TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
24üncü Birleşim
22 Kasım 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, çocuk istismarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin, uzman jandarmaların
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalıkın, erken yaştaki evliliklere
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Bennur Karaburunun, AK PARTİ hükûmetleri döneminde cinsel
istismarı ve tecavüzü meşrulaştıracak hiçbir adım
atılmadığına, aksine tecavüzü engellemek adına
cezaların artırıldığına ilişkin
açıklaması
2.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, AKP döneminde, çalışanların
sendikalaşmasının önüne engeller
çıkarıldığına ve taşeronlaşma, işçi
istihdam büroları gibi uygulamalarla örgütlü hareket etmelerin
engellendiğine ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Yılmaz Tezcanın, 22 Kasım Dünya Diş
Hekimliği Gününe ilişkin açıklaması
4.- Samsun
Milletvekili Kemal Zeybekin, Samsunun ilçelerinde AKPli belediye
başkanlarının çoğunun FETÖyle ilişkilerinin
olması göz önünde bulundurulmazken bugün Atakum Belediyesinde
çalışan 2 kişinin görevden alınmalarının
doğru olmadığına ilişkin açıklaması
5.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, Ispartanın Uluborlu ilçesinde
İbrahim Etem Erbil Rehabilitasyon Merkezinde kalan 18 yaşındaki
zihinsel ve fiziksel özürlü bir genç kıza tecavüz edildiğine
ilişkin açıklaması
6.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, tecavüz suçlularını koruyan
önergenin tüm toplumda büyük bir utanca yol açtığına, önergenin
geri çekilmesini sağlayanları kutladığına ve Sabiha
Gökçen Havalimanının Malezyalılara
satıldığına ilişkin açıklaması
7.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Akif Yılmazın, Kocaeli Çınarlı
Cemevinde düzenlenen bir toplantıya katılan bazı CHP, HDP
milletvekilleri ile EMEP üyelerinin siyaset yaparak mekânın kutsiyetine
gölge düşürdüklerine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, Hükûmetin gece yarısı önergesiyle çocuk
istismarı gibi konuları getirmesini kınadığına,
halkın tepkileri sonucunda bu önergenin Komisyona geri çekildiğine ve
tepki gösteren tüm vatandaşlar ile sivil toplum kuruluşlarına
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
9.- İzmir
Milletvekili Murat Bakanın, fiziken, ruhen, hukuken çocuk olanın
rızasını aramanın çocuk istismarcısına af demek
olduğuna ve bu düzenlemenin tamamen geri çekilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
10.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, bakanları, Siirt
Şirvanda meydana gelen maden faciasında işverenleri
peşinen aklayan açıklamalardan kaçınmaya ve sorumlu davranmaya
davet ettiğine ilişkin açıklaması
11.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkekin, Başbakanın cinsel istismar
suçlarıyla ilgili sarf ettiği bazı ifadelere ilişkin
açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, AKP iktidarlarının
ülkenin giderek artan temel yapısal sorunlarına çözüm üretme
noktasında başarısızlıklarının ortada
olduğuna ilişkin açıklaması
13.- Trabzon
Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun, muhalefet partilerinin, çocuk
istismarıyla ilgili önerge konusunu bağlamından
uzaklaştırıp tamamen demagojik söylemlerle saptıran bir
anlayış içinde olduklarına ilişkin açıklaması
14.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Edirnenin Keşan ilçesinde
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından
ihtiyaç sahiplerine dağıtılan kömürlerin üzerinde Parayla
satılamaz. ibaresi bulunmasına rağmen çuvalının 5
liraya satıldığına ilişkin açıklaması
15.- Ankara
Milletvekili Murat Emirin, kadın örgütlerini ve Cumhuriyet Halk Partili
kadınları gösterdikleri dayanışma için tebrik ettiğine
ilişkin açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, AKP iktidarının,
çocuk istismarcılarını aklayan önergeyle hukuku, çocuk ve insan
haklarını tanımadığını ilan ettiğine
ilişkin açıklaması
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt Şirvanda meydana gelen maden
faciasında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, göçük altında hâlen 10 işçinin bulunduğuna,
maden kazalarının iş ve işçi güvenliği ile işçi
sağlığındaki noksanlıkların bir neticesi
olduğuna, maden kazalarını önlemenin en önemli
aşamasının caydırıcı adli soruşturmalar
olduğuna ve 22 Kasım Dünya Diş Hekimliği Gününe
ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Pervin Buldanın, Meclis
Başkanının talimatıyla bu hafta Genel Kurulu kendisinin
yerine TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının yöneteceğinin
tebliğ edildiğine ve kayyum olarak Meclisi yönettiğine, Meclis
Başkanının Genel Kurulu idare tarzıyla ilgili de bir
uyarı yazısı gönderdiğine ve bunların siyasi kararlar
olduğuna, bir partinin 2 eş başkanı ile 10 milletvekilinin
tutuklu olmasıyla ilgili hiçbir açıklama
yapılmamasının tarihe kara bir leke olarak geçeceğine
ilişkin açıklaması
19.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Siirt Şirvanda
meydana gelen maden faciasında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, AKP ve saray rejiminin Halkların Demokratik Partisini
fiilî kapatma girişiminde bulunduğuna, partilerinin eş
başkanları ile milletvekillerinin bulundukları her yerde
görevlerini ve mücadelelerini yürüteceklerine ilişkin açıklaması
20.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Siirt Şirvan ve Zonguldakta
hayatını kaybeden madencilere Allahtan rahmet dilediğine,
Meclis Başkanına geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna,
sırası geldiği hâlde bir Meclis Başkan Vekiline görev
verilmemesini şık bulmadığına, grup
toplantısında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının
konuşmasını kesenler hakkında derhâl soruşturma
başlatılmasını beklediklerine ve kadınların bugün
tüm Türkiyede kadının örgütlü gücünü gösterdiğine ilişkin
açıklaması
21.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Siirt Şirvanda ve
Zonguldakta hayatını kaybeden madencilere Allahtan rahmet
dilediğine, CMUK Kanun Tasarısıyla ilgili getirilen önergenin
geri çekildiğine, bu konunun klişe hükümlere ve istismara açık
bir alan olduğuna, toplumsal dertleri bu tür provokasyonlara kurban
etmemek gerektiğine ve Cumhuriyet Halk Partisi grup
toplantısının yayınıyla ilgili yaşanan problem
konusunda Meclisin bir çalışma yaparak telafi edici tarzda bir düzenlemenin
gerçekleştirileceğini ümit ettiğine ilişkin
açıklaması
22.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 1inci maddesiyle ilgili önergenin af
niteliği taşıdığına ve yeterli oy
çoğunluğu sağlanamadığından reddedilmiş
olduğunu düşündüğüne, bu nedenle tasarının tümünün
geri çekilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 1inci maddesinin İç Tüzükün 88inci
maddesi hükmü uyarınca Komisyona geri verilemeyeceğine, İç
Tüzükün 89uncu maddesinin uygulanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
24.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, 438 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tamamen geri çekilmesi ve
Komisyonda tekrar ele alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
25.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Hükûmetin 438 sıra
sayılı Kanun Tasarısının geçici 1inci maddesinin
İç Tüzükün 88inci maddesi uyarınca Komisyona geri verilmesi
talebinin hukuki çerçeve içerisinde olduğuna ve bu düzenlemenin af
niteliği taşıdığı değerlendirmelerini
doğru bulmadığına ilişkin açıklaması
26.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, af niteliğinde olan bir önergenin Meclis üye
tam sayısının beşte 3 çoğunluğuyla geçmesine dair
pek çok Anayasa Mahkemesi kararı olduğuna ilişkin açıklaması
27.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, 438 sıra
sayılı Kanun Tasarısının sadece bir maddesinin
çekilmesiyle yaşanan krizin ortadan kalkmadığına,
yasanın geri çekilmesi ve toplumun görüş ve düşünceleri alınarak
Komisyonda yeniden ele alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
28.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 1inci maddesinin 89uncu maddedeki tekriri
müzakere yöntemiyle tasarıdan çıkarılmasının İç
Tüzük bakımından daha doğru olacağına ilişkin
açıklaması
29.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 438 sıra sayılı
Kanun Tasarısının geçici 1inci maddesinin geri çekilmesine
ilişkin hükmün İç Tüzükün 88inci maddesi olduğuna ve
Başkanlık Divanının yapmış olduğu
işlemin doğru olduğuna, düzenlemenin af niteliği
taşıdığı ve 330 oy aranması gerektiği
fikrine katılmadıklarına ilişkin açıklaması
30.- Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, İstanbul Milletvekili
Mihrimah Belma Satırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, Malatya Milletvekili Nurettin Yaşarın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, muhalefetin mücadelesi sonucu Hükûmetin
cinsel istismarla ilgili önergesini geri çekerek hatadan dönmesinin ülkemiz
açısından bir kazanç olduğuna ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan ve 22 milletvekilinin, cezaevlerinde bulunan
tutuklu ve hükümlülerin keyfî olarak başka cezaevlerine nakledilmesinin
nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/372)
2.- Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu ve 19 milletvekilinin, Hatay
ilinin turizm potansiyelinin ve yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/373)
3.- Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu ve 19 milletvekilinin, yerel medya
kuruluşlarının ve çalışanlarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/374)
B) Tezkereler
1.- Adalet
Bakanlığının, 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 1inci maddesinin İç Tüzükün 88inci
maddesi uyarınca Komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/860)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İsmail Kahraman ve beraberindeki Parlamento
heyetinin, 30 Kasım-1 Aralık 2016 tarihleri arasında Karadeniz
Ekonomik İş Birliği Parlamenter Asamblesine katılmak üzere
Sırbistana ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/859)
C) Önergeler
1.-
Eskişehir Milletvekili Gaye Usluerin, (2/1391) esas numaralı Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/69)
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Başkanlığın, maddenin geri çekilmesi işleminde
Hükûmetin ya da Komisyonun talebiyle bağlı olduğuna ve 438
sıra sayılı Kanun Tasarısının geçici 1inci
maddesi üzerinde verilen önergenin af kapsamında
değerlendirilmemesinin geçmiş uygulamalarla uyumlu olduğuna
ilişkin konuşması
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Aydın Milletvekili Deniz Depboylu ve arkadaşları
tarafından, erken evliliğe zorlanan kız çocuklarının
korunması yollarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/42) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 22 Kasım 2016 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
22/11/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel tarafından, 4/11/2016 tarihinde yasal mevzuata
aykırı şekilde gözaltına alınıp tutuklanan HDP
Eş Genel Başkanları ve 8 milletvekilinin maruz
kaldığı hukuksuzluğun tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22 Kasım 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
15/4/2016 tarihinde İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci ve
arkadaşları tarafından, çocuğa hizmet veren bütün
kurumlarda istismarı önleyici güvenlik ve eğitim
politikalarının ve mağdur çocuklar için psikoterapi
programlarının oluşturulması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22
Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun, Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, Ankara Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Adıyaman Milletvekili Adnan
Boynukaranın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Malatya
Milletvekili Nurettin Yaşarın, İstanbul Milletvekili Gülay
Yedekcinin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Gülay Yedekcinin, Malatya Milletvekili Nurettin
Yaşarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Ceza
Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/775) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 438)
2.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405)
3.- Sınai
Mülkiyet Kanunu Tasarısı (1/699) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Benin Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik,
Ticari ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/549) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 205)
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, OSBlerin yönetimine ilişkin sorusu ve Bilim
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün cevabı (7/8426)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, Erzurum ile ilgili çeşitli
verilere ilişkin sorusu ve Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk
Özlünün cevabı (7/8523)
22 Kasım 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24üncü Birleşimini açıyorum.
(HDP sıralarına HDP milletvekillerinin
resimlerinin konulması)
III - YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, çocuk
istismarı hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Gamze
Akkuş İlgezdiye aittir.
Buyurun Sayın Akkuş İlgezdi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın İlgezdi
Sayın İlgezdi,
istirham ediyorum, kürsüye yabancı malzeme çıkaramazsınız.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Resim farz edin, resim çıkarıyorum.
BAŞKAN Sayın İlgezdi, lütfen
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Neden? Neden çıkaramam?
BAŞKAN Bakın, bu her yerden
çıktı. Her önüne gelen o kürsüye bir malzemeyle gelemez.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çarşamba pazarı
mı burası?
BAŞKAN Bakın, hayır. Kitapçık
getirirsiniz birtakım sayısal verilerle ilgili
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Herkes çıkarıyor ama neden çıkaramam?
BAŞKAN Buraya koydunuz ve herkes gördü zaten,
meramınız anlaşıldı. Lütfen, istirham ediyorum
bakın.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Ben kullanacağım onu.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) O da günün
anlam ve önemini belirtiyor Başkan.
BAŞKAN Sayın Akkuş İlgezdi,
lütfen tamam meramınız anlaşıldı.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Bunu doğru bir şey olarak bulmuyorum çünkü bugüne kadar her türlü
objeyi kullandırıyordunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun efendim, kürsüdeki
konuşmanızı başlatıyorum.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
O zaman -gördünüz- konuşmamın sonunda dikkatinizi çekeceğim,
lütfen dikkatinizde olsun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Rezidansın birini
bağışla, çocuklara yardımcı olalım, olur.
BAŞKAN - Süreniz beş dakikadır.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin,
çocuk istismarına ilişkin gündem dışı
konuşması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli vekiller; çocuk hakları konusunda söz
aldım yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Başta 127
kadın örgütü olmak üzere günlerdir Türkiye'nin dört bir yanında
direnen, anlayışa karşı mücadele veren emekçi
kadınlarımızı selamlıyorum, mücadeleleri
davamızdır.
Tecavüze uğramış bir kız
çocuğu hâkimlerin ve polislerin kendisine inanmadığını
ve dalga geçtiğini ifade ederken şöyle devam ediyor sözlerine: Hâkim
amca, bir daha bana bağırma! 15 yaşında 38 kilo bir
kızım, tecavüze nasıl karşı koyabilirdim? Bir daha
mahkemenize gelmeyeceğim. Sizi adalet ve vicdanınızla baş
başa bırakıyorum. Bugünkü çürümüşlüğü bu mağdur
çocuklardan daha iyi kim anlatabilir? Bir çocuğu bu satırları
yazmaya mecbur eden, 8 tecavüzcüye beraat veren hâkimin körelen vicdanı
mıdır, yoksa hâkime bu cesareti veren siyasete teslim olmuş
adalet anlayışı mıdır?
Bakın, bir yılda adliyeye
taşınan cinsel istismar vaka sayısı 17 bin iken, her ay en
az 650 çocuk cinsel istismara uğruyorken, geçtiğimiz yıl 32
binden fazla çocuk gelin evliliği gerçekleşmişken
yaklaşık bir haftadır biz bu önergeyi
tartışıyoruz. Bizim için bu önerge yok hükmündedir.
Değerli vekiller, küçük yaşta yapılan
evliliklerin suç olduğunu, cinsel istismarın her hâlükârda suç olduğunu
hepimiz biliyoruz. Adli vaka hâline dönüşmedikçe bu vakaların
sessizce kapatıldığını da biliyoruz. Bu konu
Muhalefet istismar ediyor. denilerek geçiştirilemez.
Ülkemizde çocukları değil egemen sistemi
koruyan bir anlayış var. Çocuklarımız nesneleştirilirken
aile bütünlüğü denilerek hem kadına hem çocuğa yönelik
şiddet meşrulaştırılıyor. İstismara
uğradığı için ya da istemediği hâlde evlendirilen ve
oyuncak bebekle oynayacak çağdayken anne olmaya zorlanan
kızlarımızın feryatlarını duyuyor musunuz? Aslında
görevimiz çocuk tanımları arasındaki farkı kaldırmak
ve yasal evlilik yaşını 18e çekmekken, aksine, resmî nikâhtan
önce yapılan dinî nikâhı suç olmaktan çıkartan kararla çocuk
evliliklerinin önü açılıyor. Bizler çocuklarımızın
masum dünyasını siyasetin oyun alanına çevirdiğimiz gün
insanlığımız kaybeder, insanlık kaybeder. Biliyoruz ki
Türkiye Büyük Millet Meclisi dünyada çocuklarına bayram armağan eden
ilk ve tek Parlamentodur. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün de dediği
gibi: Vatanı korumak çocukları korumakla başlar. Gelin,
çocuklarımızı koruyalım. Bu önergenin komisyona çekilmesi
yeterli değildir, tümden geri çekilerek Gazi Meclise bu
utancı yaşatmayalım.
Bakın, 13 yaşında tecavüze
uğrayan, nikahsız yaşamaya zorlanan, daha sonra kayınpederi
tarafından, başka erkekle konuşuyor diye öldürülen minik Hilali
anımsayın ya da evlendirildiğinde 12, çocuk
doğurduğunda 13, öldürüldüğünde 14 yaşında olan
Kaderi hatırlayın. Türkiyenin bu acı gerçeklerini
çoğaltırsanız bugün, kaderleri Kaderle aynı olan yeni
Kaderler, Hilaller ve adını bilmediğimiz nice çocuklar
yaratırsınız.
Değerli vekiller, şu sorulara cevap
bekliyor kamuoyu: Adanada evde uyurken kaçırılarak tecavüze
uğrayan 4 yaşındaki kız çocuğunun
rızasının nasıl alınacağını; tecavüz edilen
zihinsel engelli çocuklarımızı evlendirmek için engeli yoktur
raporunun hangi doktorların vereceğini ya da İstanbulda 6
yaşındaki kuzenine tecavüz ederek öldüren 14 yaşındaki
çocuğa ağır tahrik indiriminin uygulanıp
uygulanmayacağını? Çorumda 13 yaşında 2 kız
çocuğuna tecavüz eden 48 yaşındaki imam çocuklardan hangisiyle
evlendirilecek? Ya da Balıkesirde 17 erkeğin tecavüzüne uğrayan
çocuğumuz tecavüzcülerden hangisiyle evlendirilecek? Ya, tecavüzcüler
evliyse ne olacak? Boşan da gel. mi denilecek? Olmadı, tecavüze
uğrayanlar kuma mı olacak? Karamanda, Gergerde tecavüze
uğrayan 75 erkek çocuk için ne yapılacak? Siirtte 15
yaşında öz kardeşine tecavüz eden zanlı kardeşiyle mi
evlendirilecek yani ensest yasal hâle mi gelecek? Babası tarafından
tecavüze uğrayan çocuklar ne olacak, onlar da babalarıyla mı
evlendirilecek?
Değerli vekiller, Tecavüz
karşısında çocuk bağırmayı öğrensin. demek,
Bir kereden bir şey olmaz. demek, Görmedim, duymadım, bilmiyorum.
demek susmak demektir. Tecavüzlerin affını değerlerimiz kabul
etmez, halkımız kabul etmez, bu yük halkımıza
ağır gelir.
Bakın, bu gördüğünüz biraz önceki gelinlik
koca bir erkek bedeninin elbisesiyle yan yana tutulduğunda,
hatırlayın, okul bahçesinde, oyun bahçesinde olması gereken
küçücük bedenleri şu gördüğünüz o koca takım elbisenin
yanında sapkın bedenlere teslim ediyorsunuz. Siz oyun
çağındaki çocukların oyununu bozuyorsunuz, siz kuzuyu kurda
teslim ediyorsunuz. Oyun bitti Ayşe, oyun bitti Fatma, oyun bitti Hacer,
oyun bitti Elif, oyun bitti yavrularımız!
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, uzman
jandarmaların sorunları hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili İzzet Ulvi Yöntere aittir.
Buyurun Sayın Yönter. (MHP sıralarından
alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin, uzman
jandarmaların sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kahraman uzman
jandarmalarımızın sorunları üzerine gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Vatanın doğusundan batısına Türk
Bayrağının dalgalandığı en ücra karakollarda zor
şartlar altında Türk milletinin can ve mal güvenliğini
sağlamak için yaralanıp gazi olan, bu vatan için seve seve can verip
şehit olan uzman jandarmalarımızın geçmişi 1931li
yıllara kadar dayanmaktadır. Uzman jandarmalarımız 1988
yılında 3466 sayılı Kanuna tabi olarak tekrar Jandarma
Genel Komutanlığı bünyesinde istihdam edilmeye
başlanmıştır. Uzman jandarmalarımız hâlen
çeşitli kademelerde komutanlık yapmakta ve 2013 yılı
itibarıyla astsubay kadro ve görev yerlerinde görevlendirilmektedir.
(Gürültüler)
Sayın Başkanım, çok önemli bir konu
fakat gürültüden ne ben konuşabiliyorum ne de muhataplarımız,
değerli milletvekillerimiz dinleyebiliyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum; bakın, hatip kürsüde, lütfen saygıyla dinleyelim.
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) Uzman
jandarmalarımız çok önemli bir konu sayın milletvekilleri.
Bizler için uzman jandarmalar, kahraman güvenlik görevlileri, Mehmetçik
şehit oluyor; güvenliğimizi koruyor, vatanımızı
bekliyor. İstirham ederim, konu önemli.
Uzman jandarmalarımız, başta,
eğitim ve öğretimlerine denk gelen derece ve kademe üzerinden emekli
olmak istemektedir. Mesleğe giriş şartları lise
olmasına rağmen tahsil seviyelerinin altında bir seviyeden,
ortaokul mezunu olarak emekli edilen tek devlet memuru uzman
jandarmalardır. Şu an emeklileriyle beraber 30 bin uzman
jandarmanın 25 bine yakını fakülte ve yüksekokul mezunudur ancak
uzman jandarmalar 10 tane üniversite dahi bitirse ortaokul mezunu
sayılarak emekli edilmektedir. Emekli olan uzman
jandarmalarımızın aldıkları emekli maaşı
açlık sınırının altındadır. Birçok fakülte
ve yüksekokul mezunu uzman jandarma özlük haklarının
yıllardır verilmemesi nedeniyle yüce Meclisin kapısını
aşındırmakta -ki haklı yere, haklı olarak- diğer
kurumlara geçiş için âdeta çırpınmaktadır. Mecburi hizmet
süresi olan on yılını doldurmuş, mesleğinin
baharında, en verimli çağında neden personel istifa etmenin
yolunu arar? Bu adaletsizliğe Hükûmet yıllardır neden sessiz
kalıyor? Subay ve astsubaylar için Meclisten geçen kanunlar uzman
jandarmalar söz konusu olduğunda neden bekletiliyor? Subay ve astsubayların
harp okulu veya astsubay meslek yüksekokulunda geçen askerî eğitim
süreleri fiilî hizmet sürelerinden sayıldığı hâlde uzman
jandarmaların nasıptan önceki bir yıllık askerî eğitim
süreleri fiilî hizmet süresinden sayılmamaktadır. Bu konuda büyük bir
mağduriyet vardır, büyük bir talep vardır.
Dolayısıyla, diğer Türk Silahlı Kuvvetleri personelleri
arasında uzman jandarmalar aleyhine bir eşitsizlik
doğmaktadır. Bu eşitsizliğin giderilmesi yüce Meclisin en
büyük görevleri arasında görülmelidir. Uzman jandarmaların
astsubaylığa geçebilmeleri kanundaki yaş tahdidi nedeniyle
sınırlandırılmaktadır. Emniyet personelinde bir üst
statüye geçirilme yaşı 45 iken uzman jandarmaların bir üst
statüye geçirilme yaşı maalesef 28dir. Bu durum büyük bir
eşitsizlik ve adaletsizliktir. Bu konunun da bir an önce çözülmesi ve
burada hepimizin ortak iradesiyle yasalaştırılması en büyük
ihtiyaçlar arasındadır.
Değerli milletvekilleri, uzman
jandarmalarımız kimseden sadaka, fitre beklemiyor. Tamamı yoksul
aile, bu milletin öz evlatları olan ve kefeni üniforması olan bu
kahramanlarımızın suçu rütbesi olmamasıdır. Uzman
jandarmalar sadece haklarını istemektedir. TSKnın kahraman
üyeleri uzman jandarmalarımızın yıllardır Meclisimize
taşıdığı sorunlarının çözümü amacıyla
gerekli yasal düzenlemelere iktidar ve muhalefet partilerinin ortaklaşa
destek vermeleri ve beklentileri karşılamaları acil bir
ihtiyaçtır. Bu maksatla, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 15 Kasım itibarıyla kanun
teklifimizi arz etmiş bulunmaktayız.
Sözlerime son verirken, hem milletimizin birlik ve
beraberliği hem de vatanımızın bütünlüğü için canla
başla görev yapan asker, polis ve korucularımızı
Cenab-ı Allah korusun, kollasın, muzaffer eylesin. Bu uğurda
canını feda eden bütün şehitlerimizin mekânı cennet olsun,
ruhları şad olsun.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, erken
yaştaki evliliklerle ilgili olarak Malatya Milletvekili Öznur Çalka
aittir.
Buyurun Sayın Çalık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın, erken
yaştaki evliliklere ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekillerimiz; bütün yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
On beş yıllık AK PARTİ
iktidarları boyunca çok önemli reformlar yaptık, çok önemli
adımlar, çok önemli hamleler yaptık. Sağlıkta, ekonomide,
eğitimde atmış olduğumuz bütün adımları,
ulaşımda yaptığımız bütün adımları
reform niteliğinde tanımlayabiliriz. Bu yapmış
olduğumuz çalışmaların yanı sıra özellikle siyasi
istikrarı, ekonomik istikrarı sağlarken demokratik
istikrarı da sağlamak için elimizden gelen bütün gayreti sarf ettik.
Bu çalışmalarımızı yaparken gözettiğimiz en
önemli hadise kadınlarımızı, kız
çocuklarımızı, bebeklerimizi korumak, kollamaktır.
Onların hakları için mücadele etmek için çok önemli yasal
düzenlemeler çıkarmak bizim en önemli görevlerimiz arasındaydı.
3 Kasım 2002 tarihinden, iktidara geldiğimiz günden bugüne kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok önemli yasal düzenlemeler yaptık. Bu
yasal düzenlemeler içerisinde, yapmış olduğumuz
çalışmalarla birlikte, en önemli yapılan işlerden bir
tanesi Meclisimizde Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunu
kurmak oldu. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Meclisimizde ilk kez kuruldu. Doksan yıllık cumhuriyetimizde ilk kez,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir komisyon
kuruldu, bu Komisyonun adı Erken Yaştaki Evlilikleri İnceleme
Komisyonuydu. Erken Yaştaki Evlilikleri İnceleme Komisyonu Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında ilk kez resmî olarak
tanınıyordu ve bu tanınmayı yapan, teklifi veren AK
PARTİ milletvekilleriydi. Erken yaştaki evlilikleri incelemek,
sorunlarını tespit etmek ve çözüm önerilerini bulmak için de çok önemli
mücadeleler verdik ve partimizin kurulduğu andan itibaren cümlemizin
öznesi olan insan ve kadın, bizim yapmış olduğumuz
çalışmaların en temel noktasıydı. Erken yaştaki
evliliklerin öncelikle sebeplerini belirledik. Sebeplerimiz içerisinde
sosyoekonomik sebepler vardı, eğitimsizlik vardı, töre
vardı, namus vardı; bunlarla birlikte toplumsal baskılar
vardı ve hukuki düzenlemelerde eksiklikler vardı. Bunlar için çok
önemli çalışmalar yaptık.
Sosyoekonomik gelişmişlik seviyesini
yükseltip sofradan bir tabak eksilsin diye evlendirilen kız
çocuklarının önüne geçmek için çok önemli ekonomik düzenlemeler ve
tedbirler aldık. Bu tedbirleri alırken, değerli arkadaşlar,
şartlı nakit transferlerinden şartlı sağlık
transferlerine, kadınların istihdama katılması ve iş
gücünü artırmaya kadar yapmış olduğumuz ekonomik
iyileştirmeler ve kişi başına düşen millî gelir
seviyesinin yukarıya çıkarılması erken evliliklerin
sosyoekonomik sebeplerini ortadan kaldırmak için atılan çok önemli
adımlardı.
Eğitimsizlik çok ciddi manada bir sorundu ve
Komisyonumuzun raporlarında, özellikle Hükûmete tavsiyelerimizde
eğitim seviyemizin zorunlu eğitim kısmını on iki
yıla çıkarmak önerilerimiz içerisindeydi ve on iki yıla
çıkardığımız önerimiz kız çocuklarının
okullaşma oranını yüzde 99a, okula devamı yüzde 98e kadar
çıkardı ve bunları yaparken geleneksel evliliklerin önüne
geçebilmek için de töre saikiyle işlenen cinayetleri
artırıcı sebep kabul ettik ve cezaları artırdık.
Türk Ceza Kanununda yapmış olduğumuz değişikliklerle
8 yıldan 15 yıla olan hapis cezasını 16 yıla ve
müebbet hapse kadar çıkardık. Erken yaştaki evliliklerin
tamamına karşıyız. Medeni Kanuna göre evlilik
yaşı 17dir. Evlilik, 16 yaşında hâkim kararı ve aile
onayıyla yapılırken, biz erken yaştaki bütün evlilikleri
önlemek için, toplumsal farkındalıkları yaratmak için kamu
spotları yaptık. Sayın Cumhurbaşkanımız
başta olmak üzere, Başbakanımız, bakanlarımız,
milletvekillerimiz, medya mensuplarımız toplumsal
farkındalığı yaratmak için çok önemli çalışmalar
yaptılar.
Bilsinler ki, tecavüz dâhil, cinsel istismar dâhil,
onun önünde duracak en önemli grup, Mecliste grubu bulunan parti AK
PARTİdir ve sonuna kadar bununla mücadele etmeye devam edecektir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Hiç kimse 3
yaşındaki bebek üzerinden, 5 yaşındaki bebek üzerinden, 9
yaşındaki bebek üzerinden siyaset yapmaya kalkmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Bunlar gerçek; yalan değil, gerçek bunlar ama.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Erken yaştaki evlilikleri
8,2den 5,2ye düşüren partinin adı AK PARTİdir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Allaha emanet olun diyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Çalık.
Şimdi gündeme geçmeden önce 15 sayın
milletvekiline, sisteme giren ilk 15 milletvekiline İç Tüzük 60
gereği bir dakika süreyle söz vereceğim.
İlk söz Sayın Karaburuna ait.
Bennur Hanım, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Bennur Karaburunun, AK PARTİ
hükûmetleri döneminde cinsel istismarı ve tecavüzü
meşrulaştıracak hiçbir adım
atılmadığına, aksine tecavüzü engellemek adına
cezaların artırıldığına ilişkin açıklaması
BENNUR KARABURUN (Bursa) Teşekkür ediyorum.
Erken yaşta evliliklerde babanın hapsiyle
yaşanan mağduriyetin giderilmesine yönelik yapılan bu
çalışma muhalefet tarafından ağır eleştiriler
almıştır. AK PARTİ hükûmetleri döneminde, isnat
edildiği gibi cinsel istismarı ve tecavüzü
meşrulaştıracak hiçbir adım
atılmamıştır. Aksine, tecavüzü engellemek adına
cezalar artırılmıştır. Hatta daha önce Komisyonda
tecavüzcülerin hadım edilmesi teklifimize Kişinin vücut
bütünlüğü bozulamaz. diyen CHP zihniyeti, bugün bizlere Tecavüz
meşrulaştırılamaz. naraları atmakta.
Tasarıdan bu konu çıkarılıp
Adalet Komisyonuna gönderilmiştir. Muhalefetin de katkı yapması
durumunda konu tekrar değerlendirilecektir. Mağdur olan aileler
dertlerini önce muhalefete, daha sonra ise topluma iyi anlatarak desteklerini
artırmalıdırlar.
Genel Kurulu sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, AKP döneminde,
çalışanların sendikalaşmasının önüne engeller
çıkarıldığına ve taşeronlaşma, işçi
istihdam büroları gibi uygulamalarla örgütlü hareket etmelerin
engellendiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde 11 milyon sigortalı çalışan
var. Kayıt dışıyla çalışanların
sayısı 14 milyona erişiyor. Sendikalı olabilenlerin
sayısı ise yüzde 10 civarında. Sendikalı işçilerden
700 bin kadarı, ne yazık ki grevli toplu sözleşme haklarına
sahip.
İş cinayetlerinde Avrupa 1incisi, dünya
3üncüsü olan ülkemizde, çalışanların örgütlenme,
sendikalaşma haklarının önündeki engeller
kaldırılmalıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü
(ILO) normlarına uygun, çağdaş bir sendikalar yasası
ihtiyaçtır.
Kocaelinin Kandıra ilçesinde metal iş
kolunda, Derincede liman iş kolunda, Mersinde nakliyat iş kolunda
sendikalaşan işçiler işten atılmış, milletvekili
arkadaşlarımızla ziyaret ettik. Mersinde aynı işveren,
Avrupada iş yerlerinde sendika varken ülkemizde sendikalaştı
diye işçileri işten atıyor. AKP döneminde,
çalışanların sendikalaşmasının önüne engeller
çıkarılmış, taşeronlaşma, işçi istihdam
büroları gibi uygulamalarla örgütlü hareket etmeleri engellenmiştir.
BAŞKAN Sayın Tezcan
3.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, 22 Kasım
Dünya Diş Hekimliği Gününe ilişkin açıklaması
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ülkemizde 22 Kasım Dünya Diş
Hekimliği Günü, içinde bulunduğumuz hafta ise Ağız Diş
Sağlığı Haftası olarak kutlanmaktadır.
Sağlık sistemimizin vazgeçilmez bir parçası olan tüm diş
hekimlerimizin ve milletvekili olan diş hekimlerimizin Dünya Diş
Hekimliği Gününü kutluyorum.
Ağız ve diş
sağlığı, bireyin vücut sağlığını
doğrudan etkilemektedir. Ağız ve diş
sağlığı korunmadığında birçok
hastalığı beraberinde getirmektedir. AK PARTİ hükûmetleri
olarak, tüm sağlık konularında olduğu gibi, ağız
ve diş sağlığıyla ilgili hastalıklarda da
tedaviden çok koruyucu önlemlere ağırlık verecek
çalışmalar yürütüyoruz. Ülkemizde ve Mersinimizde birçok
ağız ve diş sağlığı merkezini
vatandaşlarımızın hizmetine sunduk ve sunmaya da devam
ediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Zeybek
4.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, Samsunun ilçelerinde
AKPli belediye başkanlarının çoğunun FETÖyle ilişkilerinin
olması göz önünde bulundurulmazken bugün Atakum Belediyesinde
çalışan 2 kişinin görevden alınmalarının
doğru olmadığına ilişkin açıklaması
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Başkan, 15
Temmuzda güya darbe girişiminde bulunuldu. Olağanüstü Hal Yasası,
kanun hükmünde kararnameler hazırlandı. Bugün de 677 sayılı
Kanun maddesine göre Samsunun Atakum Belediyesinde Bayram Çelik ve Şenol
Katkat diye iki arkadaşımız, belediye çalışanı
görevinden alındı. Bu arkadaşlarımız
yıllardır ne FETÖyle ne sağla ne de radikal hiçbir şeyle
ilişkisi olmayan insanlardır ama bu insanların sol görüşlü
olması, ideolojik olarak Cumhuriyet Halk Partili olması
FETÖ
olması gibi bir adlandırılmayla görevden alınmalarını
doğru bulmuyoruz.
Biz Samsunun tüm ilçelerinde AKPli belediye
başkanlarının çoğunluğunun FETÖcü olduğunu,
bunların yıllardır FETÖyle ilişkiler içerisinde
olduklarını, ekonomik yardımlar yaptıklarını,
siyasal, ekonomik ve sosyal yardımlaşma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL ZEYBEK (Samsun)
içinde
bulunduklarını biliyoruz. Bunlar göz önünde bulundurulmazken bu
arkadaşlarımızın bugün görevden alınmasını
doğru bulmuyoruz. Görevinizi doğru yapmıyorsunuz diyoruz
Hükûmete.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdiş
5.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin,
Ispartanın Uluborlu ilçesinde İbrahim Etem Erbil Rehabilitasyon
Merkezinde kalan 18 yaşındaki zihinsel ve fiziksel özürlü bir genç
kıza tecavüz edildiğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına.
Isparta ili Uluborlu İbrahim Etem Erbil
Rehabilitasyon Merkezinde kalan 18 yaşındaki zihinsel ve fiziksel
özürlü bir genç kızımıza on gün önce bölge halkından bir
esnaf kurum içerisinde tecavüz etmiş. Bu nasıl bir rezalettir! Sizin
korumanızda ve himayenizde bulunan bir kişi bina içerisinde
nasıl tecavüze uğrar? Herhangi bir kişi elini kolunu sallayarak
nasıl içeriye girebiliyor?
Hükûmet mensuplarına sesleniyorum: Eğer
bir miktar vicdanınız kaldıysa bu konuda soruşturma
açmışsınızdır diye düşünüyorum. Eğer
açmamışsanız sizi buradan bir kere daha kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, tecavüz
suçlularını koruyan önergenin tüm toplumda büyük bir utanca yol
açtığına, önergenin geri çekilmesini sağlayanları
kutladığına ve Sabiha Gökçen Havalimanının
Malezyalılara satıldığına ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Uygarlık tarihi boyunca insanı diğer
canlılardan ayıran en önemli özelliğin düşünce olduğu
söylenmiştir. Bu doğru olmakla birlikte insanı diğer
canlılardan ayıran en önemli diğer bir özellik de utanma
duygusudur. İnsan utanılacak bir şey yapmaktan
kaçınır, utanarak insanlığını korur.
Geçen hafta Genel Kurula sunulan tecavüz
suçlularını koruyan önerge tüm toplumumuzda büyük bir utanca ve
infiale yol açmıştır. Önergenin geri çekilmesini sağlayan
tüm toplumumuzu, Cumhuriyet Halk Partisi il ve ilçe örgütlerini, kadın
kollarını, sivil toplum örgütlerini bu insanca direnişleri
karşısında kutluyorum, dünyayı güzellik kurtaracak diyorum.
Ancak bu arada sessiz sedasız Sabiha Gökçen Havalimanının da
Malezyalılara satıldığına, gündemi başka yere
götürüp gene ülkenin mallarının satıldığına da dikkat
çekmek istiyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
7.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmazın, Kocaeli
Çınarlı Cemevinde düzenlenen bir toplantıya katılan
bazı CHP, HDP milletvekilleri ile EMEP üyelerinin siyaset yaparak
mekânın kutsiyetine gölge düşürdüklerine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz günlerde Kocaeli Çınarlı
Cemevinde düzenlenen bir toplantıya katılan CHP, HDP milletvekilleri
ve EMEP üyeleri Alevi yurttaşlarımızın ibadet yeri olarak
telakki ettikleri bir mekânı çocuk istismarını istismar
ettikleri gibi ucuz siyasetlerine alet etmişlerdir. Ülkemizin içinde
bulunduğu böylesine hassas bir dönemde
ayrıştırıcı ve cepheleştirici bir dille
Cumhurbaşkanımıza da hakaret ederek mekânın kutsiyetine
gölge düşürmüşlerdir. Cemevlerimiz siyaset yapma mekânı
değil, cem olma, bir olma, birlik olma mekânıdır. Diğer
Alevi derneklerimizin de tepkisini çeken bu yanlış uygulamaya sebep
olan siyasileri kınıyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Engin
8.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, Hükûmetin gece
yarısı önergesiyle çocuk istismarı gibi konuları
getirmesini kınadığına, halkın tepkileri sonucunda bu
önergenin Komisyona geri çekildiğine ve tepki gösteren tüm
vatandaşlar ile sivil toplum kuruluşlarına teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Bu
konuşmayı utanç içinde yapıyorum. Aynı utancı Ensar
Vakfındaki çocuklarımızın istismara
uğradıkları ortaya çıktıktan sonra araştırma
komisyonu kurulması için önerge verdiğimizde sırf muhalefetten
bir önerge geliyor diye AKP oylarıyla reddedildiği zaman
hissetmiştim. Halkımızdan gelen tepkiler sonrasında ertesi
gün Mecliste bu komisyon kurulabilmişti. Çocuklar ve kadınlara taciz,
tecavüz, istismar gibi kanayan yaramız olan konuları Meclise
Hükûmetin gece yarısı önergeleriyle, torba kanunlarla getirmesini
kınıyorum. Halkımızın tepkisiyle, bugün Meclise
binlerce kadının gelmesiyle, 1 milyonu aşkın imzanın
toplanmasıyla birkaç saat önce önerge Komisyona geri çekildi. Böyle bir
konuda Meclise, bize oylatma utancı yaşatmaya çalışan
Hükûmeti kınıyorum.
Elini vicdanına koyarak tepki gösteren bütün
vatandaşlarımızı, duyarlı
vatandaşlarımızı, sivil toplum
kuruluşlarımızı buradan selamlıyorum, yürekten
teşekkür etmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Bakan...
9.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın, fiziken, ruhen,
hukuken çocuk olanın rızasını aramanın çocuk
istismarcısına af demek olduğuna ve bu düzenlemenin tamamen geri
çekilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Cumhuriyeti olarak
bizim de imzaladığımız Çocuk Hakları Sözleşmesi,
uluslararası planda üzerinde mutabakata varılmış ve
üzerinde pazarlık yapılması mümkün olmayan hükümler
içermektedir; nerede doğduklarına, kim olduklarına,
cinsiyetlerine, dinlerine bakılmaksızın çocuk
haklarını tanımlamakta ve çocuk istismar ve sömürüsünü
insanlığın ortak sorumluluğu olarak belirtmektedir.
Şimdi soruyorum: Fiziken, ruhen, hukuken çocuk
olanın rızasını aramak çocuk tecavüzcüsüne,
istismarcısına af değil midir? Tecavüze uğrayan çocuğu
tecavüzcüsüyle evlendirmek o çocuklara ömür boyu tecavüz cezası vermek
değil midir?
Bu yasayı komisyona geri çekmek yetmez, bu yasa
tamamen geri çekilmelidir.
BAŞKAN Sayın Akın...
10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
bakanları, Siirt Şirvanda meydana gelen maden faciasında
işverenleri peşinen aklayan açıklamalardan kaçınmaya ve
sorumlu davranmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Siirtte meydana gelen
maden faciasında 10 madencimiz hâlâ enkaz altındayken orada inceleme
yapan muhterem bakanlar işletmeyi aklama yarışına
giriştiler. Madende ölümleri fıtrata bağlayanlar, şimdi de
yetkililerin ve uzmanların incelemelerinin sonuçlarını
beklemeden facianın nedeni konusunda ahkâm kesip duruyorlar. Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı yağış nedeniyle meydana gelen
doğal afeti kazanın nedeni olarak gösterirken, Sağlık
Bakanı Ben bir ihmal göremedim. diyor. Dün gece de Zonguldakta bir
madende meydana gelen göçükte maalesef bir madencimiz daha hayatını
kaybetti.
Herkes çok iyi biliyor ki, maden kazalarının
temel nedeni aşırı kâr hırsı ile AKP iktidarı
döneminde alabildiğince yaygınlaşan taşeronlaşma ve
alınmayan iş güvenliği önlemleridir.
Sayın bakanları, işverenleri
peşinen aklayan açıklamalardan kaçınmaya ve sorumlu davranmaya
davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Erkek...
11.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin,
Başbakanın cinsel istismar suçlarıyla ilgili sarf ettiği
bazı ifadelere ilişkin açıklaması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; özellikle şunu sormak istiyorum: Tecavüz
nedir? Çocuklara yönelik tecavüz eylemi nitelikli bir cinsel istismardır
ve bizim kanunumuz 15 yaşını tamamlamamış çocuklara
yönelik her türlü cinsel davranışı -ki bunun içerisinde tecavüz
de vardır- cinsel istismar olarak kabul eder ve bu yaştaki, bu
gruptaki çocukların rızası hiçbir zaman aranmaz, kanun da buna
değer atfetmez ama bizzat Sayın Başbakanın milletin gözünün
içine baka baka yalan söylemesi gerçekten çok üzüntü verici.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Bizim
Başbakanımız hiçbir zaman yalan söylememiştir, söylemez,
iftira atmayın. Ancak size yakışır yalan söylemek.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Eğer birilerini
korumak istiyorsanız ve bu ülkenin güzel çocuklarını pedofili
sapkınlarına kurban etmek istiyorsanız buna asla müsaade
etmeyeceğiz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ancak size
yakışır; CHPnin zihniyeti devam ediyor.
BAŞKAN Sayın Özdemir
12.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, AKP
iktidarlarının ülkenin giderek artan temel yapısal sorunlarına
çözüm üretme noktasında başarısızlıklarının
ortada olduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doların artmasına
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Efendim,
karşılıklı
Lütfen sayın milletvekilleri
Sayın Özdemir, buyurun.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doların artmasına neden olan siyasi ve
ekonomik sorunlara odaklanmak gerekirken, iflaslar ilan edilirken,
fabrikaların kapısına kilit vurulurken, siftah yapamayan
esnafın feryadını duymak ve nefes almalarını
sağlamak gerekirken, terör ve güvenlik endişesini,
kaygısını gidermek gerekirken, gençleri ve kadınları
işsizlik sarmalından kurtarmak gerekirken iktidar partisi AKP,
birilerini kurtarmak için yine bir gece yarısı önergesiyle çocuklara
cinsel istismarı hukukileştirme ve onlara af getirmenin
telaşı içindedir. Bu durum gösteriyor ki ülkemizin ve
halkımızın giderek artan, derinleşen temel yapısal
sorunlarına çözüm üretme noktasında AKP zihniyeti ve AKP
iktidarlarının yönetme beceresi yoktur,
başarısızlıkları ortadadır.
BAŞKAN Sayın Köseoğlu
13.- Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun,
muhalefet partilerinin, çocuk istismarıyla ilgili önerge konusunu
bağlamından uzaklaştırıp tamamen demagojik söylemlerle
saptıran bir anlayış içinde olduklarına ilişkin
açıklaması
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bugün burada -isterdim ki- toplumsal zemini ve
uzlaşıyı yakalamak adına geri çekilen bir önergede
muhalefet partilerinin teşekkürünü ve tebriklerini beklerdik
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Çok yazık!
Çok yazık!
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
ama
açıkçası, maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek
olan bir anlayışla yola çıkan muhalefet partileri, her şeyi
istismar etme noktasında mahir oldukları gibi bu konuyu da istismar
noktasında bir zirveye ulaşmışlardır. Konuyu
bağlamından uzak, tamamen demagojik söylemlerle saptıran bir anlayışla
yola çıkan Cumhuriyet Halk Partisinin özellikle bugünkü söylemlerini
hayretle, şaşkınlıkla ve üzüntüyle dinlemekteyiz.
Ben dört gündür tartışılan bu konu
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin bir tane teklif ve önerisini duymuş
değilim. Yani, toplumun kanayan bir yarası olan erken evlilikler
noktasında sorun algısı ortadayken
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) 18
yaşın altındaki çocuklar evlenmesin, çocuklara tecavüz
edilmesin; tek önerimiz budur.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) -
bu soruna
çözüm üretme noktasında en küçük bir teklifleri dahi olmayan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) -
bir
anlayışın, sorunu çözmek anlamında yola çıkan bir
zihniyete bu şekildeki müdahalesini kabul etmiyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
14.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Edirnenin
Keşan ilçesinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfı tarafından ihtiyaç sahiplerine dağıtılan
kömürlerin üzerinde Parayla satılamaz. ibaresi bulunmasına
rağmen çuvalının 5 liraya satıldığına
ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Edirnemizin Keşan ilçesinde Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından her
kış öncesi olduğu gibi bu yıl da ihtiyaç sahiplerine
dağıtılan kömürlerin üzerinde Parayla satılamaz. ibaresi
bulunmasına rağmen çuvalının 5 liraya satılması,
kömürlerin dağıtımında gerekli hassasiyetin
gösterilmediğini gözler önüne sermektedir.
