TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
28inci
Birleşim
29
Kasım 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, HDPnin
tutuklu milletvekillerine ve diğer seçilmişlere yönelik
antidemokratik uygulamalardan son derece hicap duyduğuna ve bu demokrasi
ayıbından bir an evvel dönülmesi çağrısında
bulunduğuna ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, ülkenin resmî
dilinin Türkçe olduğuna ancak zaman zaman kürsüde farklı dillerde
konuşulduğuna ve herkesin birbirini incitici sözlerden
kaçınması gerektiğine ilişkin konuşması
V.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, OHAL uygulamalarının ülke
demokrasisine etkilerine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Mardin
Milletvekili Ali Atalanın, Mardindeki insan hakları ihlallerine
ilişkin gündem dışı konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Ali Cumhur Taşkının, Halepte yaşananların
insanlık suçu olduğuna ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, yirmi iki yıldır AKP
tarafından yönetilen İstanbulda altyapı sorununun
çözülemediğine ilişkin açıklaması
3.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, yoğun
yağış nedeniyle ciddi maddi zarar meydana gelen
Ayvalıkın afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, AKP iktidarında büyüme
hızının düştüğüne ve hiçbir sektörde büyüme rekoru
kırılmadığına ilişkin açıklaması
5.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, ülkenin adım
adım istikrarsızlığa götürüldüğüne ilişkin
açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, kimyasal silah
kullanımlarına ilişkin açıklaması
7.- Antalya
Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin, Antalya Milletvekili Niyazi Nefi
Karanın 15 Temmuz kalkışmasının
Cumhurbaşkanının bilgisi dâhilinde
yapıldığına dair açıklamalarını kınadığına
ilişkin açıklaması
8.- Trabzon
Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun, yakıt desteği
verilecek havalimanları arasına Trabzon Havalimanının da
alınması nedeniyle Başbakana ve Hükûmete teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
9.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, Türkiyenin birlik ve beraberliğine
kasteden karanlık güçlerin Cumhuriyet Halk Partisi üzerine yeni bir
algı operasyonu yapmaya çalıştığına ve
Hacılar ilçe örgütüne yönelik saldırıyı lanetlediğine
ilişkin açıklaması
10.-
İzmir Milletvekili Musa Çamın, Cumhuriyet gazetesi
çalışanları, Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk ve gazeteci
yazar Ali Bulaçın sadece düşüncelerinden dolayı tutuklu
olmalarını protesto ettiğine ilişkin açıklaması
11.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Fidel Castronun
fikirlerinin, mücadele azmi ve direnişçi ruhunun ilelebet
yaşayacağına ilişkin açıklaması
12.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, Ayvalıkta
yoğun yağış nedeniyle vatandaşların büyük bir
mağduriyet yaşadığına ve AFADı harekete geçmeye
davet ettiğine ilişkin açıklaması
13.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçinin ölümünün 1inci yıl
dönümüne ve tutuklu HDP milletvekilleri ile Mardin Belediye Başkanı
Ahmet Türkün derhâl serbest bırakılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
14.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, Fidel Castronun ölümüne ve Gemlikte
yapılacak pazar yeri ihalesinin iptal edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Cumhurbaşkanının Fırat Kalkanı operasyonu konusunda
yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Türkiyenin terörle mücadelesinin geri
dönüşü olmayan bir yolda olduğuna, Tunceli ve Diyarbakır
Silvanda şehit olanlara Allahtan rahmet dilediğine, ülkemizin
kuraklık tehdidi eşiğinde olduğuna ve suyun rasyonel ve
etkili kullanımını sağlamak için su yasasının bir
an evvel çıkarılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Diyarbakır
Baro Başkanı Tahir Elçinin ölümünün 1inci yıl dönümüne,
tutuklu HDP milletvekillerinin bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını
temenni ettiklerine ve bunun için sonuna kadar mücadelelerini sürdüreceklerine,
Parlamento ve iktidarın milletvekilleri arasında
ayrımcılık suçu işlediğine ilişkin
açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, CHP grubu olarak Fidel Castroyu
rahmet, minnet ve saygıyla andıklarına, Diyarbakır Baro
Başkanı Tahir Elçinin ölümünün 1inci yıl dönümüne,
yargıda suçluluğu sabitlenmeden milletvekillerinin yasama
faaliyetlerinden alıkonulmasının bir yargı darbesi ve
Parlamentonun itibarına gölge düşürecek bir durum olduğuna,
Hükûmetin Fırat Kalkanı operasyonu hakkında Genel Kurulu
bilgilendirmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Fırat Kalkanı
operasyonu ve terörle mücadelede şehit düşenlere Allahtan rahmet
dilediğine, Avrupa Parlamentosunun Türkiyeye yönelik
aldığı son kararın Avrupa Birliğinin kendi
ilkelerinden uzaklaştığını ve teröre kucak
açtığını gösterdiğine, bir milletvekilinin yerinin
Parlamento olduğuna ama teröriste destek verir, terörizm propagandası
yaparsa kanunlara göre hareket edileceğine ilişkin
açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, bazı
konuların gizli kalması istenmiyorsa araştırma
önergelerinin kabul edilmesi ve iddiaların ortaya
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, iktidar partisi
milletvekillerine HDP grup önerisinde araştırılması istenen
Tahir Elçi cinayeti konusunda vicdan muhasebesi yaparak oy vermeleri yönünde
bir çağrıda bulunmak istediğine ilişkin
açıklaması
24.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Tahir Elçi cinayetinin
failini açığa çıkarmak için hep birlikte bir komisyon
oluşturulmasının önümüzdeki süreçte barış ve
demokrasiye ışık tutacağına ilişkin
açıklaması
25.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması ile yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Siirt Milletvekili Besime
Koncanın 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
30uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 2 Türk askerinin esir
alındığı ve Rakkaya götürüldüğü haberlerine ve
Hükûmetin Meclise bilgi vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
29.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Iğdır Milletvekili
Mehmet Emin Adıyamanın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 34üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Millî
Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın, Adana Aladağda
bir öğrenci yurdunda çıkan yangında 11 kişinin
hayatını kaybettiğine ve Fırat Kalkanı Operasyonu
kapsamında 2 askerimizle irtibatın kesildiğine dair Genelkurmay
Başkanlığının bir açıklaması olduğuna
ilişkin açıklaması
31.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Kürtçenin Mecliste
bilinmeyen dil olarak geçmesinin kabul edilemez bir durum olduğuna
ilişkin açıklaması
32.-
İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin, ülkede Türk-Kürt
ayrımı olmadığına ve hiçbir dile karşı
husumetlerinin olmadığına ilişkin açıklaması
33.- Siirt
Milletvekili Besime Koncanın, Ankara Milletvekili Erkan Haberalın
405 sıra sayılı Kanun Tasarısının 38inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt Milletvekili Besime Koncanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Adana Aladağda bir
öğrenci yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ve yurt sorununun öncelikle Millî Eğitim
Bakanlığının sorumluluğunda olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
36.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Adana Aladağda bir öğrenci
yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
37.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın
405 sıra sayılı Kanun Tasarısının 49uncu
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- Van Milletvekili
Bedia Özgökçe Ertanın, HDP milletvekillerinin hukuki olmayan kararlarla
tutuklanmış olmasının meşru olmadığına
ve bunun sorgulanması gerektiğine ilişkin açıklaması
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Antalya
Milletvekili Niyazi Nefi Karanın, Antalya Milletvekili Gökcen
Özdoğan Ençin yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Antalya
Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin, Antalya Milletvekili Niyazi Nefi
Karanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Şanlıurfa Milletvekili
Osman Baydemirin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaşın doğrudan gündeme alınma
önergesi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
10.- Siirt
Milletvekili Besime Koncanın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.-
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyamanın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Hatay Milletvekili Hilmi
Yarayıcının 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 35inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
13.- Hatay
Milletvekili Hilmi Yarayıcının, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
14.- Siirt
Milletvekili Besime Koncanın, Ankara Milletvekili Erkan Haberalın
405 sıra sayılı Kanun Tasarısının 38inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
15.-
İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin, Siirt Milletvekili Besime
Koncanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
16.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
39uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
17.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
18.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Van Milletvekili Bedia Özgökçe
Ertanın 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
49uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
19.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Genel
Görüşme Önergeleri
1.- Ankara
Milletvekili Mustafa Mit ve 20 milletvekilinin, 6415 Sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanunun
uygulamalarında eksiklik veya aksaklıklar konusunda genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/6)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Isparta
Milletvekili Nuri Okutan ve 20 milletvekilinin, arı ve bal ürünlerinin
üretiminde ve pazarlanmasında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/384)
2.-
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve 21 milletvekilinin,
Afşin-Elbistan Termik Santrallerinin çevreye ve insan
sağlığına verdiği zararların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/385)
C)
Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Dışişleri Komisyonu Başkanı ve Malatya Milletvekili
Taha Özhanın, Sasakawa Barış Derneğinin 24-25 Kasım
2016 tarihlerinde Tokyoda düzenleyeceği Müslüman Demokratlar Forumu
Üçüncü Konferansına katılmasına ilişkin tezkeresi (3/861)
D) Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın, (2/1178) esas
numaralı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/70)
IX.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresini Genel Kurulun oyuna
sunmasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
X.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- HDP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, Diyarbakır Baro
Başkanı Tahir Elçinin katledilmesi olayı, katledilmesine zemin
sunan hedefleştirici süreç ve bu süreçte yer alan dâhiliyetlerin
araştırılması ve bu katliama zemin sunanların
açığa çıkarılması amacıyla verilmiş olan
(10/85) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 29 Kasım 2016 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
XI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405)
2.-
Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı (1/699) ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 341)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Benin Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik,
Ticari ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/549) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 205)
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, TOKİ ve
Emlak Konut yöneticilerinin inşaat şirketlerine bazı gazetelere
reklam verilmemesi yönünde baskı yaptığı iddialarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Nurettin Caniklinin cevabı (7/8413)
2.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası
Karsta açığa alınan ve ihraç edilen personele ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin
Caniklinin cevabı (7/8588)
3.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, bir milletvekilinin üyelikle
bağdaşmayan bir görevi yürüttüğü iddiasına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/8787)
4.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, kamu kurumlarından ihraç edilen ve
açığa alınan personele ve YSKdaki FETÖ/PDY
yapılanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Nurettin Caniklinin cevabı (7/8790)
29 Kasım 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, HDPnin tutuklu milletvekillerine ve diğer
seçilmişlere yönelik antidemokratik uygulamalardan son derece hicap
duyduğuna ve bu demokrasi ayıbından bir an evvel dönülmesi
çağrısında bulunduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündem
dışı konuşmalara geçmeden önce kısa bir açıklama
yapacağım.
Sayın milletvekilleri, demokrasilerde herkes
aynı fikirde olmak zorunda değildir. Hangi görüşten olursa olsun
toplumun bütün kesimlerinin parlamento çatısı altında temsil
edilme, hak ve taleplerini bu meclis çatısı altında ifade etme
ve arama hakkı vardır. Bu nedenle, her bir milletvekili kendi
şahsiyetinden çok daha fazlasını, kendisini temsilci olarak
belirleyen halk çoğunluğunun iradesini ifade eder.
Dolayısıyla, parlamento halk iradesinin tecelli ettiği yerdir.
Bu nedenledir ki demokrasilerde yasama dokunulmazlığı elzemdir.
Zira parlamento farklı siyasi temsiliyetlerin bir diğer temsil gücünü
baskı altına aldığı, susturduğu ve derdest
ettiği bir zemin değildir, olmamalıdır da. Aksi durumda
parlamentonun meşruiyeti tartışma konusu olur ki içi demokrasiyi
engelleme çabalarıyla doldurulmuş son asrın bu ülkenin omuzlarındaki
ağır yükü dayanılmaz hâle getirilir.
Bilindiği üzere, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde grubu bulunan 4 partiden 1inin Eş Genel Başkanları
Sayın Figen Yüksekdağ, Sayın Selahattin Demirtaş, Grup
Başkan Vekili Sayın İdris Baluken ve 7 sayın milletvekili
daha antidemokratik bir şekilde tutuklanmışlardır,
tıpkı cumhuriyet tarihine gölge düşüren, Meclise
yapılmış olan diğer müdahaleler gibi. Kimi zaman askerî,
kimi zaman siyasi iktidar gücüyle gelen antidemokratik müdahaleler sonuçta tek
bir amaca hizmet eder; o da parlamentonun işlevsizleştirilmesi, halk
iradesinin ve demokrasinin üzerine sünger çekilmesidir. Şu
tartışmasız bir gerçektir ki milyonlarca yurttaşın
tercihiyle bu Parlamentoya taşınan sayın milletvekillerinin yeri
cezaevleri değil, burası, bu yasama alanıdır.
Milletvekilleri halkın taleplerini, ihtiyaçlarını burada dile
getirmeli, bu minvalde yasama faaliyetlerine katkı sunmalıdır.
Bu durum demokratik parlamenter sistemin vazgeçilmezidir. Yasama organı
ancak bu şekilde işlerlik kazanabilir. Milletvekilleri tutuklu
bulunan 26ncı Dönem Millet Meclisinin bünyesinde açılan büyük
eksiklik, sayın milletvekillerinin olmaları gereken yere,
Parlamentoya dönmeleriyle ancak kapanabilir. Bu durum, yerelden merkeze bütün
seçilmişler için geçerlidir.
Son olarak Türkiyede demokratik siyasetin
geliştirilmesine ve barış mücadelesine ömrünü adamış
Sayın Ahmet Türkün tutuklanmasıyla, Türkiyede barışı
ve huzuru çağıran diyalog diline ve demokratik siyasete olan inanca
ağır bir darbe vurulduğunu belirtmek durumundayım. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Başkanlık ettiğim bu oturumunda Meclis
Başkan Vekili olarak sayın milletvekillerimize ve diğer bütün
seçilmişlere yönelik olarak geliştirilen bu antidemokratik
uygulamalardan son derece hicap duyduğumu belirtirken bu demokrasi
ayıbından bir an evvel dönülmesi çağrısını yapmak
istiyorum ve hepinize teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Fatma Benliye
aittir.
Sayın Benli, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve
Dayanışma Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
FATMA BENLİ (İstanbul) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında konuşma için müracaat ederken 25
Kasımda Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Uluslararası
Dayanışma Günü vesilesiyle talepte bulunmuştum ama 25 Kasım
Cuma günü Meclis çalışma yaptığı için bu konuda zaten
bir konuşma gerçekleştirildi. Ama, işin doğrusu bu hiç
önemli değil çünkü kadına karşı şiddet konusu sadece
25 Kasımda konuşacağımız, yılın diğer
günlerindeyse kendi kendimize hayıflanacağımız, gazetedeki
haberleri gördüğümüz zaman suçu başkalarına
atacağımız bir mevzu değil, her gün tekrar ve tekrar
düşünmemiz gereken, Beraberce ne yapabiliriz? Beraberce bu sorunun çözümü
için nasıl bir katkıda bulunabiliriz? dememiz gereken bir husus.
Çünkü kadına karşı şiddet konusu sadece söylemlerle
karşılık bulacağımız, Ben kadına
karşı şiddete karşıyım, çocuğa
karşı şiddete karşıyım. diyerek
çözümleyebileceğimiz bir husus değil. Söylemler yeterli olsaydı,
sadece yazılı kâğıtlar üzerinde yazılanlar geçerli
olsaydı en basitinden bu Mecliste olan insanların da bulunduğu
üzere hiç kimse sigara içmezdi. Sonuçta devasa isimlerle bütün sigaraların
üzerinde Sigara öldürür. diyor ama bunu biliyor olmak bu sorunu çözmeye
yetmiyor. Biz de biliyoruz ki kadına karşı şiddet konusu ya
da çocuğa karşı şiddet konusu geçmişten günümüze en
can yakıcı konulardan bir tanesi, sadece Türkiye'nin bir mevzusu
değil -tırnak içerisinde- kendisini gelişmiş olarak
adlandıran ülkelerde de ya da diğer bütün ülkelerde de var olan,
sayıları oransal olarak değişen bir olgu ve her bir
kadına karşı şiddet vakası asla tamamlanamayacak olan,
onun ruhunda onulmaz yaralara sebebiyet verebilecek olan bir konu. O yüzden
bunun için mücadele vermek zorundayız, onun için sadece sözleri
bırakıp somut davranışlarda hep beraber bulunmak
zorundayız. Ki AK PARTİ iktidarı zamanında 2004te bu
Mecliste çıkartılan Türk Ceza Kanununda eziyet suçunun Ceza
Yasası içerisinde yer alması, hatta Adalet Bakanımızın
Sessiz bir devrim gerçekleşiyor. diyerek
tanımladığı, kadınla ilgili konularda 35 maddeden
30unda değişiklik yapılması, töre cinayetleri konusunda
ağırlaştırıcı sebep öngörülmesi, aslında
kadına şiddetle mücadele konusunda alınan somut önlemlere bir
örnek. Ama onun ötesinde yine bu Mecliste alınan, kadına ve
çocuğa karşı şiddetle ve töre ve namus cinayetleriyle
mücadele ana komisyonunda çıkan raporlarda alınan önlemlerin bizatihi
Başbakanımızın, şu an Cumhurbaşkanı olan
Recep Tayyip Erdoğanın imzasıyla ilgili kurumlara gönderilmesi
ve sadece sözlerden ziyade -aydınlatmanın yapılması, spot
filmlerin oluşturulması, sosyal eşitsizliğin
kaldırılması, ekonomik anlamda kadının
güçlendirilmesi, mahallî idarelerin bu anlamda görevlerinin yapılması
gibi sözlerden ziyade- somut cümlelere ifade veren, somut önlemler alan, hatta
daha sonra da Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun
bizatihi bu Mecliste kurulmasını sağlayan kanun sonrası
alınan önlemler, bu konuda yapılan çalışmaların ne
kadar değerli olduğunu bize anlatıyor. Ama ülkemizde
yaşanan tek bir hak ihlali bile, bir kadına karşı
gerçekleştirilen ya da bir çocuğa karşı
gerçekleştirilen tek bir ihlal bile önemli olduğu için alınan
önlemler yetmiyor. O yüzden zaten 2011de İstanbul Sözleşmesini
imzaladık, hatta ilk imzalayan, ilk onaylayan ülke olma konumuna geldik.
2012de yine bütün partilerin desteğiyle beraber, ailenin korunması
ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair yasayı
burada çıkardık ama o yasa sadece şiddet uygulayan bireylerin
evden uzaklaştırılmasını gerektirmiyor. O yasada pek
çok önleyici ve koruyu tedbir var, o yasada sadece mahkemelere görevler
verilmiyor, mahallî idarelere, kaymakamlara, sosyal güvenlik uzmanlarına,
velhasılıkelam, bütün herkese görevler veriliyor. İşte
benim bu kadar kısa zamanda sizlerden ricam, yasaları sadece bu
Meclisten çıkarmakla yetinmeyelim çünkü burada olan herkes seçim
bölgesinde çok ciddi bir ağırlığa sahip. Kadına karşı
şiddet konusu ya da çocuğa karşı şiddet konusu her birimizin
beraberce mücadele etmemiz gereken, illerimizde diğerleriyle beraber çaba
göstermemiz ve sadece sözlerde kalınmaması gereken bir husus.
Bunu bilgilerinize sunuyor ve her birinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Benli.
Gündem dışı ikinci söz, OHAL
uygulamalarının ülkemiz demokrasisine etkileriyle ilgili söz isteyen
Mersin Milletvekili Sayın Serdal Kuyucuoğluna aittir.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, OHAL
uygulamalarının ülke demokrasisine etkilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; OHAL sonrası ülkemizde
yaşanan hukuk dışı uygulamaları sizlerle paylaşmak
üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle,
geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz, Meksikadan 12 kişilik Granma
teknesiyle yola çıkarak 82 kişiyle Küba kıyılarına
ulaşan ve 12 kişiyle Sierra Maestra Dağlarında devrim
ateşini yakan Fidel Castro ve arkadaşlarını saygıyla
anarak konuşmama başlamak istiyorum. Bu devrimciler bir ayda yüzler,
altı ayda beş yüzler, bir yıl sonra binler oldular ve diktatör
Batistayı yıktılar, ABDnin burnunun dibinde devrim
yaptılar. Fidel ve arkadaşları küçücük ülkeleriyle elli yedi
yıldan beri ABDnin ambargosuna ve emperyalizme karşı
direndiler, direniyorlar. Mazlumların, bağımsızlık,
özgürlük, adalet arayanların idolü oldular. Fidel ve arkadaşları
dünyaya umut, mazlum milletlerin ise sesi oldular. Evet, sosyalizmin ve
devrimin ulu çınarı, devrimin ve devrimciliğin simgesi Fidel
Castroyu kaybettik. Yaptıkları, mücadelesi, duruşu devrimleri
anlatacak kitapların baş köşesinde yer alacaktır.
Hoşça kal Fidel, seni hep saygı ve özlemle anacağız, seni
hep özleyeceğiz, tarih seni unutmayacak.
Değerli milletvekilleri, hiçbir gerekçe darbeyi
meşru kılmadığı gibi hiçbir gerekçe de bir ülke
yönetiminde hukuksuzluğu ve keyfî uygulamaları meşru
kılmaz. Maalesef 15 Temmuz sonrası darbe gerekçesiyle birçok hukuksuz
uygulamaya şahit olduk. Bu süreç boyunca Mersin ve Osmaniye ilimizden
darbe mağduru olan 900 kişiyle tek tek konuştuk. Neden ihraç
edildiklerini, tutuklandıklarını ya da açığa
alındıklarını anlamaya çalıştık ve anladık
ki bu kişilerin büyük çoğunluğu suçsuz. Eğer bu
kişiler mahkemeye çıkarılsalar haklarında sunulabilecek,
dosyalarına konabilecek hiçbir gerçek suçlayıcı belge yok.
Suçlamalar arasında en ağırlarından biri legal bir
sendikaya sizin baskınızla üye olmaları ve sonra da istifa
etmeleri ya da görüşünü beğenmediğiniz bir sendikaya üye
olmaları. Bir diğeri ise yine devletin yetkili kurumlarından
izin alarak kurulmuş bir bankaya cüzi miktarlarda para
yatırmış veya o bankayla herhangi bir işlem
yapmış olmaları. Bu kişiler arasında kolu,
bacağı olmayan, yüzde 95e varan engelli vatandaşlarımız
var. Bakın, iki kolu olmayan bir arkadaşımız
Eşi
açığa alındığı için valilik tarafından
yazı yazılarak özel şirketlerden işine son verilenler var.
Bu nasıl bir hukuk, nasıl bir hukuk devleti? Adalet
Bakanının açıkladığı 37 bin civarı
tutuklanan ve 93 bin civarı soruşturulan kişi var. İhraç
edilenlerin eşleri de sebepsiz yere ya işten atılıyorlar ya
da attırılıyorlar. Bu kişilerin ertesi gün sağlık
güvenceleri sona erdiriliyor. Çoluk çocuk, eşler perişan oluyorlar.
Emeklilik hakkını elde etmiş olanların bile tüm
hakları bir günde yok ediliyor. Özel şirketlerde çalışma
hakları bile ellerinden alınıyor. Hak, hukuk, adalet bunun
neresindedir? Önce atalım, sonra bakalım.
anlayışını bırakınız. Önce bakın,
inceleyin, sonra cezalandırın. Faşist askerî yönetim
dediğimiz 1980 darbesinde bile kamudan atılanların
sayısı 5 bin civarındadır.
Değerli arkadaşlar, bu
yapılanların hesabını hiçbir yerde veremezsiniz. Eğer
bir nebze kaldıysa sizi vicdanınızla baş başa
bırakıyor, yüce Meclisin vicdanlı vekillerini saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuyucuoğlu.
Gündem dışı üçüncü söz Mardindeki
insan hakları ihlalleri hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili
Sayın Ali Atalana aittir.
Süreniz beş dakika, buyurun Sayın Atalan.
(HDP sıralarından alkışlar)
3.- Mardin Milletvekili Ali Atalanın, Mardindeki insan
hakları ihlallerine ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ ATALAN (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, Meclisin değerli emekçileri ve bizi izleyen,
dinleyen yurttaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Malumunuz, 7 Haziran genel seçimlerinden sonra
halkın iradesi gasbedilmek üzere sistematik bir antidemokratik süreç
başlatılmış, belediye eş başkanlarımız,
birçok yöneticimiz ve daha sonra 4 Kasımda eş genel başkanlarımız
ve milletvekillerimiz siyasi rehin olarak tutuklanmış ve bununla
zirve yapmıştır. Darbe teşebbüsünü âdeta Allahın bir
lütfu olarak görerek OHAL uygulamaları ve kanun hükmündeki kararnamelerle
kayyumlar atanıyor, görevden alınmalara gidiliyor, insanlar
tutuklanıyor ve böylelikle bir partinin anlayışına göre
toplumun tamamı büsbütün zapturapt altına alınmak isteniyor.
Değerli arkadaşlar, sadece 22 Kasım
tarihli kanun hükmünde kararnameyle Mardin ve ilçelerinde işten
çıkarılan belediye çalışanlarının
sayısı 400ü aşmaktadır.
Belediyelere el koymakla yetinilmiyor, emekçinin
hakkı da elinden alınıyor. 74 yaşında, kalp
hastası, barışın sesi, halkın seçilmiş iradesi ve
ortak yaşamın sarsılmaz simgesi değerli Ahmet Türk bir
darbe sonucunda alınıp hücreye konulmaktadır. Türkiyenin her
darbesinde içeri alınıp daha sonra milletin iradesiyle tekrar seçilen
bir şahsiyettir Ahmet Türk. Toplumun vicdanı ve iradesi,
barışın çınarı zindana hapsedilmeye çalışılıyor.
Ama, bir şey unutuluyor: Onur ve bir halkın iradesi zindanlara, dört
duvar arasına sığdırılamaz.
Nusaybinde hâlen yıkmaktan başka hiçbir
şey yapılmıyor. Kış gelmesine rağmen binlerce
evsiz barksız ve yoksul insan için ne geçici ne de kalıcı
herhangi bir tedbir alınmış değildir, alınacağa
benzemiyor.
İlginç ve ibretlik olması
açısından söylemek lazım: Kuşkusuz, ülkeler arası
yardımlaşmaya hiç itirazımız yoktur ve olamaz. Ancak,
birçok yerde olduğu gibi, Mardinin Bagok Dağında birçok sefer
yangın çıkmış, bunun üzerine biz mülki amirlerle
konuşmamıza rağmen maalesef yangın söndürme aracı ve
özellikle uçak gönderilememiş ama nedense İsraile gönderilebiliyor.
Burada ortaya çıkan gerçeklik şudur: Güçlüye yaranma ve itaat etme
ama diğer yandan da mazlumu ezme siyaseti hâkimdir burada. Soruyoruz size:
Bu olup bitenler ayrımcılık değilse, bölücülük değilse
nedir? Başka bir izahatı var mıdır?
Değerli milletvekilleri, bu söylediklerimiz
Orta ve Doğu Asyada ve Afrikanın herhangi bir ülkesinde değil
bu ülkede gerçekleşiyor. Bir de kalkıyorsunuz bu koşullarda Avrupa
Parlamentosuna veryansın ediyorsunuz. Bir kere bu kafayla, değil
Avrupa Birliğine üye olmayı, bir bilardo kulübüne bile üye
olamazsınız. Burada halkı kandırmaya gerek yoktur. Biz mi
Avrupa Birliğine üye oluyoruz, yoksa Avrupa Birliği mi bize üye oluyor?
Uygulanan bildiğimiz objektif kriterler var, bunlar herkes için
geçerlidir. Her gün popülist, demagojik söylemlerle halkın
kafasını karıştırmaya, halkı kandırmaya
gerek yoktur.
Bakın biz, eş genel
başkanlarımızı, milletvekillerimizi ve belediye eş başkanlarımızı
cezaevinde ziyaret edemiyoruz yani buna bile müsaade edilmiyor. Diğer
yandan ama bakıyoruz ki bazı milletvekillerine pürüzsüz, sorunsuz
izin verilebiliyor.
Değerli milletvekilleri, her zaman
demokrasiden, özgürlükten, barıştan ve eşitlikten yana olduk. Bu
tutumumuzu her zaman aynı şekilde ortaya koyduk ve koymaya devam
edeceğiz. Mevcut antidemokratik uygulamalara karşı halktan,
haktan ve emekten yana bir duruşu ve tutumu sergilemek öncelikle bu
Meclisin ve milletvekillerinin görevi olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ATALAN (Devamla) Bu haksızlık,
hukuksuzluk ve irrasyonel siyaset anlayışı artık son
bulmalıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyor,
teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atalan.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce,
sisteme giren ilk 15 sayın milletvekilline yerlerinden birer
dakikalık söz vereceğim.
Sırasıyla başlıyoruz.
Sayın Taşkın
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Halepte yaşananların insanlık suçu olduğuna ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Halepin Türkiye sınırına
uzaklığı 40 kilometre. Rejim güçleri Halepte yüz binlerin
yaşadığı 45 kilometrekarelik alanı son iki
haftadır tüm gücüyle bombalıyor. Yaklaşık 300 bin sivilin
30 kilometrekarelik bölgede sıkıştığı bildirildi.
15 Kasımdan bu yana rejim güçleri, 613 sivili öldürürken, 1.871ini de
yaraladı. Yine, son iki haftada kentin doğusundaki tüm hastaneler ve
sağlık merkezleri vuruldu. Yaralılar harabeye dönmüş
binaların bodrum katlarında tedavi ediliyor. Okullarda eğitim
durdu, ekmek üretimi durmak üzere. Birleşmiş Milletler geçen ay
yaptığı açıklamada 7 Temmuzdan bu yana Halepin
doğusuna hiçbir Birleşmiş Milletler konvoyunun girmediğini
söylemişti.
Buradan Birleşmiş Milletlere sesleniyorum:
Halepte yaşananlar insanlık suçudur. Bu çocukların ahı
sizi boğar.
Her ne olursa olsun Halepli kardeşlerimizin
yanında olduğumuzu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Engin
2.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, yirmi iki
yıldır AKP tarafından yönetilen İstanbulda altyapı
sorununun çözülemediğine ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İstanbulda pazar gecesi geç saatlerde
başlayan ve aralıklarla devam eden yağmur, her yağmurda
olduğu gibi, yine İstanbulda hayatı felç etti; önemli
bağlantı yolları suyla doldu, kimi zaman trafik
yoğunluğu yüzde 80i aştı, ev ve iş yerlerini su
bastı, vatandaşlarımız kovalarla evlerindeki suyu
boşaltmaya çalıştılar, ciddi maddi ve manevi zorluklarla
karşılaştılar. Yetkililerin ise Dikkatli olun.
uyarıları yapmanın ötesinde hiçbir çözümleri yok. İstanbul
yirmi iki yıldır AKP tarafından yönetiliyor ve her yağmur
yağışında biz aynı sorunları yaşıyoruz;
trafik kitleniyor, evleri ve yolları su basıyor.
Hükûmete ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesini yönetenlere sesleniyorum: İstanbulun altyapı sorununu
yirmi iki senedir çözemediniz ama tarihî silüetini ranta kurban vererek
İstanbula en büyük kötülüğü yaptınız. AKPyi anlamak
isteyenlerin İstanbula bakmaları yeterli olacaktır.
BAŞKAN Sayın Akın
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
yoğun yağış nedeniyle ciddi maddi zarar meydana gelen
Ayvalıkın afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Dün geceden sabaha
kadar süren ve metrekareye 210 kilogram yağışın
düştüğü açıklanan Ayvalık ilçemizde ev ve iş yerlerini
su basmış, ulaşımda aksamalar olmuş, cadde ve sokaklar
sel yatağı hâline gelmiştir. Günlük hayatı durduran
yağış, tarım alanlarında da su baskınlarına
yol açmıştır. Yoğun yağış nedeniyle okullar
Ayvalıkta bir gün tatil edildi. Belediye Başkanımızla
görüşerek ayrıntılı bilgi aldım. Çok şükür ki
herhangi bir can kaybı meydana gelmedi ancak yaşanan bu felakette
ciddi miktarda maddi zararlar mevcut. Ayvalıklı hemşehrilerimiz
ve esnafımız, iş yeri sahipleri perişan olmuş durumda.
Bu yüzden Ayvalıkın afet bölgesi ilan edilmesi gerekiyor.
Halkımızın bu yönde bir beklentisi oluşmuş durumda.
Ben, Ayvalıkta yaşayan tüm
hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, yaşanan
sıkıntının tarafımızdan yakından takip
edildiğini bilmelerini istiyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, AKP
iktidarında büyüme hızının düştüğüne ve hiçbir
sektörde büyüme rekoru kırılmadığına ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye ekonomisinin AKP Hükûmeti döneminde rekor
düzeyde büyüdüğünü bizzat Kalkınma Bakanı yalanladı.
Bakanlığın raporuna göre darbe, muhtıra ve koalisyon
yıllarında yüzde 7 ve yüzde 5,3 olan büyüme AKP iktidarında
yüzde 4,7ye geriledi. Ekonomiyi sanayi yerine inşaatla büyütmeye
çalışan AKPnin büyüme verileri kalite yönünden de ciddi düzeyde
gerilerde kaldı. Ekonominin can damarı olan sanayi sektörü AKP
döneminde sadece yüzde 5,4 büyüyebildi. Aynı şekilde hizmetler
sektöründe yüzde 5,4 büyümeyle dördüncü sıraya geldi. AKP dönemi
tarım sektöründe de yüzde 1,9 büyümeyle ikinci olabildi. AKP hiçbir
sektörde büyüme rekoru kıramadığı gibi diğer dönemlere
göre en fazla büyüme sağladığı herhangi bir sektör de olmadı.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
5.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin,
ülkenin adım adım istikrarsızlığa götürüldüğüne
ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
2004 yılında Avrupa Birliğine girdik
diye gündüz vakti Kızılayda havai fişek patlatanlar bugün
devlet yönetmenin sorumluluğundan bihaber. Komşularla
sıfır problem tezlerini sıfır komşu tezlerine
dönüştürenler içi boş, hamasi söylemlerle ülkeyi adım adım
istikrarsızlığa sürüklüyor. Aylan bebeği
ağzınızdan düşürmeyeceksiniz ama bir taraftan Türkiyede
bulunan yüz binlerce mülteci çocuğu sınıra yığmakla
tehdit edeceksiniz. Size sorarlar: Buraya kadar mıydı
misafirperverliğiniz? Daha düne kadar Rusyaya çekilen sözde restlerin
bedelini bugün ülkenin turizmcisi, çiftçisi ödüyor. Savaş döneminin yokluk
yıllarını, ekmeğin karneye bağlanmasını
dillere dolayanlar bugün çıkmış Gıda krizi, su krizi
olabilir. diye açıklamalar yapıyor. Toplam ihracatımız
içerisinde sadece yüzde 3lük bir paya sahip Şanghay ülkeleriyle mi bu
ülkeyi içine soktuğunuz ekonomik darboğazdan çıkaracaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
6.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, kimyasal
silah kullanımlarına ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, Adanada görülen sarin gazı davasında yapılan
açıklamalarım nedeniyle dokunulmazlığım
kaldırılmıştı. Bu davada roket parçaları,
ateşleme için kullanılan saniyeli fitil, nitrik asit, roket
şemaları ve entegre devreler ele geçirilmişti. Bu ele
geçirilenlerin karşısında Haytam Kasap dedikleri terörist bu
suçtan dolayı cezalandırılmamıştı ve resmen
kaçırılmıştı ve sınır dışına
gönderilmişti. Dün IŞİD ve El Nusra, Ahrar-uş Şam
kimyasal silahları kullanıyordu ve Guta bölgesinde 1.400 kişi
çoğu çocuk kimyasal silahların saldırısı sonucu
öldürülmüştü. Bugün de IŞİD ÖSOya karşı bu kimyasal
silahları kullanıyor ve bu kimyasal silahların
kullanımı savaş suçu uluslararası alanda. Bursa TEKKİM
Firmasından temin edildiği bilinen birçok kimyasal silahın o
bölgedeki deneylerde kullanıldığı açık olarak
İnternette videolarda görülüyor. TSK, kimyasal silah
kullanıldığını belirtti geçenki saldırıda,
iki gün önce, AFAD da Hiçbir şey yok. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan Enç
7.- Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin, Antalya
Milletvekili Niyazi Nefi Karanın 15 Temmuz
kalkışmasının Cumhurbaşkanının bilgisi
dâhilinde yapıldığına dair açıklamalarını
kınadığına ilişkin açıklaması
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz darbe girişimiyle
ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Karanın
15 Temmuz kalkışması, Cumhurbaşkanının bilgisi
dâhilinde yapılmıştır. şeklindeki deli saçması
açıklamalarını kınıyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kimse deli
değildir, deli saçması demeyin.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Bunu, ifade
özgürlüğü çerçevesinde değerlendirmek imkânsızdır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Beyin
cerrahına deli saçması demeyin ha!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sayın Kara,
gerçeklikle olan algısına perde çekmiş, hayal âleminde
yaşıyor ve kendi ürettiği dayanağı olmayan
suçlamalarla Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan
söylemlerine devam ediyor. Darbe girişiminin başarısız
olması, muhtemelen kendisini rahatsız etmiş ki bu şekildeki
hezeyanlarıyla rahatsızlığını gidermeye
çalışıyor. Kendisini kınamakla kalmıyor, en kısa
zamanda psikologlardan ve psikiyatrlardan akıl sağlığı
için destek almasını istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne var?
İfade özgürlüğü
ALİ ŞEKER (İstanbul) İfade
özgürlüğü de, doktorların psikiyatrik değerlendirme yapmaya
hakkı var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, rica
ediyorum.
Sayın Enç, kırıcı cümlelerden
lütfen kaçınalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın milletvekilinin biraz önce yerinden
yaptığı konuşma, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma usullerine de uymayan çok açık bir hakarettir.
Milletvekillerine yerinden söz verme işlemine devam edersiniz, ama o arada
Meclisi izleyen vatandaşlarımız konuyu kaçırır.
Milletvekilimize sataşmadan söz verip, sonra
BAŞKAN Evet, vereceğim Sayın Altay.
Sayın Kara, siz mi
konuşacaksınız?
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) Evet.
BAŞKAN Buyurunuz, iki dakika. (CHP
sıralarından alkışlar.)
