TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
22nci
Birleşim
17
Kasım 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
zeytincilik sektörünün sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Nevşehir Milletvekili Ebubekir Gizligiderin, Parlamentolararası
Birlik (PAB) Türk Grubu üyesi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen
katıldıkları Fas Marakeşte gerçekleştirilen
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Konferansı Parlamenterler Oturumundaki izlenimlerine ve yapılan
değerlendirmelere ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlının, Adana ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, TÜİKin son
açıkladığı işsizlik verilerinin Türkiye ekonomisinin
durgunlaşma trendinde olduğunu açıkça gösterdiğine ve AKP
Hükûmetinin borç sarmalı, iflaslar, istikrarsızlık ve mutsuzluk
demek olduğuna ilişkin açıklaması
2.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde ilinde sağlık
hizmetlerinde yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
3.-
Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, emeklilikte yaşa
takılan 300 bin çalışanın mağduriyetinin giderilmesi
için yeni bir düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, Kırklarelinin
Lüleburgaz ilçesinde halkın FETÖ terör örgütüne ait 2 yurdun Kredi ve
Yurtlar Kurumuna verilmesini istediğine ilişkin açıklaması
5.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun
Nakşibendilik sempozyumu için hazırlanan reklam filmini kamu spotu
olarak yayınlamasının anayasal suç olduğuna ilişkin
açıklaması
6.-
Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun, TRT Worlde
başarılı ve uzun ömürlü bir yayın hayatı
dilediğine ilişkin açıklaması
7.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, elektrikli bisikletlere plaka
zorunluluğu uygulamasının geriye yürütülmemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
8.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Devlet Hava Meydanları
İşletmesi Genel Müdürlüğünde açılan kadrolara çok
sayıda bölüm mezununun başvurabilmesinin sivil hava
ulaştırma işletmeciliği bölümü mezunları
açısından haksız bir durum yarattığına
ilişkin açıklaması
9.-
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, darbe girişimi
sonrasında ilan edilen OHAL ve buna bağlı olarak
çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle tam bir hukuk skandalı
yaşandığına ilişkin açıklaması
10.-
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, Erzurumluların Anayasa
değişikliği süreci ve başkanlık gündemini dikkatle
izlediklerine ve bu yolda atılan her adımı ve girişimi
desteklediklerine ilişkin açıklaması
11.-
Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekinin, milletin
oylarıyla seçilenlerin terör örgütleriyle aralarına mesafe
koymalarının şart olduğuna, Türkiyeye ders vermeye kalkan
devletlerin öncelikle kendi demokrasilerini gözden geçirmeleri gerektiğine
ve kayyum olarak atanan kaymakam ile valilere görevlerinde başarılar
dilediğine ilişkin açıklaması
12.-
Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlunun, Kop Dağı
Müdaafası Tarihî Millî Parkının hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
13.-
İzmir Milletvekili Necip Kalkanın, İzmir Milletvekili Ali
Yiğitin vatanın bölünmez bütünlüğüne aykırı bazı
açıklamalarını şiddetle kınadığına
ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, iş kazalarında Avrupa
1incisi ve dünya 3üncüsü olduğumuza ve Mecliste çalışırken
yaralanan işçiye acil şifalar dilediğine ilişkin
açıklaması
15.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, sarı basın
kartına sahip BAĞ-KURlulara da yıpranma süresi
uygulanmasını istediğine ve emeklilik için süre bekleyenlerin
bir an önce emekli olmalarının ne zaman
sağlanacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
16.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İzmir Milletvekili Ali
Yiğitin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine, 17 Kasım Azerbaycan Millî
Direniş Gününe, 2016 Küresel Yolsuzluk Barometresinin dünya çapında
yolsuzluğun çok ciddi boyutlarda olduğuna işaret ettiğine
ve bu araştırmada Türkiyenin imajının hiç iyi gözükmediğine ilişkin
açıklaması
17.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 17 Kasım Azerbaycan Millî Diriliş Gününe,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluş yıl dönümü
nedeniyle düzenlenen resepsiyonda Rahşan Ecevite yönelik tutuma
ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 17 Kasım Azerbaycanın
Millî Diriliş Gününe, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları
döneminde Türkiye'de zeytin ve zeytinyağı üretiminin
arttığına ve Türkiyenin terörle mücadelede
kararlılıkla yoluna devam ettiğine ilişkin
açıklaması
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Karayolları Genel
Müdürlüğünde taşeron olarak çalışan 8 işçinin mezhebi
ve siyasi kimlikleri nedeniyle işten çıkarıldıkları
iddialarına ilişkin açıklaması
20.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
21.-
İzmir Milletvekili Özcan Purçunun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kayseri Milletvekili Çetin
Arık ile İzmir Milletvekili Özcan Purçunun yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kanunlar ve
Kararlar Başkanlığında çalışan bir personelin
sosyal medya hesabından Cumhuriyet Halk Partisine hakaret içeren
paylaşımlarda bulunmasına ilişkin açıklaması
24.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, herkesin fikirlerini
açıkça beyan edebileceğine ama hiç kimsenin küfretme hakkı
olmadığına ve bunu yapan Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir
personeliyse Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının derhâl gereğini yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
25.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, herkesin görüşlerini dile
getirirken hukuka uygun ve hakaretten uzak olması gerektiğine ve
Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklının odasında kamera
bulunmasıyla ilgili yapılan çalışmaların sonucunu
henüz öğrenemediklerine ilişkin açıklaması
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 1inci maddesi üzerinde İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve arkadaşları tarafından verilen
önergeyle getirilen düzenlemenin toplum vicdanında rahatsızlık
yaratacağına ve kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
27.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 1inci maddesi üzerinde İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve arkadaşları tarafından verilen
önergeyle getirilen düzenlemenin toplum vicdanında rahatsızlık
yaratacağına ve kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
28.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, iktidar partisiyle aralarındaki
uzlaşıya rağmen son dakika müdahalesiyle Parlamentonun
kandırıldığına ilişkin açıklaması
29.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, toplumda birçok sorunu çözecek bir
kanunun görüşüldüğüne ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin ifade
ettiği uzlaşı kültürüne aykırı davrandıkları
iddiasını şık bulmadığına ilişkin
açıklaması
30.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, son dakika önergeleri getirmenin
varılan mutabakata aykırı olduğuna ve bundan sonra
görüşülecek kanun tasarılarında da bu tür sürprizler olacaksa
muhalefet olarak daha ihtiyatlı olacaklarına ilişkin açıklaması
31.-
Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yükselin, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve 438 sıra sayılı Kanun Tasarısının
kabul edilen geçici 1inci maddesinin yaratacağı sıkıntılara
ilişkin açıklaması
32.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, çocuk tecavüzlerine
karşı direnmeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması
33.-
Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın, hukukçuluk
yaşamı boyunca çocukların istismar edilmelerini önleme
mücadelesi verdiğine ilişkin açıklaması
34.-
Denizli Milletvekili Melike Basmacının, 438 sıra
sayılı Kanun Tasarısının geçici 1inci maddesiyle
ilgili önergeyi kabul edenlerin vicdanı olmadığına
ilişkin açıklaması
35.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, 438 sıra sayılı
Kanun Tasarısının geçici 1inci maddesiyle ilgili önergenin
muğlak ve anlamsız düzenlemeler içerdiğine ilişkin
açıklaması
36.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, toplumun bütün kesimlerini
ilgilendiren çok önemli bir düzenleme yapılmak istendiğine ve ilgili
tüm tarafların görüşlerinin alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, İzmir Milletvekili Necip
Kalkanın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Bursa Milletvekili Orhan
Sarıbalın 348 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Başkanlık Divanı olarak 17 Kasım Azerbaycan Millî
Diriliş Gününü kutladıklarına ve KKTC Cumhuriyet Bayramı
törenlerinde Rahşan Ecevite yapıldığı ifade edilen
davranışı doğru bulmadığına ilişkin
konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
sosyal medya hesabından kabul edilmesi mümkün olmayan ifadeler
paylaşan personel hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının gereğini yapacağını
düşündüğüne ve bu konunun takipçisi olacağına ilişkin
konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Birliği Konseyi Slovakya Dönem Başkanlığında 1-2
Aralık 2016 tarihlerinde Slovakya'nın başkenti Bratislava'da
düzenlenecek olan Enerji Birliği Hakkında Ekonomik İşler
Komiteleri Başkanları Toplantısına katılması
Genel Kurulun 9/11/2016 tarihli 18'inci Birleşiminde kabul edilen heyeti
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/858)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet ve 27 milletvekilinin, Kocaeli
ilinin Kandıra ilçesinde yapılması gündemde olan Sungurlu
Barajından kaynaklı mağduriyetlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/369)
2.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 28 milletvekilinin, arkeoloji
mesleğinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/370)
3.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 27 milletvekilinin, trafik kazalarının
nedenlerinin ve önlenmesi konusunda etkin ve kalıcı
politikaların oluşturulması için yapılması
gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/371)
IX.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile
Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, fındık üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak bu sorunların çözümüne
yönelik alınabilecek tedbirlerin ve yapılabilecek düzenlemelerin
belirlenmesi amacıyla 17/11/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Kasım 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi ve
arkadaşları tarafından, Türkiyedeki kayıp
sığınmacı çocukların akıbetlerinin
araştırılarak terör örgütleri tarafından
kaçırılarak ya da kandırılarak eylemci olarak
yetiştirilenlerin tespit edilmesi amacıyla 12/10/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Kasım
2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 438
sıra sayılı Kanun Tasarısının kırk sekiz
saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 1inci
sırasına, yine bu kısımda bulunan 205, 340, 39, 250 ve 302
sıra sayılı Kanun Tasarılarının ise yine bu
kısmın sırasıyla 4, 5, 6, 7 ve 8inci sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/775) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 438)
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün, eski halkla ilişkiler
binasının yıkımına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/8149)
2.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, eski halkla ilişkiler
binasının yıkımına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/8150)
17 Kasım
2016 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
22nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
zeytincilik sektörünün sorunları hakkında söz isteyen Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akına aittir.
Buyurunuz Sayın Akın. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Akının, zeytincilik sektörünün sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; zeytinciliğimizin sorunlarıyla ilgili
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde zeytin
600 bin ailenin geçim kaynağıdır, doğrudan ve dolaylı
olarak 10 milyon kişinin geçiminde de etkili olan bir üründür. 171 milyon
zeytin ağacımız var, ağaç sayısında da dünyada
İspanyadan sonra 2nci sıradayız.
Ülkemizde 171 milyon zeytin
ağacından sadece 177 bin ton zeytinyağı üretebiliyoruz.
2000 yılında ülkemiz 100 milyon civarında zeytin
ağacından toplam 1 milyon 800 bin ton zeytin üretirken, 2016
yılı için yapılan tespitlere göre 1 milyon 530 bin ton zeytin
üretebilecektir. Ağaç sayısı artıyor, üretim artmıyor.
Bu nasıl bir iştir?
Zeytincilik,
Balıkesirimiz için önemli bir sektör. 2015 verilerine göre
Balıkesirde toplam 11,5 milyon zeytin ağacı var, 77.500 ton
zeytin üretiliyor. Binlerce aile zeytincilikle uğraşıyor ama
para kazanamıyor. Hem ülkemizin hem Balıkesirimizin zeytin ve
zeytinyağı üretiminden daha fazla gelir elde etmesi gerekir. Bunun
için de zeytinciliğimizi geliştirecek önlemler almalı ve
destekler vermeliyiz.
Zeytinyağına
verilmekte olan 70 kuruşluk prim desteği yetersizdir. Bunun en az 2
katına çıkarılması, tane zeytine de prim verilmesi gerekir.
Üreticilerimiz 1,5 lira zeytinyağına, 50 kuruş da tane zeytine
prim desteği verilmesini bekliyorlar. AB ülkelerinde zeytinyağı
desteği kilogram başına 1,3 euro düzeyinde. Bu yüzden
zeytinyağı ihracatçılarımız bu ülkelerle rekabet
edemiyorlar.
Geçtiğimiz yıl
Balıkesirde ağaç başına 7 kilogram olan verim de bu
yıl çok daha gerilere düştü. Fiyatlarda da geçen yıla göre
önemli bir düşüş var. Geçtiğimiz yıl sızma
zeytinyağının toptan satış fiyatı 18 lira iken bu
yıl 10 lira civarına düştü. Yine, yağlık zeytin
geçtiğimiz yıl bölgemizde 3 liranın üzerinde
satılırken bu yıl 2 liranın altında
satılıyor. Bitkisel yağ açığımızın olduğu,
hatta bu açığın artmaya devam ettiği, bitkisel yağ
ithalatında çok ciddi büyüklükte döviz ödediğimiz bir ortamda
zeytinciliğimizi geliştirmek yerine zeytinliklerimizi daraltacak,
talan edecek girişimlere maalesef tanık oluyoruz.
Değerli milletvekilleri,
zeytinciliğimizle ilgili bir şey yapılacaksa, bu, modern
zeytinciliğe geçiş olmalıdır. 3573 sayılı özel
bir kanunumuz var. Bu kanunda değişiklik yapılarak
zeytinliklerin korunmaması için bugüne kadar AKP tam 6 kez girişimde
bulunmuş ancak bu girişimler Meclisimizde reddedilmiştir ama
öyle anlaşılıyor ki bu Hükûmet bu girişimlerinden
vazgeçmeyecek.
Şimdi, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı tarafından hazırlanan üretim reform paketi
kanun tasarı taslağı elimizde mevcut. Geçtiğimiz aylarda bu
taslak görüşe açıldı ve tartışmaya devam ediliyor. Bu
tasarıyla, zeytinliklerimizi koruyan yasanın 20nci maddesinde
değişiklik yapılarak belli bir para vermek suretiyle zeytin
ağaçlarının kesilmesinin, katledilmesinin önü
açılıyor. Ne için? Rant için.
AKP, zeytinciliği bir ekonomik değer
değil, yatırımların önündeki engel olarak görüyor;
parasını veren zeytin ağaçlarını kessin gitsin
istiyor. Bir zeytin ağacı yüzlerce yıl, hatta binlerce yıl
ekonomik değer üretmeye devam eder hem de ekonomideki
değişkenliklere bağlı olmadan yani Bu yıl kâr
etmedim, dükkânı kapatayım. demez. Yaptığınız
yatırımlar kâr etmediği zaman kilidi vurup gidersiniz ama hiçbir
zeytin ağacı Kâr etmedim, üretmiyorum. demez, üretmeye devam eder.
İspanya, İtalya, Yunanistan ve
diğer ülkelerde zeytinlikler koruma altındayken zeytin
ağacının genetik ana vatanı olan Türkiyede
zeytinliklerimizin talana açılması ısrarı
anlaşılır gibi değil. Öncelikle, iktidarı bu talan
girişiminden vazgeçmeye, siz değerli milletvekili
arkadaşlarımı ise ülkemiz için stratejik öneme sahip olan
zeytinliklerimize ve zeytin üreticilerimize sahip çıkmaya davet ediyorum.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
tasarı geldiğinde gerekli mücadeleyi vereceğiz. Her zaman
olduğu gibi zeytincimizin, üreticimizin yanında yerimizi
alacağız.
Teşekkürler, saygılar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akın.
Gündem dışı ikinci söz,
Parlamentolararası Birlik (PAB) Türk Grubu üyesi olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisini temsilen katıldıkları Fas Marakeşte
gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Konferansı Parlamenter Oturumundaki izlenimler
ve yapılan değerlendirmeler hakkında bilgi vermek için söz
isteyen Nevşehir Milletvekili Ebubekir Gizligidere aittir.
Buyurunuz Sayın Gizligider. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Nevşehir Milletvekili Ebubekir
Gizligiderin, Parlamentolararası Birlik (PAB) Türk Grubu üyesi olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen katıldıkları Fas
Marakeşte gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Konferansı Parlamenterler Oturumundaki
izlenimlerine ve yapılan değerlendirmelere ilişkin gündem
dışı konuşması
EBUBEKİR GİZLİGİDER
(Nevşehir) Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; 7-18 Kasım tarihleri arasında Fasta düzenlenen
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı
kapsamında 13 Kasım Pazar günü gerçekleştirilen ve PAB Türk
Grubu üyesi olarak katıldığımız parlamenterler oturumu
hakkında siz değerli milletvekilleri ve Genel Kurulumuzu
bilgilendirmek istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 11
Aralık 2015 tarihinde kabul edilen ve 22 Nisan 2016 tarihi itibarıyla
ülkemizin de içinde bulunduğu 175 üye ülke tarafından imzalanan ve 4
Kasım 2016 tarihinde yürürlüğe giren Paris Anlaşmasından
tam üç gün sonra Fasın Marakeş ilinde gerçekleştirilen Dünya
İklim Zirvesinde Paris Anlaşması, bunun uygulama şekli ve
finansmanı ve diğer detaylar değerlendirilmiştir.
Bu konferansa Hükûmet olarak da en üst düzeyde
katılım sağlanmış, Sayın Bakanımız
Mehmet Özhaseki Bey, Bursa Milletvekilimiz Sayın Muhammet Müfit
Aydın, Cumhuriyet Halk Partisi Sinop Milletvekili Sayın
Barış Karadeniz ve bakanlık bürokratlarıyla büyük bir katılım
sağlanmış ve 195 üye ülkeye ülkemizin tezleri
anlatılmıştır. Yani, ikili bir katılım söz
konusuydu. Birincisinde sadece parlamenterlerin katılımı,
diğerinde ise hükûmetlerin katılımı. Bu 195 üye ülkeye
Akdenizde yaşanan insanlık dramı anlatılmış, Avrupanın
ve modern dünyanın bu drama duyarsızlığına dikkat
çekilmiş ve 2020 yılında gerçekleştirilecek olan
26ncı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Konferansına ev sahipliği yapma arzumuz Sayın Bakan
tarafından en üst düzeyde iletilmiştir.
Paris Anlaşması gereği ülkemiz
2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını yüzde 21e
kadar düşüreceğini beyan etmiş. Bu hedeflere ulaşmak
amacıyla yaptığımız çalışmaları
anlattığımız panelin ilk oturumunda ülkemizde on dört
yıllık siyasi, ekonomik istikrar neticesinde Avrupa
ortalamasının üstünde, yüzde 4lük bir büyüme oranı ve her
yıl yüzde 6 oranında artan enerji ihtiyacına rağmen 2030
yılına kadar sera gazı salınımını
düşürecek yol haritalarını belirlediğimizi anlattık.
Ulaştırma sektöründen kaynaklanan sera gazı
salınımını düşürmek amacıyla
yaptığımız demir yolu ve deniz yolu
yatırımları, Asya ve Avrupa kıtalarını raylı
sistemle birbirine bağlayan Marmaray ve hızlı tren projelerimiz
oldukça dikkat çekti.
Yine iklim değişikliğiyle
mücadelenin önemli argümanları olan enerji verimliliği ve temiz
enerji kapsamında Paris Anlaşması Ulusal Katkı Niyet
Beyanımızda belirttiğimiz, güneş enerjisinde 10 bin
megavatlık ve rüzgâr enerjisinde 16 bin megavatlık kurulu güç
hedeflerimizi katılımcı ülkelerle paylaştık. Türkiye'nin
çevreyi en az kirleten ülkelerden biri olmasına rağmen
aldığımız önlemleri ve Taraflar Konferansı
kararları ile özel koşullar sağlanan ülkemize Yeşil
İklim Fonundan yapılması kararlaştırılan
ekonomik ve teknolojik destekleri hatırlatarak talebimizi parlamenterler
oturumunda zikrettik.
Yine, aynı talebimiz, Türkiye olarak
Paris Anlaşmasının Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesi
ve onaylanması için öncelikli şartımızın Yeşil
İklim Fonu'ndan bir an önce faydalanmak ve teknoloji transferi olduğu
Sayın Bakanımız tarafından hem konferansta dile
getirilmiş hem de 14 ülkeyle ikili görüşmelerde en üst düzeyde
altı çizilmiştir.
Yine, iklim değişikliğinin
sosyal etkileri konulu 2nci panelde iklim değişikliğinin
göçlere etkisi tartışıldı. Biz, konuya tersten bir
bakış açısıyla yaklaşmak istedik ve evet, iklim
değişikliğinin göçlere ve çatışmalara yol
açtığı herkes tarafından kabul edilmekte ancak bununla
birlikte, Türkiye'nin merkezinde yer aldığı coğrafyada
yaşanan çatışmaların ve göç dalgalarının bitki
örtüsü ve diğer doğal kaynaklar üzerindeki olumsuz etkilerinin
küresel ısınma ve iklim değişikliğini
tetiklediğini de vurguladık. Keza ülkemize geçmişte 1991
yılında Kuzey Iraktan ve bugünlerde de Suriyeden yoğun olarak
devam eden göçmen akınının önlenemez derecede çevre
zararına sebep olduğunu ve bu konuda da ülkemize destek olunması
gerektiğini belirterek, aksi hâlde uzun vadede bu destek sağlanmazsa
Avrupaya yönelecek yoğun bir göçmen akışının
kendilerinin baş edemeyeceği çevre felaketlerine sebep olacağını
vurguladık. Hangi ırktan, inançtan, dinden olursak olalım bu
dünyadan başka yaşayacağımız ikinci bir
mekânımız yok. Ya birlikte hareket edip bindiğimiz dalı
kesmeyi bırakacağız ya da son yüzyıla kadar bize tertemiz
bir şekilde emanet edilmiş olan bu mavi küreyi yaşanmayacak bir
kara küre hâline çevireceğiz. Nasıl temizlik imanın
yarısıysa, savaşta bile ağaçlara zarar vermemeyi
öğütleyen, emreden bir kutlu anlayışın varisleriysek bizim
de belediyelerimizden başlayarak merkezî hükûmete kadar bütün politikalarımızı
bu anlayışla gerçekleştirme zaruretimiz ortadadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gizligider.
Gündem dışı üçüncü söz
Adananın sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili
Muharrem Varlıya aittir.
Buyurunuz Sayın Varlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlının, Adana ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adananın sorunları
hakkında gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Adananın sorunlarını,
problemlerini burada beş dakikada anlatmak bir hokkabazlıkla ancak
olabilir. Saatlerce konuşsak bitmez Adananın sorunları,
problemleri ama nefesimizin yettiği kadar, zamanımızın
yettiği kadar sizlerle ve bizi izleyenlerle paylaşmak istiyoruz.
Adana, geçmiş yıllarda -bunu ben
birçok defa söyledim, söylemeye de devam edeceğim- zenginliğiyle Türk
filmlerine konu olmuş; işte Zengin pamuk ağasının
çocuğu İstanbulda gider okur, fakir kıza aşık olur
Şu anda bu senaryolar yazılırken Adananın fakir
çocuğu İstanbulda zengin birisinin kızına aşık
senaryosunun yazılması gerekir herhâlde. Çünkü, ne yazık ki
Adana gün geçtikçe fakirleşiyor, gün geçtikçe sanayi tesislerini kaybeden
bir şehir hâline gelmeye başladı. Eskiden taşı
toprağı altın denilerek gelinip yerleşilen ve herkesin
iş, aş bulduğu bir şehirken, şu anda sokaklarında
işsizler ordusunun dolaştığı bir şehir hâline
geldi Adana. İşsizlik oranının en yüksek olduğu
illerimizden bir tanesi şu anda ne yazık ki Adana.
Bizim, Adananın bu şekilde
anılmasından dolayı üzüntü duyduğumuzu belirtmek istiyorum.
Yani, teşviklere bakıyorsunuz; bitişiğimizde
Kahramanmaraşa verilen teşvikle, Gaziantepe verilen teşvikle
Adanaya verilen teşvik arasında dağlar kadar fark var. Elbette
ki Kahramanmaraşa da, Gaziantepe de teşvik verilsin, onlar da bizim
illerimiz, oradaki sanayiciler de bizim sanayicilerimiz, bizim iş
adamlarımız ama Adanaya da Allah rızası için aynı
kategoride, aynı özellikte teşvik versenize. Yok. Bunu defalarca
buradan söyledik; defalarca, dilimizde tüy bitmesine rağmen aynı
sistemi uygulamadınız. Bölgesel teşvik uygulayın,
Adanayı yeniden sanayi cenneti hâline getirelim dedik; hiçbirini
dinlemediniz, yapmadınız.
Arkadaşlar, netice itibarıyla
Adanada -geçmiş dönemden bu zamana vekillik yapan değerli
arkadaşlarım çok iyi bilirler- bir enerji ihtisas bölgesi var.
Bununla yıllarca hep övündünüz, gittiğiniz her yerde dediniz ki:
Enerji ihtisas bölgesini canlandıracağız. Enerji ihtisas
bölgesi yani Ceyhan Yumurtalık bölgesi Türkiye'nin Rotterdamı
olacak. Ya, bırakın Türkiye'nin Rotterdamı olmayı,
Türkiye'nin rsi bile olamadı. Bir tek çivi bile çakmadınız
şu ana kadar, çakılmasına da mâni oldunuz. Hâlbuki, oraya o
yatırımlar yapılmış olsa şu ana kadar, Adanada
işsizlik diye bir şey kalmaz zaten.
Bir dönem il genel meclisi bizde
çoğunluktaydı, Milliyetçi Hareket Partisinde. Orada bir grubun orta
ölçekli mi, küçük ölçekli mi, büyük ölçekli mi haritasıyla alakalı
bir imar planı reddedildiğinde çıktınız 10 bin
kişi, 20 bin kişi çalışacak, Milliyetçi Hareket Partisinin
il genel meclisi üyeleri bunlara engel oluyor. diye bangır bangır
bağırdınız Adanada. Gittik dedik ki: Ya kardeşim,
yapmayın. Mademki böyleyse gelin buna okey verelim. Okey verildi
çıktı, hak getire. Şu ana kadar o bağıranların
hiçbirisi ortada yok ve bir tek eser de yapılmadı, bir tek çivi de çakılmadı.
Dolayısıyla, insanlarımızı hep
yanılttınız, insanlarımıza hep ümit vadettiniz ama
sonuçta bu vadedilen ümitlerin bir neticesi yok. İnsanlarımız
işsizlikle, sıkıntıyla boğuşur hâlde devam
ediyorlar hayatlarına.
Sadece işsizlik değil, Adanada çiftçinin
durumu da iyi değil. Yani, bugün narenciye üreticileri şu anda
meyvelerini satmakta sıkıntı yaşıyor. İşte,
Rusyayla yaşanan krizi hepimiz biliyoruz. Keşke
yaşanmasaydı ama bir an önce çözülür inşallah. Çözülmesi
noktasında da gerekli girişimlerde bulunuluyor ama bir an önce bu
işi halledip
Çünkü, narenciye üreticilerinin en fazla ihracat
yaptıkları ülke Rusya. Bir an önce bu krizin çözülmesi lazım
çünkü portakal ve mandalinanın kilogramı 50 kuruşa kadar geriledi,
limon 1 TLnin üstündeyken o da 60-70 kuruşa kadar geriledi.
Yazıktır, günahtır; bu insanlar emek sarf ediyorlar.
Bakın, bir ürünün yetişebilmesi ve
pazarlanabilmesine kadar harcanan mazot miktarı sadece dönüme 15 litre
arkadaşlar, 4le çarptığınız zaman, bu çok önemli bir
rakam yapıyor. Çiftçinin gübresinin, ilacının, işçilik
masrafının, traktörüne harcadığının ve her
şeyden önemlisi, toprağa döktüğü alın terinin
karşılığını vermek boynumuzun borcudur diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Varlı.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün
59uncu maddesine göre yapılan gündem dışı konuşmalar
sona ermiştir.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz
talep eden milletvekillerine yerlerinden söz vereceğim.
Söz verme işlemini
başlatıyorum.
Sayın Sibel Özdemir
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
TÜİKin son açıkladığı işsizlik verilerinin
Türkiye ekonomisinin durgunlaşma trendinde olduğunu açıkça
gösterdiğine ve AKP Hükûmetinin borç sarmalı, iflaslar,
istikrarsızlık ve mutsuzluk demek olduğuna ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
TÜİKin son
açıkladığı işsizlik verileri Türkiye ekonomisinin
durgunlaşma trendinde olduğunu açıkça göstermektedir.
İşsizlik oranı yüzde 11,3 seviyesine yükseldi. Döviz
kurları aldı başını gidiyor, ağustos ayından
itibaren TLnin dolar karşısındaki kaybı yüzde 14e
yaklaştı ve TLdeki bu kayıp enflasyon artışı
demek. Dış borç son beş yılda 117,5 milyar dolar
arttı. Bütçe açığı ise artmaya devam ediyor. Sanayi üretimi
yüzde 3,2 geriledi. Büyümenin bu yıl yüzde 2ler civarında
gerçekleşmesi bekleniyor. İşte, bu somut ve vahim veriler ortaya
koymuştur ki AKP Hükûmeti demek düşük büyüme, düşük istihdam,
işsizlik demek. AKP Hükûmeti demek yoksulluk, geçim sıkıntısı
demek. AKP Hükûmeti demek borç sarmalı, iflaslar, istikrarsızlık
ve maalesef, mutsuzluk demektir.
BAŞKAN Sayın Gürer
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğde ilinde sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunlara
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde ili sağlık hizmetlerinde
de ciddi sorunlar yaşamaktadır. Kayseri ve Ankaraya hasta sevki için
hemşehrilerimiz sürekli bizleri arıyorlar. Branşlarına göre
doktor ve sağlık hizmeti kalitesiyle ilgili sorunlar devam ediyor.
Sayın Bakana Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde
aktarmıştım, Niğdede anne adayı
rahatsızlanıyor, gece 22.30da hastaneye götürüyorlar, yenidoğan
yoğun bakım ünitesi olmadığı için özel hastanedeki
hasta için 112 aranıyor ve sevk edilecek hastane bulunamıyor. Daha
sonra, gece saat 03.30dan sonra Kahramanmaraşta bir hastaneye hasta sevk
ediliyor. Dört saat uzaklıktaki Kahramanmaraştaki hastaneye
yetiştirilen hasta doğum yapıyor. Ne yazık ki biraz evvel
öğrendim, çocuk bir hafta sonra vefat etmiş. Bu durumda aile tabii,
bayağı büyük üzüntü içinde. Hastanın oraya sevki de önemli bir
sorun. Konya, Kayseri, Adana gibi illerin çevresinde yer alan Niğdenin
bir hastayı Maraşa sevk edecek durumda olması sağlıktaki
durumumuzun bir göstergesidir.
BAŞKAN Sayın Tümer
3.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü
Tümerin, emeklilikte yaşa takılan 300 bin çalışanın
mağduriyetinin giderilmesi için yeni bir düzenleme yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana)
Sayın Başkan, sigortalı prim gün sayısını
doldurmuş olmasına rağmen, yaş şartını
bekleyen 300 bin çalışan, haklarının iadesini bekliyor.
Hükûmet kanadında çeşitli defalar yeni düzenlemeler yapılacağı
açıklanmış ancak herhangi bir iyileştirme
çalışması yapılmamıştır. Öte yandan, emekli
olabilme yaş sınırını bekleyen işçilerin
hayatlarını idame ettirebilmesi ve sağlık hizmetlerinden
ücretsiz olarak yararlanabilmesi için sigortalı olarak çalışmaya
devam etmeleri gerekmektedir ancak Sosyal Güvenlik Kurumuna göre primini
dolduran asgari ücretli bir işçiden çalışmaya devam ederse her
ay için 3 lira kesinti yapılmaktadır. Bu kesintilerin toplamı da
emeklilik maaşından düşülmekte, sigortalı, primini
tamamladıktan sonra zorunlu olarak çalıştığı için
âdeta cezalandırılmış bulunmaktadır.
Tüm bu sorunların
aşılması, emeklilikte yaşa takılan 300 bin
çalışanın mağduriyetinin giderilmesi için yeni bir
düzenleme gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Kayan
4.- Kırklareli Milletvekili Türabi
Kayanın, Kırklarelinin Lüleburgaz ilçesinde halkın FETÖ terör
örgütüne ait 2 yurdun Kredi ve Yurtlar Kurumuna verilmesini istediğine
ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kırklarelinin Lüleburgaz ilçesinde
FETÖ denilen terör örgütünün iki adet yurdu bulunmaktadır; birisi
kullanılır vaziyette, diğerinin de inşaatı bitmek
üzeredir. Bu yurtlar Diyanet Vakfına verilmek istenmektedir. Bu da
öğrenciler ile veliler arasında şüpheye ve
ayrımcılığa sebebiyet vermektedir, Lüleburgaz
halkını endişelendirmektedir. Lüleburgaz halkı bahsedilen
yurtların Kredi ve Yurtlar Kurumuna verilmesini istemektedir.
Genel Kurula saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Erkan Aydın
5.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun Nakşibendilik sempozyumu için
hazırlanan reklam filmini kamu spotu olarak yayınlamasının
anayasal suç olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Hükûmet, devleti FETÖden
arındırmaya çalışıyor ama yerine başka
tarikatları koyuyor. AKPnin yeni gözdesi Nakşibendi tarikatı.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, RTÜK, Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı
tarafından düzenlenen Nakşibendilik sempozyumu için hazırlanan
reklam filminin radyo ve televizyonlarda kamu spotu olarak ücretsiz
yayınlanmasını Kamu yararı var. gerekçesiyle kabul etti.
Şu an değiştirmeye çalıştıkları Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 2nci maddesi Türkiye Cumhuriyetini laik,
sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlar. Anayasamız hâlâ
yürürlüktedir ve resmî bir kurum olan RTÜK Anayasa suçu işlemektedir.
Laikliğe karşı söylemlerden güç alan RTÜKün AKPli üyelerine
sesleniyorum: Bu Anayasa suçunu işlemekten bir an önce geri durun.
BAŞKAN Sayın Sula Köseoğlu...
6.- Trabzon Milletvekili Ayşe Sula
Köseoğlunun, TRT Worlde başarılı ve uzun ömürlü bir
yayın hayatı dilediğine ilişkin açıklaması
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; geçtiğimiz salı gecesi, Sayın
Cumhurbaşkanımızın da katılımlarıyla,
TRTnin İngilizce haber ve belgesel ağırlıklı yayın
yapan uluslararası kanalı TRT Worldün lansmanına
katıldık. TRTnin TRT 1, TRT Haber, TRT Spor, TRT Avaz, TRT Çocuk,
TRT Belgesel, TRT Müzik, TRT El Arabia, TRT Diyanet, TRT Türk, TRT Kurdî, TRT
Okuldan sonra 13üncü kanalı olan TRT World uluslararası arenada
ülkemizin tanıtımı anlamında önemli bir araç olacaktır.
1990da açılan ve 1999da kapatılan TRT intin yerine geçecek olan bu
kanalın, özellikle FETÖ ve PKK terör örgütünün olumsuz
propagandalarına karşın uluslararası camiada doğru
bilgilendirmenin yapılmasına katkı yapacağına
inanıyor, TRT Worlde ülkemiz adına başarılı ve uzun
ömürlü bir yayın hayatı diliyorum. Hayırlı uğurlu
olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özdiş...
7.- Adana Milletvekili İbrahim
Özdişin, elektrikli bisikletlere plaka zorunluluğu
uygulamasının geriye yürütülmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum İçişleri Bakanına:
Elektrikli bisikletlere plaka zorunluluğu getirildi. Getirildi ancak,
yasanın uygulanmasından yıllar önce bu aracı alıp
kullanmış vatandaşlardan gecikme cezası alınıyor.
2 bin liralık bir aracı kullanan gariban vatandaş plaka,
ehliyet, ruhsat ve işlemlere nasıl 1.500-2.000 TL harcasın? Zayi
plakalarda bile geriye dönük işlem yapılıp ceza
uygulanıyor. Bu saçma ve haksız uygulamayı düzeltmeyecek misiniz
Sayın Bakan? Yasanın geçtiği tarihten itibaren olan bir uygulama
nasıl geriye yürütülebiliyor?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çamak...
8.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın,
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünde
açılan kadrolara çok sayıda bölüm mezununun başvurabilmesinin
sivil hava ulaştırma işletmeciliği bölümü mezunları
açısından haksız bir durum yarattığına
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugüne kadar, Devlet Hava Meydanları
İşletmesi Genel Müdürlüğünde istihdam edilmek için açılan
kadrolara çok sayıda bölüm mezunu başvurabilmektedir. Bu durum,
işin uzmanı olarak yetişen sivil hava ulaştırma
işletmeciliği bölümü mezunları açısından haksız bir
durum yaratmaktadır. Bu mağduriyetin oluşmasında en büyük
etken, Devlet Hava Meydanları İşletmesi kurum kadrolarına
yapılan atamaların ortak kodlarla açılması ve özel
kurumlarda liyakat kavramının dikkate alınmamasıdır.
Sivil hava ulaştırma işletmeciliği bölümünden mezun olan
gençler gelişen havacılık kurallarına uygun olarak
eğitim aldıkları hâlde havalimanlarında bulunan özel
kuruluşlar tarafından tercih edilmemekte, liyakat kavramı
uygulanmamaktadır. Bu mağduriyetin giderilmesi bakımından
Ulaştırma Bakanlığını bir an önce düzenleme
yapmaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu
9.- Mersin Milletvekili Serdal
Kuyucuoğlunun, darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL ve
buna bağlı olarak çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle
tam bir hukuk skandalı yaşandığına ilişkin açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Sayın
Başkan, ülkemizde yaşanan darbe girişimi sonrasında ilan
edilen OHAL ve buna bağlı olarak çıkarılan kanun hükmünde
kararnamelerle tam bir hukuk skandalı yaşanmaktadır. Bütün bu
hukuk dışı işler yapılırken Fransada da OHAL
kapsamında benzer uygulamaların olduğu ileri sürülerek bu
hukuksuzluğa gerekçe oluşturulmaya
çalışılmaktadır. Fransadan birçok yetkili, ilan
edilmiş OHAL uygulamalarının Türkiyeyle benzerlik
göstermediğini neredeyse her gün tekrar etmelerine rağmen Hükûmet
yetkilileri bunu kullanmaya devam etmektedir.
Bu bağlamda, Hükûmet ve yetkililerine
sormak istiyorum. Bir: Fransada ilan edilen OHAL yargı denetimi
dışında mıdır? İki: Fransada da OHAL sürecinde
Hükûmetin kanun hükmünde kararnamelerle yürütme yetkisi bulunmakta
mıdır? Üç: Bütün bunlara baktığımızda Fransada
ilan edilen OHALle bizdeki OHAL arasındaki benzerlik nerededir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın İbrahim Aydemir
10.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin, Erzurumluların Anayasa değişikliği süreci ve
başkanlık gündemini dikkatle izlediklerine ve bu yolda atılan
her adımı ve girişimi desteklediklerine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Teşekkür ederim Başkanım.
Erzurumlular Anayasa
değişikliği süreci ve Başkanlık gündemini millî irade
dikkatiyle izlemekte, bu yolda atılan her adım ve girişimi
desteklemektedirler. Anayasa değişikliğini mutlak bir
gereklilik, Başkanlık sistemini demokratik bir tercih ve lüzum olarak
değerlendiren Abdurrahman Gazi torunları bu yolda kaydedilen
gelişmelere teveccüh göstermekte, sergilenen
kararlılığı da takdir etmektedirler. Başkanlık
sistemi ve Anayasa değişikliğinin millî iradeye itimat ve
sadakatin bir kaydı, millet feraset ve basiretine güven ve teslimiyetin
bir ifadesi olduğuna inanan dadaşlar ülkede önceliğin bu iki
değişim olduğuna inanmaktadırlar.
Erzurumlular, on dört yıllık dönemde
ülkeyi sosyal ve ekonomik bağlamda çağdaş düzeye eriştiren,
hayata geçirdiği reformlarla Türkiyeyi lider ülke vizyonuna
taşıyan AK PARTİnin Anayasa değişikliği ve
Başkanlık sistemi gündemini paylaşmakta, bu sürecin öncülerine
güvenmekte ve minnettarlıklarını kaydetmektedirler.
Arz ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaztekin
11.- Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin
Yılmaztekinin, milletin oylarıyla seçilenlerin terör örgütleriyle
aralarına mesafe koymalarının şart olduğuna,
Türkiyeye ders vermeye kalkan devletlerin öncelikle kendi demokrasilerini
gözden geçirmeleri gerektiğine ve kayyum olarak atanan kaymakam ile
valilere görevlerinde başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Teşekkürler Sayın Başkan.
Milletin oylarıyla seçilmiş
milletvekilleri, belediye başkanları ve meclis üyelerinin milletin
düşmanı terör örgütleriyle aralarına mesafe koymaları
şarttır. Aksi takdirde milletin iradesinin ve demokrasinin tecellisi
için görevden alınmaları ve tutuklanmaları hukukun
gereğidir. Uluslararası hukuk ve demokrasi böyle söylemektedir.
Ancak, Türkiye'nin terörle mücadelesine ders verenler kendi ülkelerinde hakaretten
belediye başkanlarını görevden almaktadırlar. Michelle
Obamayı topuklu ayakkabı giymiş maymuna benzeten Clay Belediye
Başkanı soruşturma sonucu görevden alındı.
Terörle mücadelemize şartsız ve
amasız destek vermelerini beklerken bizlere ders vermeye kalkan
devletlerin öncelikle kendi demokrasilerini gözden geçirmeleri gerekmektedir.
Bu vesileyle kayyum olarak atanan kaymakam ve valilerimize görevlerinde
başarılar diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Kavcıoğlu
12.- Bayburt Milletvekili Şahap
Kavcıoğlunun, Kop Dağı Müdaafası Tarihî Millî
Parkının hayırlı olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt)
40ıncı millî parkımız Kop Dağı Müdaafası
Tarihî Millî Parkı bütün vatanımız için hayırlı
uğurlu olsun. Başta Başbakanımız olmak üzere tüm
bakanlarımıza Bayburt adına teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Kop
Dağının tarihî millî park olması niçin önemli?
Sarıkamışta aldığımız acı
mağlubiyetten sonra son savunma hattı olan Kop savunması,
zaferler tarihimize ikinci Çanakkale destanı ve ikinci Plevne
savunması olarak geçmiştir. Hem Çanakkale Zaferimiz hem de Kop
savunmamız Bolşevik İhtilaliyle mücadele eden Rusyanın
ağır yaralar almasına ve savaştan çekilmesine etki eden
büyük olaylardan olmuştur. Kop savunmasıyla Rusların
yaklaşık altı ay gibi uzun bir süre oyalanması ve
durdurulması sağlanmıştır. Eğer böyle
olmasaydı, İstikamet Batı Anadolu diyerek haziranda
İstanbul önlerinde olmayı hayal
eden Rus orduları başkomutanı General Yudenich bu ayda Kop
Dağlarını bile aşamamıştır.
Değerli milletvekilleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kalkan
13.- İzmir Milletvekili Necip
Kalkanın, İzmir Milletvekili Ali Yiğitin vatanın bölünmez
bütünlüğüne aykırı bazı açıklamalarını
şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması
NECİP KALKAN (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Efendim, bu sabah televizyonu
açtığımızda inanılmaz bir haber. Haber de Cumhuriyet
Halk Partisi İzmir Milletvekilinden. Ali Yiğit, İzmirlilerin
gerekirse Türkiyeden ayrılarak Avrupaya girme hazırlığında
olduğunu sözleriyle ifade etti: İzmir Türkiyeden ayrılsın
Avrupa Birliğine girsin. Her zaman evrak gösteriyorsunuz, ben de
göstereyim.
Efendim, bu açıklama bir Cumhuriyet Halk
Partili milletvekilinden hem de İzmir milletvekilinden geliyor.
Vatanımızın bölünmez
bütünlüğüne aykırı olan bu açıklamayı şiddetle
kınıyorum ve Ali Yiğit'e yazıklar olsun diyorum! Bu ifade
şaşırtıcı ve akıllara durgunluk verici bir
ifadedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yedekci
NECİP KALKAN (İzmir) Herhâlde Ali
Yiğit şaşırmış olmalı çünkü normal ve
aklıselim bir insanın böyle açıklama yapmış
olmasını düşünemiyorum.
BAŞKAN Sayın Yedekci
NECİP KALKAN (İzmir) Ali
Yiğit bu açıklamayla Yüce Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürkün kutsal
emaneti olan cumhuriyetimize ve Misakımillî
sınırlarımıza da saygısızlık
yapmıştır.
BAŞKAN Sayın Yedekci, yan
taraftaki mikrofona bakar mısınız.
NECİP KALKAN (İzmir) Son sözüm
şu: İzmir Türktür ve Türk kalacaktır.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yedekci.
14.- İstanbul Milletvekili Gülay
Yedekcinin, iş kazalarında Avrupa 1incisi ve dünya 3üncüsü
olduğumuza ve Mecliste çalışırken yaralanan işçiye
acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
İşçi Sağlığı ve
İş Güvenliği Meclisinin verilerine göre, yılın ilk
dokuz ayında 1.421 işçi hayatını kaybetmiştir.
İş kazalarında Avrupa 1incisi ve dünya 3üncüsü olan ülkemizde
son bir haftada 25 kişi iş kazasında hayatını
kaybetmiştir. İş kazasında hayatını kaybeden
insanların tamamı alın teriyle kazanıp evine helal ekmek
götürmek için mücadele eden kardeşlerimizdir. Ölümlerin kader ya da kaza
olarak anıldığı ülkemizde ihmal, denetimsizlik,
taşeronlaşma ve daha fazla kâr elde etme hırsından
kaynaklanmaktadır. Bunun en son örneğini de yazık ki Meclis
binamızdaki tadilatta görmekteyiz. Burada çalışan bir
kardeşimiz, işçi kardeşimizin başına en üst kattaki
pencereyi çevreleyen taş blok düşmüştür. Bu işçiye en
kısa zamanda acil şifalar diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kazım Arslan
15.- Denizli Milletvekili Kazım
Arslanın, sarı basın kartına sahip BAĞ-KURlulara da
yıpranma süresi uygulanmasını istediğine ve emeklilik için
süre bekleyenlerin bir an önce emekli olmalarının ne zaman
sağlanacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanına soruyorum. Bir: Basınımızdan
sarı basın kartı olanlara emeklilik için yıpranma süresi
veriliyor. Bu yalnızca SSKlı olanlara uygulanıyor. Sarı
basın kartına sahip olup da gazete sahibi olanlar BAĞ-KURlu
yapılıyor ancak SSKlı olanlar gibi yıpranma süresi
verilmiyor. Bu yanlışlığın ve eşitsizliğin
giderilerek sarı basın kartına sahip olan BAĞ-KURlu
olanlara da uygulanmasını ve bu haksızlığın
giderilmesini istiyoruz.
İki: Sosyal Güvenlik Kurumundan
sigortalı olup da emeklilik için bekleyen binlerce
yurttaşımız var. Bekleyen yurttaşlarımızın
iktidarınızın ani olarak almış olduğu bu
haksız kararla mağdur olduğu bir gerçektir. Bu
mağduriyetlerin giderilmesi için süre bekleyenlere iyileştirme yapmayı
ve bir an önce emekli olmalarının sağlanmasını ne
zaman düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Birer dakikalık konuşmalar sona
ermiştir.
ALİ YİĞİT (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yiğit
ALİ YİĞİT (İzmir)
Biraz önce İzmir milletvekilimizin İç Tüzük 69a göre bir
sataşması oldu bana, Yazıklar olsun! dedi, sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yiğit.
İki dakika süreyle söz veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Ali Yiğitin,
İzmir Milletvekili Necip Kalkanın yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ALİ YİĞİT (İzmir)
Sayın Başkan, çok değerli Meclis üyesi arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kayseride partililere yönelik
yaptığım konuşmada söylediklerimin bir kısmı
görmezlikten gelinerek ifade eksikliğinden dolayı yanlış
anlaşıldım. Konuşmamda ülke gündemine dair
değerlendirmelerde bulundum. Konuşmam sırasında son
günlerde iyice gerilen Türkiye-Avrupa arasındaki ilişkilere
değindim. Elli yedi yıldır Avrupa Birliğine girme mücadelesi
içinde olduğumuzu ama buna rağmen Avrupada son zamanlarda Biz sizi
istemiyoruz. seslerinin yükselmeye başladığını
vurgulayarak bunun o kadar da kolay olmadığını söyledim.
Ayrıca milletvekili olduğum İzmirin ne kadar demokrat,
çağdaş, özgürlükçü yapısıyla Avrupaya üye olmaya
hazır olduğunu belirttim. Bunu söylerken kullandığım
Biz, zaman zaman diyoruz ki: Gerekirse İzmir ayrılsın yani
istemeyiz bunlarla birlikte yaşamayı. ifadesi ne bir kişiye ne
de bir gruba yönelik söylenmemiştir. İzmirle özdeşleşen
değerleri yüceltmek anlamında dile getirilen ancak yeterince
açık olmadığı için aklımdan, fikrimden geçmeyecek
anlamlara çekilmiştir. Doğal olarak da çeşitli tepkiler
oluşmuştur. Burada hiç kuşkusuz ifadelerin eksik
olmasının da etkisi vardır. Ancak ben konuşmamda tam
anlamıyla Biz İzmirliler olarak temel insan hak ve özgürlüklerine,
demokrasiye, adalete, eşitliğe, barışa,
kardeşliğe inanıyor ve Avrupa Birliğine girmek istiyoruz.
Bu değerler insanların insan olmasının evrensel
değerleridir ve bunlara inanıyor, bunları savunuyoruz.
Bunların olmadığı, bu değerlerin kabul edilmediği
yerde yaşanmaz. demek istedim.
Ülkemizin her karış
toprağının kanla sulandığını bilen, Ulu
Önder Atatürkün ülke ve hedefleri doğrultusunda bölünmez
bütünlüğümüzü ve üniter yapıyı savunan İzmir ülkemizin
Batıya açılan kapısıdır. Bunu övgüyle vurgulamak
istiyorum. Hep birlik ve beraberliği dile getiren biri olarak, kamuoyuna
yansıtıldığı gibi düşünmem mümkün değildir.
Bu bağlamda, şahsıma atfedilen değerlere cevap vermeyi kendime
zül olarak görüyorum. Eğer bir kusurum varsa, Meclisten ve Türkiyeden,
Türkiyenin tüm halklarından özür diliyorum.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hâlâ halklar.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yiğit.
Sayın Erkan Akçay, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İzmir Milletvekili Ali Yiğitin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, 17
Kasım Azerbaycan Millî Direniş Gününe, 2016 Küresel Yolsuzluk
Barometresinin dünya çapında yolsuzluğun çok ciddi boyutlarda
olduğuna işaret ettiğine ve bu araştırmada Türkiyenin
imajının hiç iyi gözükmediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
milletvekilinin bu halklar ibaresinin yanlış bir ifade
olduğunu da hatırlatmak istiyorum. Türkiyede halklar yoktur, Türk
milleti vardır, Türk halkı vardır, Türkiye Cumhuriyetinin
vatandaşları vardır; halklar ibaresi bölücü bir ifadedir. Bunu
hatırlatmak istiyorum.
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, bugün Azerbaycan
Millî Direniş Günüdür. Bakünün Azadlık Meydanında, 17
Kasım 1988de başlayıp on sekiz gün süren toplantıyla,
Azerbaycanın bağımsızlık yolunda en önemli
adımlarından birisi atılmıştı. Millî Diriliş
Günü, Azerbaycanda, Azerbaycan halkının
bağımsızlığını yeniden kazanması
sürecinde, millî kurtuluş mücadelesinin başlangıç günü olarak
kutlanıyor. Biz de, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, can Azerbaycanın
kıvanç dolu millî kurtuluş gününü kutluyor, tüm
Azerbaycanlıları sevgi ve muhabbetle selamlıyoruz.
Bu vesileyle, ömrünü Azerbaycanın
hürriyet mücadelesine adayan, başta, Mehmet Emin Resulzade ve Ebulfez
Elçibey olmak üzere, Azerbaycanın
bağımsızlığı yolunda çaba gösteren Millî
Azadlık Hareketinin mensuplarını rahmet ve minnetle
anıyorum.
2016 Küresel Yolsuzluk Barometresi
geçtiğimiz günlerde açıklandı. Söz konusu araştırma,
dünya çapında yolsuzluğun çok ciddi boyutlarda olduğuna
işaret etmektedir. Maalesef bu araştırmada Türkiyenin imajı
da hiç iyi gözükmemektedir. Araştırmaya göre, Türkiyede toplumun
yüzde 45i yolsuzluğun yaygın olduğunu düşünmektedir. Yine
Türkiye için katılımcıların yüzde 62si yürütme erkini
oluşturan tüm kurumların ve kurum temsilcilerinin, siyasilerin
yolsuzluğa karıştığını düşündüğünü
ifade etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yolsuzluğun ihbarına ilişkin
düşünceler de yolsuzluğun önüne geçme umudunun giderek yok
olduğunu göstermektedir. Toplumun yüzde 57lik kısmının
kendisi için olumsuz sonuçlardan çekinmesi, kanıtlanamayacağını
düşünmesi ya da ihbarın yapılacağı kurumların da
yolsuzluğun bir parçası olduğunu düşünmesi gibi nedenlerle
yolsuzluğun denetlenemeyeceği belirtilmektedir. Bu rakamlar, maalesef
hesap verilebilir, şeffaf bir yönetimden uzak
kalındığını, toplumun bu konuda umudunun gittikçe yok
olduğunu göstermektedir.
Bütün ülke olarak ve siyasi kurumlar olarak da
dikkatimizi bu önemli konuya teksif etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akçay.
Sayın Özel
17.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 17
Kasım Azerbaycan Millî Diriliş Gününe, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin kuruluş yıl dönümü nedeniyle düzenlenen resepsiyonda
Rahşan Ecevite yönelik tutuma ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
17 Kasım 1988in yıl dönümü,
Azerbaycanın Millî Diriliş Gününü kutluyoruz. Dost ve kardeş
Azerbaycanı İki devlet, tek millet olarak ifade ettiğimiz
dayanışmamızın ve kardeşliğimizin en güzel
ifadesiyle selamlıyoruz ve bağımsızlığını
tekrar kazandıkları bugünün yıl dönümünde Azerbaycan
halkına Cumhuriyet Halk Partisi olarak en kalpten ve en üst düzeydeki
dayanışma duygularımızla selamlarımızı
yolluyoruz.
