TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
25inci
Birleşim
23
Kasım 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Antalya Milletvekili Devrim Kökün, Antalyada turizm
sektöründe yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhanın,
hukuksuz uygulamalar ve temsiliyet hakkına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkalın, 24
Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, akaryakıta yapılan
zamlara ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, popülist politikalarla Avrupa
Birliğiyle ilişkileri olumsuz bir noktaya getirmenin ve iç siyaset
malzemesi yapmanın ülkenin menfaatlerine ve geleceğine hiçbir fayda
sağlamadığını Hükûmete hatırlatmak
istediğine ilişkin açıklaması
3.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, kamu alacaklarının
yapılandırılmasıyla ilgili süre uzatımı
yapılıp yapılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
4.-
Ankara Milletvekili Necati Yılmazın, kanun hükmünde kararnamelerin
devletin kin ve intikam aracı ve muhalefeti cezalandırma aracı
olmaktan çıkarılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.-
Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının, 24 Kasım
Öğretmenler Gününe ilişkin açıklaması
6.-
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, açık öğretim
uygulamasının 34üncü yıl dönümüne ve Türkiye'nin Anadolu
Üniversitesinden sonra en yüksek sayıda açık öğretim
öğrencisinin tahsil imkânı bulduğu Atatürk Üniversitesine
ilişkin açıklaması
7.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersinde çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
8.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, kız ve erkek
öğrencilerin sıralarını ayıran Konya Selçuk Türk
Telekom Meslek ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürüyle ilgili bir soruşturma
başlatılıp başlatılmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
9.-
İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, Mehmet Özhasekinin Büyükşehir
Belediye Başkanlığı döneminde Kayseride çok güzel bir
cemevi yapıldığına ve kendisine teşekkür
ettiğine, demokrasiye ara veren anlayışın ve
olağanüstü hâl uygulamasının daha ne kadar devam edeceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
10.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
Başbakanın Trabzona gösterdiği duyarlılığı
Karadenizin diğer illerine de göstermesini beklediğine ve demir
yolunun Samsundan Artvine kadar bütün illerin hakkı olduğuna
ilişkin açıklaması
11.-
Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, şeker
pancarının 2016 yılı alım fiyatıyla ilgili
herhangi bir açıklama yapılmadığına ve çiftçilerin
mağduriyetlerinin giderilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Berat Çonkarın, Türkiye'de
yaşananlar karşısında Avrupa Birliği
kurumlarının demokrasinin, insan haklarının ve hukuk
devletinin yanında tutum alamamasını ve Avrupa Parlamentosunun
bazı yöneticilerinin terör örgütlerine sahip çıkan
açıklamalarını kınadığına ilişkin
açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Siirt Şirvan ile
Zonguldakta yaşanan maden kazalarına ve Bakanlıkça gereği
yapılmış olsa on dört yıllık AK PARTİ iktidarlarında
iş kazalarında 20 bine yakın işçinin hayatını
kaybetmemiş olacağına ilişkin açıklaması
14.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, 24 Kasım Öğretmenler Gününe
ilişkin açıklaması
15.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Arhavideki Kamilet
Vadisinin millî park ilan edilmesini talep ettiğine ve geçen yıl
Arhavide meydana gelen sel felaketi neticesinde zarara uğrayanların
zararlarının tazmin edilmediğine ilişkin
açıklaması
16.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesirin
Balya ilçesi Müstecap köyünde bazı şirketlerin organize sanayi
bölgesi kuracaklarını söyleyerek köylülerin tarlalarını,
arazilerini satmaya zorladıklarına ilişkin açıklaması
17.-
Ankara Milletvekili Erkan Haberalın, 23 Kasım Ertuğrul Dursun
Önkuzunun ölümünün 46ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
18.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 23 Kasım Ertuğrul Dursun
Önkuzunun ölümünün 46ncı yıl dönümüne, vatan, millet ve bayrak
uğruna şehit düşen ülküdaşlarını, bu
toprakları vatan yapan, hainlerle mücadelede hayatını kaybeden
şehit ve gazileri, merhum Başbuğ Alparslan Türkeşi minnet
ve şükranla andığına ilişkin açıklaması
19.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Halkların Demokratik
Partisi Eş Başkanları, milletvekilleri ve Grup Başkan
Vekilinin rehin alınmasının tamamen hukuk dışı
bir uygulama ve milletin iradesini gasbetmek olduğuna, neden ayrı
cezaevlerinde ve tek kişilik hücrelerde tecrit altında
tutuldukları ve durumları konusunda bir açıklama beklediklerine
ilişkin açıklaması
20.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, cezaevlerinde yaşanan
hak ihlallerine ilişkin yüzlerce örnek verilebileceğine ilişkin
açıklaması
21.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Malatya Milletvekili
Veli Ağbabanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sağlık Bakanı Recep
Akdağın Siirt Şirvandaki maden kazasıyla ilgili
açıklamalarına ve Bakanlar Kurulundan bir heyetin olay duyulur
duyulmaz kaza yerine gitmemiş olmasının önemli bir eksiklik
olduğuna ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, 22/11/2016 tarihli
kararnameyle ihraç edilen Esat Kalkan ile Afganistanda şehit olan
Astsubay Esat Kalkanın aynı şahıs olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
24.-
Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın, Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ile Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Millî Eğitim Bakanı İsmet
Yılmazın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde soru-cevap işleminde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.-
Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, sendika üyeliği nedeniyle 30 bin
öğretmenin ihraç edilmesine ilişkin açıklaması
28.-
Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın, İç Tüzükün
Açıklama hakkı başlıklı 69uncu maddesi
gereğince Hükûmetin açıklama yapabileceğine ilişkin
açıklaması
29.-
Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının, Hakkâri
Şemdinlide PKKlı teröristler tarafından şehit edilen
Erzurum Uzundereli Oğuzhan Karacaya Allahtan rahmet dilediğine ve
bu terör olayını yapanları lanetlediğine ilişkin
açıklaması
VI.-
ANT İÇME
1.-
Kamu Başdenetçisi seçilen Şeref Malkoçun ant içmesi
VII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Başkanlık Divanı olarak Kamu Başdenetçisi Şeref
Malkoça başarılar dilediklerine ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Başkanlık Divanı olarak Siirt Şirvanda meydana gelen maden
kazasında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediklerine
ilişkin açıklaması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve 20 milletvekilinin, ülkemizdeki
iş kazaları ve mesleki hastalıkların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/375)
2.-
Isparta Milletvekili Nuri Okutan ve 19 milletvekilinin, çek ve senetlerin
ödenememesinin ticari hayatta yol açtığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/376)
3.-
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve 22 milletvekilinin,
cezaevlerindeki hasta tutuklu ve hükümlülerin durumlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/377)
IX.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Samsun Milletvekili Erhan Usta ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından, Türkiye ekonomisinde son
dönemde yaşanan olumsuzluklar ve bunun makroekonomik göstergeler
üzerindeki etkisinin nedenlerinin belirlenmesi amacıyla 23/11/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
23 Kasım 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan ve arkadaşları
tarafından, cezaevlerinde süregelen ve özellikle OHAL kararıyla ciddi
boyutlara ulaşan hak ihlallerinin kapsamlı bir şekilde
araştırılması amacıyla 23/11/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve arkadaşları
tarafından, madenlerde gerçekleşen iş kazalarının
araştırılması amacıyla 23/11/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Uğur Dilipakın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Mardin Milletvekili Mithat Sancarın, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz ün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Haydar Ali Yıldızın HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Millî Eğitim
Bakanı İsmet Yılmazın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde soru-cevap işleminde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
9.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Millî
Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde
soru-cevap işleminde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/775) ve Adalet Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 438)
2.-
Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405)
3.-
Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı (1/699) ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 341)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Benin Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ekonomik, Ticari ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/549) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 205)
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Konya Milletvekili
Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, İstanbul'un düşman işgalinden
kurtuluşunun yıldönümlerindeki etkinlik, tören ve kutlamalara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı (7/8396)
2.- İstanbul
Milletvekili Didem Engin'in, Kapalıçarşı esnafının
sorunlarına ve ekonominin canlandırılmasına yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/8397)
3.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce'nin, uluslararası kredi derecelendirme
kuruluşlarına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/8508)
23 Kasım 2016
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
25inci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime yirmi beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.31
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR
(Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Açılışta yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Antalyanın
turizmde yaşadığı sorunlar ve çözüm önerileri hakkında
söz isteyen Antalya Milletvekili Devrim Köke aittir.
Buyurun Sayın Kök. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Antalya Milletvekili
Devrim Kökün, Antalyada turizm sektöründe yaşanan sorunlar ve çözüm
önerilerine ilişkin gündem dışı konuşması
DEVRİM KÖK (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle konuşmama bir teşekkür ederek
başlamak istiyorum. Teşekkürüm kimlere? Teşekkürüm insan
onuruyla bağdaşmayan dünkü yasaya reaksiyon gösteren herkese;
vicdanıyla, beyniyle, yüreğiyle hareket eden herkese ama kadınlara
bir ayrımcılık yapmak istiyorum çünkü toplumun yüzde 50sini
kadınlar oluşturur, geriye kalan yüzde 50yi de doğuran, büyüten
ve adam eden onlardır, onların bu yürekli mücadelesinden dolayı
bu insanlık onuruyla bağdaşmayan yasa geri dönmüştür.
Özellikle kadınlarımıza çok teşekkür ediyorum, önlerinde
saygıyla eğiliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
Antalyamızda çok önemli iki tane sektör var, birisi turizm, birisi
tarım. Biz Antalyalılar bu iki sektör yani
rızkımızı kazandığımız, ekmeğimizi
kazandığımız bu iki sektör üzerinden siyaset
yapılmasından aslında hiç hoşlanmayız çünkü ekmek
üzerinden siyaset olmaz.
Bakın, dünyanın en
güzel coğrafyasında turizm bitti. Antalya son otuz yılın en
kötü turizm sezonunu yaşıyor. Turizmin başkenti olarak bilinen
Antalyada 410 tane beş yıldızlı otelin 120 tanesi
satılık, 30 tanesi batarak iflas etti ve maalesef, üzülerek
söylüyorum, 2017 yılında da Antalya turizminde çok kötü bir atmosfer
var, tur operatörleri başka ülkelerle anlaşmış durumda. Yani,
bizler bir yıl önceden, gelecek olan turist sayısını
normalde biliriz ama şimdi önümüzü göremiyoruz. Söylemek istediğim
olay şu: Rusya uçağı tam da Antalyanın üzerine
düşmüştür. Hem turizmde hem tarımda ciddi
sıkıntılar yaşıyoruz. Efendim, oteller satılıyor
ama sadece oteller değil...
Şunu size göstermek
istiyorum. Bakın, şu, gülümseyerek izlediğimiz film repliği
yani Haraptar köyü. Bu, mizansen belki ama bu Urfadaki satılık köy,
yakında buna benzer tabelalar Antalyada olacak, burası Antalya, yani
köylü yavaş yavaş köyünü terk etmeye başladı, ciddi
sıkıntı içerisinde.
Bakın, iki gün önce
Antalya toptancı halinde bir miting oldu. Orada köylüler isyan ediyor.
Antalya köylüsünü isyan ettirmek çok kolay değildir aslında. Biz
Yörük kökenliyiz. Antalyadaki köylüler oğlunu askere gönderirken o evinin
üstündeki küflenmiş demirin üzerine Türk Bayrağı asar;
düğün yaparken, kız çıkarırken, oğlan evlendirirken
Türk Bayrağı gene orada asılıdır. Her zaman idare
tarafından hor görülüp hiç hakkını alamamasına rağmen
hiç isyan etmeyen köylülerdir. Öyle bir duruma gelmiş ki Antalyada
köylüler kendi polisiyle karşı karşıya gelir duruma
gelmiş. O mitinge katıldım. O mitingde bana bir talimat
verdiler, Git Ankaraya ve sana şu verdiklerimizi Meclis kürsüsünden bir
göster bakalım, onlar bu gördüklerinden ne anlıyorlarmış.
dediler ve bana bunları verdiler.
Bakın bu, Antalyada üretilen patlıcan.
Bakın bu, biber, bu da domates. Bunları size niye gösteriyorum?
Bunlar sizler için, bizler için sadece sebze ama onlar için ne biliyor musunuz?
Onlar için bu, rızık, alın teri, askerdeki oğlana
gönderilen harçlık, yaşlı anasının ilaç parası,
çocuğunun servis parası. Yarın, üç beş kuruş
ayırarak kefen parası yapacağım. dediği
rızkını burada kazanıyor Antalyanın köylüsü. Onun için,
bir an evvel Antalya köylüsüne yardım etmeye ihtiyaç var. 50 kuruş,
Antalyada domates 50 kuruş; 80 kuruşa maliyeti var domatesin.
Antalyada kendisi 80 kuruşa mal eder, eğer başkasının
serasını kiraladıysa 1 lira 20 kuruşa mal eder. Sürem çok
az, aslında uzun uzun anlatmak istiyorum. Ama, buna bir
farkındalık yaratmaya gayret ediyorum.
Antalyada domates yetişmeyecek, hepimiz bu
duruma bir tepki göstermek zorundayız. Siyasetüstü olan bu olayda tüm
siyasi partilere sesleniyorum: Köylü biterse herkes biter. Biz, Köylü milletin
efendisidir. diyen anlayışın temsilcileri olarak köylümüze,
üreticimize alın teriyle, namusuyla, para kazananlara sahip çıkmak
mecburiyetindeyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kök.
Gündem dışı ikinci söz, hukuksuz
uygulamalar ve temsiliyet hakkıyla ilgili söz isteyen Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Ayhana aittir.
Buyurun Sayın Ayhan. (HDP
sıralarından alkışlar)
2.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Ayhanın, hukuksuz uygulamalar ve temsiliyet hakkına
ilişkin gündem dışı konuşması
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz üzere, şu anda burada
oturması gereken ve resimlerini gördüğünüz
arkadaşlarımız 4 Kasım gecesi hukuk dışı bir
şekilde, bir darbe marifetiyle tutuklanarak zindanlara, cezaevlerine
atıldılar. Bu arkadaşlarımızın şahsında
aslında, cezaevine atılan özgürlük, demokrasi ve adalet mücadelesi
engellenen milyonlarca halkımız olmuştur. Dolayısıyla,
7 Hazirandan sonra halkın iradesinin gasbedilme süreci adım adım
birtakım antidemokratik, gayrimeşru uygulamalarla hayata geçirilerek
4 Kasımda da eş genel başkanlarımızın ve
milletvekillerimizin âdeta siyasi bir rehin olarak tutulmasıyla zirve
yapmıştır. Şu anda yüzlerce belediye eş
başkanı, belediye meclis üyesi, partimizin yöneticisi de aynı bu
yöntemlerle içeriye atılmıştır.
Bakınız, darbe denildiği zaman
darbenin klasik anlamını hep kullanageliyoruz, aslında darbe
demek darbenin klasik anlamıyla gerçekleşen bir olgu değildir.
Darbe, askerî yöntemlerle olduğu gibi sivil siyasal yöntemlerle
halkın iradesinin gasbıdır. Belli bir çoğunluğun, zor
yöntemleri, güç yöntemleri kullanılarak iradesine el koyma yöntemidir.
Dolayısıyla şu anda yapılan şey de tamamen zamana
yayılmış, ağır çekim hâli yaşayan bir darbe
sürecidir. Ondan dolayı bu darbe sürecini gerçekleştirenlerin,
halkın iradesine bu yöntemlerle müdahale edenlerin yarın bu
yöntemlerin kurbanı olmayacaklarının garantisi de yoktur.
Siz, kötülükleri, antidemokratik uygulamaları,
hukuksuzlukları meşrulaştırarak ve
sıradanlaştırarak aslında eş genel
başkanlarımızın, vekillerimizin, seçilmişlerimizin
şahsında Türkiye'nin geleceğini karartıyorsunuz. Bugün güç
olmanın, muktedir olmanın böyle hoyratça avantajını
kullanmak asla ve asla adil değildir, asla ve asla demokratik
değildir.
Türkiyede şunu da çok iyi biliyoruz ki
müthiş bir kavram erozyonu var. Kavramlar içi boşaltılarak,
çarpıtılarak topluma sunularak toplum uyutulmaya, toplum
aldatılmaya çalışılıyor. Doksan yıldır bu
gelenek bugün AKP iktidarıyla sürdürülegelmektedir. Tüm bunların
hiçbir şekilde topluma faydası olmadığını
tekrardan belirtmek istiyorum.
Bakın, biz, her zaman demokrasiden,
özgürlükten, barıştan ve eşitlikten yana olduk. Bu
dokunulmazlık sürecinde de aslında bu tutumumuzu ortaya koyduk. Biz
asla yargıdan kaçmıyoruz, asla bağımsız, objektif
yargılamaların karşısında olmadık ama yargının
bu kadar siyasallaştırıldığı, bu kadar
subjektivize edildiği yani niyetlerin okunduğu bir durumda bizim bu
yargıya güvenmemiz de beklenemez. Keza siyasal iktidar, AKP iktidarı
da yargıya güvenmediğini defalarca belirtmiştir. Ben de o
yargının, o siyasallaşmış yargının
mağdurlarından biriyim. Cezaevindeyken vekil seçildim ve beş
yıl boyunca benim şahsımda halkın iradesi tutsak edildi ve
2014 yılı Ocak ayında Anayasa Mahkemesinin temsiliyet hakkı
kararından hareketle ben tahliye edildim ve iki yıl sonra bu
arkadaşlarımız yine bu temsiliyet hakkı ihlalinden
dolayı şu anda tutsak edilmiş ve şu anda cezaevinde
bulunuyorlar. Yani sürekli kendisini tekrar eden, sürekli demokrasinin ruhunu
yerle bir eden uygulamalarla karşı karşıyayız.
Onun için, değerli arkadaşlar, bu mevcut
antidemokratik uygulamalara karşı halktan yana, emekten yana,
adaletten yana bir duruşu ve tutumu sergilemek öncelikle bu Meclisteki
arkadaşlarımın görev ve sorumluluğudur. Bugünler elbette ki
geçecektir.
Şunu çok iyi ifade etmek gerekir: Bugün bu
arkadaşlarımız eğer alınmışlarsa bu,
bumerang gibi, sahiplerini de vuracaktır. Bundan hiç kimsenin kaçma gibi
bir durumu da söz konusu değildir.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Gündem dışı üçüncü söz, 24 Kasım
Öğretmenler Günü münasebetiyle söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili
Hatice Dudu Özkala aittir.
Buyurun Sayın Özkal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Hatice
Dudu Özkalın, 24 Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
HATİCE DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Kasım Öğretmenler
Günüyle ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bugüne kadar görevi başında
şehit edilen tüm öğretmenlerimize Allah'tan rahmet diliyor ve
minnetle anıyorum.
Öğretmenler Gününün tarihçesine
baktığımızda UNESCO'nun tavsiye niteliğindeki
kararıyla birçok ülkede 1994 yılından itibaren 5 Ekimin
Öğretmenler Günü olarak kutlandığını görmekteyiz. 5
Ekim, 1966 yılında Paris'te gerçekleşen Öğretmenlerin
Statüsü Hükûmetlerarası Özel Konferansından sonra UNESCO'nun ve
Uluslararası Çalışma Örgütünün temsilcileri tarafından
Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesinin oy birliğiyle kabul
edilişinin yıl dönümüdür. Ülkemizde ise bu anlamlı günün mazisi
Atatürk'e, yeni kurulan, Millet Mektepleri Başöğretmenliği
unvanının verilmesine kadar uzanır. Bu unvan 24 Kasım
1928'de Millet Mektepleri Talimatnamesinin yayımlanmasıyla
resmîleşmiştir. 24 Kasım 1981 tarihinde Atatürk'ün başöğretmen
oluşunun yıl dönümü münasebetiyle kutlamalar yapılmasına
karar verilmiştir. Daha sonra bu günle ilgili olarak 26 Kasım 1992'de
Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Öğretmenler Günü
Kutlama Yönetmeliği çerçevesinde yirmi dört yıldır 24 Kasım
Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, öğretmen bir
bilgiyi öğretmeyi kendisine meslek edinmiş kişidir.
İnsanlığın ilk öğretmenleri peygamberlerdir. Allah'tan
aldığı bilgileri insanlığa öğretmişlerdir.
Ailedeki ilk öğretmenler de annelerdir, babalardır. Hepimiz
peygamber, anne ve babadan sonra okuldaki öğretmenlerle
tanışırız. Onun için de şairin ifadesiyle
"Peygamber değil peygamber gibi/ Ana değil ana gibi/ Baba
değil baba gibi/ Can içinde candır öğretmenler.
Öğretmenlik bu
silsileden dolayı da kutsaldır.
Zaten ilk emri ikra (oku) olan bir dinin
müntesipleri olarak bizim için öğrenmek ve öğretmek hayati bir önem
taşır.
Bedir Savaşı'nda
esir düşen müşrikleri 10 çocuğa okuma yazma öğretmesi
karşılığında serbest bırakan Peygamberimiz, okuma
yazma öğretmenin özgürlüğün bedeli kadar değerli olduğunu
öğretmiştir insanlığa. Yine "Bana bir harf
öğretenin kırk yıl kölesi olurum." ifadesi de bu
düşünceyi pekiştirmektedir.
Değerli milletvekilleri, öğrenci olarak,
öğretmen olarak, veli olarak, okul aile birliğinde yönetici olarak,
il genel meclisinde millî eğitim komisyonunda çalışmış
biri olarak, eğitimle ilgili çok farklı birimlerde görev
yapmış öğretmen kökenli bir milletvekili olarak diyorum ki
severek ve inanarak yaptığınız zaman çok zevkli bir
meslektir öğretmenlik.
Öğretmenlerimle birlikte öğretmenlik
yaparken, öğrencilerimden bazılarıyla birlikte il genel
meclisinde çalışırken, seçim çalışmalarında
çaldığım kapılarda "Aa Hocam!" diye
karşılayan eski öğrencilerimle görüşürken
aldığım hazzın tarifi mümkün değil.
Sokrates'in de ifadesiyle
dünyada her şeye değer biçmek mümkündür, ama öğretmenin eserine
değer biçilemez.
Evet, 2002'den bu yana 2 katına
çıkmış öğretmen ve eğitim kadromuzla,
öğretmenimizle, bugün her şey eskisinden daha iyi ve yarın da
bugünden daha iyi olacaktır.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Şimdi, sisteme giren ilk
15 milletvekiline, İç Tüzük 60a göre bir dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Akın,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, akaryakıta yapılan zamlara ilişkin
açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Dün geceden itibaren geçerli olan zamlarla
akaryakıt fiyatları cep yakmayı sürdürüyor. Ankarada
kurşunsuz benzin 5 lirayı buldu. Benzin, yapılan 16 kuruş
zamla 4 lira 97 kuruşa, motorin ise 11 kuruş zamla 4 lira 34
kuruşa yükseldi. 60 litrelik deposu olan bir arabaya sahip
vatandaşımız, deposunu doldurmak için 300 TL ödeyecek. Ekonomi
tıkırında diye nutuk atanlar, döviz kuru ve artan akaryakıt
fiyatlarındaki gelişmeleri nasıl değerlendirirler
bilmiyorum ama halkımız bu zamlardan çok bezmiş durumda.
Ham petrol fiyatları ciddi anlamda
düşerken aynı oranlarda akaryakıtta indirim yapmayanlar döviz
kurundaki artışları fırsata çevirmekte gecikmiyorlar. ÖTV
artışı ve zamlarla akaryakıt üzerinden
halkımızın cebine el uzatma
alışkanlığınızdan artık vazgeçin.
BAŞKAN Sayın Engin
2.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin,
popülist politikalarla Avrupa Birliğiyle ilişkileri olumsuz bir
noktaya getirmenin ve iç siyaset malzemesi yapmanın ülkenin menfaatlerine
ve geleceğine hiçbir fayda sağlamadığını Hükûmete
hatırlatmak istediğine ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yarın Avrupa Parlamentosu Türkiye
ile Avrupa Birliği arasındaki müzakerelerin geçici olarak
dondurulması önerisini oylayacak. Çıkacak karar tavsiye
niteliğinde. Bağlayıcı niteliği olmasa da Avrupa
Birliğiyle ilişkilerimizin geldiği noktayı özetlemesi
açısından önemli.
İhracatımızın yüzde 49unu
Avrupa Birliği ülkelerine yapıyoruz. Sadece Almanyaya
yaptığımız ihracat toplam ihracatımızın
yüzde 10u ve sadece Almanya ihracatımız bile Hükûmetin heyecanla
parçası olmak istediği Şanghay İşbirliği Örgütü
üyelerine toplam ihracatımızdan daha fazla.
Ülkemize yapılan yatırımların
gerilediği, ihracat ve turizm gelirlerinin sürekli olarak
düştüğü bir ortamda Avrupa Birliğiyle ilişkileri popülist
politikalarla bu noktaya getirmenin ve iç siyaset malzemesi yapmanın ne
ülkemizin menfaatlerine ne de ülkemizin geleceğine hiçbir
faydasının olmadığını Hükûmete hatırlamak
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydın
3.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
kamu alacaklarının yapılandırılmasıyla ilgili
süre uzatımı yapılıp yapılmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bütün kamu alacaklarına yapılandırma
imkânı, 25 Kasım 2016 tarihine kadar başvuru imkânı
getirildi. Ancak inceleme ve tarhiyat kapsamında bulunan mükellefler,
ihbarname tebligatından sonra yapılmasından dolayı bu
konudan yararlanamamaktadırlar. Maliye Bakanlığının
çok acil bu konuya ağırlık vermesi gerekmektedir.
Ayrıca Başvuru süresi 25 Kasım 2016
tarihine kadar uzatıldı. ibaresi yanılgılara sebep
olmuş ve süresinde giden mükellefler vergi dairesindeki yoğunluktan
dolayı, daha süreleri olduğunu düşünerek, başvuru
yapamamışlardır. Dolayısıyla, bu sebeple kanunun tüm
mükelleflere sağladığı indirim imkânından
yararlanamamaktadırlar. Maliye Bakanlığı, acaba,
mükelleflerin mağduriyetinin giderilmesi için süre uzatımı
yapacak mı? Bu konuda toplumumuzun aydınlatılmasına ihtiyaç
vardır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, buyurun.
4.- Ankara Milletvekili Necati Yılmazın,
kanun hükmünde kararnamelerin devletin kin ve intikam aracı ve muhalefeti
cezalandırma aracı olmaktan çıkarılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Sayın
Başkanım, ben Veli Saçılıktan söz etmek istiyorum.
Saçılık, hayata dönüş
operasyonlarında iş makineleriyle bir kolu kopartılan bir
tutukluydu, tahliye oldu, AİHMe gitti, davası kabul gördü, Türkiye
tazminata mahkûm oldu. Bir kolu devlet tarafından
koparılmış olan Veli Saçılık çalışırken
son kanun hükmünde kararnameyle işine son verildi; bu da yetmedi, o eksik
bedeniyle kazandığı 5 bin liralık parasına da el
konuldu. Saçılıkın diğer kolu da böylelikle, kanun
hükmünde kararnameyle koparılmış oldu. Saçılık diyor
ki: Alevi, solcu olduğum için, boyun eğmediğim için
cezalandırıldım. Başka bir suçum yok.
Şimdi, şunu söylemek istiyoruz: Artık
kanun hükmünde kararnamelerin devletin kin ve intikam aracı olmaktan
çıkarılması ve muhalifleri cezalandırma aracı olmaktan
da kurtarılması lazım.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Sayın Yarayıcı
5.- Hatay Milletvekili Hilmi
Yarayıcının, 24 Kasım Öğretmenler Gününe
ilişkin açıklaması
HİLMİ YARAYICI (Hatay) - Sayın
Başkanım, yeni bir Öğretmenler Gününü kutlamamıza saatler
kaldı. İktidar mensupları yarın eğitimin önemini,
öğretmenliğin ne kadar kutsal bir meslek olduğunu içinde bolca
övgünün yer aldığı süslü sözlerle anlatacaklar, pembe tablolar
çizecekler. Ama çizecekleri pembe tablonun arkası koca bir
karanlıktır. Öğretmen ihtiyacının yüz binlerle ifade
edildiği bir süreçte binlerce öğretmenin ihraçlar ve sürgünler
yoluyla tasfiye edilmesi eğitim sisteminin geleceğini de
karartmaktadır. Somut bir gerekçe sunmadan açığa alınan
öğretmenlerimize aylardır herhangi bir açıklama
yapılmamaktadır.
24 Kasımda iktidardan duymak istediğimiz
tek güzel söz, açığa alınan binlerce öğretmenin
mağduriyetinin sona erdirildiği ve görevlerine iade edildikleri
haberi olacaktır. Bunun dışındaki her konuşmanız
bizim için lafügüzaftır, yalandır, kandırmacadır.
BAŞKAN Sayın Aydemir
6.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
açık öğretim uygulamasının 34üncü yıl dönümüne ve
Türkiye'nin Anadolu Üniversitesinden sonra en yüksek sayıda açık
öğretim öğrencisinin tahsil imkânı bulduğu Atatürk
Üniversitesine ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Teşekkür ediyorum.
Ülkemizde açık öğretim uygulamasına
geçişimizin 34üncü yıl dönümü, yükseköğretimde bir dönüm
noktası. Bu vesileyle Anadolu Üniversitesinden sonra Türkiye'nin en yüksek
sayıda açık öğretim öğrencisinin tahsil imkânı
bulduğu Atatürk Üniversitesine değinmek istiyorum. Kuruluşundan
bugüne altı yıldır 4 lisans, 22 ön lisans ve 3 lisans tamamlama
programı olmak üzere toplam 29 programın yürütüldüğü, on
binlerce öğrencinin yararlandığı açık öğretim
fakültesi üniversite gençlerine bir ümit kapısı olmuştur.
İhdas olunuşunun 60ıncı yılını idrak eden
üniversitemiz sadece Erzurumun değil, aynı zamanda bölgemizin de
seçkin bir eğitim kurumudur. Yükseköğretimde abide bir müessese olan
üniversitemiz ülkeye kazandırdığı beşerî ve bilimsel
değerlerle ülkemiz üniversiteleri içinde de özel bir konuma sahiptir.
Erzurumda bilimsel heyecan ve azmi fikirden kuvveye geçiren her ismi
şükranla ve minnetle anıyoruz. Ve tabii yükseköğretimin bu
marka, değer ve adresinde eğitim alan öğrencilerimize de
başarı diliyoruz.
BAŞKAN Sayın Atıcı
7.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Mersinde çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Mersinde çiftçiler
kan ağlıyor. AKPnin yurt içinde ve yurt dışında
uyguladığı yanardöner ve ikiyüzlü politikalar en çok Mersin
çiftçisini vuruyor. Mersin çiftçisi AKPnin politik çıkarlarına
kurban ediliyor. Anamur ve Bozyazı çiftçisi kaçak muz ithal edenlerle
mücadele ediyor. Erdemli, Kocahasanlı çiftçisi sürekli zarar ediyor.
Tarsus çiftçisi üzümü vuran don felaketi nedeniyle mağdur ancak
TARSİM nedeniyle daha da mağdur. Narenciye üreticisi yarın
yıl dönümü olan Rus uçağının düşürülmesinin
yarattığı kriz nedeniyle hâlâ belini doğrultamadı.
Kazanlı, Karaduvar, Adanalıoğlu çiftçileri sebzelerini
sokağa döküyor. Mut, Gülnar çiftçisi masraflarını
çıkaramadı.
Değerli arkadaşlar, çiftçimizin mübarek
eli ağırdır ve tepkisini mutlaka sandıkta gösterecektir.
BAŞKAN Sayın Özdiş
8.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin,
kız ve erkek öğrencilerin sıralarını ayıran Konya
Selçuk Türk Telekom Meslek ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürüyle ilgili bir
soruşturma başlatılıp
başlatılmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Millî Eğitim Bakanına:
Konya Selçuk Türk Telekom Meslek ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü kız ve
erkek öğrencilerin sıralarını ayırmış. Son
haftalarda bu haberleri sıkça duyar olduk. Gelişigüzel kararlardan
ziyade sanki toplum bir şeylere hazırlanıyor gibi. Bu konuda
Bakanlığınızın düşüncesi nedir? Okullarda böyle
çağ dışı uygulamalar kabul edilemez. Bu okul müdürüyle
ilgili soruşturma başlatılmış mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
yerine Sayın Yiğit.
Buyurun.
9.- İzmir Milletvekili Ali Yiğitin,
Mehmet Özhasekinin Büyükşehir Belediye Başkanlığı
döneminde Kayseride çok güzel bir cemevi yapıldığına ve
kendisine teşekkür ettiğine, demokrasiye ara veren
anlayışın ve olağanüstü hâl uygulamasının daha ne
kadar devam edeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ YİĞİT (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKPli arkadaşlarla konuşurken hep
şöyle söylüyorlar: Güzel yaptığımız şeyleri asla
söylemiyorsunuz ama yanlışlarımızı devamlı
söylüyorsunuz. Ben burada yaptığı güzel şeyler için
teşekkür etmek istiyorum. Geçen hafta Kayserideydim. Kayseride çok güzel
bir cemevi yapılmış Sayın Bakan döneminde, belediye başkanı
iken. Onun için kendilerine teşekkür ediyorum. Ama
yanlışlarını da yine vurgulamaya devam edeceğiz.
Hepimizin bildiği gibi, ne kadar hukukçu varsa,
hukukçulara ait dernek varsa tamamı kapatılmış,
yanlarında olmayan veya övmeyen gazete, radyo ve dergiler
kapatılmış, FETÖyle ilişkisi olmayan, sizlerin
yaptıklarınızı onaylamayan sendikacılar
tutuklanmış veya işten atılmış,
anlayacağınız demokrasiye ara verilmiş. Bu, tüm iş
adamlarını huzursuz ediyor ve rahatsız ediyor, euro ve dolar
durmadan yükseliyor. Bu anlayışınız, olağanüstü hâl
daha ne kadar devam edecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
10.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, Başbakanın Trabzona gösterdiği
duyarlılığı Karadenizin diğer illerine de
göstermesini beklediğine ve demir yolunun Samsundan Artvine kadar bütün
illerin hakkı olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Başbakan Sayın
Binali Yıldırım geçtiğimiz günlerde fahri hemşehrisi
olduğu Trabzona gitti. Burada Sizlere hizmet borcumuz var. diyerek, on
dört yılda Trabzona 14 katrilyon bütçe ödenekli hizmet
yaptıklarını belirterek bundan sonrası için
gerçekleştirecekleri Ziganaya 2 tünel, bulvar ve kavşaklar, 2nci
üniversite, şehir hastanesi ve en önemlisi de demir yolu gibi
sayısız hizmetlerin projelerini anlatmıştır.
Kuşkusuz bunlar o ilin ihtiyaçlarını karşılamaya
dönüktür, orada yaşayan yurttaşlarımız bunları hak
ediyorlardır, lafımız yok ama Sayın Başbakanın
aynı duyarlılığı Karadenizin diğer illerine de
göstermelerini bekliyoruz. Örneğin, özellikle demir yolu sadece Trabzonun
değil Samsundan başlayarak Artvine kadar bütün illerin
hakkıdır. Demir yolu hattının Torul üzerinden Tireboluya,
oradan da Giresun ve Trabzon sahilinde, ilçelerden geçeceği
şeklindeki projemizden vazgeçilmemelidir. Bu konuda kapsamlı
bilgilerin yer aldığı bir soru önergesini de verdim. Hükûmetten,
Sayın Başbakandan cevap bekliyorum. 2023 yılına kadar
Erzincan-Trabzon bağlantısının
yapılacağını söyleyen Başbakan bu güzergâhın
ilçelerini mutlaka açıklamalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Akyıldız
11.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, şeker pancarının 2016 yılı
alım fiyatıyla ilgili herhangi bir açıklama
yapılmadığına ve çiftçilerin mağduriyetlerinin
giderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Başbakan Sayın
Binali Yıldırım 8 Kasımda grup toplantısında
yapmış olduğu konuşmasında şeker
pancarının 2017 avans alım fiyatını 210 TL olarak
belirlendiğini açıklamıştır. Henüz 2017 gelmedi ama
Sayın Başbakan şeker pancarı alım fiyatını
açıklıyor. 2016 yılı alım fiyatıyla ilgili
herhangi bir açıklama yapmamıştır ve çiftçiler 2015 yılı
fiyatı üzerinden şeker pancarı satarak mağdur
edilmiştir. Sayın Başbakandan, bu sorunu çözüme
kavuşturmasını ve çiftçi kardeşlerimizin
mağduriyetinin giderilmesini talep ediyor, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Çonkar
12.- İstanbul Milletvekili Ahmet Berat
Çonkarın, Türkiye'de yaşananlar karşısında Avrupa
Birliği kurumlarının demokrasinin, insan haklarının ve
hukuk devletinin yanında tutum alamamasını ve Avrupa
Parlamentosunun bazı yöneticilerinin terör örgütlerine sahip çıkan
açıklamalarını kınadığına ilişkin açıklaması
AHMET BERAT ÇONKAR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün Avrupa Parlamentosu Genel
Kurulunda, Türkiye'deki son gelişmelerin ve ABye üyelik müzakerelerinin
ele alındığı toplantıda, Avrupa Parlamentosundaki
siyasi parti grupları, Türkiyeyle müzakerelerin dondurulması yönünde
görüşler ortaya koymuşlardır. Yarın da bu çerçevede
hazırlayacaklarını düşündüğümüz ortak bir metin
üzerinde oylama yapılacaktır. Bu sabah Sayın
Cumhurbaşkanımızın da çok net olarak ifade ettikleri gibi
Avrupa Parlamentosunun yapacağı oylamanın nezdimizde hiçbir
kıymetiharbiyesi yoktur. Türkiye'de yaşananlar
karşısında Avrupa Birliği kurumlarının
demokrasinin, insan haklarının ve hukuk devletinin yanında tutum
alamamasını, Avrupa Parlamentosunun bazı yöneticilerinin
üzerlerine vazife olmayan konularda âdeta terör örgütlerine sahip çıkan
davranış ve açıklamalarını kınıyor, Avrupa
Parlamentosu ile aramızda oluşan bu güvensizliğin tamir
edilebilmesinin öncelikle ve en başta Avrupa Parlamentosunun Türkiyeyi
hedef alan tüm terör örgütleriyle mücadelede samimi ve tam bir iş
birliği sergilemesinden geçtiğini Türkiye Büyük Millet Meclisi
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Başkanı olarak
huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Adıgüzel
13.- İstanbul Milletvekili Onursal
Adıgüzelin, Siirt Şirvan ile Zonguldakta yaşanan maden
kazalarına ve Bakanlıkça gereği yapılmış olsa on
dört yıllık AK PARTİ iktidarlarında iş
kazalarında 20 bine yakın işçinin hayatını
kaybetmemiş olacağına ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
17 Kasım
akşamı Siirtin Şirvan ilçesinde meydana gelen heyelan
sonrasında maden sahasında çalışan 16 işçi göçük
altında kaldı, 10 işçi hâlâ toprak altında. Başka bir
acı haber ise dün Zonguldaktan geldi. Kömür ocağında meydana
gelen göçükte bir işçi öldü, bir işçi yaralandı. Sayın
Bakan yaptığı açıklamada Bize düşen
sağlamı, emniyeti, tedbiri elden bırakmamak, gereğini
yapmaktır. diye konuşuyor. Ben buradan Sayın Bakana
sesleniyorum: Sayın Bakan, siz gereğini yapsaydınız on dört
yıllık iktidarınızda 20 bine yakın işçiyi iş
kazalarında kaybetmezdik. Somada katliam oldu, verdiğiniz cevap
acılı aileleri tekmelemek. Ermenekte acılı bir babaya bir
çift lastik ayakkabı hediye ettiniz. Burası Türkiye, işçilerin
fıtratında ölüm var. diyerek sıyırdınız ama
unutmayınız ki sizin fıtratınızda cinayetleri,
tecavüzcüleri aklamak varsa bizim fıtratımızda da katillerin
peşini bırakmamak var. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öz
14.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, 24
Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale)
Kuşkusuz ki ulusal ve bireysel refahın artırılması,
insan hak ve özgürlüklerine saygılı demokratik laik ve
çağdaş yönetim anlayışının etkin ve verimli bir
şekilde uygulanması ve bir milletin yarınlara güvenle
bakmasını sağlayan en başat faktör eğitimdir.
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürkü ve hayatını kaybeden
öğretmenlerimizi rahmet, minnet ve şükran duygularıyla anarken
hayatlarının hiçbir döneminde dinci, gerici cemaatlerle ilişkisi
olmayan Çanakkale EĞİTİM İŞ Şube
Başkanı Ahmet Mantaş, yine Barış Demir ve Muhittin Tut
valilik kararı ve il millî eğitim müdürünün muhalefetiyle
açığa alınmış hâlâ görevlerine iade edilmemiştir.
Bu öğretmenlerimiz ne zaman görevlerine iade edilecektir? Öğretmenler
Gününde kendilerine müjdeli haber vermenizi istiyoruz. Görevleri
başında olan, açığa alınan, ihraç edilen,
atanamadıkları için öğrencileriyle buluşamayan bütün
öğretmenlerin 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
15.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Arhavideki Kamilet Vadisinin millî park ilan edilmesini
talep ettiğine ve geçen yıl Arhavide meydana gelen sel felaketi
neticesinde zarara uğrayanların zararlarının tazmin
edilmediğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiyenin en güzel
coğrafyasına sahip olan seçim bölgem Artvinde, Orman
Bakanlığı, Hopa Güneşli köyü ve Arhavi Balıklı
köyünün bulunduğu şelale bölgelerini tabiat koruma ve millî park ilan
etmiş bulunmaktadır. Yine, aynı bölge içerisinde bulunan Arhavideki
Kamilet Vadisi içerisinde gerçekten o yöreye yönelik endemik türlerinin
olduğu ve 100 metreyi aşkın şelalelerin bulunmuş
olduğu Mençuna Şelalesi, ne yazık ki, aynı şekilde, bu
bölgeye dâhil edilmemiştir. Bu konudaki dâhil edilmeme nedeni o vadi üzerinde
Türkiyenin önemli holdinglerinden bir tanesinin yapmış olduğu
HES projeleridir, onların kim olduklarını biliyoruz. Bir an önce
bu Kamilet Vadisinin de millî park ilan edilmesini talep ediyoruz.
Bunun haricinde, yine, Arhavide geçen yıl
meydana gelen sel felaketi neticesinde ciddi anlamda bir zarar meydana
gelmiş ama zarara uğrayan kişilerin zararları tazmin
edilmemiş; kişilerin mağduriyetleri halen devam etmektedir,
esnaf ileri derecede mağdur durumdadır. Hükûmetin Arhavide ve
Hopada meydana gelen sel felaketi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Havutça
16.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, Balıkesirin Balya ilçesi Müstecap köyünde bazı
şirketlerin organize sanayi bölgesi kuracaklarını söyleyerek
köylülerin tarlalarını, arazilerini satmaya zorladıklarına
ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Balıkesir Balya ilçesi, Müstecap köyünde
köylülerimiz isyan noktasında. Bazı şirketler orada köylülerin
tarlalarını, arazilerini zorla satmaya zorlayarak, orada bir organize
sanayi bölgesi kuracaklarını, eğer satmazlarsa kendilerine, bin
liradan rayiç bedelden alacaklarını ifade ediyorlar.
Buradan Tarım Bakanlığı
yetkililerine sesleniyorum: Köylülerimizin alın teriyle ekmeğini
kazandığı, tarımsal üretime katkıda bulunduğu
tarlalarının haraç mezat ellerinden alınmasıyla ilgili
yapılan girişimleri buradan suç duyurusunda bulunarak ihbar ediyorum.
Tarım Bakanlığı yetkililerini Müstecap köyünün
tarlalarına, köylülerin emeklerine sahip çıkmaya davet ediyorum.
BAŞKAN Son olarak Sayın Haberal
17.- Ankara Milletvekili Erkan Haberalın, 23
Kasım Ertuğrul Dursun Önkuzunun ölümünün 46ncı yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN HABERAL (Ankara) - Önkuzu Hey! Önkuzu!/ Önde
gider Önkuzu./ Anası dursun demiş,/ Durmaz gider Önkuzu./ Kuzu yürür,
kuzu yürür,/ Önde Önkuzu yürür./ Kuzular meledikçe,/ Gönlüme sızı
yürür!/ Önkuzu hey! Önkuzu!/ Önde gider Önkuzu./ Bu bayrak düşmez yere,/
Ölmedikçe son kuzu!
23 Kasım 1970 tarihinde erkek teknik yüksek
öğretmen okulunda henüz daha 22 yaşındayken pompayla
ciğerleri patlatılarak 3üncü kattan atılıp şehit
edilen Dursun Önkuzuyu şehadetinin 46ncı yılında
rahmetle, şükranla, minnetle anıyoruz. Allah rahmet eylesin; yeri,
mekânı cennet olsun inşallah.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Usta, sisteme girmişsiniz.
Buyurun, iki dakika süreyle söz veriyorum.
18.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 23
Kasım Ertuğrul Dursun Önkuzunun ölümünün 46ncı yıl
dönümüne, vatan, millet ve bayrak uğruna şehit düşen
ülküdaşlarını, bu toprakları vatan yapan, hainlerle
mücadelede hayatını kaybeden şehit ve gazileri, merhum
Başbuğ Alparslan Türkeşi minnet ve şükranla
andığına ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de Erkan Beyin kaldığı yerden
aslında devam etmek istiyorum.
Allah katında peygamberlerden sonraki en üstün
rütbe iman ediyoruz ki şehitliktir.
Müslüman Türk milletinin şerefli mazisinde bir
hilal uğruna nice güneşler batmıştır, vatan ve millet
yolunda nice fedakârlıklar, nice destansı mücadeleler
yaşanmıştır. Her şeyden aziz bildiğimiz bu aziz
topraklar şehit kanıyla sulanmıştır ve
bağımsızlığımızın sembolü ay
yıldızlı al bayrak rengini şehit kanlarından
almıştır.
Şehitlerimiz, zalime meydan okuyan cesaret,
haine aman vermeyen asalet, vatana kol kanat geren hamiyet, millete
hizmetkârlıkla onurlanan haysiyettir. Şehitlerimiz bizim gururumuz,
iftiharımızdır, ebediyete kadar da öyle kalacaktır.
Türkiyenin varlık ve birlik yolunda
devamı, Türk ve İslamın istikbal ve istiklal rotasında
ilerleyebilmesi tarih boyunca birçok engelle karşılaştı.
Türk milletinin önünü kesmek amacıyla asırlarca tuzak kurdular,
kardeşliğimizi dinamitlemek niyetiyle operasyon yaptılar,
oyunlar tertiplediler, millî bekamızı yıkmak için kuyruğa
girdiler, birbirimize girmemizi, birbirimizden kopmamızı
planladılar.
Bundan tam kırk altı yıl önce
Ertuğrul Dursun Önkuzu 23 Kasım 1970 tarihinde henüz 22
yaşındayken hainler tarafından katledildi. 1970li yıllar
ülkücü hareketin zafere giden yolda en büyük bedeli ödediği yıllar
olmuştur. Türk devletini ve milletini kuzeyden esen kızıl
rüzgâra karşı koruma uğruna 5 binden fazla ülkücü genç kahpe
kurşunlara göğüs gererek toprağın kara bağrına
bir gül bahçesine girercesine düşmüştür. Binlerce ülkücü gazi
olmuş, birçoğu bu asil mücadelenin cefasını zindanlarda
çekmiştir ama Müslüman Türk milliyetçileri binlerce yıldır
olduğu gibi yine yılmamışlar,
yıkılmamışlardır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Usta, lütfen bir dakikada
toparlayalım.
ERHAN USTA (Samsun) Dursun Önkuzu,
şehadetiyle birlikte Türk milliyetçileri için mücadelenin, azmin ve
kararlılığın sembolü olmuş, kendisinden sonra
gelenlere rehber olmuştur. Türk milliyetçileri, dün olduğu gibi bugün
de Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben. düsturuyla hareket
etmiştir. Evet, Dursun Önkuzunun şehadeti Türkiyede çok şeyi
değiştirmiştir. Ülkücüler bin ölüp bin dirilmişlerdir.
Uyuyan gafillerin bir kısmının uyanması bu olayların
üzerine olmuştur. Biz şehitlerimizin yolundayız. Biz, sinesinden
doğduğumuz Türk milletinin yanındayız. Biz, şehit
duasıyla şifa bulan, ecdat yadigârı değerlere gelecek uman,
Allahtan başkasına kulluğu reddeden, gücünü tarihten alan,
kimliğini millî kültür kaynağında bulan Milliyetçi Hareket
Partisiyiz.
Bu düşüncelerle, vatan, millet ve bayrak
uğruna hayatlarını kaybetmiş binlerce şehit
ülküdaşımızı, bu toprakları bize vatan yapan bütün
şehit ve gazilerimizi, doğu ve güneydoğuda hainlerle mücadelede
hayatını kaybeden şehitlerimizi ve gazilerimizi, merhum
Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey'i minnet ve şükran
hislerimle anıyor, Cenab-ı Allahtan hepsine rahmet diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Demirel, buyurun.