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Karanın, Antalya
Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Sayın Başkan, bir kere arkadaşımızın sözlerini
iade ediyorum. Bir beyin cerrahı olarak sağlık sorunu varsa onda
da yardımcı oluruz boynuyla ilgilendiğimiz gibi. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Ne oldu, niye
alkışladınız!
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Değerli arkadaşlar, ne söylediğimizi çok iyi biliyoruz. Kendi
akrabanız, enişteniz, Fetullahçı Niagara Vakfının
yöneticisi midir? (CHP sıralarından alkışlar) Sizin
Büyükşehir Belediye Başkanınız, Fetullahçı Fettah
Tamincenin aynı yönetiminde midir? Uluslararası Antalya
Üniversitesiyle ilgili soru önergesi verdik, üç buçuk ay sonra açılışını
yaptınız.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne alakası
var?
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) Diyor ki
Fettah Tamince: Sayın Cumhurbaşkanımıza biat ettim, beni
bıraktı, korumaya aldı. diyor. Sayın
Cumhurbaşkanının neler söylediklerini kendiniz söyleyin. Sayın
Cumhurbaşkanının kendi bilgisi olduğunu
dinlemediğinizi gösteriyor. Sayın Cumhurbaşkanı
Öğleden sonra hareketlilik vardı. diyor. Siz bunu bile
dinlememişsiniz. Tabii ki bilgisi vardı. Bundan hiç
kaçamazsınız. Siz kendinizin Fetullahçı terör örgütünün üyesi
olduğunuzu bizlere sataşarak saklayamazsınız,
milletvekillerinizi, belediye başkanlarınızı
saklayamazsınız.
Sizin haddinize mi benim sağlık sorunum?
Siz kimsiniz de tartışıyorsunuz? Siz gelin, asıl beyninize
biz bakalım. Bu Meclisin ilk ve tek beyin cerrahına sataşma,
haddine mi düşmüş? Kim besliyor seni? Kim besliyor? (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Şu andaki
tavrınız çok sağlıklı değil ama.
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Maaş aldığınız yetmedi mi? Fetullahçı terör
örgütlerine verdiğiniz 150 milyon dolar himmet parası nerede?
Cevabını verin. (CHP sıralarından alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, aynı şekilde uyarmak durumundasınız.
BAŞKAN Sayın Kara
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
Cevabını verin. (CHP sıralarından alkışlar)
GÖKCEN ERDOĞAN ENÇ (Antalya) Bitti mi, daha
var süren
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Enç, sataşmadan söz mü
istiyorsunuz?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ben de cevap
vermek istiyorum. Şahsıma direkt sataşmıştır,
cevap hakkı istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Enç, iki dakika da
size söz veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşma olmasın.
2.- Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin, Antalya
Milletvekili Niyazi Nefi Karanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün akşam yerel bir televizyon
kanalında yaptığı açıklamayı kendisine
hatırlattım sadece ben. Bizimle ilgili söylemiş olduğu
şeyleri ben kendisine iade etmiyorum, kendilerinin ne olduğunu zaten
bütün Antalya biliyor; bir kere bu, cepte.
ALİ ŞEKER (İstanbul) 1inci
sıradan çıktı ön seçimde.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) İkincisi:
Sayın Cumhurbaşkanını Darbeden haberi vardı.
diyerek aşağılama hadsizliğini de siz
yapamazsınız Sayın Kara. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Aşağılamak değil bu, bilgi.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Sizin de hangi
şartlarda nerelerden geldiğinizi biz biliyoruz.
Bir tanesi, benim eniştemle ilgili
yapmış olduğunuz iftirayı kesinlikle kabul etmiyorum.
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) Googlea
gir, Googleda yazıyor.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Bugüne kadar
alnımın akıyla, FETÖnün uşağı olmadan siyaset
yaptım ben burada.
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Keşke öyle olsaydı.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Kesinlikle
İspat edin, milletvekilliğinden istifa edeceğim. İspat
edemezseniz siz ne yapacaksınız?
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Googleda yazıyor, Googleda.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Kafanıza
huni giyip Antalya sokaklarında dolaşacak mısınız?
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) Googlea
gir, Googlea gir.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Sizin ruh
sağlığınızla ilgili sorununuzun olduğunu sadece
ben söylemiyorum, sizin etrafınızdakiler de söylüyor. Kendinizi ispat
etme çabasına girerek, Sayın Cumhurbaşkanını
kullanarak
Bu dilinizi de kınamıyorum. Siz kesinlikle bir
psikologdan, bir psikiyatrdan tavsiye almalısınız. Bunu da bir
iletişimci olarak söylüyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, mesleğime sataşma var, mesleğime, psikiyatriye
sataşma var.
BAŞKAN Size sataşma yok Sayın
Bekaroğlu.
Sayın milletvekilleri
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kara
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Sataşma var, direkt isim vererek sataşıyor. Cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Kara, ikiniz de birbirinize
cevap verdiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir şey
yok ki Sayın Başkan ya. Kendisi ağzına geleni saydı.
Sayın Başkan, böyle bir usul yok ya.
BAŞKAN Sayın Kara, ben rica ediyorum.
İstiyorsanız yerinizden size bir söz vereyim, düzeltme yapmak
istiyorsanız
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bir milletvekilinin, Meclis kürsüsünden başka bir siyasi
partiye mensup milletvekiline Sizin ne olduğunuzu, nereden
geldiğinizi cümle âlem biliyor
demesi, Meclisi izleyen herkesin
kafasında milletvekilimizle ilgili açık bir kuşku yaratır.
BAŞKAN Sayın Altay,
karşılıklı yapıldı bu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani
milletvekilimizin daha makul bir şekilde bir cevap vermesi gerekir.
BAŞKAN Ben yerinden söz vereceğim.
Sayın Kara, buyurunuz lütfen.
Süreniz bir dakika.
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Fazla söz söylemeyeceğim. Sayın vekili,
Sayın Mehmet Bekaroğluna, vekilimize havale ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kara.
Sayın milletvekilleri, devam ediyoruz.
Şimdi, sırada Köseoğlu var.
Sayın Köseoğlu
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun,
yakıt desteği verilecek havalimanları arasına Trabzon
Havalimanının da alınması nedeniyle Başbakana ve
Hükûmete teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
bugün Sayın Başbakanımızın vermiş olduğu
müjdeli haberle Ege ve Akdeniz illerindeki havalimanlarının yanı
sıra, yakıt desteği verilecek havalimanları arasına
Trabzon Havalimanının da alındığını
memnuniyetle öğrenmiş bulunmaktayız. Öncelikle bu müjdeli haber
için Sayın Başbakanımıza ve Hükûmetimize teşekkür
ediyorum.
Bu müjdeyle, tarifeli ya da tarifesiz seferlerle
2017 yılı boyunca dışarıdan turist getirecek olan A
grubu seyahat acentelerine uçak başı 6 bin dolar destek verilecek.
Eğer uçaktaki doluluk oranı daha da yükseğe
ulaştığında bu destek 7.800 dolara kadar
ulaşmış olacak. Turizmin parlayan yıldızı,
özellikle tüm dünyadaki gelen turistlerin yanı sıra Körfez ülkelerinden
gelen turistlerin de yeni cazibe merkezi olan Trabzonumuzun bu destekle çok
daha fazla turisti ağırlayacağına, bölge ve ülke
ekonomisine katkı sağlayacağına inancım tamdır.
Hayırlı olsun.
ERKAN HABERAL (Ankara) Rizeyi de söyle.
BAŞKAN Sayın Arık
9.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Türkiyenin
birlik ve beraberliğine kasteden karanlık güçlerin Cumhuriyet Halk
Partisi üzerine yeni bir algı operasyonu yapmaya
çalıştığına ve Hacılar ilçe örgütüne yönelik
saldırıyı lanetlediğine ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi, bu milleti esaretten
kurtaran, Türkiye Cumhuriyetini kuran partidir. Bu ülkenin birlik ve
beraberliğinin teminatıdır. Türkiye'nin birlik ve
beraberliğine kasteden karanlık güçler ve onların
maşaları, bu gerçeği görmezden gelerek Cumhuriyet Halk Partisi
üzerine yeni bir algı operasyonu yapmaya çalışıyor.
Uyuşturucu bağımlısı kiralık bir şahsın
kullanıldığı Hacılar ilçe örgütümüze yönelik
saldırı, bu algı operasyonun bir parçasıdır. Bu alçak
saldırıyı bir kez daha lanetliyorum. Kimse, Mustafa Kemal Atatürkün
yol arkadaşlarını böyle alçak saldırılarla korkutamaz.
Biz aydınlık Türkiye için dün yandık, bugün yanıyoruz,
yarın yine yanarız ve bu algıyı yaratmaya
çalışanlar bilsinler ki bu millet, kimin PKK, kimin IŞİD,
kimin FETÖyle iş birliği yaptığını çok iyi
biliyor. Ne yapsanız nafile.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çam
10.- İzmir Milletvekili Musa Çamın, Cumhuriyet
gazetesi çalışanları, Mardin Belediye Başkanı Ahmet
Türk ve gazeteci yazar Ali Bulaçın sadece düşüncelerinden
dolayı tutuklu olmalarını protesto ettiğine ilişkin
açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Dün Silivride Cumhuriyet gazetesi tutuklusu
Akın Atalay, Mehmet Murat Sabuncu, Ahmet Kadri Gürsel, Güray Tekin Öz,
Turhan Günay, Hacı Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal
Güngörü ziyaret ettim. Ayrıca, yine 6 dönem Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görev yapmış olan ve bugün kalbi pille çalışan
eski Mardin Milletvekilimiz ve Belediye Başkanı Ahmet Türkü ve yine
yazar, gazeteci Ali Bulaçı ziyaret ettim. Bu
arkadaşlarımızın hiçbirinin yazmak ve düşünmekten öte
hiçbir suçu ve günahı yok. Sadece düşüncelerinden dolayı tutuklu
olmalarını şiddetle protesto ediyorum ve buradan bir kez daha
iktidara şu mesajı iletmek istiyoruz: Bunlar bu ülkenin
çıkarlarını, menfaatlerini ve bu ülkenin geleceğini
düşünen insanlardır. Bunların tutsak olarak Silivride
bulunması kabul edilemez ve buradan, bir kez daha,
arkadaşlarımıza kucak dolusu selamlarımızı,
sevgilerimizi gönderiyoruz ve onlarla dayanışma içerisinde
olduğumuzu belirtmek istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Atıcı
11.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Fidel Castronun fikirlerinin, mücadele azmi ve direnişçi ruhunun ilelebet
yaşayacağına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Mazlum milletlerin emperyalizme karşı
direniş mücadelesinde Atatürkü örnek alan Fidel Castronun bedeni öldü
ancak fikirleri mücadele azmi ve direnişçi ruhu ilelebet
yaşayacaktır. Onun Küba halkı için yaptıklarını mazlum
halklar örnek alacak; barış, kardeşlik, eşitlik ve özgürlük
arayanlar kendilerine rehber edinecektir.
Yöneticiler yaşarken ve güçlüyken pek çok insan
yalakalık yapabilir ancak önemli olan, yönetici öldükten sonra geniş
ve farklı kitlelerin gözyaşı dökmesidir. Diktatörlerin veya
diktatörlüğe heveslenenlerin ardından herkes gözyaşı dökmez
ancak hiçbir ayrım yapmadan herkesi kucaklayan halk
kahramanlarının ardından herkes ağlar. Diktatörlüğe
heveslenenlere önemle duyurulur.
BAŞKAN Sayın Havutça
12.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın,
Ayvalıkta yoğun yağış nedeniyle
vatandaşların büyük bir mağduriyet
yaşadığına ve AFADı harekete geçmeye davet
ettiğine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün ve bugün
Ayvalıkta, körfez bölgesinde yoğun yağmurdan
vatandaşlarımız büyük bir mağduriyet
yaşamışlardır. Metrekareye saatte 210 ile 276 kilogram
yağış düşen Ayvalıkta ciddi şekilde evlerde
hasar, su baskınları, iş yeri baskınları olmuş ve
köprüler, yollar zarar görmüştür. Ayvalık Belediye Başkanımızın
ifade ettiğine göre, şu anda Altınova yolunda bile sel felaketi
sebebiyle önemli ölçüde hasarlar vardır ve yollarda birçok şeyler
ortadan kalkmıştır. Buradan bu zararlarla ilgili,
vatandaşlarımıza, öncelikle, ben, Ayvalıkta yaşayan
yurttaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum ve
buradan Hükûmet yetkililerine de sesleniyorum: Orada zarar gören, evleri,
iş yerleri, yolları zarar gören Ayvalık Belediyemize ve
vatandaşlarımıza yardım elinin bir an önce uzatılması
çağrısını buradan yapıyorum ve Hükûmet yetkililerini,
AFADı harekete geçmeye davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldırım
13.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir
Elçinin ölümünün 1inci yıl dönümüne ve tutuklu HDP milletvekilleri ile
Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türkün derhâl serbest
bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Öncelikle, bir insan hakları savunucusu olan,
meslek hayatının tamamını faili meçhul cinayetler ve
gözaltındaki kayıplara adayan, ancak katledilişinin üzerinden
bir yıl geçmesine rağmen hâlâ sorumluları açığa
çıkarılmayan sevgili Tahir Elçiyi saygıyla anıyorum.
Saray ve AKP Hükûmeti, 15 Temmuz darbe
girişiminin asıl sorumlularının siyasi
ayağını bir türlü ortaya çıkarmak istemediği gibi,
bizzat kendileri, 4 Kasım gecesi bu ülkeye ikinci bir darbe
girişiminde bulunmuşlardır. Başta Eş Genel
Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ
olmak üzere 10 milletvekilimiz bir gece yarısı operasyonuyla rehin
alınmıştır. Bunun yanı sıra, neredeyse bütün
belediye eş başkanlarımız, il, ilçe eş
başkanlarımızın hepsi rehin alınmış
durumdadır. Tüm yaşamı boyunca Türkiye için barış
mücadelesi veren, ülkenin barış çınarlarından biri olan
Ahmet Türkü dahi rehin alıp, tecrit ettiniz. Buradan bütün
arkadaşları saygıyla selamlıyorum.
Yaşamlarını bu ülkenin barışına, adaletine,
özgürlük mücadelesine adayan bu arkadaşlarımızın yeri,
cezaevi değil şu an bulunduğumuz Meclistir. Bu
arkadaşlarımızın derhâl serbest bırakılarak en
acil ihtiyacımız olan demokrasiye yönelik çalışmalara
katılmaları sağlanmalıdır.
BAŞKAN Sayın Sarıbal
14.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, Fidel
Castronun ölümüne ve Gemlikte yapılacak pazar yeri ihalesinin iptal
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ORHAN SARIBAL (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Emperyalizme, küresel sömürüye, sıcak ve
soğuk savaşa rağmen elli yıldır ülkesinde sosyalizmi
yaşatan Fidel Castro, fizyolojik olarak aramızdan ayrıldı
ama aynen yoldaşı Che Guevara gibi sonsuza kadar yaşayacak. Çok yaşa
Fidel, çok yaşa! Işıklar içerisinde uyu!
Değerli milletvekilleri, özellikle çok
değerli Bursa milletvekilleri, değerli arkadaşlar; Gemlik
Belediyesi, AKP belediyesi. Şu anda elli yıldır var olan
açık pazar yeri, kapalı pazar yerine dönüştürülmüştür. Orada
bir ihale yapılacaktır yarın. İhale, sadece Gemlikte
ikamet edenlere verilmek üzere planlanmıştır, oysa Bursadan,
diğer yerlerden gelen pazarcılar da orada hak sahibidirler. Lütfen,
buradan, siz değerli milletvekilleri, AKPli belediye
başkanını uyaralım, yarın o ihale iptal edilsin. Orada
bir infial var. Lütfen, o halkın sesine kulak verelim. Pazarcı
esnafının kırk yıllık, elli yıllık
emeği çöpe gitmesin.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Son olarak Sayın Tanal
İlk defa son olarak Sayın Tanal, hep ilk başta
konuşurdunuz.
Buyurun.
15.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Cumhurbaşkanının Fırat Kalkanı operasyonu konusunda
yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, iktidarın da sayın bakanları;
Cumhurbaşkanı, bugün Fırat Kalkanına ilişkin
şöyle bir açıklama yaptı: Esed hükümranlığına
son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil. dedi.
Şimdi, sayın iktidarın öfkeli çocuklar dediği
IŞİD terör örgütüyle mücadeleden vaz mı geçildi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
Şimdi, sisteme giren sayın grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Akçay girmişler.
Buyurunuz Sayın Akçay.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Türkiyenin terörle
mücadelesinin geri dönüşü olmayan bir yolda olduğuna, Tunceli ve
Diyarbakır Silvanda şehit olanlara Allahtan rahmet dilediğine,
ülkemizin kuraklık tehdidi eşiğinde olduğuna ve suyun
rasyonel ve etkili kullanımını sağlamak için su
yasasının bir an evvel çıkarılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Terör, ülkemizi ve istisnasız bütün
vatandaşlarımızı hedef almaya devam etmektedir. Türkiye'nin
terörle mücadelesi, geri dönüşü olmayan bir yoldadır. Terörle
mücadeleyi içeride ve dışarıda her türlü düşman odağa
karşı kararlılıkla sürdürmeliyiz. Bu mücadelede
kanıyla, canıyla, alın teriyle var olan aziz
kahramanlarımıza görevlerinde başarılar diliyor, her birini
Cenab-ı Allaha emanet ediyoruz.
Bugün yine 3 şehit haberiyle yüreğimiz
dağlandı. Tuncelideki terör operasyonunda 2 askerimiz,
Diyarbakır Silvanda teröristlerin saldırısı sonunda 1
korucumuz şehit olmuştur. Şehitlerimize Allah'tan rahmet,
kederli yakınlarına ve büyük Türk milletine
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, kuraklık
tehdidinin eşiğindedir. Bu yıl yağış
miktarının da azlığı sebebiyle
barajlarımızdaki doluluk oranı tehlikeli sınırlara gelmiştir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün analizlerine göre, ülkemizin yüzde
90ı geçen ayı şiddetli kuraklık içinde geçirmiştir.
Hükûmet Sözcüsü Sayın Kurtulmuş konuyla ilgili olarak dün
yaptığı açıklamada gıda ve su krizi gibi durumlarla
karşı karşıya kalabileceğimizi söylemiştir.
Susuzluğun birçok nedeni vardır. Elbette iklim, önemli bir nedendir.
Bununla birlikte, su rezervlerine bakılmadan bölgelere sanayi ve
aşırı nüfus yığılmasının ve son
yıllarda gittikçe artan HESlerin etkisini de gözden uzak tutmamak
gerekir. Ülkemiz açısından üçüncü bir neden de su yönetimindeki çok
başlılıktır. 2013 yılında kanun hükmünde
kararnamelerle su hizmetleriyle ilgili pek çok düzenleme
yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın Akçay,
buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ancak su yönetimindeki çok
başlı, çok parçalı ve koordinasyon eksikliğinin olumsuz
etkileri hâlen giderilememiştir. Ülkemizde su yönetiminden sorumlu şu
anda 14 farklı kurum bulunmaktadır. Suyun etkili
kullanılmaması nedeniyle ülkemizde her yıl 5 milyon hektar
tarım arazisi nadasa bırakılmaktadır. Suyun rasyonel ve
etkili kullanımını sağlamak için su yasası da bir an
evvel çıkarılmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Kerestecioğlu HDP Grubu adına
konuşacak.
Buyurunuz.
17.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçinin ölümünün 1inci
yıl dönümüne, tutuklu HDP milletvekillerinin bir an önce özgürlüklerine
kavuşmalarını temenni ettiklerine ve bunun için sonuna kadar
mücadelelerini sürdüreceklerine, Parlamento ve iktidarın milletvekilleri
arasında ayrımcılık suçu işlediğine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de, grubumuz olarak, barışın
elçisi olan, bugüne kadar faili meçhuller için hayatını
adamış, bunun için mücadele etmiş olan ve aynı zamanda
değerli bir meslektaşım olan Sevgili Tahir Elçiyi anarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Tahir Elçinin diğer faili meçhuller gibi,
aslında kendisinin araştırdığı faili meçhuller
gibi cinayetinin meçhule bırakılmasını
engelleyeceğimizi ve bunun her zaman takipçisi
olacağımızı ifade etmek isteriz.
Bugün burada fotoğraflarını
gördüğümüz değerli milletvekillerimiz, eş
başkanlarımız ve grup başkan vekilimiz, hâlen rehin
tutulmakta ve cezaevinde tecrit altında bulunmaktadır. Onların
yeri, bizlerin yanıdır, Parlamentodur. Bu Parlamentonun Selahattin
Demirtaş, Figen Yüksekdağ, İdris Baluken ve diğer bütün
vekillerimiz içerideyken aslında başka bir gündeminin olmaması
gerekir. 10 milletvekilinin tutuklu olduğu bir Meclisin, sanki hayat çok
normal akıyormuş gibi davranamaması gerekir. Biz, buna izin
vermeyeceğiz ve gerçekten bu durumun meşruiyetinin ciddi olarak
sorgulanması gerekir. Bu vekillerimizin cezaevinde bulunmasının
gölgesinde ne Anayasa tartışmaları yapılabilir ne
demokrasiden söz edilebilir. Eş başkanlarımızın ve
milletvekillerimizin bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını
temenni ediyoruz ve bunun için mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğimizi
ifade ediyoruz.
Bir şey daha eklemek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın
Kerestecioğlu, buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler.
Bu Parlamento ve bu iktidar, aynı zamanda,
ciddi olarak milletvekilleri arasında Anayasaya aykırı bir
şekilde ayrımcılık suçu işlemektedir. Biz, bir
yıldır cezaevlerini ziyaret edememekteyiz ve bizi buna
karşı dava açmak zorunda bırakmış bir iktidar ve
Parlamentoyla karşı karşıyayız. Bu da bu Parlamentonun
utancıdır diyorum.
Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Altay, buyurunuz.
18.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, CHP
grubu olarak Fidel Castroyu rahmet, minnet ve saygıyla
andıklarına, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçinin
ölümünün 1inci yıl dönümüne, yargıda suçluluğu sabitlenmeden
milletvekillerinin yasama faaliyetlerinden alıkonulmasının bir
yargı darbesi ve Parlamentonun itibarına gölge düşürecek bir
durum olduğuna, Hükûmetin Fırat Kalkanı operasyonu hakkında
Genel Kurulu bilgilendirmesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Küba devriminin büyük lideri Fidel Castronun ölümü,
tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de derin üzüntüye sebep olmuştur.
Gazi Mustafa Kemal Atatürkü kendisine örnek alan ve fikirleriyle,
düşünceleriyle dünya durdukça yaşamaya devam edecek olan Fidel
Castroyu, Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi grubu
adına rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz, anısı
önünde saygıyla eğiliyoruz.
Sayın Başkan, gene bu vesileyle, ölümünün
birinci yıl dönümünde Diyarbakır Barosu Başkanı Sayın
Tahir Elçiye yapılan suikastın gerçek anlamda
aydınlanmamış olmasından duyduğumuz üzüntüyü
belirterek, tekrar tüm Türkiye Barolar Birliğine, Diyarbakır Barosuna
ve ailesine üzüntülerimizi ve taziyelerimizi bildiriyoruz.
Sayın Başkan, öte yandan, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak bizler, parti ayrımı yapmaksızın,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını koruyamıyorsak
Türkiye'nin itibarını koruyamayacağız
kanısındayım.
Bu sebeple, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu
bulunan bir siyasi partinin genel başkanlarının ve
milletvekillerinin yargılanmasına evet, sadece siyasi parti genel
başkanları değil, herkesin yargılanmasına evet diyen
bir anlayış içindeyiz ama Anayasanın 15inci maddesini de
dikkate alarak yargıda suçluluğu sabitlenmeden milletvekillerimizin
yasama faaliyetlerinden alıkonulması bir yargı darbesidir,
Türkiyede bir jüristokratik yönetim olduğu algısına yol açacak
vahim bir tablodur. Milletvekillerinin yargılanmak kaydıyla suç
sabitleninceye kadar Parlamento faaliyetlerine devam etmeleri demokrasinin
olmazsa olmazıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Açıyorum Sayın Altay.
Buyurunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu, aynı
zamanda, Parlamentomuzun itibarına gölge düşürecek bir hâldir.
Öte yandan, Sayın Başkan, Tunceli,
Diyarbakır ve Elâzığdan gelen şehit haberleri bizleri gene
derin üzüntüye boğmuştur. Bununla beraber, Fırat Kalkanı
Harekâtından da şehit haberleri gelmeye devam ediyor.
Biraz önce söylediğim gibi, Hükûmet,
Suriyedeki operasyonu Türkiye Büyük Millet Meclisinden aldığı
bir yetkiye dayanarak yapmaktadır ve operasyon 24 Ağustos 2016da
başlamış ve bugün doksan beşinci günündedir. Bildiğim
kadarıyla 18 şehidimiz var bu operasyonda.
Hükûmetin, Türkiye Büyük Millet Meclisine bir parça
saygılı davranarak Fırat Kalkanı operasyonu hakkında
Genel Kurulu bilgilendirmesini ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yapılan
bu saygısızlığın bir an önce nihayete erdirilmesini de
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Sayın Muş, buyurunuz.
19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Fırat Kalkanı operasyonu ve terörle mücadelede şehit
düşenlere Allahtan rahmet dilediğine, Avrupa Parlamentosunun
Türkiyeye yönelik aldığı son kararın Avrupa
Birliğinin kendi ilkelerinden uzaklaştığını ve
teröre kucak açtığını gösterdiğine, bir
milletvekilinin yerinin Parlamento olduğuna ama teröriste destek verir,
terörizm propagandası yaparsa kanunlara göre hareket edileceğine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben de hem Fırat Kalkanı operasyonunda hem de yurdumuzda
terörle mücadelede şehit düşen hem askerlerimize hem de
korucularımıza Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum, milletimizin
başı sağ olsun.
Burada bir şeyi özellikle ifade etmek
istiyorum: Ülkelerinde teröristlerin rahatça faaliyet göstermesine izin
verenler, terör örgütünün irtibat büroları, temsilcilikler ve
şirketler kurmasına müsaade eden Avrupalı ülkeler bu terör
suçuna ortaktır. Terör örgütü PKKyı âdeta bağrına basan,
terör elebaşlarını Türkiyeye teslim etmeyen Avrupalı
ülkeler, terörizme verdikleri bu desteği tarihlerine kara bir leke olarak
kaydetmektedirler. Bu, Avrupa için bir utanç vesikasıdır. Bir yandan
özgürlükler diyeceksin, demokrasi diyeceksin, Kopenhag Kriterleri
diyeceksin, öte yandan canlı bomba eylemleri yapan, çocukları
katleden alçak terör örgütüne sahip çıkacaksın. Bir yandan insan
hakları diyeceksin, temel hak ve hürriyetler diyeceksin, öte yandan eli
kanlı teröriste mermi taşıyan, bomba taşıyan terör
mekanizmasını himaye edeceksin. Bu, nasıl bir ikiyüzlülüktür?
Senin teröristin iyi, benim teröristim kötü.
anlayışıyla DAEŞle mücadele edelim ama PKKyı
besleyelim. diyenler, terörizmden çıkar elde eden menfaat
şebekeleridir. Brükselde katliam yapana terörist, Ankarada terör
eylemi yapana özgürlük savaşçısı nitelendirmesi yapanlar,
vicdan, insaf ve insanlıktan nasibini almamışlardır.
Avrupa Parlamentosunun Türkiyeye yönelik
aldığı son garabet karar ve terörizme sahip çıkan bu
anlayış göstermektedir ki: Türkiye, Avrupa Birliğinden
değil, Avrupa Birliği, kendi değerlerinden ve ilkelerinden
uzaklaşmakta ve terörizme kucak açmaktadır. Terörü himaye eden Avrupa
Birliğine bir kez daha biz, Kopenhag Kriterlerini ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesini hatırlatıyoruz. Teröre
desteğinizi kesin ve kendi koyduğunuz ilkelere kendiniz uyun.
Avrupanın teröre desteği ve bu
düşmanca tutumları ortada iken kimse bize Sessiz kalın ve
bunları yutkunun. diyemez. Zira, Türkiye'nin güvenliği, millî
menfaatleri ve izzeti her şeyin üzerindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın Muş,
buyurunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Son olarak Avrupa
Birliğine şunu söylüyoruz: Sakın ha böyle bir
yanlışın içerisine girmeyin ve Türk milletini
karşınıza almayın. Zira, bu millet, dostlarına
karşı ne kadar müşfik ise düşmanlarına karşı
da o kadar gazaplıdır.
Şunun da altını özellikle çizmek
istiyorum: Tabii ki milletvekillerinin yeri Parlamentodur. Yasama faaliyeti
için seçilirler ama milletvekili, teröriste destek veremez; milletvekili,
teröriste lojistik sağlayamaz; milletvekili, teröriste propaganda,
terörizme propaganda yapamaz. Eğer bir milletvekili, bunu yaparsa, o
ülkede hukuk vardır, kanunlar vardır ve o hukuk ve kanunlara göre de
hareket edilir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Özellikle Milletvekilleri suç işleyemez
Açık
değil mi?
BAŞKAN Açıyorum Sayın
Kerestecioğlu, buyurun.
20.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sataşmadan dolayı yerimden söz alıyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ne
sataşması ya? Ne sataşması?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ona siz karar verecek değilsiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Öyle şey mi
olur ya? Sataşmayı açıklamak zorundasınız.
Sayın Başkan, siz de izah etmek
zorundasınız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Tıpkı milletvekillerinin teröre destek verip
başka bir şeye destek verip vermediğine siz karar
veremeyeceğiniz gibi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz karar
vermiyoruz, hukuk karar veriyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Ben sadece şunu ifade etmek için söz istedim: Eğer
bu ülkede tırnak içerisinde söylüyorum- gerçekten bağımsız
bir yargı varsa ve Anayasa varsa, şu anda sayın grup başkan
vekili, yargılama içerisinde olan, o faaliyet içerisinde olan,
yargılama faaliyeti devam ederken içeride bulunan insanları
açıkça hedef göstererek yargı faaliyetini etkileme suçunu
işlemektedir. Kimin suçlu kimin suçsuz olduğuna karar verecek olan
yargıdır
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sen de Suçsuz.
diyorsun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) -
ki şu anda, maalesef, zaten hukuksuz olarak
milletvekillerimiz tutuklu bulunmaktadır. Burada bağımsız
bir yargının olduğundan da asla söz etmemiz mümkün
değildir.
Bu nedenle söz aldım.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben de aynısını söylüyorum. Kimin suçlu kimin
suçsuz olacağına yargı karar verecektir, hukuk karar verecektir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz öyle demiyorsunuz. Teröre destek veremez, şunu
yapamaz. diyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İddia edilen
suçlarla alakalı da kararı verecek olan, yüce Türk
yargısıdır diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BESİME KONCA (Siirt) Cemaati terör ilan edip
destek verenler sizsiniz. Yargılanın o zaman.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum
sayın milletvekilleri.
Gündeme geçiyoruz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bagajında silah
taşıyan kim hanımefendi, kim?
BESİME KONCA (Siirt) Yalan
Sor bakalım
Sor bakalım
Savcıya sor, o dosyayı hazırlayan savcıya
sor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Arabasında
terörist taşıyan kim? Cezasını çekecek, çekecek
Yok öyle
dava!
BESİME KONCA (Siirt) Sor savcıya
Bu
dosyayı hazırlayan savcıya sor var mı böyle bir şey,
yok mu?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Nasıl karar veriyorsunuz?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Biz bu
toprakları şehit kanlarıyla suladık. Teröristlerin
ayaklarının altında ezilmesine asla izin vermeyeceğiz.
BESİME KONCA (Siirt) Sizin IŞİDe
gönderdiğiniz tırlarla dolu silahları yaşadı bu
Meclis. Bunun hesabını Laheyde vereceksiniz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Genel görüşme açılmasına
ilişkin, bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin iki önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Genel Görüşme Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Mustafa Mit ve 20 milletvekilinin,
6415 Sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkındaki Kanunun uygulamalarında eksiklik veya aksaklıklar
konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/6)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
6415 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun uygulamalarında
eksiklik veya aksaklıkların araştırılması, varsa
eksiklik ve aksaklıkların giderilmesi için Anayasanın 98'inci
maddesi ve İç Tüzükün 102 ve 103'üncü maddeleri gereğince genel
görüşme açılmasını arz ve talep ederim.
1) Mustafa Mit (Ankara)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
4) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
5) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
6) Mustafa Kalaycı (Konya)
7) Baki Şimşek (Mersin)
8) İzzet Ulvi Yönter (İstanbul)
9) Deniz Depboylu (Aydın)
10) Mehmet Erdoğan (Muğla)
11) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
12) Mehmet Günal (Antalya)
13) Erhan Usta (Samsun)
14) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
15) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
16) Zihni Açba (Sakarya)
17) Atila Kaya (İstanbul)
18) Arzu Erdem (İstanbul)
19) İsmail Ok (Balıkesir)
20) Kadir Koçdemir (Bursa)
21) Kamil Aydın (Erzurum)
Gerekçe:
7 Şubat 2013 tarih ve 6415 sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun
uygulamaları bağlamında terörizmin finansmanı, özellikle
PKK terör örgütünün finansmanı konusunda tatmin edici neticeler alınamadığı,
terör örgütü ve yandaşlarının kanunun suç saydığı
kaçakçılık, uyuşturucu madde ticareti, haraç alma, kamu imkân ve
kaynaklarını kullanma gibi fiilleri işlediği yaygın
kanaat olarak ortaya çıkmıştır.
Bu durum terörle mücadele ve terörle mücadele eden
güvenlik güçlerinin olumsuz etkilenmesine sebep olmaktadır. Terör
örgütünün sınıraşan bir finansman ağına sahip
olduğu göz önüne alındığında, terörizmin
finansmanının engellenmesi mücadelesinin de buna uygun hâle
getirilmesi gerekmektedir. Gerek uluslararası protokol ve sözleşmeler
ve gerekse iç hukukumuzda yapılan düzenlemelerde yer alan terörizmin
finansmanı tanımlaması ve buna karşı
geliştirilen tedbirler ve genel tanımlamalar üzerine bina edildiğinden,
terör örgütünün ulaşabildiği değişik finansman araç ve
metotları açısından mevcut durumun incelenerek varsa
eksikliklerin, aksaklıkların tespit edilerek hâle uygun düzenleme
yapılması gerekmektedir.
PKK terör örgütü muhtelif finansman kaynak ve
metotlarını kullanmaktadır. Uluslararası nitelik arz etmesi
açısından uyuşturucu ticareti bu konuda titizlikle engellenmesi
gereken bir husustur. Bu konunun hem terörün finansmanı ve hem de
uluslararası uyuşturucu trafiğinin engellenmesi
açısından araştırılması, uyuşturucu
kaynağı, güzergâhı, dağıtım ağı vesaire
gibi hususların tespit edilmesi gerekmektedir. Devletin yurt içi ve yurt
dışındaki güvenilirliğinin pekişmesi ve bu
gelişmelerden kamuoyunun aydınlatılması terörle mücadelede
önemli bir başarı olacaktır. Bu konuda kamuoyunun
desteğinin tam olması çalışmalara güç ve ilham verecektir.
PKK terör örgütünün finansman kaynaklarından
biri olarak kamuoyuna mal olan haraç alma faaliyetlerinin muhtelif adlarla
devam ettiği, vatandaşın hak ve hukukunun tehdit altında
olduğu kamuoyuna mal olmuş bir gerçekliktir. Vatandaşın mal
ve can güvenliğinin sağlanmasının devletin asli görevi
olması hasebiyle, vatandaşın kamu düzenine inanması
gerekmektedir. Kamu düzenini bozucu bu kanun dışı faaliyetlerin
engellenmesi için mevcut düzenlemelerin yeterli olup olmadığı,
varsa eksiklik ve aksaklıkların tespit edilerek gerekli
düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Bir diğer husus da belediye imkân ve
kaynaklarının yerinde kullanılmadığı, terör
örgütüne aktarıldığı veya belediye imkânlarının
terör örgütünce kullanıldığıdır. Kamu kaynaklarının
kamu ihtiyaçlarını karşılamak yerine terör örgütüne
aktarılmasında varsa ihmali olan kamu görevlilerinin tespit edilmesi
gerekmektedir. Bu kabîl ihmali olan kamu görevlileri varsa işten el
çektirmesi, yargılanması ve kamu zararına sebep olanlara rücu
edilerek, kamu zararının tazmin edilmesi gerekmektedir.
PKK terör örgütünün uyguladığı terör
faaliyetleri ve stratejilerinin özgünlüğü hasebiyle, bütün boyutları
dikkate alınarak finansman kaynaklarının engellenmesi için
hukuki altyapının buna uygun hâle getirilmesi, bu konuda ihtisas
sahibi personelden oluşan birimlerin teşkil edilerek mücadelenin
akamete uğramasının önünün kesilmesi gerekmektedir.
PKK terör örgütünün mali kaynaklarının
tespit edilerek engellenmesi için yapılması gereken iş ve
işlemler ile bu husustaki sorunların giderilmesine yönelik olarak
Anayasa'nın 98'inci maddesi ve İç Tüzükün 102 ve 103'üncü maddeleri
gereğince genel görüşme açılması gereklilik arz etmektedir.
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Isparta Milletvekili Nuri Okutan ve 20 milletvekilinin,
arı ve bal ürünlerinin üretiminde ve pazarlanmasında yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/384)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Arı ve bal ürünlerinin üretiminde ve
pazarlanmasında yaşanan sorunların araştırılarak
ülkemizde arıcılık potansiyelinin etkin ve verimli
değerlendirilmesi, ürün kalitesi ve çeşitliliğinin geliştirilerek
ekonomik değerinin yükseltilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Nuri Okutan (Isparta)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mustafa Mit (Ankara)
4) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
5) Deniz Depboylu (Aydın)
6) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
7) Mustafa Kalaycı (Konya)
8) Kamil Aydın (Erzurum)
9) Seyfettin Yılmaz (Adana)
10) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
11) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
12) Kadir Koçdemir (Bursa)
13) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
14) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
15) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
16) Erhan Usta (Samsun)
17) Celal Adan (İstanbul)
18) Atila Kaya (İstanbul)
19) Arzu Erdem (İstanbul)
20) Mehmet Günal (Antalya)
21) Baki Şimşek (Mersin)
Gerekçe:
Ülkemiz, geniş yayla sahaları, çiçeklenme
için uygun mevsimleri, yapısı, bal verimi yüksek kır çiçekleri,
endüstri bitkileri, akasya, kestane, ıhlamur, kızılçam
ormanları gibi doğal kaynaklar yönünden arıcılık için
son derece şanslı bir ülkedir.
