolara düşmüş.
Aynı dönemde gayrisafi yurt içi hasıla da yani ülkenin toplam geliri
de 48 milyar dolar düşmüş. AKP on dört yıldır el atına
binip çalım sattı; İthal edelim, yiyelim, içelim, nasıl
olsa dış borç bol. dedi. Bunun sürdürülebilir
olmadığını göremedi. Borçla aldığı dövizleri
ülkenin dünyada yarışma ve üretim gücünü artıracak
yatırımlara değil, rezidanslara ve alışveriş
merkezlerine yönlendirdi. 2002de 53 olan alışveriş merkezi
sayısı 2016da 361 oldu. Bu alışveriş merkezlerinin
büyük bir kısmı dış borçla yapıldı. Kira
sözleşmeleri de dolara bağlandı. Dolar karşısında
Türk lirası değer kaybettikçe esnaf artık haykırıyor:
Kiraları hiç olmazsa Türk lirası cinsinden belirleyelim. diye.
Sadece alışveriş merkezleri mi? Kapalı Çarşı,
Bağdat Caddesi, Nuruosmaniye, Kızılay, Ulus, Kemeraltı gibi
ticarette marka olan alanlarda işler durmuş vaziyette. Artık
ekonomi büyümekte zorlanıyor. 2016nın 2nci üç aylık döneminde
ekonomide belirginleşen yavaşlama eğilimi iş birlikçi
yobazların darbe girişiminin de etkisiyle 3üncü çeyrekte daralmaya
dönüşme olasılığıyla karşı
karşıya. Sanayi üretimi 3üncü üç ayda yüzde 3,2 daraldı.
Tarımdan iyi bir katkı gelmezse 27 çeyrek sonra ekonomi ilk kez
daralacak. Daha geçen ay yayımlanan orta vadeli programda tüm yıl
için öngörülen yüzde 3,2lik iddiasız büyüme de maalesef yakalanamayacak.
Değerli milletvekilleri, işsizlik
rakamları da ekonomide alarm zillerinin çaldığını
gösteriyor. 2016nın 3üncü üç aylık döneminde Ağustos ayı
işsizlik oranı yüzde 11,3e çıktı. Bu, küresel krizin
yaşandığı 2009dan sonra en yüksek işsizlik
oranı, ağustos ayı işsizlik oranı. Tarım
dışı işsizlik ise aynı dönemde yüzde 13,7yle son
yetmiş altı ayın zirvesine ulaşmış vaziyette. İş
aramadığı hâlde İş bulsam
çalışırım. diyenlerle beraber işsiz sayısı
6 milyonu geçti. Genç işsizliği yüzde 20ye çıktı yani
iş arayan her gençten 1i iş bulamıyor. Ekonomi zaten uzunca bir
süredir patinaj yapıyordu ancak araba şimdi geri kayıyor.
Vatandaşın geliri önce 10 bin dolarlardan 9 bin dolarlara indi,
maalesef, şimdi, 8 bin dolarlara düşmesi riski ufukta belirdi.
Değerli milletvekilleri, Türk
lirasının dolar karşısındaki değeri serbest
düşüşe geçti. güneş görmüş kar gibi eriyor. Moodysin
notumuzu indirdiği 23 Eylülden bu yana aynı ligde olduğumuz
ülkeler arasında parasının değeri en hızlı
düşen ülke biziz. Merkez Bankası kasasında TL'yi savunacak
cephane yok. Net rezervler iki aylık ithalatımızı bile
karşılamıyor. Diğer taraftan, 2009 yılında döviz
kazanmayan şirketlerin de dövizle borçlanmalarına izin verdiniz.
Bankalar hariç şirketlerin net döviz borcu 2009dan bugüne 66,7 milyar
dolardan 210 milyar dolara çıktı. Kurdaki her 1 kuruşluk
artış şirketlerin bilançosunda 2,1 milyar Türk lirası
zarara neden oluyor. Ama Başbakan "Dolardan bize ne; dolsa ne olur,
dolmasa ne olur." diyebiliyor.
Sayın Başbakan, size
bakanlarınız söylemiyor olabilir. Sizi ben uyarayım.
"Dolardan bize ne; dolsa ne olur, dolmasa ne olur. dediğiniz günden
bugüne kadar reel sektörün bilançolarındaki kur farkı zararı 41
milyar Türk lirası oldu. Böyle yönetmeye devam ederseniz bu zarar artacak,
şirketler ya kapanacak ya küçülecek ya da zam yapacak. Bu zarar
işsizlik olarak zam olarak milletin sırtına yüklenecek. Gerçi,
Sayın Başbakan dün akşam ihracatçılara
yaptığı konuşmada AKP iktidarının son bir buçuk
yılda sebep olduğu belirsizliğin sonuçlarından kendisinin
de ürkmeye başladığını ortaya koydu. Başbakan
Belirsizlik algısı yaratılıyor." diyor. Sayın Başbakan,
geçen yıl 7 Haziranda seçim yapıldı, milletin iradesini
beğenmediniz, Bir daha seçim. dediniz. Kasım ayında seçim
tekrarlandı, bu defa seçimi kazanan Genel Başkan ve
Başbakanı beğenmediniz, bu yılın Mayıs
ayında da onu değiştirdiniz. 15 Temmuzda siyasi
İslamcı mahalledeki kavga, iş birlikçi yobazların askerî
darbe girişimiyle zirve yaptı. Millet bu mahalleye iktidarı
verdi, onlar kavga edip milletin hayatını kararttı.
Ardından ne kadar süreceği belli olmayan bir olağanüstü hâl
dönemine girildi. Son olarak da fiilî durumu yasal hâle getirme gerekçesiyle
başkanlık sistemine geçilmesi için referandum gündeme geldi. Şimdi,
soruyorum, böyle bir ortamda belirsizlik algısı yaratmaya ihtiyaç var
mı? Devriiktidarınızda algısının
yaratılmasına ihtiyaç olmayacak tek şey belki de belirsizlik.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, kendi
yarattığınız canavardan korkuyorsunuz. İşadamlarına
diyorsunuz ki: Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesinden sonra ortaya çıkan fiilî duruma Anayasayı uydurmak
için referanduma gideceğiz. Ancak, ondan sonra 2019'a kadar başka
seçim yok işinize gücünüze bakın. Yani, ikide bir seçim
yapmanın istikrarsızlık yarattığını siz de
kabul ediyorsunuz. Ekonominin patinaj yapmaya başladığı
2007 yılından sonraki dokuz yılda 1 tanesi
Cumhurbaşkanlığı, 4 tanesi genel, 2 tanesi de yerel olmak
üzere 7 tane seçim, 2 tane de referandum yapmışsınız yani
dokuz yılda 9 defa millete gitmişsiniz. Buna ne ekonomi ne de siyasi
sistem dayanır. Başbakanın fiilî durum dediği
aslında Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından
seçilmesinin yarattığı bir sorun değildir.
Dünyada Cumhurbaşkanının temsil
görevi yaptığı ve halk tarafından seçildiği çok
sayıda ülke vardır. Demek ki sorun halk tarafından seçilme
olgusundan değil, mevcut Cumhurbaşkanının yönetme
anlayışından ve Anayasadaki görev tanımıyla sınırlı
kalmak istememesinden kaynaklanmaktadır. 2015 yılının Mart
ayında Sayın Cumhurbaşkanı millete Gaziantepte Verin 400
milletvekilini, bu iş huzur içinde çözülsün. demişti. Millet 400
milletvekilini vermedi ama millette de huzur kalmadı. Milletin dertleri
çığ gibi büyüyüp sahipsiz kaldı ama iktidar başkanlık
derdinden vazgeçmedi. Diyelim ki Başkanlık geldi; milletin
aşı, işi artacak mı, borcu azalacak mı, terör bitecek
mi, istikrar gelecek mi? Türkiye'nin şu anda en çok ihtiyaç duyduğu
şey ciddiyettir. Oysa, Türkiye'de öylesine gayriciddi bir dönem
yaşıyoruz ki Türkiyede her şey olabilirsiniz ama rezil
olamazsınız. sözü iktidar sahipleri tarafından haklı
çıkarılıyor.
İstatistikler başkanlık
sisteminin siyasi istikrarı sağlama konusunda parlamenter sistemden
çok daha başarısız olduğunu gösteriyor.
Başkanlıkla yönetilen ülkelerde demokrasi çok daha sık
inkıtaya uğruyor. Başkanlıkta yirmi yıl olan demokrasi
ömrü, parlamenter sistemde ortalama yetmiş bir yıla uzuyor.
Milletin aş, iş ve refah durumunu
gösteren Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik
Endeksindeki sıralama bakımından da durum aynı. Bu ligdeki
ilk 20 ülkenin sadece 2si başkanlıkla yönetilirken, sondaki 20
ülkenin 19 tanesi başkanlık veya yarı başkanlıkla
yönetiliyor.
Değerli milletvekilleri, zenginlik
istiyorsak rejimin adı bellidir. Bu vatan topraklarında uzlaşmayı,
birlik beraberlik içinde yaşamayı istiyorsak rejimin adı
bellidir. İstikrar ve huzur istiyorsak rejimin adı yine bellidir. Bu
rejimin adı, güçlendirilmiş parlamenter sistemdir.