Süreniz iki dakika.
19.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, Halkların Demokratik Partisi Eş Başkanları,
milletvekilleri ve Grup Başkan Vekilinin rehin alınmasının
tamamen hukuk dışı bir uygulama ve milletin iradesini gasbetmek
olduğuna, neden ayrı cezaevlerinde ve tek kişilik hücrelerde
tecrit altında tutuldukları ve durumları konusunda bir
açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
4 Kasım darbesiyle gerçekleştirilen bu
süreçte bugünkü Parlamentonun tablosunu aslında bu fotoğraflar çok
net ortaya koyuyor. 4 Kasım darbesiyle hukuk işletildi dediğiniz
süreçte eş başkanlarımız, milletvekili
arkadaşlarımız, grup başkan vekilimizin rehin
alınması tamamen hukuk dışı bir uygulamadır. Bu
hukuk dışı uygulamaya dair Meclis çatısı altında
bakanlığın ve sizin bu konuda herhangi bir açıklama
yapmadığınızı görüyoruz. Çünkü bu, hukuka
aykırıdır; yaptığınız, gösterdiğiniz
uygulamalar milletin iradesini gasbetmektir ve arkadaşlarımız
rehin tutulduğu süreçlerde neden yargılandıkları illerde
değil de farklı illere sürgün edilmişlerdir, neden Edirne
Cezaevi, neden Kandıra F Tipi, neden Silivri F tipleri özel olarak
ayrılmış, daha önceden kararı verilmiş bir
şekilde arkadaşlarımız orada tecrit altında tutuluyor?
Bu Mecliste çok acil olarak Başkan, sizin bu oturumu yönetmeniz icabıyla
sizin ve bakanlığın burada çok açık açıklaması
gerekiyor çünkü -şu anda haberlere düşen bilgilerde- cezaevlerine
ilişkin çok acil sorunların olduğu ve oralara farklı
noktalarda yaşam haklarının ihlal edildiğine dair
endişelerimizin olduğunu söyleyebiliriz. Daha dün Silivri Cezaevi
Müdürünün cemaatle ilişkisi olduğu için görevden
alındığını ve bu sürecin bütün cezaevleri için de
geçerli olduğunu söylüyoruz. Biz derhâl bir açıklama bekliyoruz. Bu
açıklama da neden ayrı cezaevlerinde tutuluyor ve neden tek
kişilik hücrelerde tecrit altında tutuluyor milletvekillerimiz ve
eş başkanlarımız? Bunlar milletin iradesini temsil eden
vekillerimizdir, bunların burada açıklanması gerekiyor. Şu
anda, burada, yasama faaliyetlerini yürütmesi gereken milletvekillerimiz, eş
başkanlarımız ve grup başkan vekilimizin idarenin
kararıyla, iktidarın kararıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen bir dakikada.
Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) AKP
Hükûmetinin ve iktidarının kararıyla şu anda tecrit
altında tutulduğunu biliyoruz. Biz, bunu, AKP Hükûmetinin geçmiş
dönemlerindeki pratiklerinden de biliyoruz. O yüzden, hiç kimse bize Hukuk
işlevini yaptı. demesin.
İkincisi, şunu söyleyelim: Hukuk eğer
işlediyse 5 ildeki başsavcının bir operasyonla aynı
günde aynı gece yarısı hepsinin gözaltına alınıp
cezaevlerine gidişlerinin bile
kararlaştırıldığı bir süreci nasıl da hukuka
bağlayabilirsiniz? Nasıl olur da hâkimler hâlâ kararlarını
vermemişken basın-yayın organlarında bütün milletvekillerimizin
ve eş başkanlarımızın tutuklandığına
dair haberlerin geçtiğini nasıl ifade edebilirsiniz?
Yine, Edirne F tipi cezaevinde günler öncesinden
hazırlık yapıldığını çok iyi biliyoruz.
Yine, Kandırada, Silivride de bu hazırlıkların
yapıldığını çok iyi biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Çok
açık ve net ifadeyle sizlerden bu konuda cevap bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Demirel, zannediyorum bizim
vereceğimiz bir cevap değil. Bizim yapabileceğimiz bir uygulama
da değil.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Bu, siyasi bir olay olmanın da
ötesinde yargısal bir olay. Yargıya da müdahale etme
şansımız yok bizim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şöyle söyleyeyim: Peki, o zaman
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyoruz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bir dakika sizin bu açıklamanıza ilişkin
bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN - Bize sordunuz
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam
BAŞKAN Ben, bizim yapabileceğimiz bir
hadisenin olmadığını, işin siyasi boyutundan ziyade
yargı boyutu olduğunu ve yargının vermiş olduğu
bir karar
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Şu
anda yargının boyutu
BAŞKAN Kaldı ki, Türkiye Büyük Millet
Meclisi burada 376 milletvekiliyle bu dokunulmazlıkları
kaldırmıştır. Kaldırılan dokunulmazlık
dosyalarından dolayı devam eden bir yargılama var ve bunun
kararını verecek olan yargı makamlarıdır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Biz cevap
veririz Başkanım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, biz bunu biliyoruz. Biz bunları açıklayacağız
da. Ama şu anda -sizin yapmanız gereken- Adalet
Bakanlığının, vekillerimizin ve eş
başkanlarımızın durumu hakkında Meclisi
bilgilendirmesi gerekiyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Şu
andaki kaldıkları yerlerdeki tecride ilişkin Meclisi
bilgilendirme yetkisine sahip ve biz bu talebimizi iletiyoruz.
BAŞKAN Adalet Bakanlığı
zannediyorum gerekli notları alır, biz de iletiriz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bu
talebimiz doğrultusunda Meclisi bilgilendirmek ve kamuoyunu bilgilendirmek
zorundadır.
BAŞKAN Tamam. Teşekkür ediyorum.
Böylece, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Kamu Başdenetçisi
seçilen değerli hukukçu Şeref Malkoçun göreve başlamadan önce 6328
sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 13üncü maddesi
gereğince ant içmesi gerekmektedir.
Şimdi, Sayın Şeref Malkoçu ant içmek
üzere kürsüye davet edeceğim.
Buyurun Sayın Malkoç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.- ANT İÇME
1.- Kamu Başdenetçisi seçilen Şeref
Malkoçun ant içmesi
KAMU BAŞDENETÇİSİ ŞEREF MALKOÇ
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Kamu Başdenetçiliğinin yeminini yapmak
üzere huzurunuzdayım.
Öncelikle, bizi Kamu Başdenetçiliği görevine
layık gören herkese huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Müsaadenizle yemine geçmek istiyorum.
(Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoçun ant
içmesi)
KAMU BAŞDENETÇİSİ ŞEREF MALKOÇ
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ahmet Aydının, Başkanlık Divanı olarak Kamu
Başdenetçisi Şeref Malkoça başarılar dilediklerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Hayırlı olsun diyor, biz de
Başkanlık Divanı olarak başarılar diliyoruz.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.19
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç adet önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve 20
milletvekilinin, ülkemizdeki iş kazaları ve mesleki
hastalıkların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/375)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizdeki işçi kazalarının
kapsamlı bir şekilde araştırılması, yaşanan
bu kazaların en az seviyeye indirilmesi için gerekli önlemlerin
alınması, işçilerimizin ve işverenlerimizin
bilinçlendirilmesi, insan sağlığını olumsuz yönde
etkileyecek ortamlarda uzun süre çalışmaları sonucu meslek
hastalıklarına maruz kalan işçilerimizin sorunlarını
yakından takip edebilmek, bu sağlıksız ortamların
ortadan kaldırmak ve bu meslek hastalıklarının ekonomiye etkisini
araştırmak için Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104üncü
ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Baki
Şimşek (Mersin)
2) Erkan
Akçay (Manisa)
3) Atila
Kaya (İstanbul)
4) Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
5) Fahrettin
Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
6) Ruhi
Ersoy (Osmaniye)
7) İsmail
Ok (Balıkesir)
8) Saffet
Sancaklı (Kocaeli)
9) Mustafa
Mit (Ankara)
10) Oktay
Öztürk (Mersin)
11) Edip
Semih Yalçın (İstanbul)
12) Zühal
Topcu (Ankara)
13) Şefkat
Çetin (Ankara)
14) Deniz
Depboylu (Aydın)
15) Kadir
Koçdemir (Bursa)
16) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
17) Erhan
Usta (Samsun)
18) Kamil
Aydın (Erzurum)
19) Arzu
Erdem (İstanbul)
20) İsmail
Faruk Aksu (İstanbul)
21) Mehmet
Parsak (Afyonkarahisar)
Gerekçe:
İş kazaları ve meslek hastalıkları,
çalışma hayatının en önemli sorun alanları
arasındadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
verilerine göre, dünyada her yıl iş kazası ve meslek
hastalıkları sonucu 2 milyon 300 bin kişi hayatını
kaybetmektedir. İş kazaları genellikle
çalışanların niteliklerinden, iş güvenliği bilincinin
yerleşmemiş olmasından, ülkelerin sanayileşme biçiminden ve
işletme şekillerinden kaynaklanmaktadır.
Farklı iş kollarından gelip sanayi
ortamında çalışmaya başlayan ve
çalıştıkları iş ortamında mesleki eğitimi
olmayan işçilerle ilgili gerekli tedbirlerin alınmaması sonucu
iş kazaları ve kalıcı mesleki hastalıklar meydana
gelmektedir. Bu kaza ve meslek hastalıklarına neden olan en önemli
faktör gürültüdür. Gürültünün insan sağlığı üzerinde
davranış bozuklukları, öfkelenme, genel rahatsızlık
duygusu, sıkılma, dolaşım bozuklukları, solunumda
hızlanma, iş veriminde azalma, konsantrasyon bozuklukları gibi
etkileri vardır. Devamlı gürültü, işçilerde işitme duyusuna
etki etmekte, geçici ve kalıcı işitme kayıplarına
neden olmaktadır. Ne yazık ki küçük çaplı işletmelerin
birçoğunda bunu önleyici küçük kulaklıklar bile
kullanılmamaktadır.
Yine, bir diğer önemli faktör de işçilerin
sağlıksız ortamlarda çalışmalarıdır.
Ağır kimyasalların bulunduğu ortamlarda çalışan
işçimizin birçoğu çalıştığı
kimyasalların ne gibi tahribatlar yapacağının farkında
değillerdir. İşverenler de bununla ilgili herhangi bir önlem
almamaktadır. Uzun süre ve korumasız, bu kimyasallarla
çalışan işçilerimiz kalıcı mesleki sağlık
problemleri yaşamaktadır.
Ülkemizde hızla iş kazaları artmakta,
bu kazaları önlemek için alınan tedbirler yetersiz kalmaktadır.
Anadolu Ajansının 14/12/2015 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)
verilerine göre yapmış olduğu haberde 2013 yılında 195
bin 16, 2014 yılında 226 bin 837 iş kazası
yaşanmıştır. Bu kazalar sebebiyle 2013'te 1.215
çalışan hayatını kaybetmiş, 97 bin 713 kişi
yaralanmıştır; 2014te ise 1.497 kişi
yaşamını yitirmiş, 108 bin 567 çalışan
yaralanmıştır.
Ankara'da 3 Şubat 2011'de OSTİM ve
İvedik Organize Sanayi Bölgelerinde, iki farklı iş yerinde
aynı gün içerisinde farklı saatlerde meydana gelen patlamalarda 20
işçi ve çalışan hayatını kaybetmiş, birçok
çalışan da yaralanmıştır. Patlamaların sebebi ise
bu iş yerlerinde kullanılan ve içerisi (yanıcı
patlayıcı) gaz dolu olan sanayi tüplerinin kalitesiz, kontrolsüz ve
hatalı üretimi sonucu, kullanım sırasında patlamasıyla
olduğu resmî olarak açıklanmıştır.
Basında "Kara Gün" olarak
adlandırılan ve 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybıyla sonuçlanan iş ve madencilik
kazası olarak kayıtlara geçen Soma faciasında 301 işçimiz
hayatını kaybetmiştir. Bizleri derin üzüntüye boğan bu
faciada, ne yazık ki gerekli tedbirlerin ve kontrollerin
yapılmaması bu kazaya davetiye çıkarmıştır.
Yukarıdaki verdiğimiz açıklamalar
doğrultusunda, ülkemizdeki iş kazaları ve mesleki
hastalıkların kapsamlı bir şekilde
araştırılması, yaşanan bu kazaların en az
seviyeye indirilmesi için gerekli önlemlerin alınması,
işçilerimizin ve işverenlerin bilinçlendirerek iş
kazalarını da asgari seviye indirebilmek adına bir Meclis
araştırması açılmasında fayda görmekteyiz.
2.- Isparta Milletvekili Nuri Okutan ve 19
milletvekilinin, çek ve senetlerin ödenememesinin ticari hayatta yol
açtığı sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/376)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ticari hayatta çek ve senetlerin ödenmeyip geri
dönüşüyle ilgili Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 14/01/2016
1)
Nuri Okutan (Isparta)
2)
Baki Şimşek (Mersin)
3)
İsmail Ok (Balıkesir)
4)
Ruhi Ersoy (Osmaniye)
5)
Ümit Özdağ (Gaziantep)
6)
Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
7)
Arzu Erdem (İstanbul)
8)
Saffet Sancaklı (Kocaeli)
9)
Deniz Depboylu (Aydın)
10)
Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
11)
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
12)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
13)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
14)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
15)
Erhan Usta (Samsun)
16)
Kamil Aydın (Erzurum)
17)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
18)
Mehmet Günal (Antalya)
19)
Kadir Koçdemir (Bursa)
20)
Mustafa Mit (Ankara)
Gerekçe:
Ticari hayatta, kıymetli evraklarda herkes
çekini, senedini ödeyemiyor; çek ve senetlerde geri dönüş var. Ticari
hayat, güven ve sağlam iş üzerine kurulur. Artık güven
kalmadı ve ticari hayat da büyük ölçüde zayıflamaktadır.
Bilhassa, küçük ve orta ölçekli üreten firmalar malını satmak
zorunda, işini çevirmez durumda; onun için veresiye veriyor ancak
malı karşılığında aldığı çek ve
senetler karşılıksız çıkıyor.
Esnafımıza yüklenen yüksek vergiler
yüzünden ödenemeyen vergilerin faizi sıkıntıların
başında geliyor. SSK, BAĞ-KUR konusunda da durumlar vergilerle
aynı. Nakit para sıkıntısı çeken iş sahibi ya da
esnaf, son çare olarak kredi ve kredi kadına yönelmekte,
sıkıntılarına geçici çözüm bulmaktadır. Zaten vergi,
maaşlar ve SSK konusunda zorlanmakta olan esnaf bir de bankalardan
aldığı kredi ve kredi kartıyla boğuşma durumunda
kalmıştır.
Ülkemizde süper ve hipermarketler yerli olmaktan
nerdeyse tamamen çıkmış, küresel sermayenin eline
geçmiştir. Uygulamalar böyle devam ettiği sürece her geçen zaman da
daha çok esnafımız kepenk indirecek; bu durum, piyasalarda görülen,
kontrolün birkaç büyük firmanın elinde bulunduğu ortama
dönüşecektir. Bu durumda, ulaşım ve pazarlama yönünden
sıkıntı çeken ülkemizin bir çok ilindeki daha çok esnaf iş
yerini kapatmak zorunda kalacak, işsizlik ve ekonomik kriz daha çok
hissedilecektir. Bakkal, esnaf ve sanatkârlarımızın, millî
ekonomi içerisindeki durumu, yeni çıkarılacak herkesi adil
şekilde kapsayan kanunun sağlıklı işleyişiyle
mümkündür.
Yine, tarım ürünlerinde de bu durum çok önem
arz ediyor. Çiftçi bir an önce ürününü elinden çıkarmak zorunda,
dolayısıyla çok seçici davranan da çek, senet
karşılığında malını veriyor, ancak
parasını alamıyor, parasını almak için birçok masraf
yapıyor. Bu da üreticinin üzerinde fevkalâde olumsuz, sosyal, ekonomik
sıkıntıya yol açmaktadır.
Bu hususta, durumun tespitine ve alınabilecek
önlemlerin belirlenmesine yönelik meclis araştırması komisyonu
kurulmalıdır.
3.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve 22
milletvekilinin, cezaevlerindeki hasta tutuklu ve hükümlülerin
durumlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/377)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'deki cezaevlerinde, resmî olmayan verilere
göre 282'si ağır olmak üzere 720 hasta tutuklu bulunmaktadır.
Hasta tutsaklar, ağır hastalığı olan tutuklu ve
hükümlüler, özellikle de siyasi tutsaklar ölüme terk ediliyor. Tüm hasta
tutsakların durumunu incelemek ve çözüme kavuşturmak amacıyla
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederim.
1)
Mahmut Toğrul (Gaziantep)
2)
İdris Baluken (Diyarbakır)
3)
Filiz Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4)
Garo Paylan (İstanbul)
5)
Hüda Kaya (İstanbul)
6)
Müslüm Doğan (İzmir)
7)
Ali Atalan (Mardin)
8)
Erol Dora (Mardin)
9)
Mithat Sancar (Mardin)
10)
Ahmet Yıldırım (Muş)
11)
Burcu Çelik Özkan (Muş)
12)
Besime Konca (Siirt)
13)
Kadri Yıldırım (Siirt)
14)
Aycan İrmez (Şırnak)
15)
Faysal Sarıyıldız (Şırnak)
16)
Ferhat Encu (Şırnak)
17)
Leyla Birlik (Şırnak)
18)
Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19)
İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20)
Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21)
Alican Önlü (Tunceli)
22)
Nadir Yıldırım (Van)
23)
Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Özgürlüğünden yoksun bırakılan her
bireye insan haklarının gerektirdiği gibi
davranılmalıdır. maddesi Avrupa Cezaevi Kuralları'nın
ilk sırasında yer almaktadır. Hapsedilme aynı zamanda bir
insan hakları konusu olarak ele alınmaktadır. Bununla birlikte,
özgürlüğünden mahrum bırakılmış bireylere ek bir
cezalandırma yapılamayacağı vurgulanmıştır.
Türkiye'deki cezaevlerinde her geçen gün
ağırlaşan, hiçbir hukuksal dayanağı olmayan, vicdan
ilkelerini yerle bir eden durum vardır. Ağır
hastalığı olan tutuklu ve hükümlüler hiçbir geçerli nedeni
olmamasına rağmen, siyasal bir tutum takınılarak tutsaklar
ölüme ve psikolojik işkenceye terk edilmektedir.
Hastalıklarının tedavisinin
cezaevlerinde mümkün olmadığı ya da hastalığının
son evresine gelmiş, kendi kendine bakamayan, acil olarak serbest
bırakılması gereken hastaların cezaevinde tutulmaya devam
edilmesi, insanlara yaşamlarını ızdırap içinde
geçirmek dışında başka bir hak tanımayan siyasal
tutumun, tüm topluma maalesef tabut teslim etmeyi tercih ettiği
anlamına gelmektedir. Psikolojik olarak da yıldırmak istenilen
hasta tutsak ve hükümlüler, Adli Tıptan onay alma sürecinde oldukça ciddi
zorluklar çekmektedir. Adli Tıpta haftalarca ve aylarca onay bekleyen
hastane raporları, hasta tutsak ve hükümlüleri psikolojik olarak
etkilemektedir. Hasta tutsaklar ve hükümlüler, saatler süren yolculuklarla
İstanbul Adli Tıbba çağırılmakta ve çağrılan
hasta tutsak ve hükümlülerin çoğu ret kararıyla karşı
karşıya kalmaktadır.
Şubat 2013te, yeni bir düzenlemeyle İnfaz
Yasasına ağır hastalık veya sakatlık nedeniyle
cezaevinde hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum
güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen
mahkûmun cezasının iyileşinceye kadar geri
bırakılacağı hükmü eklenmiştir. Bu düzenlemeyle
birlikte Toplumsal güvenliği tehdit maddesiyle hasta mahkûmların
yaşama hakkı ellerinden alınmakta ve ölüme terkedilmektedir.
Cezaevlerinde bulunan hasta tutsakları ziyaret
eden bağımsız gözlemci heyetlerin yapmış olduğu
araştırmalara göre, hasta tutuklu ve hükümlülerin hastaneye gitme ve
muayene taleplerine uzun bir süre cevap verilmemektedir. Bu uygulamalarla
hastaların sağlık durumu tehlikeye atılmaktadır.
Ağır ve acil hastalık durumuna rağmen bazı ileri
tıbbi tetkikler için üç dört ay gibi uzun bir süre sonraya gün
verilmektedir. Hasta tutuklu ve hükümlüler, sağlık merkezlerine infaz
kurumlarının ambulansı yerine uygunsuz ring araçlarıyla
götürülmektedir. Ağır hastalar, birtakım prosedürler nedeniyle,
herhangi bir muayene ve tetkik yapılmadan gereksiz olarak ring
araçlarında tutulmaktadır. Ağır hasta tutuklu ve
hükümlüler, İstanbul Protokolü hükümlerine ve bu konudaki mevzuata
aykırı şekilde, genellikle elleri kelepçeli şekilde muayene
edilmekte ve tıbbi işlemlere tabi tutulmaktadır.
Cezaevlerindeki tutsakların, mahpusların
yaşam hakkı başta olmak üzere, tüm haklarının
korunması öncelikli olarak devletin sorumluluğu altındadır.
Yaşamları pamuk ipliğiyle bağlı ağır hasta
mahpuslara ilişkin olarak acilen, tartışmaya ve muğlak ifadelere
yer bırakmadan bir düzenlemenin yapılması önem arz etmektedir.
Sorunun hukuki gereklilikleri bir kenara bırakılıp insani
boyutuyla ele alındığında da Hükûmetin konunun
hassasiyetini göz önünde bulundurarak bir an önce kapsamlı bir çözüm
geliştirmesi beklenmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Samsun
Milletvekili Erhan Usta ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından,
Türkiye ekonomisinde son dönemde yaşanan olumsuzluklar ve bunun
makroekonomik göstergeler üzerindeki etkisinin nedenlerinin belirlenmesi
amacıyla 23/11/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
23/11/2016 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erhan
Usta
Samsun
MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
23 Kasım 2016 tarih,
2008 sayıyla TBMM Başkanlığına verilen MHP Grup
Başkan Vekili ve Samsun Milletvekili Erhan Usta ile MHP Grup Başkan
Vekili ve Manisa Milletvekili Erkan Akçayın Türkiye ekonomisinde son
dönemde yaşanan olumsuzluklar ve bunun makroekonomik göstergeler
üzerindeki etkisinin nedenlerinin belirlenmesi amaçlı Meclis
araştırması açılması önergemizin 23/11/2016
Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi lehinde ilk söz Samsun Milletvekili Erhan Ustaya
aittir.
Buyurun Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir grup önerimiz var. Grup önerimizin
konusu, Türkiye ekonomisinde son dönemde yaşanan olumsuzluklar ve bunun
makroekonomik göstergeler üzerindeki etkisi. Bu konu hakkında söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Şimdi, öncelikle niye böyle bir grup önerisi
verdik, onu belki bir izah etmekte fayda var. Değişik vesilelerle
Türkiye ekonomisiyle ilgili görüşlerimizi ifade ettiğimizde her
defasında söylüyoruz: Türkiye ekonomisi maalesef iyi gitmiyor, kötü
gidiyor; Türkiye ekonomisinde uzun süredir alarm zilleri çalıyor.
Bunları aslında bütün resmî istatistiklere
baktığımızda da, sokağa
çıktığımızda da, vatandaşla karşılaştığımızda
da; üreticiye, tüketiciye, sanayiciye, esnafa, tarım kesimine, çiftçiye
baktığımızda da görmek mümkün. Zannediyorum bütün
milletvekilleri bu tür şikâyetlerle
karşılaşıyorlardır.
Bunun üzerine, ayrıca, son dönemde hem içeriden
kaynaklanan nedenlerle hem de dışarıdan kaynaklanan nedenlerle
ekonominin üzerine ilave bir baskı gelmeye başladı, bunu
görmemiz lazım. Fakat -birazdan örneklerini vereceğim- bu baskı
olmasına rağmen, Hükûmet üyelerinin çok da sorumlu hareket
etmedikleri beyanlarından anlaşılmaktadır. Yani böyle, işi
küçümseyen, işin vahametini anlamayan birtakım beyanatları
görüyoruz. Dolayısıyla, biraz da Meclisin bu konuya vaziyet etmesi
gerektiğini düşündüğümüz için böyle bir grup önerisi verdik.
Şimdi, büyümenin düştüğünü hep
söylüyoruz. 2009 krizinde Türkiye ekonomisi yüzde 4,8 küçüldü. Bu önemli bir
küçülmedir, ciddi bir küçülmedir. Daha sonrasında kontrolsüz bir
şekilde iki yıl yüksek bir büyüme var fakat o iki yıllık
yüksek büyümenin ekonomide yarattığı tahribatı gidermek
için sonraki beş yılda Türkiye ekonomisi düşük büyümeye mahkûm
oldu. Böyle bir süreç. Yani beş yıldır, özellikle son beş
yılda düşük büyüme süreci var.
2016 yılında
özellikle ikinci yarısı itibarıyla -yine Hükûmetin
rakamlarıyla konuşuyoruz, bu rakam çok açık olarak
söylenmemiş olmakla birlikte hesaben çıkarılabiliyor çünkü 2016
yılının toplamında ekonominin 3,2 büyüyeceğini Hükûmet
tahmin ediyor- baktığımızda, ilk yarı büyümesini de
dikkate aldığımızda, ikinci yarıda yüzde 2
civarında, yüzde 2nin biraz üzerinde bir büyüme olacağı Hükûmet
tarafından beyan ediliyor.
Yüzde 2 büyüme, bizim gibi
bir ekonomi için son derece az, yetersiz bir büyümedir. Bizim rakiplerimiz
yüzde 5-6 büyüyor. Münferit olarak baktığımızda 7-8 büyüyen
ekonomiler var ama ortalama olarak baktığımızda,
gelişmekte olan ülkelerin yüzde 5 civarında, 5in üzerinde
büyüdüğünü biliyoruz. Dolayısıyla, yüksek hedefleri de, büyük
hedefleri de madem bu ülkenin varsa ülkemizi daha iyi büyütmek
durumundayız. Daha iyi büyütmek tedbir almakla olur, daha iyi büyütmek
sorunun ne olduğunu anlayıp sorunun üzerine gitmekle olur.
Şimdi, bakıyorsunuz,
üretim ciddi bir şekilde yavaşlamış. Mesela üretimde,
arkadaşlar, son yedi ayda imalat sanayisi üretim verilerine
baktığımızda, mevsimsel düzeltilmiş olarak, 5 tanesi
eksi; son yedi ayda 5 tanesi eksi, sadece 2 tanesi artı. Yani imalat
sanayisinde kötü bir durum var. Hani çok fazla rakamlara boğmamak için
bunları, sizlere rakamları söylemeyeceğim ama yedi aylık
verinin, datanın 5 tanesinde eksi varsa bu ekonomide ciddi bir problem var
demektir.
İstihdama bakıyorsunuz, tabii üretim
azalınca mecburen istihdam da azalıyor. Önce, SGKnın
kayıtlı istihdam verilerini söyleyeyim: 2015
Aralığında 20 milyon 773 bin kayıtlı istihdam var
Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre. 2016nın Ağustos ayında
-ki ağustos ayında, biliyorsunuz, iş gücünde mevsimsellik çok
fazladır yani aralığa göre ağustosta istihdamın çok
artması beklenir, buna rağmen- yine SGKnın rakamlarına
göre 20.405e düşüyor kayıtlı istihdam. Yani, sekiz ayda 367 bin
kişilik bir istihdam kaybı var Sosyal Güvenlik Kurumunun verilerine
göre. Bunları daha fazla detaylandırma imkânı var ama onunla çok
fazla vakit kaybetmeyeceğim.
Kayıtlı artı kayıtsız
istihdamı içeren TÜİK verilerine baktığımızda,
burada da çok vahim bir durum var. Önce şunu söyleyeyim: Bakın,
özellikle ben ekonominin çok yapısal sorunlarından, son beş
yılın sorunlarından ziyade onlar var zaten o sorunlar,
bunları defalarca dile getirdik ama- son aylarda
Ve bu son aylar
meselesini lütfen sadece 15 Temmuz meselesi olarak görmeyelim. Yani, Türkiye
ekonomisi 2016 yılının başından itibaren veya
2016nın, işte, birinci çeyreğinden itibaren ciddi bir
bunalıma girdi. Bunun üzerine, tabii, 15 Temmuz güvensizlik ortamı
var, onun da getirdiği sıkıntılar var. Bu
sıkıntıları maalesef bundan sonra daha fazla
hissedeceğiz. Şu ana kadar gerçekleşen veriler içerisinde
aslında 15 Temmuz olaylarının etkisini kısmen gördük.
Şimdi, bakın, nisan ayından itibaren, mevsimsel düzeltilmiş
verilere göre işsizlik 1,5 puan artmış. Şimdi, geçen
iktidar grubundan bir sayın milletvekili Ya, işsizlik de 1,5 puan
artmış, ne olacak. diyor. Arkadaşlar, işsizlikte 1,5 puan
artması işsizlik oranının oransal olarak yüzde 15
artması demek. 1,5 puanı işsizlikte indirmek için ülkeler on
yıl uğraşıyor yerine göre. Yani, dört ayda işsizlik
oranı 1,5 puan artıyor, sayın milletvekilinin Ya, 1,5 puan
artmış, ne olacak. şeklinde, böyle beyanatları oluyor.
Bunlar çok tehlikeli, çok yanlış. Bu meseleleri biz görmezsek,
işi doğru okumazsak bu sorunlar giderek artacak. Türkiyenin
ağustos ayında -mevsimsel etkilerden
arındırılmış rakamlara göre söylüyorum,
dolayısıyla ay ay mukayese imkânımız var- yüzde 11,4tür
işsizlik oranı. Gençlerdeki işsizlik oranına, zaten o
konuya hiç girmiyorum veya efendim, işte, iş bulma ümidi
olmadığı için Ben işsizim. demeyen bir grup var,
onları da kattığımızda işsizlik oranları
yüzde 20lere dayanmıştır. Yüzde 20 işsizlik oranı
olan bir ekonomi, sürdürülebilir bir ekonomi değildir. Daha da vahimi
İşsizlik oranı artıyor, hadi, istihdam ne oluyor? diye
yine son nisan ayından itibaren baktığımızda,
çalışan sayısı, arkadaşlar -bakın, iş gücü
değil, işsiz sayısı değil- çalışan
sayısında 275 bin TÜİK verilerine göre de son dört ayda azalma
var yani iş kaybı var, istihdam kaybı var. Korkarım ki
önümüzdeki dönemde bu istihdam kayıpları daha da artacak.
Dolayısıyla, duruma vaziyet etmek gerekiyor. işte, o yüzden
Meclis araştırması önergesi veriyoruz.
Şimdi, güven endeksine bakıyorsunuz, böyle
bir güven endeksi rakamı hemen hemen hiç gerçekleşmedi. Ben güven
endeksinin çıktığı dönemden itibaren böyle bir şey
bulamadım. 5 tane alt dalı var Ekonomik Güven Endeksinin, çok
detayına girmeyeceğim. Ekim ayında 5 tane alt güven endeksinin
yani tüketici, reel kesim, hizmet sektörü, perakende sektörü ve inşaat
sektörü, hepsi negatif yani bütün sektörlerde aynı anda ekonomide bir
güven sıkıntısı var, güven endeksi negatife dönmüş
durumda; Ekonomik Güven Endeksi de bir ayda yüzde 8,3 küçülmüş durumda.
Şimdi, enflasyona bakıyorsunuz, enflasyon
yüksek, yüzde 5 hedeflerinize rağmen yüzde 7ler civarında bir
enflasyon var ancak güzel bir yanı vardı, temmuz ayından
itibaren enflasyon düşüyordu yani temmuzda 8,79dan -12 aylık
enflasyonu konuşuyorum- yüzde 7,2ye gelen bir enflasyon vardı ama
şu anda kurdaki aşırı dalgalanma nedeniyle enflasyon kur
geçişkenliğinden dolayı enflasyonda yeniden yukarıya
doğru bir eğilim göreceğiz.
Bu CDS diye tabir edilir uluslararası
jargonu, kredi risk takası, ülkelerin risklilik durumunu gösterir.
Bakın, burada Türkiyenin CDSi 253 baz puandır, Brezilyadan sonraki
en yüksek CDS oranıdır Türkiyenin CDS oranı yani Türkiyedeki
riskliliğe ilişkin uluslararası algı bu şekilde devam
ediyor.
Takipteki krediler, tüketici kredileri, kredi
kartları ne durumda diye baktığımızda, bireysel
kredilerde, kredi kartlarında takip oranı yani takipteki kredilerin
toplam kredilere oranı yüzde 9,3e çıkmış en son 2016 11
Kasım itibarıyla. Bu nedir biliyor musunuz? Bu, 2009 krizinden
sonraki en yüksek orandır. Yine, aynı şekilde, tüketici
kredilerindeki oran da 2009 krizinden sonraki en yüksek orandır.
Dolayısıyla, özellikle buralara dikkatinizi çekmek istiyorum. Burada
diğer rakamlar da var, onlara girmeyeceğim.
İhracata bakıyorsunuz, ihracattaki
gerileme devam ediyor. Türkiye üç dört yıl önce yakaladığı
ihracat rakamlarını bugün maalesef bulamıyor.
Cari açığa
bakıyorsunuz, ekonomideki yavaşlamayla birlikte, petrol
fiyatlarındaki lehimize gelişme, altın ticaretindeki lehimize
gelişmeyle birlikte cari açıkta bir düşüş vardı. Esas
olarak cari açık düşmüyor, ben bunu burada rakamlarıyla kaç defa
söyledim, o konuya tekrar girmeyeceğim. Manşet rakam düşüyor,
analiz olarak baktığımızda düşmüyor. Ancak manşet
rakam da son iki ayda tekrar artma eğilimine girdi
yıllıklandırılmış rakamlarla.
Şimdi bütün bunlardan
sonra, Sayın Başbakan Dolar iner çıkar kardeşim, size ne
oluyor? gibisinden bir şey söylüyor. Şimdi, Ekonomi Bakanı
diyor ki: Endişe duymamızı gerektirecek bir durum yok. Ha, bu
arada söyleyeyim, 3,40a dayanmış bir dolar var,
yılbaşından bu yana Türk parası dolar
karşısında yüzde 17 değer kaybediyor ve çok fazla -hani
değer kaybı istikrarlı olsa ona da bir şey
demeyeceğim- dalgalanma var. Dalgalanmanın olduğu bir yerde
ihracatçı nasıl fiyat verecek? Siz ihracatçı olsanız iki üç
ay sonra satacağınız bir mala nasıl fiyat vereceksiniz?
Dolarla değil, Türk lirası maliyetleriniz de var. Yani,
dolayısıyla, bu dalgalanma ortamında hiç kimsenin iş yapma
imkânı yok.
Sayın Lütfi Elvan
Efendim, son günlerde vatandaşımızın piyasaya döviz
satmadığını, tuttuğunu, daha çok, işte, döviz
alma eğiliminin arttığını görüyoruz. Bu tamamıyla
yanlış. diyor; vatandaşı suçluyor Kalkınma
Bakanı. Ekonomi Bakanı ayrı, Başbakan ayrı. Moodysde
zaten bakanların ne kadar sorumsuzca konuştuklarını gördük.
O yüzden Meclis duruma
vaziyet etmelidir, Meclis Türkiye ekonomisinin gidişatını
araştırmak durumundadır diyorum ve grup önerimize sizlerden
destek bekliyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Usta.
Önerinin aleyhinde ilk söz,
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Uğur Dilipaka aittir.
Buyurun Sayın Dilipak.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; MHP Grubunun Türkiye ekonomisi hakkında vermiş
olduğu önergenin aleyhinde söz almış bulunuyor, bu vesileyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
öncelikli olarak şunu belirtmek isterim: Araştırma önergelerinin
bir ihtiyaçtan olması gerekmektedir. 1 Kasım 2015ten yani
26ncı Dönemden 20 Nisan 2016 tarihine kadarki araştırma
önergelerinin sayısını biliyor muyuz? Bunu güncel olarak
alamadığım için burada 20 Nisan tarihini baz aldım. Toplam
890 adet araştırma önergesi verilmiş. Bunlar gündeme
alınıp komisyonlar oluşturulmuş olsa idi her bir komisyonun
16 kişiden oluştuğunu düşünürsek toplam 14.200 kişiye
ihtiyaç vardı veya Meclisin tamamının, 550 milletvekilinin her
birinin aynı anda 25 komisyonda görev alması gerekmekteydi. Bu durumu
milletimizin takdirine sunuyorum.
Bugünkü araştırma önergesine konu olan
Türkiye ekonomisi hakkında MHP Grubu bir öneri vermiştir. Bu
araştırma önergesinin gerekçesi incelendiğinde -ortaya
çıkan sonuç- Türkiyenin mevcut ekonomisi, dünyadaki ekonomik
gelişmelere bakılmaksızın tamamen gerçekçi olmayan
birtakım rakamlarla ortaya konulmaktadır. İlgili önergenin
gerekçesinde belirtilen 2008 yılı büyüme rakamlarının
düşük çıkmasından itibaren sanki Türkiyede ekonomik manada
farklı dengesizlikler olduğu ifade edilmektedir.
Hatırlarsanız, kurucu Genel
Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan o dönemdeki açıklamasında
Bu kriz bizi teğet geçecek. demişti, birçok farklı
değerlendirmelerde bulunulmuştu. Daha sonraki değerlendirmelerde
ise ekonomimizi teğet geçtiği, bir vakıa olarak göz önünde
bulunmaktadır. Tabii, o zamandan bu zamana kadar dünya üzerinde pay sahibi
ve kendini egemen gören bazı ülkelerin Arap Baharı, Suriye
olayları, Irak olaylarıyla, PYD, DEAŞ gibi terör örgütlerinin
bölgede aktif rol oynamasıyla birçok ülke ekonomik
bağımsızlığın yanında ülke bütünlüklerini de
kaybetmiştir. Bugün gelinen durum ortadadır. Yanı
başımızda, bizzat içimizde gerçekleşen bu olaylardan
elbette etkilenmememiz mümkün değildir. Bu da yetmiyormuş gibi, 15
Temmuzdaki işgal hareketini ülkemizde faaliyete sokan emperyalist güçler
ve onların hain uşakları ülkemizin bekasına,
yarınlarına kast etmişlerdir. Bu ortamda, Hükûmetimiz ve siyasi
partilerimiz milletiyle el ele verip bu sorunun üstesinden gelmesini
bilmişlerdir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin ve
dünyanın siyasal anlamda geçtiği süreç hepimizin malumu -Suriye,
Musul, Irak, Avrupa, Amerika, Rusya gibi- bölgedeki siyasi gelişmeler
bütün dünyayı olduğu gibi ülkemizi de her yönden etkilemiştir.
Ülkemizin stratejik konumu itibarıyla içte, dışta terör
örgütleri FETÖ ve PKKyla mücadelesi ister istemez ekonomiyi de
etkilemiştir ancak bu etkilenme muhalefetin çizdiği tablo gibi
değildir. Mesela, 15 Temmuz darbe girişimine rağmen 18 Temmuzda
bankalarımız açık, borsalarımız faaliyette, ekonomimiz
sanki hiçbir şey olmamış gibi tıkır tıkır
çalışmıştır. Aynı şekilde,
halkımız milyarlarca TL değerindeki birikimini devletine,
milletine ve Hükûmetine güvenerek yastık altından
çıkarmış, 15 Temmuzda işgal edilmiş olan
havaalanımız bir gün sonra uluslararası uçuşa
açılmıştır. Hatırlarsanız Brükselde bir
bombalı saldırı olmuştu, havaalanı üç ay kapalı
kalmıştı. Sadece bu örnek bile ülkemizin her alanda güçlü ve
güvenli olduğunu göstermektedir.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu
gelişmelerden millet olarak hep birlikte etkilendik. Yaşanan
durumlardan dolayı yatırımcımızda, ticaret ehlimizde
ne oluyor kabilinden bir miktar durağanlaşma olmuştur.
İktidarımız bununla ilgili kalıcı çözümler üretmekte
geç kalmamıştır, gerekenleri yapmıştır ve yapmaya
da devam edecektir. Etrafımızda yaşanan tüm olumsuzluklara
rağmen Türkiye'nin bir yüzünü Batıya, bir yüzünü Doğuya
çevirip dünyada sözü dinlenen ve itibar gören politikalar geliştirme
çabaları bir gerçektir. Bölgede yeni bir ekonomik iş birliği
çalışmaları kapsamında Şanghay
İşbirliği Örgütüyle görüşmeler devam etmektedir.
İranla daha bu ay içerisinde yapılan ekonomik iş birliği
anlaşmaları bunun en somut örneğidir.
Değerli arkadaşlar, dünyada, Trumpın
ABD Başkanı olmasıyla birlikte bazı kartlar yeniden
karılmaya başlanmıştır. Bunun neticesi olarak dolar
birçok ülke para birimi karşısında değer
kazanmıştır. Euro/dolar paritesinin 1e kadar
yaklaşması bunun en bariz örneğidir. Dünyada genel olarak
ticaret hacmi büyümenin yarısı olur ve buna bağlı olarak
büyümeler gerçekleşir ama şu anda dünyadaki büyüme hacmi ve ticari
hacim dengeleri büyüme lehine bozulmuş, bu durum da dünya ekonomisi
üzerinde durağanlığa sebep olmaktadır. Tamamen bizim
dışımızda gerçekleşen bu olaylar sebebiyle birçok
dünya ülkesinde ekonomik durağanlığa şahit olmaktayız.
Dünya liderleri bu duruma çare bulmak için çalışmalar
yapmaktadır.
Değerli arkadaşlar, biz ayrıca
şu anda 3,1lik ekonomik büyüme oranıyla 28 AB ülkesinin 21inden
daha fazla iyileşme göstermekteyiz. Hane halkı borçluluğuna
ilişkin göstergelere bakıldığında, hane halkı
borcu gayrisafi millî hasılaya oranı olan yüzde 21 civarındaki
seyrini korumuş, borcun harcanabilir gelire oranı ile toplam finansal
varlıkların oranı 2016 yılının ilk
çeyreğinde bir önceki döneme kıyasla değişiklik
göstermiştir. Hane halkı borcunun gayrisafi millî hasılaya
oranı Türkiyede, ABD, Hollanda ve Danimarkanın da içinde
bulunduğu birçok ülkeden daha iyi durumdadır.
Az önce değerli arkadaşımız bir
CDS verileriyle konuştu, bizim de konuşmamız lazım.
Türkiye'nin CDS primleri dünya konjonktüründeki yukarı yönlü riskler
neticesinde artış göstermekte, gelişmekte olan ülkelerden
negatif yönde ayrılarak iyi bir profil çizmektedir. Bir örnek daha vermek
istiyorum: Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından dünya ekonomisinin
2016 yılında 3,1 oranında büyüyeceği belirtilmiş;
gelişmiş ekonomilerin 1,6, gelişmekte olan ekonomilerin de 4,2
oranında büyüyeceği tahmin edilmektedir.
Küresel ekonomideki zayıf seyir altında
orta vadeli programda yer alan programlar tahmininde 2017 yılı
içerisinde büyüme hedefimiz 4,4 seviyesinde bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, görüldüğü gibi,
kim ne dersin desin kimsesizlerin kimi, gariplerin umudu olarak Türkiye güvenli
bir liman olmuştur. Hükûmetimiz, yaklaşık on altı
yıldır her alanda olduğu gibi ekonomide de sağlam
adımlarla yoluna devam edecektir. Bunu kimse engelleyemez, engellemeye
çalışanlara da 15 Temmuzda olduğu gibi milletimiz gereken
cevabı verecektir.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyor, hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın hatip konuşmasında,
2008 yılına ilişkin verdiğim verilerin doğru
olmadığını ifade etmişlerdir. Sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Biraz zorlama oldu ama buyurun
Sayın Usta.
İki dakika süre vereyim.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Şimdi de siz diyeceksiniz Sizin
verdiğiniz rakamlar doğru değil. Yeni bir sataşma,
karşılıklı böyle
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Uğur Dilipakın MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ERHAN USTA (Samsun) Kendisi rakam vermedi zaten.
Şimdi, ben şunu
anladım sayın hatibin konuşmasından
Önce 2008 verisini
söyleyeyim: 2008 verisini -gerekçesinde- yüzde 1in altında diyoruz.
Rakamı bile yazmadık yani 0,7dir 2008 Türkiye ekonomisi büyümesi,
önce bunu bir ifade edelim. 2008 yılında, bakın, hiç kimse
Küresel kriz 2009 yılında çıktı. filan, şey
değil. Yani bunların analizlerini çok uzun uzun yaparız. 2007
yılının ikinci yarısından itibaren Türkiye ciddi bir
büyüme düşüşüne zaten geçmişti. 2008de 0,7; daha küresel kriz -etkileri,
elbette bir başlangıç şeyleri var ama- o anlamda
çıkmış değil. 2009da teğet geçti, sayın hatip de
Teğet geçti. dedi. Sayın Cumhurbaşkanımız o zaman
Başbakanken Teğet geçti. diyorlardı. 2009 yılında
Türkiye ekonomisindeki daralma yüzde 4,8dir arkadaşlar. Yine, takvim
etkisinden arındırılmış çeyreklik itibarıyla
söyleyelim: Türkiye ekonomisindeki daralma yüzde 14,2dir 2009
yılının birinci çeyreğinde. Bir bakın bakalım o
zaman dünyada bu kadar daralan, bu kadar küçülen başka bir ekonomi var
mıydı? Teğet filan geçmedi yani yüzde 4,8 yıllıkta
yüzde 14 tek çeyrekte daralan bir Türkiye ekonomisine teğet geçti
diyeceksek ona bir şey diyemiyorum ben. Dolayısıyla buna doğru
bakmamız lazım.
Bir de şunu söyleyeyim:
Arkadaşımız konuşmasında Çok fazla
araştırma önergesi var, komisyon kurulsun önerisi var. diyor. Benim
bildiğim kadarıyla, ekonomiye ilişkin konularda hiçbir
araştırma komisyonu filan kurulmuş değil.
Dolayısıyla, sizin söylediğinizden, ihtiyaç var ancak buna
milletvekili yetmez gibi ben bunu anlıyorum.
Bir de IMF rakamları
söylendi. IMFnin 2021e kadar tahminleri var, bütün dünya ülkeleri için var,
Türkiye için 2017-2021 büyüme tahmini yüzde 3,3tür ortalama, gelişmekte
olan ülkeler için yüzde 4,9dur. Yani gelişmekte olan ülkelerin 1,6 puan
altında Türkiye için büyüme tahmini var. Öyle bizi gelişmiş
ekonomilerle mukayese etmeyin, mukayeseyi doğru yapacağız.
Gelişmiş Batı ekonomilerine göre büyümemizin yüksek olması
doğru bir saptama değil. Tercih edeceğimiz yer gelişmekte
olan ülke ekonomileridir.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Samsun
Milletvekili Erhan Usta ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından,
Türkiye ekonomisinde son dönemde yaşanan olumsuzluklar ve bunun
makroekonomik göstergeler üzerindeki etkisinin nedenlerinin belirlenmesi
amacıyla 23/11/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi
önerinin lehinde ikinci söz, Tekirdağ Milletvekili Faik Öztraka aittir.
Buyurun Sayın Öztrak.
(CHP sıralarından alkışlar)
FAİK ÖZTRAK
(Tekirdağ) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin ekonomide
yaşanan olumsuzların etkilerinin araştırılması
amacıyla verdiği önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini aktarmak üzere söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve
bizleri takip eden değerli vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
uzunca bir süredir değişen küresel ekonomik iklim, ekonomimizde
belirginleşen kırılganlıklar ve biriken riskler konusunda
Hükûmeti uyarıyorum. Damdan düşmenin ne olduğunu bilen, kriz
yönetmiş bir arkadaşınız olarak, milletimizin, vatandaşlarımızın
aşı, işi azalmasın, huzuru bozulmasın diye bu
uyarıları yapıyorum çünkü biliyorum ki her ekonomik krizin,
sıkıntının yükü, döner dolaşır toplumun en yoksul,
en kırılgan, en borçlu kesimlerinin üzerinde kalır. Ancak,
vatandaşların derdine derman olması gereken Hükûmetin meselelere
ciddiyetle eğilmediğini, gereken tedbirleri almakta geciktiğini
görüyorum. Hükûmetin ve bakanların tek gündemi var, o da sarayın
saltanat kayığında yer kapmak. Biz de vatandaşın
çözülmeyen sorunlarını Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsülerinden
dile getirmek zorunda kalıyoruz ama bize Kriz tellallığı
yapıyorsunuz. diyenler var, kriz tellallığı
yapmıyoruz, sizi göreve davet ediyoruz. Biraz önce konuşan hatip Çok
komisyon var. dedi. Aslında, çok daha fazla komisyon kurulması
lazım çünkü Hükûmet iş yapmıyor, iş bize kalıyor.