Arıcılığımız, mevcut durumu itibarıyla
önemli bir potansiyele sahip olmasına rağmen, bu potansiyelin tam
olarak kullanıldığı söylenemez.
Bal, Anadolunun çok eskiden beri bilinen besin
maddelerinden birisidir. Hititlerin başkenti Boğazköyde bulunan,
milattan önce 1300lere dayalı bazı yazıtlardaki bulgular,
arıcılığın eski Anadolu kültürlerinde de önemli bir
yer tuttuğunu göstermektedir. Ülkemizde bazı yerleşim
merkezlerinin isimlerinde de bal sözcüğünün geçmesi topraklarımızda
balın ve balcılığın tarihini net bir şekilde
ortaya koyan bir başka açıklama sayılabilir.
Ülkemizin her bölgesinde arı kovanları
mevcuttur. Bu kovanlardan da birbirinden farklı lezzette, çeşit
çeşit bal elde edilir. Doğu Anadoluda Bitlis, Erzurum, Kars;
Güneydoğu Anadoluda Şemdinli; Orta Anadoluda Ankara, Konya;
Karadenizde Anzer Yaylası ile Ege Bölgesinin bazı kesimleri bal
üretiminin ülkemizdeki çeşitliliğini ve frekansını
gösterir. Bu yoğun frekansın işlek ve yararlı bir ifade
biçimiyle arz edilebilmesi için birtakım bilgi ve tecrübe
katmanlarının ortak paydaya oturtulması gerekir. Zira bilgisiz
ve tecrübesiz bir üretim anlayışı kazanç değil, zarar
getirir.
Öte yandan, kalitesiz ve hatta sahte bal üretimi
denetim mekanizmasının işlek olmasının önemini
sergilemektedir. Bu açıdan, sahte balla mücadele noktasında ciddi
yaptırımlar elzemdir.
Bilimsel kaynaklar ve bu konuda bilgi sahibi
bilimsel kurumlar üretimi artırırken, standarda ve pazarlamaya
yönelik stratejiler de ülkemizin kazanç hanesini zenginleştirecektir.
Tüm bu gelişmeler göz önünde
bulundurulduğunda, ülkemizde arıcılığın
sorunları ve çözüm yollarının belirlenmesi için Meclis
araştırması açılması büyük yarar
sağlayacaktır.
2.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve 21
milletvekilinin, Afşin-Elbistan Termik Santrallerinin çevreye ve insan
sağlığına verdiği zararların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/385)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Afşin-Elbistan termik santrallerinin çevreye ve
insan sağlığına verdiği zararların ve
alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla Anayasanın
98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Mahmut Toğrul (Gaziantep)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu
Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik Özkan (Muş)
12) Kadri
Yıldırım (Siirt)
13) Aycan İrmez (Şırnak)
14) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
15) Ferhat Encu (Şırnak)
16) Leyla Birlik (Şırnak)
17) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
18) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
19) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
20) Alican Önlü (Tunceli)
21) Nadir
Yıldırım (Van)
22) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
A santrali 1984 yılında, B santrali de
2005 yılında inşa edilen, zaten hâlihazırda 2 adet termik
santral bulunan Elbistan şu an yaşanmaz hâlde iken yeni santraller
kurulmak isteniyor. A ve B santrallerine ek olarak C, D ve E santralleri
planlanmaktadır. Kurulacak bu termik santrallerin Akbayır ve
Küçükyapalak köyleri çevresine kurulacağı belirtilmektedir.
1984 yılında üretime başlayan A
santralinin yapımına 1970li yıllarda
başlandığında herhangi bir ÇED uygulaması
bulunmadığından çevreyle ilgili herhangi bir çalışma
veya düzenleme yapılmamıştır, bu yüzden bu santralin
bacalarında filtre bulunmamaktadır. Yanan kömürden çıkan cüruf,
radyoaktif maddeler ve insan sağlığını tehdit eden
kimyasal maddeler atmosfere bırakılmaktadır. 1995
yılında üretime başlayan B santralinin yapımına ise
1999 yılında verilen olumlu ÇED raporundan sonra A santraline filtre
sistemi kurulması ön şartıyla izin verilmiştir. B santrali
yapılmış ama A santraline herhangi bir filtre sistemi
takılmamış ve bu şartın gereği
yapılmamıştır.
Otuz yıllık üretim ömrünü dolduran,
bacalarında herhangi koruyucu bir filtre sistemi veya herhangi bir baca
sülfürizasyonu bulunmayan A santrali son günlerde özel sermayeye devredilmek
istenmektedir. ERG İnşaat Ticaret ve Sanayi AŞ adlı bir
firmaya neredeyse hibe düzeyinde verilmek istenen santral, âdeta halkın
sağlığı hiçe sayılarak kullanılması için
verilmektedir, hatta mevcut 4 üniteye ilaveten 2 ünite daha yapma imkânı
verilmektedir.
Linyit, düşük kaliteli ve yüksek derecede
kirlenmeye yol açan bir yakıt kaynağıdır. Termik
santrallerin faaliyetleri sonucu atmosfere azot oksit, kükürt dioksit, florür,
radyasyon, ozon ve cıva salınımı yapılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası iklim değişikliği
toplantılarında söz vermiş olduğu yükümlülüklerini yerine
getirmemektedir. Kömür santralleri iklim değişikliklerine yol açan en
önemli işletmelerdir.
Devlet yetkilileri ve belediye, Elbistan'daki
ölümcül hava kirliliğini sobalarda yanan kömürlere bağlayarak
santrallerin lafını dahi etmemektedirler. Isınma için
kullanılan kömürlerin de zararlı olması doğru olmakla
birlikte, Elbistan'da ortalama ısınma için kullanılan kömür
miktarı yıllık 100 bin ton iken her bir santralde yanan kömür
miktarı 18-32 milyon ton civarındadır.
Termik santrallerin yerleşim yerlerinin
yakınına kurulması, geçen zamanla birlikte sağlık
etkilerini de kamuoyunun gündemine taşımıştır. Çünkü
termik santrallerin sağlığa dönük zararları yapılan
bilimsel araştırmalarla birlikte gözle görülür biçimde ortaya
çıkarılmıştır. Termik santrallerin sağlık
etkisi, daha çok hava kirliliği nedeniyle özellikle solunum ve
dolaşım sistemlerinde yol açtıkları
rahatsızlıklar ve hastalıklarla ilişkili olarak gündeme
gelmektedir. Termik santrallerin sağlığı olumsuz
etkilediği kesindir ve birtakım önlemlerle -desülfürizasyon
üniteleri, elektrostatik filtreler ve benzeri- bu etkilerin tamamıyla
ortadan kaldırılabileceğine ilişkin iddialar dünyanın
en gelişmiş ülkelerinde bile kanıtlanamamıştır.
Bu santralin kurulması yalnızca Anadolu
Enerji Üretim AŞ'nin işine yaramaktadır. Halkın ezici
çoğunluğu bu santrale karşı çıkmaktadır. Yeni
santral kurulması yerine otuz yıl çalışıp ömrünü
bitiren, filtre sistemi dahi olmayan A santrali kapatılmalıdır.
Otuz yıllık üretim ömrünü dolduran A santralinin halk
sağlığına verdiği zararlardan dolayı özel
sermayeye devri derhâl durdurularak kapatılmalıdır. Sağlıklı
yaşamak Elbistan'da yaşayan yurttaşlarımızın en
temel insani hakkıdır. Bunun için Mecliste bir araştırma
komisyonun kurulması büyük önem arz etmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak, genel
görüşme ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Dışişleri Komisyonu
Başkanı ve Malatya Milletvekili Taha Özhanın, Sasakawa
Barış Derneğinin 24-25 Kasım 2016 tarihlerinde Tokyoda
düzenleyeceği Müslüman Demokratlar Forumu Üçüncü Konferansına
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/861)
28/11/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Sasakawa Barış Derneğinin 24-25
Kasım 2016 tarihlerinde Tokyoda düzenleyeceği Müslüman Demokratlar
Forumu Üçüncü Konferansına Dışişleri Komisyonu
Başkanı ve Malatya Milletvekili Sayın Taha Özhanın
katılması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 9uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
İsmail
Kahraman
TBMM
Başkanı
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu tezkerenin
oylanmasından önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının üç aydır süren bir
uygulamasıyla ilgili usul itirazımız var. Şöyle ki: Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 2nci maddesini okumama müsaade edin efendim.
BAŞKAN Buyurunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Madde 2- Birinci
maddede gösterilen dış ilişkilerde, dostluk grupları hariç,
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek heyet üyeleri
aşağıdaki esaslara göre seçilirler.
a) Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek
asıl ve yedek üyeler mensup oldukları siyasi parti grubunun iç
yönetmelik hükümlerine göre aday gösterilirler. Bu adaylar T.B.M.M.
Başkanlığınca Genel Kurulun bilgisine sunulmakla
seçilmiş sayılırlar.
Hüküm çok açık. Bu bakımdan, Meclis
Başkanının kendilerine 1/10/2016 ve 15/11/2016da Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak bu konudaki şikâyetimize ve uygulamadaki
yanlışlığın giderilmesine yönelik taleplerimize de an
itibarıyla bir yanıt alamadık.
Sayın Başkan, makamı ve mevkisi ne
olursa olsun, hiç kimse, kaynağını Anayasa'dan, kanunlardan
almadığı bir yetkiyi kullanamaz. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Sayın Başkanı çok açık bir yetki gasbı
yapmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 63üncü
maddesine göre, bu önergenin oylanmasından önce bir usul
tartışması talep etmekteyiz efendim ve aleyhte söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Altay,
peki.
Bir usul
tartışması talebi var.
2 lehte, 2 aleyhte sayın
milletvekillerini belirleyelim.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Lehte.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Lehte.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Aleyhte.
BAŞKAN Sayın
Muş, lehte siz mi konuşacaksınız?
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) İkinci lehte.
BAŞKAN İkinci lehte
Sayın Muş.
Lehte olmak üzere Sayın
Kubat, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresini Genel Kurulun oyuna sunmasının İç Tüzük hükümlerine
uygun olup olmadığı hakkında
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; açılan usul görüşmesinde, Başkanlık
makamının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının
tezkeresini Genel Kurulun oyuna sunma yönündeki tutumunun lehinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
CHP Grup Başkan Vekili Sayın Altay bir usul itirazında bulundu,
yurt dışına gönderilen heyetlerin ilgili kanundaki kriterlere
uygun olmadığı yönünde bir itiraz dile getirdi. Değerli
arkadaşlar, bu itirazın haklı olup olmadığı
Başkanlık makamınca elbette ki değerlendirilecektir. Böyle
bir itirazda da bulunabilir, buna da saygı duyuyorum ancak takdir
edilmelidir ki, bugüne kadar bu tezkerelerden onlarca oyladık ve bu yurt
dışı heyetler belirlenirken, gidilen ülkenin dostluk grubundan,
muhalefetten, iktidardan fark etmeksizin
Çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına oraya
gidiyor ve ben de bu birkaç toplantıya giderken her partiden milletvekili
arkadaşımla birlikte gittim ve bu dikkat ve özen, azami derecede,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yurt dışındaki temsiline yönelik
toplantılarda gözetiliyor.
Şimdi, burada bu heyetle
ilgili olarak mı bu itiraz ileri sürülüyor, yoksa genel olarak mı?
Tabii, onu Sayın Altay belirleyecektir. Ancak, şu noktada itiraz
geçerli değil: Bu, Başkanlık makamınca
yapılmış bir tasarruftur, idari bir tasarruftur. 63üncü madde
uyarınca, şu anda Başkanlık makamının bu konuda,
Başkanlıkça kendisine iletilen tezkere hakkında bir kanaat
belirtmesi, bunu işleme alıp almama noktasında bir yetkisi
maalesef yoktur, İç Tüzüke göre yoktur. Bu yetki salt Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanına, bu heyeti belirleme yetkisi ona ait
olduğundan, burada Sayın Başkanımızın bu konuda
yapacağı bir işlem de bulunmadığından
dolayı, Başkanlık makamının bu tezkeresini Genel Kurulun
oyuna sunmalı; Genel Kurul bunu uygun bulmazsa zaten reddedecektir, uygun
bulursa da bu konu kapanmış olacaktır.
Ancak, ben elbette ki
Sayın Altayın iyi niyetle yapmış olduğu bu
itirazın Başkanlık makamınca bundan sonra dikkate
alınacağını da ümit ediyorum. Umarım, bir
yanlışlık yoktur, varsa da elbette ki bu düzeltilir. Bundan yana
hiç kimsenin de şüphesi olmamasını diliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Kubat.
Aleyhte Sayın Altay.
Süreniz üç dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben Meclis Başkanı sadece iktidar partisi
milletvekillerini yurt dışına götürüyor. demedim. Meclis
Başkanı, ilgili kanuna, 3620 sayılı Kanuna
aykırı iş yapıyor. Yani, burada, (b) fıkrasında
da diyor ki: Her bir siyasi parti grubuna düşen sayı, bunların,
parti grupları toplam sayısı içindeki yüzde oranlarına göre
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilir.
Tamam, siyasi parti gruplarına düşen sayıdan dolayı Meclis
Başkanı milletvekili davet ediyor. Burada kanun diyor ki: Bunu grup
belirler. Meclis Başkanı diyor ki: Hayır, İsviçreye
giderken Cumhuriyet Halk Partisinden kimi götüreceğime ben
karar veririm. Bu, kanunu yok saymaktır. Ben hep söylüyorum,
kanunların en son çiğneneceği yer burasıdır. Yani,
kanun yapan bir yerin başı kanunu yok hükmünde sayamaz sayın
milletvekilleri; bu benim meselem değil, bu hepinizin meselesi.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Haklı bir itiraz.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Burada biz iki şey yapacağız
Meclis Başkanına ana
muhalefet grubu olarak 2 tane yazı yazdık, 2sine de cevap verme
zahmetinde bulunmadı. Hasta olduğunu bu kürsüde öğrendim, odama
çıktım telefon açtım, cevap vermedi; ana muhalefet partisinin
grup başkan vekili geçmiş olsun telefonu açıyor, cevap vermiyor.
Meclis Başkanı iki
yerde; ya yoğun bakımda yatakta ya yurt dışında.
Allahtan acil şifa diliyorum ama yani bu adam hasta
olmadığı zaman da Türkiyede durmuyor. Bu kadar gezmeyi
seviyorsa ona başka bir imkân bulalım.
İki şey
yapacağız, umarım bürokratları beni dinliyordur. Biz hiçbir
milletvekilimizi, milletvekillerimizle direkt temas kurması hâlinde Meclis
Başkanının gezilerine katmıyoruz. Hiçbir CHP milletvekili
Meclis Başkanıyla geziye gitmeyecek, bir. İkincisi, şunu
yapacağız: Meclis Başkanı nereye gidiyor? İsviçreye.
Yazı yazacağız İsviçre Meclis
Başkanlığına, Meclis Başkanının gezisiyle
ilgili rahatsızlıklarımızı Meclis Başkanı
oraya gitmeden bildireceğiz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Aaa!
ENGİN ALTAY (Devamla)
Evet.
Bir şey daha
yapacağız: Bundan sonra Meclis Başkanlığından
gelen bütün tezkerelerde Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
bize verdiği hakları kullanacağız.
Bu vesileyle, demin
söylediğimi tekrar ediyorum: Makamı ve mevkisi ne olursa olsun, hele
hele kanun yapan yerin Başkanının kanun çiğnemek hakkı
da, haddi de değildir. Meclis Başkanına haddini bildirerek onu
kanunlara uymaya, üzerine yemin ettiği Anayasaya uymaya davet ediyoruz.
Eğer uymamakta direnirse hodri meydan diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Altay.
Lehte Sayın Muş.
Süreniz üç dakika.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle burada bir
üzüntümü ifade etmek istiyorum. Sayın Altay gayet tecrübeli bir
siyasetçidir, uzun yıllardır Parlamentoda siyaset yapmaktadır.
Şu anda ana muhalefet partisinin grup başkan vekilidir. Bir Meclis
Başkanımız hakkında kullandığı ifadeler
yanlış olmuştur, doğru olmamıştır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Neresi
yanlış?
MEHMET MUŞ (Devamla) İnsanlar hasta
olabilir, siz de hasta olabilirsiniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, aradım,
dönmüyor adam.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bunu kürsüye getirip de
kürsüden ifade edip bir polemik konusu hâline getirmek, ana muhalefet partisine
de yakışmaz, Engin Beye de yakışmaz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Meclis
Başkanına da dönmemek yakışmaz, telefona çıkmamak
yakışmaz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu noktada bir talebi
ana muhalefet dile getiriyor, bir sorun olduğunu iddia ediyor. Tabii ki
biz burada kanun yapıyorsak herkes kanuna riayet eder, buna bizim hiçbir
itirazımız olamaz. Ama şu ana kadar, bildiğimiz üzere, bu
yurt dışı gezileri epeyce bir zamandır -ki ben 2011den
beri Parlamentodayım- o zamandan bu zamana kadar buraya gelir ve
oylanır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Oylamaya kimsenin
itirazı yok.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sizden de gidenler
olmuştur, diğer partilerimizden de gidenler olmuştur ve
şimdiye kadar herhangi bir sorun olmamıştır. Böyle bir
sorunu şu an Sayın Altay dile getirmiştir.
Fakat burada şunu ifade etmek
durumundayız. Türkiye Büyük Millet Meclisinin şu an gündemi bellidir
ve Meclisin Meclis Başkanlığına bu tezkere gelmiştir.
Bu açıdan, bir usul tartışması açılıyorsa
eğer, Sayın Başkanın -şu an yöneten Başkanı
kastediyorum- yöntemi doğrudur. Bunu Genel Kurula sormak suretiyle burada
bir karara varacaktır ve Genel Kurul burada bunu oylamak suretiyle bu
noktadaki kanaatini belirtecektir.
Bu açıdan, biz, şu an yapılan
uygulamanın
Başkanın şu an bunu reddetme gibi bir
imkânı yoktur. Bunu ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına
sunar ve burada Genel Kurul bununla alakalı kanaatini belirtir, ifade
eder. Bu açıdan, Sayın Başkanın lehinde olduğumuzu
ifade etmek istiyoruz. Birazdan bununla alakalı gerekli kararı da
Genel Kurul verecektir diye düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Muş.
Aleyhte olmak üzere ikinci ve son
konuşmacı Sayın Akçay.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Engin Altayın bahsettiği
konuda Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Başkanlığına
yazı yazmış. Milliyetçi Hareket Partisi olarak ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına bizzat, şahsen Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Kahramanla bu konuyu bundan
yaklaşık iki üç ay evvel görüştüm ve bu uygulamanın
yanlış olduğunu kendisine söyledim; hem biraz evvel bahsedilen
mevzuat, kanun ve uygulamaya aykırı olduğunu, gruplardan bu
ziyaretlere katılacak milletvekillerinin de gruptan talep edilerek, grubun
takdiriyle gönderilmesi gerektiğini ve zaten grupların da o seyahatin
amacına yönelik olarak gerekli tercihte bulunabileceğini ifade ettik.
Şimdi, eğer ayrıca Meclis Başkanının
gözettiği bir husus var ise, özellik var ise yine gruptan da talep
edilebilir yani bu özenin, hassasiyetin ne olduğu ifade edilir, belli
konuya ve temaya yönelik bir seyahatse bu isim de zikredilebilir ancak
gruplardan habersiz, bir emrivaki şeklinde bu seyahate dâhil edilmesini
kesinlikle doğru bulmadığımızı ifade etmek
istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin işleri,
şahsi birtakım ilişkilere, affedersiniz, ahbap çavuş
ilişkilerine dayandırılamaz. Kurumsal yapıya ve kurumsal
işleyişe gereken özenin, hassasiyetin ve saygının
gösterilmesi gerekir. Fakat, durum böyleyken de tabii, bu durumu İsviçre
Meclisine şikâyeti doğru bulmadığımızı da
ifade etmek istiyorum yani Türkiye bir müstemleke ülkesi değil ki
yabancılara bu hususu şikâyet edelim. Ancak, gruplar olarak
-Sayın Kubatın da ifade ettiği gibi- bunu mutlaka çözüme
kavuşturmamızda fayda var. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
grupları baypas ederek bu tür düzenlemeler ve uygulamalar
yapmamalıdır. Biz iyi niyetimizi, hassasiyetimizi devam ettiriyoruz.
Aksi takdirde, eğer grup olarak karar verirsek o seyahate milletvekili
göndermeyebiliriz. Yani, Sayın Meclis Başkanı bunu da hesaba
katsın ve göz önünde bulundursun.
Bu hatırlatmayı yapıyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Muş konuşmasında, yaptığım konuşmayı
yakıştıramadığını söyledi. Herhâlde
yanlış anladı. Ben önce peşinen Allah sağlık,
şifa versin. dedim Meclis Başkanı için. Biz kimsenin
sağlığına bir şey demiyoruz. Bilakis, dedim ki:
Meclis Başkanının hasta olduğunu duydum, aradım, geçmiş
olsun telefonu açtım. Yani, tenezzül edip görüşme gereği
duymuyor. Bunu belirttim ama aynı gün 10 tane, 20 tane yerle
görüştüğünü de ben biliyorum. Özetle, bu durum böyledir.
Ayrıca, oylamadan önce yoklama talep ediyoruz
efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Sayın Altay, şimdi, usul
tartışması sonucunda, biz de Başkanlık Divanı
olarak ya da bugün oturumu yöneten Divan olarak bir görüş belirtmek
durumundayız. Ben oylamadan önce isterseniz tutumum hakkında
görüşümü ifade edeyim.
Bu meselenin Meclis Başkanıyla bizzat
görüşülmesinde elbette ki fayda vardır. Kendisi şu anda yurt
dışında. Geldiği zaman ben de bir Meclis Başkan Vekili
olarak bu konuyu özellikle sizlerin talepleri doğrultusunda kendisiyle
konuşacağımı ifade etmek istiyorum ancak buraya gelen bir
tezkere okunduktan sonra, tam oylama sırasında, böylesi bir usul
tartışmasında benim yapacağım bir şey yoktur.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Tezkereler (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Dışişleri Komisyonu
Başkanı ve Malatya Milletvekili Taha Özhanın, Sasakawa
Barış Derneğinin 24-25 Kasım 2016 tarihlerinde Tokyoda
düzenleyeceği Müslüman Demokratlar Forumu Üçüncü Konferansına
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/861) (Devam)
BAŞKAN Ben tezkereyi oylayacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
BAŞKAN Ancak oylamadan önce bir yoklama
talebi vardır, yoklama talebini gerçekleştireceğiz.
Sayın Altay, Sayın Yüksel, Sayın
Yedekci, Sayın Gürer, Sayın Kayışoğlu, Sayın Arık,
Sayın Akar, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Tanal, Sayın
Göker, Sayın Budak, Sayın Akaydın, Sayın İrgil,
Sayın Usluer, Sayın Tarhan, Sayın Aldan, Sayın Çam,
Sayın Kesici, Sayın Bozkurt, Sayın Yarkadaş.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.30
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.48
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin oylamasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Tezkereler (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Dışişleri Komisyonu
Başkanı ve Malatya Milletvekili Taha Özhanın, Sasakawa
Barış Derneğinin 24-25 Kasım 2016 tarihlerinde Tokyoda
düzenleyeceği Müslüman Demokratlar Forumu Üçüncü Konferansına
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/861) (Devam)
BAŞKAN Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tezkere kabul edilmiştir.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
X.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından,
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçinin katledilmesi olayı,
katledilmesine zemin sunan hedefleştirici süreç ve bu süreçte yer alan
dâhiliyetlerin araştırılması ve bu katliama zemin
sunanların açığa çıkarılması amacıyla
verilmiş olan (10/85) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 29 Kasım 2016 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
29/11/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 29/11/2016 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, 30 Kasım 2015 tarihinde
Diyarbakır Milletvekili Grup Başkanvekili İdris Baluken
tarafından verilen (10/85) esas numaralı Diyarbakır Baro
Başkanı Sayın Tahir Elçi'nin katledilmesi olayı, katledilmesine
zemin sunan hedefleştirici süreç ve bu süreçte yer alan dâhiliyetlerin
araştırılması ve bu katliama zemin sunanların
açığa çıkarılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
görüşmelerinin Genel Kurulun 29/11/2016 Salı günlü birleşiminde
birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde olmak üzere ilk konuşmacı, Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Osman Baydemir.
Süreniz on dakika Sayın Baydemir.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bundan tam bir
yıl önce, dün, bütün hayatını haklar ve özgürlükler mücadelesine
adayan bir hukukçu, bütün hayatını hukukun üstünlüğünün
tecellisi için vakfeden yılmaz bir insan hakları savunucusu ve bütün
hayatını, meslek hayatını suçluların, işkencecilerin,
gözaltında insanları kaybedenlerin yani suç işleyenlerin
cezasız kalmaması için vakfeden Tahir Elçi kardeşimiz,
Diyarbakır Baro Başkanımız katledildi. Katledilişinin
1inci yılında bir kez daha Tahir Elçiyi, haklar ve özgürlükler
mücadelesindeki Tahiri ve şüphesiz ki barış mücadelesindeki
Elçiyi saygıyla, sevgiyle, hürmetle yâd ediyorum. Ve ahdımız
olsun ki onun mücadelesi, haklar ve özgürlükler mücadelesi, onun eşitlik
mücadelesi ve onun suçluların cezasız kalmaması mücadelesinin
bayrağı asla ve kata, biz yaşadığımız
müddetçe yere düşmeyecektir, yere düşürmeyeceğiz.
Müsaadenizle, Tahir Elçinin konuşmasıyla
başlamak istiyorum: Dört Ayaklı Minareyi ne yazık ki iki gün
önce, şu anda gördüğünüz bu ayağından vurdular. Tarihî Dört
Ayaklı Minare insanlığa sesleniyor: Beni ayağımdan
vurdular; ne savaşlar, ne felaketler gördüm ama böyle ihanet görmedim.
diyor bize. Biz bu tarihî bölgede, birçok medeniyete beşiklik etmiş,
ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede, insanlığın
bu ortak mekânında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz;
savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak
olsun diyoruz. Tam da bunu dediği için Tahir Elçi cinayete maruz
kaldı.
Tahir Elçi öğrencilik yıllarımın
idolü hukukçuydu, Tahir Elçi meslek hayatımızın sembollerinden
birisi olan hukukçuydu ve Tahir Elçiyi katletme süreci sadece Dört Ayaklı
Minare önündeki açıklamasından kaynaklı değildi, aynı
zamanda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar iç hukuk
yollarının elverişsiz olduğu durumlarda uluslararası
mekanizmalara kadar haklar ve özgürlükler mücadelesinin yılmaz savunucusu
olduğu için katledildi ama aynı zamanda, bir televizyon
programında fikrini özgürce ve cesurca ifade ettiği için, korku
imparatorluğunun, korku cumhuriyetinin temellerini atmak isteyenlere karşı
boyun eğmediği için önce siyasi lince maruz bırakıldı,
hedef gösterildi ve akabinde de senaristler bir senaryo yazdılar. Kötü bir
senarist eğer bir senaryo yazarsa onun filmi iyi olur veya kötü olur, o
takdire bağlıdır ama bir katil, bir zorba rejim bir senaryo
yazarsa ortaya cinayet çıkar. İşte, bu cinayet de böylesi bir
senaryonun adımlarıydı, böylesi bir senaryonun zemin
hazırlamasıydı ve Tahir Elçi cinayeti bir sürecin
kapanmış, yeni bir sürecin, imha sürecinin, yıkım
sürecinin, bir nevi birlikte yaşam duygusunun ortadan
kaldırılması sürecinin âdeta fitilleyicisiydi. Tıpkı
Vedat Aydın cinayeti gibi ve tıpkı Ape Musa cinayeti gibi ve
tıpkı ondan sonra karanlıkta bırakılan, devlet içi,
hukuk dışı örgütlenmelerce katledilen bütün bu ülkenin
değerlerine yönelik suikast ve katliamlarda olduğu gibi.
Değerli milletvekilleri, aradan bir yıl
geçti, önce ön otopsi raporunda Tahir Elçinin uzak mesafeden atışla
katledildiği ifade edilirken, daha sonraki zaman dilimi içerisinde
bilirkişinin ortaya çıkarmış olduğu veri, Tahir
Elçiyi katleden kurşunun hangi mesafeden geldiğinin tespit
edilemeyeceğine dairdir.
Bir diğer husus, o günden bugüne bir yıl
geçmesine rağmen, yine, cinayetin gerçekleşmiş olduğu
Yenikapı Sokakta bulunan PTTye ait olan güvenlik kamerasının on
yedi dakikalık görüntüsü hâlen gizleniyor, hâlen saklanıyor, hâlen
dosyanın içerisine konulmuyor.
Aynı şekilde, orada bulunan restorana ait
görüntüler, restoranın kamerasından çıkan görüntüler hâlen dava
dosyasına konulmuş değil, hâlen avukatların bunu incelemesine
izin verilmiş değil.
Diyarbakır Barosunun mevcut Başkanı
Sayın Ahmet Beyin ve diğer meslektaşlarımızın
şu ana kadar sunmuş olduğu 12 dosya, 12 dilekçe ve 100ü
aşkın talebin tek bir tanesinin gereği yerine getirilmiş
değil.
Yine, 15 Temmuzdan bugüne değin bu dosya
savcısızdır. 15 Temmuzdan bugüne değin bu dosyaya atanan 3
savcının 3ü de çeşitli gerekçelerle görevinden
alınmış ve bu dosya şu an itibarıyla
savcısızdır.
Çok açık ve net söylüyorum, Tahir Elçiyi
katledenler, bugün o katliamların aynı zamanda müsebbibidirler.
Katliamın gerçekleştiği, ölümün, suikastın
gerçekleşmiş olduğu günlerde Cumhurbaşkanından
Başbakana, Adalet Bakanlığından ilgili bütün kamu kurum,
kuruluşlarına kadar, bir an önce cinayetin
aydınlanacağını ifade etmişlerdi, bu konuda kamuoyuna
taahhütlerde bulunmuşlardı. Tam bir yıl geçti, bırakın
cinayetin aydınlanması, dosya üzerinde resmî bir yasaklama
kararı olmamasına rağmen Diyarbakır Barosu başta olmak
üzere avukatlar dosyanın içeriğine ulaşamıyorlar, fiilî bir
gizlilik kararı uygulanıyor. Bir boyutuyla, cinayet gizleniyor; bir
boyutuyla, canilerin toplum içerisine dönmesine, toplum içerisinde yaşam
bulmasına ve yeni suikastların zemininin hazırlanmasına
katkı sunuluyor.
Özü itibarıyla, Tahir Elçi cinayeti -bir kez
daha söylüyorum- müzakere sürecinden, diyalog sürecinden çatışma ve
kaos sürecine girişin bir işaret fişeğiydi. Eş
Başkanlarımız Sayın Demirtaş ve Sayın Figen
Yüksekdağ ve diğer milletvekillerimiz bugün burada değilse, bu
araştırma önergesinin imzacısı olan Grup Başkan
Vekilimiz İdris Baluken bugün burada değilse, bu, Tahir Elçinin
suikastını gerçekleştiren ceberut yapının
politikalarının hayat bulduğunun aynı zamanda ifadesi,
göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, daha önce de bu
kürsüden vicdanlarınıza seslenmiştim. Doğrusunu söylemek
gerekirse artık vicdanlarınıza seslenmeyeceğim. Çünkü
vicdanlar, sevgili Tahir Elçinin eşi sevgili Türkan Elçinin de ifade
ettiği gibi âdeta kış uykusunda. Ama, şundan şüpheniz
olmasın ki bu cinayet aydınlatılmadığı müddetçe bu
ülkeden hukukun üstünlüğünü beklememelisiniz, beklememeliyiz,
bekleyemeyiz. Çünkü, karanlıkta bırakılan her cinayet yeni
cinayetlerin zemin hazırlayıcısıdır. Eğer Tahir
Elçi cinayeti aydınlatılmış olsaydı, o yapı, o
klik açığa çıkarılmış olsaydı, cunta kliği
15 Temmuzda darbe girişimi zeminini bulamayacaktı. Eğer bu
hukuksuzluklara göz yumulmuş olmasaydı, bir başka darbe olan
eş genel başkanlarımızın ve milletvekillerimizin bugün
Parlamentoda olmalarının, seçme ve seçilme haklarının
gereğini yerine getirilmesi sürecinin önüne engel konulmuş
olmayacaktı yani Parlamentonun darbelenmesi süreci de
gerçekleşmemiş olacaktı. Bu itibarla da ortada 2
karşıtlık var. Bir tanesi zorba rejimdir ve zorba rejimine
karşı vicdan hareketini devreye koyma zorunluluğudur.
Ben, bir kez daha, başta yüreği hukuk
için, insanlık için
Ben bu suça ortak olmayacağım.
Dolayısıyla, televizyon kanalından siyasi lincin zemininin
hazırlandığı bütün aşamalara kadar kimlerin dahli varsa bu siyasi cinayetin
aydınlığa kavuşmasını istiyorum. diyen kimler
varsa bugün bu önergede pozitif rey kullanması çağrısında
bulunuyorum. Bu cinayetin karanlıkta kalması için kullanılan her
bir ret oy, hiç şüpheniz olmasın ki tarihte bu suça ortak
olunduğu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
anlamına
gelecektir. Gelin, hep birlikte bu suça karşı ortak bir mücadeleyi
ortaya koyalım. Bir kez daha, Tahir Elçi şahsında bütün
demokrasi şehitlerini, bütün insanlık şehitlerini, bütün
barış savunucuları ve şehitlerini saygıyla, sevgiyle,
minnetle yâd ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baydemir.
Grup önerisinin aleyhinde olmak üzere Adıyaman
Milletvekili Sayın Adnan Boynukara.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Boynukara.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 28 Kasım 2015
tarihinde İstanbulda bir toplantının yapılması
planlanmıştı. Toplantıya şiddetin, silahın ve
terörün dışında söyleyecek sözü olan insanlar davetliydi.
Davetliler arasında ben de vardım. Diyarbakır Baro
Başkanı Tahir Elçi de davetliler arasındaydı.
Toplantının yapılacağı sabah Tahir Elçinin
Diyarbakıra gelen misafirleri nedeniyle toplantıya geç
katılacağı bildirildi. Toplantı başladı. Toplantı
sırasında Tahirin vurulduğuna ilişkin haber geldi.
Demokrasiden ve sivil siyasetten yana olan Tahir Elçi öldürülmüştü.
Süreci hatırlamakta fayda var. Tahir Elçi neden
olayın meydana geldiği yerdeydi? Terörü şehirlere
taşıyarak şehirleri yıkmaya çalışan PKK terörünün
tahribatlarına karşı çıkmak ve dikkat çekmek için
oradaydı, Diyarbakırın tarihî değerlerini ve kültürel
mirasını korumak için oradaydı. PKKnın çukur terörü stratejisini
izleyen herkes PKKnın bu değerleri yıkmak için terörü
şehirlere taşıdığını iyi bilir. Tahir
Elçinin bu konuya ilişkin kaygıları ve endişeleri ülkenin
geleceği konusunda kaygısı olan herkesin ortak
kaygılarıydı.
Değerli milletvekilleri, terör örgütlerinin doğasında
ara renkler yoktur. Arada kaldıklarını düşündükleri
yapı ve kişilerin kimliğine bakmaksızın hedeflerine
alırlar, yok edilmesi gerektiğini ilan ederler. PKK terör örgütünün
de kendi tezlerine ve terör dayatmalarına karşı çıkan
herkesi hedefine koyduğunu çok iyi biliyoruz. Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde PKK terörünün hedefinde olan insan kitlesi az
değildir. Yerine göre muhafazakâr, yerine göre sosyal demokrat ve yerine
göre de Kürt meselesi konusunda duyarlı olan insanlar hedefe konuluyor ve
konulmaya da devam ediliyor.
Değerli milletvekilleri, Tahir Elçinin
öldürülmesi bana Musa Anter olayını hatırlatıyor yani
düşüncesine nüfuz edemediği ve hâkim olamadığı
insanları ortadan kaldırmak. PKK çizgisine yakın olan yüzlerce
insan Musa Anterin katledilmesi olayı ile PKK arasında ilişki
olduğunu gayet iyi bilir. Tahir Elçi olayı sırasında olay
yeri inceleme çalışmalarının çevreye yerleşmiş
teröristlerin saldırısı sonucu yapılamamasının
nedeni de bu benzerliktir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
silah sıktınız, siz. Sizin güvenlik personeli sıktı,
biz oradaydık, tamam mı? Böyle yalanlarla yapmayın. (AK
PARTİ sıralarından Ya siz sıktıysanız ne
yapacağız? sesi)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz niye Musa Anterin, Tahir Elçinin adını
ağzınıza alıyorsunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bunu
atmayın yani. Olay yeri incelemesini yaptırmadınız.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Adnan Bey, devam
edin.
BAŞKAN Sayın Boynukara
BESİME KONCA (Siirt) Siz niye aleyhte söz
aldınız, niye aleyhte?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Olay
yeri incelemesini yaptırmadınız.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Onlar PKK
savunucusu.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Adnan Bey,
duymayın.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Bitti mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Olay
yeri incelemesini yaptırmadık. deyin.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Devam edebilir miyim?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Delilleri niye olay yerinde başlatmadınız?
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Sizin
söylediğinizi, sizin inandığınızı söylemek
zorunda mıyım?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ben
oradaydım.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Ben de oradaydım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Hayır, yalan atıyorsun! Seni görmedim orada.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Size kendimi göstermek
zorunda mıyım ben?
BAŞKAN Sayın Boynukara
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Seni
görmedim.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Size kendimi göstermek
zorunda mıyım?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
gizli mi çalışıyorsun?
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Siz savcı
mısınız?
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Yalan söyleme!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Böyle
bir konuda doğru konuşun, arkadaşımızdan söz ediyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Zaman geçiyor,
devam et Adnan Bey.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Adnan Bey,
buraya konuşun lütfen ve biz sürenin ilave edilmesini istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Boynukara, devam ediniz.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Temel amaç,
gerçeğin ortaya çıkmasını önlemek, olayı kaos için
kullanmak.