Devlet tarafından, maddi durumu iyi olmayan
ailelere ısınma yardımı olarak dağıtılan
kömürler ilçenin orta yerinde nasıl satılabilmektedir? Bu kömürü
kimler satmaktadır? Kömür dağıtımında gerekli
kriterler nelerdir? Bu kurumun dağıttığı kömürlere
gerekli denetimler yapılmakta mıdır?
Elbette ki sosyal devlet
anlayışının gereği olarak devlet yardıma muhtaç
vatandaşın ihtiyaçlarını en etkin şekilde
karşılamalıdır. Maalesef AKPnin on dört yıldır
yaptığı ve yapmaya devam ettiği şey, sosyal devlet
anlayışının bir gereği değil, göz boyamanın
ta kendisidir.
BAŞKAN Sayın Emir
15.- Ankara Milletvekili Murat Emirin, kadın örgütlerini ve
Cumhuriyet Halk Partili kadınları gösterdikleri dayanışma
için tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de öncelikle, kadın örgütlerimize ve
Cumhuriyet Halk Partili kadınlara, bugün ve son bir haftadır
gösterdikleri dayanışma için teşekkür ediyorum.
Kadınlarımız, bu gerici ve ilkel
yasaya karşı koyarak, çocuklarımızı tecavüzcülerin eline
teslim etmeyeceklerini bir kez daha ortaya koymuş oldular. Bir kez daha
bütün kadınlarımızı dayanışmaları için
tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
16.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, AKP
iktidarının, çocuk istismarcılarını aklayan önergeyle
hukuku, çocuk ve insan haklarını
tanımadığını ilan ettiğine ilişkin
açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
AKP iktidarı 17 Kasım gecesi ortaya
attığı çocuk istismarcılarını aklayan önergeyle
bir utanca imza atarak, hukuku, çocuk ve insan haklarını
tanımadığını ilan etti.
Mağduriyet kisvesi altında çocuk
istismarcılarını aklamaya çalışanlara, rıza
yaşını 12ye düşürerek istismarcılara çanak tutanlara
buradan seslenmek istiyorum: Elinize sahip olamadığınız
için yıllarca çaldınız, 17-25 Aralıkta tüm
hırsızlıklarınız ortaya dökülünce bir yasa
çıkardınız, kendinizi akladığınızı
sandınız; dilinize sahip olamadığınız için, bu
ülkenin acılı annelerini meydanlarda yuhalattınız,
şimdi de tecavüzcüleri aklamaya çalışıyorsunuz. Ama
şunu iyi bilin ki bu ülkenin kadınları bugün size nasıl
geri adım attırdıysa yarın da size bu yasayı iptal
ettirecek.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay, sisteme girmişsiniz.
İki dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt Şirvanda
meydana gelen maden faciasında hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine, göçük altında hâlen 10 işçinin
bulunduğuna, maden kazalarının iş ve işçi
güvenliği ile işçi sağlığındaki
noksanlıkların bir neticesi olduğuna, maden kazalarını
önlemenin en önemli aşamasının caydırıcı adli
soruşturmalar olduğuna ve 22 Kasım Dünya Diş Hekimliği
Gününe ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Geçtiğimiz hafta cuma günü Siirtin Şirvan
ilçesine bağlı Maden köyündeki bir bakır madeninde heyelan
olmuş ve göçük meydana gelmiştir. Şu ana kadar 6 işçimizin
cansız bedenine ulaşılmıştır. Göçük altında
hâlen 10 işçinin olduğu söylenmektedir. Hayatını kaybeden
işçilerimize Allahtan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine
sabır diliyorum. Göçük altındaki kardeşlerimizin de sevdiklerine
sağ salim ulaşabilmelerini temenni ediyorum. Bu elim hadiseden iki
hafta önce de aynı maden sahasında meydana gelen bir kazada 1
işçi daha hayatını kaybetmişti. Görüldüğü üzere, bu
kazalardan ders alınmamış, ihmaller devam etmiş ve maden
sahası 6 işçimize daha mezar olmuştur. Maden kazaları,
alınmayan tedbirlerin, iş ve işçi güvenliğindeki ve
işçi sağlığındaki noksanlıkların bir
neticesidir.
13 Mayıs 2014 Soma faciasının
üzerinden iki yıldan fazla bir zaman geçti ancak maden
kazalarının önlenmesi için ne yapıldı dersek cevabı
maalesef kocaman bir hiçtir. Soma maden kazasını araştırma
raporu dahi Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmemiştir.
Maden kazalarını önlemenin en önemli ve
ilk aşaması caydırıcı adli soruşturmalardır.
Şirvandaki felaketin de adli soruşturma sürecinin bir an önce
tamamlanarak bütün sorumluların adalet önüne çıkarılması
gerekmektedir.
Bugün aynı zamanda Dünya Diş
Hekimliği Günüdür. Ülkemizde 8.683ü Bakanlık bünyesinde olmak
üzere, 24.800 diş hekimi, yaklaşık 10 bin de diş teknikeri,
teknisyeni ve diş klinik yardımcısı görev yapmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen bir dakikada tamamlayalım
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ağız ve diş
sağlığının her bir kademesinde görev yapanlar
yoğun bir çalışma temposu içindedir. Geçtiğimiz yıl,
Bakanlık bağlı kurum ve kuruluşlarında 25 milyon 800
bin poliklinik, 5 milyon 308 bin diş çekimi, 1 milyon 970 bin kanal
tedavisi ve 7 milyon 556 dolgu işlemi gerçekleştirilmiş ve 404
bin cerrahi müdahale yapılmıştır. Özellikle, Bakanlık
bünyesindeki başta diş hekimleri olmak üzere, tüm ağız ve
diş sağlığı çalışanları yoğun
çalışma ve emeklerinin karşılığını
alamamaktadır.
Bu vesileyle, tüm diş hekimlerinin Diş
Hekimleri Gününü, tüm ağız ve diş sağlığı
çalışanlarının da haftasını kutluyor, kendilerine
sağlıklı, huzurlu ve başarılı bir
çalışma hayatı dilerken sorunlarının da bir an evvel
çözülmesini bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
Sayın Buldan, size de iki dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
18.- İstanbul Milletvekili Pervin Buldanın, Meclis
Başkanının talimatıyla bu hafta Genel Kurulu kendisinin
yerine TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının yöneteceğinin
tebliğ edildiğine ve kayyum olarak Meclisi yönettiğine, Meclis
Başkanının Genel Kurulu idare tarzıyla ilgili de bir
uyarı yazısı gönderdiğine ve bunların siyasi kararlar
olduğuna, bir partinin 2 eş başkanı ile 10 milletvekilinin
tutuklu olmasıyla ilgili hiçbir açıklama
yapılmamasının tarihe kara bir leke olarak geçeceğine
ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yalnız, iki dakika bana yetmeyecek sanırım,
sürem bittikten sonra -rica ediyorum- süremi uzatmanızı talep
ediyorum Sayın Başkan.
Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği gibi, bugün, aslında, Genel Kurulu ben
yönetecektim. Ancak, dün akşam bana Genel Sekreterlikten bir memur
aracılığıyla Meclis Başkanının bir
talimatı telefonla ulaştı ve bana iletilen talimatla bu hafta
22, 23, 24 Kasım tarihlerinde Genel Kurulu sizin yöneteceğiniz
tebliğ edildi. Benim cep telefonum Sayın Meclis Başkanında
olmasına rağmen kendisi beni aramadı, Genel Sekreterlikte bir
memur aracılığıyla bana bu görüşünü iletti ve
yazı sabahleyin elime ulaştı. Yazıyı ben olduğu
gibi okumak istiyorum:
Partinizin Diyarbakırda
yaptığı ve sizin de hazır bulunduğunuz
açıklamada, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasi çalışmalara
milletvekilleri olarak katılmayacağınızı kamuoyuna
duyurmuştunuz. Gerek bu konu gerekse idare tarzınız hususunda
TBMM Başkanlığı olarak tarafınıza geçen hafta
iletilen yazıya karşı herhangi bir beyanınız
olmamış bulunmaktadır. Genel Kurul
çalışmalarının akamete uğramaması için Genel
Kurul nöbet çizelgesinde değişikliğe gitmek zarureti hasıl
olmuştur. 22, 23, 24 Kasım 2016 haftasında Meclis Başkan
Vekili Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın Genel Kurulu
yönetmek üzere görevlendirilmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Gerek bu konu ve gerekse idare tarzınız hususunda
diyor Sayın
Başkan. Benim idare tarzımla ilgili üç gün önce bana ayrı bir
yazı geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
PERVİN BULDAN (İstanbul) - Bu yazıda
da bir sene önce Sayın İdris Balukenin talebi üzerine Genel Kurula
ara vermem; ikinci bir gerekçe, Kürtçe bir kelime kullanmam; üçüncü bir
gerekçe, Şırnak ve Hakkârinin ilçe yapılmasıyla ilgili
görüş beyan etmem yani bunlardan kaynaklı Sayın Meclis
Başkanı bana bir uyarı yazısı gönderdi.
Bunu buradan bir açıklığa
kavuşturmak gerekiyor Sayın Başkan. Elbette ki bir Meclis
Başkan Vekili olarak zaman zaman siz de Sayın Ayşe Nur
Bahçekapılı da Sayın Akif Hamzaçebi de birçok konuda görüş
beyan edebiliyorsunuz ve ben inanıyorum ki bu konuda sizlere herhangi bir
uyarı yazısı gelmemiştir. Tam anlamıyla siyasi bir
kararla, nasıl ki başta eş başkanlarımız olmak
üzere milletvekillerimizin tutuklanmasına siyasi bir kararla karar verildi
ve arkadaşlarımız tutuklandıysa dün akşam benimle
ilgili alınan bu karar da siyasi bir karardır Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Ben, özellikle
Sayın Meclis Başkanına şunu belirtmek isterim: Her gün
millî iradeyi ağzından eksik etmeyen bir Meclis
Başkanının, bugün, bu darbe yönetimini tercih etmesi utanç
vericidir. Bugün, bu koltuğa, oraya siz bir kayyum olarak
atandınız Sayın Aydın. Biz, artık kayyumların
sadece belediyelerde değil, dün akşam itibarıyla Meclis Genel
Kurulunda da uygulanması gerektiğine tanıklık ediyoruz ve
bugün bu koltukta sizin bu görevi kabul etmemenizi beklerdim Sayın
Başkan ancak siz Meclis Başkanının talimatı üzerine bu
görevi kabul ettiniz ve benim yerime kayyum olarak o koltukta oturmaya devam
ediyorsunuz, Meclisi yönetmeye devam ediyorsunuz. Açıkçası, bu
uygulamanın çok utanç verici bir uygulama olduğunu, zaten bugün
burada Türkiye tarihi açısından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
PERVİN BULDAN (İstanbul) Sayın
Başkan, açar mısınız lütfen?
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Buldan.
PERVİN BULDAN (İstanbul) -
Parlamento
tarihi açısından da utanç verici bir manzarayla karşı
karşıyayız. Bir partinin 2 eş başkanı, 10
milletvekili şu anda siyasi bir kararla tutuklanmış
bulunmaktadırlar ve bu konuda Meclis rolünü oynamamıştır
Sayın Başkan; bu konuda hiçbiriniz gerekli açıklamaları
yapmadınız, kendi mevkidaşlarınızla ilgili,
meslektaşlarınızla ilgili herhangi bir beyanda
bulunmadınız. Ben bunun da tarihe kara bir leke olarak
geçeceğini özellikle belirtmek istiyorum ve kamuoyunu bu konuda
bilgilendirmek istedim.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Buldan, teşekkür
ediyorum.
Tabii, haksız bir şekilde kayyum olarak
nitelemenizi kabul etmediğimi özellikle ifade etmek istiyorum. (HDP
sıralarından gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Neresi haksız?
BAŞKAN Arkadaşlar, dinledik sonuna
kadar, lütfen, istirham ediyorum
Sayın Buldan gerekeni söyledi.
Birincisi bu.
İkincisi: İç Tüzükün 15inci maddesinin
ikinci fıkrasına bakmanızı özellikle arzu ediyorum:
Başkanvekillerinin hangi birleşim veya oturumları
yöneteceklerine Başkan karar verir. Dolayısıyla, çok açık
ve net bir hüküm var burada ve biz başkan vekilleri olarak -hangi başkan
vekili olursa olsun, hangi gruba ait olursa olsun- Başkan adına bu
işleri yönetiyoruz, Başkan adına Meclisi yönetiyoruz; vekâlet
görevini üstlendiğimiz için; kendi adımıza değil,
dolayısıyla, kendi irademizle, kendi tasarrufumuzla değil ve
bunu tamamen Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun bir şekilde
yürütmek hepimizin görevidir.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Şimdiye
kadar herhangi bir uygulama yapılmamış Sayın Aydın.
BAŞKAN - Zaman zaman kendi aramızda da bu
tasarrufları yapıyoruz, zaman zaman kendi aramızda da
değişiklikler yapıyoruz
PERVİN BULDAN (İstanbul) Elbette ki
yapıyoruz, doğru.
BAŞKAN
ve şu bir gerçek ki nöbet
listesi yapılmıştı, doğru
PERVİN BULDAN (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Ancak Halkların Demokratik
Partisi Grubu sözcülerinin, Meclis faaliyetlerine yönelik olarak ifadeleri
durdurduklarını...
PERVİN BULDAN (İstanbul) Evet.
BAŞKAN
hatta geçen hafta da önceki hafta da
bu Meclis faaliyetlerine katılmadıklarına hepimiz şehadet
ettik.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Şimdi, Genel Kurulun
çalışmasına bir gün kalmış ve siz nöbetçisiniz
normalde
PERVİN BULDAN (İstanbul) Evet.
BAŞKAN
ve siz zaten yönetemeyeceğinizi
ya da bir şekilde yöneteceğinizi de belirtmediğiniz gibi,
Sayın Başkanın 18 Kasım tarihi itibarıyla size yazdığı
ve ivedilikle Meclis çalışmalarına katılıp
katılmaması yolunda istediği cevabı da vermediniz. Ve bir
gün kalmış.
Dolayısıyla, Meclis
çalışmalarının akamete uğramaması
noktasında, Sayın Başkan İç Tüzükteki bu hükme uyarak
nöbette bir değişiklik yapıyor. Sizi burada görevlendirme
değil, kasım ayının son haftası,
Çalışacağız, katılacağız. demeniz üzerine
bir sonraki hafta sizi görevlendirecek. Burada, kalkıp, bu haksız
ithamlar, özellikle kayyum olarak değerlendirmeniz -ki Meclis
Başkanı kendisi rahatsız- ve sizinle ikili görüşmemizde de
Keşke Meclis Başkanıyla da bir görüşseniz. dememize
rağmen, siz de hiç görüşmediniz, kendisi de hastanede yatıyor
PERVİN BULDAN (İstanbul) Bugün
telefonuma cevap vermedi.
BAŞKAN
böyle bir diyalog da sağlanmadı.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Telefonuma
cevap vermiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Sizden istediği yazıya,
çalışıp çalışmama noktasındaki
PERVİN BULDAN (İstanbul) Mikrofonumu
açar mısınız Sayın Başkan.
BAŞKAN İkili diyalog yapmayalım,
gerekirse cevap hakkı vereceğim Sayın Buldan ve buna da cevap
vermemeniz noktasında bir gün kalmış ve Meclis
çalışmalarının bu anlamda akamete uğramaması,
beni de görevlendirmiş olabilirdi, bir başka Başkan Vekilini de
görevlendirmiş olabilirdi ve sizi de bir sonraki haftaya, aynı
şekilde, madem çalışmaya başladınız,
görevlendirmeye devam ediyor. Ne Başkanımıza ne de bizlere böyle
bir haksızlık yapmamanızı istirham ediyorum, el çektirme
gibi bir şey yok, başka da bir husus yok
PERVİN BULDAN (İstanbul) Evet.
Buna zaten hakkı yok Sayın Başkan.
Beni görevden alma hakkına sahip değildir Sayın Başkan.
BAŞKAN
ama Meclis Başkanı zaman
zaman hepimize bu tür gerekli ikazları yapıyor.
Onun dışında da Meclisin
yapabileceği
Özellikle dokunulmazlıklar noktası da burada
görüşüldü, bütün bu karar Meclisten çıktı tüm vekillerle ilgili,
154 milletvekiline ilişkin. Bundan sonraki süreç de yargının
süreci. Bununla ilgili olarak da Meclis Başkanını ya da bir
şekilde bizleri itham etmeniz doğru değildir diye
düşünüyorum.
Lütfen bu işi daha çok sürdürmeyelim. Bu konuyu
ikili de müzakere ederiz. Tabii ki bir Başkan Vekilinin istemesi hâlinde
çalışmasını biz de arzu ederdik ama bu noktadaki talebiniz
Başkanlığa iletilmediği için geçici bir şekilde böyle
bir tasarruf da kullandı ve bu tasarruf da tamamen İç Tüzüke
dayanarak yapmış olduğu bir tasarruf.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (İstanbul) Sayın
Başkan, iki dakika açar mısınız lütfen mikrofonumu.
BAŞKAN Lütfen -ben bir dakika daha bir süre
vereyim size- tamamlayalım Sayın Buldan.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Sayın
Başkan, şimdi, Meclis Başkanı telefonuma cevap vermedi.
Özellikle bunun altını çizmek istiyorum. Kendisiyle iletişim
kurmakta zorluk yaşıyoruz. Ancak, şunu belirtmek istiyorum: Biz
partimizin kararı doğrultusunda her iki olasılığı
da değerlendirerek hareket ettik. Arkadaşlarımız
kararlarını bugün açıklayacaklardı ve bu kamuoyuna
yansıdı zaten. Gelme durumunda zaten ben gelip Meclisi yönetecektim.
BAŞKAN Peki, bugün gelmeme durumunda ne
olacaktı?
PERVİN BULDAN (İstanbul) Gelmeme
konusunda da yine ben görüşümü belirtmiştim, sizinle de
paylaşmıştım, Ayşe Nur Hanımla da
paylaşmıştım. Yine çıkıp o koltukta, o makamda beş
dakika, on dakika bir açıklama yapıp ayrılacağımı
beyan edecektim Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Olur mu?
Yakışır mı böyle bir şey? Meclis Başkanlık
kürsüsü nutuk atma yeri değil ki, görev yapma yeridir.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Beş dakika
konuşup ayrılacakmış! Ne güzel! Ayıp ya!
PERVİN BULDAN (İstanbul)
Dolayısıyla, Sayın Meclis Başkanının da bu
konudan haberi vardı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İkinci
olasılık, orada nutuk atacaktı. Olur mu öyle şey?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ne güzel karar
almış!
PERVİN BULDAN (İstanbul) Ancak, dün
akşam bunu bana kendisi iletmeyip bir memur
aracılığıyla iletmesi
Gerçekten bu tarzın, bu
yöntemin doğru olmadığını özellikle belirtmek
istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Buldan.
Sayın Demirel, size de iki dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
19.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Siirt
Şirvanda meydana gelen maden faciasında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, AKP ve saray rejiminin
Halkların Demokratik Partisini fiilî kapatma girişiminde
bulunduğuna, partilerinin eş başkanları ile
milletvekillerinin bulundukları her yerde görevlerini ve mücadelelerini
yürüteceklerine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Geçen
hafta Siirt Şirvanda göçük altında kalan ve yaşamını
yitirenlere Allahtan rahmet diliyorum ve ailelerine, halkımıza
başsağlığı diliyorum. Emekçinin, işçinin, bu
kadar ihmalin olduğu bir durum karşısında
yaşamını yitirmesini asla kabul etmiyoruz.
HDP, dünyadaki en yüksek seçim barajı olan
yüzde 10luk seçim barajını yıkan, Türkiyedeki tüm
halkların, tüm inançların, ezilenlerin, sömürülenlerin,
dışlananların, ayrımcılığa
uğrayanların yani aslında bu ülkenin çokluğunu ve
çoğunluğunu temsil edenlerin tek muhalefet partisidir. AKP ve
sarayın rejimi, dünya tarihinde sadece Hitlerde, Frankonun,
Mussolininin rejiminde görülmüş bir darbeyle 4 Kasımda Eş Genel
Başkanlarımız Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş,
Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken ile birlikte
milletvekillerimizden Selma Irmak, Nursel Aydoğan, Leyla Birlik, Gülser
Yıldırım, Ferhat Encu, Abdullah Zeydan ve Nihat
Akdoğanı rehin alarak partimizi fiilî kapatma girişiminde
bulunmuştur.
Bu yeni darbe rejimi, aslında, ülkemizde
yaşayan halklara düşman hukukunu reva görmektedir;
varlığını, baskı, zulüm ve savaş
politikalarına bağlamıştır. 4 Kasım darbesiyle de
demokrasi tarihinin utanç sayfalarına bir yenisi eklenmiştir.
Dolayısıyla, sizin bu politikalarınızı reddediyoruz ve
kabul etmiyoruz. Halkların geleceğini çalan, rant, yolsuzluk,
hırsızlığın yanında ölüm, gözyaşı ve
kan dışında hiçbir şey vaat etmeyen bu çürümüş
sisteminize direnmeye devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen bir dakikada.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Kendi
kişisel çıkarlarınız için ülkenin geleceğini rehin
almanıza izin vermedik; bu yüzünüzü, kirli politikalarınızı
kabul etmedik ve bunu değiştirmeye de ant içtik. İşte,
bunun için partimize, halkımıza saldırdınız.
Sandıkta, sokakta, Meclis kürsüsünde, yaşamın hiçbir
alanında bizi yenemediğiniz için eş
başkanlarımızı, grup başkan vekilimizi ve
milletvekillerimizi siyasi bir kararla rehin tutarak
iktidarınızı devam ettirmeye çalışıyorsunuz.
HDPnin çok kısa bir süre Genel Kurulda
olmamasını nasıl da fırsatçılığa çevirdiniz,
gördük. Yine emek düşmanı, kadın düşmanı, toplum
düşmanı yasa tasarılarını nasıl yangından
mal kaçırırcasına geçirmeye
çalıştığınızı biz ve halkımız
görmüş olduk. Bizler, işçilerin, emekçilerin, öğrencilerin,
erkeklerin, kadınların, çocukların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
...gençlerin, her türlü egemenliğe karşı olanların,
aslında, Mecliste yer almamız gerektiğini nasıl ifade
ettiklerini görmüş olduk ve biz sizin bu politikalarınızı
asla kabul etmeyeceğiz.
Partimizin eş başkanları,
milletvekillerimiz bulundukları her yerde görevlerini ve mücadelelerini
yürüteceklerdir diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Gök, buyurun.
Size de iki dakika süre veriyorum.
20.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Siirt Şirvan ve
Zonguldakta hayatını kaybeden madencilere Allahtan rahmet
dilediğine, Meclis Başkanına geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna, sırası geldiği hâlde bir Meclis Başkan
Vekiline görev verilmemesini şık bulmadığına, grup
toplantısında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının
konuşmasını kesenler hakkında derhâl soruşturma
başlatılmasını beklediklerine ve kadınların bugün
tüm Türkiyede kadının örgütlü gücünü gösterdiğine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, Siirt
Şirvan ve Zonguldakta hayatını kaybeden madenci emekçi
kardeşlerimizin hepsine Allahtan rahmet diliyorum.
Rahatsızlandığını
duyduğumuz ve hastanede olan Sayın Meclis Başkanına da
geçmiş olsun dileklerimizi iletiriz, en kısa zamanda kendisini de
ziyaret ederiz.
Sayın Başkan, Meclisin yönetiminde
yazılı kurallar olduğu gibi yazılı olmayan nezaket ve
teamül kuralları da vardır. Bu bakımdan, bir dakikalık bir
telefon görüşmesiyle hallolunacak bir konunun, grup başkan
vekilleriyle yapılacak görüşmelerde ya da Meclis başkan
vekillerinin kendi aralarında yapılacakları görüşmelerle
çözülecek bir konunun bugün bir sorun olarak ortaya konması Meclis
Başkanının son derece yakışık almayan bir
uygulamasıdır. Bu nedenle, zarafete, nezakete ve teamüllere uygun
davranmak en başta Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir ve sırası
geldiği hâlde bir Meclis başkan vekiline görev verdirilmemesi
başka bir gerekçeyle de açıklanamaz. Bu davranışı
şık bulmadığımızı ve Meclis
Başkanının bu uygulamasını üzülerek karşıladığımızı
ifade etmek isterim.
Ayrıca, bugün Meclis grubumuzda, Genel
Başkanımızın konuşması sırasında
kürsüdeki mikrofonların ses tellerinin kesildiğini, Meclis
Televizyonunun yayın yapmadığını üzülerek gördük. Ne
oluyor Sayın Başkan? O salonu dolduran yüzlerce, binlerce
kadından kim, niçin korktu? Kim kesti o kabloları? Niçin Meclis
yayını durduruldu? Bunu biliyor musunuz? Bunun sorumluları
hakkında derhâl bir işlem başlatılmasını talep
ediyoruz. Ana muhalefetin, Cumhuriyet Halk Partisinin ya da başka
muhalefet partilerinin böylesine ucuz yöntemlerle sesini keseceklerini
zannedenler halkın yükselen tepkisi karşısında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın Gök,
buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara)
muhalefetin sesinin ucuz
yöntemlerle kesileceğini zannedenler bilmelidir ki halkın artan ve
yükselen sesi karşısında, kimse o gücün
karşısında duramaz. Bugün kadınlarımız tüm
Türkiyede, Ankarada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kadının
örgütlü gücünü bir kez daha göstermiştir. Kadının örgütlü gücü
karşısında iktidarın dahi dayanma şansı yoktur.
Bu nedenle, özellikle Genel
Başkanımızın konuşmasını kesen Meclis TV ve
konuşması sırasında mikrofonun kablolarını
kesenler hakkında derhâl soruşturma
başlatılmasını, partimize, grubumuza bilgi verilmesini ve
bu konuda acil önlemler alınarak soruşturmanın bir an önce
tarafımıza iletilmesini bekliyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Cumhuriyet Halk Partisi grup toplantısı
esnasında bir yayın kesikliğini ben de fark ettim, anında
ilgili arkadaşlarla da görüştüm. Hatta bu konuyu Danışma
Kurulunda Sayın Özgür Özelle de konuştuk. Bunun teknik bir
arızadan olduğunu, çalışmadan dolayı kabloların
kesik olduğunu ancak
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) O saate denk
gelmiş değil mi Sayın Başkan!
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar.
Muhalefetin sesini kısma olarak
adlandırmayalım.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Şu anda
bile kısıyorsunuz.
BAŞKAN - Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi,
Halkların Demokratik Partisi gruplarından sonra hemen sizin
grubunuzun başlamasıyla birlikte oldu, onu fark ettim. Onunla ilgili
hemen ilk etapta derinlemesine bir soruşturma yapılması
gerektiğini
Sizinle aynı düşünceyi paylaşıyorum;
bunun sebebinin soruşturulması ve bu konuda sizin de
bilgilendirilmeniz gerekiyor. Ama biter bitmez grup konuşmasının
tamamının yine Meclis Televizyonunda yayınlanması
noktasında da bir ifademiz, bir düşüncemiz oldu. Yani olabilir, zaman
zaman buradaki sistemden de kaynaklanan hatalar olabiliyor. Tabii ki bunu
derinlemesine soruşturup size bu konuda geri dönüş yapacaktır
arkadaşlar.
Sayın Bostancı, buyurun.
21.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Siirt
Şirvanda ve Zonguldakta hayatını kaybeden madencilere
Allahtan rahmet dilediğine, CMUK Kanun Tasarısıyla ilgili
getirilen önergenin geri çekildiğine, bu konunun klişe hükümlere ve
istismara açık bir alan olduğuna, toplumsal dertleri bu tür
provokasyonlara kurban etmemek gerektiğine ve Cumhuriyet Halk Partisi grup
toplantısının yayınıyla ilgili yaşanan problem
konusunda Meclisin bir çalışma yaparak telafi edici tarzda bir
düzenlemenin gerçekleştirileceğini ümit ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Siirtte ve Zonguldakta maden kazaları
neticesinde hayatını kaybeden madencilerimize Allahtan rahmet
diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum. AK
PARTİ Hükûmeti orada yaraları sarmak için gereken her şeyi
yapacaktır. Olaylar incelenmektedir, hata ve ihmal söz konusuysa mutlaka
gereken yapılacaktır.
Öte yandan, burada CMKyla ilgili bizim
getirmiş olduğumuz bir önerge dolayısıyla fevkalade yanlış
yürüdüğünü düşündüğüm tartışmalar yapılıyor.
Esasen, her iktidarın görevi, toplumsal yaraları
iyileştirmektir, problemler varsa bunları çözmektir, bunları
yaparken toplumla bağlar kurmak, problemli insanları dinlemek ve
hukuken bunları uygun bir tarzda formüle etmektir. Esasen, önergenin bu
kasta yönelik olarak hazırlandığı ve bu kasta uygun bir
şekilde pratik bir değer kazanacağından bizim kuşkumuz
yok. Bu alan, cinsel alan, provokasyona, kışkırtmaya, klişe
hükümlere ve buradan birtakım istismarlar yapmaya açık bir
alandır. Toplumsal dertleri bu tür provokasyonlara kurban etmemek gerekir.
Önerge geri çekilmiştir. Her kimin bu konuya ilişkin yapıcı
tarzda bir teklifi neyse bunu dinlemeye ve almaya hazırız; bunu
geçmişte de söyledik, bugün de söylüyoruz, yarın da bu
çalışmalar yapılırken klişe hükümlerle eleştiriyi
değil, yapıcı bir tarzda bu toplumsal problemi çözmeye dönük
teklifler ne ise...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bostancı,
tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - ...bunları
almaya hazırız. Zaten Komisyon çalışırken Komisyonun
çalışma usulü çerçevesinde bunlar değerlendirilecektir.
Öte taraftan, bırakın muhalefetin sesini
kısmayı, onu daha iyi duymak isteriz. Levent Beye de geçmiş
olsun diyorum, kendisini tam da duyamadım, sesi
kısılmış. İnşallah kısa zamanda
sağlığına kavuşur ve ne dediğini daha iyi
anlarız ama muhalefetin sesini... Bir olaydan bahsetti, herhâlde kablolara
ilişkin bir problem yaşanmış, her neyse, Meclis tabii ki bu
çalışmayı yapacaktır ve bunu telafi edici tarzda da bir
düzenlemenin gerçekleştirileceğini ümit ediyoruz. Biz muhalefeti
dinlemek isteriz, duymak isteriz; kısmak asla bizim
yaklaşımımızda ve düşüncemizde söz konusu
değildir. Toplumun bütün kesimlerini dinlemek ve bu çerçevede, siyasi
kararları almak AK PARTİnin her zaman şiarı olmuştur,
yaklaşımımız budur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Gündeme geçiyoruz.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı
ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan ve 22 milletvekilinin,
cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin keyfî olarak başka
cezaevlerine nakledilmesinin nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/372)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin keyfî
olarak başka cezaevlerine nakledilmesinin nedenlerinin ve
sonuçlarının araştırılması ile mahpuslara yönelik
bu türden keyfî uygulamalara karşı önlemlerin alınması
amacıyla Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104üncü ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Bedia Özgökçe Ertan (Van)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu
Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik Özkan (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir
Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Son yıllarda hapishanelerde çok sayıda hak
ihlali haberleri gelmektedir. Sivil toplum örgütlerine göre bu ihlallerin en
yoğun yaşandığı alanlardan birisi de tutuklu ve
hükümlülerin keyfî olarak, bulundukları cezaevinden başka bir
cezaevine nakledilmesi, diğer bir deyişle, sürgün edilmesidir.
Keyfî nakillerden korunmayı da içeren tutuklu
ve hükümlülerin hakları, birçok insan hakları belgesinde
düzenlenmiştir. Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar
Sözleşmesinin Tutulanların Hakları
başlığını taşıyan 10uncu maddesi,
özgürlüğünden yoksun bırakılan herkesin insan onuruna uygun
muamele görmesi gerektiğini belirtir. Sözleşmeye göre, ceza infaz
sistemi, mahpusları iyileştirmeyi ve toplumsal
rehabilitasyonlarını sağlamayı amaçlamaktadır.
1955 yılında oluşturulan ancak
sözleşmenin kabulüyle birlikte, 1977 yılında son hâli verilen
Mahpusların Islahı İçin Asgari Standart Kurallarında,
mahpusların nakledilmesi için de bazı standartlar bulunmaktadır.
Örneğin, mahpuslara başka bir kuruma nakledildiğini
öğrenmeleri için yeterli zaman tanınmalı ve her mahpus için
başka bir kuruma nakledildiğini hemen ailesine bildirme hakkına
sahiptir.
Avrupa İşkencenin ve İnsanlık
Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin
Önlenmesi Komitesinin (CPT) belirlediği standartlara göre
mahpusların aileleri ve yakınlarıyla olan ilişkilerini
sürdürebilmeleri için gerekli önlemler alınmalıdır. Ayrıca,
yaşadığı yerlerden uzaktaki bir hapishaneye nakledilen
mahpusların aileleri ve avukatlarıyla iletişimleri kesintiye
uğrayacağından, bu tür nakil işlemlerinin psikolojik ve
fiziksel zararlar doğurabildiği belirtilmiştir.
Türkiyenin uymakla yükümlü olduğu bu
uluslararası düzenlemelere rağmen, cezaevleriyle ilgili raporlar
incelendiğinde en yoğun hak ihlali başlıklarından
birisinin zorunlu sevkler olduğu görülmektedir. Tutuklu ve hükümlü
hakları alanında çalışan örgütlere göre mahpuslar alelacele,
rızaları dışında ve yakınlarına haber
verilmeden diğer cezaevlerine nakledilmektedir. İnsan Hakları
Derneğinin basında çıkan haberler, şubelerinden gelen
bilgiler ve mahpuslar ile ailelerinin derneğe yaptığı
başvuruları dikkate alarak hazırladığı rapora
göre 2015 yılında 543 mahpus, bulundukları cezaevinden
başkasına istekleri dışında nakledilmiştir. Bu
sayının 2014te 268 olduğu hatırlandığında
keyfî nakillerin sayısında yüzde 100ün üzerinde bir artış
gözlemlenmektedir.
Mahpusların zorla nakledilmesi, hem aileler
için ekonomik problemler doğurmakta hem de aile ve avukatların
ziyaretleri seyrekleştiği için mahpusları
yalnızlaştırmaktadır. Nakledilenler arasında
davası sonuçlanmamış tutukluların yer alması, bu
kişilerin avukatlara erişimlerinin kısıtlanarak adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini göstermektedir.
Ayrıca sürgüne gönderilen mahpusların neredeyse hepsinin siyasi
tutuklu ve hükümlü olmaları hem Anayasanın kanun önünde
eşitliği düzenleyen 10uncu maddesine hem de 5275 sayılı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun infaz
kurallarının ayrımcılık yapılmaksızın
uygulanacağını belirten 2nci maddesine
aykırıdır.
Mahpusların keyfî nakledilmesiyle ilgili bir
diğer sorun, tutuklu ve hükümlülerin nakil sırasında kötü
muamele gördüklerini ifade etmeleridir. Bulundukları cezaevlerinden
ayrılırken nakil araçlarında ve nakledildikleri cezaevine
girerken personelin taciz, tehdit ve hakaretlerine uğradıklarına
dair şikâyetler gelmektedir. Bu durum, işkenceyi yasaklayan
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi sözleşmelerinin yanı
sıra 5275 sayılı Kanunun nakillerde alınacak tedbirleri
düzenleyen 58inci maddesini ihlal etmektedir.
Tutuklu ve hükümlülerin zorla ve keyfî olarak
nakledilmelerinin yol açtığı olumsuz etkiler yukarıda
özetlenmeye çalışılmıştır. Bu etkilerin
sağlıklı bir şekilde soruşturulması ve ortadan
kaldırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından irade gösterilerek bir Meclis araştırması
açılmasını talep ederiz.
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu ve 19 milletvekilinin,
Hatay ilinin turizm potansiyelinin ve yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/373)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hatay ilinin turizm potansiyelinin tespiti ve
yaşanan sorunların araştırılarak alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98'inci, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz. 12.01.2016
1) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3)Erhan Usta (Samsun)
4) Seyfettin Yılmaz (Adana)
5) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
6) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
7) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
8) Baki Şimşek (Mersin)
9) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
10) Mustafa Mit (Ankara)
11) Mustafa Kalaycı (Konya)
12) Kamil Aydın (Erzurum)
13) Arzu Erdem (İstanbul)
14) Deniz Depboylu (Aydın)
15) İsmail Ok (Balıkesir)
16) Mehmet Erdoğan (Muğla)
17) Nuri Okutan (Isparta)
18) Kadir Koçdemir (Bursa)
19) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
20) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
Gerekçe:
Hatay ili doğa, dağ, yayla, deniz, kültür
ve inanç turizmi gibi turistik potansiyellere sahip olmasına
karşın, turistik pazarlama stratejilerinin eksikliği nedeniyle
turizm pazarında yıllardır sektörden hak ettiği payı
alamamaktadır.
Türkiye'ye yılda yaklaşık 40 milyon
turist gelmekte, sektör ekonomiye yılda 40 milyar dolar civarında
kaynak yaratmaktadır. Ülke istihdamının da yüzde 9unu kapsayan
turizm sektörü hâlen 1 milyon 200 bin kişiye istihdam yaratmaktadır.
54 sektörle de direkt ilişkisi olan Türk turizmi, aileleriyle birlikte
yaklaşık 6 milyon kişinin geçim kaynağı olmakla
beraber ülkemizin lokomotif sektörü olmaya devam etmektedir.
Turizm, döviz kazandırıcı ve yeni
istihdam imkânları ortaya koyma bakımından önemli sektörlerden
birisidir. Turizm, gelişmekte olan birçok ülkede para ve mali
politikalarla desteklenmesi gereken en önemli sektör olarak
belirlenmiştir. Önceleri sadece ulusal kalkınma aracı olarak
kullanılan ve bu yönde desteklenen turizm sektörü artık yöresel,
bölgesel ve şehirsel kalkınmanın da destekleyicisi durumuna
gelmiştir.
Hatay, vergi gelirleri, üretim faaliyetleri, ortaya
koyduğu katma değer ve sağladığı istihdam
imkânları, ülke ekonomisine önemli katkılarına rağmen
yeterince tanıtılamamış, yaptığı
katkıların karşılığını
alamamıştır.
Hatay, sahip olduğu köklü tarihi,
bozulmamış doğal güzellikleri ve çok kültürlü
yapısıyla turizm açısından büyük bir arz potansiyeline
sahiptir. Ortadoğu'da Filistin-İsrail arasındaki anlaşmazlık
yarım asırdır devam ederken Hatay'da 3 büyük din ve çok sayıda
kültür binlerce yıl barış ve huzur içinde beraberce
yaşamakta ve yaşatılmaktadır. Bu bağlamda, Hatay
barış ve hoşgörünün merkezi konumundadır. Antakya'da
bulunan St. Pierre Kilisesi, dünyanın ilk kiliselerinden birisidir ve 1963
yılında hac merkezi ilan edilmiştir. Hristiyanlık tarihinde
önemli bir yere sahip olan Hatay, 4 büyük patriklik merkezinden biridir. Hatay
Arkeoloji Müzesi ise koleksiyon zenginliği açısından
dünyanın en büyük 2nci mozaik müzesidir.
Tarihî ve kültürel varlıkların
yanında Atik, Soğukoluk, Batıayaz yaylaları ve
Yenişehir Gölü turistik açıdan kullanılabilecek doğal
kaynaklardır. Hatay yöresi alternatif turizm ve turistik ürün
çeşitlendirmesi konularında diğer birçok turistik merkeze göre
avantajlı durumdadır. Çünkü, yöre, coğrafi yönden diğer
yerlere göre merkez dışında kalmış ve doğal
yapısı tahribata uğramamış durumdadır.
Şehirde fiziksel kaynakları
geliştirecek, turistlerin ilgisini çekecek ve şehir görüntüsünü
güzelleştirecek altyapı, konaklama, yeme-içme ve eğlence gibi
imkânlar ortaya konulmalı, var olan turistik mimari yapılar korunarak
şehrin pazarlanmasında doğrudan kullanılabilecek ürünler
olarak geliştirilmelidir.
Şehirlerin turistik destinasyon olarak
pazarlanmasında önemli rol oynayan bu yerel pazarlama ve tanıtım
birimleri henüz kurulamamıştır. Turizm
Bakanlığınca Hatay yöresine turizm amaçlı olarak
ayrılan kaynak miktarı da oldukça azdır.
Bu bağlamda, etkin bir şehir
pazarlaması için kamu, sivil toplum örgütleri ve özel sektörün her
bakımdan iş birliği yapmaları kaçınılmazdır.
Yurt içi ve dışında büyük tur operatörleriyle bağlantı
kurarak, yerli ve yabancı seyahat acenteleriyle iş birliği
sağlanmalıdır. Akdeniz kıyılarında düzenlenen
büyük çaptaki tur programlarına Hatay'ın da dâhil edilmesi
sağlanmalıdır. Yöreyi tanıtan broşür, resim gibi
tanıtım araçlarına önem verilmelidir. Yöreye gelen turistlerin
büyük çoğunluğu Ortadoğu kökenli olduğu için özellikle bu
gruplara yönelik Arapça ve İbranice basılmış broşürler
faydalı olacaktır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Hatay ilinin
turizm potansiyelinin tespiti ve yaşanan sorunların
araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılması gerekli
görülmektedir.
3.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu ve 19
milletvekilinin, yerel medya kuruluşlarının ve
çalışanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/374)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"Yerel medya kuruluşlarının ve
çalışanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi" amacıyla, aşağıda belirtilen
gerekçelerle Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
12/01/2016
1) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3) Erhan Usta (Samsun)
4) Seyfettin Yılmaz (Adana)
5) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
6) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
7) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
8) Baki Şimşek (Mersin)
9) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
10) Mustafa Mit (Ankara)
11) Mustafa Kalaycı (Konya)
12) Kamil Aydın (Erzurum)
13) Deniz Depboylu (Aydın)
14) Arzu Erdem (İstanbul)
15) İsmail Ok (Balıkesir)
16) Mehmet Erdoğan (Muğla)
17) Nuri Okutan (Isparta)
18) Kadir Koçdemir (Bursa)
19) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
20) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
Gerekçe:
Ülkemizde her geçen gün büyüyen ve
farklılaşan medya yani yazılı ve görsel basın sektörü,
düşünce ve ifade özgürlüğüyle birlikte demokrasimizin ve çok sesliliğimizin
lokomotifi durumuna gelmiştir. Bu sektörün önemli bir bileşeni de
yerel yayın yapan televizyon, radyo, gazete, dergi vb. medya
kuruluşları ile bu kuruluşlarda çalışan binlerce
insanımızdır.
Çok sesli ve özgür bir basının demokratik
sistemin korunması ve güçlendirilmesinde son derece önemli bir unsuru
teşkil ettiği düşünülürse günümüzde oldukça zor günler
geçirmekte olan yerel basın yayın kuruluşlarının
sorunlarının belirlenmesi ve bunlara bir an önce uygun çözümler
getirilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Yerel gazeteler, bir ülkenin demokrasisinin ne
ölçüde geliştiğiyle ilgili önemli ipuçları vermektedir.
Türkiye'de yerel basın bağlamında, Batı ile
kıyaslandığında ekonomik, teknik altyapı gibi başlıklarda
ciddi eksikliklerin olduğu aşikârdır. Özellikle, ekonomik
nedenler temelinde şekillenen yapının içerisinde, bu mecrada
çalışanların nitelik ve niceliklerinin dikkatle durulması
gereken konuların başında gelmektedir. Çünkü yerel basının
gelişim gösterememesinde çalışanların mesleki altyapıları
ve eğitim durumlarının çok belirleyici olduğu bir
gerçektir.
Ulusal ve uluslararası medya
kuruluşları insanların merak ettiği politik, ekonomik,
sosyal ve hatta magazinsel pek çok konuyu hızla sunabilmektedir. Ancak
yerelde yaşayan vatandaşlar için bulundukları coğrafyada
meydana gelen olay ve olgular ilgisini daha çok çekmekte ve kendilerini daha
çok ilgilendirmektedir. Bu noktada, yerelde yayın yapan gazeteler
vatandaşın sorunlarını dile getirmek açısından
önemli bir kitle iletişim aracıdır.
Türkiye'de yayınlanan yerel gazetelerin
yapısal özellikleri, teknik altyapısı, çalışan
sayısı, çalışanların niteliği ve vb. nedenlerle
kaliteli bir yayın ortaya koymaları bakımından ciddi sorunlarla
karşılaştıkları bilinmektedir. Gazete okuma
oranının düşük olması, halkın isteklerine cevap
verilememesi, yetersiz tirajlar, teknolojilerden akılcı bir biçimde
yararlanılamaması, niteliksiz işçi
çalıştırılması, çalışanların
eğitimine önem verilmemesi, satışı artırmak için
içerik iyileştirilmesi yerine magazin haberlerinden ve promosyon
kampanyalarından medet umulması, günümüzde yerel basının
gelişmesini, iyileşmesini engelleyen temel etkenlerdir.
Medya kuruluşlarında görev yapan
çalışanlar, toplumun çıkarlarını göz önünde
bulundurarak halkın doğru haber alma özgürlüğü yolunda hizmet
etmek gibi büyük bir görevi üstlenmişlerdir. Eskilerin deyimiyle,
gazeteciler, halkın gözü, kulağı ve sesidir. Demokrasinin
yerleşmesinde yazılı ve görsel basın
kuruluşlarının önemli katkıları vardır. Bir
milleti aydınlatma ve uyarmada, muhtaç olduğu fikrî gıdayı
vermede medya başlı başına bir kuvvet, bir okul ve bir
rehberdir.
Günümüzde bölgesel, il veya ilçeler bazında
haberler toplamak, yayına hazır hâle getirmek ve yayınlamak için
kurulmuş olan yüzlerce yerel medya kuruluşu ayakta kalmaya
çalışmakta ve önemli ekonomik sıkıntılarla mücadele
etmektedirler. Ekonomik sıkıntı içerisinde olan gazetelerin,
resmî ilanlardan yeterince pay alamamaları, ticari ilan ve reklam
yetersizliği, gazetenin ham maddesi olan kâğıdı temin etme
zorluğu, tiraj sorunu ve devletin yerel medya organlarını yeteri
kadar desteklememesi, eğitimli eleman eksikliği, teknolojik
yetersizlik, halkın yerel medyayı yeterince benimsememesi, haber
akışının ve sunumunun tatmin edici düzeyde olmaması
vb. gibi çok değişik konularda önemli sorunları
bulunmaktadır. Diğer yandan buralarda çalışan personelin de
çok ciddi sorunları bulunmaktadır. Yerel medya
mensuplarının büyük bir bölümü düşük ücretle
çalışmakta, maalesef bazılarının sosyal güvenceleri
bile bulunmamaktadır.