Değerli milletvekilleri,
şu anda 2017 mali yılı bütçe görüşmeleri Plan ve Bütçe
Komisyonunda devam ediyor. Bu görüşmelere dayanak teşkil eden orta
vadeli programın daha mürekkebi kurumadan bütün denge ve tahminleri
geçersiz hâle geldi. 2016ya yüzde 4,5 büyüme hedefiyle başladık,
ekimde Hükûmet büyüme tahminini yüzde 3,2ye çekti. Bu, sadece 2016
yılı için yani içinde bulunduğumuz yıl için. Şimdi
anlaşılıyor ki bu iddiasız ve yetersiz büyüme bile
artık yakalanamayacak. Bu yılın üçüncü ayında sanayi
üretimi geçen yıla göre yüzde 3,2 daraldı. Tüketici güveni ve
beklentilere ilişkin son göstergeler işlerin son çeyrekte de iyi
gitmediğini gösteriyor, 2016 için piyasanın son büyüme tahmini yüzde
2,9; oysa daha bir ay önce piyasanın büyüme beklentisi yüzde 3,2ydi.
Değerli milletvekilleri,
sadece üretim ve büyümedeki yavaşlama değil, işsizlik
rakamları da ekonomide alarm zillerinin çaldığını
artık açık seçik gösteriyor. En son açıklanan ağustos ayı
işsizlik rakamı yüzde 11,3; bu, küresel krizin
yaşandığı 2009dan beri en yüksek ağustos ayı
işsizlik oranı. Tarım dışı işsizlik ise
aynı dönemde yüzde 13,7; bu da son yetmiş altı ayın
zirvesi. Resmî işsiz sayısı son bir yılda 435 bin kişi
artarak 3,5 milyona dayanmış, iş aramadığı hâlde
Bana iş verirseniz çalışırım. diyenlerle birlikte
işsiz sayısı 6 milyonu buluyor. Genç işsizliği yüzde
19,19a çıkmış, iş arayan her 5 gencimizden 1i iş
bulamıyor.
Yine, doların Türk lirası
karşısındaki değeri her gün yeni rekorlar
kırıyor. Daha mürekkebi kurumayan orta vadeli programın 2017
yılı için öngördüğü ortalama dolar kuru 3 lira 18 kuruştu.
Şimdi, biraz önce, buraya gelmeden önce televizyona baktım,
değerli milletvekilleri, kur şu anda 3 lira 39 kuruş seviyesinde
geziniyor. Başbakan, doların değerindeki bu önlenemez
hızlı artışın büyüttüğü yangını Elle
gelen düğün bayram, dolardan bize ne? Dolsa ne olur, dolmasa ne olur?
gibi sözlerle görmezden gelmeye çalışıyor. Türkiye'nin notunun
düştüğü 23 Eylülden bu yana Türk lirası, dolar
karşısında yüzde 14 değer kaybıyla benzer ekonomiler
içinde en fazla değer yitiren para birimi oldu.
Yine, şu söyleniyor: Amerika Birleşik
Devletlerindeki seçimler Türk lirasının değer kaybına
neden oldu. Amerika Birleşik Devletlerinde seçimler 8 Kasımda
yapıldı, o günden bu yana, yeni seçilen Amerika Birleşik
Devletleri Başkanının Aramızdaki sınıra duvar
çekeceğim. dediği Meksikanın pezosunun ardından en çok
değer yitiren ikinci para birimi Türk lirası.
Sayın Başbakan, gerçeklerden kaçamazsınız.
Borca batırdığınız şirketler ve aileler bu
gidişten son derece rahatsız. 2002de 6,5 milyar dolar olan reel
sektörün net döviz borcu bugün 210,5 milyar dolara geldiyse,
ithalatınızın millî gelire oranı yüzde 22den yüzde 27lere
çıktıysa nasıl Dolardan bana ne? dersiniz.
Başbakanın Dolardan bana ne? Dolsa ne olur, dolmasa ne olur?
dediği ekim ayı ortasından bugüne kadar reel sektörün
bilançosuna yazdığı kur farkı zararı 62 milyar Türk
lirasına ulaştı. İthal girdilerle ilgili zam furyası
da başladı. Yılın başında 446 dolar olan asgari
ücret, bugün 383 dolara düştü. Protesto edilen senetlerin tutarı bu
yılın ilk on ayında, geçen yıla göre yüzde 21 oranında
arttı, 9,6 milyar Türk lirasına çıktı.
Değerli milletvekilleri, milletin aşı
azalıyor, iş bulmak her gün biraz daha zorlaşıyor,
ailelerin de borcu almış başını gidiyor. Devletin
borcunu aldınız, milletin sırtına
bıraktınız. Şimdi, biraz önce, ailelerin borçlarının
gayrisafi yurt içi hasılaya oranından bahsedildi, ben de size
şunu söyleyeyim: Dün Küresel Servet Raporu açıklandı. Rapora
göre 2002de bu memlekette her bir yetişkin yurttaşın borcu 470
dolarmış, 2016 itibarıyla aynı borç yüzde 1.195 artarak
6.089 dolara çıkmış. Biz borçlardaki hızlı
artışı gündeme getirdikçe AKP Bu borçlar yatırıma gidiyor,
millî geliri artırıyor, sorun değil. dedi ama şimdi
görüyoruz ki borç artarken ne yatırım ne gelir ne de servet
artmış. 2011de özel kesim yatırımlarının millî
gelir içindeki payı yüzde 18ken 2016da yüzde 15e düşmüş, özel
kesimin yatırım iştahı kesilmiş. Son orta vadeli
programda Millî gelir 2016da 726 milyar dolar olacak. deniyor. Oysa millî
gelir 2008de, yani bundan tam sekiz yıl önce 742 milyar dolardı,
şimdi bundan sekiz yıl öncesinin seviyesinin de altında bir
millî gelir gerçekleşecek diyoruz. Diğer yandan, Credit Suisse
tarafından yayınlanan son Küresel Servet Raporuna göre millî servet
2016da 1 trilyon 63 milyar dolar olarak hesaplanmış, oysa 2007de bu
rakam 1 trilyon 676 milyar dolardı. Dokuz yılda millî servetimiz 600
milyar dolar erimiş. Cari açık yeniden büyüyor ve büyümedeki
gerilemeye rağmen de artmaya devam ediyor. Ekonomi zaten uzunca bir
süredir patinaj yapıyordu, şimdi açıkçası geri
kayıyor.
Değerli milletvekilleri, durum çok ciddi.
Doğruları yaparsanız milletin cebindeki yangını en az
hasarla söndürürsünüz ama bakınız, geçtiğimiz cuma bir Ekonomi
Koordinasyon Kurulu toplantısı yapıldı, Top Merkez
Bankasında. dendi, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu
toplantısının hemen öncesinde Yeniden bir Ekonomi Koordinasyon
Kurulu toplantısı yapalım. dediniz, millet Ne oluyoruz? Yine
Merkez Bankasına müdahale edecekler. dedi, toplantıyı dün sabah
iptal ettiniz. Bu yaptığınız doğruydu,
yanlıştan dönmüştünüz ancak bu sabah bir de baktık, iptal
edilen koordinasyon toplantısı bu akşam saraya
alınmış. Bu yapılacak iş değil. Merkez
Bankasına müdahale görüntüsü veren her eylem bankanın
itibarını sıfırlar, bu da millete daha yüksek faiz
faturası olarak geri döner. 2006da bunu millete
yaşattınız, on yıl sonra aynı şeyi bir daha
yaşatmayın. Kabul edelim, artık mevcut iktidar yoruldu,
güvenilirliği kalmadı, sorunlar hızla
ağırlaşıyor, millet işini yitirme, borcunu ödeyememe,
arabasının ruhsatını, evinin tapusunu bankalara
kaptırma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu gidişe
dur demek, ekonomimizi gittiği bu tehlikeli yoldan çevirmek için öncelikle
siyasetin ekonominin günlük işleyişine müdahalesini ve siyasi
belirsizliğin gölgesini ülkenin üstünden kaldırmalıyız.
Eski paradigmalardan kurtulup milletin önüne yepyeni bir büyüme ve bölüşüm
stratejisini koymalıyız. Bu çerçevede belirsizliği artıran
olağanüstü hâli, başkanlık sistemi ve referandum
tartışmalarını, bir de son dönemde ortaya çıkan
Şanghay İşbirliğine katılma gibi hayali söylemleri
ülkenin gündeminden derhâl çıkarmalıyız. Millî bir mutabakat
içinde millete ve ekonomiye ufuk verecek yeni bir ekonomi programını
hazırlamalıyız. Ekonominin sorunları daha da
ağırlaşmadan ülkenin ve milletin ihtiyaçlarını her
türlü siyasi çıkar ve beklentinin önüne koyarak, ülkemizdeki ortak
aklı kullanarak, mekanizmaları bir an önce oluşturarak ülkeyi
olağanüstülükten çıkarıp olağanlaştırmamız,
hukuk devletine geri dönmemiz gerekiyor. Bu siyasi ciddiyet ve
anlayış gösterilmek zorundadır, aksi hâlde, korkarım
ödenecek fatura daha da büyüyecek, milletimizin aşı, işi daha da
küçülecektir.
Bu vesileyle öneriyi desteklediğimizi ifade
ediyor, Genel Kurulu bir kez daha selamlıyor, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, önerinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı Kayseri Milletvekili İsmail Tamerdir.
Buyurun Sayın Tamer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin
Türkiye ekonomisinde son dönem yaşanan olumsuzluklar, bunların
makroekonomik göstergeler üzerindeki etkisiyle ilgili araştırma
komisyonu kurulmasına dair önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Her şeyden önce, yarın kutlanacak olan 24
Kasım Öğretmenler Gününde tüm öğretmenlerimizin
Öğretmenler Gününü tebrik ediyorum.
Türkiye ekonomisi 17nci büyük ekonomidir. Bizim
amacımız bu ekonomiyi 2023 yılına kadar ilk 10 ekonomi
arasına sokmaktır. 2002de almış olduğumuz ekonomik
göstergeler, bugün için 17nci büyük ekonomi, daha sonra 16, sonra da 10uncu
büyük ekonomiye gitme yolunda önemli adımlar atmıştır,
ekonomi hâlâ bu şekilde de devam ediyor.
Dünyadaki, 2008
yılındaki ekonomik göstergelerin yok olduğu bir dönemde o
zamanki Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan Teğet
geçecek. demişti, gerçek anlamda da teğet geçti. Bugün ortalama
yüzde 4 büyüme görüyoruz ekonomide. Dünya ülkelerine
baktığımız zaman Çin, Brezilya ve Hindistanı bir
kenara bırakırsanız artık sıfır virgüllerle
ifade edilen bir ekonomik büyüme söz konusu. Avrupanın ekonomisi
durağan hâle gelmiş, diğer ekonomiler aynı şekilde,
Rusya çökmek üzere, Türkiye ise yüzde 4,4lük bir ekonomik büyümeyle yine
yıldızı parlayan bir ülke konumunda.
Değerli arkadaşlar,
araştırma komisyonları yapılabilir,
araştırılabilir ama haklı olanı yani Sezarın
hakkını Sezara verme açısından da muhalefetin görmesi
gerekiyor, yüzde 4,4 büyüme oranını da aslında desteklemesi
gerekiyor.
Dolar yükseliyor. denildi,
doğrudur, tüm dünyada olduğu gibi Türkiyede de dolar yükseliyor.
Ülkemizin, büyük bir ekonomik sıkıntının
dışında mücadele ettiği PKK belası var.
Aşağı yukarı kırk yıla yakındır PKKyla
mücadele ediliyor. Biz o dağlara gül atmıyoruz, bomba atıyoruz,
bunun bir maliyeti var. Biliyorsunuz, FETÖ alçağının
yapmış olduğu, bu ülkeyi bölme adına yapmış
olduğu 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu ekonomi gerçek anlamda
da etkilenmiş olabilir. Suriyeyle olan, aşağı yukarı
üç aya yakın Suriye içerisindeki bir savaşın direkt olarak...
Türkiye bu savaşa girmiş durumda; Irakta yine öyle, Musulda öyle.
Büyük ülke olmanın büyük bedelleri vardır. Dolayısıyla,
ekonomik göstergeler... Kimsenin endişesi olmasın, bu ülke hak
ettiği yere gelecektir diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin aleyhinde olduğumu ifade
ediyor, saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Partinin aleyhinde
olamazsın, önergenin aleyhinde olursun.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin demek istedi galiba.
Çok teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylamaya geçmeden önce bir yoklama talebi
vardır, önce bu talebi karşılayacağım.
Sayın Gök, Sayın Altay, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Yarkadaş, Sayın Gürer,
Sayın Sertel, Sayın Yüksel, Sayın Yiğit, Sayın Emir,
Sayın Erkek, Sayın Özdemir, Sayın Balbay, Sayın Çamak,
Sayın Arık, Sayın İrgil, Sayın Sarıhan,
Sayın Atıcı, Sayın Topal, Sayın Usluer, Sayın
Bilgehan, Sayın Doğan, Sayın Göker.
Evet, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.37
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.57
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Samsun
Milletvekili Erhan Usta ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından,
Türkiye ekonomisinde son dönemde yaşanan olumsuzluklar ve bunun
makroekonomik göstergeler üzerindeki etkisinin nedenlerinin belirlenmesi
amacıyla 23/11/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2016 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alıyorum ve
oylarınıza sunacağım:
2.- HDP Grubunun, Muş Milletvekili Burcu Çelik
Özkan ve arkadaşları tarafından, cezaevlerinde süregelen ve
özellikle OHAL kararıyla ciddi boyutlara ulaşan hak ihlallerinin
kapsamlı bir şekilde araştırılması amacıyla
23/11/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
23/11/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 23/11/2016 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
(Diyarbakır)
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
23 Kasım 2016 tarihinde, Muş Milletvekili
Sayın Burcu Çelik Özkan ve arkadaşları tarafından verilen
3218 sıra numaralı cezaevlerinde süregelen ve özellikle OHAL
kararı ile ciddi boyutlara ulaşan hak ihlallerinin kapsamlı bir
şekilde araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 23/11/2016 Çarşamba günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
lehinde ilk söz, Mardin Milletvekili Mithat Sancara aittir.
Buyurun Sayın Sancar.
(HDP sıralarından alkışlar)
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öyle anlaşılıyor ki
Hükûmet, olağanüstü hâli çok sevdi, bu düzenden vazgeçmeye niyetli
görünmüyor, iktidarın keyfîliğinin tadını aldı ve bunu
devam ettirmek istiyor.
Olağanüstü hâlin en yıkıcı
yansımalarının yaşandığı yerlerin
başında cezaevleri geliyor. Artık, cezaevlerinden söz etmek bile
doğru değil. Cezaevleri âdeta bir toplama kampına
dönüştürüldü. Aslında, ilan edilen hâl olağanüstü hâl olarak
adlandırılsa bile, bunun gerçek karşılığı
istisna hâlidir. İstisna hâli ile olağanüstü hâl eş anlamda
kullanılsa bile, tarihsel dönemler açısından aralarında
fark var, çok kısa belirteyim: İstisna hâlinin temel özelliği,
geçici ve denetlenebilir olması değil, sürekli ve sistematik
olmasıdır. Hangi konuda? Hukukun durdurulması konusunda.
Yürütmenin veya iktidarın yetkilerini artırmak olağanüstü hâlin
bir özelliği olabilir ama istisna hâlinin özelliği, hukuku tamamen
devre dışı bırakmaktır. Dolayısıyla, hukukun
sıfır derecesi istisna hâlidir, zulmün zirve noktasını
oluşturur hukukun sıfır hâli.
AHMET YILDIRIM (Muş) Başkan
BAŞKAN Sayın Sancar, bir saniye
Sayın milletvekilleri, salonda ciddi bir
uğultu var, lütfen
Hatip kürsüde, insicamını bozmayalım.
Buyurun Sayın Sancar.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Peki, bu istisna hâlinin
teorisini kim kurdu, pratiğini en kapsamlı şekilde hangi dönemde
yaşadı insanlık, onu da çok kısa belirteyim: İstisna
hâlinin teorisini Nazilerin ideologları kurmuştu. Nazi döneminin
başka dönemlerle kıyaslanması konusunda temkinli olmak
gerektiğini hep söyleriz, doğrudur. Fakat öyle dönemler var ki, bu
yönetimin özelliklerini anmadan, onunla kıyas yapmadan
anlaşılır kılmak bazen mümkün olmayabiliyor. Hukuku tamamen
bir kenara almak, hukuku durdurmak Nazi yönetiminin en öncelikli hedefiydi.
İktidarını kurmak için buna ihtiyaç duyuyordu. Hukuku
durdurmanın bir amacı vardı, yeni bir hukuk kurmak
iddiasındaydılar. Dolayısıyla yeni bir düzen kurarken
ayaklarına bağ olacak herhangi bir kural, herhangi bir denetim
istemiyorlardı. Ee, bunda başarılı oldular. Toplama
kampları kurdular, her türlü işkenceyi, her türlü eziyeti bir yönetim
pratiği hâline getirdiler.
Sayın Başkan, kimse
sizi dinlemiyor galiba! Beni de dinlemiyorlar da
Bir daha uyarsanız.
BAŞKAN Sizi
dinlesinler de önemli değil beni dinlememeleri. Sakal bıraktık
belki dinlerler diye ama
MİTHAT SANCAR (Devamla)
Yani grubun önünde
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, sessizlik diyorum.
MİTHAT SANCAR (Devamla)
Ardından soykırım geldi, savaş geldi çünkü içeride bu
kadar keyfî bir yönetimi kuran, tadını alan bir yönetim, bir iktidar,
gözünü daha geniş alanlara diker; neredeyse, bir diyalektik kanun gibidir
ve Nazi yönetimi içeride hukuksuzlukla bu kadar cinayetler, insanlık
suçları işledikten sonra dışarıda da
insanlığa tarihin en ağır savaşını
yaşattı.
Bir süredir kanun hükmünde kararnamelerle yönetiyor
Hükûmet ülkeyi ve bu kanun hükmünde kararnamelerde bırakın hukukun
evrensel ilkelerinin küçük ölçütlerini, ufak ölçütlerini vicdanın ve
insafın bile ölçütü yok. Mesela, dün çıkarılan kanun hükmünde
kararnameyle işine son verilenlerden birini hatırlatayım size,
Uğur Kaymazın annesi. Uğur Kaymazı hatırlamayan var
mıdır aranızda bilmiyorum, çok iyi bilmeniz gerekiyor,
aranızda bazıları kitabını da yazmıştı
bir milletvekiliniz; kendisinden de bir ses duymadık. Makbule Kaymaz, 13
kurşunla Kızıltepede katledilen çocuğun annesidir.
Belediyede çalışıyordu, oğlunun katilleri -aynı
zamanda kocası da öldürülmüştü yani Uğurun babası-
cezalandırılmazken kendisi bugün olağanüstü hâl kanun hükmünde
kararnamesiyle işinden çıkarıldı. Mesela, 2000
yılında sözüm ona Hayata dönüş adı verilen operasyonda
kolunu kaybeden Veli Saçılık -sosyolog- Aile ve Sosyal Güvenlik mi ne
işte o Bakanlığın adı, orada çalışırken
dün işine son verildi.
Tabii, binlerce, on binlerce insan var bu
şekilde sayabileceğimiz. Bunları neden yapıyor bu Hükûmet?
Neden yapıyor olabilir? Makbule Kaymazdan ne istiyor, Veli
Saçılıktan ne istiyor bu Hükûmet? Hangi darbe tehdidini önlemek için
Makbule Kaymazdan, çocuğu ve eşi katledilmiş, katilleri de
cezalandırılmamış bir anne olarak ne istiyor? Ekmeğini
kesmek istiyor.
Bakın arkadaşlar, bunun adı istisna
hâli dedim ama bizim daha iyi bildiğimiz, tarihten bir isim
kullanayım: Bunun adı Kerbelâ düzenidir. Suyunu bile kesmeyi, susuz
bırakmayı kafasına koyan bir yönetim zihniyetinin
adıdır. Yezit zihniyetidir bu. Orada insanlara ceza vermek için susuz
bırakan, Kerbelâ güneşi altında, çölün ortasında susuz
bırakan zihniyet gibi çalışıyor. Ama Yezitin
karşısında bir yiğit vardı, İmam Hüseyin
vardı. Tek başına kaldı, boyun eğmedi, biat etmedi,
direndi ve kafası kesildi, kesilmesine rağmen asla boynunu
eğmedi, boynu vuruldu, boynunu eğmedi. Yezitlerin en büyük korkusu,
İmam Hüseyinlerdir. Bütün zalimlerin en büyük korkusu,
karşılarında direnecek birinin bulunmasıdır.
4 Kasımda, direnenlerin sesini kısmak için
bir operasyon düzenlendi. Gerçek anlamda bir darbe operasyonuydu bu. Bir
partinin eş başkanları, milletvekilleri uyduruk gerekçelerle,
izah edilmesi sizin tarafınızdan bile mümkün olmayan sebeplerle gece
yarısı gözaltına alındılar, tutuklandılar.
Biriniz, Allah için, şu dosyalara bir bakın, o dosyalarda neler
olduğunu bir okuyun, ondan sonra elinizi vicdanınıza koyun. Bu,
bir darbe yönetimidir, Kerbelâ hukukunu kurmaya yönelik bir darbe yönetimidir.
Ahmet Türkten ne istediler? Ahmet Türkü
gözaltına almanın ne demek olduğunu dün arkadaşlarım
anlattılar burada. Demek ki barış isteyenlerin, demokratik
siyasette inat ve ısrar edenlerin sesini duymak istemiyor birileri. Ne
istiyor? Daha çok savaş, daha çok zulüm ama zulmün bir sonu var. Aylar
önce burada hatırlatmıştım. Silahla en çok iş yapan
komutanlardan, meşhur komutanlardan biri Bismarck söylemişti;
kılıcıyla, süngüsüyle pek çok başarı elde etmişti
ama kendisi insanlığı uyarmıştı, Süngüyle her
şey yapabilirsiniz fakat üstüne oturamazsınız. demişti.
İsteyen süngünün üstüne oturmayı denesin bakalım.
Ahmet Türk üç gündür gözaltında tutuluyor.
Arkadaşlar, isnat edilen suç ne? Savcı bir saat ayırıp
ifadesini alamaz mı? Neden beş gün avukat görüş yasağı
konuyor? Bizim çalışanlarımız, benim yardımcım
dâhil 5 danışmanımız on üç gündür gözaltında. Emniyet
sorgusu bitti. İsnat edilen suçlar: Yok, efendim, şu tweeti
attın. Niye attın? Efendim, şurada marş söyledin. Niye
söyledin? Bunlar için on dört gün gözaltı reva mı? Reva
diyorsanız size söyleyecek söz yok.
Ben umudumu AK PARTİ Grubundan kesmek istemiyorum.
Burada vicdanlı insanların bulunduğuna inanmak istiyorum. Bu
inancımı korumak istiyorum. İtiraz edin. Başınıza
geldiğinde değil, başkalarının başına
geldiğinde zulme ses çıkarın. Bütün Meclisten ricamdır,
bütün Meclisten isteğimdi ama biliyorum ki bu Mecliste -parti adı
saymayayım- bunlara isyan edenler, sürekli bunlara karşı sesini
çıkaranlar var. Asıl sorumluluk, yükümlülük sizlerin oyuyla
iktidarını sürdüren ve bu uygulamaları sizlerin oyuyla
cesaretlenerek yapan siz iktidar partisi milletvekillerinedir. Bu vicdanlı
davranışı göstereceğiniz günün çok fazla
uzamamasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerinin aleyhinde ilk söz
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, hatip az evvel konuşmasında Yezit zihniyeti demek, 4
Kasımda direnenlere karşı AK PARTİ iktidarını,
milletvekillerini sorumlu tutmak suretiyle açıkça bir sataşmada
bulunmuştur. Cevap verme zorunluluğu içerisinde İç Tüzük 69a
göre söz talep ediyorum.
MİTHAT SANCAR ((Mardin) Hiçbir sataşma
yok Sayın Başkanım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Kendilerini Yezit olarak kabul ediyorlarsa cevap verebilirler.
BAŞKAN Sayın İnceöz, lütfen, yeni
bir sataşmaya meydan vermeden
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İki dakika süreyle söz veriyorum.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün,
Mardin Milletvekili Mithat Sancarın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Yezit zihniyetiyle ve
biraz evvelki konuşmayı külliyen reddettiğimi
Eğer Yezit
zihniyeti görmek istiyorsa
780 bin kilometrekare toprak parçası
içerisinde seçilmiş olanların halktan aldıkları yetkiyle
millete hizmet etmesi gerekir, azımsamayacak bir oy. Yezit zihniyeti
görmek istiyorlarsa; orada hizmet etmek için görev alanların tuzaklar kurmaması,
bombalar kurmaması, o 780 bin kilometre toprak parçası içerisinde
silah doğrultmaması, terör olaylarına girmemesi gerekmekteydi.
Burada uzun süre Devlet katliam yapıyor. vesaire diye Genel Kurulu
Bombalar patlatanlara, taziyeevlerine gidenlere söz söylemeyenlerin, bütün bu
eylemleri görmezden gelip sanki bu sürece gökten zembille gelinmiş gibi,
bütün bu sürece gözünü kapatıp söyleyenlerin, Yezit zihniyetini burada bir
sorgulaması gerekmektedir.
Biz bu sürece nasıl geldik? Milletin oyuyla
seçilmiş olanların millete hizmet etmesi, millete dönmesi gerekirken
terörün sözcülüğünü yapıyorsanız; mayıs ayında ve daha
evvel kendi deklarasyonunuzla Dokunulmazlıklar kalksın.
diyorsanız, süreç buraya geldiyse, geçmiş dönemdeki Kerbelâ örnekleriyle
buradan Hükûmeti, devleti Katliam yapıyor. gibi asılsız,
mesnetsiz iddialarla, sorgularla
Siz Yasin Börü gibi
katledilenlerin, her gün şehit verdiğimiz bu terörle mücadelede
teröre karşı sesinizi çıkarmamanın önce dönüp millete
hesabını verin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunu yapamayanlar, iktidarı, iktidar partisi
milletvekillerini böyle ağır ithamlarla
Külliyen reddediyoruz.
Sesiniz çıkıyor. Elbette ki haksızsınız bu konudaki
söylemlerinizde. Bizim bu kadar terörle mücadele ettiğimiz bir süreçte
dönüp buna tek laf etmeyeceksiniz, ondan sonra gelip burada bazı süslü
kelimelerle bütün
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ
(Devamla) -
bunları örtbas etmeye çalışacaksınız biz
de buna sessiz kalacağız.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Pensilvanya
İLKNUR İNCEÖZ
(Devamla) - Sessiz kalmamız mümkün değildir. Yargı da
gereğini yapacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, grup başkan vekili
konuşmasında, konuşmamızda asılsız, metenetsiz
ifadeleri kullandığımıza dair ifadelerde bulundu.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Mesnetsiz dedim, doğru söyleyin.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) - Ağır bir sataşmadır, söz hakkı
talep ediyoruz.
BAŞKAN - Buyurun size de
iki dakika süre veriyorum.
Sayın Sancar buyurun.
Lütfen, siz de yeni bir sataşmaya meydan vermeden.
3.- Mardin Milletvekili Mithat Sancarın,
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MİTHAT SANCAR (Mardin)
Sayın grup başkan vekili gayet iyi biliyor buraya nasıl
gelindiğini.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Sen de iyi biliyorsun.
MİTHAT SANCAR (Devamla)
Defalarca anlatıldı, tutanaklar da var, devlet tutanakları da
var. Nisan ayında 2015te tam da silahlar, kesin ve nihai olarak
bırakılacakken, Dolmabahçeyi kimin devirdiğini bugüne kadar
açıklayan olmadı. Dolmabahçede o gün fotoğraf verenlerin
hiçbirisi bugün bakanlık kürsüsünde değil, hepsi tasfiye edildi.
Sorun, niye?
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Buradalar.
MİTHAT SANCAR (Devamla)
Değil değil, biliyorsunuz.
İkincisi, bu parti
sistematik ve kesin bir biçimde şiddeti reddettiğini her yerde
söyledi. 7 Haziran, 8 Haziran
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Sırtını teröre yaslayanlar kimlerdi? PYDye YPGye
yasladık. diyenler sizin eş başkanlarınız değil
miydi?
MİTHAT SANCAR (Devamla)
Yanınıza bakın. FETÖ terör örgütü diye
ortalığı, kıyameti kaldırıyorsunuz,
yanınızda biat edenlere bakın.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Teröre sırtınızı yaslamayacaksınız. Milletin sesi
olacaksanız.
MİTHAT SANCAR (Devamla)
Yanınızda biat edenlere bakın, sorgulayın onları.
Tarihin en kanlı terör örgütü dediğiniz örgütün liderinin
yanında el pençe divan duranları görün, söyleyin.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Sırtınızı millete yaslayacaksınız.
BAŞKAN Müdahale
etmeyelim arkadaşlar. Müdahale etmeyin sayın milletvekilleri.
MİTHAT SANCAR (Devamla)
Bakın, 7 Haziran seçimlerine girerken bombalar
yağdırdılar üstümüze, seçim bürolarımıza
saldırdılar. Biz karşılık vermedik ve sürekli
barış çağrısı yaptık. Neden? Bu
operasyonların tek nedeni var. Bu operasyonların tek nedeni var çünkü
iktidarınızı sarstı HDP. Bu bir intikam operasyonudur.
İntikam operasyonunu da öyle terör ithamlarıyla hiçbir şekilde
örtemez kimse.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Siz
elinizi vicdanınıza koyun, Bunlar terör değil. deyin ondan
sonra... Vicdanınız varsa.
MİTHAT SANCAR (Devamla)
7 Haziranda o iktidar düşürüldü ve o seçimin sonuçlarını
tanımayan bir Cumhurbaşkanı vardı
karşımızda, bir Hükûmet vardı, bir parti vardı.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul-) Terörü tanımayan...
MİTHAT SANCAR (Devamla)
Hayır, terör yoktu o zaman henüz süreç devam ediyordu.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul-)
Terörü tanımayan...
MİTHAT SANCAR (Devamla)
Siz onu değil, terör ve tedhişi halkın üzerinde şantaj
olarak kullanarak seçimin sonuçlarını geçersiz
kıldınız. Asıl sizin aynaya bakmanız gerekiyor
terörist tanımı yaparken. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) 7 Hazirandan
sonra uyuyan polisi ensesinden vuran kimdi yani?
BAŞKAN Buyurun
Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Efendim, bir açıklama yapmaya gerek var mı?
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Var, var.
BAŞKAN Gene de ne
söylediğiniz
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Baştan sona sataşma içeren
İntikam
operasyonları demek suretiyle bize haksız ve yersiz ithamlarda
bulunmuştur. Cevap vermek sorumluluğum var.
BAŞKAN Buyurun, peki,
iki dakika size de süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Bir de o fotoğrafı açıkla çıkmışken.
4.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün,
Mardin Milletvekili Mithat Sancarın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimiz biliyoruz,
hepimizin hafızaları çok canlı. 7 Haziran seçimleri olduktan
kısa bir süre sonra, biliyorsunuz, bazı çağrılar oldu
-isimlerini zikretmeyeceğim- burada devrimci halkların
savaşı diye ve âdeta böyle bayram havasında orada özentiyle
başlayan bir süreç, hendeklerin kazılması -bu sürece nasıl
geldiğimiz- 20 Temmuz, 22 Temmuzda 2 polisimizin ensesinden,
uyuyanların arkasından katledilmesi
(HDP sıralarından
gürültüler)
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Araştırma önergesini reddedenler bunu söyleyemez.
Araştırma önergesini kim reddettiyse bunu ona söyleyin.
BAŞKAN Müdahale
etmeyin sayın milletvekilleri, lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ
(Devamla)
daha sonra bir baba, karısının ve
evladının gözü önünde terör örgütü tarafından katlediliyor.
Ondan sonra yüzün kızarmayacak, geleceksin burada 79 milyonun gözüne baka
baka diyeceksin ki: İktidar elden gidiyor diye bunlar
başlatıldı.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Bunu Pensilvanyaya sor.
İLKNUR İNCEÖZ
(Devamla) Yazıklar olsun bu kürsüde, milletin kürsüsünde gerçekleri
saptırarak anlatanlara! Yazıklar olsun teröre söz söyleyemeyenlere!
Burada Hükûmetin, devletin haklı, yerli, terörle mücadelesinde süreci
çarpıtanlara yazıklar olsun bu noktada, kusura bakmayın!
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Kim yönetiyor ülkeyi? O zaman
çözün, çözün.
İLKNUR İNCEÖZ
(Devamla) Bakın 6-7 Ekim olaylarında -biraz daha sonra daha çok
konuşacaksınız- 2014te halkı sokağa
çağıranlar, daha 52 vatandaşımızın orada
katledilmesine göz yumanlar, o sokağa çağrı
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) O 52 vatandaş HDPli biliyor musun? Onlar
HDPnin üyeleri.
İLKNUR İNCEÖZ
(Devamla) Bir başkası diyor ki: DEAŞ tarafından
düzenlenen saldırılarda halkımız, siyasi kurumlar, sivil
toplum örgütleri, meslek örgütleri yapıları kendi güvenlik
tedbirlerini geliştirmelidir. Allah, Allah! Devlet içinde böyle bir
şeye müsaade etmek mümkün mü? Kim bu düzeni bozmaya kalkarsa, kim terör
örgütü faaliyetlerine burada sözcülük yaparsa elbette ki Türkiye de bir
çadır devleti değil
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Siz yapmıyorsunuz, uyguluyorsunuz zaten.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla)
79 milyonunun
huzurunu, güvenliğini sağlamak zorundadır ve terörle de
mücadelesine, haklı mücadelesine gerek yargı ayağıyla gerek
orada askerimiz, polisimiz, vatandaşımız, milletimiz teröre
karşı kararlı duruşuyla da sürdürecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yani
bizim milletin kürsüsünden doğruları ifade etmediğimizi,
milletin kürsüsünden farklı şeyler söylediğimizi ve bir sürü
ithamlarda bulundu grup başkan vekili, ona yönelik söz hakkımız
var.
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın Demirel.
Size de iki dakika süre veriyorum.
Bundan sonra böyle git gel yapacağız, öyle
görünüyor.
Buyurun, lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim.
5.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz ün sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; insan, bir şeyi söylerken gerçekten böyle iyice
düşünüp ona göre konuşmalı. İlk önce kendi pratiğinize
bakın. Çete dediğiniz, terör örgütü dediğinizin el pençe
nasıl önünde durduğunuzu bütün Türkiye kamuoyu çok net biliyor. Yani
FETÖ terör örgütü olarak ifade ettiklerinizin Hocaefendi deyip el pençe
önünde duran sizsiniz. Onları bu ülkede darbe girişimine
hazırlayan sizlersiniz. Bu ülkeyi kaosa, krize sürükleyen sizlersiniz. Bu
ülkede milletin oylarıyla seçilmiş eş
başkanlarını utanmadan, sıkılmadan, hukuksuz bir
şekilde rehin alan sizlersiniz. Biz bunları
2009da cemaat
yaptı. dediniz, yarın öbür gün kimin üstüne atacaksınız?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Siz kırk
yıldır PKK-FETÖ ortaklığı içerisindesiniz. Bunun
farkında mısınız? Kırk yıldır
ortaksınız.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) AKP Hükûmeti ve
devletin organizasyonuyla birlikte yaşanan bir süreç vardır. Burada
eş başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye eş
başkanlarımız, onların hepsini şu anda rehin tutan,
apar topar farklı cezaevlerine gönderen sizlersiniz. Bunların
hesabını hepiniz bir gün bu halka vermek zorundasınız, vereceksiniz
de. Bizim hiçbir şeyden korkumuz yok. Bir yıl, iki yıl önceki
şeylere geldiniz.
Evet, Ceylânpınar olayını
araştıralım dedik, araştırma önergemizi reddettiniz.
Neyi dediysek, araştırmamızı reddettiniz. 6-7 Ekim
olaylarını araştıralım dedik, araştırma
komisyonu kurulsun dedik, reddettiniz, çünkü hepsini siz yaptınız.
Niye şu anda milletvekillerinin byLock ya da bütün işte cemaatle
ilişkileri, siyasi ayağı açıklanmıyor? Çünkü çorap
söküğü gibi her şey ortaya çıkacak, buradan başlayıp
ta tepesine kadar her şey açığa çıkmış olacak. O
yüzden ilk önce aynayı kendinize tutun. Utanmadan gelip burada halkı
yalan yanlış bilgilerle de bilgilendirmeye çalışmayın.
Türkiye kamuoyu bunların hepsini biliyor.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Tamam, bu
sefer fotoğrafı açıklayacak!
BAŞKAN Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, yani hem kişisel anlamda hem genel anlamda 69a göre
söz istiyorum.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Zaten
kişisel anlamda istiyoruz, o fotoğrafı açıkla ya.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
Bu işi bitirelim ama lütfen, bu polemikleri
sonlandıralım, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
6.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün,
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Şimdi,
tabii, siyaseten hiçbir zaman şunu yapmadım: Herhangi bir yerde
doğruları söyleyince başka tarafın canı
acısın. Böyle bir şey yok, kişisel anlamda bir
sataşma.
Bakın, o sorduğunuz konuyla ilgili tek bir
cümle etmeyeceğim ve bugüne kadar benim ağzımdan kimse tek bir
cümle duymadı.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Edemezsiniz ki.
Neyi edeceksin? Edilecek bir cümle yok.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Edecek
bir şey yok ki zaten.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Neden
duymadı? Çünkü bununla ilgili söylenecek her sözü kendime zül addederim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Vay, vay, vay! Esas
duruşta dururken niye zül saymadın?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - İlknur
İnceöz olarak bir vatansever, millî, yerli, vatanını koruma
konusunda son derece hassas olarak yetiştirmiş bir anne ve
babanın evladı olmaktan onur duyuyorum. Onun için de bu konuyla
ilgili kişisel anlamda bir cevap vermeyi zül addederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ne kadar
duygusal, ne kadar acıklı!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Arkadaşlara
da söyledim, o dönemde böyle herhangi bir şekilde örgüt, çete mensubu
olduğu bilinseydi, bu işler olur muydu? Asla.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Niye gittiniz o
zaman, niye gidiyordun?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Biz biliyorduk o
zaman, siz bilmiyordunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İcazet almaya
mı gittiniz?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) 17 ve 25
Aralık olayları patlak verene kadar, devlet içinde paralel bir
yapılanmanın varlığı söz konusu olana kadar bu konuda
hiçbir emare yoktu. Geçmişe dönük böyle söylemlerle hiçbir şekilde
canımızı acıtamayacağınızı bilmeniz
gerekmektedir
CEYHUN İRGİL (Bursa) Biz biliyorduk,
sizi uyarıyorduk, dinlemiyordunuz. Hiç dinlemediniz ki. İşte
şimdi de dinlemiyorsun, sizi uyarıyoruz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Biz her zaman
söyledik size.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, lütfen
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Elbette ki
konuşacaksınız çünkü doğrular söylenince canınız
acıyor, canınız yanıyor, doğrular size acı
geliyor. Daha çok bu gerçekleri duyacaksınız.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Doğrular
ortada. Niye başınızı kapattınız?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
doğru söylemeyi unutmuşsunuz, yalan üzerine bir dünyanız var.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Bakın,
canınızın yanması bir de özellikle şundan: Evet, terör
örgütleriyle bu haklı, meşru mücadelemiz sonuna kadar sürecektir.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kendinizle mücadele
edin o zaman.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Önce
kendinizi temizleyin.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Önce kendinizi
temizleyin, kendinizden başlayın.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) FETÖ ve PKK
Bakın yakından bunlar çok daha net. Kırk yıldır
PKKyla mücadelede eğer bu ülkenin şehitlerine
baktığımızda, bu ülkenin sivil
vatandaşlarımızın PKK tarafından katledilmesine
baktığımızda bugün 17-25 Aralıktan ve yakın
tarihimizde 15 Temmuzdan sonraki şifrelere bakmak lazım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) 15 Temmuzun
sorumlusu sizsiniz. Oraya gitmeseydin böyle olmayacaktı.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Demek ki bu
terör örgütleri aynı amaçlara hizmet ediyordu. Onun için de bugün FETÖyle
mücadele bu kadar çok canınızı yakmakta. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.41
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Muş Milletvekili Burcu Çelik
Özkan ve arkadaşları tarafından, cezaevlerinde süregelen ve
özellikle OHAL kararıyla ciddi boyutlara ulaşan hak ihlallerinin
kapsamlı bir şekilde araştırılması amacıyla
23/11/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi aleyhinde ilk söz, İstanbul Milletvekili Haydar Ali
Yıldıza aittir.
Buyurun Sayın Yıldız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR ALİ YILDIZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin
cezaevlerinde süregelen hak ihlalleri iddiasıyla ilgili Meclis
araştırması açılmasına dair önerilerinin aleyhinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yarın öğretmenlerimizin Öğretmenler
Günü. Bütün öğretmenlerimizin ömürlerinin hayırlı
olmasını diliyor, Öğretmenler Gününü kutluyorum ve ebediyete intikal
eden bütün öğretmenlerimizi de rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizler büyük bir medeniyetin mensuplarıyız.
İnancımıza göre, insan eşrefimahluktur, insan
şereflidir. AK PARTİ olarak bizler, kurulduğumuz ilk günden
itibaren, AK PARTİ felsefesi olan İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. anlayışıyla -bugünlere kadar bu
anlayışı siyasetimizin merkezi olarak kabul ettik- önce
insanı, insan onurunu her şeyin üstünde tuttuk, her şeyin
esası kabul ettik. Bizim için esas olan, siyasetimizin temeli olan,
insandır, insan onurudur. Siyasetçiye düşen, milletvekiline
düşen, temsil ettiği insanların onurunu korumak, şerefini
korumak ve izzetini korumaktır. Türkiye Cumhuriyeti devleti, hukukun
üstünlüğünü esas kabul eden anayasal bir hukuk devletidir. Anayasaya
göre, Temel Haklar ve Ödevler bölümünde Herkes, kişiliğine
bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere
sahiptir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ İşkenceye ve kötü muameleye
sıfır tolerans. anlayışıyla bugüne kadar bu anlamda
tavizsiz uygulamasını devam ettirmiştir. İşkence ve
kötü muamele suçlarında zaman aşımını AK PARTİ
kaldırmıştır. Anayasanın 17nci maddesi işkence
yasağını düzenler. Buna göre Kimseye işkence ve eziyet
yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya
muameleye tâbi tutulamaz. Aynı şekilde, olağanüstü hâllerde de
bu kısıtlamaların, hak ve özgürlük
kısıtlamalarının ne şekilde olacağı
Anayasamızın 15inci maddesinde açık ve net bir şekilde
belirlenmiştir. Yine aynı şekilde, Anayasanın
40ıncı maddesinde temel hak ve hürriyetlerin korunması bu
anlamda anayasal güvence altına alınmıştır, Anayasa
ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili
makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını
isteme hakkına sahiptir. amir hükmü vardır. Yine, AK PARTİ
döneminde İşkenceye sıfır tolerans.
anlayışı doğrultusunda ceza ve tevkifevlerimiz, ceza infaz
kurumlarımız beş ana başlıkta denetlenmektedir:
1) İdari denetim,
2) Adli denetim,
3) Sivil toplum denetimi,
4) Parlamento denetimi,
5) Uluslararası denetim.
Yani, Türkiyedeki ceza ve tutukevlerimiz Avrupa
İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), Birleşmiş Milletler
İşkenceyi Önleme Komitesi (SPT), Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu, Kamu Denetçiliği, 4681 sayılı Kanunla
kurulmuş bağımsız izleme kurulları, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, il ve
ilçe insan hakları kurulları, il ve ilçe cumhuriyet
savcıları
Bu şekilde Adalet Bakanlığında kurulan
birimler vasıtasıyla birçok denetim mekanizmasını içinde
barındıran ceza ve tutukevlerimizde işkence
yapıldığı iddiası boş ve mesnetsiz iddialardan
ibarettir. Sınırlamalar, kısıtlamalar, Anayasada
belirtildiği şekliyle, ancak kanunla düzenlenebilir, kanunla
yapılabilir. Bu anlamda, cezaevlerimizde bir keyfîlikten bahsetmek mümkün
değil; yasalara uygun, denetime açık bir uygulamadan bahsedebiliriz.
Dolayısıyla yargının vermiş
olduğu tutuklamalar, kanunlara göre gözaltılar, yakalamalar
bağımsız yargının kararlarıyla gündemdedir.
Dolayısıyla burada iddia edildiği gibi, ağır insan
hakkı ihlalinden bahsetmek, insan onuruna aykırı muamelelerden,
uygulamalardan söz etmek kesinlikle söz konusu olmamalı. Bu iddialar
soyut, subjektif iddialardır, gerçeği yansıtmamakta ve hukuki
bir dayanağı da bulunmamaktadır.
Burada diyoruz ki bu önerge sahiplerine: Varsa
somut, Şu tutuklu cezaevinde işkenceye ve kötü muameleye tabi
tutuldu
Adalet Bakanlığında kurulan bir ihbar hattı var.
Burada ilgili bir birimin, bu ihbarlar doğrultusunda, kime işkence ve
kötü muamele yapıldıysa bunun takibiyle sorumlu,
görevlendirilmiş bir birimin olduğunu da sizlerle paylaşmak
isterim.
Cezaevlerinde darp, hakaret,
tehdit, kötü muamele; bu anlamda avukatların görüşmesinin
engellenmesiyle ilgili, iletişim imkânlarının
kısıtlandığıyla ilgili iddialar da kesinlikle gerçek
dışıdır. Olağanüstü hâl döneminde 23/7/2016 tarihli
29779 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan kanun hükmünde
kararnameye göre, bu kişilerin kimler tarafından ziyaret
edileceği, telefonda görüşmeleri, aynı şekilde kanun
hükmünde kararnameyle düzenlenmiş.
Milletvekillerinin tutuklanmasıyla ilgili,
eş başkanlarının tutuklanmasıyla ilgili iddialara
gelince: Değerli milletvekilleri, bu milletvekillerinin, bir defaya mahsus
olmak üzere, yargıda dosyası bulunan milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili
kararı bu Parlamento verdi. Dolayısıyla, bu dosyalarla ilgili
adı geçen şahısların herhangi bir milletvekili
dokunulmazlıkları yoktur, yargılandıkları dosyalar
itibarıyla dokunulmazlıkları burada Parlamento tarafından
kaldırılmıştır. Şu anda, kanun önünde
eşitlik ilkesi doğrultusunda, suç ve ceza ilkesi çerçevesinde
yargılamaları, tutuklamaları ve gözaltı işlemleri
aynı şekilde devam etmektedir.
Tabii, cezaevine düşmeden önce bu suçları
işleyenlerin halkı sokağa dökmeden önce iyice düşünmeleri
gerekirdi. Barikatları, çukurları, hendekleri siyasi söylemleriyle
destekleyenlerin elbette ki bunun bir sonucu olduğunu da hesaba
katmaları gerekirdi. Eden bulur. Yani, bu milletvekilleri hakkında,
öncesinde, sonrasında dosya kapsamında yargı kararını
verecek. Suçlu olup olmadıklarına dair biz bir hüküm
kurmayacağız ama iddia edildiği gibi, telefon görüşmeleri
veya aileleriyle görüşmeleriyle ilgili engellemenin olduğu
iddiası da kesinlikle doğru değildir. 421 kez olmak üzere, üç
yüz seksen dört saat elli dakika avukat görüşü yaptıklarına dair
bilgiyi sizlerle paylaşıyorum. Aynı şekilde, Selahattin
Demirtaş 3 kişilik odada tek başına
barındırılıyor, 71 kez avukatlarıyla
görüştürülmüş; yüz yedi saat kırk beş dakika eşiyle ve
kardeşiyle görüştüğünü, kapalı görüşme
yaptığını da sizlerle paylaşmak isterim.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bu bir lütuf mu?
HAYDAR ALİ YILDIZ (Devamla) Aynı
şekilde, Figen Yüksekdağın da tutuklandığı andan
itibaren, kuruma kabulü yapıldıktan sonra avukatlarıyla 54 kez,
otuz beş saat elli dakika görüş yaptığını ve
eşiyle görüştüğünü de sizlerle paylaşmak isterim.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Lütuf mu bu?
HAYDAR ALİ YILDIZ (Devamla) Aynı
şekilde, telefon görüşmelerinin de kanun hükmünde kararnamenin
belirlediği süre içerisinde yapıldığını da
sizlerle paylaşmak isterim.
Dolayısıyla, iddialarınız gerçek
dışı. Hukuki dayanağı yoktur. Kısıtlamalar,
görüşmeler tamamen yasal meri mevzuata göre yapılmaktadır.