Hiç tereddüdünüz olmasın,
başkanlık sistemi tartışmaları gündemde kaldıkça
bu ülkenin ufkunu karartmaya devam edecektir. Bu sistem ülkenin birliğine,
bütünlüğüne hizmet etmeyecek, bölünmesine ise taşıyıcı
annelik yapacaktır.
İmralıdaki bölücü terör örgütü
başının Recep Tayyip Erdoğanın
başkanlığını destekleriz. dediğini lütfen
hatırlayın. Başkanlık sisteminin sonunda gideceği
yerin federasyon olduğunu o da çok iyi biliyor. Basına
yansıdığı kadarıyla önerilen sistem, bugün
önerdiğiniz sistem Cumhurbaşkanına ülkenin tapusunu vermeyi
öngören ve Başkanlık sistemleri arasında ömrü en kısa
sürmeye ve en kötü örneklerden biri olmaya namzet bir sistemdir. Zaten bugün
burada görüştüğümüz yasa tasarısı da aslında
Parlamentoda tecelli eden, millî iradeyi yok sayan, tüm yetkileri icrada ve
mümkünse tek kişide toplamayı tercih eden bir zihniyeti
yansıtmaktadır. Anayasa Mahkemesi Meclisin bütçe hakkına
müdahale ediyorsunuz. diye maddeyi iptal ediyor, siz üç aşağı
beş yukarı aynı maddeyi geri getiriyorsunuz.
Yine torba hâlinde getirilen bu yasayla, bir
yandan üniversite öğrencilerine gıda yardımını
artırırken, havuz müteahhitlerine vaat ettiğiniz projelerin
ihalesini kolaylaştırıyorsunuz. Birincisinin hızla
yasalaşması gerekirken, diğerinin çok daha ciddi
tartışılması gerekiyor. Bu torbayla siz, üniversite
öğrencisini havuz müteahhidinin işini kolaylaştırmak, mali
disiplini gevşetmek için kullanıyorsunuz.
Başkanlığı getirerek istikrarı, büyümeyi sağlamak
ne kadar boş bir hayalse, torba yasalarla mali disiplini, makro ihtiyati tedbirleri
gevşeterek, milleti borca batırmaya devam ederek iç talebi ve
büyümeyi artırmak da o kadar boştur.
Değerli milletvekilleri,
yapılması gereken bellidir. Ekonomiyi büyütmek için:
Bir: Belirsizliği artıran
başkanlık tartışmalarını bir yana
bırakalım. Demokrasimizi, kuvvetler
ayrılığını ve hukukun üstünlüğünü güçlendirecek
reformlara odaklanalım. Olağanüstü hâlden çıkıp olağan
hâle geçelim.
İki: Ülkenin dünya arenasında
yarışma gücünü artıracak reformları beraberce bu Meclisten
geçirelim. Büyümenin nimetlerinin tüm milletimize ulaşmasını
sağlayacak, geliri adil paylaştıracak, yoksulluğu babadan
evlada geçen bir miras olmaktan çıkaracak, büyümenin niteliğini ve
kapsayıcılığını güçlendirecek reformları
yapalım.
Yine, torunlarımızın bize
emaneti olan doğamızı koruyalım. Sosyal denge ve uyumumuzu
muhafaza edecek, ekonomik dengeleri bozmadan büyümenin
sürdürülebilirliğini sağlayacak adımları bir an önce
atalım.
Türkiyenin dertlerine deva olmayacak hevesler
için 78 milyonun geleceğini karartmaya kimsenin hakkı
olmadığını bir kez daha hatırlatmak istiyor, Türkiyenin
kurucu ayarlarıyla oynayarak ülkeyi huzursuzluğa, yoksulluğa
sürükleyenler ve ülkenin bölünmesine yol açanların bunun vebalinin
hesabını tarih ve millet huzurunda vereceklerini bir defa daha tekrar
etmek istiyorum.
Bu düşüncelerle sözlerimi tamamlarken
Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztrak.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.42
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
435
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Şimdi
bölüm üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın
Bakan kanalıyla Hükûmetin ve buradaki milletvekillerimizin dikkatini çekmek
istediğim bir husus var. 15 Temmuz sürecinden sonra çok sayıda
eczanenin hesaplarına paralel yapıyla, FETÖ terör örgütüyle
irtibatlı oldukları gerekçesiyle el konmuştu, ekranları
kapatılmıştı, ödemeleri yapılmıyordu. Tabii,
burada bir sorun zaten vardı yani eczaneye yapılmayan ödemenin
ortalama yüzde 10u o eczaneye aitse yüzde 90ı bu konuyla hiç ilgisi
olmayan ilaç dağıtım kanallarının, ecza
kooperatiflerinin; dolayısıyla, çok sayıda eczacının
mağduriyeti söz konusu oluyordu. Ama, bugün yeni bir aşamaya geçildi,
bu eczanelere kayyum atandı. Eczacılar ve Eczaneler Hakkında
Kanunun (6197) 1 ve 5inci maddeleri ve bu kanuna dayalı olarak
çıkarılmış yönetmeliğin çok sayıda maddesi
Türkiye'deki bir eczanenin sahip ya da mesul müdürünün ancak ve ancak eczacı
olabileceğini düzenliyor. Burada çok sayıda milletvekili var, 11, 12
milletvekili var Mecliste. Bizler eczanelerimizi eczacı mesul müdürlere
devrederek buradaki görevimizi yapıyoruz. Askerdeki eczacılar,
hayatını kaybetmiş eczacıların belli bir süreliğine
eczanesine atanan mesul müdürlerin de bir başka eczanesi olmayan
eczacılar olması gerekiyor. Ancak atanan kayyumlar avukat ya da
serbest ticaret erbaplarından. Bu, muvazaalı eczaneyle mücadele
ettiğimiz ve halk sağlığı açısından çok
büyük bir tehdit olarak gördüğümüz bir durum. Bu yanlışın
bir an önce giderilmesi gerekiyor. Kayyum atanması doğrudur,
yanlıştır, ayrı bir tartışma konusu ama
atanacaksa mutlaka o kayyumun eczacı olması gerekiyor, bu konuyu
dikkatlerinize arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yedekci
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, tabii, bizim için
aslolan her zaman için millî irade, siz de bunu çokça dile getirenlerdensiniz.
Bu anlamda siftah yapamayan esnaf, evine ekmek götüremeyen insanlar, sadece o
eski Bakanınızın tabiriyle kümesteki tavuk olduğu için
mecburen vergilerin toplandığı memurlar, asgari ücretliler;
bunlardan toplanan vergilerin doğru değerlendirildiğini
düşünüyor musunuz?
Bir de, bütün vatandaşların
istediğini yerine getiriyorsunuz, en azından beşte 1i
işsiz olan -her 5 gençten 1i TÜİK verilerine göre işsiz- bu
gençler için ulaşımın ücretsiz olması şeklinde bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Asgari ücretin
artırılması konusunda bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ilıcalı
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Değerli Bakanım, bugün Antalyada
Sürücü Eğitimcileri Konfederasyonunun bir çalıştayına
katıldım. Cumhuriyet Halk Partisinden ve AK PARTİden
milletvekillerimiz oradaydı. 3 binin üzerinde bir kurs var, 40 bin
kişilik bir sektör, burada iki günlük çalıştay olacak. Millî
Eğitim Bakanlığımızın yöneticileri vardı.
Çok önemli bir isteklerini bugün sizi burada bulmuşken, bu fırsattan
yararlanıp iletmek istedim.
Şimdi, buradaki eğitimde en önemli
şey ekipman. Bu araçları yenilemeleri manasında onlar da ticari
araçlar gibi ÖTV indiriminden yararlanmak istiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Ben de otuz
beş yıllık tecrübemle bunun trafik güvenliğinde önemli bir
katkı olacağını düşünüyorum. Sektöre büyük de bir
moral verecek, daha iyi bir eğitimin verilmesine vesile olacak. Bu yönde
bir desteğiniz olur mu? Ben o toplantıya katılan en az 1.500
kişi adına, 5 milletvekilimiz adına size bunu arz ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ilıcalı.
Sorular sona ermiştir, şimdi
cevaplar için Hükûmete söz vereceğim.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Özelin, FETÖ terör örgütü
kapsamında yürütülen soruşturmalar kapsamında bir
kısım eczanemize kayyum atandığı ve bunların
eczacı olmayan kişiler arasından seçildiği şeklinde
bir tespit ve değerlendirmesi oldu. Sayın Özel, tabii, konunun
detaylarına vâkıf değilim. Söylediğiniz mevzuat
çerçevesinde konuyu değerlendirmek üzere bu konuyu Sayın Adalet
Bakanımıza aktaracağım. Eğer bir yanlışlık
varsa da burada, mutlaka kendileri de değerlendirmek suretiyle sorunu
çözeceklerdir. Uygun görürseniz böyle bir yöntem izleyeceğiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Sayın Yedekci, Vatandaşlardan toplamış
olduğunuz vergiler konusunda, vergileri doğru yerde
değerlendirdiğinizi düşünüyor musunuz? dediniz. Gerçekten
doğru yerde değerlendirdiğimizi düşünüyoruz. Hep
söylüyoruz, diyoruz ki: Faiz bütçesi değil, hizmet bütçesi yapıyoruz.