Yukarıda özetlenmeye çalışılan
gerekçelerle yerel medya kuruluşlarının ve
çalışanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasında yarar
görülmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler, gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Hükûmetin bir tezkeresi vardır,
okutuyorum:
B) Tezkereler
1.- Adalet Bakanlığının, 438 sıra
sayılı Kanun Tasarısının geçici 1inci maddesinin
İç Tüzükün 88inci maddesi uyarınca Komisyona geri verilmesine
ilişkin tezkeresi (3/860)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 1inci maddesinin TBMM
İçtüzüğünün 88inci maddesi uyarınca Komisyona geri verilmesini
arz ederim.
Bekir
Bozdağ
Adalet
Bakanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Bu şekilde 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 1inci maddesi Komisyona geri
çekilmiştir.
Söz konusu maddeye ilişkin Komisyon raporu
gelmesi durumunda gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmının 1inci
sırasında söz konusu rapor görüşülecektir.
Bu şekilde, bugünkü basılı gündemde
Oylaması Yapılacak İşler kısmından da söz
konusu tasarı çıkmıştır.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, bir dakikada lütfen.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, 438 sıra
sayılı Kanun Tasarısının geçici 1inci maddesiyle
ilgili önergenin af niteliği taşıdığına ve
yeterli oy çoğunluğu sağlanamadığından
reddedilmiş olduğunu düşündüğüne, bu nedenle
tasarının tümünün geri çekilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bu
gelen önergeyle geçtiğimiz haftadan beri kamuoyunda
tartışılan cinsel istismar yasası önergesi diye bilinen
maddenin geri çekildiğine dair Adalet Bakanının bir
yazısını okudunuz ve bizleri bilgilendirdiniz.
Sayın Başkan, bu, tabii, Meclis
İçtüzüğünün 88 ve 89uncu maddeleri önergelerin nasıl
çekileceğine, tekririmüzakere usullerinin nasıl olacağına
dair hükümler içerir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak geçtiğimiz hafta
kalınan noktada bu önergenin oylanmasında, af niteliği
taşıdığı için, yeterli çoğunluğa ulaşmadığından
dolayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Bu önergenin, geçtiğimiz
hafta yapılan oylamasında -af niteliği
taşıdığından dolayı- yeterli oyu
bulmamasını gerekçe göstererek reddedilmiş olduğunu
düşünüyoruz. Bu nedenle, Sayın Bakanın öncelikle
tasarının tümünü çekmesinin ve o şekilde bir değerlendirme
yapılması ihtiyacı içerisinde olunduğunu ifade etmek
istiyorum. Bu önerge reddedilmiştir, af niteliğindedir.
Anayasamızın 87 ve Meclis İçtüzüğümüzün 92nci maddeleri
uyarınca beşte 3 çoğunlukla geçmesi gereken bir maddedir.
Cumhuriyet Halk Partisinin bu görüşlerinin
kayıtlara girmesi açısından bu bilgilendirmeyi yapıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 438 sıra
sayılı Kanun Tasarısının geçici 1inci maddesinin
İç Tüzükün 88inci maddesi hükmü uyarınca Komisyona geri
verilemeyeceğine, İç Tüzükün 89uncu maddesinin uygulanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Adalet Bakanı imzasıyla,
Hükûmet, tasarının bu geçici 1nci maddesinin komisyona geri
verilmesi işlemini İç Tüzükün 88inci maddesine göre talep
etmektedir. Bu maddeye göre, esas komisyon veya Hükûmet, tasarının
tümünün ya da belirli maddelerinin komisyona çekilmesini talep edebilmektedir.
Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi içtihatları bakımından bir
sorunla karşı karşıyayız. 88inci maddenin ikinci
fıkrasının ilk cümlesi Bu istem görüşülmeksizin yerine
getirilir. demektedir. Buna göre komisyon bir karar verecek ve bu karar Genel
Kurulun kararı olmaksızın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
yerine getirilebilecek.
Madde hükmünün ikinci fıkrasında bir sorun
yok ancak bir şartla: Komisyonun veya Hükûmetin geri çekilme işlemi
henüz Genel Kurulda karar verilmemiş konulara ilişkin olabilir.
Tabii, Sayın Levent Gökün ifade ettiği
Anayasa değişikliğine ilişkin bir Anayasa hükmüne göre af
niteliğindeki gerekçesini parantez içine alarak ifade ediyorum: Genel
Kurulun kararlaştırmış olduğu bir maddenin Komisyon
tarafından geri çekilmesi ve görüşülmesi mümkün değildir çünkü
bu hâlde Komisyon, Genel Kurulun ötesinde ve üzerinde bir irade koymuş
olur. Oysa bu çatının yasamadaki nihai yetkili organı Genel
Kuruldur. Genel Kurul bu tasarının maddelerini kabul etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, konu
önemli olduğu için burada ifade etmemiz gerekir.
Genel Kurul bu tasarının bütün maddelerini
kabul etmiş ve bu arada, geçici 1inci madde de oylanmıştır
ve bunun kabul edildiği, Meclis Başkan Vekili tarafından da
ifade edilmiştir. Tasarının tümünün oylanması
aşamasına gelinmiş ancak bu aşamada Komisyon
tasarıyı geri istiyor. Bunun İç Tüzüke ve Meclis teamüllerine
aykırı olduğunu düşünüyorum. Genel Kurulun bir
kararını ancak yine Genel Kurulun kendisi tevdi edebilir. Bunun için
de yapabileceğimiz yöntem İç Tüzükün 89uncu maddesini
işletmektir. Bir Genel Kurul kararının İç Tüzükün 89uncu
maddesi dışında gözden geçirme ya da değiştirme
imkânı olmadığını düşünüyoruz. İç Tüzükün
89uncu maddesine baktığımızda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen, konunun
önemine binaen.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
açıkça görüleceği
üzere, tekririmüzakere yapılabilmesi için en önemli koşul,
tasarının tümünün oylamasının yapılmamış
olmasıdır. Burada oylamanın nihai oylama olup
olmadığı önemli bir veridir ve nihai oylama da
yapılmamıştır. İç Tüzük madde hükmüyle,
tasarının tümünde Genel Kurulun nihai kararını gösteren son
oylama işaret edilmektedir. Diğer bir ifadeyle, tasarının
son oylaması neticesinde tasarının kanunlaşarak ya da
reddedilerek Genel Kurul gündeminden çıkması işaret edilmektedir.
Eğer bir tasarı kanunlaşırsa ancak başka bir kanunla
değişiklik yapılabilir oysa bu tasarının
kanunlaşması veya reddedilmesi söz konusu değildir; kanun, Genel
Kurul gündemindeki yerini korumaktadır. İşte, bu nedenledir ki
438 sıra sayılı Tasarının geçici 1inci maddesinin
İç Tüzükün 89uncu maddesine göre verilecek bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan, son sözümü
BAŞKAN Tamamlayalım, lütfen
tamamlayalım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İç Tüzükün 89uncu
maddesine göre verilecek bir tekririmüzakere önergesiyle Genel Kurulda yeniden
görüşülebilmesinin yolu açıktır. İç Tüzük hükümlerinin
millî iradenin Genel Kurula yansıyacak şekilde yorumlanması ve içtihadın
bu doğrultuda oluşması gerekir.
Neticede, tasarının geçici 1inci
maddesinin tekririmüzakere önergesiyle yeniden görüşülmesinin ve bu yolla
maddenin geriye çekilmesinin önü açıktır; doğru olan da budur.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu geçici 1inci maddenin geri çekilmesi
gerektiğini başından beri söylüyoruz ve kamuoyunda da infial
uyandıran bir düzenlemeden vazgeçilme yönteminin de Genel Kurulun İç
Tüzük hükümleri çerçevesinde çalışması suretiyle
yapılmasını öneriyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Demirel, buyurun.
24.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, 438
sıra sayılı Kanun Tasarısının tamamen geri
çekilmesi ve Komisyonda tekrar ele alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Başkan, 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bütününü ele almak ve değerlendirmek
gerekiyor. Sadece verilen tezkereyle geçici maddenin geri çekilmesiyle bu sorun
ortadan kalkmıyor, aynı zamanda madde içerisinde yer alan 13üncü
maddede de çok ciddi bir sıkıntı söz konusu ve kadın
örgütlerinin ve bizlerin de ifade ettiği gibi, bu yasa maddesi de yine af
kapsamı içerisinde ele alınarak değerlendirilmek
zorundadır. O yüzden, bu sorun sadece eklenen bir maddenin geri çekilmesiyle
çözülebilecek bir sorun değildir. Biz tümünün, yani 438 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tamamen geri çekilmesini ve
kanun tasarısının tekrar, yeniden görüşmeye
açılması için de Komisyonda tekrar ele alınması
gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Bazı maddeler vardır ki
gerçekten önüne geçemeyeceğimiz sıkıntılar söz konusu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Siz de tamamlayın lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
Özellikle bazı maddelerdeki
Belki ayrıntılara tek tek girmeye
zamanımız yok ama şunu söyleyebiliriz ki 13üncü maddede
rıza yaşının 12ye indirilmesi de aynı zamanda af
kapsamında ele alınması gereken bir durumdur.
İkincisi: Evlilik olarak nitelendirilen ve yasa
olarak değerlendirilen bir durum da söz konusu. Bu nikâh meselesi ya da
evlilik durumunun eşler arasındaki eşitlik üzerinden
değerlendirilmesi Anayasada çok net olarak ifade edilmiştir. Oysa,
bu yasa tasarısında, istismara uğrayan ve bunu uygulayanlar
arasında bir eşitlik söz konusu değildir. Bu tamamen kabul
edilemeyecek bir yasa tasarısıdır. O yüzden, kadın
örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin, çocukların
Çocuk haklarına
ve İstanbul Sözleşmesine aykırı olan maddelerin yer
aldığını bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Ve burada bu
tasarının bir bütün olarak geri çekilmesi gerektiğini bir kez
daha ifade ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bostancı
25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Hükûmetin 438 sıra sayılı Kanun Tasarısının
geçici 1inci maddesinin İç Tüzükün 88inci maddesi uyarınca Komisyona
geri verilmesi talebinin hukuki çerçeve içerisinde olduğuna ve bu
düzenlemenin af niteliği taşıdığı
değerlendirmelerini doğru bulmadığına ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ 438
sıra sayılı Kanun Tasarısının geçici 1inci
maddesinin İç Tüzükün 88inci maddesi uyarınca Komisyona geri
verilmesini talep ediyor. Bu talep İç Tüzük 88de, burada zikredilen
hukuki çerçeve içerisinde son derece uygun bir taleptir ve muhakkak yerine
getirilecektir.
İç Tüzük 88 açıktır: Esas komisyon
veya Hükümet, tasarı veya teklifin tümünün, belli bir veya birkaç
maddesinin, komisyona geri verilmesini, bir defaya mahsus olmak üzere
isteyebilir. derken, tasarı veya teklifin Meclisteki görüşülme
sürecine ilişkin herhangi bir sınırlama koymamakta ve bu
çerçevede hükûmete böyle bir hak tanımaktadır, geriye
çağırma hakkı tanımaktadır. Eğer yasa koyucu,
İç Tüzükteki bu hükmü koyucu başka tür bir kasıt
düşünmüş olsaydı muhakkak bu sınırlamayı yapardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen siz de.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) İlgili 438
sıra sayılı Kanun Tasarısı Genel Kurulda perşembe
günü tekemmül etmiş vaziyette değildir. Meclis Başkan Vekili
Sayın Hamzaçebinin o günkü uygulaması 184 sayısının
aranması şeklinde olmuştur ve esasen bu uygulama doğrudur.
Bunun bir tür af niteliği taşıdığı ve bu
çerçevede 330 gerektirdiği değerlendirmelerini uygun bulmuyoruz. Daha
önce de Mecliste çeşitli kereler iktidarlar Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununa ve ceza hukukuna ilişkin değiştirmeler
yapmışlar ve bunlarda herhangi bir şekilde 330
aranmamıştır. Dolayısıyla, yapılan işlem
Meclisin müktesebatıyla da uygun bir işlemdir. Bu çerçevede
değerlendirilmesi gerekir.
Teşekkür ediyorum.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Başkanlığın, maddenin geri çekilmesi
işleminde Hükûmetin ya da Komisyonun talebiyle bağlı
olduğuna ve 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 1inci maddesi üzerinde verilen önergenin af
kapsamında değerlendirilmemesinin geçmiş uygulamalarla uyumlu
olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, komisyona
geri çekmeye ilişkin İç Tüzükün 88inci maddesinin lafzına
göre, Genel Kurulda kabul edilen bir maddenin komisyona geri
çekilmeyeceğine dair bir sınırlama bulunmamaktadır.
Yine, Genel Kurulun 6/11/1984 tarihli 21inci
Birleşiminde kanun teklifinin görüşmeleri sırasında kabul
edilen bir maddenin komisyona geri çekilmesine ilişkin bir
uygulamanın varlığı da görülmektedir. Bu istem, İç
Tüzükün 88inci maddesinde, görüşülmeksizin yerine getirilir. Ya esas
komisyon ya da hükûmet bu talepte bulunabiliyor. Kaldı ki geri çekilen
maddeye ilişkin hazırlanan komisyon raporu çerçevesinde ilgili madde
Genel Kurulda tekrar görüşülüp nihai olarak karara
bağlanacaktır. Yani izlenecek usulde, nihai aşamada Genel
Kurulun aldığı karar, yine Genel Kurul tarafından
alınacak kararla nihai olarak düzenlenmiş olacaktır. Kaldı
ki geri çekme işleminde Başkanlığımız, Hükûmetin
talebiyle ya da Komisyon isterse Komisyonun talebiyle bağlıdır.
Talep bir maddeye ilişkindir. Usulde bir hata yoktur.
Yine, 438 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 1inci maddesi üzerinde 17 Kasım 2016
tarihli 22nci Birleşimde verilen değişiklik önergesinin ve
ilgili maddenin oylaması sırasında söz konusu önergenin genel
veya özel af ihtiva ettiğinden bahisle oylamada çoğunluğun
gerektiğine dair herhangi bir itirazda bulunulmamıştı.
Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması ve
cezanın infazının ertelenmesine imkân veren bir düzenlemeyi
ihtiva eden önerge Başkanlığımızca da af
kapsamında görülmeyerek önergenin ve maddenin oylaması İç
Tüzükün 87nci maddesi kapsamında yapılmıştır. Bu işlemin
geçmiş uygulamalarla uyumlu olduğu da görülmektedir. Nitekim Genel
Kurulun henüz 9/11/2016 tarihli 18inci Birleşiminde ve 4/11/2004 tarihli
14üncü Birleşiminde ertelemeye ve şartlı salıvermeye
ilişkin maddelerin oylamalarında da nitelikli çoğunluk
aranmamıştır.
İfade edilen bu nedenlerle, geçici 1inci madde
üzerinde verilen ve kabul edilen önergeye ilişkin
Başkanlığımızca yapılabilecek bir işlem
bulunmamaktadır. Tekrar teşekkür ediyorum. Ve bu bağlamda da
ilgili madde Komisyona geri çekilmiştir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
tekrar edebilir misiniz hangi tarih, sayıyla 88e göre geçmişte bu
çekilme işlemi yapılmıştı?
BAŞKAN Genel Kurulun 6/11/1984 tarihli
21inci Birleşiminde.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Neyle ilgili mahiyeti?
BAŞKAN Şu anda onun detayı bende
yok, onu arkadaşlar çıkarsın gösterelim. Kaldı ki bu
noktada bu konunun daha çok müzakere edilmesi gerektiği, bu konunun
Komisyonda derinlemesine tartışılması gerektiği,
grupların genel yaklaşımının da bu yönde olduğu
çok açık ortadadır. Yani bunu şimdi bugün burada oturup
bitirmekten ziyade Komisyonda derinlemesine bir tezekküre de ihtiyaç
olduğu hepimiz tarafından ortaya konmuştur. Burada
Başkanlığımızın yapabileceği başka bir
işlem yoktur Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Genel Kurulda kabul
edilmiş bir maddenin, kabul edilme işleminden sonra; hadi 330 Anayasa
gerekçesini, af gerekçesini kabul etmediniz ama bu geçici 1inci madde Genel
Kurulda kabul edildiğine göre, Genel Kurulda kabul edilen bir maddenin
Hükûmetin veya Komisyonun talebiyle geri çekilmesi doğru bir işlem
olmamaktadır. Bunu 89uncu madde gereğince tekririmüzakereyle Hükûmet
veya Komisyon talep edecek ve ondan sonra bu madde çıkartılacak veya
Komisyona iadesi yapılacak. Ama bu görüşülmüş ve
oylanmış bir madde. Dolayısıyla,
yaptığınız işlem doğru değildir Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Akçay, bu konuda genel bir
eğilimi de az önce sizler de ifade ettiniz böyle derinlemesine bunun
tartışılması gerektiği yolunda. Artı, usul
ekonomisi açısından da -ki az önceki bir örneği de tekrar
gösterdim- böyle bir taleple Başkanlığımızın
bağlı olacağını ifade ettim. Yine 88inci maddede
Esas komisyon veya Hükümet, tasarı veya teklifin tümünün, belli bir veya
birkaç maddesinin, komisyona geri verilmesini, bir defaya mahsus olmak üzere
isteyebilir. diyor. Burada kabul edilen bir maddenin komisyona geri çekilemeyeceğine
dair de bir ifade yok. Hepimizin meramı ortak. Bu ortak meram
doğrultusunda da bunun Komisyona çekildiğini bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Elbette ortak ama bunu
doğru bir İç Tüzük hükmüyle yapmamız gerekiyor Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
Birleşime
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ara verin Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Gök, sizin söz talebiniz
var mı şu anda?
LEVENT GÖK (Ankara) Var efendim.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika süreyle size söz
veriyorum.
Sayın Demirel, sizin de var.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, af niteliğinde olan
bir önergenin Meclis üye tam sayısının beşte 3
çoğunluğuyla geçmesine dair pek çok Anayasa Mahkemesi kararı
olduğuna ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bütün
arzumuz, isteğimiz, yapılacak her uygulamanın İç
Tüzükümüze, Anayasamıza uygun olması. Bu aşamada, az önce
ifade ettiğim gibi, af niteliğinde olan bir önergenin Meclisin üye
tam sayısının beşte 3 çoğunluğuyla geçmesine dair
pek çok Anayasa Mahkemesi kararı var. Herkesin
hatırlayacağı gibi kamuoyunda Rahşan affı olarak
bilinen o af yasası da Şartla Salıverilmeye ve Bazı
Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun başlığını
taşımaktadır. Anayasa Mahkemesi, zamanın Cumhurbaşkanı
Sayın Ahmet Necdet Sezerin açmış olduğu dava üzerine
verdiği kararda, ismi öyle de olsa içerdiği hükümlerin bir af
niteliğini taşıdığını ifade etmiş ve
beşte 3
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
iki dakikalık süre rica edeceğim, fazla da değil.
BAŞKAN İki dakika veriyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani bir başka
tartışma yaratmak istemiyorum da kayıtlara girmesi
açısından önemli, onları ifade ediyorum.
Anayasa Mahkemesi beşte 3 nitelikli
çoğunluk aranmadığından dolayı yasayı iptal
etmiştir.
Şimdi, burada esas sıkıntı
şudur: Bu önerge, geçici 1inci maddedeki önerge tam anlamıyla
Rahşan affının da ötesine geçen bir af niteliğindedir çünkü
kamu davasının düşmesinden bahsediliyor. Bu, tam bir genel
affın sonucudur. İnfaz durduruluyor, erteleniyor ve bu tablo
içerisinde Anayasa Mahkemesinin -beşte 3 çoğunluk
aranmaksızın bu yasa eğer çekilmeseydi- bunu iptal
edeceğinden hiçbir şüphem yoktu. Anayasa Mahkemesindeki esas
sıkıntı başkaca bir tablo içindi. Anayasa Mahkemesi,
eğer bu uygulama devam etseydi, uzlaşıyla geçen diğer 48
maddenin de tümünü iptal edecek idi, geçmişteki uygulamalarda bunlar
vardır.
Şimdi, burada, Genel Kurulda
tartışılan, bizim görüşümüze göre, beşte 3 çoğunluk
olmadığı için reddedilen bir madde söz konusudur. Bence bunun en
uygun yolu, yasanın tümünün Komisyona çekilmesi ve Komisyonda bu maddenin
çıkarılması ve daha sonra kabul edilen maddenin tekrar Meclise
gelmesidir. Bu görüşlerimizi ifade ediyoruz. Bu görüşlerimizin de
kayıt altına alınması bizler açısından önemli
çünkü bir maddenin ne zaman çekileceği ya da çekilmeyeceği İç
Tüzük 88 ve 89da bellidir. Şu anda Hükûmetin yapması gereken bir
tekririmüzakereydi. Bence o dahi sorunluydu. Bunları, ileride tartışmak
üzere, kayıtlara işlenmesi bakımından anlatmayı uygun
buluyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Sayın Demirel, buyurun.
27.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, 438
sıra sayılı Kanun Tasarısının sadece bir
maddesinin çekilmesiyle yaşanan krizin ortadan
kalkmadığına, yasanın geri çekilmesi ve toplumun görüş
ve düşünceleri alınarak Komisyonda yeniden ele alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Başkanım.
Az önce de ifade ettim yani sadece bir maddenin
çekilmesiyle bu yaşanan kriz ortadan kalkmıyor. Bütün yasanın
komple geri çekilmesi ve bir kez daha kadın örgütlerinin, çocuk
örgütlerinin, bütün toplumun görüş ve düşünceleri alınarak
Komisyonda yeniden ele alınması gerektiğini bir kez daha ifade
etmek istiyorum.
Yine, hakeza, TCK 103te çok net ifade edilmesine 15
yaş altındaki çocukların cinsel davranışa
rızasının olduğunun kabul edilemeyeceği açıkça
belirtilmesine rağmen, bu yasa tasarısının 13üncü
maddesinde bu yaş 12ye indirilmiş durumdadır. Yani, bu,
uluslararası sözleşmelere, İstanbul Sözleşmesine ve imza
attığımız bundan önceki sözleşmelere -maddelere- de
aykırı bir durumdur. O yüzden hem Anayasaya hem İç Tüzükün
88inci maddesinin ikinci fıkrasına da
baktığımızda orada tamamen yasa tasarısının
geri çekilmesi ve sonradan görüşülmesi konusu da Meclisin kararı ve
iradesiyle belirtilmiş durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - O
yüzden, kamuoyunun bu kadar hassas olarak gördüğü, kadınların ve
çocukların tecavüzcüsüyle evlendirilmesi gibi bir durumun ortadan
kalkmasını sağlayacak en önemli husus, burada bu yasa
tasarısının geri çekilmesi ve yeniden Komisyona götürülerek bu
hassas maddelerin özelde kadın örgütlerinin ve çocuk örgütlerinin
itirazları ve bizlerin de itirazları göz önünde bulundurularak
yeniden ele alınması gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz.
Yoksa, bu, gerçekten af kapsamında. Bu, Anayasaya aykırı ve
Anayasa Mahkemesine müracaatla geri dönecek bir yasa tasarısı, daha
önce de emsali bulunan bir durumdur. O yüzden, bugün bunun burada
oylanmamasını talep ediyoruz ve geri çekilmesi gerektiğini bir
kez daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akçay
28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 438 sıra
sayılı Kanun Tasarısının geçici 1inci maddesinin
89uncu maddedeki tekriri müzakere yöntemiyle tasarıdan
çıkarılmasının İç Tüzük bakımından daha doğru
olacağına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz, biraz önceki İç Tüzük 88inci maddeye ilişkin
görüşlerimizde ısrarcıyız bunun 89uncu maddedeki
tekririmüzakere yöntemiyle tasarıdan çıkarılmasının
İç Tüzük bakımından daha doğru olacağı ve Genel
Kurul kararı üzerine bir Hükûmet veya Komisyon kararının
olamayacağı görüşünden hareketle.
Tasarının tümünün geri çekilmesine
gelince: Şimdi, tasarının geri çekilmesinin de riskli bir yönü
bulunmaktadır. Bilhassa bu tasarının 13üncü maddesi, Ceza
Kanununun 103üncü maddesinin (2)nci fıkrasını yeniden düzenliyor
ve bu fıkra hükmünün de yeniden düzenlenmesine sebep olan o husus, Anayasa
Mahkemesinin 12 Kasım 2015 tarih ve 2015/100 sayılı
Kararıyla, ilgili fıkra hükmünü iptal etmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Bitirelim inşallah.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İptal edilen fıkra
hükmünde, bu tasarıdaki 13üncü maddenin son fıkrasında Cinsel
istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle
gerçekleştirmesi durumunda, on altı yıldan aşağı
olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. denilmektedir. Anayasa
Mahkemesinin kararındaki gerekçe: Kuralda belirlenen ceza
miktarının ölçülülük ve orantılılık ilkesine aykırı
olması nedeniyle iptal etmiştir ve bu iptal kararının da
-lütfen dikkat buyurun- Resmî Gazetede yayınlanmasından itibaren bir
yıl sonra yürürlüğe girmesi de hüküm altına
alınmıştır. Bunu özellikle gündeme getirmemim sebebi de
budur. Anayasa Mahkemesinin bu kararı 11 Aralık 2015 tarihli Resmî
Gazetede yayınlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Eğer Genel Kurul bu
103üncü maddenin (2)nci fıkrasını tasarının tümünün
iadesi hâlinde yeniden düzenleyerek 11 Aralığa kadar
kanunlaştırmazsa bu fıkra hükmü gereğince tutuklu
bulunanlar salıverilebilecektir. Bu da tehlikeli bir husustur.
Dolayısıyla, tasarının tümünü hiç riske atmadan bunun oylamasını
gerçekleştirmekte fayda var. Dediğim gibi, geçici 1inci maddeyi
tekririmüzakere yöntemiyle çekmenin de usule uygun olacağını
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
Sayın Bostancı, tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
29.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 438
sıra sayılı Kanun Tasarısının geçici 1inci
maddesinin geri çekilmesine ilişkin hükmün İç Tüzükün 88inci
maddesi olduğuna ve Başkanlık Divanının
yapmış olduğu işlemin doğru olduğuna,
düzenlemenin af niteliği taşıdığı ve 330 oy
aranması gerektiği fikrine katılmadıklarına
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, 438 sıra sayılı Tasarının
görüşülmesi tekemmül etmiş değildir. İç Tüzük 88
açıktır. Hükûmet bu bir maddeyi veya birkaç maddeyi geri
çağırabilir, herhangi bir sınırlama söz konusu değil.
Hükûmet 88inci madde çerçevesinde bir hakkını kullanmaktadır.
Öte yandan, perşembe gününden bu yana bu
önergeyi, önergeyle ilgili olan tartışmaları
hatırlayalım ve bu çerçevede neredeyse bütün partilerin ittifakla
Geri çekin, geri çekin, Komisyona geri çekin. dediklerini de
unutmayalım. Dolayısıyla, bunun geri çekilmesine ilişkin
İç Tüzükün ilgili hükmü 88dir ve Hükûmet bu çerçevede bir talepte
bulunmaktadır. Başkanlık Divanının yapmış
olduğu doğrudur.
Bunun bir af niteliği taşıdığı
ve Anayasaya göre bir uygulama yapılması gerektiği, oylama
yapılması gerektiği, 330 aranması gerektiği
fikirlerine hiçbir biçimde katılmıyoruz. Esasen perşembe günü de
bu konuyla ilgili oylama gerçekleşmiş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Bostancı, lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
mahiyeti
bilinmekle birlikte hiçbir biçimde 330, af tartışmaları
olmamış; 184 sayısı aranmıştır. Esasen
sadece bu değildir, geçmişte de Meclisin çalışmasına baktığımızda
Ceza Muhakemelerine ilişkin, Ceza Yasasına ilişkin
yapılan değişikliklerde -ki her biri sonuçlar
doğurmaktadır- herhangi bir biçimde 330 aranması şeklinde
bir durum söz konusu değildir.
Yapılan işlem yerindedir. Kayıtlara
geçmesi için söz aldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tabii ki söz konusu itiraza konu kanun
tasarısı ve ilgili madde Genel Kurul tarafından görüşülüp
kabul edilmiştir.
Biraz önce bilgiye sunulan Hükûmetin talebiyle de
itiraza konu madde Komisyona geri çekilmiştir. İç Tüzük maddelerine
göre Başkanlığın bir önergeyi veya bir maddeyi Anayasaya
aykırılığı sebebiyle geri çekmesi veya yok
sayması mümkün değildir.
Bilindiği üzere, usule ilişkin
aykırılık iddiaları ile Anayasaya aykırılık
iddialarını değerlendirme görev ve yetkisini haiz makam ilgili
komisyon ile Genel Kurulun bizatihi kendisidir veya başvuru
yapılması hâlinde çıktıktan sonra, Anayasa Mahkemesidir.
Başkanlığımızın,
komisyonun ve Genel Kurulun bir kararını resen Anayasaya
aykırılık ve benzeri bir sebeple değerlendirme yetkisi veya
bu sebeple tasarının işlemlerini devam ettirmeme yetkisi
bulunmamaktadır.
İlgili madde Komisyonda görüşüldükten
sonra Genel Kurula gelince zaten bir nevi tekririmüzakere gibi üzerinde
görüşmeler yeniden yapılacak. O dönemde de bu değerlendirmeler
tekrar yapılacaktır diyorum.
Tekrardan hepinize teşekkür ediyorum.
Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İsmail Kahraman ve beraberindeki Parlamento heyetinin,
30 Kasım-1 Aralık 2016 tarihleri arasında Karadeniz Ekonomik
İş Birliği Parlamenter Asamblesine katılmak üzere
Sırbistana ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/859)
Sayı
: 83924060-724/66738 14
Kasım 2016
Konu :
TBMM Başkanımızın
KEİPA
48. Genel Kuruluna
katılımı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmail Kahraman ve
beraberindeki Parlamento heyetinin, 30 Kasım-1 Aralık 2016 tarihleri
arasında Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter
Asamblesine katılmak üzere Sırbistan'a ziyarette bulunmaları
hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 9uncu maddesi uyarınca Genel
Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Tezkereyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Tezkere kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.52
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.16
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Aydın Milletvekili Deniz
Depboylu ve arkadaşları tarafından, erken evliliğe zorlanan
kız çocuklarının korunması yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/42) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 22
Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
22/11/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 22/11/2016 Salı
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erhan
Usta
Samsun
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Aydın Milletvekili Deniz
Depboylu ve arkadaşlarının (10/42) esas numaralı erken
evliliğe zorlanan kız çocuklarının korunması
yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği Meclis araştırması
açılması önergemizin, 22/11/2016 Salı günü (bugün) Genel Kurulda
okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde ilk söz, Aydın
Milletvekili Deniz Depboyluya aittir.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; erken yaş evliliklerinin engellenerek kız
çocuklarının cinsel istismarının önlenmesi amacıyla
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz olarak Meclis gündemine sunduğumuz
araştırma önergemiz üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Konuşmama başlamadan önce aziz Türk milletini ve sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 17 Kasım 2016
tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından Genel Kurula
sunulmuş olan, cinsel istismar suçundan ceza almış evli olan
hükümlülerin affına yönelik önerge toplum vicdanında
yargılanmış ve büyük bir tepki almıştır. Söz
konusu önergeyle ilgili olarak öyle cümleler kurulmuştur ki buna
kayıtsız kalmak mümkün değildir. Anlamakta zorlandığımız
bir konu, cinsel istismarın iradeyi etkilemeksizin nasıl gerçekleşeceğidir?
Yine, suça azmettiren veya işlenişe yardım edenlerle ilgili
olarak kamu davasının düşürülmesinin önerilmesi ise tüyler
ürperticidir.
Adalet ve Kalkınma Partisi bu önergeyle
mağdur evlilikleri kurtaracağını iddia etmektedir. Ancak,
önergenin kapsamına giren hükümlüler ve istismar mağduru olan
çocuklarla ilgili aklımıza pek çok soru takılmaktadır.
Affetmeye niyetli olduğunuz hükümlülerin istismar sonrası mı
evlendiğini, evlendikten sonra mı istismara
başladığını nereden bileceksiniz? Tehditle evlendirilmediğinden
nasıl emin olacaksınız? Hükümlünün bırakıldıktan
sonra tehditle evliliğini sürdürmediğinden emin olabilecek misiniz?
Mağdur ile fail arasındaki yaş farkı ne olacak? İkisi
de çocuksa ikisi de mağdur demektir. Bu durumda, çocukları evlendiren
ebeveynler suçludur. 12 yaşındaki kız çocuğuyla
evlenmiş 30-40 yaşındaki adamı da mı affedeceksiniz?
16 Kasım 2016 tarihine kadar yapılmış evlilikleri
sınır kabul ediyorsunuz. Peki, 17-18 Kasımda evlenen birisi
Anayasa Mahkemesine başvurursa sonuç ne olacak? Ya bu tarih ortadan
kalkarsa neyle karşılaşacağız? Kadına yönelik
şiddetin hızla arttığı son yıllarda,
kadınlarımızı ve kız çocuklarımızı
başta cinsel istismar olmak üzere her türlü istismardan korumak için çaba
harcamamız gerekirken Adalet ve Kalkınma Partisinin çaba harcamak
üzere seçtiği konu bizleri kaygılandırmaktadır.
Bu önergenin tekrar gündeme gelmesi ve kabul
edilmesi durumunda mağdur olan kadınlar ve kız çocukları
istismarcısıyla evlendirilmeye zorlanacak, şiddet şiddeti
doğuracaktır. Kız çocuklarının erken yaşta
evlendirilmesinin önü açılacaktır.
Gerekçede ifade edildiği üzere, çocuklara
yönelik istismar suçunda Cebir, tehdit, hile veya iradeyi
zorlamaksızın işlenen cinsel istismar suçundan
kastınız nedir? diye soracak olursak, eğer Küçüğün
rızası vardı. şeklinde bir cevap verecekseniz, bu durumda
da bunu mantık ve vicdan dışı olarak kabul etmemiz
gerekecektir.
Değerli milletvekilleri, 15 yaşın
altındaki kız çocuklarından bahsediyoruz. Çocuğun
rızası vardır. demek nasıl bir yaklaşımdır?
Bu durumda cinsel istismar nedir, isterseniz bir tanımına
bakalım.
Uluslararası Çocuk İstismar ve
İhmalini Önleme Derneği bir tanım yapmış, diyor ki:
Rıza yaşının altında bulunan bir çocuğun cinsel
açıdan olgun bir yetişkinin cinsel doyumuna yol açacak bir edim
içinde yer alması ya da bu duruma göz yumulması. şeklinde
tanımlanıyor. Bu tanım, cinsel edimin herhangi bir araç
kullanılarak yapıldığı veya
yapılmadığını, genital ya da fiziksel temas
içerdiği veya içermediğini, çocuk tarafından
başlatıldığı ya da başlatılmadığı
ve zarar verdiği ya da vermediği gibi bütün durumları
kapsamaktadır. Yani, tanımdan da anlaşılacağı
gibi, bu olayın çocuk tarafından başlatılmış olma
ihtimali dahi istismara gerekçe olamaz. Bu, çocuğun cinsel
istismarıdır.
Değerli milletvekilleri, TÜİK bazı
araştırmalar yapıyor. Erken yaş evlilikleriyle ilgili de
bize bazı sonuçlar vermiş ama biliyoruz ki TÜİK
çalışmalarını 1617 yaş grubunda resmî evlilik
kayıtlarına bakarak yapıyor. Ancak, biz Türkiyede çocuk
evliliklerinin sayısının 181 bin civarında olduğunu
duyuyoruz.
Yine, ben size daha somut, daha geçerli örnek
vereyim: Biz, kısa bir süre önce Karstaydık; Ağrı,
Ardahan, Kars, Iğdır illerinin kadınlarla ilgili
sorunlarını dinliyorduk. Valiliklerden bize verilen resmî bilgiye
göre, Kars Valiliğinin verilerine göre, 2015 yılında 15-19
yaş arasında anne olma oranı yüzde 12,61; yine, Ardahan
Valiliğinin verdiği rakam yüzde 9,7; Türkiye'deki oran da yüzde 5,98
şeklinde ifade ediliyor. 15 yaşında bir çocuğun anne
olması ne demek? Bu, muhtemelen o çocuğun, en iyi ihtimalle, 14
yaşında evlendirilmiş olduğunu gösteriyor. Ama biliyoruz ki
biz, ergenlik döneminde üreme organları öyle, hemen hamileliğe izin
verecek şekilde gelişmez. Belki de bu çocuk 11 yaşında
evlendirildi, anne olma olgunluğuna ancak o yaşta ulaşabildi.
Millî Eğitim Bakanlığının
sunduğu verilere bakalım: 2013 yılında bir rapor
yayınlamış Millî Eğitim Bakanlığı, 174.625
öğrenci ilköğretim okullarını terk etmiş. 2014
yılında bu, 234.932 öğrenciye çıkmış ama bunun
kaçı kız, kaçı erkek, bilgi yok. Yine, bu çocuklar ne oldu? Yine
bilgi yok. Bütün bunları dikkate alırsak, siz bugün önergenize
gerekçe olarak 3 bin, 4 bin mağdurdan bahsediyorsunuz; emin misiniz? Okulu
terk eden, eğitim hakkı gasbedilen çocuklarımızın
akıbeti nedir? Kaç tanesi yasa dışı bir şekilde
evlendirilmiştir? Daha haberdar olmadığınız kaç küçük
kız çocuğu cinsel istismar mağduru? Yine, bütün bunlar
hakkındaki bilginiz nedir? Çok merak ediyoruz.
Erken yaşta ve zorla evlilik yoluyla
oluşan evliliklerde şiddetin, önemli bir şekilde çocuğun
hayatını tehdit ettiğini biliyoruz. Erken dönemde, diğer
bir deyişle çocuk evliliklerinde kız çocuklarının maruz
kaldığı şiddetin oranı diğer evliliklere göre 2
kat daha fazla, cinsel istismarda, cinsel şiddetin oranıysa 3 kat
daha fazla. Ayrıca, bu çocukların uğradıkları fiziksel
şiddetten dolayı kendilerini sorumlu görme
olasılıkları da var. Bu da ne demek? Bu, gizli kalacak demek.
Çocuk şiddete uğrayacak, gizli tutacak ve nihayetinde, bu,
çocuğun ileriki dönemlerde ölümüne yol açacak sonuçlar doğmasına
da sebep olacak. İlerleyen süreçte, anlayacağınız gibi,
tablo daha da kötüleşiyor.
Çocukların evlilik yoluyla istismar edilmesi
çocuğun gelişimini kesintiye uğratacak, ruh
sağlığı bozulacaktır. Bu, aynı zamanda, kız
çocuklarımızın eğitim haklarının gasbedilmesi
demektir. Bu da ileriki dönemde yoksulluk ve yoksunluk
yaşayacağını göstermektedir.
Daha önceden, Aile Bütünlüğünün Korunması
Komisyonunda konuyla ilgili öneriye Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına yazdığım şerhteki uyarımı tekrar
ediyorum: Bu önerinin tamamen iptal edilmesi gerekmektedir. Zira, önergenin
ileri sürdüğünüz amacı farklı değerlendirilip sorunsuz evlilik
yaşama beklentisiyle erken yaş evliliklerinde karar vermeyi
cesaretlendirecektir.
İddia ettiğiniz mağduriyetin
sorunuyla çalışmalar yapılabilir ama önce kız
çocuklarının erken yaşta evlendirilmesini bir engelleyelim, bunu
bir sıfıra indirelim de ondan sonra mağdurların durumuna
bir bakalım. Bunu da yaparken Türkiye Barolar Birliği, Türk PDR
Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği,
çocuk ve ergen psikiyatristleri derneği, sosyolojide ve özellikle aile
sosyolojisinde uzmanlaşmış akademisyenlerden oluşan bir
komisyonla çalışarak bu sorunun çözümüne bakalım.
Bu çocukların, yine, özellikle erken yaşta
evlendirilmiş iki çocuk varsa, bunların mağduriyetine dikkat
etmemiz gerekiyor. Bu çocukların eğitimini tamamlaması ve meslek
sahibi olması, devlet koruması altına alınması
gerekiyor. Ve her şeyden önce, Anayasa Mahkemesi, Türk Ceza Kanununun
resmî evlenme olmaksızın dinsel töreni yaptırma ve yapma
suçlarını düzenleyen 230uncu maddesinin (5) ve (6) numaralı
fıkralarının iptaline -biliyorsunuz- oy çokluğuyla karar
vermişti; önce bunu bir düzeltelim. Zira, imam nikâhında resmî
nikâhın aranması şartı kaldırıldı ve çocuk
evlenmelerinin, artı çok eşli olmanın önü açıldı.
Düzeltilmesi gereken daha önemli konular varken,
çocuklarımızın erken yaşta evlendirilmesinin önüne geçilmek
üzere çalışma yapılması gerekirken içerideki suçluları
kurtarma yolunda çaba harcanması doğru değildir. Biz
çocuklarımızı korumak zorundayız ve bunun için de
araştırma komisyonu kurulmasını teklif ediyoruz.
Türk milleti hassasiyetle
kararlarınızı takip etmektedir. Bunca çocuğun vebali
üzerinizde kalmasın.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Şimdi, önerinin aleyhinde ilk söz Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunça aittir.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; MHP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
MHP grup önerisinin konusu, erken yaştaki
evliliklerin önlenmesiyle ilgili bir öneri. Son günlerde, geçen hafta, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, Türk Ceza Kanununun 103üncü maddesinden çıkan
bir tartışma, geçici madde önergesiyle ilgili bir tartışma
yaşandı. Ve bu tartışma ışığında,
MHPnin de çocuk evliliklerin önlenmesine yönelik bir araştırma
açılması önergesinin bugünkü gündemde görüşülmesi isteniyor.
Tabii, geçen hafta getirilen önergeyle alakalı
olarak kamuoyunda çok tartışmalar oldu. Burada yapılmak istenen,
tecavüzcülere af kesinlikle söz konusu değildi. Burada, özellikle fiilî
birliktelikleri, evlenme yaşına ulaştıktan sonra resmî
nikâhla evliliğe dönüşmüş ve aile kurumu içerisinde hayat devam
ederken çocuk sahibi olmuş kişilerin kamu davalarının
ertelenmesine yönelik bir düzenlemeydi. Burada, Türk Ceza Kanununun 103üncü
maddesiyle ilgili de yeni bir düzenleme yapıldı. Çünkü, Anayasa
Mahkemesinin 103ün bazı fıkralarını iptal etmesi nedeniyle
bir boşluk doğmuştu, bununla ilgili de bir yıllık sürenin
artık sonuna geldik, bununla ilgili bir düzenleme yapılması
gerekiyordu. Anayasa Mahkemesi, 103ün ilgili fıkralarını iptal
ederken Failin yaşının küçüklüğünü dikkate alın,
mağdurun yaşının küçüklüğünü dikkate alın ve bu
fiilî birlikteliğin resmî evliliğe, nikâha dönüşüp
dönüşmediğini de dikkate alarak hâkime ceza verirken bir takdir
marjı içeren bir kanuni düzenleme yapın. dedi. Biz, Komisyon olarak
ya da Adalet Bakanlığı olarak Anayasa Mahkemesinin bu
görüşlerinden, evet, Mağdurun yaşının küçük olmasına
dikkat edin. buna katıldık ama diğer görüşleri, özellikle
küçük yaşta evlilikleri teşvik edeceğinden kalıcı bir
düzenleme yapmaya yanaşmadık çünkü Anayasa Mahkemesi Resmî evlilik
olmuşsa burada cezada indirim yapan bir kalıcı düzenleme
yapın. diyor. İsviçre Ceza Kanununda bu düzenleme var, bizim 2004
öncesi düzenlememiz de aynı şekilde. İsviçre Ceza Kanununda,
Avrupa ülkelerinin ceza kanunlarında Eğer fiilî birliktelik varsa ya
da evlenme varsa, partnerlik devam ediyorsa bu konuda ceza vermeyin.
şeklinde var. 2004de vardı, biz bunu kaldırdık. Burada,
kesinlikle, toplumdan gelen sosyal bir problemin çözülmesine yönelik bir
adım atılmıştı. İmza atan
arkadaşlarımız grup disiplini içerisinde hareket eden
arkadaşlarımız, burada kesinlikle onların şahsi
önergeleri değil. Onların çocuklarıyla ilgili, bazı
gazetelerde kız çocuklarının isimlerini, resimlerini göstererek
asıl o kişilerin kendilerinin niyetlerinin çocukları korumak
olmadığını da o arkadaşlarımızın
çocuklarını afişe ederek göstermiş oluyorlar.
Şimdi, değerli milletvekilleri, erken
yaşta evlilik konusu bir çocuk hakları konusu. Çocuk haklarıyla
ilgili, özellikle son yıllarda AK PARTİ iktidarında çok önemli
düzenlemeler yapıldı. Çocuklar bizim geleceğimiz, onları
korumamız lazım, onlar toplumda tehlikelere karşı en
savunmasız kişiler. Geleceğimizi güvence altına alabilmemiz
için elbette ki çocukları koruyucu tedbirleri aileler almalı; sadece
ailelere bırakmamalıyız, devletin de bu konuda çocukları
istismara karşı koruması lazım. Özellikle cinsel istismar,
fiziksel istismar, duygusal istismar ve çocukların ihmaliyle ilgili
alınması gereken tedbirleri alması lazım. Bununla
alakalı, Mecliste, geçen yasama döneminde bir komisyon kuruldu. O
komisyonda hep beraber çalıştık, ben o komisyonunun Başkanı
olarak görev yaptım. 21 Nisan 2016da çalışmalara
başladık ve dört aylık çalışma süresinin sonunda rapor
yazımı için iki ay bir çalışmamız oldu ve sonunda
taslak raporumuzu hazırladık. Burada, bu çalışmayı
yaparken muhalefet milletvekillerinin katkısını almaya
çalıştık, onların önermiş olduğu uzmanları
mutlaka davet ettik; hepsi değil ama 3 uzman
çağırmışsak 1i iktidar partisi milletvekillerinden, 2si
muhalefet partisi milletvekillerinden.
Adli tıpçıları
çağırdık, hukukçuları çağırdık,
eğitimcileri, rehberlik uzmanlarını, konunun tüm
uzmanlarını çağırdık.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Bir
türlü sahaya çıkamadık ama Yılmaz Bey.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Üniversitelerimizin bu
alanda çalışan çocuk hakları merkezlerinden raporlar istedik,
barolarımızın çocuk hakları merkezlerinden raporlar
istedik. Dünya Sağlık Örgütü temsilcilerinin, Uluslararası
Çalışma Örgütü temsilcilerinin, hatta dışarıda bu
alanda uzman olanların da Komisyonumuzda İnternet ortamıyla
görüntülü olarak görüşlerini aldık. Çalışma ziyaretleri
yaptık Karamana. Ankara Çocuk İzlem Merkezini ziyaret ettik.
Çocuk izlem merkezleri, cinsel suç mağduru
çocukların ifadelerinin alındığı, onların
örselenmeden muayenelerinin de orada yapıldığı bir merkez
ve bu merkez 2011de o dönemki Başbakanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın genelgesiyle kuruldu.
Çocuklar konusunda bu kadar hassas
çalışmalar gerçekleştirdik ve üniversitelerimizden 52 tane rapor
geldi.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Yılmaz Bey, dinlediğimiz bütün uzmanlar 18 yaş altı evlilikleri
yasaklayın. dedi.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Şimdi, raporu Meclis
Başkanlığımıza sunduk.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Dediler; yazmadınız rapora.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Evet, bu rapor 480 sayfa
değerli milletvekilleri. Bu 480 sayfayı biz taslak hâlindeyken
muhalefet milletvekillerimize gönderdik, katkılarınızı
bekliyoruz dedik, çocuklar çok önemli dedik.