Olağanüstü hâl dönemi yaşıyoruz 15
Temmuzdan itibaren. Ama Türkiyedeki olağanüstü hâl uygulamalarına
itiraz edenlerin önce Belçikaya, Fransaya bakmalarını tavsiye
ederim. Türkiyede olağanüstü hâl olmasına rağmen herhangi bir
olağandışılık söz konusu değil; herkes işine
gidiyor, işine gücüne bakabiliyor, Parlamento çalışıyor,
devletin bütün kurumları ayakta ve milletine hizmet ediyor. Avrupada
Belçikada ve Fransada ise sokak başlarında panzerleri,
tankları, askerî araçları görebilirsiniz. Türkiyede bu uygulamalara
itiraz edenlerin, her fırsatta uluslararası platformlarda, Avrupaya,
uluslararası sisteme Türkiyeyi şikâyet edenlerin neden acaba Avrupanın
bu antidemokratik uygulamalarına bir itirazları olmaz?
FELEKNAS UCA (Diyarbakır) Kaç kişi
tutuklandı? Kaç tane adam aldılar?
HAYDAR ALİ YILDIZ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Sayın Başkan; hep birlikte birlik olursak bu zor
zamanları birlikte aşabiliriz. Devletlerin zor zamanları olur,
müreffeh zamanları olur. Zor zamanlardan geçiyoruz. Her fırsatta
Türkiyeyi kötülemek yerine, bir kırılma noktası olan 15
Temmuzdan itibaren, hep birlikte, Türkiyenin geleceğine, Türkiyenin
büyük Türkiye olacağına, yeni Türkiye olacağına dair
inancımızı her fırsatta korumalıyız. Büyük ve
yeni Türkiyeyi, daha demokratik, daha özgür bir Türkiyeyi inanıyorum ki
bu Parlamento çıkardığı kanunlarla inşa edecek.
Bizler, medeniyetimizin bize yüklediği sorumlulukla, büyük medeniyetimizi,
onun değerlerini ve demokratik değerleri dünya
standartlarının üstünde, geleceğe taşımakla
sorumluyuz.
Bu anlayışla, hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldız.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şimdi, sayın hatip konuşmasında araştırma
önergemizdeki iddiaların kesinlikle doğru
olmadığını ifade etti. Aynı zamanda, barikat ve
hendekleri kazdıkları için, işte, cezaevlerine girdiklerine dair
iddiaları ifade etti ve bunun gibi birçok konuya ilişkin bize,
grubumuza yönelik, araştırma önergemize yönelik sataşmada
bulundu. Ondan dolayı İç Tüzük 69
BAŞKAN Sayın Demirel, vereceğim ama
bir hususu hatırlatmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
tüm gruplar için aynısını ifade ediyorum. Bakın, bir grubun
araştırma önergesine bir başka grubun Doğru. diyecek hâli
yok, birbirimizi eleştiriyoruz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Eleştirebilir.
BAŞKAN - Eleştirebilir, illaki her
söylenenin altına her grup imza atmak zorunda değil.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ama
Yalan yanlış. diyemez.
BAŞKAN Şimdi, bakın, vereceğim
dedim ben. Bir açık hatırlatmada bulunmak üzere bir iki beyanım
olacak.
Açıklama hakkını düzenleyen İç
Tüzükün 69uncu maddesi çok açık arkadaşlar: Şahsına
sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten
farklı bir görüş kendisine atfolunan Hükümet, komisyon, siyasî parti
grubu veya milletvekilleri, açıklama yapabilir ve cevap verebilir. Yani
sizin ileri sürmüş olduğunuz görüşü şu şekilde
değil de bu şekilde ileri sürdüğünüzü ifade ederse ayrı bir
şey.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Öyle
değil.
BAŞKAN - Ama ileri sürmüş olduğunuz
görüşe katılıyor, katılmıyor, bunlar sataşma
gerekçesi değil. Lütfen, istirham ediyorum, daha verimli bir
çalışma ortamı için, bu sataşma olayını çok fazla
suistimal etmeyelim diyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, tamam
BAŞKAN - Ben yine de diğer
görüşlerinize itibar ederek -Sayın Danış Beştaş
konuşacak galiba- sataşmadan söz vereceğim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, ben şunu ifade edeyim: Zaten bu tür durumlarda
İç Tüzük açıktır ama ifadelerimizi yalan yanlış
kullandığımıza dair bir ibare geçiyorsa bu bir
sataşmadır, bunun düzeltilmesi gerekir.
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tabii
ki eleştiri olacaktır, tabii ki katılmadığı
konular olacaktır, o ayrı bir şey ama sizin oradan bu kadar
açıklama yapmanız da çok doğru değil çünkü zaten İç
Tüzük açıktır.
BAŞKAN Bakın, İç Tüzükte
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) İç
Tüzük açıktır ve İç Tüzüke uygun bir şekilde, İç
Tüzük hakkımızı kullanarak biz de sataşmadan dolayı
söz hakkı talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Demirel, siz talepte
bulunabilirsiniz ama İç Tüzük 69
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Çok
nettir.
BAŞKAN -
takdir yetkisini Başkana
veriyor.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam
ama Başkan
BAŞKAN Verir. demiyor, Verebilir. diyor.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN - Bunu değerlendirme, takdir etme,
bu konuda karar verme yetkisi, mercisi burası, Başkanlık
Divanı, Başkan, yöneten Başkandır.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ama
Başkan bu konuda yorum yapabilir. demiyor Başkan.
BAŞKAN - Benim istirhamım şu: Ben
başta da vereceğim dedim ama az önceki git gelleri de dikkate
alınca verimli bir çalışma ortamı sağlansın diye
mümkün mertebe konuşurken sataşmadan kaçınalım, her konuyu
da sataşma gerekçesi yaparak kürsüye çıkmayalım diye söylüyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Aynı açıklamayı başka arkadaşlara da
yaparsınız umarım.
BAŞKAN - Ben başta da ifade ettim, size
söz vereceğim sataşmadan dolayı.
Sayın Meral Danış Beştaş,
iki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim ve
bu konuştuklarımı sadece sizin için değil, bütün gruplar
adına söylüyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ama
sadece bize uygulanıyor Başkan.
BAŞKAN - Herkes için söylüyorum ben.
Buyurun.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Haydar Ali
Yıldızın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Meclis
Başkan Vekilinin söyledikleri bütün gruplara ilişkin değil,
sadece AKP Grubuna ilişkin. Çünkü, açıkça taraf tutarak, kendi
yorumunu da katarak, neredeyse milletvekillerinin, kürsüden halkı aldatma,
yalan üzerine kurulu bir propagandayı kabul etmemiz gerektiğini ve
asılsız beyanların gerçeğini açıklamamızı
engellemeye çalışıyor. Bu kabul edilebilir bir durum değil.
BAŞKAN Diğer gruplar sizin
söylediğinizi kabul etmek zorunda mı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Sayın Başkan, yani hatip gerçekten kürsüden öyle şeyler söyledi
ki neredeyse Türkiyede herkesin Hadi cezaevine gideyim, bir dinleneyim.
diyesi gelecek. Ama bunların hiçbiri gerçekle ilişkili değil.
Biz bu önergeyi sadece eş başkanlarımız ve
milletvekillerimiz için vermedik. Şu anda Türkiyede cezaevlerinde kanayan
bir yara var ve her geçen gün artıyor. Sadece 15 Temmuzdan sonra
cezaevindeki intiharları lütfen bir araştırın, özellikle
iktidar partisi grubuna bunu öneriyorum. Cezaevleri bu kadar güzelse, güllük
gülistanlıksa insanlar niye intihar ediyor? Bunu bir araştırın.
Alo İhbar hattı var. diyorsunuz. El
insaf ya, biz milletvekilleri olarak 7 Hazirandan sonra, 1 Kasımdan önce
başlayan bir yılı aşkın bir süredir cezaevinde
görüşme yapamıyoruz. Adalet Bakanlığı, keyfî bir
şekilde bizim cezaevlerine gidişimizi engelliyor. Yani
bırakın her şeyi, bizim cezaevlerine ilişkin hiçbir soru
önergemize yanıt verilmiyor, ne sözlü ne yazılı soru
önergelerimize. Başvuru dilekçelerimize cevap verilmiyor.
Ayrıca, Halkı sokağa
çağırmadan önce düşüneceklerdi, eden bulur. lafını da
gerçekten size iade etmek istiyorum. En çok halkı sokağa
çağıran ve ölümüne sebep olan sizsiniz.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) 6-7 Ekimi unuttun
herhâlde.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) 6-7
Ekim olaylarını dilinize doladınız. 6-7 Ekim
olaylarında ölenlerin 52 tanesi HDP üyesiydi, yöneticisiydi ve araştırmayı
önleyerek bu propaganda aracınızı elinizden bırakmak
istemediniz. Bu gerçekleri halka anlatın ve şu anda,
milletvekillerimizi söylediniz, cevap veriyorum: Milletvekillerimiz neden tek
kişilik hücrede?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Sayın Demirtaşın kendi avukatı Levent Pişkin,
görüşme yaptı diye gözaltına alındı.
Daha söyleyecek o kadar çok şey var ki,
bunları maalesef zaman olmadığı için
paylaşamıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Muş Milletvekili Burcu Çelik
Özkan ve arkadaşları tarafından, cezaevlerinde süregelen ve
özellikle OHAL kararıyla ciddi boyutlara ulaşan hak ihlallerinin
kapsamlı bir şekilde araştırılması amacıyla
23/11/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisi lehinde ikinci söz Ankara Milletvekili
Şenal Sarıhana aittir.
Buyurun Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Evet, yoğun teveccühle kürsüye geldiniz efendim.
Buyursunlar.
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Sayın
Başkan, değerli kâtip üye arkadaşlarım, sevgili yazman
arkadaşlar ve değerli milletvekili arkadaşlarım;
şimdi, buraya doğru yürürken aslında çok da aklımda olmayan
bir cümleyle, bir olayla başlamayı düşündüm, o geldi
aklıma.
Bilir misiniz, adli tutuklular cezaevinden
çıkarken yani tahliye oldukları zaman, kullandıkları cam
bardaklarını ellerine alırlar ve kapıda kırarlar, bu
bir gelenektir; bir kez daha cezaevine düşmemek için bardağı bir
kez kırarlar. Şimdi zaman değişti, bilemiyorum, benim
cezaevlerinde olduğum günlerden farklı olabilir çünkü bardaklar da ya
plastik ya da kâğıt, o sebeple artık kırılamıyor,
bu yüzden de insanlar sıkça yeniden yeniden cezaevlerine girmek zorunda
kalıyorlar.
İyi bir haberle başlamalıyım
biraz önceki o gergin tartışmalardan sonra. İyi haber şu: 2
arkadaşımız, cezaevinde bulunan 2 değerli
arkadaşımız Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay
salıverildiler. (CHP ve HDP sıralarından Hayır,
hayır sesleri)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Hayır,
hayır.
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Öyle mi?
VELİ AĞBABA (Malatya) Hayır,
salıverilme olmadı. Terörle ilgili tutukladılar, başka
davadan tutuklulukları devam.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bu suçtan tahliye, öbür suçtan devam.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Başka suçtan
tutuklulukları devam ediyor.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Başka bir suçtan dolayı dosyaları olduğu için...
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Peki. O zaman,
umarım yarın bu haberi alabiliriz. (HDP sıralarından Umarız.
sesleri)
AHMET YILDIRIM (Muş) İnşallah.
VELİ AĞBABA (Malatya) Zor, zor, zor...
ŞENAL SARIHAN (Devamla) O da zor.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Bu
dosyada tahliye kararı verildi ama başka bir dosya... Demek ki
dosyaları inceleniyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Onu düzeltin
isterseniz tutanaklardan.
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Peki, düzeltiyorum o
zaman; bu doğrulanamamış bir haber oldu, düzeltiyorum o zaman.
Böyle bir yankı geldi, umarım kendisi de gelir.
Sevgili arkadaşlarım, bilirsiniz Hapishanenin
Doğuşu adlı kitabı vardır Foucaultnun. Cezaevi
konusunun en önemli uzmanlarından birisidir. Ha, zannetmeyin ki o kitapta
cezaevinin tarihçesi anlatılır; cezaevinin tarihçesi anlatılmaz,
aksine, iktidarın hangi güçleri var, hangi sopaları var, iktidar
kendisini hangi ayaklar üzerinde var eder, bu anlatılır.
Şimdi, hemen anımsatayım size, der ki
Foucault: Modern toplum yani cezaevlerini yaratan toplum kendisini
cezaevlerinde, okullarda, kışlada ve işletmede
yansıtır. der. Bu deyim, bugün herhâlde dünkünden çok daha hâkim bir
şekilde önümüzde duruyor.
Arkadaşlarım konuştular, siyasi parti
temsilcisi arkadaşlarım düşüncelerini ifade ettiler. Cezaevi,
her zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin, aynı zamanda Türkiyenin bir
sorunu olmaya devam etti. Orada kanayan bir yara vardır. Cezaevlerimizin
eski koşullarında kirlilik söz konusu idi, o kirliliğe
bağlı olarak sağlıksızlık söz konusu idi. Bunlar
önemli ölçüde bir çabayla düzeldi, artık çok kirli, çok pis
dediğimiz cezaevleri yok yani ayaklarınızın altında
farelerin dolaştığı, yiyeceklerinizin üzerine farelerin
geldiği ya da böceklerin geldiği bir cezaevi yok ama cezaevi var.
Bir kez daha söylemek isterim, Foucaultnun sözüyle
de Cezaevi bir kötülüktür. Bülbülü altın kafese koysanız, orada o vatan
der, cezaevinde de insan özgürlük der; dışarıdaki bir simidi
özler, bir simit yemeyi özler, dışarıdaki simitçinin sesini
duymayı da özler, kendi çocuklarını kucaklamayı da elbette,
kendi mesleğini ifa etmeyi de. Şimdi, ben eminim ki HDPli 10 milletvekili
arkadaşımız bu kürsülerde olmayı özlüyorlardır ve
eminim ki biraz önce adından söz ettiğim 2 yazar
arkadaşımız kendi bilgisayarının başına
oturmayı özlüyorlardır.
Biz bugün, özellikle OHALin ilanının
ardından ne yaptık sevgili arkadaşlar ya da OHAL bizim önümüze
ne getirdi, koydu? Şimdi size bir rakam vereceğim, belki
birçoğunuz biliyorsunuz: OHALden sonra, OHAL kapsamı içinde tutuklu
olan kişi sayısı bugün 36.951. 36.951 kişi OHALin
ilanından sonra tutuklandı. Tutuklama bir önlemdir, bütün hukukçu
arkadaşlarım da bilirler, sizler de bilirsiniz, aydın
insanlarsınız. Şimdi, biz neredeyse 37 bin kişiyi önlem
alarak cezaevine koyarak acaba ne yapıyoruz?
Yaptığımız şey nedir? Esas olan özgürlükler değil
midir?
Ben yine Foucaultdan bir alıntı size yapmak
istiyorum, diyor ki: Tımarhane ve hapishane iktidarların bir
sopası olmuştur. Tımarhane ve hapishane. Orta Çağda da
böyle, bugün de böyle. Bu sopaya niye ihtiyacımız var? Çünkü, biz
hâlâ demokratik bir ortamı yaratamıyoruz, demokratik
koşulları yaratamıyoruz, insanların özgürce kendilerini
ifade edebildikleri, özgürce herhangi bir alanda siyasi bir örgütlenme içinde
var olabildikleri ortamı yaratmıyoruz ve sürekli
sıkıştırarak, sürekli kelepçeleyerek, sürekli cezaevine
atarak insanların ceza yoluyla eğitilmesini sağlamaya
çalışıyoruz. Oysa, nasıl hep diyoruz ya OHAL demokrasiyle
aşılır, insanların suç oranı da onlara verdiğiniz
eğitim ve özgürlükle aşılır. Bunu ne yazık ki
yapamıyoruz.
Yine Foucaultdan bir sözü paylaşmak istiyorum,
diyor ki: İktidar bir savaştır; başka araçlarla
sürdürülen, ilan edilmemiş bir savaştır. OHAL de nedir? OHAL,
iktidarın kendi yasal olanaklarını bir kat daha
artırmasıdır, bu savaş alanındaki savaş
araçlarını biraz daha çoğaltmış olmasıdır.
Yine Foucaultdan son bir sözü söyleyeceğim
size, diyor ki: Erdem, kendimize karşı
sorumluluklarımızdır, topluma karşı değil.
AKPli arkadaşlarımın dikkatine sunuyorum: Erdem, kendimize
karşı sorumluluklarımızdır, topluma karşı
değil. Elbette topluma da karşı ama bireyin öncelikle kendi
vicdanıyla baş başa kaldığı bir süreç söz
konusudur, bu süreç çok önemlidir. Kendi yüzümüze aynada bakabildiğimiz ve
yüzümüzün kızarmadığını,
utanmadığını gördüğümüz süreç çok önemlidir.
Biraz önce, AKPli
milletvekili arkadaşım Bize örnekler sunar mısınız?
Cezaevindeki kötülüklere ilişkin somut söyleyin. dedi. İşte,
söylüyorum arkadaşlar: İnsan Hakları Derneğinin raporu. Tek
tek isimler var, kimlere işkence yapılmış cezaevinde,
kimlere kötü muamele yapılmış. Gaziantep L Tipi Cezaevinde
yaşanan hak ihlallerine ilişkin İnsan Hakları
Derneğinin raporu: Avukat arkadaşlarımızla gitmişler,
inceleme yapmışlar, Gaziantepe OHAL sebebiyle nakledilen 93
hükümlünün nasıl çıplak arandığını, bir
cezaevinden bir cezaevine taşınmalarına rağmen
hastaların nasıl dayak yediğini, bunları birinci elden
saptamışlar.
Yine başka bir rapor. Bu
rapor da Şırnak T Tipi -özel güvenlikli- Kapalı Cezaevine
ilişkin. Hastaları sayıyor; şizofreni hastası var.
Hukukçu arkadaşlarım bilirler, şizofrenlerin herhangi bir biçimde
cezai ehliyeti yoktur. Bu insanın cezaevinde
bırakılmasından umut edilen kazanç nedir?
Değerli arkadaşlar,
daha başkaları var. Çok yakında Veli arkadaşımız
cezaevini ziyaret etti ve Ali Bulaçla görüştü, basına da
yansıdı, okumuşsunuzdur. Ali Bulaç diyor ki: AKPli
arkadaşlar, çoğunuz benim yanımda yetiştiniz. Bu
tutuklamanın haklı olup olmadığını siz
bilebilirsiniz. Size sesleniyor, AKPli arkadaşlarımıza
sesleniyor. Biz birbirimizi biliriz sizin beni bildiğiniz kadar ya da
benim sizi bildiğim kadar; insanların terör örgütü üyesi olup
olmadıklarını, terör örgütü üyesi olmanın ne anlama
geldiğini hukuken de biliriz, bireysel olarak da biliriz.
Şimdi bunlar Veli
arkadaşımızın basına yansıyan raporunda da var,
biraz önce kendisiyle de konuştum, 127 yazarçizer gazeteci şu anda
cezaevinde. Yanılmıyorum değil mi rakamda?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Evet.
ŞENAL SARIHAN (Devamla)
- Kendi yazdıkları kitap kendilerine yasak arkadaşlar. Böyle bir
yasaktan söz edilebilir mi?
Şimdi, Selahattin
Demirtaş ta Edirneye götürüldü. Selahattin Demirtaşın ailesi
ya Ankaradadır ya Diyarbakırdadır, bilmiyorum nerede
olduğunu.
PERVİN BULDAN
(İstanbul) Diyarbakırda.
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Elbette
durumları da iyidir, bir yerden bir yere gidebilirler ama yüzlerce
sanık var ki annesi Vandadır, kendisi Edirnededir. O
insanların ceplerinde oraya gidip de ziyaret edebilecek paraları
yoktur ve ceza, güvenlik tedbirlerine ilişkin, ne bizim yasamız, iç
hukukumuz ne uluslararası standartlar, minimum standartlar buna izin
vermemektedir.
Hukuktan dönersek hukuksuzluğa batarız ve
bir gün biz de onun altında kalırız.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
üzerinde aleyhte olmak üzere ikinci ve son konuşmacı Giresun
Milletvekili Sabri Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi
grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
HDP grup önerisinde cezaevlerindeki hak ihlalleriyle
ilgili bir araştırma talebi vardır. Bilindiği gibi, AK
PARTİ döneminde cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin hakları,
içinde bulundukları cezaevlerinin fiziki durumları, bu konuda
tutuklulara ve hükümlülere tanınan imkânlar bir hayli iyileştirildi.
Ülkemizde işkenceye sıfır tolerans
politikası kabul edildi. Bu kapsamda, işkencenin önlenmesi, bu
yöndeki iddiaların ortadan kaldırılması, kişilere
karşı kötü muamele vakalarının yaşanmaması için
mevzuatımızda köklü değişiklikler yapılmış,
bu yönde denetim ve yargı mekanizmaları oluşturulmuştur.
Cezaların infazına yönelik mevzuat
hükümleri, tüm ceza infaz kurumlarında hükümlülerin ırk, dil, din,
mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, felsefi inanç, fikir veya düşüncesi,
siyasi görüşleri yönünden ayrım yapılmaksızın
uygulanmaktadır. Ceza infaz kurumlarında hükümlü ve tutuklular
hakkında 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
Uygulanması Hakkında Kanun başta olmak üzere, ilgili tüzük,
yönetmelik ve genelge hükümleri uygulanmaktadır.
Hükümlü ve tutukluların
kurum idaresinin kendilerine yönelik her türlü eylem ve işlemlerine
karşı şikâyet ve itiraz hakkı vardır. Bu
haklarını doğrudan kendileri kullanabileceği gibi,
yakınları eliyle veya sivil toplum örgütleri eliyle
kullanabilmektedirler. Yapılan başvurular için ilgili cumhuriyet
başsavcılıkları gerekli adli, idari işlemleri yerine
getirmektedir.
İşkence ve kötü
muamelelerin önlenmesi için ceza infaz kurumları ulusal ve
uluslararası denetime açıktır. Avrupa İşkenceyi Önleme
Komitesi, Birleşmiş Milletler Keyfî Tutuklama ile İşkence
ve Aşağılayıcı Muameleyi Önleme Komitesi gibi, gerekli
denetimleri yapan kurumlar, kuruluşlar vardır. İşte, bu
ulusal ve uluslararası denetim mekanizmaları tarafından düzenli
olarak haberli, habersiz denetimler yapılmaktadır. Son yıllarda,
insan hakları ihlallerine ilişkin iddialar yok denecek kadar bu
denetimler sayesinde azalmıştır. Varsa bir iddia, Adalet
Bakanlığı ve ilgili kurullar tarafından titizlikle takip
edilmektedir ve yasaların gereği yerine getirilmektedir.
Bütün ceza
infazlarının faaliyet ve işlemleri denetime tabidir. Bu
çerçevede, Adalet Bakanlığı müfettişleri, Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğü hâkim ve kontrolörleri tarafından
denetimler yapılmaktadır. Yine, adli denetim kapsamında, infaz
hâkimleri cezanın infazına veya kurumdaki yaşam
koşullarına ilişkin şikâyetleri incelemektedir. Sivil
toplum kuruluşlarının denetimi kapsamında da 4681
sayılı Kanuna göre ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme
kurulları vardır. Bu kurullar en az iki ayda bir kuruma giderek
denetim yapmakta, raporlarını cumhuriyet
başsavcılıklarına, Adalet Bakanlığına,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonuna sunmaktadır. Sivil toplum örgütleri denetimi kapsamında
da 6701 sayılı Yasaya göre, Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu cezaevlerini ziyaret edip denetim yapabilmektedir. Yine,
Parlamento denetimi kapsamında, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Haklarını İnceleme veya araştırma komisyonu
başkanı ve üyeleri ceza infaz kurumlarını ziyaret ederek
gerekli araştırma ve denetimleri yapabilmektedir.
Sonuç olarak AK PARTİ
hükûmetleri döneminde, gerek hukuki olarak gerek fiziki olarak hem
cezaevlerinde hem tutukevlerinde tutuklu ve hükümlülerin durumları eskiye
oranla çok daha iyileştirilmiştir. Hak ihlali iddiası varsa
mevcut kurum ve kurallar eliyle bunlar denetlenmektedir.
Elbette, tutuklu ve
hükümlülerin hakları vardır ama sonuçta cezaevinde ceza infaz
edilmektedir. Bu hükümlülük hâli hiçbir mahkûma krallar gibi yaşama
hakkı vermez. Özellikle, terör örgütlerinin cezaevlerini de eğitim
üssü gibi bir kullanma talebi asla kabul edilemez. Özellikle, 15 Temmuz
sürecinden sonra hangi terör örgütü olursa olsun -FETÖ, PKK, DAEŞ gibi-
her türlü teröre ve teröriste destek veren unsurlara karşı Hükûmet
olarak, devlet olarak, millet olarak, tüm siyasi partiler olarak mücadelemiz
kararlılıkla sürecektir.
Tabii, gündemimiz çok
yoğun. Bu konuyla ilgili söylenebilecek çok şey var ancak Milli
Eğitim Bakanlığı Teşkilat Kanunu ve diğer
kanunlara ilişkin bir düzenlemeyle ilgili Meclisin çok zamanını
almak istemiyoruz. O yüzden -milletimiz Meclisten hizmet bekliyor- sözlerimi
burada noktalıyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, yerimden söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Demirel.
Sisteme girmişsiniz, bir
dakika süre veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin yüzlerce
örnek verilebileceğine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bazı ifadeler
kullanıldı burada cezaevlerinin durumuna ilişkin. Onlarca,
yüzlerce hak ihlali; onlarca, yüzlerce örnek verebiliriz buradan. Yani, şu
anda, şunu ifade etti hatip konuşurken
Galiba, yeni çıkan
KHKlara hiç bakmıyor. Kanun hükmünde kararnamelerle cezaevi izleme
kurullarının tamamı feshedilmiş durumda şu anda. O
yüzden, cezaevlerinden gelen bilgilerin hiçbir şekilde dikkate
alınmadığı bize iletilen konular. Burada onlarca, yüzlerce
ifade edeceğimiz örnek var, örnekler söylendi. Mesela, Van F Tipi
Cezaevinde kalan verem hastası Resul Özbey tek kişilik tecrit hâlinde
kalıyor ve işkence görüyor. Yani, birçok yerde, birçok cezaevinde
işkenceler söz konusu. Daha bugün, Edirne F Tipi Cezaevinden 52
kişinin sürgün edildiği bilgisi geldi, kendilerinin hiç haberi
olmadan sürgün edildiler. Yani, bu sürgünler, başka yerlere gönderilmeler
üzerinden söylendi. Bir tek örnekle bitireceğim. Hakkâriden Edirneye
deriz her zaman. Abdullah Zeydan Vekilimiz Hakkârilidir ve ailesi Hakkâride
kalıyor. Şu anda, kendisi Edirne F tipinde tek kişilik tecritte
tutuluyor. Bu bile aslında, cezaevlerinin durumunun ne olduğunu
ortaya koyuyor. Şu anda milletvekillerimizin, belediye eş
başkanlarımızın cezaevlerindeki durumu tam bir tecrittir ve
bu tecridin ortadan kaldırılması için de belli bir komisyonun
kurulması, bunların tek tek araştırılması
gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Demirel.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Muş Milletvekili Burcu Çelik
Özkan ve arkadaşları tarafından, cezaevlerinde süregelen ve
özellikle OHAL kararıyla ciddi boyutlara ulaşan hak ihlallerinin
kapsamlı bir şekilde araştırılması amacıyla
23/11/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Evet, Halkların Demokratik
Partisi grup önerisini oylamaya geçmeden önce bir yoklama talebi vardır.
Önce bu işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Özel, Sayın Ağbaba, Sayın
Bektaşoğlu, Sayın Gürer, Sayın Erkek, Sayın
Demirtaş, Sayın Gökdağ, Sayın İrgil, Sayın
Yeşil, Sayın Balbay, Sayın Zeybek, Sayın Çamak, Sayın
Engin, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Kayan, Sayın
Sarıbal, Sayın Tur Yıldız Biçer, Sayın Yarkadaş,
Sayın Tanal, Sayın Gündoğdu.
Evet, yoklama işlemi için üç dakika süre
veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
Pusula veren sayın milletvekilleri salondan
ayrılmasınlar, ihtiyaç hasıl olabilir.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın Harun Karaca? Burada.
Sayın Beşir Atalay? Burada.
Sayın Serkan Bayram, Erzincan? Yok.
Sayın Halis Dalkılıç? Yok.
Sayın Nureddin Nebati? Burada.
Sayın Bennur Karaburun? Burada.
Sayın Orhan Miroğlu? Burada.
Sayın Fatma Benli? Burada.
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Muş Milletvekili Burcu Çelik
Özkan ve arkadaşları tarafından, cezaevlerinde süregelen ve
özellikle OHAL kararıyla ciddi boyutlara ulaşan hak ihlallerinin
kapsamlı bir şekilde araştırılması amacıyla
23/11/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup,
işleme alıp oylarınıza sunacağım:
3.- CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve arkadaşları tarafından, madenlerde
gerçekleşen iş kazalarının
araştırılması amacıyla 23/11/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Danışma Kurulunun 23/11/2016 Çarşamba
günü (Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
Ankara
Milletvekili
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve
arkadaşları tarafından, madenlerde gerçekleşen iş
kazalarının araştırılması amacıyla
23/11/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin (935 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 23/11/2016 Çarşamba
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde ilk söz, Malatya Milletvekili Veli Ağbabaya aittir.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bize göre bir ülkenin
gelişmişliği, kişi başına düşen millî
geliriyle, yapılan yoluyla, köprüsüyle, alışveriş merkezi
sayısıyla ölçülemez. Bir ülkenin gelişmişliği,
AVMleri, köprüleri yapan insanların nasıl öldüğüyle ölçülür.
Bir zamanlar girdik diye gündüz vakti havai
fişek patlattığınız, şimdi üç öğün kavga
ettiğiniz Avrupa Birliğinde ve bütün medeni ülkelerde,
gelişmiş ülkelerde, elektrik arızasına deniz bisikletiyle
gidilmez, buzlu gölün ortasında işçiler donarak ölmez, 20 milyonluk
metropolün ortasında işçiler çadırda yanarak ölemezler.
Bakın, değerli milletvekilleri, bu,
geçtiğimiz yıllara ait bir resim. Burada, İstanbulun
göbeğinde, Avrupanın en büyük kentinde işçilerin nasıl
öldüğünü gösteriyor.
Yine, gelişmiş ülkelerde madenlerde
insanlar ölmez, göçük altında insanlar unutulmaz. Elbistandaki göçükte
hâlâ çıkarılmayı bekleyen, annelerine sarılmayı
bekleyen evlatlar yatmakta.
Değerli arkadaşlar, hâlâ göçük
altındaki insanlar unutuldu maalesef, bulunamadı.
Yine, belki bölgenin metrekaresi en pahalı
rezidans inşaatında insanlar düşerek ölmezler. Maalesef, sizin
döneminizde, Türkiye ucuz ölümler ülkesi hâline geldi. Bu ülkede, 15 milyonluk
İstanbulun göbeğinde, insanlar balık istifi
yatırıldıkları naylon çadırda ölüyorlar.
Değerli arkadaşlar, şehrin tam
ortasında -inanılacak gibi değil, hatırlar
mısınız bilmiyorum, AKP Grubuna göstermek istiyorum- şehrin
tam göbeğinde, selde, minibüste insanlar, kadın işçiler
boğularak ölüyorlar.
Yine, bakın, değerli arkadaşlar, 13
yaşında bir çocuk, temizlik yapsın diye
alındığı fabrikada, pres makinasına kafası
sıkışarak ölüyor.
Değerli arkadaşlar, Tuzladaki tersanede
filika testi kum torbası yerine işçilerle yapılıyor ve
işçiler ölüyor. İnanılacak gibi değil.
Yine, değerli arkadaşlar, dünyanın
hiçbir ülkesinde insanlar böyle ölmüyor. Erzurumda buzda
boğulanların, üst geçitten geçerken damperli kamyon çarpanların,
baraj kapağı açılınca boğulanların, asansör
boşluğuna düşenlerin, feribota binerken düşen
insanların öldüğü ülkedir Türkiye. Kimi 20 yaşına gelmeden
merdiven altında ölür, kimi kot taşlarken, kimi traktör
kazasında kurbanlık gibi taşınırken ölür bu ülkede.
Sizler, iktidar buna kaza der, biz ise cinayet diyoruz; siz buna
fıtrat dersiniz, biz ise ihmal diyoruz.
Değerli arkadaşlar, ne derseniz deyin, bu
ülkede her şey pahalıdır ama ölümler çok ucuzdur. Ermeneki
hatırlayın, ayakkabısı yırtık Recep amcayı
hatırlayın, Oğlum yüzme bilmezdi. diyen madenci annesini
hatırlayın, Somayı hatırlayın; hani, madenci
yakınlarını tekme tokat dövdüğünüz Somayı
hatırlayın, 301 madenciyi, onların ailesini,
çocuklarını hatırlayın. Yine, Karadonu
hatırlayın değerli arkadaşlar; hani, Başbakanın
çıkıp Kader. dediği, bir bakanın da Ne güzel öldüler.
dediği maden kazasını hatırlayın.
Bu saydığım cinayetlerin hiçbirinde,
değerli milletvekilleri, hiçbir yetkili ceza almadı. İş
cinayetlerinde, iş ölümlerinde tam bir cezasızlık var. Bu
anlattığım cinayetler, dünyanın herhangi bir ülkesinde olsa
yer yerinden oynar, bir tane sorumlu istifa eder. Bakın, Letonyada,
alışveriş merkezinde kaza nedeniyle 54 kişi öldü,
Başbakanı istifa etti; Güney Korede feribot kazasında 187
kişi öldü, Başbakan istifa etti. Bizim ülkemizde böyle bir şey
olabilir mi? Olamaz. Bizim ülkemizde bekçiyi bile görevden alamıyorlar
değerli arkadaşlar. İşte demokrasinin gelişmişliği,
insan haklarının gelişmişliği, medeniyetin ölçüsü de
tam budur. Eğer hesap veremiyorsanız, hesap sorulmuyorsa bu
cinayetlerden -kimse kusura bakmasın- kimse bu ülkenin
geliştiğini iddia edemez.
Bakın, en son Şirvanda, Siirtte 16
işçi, 16 maden emekçisi göçüğün altında kaldı. 16
ocağa ateş düştü değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, olayı duyar duymaz Zonguldak Milletvekilimiz Ünal
Demirtaş, Sinop Milletvekilimiz Barış Karadenizle birlikte
Siirte gittik. Orada Siirt Valisiyle görüştük, şirket yetkilileriyle
görüştük, işçilerle görüştük, oradaki işçi aileleriyle
görüştük. Orada edindiğimiz izlenimi kamuoyuyla paylaştık;
yine ihmaller zinciri, yine kâr hırsı, yine denetlenmeyen maden
ocakları ve her zamanki gibi ölen gariban insanlar. Biz gittiğimizde
bakanlar gelmemişti, biz gittiğimizde bakanlar
ulaşamamıştı. CHP Grubunun, bizim özel
uçağımız yok. Biz tarifeli uçakla gittik, Siirt İl
Başkanımız Nevaf Bilek aldı bizi, maden sahasına
gittik. Bakanlar bizden birkaç gün sonra geldi. Değerli arkadaşlar,
bakanın açıklamasını dikkatinize sunuyorum. Biz gittikten
sonra giden bakan diyor ki: İhmal görmedim. Eğer o bakan orada
ihmal görmediyse biz de o bakanda vicdan görmedik. (CHP sıralarından
alkışlar) O madenlerdeki ihmalleri kör olsanız görürsünüz.
Maalesef, o bakanın vicdanı kör, kendi kör değerli
arkadaşlar, vicdanı maalesef kurumuş.
Bakın, gözle görülüyor. Biz tepeye kadar
çıktık arkadaşlarımızla birlikte, ihmalin nasıl
olduğu gözle görülüyor. Orada yapılan ihmali, kusuru görmemek, hatta
hatta işçiyi suçlamak başlı başına bir
vicdansızlıktır arkadaşlar.
Bakın değerli arkadaşlar, AKP
iktidara geldiğinden beri 18 binden fazla insan iş cinayetlerinden
öldü, 18 bin insan, 18 bin hayat. 18 bin ailenin ocağına ateş
düştü. 18 bin aile ne demek biliyor musunuz arkadaşlar, 18 bin
kişi ne demek biliyor musunuz? Benim ilime bağlı Hekimhan
ilçesinin nüfusundan daha fazla bir nüfus demek, Sivasa bağlı
Kangaldan daha fazla nüfus demek, Ankara Balâdan daha fazla nüfus demek. 18
bin insan iktidara geldiğinizden beri iş cinayetlerine kurban
gitmiş. Bir cinayetin bir karşılığı var ama
maalesef, AKPden bu cinayetlerin karşılığını
sorabilmiş değiliz. Tam 73.500 kişi iş göremez hâle
gelmiş, saat başına 80 iş kazası oluyor, yılda
706 bin işçi iş kazası gerçeğiyle yüz yüze geliyor.
Son beş yılda madenlerde 697 kişi
hayatını kaybetti. Değerli milletvekilleri, sadece bu yıl
ölen işçilerin sayısı tam 1.600. Bakın, tam 1.600 kişi
iş kazasında iş cinayetlerine kurban gitmiş, bununla
övünebilirsiniz! Türkiye, demokrasi liginde, basın özgürlüğünde son
sıralarda ama maalesef, iş cinayetlerinde Avrupa 1incisi, dünya
3üncüsü değerli arkadaşlar. Bu utancı gidermek herkesin görevi,
en başta on dört yıldan beri ülkeye hükûmet eden iktidarın
görevi. Ama, maalesef bu konuda çaba harcanıyor mu? Çaba harcanmıyor.
Değerli arkadaşlar, her işçi
öldüğünde ilk söz fıtrat deniyor ama bu fıtrat nedense sadece
Türkiyedeki işçilerin yanına geliyor. Değerli arkadaşlar,
fıtrat Almanyada kömür ocağında çalışan işçiye
gelmiyor, İsviçreye uğramıyor, başka ülkelerdeki
insanların evlerine fıtrat uğramıyor, bir tek Anadolunun
yoksul garibanlarının evinin kapısını çalıyor. Bu
fıtrat sadece bizim Türkiyeye özgü mü? Bu fıtrat sadece yoksul
Anadolu işçilerine mi özgü değerli arkadaşlar?
Bakın, Şirvanda cinayetin nedeni,
diğer cinayetlerde olduğu gibi özelleştirme, kâr hırsı
ve taşeron sistemidir. Taşeron demek ölüm demektir, çok iş ama
az maaşla çalışmaktır, sendikasızlıktır,
güvencesizliktir. Türkiyede iş cinayetlerinin yüzde 90ı
taşerondur. Şirvandaki bu cinayetlerde ihmal vardır.
Değerli arkadaşlar, 25 Temmuzda heyelan
oluyor, maden kapatılıyor, daha önce bir ölüm var yine, ama maalesef
tedbir alınmıyor, çalışmaya devam ediliyor. Tam bir hafta
boyunca Şirvana aşırı yağmur yağıyor,
tedbir alınmıyor, perşembe akşamı sekiz buçukta göz
göre göre felaket geliyor ve 16 işçi göz göre göre katlediliyor.
Değerli arkadaşlar, ihmal yok, ihmaller silsilesi var,
bağıra bağıra gelen bir cinayet var, doğru düzgün
denetlemeyen bir hükûmet var. İhmalin olduğu yerde iş
kazası olur diyorum değerli arkadaşlar.
Yine, bugün bir şeyi
paylaşarak sözlerime son vermek istiyorum: Üç yıl önce Zonguldakta 1
maden işçisi kurtulmuştu, adı Mustafaydı. Üç yıl önce
Kozluda madende 8 işçi öldü. O gün buz gibi soğukta Babam nerede?
diye ağlayan bir Doğukan vardı. Doğukan babasını
görünce sevindi, mutlu oldu. Bugün o çocuk babasını toprağa
verdi, bu sefer babasını madenden çıkaramadı değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA
(Devamla) - Doğukanın vicdanıyla Doğukana gelen
fıtratın düşünülmesini, mutlaka bu konuyla ilgili bir iş
kazası komisyonu kurulmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Ağbaba.
Sayın Bostancı, yerinizde bir dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Ağbaba elbette muhalefetin
temsilcisi olarak eleştirecek, biz de gereken cevabı vereceğiz,
bunda şüphe yok.
İki hususun altını çizmem gerekiyor:
Birincisi, kazanın ardından, yurt dışından gelir
gelmez Enerji Bakanı doğrudan oraya gitti, peşinden
Sağlık Bakanı gitti, peşinden de Sayın
Müezzinoğlu gitti. 3 Bakan gitti, orada her türlü çalışmayı
incelediler, baktılar, takip ettiler.
Biraz önce bir bakana atıf yaparak
alıntıladığı söz üzerinden yapılan çarpıtma
bir haksızlıktır. Sayın Sağlık
Bakanının sözüne atıf yapılıyor. Sayın
Ağbaba da o cümlenin tamamını muhakkak duymuştur Ben ihmal
görmedim ama
diye devam ediyor,
buna ben karar veremem. diyor. İnceleme
yapılacak, sonuçta karar verilecek. Böyle yapılan bir ifadeyi Ben ihmal
görmedim. diye haksız bir eleştiriye tabi tutmak açık bir
çarpıtmadır ve ayıptır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel, size de sistemi açıyorum.
Buyurun Sayın Özel.
22.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Sağlık Bakanı Recep Akdağın Siirt Şirvandaki
maden kazasıyla ilgili açıklamalarına ve Bakanlar Kurulundan bir
heyetin olay duyulur duyulmaz kaza yerine gitmemiş olmasının
önemli bir eksiklik olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Öncelikle şunu söylemek gerekir: Elli
yıldır Fransada, otuz beş yıldır Almanyada maden
kazalarında işçi ölmüyorsa Sağlık Bakanı sadece bu
bilgiden hareketle Arkadaşlar ihmal olmasa ölüm olur mu? dese herkesin
aklına ve vicdanına saygılı bir şey söylemiş
olurdu. Bu fıtrat dediğimiz meselenin Alman, Türk diye
madenciyi ayırmamasının sebebi fıtratın kendisinin
mesleğe özgü değil, yaşanılan ülkeye özgü olmasından
kaynaklanıyor. Enerji Bakanının günler sonra oraya gitmiş
olması, olay duyulur duyulmaz oraya Bakanlar Kurulundan bir heyetin
gitmemiş olması önemli bir eksikliktir. 6 tane tutuklamanın
olduğunu, gözaltı ve tutuklamanın olduğunu bile bile orada
ihmal görmemek kamuoyunda bir algıyı yerleştirmekten başka
bir şey değildir. Oraya bu Hükûmetin temsilcilerinin gidiyor
olması, o redevans sistemini, o üretim baskısını, devlet
işletiyor olsa -o kadar yağışa rağmen- girilmeyecek
olan o madene işçileri girmeye zorlayan bu vahşi sistemi
yerleştiren ve savunanların oraya yaptıkları ziyaret ne
kadar anlamlıdır, ne kadar vicdanidir; o da ayrı bir
tartışma konusu.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve arkadaşları tarafından, madenlerde
gerçekleşen iş kazalarının
araştırılması amacıyla 23/11/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin aleyhinde ilk söz Manisa
Milletvekili Erkan Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Siirtin Şirvan ilçesi Maden köyünde bulunan
bakır madeninde meydana gelen kazanın
araştırılması için Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
verilen grup önerisi üzerine söz aldım. İç Tüzük gereği her ne
kadar aleyhe olsa da lehe konuşup olumlu oy vereceğimizi de
baştan ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta
cuma günü gerçekleşen elim maden kazasında 16 işçimiz toprak
altında kaldı ve şu ana kadar da 6 işçimizin cansız
bedenine ulaşılmış bulunuluyor. 10 işçiyi arama
çalışmaları da devam ediyor. Hayatını kaybeden bu
işçi kardeşlerimize Allahtan rahmet, ailelerine,
yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı
diliyorum ve göçük altında kalan işçilerimizin de bir an evvel
kurtarılmasını bekliyorum. Ve bu elim hadiseden iki hafta önce
de aynı maden sahasında meydana gelen bir kazada 1 işçi daha
hayatını kaybetmişti. Görüldüğü gibi, kazalardan ders
alınmamış, ihmaller devam etmiş, bu maden sahası da 6
işçimize daha mezar olmuştur. Efendim, Enerji Bakanı gitmiş
de Ben ihmal görmedim ama... demiş. 13 Mayıs 2014 tarihindeki Soma
maden kazasında da zamanın Enerji Bakanı benzer laflar
demişti, kazadan evvel ziyaret ettiği maden ocağında da
maden şirketini öve öve bitirememişti ama 301 kişi
hayatını kaybetti. Yine, aynı şekilde, Bakan Ben ihmal
görmedim ama... diyor. İhmal görmemişsiniz ama 6 işçi de
hayatını kaybetmiş. Daha peşin peşin cümlenin
başında hükmü veriyor, amayı sonra anlatıyor;
amayı önce anlatacaksın, hükmü sonra vereceksin. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) Hadiselere bakışın ve
zihniyetin çarpıklığının göstergesinden başka bir
şey değil bu. Yani, Mehmet Akif Ersoyun söylediği gibi, yani bu
madencilikteki yaşadığımız bin kıssa bir hisse
vermedi mi arkadaşlar? 13 Mayıs 2014ün üzerinden -eğer bu
tarihi milat alacak olursak, hep öyle söylenildi- iki buçuk yıl zaman
geçmiş, bir arpa boyu yol gidilememiş durumda. Şimdi, iş
kazalarında dünyada 3üncü, Avrupada 1inci... On dört yılda 18 bin
işçi bu iş kazası dediğimiz kazalarda hayatını
kaybediyor ve 73 bin işçi de iş göremez hâle geliyor. Bu, on dört
yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının
bilançosudur.
Bu konuşmaya hazırlık yaparken
çeşitli kurumlardan Acaba bu meydana gelen iş kazalarındaki
durum nedir? Kaç kaza meydana gelmiş madenlerde, ne olmuş?
araştırmaya çalıştık ama maalesef
sağlıklı bir bilgiye ulaşamadık, hâlbuki bunları
defalarca konuşmamıza rağmen. Şu hükme vardık ki: Ya
bu rakamlar, bilgiler saklanıyor veya hâlâ bunun bir çalışması
derli toplu bir şekilde yapılamıyor.
Şimdi, Sosyal Güvenlik Kurumu kaynaklarına
baktığımızda, iş kazası geçiren sigortalı
sayıları 2011de 10.558, 2012de 9.960, 2013te 14 bin -ciddi bir
artış var, azalış söz konusu değil- 2014te 13 bin,
2015te kısmi bir azalma görmekle birlikte bu iş
kazalarının devam ettiğini görüyoruz. Ve bu maden
ocaklarında meydana gelen maden kazalarının çoğunun
redevanslı ve hizmet alımı şeklinde özel sektörün
işlettiği maden ocaklarında meydana gelmesi dikkat çekici bir
husus.
İkinci dikkat çekici husus da bu maden
şirketlerinin siyasi ilişkileri. Benzeri durumlar bundan evvelki
maden kazalarında da ortaya çıkmıştı.
Anlaşılan odur ki ne maden şirketlerine ne de ilgili kurumlara,
bakanlıklara ve Hükûmete hiçbir ders çıkmamış ve madencilik
kurumlarındaki deneyimler, birikimler âdeta yok edilmiş, maden
işletmeciliği de yetersiz, donanımsız ve deneyimsiz
kişi ve kuruluşlara bırakılmış,
taşeronlaşma, dayıbaşılık, redevans gibi
uygulamalarla ve bu sistemi tetikleyen aşırı üretim ve kazanç
hırsıyla beraber denetimler de yapılmayınca âdeta bu
kazalar fıtrat hâline dönüştürülmüş. Demek ki bunları
yapanların, bunları görmezlikten gelenlerin fıtratında bir
sıkıntı var, kazalarda değil; bunlara gerekli tedbirleri,
önlemleri almayanların fıtratında sıkıntı var.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar,
denetimlerin yetersizliği artık Türkiye Büyük Millet Meclisinde
araştırma komisyonunda, ilgili komisyonlarda, Genel Kurulda yüzlerce
defa dile getirildi. Sorumlu bakanlar bunların çoğunun
cevabını veremedi; cevap vermedi demiyorum, veremedi,
hesabını da maalesef veremedi hatalarının. Denetimleri
etkisiz hâle getiren unsurlar, aradan geçen bunca zamana rağmen
giderilebilmiş değil. 2014 yılının Aralık
ayında bir Soma Araştırma Raporu düzenlendi komisyon
tarafından. Hepimiz, hep birlikte, bütün parti gruplarından
arkadaşlarımız çok değerli, önemli katkılar verdik.