BESİME KONCA (Siirt) Lehte oy kullanın
da görelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Böyle
bir şey olamaz ya. Olay yeri incelemesi yaptırılmadı ya.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Tahir Elçinin katledilmesi bir gözdağı
olayıdır, PKKnın sıklıkla başvurduğu
gözdağı stratejisinin somut bir örneğidir.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sayın Vekilim,
Meclis araştırması önergesine destek verin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Tamam,
kabul edin, çıkaralım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Araştıralım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Kabul
edin, çıkaralım, kim vurmuş çıkaralım.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) - Terör örgütü
başarısızlığının ve
yanlışlarının tartışılması için bir
Araf alan oluşmasından korkar, bunun öz eleştiriye
dönüşeceğini bilir ve bunu bastırmaya çalışır.
BESİME KONCA (Siirt) Bunların hepsini
kendiniz için anlatıyorsunuz, bunlar sizin gerçekliğiniz.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Bunu önlemek içinse
bildiği tek yol ve çıkış öldürmektir.
BESİME KONCA (Siirt) Çocukları da
kadınları da vuracağız. dediğiniz gibi.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Değerli
milletvekilleri, tekrar terör örgütünün bu stratejisini ortaya koyan onlarca
örnek verebilirim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Reddetmeyin o zaman, gelin araştıralım.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) İzniniz olursa
sadece bir örneği paylaşayım: PKK terör örgütünün yayın
organı olan TV kanalının yorumcusu ve ilgili kanalın
çalışanının olaydan kısa bir süre önce
yazdığı bir tweet vardı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Katillerin arkasında durun siz.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Tweetten öte aynı
düşüncelerini, aynı sözlerini terör örgütü kanalında da
tekrarlamıştı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Hele bak
ya! Ayıptır ya! Sizi oraya gönderenlere yazık ya!
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Olayı takip edenler
neyi ve kimi kastettiğimi gayet iyi bilir. Bu kişi PKKya
karşı tek laf söyleyenin yaşama hakkı yoktur. Eğer
sömürgeciliğe karşı direnmiyorsan, üstelik kalkıp
direnenleri eleştiriyorsan senin yaşama hakkın yoktur, kim
olursa olsun. Bu ifade PKKnın yayın organında olaydan on yedi
gün önce, ilgili PKK destekçisi, PKK yöneticisi tarafından dile getirilmiş
bir olaydır. Sizce bunun adı nedir? Bu, açık bir tehdittir.
BESİME KONCA (Siirt) Devletin Kürtleri niye
kabul etmediğinin ifadesidir.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Peki, Tahir Elçi bu
açıklamadan kısa bir süre önce ne söylemişti?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Tahir
Elçi CNN Türkte ne söyledi? Niye linç ettiniz, onu söyleyin, onu!
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Tahir Elçi
Şehirlere inmiş olan yasa dışı silahlı gruplar
ilçelerden ayrılsın, hendekler kapatılsın. demişti.
Kimi baro başkanlarıyla birlikte bunu kitlesel bir çağrıya
dönüştürüyordu. Tahir Elçi sırf bu açıklamadan dolayı
hedefti. Tahir Elçi, tüm duyarlı insanlar için iyi bir hukukçu, insan
hakları savunucusu ve değerli bir insandı.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Onun
için mi yargılıyorsunuz?
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) PKK ve türevleri için
ise varlığı tehditti, ölüsü ise yararlanılacak bir
malzemeydi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Niye
dava açtınız hakkında? Niye İstanbula götürdünüz? Niye
manşetlerden verdiniz? Neden, neden? Bunlara cevap ver. Neden linç ettiniz
Adalet Bakanı, Başbakan?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya,
insan biraz vicdanlı olur, vicdanlı ya! Siz hain ilan ettiniz, hain!
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Bakın, benim
vicdanımı ölçecek vicdan, kalibre, terazi sizde yok! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sizde
hiç yok!
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Herkes haddini ve
sınırını bilecek.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sizde
vicdan mı var?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyelim.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Ben burada
düşüncemi ifade ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Düşünce ifade etmiyorsun, bir şeyi aklamaya
çalışıyorsun!
BAŞKAN - Sayın Boynukara, siz devam edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen bir
cinayeti aklıyorsun, cinayeti!
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Ben kimseyi
aklamıyorum!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın
Başkan, susturun lütfen. Ya, böyle bir şey olur mu? Hatip orada
konuşuyor.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Ben kimseyi
aklamıyorum! Katil PKK terör örgütüdür!
BESİME KONCA (Siirt) Bir vekil katili
koruyamaz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Katili
koruyorsun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, daha sonra
kalkıp cevap verirsiniz.
BESİME KONCA (Siirt) Katilin
savunmasını yapıyorsun.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Katili
savunuyor ama.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
konuşmasını bitirsin, sonra kalkıp cevap verirsiniz,
lütfen
İSMAİL TAMER (Kayseri) PKKyı niye
savunuyorsunuz?
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Ben PKKyı dile
getiriyorum. Ben katilin PKK olduğunu söylüyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Katili savunuyor,
katili!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Katil PKK olunca
zorlarına gidiyor.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Seçilmiş sivil
siyasetçi olduğunu sandığımız insanlar üzerlerine
alınıyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Niye
çıkarmıyorsunuz o zaman? Kimse çıksın!
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Tahir Elçi, klasik bir
PKK şakşakçısı değildi, PKK terör örgütünün
yaptığı yanlışlara ayna tutan birisiydi. Bu
anlamıyla terör örgütünün tekerine çomak sokan bir insandı.
BESİME KONCA (Siirt) Oy verin o zaman, oy
verin, araştırılsın.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Sadece bu nedenle dahi
hedefe konulduğuna inanıyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Hangi sözü üzerine
hedefe koydunuz?
BESİME KONCA (Siirt) Parmakları
göreceğiz şimdi.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Yargının bu
olayı araştırıp aydınlatmasını, katilleri
ortaya çıkarmasını talep ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) 3
savcıyı niye değiştirdiniz?
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Ve Tahir Elçiyi
rahmetle anıyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Anma!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Anma,
senin anmana ihtiyacı yok!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Tahir Elçi benim
arkadaşım, benim arkadaşım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Anma!
Mezarda ters dönmüştür, anma onu! Senin ağzına
yakışmıyor, anma onu!
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Tahir Elçi PKKlı
değil.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sen anma!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Tahir Elçi sizden
değil.
BAŞKAN - Sayın Boynukara...
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) - Tahir Elçi PKKlı
değil.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
kimsin ya!
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Var mı
itirazınız, var mı itirazınız? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Boynukara...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
kimsin ya! Tahiri anamazsın sen, anamazsın, öyle bir hakkın
yok! Hem öldürün hem anın!
BAŞKAN Sayın Beştaş...
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Hayret bir şey!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Adnan Bey
kürsüye konuşun lütfen.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Senin hakkın
mı var? Böyle bir usul var mı?
BAŞKAN Sayın Boynukara, tamam,
bitirdiniz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Siz de
Sayın Başkan görevinizi yapın ve bunları susturun lütfen.
Böyle Meclis düzeni olur mu ya!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, görevinizi yapınız lütfen. Buradan sürekli konuşuyorlar,
hatibe müdahale ediyorlar.
BAŞKAN Sayın İnceöz, lütfen oturur
musunuz yerinize.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Aynısının tersini bu grup yapsa ne yaparsınız?
İstirham ediyorum, Meclisin düzenini sağlamakla görevli Başkan
Vekili sizsiniz orada.
BAŞKAN Ben ikazımı yapıyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Yapmıyorsunuz, görevinizi yapmıyorsunuz Başkan!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bunlar buradan
hatibin insicamını bozuyor ve sesinizi çıkarmıyorsunuz,
hayret bir şey ya!
BAŞKAN Sayın İnceöz, lütfen...
AHMET YILDIRIM (Muş) Geçen hafta
çıkıp bunları söyleseydiniz hanımefendi, geçen haftaki
başkan vekiline söyleseydiniz.
BAŞKAN Böyle bağırmanıza gerek
yok Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Böyle bir
şey olur mu ya!
BAŞKAN - Ben ikazımı yaptım.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Nasıl
ikaz yaptınız!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bu taraftan
konuşuyorlar, konuşuyorlar, yok böyle bir şey.
BAŞKAN Tamam, doğru.
AHMET YILDIRIM (Muş) Geçen haftaki
başkan vekiline söyleseydiniz.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Nasıl
ikaz yaptınız, nasıl ikaz yaptın ya!
İSMAİL TAMER (Kayseri) Hiçbir ikaz
yapmadınız!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hatip bir cümle
söylüyor... Biz akşama kadar katılmadığımız her
düşünceyi dinliyoruz burada!
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Baydemir, buyurun.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan...
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Daha çok bağıracak mısın?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sen
bağır, biz bağırmayalım, devam et bağırmana!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Bağırınca sizden mi korkacağız!
İSMAİL TAMER (Kayseri) Fazla
konuşmayın be!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
konuşma!
BAŞKAN Sayın Beştaş...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Burada,
katlettiğiniz bir insanın hesabına hayır diyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
İSMAİL TAMER (Kayseri) Katil de
sizsiniz, katil PKK, katil PKK.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Katil
sizsiniz, katil siz değilseniz ellerinizi kaldırın.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.14
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.25
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisi
üzerinde lehte söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut
Tanalda sıra.
Sayın Tanal, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla ve hürmetle
selamlıyorum.
Bugün, Gazi Meclisin Başkanlık
Divanına baktığımız zaman kadın
ağırlığının hissedilmesi, bu güzel görüntü
takdire şayandır. Umarım ve dilerim ki bu Divanın oluşumu,
bu kadın ağırlıklı oluşum tüm devlet
kurumlarında kendisini hissettirir ve demokrasiye büyük bir katkı
sunar.
Kadın varsa demokrasi var, kadın yoksa
demokrasi yok. Ayrıca, kadının yönettiği yerde gerçekten
savaşın yeri yoktur. Eğer ülkeleri kadınlar yönetmiş
olsaydı faili meçhul cinayetler de olmazdı diye düşünüyorum ben.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; Rahmetli Tahir Elçi kimdir? derlerse; Tahir Elçi
barışın elçisiydi, hukukçu meslektaşımdı.
Cenazesini morgdan aldığımız zaman
Gerçekten, o anı
kimsenin yaşamasını istemiyorum, çok ağır bir
anı. O dönem Türkiye Barolar Birliği Başkanıyla, tüm
Türkiyedeki baro başkanlarıyla birlikte morga birlikte
girmiştik.
Tahir Elçi 1992 yılından beri
Diyarbakırda serbest avukatlık yaptı, mesleki faaliyetleri ceza
ve insan hakları hukuku alanında yoğunlaştı,
kamuoyunda bilinen tüm mağdur davalarını gerek yurt içinde gerek
yurt dışında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde
temsil etti.
Tabii, Türkiyedeki cinayetlere
baktığımız zaman, siyasi olmayan, adi cinayetlerin hepsini
Emniyet açığa çıkarmakta, failleri yakalanmakta, suça
iştirak eden, arkasında kim varsa, kim destek vermişse, kim
yardım yataklık etmişse bugüne kadar adi suçların hepsinde
yakalanmış durumda. Aşağı yukarı, adi suç olup
aydınlığa kavuşmayan cinayetler yok gibi ama Türkiyede,
baktığımız zaman, siyasi suçlarla ilgili, siyasi cinayetlerle
ilgili ne hikmetse bu suça iştirak edenler bulunamıyor, failleri
bulunamıyor, faili meçhul cinayetlerle karşı karşıya
kalıyoruz. Tabii, biz bu döneme baktığımız zaman, yani
-2002den- AKP dönemindeki faili meçhul karnesine
baktığımız zaman, gerçekten AKPnin iktidarda olduğu
dönemde 208 faili meçhul cinayet kurbanı var. Necip Hablemitoğlu
suikastı AKPnin son yıllarda mücadele ettiği paralel
yapıyla ilgili 2002de kaleme alınan
Alman vakıflarıyla
uğraşan Necip Hablemitoğlu evinin önünde uğradığı
suikast sonucu
Hâlen bugüne kadar failleri bulunamadı. Aynı
şekilde, ASELSAN mühendislerinin şüpheli şekilde ölmesi
neticesinde Milliyetçi Hareket Partisi araştırma komisyonu önerdi
ancak o dönemde AKPnin oylarıyla reddedildi. Aynı şekilde,
Muhsin Yazıcıoğlu, evet, bu bir uçak kazası mıdır
yoksa gerçekten bir faili meçhul müdür, bu olay hâlen aydınlığa
kavuşturulamadı, hâlen gizliliğini koruyor. Hrant Dink
davası, aynı şekilde sadece tetikçiler şu anda
yakalanmış durumda ama işin perde arkasında bulunan failler
hâlen bulunamadı. Rahip Santoro cinayeti, yine aynı şekilde
tetikçiler bulundu, esasen bunu azmettirenler, perde arkasında bulunanlar
yine yakalanamadı. Uludere katliamına baktığımız
zaman, dava dosyası kapatıldı hâlen bu sis perdesi bugüne kadar aydınlatılamadı.
Zirve Yayınevi suikastında, yine baktığımız
zaman, o dönemle ilgili Ergenekon kumpas davası denildi, vesairesi oldu,
bugüne kadar yine bu da aydınlığa kavuşturulamadı.
Bingöl dosyası, geçtiğimiz yıl Bingöl İl Emniyet Müdür
Yardımcısı ve bir başkomiser sokak ortasında
silahlı saldırıya uğradı, bununla birlikte o dönemde
HDP tarafından olayla ilgili Meclis araştırması istenildi,
kimlerin yaptığının tespiti istenildi, yine AKPnin
oylarıyla bu reddedildi.
Bu seri cinayet olaylarına
baktığımız zaman yani eğer bir ülkede demokrasi varsa,
özgürlükler varsa faili meçhullerin sayısının artmaması
lazım ve bunların herhangi bir siyasi parti farkı gözetmeksizin
tüm siyasi partiler bu faili meçhul cinayetlerin üstüne gitmesi lazım.
Eğer faili meçhul cinayetlerle ilgili, bunun üzerine, siyasi cinayetlerin
üzerine birileri gitmek istemiyorsa anlayın ki bunun sonucu o siyasi
partiye dokunuyor, demek ki o sebepten istemiyorlar diye düşünüyorum. Yani
yoksa, eğer gerçekten bu siyasi cinayetlerin aydınlığa kavuşmasını
bir siyasi iktidar, bir siyasi parti istiyorsa ret oyunu kullanmaması
lazım. (CHP sıralarından alkışlar) Bu açıdan,
burada açıkça şu tavrı koymak lazım: Eğer siyasi
cinayetlere hayır diyorsak bu önergenin kabul edilmesi lazım. Yok,
evet diyorsak da ret oyunun verilmesi lazım. Bu konuda
baktığımız zaman, geçmişte bununla ilgili gerek
ASELSAN olayıyla ilgili, gerek diğer olaylarla ilgili siyasi iktidar
ret oyu vermiş mi? Vermiş ama dilerim ve isterim ki, umarım ki
bugün siyasi iktidar bu cinayetin araştırılmasını
ister ve Tahir Elçinin katilleri en azından bulunur. Ama biz bu
olayın takipçisi olacağız. Bu tür cinayetlerde
sıkıntı ne var? Sıkıntı şu:
Cezasızlık var, aynı zamanda zaman aşımına
uğruyor ve sanıklar bulunamıyor, yaptığı
yanına kâr kalıyor. Bu anlamda da hukuk devleti, demokrasi olan
ülkelerde bu faili meçhuller mutlaka bulunur.
Değerli arkadaşlar, bu faili meçhuller, bu
cinayetler bu dönemde daha da artacak. Niye? Getirilen kanun hükmünde
kararnameyle ilgili, kanun hükmünde kararnamenin uygulanmasıyla ilgili,
Suç işleyen kişinin siyasi, idari, ekonomik, mali ve cezai anlamda
bir soruşturması olmayacak, herhangi bir ceza uygulanmayacak. diyor.
Şimdi, bakın, bugün
Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanıyken terörden dolayı ceza
aldı; ceza mahkûmiyeti kesinleşti, Belediye
Başkanlığı düştü, cezaevine gönderildi. Onun yerine,
belediye meclis üyeleri seçimle Ali Müfit Gürtunayı Belediye Başkanı
seçtiler. Terör suçundan dolayı ceza aldı, Belediye
Başkanlığı düştü, belediye meclis üyeleri seçimle Ali
Müfit Gürtunayı seçtiler.
SALİH CORA (Trabzon) Şiir okuduğu
için cezaevine girdi, devlete meydan okumadı!
MAHMUT TANAL (Devamla) Netice itibarıyla,
bugün, aynı şekilde -mahkûmiyet kararı olduğu hâlde
düştü- Türkiyedeki belediye başkanları hakkında hâlen
düzenlenen bir iddianame yok, hâlen kesinleşen bir mahkûmiyet kararı
yok; sadece soruşturma aşamasında, belediye başkanları
alınıyor, kayyum atanıyor. Peki, kayyumu atarken, FETÖ
soruşturmasından dolayı görevden alınan AKPli belediye
başkanlarının bulunduğu yerlerde belediye meclisleri kendi arasında
seçim yapıyor, belediye başkanı seçiliyor, diğer siyasi partilerin
belediye başkanlarının bulunduğu yerlerde atamayla
yapılıyor. Değerli arkadaşlar, hukukta çifte standart
olmaz. Yani, terör örgütü üyeliğinden derseniz, terör suçlarından,
Terörle Mücadele Kanunu kapsamında İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin örneği ortada; geçmişte Adana Belediye
Başkanının mahkûmiyet kararı vardı, o dönem
düştü, ortada ve aynı şekilde belediye başkanının
boşaldığı yer
Mesela, Şanlıurfa Belediye
Başkanı milletvekili seçildi, boşluğa düşünce yine
belediye meclis üyeleri kendi aralarında belediye başkanını
seçtiler. Onun için, bu şekilde kayyum atanması, bu şekilde
belediye başkanlarının seçilmiş iradeye rağmen kayyuma
verilmesi demokrasiyle bağdaşır bir durum değil.
Demokrasinin olduğu ülkelerde özgürlükler vardır ve terörün panzehri
demokrasidir, katılımcılıktır, özgürlüktür. Biz,
eğer ne kadar demokraside, özgürlüklerde bir kısıtlama
getirirsek gerçekten başımız dertten kurtulmaz.
Anlayamadım, buyurunuz.
NURETTİN ARAS (Iğdır) Bir gün o
çukurlara düşersiniz.
MAHMUT TANAL (Devamla) O çukurlara
düşersiniz. O çukurları açan siyasi parti AKPydi değerli
üstat. (CHP sıralarından alkışlar) Yani -ben
Şırnak, Cizreye gittiğim zaman- o çukurları AKP açtı,
izin verdi. Osloda çadır mahkemeyi siz kurdunuz, gidip Osloda gizli görüşmeyi
siz yaptınız. Haburda çadır mahkemeyi siz oturttunuz. Yani,
gidip Dolmabahçede iki ayak üst üste atan sizdiniz, ben miydim ya! Türkiyeye
bu FETÖyü bela ettiniz, PKKyı bela ettiniz. Yani, çukuru açan da
sizsiniz, yardım, yataklık eden de sizsiniz. Yani, zorla
kaşınıyorsunuz, ben bunu size söylemek istemezdim ama
keşke
(CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN ARAS (Iğdır) Sivri
laflarınızı biraz törpüleyin.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bak kardeşim, varsa
bir sözün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla)
varsa bir lafın gelip
burada söylersin ama bir lafın yoksa böyle yerinde oturarak, laf atmayla
milletvekilliği yapılmaz. Sen bugüne kadar bu Mecliste yemin
dışında ne yaptın? Gel burada bir konuş ya Allah
rızası için. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tanal, teşekkür
ediyoruz.
Sayın Kerestecioğlu, sisteme
girmişsiniz.
Grup sözcüsü olarak, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, bazı konuların gizli kalması istenmiyorsa
araştırma önergelerinin kabul edilmesi ve iddiaların ortaya
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
Sadece bir şeyi hatırlatmak için Sayın Başkan, söz
aldım.
Meclis eğer demokratik bir Meclisse ve gerçekten
bazı şeylerin bu ülkede gizli kalmasını istemiyorsak,
şeffaf olarak araştırılmasını istiyorsak
araştırma önergesi vermek zaten bunun bir yoludur.
Yapılması gereken de, burada bu önergelerin kabul edilip ondan sonra
gerçeği nedir, öyle midir, böyle midir, bizim iddia ettiğimiz gibi
midir, yoksa sizin iddia ettiğiniz gibi midir; bunun ortaya
çıkarılmasını sağlamaktır. Meclisin görevi budur.
Yapmak istediğimiz şey bu.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Burası mahkeme
değil.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Burası mahkeme değil ama komisyon bunun için
kuruluyor.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Araştırma
için kuruluyor, araştırma için.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Komisyonlar bunun için var. Bu nedenle araştırma
önergeleri veriliyor. Susurluk Araştırma Komisyonu da bunun için
kurulmuştu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Daha öncesinde Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma
Komisyonu da bunun için kurulmuştu.
O nedenle herkes elini vicdanına koysun. Biz
kaybettiğimiz bir arkadaşımız, gerçekten sevdiğimiz
bir arkadaşımız için bunu söylüyoruz ve bunu, bütün Türkiye
toplumu için istiyoruz, şahsımızın, bizim partimizin
haklı çıkması için istemiyoruz.
Bunu bir kez daha vicdanlara sunmak için söz
aldım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından,
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçinin katledilmesi olayı,
katledilmesine zemin sunan hedefleştirici süreç ve bu süreçte yer alan
dâhiliyetlerin araştırılması ve bu katliama zemin
sunanların açığa çıkarılması amacıyla
verilmiş olan (10/85) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 29 Kasım 2016 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, grup önerisinin aleyhinde
olmak üzere ikinci ve son konuşmacı Bartın Milletvekili
Sayın Yılmaz Tunç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
Buyurun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
HDP grup önerisiyle -daha önce de aynı grup
önerisi gündeme gelmişti, bu 3üncü kez verildi- 30/11/2015 tarihli
araştırma önergesiyle ilgili olarak bugün görüşülüp, bu konuda
araştırma komisyonu kurulması ve Diyarbakır Barosu eski
Başkanı Tahir Elçinin ölümüne ilişkin olayların
araştırılmasıyla ilgili komisyonun kurulması için
bugün ön görüşmelerinin yapılması isteniyor HDP grup önerisiyle.
Öncelikle menfur saldırıyı bir kez
daha kınıyorum. Merhum Tahir Elçiye Allahtan rahmet diliyorum.
Aynı olayda şehit olan polislerimiz Ahmet Çiftaslan ve Cengiz Erdura
ve daha sonra terörle mücadelede şehit verdiklerimize Allahtan rahmet
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Tahir Elçiye
yapılan saldırı milletimizin birlik ve beraberliğine
yapılan bir saldırıdır. Teröristlerin amacına hizmet
eden bir saldırıdır. Tahir Elçinin öldürülmesi hepimizi
derinden üzmüştür çünkü Tahir Elçi Diyarbakır Barosu
Başkanı olarak hepimizin takip ettiği önemli bir isimdir.
Şiddetin doğru yol olmadığını, hendek siyasetinin
terk edilmesi gerektiğini gerek basın açıklamalarında
gerekse sosyal medyada yapmış olduğu açıklamalarda hep dile
getirmişti. Tahir Elçiye yapılan saldırı
sırasında basın olayın büyük bir bölümünü çekmişti
-bir yıl öncesini hatırlayalım- ancak tabii, basının
çekemediği bölümler ve karanlıkta kalan, şu anda
aydınlatılmayı bekleyen yargının önünde bir dosya var
ve inşallah, temennimiz, Tahir Elçiyi katleden kurşunu sıkan
eller bulunur ve cezalarını çeker; bütün temennimiz bu.
Şimdi, burada PKKlı teröristler o olay
sırasında polislerimizle bir çatışmaya giriyorlar ve
çatışmanın akabinde, işte 150-200 metre ileride basın
açıklaması yapan Tahir Elçinin bulunduğu ortama koşarak
geliyorlar ve o sırada polisler ile teröristler arasında çıkan
çatışma sırasında Tahir Elçi vuruluyor. Tabii, vuran elin
kim olup olmadığına ilişkin soruşturma hâlen devam
ediyor. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, hemen
olayın akabinde olay yeri incelemesi için bir çalışma
başlatıyor. O olay yeri incelemesi sırasında uzun menzilli
silahlarla ateşler açılıyor ve olay yeri incelemesinin
çalışmasına imkân sağlanmıyor. İkinci gün yine
Cumhuriyet Başsavcılığının başkanlığında
olay yeri inceleme ekibi geliyor, yine çatışma çıkıyor ve
olay yeri inceleme ekibini korumak için görevli olan zırhlı araçlar
-bomba patlatılarak- uzaktan menzilli bombalarla kobra araçları
patlatılıyor ve orada da 4 polisimiz yaralanıyor ve daha sonra,
olaydan üç gün sonra 30/11/2015 günü cumhuriyet başsavcısıyla
birlikte barodan görevli 5 avukat olay yeri inceleme ekipleriyle beraber sabah
06.30da çalışmaya başlıyorlar ve birtakım bulgular
elde ediyorlar ve daha sonra bu çalışmayı tamamlamadan yine bir
saldırı gerçekleştiriliyor üçüncü gün ve elde etmiş
oldukları 71 bulguyu muhafaza altına alıyorlar ve dönüyorlar.
Tabii, birtakım ifadeler alınıyor, görüntü kayıtları
elde ediliyor. Tüm bunlar, dosya kapsamı Adli Tıp Kurumuna kriminal,
balistik ve kimyasal analizler için gönderiliyor ve şu anda bunlar
inceleniyor. Ayrıca, İçişleri Bakanlığının
idari soruşturması devam ediyor. İdari soruşturmada 2
mülkiye müfettişi, 2 polis başmüfettişi görevlendirilmiş ve
olayla ilgili olarak aranan teröristlerden Mahsun Gürkan kolluk kuvvetlerince
etkisiz hâle getiriliyor Surda meydana gelen çatışmalarda ve Uğur
Yakışır isimli şahıs hakkında da yakalama
kararı çıkarılıyor.
Şimdi, tabii, Tahir Elçinin ölümüne neden olan
kişi ya da kişiler adli soruşturma neticesinde belli
olacaktır. Ancak Tahir Elçinin ölümüne neden olan en önemli etken ise hiç
tartışmasız bölgedeki terör olaylarıdır, Tahir
Elçinin de itiraz ettiği hendek siyasetidir değerli milletvekilleri.
Eğer burada terör olayları olmasaydı dört ayaklı minare
hasar görmeyecekti ve Tahir Elçi de dört ayaklı minarenin etrafından
çatışmalar uzak dursun diye basın açıklaması yapmak
zorunda kalmayacaktı. Maalesef terörü destekleyen açıklamalar,
teröriste verilen destekler, hendek siyaseti o bölgede böyle bir
huzursuzluğu meydana getirdi.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Kürt sorunu var, hendek siyaseti demeyin, Kürt sorunu var! Tarihsel bir Kürt
sorunu var!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Onun için, o
huzursuzluğun sebebi terör örgütleridir. Öncelikle, bir kere, terör
örgütüne bir laf söyleyebilmen lazım. Bakın, biz temkinli
davranıyoruz. Teröristlerden bir tanesinin ifadesi burada. İfadesi
basına da yansıdı. Ne diyor? Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığının Tahir Elçi
soruşturmasında değil de başka bir davada vermiş
olduğu Surla ilgili ifadesini ben isterseniz aynen okuyayım.
Bakın, ne diyor. Soruldu: Sorumlu düzeyde faaliyet gösteren Rodi kod
adlı erkek örgüt mensubunun yanından hiç
ayırmadığı video çekimi yapan küçük Sony marka el
kamerasında Tahir Elçi'nin vurulma anına ilişkin görüntüler
mevcuttu. Ve bu görüntüler hatırladığım kadarıyla RKÖ,
RT, CA, DA ve benim de bulunduğum ortamda Rodi ve Zagros kod adlı
örgüt mensupları tarafından izletildi. Ben izlemiş olduğum
görüntülerden çok net bir şekilde MG isimli şahsın tek bir
atışta Tahir Elçiyi vurduğunu bizzat gördüm. Zaten bu bir
marifetmiş gibi bizlere vurulma anı sonrasında kendisine çevirip
çeken Zagros ve Rodi diyordu. Yine görüntülerde MG ise Ben vurdum, ben
vurdum. diye söylemde bulunduğunu gördüm. Hatta, Tahir Elçinin vurulma
olayında MGnin herhangi bir yara almadığını, diğer
Hakkı kod adlı örgüt mensubunun arka sırt bölgesinden
ateşli silahla vurulması sonucu ağır
yaralandığını biliyorum. Zira, o yaralanmasından
dolayı, benim, Suriçi bölgesine girişimden sonra dahi hâlen tedavisi
devam etmekteydi dedi.
Şimdi, bakın, bu ifadeye rağmen, biz,
yine temkinli davranıyoruz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Araştırılsın.
BESİME KONCA (Siirt) Yine
araştırılsın.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Tahir Elçinin ölümüne
sebebiyet veren şudur. demiyoruz. Bunu yargı
değerlendirecektir. Ama siz bu ifadeye rağmen ön yargıda bulunuyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bu savcı niye değişiyor, bu savcı niye
değişiyor?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Tahir Elçinin katili
devlettir. diyorsunuz. Bunu nasıl söyleyebilirsiniz? Buna ilişkin,
eğer polisin kurşunuyla öldüğüne ilişkin bir deliliniz
varsa yardımcı olun
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Delil toplanmadı ki.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
yargı makamlarına
takdim edin, cumhuriyet başsavcılığına elinizdeki
delilleri verin ki olay açığa çıksın. Hepimiz bunu
istiyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Delil toplansaydı, verirdik biz de, delil
toplanmadı.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Evet.
Adli soruşturma: Şimdi, bakın,
eğer
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Bir
yıldır nerede? Yerinde sayıyor, tek bir adım
atmış mı savcılık?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Şimdi, HDPli
milletvekillerimiz, bulunduğunuz yerden sürekli sataşıyorsunuz,
konuşmamızın insicamını bozmaya
çalışıyorsunuz. Ama şu gerçeği siz de çok iyi
biliyorsunuz: Eğer, bir yaşam hakkı ihlali varsa, bu konuda
yetkili ihtisas komisyonu Türkiye Büyük Millet Meclisinde İnsan
Hakları Komisyonudur. Orada, bütün iddialarınızı ortaya
koyarsınız. İnsan Hakları Komisyonunun bu konuda daimi
çalışma yetkisi var.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Ya,
araştırma sizi niye rahatsız ediyor?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu yetkiyi kullanır,
alt komisyonlar oluşturur ve araştırırlar. Ancak, burada,
adli bir soruşturma söz konusu. Adli soruşturma şu anda devam
ediyor. Cumhuriyet başsavcılığı bütün delilleri
-toplayabildiği kadar, terör örgütünün müsaade ettiği kadarıyla-
71 bulguyu ifadelerle beraber -toplanan kovanlar, fişekler neyse hepsini-
adli tıbba teslim etmiş ve adli tıp incelemesini
gerçekleştiriyor.
Başka ifadeler, işte, biraz önceki
şüphelinin başka bir dosyada vermiş olduğu ifade de ortada.
Bu ifadelerin hepsini şu anda Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığı değerlendirecek ve ona göre bir
karar verecektir. Elbette ki temennimiz bu olayın aydınlatılmasıdır.
Bakın, faili meçhul olaylarla alakalı
olarak -şimdi bu önergede de yazılmış- AK PARTİ
suçlanmaya çalışılıyor. 90lı yıllardaki faili
meçhul olaylar, faili meçhul kalmış olaylarla alakalı olarak AK
PARTİ iktidarı döneminde tüm araştırmalar yapılmış
ve Tahir Elçi de o soruşturmaların duruşmalarına girmeye
başlamıştır. Tahir Elçi o faili meçhul olaylarla ilgili
davalarda avukatlık yapmıştır ki avukatlık yapabilmesi
için o davaların açıldığı dönem de AK PARTİ
dönemindedir. AK PARTİ, faili meçhul olayların
aydınlatılmasına ilişkin kararlı bir politika
izlemiştir, bunu da merhum Tahir Elçi çok iyi bilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Tahir Elçinin
televizyon programında yapmış olduğu konuşma ayrı
bir konudur, Tahir Elçinin öldürülmesi olayı ayrı bir konudur. Belki
de o konuşmayı yaptığı için, suçlamayı başka
yere çekmek için bu yönde bir açıklama yapılması da elbette ki
olayın karartılmasına yönelik bir davranıştır diyor,
bu duygu ve düşüncelerle tekrar Allahtan rahmet diliyorum, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tunç.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan..
BAŞKAN Sayın Baydemir
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Hatip
konuşmasını yaparken Eğer samimi olsa idiler grubumuza
yönelik ve önergemize ilişkin- buraya değil başka bir komisyona
gideceklerdi. demek suretiyle samimiyetimizi sorgulama konusu
yapmıştır.
Sataşmadan dolayı söz talep ediyorum
efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baydemir, iki
dakika size sataşmadan söz veriyorum.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çok açık, net bir dille ifade
ediyorum: Önce, canlı yayında bir siyasi lince tabi tutuldu, akabinde
siyaset mekanizmasından tutun medyaya kadar kalemini ve
vicdanını satanlara karşı o siyasi linç kampanyası ta
ki katiller, alçaklar tetiği çekinceye kadar canlı yayında Tahir
Elçi kardeşimiz katledildi.
Şimdi, soru şudur: Bir yıldır
soruşturmada bir gram ilerleme yok. Hukukçular var içinizde, hukuk
fakültesini bitirenler var, baronun 12 dilekçesi var, 100 talebi var, tek bir
talep yerine getirilmemiş. Deliller karartılıyor, demin hatibin
okumuş olduğu beyan gibi, deliller karartılıyor. Bir
cinayeti gerçekleştiren mekanizma, bir diğer mekanizma eliyle
deliller karartılıyor ve bir nevi katliamın üstü örtülüyor.
Şüpheniz olmasın ha, karanlıkta kalan her bir cinayet yeni
cinayetlerin haber vericisidir. Bu itibarla da, son bir yıl içerisinde
yaşamış olduğumuz bütün cinayetlerin hukuki, ahlaki, siyasi
sorumluluğu Hükûmetindir, Hükûmettedir.
Bir yıl boyunca dediniz ki: Biz failleri
açığa çıkaracağız. Bense diyorum ki: Şu anda
soruşturmanın savcısı yok, savcısı. 3 savcı
görevden alındı. Dönemin, operasyonu yürüten, delillerin
toplanmasını önleyen paşası şu anda nerede? O
paşa şu anda cezaevinde, FETÖden tutuklu! Darbe mekaniği dediğiniz
mekanik işte buydu! Darbe mekaniği katletti!
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Niye
bağırıyorsun?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Şu anda siz de
üstünü örtmeye çalışıyorsunuz!
Eğer samimiyseniz, gelin, ortak bir komisyon
kuralım ve o Allahın belası, cani
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) -
suç şebekesi
kimse beraber yakasına yapışalım, açığa
çıkaralım, yargılayalım, sorgulayalım, bir daha bu
ülkede böylesi cinayetler yaşanmasın! (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Baydemir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Tunç
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın
Başkanım, hatip ifade tutanağıyla ilgili olarak delilleri
kararttığımı ifade etti. 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tunç, iki dakika da
size söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Tanal, sonra sizi dinleyeceğim.
4.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun,
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın hatip delilleri
karattığımızdan bahsetti. Konuşmamız açık:
On dakika boyunca burada, Tahir Elçinin ölümüyle ilgili karanlık
noktaların aydınlatılması gerektiğini ifade ettik. Bu
karanlık noktaların aydınlatılmaması için ta olay
gününden itibaren gayret gösterenlerin de kimler olduğunu söyledim,
orayı duymazdan geliyorsunuz. Cumhuriyet
başsavcılığının başkanlığında
5 baro üyesi avukat ve olay yeri inceleme ekibini olayın
sıcaklığıyla
Ceza soruşturmasında delillerin
toplanmasıyla ilgili olarak olay anından sonraki dakikalar çok
önemlidir. Bu dakikalarda orada bir çalışma
yapılmamasını sağlayan terör örgütüdür. Terör örgütüne
neden bir laf söyleyemiyorsunuz buraya gelip? Söyleyemezsiniz çünkü
sırtınızı her defasında onlara
dayadığını söyleyen bir siyaseti izliyorsunuz.
BESİME KONCA (Siirt) Biz halka dayadık
sırtımızı.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Niye komisyon isteyelim o zaman?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bakın, bu ifade
açık. Ben ne diyorum? Teröristlerden bir tanesi böyle bir ifade verdi:
Tahir Elçiyi PKK öldürdü. diyor ama buna rağmen cumhuriyet
başsavcılığı bu ifadeyle yetinmiyor. Olayın,
soruşturmanın savcısı yok. diyorsunuz. Neye dayanarak
söylüyorsunuz bunu? Soruşturmanın savcısı şu anda
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısıdır. Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcısının görevlendirmiş olduğu
cumhuriyet savcıları devam ettiriyor soruşturmayı ve tüm bu
ifadeler de değerlendirilecektir. Ya, Tahir Elçi eğer teröristlerden
çıkan bir kurşunla öldürülmüşse bunu acaba siyaseten nasıl
izah ederiz? Bugüne kadar yapmış olduğumuz savunmalar, hepsi
çökecek. diye korkuyorsanız o korku artık sizin kendi
bileceğiniz iştir.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Biz komisyon kurulmasını istiyoruz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
İşte, bunları ortaya çıkaralım.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Biz bu olayın
aydınlatılması taraftarıyız diyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tunç.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) -
Sayın Başkan, sayın hatip
BAŞKAN Sayın Baydemir, sizden önce
Sayın Tanal söz istedi.
Sayın Tanal, sizi dinleyeceğim
demiştim, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, biraz önce hatip konuşmasında dedi ki: Efendim, bu
faili meçhul cinayetler AKPye yıkılmaya
çalışılıyor. Şimdi, gayet açık ve net, Ziyaeddin
Akbulut, Şanlıurfa Valisiydi
Ben 60a göre yerimden de söyleyebilirim.