Muhalefet milletvekillerinden Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu 3 sayfa eleştiri gönderdi, içinde 1 tane somut öneri
yok; 5 milletvekili altına imza atıyor, 3 sayfa.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
İmza attığımız o öneride 18 yaş altı
evlilikler yasaklansın. yok muydu Yılmaz Bey?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) HDPye teşekkür
ediyorum, Filiz Kerestecioğluna; gönderdi 35 sayfa. Sayın Deniz
Depboyluya teşekkür ediyorum MHP adına; gerçekten
katkılarını sundu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) 18
yaş altı evlilikler yasaklansın. önerisi yok muydu orada?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Her iki
arkadaşımızın da bu rapora somut öneriler
bağlamında katkılarını aldık ve HDP Milletvekili
Sayın Kerestecioğlunun Bu görüşlerimizi
aldığınız için çok teşekkür ediyoruz. diye muhalefet
görüşünde var.
Komisyonumuz 88 tane somut öneri tespit etti. Burada
Türkiye Büyük Millet Meclisi Çocuk Hakları Komisyonu kurulmasından,
işte, çocuklara yönelik bir koordinasyon merkezi
Tüm
bakanlıkların ayrı ayrı çocuk hizmetleri var, tüm
bunları tek bir çatı altında koordine edecek bir yapının
oluşturulmasından yurtların, pansiyonların, öğrenci barındıran
yerlerin ruhsatlarının Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından verilmesi ve denetlenmesinin Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından yapılmasına kadar. Ki biraz
sonra görüşeceğimiz Millî Eğitim Kanunu Tasarısında o
madde de var. Tüm bu önerilerimiz -raporumuz şu anda baskıda, sizlere
dağıtılacak- eğer bu rapordaki somut öneriler gerek yasal
mevzuat gerek idari tedbirler gerekse uygulamaya yönelik tedbirler hayata
geçirildiğinde, çocuklarımız için gerçekten çok güzel
şeyler yapmış olacağız.
Ben 3 çocuk babasıyım. Gerçekten çocuk
sevgisini çok iyi hepimiz idrak ediyoruz. İnşallah, şu raporun,
çocuk koruması konusunda, çocuk istismarının önlenmesi konusunda
Türkiyede en önemli bir kaynak ve uygulayıcılara ışık
tutacak en önemli kaynak olduğunu ifade edebilirim.
Şimdi, Türk Ceza Kanununun 103üncü maddesinin
tarihçesine baktığımız zaman, 2004 öncesi yani AK
PARTİden önce çocuk istismarı suçuna verilen ceza beş
yıldan başlıyordu. Biz ne yaptık yeni Ceza Kanununu
getirirken? Yeni Ceza Kanununda 2004te değişiklik yaparken sekiz
yıldan başlattık, 2014 değişikliğinde de on
altı yıldan başlattık ve en son
yaptığımız düzenlemede de 12 yaşın
altındaysa on sekiz yıldan başlatıyoruz. Burada 12
yaş kriteri geldi, rıza yaşı 12ye düştü. diye
Meclisin kapısında kadınlarımız protesto
yapıyorlar. Yanlış anlatıyorlar. Rıza yaşı
12 yaşa falan düşmedi. Rıza yaşı yine aynı
şekilde devam ediyor, o cezalar aynı şekilde devam ediyor çünkü
2014te onları daha da artırdık.
Şimdi diyoruz ki 12 yaşından küçük
olanlar için de -Anayasa Mahkemesi Yaş kriterini göze alın. dedi-
cezası on altı değil, on sekizden başlasın. O nedenle,
konuları çarpıtmayalım. Bu çarpıtmaların
çocuklarımıza bir faydası yoktur.
Değerli
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Niye çektiniz?
Çarpıtılmasın. diyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Hayır
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bir şey
yoksa niye çektiniz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bakın, Komisyonda
-gerek Aile Bütünlüğünde gerekse Çocuklara Yönelik İstismar
Konularının Araştırılması Komisyonunda- CHPli ve
HDPli arkadaşlarımız, Eğer gençler, bunlar akransa,
birlikte yaşıyorlarsa, flört yapıyorlarsa bunlar
cezalandırılmasın ama resmî evliliğe dönüşüyorsa
bunlar cezalandırılsın. diyorlar. Bu bir çelişki değil
midir? Çelişkidir. Biz hadım öneriyoruz; hatta biz, cinsel istismarcılara,
tecavüzcülere idam tartışıyoruz, bir idam. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Hadım
konusunda itiraz eden sizdiniz, sizin Komisyon üyeleri
Ömür boyu hadım
olsun. diyoruz. İnfaz süresi içerisinde hadımı getirdik biz
2014 değişikliğiyle İnfaz Kanunumuza ama infaz süresinde
geçerli. Pedofiller ömür boyu hadım edilsin. önerimize Cumhuriyet Halk
Partili milletvekilleri Hayır. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Şimdi, bunların
hepsi bir çelişki.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yazık,
yazık!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Milletin gözünün önünde
konuyu çarpıtıyorsunuz. Bu, çocuklar üzerinden bir siyasi
istismardır. Çocuklar hepimizin, çocuklarımızı korumamız
lazım.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tunç.
Önerinin lehinde
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bozkurt.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Sayın
Başkanım, Değerli Komisyon Başkanımız Komisyonla
ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi olmadığını,
Komisyonda bizim ısrarlarımıza rağmen dinlenmesini istediğimiz
kişilerin dinlendiğini söyledi. Eğer izniniz olursa yanıt
vermek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Gök, gruba yönelik olan
sözleri için mi, grup adına mı?
LEVENT GÖK (Ankara) - Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bozkurt.
Sataşmadan iki dakika söz veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli Yılmaz Başkanım, dört ay
o Komisyonda beraber çalıştık. Ne önerdiysek
çağrılması için hemen hemen hiçbirini
çağırmadınız. Ne kadar ziyaret yapalım dediysek hemen
hemen hiçbiri yapılmadı. Karamana bir ziyaret yaptık,
Karamandaki yetkilileri bir otel salonunda sadece dinledik. Sadece, orada bir
uzman kızımız çıktı dedi ki: Bizi sahaya koyuyorlar
fakat ne soracağımızı kimse söylemiyor, hiçbir deneyimimiz
yok. Hatırlayacaksınız bunu.
Şimdi, şurada kalktınız, Deniz
Hanımefendiye ve Filiz Hanımefendiye teşekkür ettiniz ve
dediniz ki: Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir öneride bulunmadı. Ben
doğrusu, tanıdığım Yılmaz Tunçla hiç
bağdaştıramadım bunu.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Ne alakası
var? Yılmaz Tunçla ne alakası var?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Siz de çok iyi
biliyorsunuz ki bu konuda değişik öneriler sunduk ama asıl
önemlisi, sayfalarca bir muhalefet şerhi yazdık. Ondan önce sizinle
ben şurada da görüştüm, 480 sayfa raporunuzun 380-400 sayfasına
yakını rahatlıkla bir Google taramasıyla bulabileceğimiz
şeyler Sayın Başkan.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sen de Googleda
tarasaydın da bulsaydın be kardeşim.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Üniversitelerden
gelen öğretim görevlilerinin sunduğu, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının sunduğu, diğer
bakanlıkların sunduğu her şey hep bilinen şeyler.
Bakın, bizim önerilerimizden biri şu idi:
Türkiyede laik eğitimi yok ettiniz, özgür birey yetiştirmeyi yok
ettiniz, çocuklarımız kendisine hangi davranışın
zararına olduğunu ayırt edebilecek özgürlükle
yetiştirilmiyor ve buna benzer pek çok önerimizin hiçbirini dikkate
almadınız. Rizeye gidelim, Pozantıya gidelim
Hiçbirine
gidilmedi. Saha çalışması dediğiniz şey bir Sincan,
bir de Karaman. O da tamamen önceden haberli, Biz teftişe geliyoruz, kendinize
dikkat edin. konuşmasıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Bunların
hepsini biliyorsunuz.
Saygıyla selamlıyorum Genel Kurulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tunç
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, konuşmacı Komisyon çalışmalarıyla
ilgili CHP Grubu üyeleriyle ilgili söylediğim sözleri çarpıttı.
69a göre söz istiyorum.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Az
bile söyledi ya.
LEVENT GÖK (Ankara) Ya, bunun neresi
Cevap
veriyor bizim konuşmacımız ya, sataşma yok ki.
BAŞKAN Sayın Tunç, buyurun, size de
vereyim ama kapatalım bu işi lütfen.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Sayın
Başkan, ben sataştım mı?
LEVENT GÖK (Ankara) Bunun neresi sataşma? Son
derece zarif ifadelerle anlattı.
2.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Şimdi, değerli
milletvekilleri, ben Komisyon çalışmaları nedeniyle tüm
üyelerimize teşekkür ettim ve hâlâ da ediyorum. Çalışma süresi
boyunca birlikte çalıştık. Çalışma ziyaretlerini
birlikte gerçekleştirdik, konuları beraber konuştuk,
tartıştık. Adli tıpçı 3 öğretim üyesi
çağrılmışsa -bakın listelerinize- sizin vermiş
olduğunuz listeden mutlaka almışızdır. Hukukçu,
akademisyen çağıracaksak mutlaka sizin önerilerinizi dikkate
aldık. Karamana gidelim. dedik, gittik, iyi de oldu, yerinde
tespitlerimiz oldu ve o tespitlerin hepsi rapora dercedildi. Ben isterdim ki
Cumhuriyet Halk Partisi 480 sayfalık rapora 10 sayfayla kalmasın,
daha somut öneriler
LEVENT GÖK (Ankara) E 3 sayfaydı, 10 sayfaya
çıktınız.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Sizin
önerileriniz de zaten 3 sayfa.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
özellikle rapor
yayınlanmadan önce yani rapor Meclis Başkanlığına
sunulmadan önce -henüz yayımlanmadı- o katkıları beraber
yapalım
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Siz
zaten öneri sunun diye vermediniz ki, önce bize, Muhalefet şerhi
yazın. diye verdiniz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
biz de onları somut
öneriler kısmına sizin görüşleriniz olarak aktaralım. Ben
bunu söyledim.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Ben
36ncı sayfayı size gösterince Haydi, öneri yazın. dediniz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Yoksa, Komisyon üyelerimiz
gerçekten özverili bir şekilde çalıştı.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Yazışmaları okuyayım mı Yılmaz Bey?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Şimdi, tabii,
aslında, konumuz çocuk istismarı, evet, çocuk evliliklerinin
önlenmesi, birbirleriyle bitişik.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Zaten
siz bize gönderdiğinizde Meclise bile teslim etmiş gibi
yazmıştınız raporu Yılmaz Bey.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Yani, bakın, on iki
yıllık zorunlu eğitimden bahsettiniz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Bize
taslağı gönderdiğinizde Meclise sunmuş gibi
yazmıştınız.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) 4+4+4 olmadı
Başkanım.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) On iki yıllık
zorunlu eğitimden önce Türkiyede zorunlu eğitim kaçtı? Sekiz
yıldı. Ortaokuldan sonra kız çocukları liseye
gönderilmiyor, evlendiriliyordu.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Sayın
Başkan, 4+4+4 dediniz, kız çocukları okula gitmiyor.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) 18
yaş altı evlilikleri yasaklayın. dedi bütün uzmanlar, niye
yazmadınız rapora?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) On iki yıllık
zorunlu eğitimi getiren AK PARTİ iktidarıdır.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Bizim
önerimizde yok muydu, niye yazmadınız? Önerilerimizi dikkate mi
alıyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Şimdi, burada Haydi
Kızlar Okula kampanyasıyla doğuda ve güneydoğuda 350 bin
kızımızı evliliğe değil; okula, liseye gönderen
AK PARTİ iktidarıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Niye insafsız davranıyorsunuz?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Vallahi, yüzde 70
okuldan terk kız çocukları; tam tersi.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ortaöğretimde 200 tane
kız yurdunu kızlarımızın hizmetine sunan AK PARTİ
iktidarıdır. Kız çocuklarının okullaşma
oranı 2003te yüzde 45ken, bugün yüzde 80; ortada değil mi?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) 4+4+4ü
getirdiniz, kız çocukları okula gidemiyor.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Aydın Milletvekili Deniz
Depboylu ve arkadaşları tarafından, erken evliliğe zorlanan
kız çocuklarının korunması yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/42) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 22 Kasım 2016 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin lehinde ikinci ve son söz
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceere aittir.
Buyurun Sayın Yüceer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çok ilginç gerçekten, çocuğun
istismarı önerisine karşı çıkmak istismar oldu. Yazık
yani diyecek hiçbir şey bulamıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün Milliyetçi
Hareket Partisinin grup önerisi üzerine, lehinde olmak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, bütün Türkiye, kadınların çocuklar
söz konusu olduğunda, çocuk istismarı söz konusu olduğunda
nasıl bir mücadele azmine sahip olduğunu gördü gerçekten. Ben bir
kadın milletvekili olarak öncelikle tüm kadınlara, bu konuda duyarlılık
gösteren tüm sivil toplum örgütlerine, kadınıyla erkeğiyle bu
düzenlemeye karşı çıkan bütün yurttaşlarımıza
yürekten teşekkürü bir borç biliyorum. Emin olun, bugün gösterilen
tavır ve direnç tarihimize geçecektir altın harflerle.
Değerli milletvekilleri, AKPnin son dakika,
kamuoyunun gözünden kaçırarak gece yarısı getirdiği
değişiklik teklifiyle özetle Çocuğun cinsel
istismarının mağduru ile faili evlenirse veya zorla
evlendirilirse ben bu istismarcının yaptığını
görmezden gelirim. deniyor. Şimdi, 15 yaşındaki bir
kızın rızaen ilişkiye girebileceği kanunlarda zaten
yazılı değil mi? Yazılmış, edilmiş. Buradan
çıkan sonuç: O zaman, bu düzenleme 15 yaş altı çocukların
istismarıyla ilgili yani hiçbir koşulda rızanın
olmayacağı, rızanın yok sayıldığı ve her
türlü cebrin, tehdidin varsayıldığı yaş grubu için.
Değişiklik teklifinin başına şimdi cebir, tehdit,
hile koyunca durumun değiştiğini mi sanıyorsunuz? Ben
merak ediyorum. 11-12 yaşındaki bir çocuğun
rızasının olabileceğini nasıl varsayabiliyorsunuz?
Bu değişiklik, her şeyden önce bir
hukuk garabeti. Bu değişiklik teklifinin bir hukuk garabeti
olmasını geçtim ama emin olun, bir parça bile vicdan
taşımıyor. Çocuk evliliklerini meşru kılan, kız
çocuklarının haklarını yok sayan, istismarın
cezasız bırakılmasını isteyen çarpık,
çürümüş bir zihniyetin yansıması, bu bir utanç vesikası,
Meclisin tarihine geçecektir muhakkak. Hiç kimsenin kalkıp, yok 3 bin
kişi mağdur. yok 4 bin kişi kanunu bilmiyor. deme hakkı
yoktur. Burada konuşulan cinsel istismardır. Burada konuşulan
tecavüzdür. Burada konuştuğumuz şey, 11-12 yaşındaki
kız çocuklarımız, sokakta oynaması gereken, okula gitmesi
gereken, hayaller kurması gereken çocuklarımız ve sizler, kendini
aklı başında sayan koca koca adamlar, bu yaştaki
çocukların evlenmeye rıza gösterebileceğini düşünüyorsunuz,
öyle mi? Bunu düşünenin aklından, vicdanından ve izanından
şüphelenirim. Bundan şüphe etmeyenin de ya aklından zoru
vardır ya da kötü niyetlidir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin neresine
bakarsanız bakın, çocuk gelinleri görürsünüz. Eğer
vicdanınızla bakmayı becerebilirseniz, gerçekten nasıl
acılar yarattığını da görebilirsiniz.
Örneğin, Orduda, 13 yaşındayken
okuldan alınarak başlık parası
karşılığında evlendirilen ve 16 yaşında anne
olan Hatice. Hatice, ortaokul öğrencisiyken okuldan alındı ve 40
yaşında bir adamla evlendirildi. Şiddet gördüğü eşi
evi terk ettiği için 3 çocuğuyla ortada kaldı.
Annenin kaderi kıza dedikleri doğru mu
acaba? diye soruyor annesi 13, kendisi 15 yaşında evlendirilen E.V.
E.V. bu soruyu niye soruyor biliyor musunuz? Bizim
elimizde değildi ki o anlar, sonuçta babam karar verdi, 16
yaşında anne oldum. Çok küçüktüm, ben daha anne olmanın ne
olacağını idrak bile edemiyordum. diyor.
Bir diğeri diyor ki: Biz berdel olarak evlendik.
Hiç unutmam o günü. Meğer, ağabeyimin düğünü olduğu gün
benim de düğünüm varmış. Dışarıda oyun
oynuyordum, annem beni çağırdı, elimden tuttu ve o eve götürdü,
beni orada bıraktı.
İşte, siz bu değişiklikle, böyle
evlendirmeler, zorla verilmiş, satılmış çocuklar, binlerce,
on binlerce çocuk gelinler yaratıyorsunuz. Sokakta evcilik oynaması
gereken çocukları nasıl bir yaşamın içine
attığınızı, istismarcılarını affederek
nelere yol açtığını görmüyorsunuz ya da görüyorsunuz ama
bunu zerre umursamıyorsunuz, derdiniz çünkü çocukları korumak
değil. Çağdaş ve evrensel bir hukuk kuralı
arayışınız yok. Sizin peşinizde olduğunuz, Ensar
Vakfının hukukudur; yaratmaya çalıştığınız
Türkiye, Hüseyin Üzmez Türkiyesidir.
Sayın Adalet Bakanı diyor ki komisyonlarda
ve burada: Düğün yapılmış, dernek yapılmış,
gelmişler hediyelerini takmışlar, resmen evlenmişler,
Medeni Kanun anlamında değil yani, halk arasında kabul
şeklinde söyleyeyim. Bunun düğününe savcı gelmiş. O
düğüne giden savcıya dava açacağın yerde, Niye gidiyorsun?
diyeceğine bu, maalesef önergenin gerekçesi oluyor ve ne hazin ki, Adalet
Bakanı resmen kavramının ne anlama geldiğini bile
bilmiyor. Adalet Bakanı böyle olunca tabii, hukukun da adalet beklentisi
de bizler için hayal oluyor. Sayın Başbakan da diyor ki: Kanunu
bilmiyorlarmış, ondan böyle olmuş. Anlaşılan,
Sayın Başbakan da bırakın kanunu, hukuku da bilmiyor,
bilse, kanunu bilmemenin mazeret olmayacağını da bilir herhâlde.
Bakın değerli milletvekilleri, bu
rakamları çok verdik, arkadaşlarımız da verdi:
Yalnızca geçtiğimiz yıl adliyeye taşınan çocuğa
yönelik cinsel istismar vaka sayısı 16.957. Cinsel istismarın
yalnızca yüzde 10u açığa çıkıyor, bunun da yüzde 1i
cezalandırılıyor biliyor musunuz? 2010 yılından bu
yana 100 binden fazla çocuk istismarı adliyeye intikal etti. Bu, buz
dağının görünen kısmı söylediğim gibi.
Geçtiğimiz yıl 15-17 yaş arasında 17.789 çocuk, daha
kendisi çocukken doğum yaptı. Şimdi, bunları görmezden
gelerek, çocuk hakları konusunda çocuklarımızın
sorunlarını görmezden gelerek yaptığınız bu
düzenlemenin hangi sonuçlar doğuracağını düşünmüyor
musunuz? Bence düşünüyorsunuz ama umursamıyorsunuz. Ama ben gerçekten
buradan seslenmek istiyorum özellikle kadın milletvekillerine AKP
içindeki: Yani, cinsel istismarcıları, tecavüzcüleri cezasız
bırakırken, gerçekten hani, nasıl içinize siniyor,
yüreğiniz hiç acımıyor mu, bu kadar mı taş kesti? Ha,
sahi, Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının neden sesi
çıkmıyor? Sesi çıkmıyorsa rıza vardır.
diyebilir miyiz? Ben buradan soruyorum, herhâlde sesi
çıkmadığına göre rızası vardır. Aslında
AKPnin, tecavüzcüleri, çocuk istismarı fiilini
cezalandıracağı yerde âdeta çocuğu
cezalandırırcasına onu tecavüzcüsüyle evlendirmesini hiç
şaşırtıcı bulmuyorum çünkü defalarca ortaya
koyduğunuz bir tutum. Karamanda da buna şahit olduk, sırf kendi
zihnî ikliminize yakın diye çocuk istismarının üzerini örtmeye
çalıştınız. Geleneğinizde var diye çocuk evliliklerini
savundunuz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) O maddelerin her
birini biz getirdik, AK PARTİ iktidarı getirdi; tek parti getirmedi
onları, CHP getirmedi onları. Biz getirirken siz karşı
çıkıyordunuz.
CANDAN YÜCEER (Devamla) - Tecavüze uğrayan
doğursun, bebeklerine biz bakarız. diyen gene bu ülkenin, bu
Hükûmetin Bakanıydı. Anası tecavüze uğruyorsa çocuğun
günahı ne? Anası ölsün. diyen gene sizlerdiniz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Ne zaman geldi bu
maddeler, ne zaman geldi? Bu cezalar ne zaman geldi?
CANDAN YÜCEER (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, takke düştü, kel göründü; gerçekler ortada. Bu
değişiklik, bugün doğmuş, doğmamış tüm
kız çocuklarımızın haklarını yok sayan, tecavüzü
ve istismarı meşrulaştıran, yasal zemin hazırlayan bir
düzenlemedir. Hiç öyle Kısmi aftır., Yok, mağduriyettir.
falan filan demeyin. Hiç kusura bakmayın, bu tasarıyla El kadar
kız çocuklarını tecavüzcüsüyle evlenmeye mahkûm ediyoruz.
deyin.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Çarpıt,
çarpıt; güzel çarpıtıyorsun!
CANDAN YÜCEER (Devamla) - Bu suçu işleyen
faili, suça azmettiren aileyi, yardım edenleri cezadan kurtarıyoruz.
deyin; ne derseniz deyin ama mağduriyet demeyin bence.
HASAN BASRİ KURT (Samsun)
Çarpıtıyorsun diyorum, çarpıtıyorsun.
CANDAN YÜCEER (Devamla) - Çünkü mağduriyet
kavramı Ensar yurdunda kalırken tecavüze uğrayan çocuklar
içindir. Mağduriyet kavramı her gün şiddetin, ölümün
pençesinde olan kadınlar içindir. Mağduriyet kavramı
hakları yok sayılan, görmezden gelinen çocuk gelinler içindir.
İstismarcılara, tecavüzcülere mağdur diyerek bu kavramı
da bence kirletmeyin. Bu konuda sizden istirham ediyorum.
Şimdi, şu önergeye
baktığınızda
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Flörtçülere
iki kelam et, flörtçülere!
CANDAN YÜCEER (Devamla)
sözde, hani
mağduriyet diyorsunuz ya, o mağduriyete ait bir tek cümle yok.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) İki kelam
da flörtçülere yap, flörtçülere!
CANDAN YÜCEER (Devamla) Her bir cümlesi gerçekten
tutanın elinde kalacak şeklinde.
Hangisini desem ki: 15 yaş altı çocukta
rıza aramanızı mı, cebir ve tehdide bakmanızı
mı? Burada zaten hukuk yok, 16 Kasım 2016ya kadarki cinsel
istismar
17 kasımda mahkemeye giden bir tecavüzcü Ya benim günahım
ne? Böyle şey olur mu? Hukuk kişiden kişiye, tarihten tarihe
değişmez kardeşim. demeyecek mi? Anayasa Mahkemesi de bunu onun
lehine bozmayacak mı?
Anladım, hukuk bilinmiyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bütün sözünüz
nikâhı olanlara, nikâhı olmayanlara hiçbir şey yok değil
mi?
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Flörtçülere
de iki kelam et, flörtçülere! Sözün yok mu flörtçülere?
CANDAN YÜCEER (Devamla) Ben tıp fakültesi
mezunuyum, demek ki benim kadar hukuk bilinmiyor.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Flörtçülere
iki kelam et!
CANDAN YÜCEER (Devamla) Bir de burada en önemli
şey, yardım edenler, azmettirenler; onları da affedelim gitsin,
ama o çocuğu korumayalım, ama çocuk tecavüzünü, erken evlilikler
gerçeğini önlemeyelim.
Türkiye'de her 3 evlilikten 1i
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Çok net duyuyoruz
zaten, bağırmanıza gerek yok.
CANDAN YÜCEER (Devamla)
maalesef, erken
evlilikler, çocuk evlilikler.
Ve ben sığınma evlerini ziyaret
ettiğimde, hep o çocuk gelinleri görüyorum; şiddete
uğramış, evinden atılmış, mağdur
edilmiş. Sizin sorumluluğunuz bu çocuğu korumak, kız
çocuklarını korumak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Vicdanın varsa flörtçülere de iki söz et! Flörtçülere iki söz et vicdan
varsa sende!
CANDAN YÜCEER (Devamla) Allaha şükürler
olsun ki, çok şükür ki vicdanım var
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Flörtçülere
de iki söz et! Edemezsiniz, flörtçülere söz edemezsiniz, o vicdan yok sizde!
CANDAN YÜCEER (Devamla)
herkesi de
kafasını yastığa koyduğunda vicdanıyla
bırakıyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yüceer.
Önerinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya.
Buyurun Sayın Özkaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; MHP Grubunun
araştırma önergesi hakkında, aleyhine olmak üzere söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; dört beş gündür bir cinsel istismar adı
altında siyasi istismar ve linç kampanyasıyla, maalesef,
karşı karşıyayız.
Bu Meclis, dört partinin ortak önergesiyle Aile
Bütünlüğünü Araştırma Komisyonunu kurdu, uzun ismi. Bu
Komisyonda biz arkadaşlarımızla dört ay çalıştık
ve şu raporu tanzim ettik. Bu raporda, Türkiyenin yaklaşık 15
değişik ilinde ve bölgesinde, yurt dışında 4 ülkede
milletvekili arkadaşlarımız ve Komisyon uzmanlarıyla
yapmış olduğumuz çalışmaların sonunda bir kanaate
vardık. Tabii, bu çalışmaları yaparken Türkiyenin her
yerinden bu konuyla ilgili, konunun lehinde ve aleyhinde olan insanları,
uzmanları, mağdurları, şikâyetçileri, herkesi dinledik.
Dinlediğimiz insanların içinde erken evlilik yapıp
çocukları olan ve evlilik yaşına geldikten sonra da resmî
nikahlarını yapmakla birlikte eşleri sekiz yıl ile on
beş yıl arasında ceza alıp cezaevine giren insanlar vardı.
Bu kişileri Komisyonda dinlediğimizde, Komisyondaki
-yaklaşık- hemen hemen tüm milletvekili arkadaşlarımız
ittifakla şunu söylediler: Evet, burada bir haksızlık var,
burada bir adaletsizlik var, burada bir sorun var. Bu sorunu çözmeliyiz, bu
soruna bir çözüm getirmeliyiz. Bu soruna gözümüzü kapayarak, kafamızı
oradan başka yöne çevirerek bu sorunu görmezden gelemeyiz.
Biz Komisyon olarak şunu net bir şekilde
vurguladık ve raporumuzun 377 ve 378inci sayfalarındaki 18inci
maddesine de açık ve net bir şekilde bunu yazdık: Medeni
Kanundaki ve Ceza Kanunundaki evlilikle ilgili yaşlar devam etmekle
birlikte bu yaşlar devam etmeli ancak diğer tüm mevzuata göre, ceza
kanunlarına göre yasak olan bir fiili işlemiş ve bu fiilin
sonucunda evliliği mutlu bir şekilde yürüyen, çocuğu olan
insanlar olmuşsa onların eşleri ve anneleriyle, babalarıyla
ilgili bir çözüm önerisi getirelim.
Bu çözüm önerisine varmamızın önemli
sebeplerinden 2 tanesini vurgulamak istiyorum. Birisi, Anayasa Mahkemesinin
kararı. Anayasa Mahkemesi, Ceza Kanununun 103üncü maddesinin (1)inci ve
(2)nci fıkrasını iptal ederken Burada onarıcı adalet
kuralını dikkate alın, eğer bir evlilik oluşmuşsa
bu evliliği yok saymayın, bu evliliğe uygun bir düzenleme
yapın. dedi. Bunun için de bize bir yıllık süre verdi. Anayasa
Mahkemesinin kararlarıyla ilgili her defasında buraya gelip Hukuk
devletinde kuvvetler ayrılığına uymak gerekir, Anayasa
Mahkemesinin kararını dikkate almak gerekir. diyenlerin,
ısrarla Anayasa Mahkemesinin bu kararını görmemeliyiz. demesini
de ayrı bir çelişki olarak görüyoruz. Anayasa Mahkemesinin
kararını bir yerde görüp bir başka yerde görmemek doğru ve
adil bir duruş değildir.
Bir diğer konu: Cinsel istismarla ilgili
suçlara bakan Yargıtay 14. Ceza Dairesinin Başkanını davet
ettik. Sayın Başkan, Komisyon
üyelerimize konuyla ilgili çok uzunca bilgi verdi ve somut örnekler verdi, dedi
ki: Yakın zamanda bir karar verdik. Yaklaşık 14 yıl 11
aylık bir hanım kız yakın bir komşusunun gencini
seviyor. O gece arıyor, diyor ki: Bugün bize beni istemeye birileri
geldi. Bunlar zengin bir aile, babamın verme ihtimali çok yüksek. Ya bugün
beni kaçırırsın ya da ben intihar ederim. Bunun üzerine
delikanlı kızı kaçırıyor ve on beş gün sonra da
kız 15 yaşını tamamlıyor. Evlilik yapıyorlar,
çocukları oluyor ama aradan geçen yaklaşık yedi sekiz
yıldan sonra on bir yıl civarında ceza veriliyor, on bir
yıl
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) İşte,
sorun da orada, o 14 yaşındaki çocukla evlenmeyi kimse
düşünememeli!
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Vicdanım
sızlayarak, kalbim ağrıyarak bu cezayı verdim. Ey Meclis,
lütfen bizi duyun ve buna çözüm bulun. Bunu bütün
arkadaşlarımız orada gördü.
Değerli arkadaşlar, değerli
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar; bakın, şimdi size 743
sayılı Türk Medeni Kanununun kabul tarihindeki evlilik
yaşları ve sonraki gelişmeyle ilgili birkaç bilgi vereyim:
Medeni Kanunu ilk kabul ettiğimizde Erkek 18, kadın 17
yaşında evlenir. Pek mühim hâllerde erkek ve kadın 15
yaşında evlenir. kuralı vardı, 1926da çıktı.
1938de rahmetli Atatürkün talimatıyla Medeni Kanunun 88inci maddesi
değiştiriliyor, deniliyor ki: Erkek 17, kadın 15
yaşını ikmal etmedikçe evlenemez. Pek mühim hâllerde erkek 15,
kadın 14 yaşında evlendirilir.; 1938
değişikliği, 1926dan sonraki süreçte. Şimdi, bunu yapan
siz, geçmişteki partiniz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hocam, ne
anlatıyorsun ya? Sen neyi meşrulaştırmaya
çalışıyorsun? Bunları geç. Ne anlatıyorsun ya?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) 2002 yılında
4721 sayılı Medeni Kanun geldikten sonra evlenme yaşları
artıyor. 18, 17 ve pek mühim hâllerde de 16 yaş.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Evlenme
yaşları
78 milyon nüfusa gelmiş bir ülkedesin.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Sorunların çok
önemli bir kısmı 2005 yılındaki Ceza Kanununun kabulü ve
Medeni Kanun ile Ceza Kanunu arasındaki farklılıklar, buradan
başlıyor.
Şimdi, arkadaşlar, sizin 1925
yılında kabul edilen Ceza Kanununda 434, 424 bu maddeler var, bu
maddelerde tecavüzcü, evlenmeye karar veren o, tecavüzle evlenmeyi yasaklayan
AK PARTİ. Kendinize gelin, aradaki fark bu. Siz tecavüzcüyle evlenmeyi
getirensiniz, biz onu değiştiren, yasaklayanız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Efendim, ısrarla Tecavüzcüsüyle
evlendiriliyor... Bu büyük bir siyasi iftiradır, bu büyük bir
bühtandır. Hiçbir şekilde böyle bir şey söz konusu
değildir. Bir tarih koyuyorsunuz. Ceza avukatlığı yapan hukukçu
arkadaşlarımız çok net bilir, eğer bir suç varsa, bu suç
tutanaklara geçiyor, soruşturma dosyasına, mahkeme kararına
geçiyor. Mahkeme kararında ceza mahkemeleri yüzde 99 ilk ifadeleri esas
alır, sıcağı sıcağına verilmiş
ifadeleri esas alır. Ceza Muhakemeleri Kanununun 148inci maddesine göre
de avukatla alınan ifade mahkeme gibidir, bunun aksini ispat da
edemezsiniz.
Şimdi, alınmış ifadeler belirli,
gönüllü olan bir durum mu var, yoksa zor mu var, bu belirli. Efendim, 15
yaşından öncekinde mefruz cebir vardır. Doğru, mefruz
cebir vardır ama onunla diğerini, zorla olan ile gönüllü olanı
aynı şekilde, kanun aynı maddede düzenlediği için -Türk
Ceza Kanununun 103üncü maddesi- esasen bütün sorunun özü buradan
kaynaklanıyor. Tecavüz ile normal, gönüllü evlenen, rızayla birlikte
olan aynı madde içinde düzenlendiğinden dolayı hepsine cinsel
istismar deniyor. Bu, bizim toplumumuza, örf ve âdetlerimize aykırı
bir durum.
Bakın, burada, bütün Avrupada çocuğun
cinsel istismarıyla ilgili çalışma var. Ülkelerde evlilik
yaşları farklı. Bizim Ceza Kanunumuzun 104üncü maddesindeki
rıza, reşit olmayana rıza bazı Avrupa ülkelerinde 13
yaş, bizim 15 yaş olarak kabul ettiğimiz miktar bazı Avrupa
ülkelerinde 13 yaş.
Şimdi, İsveçe gittik Komisyon olarak,
İsveçteki parlamenterlere sordum: Evlilik yaşınız kaç?,
17 idi ama yeni 18e çıkarttık. 15 yaşından önce olursa
tecavüz sayılır. Bizde de aynısı sayılır. 15
yaş ile 18 yaş arasında cinsel özgürlükleri var, her türlü fiilî
durumda bulunabilirler; beraber yaşayabilirler, çocukları olabilir.
Tamam, bunların hepsi
Beraber yaşayacaklar, evli gibi de olacaklar,
çocukları olacak ama nikâh yapamayacaklar. Bunu kabul edebilir miyiz, bu
bize uyar mı? Evet, bunu bizzat o Komisyonla giden arkadaşlarımızla
yaşadık.
Şimdi, bir durumu görüp, buradaki
mağduriyeti esas alıp, tecavüz ve zorlamayla ilgili iradeye kesin,
ayrı ve net bir süre koyup bunu ayırmak
Bunların hepsini
aynı yere koymak çok büyük haksızlık ve ülkeye, bize zorluk
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Tecavüz
dediğin şey zaten cinsel istismar işte. Türk Ceza Kanununda
tecavüz yazmıyor ki cinsel istismar diyor.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Bakın, o gün siz de
vardınız, Sayın Şenal Sarıhan Hanımefendi
vardı, Cemal Okan Bey vardı, hep beraber burada konuştuk. Ne
dediniz hepiniz bana? Ali Bey, söylediklerinizde haklısınız.
Burada bir toplumsal sorun var, bu sorunu görmezden gelemeyiz: diye hepiniz
dediniz burada. Bu sorunu çözelim ama yöntemi bu değil. dediniz. Ben de
size dedim ki: Gelin, yöntemini getirin, beraberce çözelim. Sorun var, sorunu
görmezden gelemeyiz. Sorunu beraber çözelim, yöntemini getirin. Bakın, bugün
AK PARTİ ilave bir şey daha yaptı, bunu komisyona getirdi.
Eğer kanunun yazımında, tekniğinde bir sorun varsa bunu
beraberce çözelim. Arkadaşlar -Adalet Komisyonundaki değerli hukukçu
arkadaşlarımız veya bütün milletvekili
arkadaşlarımız- her gördüğünüzü getirin, bunları bize
söyleyin ve bunu çözeriz, bunda rahat olun. Ama, yok saymayın, haksız
isnatta bulunmayın, haksız iftirada bulunmayın.
Buradaki milletvekili arkadaşlarımız
-6 arkadaşımız- grubumuzun tamamının görüşüyle
imza attılar ve onları afişe eden milletvekili
arkadaşlarımız geçmişte burada söylüyordunuz: Beni
işte şu kişi afişe etti; telefonumu verdi,
fotoğrafımı dağıttı. Aynısını siz
yapıyorsunuz, bundan vazgeçin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Bunun size bir
faydası yok, millete de bir faydası yok. Bu sorunu hep beraberce
çözeriz diyorum.
Genel Kurula saygılar sunuyorum, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özkaya.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var, önce bu
yoklama işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Gök, Sayın Altaca
Kayışoğlu, Sayın Gürer, Sayın Akar, Sayın Köksal,
Sayın Sarıhan, Sayın Yüceer, Sayın Özdiş, Sayın
Atıcı, Sayın Özdemir, Sayın Karabıyık, Sayın
Çamak, Sayın Altay, Sayın Bozkurt, Sayın Kesici, Sayın
Öztrak, Sayın Baydar, Sayın Baykal, Sayın Yıldız,
Sayın Balbay.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.31
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Pusula veren sayın milletvekilleri de lütfen
salondan ayrılmasınlar.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Aydın Milletvekili Deniz
Depboylu ve arkadaşları tarafından, erken evliliğe zorlanan
kız çocuklarının korunması yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/42) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 22
Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 22/11/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel tarafından, 4/11/2016
tarihinde yasal mevzuata aykırı şekilde gözaltına
alınıp tutuklanan HDP Eş Genel Başkanları ve 8
milletvekilinin maruz kaldığı hukuksuzluğun tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22
Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi
22/11/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 22/11/2016 Salı
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
22 Kasım 2016 tarihinde Diyarbakır
Milletvekili Grup Başkanvekili Çağlar Demirel tarafından verilen
3216 sıra numaralı 4/11/2016 tarihinde yasal mevzuata aykırı
şekilde gözaltına alınıp tutuklanan HDP Eş Genel
Başkanları ve 8 milletvekilinin maruz kaldığı
hukuksuzluğun tüm boyutlarıyla araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22/11/2016 Salı günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde ilk söz Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önder.
Sayın milletvekilleri, lütfen sessizlikle
dinleyelim, sükûnete davet ediyorum.
Buyurun Sayın Önder. (HDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Eş Genel Başkanımız Sayın
Selahattin Demirtaş Edirne zindanından, rehin
alındığı koşullardan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bir soru göndermiş, önce bunu sizlerle
paylaşacağım:
Bir: Başkanlığını
yaptığınız Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10
milletvekilinin herhangi bir Meclis kararı olmaksızın
tutuklanmış olmaları hususunda herhangi bir girişimde
bulunmayı düşünüyor musunuz?
İki: 10 milletvekilinin hâlen F tipi hücrelerde
tek başına tecride tabi tutuluyor olmaları hakkında
herhangi bir girişiminiz olacak mı?
Üç: Milletvekillerinin hâlihazırda
dokunulmazlıkları devam ediyor olmasına rağmen, bu soru
önergesi dâhil bütün yazışmalarının denetime tabi
tutulmasını Meclis İçtüzüğü ve Anayasaya uygun görüyor
musunuz?
Dört: Meclisin saygınlığına bir
saldırı olarak değerlendirilebilecek bu uygulamaların
HDPli vekillere yapılıyor olması karşısında
sessiz kalmanın parlamenter demokratik siyaseti ve Parlamentomuzu
hiçleştirdiğini düşünüyor musunuz?
Beş: Bizimle ilgili daha yargılamalar bile
başlamadan kesin hüküm beyan ederek yargıyı tesir altına
almaya çalışan Hükûmet sözcüleri, Başbakan ve
Cumhurbaşkanı beyanlarına karşı Meclis
Başkanı olarak Parlamento üyelerinin adil yargılanma
hakkını koruyacak tedbirler almayı düşünüyor musunuz?
Altı: Başkanlığını
yaptığınız Parlamentonun 10 üyesinin cezaevinde hangi
koşullarda tutulduğunu ve ne tür uygulamalarla
karşılaştıklarını yerinde incelemeyi
düşünüyor musunuz?
22/11/2016
Selahattin Demirtaş
İstanbul Milletvekili. (HDP
sıralarından alkışlar)
Yasama faaliyetlerine bir şekilde devam
ediliyor, biliyorsunuz; dolayısıyla bundan sonra kürsüye çıkan
bütün arkadaşlarımız bugün zindanda rehin olarak tutulan
yoldaşlarımızın mesajlarını,
konuşmalarını bu kürsüden her gün sizlerle ve kamuoyuyla
paylaşacağız, ta ki bu arkadaşlarımızın gasbedilmiş
özgürlükleri iade edilene kadar, bu böyle devam edecek.
Şimdi, sayın vekiller, Abraham Lincoln,
malum, özgürlükler beyannamesinin yazıcısıdır ya da bu
fikri hayata geçirendir, büyük emeği vardır; ona -Bugünkü durumumuzla
çok uyuyor- sormuşlar: Bu kadar güzel, köleliğe karşı,
özgürlükten yana bu kadar güzel şeyler yazmışsınız da
Sayın Lincoln bunun yaptırımı ne olacak? Onun verdiği
cevap önemli, İngilizcesiyle söylüyorum:
(X)
demiş, utancın kudreti ya da utanma gücü olarak tercüme edilebilir.
Yine bir sinemacı, Ingmar Bergman -telaffuzunda
sıkıntı çekmiş olabilirim- ona soruyorlar: Dünyanın
gidişatı çok kötü, ne kurtaracak dünyayı? diye. Onun
verdiği cevap tek kelimelik, o da diyor ki: Utanç. Bizden bir örnek
verelim: El hayâ vel iman. yani Utanma duygusu imandandır. diye de
bizde hadisişerif var.
Şimdi, bizim çocukların sorunu, bizim
sorunlarımızdan çok daha önemli. Burada pek yeterince hakkı
verilmeyen bir boyutuna işaret edip ondan sonra meseleye geçeceğim.
Sayın vekiller, bütün arkadaşlarımız,
bütün siyasal partilerden, burada meselenin değişik boyutlarıyla
ilgili çok önemli konuşmalar yaptılar. Çeşitli istatistikler
burada dile getirildi. Gözden kaçırılan bir tek husus var çünkü
istatistiklere girmiyor. O da nedir? Bu zulme, bu istismara maruz
kaldığı için hayatına kıyan kız çocukları ve
genç kadınlar. Bunlar hiçbir şekilde istatistiklere böyle
adlandırılarak, böyle tarif edilerek geçmediği için, kaç
kişi var hayatına kıyan, bunu bilmiyoruz. Ancak cinayetle
katledilenler hakkında bir yaklaşık fikrimiz var fakat kendine
kıyanlarla ilgili hiçbir fikrimiz yok. Depresyon. deniyor, Bunalım
geçirdi. deniyor, işte Çeşitli sorunları vardı.
deniliyor, kayıtlara böyle geçiyor. İşte, değerli vekiller,
Tekvir suresinin 8 ve 9uncu ayetlerini hatırlatırım size. O
diri diri toprağa gömülen kız çocuklarıyla alakalıdır.
Dağlar, taşlar şahit gösterilerek sorulur; Onlar yarın
size Bizim suçumuz neydi? diye sorduğunda şeklinde başlar ve
devam eder. Bu mesele, ta dibinde bir yoksulluk meselesidir aynı zamanda.
Siz örfü din hâline getiriyorsunuz. Örfün bütün kötü, küflü, pasaklı
alışkanlıklarını bir dinmiş, bir
itikatmış gibi sunmaya çalışıyorsunuz ama ne
yazık ki bu mesele böyle değil.
Bu çocuklar, İslamiyet öncesi Medinedeki gibi
diri diri toprağa gömülmekle eş anlamlı bir akıbetin
içindedirler. Ona rikkatle yaklaşıp buna karşı çirkin bir
siyasi polemiğin mezesi hâline getirmenin yarın öbür gün her tarafta
sorgu suali vardır. En güçlü olanınız bile bunun altından
kalkamaz.
Utanç dedik. İşte, bundan beri koyacak
bir tek şey vardır: Utanç. Ama burada kalkıp meseleyi
istatistikler, örfler
Ölenlerin sayısı bile belli değil.
Bunların mağduriyetleri dururken birtakım kaba güdüleriyle bu
meseleye yaklaşan erkek zihniyetinin mağduriyetini buraya getirmekten
insanı alıkoyacak olan utançtır.
Ahmet Türk, Gültan Kışanak, Figen
Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, İdris Baluken ve diğer
bütün milletvekili arkadaşlarımız o cezaevlerine
sığmayacak kadar büyüktürler. Özellikle Ahmet Türk için burada
hepinizin geçmişte değişik vesilelerle sarf ettiği
olumlayıcı yaklaşımları hatırlatırım
size. Barış için eğer sorsalar -Üst akıl, üst akıl
diyorsunuz ya- barışı bir dinamitleyelim bu ülkede diye bir üst
akıl oturup istişare etse ne yapabiliriz diye, Ahmet Türke bu zulmü
reva görün gerisi kolay. diye bir cevap ilk sırada gelir. Siz, Ahmet
Türkün şahsına değil sadece, bir halkın onuruna, izzetine,
ortak yaşam umuduna ve gelecek umuduna büyük bir sabotaj
yaptınız, yoksa bizim bütün yoldaşlarımız,
arkadaşlarımız o cezaevine sığmayacak, o zindanlarla
zapt edilmeyecek kadar büyük bir onurun ve kavganın içerisinden
geliyorlar. Bunlardan murat ettiğiniz her ne ise bunların sadece
birisi olacak, diğer hiçbir şey olmayacak. Mesela, bizi
yıldırmayı murat ediyorsanız avcunuzu
yalayacaksınız. Bizi bezdirmeyi, bizi sindirmeyi, bizi teslim
almayı hedefliyorsanız rüyanızda göreceksiniz ama
barışı ve ortak yaşamı torpillemeyi, dinamitlemeyi
hedefliyorsanız tebrik ederiz, başarmak üzeresiniz. Ha gayret, biraz
daha uğraşırsanız, artık bir halk, bu ülkenin
içerisinde kendisi için hiçbir gelecek tasavvuru içinde olmayacak.
Belediyelerine bu kadar
kutsadığınız, bu kadar önem atfettiğiniz seçimle
giremediğiniz kapılardan kayyum eliyle girmekten de insanı bir
tek şey kurtarır: Ne demokrasi bilinci ne şey
Bunlar kâfi
gelmiyor. İşte, o, El hayâ vel iman. ya da utanç kudreti. Bundan
başka hiçbir şey insanları alıkoyamaz. Vaktinde, daha önce
siyasetçilerimize reva görülen muamele, burada, kürsüde riyakâr bir
şekilde birçoğunuz tarafından dile getirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Riyakârmış diyorum, niye? Çünkü devamını getirmediniz.