Şimdi, o rapora tekrar bir göz
attığımızda inanın -tekrar ediyorum- bir arpa boyu yol
alınamadığını ve hiçbir tedbir ve düzenleme
yapılmadığını da maalesef görüyoruz. Bu kadar 1.300
sayfayı bulan raporda çok değerli öneriler var. Bunu, iktidar ve
muhalefet grupları olarak birlikte yapmıştık ama o rapor,
Genel Kurulun gündemine dahi getirilmedi. Bu konuda önerilerimiz, tekliflerimiz
de oldu, kesinlikle bunu tekrar gündeme getirmekte fayda var. Bu raporda gerek
muhalefet şerhlerinde gerekse raporun kendinde önemli öneriler vardı,
teklifler vardı; bir kısmını süremin yettiğince
tekrarlamak istiyorum:
Hükûmet, hâlihazırda uyguladığı
madencilik politikasının insani ve ahlaki
olmadığını artık görmeli, siyasi çıkar ve rant yaklaşımlarından
elini ayağını çekmelidir. Madencilik sektöründeki risk analizi
tam olarak gerçekleştirilerek, alınması gereken tedbirler için
kurumsal bir yapı oluşturacak şekilde iş sağlığı,
işçi güvenliği, işçi sağlığı ve buna
ilişkin yönetim sisteminin oluşturulması gerekmektedir ve bunun
için de ilk adım olarak madencilik bakanlığı kurulması
düşünülmelidir. dedik Komisyon olarak ve Madencilikte
taşeronlaşma ve redevans uygulamalarına son verilmelidir.
Denetim yapan kurumlar arasında etkin bir koordinasyonun
sağlanması için yeni bir kurumsal yapı
oluşturulmalıdır. Her madenin kendine özgü jeolojik, mineralojik
özelliklerinin olması, işletme yöntemlerinin farklı olması,
bu madenlerin denetim faaliyetlerinin yapılmasında da
uzmanlaşmaya gidilmesi yani denetimde uzmanlaşma. dedik. Üretim
sürecinde kullanılan ekipmanlar, kişisel koruyucular, iş
sağlığı ve güvenliği standart ve mevzuatına uygun
üretilmelidir. dedik ve bilinçsizce ve teknolojiden uzak yapılan maden
işletmeciliği, maden ocaklarındaki gerekli yatırımların
yapılmasından kaçınılmaması gerektiğini ifade
ettik ve hızlı ve yüksek kazanç güdüsünden
uzaklaşılması gerektiğini ve daha pek çok önerileri
getirdik.
Bu düşüncelerle bu araştırma
önergesinin kabulünü diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Akçay.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde ikinci
söz Siirt Milletvekili Kadri Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
17 Kasım 2016 tarihinde vekili olduğum
Siirtin Şirvan ilçesine bağlı Maden köyünde meydana gelen
faciayla ilgili olarak, içinde hem jeolog hem mimar hem de mühendislerin
bulunduğu teknik ve ilmî bir komisyonla birlikte olayı yerinde
inceledik, bir ön rapor hazırladık. O ön raporun özetinin özetini
sizinle paylaşmak istiyorum.
Evvela, maden işletme alanının ilk
kurulması aşamasında dikkate alınması gereken deprem,
yağmur, ışıklandırma ve benzeri durumlar hiç dikkate
alınmamış, bunlar raporize edilmemiştir, âdeta orada
çalışmak zorunda olanlara Ya madende çalışacaksın ya
ekmeksiz kalacaksın. denilmiştir. Madende çalışan
işçilerle ve taziyelerine gittiğimiz ailelerle
yaptığımız görüşme ve sohbet neticesinde bu heyelandan
önce yaklaşık 80 santimetre büyüklüğünde çatlakların
oluştuğu, bunun yetkililere bildirilmesine rağmen önlem alınmadığı
ve o çatlaklıkların yerlerinin çamur ve toprakla örtüldüğü, sıvandığı
ifade veya iddia edilmektedir; tabii ki araştırmanız gerekiyor.
Yine, bu kişilerin ifadesine göre göçüğün
meydana geldiği gün normalin çok çok üstünde patlayıcı
patlatılmış ve bu göçüğün meydana gelmesinde bunun da
etkisi büyük oranda kendini göstermiştir. Yine görüşme
yaptığımız mağdur aile reislerinden birisiyle sohbet
ederken aniden o kişinin orada bulunan sivil giyimli birisiyle itişip
kakıştığını gördük, araya girdik, sebebini sorduk
ve şöyle dedi: Bu olay meydana geldiğinden beri kiminle bir iki
kelam edersek hemen bu sivil giyimliler gelip yanlarında
taşıdıkları cihazlarla sesimizi kaydediyorlar, etki
altında bırakıyorlar.
Temmuz ayında da bu yıl bir göçük
yaşanmış ama Allaha şükür can kaybı
olmamış, temmuz ayında da bir göçük yaşanmasına
rağmen, hiçbir tedbir, hiçbir önlem alınmamıştır.
Eğer bir önlem alınsaydı belki de bugün bu 16 işçi
kardeşimiz aramızda olacaktı.
Kurtarma
çalışmalarını orada gönüllü işçiler ve aile fertleri
yürütüyorlar. Orada âdeta devlet yok, AFAD yok, Hükûmet yok ve oradaki
işletme yetkilileri yok hükmündedir. Üstelik onlardan imza
alınmış Size bir şey olursa bunun sorumlusu yine
sizsiniz. diye çünkü bu aynı şirket yetkilileri beş yıl
önce Elbistanda da 9 işçi kardeşimizin göçük altında
kaldığı bir faciaya yol açmış ve hesabı
sorulmamıştır. Elbistandaki bu katliamın benzeri
çağdaş dünyanın başka bir yerinde meydana gelseydi o
şirketin bütün yetkileri ellerinden alınmış olacaktı
ve bütün mukaveleleri iptal edilecekti. Ama bizim şirket, üstüne gitmek
yerine, kendisine başka maden alanları açılarak peşkeş
çekilmiştir çünkü bu ve benzeri şirketler ihmal ve
sorumluluklarının birileri tarafından fıtrata
bağlanmasını çok iyi biliyorlar. Çünkü bu ve benzeri
şirketler, gözaltına alınan Siirt Belediye Başkanı
Sayın Tuncer Bakırhan gözaltındayken belediyecilikle ilgili
hiçbir soruya muhatap olmamasına rağmen yerine kayyum atandı ama
bu şirketin kendi yetkilileri şirketlerine kayyum
atanmayacağından emin oldukları için üstelik şu
pervasızlığı da göstermişler, demişlerdir ki orada
gönüllü çalışanlara: Kazdığınız
toprağı madenin üzerine atmayın, birkaç gün sonra bu madeni
oradan çıkarırken zorlanmayalım. Yani birkaç gün sonra tekrar o
madeni işletmeye garantili bir gözle bakıyorlar.
Şunu da ifade etmekte
yarar görüyorum: Bakın, dinî terminoloji kullanılırken çok
dikkat etmek lazım. Fıtrat deniliyor, kimse kimseye fıtrat
dersini vermeye kalkışmasın. Eğer fıtrat üzerinde bir
şeyler yazmak icap ederse 10 tane tez rahatlıkla yazılabilir ve
yazabiliriz. Fıtrat, yaradılış demektir, Allahın
insanı hak, özgürlük ve eşitlik üzerinde yaratması demektir.
Yani her insan, her birey dini, rengi, inancı, dili ne olursa olsun özgür
doğuyor, hür doğuyor ve eşit doğuyor. Peygamber Efendimiz
bunu
(X) diyor. İnsan fıtrat
üzerine yani bu hak ve hukuk, adalet ve eşitlik üzerine
yaratılıyor. diyor. Dolayısıyla, bugünkü özgürlük ve
eşitlik hakları Allah tarafından fıtrat olarak
verilmiş yoksa fıtrat, protest halkı, mazlum halkı kendi
hatalarına karşı direnmemelerini sağlamak için bir uyutma
ve bir çarpıtma terminolojisi içerisinde yer alan bir terim değildir.
Yani fıtrat, doğuştan her insanın sırf insan olarak
sahip olduğu hak ve hürriyetlerdir, özgürlüklerdir. Bunları
sağlamak yerine bu terimi çarpıtarak ve halkın uyutulmasına
çalışılarak bir yere varılamaz ve yine kader ve tevekkül
deniliyor. Bakın, tevekkül denilince akla Hazreti Peygamber geliyor.
Kendisi savaşlara giderken hem miğferini takıyordu hem de
zırhını giyiyordu bir peygamber olmasına rağmen, ondan
sonra neticeyi Allaha bırakıyor ve havale ediyordu, ondan sonra
tevekkül ediyordu. Ve kader diyoruz. Kaderin Kur'andaki
karşılığı ölçüdür, tedbirdir, miktardır,
dengedir. Onun için,
(x)
deniliyor; her şey Allahın yanında bir ölçü, bir denge, bir
miktar, bir teraziyle belirlenmiştir. Eğer o göçüğün meydana
geldiği sahada bu kader uygulansaydı, raporlar tutulsaydı,
ölçümler yapılsaydı, buranın maden çıkarmaya, dinamit
patlatmaya müsait olup olmadığı araştırılsaydı
ve ona göre bir karara varılsaydı amenna derdik. Ama Muaviye ve Emeviler
kaderi de, fıtratı da kendi iktidarları ve
saraylarının devam etmesi için kullandılar. Bizzat Muaviye diyor
ki -bunu Muhammed Ammara söylüyor-: Siz benim servetime karşı
çıkmayın, sarayıma ve iktidarıma karşı
çıkmayın. Karşı çıksanız da bir şey
değiştiremezsiniz çünkü bu Yeşil Sarayı, el-Kasrül-Ahdarı
bana kader vermiş, fıtrat vermiş. Oysa, o sarayı ona ne
kader vermiş ne fıtrat vermiş. O sarayı ve o hâkimiyeti
tamamen Emeviler bir zülüm, bir haksızlık ve anti Hüseynizm bir çerçevede
ele geçirmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADRİ YILDIRIM (Devamla) - Söylediklerimin
dikkate alınmasını umuyorum ve hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldırım.
Sayın Tanal, buyurun, 60a göre açtım.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, 22/11/2016 tarihli kararnameyle ihraç edilen Esat Kalkan ile
Afganistanda şehit olan Astsubay Esat Kalkanın aynı
şahıs olup olmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
İç Tüzük 60a göre çok kısa bir sözüm
olacak. Sayın Bakanlık temsilcileri de yanılmıyorsam
burada, şu anda Bakan da burada.
Sosyal medyaya düşen bir haber var, Dünkü
kanun hükmünde kararnameyle, ağustos ayında Afganistanda şehit
olan Astsubay Esat Kalkan ihraç edildi. deniliyor. Nedir? Gerçekten bu dünkü
kararnameyle ihraç edilen Esat Kalkan ile Afganistanda şehit olan
Astsubay Esat Kalkan aynı şahıs mıdır? Eğer
aynı şahıs değilse gerçekten kuyumcu titizliğiyle
demek ki bu ihraç işlemleri yapılmıyor.
Bakanlığın bu konuda hassasiyet göstermesini istirham ediyorum.
Selam ve saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve arkadaşları tarafından, madenlerde
gerçekleşen iş kazalarının
araştırılması amacıyla 23/11/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun.
Buyurun Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHP grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Siirt ili Şirvan ilçesi Maden köyünde özel bir
bakır madeni ocağında 17 Kasım gece 21.07de meydana gelen
bir heyelanla, bir faciayla karşı karşıyayız.
Öncelikle hayatını kaybeden 7 vatandaşımıza Allahtan
rahmet, ailelerine sabırlar temenni ediyorum. Henüz
ulaşamadığımız 9 vatandaşımıza da bir
an önce ulaşılmasını diliyorum. Ateş düştüğü
yeri yakar. Büyük bir acı yaşadık. Öncelikle bu acının
siyasetüstü, politikaüstü olması gerektiğini ifade etmek isterim.
Facianın insani, siyasi, idari, adli, hukuki yani tüm denetimlerinin enine
boyuna soruşturulmasını ve şu anda da
soruşturulduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Enerji Bakanlığının Maden
İşleri Genel Müdürlüğü, MTA, Türk Petrol, TKİ gibi
kurumlarıyla; Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının aynı şekilde ilgili
kuruluşlarıyla; AFADın Konyadan Erzuruma kadar 11 il
müdürlüğünden 149 personelle, 11 arama kurtarma ekibiyle;
İçişleri Bakanlığının aynı şekilde
Emniyet Genel Müdürlüğü olsun, Jandarma Genel Komutanlığı
olsun, buradan ekiplerle; Sağlık Bakanlığının 8
ambulans, 2 ulusal medikal kurtarma ekibi ve 23 personelle; aynı
şekilde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 30
personelle ve Kızılayın da birçok personelle alanda olduğunu
bir kez daha ifade etmek istiyorum. Şu anda da Enerji
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Abdulkerim
Yörükoğlunun başkanlığında oluşan kriz
masasında, değerli arkadaşımız Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Orhan Yegin de alanda bu
işlemleri aynı şekilde takip ediyor.
Kazanın meydana geldiği alan Park Elektrik
AŞye ait bir ruhsat sahasında. Park Elektrik, Antlar Yapı, C3
Yapı, MDNK İnşaat ve Nasıroğlu Madenciliğin
iş ortaklığı tarafından faaliyette bulunulan alanda,
Antlar Yapının faaliyet gösterdiği alanda heyelan faciası
meydana geldi. 881 civarındaki işçiden 21 işçinin
çalıştığı bölgede meydana gelen faciada 5 işçi
kazadan sağ olarak kurtuldu, 16 işçi kayan malzeme altında
kalmıştı, 7 tanesinin cansız bedenine
ulaşıldı, 9uyla alakalı da çalışmalar devam
ediyor.
280 metre genişliğinde, 260 metre
uzunluğunda kütle hareketiyle yaklaşık 400 bin metreküp kayaç
bir kütle bu alanı komple kaplamış durumda. Bu alan altında
da iş makineleri ve kayıp olan kişilerin olduğu
düşünülüyor. Yirmi dört saat devam eden çalışmalarda 16 tane
ekskavatör, 5 tane dozer, 2 loder, 2 greyder ve 40 kamyonla bu
çalışmalar devam etmekte. Tabii, Türkiye Petrollerinin manyetik arama
ekibinin de özellikle iş makinelerinin yerinin bulunması
noktasında yaptığı çalışmalar şu anda hâlen
devam ediyor. Dokuz Eylül Üniversitesinden de heyelan konusunda uzman
öğretim görevlileri, bilfiil, alanda konuyla alakalı
çalışmayı gerçekleştiriyorlar.
Tabii, alanın genişliği,
çalışma yapılan alan dışında gerçekleşen bu
heyelan faciasının ciddi bir kayma meydana getirmesinden dolayı
da yapılan çalışmaların hassas bir şekilde yürütülmesi
gerekiyor. Çünkü çalışma esnasında yeni bir faciayla
karşı karşıya kalınmaması için buna çok ciddi
özen gösterilmesi lazım.
Olayın haber
alınmasının akabinde oluşturulan kriz masasında tabii
biraz önce saydığım tüm kurumlar Siirt Valiliğinin de
katkılarıyla aktif bir şekilde çalışmakta.
Olayın olduğu
esnada resmî temaslar sebebiyle Sayın Cumhurbaşkanımızla
birlikte Özbekistanda bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız
Sayın Berat Albayrak yurda döner dönmez alana gitmişti. Biraz önce
sayın grup başkan vekilimizin de ifade ettiği gibi, akabinde
Sağlık Bakanımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımız da gene alanda kendileriyle alakalı tüm incelemeleri
gerçekleştirmeye gayret ettiler. Bunun yanında oldukça geniş bir
personelle bu çalışmaların devam ettiğini de bir kez daha
ifade etmek isterim.
Tabii, istatistiki
değerlerle aslında konuyu değerlendirmek çok
sağlıklı değil, ölen bir kişi bile olsa bir
kişinin bile hayatını kaybetmesine tahammül etmek mümkün
değil ama AK PARTİ döneminde, çalışan personelle,
çalışan sigortalı sayısı ile iş
kazalarının oranını değerlendirdiğimizde
yaklaşık 2 katlık bir iyileşmeyi görmek mümkün. Yeterli mi?
Değil tabii ki. Dediğim gibi, ölen bir kişiye bile tahammül
etmek mümkün değil ama bu konuda da bazı gelişmeler
olduğunun muhakkak görülmesi lazım.
Biraz önce, Meclis içerisinde
acaba konuyla alakalı neler yapılıyor diye milletvekili
arkadaşlarımızla istişare ederken İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi Sayın Jülide
Sarıeroğlunun İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonunun alt komisyon olarak oluşturduğu İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği İnceleme Alt
Komisyonunun aslında konuyla ilgilendiğini de öğrenmiş
olduk. 15 Temmuz öncesinde kurulan bu Komisyon, bu hafta içinde alana gitmeyi
planlarken geçtiğimiz günlerdeki konudan dolayı özellikle bayan
milletvekillerinin aktif olduğu konudan dolayı gidemediklerini
biliyoruz. Ama önümüzdeki hafta Meclis İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda oluşturulan İşçi Sağlığı
ve İş Güvenliği İnceleme Alt Komisyonunun alana giderek
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen konuyla alakalı
araştırmaları yapacaklarını da bir kez daha ifade
etmemiz lazım.
Değerli arkadaşlar,
tabii alan üzerinde 881 çalışanın bulunduğunu ve kaza
anında da 113 işçinin vardiyada olduğunu, olay anında da
kaza bölgesinde 21 işçi olduğunu bir kez daha söylüyorum. Göçük
altında kalan 9 işçinin kurtarılması bizim için şu
anda en öncelikli konu. Bu esnadaki bu hassas çalışmalara destek
vermek de aslında hepimizin görevi.
Tabii, bu süreç devam ederken
soruşturmaların da devam etmesi en başlı vazifemiz. Biz,
burada, bir kişinin bile hayatı söz konusu olduğunda ihmali
olan, kusuru olan kimsenin gözünün yaşına bakılmaması
taraftarıyız; bunu özellikle belirtmek istiyorum. Ama Meclis olarak
Meclisin oluşturduğu çeşitli organlarda yapılabilecek
görevlerin Meclis araştırması komisyonu kurulmasını
doğurmayacağını da ifade etmek isteriz. Yani, Meclisin, ilk
başta, kendi organları içerisinde yapacağı çalışmaların
takip edilmesinin -çünkü bu komisyonlarda tüm grupları temsil eden milletvekillerimiz
var biliyorsunuz- akabinde eğer bunun yetersiz
kaldığını düşünürsek bu tür adımların
atılmasının doğru olduğunu düşünüyoruz.
Geçtiğimiz dönemde Somayla alakalı yapılan
çalışmalar, bildiğiniz gibi, hep birlikte mutabakatla
yapılan çalışmalardı ve bu çalışmalardan sonra
gerçekleşen yasal düzenlemelerle de iş sağlığı ve
güvenliği konusunda çok ciddi adımlar atıldığına
hep beraber şahidiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vallahi
değilim ben, ben değilim şahit mahit. Doğru değil,
atılmıyor. Ben şahit değilim.
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla) Dolayısıyla, Meclisin tüm organlarıyla hep birlikte
bu adımları gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz, hedefliyoruz ve
bu manada da özellikle bu alt komisyon çalışmalarının önemli
olduğunu ve hep birlikte tüm partilerin katılımıyla önümüzdeki
hafta gerçekleşecek olan alt komisyon ziyaretinin akabinde de Meclise
aktarılacak bilgilerle birlikte bir değerlendirme
yapılmasının daha sağlıklı
olacağını düşünüyoruz.
Saha üzerinde çeşitli denetimler, tabii,
geçmişte gerçekleşmiş vaziyette ama bu esnada, bu denetimlerden
sonra veya o esnada eğer oluşmuş bir eksiklik, bir ihmal söz
konusuysa da, biraz önce söylediğim gibi, kimsenin gözünün
yaşına bakılmadan bunun üzerine gidilmesi konusunda sizlerle
birlikte düşündüğümüzü bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz önce
bahsettiğim sebeplerden dolayı önergenin aleyhinde oy
kullanacağımızı ifade etmek isterim.
Bildiğiniz gibi, yarın 24 Kasım.
Aslında bu vesileyle 24 Kasım Öğretmenler Gününde -benim
eşim de her ne kadar aktif olmasa da bir öğretmen- ilkokul
öğretmenlerini de unutmamak lazım biliyorsunuz. Başta tüm
ilkokul öğretmenlerimin Öğretmenler Gününü, Makbule Sütçü
Hocamın Öğretmenler Gününü ama tüm öğretmenlerin Öğretmenler
Gününü tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama.
BAŞKAN Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylamaya geçmeden önce bir yoklama talebi vardır, onu
karşılıyoruz.
Sayın Özel, Sayın Bingöl, Sayın
Bektaşoğlu, Sayın Gürer, Sayın Erkek, Sayın
Demirtaş, Sayın Ağbaba, Sayın Altaca
Kayışoğlu, Sayın Adıgüzel, Sayın İrgil, Sayın
Balbay, Sayın Akyıldız, Sayın Çamak, Sayın Engin,
Sayın Kayan, Sayın Arslan, Sayın İnönü Tümer, Sayın
Sarıbal, Sayın Doğan, Sayın Gökdağ.
Evet, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve arkadaşları tarafından, madenlerde
gerçekleşen iş kazalarının
araştırılması amacıyla 23/11/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ahmet Aydının, Başkanlık Divanı olarak Siirt
Şirvanda meydana gelen maden kazasında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Meclis
Başkanlık Divanı olarak Siirt Şirvandaki elim hadiseden
dolayı meydana gelen bu göçük kazasında hayatını kaybeden
tüm vatandaşlarımıza bizler de Allahtan rahmet diliyoruz,
yakınlarına ve ailelerine başsağlığı
diliyoruz.
Birleşime saat 20.00ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.13
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ),
İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/775) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 438)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan,
Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547
Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 27nci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, gruplar
adına, Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil.
Buyurun Sayın İrgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, yarın 24 Kasım
Öğretmenler Günü. Bu vesileyle, öncelikle, çocuklarımızı
iyi birer insan, vatanını ve ulusunu seven bireyler olarak
yetiştiren, çocuklarımızın vicdanlarını ve
akıllarını geliştirme çabasındaki özgürlükçü bir
anlayışa ve ruha sahip tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler
Gününü kutlarım.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi,
Millî Eğitim teşkilatı üzerine bir yasa tasarısı
konuşuyoruz. Burada devamlı bize Muhalefet hep eleştiriyor ama
asla öneride bulunmuyor. diye sık sık dile getiriyorsunuz.
Aslında, öneriyoruz duymuyorsunuz; duysanız da görmezden
geliyorsunuz. Bugün ben size bazı önerilerde, bazı sorunlarla ilgili
başlıklarda bazı önerilerde bulunacağım bazı
tespitlerle birlikte tabii ki.
Arkadaşlar, birinci konumuz, en büyük
sorunlardan bir tanesi, öğretmen atamaları. Öğretmen
atamaları konusunda, siz de biliyorsunuz ki, büyük bir karmaşa ve
kaos var. Her gelen bakanın farklı bir açıklaması ve Bakanlık
bürokratlarının farklı açıklamaları nedeniyle binlerce
atama bekleyen öğretmen KPSS sınavlarına girip bu sonuçları
beklerken hayatlarını belli bir düzene sokamıyor. Bizim
önerimiz, her yıl şubat ayında standart, adil ve KPSS
odaklı bir atama modelinin artık hayata geçirilmesidir. Bununla
ilgili söyleyeceğimiz çok detay var ama kanunun diğer maddelerinde
diğer detayları da sizlere ileteceğiz.
Bunun dışında, itiraz ettiğimiz,
sözleşmeli öğretmenlik maddesi var. Millî Eğitim
Bakanlığı, bildiğiniz gibi, son atamasını
sözleşmeli öğretmenlik olarak gerçekleştirdi. Biz, buna kökten
karşıyız ancak bu yapılan atamanın içerisinde de
bazı sorunlar var. Bunlardan bir tanesi çakılı kadro. Bir
öğretmeni çakılı kadroyla yeni kalkınma bölgesine atadığımızda
altı yıl orada kalmasını diliyoruz ve bekliyoruz, murat
ediyoruz. Bu kadronun garantisi yok ve belli şartlara bağlı. Bir
de burada özellikle iki sözleşmeli öğretmen arasında evlilik söz
konusu olduğunda bu insanların bir araya gelmesi mümkün görünmüyor.
Örneğin, biri Bitliste, biri Ağrıda iki sözleşmeli
öğretmen atandığında nişanlı bu iki insan
evlenemiyorlar ve evlilik işlemlerini yerine getiremiyorlar.
Bakanlığın bu konuda yol açıcı ve uygun bir formül
geliştirmesi gerekiyor.
Bunun dışında,
en önemli sorunlardan bir tanesi, sözleşmeli öğretmenlikle birlikte
karşımıza çıkan ve bizim karşı olduğumuz
mülakat. Çünkü, biz, mülakat varsa mutlaka torpil var diye düşünüyoruz ve
çok kez aynı şeyi soruyoruz: Eğer sorun terör örgütleriyse
sadece güvenlik soruşturması yetmez miydi? Eğer Hayır,
yetmez, illa mülakat gerekir. diyorsanız, o zaman şunu soruyoruz:
Binlerce öğretmeni ve personeli ihraç ettiniz. Bunları mülakata
mı tabi tuttunuz? Sadece belli bir güvenlik soruşturması veya
bir güvenlik bilgisiyle binlerce öğretmeni ihraç edebildiğinize göre,
hiçbir mülakat yapmadan anlayabildiğinize göre, bu öğretmen
atamalarındaki mülakatlarda da şaibe olduğunu düşünüyoruz.
Size bir tane örnek okuyayım, binlerce mülakatta torpil ihbarı bize
geldi, birçoğunun videosunu gösterdim. Ama bir tane de yeni bir WhatsApp
yazışması örneği elime geçti. Atanan vicdanlı bir
öğretmen utanıp sıkıldığı için bana mesaj
atmış, Ben utanıp sıkılıyorum, Allah beni
affetsin, bir günah işledim ama Hocam, artık sizi de inşallah
Hani günah çıkarır gibi bunu göndermiş. Diyor ki buradaki
yazışmada: Ankaranın kazası olsa olur mu?
Öğretmenlikte Ankaranın kazalarına atama yapılmıyor
ki, illa doğu. diyor. Ondan sonra Mülakatta komisyon
başkanları 2 tane, ortağımız. Eyvallah abi, büyüksün.
Bu olaylardan dolayı -yani herhâlde son gelişmelerden dolayı- ben
de oralarda elenirim diye korkuyordum. Adama ihtiyaç var. Ali Abim 4 kişi
bul. dedi, 2 tane amca çocuklarını hallettim, işte bir de sen
aklıma geldin. diyor. Eyvallah abi.
Buyurun Sayın Bakan,
mülakatlarda torpil yapıldığına dair örneklerden bir tanesi.
Bunun dışında, biz mülakatlarda
KPSSnin asıl olmasını ve kamera konulmasını önerdik
komisyonda. Nitekim bu önerimizde ısrar ediyoruz. Eğer mülakat
mutlaka yapılacaksa, eğer samimiyseniz, kendinize güveniyorsanız
o zaman komisyonlara kamera koyalım, hiç olmazsa insanların itiraz
etme hakkı olsun.
Bir başka konu ücretli öğretmenlik konusu.
Binlerce öğretmen atama bekliyor ama biz binlerce kişiyi, üstelik
öğretmen olmayan insanları öğretmenlik göreviyle
görevlendiriyoruz ve bu arada da binlerce kişi işsiz. Bunlardan da
birkaç tane örnek verebilirim -binlerce örnek var ama- örneğin muhasebe ve
vergi mezunu, formasyonu yok, sınıf öğretmeni. İşletme
mezunu, formasyonu yok, sınıf öğretmeni. Bilgisayar programcısı,
formasyonu yok, sınıf öğretmeni. Maliye mezunu, formasyonu yok,
İngilizce öğretmeni. Hemşire, formasyonu yok, fen ve teknoloji
öğretmeni.
Bu ücretli öğretmenlik konusunun kökten
kaldırılarak formasyon almış insanların
öğretmenlik yapmasını, öğretmenliğin ciddiye
alınmasını öneriyoruz.
Branş adaletsizliği konusunda, fazla
girmeyeceğim ama bu konuda da çok ciddi şikâyetler olduğunu
bilmenizi isterim.
Bunun dışında, önemli sorunlardan bir
tanesi, belki küçük bir sorun gibi görünüyor ama maalesef onlar için çok büyük
bir sorun, engelli öğretmen ataması. 1.500 kadar engelli
öğretmen kaldı fakat bütün çabalara rağmen, bütün ısrarlara
rağmen nedense engelli öğretmenlerin atama konusunu bir türlü çözüme
ulaştıramadık.
Eş tayinleri konusunda Bakanlığa
teşekkür ediyorum; gerçekten de özellikle eş tayinleri konusunda bir
çaba gösterildi ve bir çözüme ulaşıldı ama il içi tayinlerde,
Bakanlık valiliklere talimat göndermiş olmasına rağmen,
hâlâ il içinde bazı sorunların giderilemediğini görüyoruz ve
haziran ayına kadar il içi tayinlerin çözüldüğünü görüyoruz. Biz,
kalıcı olarak insanların eşlerinden
ayrılmamasını ve eşlerinden ayrı
tutulmamasını diliyoruz.
Bu eş konusunda, aile bütünlüğü konusunda
biliyorsunuz iki, üç gün önce Sayın Özgür Özelin Türkiye gündemine
soktuğu aile bütünlüğü meselesini çok önemsediniz ve bizim üstümüze o
konuda çok geldiniz ve işte, CHP aile bütünlüğünü istemiyor mu, aile
birliğini istemiyor mu? dediniz. Ben, aynı şeyi Millî
Eğitim Bakanlığına söylüyorum: Lütfen, Millî Eğitim Bakanlığı
öğretmenlerin aile birliğini en başta gözetsin anayasal bir
gereklilik olarak.
Bunun dışında, ihraç edilen,
açığa alınan öğretmenlerde ölçü, kriter belirsiz, savunma
hakkı yok. Bunlar defalarca söylendi, konuşuldu, çok söylemek
istemiyorum ama sadece şunu söylemek istiyorum, bir cümle: Yasal sendikayı
öneren Bakanlık sütten çıkmış ak kaşık, bir dolu
farklı nedenle sendikaya üye olan gariban memur terörist mi? Bunun hukuki
ve vicdani bir açıklamasını yapabiliyor musunuz? Bunu soruyoruz,
buna da cevap bekliyoruz.
Bu lisansı iptal edilen öğretmenlerle ilgili
olarak Bakanlıktan hızlı bir çözüm bekliyoruz, çünkü bu
insanlarla ilgili hukuki bir işlem yok, bir hüküm yok. Bu insanların
iş ve aş bulmalarına engel olmamalıyız. Bu
kış aylarında, bu insanlar çocuklarına aş, kendilerine
iş istiyorlar. O yüzden Bakanlığın bu konuda elini daha
hızlı tutmasını bekliyoruz.
Özel okul öğretmenlerine gelince, en ihmal
edilen, en kenarda köşede kalan öğretmen gruplarından bir
tanesi; özlük hakları ve maaş farkları çok fazla. Eğer
öneri istiyorsanız, Bakanlıktan, bu konuda çok basit bir genelgeyle
veya hangi yolla düzenlenecekse, özel okul öğretmen
maaşlarının devletteki öğretmen maaşlarından az
olmaması konusunda bir köklü değişim ve öneri bekliyoruz.
Alın size köklü bir
öneri daha: Öğretmenlik meslek yasası çıkarılsın, bunu
istiyoruz. Şu anda bu Mecliste bir dolu öğretmen
arkadaşımız var. Öğretmenlikten köken alan ve daha
başka mesleklerle buraya gelenler var. Eğer öğretmenlik meslek
yasası çıkartılabilirse bu sorunların kökten
çözüleceğini düşünüyoruz.
Bunun dışında
bir önerim daha var: Bu il millî eğitim müdürü ve şube müdürlerinin
seçimlerinde çok ciddi siyasi hareketlilik ve ayak oyunları dönüyor ve
öğretmenler birbirini tüketiyorlar. Ben size bir öneride bulunuyorum:
Bütün büyük şehirlerde il millî eğitim müdürleri ve şube
müdürleri akademisyenlerden atansın, aynen müftülerde olduğu gibi.
Bazı illerde, biliyorsunuz, sadece profesör, doçent akademisyenler
müftülüğe atandı. Aynı şekilde millî eğitim müdürleri
de akademisyen, doçent ve profesörlerden seçilsin, böylece bu siyasi ayak
oyunları ve öğretmenlerin birbirini tüketmesi sona ersin. Özellikle
eğitim, sosyoloji ve felsefe alanında doktora yapan, tez
hazırlayan, yüksek lisans yapanlar tercih edilsinler.
Son olarak da engelli
eğitiminde biyometrik tanımlama için avuç içi meselesinde
Bakanlığın bir ısrarı vardı ama son
görüşmelerimizde Millî irade ne istiyorsa onu yaparız. diyorlar.
Biz de onlara inanıyoruz ve bu konunun sadece kamera yöntemiyle
çözüleceğine inanıyoruz.
Aslında eğitimle
ilgili söyleyecek bir dolu sorun vardı. Diğer maddelerde eğer
yine söz hakkım gelirse onları tamamlamak istiyorum.
Çok teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın İrgil.
Gruplar adına ikinci
söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son bir yılda sayısız defa torba yasalar ya da
temel kanunlar olarak yasama faaliyetlerini burada icra ettik. Evet, yasa
değişiklikleri şüphesiz toplumsal ihtiyaçlara cevap vermek üzere
hazırlanır, Genel Kurulda kararlaştırılır ve
onaya sunulabilir. Ancak bir yasa tasarısı hazırlanırken
meriyette bulunan yasanın özellikle tecrübelerinden açığa
çıkmış olan sorunlar üzerinden sorunları giderebilecek, o
tecrübe üzerinden belirlenmiş olan eksiklikleri, merkezîleşmeyi,
sorunları ise çözüm üretmek üzere yeni yasa tasarıları hazırlanabilir,
bunda sorun yok ancak birçok yasa tasarısında olduğu üzere,
mevcut yasa tasarısında da çok net görülebilen bir hususa dikkatinizi
çekmek istiyorum. Özellikle (1/721) esas numaralı, Millî Eğitim
Kanunu ve teşkilat yapısıyla ilgili olarak açığa
çıkmış yasa tasarısı ruhunda giderek daha fazla
merkezîleşmeyi, giderek daha fazla şişkin bir bürokrasiyi,
katılaşan bir bürokrasiyi, bunlar üzerinden yeni kadroların
ihdas edilmesini öngören belli maddelere sahiptir. Birinci bölüm de daha çok
bunlardan müteşekkil olduğu için bu maddeler üzerine bazı
hususlara dikkat çekmek istiyorum.
Şimdi, AKPnin iktidara geldiği zaman
sıklıkla vurguladığı bir cümleyi
hatırlayalım: Oligarşik bürokrasiye karşı savaş
açacağız. dediler. Ancak, her geçen gün yandaşlaşan ve
siyasileşen bürokrasinin tadına vardıktan sonra, bürokrasinin
daha fazla katılaşmasına ve otoriterleşmesine,
oligarşikleşmesine hizmet eden belli yasalar ve yönetmelikler
çıkardılar. Şimdi, bir bilginin belirttiği üzere, bir
düşün insanının belirttiği üzere, şişkin
bürokrasi, her zaman için toplumsal sorunların büyüdüğüne ve
toplumsal sorunların karmaşıklaştığına
nişanedir. Eğer bir yerde bürokrasinin büyümesine,
şişkinleşmesine, oligarşikleşmesine ihtiyaç
duyuluyorsa oradan çok rahat çıkarabileceğimiz temel meselelerden
biri toplumsal sorunların büyüdüğünün anlaşılmasıdır.
Bu konuda bürokrasiye önem veren yapıların ve
anlayışların, özellikle bürokrasiden neyi anlaması
gerektiği hususunda, hepimizin bilebileceği, Kafkanın Dava
romanını okumasını talep ederiz. Orada, bürokrasinin
toplumsal meselelerin büyümesine nasıl hizmet ettiğini çok
çarpıcı bir şekilde görürüz.
Bir diğer husus: Özellikle belli maddelerde
müsteşar yardımcılarının sayısının
artırılması, müşavirlerin genel müdürlüğe
dönüştürülmesi ve birçok yeni bürokratik kadronun ihdas edilmesi, bizim
açımızdan, siyasi iktidar için şunun göstergesidir: Siyasi
iktidar kendi rejimini inşa etmeye çalışırken özellikle bu
rejimin inşası sürecinde kendisine katkı sunabilecek olan yeni
bürokratik kurulları oluşturuyor ve özellikle yeni rejimin tesisinde
tetikçilik yapacak olan bürokratik kadro sayısının
artırılması bizim aklımıza bunun
dışında başkaca bir şeyi getirmiyor. İktidara
tetikçilik yapacak, onun inşa etmeye çalıştığı
yeni rejime katkı sunacak olan bürokratik kurullar bu ülkeye de bu topluma
da şimdiye kadar birikmiş onlarca yılın ürünü olan
toplumsal sorunların çözümüne de hiçbir fayda sağlamayacaktır.
Değerli milletvekilleri, bundan önceki
konuşmalarımda dikkat çektiğim ve kanun hükmünde kararnamelerle
gündeme gelmiş olan gerek açığa almalar gerekse ihraçlarla
ilgili bir hususu gensoruyla ilgili konuşmamda Sayın Bakanın
dikkatine sunmuştum, Diyarbakırın Bağlar ilçesinden
örnekler vermiştim. Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun
ücretli olarak Diyarbakır merkezde derse girdiğini, işte bugün
yapılan ve yarın yapılacak olan TEOG sınavına girecek
8inci sınıf öğrencilerinin önemli bir bölümünün derslerinin
boş geçtiğini söylemiştim. Sayın Bakan o zaman not
alıyordu; gerçekten ne kadar araştırdı,
araştırdıysa soruna dair çözüm önerileri konusunda hangi
adımları attı ya da attırdı, bilmiyoruz. Ama şuna
dikkat çekeyim: Bakın, ücretli öğretmenler bu ülkede eğitimin
kanayan yaralarından biridir.
Sayın Bakan, şunu
çok iyi biliyorsunuz: Ortalama sekiz on yıl hizmeti olan bir
öğretmenin maaşı 3 bin lira civarındadır. Bakın,
haftada on beş saat -maaş karşılığı- derse
giren öğretmen 3 bin lira maaş alıyor. Peki, buna
karşılık, onunla aynı fakülteyi okumuş, aynı
eğitimi almış, aynı tedrisattan geçmiş bir ücretli
öğretmen haftada otuz saat derse girdiğinde yani 3 bin lira maaş
alan öğretmenin 2 katı kadar derse girdiğinde
aldığı ücreti biliyor musunuz Sayın Bakan? Bin lira.
Düşünün, bir öğretmen aynı fakülteden mezun olmuş
arkadaşından farklı olarak kadroya atanmışsa on
beş saat derse girmek suretiyle 3 bin lira maaş alacak ama arkadaşı
haftada otuz saat derse girecek, ücretli olduğu için sadece bin lira ücret
eline geçmiş olacak. Bu, çalışma barışını
zedeler. Bu, çalışma adaletini zedeler. Bu, özellikle toplumsal vicdanlarda
mahkûm edilmesi gereken bir duruma işaret etmektedir.
Sayın Bakan, özellikle
mülakatla ilgili benden önceki hatip çok fazla soruna dikkat çektiği için
geçeceğim ama kanun hükmünde kararnamelerle ilgili bir hususa dikkatinizi
çekmek istiyorum: İki gün önce yayımlanmış olan 677
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4üncü maddesi Sayın Bakan,
bakın, ceza almamış tutuklu olan birinin tutukluluk hâli onun
merkezî sistem sınavlarına girmesine mahrumiyet getiriyor. Böyle bir
şey olabilir mi Sayın Bakan; tutuklu biri merkezî sistem
sınavlarına giremez, eğer öğrenciyse vize ve final
sınavlarına giremez? Düşünün, yüzde 70 devamını
almış, devam açısından sorunu yok, bir üniversite
öğrencisi, 3üncü sınıf öğrencisi kanun hükmünde
kararnameyle vize ve finallerine giremeyecek. Bir diğer husus, hükümlülük
ise eğitim hakkının elinden alınmasına
dönüştürülüyor. Bu, Anayasanın 10uncu maddesindeki eşitlik
ilkesine de aykırıdır, Anayasanın 42nci maddesindeki
eğitim hakkının da ihlali anlamına gelmektedir. Bu yönüyle
kanun hükmünde kararnameler, özellikle 15 Temmuzdan sonra o darbeyi kendisine
Allahın lütfu olarak görenlerin kendi rejimlerini ve düzenlerini tesis
etmek için nasıl kullandıklarının en iyi göstergesidir. Ya
değilse, tutuklu ya da hükümlü birini işe almayabilirsiniz, bunu
anlayışla karşılıyoruz -bunun da benim açımdan
anlaşılabilir tarafı yoktur- ama eğitim hakkı
nasıl elinden alınır? Tutuklu birinin merkezî sistem
sınavlarına girme hakkı nasıl elinden alınabilir? Siz
bunu Anayasanın 10uncu maddesindeki eşitlik ilkesinin neresiyle
bağdaştırıyorsunuz? Bu düzen zulüm düzenidir. Kanun
hükmünde kararnameler de asla bir demokrasiye, bir kamu güvenliği
tedbirine değil tam da faşizme tekabül ediyor. Çünkü 12 Eylül gerici
darbesinin açığa çıkarmış olduğu Anayasanın
haklarının bile çok gerisine düşen bir durumla karşı
karşıyayız.
Bir diğer husus,
rektörlük başvurularıyla ilgili olarak kanun hükmünde kararnamede
açığa çıkmış olan bir duruma daha dikkat çekelim.
İşte bu hafta Yükseköğretim Kurulu basın organları
aracılığıyla 19 üniversiteye rektör atamaları için
başvuru alacağını ilan etti. Ne yapıyorlar rektör
adayları biliyor musunuz? Herhangi bir üniversitedeki bir profesör
-Sayın Bakan- gidiyor, YÖKte bir sayfalık bir form dolduruyor,
sadece bir sayfalık form dolduruyor, Cumhurbaşkanı takdir
etmişse o rektör olacak. Allah aşkına, bir şirket kendi
şirketine çaycı alırken bile daha ciddi bir iş
yapıyordur ya. Düşünsenize, bir üniversiteye rektör atanacak, kriteri
ne? Gidecek YÖKe sadece bir sayfalık form dolduracak, ondan sonra rektör
adayı olacak. Rektörlük seçimlerinin yapılmadığı
üniversitelerden iktidar partisinin vekilleri örnekler veriyordu. Evet,
rektörlük seçiminin yapılmadığı yerlerde tek adamın,
tek kişinin belirlediği bir profesörün ya da öğretim üyesinin
rektör olması gibi bir durum söz konusu değildir. Ne yapıyor? O
ilin mütevelli heyeti, yerel seçilmişleri bir araya gelerek kendi
üniversitelerine yapılmış başvurular üzerinden ciddi
değerlendirmeler yapıp rektör atamalarını
gerçekleştirmektedir. Ya değilse, seçimin olmadığı
üniversitelerde tek başına bir adamın istediği kişiyi
rektör yapması gibi bir durum söz konusu değildir ve bu haftaki
ilandan da YÖKün ilanından da anlaşıldığı üzere,
artık üniversitelerin pürmelalinin önümüzdeki dönemde ne olacağını
çok iyi anlamış oluyoruz.
Ben de özellikle maddeler
bölümünde geri kalan hususlarla ilgili düşüncelerimi belirteceğimi
ifade ediyorum. Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Yıldırım.
Şimdi, gruplar
adına üçüncü ve son söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Erzurum Milletvekili Kamil Aydına aittir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Aydın, sizin
şahıslar adına da konuşmanız var,
dolayısıyla on beş dakika süre veriyorum hem grup adına hem
de şahıs adına.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA KAMİL
AYDIN (Erzurum) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, çok
kıymetli milletvekilleri; ben de birinci bölüm üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, öncelikle TEOG sınavına girip terleyen
yavrularımıza başarılar diliyorum ve onlara büyük
sabır ve metanet gösteren ailelerini de yine kutluyorum.
Efendim, birkaç saat sonra 24 Kasımı
gösterecek takvimlerimiz. Malumunuz, yarın Öğretmenler Günü. Tabii,
Öğretmenler Gününü kutlarken öncelikle bize bir harf değil, çok harf
öğreten öğretmenlerimizi burada yâd etmek istiyorum. Bize biz
olmayı öğreten, ebediyete intikal etmişlere rahmet, hayatta
olanlara da sağlık, afiyet dileyerek sözlerime başlamak
istiyorum.
Fakat, bir grup var ki onlara da buradan atıfta
bulunmadan geçemeyeceğim. Bunu bir hatıramla inşallah
taçlandırıp öyle Öğretmenler Gününü daha anlamlı ve veciz
bir şekilde ifade etmeye çalışacağım. Efendim,
üniversite yıllarımız
Anadolunun iki ilinden gelmiş,
hedefleri öğretmenlik olan 2 arkadaştık. Çok zor
şartlardaydık, 12 Eylülün o ağır şartları henüz
olmuştu. Ranzamı -altlı üstlü, Kredi Yurtlarda- Fevzi Katar
diye, Elâzığın yiğit, yağız bir
delikanlısıyla paylaşma imkânım oldu. Bu kardeşimiz de
ben de gerçekten ekonomik olarak düşük gelirli sayılabilecek bir aile
geçmişinden gelen fakat idealleri yüksek 2 öğretmen
adayıydık. Okulumuzu bitirdik, hayallerimize Allaha şükür
kavuştuk. Ben akademik çalışmalarımı yapmak üzere bir
eğitim kervanına katıldım; o Fevzi kardeşim de, o
Elâzığın yiğit insanı da öğretmen oldu. Fakat,
1994 yılında, bu sevgili kardeşim memleketinden çok uzak olmayan
Tuncelinin Pertek ilçesinde teröristler tarafından lojmanından
dışarı çıkarılıp katledilen 5 kişiden birisi
oldu. İnanın hatırladığım en önemli şey, bu
kardeşim ve benim ilk kredimizle aldığımız bir
parkaydı; bazen o giyerdi, bazen ben giyerdim. Bir de onun memleketinden
tahin gelirdi, benimkinden pekmez; karıştırır sabah
kahvaltılarını birlikte yapardık. Bu
arkadaşımız 11 nüfuslu bir ailenin tek umuduydu ve kendisi
öğretmenlik gibi kutsal bir vazifeyi ifa ederken maalesef hain teröristler
tarafından kahpece katledildi.
Şimdi, sevgili kardeşimin
şahsında eğitim camiasının bugüne kadar şehit
olan bütün neferlerini -onlar kutup yıldızlarıdır,
özellikle eğitim camiasının gerçekten aydınlatıcı
kutup yıldızları olduklarına inandığım için
söylüyorum- onları huzurunuzda rahmetle anıyorum, minnetle
anıyorum. Allah onların şehadetini bizim üzerimizden eksik
etmesin.
Saygıdeğer milletvekilleri, Millî
Eğitim Bakanlığımızın bünyesinde, eğitimin
tüm aşamalarında ve eğitimin bütün paydaşlarını
kapsayan son zamanlarda bir sorunlar sarmalıyla karşı
karşıyayız. Mütemadiyen, gerçekten, Türkiyede bütün bakanlıklarda
olduğu gibi Millî Eğitim Bakanlığında da bir sorun
yumağı bizleri meşgul etmektedir. Şimdi niye bunu
söylüyorum? Çünkü, eğitimin önemli paydaşları var: Bir tarafta
öğrencilerimiz var, büyük bir sayı; bir tarafta onların velileri
var yani bizler varız; bir de eğitim ve öğretim faaliyetinde
bulunan büyük bir kadro var. Bu üç paydaşı da dikkate
aldığımızda, gerçekten eğitimin bu üç
ayağını da çok yakinen ilgilendiren birtakım sorunlar
yaşıyoruz. Bunları çok kısa başlıklar
altında ifade etmeye çalışacağım. Bunların en
başında
Bakın, şimdiye kadar birçok konuşmacı
şu anda görüşmekte olduğumuz kanunla ilgili, detaylı,
maddeler üzerinde konuştular ama geneli gözümüzden kaçırmamak
lazım. Çünkü, projeksiyonu iyi yaparsak sorunları çözmede daha
anlaşılır olur, önümüzü daha rahat görürüz
kanısındayım. Şimdi, bunlara
baktığımızda, bir kere, hâlâ daha fiziki
şartlarında eksiklikleri olan birçok okulumuz var -evet, kayda
değer bir büyüme, gelişme bu zamanın ruhuna uygun olarak buna
tanıklık etmekteyiz ama- hâlâ velilerden katkıda
bulunulmasını isteyen birçok okulumuz var, hâlâ bir sınıfta
birkaç sınıf eğitim yapıldığına
tanıklık etmekteyiz, hâlâ temizlik malzemesi velilerden istenen bir eğitim
konseptimiz var maalesef.