Sayın Başkanım, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 33üncü Kuruluş Yıl Dönümüyle
ilgili hafta boyunca değerlendirmelerde bulunduk. KKTCnin Kuruluş
Yıl Dönümünde dün Ankarada bir resepsiyon yapıldı. Bu
resepsiyona Kıbrıs Barış Harekâtının
kahramanı, Kıbrıslıların sevgilisi, partimizin
geçmiş Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti
başbakanlarından Sayın Bülent Ecevitin değerli eşi
Rahşan Hanım da davet edildi. 93 yaşındaki Rahşan
Ecevit protokolde geleneksel olarak olması gereken yerde
ağırlanmadı. Genelkurmay Başkanı ve Başbakan
Yardımcısı A protokolde otururken Rahşan Hanıma bir
davet ve bir yer gösterme yapılmadı. Bu nezaketsizliği
olgunlukla karşılayan Rahşan Hanım resepsiyonun sonunda
ayrılmak için ve yaşı gereği de mecbur olduğu asansörü
kullanmak istediğinde Genelkurmay Başkanının özel koruma
ekibi ki onlar 15 Temmuz gecesi Genelkurmay Başkanını korumak
yerine esir düşürmüşlerdi ama Rahşan Hanımdan Genelkurmay
Başkanının asansörünü koruyabildiler. Rahşan
Hanımı asansöre sokmama, girmesine rağmen
kullandıkları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özel, mikrofonunuzu
açıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Rahşan Hanıma
önce Asansör komutana ait. Komutan ayrılış yapacak, sonra
binersiniz., daha sonra da asansörün mekanizmasına müdahaleyle
kullanılmaz hâlde tutma gibi büyük bir ayıba imza attılar.
Bugün hem sosyal medyada hem İnternet
sitelerinde yer alan bu olay önümüzdeki günlerde de
tartışılacak. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
davranışı kınıyoruz. Yetkililerden açıklama
bekliyoruz. Ve Genelkurmay Başkanını, 15 Temmuzun utancı
yüzünde, izleri boynundayken gücünün 93 yaşındaki Rahşan
Hanıma yetiyor olmasından dolayı da kendisini esefle
kınıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Özel.
Sayın Muş
18.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, 17 Kasım Azerbaycanın Millî Diriliş Gününe,
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde Türkiye'de zeytin ve
zeytinyağı üretiminin arttığına ve Türkiyenin terörle
mücadelede kararlılıkla yoluna devam ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; biz de AK PARTİ Grubu olarak
Azerbaycanın Millî Diriliş Gününü gönülden
kutladığımızı ifade etmek istiyorum. Bir millet, iki
devlet olan Azerbaycan ve Türkiye kadim iki dost, iki kardeş ve müttefik
ülkedir. İlelebet hem Azerbaycan hem de Türkiye Cumhuriyeti devleti, dünya
var oldukça, dünya döndükçe yaşayacaktır.
Sayın Başkan, az önce yapılan
konuşmaların bir tanesinde bazı ifadeler kullanıldı.
Ben Genel Kurulun bilgilendirilmesi maksadıyla sizlerle bazı verileri
paylaşmak istiyorum. Türkiye'nin zeytin üretimi ve bu anlamda dünyadaki
yeri nerededir, bununla alakalı birkaç bilgi vermek istiyorum.
Türkiye zeytin üretimini 2000li yıllarda
99 milyon ağaçtan bugün 171 milyon 992 bin ağaca
çıkarmış. Zeytinlik alan 600 bin hektardan 836.935 hektar alana
çıkmış. Zeytinyağı üretimi ise 2000li yıllarda
65 bin tondan bugün 185 bin tona çıkmıştır. Zeytin
üretiminde sofralık zeytin 235 bin tondan bugün itibarıyla 400 bin
tona, yağlık zeytin 365 bin tondan 1 milyon 300 bin tona
çıkmıştır. Türkiye, sofralık zeytin üretiminde dünyada
3üncü sıradadır, zeytinyağı üretiminde ise dünyada 4üncü
sıradadır. Bu veriler de şunu açık bir şekilde
göstermektedir ki zeytin alanlarının tarumar edilmesi, yok edilmesi
gibi bir meselenin söz konusu olmadığı, aksine Türkiye'nin
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde de zeytin üretimini,
zeytinyağı üretimini artırdığı ve dünyada söz
sahibi bir ülke olduğunu ortaya koymaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum
Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ve buradan
şunu da ifade etmek istiyorum: Türkiye, terörle mücadelede kararlılıkla
yoluna devam etmektedir. Bu anlamda terörle mücadelede ön saflarda bulunan
emniyet birimlerimize, güvenlik birimlerimize, mülki idare amirlerimize ve tüm
bu mücadeledeki paydaşlara ve vatandaşlarımıza Türkiye'nin
bu haklı mücadelesinde ülkemizin önünün açılacağını ve
terörden Türkiye'nin kurtulacağını ifade etmek istiyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Başkanlık Divanı olarak 17
Kasım Azerbaycan Millî Diriliş Gününü kutladıklarına ve
KKTC Cumhuriyet Bayramı törenlerinde Rahşan Ecevite
yapıldığı ifade edilen davranışı doğru
bulmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye ile Azerbaycan tek millet, iki devlettir. Dost ve kardeş
Azerbaycan halkının, Azerbaycanlı kardeşlerimizin Millî
Diriliş Gününü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı olarak kutluyoruz.
Ayrıca, Sayın Özgür Özelin ifade
ettiği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Bayramı
törenlerinde Sayın Rahşan Ecevite yapıldığı
ifade edilen davranışı doğru
bulmadığımı ifade ediyor, üzüntülerimi bildiriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi Slovakya
Dönem Başkanlığında 1-2 Aralık 2016 tarihlerinde Slovakya'nın
başkenti Bratislava'da düzenlenecek olan Enerji Birliği Hakkında
Ekonomik İşler Komiteleri Başkanları
Toplantısına katılması Genel Kurulun 9/11/2016 tarihli
18'inci Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi
parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/858)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Konseyi Slovakya Dönem
Başkanlığında 1-2 Aralık 2016 tarihlerinde
Slovakya'nın başkenti Bratislava'da düzenlenecek olan Enerji
Birliği Hakkında Ekonomik İşler Komiteleri
Başkanları Toplantısına Türkiye Büyük Millet Meclisinden
bir heyetin katılması Genel Kurulun 09/11/2016 tarihli ve 18'inci
Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca heyeti
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ad ve Soyadı Seçim Çevresi
Akif Ekici Gaziantep
Zeki Aygün Kocaeli
Ziya Altunyaldız Konya
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet ve
27 milletvekilinin, Kocaeli ilinin Kandıra ilçesinde yapılması
gündemde olan Sungurlu Barajından kaynaklı mağduriyetlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/369)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kocaeli ili Kandıra ilçesi
sınırları içerisinde yapılması gündemde olan Sungurlu
Barajı'ndan kaynaklı yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi ve
yaşanan sorunların yerinde tespit edilmesi amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırma komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz. 13/1/2016
1) Fatma Kaplan Hürriyet (Kocaeli)
2) Ahmet Akın (Balıkesir)
3) Melike Basmacı (Denizli)
4) Mehmet Tüm (Balıkesir)
5) Kazım Arslan (Denizli)
6) Murat Bakan (İzmir)
7) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
8) Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
9) Özcan Purçu (İzmir)
10) Kemal Zeybek (Samsun)
11) Özkan Yalım (Uşak)
12) Orhan Sarıbal (Bursa)
13) Mehmet Göker (Burdur)
14) Yaşar Tüzün (Bilecik)
15) Bülent Yener
Bektaşoğlu (Giresun)
16) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
17) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
18) Muharrem Erkek (Çanakkale)
19) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
20) Mustafa Akaydın (Antalya)
21) Ceyhun İrgil (Bursa)
22) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
23) Akın Üstündağ (Muğla)
24) İrfan Bakır (Isparta)
25) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
26) Nihat Yeşil (Ankara)
27) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
28) Lale Karabıyık (Bursa)
Gerekçe:
Kocaeli'nin Kandıra ilçesinde bulunan ve
ismini İstanbul'daki Sungurlu köyünden alan Sungurlu Barajı ilk
olarak 1954 yılında gündeme getirilmiş olup, aynı ilçenin
Akçaova ile Teksen köyleri İSKİ'nin koruma bölgesi olarak ilan
edilmiş ve bölgeye 2005 yılında imar yasağı gelmiştir.
Yani bölgeye 2005 yılından bu yana bir çivi dahi çakılmasına
izin verilmemiş ve köylüler on yıl boyunca mağduriyet
yaşamış hatta sürgün niteliğinde göçe zorunlu
bırakılmışlardır. Gelen imar yasağı
beraberinde rant avcılarını getirmiş ve isimleri
açıklanmayan bazı siyasilerin bu bölgede toprakları düşük
bir fiyata aldığı da kulaklara çalınmıştır.
Baraj yapım işinin bu kadar uzaması ile toprakların ucuza
satılması arasında manidar bir bağ oluşmuş ve
baraj yapım işinin bu sebepten uzatıldığı
iddialarını da beraberinde getirmiştir.
Öte yandan, söz konusu Sungurlu Barajı
için Akçaova ve Teksen köyleriyle beraber, Akıncı, Avdan,
Ağaçağıl, Deliveli, Çalyer, Nasuhlar, Şerefsungur,
Karadivan, Hacışeyh, Tatarahmet, Çakmaklar, Selametli, Çalca,
Kubuzcu, Gebeşler ve Yağcılar köylerinde ikamet eden
yaklaşık 5 bin insan yerlerinden yurtlarından edilecektir.
İşin sosyolojik yanı bir kenara, projeyle beraber bölgede
bulunan birinci sınıf tarım arazileri de sular altında
bırakılacaktır. Ayrıca, baraj projesi Bakanlığınızın
Tarım Arazilerini Koruma Kanunuyla da örtüşmemektedir. Proje,
onlarca doğal mantar türünü barındıran Teksen
ormanlarını, Aladağ ve fındık bahçelerini telef
edecektir. Verimli tarım alanlarının yanı sıra
yaklaşık 5 bin ton orman ürünü, 2 bin ton fındık, 5 bin ton
sütün, 10 bin ton beyaz etin ve 60 ton doğan mantarın üretimiyle
yıllık 50 milyon TL'ye yakın üretime sahiptir.
Yedi yüz yıldan bu yana, yan yana oturan
insanlar ise birbirlerinden koparılacak ve kendilerine başka bir yer
gösterilmeden sürgün edilecektir. Sungurlu Barajı Projesinin
İstanbul'un suyunu 2046 yılına kadar karşılamak için
yapıldığı söylense de, Orman ve Su İşleri
Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, 24 Kasım 2012 tarihinde
yaptığı basın açıklamasındaki "İstanbul
2071'e kadar su sorunu yaşamayacaktır. Kaynaklarımız 1
milyar 353 milyon metreküp suya ulaştı." demeci ise kafalarda
soru işaretleri uyandırmaktadır.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, Kandıra ilçesinde yapılması
planlanan Sungurlu Barajı'ndan kaynaklı yaşanan
mağduriyetlerin giderilmesi ve yaşanan sorunların yerinde tespit
edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükümüzün
104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırma
komisyonu açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
2.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 28
milletvekilinin, arkeoloji mesleğinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/370)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Turizm ülke ekonomilerine ve istihdama
katkısıyla, yarattığı katma değerle önemli
sektörlerden biridir. Turizmin ekonomideki payı her geçen yıl
artarken sektör kendini yenilemekte ve yeni alanlar yaratmaktadır. Turizm
tarih, kültür ve doğayla yakından ilgilidir. Özellikle müzeler,
tarihî kalıntılar, eski uygarlıklara ilişkin bulgular
turizmin gelişmesinde, ülkelerin turizm faaliyetlerinde önemli yer
tutmaktadır.
Türkiye, tarihî ve kültürel mirasıyla
dünyanın en önemli ülkelerinden biridir. Tarihî eserlerin gün yüzüne
çıkartılması, onarımı, korunması için görev yapan
meslek gruplarının başında arkeologlar gelmektedir.
Bilindiği üzere arkeoloji teknik bilgi ve tecrübeye bağlı özel
uzmanlık gerektiren bir alandır. Ancak arkeologlar ülkemizde
yaptıkları işin karşılığı olan statü ve
özlük haklarına sahip değildirler.
Arkeoloji mesleğinin
sorunlarının saptanması, arkeologların özlük
haklarının iyileştirilmesi için gerekli
çalışmaların yapılması, bu mesleğin hak
ettiği yeri alması için gerekli politikaların
oluşturulması amacıyla Anayasa'nın 98, İç Tüzükün 104
ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
1) Aylin Nazlıaka (Ankara)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Özcan Purçu (İzmir)
4) Ali Akyıldız (Sivas)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Elif Doğan Türkmen (Adana)
7) Nihat Yeşil (Ankara)
8) Sibel Özdemir (İstanbul)
9) Ahmet Akın (Balıkesir)
10) Tekin Bingöl (Ankara)
11) İbrahim Özdiş (Adana)
12) Lale Karabıyık (Bursa)
13) Ceyhun İrgil (Bursa)
14) Çetin Arık (Kayseri)
15) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
16) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
17) Dursun Çiçek (İstanbul)
18) Erdin Bircan (Edirne)
19) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
20) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
21) Ali Özcan (İstanbul)
22) Akın Üstündağ (Muğla)
23) Orhan Sarıbal (Bursa)
24) İrfan Bakır (Isparta)
25) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
26) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
27) Özkan Yalım (Uşak)
28) Kemal Zeybek (Samsun)
29) Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
Gerekçe:
Turizm, ülke ekonomilerine katkısı,
yarattığı istihdam ve katma değerle önemli sektörlerden
biridir. Turizm tarih, kültür ve doğayla yakından ilgilidir.
Özellikle müzeler, tarihî kalıntılar, eski uygarlıklara
ilişkin bulgular turizmin gelişmesinde ve ülkelerin turizmden
aldıkları payda büyük önem taşımaktadır.
Türkiye, tarihî ve kültürel mirasıyla
dünyanın en önemli ülkelerinden biridir. Tarihî eserlerin gün yüzüne
çıkarılması, onarımı, korunması için görev yapan
meslek gruplarının başında arkeologlar gelmektedir.
Üniversitelerin arkeoloji bölümlerinde dört
yıllık eğitim görerek mezun olanlar arkeolog unvanını
almaktadırlar. Arkeologlar, eski medeniyetlere ait yapıları,
eserleri, kalıntıları gün ışığına
çıkararak bu eserlerin temizlenmesi, parça eserlerin
yapıştırılması, bakım, onarım,
restorasyonunun yapılması, bu eserlerin kaydının
tutulması, sağlıklı bir şekilde korunmasını
sağlamaktadırlar. Tarihin ve kültürlerin gelecek kuşaklara
aktarımında önemli bir görev üstlenmektedirler. Kültür
Bakanlığında görev yapan arkeologlar, kazılarda gözlemci
olarak görev almakta, kültür ve tabiat varlıklarını koruma
kurullarının sit alanı belirleme çalışmalarına
temel oluşturan raporlar hazırlamakta, korunması gereken kültür
ve tabiat varlıklarını saptamakta ve kaydını tutmakta,
bunlara yönelik koruma ve restorasyonlar konusunda kararlar
çıkarılmasını sağlamaktadırlar. Antik kentlerin,
ören yerlerinin, müzelerin ve koleksiyoncuların denetimini yapmaktadırlar.
Dünyada önemli meslekler arasında yer
alan arkeologlar ne yazık ki ülkemizde bir meslek grubu olarak hak
ettiği değeri görmemektedir. Bu mesleğe ait bir meslek
odasının dahi olmaması bunun en önemli göstergelerinden biridir.
Arkeologların çalışma
alanları üniversiteler, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel
Müdürlüğüne bağlı müzeler, kültür varlıklarını
koruma kurulları, belediyelerin bünyesinde bulunan koruma, uygulama ve
denetim büroları, özel müzeler, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve
Maden Tetkik Arama Enstitüsüdür. Arkeologların çalışma
alanı oldukça dardır ve bu alanda personel alımı
sınırlıdır. En çok istihdam alanı sağlayan kurum
Kültür ve Turizm Bakanlığıdır.
Türkiye birçok uygarlığa
beşiklik etmiş, çok zengin arkeolojik geçmişe sahip bir ülkedir.
Arkeologlar, kazı ve araştırmalar yaparak dünya tarihine
ışık tutacak bilgileri büyük bir özveriyle
insanlığın hizmetine sunmaya çalışmaktadır.
Medeniyetlere beşiklik eden ülkemiz zengin bir tarih ve kültür
mirasına sahiptir. Buna karşın arkeoloji mesleği gereken
değeri görememektedir. Büyük ideallerle bu mesleği seçenlerin büyük
çoğunluğu mezuniyet sonrasında mesleğiyle ilgili iş
bulamamakta, mesleğe ilişkin bütün umutlarını
kaybetmektedir. Arkeologlar Derneğinin verilerine göre ülkemizde
yaklaşık 12 bin kadar işsiz arkeolog bulunmaktadır.
Arkeologlara mesleklerini yapabilecekleri yeni çalışma alanları
açılması gerekmektedir. Arkeologlar, Kültür ve Turizm
Bakanlığı ve üniversiteler dışında da iş
bulabilmelidir. Devlet en kısa sürede buna bir çözüm bulmalıdır
ya da bu kadar üniversite açıp öğrenci mezun etmemeli, mezun olan bu
öğrencilere yeterli iş olanağı yaratmanın yolunu
bulmalıdır. Mesleğin sorunlarının saptanması ve
çözümü için politikaların oluşturulması hem tarih ve kültürel
mirasımızın korunmasına hem de turizme büyük katkı
sağlayacaktır.
3.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 27
milletvekilinin, trafik kazalarının nedenlerinin ve önlenmesi
konusunda etkin ve kalıcı politikaların oluşturulması
için yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/371)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin en önemli sorunlarından biri
olan trafik kazaları büyük can kaybına neden olurken, on binlerce
vatandaşımızın yaralanmasına ve milyarlarca lirayla
ifade edilen zararlara yol açmaktadır. 2004-Kasım 2015 tarihleri
arasında yani on bir yılda ülkemizde trafik kazalarında 49.551
kişi hayatını kaybetmiş, 2 milyon 595 bin 869 kişi
yaralanmıştır. 2004 yılında meydana gelen trafik
kazalarında yaralananların sayısı 136.437 kişi iken,
bu rakam yüzde 100ün üzerinde bir artışla 2015 yılında
283.824 kişi olmuştur.
Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri
Başkanlığı verilerine göre, 2014 yılında meydana
gelen trafik kazalarında 3.524 kişi hayatını
kaybetmiş, 285.059 kişi yaralanmıştır. 2015
yılının ilk on bir ayında yani Aralık-Kasım 2015
tarihlerinde meydana gelen kazalarda 3.580 kişi hayatını
kaybetmiş, 283.824 kişi yaralanmıştır. Trafik
kazaları nedeniyle neredeyse bir ilimiz yok olmuştur.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
verileri ve Trafik Güvenliği Dairesi Başkanlığı Temmuz
2014 Raporu ele alındığında çarpıcı sonuçlar
ortaya çıkmaktadır. Rapora göre, 1970-2015 yılları
arasında trafik kazasında ölen kişi sayısı 234.812, yaralanan
kişi sayısı ise 4 milyon 788 bin 818'dir.
Bu rakamlar, alınan tüm önlemlere
rağmen trafik kazalarını önleme konusunda
başarısız kalındığını göstermektedir.
2014 yılı verilerine göre Avrupa ülkeleri arasında Türkiye, kişi
başına düşen otomobil sayısında sonuncu sırada
yer almaktadır. Buna karşın Türkiye 168.512 kaza
sayısıyla 3üncü sırada yer alırken, kazalarda
hayatını kaybedenler açısından 5inci sırada
bulunmaktadır.
Kazalar nedeniyle engelli durumuna düşen
vatandaşlarımız ve yaşadıkları sorunlar konusunda
ise ne yazık ki sağlıklı veri bulunmamaktadır.
Ülkemizde ulaşım
politikalarının ana eksenini kara yolu oluşturmaktadır.
1950li yıllardan sonra uygulanan kara yolu ağırlıklı
ulaşım politikaları sonucunda 1950-2010 yılları
arasında kara yolu uzunluğu yaklaşık yüzde 80 artarken,
demir yolu uzunluğu sadece yüzde 10-15'ler düzeyinde
kalmıştır. Bu ulaşım politikalarının
doğal sonucu olarak ülkemizin ulaşım sistemi âdeta tek bir sisteme
yani kara yoluna dayandırılmıştır. Ülkemizin yolcu
taşıma paylarına bakıldığında kara yolu
yolcu taşıma payı yüzde 92, demir yolunun payı ise yüzde
3'ler düzeyindedir. Keza, üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizin
deniz ulaşımı neredeyse yok denilecek kadar azdır.
Ulaşım teknolojileri ve deniz, hava,
demir yolu ulaşımında yaşanan gelişmeler,
gelişmiş ülkelerde trafik kazalarını minimum düzeye
indirmiştir. Ülkemizin ağır trafik bilançosuna
bakıldığında, konuyla ilgili acil önlem alınması
gerektiği çok açıktır.
Ülkemizin ulaşım politikaları,
altyapı ve alternatiflerinin değerlendirilmesi, trafik eğitimi
başta olmak üzere mevcut durumun saptanması, trafik
kazalarının önlenmesi konusunda etkin ve kalıcı
politikaların oluşturulması, trafik kazalarının nedenlerinin
araştırılarak gerekli önlemlerin alınması
amacıyla Anayasa'mızın 98, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Aylin Nazlıaka (Ankara)
2) Özkan Yalım (Uşak)
3) Ali Özcan (İstanbul)
4) Ali Akyıldız (Sivas)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) İbrahim Özdiş (Adana)
7) Elif Doğan Türkmen (Adana)
8) Ceyhun İrgil (Bursa)
9) Sibel Özdemir (İstanbul)
10) Ali Yiğit (İzmir)
11) Özcan Purçu (İzmir)
12) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
13) Candan Yüceer (Tekirdağ)
14) Nihat Yeşil (Ankara)
15) Dursun Çiçek (İstanbul)
16) Erdin Bircan (Edirne)
17) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
18) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
19) Ahmet Akın (Balıkesir)
20) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
21) Orhan Sarıbal (Bursa)
22) Nurettin Demir (Muğla)
23) İrfan Bakır (Isparta)
24) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
25) Mustafa Tuncer (Amasya)
26) Lale Karabıyık (Bursa)
27) Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
28) Kemal Zeybek (Samsun)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Samsun Milletvekili Erhan Usta
tarafından, fındık üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak bu sorunların çözümüne yönelik alınabilecek
tedbirlerin ve yapılabilecek düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla
17/11/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Kasım 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 17 Kasım 2016
Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
17 Kasım 2016 tarihinde 1999 sayıyla
TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz Manisa
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erkan AKÇAY ile Samsun Milletvekili ve
Grup Başkan Vekili Erhan Usta'nın, fındık Üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak, bu sorunların
çözümüne yönelik alınabilecek tedbirlerin ve yapılabilecek
düzenlemelerin belirlenmesi" amacıyla verilen Meclis araştırma
önergemizin 17 Kasım 2016 Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda
okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisi lehinde ve aleyhinde olmak üzere toplam dört sayın milletvekiline
söz vereceğim.
Lehinde ilk konuşmacı Erhan Usta,
Samsun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak fındık
üreticilerinin sorunlarının tartışılmasını,
fındık fiyatlarındaki bu düşüklüğün
konuşulmasını ve bu konunun da Meclis tarafından
araştırılmasını talep ediyoruz, bu çerçevede
verdiğimiz grup önerisi üzerine konuşacağım, hepinizi
saygıyla selamlarım.
Şimdi, aslında biz temmuz
ayında, daha yani şundan dört ay önce tekrar bu konuyla ilgili bir
grup önerisi vermiştik ama maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerinin olumsuz oylarıyla o Meclis araştırması
yapılması engellenmişti. Fakat tabii, bunu engellemek yetmiyor,
fındık üreticilerinin sorunları çözüldü mü? Çözülmedi. O günden
bugüne çözülmediği gibi sorunlar daha da fazla arttı.
Karadeniz için fındık önemli bir
üründür. Hemen hemen birçok ilde ana geçim kaynağı hatta tek geçim
kaynağıdır. Zaten bir çay var, bir fındık var. Çaydaki
sorunları daha önceden konuşmuştuk, ciddi sorunlar var; çay
üreticisi mağdur, çay kaçakçılığı almış
başını gidiyor. Sağlıklı bir fiyat oluşumu
yok. Fındığı da birazdan konuşacaktık. Fındık
üreticisi de son derece mağdur. Çay yok, fındık yok, buralarda
problem var. Sağlık, turizmle ilgili bir potansiyel var, onu harekete
geçirecek herhangi bir yatırım yapılmıyor. Sanayi zaten
yok. Bu Karadeniz halkı ne yapacak, nasıl geçinecek? Bunu devlet
olarak, millet olarak, Meclis olarak düşünmek durumundayız. Bu
sorunlara kulak tıkayamayız. Karadenizin sorunları gitgide
büyüyor.
Şimdi, tekrar fındığa
dönecek olursak, dünya üretiminin yüzde 80ini Türkiye üretiyor.
İhracatında, yine aynı oranda Türkiye ihracatını
yapıyor. Yani dünyada tek belirleyici olduğumuz üründe ne yurt içerisindeki
fiyatları ne de yurt dışı fiyatlarını, ihracat
fiyatlarını kontrol edemiyoruz. Maalesef, yurt içerisinde bununla
ilgili yatırım yapılmadığı için ihracat etmek
zorunda olduğumuz bir ürün. Bunun ancak yüzde 10u içeride kuruyemiş
olarak kullanılıyor, yüzde 5i ekmek gibi kullanılıyor,
kalanının hemen hemen tamamını ihraç etmek
durumundayız. Dolayısıyla bu zorunluluk ortadayken,
bakıyorsunuz, bunu ne kadar doğru yapabiliyoruz, ihracat
fiyatlarını ve yurt içi fiyatlarını ne kadar kendimiz
tespit edebiliyoruz? Burada ciddi problemler var.
En son söyleyeceğimi en başta
söyleyeyim. Fındık fiyatlarının Almanya borsasında
belli olması, sadece Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde olan bir
sorun değil. Bu, geçmişten beri gelen bir sorun. Tabii Adalet ve
Kalkınma Partisinin uzun bir iktidardan sonra bu sorunu çözmesini
beklerdik. Bu sorunu çözemediği gibi AKP döneminde, bize bir sorun daha
hediye etti AKP fındıkla ilgili olarak. O da ne? Yurt içerisindeki
fiyatları da artık yabancılar belirliyor. Yani eskiden hiç
olmazsa yurt içi fiyatlarını yurt içerisindeki üreticiler, yurt
içerisindeki tüccarlar, bizim ihracatçılarımız belirlerken bugün
bakıyoruz yurt içerisindeki fiyatları da kimler belirliyor?
Yabancılar belirliyor. Bir tane İtalyan firması tamamen
piyasanın tamamına hâkim. Güya adı serbest piyasa. Yani bütün
piyasaya hâkim. Değişik alım yapan ihracatçı firmalar var
ama hepsi o firmanın elemanları, o firmanın şirketleri.
Şimdi, böyle bir yerde Fiyat piyasada oluşsun. diye
başına bırakılmış ve üreticimiz mağdur
edilmiş durumdadır. Üretici mağdur edildiği gibi ülkenin,
tabii, döviz gelirlerinde de ciddi düşüş var.
Diğer sorunları neler? Bunu biraz
daha açacağım birazdan. Girdi maliyetleri yüksek. Tabii
zamanımız kısa, bütün bunları detaylı olarak
konuşma imkânımız maalesef yok. Girdi maliyetleri yüksek. Gübre
fiyatları, ilaç fiyatları, toplama maliyetleri fındıkta son
derece yüksek.
Şimdi, destekleme alımları,
maalesef, üreticinin sorunlarını çözmüyor, küçük üreticinin, tüccara
ve tefeciye bağımlılığını ortadan
kaldırmıyor. Yani tamamen küçük üretici, özellikle küçük üretici
tefeciye mahkûm olmuş durumda. Serbest piyasanın
çalışmaması burada -az önce ifade ettiğim gibi- temel
sorun.
Şimdi, bir rekolte meselesi var. Bu
rekolte güya teknik bir işmiş gibi ortaya konuluyor fakat tamamen
alavere dalavere tabiri caizse, manipüle ediliyor. Ürünün biraz yüksek
olduğu zamanlarda hemen, daha doğrusu yüksek olmasa bile, fiyatlar
bir miktar yüksek gibi olacak olsa rekolte fazlasından bahsediliyor. Yüzde
yüz hata yapan, yıllarca yaptığı tahminlerde hata yapan
rekolte yapıcılar var, rekolte tahmincileri var. Bunlara hiç kimse
bir şey söylemiyor, Kardeşim, geçen yıl şu kadar rekolte
dedin, bu tutmadı. Sen niye böyle yapıyorsun? Burada bir manipülasyon
mu var? deyip devlet işin üzerine gitmiyor. Üreticiyi mağdur eden
bir durum bu rekolte tahminleri.
Buna ilişkin önerimiz de bu rekolte
tahminlerinin devlet tarafından düzgün, adam gibi
yaptırılması. Yoksa, sadece rekolteye
sıkıştırılan bir fındık üreticisi var, bir
fındık fiyatı var.
Şimdi, diğer taraftan
bakıyorsunuz, depolama imkânları yok fındık üreticisinin.
Yani depolama imkânı olmadığı zaman elinden ürünü hemen
çıkarmak zorunda kalıyor üretici. Dolayısıyla, yine, burada
da arz, bir anda fındık piyasaya indiği için fiyatlar da
düşük kalmak durumunda kalıyor.
Diğer bir sorun: Alivre
satışlar. Burada, tabiri caizse, bazı fındık
ihracatçıları kumar oynuyorlar. Nasıl kumar oynuyor? Daha ortada
fındık yok, fiyat yok, hiçbir şey yokken belli fiyattan ithalatçı
firmalarla sözleşme yapıyorlar. Bunların eğer zarar etme
gibi bir durumları varsa bu alivre satışlar çerçevesindeki
bazı tüccarlar da -büyük tüccarlardan bahsediyorum- bunlar da
piyasayı manipüle ediyor, fiyatları aşağıya çekiyor.
İhracatçı firmalar kurumsal
değil. Bir kişinin birden fazla firması var. Sayı
çokmuş gibi görünüyor. Oysa hepsi aynı kişinin.
İhracatçı pazar bulmuyor. Enteresan
bir sorun da bu. İhracatçı pazar bulmuyor, ithalatçılar geliyor
bizim ihracatçıları buluyor. Dolayısıyla, pazar
çeşitlenmesi de yapılamıyor. Bir tane firmaya piyasa mahkûm
kalıyor.
Fiyatta diğer bir etken de aflatoksin
konusu. Biraz böyle fiyatlar yukarı doğru gidecek olursa hemen Sizin
ürününüzde bu zararlı madde var. deniliyor, Aflatoksin var. deniliyor
ve hemen fiyatlar aşağıya çekiliyor. Bunun aslının
olup olmadığını da hiç kimsenin
araştırdığı yok, devlet burada maalesef çaresiz bir
şekilde fındık üreticisini kaderine terk ediyor.
Şimdi, verimliliğin düşük
olduğunu biliyoruz. Verimlilik düşük. Verimlilik niye düşük?
İşte, zaten maliyetleri ancak çıkartıyor. Hiç kimse
fındık arazisini yenileme gibi, ıslah etme gibi bir noktaya da
gitmiyor. Bu konularda yapılan gayretlerle de maalesef şu anda sorun
çözülemedi.
Şimdi, ilk yapılması gereken
iş, bu tekelci durumu, bu tekelci yapıyı yani Türkiyede fiyatı
belirleyen
Bakın, bir tane alıcı var, nereden bakarsanız
bakın, yüzlerce görünmesine rağmen tek bir alıcı var. Bu
alıcı da maalesef yabancı, isterse yerli olsun, önemli
değil. Bu alıcı bütün fiyatı belirliyor ve ondan sonra bunu
çözmeye yönelik de devlet hiçbir şey yapmıyor. Bu da, az önce ifade
ettiğim gibi, Adalet ve Kalkınma Partisinin fındık
üreticisine armağanıdır. Yani, hiç olmazsa geçmişte
fiyatı Türkiye kendisi belirliyordu, ihracat fiyatını
belirleyemese de ülke fiyatını kendisi belirliyordu. Şu anda
bunu da, maalesef, ülkede kendimiz belirleyemiyoruz.
Şimdi, tabii, bu fiyattaki oynaklık,
fiyattaki istikrarsızlık sadece üreticiyi değil esnaf ve
sanayiciyi de zor durumda bırakıyor. Küçük esnaf da fındık
almış, fındığı -atıyorum- 15 liradan
alıyor, ondan sonra fındık düşüyor 8 liraya, bu insanlar da
zarar ediyor. Dolayısıyla, fındık fiyatlarına bir
istikrar getirmek durumundayız.
Şimdi, bu depo meselesinin önemli
olduğunu ifade etmiştim. Oysa lisanslı depolar
yapılmış olsa yani pazara ürün bir anda inmeyecek, ürün
fiyatları daha böyle zamana yayılacak, dolayısıyla üretici
mağdur olmayacak. Diğer taraftan, vatandaş da o lisanslı
depodaki ürününü ipotek göstererek bankadan kredi çekme imkânına
kavuşacak, tefeciye gitmek durumunda kalmayacak. Dolayısıyla,
üreticimizi bu şekilde koruma imkânınız olmasına
rağmen, bu lisanslı depolarla ilgili olarak hiçbir adım maalesef
atılmıyor.
Şimdi, sonuç olarak, Karadeniz
halkının ana geçim kaynağı olan, Türkiye için hem ekonomik
hem de toplumsal bir değere sahip olan fındığın yerini
tutacak başka bir ürün yoktur, bunun farkına varılmalı ve
kıymeti bilinmelidir. Fındık üreticilerinin
sorunlarının çözülmesini ve mağduriyetin giderilmesini, millî gelirden
hak ettiği payı almasını temin edecek
sağlıklı bir fındık politikasının tanzim
edilmesi şarttır. Bunun için yapılması gerekenler de
öncelikle, az önce ifade ettim, fiyata istikrar sağlamalıyız.
Fiyat oynaklığı sanayicinin de aslında önünü görmesini engelliyor,
ithalatçının da, ihracatçının da önünü görmesini engelliyor.
Bunda fiyata da istikrar kazandıracak bir mekanizma bulmak
durumundayız. Bunun için devlet olaya el koymalıdır,
yapılması gereken en temel şey
Bununla ilgili dünyada bellidir.
Mesela, Amerikada badem borsası var. Piyasayı düzenleyecek,
kurallarını belirleyecek ve gerektiğinde piyasaya müdahale
edecek bir kurum kurmuş Amerikalılar ve burada üreticiyi de,
piyasayı da, sanayiciyi de, herkesi koruyacak, ülkenin genelini koruyacak
bir mekanizma oluşturmuş. Bizde de bunu yapmamız lazım.
Yani ürünü, mesela, müdahale kurumu ne yapacaktır? Bir defa belki bir
fiyat alım garantisi verecektir ki bu da olmak zorundadır.
İkincisi, ürünün çok fazla olduğu dönemlerde piyasaya girip ürünü
satın alacak, ürünün az olduğu dönemlerde piyasaya ürün verecek bir
yapı kurulmak mutlaka zorundadır. Bu yapı da denetlenmelidir.
FİSKOBİRLİK bunu yerine
getirebilir mi? FİSKOBİRLİK belki bunu yerine getirebilir ama
bugünkü hâliyle olmaz, FİSKOBİRLİKe finansman desteği
sağlanmalı. FİSKOBİRLİKin üzerinden AKP elini
çekmelidir. Bütün sorunların aslında temelinde bu vardır.
FİSKOBİRLİK son derece siyasileştirilmiştir AKP
döneminde.
Girdi maliyetleri düşürülmelidir, rekolte
tahminlerini bağımsız yapacak kurumlar
oluşturulmalıdır. Lisanslı depoların işin olmazsa
olmazı olduğunu ifade ettik. Mutlaka lisanslı depoları
kurmamız gerekmektedir. Üreticinin de fındığı
emanetçiye vermesini bu şekilde
Aslında lisanslı depoculukla
bunun önüne geçme imkânımız vardır. Az önce ifade ettiğim
gibi, fiyat alım garantisinin verilmesi de burada önemli bir etken
olacaktır.
Son olarak da, fındığı
daha fazla kendi sanayimizde kullanacak yeni yatırımcıları
da ülkeye çekmemiz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) - Ben Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Usta.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz İç Tüzük 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Özel, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya
Karayolları Genel Müdürlüğünde taşeron olarak çalışan
8 işçinin mezhebi ve siyasi kimlikleri nedeniyle işten
çıkarıldıkları iddialarına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
çok teşekkür ederim.
Meclisimiz tarafından bilinip iktidar
partisi tarafından takip edilmesi gereken bir husus var. Amasyada
Karayollarında taşeron olarak çalışan 8 işçi eski
çalışanlar bunlar- sebepsiz yere işten çıkarılıyor.
Sonra 70 kişinin işe alınacağı duyuruluyor. Bu
arkadaşlarımız tekrar başvuruyorlar ama bu 8 kişi
işe alınmıyor. Firmanın yetkililerine sorulduğunda
firma yetkilisi diyor ki: Biz sizden çok memnunuz ama emir yüksek yerden
geldi. Araştırıyorlar, gidiyorlar, en sonunda, Amasya
Karayollarında ismi Kenan olan bir Müdür Yardımcısı Daha
çok bizi sıkıştırmayın. Bu siyasetten ve bu mezhepten
olduktan sonra sizin bu işe girmeniz mümkün değil. diyor.
Şimdi, tam ülkenin siyasi gerginlikler ve bölgemizdeki mezheple ilgili
ayrılıkların kaşındığı bir sırada
insanların mezhebi ve siyasi kimlikleri gösterilerek ekmekleriyle
oynanmasına iktidar partisi sessiz kalacak mı, yoksa bu işe
müdahale mi edecekler?
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özel.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan, böyle iddialarla o sorulmaz ki. Doğru mudur, değil midir
bilmiyoruz; muhatap aramamış. Arasın muhatabını, böyle
bir öğrenelim öncelikle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Muhataplar arkada
oturuyor bak.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bana gelen bu oldu,
hemen söyleyeyim olmaz, doğru bir yaklaşım değil bu.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Samsun Milletvekili Erhan Usta
tarafından, fındık üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
bu sorunların çözümüne yönelik alınabilecek tedbirlerin ve
yapılabilecek düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla 17/11/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
17 Kasım 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisi aleyhinde Cemal Öztürk, Giresun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; fındık üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak bu sorunların çözümüne
yönelik alınabilecek tedbirlerin ve yapılabilecek düzenlemelerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca MHP
Grubu tarafından verilen Meclis araştırma önergesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlarım.
Evet, fındık Türkiye'nin en önemli
tarım ürünüdür. Ülkemizin Doğu Karadeniz Bölgesi başta olmak
üzere, İstanbul Boğazına kadar olan sahil şeridinde
yetiştirilen millî bir ürünümüz. Tartışmasız, en üstün
olduğumuz tarım ürünü. Dünyada, tartışmasız, 1
numarayız.
Fındığın elbette çok
sorunu var, fındık müstahsilinin sorunu var. Bugün geldiğimiz
noktada -ki temmuz ayında da yine araştırma önergesi gündeme
gelmişti, MHP Grubu tarafından getirilmişti- biz
fındığı tartışmaya devam ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, ben bir fındık
müstahsiliyim aynı zamanda. Fındıkla büyüdük, öğrenimimizi,
bütün çocukluğumuzu fındık bahçelerinde geçirdik,
fındıktan elde ettiğimiz gelirlerle bu noktalara geldik,
hamdolsun. Fındık dolayısıyla bizim için çok değerli,
her zaman gündem yapmamız gereken bir ürün ama aynı zamanda, ben,
fındıkta, FİSKOBİRLİK Genel Müdürlüğü de
yaptım bir dönemde. Dolayısıyla, söyleyeceklerim çok önemli.
Şimdi, AK PARTİ iktidara
geldiği 2002 yılında, fındığın
fiyatları bugünün parasıyla 1,5 TLydi, piyasa fiyatı. Hatta, o
günkü Hükûmet 1,5 TL ilan etmişti ama hafızalarımızı
tazeleyelim, bugün Sayın Cumhurbaşkanımız olan, o gün AK
PARTİ Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Giresun
Meydanında Biz iktidara geldiğimizde fındık -o günün
parasıyla- 2 milyon TLnin -ama bugünün parasıyla da 2 TLnin-
altına düşmeyecek. diye açıklama yapmıştı ve
ardından da AK PARTİ iktidara geldi.
Ben Genel Müdür olduğumda da Hazinenin,
FİSKOBİRLİKin depolarında bulunan 48 bin ton
fındığı mevcuttu, Hazine adına almıştı
FİSKOBİRLİK. O fındığı satışa
çıkardık. 2003ün Haziran ayıydı ama maalesef 1,6 liradan
satamadık.
Dolayısıyla,
fındığı tek başına fiyat yönüyle
tartıştığımızda nereden nereye geldiğimizi
anlatmak için bu misali veriyorum: 2 lira olan, o günün şartlarında
da 1,5 TLye bile satamadığımız, 1,6 TLye
satamadığımız fındığın bugün en kötü
fiyatı olan bugün sabah aldığım fiyat Giresun kalite 11,5
TL, Ordu kalite dediğimiz Levant kalite de 10,5 TL civarında, bugünkü
piyasa fiyatı. Ama sorun ne? Piyasada, eylül ayında 11,5 TLden başlayan
Giresun kalite fındık 15,5 TLye kadar çıkmıştı,
bugün tekrar 11,5 TL civarlarına inmiş. Ordu kalite de yine 10,5
TLden açılmıştı, o da 14,5 TLyi gördü, tekrar bu
fiyatlara düştü.
Sorun buradan kaynaklanıyor gibi gözükse
de fındığın sorununu biz her yıl sadece fiyat
bazlı tartışmaya devam ettiğimiz müddetçe
fındıkla ilgili konuyu bir noktaya getiremeyiz.
Dolayısıyla, fındığı tartışırken
şu 4 ana unsuru dikkate almak zorundayız: Müstahsili, taciri,
sanayiciyi ve tüketiciyi. Hep tartışmayı müstahsil bazlı
yapıyoruz. Ben de, dediğim gibi, bundan memnunum çünkü fiyatlar ne
kadar yüksek olursa Türkiye bundan çok iyi gelir elde ediyor, müstahsilimiz
gelir elde ediyor. Ama fındığın sorunu sadece fiyat
değildir. Fındığın biz yüzde 70ini, 75ini dünyaya satmak
zorundayız, hatta zaman zaman bu yüzde 80leri buluyor.
Fındığın ancak yüzde 20sini biz iç tüketimde
tüketebiliyoruz. Ama fiyatlar yükseldiğinde yabancı ülkelerde de
fındık üretimini bir nevi, dolaylı olarak teşvik
ettiğimizi, tüketiciyi de fındıktan diğer alternatif
ürünlere kaydırdığımızı da bilmek
zorundayız.
Dolayısıyla, evet,
fındığın sorunları vardır ama bu sorun yeni
değildir, devam edecektir. Sadece fındık sektöründe değil,
bütün sektörlerde olduğu gibi, dünyada şu anda ekonomilerde bir daralma
vardır, bu, fındığa da aksetmiştir.
Ben şunu söylemek istiyorum: Türkiye AK
PARTİ hükûmetleri döneminde diğer ürünlerde olduğu gibi
fındıkta da fiyat bazlı olarak 3 kat, 4 kat gelir elde etme
imkânına kavuşmuştur. Nitekim, bahsettiğim 2002
yılında yaklaşık 92 sent olan fiyatlar şu anda,
şu günkü hâliyle bile, en kötü olduğunu söylediğimiz bugünlerde
bile 3 doların üzerine çıkmıştır. Denilebilir ki: Bu
piyasa fiyatlarıdır. Evet, doğrudur ama AK PARTİ
hükûmetleri 2009 yılına kadar, fındıkta gerek FİSKOBİRLİK
kanalıyla gerekse de özellikle Toprak Mahsulleri Ofisini devreye sokarak
fiyat yoluyla fındığı desteklemiş, 2009
yılından sonra da alan bazlı destek dediğimiz yolla
müstahsilimize her yıl bütçeden bugüne kadar 5 milyar TLnin üzerinde hibe
vermiştir. Bu sene de, önümüzdeki günlerde gelecek olan Tarım
Bakanlığı bütçesinde 850 milyon gibi bir kaynak, yine, 2017
yılında fındık müstahsiline aktarılacaktır.
Dolayısıyla, AK PARTİ Hükûmetleri fındığı
her zaman desteklemiş, sadece fiyat yoluyla değil, bunun yanında,
işte, gübre yoluyla, mazot yoluyla, TARSİM yoluyla tarıma
verdiği bütün destekleri, yine, fındık müstahsiline de vermeye
devam ediyor. Ama fındığın en önemli sorunu verimlilik
sorunudur. Değerli arkadaşlar, fındık bölgesi milletvekili
arkadaşlarla biz zaman zaman bir araya geliyoruz, bunu
değerlendiriyoruz ama verimliliği bir şekilde artırmak
zorundayız. Çünkü bilhassa Doğu Karadeniz Bölgesinde ve özellikle
Giresunda fındık ağaçları yaşlanmıştır
ve fındıkta dekar başına bizim verimliliğimiz neredeyse
70-75 kilolara düşmüştür. Batı bölgesinde verimlilik yüksek.
Batı bölgesinde bir aile ortalama 10 tonun üstünde fındık
üretiyor ama bu, Giresunda 1 tonların altına düşmüştür.
O bakımdan, fındığı
düşünürken elbette ki ülke bazında bizim bir fındık
politikamızın olması gerekiyor, Hükûmetimiz de bu konuda
çalışmalarına devam ediyor. Nitekim geçen sene Tarım
Bakanlığımızın aldığı üç tane önemli
karar vardı. Bu kararlardan iki tanesini yürürlüğe koydu,
lisanslı depoculuk konusunda biraz gecikme oldu. Giresun Ticaret
Borsasının yapmış olduğu lisanslı depoculuk 17
bin ton, önümüzdeki günlerde o da faaliyete geçiyor. Biraz gecikme
olduğunu ben de kabul ediyorum ama inşallah 2017 sezonunda
fındıkla ilgili daha kalıcı, daha güzel müjdeler önümüzdeki
günlerde Sayın Bakanımız tarafından açıklanacak.
Bugünler geçicidir, AK PARTİ hükûmetleri her zaman olduğu gibi bu
dönemde de önümüzdeki dönemlerde de fındık müstahsilinin yanında
olacaktır, olmaya devam edecektir. O bakımdan, alan bazlı
destekler başta olmak üzere gübre desteği, TARSİM desteği
devam edecek, devam ediyor. Fındık müstahsilinin dostu AK PARTİ
hükûmetleridir.
O bakımdan, Meclisimiz fındık
araştırması açar, açmaz, ben onu bilemem ama fındıkla
ilgili sorunların geçici olduğunu, arızi olduğunu söylemek
istiyorum. Fiyatlar düşer, kalkar ama neticede fındık bizim
geleneksel ürünümüz, fındık üretmeye devam edeceğiz ve Hükûmetimiz,
AK PARTİ her zaman fındık müstahsiline desteğini sürdürecektir.
Bu bakımdan, Meclis araştırmasıyla ilgili ben
araştırma kararını Meclisin takdirine bırakıyorum
ama şu an için fındık müstahsilinin Hükûmetimizin daima
arkasında olduğunu belirtiyor, heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Öztürk.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi
lehinde Bülent Yener Bektaşoğlu, Giresun Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bektaşoğlu.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin fındıkla ilgili verdiği araştırma
önergesinin lehinde konuşma yapacağım. İnşallah
konuşmalarımız fındık üreticimizi memnun eder. Fındıkta
Mecliste alınacak kararımızın üreticimizin lehinde
olmasını gönülden arzu ediyorum.
Evet, sevgili vekiller, biraz önce
konuşmaları dinledik. Fındık, tabii, Türkiyenin millî bir
ürünü, çok önemli bir ürün. 49 tarım ürünü içinde yılda 2,5 milyar
döviz getiren tek tarımsal ürünümüz. 502 bin üreticiyi direkt
ilgilendiren, 8 milyon nüfusu da endirekt ilgilendiren çok önemli bir
tarımsal ürünümüz. Fındıkla ilgili, tabii on dakikada burada
söylemlerimizi, dilek, taleplerimizi anlatmamız mümkün değil. Hem
Türkiyenin en büyük nüfusuna hitap edeceksiniz hem en büyük dövizi
sağlayacaksınız, on dakikada fındığı burada
ifade edeceğiz, bu mümkün değil. Ama yine de önemli bazı
noktalara değinmek istiyorum: Doğu Karadeniz Bölgesi için
fındık, alın terini, göz nurunu temsil eden kutsal bir baş
tacı ürünümüz. Fındık, sadece Karadenizin değil, göz
bebeği olan bütün ülkemizin önemli bir ürünü, millî bir ürünümüz.
Bakın şu çok önemli, ithalat katkısı olmadan direkt olarak,
saf olarak ülkeye en büyük döviz getiren tek tarım ürünümüz
fındık. Bunu, onun için çok önemsiyorum. Fındığın
-üreten değil- üzerinde AKPyle tekelleşen Ferrero firması
maalesef son zamanlarda tek tekelleşen firma oldu. Düşünün, bir
yabancı firma Türkiyede hem alıcı hem satıcı konumuna
geldi; fındığı istediği gibi elinde oynatıyor ve
bundan da tabii hem ülkemiz hem üreticilerimiz maalesef çok çok zarar görüyor.
Biz, fındıkta pazar üstünlüğümüzü biraz kaybeder duruma geldik
dünya genelinde. Hem fındığın dünyada en büyük üreticisi
olacaksınız hem pazar üstünlüğünüzü birtakım olaylarla,
birtakım müdahalelerle kaybedecek duruma geleceksiniz; bunu kabul etmemiz
mümkün değil. Oysa bu firma Türk fındığının yüzde
68ini bizden ithal ediyordu, şimdi kendi fabrikaları ve
manavları üzerinden fındığı topluyor, kendisi ihraç
ediyor. Düşünün, yabancı bir firma hem alıcı hem
satıcı, buna tahammül etmek mümkün değil.
Kurduğunuz bu düzen sayesinde
fındık 20 lira seviyesinden 8-10 lira seviyesine düştü. Sevgili
Cemal kardeşim biraz önce Fındık 10-11 lira. dedi. Ben de
öğrendim şimdi Fındığımız 10 lira.
dediler. Önemli değil, 10-11 lira arasında gidip geliyor. Bu,
üreticimizin hakkı değil. Buna üzülüyoruz Yazık değil mi,
ayıp değil mi, günah değil mi? diye.
Fındık zor coğrafyanın bir
ürünü, aynı zamanda sosyolojik de bir ürün. Fındık
olmadığı takdirde... Karadeniz Bölgesi maalesef çok göç veren
bir bölge. Tek ürünümüz, başka bir gelir kaynağımız yok,
onun için çok önemli sosyolojik bir olgu.
Sırf Hanslar kazansın diye Hasan
dayının emeğini heba etmeye, gelirinin en az
yarısını çalmaya ne hakkımız var? Bir taraftan Hasan
üretiyor, bir taraftan Hans kazanıyor. Buna alkış yapın, bu
önemli. (CHP sıralarından alkışlar)
6 ilde yaşayan 8 milyon üreticinin tek
geçim kaynağının hak ettiği değere
ulaşmasının yolu devlet müdahalesinden geçiyor. Sizleri,
Ferreronun değil, üreticinin Bakanı olmaya davet ediyorum. Bu
manipülasyona daha fazla göz yummamız mümkün değil.
Yapacağınız tek şey, FİSKOBİRLİKi yeniden
devreye sokmaktır. Bu, bütün tarım ürünleri için geçerlidir.
Yalnız FİSKOBİRLİK, fındık için değil, bütün
tarımsal ürünler için kooperatiflerimizi mutlaka faaliyete geçirmemiz
lazım.
TMOyu bir dönem fındık almaya
zorladılar. TMO buğdaydan anlar, fındıktan anlamaz. Çok
büyük bir keşmekeşlik oldu, inanılmaz bir karmaşa oldu.
Adam fındığı görmemiş, tanımamış,
bahçesini bilmiyor, fındığı tanımıyor; fındık
alımına başladı Karadenizde, maalesef biz bunu
yaşadık. Adam erik koymuş fındığın
arasına, eriği fındık diye aldılar, böyle bir
alış olur mu?
Bu, dünyanın neresinde görülmüş?
Türkiye, gidip mesela Amerika Birleşik Devletlerinde badem,
İtalyada üzüm, Akdenizde zeytin fiyatlarını belirleyebiliyor
mu? Bu, bizim için çok önemli arkadaşlar.
Yapacağımız şey
Şunu
yapmamız lazım: Fındık fiyatını belirleyen bu
firmalara ne verdiniz de aldınız bilmem ama söz verdiğiniz
belli. Ben her fırsatta dile getiriyorum, fındıkta bu firma
eliyle manipülasyon yapılıyor, üreticinin alın teri sömürülüyor.
Verdiğimiz sayısız önerge, yaptığımız onca
konuşma ve açıklamalarda vurguladığım gibi,
yabancı firmalar manipülasyon yaparak fındık
fiyatlarını maalesef düşürüyor. Gerçek, sonunda partinizin
milletvekilleri tarafından da kabul edildi. Geçtiğimiz günlerde
Sayın Başbakana bu konuda Afyonda bir dosya sunuldu. Dosyada ne
olduğunu bilmiyoruz ancak bu önemli bir itiraftır. Siz de sonunda fındığın
piyasasında yabancı sektörün belirleyici olduğunu kabul ettiniz.
Manipülasyon yasalara göre bir suçtur, bu suçu işleyenlerin kim
olduklarını biz bilmiyoruz, siz de ortaya çıkarın. Sermaye
Piyasası Denetleme Kurulu bunu neden sorgulamıyor? Bunun mutlaka
araştırılması lazım.
Fındık, zor coğrafi
şartlarda yetişen bir üründür demiştim. Doğu Karadeniz
Bölgesinde, zaman zaman kendi bölgemde de yüzde 70-60lara varan bir meyilde
fındık toplanıyor. Girdi maliyetleri -biraz önce sayın
vekillerim de söylediler- gerçekten çok fazla, girdi maliyetlerimiz. Bugünkü
fiyatlar bu maliyetlerimizi kurtaramıyor ama AKP yönetimi geldiğinden
beri ben size şunu itiraf edeyim: Karadenizdeki fındık
üreticisinin yüzü hiç mi hiç gülmedi. On dört yıldır, bunu açık,
seçik ve net olarak söylüyorum, Karadenizde fındık üreticisinin yüzü
hiç mi hiç gülmedi.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Bülent ağabey,
insaf, insaf ya! 1,5 liradan 11,5 liraya çıktı.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla)
Bizim fındıkla ilgili -ben Cemali duymuyorum- en önemli
tespitlerimizden bir tanesi de şu arkadaşlar: Biz, alan bazlı
destekten ziyade ürün bazlı destek istiyoruz, ürün bazlı destek
istiyoruz. Biz, Türkiye genelinde dönüm başına üretici ülkeler içinde
en az fındık üreten bir ülkeyiz; dönüm başına ortalama
80-90 kilogram civarında, bu, İtalyada 250-290 kilogram
civarında. Mutlaka bunun desteklenmesini istiyoruz ürün bazında.