Ondan daha beş beter uygulamalar bugün oluyor, hiç kimseden çıt yok.
O gün çıt çıkarmayanları sonradan ne tedirgin etti biliyor
musunuz sevgili arkadaşlar? Bu, utanç duygusu. Sizin birçok deneyimli
vekil arkadaşlarınız budan dolayı teessürlerini bizimle
paylaştılar: Biz o zaman şunu yapamadık. ya da Ben o zaman
çıktım, buna şu şekilde karşı koydum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sayın
Başkan, bitiriyorum, bu önemli.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Bitti zaten.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Bitti, bitti.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Gözaltına
alınmış, çıkarılmış bir vekil olarak
sanırım bir bitirme hakkım var.
BAŞKAN Bitirin
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) O da şudur
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Üstünlük vermiyor sizin gözaltına alınmanız.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sayın Belma
Hanım
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Üstün hakkınız yok ki yani, süre doldu.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Siz, Gültan
Hanıma o komisyonda yaptıklarınızdan dolayı hiç üzüntü
duymuyorsanız
.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Ben
görevimi yaptım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
utanmıyorsanız yapacak bir şeyimiz yok.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Ben
hiç utanmıyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Onun için bana
oradan laf atıp durmayın.
Gültan Hanım da oralara sığmaz. 12
Eylülün bütün zulmü ona diz çöktürememiştir.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, süresi doldu.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bizim dizimiz
toprağa değmez, bunu beklemeyin. Başka bir şey söylüyorum
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Halk
Halk
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Başka bir
şey söylüyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Halk istiyor, halk
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Halk istiyorsa,
buyurun, belediyelerde seçime gidelim
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Önder,
lütfen
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
bakalım, halk
kimi istiyormuş.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Halkın
istediği seçim. Seçim ne için var?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - O kayyum oradan
içeri girebilecek mi, o zaman göreceğiz.
Onun için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Çök! Çök! Güzel çök!
Güzel çök! Daha olmadı, güzel çök!
MİTHAT SANCAR (Mardin) Halk istiyor, halk
istiyor! diyen faşistler bunu yaptı. Faşistler yapıyor,
faşistler! Gel seçime
Gel seçime
Gel seçime
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Halk
kararını vermiş, vermiş. Halk kararını
vermiş. Siz halkın kararını ipotek altına
alıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Önder, teşekkür ediyoruz.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Seçim
dışında yol mu var?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
Sayın Önder, teşekkür ediyoruz, süreniz
doldu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Utanmıyorsunuz!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Seçilmiş bir
vekil için burada 4 siyasal partinin
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Yazık size,
yazık!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Size
yazık!
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Size
yazıklar olsun!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Otur! Millet
Yazık. demiş size vermiş.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Kayyum
atamayın o zaman. Sandıkta geçseydiniz. Niye konuşuyorsunuz?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bir dakika
arkadaşlar
BAŞKAN - Sayın Önder, tamamlayalım
lütfen
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bitiriyorum, son
cümlem Sayın Başkan.
Seçilmiş vekillikler için biz öyle ismini söylemekten imtina da etmedik.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bizim o kürsüde
konuşup yemin edemeyen seçilmiş vekilimiz var. Onun farkı yok
değil mi zamanında?
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sus! Sus!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya, sen
ne anlattığını bilmiyorsun ya!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Siz -yemine de
geleyim- hemen yanınızdaki arkadaşınıza sorun. Siz
neyin müminisiniz, ne yemininden bahsediyorsunuz?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Ya,
ne alakası var?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yeter
artık!
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Önder.
Lütfen Sayın Önder, tamam.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Yeminin
anlamını biliyor musun da konuşuyorsun? Bu yıl
O yemin
bidattır senin itikadınca. Sen ne diyorsun? Bize mi kaldı?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Kürsüyü gasbediyorsunuz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Son bir şey
söyleyeceğim
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Süre bitti
Süre bitti
Hadi!
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Kürsüyü gasbediyorsunuz.
Milletin kürsüsü
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Sayın Önder, bitirelim
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Dinleyin, önemli bir
şey söylüyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Süresi bitti
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) 4 siyasal parti
geçen iki dönem önce burada tutuklu vekillerin
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın Başkan,
kürsü süresi tamamlanmış. Bize Lütfen
diyeceğinize ona
Lütfen
deyin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) -
yasama görevini
yerine getirebilmesi için söylediği sözlere sahip çıksın. Ne bir
fazlasını istiyoruz ne bir eksiğini.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sizden inayet de
istemiyoruz. Sizin inayetinizle yaşayacağımıza ölüm bize
yeğdir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Satır
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
İsmimden bahsettiği için sayın konuşmacı
(HDP
sıralarından sürekli alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Satır.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın konuşmacı ismimden bahsettiği için
Açarsanız
cevap vereceğim veya oradan cevap vereceğim.
BAŞKAN - Bir saniye arkadaşlar, Sayın
Satırı dinliyorum.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın konuşmacı ismimden bahsederek
sataşmıştır, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, alkışa devam edin,
iki dakika sataşmadan söz veriyorum. (HDP sıralarından sürekli
alkışlar)
Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın,
Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
sıralara yazıktır.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla)
İsmimden bahsedildiği için sataşmadan dolayı söz
almış bulunuyorum.
FETÖ Darbeleri Araştırma Komisyonunun
Üyesiyim ve Sözcüsüyüm. Davetimiz üzerine Sayın Kışanak
Komisyonumuza gelmiştir ve sorduğumuz sorulara kendince cevap
vermiştir. Bizim Komisyondaki toplantımızdan dolayı
tutuklanmamıştır, gözaltına
alınmamıştır; tamamen, yaptığı diğer faaliyetlerle,
konularla ilgilidir, Komisyonumuzla alakası yoktur.
Sorduğum soruların hepsinden eminim. Ben
sorduğum sorulara yeterli ve tatmin edecek cevaplar
alamadığımı orada da söyledim, bugün de söylüyorum.
Diyarbakır halkına vermesi gereken hesaplar vardır. O,
Komisyonun ayrı konusudur, zabıtlarda vardır.
Yüce heyetinizi bilgilendirmek istedim.
Komisyonumuzla ilgili bir konu değildir.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Kazdığı
çukurlardır Sayın Başkanım.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla)
Diyarbakırda yaptığı faaliyetlerle ilgili kovuşturma,
soruşturma ve tutuklama devam etmektedir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Satır.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan, bir açıklama buradan yapacağım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yok
yok, sataşmadan
BAŞKAN Bir dakika
Hayır, sataşma yok.
Buyurun, yerinizden söyleyin.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin,
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Fark etmez, nereden
derseniz oradan yaparım.
BAŞKAN Söyleyin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Şunu sordunuz
Gene El hayâ vel iman.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ama hayâyı en son öğretecek adam sensin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Diyarbakırda
niye sokağa çıkılmadı?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Hayâdan anlamazsın sen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bir dakika
Bir
dakika
Niye El hayâ vel iman. dediğim çok açık.
Diyarbakır halkı darbeye karşı
niye sokağa çıkmadı? sorusu geldi.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Öyle demedim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Müsaade edin.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Siz niye çıkmadınız? dedim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Siz niye
çıkmadınız? Evet, tamam.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Diyarbakır halkı sokaktaydı, siz niye
çıkmadınız? dedim. Lütfen doğru konuşun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Tamam, öyle olsun.
BAŞKAN Sayın Önder, tutanaklara
geçmiştir.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bir dakika, daha
bitirmedim ki.
BAŞKAN O zaman söyleyin ne söyleyeceksiniz.
Buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Söyleyeceğim.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Doğru söyleyin, doğru.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın Belma
Hanımın söylediği gibi kabul edelim, öyle söylemiştir.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Öyle çünkü, öyle kabul etme, öyle.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Öyle söyledi
zaten.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Tamam, öyle
söylediniz, öyle söylediniz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Bakın, çarpıtmaya alışıksınız,
karşınızdakinin sözünü çarpıtamazsınız,
zabıtlar var.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Sıkıntı orada değil, hikâyenin kalbi başka yerde
atıyor Sayın Satır, müsaade edin.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Diyarbakır halkı sokaktaydı, siz seçilmiş başkan
olarak niye sokakta değildiniz? dedim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Müsaade edin.
Sayın Kışanakın size orada
söyletmediğiniz bir şeye
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Hiç
alakası yok, söyleyecek sözü yoktu.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
böyle bir prese
alarak söyletmediğiniz cümlesi şuydu, Gültan
Kışanakın selamlarıyla beraber size aynen iade ediyorum, o
da şu: Diyarbakırın üçte 2sinde sokağa çıkma
yasağı vardı. El hayâ vel iman kısmı
burasıdır.
BAŞKAN Sayın Önder
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Hadi canım sende!
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Hayâdan sen ne anlarsın, hayadan!
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Gültan
Kışanakın nasıl sokağa çıkma yasağı
vardı?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Diyarbakırın üçte 2sine sokağa çıkma yasağı
koyacaksın, ondan sonra da Niye sokağa çıkmıyorsun? diye
soracaksın.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Hiç
alakası yok.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Diyarbakır
vekiliniz zor çıkar Surdan. Bu da size Gültan Hanımın
cevabı.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 22/11/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel tarafından, 4/11/2016
tarihinde yasal mevzuata aykırı şekilde gözaltına
alınıp tutuklanan HDP Eş Genel Başkanları ve 8
milletvekilinin maruz kaldığı hukuksuzluğun tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22
Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi aleyhinde ilk söz Manisa Milletvekili Erkan Akçaya aittir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hep söyledik, hep
söylüyoruz, çok zor durumdasınız, bundan sonra da zor durumda kalmaya
devam edeceksiniz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Diyarbakır halkının hepsi sokaktaydı. Siz darbeye
karşı değildiniz, darbeden faydalanmak istediniz. (HDP
sıralarından gürültüler)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Çok
zavallısınız ya.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Utanın!
Utanmanız yok mu!
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri,
Sayın Akçayı kürsüye davet ettim.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Kim çok
bağırıyorsa FETÖcüdür, söyleyeyim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Siz
kendi içinizdeki FETÖcüleri açığa çıkarın ilk önce.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Akçay kürsüde, lütfen
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDPnin grup önerisi üzerine söz aldım.
Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken biraz önce Sayın
Adalet Bakanının bir açıklamasını da buradan
paylaşmak istiyorum. Bu cinsel istismar konusuyla ilgili Bu konu
kapanmıştır. şeklinde beyanatı var. Ben Sayın
Adalet Bakanını da tebrik ediyorum. İnşallah bundan sonraki
yasama faaliyetlerini de yine uzlaşma şeklinde ve Genel Kurulda
gruplar arasındaki ortak mutabakatla çıkarmaya özen gösteririz.
Değerli milletvekilleri, grup önerisinde HDP
Genel Başkanlarının ve 8 milletvekilinin maruz
kaldığı durum söz konusu edilmektedir. Öncelikle bu hususun
adını koymak lazım. 20 Mayıs 2016 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisinde dokunulmazlıkların kaldırılmasına
ilişkin olarak Anayasaya geçici bir madde eklenmesini öngören 6718
sayılı Kanun bu Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul
edildi. Söz konusu Anayasa değişikliği kapsamında
Milliyetçi Hareket Partisinden 10 milletvekili hakkında 23 fezleke, Adalet
ve Kalkınma Partisinden 29 milletvekili hakkında 50 fezleke,
Cumhuriyet Halk Partisinden 59 milletvekili hakkında 215 fezleke,
Halkların Demokratik Partisinden 55 milletvekili hakkında 518 fezleke
ve bağımsız bir milletvekili hakkında 5 fezleke olmak üzere,
toplam 154 milletvekili hakkında 810 fezleke için yargı yolu
açılmıştır.
Anayasa değişikliğiyle ilgili,
aslında fiilen sadece 154 milletvekili için bir defaya mahsus olmak üzere
ve fezlekeye yönelik dokunulmazlıklar
kaldırılmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi söz konusu Anayasa
değişikliğini desteklemiş ve Meclis Genel Kurulunda olumlu
oy kullanmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
çıkış noktamız, ister seçilsin ister atansın isterse
de bunların haricinde bulunsun, hiç kimsenin hukukun üstünde
görülemeyeceği, hukukun temel ilkelerini çiğneyemeyeceği ve
Anayasayla hüküm altına alınan düzenlemeye karşı bir tutum
sergileyemeyeceği şeklindedir.
Dokunulmazlığın
kaldırılmasına ilişkin bu değişiklik kamu
yararı maksadıyla hayata geçirilmiştir. Nitekim,
Anayasanın 14üncü maddesine göre hiç kimse Anayasa'da yer alan hak ve
hürriyetleri ve bu arada, yasama dokunulmazlığını devletin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan
faaliyetler şeklinde kullanmamalıdır.
Dokunulmazlıkların
kaldırılmasında, cumhuriyet başsavcılıkları
ve mahkemeler tarafından ise hiçbir parti ayrımı gözetilmeksizin
öncelikle milletvekillerine davetiye gönderilmiş ve bu davetlere Milliyetçi
Hareket Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri icabet ederek soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin
olarak gerekli savunmalarını yapmış, ifadelerini
vermişlerdir. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli de
13 Temmuz 2016 tarihinde Ankara Adliyesine giderek hakkındaki fezlekeye
ilişkin savunmasını yapmıştır. Ben de bir
milletvekili olarak, hakkımda düzenlenen bir fezleke üzerine mahkemeye
savunmamı yaparak ifademi vermiş bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri,
dokunulmazlıkların kaldırılmasından sonra ifadeye
çağrılan milletvekilleri hakkında Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki yasama faaliyetleri nedeniyle düzenlenen bir fezleke yoktur,
yapılan işlem yoktur; bizim bilgimiz bu dâhildedir. Bu hususun
altını özellikle çizmek istiyorum. Fezlekelere konu işlemler,
milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi dışındaki
faaliyetlerine -benim örneğimde olduğu gibi- eylemlerine,
konuşmalarına veya içerisinde bulundukları durumlara
ilişkindir.
Fezlekesi bulunan bir kısım
milletvekilleri ifade verirken, diğer bir kısmının ifade
vermeye gitmemesi, hatta bu konuda meydan okuma yoluna giderek gitmeyi reddetmeleri
kabul edilebilir bir durum değildir. Gözaltına alınan
milletvekilleri hakkında isnat edilen suçlara
baktığımızda, terör örgütü propagandası yapmak, örgüte
bilerek, isteyerek yardım etmek, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt
adına suç işlemek, terör örgütüne üye olmak, suç işlemeye
tahrik, suç işlemeye azmettirme, terör örgütü kurmak veya yönetmek,
silahlı terör örgütüne silah sağlamak. İsnat edilen bu iddialar
karşısında hukukun, adalet mekanizmasının harekete
geçmemesi beklenemez. Bu söz konusu iddia edilen suçların
doğruluğuna veya yanlışlığına, olup
olmadığına elbette mahkemeler karar verecektir.
Dokunulmazlığın teröre yardım ve yataklık
yapılmasının zırhı olması da
düşünülemeyecektir. Devlet vergi toplarken, trafik cezası keserken
nasıl devletse, ülkenin bekası ve milletimizin birliğini
korurken de, terörle mücadele ederken de devlettir ve bir devletin en önemli
görevi güvenliği ve adaleti sağlamaktır. Devlet adaleti tesis
ederken bu amacın önünde hiç kimse duramaz, ister belediye
başkanı olsun ister milletvekili olsun isterse de bakan veya
Başbakan olsun. Adalet arayışına önce bu çatı
altında bulunan milletvekillerinin katkı yapması beklenir.
İşte, son günlerde ülkemiz kamuoyunu
meşgul eden gündem maddelerinden birisi de bazı milletvekillerinin bu
ifadeye çağrılma ve hakkındaki fezlekelere mahkemede hâkimler
karşısında cevap vermeme yolunu seçmeleri bugünkü süreci
tetiklemiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi bütün milletimizin,
bütün Türk milletinin, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
temsil merkezidir. Bütün milletvekillerinin Anayasaya ve kanunlara uymak
zorunda olduklarını, suç işleme imtiyazlarının
olmadığını bir an olsun unutmamaları gerekir. Seçimle
gelmiş olmak hiç kimseye herhangi bir konuda imtiyaz sağlamaz,
sağlamamalıdır.
Seçimle gelip seçimle gitmek elbette demokrasinin
bir temel ilkesidir ancak demokratik rejimlerin esası da anayasal
düzendir. Bu düzeni yıkmaya çalışanlar, demokrasiye ve hukuka
aykırı davranış içerisindedir ve bunların demokratik
rejimin arkasına saklanmaları da kabul edilemez.
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
Önerinin lehinde ikinci söz, İstanbul
Milletvekili Engin Altaya aittir.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sorunları, ayrılıkları ve
anlaşmazlıkları siyasi güç, destek devşirmek amacıyla
istismar etmek bu ülkeye ve bu topluma yapılabilecek en büyük ihanettir.
Bunun altını özenle çiziyorum. Konuşmama bilerek, bu cümleyi
kurarak başladım.
Sayın milletvekilleri, bir milletvekili olarak,
Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşı olarak ülkemizin içinde
bulunduğu hâle baktığımda, gerçekten derin bir endişe
duyuyorum, derin bir kaygı duyuyorum. Türkiyede siyasi parti
ayrımı yapmaksızın vatandaşlarımızın
tümünün büyük bir huzursuzluk ikliminde olduğunu hep birlikte görüyoruz.
Türkiye bunları hak ediyor mu, ayrı bir tartışma konusu,
hak etmiyor tabii ki ama Türkiye'nin bu noktaya gelişinin, toplumun bu
şekilde kamplaştırılıp
ayrıştırılmasının kimi iç ve dış
etkilerinin olduğu yadırganamaz.
Sayın milletvekilleri, perşembe
akşamından beri Türkiyeye bir toplumsal vicdani, ahlaki utanç
yaşattı bu Meclis, bu Hükûmet. Sayın milletvekillerini tenzih
ediyorum. Nihayet, üst akıldan gelen talimattan sonra geri adım
atmayacağını ilan eden Sayın Başbakandan Sayın
Bakana kadar herkes
Sayın Bakan da biraz önce Bu konu kapandı. diye
bir açıklama yapmış. Sayın Bakan, sizin aklınız kirada
mıydı? Milletin aklıyla mı dalga geçiyorsunuz? Türkiye bunu
hak etmedi sayın milletvekilleri. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu kürsüden, Adalet ve Kalkınma Partisinin il,
ilçe teşkilatlarındaki duyarlı vatandaşlarımıza,
yöneticilere, birçok AK PARTİli yurttaşıma da teşekkür
ediyorum, onları da kutluyorum gösterdikleri yüksek duyarlılık
için.
Ve nihayet yani bu inatlaşma, bu
kutuplaşma, bu kamplaşmayla muradınızın ne
olduğunu merak ediyorum ama bir tane şey söylüyorum: Perşembe
akşamından beri Türkiyeye yaşattığınız bu
utanç, bu toplumun hak ettiği bir utanç değildir.
Aynı şekilde, 4 Kasım gününden beri
Parlamentoya, anayasal sistemimize, hukuk devleti diye her vesileyle
söylediğimiz sistemimize yaşatılan da kabul edilemez. Bunun da
altını çizeceğiz. Yok böyle bir şey. Şu anda şu
tablo, şu görünen tablo, 10-11 milletvekilinin buradaki resimlerinin
Bu,
bir doğal tepkidir, bunu eleştirmiyorum ama Parlamentonun bu
düştüğü hâl hâl değildir, doğru değildir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Bana laf atanlara, önce Anayasanın 15inci
maddesini okumalarını tavsiye ederim. Anayasanın
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir bitireyim sözümü müsaade ederseniz.
Milletvekilleri yargılanmasın. diyen
yok, biraz sonra ona değineceğiz ama şu yapılan iş,
Türkiyeye perşembe akşamından beri toplumsal vicdan ve ahlak
utancı yaşatırken bu iş de 4 Kasımdan beri Türkiyeye,
esasen Türk demokrasisine bir siyasal utanç yaşatmaktadır. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bir demokrasi
sorunumuz var, işin özü buradan kaynaklı.
Yaşadıklarımızın tümü, tutuklu milletvekilleri dâhil,
perşembe gününden beri yaşanan ahlak garabeti dâhil, cinsel
istismarla ilgili, bu Parlamentoda yapılan, cinsel istismara, çocuk
tecavüzüne bir nevi masumiyet ve meşruiyet sağlamaya yönelik hamle
dâhil bütün bu yaşanan sorunların altında bir demokrasi sorunu
var.
Türkiyenin şunları konuşması
lazım: Ege Denizinde Yunanistanın bayrak dikmediği ada
kalmadı, ne yapıyor bu Parlamento? (CHP sıralarından
alkışlar) Kıbrıs konusunda kimin ne olup bittiğinden
haberi var, bir sayın iktidar partisinin milletvekili gelip şu
kürsüde, bırak sayın milletvekillerini, şu Hükûmetin bir
temsilcisi gelip, kâğıtsız, evraksız şu kürsüye çıkıp
Kıbrısta olup bitenle ilgili Genel Kurula on beş dakika bilgi
verecek düzeye ve duruma sahip değil; bu bir utançtır, bu bir
kepazeliktir. Meclis konuşacaksa bunları konuşmalıdır.
(CHP sıralarından alkışlar)
2003te Kızılayın göbeğinde
öğlen saat on ikide havai fişeklerle, Avrupa Birliği
bayraklarıyla süsleyerek tırların tepesinde girdiğiniz
Ankarada havai fişekleri patlattıktan sonra şimdi Biz
Şanghaya gideriz. demek
Büyük Atatürkün çizdiği muasır
medeniyet rotasından Türkiyeyi saptırmaya çalışmaya bu
Hükûmetin gücü yetmez. Türkiyeyi rotasından çıkarmak isteyen bu
Hükûmete iktidar partisinin çok kıymetli sayın milletvekillerinin de
tıpkı bu tecavüz yasasında olduğu gibi İşin
tadını kaçırdınız. diyeceklerinden adım kadar
eminim.
Sayın milletvekilleri, Hükûmete sesleniyorum:
Bundan önceki hükûmetlerin ve kimi siyasi partilerin yaptığı
gibi inanç aidiyeti üzerinden, etnik aidiyet üzerinden ve yaşam tarzı
üzerinden siyaset yaparak oy ve güç devşirmeye çalışmak,
konuşmamın başında söylediğim işi yapmakla
aynı şeydir: Sorunlardan siyasi çıkar sağlamak. Bu Parlamento
sorunları çözmek için var, sorun üretmek için değil bu Parlamento.
Gelinen noktada kamplaşmış, kutuplaşmış bir
toplum var. Bu toplumun kamplaşması, kutuplaşması, belli
bir kesimin size desteğini sürdürmesine yol açabilir ama geçen de söyledim
sayın milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanının
söylediği, yenilgi yenilgi büyüyen zaferiniz, zafer zafer bir büyük
yenilgiye doğru gidiyor. Sizin gitmeniz, bu Hükûmetin gitmesi bir şey
değil, Türkiye bir karanlığa gidiyor. Bizim buna sessiz
kalmamızı bizden kesinlikle beklemeyin.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) AK
PARTİ aydınlığın partisi, ne karanlığı
ya.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın
milletvekilleri, Anayasadan kaynaklı hakları var insanların.
İnsanlar bunları kullanacak. Temel hak ve özgürlükleri
kısıtlayarak hiçbir yere varamazsınız. Hep söylüyorum,
hiçbir güvenlik kaygısı temel hak ve özgürlüklerin
kısıtlanmasına dayanak olamaz diye.
Şimdi, toplumun huzura ihtiyacı var. Bunun
bir tek yolu var, bunun bir tek yolu
Başkanlık sistemi, hükûmeti,
yürütmeyi güçlendirmek, yasama üzerine bir tasallut, tahakküm kurmak,
yargıyı sopa yapmak değildir. Bunun bir tek yolu var, demokrasi.
Demokrasimizi güçlendirirsek, demokrasimizi kurumsallaştırırsak,
inanın bana, hepimizin burada yemin ettiği şekilde, milletimiz
mutlu olur, halkımızın yüzü güler. Türkiyeyi bir büyük ekonomik
kriz bekliyor, var mı Hükûmetin bir tedbiri? Demin söylediğim gibi,
etrafımızdaki bütün ülkeler
Yani, ben şundan utanıyorum:
Avrupanın, Amerikanın -onlara gereğinde biz dersi de veririz,
cevap veririz ama- Türkiyeyi bir terörist ülke gibi görmeleri beni üzüyor,
beni incitiyor. Arkadaşlar, bu duruma daha ne kadar göz
yumacağız? Elbette, bir siyasi parti aidiyeti içerisinde sizi
anlayışla karşılamaya çalışıyorum ama parti
çok da vatan bir tane; parti çok da bayrak bir tane; parti, lider çok da devlet
bir tane, parti, lider çok, başkan çok bulunur da bu ülke, bu cumhuriyet
bir tane. Gelin, bunu daha fazla tahrip etmeyin. Buna hakkınız yok.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, geldiğimiz noktaya bakın. Her
vesileyle demokrasi diyen Hükûmet Türkiyeyi öyle bir noktaya getirdi ki
siyasetçiler, siyasi partilerin genel başkanları, sanatçılar,
gazeteciler, akademisyenler, öğretmenler cezaevlerine dolduruluyor.
Elbette Suçu olanlarla ilgili işlem yapılmasın. demiyorum ama
-biraz önce söyledim- Anayasanın 15inci maddesinin son cümlesi genel bir
hukuk kuralı: Suçu sabitleninceye kadar herkes suçsuzdur. Bu orta yerde bu
Anayasa varken bu milletvekillerini tutuklamakla Kürt sorununa ya da terörle
mücadeleye katkı sağlayacağını düşünmek
aymazlıktan başka bir şey değildir.
Benim hep söylediğim bir şey var,
gelsinler cevap versinler. Kürt sorununu bu hâle getiren yani Kürt sorununu
çözümsüzlüğe sürükleyen 2 unsur var: Birisi Hükûmet, birisi PKK.
Bunların bu tutumu Türkiyede Kürt sorununun kangren hâline dönmesine
neden oldu. Terörü, terörizmi lanetlemeyeni ben lanetliyorum ama -terörle etkin
mücadeleye de evet, etkin mücadele gerekir de- bir gün değil, on gün
değil, sekiz ay göz yumduğunuz hendeklerdir Türkiyeyi bu ortama
getiren. Sekiz ay göz yumduğunuz hendekler yüzünden -81 vilayetimiz
vardı- şimdi 80 vilayetimiz var, Şırnak diye bir vilayet
sadece kâğıt üzerinde var. Bu ayıp, bu utanç bile bu Hükûmete
yeter. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, milletvekili suç
işlemez diye bir şey yok, yargılanmaz diye de bir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Altını
çizerek söylüyoruz: Mahkemelerden korkan şerefsizdir -kendi
adımıza söylüyorum- ancak milletvekillerinin tutuklu
yargılanması Türk demokrasisi için, parlamenter sistemimiz için kara
bir lekedir. Bu Parlamento da bu yönüyle ayıplı bir Parlamentodur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisi
aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Adıyaman Milletvekili Adnan
Boynukaradır.
Buyurun Sayın Boynukara. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Eylül darbesi sırasında
15 yaşında bir çocuk olarak gözaltına alınmış,
aylarca cezaevinde kalmış birisi olarak kürsüdeyim. 28 Şubat
darbesinde de gözaltına alınmış, bazılarımızın
yaşadığı, bazılarımızın okuduğu
işkencelerin tümünü 12 Eylülde ve 28 Şubatta yaşamış
birisi olarak kürsüde olduğumu hatırlatmak istiyorum.
Her türlü istismarı lanetliyorum, bugünkü
gündem o olduğu için.
Tutuksuz yargılamanın esas olduğuna
inanan ve buna ilişkin her türlü yasal düzenlemeyi yapan AK PARTİ
milletvekili olarak karşınızdayım.
Değerli milletvekilleri, isterseniz süreci
hatırlayalım: Kimileri yıllardır dokunulmazlık
meselesini bir siyasi polemiğe, üzerinde siyaset yapılacak bir alana
çevirmişti. Öyle ki dokunulmazlık, biraz önce konuştuğumuz
istismar alanlarının en önemlilerinden birisi hâline
getirilmişti. Tüm bu tartışmalar içerisinde, Meclis
dokunulmazlığa ilişkin bir Anayasa değişikliğini
hayata geçirdi. Bu düzenleme tüm milletvekillerini kapsıyordu. Bazı
kişiler hakkında önceden başlamış soruşturmalar
vardı, yargı ifadeye davet etmişti. Yargının
çağrısına uyan, ifade veren insanlar vardı.
Bazıları ise Tek bir arkadaşım ifade vermeye kendi
ayağıyla gitmeyecek. açıklamasını dikkate alarak ifade
vermedi. Aslında bu, yargıya meydan okumaktı, kriz üretmeye ve
üretilen krizi derinleştirmeye yönelik çabaların farklı bir
örneğiydi, yargıya yönelik siyasi bir şantajdı,
yargıyı işlevsiz hâle getirmekti.
Sayın milletvekilleri, öncelikle şunu
belirteyim: Yargı ile yürütme arasında ilişki olduğuna
yönelik değerlendirmelerin tümü siyasi değerlendirmelerdir, hukuki
hiçbir veriye, bilgiye dayanmayan değerlendirmelerdir, onun için
onları dikkate almıyorum. Tutuklu yargılanmanın ne kadar
önemli olduğunu, ne kadar sorunlu bir durum olduğunu yaşamış
birisi olarak ifade ediyorum.
AK PARTİnin iktidara geldiği ilk
yıllarda, hatırlarsanız, 2005 yılına kadar, Adalet
Bakanının savcılara talimat verme yetkisi vardı. AK
PARTİnin yaptığı ilk yasal düzenlemelerden birisi, Adalet
Bakanının savcılara talimat verme yetkisini kaldırmak oldu.
Adli kontrol uygulamasının kapsamı genişletildi. CMK 109da
yapılan değişiklikle adli kontrol tedbirlerinin uygulanabilmesi
bakımından süre sınırı tamamen
kaldırıldı. Böylece, tutukluluk sebepleri olsa dahi tutuklamaya
alternatif tedbirlerin karar verilebilmesine imkân sağlandı. Siyaset,
tutuksuz yargılamanın zeminini oluşturdu. Diğer iş,
yargının işi.
Değerli milletvekilleri, terörün bir hak arama
aracı olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Sorun bunu
terör örgütlerine anlatmak değil; terör örgütleri zorun rolü
kavramı üzerinden kendilerince başarı olarak gördükleri iklimin
geçici olduğunu anlamıyorlar. Bunun en somut örneğini son iki-üç
yılda yaşadık. Devletin Meseleyi silahın
dışında çözmek mümkün mü? arayışını
zayıflık, hatta acziyet olarak değerlendiren terör örgütü
binlerce insanın ölümünden sorumludur. Terör örgütünü bir kenara
bırakalım, burada üzerinde durulması gereken alan sivil
siyasettir. Sivil siyasetin yaptığına bakmakta fayda var.
7 Haziran ve 1 Kasım seçim
sonuçlarını halkın Bizim sorunlarımız var,
bunların çözülmesini istiyoruz ama çözümün silahla değil Meclis
çatısı altında sivil siyaset yoluyla yapılmasını
istiyoruz. dediği şeklinde yorumlamıştık biz. Bence
bu çok anlamlıydı ancak bunun anlamı bilinmedi.
Bazıları halkın bu desteğini ve tutumunu PKK terör örgütüne
tahvil etti. 7 Haziran seçimlerinden sonraki atmosferi hatırlarsanız
koalisyon olasılığı çıkmıştı, partiler
olasılıkları değerlendiriyordu ama birileri Şu
partiyle asla. diyorlardı. Sivil siyaseti tıkayan bir tutumdu, kendi
varlığını yok sayan bir ifadeydi. Bakın, seçim
sürecinde terör gücünü devreye koyarak sonucu etkilemek isteyen PKK terör
örgütünün elebaşı bu açıklamaya tarihî bir hata demişti.
Söyleyeni tanımasak roller yer değiştirmiş
sanırsınız.
Değerli milletvekilleri, sivil siyaseti bitiren
tek pozisyon seçim sonrasında sergilenen tutum değildi; sokak,
şiddet çağrısı yapan ve terörü şehirlere indirmek için
PKKnın yürüttüğü terör faaliyetlerine katkı sağlayan onlarca
açıklamadan bahsetmek mümkün. 6 Ekim 2014te yapılan
açıklamayı hatırlatmak isterim: Kobanide yaşanan katliam
girişimine karşı yediden yetmişe bütün
halklarımızı sokağa, alan tutmaya ve harekete geçmeye
çağırıyoruz. Bundan böyle her yer Kobanidir. Bu
açıklamadan sonra ne olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz. 26 Haziran
2015 çağrısı: Önümüzdeki günlerde, geçmiş süreçte
gerçekleştirdiğimiz direniş hareketini Suruç hattında
yeniden canlandırmak gibi bir çağrımız var; bütün
halkımızı yeniden tarihsel bir sorumluluğa davet ediyoruz.
23 Haziran 2016, kayyumlarla ilgili çağrı, terör örgütü
elebaşı Karayılan Kayyumları hedef alacağız,
halk bunlara izin vermesin, belediyelerde nöbet tutsun. diyor. Peki, bu
açıklamadan kısa süre sonra Kayyumları tanımayacağız,
çalıştırmayacağız, gerekirse halkla birlikte belediyelerde
nöbet tutacağız. açıklaması geldi. Sivil siyaseti bitiren
bir kopyalama. Bu iki açıklama arasındaki
aynılığı, benzerliği görmezlikten gelmek mümkün mü? 20
Ağustos 2016 tarihinde Gaziantepte bir düğüne saldırı
olmuş, onlarca insan hayatını kaybetmiş. Yapılan
açıklama şu: Bizim düğünümüz hedef alındı, bunun
suçlusu Hükûmettir, halkımız öz savunmasını yapsın.
Bunlar sadece birkaç örnek.
Terörü şehirlere indirmek, çukur terörüne sahip
çıkmak ve desteklemek siyaset değildir. Kazılan hendeklere destek
çağrısı yapanlar, yüzlerce insanın ölmesinin ve
şehirlerin yıkılmasının bir parçasıdır.
Bunları sivil siyaset faaliyetleri olarak değerlendirmek, demokrasiyi
katletmektir. Demokratik toplumlarda hak ve özgürlük taleplerinin yerleri,
şekli, mecraları ve çerçeveleri bellidir.
Birileri ısrarla halkı sokağa
çağırdı, halk bu çağrılara yanıt vermedi. Sivil
siyaset ve halka öncülük yapması gerekenler, halkı sokağa ve
şiddete davet etti.
Halkı sokağa çağıranlara iki
basit soru sormak gerekiyor: Madem bunu yapacaktınız, madem bu
yapılacaktı, neden halktan oy istedik? Halk sokakta şiddetle hak
talep edecekse neden Meclisteyiz?
Popülizmin sadece sağ siyasetin bir
argümanı olduğunu sanırdık, meğerse militan popülizm
diye bir kavram da varmış.
Evet, halkın tepkisi ve sokak
çağrılarını boşa çıkarması, halkın
şiddete değil, sivil siyasete olan inancıdır. Halkın
söylediği gayet açık: Sivil siyasete evet, sokağa,
şiddete, teröre hayır.
Bu kararın verilmesinde, halkın sokak
çağrılarını risk almaya değer bulmamasının
etkisi var. Halk sokağa ve şiddete değil, siyasete
inandığını göstermiştir. Bu tutumu sergileyen
halkı selamlıyorum. Teröristlerin bize
yaşattığını hiç unutmayacağız. diyen
Şırnaklı Gülfidanı selamlıyorum. Teröre değil
sivil siyasete sahip çıkan herkesi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Önder
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın hatip,
halkı sokağa çağırdığımızı iddia
ederek, partimize sivil siyaset tanımlamasıyla sataşmada
bulundu. Cevap hakkı istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Önder, iki dakika
süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman)
Başkanım, kayıtlara geçsin, ben isim falan kullanmadım.
BAŞKAN Üzerlerine almışlar demek
ki.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sokağa bir
çağrı var demek ki Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin,
Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Çok zekice bir
yaklaşım Sayın Başkan, hiç aklımıza
gelmemişti: Üzerlerine almışlar.
Şimdi, ben başka bir konuşmamda eksik
kalan, bu riyakâr tutuma dair bir şey söyleyeceğim. İki tane
sorum var: Sayın hatip biraz önce 7 Haziran seçim sonuçlarını
yüceltti, övdü, bizim bunun hakkını vermediğimizi söyledi. Oysa
o dönem ısrarla bir hükûmet kurdurmayanın kim olduğunu
Bak şimdi, Üzerine alınmışlar.
diyorlar, ben söyleyeyim, bakalım bu davulun sesi nereden gelecek?
Hükûmeti kurdurmamak, CHPyi kırk-kırk beş gün bununla oyalamak,
-mış gibi yapmak, ondan sonra, Ya, ne olur
diye, bak aynen bu
partide muktedir olan gücün size cümlesini tekrarlıyorum: Seçime
gidilsin, bilemedin yüzde 5 daha oy kaybederiz, koalisyon o zaman kurulsun.
Ama halkın güvenlik, istikrar, temel yaşam hakkı rehin
alınarak
Nereden biliyoruz? Gar patlamasından biliyoruz. Nereden
biliyoruz? HDP mitinglerinde ve HDP il, ilçe binalarına dönük
saldırı ve suikastlardan biliyoruz. Buradan rehin alındı.
Evet, sokak elbette demokratik bir haktır.
Bizim bütün çağrılarımızda da demokratik tepkilerimizi
gösterme biçimi vardır.
Mahkemelere gelince, acaba şu sözü herhangi bir
HDPli mi söyledi? Biz bu mahkemelere güvenmiyoruz. Biz o Anayasa Mahkemesine
de güvenmiyoruz. Bu sözü bizden söyleyen oldu mu arkadaşlar?
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Olmamış.
Sahip çıkan yok. Kimin söylediğini en iyi siz biliyorsunuz.
İğnenin ucu size girdiğinde bu mahkemeler güvenilmez oluyor.
Benim gözaltına alınma fezlekelerimdeki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
iki heyetin bütün
yargıçları cemaat soruşturmasından cezaevinde, açıkta
da değil, tamam mı?
Onun için, kendinize gelince kuş,
başkalarına gelince deve, böyle bir anlayış olmaz.
Saygılar. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 22/11/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel tarafından, 4/11/2016
tarihinde yasal mevzuata aykırı şekilde gözaltına
alınıp tutuklanan HDP Eş Genel Başkanları ve 8
milletvekilinin maruz kaldığı hukuksuzluğun tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22
Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.26
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.12
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 15/4/2016 tarihinde İstanbul Milletvekili
Gülay Yedekci ve arkadaşları tarafından, çocuğa hizmet
veren bütün kurumlarda istismarı önleyici güvenlik ve eğitim
politikalarının ve mağdur çocuklar için psikoterapi
programlarının oluşturulması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22
Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi
22/11/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 22/11/2016 Salı
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci ve
arkadaşları tarafından, çocuğa hizmet veren bütün
kurumlarda istismarı önleyici güvenlik ve eğitim
politikalarının ve mağdur çocuklar için psikoterapi programlarının
oluşturulması amacıyla 15/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan 472 sıra no.lu
Meclis Araştırması Önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22/11/2016 Salı
günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde ilk söz,
İstanbul Milletvekili Sayın Gülay Yedekciye aittir.
Buyurun Sayın Yedekci. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Ne kadar güzel bir gün değil mi bugün sevgili
milletvekilleri. İlk defa, AKP, üzerinde ısrarla durduğu bir
önergeyi -bütün ısrarına rağmen gelen bütün tepkileri
göğüsledi- en sonunda geri çekmek zorunda kaldı. Burada
anlaşılması gereken çok önemli bir nokta var:
Halkımızın tüm baskılarınıza rağmen
çocuklarına sahip çıkması anlamanız gereken en önemli noktadır.
Yani vatandaş diyor ki: Dağımızı,
taşımızı, ovamızı, suyumuzu yok pahasına
sattınız ama çocuklarımıza bedel biçemezsiniz.
Mağdurlar var deniyor, 3.800 kişi mi? 3.800 kişi mi AKPyi çok
üzdü, sizleri çok üzdü? Peki, milyonlarca kişi, emeklilik için yaşa
takılan vatandaşlarımız sizin umurunuzda mı? Evine bir
ekmek bile götüremeyen babalar umurunuzda mı? Aç yatan çocuklar umurunuzda
mı? Vanın Gürpınar ilçesinde babasının
sırtında cesedi taşınan Muharrem bebek umurunuzda mı?
Kredi kartı batağındaki vatandaşı hiç düşünüyor
musunuz? Peki, atanamayan öğretmenler hiç aklınıza geliyor mu?
Şiddet gören, tecavüze uğrayan, öldürülen kadınlar, çocuklar hiç
aklınıza geliyor mu? Bir tanesi bile çok önemliyken, bir can bile bu
kadar kıymetliyken binlerle anlatılan bu rakamlar hiç sizi
ilgilendiriyor mu? Öğrencilerin sorunlarını hiç düşünüyor
musunuz? Asgari ücretliler hiç umurunuzda mı? İşsizleri
düşündünüz mü? Peki, kepenk kapatan esnaf bu kadar umurunuzda mı? Bu
vatandaşlarımız için bugün hangi yasayı çıkarmaya
karar verdiniz? İstismarcılar için
uğraştığınız kadar vatandaşlarımız
için de uğraşsaydınız Türkiye bugün başka bir yerde
olurdu. İlkokuldan başlayarak ortaokulda ve lisede çocuklar okula
gönderilmiyor, özellikle lise çağındaki kız
çocuklarımız. Lise çağındaki her 100 çocuğun 20si
okula gitmiyor. Bu, 14 yaşındaki her 100 çocuktan 20sinin okula
gitmediği anlamına gelir. Bunlar da karşımıza çocuk
gelin olarak çıkıyor. Sizlerin hiç çocuğu yok mu? Hep garip
gurebanın başına mı gelir taciz, tecavüz olayları diye
düşünüyorsunuz?
Günlerdir tartışıldı ve görüldü
ki vatandaş istemiyor, bir tek siz istiyorsunuz. Hukukçular anlamadı,
STKlar anlamadı, Cumhuriyet Halk Partisi anlamadı, bir tek siz
anladınız, siz de yanlış anladınız. Bugüne kadar
Hükûmet hep inatlaşma yoluna gitti ve vatandaşı tedirgin etti.
Vatandaşı tedirgin etmekle nasıl bir toplum mühendisliği
projeniz var? Bu yasa nelere sebep olacak? Bu yasa sadece cezaevindeki
sapıkların dışarıya çıkmasına değil
fiilen ve hukuken yüz binlerce yargılanan, bu suçtan
cezalandırılması ihtimal dâhilinde olan insanların
affedilmesi sonucunu doğuracak. Çocuk yaştaki evliliklerin
artması sonucunu doğuracak. Özellikle kız çocukları bu
yolla iyice güçsüzleşecekler. Çocuk yaşta evlendirilen kız
çocukları için eğitim sadece bir hayal olacak.
Çocuk istismarının affedilmesi kabul
edilemez. Anayasamızın 41inci maddesinde çok açık bir
şekilde çocukları her türlü darptan, şiddetten korumak zorunda
olduğunuz yazıyor. Bu utanç tasarısını hazırlayan
ve savunan herkese soruyorum. Türkiyede her yıl daha da fazla cinsel
istismar davasının açıldığının farkında
mısınız? Aile baskısıyla kaç çocuğun
evlendirildiğinin farkında mısınız? Mağduriyet
diye feryat ettiğiniz şeyin koruyamadığınız
çocukların kararan hayatları olduğunun farkında
mısınız?
Çok önemli bir sorun var arkadaşlar, Aile
Bakanımız kayıp. Aile Bakanımızdan bu konuda bir
açıklama duyanınız var mı? Aile Bakanı nerede?
Çocuklar konuşulurken Aile Bakanı yoksa Aile Bakanı ne için var
değerli arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın vekiller, çocuğun tecavüze
rızası yoktur, hiç olmamıştır, bundan sonra da
olmayacaktır. Hükûmetin asıl görevi bu çocukları korumak
olmalıdır, istismarcıları mağdur
kılıfına sokup onları korumak olmamalıdır.
AKPnin çok sevdiği bir cümle var, Nereden
nereye geldik? diyor. Ben de kendi bakış açımla nereden nereye
geldiğimizi anlatmak isterim. Atatürkümüzün çocuklarına bayram
hediye ettiği bir ülkeden çocuklarının istismarcısıyla
evlendirilmek istendiği günlere geldik. Nevşehirde okuduğu
lisenin bahçesinde arkadaşıyla otururken müdür tarafından
okuldan atılmakla tehdit edilen kız öğrencinin intihar
ettiği günlere geldik. Vatandaşın cebine, malına,
doğasına göz koyan anlayış, şimdi de evimizin ta
içine, çocuklarımıza göz dikti. Bu gözleri oymak da bizlerin vazifesidir.
Bu kişiler Hızır paşalardır ve bizim de bu
Hızır paşalara söyleyecek iki çift sözümüz vardır. (CHP
sıralarından alkışlar) Yürü bre Hızır Paşa
senin de çarkın kırılır/Güvendiğin padişahın
o da bir gün devrilir.
Bu bir anlayıştır, bu sapkın bir
anlayıştır, tecavüzcüleri taçlandırma girişimidir.
Tecavüzcüden koca olur mu? Bu çocuğa tecavüz eden başka bir
çocuğa da tecavüz edemez mi? Üniversite öğrencileri 22
yaşında kızlı erkekli aynı evde oturuyor diye
rahatsız olup açıklamalar yaptınız. Şimdi sorununuz
nedir? Zaten cezalarınız indirimli, sapıklar korunuyor. Tecavüz
düğün dernekle olunca tecavüz olmuyor mu? Altın takılınca,
o düğüne kaymakam gelince o tecavüz tecavüz olmaktan çıkıyor mu?
(CHP sıralarından alkışlar) 11 yaşındaki çocukla
70 yaşındaki adam evlenebilir mi? Düğünle olunca, üstüne de
altın takınca bu tecavüz olmuyor mu? Gelin 65
yaşınıza, gidin 8 yaşındaki bir çocukla evlenin,
üzerine de ailesini ikna edin, çocuğu da tehditle, şantajla
kandırın, düğüne de kaymakamı, valiyi
çağırın, üstüne bir de altın takın, alın size
düğün olsun! İki cihanda bu çocukların da, bizim de iki elimiz
iki yakanızdadır bilesiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Devlet niye vardır değerli milletvekili
arkadaşlarım? Çocuklar güvende değilse, çocuklara tecavüz
ediliyorsa devlet niye var? Bu Meclis niye var? Niye orada oturuyorsunuz? Biz
niçin milletvekiliyiz? Gergerde tecavüzler yaşanıyorsa, Ensarda
tecavüzler yaşanıyorsa
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ayıp ya!
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) -
toplumsal
baskıyla bu insanlar konuşamıyorsa, aileler sindiriliyorsa bu
meclisler kapansın arkadaşlar. Bu çocuklara tecavüz ediliyorsa biz
niçin buradayız, niye varız?