2002 yılında toplanan 100 liralık verginin 85 lirasını
sadece faize harcıyorduk ama bugün itibarıyla, geldiğimizde, 100
lira vergi topluyoruz, bunun sadece 12 lirasını faize
harcıyoruz, geri kalan kısmını ise vatandaşa
yatırım olarak, üretim olarak, hizmet olarak harcıyoruz. Sosyal
devlet uygulamaları yoluyla fakir vatandaşlarımıza,
dezavantajlı gruplara önemli sosyal destekleri bu bütçe üzerinden
yapıyoruz. Yine, reel sektörümüze yani üretimin, yatırımın,
sanayinin, işletmelerin çarklarının dönmesi için bütçeden önemli
kaynaklar ayırıyoruz. Hepimiz kullanıyoruz; yolları
kullanıyoruz, bölünmüş yolları, otobanları
kullanıyoruz, hızlı trenleri kullanıyoruz, köprüleri
kullanıyoruz, tüp geçitleri kullanıyoruz ve ülkemizle iftihar
ediyoruz. Ülkemiz bu yatırımları gördü
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Ya, o
yatırımların hepsi özel sektöre yaptırılıyor.
Yap-işlet-devret
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Özel sektöre yaptırmaya gücü yeten bir devlet var, özel
sektöre yaptırmaya gücü yeten bir devlet var ve bunu yapabilen bir özel
sektör var.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Olur mu öyle şey?
Sen bütçeden konuş bize.
ATİLA SERTEL (İzmir) Parayı
da halk ödüyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Dolayısıyla burada gerçekten memnun da olmanız
lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Yirmi yıl, otuz
yıl sonra biz ödeyeceğiz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Niye memnun olmuyorsunuz? Bunlar çok güzel şeyler.
ATİLA SERTEL (İzmir) Parayı
da halk ödüyor, siz niye övünüyorsunuz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Kıskanmayın, kıskanmayın, sizin de olur bir
gün, yaparsınız inşallah.
ATİLA SERTEL (İzmir)
Yatırımı özel sektör yapıyor, parayı da halk ödüyor,
siz niye övünüyorsunuz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Burada vatandaşın vermiş olduğu her 1
kuruş vergiyi vatandaşa veriyoruz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Halk ödüyor,
halk ödüyor, halk!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Halkın verdiği bütçeyi halka kullandırıyoruz,
faize vermiyoruz.
ATİLA SERTEL (İzmir)
Halkımız ödüyor, halkımız!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Dışarıda faizcilere vermiyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Son yıllarda
faiz arttı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Orada onları söylüyorsunuz da, Allahınızı
severseniz, bu yolların üzerinden beraber gitmiyor muyuz? Beraber
kullanmıyor muyuz? Hastanelere gidiyorsunuz, böyle hastaneler gördünüz mü?
ATİLA SERTEL (İzmir) Özel sektör
yapıyor, halk parasını ödüyor, siz niye övünüyorsunuz?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Bakanım, hamasete uydunuz, hamasete.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Böyle yollar gördünüz mü, böyle köprüler gördünüz mü Sayın
Bekaroğlu?
ORHAN SARIBAL (Bursa) Saray
yapıyorsunuz halktan aldığınız vergilerle.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Dolayısıyla burada, gerçekten milletin bütçesini yapan
bir AK PARTİ iktidarı var ve bundan da gurur duyuyoruz.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Gençlere
ulaşımı bedava yapacak mısınız? Diğer
sorularım
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) İnşallah, bakın, bugün
ATİLA SERTEL (İzmir) Özel sektör
yapıyor, halk parasını ödüyor, siz niye övünüyorsunuz?
ORHAN SARIBAL (Bursa) Yolları ücretsiz
yapın, köprüleri ücretsiz yapın.
ATİLA SERTEL (İzmir) Halk ödüyor,
halkımız!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen efendim
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Arkadaşlar, halkın verdiği bütçeyi halka
kullanıyoruz.
Diğer taraftan, Sayın
Ilıcalı
ATİLA SERTEL (İzmir) Halkımıza
teşekkür ediyoruz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Değerli arkadaşlar, niye heyecanlanıyorsunuz,
halkın bütçesi bu, halkın.
ATİLA SERTEL (İzmir)
Halkımıza teşekkür edin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Halkımıza da teşekkür ediyoruz, halkımız
da bize teşekkür ediyor.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Halka sorun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Sandığa gidiyoruz, soruyoruz vatandaşa Bu bütçeyi
yaptık, ne diyorsunuz? diyoruz, Siz iyi bütçe yapıyorsunuz, bu
parayı güzel değerlendiriyorsunuz, bize hastane yapıyorsunuz,
köprü yapıyorsunuz, yol yapıyorsunuz, sizin
yaptığınız işler sayesinde, sizin
yaptığınız yatırımlar sayesinde ülkemizle gurur
duyuyoruz. diyorlar; bundan daha güzel ne var yani? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla arkadaşlar, bütçe
konusunda elimize su dökemezsiniz.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sorulara
geçin, sorulara.
Sayın Bakanım, sorulara geçerseniz
Ulaşım ücretsiz olacak mı?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) - O kadar güzel bütçeler yapıyoruz ki vatandaş ilk defa on
dört yıl boyunca bütçeden hizmet almaya başladı, bunu da ifade
edeyim.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Ben soru
sordum niye ona cevap vermiyorsunuz Sayın Bakanım?
Ulaşımı ücretsiz yapacak mısınız?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) - Sayın Ilıcalı, öncelikle bütün sürücü kursundaki
arkadaşlarımıza da sizin vesilenizle selam söylemiş
olalım. Kendilerine yapmış oldukları çalışmalarda
başarılar diliyoruz.
Biliyorsunuz, özellikle taksici, minibüsçü,
halk otobüsü sahibi işletmelerimize önemli bir kolaylık getirdik.
ATİLA SERTEL (İzmir) Hepsi
perişan oldu, hepsi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) - 2019 yılına kadar aracını yenilemek isteyen bu
işletme sahiplerimizden ÖTV almayacağız. Bu, onlar için büyük
bir imkân. Böylelikle araçlarını yenileyebilecekler,
vatandaşlarımız da daha konforlu bir şekilde taksi
hizmetini, otobüs hizmetini, minibüs hizmetini alacaklar. Önemli bir süre var
burada 2019 yılına kadar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bakan.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
6ncı madde üzerinde birisi Anayasaya
aykırılık konusunda olmak üzere iki önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
(1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Eliştaşın Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/1439) 6ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Yıldız Faik
Öztrak Gülay
Yedekci
Aydın Tekirdağ İstanbul
Musa
Çam Mehmet
Bekaroğlu Mustafa
Hüsnü Bozkurt
İzmir İstanbul Konya
Kemal
Zeybek Kadim
Durmaz
Samsun Tokat
BAŞKAN Şimdi okutacağım
önerge Anayasaya aykırılık önergesidir, okutup işleme
alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 6ncı maddesinin
Anayasaya aykırı olması nedeniyle tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal İsmail
Faruk Aksu
Konya Antalya İstanbul
Ahmet
Selim Yurdakul Baki
Şimşek Erkan
Akçay
Antalya Mersin Manisa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
6ncı maddede verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım.
Şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
tasarının 6ncı maddesi 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununun 62nci maddesinde bir değişiklik getiriyor değerli
arkadaşlar. Yapılan değişiklikle bütçe kanununda belirlenen
stratejik öneme sahip yatırımlar veya projelerin ihale edilebilmesi
için ilk yıl için gerekli olan yüzde 10 bütçe ödenek şartı
kaldırılmaktadır. 6ncı maddeyle yapılan düzenlemede,
ödeneği olmayan bir yatırıma başlanılamayacak olması
kuralı ortadan kaldırılıyor ve bu değişiklikle
aynı zamanda bütçe hakkı da ihlal edilmektedir.
Yine,
Anayasanın -ki bu düzenleme Anayasaya aykırılık
teşkil etmekte ve bizim önergemiz de bu Anayasaya
aykırılığa dikkat çekmektedir- 161inci maddesine
aykırıdır. Bütçe kanuna bütçeyle ilgili hükümler
dışında hükümler konulmasına imkân vermektedir. Bu
düzenlemelerle hem bütçe ilkeleri göz ardı edilmekte hem de bütçe
disiplini bozulmaktadır.
Yine,
geçmişte önemli reform düzenlemeleri olarak çıkarılan Kamu Malî
Yönetimi ve Kamu İhale kanunlarında oluşturulan sistemde de çok
önemli delikler açılmaktadır.
Bu tasarının gerekçesinde, bu
düzenlemenin Anayasa Mahkemesinin 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanununun 9uncu maddesindeki iptal gerekçeleri doğrultusunda
yapıldığı belirtilmektedir ki bunu doğru kabul etmek
mümkün değildir çünkü Anayasa Mahkemesinin kararında 4734
Sayılı Kanunun 62nci maddesi değil, 2015 Yılı Bütçe
Kanununun 6ncı ve 9uncu maddelerinin bazı hükümleri iptal
edilmektedir.