Bunun yanı sıra, bakın, sürekli
değişen bir sınav formatıyla karşı
karşıyayız, bu, eğitimin bütün aşamalarında öyle.
Yani daha önceleri bir anasınıfı, okul öncesi eğitim
mantığından, bir anda ne olduysa 4+4+4e geçtik, baktık ki
olmadı, tekrar sistemi değiştirmeye çalışarak yeniden
okul öncesi eğitime bir dönüş. Sınavların artık
isimlerini tutamıyoruz hafızamızda. Yani SBS mi desem, OKS
mi desem, TEOG mu desem, hangisi size neyi hatırlatır inanın
karıştırıyoruz zaman zaman bizler de. Bu, ortaöğretim
için de geçerli, üniversite aşamasına gelmiş
evlatlarımız için de geçerli. Tamamen bir tutarlı olmayan, bir
deneme yanılma mantığıyla kurulup bozulan bir eğitim
sistemiyle baş başayız. Bunun en üstünde, bakın, çok güzel
bir metafor olacak ama bakanlıklar arasında da en çok bakan
değiştiren Millî Eğitim Bakanlığı,
enteresandır. Ha, demek ki istikrar sıkıntımız var.
Eğer gerçekten istikrarlı bir şekilde
Çünkü, en uygulaması
başarısız olabileceği öngörülen bir proje dahi eğer
istikrarla takip edilirse başarıya dönüşür ama en
başarılı projelerden hızlı değişimler
sağlayarak sürekli başkasına geçişler olursa bu
allameicihan olsa başarıya muhtaçtır. Dolayısıyla,
bizim, Millî Eğitim Bakanlığındaki ta Bakan
değişikliğiyle başlayan istikrarsızlık sınav
formatlarıyla devam ediyor, müfredatlar da bunun cabası. Niye? Çünkü,
bakıyoruz müfredatlar sürekli değişkenlik arz ediyor.
Şimdi, buna bir de son zamanlarda Talim Terbiye Kurulunun
yayımladığı kitaplara bakıyoruz. Bu kürsülerden
söyledik, geçen seneki kitapları inceleme imkânımız oldu,
inanın o kadar büyük anakronistik yani tarihî hatalar var ki. Ya,
düşünebiliyor musunuz, Floransayı Fransaya götürüyor tarih
kitapları 9uncu sınıf kitabında. Efendim, 1997de
Başbakan olan Sayın Turgut Özal deniliyor. Yahu 1997 ve rahmetli
Özal. Şimdi, efendim bir medeniyet haritasıyla
karşılaşıyoruz, haritada Avustralya kıtasına
Avusturya büyük yazısı yerleştiriliyor. Şimdi böyle bir
Talim Terbiye, böyle bir yayım mantığı olmaz. Şimdi
nedenlerini söyleyeceğim, önce cem edeyim hepsini sayayım
sırayla ondan sonra Sayın Bakanım da burada, onlara da bunun
nedenini arz edeceğim.
Son zamanlarda yine beni gerçekten derinden
etkileyen Talim Terbiye Kurulunun uhdesinde olan bir olayı aktarmak
istiyorum. Çok değerli bir hocamız, bir büyüğümüz, Türk bilim
tarihine yazdığı kitaplarla gerçekten anlam
kazandırmış bir büyüğümüzden Millî Eğitim
Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu bir kitap talebinde bulunuyor.
Efendim, bir eğitim sosyolojisi kitabı istiyoruz. Hayhay. Emekli
olmasına rağmen gözlüklerini takıyor, çalışma
masasına oturuyor ve bu kitabı revize ederek yayına
hazırlıyor. Yayına gönderiyor ama maalesef Talim Terbiyedeki
özellikle liyakat esasına göre atanmamış yetkililer
tarafından, o kitabın değerini ölçecek kapasitede olamayanlar
tarafından basıma uygun görmediler, son raddede kabul edilmedi,
reddedildi. Niye, niye? Bahane ne? Yani inanın -isim vermeyeceğim
ama- gerçekten Türk bilim hayatında benim gördüğümde
heyecanlandığım bir bilim adamı. Otuz kırk
yılını Türk bilim hayatına vermiş, Kutadgu Bilig
hakkında Türkiyede ender birkaç eserden birini yazmış önemli
hocamızın bu eserine Yayımlanamaz. diyen o
arkadaşları buradan protesto ediyorum, detaylı bilgileri de
Bakan Beye vereceğim.
Şimdi, niye böyle oluyor? Ne oldu da
reddedildi? Neyi eksikti? Efendim, özellikle bu korsan yandaş sendika
mantığı mutlaka bir şekilde devreye giriyor; Millî
Eğitim Bakanlığının bütün kademelerinde olduğu
gibi. Zaman zaman bizi de incittiği için bunu mütemadiyen söylüyoruz,
böyle olmaz. Bakın, bir FETÖ olayı yaşadık, bundan hâlâ
daha ders çıkarmıyoruz. Niye? Çünkü liyakati ön plana almadık da
onun için başımıza bunlar geldi. Ama lafta hep liyakat
diyoruz, ehliyet diyoruz. Peki, işi ehline ne zaman vereceğiz?
Allah korusun, felaketlerden sonra mı aklımıza gelecek? Kimdir
bunlar, bu büyük eserleri değerlendirme cüretini gösterenler gerçekten
kendileri ne kadar büyük, merak ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bakın
-öğretmen atamalarında mütemadiyen dile getirildi- bir başka
sorun, hummalı bir sorun, hepimizin sorunu bu; ne olur artık
boşalan kadrolara hızlı bir şekilde atayalım,
eğitimsiz okul kalmasın, öğretmensiz okul kalmasın,
branşlarının dışında derse giden hocalar
olmasın. Herkes, Allaha şükür, Türkiye Cumhuriyeti devletinde her
branşta yetişmiş kardeşlerimiz hazır görev almaya, en
zor şartlarda görev almaya hazırlar, bunların önünü açalım
bir an önce.
Özellikle bir başka sıkıntı:
Efendim, bir sendika bahanesiyle on binlerce öğretmen açığa
alınmış. Yani şimdi, bu sendikayla ilgili artık
bürokrasiden, siyasi erkten, Hükûmetten, kamuoyundan, STKlardan gerekli
tepkiler geldi, böyle bir suç unsuru olamaz. Devletin yasal olarak
açtığı bir sendikaya üyeymiş de onun için açığa
alınmış. O zaman düğmeyi ta yukarıdan başlatmak
lazım. Eğer bu sendika bir suçluluk odağı ise bu
sendikanın her aşamasında yetki ve sorumluluk alan herkesle
işe başlamak gerekir diye düşünüyoruz.
Bir başka, yine öğretmenlerimizin
gerçekten talep ve istekleri, özellikle özlük hakları noktasında...
Biraz önce rakamsal birtakım veriler verildi, tekrar etmek istemiyorum ama
iş şartları çok sağlıklı değil, inanın
çalışma şartları çok yerinde değil,
kazanımları çok sağlıklı değil. Bu konuda da
özellikle Hükûmetimizden destek istiyoruz.
Bakın, yine bir başka kanayan yaradan
bahsedeceğim. Şimdi, niyeyse bir kavram kargaşası
içerisindeyiz millî eğitim başta olmak üzere, ad koyamıyoruz.
Yani, bir buçuk asırlık bir müfettişlik kavramımız
var, gerçekten çok oturmuş, çok sistematik, çok da işleyen bir
kavram. Ya arkadaşlar, şu müfettişlere bir ad koyamıyoruz.
İmtihanla yaptık, aldık. Gerçekten, seçilmiş, her biri
kendi alanında rüştünü ispatlamış müfettişlerimiz
vardı, ilköğretim müfettişleri oldular bir ara. Şimdi, ne
oldu? Bunlar, merkezî sınavlarla 90 ve üzeri alan müfettişler bir anda
göze batmaya başladı. Yine, sendika devreye girdi, Efendim, benden
olsun. Yani, ben bunu kabullenemiyorum. Bir bürokratın, bir
müşavirin, efendim, bir genel müdürün, müsteşar
yardımcısının, hatta müsteşarın üzerinde kendini
gören bir sendikacıyı ben kabul edemiyorum; bu, ne akla ne
mantığa ne ilme ne irfana, hiçbir şeye sığmıyor.
Bunların bir an önce gerçekten hadlerinin bildirilip ait oldukları
yere gönderilmesi gerekir. Müfettişlerden rahatsız oluyorlar. Ne
yapalım? Müfettiş seçme sınav formatını
değiştirelim aynen öğretmenlerde yaptığımız
gibi. Ne yapalım? Mülakat koyalım. Neyi mülakat edeceğiz? Allah
aşkına, otuz yıl emek vermiş, Anadolunun her
köşesinde öğretmenlik yapmış, maddi manevi bütün
varlığını çocuklara adamış, idealist bir
yapıyı niye bozuyorsunuz, niye, niye? Yarın Öğretmenler
Günü. Yani, o müfettişlere ne diyeceğiz? Adını
değiştirelim, o bahaneyle sınav formatını da
değiştirelim. Bakanlık müfettişi olsun. Olmadı
hayır, maarif diyelim. Hayır, tekrar ilköğretim diyelim, tekrar
maarif diyelim. Böyle bir deneme-yanılmayla bu yapıları
yapboza çevirirsek sağlıklı bir sonuç alamayız.
Özellikle, bu ikircikli yaklaşımı
müfettişlerden hareketle okul yöneticilerine de yapıyoruz. Millî
Eğitim Bakanlığının gerçekten düne kadar çok
yetenekli, çok kalifiye, çok liyakatli kadrolarını zayi ediyoruz;
küstürüyoruz insanları, inanın bir kenara atıyoruz. Bunları
artık il millî eğitim müdürlerinden başlayarak
aşağıya kadar, silsilesiyle liyakati, ehliyeti yani bugünün
ifadesiyle uzmanlığı dikkate alarak, o konudaki yeterliliği
dikkate alarak atamaları yeniden gözden geçirelim diyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Aydın.
Şahıslar adına ikinci ve son
konuşmacı Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan.
Buyurun Sayın Kayan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunuyorum eğitim üzerine.
Değerli arkadaşlar, dünyanın en büyük
gücü nedir? Dünyanın en büyük gücü, ne paradır ne askerî güçtür ne de
diğer güçtür. Dünyanın en büyük gücü bilimdir. Bunu Batılı
ülkeler veyahut da adına şöyle diyelim, gelişmiş ülkeler,
çok iyi bildiklerinden dolayı ülkelerinde en iyi bir şekilde
eğitim vermek için bütün bu gelişmiş ülkeler millî gelirlerinin
aşağı yukarı yüzde 50 ve yüzde 50den
yukarısını millî eğitimlerine
ayırmışlardır.
Bugün, İkinci Dünya Savaşından sonra
yerle bir olmuş Japonya, bu sıkıntısına rağmen,
ülkesinin millî gelirinin yüzde 70ini eğitime ayırarak bugünkü hâle
gelmiştir. Bizler bunu aslında çok iyi bilen bir ulusuz. O nedenle,
Kurtuluş Savaşını vermiş, cumhuriyeti kurmuş bir
ülke, ülkesi mahvolmuş bir haldeyken onu kalkındırıp abat
etmek için bir eğitim sistemi geliştirdi kendisine; bunun adına
köy enstitüleri denildi.
Köy enstitüleri, köyünde doğmuş bir
çocuğu alarak, onu eğiterek tekrar kendi köyüne verip, o köydeki
öğrencileri eğitmek ve aynı zamanda da köylünün üretimini
artırmak için, öğrencilerin babalarına beceri kazandırmak
için eğitilmişlerdi ve çok mükemmel bir şekilde de ilerliyordu
ama dünya egemenleri ve ülkemizdeki bunların iş birlikçileri, çok iyi
bildiklerinden dolayı bu kalkınma yöntemini, bu eğitim
yöntemini, bunu kapattırıp ülkemizi tekrar karanlıklara
boğmak için çeşitli yöntemler geliştirmişler ve bu
eğitim sistemini maalesef kapatmışlardır.
Değerli arkadaşlar, bu eğitim sistemi
daha sonra ne yapmıştır? İkinci Dünya Savaşından
sonra Uzak Doğu ülkelerinden birisi İngiltereye gider, Biz ülkemizi
kalkındırmak istiyoruz, hem de hızlı bir şekilde
kalkındırmak istiyoruz; bize bir öneriniz varsa onu burada alıp,
onun eğitimini görüp ülkemizde bunu geliştireceğiz, bunu hayata
geçireceğiz. derler. Onlara İngilterenin eğitim
uzmanının verdiği cevap çok enteresandır: Sizin
aradığınız eğitim sistemi ne bizim İngilterede
ne Batı ülkelerinin diğerlerinde ne de Batının
batısında vardır. Sizin istediğiniz eğitim sistemi
bugün Türkiyede vardır, gidin onlardan alın, öğrenin ve
ülkenizi kalkındırın. der. Buraya gelir, Türkiyede altı
ay çalışır, altı ay sonra giderler, ülkelerine bu
eğitim sistemini yerleştirirler ve o ülke bugün dünyanın en
zengin ülkesi hâline gelmiştir. Aradan yıllar geçer, elli-elli
beş yıl sonra bu ülke bu eğitim sistemini, köy enstitüsü
eğitim sistemini, dünyanın en iyi sistemi olarak bütün dünyaya kabul
ettirir.
Değerli arkadaşlar, dünya böyle yaparken
bizler maalesef köy enstitülerimizi kapattığımız gibi bugün
de teknik eğitim veren endüstri meslek liselerini kapatıp, hâlen
mevcut olduğu hâlde, okulu, yurdu, her şeyi olmasına rağmen
imam-hatip liselerini oraya gönderip, oraya geçirip endüstri meslek liselerini
kapatıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün, kalkınma,
teknik eğitimle olur, eğitimle olur ama en mükemmeli de teknik
eğitimle olur, en iyi bir eğitim sistemiyle olur. Bizim bugün
ülkemizde en iyi eğitim veren liselerimizin öğretmenleri her tarafa
savrularak bu eğitim sistemlerini bertaraf etmişler ve aynı
zamanda en iyi eğitim veren üniversitelerimizin eğitim
uzmanlarının, hocaların, akademisyenlerin seçtikleri rektörler
bugün üniversitelere rektör olarak atanmayıp keyfî bir şekilde hiç
aday olmayan kişileri rektör atayıp bu ülkenin eğitimini tarumar
etmeye çalışıyorlar. Bu ülkeyle anladığım
kadarıyla bir hesapları var. Bu ülkeye yaptıkları hesap
ülkeyi batırma hesabıdır diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tasarının birinci bölümü üzerinde İç
Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır. Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci bölümü üzerine
yapılan görüşmelerine İç Tüzükün 72nci maddesi uyarınca
devam edilmesini teklif ederiz.
Özgür
Özel
Cumhuriyet
Halk Partisi
Grup
Başkan Vekili
Melike Basmacı Birol Ertem Ömer Fethi Gürer
Denizli Hatay Niğde
Türabi Kayan Mehmet Gökdağ Vecdi Gündoğdu
Kırklareli Gaziantep Kırklareli
Muharrem Erkek Seyit Torun Sibel Özdemir
Çanakkale Ordu İstanbul
Okan Gaytancıoğlu Barış Yarkadaş
Edirne İstanbul
BAŞKAN Özgür Özel ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın
Basmacı, Sayın Gökdağ, Sayın Erkek, Sayın Kayan,
Sayın Gürer, Sayın Balbay, Sayın Çamak, Sayın
Gündoğdu, Sayın Ertem, Sayın Torun, Sayın Arslan,
Sayın Bektaşoğlu, Sayın Sarıhan, Sayın Öz,
Sayın Sarıbal, Sayın Demir, Sayın Topal.
BAŞKAN Sayın Özel, olmadı, 20
kişi yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 22 kişi var!
BAŞKAN Sayılmadı.
Şuradan destek verin bari arkadaşlar, 2
kişi söyleyin de bitirelim.
Sayın Can, Sayın Günnar.
Tamam, 20 kişi var.
İktidar Partisinden de destek aldınız
Sayın Özel.
Oylama öncesi yoklamayı yapıyoruz.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayımız
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.59
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci
bölümünde görüşmelere devam edilmesine dair önergenin oylamasından
önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN - Özgür Özel ve
arkadaşlarının görüşmelere devam önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birinci bölüm üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağız. Soru-cevap işlemi için daha önce sisteme
giren Sayın Demir, Sayın Gürer, Sayın Arslan ve Sayın
Basmacıya söz vereceğim.
Sayın Arslan, buyurun.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
yarın Öğretmenler Günü. Öncelikle bütün öğretmenlerimizin
Öğretmenler Gününü yürekten kutluyorum ve çalışmalarında
başarılar diliyorum.
Sorularım, Millî Eğitim Bakanına:
1) Eğitim, devamlılık ve süreklilik
ister. Bu nedenle sözleşmeli öğretmenlerin bu görevi hakkıyla
yerine getireceğine inanmıyorum, eğitimi de
aksatacağını düşünüyorum. Eğitimi aksatacak olan ve
yeterli eğitim veremeyecek olan sözleşmeli öğretmenlik
uygulamasına ne zaman son vereceksiniz?
2) Ülkemizde atamayı bekleyen binlerce
öğretmenimiz var. Bunların atamaları ne zaman
yapılacaktır? Bu kadar çok öğretmenimizi atamayarak ücretli öğretmenlik
uygulamasına ne zaman son vereceksiniz?
3) Atayacağınız öğretmenlerin
KPSS sınavından aldığı puanın yanı sıra
sözlü sınavla öğretmen alımına ne zaman son vereceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Niğde ilinde 5.967
öğrenci taşımalı eğitim almaktadır. İzmirli
Necla Filibeli, Niğdeye okullar yaptırdı. Bu okullardan biri de
Rebia Filibeli Okulu, Kızılören köyünde çok güzel bir okul. Akıllı
tahtadan bilgisayara, kreşten kütüphaneye her olanağı var.
Kızılören köyüne 3-5 kilometre aralıklarla yakınında
bulunan köylerdeki öğrenciler Çamardı ilçesine götürülüyor.
Çamardı ilçesine gidiş geliş 40 kilometre. Bu köylerdeki
öğrencilerin Kızılören okuluna gelmesi sağlanamaz mı?
Çünkü okul daha yeni açıldı, dört beş yıllık ve güzel
bir okul. Taşımalı eğitimde bu tür bölgesel olarak da
okullara öğrencilerin gelmesi sağlanarak daha uzağa eğitim
için gitmeleri önlenemez mi?
Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
BAŞKAN Sayın
Demir, buyurun.
NURETTİN DEMİR
(Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
OHAL yasası gereği
kapatılan 56 okuldan sonra 53üne pardon denildi ve bu okulların
devam etmesine karar verildi. Ancak orada öğretmenlik yapan 2.600
civarındaki öğretmen, öğretmenlik sınavlarında
mülakatlarda, adları listede olduğu için, hiçbiri sınavda
başarılı gösterilmedi ya da sınava alınmadı.
Sayın Bakan, bu mağdur öğretmenlere herhangi bir hak
tanınacak mı?
İkincisi: Türkiye'de
özellikle engelliler için sınıflar açılmamaktadır. Bu
çocuklarımız okula gidememektedirler. Bu sağlam
öğrencilerimize yardımcı olamıyoruz ama hiç olmazsa,
engelli öğrencilerimize sınıf açma imkânlarınız var
mı? Muğla bunların başında geliyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Basmacı
MELİKE BASMACI (Denizli)
Sayın Başkan, sevgili vekiller; önce beni yetiştirmek
yanında birçok öğrenciyi yetiştiren sevgili anneciğim
Mehpare Basmacının ve iki ay önce kaybettiğim ilkokul
öğretmenim Sakine Dedanın ve tüm öğretmenlerin Öğretmenler
Gününü kutluyorum.
Maalesef, bugün ülkemizde
yarınımızın mimarı olan öğretmenlerimiz, hak
ettiği saygıyı ve ücreti alamamaktadır. Sayın Bakan,
Mustafa Kemal Atatürke sormuşlar: Paşam, vekil maaşlarını
belirliyoruz, ne kadar olsun? diye. Mustafa Kemal Atatürk der ki: Aman dikkat
edin, öğretmen maaşlarını geçmesin.
Şimdi, size sorum
şu: Siz de Mustafa Kemal Atatürk gibi mi düşünüyorsunuz yoksa
öğretmenleri açlığa, yoksulluğa, ek iş yapmaya mecbur
bırakan sizden önceki AKPli Millî Eğitim bakanları gibi mi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bektaşoğlu
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Geçen hafta, Hükûmetimizin
düşük olan fındık fiyatlarına müdahale için Toprak
Mahsulleri Ofisi nezdinde FİSKOBİRLİKi görevlendirip piyasaya
müdahale edeceğinin algısı oluştu. Bu, doğru mudur,
böyle bir çalışmanız var mıdır? Varsa hâlâ neyi
bekliyorsunuz? Yoksa halkı bilgilendiriniz demek isterim.
Bir diğer sorum:
Sayın Başbakan Yardımcımız Numan Kurtulmuş
kendisini ziyaret eden Ordu Ziraat Odası yetkililerine Fındıkta
sağlıklı, temelli, kalıcı bir karar
alacağız. diye bir şeyler paylaşmıştır. Bu
alınacak kararlar nedir, uygulaması nasıl olacaktır?
Bilgilerinize arz ederim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bektaşoğlu. Bu sorularınız Millî
Eğitim Bakanına değildi herhâlde, Tarım
Bakanınaydı.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Evet.
BAŞKAN Sayın
Balbay
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Sorum, Sayın Millî Eğitim Bakanına.
Sayın Bakan,
İzmirde, Anadolu Gençlik Derneği İzmir Şubesi İl
Millî Eğitim Müdürlüğüne bir yazı yazıyor ve Siyer-i Nebi
yarışması yaptığını söylüyor ve bu
yarışmanın koşullarını İl Millî Eğitim
Müdürü bütün okullara gönderiyor ve Anadolu Gençlik Derneği bu
yarışmada 1inci olanlara 4 tam altın, 2nciye 3 tam altın,
3üncüye 2 tam altın gibi ödüller vereceğini söylüyor. Burada böyle
bir yarışma yapılabilir mi? Yapılabilir ama Millî
Eğitim Bakanlığı böyle bir yarışma yapmaktan aciz
midir? Millî Eğitim Bakanlığı böyle bir
yarışmayı bir derneğe vererek o derneği, ülke
çapında, eğitim kurumlarının içine ortak ederek nasıl
bir amaç hedeflemektedir? Son dönemde FETÖyle mücadelede en büyük yarayı
Millî Eğitimin aldığını görüyoruz.
Yaptığınız çalışmalarda atılan ya da
açığa alınanlarının
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir)
en büyük dilimi Millî Eğitim Bakanlığında.
Acaba hâlâ ders alınmadı da kendi kurumlarında bütün
ayrıntılarını bilmediğimiz böyle bir derneği
eğitime nasıl ortak ediyorlar?
BAŞKAN Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yarın Öğretmenler Günü.
Bütün öğretmenlerimizin günlerini kutluyorum, onların önünde
saygıyla eğiliyorum.
Ben onların gününü kutluyorum da siz yarın
ne diyeceksiniz onlara Allah aşkına? Onların yüzüne nasıl
bakacaksınız? Ne diyeceksiniz? Sizi memurluktan attık, bir
kararnameyle işinize son verdik mi diyeceksiniz? Sizi sözleşmeli
öğretmen yaptık, daha ne istiyorsunuz mu diyeceksiniz? Siz bu ülkede
öğretmensiniz, düşünemezsiniz, düşünürseniz sizi içeri atarım
mı diyeceksiniz? Allah aşkına, ne diyeceksiniz
öğretmenlere?
BAŞKAN Son olarak, Sayın
Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Bakana ben de
İhraç edilen ve açığa alınan
öğretmenlerle ilgili gerçekten kamuoyunda çok yoğun bir tepki ve
duyarlılık oluştu, Bakanlık olarak bunun farkındalar
mı? Kanun hükmünde kararnamelerle on yıllık, yirmi
yıllık, neredeyse bir ömür emek verdikleri öğrencilerinden
Emeklerine sahip çıkamama bir yana, sadece kanun hükmünde kararnamelerle,
bir de böyle bir ihraçla yüz yüze bırakılmaları hakkında ne
düşünüyorlar? Bu kanun hükmünde kararnameler çıkarılırken
Millî Eğitim bünyesinde görev yapan öğretmenlerin ihracında
Bakanlığınızın görüşleri var mıdır, bu
konuda sizden bilgi alınıyor mu? Bu ihraçlar ve açığa
almalar hangi istihbarat raporlarına, hangi bilgilere dayanılarak
yapılıyor? Çünkü hiçbir soruşturma yapılmadan, hiçbir
araştırma yapılmadan, tümüyle idarenin keyfî bir tasarrufuyla
bir uygulamayla karşı karşıya bulunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, soruları cevaplandırmak üzere
sözü Millî Eğitim Bakanımız Sayın İsmet Yılmaz
Beye bırakıyorum.
Buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle belki sondan başlayayım. Diyor
ki: Kanun hükmünde kararnameyle atılan öğretmenler niye
atıldı? Sayın Atıcının da buna benzer
yaklaşımı var.
Şimdi, Türkiye bir darbeden geçti, herkes
sanıyorum ki darbeyi unuttu. Darbecilerin yayınlamış
olduğu bu bildiri: Tüm yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir.
Sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. İllerin
idaresi maksadıyla il sıkıyönetim komutanları
atanmıştır. İl sıkıyönetim komutanları
Sıkıyönetim Kanunundaki yetki ve görevlere haiz olarak görevlerini
yürüteceklerdir. Askerî mahkemeler sıkıyönetim mahkemeleri olarak
görevlendirilmiştir. Kolluk güçleri sıkıyönetim mahkemeleri
tarafından verilen talimatları yerine getireceklerdir. Kamu
yetkisiyle yapılan tüm atamalar yurtta sulh konseyi tarafından
yapılacaktır. TSK tarafından emir komuta bütünlüğü içinde
devletin yönetimi maksadıyla yurtta sulh konseyi teşkil
edilmiştir. Mevcut yürütme erki görevden el çektirilmiştir.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Darbeyi
öğretmenler mi yaptı Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Meclis feshedilmiştir. Tüm valiler görevden
alınmıştır. Ankara, İstanbul, İzmir, Kayseri vali
ve büyükşehir belediye başkanı yurtta sulh konseyi
tarafından atanmıştır. Siyasi partilerin tüm faaliyetleri
sonlandırılmıştır. diye bir bildiri var, ondan sonra
da hiçbir şey olmamış gibi
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Onu
öğretmenler mi yazdı Sayın Bakan? Öğretmenler mi yazdı
onu? Darbeyi öğretmenler mi yaptı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) İşte burada örgütlü bir suç var, örgütlü bir suç
var. Dolayısıyla, bu örgütlü suçun yanında duranlar, destek
verenler ne olursa olsun, yeniden bu milleti on yıl sonra bir darbeyle
muhatap kılmamak için kamu görevini üstlenenlerin mutlaka üzerine
düşen sorumluluğu yerine getirmesi lazım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Darbeyi
EĞİTİMSENciler mi yaptı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Burada bir ceza soruşturması
yapılmamaktadır; burada, kamu görevinde bulunup da tarafsız,
adil, devlet memuru olması için 657 sayılı Kanunda olan
yeminini yerine getiremeyeceğine inanılanlar
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Kürsüden yemin
edenler
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bunların bir yere illa üyeliği de gerekmiyor. Çok
net şekilde diyor ki: Bu kimselerin terör örgütlerine veya Millî Güvenlik
Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla
irtibatının bulunması gereklidir. Bununla kanunla kanun
hükmünde kararname kapsamında
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) O
sendikalara kim izin verdi Sayın Bakan, o sendikalara kim izin verdi?
TURABİ KAYAN (Kırklareli)
Öğretmenler darbe mi yaptı bu ülkede?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Vallahi tebrik ediyorum, bu tabirle darbecileri koruyorsunuz;
bu tabirle darbecileri koruyorsunuz, çok net olarak diyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Biz hukuku
koruyoruz Sayın Bakan, hukuku.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında
yapılacak değerlendirme, adli suç veya disiplin suçu
niteliğindeki somut bir eylemin soruşturması mahiyetinde
olmayıp -bu söylediğim Anayasa Mahkemesi kararı- kamu
görevlilerinin belli bir yapıyla herhangi bir bağlarının
olup olmadığına ilişkin bir kanaati
oluşturacağı bir süreci ifade etmektedir. Dolayısıyla
da onların talimatıyla kurulmuş bir sendikaya üye olmuşsa
peki ne diyeceksiniz?
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul)
EĞİTİM SEN
AHMET YILDIRIM (Muş) EĞİTİM SEN
onların talimatıyla kurulmadı Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ
(Sivas) Onların içerisine bakın, EĞİTİM SENden
AHMET YILDIRIM (Muş) - Ama o bir yana
dediğiniz 15 bin kişi.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Güzel, şimdi, diğer tarafı çözdüysek
EĞİTİM SENe gelelim.
AHMET YILDIRIM (Muş) O bir yana diyor. 15
bin kişi.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) EĞİTİM SENin benim Bakanlığımda
120 bin üyesi var, 120 bin. Başkanıyla da her defa ihtiyaç
olduğunda görüşüyorum, çağırdım konuştum da.
AHMET YILDIRIM (Muş) 15 binini
attınız, 15 bin!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) 120 bin üye hakkında bir soruşturma
yapılmamıştır ancak Türk Silahlı Kuvvetleri terörle
mücadele yaptığı zaman Katil devlet deyip Böyle bir
mücadeleye karşıyız. dersek veya terör örgütünü
kınayacağı yere
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Katil devlet deyince işten mi atılıyor?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas)
hendek açanları, çukur açanları
kınayacağı yere, Mehmetçikleri şehit edenleri
kınayacağı yere
Mehmetçikin, hakka hukuka uyulması için,
kamu düzeninin sağlanması için, özgürlüklerin korunması için
Güvenliğin olmadığı yerde özgürlük de korunmaz. Bunu
yapanları kınayan bir öğretmenin, bir demokratik sendikayla
bağlantısının olmasından dolayı değil
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Bakan, hukukçusunuz
ya.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas)
kendisinin terör örgütünü bir şekilde desteklemesinden
dolayı açığa
AHMET YILDIRIM (Muş) Ya, siz hukukçusunuz
Sayın Bakan ya, hukukçusunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) İşte, tamam
AHMET YILDIRIM (Muş) Bir soruşturma,
yargı, hukuk yok mu bu ülkede ya?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Dolayısıyla, bakın, 120 bin sendika üyesine bir
işlem yapılmamıştır. Buradan ilişiği
kesilenler ve soruşturması devam edenler var. En kısa zamanda
soruşturması devam edenler sonlandırılacak ve bu
yapıyla bir bağlantısı olmayan, terör örgütüne destek
vermedikleri tespit edilenler geri, tekrar eğitim sisteminde
öğrencilerimizle baş başa bırakılacaktır.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Peki,
mağdur olanlar ne olacak Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Biz mağdur olanların olduğunu
düşünmüyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
soruları sordunuz, Sayın Bakan cevaplıyor; lütfen, müdahale
etmeyin.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Biz mağdur olanların olduğunu
düşünmüyoruz. Dolayısıyla terörle bağıntı
yaptık.
Bir başka husus: Eğitimde öğretmen
atamalarına devam edeceğiz, sözleşmeli öğretmen
atamalarına devam edeceğiz. Bakın, Sözleşmeli
öğretmen ataması olur mu? diyorsunuz. Türkiye'de özel okullar var,
özel okullara bakın, her birisi sözleşmeli yapar. Sözleşmeli
öğretmen özel okulda çok iyi yapar ama siz devlette
yapamazsınız. derseniz yine bu doğru değildir. Çok net
şekilde diyoruz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Öğretmenler
açlıktan kıvranıyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yine, Niğdedeki olayla ilgili arkadaşlar
bakacaklar, Çamardındaki öğrencilerin bir başka en yakın
yere, 40 kilometre öteye değil de bir başka yere gitmesini
sağlayacaklar.
Bakın, engellilere ilk defa bizim dönemimizde
sahip çıkılmıştır. Sosyal devlet olmanın
gereği, ilk defa sosyal devlet olmanın
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya Rabbim ya
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Açın bakın, Özgür Bey, çok net söylüyorum, eskiden
engellilere, ailesi engelli olanlara ne kadar destek verilirdi, şimdi ne
kadar destek veriliyor? Eskiden sayısına bakın, şimdi
Engellileri, taşımayla, eğer taşınabiliyorsa evinden
alıyoruz, eğitim kurumuna götürüyoruz. Hatta öyle olaylar var ki, çok
net olarak söylüyorum, okula kadar gidemeyecek engeli, özrü varsa
öğretmeni evine gönderiyoruz. Çok net olarak bildiğim var da
Türkiye
nereden nereye geldi, bunu görmek lazım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) Evet, Türkiye nereden nereye geldi, doğru söylüyorsunuz.
Karanlıklar ülkesi oldu, buralara geldi Türkiye.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Dolayısıyla,
eksikliğimiz var, onu kabul ediyoruz ama kesinlikle eskisinden çok daha
iyi bir durumdayız.
MELİKE
BASMACI (Denizli) Sanki ayrı ülkelerde yaşıyoruz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Vicdanı olanlar,
insafı olanlar bunu çok net şekilde bilirler ve söylerler.
Bir
diğeri: Öğretmenin mali hakları. Bakın, çok net; rakamlar
yalan söylemez, yorumları yaparsın da ben rakam söylüyorum, bunun
aksini söyleyen de çıksın söylesin. 2002 yılında bir
öğretmenin maaşı ne kadardı? 470 liraydı. 470 lirayla
siz 552 litre süt alırdınız.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Ekmek kaç paraydı?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Onu da söyleyeceğim,
beklersen söyleyeceğim.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Kaç dolardı Sayın Bakan, kaç dolardı?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Şimdi
maaşı sadece 2.628 lira ek dersi söylemiyorum- şimdi ne kadar
süt alırsın? 1.142 litre süt alırsın.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Tabii, süt fiyatını düşürdünüz 1
liraya.
ERHAN
USTA (Samsun) Çiftçiyi de mağdur ettiniz demek ki.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Allah için, söyleyin,
500 litre süt alan öğretmenin mi mali durumu daha iyi, 1.142 litre
alanın mı?
Gelelim
ekmeğe
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Ne kadar et alıyordu? Eti söyleyin.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Gelelim ekmeğe;
maaşı 470 lira, on beş saat ek ders 165 lira, aylık ücreti
635 lira. Ne kadar ekmek alıyor 2002de? 250 gramlık 2.761 tane,
şimdi 3.461 tane. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Elinizi vicdanınıza koyun da karar verin, hangi
öğretmenin mali durumu daha iyidir? Aldığı aylıkla
2.761 ekmek alan mı, yoksa 3.461 ekmek alan mı?
Bir
de benzini söyleyeyim isterseniz. Siz de rakamları alın, bakın.
Benzin 2002de...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Bir de eti söyleyin; sütü söylüyorsunuz, bir de eti söyleyin
Sayın Bakan, bir de etle kıyaslayın bakalım ne olacak?
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Bir de buğdayla benzini
karşılaştırır mısınız Sayın
Bakanım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Kaç kilo buğday satıp kaç kilo
benzin alınıyordu, şu andakiyle
karşılaştırır mısınız Allah
aşkına. Bir de buğdayla karşılaştırın.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Cevap veremediğim
sorulara yazılı cevap vereceğim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Sütü söylüyorsunuz da bir de eti söyleyiverin. İnsanlar
et yiyemiyor ya!
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Çiftçi kaç kilo buğday satıp kaç
kilo benzin alıyordu? 2002de buğday kaç lira, mazot kaç lira?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, istirham ediyorum, sordunuz, cevabı aldınız.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Atıcı.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakan benim sorduğum
soruyu yanıtlarken Sayın Atıcı da benzer soru sordu.
deyip
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sormadınız mı?
AYTUĞ
ATICI (Mersin)
bizi darbecileri savunmakla itham etti.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Tabii, hiç şüphe
yok.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Açık bir sataşmadır. Şahsım
adına söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Atıcı.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Önce Meral Hanım için söyledi.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Aynı gerekçeyle
BAŞKAN
Sizinle alakalı bir şey söylemedi Sayın Beştaş.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Önce ona söyledi, Meral Hanımdan sonra ona söyledi.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Benim soruma söyledi Sayın
Başkan, sonra isteyeceğiz sözümüzü.
BAŞKAN
Sayın Atıcı, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İki
dakika süre veriyorum.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Millî Eğitim Bakanı İsmet
Yılmazın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde soru-cevap işleminde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Bakan, Darbecileri savunuyorsunuz. diyorsunuz. Herkes size
gülüyor.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Niye?
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Bakın, siz bir Bakansınız.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Eğer Başkan
bir süre verirse, ben savunup savunmadığınızı çok
açık söyleyeyim.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
İnsanları kendinize ne olur güldürmeyin.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Yargıdan
kaçırılıyor. dediniz de
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Bakın, bir bakan
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
karar Resmî Gazetede
yayımlanmadan Anayasa Mahkemesine gitmediniz mi?
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Bir bakan oradan buraya sataşmaz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bakın,
şimdi, orada, geliyor.
BAŞKAN Sayın
Bakanım, sonra söz veririm.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Sakin olun, bir bakan oradan buraya sataşmaz.
BAŞKAN Sayın
Atıcı, siz de Genel Kurula hitap edin.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ben
sataşmadım, siz sataşıyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Bu, ancak ve de ancak bir suçluluk psikolojisiyle olur. Bir hekim olarak
söylüyorum: Suçluluk psikolojisiyle oradan buraya sataşıyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Hekim olarak söylüyorum, bakın, hiç öyle bir şey olmaz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Resmî Gazetede
yayımlanmadan Anayasa Mahkemesine gideceksiniz Bu, suçluluk değil.
diyeceksiniz.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Darbeleri savunuyorsunuz. diyorsunuz. Allah billah aşkına, darbeyi
kim yaptı?
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Aytuğ Bey, hekimlikle ne alakası var?
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Darbeyi EĞİTİM SENe üye olan öğretmenler mi yaptı?
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Çocuk psikolojisini söyle sen.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Darbeyi EĞİTİM İŞe üye olan öğretmenler mi
yaptı? Allah aşkına, Sayın Bakan, elinizi
vicdanınıza koyun. Siz olağanüstü hâli niye ilan ettiniz?
Olağanüstü hâli darbe için ilan ettiniz. Bu öğretmenler mi darbe
yaptı, rektörler mi darbe yaptı, öğrenciler mi darbe yaptı?
Allah billah aşkına, bunların hangisi darbe yaptı?
Bakın, yani, bir
şey söylerken daha da aşağıya iniyorsunuz, diyorsunuz ki:
Biz bir mağduriyet olduğunu düşünmüyoruz. İnsanlar
ölüyorlar. Hapse atıyorsunuz, intiharın eşiğine geliyorlar.
Hapse attığınız insanların eşlerine,
çocuklarına hiç kimse iş vermiyor. Yani, siz hem onları hem de
ailelerini mağdur ediyorsunuz Sayın Bakan. Bir yandan da darbenin
siyasi bacağını araştırmıyorsunuz darbecileri
yargılamayarak. Darbecileri, darbe yapanları, onların siyasi
ayaklarını yargılamayarak darbeyi siz savunuyorsunuz,
darbecileri siz savunuyorsunuz açık, net bir şekilde. (CHP
sıralarından alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Koruyorlar darbecileri, koruyorlar.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Bunu benim ülkeme yapamazsınız, yapmamalısınız, buna
izin vermeyeceğiz Sayın Bakan. (CHP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, Sayın Bakan beni söyleyerek Sayın
Atıcının da aynı mealde soru sorduğunu söyledi, bu
nedenle ilk başta bana sataştı.
BAŞKAN Yani, sizin de
darbecileri savunduğunuzu mu söyledi?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Herhâlde yani, aynı
şeyi söyledi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Tabii, doğrudan bana söyledi diyorum,
Atıcıyı da kattı arada, kendisi de burada.
BAŞKAN Peki, buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Siz bize geldiği
zaman neden bu kadar tereddüt içerisindesiniz?
BAŞKAN Buyurun,
buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Hayır, kendisi aksini söylüyorsa
Öyle dedi
yani.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Soru
sormadınız mı?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sordum.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) E, ben de
sorduğunuz soruya cevap veriyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) O yüzden, soru yani.
BAŞKAN Hayır,
sorduğunuz soruya cevap ayrı bir şey, Darbecileri
savunuyorsunuz. demek ayrı bir şey.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) E, bize söyledi Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sorduğunuz soruya
cevap verince sataşma mı oluyor?
BAŞKAN Peki, buyurun.
9.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Millî Eğitim Bakanı İsmet
Yılmazın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde soru-cevap işleminde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Millî
Eğitim Bakanı gerçekten aynı zamanda hukukçu ama bir hukukçu
sorumluluğuyla yanıt vermediğini, hukuktan esame
okunmadığını öncelikle ifade etmek istiyorum.
Bir kere, bu ülkede sendikaların, sivil toplum
örgütlerinin ve vatandaşın Hükûmeti ve siyaseti eleştiri
hakkı vardır. Sayın Bakan resmen şunu söyledi: Bu, bir
ceza soruşturması değildir, şurada, şurada,
şurada durmuşlardır, bu nedenle biz onları attık.
Yani masumiyet karinesi, Anayasadaki kişi özgürlüğü ve
güvenliği, eğitim hakkı, çalışma hakkı; hepsi
askıya alındı. Sanki Millî Eğitim Bakanı değil
bir özel harp dairesi başkanı gibi konuştu. Böyle bir şey
olabilir mi?
Bu öğretmenler hakkında tek bir
soruşturma olmadan, sadece istihbarat raporlarına dayanarak bu
ihraçlar yapılmıştır.
AHMET YILDIRIM (Muş) O da Gülen
istihbaratı, FETÖnün istihbaratı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Bunların hepsi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden üç yıl ya
da beş yıl sonra Türkiye ağır tazminatlara mahkûm edilerek
geri dönecektir. Biz bir hukuk devletiysek -kabile devleti değiliz;
altını çiziyorum, hukuk devletiysek- bu ihraçlar da görevden almalar
da, hepsi hukuk içinde yapılmak zorundadır. KHKyle insanların
bütün yaşamını felç edecek bir karar alamazsınız. Bunu
aldığınızda, karşınıza hukuk çıkar.
Ayrıca, diğer bir mesele de Darbecileri
savunuyorsunuz.. Biz darbecileri savunmuyoruz, darbecileri kendi bünyesinden
çıkaran bir partinin bakanı bunu söyleyemez. Siz Darbe bize bir
lütuftur. dediğinizde, o lütfu AKPli olmayan herkese bir silah olarak
kullanmak için söylediniz. Şimdi, o lütfun ne olduğunu çok iyi anlıyoruz.
Bu lütuf, siyaseti, muhalefeti, sivil toplumu, basını, herkesi
susturmak için bir araç olarak kullanıldı ve gerçekten
açıklamalarınızdan ayrıca çok büyük bir üzüntü
duyduğumun ve şu anda bu keyfiyet sebebiyle on binlerce öğretmenin
işsiz kaldığının da tekrar tekrar altını
çizmek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan, siz de buyurun.
Yerinizden mi?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yerimden.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Millî Eğitim Bakanı İsmet
Yılmazın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ile Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım, bakın Genelkurmay
imamı dedikleri kimse öğretmen. Doğru mudur? Bu yapı
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Öğretim üyesi
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Öğretmen yani
Millî Eğitimde görevli. Bu darbeyi kim yaptı? diyorsunuz da
öğretmen
Yine, herkes biliyor ki, bu
darbeyi yapan grubun en güçlü olduğu yerler öğretmenler.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Sen almadın mı? Kim aldı?
AYTUĞ ATICI (Mersin) EĞİTİM SEN
mi aldı?
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Bir sürü EĞİTİM SENli var.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Ama öğretmen de
bunların -sıradan bir uzman yardımcısı- Genelkurmay
imamı oluyor, dolayısıyla da kim altta kim üstte bilebilmek
mümkün değil, böyle gizli bir yapı var. Herkesi, alttan bir
kişi, üstten bir kişi biliyor, hücreler hâlinde gelmiş.
Yapılan şey doğrudur.
Bir başkası: Darbe yapanları yargılıyor
muyuz yargılamıyor muyuz?un hesabı
İddianameler
hazırlandı, İzmirde dava başlayacak, Ankarada da çok
yakında başladığında kimin darbe yapıp kimin
darbeye destek verdiği, kimin yanında durduğu çok net
şekilde ortaya çıkacaktır. (CHP sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Bakan
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Bakan, Adil Öksüz yüz kere yurt dışına nasıl
çıktı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum.
Sayın Bakan, siz de toparlayın.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) - Efendim, ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) En başta
okudunuz bildiriyi. Sayın Bakan, lütfen bu soruya da cevap verin. 10 bin
kişiyi görevden aldınız. Bu sıkıyönetim listelerini
kim yazdı, siz onu açıklayın.
BAŞKAN - Şimdi, sayın
milletvekilleri, 1inci madde üzerinde üç adet
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Başkan, söz talebim var efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel, İç Tüzük
60a göre bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Millî
Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde
soru-cevap işleminde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tansiyonu yükseltme niyetinde değilim,
Sayın Bakan da öyle yapmasa çok iyi olur. Ama bir yandan da şöyle bir
gerçeklikle karşı karşıyayız: Şimdi, bir darbeyle
mücadele edildiği söyleniyor. Bu işte çok sert bir yöntem
kullanılıyor, hiç değilse şu dili kullanmak doğru
olur: En az sayıda mağdur yaratmaya çalışıyoruz.
Mağduriyetler varsa bunlara engel olmaya çalışacağız.
Mağduriyetlerin tespitinde ve giderilmesinde iş birliğine
açığız. Bunlar, demokratik bir devletin bakanına
yakışacak uygun bir dil.
Biz mağduriyet olduğunu
düşünmüyoruz. derseniz, kocası tutuklanıp da sağlık
karnesi iptal edilen, sekiz aylık hamileyken hastane dışına
çıkarılan kadının karnındaki bebeğin kul
hakkını üstünüze almış olursunuz. Bu, doğru bir
yaklaşım değil.
Kaldı ki, yine bir sayın bakana İlk
defa bizim dönemimizde engellilere sahip çıkıldı. lafı
yakışmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sonrasında Bir eskisine
bakın, bir
Onun yerine, Engellilere bu dönem biz şunları
şunları yaptık, eskisinden daha çok yaptık. deyin, bu, bir
siyaset dili. Ama öbürü tahakkümcü, bizim üzerimizde sizin hegemonik dilinizi
kabul etmemizi beklerseniz o zaman ister istemez bu grup da isyan eder, sizi
dinleyen herkes de isyan eder, haklı olduğunuz yerlerde de
haksız duruma düşersiniz. Zaten çok sayıda mağduriyet
yaratıyorsunuz, ama bunu topyekûn inkâr bir devlet dili olamaz, bir devlet
adamı dili olamaz. Bu konuda bundan sonraki aşamalar için hiç olmazsa
Sayın Bakanı buna davet ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Özel.
Sayın Bakan, buyurun.
26.- Millî Eğitim Bakanı İsmet
Yılmazın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Söylemediğim şeyi sanki söylemişim gibi ifade
etti, ona bir cevap vermek istiyorum.
Bir, eğer ki yapılan şeyler
Mutlak,
çok net şekilde söyledim, Bakanlığımızda
yaklaşık 30 bin kişinin ilişiğini kesmişiz.
Doğru mudur?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğru.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bu ana kadar itiraz sayısı veya geri dönenlerin
sayısı ne kadar? 30 kişi, küsuratıyla. Eğer yüzde 1
olsaydı, 300 kişi olurdu. Yüzde 1, 300 kişi olurdu. 300
kişilik hiçbir itiraz yok yani. Herkesin üç beş yine
Siz de iyi
bilirsiniz ki herhâlde diyaloğa açık, mağduriyetler varsa
giderme konusunda
AHMET YILDIRIM (Muş) 20 bin kişi Anayasa
Mahkemesinde 920 bin kişi!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yanlış yapılmışsa, okullarla ilgili
yanlış yapılmışsa, dönülmüştür. Kişilerle
ilgili
Bakın, insan dediğiniz beşerdir;
beşer, şaşar, hata yapar, ama bir işlemi yüzde 99
doğru yapmışsanız, siz de gelip, yüzde 1de de hata varsa,
onu da düzeltmeye açık olduğumuzu söylüyoruz.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Yüzde 1i
doğru Sayın Bakan, yüzde 99u yanlış!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bu düzeltmeyi okullarda yaptık, kişilerde
yaptık, Bundan sonra da yapmaya açığız. diyoruz çok net,
ama kesinlikle yüzde 1 için de yüzde 99u karalarsanız, Allah için bu
millete karşı olan sorumluluğunuzu yerine getirmemiş olursunuz.
Aksi hâlde
Bakın, bu milletin, halkın gözü terazidir.