Kadınların, vicdanlı insanların,
iyi insanların yan yana gelmesi ve ayağa kalkması
şarttır, bugün olduğu gibi. Bugün ayağa kalktık ve
Türkiye çok önemli bir yanlıştan bir anlamda geri döndü.
Bunların dışında, devleti baba
bilen çocuklar var, Çocuk Esirgeme Kurumunda yaşayan çocuklar var,
sokaklarda yaşayan çocuklar var, engelli çocuklar var. Bu çocukları
devlet korumayacak, Hükûmet korumayacak, kim koruyacak? Bir çocuğun
istismara rızasından bahsetmek mümkün müdür?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Gülay
Hanım, anneniz kaç yaşında evlenmiş?
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) 12-15 yaş
arası çocuklara tecavüz suçunun cezası eskisi gibi on altı
yıl, 12 yaşından küçük olunca da on sekiz yıla
çıkarılıyor. İki yıl artırılarak iyi bir
şey yapılıyormuş gibi gösteriliyor. Burada da 12
yaşındaki bir çocuk ile 13 yaşındaki bir çocuk
arasındaki beyinsel ve fiziksel gelişme farkı ortaya konmaya
çalışılıyor. Burada yapılmak istenen şey ileride
evlilik yaşını düşürmeye çalışmaktır. Bu çok
ciddi, çok önemli bir durumdur. Bununla da ilgilenmek lazım.
Ortaöğrenimde yurt açma görevi sadece
devletinken Ensar gibi vakıflara merdiven altı işler
yaptırıp
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapmayın ya!
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) -
bu
çocuklarımızın da tacize, tecavüze uğramasına göz
yumdunuz. Bu vebal sizin boynunuzdadır.
Ezcümle
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Gülay
Hanım, benim annem 15 yaşında evlenmiş.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) Bugün çocuğunuzu
evlendirir misiniz 12 yaşında Sayın Vekilim? 8 yaşında
çocuğunuzu istemeye gelseler verecek misiniz? Bunun adı
sapıklıktır, bunun adı sapkınlıktır. Sen ne
dersen de! 12 yaşında, 8 yaşında çocukla evleniyorsan
sapıksındır. (CHP sıralarından alkışlar)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Aynı
evde kalan flörtçülere bir sözünüz yok mu?
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) Son olarak,
sapıklığa ve sapkınlığa karşı
çocuklarımızı size rağmen koruyacağız bugün
yaptığımız gibi.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Aynı
evde beraber kalan flörtçülere bir sözünüz yok mu?
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) Gerekirse
çocuklarımızın önünde duvar olacağız, size izin
vermeyeceğiz. Bu tür yasaların geçmesine de izin vermeyeceğiz.
Bunun adı zalimliktir ve biz buna karşı duracağız.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Aynı
evde beraber yatanlara Çağdaş. diyorsunuz. Flörtçülere bir sözünüz
yok mu? Vicdanınız yok mu?
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) Yine de size bir
teklifte bulunuyorum. Gelin, siz de bu ayıptan bir an önce vazgeçin.
Sadece komisyona değil, bu önergeyi toptan geri çekin ve gelin, el
birliğiyle bu ülkedeki çocuk istismarının önüne geçelim,
çocuklara tacizde, tecavüzde bulunulmasın.
6 yaşındaki çocukla evlenilebilir. diyen
zihniyet sapkın zihniyettir, Hamile kadın sokakta gezemez. diyen
zihniyet sapkın zihniyettir. Bunu niçin savunmak istiyorsunuz? Bunu
savunacak insanın vicdanı yoktur. Vicdanlı bütün insanlara
yürekten sesleniyorum. Lütfen çocuklarımızı koruyalım, bu
ülke bizim ülkemiz, bu çocuklar bizim çocuklarımız.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Aynı
evde beraber kalan flörtçülere de iki söz edin. Hiç vicdanınız yok
mu?
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Yaşar.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Hanımefendi bana Sapıksınız. diye
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır, asla. Kesinlikle
öyle bir şey söz konusu değil, hayır.
BAŞKAN Bir saniye
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Öyle dedi, sen
duymamışsın ya!
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır, kesinlikle öyle
bir şey yok.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sen
duymamışsın ya!
BAŞKAN Şimdi, Sayın Gök, ben de
dinledim, tabii
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın Başkanım
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, konuşmanın
anlamı beyefendiye karşı değil.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Hanımefendiye soralım, Sapıksınız. dedi.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) 8
yaşındaki çocukla evlenen sapıktır. dedim, size bir
şey demedim.
LEVENT GÖK (Ankara) 8 yaşındakiyle
evlenenler sapıktır. dedi. Niye üzerine alınıyor?
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Sapıksınız. dedi.
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır, sakın ha.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Niye üstüne
alınıyorsun Sayın Vekilim?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Yani, bu kadar
da göz göre göre, göz göre göre yapılmaz bu ya!
BAŞKAN Sayın Yaşar oradan Benim
annem 15 yaşında evlendi. dedi diye hatırlıyorum ben.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Evet.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama kendisine dönük bir
şey yok efendim.
BAŞKAN Sayın Yedekci de
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) 8 yaş için
söyledim.
LEVENT GÖK (Ankara) 8 yaşındakiyle
evlenirse sapıktır. dedi.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Efendim,
şartlı sövgü olmaz.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Bakın,
tutanaklara bakın.
LEVENT GÖK (Ankara) Tutanakları getirin,
ondan sonra bakarız.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) 8 yaş için
söyledim.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Başkanım, şartlı sövgü olmaz.
BAŞKAN Bakın, Sayın
Yaşarı göstererek, hitap ederek
İki dakika sataşmadan söz veriyorum.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Şartlı sövgü olmaz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
bir tutanakları getirin. Varsa zaten ben
BAŞKAN Ben dinlediğim için Sayın
Gök
Gerçekten bunu bir düzeltmemiz lazım.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Konuşmak
istiyorsa başka ama ben sataşmadım ona. Ama bütün sapıklara
sataştım. Kendilerini sapık olarak görüyorlarsa buyursun söz
alsın.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Hayır, iki
dakika konuşsam ne kaybedersiniz canım!
BAŞKAN Ben sataşmadan
LEVENT GÖK (Ankara) Bir saniye
Sayın
Başkan
BAŞKAN Artık kürsüye
çağırdım.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kimseye
Sapıksınız. demeyeceğim.
LEVENT GÖK (Ankara) Bakın, ben
arkadaşımızı tenzih ederim, onu anlatmaya
çalışıyorum. Yani, böyle bir konu yok.
BAŞKAN Anladım.
Böyle bir düzeltmeye ihtiyaç hasıl olmuş,
öyle anlaşılıyor.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Düzeltelim.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama arkadaşımız
8 yaşındakilerle evlenenlere söyledi, kendisiyle ilgili en ufak bir
söz dahi etmedi.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Levent Bey,
şartlı sövgü olmaz.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben kendisini tenzih ederim,
onu söylüyorum.
BAŞKAN Tamam.
Teşekkür ediyorum Sayın Gök, artık
davet ettim.
Sayın Yaşar, iki dakika süre veriyorum,
lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- Malatya Milletvekili Nurettin Yaşarın,
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Efendim, Gülay
Hanım konuşurken doğrusu, bayağı teatral bir
konuşma izledik. İçerik önemli değil aslında, sözler önemli
değil ama vurgular, tonlamalar, bunlar çok önemli. Konuşma
tekniği açısından takdire şayan bir konuşma izledik.
Ama şunu belirtmek istiyorum: Şartlı sövgü olmaz. Yani,
Eğer şöyleyse siz şöylesiniz. demek o şeyi
söylememiş olmak anlamına gelmez, bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Bir de lütfen -çok fazla bir kalabalık,
çoğunluk yok ama- annesi 15 yaşında evlenenler parmak
kaldırsın desem burada birçok arkadaş parmak kaldırır.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Ne alakası
var ya!
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Ben
kaldırıyorum, annem 15 yaşında evlenmiş. Bak, orada da
var, orada da var; var. Bunu yaparken bir toplumsal
(CHP
sıralarından gürültüler)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) İyi bir şey mi
yani?
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Ne
alakası var ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Bakın,
rica ediyorum, ben kimseye hakaret için gelmedim, kimseye hakaret için
gelmedim. Burada bir yanlışı tashih etmek için geldim, onu
söyledim. Ben sapık değilim. Buradan bakınca öyle görünüyor mu
onu bilmiyorum ama buradan bakınca da kimseyi öyle görmüyorum.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Aşk olsun!
NURETTİN YAŞAR (Devamla) İkincisi:
Bir tiyatro oynarken de, siyasi bir argüman kullanırken de, bir şeyi
istismar ederken de, herhangi bir şeyi istismar ederken de buradan
etkilenecek toplumsal kesimleri, insanları, aileleri, bireyleri ve
onların hassasiyetlerini göz ardı etmezsek bundan hepimiz fayda
görürüz. Siyaset her şeyi çiğneyip geçen, her şeyi ezen
duyarsız bir makine olmaktan kurtulmalı.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Çocukları
ezmeyin diyoruz Sayın Vekilim, çocukları ezmeyin.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Buna hepimizin
ihtiyacı var. Hiçbirimiz çocuk istismarından yana değiliz,
hiçbirimiz tacizden yana değiliz, hepimiz buna karşıyız.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) O zaman onu
söyleyin, söyleyin.
NURETTİN YAŞAR (Devamla) Sadece, bu
toplumun olmasını istemediğimiz bazı
alışkanlıkları varsa bile -ki giderek azalıyor- bunların
üzerinden buldozer gibi geçmeyelim. Hepimizin duyarlılığa,
hassasiyete, hoşgörüye, anlayışa, empatiye ihtiyacı var,
Gülay Hanımın da var. Yine, buna rağmen, buradan Gülay
Hanım hanımefendi olarak gözüküyor.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Neye
rağmen?
MUSA ÇAM (İzmir) Sataşma var.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, buyurun.
Bir dakika süreyle söz veriyorum.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, sonra ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Gök, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Malatya Milletvekili
Nurettin Yaşarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, az
önce de ifade etmeye çalıştım, Sayın Nurettin Yaşarla
ilgili arkadaşımızın söylediği en ufak bir ima dahi,
söz yoktur. Ben, Nurettin Yaşarı tenzih ederim diğer
arkadaşlarımız gibi. Burada arkadaşımız bir
sataşmayla, karşılıklı bir sataşmada 8
yaşındakilerle evlenenler ya da evlenmeyi düşünenlerin
sapık olduğunu ifade etmiştir. Ondan önce de Nurettin Bey
kendisine söz attığı için Nurettin Bey kendisi üzerine
almış olursa da böyle bir anlayışla kesinlikle arkadaşımızın
görüşünü ifade etmesi zaten söz konusu değildir. Ama, bu
sataşmalar içerisinde bazen insanlar farz ediyor ki kendisine söyleniyor,
hâlbuki orada kastedilen bir genellemedir. Ancak, bu çerçevede Sayın
Nurettin Yaşar da konuşmasını bitirirken bence tam da bir
sataşmada bulunmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamam, arkadaşımıza söz
vereceğiz.
Sayın Gök, başka bir şey var mı
ilave edeceğiniz?
Bir dakika
LEVENT GÖK (Ankara) Arkadaşımıza
müstehzi bir ifadeyle oturduğu yerden hanımefendi olarak
gözüktüğünü ifade etmiştir. Arkadaşımız oturduğu
yerde de, ayakta da, her yerde hanımefendidir. Yani bu şekilde ifade
etmesi Nurettin Beyin konuşmasını bozan bir görüş
olmuştur ve arkadaşımıza sataşılmıştır.
Bu nedenle Gülay Hanıma da bir konuşma hakkı
doğmuştur.
BAŞKAN Gülay Hanım da bir
alınganlık gösteriyorsa ona da iki dakika süre verelim.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Tabii, ben her
şekilde hanımefendiyim, niye alınganlık göstereyim?
BAŞKAN Tamam, hanımefendi
olmadığınızı söylemedi zaten, hanımefendi olarak
ifade etti Sayın Yaşar da.
Lütfen, böyle aynı nezaketle, aynı
nezihlikte, güzel bir cevap bekliyoruz yeni bir sataşmaya meydan vermeden.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, Malatya Milletvekili
Nurettin Yaşarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Kıymetli
Sayın Başkanım, çok kıymetli milletvekili
arkadaşlarım; tekrar hepinizi selamlıyorum.
Şimdi, bir milletvekili söylemlerinde,
eylemlerinde öncelikle Türk toplumuna, bizi izleyen ilkokul seviyesinden dede
yaşında olan arkadaşlara, insanlara kadar örnek
olmalıdır, söylediği her sözün birileri tarafından takip
edildiğini bilmelidir. Onun için, sanki 15 yaşında evlilik
normalmiş gibi konuşmak, 8 yaşındaki çocuğun
evlenmesini normal kabul ediyormuş gibi konuşmak bu ülkeye gerçek
anlamda bir ihanettir ve doğru değildir. Çocuklar, çocuklarımız
bizim ciğerimizin paresidir. Çocuklardan kıymetli neyimiz var, neyi
konuşuyoruz? Çocuklarınızdan kıymetli neyiniz var?
Hanginiz, hangimiz kendi hayatımızı çocuklarımıza feda
etmeyiz ki? Bir başkasının çocuklarına bile
hayatlarımızı feda etmez miyiz? Siyaset yapmak biraz da kendi
çocuğundan daha çok başkalarının çocuklarını
düşünmek değil midir? Bu anlayışın Türkiyede egemen
olması; insanın, çocuğun, kadının kutsal olduğunu
bilmeniz ve bu değerlere gereken değeri göstermeniz
Kadına
şiddetin son bulması, çocuğa şiddetin son bulması,
burada üzülerek gördüğümüz o önergenin bir daha hiç getirilmemesi ve bir
daha kimsenin o tür önergeleri getirmeye cesaret edemeyecek
aydınlıkta bir Türkiye için bizim mücadelemiz; sizi de
aydınlığa çağırıyoruz.
Türkiyenin aydınlık ve
ışıklı bir yola ihtiyacı vardır, hepimizin mutlulukla
ve huzurla yaşayabilmesi için öncelikle çocuk tecavüzlerine, çocuk
istismarcılarına mağdur demekten vazgeçmemiz şarttır.
Dünün koşullarıyla bugünü yargılayamazsınız,
1920lerle 2016ları değerlendiremezsiniz, bugünün
koşullarıyla o günün koşulları farklıdır. Siz, o
günlerde insanlar deve üstünde gidiyorlardı, bugün en son model arabalara
biniyorsunuz. En çok da en son model arabalara Diyanet İşleri
Başkanlığı biniyor.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyoruz.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 15/4/2016 tarihinde İstanbul Milletvekili
Gülay Yedekci ve arkadaşları tarafından, çocuğa hizmet
veren bütün kurumlarda istismarı önleyici güvenlik ve eğitim
politikalarının ve mağdur çocuklar için psikoterapi
programlarının oluşturulması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22
Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Önerinin aleyhinde ilk söz Düzce
Milletvekili Ayşe Keşire aittir.
Buyurun Sayın Keşir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYŞE KEŞİR (Düzce) Evet, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önerisi
hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle tabii, -grubumuzdan az önce konuşan
Sayın Yaşar da söyledi- bir tiyatro izledik, kendi söyleyip,
inanıp, kendi alkışlayan bir tiyatro. Gerçekten bu şekilde
siyaset yapmayı bu milletin hak etmediğini düşünüyorum.
Bu ülkede çocuk ve evlilik kelimeleri asla yan
yana gelemez. Çocuk ve istismar kelimelerinin asla yan yana gelmesine
müsaade edilemez. Bakın, buraya bir külliyat getirdim. Bu, son bir
yılın külliyatı. Son bir yılın külliyatı.
Eğer son on dört yılın külliyatını getirseydim bütün
bu masaları doldurmam gerekirdi bu konuda.
AK PARTİ, değerlerin partisidir. AK
PARTİ, milletten gücünü alan bir partidir. Kurulduğu andan itibaren
milletle iç içe olan, milletten gücünü alan, milletle beraber olan bir partidir
ve değerlerin partisidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Siz söylediniz diye AK PARTİ değersizleşmez.
Siz 8 yaşında evlenmeyi telaffuz ettiniz diye AK PARTİ bunu
onaylıyor olmaz. AK PARTİliler de bu yüce millet de buna inanmaz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Onlar yalancı, onlar
iftiracı olur sadece.
AYŞE KEŞİR (Devamla) Evet.
Önergeyi okudum, satır satır okudum, yeni
bir şey var mı, arkadaşlarımız ne öneriyorlar diye.
Bir defa, bu önergenin altında imzası olan
arkadaşlarımızın çalışma ekibini bir gözden
geçirmelerini tavsiye edeceğim çünkü son bir yılda, burada
yazılı, önergede yazılı olan maddelerle ilgili iki tane
araştırma komisyonu kuruldu. Bakın, bu son bir yılın
külliyatı burası. Yazılı olanlarla ilgili iki
araştırma komisyonu kuruldu. Birinin
başkanlığını da bendeniz yaptım. Cumhuriyet Halk
Partisinden ve Milliyetçi Hareket Partisinden çok kıymetli
arkadaşlarımızla çalıştık. Aile Bütünlüğünün
Korunması -kısa adı- Araştırma Komisyonu. Çok
kıymetli katkıları oldu arkadaşlarımızın ve
bir rapor yayınladık. Orada, o önergeyi hazırlayan
arkadaşlar lütfedip -tabii 445 sayfayı okumak biraz emek ister,
zahmet ister, zor olur 445 sayfayı okumak ama- şunun
başlıklarını gözden geçirmiş olsalardı muhtemelen
o önergeyi vermeyeceklerdi.
Bu Komisyon, aile bütünlüğünü incelerken
bağımlılıktan engelliye, yaşlı bireye -efendime
söyleyeyim- kadına yönelik şiddete, çocuk istismarına varan,
aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen tüm unsurları tek tek ele
aldı. Üstelik bu Komisyon
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) 10
yaşındaki çocuk uyuşturucu kullanıyor. Sen neden
bahsediyorsun? Tiyatroyu siz oynuyorsunuz.
AYŞE KEŞİR (Devamla) Kendiniz
söyleyip kendiniz cevap vermeyin Sayın Vekil, lütfen dinleyin. Ben sizi
dinledim.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Siz
oynuyorsunuz tiyatro. 10 yaşındaki çocuk uyuşturucu
kullanıyor.
AYŞE KEŞİR (Devamla) Kendiniz
söylüyorsunuz, kendiniz inanıyorsunuz.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Ya boş
ver, işte aynısını sen yapıyorsun şu anda.
AYŞE KEŞİR (Devamla) Lütfen okuyun.
Okuma yazmanız umarım vardır. Lütfen okuyun.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Türkiyedeki
veriler ortada. Sizin verileriniz, Hükûmetin verileri.
AYŞE KEŞİR (Devamla) Biz, bu
Komisyonda sadece boşanma olayları ve boşanmanın neden ve
sonuçlarını incelemedik, aile bütünlüğünü ilgilendiren toplumsal
tüm olguları değerlendirdik.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) 10
yaşındaki çocuk uyuşturucu kullanıyor. Sen neden
bahsediyorsun?
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Bunun içinde
bağımlılık da dâhil -sizin önergenizde
bağımlılık var diye söylüyorum bunu-
bağımlılık da dâhil. Çünkü madde
bağımlılığı ya da alkol
bağımlılığı olduğunda bir aile
bütünlüğünden söz edemeyiz.
Bunun içinde kadına yönelik şiddet var, bu
raporda incelendi. Bir evde kadın ve çocuğa yönelik şiddet varsa
-aile bireylerine- aile bütünlüğünden söz edemeyiz. Bir evde istismardan
bahsediyorsak, o evde aile bütünlüğünden söz edemeyiz. Bütün bunların
hepsini inceledik. Vaktiniz olduğunda inceleyeceğinizi ümit ediyorum.
Diğer bir konu: 2004 yılına kadar bu
ülkede tecavüzcüsüyle evlenme yasaldı arkadaşlar, 2004
yılına kadar. AK PARTİ mi vardı bu hüküm geldiğinde?
Ve yetmiş dokuz yıl bu hüküm kaldırılmadı,
kaldırmaya kimse tenezzül etmedi. Ne zaman kalktı bu? 2005
yılında kaldırıldı.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Vekilim, oy birliğiyle kaldırıldı, oy
birliğiyle!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Oy
birliğiyle!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Dinle, dinle!
AYŞE KEŞİR (Devamla) - 2005
yılından itibaren çocuk istismarı, aile içi tecavüzlerin
kaldırılması hep AK PARTİ dönemindedir. (CHP
sıralarından gürültüler)
Ayrıca, 2004 yılında kadın-erkek
eşitliği ilk kez Anayasaya yine AK PARTİ döneminde girdi. 2010
yılında yine Anayasaya kadınlarla ilgili pozitif
ayrımcılık ilk defa AK PARTİyle girdi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki, niye af
getirdiniz?
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Aynı
zamanda, Çocuk Koruma Kanunu yine 2005 yılında AK PARTİ
döneminde geldi.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) AK PARTİ
döneminde Ensarda tecavüzler oldu! Gergerde ki tecavüzler
AYŞE KEŞİR (Devamla) - 2010
yılında Anayasaya çocuk hakları ilk defa AK PARTİ
döneminde girdi. 2013-2017de çocuk stratejisi bu ülkede ilk defa AK PARTİ
döneminde gerçekleştirildi.
2003 yılına kadar bu ülkede kız
çocuklarının okullaşma oranı ne yazık ki yüzde 45ti.
Ne yazık ki bu konuyla ilgili 2003e kadar kimseden bir şey
duymadık arkadaşlar. Bu konuyu yine AK PARTİ dert edindi.
2006da kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 52,
2016da yüzde 80 oldu, yine AK PARTİ döneminde oldu.
Bakın, eğitim en önemli fırsat
eşitliği aracıdır, kadın-erkek arasında da
sosyoekonomik yapılar arasında da. Eğitim, AK PARTİnin
öncelikli konularından olmuştur. On iki yıl zorunlu eğitim
Kız çocuklarının erken evlenmeye zorlanmasında en önemli
engellerden biri zorunlu eğitim çağının yükseltilmesidir.
Diğer bir konu: Kadın
istihdamını ve kadınların karar alma sürecine
katılımını da konuşuyorsak eğitim en önemli
araçtır. Eğitimle ilgili geliştirmediğimiz, kız
çocukları ve kadınlar için geliştirmediğimiz hiçbir
politikadan sonra karar alma mekanizması ve istihdamdan bahsedemeyiz.
Kadını güçlendiren en önemli araç eğitimdir ve ben, şahsi
deneyimlerimle, eğitime yaklaştırılmamak ve eğitim
görmemek için şiddet görmüş, devlet tarafından şiddet
görmüş de bir kardeşinizim. Neredeydi; bugün kadın ve kız
çocuğu hakkında beyanda bulunanlar, güya haklarını
savunduğunu iddia edenler o gün neredeydi? Ben ve benim akranım olan
pek çok kadın, eğitim almak istediğinde, şiddet
gördüğünde bugün konuşanlar neredeydi merak ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Aynı zamanda, Aile Bütünlüğünü
Araştırma Komisyonu -biraz bilgi vermek istiyorum- dört aylık
bir komisyon, 19 toplantı yaptı, yaklaşık 500 kişi ve
kurumu dinledi. Bunların içinde 50ye yakını hâkim, bir o
kadarı boşanma avukatı, bir o kadarı kamu görevlisi,
akademisyen, sivil toplum kuruluşu temsilcileri. Muhtemelen
kaçırdınız ya da bu önergeyi size hazırlayan
arkadaşlar fark edemediler
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Biz kendi
önergemizi kendimiz hazırlıyoruz, sizin gibi başka yerlere
hazırlatmıyoruz önergelerimizi.
AYŞE KEŞİR (Devamla) Aynı
zamanda, bir Çocuk İstismarı Komisyonu kuruldu,
çalışmalarını yeni tamamladı ve bu komisyon, çocuk
istismarına ait, sadece cinsel istismar değil
Çocuk sadece cinsel
olarak istismar edilemez, çocuk ekonomik olarak istismar edilebilir,
çalışma hayatında istismar edilebilir, dağa götürülerek
terör maksadıyla istismar edilebilir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Tüm bunların hepsi bu komisyon
raporunda çalışıldı ve Meclis
Başkanlığına sunuldu. Umarım fırsatınız
olur, bir ara da buna bakarsınız. Komisyon üyesi
arkadaşlarınızın, partili arkadaşlarınızın
bunu size ulaştıracaklarını düşünüyorum.
Onun için, yazmadan önce okumak gerekir. Bakın,
bu çok önemli bir şeydir. Okumadan yazmak çok büyük bir
hastalıktır, Allah şifa versin. diyorum. Yazmadan önce okumak
gerekir. Ne yapılmış, ne edilmiş, bu konuda bir şey
var mı? Ezbere söylediğinizde hiçbir zaman millette
karşılığını bulamayacak. Çocuk ve evlilik
kelimesi AK PARTİ döneminde asla yan yana gelmemiştir, bundan sonra
da gelmeyecektir.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Niye önerge
verdiniz o zaman?
AYŞE KEŞİR (Devamla) Çocuk ve
istismar konusu asla AK PARTİ döneminde yan yana gelmemiştir, bundan
sonra da gelmeyecektir. Siz bundan emin olduğunuz için telaş
içindesiniz, ben sizi telaşınızla baş başa
bırakıyorum. Bu ülkenin çok ciddi gündemi var, biz AK
PARTİliler olarak bu gündemi yapmak ve bu Parlamentoyu
çalıştırmak zorundayız.
ATİLA SERTEL (İzmir) Kim imzaladı
Hanımefendi? 6 imza kimin?
AYŞE KEŞİR (Devamla) Onun için,
sizi sizinle baş başa bırakıyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önerinin lehinde ikinci söz Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başarana aittir.
Buyurun Sayın Başaran.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, biz bugün burada
çocuklarla ilgili çok önemli bir gündemi konuşurken şu dakikalarda
yine bir çocuk derneğinin kapısına kilit vurulmaya
çalışılıyor; Gündem Çocuk Derneğinin Ankara
Şubesi bugün şu dakikada, biz bu kadar mühim bir meseleyi
konuşurken kapatılıyor. Bu, sadece bir değil, bu son
süreçte, geçen hafta içerisinde onlarca kadın ve çocuk derneği
kapatıldı ve hemen akabinde bir gece yarısı darbesiyle bu
tasarının gelmiş olması çok manidar geldi
açıkçası bize. Çünkü çocuklarla ilgili, kadınlarla ilgili,
dişini tırnağına takıp gerçekten bu ülkede çocuk
haklarını, kadın haklarını savunan bu kurumları
kapattıktan sonra bu tasarının getirilmiş olması,
aslında bütün muhalif kesimi susturup, bu konuda gerçekten emek verenleri
susturup burada toplumsal bir algı yaratmaktan başka bir şey
değildir.
Evet, bugün sabahtan beri biz bu cinsel istismar,
çocuk istismarıyla ilgili konuşuyoruz ve nasıl oluyorsa
bilmiyorum, iktidar partisinden buraya gelip her konuşan, sanki muhalefet
bu konuyu gündeme getirmiş, sanki muhalefet kendiliğinden bugün bu
konuyu gündem yapıp bunu konuşuyormuş gibi bir algı
yaratıyor.
Arkadaşlar, bir gece darbesiyle, kendi
milletvekillerinin bile haberi olmadan bu tasarıyı getiren iktidar
partisi. Bugün bu tasarıyı getiren muhalefet değil. Burada bunun
karşısında duran bizleriz zaten. Burada çıkıp
çocuklarla ilgili, istismarlarla ilgili ne kadar iyi işler
yaptığınızı söylüyorsunuz, söylüyorsunuz ama bu
tasarıyı getiren sizsiniz; bu tasarıyı toplumsal bir
algı üzerinden buradan geçirmeye çalışan da sizsiniz.
Ve dediğim gibi, siz her defasında
çıkıp toplumsal bir kabulün olduğunu, toplum tarafından bir
kabul olduğunu söylüyorsunuz. Mademki öyleydi neden şu anda bugün
Adalet Bakanı çıkıp Mağdurlar kendini halka daha iyi ifade
etsin, kendilerini anlatsınlar ki biz bu kanunu geçirebilelim. diyor. Yani
şunu demek istiyor: Bu kanunu biz Adalet Komisyonuna çekelim, bunun
üzerinden bir algı yapalım, daha sonra tekrar getirip buradan
geçiririz. Biz bu oyunları buradan çok gördük; kayyumla ilgili maddede de
gördük, burada yapılan bütün hukuksuz, gayrimeşru düzenlemelerde de
gördük bunu. Kalkıp, bugün geri adım atıyor gibi yapıp,
dediğim gibi toplumsal algılarla bu Meclisi yönetmeye
çalışıyorsunuz.
Kanun tasarısı Meclise geliyor, hemen
bütün televizyonlar o mağdur kadınları çıkarıp bu
yasanın ne kadar önemli olduğunu anlattırıyor. Doğru,
o kadınların mağdur olduğunu, o kız
çocuklarının mağdur olduğunu biz de söylüyoruz ama bunun
çözümü hiçbir zaman o kız çocuklarını, o kadınları
suçlulara teslim etmek değildir. Kadınların hepsinin ortak
söylediği bir şey var. Belki, eğer onları dinleme zahmetine
gerçekten katlandıysanız, şunu söylüyorlar: Ya, eşim
dışarıdayken en azından eve ekmek getiriyordu, toplumsal
baskının karşısında beni koruyup kolluyordu.
Hiçbirinin ağzından Ben eşimi seviyorum. Ben eşimi
sevdiğim için çıksın. gibi bir cümle çıkmıyor.
Demek ki bu işin çözüm yöntemi, o
kadınlara yaşayabilecekleri, o kız çocuklarına
yaşayabilecekleri ortam sağlamaktır; bir ömür boyunca, kendisine
tecavüz eden faillerle aynı evi paylaşma cezasını vermek
değildir. Bu yasada neyi öngörüyorsunuz? O kadına boşanmak da
yasak. Çünkü failin kusuruyla boşandığı zaman o kadın,
o fail tekrar cezaevine giriyor. Peki, bunun yaratacağı sonuç ne?
Daha çok çocuk cinayeti, daha çok kadın cinayeti. Biz bunları da çok
iyi biliyoruz.
Ya da siz buradan bir sürü şey
anlattınız; bu 3 bin kişinin 3 bini, 4 bini, gerçekten hepsi
sizin anlattığınız düzlemde insanlar mı, yoksa 8
yaşında, 10 yaşında, 12 yaşında, 1 kişinin,
2 kişinin, 26 kişinin hatta, tecavüzüne uğrayıp onlarca
ameliyattan sonra oturabilme durumuna gelen çocuklar mı? Peki, bununla
ilgili herhangi bir belirleme, bir tespit var mı sizin elinizde?
Hayır, çünkü sizin derdiniz bu değil, çünkü sizin derdiniz, kendinize
göre bir sistem oluşturmak. 15 yaşında, evet, birçok
kişinin annesi evlenmiş olabilir ama biz biliyoruz ki o
kadınların çoğu doğum yaparken hayatını kaybetti;
o kadınların çoğu doğurduğu çocukla oyun oynadı;
o kadınların çoğu, belki 10 çocuk doğurup, maalesef o
erkekle yaşamak zorunda kaldığı için evliyken tecavüze
uğrayıp yine de terk etmeme durumunda kaldı. Gelip bunları
konuşalım. Aslında bunlar için çözüm bulmamız gerekiyor.
Yine, Avrupadaki düzenlemelerden söz ediyorsunuz.
Avrupadaki düzenlemelerin hiçbiri bu şekilde düzenlemeler değil,
biraz açıp bakalım. Mağdurun daha çok ön planda olduğu,
mağdurun sosyal hayata ve psikolojik olarak tekrar yaşama dönmesi
için gerekli düzenlemeler yapılıyor; sizin gibi, mağdur
failmiş gibi, tecavüz edenmiş gibi servis edilmiyor. Eğer
gerçekten çocuğun haklı yararını konuşuyorsak gelin
bunları konuşalım ama eğer sizin derdiniz başkaysa
gelin, derdinizi açık açık söyleyin, bütün halk, bütün kamuoyu da
asıl derdinizin ne olduğunu gerçekten öğrensin.
Yine, ben, en son, sizin, bir sürü
yaptığınız iyi işten söz ettiniz, kendi cümlelerinizi
size okuyayım, bakalım bu süreç içerisinde kadınlara, çocuklara
nasıl bir hayatı reva görmüşsünüz ya da nasıl uygulamalar
olması gerektiğini savunmuşsunuz: Kadın ile erkek
eşit olamaz, fıtratına aykırı. İsim vermeyeceğim,
hepsinin kimler tarafından söylendiğini siz çok iyi biliyorsunuz.
Kız mıdır, kadın mıdır, bilemem. Kadınlar
iş aradığı için işsizlik yüksek. Bu mu sizin
istihdama bakış açınız? Anası tecavüze uğruyorsa
neden çocuk ölsün, günahı ne? Anası ölsün öyleyse. İş
istiyoruz Sayın Bakanım. sözlerine karşılık Evdeki
işler yetmiyor mu? Kadın çalışarak fuhşa
hazırlık yapar. Kahkaha atan kadın iffetsizdir.
Kadının fıtratında köle olmak var. Tecavüze uğrayan
kürtaj yaptırmasın. Hamile kadın sokakta dolaşamaz.
Kadınlar için tek kariyer annelik. Türk kadını evinin süsüdür.
İşte sizin kadınlara, kız çocuklarına layık
gördüğünüz hayat bu. Böyle, istihdamdan söz ederek
Gerçekten,
kadınların istihdama, sosyal hayata, ekonomik hayata
katılımı gibi bir derdinizin olmadığını
hepimiz biliyoruz ki son yaptığınız bu operasyonlardan da
bunun ne kadar net olarak ortaya çıktığını görüyoruz.
Dediğim gibi, bir sürü kadın derneğini kapattınız ama
en önemlisi de büyük bir başarı olarak düşündüğünüz ve
böyle yansıttığınız, belediyelerimizdeki eş
başkanlık sistemine saldırdınız. Bunun da nedeni
işte bugün burada yaptıklarınız.
Eğer 5 kadın vekil
arkadaşımız bugün tutukluysa, her gün bizi tutuklamalarla tehdit
ediyorsanız, yine, belediye eş başkanlarımız görevden
alındıysa, kadın kurumlarımızın hepsinin
kapılarına kilit vurulduysa, bütün kadın dernekleri, çocuk
dernekleri kapatıldıysa, işte burada istediğiniz o sistemi
yaratmak için, bütün sesleri kesmek içindir. Ama arkadaşlarımız
da söyledi.
Evet, arkadaşlarımız tutuklu
olabilir, bütün kurumları da kapatmış olabilirsiniz ama bugün
Meclisin kapısındaki kadınları gördünüz. Sizin ne yapmaya
çalıştığınızı oraya gelen kadınlar da
buradaki kadınlar da çok iyi biliyor. Ben iktidar sırasındaki
kadınların da aslında çok farkında olduğunu
düşünüyorum, bu uygulama karşısında çok
rahatsızlık da hissettiklerini biliyor ve inanıyorum. Onun için
biz sadece bu meseleyi bir muhalefet yapma meselesi olarak görmüyoruz. Bence
vicdan sahibi, gerçekten, kadınların özellikle, bir bütünle bu
önergenin tamamının reddedilmesi için baskı yapması
gerekiyor.
Çünkü burada başka bir şey de söylendi,
Anayasa Mahkemesinin kararı dendi. Ben diğer arkadaşlarım
gibi, iktidar sıralarında oturanların bu düzenlemeleri yaparken
hukuku çok da bilmediklerini düşünmüyorum. Çok iyi biliyorsunuz ama ben
bir hukukçu olarak
Bir başka daha terim vardır hukukta, kanunu
dolanmak diye bir tabir vardır; işte bunu çok iyi biliyor ve çok iyi
beceriyorsunuz. Çünkü Anayasa Mahkemesinin kararı şu anda yapmaya
çalıştığınız düzenleme değil, aslında
daha adil bir uygulamanın getirilmesi için Anayasa Mahkemesi o düzenlemeyi
iptal etti. Ama siz kendi isteğiniz, kendi içgüdüleriniz, kendinizi tatmin
etmek için bugün burada bu kanunu başka şekilde yorumlayıp
başka şekilde düzenlemeye çalışıyorsunuz.
Ama dediğim gibi, biz her alanda bunun
karşısında durmaya devam edeceğiz. Sizin, o kız
çocuklarına, o kadınlara reva gördüğünüz hayatın tam
aksine, daha özgür bir hayat kurmak için, daha eşitlikçi, çocuk
haklarından yana bir hayatın kurulması için her alanda sizin
karşınızda dikilmeye devam edeceğiz. Çok rahatsız
olacaksınız, biliyorum.
Gülmeyin, ne kadar rahatsız olduğunuzun
göstergesi bu.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Acar
Başaran.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Lütfen
çocukları siyaseten istismar etmeyin, lütfen kimse çocukları
siyaseten istismar etmesin; yazıktır, günahtır,
ayıptır. Yani bazı şeyleri siyasi malzeme yapmayın ne
olursunuz ya.
BAŞKAN Önerinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kaynarca.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle grup önerisinin
başlığı çocuk istismarıyla ilgili komisyon
oluşturulmasını kapsıyor. Bununla ilgili, Meclisimizde,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde tüm siyasi parti milletvekillerimizin
katkısıyla oluşmuş bir istismar komisyonu, çocuk
istismarını işleyen bir komisyonumuz var.
Çalışmasını tamamladı, çok değerli bir rapor ve
çözüm önerilerini içeren güzel bir çalışmaya da imza attı
Yılmaz Tunç Başkanlığında. Yine, aile ve boşanma
komisyonuyla benzer içeriği de kapsadığı için bu
çalışma da gerçekleşti. Dolayısıyla, bugünkü verilen
önergenin gündemin sıcaklığıyla ilgili olduğunu,
dolayısıyla sadece bunu kapsadığını
düşündüğümü ifade ederek konuşmamı üç dört
başlıkta toparlamak istiyorum.
Öncelikle bu düzenlemenin kapsamı, neyi
kapsayıp neyi kapsamadığı, ardından zamanlaması,
bizim anayasal çalışmalarda ve kanun çalışmalarında
Çocuk ve Kadın başlığındaki hassasiyetlerimiz ve son
olarak da bundan sonra yapmamız gerekenlerle ilgili bir konuşma
yapmayı arzu ediyorum.
Bunlardan birincisi, kanunun izin verdiği
yaştan önce evlenenleri kapsayan bu düzenlemenin adını önce
doğru koymak lazım. Dolayısıyla, aile olmuş
evliliklerin hukuki problemlerini çözme adına atılmış bir
adım ve sadece
Peki, neyi kapsamıyor? Bunu
kapsadığını belirttikten sonra, kesinlikle tecavüzleri asla
kapsamadığı gibi, bu önerge içerisindeki ilk cümle de, Cebir,
tehdit, hile diye başlayan o cümle de bunu
kapsamadığını açıkça ortaya koyuyor. Aksini iddia
edenlerin kaygılarını giderecek, işte bu konuda kaygı
duyanlarla ilgili çerçeveyi daha net ortaya koyabilmek, kanun koyucu ve kanunu
uygulayıcı arasındaki bu çalışmayı da iyi
yapabilmek lazım. Buna da bir bıçaksırtı olduğu için
dikkat çekmek isterim.
Ancak şu kabul edilemez: Bu üç gündür
kamuoyunda, -özellikle bu çalışmaya imza atan, bu önergeye imza atan
kardeşlerimizle ilgili- AK PARTİ milletvekillerimizin
çocuklarını gazetelerde deşifre etme. Bakın, bu nasıl
bir vicdandır? Yani kız çocuklarıyla ilgili bir konuda
eleştiri yapıyorsunuz, bunun üzerinde dikkatle duruyorsunuz ve bu
kanunla, bu önergeye imza atan AK PARTİli vekillerin
çocuklarının, küçücük çocuklarının resimlerini
televizyonlarda, gazetelerde vermekten hiç sakınca duymuyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu bir nefret suçudur. Bu
bir nefret suçudur çünkü o AK PARTİ Grubunun kararıdır ve bizim
arkadaşlarımızın her birinin kararıdır. Bunu niye
ifade ediyorum? Eksik olabilir, farklı olabilir, başka düşünüyor
olabilirsiniz. Bu çerçeveyi farklı çizerek bunun gereğini yapar AK
PARTİ Grubu, dün yaptığı gibi bugün de yapar. Ama sırf
o önergeye imza attığı, usul itibarıyla bunu
gerçekleştirdiği için, bir milletvekili diye, işte kendi küçücük
çocuklarının, kız çocuklarının
fotoğraflarını gazetelerde, televizyonlarda
Bu
mantığı kınıyorum, bir nefret suçu olduğunun da
altını dikkatle çiziyorum.
İkincisi ise, bu yeni bir konu mu? Hayır.
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu 2009da kuruldu. Bu,
kanunla kurulmuş komisyonun ilk alt komisyon başlığı
nedir biliyor musunuz? İlk alt komisyon başlığı erken
evliliklerle ilgilidir yani yıl 2009; yeni bir çalışma
olmuş. Yıllarca hiç düşünülmemiş bu konulara, bu
başlıklara dikkat çekilecek Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu adı altında bir komisyon
oluşturulmuş ve bu komisyon ilk olarak neyi işlemiş? Erken
evlilikleri ve çocuklarımızla ilgili, kadınlarımızla
ilgili bu hassasiyeti işlemiş. Arkasından alınan
kararlarda, oluşturulan raporlarda da çocuklarımızın,
evlatlarımızın üstün menfaati dikkate alınmış.
Şimdi başka, bir üçüncü
başlığa dikkat çekeceğim ve 4 başlıkla bunu
tamamlayacağım. Üçüncüsü şu: Her şeyi yapabilirsiniz,
eleştirebilirsiniz, başka açıdan bakabilirsiniz, siyasi istismar
hâline getirip çok hassas bir konuyu kamuoyunun önünde algı operasyonuyla
bu hâle de getirebilirsiniz, her şeyi yapabilirsiniz ama AK PARTİ
hükûmetlerini, kadın ve çocuk konularındaki hassasiyeti konusunda onu
buradan vuramazsınız; bunu geçiniz, bu mümkün değil, neden?
Şimdi size sadece birkaç kanuni madde ifade edeceğim.
Az önce, çok değerli milletvekili
arkadaşlarımızın her biri farklı başlıklarda
bu yasal düzenlemelere dikkat çektiler çünkü bu üçüncü önerge, her biri hemen
hemen bunu kapsıyor. Öncelikle evlenme yaşı: Bakın, 1930lu
yıllardaki 14 yaşı 17ye çeken parti kim? AK PARTİ.
Dolayısıyla, bununla ilgili hassasiyetimizi ortaya zaten
koymuşuz. İkincisi: Utanç verici bir yasal düzenlemeyi, yine eski
yıllardan, 1930lu, 1940lı yıllardan günümüze gelen,
tecavüzcüsüyle evlendiği zaman -çok özür dileyerek ifade ediyorum- cezai
indirim sağlayan bu utanç verici yasaları kaldıran kim? Yine AK
PARTİ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) CHPnin de imzası
var, birlikte yaptık.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Tek
başınıza değil, hep birlikte yaptık.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Devam ediyorum, yine Türk
Ceza Kanununda değişiklik yapıp tecavüz suçlarının
cezasını artıran parti kim? Yine AK PARTİ. Nasıl biliyor
musunuz son düzenlemelerde? Son yaptığımız, bizim
değiştirdiğimiz yasal düzenlemelerde neredeyse cinayetle, adam
öldürmeyle eş değer yasal düzenlemeleri getiren kim? AK PARTİ
milletvekillerinin imzası. Bu ne demek biliyor musunuz? Çocuğa
dokunma, o bir çocuk; eğitimiyle, ahlakıyla, geleceğiyle bu
devletin, hepimizin emanetleri. İşte bütün bu yasal düzenlemelerin
-çok var, 1 tane, 2 tane, 10 tane değil- çocuğun üstün menfaatini
içeren yasal düzenlemelerin her biri ama her biri birbirinden çok değerli.
O yüzden, son olarak şunu ifade edeceğim,
çok başlık var ama: Mesela, on iki yıla bu eğitim sistemini
zorunlu eğitim hâline getirdiğimizde kız çocuklarının
erken evliliklerinin önüne geçecek bir düzenleme olduğunun da
altını çizmiştik.
Ve son, anayasal düzenlemeler. Bakın, bütün bu
saydıklarımızın her biri kanundu, her bir çalışma
kanuni düzenlemelerle gerçekleşti, yenileştirdi, çocuğun üstün
menfaatini öne aldı. Ama, bir de Anayasada bir düzenleme yaptık, az
önce değerli vekillerim dikkat çektiler. O neydi? O da çok değerli;
bunun en önemli başlığı, çocuklarımız,
kadınlarımız, şehit yakınları ve gazilerimiz,
engelliler, yetim çocuklarımız. İşte bu bütün
dezavantajlı gruplar, evlatlarımız da dâhil ne
sağladık? Pozitif ayrımcılık. Yani, çocuk lehine bir
konu getirdiğinde, kadınlarımız lehine bir yasal düzenleme
yaptığında, bir beyefendi Ya, arkadaş, eşitlik ilkesi
var... Bununla ilgili bir şey söyleyemeyecek. Niye? Anayasanın 10uncu
maddesi, yıl 2010. Bunu niye getirdik? İşte bu önemsediğimiz,
bu hassas olduğumuz değerler nedeniyle bunu yaptık. Az önce
kıymetli vekil ifade ediyor, eşitlik, kadınlarla ilgili
söylemler; ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. O yüzden, bu
kanuni düzenlemeyi de, kadın-erkek eşitliği anayasal
düzenlemesini getiren parti kim? Yine AK PARTİ.
Dolayısıyla, bütün bunlara dikkat
çektikten sonra son olarak şunu söylemek istiyorum: Biz bundan sonra ne
yapacağız? Geri adım mı attık? Nasıl olacak?
Bundan sonraki süreçte toplumumuz ne istiyorsa, çözüm olarak ne yapmamız gerekiyorsa,
binlerce evlat babasını istiyorsa, binlerce kadın reşit
hâliyle -25 yaşında, 29 yaşında- Ben kocamı, ailemi
istiyorum; devletten para istemiyorum. diyorsa ve bu bir sorunsa bunu AK
PARTİ çözer, çözecek inşallah.
Bu süre içerisinde Saygıdeğer
Cumhurbaşkanımız ortak mutabakat dedi, mutabakatla çözülmesi
konusundaki çağrısını dillendirdi. Saygıdeğer
Başbakanımız özellikle dikkat çekti ve bu konuda da Komisyona
geri çekildiğini ifade etti. Ben bugünkü konuşmalarda geri
çekilmiş bir önergede muhalefet partileri önerilerini sunsun, siyasal
istismar yapmasın diye arzu ederdim.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Doğruysa niye çektiniz?
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Bu duygu ve
düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Hatip şöyle bir cümle ifade etti, dedi ki:
Babamı istiyorum, kocamı istiyorum
; biz buna göz yumamayız.