Değerli arkadaşlar, tüyü bitmedik
yetimin hakkının çarçur edilmemesi, yolsuzluk yapılmaması,
kamu kaynaklarının birilerine peşkeş çekilmemesi için
57nci Hükûmet döneminde, 2002 tarihinde 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu çıkarıldı. Bu, Kamu İhale Kanununun amacı,
kamu hukukuna tabi olan veya kamunun denetimi altında bulunan yahut kamu
kaynağı kullanan kamu kurum ve kuruluşlarının
yapacakları ihalelerde uygulanacak esas ve usulleri belirleyen ve belli,
sağlam bir sistematiği olan bir kanundu ancak on dört
yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında en çok
değiştirilen, en çok oynanan, en çok bozulan kanun bu Kamu İhale
Kanunu olmuştur. Bu Kamu İhale Kanununda en çok
değiştirilen madde de istisnaları düzenleyen 3üncü maddedir.
AKP Hükûmeti Kamu İhale Kanununu kaç defa değiştirmiştir,
tam sayısını bilen yok ama bizim tespitlerimize göre 180i
bulmuştur. Bir tasarı getirilsin de içinde Kamu İhale Kanunuyla
ilgili bir değişiklik olmasın, mümkün değil. Biz de
şaşırırdık bu tasarıda da yine Kamu İhale
Kanununda bir değişiklik olmasaydı. O kadar mutat hâle
gelmiş ki her tasarıda, bilhassa bütün torba tasarılarda ve
kanunlarda ilgili ilgisiz mutlaka oynanmıştır ve yine 70in
üzerinde konuda kamu ihale muafiyete getirilir. Sistematiği bozulan bu
kanun kamu kaynaklarının çarçur edilip israf edilmesine,
peşkeş çekilmesine ve yolsuzluklara yol açan bir düzenlemedir ve
maalesef
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) -
yamasından
aslı belli olmayan bir elbiseye dönmüştür. Bunun yeniden
kapsamlı, sistematiği oturmuş bir kanun hâline getirilmesi
gerekir.
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
(1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Eliştaşın Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/1439) 6ncı maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülay Yedekci (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen, Gülay Yedekci, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yedekci. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul)
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
4734 sayılı Yasanın 6ncı
maddesinin değiştirilmesiyle ilgili konu üzerine, önerge üzerine söz
almış bulunuyorum.
Şimdi, bu önergeyle getirilmek istenen
şu: Önemli konularda, özellikle büyük bütçeli ihalelerde ilk yıl için
gerekli olan yüzde 10luk ödenek şartının ortadan
kaldırılması öngörülüyor. 1970li, 1980li yıllarda böyle
bir durum vardı ve bütçeye iz bedeliyle yatırım
yapılabiliyordu yani sembolik bir bedel, 1 lira bile gösterilebiliyordu,
şimdi buna geri dönüş oluyor yani ülkemiz bir anlamda tekrar geriye
gidiyor.
Eski Maliye Bakanımız Sayın
Zekeriya Temizelin de söylediği gibi, bu bütçe ödenekleri tören
masraflarını ancak karşılayabiliyor. Bu durum, bu
yapılmaya çalışılan durum, ülkemizin kıt kaynaklarının
çarçur edilmesinden başka bir şey değildir. 4734
sayılı Kanunla yüzde 10 ödenek şartı konulmuştu,
şimdi bu ödenek şartını da kaldırmak istiyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, niyet önemlidir,
niyet samimiyetle birliktedir ve niyet önemlidir. Bu durumda, sayın AKP
milletvekillerinin geçen bu kanunlardan, önergelerden çok haberi
olmadığı kanaatindeyiz, eğer haberiniz olsaydı, eminiz
siz de bizim bu seslerimize kulak verirdiniz ve hayır derdiniz. Bu,
dünyanın ülkemize bakışının, kazanımlarımızı
kaybetmemizin, devlet ciddiyetinin artık ortadan kalkmasının
göstergesidir. AKP Hükûmeti genel olarak bunu yapmaktadır. Önce bir fiilî
durum yaratmakta, sonra da yasaları bu fiilî durumlara uydurmaya gayret
etmektedir. Son yıllarda, önce kural konulmakta, sonra da kendi
koyduğu kurallara istisnai durum adı altında çeşitli
değişiklikler getirmektedir. Bu anlayışı, hem genelde
hem de bu önerge nezdinde reddediyoruz, kabul etmiyoruz.
AKP Hükûmetinin son on dört yıldır
yaptığı şey, mekânları büyütüp, insanları ve
insan anlayışını küçültmektir. Dünyanın en büyük adalet
sarayını yapıyorsunuz, ama ülkede adalet yok. Dünyanın hep
en büyük, en büyük, en büyük inşaatlarını yapmaya
çalışıyorsunuz ama insanların huzurla, keyifle
yaşayabilecekleri alanlar yok.
Bugün ekonomiye
baktığımızda işsizlik had safhada. İşte
TÜİK verileri açıklandı, en son Bakan bile çığlık
atmaya başladı. Esnafın durumu ortada, ev hanımları
kan ağlıyor. Vergi yükleri, insanlara yüklenen vergi yükleri,
özellikle devletin doğrudan ve dolaylı vergi yükleri ortada.
Öğrencilerin, gençlerin sorunlarına bakmayan, hiç yönelmeyen bir
zihniyetle karşı karşıyayız.
AKP Hükûmeti sadece ranta, imara,
yapılaşmaya, varsa yoksa Kamu İhale Kanununa bakıyor.
Vatandaşın kazandığı davalara karşı da
kazandığı davaların nedenine bakıyor, o nedenleri
değiştirmek üzerine yasa teklifleri veriyor. Bu konuda çok mahir
olduğunuzu buradan da söylemek istiyorum.
Tabii, burada ne söylersek söyleyelim, arkada
sohbet, sağda sohbet, solda sohbet
Hazreti Mevlânanın dediği
gibi, Nasibinde varsa alırsın karıncadan bile ders, nasibinde
yoksa bütün cihan önüne serilse sana ters. Şu an AKPnin durumu da bu.
Yine de belki duyacak olan kişiler vardır:
Kapalıçarşıda yani aslında ticaretin merkezinde 600ün
üstünde dükkân kapatıldı, hava parasıyla devredilen yerlerde
şu anda dükkânlar boş; Zeytinburnunda -benim seçim bölgem- tekstil
firmalarının tamamına yakını iflas
açıklıyor, Laleli bitmek üzere, Eminönünde artık oteller turist
bulamıyor, İstanbulun genelinde bile otellerin doluluk oranı
yüzde 5e inmiş durumda.
Bir an önce ülkemiz normalleşmeli,
insanlarımızın ekmeği, emeği öncelik hâle gelmeli ve
kaygılarımız, bazı firmaları ve kişileri
büyütmek, zenginleştirmek yerine bütün toplumun refahını
artırmak üzerine olmalı ve ülkemiz yönünü bilime, fenne, teknolojiye
döndürmek durumunda. Dünya artık başka gezegenlerde yaşam
arayışlarında. Doğayı, çevreyi talan eden zihniyetten
uzaklaşmak, 80inci madde gibi ucubeleri hayatımızdan
kaldırmak durumundasınız. Bu, sizin insanlığa ve tarihe
borcunuzdur.
Bütün Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yedekci.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul
edilmiştir.
7nci madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
(1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/1439)nin 7nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Musa
Çam Mustafa
Hüsnü Bozkurt Niyazi
Nefi Kara
İzmir Konya Antalya
Mehmet
Bekaroğlu Faik
Öztrak Kadim
Durmaz
İstanbul Tekirdağ Tokat Kemal Zeybek Hüseyin
Yıldız
Samsun Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Niyazi Nefi Kara, Antalya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kara. (CHP
sıralarından alkışlar)
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
435 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesi
üzerine CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, vergi adaletini
sağlamak adına yola çıkmış olsaydınız usulen
buna karşı olmazdık. Ancak, on dört yıllık
tecrübelerimiz bize gösteriyor ki siz bu maddeyle vergi adaleti ve sosyal
refahı değil, bazılarının ceplerini düşünmeyi
gündeminize alacaksınız. Zaten ne zaman görünenden farklı bir
amacınız olsa komisyon görüşmelerinde alelacele, yeterli
tartışma yapmadan maddeleri ya da kanunları geçirme yoluna
gidiyorsunuz.
Türkiyede zaten ÖTV ve KDV son derece yüksek,
üzerine kullanıcılara daha fazla vergi yüklerken buradan gelecek
kazancı ne yapacaksınız? Gelir adaletini
sağlayamamışken vergi adaletini sağlamaya çalışmanız
ne kadar mantıklı? Mesela, vatandaşların
kullandıkları araçlarda ÖTVyi sizlerin takdirine
bırakırken, engelli vatandaşlarımızın
kullandıkları araçların yedek parçalarındaki KDVyi neden
düşürmeyi gündeminize almıyorsunuz? Bununla beraber, ülkenin tüm
sorunları bitmiş de ÖTVsi kalmış gibi, görüşülmesi,
konuşulması gereken o kadar sorun varken bunları aceleye
getirmeniz ne kadar doğru?