Bir diğer tespitimiz de şu
değerli arkadaşlar fındıkla ilgili: Fındık
bölgelerimiz çok yaşlandı, artık verim gittikçe düşmeye
başladı. Bu yaşlı fındık bahçelerimizin destekli
bir şekilde yavaş yavaş, yavaş yavaş gençleştirilmesi
lazım, bunun mutlaka sağlanması lazım.
Yakın bir geçmişte bölgemizin
coğrafi şartlarında da birtakım değişiklikler
fındık üretiminde birtakım azalmalara sebep oldu. Bunlardan bir
tanesi de HESler. Maalesef, Doğu Karadeniz Bölgesinde inanılmaz
civarda, sayıları bini, 2 bini bulan HES politikasıyla
fındıkta o vadide yeterince buharlaşma olmadığı
için filizlerimizde büyüme olmadı yani
fındıklarımızdaki verim oranı düşmeye
başladı. Bunu çok önemsiyorum.
Fındık bizim alın terimiz, göz
nurumuz; bizim için çok önemli. Üreticimiz fındığın
desteklenmesini mutlaka arzu ediyor. Son zamanlarda
fındığımızla ilgili,
fındığımızı tehdit eden bir külleme
rahatsızlığı daha doğrusu mantara benzer bir
rahatsızlık hasıl oldu. Bu, üretimimizi çok düşürdü. Ama bu
sabah yeni bir duyum aldım; Tarım İl Müdürlüğümüzün bu
konuda önemli bir çalışması olmuş, kendilerine
teşekkür ediyorum. Zannediyorum bu küllemeyi önleyebilecek faydalı
bir ilaç bulunmuş. İnşallah bunu da en iyi şekilde
vatandaşlarımıza, köylümüze, üreticilerimize anlatırlar,
bunu da halletmiş oluruz.
Bizim aynı zamanda şöyle bir
teklifimiz de var âcizane: Karadeniz Bölgesinde en sağlıklı, en
güzel, aroması en yüksek fındığı Giresun bölgesi
yetiştiriyor. Bu, dünyaca tescillenmiş.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Bu doğru.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla)
İktidardan doğru teyidini aldım.
Bu fındığımıza
ayrı bir fiyat uygulanması, ayrı bir fiyat verilmesi bizim
isteğimizdir, arzumuzdur. Giresun fındığı hakikaten
kalite olarak, aroma olarak yetiştiği coğrafyada en değerli
ürünümüz diye düşünüyorum.
Doğu Karadenizde fındık
üretiminin düşük seyretmesinin en önemli faktörlerinin başında
gelen -biraz önce arz etmiştim- bu yaşlı fındık
bahçelerimizin desteklenerek mutlaka en kısa zamanda gençleştirilmesi
lazım diye düşünüyorum.
Türkiyede bahçeden başlayarak ihracata
kadar geçen bütün alanları düzenleyen kuralları içeren
kalıcı, değişmez, doğruları olan yönetim, üretim,
tüketim, ticaret odaklı bir fındık politikasının
mutlaka oluşturulması lazım arkadaşlar. Bunu 8 milyon
ilgilenen ve 502 bin üretici adına yüce Meclisten talep ediyorum, bunu
önemsiyorum.
Bir de bugün piyasaya hâkim olan Ferrero
firması yerine FİSKOBİRLİKin piyasanın -tekrar
ediyorum- ana aktörü olmasını gönülden destekliyoruz, değil mi
Sayın Vekilim?
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Evet.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Fındıkta yabancı sermayenin
tekelleşmesine izin verilmemeli. Bunun yerine, yerli
yatırımcıyı özendiren iş, istihdam, katma değer
yaratan fındık ekonomisi politikalarımızın mutlaka
uygulanması lazım. Katma değeri yüksek üründe
-fındıkla ilgili- İsviçre bizden fındığı
alıyor, bizim 10 mislimiz KDV üreterek bundan gelir elde ediyor. Biz,
maalesef, fındık üreticileri olarak bunu halledemedik.
Fındık ülkemiz için çok önemli
arkadaşlar. Fındıkla ilgili, önünüze bir tasarı gelirse,
sizden rica ediyorum, hiç ithalat katkısı olmadan, hiç destek olmadan
en fazla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla)
döviz getiren bir ürünümüz. Böyle bir ürünü desteklemenizi gönülden arzu
ediyorum.
Hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bektaşoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Tülay Kaynarca, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tülay Hanım, on
dakikalık bir fındık konuşması bekliyoruz.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
MHP grup önerisini dikkatle dinledik.
Fındık üreticilerimizin, çok değerli çiftçilerimizin sorun ve
sıkıntılarına hâkimiz, Hükûmet olarak da gereğini
yapma konusunda ciddi çalışmalarımız var. Zaten az önce,
çok Değerli Giresun Milletvekilimiz yaptıklarımızı,
yapmayı hedeflediklerimizi, çiftçimiz konusundaki tüm hassasiyetlerimizi
ayrıntılarıyla ifade ettiler. Dolayısıyla, arife tarif
gerekmez diye düşünüyorum çünkü gündemimizde çok hassas konular var, Türk
Ceza Kanunuyla ilgili değişiklik ve bununla ilgili,
çalışmalarla ilgili bir kanun tasarısı getirilmesi
düşünülüyor.
Dolayısıyla, bu görüş ve
düşüncelerle grup önerisinin aleyhinde söz aldığımı
ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kaynarca.
Milliyetçi Hareket Partisi grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ediyoruz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kabul ediyoruz.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kabul edildi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kabul edildi efendim,
kabul edildi.
BAŞKAN - Öneri kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kaç taneyle kaybettik?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Nasıl oldu?
Sayalım efendim, sayalım.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili
Gamze Akkuş İlgezdi ve arkadaşları tarafından,
Türkiyedeki kayıp sığınmacı çocukların
akıbetlerinin araştırılarak terör örgütleri tarafından
kaçırılarak ya da kandırılarak eylemci olarak
yetiştirilenlerin tespit edilmesi amacıyla 12/10/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Kasım
2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 17/11/2016
Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdi ve arkadaşları tarafından, Türkiyedeki kayıp
sığınmacı çocukların akıbetlerinin
araştırılarak, terör örgütleri tarafından
kaçırılarak ya da kandırılarak eylemci olarak
yetiştirilenlerin tespit edilmesi amacıyla 12/10/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (786 sıra no.lu) Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 17/11/2016 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde ve aleyhinde toplam dört sayın milletvekiline söz
vereceğim.
Lehinde ilk konuşmacı Gamze
Akkuş İlgezdi, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akkuş İlgezdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına verdiğim araştırma önergemiz
hakkında söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Umudun öfkeye, inancın acıya,
arkadaşlığın düşmanlığa dönüştüğü
günlerde yaşıyoruz. Doğudan batıya, kuzeyden güneye dört
bir yanımızı saran çatışma ve savaşlara
şahit oluyoruz. İnsanlığın içine itildiği bu
kirli savaş bizleri olduğu kadar aynı zamanda geleceğimizi
yani çocuklarımızı da hedefliyor. Sadece ülkemizde değil,
dünyanın dört bir yanında çocuklarımız acının,
şiddetin, kanın ve gözyaşının öznesi hâline geldiler.
Ne yazık ki çocuklarımız, arkadaşlığı
değil, düşmanlığı; türkülerimizi,
şarkılarımızı değil,
ağıtlarımızı öğreniyorlar; sıcak bir somun
ekmeği değil, gözyaşını paylaşıyorlar;
gökyüzünde allı pullu balonları değil, havanları,
topları, mermileri yani ölümü görüyorlar. Oysa ne diyordu büyük usta
Nazım Hikmet? Dünyayı çocuklara verelim, hiç değilse bir
günlüğüne doysunlar/ Bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı.
Ne yazık ki bugüne kadar başarılı olamadık.
Değerli vekiller, bugün dünya,
sayıları 50 milyonu bulan 18 yaşından küçük mülteciye ev
sahipliği yapıyor. Başta terör örgütleri olmak üzere, suç
çeteleri ve insan kaçakçıları bu çocukları acımasız birer
silah hâline dönüştürüyorlar. Bakın, bunun en yakıcı
örneklerinden birini 20 Ağustos 2016da Gaziantepteki terör
saldırısıyla yaşadık. 33ü çocuk, 57 kişinin
hayatını kaybettiği, dar sokaklarında onlarca
acının kulaktan kulağa fısıldandığı
Beybahçe Mahallesi artık bir hüzün müzesi çünkü 4 evladını
kaybetmiş bir anneyi, oğlunun cesedini aylar sonra bulan bir anneyi,
Emine Ayhanı teselli edecek sözler henüz icat edilmedi.
Değerli vekiller,
anımsayacaksınız, Gaziantepteki saldırıda failin
12-14 yaşlarında bir çocuk olduğu bildirilmişti ancak
ilerleyen süre sonunda valilik yeni bir açıklamayla yaşın biraz
daha büyük olduğunu açıkladı. Devlet ciddiyetine
yakışmayan açıklamalara alışmış olsak da bu
olay bir gerçeği hatırlattı bizlere: Terörün en
acımasız yüzüyle, çocuk savaşçılar tehdidiyle her an
karşı karşıya olduğumuzu. Oysa bizim Gaziantep
saldırısıyla varlığından haberdar olduğumuz
çocuk savaşçılar, yıllardan beri Orta Doğuyu kana bulayan
saldırılarda kullanılıyorlardı zaten. Öfkeli gençler
olarak ifade edilen IŞİDin özellikle zihinsel engelli çocukları
intihar bombacısı olarak yetiştirdiği bir sır
değil. Suriye ve Iraktaki kamplarda bu çocukların
varlığı biliniyor. Geçtiğimiz mart ayında
Bağdatda bir stadyumda 65 kişinin ölümüne neden olan saldırıyı
bir çocuk gerçekleştirmişti. Aynı şekilde, Taliban,
yaşları 6-8 arası değişen çocuklara yaklaşık
altı yıl süren eğitimle canlı bomba olmayı, bunun
yanı sıra silah kullanmayı öğretiyor. IŞİD
militanlarının yaşları 10-13 arasındaki çocuklara
saklambaç oyunu dedikleri yöntemle Suriyelileri infaz ettikleri
videoları sosyal medyada izleyebiliyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi, bu çocuklar birer katil mi, yoksa kurban mı? Nasıl olsa
Gaziantep saldırısının faili bir çocuk değil. diyerek
bu gerçeklere sırtımızı dönemeyiz.
Değerli vekiller, mülteci nüfusunun
yarısını oluşturan çocukların büyük bir tehlikeyle
karşı karşıya olduklarını kabul etmemiz
gerekiyor. Afgan çocuklar her an terör örgütlerinin ağına
düşebilir. Eğer bu çocukları görmezden gelirsek, duymaz ve
umursamazsak Orta Doğuyu kan gölüne çeviren saldırıların
benzeriyle karşılaşmamız son derece mümkün olan bir olay.
Bu örgütler anne babasını çatışmada kaybetmiş
kimsesizleri, kayıt altına alınmamış mültecileri,
sokakta yaşamak zorunda kalan refakatsiz çocukları tercih ediyorlar.
Bu çocuklar ya kaçırılarak kamplarda alıkonuluyorlar ya da
yoksulluk ve sefalet içerisinde kıvranan aileleri tarafından umuda
yolculuk bileti karşılığında terör örgütlerine
satılıyorlar. Mülteci çocuklar organize suç çetelerinin ve insan
kaçakçılarının beslendiği engin bir okyanus hâline
büründüler artık.
Değerli arkadaşlar, 2015ten bugüne,
kaçak yollarla Avrupaya gitmek isterken insan kaçakçılarının
eline düşen çocuk sayısı yarım milyondan fazla. Bakın,
bir göçmenin umuda yolculuk için 3 bin avrodan fazla para ödediği
düşünülürse ne kadar korkunç bir pazarla karşı karşıya
olduğumuzu daha iyi anlarız. Bu kirli insan borsasında eşya
konumunda olan çocuklar hiçbir zaman ödeyemeyecekleri bir borcun altına
girmeye zorlanıyor. Bu durum onların cinsel istismara, zorla
çalıştırılmaya, nihayetinde suça sürüklenmelerini
kolaylaştırıyor. Ve kabul edelim ki ülkemiz, bu ticaret yolunun
tam ortasında yer alıyor.
Değerli vekiller, elimde tuttuğum bu
fotoğrafa iyi bakın. Yol kenarında mendil satan 5
yaşındaki Suriyeli Suadın fotoğrafı bu. Onun masum
yüzünü siyaha boyayan bu kir, aslında, insanlığın körelen
vicdanıdır. Onu bu soğuk kaldırımlara mahkûm eden,
insanoğlunun bir türlü doymak bilmeyen hırsıdır. Çünkü,
Nazımın da dediği gibi Dünya adaletsizdir çocuk, dünya
zorbadır. Bütün bu adaletsizliğin ve zorbalığın
ortasında yaşama tutunmaya çalışan minik Suad her şeye
rağmen şanslı olanlardan. Adını, sanını, hikâyesini
bilmediğimiz nice dramlar yaşanıyor kentlerimizde. Ülkemize
Suriyeden gelen ve kayıt altına alınmadığı ifade
edilen yaklaşık 150 bin çocuğun akıbetini hiçbirimiz
bilmiyoruz. Terör örgütlerinin elinde canlı bomba olarak mı
yetiştiriliyorlar, yoksa organ mafyasına kurban mı oldular
bilemiyoruz. Bu çocuklar ne oldu? sorusu aslında hepimizi
kaygılandırmalı. Gelin, değerli arkadaşlar, bu
adaletsizliğe seyirci kalmayalım çünkü bu adaletsizliğe göz
yumarsak sokakta yaşayan, çoğu yetim olan bu çocuklar öldüklerinde
istatistiklere bile geçmeyecekler. Bu çocukların sahipsizler
mezarlığında bir sayıdan ibaret olmalarına gelin izin
vermeyelim. Bugün Suadın başına gelenlerin yarın bizim
çocuklarımızın da başına gelebileceğini
unutmayalım.
Değerli vekiller, pek çok konuda
olduğu gibi mülteci çocuklar konusunda da denetim
mekanizmalarını sağlıklı kullanamıyoruz,
sorduğumuz sorulara ya cevap verilmiyor ya da âdet yerini bulsun diye
cevap alıyoruz. Hâl böyle olunca sağlıklı veriye
ulaşmak da imkânsız hâle geliyor. Bakın, geçtiğimiz
şubat ayında, ülkemizde kaybolan çoğu Suriyeli ve Afgan
yüzlerce, binlerce mülteci çocuğun akıbetini, terör örgütlerinin ya
da organ mafyasının eline düşüp düşmediklerini sordum; bir
yanıt alamadım. Bu aileler evlatlarının Türkiyeyi kan
gölüne çeviren terör örgütleri tarafından kaçırılmasından
endişe ediyorlar. Korkuları sadece terör örgütleriyle
sınırlı değil, organ mafyası da en az terör örgütleri
kadar tehlikeli çünkü Avrupaya gidebilmek için gerekli parayı
bulmanın en kolay yolu yasa dışı organ ticaretinden geçiyor.
Böbreğini ortalama bin dolara satan bir Suriyeli en fazla iki ay
geçinebildiği için eninde sonunda Ege ve Akdenizi kaçak yollardan geçmeye
mecbur kalıyor ve ne yazık ki yeni bir hayat umuduyla başlayan
bu yolculuk yine çocuklarımızın kıyıya vuran
bedenleriyle sonuçlanıyor.
Değerli vekiller, geldiğimiz şu
noktada Türkiyede eylem gerçekleştirmek üzere eğitilen kayıp
mülteci çocuklar var mı? sorusunu yanıtsız bırakmak
olası cinayetlere ortak olmaktır. 20 Ağustosta meydana gelen
Gaziantep saldırısının ardından bilgi edinme hakkımı
kullanarak aynı soruları yönelttim ve ilginçtir, bir yanıt
alabildim bu sefer. Öncelikle, İçişleri
Bakanlığının çocuklar kaybolmasın diye 2.775 adet
broşür dağıttığını öğrendim; sonra,
Türkiyede merdiven altı hastanelerde kaçak organ ticareti yapıldığını
da öğrendim. Bakın, burası önemli, gelen cevap aynen şu:
Merdiven altı diye tabir edilen kaçak hastanelerde organ, doku nakli ve
kaçakçılığına yönelik herhangi bir kayda rastlanmadığını;
2016 yılında, anılan suça yönelik 7 ihbara ilişkin
yapılan araştırmalarda herhangi bir suç ve suç unsuruna
rastlanmadığını, 2016 yılında meydana gelen bir
organ, doku ticareti olayında 2 şahıs hakkında adli
işlem yapıldığını bize iletmişler.
Şimdi biraz kafanız
karışmış olabilir. Bakanlık aynı cümle içinde
öncelikle merdiven altı kaçak hastanelerin varlığını
kabul ediyor, ardından Bu hastanelerde kaçak organ ticareti yoktur.
diyor ve son olarak organ, doku ticareti nedeniyle 2 kişi hakkında
adli işlem yaptığını söylüyor. Şimdi siz
söyleyin: Merdiven altı kaçak hastaneler var mı, yok mu; organ
kaçakçılığı var mı, yok mu?
Değerli vekiller,
yıllardır militanların tedavi edildiği merdiven altı
hastanelerin varlığını inkâr edenler bu cevapla samimi bir
itirafta bulunmuşlardır. Kendilerine teşekkür ediyorum. Şimdi
bu itirafın gereğinin yapılmasını ve bu hastanelerin
nerelerde olduğunun açıklanmasını istiyoruz. Öte taraftan,
Bu bir itiraf değildir. deniliyorsa devlet ciddiyetiyle
bağdaşmayan bu açıklamayı yapanların, denetim
hakkımızı engellemeye çalışanların
istifasını talep ediyoruz ve bu hastanelerde kimlerin tedavi
edildiğinin de kamuoyuyla paylaşılmasını istiyoruz.
Evet, mülteci çocukları kimler, nasıl kandırıyor, hepimizin
bence sorumluluğu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum Sayın Akkuş İlgezdi, sözlerinizi
tamamlayınız lütfen.
GAMZE AKKUŞ
İLGEZDİ (Devamla) Unutmayın, bu çocukları
saplandıkları bataktan çıkarmak, siyasetten önce
insanlığa karşı vicdani sorumluluğumuzdur.
Bu vesileyle önergemin kabul
edilmesini istiyor, yüce Divanınızı saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akkuş İlgezdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisi aleyhinde Fatma Benli, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Benli.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FATMA BENLİ
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından verilen kayıp çocukların akıbetine ilişkin
önerge hakkında söz almış bulunmaktayım ama öncelikle ifade
etmek istediğim üzere, çocuklarla ilgili olan her türlü çalışma
bizim için çok değerli. Bu noktada, bu vesileyle, Meclis kürsüsünde
bulunmaktan dolayı duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum çünkü
bu, sadece, sözel olarak Çocuklar bizim geleceğimiz. şeklinde ifade
edeceğimiz duygusal bir ifade değil; onların her biri ama her
biri, hangi şartlar altında olurlarsa olsunlar, hangi konumda
olurlarsa olsunlar ayrı bir çalışma yapmayı hak ediyorlar.
Bu vesileyle, İslam adını
kullanarak İslama en büyük zarar veren DAEŞ tarafından,
bildiğiniz üzere, sokak düğününü kana bulayarak gerçekleştirilen
patlamada vefat eden 51 vatandaşımızı da rahmetle
anıyorum. Malumunuz olduğu üzere, o gün 69 tane de yaralı
vardı, onlara da şifa diliyorum.
Şimdi, DAEŞ, bu örnekte olduğu
üzere aslında sadece çocukları kullanmıyor; DAEŞin
yetişkinleri de hatta bütün dünyada çok farklı özelliklere sahip olan
insanları sadece sosyal medyayı kullanarak kandırabildiği,
onları çatışma bölgelerine çekebildiği, Irak ya da
Suriyeye getirebildiği hepimizin bildiği bir gerçek. Hatta, Türkiye,
bunun için DAEŞle mücadele etmek üzere özel bir çalışma
yapıyor, 29 tane risk analiz merkezi kurdu; 52 bin insanın Türkiyeye
gelmelerini engelleyerek yabancı terörist savaşçı
olmamaları için, Suriyede ve Iraktaki terör olaylarına
karışmamaları için özel çalışmalar yaptı.
Türkiyenin, aslında teröre destek olmak
için, DAEŞe katılmak için geldiğini tespit ettiği
kişi sayısı 3 binden fazla, yaklaşık 4 bin kişi,
98 farklı ülkeden yani aralarında Japonyadan ya da Avustralyadan
dahi olanlar var. Bu durum da DAEŞle mücadelede ne kadar çok çaba
gösterilmesi gerektiğini, ne kadar etkili olabildiklerini ayrıca
gösteren güzel bir örnek.
Bu hafta sonu Terörle Mücadelede
Parlamenterlerin Rolü konulu bir toplantıya
katılmıştık Maltada. Bana göre, Iraklı parlamenterin
söylediği çok önemli bir cümleydi çünkü 24 farklı ülkeden
milletvekilleri vardı, dedi ki: Buradaki milletvekillerinin çoğunun
ülkesini bilmiyorum. Benim ülkeme ülkesinin adını dahi
duymadığım ülkelerden insanlar geliyor ve benim
insanlarımı öldürüyorlar; kadınları, çocukları,
gençleri öldürüyorlar. Sanırım bu cümle DAEŞin ne kadar
tehlikeli olduğunu, çocukları değil, öncelikle yetişkinleri
katledebildiğini, onları kandırabildiğini gösteriyor.
Bu yüzden, özellikle altını
çiziyorum; terörle mücadele konusunda her türlü yardımı yapmak
hepimizin mükellefiyeti. Ama, sanırım araştırma önergeleri
çok alelacele hazırlandığı için unutulduğu üzere
sadece DAEŞ değil, özellikle PKK ve PYD terör eylemlerinde
çocukları kullanıyor. PKKnın, çocukları, bizatihi,
kaçırarak dağa çıkardığı ya da onların
beyinlerini yıkayarak, onları kandırarak şiddet
eylemlerinde kullanmaya teşvik ettiği, ellerine silah verdiği
pek çok uluslararası örgütün, maalesef, tespit ettiği bir husus.
Biliyorsunuz, çocuk savaşçılar kullanmak aslında insanlık
suçu. Bu nedenle, PKK buna karşı çıksa da, bunun
olmadığını ifade etse de Kandilde çekilen pek çok
fotoğraf ya da çocukları kaçırılan ailelerin söylemleri bu
gerçeği ortaya koyuyor. PYDnin durumu da farklı değil, PYD 12
yaşındaki çocukları kaçırıyor.
Bu noktada, bütün terör örgütlerinin, herhangi
bir şekilde ayrım yapmaksızın, DAEŞin, PKKnın,
PYDnin, bütün terör örgütlerinin çocukları suistimal etmelerini, onlar
üzerinden rant elde etmelerini engellemek üzere Türkiye zaten pek çok
çalışma gerçekleştiriyor, özellikle de Suriyelilerle ilgili.
Çünkü, ülkemizde 3 milyona yakın Suriyeli mülteci var ve bunların
yüzde 54ü çocuklar. Çocuklar için özel bir çalışma
yapılması gerektiği için zaten 2014te özel bir yasa çıkardık,
2015te genelge çıkarmak suretiyle onların Millî Eğitim
Bakanlığında eğitim görmelerini sağladık ve hem
terör örgütlerini hem de bahis konusu olan kötü muameleleri engellemek üzere
pek çok çalışma gerçekleştirdik. Tabii, bu, sadece Aile
Bakanlığı üzerine bırakılabilecek bir yük
olmadığı için Millî Eğitim Bakanlığıyla, Göç
İdaresiyle beraber çalışmalarını sağladık;
AFAD gibi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği
gibi diğer kuruluşların da koordineli olarak
çalışmalarını sağladık.
Biliyorsunuz, Türkiyede bulunan Suriyeli çocukların
bir kısmı, 18 yaş altındaki çocukların bir
kısmı aileleriyle beraber değiller. O yüzden, bir
yetişkinin refakatinde bulunmayan çocuklar için özel bir çalışma
gerçekleştirildi. Hatta, standardı oluşturabilmek adına
2015 yılında bir genelge çıkarıldı; bunların
devletin özel denetimi altında olduğuna, kurulacak olan özel geçici
destek merkezlerinde bulunacaklarına ve bunların her türlü kötülükten
korunacaklarına dair çalışmalar yapıldı.
Yeterli midir? Elbette değildir ama
Türkiyeyi bütün dünyayla kıyasladığımızda, özellikle
Suriyeli çocuklar için özel bir çalışma
yapmadığını ifade etmek mümkün değil. Şimdi,
Avrupada Türkiyeden çok çok daha az sayıda mülteci olmasına
rağmen, Avrupada kaybolan çocuk sayısı maalesef çok ciddi
rakamlara ulaşmakta. Onlar duvarların arkalarında ya da tel
örgülerin arkalarında mültecileri tutarken o çocukların suç
örgütlerinin eline nasıl geçtiğini fark etmiyorlar bile. Ki
Almanyada Kriminal Daire Başkanlığının tespit
ettiği rapor bile bir sene içerisinde Almanyada kaybolan çocuk
sayısının 8.991 olduğunu gösteriyor. Türkiyedeki rakamlar
bunun yüzde 1i dahi değil. Ama bizim için önemli değil, tek bir
çocuk bile söz konusu olsa, yapılan bütün çalışmalara
rağmen tek bir çocuğun dahi istismar edilmesi riski söz konusuysa, bunun
için terör örgütleriyle ya da herhangi bir suç örgütüyle mücadele etmek
gerekiyorsa bunu yapmak zorundayız. Ben buradaki bütün milletvekillerinin
bu görüşte olduğuna inanıyorum işin doğrusu ki daha
2016 yılında, geçtiğimiz birkaç ay içerisinde, bütün partilerin
desteğiyle beraber Çocuk İstismarını Önleme Komisyonunun
kurulmuş olması bunun bir göstergesi. Çocuk
İstismarını Önleme Komisyonu yakın zamanda bitirilen
raporunda çocukların her türlü istismarına karşı,
gerçekleşebilecek her türlü istismara karşı alınması
gereken önlemleri, somut önlemleri tek tek ifade etmiş durumda. Ben,
aynı şekilde, kurulmasına nasıl hep beraber karar verdiysek
Çocuk İstismarını Önleme Komisyonunun sonuç önerilerinde ifade
edilen hususların gerçekleşebilmesi için bütün partilerin destek
olacağını ümit ediyorum işin doğrusu.
Hem Çocuk İstismarını Önleme
Komisyonunda PKKlılar, DAEŞliler ya da diğer terör örgütleri
tarafından istismara uğrayan çocuklar için gerekli önlemler ifade
edildiğinden hem daha önceki yıllarda yine Meclis tarafından
kabul edilen kayıp çocuklarla ilgili Meclis araştırması
önergesinde bu husus ele alındığından ve bu
araştırma önergesinin sonuçları hâlen uygulanmakta
olduğundan ve ayrıca özel olarak da Başkan Vekili olduğum
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda alt komisyon olarak
2015 yılından itibaren Mülteci Hakları Alt Komisyonu
bulunduğundan; hâlihazırda mevcut bir komisyon varken, bütün
milletvekillerinin, bütün partilerin desteğiyle beraber bu komisyon
çalışmaktayken ayrıca yeni bir komisyon kurulmasına gerek
olmadığı kanaatiyle hepinize saygılar sunarım.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Benli.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Fatma Benliyi dikkatle dinledik
ama dün daha kendi bakanları 800 bin Suriyeli çocuktan sadece 300 binine
-o da yeterli olmayan- eğitim verildiğini, 500 bin çocuğa
eğitim için dokunamadıklarını yukarıda sunuş
konuşmasında söylemişken ve Türkiyede 150 bin kayıt
dışı çocuk olduğu söylenmişken Almanyadaki 8 bin
rakamından daha düşük bir kayıp çocuk rakamıyla övünülmesi
akıl alır gibi değil.
Ayrıca, Meclis tatile girmeden önce
benzer bir konuşma sırasında kendisine Türkiye cezaevleriyle
ilgili işkence iddiaları söylenip Hepimiz adına gidip bunu
yapın ki göğsümüzü gere gere Bu iddialar doğru değil.
diyebilelim. demişken, bütün bir yaz ve bugüne kadarki süreçte bu
iddiaları araştırmak üzere görevini yapmamış birisi
olarak şimdi 4 parti birden aynı kanaatteyiz. demesi
noktasında bu kanaatin partimizin kanaatini
karşılamadığını ifade etmek zorundayım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özel.
FATMA BENLİ (İstanbul) Söz almam
mümkün mü Sayın Başkanım?
BAŞKAN - Buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum Sayın Benli.
FATMA BENLİ (İstanbul) Öncelikle,
ben Almanyadaki rakamı Türkiyeyle karşılaştırarak
Türkiye adına övünç duyduğumu ifade etmedim. Sadece bütün dünya
gerçeklerini dikkate aldığımızda, Türkiyenin mültecilerle
ilgili yaptığı çalışmaların oldukça kayda
değer olduğunu ama kaybolan tek bir çocuğun bile bizim için çok
önemli olduğunu ifade ettim. Bu noktada, eğer eğitim sisteminin
içerisine hâlen dâhil olamayan Suriyeli ya da başka çocuklarımız
varsa bunlara ilişkin mücadele etmek sanırım bu Meclis
içerisinde bulunan 4 partiye ait bir görevdir, öncelikle bunu ifade edeyim.
İkinci husus ise cezaevlerindeki
işkence iddialarının araştırılması cezaevi
alt komisyonunun görevi dâhilindedir
ve cezaevi alt komisyonu bununla ilgili çalışmalar yapmaktadır.
Ama bu konuda tekrar ve tekrar altını çizmek istediğim üzere
iddialar cezaevlerinde değildir, iddialar gözaltı merkezlerinde ya da
15 Temmuzdaki darbe gecesinde onları ele geçiren kişilerin
gerçekleştirdiği kötü muameleye ilişkindir. Bunun ötesinde,
Türkiyedeki cezaevlerinde sistematik olarak ya da fiilî olarak herhangi bir
cezaevi yönetimi tarafından ihlal olduğunun, işkence ya da kötü
muamele olduğunun ifade edilmesinin Türkiyeye haksızlık
olduğu kanaatindeyim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Benli.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tutanaklardan da talep edebiliriz,
arkadaşlar da uyarıyor. Türkiyedeki 5 bin rakamı, Almanyadaki
8 bin rakamının altındadır. ifadesi var. Oysaki Türkiyede
500 bin eğitime erişemeyen, 150 bin de kayıt dışı
çocuk var; bunu bir tespit edelim.
Diğer
konu: Cezaevi komisyonu, cezaevlerini inceleme alt komisyonundaki üyelerimiz
defalarca bunu dile getirdiler. Türkiyedeki tüm cezaevlerinde kötü muamele ve
işkence iddiaları var. Benim bunun doğruyu yansıtmıyor
olduğuna inanmam lazım. Bunun için görev sizde. En başta
Manisadaki T Tipi Cezaevini ben size söyleyeyim ama Sincanından tutun,
Silivrisine kadar bu iddialar var. İşte bu iddiaların
sahiplerinden bir tanesi de burada duruyor. Gidelim, inceleyelim. diyorlar,
Gitmeyeceğiz. diyorsunuz. Gidin, yüzümüzü ağartacak bir raporla
dönün o zaman. Neden korkuyorsunuz? (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEHMET
METİNER (İstanbul) Sayın Başkan...
Sayın
Başkan, Komisyonumla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Böyle bir usul yok Sayın Metiner.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ben doğrudan Fatma Hanıma sordum.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Ama, bir suçlama var Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim?
MEHMET
METİNER (İstanbul) Komisyon Başkanı olarak cezaevindeki
işkence iddialarını bilerek ve isteyerek araştırmaya
gitmediğimiz yönünde bir suçlama var.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) 60a göre bir dakika verelim Sayın Başkanım.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Sizinle ne alakası var?
BAŞKAN
Sayın Metiner, şimdi, ilk ayağa
kalktığınızda dediniz ki: Açıklama yapmak istiyorum.
Böyle bir usulümüz yok. Eğer sataşma varsa bunu ifade ederseniz,
hangi cümlelerle size sataşıldığını söylerseniz
ben de değerlendiririm.
MEHMET
METİNER (İstanbul) Söyledim demin.
BAŞKAN
Tutanakları getirteceğim, bakacağım Sayın Metiner,
değerlendireceğim, böyle bir ifade varsa
MEHMET
METİNER (İstanbul) Bir dakikalık açıklamaya izin
vermemenizi kınıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Kınayabilirsiniz,
öyle bir özgürlüğünüz var tabii ki.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bir düzgün cümlesi yok ya, ha bire
geriyor ortalığı!
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde Deniz Depboylu, Aydın
Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)
DENİZ
DEPBOYLU (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
CHPnin IŞİD tarafından suça itilen çocuklar dikkate
alındığında kayıp mülteci çocukların
akıbetinin araştırılarak mağduriyetinin önüne
geçilmesi amacıyla verdiği grup önerisi üzerine, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubum adına önergenin lehinde söz almış bulunmaktayım.
Konuşmama başlamadan önce aziz Türk milletini ve sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, çocukluk dönemi,
toplumun geleceğini oluşturacak olan bireylerin
sağlıklı kişilik yapısının temellerinin
atıldığı özel ve hassas bir dönemdir. Sağlıklı
ve gelişmiş bir toplumun temelleri ise özenle yetiştirilmiş
bireylerin mevcudiyetiyle mümkündür. Bu nedenle, sağlıklı,
huzurlu, uzun ömürlü bir toplum hayalini kuran herkes çocukların
gelişmelerini en iyi şekilde sağlamakla sorumludur.
Çocukların sağlıklı gelişebilmesi için güvenli bir
ortamda yaşaması, devlet tarafından korunması
gerekmektedir. Çocuklara yönelik işlenen suçlar ve çocuk ihmalleri birçok
çocuğun fiziksel ve ruhsal travma yaşamasına sebep
olmaktadır. Bugün, hâlâ, eğitim hakkı gasbedilmiş, eğitimine
devam edemeyen çocuklar mevcuttur. Çocuk yaştaki kızların erken
yaşta evlendirilmesinin önüne hâlâ geçilememiştir. Çocuk
işçiliği son bulmamış, yasal boşluklardan yararlanan
yetişkinler tarafından çocuklar istismar edilmektedir. Çocuklar yasa
dışı örgülerin ideolojik ve siyasi istismarına maruz
kalmakta ve hatta suça itilmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına
6/12/2015 tarihinde kayıp çocuklarla ilgili olarak verdiğimiz
araştırma önergesini sizlere hatırlatmak istiyorum. Maalesef,
Adalet ve Kalkınma Partisi oylarıyla bu araştırma önergemiz
o tarihte reddedilmişti. O dönemde verdiğim bilgileri de
birazcık size tekrar hatırlatmak istiyorum. Kayıp çocuklarla
ilgili istatistik verilerine bir bakarsak ne yazık ki ülkemizde
çocuklarımızın güvenliğiyle ilgili ciddi bir tedbirsizlik
ve ihmalin olduğunu görmekteyiz. Bugüne kadar kaybolan ve bulunamayan
çocukların sayısı çok fazladır. Türkiye İstatistik
Kurumunun 2008-2011 verilerine göre kayıp çocuk sayısı 27 binden
fazladır. Yine 2008-2012 arasında toplam 40.220 kişi çocuk
kayıp ilanı vermiş, yine aynı yıllarda toplamda 5.724
çocuk bulunabilmiş. İçişleri Bakanlığının
verilerine göre bu sayı 15.900, bu kadar çocuk kaybı
bildirilmiş. Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneğine
göre ise kayıp sayısı 30 bin. Türkiye İstatistik Kurumunun
verdiği 2012deki verilere göre 12.474le en fazla çocuk kayıp
ilanının verildiği yıl kabul edilmekte, bulunan çocuk
sayısı ise maalesef kayıp çocuklardan çok daha az. Emniyet Genel
Müdürlüğüne de verilen kayıp ilanları var. 2008de bu
başvuru 4.517 iken 2012de 12.474 olmuş. Bu da 2008den 2012ye yüzde
123 artmış anlamına geliyor. Yine, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının verdiği veriler var. 2010
yılındaki bu sayı 8.081 iken 2014 yılında 18.696. Bu
biraz kafa karıştırıcı sayın milletvekilleri. Bu
saydıklarımın çoğu devlet kurumu, her biri ayrı bir
sayı veriyor, hiçbirinin verdiği sayı birbirini tutmuyor.
Sunulan bilgilere göre de, Aile Bakanlığının verdiği
bilgilere göre bulunan çocuk sayısı da yok. Bulunanlara
baktığımızda, bulunmuş veya bulunmamış
olsun, çocuk kayıplarının arttığı da aşikâr.
Bugün çocuklarımızla ilgili ciddi
bir sorunla karşı karşıyayız. Çocuklar suç ve terör örgütleri
tarafından kaçırılarak suça itiliyor, hatta canlı bomba
olarak kullanılıyorlar. Bununla birlikte, biliyoruz ki çok
farklı sebeplerle suça itilen çocuklarımızın sorunları
da yeni değil, bu sorun giderek de büyüyor.
Değerli milletvekilleri, biz daha,
kaybolan çocuklarımızın sayısını ve
akıbetini öğrenememişken bugün karşımıza bir
farklı sorun daha çıkıyor, ülkemize sığınan
mülteci ailelerin çocukları da kayboluyor. Takdir edeceğiniz gibi,
Suriyede yaşanan kriz sonrası oluşan göç dalgasıyla sorun
ve sorumluluklarımız artmış bulunmaktadır. Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı
Sayın Mehmet Ali Torunoğlu bir açıklama yaptı konuyla
ilgili çalışan komisyon alt grubunda. Türkiyede kayıtlı
Suriyeli sayısının 2 milyon 753 bin olduğunu
açıkladı. 2011den 2016 Eylül sonuna kadar 177 bin Suriyeli bebek
doğduğu bilgisini bize ulaştırdı. Yine, Mülteci
Hakları Komisyonu Başkanı Atay Uslu da diğer ülkelerden
gelen 300 bin yabancıyla birlikte Türkiyedeki
sığınmacı sayısının 3 milyona
yükseldiğini ifade etti. Göç İdaresi verilerine göre, 0-19 yaş
arasındaki çocuk sayısı ülkemizde toplam 1 milyon 336 bin. Bu
çocuklar bizim sorumluluğumuzda, bu çocuklar bizim emanetimiz. Mülteci
çocuklar da bizim çocuklarımız gibi kayboluyorsa eğer bir durup,
durumu iyice değerlendirip, yapacaklarımızı
planlamamız gerekiyor.
Kaybolan her çocuk istismar mağdurudur,
yaşamı tehlikededir. Çocukların birçoğunun çeteler tarafından
ve terör örgütlerince kullanılmak üzere
kaçırıldığının bilgisi sahibiyiz. Bu çocuklar
suça alet edilmekte, suça itilmektedir. Yapılan araştırmalarda
terör örgütlerinin insan kaynağı olarak 14-25 yaş
arasındaki çocuk ve gençleri kullandığını da tespit
etmiş bulunmaktayız.
Söz konusu, gösteri, yürüyüş gibi
eylemlerde çocukların kullanılmasında belli başlı
sebepler var. Yine, farklı suçlar için de çocukların
kullanılmasında farklı sebepler var. Bu sebepler neler olabilir
diye şöyle bir düşünecek olursak: Birincisi, çocukların ceza
ehliyetinin olmaması; bir diğeri, çocuğun bir yetişkine
göre şüphe çekmemesi; çocukların istenilen amaç doğrultusunda
kullanılmasının yetişkinlere göre daha kolay olması;
güvenlik güçlerinin çocuklara karşı güç kullanamayacağının
bilinmesi çocukları terör örgütü tarafından kullanılmak üzere
bir cazibe merkezi hâline getiriyor. Yasa dışı yapılanmalar
tarafından, çocuk ve kadınlarımızın Hep birlikte
mücadele veriyoruz. şeklindeki gösterisi, ifade tarzı da burada
önemli bir etken. Bütün bu saydığım sebepleri göz önüne
aldığımızda sorun sadece IŞİD değil, en
başta PKK ve bununla birlikte diğer terör örgütleri.
Yine, 15 Temmuzda saldırıyı
gerçekleştiren
15 Temmuzu bir hatırlayacak olursak, o dönemde de
saldırıyı gerçekleştirenlerin daha çocukluk
çağında daha iyi bir eğitim, gözetim ve koruma iddialarıyla
aileleri veya kendileri ikna edilerek himaye altına alınan
çocukların özel amaçlı açılmış evlerde nasıl
yetiştirdiklerini bugün de itirafçılardan dinliyoruz. Bunun adı,
çocukların dinî, siyasi ve ideolojik istismarıdır.
Çocukların suça karışmış olmasının,
yaşadığı çevrede yeterince korunamamış ve ihmal
edilmiş olmasından kaynaklandığını da
unutmamamız gerekiyor.
Unutmayalım, bir devletin gücü,
himayesindeki çocuklara ne kadar sahip çıktığıyla ölçülür.
Zira çocuklar, milletin güvencesi, devletin güvencesidir. Burada da en büyük
görev bize düşmektedir. Üretilen günlük politikalarla çocuklarımızın
yaşadığı sorunların veya karşı
karşıya kaldıkları risklerin ortadan
kaldırılması mümkün değildir. Olası risk ve
sorunların çözümü yahut engellenmesi için millî bir çocuk
politikamızın olması, bu çalışmaların uzun vadeli
planlanması ve uygulanması aşamasında takibinin
yapılması gerekmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz
önergenin lehinde oy kullanacağız. Verilen önerge değerlidir
ancak tüm sorunları sınırlı süreyle çözmeye
çalışan bir araştırma komisyonunun kurulması tabii ki
önemli ama o da yeterli değildir çünkü biliyoruz ki araştırma
komisyonlarının raporları bir süre sonra rafa kalkıyor,
maalesef, gereken değeri bulamıyor. Bu sebeple, oluşturulacak
olan çocuk hakları sürekli komisyonunun bu çalışmaların
planlı ve disiplinli bir şekilde yapılmasını
sağlama ve geliştirilecek politikaların
altyapısını hazırlama aşamasındaki önemi çok büyüktür.
Bugün -söylediğim gibi- biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu önergenin lehinde oy kullanacağız ancak
benim dileğim şudur ki Cumhuriyet Halk Partisinin sürekli bir çocuk
komisyonu kurulması için önerge verdiğini biliyorum. Biz de
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu önergeyi Meclis
Başkanlığına sunduk. Şimdi beklentim Adalet ve
Kalkınma Partisinin de en kısa sürede daimî bir çocuk hakları
komisyonu kurulmak üzere bir kanun teklifinde bulunması
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Çocuk
İstismarını Araştırma Komisyonunun zaten bu anlamda
bir önerisi var.
DENİZ DEPBOYLU (Devamla) İstismar
Komisyonu yeterli
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Bu
konuda zaten bir önerisi var diyorum.
DENİZ DEPBOYLU (Devamla) Evet,
haklısınız, ilk önerisi de budur.
Bu sebeple en kıza zamanda bu daimî
komisyonun kurulmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Depboylu.
Önerinin aleyhinde Tülay Kaynarca,
İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaynarca.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bu kürsüden çok değerli
bilgiler aktaran tüm konuşmacıları saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu da ifade etmem lazım: İbni Haldunun çok
sevdiğim bir sözü var, der ki: Coğrafya bir kaderdir. Ne yazık
ki Suriyeli çocuklar için, sığınmacı çocuklar için bunun
bir kader olmaması, acı ve gözyaşının olmaması
adına hep birlikte hareket etmek, özel çabalar ve birlikte özel çözümler
bulabilmek adına ciddi çalışmalar yapmak lazım. En son,
Çocuk İstismarı Komisyonunun çocuk haklarıyla ilgili daimî bir
yapı oluşturma, komisyon oluşturma şeklindeki önerisinde
birlikte atılmış o gayret ve öneri de bu başlıklardan
en değerli olanlarından biri. Ama şunu belirtmem lazım:
Özellikle AK PARTİ hükûmetleri döneminde çocuk
başlığı adı altında, çocuk hizmetleri adı
altında yaptıklarımız, tıpkı
evlatlarımızla olduğu gibi, o bölgeden ülkemize
sığınmış kardeşlerimiz için de aynı
ciddiyette, aynı hassasiyette çalışmalarımız var.
Bakınız, o bölgedeki kamplara ben
henüz yeni gittim ve geldim. Reyhanlıya gittim, Reyhanlıda o
bölgedeki Yetim Yaşam Merkeziyle ilgili çalışmaları
yerinde görmeyi arzu ettik 16 milletvekilimizle birlikte. O Yetim Yaşam
Merkezi, yine İHHyla birlikte bir uluslararası kuruluş,
devamında AFAD, devamında Hükûmetimizin verdiği destekler.
Düşünebiliyor musunuz, 950 evlada, 950 yetim, anne babası olmayan
çocuğa villa tarzı evlerde, tıpkı bizim o çocukevleri,
sevgievleri, çocuk sitelerinde gösterdiğimiz hassasiyet gibi ne yapmaya
çalışıyoruz? Onlar için de bu imkânları sunacak tüm
imkânlarımızı buna harcamaya çalışıyoruz. Sadece
Hatay Reyhanlı mı? O gittiğimiz programda, geçen hafta, -özellikle
ifade ediyorum ki saygıdeğer vekillerimizle birlikte bölgedeydik-
devamında Gaziantep, devamında yine Kilis, ki Kilisin nüfusu mülteci
ve oradaki sığınmacı sayısı, 90 bin nüfusu olan
bir il 120 binleri aşmış sığınmacı
sayısı. Dolayısıyla gerçekten bölgede ciddi bir yük var ve
el birliğiyle çözüme gidecek yapıya ihtiyaç var. Evet, ifade
edildiği gibi kayıp sığınmacı çocukların
derdi hepimizin derdi, yine ifade edildiği gibi terör örgütü, o alçak ve
hain PKK, DAEŞ, FETÖ, PYD, YPG, adı ne olursa olsun o bölgedeki
projeye maşa olan tüm terör örgütleri, çocukları da elbette burada
ifade edildiği şekliyle istismar edebiliyor. O yüzden bu anlamda
sadece Hükûmetimiz değil, sadece devletimiz değil sivil toplum
kuruluşlarıyla, uluslararası örgütlerle el birliğiyle
kendimize düşeni yapmamız lazım, bu bir.
İkincisi: Rakamlara bakıyoruz, biz 3
milyonu aşkın bir mülteci, sığınmacının
olduğu bir bölgede yüzde 54ten fazla çocuk ve gencin olduğunu, bu
varlığı kabul ettiğimiz zaman görev ve sorumluluk
tanımlarımızın çok daha fazla olduğunu görebiliyoruz.
O yüzden çok önemli diyorum.
Yine, çocuğun üstün menfaati bütün
çalışmalarımızda birinci maddedir. Çocuk Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, bakın 2011 yılına kadar farklı birimlerde
görülen bu yapı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
bünyesinde, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde yapılmakta.
Ama sığınmacı ve mülteciler başlığında
sadece Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla çalışma
yeterli olmaz, aynı zamanda Millî Eğitim Bakanlığı,
aynı zamanda Başbakanlığa bağlı AFAD, aynı
zamanda dediğimiz gibi Göç İdaresi, tüm birimlerle el ele bu
çalışmalar yapılıyor, daha titizlikle, daha özveriyle de
yapılmaya devam edecek. Ben bir hissiyatımı belirtmek isterim. O
kamplara gittiğim zaman, o yetimevlerindeki ilgi ve alakayı
gördüğüm zaman, o çocukların Türkiyeye bakışını,
o ailelerin her birinin ama güvenle evlatlarını bizim devletimizin
kurumlarına bırakışını ve o güveni
hissedişini gördüğümüz zaman, Evet diyorsunuz, hem sayı
itibarıyla hem bundan sonraki sorumluluklarımızın önemi çok
daha fazla.
Rakamlara da baktığımızda,
bu çalışmalar dikkat çekici. Bakın, 12 milyar dolar sadece
geçici korumamız altındaki kardeşlerimiz için
yaptığımız toplam yardım. Ama 12 milyar dolar bir
tarafta, uluslararası örgütlerin bu konudaki üzerimizdeki bu
çalışma ve yükle ilgili rakama baktığımızda çok
küçük, ifade edilmeyecek kadar küçük olduğunu görebiliyorsunuz. Yani,
Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri bu konuda oldukça hassas, tıpkı yetim
evlatlarımızla ilgili, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü
bünyesinde yaptığımız tüm hassasiyeti burada da
gösterebiliyoruz. Reyhanlıdaki o kampa gittiğim zaman bu
hissiyatı yaşadım; yine Kilisteki o yapıyı
gördüğümde, Gaziantepte
Zaten bu illeri özellikle belirtiyorum, 3
milyonu aşkın mültecinin neredeyse üçte 1inden fazlası bu 5
ilimizde yoğunluk kazanmış durumda. Dolayısıyla bu
hassasiyetimiz çok değerli, bundan sonra yapılacak
çalışmalar da çokça değerli. Bunun altını dikkatle
çizmek istedim.
Sonra, Grup Başkan Vekili Sayın
Özelin ifade ettiği eğitim başlığı çok
değerli. Ben bunu önemsiyorum. Bu eğitim
başlığında gözden kaçan rakamlar arasında, Suriyeli
çocukların bir kısmının okul dışında
kaldığını görebiliyorsunuz. İşte, Şu kadar
bin çocuk sayısı var. deniyor. Resmî kayıtlarda eğitimde
gözüken rakamlar var. Dolayısıyla, bu arada ifade edilen acaba çocuk
işçisi mi, acaba farklı mı oldu, bununla ilgili o hassasiyeti
Saygıdeğer Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız
rakamlarıyla vererek, bu konudaki hassasiyetini de dikkatle ifade ederek,
bu sorumluluğun da altını dikkatle çizerek belirtmiştir
çünkü eğitim çok önemli, o çocukların Türkçe eğitimi hem
Türkiyeye hem Suriyeye döndükleri zaman vatanlarına,
vatanımıza faydalı evlat olabilmeleri için yapılabilecekler
çok değerli. Dolayısıyla, devlet koruması, Avrupada
kaybolan sayı, ben onlara girmek istemiyorum. İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Benlinin işaret ettiği rakamlar var. Bu
konuda Çocuk İstismarı Komisyonunun hazırladığı
çok önemli ayrıntılarla, çok güzel ve titiz çalışarak,
Sayın Yılmaz Tunç Başkanlığında tüm siyasi
partilerden değerli milletvekillerimizle birlikte
çalışılmış olan o rapor sonuçlarının
devamı, onun kanunla ilgili bölümleri, yasama çalışmalarını
birlikte çıkarabilmemiz, yönetmelik ve genelgeyle ilgili yapılacak
olanların da yine bu masada, ilgili bakanlıklarda
çıkartılabilmesi ve takibinin yapılabilmesi çok değerli.
Bu duygu ve düşüncelerle, Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde olduğumu ifade ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aa, o kadar güzel
konuşup...
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) - Ama bir taraftan da
yine bugün yapılacak olan Ceza Muhakemeleri Kanununun yasal
düzenlemesiyle ilgili çalışmanın da çok önemli olduğunu ve
tüm milletvekillerimizle birlikte ortak bir kanaatle inşallah bugün bu çalışmayı,
bu yasal çalışmayı tamamlayacağımıza yürekten
inanıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O kadar güzel
konuştunuz evet vereceğinizi sandık.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) - Bazen muhalefette
olmak ile iktidar sorumluluğunda olmak çok farklıdır Sayın
Özel. Bu konudaki hassasiyetinize katılıyoruz. Bu konudaki
hassasiyetiniz Türkiye Cumhuriyeti devleti çocuklarımız için, tüm
mülteci, sığınmacı bütün evlatlar için aynı
hassasiyettedir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vallahi oy
vereceğini sandım ya.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) - Tüm
kurumlarındaki rakamlar da açık ve nettir. Bu konuda destek olan
Saygıdeğer Başbakanımıza, kıymetli
Bakanımıza, ilgili bakanlıklardaki tüm değerli
hazıruna da ben huzurlarınızda teşekkür ediyorum, iyi çalışmalar
diliyorum, hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kaynarca.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım, efendim, yerimden
BAŞKAN - Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aslında Sayın
Kaynarca birkaç kez ismimi anarak sataşmaya varabilecek takılmalarda
bulundu ama zaman almamak için pek kısa bir söz istiyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
Sayın Kaynarca çok dikkatli bir dil
kullanır aslında.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Efendim, ben de zaten
bir çok tespitini çok yerinde buldum. İlk kez iktidar partisinin muhalefet
partisinin yapmış olduğu tespitlere
katıldığını, çok önemli olduğunu, konunun
araştırılması gerektiğini, kalıcı komisyonu
söyledi, tam evet oyu verecekler diye düşünürken hayır oyu
vereceğini söyleyip sonra da İktidar ile muhalefet arasında
böyle şeyler olur. Muhalefet ile iktidar sorumluluğu arasında
bir fark var. deyip bize de bir gönderme yaptı. Bu kadar önemli bir
konuyu doğru tespit edip yine de iktidarda olunduğu için hayır
oyu verme zorunluluğu o parti için herhâlde yakında muhalefet
olmayı tadacaklarının en önemli işaretidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim
Sayın Özel.
Sayın Kaynarca, mikrofonunuzu
açıyorum.
Buyurunuz.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) -
Saygıdeğer Başkanım, Çocuk İstismar Komisyonu yeni
toplandı. Bu Komisyon çok değerli tüm milletvekilleriyle, hem iktidar
hem muhalefet milletvekilleriyle çok değerli bir Komisyon raporu
çıkarttı. Az önce kürsüden de ifade ettiğim şekliyle, bu
raporun devamı, bunun takibi, ilgili yasal düzenlemeler,
çalışmayı yapmak gerekir. Dolayısıyla, ikinci bir
çalışmanın gerekli olduğunu düşünmüyorum. Değerli
katkıları dolayısıyla da bu Komisyona emek veren tüm
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Kaynarca.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, biraz önce
Sayın Mehmet Metinerin bir talebi vardı. Tutanağı getirtip
onu değerlendireceğimi ifade etmiştim. Tutanağı
getirttim. Sayın Metinerin sataşma nedeniyle söz talep etmesine
gerekçe gösterdiği Sayın Özgür Özelin konuşmasında cezaevi
komisyonuna atfen Cezaevi komisyonuna Gidin. diyoruz ama
Gitmeyeceğiz. diyorsunuz. şeklinde bir cümle var. Sanıyorum
Sayın Metiner bu Gitmeyeceğiz. kelimesi nedeniyle bunu bir
sataşma olarak değerlendirdi. Sayın Metiner buradaysa İç
Tüzük 69uncu maddeye göre kendisine sataşma nedeniyle söz vereceğim
ama sanıyorum, Sayın Metiner burada değil.