İnsan öldüren insanlar da kocasını istiyor ve
çocuklarını istiyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, hangi maddeye göre konuşturuyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani, insanı
öldüren kocasını istiyor diye, çocuğunu istiyor diye serbest mi
bırakılacak? Burada insanlara
Eğer küçük çocuklara tecavüz
ediliyor
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul)
kocası
bekliyor, çocuğu bekliyor diye serbest mi bırakılacak?
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen, öyle bir
şey söylemedi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Böyle bir zihniyet
kabul edilemez Başkan.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Tanal,
hayatın tantana senin, hayatın tantana! Tantanacı!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, çocuk
istismarına da, istismarın istismarına da, her türlü istismara
da hep birlikte Meclis olarak karşı duruyoruz.
III.YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Yoklama
istiyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunmadan önce toplantı yeter
sayısı talebi var, öncelikle bu talebi
karşılayacağız.
BAŞKAN Sayın Gök,
Sayın Yalçınkaya, Sayın Karabıyık, Sayın Yedekci,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Arslan, Sayın Bektaş,
Sayın Tümer, Sayın Çamak, Sayın Balbay, Sayın Tanal, Sayın
Tanrıkulu, Sayın Yılmaz, Sayın Yarkadaş, Sayın
Akaydın, Sayın Sertel, Sayın Usluer, Sayın Doğan,
Sayın Erkek, Sayın Dudu, Sayın Kara.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 15/4/2016 tarihinde İstanbul Milletvekili
Gülay Yedekci ve arkadaşları tarafından, çocuğa hizmet
veren bütün kurumlarda istismarı önleyici güvenlik ve eğitim
politikalarının ve mağdur çocuklar için psikoterapi
programlarının oluşturulması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22
Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Şimdi, İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Eskişehir Milletvekili Gaye Usluerin, (2/1391) esas
numaralı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/69)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1391) esas numaralı Kanun Teklifimin
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Gaye
Usluer
Eskişehir
BAŞKAN İç Tüzük 37 üzerinde teklif
sahibi Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer konuşacaktır.
Buyurun Sayın Usluer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
GAYE USLUER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 667 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle kapatılan özel öğrenci yurtlarının Kredi
Yurtlar Kurumuna ya da üniversitelere devredilmelerine ilişkin kanun
teklifimizle ilgili konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Uğultu kesilirse konuşmama devam
edeceğim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Uğultuyu keselim sayın
milletvekilleri.
Buyurun Sayın Usluer.
GAYE USLUER (Devamla) Her ile bir üniversite
açacağız. dediniz, açtınız da ancak her üniversiteye bir
yurt, her öğrenci için barınma garantisi veremediniz. Üniversiteyi
kazanan öğrenciler için Nerede kalacağım? sorusu hâlâ bir
kâbus olmaya devam ediyor. Yurtların sayısı az, barınma
için asgari koşullar sağlanamaz durumda. Kız öğrenciler
için zorluk daha fazla. Giriş çıkış yasaklarını
bir tarafa bırakalım, taciz vakaları her daim gündemde. Devlet
yurtlarda nicelik ve nitelik sorunlarını çözemediği için
kanunsuz, keyfî, bir kısmı merdiven altı cemaat yurtları
çocuklarımızı ve geleceklerini tutsaklaştırıyor.
Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı
yurtların önüne geçmiş olan cemaat yurtlarına baktığımızda,
aslında FETÖnün köklerinin de bu yurtlar içerisinde olduğunu
rahatlıkla görebiliyoruz. Yurtların kapasitesi, yurtların
yaşam koşulları, yaygınlığı sizi hiç ama hiç
ilgilendirmiyor. Hatta bu konuda cimri davrandığınızı
bile söyleyebilirim ama devletin bütçesi kanunsuz ve keyfî şekilde, o
cemaat senin bu cemaat benim paylaştırılıyor. Halkın
parasıyla kızlarını, oğullarını,
damatlarını eğitim vakfı sahibi yapanlar, bizim
oğullarımızı, kızlarımızı ise gerici
eğitimin kölesi yapmak için devletin imkânlarını
kullanıyorlar ve gördük ki bugün, bu yurtlardan ya Ensarcı hocalar ya
da darbeci subaylar çıkıyor ve ne yapıyorlar? Birisi geliyor,
bir gece ansızın Meclisi bombalıyor, öteki gidiyor, onlarca çocuğa
tecavüz ediyor.
HASAN TURAN (İstanbul) Nasıl bir
tanımlama ya? Ensarcı hocalar nedir?
GAYE USLUER (Devamla)
Çocuklarımızın ne FÖTÖnün ne de başka cemaatlerin beyin
yıkama merkezlerinde kalmasını, devletin buna çanak
tutmasını istemiyoruz da kabul etmiyoruz da. (CHP
sıralarından alkışlar)
HASAN TURAN (İstanbul) Siz de hoca
olacaksınız ya, siz de öğretim görevlisi olacaksınız!
Ensarcı hoca nasıl bir tanımlama? Siz nasıl bir
öğretim görevlisisiniz! Böyle total bir dil nasıl
kullanıyorsunuz? Yazık, yazık
GAYE USLUER (Devamla) Bugüne kadar cemaat
yurtlarının aleyhinde tek bir kampanya yürüttünüz mü, cevap verin?
HASAN TURAN (İstanbul) Sizin
yetiştirdiğiniz öğrenciler işte öyle olur.
GAYE USLUER (Devamla) Hayır, ben cevap
veriyorum ama Ensar Vakfı gibi, Kayimder gibi toplu tecavüz olaylarının
yaşandığı kaçak yurtlar açığa
çıktığında, kadın vekiller başta olmak üzere,
cansiparane savunmaya geçtiniz, hiçbirimiz unutmadık daha. FETÖ
yurtlarının kurulmasına izin verdiniz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Kim verdi? Sizinkiler
verdi onu.
GAYE USLUER (Devamla) - Sayısız çocuk
istismarının yaşandığı bu yurtları bizzat
korudunuz, kolladınız. Bu yetmedi, binlerce çocuğumuzu hayata
küstürecek bir gece yarısı önergesiyle, bir karabasanla karşımıza
çıktınız.
HASAN TURAN (İstanbul) Hepiniz
istismarcısınız.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Nerede
istismarcı varsa, nerede tecavüzcü varsa, nerede onu savunanlar varsa
dünyanın en alçak şerefsiz adamlarıdır, tamam mı?
GAYE USLUER (Devamla) Neyse ki bu ülkenin bütün
kadınları ayaklandılar. Bir gecede tasarıyı geri çektiniz.
Bir daha anladınız ki
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Ondan siyasi
istismar çıkaranlar da şerefsizdir.
GAYE USLUER (Devamla) Sayın Başkan,
sükûnete davet eder misiniz?
BAŞKAN Sayın Dalkılıç, lütfen,
bitirsin.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Haydi, idam getirelim!
BAŞKAN - Sayın Usluer, siz devam edin.
GAYE USLUER (Devamla) Devam etmeyeceğim
susana kadar.
BAŞKAN Ama, ben, kusura bakmayın
Devam
edin siz.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Var
mısınız, istismarcılara, tecavüzcülere idam getirelim,
hadım getirelim! Delikanlıca
Gelin, buyurun.
BAŞKAN Sayın Dalkılıç, lütfen
HASAN TURAN (İstanbul) Her türlü
ahlaksızlığı savunuyorsunuz.
GAYE USLUER (Devamla) Gücünüz yetiyorsa gelir,
buradan, kürsüden konuşursunuz.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Oradan
değil.
GAYE USLUER (Devamla) - Yerinden konuşmaya
benzemez buradan konuşmak.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) İdam
getirelim idam, varsanız, yüreğiniz yetiyorsa tecavüzcülere idam
getirelim.
BAŞKAN Sayın Dalkılıç, lütfen,
istirham ediyorum
GAYE USLUER (Devamla) Bir gecede
tasarıyı geri çektiniz. Bir daha anladınız ki: Gerçekten
dünya yerinden oynar kadınlar birlik olduğunda. (CHP
sıralarından alkışlar)
HASAN TURAN (İstanbul) İstismar
yapıyorsun, şiir okuyorsun, romantizm yapıyorsun.
GAYE USLUER (Devamla) - Buradan, bu kürsüden, bugün
Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen tüm kadın örgütlerine, günlerdir
sosyal medyada, sokakta başkaldıran kadınlara, o önergeyi geri
çektiren kadınlara selam olsun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN TURAN (İstanbul) Hepsi hikâye, slogan
atıyorsunuz oradan.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Şov
yapmaya gerek yok yani, o önergeyi biz kendimiz çektik.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) O önergeyi
saptıranları da Allah kahretsin, saptıranları.
GAYE USLUER (Devamla) Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görevi, tecavüze uğrayanın hesabını
sormaktır.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Aslından
ayırıp da saptırtanları, milleti yanlış
yönlendirenleri de Allah kahretsin.
TACETTİN BAYIR (İzmir) Söz mü aldı
arkadaş, söz mü aldı, biz mi farkında değiliz?
GAYE USLUER (Devamla) Cinsel istismar
vakalarının en fazla yaşandığı yerlerin
vakıf ve cemaat benzeri yapılar olduğunu biliyoruz ve
bunların yaşanmaması için size diyoruz ki: Gelin, kanun hükmünde
kararnameyle kapattığınız yurtları devlet yurdu
yapalım, üniversite yurdu yapalım. Var mısınız?
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Usluer.
İç Tüzük 37ye göre, bir milletvekili
adına İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (2/1391) sayılı
Yasa Teklifi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet sayın milletvekilleri, sonuçta,
geçtiğimiz üç ay içerisinde birçok eğitim kurumuna, bu eğitim
kurumlarına bağlı birçok yurda el konuldu ama
çıkardığınız kanun hükmünde kararnamelerde bu
eğitim kurumlarının geleceği noktasında herhangi bir
düzenleme yok.
Bugün çıkarılan 677 sayılı ve
678 sayılı kanun hükmünde kararnamelere baktım, buna
ilişkin düzenlemeler de yok. Gönül isterdi ki gerçekten, yurt konusu bu
devletin çok önemli eksiklerinden bir tanesi ve bu yurtları da devletin
güvencesi altına alalım, kamunun güvencesinde olsun ama bunlar da
maalesef yok. Niye?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Vakıflara
verildi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bunlar da yok.
Bakın, tümünü okudum ben. Bir sefer, bu çok
yanlış. Bakın, Darbe Komisyonuna gelen, devletin
kurumlarından gelen insanları dinliyoruz. Sonuçta, cemaat
örgütlenmelerinin nereden beslendiğini çok esaslı bir biçimde
görüyoruz. Şimdi, bu yurtlara bir vesileyle el konuldu. Hukuka uygun mu
değil mi, ayrı, tartışılır ama ne
yapıyorsunuz? Bugün çıkardığınız 677
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle sınavlara ilişkin bir
düzenleme yapıyorsunuz, eğitim hakkına el koyuyorsunuz,
eğitim hakkına. 12 Eylül faşist askerî darbesinin
yapmadığını bu kararnameyle yapıyorsunuz. Bu
kararname, muhtemel diktatörlüğün başkanlık kararnamesi.
Bakın, haklarında bir iddia olmayan, hüküm
olmayan bütün insanların genel sınavlara girmesini engelliyorsunuz.
4üncü maddesini okudunuz mu? Lütfen okuyun, sizden rica ediyorum. Eğitim
hakkını nasıl insanların elinden alırsınız!
Sınava girecek, genel bir sınava girecek, diyorsunuz ki: Sınava
giremez. ÖSYMnin yaptığı veya diğerlerinin
yaptığı genel sınavlara giremez. Mahkûm mu? Değil.
Suçlu mu? Değil. Ne? Tutuklu. Nerede? Cezaevinde. Niye girmesin?
Hayır, olağanüstü hâl döneminde giremez, cezaevindeyken giremez
diyorsunuz. Dahası var, dahası var sayın milletvekilleri,
bunları gerçekten okudunuz mu? Yani insanları tutukluyken nasıl
mahkûm edersiniz, nasıl eğitim hakkından mahkûm edersiniz,
nasıl? Lütfen bunları okuyun. Bakın, bu kanun hükmünde
kararnameleri lütfen okuyun, sizden rica ediyorum, eklerini bırakın,
kendisini okuyun.
Bakın, yine, eğitim hakkıyla ilgili
olarak düzenleme şu: Özel Eğitim Kurumları Kanununun ek 2nci
maddesinin (1)inci fıkrasında yer alan Belediyeler, sivil toplum
kuruluşları ibaresi sivil toplum kuruluşları
şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkraya
aşağıdaki cümle eklenmiştir. Yani belediyeyi
çıkarıyorsunuz, belediyeyi, sivil toplumu bırakıyorsunuz.
Belediye kimseye kurs veremeyecek, kimseye eğitim veremeyecek,
İzmirde, İstanbulda, Türkiye'nin herhangi bir yerinde veremeyecek
ama size bağlı olan, kapatmadığınız, bu ekli
listeyle kapatmadığınız, açık kalan size
bağlı kuruluşlar bunları yapabilecek. Bu mu demokrasi?
Soruyorum size. Neden bir belediye gerçekten fırsat eşitliği
bakımından bir kurs hakkını kullanamasın? Bunun
darbeyle ne alakası var? Biriniz de çıkıp bana söyleyin, grup
başkan vekilleri, sizlerden rica ediyorum, neden bu var? Neden
belediyelerin bu hakkı elinden alındı? Neden?
Dahası var, değerli arkadaşlar,
bakın, İhale Kanunuyla kanun hükmünde kararnamenin ne alakası
var, İhale Kanunuyla? Değişiklik
yapmışsınız. Bugüne kadar verilen bütün ihalelere, Millî
İstihbarat Teşkilatının raporuyla, Emniyet Genel
Müdürlüğünün raporuyla şirketlere veto getireceksiniz. Bu ne
demektir? Soruyorum, ne demektir?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Terör örgütleri
alamayacak. demek.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Size
yandaş olmayan bütün şirketlerin ihalesini elinden almaktır.
Başka bir düzen kuruyorsunuz.
HASAN TURAN (İstanbul) Terör örgütüne destek
veriyorsa ne yapacaksınız, denetlemeyecek misiniz?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Bakın, siz karşı çıkmıştınız 2002de,
bu düzene siz karşı çıktınız, 2002de siz
karşı çıktınız ta 2007ye kadar. Ama şimdi
aynı düzeni Emniyet raporlarıyla, Millî İstihbarat
Teşkilatının raporlarıyla sizler yapmaya
çalışıyorsunuz. KHK hükmü burada değerli arkadaşlar,
burada değerli arkadaşlar.
HASAN TURAN (İstanbul) Tamam, terör örgütüne
destek veriyorsa ne yapacaksınız?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Neyle?
Mahkeme kararıyla mı? Mahkeme kararıyla mı değerli
arkadaşlar?
Bakın, bu düzenin gideceği yol
diktatörlüktür ve bu hukuk size de lazım olacak, yanlış
yapıyorsunuz. Yarın öbür gün diyeceksiniz ki Biz zaten olmayacağız,
bize ne. Ama 80 milyon ve bu Türkiyenin bütün halkları sizin bu
hukuksuzluğunuzdan çekecek, bunu bilin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bütün
bunları, izleyen, takip eden ve mahkemelerden karar almış bir
avukat olarak söylüyorum, yanlış yapıyorsunuz, yanlış,
yanlış yapıyorsunuz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Vereceğim, bir saniye.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Az önce sayın
konuşmacının ifade ettiği kanun hükmündeki kararnamedeki
MİT raporlarıyla ihaleye verilecek. ifadesi tamamen terör
örgütlerinin finansmanına ilişkin bir düzenlemedir.
Bilgiye sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkanım,
madde 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Usta, sisteme
girmişsiniz, bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, muhalefetin
mücadelesi sonucu Hükûmetin cinsel istismarla ilgili önergesini geri çekerek
hatadan dönmesinin ülkemiz açısından bir kazanç olduğuna
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, bu, cinsel istismara af getiren önerge
vahim bir hataydı. Muhalefetin mücadelesi sonucu Hükûmet bu
yanlıştan döndü, önergesini geri çekti. Şimdi, görüyorum ki
bazı arkadaşların sesi yeniden gür çıkmaya başladı
ama unutmayın ki bu önergeyi AKPli bir Bakan savundu, AKPli vekiller
imzaladı ve AKP grubu da kabul etti ama neyse, şöyle veya böyle oldu,
bu hatadan dönüldü. Hatayı kabul etmek de bir erdemdir. Tekrar bu meseleyi
çok fazla uzatmayıp, yani işin de üzerine çok fazla gitmemek
lazım. hatadan dönülmesi ülkemiz açısından bir kazançtır,
çocuklarımız kurtulmuştur.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Ceza Muhakemesi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının geri alınan geçici 1inci maddesiyle ilgili
Komisyon raporu gelmediğinden tasarının görüşmeleri
ertelenmiştir.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/775) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 438)
BAŞKAN 2nci sırada yer alan, Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (X)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 405 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir.
Bu nedenle, tasarı tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde gruplar adına
ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Zühal
Topcuya aittir.
Buyurun Sayın Topcu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra sayılı Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, birkaç gündür
tartıştığımız konulara
baktığımızda, gerçekten bizlere yazıklar olsun
diyoruz, çünkü çocuk ve istismar kelimelerinin yan yana
kullanıldığı bir gündemle veya taciz olaylarıyla
sürekli olarak burayı meşgul ettik. Onun için, artık diyoruz ki
lütfen bunları bırakalım.
Değerler eğitiminden bahsederken, bir
toplumu, daha doğrusu toplumları birbirine kenetleyen,
bütünleştiren değerlerden bahsederken ve bütün dünyadaki ülkelerin
eğitim sistemlerinde
Sayın Başkan, lütfen arkadaşları
ikaz eder misiniz, sussunlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, sükûnete davet ediyorum, hatip kürsüde konuşuyor, lütfen.
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Acaba duydular mı sizi?
BAŞKAN Siz buyurun, devam edin.
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Bütün dünya değerler
eğitimi üzerinden konuşurken, bir bakıyoruz ki bizde hâlâ bunun
yalnızca laf üzerinde kaldığı, eyleme geçemediğini
görebiliyoruz. Eylem ve söylem bütünlüğü vardır. Gördük ki AKP
iktidarı süresince hiçbir zaman eylemlerin ve söylemlerin birbiri üzerine
örtüşmediğine hep birlikte şahitlik ettik. Çok laf söylendi burada,
hâlâ da söyleniyor ama görüyoruz ki bu söylenen lafların hiçbiri eyleme
geçmiyor, uygulanabilir hâle gelmiyor. Çünkü istatistiki verilere
baktığımızda, bu söylenen lafların ne kadar yerine
geldiğine, gerçekleştiğine yönelik olarak baktığımızda,
inanın, sıfır kilometre yol alındığına
şahitlik ediyoruz.
İşte, çocuk istismarı dedik,
istatistiksel rakamlarına baktığımızda, yüzde
400lere, 500lere varan artışlar olduğunu görebiliyoruz.
İşte, gençlikte, yine, çocuklardaki uyuşturucu kullanımından
tutun da yanlış davranışlara yönelik olarak yine
bunların da, rakamların geometrik artışla yükseldiğini
görebiliyoruz. Bunları devletin kurumlarının istatistiklerinden
elde edebiliyoruz. Gençliğin rakamlarına
baktığımızda, gençliğin bir vizyon sahibi
olmadığına hep birlikte şahitlik ediyoruz. Gençliğin
umudu kalmadı, gençlik nefes alamıyor, insanlar nefes alamıyor
artık.
Bakın, burada söylenenler herhangi bir siyasi
rant kaygısından öte, gerçekten, anne olarak, hoca olarak, bu ülkenin
bir vatandaşı olarak söylenen sözler. Kadın cinayetlerine
geldiğimizde, aynı şekilde yine artışların
katedildiğni görebiliyoruz. Demin dedik ki gençlere herhangi bir umut
vadedilmiyor. Şu anda işsizlik oranlarının yüzde 20leri
geçtiğini biliyoruz. Yine, gençler arasında ve aileler
arasındaki intihar vakalarına baktığımızda,
bunların da yüksek rakamlara, meblağlara eriştiğini
söyleyebiliyoruz.
Şimdi, değerler eğitimi dedik ama
kimin değerleri, bu değerleri kim öğretecek, nasıl
öğretilecek, hangi değerlerden bahsediyoruz, bunların artık
çok net olarak görülmesi lazım. Sorun diyoruz ama birçok sorun var. Bu
sorunların çok iyi tespit edilmesi lazım ki -herhangi bir siyasi
kaygıdan da uzak- ondan sonra çözümünün çok daha iyi oturtulması
lazım.
OECD raporlarına
baktığımızda, özellikle ülkemizde 15 ile 29 yaş
arasındaki gençliğin yüzde 30unun -bakın, az buz da değil-
üçte 1inin okumuyor; ne okuyor ne çalışıyor ne de herhangi bir
yerde bulunmadığına dair resmî kayıtlarının
olduğunu da söyleyebiliriz. Bütün bunlar arasında bir bakıyoruz
ki Millî Eğitim Bakanlığının temel sistemindeki yasa
değişikliğine yönelik olarak teklifi geliyor. Gerçekten, bu
ülkenin o kadar çok acil, hemen yapılması gereken işleri varken
bir bakıyoruz ki şu anda gündeme gelen konulara, inanın, dikkate
değmeyecek şekilde konular olduğunu görebiliyoruz.
Şimdi, bakıyoruz, Millî Eğitimdeki
müsteşar yardımcılığı; 5 olsa ne olur, 9 olsa ne
olur, 7 olsa ne olur, 10 olsa ne olur? İçi doldurulmadıktan sonra,
gerçekten eyleme dönüşmedikten sonra bunların hiçbir
anlamının olmadığını da göreceğiz.
Yalnızca, mesela bu yapılan değişikliklerin sürekli olarak
kafamızı meşgul eden bir yanı var hangi siyasi
kaygılarla bu değişiklik yapılıyor diye.
Şimdi, siz Bakanlık maarif
müfettişliği konusunda değişikliğe gidiyorsunuz. Acaba
keyfî idari kadroya hesap soracak kimseleri ortadan kaldırmak için mi
yapılıyor bunlar, kafamızı meşgul ediyor. Gerçekten
çalışan bir sistem var iken bunlar özellikle kadroya,
müfettişlik kadrolarına yenilerini istihdam etmek ve öbürlerini de,
çalışan kesimi de eritmek için yapılan gayretler mi diye
sormadan edemiyoruz. Çünkü, yapılanlara baktığımızda
hakikaten denetim sisteminin çalışmadığını
görüyoruz, çünkü okullarda taciz vakalarına rastlıyoruz, şiddet
vakalarına rastlıyoruz ve bu müfettişler gidip rapor
hazırladığında gereken cevabın, gereken cezanın
verilmediğini de hepimiz biliyoruz.
Şimdi, eğitim sistemine
baktığımızda eğitimin lokomotifi öğretmenlerdir
ama Millî Eğitimdeki öğretmenlik sistemiyle bile oynandı bu
ülkede; öğretmenlik alımları heyecan kapısı, umut
kapısı hâline getirildi, rant kapısı hâline getirildi.
Özellikle siyasi iktidara rant sağlamak için sözleşmeli
öğretmenlik diye bir kadro ihdas edildi. Öğretmenin
sözleşmelisi olmaz. Bizler geleceğimizi emanet ediyoruz, bizler
çocuklarımızı emanet ediyoruz ama siz tutuyorsunuz, özellikle
öğretmenleri sözleşmeli istihdam ediyorsunuz. Bir de bunun
yanında özellikle mesleğe kabul edilirken sözlü mülakat
sınavıyla, ne yapıyorsunuz, mesleğe kabul ediyorsunuz ve bu
sözlü sınavları kimin yaptığı, nasıl
seçildiği, hangi soruların sorulduğu da basına
yansıdığı kadarıyla gerçekten lime lime dökülüyor,
elle tutulur yanı kalmadı bunların ve kimlerin
alındığı, özellikle bu mülakat sınavlarını
yapanların arka planlarının kimler olduğunun
açıklanması lazım, detaylandırılması lazım.
Her ne kadar objektif olarak kabul edilse de, çalınıp
çırpıldığından bahsedilse de -o da iktidarın
zafiyeti sonucunda ortaya çıkan soru çalmalardır ki- onları bir
kenara bırakıp objektif olarak değerlendirdiğinizde, yine
bu KPSSyle alımların mülakatla yapılan sınavlardan çok
daha sağduyulu ve objektif olduğundan da, ne yapabiliyoruz
aslında, bahsedebiliyoruz. Şimdi, burada, özellikle mülakatın
getirilmesinin arkasında yatan sebeplerin
araştırılması lazım.
Şu anda -daha önce, geçen hafta, bütçede de
Sayın Bakanla bunları paylaştık- özellikle sözleşmeli
olarak alınan öğretmenler veya stajyerliği kalkacak olan
öğretmenlere psikolojik baskılar yapıldığı
yönünde, özellikle yandaş sendikaya üye olmadıkları takdirde
stajyerliklerinin kalkmayacağı yönünde fısıltı
gazetesinin yazdığı böyle haberler dolaşıyor.
Psikolojik baskı altına alınmış durumdalar.
Şimdi, böyle bir psikolojik baskı altında o öğretmenden ne
kadar verim beklersiniz siz? Bunları da sizin vicdanınıza
bırakıyoruz.
Ayrıyeten, sınavda sorulan sorular dedik
ya, her tarafa kamera yerleştirirken, bütün sınav merkezlerinde
kameralarla içeriye alınıp dışarı giderken de
kameralarla salıverilirken acaba neden öğretmen
alımlarındaki mülakat sistemlerine kamera yerleştirmiyorsunuz?
Kim, hangi soruyu soruyor, aday nasıl cevap veriyor, elimizde net veriler
olarak ne yapabiliriz? Kafalarda oluşan bu istifhamları da giderme
yönünden belki çok daha manidar sonuçlar elde edilebilir.
Öğretmenin performansından bahsediliyor,
on dakika içinde
Mülakat sınavı tabii ki iyidir ama on dakikada bir
öğretmenin hem konuşmasını hem alan hâkimiyetini hem konuyu
açıklamasını hem sınıf hâkimiyetini hem
sınıf yönetimini ölçebilmeniz için gerçekten mucize yaratmanız
lazım, Süpermen olmanız lazım hem ölçen tarafından hem de
ölçülen tarafından. Ama bakıyoruz ki sorulan soruların gerçekten
garabet olarak ifade edebileceğimiz cümlelerden oluştuğunu da
burada ben paylaşmak istiyorum.
Tekrar diyoruz ki lütfen bu öğretmenlerin
umutlarını yitirtmeyin. Bu öğretmenlik mesleğinin kariyer
mesleği olması lazım, öğretmenlerin ideal
oluşturabilmesi lazım, yükselme alanlarının,
yollarının bunlara verilmesi lazım. Ama bakıyoruz ki
yalnızca gençlik bir an önce mesleğe girme yolunda, nasıl
girerlerse girsinler ama bir an önce girme yolunda. Nasıl müdür olunur,
nasıl ilçe millî eğitim müdürü olunur veya millî eğitim müdür
yardımcısı olunur, bunları bile hesap edemeyecek durumda,
yalnızca bir an önce öğretmenliğe kapağı atma
durumunda. Daha sonra, mesleğe girdikten sonra da özellikle on dört
yılda oluşan siyasi atmosfer zaten hareket alanlarını
daraltmaktadır. Onu da buradan özellikle vurgulamak istiyoruz. Çünkü
öğretmenlik mesleği devlet terbiyesi dediğimiz kavramla
örtüşen bir kavram. Devletin bütün kılcal damarlarını besleyen
değerlerin bu öğretmenler tarafından alınması,
aynı zamanda da öğrencilere aktarılması gerekirken devlet
terbiyesi kavramının yerine siyasal terbiye olarak ifade
edebileceğimiz, veriler olarak ifade edebileceğimiz değerlerin
alındığını, yandaşlık kavramıyla
doldurulan değerlerin böyle işlerlik kazandığını
görebiliyoruz.
Yine, bugün yayımlanan TÜRK
EĞİTİM-SENin Öğretmenler Günü dolayısıyla
yaptığı bir çalışmada öğretmenlerimizin hâli de
gözler önüne serilmektedir. 24 Kasım, biliyorsunuz Öğretmenler Günü
ama öğretmenleri bir günde anmak gerçekten ne kadar anlamlı, burada
ben sizlerle paylaşmak istiyorum. İnanın, eğitimin
lokomotifi öğretmenler. Eğer öğretmenlerimizi biz tam
teçhizatlı yetiştirmezsek ve bunları gerçekten bütün sosyal ve
ekonomik imkânlarla donatmazsak inanın ülkenin geleceğinden bahsedebilmemiz
de biraz zor olacaktır. Ankete katılan öğretmenlerin yüzde
83ünün bakkallarına borcu var, bakkalların önünden geçemiyorlar.
Öğretmenlerin yüzde 28i bankalardan yapılandırma istemiş.
Öğretmenlerin yüzde 13ü icra takibine yakalanmış ve yüzde 65i
market alışverişi yaparken kalitelerinden önce fiyatlarına
bakıyormuş. Yine, öğretmenlerin yüzde 96sı 1 kilogram
kıymanın hepsini bir anda kullanmıyor. Yine, öğretmenlerin
yüzde 30a yakını ek iş yapıyor. Öğretmenlerin yüzde
73ü tatil bütçesini ayıramıyor, bir yıl
çalıştıktan sonra tatiline bile gidemiyor. Emekliliği hak
eden öğretmenler ekonomik zorluklardan dolayı emekli
olamıyorlar. Yine, yüzde 92si yaptıkları, icra ettikleri
mesleğin artık saygınlığının da
kalmadığını düşünüyor yani kendi mesleklerine kendi
saygıları bile kalmamış. Şimdi, yine
öğretmenlerden yüzde 81i alım güçlerinin daha önceki yıllara
göre çok düştüğünü kendileri söylüyorlar. Yine, bu
öğretmenlerimizin öğretmenin sözleşmeli olmaması
gerektiği yönünde genel bir kanaati var. Yine, öğretmenlerin yüzde
83-84ü performans değerlendirmesinin objektif
yapılmayacağı yönünde kanaat belirtmişler. Yine, yüzde 91i
iş güvencelerinin tehdit altında olduğundan bahsediyor. Yani
bakıldığında, bir sürü sorunla beraber mücadele eden,
aynı zamanda sınıfa girip öğrencilerini en iyi şekilde
yetiştirme sevdası içinde olan öğretmenlerimizin hâlinin
değerlendirilmesini de size bırakıyoruz. Bir de bunların
yanında yani bu meslekte çalışanların yanında,
mesleğe girmeden önce bir stres yumağı ile topuyla beraber
mesleğe başlatmak da ne kadar anlamlı bilmiyoruz.
Yine diğer eğitim
kurumlarımızın önemli derecelerinden bir tanesi de üniversiteler
olmaktadır. Üniversiteler, eğitim mesleği açısından
baktığımızda bütün mesleklere eleman yetiştiren ana
kurumlar olarak, artık derinlemesine bilgi aktaracak kurumlar olarak, önem
arz ederken... AKP iktidarının da en çok övündüğü konulardan bir
tanesi 2002de 76 üniversite varken şu anda, işte neredeyse 190a
yaklaştık. şeklindeki ifadeleri. Tabii ki biz buna
katılıyoruz ama her zaman şunun altını da koyu
kalemlerle çizmek gerekir ki: Nicel olarak sayıları artırmak bir
yerde önemliyken bunların içini doldurmak çok daha önemlidir. Demin de
dediğimiz gibi, istediğiniz kadar üniversite açın, her ile
üniversite açılsın ama sizler belirli bir kaliteyi
tutturamadıktan sonra, gerçekten çağın gerektirdiği,
küresel rekabetçi dünyanın gerektirdiği kalifiye insan gücünü
yetiştiremedikten sonra, yalnızca o insanları dört yıl boyunca
oyalamanın ötesine geçemeyeceğiniz bir eğitim vermiş
oluyorsunuz. İşte, uluslararası endekslere
bakıldığında acaba patent sayımız nedir?
Atıf yapılan makale sayımız nedir? Kütüphanedeki kitap
sayılarımız nedir? Bütün üniversitelerdeki kitap
sayısı acaba Amerikadaki bir üniversitenin kütüphanesinde bulunan
kitap sayısı kadar mı? Bunlar aslında koskoca Türkiye
Cumhuriyeti devleti için gerçekten üzüntü verici durumlar olarak
karşımızda duruyor.
Evet, her yıl kaynak artıyor. Bu yıl
en fazla kaynak ayrılan bakanlık da Millî Eğitim
Bakanlığı ama yatırımların düştüğünü
görebiliyoruz. Öğrenci başına harcamaların diğer
ülkelerle mukayese edildiğinde -yine onlara göre, mukayeseli olarak- yine
çok daha az olduğunu görebiliyoruz. AR-GE çıktılarımız
neler? Bunları önümüze koyup hesaplamamız lazım.
Gelişmişlik düzeyimiz ne? İnovasyon
çalışmalarımız nasıl gidiyor? Uluslararası
endekslere göre baktığımızda ve bu üniversite
sıralamalarında Türkiyeden ilk 100de, ilk 500de, ilk 1.000de kaç
tane üniversitemiz var? Bunları da işte bu aralarda düşünmemiz
lazım.
Esas olarak bunların düşünülmesi
gerekirken bir bakıyoruz ki üniversitelerde, rektör seçimlerinde,
altı ay, bir yıl çalışıp rektörlük mücadelesi
yapıp 1inci sıraya seçimlerde oturan arkadaşlarımızın
değil de 5inci sırada kazanan adayların
atandığını görebiliyoruz. Neyse ki artık ülkeyi de
KHKlarla yönettiğimiz için son çıkartılan kararla artık
üniversite rektörlerinin de atamayla geldiğini, seçim sistemlerinin de
kaldırıldığını görebiliyoruz. İşte, dün
değil, evveli gün galiba, gazetelerde ilana çıkıldı; 19
üniversiteye yeni rektör aranıyor. Peki, birçok uluslararası
üniversitelere baktığımızda onlarda da rektör araması
ilanla yapılıyor ama belli kriterler var. Rektörler aranırken
Şu, şu, şu kriterleri göstermeniz, sahip olmanız
gerekiyor. derken bizdekine baktığımızda gerçekten çok az
bir
Şunu hemen okumak istiyorum, bizdeki ilanda diyor ki: Profesör
olarak en az üç yıl görev yapmış olması, 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine göre devlet memuru
olarak istihdam edilebilmek için engel hâlin bulunmaması ve 67
yaşın tamamlanmaması. Bu kadar, rektör atamak için. Ama,
arkadan baktığınızda Neden bu rektörlüğe talip? yani
bir vizyon ortaya koyması lazım, Yeni kaynakları nasıl yaratacak?,
AR-GE sistemini nasıl çalıştıracak?, Verimliliği
nasıl artıracak? ve Mevcut kaynakları nasıl yönetecek?
Öğretim üyesi ve öğrencileri almada herhangi bir kalite
standardı var mı? bunları yapmamız gerekirken biz hâlâ
nicel verilerle Şu kadar üniversite yaptık. deyip ve yalnızca
kaygının Atanan rektörlerin de bizden olması. Artık
diyoruz ki bu ülke bizim, ona göre, aynı gemideyiz, Allah korusun.
Teşekkür ediyorum hepinize. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gruplar adına ikinci söz, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşa aittir.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Millî
Eğitime yönelik kanun tasarısıyla ilgili söz almış
bulunmaktayım.
Önce, bu Millî Eğitimde neler oluyor?
Gerçekten, şu anda iktidarın öğretmenlere, eğitime
yaklaşımı nedir? Aslında, en çok tartışılan
meselelerden biri. Şunu söylemek istiyorum: Gerçekten, şu anda
Türkiyede birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında da iktidar
kendine biat edecek, itaat edecek mülakatlarla yeni bir sözleşmeli
öğretmenlik müessesesini yerleştiriyor ve bu gerçekten, 25 Temmuz
2016 tarihinde zaten yayımlanan 668 sayılı OHAL KHKsiyle
mülakatla alınan ve buna dayalı sözleşmeli öğretmen
alımı zaten şu anda uygulamaya geçirilmiş durumda ve bu
durumda da zaten, KHKlerle iktidarın her konuda olduğu gibi
eğitim alanında da Meclisi, Parlamentoyu tümüyle devre
dışı bıraktığını ve bu konuda tümüyle
kendi iradesini yaşama geçirdiğini görüyoruz. Tam anlamıyla,
Meclis baypas edilmiştir.
Peki, bu sözleşmeli öğretmen
alımı neye dayanıyor? İktidarın gerekçeleri
şunlar: Darbe girişimini gerçekleştiren paralel
yapılanmanın mülakatlar aracılığıyla devlet
kadrolarına tekrardan girmelerinin engelleneceği iddia ediliyor.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki öğretmen
ihtiyacının karşılanacağı ve öğretmen
kalıcılığının sağlanacağı,
iddialardan ikincisi. Diğeri ise sözleşmeli öğretmenlerin
sorunsuz olarak kadroya geçmek için daha etkin bir çalışma
yürüteceklerine yönelik savdır. Bu her üç gerekçe de gerçekle, hayatla,
Millî Eğitim kadrolarının pratiğiyle ve şu anki
uygulamayla kesinlikle uyuşmuyor.
Bir kere, paralel yapılanmanın devlet
kadrolarına yerleşmesi, iddia edildiği gibi KPSS nedeniyle
gerçekleşmedi. Bilakis, 2010dan bugüne, özellikle kamuda üst
sınıf pozisyonlar için başlatılan ve daha sonra neredeyse
her kademeye yaygınlaştırılan mülakatlarla
gerçekleştirildi. KPSS aracılığıyla kamuda göreve
başlayan paralel yapıyla ilişkili kişiler ise doğrudan
sınavın kendisi nedeniyle değil, sınav
sorularının belirli çevrelerce servis edilmesi sonucu
yerleştirilmiştir. Özellikle 2010 ve 2012de bu konunun kamuoyuna mal
olması sonucu oluşan tepkilere ise dönemin Hükûmeti hiçbir
şekilde kulak asmamış, kulak ardı etmiş ve etkin bir
soruşturma yürütülmesini de engellemiştir ve
sağlamamıştır.
Yine, ikinci tezde ise diyorlar ki: Bölgede, Kürt
illerinde, kürdistanda öğretmenleri tutamıyoruz, bu nedenle buna
başvuruyoruz. Bir kere, öğretmenlik toplumla iç içe olan bir meslektir.
Öncelikle, politika, bölgedeki toplumsal sorunların çözümüne yönelik olmak
zorundadır. Bölgedeki öğretmenlerin sürekli tayin istemelerinin
nedeni hâlâ sağlanamamış olan barış
ortamıdır. Şu anda çatışmaların, şiddetin,
karşılıklı ölümlerin devam etmesi sebebiyle
öğretmenler gitmek istememektedir. Hükûmetin barış
ortamını sağlamaktan ziyade, böyle palyatif çözüm önerileriyle
ve gerekçelerle bu sava sığınması da ayrıca büyük bir
acziyetin göstergesidir.
Yine, üçüncü sav ise aslında bu konuda
Hükûmetin görüşlerini çürütüyor. Yine bu konuda gerçekten
meslektaşlar arası iç barış, hukuk zedelenmiş ve
bununla ilgili işsiz kalma korkusu yaşayan sözleşmeli
öğretmenlerin ekonomik ve sosyal hakları konusunda mücadele
yürütmeleri dahi etkilenmiştir. Ama, asıl mesele, Hükûmet
sözcülerinin ileri sürdükleri bu savlarda gizledikleri asıl bir amaç var,
temel gaye var, o da kendi kadrolarını oluşturma
çabasıdır, kadrolaşma çabalarıdır ve bölgede etkin
olan muhalif sendika örgütlülüğünü kırmaktır. Bu amacı
gizlemek için görünürde kendilerince yeni gerekçeler yaratmaktadırlar.
Yani burada şunu özetle söylemek istiyorum: Kesinlikle AKPye sadakat,
itaat ve biat temel aslında belirleyendir ve bunu gizleme çabaları
beyhude bir çabadır.
Değerli arkadaşlar, bu OHALin
ilanından sonra gerçekten en fazla mesleğinden ihraç edilen,
açığa alınan kesimlerden biri de eğitimcilerdir ve şu
anda binlerce eğitimci maalesef bu konuda büyük bir sıkıntı
içinde, kendi işlerinden, kendi geleceklerinden, çocuklarıyla olan
bağlarından kopmuş durumdalar. Size sadece iki örnek
vereceğim. Şu anda Diyarbakır E Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan
Adile Ekinci. Kendisi -bizzat dosyasını okudum- sendikal faaliyetlere
katıldığı gerekçesiyle şu anda tutuklu, cezaevinde ve
oğlu Agit 4 yaşında. Ailesiyle yaptığımız
görüşmede, 4 yaşındaki çocuk şu anda antidepresan
kullanıyor, annesi ihraç edilmiş ve annesini görmeye bile gitmek
istemiyor. Yine, diğer bir öğretmen Fatma Gülçiçek. 2
yaşında bir çocuk, emzirme çağında Şerman ve
egzaması olduğu için maalesef doktorlar cezaevinde kalmasına
izin vermiyor çünkü bulaşıcı bir hastalık ve çocuğa
orada bakım koşulları yok. Psikiyatriye götürdüler geçen hafta
babası ve ailesi, psikiyatr Şerman için şunu önerdi: Davranış
bozukluğu var, bu annesinden ayrı, annesinin kazağını
ya da bir kıyafetini gece çocuğa verin, onun kokusuyla uyursa ya da o
psikolojiyle belki biraz daha rahatlar. Bunun gibi şu anda yüzlerce
öğretmen, eğitimci Hükûmete biat etmediği için, itaat
etmediği için, sendikal haklarını kullandıkları için
ihraç edildiler ya da cezaevine atıldılar ya da farklı
yöntemlerle açığa alındılar.
Millî Eğitime ilişkin ilerleyen bölümlerde
yine partimizin görüşlerini ifade edeceğiz ama şu anda
Türkiyede konuşulması yasaklanan Hükûmet tarafından
basın-yayın organlarına en sert sansürün
uygulandığı, Türkiyenin üçüncü partisine yapılan darbenin
görünmez kılınmaya çalışıldığı
gerçeğiyle Meclisin yüzleşmesi gerekiyor. Buradaki milletvekilleri
aynı sıralarda oturdukları bir partinin eş genel
başkanları ve 8 milletvekiliyle birlikte toplam 10 milletvekilinin
şu anda cezaevinde rehin tutulduğu gerçeğini gözardı
edemez. Gerçi şu gerçeği de çok iyi biliyoruz: Bu milletvekili
arkadaşlarımız şu anda bu sıralarda oturan ve
dokunulmazlığın kaldırılmasına olumlu oy veren
milletvekillerinin iradesi sonucu şu anda cezaevindeler ve temsil
edildikleri seçmen kitlesinin haklarını, özgürlüklerini, siyasetini
yürütemiyorlar. Bunu bu Meclisin en temel gündemi kendi üyelerinin şu anda
rehin olarak tek kişilik hücrelerde tutulmasıdır. Bundan daha
önemli bir gündem yoktur, bundan daha önemli bir gündem olamaz. Eğer
demokrasi seçme ve seçilme hakkını, sandıktan çıkma
hakkını garantiye alıyorsa, herkesin kendi temsilcisini seçme
hakkını veriyorsa ve o sandıktan çıkan iradenin burada
tanınmaması söz konusuysa, bu Meclisin kendisine, aynen 15 Temmuz
akşamı atılan bombalar gibi darbe
atılmıştır. Şu anda asıl darbe ve asıl
bombalar 4 Kasım gecesi atılmıştır Meclise çünkü o
gece, 6 milyon insanın oyuyla seçilen milletvekillerinin birer
suçluymuş gibi, birer mafya örgütünün üyeleriymiş gibi, sanki çok
büyük farklı suçlar işlemişler gibi evleri basıldı ve
hukuksuz bir şekilde gözaltı işlemi uygulandı. Ankarada
evi bulunan Eş Genel Başkanımız Sayın Figen
Yüksekdağın kapısı kırıldı. Onun deyimiyle
haydutlar gibi güvenlik kuvvetleri gidip o evi basıp bir
milletvekilinin, 6 milyon iradenin Benim liderimdir, Eş Genel
Başkanımdır. dediği kadının evini zorla,
haydutlar gibi kırıp onu gözaltına almışlardır.
Diğer Eş Genel Başkanımız Selahattin
Demirtaşın evinde ben de bulundum, yetiştim gözaltına.
Diyarbakırın dörtte 1i kuşatılmıştı,
oradaydım. Kar maskeliler, Özel Harekât timleri, polisler, bütün Emniyet,
nereden güç getirilmişse yığılmış, partinin
Eş Genel Başkanını gözaltına alıyorlar. Bizim
konuşmamıza bile izin verilmedi ve diğer milletvekili
arkadaşlarımızla birlikte Diyarbakır Emniyet
Müdürlüğüne gece saat bir buçukta götürüldüler.
Peki, bu gerçekten Hükûmet yetkililerinin
söylediği gibi zorla getirme kararına ya da ifade vermemeye yönelik
bir yanıt mıydı? Büyük bir yalan; asılsız, mesnetsiz
bir beyan. Neden bunu söylüyorum? Bir milletvekiline mevcut, yürürlükteki
Anayasaya göre, Ceza Muhakemeleri Kanununa göre, hangi kuralı
söylerseniz söyleyin, gözaltı işlemi uygulanamaz. O milletvekillerinin,
dokunulmazlığı kalkan milletvekillerinin fezlekeyle
sınırlı olarak dokunulmazlıkları
kaldırılmıştır. Ve bu da yetmedi, aynı gün
-Türkiyede savcılar arasında ortak bir koordinasyon yoktur, üst bir savcılık
makamı yoktur- Bingöl, Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Hakkâri
hepsi bir anda savcılar -herhâlde bir vahiy geldi bir yerlerden- aynı
saatte, eş zamanlı, paralel operasyonlarla aynı dakikalarda
gözaltı yaptılar. Birileri uçakları ve jetleri de hazır
etmişti. Nedense aynı anda bizim Mardin Milletvekilimiz Gülser
Yıldırım özel helikopterle bir saatlik yoldan Diyarbakıra
getirildi. Yine, Ankaradan gözaltına alınan milletvekillerimiz önce
Diyarbakıra getirildi, özel jetlerle, helikopterlerle Bingöle,
Şırnaka ve Hakkâriye götürüldü. Bu organizasyon ve bu komplo, bu
darbe büyük bir hazırlık sonucuydu.
Savcılara kim talimat verdi? Bunu Meclis ortaya
çıkarmak zorundadır. Savcıları kim o gece harekete geçmesi
için talimatlandırdı? Savcıların üstü kimdir bu ülkede?
Yargı bağımsızdır. diyenlere söylüyorum. Kendileri
yargıdan kaçmak için bin bir yola başvurdular. Kendi avuçlarına,
kucaklarına aldıkları yargıyı silah olarak kendi
rakiplerine, siyasi partilere yönelik bir silah olarak kullanıyor.
Şu anda Türkiyede yargı, siyaseti devre
dışı bırakmak için
Seçimlerde bizimle yarışılmıyor.