Duymayan arkadaşlar var ise ben bu
kürsüde milletvekili olma sorumluluğumu yerine getirip size bir şey
hatırlatmak istiyorum: Geçen gün, Sayın Cumhurbaşkanı siz
dâhil tüm halkımıza çobanın güttüğü sürü muamelesi
yaptı. 29 Mart 2013 tarihinde 9uncu Cumhurbaşkanı Sayın
Demireli AKPnin referandumla ilgili sonrasındaki politikalara
karşı çıktığında dün lakabı çoban olanlar
diye eleştirenler bugün kendisi ne yazık ki halkı güdülecek bir
sürü olarak görerek sizleri de aşağılamıştır.
Bunun üzerine, gelmiş, bizlerden, halktan yetki istiyorsunuz. 5 koyun
versek önüne güdemeyecek olan birine Meclisin yetkisini ve iradesini teslim
etmeyelim arkadaşlar. Çobanlık önemli bir meslektir. Gençliğinde
davar, koyun, sığır gütmüş bir Yörük olarak belirtmeliyim
ki hayvanları gütmek ile insan yönetmek farklı bir şeydir. Bir
beyin cerrahı olarak buradan sizleri bir kez daha uyarmak istiyorum:
Allahın yarattığı en üstün varlık olan insanları
hayvan gibi gören zihniyetle on dört yıl boyunca beslediklerinizin neler
yaptığını bu millet 15 Temmuz gecesi bire bir
yaşadı. (CHP sıralarından alkışlar) Demokrasi
uğruna 241 vatandaşımızı şehit verdik. O
insanların iradelerine de mi saygınız yok? Hâlen daha bu milleti
güdülecek sürü gibi görüyorsunuz. Halkımızın bize vekâlet
ettiği bu yüce Meclisin iradesini birilerinin keyfiyetine
bırakmayınız.
SUAT ÖNAL
(Osmaniye) - Anlamamışsınız.
NİYAZİ
NEFİ KARA (Devamla) - Kanun gerekiyorsa getirin, bu Mecliste birlikte
yapalım. Yarın tarih önünde sorumluluktan kaçamazsınız.
Bugün iradenizi başka makamlardan gelecek talimatlara göre
şekillendiren sizler halka gittiğiniz zaman bunun hesabını
veremeyeceksiniz ve işte o gün demokrasi size de gerektiğinde,
tıpkı 15 Temmuz sonrasında, bakanlarınızın,
zamanında yaptığımız FETÖyle ilgili
uyarılarımızda haklı olduğumuzu belirttikleri gibi, o
gün sizler de demokrasinin ve Meclis iradesinin ne kadar önemli olduğuna
bir daha hak vereceksiniz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
SUAT ÖNAL
(Osmaniye) Niyetiniz bozuk değilse algılama sorunu var burada.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kara.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7nci madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesinde geçen
"yer alan" ibaresinin "geçen" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal İsmail
Faruk Aksu
Konya Antalya İstanbul
Ahmet
Selim Yurdakul Baki
Şimşek Fahrettin
Oğuz Tor
Antalya Mersin Kahramanmaraş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra sayılı
"Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
(1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/1439) 8'inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Hüsnü
Bozkurt Faik
Öztrak Kadim
Durmaz
Konya Tekirdağ Tokat
Kemal
Zeybek Hüseyin
Yıldız Musa
Çam
Samsun Aydın İzmir
Mehmet
Bekaroğlu Şerafettin
Turpcu Lale
Karabıyık
İstanbul Zonguldak Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak isteyen
Şerafettin Turpcu, Zonguldak Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Turpcu. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kömürle çalışan termik santrallerin olumsuz
etkilerini en fazla yaşayan illerin başında gelen, bu
gerçeğe rağmen yeni termik santrallerin yapılmasının
planlandığı bir il konumunda olan Zonguldakın bu konuda
yaşadığı olumsuzlukları ve halkımızın
konuya ilişkin görüşlerini dile getirmek istiyorum.
Zonguldakta faaliyette olan 4 termik santralin
ardından 5'incinin kurulması için çalışmalar devam
etmektedir. Ardından kurulması planlanan 2 termik santralle birlikte
bölgede toplam 4.580 megavat elektrik üretilmesi planlanmaktadır. 3 yeni
termik santralın daha yapılmak istenmesi, çok açık şekilde
söylüyorum, tasarlanmış bir cinayettir. Çok dar bir alan içinde, 10
milyon tonun üzerinde kömür yakacak santraller blokundan bahsediyoruz. Bunun
dünyada başka bir örneği yoktur. Kömür üretimi 1 milyon tonun
altındaki Zonguldak kömür havzasının tüm üretim kapasitesi
devreye girse bile, bu, tüketimi karşılamayacaktır.
Dolayısıyla, Rusyadan ve diğer ülkelerden ithal kömürle termik
santraller yapmışız, yapmaya da devam edeceğiz.
Bu dönemde, TTK maden ocaklarının
özelleştirilmesinin gündeme getirilmesi de yeni termik santral izni almak için
bir tuzaktır. Bu, kömür havzasının katmerlenmiş
şekilde ithal kömürün adresi hâline getirilmesi çabasıdır. Bu
santraller yine ithal kömürle çalışacaklardır.
Değerli milletvekilleri, mevcut termik
santrallerin bile bu şekilde çalışmaya devam etmesi mümkün
değilken üstüne bir de yenileri eklenirse, insanlarımız ya
buralarda ölmek üzere kalacak ya da doğduğu toprakları terk
etmek zorunda kalacaktır.
Termik santraller, halk
sağlığına, çevreye, çevrede yaşayan diğer
canlılara ve bölgede yapılan tarım ve üretime zarar vermektedir.
Halkımız santraller konusunda yeterince bilgi sahibi
olduklarını ve zararını yaşayarak öğrendiklerini
açıkça söylemektedir. Bu projeleri halka rağmen mi
yapacaksınız? Burada yaşayan insanların sesini size
duyurabilmek için daha ne yapmamız gerekiyor?
Zonguldak, yeşil cenneti olan ama termik
santraller nedeniyle git gide bu özelliğini kaybeden, insanların
sağlığını kaybettiği, kuşların,
arıların dahi yaşamadığı bir şehir hâline
gelmektedir. Bu, Zonguldak'ın partikül madde kirliliği
açısından Türkiye'nin en kirli bölgelerinden biri olmasıyla
doğrudan bağlantılıdır. Ne yazık ki
Zonguldaklılar olarak bu kömürlü santrallerle başımız
belada. Zonguldak'ın her türlü imkânını kullanan ama geride
Zonguldak'a sadece hastalık, ölüm ve kirlenmiş bir hava, su, toprak
bırakan şirketlerin ise keyfi yerinde çünkü onlar kâr,
halkımız ise yaşam derdinde.
Termik santralleri yapmak isteyen firmalar,
parayla tuttukları proje şirketlerine ve sözde bilim insanlarına
hiç utanmadan, sıkılmadan bu santrallerin çevreye, insanlara
zararının olmadığını anlattırıyorlar.
Israrla kömürlü termik santralin doğaya hiç bir zararının
olmadığını iddia ediyorlar ve çevre kirliliği
yaratmamak içi her türlü önlemi alacaklarını söylüyorlar ve buna da
bizim inanmamızı istiyorlar. Yani, değerli milletvekilleri, bir
şekilde işi kitabına uydurup kaçak şekilde santrali
yapıyorlar. Bunu yaparken de insanların evine ekmek götürme
çabasını suistimal ediyorlar. Çünkü İstihdam yaratacağız.
diyerek insanları akıllarınca kandırmaya çalışıyorlar.
Termik santraller, düşünüldüğü gibi istihdam yaratmaz,
elemanların birçoğu teknolojinin alındığı ülkeden
gelmektedir. Zonguldakta Çinden gelen işçiler
çalışmaktadır.
Bugün, termik santrallerden süzülen
dumanın çevreye ve halk sağlığına zarar vermediğini
ve boruyla denizin ortasına kadar uzatılıp buradan denize
akıtılan atıkların tehlikesiz olduğunu, denizdeki
canlıları öldürmediğini kim söyleyebilir? OECD raporlarına
göre, geçen sene Türkiye'de hava kirliliği nedeniyle hayatını
kaybeden kişi sayısı 29 bindir. Bu oran trafik kazalarında
hayatını kaybedenlerin 6 katıdır. Kömürlü termik
santrallerin hastalık ve ölüm nedeniyle ülke ekonomisine yükü
yıllık 9-9,5 milyar TL arasındadır. Bu, toplam
sağlık harcamalarının yüzde 10'u demektir. Ne yazık ki
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve ilgili
diğer bakanlıklar ortak paydaları olan konularda iş
birliği, diyalog ve koordinasyon içerisinde değillerdir.
Değerli milletvekilleri, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı tarafından yaptırılan
1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı Zonguldak-Bartın-Karabük
planlama bölgesinde yapılacak termik santrallerin başta Filyos Vadisi
olmak üzere, çevresel ve ekolojik açıdan hassas olmayan uygun alanlara
yönlendirilmesi strateji ilkesi doğrultusunda Filyos yatırım
havzasında ele alınmasının uygun olacağı mütalaa
edilmiştir.
Filyos Vadisi bir kuş cennetidir.