Şu bilgiyi de Genel Kurula bir kez daha
sunmak istiyorum:
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün
69uncu maddesi Açıklama hakkı başlığıyla
milletvekillerine bir hak vermektedir, o da şudur, maddenin birinci
fıkrası aynen şu şekildedir: Şahsına
sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten
farklı bir görüş kendisine atfolunan Hükümet, komisyon, siyasî parti
grubu veya milletvekilleri, açıklama yapabilir ve cevap verebilir.
Bu çerçevede milletvekilleri -dikkat
ettiyseniz- ya da grup başkan vekilleri sataşma nedeniyle söz talep
ettiklerinde sataşma gerekçesini ifade ederler; eğer bu gerekçeyi
ifade etmiyor iseler kendilerine Meclis Başkan Vekili olarak sorarım:
Hangi nedenle söz istiyorsunuz? Hangi cümlesiyle size sataştı? Bunu
sormak zorundayım, bunun tutanaklara geçmesi gerekir. Ama bunun
dışında da milletvekillerimiz, İç Tüzük 60ıncı
maddeye göre pek kısa bir sözü olduğunu ifade ederek söz talep
edebilirler. Böyle bir söz talebi olması hâlinde bunun gereğini
yerine getirmek konusunda takdir hakkı Meclis başkan vekiline aittir.
Örneğin biraz önce Sayın Kaynarca yerinden mikrofonunu açarak
60ıncı maddeye göre söz talep eder anlamında bir
davranışta bulundu yani mikrofonunu açtı. Bir diyalog
çerçevesinde elbette o takdiri söz verme yönünde kullanmak zorundayım.
Sadece açıklama yapmak istiyorum. diye bir milletvekili ayağa
kalkıp söz talep ederse buna İç Tüzük nedeniyle herhangi bir
şekilde olumlu yanıt vermem mümkün değil, bunu da bilginize bir
kez daha sunuyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun,
bastırılarak dağıtılan 438 sıra sayılı
Kanun Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 1inci sırasına, yine
bu kısımda bulunan 205, 340, 39, 250 ve 302 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının ise yine bu
kısmın sırasıyla 4, 5, 6, 7 ve 8inci sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 17/11/2016
Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün
19uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler"
kısmının 1inci sırasına, yine bu kısımda
bulunan 205, 340, 39, 250 ve 302 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının ise yine bu kısmın sırasıyla
4, 5, 6, 7 ve 8inci sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
438 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle
olması;
Önerilmiştir.
438 Sıra Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Daire
Kanun Tasarısı (1/775) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM
MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE
SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila
20inci maddeler arası |
20 |
2. BÖLÜM |
21
ila 48inci maddeler arası (Geçici
Madde 1 dahil) |
29 |
TOPLAM
MADDE SAYISI |
49 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu önerisi lehinde ve aleyhinde toplamda 4 sayın milletvekiline söz
vereceğim.
Lehinde ilk konuşmacı Mehmet Akif
Yılmaz, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuzun,
Meclisimizin çalışma düzenini belirleyen grup önerisiyle alakalı
söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Söz konusu önerimizde çalışma
düzenimizle alakalı, Meclisimizin işleyişiyle alakalı
görüşeceğimiz kanun teklif ve tasarılarıyla ilgili
bazı değişikliklerimiz var. Bunlarla alakalı Ceza
Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını 1inci sıraya çekiyoruz.
Bugün görüşmeye başlayacağız.
Milletvekillerimizin malumu, bu kanun önemli
düzenlemeler içeriyor. Özellikle; çocuk istismarı, cinsel istismar
konularında suç ve ceza dengesinde cezaların
caydırıcılık açısından önemli ölçüde artırıldığı
yeni düzenlemeler gelecek ve inşallah bugün bu önerimizden sonra bu
kanunumuzu, kanun tasarımızı görüşmeye
başlayacağız.
Haftaya, Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
2nci sırayla alınıyor ve haftaya görüşeceğiz.
Ardından, Sınai Mülkiyet Kanun Tasarımız gelecek ve Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Benin Hükûmeti Arasında Ekonomik ve Ticari Teknik
İşbirliği Anlaşmalarıyla alakalı sözleşmeler
sıralarına alındı ve grup önerimiz olarak bu
sıralamayla yüce Meclisimizin takdirine sunuldu.
Önerimiz bunları içermektedir. Bu konuda
Meclisimizin desteğini bekliyor, hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Erkan Aydın, Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin son dakika
getirdiği, dün gece 18.23te yazılıp basılan, kırk
sekiz saat süre sonra aslında Meclise gelmesi gereken grup önerisiyle
ilgili söz almış bulunmaktayım.
Aslında, bir hafta önce farklı bir
karar almıştınız ama herhâlde acele bir şeyler var,
araya bu da sıkıştı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Anayasa Mahkemesi
süresi var, o yüzden.
ERKAN AYDIN (Devamla) O yüzden, tamam.
Aslında, bu kadar önemli işler
varken bunun araya sıkışması da manidar.
Baktığımızda, Türkiyede hem iç politikada hem
dış politikada hem de ekonomide çok zor bir virajdan geçmekteyiz.
Ekonomik veriler gittikçe kötüye gidiyor.
Bugün gene gelen son bilgilerde de FETÖ
mağduriyetleri de hızla artıyor. 2010 KPSS sınavında
da bir sürü mağduriyetin olduğu ve yeni belge ve bilgilerin de bugün
ulaştığı, o gün o hakkı kazanan, çalışarak
elde eden insanların da hakkının nasıl ödeneceğini
altı yıl sonra da tabii, buradan izah edersiniz diye de
düşünüyoruz.
Diğer taraftan, sessiz sedasız,
İsviçrenin Mont Pelerin kentinde de Kıbrıs görüşmeleri
devam ediyor. Baktığınız zaman da Türk tarafı ile Rum
tarafı bir görüşmenin içerisinde, ara verildi ve kısa süre sonra
da tekrar bir araya gelecekler. Türkiye'nin de garantör devlet olduğu bu
görüşmeleri Yunanistan Parlamentosu kendi parlamentosunda görüşüyor,
İngiltere görüşüyor ancak bir tek Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti
Parlamentosu bundan bihaber. Baktığımızda,
Dışişleri Bakanı sessiz, Başbakan sessiz,
Cumhurbaşkanı sessiz, buradaki Parlamento da bihaber. Ne oluyor
orada? Aslında, bunları bilmek de hepimizin hakkı diye
düşünüyoruz. En azından Dışişleri Bakanı gelip
bir kapalı oturum ya da bir açık oturumda Kıbrısta neler
olduğunu bize açıklasa memnun oluruz.
Acaba bu kadar yoğunluk içerisinde
Kıbrıs Ver, kurtul. politikasına mı kurban gidiyor?
Oralarda, kapalı kapılar ardında bunlar mı
konuşuluyor? Baktığınızda Suriye meselesinin, Kuzey
Irak meselesinin, Kıbrıs meselesinin, hepsinin de egemen güçlerin
çıkarları -oradaki zengin doğal gaz yatakları- ve buradaki
birtakım emperyalist hayallerin sonucunda şekillendiğini görmek
çok da güç değil.
Aslında, orada barışı
herkes istiyor. Sorulduğunda iktidar partisi diyebilir ki:
Kıbrıs halkı barış istiyor. Peki,
barışın ön şartı, Oradaki halk istiyor. Verelim,
kurtulalım. mı? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı diyor ki: Türk
tarafının yüzde 30un altına inmeyi kabul ettiği gibi
-gayriresmî taraftan bana gelen bilgilere göre- bilgiler sızıyor.
Yani, biz bu konuyu baştan kaybetmişiz gibi bir durum var.
Diyorlar ki: Güzelyurt federal bir kantona
dönüşsün, orada hem Türkler hem Rumlar yaşasın. Karpaz federal
veya özel bir statüye verilsin ve buradaki toprak bütünlüğü
sağlansın. Karpaz dediğimiz yer neresi? Haritaya
baktığınızda dürbünle hem Ürdünün, hem İsrailin hem
de Türkiyenin görülebileceği, bizim Anadolu için de dış
güvenlik açısından çok önemli, yüz yıllardır da
dış kapısının anahtarı gibi görünen stratejik
olarak çok önemli bir yer. Aslında bir zamanlar Menderesin dediği
gibi: Kıbrısı almadık ama vermedik de. denecek, bunun
sonunda hep birlikte bakacağız. Ayrıca, orada bir sürü de Türk
vatandaşı yaşıyor, ticaret yapıyor, işlem
yapıyor. Bunları da gemiye bindirip Mersin Limanına geri mi
göndereceğiz? Bunlarla ilgili de açıklama olursa iyi olur.
Gene, 1974 yılında hem
Başbakanımız hem de Genel Başkanımız Bülent
Ecevit merhum ve merhum Erbakan hep birlikte barış
harekâtını başlatarak oradaki akan kanı durdurdular ve
barışı getirdiler ama dün, iki gün önce Kıbrısın
kuruluş yıl dönümünde merhum Ecevitin eşi Rahşan Ecevit
Hanıma yapılan o saygısızlığı da bu
bahaneyle de kınamış oluyorum.
Bütün bunlar olurken peki ekonomide neler
oluyor? Son verilere göre büyüme tahmini yüzde 3lere gerilemiş durumda,
enflasyon yüzde 8lerde, işsizlik hızla artıyor, Türk
lirası da yabancı para birimleri karşısında hızla
değer kaybediyor özellikle dolar karşısında. Tabii,
ekonomiyi sadece bir veri olarak görmemek gerekiyor, bütün olarak bakmak
gerekiyor. Dış politik hamlelerin içerideki antidemokratik
hamlelerin, Cumhuriyet gazetesine yapılanların, gazeteci ve yazarların
hapse atılmalarının, şirketlere kayyum
atanmasının ve diğer ABye, dışarıdaki insanlara
ayar vermenin sonucu olarak içeride dolar tutulamıyor yani keskin sirke
küpüne zarar veriyor.
Geldiğimiz noktada özel sektör borç
sıkıntısına, borç batağına hızla giriyor ve
kendini döndüremeyecek bir noktadan, inşallah, çıkma umudu olabilir
diyoruz. Nasıl çıkacağız? Baktığımız
zaman cumhuriyetin kuruluşundan 2002 yılına kadar seksen
yılda Türkiye'nin borcu 257 milyar. 2002den bugüne kadar ise -316 milyar-
katlanarak artıyor. Bunlar evet, Yollarımız oldu. diyor
iktidar partisi, Köprülerimiz oldu. ama ancak hepsi borç parayla oldu.
Aynı kumarbaz babanın çocuklarına yaşattığı
kısa süreli bir saadet gibi alacaklılar kapıya
dayandığında ne yapacağımız henüz belli
değil. Umarım, bu sıkıntılar da başımıza
gelmeden atlatırız diyorum.
Ama bütün bunlar olurken ülkenin gündemi ne?
Başkanlık. Başkanlık sistemiyle halkı bütün bu
sıkıntılardan, dış politikadan, içerideki
sıkıntılardan kurtaracağız. Nasıl yapacağız
bunu da? Başkanlık değil, aslında bir cumhurbaşkanlığı
sistemidir. masalıyla uyutarak yapacağız. Bu, bugün Türkiyede
olanlar bütün dünyanın mantığını da zorluyor.
Halkımız iyi bilmelidir ki şu anda bulunduğumuz durum aslında
Cumhurbaşkanının bir karşı devrimidir.
Padişahlık ilanından önceki son noktadır. Hem Meclisimiz ve
hem de Türk milleti, halkı adaleti aramaktadır. Şimdi,
başkanlık için varını yoğunu ortaya koyan Sayın
Cumhurbaşkanı, bakın, 1993 yılında ne diyor? Başkanlık
sisteminin ortaya çıkışı bir özentinin sonucu ya da
Amerikan emperyalizminin bize bir tavsiyesidir. Şimdi, yirmi üç yıl
sonra ne oldu? Biz o tavsiyeyi dinleme kararı mı aldık,
birdenbire gündemimiz başkanlık olarak tekrar geldi? Lütfen, bunun
yanıtını da çıkıp buradan versinler.
Atatürk ne diyor? Kurtuluş
Savaşı yapılmış, ülke düşmanlardan
sıyrılmış ve bütün yakın çevresi, artık
Cumhuriyet ilan edildikten sonra nasıl yönetim konusuna geldiğinde
başkanlık ya da padişahlık sistemini kuralım. diyor
ama Atatürk diyor ki: Amerika sistemini ülkemizde uygulamayı hiç
aklıma getirmedim. Sistemsiz ve kanunsuz tarzda bir reisicumhurluk ile
başkanlığı birleştirmeyi asla düşünmedim. Bu da
tam bir felakettir. Ben devlet işlerinden anlamam, benim bildiğim
iş dış politikadır, askerliktir. Devlette bir
yığın bakanlık var, herkes haddini bilmeli. Ben onlara
bırakıyorum. Ben bu işlere karışmam asla. diyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Yani Atatürk, başkanlık
sistemine tamamen muhalif. O zaman bir tek Amerika sistemi var
başkanlık olarak. Bir de ne var? Avrupada Hitler var, İtalyada
Mussolini var. Ve Atatürk bu ikisine de hem Hitlere hem Mussoliniye
karşı aşırı derecede olmaması konusunda
uyarılar yapıyor, Böyle bir sistem olamaz. diyor. Ve her
fırsatta da bunu vurguluyor.
Şimdi geldiğimiz noktada, işte,
başkanlık sistemi budur. Bu başkanlık sistemine Hitlerin
başkanlık sistemi, Mussolininin başkanlık sistemi ve
eğer Atatürkün yüz yıl önce bize yaptığı
uyarıyı dikkate almaz isek korkarım ama inşallah olmaz
diyorum- sonumuz da bu tür diktatöryal ve iç karışıklık
olabilir diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor,
buradan müsaade istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi
lehinde Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet Kalkınma Partisinin grup önerisi
üzerine söz aldım, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Her ne kadar İç Tüzük gereği lehte
söz almışsak da, Sayın Turan, artık lehte midir aleyhte
midir, konuşmadan sonra takdir sizindir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
grup önerisi 438 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve
değişik kanunlarda değişiklik yapan bir kanun tasarısının
Genel Kurul gündeminin önüne alınması için getiriliyor.
Şimdi, neredeyse her hafta bir gündem
değişikliği söz konusu. Tasarının içeriğine
ilişkin görüşlerimizi biraz sonra görüşmeler
başladığında Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan değerli
milletvekili arkadaşlarımız ayrıntılı olarak yüce
Meclise sunacaklar. Ancak burada özellikle dikkat etmek istediğim bir
husus var: Şimdi -bilhassa 24üncü Dönemde görev yapan milletvekili
arkadaşlarımız da çok iyi hatırlayacaklardır-
yıllardır tartışılan en önemli konulardan birisi de
Hükûmet tarafından getirilen torba kanun tasarıları ve
teklifleri. 2014 yılının Eylül ayında zamanın Hükûmet
sözcüsü ve Başbakanı bu konuda söz de vermişlerdi. Hakikaten,
torba tasarı görüşmelerinin yasama kalitesini bozduğunu, plan,
programdan uzak, kaliteli bir çalışma olmadığını
da ifade etmişlerdi, itiraf etmişlerdi. Fakat o günden bugüne
değişen hiçbir şey yok. 2014 Eylülünden bugüne tam 15 torba
tasarıyı görüştük, bugün 16ncısı görüşülecek. Bu
438 sıra sayılı, adı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda
diye başlayan bu teklif de neticede bir torba mahiyette yüce
Meclise geliyor. 48 maddede, 12 farklı kanunda bir değişiklik
öngörüyor. Bu denli çok sayıda kanunda değişiklik
yapılması getirilen yasal düzenlemelerin yeterince tartışılmamasına
da yol açmaktadır ve dolayısıyla yasama kalitesini de ciddi
miktarda düşürmektedir.
Şimdi, öte yandan, bu tasarıda yer
alan maddelerin önemli bir kısmı, daha yakın tarihlerde
yapılan değişikliklerin tekrar bir değişikliği
şeklinde geliyor, bir kısmı da Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilmişti ve uygulamada ortaya çıkan sorunlara yol açan
düzenlemeleri içeriyordu. Kanunların bu denli hızlı bir
şekilde değişmesi, ülkemizdeki yasama faaliyetinin ve
altyapısının yerleşmesine de engel oluyor. Kanunların
uygulanmasına, burada bir uygulama birliğinin sağlanmasına
da aykırılık teşkil ediyor, mâni oluyor ve bu husus,
aynı zamanda, hukuk devleti ilkesini de zedeliyor. Ve buna ilişkin
geçmişte bu maddelerle ilgili yapılan tartışmaları
dikkate aldığımızda muhalefetin uyarılarının
da hiç dikkate alınmadığını görüyoruz. Eğer
muhalefetin o zamanki uyarıları dikkate alınmış
olsaydı bugün bu düzenlemeleri yapmak da gerekmeyecekti.
Şimdi, değerli arkadaşlar, lafa
geldi mi 2023, 2071 hedeflerinden bahsediyorsunuz Sayın Turan ama bir
hafta, bir ay ve bir yıl sonrasını maalesef öngöremiyorsunuz
çünkü plan yok, program yok, öngörü yok, vizyon yok. Kanunlar âdeta yapboz
tahtasına dönmüş, yasama faaliyeti âdeta boşa dönen kasnak gibi
dönüyor. Devamlı aynı değişiklikler tekrarlanmak zorunda
kalınıyor. Stratejik plan yok. Üç yıllık orta vadeli bir
programın ne öngörülebilir hedefleri tutuyor ve sürekli kısa vadeli
hedefler ve öngörüler dahi revize edilmek durumunda kalıyor.
Şimdi, bu 438 sıra sayılı
Kanun Tasarısında çok ilginç bazı hususları dikkatinize
sunmak istiyorum. 2nci maddede Askerî Ceza Kanununun ek 8inci maddesinde bir
değişiklik geliyor. Aynı maddede 23 Haziran 2016 tarihinde
değişiklik yapılmıştı. 23 Hazirandan bugüne ne
geçti arkadaşlar? Temmuz, ağustos, eylül, ekim; dört ay sonra
aynı maddede tekrar değişiklik getirmek durumunda
kalıyorsunuz. 10uncu madde Adalet Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 34/A
maddesi, o da 18 Haziran 2014 tarihinde bir değişikliğe
uğramıştı. Şimdi, iki yıl dört aylık bir
süre sonra tekrar aynı maddede bir değişikliğe gidiliyor.
Yine, bu 438in 13üncü maddesi Türk Ceza
Kanununun 103üncü maddesinde bir değişiklik getiriyor ve bu
103üncü maddede, yine, 18 Haziran 2014 tarihinde 6548 sayılı
Kanunun 59uncu maddesiyle değişiklik yapılmıştı.
14üncü madde, yine, Türk Ceza Kanununun 158inci maddesinde 3 Nisan 2013
tarihinde değişmişti, üç yılı aşkın bir süre
sonra tekrar değişiklik yapılıyor. 22nci maddede, Ceza
Muhakemesi Kanununun 100üncü maddesiyle 27 Mart 2015te değişiklik
yapılmıştı. Yani, bir yıl sonra tekrar bir
değişiklik söz konusu. 25inci maddede, Ceza Muhakemesi Kanununun
128inci maddesinde 21 Şubat 2014 yılında değişiklik
yapılmıştı. 26ncı madde de, yine, Ceza Muhakemesi
Kanununun 135inci maddesinde değişiklik öngörüyor. 21 Şubat
2014te değiştirilmişti bu madde, şimdi tekrar
değiştiriliyor. 27nci madde de, hakeza, Ceza Muhakemesi Kanununun
139uncu maddesindeki bir değişiklik ve bu da 21 Şubat 2014te
değiştirilmişti. Ceza Muhakemesi Kanununun 140ıncı
maddesi, yine, 21 Şubat 2014te değiştirildi. Yine, bu 28inci
maddeyle bir değişiklik öngörülüyor.
Bu tasarının 30uncu maddesi de,
yine, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 202nci maddesinde bir
değişiklik öngörüyor. Burada, 24 Ocak 2013te zaten bir
değişiklik yapılmıştı, tekrar
değişiyor, aradan geçen zaman üç buçuk yıl ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373üncü maddesinde bir
değişiklik öngörüyor. Bu da 17 Nisan 2013 tarihinde
değiştirilmişti.
Yani, yapboz dediğimiz bu. Burada, bir
plan, öngörü, vizyon var mı? Yok. Ne var? Günübirlik
değişiklikler var, günübirlik idare. Bugün, böyle, Onu
yaparız. Dün de ifade edildi bir konuşmacı tarafından,
var kanun -yok kanun, yok kanun- yap kanun anlayışının
hâkim olduğu görülüyor. Bu yasama anlayışını ve bu
plansız programsız ve öngörüsüzlüğü de doğru
bulmadığımızı ifade ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan, kayıtlara geçsin diye ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kayıtlara
geçsin diye ifade etmek istiyorum. Bu kanunun önemine inanıyoruz ancak
daha hızlı görüşülmesi talebimiz, sadece, Anayasa Mahkemesinin
konuyla ilgili süre talebinden kaynaklanıyor. Bilginize sunmak istedim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tutanaklara geçmiştir Sayın Turan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Özcan Purçu, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Purçu. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekili kardeşlerim; hepinize
saygılarımı sevgilerimi sunuyorum.
Evet, gönül ister ki bu kürsüden güzel
şeyler konuşalım ama ülkemizin hâli malum, belli. Onun için
üzülerek bunları söyleyeceğim, konuşacağım. Biraz önce
bir haber geldi son dakika diye, dolar 3,30u aşmış, borcumuz 45
milyar daha artmış. Bu, vatandaşın üzerine gelen bir borç;
sen ben ödemeyeceğiz bunu, vatandaşın çilesi olarak
vatandaşın sırtına yükleyeceğiz.
Yine biraz önce son dakika haberi geldi: Yine
benzine bu akşam 9 kuruş zam yapılacakmış. Ya, bu
vatandaş ne yapacak, ne yapacak bu vatandaş! Tarım bitti,
ekonomi bitti, hayvancılık bitti, turizm bitti; biz ne
yapacağız, bu vatandaşa ne vereceğiz? (CHP
sıralarından alkışlar) Bu ülkeye en büyük zararı
siyasetçiler veriyor şu an, iktidar veriyor şu an arkadaşlar.
Ya, hiç insaf yok mu!
Tarım alanları, arkadaşlar,
yüzde 10 azalmış, samanı dahi dışarıdan
alıyoruz. Hayvancılıkta et ithalatı sınırsız
hâle getirilmiş, hayvancılık da öldü. Ya, dört mevsim gören bir
ülke burası, ne yapıyoruz biz arkadaşlar! Acilen bu Hükûmetin,
iktidarın görevini yerine getirmesi lazım. Bu vatandaş
artık huzura kavuşmak istiyor; bu vatandaş açlık,
yoksulluk, işsizlik çekmek istemiyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Dört mevsim gören bir ülkede işsizlik had safhada,
yoksulluk had safhada. 6 milyon yoksul olmuş arkadaşlar, haberiniz
var mı? Tarımıyla, turizmiyle dünyanın en güzel ülkesinde
yaşıyoruz ya. İktidarın, Hükûmetin görevi ülkesinin
zenginliklerini vatandaşına aksettirmektir. Biz böyle bir şey
görmedik ya, zenginlik de görmedik, hep fakirlik. 17 milyon yoksul var bu
ülkede. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Yarın ne yiyeceğini düşünen 17 milyon yoksul var. Ne
yapıyoruz arkadaşlar? Tutturmuşuz burada yok FETÖ, yok
başkanlık. Başka işimiz yok mu bizim ya, başka
işimiz yok mu? (CHP sıralarından alkışlar)
İşsizliği düşünen yok. 4
tane üniversite bitirmiş delikanlı gençler, kızlarımız
sokaklarda geziyor, garsonluk yapıyor ya. Geçen gün bir
kızımız, mühendis ya, yazık, günah ya, İngilizcesi
var, yemin ederim, bana çay getiriyor, servis yapıyor. Yazık,
ayıp arkadaşlar, ülkemizin ayıbı bu ya, vallahi ülkemizin
ayıbı. Ben artık utanıyorum, yurt dışına da
gidiyorum, utanıyorum.
Tarımımıza var ya el atsak
Çiftçimize destek ver ya Tarım Bakanım, çiftçimize, şu ülkeye
destek verin ya. Hayvancılığa destek verin. Turizm Bakanım,
turizm can çekişiyor, kaç tane otel satılık ya. Arkadaşlar,
artık ne yapacağız biz, ne yapacağız? Yazık,
günah. Bırakın belediyeleri melediyeleri. İktidar, Hükûmet ne yapıyor
ya? Ben göremiyorum.
Bakın, dün Kayseriye gittik. Kayseride
rantın en güzel olduğu yerde Roman vatandaşların gene
evlerini yıkmışlar, 30 kilometre öteye
Hani biz
Müslümandık, hani kardeşimiz açken biz tok kalamazdık? 30
kilometre öteye bir çukurun içine koymuşlar, oradaki güzel yerleri
apartman yapmışlar, 500 bin euroya satıyorlar. Benim Roman
kardeşime 50 bin liralık ev vermişler.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Yazıklar olsun!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Servis yok,
ulaşım yok yani hastane yok, araba da çalışmıyor,
eczane yok, çocukları da okula gidemiyor; ondan sonra burada
kalkıyorlar, diyorlar ki: Efendim, mülteci çocukları
araştırıyoruz. Bu çocukları ne yapacaksınız? Bu
çocuk sokakta. Ne yapacaksınız ya? Ne yapacaksınız bu
çocukları? (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Ne yapacaksınız? Çocuk mu araştırmak
istiyorsunuz, alın size çocuk. Var mı başka bir şey?
Alın, bakın, burada çocuklar var. Mülteciler de bizim
çocuklarımız, araştırabilirsiniz ama bakın, elli defa
söyledim, ben utanıyorum artık. Strateji belgesi yaptınız,
izleyen var mı? Burada bir tane milletvekili Roman Strateji Belgesini
izliyorum, şunu yapıyor. desin, geleceğim, alnından
öpeceğim, özür dileyeceğim. Yazıklar olsun ya, yapmayın ya,
yapmayın! Çadırda yaşıyorlar, utanmıyor muyuz ya?
Yapmayın arkadaşlar, vallahi rezillik. Orada 300 tane çocuk Kayseride
okula gidemiyor, bir tane servis çıkaramıyoruz. Kayseri
milletvekilleri nerede? Nerede Kayseri milletvekilleri? Ayıptır,
günahtır arkadaşlar.
Ülkemizin zenginliklerini biz vatandaşa
vermek zorundayız. Bunun vebali bizim üzerimize. Ben, Türkiye Cumhuriyeti
milletvekili olarak
Tarımın zenginliklerini kullanamıyoruz;
hayvancılığın, turizmin, yer altı yer üstü maden
kaynaklarını kullanamadığımızdan, vatandaşa
yansıtmadığımızdan ben Cumhuriyet Halk Partili bir
milletvekili olarak bütün vatandaşlarımdan özür diliyorum, bütün
vatandaşlarımdan. (CHP sıralarından alkışlar)
Yazıktır, günahtır arkadaşlar. Bu ülke o kadar güzel, o
kadar zengin bir ülke ki burada bir tane fakirin kalmaması lazım, bir
tane yoksulun kalmaması lazım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kendileri
rezidansta, Roman vatandaşlar çadırda.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Bakın, açlık
sınırı 1.400 lirayı geçti, biliyor musunuz? 17 milyon
yoksul, bu ülkede çoğu aç yatıyor. Gene yoksulluk
sınırı 4.500 lirayı geçti. Bizim kardeşlerimiz 1.300
lira maaşla, hadi geçin bakalım, mucize yarat. Var mı böyle bir
şey? (CHP sıralarından alkışlar) Çalışma
Bakanım, Maliye Bakanım, biz Türkiyeyi rahatlatalım,
vatandaşlarımızı rahatlatalım. Ona buna
peşkeş yok arkadaşlar, bu ülkenin zenginliğini bu
vatandaşlara vermediğimiz müddetçe onların yoksulluğu,
fakirliği, sıkıntısı bizim
günahımızdır, bizim günahımızdır. Yazık ya,
Türkiye gerçekten, kalkınırsa bütün dünyada lider olabilecek bir
ülke.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Başkanlık ne olacak?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Her gün buraya geliyor
birileri, Yok FETÖ şöyle olmuş, yok başkanlık böyle
olmuş. Ya arkadaşlar, enerjiyi boşa harcıyoruz, ampul
yanıyor burada, hepinizin enerjisi var, hepinizin yetkileri var,
yazık, yazık, yazık! (CHP sıralarından
alkışlar)
Arkadaşlar, elhamdülillah hepimiz
Müslümanız. Ya arkadaşlar, kutuplaştık,
kutuplaştık, kutuplaştık. Geçen gün Erzuruma gittim.
Cumhuriyet Halk Partisi
Milletvekilim kaçtı, Ne oldu? dedim. Ya,
kaçıyor yanımdan adam. Ne oldu kardeşim ne oldu? Biz
kardeşiz arkadaşlar, bu ülke hepimizin. AK PARTİli
kardeşlerimi de seviyorum, HDPli kardeşlerimi de, MHPli
kardeşlerimi de, Cumhuriyet Halk Partili kardeşlerimi de. (CHP
sıralarından alkışlar) Bizim hep birlikte bu ülkeyi
kalkındırmamız lazım ama ben bunu görmedim. O oraya
ayrılıyor, bu buraya ayrılıyor; ülke kutuplaştı
da kutuplaştı. Yok böyle bir şey arkadaşlar.
Ben, Avrupa'da on bir yıl
çalıştım, Avrupa Konseyinde çalıştım. Yeri
geldiği zaman ülke menfaatleri için hep birlikte birleşiyor adamlar,
ülkesini kalkındırıyor ama bizde böyle bir şey yok.
Şuradan bir gün birisi kalkıp da Şu fabrikayı açtık.
demedi. Hep köprü yapıyoruz, hep yol yapıyoruz. Allah
aşkına, bu ülkenin yolsuzlukla alakalı bir
sıkıntısı kalmadı, yolsuzluk
sıkıntımız kalmadı. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Hep yollar yaptık arkadaşlar; biraz
da fabrika açalım, biraz da işsizliği önleyecek alternatif
kalkınma modelleri yaratalım. Var mı Hükûmette bu?
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Var tabii.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Bana bir tane gösterin
ya. Şu gün şu fabrikayı açtık, 500 kişi işe
aldık. deyin. Var mı ya? Kırılıyoruz ya.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Görmek
istemeyene...
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Yeni rakamlar
açıklanmış, hepsi hikâye, yüzde 11 işsizlik.
Çıkın bakalım şu sokağa, 100 insan çevirin, 11
kişi işsiz bulacak mısınız, yoksa 60 işsiz mi
bulacaksınız? Yok böyle bir şey.
Arkadaşlar, kendimize gelelim.
Enerjimizi, ülkenin enerjisini boşuna harcamayalım. Yazık günah
vatandaşa. Vallahi, vatandaş ızdırap çekiyor.
İntiharların sayısı arttı.
Yarın ne olacağını
düşünen, ne yiyeceğini düşünen, Hangi işe hangi
başvuruyu yapayım? diye kara kara düşünen
vatandaşımız var, gençlerimiz var. Bu ülke genç nüfusa sahip bir
ülke. Gençlerimizi de kullanamıyoruz, topraklarımızı da
kullanamıyoruz, tarımı da kullanamıyoruz,
vatandaşlarımıza da bu ülkenin zenginliklerini
yansıtamıyoruz.
Biz daha ne yapacağız
arkadaşlar ya?
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Gölge
yapmayın ya.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Şu Mecliste
birleşip hep birlikte karar alamıyoruz. Efendim Şunu araştıralım.
diyoruz, ret geliyor; Bunu araştıralım. diyoruz, ret geliyor.
Niye ret veriyorsunuz arkadaşlar? Biz de bu ülkeye hizmet edeceğiz
hep birlikte. Niye ret veriyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok
bağırıyorsun. Bağırma, Evet. vereceğiz.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Ama olmaz, ret
vermeyeceksin. Ülkenin menfaatleri vatandaşın menfaatlerinin
doğrultusundaysa Hayır. demeyeceksiniz. Sırf siyasi
sebeplerden dolayı Hayır, hayır, hayır. Yok böyle bir
şey.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Neye Evet.
diyelim?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Biraz farklı
konuşalım, farklı düşünelim. Hep birlikte bir şeyler
de yapabiliriz bu ülke için.
Bakın, emekçiler mahvolmuş durumda,
memur mahvolmuş durumda, işsizler zaten ona keza. Herkes muallakta.
Arkadaşlar, herkes aklını
başına alsın. Biz burada rahat rahat oturuyoruz vallaha. Millet
acı çekiyor, hüzün var, sıkıntı var, zaten terör eylemleri
had safhada, had safhada. Bir an önce ülke olarak hep birlikte el ele
vereceğiz, kalkındıracağız bu ülkeyi arkadaşlar.
Yok böyle; Hükûmeti de eleştiriyorum, iktidarı da eleştiriyorum.
Biraz kendimize gelelim, kendinize gelin arkadaşlar.
Bakın, strateji belgesini hiçbiriniz
takip etmiyor. Gelin, bir gün burada Roman konusunu işleyelim, bir gün
boyunca. Hepinize teklifim, MHP grup başkan vekillerimize söylüyorum,
AKPli
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Her hafta
işliyoruz, her hafta.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Biz zaten
hazırız. Bir gün boyunca Romanların yoksulluğunu
konuşalım. Hani nerede?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Her hafta
konuşuyoruz.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Hani nerede
konuşuyorsunuz ya? Oyunu almaya geldiğinizde tamam.
Vallaha, bütün vatandaşlara söylüyorum: Cumhuriyet
Halk Partisinin iktidarında acı yok, hüzün yok; barış var,
sevgi var, mutluluk var. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) İnanın, emekçiye de, işçiye de, yoksula da,
fakire de dokunacak bu Cumhuriyet Halk Partisi. Artık alternatif, tek, sadece
Cumhuriyet Halk Partisi. Artık bitti arkadaşlar, herkes de bu
gerçeği görsün.
Hepinize sevgiler saygılar
arkadaşlar, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Purçu.
Sayın Arık
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Başkanım, sayın hatip Kayseri vekilleri nerede? diye
sataşmada bulundu.
BAŞKAN Nasıl bir sataşma
Sayın Arık?
ÇETİN ARIK (Kayseri) Kayseri vekilleri
yok mu? Nerede Kayseri vekilleri? Çalışmıyorlar gibi bir
algı oluşturdu, yerimden
BAŞKAN Siz, kendinizi kayıtlara geçirmek
suretiyle Kayseri milletvekillerinin burada olduğunu ifade ettiniz.
Tutanaklara geçmiştir Sayın Arık.
Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan, zaman kaybetmemek için, kanuna geçmek için kürsüye
çıkmayacağım izin verirseniz. Ancak, şunu ifade etmek
istiyorum: Her gün FETÖ, her gün FETÖ, başka iş yok mu? söyleminin
çok tehlikeli olduğu kanaatindeyim. FETÖ dediğimiz şey, bu
ülkenin geleceğini karartmak isteyen bir yapıdır, bununla ilgili
örneğin doğru olmadığını düşünüyorum.
Ayrıca Roman Strateji Belgesiyle ilgili
hiçbir iş yapılmadı. dedi sayın hatip. Oysa, 5
bakanlık bununla ilgili bilgilerini verdi, defaten toplantı
yaptı ve buna devam ediyoruz, katkı sağlamaya çalışıyoruz.
Kendisinin de imkân ve katkılarını bekleriz. Ayrıca, daha
sakin konuşsaydı cevap
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Turan, tutanaklara geçmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.57
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan Ceza Muhakemesi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/775) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 438) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 438 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu tasarı, İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Şimdi tasarının tümü üzerindeki
söz taleplerini karşılayacağım.
Tümü üzerinde siyasi parti gruplarına
öncelikle söz vereceğim.
Siyasi parti gruplarına söz verme
çerçevesinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Ömer
Süha Aldana aittir.
Buyurunuz Sayın Aldan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 438 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına
görüşlerimi belirtmek üzere huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Tabii, öncelikle, bu yasa
tasarısının bir tasarı şeklinde önümüze gelmesinden
memnuniyet duyuyoruz çünkü kanun hükmünde kararnamelere artık
alışmaya başladık. Aslında kanun hükmünde
kararnameler, olağanüstü hâl ilanı çerçevesinde yapılacak
düzenlemelerdir. Ne yazık ki Hükûmet tarafından olağanüstü hâl
düzenlemesiyle hiç ilgisi olmayan konularda da sıkça kanun hükmünde
kararname çıkarılmaktadır.
Bu anlamda, bu tasarının Meclisin
önüne getirilmesi, Parlamentonun hiç değilse bir gözleminden geçmesi
sevindirici bir gelişmedir.
Lakin şunu da eklemeden geçmemek
lazım ki bu düzenlemelere hakikaten alıştık. Şöyle bir
şey var: Bir yasa metnini yeniden elden geçirmek diye bir kavramla
karşı karşıyayız. Sıkça düzenlemeler
değişiyor. Örneğin, bakıyorsunuz, sulh ceza mahkemesi
dinlemelerle ilgili görevliyken bir anda konjonktür gereği ağır
ceza mahkemesi yetkili kılınabiliyor; ağır ceza
mahkemesinden, oy birliğiyle, telefon dinleme ya da gizli
soruşturmacı isteme yetkisi istenebiliyor. Bunun
dışında da şimdi bugün göreceğimiz gibi, şimdi de
ağır ceza mahkemesinin elinden yetkiler alınarak tekrar sulh
ceza hâkimliğine verilebiliyor. Şöyle bir olguyla yüz yüzeyiz:
Artık günümüzde konjonktürel yapıya dayalı yasal düzenlemeler
yapıyoruz.
Elbette ki şunu yadsımamak
lazım: Kanun hükümleri ilahi bir hüküm değildir, zaman zaman
toplumsal değişime dayalı olarak, toplumdaki arzulara
dayalı olarak, toplumsal baskıya dayalı olarak kanun metinlerini
değiştirmek mümkündür. Bunda bir tereddüt yok. Lakin, sadece belli
konulara, spesifik konulara yönelik bu değişiklikler, gerçekten hukuk
alanında büyük yaralar açmaktadır.
Şunu da göz ardı etmemek lazım:
Eğer bir ülkede hukuk çok konuşuluyorsa, o ülkede demokraside bir
sorun vardır, özgürlüklerde bir sorun vardır. Özgürlüklerin, demokrasinin
bolca olduğu ülkelerde hukuktan, yasal düzenlemelerden,
sınırlamalardan, sık sık yasa değişikliklerinden
söz edilemez.
Bu tasarıya gelince, bu tasarıyla
ilgili belli kaygılarımız var. Bazı maddelere
katılıyoruz kuşkusuz. Kaygılı olduğumuz
maddelerden birkaç tane örnek vermek isterim. Örneğin, İcra ve
İflas Kanunu olsun, İş Kanunu olsun, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu olsun, bu kanunlarda kesin hükmü belirleyen bir miktar vardır, bu,
genellikle bin liradır. Şimdi, bu yapıyla, bu düzenlemelerle bu
kesin hüküm olan miktarlar 5 binle-7 bin lira arasında
değiştirilmek istenmektedir.
Şunu hiçbir zaman unutmayalım: Bu,
Türkiyede yaşayan vatandaşlarımız için bazen 2 bin
liranın bile çok büyük bir önemi vardır. İnsanlar 1.300 lira
asgari ücretle geçinmek zorunda bu ülkede, hem de yükseltilmiş bir asgari
ücretle. Siz, bunların açtıkları bir iş davasında
belli bir hükmü, bin lirayı 3 bin liraya
çıkardığınız zaman insanların geçimini
sağlayacak önemli bir mekanizmayı ellerinden
almışsınız demektir. Bu açıdan, hâlâ vakit varken
benim önerim, bu konuda bir itiraz mekanizmasının
geliştirilmesidir yani İcra İflas Kanununda, Hukuk Usulü
Muhakemesi Kanununda ya da İş Kanununda yapılacak
değişikliklerde kesin hüküm miktarlarını madem
artırıyorsunuz bunlara bir itiraz müessesesini açarsak son derece
hukuka aykırı fiillerin yeniden denetimine olanak
sağlamış oluruz.
Aslında, bu 3, 4 ve 5inci maddelerdeki
değişiklik, Türkiyenin tablosu açısından da siyaseten
üzerinde değerlendirmemiz gereken bir konudur. Düşünün, 2004
tarihinde bu yasaların çoğunluğu kabul edildi, bu rakamlar 2004
rakamlarıdır. Yani aradan geçen on iki senelik süre içerisinde bin
lira rakamının 7 bin liraya çıkarılmış
olması ve bin liralık kesin hükmün 7 bin liralık kesin hükme
bağlanması, aslında Türkiyenin enflasyonunun gerçekte ne
miktarda olduğunun bir göstergesidir, aslında, bizim için çok güzel
de siyaseten değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Değerli milletvekilleri, 9uncu maddede
şöyle bir konu var bu uzlaştırma dediğimiz alternatif çözüm
yollarına ilişkin. Evet, iyi niyetle yapılan bir düzenlemedir
ama Türkiyede işlememektedir. Bu, öncelikle, uzlaştırma
dediğimiz konu adli bir olay neticesinde, eğer ceza miktarı da
belli bir süreyi aşmıyorsa insanların arasındaki
uzlaşma yoluyla işin dava yoluna gidilmemesini sağlamaktır.
Ama Türkiyedeki insanların alım gücü hesaba
katılmadığı için, dışarıda, Avrupa
ülkelerinde çok daha rahatlıkla uygulanabilecek bir hüküm burada bir anlam
ifade etmemektedir.
Değerli milletvekilleri, 12nci madde
üzerinde biraz durmak istiyorum. (6)ncı fıkrası
eklenmiştir 12nci maddeyle 5237 sayılı Ceza Kanununun 75inci
maddesine. Bu da ön ödeme suçudur yani şu anlama gelmektedir: Trafikte
insanların yaşamını tehlikeye sokacak harekette bulunan,
alkollü içki alıp daha sonra fütursuzca araç kullanan insanların,
insanların can güvenliğini tehlikeye sokanların aslında bir
hâkim karşısına çıkarılması bu maddeyle
önlenmektedir ve öyle bir düzenleme yapılmaktadır ki alkollü,
tehlikeli araç kullananların ön ödeme yoluyla yargıdan
kurtarılmaları sağlanmaktadır. Bunu hakkaniyete uygun
bulmuyorum yani insanların yaşamını tehlikeye düşüren
birinin en azından hâkim karşısına çıkmasında
büyük bir fayda vardır.
Değerli milletvekilleri, bu
tasarının bir an önce gündeme getirilmesinin temel nedeni,
tasarının 13üncü maddesidir. Zira 13üncü maddesi, Türk Ceza
Kanununun 103üncü maddesinde değişiklik içermektedir. Aslında,
değişiklik içermemektedir demek daha doğru olacaktır.
Anayasa Mahkemesi, Türk Ceza Kanununun 103üncü maddesinin bazı
hükümlerini iki farklı nedenle iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesinin
iptal kararında temel gerekçe şu
Önce bir maddeden bahsedeyim. Bu,
çocuklara yönelik cinsel istismar suçunu düzenleyen maddedir 103üncü madde.
Bir, Anayasa Mahkemesi gerek mağdurlar gerekse failler arasında bir
kademelendirme yapılmamasını bozma nedeni olarak görmüştür;
birincisi bu. İkinci bir nokta, Anayasa Mahkemesi cezanın şedit
hâlini yani ağırlaştırılmış hâlini
düzenleyen madde hükümlerindeki ceza miktarını fazla bulmuştur.
Bunun temel nedeni özellikle şudur: Geçtiğimiz Ceza Kanununda yani
765 sayılı Türk Ceza Kanununda cinsel suçlara ilişkin 3 tane
temel ayrım vardır; bir tanesi ırza geçme, diğeri ırza
tasaddi, bir diğeri sarkıntılık. Sarkıntılık
da kendi arasında ikiye ayrılır; işte, elle
sarkıntılık, sözle sarkıntılık gibi.
Yıllarca bu kanun uygulanageldi ve eğer bir cinsel saldırı
sonucunda kişinin ruhsal durumunda, fiziksel durumunda bir âraz ortaya
çıkarsa, cezayı artıracak da bir madde vardı, o da o
zamanki Türk Ceza Kanununun 418inci maddesiydi. Şimdi, bu düzenleme
yıllarca alışkanlık hâlinde devam etti, uygulama buna
alıştı, Yargıtayın içtihatlarıyla düzenleme
yerine oturdu, lakin 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk
Ceza Kanununda ayrı düzenleme yapıldı; cinsel
saldırı, çocukların cinsel istismarı ve cinsel taciz gibi
ve maddeler arasında bir süre sonra yapılan bazı tepkisel
değişikliklerle ahenk bozuldu. Şimdi, bozulan ahengi ne
yazık ki hiç kimse düzeltmek istemiyor ya da düzeltmekten çekiniyor.
Şimdi, bu düzenleme de yani 13üncü
maddenin 103üncü maddenin (2)nci fıkrasında yaptığı
düzenleme aynen Anayasa Mahkemesinin iptalinin bire bir kendisidir. Yani,
Anayasa Mahkemesi bu maddeyi iptal etmiştir, şimdi biz bu Anayasa
Mahkemesinin iptalini yeniden yasalaştırmaya
çalışıyoruz. Bu, kuvvetler ayrılığı ilkesine
açıkça aykırı bir tutumdur. Beğenelim beğenmeyelim,
toplumsal baskıya yeri gelirse göğüs germek zorundayız. Eğer
biz toplumsal baskıya yeterince bir tepki gösteremezsek, o zaman kanunu
uygulamanın da bir anlamı kalmaz. Bir süre sonra kanunsuzluk, bu tip
yaklaşımlar yeni sorunları beraberinde getirebilecektir. Bu
anlamda verdiğimiz bir önerge var, bunun düzenlemeye tabi
tutulmasını istiyoruz.
Öte yandan, özellikle uygulamadaki
arkadaşlar tarafından -ki Anayasa Mahkemesinin kararı da bu
doğrultudadır- failin küçük olması durumuna ilişkin yeni
bir düzenleme de yapılmamıştır.
Tasarının 17nci maddesini ben son
derece olumlu buluyorum. Çünkü, pek çok insanın ailesinde uyuşturucu
kullananlar olabiliyor ve uyuşturucu kullanan kişiler toplumsal
yapı tarafından kötü karşılanmasın diye aileler
tedirginlik içinde bulunuyorlar, gizli kapaklı tedavi ettirmeye
çalışıyorlar. Oysa, bir sağlık kurumuna başvuru
hâlinde, suç teşkil eden bir eylemi gören sağlık görevlisi
mutlaka bildirim zorunluluğuna tabidir. Yani, Türk Ceza Kanunu
gereğince, suçu bildirmemek de suçtur. Bu anlamda, buna bir istisna
getirilmektedir. Yani, çocuklarının uyuşturucu
kullandığını tespit eden aileler, artık,
çocuğunun eyleminin afişe edilmemesi olanağına
kavuşacaklardır. Bu nedenle de bu maddeyi olumlu bulduğumu ifade
etmek isterim.
Tasarının 21inci maddesini ben
oldukça sakıncalı buluyorum. Bakın, bu, bir
alışkanlık hâline gelebilir. Tasarının 21inci
maddesinin hükmü şuna yöneliktir: Mahkeme, duruşma salonunu
istediği gibi seçebilme hakkına sahip olacaktır. Yani, bir polis
karakolunu bile mahkeme salonu olarak tercih edebilirsiniz ya da cezaevindeki
bir odayı dahi mahkeme salonu olarak nitelendirebilirsiniz. Bu, keyfîliğe
neden olabilecek bir durumdur. Adliyelerin duruşma salonları
vardır. Eğer sayısal olarak yeterli bir çoğunluğa,
yeterli bir kapasiteye sahip olmayan davalar söz konusuysa bunun zaman
içerisinde hiç değilse Adalet Komisyonu marifetiyle çözümlenmesinde yarar
vardır. Eğer siz bu işi tamamıyla mahkeme hâkiminin iki
dudağının arasına bırakacak olursanız,
duruşmaya bir saat kala duruşma salonunu değiştiren bir
hâkim insanların savunma hakkını zedeleyebilir. Bunu da bir
öneri olarak sunmak istiyorum.
22nci maddeye kısaca bir değineyim.
Bu, Sayın Adalet Bakanının çok istediği bir maddeydi.
Geçmiş dönemlerde de biz olmasın demiştik ama evet, bir müessir
fiilde, yaralama, kasten yaralama eylemlerinde aslında ceza miktarı
düşük olsa bile bireylerin tutuklanması sonucunu doğuran bir
maddedir. Evet, bir hassasiyetimiz var. İşte, bir hemşire
kızımızın bir belediye otobüsünde bir meczup
tarafından tekmelenmesi olayının sonrasında gündeme gelen
bir maddedir ama her şeyden önce ilkesel davranmakta fayda görüyorum ben.
Yani, toplumsal tepki oldu diye bu tip tutuklamaları
yaygınlaştırmak doğru bir davranış değildir,
sonra bunun kötüye kullanılmasının yolu açılabilir;
diyebileceklerim bunlar.
23üncü madde, tutuklamaya itiraz hâlinde
inceleme süresini toplu suçlarda, örgütlü suçlarda artıran bir maddedir.
Bunun da miktarı aslında tasarıda on beş gündü ama
görüşmeler sonucunda yedi güne indi. Bu sevindirici olsa bile, bu sürenin
bile çok olduğu düşüncesindeyim.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
özellikle 26, 27 ve 28inci maddelerin üzerinde durmak istiyorum. Bu maddeler,
iletişimin dinlenmesi, gizli soruşturmacı görevlendirme ve
teknik takip suçlarını düzenleyen maddelerdir. Malum, 17-25
Aralıktan sonra, yargıya -tabiri caizse- çok da egemen
olunmadığı dönemde apar topar
çıkarılmıştır ve dinleme kararlarını, izleme
kararlarını ve teknik takibi ağır ceza mahkemesinin oy
birliğiyle kararlaştıracağına dair bir düzenleme
yapılmıştır. Ben hatta o zaman demiştim, bu kürsüden
de söyledim Bir gün gelir, bunu tekrar eski hâle çevirirsiniz. diye. Bu, eski
hâle çevirmedir. Benim bu konuda diyeceğim bir şey yok, eskiden ne
diyorsam aynı düşüncedeyim ama arkadaşlarımız,
milletvekili arkadaşlarımız, bu konuda ağır ceza
mahkemesi -yani iletişimin dinlenmesi, teknik takip ve gizli
soruşturmacı görevlendirme işleri yine ağır ceza
mahkemesinin uhdesinde kalsın ama- hiç değilse çoğunluk oyuyla
karar versin, böylece yasa dışı dinlemelerin önünde bir engel
oluştursun düşüncesindeler, ben de onu takdirlerinize bırakıyorum.
Tasarının 32 ve 33üncü maddeleri
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 247 ve 248inci maddelerinde
düzenleme yapmaktadır. Aslında 2 madde birbirine
bağımlıdır. Bu, özetle şöyle açıklanabilir:
Aranıp da bulunmayan bir failin, şüphelinin daha soruşturma
aşamasında mal varlığına el konulmasını
düzenlemektedir. Bunun günümüz liberal anlayışına çok uygun
olmadığını düşünüyorum. Yani hakkında sadece bir
iddia bulunan, tesadüfen aransa da belki bulunamayan bir kişinin bütün mal
varlığına el konacaktır. Belki o kişi,
ulaşılmış olsa çıkıp gelecektir, yani ifadesini
verebilecektir. Bunun da üzerinde iyi düşünülmesi lazım. Bunun
yargı aşamasında olduğuna dair bir madde vardır, bunun
kapsamı genişletilerek iş soruşturma aşamasına
aksettirilmektedir ki ben bunu açıkçası son derece yanlış
bir düzenleme olarak görmekteyim.
Değerli milletvekilleri, 42nci madde de
-aynı biraz önce 3üncü, 4üncü, 5inci maddelerde dediğim gibi-
kesinleşme miktarını artıran maddedir. Bunu da bir
vatandaşımızın alım gücünün esas alınması,
bir vatandaş için bin liranın, 2 bin liranın da ne kadar
değerli olabileceğinin düşünülmesi kaydıyla takdirlerinize
sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, son bir konuya
özellikle değinmek isterim, onu sona bıraktım. Malum, Ergenekon
dava dosyası var. Ergenekon dava dosyası, pek çok
haksızlığın yapıldığını bugün
anladığımız, insanları intihara sürükleyen
soruşturmalardı, davalardı. Ve bu dava sonuçta pek çok badireden
geçti, senelerce insanlar içeride yattılar tutuklu olarak, bizim
milletvekillerimiz var aralarında; insanların kimi evinden oldu, kimi
barkından oldu, kimi eşinden, çocuğundan oldu, özgürlük yoksunu
oldu, pek çok birikimli insan bu özgürlüklerin kısıtlanması
dolayısıyla o bilgilerini bu toplumla, bu ülkeyle, bu milletle
paylaşamadılar ne yazık ki. Sonuçta Yargıtay dedi ki:
Burada örgüt yok, insanların mahkûmiyetine yeterli delil yok, var olan
deliller de sahte. Savunma hakkını ihlal etmişsin. Kendini kanun
yerine koymuşsun. Sonuçta bu dosya geçtiğimiz nisan ayında 6-7
nedenle bozuldu. Böyle bir dosya bu kadar nedenle bozulduysa bu hâkim,
savcılar zaten ihraç edilirdi, şimdi hemen hemen hepsi tutuklu.
İşin ilginç tarafı şurada: Aylarca bu dava sürüncemede
kaldı, bir tır dolusu dosya; sürüncemede kaldı kaldı,
sonuçta İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi bu dosyaya ilişkin
yetkisizlik kararı verdi. Bir tır dolusu dosya şimdi Ankaraya
gelecek Ankara yetkilidir diye. Oysa Ceza Muhakemesi Kanununun 18inci
maddesinin (2)nci fıkrası açıktır: Bir
sanığın mahkemede sorgusu yapıldıktan sonra
yetkisizlik kararı verilemez. Bunu o hâkimlerin bilmemesi mümkün mü? Değil.
Ağır ceza mahkemesi başkanı olmuş, İstanbula
atanacak kadar kıdem sahibi olmuş bir yargıç, kesinlikle ve
kesinlikle burada yetkisizlik kararı verilmeyeceğini bilir.