BAŞKAN Sayın Tanal, sisteme
girmişsiniz, buyurun, açık mikrofonunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, faili meçhul cinayetler
Biraz önce
hatip dedi ki: Efendim, AKPye bağlanmaya
çalışılıyor. Örnek vereceğim ben, Ziyaeddin Akbulut,
son FETÖ soruşturmasından dolayı yakalandı, şu anda içeride,
geçmişte Şanlıurfa Valisiyken onun döneminde faili meçhul çok
cinayet yaşandı, rahmetli Vedat Melik(x)
vardı yani bunlar o dönemde gerçekten bulunamadı ve AKP bunu
ödüllendirdi, milletvekili yaptı. Aynı şekilde, Oğuz
Kağan Köksal, Emniyet Müdürüydü, yine AKP bunu milletvekili yaptı.
Abdülkadir Aksu, o dönemde Bakandı, faili meçhul cinayetler o dönemde çok
oldu, bakanlığı devam etti. Aynı şekilde, yine, burada
baktığımız zaman, şu anda, hâlen
Faili meçhul
cinayetlerin yoğun olduğu dönemlerde Beşir Atalayı bakan
yaptı. Yani bir yönden siyasi iktidar bunları ödüllendiriyor bakan
yapmakla, milletvekili yapmakla.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanal.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baydemir.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, hatip konuşmasında iki ayrı yerde bir
kez daha sataşmada bulundu hem olay mahalline giden savcı ve ekibini
görmezden geldiğimizi ve böylelikle gerçeği
saptırdığımızı hem de kime
sırtımızı dayadığımıza dair haddini
aşan bir beyanda bulundu. Ona ilişkin
BAŞKAN Buyurun Sayın Baydemir, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin, son kez size söz veriyorum.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sırtımızı dayamıyoruz. mu diyeceksiniz?
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Kime
dayamışlar sırtlarını belli değil.
BAŞKAN Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Rabbim
şahittir ki sırtımızı önce Hakka, sonra da halka
dayarız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Özgürlük
davasına, adalete ve onurlu bir barışa dayarız, onurlu bir
barışa. (HDP sıralarından alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Bravo, kutluyorum(!) Figen Hanım ne diyecek şimdi?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Sayın Hatip,
şundan emin olun: O gün kendim de Diyarbakırdaydım. Olay
mahalline gitmeye çalışan başsavcı, başsavcı
vekili ve avukat grubunun tamamını tanıyorum. Bir kez daha
söylüyorum; olay mahalline giden, delil toplamaya giden ekibi durduran, önleyen
akıl, mekanizma cunta aklı, cunta mekanizmasıydı ve o
paşa, o operasyonu yürüten, şu anda, sizin tabirinizle FETÖ
dosyasından tutuklu. Neden bunu görmüyorsunuz? Her ne suretle olursa olsun
Tahir Elçi cinayetini azmettirenlerin, zemin hazırlayanların ve
tetiği çekenlerin Allah bir milyon kere cezasını versin. (AK
PARTİ sıralarından Amin! sesleri) Onlar Tahir Elçinin
eşine ve çocuğuna bu dünyayı zindan ettiler, cehennem ettiler
ama onlar da, sizler de bilesiniz ki, cehennem ateşi bu dünyadaki bütün
ateşlerden daha çetindir. Gelin, sizlerle birlikte bu cinayeti kim
işlemişse araştıralım çünkü deliller
karartılıyor, deliller karartılıyor. Orada 100 tane delil
var ama o 100 delilin sadece 70 tanesi dosyaya konulmuş. Kamera
kayıtları ortadan yok edilmiş ve yok ediliyor. Her gün yeni bir
delil yok ediliyor ve yeni deliller üretiliyor. Yani olayın üstü örtülmeye
çalışılıyor. Gelin, bunu önleyelim. Bu irade kendisini
ortaya koysun ve polis kurşunu mu, yasa dışı kurşun mu,
hangi melanet dinamiğin kurşunu olursa olsun hep beraber
açığa çıkaralım ve onun yüzüne tükürelim, yüzüne. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baydemir.
Sayın Altay, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, iktidar
partisi milletvekillerine HDP grup önerisinde araştırılması
istenen Tahir Elçi cinayeti konusunda vicdan muhasebesi yaparak oy vermeleri
yönünde bir çağrıda bulunmak istediğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan,
tartıştığımız konu mühimdir. Tetiği çeken el
Emniyetin ve adliyenin işidir. Tetiği çeken eli; Tahir Elçiye isabet
eden kurşunu, sıkan insanı bulmak meseleyi çözmez. Bence çok
önemi de yoktur. Türkiye'deki bütün siyasi cinayetlerin belli bir hedefi
vardır. Bu hedef, Türkiye'nin barışıdır. Bu hedef,
Türkiye'nin birliğidir. Bu hedef, Türkiye'nin huzurudur. Böyle
baktığımız zaman, geriye dönük de onlarca, yüzlerce faili
meçhul cinayet orta yerde dururken iktidar çoğunluğunun böylesi
hassas bir konuda ısraren böyle bir araştırma komisyonunun
kurulmasına nötr kalmasını anlamakta zorlanıyorum.
Gerçekten iktidar grubunun öncelikli işi bu olmalı. Yani hangi
sayın iktidar partisine mensup milletvekilinin bu tür siyasi cinayetlerin
kişisel olduğunu söylemesi mümkün?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ya da hangi
sayın milletvekili bu cinayetleri bir örgüt meselesi, şu meselesi,
bu meselesi diye, izah etmesi mümkün? Bu cinayet, dediğim gibi siyasi
cinayettir, faili meçhul
BAŞKAN - Sayın Altay, açıyorum
mikrofonunuzu tamamlayınız lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitiriyordum
zaten.
Bu cinayetin amacı Tahir Elçinin bedeni
değildir. Salt Tahir Elçinin savunduğu düşünceler
değildir. Bu cinayetin amacı, yeri geldi mi, lafa geldi mi, hepimizin
Uğrunda öleceğiz. dediğimiz vatanımızın,
milletimizin birliği, barışı ve huzurudur. İktidar
partisinin milletvekillerine bu konuda bir vicdan muhasebesi yaparak oy vermek
yönünde naçizane bir çağrıda bulunmak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Sayın Demirel, sisteme girmişsiniz,
buyurun.
24.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Tahir Elçi cinayetinin failini açığa çıkarmak için hep birlikte
bir komisyon oluşturulmasının önümüzdeki süreçte barış
ve demokrasiye ışık tutacağına ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Belki bir ilki gerçekleştirecektik bugün
burada, gerçekleştirmeyi de umut ediyorum. Yani, bir faili meçhul olarak
kalmasını istemediğimiz -Tahir Elçi gibi barıştan
yana, insan haklarından ve hukuktan yana mücadele yürüten bir
ağabeyimizi, bir hukukçumuzu- bir an önce, bu yaşanan cinayetin
faillerinin kim olduğunun açığa çıkarılması, bir
yıl önce yapılan bu cinayete ilişkin de karanlıkta kalan
yüzlerin açığa çıkması ve tüm Türkiye kamuoyunun bunu
görmesi gerektiği için hep birlikte Parlamentoda bir araya gelerek bir
komisyon kuralım istiyoruz.
Tahir Elçi CNN Türk televizyonuna
çıkarılarak hedef gösterildi, Tahir Elçi canlı yayında
hedef gösterildi. Tahir Elçi gözaltına alındı. Tahir Elçi
mücadelesinden asla vazgeçmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen
Sayın Demirel.
Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Başkan.
Yani, barış elçisi olan Tahir Elçinin
faillerini neden açığa çıkarmıyoruz? O dönemde o süreci,
Sur operasyonlarını yürüten güvenlik güçleri bütün ekipleriyle, vali
yardımcıları bütün ekipleriyle, sizin dediğiniz gibi FETÖ
terör örgütü kapsamında görevden alındı ve tutuklandı.
Peki, neden korkuyorsunuz? Gelin, Parlamentoda bir ilki gerçekleştirelim;
faili açığa çıkarmak için burada hep birlikte bir komisyon
oluşturalım ve bütün yönleriyle araştıralım ve failini
açığa çıkaralım. Bu, önümüzdeki sürecin barış ve
demokrasisine de ışık tutacaktır; bu anlamda önemli ve
anlamlıdır diyorum.
Bu önerinin bütünüyle kabul edilmesi
gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demirel.
Sayın İnceöz, buyurunuz.
25.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması ile yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, az evvel Mahmut Bey kürsüde konuşurken şöyle bir ifade
kullanmış: Recep Tayyip Erdoğan da terör suçundan
yargılandı. gibi bir ifade kullanmış. Aslında
tutanakları da istedik, belki az sonra okuyup onların üzerine tekrar
düzeltmek gerekebilir ama Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan o dönemde 312, Türk Ceza Kanunu ve herkesçe malum olan
312nci madde üzerinde yargılanmıştı. Bu bir düşünce
suçuydu, sadece bir şiir okuması, düşüncesini
açıklamış olmasından dolayı yapılan bir
yargılamaydı, terörle ilişkili değildi bu. Bunu düzeltme
gereği duyduğumuz için burada söz aldık.
İkinci bir konu da geçmiş dönem içerisinde
bizden üç dönem milletvekilliği yapmış Tekirdağ
Milletvekilimiz Ziyaeddin Akbulut hakkında. Onunla ilgili de -ona da yine
ifadelere bakacağız ama- herhangi bir şey yoktur. Sanki isnat
edici, içeride gibi algıladık biz konuşmasından. Ziyaeddin
Akbulut da şu anda emekli bir partili olarak Türkiyede vatanını,
ülkesini seven bir önceki dönem milletvekili olarak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın İnceöz,
tamamlayın lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Onunla ilgili
her hangi bir şey yoktur. Böyle bir isnat kendisinin yokluğunda
haksız ve yersiz yere bir iftira niteliği taşır, müfteri
oluruz. Bu durumlara gerek yoktur. Kendisiyle de az evvel bir telefon
görüşmem oldu, kamuoyunu da bu anlamda doğru bilgilendirmek
gerekmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İnceöz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi,
sayın grup başkan vekili konuşmasında, işte, benim
Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili sözlerimden dolayı
sataşmada bulundu.
BAŞKAN Sayın Tanal, bu bir sataşma
değildir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 60ıncı
maddeye göre yerimden
BAŞKAN Sayın Tanal, bir düzeltme yapmak
istiyorsanız elbette ki size yerinizden söz veririm, burada bir
sataşma yok.
Buyurun, açıyorum mikrofonunuzu.
26.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanının o dönemdeki olayı halkı kin ve
nefrete
Nefret suçundan dolayı ceza aldı. Terör suçuna
baktığımız zaman, terör suçunun kapsamında halkı
kin ve nefret suçu vardır ve bu anlamda o dönemde yargılaması
yapılmıştır, iddianame bu anlamda düzenlendi, mahkûmiyet
kararı da bu şekildeydi, bu sebepten dolayı o dönem belediye
başkanlığı düştü. Ben şunu söylüyorum, diyorum
ki: Yani, bir mahkûmiyet kararı neticesinde ancak o dönem belediye
başkanlığı terör suçlarından dolayı düştü.
Ancak, bugün geldiğimiz noktada belediye başkanları
hakkında hâlen iddianame düzenlenmemiş, mahkûmiyet kararı
kesinleşmemiş. Burada bir çifte standart var diyorum ben.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Tanal.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından,
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçinin katledilmesi olayı,
katledilmesine zemin sunan hedefleştirici süreç ve bu süreçte yer alan
dâhiliyetlerin araştırılması ve bu katliama zemin
sunanların açığa çıkarılması amacıyla
verilmiş olan (10/85) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 29 Kasım 2016 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkanım, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi var,
yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
İsmini okuyacağım sayın
milletvekilleri lütfen yerlerine otursunlar.
Sayın Atalan, Sayın Demirel, Sayın
Kerestecioğlu Demir, Sayın Baydemir, Sayın
Yıldırım, Sayın Konca, Sayın Adıyaman, Sayın
Yiğitalp, Sayın Ayhan, Sayın Toğrul, Sayın Özgökçe
Ertan, Sayın Yıldırım, Sayın Botan, Sayın
Beştaş, Sayın Irgat, Sayın Becerekli, Sayın
Yıldırım, Sayın Erdoğmuş, Sayın Bilgen,
Sayın Doğan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
X.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından,
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçinin katledilmesi olayı,
katledilmesine zemin sunan hedefleştirici süreç ve bu süreçte yer alan
dâhiliyetlerin araştırılması ve bu katliama zemin
sunanların açığa çıkarılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (10/85) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
ön görüşmelerinin Genel Kurulun 29 Kasım 2016 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir. [HDP sıralarından alkışlar(!)]
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
D) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaşın, (2/1178) esas numaralı Basın İlan Kurumu
Teşkiline Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/70)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/1178 esas numaralı Teklifimin TBMM
İçtüzüğünün 37nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul
gündemine alınmasını arz ve talep ederim.
Barış
Yarkadaş
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi olarak İstanbul
Milletvekili Sayın Barış Yarkadaş
(CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Yarkadaş.
Buyurun.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Değerli
milletvekilleri, Basın İlan Kurumunun yapısının
yenilenmesine ilişkin kanun teklifimizi bugün burada
konuşacağız. Bugün, tam da Basın İlan Kurumuna
ilişkin durum değerlendirmesi yapmak üzere kürsüye gelmek için
çalışma yaparken gözüm bir anda televizyona takıldı. Televizyonda
o an Başbakan Binali Yıldırım konuşuyordu. Arkamı
dönüp yeniden televizyona bakmamla birlikte Binali
Yıldırımın gittiğini, yerine Tayyip
Erdoğanın geldiğini gördüm. Öyle ki yandaş medya bile
artık kimi yayınlayacağını
şaşırmış; Tayyip Erdoğanı mı
yayınlasak, Binali Yıldırımı mı yayınlasak,
AKP gençlik kollarının, kadın kollarının
etkinliklerini mi yayınlasak diye kara kara düşünüyor. Ha, tabii
belli ki Başbakan Binali Yıldırımın bu denli
yayınının kolay kesilmesi ya da Tayyip Erdoğanın tam
da AKP grup toplantısının olduğu saate bir konuşma
koyması, AKP içindeki huzursuzluğu da ortaya çıkarıyor.
Sarayın Başbakan Binali Yıldırımın
performansından memnun olmadığını, hatta Ahmet
Davutoğlundan bile daha kötü performans gösteriyorsun. dediğini biliyoruz.
Ama yazıktır, medyaya bu kadar baskı yapmayın. Medya
artık neyi yayınlayacağını
şaşırmış vaziyette.
Biliyoruz, medyayı çok önemsiyorsunuz.
Geçmiş yıllarda da iktidarların medyaya yönelik
baskıları bu şekilde artardı. Bugün de
değişmiş değil. Bakın, tam da Basın İlan
Kurumunu konuşacağımız gün, Cumhuriyet gazetesinin
çalışanları yirmi beş gündür, sorgusuz sualsiz,
asılsız suçlamalarla cezaevinde tutuluyor. Türkiyede muhalif
olmanın ya da Tayyip Erdoğanın, Binali
Yıldırımın, AKPlilerin her dediğine Doğrudur.
dememenin bedeli budur, gazetecilerin cezaevine atılmasıdır.
Şu an aralarında Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpayın da
olduğu tam 142 gazeteci cezaevinde haksız bir şekilde tutulmaktadır.
Tek suçlarıysa ne yazık ki muhalif olmalarıdır.
Muhaliflere yönelik düşmanlık ya da
muhaliflere yönelik baskı bugünün konusu değil. 27 Kasım 1957
tarihinde dönemin iktidarı, Basın İlan Kurumunun önceki
şirketi olan Resmî İlanlar Şirketini uhdesine geçirdi,
baskı yaparak hangi gazeteye resmî ilan vereceğini belirledi. O gün
buna direnen, karşı çıkan gazeteciler de tıpkı bugün
Cumhuriyet gazetesinin yazarları gibi cezaevine atıldı, tehdit
edildi. Bugün ise Basın İlan Kurumu 27 Mayıs 1960tan sonra
oluşturulan hâlinden tamamen uzaklaştırılmış
durumda. Basın İlan Kurumu darbeye kadar, alçak darbe girişimine
kadar FETÖnün arka bahçesiydi. Öyle ki 15 Temmuz 2016 tarihine kadar, FETÖnün
gizli kasası olarak bilinen Alaattin Kayanın gazetelerine bizzat
Basın İlan Kurumu tarafından reklam ve ilan
yağdırıldı. AKP FETÖyü arıyorum. FETÖyle mücadele
ediyorum. derken Cumhuriyet gazetesi yazarlarını hedef alıyor,
muhalif kimliğiyle tanınan Sözcüyü Basın İlan Kurumu
üzerinden boğmaya, etkisiz hâle getirmeye çalışıyor.
Arkadaşlar, eğer gerçekten FETÖyle
Basın İlan Kurumunda mücadele edecekseniz Sözcüyü, Cumhuriyeti,
Birgünü yani muhalif gazeteleri hedef almayı bırakın, gelin,
hep birlikte, Basın İlan Kurumunun bu yapısını
değiştirelim, 9 kişilik bir kurul oluşturalım ve bu 9
kişilik kurul gerçek tirajlara ilan versin.
Sözcü gazetesi 350 binin üzerinde satarken hiç
satmayan Milat gibi, hiç satmayan Yeni Birlik gibi gazeteler Sözcüden,
Cumhuriyetten daha çok ilan alıyor. Bunların resmî bir şekilde
araştırılması ve Basın İlan Kanununun yeniden
düzenlenmesi gerekiyor. Yok, eğer Biz yandaşlara buradan para
dağıtacağız. diyorsanız, tabii ki bu düzenlemeye de
karşı çıkacaksınızdır. Çünkü biliyoruz ki
Basın İlan Kurumunun bütçesi üzerinden yandaş medyayı
besliyor, satmayan gazeteleri ayakta tutuyor ve onları âdeta birer propaganda
bülteni hâline getiriyorsunuz. Buna itiraz edenleri ise FETÖcü torbasına
atarak cezalandırmaya çalışıyorsunuz. Ama emin olun ki, ne
yaparsanız yapın Cumhuriyet de, Sözcü de, Birgün de, Evrensel de,
diğer muhalif gazeteler de iktidarınızın bu baskısı
karşısında geri adım atmayacaktır.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yarkadaş.
Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, direkt olarak grubumuzu hedef alarak AK PARTİ içerisindeki
huzursuzluklardan kendince bahsetti. Bu, grubumuza açık bir
sataşmadır. Söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika söz veriyorum size, buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın doğrudan
gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hatip konuşuyorken bir kafa
karışıklığına kapılmış
sanırım. Bakın, biz on dört yıldır iktidardayız
ve hâlen Türkiye'nin en güçlü partisiyiz. Kendinize bir bakın, hâlen
iktidar alternatifi olamamış, bizim içimizdeki huzursuzluklardan
bahsediyorsunuz. Bizim içimizde huzursuzluk falan yok, siz kendi içinize bir
bakın, bir umut olmaya çalışın insanlara, ondan sonra
çıkıp bu anlamda bir eleştiri yapın.
İkincisi, basın özgürlüğü
noktasında söylediklerinin tamamını reddediyorum;
tamamını reddediyorum. Bugün savundukları Cumhuriyet gazetesini
var ya, ilk kim kapattırmış? Değerli arkadaşlar, bir
şey soruyorum: Cumhuriyet gazetesini ilk kim kapattırdı?
İnönü. Beş ay ceza verdi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Aaa! Enteresan!
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ne yapalım?
MEHMET MUŞ (Devamla) Beş ay. Şimdi,
basın özgürlüğünden dem vuruyorlar.
Bakın, 1942 tarihli bir vesika var elimde.
Şimdi, diyeceksiniz ki Niye 1940lara gitti? Onun da cevabını
vereceğim. Bakın, 1942 tarihli bir vesika.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) 2016dayız,
2016!
MEHMET MUŞ (Devamla) Başvekalet Matbuat
Umum Müdürlüğü Gazetelerimizin son günlerindeki neşriyatı
arasında gazetelerimizin diyor- dinden bahis bazı yazı,
mütalaa, ima ve temennilere rastlanmaktadır
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Allah akıl
fikir versin size.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bundan sonra din
mevzuu üzerine gerek tarihî gerek temsilî ve gerek mütalaa kabilinden olan her
türlü makale, bent, fıkra ve tefrikaların neşrinden tevakki
edilmesi ve başlamış bu gibi tefrikaların en çok on gün zarfında
nihayetlendirilmesi rica olunur. 1942, biz yokuz iktidarda.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Tek parti
dönemiydi, şimdi de tek parti dönemi mi var? Şu anda tek parti dönemi
mi var?
MEHMET MUŞ (Devamla) Şimdi, diyecekler
ki: Bu 1940, yetmiş sene önce. Fakat çok ileriye gitmeye gerek yok.
Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi Kafa
karışıklığı. diyor, asıl
karışıklık onlarda- hâlen yerinde sayıyor. Niye mi? 7
Haziran seçimlerinden önce Genel Başkan Yardımcıları -kafa
hiç değişmemiş, 1940larda kalmışlar- İktidara
gelir gelmez o gazeteler el koyacağız. diyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, basını
kapatacaklardı iktidara gelince. Televizyonları kapatacaklardı,
gazeteleri kapatacaklardı iktidara gelince.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Babanızın
malı mı onlar ya? El koyacağız. Bu açıklamayı
yaptı mı? Cumhuriyet Halk Partisinin basın özgürlüğü, ifade
özgürlüğü budur değerli milletvekilleri. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Siz milletin bütün
malına el koydunuz, babanızın malı mıydı?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Muş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Muş baştan sona, partimize, partimizin geçmiş
dönemlerdeki çok saygıdeğer genel başkanlarına
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben genel
başkana bir şey söylemedim ya. Gazeteyi kapattırmış
onu söyledim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
yöneticilerine ve Türkiye
Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanına hakaretle dolu bir konuşma
yaptı. Cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz.
BAŞKAN Siz mi konuşacaksınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok efendim, Sayın
Barış Yarkadaş konuşacak.
BAŞKAN Sayın Yarkadaş
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, Gürsel Tekin
İktidara gelince gazeteleri kapatacağız? dedi.
BAŞKAN - Sayın Bak
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, Gürsel Tekinin
açıklamasına bir baksana Barış!
7.- İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) AKP
içindeki huzursuzluğu burada anlatmam sayın grup başkan
vekilinin zoruna gitti.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kendi işinize
bakın!
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Şu arkamda
duran, boş duran Başbakanlık koltuğunda ben bu Meclise
geldiğimde Ahmet Davutoğlu oturuyordu. Sonra ne olduysa birdenbire
Ahmet Davutoğlu gitti, yerine anlayamadığımız bir
darbeyle Binali Yıldırım oturtuldu. (CHP sıralarından
alkışlar)
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Bizim
bileceğimiz iş.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Eğer
gerçekten AKP içinde bir huzursuzluk yoksa, bunun adı da bir darbe
değilse nedir?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Hâlâ orada
mısınız siz ya Sayın Yarkadaş?
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) AKP içindeki
huzursuzluğun gitgide arttığını, sayın
milletvekillerinin kafa karışıklığından da,
Sayın Binali Yıldırımın geçen akşam TRT 1de
yaptığı konuşmadan da zaten anlıyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) Kemal
Kılıçdaroğlunun nasıl geldiğini anlatsana. Kemal
Kılıçdaroğlu nasıl geldi, onu anlat sen.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Bunu saklamaya
çalışmak, basını baskı altına alarak bu
huzursuzluğu gizlemeye çalışmak boş, beyhude bir
çabadır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, sen Muharrem
İnceyi dinlemiyor musun Muharrem İnceyi? Ne diyor Muharrem
İnce?
ERKAN KANDEMİR (İstanbul) Muharrem
İnce ne diyor?
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) O yüzden, siz
ne derseniz deyin, tarih sonuçta hükmünü veriyor.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Biz çok
rahatız, çok rahatız, endişe etmeyin.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Cumhuriyet Halk
Partisi doksan yılı aşmış köklü bir partidir, AKP gibi
konjonktürel bir parti değildir. (CHP sıralarından
alkışlar) Bugün konjonktüre dayanarak yüzde 49 almak sizi çok fazla
umutlandırmasın.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Biz on
beş yıldır aynı konjonktürdeyiz. On beş
yıldır buradayız, on beş yıldır!
SALİH CORA (Trabzon) Kaç seçim kazandın,
ondan bahset!
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) ANAP gibi, DYP
gibi bir konjonktür partisisiniz, yarın da tarihe
karışacaksınız. Tarihe karışmanızın
önünde de zaten engel olamazsınız. 1940ta İsmet İnönüden,
1950de başka yerlerden örnekler vererek kendinizi açığa
çıkaramazsınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Gürsel Tekin ne dedi,
onu söyle sen! Kapatacağım dedi gazeteleri!
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Sizin
iktidarınızda şu anda 142 gazeteci sorgusuz sualsiz cezaevinde
yatıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, Gürsel Tekin ne
dedi, ona cevap ver, ona!
BAŞKAN Sayın Bak, lütfen
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Suç
işleyenin kimliğine bakmıyoruz biz, suç işleyenin
mesleğine de bakmıyoruz. Kim suç işliyorsa cezasını
çeker.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Cumhuriyet
gazetesi yazarlarının attığı tweetten dolayı
cezaevinde olmasını bir türlü anlatamıyorsunuz. 142 gazetecinin
cezaevinde olduğu, Türkiye'nin açık bir cezaevine
dönüştürüldüğü Hükûmetin üyesisiniz ve tarihe de böyle geçeceksiniz.
Güneşi balçıkla sıvayamazsınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yarkadaş.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Tarih
boyunca suçlunun mesleğine nerede bakılmış yani?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir genel
başkan değişiminde partimizin içerisinde bir darbe olduğunu
ifade ediyor. Bu, açık bir sataşmadır. Bundan dolayı söz
istiyorum.
BAŞKAN Benim için hava hoş.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ kongrelerinde sadece
Genel Başkan seçilmez, aynı zamanda Başbakan seçilir.
Şimdi, bu koltuğu işaret ediyor.
Bakın Sayın Yarkadaş, siz hiç bu koltuğa
oturamıyorsunuz, bak, hiç; görüyor musunuz onu? Hatırlıyor
musunuz 2010 yılını?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Nerede
Davutoğlu? Nerede Davutoğlu?
MEHMET MUŞ (Devamla) 2010
yılını hatırlıyor musunuz? Bakın, şu an,
şu masanızın bana göre sağ tarafında oturan Sayın
Baykaldı. Ne oldu?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Nerede
Davutoğlu? Ne oldu Davutoğluna?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Nerede, Baykal nerede?
MEHMET MUŞ (Devamla) Ne oldu, bir
değişiklik oldu partinizde?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Senin yaşın
kadar Baykalın siyaseti var.
MEHMET MUŞ (Devamla) Niye kasetle bir darbe
yaptınız?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Siz
kendinizi damada hazırlayın, Berat Albayraka hazırlayın
Başbakan olarak.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, Sayın
Başbakanımızın kongresinde en yüksek oyu alarak AK
PARTİnin Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanı olmuştur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Şimdi, bir kere, bunlara girdiğiniz zaman kendi
Genel Başkan değişim sürecinize bakacaksınız. Gayet
güzel, coşkulu bir kongreyle değişim
yapılmıştır, kaset falan da yok ortada ha; kaset orada,
kasetle değiştirdiniz Baykalı.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Komplocusunuz, komplocu!
MEHMET MUŞ (Devamla) Baykalı kasetle
götürdünüz. Baykalı kasetle götürdünüz, hiç konuşmayın.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Komplocusunuz!
CEYHUN İRGİL (Bursa) Davutoğlunu
nasıl götürdünüz? Davutoğlu şurada Buradayım Allahın
izniyle, iradeyle buradayım. diyordu, haftasına gitti. O neyle
gitti?
MEHMET MUŞ (Devamla) Arkadaşlar,
bakın, bir huzursuzluk daha anlatayım size, bir kafa
karışıklığı daha anlatayım. O kafa
karışıklığından Sayın Genel Başkanları
hâlâ kurtulamamış. Akşam görüşüyor Baykalla,
çıkıyor Ben Genel Başkan adayı değilim, öyle bir
şey söz konusu olmaz, liderimin yanındayım. diyor, sabah
bakıyorsunuz, aday oluyor. O kafa
karışıklığını hâlen atlatabilmiş
değil, hâlâ orada kalmış.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Komployu
savunuyorsunuz, komployu!
MEHMET MUŞ (Devamla) O açıdan, önce
bunlara bir bakacaksınız, kendinize geleceksiniz, ondan sonra
konuşacaksınız.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ düzenli
olarak kongrelerini yapan bir partidir. İhtiyaç duyduğu zaman
partimiz, partimizin ilgili kurulları kararını verir, kongre ve
yenilenme sürecine girer. Bu kimseyi alakadar etmez.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bizim
değişiklik sizi niye alakadar ediyor?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Bizim
değişiklikle niye o zaman ilgilisiniz bu kadar, madem sizi alakadar
etmiyor?
MEHMET MUŞ (Devamla) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir önceki Genel
Başkanınıza kasetle darbe yaptınız. ithamı
karşısında cevap hakkımızı kullanmak isteriz.
BAŞKAN Bu arada Sayın Baykal da geldi.
Sayın Özel, buyurun.
9.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kanun yapan bir Parlamento,
hukukun üstünlüğüne inanması gereken bir Parlamento ve burada iktidar
partisinin grup başkan vekili ve tamamen, iktidarları döneminde,
kendi kontrollerinde, İçişleri Bakanını kendileri
atamış, Emniyet Genel Müdürlüğü kendilerinde, MİT
kendilerindeyken ortaya çıkmış olan bir rezaleti süreç içinde,
miting meydanlarında hem de özel hayat olduğu biline biline genel, genel
diye üzerinde konuşan, hatta ve hatta daha sonrasında ortaya
çıkan birtakım kayıtlarda, şu anda aslında bu
tartışmalardan istisna tutulması gereken bir makam ama siyasetle
ve partisiyle bağını koparmamak için ısrar eden birisinin
böyle, gözlükleri takıp izleyip de Yayınlayın. dediğini
de bile bile, orada oturup hâlâ daha böyle bir ahlaksızlığı
savunabilmesi gerçekten akıl alır gibi değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Nereden biliyorsun
bunu? Kim söyledi?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Baykal cevap versin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen savunuyorsun be,
sen savunuyorsun onları.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ben size bir şey
söyleyeyim arkadaşlar, ben size bir şey söyleyeyim: Su
kabağını bilir misiniz, su kabağını? Böyle, yüz
yıllık çınarın dibine bir tane çekirdeği düşer.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Onu Muharrem
İnce anlatmıştı, başka bir şey anlat. Sayın
Özel, Muharrem İnce anlattı onu.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Nemi bulunca hızla
büyür, yükselir gider, çınarın boyunu geçer. Geçtikten sonra
-yapısı gereği de birazcık küstah, birazcık burnu
büyüktür- yüz yıllık çınara tepeden bakar, küçümser böyle.
ŞAHİN TİN (Denizli) Senin gibi.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ama hiç kar, hiç
kış, hiç kırağı, hiç rüzgâr görmemiştir. Biraz
önce Sayın Yarkadaşın söylediği karları,
kışları gören, bu ülkenin iyi gününde, kötü gününde dimdik
ayakta duran bir ulu çınarın Grup Başkan Vekili olarak
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Biz
neler gördük. Darbeyi gördük, darbeyi.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
su kabağının
yerle yeksan olduğu günde, hâlinize yine bizim
acıyacağımızı, hakkınızı bizim savunacağımızı,
mağduriyetinizi bizim dile getireceğimizi buradan bir kere daha ifade
ederiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Kapatma davasını gördük, darbeyi bile püskürttük ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, söz almayacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Buyur, buyur.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Burada, bazı
şeylerin kayıtlara girmesini istiyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Su
kabağı değiliz. diyecek.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi
eğer siz bir partiyle alakalı, kongreyle alakalı
konuşursanız bunun cevabını alırsınız. Bu
açıdan, ben başka detaylara girmeyeceğim. Adalet ve
Kalkınma Partisi tek başına iktidardayken bile kapatma
davalarıyla karşı karşıya kalmış;
iktidardayken -ki biz onu Türk milletine, milletimize karşı
yapılmış olan bir darbe olarak her zaman ifade ettik- bir
darbeyle karşı karşıya kalmış, öncesinde çok
farklı badireler atlatmış bir iktidar partisinden bahsediyoruz.
O açıdan, bu günlerin hepsini atlatmış bir partidir,
inşallah daha uzun yıllar milletimize hizmet edecektir.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi,
Sayın Başkanım
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çınar iyi ama
bekçileri kötü, bekçileri
BAŞKAN Sayın Bak, lütfen
Sayın İnceöz
Neyse
Sayın Bak, sizi şikâyet edecektim ama
Sayın İnceözle daha sonra konuşayım o zaman.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, Türk Dil Kurumunda darbenin tanımı şu:
Zorla veya demokratik yöntemlerle bir iktidar, bir Başbakan istifa
ettiriliyorsa bu darbedir. Demokratik yöntemlerle Davutoğlu istifa
ettirilmiştir. Gerçekten Davutoğlu Hükûmetine darbe
yapılmıştır. Bu gayet açık ve net.
Teşekkür ederim. Saygılar
MEHMET METİNER (İstanbul) Yahu sana ne
ya, tasası sana mı düştü ya!
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
D) Önergeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaşın, (2/1178) esas numaralı Basın İlan Kurumu
Teşkiline Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/70) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri önerge
üzerinde ikinci ve son konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Ceyhun
İrgil.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, TÜİK verilerine
göre 2015 yılında neredeyse 12 gazeteden 1i, her 100 dergiden 2si
kapanmış. Gazete ve dergilerin toplam tirajı ise 2015te bir
önceki yıla göre yüzde 6 civarında azalmış.
Toplumun bireysel ve ortak haklarına daha fazla
sahip çıkabilmelerine olanak sağlayan, istek ve
ihtiyaçlarını daha rahat dile getirme imkânı sunan yerel
basında da durum farklı değil. O yüzden ben bugün daha çok yerel
basının sorunları üzerinde duracağım.
Toplumun en yakın tarihi ve çevresel, bölgesel
özellikleri açısından yerel basının önemini belirtmek için
bir tane örnek vermek isterim. Biliyorsunuz, Adıyaman Gergerde
yaşanan çocuk istismarı bir yerel İnternet sitesinde
yayınlanan haberle duyuruldu ve her ne kadar ardından bu siteye
yayın yasağı getirilse de olayın mahkemeye intikal etmesi
yerel basının başarısıdır.
Arkadaşlar, yerel basının önemi
arşivlerinde saklıdır. Anadoluda basılan yerel gazeteler
sayesinde bölgenin gelişimi, tarihi, kültürü, sosyolojik bakımdan
yerel basın arşivi de oluşması çok önemli imkânlar verir.
Maalesef, bu gazetelerin eksiksiz bir şekilde kayıtlara
geçemediğini de biliyoruz. Eskiden valilikler bünyesinde oluşturulan
gazete arşivlerine bugün ne yazık ki gereken özen gösterilmemektedir.
Öte yandan, yerel basın türlü sorunları
yaşamaya, ayakta kalmaya çabalamakta. İnsanların
yaşadıkları bölgeyle ilgili her konuyu gündeme taşımak
ve sorunların aşılması noktasında önemli bir
işleve sahip olan yerel basın, bu işlevini yerine getirmeye
çalışırken yerel yönetimlerle arasını iyi tutmak
zorundadır. Zorunda çünkü pahalı baskı peşi sıra mali
sorunları beraberinde getirmekte, ilanların kesilmesi korkusu yerel
basının en önemli otosansürü hâline gelmektedir. Basın İlan
Kurumundan resmî ilan alabilmek için de bayiden kendi gazetesini satın
alarak belli bir tirajı tutturma çaresizliğinde olan bir yerel
basından bahsediyoruz.
Yerel basın bugün ne yazık ki kendi
iktidarını kurmak ya da devam ettirmek isteyenler tarafından
kuşatılmış hâldedir. Az ücrete tabi ve her an işsiz
kalma korkusuyla çalışan gazete emekçileri ise iktidarla mesafesini
koruyamayan gazete sahip ve yöneticilerine, şeffaflığa sahip
olamayan gazetecilik anlayışına itiraz edemez hâldedir.
Bakınız, Türkiye çapında sadece OHAL kapsamında 900e
yakın gazeteci işsiz kaldı, elbette sadece yerelde değil.
Türkiyede basının en önemli sorunu
basın özgürlüğü. Aslında bu, halkın da sorunu çünkü
olayları ve haberleri saf gerçekliğiyle öğrenemiyor ve algı
kurbanı oluyoruz.
Arkadaşlar, Çağdaş Gazeteciler
Derneğinin rakamlarına göre OHALde 100ün üzerinde basın
kuruluşu kapatıldı, şu anda hükümlü ve tutuklu gazeteci
sayısı 142; 600ün üzerinde gazetecinin de basın kartı
iptal edildi. Bu nedenle Hükûmete soruyoruz: Gerçekten basın
özgürlüğü var mıdır, yok mudur? Hükûmet basın özgürlüğünün
olduğuna, on beş yıldır hiç olmadığı kadar
emin, muhalefet olarak biz de adalet ve yargı
bağımsızlığının olmadığından,
insan haklarının ihlal edildiğinden, OHALin
fırsatçılığa dönüştürüldüğünden ne kadar eminsek.
On beş yıldır hiç olmadığımız kadar eminiz
ki Türkiyede basın özgürlüğü yoktur.
Değerli arkadaşlar, huzurunuzdan
ayrılmadan önce şu soruları da dile getirmek isterim: Muhalif
gazetecilik adı altında kendisine muhalif gazeteci diyenlerin tümü,
millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen terör
örgütlerine aidiyet, iltisak veya irtibat içinde midir?
Yandaş olarak nitelenen, iktidar
uygulamalarını asla eleştirmeyen, eleştiremeyen
basın-yayın organlarının yaptığı gazetecilik
midir yoksa gazetecilik adı altında başka faaliyetler yürütülmekte
midir?
İktidar Basın özgürlüğü var.
derken, neden muhalif gazeteciler ve dünya basın örgütleri Türkiyede
basın özgürlüğü yok. demektedirler?
Siyasiler gazetecilik faaliyeti ve meslek
etiğini gazetecilerden daha iyi mi bilmektedirler?
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İrgil.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.31
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.48
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
25/11/2016 tarihli 27nci Birleşimde, İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümünde yer alan
28inci maddesi kabul edilmişti.