Türkiye'de tespit edilen 478 kuş türünden 301'inin Zonguldak'ta
yaşadığı belirlenmiştir. Buraya yapılacak termik
santral, bütün Filyos havzasına geri dönüşü olmayacak şekilde
zarar verecektir. Bu nedenlerden dolayı, bu termik santraller Filyos'a
yapılamaz. Zonguldak'a daha fazla kıymayın efendiler.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Turpcu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesinde geçen yer
alan ibaresinin geçen şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 3üncü maddeyle
ilgili önergemiz sırasında konuyla ilgili kısa
açıklamalarda bulunmuştum. Görüşmekte olduğumuz 8inci
maddeyle, prime esas kazanç üst sınırının asgari ücretin
6,5 katından 7,5 katına çıkarılmasıyla 2,6 milyar lira
yıllık ilave gelir sağlayacak olmakla birlikte, üst
sınırdan prim ödeyen 350 bin kişinin prim yükünde yüzde 15 oranında
artışa yol açacaktır. Bu durum, özellikle, SGK
tavanının üzerinde ücretle çalışan kalifiye personelin net
ücretlerini düşürecektir. SGK tavanının artması, kalifiye
eleman çalıştıran, kalifiye elemanı tutabilmek için de
yüksek ücret ödemek durumunda olan işverenlerin iş gücü ve üretim
maliyetlerini artıracaktır. SGK tavanının yükselmesi,
yüksek ücretle çalışan kişilerin ileride, yıllar sonra elde
edeceği emekli aylıklarının kısmen de olsa yüksek
olmasını sağlayacak, bu da uzun vadede, yapılan düzenlemeyi
etkisiz kılacaktır. GSSden yararlanma bakımından alt
sıradan prim ödeyen ile üst sıradan prim ödeyenler arasında
herhangi bir farklılık bulunmadığı dikkate
alındığında SGK tavanının yükseltilmesi âdeta GSS
giderlerinin finansmanının yüksek ücretten çalışanlara
yüklenmesi anlamına gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir
işletmede en önemli maliyet unsuru iş gücü maliyetidir. Artan üretim
maliyetleri doğal olarak doğrudan tüketiciye yansıyacaktır.
Elde edeceğiniz ilave 2,6 milyar TL gelir tüketicinin cebinden
çıkacaktır. Bu da zaten zar zor geçinen dar gelirlinin belini daha da
bükecektir.
Getirdiğiniz düzenlemeyle
çalışma süresinin tamamını prime esas üst kazanç üzerinden
ödeyenlere bugünkünden daha yüksek bir aylık
bağlayacağınız için kısa vadede kasanıza bir
miktar gelir girse de uzun vadede artacak aylıklar nedeniyle düzenlemenin
fazla bir anlamı olmayacaktır. SGKnın finans sorununun
büyüklüğü göz önüne alındığında getirilen düzenleme
palyatif çözüm bile olamaz. Elde edeceğiniz gelir SGKnın bir
aylık finansman açığı kadardır. Bir aylık finansman
açığını kapatmak için büyük tüketici kitlelerinin
geçimlerini daha da zorlaştırmayalım.
Bakınız, 2004 yılında
Tüketici Güven Endeksi 91,9 iken 2015 sonunda 73,6 seviyelerine inmiştir.
Tüketicinin güvenini daha da fazla sarsmayalım.
OECD ülkelerinin 2014 yılı
işsizlik ortalaması yüzde 7,3tür. Türkiyede 2016 yılında
işsizlikte patlama yaşanmıştır. Haziran 2016
itibarıyla dar anlamlı işsizlik oranı bir önceki yıla
göre binde 6 puan artarak yüzde 10,2ye yükselmiştir. Bugün
itibarıyla yüzde 11,3tür işsizlik oranı.
İstihdamın itici gücü özel
sektördür. Düzenlemeyle teşvik sistemini de
sıfırlamaktasınız. Bu sebeple zaten yüksek prim tarifesi
üzerinden yüksek miktarlarda prim ödeyen işverenleri de tedirgin
etmeyelim.
Çözüm bu tür palyatif, günübirlik çözümler
değildir. Sosyal sigorta sisteminin finansal sürdürülebilirliği için
yapılması gereken aktif/pasif oranını
artırmaktır, çözüm kayıt dışıyla mücadeledir,
çözüm aktif sigortalı sayısını artırmaktır.
Hükûmetin bu konudaki karnesi zayıftır. 2013 yılı sonu
itibarıyla aktif/pasif oranı 1,75 iken 2014 yılı
sonrası itibarıyla oran ancak 1,78 olarak gerçekleşmiştir,
bir yıldaki iyileşme sadece binde 3tür, göreli bir yükselme
sağlanamamıştır.
Bakınız, kayıt
dışı 2013 yılında yüzde 36,7 iken 2014
yılında bu yüzde 35e düşmüştür. Kadının
kayıt dışı istihdam oranı 2014 itibarıyla yüzde
48,4tür. Ekonominin 1/3ünden daha fazlası kayıt
dışıdır. Yüzde 35lik bir kayıt dışılık
dünyanın olsa olsa en geri kalmış ülkelerinde olabilecek
durumdur ve ülkemize yakışmamaktadır. Böyle gittiği
müddetçe kronik finans sorunlarını çözmemiz mümkün değildir.
Getirilen tasarıyla kayıt altında primlerini aksatmadan
yatıran dürüst işverenleri cezalandırmış olmaktasınız.
Bu düzenleme kayıt dışılığı teşvik
edebileceği gibi, kayıt dışılık nedeniyle
haksız rekabeti de körükleyecektir.
Düzenlemenin köklü bir düzenleme
olmadığı, uzun vadede bir fayda
sağlamayacağını söylüyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığımıza yeni madde ihdasına ilişkin,
şu anda müzakereleri takip eden gruplara mensup milletvekillerinin ortak
imzasını taşıyan 4 ayrı önerge verilmiştir.
İç Tüzükün 87nci maddesine göre, görüşülmekte olan tasarı veya
teklifin konusu olmayan, sair kanunlarda ek ve değişiklik getiren
yeni bir kanun teklifi niteliğindeki değişiklik önergeleri
işleme konulmaz. Yeni madde ihdasını içeren söz konusu
önergelerle görüşülmekte olan tasarıda düzenleme konusu
yapılmayan sair kanunlarda değişiklik yapılması
önerilmektedir. Hiç şüphesiz söz konusu hüküm yasama sürecini koruyan,
riayet edilmesi gereken önemli bir hükümdür. Bununla birlikte, görüşmelere
katılan gruplarda söz konusu önergelerin işleme alınması
hususunda bir uzlaşının olması ile söz konusu önergelerin işleme
alınması hususunda Genel Kurulda bir itirazın
olmadığının tespitiyle, emsal teşkil etmemek üzere söz
konusu önergeleri işleme alacağım.
Yeni madde ihdasına ilişkin ilk
önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla yani 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki maddenin
eklenmesini ve sonraki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Bülent
Turan Özgür
Özel Erkan
Akçay
Çanakkale Manisa Manisa
Erhan
Usta Mehmet
Doğan Kubat Hakan
Çavuşoğlu
Samsun İstanbul
Bursa
Mücahit
Durmuşoğlu
Osmaniye
"MADDE 9 28/3/1983 tarihli ve 2809
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 171 İstanbul'da Plato
Vakfı tarafından 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun
vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi
olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip İstanbul Ayvansaray
Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi kurulmuştur.
Bu Üniversite, Rektörlüğe bağlı
olarak;
a) Güzel Sanatlar, Tasarım ve
Mimarlık Fakültesinden,
b) Mühendislik Fakültesinden,
c) İktisadi, İdari ve Sosyal
Bilimler Fakültesinden,
ç) Uygulamalı Bilimler Yüksekokulundan,
d) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,
e) Fen Bilimleri Enstitüsünden,
f) 21/4/2009 tarihli ve 2009/14944
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulmuş bulunan ve bu
Kanun ile tüzel kişiliği sona erdirilerek Rektörlüğe
bağlanan Plato Meslek Yüksek Okulundan,
oluşur."
BAŞKAN Sayın Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN Evet, Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Yeni madde ihdasına ilişkin ikinci
önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla yani 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki maddenin
eklenmesini ve sonraki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Bülent
Turan Özgür
Özel Erkan
Akçay
Çanakkale Manisa Manisa
Erhan
Usta Mehmet
Doğan Kubat Ayhan
Gider
Samsun İstanbul Çanakkale
Mücahit
Durmuşoğlu
Osmaniye
MADDE 10 2809 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 48 Bu Kanun ile tüzel
kişiliği sona erdirilerek İstanbul Ayvansaray Üniversitesi
Rektörlüğüne bağlanan Plato Meslek Yüksekokulunda hâlen
öğrenimlerini sürdüren öğrenciler ve öğretim elemanları ile
Plato Meslek Yüksekokulunun mal varlığı adı geçen
Üniversiteye devredilir.
BAŞKAN Sayın Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde
ihdasına ilişkin üçüncü önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım,
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki maddenin
eklenmesini ve sonraki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Bülent
Turan Özgür
Özel Erkan
Akçay
Çanakkale Manisa Manisa
Mücahit
Durmuşoğlu Hakan
Çavuşoğlu Mehmet
Doğan Kubat
Osmaniye Bursa İstanbul
Erhan
Usta
Samsun
MADDE 11 2809 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Fenerbahçe Üniversitesi
EK MADDE 172 İstanbul'da Fenerbahçe
Eğitim Kültür ve Sağlık Vakfı tarafından 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim
kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel
kişiliğine sahip Fenerbahçe Üniversitesi adıyla bir vakıf
üniversitesi kurulmuştur.