Şimdi, sormak lazım, bu yetkisizlik
kararı neden verildi? Acaba, her şeyin üst aklı var da
yargının da mı üst aklı var? Bunu sorgulamak
zorundayız.
Bu açıkça şu anlama gelir: Bu
hâkimler bunu biliyorlar, yetkisizlik kararı verilemeyeceğini
biliyorlar, çünkü kanunun açık hükmü var. O zaman, bu Ankaraya gelecek,
Ankara diyecek ki: CMKnın 18inci maddesi açık, yetkisizlik
kararı veremezsin, ben de yetkisizim. Bu sefer dosya bölge adliye
mahkemesine, uyuşmazlığın çözümü için gidecek. Bu, iyimser
bir tahminle, en azından bir buçuk, iki yıl sürer.
Bu şu demektir: Ergenekonda
yargılanan sanıklar, sizi ceza tehdidiyle yüz yüze bırakmaya
devam ediyoruz. Ayağınızı denk alın, sakın
kıpırdamayın, sakın mevcut egemenin aleyhinde birtakım
girişimlerde, sözlerde bulunmayın.
Bu çok büyük bir adaletsizliktir. Ergenekonda
bu insanların canları çok yandı, çok acı çektiler, onlara
ikinci bir acıyı çektirmeyelim.
Buradan Sayın Adalet Bakanına HSYK
Başkanı olarak sesleniyorum: Bu hâkimler hakkında derhâl
işlem yapın, kanuna aykırı davranmışlardır
diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aldan.
Tasarının tümü üzerinde ikinci
olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Sayın Kadir Koçdemir konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Koçdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KADİR KOÇDEMİR
(Bursa) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısı, Türkiye'de kanunların, Türkiye'de hukukun, adaletin
tesisi dışında, kamuoyu tepkilerine ve bazen siyasi hedeflere
yardımcı olması işleviyle de görevlendirilmesinin yeni bir
örneğidir.
Biliyorsunuz, devletin asli
görevleri vardır ve bu görevlerden en önemlilerinden birisi de
öngörülebilir bir ortam tesis etmesi ve öngörülebilir, hesaplanabilir bir ortamı
muhafaza etmesidir. Hayatın öngörülebilir, hesaplanabilir
olmasının yolu da hukuktan geçmektedir ve hukuktaki
değişiklikler kendine göre belli bir usule tabidir. Kaldı ki
modern demokrasilerde meşruiyetin kaynağı usuldür. Usulde
yapılan düzenlemelerin belli amaçları vardır. Bu zamana kadar
yapılan hatalardan, girilen yanlış yollardan elde edilen
tecrübeler usulde kendisini göstermiştir.
Siz eğer usulü torba
kanunlarla, temel kanun uygulamasıyla dolanmaya kalkarsanız aynı
konuları tekrar tekrar, demin grup başkan vekilimizin burada somut
örneklerle belirttiği gibi, üç ay sonra aynı kanunu tekrar
değiştirmek üzere Meclise getirirsiniz. Bunu
yaptığınızda bir torba kanun bugün temel kanun hâline geldi
ama 11 farklı kanunda değişiklik yapıyor. Bu kanun yine
kendi içinde belli bir bütünlüğe, insicama sahip olma iddiasını
ileri sürebilir.
Dün, biliyorsunuz, burada,
bütçeyle ilgili, Anayasa Mahkemesinin iptal etmesi üzerine hazırlanan
başka bir kanunu görüştük. O kanunda, son anda orada otururken akla
gelen, beslenme yardımından tutun da SGKnın prim durumunun
düzeltilmesine kadar, pek çok madde bu Anayasa Mahkemesinin bütçe
hakkının devredilememesini gerekçe göstererek aldığı
iptal kararı gereğine ilave edildi ve bu bir temel kanun olarak
buraya getirildi.
Bu kanunda da benzer bir
süreci biz gördük. Mesela burada para cezalarının kesinleşmeyle
ilgili limitlerinde değişikliğe gidiliyor. Bu
değişiklerden birisiyle ilgili süreç, kanunları nasıl
yaptığımızla ilgili güzel bir örnek olsa gerektir.
Tasarıda, bin liradan 5 bin liraya
çıkarılması öngörülmüştü. Daha sonra alt komisyonda -ki alt
komisyonda iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımız
çoğunluktadır- orada oy birliğiyle, hak arama hakkının
kısıtlanması gerekçe gösterilerek bu 5 bin liralık miktar 3
bin liraya inmişti. Daha sonra tekrar Adalet Komisyonuna geldiğinde,
Sayın Bakanımızın ricasıyla, bu sefer ilk
tasarıdaki 5 bin de yeterli bulunmayarak 7 bin liraya
çıkarıldı. Alt komisyonda, hak arama hakkının
kullanılmasının engellenmesi sebebiyle bunun, 5 bin liranın
yüksek olduğunu düşünen arkadaşlarımız bu sefer
kanaatlerini birdenbire değiştirdiler.
Bu tasarının 3üncü, 4üncü, 5inci,
41 ve 42nci maddelerinde parasal limitlerin yükseltilmesi, bir yandan Türk
parasının değerinin ne kadar korunduğunu göstermesi
bakımından ibret vericidir, diğer yandan da hak arama yolunu
kapatması bakımından yine kayda değerdir. Bu yükseltmelere
karşı yapılan itirazlara verilen cevap genellikle yeni kurulan
istinaf bölge adliye mahkemelerinin iş yükü olmuştur. Oysa, bizim
bildiğimiz kadarıyla, bölge adliye mahkemeleri
vatandaşımızın hukuk yollarından daha hızlı
ve daha isabetli çözüm almasını, sonuca ulaşmasını
temin etmek üzere kurulmuştur. Ama, buradaki gerekçelerde,
vatandaşın hukuk yolundan aldığı neticelerden ziyade
mahkemelerin iş yükü esas gerekçeyi teşkil etmiştir. Bu bize
haklı olarak Okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdik.
anlayışını hatırlatmıştır.
Düzenlenen tasarının 25, 26, 27nci
maddelerinde iletişimin tespiti ve dinlenmesi, gizli
soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme konusu yine
son yıllarda hâkim olan yasama faaliyeti anlayışının,
zihniyetinin çok açık bir örneğini oluşturmaktadır. Sanki
trafoya girmiş bir bebek gibi, bilmediği düğmelere basan
zihniyet arzu etmediği neticeler ortaya çıktığında
başka bir düğmeye basmakta ve bütün bunları genellikle
ifrat-tefrit tuzağına düşmek suretiyle
gerçekleştirmektedir. Bir de buna kanunlaşma, yasama faaliyeti
sırasında sağdan soldan eklenen, son anda dâhil edilen maddeleri
koyduğumuzda, hakikaten Türkiye'nin, cumhuriyetin, demokrasimizin
birikimleriyle bağdaşmayan, onlarla uyuşmayan bir yasama
faaliyeti yapmaktayız.
Benden önceki arkadaşım da belirtti,
32 ve 33üncü maddelerde, ifade vermeye zorlamak için mal
varlığına el koyma ve kayyum atama yetkisinin savcıya
verilmesi modern hukuk ilkeleriyle asla bir arada düşünülemeyecek bir
durumdur. Bugün hepimiz belli sebeplerle, bazen kısa dönemli bazen uzun
dönemli yurt dışına çıkıyoruz, ikamet adresimizin dışında
oluyoruz. Bu ulaşılamamayla ilgili herhangi bir somut kriter de
belirtilmeksizin, sadece cumhuriyet savcısının kararıyla
kişilerin mal varlığının tamamına el
konulabilmesi, mal varlığına kayyum atanabilmesi hakikaten
modern hukukla, hakla, hakkaniyetle, adaletle, insanların savunma ve adil
yargılanma hakkıyla bağdaşan bir husus olmayacaktır.
Bu bize şunu gösteriyor: Acele edecek
kadar çok vaktimiz yok. Acele ettiğimizde görüyoruz ki aynı kanunu,
aynı maddeyi 5-6 kere ele almak suretiyle, sakin bir şekilde
yapacağımız yasama faaliyetiyle varacağımız yola
çok daha geç varabiliyoruz. Bunu daha yakın dönemde de gördük. Mesela,
Bilirkişilik Kanunu böyle aceleyle geldi ve bütün uluslararası
hukukta bilirkişinin gerçek kişi olma durumuna vurgu
yapılırken, tarifi bu şekilde yapılırken biz
şirketlere bilirkişilik verdik.
Dün yine bütçe hakkında, benzer bir
şekilde, yanına serbest bölgeleri, SGK primlerini, beslenme
yardımını, araçlardan alınacak ÖTVyi de katarak o anda
oluşan duruma göre yasama faaliyetini gerçekleştirdik. Oysa Türkiye,
özellikle içinde bulunduğumuz dönemde itidale, geniş perspektife,
devlet adamlığı vizyonuna, hukuk adamlığına ve
birbirini dinleyip anlamaya ihtiyacı olan bir ülke vaziyetindedir.
Kanunların ön araştırmalar
yapılmadan, yapılan değişikliğin yol açacağı
mali, ekonomik ve sosyal etkiler hesaba katılmadan
Ki bu konuda yine bu
Meclis, kendisi etki analizi yapılmasıyla ilgili bir mecburiyet
getirmiştir ama ben milletvekilliği dönemimde hiçbir kanunun -mali
hususları etkileyen kanunlar dâhil- etki analizinin
yapıldığını görmedim. Etki analizi nasıl bir
şeydir, onun metnine de maalesef şahit olmadık.
Benzer durum, kanunun 12nci maddesinde,
trafik araçlarını trafiği tehlikeye sokacak şekilde sevk ve
idare edenler için getirilen ön ödeme sisteminde de kendisini göstermektedir.
Burada da Türkiyede trafik kazaları, Türkiyede trafiği tehlikeye
sokan olaylar, bu olaylarda kusurun kimlerde olduğuyla ilgili
araştırmalar yapılmaksızın, hukukumuzdaki ön ödeme
sisteminin kendi içindeki tutarlılığı da zedelenerek bu tür
suçlarda ön ödeme sistemi getirilmiştir. Başka bir ifadeyle,
trafiği tehlikeye sokacak şekilde araçları sevk ve idare edenler
ön ödeme miktarındaki parayı verdikleri takdirde yargılama,
ifade verme, hâkim karşısına çıkma yükümlülüğünden
kurtulacaklardır. Oysa, trafik konusunda başarılı olan
ülkelerin yaptığı uygulamalara bakmak bu hususta netice
alıcı çalışmalar için faydalı olacaktır.
Bu
vesileyle şunu söyleyeyim: Türkiye, Avrupa Birliği ülkelerinde ve
OECD ülkelerinde trafik kazalarındaki ölüm sayısında maalesef
şampiyon durumdadır. 2015 yılında trafik kazalarında
7.500den fazla insan hayatını kaybetmiştir. Bu demektir ki her
gün 20nin üzerinde insan trafik kazasında hayatını
kaybetmektedir. Ama, biz bu konuda, o anda birilerinin bir düşüncesine
bakarak, Karayolları Trafik Kanununu ve buna göre çıkarılan ve
cezaların yer aldığı yönetmelikleri bir tarafa
bırakıp, hukuk sistemimizde muhtemelen yine iş yükünü azaltmak
adına ön ödeme sistemini getiriyoruz. Ön ödeme sistemini
getirdiğinizde ölümle sonuçlanacak, yaralamayla sonuçlanacak, mal
hasarıyla, mal kaybıyla sonuçlanacak duruma gelmeyi
kolaylaştırıyorsunuz demektir. Mesela, Batı ülkelerinde
-buraya gelirken ben Almanyayı aldım- usulsüz park cezasıyla
ilgili 46 çeşit kademe bulunmaktadır. İtfaiyenin
çıkışını, hastanenin acilini
kapattığınızda başka, normalde park edilen bir yerde
zamanı geçirdiğinizde başka şekilde
cezalandırılmaktasınız. Kırmızı
ışıkta geçmek yine 10 farklı cezaya tabidir.
Kırmızı ışıkta geçmenin, ışık
yandıktan sonraki sizin geçtiğiniz süreyle ve tehlikeye yol açıp
açmamanızla bağlantılı olarak 10 farklı çeşit
cezası vardır. Hız sınırı, yine, 29 kademeden
oluşmaktadır ama bizim ülkemizde arkadaşlar, hız
sınırı, yüzde 30a kadar bir kademe, yüzde 30dan sonra bir
kademedir. Yani hız sınırı 50 kilometre olan bir yerde
-yüzde 30u 15; 66 kilometre- saatte 66 kilometre hızla giden ile saatte
180 kilometre hızla gidene bizim sistemimiz aynı cezayı
vermektedir. Ama, dediğim gibi, bu işte cezaların trafik
güvenliğine etkisi konusunda birikimi yasamaya ve ceza sistemine, kontrol
sistemine dâhil eden ülkelerde 29 kademe söz konusudur. Bunları yapmak
yerine -ki bunun için Amerikayı keşfetmeye gerek yok,
gönderdiğimiz insanlar, pek çok yetişmiş insanımız
var- biz, trafikte, trafiği tehlikeye atacak şekilde sevk ve idareyi
ön ödeme kapsamına alıp, ön ödemede genelde bir yıl olan üst
sınıra burada bir istisna getirip iki yıl üst
sınırını da koymuş oluyoruz.
Bir başka husus: Bu tasarı bugün
niye geldi? Çünkü Anayasa Mahkemesinin iptal kararında iki tane iptal
kararı var; birisinde altı ay, birisinde bir yıllık süre
verilmişti, bu bir yıllık süre dolduğu için buraya geldi.
Yani erken görüşmemizin ve gündemdeki sıralamasının
sebeplerinden birisi Anayasa Mahkemesinin iptal kararı. Peki, Anayasa
Mahkemesinin iptal kararına uygun davranılmış mı?
Bakıyoruz ki Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla ilgili madde
13üncü madde. Burada, iptal edilen 103üncü maddenin 1inci ve 2nci cümleleri
aynen muhafaza ediliyor. Sadece 12 yaş altında olanlar için sekiz
yerine on yıl, üç yerine beş yıl ve on altı yerine on sekiz
yıl en az hapis cezası yani alt ceza limiti getirilmektedir. Yine,
2016/46 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararının 16ncı paragrafında ifade
edilen gerekçelerin hiç dikkate alınmadığını görüyoruz
yani fiil ile ceza, yaptırım arasında ölçülülük,
elverişlilik, orantılılık ilkelerinin gözetilmediğini,
mahkemeye olayın özel durumuna göre daha geniş takdir marjı
verilmediğini ve ıslah edici kurum ve süreçlerin burada düzenlenmediğini
görüyoruz.
Usul esasa mukaddemdir ve usul esası
belirler arkadaşlar. Onun için, bizim, yasama faaliyetlerini bir an önce,
olması gerektiği gibi yapmamız gerekiyor yoksa sık sık
buna benzer yasa değişikliklerini yapmak durumunda kalırız.
Hadi, biz yeniden, günlük çalışma düzenimizi, Meclisin gündemle
ilgili hususlarını sık sık değiştirerek bunu
yapabiliriz ama bir şeyi kaybediyoruz arkadaşlar: Öngörülebilir ortam
olmadığında ekonomide aktörler karar alamamaktadır.
Öngörülebilir ortam olmadığında insanların hukuka güveni
azalmaktadır. Bugün, kurumlara güvenle ilgili yapılan kamuoyu
araştırmalarında maalesef, yargı sistemimiz sonuncu
sıralardadır. Bugün, hukuka güvenin olmaması sebebiyle
ekonomiden istihdama, sosyal, kültürel faaliyetlerden entelektüel faaliyetlere
kadar pek çok alanda Türkiye, potansiyelinin çok azıyla yetinmek zorunda
kalmaktadır. Onun için, bir an önce hukuk devleti ilkesinin bütün kurum,
kural ve unsurlarıyla birlikte hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bunu
anlatan bir anekdotla bitireyim: Açık bir denizde donanma ilerlemektedir.
Sonra, donanmanın kaptan kabinine telsizle bir anons gelir, anonsta
şöyle denilmektedir: Lütfen, rotanızı 30 derece güneye
çevirin. Donanma bu telsize cevap verir: Biz rotamızı
değiştiremeyiz, lütfen, siz rotanızı 30 derece kuzeye
çevirin. Karşıdan anons tekrar edilir: Lütfen, rotanızı
30 derece güneye çevirin yoksa çarpışma olacaktır. Bu sefer
donanmanın kabininden ses gelir: Ben donanma komutanı filanca,
lütfen, siz rotanızı 30 derece kuzeye çevirin. Karşısı
cevap verir: Deniz feneri konuşuyor, lütfen, rotanızı çevirin
yoksa kayalıklara çarpacaksınız.
Arkadaşlar, tarih, birikim, birlikte
yaşama tecrübesi konuşuyor. Lütfen, rotamızı 90 derece
hukuk devletine doğru çevirelim. Bunun gerçekleştiği bir yasama
dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Koçdemir.
Tasarının tümü üzerinde Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Mustafa Elitaş, Kayseri
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Elitaş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
438 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde görüşlerimi ifade etmek istiyorum ama biraz
önce, ara vermeden önce, Özcan Bey kardeşimiz Kayseriye gitmiş
-şeref misafirimiz olarak muhakkak ki orada
ağırlamışlardır- Kayseride bazı bölgelerde olan
hassasiyetleri, Kayseride kendi çerçevesinde gördüğü eksiklikleri değerlendirmeye
çalıştı. Biz de onu burada dinleme imkânı bulamadık
ama arkadaşlarımız uyarınca, Nerede bu Kayseri
milletvekilleri? deyince biz de meseleyi tahlil edelim ve belediye
başkanımızla görüşelim dedik. Biraz önce kendisinin de
kürsüden ifade ettiği gibi, şu anda, şehrin merkezine 6
kilometre mesafede, hakikaten, yaşam şartlarına hiç uygun
olmayan, gerçekten İnsanların barınabilmesi mümkün değil.
diye ifade edebileceğimiz, gecekondusu olmayan bir şehir Kayserideki
o arsanın, boş arsanın eski hâlinin görüntülerini biraz önce
Özcan Beyle paylaştım. Belediye başkanımızdan
istedim, belediye başkanı bu arsanın eski hâlini bize gönderdi.
Şehrin merkezine 6 kilometre mesafede, ana caddenin, Sivas Caddesi diye
bildiğimiz büyük bir caddenin bir blok arkasında olan bir mekân.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Kümbetin arka
tarafında.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Kümbetin
arka tarafındaki -Çetin Bey de biliyor- bir yer. Ama, şimdi,
resimlere bakıyorum, yedi sekiz sene önceki resimler; çatılar naylon
brandayla kaplanmış, ev demek mümkün değil, penceresi yok,
bahçesi yok. Hatta, sokaklar öyle bir şey ki imar planı yok, burada
oturan kişiler de arsa sahibi, mülkiyet sahibi değil.
Şahısların -herhangi bir şahsın- arsası üzerine
konut yapılmış, o konutla ilgili büyük de bir sorun var. O
sorunu çözmek üzere Melikgazi Belediye Başkanımız o bölge
ahalisiyle bir anlaşma yaparak Gelin, size konut yapayım. diyor ve
o gün -kayıtlarda da var, videosu da var- bölgede yaşayan
değerli kardeşlerimiz, hemşehrilerimiz davulla, zurnayla
-kentsel dönüşüm üzerine- hatta, birbirlerine baklava ikram ederek,
aşure dağıtarak ve orada yaşayan insanlar da kendi
evlerini, gecekondu evlerini beraber, kendileri yıkarak 200 konutluk bir
projeye imza atıyorlar. Yapılan projede, bölgede yaşayan
tamamı 160-170 aile için 200 konut yaptırıyor belediye başkanı
ve Kayseri bölgesindeki konutlar 10 ila 12 kat olmasına rağmen,
bunlar diyorlar ki Biz 12-15 katlık konutlar istemeyiz, bize 3 veya 4
katlı konut yapmanızı istiyoruz. ve o konutlar
yapılıyor. Altı yıldır
Roman vatandaşlar
diyor, ben ona katılmıyorum, Kayserinin nüfusu 1 milyon 350 bin.
Kayseride Sivaslı yaşar, Yozgatlı yaşar, Maraşlı
yaşar, Eskişehirli yaşar, onlar bizim için, kim olursa olsun,
hepsi Kayserilidir. O 200 aileli Roman kardeşlerimiz de Kayserilidir
-Roman diye tabir ettiğiniz- bizim için onların hepsi Kayserilidir
çünkü Kayseride yaşıyorlar, Kayserinin ekmeğini yiyorlar,
suyunu içiyorlar. Ben nasıl Kayseriliysem onlar da Kayserilidir diye ifade
ediyorum.
Şimdi, burada Hayaldi, gerçek oldu.
diye pankart asıyor bölge insanı. Bazı eksiklikler olabilir.
Yeni belediye başkanımızla görüştüğümde, belediye
başkanımız diyor ki: O yörenin ahalisiyle birlikte cami
açılışını yaptık. Sağlık ocağı
eksiği olabilir, onu görüşmedim, onu da görüşebiliriz.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Servis yok, çocuklar
okula gidemiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Yani, o
servis meselesi olabilir.
Mesela, Özcan Bey Evlerin çatısı
akıyor. diyor.
Değerli arkadaşlar, bakın,
konut verilmiş, belediye tarafından yapılmış, bedava
teslim edilmiş, evin çatısı yapılıyor. Yani her evinin
çatısı akan belediyeye veya Hükûmete müracaat edemez ki. Özcan Beyin
evinin çatısı aksa, benim evimin çatısı aksa ben Çankaya
Belediyesine Benim evimin çatısı akıyor, niye bunu
yapmıyorsun? diyebilir miyim?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Yoksulluktan,
yoksulluktan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Suyu
yok, elektriği yok? diyor. Elektrik parası -bilmiyorum onu da-
elektrik borçları da olabilir belki. Yani, altı yıl önce
yapılmış bir konutun elektriği, suyu bağlanmamış
olabilir mi?
Ki, şimdi de resimler geldi. Bakın,
şu son hâli.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Vay be!
Böyle muhalefet mi olur?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 200
konutluk kentsel dönüşüm projesi, şurası da ilk hâli. Bu maviler
ne diye baktım; maviler, naylon branda çekilmiş ve üstleri de
taşla örtülmüş, şuralar da hep kâğıt.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Biz de deniz
zannediyorduk!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bakın, şu hâl ile o zamanki hâl
O zamanki hâli; yanında 10
katlı, 15 katlı konutlar, önünde üzeri naylon branda topraktan dahi
değil- çekilmiş evler. Bu da oradaki Kayserili hemşehrilerimizin
belediye başkanının bu hizmetine karşılık baklava
ikramı. Bu da hemşehrilerimizin kendi evlerini
yıktıkları
Baltayla, kazmayla kendi evlerini büyük bir keyifle
yıkıyorlar. Niye? Belediye bize modern bir ev verecek. diye.
İşte, bu gerçekler çerçevesinde
Bakın, Hayaldi, gerçek oldu.
Bunu kim diyor? Bölgedeki kardeşlerimiz diyor ve hakikaten, o dönemde
Belediye başkanımıza teşekkür ediyoruz. 1946
yılından bu tarafa, nazım imar planı olan ilk il Kayseridir.
Kayseri, belediye başkanları bakımından hakikaten
şanslı bir ildir. Rahmetli Osman Kavuncudan bu tarafa gelen bütün
belediye başkanlarımız Kayseriye hizmet edebilmek için, o 1946
yılındaki nazım imar planına uyabilmek için elinden gelen
gayretleri gösteriyor.
İşte, evlerin o dönemde
yakından çekilmiş hâli yani 2009 yılında, 2010
yılında evlerin, sokakların hâli. Şimdi, Özcan Bey
kardeşim diyor ki: Yani, bizim kardeşlerimizi sen bu evlerinden aldın,
arsaları da başka yerde değerlendiriyorsun. Bu araziler,
oradaki oturan kardeşlerimizin arazisi değil, bölgede yaşayan
başka Kayserililerin arazisi, bir kısım insanlar gitmişler,
o araziler üzerine konut yapmışlar. Şehrin içerisindeki bu
çarpık yapılaşmayı önleyebilmek için yapılan çok güzel
bir hamledir. Aslında, ben burada Melikgazi Belediye Başkanına
ve o günkü Kayseri belediyelerini yöneten değerli belediye
başkanlarımıza da teşekkürlerimi sunuyorum.
Elektrik parası: O elektrik
şirketiyle şahıslar arasında bir konudur. Elektrik
bağlanmamış diyemezsiniz, su da bağlanmamış
diyemezsiniz. Ben nasıl ki elektrik parasını ödüyorsam,
nasıl ki su parasını ödüyorsam, sizler elektrik
parasını, su parasını ödüyorsanız, orada yaşayan
insanlarımız da herhâlde elektrik, su parasını ödemek
mecburiyetindelerdir. Belediye başkanımız, ifadesine göre
Muhtaç olan, yardıma ihtiyacı olan varsa Sosyal
Yardımlaşma Fonundan biz bunların ihtiyaçlarını
karşılıyoruz. diyor. Onun için, bazı eksiklikler olabilir,
o eksiklikleri de
İnşallah, Özcan Beyle
kararlaştırdık, en yakın zamanda Kayseriye gideceğiz,
Cennet Mahallesini gezeceğiz.
Bakın, cehennem gibi bir yerden cennet
gibi bir yere Kayseri Melikgazi Belediyesi o değerli kardeşlerimizi
taşımış, buradan bu konuyu açıklama fırsatı
verdiğinden dolayı Sayın Özcan Purçuya çok çok teşekkür
ediyorum. Bu ara, bu hizmetleri gerçekleştiren Kayseri belediyelerine
buradan tebriklerimi iletiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın
Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sataşma yapmadım da, açıklama
BAŞKAN Bir saniye Sayın Purçu.
Sayın Arık, 60ıncı
maddeye göre söz talebiniz var sanıyorum.
Bir dakika süreyle mikrofonunuzu
açıyorum.
Buyurunuz
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın 438
sıra sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Elitaşı hayretler
içerisinde dinledim. Orası, Kümbet bölgesi, Kayserinin en değerli
arazilerinden birisi. Şu anda vatandaşlara verilen ise 30-40
kilometre uzakta, adı Cennet Mahallesi ama tam bir cehennemi
yaşıyorlar. Daha dün oradaydım ben, ismi Cennet Mahallesi.
Bakınız, mahalleye şehre
inilmesin diye toplu taşım araçları gitmiyor Sayın
Elitaş. O Cennet Mahallesinde oturan 200 sakinin çocuklarına servis
yok ki okullarına gitmesin diye. Çocuklar diyorlar ki: Biz korkuyoruz,
sabahın beşinde yola çıkıyoruz, üç saatte okula
gidebiliyoruz, köpekler peşimizde. Ve orada ıslah edilmemiş bir
dere var, vatandaşın çocuğu oraya düşmüş, ölmüş;
o dere hâlâ orada duruyor. Orada sağlık ocağı yok,
Cırgalana sağlık ocağından hizmet almaya gidiyorlar Sayın
Elitaş. Lütfen, beraber gidelim, ben dün oradaydım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O bölge
insanı hâlinden çok memnun ama siz rahatsızsınız her
niyeyse?
ÇETİN ARIK (Kayseri) Ve o bölge rant
bakımından en zengin
Yani, Kayserinin en değerli arazisi ellerinden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Hayır, mülkiyeti o şahısların değil, mülkiyeti
onların değil.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arık.
Sayın Purçu, isminiz geçtiği için
kürsüden söz verme imkânım yok. Herhangi bir sataşma da ben görmedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Ama, bizim de
tespit ettiğimiz bazı gerçekler var sahayla ilgili, biz de buradan
aktarmak istiyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman, bir dakika yerinden
müsaade ederseniz...
BAŞKAN Sayın Purçu, Sayın
Elitaş tasarının tümü üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi
grubu adına söz aldı, konuştu. Konuşmasında herhangi
bir sataşma yok ki siz de böyle bir gerekçe ifade etmediniz zaten.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Hayır
sataşma değil, gayet nazikti ama gene gerçeklerle alakalı,
gerçeklerle ilgili
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Zorlama,
sen Kâtip üyesin, zorlama İç Tüzükü.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sen merak etme.
BAŞKAN Ben yerinizden, mikrofonunuzu
açayım, bir dakika süreyle size söz vereyim.
Buyurunuz.
21.- İzmir Milletvekili Özcan Purçunun,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın 438 sıra sayılı
Kanun Tasarısının tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Türkiye'nin her yerinde kentsel dönüşüm,
Roman mahallelerinde kentsel felaket oldu, Kayseride de aynı şey
var, İstanbulda da. Bizim Sulukule ne oldu? Sincanda yarın
yıkım var. Roman mahallelerinin tapulu, kendi mallarını
Sincan Belediyesi alıyor. Kayseride de zamanında aynı şey
oldu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Burası tapulu değil.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) - Roman
vatandaşları zamanında -en eski mahallelerdir Sayın
Bakanımın dediği yerler, Kayserinin de en eski Roman
mahallelerinden birisidir- tapusunu alamadı yıllar önce orada. Daha
sonra, belediyeler ihaleyle onlar orada otururken satış yaptı.
Aynı şey Sincan için de geçerli, İstanbul için de, Kayseri için
de, Bursa için de geçerli. Daha sonra, bu arkadaşlarımın, bu
kardeşlerimin bu mali zafiyetinden faydalanılarak buralar satılıyor,
şehrin 30 kilometre ötesine
İnanın, servis yok, otobüs yok,
çocuklar okula gidemiyor, elektrik ve su da yok orada şu an.
Tabii ki teşekkür ediyoruz, belediye
yapmış olabilir ama sosyal donatıları yapmadan, Al, sen
burada yaşa. diyemezsin. Hadi, bir gün yaşayalım, gidelim,
bakalım yaşayabiliyor muyuz? Efendim, hiçbir şey yok, hastane
dahi yok, eczane dahi yok, market dahi yok. Hadi, gidin yaşayın. Bir
de otobüs yok orada, servis yok. Çocuklar sabah saat beşte, altıda
yola çıkıyorlar, üç saatte okula gidiyorlar.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Purçu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş
.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sataşmadan değil de kayıtlara geçsin diye kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Elitaş.
22.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Kayseri Milletvekili Çetin Arık ile İzmir
Milletvekili Özcan Purçunun yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim,
buradaki arazi Çetin Beyin dediği gibi, Özcan Beyin söylediği gibi
oradaki oturan şahısların mülkiyetinde değil. Başka
özel şahısların mülkiyetinde olan araziye
yapılmış kayıt dışı konutlar. Belediye,
Roman vatandaşlarımız diye ifade ettiği, Özcan Beyin,
arkadaşlarımızın arazisine el koymuş değil.
Başkasının arazisi, bir kısmı hazine arazisi, bir
kısmı vatandaşın arazisi. O araziye ev yapmış
vatandaşları
30 kilometre değil -mesafe ölçmeyi bilir herhâlde-
12 kilometre uzaklıkta, daha önceki yer 6 kilometre, şimdiki
yapılan yer de şehir merkezine 12 kilometredir ve şu anda orada
150 bin kişi yaşıyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
Kayseriye gideceksiniz, öyle
anlaşılıyor. Beni de davet ederseniz ben de tarafsız
konumumla orada bulunurum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/775) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
438) (Devam)
BAŞKAN - Tasarının tümü
üzerinde siyasi parti grupları adına yapılan konuşmalar
sona ermiştir.
Şimdi, şahsı adına söz
talep eden sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Şahsı adına ilk
konuşmacı Cemal Okan Yüksel, Eskişehir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yüksel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Muhterem
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında görüşlerimi bildirmek üzere şahsım adına söz
almış bulunuyorum.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
son yıllarda, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri
tarafından başvurulan torba yasa mantığı maalesef, bu
yasaya da yansımış durumda. Esasen, tamamen hukukçulardan
oluşan Adalet Komisyonundan bir torba yasanın çıkması, her
biri ayrı ayrı, başlı başına kanun
tasarılarıyla Adalet Komisyonunda uzun uzun görüşülmesi gereken
yasaların 49 maddeye sıkıştırılıp bir
toplantıda çıkartılmasının sakıncalarını
takdirlerinize sunuyorum.
Şimdi, bu tasarıya konu yasalar
neler? Yani, bir tasarıda, bir torba tasarıda neler var? Askerî Ceza
Kanununu değiştiriyoruz, İcra ve İflas Kanununu
değiştiriyoruz, İş Mahkemeleri Kanununu
değiştiriyoruz, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununu
değiştiriyoruz, Adalet Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunu bununla değiştiriyoruz, Türk Ceza
Kanununu değiştiriyoruz, Ceza Muhakemesi Kanununu
değiştiriyoruz, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunu değiştiriyoruz, Ceza Muhakemesi Kanununun
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunu değiştiriyoruz,
Adli Sicil Kanununu ve Hukuk Muhakemeleri Kanununu değiştiriyoruz.
Bunların hepsi başlı başına temel yasalar; uzun uzun
tartışılması, uzmanlardan görüş alınması ve
Adalet Komisyonundan çıkması gereken yasalar. Fakat biz ne
yaptık? Anayasa Mahkemesinin Türk Ceza Kanununun 103üncü maddesini iptal
eden kararından sonra uzunca bir süre beklemede kaldık ama süre
dolarken -çünkü 11 Aralık tarihinde Sayın
Cumhurbaşkanının imzası ve Resmî Gazetede yayımlanması
gerekiyor 103üncü maddeyle ilgili düzenleme yoksa bir düzenleme olmayacak-
aceleyle geçirdik; iki üç saatte alt komisyondan, işte, üç beş saatte
de Adalet Komisyonundan bunu geçirdik. Biz de muhalefet olarak
hızlandırmak için elimizden gelen katkıyı yaptık ama maalesef,
alt komisyonda değiştirilen bir sürü hüküm üst komisyonda tekrar
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin taleplerine göre
değiştirilmek zorunda kaldı.
Şimdi, bu kürsüye çıkan hemen hemen
bütün milletvekillerimiz 15 Temmuz gecesi Meclis bombalanırken bütün
muhalefet partileriyle beraber iktidar partisi milletvekillerinin burada
bulunduğunu, demokrasiyi el ele kurtarmaya
çalıştığımızı, millî iradeyi burada temsil
ettiğimizi söylüyorlar fakat böyle, 49 maddelik, çok önemli
kanunların değiştirileceği bir kanunu temel kanun olarak
getiriyorlar. Temel kanunun ne özelliği var? Eğer bir kanun temel
kanun olarak gelirse bir muhalefet partisi milletvekili ancak ve ancak o da
değişiklik önergesi vermek suretiyle bir madde üzerinde en fazla
beş dakika görüşebiliyor. Şimdi, işimize geldiği zaman
millî irade diyoruz, millî iradeye saygı diyoruz, Muhalefet partileri
iktidar partisiyle beraber demokrasiye sahip çıktı. diyoruz ama
işimize gelmediği zaman, Meclisteki çalışmaların daha
hızlı olması, sayın milletvekillerinin burada daha fazla
vakit kaybetmemesi amacıyla temel kanun olarak bunu getiriyoruz. Yani,
herhâlde millî irade terimiyle sadece Adalet ve Kalkınma Partisine oy
verenler kastediliyor ama bir o kadar da, bir yüzde 50 de Adalet ve
Kalkınma Partisine oy vermeyen halkımız var; onların
iradesi hiçe sayılıyor.
Şimdi, maddeler üzerinde de birkaç
şey söylemek istiyorum. Örneğin, tasarıyla getirilen 2nci
maddede, askerî şahıslar ile sivil şahıslar arasında
ciddi bir eşitsizlik yaratılıyor. Sivil şahıslarda ön
ödeme hükümlerine tabi olan bazı suçlar askerî şahıslarda ön
ödeme hükümlerinin dışarısında tutuluyor. Bu,
şahıslar arasında sadece görevlerinden dolayı bir eşitsizlik
yaratıyor.
3üncü maddede, İcra ve İflas
Kanununun 363üncü maddesindeki bin liralık istinaf yoluna başvurma
sınırı 5 bin lira olarak düzenlenmişti Hükûmetin
teklifiyle. Biz, Adalet Komisyonunun alt komisyonunda bunu 3 bin liraya
indirdik hak arama özgürlüğüne bir engel olmasın diye fakat daha
sonra, üst komisyonda alt komisyonun 3 bin liraya indirdiği
sınır 7 bin liraya çıkarıldı. Yani, yoksulluk
sınırının altında yaşayan 17 milyon
vatandaşımızın olduğu memlekette asgari ücretle
geçinmeye çalışan arkadaşlarımızın dört
aylık ücreti tutarında bir istinaf, temyiz başvuru
sınırı gerçekten hak arama özgürlüğüne önemli bir
sınırlama getiriyor.
Aynı şekilde, 4üncü maddeyle bölge
adliye mahkemelerine giden dosyaların temyiz sınırı 10 bin
liradan 50 bin liraya yükseltildi. Şimdi, bu konuyla ilgili iyi bir haber
vereyim: Biz görüşmeler başlamadan önce iktidar partisi
yöneticileriyle, sayın MHP yöneticileriyle ve Adalet Bakanımızla
bir toplantı yaptık. Herhâlde verecekleri, vereceğimiz
önergelerle bu sınırları bir miktar aşağıya
çekeceğiz. Eğer bu sözler tutulursa gerçekten, Adalet ve
Kalkınma Partisine en azından böyle bir yaklaşım
gösterdiği için teşekkür etmek gerekir.
Yine bir madde; biraz önce Sayın Bekir
Bozdağla görüştüğümde bununla ilgili de bir değişiklik
yapılacağı söylendi ama söylemeden geçmeyeyim: Trafiği
tehlikeye düşüren alkol ya da uyuşturucu madde tesiriyle ya da bu
tesirler olmadan, keyfi öyle istediği için trafiği tehlikeye
düşürenleri ön ödeme kapsamına sokmuştuk. Yani bu, trafikte
Doğan görünümlü Şahin dedikleri araçlarla makas atma diye tabir
edilen, kişilerin bu suçlarını ön ödeme yani Bastır
parayı, hiç savcıya ifade verme, hiç mahkeme
karşısında terlemeden istediğini yap, 2nci defada da
ağırlaştırarak yap. gibi bir düzenleme öngörmüştük.
Ben buna çok şiddetle karşı çıkmıştım.
Herhâlde, muhalefetimiz Sayın Bakan tarafından ciddiyetle
karşılandı ki biraz önce bildirdi, bununla ilgili, ön ödeme
kapsamından çıkartılacağıyla ilgili bir müjde verdi.
Gerçekten bu kalsaydı, işte, gazetelerde okuduğumuz; sadece
yaşıtlarına hava atmak için araba yarışı yapan,
makas atan kişileri hâkim karşısında terlemeden parayı
bastırıp, ödeyip tekrar trafiğe salmış olacaktık
ki bu da yanlış bir şey olacaktı. Eğer bu düzenlemede
de istediğimiz gibi, önergemizdeki gibi bir değişiklik kabul
edilirse bununla ilgili de Adalet ve Kalkınma Partisine teşekkür
etmek gerekir.
Bir diğer madde, bu konuda
uzlaşamadık; 5271 sayılı Kanunun 19uncu maddesinde
davaların ve duruşmaların nakli düzenlenmekteydi. Bu nasıl oluyordu?
Yani, bir mahkeme güvenlik, hukuki ya da sübutî sebeplerle ben bunu nakletmek
istiyorum dediği zaman, bir üst mahkemeye başvuruyordu. Davanın
ya da duruşmanın nakline yargı karar veriyordu. Ya da Adalet
Bakanı güvenlik gerekçesiyle Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına başvuruyordu. Şimdi, yeni bir
düzenleme geliyor. Bu düzenlemeyle, herhangi bir mahkeme hiç kimseye
danışmadan, sormadan -subjektif kriterlerle de olabilir- bir
duruşmayı il içinde başka bir yere taşıyabilecek. Ha,
bunda da olumlu bir şey. Adalet Komisyonunda gerçekten çok fazla ittifak
ettik, buna itiraz yolunu açtık. Yani, bu mahkeme tek başına
karar verecek, uygun mu? Değil. Ama, buna karşı bir itiraz yolu
açılmış durumda. Şimdi, avukatlık yapan
milletvekilleri bilir. Niye karşı olduğumuzu söyleyeyim. Ben,
Eskişehir Adliyesinde avukatlık yapıyordum. Gayet normal
avukatlık yaparken Eskişehirde askerî ceza mahkemesine
gittiğimizde böyle, mum gibi duruyorduk hâkimin, savcının
karşısında. Neden? Çünkü, bulunduğun, savunma görevini
yaptığın ortam gerçekten insanı etkiliyor.
Şimdi, bu FETÖ
yargılamalarında, toplu duruşmalarda cezaevlerinin içine
kurulacak duruşma salonlarında bu yargılamaların
yapılması öngörülüyor. Bu madde de onun için getirilmiş.
Cezaevlerine girmenin, içerideki cezaevi kurallarından dolayı gerek
ailelerin gerek sanıkların gerekse savunmanların psikolojisini
iyi etkilemeyeceğini ve savunma görevlerini layıkıyla yerine
getiremeyeceklerini düşünüyoruz. Ama, bu konuda da Adalet Bakanı
belki bir düzenleme yapar, ona da teşekkür etmesini biliriz, eğer iyi
bir düzenleme olursa. Daha söyleyeceğimiz çok önemli maddeler vardı
ama sürem bitiyor.
Ben, Adalet Komisyonunun değerli
üyelerine ve Adalet Bakanımıza tasarıda en azından
muhalefetin sesiyle ilgili yaptıkları değişikliklerden
dolayı teşekkür ediyorum. Milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yüksel.
Tasarının tümü üzerinde
şahsı adına ikinci konuşmacı Ali Özkaya,
Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özkaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının tümü hakkında şahsım adıma
görüşlerimi beyan ediyorum.
Bu kanun, az önce değerli
milletvekillerimizin söylediği gibi prensip itibarıyla bir torba
kanun değildir zira bu mantıkla da değildir: Benzer ceza
kanunlarında ve ceza usul kanunlarındaki aynı ve benzer
mahiyetteki değişikliklerin bir bütün hâlinde getirilmesi ve bir
bütünlük içinde sunulmasıdır. Dolayısıyla, bir torba kanun
mantığıyla eleştiri yapılması, bu kanun
açısından en azından hakkaniyetli bir yaklaşım
değildir. Bu kanunun görüşmeleri sırasında, hem alt
komisyonda hem de Adalet Komisyonunda muhalefet partisi milletvekili
arkadaşlarımızın eleştirilerinin çok çok önemli bir
kısmı karşılandı. Gerçekten, hem Sayın Bakanımız
hem de AK PARTİ Grubu olarak bizler muhalefetin makul olarak
getirdiği düşünceleri ve önerileri orada kanuna dercettik.
Değerli arkadaşlar, şimdi, FETÖ
terör örgütünün 15 Temmuzda ülkemize ve milletimize yaşatmış
olduğu bu felaket kapsamında ciddi manada yargılamalar
yapılacak. Türkiyenin her yerinde çok sanıklı toplu davalar
olacak. Bu davalarda, yargılamalar sırasında mevcut duruşma
salonlarında bu davaları görmek mümkün değil zira bazen olacak
ki sanık sayısı binlerle ifade edilecek. Böyle,
sanıkların çok olduğu bir ortamda bunları mevcut
duruşma salonunda yargılayamazsınız. O zaman, mahkemesi
değişmeden, o ilin sınırları içinde Adalet Bakanlığı
ile adliyenin, cumhuriyet başsavcılığının
incelediği, belirlediği bir yerde mahkeme duruşmanın
naklini oraya yapacak. Bu, geçmişte uygulanan, birçok davada yapılan
bir işti, hâlen de süregeliyor ancak bunu yasal bir mevzuat hâlinde
dercediyoruz.
Değerli
arkadaşlarımızın Efendim, mahkeme her yerde duruşma
yapabilir, karakolda da yapabilir. eleştirisi
Arkadaşlar, hukuk
kuralları orta zekâdaki makul insanlar için kurulur. Hiçbir hâkim böyle
makulün dışında bir karar vermez. Prensip itibarıyla, duruşma
salonunda yargılama yapmak en doğru ve en kolay yoldur, onun
dışına gidip de bir başka yerde yargılama yapmaz ama
sanıkların, avukatların, müdahillerin ve oraya gelen
izleyicilerin duruşma salonunun aleniyetine ve adil yargılamaya etki
etmeden uygun bir salonda yargılama yapması için gerekli tedbirleri
alması son derece doğrudur. Eğer buna sanıkların
veyahut da tarafların herhangi bir itirazı varsa diğer
ağır ceza mahkemesine veya asliye ceza mahkemesine itiraz
edebilecekler ve bu itirazları değerlendirilecektir.
Değerli milletvekillerimizin Türk Ceza
Kanununun 135, 139 ve 140ıncı maddeleri için de bir kısım
eleştirileri oldu. Burada, ağır ceza mahkemelerinin oy
birliğiyle verdiği kararın niçin sulh ceza hâkimliklerine
verildiğini söylediler. Geçmişte sulh ceza mahkemeleri bir
mahkemeydi, hem hâkimlik hem mahkeme şeklindeydi. Bugün, artık, sulh
ceza mahkemesi diye bir mahkeme yok, sulh ceza hâkimleri var.
Dolayısıyla, bunlar davanın, ceza davasının henüz daha
dava safahatına gelmeden, kovuşturma başlamadanki
kısımlarında, soruşturma safahatındaki koruma
tedbirleriyle ilgili görevli hâkimlerdir. Bu hâkimler o süreçlerdeki bütün
kararları alıyor. Öyle olunca, münhasıran bu iş için
yetkilendirilmiş, münhasıran bu işi yapan bir hâkim varken bir
başka mahkemede bunun devam etmesi çok doğru olarak görülmemektedir.
Ayrıca, oy birliği şartı
nedeniyle de birçok zaman haklı olarak 135, 139 ve 140ıncı
maddedeki tedbirlerin cumhuriyet savcılığınca vaktinde
alınamadığıyla ilgili eleştiriler vardı. Bu sorun
böylelikle çözülmüş ve sulh ceza hâkimliklerine devredilmiş
olmaktadır.
135, 139 ve 140ıncı maddedeki
katalog suçlara üç suç da ilave edilmekte; organ ticareti, tefecilik gibi
suçlar da ve nitelikli dolandırıcılık suçları buraya
dercedilerek bu suçlar açısından 135, 139 ve 140ıncı
maddedeki tedbirlerin uygulanması sağlanacaktır.
Ayrıca, Türk Ceza Kanununda önemli bir
kısım maddelerde de değişiklik ve suçların taban
sınırlarının artırılmasını esas
aldık. Bilhassa son dönemlerde nitelikli dolandırıcılık
suçlarında telefonla kişilerin kendilerini polis, hâkim, savcı,
banka görevlisi gibi tanıtarak insanları kandırdıkları
ve bunlardan çok ciddi şekilde mal varlıklarını
dolandırdıkları hususlar meydana gelmektedir. İşte
bununla daha etkin bir mücadele yapmak için bu suçun alt sınırı
artırılmaktadır.
Yine, fuhuş ve kumarla ilgili de
cezalardaki çok az olan ceza miktarı artırılmaktadır.
Bilhassa büyük şehirlerde sokaklar, caddeler fuhuş ve fuhşa
teşvikle ilgili kartvizitlerden geçilememekte, Emniyet teşkilatı
bununla yeterli mücadelede bir müeyyide, yaptırım
olmadığı için başarılı olamamaktaydı.
İşte bu fiillere bir yıldan üç yıla kadar ceza getirilerek
daha etkin bir mücadele yöntemi tercih edilmiştir ve yöntemi burada
uygulanacaktır.
Anayasa Mahkemesinin -Türk Ceza Kanununun
103üncü maddesinin (1)inci ve (2)nci fıkrasını- cinsel
istismarla ilgili iptal gerekçelerini esas alarak yeniden düzenlemektedir.
Burada 15 yaştan küçük bütün çocuklar açısından, 18
yaşından küçük herkes çocuk kabul edilir ama 15 yaşından
küçüklerle ilgili ceza miktarları daha fazladır. Anayasa Mahkemesi
demiştir ki: 103ün (1) ve (2)nci fıkrasındaki 12 yaştan
küçük çocuklar ile 12-15 arasında bir ayrıma gidilmemiş, bunu
ayırın. Hükûmetimiz bu konuda her iki suçta da ikişer yıl
taban cezaları artırarak Anayasa Mahkemesinin istemi ve iptal
sebepleri gerekçeleri doğrultusunda yeniden düzenlemiştir. 103üncü
madde (1)inci fıkradaki cezanın alt miktarı sekiz yıldan
on yıla, (2)nci fıkradaki on altı yıl on sekiz yıla
çıkarılarak her ikisinde de ceza miktarları
artırılmıştır.
Askerlerle ilgili, az önce, Eskişehir
Milletvekilimiz Sayın Cemal Okan Beyin söylediği Ön ödemeye tabi
kılınamaz. Askerî Ceza Kanununda birçok suç ertelemeye de tabi
kılınamaz. Her disiplin kendi içinde değerlendirilir. O sebeple
burada uygulanamıyor, diğer tarafta uygulanıyor demek çok
adaletli bir eleştiri değildir.
Burada, Ceza Kanunumuzda getirdiğimiz
iki önemli ön ödeme ve uzlaştırmayla ilgili kısımda da
ciddi değişiklikler yapılıyor. 1 milyon 460 bin ceza
davasından yalnızca 1.167si, değerli arkadaşlar, ön
ödemeye tabi olmuş. Bu da binde 1. Uzlaştırmada binde 3
civarında. Şimdi, ön ödemenin sınırını üç aydan
bir yıla çıkarıyoruz, daha fazla suçun bu kapsama
alınmasını sağlıyoruz. Uzlaştırmada da daha
geniş, üç suçu daha uzlaştırma kapsamına alıyoruz.
Tehdit suçu, basit hırsızlık suçu ve
dolandırıcılık suçunun üç basit hâlini uzlaştırma
kapsamına alıyoruz ki daha fazla bu konudaki uzlaştırmayla
sonuçlansın ve alternatif çözümle sorun giderilsin, sulhla
sonuçlansın. Bu da önemli.
Yine, tutuklama kapsamında
sayılmayan, iki yıldan az olduğu için cezası müessir
fiilin, münhasıran müessir fiil suçunun bu istisna kısmından
çıkarılmasını temin ediyoruz. Böylece, işte, otobüsteki
bir meczubun hareketi veya toplumda gerçekten büyük şekilde infial doğuran
bazı müessir fiillerde hâkimlerin tutuklama konusunda daha geniş bir
takdir yetkisine kavuşmasını temin ediyoruz. Böylece de hâkimler
daha etkin bir mücadele yapmış olacaklar.
Yine, tutukluluğun devamı: Beş
yıllık üst sınırda eğer yargılama bitmez de
tahliye edilmek zorunda kalınır ise o zaman kişiyi adli
kontrolle tahliye ediyor mahkeme, mecbur kalıyor Malatya davasında
olduğu gibi, daha sonra tekrar tutuklayamıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Şimdi,
burada, ağır cezalık suçlar için bir yıl ilave, diğer
suçlar için de üç ay ilave süre veriyoruz ki mahkeme bu süreçte
yargılamayı bitirebilsin ve ağır cezalık birçok suçlu
adli kontrolle ortadan kaybolmasın, yargılama ve hüküm sonuç doğursun.
Bu vesileyle, bu kanunun hukuk camiamıza
çok önemli katkısı olacağını düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özkaya.
Sayın Özel, söz talebiniz var
sanıyorum.
Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Kanunlar ve Kararlar Başkanlığında
çalışan bir personelin sosyal medya hesabından Cumhuriyet Halk
Partisine hakaret içeren paylaşımlarda bulunmasına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Bir Meclis çalışanının,
hem de Kanunlar Kararlar biriminde çalışan, birimin yetkilisine de
sorduğumuzda yakın çalışma arkadaşlarından bir
tanesinin, fotoğraflarından anlaşıldığı
üzere bir makam odası olan, kendisine tahsisli bir bilgisayarın
bulunduğu bir Meclis çalışanının, ilk başta
partimiz, Meclisteki bir başka parti hakkında sayısız
hakaret, itham ve ağza alınmayacak küfürlerle dolu bir
paylaşımını gördük. Daha sonra geriye doğru
yaptığımız şu andaki taramada da hem Genel
Başkanımıza, milletvekillerimize burada ifade edemeyeceğim
hakaretler ve küfürlerle dolu paylaşımları var, herkese
açık.
Bunun kötü olanı, burada, kürsüde oturan
Kanunlar Kararlar ki elimiz, ayağımız, her şeyimiz
-açık paylaşımlarda bulunuyor, aylardır yapıyor bunu-
biz kürsüye vardığımızda bize saygıda kusur etmeyen bu
arkadaşlar, bunu gördükleri hâlde hakkında açılmış bir
soruşturma, bir kovuşturma yok. Biraz önce, iktidar partisinden
Sayın Kubat istedi, kendisine de verdim fotokopilerini.
Böyle bir şahsın bu Meclis
çatısı altında
Belki yemekhanede yan yana oturduğumuz,
yolda selamlaştığımız, aynı asansörü
kullandığımız ve Kanunlar Kararlar diye bu Genel Kurulun
gizli oturumlarında dahi bulunan yeminli, bize yardım eden, göz
bebeğimiz dediğimiz personelin de gözünün önünde her gün
paylaştığı bu hakaretleri biz şu anda gördük.
Gerçekten, biraz önce size de ifade ettim, yani grup olarak da şok
hâlindeyiz. Meclis Başkanına, Meclis Genel Sekreterine, sıralı
amirlerine ne diyelim? Nasıl böyle şeyler oluyor, neyden cesaret
alıyorlar? Kendisinin sayfasında paylaştıklarını
gördüğünüzde zaten neyden, kimden ve nasıl cesaret
aldığını da göreceksiniz. Bu vakitten sonra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu seviyesi için bir
şey diyemem. Alçak demek lazım, şerefsiz demek lazım,
karaktersiz demek lazım ama ne desem iltifat geçer o şahsa. Bu
şahsın çağrılmasını istedik ve inanamadık
açıkçası, belki bir umut, Ya, hesabım ele geçti. falan
Kanunlar Kararların amiri de önce tanıdığını
söyledi bu kişiyi, sonra tanımadığını, telefonuna
ulaşamadığını falan söyledi ama biz biraz içeride
tepkimizi netleştirince de, işte, birbirlerini arıyorlar Hemen
buraya gelsin.