Şimdi, 29uncu madde üzerinde aynı
mahiyette üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
TBMM Genel Kurulunda görüşülmekte olan 405
sıra sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 29uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Metin
Lütfi Baydar Ceyhun
İrgil Mustafa
Ali Balbay
Aydın Bursa İzmir
Haydar
Akar Bülent
Yener Bektaşoğlu Lale
Karabıyık
Kocaeli Giresun Bursa
Şenal
Sarıhan Aytuğ
Atıcı
Ankara Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Zühal
Topcu Erkan
Haberal Ruhi
Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu
Erdem Deniz
Depboylu Kadir
Koçdemir
İstanbul Aydın Bursa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Sibel
Yiğitalp Besime
Konca
İstanbul Diyarbakır Siirt
Osman
Baydemir Ahmet
Yıldırım Meral
Danış Beştaş
Şanlıurfa Muş Adana
BAŞKAN Komisyon önergelere
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı, Diyarbakır Milletvekili Sayın Sibel
Yiğitalp.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, yirmi beş
gündür eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz tutuklu
yani rehin tutulmakta; öncelikle, bu uygulanan politikayı şiddetle
kınadığımı belirtmek isterim.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 29uncu maddesi hakkında grubum adına
konuşmak için söz almış bulunmaktayım.
Tasarının bu maddesiyle disiplin
soruşturması ve savunma hakkına ilişkin düzenlemeler
belirtiliyor. AKP, iktidarları sürecinde üniversiteleri
araçsallaştırarak üniversitelerin varlık nedenini ortadan
kaldırmak istemiştir. Akademik özerklik, bilimsel özgürlük,
demokratik öz yönetim gibi üniversite için vazgeçilmez ilkeler, hiyerarşik
merkezî yönetim, denetim ve disiplin anlayışına dayalı
düzenlemelerle kuşatma altına alınmakta, üniversite
çalışanları ve öğrenciler üzerinde baskı
oluşturmaktadır. 12 Eylül döneminde 120 akademisyen işten
atılırken 15 Temmuzdan itibaren 3.500e yakın akademisyen
işinden atılmıştır. Nitekim, müzakere
koşullarının hazırlanması ve kalıcı bir
barış için çözüm yollarının kurulmasını isteyen,
bunu kamuoyuna deklare eden akademisyenler hakkında bu Hükûmet yetkilileri
tarafından soruşturmalar açılmış, birçok akademisyen
gözaltına alınıp tutuklanmıştır. Farklı bir
sese tahammülü olmayan AKP Hükûmeti, KHK'larla üniversitelere, akademisyenlere
saldırıların ardı arkasını kesmemiş, her gün
bir diğer günü aratır hâle getirmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa tasarısındaki disipline ilişkin
hükümler de bu baskının bir parçası olarak
karşımıza çıkmaktadır. Oysa olması gereken,
disiplin ve baskı araçlarını geliştirmek değil,
üniversite bileşenlerinin katılımıyla uluslararası
anlaşmalarla garanti altına alınmış olan hak ve hukuk
özgürlükleri hızla yasalaştırmak ve fiiliyata, uygulamaya
geçirmektir. Maalesef bu özgürlüklerin hiçbiri olmadığı için
şiddetli bir beyin göçü olmakta ve ülkemiz Orta Çağ
karanlığına hızla götürülmeye çalışılmaktadır.
Biz üniversitelerin ortak yaşam alanları olduğu
düşüncesinden hareketle, üniversite yaşamının
kısıtlayıcı ve baskıcı disiplin hükümleriyle
değil, ortak yaşam ilkeleriyle hayata geçirilmesi gerektiğine
inanıyoruz. Ortak yaşam ilkelerinin ihlali durumunda neler
yapılması gerektiğinin ise üniversite bileşenlerinin,
eğitim sendikalarının, bakanlığın
katılımıyla hazırlanacak ortak tasarıyla Meclise
sunulması ve yasalaşması gerektiğini savunuyoruz.
Size çok basit bir örnek vereceğim: OHAL
bahanesiyle, kanun hükmünde kararnameyle açığa alınan
akademisyen Nuriye Gülmen günlerdir Yüksel Caddesi önünde eylem yapıyor.
Tek isteği görevine iade edilmek. Nuriye Gülmen eylem
yaptığı her gün gözaltına alındı. On yedi gündür
gözaltına alınmasına rağmen eylemine devam eden Nuriye
Gülmen ilk kez dün gözaltına alınmadı ve bu haber konusu oldu.
Ülkenin düştüğü durumun tekrar altını çizerek söylüyorum:
Gözaltına alınmamak haber konusu oluyor ve geldiğimiz nokta
budur. Nuriye Gülmen şahsında tüm akademisyenlerin, eğitim
emekçilerinin eylemini selamlıyorum.
Eğitim ve öğretimde başarı
istiyorsak öncelikle ülkemizde iç barışı sağlamak
zorundayız.
Şunu da son olarak söylemek istiyorum:
İktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar, aynen şu an olduğu
gibi. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yiğitalp.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde diğer
konuşmacı, Ankara Milletvekili Sayın Zühal Topcu
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Kadir Koçdemir
konuşacak efendim.
BAŞKAN Sayın Kadir Koçdemir.
Değişiklik var, bize iletilmedi.
Buyurun Sayın Koçdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu görüşmekte olduğumuz maddeler,
iktidarın hukuka karşı tavrını ve yasama faaliyetini
nasıl yaptığını gösteren ibretlik maddelerdir.
Bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesi
yükseköğretimle ilgili disiplin suçlarını düzenleyen hükümleri,
Anayasanın 2nci, 38inci, 128inci ve 130uncu maddelerine
aykırı bularak iptal etmişti. Ne zaman iptal etmişti? 2015
yılında iptal etmişti ve dedi ki: Bu iptal kararım Resmî
Gazetede yayınlandıktan sonra, dokuz ay içinde yasal düzenleme
yapılması gerekir. Eğer dokuz ay içinde yasal düzenleme
yapılmazsa, iptal edilen maddelerin yerine disiplinle ilgili suç olarak
tarif edilen fiiller kanunla belirlenmediği için yükseköğretimde
disiplin hükümleri uygulanamaz.
Bu Anayasa Mahkemesinin kararı Resmî Gazetede
ne zaman yayınlandı? 7 Nisan 2015te yayınlandı. Dokuz ay
koyduğumuzda iptal kararı ne zaman yürürlüğe girdi? 7 Ocak
2016da yürürlüğe girdi.
Peki, iktidar partisi ve iktidar, bu disiplin
hükümleriyle ilgili maddeyi düzenleyip ne zaman Meclise sevk etti? Mart
ayının 21inde sevk etti.
Arkadaşlar, bu karar verildiği vakit
açılmış bulunanlar dâhil Türkiyede iki üç yıldır
yükseköğretimde disiplin suçlarına karşı ceza
verilememektedir. Çünkü, hukuk devletinin belli ilkeleri vardır. Ceza
ancak kanunla belirlenir, ceza ve benzeri müeyyidelerin ancak kanunla
belirlenmesi gerekir. Yine Cezanın sorumluluğu şahsidir, genel
müsadere kararı verilemez. diye Anayasanın ilgili maddesinde
bağlayıcı hüküm var.
Peki, biz nasıl yapıyoruz? 15 Temmuzdan
sonra, Allahın lütfu olan darbeden sonra, milletimize büyük müjde olarak
bildirilen OHAL daha başlamadan biz belli hükümleri verdik.
Yükseköğretimde kalarak söylemek istiyorum. İlk yapılan iş
-her ne sebeple olursa olsun, dünyanın neresinde çalışırsa
çalışsın- bütün akademisyenlerin Türkiyeye
çağrılması oldu, bütün akademisyenlerin ve yine öğretim
üyelerinin tamamı için yurt dışına çıkış
yasağı konuldu. Eğer üniversitede olmak, suçla
ilişkilendirilme bakımından özel bir sebep teşkil etmiyorsa
o zaman bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da yurt
dışına çıkış yasağı ve yurt
dışında bulunan bütün vatandaşların derhâl ülkeye
gelmesi kararı da aynı mantıkla verilebilirdi. Bir insan
üniversite kadrosunda diye, yurt dışında filanca bursla, falanca
akademik programla, filanca akademik değişim programıyla
olması sebebiyle, eğer yurt içine çağırabiliyor isek o
zaman niye bunu bütün insanlara teşmil etmiyoruz? İşte böyle bir
kafa yükseköğrenime hâkimdir. Ki yükseköğrenim, sözün
özgürlüğünün, sözün hürriyetinin en son haddi olması gereken bir
yerdir, insanların fikir ve kanaat bakımından sadece
bulunduğu ana bilim dalına -sosyolojiyse sosyolojiye- oradaki bilim
disiplininden başka herhangi bir şeye tabi olmaması gereken
alandır. Ama burayı yöneten kafanın ilk aklına gelen, yurt
dışındaki bütün akademisyenleri Türkiyeye
çağırıp belli bir rektör döneminde mesleğe giren herkesi
ihraç etmektir ve bu Anayasa Mahkemesi kararını da
Türkiyeyi iki üç
yıl hukuksuz bırakarak işlenen disiplin suçlarına -Danıştayın
bu konuda çok sayıda kararı var- ceza verilememesi sonucunu
doğurmaktadır. O zaman biz, bize verilen yetkiyi ve yasama görevini
hukuka uygun olarak yerine getiremiyoruz demektir. Bu madde bunun çok açık
bir örneğidir. Bundan sonra tekrarının az olması
dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Koçdemir.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü
konuşmacı, Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, değişiklik
yapmaya bir türlü doyamadığınız ama yine de düzene
koyamadığınız Millî Eğitimi daha da bozacak olan 405
sıra sayılı Tasarının 29uncu maddesi üzerine verdiğimiz
önergeyle ilgili olarak söz aldım. Hurafeleri değil bilimi temel
alan, piyasanın, siyasi gücün değil halkın
çıkarlarını gözeten bir üniversite düzeni kurulması için
çalışan milletvekillerini saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, bu tasarının
29uncu maddesiyle, üniversitelerde disiplin soruşturması ve savunma
hakkını düzenleyen bir madde ekliyorsunuz. Yanlış
duymadınız, disiplin soruşturması ve savunma hakkı
ekleniyor bu tasarıya; şaka gibi, gerçekten milletle dalga geçer
gibi. Bugün hiçbir soruşturma yapılmadan, hiçbir savunma hakkı
verilmeden binlerce kişiyi ihraç ettiğiniz bir dönemde savunma
hakkından bahsediyorsunuz. Allah aşkına, size kim inanır?
Kendi çıkardığınız kanunlara, Anayasaya
aykırı davranarak Meclisin de itibarını iki paralık
ettiniz. İntikam aracı hâline getirdiğiniz OHAL yasasıyla,
çıkarılan KHKlarla, ihbarcılık ve diğer ahlaksız
yöntemlerle üniversitedeki akademisyenleri, sosyal demokrat ve yurtsever
öğretmenleri, memurları bir bir işten attınız,
şimdi kalkmışsınız savunma hakkı diyorsunuz.
Allah akıl ve izan versin. Bizi bu şekilde bitirebileceğinizi
zannediyorsanız biz size nanik yaparız. Akademisyenler yöneticilerin,
hatta toplumun düşüncelerine aykırı fikirlere sahip olabilirler.
Bu aykırı fikirlere sahip olma herhangi bir disiplin sorunu ya da
konusu değildir, olmamalıdır. Çünkü akademisyenler halkın sunduğu
imkânlarla araştırma yaparlar ve gelecek kuşakları
yetiştirirler dolayısıyla doğrudan halka karşı da
sorumlulukları vardır. Bu nedenle akademisyenler herhangi bir
Hükûmetin değil kamunun, halkın ortak değerleridir, onlara ortak
olarak sahip çıkmak gerekir. Bu nedenle biz öğrencisi, akademisyeni,
tüm birimleriyle üniversitelerin halkın bütün sorunlarına ses
çıkarmalarını istiyoruz, hatta bu işin akademisyenlerin
tarihsel sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz. Biz istiyoruz ki
üniversiteler insanı önde tutan evrensel bir anayasanın nasıl
yapılacağını bize anlatsınlar. Biz istiyoruz ki
üniversiteler çocuk tecavüzcülerini korumak isteyen zihniyetin sosyal ve
psikolojik analizini yapsınlar. Biz istiyoruz ki üniversiteler kendini
uygar sanan bir ülkede çocuk tecavüzüne af konusunda üniversitelerin neden
sessiz kaldığını yani kendi kendilerini bir tez konusu
hâline getirerek araştırsınlar. Biz istiyoruz ki akademisyenler
halkın ödediği vergilerin nereye harcandığını
araştırsınlar, Kürt sorununun iktidar tarafından neden
çözülmediğini, neden özellikle çözülmediğini korkusuzca
araştırsınlar. Biz isteriz ki üniversiteler yoksulluğun on
dört yıllık kesintisiz AKP iktidarına rağmen neden hâlâ
çözülemediğini özgürce araştırsınlar. Üniversiteler özgür
biçimde araştırmalı, inandığı fikrini cesaretle
kimseden korkmadan, utanmadan, ekmeğinden olma korkusu yaşamadan en
gür sesiyle söyleyebilmeli, yazabilmeli. Bu dönemde bu mümkün mü?
Yarattığınız bu korku dünyasında asla mümkün
değil.
Bakın, şimdi size önemli bir şey
söyleyeceğim. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi kalktınız,
üniversiteleri daha perişan hâle getirmek üzere milletvekili olan
öğretim üyelerine bir ayrıcalık getirmeye
çalışıyorsunuz şimdi. 37nci maddede birazdan
konuşacağız yani bir milletvekili, Sayın Bakan, buradan
çıkıp üniversitesine dönerse hem maaşını alacak hem
emekli maaşını alacak ama herhangi bir sıradan öğretim
üyesi emekli olup döndükten sonra tek maaşa talim olacak. Bakın, bu
iş benim işime yarıyor, ben bir emekli öğretim üyesiyim,
milletvekiliyim, buradan çıkışta 2 maaş alırım
ama bunu ahlaki bulmuyorum. Bu ahlaksız bir tekliftir, bunu da geri
çekmenizi bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Sayın Vekilim,
vakıf üniversitesinde alıyor zaten.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
biz yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi
var.
Sayın Özel, Sayın İrgil, Sayın
Aydın, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Hakverdi, Sayın
Yalım, Sayın Tüm, Sayın Engin, Sayın Tarhan, Sayın
Kayan, Sayın Durmaz, Sayın Tuncer, Sayın Atıcı,
Sayın Usluer, Sayın Yarayıcı, Sayın Yüksel, Sayın
Aldan, Sayın Kesici, Sayın Bozkurt, Sayın Çam, Sayın
Bayır.
Şimdi, yoklama için iki dakika süre veriyorum
ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
29uncu madde kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerinde aynı mahiyette olmak
üzere üç önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 30uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar
Demirel Sibel
Yiğitalp Ayşe
Acar Başaran
Diyarbakır
Diyarbakır
Batman
Mehmet
Ali Aslan İbrahim
Ayhan Besime
Konca
Batman
Şanlıurfa
Siirt
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Metin
Lütfi Baydar Ceyhun
İrgil Mustafa
Ali Balbay
Aydın
Bursa
İzmir
Haydar
Akar Bülent
Yener Bektaşoğlu Lale
Karabıyık
Kocaeli
Giresun
Bursa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Zühal
Topcu Erkan
Haberal Ruhi
Ersoy
Ankara
Ankara
Osmaniye
Deniz
Depboylu Arzu
Erdem Mustafa
Mit
Aydın
İstanbul
Ankara
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı, Ankara Milletvekili Sayın Mustafa Mit.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA MİT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 30uncu maddesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunca verilen önerge üzerinde MHP Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının
30uncu maddesi, devlet ve vakıf yükseköğretim kurumlarında
görevi başında kalmasında sakınca görülen üst
kuruluşlar ile yükseköğretim kurumunun yöneticileri, öğretim
elemanları, memurlar ve diğer personel hakkında ihtiyaten
görevden uzaklaştırmayı düzenlemektedir. Madde metni gerek
lafzı ve gerekse ruhu itibarıyla olağanüstü hâl mantalitesiyle
kaleme alınmış, komisyonlarda dile getirilen sakıncalar
dikkate alınmadan Genel Kurula getirilmiştir. Üniversitenin yüksek
lise hâline getirilmesine yol açacak olan bir anlayışla tasarının
kaleme alındığı anlaşılmaktadır. Zaten
sıkıntılı olan ilim hayatımız bu
anlayışla daha da sığlaştırılacaktır.
Olağanüstü bir süreçten geçtiğimizden şüphe yoktur. Bugünün
şartları malum ancak kalıcı düzenleme
yaptığımız hatırlardan
çıkarılmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, tasarı, görevden
uzaklaştırmanın disiplin veya ceza
soruşturmasının herhangi bir safhasında üç ay süreyle
alınabileceğini, sebepler devam ettiği zaman her defasında
üç ay olarak uzatılabileceğini düzenlemektedir. Bu hâliyle düzenleme
birçok yönden sakatlık taşımaktadır. Birincisi, 28inci ve
29uncu maddeyle sınırları belirlenmeye çalışılan
disiplin ve ceza soruşturmasına neden olan hâller ve usuller objektif
unsurlar taşımamaktadır. Keyfî uygulamaya yol açacak muğlak
ve subjektif ifadeler yerine objektif kriterler ortaya konulmalı ve
keyfîlik ortadan kaldırılmalıdır. Devlet yönetiminde
neredeyse üç asırdır şikâyetçi olduğumuz keyfî uygulama
neticesinde etkin konumda olanların kendinden olmayanları tasfiye
aracı olduğu 15 Temmuzda açıkça görülmüştür. İkincisi,
görevden uzaklaştırmanın her defasında üç ay olarak
tekrarlanması bir başka keyfî uygulama olacaktır. Bazı
soruşturmalar belki üç ay içerisinde, altı ay içerisinde
sonuçlanmayabilir ancak düzenlemeden anlaşıldığı
kadarıyla uzatmalar süre sınırı olmadan devam edebilir,
bunun sınırlandırılması gerekmektedir. Nasıl ki
görevden uzaklaştırmayı izleyen on gün içinde soruşturmaya
başlanılması düzenlendiyse sonuçlandırılması da
sınırlandırılmalıdır. Üçüncüsü: Görevde
kalmanın soruşturmanın devamını teşkil edip
etmediği durumlarda uzaklaştırma tedbir süresi bitmeden
kaldırılabileceğini düzenlemektedir. Bu doğru bir
anlayış olmakla beraber eksik bir düzenlemedir. Kişinin görevde
kalmasının soruşturmayı etkileyecek olup
olmadığının da subjektif kriterlere bağlanması
gerekmektedir. İnsanların işi ve aşıyla oynamak
zulümdür ve biz bu zulme karşıyız, düzeltilmesi gerekmektedir.
15 Temmuz sonrası yaşanan açığa almalar neredeyse 100 bin
kişiye ulaşmıştır. Bu konuda sebep olunan
mağduriyetler zaman zaman devletin en üst temsilcileri tarafından da
ifade edilmektedir. Her platformda yapmış olduğumuz itirazlar
dikkate alınmamıştır, yeni mağdurlar
yaratılmıştır. Bu düzenlemenin uygulamasında da bu tip
mağduriyetler yaşanabilecektir. Dördüncüsü ise objektif kriterlere
bağlanmadan yetki verilenlerin yorum ve değerlendirmelerine
açık, subjektif sebepler ile akademik personelin idari tasarruf
altında tutulması, akademik özerklik açısından oldukça
problemli olan ilim hayatımızı amir, memur disiplini içine alacak
akademik personeli devlet memuru hâline getirecektir. Beşincisi:
Tasarıdan anlaşıldığı kadarıyla modern
devlet hayatının geçirdiği tecrübeler ile ulaşmış
olduğu devlet hükûmet ayrımından hükûmetin adamları
modeline geçme gayreti görülmektedir. İbni Haldunun cemiyetin çöküş
sebeplerinden biri olarak gördüğü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA MİT (Devamla) -
asabiyet yani
partizanlık, toplumu hükûmetin adamları ve diğerleri olarak
görecek, devlete olan aidiyet duygusunu da ortadan kaldıracaktır
diyorum. Tarihin bunun örnekleriyle dolu olduğunu hatırlatıyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Mit.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci
konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Ceyhun İrgil.
Buyurun Sayın İrgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, Millî
Eğitim Yasası üzerindeki konuşmalardaki en önemli bölümlerden
bir tanesi bu, üniversitedeki öğretim üyelerinin ve akademisyenlerin
aldığı disiplin cezaları ve şu ana kadar yaşanan
sorunlar. Bu sorunlardan, gelecekteki sorunlar için şu an konuşuyoruz
ve arkadaşlarımız başka açıklamalarda bulunacaklar ama
biz şu ana kadar, 15 Temmuzdan beri 8 bin akademisyenle ilgili, defalarca
basın toplantısında, defalarca bu kürsüden dile getirdik fakat
maalesef bu sesler duvarları aşıp duyulamıyor.
Şimdi, ben bu konuda bazı somut örnekler
vermek istiyorum: 2.500 kadar akademisyen şu anda işsiz durumda, ocak
ayında işsizlik maaşları dolacak Sayın Bakan ve ocak
ayından itibaren bu öğretim üyelerinin yurt dışına
gitme ihtimali çok yüksek. Değerli arkadaşlar, bu insanlar yirmi otuz
yılda yetişmiş doçent, profesör, yardımcı doçent
insanlar. Bu insanları Avrupa ülkeleri ve Amerika bekliyor, zaten davet
ettiler. Örneğin önümüzde BBCnin yayınladığı bir
çalışma var. O çalışmaya göre, burada diyor ki:
Uluslararası Bilim İnsanı Kurtarma Fonuna son aylarda en çok
başvuru Türkiyeden olmuştur, eşi benzeri görülmemiş bir
başvuru vardır. Aynı şekilde İngiltere merkezli,
Londra merkezli Risk Altındaki Akademisyenler Konseyi geçtiğimiz
yıllara kadar Türkiyeden 4 ya da 5 başvuru olduğunu, son
aylarda haftada 15-20 başvuru geldiğini belirtiyor. Şimdi,
hiçbir gerekçe yokken okulları kapattık ve biz bu insanları
işsiz bıraktık. Haklarında bir hüküm de kurmuyoruz yani
Sen teröristsin. demiyoruz, Suçlusun. demiyoruz, hiçbir şey demiyoruz.
Peki, ne diyoruz? Diyoruz ki: Bekle bizi, bekle, biz size karar vereceğiz,
senin çalışıp çalışamayacağına dair hüküm
kuracağız. Daha ne hüküm kuracağız? Hangi üniversiteye
girip girmeyeceğine karar vereceğiz. Şimdi burada
Anayasanın çalışma hürriyetine ait bütün yasalar
çiğneniyor ve YÖKten ve Bakanlıktan bu konuda bir yazı
bekleniyor.
Şimdi, burada ilginç bir şey var. Devlette
tutarlılık olur arkadaşlar, olanaksız istemler olmaz.
Şimdi, sizin başınıza geldiğini düşünün,
Sağlık Bakanlığı yazı gönderiyor ağustosta
Bütün akademisyenler, ihraç edilenler dâhil özel hastanelerde
çalışabilir. diye -burada elimizde resmî belgesi var- fakat
aynı şekilde Millî Eğitim Bakanlığı, YÖKten bu
yazıyı alamıyoruz. Yani, bir türlü bu çalışanlar için
bu izin gitmiyor.
Daha da ilginç bir şey var. Yani, biz bu
insanlara izin bile versek Sosyal Güvenlik Kurumundan şöyle bir yazı
gidiyor arkadaşlar. Lütfen, bu yazının size,
çocuklarınıza ve ailenizden birine geldiğini düşünün. Resmî
yazı elimde, diyor ki yazıda: Eğer
çalışacaksınız -yani ihraç edilmişseniz,
atılmışsanız, açığa
alınmışsanız veya kurumunuz kapatılmışsa-
terör örgütlerine veya millî güvenliğe karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen -resmî yazı arkadaşlar bu,
ciddiyetsizlik için söylüyorum- yapı, oluşum veya grup üyeliği
olmadığına dair resmî belgenin sözleşme evrakına
eklenerek tarafımıza gönderilmesi
Ancak o zaman sosyal güvenlikle
çalıştırabiliriz. diyor.
Arkadaşlar, bana söyler misiniz bu nasıl
olacak? Sayın vekiller, Sayın Bakan, siz bu belgeyi getirebilir
misiniz yani Ben terör örgütü üyesi değilim. belgesini? Yani, bunu
nereden alabilir? Bir tek terör örgütünden alabilir, Evet, bu şahıs
bizim örgütümüzün üyesi değildir. diyebilir. Ya, bunu devlet
kurumlarından alamıyorsa bu insanlar nereden alacak? Bu
insanların çalışabilmesi için, Sosyal Güvenlik Kurumlarında
önünün açılabilmesi için gereken düzenlemenin hızla
yapılması lazım. Evet, bazen göstermelik yazılarla
Çalışabilir, hiçbir engel yok. diyoruz ama sosyal güvenlikle,
diğer alanlarla önlerini tıkıyoruz.
Bunun dışındaki söyleyecek son sözüm,
bu maddeyle ilgili veya bu maddenin devamında gelecek olan YÖKün disiplin
yönetmeliğiyle ilgili diğer konularda bizim çok önemsediğimiz
bir kurum var. Bu kurum da YÖKün yeni kurmaya
çalıştığı ve yasa tasarısını
hazırladığı kalite kurulu. Kalite kurulunun kanunu
hazırlandı, biz de bu kanuna sıcak bakan gruplardan bir
tanesiyiz. YÖKün bu çalışmasından dolayı kendilerini
takdir ediyoruz, eleştirdiğimiz zaman eleştiriyoruz ya da övgüye
değer bir şey varsa her zaman takdir ediyoruz. Biz, kalite kuruluna
ait bu yasa tasarısının bir an önce Meclise gönderilmesini ve
YÖKün kalite sistemlerinin bir standarda, kalite kurulunun bir standarda ve
niteliğe kavuşturulması açısından yapılacak bu
çalışmanın desteklenmesini diliyoruz.
Bunun dışında, son olarak burada
görmüşken teşekkür etmeden geçemeyeceğim konuşmanın
sonunda. YÖK Başkan Vekilimiz Profesör Doktor Hasan Mandal burada.
Kendisinin kapatılan üniversitelerin öğrencilerinin tekrar
okullarına dönmesi konusunda çok büyük gayretleri olmuştur. O yüzden
YÖKün nezdinde, YÖK Başkanı Yekta Saraçın nezdinde -onun da
iyi niyetli çabaları olmuştur- YÖK Başkan Vekilimiz Hasan
Mandala da teşekkürlerimi iletiyorum.
Çok teşekkür ederim, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İrgil.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde diğer
konuşmacı Siirt Milletvekili Sayın Besime Konca.
Buyurun Sayın Konca. (HDP
sıralarından alkışlar)
BESİME KONCA (Siirt) Sayın Başkan,
Genel Kurulu selamlıyorum.
Kanun hükmünde kararnameler kanunsuz ve korsan
olduğu için bu maddeye dair düşüncelerimi belirterek suç
ortağı olmak istemiyorum.
Bugün, en fazla bağımsız hukuka ve
özgür hukuka ihtiyaç duyduğumuz süreçleri, günleri yaşarken Tahir
Elçinin aramızda olmaması bizler için büyük bir kayıptır.
Ben de Tahir Elçinin katledilişinin yıl dönümünde Tahir Elçiyi
saygıyla anıyorum.
Bu Hükûmet, sadece, siyasi cinayetlerin faillerinin
korunmasını sağlamıyor, siyasi cinayetlerin üstünü
örtmüyor, bu Hükûmet aynı zamanda iş cinayetlerinin katillerinin de
üstünü örtüyor, hesap sormuyor. Bu Hükûmet, aynı zamanda tecavüzcüleri de
koruyan bir yerde duruyor ve cinayet işlemek sadece can almak değil,
bu Hükûmet siyaseten de cinayet işliyor.
Bugün eş genel başkanlarımız
Sayın Selahattin Demirtaşın, Figen Yüksekdağın,
parlamenterlerimizin burada olmaması, onlarca belediye eş
başkanımızın burada olmaması, 75 yaşındaki
Ahmet Türkün, Türkiye siyasetine, Türkiye demokrasisine katkı sunmuş
Ahmet Türkün burada olmaması bu Hükûmetin siyaseten işlediği
cinayetlerin ifadesidir, göstergesidir.
Evet, bu Hükûmet iş cinayetlerini de örtbas
etmeye çalıyor. Bunun en somut örneğini Siirtin Şirvan
ilçesinin Maden köyünde on iki gündür yaşıyoruz. 17 Kasımda
gerçekleşen iş cinayetinde 16 tane canımızı kaybettik
ve 16 canın 12sini
Kardeşini, kuzenini, yeğenini ve
dayısını kaybedenler ve o cinayetten sağ kurtulanlar on iki
gündür çalışarak onları kurtarmaya çalışıyor. Biz
buradan bir kez daha ailelerimize başsağlığı
diliyoruz.
Bu iş cinayeti açık açık işlenen
bir cinayettir. Bu şirket 2011de Maraş Elbistanda aynı
cinayeti işledi. 9 kişi dört yıldır hâlen göçük
altındadır ve o iş merkezi, o çalıştırdıkları
ocak onlara mezar hâline getirildi ve Şirvanın Maden köyünde
aylardır işçiler İş güvenliğimiz yok, bu ocakta
tehlike var, çatlamalar var, palyalarda şişmeler var, biz burada
çalışamayız. dedikleri hâlde şirket yetkililerinin
söylediği Ya burada çalışırsınız ya
çıkışınızı verirsiniz, burada çalışacak
çoktur. Orada çalışanlar Kürt olunca, orada çalışanlar
emekçi ve yoksul olunca ölmeye razı edileceksiniz diyen bir iş
anlayışı ve bir Hükûmet anlayışıyla
karşı karşıyayız.
Darbeyi Allahın lütfu göreceksiniz, bu göz
göre göre gelen cinayeti de Allahın takdiridir, bir şey
yapamayız. diyerek Hükûmet olarak açıklayacaksınız. Bu,
iş cinayetlerine ortak olmaktır. Bu, oradaki ranta ortak
olmaktır.
Siz ailenin taziyesine gitmek için iki gündür
kurulan taziye evine gidip Bakanımız geliyor, taziye evini köpekle aramak
istiyoruz. diyeceksiniz, taziyeye, acısını yaşayan aileye
saygısızlık yapacaksınız, taziye evinden
korkacaksınız, köpekle gidip bomba araması
yapacaksınız. Sizin iktidar anlayışınız, sizin
siyaset anlayışınız, insanlara değer
anlayışınız budur. Biz bunun üzerinde duracağız.
Nereye kadar giderse gitsin bunun hesabını, bu cinayeti işleyen,
bu cinayete sessiz kalan
Bizi denetlediğiniz kadar bu cinayet
makinelerini bu Hükûmet olarak denetleseniz
Bugün korsanvari kanun hükmünde
kararnamelerle eğitimde de, yaşamda da, kadın mücadelesi,
kadın özgürlüğünde de despotik diktatörlüğü
meşrulaştıran yasalar Parlamentoya getirmek istiyorsunuz.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Konca.
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın Muş, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Siirt
Milletvekili Besime Koncanın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 30uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada bir şeyi özellikle ifade etmek istiyorum. Siirtten
bahsedildi. Ülkemizin hangi bölgesinde olursa olsun yaşanan iş
kazaları üzücüdür ve bununla alakalı sorumlular varsa tahkikatlar da
kurulmuştur. Bir kere şu ifadeyi çok net bir şekilde
reddediyoruz: Orada olanlar Kürt olunca ilgilenilmiyor. Olayların üzeri
örtbas ediliyor. ifadesi faşizan bir ifadedir, kesinlikle
reddettiğimiz bir ifadedir.
Burada şu an büyük bir dağ kitlesi
gelmiş, devletin tüm imkânları seferber edilmiştir. Orada toprak
altında kalan madencilerimize ulaşmak için büyük bir çaba sarf
edilmektedir. Burada ülkemizin hangi bölgesinde olursa olsun, devlet,
ayrım göstermeden vatandaşına eşit şekilde, aynı
hassasiyetle yaklaşmaktadır, AK PARTİ hükûmetleri de buna hep
dikkat etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir diğer
konu: Tabii bunun ben doğruluk derecesinin ne olduğunu tam bilmiyorum
fakat söylenen şu: Taziye evinde bir arama yapılmasından
bahsediyor. Bu oradaki taziye evindeki taziye sahibine karşı olan bir
yaklaşım değildir, kesinlikle değildir; bunun bir kere
altını çizmemiz lazım. Bölgede, artan terör olayları
vardır. Şunu unutmayalım: Kaymakamın makam odasına
kadar bomba yerleştiren bir terör örgütü var karşımızda ve orada
bir kaymakamımız şehit oldu biliyorsunuz, Derik
Kaymakamımız. Bu açıdan, orada bulunanların da
güvenliğini düşünerek bir çalışma olmuş olabilir.
Bunun ötesinde, insanları rencide edecek, insanları farklı bir
noktaya itecek bir uygulama kesinlikle söz konusu olmaz çünkü zaten oraya
gidilmesinin sebebi oradaki vatandaşımızın
acısını paylaşmaktır.
Bir şey daha: Burada, eğer, Türkiye
Cumhuriyeti devleti içerisinde ortaya çıkan hangi cinayet varsa, bunun
aydınlatılması da devletimizin tüm imkânları seferber
edilerek yapılmaya çalışılmaktadır. Hiçbir şeyin
üstü örtbas edilmemiştir, edilmeyecektir.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Muş.
Sayın Konca
BESİME KONCA (Siirt) Açıklamamı
faşizan bir tutum olarak değerlendirdi. Sataşmadan söz
hakkı istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Konca.
İki dakika size söz veriyorum, sataşmadan.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
10.- Siirt Milletvekili Besime Koncanın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BESİME KONCA (Siirt) Sayın hatip orada
yaşamadığı için bilmiyor. Olay gerçekleştikten iki
saat sonra Şirvanın Maden köyündeydim. Yirmi dört saat
çalışılmadı. Gece vardiyasını niye
çalıştırmadınız? diye sorduğumuzda, Gece
tehlikelidir, biz çalışma yapamayız. dediler; birincisi bu.
İkincisi: Temmuz ayında yine göçük
gerçekleşti, bunun için hiçbir tedbir alınmadı.
Üçüncüsü: İHDnin suç duyurusu var,
Kovuşturmaya gerek yok. diye reddedilmiş ve orada hiçbir inceleme
yapılmadı.
Bunların faşizan tutumlar olduğunu
söyleyen ve bu tutumu sergileyenin iktidarın kendisi olduğunu
söyleyelim.
Eğer siz orada güvenlik sorunu olduğunu
düşünüyorsanız taziye evine gidecek kadar, o zaman gitmeyeceksiniz, o
zaman taziyede Siz çıkın, biz köpekle arama yapalım.
demeyeceksiniz. Sizin orada bütün -basını- seferber ettikleriniz,
bakanlarınızı, vekillerinizi ve valinizi karşılamak
için çalıştılar, oradaki işçiler için
çalışmadılar. Siz AFADı getirdiniz, AFAD kazma kürekle
çalışır, AFAD kamyonla, AFAD iş makinesiyle
çalışmaz. Burada olanlar sizin araçlarınızdır, bununla
siz çalışırsınız. Orada şunu dediniz: Tehlikeyi
göze alacağınıza rıza gösterin, gidin öyle
çalışın ve orada kalanları siz çıkarın. diyen
bir sorumluluk anlayışınız var ve burada toplum büyük bir
tepki içerisindedir. Kaç tane medyanız oradaki tepkiyi ortaya koydu?
Oradaki basın, polisin ve askerin ablukasının
dışında, bakanlarınızın gelmesinin
dışında flaşlarını açmadı; ailelerle,
işçilerle görüşme almadı, tepkilerini ortaya koymadı.
Eğer faşizan bir tutumsa budur faşizan tutumunuz. Orada bekleyen
aileleri bekleme alanından çıkarıp Bakanımız gelecek
siz aşağıya inin. Biz burada güvenlik tedbiri
alacağız. diyen sizin güvenlik anlayışınızdır.
Ailelerin söylediği şudur: Madem çıkarmıyorsunuz, acımızla
bizi baş başa bırakınız, ikide bir
Bakanlarımız geliyor. diye bizi buradan kovmayın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BESİME KONCA (Devamla)
bizi güvenlik
merkezlerinin içine almayın. diye tepkileri var. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, biz vatandaşlarımızı asla yalnız
bırakmayacağız.
BAŞKAN Sayın Muş, bir saniye
Bir
saniye lütfen, söz vereceğim size.
Sayın Koncaya teşekkür ediyoruz.
Şimdi, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Asla
vatandaşlarımızı yalnız bırakmayacağız.
Oradaki hassasiyet şu: Bir taraftan toprak
kayması var; kurtarma çalışmalarına katılan personelin
de can güvenliği ortaya çıkıyor. O açıdan
çalışmalar zor şartlar altında ilerliyor.
BESİME KONCA (Siirt) Yanlış bilgi
Başkanım.
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Niye ruhsat
verdiniz, kapatsaydınız orayı. Niye
çalıştırıyorsunuz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bu açıdan,
böyle bir risk söz konusu olmasından dolayı
çalışmaların sürdürülmesinde bunu düşünerek hareket ediyor
oradaki ekipler.
BESİME KONCA (Siirt) Yanlış bilgi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - İkincisi, biz
oradaki vatandaşlarımızı asla yalnız
bırakmayacağız, bırakmadık da; bundan birileri
rahatsız olabilir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.34
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.23
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, 31inci madde üzerinde aynı
mahiyette olmak üzere üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 31inci maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Ayşe Acar Başaran
Diyarbakır Diyarbakır Batman
Mehmet Ali Aslan İbrahim Ayhan Behçet
Yıldırım
Batman Şanlıurfa Adıyaman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Mustafa
Ali Balbay
Aydın Bursa İzmir
Haydar Akar Bülent Yener Bektaşoğlu Lale Karabıyık
Kocaeli Giresun Bursa
Okan Gaytancıoğlu
Edirne
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi
Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Deniz Depboylu Ahmet
Selim Yurdakul
İstanbul Aydın Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı, Antalya Milletvekili Sayın Selim
Yurdakul.