Bu Üniversite, Rektörlüğe bağlı
olarak;
a) Spor Bilimleri Fakültesinden,
b) Sağlık Bilimleri Fakültesinden,
c) Mühendislik ve Mimarlık Fakültesinden,
ç) İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesinden,
d) İletişim Fakültesinden,
e) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,
f) Sağlık Bilimleri Enstitüsünden
g) Fen Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde
ihdasına ilişkin dördüncü önergeyi okutup Komisyona soracağım.
Komisyon diğer önergelerde olduğu gibi salt çoğunlukla önergeye
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısına aşağıdaki maddenin eklenmesini ve sonraki
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Özgür
Özel Erkan
Akçay
Çanakkale Manisa Manisa
Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can Mücahit
Durmuşoğlu
İstanbul
Kırıkkale
Osmaniye
MADDE 12 3/8/2016 tarihli 6736
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılmasına İlişkin Kanuna
ağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci ila sekizinci fıkraları kapsamında olan ve
Kanunun yayımlandığı tarihi takip eden gün ile 31/10/2016
tarihi (bu tarih dâhil) arasında tebliğ edilen ihbarnamelere konu
alacaklar için süresinde başvuruda bulunamayan mükellefler, anılan
fıkralardan yararlanmak üzere bu maddenin yürürlüğe girdiği
ayın sonuna kadar başvuruda bulunulabilir ve bu başvurular
üzerine yapılandırılan alacakların ilk taksiti aynı
sürede ödenir.
(2) Birinci fıkrada belirtilen sürede
tebliğ edilen ihbarnameler üzerine Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasına göre süresinde başvuruda bulunduğu halde ödenmesi
gereken tutarları süresinde ödemeyerek yapılandırmayı ihlal
edenler, ihlale konu olan tutarları birinci fıkrada belirtilen sürede
ödemeleri koşuluyla, Kanun hükümlerinden yararlandırılır.
Bu fıkra kapsamında yapılacak ödemelere Kanunun 10 uncu
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan geç ödeme zammı
uygulanmaz. Şu kadar ki, bu fıkra hükmünden yararlanılması
durumunda Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendi
hükmünden yararlanılamaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
Sayın milletvekilleri, söz konusu
önergeyle önemli bir düzenleme yapılmış olduğundan
kayıtlara geçmesi açısından gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
6736 sayılı Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına
İlişkin Kanunun 4üncü maddesinin birinci ilâ sekizinci
fıkralarında, Kanunun yayımlandığı tarih
itibarıyla inceleme ve tarhiyat safhasında bulunan işlemlere
devam edileceği ve bu işlemlerin tamamlanmasından sonra
tebliğ edilecek ihbarname üzerine 30 gün içerisinde başvuruda
bulunmak ve ilk taksit ihbarnamenin tebliğini izleyen ayda ödenmek
koşuluyla madde hükmünden yararlanılacağı
düzenlenmiştir.
Diğer taraftan, Kanunun
yapılandırmaya ilişkin diğer hükümleri ile matrah ve vergi
artırımına ilişkin hükümlerinden yararlanmak üzere
belirlenen başvuru süresi Kanunun yayımlandığı tarihi
izleyen ikinci ayın sonu (31 Ekim 2016), ilk taksit ödeme süresi ise
Maliye Bakanlığına bağlı vergi daireleri tarafından
takip edilen alacaklar açısından Kasım 2016 ayı olarak
belirlenmiştir.
Kanunun 4üncü maddesi kapsamında
başvuru yapabilecek mükelleflerce 30 günlük başvuru süresi gözden
kaçırılarak 31 Ekim 2016 tarihinin başvuru süresinin son günü
olarak algılanması nedeniyle süresinde başvuruların
yapılamadığı ve bu nedenle Kanundan
yararlanılamadığı anlaşıldığından
gerek süresinde başvuruda bulunamayan gerekse başvuruyu süresinde
yapmasına rağmen ödeme sürelerini karıştıran
mükelleflere yeni bir hak verilmesinin uygun olacağı kanaatiyle madde
düzenlemesi önerilmektedir.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Böylece tasarıya yeni maddeler
eklenmiştir.
Herhangi bir
karışıklığa meydan vermemek bakımından
tasarı metninin mevcut maddeleri üzerinden görüşmelere devam
edeceğiz ve kanunun yazımı sırasında madde
numaraları teselsül ettirilecektir.
9uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesinin (a)
bendinde geçen tarihinde ibarelerinin tarihinden geçerli olarak
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal İsmail
Faruk Aksu
Konya
Antalya
İstanbul
Ahmet
Yurdakul Erhan
Usta Baki
Şimşek
Antalya
Samsun
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL
(Bayburt) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Erhan Usta, Samsun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi son maddeye geldik sayılır.
Bu kanun büyük ihtimalle geçecek ancak kamu mali yönetimiyle ilgili olan
maddeler açısından özellikle söylüyorum, büyük bir yanlış
yapıyoruz. Şimdi bir miktar geriye gidecek olursak, Türkiye, 2000
yılı öncesi, 1999 yılı öncesinde bütçe açısından
ciddi sıkıntılar çeken bir ülkeydi. Yani bütçede herhangi bir
sistem kalmamıştı, bütçe kapsamı son derece dardı,
bütçenin kara delikleri vardı, finansman kanunu, ihale kanunu, hepsinde
ciddi bozukluklar vardı. 1999 yılında, özellikle 2000
yılında yapılmış bir çalışma var; 8inci
Kalkınma Planı çerçevesinde Kamu Mali Yönetiminin Yeniden
Yapılandırılması ve Mali Saydamlık diye bir özel
ihtisas komisyonu raporu çıktı. Bu rapor aslında şu anda
konuştuğumuz Kamu Mali Yönetimi Kanununun nüvesini teşkil eder.
Bu rapordan sonrasında da çalışmalar başladı ve
aslında 57nci Hükûmet döneminde başlayan kamu mali yönetimi kanunu
çalışmaları 59uncu Hükûmet döneminde, Adalet ve Kalkınma
Partisi döneminde kanunlaştı. Şimdi ben çoğu zaman
şunu iddia ediyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiyede ekonomiye
ilişkin konularda reform yapmamıştır diye,
istisnalarından bir tanesinin de bu 5018 sayılı Kanun
olduğunu her zaman söylüyordum. Hakikaten bu 5018 sayılı Kanun
bir reformdur ancak üzülerek ifade etmek gerekir ki bugün
yaptığımız da onlardan bir tanesidir, geçmişte
çıkan yasalar ve uygulamalarla bu reformdan hızla
sapılıyor, hızla geriye gidiyor. Bu, son derece tehlikelidir,
son derece risklidir. Mesela, şimdi burada ödenek aktarmalarına ilişkin
ciddi bir gevşeme yapıldı kurumlar arası veya kurum
içerisinde; geçmişte bunlar yapılıyordu. Türkiye, buralardan
sıkıntı çektiği için bu reformu yaptı, bu
düzenlemeleri yaptı ancak şimdi, böyle 90lı yıllara bir
özlem varmış gibi sanki tekrar biz buraları bozuyoruz, reformdan
sapıyoruz.
Örneğin, bu reformla iç denetim sistemi
getirilmişti. Belli ölçüde uygulanmaya başlandı ama
sonrasında özellikle uygulama açısından, bu düzenleme
açısından değil uygulama açısından iç denetim sisteminin
hemen hemen rafa kaldırıldığını söyleyebiliriz.
Yine, bu kanunun bütçe sürecini yönlendirme
açısından önemli bir işlevi olması öngörülüyordu.
Türkiyedeki bütçe sistemlerinin, bütçenin görüşülmesindeki
sıkıntıları çözücü bir fonksiyon yüklenmişti bu kanuna
ancak burada da mayıs, haziran aylarında çıkartılması
gereken Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli Mali Plan gibi dokümanların
çıkartılmayarak bunların eylül, ekim ayına sarkmasıyla
aslında bu anlamda da reform özelliğini bu kanun yitirdi.
Dolayısıyla, şimdi, hızla baktığımızda
bu kanunun reform özelliğini yitirdiğini görüyoruz. Bu, çok tehlikeli
bir gidiştir. Türkiye, buradaki yaptığımız
şeyleri geçmişte yaşadı yani nasıl? Esnek harcamalar
veya bütçe dışına harcamaların kaydırılması
gibi işlemleri aslında Türkiye yaşamamış değil,
yaşadı; o, Türkiyeyi tıkamıştı ama tekrar
buralara dönülmesi son derece kötüdür. Hatta şunu iddia ediyorum ben:
Geçmişte dahi olmayacak şekilde bugün bazı bütçe
hakkını ihlal eden uygulamalar yapıyor. Bunlar nelerdir?
Özellikle başlangıç ödenekleri yani bütçe ödeneklerinin üzerinde harcamalar.