Şimdi, bu konuda ne yapılacak
bilmiyorum ama ne yapılırsa yapılsın, ne
yapılırsa yapılsın bugüne kadar gözümüzün içine şu
kürsüden bakan o amirin, bu kişinin herkese açık paylaşımlarından
haberdar olmaması imkân dâhilinde değil. Ben sizden, Sayın
Başkanım, birleşime ara vermenizi talep ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu kişinin, biraz
önce de, kaçması, gelmemesi, telefonunu kapatması talimatı veren
amirin kontrolündeki bir kürsüyle de şu an çalışmamız
mümkün değildir. Ne yapacağımızı içeride
konuşalım ama ben birleşime ara vermenizi talep ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Elitaş
24.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, herkesin fikirlerini açıkça beyan edebileceğine
ama hiç kimsenin küfretme hakkı olmadığına ve bunu yapan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir personeliyse Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının derhâl gereğini yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Biraz
önce bize bir fotoğraf geldi Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili arkadaşımızın ifade ettiği konuda. Muhtemelen
tweet olmayabilir, herhalde
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Facebook.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Facebook
olabilir çünkü uzun ifade ediyor. Tweet herhâlde 140 karakter ifade ediyor.
Mardin Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürkün, rahmetli
kaymakamın fotoğrafı üzerinden hoş olmayan ifadelerle, bir
eleştiri dozunu da aşan, hakaret içeren bir konu var. Muhakkak ki Meclis
Başkanlığı bu konuyla ilgili
Umarım, dilerim ki bir
fake hesaptır, gerçek hesap değildir çünkü Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görev yapan bir kişinin bir siyasi partiye küfretme hakkı
olmadığı kanaatindeyim. Herkes fikirlerini açık ve net
beyan edebilir ama küfretme hakkının hiç kimsede olmaması
gerekir. Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir personeliyse, üyesiyse,
bunun derhâl Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
gereğini yapmalıdır. Ama, kim olursa olsun, hangi vatandaş
olursa olsun eleştiri hakkı saklı kalmak üzere bir siyasi partinin
temsilcisine veya siyasi partinin genel başkanına veya onun tüzel
kişiliğine küfretme hakkına sahip değildir.
Tekrar ifade ediyorum: Eğer bu kişi
Türkiye Büyük Millet Meclisi görevlisiyse Meclis
Başkanlığının derhâl gereğini yapması
gerektiğini ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, sosyal medya hesabından kabul edilmesi
mümkün olmayan ifadeler paylaşan personel hakkında Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının gereğini
yapacağını düşündüğüne ve bu konunun takipçisi
olacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın Özelin ifade
ettiği ve Sayın Elitaşın da görüşünü ortaya
koyduğu konu hakkında ben de biraz önce bilgi sahibi oldum.
Sayın Özel, söz konusu kişinin sosyal medyadaki
paylaşımının bir örneğini bana verdi. Gerçekten, bu
paylaşımdaki ifadeler kabul edilebilecek ifadeler değil. Elbette
herkes, devlet memuru da olsa, sosyal medyada veya diğer alanlarda her
türlü eleştiriyi yapma hakkına sahiptir, siyasi partileri de
eleştirebilir ama hiç kimsenin bir siyasiye ya da bir vatandaşa
hakaret etme hakkı yoktur. Eğer bu kişi devlet memuru ise
elbette ceza davası, diğer davalar, bunlar ayrı konu, bunlar
elbette hukuk çerçevesinde takibi, şikâyeti olan veya belki kamu
davası açılması gerekiyorsa kamu davasının konusu
olabilecek olan hususlar, bu ayrı bir konu ama o kişi, devlet memuru
olan bu kişi hakkında da mensubu olduğu kurum tarafından
gerekli işlemler Devlet Memurları Kanunu çerçevesinde yapılmak
zorundadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı bu kişi hakkında şüphesiz ki
gereğini yapacaktır, aksini asla düşünmek istemem. Ben de bunun
takipçisi olacağım.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.44
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.59
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/775) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
438) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerinde gruplar ve şahıslar adına
yapılan konuşmalar sona ermişti.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, söz talebiniz
var.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
herkesin görüşlerini dile getirirken hukuka uygun ve hakaretten uzak
olması gerektiğine ve Kocaeli Milletvekili Saffet
Sancaklının odasında kamera bulunmasıyla ilgili
yapılan çalışmaların sonucunu henüz öğrenemediklerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Özel bir konuyu gündeme getirdi ve bu konuya
ilişkin de maalesef bir Meclis personelinin ağır hakaretamiz
birtakım sosyal paylaşımlarda bulunduğu
anlaşılmaktadır. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
şunu söylemek isteriz ki herkesin, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının,
bu arada kamu personelinin de elbette görüş, kanaat belirtmeye hakkı
vardır, olabilir fakat herkesin görüş ve kanaatini dile getirirken
mutlaka ölçülü, saygılı, hukuka uygun ve kesinlikle hakaretten uzak
olması gerekir; bu affedilir bir durum değildir. Meclis
Başkanlığının ve idarenin bu konuda gerekli
işlemleri yapmasını bekliyoruz. Genel Başkanımız
Sayın Devlet Bahçelinin güzel bir ifadesi vardır: Sevgide
serbestiyet, saygıda mecburiyet vardır. O nedenle, toplumumuzda
mutlaka saygıyı muhafaza etme mecburiyeti vardır.
Bu vesileyle, Sayın Başkan, geçen
hafta milletvekilimiz Sayın Saffet Sancaklının odasında
bir kamera bulunduğu hususu gündeme gelmişti, buna ilişkin de
Meclis Başkanlığı çalışmalarına
başladığını ifade etmişti. Aradan geçen bunca
süre içerisinde bu çalışmalardan ne gibi bir sonuç elde
edildiğini henüz öğrenebilmiş değiliz. Bu kadar uzun
sürmesini gerektirecek bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum
Sayın Akçay, tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çok uzun zaman alacak
bir çalışmayı gerektirdiğini de düşünmüyoruz. Gayet
teknik çalışmalar olduğunu biliyoruz; kriminal
çalışmaların da yapıldığı, gerekli istihbarat
çalışmalarının da başlatıldığı
bilgisi vardı. Meclis Başkanlığının da bu konuda
Genel Kurula bilgi vermesini diliyoruz.
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akçay.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/775) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 438) (Devam)
BAŞKAN - Tasarının tümü
üzerinde soru cevap işlemi gerçekleştireceğim.
Sayın Arslan, buyurun.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Adalet
Bakanına soruyorum: Cumhuriyet gazetesi hakkında, yöneticileri ve
yazarları aleyhine sürdürülen soruşturmayı yapan,
tutuklamaları isteyen, FETÖcü olduğu için hakkında dava
açılan Cumhuriyet Savcısı Murat İnamın görev yerini
değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
İki: Yargının işi her gün
biraz daha yoğunlaşmakta, birçok yargı kararları
gecikmektedir. Geciken adalet, adalet değildir. ilkesinden hareketle
adaletin tecellisi için yargının güçlendirilmesini, çalışan
sayısının artırılmasını, kararların
hızlı ve adil bir şekilde verilmesi için yeni tedbirler ve
uygulamalar yapmayı düşünüyor musunuz?
Üç: 15 Temmuzda darbe girişiminden sonra
yapılan soruşturmalar ve tutuklamalarla ilgili hazırlanan
dosyalar, gizlilik kararı nedeniyle alınan ifadeler ve deliller
hiçbir şekilde görülemiyor. Bu gizlilik kararı ne zaman
kaldırılacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım, biraz önce bahsettiğimiz konuyla ilgili personelin
çalışma yerine Meclisten görevli arkadaşlarla gittik. Bu,
ağzından o cümleleri, o kabul edilemez iftiraları, hakaretleri
yazdığı bilgisayar. Bunu Genel Kurula getirdik; bu, devletin
malı. Bunun bir tutanak altına alınıp derhâl incelenmesini
istiyoruz. Kanunlar Kararlarda ve yan odalarda açık olan her bilgisayar bu
adamın arkadaşı ve adam gerçek. Kendi timelinelarından
ileriye doğru gittiğimizde, o kişinin biraz önce bahsettiğimiz
paylaşımlarına bütün arkadaşları tarafından
erişilebiliyor Sayın Başkanım. Bunun tutanak altına
alınıp derhâl incelenmesi, Meclisin ilgili birimi tarafından da
söz konusu hesabın resmî bir başvuruyla kayıtlarına
erişilmesinin
Bir şekilde kendi şifresiyle mutlaka bir
başka yerden erişmeye çalışacaktır. Meclis
çalışanları adına açmış olduğu bir hesap.
Ayrıca, Mecliste bir soruşturma
başlatılmak suretiyle bu kişinin arkadaşı olan, bu
paylaşımlardan haberdar olan ve bu paylaşımları
sıralı amirlerine ihbar etmeyen tüm personel hakkında da
işlem yapılmasını, bu personelin sıralı
amirlerinin de Meclis tarafından soruşturularak böyle utanmaz
hakaretlerde
Bir görseniz çalıştığı pozisyonu,
konumu, nasıl donatmış orayı ve masasının
üzerinde daha onlarca, yüzlerce Cumhuriyet Halk Partisine hakaret
Koynumuzda
yılan besliyoruz.
Sizden talebim, bunun tutanak altına
alınıp derhâl incelemeye sokulmasıdır. O alçak adamın
buralara geldiği ancak tepkimizden dolayı
uzaklaştırıldığı söyleniyor. Onunla kanun önünde
hesaplaşacağız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
ama ona bu cesareti
verenlerle, gerekli işlemleri yapmayanlarla, CHPye kürsüde gülüp arkadan
bu personelle kucak kucağa çalışanlarla da
hesaplaşacağız efendim.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özel.
Şimdi cevaplar için Hükûmete söz
vereceğim ancak ondan önce bir konuyu Genel Kurulun dikkatine sunmak
istiyorum, bilgisine sunmak istiyorum.
Birleşime ara vermeden önce de ifade
ettiğim gibi, söz konusu kişi, söz konusu personel hakkında
gerekli soruşturma Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca yapılacaktır. Anılan
kişinin sosyal medya paylaşımlarını kabul etmek mümkün
değildir, hoş görmek mümkün değildir; hakaret dolu, iftira dolu.
Bunlar bir Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışanına değil,
bir insana yakışmayacak olan ifadelerdir. Onun hakkında gerekli
işlemler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca
yapılacaktır; hiçbir kimsenin, hiçbir milletvekilimizin bundan
şüphesi olmasın.
İkincisi: Tutanak altına
alınmasını istediğiniz hususu Sayın Özel, sizin
tutanak altına almanız daha uygundur çünkü o nereden
alındıysa, nereden bu tespit yapıldıysa, bunu
gerçekleştiren arkadaşların bir tutanakla bunu belirleyip bu
tutanağı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına gerekli soruşturmaya esas olmak üzere
sunması gerekir; uygun olanı budur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili olarak ben de bunu takip edeceğimi, gereğinin
yapılması konusunda bütün hassasiyetimle üzerinde duracağımı
bilginize sunmak istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım, müsaadenizle
BAŞKAN Şimdi, arkadaşlar,
soru-cevap işlemi çerçevesinde bu görüşmeler gerçekleşiyor.
Sisteme soru için giren başka milletvekili olmaması nedeniyle
Sayın Özele söz vereceğim ama Sayın Özelden önce Sayın
Muşun söz talebini görüyorum ama Sayın Elitaş, siz mi girdiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Evet
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, biraz önce ara verdiğinizde Sayın
Meclis Başkanımızla görüşme yaptık; bu tweetleri
veya sosyal medya paylaşımlarını yapan kişinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunup hiçbir siyasi
partiye hakaret etme, küfretme hakkının
olmadığını ifade ettik ve derhâl gereğinin yapılmasını,
soruşturmasının başlatılmasını ifade ettik;
Meclis Başkanımız da bu konuyu talimatlandırdı.
İdare Amirim Sayın Usludan bu işin şu anda
başlatıldığı konusunda
Onu da buradan ifade etmek
istiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisine yapılan bu
hakareti sadece Cumhuriyet Halk Partisine değil, tüm siyasi partilere
yapılmış bir hakaret olarak, küfür olarak değerlendiriyoruz
ve gereğinin, kim olursa olsun, yapılmasının
altını çiziyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
Şunu da bilginize sunmak istiyorum:
Anılan personel buraya kadar geldi ancak kendisiyle biz orada -grup
başkan vekilleri, Meclis Başkan Vekili olarak ben ve Sayın Bakan
da vardı- bulunduğumuz hâlde kendisiyle görüşmeyi arzu etmedik.
Yani, öyle bir personeli sorguya çekmek bizim yapacağımız bir
şey değildir. Kendisinin buradan gönderilmesini bizzat ben istedim.
Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım, şimdi, daha önce de defalarca yaşandı;
eğer bu bilgisayar bu gece, geceyi bizde geçirirse bunun içinden
çıkabilecek her türlü suç delilinde Onu onlar yüklemiştir.
diyebilecektir kendisi. Bu yüzden, ben, Meclisin Emniyet birimine
çağrıda bulunulup
Bunu, Genel Kurul burada açık olduğu
sırada kendilerine teslim edeceğiz. Onların da yarından
itibaren kendisiyle ilgili yapacağımız suç duyuruları,
soruşturmalarda hangi makam ve merciler bu bilgisayarı inceleyecekse
onlara teslim edilene kadar emanette tutulması doğrudur. Ben bu
bilgisayarı buraya, hepimizin gözü önündeki bir yere koyuyorum. Mecliste
unutulan bir çantaya bile yapılan emaneti alma işleminin bu
bilgisayar için yapılması da son derece doğru olur.
Ayrıca, kişinin masasının
üzerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından Kalkınma
Bakanlığına, Genelkurmaya kadar tüm resmî plakaların kendi
eliyle tutularak çekilmiş fotoğrafları gibi son derece
şüphe uyandıran birçok şeyde var masasının
çekmecelerinde, gözlerinde. Son derece tehlikeli bir durumla karşı
karşıyayız. CHP olarak bu kasayı emanette tutmamız
mümkün değil.
Bunu Meclisin ortasına koyuyoruz, Meclis
boşaldığında hangi muameleyi yapıyorsa Meclisteki
Emniyet amirleri, bu kasaya da o muameleyi yapsınlar, emaneti
alsınlar.
Çok teşekkür ediyorum efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş,
buyurunuz.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Olmaz öyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olur
ağabeyciğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Olur ya, niye
olmasın, olmaz diye bir şey yok. Ne var bunda?
MELİKE BASMACI (Denizli) Oldu bile.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çıkışta
Emniyet alacak onu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bakın, şu yapılan iş, o
kişinin yaptığı iş kabul edilmez bir iş fakat
şu yapılan iş de tamamen hukuka aykırı bir iş.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) O resimleri belki
kendisi getirdi oraya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Özel biraz önce düzeltti, Biz bunu müsadere altına
alıyoruz. dedi. Bunu yapması gereken görevliler Meclis İdare
Amirliği ve Meclis Başkanlık Divanıdır. Yani orada
yapılan işi ki doğru bir işlem yaptı- keşke bu,
odasında olsaydı. Meclis Başkanlığı derhâl bu
işlemleri başlattı. Onun için, lütfen rica ediyorum, herkes
kendisine yapılan bir haksızlığı doğrudan
doğruya kendi çözmeye kalktığı takdirde
başıbozukluk beraberinde gelmiş olur. Sayın Özel Az önce
biz buna el koyduk, müsadere altına aldık, incelettireceğiz.
şeyini biraz önceki açıklamasıyla düzeltti. Lütfen bunu gerekli
yerler, idare amirimiz ve Meclis Başkanlık Divanı gerekli
hassasiyeti göstersin. Hemen, kolluk güçleri, kim yapacaksa bunu derhâl
yapsın.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
Şimdi, uygun olanı şudur
sayın milletvekilleri: Sayın Özel, bunun buraya, Genel Kurul
salonunun ortasına konularak Meclisin faaliyetlerinin
sonlandığı andan itibaren burada bulunan eşya için hangi
işlem yapılıyor ise bunun hakkında da aynı
işlemin yapılmasını sağlamak veya onu talep etmek, bu
bilgisayarın güvence altında olmasını sağlamaya
yetmez. Doğru olan şudur: Bunun uygun bir kutuya konularak,
mühürlenerek tutanak altına alınmasıdır. Hukukta
yapılan budur, hukuken bu yapılır. Bu tutanak ilgili
milletvekilleri tarafından, idare amiri tarafından, hatta benim
tarafımdan imzalanabilir ve Meclis İdare Amirliğine bu teslim
edilir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, uygundur efendim.
BAŞKAN Bu kutu açılacağı
zaman orada imzası olan bütün personel hazır bulunur, o şekilde
açılır ve işlem başlatılır.
Dolayısıyla, ben bunu size tavsiye ediyorum, öneriyorum. Uygun olan,
onu orada bırakmak değil, onu oradan alıp bir kutuya koyup
söylediğim şekilde tutanak altına almaktır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki efendim.
BAŞKAN Soru-cevap işlemi çerçevesinde
bu görüşmeler gerçekleşmişti. Biraz farklı bir yöne
kaydı ama hâlen soru-cevap konusunda Sayın Bakanın, Hükûmetin
dokuz dakikalık süresi olduğunu görüyorum.
Süre yetmezse ilave süreyi vereceğim
Sayın Bakan.
Buyurunuz efendim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle bir
Meclis çalışanının Cumhuriyet Halk Partisi ve yetkilileri
hakkında buradaki hiç kimsenin kabul edemeyeceği değerlendirmeler
yapmasını kınadığımı ifade etmek isterim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı,
Başkanlık Divanı eminim ki bu yanlışı yapan,
hukuksuzluğu yapan hakkında gerekli idari tahkikatı yapacak,
gerekli müeyyideleri uygulayacaktır. Benim bundan en ufak bir tereddüdüm
yoktur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
şu anda bulunan bütün siyasi partilerin de bu konu hakkında aynı
kanaatleri paylaşmış olmasından büyük bir memnuniyet
duyduğumu ifade etmek isterim.
Sorulara gelince, Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet gazetesi
soruşturmasını yürüten savcılardan biri olan Murat
İnamın görev yerinin değiştirilmesi hususu tamamıyla
HSYKnın 1. Dairesinin takdirinde olan bir iştir; benim Bakan olarak
herhangi bir savcının yerini değiştirme yetkim yok, görevim
de değil ama HSYKnın 1. Dairesinin takdirinde olan bir konu.
Bildiğim kadarıyla, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı bu soruşturmaya ilave 3 yeni
savcı görevlendirdi ve onlar soruşturmayı sürdürüyorlar. Murat
İnamla ilgili, daha önce de ifade ettim, o yargılama konusu olan
olaylarla ilgili bir defa dinleme talebinde bulunuyor ve bu talep de mahkeme
tarafından kabul ediliyor. HSYK, bildiğiniz gibi, Fetullahçı
terör örgütü üyeliği, iltisak veya irtibat içinde olduğu
değerlendirilen hâkim ve savcılar hakkında bazı
değerlendirmeler yaptıktan sonra bunların meslekte
kalmalarının uygun olmadığına karar verdi ve bu
kapsamda meslekten uzaklaştırılanlar oldu. Ben buradaki
tartışmalardan sonra HSYKdan da bilgi aldım Murat İnamla
ilgili bu anlamda bir işlem yapıldı mı, yapılmadı
mı diye; oradan bana aktarılan bilgiyi aktarmıştım,
bir kez daha burada tekrarlamak isterim: Murat İnamın, her ne kadar
bu yargılama konusunda sanık olsa da ve böyle bir dinleme talebinde
bulunmuş olsa da HSYK üyelerinde ve HSYKda ki görüş kendisinin
Fetullahçı terör örgütü üyesi veya bu örgütle irtibatlı,
iltisaklı olduğuna dair bir kanaat bulunmadığı
yönündedir. Ancak onlarla beraber bu yargılama kapsamında yer
aldığı için kamuoyunda böyle bir değerlendirme
çıktı ama HSYKnın kanaati, demin dediğim gibi Eğer
böyle bir irtibat olmuş olsa onunla ilgili de işlem yapardık.
dediler. Ama, şu andaki değerlendirmeleri budur.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Hakkında neden
dava açılmış Sayın Bakan?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Hayır, yargılama devam ediyor. Oradan çıkacak karar
Eğer
bunun, aynı iddia edildiği gibi, iddianamede de olduğu gibi,
böyle olduğu yönünde bir karar çıkarsa zaten o kararın
gereği de HSYK tarafından yerine getirilecektir. Ama, şu andaki
durumu ben size arz ediyorum; yoksa, ona dair benim bu aktarılandan daha
farklı ve fazla bilgim yok.
Yargının
hızlandırılması ve güçlendirilmesi, adaletin geciken adalet
olmaktan çıkarılmasıyla alakalı tabii biz çok ciddi
adımlar attık. İşte bunlardan biri istinafın faaliyete
geçirilmesi; ceza yargılaması ve hukuk yargılaması, idari
yargılamanın önemli bir kısmı istinafta kesinleşecek.
Bu son derece önemli bir reform.
İş uyuşmazlıklarında
ara buluculuk konusunu getiriyoruz, önümüzdeki aylar içerisinde Parlamentoda
görüşülecek. Bu da son derece önemli bir adım. Bugün
görüşeceğimiz paket içerisinde
uzlaştırmacılığın kapsamı
genişletiliyor ve etkinliği artırılıyor, ön ödemenin
kapsamı genişletiliyor ve alternatif uyuşmazlıklar
konusunda yeni adımlar getiriliyor. Bu da bu açıdan bir fayda
sağlayacaktır.
Şu anda İcra ve İflas
Kanunuyla ilgili bir komisyon kurduk. Orada da iş yükünü hem azaltacak
hem de hızlandıracak önemli bir reform çıkacaktır. Bunun
çalışmaları da son noktaya geldi.
Ayrıca, hem idari yargılamada hem de
hukuk yargılamasında iş yükünü azaltacak ve
uyuşmazlıkları yargıya gitmeden halledecek yeni alternatif
çözümler üzerinde de komisyonlarımız çalışıyor.
Önümüzdeki aylarda bunu da Parlamentoya getireceğiz.
Biz işi hızlandırmak için,
tabii, hâkim, savcı sayılarında ciddi artışlar
yaptık, yardımcı personelde artış yaptık,
bilişim sistemleriyle yargıyı donattık. UYAP sistemi
gerçekten pek çok işi kolay hâle getirdi ve hızlandırdı
ancak bütün bunları daha ileri götürmemiz lazım. Bakanlık olarak
bu konuda her türlü öneriye de açığız. Biz, sizden öneriler
gelirse onu da yerine getiririz. Ayrıca kendimiz de
çalışıyoruz, mukayeseli hukuku inceliyoruz. Orada olanları,
hukukumuza uygun düştüğü müddetçe taşımaya da özen
gösteriyoruz. Yeni dönemde de bu konuda yeni adımlar
atacağımızı ifade etmek isterim.
Soruşturmalardaki gizlilik
kararının kaldırılması, tabii, bu tamamıyla
soruşturma makamlarının takdirinde olan bir konudur. Benim,
Adalet Bakanlığı olarak gizlilik konulması veya kaldırılmasına
dair herhangi bir tarih vermem, değerlendirme yapmam mümkün değil;
tamamen yargıya ait bir konudur. Yargıyla ilgili soruşturma
makamları bunun değerlendirmesini yapacak, takdirini onlar
yapacaktır. Bizim arzumuz da bunların mümkün olduğu kadar erken
kalkması ve makul bir süreyi aşmamasıdır.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bakan.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime kırk beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 20nci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde önce gruplara, sonra
şahıslara söz vereceğim.
Gruplar adına ilk konuşmacı
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kamil Aydın, Erzurum
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum)
Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; 438 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
malumunuz, insanlar toplu yaşama ideallerini gerçekleştirirken hukuk,
hak, eşitlik, adalet gibi kavramlara sürekli vurgu yapmaktadır. Hatta
en ilkel toplumlardan en sistematik devlet yapılarına varana kadar bu
tür vurgulamanın çok net bir şekilde tezahürünü görmekteyiz. Bunu
Batı toplumlarında da görmekteyiz, bizim de içinde bulunduğumuz
Doğu toplumlarında da görmekteyiz. Yani, her zaman herhangi bir düzen
ya da bir sistematik yapı tartışıldığında
mutlaka en fazla vurgu, hak, hukuk, adalet, eşitlik kavramlarına yapılır.
Hatta bazen konuşurken bu kavramları, özellikle önemini ifade etmek
için veciz sözlerle kullanırız. Mesela, nedir? Adalet mülkün
temelidir. deriz. Efendim Hukuk karşısında herkes
eşittir. deriz. Hatta biraz daha böyle manevi bir yapıya büründürür
işte Fıratın kenarındaki kuzunun hakkı sorulur.
deriz.
Şimdi, bütün bu göndermelerimiz niye?
Gerçekten, bir adalet, hak ve hukuk arayışımızdandır;
bunu, net bir şekilde görüyoruz.
Bunun tarihsel sürecine de şöyle bir
baktığımız zaman, ta, Sokratla başlayan Batı
sistematiğinde bu vardır. Özellikle toplumlarda kokuşma,
düzensizlik, gücün sağlıksız kullanımı söz konusu
olduğunda açık bir şekilde referanslar hep neye
yapılır? Bir taraftan en ağır müeyyideler söz konusuyken
bir taraftan hakkın, hukukun, adaletin önceliğine vurgu
yapılır.
İşte, bu gelenekten hareketle,
bakarsınız, Batı toplumunun çıkış noktası
itibarıyla işte ideal bir devlet düzenini savunan Platonda da bu çok
açık bir şekilde görülür, daha sonra Aristoda da vardır. Nedir?
Çok basit, bir cümleyle ifade edeyim, bir ideal toplum yaratmada şunu söylerler,
efendim, eşitlik, adalet bağlamında şu söylenir:
Şairin adaleti söz konusudur. Bir trajedi oyununda dahi bu çok net bir
şekilde kullanılır. Nedir? Zerre kadar iyilik yapmanın
karşılığında iyilik görme hukuken- zerre kadar
kötülük yapma karşılığında da kötülük görme. Bu, daha
sonra, gerçekten, ilerleyen tarihlerde ve ilahi metinlerde de
karşılığını çok net bir şekilde
bulmuştur. Nedir o? İşte adalettir, hukuktur. Kim zerre kadar
iyilik yaparsa karşılığını alır, kim zerre
kadar kötülük yaparsa karşılığını alır. Bu,
ilahi adalete dönüşmüştür kavram olarak daha sonra, şairin
adaleti olarak başlamış ama daha sonra ilahi adalete
dönüşmüştür.
Şimdi, bakın, demokrasi,
kurallı yaşama rejimidir çok kısaca. Nedir? Bizi bağlayan
birtakım kurallar vardır. Bunlar hukuk sistemleridir, bunlar
kurallardır, kaidelerdir ve bunların üzerinde de
bağlayıcı olan anayasa metinleridir. Nedir anayasa metinleri?
Toplumsal sözleşmelerdir, bağlayıcı kurallar manzumesidir.
İşte, bizler de bütün gücümüzü, makamımız ne olursa olsun,
ister yargı ister yürütme ister yasama organının mensupları
olalım, bizler bütün gücümüzü bu kurallar manzumesi olan anayasadan
alırız.
Şimdi, saygıdeğer
milletvekilleri, bu kanun düzenlemesiyle bir yandan gerçekten ihtiyaç duyulan
maddelerin çıkarılması söz konusu iken öte yandan uygulamadaki
aksaklıklar bizi birazcık karamsarlığa itiyor. Evet,
çıkış nedeni, yapılış nedeni çok yerinde ve
kararlı bir şekilde ortaya konulmuştur. Bunu biraz daha
somutlaştırmak gerekirse cezaların
caydırıcılığının artırılması
hedeflenirken amaç, efendim, kamu düzeninin korunması ve adalet sistemine
güvenin artırılması hedeflenmiştir. Yani niye cezaları
artırmaya çalışırız? Burada sadece sadist bir
şekilde ceza vermekten zevk alma gibi bir duygu olamaz. Nedir? Kamu
düzeninin tesisinin ve adalete olan güvenin artırılmasıdır
burada hedeflenen amaç. Ama yani biraz daha somutlaştırmak gerekirse
birkaç başlık altında tekrar etmek istiyorum: Basit ve nitelikli
dolandırıcılık konusunda, evet, artırılması
noktasında caydırıcı olması hasebiyle elbette ki
yerinde bir düzenleme düşünülebilir.
Tehlikeli maddelerin yani uyuşturucu
bağımlılığını artıran birtakım
şartların, birtakım ortamların yok edilmesi, bunlarla
mücadele yani uyuşturucuyu kullanan, satan, pazarlayan, bunların
rahat bir şekilde dolaşımını sağlayacak
ortamları hazırlayan şartları ortadan kaldırmak, evet.
Trafik güvenliğini tehlikeye atan
durumlarda birtakım cezai müeyyidelerin artırılması.
Maalesef son, özellikle bir yılda yaşadığımız,
tanık olduğumuz şeylere baktığımızda, evet,
caydırıcılık noktasında mutlaka yerinde, olması
gereken bir şey.
Kumar gibi kötü
alışkanlıkların yine teşvik edilmesi,
oynatılması için imkânlar yaratılması, bu tür yapılara
destek sağlanılması gibi suçlarda da cezai müeyyidelerin
artırılması noktasında bir sıkıntı yok.
Diğer bir konu
başlığımız, yine düşündüğümüz bir şey,
çocukların cinsel istismarı. Burada tabii, çok önemli, son yine
birkaç yılda yaşadığımız olaylar bizim bu konuda
daha büyük bir hassasiyetle bu yüce Mecliste birtakım önleyici tedbirlerin
alınması noktasında
kararlılığımızı ifade etmektedir.
Organ ve doku kaçakçılığı.
Bu da gerçekten suç olarak ülkemizde Allah korusun- yaygınlaşmaya
başlayan bir suç türü. Burada da gerekli tedbirlerin alınması
noktasında bir sıkıntı yok.
Diğer bir madde dinleme, özel
hayatın gizliliği konusunda birtakım tedbirlerin
alınması.
Şimdi bakın, bu
saydığım suç bağlamlı başlıklarda gerçekten
mücadele edilmesi noktasında bir itirazımız yok ama uygulamada
sıkıntılarımız var. Uygulayıcıların
kılı kırk yararak, sadece muktedirlikleri kendinden mütevellit
değil, aldıkları gücün adalet, hukuk ve Anayasa olduğunu
unutmadan uygulamalarda bulunmalarını çok önemsiyoruz. Niye? Çünkü
keyfîlik işin içine girince Allah korusun, hak adına, hukuk
adına, adalet adına atılacak bir adım, tam tersine,
adaletsizliğe, hukuksuzluğa ve haddi aşmalara neden oluyor. Yani
George Orwellin o veciz lafı ortaya çıkıyor, değil mi?
Herkes eşittir sonunda, gücü elinde bulunduran, otoriter -bu, mülki
idare amiri olabilir, belediye başkanı olabilir, efendim, savcı
olabilir, hâkim olabilir- efendim, neye dönüşüyor? Evet, herkes
eşittir ama bazıları daha eşittire dönüşüyor. Allah
korusun, bu da ne yapar? Kaotik bir ortam doğmasına neden olur,
adalet ve hukukun alışverişe çıkmasına neden olur.
Şimdi, dolayısıyla, buradan,
evet, bu maddelerle ilgili çekincelerimizi söyledik. Doğru,
caydırıcılığını, neyi; özellikle hukuka
olan bağlılığı, bir de caydırıcılık
neydi; dedik ki: Kamu düzenine destek olacak şekilde. Şimdi,
eğer kamu düzenine olumlu katkıda bulunuyorsa baş tacı
yapacağız, hukuka olan saygıyı artıracaksa, güveni
artıracaksa yine evet diyeceğiz ama maalesef bugün hukuka güven
yüzde 30lara kadar düşmüşse o zaman bir sıkıntı var.
Bunu dikkate alıp üzerinde gerçekten çok derin analizler yapmamız
gerekir diye düşünüyoruz.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak her
zaman diyoruz ki: Önce hukuk, önce hak, haktan ayrılmayalım. Bunu, ne
olursa olsun, her şartta, her durumda. Niye bunu özellikle vurguluyorum?
Çünkü zor günlerden geçiyoruz. İnanın, şu anda, hukuksuzlukla
ilgili o kadar çok şikâyetler alıyoruz ki, yetkililerin
talimatlarına rağmen, birileri durumdan vazife çıkarıp
makamını da kullanarak, kraldan çok kralcı bir mantıkla
hareketle, Efendim, ben rektörüm, istediğimi istediğim makama
getiririm, istediğim şekilde bir seçim sistemi geliştiririm,
canım isterse şunu yaparım. Bir belediye
başkanının, Allah aşkına, diyebileceği bir
şey mi? Evet, ben o köye hizmet getireceğim ama bakacağım
o köyden bize ne kadar oy çıkmış, ona göre hizmet
getireceğim. Bu gayrihukuki, hatta gayrisiyasi, gayriahlaki bir
şeydir. Dolayısıyla, bu tür hatalara düşmeden, haktan,
hukuktan
Hukuk herkese lazım. İşin başında
söylediğimiz gibi: Bir gün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla)
inanın,
bize yapılmaması gereken şeyleri başkalarına da
yapmamayı düşünmeyi öğrendiğimiz gün Allahın izniyle
hukuk hâkim olmuş olur ve kamu düzeni de sağlanmış olur
diye düşünüyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Kazım Arslan, Denizli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bugün 438 sıra sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde görüşmeleri
yapıyoruz. Grubum adına söz aldım ve geneli hakkında
sizlerle görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi,
özellikle yargıda birçok değişiklik yapılıyor ve
reform niteliğinde birçok kanun görüşüldü. Reform denildi ama
reformun arkasında yargının işleyemeyeceği,
yargının gerçek anlamda çalışmadığı,
adaletin iyi bir şekilde dağıtılamadığı ve
yargıya güvenin her gün azaldığı bir noktayla
karşı karşıya kalmış bulunmaktayız.
İşte, bugünkü düzenleme de buna benzer bir düzenleme.
Bir de işin enteresan yönü, bu yasa
tasarısı aslında torba yasa gibi düzenlenmiş ama adı
da temel yasa olarak konulmuş; içinde birçok kanunla ilgili düzenlemeleri
içeren bir düzenleme şeklinde. Dolayısıyla bu yasa
tasarısının içinde askerî ceza var, icra iflas var, iş
mahkemesiyle ilgili düzenleme var, Türk Ceza Kanunuyla ilgili düzenleme var,
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunuyla ilgili düzenleme var,
Adalet Bakanlığının teşkilat ve işleyişiyle
ilgili düzenleme var, adli sicille ilgili düzenleme var, Hukuk Muhakemeleri
Kanunuyla ilgili düzenleme var, ceza ve güvenlik tedbirleriyle ilgili
düzenlemeler var, ceza muhakemelerinin uygulanmasıyla ilgili de
düzenlemeler var. Şimdi, bu kadar geniş bir düzenlemeyi eğer siz
temel kanun şeklinde, düzenleme şeklinde getirip bunu uygulamaya
sokarsanız diğer kanunlarla bunların
bağdaşmasını sağlayamazsınız. Birçok noktada
da aksaklıkların ortaya çıkacağı açıklıkla
ortaya çıkacaktır değerli arkadaşlarım.
Şimdi, geçmişte de birçok düzenleme
yapıldı. Örneğin İcra ve İflas Kanununda
değişiklik yapıldı, hacizli malların, haczedilecek
malların hangileri olacağı noktasında bir düzenleme
getirildi; öyle bir düzenleme yapıldı ki bugün alacaklı
alacağını icraya vermesi hâlinde borçlunun evinde haczedilecek
malı, maalesef, bulamıyor. Yani, böylelikle alacaklıyı
gerçekten korumayan, borçluyu koruyan, nerede düzenbaz varsa, nerede gerçekten
dolandırıcı varsa onları koruyan bir düzenleme getirmek
suretiyle icra dairelerinin iş yapmasını, maalesef, sona
erdirdiniz. Dolayısıyla, bugün hiçbir hukukçu arkadaşımız
adliyelerde, icra dairelerinde işini göremiyor, alacaklar tahsil
edilemiyor. Sonuçta ne oluyor, biliyor musunuz? Bunlar geriye doğru
piyasaya yansıyor, piyasanın tıkanmasına neden oluyor.
Esnaf, işletmeler alacağını alamazsa borcunu nasıl
ödeyecek? Ödeyemeyince ne oluyor? Bankaya gidiyor, borçlanıyor,
borçlarını ödemek için de sonra kıvranıyor.
Değerli arkadaşlarım,
yapılan düzenlemeleri öyle bir noktada yapmalıyız ki hem
alacaklıyı hem borçluyu koruyacak şekilde, hem
davacıyı hem davalıyı koruyacak şekilde yaparak gerçek
anlamda adaleti sağlayacak ve adalete güveni sağlayacak bir
şekilde oluşturmak zorundayız.
Maalesef, bütün düzenlemelerinizde her
şeyi oldubittiye getiriyorsunuz ve çıkan sonuç, gerçekten, beklenen
sonuç değil. Tamamen fiyaskoyla sonuçlanan ve adaleti, maalesef, aksatan
bir sonucu ortaya çıkarıyorsunuz.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bir kere hukuk devleti ilkesini her zaman önde
tutmalıyız. Eğer Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devletse, sosyal
bir hukuk devletiyse hukuku öncelikle öne çıkarmak, her alanda hukuku koruyan,
hakkı koruyan, insanların geleceğini koruyan ve ülkeye ve
vatandaşa güven veren bir ortamı sağlamak zorundayız.
Eğer bir siyasi iktidar bunu sağlayamıyorsa asli görevini
yapmıyor demektir. Adaleti gerçekleştirmek isterken adaletsizlikler
ortaya çıkıyorsa orada bir huzur, orada bir barış, orada
bir kamu düzenini iyi bir şekilde sağlama imkânı kesinlikle
olmayacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, adaletin gerçekleşmediği yerde yurttaşların
yargıya güveni her gün azalacaktır. Eğer alacaklı
alacağını almak için icra dairesine gitmiyorsa, davacı
alacağını almak, hakkını aramak için, adliyelere
gitmek için korkuyorsa, çekiniyorsa, Yaptığım masraflarla
karşı karşıya kalırım. Onun
dışında, alacağımı, hakkımı
alamıyorum. diyorsa böyle bir yargı düzenini kesinlikle
değiştirmek gerekir ve yargının çalışması,
adaleti gerçekleştirmek için hakkın daha pratik, daha kolay elde
edilebileceği düzenlemelerin getirilmesi gerekir. Bunun için, bir kere,
öncelikle yargının bağımsız olması gerekir.
Eğer siz yargıya sürekli müdahale ederseniz, yargıyla ilgili
olmayacak düzenlemeleri sürekli gündeme getirirseniz, birçok kanun
düzenlemesiyle hâkimin elini kolunu bağlarsanız, onun hukuk
çerçevesinde, kanun çerçevesinde vicdanına göre karar vermesine gerçekten
engel olursanız orada adaleti gerçekleştirmeniz kesinlikle mümkün
olmaz. O zaman hukuk devleti ilkesini zedelemiş olursunuz.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan; bir kere adliyelerin yükleri hafifletilmelidir. Adliyenin bu
kadar yükü olduğu bir dönemde, gerçek anlamda olmayacak işlerle
uğraşmanın yerine, gerçek hakkın, hukukun tecelli etmesi
için çalışması yerine siz boşuna geçen, boşu
boşuna zaman harcanan işlerle uğraştırmaya
çalışırsanız orada hızlı ve adil bir kararın
verilmesini kesinlikle sağlayamazsınız.
Hak arayışları ucuz
olmalıdır. Dolayısıyla vatandaş hakkını
aramak için bir ekonomik yük geliyorsa, altından kalkamayacaksa, müracaat
etmek için korkuyorsa kesinlikle bunun için önlem almak gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz
önce Sayın Bakana iki soru sordum; dedim ki Cumhuriyet gazetesiyle ilgili
soruşturmayı sürdüren savcı olan arkadaşın durumunun
gözden geçirilmesi, Murat İnanla ilgili bir görev
değişikliğinin yapılması konusunda bir şey
yaptınız mı? Sayın Bakan, duyuyorsunuz değil mi
efendim? Dediniz ki bana: Bu görev Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun. Peki, siz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun üyesi
değil misiniz? Bu konuyu orada gündeme getirip de bunu
değiştirme imkânını bulamaz mısınız? Bulma
imkânınız olduğu hâlde bu görevden kaçıyorsunuz çünkü
işinize gelmiyor.
Bakın, işinize geldiği
noktalarda neler yaptınız biliyor musunuz? Deniz Feneri
davasını yürüten, davayı açan savcıyı hemen görevden
aldınız, yerine başka savcı atadınız ve o görevi
yapan savcıyı da cezalandırdınız, hapse
attınız. Yetmedi; 17-25 Aralık davasını da o
soruşturmayı, yolsuzluk soruşturmasını sürdüren
savcıyı görevden aldınız, yerine başka savcı
verdiniz, o savcıları da içeri attınız. Bunu yapan sizsiniz
Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Ben yapmadım, HSYK yaptı.
KAZIM ARSLAN (Devamla) Siz, sizin
talimatınızla Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bu görevi icra
etti. Başka türlü bu görevi yapmaları mümkün değil. Ne olur adil
davranın, adaletli davranın çünkü bu adalet bir gün size de
lazım olacak. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için
adalet hepimize lazım, hukuk hepimize lazım arkadaşlar. Onun
için hepimizin bu konuda hukuk devletini zedeletmeyecek, adaleti
gerçekleştirecek her türlü düzenlemede birlik olmalıyız, beraber
olmalıyız. Gerçek anlamda Türkiye Cumhuriyeti devletinin hukuk
devleti olması yolunda ilerlemesine, gelişmesine,
kalkınmasına katkı koymalıyız diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Birinci bölüm üzerinde şahsı
adına Mehmet Gökdağ, Gaziantep Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Gökdağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Ceza
Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısı hakkında konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, tasarıya
baktığımızda Ceza Muhakemesi Kanunu ve Türk Ceza Kanununun
bazı maddelerinde değişiklik
yapıldığını, bu 2 temel kanunun dışında
10 kanunda da değişiklik yapıldığını
görüyoruz. Bu değişiklikler yapılırken aynı kanunun
değişmeyen diğer maddeleriyle çelişik düzenlemelerin
olduğunu da açıkça görüyoruz. Bunun nedeni yasayı
hazırlarken gerekli araştırmayı, gerekli
tartışmayı yapmadan alelacele yasa çıkarma
anlayışıdır.
Değerli arkadaşlar, bundan önce
görüştüğümüz yasa tasarılarında da defalarca söyledik. Bir
yasa çıkarıyorsak bunu gerçekten enine boyuna bilimsel olarak
tartışıp çıkardığımız yasa, birçok
sorunu ortadan kaldıran bir yasa olsun. Düzenlediğimiz alanla ilgili
olarak vatandaşa huzur verilsin, güven gelsin. Bunun için de ortak
aklı kullanalım, birlikte sorunun çözümüne katkı sunalım
diye bütün tasarılarda söylüyoruz. Ama, nedense sizin bu Ben yaptım,
oldu. mantığıyla yönetme anlayışınız her
alanda kendini gösterdiği gibi, yasa yapma alanında da kendisini
gösteriyor. Bir acelecilikle, bir oldubittiyle tasarıları
hazırlıyorsunuz; aynı acelecilik, aynı oldubittiyle
komisyona geliyor, komisyondan geçiyor ve aynı yöntemle Genel Kurulda
yasalaştırıyoruz. Bunun için de hep bir bahane var.
Örneğin, Kişisel Verileri Koruma Kanunu. Şimdi, bu kanunla
ilgili tasarı görüşülürken biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
kanunun önemli bir kanun olduğunu, uzun bir süreye yayılan
sağlıklı tartışmalar sonucu bu düzenlemenin
yapılması gerektiğini söyledik. O zaman Avrupa Birliği
müzakerelerinin devamı açısından belli bir tarihe kadar bitmesi
gerektiği gerekçesiyle, bir oldubittiyle tasarı yasalaştı.
E, ne oldu tasarı yasalaşınca? Kişisel Verileri Koruma
Kurulu oluşturulmadan, henüz o kurul oluşturulmadan Avrupa
Birliği tarafından bu yasanın değiştirilmesi talebiyle
karşı karşıya kaldık. Neden? Çünkü, ihtiyaca cevap
vermiyor. Şimdi, onca emeğe, onca mesaiye yazık olmadı
mı? Yazık oldu.
Şimdi, bu görüşmekte olduğumuz
yasayla ilgili de komisyonda görüşülürken Anayasa Mahkemesinin iptal
ettiği bir madde gerekçe gösterilerek aceleyle çıkarılması
gerektiğini ve bunun bir an önce yasalaşması gerektiğini
ileri sürdünüz. Bu yapıldı ama Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesine
tam olarak uymadan yine Anayasa Mahkemesince iptal edilebilecek bir düzenleme
yapılıyor. Biz Anayasa Mahkemesinin iptaline ilişkin, onun
gerekçesine uygun bir yasa çıkaralım diyoruz. Siz aceleyle yine
Anayasa Mahkemesinde iptal edilebilecek bir düzenleme yapıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, her birimiz
buraya bir bölgeden temsil yetkisi alarak gelmiş insanlarız.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir yapboz
anlayışıyla çalıştırılması hakkı
hiç kimsede yok. Buranın her dakikasını, her saniyesini
sorunlara çözüm üretmeyi bekleyen halkın yararına yasalar
çıkarmak için kullanmalıyız, böyle bir sorumluluğumuz var.
Ülkemiz çok önemli bir eşikten geçerken, halkın ekonomik
sorunların altında ezildiği bir süreç yaşanırken,
terör her gün can alırken, bu süreçte gerçekten bütün bunlara ilişkin
çözüm getiren düzenlemeler yapmamız gerekirken, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin zamanını yarın ihtiyaca cevap vermeyecek, Anayasa
Mahkemesince iptal edilebilecek, bir oldubitti anlayışıyla
hoyrat ve yararsızca kullanma hakkımız yoktur. Sorunları
çözebilecek en doğru yöntemi bulacağız ve bu yöntemle
halkın sorunlarına çare olacağız.
Değerli arkadaşlar, bunun etkin yolu
ortak aklı öne çıkarmaktır. Ne yapacaksak ortak aklı öne
çıkararak yapacağız; yasa yaparken de yasayı uygularken de
yönetirken de.
Değerli arkadaşlar, bu ülkenin ortak
aklı belli. Bu ülkenin ortak aklı cumhuriyettir, bu ülkenin ortak
aklı demokrasidir, laikliktir, hukukun üstünlüğüdür. Bu ülkenin ortak
aklı Mustafa Kemal Atatürktür.
Ortak akılda buluşmak üzere hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gökdağ.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı İbrahim Halil Yıldız, Şanlıurfa
Milletvekili.
Buyurun Sayın Yıldız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL YILDIZ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Genel Kurul gündemine alınan Ceza Muhakemeleri Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerine söz almış
bulunmaktayım. Değerli heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, Fetullahçı terör
örgütü üyesi oldukları anlaşılan bu grup, cebir ve şiddet
kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni
ortadan kaldırmaya çalışmış, Türkiye Büyük Millet
Meclisini yok etmeye ve Gazi Meclisin gereklerini yapmasının önüne
geçmeye cüret etmiş, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan
kaldırmaya ve görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs
etmiş, halkın oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanına suikast
girişiminde bulunmuştur. Milletimizin darbe girişiminde
bulunanların karşısına geçip dik durması sayesinde,
hamdolsun, bu teşebbüs amacına ulaşamamıştır.
15 Temmuz gecesi gerçekleştirilen bu
darbe girişiminden sonra gerekli tedbirlerin alınması ve
uygulamadaki bazı sorunların giderilmesi amacıyla bazı yasal
değişikliklerin yapılması zorunlu hâle gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizlere tasarıda yer alan bazı maddelerdeki
hükümleri kısaca özetlemek istiyorum. Terör ve darbeye teşebbüs
suçlarından tutuklanan askerler, askerî cezaevi yerine Adalet Bakanlığına
bağlı cezaevlerine konulacaktır. Askerî disiplinin tesisinde
zafiyetlere yol açabileceği değerlendirildiğinden ön ödeme
uygulanabilecek askerî suçlar, kanunda öngörülen hapis cezasının üst
sınırı üç ayı geçmeyen suçlarla sınırlandırılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanununun istinaf ve temyiz kanun yolu ile öngörülen parasal sınırla
uyum sağlanması amacıyla ilgili kanunlarda değişiklik
yapılarak parasal sınırlar artırılmaktadır. Bu
kapsamda, öngörülen parasal sınırların yeniden değerleme
oranında artırılması hükme bağlanmaktadır.
Asker kişilerin işlediği suçun
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 2nci kitap 4üncü kısım,
4üncü, 5inci, 6ncı ve 7nci bölümlerinde tanımlanan suçlar ile
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan
olması durumunda bu kişilerin yakalandıklarında adli kolluk
görevlilerine teslim edilmeleri ve bu kolluk görevlilerince nezarette
tutulmaları öngörülmektedir. Bu şekilde, şüphelilerin
soruşturmayı yürütmekle görevlendirilen adli kolluk görevlilerine
teslimiyle soruşturma işlemlerinin daha hızlı ve etkili
biçimde yerine getirilmesi amaçlanmaktadır.
Türk Ceza Kanununun 103üncü maddesinde
çocukların cinsel istismarıyla ilgili Anayasa Mahkemesi
kararında belirtilen gerekçeler doğrultusunda ceza belirlenirken bir
kademe belirlenmektedir. Mağdurun 12 yaşından küçük olması
durumunda verilecek cezanın artırılması bu yasayla
öngörülmektedir.
Nitelikli dolandırıcılık
suçunun cezasının alt sınırı iki yıldan üç
yıla, üst sınırı yedi yıldan on yıla
çıkarılmaktadır. Dolandırıcılık suçunun
failinin kendisini polis, hâkim, savcı; banka, sigorta ya da kredi
kurumlarının çalışanı olarak tanıtması, bu
kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi hâlinde en az
dört yıl hapis cezasıyla cezalandırılmaktadır.
Yine, yasada, patlayıcı maddelerin
yapımında kullanılan malzemelerin izinsiz olarak
bulundurulması veya kabul edilmesi de suç olarak düzenlenmekte ve suçun
cezasının alt sınırı üç yıldan dört yıla
çıkarılmaktadır. Ayrıca, suçun örgüt faaliyetleri
kapsamında işlenmesi hâlinde yarı oranı yerine 1 kat
artırım yapılacaktır.
Yine, trafik güvenliğini tehlikeye sokma
suçunun cezasının alt sınırı bir aydan üç aya
çıkarılmıştır bu yasayla.
Tasarıda, kumar oynanması için yer
ve imkân sağlama suçunun cezası artırılarak suç olarak
öngörülen cezanın alt sınırı bir aydan bir yıla, üst
sınırı ise bir yıldan üç yıla çıkarılmakta;
adli para cezasının alt sınırı iki yüz gün olarak
belirlenmektedir.
Tasarıda, mahkemenin fiilî sebepler veya
güvenlik gerekçesiyle duruşmayı il sınırları içinde
başka bir yerde yapabilmesine imkân tanınmaktadır; örgütlü
suçlar bakımından tahliye isteminin yedi gün içinde karara
bağlanması düzenlenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk hukukuna önemli bir katkı
sağlayacağını düşündüğüm bu tasarının
milletimize ve yargı camiasına faydalı olmasını
temenni eder, kanunlaşması sürecinde katkılarınızdan
dolayı şimdiden şükranlarımı sunarım.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldız.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 438 Sıra
Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 1- 22/5/1930 tarihli ve 1632
sayılı Askerî Ceza Kanununun 39uncu maddesinin (4)üncü
fıkrasının "Asker kişiler hakkında yargı
organlarınca Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü
Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde
tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar sebebiyle verilen tutuklama
kararları, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 111inci maddesinde
belirtilen kurumlarda yerine getirilir. Asker kişiler hakkında
diğer tüm suçlardan verilen tutuklama kararları, asker kişiler
bu sıfatlarını korudukları sürece askeri tutukevinde yerine
getirilir."
Ömer
Süha Aldan Mehmet
Gökdağ Necati
Yılmaz
Muğla Gaziantep Ankara
Orhan
Sarıbal Cemal
Okan Yüksel Zeynel
Emre
Bursa Eskişehir İstanbul
Namık
Havutça
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Orhan Sarıbal, Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Sarıbal. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Kasımda kaçak sarayda bir
toplantı yapıldı. Toplantının adı şuydu:
Millî Tarım Projesiydi. Bizim deyimimizle millî çöküş projesinin
bir halkası anlatıldı. Bakan, Başbakan ve
Cumhurbaşkanı o gün tarımda millî çöküş projesiyle ilgili
fikirlerini açıkladılar ama özellikle Cumhurbaşkanı
ısrarla her defasında bir mesleğe sahip çıkıyor,
ısrarla bu ülkede her mesleği sahipleniyor ve öyle olmak istiyor.
Orada da çoban olmak istedi. Anlayamadık niye çoban olmak istediğini
ama dünyasında ve ruh hâlinde böyle bir davranış biçimi var,
öyle olmak istedi. Ben de üç yüz yıllık tarihsel geçmişi olan
bir ailenin hemen hemen bütün ebeveynleri, bütün geçmişleri çoban
olmuş, kendim de lise son sınıfa kadar çobanlık
yapmış biri olarak kaçak saraydaki çobanlıkla, Türkiye'de
Anadolu coğrafyasının çobanlığı arasında ne
tür bir fark var, paylaşmak istedim.
HİLMİ BİLGİN (Sivas)
Konuyla ne alakası var?
ORHAN SARIBAL (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanı, bilesiniz Anadolu çobanlığı Anadoluda
hayvanlarını güden, onlara sahip çıkan, onları besleyen bir
meslektir, onurlu, kıymetli bir meslektir.
HİLMİ BİLGİN (Sivas)
Konuya gel. Konuşacak hiçbir şeyiniz yok.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Bu meslek bizim
yaşam biçimimizdir, ekmeğimizdir, suyumuzdur. Çoban güvenilirdir,
çoban sürüsünü hiç eve aç getirmez; oysa Sayın Cumhurbaşkanı,
sizin ülkenizde 1 milyon insan aç, 20 milyon insan yoksulluk
sınırı altında yaşamaktadır.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Nerede ya,
nerede!
ORHAN SARIBAL (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanı, bu ülkedeki aç ve yoksullara bir bakın; çoban
olmadan önce çoban olmanın sorumluluğu nedir, değerleri nedir
şöyle bir gözden geçirin.
Sayın Cumhurbaşkanı, çoban
güvenilirdir.
HİLMİ BİLGİN (Sivas)
Milleti güveniyor, merak etme.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Çoban sürüsünden tek
bir tanesini bile eksiltmez, onu tam götürür, tam getirir. Hiç ayrım
yapmaz. Mesela, birine fazla su, birine az su vermez; birine fazla yem, birine
eksik yem kesinlikle ve kesinlikle vermez. En azından demokrattır,
hiç ayrım yapmaz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Milleti koyun
yerine mi koyuyorsunuz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Milleti
koyun yerine koyuyor bu ya! Böyle bir şey olur mu ya?