Süreniz beş dakika.
Buyurun.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; temel kanun olarak görüşülen
Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 31inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunuyorum.
Ekonomik bir girdap içinde çeşitli sorunlarla
boğuştuğumuz bir dönemden geçiyoruz. Siyasi söylemlerle, Döviz
satın. telkinleriyle ekonominin yönetilemediğini canlı
canlı izliyoruz. Ülkemiz maalesef 2001 krizini bile mumla arar hâle geldi.
Genç işsizlik bir yılda yüzde 18,3ten yüzde 19,9a yükseldi. Vatandaşlarımız
hiç olmadığı kadar borçlu. Borçtan beslenen tüketim
anlayışı iliklerimize kadar bizi kemiriyor. Otoyollar, köprüler,
çok şaşalı projeler
Yabancı
cumhurbaşkanlarını, başbakanları,
şarkıcıları ve taşeron işçileri
çağırarak kalabalık açılışlar yapıyorsunuz.
Renkli kurdeleler kesilirken canlı yayınlarda propagandada zirvelere
çıkıyorsunuz ama hatırlatayım: Sizler AVM
açılışlarında, köprü açılışlarında
zirvelere vardıkça Türk milletinden fersah fersah
uzaklaştınız. Bu necip milleti beton rantına maalesef
kurban ettiniz.
Sevgili arkadaşlarım, küresel ekonominin
de müsaadesiyle sıcak paranın ülkemize oluk oluk
aktığı dönemlerde AKP Hükûmetine vatandaşın
refahını düşünen bir devletin neler yapması gerektiğini
defalarca ifade ettik. Üretim dedik, AVM dediniz.
Vatandaşlarımız AVMlerde ancak asgari ücretle
çalışabiliyor, ev geçindirebiliyor. dedik; siz Biz yaratılan
ranta bakarız. dediniz. Fabrika yapalım, gençlerimiz iş sahibi
olsun. dedik; Bizim teşkilatlara üye olanları taşeron
işçi olarak alıyoruz, yeter. dediniz. Bakın, kendi
ilacımızı, aşımızı yapalım, başka
ülkelere muhtaç kalmayalım. dedik; Bizden ancak ara eleman olur, biz
AR-GE yapamayız. dediniz. Üretime dayanan bir ekonomi modeli kurarsak
insanlar akın akın memur olmaya çalışmaz, herkes
hakkıyla kazanabildiği bir işe girer. dedik; Herkes bize
muhtaç olsun, insanlar kapımıza kul olsun. dediniz. Oysa Türkten
hiçbir fâniye kul olmaz. Türk milleti özgürlüğüne ve kişiliğine
ölümü pahasına sahip çıkar, şahsi çıkarları için
hiçbir ne idiği belirsize diz kırmaz. Geçmişte olduğu gibi,
bugün de Türk milletini ekonomik krizlerle bükmeye, çeşitli
çıkarlarla terbiye etmeye kalkanlar var. Bakın, Büyük Önder Atatürk
ne diyor: Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat
yaşamanın yollarını alışkanlık hâline
getirmiş milletler evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha
sonra da istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar. Atatürk Şuradan yol
geçirin, doğan rantı şununla paylaşın. demedi.
Atatürk Yolları, köprüleri, hastaneleri yabancılara verin. de demedi.
Aksine Atatürk bizzat millî ekonomiyi işaret etmiş ve Türk milletini
muasır medeniyetler arasında görme arzusunu defalarca dile
getirmiştir.
Kıymetli milletvekilleri, bugün Ticaretinizi
Türk lirasıyla yapın. diyenler, daha bir ay önce maç
yayınları için dövizle ihale yaptılar ve maalesef o
şaşalı açılışlarla yapmış
olduğunuz köprüler, tüneller ve benzeri projelerde geçiş ücretlerini
bile dövizle belirlediniz ve maalesef bu döviz artışı sonucunda
Örneğin Osman Gazi Köprüsündeki geçiş ücretleri; şu anda oradan
araçlar geçmemesine rağmen, bizlerden topladığınız
vergilerden almış olduğunuz paralarla işte, o projenin
sahiplerine para ödüyorsunuz.
Velhasıl Türk milletinin betona gömülen
emeklerinin, alnından akan terlerinin sonuna geldik. 2002den itibaren
Türk milletinin üstüne kara bir bulut gibi çöken rant ekonomisi maalesef bitti.
Bundan sonra -bizim önerimiz- üretmek ve üretene sahip çıkmak
zorundayız.
Hepinizi, Genel Kurulu sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yurdakul.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci
konuşmacı, Edirne Milletvekili Sayın Okan
Gaytancıoğlu.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Öğretim Üyesi Yetiştirme
Programı. Evet, birazdan onunla ilgili açıklamalarda
bulunacağım. Ülkelerin en önemli motor gücü eğitimdir. Yani bir
ülkeyi bir yerlere getirmek istiyorsanız eğitimine katkı yapmak
zorundasınız. Türk üniversiteleri de kendilerine yönelik bir
öğretim üyesi yetiştirme programı seçmişler, adına da
kısaca ÖYP, Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı
denmiş.
Nasıl seçiliyor bu öğretim üyeleri?
Üniversiteleri bitiriyorlar, en iyi öğrenciler akademik not
ortalamalarına göre belli bir yere kaydediliyor. Daha sonra yabancı
dil sınavlarına giriyorlar. Yabancı dilden en yüksek notu
alanlar, öğretim üyesi yetiştirme programına başvuruyor.
Daha sonra Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Sınavı var.
Bundan da yüksek not alırlarsa üçünün ortalamasıyla en iyileri bizim
gelecekte üniversitelerimizde araştırma görevliliğinden
başlayarak, yüksek lisans, doktora yapıp, yardımcı doçent,
doçent, profesör olma hakkını elde ediyorlar. Peki, kaç kişi
bunlar? Tam 13.500 kişi.
Sonra ne oluyor? 15 Temmuz darbe
Arkasından
bunların işlerine son veriyorsunuz. Sonrasında da -burada
YÖKteki Başkan Vekilimiz Sayın Hasan Mandala teşekkür
ediyorum- 600 kişiyi geriye döndürüyorsunuz.
Nasıl oluyor? Şimdi, üniversitelerde
araştırma görevlileri için iki tip kadro var. Birinci kadro 33/a
dediğimiz, öğretim üyesi, araştırma görevlisi akademik
çalışmalarını çok sınırlı da yapsa hatta hiç
yapmasa da emeklilik şansı var yani daimî kadro. 50/d kadrosu da
geçici kadro. Yani öğrencilik bittiği zaman üniversiteyle
ilişkisi kesiliyor.
Bu öğretim üyelerine diyorsunuz ki:
Araştırma görevlisi oldunuz. Sen, benim gelecekteki
üniversitelerimin kurmayı olacaksın. Sana daimî kadro veriyorum. 33/a
kadrosunu veriyorum. Sonra 15 Temmuz oluyor, Ben senden bu kadroyu
alıyorum, seni geçici kadroya atıyorum. Böyle bir şey olabilir
mi, bu mantık olabilir mi? Neden? Bir zamanlar beraber hareket
ettiğiniz Fetullah Gülenci olabilir bunlar diyorsunuz ve bu gencecik,
fidan gibi öğretim üyesi olacak kişileri
cezalandırıyorsunuz. Mantık nerede? Mantık yok. Soruyoruz,
diyoruz ki: En büyük cezayı kime verdiniz? Bunlara verdiniz.
Başbakan yardımcısı dedi ki:
FETÖ bağlantısı olmayan ÖYPlileri, kanun hükmünde kararnameyle
kazanılmış hakkı 33/aya geçireceğiz. Söz verdiniz
ama daha 600 kişiyi geçirdiniz. Nerede 13.100 ÖYPlinin hakkı?
33/adan 50/dye geçirilen ÖYPli araştırma görevlilerinin süre
uzatım belgelerini imzalarken bir de mobbing yapılıyor yani
öğretim üyesinin, öğretim elamanının FETÖyle bir
bağlantısı yok ama bir defa 33/adan 50/dye geçirilmiş ya,
FETÖcü olabilirsin. diye baskı yapılıyor. Arkadaşlar,
bunlar bizim geleceğimiz. Geleceğimizi emin ellere teslim etmek
zorundayız. En iyilerini seçiyorsunuz ama en büyük cezayı, en büyük
mobbingi bunlara yapıyorsunuz.
Bir de şu var: Öğretim üyeleri var
-doçent, profesör- ilişikleri kesilmiş, FETÖcülükle ilgili
ilişikleri kesilmiş. Peki, bunların yaptırdıkları
yüksek lisanslar, doktoralar incelenecek mi acaba? Kimlere teslim ettik?
Kısa sürede yüksek lisans yaptılar, doktora yaptılar, sonra
doçent, profesör oldular. Bunlar incelenecek mi? Üniversitede eğitim gören
6 milyon 800 bin öğrenci var. Geleceğimiz bunlara emanet, bunların
hocaları daha da önemli. Dolayısıyla, bunları seçerken çok
dikkatli olmak zorundayız.
Toplamda kanun hükmünde kararnamelerle tam 3.850
ihraç var. Bunlardan sadece 159u ÖYPli yani oran olarak bakarsak 1,25i. Geri
kalan yüzde 98,75 masum ÖYPlinin OHAL kanun hükmünde kararnamesiyle hakkını
gasbettiniz. Bu hakkı geri istiyoruz. Bunlar Türkiyenin gözbebeği;
birçoğu evlenmiş, yuva kurmuş, borca girmiş, geleceklerini
arıyorlar, geleceklerini vermek zorundayız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Gaytancıoğlu.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son
konuşmacı Adıyaman Milletvekili Sayın Behçet
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 405 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 31inci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Bilimsel düşünce ve fikirlerin özgürce
tartışıldığı özerk bilim evi olması gereken
üniversiteleri, akademisyenleri kendisine aykırı bilimsel bir
düşünce filizlenmesin diye topyekûn denetim altına alınmaya
çalışırken, çocukların okuduğu yatılı
okullarda tam bir denetimsizliğin hüküm sürdüğü, yalnızlaştırıldığı
bir eğitim sistemiyiz. Geçen hafta çokça tartışıldı,
muhalefet partisinden dile getirdi Barış Yarkadaş, bunun en
bariz örneği Adıyamanın Gerger Lisesinde yaşandı.
Gerger İmam Hatip Lisesinin yatılı bölümündeki çocuk
istismarı gündeme getirildi. Yatılı okulda bırakın
rehberlik ve denetimi, bir okulun öğrencileri yıllarca okul
hademesine teslim edilmiş; gelen giden yok, soran yok, denetleyen yok,
çocuklar hademeye emanet, âdeta oraya terk edilmiş, savunmasız
bırakılmış. Okuldaki bu durumun açığa
çıkması, araştırılması ve bu olayların bir
daha yaşanmaması adına üzerine gidilmesi gerekirken, işte
tam da yapmak istendiği gibi siyasi erk bir zarar görmesin diye
olayın üstü kapatılıyor, yerel basın mensupları
şey yapıyor. Bu olay bize geçen sene 28 Şubatta Lüleburgazda
Adıyamanlı bir öğrenci arkadaşın ev
arkadaşları tarafından öldürüldüğü iddiasını
hatırlattı. Adıyamanın Mazel yani Bölükyayla köyünde
oturan Ramazan Fırat ev arkadaşları tarafından bilekleri
kesilmiş, sırtından defalarca bıçaklanmış hâlde
bulunmuştu. Bunun için biz önerge verdik, bu olayı
araştıralım, bu olay basit bir olay değil dedik, gizlilik
kararı aldılar. Gizlilik, gizlilik... Bugün yine Gerger Lisesi için
gizlilik kararı alınmış. Tahir Elçi hakkında da
gizlilik
Nerede bir gizlilik kararı varsa orada ya iktidarın ya da
derin devletin eli vardır, bu kesindir. Öyle olmamış
olsaydı Tahir Elçi olayı bugüne kadar açıklanırdı;
artı, Ramazan Fırat olayı açıklanırdı. Ramazan
Fırat olayını daha sonra basından izliyoruz ki gözaltına
alınan 3 ev arkadaşı suçsuz görülmüş,
bırakılmış. Tamam, o arkadaşlar, ev
arkadaşları suçsuz; peki, Ramazan Fırata ne oldu? Ramazan
Fırata ne oldu biliyor musunuz? Annesi, babası resmen -halk
deyişiyle- kafayı yedi. Evet, şu anda gerçekten ikisi de ne
dediklerini bilmiyorlar, akıl sağlıkları bozulmuş
durumda.
Bunları niçin anlatıyoruz? İşte,
gizlilik kararı var. Az önce Tahir Elçi olayı hakkında AKP
adına konuşan arkadaşlar Yargıda. diyorlar.
Arkadaşlar, yargıya kimse güvenmiyor, yüzde 97 güvensizlik var. Bu
yargıyla nereye gideceğiz?
Meclisin içerisinde Adıyaman üzerinde fazla
konuşulsun istemedim. Adıyaman olaylarını şey
yapalım. Bu Gerger olayı çok ciddi olduğu için gündeme
getireceğiz. Bize diyorlar Gerger olayını bu namus
olayıyla ilişkilendirmeyin. IŞİD olayını dile
getiriyoruz, IŞİDle anılmasın. diyorlar. Peki,
Adıyamanın dünya kadar sorunu var; 4 tarafı suyla çevriliyken
bırakın sulu tarım yapımını, içecek su
bulamıyoruz. Adıyamanın doğası mermer
ocaklarıyla, maden ocaklarıyla
Cengiz Holding orada şu anda
Bezar Dağında sondajla arama yapıyor. HES'ler
yapılıyor. Kâhta halkı hiçbir siyasi örgütlenme olmadan kendi
başına direniyor. Haberiniz var mı? Tütünde dünya kadar
haksızlık var. Adıyamanlı vekillerin haberi var mı?
Adıyaman şehirlerarası otobüs garı yok. Haberiniz var
mı? Adıyaman Spor yerlerde. Türkiye'de ligde takımı olmayan
tek il Adıyaman. Bundan haberiniz var mı? Turizm yerlerde, Nemruta
tek turist gelmiyor. İşsizlik en fazla Adıyamanda. Ekonomi
diplerde. Esnaf kan ağlıyor. Faizcilik, tefecilik almış
başını gidiyor. Daha geçen hafta iki olay oldu 3
vatandaşımız canını yitirdi, 3 kişi
yaşamını yitirdi, 5-6 kişi yaralandı. Bu sebeple
intiharların en fazla olduğu yer Adıyaman. Biz diyoruz ki: Halk
her şeyin farkında. Savaşın kime yaradığının,
barışın kime yaradığının farkında. Biz
bunları görüyoruz. Gelin, elinizi vicdanınıza koyun, biat etmeyi
bir tarafa bırakın, Adıyaman sorunlarını
tartışalım, çözüm üretelim; hem de sizin baskı altına
aldığınız medyanın önünde, sizin medyanın içerisinde
varsa, yüreğiniz yetiyorsa tartışalım. Adıyaman
olayını gündeme getirmeden -kimse kusura bakmasın- öyle
Adıyamana iki üç ayda bir bakan getirmekle, Meclis Başkanı
getirmekle Adıyamanın sorunu çözülmüyor, Adıyamanın
sorunlarını bakan çözmüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Gelin somut bir
adım atalım Adıyamanın sorunlarını çözelim
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Ancak oylamadan önce Sayın Bakan, Adana
Aladağda bir yurtta yangın çıktığına dair ve
yangından dolayı da 3 öğrenciye
ulaşılamadığına dair bilgiler ve haberler var. Bununla
ilgili
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sağlıklı bir bilgi geldiğinde Genel
Kurulun bilgisine sunacağım.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, benim de oylamadan önce bir talebim vardı.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 2 Türk
askerinin esir alındığı ve Rakkaya götürüldüğü
haberlerine ve Hükûmetin Meclise bilgi vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, Genel Kurul
açıldığında Fırat Kalkanı operasyonunun 95inci
gününde olduğunu, 18 civarında şehidimiz Tanrıdan rahmet
diliyorum- olduğunu ve Hükûmetin Genel Kurula bugüne kadar bu operasyonla
ilgili bilgi vermediğini ve vermesi gerektiğini söylemiş idim.
Şimdi, sizin Adanadan
aldığınız kötü haber gibi bize de intikal eden bir haber
var. Bu habere göre IŞİDin ya da DAEŞ kim ne derse desin- El
Bab kenti kırsalında 2 Türk askerini esir aldığı ve askerleri
Rakkaya götürdüğüne dair haberler var.
Şimdi, Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; burası Parlamento. Böyle konularda Parlamentonun
gerçekten doğru bilgilere sahip olması bir zaruret. Hükûmetten,
mümkünse Dışişleri Bakanından ya da Millî Savunma
Bakanından Meclise gelip bir izahat vermelerini bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Belki diğer konularda da, sizin ifade
ettiğiniz konularda da Sayın Bakan Genel Kurulu bilgilendirebilir
Hükûmet adına, bilemiyorum tabii.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Gelirse bilgilendiririz tabii ki.
BAŞKAN Sayın Altayın da ifade
ettiği konularla ilgili.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Tabii tabii.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz o zaman.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeleri
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
32nci madde üzerinde aynı mahiyette olmak
üzere üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 32nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Ayşe Acar Başaran
Diyarbakır Diyarbakır Batman
Mehmet Ali Aslan İbrahim Ayhan Mahmut Toğrul
Batman Şanlıurfa Gaziantep
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Haydar Akar
Aydın Bursa Kocaeli
Mustafa Ali Balbay Lale Karabıyık Bülent Yener Bektaşoğlu
İzmir Bursa Giresun
Hilmi Yarayıcı
Hatay
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Deniz Depboylu Kamil Aydın
İstanbul Aydın Erzurum
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk
konuşmacı Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 405 sıra sayılı kanunun 32nci
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bazı kavramları zaman zaman
karıştırdığımız oluyor, zaman zaman da
eş anlamlı gibi kullanıyoruz. Bunlardan bir tanesi de
eşitlik ve adalet kavramı. Değerli milletvekilleri, her
eşitlikçi davranış adaleti getirmediği gibi, her adil
davranışın arkasında da eşitlik konseptini aramamak
lazım. Dolayısıyla, ayırt edici bir şey vardır,
nedir o da? Adil olmak, adaleti temin etmek, hak edene hak ettiğini
vermeyi gerektirir. Hâlbuki, eşitçilikte böyle bir adalet
anlayışı yoktur. Dolayısıyla, malumunuz ilgili
maddede, biz, yükseköğretim kurumlarında ceza usul ve
esaslarıyla ilgili birtakım düzenlemeler yapıyoruz ama
inanın bunun en önemli malzemesi, tabii ki eğitilmiş insan
kaynağıdır. Yani, ilmiyle, irfanıyla, vicdanıyla hür
nesiller yetiştirmediğimiz sürece hangi maddeyi, hangi kanunu hangi
insiyakla çıkarırsak çıkaralım, beklediğimiz sonucu
alamayız. Dolayısıyla, nedir ilmi hür, irfanı hür,
vicdanı hür bir eğitim sistemi? İlmi hür olursa ne yapar?
İlim nerede olursa olsun, Çinde dahi olsa gider, peşine düşer,
alır gelir; bilenle bilmeyenin farkının zevkini anlar ve bilmeyi
kendine esas edinir. İrfanı hür olursa, gerçekten, bir şekilde
okuyup anlama, anladığını ifade etme yeteneğine sahip
olur yani bir sebep sonuç ilişkisi kurma yetisi kazanır.
Dolayısıyla, bir bakıma dikkatli davranmayı gerektirir. Bir
de vicdanı hür olursa bunlara ilaveten, adil olur, adaleti her zaman
kollar ve korur. İşte, eğitimimizin gerçekten olmazsa olmaz bu
üç ayağı
Bunlar veciz sözler ama çokça düşünülmüş, felsefi
irdelemelere tabi tutulmuş ve söylem hâline getirilmiş
şeylerdir. İşte, bizim en fazla ihtiyacımız olan,
ilmi, vicdanı ve irfanı hür nesiller yetiştirmektir.
Şimdi, bugünlerde, tabii ki adalet
noktasından hareketle, evet, birtakım ceza usul ve esaslarla ilgili
düzenlemeler var. Neye yaracak ki? Eğer mahşeri vicdanlarda
insanları rahatlatmayacaksa, kamuoyunda bizleri tatmin etmeyecekse bu tür
kanun ve kanun hükmünde kararnameler çıkarmanın bir ehemmiyeti
görülmemektedir.
Değerli milletvekilleri, neyi kastediyoruz? Adil olmanın en fazla görülmesi
gereken alan eğitim camiasıdır. Eğitim camiasına da
bir bütünlük içerisinde baktığımızda adaletsizliğin
hemen hemen hiç olmaması gereken yer üniversitelerimizdir. Çünkü,
üniversiteler, gerçekten, kâğıt üzerinde vicdanı, ilmi ve
irfanı hür akademisyenlerin faaliyet gösterdiği bir alandır ama
maalesef bugün baktığımızda adil olmayan, vicdanları
kanatan birtakım uygulamalara tanıklık etmekteyiz. Bunlar da
üniversitelerimizdeki öğretim üyelerini de, öğrencilerimizi de ve
bunların üçüncü paydaşları olan velileri de rahatsız
etmektedir. Bugün birçok yerden telefon alıyoruz, bilgiler akıyor.
Adaletten ayrılmadan, bu kanunlar neyi ifade ederse etsin, kişisel
birtakım hezeyanların, kişisel güçlerin bireysel çıkarlar
doğrultusunda kullanılmaması için elimizden gelen gayreti
göstermeliyiz. Niye? Biz, tarihin hep tekerrür ettiğine tanıklık
ediyoruz ama kötü şeylerden bir türlü ders çıkaramıyoruz. Bir
gün gelecek yanlış bir uygulamadan dolayı uygulayıcı
diyecek ki: Ben emir kuluydum, bana talimat verildi, emredildi, onun için ben
de gereğini yaptım. Bu emri ya da bu talimatı veren de bir gün
gelecek diyecek ki: Benimle alakası yok, yetki ve sorumluluk kanunun
uygulayıcılarındaydı, onlar böyle uygulamışlar.
Ama her iki hâlükârda da kamu vicdanı bunu reddedecek, her iki tarafı
da bundan sorumlu tutacaktır diyorum.
İnşallah, bundan sonra özellikle
vicdanı, irfanı ve ilmi hür nesilleri yetiştirme ümidiyle
hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde diğer
konuşmacı Hatay Milletvekili Sayın Hilmi Yarayıcı.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; on dört yıllık AKP
iktidarının başarıdan başarıya koştuğu
tek bir alan vardır, o da tüm ülkeyi açık bir cezaevine çevirmedeki
başarısıdır. Son süreçteki uygulamalara
bakıldığında, iktidara göre siyasi parti
başkanları, grup başkan vekilleri, milletvekilleri, gazeteciler,
akademisyenler, belediye başkanları, kısacası,
kendilerinden olmayan, saraya biat etmeyen herkes bir an önce saf
dışı edilmelidir. Bakış bu olunca, cezaevleri
muhaliflerle doldurulmaktadır. Bu keyfîlikte, hukuk ve adalet
kavramları iktidarın elinde âdeta bir oyuncağa
dönüşmüş durumdadır. İktidar, tutuklamalar ve algı
siyasetiyle yarattığı bu korku ikliminde, en ufak bir muhalif
sese hemen terör yaftası yapıştırarak sindirmek
istemektedir. Bu tavrın son temsilcisi Türkiyede millî güvenlik sorunu
olarak Kemal Kılıçdaroğlu sorunu yaşanmaktadır. diyen,
deme densizliği ve hadsizliğinde bulunan AKPli bir vekildir ne
yazık ki. Bu ve benzeri yaklaşımlar, partimizi, Genel
Başkanımızı ve milletvekillerimizi hedef göstermektedir.
Kundaklamadan kurşunlamaya kadar son süreçteki saldırılar bu
hedef göstermenin bir sonucudur. Öncelikle, bu çabanızın beyhude olduğunu
beyninizin bir yerlerine not etmenizi şiddetle tavsiye ederim. Bugün,
yargısıyla, polisiyle, medyasıyla tüm gücü elinizde
bulundurabilirsiniz ancak bu gücünüz, bizi ne teslim almaya yeter ne de
sindirmeye.
Görüşülmekte olan tasarıya dönecek olursak,
özellikle 29dan 36ncı maddeye kadar hedeflenen düzenlemeler AKPnin
muhalefetsiz tek tip ülke yaratma zihniyetinin dışavurumudur.
Muhalefetsiz bir ülke özlemindedirler çünkü ideolojik gıdalarını
12 Eylül faşizminden almaktadırlar.
Üzerinde söz aldığım 32nci madde,
sıralı disiplin amirlerini ve işlenen suçun niteliğine göre
karar verecek kurulları düzenlemektedir. Bu kurulların en üst
noktasına ise YÖK Başkanını en üst disiplin amiri konumuna
yükseltmektedir. Bu yönüyle, hem süper savcı hem de süper yargıç
rollerinin taşıyıcısıdır. Faşist Evren bile
bu kadarını hayata geçirmeye cesaret edememişti. Disiplin
hükümlerini düzenleyen maddelerin tamamında üniversiteler âdeta birer suç
üretim merkezi olarak görülmekte ve yapılan düzenlemelerle üniversiteler zapturapt
altına alınarak iktidarın hâlâ bahçesi olması
hedeflenmektedir.
Bilindiği üzere, Anayasa Mahkemesi 14/1/2015
tarihinde verdiği kararla, yükseköğrenim alanında otuz üç
yıldır uygulanmakta olan disiplin yönetmeliğini iptal
etmiştir. Yasa yapıcıdan beklenen, Anayasa Mahkemesinin iptal
kararında dayandığı gerçekleri göz önünde bulundurarak
evrensel hukuk normlarını ve demokratik ilkeler çevresinde
çağın gereklerine uygun düzenlemeleri hayata geçirmesidir. Önceki
disiplin yönetmeliğinin iptali üzerine bu kanunu hazırlayanlar zahmet
edip Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerine bakma zahmetinde dahi
bulunmamışlardır. Oysa mahkeme, ülkemiz şartlarına
göre son derece özgürlükçü gerekçelerle yönetmeliği iptal ederken, yasa
yapıcı için de bir çerçeve çizmiştir. Yönetmeliğin iptal
gerekçesinde, üniversitelerin kendine özgü durumlarını göz önünde
bulundurmadan, akademisyenlerin, yönetim hiyerarşisinin mensupları
olan memurlar gibi değerlendirilemeyeceğine sıklıkla vurgu
yapmışlardır. Kararda, üniversiteler bilimsel
çalışmaların yapıldığı ve bilimin
öğretildiği kurum olarak nitelendirilip, bilimsel ve idari
özerkliğe sahip kılınarak diğer kamu kurumlarından
farklı değerlendirilmiş, öğretim üyelerine de kamu
görevlisi olmakla birlikte genel sınıflandırma içinde ayrı
bir yer verilerek kendilerine özgü önem ve değerli bir meslek
sınıfı olduğu belirtilmiştir. Oysa önümüze konulan
tasarıda, bütününde disiplin cezası gerektiren fiiller
sıralanırken, 657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak
ibaresi bolca serpiştirilerek normal bir memurdan daha ağır
koşullar dayatılmaktadır.
Terör eylemi tanımında, Terör örgütüne
üye olmamakla birlikte terör örgütlerinin amaçları doğrultusunda
diye başlayan, kapsamı muğlak ve herkesi terörist olarak
değerlendirmeye açık madde var oldukça ne akademisyenlerin ne
siyasetçilerin ne de gazetecilerin özgür olması mümkün değildir.
Barış isteyen akademisyenlerin bildirisi bu kapsamda
değerlendirilmiş ve çoğu ya cezaevine atılmış ya
da mesleklerinden menedilmişlerdir ne yazık ki.
Tasarının her bir maddesi üniversitelerin
akademik özgürlüklerini yok sayarak onları iktidarın arka bahçesinde
birer kışlaya çevirme amaçlıdır. Tasarı bu hâliyle
yasalaşırsa üniversitelerimiz 21inci yüzyılda Orta Çağ
karanlığına gömülmüş olacaktır. Önümüzdeki süreçte
dışarıya doğru beyin göçünün hızlanarak artması
kaçınılmazdır. Nitekim Almanya şimdiden akademisyenlerimize
kapılarını açabileceğini söylemektedir ki, bunun
utancı bile bu iktidara yeter.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yarayıcı.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde diğer
konuşmacı Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 32nci maddesiyle ilgili grubum adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, 1 Kasım 1981 tarihinden
bu yana, her iktidarın geldiğinde ilk verdiği söz YÖKü
kaldırmak, YÖKün despotik, merkezci yapısını ortadan
kaldırmayı vaat etmekle geçti, ancak 2007 yılında,
özellikle Cumhurbaşkanlığın AKP iktidarının eline
geçmesiyle beraber, üniversiteler AKPnin bir arpalığına
dönüşmeye hızla sürüklendi. Özellikle rektörlerin hepsinin günümüzde
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından atanmasına ve
üniversiteler neredeyse özerklikten, özgürlükten bahsedilemeyecek alanlar, suç
merkezi alanlar olarak tarif edilmeye devam ediliyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün üzerinde konuştuğumuz tasarının bu
maddesi, üniversitelerde disiplin yönetmeliğini düzenliyor,
üniversitelerde disiplin yönetmeliğinin başına da, en tepesine
YÖK Başkanı ve Yükseköğretim Denetleme Kurulunu koyuyor. YÖK
Başkanını hem yargıç yapıyor hem süper savcı yapıyor,
sıralı disiplin amirlik sistemi tamamen lağvediliyor. Yani Sayın
Cumhurbaşkanı, üniversiteyi rektörler ve YÖK Başkanı
aracılığıyla tamamen saraya bağlamaya
çalışıyor.
Değerli arkadaşlar, üniversitelerin ortak
yaşam alanları olduğu düşüncesinden hareketle, üniversite
yaşamının kısıtlayıcı disiplin
yönetmelikleriyle düzenlenmesine, biz HDP olarak kesinlikle
karşıyız. Biz bunları söylerken, kamuoyunda bizi
dinleyenlerin içinden şunun geçtiğini tahmin ediyorum: Ya, neresi
doğru kaldı ki, neresi düzgün kaldı ki?
Hani deve misali. deveye sormuşlar: Neren
eğri? Demiş ki: Nerem doğru ki? Tam da şu anda
yaşadığımız hâl bu. Bugün bu ülkede demokrasi, insan
hakları, eğitim, ekonomi tamamen çökmüş durumdadır.
Hükûmet, mücadele edemediklerini elindeki gücü, asker ve polis gücünü
kullanarak bertaraf etmeye çalışıyor.
Bugün, sevgili arkadaşım olan Sayın
Tahir Elçinin kaybedilişinin üzerinden tam bir yıl geçti. Sevgili
Tahir Elçi bir barış elçisiydi. Bugün diyoruz ki onun katline sebep
olanları araştıralım, arkasındakileri ortaya
çıkaralım ama reddediliyor.
Yine siyasi iktidar muhalif gördüklerini bir
şekilde bu gücü kullanarak, yargı gücünü, polisiye gücünü kullanarak
bertaraf ediyor.
Değerli arkadaşlar, bugün Halkların
Demokratik Partisi Eş Başkanları ve Sevgili Grup Başkan
Vekilimiz İdris Baluken ne yazık ki aramızda yok. Onlarla
beraber 7 milletvekilinin burada yasama faaliyetine katılması,
açık hükümlere rağmen, yerine getirilmiyor. Hatta, onu
bırakın, değerli arkadaşlar, sayın eş genel
başkanımızın bizlere gönderdiği mektuplar sansür
ediliyor.
Peki, derdiniz nedir? Biz biliyoruz değerli
arkadaşlar, acı çekiyorsunuz, size acı çektiriyoruz. Evet, bunda
haklısınız. Biz, sizin bu ülkeyi böyle istediğiniz gibi,
çiftlik gibi yönetmenize müsaade etmeyeceğiz. Evet, biz biliyoruz ki bu
ülkeyi siz bir diktayla yönetmek istiyorsunuz. Buna izin vermeyeceğiz.
Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ olmasa bile, tek bir HDPli
kaldığı sürece, asla bu ülkeyi bir çiftlik gibi
yönetemeyeceksiniz. Her gün rüyanıza karabasan olarak gireceğiz.
Diktatörlüğünüzü engelleyeceğiz.
İdris Balukenin bugün burada
olmamasının en azından yüzünüzü kızartmasını
beklerdim. İdris Balukenin bu Mecliste nasıl bir grup başkan
vekilliği yaptığı hepinizin bilgisi dâhilindedir. Ama,
İdris Balukenin yaptığını bugün her bir HDPli
arkadaşım daha fazla canla başla çalışarak yerine
getirecektir, asla diktatörlüğünüze fırsat vermeyecektir. Sizin
başkanlık ya da yüz yıllık çürümüş sisteminizden bir
tercih yapmak zorunda değiliz. Biz öz yönetim, demokratik özerklik diyoruz,
tam demokrasi diyoruz ve bunu sonuna kadar da savunacağız.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Toğrul.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.01
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.20
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
32nci madde üzerindeki önergelerin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
oylamayı tekrarlayacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeleri kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
32nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
33üncü madde üzerinde aynı mahiyette olmak
üzere üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 33üncü maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Ayşe Acar Başaran
Diyarbakır Diyarbakır Batman
Mehmet Ali Aslan İbrahim Ayhan Nimetullah Erdoğmuş
Batman Şanlıurfa Diyarbakır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Haydar Akar
Aydın Bursa Kocaeli
Mustafa Ali Balbay Lale Karabıyık Bülent Yener Bektaşoğlu
İzmir Bursa Giresun
Kadim Durmaz
Tokat
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Deniz Depboylu Mevlüt Karakaya
İstanbul Aydın Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya.
Buyurun Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
tasarıyla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Yükseköğretim sistemi
demokratikleştirilmeli ve üniversiteler özgür olmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yükseköğretim sisteminin daha
demokratik ve üretken bir yapıya kavuşturulması gerektiğini
söylüyoruz. Sistem içerisinde öğrenci, kurum ve akademik kadroların
birbirleriyle uyumu ve çevreyle iş birliğinin sağlanması
gerektiğini ifade ediyoruz. Evet, üniversiteler özgür olmalıdır
gerek hocaların gerek üniversite öğrencilerinin akademik
özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü garanti altına
alınmalıdır ancak bir noktanın da altını çizmekte
fayda vardır. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere,
dünyanın hangi üniversitesine giderseniz gidin üniversiteler ulusal
çıkarları tehdit eden görüşleri ve davranışları
bilimsel özgürlük olarak görmezler. Bu gerçek ve tespitten hareketle şu
anda görüşülmekte olan bu tasarının 33üncü maddesi üzerinde
düşüncelerimi paylaşmak istiyorum ancak bundan önce de bir
akademisyen kardeşiniz olarak bir hissiyatımı da dile getirmek
istiyorum. 1986 yılında üniversitede araştırma görevlisi
olarak akademik hayata adım atmak nasip oldu. YÖK 1982 yılında
kurulmuştu. Samimiyetle ifade etmeliyim ki o yıllarda
üniversitelerdeki öğretim elemanları ve öğrenciler belki de
bugünlerden daha özgürdüler.
Değerli milletvekilleri, teamüller, bilimsel ve
akademik çalışmaların yönlendirilmesinde, hatta üniversite yönetiminde
yazılı olmayan ama herkesin uyduğu ve saygı duyduğu
kurallardı. Biz maalesef bu teamülleri yok ettik. Üniversiteleri sözde
demokratikleştirme adına, özgürleştirme adına tamamen
siyasetin ve siyasetçilerin etki alanına çektik. Rektör seçim
sonuçlarına müdahalelerde bulunduk. Üniversite hocalarına seçim
yaptırdık ama onların iradelerini hiçe saydık ve alay
edercesine, atama listesine son sıradan girenleri siyasi tercihlerimize
göre atadık. Siyasetin kayığıyla gelen rektörler
siyasetçinin talimatıyla üniversite yönetti. Akademik unvan alan bir
öğretim elemanı idari tasarruf olan kadro ilanı için partilerin
ilçe başkanlarına kadar gitmek zorunda kaldı. Başta rektör
atamalarındaki çiğnenen bu teamüller maalesef üniversitelerde
demokratikleşme ve özgürleşmenin sonunu da getirdi. Teamülleri
yetkimde diyerek ters yüz eden ve üniversite hocalarının
iradelerini hiç hükmünde gören eski cumhurbaşkanlarımızın
bu konuda ciddi veballeri olduğunu düşünüyorum. Sayın Ahmet
Necdet Sezer bu konuda öncülük yapmış, Sayın Abdullah Gül de
onun açtığı yolu genişleterek sürdürmüştür.
Sayelerinde bugün el birliğiyle rektör seçimlerini kaldırdık.
Hiçbir öğretim üyesi eyvah bile deme ihtiyacını
duymamıştır.
Değerli milletvekilleri, gönül isterdi ki,
şu anda, burada, üniversitelerin demokratikleşmesi, öğretim
üyelerinin özgürleşmesi, bilimsel kalitenin yükseltilmesi
konularını, üniversite öğretim üyelerinin sorunlarını
tartışalım, onların çözümüyle ilgili yasalar çıkaralım
ama maalesef ki biz, uzun uzun, 9 madde hâlinde düzenlenmiş disiplin
yönetmeliklerini, hangi hocaya hangi fiil karşılığında
hangi cezanın verileceğini tartışıyoruz. Evet, bu
düzenlemeyle daha önce disiplin yönetmeliğinde yer alan hükümler yasal
statüye kavuşturuluyor ancak üniversitenin derdine çare olacak bir yenilik
de getirmiyor diyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Karakaya.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde, ikinci
konuşmacı Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilimsel,
çağdaş ve demokratik eğitim sistemi
çocuklarımızın, gençlerimizin, ülkemizin geleceği için
olmazsa olmazımızdır. Ne yazık ki bu olmazsa olmaz
koşul ülkemizi yöneten on dört yıllık AKP iktidarıyla
çözümsüz bir yaraya dönüşmüştür.