Az önce Sayın Bakandan talep etmiştim, sağ olsun verdiler. 2015
yılında örneğin arkadaşlar, 472,9 milyar, 473 milyar lira
bütçe ödeneği var, harcama 503 milyar TL olmuş; başlangıç
ödeneğin 31,2 milyar lira üzerine çıkılmış.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok, yüzde 6,6 sapma. Ben
bilmiyorsam beni lütfen ikaz etsin. Bu yüzde 6,6 sapma için Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelinip de buradan bir ek bütçe filan da talep edilmiş
değil.
Bakın, geçmişe doğru gidiyoruz,
hep geriye götürüyoruz diyorum; bu yönüyle baktığımızda,
geriden dahi kötü yani geçmişte hiçbir zaman bu kadar büyük sapmalarla
bütçeler nihayetlendirilmemişti. Bunlar Türkiye açısından son
derece riskli, son derece sıkıntılı hususlardır.
Bunlar bütçe açıklarını zaman içerisinde artıracaktır,
zaten arttığını gördük.
Bakın, 2016 yılında, şu
anda öngörülen bütçe açığına -2015 yılına göre, bütçe,
genel devlet, hangisini derseniz deyin- baktığınızda, millî
gelirin yüzde 2si kadardır; bu çok ciddi bir bozulmadır. 2016
yılında bütçenin veya kamu maliyesinin bozulması öngörülüyor.
İşte bu tür uygulamalar bizim bütçe sistemimizi bundan sonra da daha
fazla bozacak şeylerdir.
Sayın Bakanın sürekli ifade
ettiği, işte Verginin şu kadarı faize gidiyordu.
övünmelerini bundan sonra yapamayacağız, korkarım. 2000
yılından itibaren başlayan reformlardır Türkiyeyi o
noktaya getiren, o bir günün işi değildir. Türkiye on
yıldır, on beş yıldır uğraşıyor bunun
için. Gelin, bu kazanımları kolay kaybetmeyelim.
Ben Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Usta.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 10uncu madde
üzerinde herhangi bir önerge yoktur.
10uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul
edilmiştir.
Böylece, ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Sayın Özgür Özel, söz talebiniz var
sanıyorum.
Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Görüşülmekte
olan 435 sıra sayılı Kanun Tasarısıyla 2
üniversitenin kurulmasını olumlu bulduklarına ancak
tasarının tümüne ret oyu kullanacaklarına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın
Başkanım, aslında oyumuzun rengini ifade etmekle ilgili beş
dakikalık söz talebimiz vardı ama bir uzlaşı ortamı
oldu. Plan ve Bütçe Komisyonunun da çalışması ve gecenin
ilerleyen saatlerine kalmaması için yerimizden kısaca söz
alıyoruz.
Biraz önce 2 tane üniversitenin
kurulmasına ve bazı alacakların
yapılandırılmasında başvuru süresini
kaçırmış olan vatandaşlarımızın
mağduriyetinin giderilmesine yönelik olan yeni madde ihdaslarını
memnuniyetle ve hep birlikte gerçekleştirdik. Ancak tümüne yönelik oylama
sırasında, daha önce de defalarca şikâyet ettiğimiz gibi,
kalitesiz yasamanın en temel göstergesi, maddelerin ayrı ayrı
görüşülmesi yerine temel kanun ve birbiriyle ilgili ilgisiz her şeyin
aynı torbada buluşması gibi durumlar yüzünden; içinde
bulunduğumuz bu zorlu şartta üniversitelerin kurulmasına ve
alacakların yapılandırılmasına evet ancak hukuka
saygılı olmayan, Anayasa Mahkemesinin kararına düzeltme
yapacağım. diyerek arkadan dolanan, hem stratejik
yatırımların üst sınırının
kaldırıldığı hem de fasıllar arası aktarma
yetkisinin yüzde 5ten 20ye çıkarılarak burada bütçe
mantığına tamamen aykırı, bütçe hakkı ve Meclisin
bu konudaki yetkisinin devredilmemesi ilkesine aykırı bu
davranıştan dolayı geneli üzerindeki oyumuzun ret yönünde
olacağını ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özel.
Buyurunuz Sayın Turan.
20.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
görüşülmekte olan 435 sıra sayılı Kanun Tasarısına
katkı sağlayan Maliye Bakanı ile ekibine ve 2 muhalefet
partisine teşekkür ettiğine ve kanunun hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, kamunun
borçlandırılmasıyla ilgili vatandaşlarımızın
beklediği yapılanma için sürenin uzatılması gibi önemli
hususları içeren 10 maddelik kanunumuzun dışında,
Fenerbahçe ve Ayvansaray adıyla 2 üniversitenin de içinde bulunduğu
önemli kanun teklifini, tasarısını beraberce görüşmüş
olduk.
Ben öncelikle sürece katkı sağlayan
Bakanımıza ve ekibine, tabii ki süreyle ilgili de çok büyük
katkı sağlayan 2 muhalefet partimize teşekkür etmek istiyorum.
Ümit ediyorum bu kanun, sabırsızlıkla bekleyen
vatandaşlarımız için hayırlara vesile olur.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Turan.
Sayın Akçay, buyurunuz.
21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Görüşülmekte olan 435 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla 2 üniversitenin kurulmasını olumlu
bulduklarına ancak tasarının tümüne ret oyu
kullanacaklarına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu görüştüğümüz 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısını, ana hatları
itibarıyla bütçe hakkını ihlal eden, bütçe disiplinini bozan ve
ödeneği olmayan yatırımların başlamasına imkân
veren; dolayısıyla, planlı programlı olmayı bozan ve
bu ilkeleri ihlal eden bir genel düzenleme olarak değerlendiriyoruz.
Fakat, bununla birlikte, tabii, bu tasarı görüşmeleri sırasında
bu vergi borcu yapılandırılması düzenlemesiyle bazı
vatandaşlarımızın yaşadığı
mağduriyetleri gideren bir ilave düzenleme yapılmasını da
olumlu buluyoruz.
Bu arada, 2 üniversitenin tekrar
eğitim-öğretim hayatına kazandırılmış
olması da bu kanun tasarısının olumlu yönlerini ifade
etmektedir. Fakat biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tasarının
tümüne hayır diyeceğimizi de belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim, saygılar
sunarım, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akçay.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım, bir başka konuda çok kısa
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel,
mikrofonunuzu açıyorum.
22.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHP Grubu olarak
iktidar partisine, Hükûmete ve Cumhurbaşkanının
değerlendirmelerine sert eleştirilerde bulunduklarına ancak hiç
kimsenin şahsiyetle uğraşma, şahsa hakaret etme gibi bir
niyeti bulunmadığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım, bir diğer husus var, burada da, affınıza
sığınarak ve anlayışınız için teşekkür
ederek.
Burada çok sayıda konuşmamız
oldu. Konuşmacılarımızdan birinin kullandığı
ifadelerle ilgili iktidar partisi grubu rahatsızlığını
ve rencide olduklarını ifade ettiler. Tutanakları aldık,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak içinde bulunduğumuz şartlarda,
gerek iktidar partisine gerek Hükûmete gerekse -kendi ifadesiyle partisiyle bağını
koparmadığı için, aslında eleştirilerden ari
olması gereken bir makam olmasına rağmen- Sayın
Cumhurbaşkanın değerlendirmelerine en sert eleştirilerde
bulunuyoruz, buna devam edeceğiz. Ancak grubumuzdaki hiç kimsenin
şahsiyetle uğraşma, şahsa hakaret ve onun üzerinden rencide
etme gibi bir niyeti yoktur. Maksadını aşmış o
kısım için bunu düzelttiğimi ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özel.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/1439) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 435)
(Devam)
BAŞKAN - Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu
süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 435 sıra sayılı Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:
Kullanılan Oy
Sayısı : 237
Kabul : 223
Ret : 14 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mücahit Durmuşoğlu Zihni
Açba
Osmaniye Sakarya
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
2nci sırada yer alan, 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, 341 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı (1/699) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 341)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasındaki Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği Anlaşmasına
Ek Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının
(TİKA) Statüsüne Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/598) ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Ekonomik, Bilimsel ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasına Ek Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansının (TİKA) Statüsüne Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/598) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 270)
(x)
BAŞKAN Komisyonu? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 270 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde herhangi bir siyasi parti
grubu veya şahsı adına söz talebi yoktur.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi 1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE CEZAYİR DEMOKRATİK HALK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDAKİ EKONOMİK,
BİLİMSEL VE TEKNİK İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASINA EK TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSININ (TİKA) STATÜSÜNE DAİR PROTOKOLÜN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 18 Ağustos 2015
tarihinde Cezayirde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir
Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Ekonomik, Bilimsel ve
Teknik İşbirliği Anlaşmasına Ek Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının (TİKA)
Statüsüne Dair Protokolün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar
var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen iki
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 270
sıra sayılı Kanun Tasarısının açık oylama
sonucunu bilgilerinize sunuyorum:
Kullanılan Oy
Sayısı : 227
Kabul : 226
Ret : 1 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mücahit
Durmuşoğlu Zihni
Açba
Osmaniye Sakarya
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
5inci sırada yer alan, 24 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti
Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/325) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan, 116 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlıyoruz.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yunanistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Denizcilik Alanında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/454) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 116)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 17 Kasım 2016 Perşembe günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; iyi geceler
diliyorum.
Kapanma
Saati: 21.29
(x) (10/367) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(x) (10/368) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(X) 435 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 270 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.