Dolayısıyla, ikisi karışıyor da ondan. Yok, bir taraf
şey olsa, çok net
Halkın gözü terazidir diye çok güzel bir söz var.
Dolayısıyla, biz yaptıklarımıza bakıyoruz, millet
kararını verecektir Muhterem Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
şimdi bir şey sormak isterim size: Bana bir dakika İç Tüzük 60a
göre söz verdikten sonra Sayın Bakana İç Tüzükün hangi maddesine
göre cevap hakkını kullandırdınız?
BAŞKAN Hükûmetin her zaman söz hakkı
vardır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Grup Başkan Vekili İç
Tüzükün hangi maddesine göre konuşuyor?
BAŞKAN Bir de, sizin söylediğiniz söz,
aynı şekilde nasıl ki yanlış anlaşılmışsa,
Sayın Bakanın da cevap verme hakkı vardır,
mağduriyetler olmadığı yolundaki ifadesine ilişkin
onun da bir açıklaması vardır. Kaldı ki o benim takdirimde
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, hiç
dinlemiyorsunuz.
BAŞKAN İç Tüzükte Her grup başkan
vekili düğmeye bastığında söz verir. diye bir yer var
mı? Göster bana onu! Var mı? Yok. Lütfen, istirham ediyorum. Herkes
konuşacak da Sayın Bakana söz verdiğim zaman
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, birincisi,
ben gayet saygılı bir şekilde ayağa kalkmış,
elime İç Tüzükü almış
BAŞKAN Evet, tamam.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
karşınızda önümü iliklemiş, size ikinci tekil olan
değil, saygı kipi olan sizle hitap ederken, sizin bir anda
sinirlenip, Nerede yazıyor? Sana da verdim. falan deyip ikinci tekil
şahısla bana hitap etmeniz, bu Meclis çatısı altında
bu görevi yapan bir kişiye yakışmaz
BAŞKAN - Ben size
dedim diye biliyorum ama.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
sizin
şahsınıza hiç yakışmaz.
BAŞKAN - Ben size
dedim diye biliyorum Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, sen dediniz çok açık olarak.
BAŞKAN - Ben size diye
biliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İkincisi, şunu da söyleyeyim
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, İç Tüzükün hangi maddesinde var
Meclis Başkan Vekiliyle tartışmak?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu var,
bu var.
BAŞKAN Nerede var?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Nerede var Meclis Başkan Vekiliyle tartışmak?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yerinden
BAŞKAN Nerede var?
Nerede var?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Olur mu öyle şey? İşleme geçmişsiniz Sayın
Başkan, uygulamaya geçmişsiniz.
BAŞKAN - Verir. diyor
mu? Verebilir. diyor, değil mi?
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Meclis Başkanının takdiri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, dinleyecek misiniz? Dinlemeyecekseniz oturayım.
BAŞKAN Sayın
Özel, tamamlayın, bitirin, buyurun. Ama bitirin lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Tamamlayacağım ama bir kez, sizi bir başka grup başkan
vekili, hem de görevli olmayan bir başka grup başkan vekili buradan
müdahale ederek provoke edemez.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Öyle bir şey yok.
BAŞKAN - Nasıl? Her
grup başkan vekili görevli.
Sayın Özel,
toparlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İki: Sayın Başkanım
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ne demek görevli olmayan grup başkan vekili? Görevli olmayan
grup başkan vekili olur mu? Nerede yazıyor bu, İç Tüzükün
neresinde yazıyor?
BAŞKAN Sayın
Elitaş, lütfen
Toparlayın Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, siz beni tanıyorsunuz, biz sizi
tanıyoruz.
BAŞKAN Evet, aynen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Benim
bir Sayın Bakanın cevap hakkını kullanmasına itiraz
etmem söz konusu dahi olamaz.
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Yarım saattir ne yapıyorsun?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama
eğer cevap hakkını İç Tüzük 60a göre takdir ettiyseniz
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) 69.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
bize
uyguladığınız bir dakikayı uygulayacaksınız.
Yok -üç buçuk dakikaya itirazım yok- ona 69a göre verdiyseniz, Sayın
Bakana bu sözü, kürsüyü de teklif ederek ve süresini belirterek vermeniz lazım.
Eğer siz bunların dışında Hükûmet istediği her
zaman bilgi verebilir. diyorsanız
YUSUF BAŞER (Yozgat)
Yarım saattir konuşuyorsun be!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
bu
İç Tüzük 59dur. Bakın, İç Tüzük 59sa o zaman tüm
grupların da bu konuda değerlendirme hakkı vardır. Bunun
dışında başka bir şey yok.
BAŞKAN Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, ben Sayın Bakan niye konuşuyor? demiyorum ama bize bir
dakika, Sayın Bakana üç buçuk dakika
Neye göre?
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Sen beş dakikadır neye göre konuşuyorsun?
BAŞKAN Sayın
Özel, bakın, kaç dakikadır konuşuyorsunuz. Zaten bir dakika
verdim.
YUSUF BAŞER (Yozgat)
On dakikadır konuşuyorsun!
BAŞKAN Lütfen,
istirham ediyorum
Bakın, burada adaleti tesis etmeye
çalışıyoruz. Sayın Bakana yönelik sizin birtakım
ifadeleriniz olduğu zaman ben de Sayın Bakana hatta Sataşmadan
mı? dedim, Yok, yerimden. dedi, yerinden söz verdim. Bunu da sordum.
Orada bir açıklama yaptı. Problem yok. Teşekkür ediyorum. Lütfen
suistimal etmeyin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın,
ben de onu anlatmaya çalışıyorum. 60a göreyse, kürsü olursa
süresini tayin edersiniz. Böyle bir şey yok.
BAŞKAN Eyvallah. Ben söyledim, yerinden söz
almak istedi.
Sayın Usta, size de 60a göre bir dakika
süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
27.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın,
sendika üyeliği nedeniyle 30 bin öğretmenin ihraç edilmesine
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, yaptığımız her
iş ve işlemde özellikle devletsek adil olmak durumundayız.
Kanıtlara dayalı olarak aslında bir şey yapmamız
lazım. Zan üzerine 30 bin kişi
Şimdi sendika üyeliğinden
30 bin öğretmeni ihraç ediyoruz.
ŞENAL SARIHAN (Ankara) 38 bin.
ERHAN USTA (Samsun) 30 binin üzerinde.
Bakın, Milliyetçi Hareket Partisinin FETÖye
karşı tavrını herkes net bilir. Herkesin ilişkisi oldu
belki, birçok insanın, birçok siyaset kurumunun ama Milliyetçi Hareket
Partisinin hiçbir ilişkisi olmamıştır. Ancak, burada zan
üzerine bir sendika
Yasal bir sendika bu sendika. Ya, bu sendikayı
kapatmıyorsunuz, sendikanın aidatını da ödüyorsunuz devlet
olarak, Hükûmet olarak, 2014 yılında bir de genelge gönderiyorsunuz
okullara bu sendika için, müdürleriniz bu sendikaya üye olması konusunda
öğretmenleri zorluyorlar -bakın, böyle çok örnek var elimizde- ondan
sonra, bu sendika üyeliğinden dolayı Bu, FETÖ üyesidir. diye bu
öğretmenleri ihraç ediyoruz. Bu olmaz Sayın Bakan, bu
yanlış bir şey. Bakın, byLock kullanan varsa, suça
bulaşmış olan varsa onların hepsini atın, onlara
hiçbir diyeceğimiz yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) Hele hele siyaset kurumunda
hiçbir temizlik yapmadan yani bu işin içerisine bulaşmış en
tepedeki insanlara hiç dokunmadan, yurtta sulh konseyine hiçbir şey
demeden 30 bin öğretmeni, 40 bin öğretmeni ihraç etmek,
çocukları öğretmensiz bırakmak, okulları kitapsız
bırakmak yönetim açısından da çok iyi bir şey değil. O
yüzden zaten şu anda sistem kilitlendi, hiçbir şey yapılamıyor,
adalet çalışmıyor, bu kadar öğretmeni attıktan sonra.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERHAN USTA (Samsun) Bunların ne zararı
vardı? Bunlar suçluysa altı ay sonra atalım. Hepsini şimdi
attınız ve çocuklar öğretmensiz ve bunların da büyük
ihtimalle birçoğu suçsuz yere atıldı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Usta.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, bir dakikalık bir söz
BAŞKAN Sayın Bakan, size de 60a göre
bir dakika
Buyurun.
28.- Millî Eğitim Bakanı İsmet
Yılmazın, İç Tüzükün Açıklama hakkı
başlıklı 69uncu maddesi gereğince Hükûmetin açıklama
yapabileceğine ilişkin açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Açıklama hakkı başlıklı 69uncu
madde diyor ki: Şahsına sataşılan veya ileri sürmüş
olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan
Hükümet açıklama yapabilir ve cevap verebilir. Hepsi bu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Süresini Başkan tayin
eder efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Amenna. Buranın yönetimi Başkandadır.
Teşekkür ediyorum. dedi, amenna.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama, söyleyecek. Sayın
Bakan, İç Tüzük yarışına girmeyelim.
BAŞKAN Bırakın, onu da beni tayin
edeyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başkan ilan edecek
efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Başkan ne derse başımız gözümüz üstüne.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 1inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinde yer alan
"yedi" ibaresinin "üç" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Ayşe Acar Başaran
Diyarbakır Diyarbakır Batman
Dilek Öcalan Feleknas Uca Meral
Danış Beştaş
Şanlıurfa Diyarbakır Adana
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 1inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Ruhi Ersoy Erkan
Haberal
Ankara Osmaniye Ankara
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu Arzu Erdem Fahrettin
Oğuz Tor
Hatay İstanbul Kahramanmaraş
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Gaye Usluer Ceyhun İrgil Mustafa Akaydın
Eskişehir Bursa Antalya
Candan Yüceer Sibel Özdemir Selina
Doğan
Tekirdağ İstanbul İstanbul
Mustafa Ali Balbay
İzmir
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Ceyhun İrgil.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce
bölüm üzerinde yaptığım konuşmada, Millî Eğitim
Bakanlığıyla ilgili, Millî Eğitim dünyasında
yaşanan sorunlarla ilgili bazı maddeler üzerinde önerilerde
bulunuyordum, kaldığım yerden devam etmeyi düşünüyorum.
Bunlardan bir tanesi, bu
teşkilat yasasıyla gelen maddelerden bir tanesi, önemli
değişikliklerden bir tanesi maarif müfettişleriyle ilgili
değişikliktir. Denetim mekanizmasını etkili ve nitelikli
hâle getirmek için müfettişlerce özgür bir denetim
yapılmasının sağlanmasını istiyoruz, bütün
talebimiz bu kadar. Fakat bu konudaki ısrarların, bu konudaki
detaylandırıcı veya zorlayıcı ve mülakatla
yapılacak olan bazı yeni uygulamaların bu yasa tasarısından
çekilmesini öneriyoruz.
Bunun dışında
önemli sorunlardan bir tanesi, 10 Hazirana kadar şube müdürlüğü
atamalarını yaptı Bakanlık. Biz diyoruz ki mahkemeleri
kazanan şube müdürlerini görevlendirin ve mahkeme kararlarına uyunuz.
Biraz önce diğer milletvekillerinin de belirttiği gibi, Sayın
Bakanımız hukukçu ve daha önceki Komisyon konuşmalarında
bize Ben bir hukukçuyum, mahkeme kararlarını uygularım.
demişti ama şube müdürlerinin mahkeme kararlarının
uygulanmadığını söyleyebiliriz.
Bunun
dışındaki bu dönemde kanun hükmünde kararnamelerle ilgili
yaşadığımız önemli sorunlardan bir tanesi
kapatılan üniversitelerin öğrencileriyle ilgili sorunlar.
Biliyorsunuz 65 bin öğrenci okullarından mahrum kaldı, bir
gecede öğretmenlerinden, anılarından, yuvalarından ve
hocalarından koparıldı ve bu öğrenciler bir anlamda
cumhuriyet tarihinin en büyük eğitim sürgününe tabi oldular ve bir dolu
Anadoludaki üniversitelere dağıldılar. Şimdi, biz devlet
olarak bu öğrencileri o üniversitelere özel öğrenci olarak
yerleştirdik. Benim şu anda Bakanlığa somut önerim
şudur: Özel öğrencilik statülerini sona erdirelim, bunları asil
öğrenci yapalım ki bu öğrencilerin
ayrımcılığı, bu öğrencilerin üniversite
içerisinde yaşadığı karmaşa bitsin çünkü bu gelecekte
daha büyük soruna yol açacak, bu çocuklar birkaç yıl sonra kendi
aralarında bir ayrışmaya gidecekler.
En önemli sorunlardan bir tanesi de Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırı olarak aynı devlet üniversitesinde
-örneğin İTÜde, örneğin Aksarayda, örneğin İzmirde
herhangi bir devlet üniversitesinde bu öğrenciler 15 ila 30 lira
arasında ücret öderken- aynı dersi gören, aynı sırayı
kullanan, aynı kampüsü kullanan bir grup öğrenciye bedava, bu
öğrencilere ücretli. Bu, Anayasanın eşitlik ilkesine de
aykırı. Burada Millî Eğitim Bakanlığının bu
yaraya bir çözüm bulması lazım. Çünkü bu insanlar, aileler bir özel
okulu ya da bir lüks oteli tercih ettiler ama siz bunları
aldınız, bir pansiyona veya bir devlet misafirhanesine
yerleştirdiniz. Onlardan aynı ücreti istemek
haksızlıktır. Bu konuda adaletli ve hakkaniyetli bir çözüm
önerisi bekliyoruz Bakanlıktan ama daha da önemlisi, bunu
çözemiyorsanız, Bu, Maliyeyle ilgili bir şey. diyorsanız hiç
olmazsa bu insanların ödemelerinde kolaylık gösterelim. 6 taksit diye
belirledi YÖK, biz 12 taksit öneriyoruz çünkü insanların aile bütçeleri
yıllık, on iki aya göre planlanmış bir şey. Çok basit
bir talep, basit bir öneri, kanun gerektirmiyor, Bakanlığın
basit bir genelgesiyle bitecek bir konu. İnsanlar acı çekiyor,
binlerce mail, mesaj atıyorlar. Durduk yere sizler beddua
alıyorsunuz, durduk yere aileler ağlıyor.
Onun dışındaki önemli sorunlardan bir
tanesi bu çocukların KYK kredileri ve bursları. Birçoğunun
burslarını ve kredilerini kestiniz. Neden? Çünkü Sen okulundan
atıldın. veya Okulunu bıraktın, ara verdin. diye.
Arkadaşlar, yapmayın, bu kadar vicdansızlık olmaz. Bu
çocuklar duruyordu, sabah kalktılar, okullarını siz
kapattınız. Bunlar da eğer teröristse, o zaman niye başka
okullara yerleştiriyoruz? Alın bu çocukları, hepsini
yargılayın, hapishanelere tıkın; aileler de kurtulsun,
çocuklar da kurtulsun, siz de kurtulun. Ama, bir şekilde, bu
çocukların kredilerini vermemek, burslarını ödememek şu
anlama geliyor: Sen bu okula devam etme. anlamına geliyor, Bu okulu
bırak. anlamına geliyor. Caydırmaya, yıldırmaya
çalışıyoruz. Bu gençliğe bunu yaparsanız
Bu 65 bin
gencin kendisi ve aileleri, çevresiyle birlikte -beşer yakını
olduğunu düşünün- milyonlarca insan, yüz binlerce insan
Bu vebali
taşımanız mümkün değil. O yüzden, ben
Bakanlığı bu konuda insani olarak, vicdani olarak bir kez daha
uyarıyorum.
Açığa alınan akademisyenleri, ÖYPyi,
ihraç edilen akademisyenleri, işsiz kalanları ve diğer
konuları ilgili diğer maddelerde eğer yine vaktim ve
fırsatım olursa dile getireceğim.
Maalesef, Millî Eğitim Bakanlığı
öyle büyük bir kaos ve yapı içinde ve çöküş içinde ki bu beş
dakikalar, on dakikalar yetmiyor.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz olacak. Ha, aynı mahiyetteki
BAŞKAN Bir dakika
Aynı mahiyette bir
önerge daha var. Sakin olun.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz
isteyen, Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor.
Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra
sayılı Tasarının 1inci maddesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının
1inci maddesi Bakanlığın müsteşar
yardımcısı sayısının 7 olmasıyla ilgilidir.
Millî Eğitim Bakanlığı birçok genel müdürlüğe,
müşavirliğe, başkanlığa, bağımsız
dairelere, Talim Terbiye gibi önemli birimlere Türkiye'nin en büyük ve
yaygın taşra teşkilatına sahip bakanlıktır. On
binlerce okula, yüz binlerce öğretmene, milyonlarca öğrenciye hitap
eden böylesi devasa bir bakanlığa 7 müsteşar
yardımcısı fazla değildir. Burada yanlışlık,
müsteşar yardımcısı sayısının
azaltılıp çoğaltılmasındadır. Madem 7 müsteşar
yardımcısına ihtiyaç yoktu, geçmişte niye düşürdünüz?
Geçen kısa süre içinde ne değişti de 7 oldu?
Değerli milletvekilleri, yapılan bir
yanlışlık denetim hizmetlerinin yazboz tahtasına
dönüştürülmesidir. Bakınız, yerel ve genel olarak yürütülen
denetim hizmetleri yerelde önce il eğitim denetmeni olarak
değiştirildi, hemen sonra maarif müfettişi yapıldı.
Bakanlık teftiş kurulu müfettişleri ise önce Millî Eğitim
denetçisi olarak değiştirildi, sonra Bakanlıkta 300
müfettişe ne gerek var? İhtiyaç yok. gerekçesiyle ilde maarif
müfettişi yapıldı. Dün Bakanlıkta 300 müfettişe gerek
yok. diyen dünün teftiş kurulu başkanı, müsteşarı,
diğer ilgili bürokratların birçoğu yerinde olduğu hâlde,
getirilen tasarıyla bugün 500 Bakanlık maarif müfettişi kadrosu
istemektedir.
Sayın Bakan, Sayın Müsteşar; bu ne
yaman bir çelişkidir? Bu gidişat doğru bir yol değildir.
Yarın bir başkası gelir, kanunla Bakanlığa
aldıklarınızı ile gönderir, ilde kalanları merkeze
alır; bundan da ne Millî Eğitim camiasına ne millete bir fayda
gelmez.
Yapılan çok ciddi bir başka
yanlışlık, Bakanlık maarif müfettişlerinin
öğretmen kaynağından alınmaması olacaktır; sosyal
bilimler mezunu idari müfettişleri de alabilirsiniz, nitekim mevcut
yapıda bu müfettişler vardır. Yanlış olan, tüm
müfettişlerin öğretmenlik kaynağı dışında
alınacak olmasıdır. İlk defa alacağınız
müfettişlerin öğretmeni, öğrenciyi, sınıfı, veli
psikolojisini anlaması, kavraması asla mümkün olmayacaktır.
Tebeşirin tozunu yutmayan, öğrencinin kokusunu hissetmeyen,
öğretmenler odasının, sınıfın havasını
koklamayan, okula kardeşiyle münavebeli ayakkabı, ceket, pantolon
giyerek gelen, aç gelen, açık gelen öğrenciyi tanımayan,
öğretmeni de, öğrenciyi de anlayamaz, böyleleri de asla müfettiş
olamaz. Tarih öğretmenine, matematik öğretmenine, sınıf
öğretmenine, müzik öğretmenine nasıl rehberlik
yaptıracaksınız? Eğitim dünyanın en zor işidir,
eğitim ihtisas işidir, kültür işidir, Ben yaptım, oldu.
demekle olmaz. Bu yapılan, tereciye domates satmaya benzemektedir.
Değerli milletvekilleri, çok vahim başka
bir yanlışlık da ihdas edilecek müfettiş kadrolarına
naklen kamu kurum ve kuruluşlarından müfettiş, denetçi
alınacak olmasıdır.
Kıymetli arkadaşlar, Millî Eğitim
müfettişliği bu kadar basit değildir. Önceden Bakanlık
müfettişliği sınavına girmenin şartı asgari on
yıllık öğretmen veya üç yıl idareci olmak kaydıyla
sekiz yıllık kıdemli olmaktı. İlköğretim
müfettişi olabilmek için asgari beş yıl ilkokul
öğretmenliği, yüksek sicil notu, ağır disiplin cezası
almamak şartı vardı. Devlet pedagojiyi kazananları ücretsiz
olarak okuturdu, eğitim psikolojisi, eğitim sosyolojisi, psikoloji,
sosyoloji, özel öğretim, genel öğretim, öğretim teknikleri
okutur, uygulamasını yaptırırdı. Bu kuralı
koyanların bilgisi, tecrübesi sizden çok daha fazlaydı. Bir dün
mesleğe verilen öneme bakın, bir de bugün yapılana bakın.
EGOdan, ASKİden alacağınız müfettişe okulların
elektrik, su sayaçlarını mı denetleteceksiniz? Yanlış
yoldasınız, yapmayın bunu. Siz dışarıdan
müfettiş ararken yıllarca öğretmenlik yapmış, binlerce
kişi arasından giriş sınavlarını
kazanmış, yeterlilik sınavlarını kazanmış,
yıllarca müfettişlik yaparak tecrübe edinmiş güzide
müfettişleri bir tarafa bırakırsanız, müktesebatları
korumazsanız, bilin ki bu kul hakkına girer, bunun vebalinden
kurtulamazsınız. Eğitimi, öğretimi bu kadar hor görürseniz,
uzlaşmayı yok sayarsanız çağdaş dünyayı da
yakalayamazsınız diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
- Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunmadan önce bir
yoklama talebi vardır, önce bu yoklama işlemini
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Özel, Sayın Basmacı, Sayın Kayan, Sayın Gökdağ,
Sayın Erkek, Sayın Gürer, Sayın Gündoğdu, Sayın Ertem,
Sayın Topal, Sayın Bektaşoğlu, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Balbay, Sayın Yarkadaş, Sayın
Özdemir, Sayın Arslan, Sayın Sarıbal, Sayın Doğan,
Sayın Sarıhan, Sayın Karabıyık, Sayın Akar,
Sayın Öz.
Evet,
yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
vardır.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci
maddesinde yer alan yedi ibaresinin üç şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Danış
Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önergemiz üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; burada gördüğünüz, şu anda bu
Parlamentonun üyesi olan 10 milletvekili. 2si Eş Genel Başkan, bir
de her gün burada gördüğünüz Grup Başkan Vekilimiz Sayın
İdris Balukenin de içinde olduğu 10 milletvekili, şu anda
cezaevinde tek kişilik hücrelerde ve bu nedenle bu Meclis şu anda
özgür değil. Bu Meclis, 4 Kasım darbesiyle iradesi sakatlanan, Türkiye
toplumunun dörtte 1inin İrademdir. dediği -aileleriyle birlikte-
vekiller cezaevinde. Bu nedenle, ne biz ne siz, sakın özgürüz diye bir
duyguya kapılmayalım. Bu vesileyle 4 Kasım darbesini de
kınadığımı tekrar ifade etmek istiyorum.
Yeni yayınlanan 677
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, terör örgütü üyeliği veya
örgütlerin faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar sebebiyle tutuklu ve
hükümlü olanların öğrenim hakları ellerinden alındı,
gasbedildi. Burada, özellikle ayrıntılara
baktığımızda, ülke genelinde yapılacak olan merkezî
sınavlara, örgün her türlü eğitim ve öğretim kurumları ile
kamu kurum ve kuruluşları tarafından ceza infaz kurumu içinde
veya dışında yapılan ya da yaptırılan
sınavlara giremeyecekleri açıkça kanun hükmünde kararnameyle düzenlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu madde, şu anda
ceza ve tutukevlerinde bulunan 50 bin tutuklu ve hükümlüyü etkilemektedir.
Anayasanın 42nci maddesinde hiç kimsenin eğitim ve öğrenim
hakkından mahrum bırakılamayacağı emredici bir hüküm
olarak düzenlenmiştir. Ve bu kanun hükmünde kararnamedeki düzenlemeyle
Anayasanın 42nci maddesi açıkça ihlal edilmiş, ilga
edilmiş ve bu tutuklu ve hükümlülerin öğrenim hakları,
eğitim hakları ellerinden alınmıştır. Şu
anda 15 Temmuz darbe girişiminden sonra sayı çok daha fazla
artmıştır. Yani, bizim totalde derlediğimiz rakam,
derneklerin, ilgili kurumların derledikleri rakamlar 50 bin tutuklu ve
hükümlünün bu düzenlemeden zarar göreceği anlamına geliyor.
Şimdi, bu ne anlama geliyor gerçekten? Meali,
yani çok açık ama biraz daha açmak gerekirse: Bir kere, her şeyden
önce bu tutukluları da etkiliyor. Ve hepimiz biliyoruz ki Anayasanın
başka bir hükmüne göre, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar
herkesin masum sayılacağı bir temel ilke niteliğindedir. O
tutuklular diyelim ki bir yıl, iki yıl, üç ay ya da beş ay
merkezî sınavlara, diğer sınavlara giremediler. Ne olacak sonra
beraat etseler, o hakkını kim telafi edebilir? Mümkün değil, bu,
telafisi imkânsız sonuçlar doğuracak. Ve tutukluluk, Türkiye gibi bir
ülkede hele hele 15 Temmuzdan sonra o kadar yaygın ve o kadar kitlesel
tutuklamalara dönüşmüş ki herkesin gece kapısı
çalınabilir, gözaltına alınabilir, Sen terör örgütü üyesisin,
bu nedenle seni alıyorum. diyebilir. Nitekim, şu anda gazeteciler,
akademisyenler, siyasetçiler, bir dolu farklı kesim terör örgütü üyesi
olma iddiasıyla cezaevindeler. Türkiye tarihinde ilklere imza
atılıyor. Bizim, mesela, bugün bir milletvekilimiz hakkında, dün
de yine, Yazar Necmiye Alpay ve Aslı Erdoğan hakkında 302den
dava açıldı. Gerçekten, ilk okuduğumda inanamadım, Ya
savcılar kafayı mı yedi dedim. Bir yazı yazmakla devlet
nasıl bölünür? Böyle bir suç tipi yok ki. Yargıtay içtihatları
var, sonuçta bunu biz mahkemelerde çok konuştuk, çok
tartıştık. Bu nedenle, bunun kapsamı çok geniştir.
Gerçekten, herkesi, bütün tutukluları ileride telafisi imkânsız
zararlara sebebiyet verecek şekilde etkileyecektir ve yargılama
maddesi konusunda da açıkça ayrımcı hüküm içermektedir.
Tecavüzcüsü, katili, uyuşturucu kullananı eğitim öğretimine
devam edebilecek ama düşünce suçu sebebiyle cezaevinde olan
öğretimine devam edemeyecek. Bu kadar da ciddi bir handikap içeriyor.
Bu nedenle, bu hususun derhâl düzeltilmesini
gerçekten önemsiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 2nci maddesinde yer alan (j) bendinde yer
alan Rehberlik ve Denetim Başkanlığı ibaresi Teftiş
Kurulu Başkanlığı ve ibaresinin
kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Erkan
Haberal Ruhi
Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
İstanbul Hatay
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette olup, birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin kanun
tasarısından çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar
Demirel Sibel
Yiğitalp Ayşe
Acar Başaran
Diyarbakır Diyarbakır Batman
Dilek
Öcalan Feleknas
Uca
Şanlıurfa Diyarbakır
Aynı mahiyetteki önergenin imza sahipleri:
Mustafa Akaydın Gaye Usluer Ceyhun İrgil
Antalya Eskişehir Bursa
Muharrem Erkek Sibel
Özdemir Candan
Yüceer
Çanakkale İstanbul Tekirdağ
Selina Doğan Mustafa Ali Balbay
İstanbul İzmir
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde söz isteyen Muharrem Erkek, Çanakkale Milletvekili.
Buyurun Sayın Erkek. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 405 sıra sayılı
Tasarının 2nci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Evet, yarın 24 Kasım, fikri hür,
vicdanı hür tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü kutlu olsun.
Tabii, eğitim öğretimde son derece acı bir tabloyla
karşı karşıyayız. Devletin tüm kurumlarının
olduğu gibi millî eğitim kurumlarının da
okullarımızın da maalesef, Fetullah Gülen Cemaatine yani bir
terör örgütüne teslim edildiğini üzülerek görüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan; bu süreçte 30 bin öğretmen ihraç
edildi, 28 bin öğretmenin lisansı iptal edildi, 17 bin öğretmen
de açıkta yani toplam 75 bin öğretmenle ilgili işlem
yapıldı. Eğitim öğretim yılı
başladığında 1,5 milyon öğrencimiz maalesef
öğretmensiz kaldı. 29 Aralık 2015 tarihinde
sendikalarının bir günlük işi bırakma eylemine
katıldıkları için 10 bine yakın EĞİTİM SEN
üyesi öğretmene terörist muamelesi yapıldı.
Sayın Bakan, bu arada Çanakkaleyle ilgili de
bir şeyi paylaşmak istiyorum. Çanakkalede EĞİTİM
İŞ Şube Başkanı tam üç buçuk aydır açıkta ve
bunun FETÖyle hiçbir ilgisinin, bağlantısının
olmadığını bütün Çanakkale bilebiliyor ama onun açıkta
kalmasını isteyen bir millî eğitim müdürümüz var maalesef.
Değerli milletvekilleri, şimdi, 75 bin
öğretmeni isim isim tespit ederek açığa alıyorsunuz, ihraç
ediyorsunuz, işten el çektiriyorsunuz FETÖyle bağlantılı
olduğunu, terörle bağlantılı olduğunu düşünerek.
Peki, bunun siyasi ayağı ne olacak? 2014 yılında
AKTİF-SEN için valiliklere genelge gönderenler ne olacak?
Cumhurbaşkanı Erdoğan Özbekistan dönüşünde şunu
paylaştı; dedi ki: 17-25 Aralık sürecinde tüm
arkadaşlarımız bizi tam anlamış olsaydı 15 Temmuz
belki olmayabilirdi oysa bu alçaklara toz kondurmayan
arkadaşlarımız vardı.
Peki, 75 bin öğretmeni isim isim tespit edip
açığa alırken bu arkadaşlardan birisi hakkında dahi
işlem yapıldı mı, birisi hakkında dahi? Nerede bu
arkadaşlar? Nerede bunun siyasi ayağı? Öğretmenler,
cezaevindeki gardiyanlar, memurlar, polisler herkes açığa
alınırken, ihraç edilirken, cezaevlerine gönderilirken
sızmadığı delik kalmayan, her hücreye giren bu Fetullah
Gülen Cemaatinin, terör örgütünün iktidardaki ayakları nerede? Nerede bu
arkadaşlar? Nerede bu ayaklar? Bunlar çıkmadığı sürece
siz nasıl vicdanlarda adaleti tecelli ettirebilirsiniz?
Bakın, tasarının genel gerekçesinde
Türkiyenin sürekli büyüyen ekonomisiyle dünyanın ilk 10 ekonomisi
arasına gireceği yazıyor, bu tasarının genel
gerekçesinde. Evet ekonominin, kalkınmanın lokomotifi eğitimdir,
eğitim de aslında ekonomidir, doğru. Ama, şunu belirtmek
istiyorum: Sizin döneminizde, G20de biliyorsunuz 19uncu sıraya
geriledik. Biz 1997 yılında 16ncı büyük ekonomiydik. 1999
yılında, koalisyon hükûmeti döneminde G20 üyesi olduk ve bugün
geldiğimiz noktada sizin 14 yıllık istikrar adı
altında yürüttüğünüz tek başına hükûmetler sonucunda
19uncu sıraya geriledik. Bakın, bırakın ilk 10a girmeyi,
G20den düşme ihtimalimiz dahi çok yüksek. Çünkü siz, 2008e kadar
koalisyon hükûmeti dönemindeki yapısal reformları disiplin içerisinde
sürdürdünüz ama daha sonra inşaata ve ranta dayalı bir büyüme
çizgisini tercih ettiniz, ülkeyi bu noktaya getirdiniz. Yapısal reform
için Cumhuriyet Halk Partisi bunu yüksek sesle hep söylüyor, ekonomiden sorumlu
Genel Başkan Yardımcımız Sayın Selin Sayek Böke de
söylüyor. Yapmanız gereken yapısal reformlar içerisinde
sacayağı belli. Bu sacayağı hukuk, eğitim ve
özgürlüklerdir. Hukukta ve özgülüklerde geldiğimiz noktayı hepimiz
biliyoruz. Maalesef, eğitimde de çok acı bir tabloyla karşı
karşıyayız. Eğer siz eğitimde akla, bilime
dayalı, sorgulayan bir eğitim sistemini getirmezseniz ve bu acı
tabloyu değiştirmezseniz ekonomi de, kalkınma da, refah da hepsi
hayal olacak diyorum ve dünyanın yaşadığı inovasyona
dayalı ekonomiyi, bilgi toplumunu, bilgi ekonomisini de yani treni de
kaçıracaksınız maalesef diyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz hakkında
söz almış bulunmaktayım.
Buraya gelirken şöyle bir rakamlara
baktım: 30 binin üzerinde öğretmen alınmış, onlarca
öğrenci eğitim öğretim alamıyor. Bir taraftan bu
yapılırken, bir taraftan, kendi imkânları ve gücüyle,
kurumların ve velilerin desteğiyle, bizim kendi imkânlarımızla
yaratmış olduğumuz, ana diliyle eğitim yapan 3 tane
okulumuz kapatıldı. Ferzad Kemanger; 238 öğrencisi vardı,
18 öğretmeni vardı ve üç yıldır eğitim veriyordu.
Şimdi o 238 öğrencinin nasıl olacağı, ne
yapacağı konusunda en ufak bir yaptırım veya en ufak
iyileştirici bir çözüm yok. Oysa bu 238 öğrenci de oradaki
öğretmenler de
Bu, devlet mekanizmasına vergi veren, buranın
vatandaşı olan ama aynı zamanda ana diliyle eğitim almak
isteyenlerin kendi imkânlarıyla oluşturmuş olduğu bir
imkândı. Bununla, hem Millî Eğitim üzerinden kendi vermek
istediği müfredat da yok sayılıyor, aynı zamanda kendi ana
diliyle eğitim almak isteyen kişiler üzerinde de aynı
yaptırımlar uygulanıyor. Sanırsınız ki darbeyi
EĞİTİM SENliler yapmış, sanırsınız ki
oradaki küçük çocuklar bu darbeyi yapmış. Oysaki, bu darbeyi yapanlar
belli. Darbeyi yapanların kendi içindeki, mekanizmasındaki rolünü de
hepimiz çok iyi biliyoruz ve öyle bir yapıldı ki 15 Temmuz darbesini
Allahın bir lütfu olarak gördü -ki gerçekten onlar için bir lütuftu- ve
bu imkânları kendi imkânı olarak kullandı, kendi
dışında olan herkesi yok saydı.
Bugün bizim genel
başkanlarımız, milletvekillerimiz tutuklu ve bu Mecliste 10
milletvekili, Parlamento üyesi tutuklu ama hiç kimseden ses yok. Bu, milletin
iradesine bir darbedir, 6 milyon insanın iradesine bir darbedir. Siz
yerli ve millî diye her gün bahsettiğiniz, insanları sokağa
çağırdığınız ve bunun için devletin bütün
imkânlarını seferber ettiğiniz ve bununla birlikte yüzlerce
insanın öldüğü, yaşamını yitirdiği bir darbeyi
her gün kutsuyorsunuz ama bizim milletvekillerinin, genel başkanların
demokratik taleplerini terörize ediyorsunuz. Kendinizle ilgili olan her
şey meşru, onun dışında olan her şey kriminalize
ediliyor ve bunu da demokrasi anlayışı üzerinden
tartışma yürütüyorsunuz. Cezaevlerinde olmasını cezaevi
koşullarının ne kadar güzel olduğunu anlatarak
meşrulaştırmaya çalışıyorsunuz. O
insanların, o arkadaşlarımızın şu anda gelip
burada yasama faaliyetlerinde bulunması gerekirdi ve bu Meclis bunun hesabını
vermek zorunda. Bu Mecliste olan bütün Parlamento üyeleri şunu söylemeli,
cesur olabilmeli: O insanların dokunulmazlıkları var ve
dokunulmazlıkları boyunca da yasama faaliyetlerinde bulunmaları
gerekir. Eğer var ise, bu işle ilgili, yasama faaliyetleriyle ilgili
bir sorun varsa bunun sonrasında hukuk bu işi çözer. demeniz gerekirdi.
Ama, ne yazık ki burada şunu görüyorum: İnsanlar cezaevlerini
kutsuyor, cezaevlerindeki tecrit koşullarını çok normal bir
şeymiş gibi gösteriyor; aynı gün de işin ilginç
tarafı, tecavüz yasasında, tecavüzcüleri korumak için yasa
çıkarma konusu gibi talihsiz bir yaklaşıma giriyor. Bir
insanın yok demesiyle, bu kadar savunulan, aslında gece gündüz
sahiplenilen Şöyle iyidir, böyle iyidir. dedikten sonra, bir cümleyle
hemen geri çekilebiliyor. O zaman, demek ki bu işin tecavüz yasası
olduğunun da farkında. Ama, şunun da farkında olmanız
gerekir: Bugün bu arkadaşlarımız cezaevindeyse bu Meclisin,
bütün Parlamento üyelerinin bunun için oturup mücadele etmesi gerekir. Bugün
bizimse yarın sizin olacak ve o cezaevi koşullarını ne
kadar iyileştirirseniz iyileştirin, belki ileride sizler de o cezaevi
koşullarına gireceksiniz yine biz sizin haklarınızı
savunacağız ve şunu diyeceğiz yani: Bugün, cemaat bize
operasyon yaptığında; cemaatin operasyonundan dolayı
mağdur olanları biz nasıl sahipleniyorsak emin olun ki FETÖ
üzerinden yarın öbür gün sizin üzerinizden yapılacak istismarlarda
biz yine burada savunacağız çünkü bizim demokratik
anlayışımız ve kültürümüz bunu emrediyor.
Biz sadece ve sadece
barış üzerinden, demokrasi üzerinden mücadele yürüten bir partiyiz ve
son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Ahmet Türk gibi bir bilge insan
şunu söyledi: Bu ülkeye barış gelsin ertesi gün beni Taksim
Meydanında asın. Bunu söyleyen bir insan şu anda, üç gündür
gözaltında. 74 yaşında ve sağlık durumunu da çok iyi
biliyoruz.
Şunu da söylemek lazım: Ahmet Türkle
buradaki onlarca insan mesai yapmıştır. Bir vicdan, bir hukuk
olması lazım ya. Bir hukuk gereği denmesi gerekir yani Ahmet
Türk niye gözaltında, neden hâlen gözaltında ve ifadesi
alınmıyor? Bu bile sorulmuyor, bu bile görmezden geliniyor. Siz
şunu söylüyorsunuz: Görmezden gelirsek sanki bu iş görülmeyecek,
sanki bu duygular yaşanmayacak, insanların öfkesi olmayacak. Böyle
bir şey yok. Gidin, Diyarbakıra bakın, Siirte bakın,
Vana bakın, öfke çok yüksek. Ve insanlar şunu çok iyi görüyor:
İradem ipotek altında. diyor ve zihinlerde bir kopuşa gidiyor
bu. Bu kopuş hepimiz için iyi bir şey değildir, hepimiz
altında kalabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Dün
Cizreyi anlattığımızda sessiz kaldınız,
umarım bundan sonra sessiz kalmazsınız diyorum, herkese
teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Öncesinde bir yoklama talebi var.
Yoklama işlemini gerçekleştiriyoruz.
Sayın Özel, Sayın Basmacı, Sayın
İrgil, Sayın Gökdağ, Sayın Erkek, Sayın Gürer,
Sayın Gündoğdu, Sayın Ertem, Sayın Topal, Sayın
Bektaşoğlu, Sayın Balbay, Sayın Gaytancıoğlu,
Sayın Öz, Sayın Yarkadaş, Sayın Özdemir, Sayın Arslan,
Sayın Sarıbal, Sayın Doğan, Sayın Sarıhan,
Sayın Karabıyık, Sayın Demir.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
10 milletvekili içeride, cezaevindeyken burada gamsızca, utanmazca
oturabiliyorsunuz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Sana ne, sana ne!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Haddini bil!
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, lütfen, ne
oluyor?
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Nereden biliyorsun?
Otur yerine, terbiyesiz!
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Belli oluyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ne oluyor
şimdi, ne oluyor buna?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hayret bir
şey. Böyle bir üslup var mı ya?
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Terbiyesiz!
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Terbiyesiz sensin!
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, sayın milletvekilleri,
ne oldu, hayırdır? Ne oldu Sayın Yiğitalp bir anda?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bu kadar toplumun her tarafında insanlarda işsizlik var, ekonomik
kriz var. Bu kadar rahatlıkla oturabiliyorsunuz. Burada hepimiz
yaşıyoruz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ne diyorsun sen?
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) PKK her gün kan
dökerken siz burada oturuyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Yiğitalp ne oluyor?
Lütfen yerinize oturur musunuz. Lütfen Sayın Yiğitalp
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
vardır.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Otur, otur
haddini bil!
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sen otur, sen otur!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ne
bağırıyorsun buraya?
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, ne oluyor?
Sayın milletvekilleri
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Biz mücadele ediyoruz, siz ne yapıyorsunuz?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sana mı
kalmış benim grubuma müdahale etmek? Otur.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Buraya
bağırma hakkın yok. Niye bağırıyorsun buraya?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Böyle bir üslup
olamaz. Oradan çıkıp benim grubuma hangi hareketi
yapacağını söyleyemez.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Diyarbakırdan almadınız mı
cevabı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 2nci maddesinde yer alan (j) bendinde yer
alan Rehberlik ve Denetim Başkanlığı ibaresi Teftiş
Kurulu Başkanlığı ve ibaresinin
kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay) ve
arkadaşları
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bütün ülke kan ağlıyor.
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, şimdi
konuşmacıyı kürsüye davet ediyorum, lütfen. Hiçbir şey
yokken ayağa kalkıp bu gruba niye bağırıyorsunuz bu
kadar? Ne oldu? Konuşmanızı yaptınız oturdunuz.
Sayın milletvekilleri, istirham ediyorum,
lütfen
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
biz buraya maç dinlemeye mi geldik, yasa yapmaya mı geldik? Niye maç
dinletiyorlar bize?
BAŞKAN Ya, dinlerler, dışarıda
dinlerler. Size ne!
AYHAN BİLGEN (Kars) Olur mu böyle bir
şey ya? Kapı açılıyor, geliyor maç gürültüsü... Ya,
ayıp bir şey! Ayıp ya, ayıp!
BAŞKAN Dışarıdaki
milletvekiline de mi karışacaksınız? Yerinize oturun.
AYHAN BİLGEN (Kars) Madende insanlar
enkazın altında hâlâ. Burada maç gürültüsü yapıyorsunuz.
Ayıp ya! Enkazın altından çıkaramadınız.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bu kadar kolay olmamalı, o gençler toprağa gitti.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu.
Buyurun Sayın Ahrazoğlu
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Vicdansızsınız siz, vicdansız! Hâlâ Siirtte insanlar göçük
altında ya.
(AK PARTİ ve HDP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Hatibe
saygılı olalım.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Kendi
grubunuza seslenin Başkan ya, lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Herkes
gidip maç izliyor, sonra gelip oy veriyor, bu kadar yani.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Size ne ya! Size
ne!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Nasıl bize ne ya!
BAŞKAN Bakın, lütfen, istirham ediyorum,
istirham ediyorum
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.33
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
405
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
2nci madde üzerindeki önerge
işlemlerinde kalınmıştı.
Şimdi, Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde konuşmak üzere
Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunu kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın
Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NECMETTİN
AHRAZOĞLU (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
405 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
anılan maddeyle Rehberlik ve Denetim Başkanlığı
ibaresi Teftiş Kurulu Başkanlığı, Hukuk
Müşavirliği ibaresi ise Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü
şeklinde değiştirilmekte ve buna göre de teşkilatlanmaya
gidilmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk milletinin mensubiyetinin gurur ve
şuuruna sahip, manevi ve kültürel değerlerimizi özümsemiş,
düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş,
yeni gelişmelere açık, girişimci, demokratik, kültürel, erdemli
ve inançlı nesillerin yetiştirilmesi millî eğitim
politikamızın temel amacı olmak zorundadır. Ancak, AKPnin
iktidara geldiği 2002 yılından itibaren, maalesef, Türk millî
eğitim sisteminin temelini sarsacak değişiklikler
yapılmıştır. Daha doğrusu, Türk millî eğitim
sistemi deneme tahtası olarak kullanılmış ve
kullanılmaya da hâlâ devam edilmektedir. On dört yıllık
iktidarı döneminde 6 bakan, çok sayıda müfredat ve sistem
değişmiş, Bakanlığın teşkilat
yapısı her gelen bakan tarafından şahsi düşüncelerine
göre değişikliğe uğratılmıştır.
Bakanlık yeni bir örgütlenme ve teşkilatlanmaya gitmiş, mevcut
deneyimli kadrolar şahsa bağlı hâle getirilerek
etkisizleştirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Bakanlık
tarafından verilen maarif müfettiş sayısına göre, 1.243ü
sınavla atanan olmak üzere 2.483 müfettişin unvanları bu kanun
tasarısıyla birlikte son altı senede 5 defa
değişmiş olacaktır. 2.483 müfettişin sadece 500ü
bakanlık maarif müfettişi olarak görev alacak, geri kalan 1.983
kişinin özlük haklarının saklı olduğu
vurgulanmasına rağmen, hâlâ hangi konuda ve ne görev alacakları
net olarak belirtilmemiştir. Bu kanun tasarıyla birlikte hem
Bakanlık maarif müfettiş sayısının yetersizliği
hem de görev dağılımının ne olacağı konusuyla
ilgili sorunlar yaşanacak ve verdiğimiz önergeyle bu sorunların
yaşanmasının önüne geçmek istemekteyiz. Rehberlik ve Denetim
Başkanlığının tekrar aktif hâle getirilerek maarif
müfettişliğine göre devam etmesi amaçlanmıştır.
Verdiğimiz önerge bu maksatla verilmiştir ve bu önergemizin
desteklenmesini istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, hepimizin
hatırlayacağı üzere 2014 yılında okul müdürlerinin
tespiti konusunda çalışmalar yapılmış ve iktidarda
yakını olan çok sayıda müdür yerini korumuş, müdür
yardımcıları da boşalan kadrolara müdür olarak
atanmıştır. Bu uygulama sonucunda çok sayıda okul müdürü
mağdur olmuş ve geri dönmeleri maalesef mümkün
olmamıştır. Yapılan değişikliklerden önce
yönetici atamalarında sağlam bir mevzuat mevcut olduğu için
yandaş ataması yapılamıyor; sınavla alın teri
döken, bilgisi, becerisi, liyakati olan kişilerin makamlara gelmesi söz
konusu oluyordu. Dişiyle tırnağıyla, emeğiyle ve
bilgisiyle bir makama gelmiş yöneticiler alaşağı
edilmiştir. Bu olaylara darbe dönemlerinde bile
rastlanmamıştır. Yani, anılan kanunla Türkiyede 16 bin
müdür değiştirilmeye çalışılmış, bunlardan 8
bin tanesi başarısız puan verilerek müdürlükten
alınmış, bir anlamda infaza tabi tutulmuştur. Bugün dahi
Yenikapı ruhu diye adlandırdığımız ruha
aykırı olarak hâlen okul müdürleri suçsuz ve sebepsiz görevlerden
alınmaktadır. 15 Temmuzdan ders alınmamışçasına,
vatan ve millet sevgisini mesleğine yansıtan öğretmen ve okul
yöneticilerine sudan bahanelerle zulüm ve eziyet yapılmaktadır. Bunun
örneklerinden bir tanesi Sayın Bakanım, kendi ilimde
yaşanmıştır. Maalesef, Kırıkhanda ve Kumlu ilçemizde
2 okul müdürümüz sebepsiz yere, sırf vatan ve millet sevgisiyle
oldukları için görevden alınmıştır, isimlerini az
sonra size arz edeceğim. Bunu da bizim kabul etmemiz mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, 24 Kasım
Öğretmenler Gününü kutluyor, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara
Ankara Osmaniye
Arzu
Erdem Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Saffet
Sancaklı
İstanbul Hatay Kocaeli
MADDE 3- 652 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına (c) bendinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki (ç) bendi eklenmiş ve mevcut (ç)
bendi (d) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.
ç) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı
Mesleki Eğitim Kanununa göre aday çırak, çırak, kalfa ile
ustaların genel ve mesleki eğitimlerini sağlamak.""
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin kanun
tasarısından çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar
Demirel Sibel
Yiğitalp Ayşe
Acar Başaran
Diyarbakır Diyarbakır Batman
Dilek
Öcalan Feleknas
Uca Filiz
Kerestecioğlu Demir
Şanlıurfa Diyarbakır İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Gaye
Usluer Mustafa
Akaydın Candan
Yüceer
Eskişehir Antalya Tekirdağ
Sibel
Özdemir Selina
Doğan Şenal
Sarıhan
İstanbul İstanbul Ankara
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Sayın
Başkan, değerli kâtip üye arkadaşlarım, sevgili yazman
arkadaşlar ve milletvekili arkadaşlarımız; şu anda
Millî Eğitim Bakanlığı eğitim sistemi üzerinde bir
tasarıyla ilgili olarak görüşmelerimizi sürdürüyoruz.