ORHAN SARIBAL (Devamla) Ama sizin gütmek
istediğiniz ülkeye şöyle bir bakalım. Bu ülkede 2002
yılında gayrisafi millî hasıla 230 milyar dolar.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Millete sürü mü diyorsun sen ya? Ne diyorsun sen ya? Ne diyorsun?
ORHAN SARIBAL (Devamla) Onun yüzde 39unu
yüzde 1lik bir sınıfa verdiniz. Aradan on dört yıl geçti, yani
AKPnin iktidar dönemi.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Ezberlemişsiniz, onu okuyorsunuz. Başka bir şey yok.
ORHAN SARIBAL (Devamla) 800 milyar
dolarlık bir gayrisafi millî hasılanız var. Onun yüzde 52sini
yüzde 1lik bir sınıfa verdiniz. Sayın Cumhurbaşkanı,
hiçbir çoban sürüsünde kavga yapmaz mesela. Mesela barışçıdır,
mesela özgürlükçüdür.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sen
ikide bir sürü diyorsun. Kardeşim, ne biçim konuşuyorsun?
ORHAN SARIBAL (Devamla) Şu ülkeye
bakalım. Bir yılda sadece terör nedeniyle 2 bin insan; iş
kazaları, trafik kazaları, büyük olaylardan dolayı binlerce
insan öldü.
Sayın Cumhurbaşkanı, bu ülkede
çobanlar ekmeklerine, yedikleri, içtiklerine ihanet etmezler.
Sayın Cumhurbaşkanı, bu ülkede
çobanlar özgürlükçüdür örneğin.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ya
ne dediğinden senin haberin yok.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Dostluktan,
kardeşlikten yanadırlar. Ekmek kavgası verirler.
Sayın Cumhurbaşkanı, sizler bu
ülkede kavgayı teşvik ediyorsunuz, bu ülkede kavgayı
büyütüyorsunuz. Bu ülkede dostluğu, kardeşliği
ötekileştirdiniz; dostluğu, kardeşliği bırakmadınız.
Bu ülkede artık inanılmaz bir ayrımcılık var. Türkler,
Kürtler, Aleviler, Sünniler, Araplar
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Siz
yapıyorsunuz, siz. Onu siz yapıyorsunuz.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Ne yazık ki bu
ülkede kimse kimseye bakmıyor; kahvede iki köylü yan yana oturmuyor. Köye
kadar ayrımcılığı soktunuz, köye kadar. Köyde
artık çiftçi bile birbirine çay söyleyemeyecek duruma geldi.
Sayın Cumhurbaşkanı, biliniz,
siz milletvekili oldunuz, belediye başkanı oldunuz, başbakan
oldunuz, cumhurbaşkanı oldunuz
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Başkan da olacak,
başkan.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Kusura
bakmayın, çoban olamayacaksınız. Çobanlık başka bir
şeydir. (CHP sıralarından alkışlar) Çoban olmak
başka bir şeydir Sayın Cumhurbaşkanı.
Tek isteğimiz var: Gölge etmeyin! Gölge
etmeyin! Tek istediğimiz budur.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Millet
verdi, oldu. Adamsanız siz de olun!
ORHAN SARIBAL (Devamla) - Gidin, siz,
Anayasanın sınırları içerisinde görevlerinizi yerine
getirin, Anayasaya uyun, ettiğiniz yemine uyun.
Buradan tüm Anadolu coğrafyasındaki
çobanlara saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Kolay gelsin. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıbal.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Son on yılda,
on dört yılda toplumu böldüğümüzü iddia ederek gruba hakaret ettiler.
BAŞKAN Sataşmada bulundu.
Buyurunuz Sayın Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın 348 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 1inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün benzer bir konuşmaya bir
cevap vermiştim. O yüzden, aynı ifadeyi tekrar etmek istemiyorum.
Ancak zaman zaman, gelip, elindeki bir metni en üst perdeden söyleyerek,
bağırarak, toplumda karşılığı olmayan,
sadece kendini seven küçük bir zümrenin belki alkışlayacağı,
ufku olmayan, vizyonu olmayan, içerisinde saraydan -çok özür diliyorum-
koyundan, çobandan, şundan bundan başka laf olmayan bir metinle
burada konuşma yapmayı, bu Meclisin mehabetine, vekilliğin
ağırlığına, hele ki görüştüğümüz
CMKnın ağırlığına asla
yakışmadığını söylüyorum.
Bir genç olarak bundan rahatsızım
ama AK PARTİli olarak rahatsız değilim. Bu tavır, sizi
büyütmeyen tavır. Bu tavır, on beş yıldan beri halkın
size bir sağdan bir soldan vurmasının karşılığı.
Halk size niye oy versin ya? Ne söylediniz siz
on dakika önce Cumhurbaşkanına hakaretten başka?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Yüzde 25
halk değil mi?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bizim tüm
insanımız hepiniz çobansınız diye başlayan
hadisişerifin ne olduğunu bilir.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Yüzde 25
halk değil mi?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Onun kurgusunu bilir.
Bir siz bilmiyorsunuz. Ama bir daha söylüyorum: Halka bu kadar karşı,
bu kadar farklı ve uzak nasıl olduğunuzu bilmiyorum.
Onu yapacağınıza, elinize
alıp da şu maddede şu eksiğiniz var deseydiniz, bu maddede
bu var deseydiniz belki sizin seçmeniniz size daha çok saygı duyardı.
Bir daha söylüyorum: On beş yıldan
beri buradayız. Ama bu, sadece bizim başarımız değil,
büyük katkınız var sizin de. Biz -böyle devam edin- çok rahatız,
çok razıyız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Böyle vizyonsuz, böyle seviyesiz konuşmalar oldukça AK
PARTİ de yoluna çok daha dirayetli, çok daha iddialı yürümeye devam
edecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Turan.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın
Başkan, seviyesiz, akıl dışı, mesnetsiz
anlamında söylediği şeylerden dolayı söz istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok seviyesiz
Sayın Başkanım, çok seviyesiz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Az önce
hakaretten bir şeyler söylüyordunuz.
BAŞKAN Buyurunuz, iki dakika süreyle
söz veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan
vermeyiniz Sayın Sarıbal.
3.- Bursa Milletvekili Orhan
Sarıbalın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ORHAN SARIBAL (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bir önceki
oturumda hakaretten neler söylüyordunuz. Siz milletin kürsüsünde
yapıyorsunuz o hakareti.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Değerli
konuşmacı söyledi. Tekrar söylüyoruz, çok açık, net
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Siz devam edin, biz
razıyız.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Halk bizi buradan
dinliyor çok açık, çok net bir şekilde; köylüler de, çobanlar da bizi
buradan çok net, çok açık bir şekilde izliyor. Bugün bu ülkede köylü
yerle bir olmuştur. Başbakan, Cumhurbaşkanı bile bile,
halkın gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Hadisişerifi
söylüyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sen
söylüyorsun.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Aynen şöyle,
Millî Tarım Projesi açıklıyor, diyor ki: Bir kıyak
yaptık. Cebinden veriyor ya! Başbakan diyor ki: Mazotun deposunun
yarısı benden, yarısı sizden. Bakıyoruz 2017 bütçesine
-rakam dediniz ya, alın yazın- 12 milyar TL bütçeye koymuşsunuz
tarıma destek olarak. Soruyu şuradan soralım: Mazotun
yarısını verecekseniz -açıkladı bakan 2017de
vereceğiz. diye- 2017 bütçesine bakın, 720 milyon TL
koymuşsunuz, 720 milyon TL. 12 milyar bütçe koymuşsunuz, 4 milyar
litre mazot kullanılıyor, çiftçi 4 milyar litre mazot
kullanıyor. Bunun yüzde 50sini verdiğiniz zaman, 16 milyar bölü 2; 8
milyar.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Sen hesap bilmiyorsun.
Böyle hesap mı olur?
ORHAN SARIBAL (Devamla) 12 milyar
desteklemenin 8 milyarını mazota vereceksiniz, geri kalanın
hepsi yalan.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Senin aklın kesmez o işlere, senin aklın kesmez. Sen git
çobanlık yap.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Sizin
yalanlarınızdan dolayı söylüyoruz bunları. Halkın
karnı tok, yalanlarınızdan herkes bıktı.
Başbakan, Cumhurbaşkanı, bakan, halkın gözünün içine baka
baka çiftçiye yalan söylüyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Yalanı sen söylüyorsun.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Bunu bilin,
alın inceleyin. Alın, bakanlığın verdiği raporu
inceleyin. Kendi sunduğunuz, millî proje diye millî çöküş projesini
halka yutturuyorsunuz. Olay çok açık ve net.
HİLMİ BİLGİN (Sivas)
Hadi oradan!
ORHAN SARIBAL (Devamla) Mazotu herhâlde
Başbakan cebinden verecek.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıbal.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu halk
yutmaz kardeşim! Sen halkı ne zannediyorsun?
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sen gel beraber
İnegöle gidelim.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Hadi oradan!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu halk
senin sandığın gibi değil, akıllı.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Gel, gel.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
saniye.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Gel buraya da
İnegöle gidelim.
BAŞKAN Sayın Sarıbal, lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan, bu üsluba verecek cevabımız yok.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Turan.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/775) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
438) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.58
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
438
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 438 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 2-
1632 sayılı Kanunun ek 8 inci maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir. "Sırf askerî suçlar hakkında,
önödeme hükümleri uygulanmaz."
Ömer
Süha Aldan Mehmet
Gökdağ Necati
Yılmaz
Muğla Gaziantep Ankara
Cemal
Okan Yüksel Mustafa
Ali Balbay
Eskişehir İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERAP YAŞAR
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Evet, katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Mustafa Balbay, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanununun
bazı maddelerinde değişiklik yapmayı öngören
çalışma hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
aktarmak üzere karşınızdayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar, hukukta, bütün
insanlar için geçerli bir söz vardır, denir ki: Bir insan, ömür boyu hiç
suç işlemeyeceğine dair söz verebilir ama hiç
yargılanmayacağına dair söz veremez. Çünkü hiç beklemediği
bir anda, beklemediği bir nedenle hâkim karşısına
çıkabilir. İşte o anda, insanın mahkemede nasıl
yargılandığını, adil yargılanıp
yargılanmadığını bilmesi, sadece yurttaş olarak
değil, o ülkeye aidiyetiyle ilgili de çok önemli bir durumdur.
Ne yazık ki Türkiyede şu anda,
özellikle AKP iktidarları döneminde CMKnın pek çok maddesi
değiştirildi ve insanlar, adil yargılandıklarına
ilişkin duygularını kaybettiler. Arkadaşlar, şu anda
Türkiyede neredeyse mahkeme sayısı kadar CMK var. Yani bir anlamda,
Ceza Muhakemesi Kanunu değil, mahkemelerin her birinin ayrı ayrı
kendince uyguladığı bir CMK var. Bunun pek çok örneğini
gördük ve şu anda Hükûmet de neredeyse her mevsim CMKda bir
değişiklik yapıyor.
Bugünlerde mahkemelerde hak arayanların
kullandığı cümlelerden biri şu, sayın milletvekilleri:
Artık avukatların şu aşamada mahkemede yapabileceği
bir şey kalmadı. İnsanlar avukat tutarken sadece içeriden haber
alabilir miyiz, acaba yakınlarımızın durumu nedir, o konuda
bilgi getirebilirler mi diye avukat tutuyorlar. Bu duygunun yitirilmesi çok
önemli bir eksikliktir.
Şu anda yapılan
değişikliklerde, örneğin, suçluyla ilgili ya da
yargılanacak kişiyle ilgili ailelerini de zor durumda bırakacak
pek çok hüküm getirmektesiniz. Bunu belki sizler dinlemek istemiyorsunuz, Meclise,
bizlere pek çok aile geliyor, Ne olur, bir AKPli milletvekiliyle
görüşmemizi sağlar mısınız? diyorlar ve bazen
girişte bekleyip bir AKPli milletvekilini görünce Buyurun,
görüşün. dediğimizde bile onlarla görüşmekten
kaçınıyorlar. Eğer Bülent Bey isterse bunun bazı isimlerini
de verebilirim.
Şu anda uygulamakta olduğunuz
yargılama yöntemi, sayın milletvekilleri, Anadoluda çok sık
kullanılan bir sözü akla getiriyor: Ayarını bozduğunuz
kantar, gün gelir sizi de tartar. Şu anda, yakın geçmişte hukuku
çok kötü kullananlar adalet arıyorlar ve adalet ararken de kendilerine
yapılan haksızlara hiç de yabancı değiller. Şu anda 30
binden fazla insan tutuklu ve çok büyük bir bölümü, niçin tutuklu olduğunu
bilmiyor ve nasıl yargılanacağını da bilmiyor.
Başta Cumhuriyet gazetesinin 10 yazarı ve yöneticisi olmak üzere
gazetecilerin, yazarların, hâkimlerin, savcıların, binlerce
insanın hukuk aradığı bir süreçten geçiyoruz.
Bugün sizlere çağrım şudur
sayın milletvekilleri: Eğer yargılama kadar, suç kadar önemli
olan bu usul yasalarında değişiklik yaparsanız
bunların pek çoğuyla ileride siz de yüz yüze kalacaksınız.
O nedenle hukukun gerçekten herkese lazım olacağını
unutmamanızı diliyorum ve yine, Anadoluda bir söz vardır,
Güzelliğine güvenme, bir sivilce yeter; zenginliğine güvenme, bir
kıvılcım yeter. derler. Şu anda Türkiyede de
Özgürlüğüne güvenme, bir ihbar yeter. deniyor, böyle bir Türkiyedeyiz.
Ben bu yasada şu anda
planladığınız değişiklikleri tekrar gözden
geçirmenizi, en azından ama en azından insanların ailelerinin
mağdur olmayacağı, ailelerinin zor durumda kalmayacağı
düzenlemeleri dikkate almanızı diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 438 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesinde yer alan "yedi bin" ibaresinin
"üç bin" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Varlı Kamil
Aydın Kadir
Koçdemir
Adana Erzurum Bursa
Ahmet
Selim Yurdakul Erkan
Haberal Arzu
Erdem
Antalya Ankara İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) İştirak etmiyor efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Arzu Erdem, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi
saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, yine bir torba
yasayla ve birden fazla mevzuat değişikliğiyle karşı
karşıyayız. Görüşmekte olduğumuz tasarı da son
zamanlarda sıkça görüşülen torba kanunlar gibi, konu itibarıyla aralarında
hiçbir bağlantı bulunmayan ve amaç bütünlüğü olmayan hükümler
içermektedir. Toplumun geniş kesimlerini yakından ilgilendiren
nitelikteki önemli düzenlemelerin yer aldığı; hak, hukuk, adalet
gibi kavramlara en çok uyulması gereken yer olan Adalet Komisyonunda dahi
torba yasa mantığıyla görüşmelerin yapılması, ne
yazık ki büyük bir çıkmazın göstergesidir. Birbiriyle ilgisi
olmayan ve 11 ayrı yasayı ilgilendiren düzenlemelere aynı tasarıda
yer verilmesi İç Tüzüke aykırıdır ve hazırlanan
tasarılar, düzensiz, eksik ve özensiz olabilmektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla
değiştirilen maddelerin çoğu, kısa bir süre önce
yürürlüğe konulmuş, ancak ya Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilmiştir ya da uygulamada sıkıntılara yol
açmıştır. Kanunlar, yazboz değildir. Tabii ki mümkün
olmayacak hızla kanun değiştirme yöntemi,
sağlıklı ve kalıcı yasal düzenlemeler
yapılmadığının kanıtıdır.
Görüşmekte olduğumuz tasarıda,
tekrar eski hâline getirilen prosedürler söz konusudur. Dinleme
kararının yer aldığı prosedür bunun bir
örneğidir. 26ncı, 27nci ve 28inci maddelerle, iletişimin
tespiti ve dinlenmesi, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik
araçlarla izleme konularında ağır ceza mahkemesinde oy
birliği şartı kaldırılarak, bu çok önemli 3 maddede sulh
ceza hâkimi tek başına yetkilendirilmiştir. Daha iki yıl
önce, dinleme kararlarının alınmasının devlet
üyelerini zorda bırakması üzerine özel hayatın gizliliğinin
korunması esas alınarak yapılan düzenleme tekrar eski hâline
getirilmiştir. Daha iki yıl gibi kısa bir zaman önce, dinleme
kararları alınmasını neredeyse imkânsız hâle getiren
bu düzenlemeyi değiştirenler de aynı insanlar, eski hâle
dönmesini savunanlar da yine aynı insanlar. Bu da demek oluyor ki
-tırnak içinde- ihtiyaç hâlinde özel hayata müdahale edilmekte ve yine
-tırnak içinde- ihtiyaç hâlinde bu müdahale neredeyse imkânsız hâle
getirilmektedir ve son olarak, tekrar eski hâline döndürülmüştür.
Özel hayatın gizliliği, Anayasayla
güvence altına alınan en üst değerlerden biridir. Böylesine
ciddi bir hususun çıkarlar doğrultusunda sürekli
değişikliğe uğradığı bir yerde, hukuk
devletinden söz etmek maalesef imkânsız hâle gelebilir. Bu sebeplerle,
27nci maddede yer alan hâkim tarafından ibaresinin ağır ceza
mahkemesine şeklinde değiştirilmesi yerinde olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
tasarının 3üncü maddesi ise, İcra ve İflas Kanununun
363üncü maddesinin birinci fıkrasında yapılan
değişiklikle ilgilidir ve durum yine aynıdır.
Tasarının ilk hâlinde bin Türk lirasından 5 bin Türk lirasına
çıkarılan istinaf yoluna başvurma limiti, alt komisyonda, hak
arama hürriyetini engellediği gerekçesiyle oy birliğiyle 3 bin liraya
indirilmiştir ancak komisyon görüşmeleri sırasında, iktidar
partisinin ısrarlı teklifiyle 7 bin liraya
çıkarılmıştır. Bu durum, yasama faaliyetlerinde
önceliğin kimde olduğunu vurgulamak açısından oldukça
önemlidir ve manidardır.
İstinaf yoluna başvurabilmek için
alacak hak veya malın asgari değerinin bu kadar yüksek
tutulması, hak arama yolunun kısıtlanması anlamına
gelmektedir. İktidar partisi tarafından 7 bin Türk lirası olarak
belirlenen tutarın 3 bin Türk lirasına düşürülmesini
önermekteyiz. Bin Türk lirası tutarındaki limitin 7 bin liraya
çıkarılması yani 7 katına çıkarılması sizce
de manidar değil midir ve sorgulanması gerekmez mi? Ekonomik ve
siyasi açıdan değerlendirmeye muhtaç bir durum değil mi?
Önerdiğimiz 3 bin lira
tutarının makul sınır olduğunu dikkate
almanızı ve önergemizi kabul etmenizi temenni eder,
saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdem.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 4üncü madde
üzerinde iki önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri
okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 438 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinde yer alan
elli bin Türk Lirasını ibaresinin kırk bin Türk
Lirasını şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Melike
Basmacı Kazım
Arslan
Eskişehir Denizli Denizli
Şenal
Sarıhan Ömer
Süha Aldan
Ankara Muğla
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Muharrem
Varlı Kamil
Aydın Kadir
Koçdemir
Adana Erzurum Bursa
Ahmet
Selim Yurdakul Erkan
Haberal
Antalya Ankara
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere iştirak ediyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Yüksek Genel Kurulun takdirlerindedir efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılıyoruz Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki
önergelerle ilgili olarak söz talep eden önerge sahiplerine söz vereceğim.
Ahmet Selim Yurdakul, Antalya Milletvekili
Buyurunuz Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi
Kanununun 4üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunuyorum.
Hükûmetin imzasıyla sunulan kanun
tasarısının 4üncü maddesinde temyize gidilebilmesi için
alınan ücretin 10 bin liradan 50 bin liraya yükseltildiğini
görüyoruz. Hükûmetin bu değişiklik talebi, ülke ekonomimizin
geldiği durumu göstermesi açısından ibretliktir. Beş
yılda 10 bin liradan 50 bin liraya yükseltilmesi temyiz talep
hakkını zedeleyebilir ve vicdanları yaralayacak sonuçlara neden
olabilir.
Türk milletinin gözleri önünde adaletin yerden
yere vurulmasını yalnızca seyreden AKP hükûmetlerini
yıllardır uyarıyoruz. Genel Başkanımız, 2010
referandumu öncesinde de sizleri uyarmış, adaletin terazisi
konusundaki hassasiyetlerimizi defaatle ifade etmişti. Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, yüksek yargının
kodlarını değiştiren ve adaleti çıkar siyasetiyle
bozan AKP Hükûmetinin 2010 Anayasa değişikliğini Siyasi
tarihimize kara bir sayfa olarak geçmiştir. sözleriyle
değerlendirmişti. Ayrıca, Türkiye için Hayati risk ve
tehlikelerle dolu karanlık bir döneme girmiştir. diyerek
yargının geleceği konusunda Türk milletini ve ülkemizi açık
bir dille uyarmıştı.
Nihayet, bugün, FETÖ terör örgütünün
mensuplarından biri olan eski yüksek yargı mensuplarından biri,
itirafçı olarak ülkemizin yargısının nasıl hunharca
şekillendirildiğini, diğer bir deyişle, nasıl talan
edildiğini anlatmaktadır. Bu FETÖcü itirafçı, AKP Hükûmetinin
devlet imkânlarını kullanarak 2010 referandumunu Türk milletine kabul
ettirmesinin ardından, Fetullahçı terör örgütünün Türk devletini ele
geçirme ve yıkma projesini tüm açıklığıyla ifade
etmiştir.
Yüzleri kızartması gereken bu
kötülüğü, Türk milletine reva görmeyin; ülkemizde hakkın, hukukun ve
adaletin tesisi için çalışan bağımsız mahkemeleri
siyasi amaçlarla dizayn etmeye çalışmayın demiştik ama
maalesef dinlemediniz. Ellerinde 241 şehidin kanı olan FETÖ
itirafçısı diyor ki: 108 FETÖcü adayın 107sini Yargıtay
üyesi yaptık. Kapalı kapılar ardında ne pazarlıklar
ne pazarlıklar.
Bugün ayıklamaya
çalıştığınız tüm hukukçuların altında,
kararnamelerde maalesef imzalarınız var. Tarihî vesikalarda FETÖcü
teröristlerin devletin kılcal damarlarına nasıl sızdığının
işaretleri berrak bir sudaki pislik gibi ortada.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Başkanımızın
dediği gibi, üzüm yemek istiyoruz, bağcıyla işimiz yok. Tek
amacımız, ülkemiz ve milletimiz.
Bakın, aynı
dönemlerde açılım süreciniz ve yerel yönetimlerle ilgili
aldığınız kararların teröristlere alan
kazandırdığını söyledik. Bölücü teröristlerin sözde
paçavraları ve eli kanlı terör örgütü lideri cani Öcalanın
posterleri altında miting yapmalarına göz
yumduklarınızı, bugün, doğru bir iş yaparak adaletin
önüne çıkarmaya
çalışıyorsunuz. Peki, ne gerek vardı bunca acıya?
Milliyetçi Hareket Partisi olarak sizleri
uyarmış, devletin bekası ve Türk milletinin çıkarları
için size doğru yolu göstermiştik. Keşke dinleseydiniz. Lider
olmak, sözle, lafla olmaz. Lider olmak, Önce ülkem ve milletim. demektir.
Lider olmak, öngörü sahibi olmaktır. Lider olmak, dürüst olmak,
çalışkan olmaktır. Lider olmak, hayatını ülkesi ve
milleti için feda etmek demektir.
Biz büyük bir mirasın, Türk devletinin
geleneğinin hamisiyiz. Reform yapıyoruz, statükoyu
değiştiriyoruz. gibi gerekçelerle Türk milletini kandırmaya
çalışan her odağın karşısında dimdik
durarak, Türk milletinin bu topraklarda ilelebet payidar kalmasını
sağlayacağız.
Konuşmama son verirken, liderimizin ifade
ettiği gibi, aklımıza geleni işlemiyoruz, her
ağacı taşlamıyoruz, yalnızca Türkiye rahatlasın,
huzur bulsun, devlet ebed müddet ruhu yaşasın diyoruz.
Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yurdakul.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
İcra hukuk yargılamasında
istinaf kanun yolundaki kesinleşme sınırının 40 bin
Türk lirası olarak öngörülmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi önergelerle yapılan
değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 438 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesinde yer alan
elli bin Türk Lirasını ibaresinin kırk bin Türk
Lirasını ve davanın açıldığı tarihteki
ibaresinin hükmün verildiği tarihteki şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Melike
Basmacı Kazım
Arslan
Eskişehir Denizli Denizli
Kemal
Zeybek Şenal
Sarıhan Ömer
Süha Aldan
Samsun Ankara Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye iştirak
ediyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Takdirlerinedir efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Kabul ediyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İş yargılamasında istinaf
kanun yolundaki kesinleşme sınırının 40 bin Türk
lirası olarak öngörülmesi ve yeniden değerleme oranı
uygulanırken hükmün verildiği tarihteki miktarın esas
alınması amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
5inci maddeyi önergeyle yapılan
değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul
edilmiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
11inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının çerçeve 12nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz Mehmet
Gökdağ
Eskişehir Ankara Gaziantep
Ömer
Süha Aldan Gülay
Yedekci Mehmet
Doğan Kubat
Muğla İstanbul İstanbul
MADDE 12- 5237 sayılı kanunun 75
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan üç ibaresi altı
şeklinde, yirmi ibaresi otuz şeklinde
değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiş,
dördüncü fıkrasında yer alan üç ibaresi altı şeklinde
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar
eklenmiştir.
Taksirli suçlar hariç olmak üzere, önödemeye
bağlı olarak kovuşturmaya yer olmadığına veya
kamu davasının düşmesine karar verildiği tarihten itibaren
beş yıl içinde önödemeye tabi bir suçu işleyen faile bu
fıkra uyarınca teklif edilecek önödeme miktarı yarı
oranında artırılır."
"(6) Bu madde hükümleri;
a) Bu Kanunda yer alan;
1. Yardım veya bildirim
yükümlülüğünün yerine getirilmemesi (98 inci maddenin birinci
fıkrası),
2. Genel güvenliğin taksirle tehlikeye
sokulması (madde 171),
3. Çevrenin taksirle kirletilmesi (182 nci
maddenin birinci fıkrası),
4. Özel işaret ve kıyafetleri
usulsüz kullanma (264 üncü maddenin birinci fıkrası),
5. Suçu bildirmeme (278 inci maddenin birinci
ve ikinci fıkraları), suçları,
b) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı
Orman Kanununun 108 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan suç,
bakımından da uygulanır. Bu
fıkra kapsamındaki suçların beş yıl içinde tekrar
işlenmesi halinde fail hakkında aynı suçtan dolayı önödeme
hükümleri uygulanmaz.
(7) Ödemede bulunulması üzerine verilen
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile düşme
kararları, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak
bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak
Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi
halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, ön ödeme uygulanacak suçların
üst sınırı altı ay olarak belirlenmekte ve bu kapsama
girmeyen bazı suçlar bakımından ön ödemenin uygulanması
sağlanmaktadır. Ayrıca, ön ödemenin uygulanacağı
(6)ncı fıkrada yer alan suçların beş yıl içinde
yeniden işlenmesi hâlinde aynı suçtan dolayı tekrar ön ödeme
hükümlerinin uygulanmaması öngörülmekte, bu fıkrada yer alan
farklı suçların beş yıl içinde işlenmesi halinde ön
ödeme hükümlerinin uygulanabileceği düzenlenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
12nci maddeyi önergeyle yapılan
değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 438 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13üncü maddesi
ile 5237 sayılı Kanunun 103üncü maddesi (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
"(1) Çocuğu cinsel yönden istismar
eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır. Cinsel istismarın
sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz
yıla kadar hapis cezası verilir. Mağdurun on iki
yaşını tamamlamamış olması halinde verilecek
ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda
beş yıldan az olamaz.
Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını
tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki
anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş
olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel
davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece
cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı
olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
Namık
Havutça Necati
Yılmaz Cemal
Okan Yüksel
Balıkesir Ankara Eskişehir
Gülay
Yedekci Murat
Emir Melike
Basmacı
İstanbul Ankara Denizli
Şenal
Sarıhan Ömer
Süha Aldan Zeynel
Emre
Ankara Muğla İstanbul
Mehmet
Gökdağ
Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılınmıyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Şenal Sarıhan, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkanım, değerli kâtip üye arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri ve sevgili yazman arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Üzerinde konuşacağım maddenin,
esas olarak tartışmalar sürecinde önemli bir problem olarak
karşımıza çıktığını biliyorum. Madde
üzerinde konuşmak âdeta ateşe maşasız yaklaşmak gibi
bir şey görünüyor ancak her konuyu konuşmak, her konu üzerindeki
düşüncelerimizi ifade etmek, bu ifadelerimizi sunarken de esas olarak
sorunun çözülmesi konusunda çaba gösterdiğimizi bilerek davranmak gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bu madde yani
103üncü maddeye getirilmek istenilen değişiklik esas olarak,
çocukların cinsel istismarına ilişkin. Şimdi ben birkaç
rakam bilgilerinize sunacağım, sonra da bu konuya ilişkin
düşüncelerimi ifade etmeye çalışacağım.
2014 verilerine göre, her ay Adli Tıp
Kurumuna 650 çocuk cinsel istismar vakası geliyor. 2013 istatistiklerine
göre, çocukların cinsel bütünlüğüne karşı en az 19.757 suç
davası açılmış, bunlardan 14.417si mahkûmiyetle
sonuçlanmış. 19.757 suçun 14.417si mahkûmiyetle sonuçlanan. Bu
rakam, toplam mahkûmiyetlerin yüzde 61ini oluşturuyor. 2014 ceza
istatistiklerine göre ise çocukların cinsel bütünlüğüne
karşı en az 24.825 suç davası
açıldığını görüyoruz. Bunların da ancak 13.968i
mahkûmiyetle sonuçlanmış. Kısacası,
karşımızdaki tablo, bu veriler, cinsel istismar
suçlarının ne denli yoğun olduğunu, fakat önemli bir
bölümünün de cezasızlıkla karşı karşıya
kaldığını bize gösteriyor.
Şimdi başka
değerlere bakalım: Cinsel istismar amacıyla insan ticareti, Küresel
Kölelik Endeksinde Avrupada 1inci durumdayız. Bunun oldukça yüzümüzü
kızartacak bir rakam olduğu açıktır. Yine bir başka
veri, 2015 yılında 36 bin çocuk gelin vakası
yaşanmış. Biz, durum böyle iken, çocuklarımızın
durumu, çocuklarımızın cinsel istismarla karşı
karşıya kalışları bu denli yoğun iken ve son
dönemde âdeta sistemli bir biçimde artmış iken -hemen
anımsayalım Pozantı davasını, Ensar olayını,
Gerger olayını, son olarak İzmirde yaşanan istismar
olaylarını- bu somut olaylar gözümüzün önünde duruyorken ne
yazık ki Anayasa Mahkemesinin 2014 yılında vermiş
olduğu bir karar var.
Şimdi bu karardan bir
bölümü yine bilgilerinize sunacağım. Şöyle deniyor Anayasa
Mahkemesinin iptal kararında: 15 yaşından küçük olanların
rızalarının olup olmadığına bakılmaksızın,
somut koşullara göre bir ayrım gözetilmeksizin, kendisine yönelik
eylemin anlam ve içeriğini algılama yeteneği olan mağdurun
rızasına hukuki sonuç tanımadan yapılmış olan bu
düzenleme hukuka aykırıdır. 15 yaşından küçük olan bu
mağdurların rızasıyla yaşadığı cinsel
eylemler hakkında öngörülen cezalar çok yüksektir. Bu cezaların
yüksek olduğunu, bu maddenin değiştirilmesi gerektiğini
söylüyor.
Şimdi hukuki tabloya
bakalım değerli arkadaşlar: Medeni Kanunumuzun 11inci maddesi
erginlik yaşı olarak 18i gösterir. 12nci madde de 15
yaşındaki bir çocuğun ancak anne baba rızasıyla ve
mahkeme onayıyla ergin sayılabileceğini hükme bağlar. 16
yaş, yine hâkim kararıyla ancak ergin sayılabilecektir. Yani,
hem Medeni Yasamızın hem Türk Ceza Kanununun erginlik
yaşı olarak gösterdiği yaş 15 dahi değildir, 18dir.
Şimdi, bakalım Çocuk Koruma
Yasasındaki durum nedir? 3üncü madde aynen şöyle der: Çocuklar 18
yaşını doldurmadıkça çocuk durumundadırlar. Biz 15
ile 12 yaş arasında bulunan çocukların herhangi bir cinsel
istismar olayıyla ya da sarkıntılık olayıyla
karşı karşıya kaldıklarında onların
cezalarını kademeli olarak indirmeye yönelirsek, esas olarak
çocuklarımızı kendi elimizle ne yazık ki âdeta fuhuş
batağına sürmüş oluruz. Çünkü, böyle bir evlilik
Ki
anımsayacaksınız, resmî nikah ve hoca nikahı
dediğimiz, imam nikahı dediğimiz nikahla ilgili de yeni bir
düzenleme yapıldı ve imam nikahı da cezasız hâle geldi. Bu
durumda Türkiye gerçek anlamda tam bir çocuk gelin alanı hâline gelecektir
ya da istismar edilen çocuklarla karşı karşıya kalmak
durumunda olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Bir dakika
verebilir misiniz lütfen.
BAŞKAN Buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum Sayın Sarıhan.
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, erken evlilik aslında yasaya kılıf
giydirmektir, biliyorsunuz. Erken evlilikte iki taraf -pardon,
bağışlayın- sürekli bir istismar durumundadır.
Şimdi, bizim en yakın zamanda, hep
beraber yeniden bu maddeyi ele almamız ve bu maddenin nasıl derli
toplu bir hâle gelebileceğini, çocukların en üstün yararını
gözeterek, çocukları da koruyarak nasıl yeniden düzenleneceğini
düşünmemiz gerekir.
O sebeple, ne bizim önergemizin ne de şu
anda geçecek olan önergenin sorunu çözmeyeceği açıktır. Sadece,
bu tür olaylarda iki çocuğun, iki tarafın da çocuk olması
hâlinin yeniden hukuken değerlendirilmesi gerekir. Yoksa bugün
yapacağımız düzenleme hukuktan da, vicdandan da, adaletten de
uzak bir düzenleme olacaktır. Çocuklar hepimizindir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13üncü madde kabul
edilmiştir
14üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 14üncü madde kabul
edilmiştir.
15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 15inci madde kabul
edilmiştir.
16ncı madde üzerinde bir önerge
vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 438 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 16ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 16- 5237 sayılı Kanunun 179
uncu maddesinin ikinci fıkrasına idare eden kişi, ibaresinden
sonra gelmek üzere altı aydan ibaresi eklenmiştir.
Ömer
Süha Aldan Mehmet
Gökdağ Necati
Yılmaz
Muğla Gaziantep
Ankara
Cemal
Okan Yüksel Zeynel
Emre Namık
Havutça
Eskişehir İstanbul Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM HALİL YILDIZ (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen? Yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik önergesiyle cezanın
alt sınırının altı olması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 16ncı madde kabul
edilmiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 17nci madde kabul edilmiştir.
18inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 18inci madde kabul
edilmiştir.
19uncu madde üzerinde bir adet önerge
vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 438 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 19uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 19- 5237 sayılı Kanunun 228 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan bir yıla kadar hapis ve
ibaresi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve üç yüz günden
aşağı olmamak üzere şeklinde
değiştirilmiştir.
Ömer Süha Aldan Mehmet Gökdağ Necati
Yılmaz
Muğla Gaziantep Ankara
Cemal Okan Yüksel Zeynel Emre Namık
Havutça
Eskişehir İstanbul Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM HALİL YILDIZ (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
- Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik önergesiyle iki yüz gün
ibaresinin üç yüz gün olarak değiştirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde kabul
edilmiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
20nci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece, birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm geçici madde 1 dâhil 21 ila
48inci maddeleri kapsamaktadır.
Bu bölüm üzerinde grupların ve
şahısların söz taleplerini karşılayacağım.
Gruplar adına ilk konuşma,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İsmail Faruk Aksu,
İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aksu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 438
sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın ikinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tasarıyla, esasen ayrı ayrı
tartışılması gereken ve birbiriyle doğrudan ilgili
bulunmayan Askerî Ceza Kanunundan İcra İflas Kanununa, Adalet
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanundan Türk Ceza Kanununa, Ceza Muhakemesi Kanunundan Hukuk Muhakemeleri
Kanununa kadar birçok kanunda değişiklik yapılmaktadır.
Son dönemde yasamada sıkça
başvurulan bu yöntem âdeta normal yasama faaliyeti hâline gelmiştir.
Yasama kalitesi açısından bakıldığında birçok
sakıncalı yönü bulunan bu uygulama, sağlıklı ve kalıcı
yasal düzenlemeler yapılmasının önündeki en önemli engellerden
birisi hâline gelmiştir. Nitekim, bu tasarıdaki maddelerin
birçoğu yakın zamanda yürürlüğe konulmuş ya da
değiştirilmiş hususlardır.
Kanunların çok dinamik biçimde
gelişmelere uyum sağlayacak bir esneklikte olması kuşkusuz
her zaman mümkün değildir. Ancak çok kısa sürelerde bile aynı
konularda farklı düzenlemeler yapılması önceden yapılan
teknik hazırlıkların yetersizliğinin sonucudur.
Mevzuat Hazırlama Esaslarına Dair
Yönetmelikte, bir çerçeve taslakla birden fazla düzenlemenin hükümlerinde
değişiklik yapılamayacağı, değişikliklerin
her düzenleme için ayrı ayrı çerçeve taslaklarla
yapılabileceği belirtilmiştir.
Bunu her seferinde söylüyoruz fakat
mevzuatı çıkaran siz olduğunuz hâlde kendi
hazırladığınız kurallara uymamakta ısrar
ediyorsunuz.
Esasen hukuki güvenlik ilkesi, yürürlükte
bulunan ve herkes için bağlayıcı olan kuralların açık,
ulaşılabilir ve öngörülebilir olmasını gerekli
kılmakta, bu türlü uygulamalar ise kanunlar için aranan anılan ilke
ve özellikleri yok etmektedir. Ödüllendirme ve cezalandırma mekanizmalarının
hesaplanabilir olduğu bir ortamın tesisi, devletin en önemli
fonksiyonlarından biridir. Bu ise, hukuk devleti ilkesinin hayata
geçirilmesiyle ancak gerçekleşebilecektir.
Usule ilişkin hususlara riayet edilmesi
yapılan işlemlerin meşruiyetinin sağlanması
açısından son derece önemlidir. Usulü etkisiz hâle getirmek için
çeşitli yöntemlerle yasama faaliyetleri istismar edilirse, orada hukuk
devletinden söz etmek de şüphesiz güçleşecektir.
Ülkemizde öngörülemezlik ve belirsizlik bir
yönetim tarzı hâline gelmiş, konjonktürel düzenlemeler
yaygınlık kazanmıştır. Oysa yukarıda da ifade
ettiğim hukuki güvenlik ilkesi kuralların öngörülebilir
olmasını gerektirmektedir.
Hukuk düzenindeki öngörüsüzlük, Türkiye'nin
ekonomik ve sosyal kalkınması için de hayati önemde olan bir
husustur. Ekonomik büyümenin, sosyal gelişmenin, toplumsal
uzlaşmanın ve millî birlik ve bütünleşmenin tesisi ülkemizin
ulaşmak istediği temel hedeflerdendir. Bu hedeflere ulaşmak için
yatırım çekmemiz, yatırım çekebilmek için
yatırımcıya güven vermemiz, güven vermek için ise ekonomik
sürecin yanında hukuk düzeninin de yeterince güvenli ve öngörülebilir
olması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Ceza Muhakemesi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısına göre, ceza muhakemesi hukukunda birer
kovuşturma engeli olarak öngörülen uzlaşmanın ve ön ödeme
kurumlarının daha etkin bir biçimde uygulanmasının
sağlanması ve bunun yanında hâlihazırda Ceza Muhakemeleri
Kanununun 171inci maddesinin (2)nci fıkrası ve devamında
hüküm altına alınan kamu davasının
açılmasının ertelenmesi kurumunun soruşturma
aşamasında cumhuriyet savcılıkları tarafından
daha etkin bir biçimde kullanılmasının önü açılmak
istenmektedir.
Esasen, ülkemizde başlatılan ceza
soruşturmaları sonucunda birçok uyuşmazlığın kamu
davası açılarak mahkemelere taşınması, sistemin
ağır işlemesine ve kimi zaman tıkanmasına sebebiyet
vermektedir. Ceza Muhakemeleri Kanununda hâlihazırda hüküm altına
alınmış olan bahsedilen müesseseler ise etkin bir biçimde
kullanılamamakta, örneğin savcılar, kamu davasının
açılmasının ertelenmesi kurumunu hemen hemen hiç
değerlendirmemektedir. Bunun sebebi, mevcut düzenlemenin kamu
davasının açılmasının ertelenmesini cumhuriyet
savcısının takdirine bırakması olabilir.
Şartlarının varlığı hâlinde bu kurumun
işletilmesinin savcının takdirine bırakılmaması,
diğer bir deyişle, zorunlu hâle getirilmesi bir ihtiyaç olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Yine bu kapsamda uzlaşma ve ön ödemeye
tabi suçların sayısının arttırılması ve
uzlaşmanın daha etkin bir biçimde uygulanmasını
sağlayacak düzenlemeler, mevcut ceza muhakemesi sistemimizin güncel
ihtiyaçları kapsamında değerlendirilebilecek
hususlardandır.
Bu itibarla tasarının ön ödeme
kapsamındaki suçlar açısından Türk Ceza Kanununun 75inci maddesindeki
hapis cezasının üst sınırını artıran ve Türk
Ceza Kanununun 179uncu maddesinin (2)nci ve (3)üncü fıkralarında
yer alan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu da ön ödeme
kapsamına alan hüküm, tasarının 34üncü maddesindeki Ceza
Muhakemesi Kanununun uzlaşmayı düzenleyen 253üncü maddesinin
(1)inci fıkrasının (b) bendine tehdit,
hırsızlık, dolandırıcılık
suçlarının eklenmesini öngören hüküm bu müesseselerin uygulama alanını
genişletecektir.
Değerli milletvekilleri, Ceza Muhakemesi
Kanununun 247 ve 248inci maddelerinde yapılan değişikliklerle
sadece kovuşturma aşamasında uygulanabilen bir hüküm
soruşturma aşamasına da teşmil edilmektedir. Bu
şekilde, henüz hakkında iddianame dahi düzenlenmemiş bir
şüphelinin bütün mal varlığına el konulabilecek ve kayyum
atanabilecektir. Bu türlü düzenlemeler sadece yargıya olan güvenin
azalmasına değil, aynı zamanda ciddi ekonomik ve sosyal
sıkıntılara yol açabilecek mahiyettedir. Yargıya olan
güvenin azalması, buna bağlı olarak yargıya olan
saygınlığın da azalmasına sebep olacaktır. Bunun
toplumsal yaşamda yol açtığı en büyük tehlikelerden birisi
ise kişilerin uyuşmazlıklarını yargıda görmekten
çok, başka yol ve yöntemlere yönelmesi olacaktır.
Tasarıda dikkat çeken bir diğer
husus, üzerinde değişikliğe gidilen maddeler hakkında
bilimsel çalışma sonuçları ya da yargı faaliyetinin
sonucunda oluşan sıkıntıların birikimine dayalı
bir hazırlığın olmaması. Yargılama sistemimize dâhil
olan istinaf yolu henüz yenidir. Henüz bölge adliye mahkemelerinin fonksiyonunu
ifa etmesi bakımından bir değerlendirme yapacak kadar zaman
geçmemiştir. Bu mahkemeler, vatandaşların hukuk yolundan daha
hızlı ve daha isabetli kararlarla istifade etmeleri için
kurulmuştur. Ancak yeni düzenlemelere kaynak teşkil edecek bir
birikime ulaşıp ulaşmadığı henüz belli
değildir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de hukuk
ve yargı sistemi son yıllarda artarak büyüyen sorunlarla
karşı karşıya kalmıştır. Bu sorunlar
yargı ve hukukun birçok bölümünde kendisini göstermektedir. Demokratik
hukuk devletinin en önemli unsuru olan "eşitlik" ilkesine
aykırılık ve "hukuk güvenliği hakkı" ile
ilgili olarak ortaya çıkan sorunlar ve nihayetinde hukuk devleti ilkesinin
sorgulanması vatandaşın da adalete olan güvenini
sarsmaktadır.
Türkiye'nin en önemli sorunlarından olan
üretimsizliği aşmak için doğru yatırımların ve
yeni teknolojilerin ülkemize gelmesi gereklidir. Ancak yargı sisteminin
öngörülebilir olmadığı ve hukukun üstünlüğü konusunda
problemlerin bulunduğu bir ülkeye yabancı
yatırımcıların ve yeni teknolojilerin transferi mümkün
olmayacaktır. Adaleti, temel hak ve özgürlüklerin güvencesi ve devletin
temeli olarak görüyoruz.
Bu çerçevede, yapılan tüm iş ve
işlemlerin adalet anlayışı içinde, haktan yana, genellik ve
eşitlik ilkelerine uygun şekilde tesis edilmesi gerektiğini
ifade ederek, Genel Kurulun siz değerli üyelerini saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aksu.
İkinci bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Necati Yılmaz, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NECATİ YILMAZ (Ankara)
Sayın Başkan, Sayın Divan, sayın milletvekilleri; siyaset,
samimiyetle sürdürülmesi gereken bir faaliyettir. Siyaseten her ne
yapıyorsak öncelikle samimi olmalıyız. Şimdi burada sormak
isterim: Gerçekten Hükûmet, bu tasarıları Genel Kurula
getirdiğinde, Meclisin bir katkısını,
katılımını, önermesini sürece katmak istiyor mu, istemiyor
mu? Bunu anlamak gerekir. Bir yandan Ceza Muhakemeleri Kanunu olmak üzere temel
kanunlardaki değişikliği öngören bu tasarı Meclis gündemine
getirilirken diğer bir yandan esaslı hususları kanun hükmünde
kararnameyle düzenlemek ne anlama geliyor? Bu, Hükûmetin bu konuda samimi
olmadığının açık, net bir göstergesi. Samimiyet bunun
neresinde? diye sormak durumundayız.
Sayın milletvekilleri, bu tasarıda,
temyiz sınırı, ön ödeme sınırı gibi teknik
konular Parlamentonun gündemine getirilirken, diğer yandan, 674, 676
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler başta olmak üzere, birçok kanun
hükmünde kararnameyle esaslı değişiklikler sadece Hükûmet
tarafından yapılıyor ve başta çalışma,
örgütlenme, düşünce ve ifade, mülkiyet, savunma ve adil yargılama
hakkı gibi birçok temel hak ve özgürlüğün özü zedelenecek biçimde
kanun hükmünde kararnamelerle düzenleniyor.
Sayın milletvekilleri, milletvekillerinin
ve parti gruplarının önerilerine kapalı bu işleyişle,
Hükûmet, sürekli hata yapıyor. O nedenle de, yaptığı
değişikliklerin birçoğu önceki hatalardan dönmeye ilişkin
değişikliklerdir.
Yasal düzenlemeler yapılırken
yasalarda olması gereken genellik, soyutluk, eşitlik gibi ilkeler
ihlal edildiğinden, yasaların da tüm yurttaşlara ve ülkenin
tamamına ve tüm zamanlarda uygulanmak için kaleme alınmış
metinler olduğu göz ardı edildiğinden bu hatalara düşülmektedir.
Kişiye özel, duruma özel yasa çıkarma anlayışı ne
yazık ki Meclis çalışmalarının hâkim
anlayışı hâline gelmiştir. Elbette ki bu hatalar da en
kısa zamanda yeni sorunların doğmasına kaçınılmaz
bir şekilde sebebiyet vermekte ve yeni düzenleme ihtiyaçları
doğmaktadır. Bu nedenledir ki bu düzenlemeye konu Ceza Muhakemeleri
Kanununda 18 kez yasayla, 3 kez kanun hükmünde kararnameyle ve 1 kez de
Anayasa Mahkemesi kararıyla değişiklik
yapılmıştır ve bununla yetinilmeyip bu defa yeni
baştan düzenlemeler yapmak durumunda Hükûmet kalmıştır;
öyle ki bu hataların büyük bir kısmında da eskiden
yapmış olduğu düzenlemeyi bu defa tersine düzenleme yaparak eski
hâle getirmek şeklinde hatalarını açıkça ifşa
etmiştir.
Sayın milletvekilleri, hukuk, gündelik
ihtiyaçlara göre değişen ve günlük ihtiyaçlarımızı
gidermek üzere kullanılan bir araç değildir. Yargı üzerinde
biriken iş yükü hepimizin malumudur. Biriken iş yükünün doğal
sonucu olarak ortaya çıkan yargılama süresinin uzaması adalete
duyulan güvenin kaybedilmesinde önemli bir etkendir. Bu husus,
siyasallaştırılan, siyasi iktidarın ve ortağı
olan cemaatlerin kadrolaşmasına açılan ve bu kadrolar üzerinden
bir yandan siyasal iktidarın sopasına diğer yandan cemaatlerin
kendi arasındaki siyasal iktidar kavgasına zemin olan yargı bu
durumdan kurtarılmalıdır ve gerçek işlevi olan adalet
dağıtma işlevine geri döndürülmelidir. Çünkü
inandırıcılığını kaybetmiş olan
yargı maalesef ki acınacak hâldedir.
Biriken iş yükünü ve geciken adalet
gerçeğini ortadan kaldırmak üzere bir yandan istinaf mahkemeleri
kurulurken diğer yandan işbu tasarıyla kanun yollarına
müracaat etmenin yolu kesilmektedir. Özellikle istinaf yolu için öngörülen alt
sınır yükseltilmiş, 3 bin lirayla belirlenmiştir. Şunu
unutmayalım ki sayın milletvekilleri, ülkemizde 7 milyona yakın
insanımız işsizdir, 14 milyona yakın insanımız
açlık sınırının altında, 20 milyon
insanımız yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.
Bu insanlar için bir ekmek parası dahi ne kadar değerli, bunu
hatırlamalıyız. İstinafın alt sınırı
olarak bilinen 3 bin Türk lirası bu insanlar için üç ay
hayatlarını idame ettirecekleri bir bedeldir. Temyiz
sınırı için öngörülen 40 bin lira da
yurttaşlarımızın yüzde 90ı için büyük bir servettir.
Bu rakamlar iktidarın, iktidar mensuplarının ve onun
çevresindekilerin durumuna göre değersiz görülebilir, küçümsenebilir, o
nedenle bu bedellerin altındaki davalar için mahkemelerin meşgul
edilmemesi düşünülebilir ancak istinaf ve temyiz mahkemeleri sadece
zenginlerin değil, yoksulların da adalet beklediği
mahkemelerdir.
Diğer yandan, bu tasarıyla ön ödeme
sınırının alt sınırı azaltılıp
kurumun uygulama alanı genişletilmektedir. Böylelikle,
uyuşmazlıkların büyük bir kısmı yargının
müdahale alanı dışına çıkarılmakta ve
Parası olan parayı öder, suçu da rahatlıkla işler.
anlayışı hâkim hâle getirilmektedir.
Sayın milletvekilleri, özetle söylemek
gerekirse: Hükûmetin iş tutuş şeklini değiştirmesi
lazım. Bugün ortaya konulan çalışmalar içerisinde yer yer
muhalefet partisinin, bizim de önerilerimizi dikkate alıp
değişiklik yoluna gitmesi bizim için memnunluk vericidir ancak bunun
genel bir çalışma üslubuna dönüşmesini bekliyoruz, sadece bugüne
has bir tutum olmaktan çıkmasını bekliyoruz. Çünkü hep beraber
biliyoruz ki iktidar, ne yazık ki, tasarıları görüşürken
sadece Genel Kurulda değil, komisyonda, alt komisyonda kendi
partililerinin dahi vicdanlarına sığmayan, onları
rahatsız eden önerilerine ilişkin ciddi bir kulak tıkama
davranışı içerisindedir. Bu tutumundan vazgeçmesi lazım. Ve
içine girdiğimiz süreçte artık buradan ders çıkararak, kanun
hükmünde kararnamelerle değil, Parlamentoda sorunlarımızın
gerçek anlamda tartışıldığı ve içeriğinin
konuşulduğu esaslı metinler çıkarmamız lazım. Biz
muhalefet partisi olarak buna hazırız, Parlamento
çalışmalarını tıkamaktan uzağız ve ülkemizin
içinde bulunduğu sorunları aşma konusunda her türlü gayreti,
desteği vermeye hazırız. Bunu bugünkü tutumumuzla ortaya koyduk.
Bunu daha da yaygınlaştırabiliriz. Bu anlamda, bizim ortaya
koyduğumuz iyi niyetin bugün üzerinden gerek iktidar tarafından
gerekse iktidar partisi tarafından anlaşılmasını
bekliyoruz. Dolayısıyla, muhalefetten ve sivil toplum kesimlerinden,
toplumun muhalif kesimlerinden sürekli sorunları kaçırarak, tek akılla
sorunları çözme isteğinden, âdetinden vazgeçilmesi lazım. Bu
anlayışın Parlamento çalışmalarına öncelikle
hâkim hâle gelmesi lazım. Bu, ciddi bir dönüşüm yaratacaktır.
Belki bundan sonra sorunların hepimizin ortak sorunu olduğu ve
geminin ortak olduğu ve baktığın zaman içinde hepimizin
sıkıntılar yaşayacağımız gerçeğinin
idrak edilmesi lazım. Ancak, maalesef ve maalesef ki şunu söylüyoruz:
Ne yazık ki Parlamentoyu devre dışı bırakan, kanun
hükmünde kararnamelerle hayatın her alanına müdahale eden iktidar
böyle bir görüntü vermekten uzak davranmıştır. Diliyoruz,
umuyoruz, bekliyoruz, bundan sonraki tutumu bugünden itibaren bir
farklılaştırma göstersin. Dolayısıyla da
sorunlarımızı ortakça çözebileceğimiz zeminler
yaratılsın. Parlamento da sadece 3-5 milletvekilinin dinleyip
izlediği ve günlük işlerle meşgul olduğu alanlar olmaktan
öte, gerçek anlamda, halkın bizden beklediği şekilde,
sorunların çözümüne, ortak aklın üretimine ve ortak değerlerin
yeni baştan yaratılmasına zemin olsun. Parlamentonun belki de
işlevi bu hâlde anlamlı hâle gelecektir. Biz, bu niyetimizi ortaya
koyduktan sonra, bu niyeti karşılayan tutumu iktidardan ve iktidar
partisinden bekliyoruz. Bugünün yarın için başlangıç
olmasını diliyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölüm üzerindeki maddeleri,
varsa o maddeler üzerindeki önergeleri okutarak işleme almak suretiyle
görüşmelere devam ediyoruz.
21inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde kabul
edilmiştir.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 438 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 23üncü maddesinde yer alan yedi gün ibaresinin
beş gün şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Varlı Kamil
Aydın Kadir
Koçdemir
Adana Erzurum Bursa
Ahmet
Selim Yurdakul Erkan
Haberal Ruhi
Ersoy
Antalya Ankara Osmaniye
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Sayın Ruhi Ersoy, Osmaniye Milletvekili.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 438 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 23üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Şimdi, konu hukuk olduğu için,
hukukun temel mantalitesi içerisinde yöneten ile yönetilen arasındaki
ilişkiyi belirleyen, hukukun en üst başlığı olarak
bilinen anayasadır ve hukuk da toplumsal düzendir. Formel anlamda
yasalarla ilgili hukuklar medeni hukuk ya da eğitime dair hukuk modern
akılla inşa olmuştur ama bu, genel olarak örfi anlamda töreyle,
kültürle toplumdaki düzeni sağlama adına yapılan iştir. Bu
hukuk sonuç mudur, süreç midir? Bunlar felsefi anlamda
tartışılan konulardır. Yani, biz suçları
müeyyidelerle, çıkaracağımız yasalarla ve dayatmalarla
mı önleyeceğiz ya da bunların işlenmemesine dair bir
anlayışla toplumsal
kalkınmışlığımızı bir noktaya getirerek
mi bu problemleri çözeceğiz? Yani, sağlıklı toplumlarda
önleyici tedbirler çok daha öncelikli olarak ele alınır. Bizim,
dünyayla beraber Türkiyenin de içerisinde bulunduğu genel etkileşim
ve bu postmodern dalga genel olarak kültürel bir sarsıntıyı da
beraberinde getiriyor. Kitle kültürünün, popüler kültürün hâkimiyeti pek çok
alanda insanlarımızın tutum ve davranış olarak
farklı meyiller içerisine girmesine sebebiyet veriyor. Medyanın rolü,
insan ilişkilerinin hâli, kitle kültüründe insan profillerindeki
farklılıklar ve çeşitlilikler bunların temelini
oluşturuyor. Bu gerçeklikten hareketle, uygulanan politikalardaki
eksiklikleri de hesaba katarsak ülkemizde son on yılda cinayetten
fuhşa, uyuşturucu kullanımından gasba kadar tüm suç
oranlarında yüzde 600lere varan artış söz konusu değerli
milletvekilleri. Ekonomik ve ahlaki çöküntü, suç oranlarının
artmasında en büyük etkenlerden deniliyor. Bu suç oranlarının
artışının sebebi, sonucu tartışılabilir
belki ama Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre ülkemizde yılda
yaklaşık 1.100 cinayet işlenmekte. Bu cinayetlerin
kurbanlarının büyük çoğunluğu da kadınlar
olmaktadır. Ülkemizde kadın cinayetleri oranı resmî verilere
göre son on yılda yüzde 140 artmış. Suça bulaşan, suça
maruz kalan çocuk sayısı her yıl artmakta.
2014te fiziki durumu yetersiz ve devlete
maddi külfeti nedeniyle 22 ceza infaz kurumu kapatıldı, 2015te ise
15 ceza infaz kurumu aynı nedenle kapatıldı. Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verilerine göre hükümlü sayısı -son
olaylardan önceki tarih- 31 Mart 2016 tarihine göre 187.647. Şimdi,
cezaevlerinin suçlu sayılarıyla ya da suç işlediği iddia
edilenlerin sayılarıyla fazla olması, suça karşı
alınacak bir tedbir mi yoksa acaba alınmayan tedbirlerden ve genel
olarak uygulanan politikalardan kaynaklı, insanların suça
meyletmesinin sonucu mu?
Pek çok alanda rakamlarda son on, on iki
yıl içerisinde ciddi artışların gözüktüğü ortada, bir
hakikat. Hepimizin bu manada bir düzeni var, topluma karşı
sorumlulukları var, millete karşı vekâletimiz var, siyaseten partimiz
ve tutumumuz, ideolojik duruşumuz ne olursa olsun toplumsal kalkınma,
toplumsal ahlak ve buna bağlı olarak toplumsal çürümenin önüne geçmek
için ciddi anlamda katkı verici işler yapmak durumundayız.
Yasalarımızı yaparken temel çıkış
noktalarımızın bunlar olması gerekiyor. Bunlar olduğu
zaman çok fazla yazılı mevzuata da gerek kalmıyor. Teamülleri
olan, teamüllerini terk etmeyen, gelenekleri olan toplumlar geleceklerini daha
iyi inşa ediyorlar. Biz teamüllerini, geleneklerini ortadan
kaldırarak yenileşmeyi düşünen, tepeden inme modernitenin
neticesinde büyük sorunlar yaşamış bir toplumuz ama bunlardan
ders alarak bu kez Ben kendi doğrularımı dayatarak iş
yaparım. anlayışından çok, ortak akıl ve Türk
kültürünün müktesebatı neyi istiyorsa o doğrultularda hareket
ettiğimizde, galiba, kamu vicdanını yanımıza
alırız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ersoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 23üncü madde kabul
edilmiştir.
24üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının çerçeve 24üncü maddesiyle Ceza Muhakemesi
Kanununun 112nci maddesine eklenmesi öngörülen fıkrada yer alan
"bir yıldan" ibaresinin "dokuz aydan" şeklinde ve
"üç aydan" ibaresinin "iki aydan" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Mehmet
Gökdağ Necati
Yılmaz
Eskişehir Gaziantep Ankara
Gülay Yedekci Ömer Süha Aldan
İstanbul Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Kabul
ediyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak isteyen
yok.
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Önergeyle, Ceza Muhakemesi Kanununun 112nci maddesine
eklenmesi öngörülen fıkrada yer alan azami tutukluluk süresinin
dolması nedeniyle verilen adli kontrol tedbirinin ihlali hâlindeki
tutukluluk sürelerinin kısaltılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
24üncü maddeyi önergeyle yapılan
değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 24üncü madde kabul edilmiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 25inci madde kabul edilmiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 26ncı madde kabul edilmiştir.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 27nci madde kabul edilmiştir.
28inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
28inci madde kabul
edilmiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
29uncu madde kabul
edilmiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
30uncu madde kabul edilmiştir.
31inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
31inci madde kabul
edilmiştir.
32nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
32nci madde kabul edilmiştir.
33üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
33üncü madde kabul
edilmiştir.
34üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının çerçeve 34üncü maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen Ceza Muhakemesi Kanununun 253üncü maddesinin (24)üncü
fıkrasında yer alan hukuk fakültesi mezunlarının
ibaresinin avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş
kişilerin şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Erkan
Akçay Mehmet
Doğan Kubat
Kayseri Manisa İstanbul
İsrafil
Kışla Mücahit
Durmuşoğlu Zihni
Açba
Artvin Osmaniye Sakarya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Kabul
ediyoruz Sayın Başkan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Önergeyle, uzlaştırıcı olabilecek
kişilerin hukuk fakültesi mezunları yerine avukatlar ile hukuk
öğrenimi görmüş kişilerin olması sağlanmaktadır.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
22.11
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Mustafa Açıkgöz
(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
438
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
34üncü
madde üzerinde verilen Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
34üncü
maddeyi önergeyle yapılan değişiklik doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
34üncü madde
kabul edilmiştir.
35inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
35inci madde kabul
edilmiştir.
36ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
36ncı madde kabul
edilmiştir.
37nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
37nci madde kabul edilmiştir.
38inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
38inci madde kabul
edilmiştir.
39uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
39uncu madde kabul
edilmiştir.
40ıncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
40ıncı madde kabul
edilmiştir.
41inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
41inci madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 42nci madde
üzerinde iki önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri
okutacağım ve birlikte işleme alacağım; talepleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 438 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 42nci maddesinde yer alan
elli bin" ibaresinin kırk bin" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Melike
Basmacı Kazım
Arslan
Eskişehir Denizli Denizli
Şenal
Sarıhan Ömer
Süha Aldan
Ankara Muğla
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahiplerini okuyorum:
Muharrem
Varlı Kamil
Aydın Kadir
Koçdemir
Adana Erzurum Bursa
Ahmet
Selim Yurdakul Deniz
Depboylu
Antalya Aydın
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ
ÖZTÜRK (Giresun) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılıyoruz Başkanım.
Önergeler hakkında söz isteyen imza
sahibi sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Söz talebi yoktur.
Gerekçeleri okutuyorum.
Gerekçe:
Hukuk yargılamasında istinaf kanun
yolundaki kesinleşme sınırının 40 bin Türk lirası
olarak öngörülmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
Diğer önergenin gerekçesi:
Bölge adliye mahkemelerinin kararlarına
karşı hak arama yani temyiz yolu için gerekli asgari miktar makul bir
seviyeye çekilmektedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
42nci maddeyi önergelerle yapılan
değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
43üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
44üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 438 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 44üncü maddesiyle 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenmesi öngörülen ek 1inci
maddesinin (2)nci fıkrasında yer alan 341 inci ve 362 nci
maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında davanın
açıldığı ve 369 uncu maddedeki parasal
sınırın uygulanmasında temyize başvurulduğu
tarihteki" ibaresinin 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal
sınırların uygulanmasında hükmün verildiği
tarihteki" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Necati
Yılmaz Gülay
Yedekci
Eskişehir Ankara İstanbul
Mehmet
Gökdağ Ömer
Süha Aldan
Gaziantep Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ
ÖZTÜRK (Giresun) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen? Yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Hukuk yargılamasında istinafa ve
temyize başvuruyla Yargıtayda duruşma yapılması
konularında yeniden değerleme oranı uygulanırken hükmün
verildiği tarihteki miktarın esas alınması amacıyla bu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
44üncü maddeyi önergeyle yapılan
değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
45inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
45inci madde kabul edilmiştir.
46ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
46ncı madde kabul
edilmiştir.
Geçici madde 1 üzerinde iki önerge
vardır, önergeleri okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının geçici 1inci maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Muş Ramazan
Can Halis
Dalkılıç
İstanbul Kırıkkale İstanbul
İlyas
Şeker Hacı
Bayram Türkoğlu Mücahit
Durmuşoğlu
Kocaeli Hatay Osmaniye
(2) Cebir, tehdit, hile veya iradeyi
etkileyen başka bir neden olmaksızın 16/11/2016 tarihine kadar
işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi durumunda,
Ceza Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesindeki koşullara bakılmaksızın
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm
verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir.
Zamanaşımı süresi içinde evliliğin, failin kusuruyla sona
ermesi halinde fail hakkındaki hüküm açıklanır veya cezanın
infazına devam olunur. Bu fıkra uyarınca fail hakkında
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya
cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, suça
azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu
davasının düşmesine veya infazın ortadan
kaldırılmasına karar verilir."
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının geçici 1inci maddesinde yer alan altı ay
ibarelerinin dokuz ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Süha Aldan Cemal
Okan Yüksel Gülay
Yedekci
Muğla Eskişehir İstanbul
Necati
Yılmaz Musa
Çam
Ankara İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ
ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükümet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Ömer Süha Aldan, Muğla Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aldan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Gecenin bu vakti iyi bir alkış
aldınız Sayın Aldan.
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Umarım, Meclis de bu konuşmamın
sonucunda benim istediğim doğrultuda bir karar verir.
Evet, her zaman olduğu gibi, gecenin son
dakikasında yine bir sürpriz değişiklik önergesiyle
karşı karşıyayız. Aslında, eski Türk Ceza
Kanununun 434üncü maddesindeki bir hükümdü yani tecavüzcüyle evlenme hâlinde
açılan kamu davasının ertelenmesine ilişkin bir düzenleme.
Şimdi yeniden bu gündeme getirilmektedir. Bu düzenlemeyi kabul etmek
doğru değildir.
Bakın, bir örnek vereyim: 50-60
yaşında bir adam, 11 yaşında bir genç kızın
ırzına geçtikten sonra yıllar geçip evlendiğinde bunun
cezasını çekmek durumundadır. Eğer bu evlenme
dolayısıyla o kişiye cezasızlık hakkı verirseniz
bu takdirde o kızcağız ömür boyu hapse mahkûm olmuş olur o
adamın bir anlamda uşağı konumunda, eşi değil.
Evlilik sadakate dayalıdır, evlilik karşılıklı
sevgiye dayalıdır, saygıya dayalıdır. Evlilik
zorlamaya dayalı olamaz. Eğer böyle bir eylemi gerçekleştiren
varsa bunun cezasını çekmelidir, çıktığında o kişiyle
isterse evlenebilir. Böyle bir dayatmaya Evet dememeniz lazım sayın
milletvekilleri. Bunu çok iyi düşünmek lazım. Tecavüzcüyle evlenen
kavramı yarın bütün basında yer alacaktır. Herkes buna çok
dikkat etsin. Birinci noktası bu.
İkinci bir noktası, bu suç belli bir
alanla sınırlandırılmaktadır, yani 16/11/2016dan
önceki eylemlere ilişkindir. Peki, bundan sonra ne olacak? Bundan sonra,
Anayasa Mahkemesine gidilecek, eşitlik ilkesi gereğince Anayasa Mahkemesi
teşmil kararı uygulayacak ve bu, bir alışkanlık hâline
gelecektir, bir yasal düzenleme hâline gelecektir.
Üçüncü bir nokta, Ceza Muhakemesi Kanununun
231inci maddesi vardır yani hükmün açıklanmasının
ertelenmesine dair bir düzenlemedir. Sadece iki yıla kadar olan suçlar
için geçerlidir. Oysa bu yapacağınız uygulama, on sekiz sene
hapis cezası yemiş insanlar için uygulanacaktır. Bu da
başka bir garabet hâlidir. Öyle ki yarın
ağırlaştırılmış müebbet hapis alan birine dahi
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair bir
düzenleme yapılabilir hâle gelecektir. Yani hangi anlamda bakacak olursak
olalım bu düzenlemenin iler tutar yanı yoktur. Her şeyden öte,
eski Türk Ceza Kanununun 434üncü maddesi beş yıl süreyle bir
ertelemeyi amirdi. Yani böyle bir evlilik hâlinde, tecavüzcüyle evlenen
kişi hâlinde beş sene süreyle bekleniyor, bu süre içinde kocanın
kusuruyla bir boşanma vuku bulursa tekrar o kişi cezaevine
girebiliyordu. Ama, yine bu düzenlemede bu sonsuza kadardır. Yani sonsuza
kadar küçük bir çocuk o hiç istemediği adamın, kendisine tecavüz
edenin yanında kalmak durumunda kalacaktır.
Keza şu kurtarıcı bir yan
hâline asla dönüşemez: Cebir, tehdit, hileyle bu ırza geçme
olmuşsa işte biz bunları kapsam altına almıyoruz
demekle bu işten kurtulunmaz.
Bakın, burada önemli olan istismar
sözcüğü şu anlama gelir: Irzına geçilen kişi çocuktur,
çocuk ve bu, 15 yaşından aşağı bir çocuktur. Elbette
ki şu kaygılar olabilir: Cezaevinde bu nedenle yatan ya da yatmak
durumunda olan binlerce kişi olabilir. Asıl amacınız,
cezaevlerini boşaltıp yerine insan doldurmak da olabilir ya da
toplumdaki belli kültürel düzeye sahip insanların küçük yaşta bu tip
eylemleri dolayısıyla onlara bir nevi değişik bir af
getirme anlayışı içinde de olabilirsiniz. Ama şunu unutmayalım:
Hepimizin çocukları vardır. Bunu hiçbir zaman gözden ırak
tutmayalım. Ve böyle bir uygulamanın ileride başımıza
neler açabileceğini çok iyi hesaplayalım diyorum.
Bu bir başlangıçtır. Eğer
bu başlangıca Evet. dersek, bundan sonraki düzenlemelerde bu tip
arızalı, hukuk dışı pek çok konuyu gündeme getireceğiz
ve bunun altından da hiçbir zaman kalkamayacağız.
Hukuk zorlamayı kaldırmaz. Hukukun
kendi içinde bir kurallar manzumesi vardır. Lütfen, bunu bozmayalım
diyorum. Bizim değişiklik önerimize Evet. demeniz dileğiyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aldan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının geçici 1inci maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(2) Cebir, tehdit, hile veya iradeyi
etkileyen başka bir neden olmaksızın 16/11/2016 tarihine kadar
işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi durumunda,
Ceza Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesindeki koşullara
bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın
infazının ertelenmesine karar verilir. Zamanaşımı
süresi içinde evliliğin, failin kusuruyla sona ermesi halinde fail
hakkındaki hüküm açıklanır veya cezanın infazına devam
olunur. Bu fıkra uyarınca fail hakkında hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına veya
cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, suça
azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu
davasının düşmesine veya infazın ortadan
kaldırılmasına karar verilir."
Mehmet Muş (İstanbul) ve
arkadaşları
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pek kısa bir söz
istiyorum efendim yerimden.
BAŞKAN Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 438
sıra sayılı Kanun Tasarısının geçici 1inci
maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve
arkadaşları tarafından verilen önergeyle getirilen düzenlemenin
toplum vicdanında rahatsızlık yaratacağına ve kabul
edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın
Başkanım, 50 maddelik bir kanunla karşı
karşıyaydık. Muhalefetten gelecek bazı önerilerin dikkate
alınması şartıyla, genel olarak da iktidar partisinin çok
önem verdiği bu CMK değişikliğinde -sizin de
şahitliğinizde, tüm vekillerin de şahitliğinde- İç
Tüzükten kaynaklanan hakları kullanarak herhangi bir engelleme
yapmadığımız gibi pek çok önergemiz olmasına
rağmen bugün çalışmanın tamamlanması açısından
da önergelerimizin önemli bir kısmını çektik. Bu noktaya geldi.
Dört günde bitmeyecek kanun dört saatte bitecek ve uzlaşmanın ne
kadar önemli olduğunu da gerek Necati Yılmaz son
konuşmasında gerekse Komisyon üyelerimiz söyledi. Hatta biz Bakana,
yapıcı önerilere katıldığı için teşekkür
etmeyi değerlendiriyorduk aramızda ama bu son dakika önergesiyle,
geçmişteki büyük bir ayıp, tecavüzcüsüyle evlendirilirse eğer
kız, tecavüzcünün ceza almaması
Biz eğer böyle bir önergeyi
bilseydik, buna bırakın dört gün, dört yıl direnirdik.
Şimdi, bu son dakikada gelen bu önerge fevkalade rahatsızlık
verici. Şimdi, burada yoklama talep etmek suretiyle meselenin kadın
örgütleri tarafından, insan hakları örgütleri tarafından,
AKPdeki vicdan sahibi çok sayıda kadın
Yani bunun yapıldığını
bilse AKP kadın kolları da buna karşı çıkar, kadın
milletvekilleri de karşı çıkar ve bu ayıptan
kurtulmuşken
Şimdi yoklama isteyeceğiz ve bu
yoklama talebimizden sonra otomatikman görülüyor ki sayı da tutmayacak,
umarız ki tutmayacak ve hiç olmazsa bir dört günlük zaman kazanalım
ya da Sayın Bakan bu önergeyi çeksin. Eğer kendi tabanını,
kadın milletvekillerini, kadın kollarını, Türkiyedeki
benzer demokratik kitle örgütlerini ikna edebiliyorsa istediği zaman
yasalaştırır. Ama yani gerçekten bu korkunç bir durum.
Biz, yoklama istemek suretiyle bu meselenin
hiç olmazsa oylamasının önümüzdeki günlere kalmasını
sağlamak ve Meclisin kapanmasını temin etme
noktasındayız. AKPli kadın milletvekillerinin vicdanlarına
sesleniyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özel.
Sayın Akçay, buyurunuz.
27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 438
sıra sayılı Kanun Tasarısının geçici 1inci
maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve
arkadaşları tarafından verilen önergeyle getirilen düzenlemenin
toplum vicdanında rahatsızlık yaratacağına ve kabul
edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
bu 438 sıra sayılı Kanun Tasarısının bir an
evvel geçmesi için elimizden gelen katkıyı en samimi bir şekilde
verdik. Bu 50 maddelik tasarı normal süreci içerisinde önümüzdeki hafta
ancak biterdi ve pek çok konuşmacımızı ve önergemizi de
çektik bazı maddelerde de gruplar olarak anlaşma da
sağladığımız için. Fakat son dakika sürpriz olarak en
son bu geçici 1inci maddeye bir fıkra eklenmesine ilişkin bir teklif
gelmesi
Bunu doğru bulmuyoruz. Cinsel istismar suçunda mağdur ile
failin evlenmesi durumunda Ceza Muhakemesi Kanununun 231inci maddesindeki
koşullara bakılmaksızın hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm
verilmişse cezanın infazının ertelenmesine karar
verileceğini ihtiva eden bir düzenleme.
Şimdi, tabii, bunu kabul etmemekle
birlikte, Sayın Bakanın çeşitli vesilelerle de ifade ettiği
gibi, sanırım Komisyonda da ifade ettiği üzere, bu konuda bir
çalıştayın yapılacağı da öngörülüyor ve daha
teferruatlı bir inceleme, tartışma ve değerlendirmeden
sonra, toplumumuzun genel hatları itibarıyla genel kabul
göreceği ve vicdanın sızlamayacağı bir düzenlemeyi hep
birlikte uzlaşarak bulmakta fayda var diye düşünüyoruz ve bunu
öneriyoruz. Hükûmetin, iktidar grubunun bu, bir nevi gece yarısı
sürpriz önergeyle gelmemesini beklerdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Keşke bu, dün veya
daha önce gelmiş olsaydı, biraz daha bunu değerlendirme
fırsatımız olacaktı. Fakat bu, son dakika sürpriz önergesi
olmuştur. Kabul etmeyeceğimizi ve bu tasarının tümüne de
ret oyu vereceğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akçay.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/775) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 438)
(Devam)
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ
ÖZTÜRK (Giresun) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkanım, izniniz olursa önergeyle ilgili bir iki cümle
söyledikten sonra kanaatimi söyleyeceğim.
BAŞKAN Buyurunuz, tabii ki.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bu önerge, ülkemizde yaşanan çok ciddi bir sorunu çözmek maksadıyla
verilmiştir.
Bildiğiniz gibi, Türk Ceza Kanununun,
eski Ceza Kanunumuzun 434üncü maddesi böyle bir uygulamayı sürekli
öngörüyordu. O dönemde, yine, Parlamentoda, Cumhuriyet Halk Partisi, AK
PARTİ hep beraber olduk ve Bu, küçük yaşta evliliklerin önüne geçmek
maksadıyla bunu kaldıralım, bu doğru bir şey
değil ve bunu teşvik eden bu yapıyı yok edelim. dedik ve
beraber biz bu düzenlemeyi yaptık.
Ama takdir edersiniz ki kanunların da bir
kültür oluşturma kapasitesi var. Biz, birdenbire böyle bir düzenlemeyi
hayata geçirince, geçmiş düzenlemeler var, o dönemden beri gelen bir
yapı var ve insanlar bu kanunu öğrenme, algılama konusunda
yeteri kadar fırsat bulamadılar ve bir kültürün oluşmasına
da bu kanunun uygulaması gerçekten fayda sağladı.
Şu anda cezaevlerinde pek çok kişi
var, bu yönde tutuklanmış ve hüküm giymiş kişi. Düğün
yapılmış, dernek yapılmış, gelmişler,
hediyeleri takmışlar, resmen evlenmişler; Medeni Kanun
anlamında değil, yani halk arasında kabul şeklinde
söyleyelim.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) İmam
nikahıyla evlenmişler.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Ve bunun, savcı düğününe gelmiş.
Ben Sivasta bana anlatılan bir
olayı söylüyorum: Bir hanımefendi geldi bana, bir çocuk var
yanında epey büyümüş. Bir de hamile şu anda kendi durumu. Dedi
ki: Biz düğün yaptık. Düğünümüze ilçenin kaymakamı geldi,
savcısı geldi, hâkimi geldi, karakol komutanı geldi. Babam köyde
tanınan biriydi. Sonra evlendik. Onlar bir de hediye taktılar.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Ya, ne
anlatıyorsunuz Sayın Bakanım!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sonra da doğum için hastaneye gittiğimde hastaneden de aynı
karakol komutanı geldi, beni aldı. Ve şu anda eşim içeride,
yedi yıl altı ay yatarı var, benim de durumum bu.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul)
Yatsın.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Şimdi, burada bir dram var. Biz tecavüz edenlerin tecavüz ettikleriyle
evlenmesini öngören bir teklife Evet. demiyoruz. Bu teklifte de çok
açık:
cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden
olmaksızın
Yani bu tür evlilikler nedeniyle ortaya çıkan bir
durum var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cinsel istismar suçu.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bunu ortadan kaldırmak
Bu kanunun oluşturduğu yeni kültüre
daha etkin bir şekilde gelecekte yaşamasını sağlamak.
Çünkü geçici konuyor bu, ileriye dönük bir uygulaması bunun kesinlikle
olmayacak. Şu anda evlenmiş kadın, dışarıda
mağdur; çocukları var, onlar ayrı mağdur. Bizim burada bu
dramı
Kamuoyu ne der, falan ne der? diye bakarsak, burada kadın en
büyük mağdur oluyor, çocuklar başka bir mağdur oluyor ve büyük
bir sıkıntı var.
Ayrıca burada, hani Süha Bey ifade etti,
hükmün açıklanmasının geri bırakılması beş
yıllık bir süre. Biz burada zaman aşımı süresince
koyduk ki böyle bir durumda kadın mağdur edilecek bir sonuç ortaya
çıkmasın diye, lehine koyduk. O nedenle bu, ülkemizde yaşanan
bir sorunu çözmeye dönüktür. Yoksa küçük yaşta evlilikleri teşvik
etmeye dönük bir adım atmıyoruz.
Mevcut kanunumuz bu anlamda bir kültür
oluşturdu. Türkiye genelinde yaklaşık 3 bin-4 bin civarında
böyle içeride olan olduğunu değerlendiriyoruz. Bu, Türkiyenin her
yerinde olduğu için de bu cezalar etkin bir kültür oluşturdu ve
caydırıcılık da yaptı. Bundan sonra eminim ki
aynı şey olmayacaktır. Ben önergeye bu düşüncelerle
katıldığımızı ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
III.-
YOKLAMA
(CHP ve MHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz
olacak.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır,
bu nedenle yoklama işlemini gerçekleştireceğim. Yoklama
talebinde bulunan sayın milletvekillerinin Genel Kuruldaki mevcudiyetini
tespit edeceğim.
Sayın Özel, Sayın Kaplan Hürriyet,
Sayın Basmacı, Sayın Yüksel, Sayın Akar, Sayın
Gökdağ, Sayın Çam, Sayın Aldan, Sayın Yedekci, Sayın
Demirtaş, Sayın Sarıhan, Sayın Özdemir, Sayın
Altıok, Sayın Gündoğdu, Sayın Yarkadaş, Sayın
Sarıbal, Sayın Budak, Sayın Emir, Sayın Yılmaz,
Sayın Koçdemir.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oy
pusulasıyla oy kullanan sayın milletvekillerinin mevcudiyetini
arayacağım.
Selçuk Özdağ, Manisa? Burada.
Cengiz Aydoğdu, Aksaray? Yok.
Abdulkadir Yüksel, Gaziantep? Yok.
Sayın Bakan burada, kendisi pusulayla oy
kullanmış.
Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/775) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
438) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Geçici 1inci maddeyi önergeyle yapılan
değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Geçici 1inci madde kabul edilmiştir.
47nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 47nci madde kabul edilmiştir.
48inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 48inci madde kabul
edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
86ncı maddeye göre söz talebi yoktur.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Var
efendim.
BAŞKAN Pardon, şimdi bir not
geldi.
Tasarının tümünü oylamadan önce,
İç Tüzükün 86ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek
üzere aleyhte Eskişehir Milletvekili Sayın Cemal Okan Yüksel söz
talep etmişlerdir.
Buyurunuz Sayın Yüksel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Muhterem
Başkan, sayın milletvekilleri; çok üzgünüm, gerçekten, bir
milletvekilinin olabileceği kadar çok üzgünüm.
Biz bu tasarıyı bir uzlaşma
mantığı içinde alt komisyondan üç saatte geçirdik, Adalet
Komisyonundan yarım günde geçirdik 50 maddelik tasarıyı ve
burada Hükûmetle yaptığımız görüşmeler sonucunda hiç
olmaz denilen bir şey oldu, Komisyonda Cumhuriyet Halk Partisinin 4, Genel
Kurulda 6, toplam 10; Milliyetçi Hareket Partisinin 2 tane değişiklik
önergesi sizin oylarınızla kabul edildi. Dedim ki içimden: Bu
Parlamento çalışmıyor. diyenlere, Uzlaşma kültürü yok.
diyenlere çok güzel cevap oldu. Ama, son saniyede ne alt komisyonda ne üst
komisyonda ne de Genel Kurulda hiç önümüze getirilmemiş ve sonuçları
itibarıyla da siyasi sorumluluğunu hiç kimsenin alamayacağı
bir madde getirildi.
Aslında ben, erkenden evlerinize gidin
diye 86ya göre konuşma talebimi de geri alıp 60a göre yerimden
Hükûmete ve AKPli milletvekillerine teşekkür edecektim.
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir)
Yine et yani ne değişecekti?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Ne
değişti? diyor ya, Ne değişti? diyor. Lafa bak ya! Bari
üstüne tüy dikmeyin ya.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) Ama, durum onu
gösteriyor ki huylu huyundan vazgeçmiyor. O kadar üzgünüm ki yarın Adalet
Komisyonunun ya da buradaki muhalefet partili milletvekillerinin seçim
bölgelerine gittiği zaman Yahu, bir şey başardık.
Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisiyle anlaştık, sizin
taleplerinizi sizin dediğiniz gibi yasalaştırdık. deme
imkânından mahrum kaldık.
Biraz önce burada konuşan Adalet
Komisyonunun Cumhuriyet Halk Partisi grup sözcüsü Sayın Ömer Süha
Aldanı vicdanı olup dinleyip de içi sızlamayacak bir tane
arkadaşımızın aramızda
oturmadığını düşünüyorum.
765 sayılı Kanunda daha önceden
yani Ceza Kanunu değişmeden önce olan bir maddeyi tekrar aynı
hâliyle buraya getirdik. Ama şimdi şu var, şunu söylüyorlar:
16/11/2016 tarihinden önce tecavüz eden, cinsel istismarda bulunan
kişiler diyorlar, Bundan sonra olanları kapsamaz. diyorlar.
Yapmayın; yol olur, yol. Sayın Bakanın söylediği gibi
şu anda konuyla ilgili 4 bin kişi tutukluysa, beş sene sonra bir
4 bin daha olur, onlar için de bu düzenlemeyi tekrar yapmak durumunda
kalırız.
O kadar üzgünüm ki evime gittiğimde 12
yaşındaki kız çocuğuma bir müjde veremeyeceğim.
Anayasa Mahkemesinin kararına uygun bir düzenleme yaptık cinsel
istismarla ilgili ama şimdi -Ömer Beyin söylediği gibi- 11
yaşında bir çocuğa tecavüz eden, sonra belki de ailesine para
vererek, para karşılığı onunla evlenen, o
kızı satın alan adamı biz burada akladık. (AK
PARTİ sıralarından Öyle değil ya, yanlış
biliyorsun. sesi)
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) Aynen öyle,
sayın vekilim, aynen öyle.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Kızı
almış, kendisi de kabul etmiş. Ne satın alması? Ne
alakası var?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) Bakın, 765
sayılı Kanun yürürlükteyken ben avukatlık yaptım. Yüzlerce
vakayla karşılaştım. 13 yaşında, 15
yaşında, 16 yaşında kız çocuklarını aileleri
-bir tecavüz olmuş, istismar olmuş- karşı taraftan para
alarak çeşitli saiklerle evlendirdiler, o çocuklar hayatlarının
sonuna kadar bir hapis hayatında kaldılar.
Çok üzgünüm. Bu yanlıştan artık
bu madde de kabul edildikten sonra Sayın Bakanım, dönmek için çok geç
gibi gözüküyor. Rica ediyorum, bir sözünüz vardı Adalet Komisyonunda
bizlere Cinsel istismarı düzenleyen diğer konularla ilgili bir
çalıştay yapalım; kadın derneklerini, sivil toplum
kuruluşlarını çağıralım. demiştiniz. Hâlâ
çok geç değil, bu maddeyi orada tartışırız.
Tekririmüzakere yoluyla bir önerge verelim, bu
maddeyi ne olur geri çekin. Bunun sorumluluğunu, siyasi, hukuki ve vicdani
sorumluluğunu Hükûmetiniz kaldıramaz, biz hiç kaldıramayız.
Yarın basında Bir uzlaşma oldu. diye haber
yapılırken, yarın basında Tecavüzcüyü koruyan AKP. diye
haber yapılır. Bizi düşünmüyorsanız kendinizi düşünün.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Yazacak basın mı bıraktılar Cemal, kim yazacak?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - Lütfen,
tekririmüzakereyle bunu geri çekin.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yüksel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel, buyurunuz,
mikrofonunuzu açıyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, iktidar
partisiyle aralarındaki uzlaşıya rağmen son dakika
müdahalesiyle Parlamentonun kandırıldığına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adalet Komisyonunun
değerli iki üyesi, beşer dakika, meseleye nasıl
baktığımızı anlattı. Biz muhalefet partisi olarak
-sağ olsun Milliyetçi Hareket Partisinin de desteğiyle- İç
Tüzükten gelen bir hakla denedik ama 1 oyla
Yani biraz önce o yoklamaya oy
veren herkes bilsin ki kendisi vermeseydi, bir dört gün boyunca hiç olmazsa bu
konunun ülke gündeminde tartışılması mümkün olacaktı,
o fırsat kaçtı.
Şimdi, Sayın Bakanım, Bakanlar
Kuruluna gittiğinizde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanına
saygıyla selamlarımı söyleyin, 300 küsur maddelik kanunu
uzlaşıyla geçirecektik, Benim yüzümden geçmeyecek. deyin. Çünkü
ben, muhalefet partilerinin uzlaşma teklifine Evet. deyip onları
kandırdım, son dakika önergesiyle de bunu geçirdim.
Bundan sonra iktidar partisinden gelecek
herhangi bir teklifte, tasarıda, ki herhangi bir uzlaşma
yapmadığımızda, son dakikada böyle kandırmak üzerine
önerge verdiğinizden tecrübemizle
Sayın bakanlara -bundan önce
komisyonda itirazımız yoksa- ve Dışişleri
Bakanına selam söyleyin, onaylanması beklenen uluslararası
anlaşmalar, dün Sayın Emrullah İşlerin rica edip
yaptığımız anlaşma, hepsinin vebali Bekir
Bozdağın, bu uzlaşıya rağmen, sade bizi değil,
Parlamentoyu kandıran bu son dakika müdahalesi yüzündendir. Önümüzdeki
hafta görüşmek üzere.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
toplumda birçok sorunu çözecek bir kanunun görüşüldüğüne ve Manisa
Milletvekili Özgür Özelin ifade ettiği uzlaşı kültürüne
aykırı davrandıkları iddiasını şık
bulmadığına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle, bir kanunun daha sonuna
geldik, toplumun önemli oranda beklediği, birçok sorunu çözeceğini
ümit ettiğimiz, Anayasa Mahkemesinin uyarılarını da esas
aldığımız bir kanunu bitirdik.
Az önce sayın grup başkan vekilinin
ifade ettiği, uzlaşma kültürünün sonunda yanlış bir iş
yaptığımız iddiasını şık
bulmadığını ifade etmek istiyorum çünkü
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben de şık
bulmuyorum, daha da ağırını söyleyeceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ben de
konuşayım, izin verin.
Çünkü beraber konuştuk, 6-7 madde revize
edildi, bizim katıldığımız vardı,
katılmadığımız vardı, muhalefetin dediği
oldu, bizim dediğimiz oldu vesaire ama esas olarak ciddi bir iş
yaptık. Fakat önümüzde toplumsal bir sorun var. Geçen dönem ben
milletvekiliydim, AK PARTİ iktidarı döneminde gene muhalefetin
desteğiyle beraber, özellikle cinsel suçlarla ilgili cezaların
artırılmasını beraber imzaladık. Yeni bir şey
yapmıyoruz aslında. O dönemden bu döneme -tırnak içerisinde-
toplumda mağdur olarak algılanan bir kesim var. Ben Roman
mahallelerine çok giden bir insanım, Çanakkale vekiliyim, oralarda
başta olmak üzere, insanlar evliliğini yapmışlar, tören
yapmışlar, gurur duymuşlar ancak sonra malum kanundan
kaynaklı sıkıntılarla şu an cezaevindeler.
Bakınız, az önce
konuşmacının ifade ettiği, bizi itham ettiği o bölüme
cevaben şunu söylemek istiyorum: Kanunun ilk cümlesi cebir, tehdit, hile
veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın
der, bir
daha çiziyorum altını, eğer cebir varsa, tehdit varsa, hile
varsa, iradeyi etkileyen bir fesat varsa zaten bunun dışında,
biz ailenin, karşılıklı rızanın olduğu,
yaşın tutmadığı şeylerden bahsediyoruz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) 11
yaşındaki çocuğun ne iradesi olabilir ya?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - İki, bir
şey daha söyleyeyim, yine kanunu okuduğumuz zaman, devamında,
evliliğin failin kusuruyla sona ermesi hâlinde yani adam cezaevinden
çıktı, boşandı, yanlış yaptı vesaire, bu
durumda zaman aşımı olsa bile tekrar cezaya devam edecekler.
Burada yanlış yapma iradesi olana destek olan bir düzenleme yok. O
yüzden farklı ithamlarla bize bunların söylenmesini şık
bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Toplumda bunu bekleyen
ciddi bir grup olduğunu, kesim olduğunu, meselenin kadını
kollamak, çocuğu kollamak olduğunu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Tecavüzcüler
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tecavüzcü
değil arkadaşlar, saçmalamayın! Nerede var tecavüz ya, nerede
var ya? (CHP sıralarından gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) 11 yaşında
oyun oynuyor bu çocuk!
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) 11
yaşındaki çocukla evlilik olur mu?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan, bir daha söyleyeyim mi?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bir dakika, sözümü
kesme Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Cebir yok, hile
yok
Yapmayın.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Vicdanınız nasıl canınızı acıtıyor!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen efendim
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Özcan Purçuyla
konuştum, destek oluyor, Evet. diyor, konuştum.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Hayır canım, olur mu öyle şey! Failin kusuru nedir, failin
kusuru?
BAŞKAN Sayın Akçay, sürenizi
yeniden başlatıyorum.
Buyurunuz.
Sayın milletvekilleri, lütfen efendim
Sayın Erkan Akçay konuşacak, lütfen dinleyelim.
30.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, son
dakika önergeleri getirmenin varılan mutabakata aykırı
olduğuna ve bundan sonra görüşülecek kanun tasarılarında da
bu tür sürprizler olacaksa muhalefet olarak daha ihtiyatlı
olacaklarına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
lütfen Sayın Turanı uyarır mısınız? Sözümü
kestiği gibi yani dinlemeye de mâni oluyor. (AK PARTİ
sıralarından Bırak, bırak! sesleri)
Susun be! Ne konuşuyorsunuz? Ne
konuşulduğunun farkında bile değilsiniz, ayıp! Bari
dinleyin.
Şimdi, iki husus var Sayın
Başkan.
Birincisi: İktidar kanadından gelen
bu tür önergelerde biz defaatle diyoruz ki: Bunu çok önceden de bildirin,
müzakere edelim, uzlaşma sağlayalım; bunu son dakika
önergeleriyle yapmak doğru değil ve varılan mutabakata,
uzlaşmaya da aykırı. Daha evvel komisyon safahatında veya
Genel Kurul safahatında da ifade edilmiş bu.
Şimdi, Sayın Turan kendisini çok
zorluyor bu önerge bakımından Efendim, cebir, tehdit, hile ve
iradeyi etkilemeyecek bir cinsel istismar suçu. diyor. Ya, iradeyi
etkilemeyecek bir cinsel istismar suçunun bir örneğini verebilir mi bir
hukukçu olarak? Bir örnek veriyorum.
Şimdi, bu maddenin yazımı zaten
sorunlu, doğru değil bu düzenleme fakat yani beş dakika önce
gideceğim diye iktidar partisi grubundan bazı arkadaşlar tepki
gösteriyorlar bizim bu konuda yapacağımız açıklamalara ve
bu kadar da tahammülsüzler. Kabul etmek mümkün değil bu düzenlemeleri ve
tekrar uyarmak istiyoruz: Eğer bundan sonraki görüşeceğimiz
kanun tasarılarında da bu tür sürprizler gelecekse bu muhalefet de bu
konuda daha ihtiyatlı olacaktır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bundan sonra, bu önergeler konusunda yani bunları baştan
sağlama almak lazım. Önce önergeleri verecek
Örneğin daha evvel
yapılan kanun hükmünde kararnamelerde bir gün önceden, beş altı
saat önceden bu önergeler geldi. Muhalefet partileri olarak daha önceden de
tezekkür ettik, tartıştık; ona göre bir tutum belirledik.
Bu konuda iyi niyetli olmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akçay.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.02
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
438
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/775) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
438) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
Yüksel
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın Başkan, bir önceki oturumda
sayın grup başkan vekilinin benim açıklamalarıma ithafen
Bir yanlış anlaşılma var. 60a göre bir dakika çok
kısa söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Yüksel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan
Yükselin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve 438 sıra
sayılı Kanun Tasarısının kabul edilen geçici 1inci
maddesinin yaratacağı sıkıntılara ilişkin
açıklaması
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli üyeler; bir
önceki oturumda sayın grup başkan vekili bana ithafen bir şey
söyledi. Hem onunla ilgili bir açıklama yapmak hem de şimdi
tasarıda kabul ettiğimiz geçici 1inci maddedeki bir
sıkıntıyı söylemek istiyorum.
İlk
önce sıkıntıyı söyleyeyim: Önerge metnine
baktığımız zaman 16/11/2016 tarihine kadar işlenen
cinsel istismar suçunda mağdurla failin evlenmesi durumunda diye devam
edip cezasızlık hâli düzenleniyor. Yani cinsel suçun bugünden önce
işlenmesi koşuluyla zaman sınırı olmaksızın,
yarın, üç ay sonra, beş yıl sonra dahi mağdurla evlenirse
bu cezasızlık hâlinden yararlanacaklar. Bu yasa tasarısı
Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra bunu gören sapıklar para
pul ya da çeşitli yöntemlerle mağdurları evlenmeye zorlayabilir
ve evlilik tarihi bu tarihten sonra bir tarihte olduğu takdirde dahi
maalesef cezasızlık hâli resmiyet bulmuş olabilir. En
azından bunu düzeltin, yani geri çekin ama
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yüksel.
Sayın
Yedekci, buyurunuz, bir dakika süreyle mikrofonunuzu açıyorum.
32.- İstanbul Milletvekili Gülay
Yedekcinin, çocuk tecavüzlerine karşı direnmeye devam edeceklerine
ilişkin açıklaması
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi,
bu önergeyle hepimiz şok olduk. Çocuğa tecavüzün
Nasıl
Rızası vardı. denilip birisiyle evlendirilebilir? Kabul
edemiyoruz. Burada, ayrıca, bizim kanunlarımız 11
yaşındaki, 13 yaşındaki çocuğun evlenmesine izin
veriyor mu, onu da anlamış değilim. Bu düzenlemeyle hangi
sapık, hangi sapıklar dışarıya salıverilmeye
çalışılıyor; onu da anlamadım. Amaç, toplumu
sapık ve ahlaksız yapmak mıdır? Düğünlere
kaymakamların, valilerin geldiğinden, altın
taktığından bahsetti Sayın Bakan ve ben esefle kınıyorum
kendisini, üzüntüyle dinledim. Böyle bir şey kabul edilemez. 100 kilo
altın takıp 10 yaşındaki, 11 yaşındaki çocukla
evlenilebilir mi, bu kabul edilebilir mi? Bunun tek bir adı vardır:
Sapıklıktır, sapkınlıktır!
Biz bunun karşısındayız.
Direneceğiz, gerekirse sabaha kadar Meclisi açık
bırakacağız, çocuk tecavüzlerine karşı direnmeye devam
edeceğiz.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yedekci.
Sayın milletvekilleri, sisteme
60ncı madde çerçevesinde giren milletvekillerimiz var. Ancak, konunun
özelliği nedeniyle sadece kadın milletvekillerimize söz
vereceğim.
Buyurunuz Sayın Sarıhan
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, ben Aile Bütünlüğü Komisyonunun Sözcüsüydüm. Bu konuda çok
yoğun konuştuk Komisyonda.
BAŞKAN Komisyona elbette ki söz
veririm, tabii ki.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Evet, bu
Komisyonun Sözcüsüyüm. Bu konuyla ilgili açıklama yapmak
BAŞKAN Bir saniye, Komisyona söz
veririm tabii ki ancak Komisyon burada oturuyor.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hayır,
özel araştırma komisyonu kurulmuştu, malum. O Komisyonda bu
konuyu konuştuk.
BAŞKAN Hayır, ben sadece Komisyon
Sözcüsüne burada söz verebilirim talep ederse.
Buyurun Sayın Sarıhan.
33.- Ankara Milletvekili Şenal
Sarıhanın, hukukçuluk yaşamı boyunca çocukların
istismar edilmelerini önleme mücadelesi verdiğine ilişkin
açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkanım, sevgili arkadaşlar; şimdi, burada
konuştuğumuz konu, aslında kadınlar ve erkekler, hepimizi
çok yakından ilgilendiriyor. Çünkü, hepimiz -ortak- çocuklara sahibiz;
bunların bir kısmı kız çocuklarımız, bir
kısmı da erkek çocuklarımız.
Şunu anımsatmak isterim: Benim
yaşamım boyunca, hukukçuluk yaşamım boyunca verdiğim
bir mücadelenin ürünüdür bu madde. Sadece benim değil, benim gibi
düşünen kadın arkadaşlarımızın, kadın
örgütlerinin ve hatta şimdi Sayın Bakanın Bakan olarak oturmakta
olduğu kürsüde hepimizin ortak olarak verdiği bir mücadelenin
ürünüdür. Çünkü, biz çocuklarımıza sahip çıkmak istedik.
Bedenleri gelişmemiş, bedenleri olgunlaşmamış,
yaşları da henüz herhangi bir şeyi ayırabilecek durumda
olmayan çocuklara sahip çıkmak, onların evlilik adıyla
fuhşa sürüklenmiş olmalarını, istismar edilmiş
olmalarını önlemek istedik. Bugün yapacağımız,
yaptığımız daha doğrusu ama geri almamız mümkün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Basmacı
34.- Denizli Milletvekili Melike
Basmacının, 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 1inci maddesiyle ilgili önergeyi kabul
edenlerin vicdanı olmadığına ilişkin
açıklaması
MELİKE BASMACI (Denizli) Sayın
Başkan, sevgili vekiller demeyi çok isterdim ama bu gece herhâlde sevgi
dolu cümleler kuramayacağım. 11 yaşında, 10
yaşında yani 12 yaşından küçük -bu maddede yaş
sınırı yok- diyelim ki 12 yaşında bir çocuk 60
yaşındaki bir adam tarafından tecavüze uğruyor; adam
hapiste, kız dışarıda. Şimdi, Geçmişe dönük
olsa. diyorsunuz, Oldu. diyorsunuz; peki, bu 60 yaşındaki adam bu
11-12 yaşındaki çocukla evlenirse her şey yoluna mı
girmiş olacak? Yüz binde 5, bu sorunun muhatabı yüz binde 5. Bizim
daha önemli sorunlarımız var, bizim eğitim sorunumuz var; bu
tecavüzcüyü dışarıya çıkarmak değil, bunu
yapmamayı öğretmek gibi bir sorunumuz var. Bence bu gece bunu kabul
eden herkesi vicdanı yok- Allah affetsin.
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet...
35.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyetin, 438 sıra sayılı Kanun Tasarısının
geçici 1inci maddesiyle ilgili önergenin muğlak ve anlamsız
düzenlemeler içerdiğine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Sayın Başkanım, bu, son dakika gelmiş olan önergenin hiçbir
şekilde kabul edilebilir bir tarafı yoktur çünkü maalesef -bütün
arkadaşlarımın söylediği gibi- çocuk tecavüzlerinin
kesinlikle önünü açacak, içerisinde çok ciddi muğlak ve anlamsız
ifade ve düzenlemeler içeren bir önergedir. Buraya tarih koyulmuş
olması, yeni çocuk tecavüzlerinde çocukların ya da
kadınların tecavüzcüsüyle zorla evlendirilmesinin asla önünü
kapatacak bir tarih düzenlemesi değildir. Yaş sınırı
olmaması konusundaki eleştirilere kesinlikle katılıyorum.
Failin kusuruyla evliliğin sona ermesinden bahsedilmiş, bu da çok
belirsiz ve muğlak. Aile Bütünlüğü Komisyonu üyesi olarak... Bu
konular çok kısa da olsa o Komisyonda
tartışılmıştı ama yeteri kadar değil.
Son dakika, yangından mal
kaçırır gibi neden bu önergeler geliyor? Evet, bir sorun varsa bunu
hep birlikte tartışalım, kadın STKların da
görüşlerini alalım, bu konuda mağdur insanların
görüşlerini alalım ama bu şekilde bu sorunun çözümü asla bu değildir
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Sibel Özdemir...
36.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren çok önemli bir düzenleme yapılmak
istendiğine ve ilgili tüm tarafların görüşlerinin
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Evet, bugün, bu gece gerçekten toplumun bütün
kesimlerini ilgilendiren çok önemli bir düzenleme yapılmak isteniyor. Bu
konuda, ben, burada, bu salonda bulanan bütün milletvekillerimizi büyük bir
sorumluluğa davet ediyorum. Evet, eğer bir mağduriyet varsa ki
bizim de en büyük sorumluluğumuz kadınların, çocukların,
kız çocuklarının mağduriyetini gidermek ama bu
şekilde, gece yarısı, beş dakikada çok hızlıca
düzenlenmiş bir önergeyle değil. Adalet Komisyonunda ve ilgili bütün
komisyonlarda çok dikkatli bir tartışmayla ilgili bütün
tarafların görüşleri alınarak çok önemli bir düzenleme yapmaya
davet ediyorum ve bu önergenin bugün Parlamentodan çekilmesini öneriyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdemir.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/775) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
438) (Devam)
BAŞKAN Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünün oylamasının açık oylama
şeklinde yapılmasına ilişkin bir istem vardır.
Şimdi, önergeyi okutup istem sahibi
sayın milletvekillerin adlarını tespit edeceğim.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümünün oylanmasının İç Tüzükün
143üncü maddesi uyarınca açık olarak yapılmasını
teklif ederiz.
BAŞKAN Özgür Özel? Burada.
Melike Basmacı? Burada.
Zeynep Altıok? Burada.
Erkan Akçay? Burada.
Musa Çam? Burada.
Ünal Demirtaş? Burada.
Fatma Kaplan Hürriyet? Burada.
Sibel Özdemir? Burada.
Barış Yarkadaş? Burada.
Erhan Usta? Burada.
Çetin Osman Budak? Burada.
Mehmet Gökdağ? Burada.
Orhan Sarıbal? Burada.
Şenal Sarıhan? Burada.
Ömer Süha Aldan? Burada.
Gülay Yedekci? Burada.
Murat Emir? Burada.
Necati Yılmaz? Burada.
Vecdi Gündoğdu? Burada.
Haydar Akar? Burada.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, oylamadan önce bir şey daha söyleyebilir miyim?
BAŞKAN Tamam, 20 isim tamam.
Sayın Bakanın bir açıklama
talebi vardır.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisi Aile Bütünlüğünü
Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının
Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu bir rapor hazırlıyor; raporunun
bu konuyla ilgili bölümünü saygıdeğer Meclis üyelerimize arz etmek
istiyorum:
Türkiyede 16 yaşını
doldurmadan gayriresmî olarak beraberlik yaşamaya başlayan, bir veya
birden çok çocuk sahibi olan ve daha sonra yasal evlenme yaşını
doldurunca resmî nikâh kıyıp sekiz, on yıl gibi uzun bir süre
evlilikleri devam ederken erkek eş TCKnın 103üncü maddesi
gereğince sekiz yıl ve daha fazla hapse mahkûm olmaktadır. (CHP
sıralarından gürültüler)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul)
Altın da takıyorlar mı düğünde Sayın Bakan, altın
da takıyorlar mı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen efendim
Lütfen efendim
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Komisyon çalışmaları sırasında bu durumda
yaklaşık 3 bin çiftin bulunduğu mağdurlar ve diğer
yetkililerce ifade edilmiştir.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Birinizin
çocuğuna yapsınlar bunu Mecliste, birinizin çocuğuna!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Söz konusu çiftlerden kadınlar, kendilerinin ve çocuklarının
yaşamlarını sürdürmelerinin zor olduğunu ifade ederek
Komisyonumuza müracaat etmiş ve bizzat sorunlarını
anlatmışlardır. Komisyonda kadınlar, evliliklerinin
sağlıklı devam ettiğini, eşlerinden şikâyetçi
olmadıklarını, nikâhlı eşleriyle beraber yaşamak
istediklerini, çocuklarının ve kendilerinin ağır bir
psikolojik ve maddi mağduriyet yaşadıklarını ifade
etmişlerdir.
İlgili toplantının
tutanağında da görüleceği üzere farklı partilerden Komisyon
üyeleri de ülkemizin farklı yerlerinden benzer şikâyetlerin
kendilerine geldiğini ifade etmişlerdir.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Bir akraba
çıkacak buradan Sayın Bakan, bir akraba çıkacak emin olun.
Kişiye özel olacak, bunu biliyoruz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sadece tanımlanan mağduriyeti ifade eden bu çiftler için,
kadın ve çocukların mağduriyetini gidermeye yönelik düzenleme
yapılmasına ihtiyaç duyulduğu görülmüştür. Komisyonun da bu
yönde bir tavsiyesi var.
Teşekkür ediyorum.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Bir akraba
çıkacak ve kişiye özel olacak. Takip edeceğim bunu, kimin
akrabası olduğunu.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bakan.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince açık
oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.43
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
438
sıra sayılı Kanun Tasarısının tümünün istem
üzerine yapılan açık oylamasında toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
tasarının tümünü tekrar açık oylamaya sunuyorum.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Yapılan ikinci açık
oylamada da toplantı yeter sayısı
bulunamadığından, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 18 Kasım 2016 Cuma günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; iyi geceler
diliyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Kapanma
Saati: 23.56