Gelin, seçimlere gidelim. Şu anda Mardin Büyükşehir Belediyesi
Eş Başkanı 74 yaşında Sayın Ahmet Türk
gözaltında. Ya bu utanç o kadar büyük ki söylerken bile emin olun sesimin
titremesini engelleyemiyorum. Bu nasıl bir aymazlıktır? Ve
sonrasında çıkıp bize deniliyor ki: Efendim, savcılar
bağımsızdır. İfadeye gitmediler, o yüzden
alındılar. Bu nasıl bir gerekçedir?
Anayasa burada değerli arkadaşlar. Hepiniz
eminim biliyorsunuz, Anayasa 83/3: Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi
hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün
yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine
bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı
işlemez. Burada hükümden söz ediyor, bir soruşturmadan değil.
Hüküm, kesin hüküm. Balbay kararı var -kendisi de burada- AİHM
kararları var, Anayasa Mahkemesi kararları var ama bu birilerine
yetmemiş, Biz, fiilen bu hukuksuzluğu yaşama geçireceğiz.
demişler. Şu anda arkadaşlarımız aynı
hukuksuzlukla verilen talimatlar sonucunda tek kişilik hücrelerde
tutuluyor. Bu, nasıl bir intikam duygusudur? Bu nasıl bir kindir?
1994 yılında bile -o dönemin koşullarını
eleştirenler herhâlde şu anda kafalarını kaldırıp
yüzümüze bakamıyorlardır- o zaman koğuşlar arasında
kapılar açıktı ve milletvekilleri istedikleri görüşmeyi
yapıyorlardı. Zincirbozanda bile, o dönem yatanlar, diyorlar ki:
Biz tatil yaptık darbeden sonra. O kadar rahat cezaevi
koşullarında. Şu anda cezaevine alınmaları zaten büyük
bir skandal, büyük bir siyasi darbe; bu da yetmiyor, orada tecritle,
izolasyonla, bizim arkadaşlarımızla görüşmelerimizin
engellenmesiyle ekstra cezalar uygulanıyor.
Peki, arkadaşlar, ne soruldu milletvekili
arkadaşlarımıza, eş genel başkanlarımıza?
diye sorabilirsiniz bize. Çoğunun dosyasını okudum. Bir kere,
savcılar sorularında -getireceğim ileriki günlerde, tek tek
tutanakları okuyacağım- fezlekeye bağlı soru
sormamışlar. Sizin hakkınızda şu fezleke var,
hakkınızdaki iddia bu. Buna ne diyorsunuz? diye bir soru yok. Genel,
herhangi bir soruşturma dosyası gibi bir dolu soru sormuşlar.
Hangi fezleke numarası?, Dokunulmazlık kalkmış
mı?, Savcı bunu sormaya yetkili mi?, Bu milletvekilinin
dokunulmazlığı var. diye avukatların itirazı da
dikkate alınmamış. Daha da ileri gitmişler -şu anda
tutanakları getirmedim, ileride getireceğim- Abdullah Zeydan ve Selma
Irmaka -somut örnek veriyorum- savcılık fezlekeye bağlı
sorma zahmetinde bulunmuş, demiş ki: Şu tarihte şu
konuşmayı yaptınız, şu tarihte şu etkinliğe
katıldınız. Ve karar bölümünde diyor ki: Şundan serbest
bırakılmasına, şu iddiadan serbest
bırakılmasına
Son madde, diyor ki: Ama çok sayıda
propaganda yaptığından, fazlaca etkinliklere
katıldığından bunun propaganda boyutunu
aştığı ve örgüt üyeliği suçunu
oluşturabileceği kanaatiyle tutuklanmasına
Hukuk fakültesinde bunu hangi öğrenciye
sorarsanız orada savcının suç işlediğini, görevini
kötüye kullandığını, aldığı talimat
sebebiyle böyle davranmak zorunda bırakıldığını
görür ve bu dosyalar
Türkiye tarihinde, bu süreç -4 Kasım darbesi ve
sonrasında yaşadıklarımız- kesinlikle Türkiye'nin en
karanlık dönemlerinden birini oluşturuyor.
Şu anda burada oturması gereken
arkadaşlarımız cezaevindeler. Nasıl böyle bir şey
kabul edilebilir? Dokunulmazlığın kaldırılması
yargılamaya olanak vermektir. Hükûmet sözcüleri, Cumhurbaşkanı, Başbakan
koro hâlinde -ezberlemişler çünkü aynı cümleleri söylemeleri
lazım- İfade vermeye gitmediler. diyorlar. Biz niye ifade vermeye
gitmediğimizi biliyoruz. Fezlekeleri hazırlatanların siz
olduğunuzu biliyoruz. Bu fezlekelerin soruşturmaya,
soruşturmanın iddianameye ve iddianameyi de karara dönüştürmek
istediğinizi, yargı üzerindeki operasyonunuzun tam da bu amaçla
olduğunu çok iyi biliyoruz. Bizim bağımsız ve tarafsız
bir yargı önünde söyleyemeyeceğimiz, savunamayacağımız
hiçbir sözümüz yoktur. Yargılandığımız dosyaların
hepsi bu kürsüden söylediğimiz sözlerdir. Yeni bir sözümüz yoktur. O
dosyaların hepsini, merak eden milletvekili arkadaşım varsa
hepsine gönüllü olarak temin edip vermeye hazırım. Acaba Selahattin
Demirtaş ya da Figen Yüksekdağ ya da Selma Irmak ya da Abdullah
Zeydan niçin yargılanıyor? diye merak ediyorsanız, o
yandaş medyaya, o çamur medyaya sakın ola ki bakmayasınız.
Çünkü onlar iddianamelerden ve fezlekelerden esinlenmiyor, onlar bir propaganda
aygıtı gibi çalışıyor.
Faysal Sarıyıldız en çok
tartışılan milletvekili arkadaşımızdır.
Faysal Sarıyıldızın dosyasında savcının
kendisi bizzat Silah bulunamamıştır. diyor, Silah yoktur.
diyor ve bundan kendisi bir iddianame, bir soruşturma dosyası
hazırlıyor ama açıyorsun gazeteleri, yok, efendim,
milletvekilinin aracında silah, yok şurada şu bulundu
Ya, bu
yalanları nasıl üretiyorlar? Biz mahkeme dosyasına mı
inanalım, yoksa basının yalan propagandalarına mı
inanalım?
Dün de Sayın Ahmet Türkle ilgili hemen
başladılar propagandaya. Valilik de savcıymış gibi,
aynen savcılık makamı gibi İhbar var. diyor. Ya,
gerçekten, gülebileceğimiz bir ortamda bunlara kahkaha atarız. Ne
ihbarı ya? Ahmet Türkle ilgili, örgüt üyesi olduğuna ilişkin,
gözaltından önce ihbar alınmış. İhbarı organize
et, ihbarı al, kimlik yok, adres yok, TC kimlik yok; hepiniz
hakkında, hepimiz hakkında vallahi her türlü ihbar yapılabilir.
Bu ülkede, Parlamento üyelerinin bu tip komplolarla, cezaevine
gönderildiği, rehin alındığı bu ortamda hiçbirimizin,
hiç kimsenin, sizin de bizim de hukuk güvenliğimiz yoktur. Gün gelir,
devran döner; hukuka dönmezseniz hukuk size döner ve o hukuk size de
hesabını sorar diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
az önceki konuşmacı konuşmasında Fezlekeyi hazırlayan
sizsiniz. diye ısrarla vurguladılar. Zaman kaybı olmasın
diye, kayda geçsin diye söyleyeceğim.
Dokunulmazlıkları beraber
kaldırdık, tüm partilerin desteğiyle beraber
kaldırdık. Yapılan işlem dokunulmazlık dosyası
kapsamında mahkemenin içtihadıdır,
çalışmasıdır. Burada Fezlekesini AK PARTİ
yaptı. demenin doğru olmadığını ve
reddettiğimizi söylemek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gruplar adına söz sırası Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mustafa Akaydına
aittir.
Buyurun Sayın Akaydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, AKP Hükûmetinin
eğitime ve öğretim hayatımıza ilişkin bir başka
tartışmalı yasa tasarısını görüşüyoruz.
2002 yılından itibaren AKP hükûmetleri
tarafından bu Meclise getirilen ve muhalefetin görüşleri ve
uyarıları dinlenilmeden zorla kabul ettirilen birçok tasarı ve
teklif ülkemizin eğitim sisteminde telafisi zor zararlara yol açtı.
Değerli milletvekilleri, bir devleti
yıkmak için sadece işgal veya darbe gerekmez; AKP
iktidarının yaptığı gibi millî eğitimi
yıkın, adaleti yıkın, Anayasayı dinlemeyin, devlet yıkılır.
Şimdi görüşmekte olduğumuz Millî
Eğitim Bakanlığının teşkilat ve görevleri
hakkında kanun hükmünde kararname ile bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasına yönelik bu tasarı belki 4+4+4
kadar kamuoyu gündeminde yer almadı fakat bu değişiklik kadar
kökten sorunlu düzenlemeler içeriyor.
2011 yılında geçirilen 652
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve ondan hemen sonra 4+4+4 olarak
kamuoyunda bilinen değişiklikler sonrası yaşanan
olumsuzluklar ve hâlâ devam eden tartışmaları bugün sıralamaya
kalksak yirmi dakika da bizim için yeterli olmayacaktır. Üstelik, bugün
652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede getirilen düzenlemelerle de
birçok değişikliğe gidiliyor. Fakat gördüğümüz
kadarıyla bu düzenlemeler 652nin yarattığı
tartışmaları sona erdirmek yerine daha derin
tartışmalara zemin hazırlıyor.
Bu tartışmaların en önemlisi, Millî
Eğitim müfettişleri hakkında yapılan
değişikliklerdir. Henüz bu yasa tasarısı gelmeden önce bize
ulaşan duyumlar, Bakanlığın, Millî Eğitim
müfettişlerini muhalif öğretmenlere baskı yapmaları için
zorladıkları yönündeydi. Özellikle solcu sendikalara üye olan bütün
öğretmenlere, terör örgütüne destek verdikleri gibi ciddi iftiralar
atılarak onlara yönelik soruşturma açılması için
girişim başlatılmak istendiğine yönelik iddialar bize
ulaşır ulaşmaz biz burada soru ve araştırma önergesi
olarak Meclis gündemine getirmiştik. Yapılan düzenlemeyle bu
iddianın gerçek olduğunu görmüş oluyoruz. Millî Eğitim
müfettişleri bu düzenlemeyle merkeze çekiliyor, illerdeki
müfettişlerin denetim ve soruşturma yetkileri de tamamen ellerinden
alınıyor. Böylelikle Bakanlığın denetim
mekanizması mülakatla alınacak özel kişilerle doldurularak
siyasi tarafsızlığı ortadan kaldırılacak, müfettişlerin
eğitim teftiş işlemi ortadan kalkacak; Bakanlığın
emrinde çalışan 500 merkez müfettişinin öncelikli görevi, siyasi
olarak sakıncalı görünen öğretmen ve idareciler hakkında
idari işlem başlatmak olacak.
Müfettişler merkeze çekilirken görevdeki
müfettişlere yeniden mülakata alım yükümlülüğü getiriliyor.
Böylelikle iktidarın siyasi olarak karşı olduğu
görüşlere sahip olduğuna inanılan müfettişlerin mülakatta
başarısız oldukları gerekçesiyle görevden
uzaklaştırılmasının önü açılıyor.
Şimdi soruyorum, acaba bu siyasetin, 2014
yılında bir bakan kardeşinin on iki yıl müfettişlik kuralının
delinerek Teftiş Kurulu Başkanlığına getirilmesiyle
bir ilgisi var mı? Var ki bu karara direnen 300 Teftiş Kurulu üyesi
illere dağıtıldı. Bunların 100ü emekli oldu,
şimdi 200ü direniyor. Üstelik bunların 150si AKP döneminde
sınavla alınmış müfettişler. Bu ayıptan biraz
olsun utanırsanız bu 200 kişiyi mülakatsız olarak merkeze
alırsınız.
Diğer arkadaşlarım tarafından da
dile getirilecek olan bir konu da sözleşmeli öğretmenlik ki bu konu
başlı başına büyük bir felaket anlamına geliyor. Bu
yeni uygulama öğretmenleri resmen taşeron hâline getiriyor, kadro
garantilerini ellerinden alıyor, öğretmenler sözleşmelerinin
uzatılmamasına yönelik baskı yoluyla iktidarın siyasi
baskısı altına alınıyor. Kaldı ki bizim, Komisyon
görüşmeleri sırasında sabahlara kadar süren
tartışmalarla itiraz ettiğimiz bu düzenlemeyi yakın zamanda
çıkardığınız kanun hükmünde kararnamelerle kabul
ettirdiniz ve acil alınması gereken kadrolara
atadığınız sözleşmeli öğretmenler için nasıl
mülakat yaptığınızı, onlara neler sorduğunuzu,
hangi kriterlere göre öğretmen aldığınızı hep
birlikte gördük. Bizim endişemiz ileride Türkiyede öğretmen
kadrolarını tamamen iptal ederek öğretmenlerin hepsini
sözleşmeli taşeron konumuna geçirmeniz, onları sadece sosyal
haklarından değil, toplum içindeki itibarlarından da mahrum
bırakmanızdır. Sözleşmeli öğretmenliği savunmak
için öğretmen açığından, FETÖnün darbe girişimi
sonrası boşalan kadrolardan söz edeceksiniz fakat 15 Temmuz öncesinde
de ortada ciddi bir açık vardı ve aldığınız 3-5
bin sözleşmeli öğretmenin Türkiyenin uzun vadeli öğretmen
açığına çözüm olmayacağını siz de pekâlâ
biliyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede
öğretmen açığı ve yetişmiş öğretmenlerin
atanamama sorunu artık kontrol edilebilir bir noktayı çoktan
aştı. Resmî rakamlar 350 bin öğretmen adayının
açıkta olduğunu söylüyor olsa da başka işlerde
çalışan öğretmen adaylarını da hesaba
kattığınızda bu sayının 500 binin üzerine
çıktığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Seçim
yatırımı için açılan fakat üniversite olma
şartlarını dahi yerine getiremeyen birçok okulda bulunan
eğitim fakülteleri her yıl ihtiyaçtan fazla yeni mezun veriyor. Yani
500 bin rakamı önümüzdeki on yılda rahatlıkla ikiye
katlanabilir. Meslek garantisi beklentisiyle eğitim fakültelerine giden
yüz binlerce genç mesleğe atanamadıkları için ekonomik
bağımsızlıklarını kazanamıyorlar, aile, yuva
kuramıyorlar, çevrelerine küçük düşüyorlar, hayatları alt üst
oluyor.
Öğretmen intiharları kabul edilemez bir
sayıya ulaştı. Ne yazık ki bir önceki Millî Eğitim
Bakanımız Sayın Nabi Avcı bu intiharlar için Psikolog ve
sosyolog arkadaşlara sordum, bunlar gösterişçi intihar. diye bir söz
sarf etti. İnsan hayatı üzerine böyle rahat, hayatına kendi
elleriyle son verebilecek kadar büyük bir bunalım yaşayan
insanların acısı üzerine bu kadar kaygısızca
konuşan bir Hükûmetin öğretmenlerin sorunlarına çözüm üretmesini
maalesef beklemiyoruz. Ayrıca belirtmek isterim ki literatürde
gösterişçi intihar şeklinde bir kavram da bulunmuyor.
350 bin öğretmen adayı hâlihazırda
beklerken aldığımız duyumlar Hükûmetin bu yıl yeni
öğretmen ataması da yapmayacağı yönünde. Geçtiğimiz
dört, beş yıl içerisinde sürekli olarak, söz verilenden daha az
öğretmen ataması yapan Bakanlık, 15 Temmuz darbe girişimi
sonrası 10 binlerce öğretmeni görevden uzaklaştırdı,
açığa aldı, bir kısmı tutuklandı. Önce KPSS
sorularının FETÖ mensuplarına verilmesine göz yumarak bir sürü
kişiyi haksız yere öğretmen olarak aldınız ve o dönem,
bu işi hakkıyla yapabilecek bir sürü insanın hakkını
yediniz. Şimdiyse, bu insanları kendiniz işten
çıkarıyorsunuz ama darbe fırsatçılığıyla
listeye, FETÖyle alakası olmayan, kimisi solcu, kimisi ülkücü,
farklı siyasi görüşe mensup öğretmenleri ve idarecileri de
ekliyorsunuz.
Bir an için bu insanların hepsinin suçlu
olduğunu farz edelim. Bu insanların millî eğitim sistemine
usulsüzce girmesine sebep olanlar hakkında işlem
başlatıldı mı? Soruların çalındığı
dönemlerde YÖK ve ÖSYMde görev yapan, soruların sızdırılmasından
mesul olanlara yönelik hangi tipte bir operasyon yaptınız? Bugün
sadece, solcu, muhalif gazetelerde değil, kendi siyasi görüşünüze
yakın gazetelerde bile, FETÖyle mücadele etmediğiniz Millî
Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere birçok kurumda FETÖ
zamanında yerleşmiş üst yöneticilerin göreve devam ettiğine
dair iddialar var.
3 Ekim 2016 tarihli Millî Gazetenin manşeti,
Millî Eğitim Bakanlığının, üstelik de insan
kaynakları gibi ciddi bir biriminin başında bulunan Hamza
Aydoğdunun kitaplarının, FETÖnün kalburüstü yazar çizerlerinin
kitaplarını basan bir yayınevinden
çıkartıldığını iddia ediyor. Yayınevinin
adı Işık Yayınevi. Bu yalnızca bir örnek.
Bakanlıkta, Hüseyin Çelik döneminden itibaren görev yapan ve
başından beri FETÖyle ilişkisi bulunan üst yöneticilere dair
bir operasyon gerçekleştirildi mi? Cemil Çiçek ve Hüseyin Çelikin 2005
yılı, ünlü FETÖcü savcı Ferhat Sarıkaya ile
ilişkileri sorgulanıyor mu? Diyelim ki, adından söz ettiğim
ya da buna benzer kişilere yönelik ileride bir işlem
başlatıldı, peki, 15 Temmuzdan bu yana bu kişilerin
tasarrufunda yapılan işler ve Bakanlığa alınan
personele yönelik ne yapılacak? Evini zorlukla geçindiren bir köy
öğretmenini bile FETÖ mensubu olduğu gerekçesiyle görevinden
uzaklaştıranlar, neden Bakanlığın en üst
birimlerindeki bürokratlara yönelik aynı hassasiyeti göstermiyor?
İddia ediyorum: FETÖ Millî Eğitim
Bakanlığı içerisinden temizlenmemiştir. FETÖ bahanesiyle
işten çıkarılanları yakından incelediğinizde
göreceksiniz ki, aralarından, zamanında FETÖcülerin mobbingine
uğrayarak çalıştırılmayan, terfi hakları
engellenen, fiziksel ve manevi baskı altına alınan birçok
kişi çıkacaktır.
Elimizdeki güncel rakamlara göre, kamu görevinden
ihraç edilen toplam öğretmen sayısı 30.351e ulaştı.
Uzaklaştırma tedbiri devam eden öğretmen sayısı 16.688
iken uzaklaştırma tedbiri kaldırılan öğretmen sayısı
ise sadece 6.474, ihraç edilip kamudaki görevine dönebilen öğretmen
sayısı sadece 31. Öyle zannediyorum ki, bugün 30 bini aşan rakam
içerisinde adil bir soruşturma gerçekleştiği takdirde, göreve
atananların sayısı daha da artacak fakat görevine iade edilenler
kendi alınlarına vurulan bu haksız damgayı ömürleri boyunca
taşıyacak. Üstelik, bu kadar çok FETÖcü olduğu şüpheli
öğretmen sayısı varken bu kadar öğretmeni göreve
atayanların, koltuklarında sıkıntısız bir
şekilde oturmasını huzurunuzda tartışmaya
açıyorum.
Bakanlık içerisindeki kadrolar bu şekilde
zan altındayken elimizdeki yasa siyasi içerikli yeni atamaların önünü
açıyor. Millî Eğitim müfettişleri ve hukuk müşavirleri
başta olmak üzere, çok önemli kadrolara o kadroların
sorumluluğunu kaldıramayacak kişilerin atanmasının önü
açılıyor. Hatırlayacaksınız, on yıl önce de
Bakanlığa böyle birçok kişi gerekli liyakati
taşımadığı hâlde atanmıştı; bugün, o
kadroların tamamına yakını FETÖ üyesi oldukları
gerekçesiyle çıkarıldı. Peki, bugün aldıklarınız acaba
on yıl sonra hangi gerekçeyle ve hangi cemaat temelli suç
yapılanmasına üye oldukları gerekçesiyle işlerinden
çıkarılacak?
Sayın milletvekilleri, her birisiyle ilgili
eleştirilerimizi sırasıyla yapacağımız konulardan
birisi de proje okulları. Başından beri karşı
olduğumuz bu uygulamayla Türkiye'nin en başarılı ortaokul
ve liselerine atamalar il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerinin elinden
alınıyor ve doğrudan Bakana bağlanıyor. Buralardaki başarılı
öğretmenler farklı okullara resmen sürgün edilirken Bakanın
uygun gördüğü torpilli bazı öğretmenler buralara atanıyor.
Bu sorunlu uygulama 2014 yılının sonbaharında
başlatıldı. Türkiyenin yüzde 1lik başarı dilimine
giren okullarına kimsenin ruhu duymadan puanları düşük
öğrenciler yerleştirildi, altını çizerek söylüyorum,
kimsenin ruhu duymadan puanları düşük öğrenciler
yerleştirildi. Bu okulların boş kalan kontenjanlarına okul
için gereken taban puanını TEOG sınavında alamayan
öğrencilerin yerleştirildiğine dair tartışmalar
aylarca sürdü. Basına o dönem yansıyan haberlere göre, 494
puanlı Kabataş Erkek Lisesine bu puanın 130 puan gerisinde;
yine, Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesine, yine, taban puanın 133
puan gerisinde, 350 puandan öğrenci alındığı
bildirildi. Anlıyoruz ki bazı ayrıcalıklı ailelerin
çocukları usulsüz olarak en iyi okullara yerleştiriliyor. Bu
yerleştirmelerde siyasi torpilin mi, yoksa rüşvetin mi etkili
olduğu ise henüz açığa çıkmadı. Millî Eğitim
Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin Kimseye torpil
yapmadık ve puanı fazla olan öğrencileri aldık. diyerek
kamuoyuyla resmen alay eden bir açıklamada bulundu. Bu kadar yüksek
seviyede okulların kontenjanının nasıl boş
kaldığı, bu boş kontenjanlara nasıl 130 puan geriden
gelen öğrencilerin alındığı hâlâ
aydınlatılamadı. Şu an Millî Eğitim
Bakanlığı görevini sürdürmekte olan Sayın İsmet
Yılmazın kendinden önceki dönemlerde gerçekleşen ve bugün hâlâ
devam eden bu usulsüz, bu yolsuz uygulamalara bir an önce son vermesini talep
ediyoruz.
Bakanlığın iddiası, proje
okullarına yapılan atamaların yüzde 15i geçmeyeceği
yönündeydi, bugün bu rakam yüzde 60ları buldu. Sadece İstanbul
Hüseyin Avni Sözen Anadolu Lisesinin 44 öğretmeninin 26sının,
Cihat Kora Anadolu Lisesinin 49 öğretmeninden 30unun, Avni Akyol Güzel
Sanatlar Lisesinden 39 öğretmenin 28inin görevden alınması
büyük infial yarattı. 19 Eylülde yayınlanan İhtiyaç ve Norm
Kadro Fazlası Öğretmenler başlıklı genelgeyle
İstanbul Erkek, Cağaloğlu Anadolu, Vefa, Bornova Anadolu gibi
Türkiyenin köklü liselerinin yer aldığı 155 proje okulda sekiz
yılını doldurmuş öğretmenler de norm fazlası
olarak değerlendirildi. Böylelikle, Bakanlık ihtiyaç duyduğunu
gerekçe göstererek Türkiyenin en yüksek seviyeli okullarında görev yapan
bu öğretmenleri çok ağır sürgün şartlarında kabul
ettiğimiz okullara atayacak. Türkiyenin en iyi okullarında
başarıyla eğitim veren öğretmenler, sadece yerlerini
koruyabilmek için bugün en iyi okulları bitirip, sınavlarda en yüksek
puanları aldıklarını ve yabancı dil bilgilerinin ileri
düzeyde olduğunu ispatlamak zorunda kalıyorlar.
Bakanlık Müsteşarının resmî
açıklamasına göre, belirlenen 155 proje okulunda toplam 4.598
öğretmen var ve bunların 1.187 tanesi norm fazlası olarak
belirlenmiş. Bu hızla gidilirse bu rakamın 2.500e
ulaşmasını bekliyoruz.
Proje okul olarak seçilen okulların güya
bilişim sistemi ve laboratuvar olanaklarının
güçlendirildiği iddia ediliyor. Fakat, bu okullar zaten Türkiyenin en iyi
üniversitelerine çok sayıda öğrenci yerleştirebildiğine
göre yeni bir projeye ya da uygulamaya ihtiyaç var mıydı? Bu
okullardaki öğrencilerin protestoları sırasında Sizin
projeniz olmayacağız. sözü boşuna söylenmiyor. Bakanlık
iyi niyetli olsa Türkiyede çok zor şartlarda eğitim yapan okullara
kaynak ayırır.
Bugün, terör olayları ve çatışmalar
sonrasında güneydoğu illerimizde perişan durumda bulunan okullar
için ne gibi uygulamalar yapıldığı, buraya öğretmen
atanıp atanamadığı belli değil. Bu konuda ne zaman
soru sorsak Bakanlık yetkilileri kaçamak cevaplar veriyorlar. Fakat, proje
için seçildiği ve kendilerine büyük yatırımlar yapılacağı
iddia edilen okullar, sadece torpilli ailelerin çocuklarını buralara
keyfiyen atayabilmek adına yok ediliyorlar.
Önümüze bu yasa tasarısını
getirenlerin iyi niyetli davranmadıklarının bir önemli
örneği de belediyelerle ilgili yapılan düzenlemeler ve öğrenci
yurtlarının açılmasına dair faaliyetlerin
tamamının Millî Eğitim Bakanlığı yetkisine
verilmesi. İlk bakışta devletin en yetkili kurumlarından
olan bir bakanlığın denetimi iyi gibi gözükse de öncelikli amaç
belediyelerin hizmet amacıyla öğrenci yurdu açmalarının
önünü kapatmak. Bu yanlışın düzeltildiğine dair bugün
bazı bilgilerim olduğu için gene de bu konuda çekimser
düşünüyorum.
İlkokul düzeyinde yurt açmanın yasak
olmasına rağmen, aynı bakanlık Ensar Vakfı
yurtlarına göz yummuştu, yarın da yummaya devam edecek. Bugün,
OHAL kapsamında sol düşüncede olduğu gerekçesiyle birçok
kadın derneğini hatta Gündem Çocuk Derneğini bile zararlı
görerek kapatanlar, en az 5-6 defa çocuklara taciz suçlamalarıyla gündeme
gelen Ensar Vakfı hakkında en ufak bir işlemde bulunmadı
çünkü bu ülkede bir vakıf olarak Hükûmete yakınsanız, Hükûmet
ile aranızda para ilişkileri varsa, insanlığa
karşı en yüz kızartıcı suçları işleyen
mensuplarınız bile aklanır. Tepkiler artarsa
Kandırıldık. diyerek yıllarca bütün suçları beraber
işlettiğiniz ortaklarınızdan bir cümlede elinizi
yıkarsınız ve yolunuza devam edersiniz.
Sizin
kandırılmadığınızı iyi biliyoruz
değerli arkadaşlar ama siz de biliniz ki bu
savunmalarınızla halkı kandıramıyorsunuz, bizleri
kandıramıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, son olarak, bugün
Antalyadan aldığım, benim için oldukça acıklı bir
haberi sizlerle paylaşmak istiyorum. Barış İçin
Akademisyenler Bildirisine imza atan bugüne kadar 41 tane meslekten ihraç vardı.
Bugün bunlara -bir kısmı benim de öğrencim olan- Akdeniz
Üniversitesinden 8 tane öğretim üyesi, Samsundan 6 öğretim üyesi,
Kastamonudan 1 öğretim üyesi daha eklendi, toplam ihraç 56yı buldu.
Değerli milletvekilleri, Voltaire gibi
söylüyorum, bu arkadaşların düşüncelerine ben
katılmıyorum, düşüncelerinde sakıncalı bulduğum
taraflar var ama düşünce özgürlüklerine sonuna kadar arka çıkıyorum
ve onları savunuyorum.
Bu yapılan, son derece büyük bir
haksızlıktır; bu, ülkemiz adına özgürlük ve demokrasi
adına büyük bir ayıptır. Bütün buradaki arkadaşlarıma
geçmiş olsun diyorum ve bu arkadaşların davalarının
hepsinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden en kısa zamanda
döneceğine de büyük bir inancım olduğunu söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, sözlerimi bitirmek
üzereyken, özellikle 24 Kasımda idrak edeceğimiz Öğretmenler
Gününde, vefakâr, cefakâr öğretmenlerimizin, tüm zorluklara rağmen
öğrencilerine katkı yapan öğretmenlerimizin Öğretmenler
Gününü kutluyorum ve Başöğretmen Atatürkü minnetle ve saygıyla
bir kez daha yâd ediyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, şahıslar adına ilk söz,
Sakarya Milletvekili Mustafa İsene aittir.
Buyurun Sayın İsen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA İSEN (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine şahsım
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, değişim
etkin konumunu her alanda hissettirmeye devam ediyor, ilgilendiğiniz alan
özellikle eğitim ve sağlıksa bu durum daha da önem kazanmakta.
Biz 1771den beri yani modern eğitimin başladığı
tarihten beri, Mühendishanei Bahri Hümayunun kuruluşundan beri pek az
ülkeyle mukayese edilecek oranda değişiklikler yaptık
eğitim alanında. İyi niyetle gerçekleştirilen bu çabalara
karşın arayışımız sürdü, Cumhuriyet Dönemi de bu
anlamda çabalar içinde oldu. Önce herkes için eğitim hedefiyle büyüyen
alan sonra da kırsaldan şehirlere göçle hızlanan yeni tablo hep
biraz gelişmeleri geriden izlememize neden oldu. AK PARTİ de
kaçınılmaz olarak eğitim alanının bu gerçeğiyle
karşı karşıya kaldı.
Bununla birlikte, biz iktidarımız
sürecinde eğitim alanında çok önemli gelişmeler kaydettik. Millî
Eğitim Bakanlığı bütçesi 2002 yılında 98 milyar
civarındayken 2017 yılı bütçesi 645 milyar civarında
gerçekleşti. İlköğretim okul sayısı 2002
yılında 35.168 iken 2016 yılında 43.865e ulaştı.
Genel ortaöğretim kurum sayıları 2002 yılında 2.559
iken 2016 yılında 5.311 olarak kayda geçti. Mesleki ve teknik
ortaöğretim sayısı 2002 yılında 3.570 iken 2016
yılında 5.239 oldu. Bu rakamları artırabilirim. Ücretsiz
Ders Kitapları Projesinde 2003-2016 yılları arasında
yaklaşık 2,5 milyar kitap dağıttık. Şartlı
eğitim yardımı kapsamında yaklaşık 23,5 milyon
dar gelirli aileye 6 milyar 600 milyon yardım yapıldı. Bunun
yanında, özel eğitim-öğretim desteğinden 2016 Kasım
ayı itibarıyla 314.090 öğrenci faydalanmaya devam etmektedir.
Bu güzel gelişmelere rağmen, eğitimde
iyiye, güzele ve doğruya doğru arayışımız
sürüyor. Bugün tartıştığımız düzenlemelerle
getirilecek yenilikler hakkında da bazı kısa açıklamalar
yapmak istiyorum. Bu açıklamalar biraz ufuk çizgisi gibi
kaçınılmaz olarak bizim alanla ilgili olarak geliştirmek
istediğimiz konular.
Tasarıyla birlikte, aday çırak,
çırak, kalfa ve ustalar genel ve mesleki eğitimlerini Millî
Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel
Müdürlüğü bünyesinde sürdüreceklerdir. Çıraklık eğitimi
yaygın eğitim kapsamından zorunlu ortaöğretim alanına
dönüşmektedir. Masabaşı kararlar bazen alanda aynı
karşılığı bulamamaktadır. Bu düzenlemeyle, giderek
azalan geleneksel uygulamalı eğitimi moderniteyle
kaynaştırıyoruz. Böylece, usta-çırak ilişkisini okulla
tamamlamak niyetindeyiz. Ayrıca, meslek lisesiyle üniversite
öğrencilerinin stajlarını özendirecek düzenlemeler getiriyoruz.
Aday çırak ve çırakların yanı
sıra, staj yapan mesleki ve teknik okul öğrencilerine de
işletmeler tarafından ücret ödenecektir. Ayrıca,
öğrencilerin mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarında
uygulamalı eğitime başladıkları tarihten itibaren,
iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı
sigortalanmaları da öngörülmektedir. Tasarıda mesleki ve teknik
ortaöğretim kurumlarından mezun olan öğrencilerin
sınavsız geçişin kaldırılması nedeniyle
mağdur olmamaları, söz konusu kurumların öğrenci kaybı
yaşamaması ve öğrencilerin teşvik edilmesi, meslek yüksek
okullarına daha yetkin öğrenci kazandırılması
amacıyla ek puan verilmesi için bir düzenleme tasarıda yer
almaktadır.
Yine, yapılan düzenlemelerle özel eğitim
ve rehabilitasyon merkezlerinin iş ve işlemlerinde
karşılaşılan sorunların giderilmesi için özel
eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde biyometrik kimlik doğrulama
sistemi kurulması planlanmaktadır.
1416 sayılı Ecnebi Memleketlere
Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun, gerçekten bu ülkenin gelişimine
çok uzun süreden beri ciddi katkılarda bulunmuş önemli bir
yasadır. İşte, bu yasada da birtakım düzenlemeler
yapılmaktadır. Özellikle, yurt dışına gönderilen
bursiyerlerin eş ve çocuklarının tedavi giderlerinin karşılanması
bu yasayla mümkün hâle gelmektedir. Ayrıca, sağlık problemleri sebebiyle
öğrenimlerini sürdürmekte güçlük yaşayan öğrencilerin hukuki
durumlarıyla ilgili değişiklikler yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu 1416
sayılı Yasayla yurt dışına gidip orada birtakım
sorunlarla karşılaşan değerli
vatandaşlarımızın çok ciddi bir icra takibi meselesiyle
karşı karşıya kaldıkları malumdur.
İşte, burada sağlık sebebiyle ve benzeri tür başka
problemlerle, belgelenebilen durumlar bu manada muaf hâle getirilmektedir.
Dolayısıyla, bu kişilerin mecburi hizmetle yükümlü
tutulmaları bertaraf edilecektir.
Yine, 1416 sayılı Kanun üzerinde
yapılan bir başka değişiklikle de, kamu kurum ve
kuruluşlarında memur olarak çalışanlardan söz konusu kanun
uyarınca yurt dışına gönderilmeye hak kazananların
aylıksız izin kullanabilmelerine imkân sağlanmaktadır.
Tasarıyla, özel öğretim kurumlarına
ilişkin de düzenleme yapılmaktadır. Buna göre, Özel Öğretim
Kurumları Kanunu uyarınca eğitim öğretim faaliyeti yapan
ancak kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenmeyen yerler
ile izinsiz eğitim öğretim faaliyetlerinde bulunan yerlerin
valiliklerce kapatılması sağlanacaktır. Bunun,
geçtiğimiz dönemde yaşadığımız hadiselerden ne
kadar ders almamız gerektiğini göstermesi bakımından ilginç
bir düzenleme olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum. İzin
aldığı hâlde iki yıl içerisinde faaliyete başlamayan,
faaliyete başladıktan sonra yönetmelikte belirtilen süreden daha
fazla izinsiz ara veren veya söz konusu izni amacı dışında
kullandığı tespit edilen kurumların kurum açma izni ve
iş yeri açma ve çalışma ruhsatı iptal edilecektir.
Ayrıca, organize sanayi bölgelerinde
açılan özel mesleki ve teknik Anadolu liselerinde alan ve dalların
özelliklerine göre Millî Eğitim Bakanlığınca belirlenen
standartlara ve donanıma sahip atölye ve laboratuvarlarda üretim
yapılabilmesi ve ürünlerin satışından elde edilecek gelirin
okulun eğitim-öğretim ve yönetim hizmetlerinde kullanılabilmesi
mümkün hâle gelebilecektir.
Değerli arkadaşlar, bu Hükûmetin en
başarılı projelerinden birisi olan FATİH Projesi
kapsamında okullara ve öğrencilere sağlanacak mal ve hizmet
alımları ile yapım işlerinin gerçekleştirilmesi,
hizmetlerin kesintisiz ve eş zamanlı olarak öğrencilere
sunulabilmesi, ülkemizde bulunmayan teknolojilerin transferinin
sağlanması ve proje konusu ürün ve hizmetlerin yurt içi üretiminin
temini gibi amaçlar dolayısıyla 2015 yılı sonuna kadar 4734
Sayılı Kanun kapsamı dışında tutuldukları
malumdur. Şimdi, bu uygulamanın benzer gerekçelerle temdit edilmesi
yine bu yasa yoluyla sağlanacaktır.
Üzerinde görüştüğümüz tasarıyla,
Millî Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim
Başkanlığının Teftiş Kurulu
Başkanlığı, Hukuk Müşavirliğinin ise Hukuk
Hizmetleri Genel Müdürlüğü şeklinde teşkilatlanması
planlanmaktadır. Öngörülen yeni teftiş yapısıyla birlikte
eğitim sisteminin denetimi tek elden yürütülecek, bu da eğitim
hizmetlerinin olası hatalarının giderilmesinde, eksikliklerin
tamamlanmasında ve hizmet sunumunda beklenen kalite düzeyinin
yakalanmasında önemli katkılar sağlayacaktır. Bununla
birlikte, düzenleme eğitim-öğretim, yönetim ve denetim hizmetlerinin
yerel etkilerden de mümkün olduğu kadar
uzaklaştırılmasına fırsat verecektir.
Hukuk Müşavirliği de Millî Eğitim
Bakanlığı gibi Türkiye'nin en büyük memur kadrosunu istihdam
eden bir kurum için bu düzenlemeyle daha sağlıklı hâle
getirilecektir.
Düzenlemenin bir bölümü sınav sistemiyle
ilgilidir. Bu manada hem ÖSYM hem Milli Eğitimin sınav sistemi
birbirine yakınlaştırılmakta ve iyileştirilmektedir.
Bu tasarıyla, Yüksek Öğretim Disiplin
Kurulunda da önemli değişiklikler yapılmaktadır. Daha
doğrusu, mevzuatın iptali dolayısıyla Yükseköğretim
Disiplin Kurulu bir kanuni düzenlemeyle realize edilmektedir. Bütün bu
çalışmaların, öngörülen diğer yeniliklerle birlikte
eğitim sistemimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
İsen.
Şahıslar adına ikinci ve son
konuşmacı, Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer.
Buyurun Sayın Usluer. (CHP
sıralarından alkışlar)
GAYE USLUER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra sayılı Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının genel mantığına
ve ruhuna baktığımızda, AKP iktidarları döneminde her
değişen Millî Eğitim Bakanıyla yeni bir sistem denemesine
gidildiğini biliyoruz. Aslında bu yasa teklifiyle de yapılmak
istenen, yeni bakanla birlikte, teşkilat yapısı başta olmak
üzere önemli değişikliklerin olması. Bu tasarıyla birlikte
bir kez daha Bakanlığın millî unsurunun ortadan
kaldırıldığını,
çıkarılacağını, belli bir zümre ya da zihniyet
çerçevesinde yapılandırılmak istendiğini görüyoruz.
Başlangıçta bu tasarıdaki alt başlıklar için bir alt
komisyon kurulma gereksinimi doğdu. Alt komisyonu kurduk, alt komisyona
davet edilen çeşitli kişiler, konunun uzmanı kişiler,
maarif müfettişlerine yönelik yasa değişikliği, çıraklık
eğitimi, YÖK Disiplin Yönetmeliği, mesleki teknik okullara ait
düzenlemelere ilişkin eleştiri ve çekincelerini ifade ettiler. Ancak
çokça tartışma gerektiren maddelerin hiçbiri alt komisyonda
görüşülmedi ve doğrudan bir alt komisyon kurma gereksinimi
olmasına karşın, bu ciddi ve önemli
tartışılması gereken maddeler alt komisyonda
görüşülmeksizin ana komisyona havale edildi.
Şimdi, on dört yıllık AKP
iktidarında değişen, değiştirilen bakanları,
değişen müfredatı, Millî Eğitim teşkilat
yapısındaki önemli değişiklikleri tekrar ve tekrar sizlere
saymayacağım ancak 2011 yılında Millî Eğitim
Bakanlığı teşkilat yapısı 652 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle baştan sona değiştirildi
hatırlayacak olursanız; yeni bir örgütlenme, yeni bir
teşkilatlanma yapısı oluşturuldu ve bu yeni
yapılanmayla birlikte mevcut deneyimli kadrolar pasivize edildiler.
Şimdi, aradan beş yıl geçmesine karşın, bu düzenleme
yani 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname bugüne kadar Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirilmedi ve tartışılmadı.
Şimdi, sistemin değişiminden
kaynaklanan sorunlara baktığımızda, bu sorunların
eğitimde geriye dönüşümsüz yaralar açtığını
görüyoruz. Bugüne kadar yapılan değişikliklerin hiçbiri reform
niteliğinde değişiklikler değildir ve bugüne kadar
yapılan değişikliklere baktığımızda,
bunların toplamda bireysel çıkarların ön planda olduğu,
eğitim politikamızın bile toplumu
ayrıştırıcı, hoşgörüden uzak, dogmatik,
ideolojiye özel negatif düzenlemeler olduğunu görüyoruz.
Şimdi, bu yasa tasarısına
baktığımızda, bu yasa tasarısıyla 2.500 maarif
müfettişinin, bir kariyer mesleği olan maarif
müfettişliğinin özüyle oynanmak istendiğini görüyoruz.
Adını Bakanlık maarif müfettişi, adını
Bakanlık maarif müfettiş yardımcısı koyarak bu 2.500
kişilik grubun içlerinden 750 kişiyi
ayrıştıracaksınız yani maarif müfettişlerinin
özlük haklarıyla oynadığınız bir yasa
tasarısından bahsediyorum. İl maarif müfettişlerinin
denetim ve soruşturma yetkilerinin elinden alındığı bu
yasa tasarısıyla bu yetkinin ellerinden alınması doğru
değildir. Bir kere, maarif müfettişliği dediğimizde
mutlaka denetim ve rehberliğin birlikte düşünülmesi, ikisinin bir
bütün, ayrılamaz olduğunun düşünülmesi gerekirken, geride kalan
kişilere denetim olmaksızın rehberlik görevi verilmektedir.
Burada bireysel fayda, burada bireysel kayırmacılık ön planda
olup, kamusal yararın hiç de olmadığı bir düzenlemeden
bahsedilmekte.
Yine, aynı tasarıda bulunan
sözleşmeli öğretmenliğe baktığımızda,
mülakatla öğretmen alımının öğretmenler arasında
çalışma barışını bozacağı
muhakkaktır.
Yakın zamanda sözleşmeli öğretmen
alımındaki rezaleti hep birlikte yaşadık. KPSSde 90 ve
üzerinde puan alan kişiler, bizden değilse sözlüyle elendiler.
Sözlü sınavda sorulan soruları bu kürsüden
tekrar ve tekrar arkadaşlarımız söylediler: Reis kim?,
Gezide neredeydin?, Haziran sana neyi hatırlatıyor? Bunlar sözlü
sınavda soruldular ve bu şekilde KPSSde yüksek başarı
gösteren kişiler elendiler.
Şimdi, sorunun kökten çözümü için aslında
ne yapmalıyız diye, bu yüce Meclis çatısı altında hep
birlikte kafa yormamız lazım. Öğretmenlik meslek kanununun yüce
Meclis çatısı altında hızla ve ivedilikle
çıkarılması gerekiyor.
İyi bir eğitim, başarılı
bir eğitim, yaşam kaygısı olmayan, geçim
sıkıntısı olmayan mutlu öğretmenlerle
sağlanabilir. Sizin öğretmeninizin yaşam kaygısı
varsa, Evime nasıl ekmek götüreceğim?, Kiramı nasıl
ödeyeceğim? kaygısı varsa, mutsuz öğretmenden iyi
öğretmen olmaz, mutsuz öğretmenin eğittiği öğrenciler
de iyi eğitim alamazlar. Yaptığınız
değişikliklerle öğretmenimizi mutlu edemiyorsanız bilin ki
bundan sonra da eğitim karneniz zayıflarla dolu olmaya devam
edecektir.
Aslında bu tasarının tamamı,
üzerinde çokça tartışılması gereken maddeler içeriyor. Her
bir maddesi üzerinde bu Meclis çatısı altında tekrar çokça
tartışmamız gerekiyor ve yine bu Meclis çatısı
altında Adam sen de! Biz ne dersek o olur. düşüncesine
kapılmaksızın, tek tek, ortak aklı birlikte bulacak
şekilde tartışmamız gerekiyor. Özellikle maarif
müfettişlerine yönelik düzenleme, sözleşmeli öğretmen
alımı, çıraklık eğitimi, FATİH Projesine
ilişkin bölümler üzerinde diğer bölümlerden de daha fazla, daha çok
düşünmemiz ve ortak aklı, düzgün aklı oluşturmamız
gerekiyor.
Eğer bir ülkede aileler eğitim için özel
okulları tercih etmeye başladılarsa, eğer bir ülkede
üniversite eğitimi için çocuklar yurt dışı okullara kapak
atmanın çarelerini arıyorlarsa ve üniversite sonrasında,
tıpkı Birinci Dünya Savaşından sonra Almanyadan
Türkiyeye olan beyin göçü gibi, tersine, bizde de beyin göçü
başladıysa, bir kez değil, çok kez oturup düşünmemiz
gerekiyor.
Bu tasarıyla, komisyonda
tartıştığımız ancak AKPli vekillerin oy
çokluğuyla geçen kıyak akademisyen milletvekilliğinin önünün
açılmaması gerektiğinin bir kez daha -bir kez daha-
altını çizmek istiyorum. Bizler Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri olarak hiçbir zaman ama hiçbir zaman kıyak akademik
milletvekilliğinin önünü açmayacağız. Eğer böyle bir
maddeyi buradan geçirecek olursanız bu ayıp da size yetecek.
Sayın milletvekilleri, eğitim hem kendini
üreten hem de kendini tüketen bir sistemdir. İnsana yapılan
yatırım uzun erimlidir, insana yapılan yatırım zorlu
bir süreçtir, topluma dönüşümü uzun yıllar alan, meşakkatli bir
yatırımdır. Ürünü on beş-yirmi yıl sonra alınacak
bir sistemin sürekli olarak değiştirilmemesi gerekmektedir.
Eğitim alanındaki düzenlemeler toplumsal mutabakatla
olmalıdır. Aksi hâlde, çoğunluğun istediğinin
kanunlaşmasının adı reform değildir,
çoğunluğun istediğinin kanunlaşmasının adı
sistemin deformasyonudur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Böylece, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Soru-cevap yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.43
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.49
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan 341 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı (1/699) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 341)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan 205 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Benin Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ekonomik, Ticari ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/549) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 205)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 23 Kasım 2016 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum,
hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 22.51