Eklenen madde hangi madde? Çıraklık
eğitiminin zorunlu eğitim alanına, arasına
alınmasına ilişkin bir madde. Genel eğitim sistemi içinde
dünya kadar sorun dururken ve çıraklık konusu zorunlu eğitimin
bir parçası hâline geldiği zaman çocuklarımızın
çırak olmaya hevesinin daha fazla artacağı, bir meslek
edinmekten ziyade bir an önce para kazanmak gibi bir istekle eğitimlerini
yarıda bırakacağı koşulların
yaratılmış olmasını hem ülkemizin içinde bulunduğu
koşullara hem de bilimsel eğitimin inşası konusunda
eğitimde yol alabilmemizin önünü kesen bir önerme olarak görüyor ve bunun
reddini doğal olarak talep ediyoruz. Ancak bugün genel anlamda eğitim
sistemimizin nasıl bir durum içinde olduğuna şöyle bir bakmak ve
düşüncelerimi bu konuda sizinle paylaşmak istiyorum.
On dört yıldır eğitim
alanının bir yazboz tahtasına döndüğü ve âdeta bir buhran
içinde olduğu son derece açıktır. Dinine ve kinine sadık
gençler yetiştirme politikası, Fetullahçıların bütün devlet
kurumlarını bir örümcek ağı gibi sarmasıyla
sonuçlandı. Devletin, eğitim gibi başta gelen bir görevini
cemaatin özel okullarına, vakıflara emanet etmesinin
yarattığı sonuçlar milletçe hepimizi sıkıntı
içinde bıraktı. Hükûmet halkın vergilerinden oluşan devletin
bütün olanaklarını ne yazık ki şimdi de TÜRGEVe ve benzeri
aile vakıflarına vermeye çalışıyor. Bütün eğitim
sistemi âdeta imam-hatipleştirilmiş durumda. Yüz yetmiş beş
yıldır pek çok eğitimcinin aklı ve emeğiyle
oluşan laik eğitim sistemimizden ne kalmışsa o da yok
edilmeye çalışılıyor.
Şimdi,
biraz önce Sayın Bakana soru yöneltmek istemiştim ama her nedense
Başkanımız görmediler ve soru sormama da olanak vermediler.
Şimdi bu konudaki bir iki sorumu ve değerlendirmemi izninizle size
sunmak istiyorum.
Sayın
Bakan birtakım şeyler söyledi, işte, şuralar
kapatılacak, Jandarma kapatılacak, kurumlar kapatılacak ya da
kapatıldı falan
Ben zannettim ki bugün olanlardan söz ediyor. Yani
bugün öyle bir durumdayız ki zaten bütün sistem tıkanmış
durumda. Meğerse yurtta sulh cihanda sulh konseyinin yapacaklarından
söz ediyormuş. Sayın Bakanım, yurtta sulh cihanda sulh
konseyinin yapacaklarından daha farklı bir şey ne yazık ki
bugün yapılamıyor.
Siz başka bir cümle
kullandınız, dediniz ki: Rakamlar yalan söylemez. Şimdi ben,
yalan söylemeyen rakamları, tek tek saptanmış olan rakamları
bilgilerinize sunacağım. 30 bin öğretmen dediniz; hayır,
30 bin değil, Millî Eğitim personeli sayısı 38.413. Şu
anda, 672, 675 ve 677 sayılı kararnamelerle toplam 76.659 memur, kamu
görevlisi kamudan ihraç edilmiş. Böldüm, çarptım bunları;
38.246sı kamudan, 38.413ü öğretmen. Şimdi, bu
öğretmenlerle ilgili boşaltılmış olan alanın yeni
gelecek öğretmenlerle doldurulması -elbette ki onların da
öğretme aşkı vardır- nasıl bir yol açacak, eğitim
öğretimde nasıl bir problem yaratacak ve hukuken bu insanlarla ilgili
yapılan işlem doğru mu?
Ben, öğretmen kökenli
bir avukatım. Size bir tek şeyi anımsatmak isterim:
Öğretmenlikten emekli olduğumda evimin yolu okulumun bahçesinden
geçiyordu ve küçük olan çocuğumu anneme teslim etmek üzere oradan
geçiyordum, size yeminle söylüyorum, sınıf kokusunu alırdım
ve ağlardım. Sınıfımı özlerdim,
öğrencilerimi özlerdim. Şimdi, siz 40 bin öğretmeni
çocuklarını özler hâle getirdiniz. Bunlarla ilgili doğru ve
sağlıklı bir hukuki araştırmanın
yapılmaması, idari soruşturmaların yapılmaması,
en azından açığa alınarak onların bir an için nefes
alabilecekleri, sizin de doğru bir yargılama yapabileceğiniz bir
sürecin tanınmamış olması gerçek bir mağduriyet yaratmıştır
ve bu mağduriyeti hiçbir şey kapatamaz. Gerçekten, yarın,
öğretmenler Öğretmenler Günü için sevinemeyecekler. Onlara doğru
bir sevinci yaratabilmenin yolu hem bilimsel eğitime dayalı bir
eğitimi inşa etmek hem de hukuka, adalete ve hakka dayalı
işlemleri kurmakla olacaktır.
Saygılar sunar,
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
diğer önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir.
Buyurun Kerestecioğlu
Demir. (HDP sıralarından alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP hükûmetleri boyunca en çok müdahale edilen ve en çok da
-tabiri caizse- başarıya hasret olan alan eğitim
alanıdır. Burası âdeta bir yazboz tahtasıdır ve Millî
Eğitim gerçekten çocukların ahını ciddi biçimde
almaktadır. Asla özgürlükçü ve yaratıcı olmayan bir eğitim
sistemiyle de maalesef duble yoldan başka bir şey yapılması
mümkün değildir.
Şu anda üzerine söz aldığım
maddeyse, mesleki teknik eğitimle ilgidir ve AKP hükûmetleri döneminde bu
alanda yapılan değişiklikler hep sermayenin
çıkarlarını gözetir olmuştur. Staj adı altında
işletmelerde çocuk emeği sömürülmüş, ucuz iş gücü olarak
görülmüştür. Bugün, çıraklık eğitimini de zorunlu
ortaöğretim kapsamına almak için planlanan bu değişim,
sömürü ilişkisinin daha da derinleşmesine neden olacaktır.
Ben, şimdi, bu Meclise dönmek istiyorum ve
sizlere birazcık izan diyorum, gerçekten, birazcık sağduyu,
birazcık etrafınıza bakmak.
FETÖcü olmakla suçlanıp tutuklanan bir
savcının iddianamesiyle yargılanan, üstelik sadece bir seçim
konuşması nedeniyle tutuklanan Sayın İdris Balukenin
olmadığı bir Meclis boştur ve utanç vericidir. O resme
bakıyor musunuz, oradaki resimlere sayın grup başkan vekilleri?
Her zaman gördüğünüz, konuştuğunuz insanın yüzüne
bakıyor musunuz? Buraya geldiği zaman o insanın yüzüne
nasıl bakacaksınız, çok merak ediyorum.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Siz hiç
şehit cenazelerindeki yüzlere baktınız mı?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bu Meclisin en temel unsurlarından biri olduğu için zaten
rehin alınmıştır İdris Baluken. Onun
şahsında, tüm tutuklu vekillerimiz ve eş
başkanlarımızı en kısa zamanda özgürlüklerine
kavuşacaklarına olan inancımla buradan selamlıyorum.
Sizler hukuk ve bağımsız yargı
diyorsunuz, değil mi? Ben, size birkaç örnekle o yargının
nasıl bağımsız olabileceğini, sizlerle nasıl
bağımsız olabileceğini söyleyeyim:
Bakan Ömer Çelik: Deniyor ki: Milletvekilleri
tutuklanıyor. Burada teröre destek verenler hakkında işlem
yürütülüyor. Doğru diyebilirsiniz, deyin hep beraber.
Bakan Nihat Zeybekci: Milletin verdiği o
görevlerden imtina etmek büyük ihtimalle bugüne kadar emir aldıkları
yerlerden gelmiştir. Gittiniz terör örgütünün her türlü faaliyetine destek
vermek için size emredilen şekilde davrandınız.
Evet, Burhan Kuzu: HDP milletvekillerinin tüm
açıklamaları açıkça teröre destektir.
Erdoğan: Bu densizlerin
amacı, Türkiyeyi sıkıntıya sokmak. Bu eylemlerin,
ifadelerin hiçbiri milletvekili göreviyle ve sıfatıyla ilgili
değildir. Siz terörist gibi davranırsanız terörist muamelesi
görürsünüz. Kendi ülkesine ihanet içinde olanların yargıya hesap
vermesini sağlamak bizlerin en başta gelen görevidir.
Şimdi, bu sözleri dinleyen hangi hâkimin, hangi
savcının siz bağımsız, adil bir yargılama
yapacağını düşünüyorsunuz; hangi savcının, hangi
hâkimin?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Söylenenler yalan mı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Yalan!
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Ne münasebet?
AHMET YILDIRIM (Muş) Evet, yalan. Doğru
olsa bile söyleyemezsiniz, söyleyemezsiniz, yargıya talimat
veremezsiziniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Yargı faaliyetini etkileme suçunu işliyorsunuz; şu
anda da siz işliyorsunuz, bunları söyleyenler de işliyorlar.
Bağımsız ve adil bir yargılama
olsaydı eğer, siz öncelikle yargılananlar olurdunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bir de kaldı ki
yalan
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Hadi canım!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) O günler de gelecek, sizler de yargılanacaksınız ama
bizler diyeceğiz ki: Bağımsız ve adil yargı
gerekiyor.
Ben size okuyayım bugün haberlerden.
Bakın, ne diyor eski milletvekiliniz Vatikanla ilgili Ahmet
Davutoğlu ailesiyle birlikte dört saat kaldı Fetullah Gülenin
yanında. Vatikanla ilgili görüşmeleri, ziyaretleri
sorduklarında da diyor ki: Dinler arası diyalog, Vatikan ziyareti
Cumhurbaşkanı, Başbakan tarafından resmiyete döküldü. Bunun
devlet eliyle yapılması için girişim oldu. Sayın
Erdoğan sanırım on yıldır bunu destekliyor. Ee, ne
oldu şimdi? Darbeci arıyordunuz, buyurun, kim yapmış bu
darbeyi?
AHMET YILDIRIM (Muş) Yalan mı?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) EĞİTİM SEN mi yapmış, yoksa beraber
aynı yollarda yürüdükleriniz mi yapmış? Biraz izan diyoruz,
biraz saygı.
Eğer burada 10 AKPli milletvekili tutuklu
olsaydı bizim tavrımız farklı olurdu, bizler özgürlüklerin
savunucusuyuz, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saffet Sancaklı (Kocaeli) ve
arkadaşları
MADDE 3- 652 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 9uncu maddesinin (1)inci fıkrasına (c) bendinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki (ç) bendi eklenmiş ve mevcut
(ç) bendi (d) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.
ç) 5/6/1986 tarihli ve 3308
sayılı Mesleki Eğitim Kanununa göre aday çırak, çırak,
kalfa ile ustaların genel ve mesleki eğitimlerini
sağlamak.""
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kocaeli
Milletvekili Saffet Sancaklı.
Buyurun Sayın Sancaklı. (MHP
sıralarından alkışlar)
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; yarın, 24 Kasımda
Öğretmenler Gününü idrak edip saygıdeğer öğretmenlerimize
gönül borcumuzu bir nebze de olsa yerine getirmiş olacağız.
Öğretmenlik kutsal bir meslek, kutlu bir
mekteptir. Öğretmen kör karanlıkların
ışığı, kurumuş vicdanların
ilacıdır ve cehaletin, ön yargıların amansız
düşmanıdır. Bana bir harf öğretenin kırk yıl
kölesi olurum. kutlu seslenişinin muhatabıdır öğretmen.
Onlarsız gelecek olmaz, onlar olmadan gelecek nesiller asla oluşamaz.
Öğretmenlerimize ne söylesek az ne yapsak eksik ve yetersizdir. Bize
düşen, öğretmenlerimize kulak vermek, sorunlarına eğilmek,
onları, içine düştükleri sosyal, ekonomik ve mesleki
darboğazlardan çekip çıkarmaktır. Öğretmen mutlu
değilse öğrenci umutsuz, veliler huzursuzdur.
Bugünkü ülke tablosu içinde öğretmenlerimizin
mutlu ve memnun olduğunu hiç kimse iddia edemeyecektir. Özellikle 15
Temmuz FETÖ darbe kalkışmasıyla birlikte, millî eğitimin
kimlerin eline düştüğü, nasıl bir esarete mahkûm olduğu
iyice gün yüzüne çıkmıştır. Şimdiye kadar 30 bini
aşkın öğretmen memuriyetten çıkarılmış,
sayıları 17 bine ulaşan öğretmen açığa
alınmış, bunlardan 7 bine yakını görevine tekrar
dönmüştür. İhraç edilip mesleğe dönen öğretmen
sayısı ise oldukça sınırlıdır.
Şu hususu kararlılıkla ifade etmek
isterim ki hainden öğretmen olmayacak, gerçek öğretmenden de hain
çıkmayacaktır.
Elbette, FETÖyle mücadelede suçu sabit
görülenlerin, bu ihanet şebekesine yardım ve yataklık yapıp
hukuk ve millî vicdanın onaylamadığı paralel bir
hiyerarşik ağa dâhil olanların gözünün yaşına
bakılmamalıdır. Geleceğimizin güvencesi olan
evlatlarımızı zehirleyenler, öğretmenlik mesleğini
iğfal ederek bir terör örgütünün lehine faaliyet gösterenler
yaptıklarının bedelini en ağır şekilde
ödemelidirler. Bir terör örgütünün hesabına aktif çalışarak
küçücük yavrularımızın akıl ve kalplerini işgale
kalkışan kim olursa olsun, affı imkânsız bir suça
iştirak etmiş sayılacaktır. FETÖcü veya PKKlı
oldukları gerekçesiyle ihraç edilen veya açığa alınan
öğretmenler emanete ihanet etmişlerdir, bunun başka türlü bir
açıklaması olamayacaktır.
Ne var ki sırf malum bir
bankayla zorunluluktan dolayı parasal konularda iş ve işlem
yaptı diye ve bazı dershanelerde görev aldı bahanesiyle bir
öğretmene FETÖcü damgası vurmak, itibarından ve ekmeğinden
mahrum etmek yanlıştır. Tasvip etmesek de yerel, yasal
sendikalardan birini tercih etmenin bir memuru suçlu yapmayacağı da
açıktır. Bir öğretmen FETÖnün emel ve eylemlerine ortak
olmuş ve somut delillerle örgüt üyeliği tespit edilmişse
cezasını çekmelidir, buna da itirazımız yoktur ancak
asılsız ihbar ve şikâyetlerle, aslı astarı olmayan
isnatlarla FETÖyle herhangi bir organik bağı olmayan öğretmen
veya memurları mesleklerinden atmak hukuk devletinin ilke ve
kurallarıyla ters düşecektir. Böylesi bir durum
haksızlığa işaret edecektir ki biz de asla dilsiz
şeytan olmayacağız yani haksızlık
karşısında susmayacağız.
Geçtiğimiz ekim
ayında 18.500 sözleşmeli öğretmenin ataması
yapılmış, önümüzdeki şubat ayında ise 30 bin
öğretmenin ilave ataması gündemdedir. Bize göre, atanamayan bir tek
öğretmen kalmamalıdır, bu çile artık kökten bitirilmelidir
fakat sözleşmeli öğretmenlerin mülakat sistemiyle alınması,
KPSSden yüksek puan alan çok sayıda öğretmenimizi de mağdur
etmiştir. Mülakat esnasında sorulan soruların
gayriciddiliği ve siyasi tercihlerin yoklanması oldukça mahzurludur
ve infiale yol açmıştır.
Sözleşmeli öğretmenlik güvencesiz bir
sistemdir. Parti olarak düşüncelerimiz şunlardır:
Sözleşmeli ve geçici öğretmenlerin daimî kadrolara geçirilmesini,
teftiş sisteminin tek çatı altında toplanmasını,
rotasyondan kaynaklı sorunların bitirilmesini, özür grubu
tayinleriyle ilgili sorunların çözülmesini, ek ders ücretleri ile
eğitim öğretim tazminatlarının yükseltilmesini,
eğitime hazırlık ödeneğinin artırılmasını,
öğretmenlerin 3600 ek göstergeye kavuşmalarını, terfi
sisteminin liyakat ve başarı kriterlerine göre
yapılmasını, millî eğitimde yargı kararına
kesinkes uyulmasını, emekli öğretmenlerin beklenti ve
taleplerine kulak verilmesini, öğretmenlik mesleğinin itibar ve
saygınlığının artırılarak
öğretmenlerimizin ekonomik durumlarının layık
oldukları seviyelere iyileştirilmesini bekliyor, istiyor,
bunların gerçekleşmesi için de var gücümüzle mücadele
edeceğimizi samimiyetle ifade ve ilan ediyorum. Öğretmenlerimiz müsterih
olsunlar, milliyetçi ülkücü hareket her zaman, her şartta yanlarında
olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, yurdumun her
köşesinde azim ve sabırla görev yapan saygıdeğer
öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Gününü tebrik ediyorum.
Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere, ebediyete intikal
eden ve terör saldırılarında hayatını kaybeden
şehit öğretmenlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Bir özel teşekkür
de ilkokul öğretmenim Zahide Hoca ve Eyüp Hocaya ve bütün öğretim
hayatımda bana yardımcı olan hocalarımın da ellerinden
öpüyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin kanun
tasarısından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Ayşe Acar
Başaran
Diyarbakır Diyarbakır Batman
Dilek Öcalan Feleknas Uca Ayhan Bilgen
Şanlıurfa Diyarbakır Kars
Aynı mahiyetteki diğer önerge sahipleri:
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Muharrem Varlı Mehmet Necmettin Ahrazoğlu
İstanbul Adana Hatay
Aynı mahiyetteki diğer önerge sahipleri:
Gaye Usluer Mustafa Akaydın Candan Yüceer
Eskişehir Antalya Tekirdağ
Sibel Özdemir Ceyhun İrgil Selina Doğan
İstanbul Bursa İstanbul
Mustafa
Ali Balbay
İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özel, gerekçeyi mi
okutuyorum?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet, gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Aday çırak, çırak, kalfa ve ustaların
mesleki eğitimlerinin Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğünün
sorumluluk alanında bırakılması daha yerinde bir karar
olarak gözükmektedir. Mesleki eğitim alan çalışanlarının
kendi alanlarındaki bilimsel ve teknolojik gelişmelerin etkisiyle
aldıkları eğitim ve kazanacakları tecrübeler okul
yaşamıyla sınırlı olmayacaktır. Bu nedenle,
mesleki eğitime ilişkin mevcut düzenlemenin korunması gerekmektedir.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde Kars Milletvekili Ayhan Bilgen.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; üzerinde konuştuğum önerge aslında
sadece 9uncu maddedeki bir düzenlemenin 12nci maddede değişiklik
yapılarak yer değiştirilmesiyle ilgili. Millî Eğitim
bürokrasisi içerisinde çıraklık, kalfalık, ustalıkla ilgili
görev bir genel müdürlükten başka bir genel müdürlüğe
aktarılmış.
Ama eğitim sisteminin ne kadar problemli
olduğunu ve nasıl bir insan ürettiğini görme üzerine birkaç
dakika bazı şeyleri paylaşmak istiyorum. Türkiye bir
haftadır çocuk istismarını tartışıyor ve resmî
rakamlara göre, Adalet Bakanlığının kendi
açıkladığı rakamlara göre bir yılda çocuk
istismarıyla ilgili adliyeye yansıyan vaka sayısı 15 binin
üzerinde. Hepimizin utanması gerekiyor, hepimizin yüzünün
kızarması gerekiyor. 15 binin üzerinde çocuk istismarı
vakasından bahsediyoruz yani 15 bin acı, 15 bin dram. Peki, bu
insanlar hangi eğitim sisteminden yetişiyor? Demek ki mesele bina
yapmakla bitmiyor, demek ki mesele iktidardaki bakanın
değişmesiyle bitmiyor, hatta ve hatta bırakın bakanı,
hükûmetlerin değişmesiyle de bitmiyor. Ortada bir insan tipi
sorunumuz varsa bu Parlamentonun önce dönüp kendisine bakması gerekiyor.
Akşam saatlerinden beri bana gelen bir sürü
sosyal medya mesajı var, diyorlar ki: Eğer cesaretiniz varsa -yani
bir şeyin araştırılmasını istiyorsanız- 6-7
Ekim olaylarının araştırılması için de Mecliste
önerge versenize.
Değerli arkadaşlar,
eğer bir milletvekili çıkıp bu kürsüde açıkça yalan
söylerse olacağı budur. Onu dinleyen insanlar da o yalana itibar eder
ve sonra sanki bir şey biliyormuş gibi sosyal medyada bunu
paylaşırlar, yazarlar. Biz önerge verdik, siz reddettiniz. Neden
biriniz çıkıp şuradan demiyor ki: Siz önerge verdiniz ama biz
reddettik. Niye diyemiyorsunuz bunu? Bu toplumu kandırmaya, bu topluma bu
kadar açık yalan söylemeye ne hakkınız var? Hazreti Peygambere
soruyorlar, Müslüman zina yapar mı? diyorlar, sessiz kalıyor;
diğer suçları da sayıyorlar tek tek, hepsine sessiz kalıyor
ama Yalan söyler mi? diye sorduklarında Asla, Müslüman asla yalan
söylemez. diyor.
Değerli arkadaşlar,
çok net, çok açık bir tabloyla karşı karşıyayız.
Bugün görevden alınan öğretmenler AKTİF SENi kurmadan önce bir
başka sendikanın üyesiydi, değil miydi? EĞİTİM
SEN değildiler, EĞİTİM-İŞ değildiler, TÜRK
EĞİTİM-SEN değildiler, başka bir sendikanın
üyesiydiler. On yıl boyunca onlardan kesilen aidatla maaş aldınız,
hiç mi birinin terörist olduğunu anlayamadınız, hiç mi birini
hissetmediniz? Peki, Millî Eğitimde bu kadar müfettiş var, bu kadar
büyük bir terör örgütü, on binlerce insan Millî Eğitim
Bakanlığında örgütlenmiş, bizim çocuklarımıza
ders vermişler ama biz bunların hiçbir tanesinin terörist olduğunu
tespit edememişiz.
Değerli arkadaşlar,
tablo çok açık. Sizin sendikalarınıza üyeyken iyiydiler ama
başka sendika kurdukları zaman tehlikeli oldular. 3 genel seçimde, 2
yerel seçimde, referandumda sadece oy vermekle kalmayıp, sandık
görevlilerini organize edip uçakla seçmen taşıdıklarında
iyiydiler ama sizin dışınızdaki partilere oy vermeye
başladıklarında kötü oldular.
Değerli milletvekilleri,
ahlaken çökmüşse bir ülke, 9 kişi enkaz altındayken burada,
dışarıda maç seyredip, sonra gelip burada oy kullanıyorsak
halktan falan şikâyetçi olmaya hiç hakkımız yok. Hiç olmazsa
onların acısı için
Buraya çıkıp şehitlik
edebiyatı yapıyorsunuz ama burada 9 kişiyi enkazdan
çıkartamayan devletin bir sorumluluğu olduğunu bile itiraf
edemiyorsunuz. Çünkü o madenin sahiplerinin kim olduğunu siz de
biliyorsunuz, biz de biliyoruz; resmî ortaklarını da siz de
biliyorsunuz, biz de biliyoruz; gizli ortaklarını da siz de
biliyorsunuz, biz de biliyoruz, ben buradan isim telaffuz etmeyeyim. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Ama, çok net başka bir
tabloyla karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri,
eğer
CİHAN PEKTAŞ
(Gümüşhane) - Hadi söyle, söyle!
İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Biliyorsan açıkla!
AYHAN BİLGEN (Devamla) Siz şirketi
biliyorsunuz değil mi? Çıkar açıklarsınız o zaman. Siz
biliyorsanız, siz açıklayın. Ben iddia makamındayım,
ben muhalefetim, sizin bir bakanınız çıksın ya da komisyon
çıksın açıklasın bakalım kim varmış, kim
yokmuş o şirketin ortakları içerisinde. Ama, hepsini geçin bir
tarafa, eğer bir devlet dört günde 9 kişiyi çıkartamıyorsa
utanmanız lazım. Bana laf yetiştirmek değil, utanmanız
lazım.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Yazıklar olsun!
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ama, hepsini geçin,
Abdulkadir Yapçan isimli bir Uygur kanaat önderini Çine teslim ediyorsunuz,
utanın ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Kaza üzerinden, bir
acı üzerinden
AYHAN BİLGEN (Devamla) Bu çatının
altında bize milliyetçilik öğretmeye kalkıyorsunuz.
Kırımı Ruslara sattınız, farkında
mısınız! Bundan utanmıyorsunuz, değil mi!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Yazıklar olsun sana!
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Adam gibi konuş,
adam gibi!
AYHAN BİLGEN (Devamla) Şanghaya girin
siz! (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde Adana Milletvekili Muharrem Varlı konuşacaktır.
Buyurun Sayın Varlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 4üncü madde üzerinde vermiş olduğumuz
önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yarın Öğretmenler Günü. Buradan bütün
öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyoruz. Onların bu
ülkeye vermiş oldukları emek, bu ülkenin insanlarına vermiş
oldukları emek çok önemli. Buradan onların hakkının ne kadar
çok olduğunu da teyit etmek mecburiyetindeyiz.
Yine, yarın, önümüzdeki günlerde TEOG
imtihanına girecek öğrencilerimize de başarılar diliyorum,
Allah yardımcıları olsun diyorum.
Tabii, deminden beri burada 15 Temmuz darbe
girişimiyle alakalı ve ondan sonraki kanun hükmünde kararnamelerle
açığa alınan memurlar, öğretmenlerle alakalı birçok
konuşma yapıldı. Bu Fetullahçı yapılanmadan, bu FETÖ
terör örgütünden en fazla Milliyetçi Hareket Partisi ve bizler zarar gördük.
2011 yılında, arkadaşlarımızın yatak
odalarına girilip kameralara görüntüleri alındığında,
burada Özel hayata müdahale ediliyor. denildiğinde sizler, birçok
arkadaşınız neredeyse bizi dövecek pozisyona geldi. Hatta, belki
bazı arkadaşlarınız memnuniyet duydu bundan, sevinç
duydular; hatta, miting alanlarında da bunları kullandılar ne
yazık ki. Biz FETÖden çok çektik. Bir arkadaşımızı
okul müdürü yapmadılar, bir arkadaşımızı emniyet
müdürü yapmadılar, bir arkadaşımıza önemli makamlarda görev
vermediler. Kim FETÖcüleri korur, Allah belasını versin; kim
FETÖcünün arkasında durur, Allah belasını versin! (MHP
sıralarından alkışlar) Ama, çok basit gerekçelerle de
insanları terör örgütü üyesi yapmayın değerli
arkadaşlarım.
Bakın, Sayın Bakan, burada hepimiz
Müslümanız, inançlı insanlarız; hepimizin bu manada
yarınlarda üzerimize alacağımız sorumluluklar var.
İnsanları, bütün ailesini etkileyecek şekilde çok basit
gerekçelerle Dershaneye gitmiş., Okula gitmiş., Bilmem
şurada şunu yapmış, bunu yapmış. diye terör
örgütü üyesi yapmayın. Daha yakın zamana kadar, 15 Temmuza kadar bu
okulların öğrencilerine Bakanlık olarak para verdiniz, destek
verdiniz. Ben suçlu olanların sonuna kadar yargılanması, hatta
yerin yedi kat dibine sokulmasından tarafım, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak da bunu destekliyoruz sonuna kadar ama insanları da çok
basit gerekçelerle mağdur etmeyin, Allah aşkına yapmayın
bunu.
Siz diyorsunuz ki: Mağdur yok. Var
kardeşim. Geliyorlar bize, anlatıyorlar;
tanıdığımız, bildiğimiz insanlar. Benim otuz
seneden beri tanıdığım ülkücü arkadaşım,
çocuğu bunların okuluna gitmiş diye açığa alındı.
Allahtan reva mıdır bu ya? Yani, öbür tarafta Bank Asyanın
avukatlığını yapan adamlar dışarıda
dolaşıyor. Yani, yapmayın arkadaşlar. Bakın, bu
mağduriyetlerin hepsi yarın bir gün dönecek bizi bulacak,
yazıktır günahtır. Bu dershaneleri Millî Eğitim
Bakanlığı açmadı mı? Bu okulları Millî
Eğitim Bakanlığı açmadı mı? Bu bankayı bu
ülkenin resmî kuruluşları kurmadı mı? 17-25ten sonra -mademki
milat kabul ediyorsunuz- kapatmadınız kardeşim o zaman?
Kapatsaydınız. Kapatsaydınız bu insanlar da mağdur
olmasaydı. Yani, Allah rızası için
Bakın, ben Adanadan gelen, Türkiye'nin
değişik yerlerinden gelen birçok insanla muhatap oluyorum. Dün
Maraştan bir kardeşimiz, mayıs ayında Bank Asyaya
parası yatırılmış diye -mayıs ayında TMSFye
devredilmiş- aynı dönemde Akbankta 125 milyar lira parası olan
bir arkadaşımız -eğer gerçekten FETÖcü olsa o parayı
çeker, zaten Bank Asyaya yatırırdı- sırf TMSFnin
devraldığı dönemde, mayıs ayında para
yatırdığı için ihraç edildi görevinden. Allahtan reva
mıdır ya? Yapmayın bunları. Sayın Bakan, FETÖyle
mücadele edin, terör örgütleriyle mücadele edin, sonuna kadar da meşru
Hükûmetin arkasındayız ama lütfen, mağduriyetleri de önleyelim.
Allahtan reva mıdır? Yazıktır, günahtır.
İnsanlar terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyor; bakın, çok
ağır bir laf bu, çok ağır bir itham, bir ömür boyu
üzerlerinden atamayacakları bir lekeyle lekeleniyorlar. Açığa
alınıyor Bu da FETÖcüymüş. diyorlar ondan sonra,
başlıyorlar. Aynı lojmanda oturan polisin çocuğu
açığa alınan polisin çocuğuyla konuşmuyor Sayın
Bakan, aynı lojmanda oturuyorlar, aynı okula giden çocuklar o
diğer polisin çocuklarıyla konuşmuyorlar.
Sizlere gelmiyor mu değerli
arkadaşlarım, gelmiyor mu? Allah rızası için sesinizi
yükseltin bu konuda.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Geliyor, geliyor.
MUHARREM VARLI (Devamla) - Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 5inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Erkan
Haberal Ruhi
Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Baki
Şimşek
İstanbul Hatay Mersin
MADDE 5- 652 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 13 üncü maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"(2) 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7 nci maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendi, 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı
Belediye Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (c)
bendi ile 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel idaresi
Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde
belirtilen izin veya ruhsatlara ilişkin hükümler, öğrencilere özel
barınma hizmeti veren kurumlar hakkında uygulanmaz. Öğrencilere
özel barınma hizmeti veren kurumlara işyeri açma ve çalışma
ruhsatı Bakanlıkça verilir. Bu fıkranın uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.""
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesinin kanun
tasarısından çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Ayşe Acar
Başaran
Diyarbakır Diyarbakır Batman
Dilek Öcalan Feleknas
Uca Mehmet
Ali Aslan
Şanlıurfa Diyarbakır Batman
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Gaye Usluer Ceyhun
İrgil Mustafa
Akaydın
Eskişehir Bursa Antalya
Candan Yüceer Sibel
Özdemir Selina
Doğan
Tekirdağ İstanbul İstanbul
Mustafa Ali Balbay Barış Yarkadaş
İzmir İstanbul
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Ilıcalı, İç Tüzük 60a göre bir dakika söz
veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının, Hakkâri Şemdinlide PKKlı teröristler
tarafından şehit edilen Erzurum Uzundereli Oğuzhan Karacaya
Allahtan rahmet dilediğine ve bu terör olayını yapanları
lanetlediğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) Teşekkürler Değerli Başkanım.
Az
önceki bir haberi, bir üzüntüyü paylaşmak istiyorum. Hakkâri
Şemdinlide PKKlı teröristler tarafından Erzurum Uzundereli
Oğuzhan Karaca, 20 yaşındaki hemşehrimiz er şehit
olmuştur. Allahtan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun. Bu terör
olayını yapanları şiddetle lanetliyorum, Allah
belasını versin!
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ayhan Bilgene sorun.
BAŞKAN
Allah rahmet eylesin.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN
- Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaş konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Yarkadaş. (CHP sıralarından alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) - Değerli milletvekilleri, yasa tasarısının
5inci maddesiyle öğrencilere yönelik özel barınma hizmeti veren
kurumlara yönelik izin, ruhsat ve denetim görevi belediyelerden alınarak
Millî Eğitim Bakanlığına, oradan da valiliklere
devrediliyor. Bu ne demektir? Bu şu demektir: Burada, dershanelerde
olduğu gibi, belediyeler yine baypas edilecek. Ülkemizde öğrencilere
yönelik özel barınma hizmeti veren kuruluşların neredeyse
tamamının cemaatlere ait olduğunu biliyoruz. Geçmişte bu
cemaatin adı FETÖydü, şimdi FETÖ gitti metö geldi.
Fetullahçıların yerine şimdi Menzilciler ikame ediliyor ve Millî
Eğitim Bakanlığının, Sağlık
Bakanlığının tüm kuruluşları bu tarikatlara
teslim ediliyor. Bu değişiklikle ne tasarlanıyor? Bu
değişiklikle, aslında özellikle belediyelerin yoksul çocuklara
verdiği barınma hizmeti ortadan kaldırılmak ve o
belediyelerin, özellikle sosyal demokrat belediyelerin verdiği hizmetler
cemaatler eliyle yürütülmek isteniyor. AKP iktidarının FETÖden
hiçbir ders almadığı, FETÖnün yerine metöyü ikame ettiği
de böylece görülmüş oluyor. Oysaki yoksul çocuklar bugüne kadar hep
iktidar tarafından cemaatlerin kucağına itildi. Bunların
hangi tür acılara yol açtığını geride kalan
yıllar içinde gördük. Belli ki iktidar bunlardan hiçbir ders almadığı
gibi aynı yanlış politikaya devam ediyor. Bu kurumlarda çocuklar
yine korumasız, yine hiçbir şekilde denetime tabi tutulmayan
şartlarda yaşamaya ne yazık ki devam edecekler.
Bakın, çok değil,
daha yirmi gün önce Sayın Bakan, sizin sorumluluğunuzda olan okulda,
Adıyamanda, Adıyamanın merkezinde, Gerger ilçesinde, hem
Adıyaman Biraralık Ortaokulunda hem 15 Temmuz Şehitler Lisesinde
hem de Adıyaman Gerger İmam-Hatip Lisesinde tam 74 çocuk 14 kamu
görevlisi tarafından tacize uğradı. Cumhuriyet Halk Partisinin
ısrarlı çabaları sonucu 13 kamu görevlisi açığa alındı,
1 müstahdem tutuklandı. Bu çocuklar, yasak olmasına rağmen
müstahdemle aynı yatakhanede yatırıldı.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Yazıklar olsun!
BARIŞ YARKADAŞ
(Devamla) Bu çocuklar, öğretmenlerin, bazı öğretmenlerin
tacizine maruz kaldı ve bu çocukların hiçbirine biz bu konuyu gündeme
getirene kadar psikolojik bir destek verilmedi.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Evlendirin, evlendirin!
BARIŞ YARKADAŞ
(Devamla) Eğer bu yasa çıksaydı, üzerinde durduğunuz
yasa, belki de o çocukların bazılarını evlendirmek isteyecektiniz.
Bizim bu konuyu kamuoyunun gündemine getirmemizle birlikte iddianame
hazırlandı. İddianame bugün Adıyaman Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderildi. Gergerdeki,
Adıyamanın merkezindeki taciz sadece 20 çocukla
sınırlandırıldı, oysa ki ifadesine başvurulan
çocuk sayısı 74. Ne oldu da bu 54 çocuğun akıbeti, bir anda
dosyadan çıkarıldı? Sizin sorumluluğunuzda olan bir
Bakanlıkta 74 çocuk tacize uğruyorsa orada bir dakika dahi
oturmamanız gerekir. Ya bunun sorumluluğunu üstlenin, istifa edin ya
da Adıyamanda ne oluyorsa çıkın gerçekleri bu topluma
anlatın. (CHP sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Millî Eğitim müdürü görevde mi, Millî Eğitim Müdürü?
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Bu ülkenin
çocukları okulda tacize uğrar, yurtlarda tacize uğrar, müstahdemle
aynı yatakhanede yatırılmak zorunda bırakılır ve
burada anlatamayacağım, bakın, anlatamayacağım
muamelelere maruz kalırlar. Bir gazeteci olarak o iddianameye
ulaştım, Adıyaman Cumhuriyet
Başsavcılığındaki iddianameye ulaştım. Emin
olun, bir parça vicdanı olan o iddianameyi okuduğunda,
arkadaşlar, kusar, kusar; bunu söylemek zorundayım. Çocuklara
yapılan muameleleri gördüğünüzde emin olun kusarsınız. Ha,
tabii, ne olacak? Biz, şimdi konuşacağız, biraz sonra
Sayın Bakan bunların iddia olduğunu söyleyip geçiştirecek
ve ne oluyorsa o çocuklara olacak.
Biz, O çocuklara kirli eller uzanmasın.
derken ne yazık ki o kirli elleri uzatanlar dışarıda
istedikleri gibi rahatça dolaşıyor. Ama, elleri sadece gitara, saza,
flüte, kavala uzanan Grup Yorum üyeleri bu gece yine tutuklanıyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Necmiye Alpay ve Aslı
Erdoğanın tutukluluğu haksız bir biçimde devam
ettiriliyor. 74 çocuğun başına gelenlerden hesap soramayanlar bu
ülkenin aydınlarından, yazarlarından, sanatçılarından
olağanüstü hâl adı altında âdeta intikam alıyor.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Adıyaman
Millî Eğitim Müdürü görevden alındı mı Sayın Bakan?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Bakanım, millî eğitim müdürü duruyor mu orada?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan, Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yarın Öğretmenler Günü deniyor ama
öğretmenlerden geriye yeller kalmış. 70-80 bin öğretmen
açığa alınmış, ihraç edilmiş, görevinden
edilmiş ve aileleri büyük bir hayati mücadele vermektedir, rızık
için çırpınmaktadır. Onlarca öğretmenin intihar ettiği
söyleniyor, medya bunu vermiyor, Sayın Bakana kaç öğretmenin bugüne
kadar intihar ettiğini de buradan soruyoruz. Yine, onlarca öğretmen
eşi ve öğretmen kadın düşük yapmıştır
haksız yere işten atıldığı için ve
açığa alındığı için. Size buradan bir
ayetikerimeyi okumak istiyorum: Ey müminler! Zannın birçoğundan
sakınınız. Çünkü, zannın çoğu günahtır. deniyor.
Hucurat 12nci ayette bu belirtilmiş durumda.
Tabii, Sayın Başkan Vekiline de şunu
öneriyorum: Mecliste gözükecek bir yere ... (x) Yani Aralarındaki
işi şûrayla yaparlar, istişareyle yaparlar. ayetinin görülecek
bir şekilde konulması gerekiyor çünkü maalesef, iktidar, muhalefete
sormadan istediği kanunu geçirmeye çalışıyor. Velev ki
halkın, milletin yararına dahi olsa bu yanlıştır.
Yine, şu ayetikerimenin aslında
yazılmasını istiyorum. Maide Suresinde diyor ki: Ey iman
edenler! Hakkı titizlikle ayakta tutanlardan olunuz, sizin bir kavme ve
bir topluluğa olan kininiz, sizi onlar hakkında adaletsizliğe
sevk etmesin. Allah adildir ve yaptıklarınızdan
haberdardır. Maalesef, Türkiyede hangi iktidar başa geliyorsa
muhalefete ve kendinden olmayana kin tutup adaletsizlik yapıyor. Bugün de
bu örnekleri maalesef, en görünür bir şekilde yaşıyoruz.
Burası Şırnak, Hazreti Nuhun
şehri Şırnak. Ayeti kerimede ...(x)
diyor, Hazreti
Nuhun gemisi Cudi Dağına oturdu. diyor.
Hazreti Nuhtan bu yana Şırnak şehri
bu şekilde yıkılmamıştır, bu şekilde yok
edilmemiştir. İyice bakın buraya. Bunu hiçbir siyasetçi ve
hiçbir kanal haber yapmıyor maalesef ve 7 mahalle, yaklaşık 50
bin nüfus, şu anda, evsiz barksız, bu kış
şartlarında maalesef yaşam mücadelesi vermek zorunda.
Yine, Sayın Bakan, bunlar ellerinde kitap olan
öğrenciler, o görünen yıkıntılar içinde yürümeye
çalışıyorlar. Bizim görüntülediğimiz, size sonra
gösterebileceğim tank top mermileri var hâlâ orada patlamamış.
Üzerlerine patlamaması için aldığınız bir önlem var
mı? Bunu da size böyle izhar edeyim.
Geriye kalan evlerin çoğu da bu şekilde.
İçlerindeki eşyalar talan edilmiş, çalınmış, kurşunlanmış
gördüğünüz gibi ve sağlam evlerde de beş altı aile birlikte
yaşamak zorunda kalıyor maalesef.
20 Mayıs dokunulmazlık darbesini 15 Temmuz
darbe girişimi gölgede bırakmıştır. 4 Kasım
darbesi de 15 Temmuz darbe girişimini gölgede
bırakmıştır. Uluslararası platformlarda, gidip her
yerde 15 Temmuz darbesini anlatırken artık insanlar size 4
Kasımı soruyor çünkü 15 Temmuz gitti, bitti. Siz onun üzerinden
kendinize darbeleri meşrulaştıramazsınız. 4 Kasım
gecesi evimde danışmanıyla misafir bulunan Leyla Birlik zorla
içeriden alınmıştır. Ben darbedildim ve etkisiz hâle
getirildim, Leyla Birlik misafirimiz de benim, eşimin ve çocuğumun
elleri arasından zorla çekiştirilerek alınmıştı.
Bu mudur sizin millî ve yerli kültürünüz, ananeniz, örfünüz, âdetiniz? İslamda,
hukukta, örfte, ananede misafiri, hele hele bir milletvekilini içerden almak
var mıdır?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Kitapta öldürmek
var mı, kitapta? İslamda öldürmek var mı, İslamda?
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) İslamda
öldürmeye sebep olan sizsiniz.
Bakın, geçen yıl bu vakitler biz
canlı kalkandık; asker de polis de Kürt çocuklar da ölmesin diye
kendi bedenimizi tehlikeye atarken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL TAMER (Kayseri) O Kürtleri
öldüren sizsiniz!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla)
siz az önce
olduğu gibi maç izliyordunuz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sizsiniz o
Kürtleri, Kürt vatandaşları öldüren!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Ne işiniz
vardı orada? diyordunuz. Neden gelip canlı kalkan
olmadınız!
BAŞKAN Sayın Aslan, süreniz
dolmuştur.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Biz asker, polis
için de canlı kalkan olurken siz neden gelip olmadınız, neden?
BAŞKAN Sayın Aslan, süreniz
dolmuştur.
Sayın Aslan, lütfen
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) O çok
sevdiğinizi iddia ettiğiniz polisler ve askerler için biriniz gelip
canlı kalkan oldu mu? (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 5inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu (Ankara) ve arkadaşları
MADDE 5- 652 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 13 üncü maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"(2) 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7nci maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendi, 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı
Belediye Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (c)
bendi ile 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel idaresi
Kanununun 7nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde
belirtilen izin veya ruhsatlara ilişkin hükümler, öğrencilere özel
barınma hizmeti veren kurumlar hakkında uygulanmaz. Öğrencilere
özel barınma hizmeti veren kurumlara işyeri açma ve çalışma
ruhsatı Bakanlıkça verilir. Bu fıkranın uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ BURHANETTİN
UYSAL (Karabük) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Baki Şimşek konuşacaktır.
Buyurun Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle yarın 24 Kasım, başta
Başöğretmen Atatürk olmak üzere Tarsus Yeniceli ülkücü öğretmen
şehidimiz PKKlılar tarafından 1994 yılında Tunceli
Mazgirt Darıkent köyünde 6 öğretmen arkadaşıyla beraber okulun
lojmanında kahpece katledilen Buminhan Temizkan olmak üzere bütün şehit
öğretmenlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Buminhan Temizkan Dicle
Üniversitesi mezunuydu. İlk görev yeri olan Tunceli Mazgirt Darıkent
köyünde göreve başlamış, daha sonra da 1994 yılında
şehit edilmişti. Şehit edilmeden önce annesine yazmış
olduğu bir mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum: Sevgili
anneciğim, saygıdeğer babacığım; 1994 tarihinde
sizden ayrıldıktan sonra Adanadan otobüse binip Tunceliye giderken
uykuya daldım. Rüyamda gaziler etrafıma toplanmış sohbet
ediyorlardı. Kalk, daha ne yatıyorsun, senin hakkında talep
etmiş olduğumuz karar kabul edildi, başka talebin var mı?
dediler. Arkadaşlarım var. dedim. Biz artık gerisine
karışmayız, kararı sen ver, sana yetki verdik. dediler.
Birden uyandım. Hayırdır inşallah dedim ve hemen bir Fatiha
okudum, rahatladım. Şimdi rüyamı yorumluyorum: Ana, baba
ellerinizden, kardeşlerimin gözlerinden öperim. Allaha emanet olun.
Yaradan yâr ve yardımcınız olsun. Anama söyleyin, çok gezdim
dolaştım gurbet diyarda, anama söyleyin, karalar giymesin. Ana mektup
yazdım, yolda, postada, anama söyleyin, karalar giymesin. diyor ve
postaya verdiği bu mektup annesine ulaştığı anda
Buminhan Temizkanın defin işlemi gerçekleşiyor.
Değerli milletvekilleri, öğretmenlerimiz
gerçekten zor şartlarda, hem terör hem maddi imkânsızlıklar
içerisinde görev yapmaya devam ediyorlar.
Tabii, Sayın Bakanımız yapılan
olumlu işleri söyledi. Türkiye mutlaka ileriye gitmek zorunda, daha geriye
gidecek bir hâlimiz yok. Ama ben Sayın Bakanımıza buradan sormak
istiyorum: Acaba şu anda atanamayan kaç bin öğretmenimiz var? Bu
sayı azalıyor mu, artıyor mu?
Okullara mevsimlik işçi alıyoruz, vicdanen
rahat mısınız? Bu mevsimlik işçileri nasıl
alıyorsunuz? Ben sizlere sormak istiyorum: Bu mevsimlik işçilerin
alımında AKP teşkilatlarından gelen listelere göre mi
hareket ediyorsunuz, yoksa gerçekten İŞKURdan liste alıp
kurayla, noterle adil bir şekilde mi yapıyorsunuz?
KPSSye giren sayı ortaöğretim
mezunlarında 3,5 milyona yakın. Gelişen, ilerleyen, büyüyen bir
Türkiyede bu sayıyı mantıklı buluyor musunuz, doğru
buluyor musunuz?
Seçimlerde söz verildi, Tarsusa teknoloji
üniversitesi yapacağız. denildi. Tarsus teknoloji üniversitesiyle
ilgili Bakanlar Kurulu kararı çıktı. 405 sıra
sayısında da Tarsus Teknoloji Üniversitesi ve diğer üniversiteler
yazıyordu. Bunu niye erteliyorsunuz? Tasarıdan Tarsus teknoloji
üniversitesini niye çıkardınız? Sayın Bakanım, bununla
ilgili de kamuoyuna bir açıklama yapmanızı bekliyoruz.
On beş yıldır idare ettiğiniz
Türkiyede maalesef asgari ücret 1.300 lira. Bundan mutlu musunuz, bundan
memnun musunuz?
Türkiyede yaşayan Suriyeli öğrenciler
üniversiteye sınavsız giriyorlar. Her bir Suriyeli öğrenciye
1.200 lira karşılıksız burs veriyoruz, Türk
öğrencilere 400 lira veriyoruz. Bu 400 lirayı da geri ödeme kaydıyla
veriyoruz. Siz Türkiye Cumhuriyetinin Millî Eğitim
Bakanısınız, önceliğiniz Türk halkının, Türk
milletinin menfaatlerini korumak. Bunlarla ilgili de gerekli düzenlemeleri
yapmanızı bekliyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.43
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ömer
SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin
Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
405
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada bulunan, 341 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı
(1/699) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, 205 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Benin
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticari ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/549) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 205)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 24 Kasım
2016 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum, hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 23.46
(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 405 S. Sayılı Basmayazı 22/11/2016 tarihli 24üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.