Temel eğitimden başlarken bile, Hükûmet
eliyle sorunları yaratan bir sistemi birlikte ürettiniz; 4+4+4 sistemi
özellikle kız çocuklarının okula erişiminde ciddi sorun
yaşatmaktadır. Zorunlu eğitim on iki yıla
çıkarıldı. gibi bir söylemle, Avrupada birçok ülkeden de daha
öndeyiz. sunumuyla propaganda yaptınız. Oysa, Birinci dört yılın
sonunda isteyen öğrenci açık ortaokula devam eder. ibaresi birçok
çocuğun eğitime ara vermesine ve özellikle -altını
çiziyorum- kız çocuklarının eğitimden
koparılmasına neden olmuştur. Eğitimde
ayrıştırma ta ilkokulda başladı ve üniversitelerde ise
bilimin tavsiyesiyle devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde bir FETÖ
darbe teşebbüsü yaşadık, hepimiz birlikte direnip
karşı durduk. Darbelere karşıyız ama darbe hukukuyla
yönetilmeye devam etmekteyiz. İşte, 12 Eylül zihniyetinin bir ürünü
olan YÖK de bu kurumlardan biridir. Darbelerden büyük yaralar almış
ülkemizde atılan bu adım ne yazık ki iktidarın
söylemleriyle de bir tezat oluşturmaktadır. Üniversitelere
baktığımızda farklı renkte, farklı boyda ve farklı
ülkelerden gelen, gülen insanların fotoğrafı, artık bizim
ülkemizde her biri farklı noktaya bakan ama tebessümden
uzaklaşmış bilim adamı fotoğraflarıyla
karşı karşıyayız. Yola çıkarken İleri
demokrasi getireceğim. ve üstüne basa basa YÖKü kaldıracağım.
diye iktidara gelen AKP hükûmetleri YÖK kurumunun yetkilerini daha da genişleterek
kendi özeli gibi kullanmakta, artık rektör seçimlerinde de demokrasiyi, o
akademisyenlerin özgür, onurlu oylarını yok saymaya devam etmektedir.
Öyle ki bir üniversitemizde seçim yapılmış, yüzde 89 oy alan, ömrünü
bilime adamış bir yönetici ülkeyi yönetenler eliyle, o onurlu oylar
yok sayılarak, keyfiyete dayalı bir rektör atamasına bu ülkede
birlikte tanık olduk. Boğaziçi gibi dünya çapında
başarılı bir üniversiteye neden müdahale ettiniz? Çünkü, özgürlükçü,
çağdaş, laik ve bilimsel anlayıştan yana
olmadınız. Her kurumun olduğu gibi üniversitelerin de içini
boşaltmaya devam ediyorsunuz. Üniversiteler özgür, demokrat,
çağdaş eğitimle gelişir ve ülkemiz eğitimine
katkı sunar.
Değerli milletvekilleri, öğretim üyesi
yetiştirme programları, kadroları ülkemiz için önemli bir
projeydi ama buradaki akademik çalışmaları da bir rafa koyarak
diğer kamu kuruluşlarında yaptığınız
alışkanlıkları burada da sürdürüyorsunuz. Nedir? Artık
sınav sonrası mülakatla değerlendirme ve akademik
kadroların da bu şekilde yandaşlara bir bir
paylaşımı. Bu geldiğimiz noktada, üniversite
sayımızı 200lere çıkardınız; her ilde bir, hatta
bazı illerimizde birçok üniversitelerimiz açıldı ama gelip
baktığımızda dünyadaki üniversiteler arasında
başarıya odaklanınca, ülkemizi başarıyla temsil eden
üniversite sayısı bir elin parmağını
bulmamaktadır. Bunun yolu üniversitelerde aşırı disiplin,
siyasi müdahalelerden uzak, daha özgürlükçü, bilimi ve çağdaş
yönetimi anlayan üniversite yönetimini kurmakla olur. İlk adımı
da 12 Eylül darbe anayasasının ürünü olan YÖKü kaldırmaktan
geçer.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Durmaz.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü ve
son konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Sayın Nimetullah Erdoğmuş.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve
hürmetle selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi bilgi üretmek, değer
üretmek belli koşullarla, belli zeminle ve imkânlarla ancak mümkün
olabilir. Mesela özgürlük olmazsa bilgi üretimi konusunda bizim
başarılı olabilmemiz mümkün olmaz. Özgürlük deyince bu bilgi
üretiminde düşünce ve ifade özgürlüğü her şeyden önce
aklınıza gelir. Bugün gerçekten eğer bu anlamda bilgi üretemiyor
ve değerler üretemiyorsak oturup bu özgürlük alanlarını yeniden
gözden geçirme mecburiyeti var. Bakınız, eğer bir yerde üretim
olmazsa -bu maddi anlamda da böyledir, manevi anlamda da böyledir, ilimde,
bilgide de böyledir- o zaman tek bir seçeneğimiz, tek bir şansınız
var; o da üretilen değerleri tüketmeye mahkûm kalırsınız ve
öyle bir zaman gelir ki eldeki, avuçtaki var olan her şey de tükenir
gider. Daha vahim olanı sizinle paylaşmak istiyorum. Böyle bir
sorumluluğumuz da var. Genel anlamda ifadelerimi kullanmaya itina
göstereceğim.
Şimdi, cehenneme dönme, cehenneme çevirme,
yeryüzünü, dünyayı, bulunduğun yeri cehenneme çevirme diye bir ifade
var; zaman zaman kullanılır veya okuruz, makalelerde okuruz, bazen de
dinleriz. Bu nasıl; bir ortam, bir dünya, bir memleket, bir ülke cehenneme
dönüyor? Demek ki insanoğlunun elinin ulaştığı fakat
musallat olduğu alanlarda bu risk ve tehdit her zaman var olagelmiş.
İnsanoğlunun eli ya inşa için bir yere uzanır, onu imar
eder, onu inşa eder, onu korur, onu bir emanet gibi gelecek nesillere
devreder ama eğer o el musallat olmuşsa bir yere o zaman onun
kaçınılmaz sonucu da oranın cehenneme dönmesidir. Ülkem için bu
tabiri kullanmak istemem ama şu anda içinde bulunduğumuz hâl maalesef
biraz da buna doğru seyretmektedir. Bakınız, şu
sıralarda vekil arkadaşlarımızın, eş genel
başkanlarımızın, grup başkan vekilimizin olmaması
aslında bir ayıp olarak düşünülmeli ve o şekilde
yaklaşmalıyız.
Ben Ahmet Türkle ilgili bir örneği sizinle
paylaşmak istiyorum. Ahmet Türk aslında, bu sit alanları oluyor
ya, tarihî alanlar, mekânlar yani insanoğlunun dokunmaması
gerektiği ve onunla ilgili daha dikkatli, daha özenli olması
gerektiği yerler var. Emin olunuz, Ahmet Türk sadece bizim partimiz için,
sadece bizim bölgemiz için bir değer değil, bu ülkenin bir
değeriydi.
Bakınız, şu anda Sayın Baykal
burada yok. Ben, bir Diyarbakırlı arkadaşımla bir yerde
oturuyordum, Sayın Baykal gidip Ahmet Türkü, ailesini evinde ziyaret
etmişti. O arkadaşımın bana söylediği: Ben de gidip
Antalyada Sayın Baykalı evinde ziyaret edeceğim. Ne CHPyle
ne de Sayın Baykalla herhangi bir ilgi ve alakası var. Bu tür
olaylar, bu tür sıkıntılar bizi birbirimize düşman etmek
yerine, bizi birbirimizden uzaklaştırmak yerine bizim için birer
fırsat ve ders olmalı diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, şu anda hâlen bu
Meclisin yapabileceği, birlikte yapabileceği, oturup uzlaşarak,
konuşarak çözebileceği çok önemli sorunlarımız var. Ümidim,
inancım odur ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) -
bu
şekilde bir istidat gösterilir ve bu ülke o cehennem algısından
kurtulur, hem bu dünyanın hem öbür dünyanın cennetine vesile
olursunuz diyorum.
Hepinize hayırlı akşamlar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğmuş.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
olduğundan elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler.. Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
34üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç önerge vardır. Önce aynı mahiyette olan önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 34üncü maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Mehmet Ali Aslan
Diyarbakır Diyarbakır Batman
Ayşe Acar Başaran Mehmet Emin Adıyaman İbrahim Ayhan
Batman Iğdır
Şanlıurfa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Haydar Akar
Aydın Bursa Kocaeli
Mustafa Ali Balbay Lale Karabıyık Bülent Yener Bektaşoğlu
İzmir Bursa Giresun
Erkan Aydın
Bursa
BAŞKAN Şimdi diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/721 esas numaralı
Kanun Tasarısının 34üncü maddesinin dördüncü
fıkrasının aşağıda belirtilen şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Deniz Depboylu
İstanbul Aydın
Üniversitelerarası Kurul personeli için
disiplin kurulu, Genel Sekreterin başkanlığında Genel
Sekreter Yardımcısı ile Hukuk Müşavirinden teşekkül
eder.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Aydın
Milletvekili Sayın Deniz Depboylu, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına vermiş olduğumuz önergemizle ilgili olarak söz
almış bulunmaktayım, aziz Türk milletini ve sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, AKP döneminde, Türk
millî eğitim sistemi, sorunlarından kurtularak atılım
yapamamış, çağdaş ülkeler seviyesinde bir insan
yetiştirme düzeni oluşturulamamıştır. Niceliksel ve
özellikle niteliksel olarak dikkate değer bir gelişme kaydedilememiştir.
Eğitimin bütün kademeleri itibarıyla yeterli okullaşma
sağlanamamış, fiziki altyapı ve insan kaynağı
ihtiyacı giderilememiş, finansman kaynakları
artırılamamıştır. Sorun çözmek şöyle dursun,
sorun çözme iddiasıyla atılan her adım yeni sorunların
oluşmasına sebep olmuştur.
Başta bölücülüğe hizmet eden çevrelerin
önerisiyle Andımız ilköğretim okullarından
kaldırılmıştır. Çözüm denilen yıkım
sürecinde kaleme alınan 18inci Millî Eğitim Şûrasında
Andımızın kaldırılması yönündeki tavsiye karar
metninde yer alan hususlara AKP milletvekilleri acaba bugün de iştirak
etmekte midir, merak ediyorum.
12 Eylül 2012 tarihinde Millî Eğitim
Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları
Yönetmeliği ve de Talim ve Terbiye Kurulu Yönetmeliğini
değiştirdiniz. Bu değişiklikle ders kitaplarının
hangi usullere göre hazırlanacağına ilişkin hükmünde Ders
kitapları Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan
Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin millî, ahlaki,
insani ve manevi, kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve
geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima
yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın
başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve
sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve
sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline
getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek hükmüne ve Türk Millî
Eğitiminin temel ilkelerine uygun olarak hazırlanır. ifadesini
çıkardınız. Seçim zamanı milliyetçilik ruhunuz
olduğunu kanıtlamak için okumak üzere seçtiğiniz Arif Nihat
Asyanın Bayrak şiirini müfredattan çıkardınız.
Millî Eğitimi millî olmaktan uzaklaştırdınız.
Çıkardıklarınızın yerine ne yaptınız?
FETÖnün kendi hedeflerini içeren mesajları yerleştirmesine maalesef izin
verdiniz. Bugün FETÖnün kitaplara ektiği bilinçaltı
tohumlarını temizleyeceğiz diye uğraşıyorsunuz.
Ders kitaplarını biz vereceğiz. dediniz, cemaatin
kitapevlerine ihale ettiğiniz bu ihaleler sebebiyle çocuklarımız
bu yıl iki aydan fazla kitapsız kaldı.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet eğitim
alanını âdeta deneme tahtasına çevirmiş, bakan
değiştikçe eğitim müfredatı değişmiş, bakan
değiştikçe sınav sistemi değişmiş, bakan değiştikçe
Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği daha zalim hâle
getirilmiş, kayırmacılık zirve yapmıştır.
Kendi sendikalarından istifa edip AKPye yandaş olan sendikalara
kayıt yaptırmayan okul idarecileri görevden alınıp
farklı okullarda üçer beşer saat dersler verilerek zora
sokulmuş, hakları yenilmiştir. Bugün öğretmen adayları
sözlü mülakatlara alınarak yandaşlık dereceleri test ediliyor,
liyakat yine hiçe sayılıyor, KPSSde yüksek notlar alan
adayların hakkı yeniliyor. Herhangi bir kuruma görev yapmak talebiyle
başvuran kişilerin, mülakata girmeden önce, AKP il ve ilçe
başkanlarıyla görüşerek icazet alması gerekiyor.
Sayın Bakan, sizlerden
aldığımız bilgilere göre, FETÖ/PDY soruşturmaları
sebebiyle 53.854 öğretmen açığa alınmış ve bunun
ancak 7 bini görevine iade edilmiştir. Bunun yanı sıra, emekli
olan öğretmenler de mevcuttur. 2017 Şubat ayında 30 bin
öğretmen alacağınızı ifade ettiniz. Ancak,
çocuklarımızın, hak ettikleri evrensel kriterlere uygun, iyi bir
eğitim alabilmeleri için, yine, yeterli öğretmen sayısıyla,
iyi yetişmiş öğretmenler tarafından eğitilmeleri
gerekmektedir. Atama bekleyen çok sayıda öğretmen mevcuttur. Bu
adayların; bilimsel bilgilerinin, eğitim becerilerinin, yansız,
objektif bir şekilde ölçüldüğü bir yöntemle işe
alınmaları gerekmektedir.
Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması
bizce doğru değildir. Mülakat sistemi kalkmalı, kaldırılamıyorsa,
mülakatlar kamerayla kayıt altına alınmalıdır.
Unutmayınız ki, hakkı yenilen her aday öğretmenle birlikte
çocuklarımızın da hakkı yenmektedir.
Bunu size hatırlatıyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Depboylu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 34üncü maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Emin Adıyaman (Iğdır) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Erkan
Aydın (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Erkan
Aydın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 405 sıra
sayılı kanunun 34üncü maddesi üzerine verilen önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım.
İlgili madde, üniversitelerde yüksek disiplin
kurullarının oluşturulmasını kapsıyor, tabii ki
yine kâğıt üzerinde. Bu kadar akademisyenin cezaevinde
tutulduğu, yüzlerce akademisyenin suçlu suçsuz ayrımı
görmeksizin mesleklerinden ihraç edildiği, rektör atamalarının
artık gazete ilanlarıyla verildiği, aslında bütün bunlara
da nereden karar verildiği malumken bu kurulun
oluşturulmasının da hiçbir anlam ifade etmediğini hep
birlikte görüyoruz. Üniversitelerin durumu aynı zamanda ülkenin de
aynası gibi.
Baktığımızda, Osmanlı
İmparatorluğunun çöküş dönemine göz
attığımız zaman; bilimden uzaklaşma, teknolojiden
kaçış, bağnazlık, devlet yönetiminde liyakat ilkesinden
uzaklaşma, yozlaşma, adam kayırmacılık,
şatafatlı yaşam, gelenek ve görenekler ile devleti ayakta tutan
temel kurumsal yapıların tahribatı gibi birçok neden görürsünüz.
Bütün bu olumsuzlukların bugün için de geçerli olmaya
başladığını görmek için âlim olmaya gerek yok. Bütün
bunlar da Türkiye için umut beslememizi maalesef engelliyor ancak bütün bu
olumsuzluklara rağmen ülkeyi yaşatacak sihirli bir güç olduğuna
da inanıyorum.
Her şeyden önce, bilimi temsil eden
üniversitelerin kalitesinde ve özerkliğinde ciddi bir erozyon söz konusu.
Üniversitelerin hâli ortadayken bilimsel gelişme konusunda ne söylenebilir
ki? Türkiye Bilimler Akademisi Hükûmetin atamaları kontrol altına
alma isteği üzerine dağılmış durumda. Tıpkı
Osmanlının çöküş döneminde olduğu gibi bilim alanında
da bir çöküş yaşıyoruz. Diğer bir çöküş nedeni ise
bağnazlık. Bir ülkede gelişmelere ve değişime,
reformlara ve devrimlere karşı olan bağnazlık o ülkenin
gelişmesine engel olduğu gibi gerilemesinin ve çöküş sürecine
girmesinin de kaynağı olmaktadır. Türkiyede eğitimsiz din
adamlarının devlet tarafından ödüllendirilmeye ve devlet görevlisi
yapılmaya çalışılmasının
bağnazlığa verilen bir prim olduğu da açıktır.
Bunun dışında, tarikatların
devlet yönetimindeki etkisi, din adamlarının ve
kurumlarının devlet yönetiminde üstlendikleri görevler ve roller,
dış politikanın din eksenine oturtulmaya çalışılması
gibi gerçekler ülkenin bağnazlık batağına
sürüklendiğini gösteren en önemli işarettir.
Bir devletin çöküşünün kaynaklarının
birisi ve en önemlisi de devlet yönetiminde liyakat ilkesinden
uzaklaşmaktır. Her nerede çökmüş bir devlet varsa, devlet
yönetiminde liyakat ilkesinden vazgeçildiği görülmektedir. Bugün Türkiyede
devlet yönetiminde ve devlet kurumlarında çok yüksek oranda liyakatsizlik
ve kalitesizlik egemen olmaya başlamıştır. Bunun gibi
birçok sayıda örnek, ülke yönetiminde liyakatin neredeyse tamamen ortadan
kalktığını göstermekte. Devlet yönetiminin tamamen liyakat
ilkesi ortadan kalkmış, yandaş atamalar dönemi
başlamış, bu durum da devletin bir çöküş sürecine girmesini
gösteren en önemli nedenlerden biri olmuştur. Bunlar arasında, her
alanda yozlaşma, adam kayırmacılık, iktidar
yandaşlarının şatafatlı yaşamları, yerel
yönetimlere yönelik yapılan aşırı partizanlık, gelenek
ve göreneklerin tahribi ile devleti ayakta tutan temel kurumsal yapılara
yapılan tahribat bulunmaktadır.
Bunca olumsuzluk söz konusu iken bu devletin
nasıl olup da ayakta kalmaya devam ettiğini açıklamak da çok
kolay değildir. Ama bu devleti ayakta tutan, vatan sevgisiyle
yoğrulmuş bireylerin her alanda yaptığı yürekli ve
özverili çalışmalardır.
İnsanlık kurtaracak dünyayı.
sözünden esinlenerek Cesur ve dürüst insanlar kurtaracak Türkiye
Cumhuriyetini. sözüyle konuşmama son verirken, Türkiye Cumhuriyetini
yıkmak için birileri içeriden, bazıları dışarıdan
çalışmaya devam ediyor ancak Türk insanının mücadeleci ruhu
ve vatan sevgisi teslim alınamadığı sürece Türkiye
Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşamaya devam edecektir diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra
sayılı kanunun 34üncü maddesine ilişkin verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, öncelikle
belirtmek gerekir ki on dört yıllık AKP iktidarı boyunca belki
de AKPnin en çok uğraştığı, en çok
değişiklikler yaptığı, neredeyse her yıl yeni bir
müfredatla karşımıza çıktığı alan Millî
Eğitim Bakanlığı alanı. Tabii, millî eğitim çok
önemli bir alan. Zira, AKPnin burada güttüğü saik, hedef aslında
yıllarca Devletin resmî ideolojisi olmaz.; işte, özellikle iktidara
gelmeden önce gündeme getirdiği Devletlerin resmî ideolojisi olmaz.
mantalitesini bir kenara bırakıp, hatta mevcut doksan
yıllık resmî ideolojiyi tasfiye edip kendi AKP ideolojisini bugün
devletin ideolojisi hâline getirmeye çalışınca eğitim
sisteminde de kendi mantalitesini, kendi düşüncesini, kendi ideolojisini
en tepeden taşraya kadar tüm alanlarda hâkim kılmaya
çalışmakta, böylece hem merkezî bir hiyerarşik yapıyı
inşa etmekte hem bu merkezî hiyerarşik yapı içerisinde bütün
eğitim alanını, bütün eğitim kurumlarını tek
elden dizayn etmeye çalışmaktadır. Kimi zaman müfredatı
değiştiriyor, kimi zaman personel yasası, kimi zaman sınav
sistemini değiştirerek ama esasında bütünüyle bu alanı bir
hiyerarşik yapı içerisinde kontrol etme ve kendi felsefesini halka
kadar taşıma amacı içerisinde. Bunu daha önceleri dile
getirdiler. Yıllar içinde yapamayacakları birtakım düzenlemeleri
OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerle bir ay gibi kısa bir süre içerisinde
bunu hayata geçirmeye ve bunun hukuksal zemini olan bu yasal düzenlemelerle de
aslında o fiilî ve hukuksuz uygulamalara meşruiyet
kazandırılmaya çalışılmakta.
Dikkat ederseniz, at izinin it izine
karıştığı bir dönemde on binlerce eğitim
emekçisi, üniversite öğretim üyesi görevden alındı ve
bunların yerine özellikle AKP yerel teşkilatlarının ve AKP
yandaşı olan sendikaların sağlamış olduğu
istihbaratla yüzlerce, binlerce emekçi özellikle muhalif sendikalara üye
öğretmenler görevden alınıp mülakatla yerine yandaş
öğretmenler -yine AKP yerel teşkilatlarının ve yandaş
sendikaların verdiği bilgiler doğrultusunda- atanarak sistem
geliştirilmeye çalışıldı.
Şimdi, değerli arkadaşlar, millî
eğitimi tartışırken, hiç şüphesiz bu ülkede Türkçeden
sonra en çok konuşulan bir dil daha var; hani şu yasaklı dil,
konuşulunca suç sayılan dil yani Kürtçe. 20-25 milyon insanın bu
ülkede konuştuğu bir dil daha var ama bu dile ilişkin bugüne
kadar AKP tek bir düzenleme getirmemiştir. Çağdaş dünyada,
demokratik sistemlerde ana dille eğitim hakkı bireyin en temel, en
kutsal hakkıdır. Kürtçe de Kürtçe konuşan her bireyin temel ve
insani bir hakkı, vazgeçilmez bir hakkı ama Kürtçe
konuşmanın 21inci yüzyılda hâlâ yasaklı olduğu
AKPnin teröristlerin kontrolünde dediği o Rojava var ya, Rojavada
bugün Kürtçe, Türkçe, Süryanice, Ermenice, Arapça dillerinde eğitimler
verilmektedir, eğitim yapılmaktadır. Bu eğitim
müfredatını da konuşulan her dilde o bölgenin yöre meclisleri belirlemektedir.
Eleştirdiğiniz, teröristlerin kontrolünde dediğiniz bir
bölgede bu uygulamalar varken bu ülkede hâlâ Kürtçe yasak, hâlâ Kürtçe
eğitim yasak, hâlâ Kürtçe konuşmak suçtur. AKP iktidarının
öncelikle bu sorunları çözmesi, çağdaş bir yaklaşımla
eğitime yaklaşması gerekmektedir diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Adıyaman.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi var.
Sayın Altay, Sayın İrgil, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Öz, Sayın Aydın, Sayın
Durmaz, Sayın Yarayıcı, Sayın Gürer, Sayın Kök,
Sayın Gündoğdu, Sayın Yarkadaş, Sayın Özdemir,
Sayın Çam, Sayın Emre, Sayın Baydar, Sayın Yalım,
Sayın Bakan, Sayın Akkaya, Sayın Demir, Sayın Akar.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
35inci madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 35inci maddesinin itiraz
başlıklı 53/f maddesindeki yedi gün ibaresinin otuz iş
günü ve altmış gün ibaresinin altmış iş günü
olarak değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Deniz Depboylu İzzet Ulvi Yönter
İstanbul Aydın İstanbul
BAŞKAN Şimdi, aynı mahiyetteki
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 35inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Ayşe Acar Başaran
Diyarbakır Diyarbakır Batman
Mehmet Ali Aslan İbrahim Ayhan Ahmet
Yıldırım
Batman Şanlıurfa Muş
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Mustafa Ali Balbay
Aydın Bursa İzmir
Bülent Yener Bektaşoğlu Haydar Akar Lale Karabıyık
Giresun Kocaeli Bursa
Hilmi Yarayıcı
Hatay
BAŞKAN - Önerge üzerindeki işlemleri
yapmadan önce, Sayın Muş sisteme girmişler.
Sayın Muş, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyamanın 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 34üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, az önce kürsüde konuşma yapan hatiplerden bir tanesi Kürtçe
konuşmak yasak. Kürtçe konuşmak suç. şeklinde bazı
ifadeler kullandı.
Türkiye Cumhuriyetinde Kürtçe konuşmak suç
değil. Kimse Kürtçe konuştu diye herhangi bir yasal işlemle
karşı karşıya kalmış değil; yasak da
değil, Kürtçe de konuşulabilmektedir. Bu ülkede neler
yapıldı! vesaire gibi şeyler de söylendi. AK PARTİ
iktidarları döneminde bu anlamda atılan adımlar ortadadır,
bunları tek tek saymaya da gerek yoktur.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İlkokul
çocukları için açılan okulları kapattınız, okul öncesi
okulları kapattınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Seçmeli dersten
tutun özel okullar, kurslar açılmasına kadar, TV
yayınlarına kadar pek çok alanda düzenleme
yapılmıştır.
Genel Kurulun takdirlerine arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Muş.
BESİME KONCA (Siirt) Zarok TVyi niye
kapattınız, Zarok TVyi?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Adıyaman
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Efendim, sayın gurup başkan vekili yanlış bilgilendirme
yaptığım konusunda aslında sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Adıyaman, iki
dakika size söz veriyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
11.- Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyamanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, Kürtçe konuşmak yasak Sayın Grup Başkan
Vekili. Daha iki gün önce Mardin Cezaevinde müvekkilleriyle Kürtçe konuşan
avukatların konuşmaları kesildi ve görüşme sonlandırıldı,
bir.
İkincisi: Ben avukatlık yaptım
yıllarca, hâlâ kamu kurumlarında Kürtçe konuşmak -mesela cezaevi
gibi, mesela mahkeme gibi- yasaktır. Konuştuğunuz zaman
konuşma kesilir ve konuşma bitirilir. Ziyaretçiler cezaevlerinde
yakınlarıyla Kürtçe konuşamıyor. Mesele sadece Kürtçe
konuşmak da değil. Benim konuşmamın temel içeriği
sadece konuşma değildi, Kürtçe ana dille eğitim
hakkını konuştum ben. Kürtçe eğitim hâlâ suçtur sizin açınızdan.
Zarok TV gibi bir televizyonu ben mi kapattım, kapatmadınız mı,
hâlâ kapalı değil midir? Siz, Kürt çocuklarının
bırakın eğitim hakkını, çizgi film izleme
hakkını bile elinden aldınız. Hâlâ kamuoyunu yanıltmak
adına Kürkçe konuşmak serbestmiş! Haydi bir de göbek
atmaları da yasak deseniz. Düğünlerini yasaklıyorsunuz.
Valileriniz, bölgedeki tüm valileriniz Kürtçe müzikli düğünlerin
dışarıda yapılmasını yasaklamamış
mıdır, yasaklama kararı yok mudur?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, yasak falan yok,
nereden çıktı ya!
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Yani kamuoyunu
burada yanıltmak adına rastgele takiye yapıyorsunuz, gerçek
dışı beyanlarda bulunuyorsunuz, burada sıralarda oturarak
her şeyi güllük gülistanlık şeklinde sunuyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Vatandaşlarımız istediği dilde konuşuyor.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Bakın,
Kürtçe yapılan düğünler şu anda bölgede yasaklı, sokakta
yapamıyorsun.
ALİM IŞIK (Uşak) Ne alakası
var?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Cezaevlerinde
Kürtçe konuşamıyorsun, dışarı atılıyor,
avukatlar müvekkilleriyle görüşemiyor. Yasak derken ne anlıyorsunuz?
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BESİME KONCA (Siirt) İdam etmiyor
Allahtan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yasak değil,
yasak değil.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Adıyaman.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Resmî dairelerde
resmî dil, şu an Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmî dili Türkçedir.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Ee,
biz ne diyoruz?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) He, işte ona
gelin, onu söyleyin.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Mesele
bu; tek dil, tek lider, tek başkan
MEHMET MUŞ (İstanbul) Resmî dairelerde
ülkenin resmî dili konuşulur ama buradan hareketle Kürtçe konuşmak
yasak, suç diye bir ifade kullanılmaz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Evimize girin bir
de, evimize müdahale edin.
BESİME KONCA (Siirt) Utanın ya, bu
yaklaşımınızdan utanın!
MEHMET MUŞ (İstanbul) İnsanlar bu
dili kullanabiliyorlar, konuşabiliyorlar ve bu anlamda da AK PARTİ
iktidarları döneminde önemli düzenlemeler yapılmıştır.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Ha,
bir de köyünde de konuşmasın diyorsun!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Evinde de
konuşmasın diyor.
BESİME KONCA (Siirt) Her eve bir jandarma
gönderin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önerge
işlemlerine başlayacağız.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
ilk konuşmacı Hatay Milletvekili Sayın Hilmi Yarayıcı.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Sayın
Başkan, değerli vekiller; görüşmekte olduğumuz
tasarının 35inci maddesi, akademisyenleri sürekli ceza tehdidiyle
karşı karşıya bırakmaktadır. Disiplin cezası
almış bir akademisyenin cezaya karşı yaptığı
itiraz kabul edilip ceza iptal edilse dahi disiplin kuruluna üç ay içerisinde
aynı konuda yeni bir işlem yapma yetkisi verilmektedir. Bu da
iktidarın yeni demokrasi tanımının bir sonucu olsa gerek.
Geçtiğimiz günlerde El Cezire televizyonuna bir mülakat veren
Cumhurbaşkanı Laiklik ve demokrasinin tanımlarını
değiştirdik. diyor. Doğrudur, on dört yıllık AKP
iktidarında laiklik de demokrasi de bambaşka bir şekle
bürünmüştür. Tanım değiştirildiğinde geriye elde
kalanın demokrasiyle bağdaşır bir yanı kalıp
kalmadığını da anlatsaydı biraz daha iyi
aydınlanırdık.
Son bir buçuk yılda
yaşadıklarımızın tek bir tanımı vardır.
Bu tanımın içinde diktatörlük var, tek adam rejimi var, faşizm
var ama bu tanımın içerisinde bir tek demokrasi kendine bir yer
bulamamaktadır. Propaganda yöntemlerinden, yönetimden kurumsallaşma
süreçlerine kadar hemen her şey Hitlerin yükseliş döneminden en
küçük bir farklılık taşımamaktadır. Eksik olan tek
şey Reichstag yangınıydı. O da iktidarın
geçmişteki gayriresmî koalisyon ortağınca 15 Temmuzda iktidara
hediye edildi.
Demokrat muhalif yayın organları,
radyolar, televizyonlar birbiri ardına kapatılırken Cumhuriyet
gazetesine yapılan baskın ve tutuklamalar bu süreci doruk
noktasına ulaştırmıştır. AKP'nin siyasal sisteme
katılmasından otuz yıl öncesinden cemaatin gerçek yüzünü
teşhir eden ve önlem alınması uyarılarını yapan
Cumhuriyete FETÖden operasyon çekmeyi utanmazlık
dışında bir kavramla açıklamak mümkün değildir.
Üstelik, muhalifleri sindirme amaçlı birçok soruşturma, eski
koalisyon ortakları FETÖden dolayı ihraç edilmiş veya hâlen
sanık savcılarla yürütülmektedir. Konu, muhaliflerin
susturulması olunca kirli koalisyonun sürmesinde bir beis görülmediği
açıktır.
Her sıkıştığında
millî irade kavramını dilinden düşürmeyen iktidar, 6 milyon
oyu hiçe sayarak aralarında Halkların Demokratik Partisi Eş
Başkanları Sayın Selahattin Demirtaş ve Figen
Yüksekdağın da bulunduğu 10 milletvekilini -tıpkı
darbe günlerinde olduğu gibi- gece yarısı operasyonuyla
gözaltına aldırarak tutuklamıştır. Bu tutuklamalar
hakkında uzun uzadıya siyasi değerlendirmeler anlamını
yitirmiştir. Yapılacak tek doğru değerlendirme vardır,
o da AKP'nin halk iradesine yaptığı darbedir ve 4 Kasım
tarihi halkın iradesine darbe yapıldığı gün olarak
kayıtlara geçmiştir.
Başkanlık uğruna iktidar, MHPyle
flört yaparak yeni bir milliyetçi cephe hükûmetini fiilen hayata
geçirmiştir. Ancak, bu faşist cephe hesapları içerisinde
bulunanların sivil siyasete tüm kapıları kapatmanın
sonuçlarının halkımıza nasıl acılar
yaşattığını anlamaları için 1990lı
yıllara dönüp bakmalarını öneririm. Gazetecileri hapsetmenin,
belediye başkanlarını tutuklamanın, kayyumlar
atamanın, siyasi parti başkanlarını ve milletvekillerini
gözaltına almanın iç barışımıza hiçbir
katkısı olmayacağı gibi yeni acılara ve
çatışmalara zemin yaratacağının öngörülmesi gerekir.
Artık yeter, çatışma ve gerginlik siyasetinin
halklarımıza kan ve gözyaşından başka bir şey
kazandırmadığı gün gibi ortadadır. Bu ülkenin bugün
tek bir şeye ihtiyacı vardır: Barış, barış,
barış. Siz legal siyaseti yer altına ittikçe barış
giderek bizden uzaklaşmaktadır. Tek adamın hırslarına
teslim olmayıp gözlerinizi açın, gerçeklerle yüzleşin.
Korkmayın, tek adam kaybetse de kazanan Türkiye halkları
olacaktır. Bugün yaşadıklarımız devlet
aklının ortadan kalktığı, ülke geleceğinin tek
bir adamın hırslarına kurban edildiği, kapkaranlık bir
zulümdür. Bu karanlık, halklarımızı teslim
alamayacaktır. Büyük şairimiz Cemal Süreyyanın dediği
gibi:
Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce
ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimiz ise çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz
sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yan yana geliyor ve
çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün
hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile
kurtaramaz.
Teşekkür ederim Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yarayıcı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hatip, AK
PARTİ ile Hitler arasında bir benzetme yapmıştır.
BAŞKAN Sayın Muş, biraz daha yüksek
sesle
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Konuşmacı, partimiz ile Hitler arasında bir benzetme
yapmıştır. Halk iradesine darbe
yapıldığını ifade etmiştir. Bu, partimize yönelik
açık bir sataşmadır. Bu açıdan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Hatay
Milletvekili Hilmi Yarayıcının 405 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 35inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ, millet iradesine
gücünü dayandırarak siyaset yapan bir partidir. On dört yıllık
iktidarı döneminde sadece milletten güç alarak bugünlere gelmiştir.
Karşısına çıkan bütün engelleri de milletten aldığı
güçle beraber yerle bir etmiştir.
Şimdi, şunu bir kere açık bir
ifadeyle ortaya koymamız lazım; eğer söyleyecek sözünüz olmazsa
meseleyi alır, tek adama indirger, buradan polemik yaparsınız
ama meseleye ülke zaviyesinden bakar, eğer biraz da halk iradesine
saygınız varsa dersiniz ki: Bir sistem tartışması
yapıyorsunuz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, biz parlamenter
sistemi savunuyoruz, siz başkanlık sistemini savunuyorsunuz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Sistem
değil o, sistem değil, rejim.
MEHMET MUŞ (Devamla) Peki, hadi, milleti
şahit tutalım, milleti hakem yapalım, bu işi milletin önüne
götürelim; millet burada hangi kararı veriyorsa bunu hepimiz kabul edip
başımızın üstüne koyalım. Burada söylenmesi gereken
budur. Millet iradesinden çekinmemek lazım. Benzetme yapıyorken
millet iradesinden çekinerek, milletin önüne sandığı götürmekten
korkarak hiçbir yere varamazsınız.
O açıdan, bu kullanılan ifadelerin
hiçbirini AK PARTİ Grubu olarak kabul etmiyoruz, reddediyoruz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Adil
koşullarda gitmek lazım seçimlere, adil. Koşullar adil
değil, bütün medyayı satın almışsınız.
MEHMET MUŞ (Devamla) Türkiye'de sistemin ne
olacağına milletimiz karar verecektir. Başkanlık mı
olacaktır, parlamenter sistem olarak devam mı edecektir; bunun nihai
kararını milletimizin önüne sandık gittiği zaman kendileri
uygun şekilde takdir edeceklerdir ve bu şekilde çıkacak olan
karara göre de ülkemiz yönetilmeye devam edilecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya Sayın
Muş hatibimizi dinlememiş ya da eksik anlamış. 6 milyon oy
almış bir siyasi partinin genel başkanını hapsetmek,
halk iradesine ipotek koymak. mealinde bir konuşması var
hatibimizin. Millî iradeyi yok sayıyoruz. Böyle bir şey
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır canım,
Hitlere benzediniz. dedi, Hitler Almanyası gibi oldunuz. dedi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Onu hep
söylüyoruz canım, benziyor biraz da zaten.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne diyorsun
ağabey ya?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ne alakası
var?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ancak burada,
Sayın Başkan, millet iradesini hiçe saydığımızla
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 11 seçim oldu ya,
hepsinde gömüldünüz sandığa. Çalışın biraz.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
itham ederek
hatibin konuşması üzerinden bize bir sataşma
yapmıştır. Millet iradesinin başımızın
üstünde yeri var. Her vesileyle kürsüde de bunu ifade ettik, defaatle ifade
ettik ama milletten çok oy almanız yaptığınız her
yanlışa Doğru. denmesini gerektirmez. Olay bundan ibarettir.
Sataşmadan hatibimize söz verilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN Peki.
Sayın Yarayıcı, buyurun, size de iki
dakika süre veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
13.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Evet, Sayın Engin Altayın söylediği
gibi ya anlamamışlar konuşmamızı ya da çarpıtmaya
yönelik her zaman yaptıkları taktiklerle algı operasyonu
yaratmaya çalışıyorlar. Demokrasi hepimiz için
Evet, bu darbeye
hepimiz karşı çıktık; hem burada hem sokaklarda
karşı çıktık, demokrasiye de sahip çıktık. Ancak,
demokrasi sadece sizin ipoteğiniz atında değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Mutlaka.
HİLMİ YARAYICI (Devamla) Kaldı ki
burada mili irade sözcüğünü sürekli kullanan sizlersiniz ve bunu ne
yazık ki kendi lehinize çevirmekte üstatsınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Siz de çevirin ya, siz
de çalışın, çevirin.
HİLMİ YARAYICI (Devamla) Oysa, 6 milyon
insan tarafından seçilen, devlet
6 milyon insandan bahsediyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam, siz de çevirin.
Barışın, çevirin, oy alın.
HİLMİ YARAYICI (Devamla) Seçilen bir
belediye başkanı, eş genel başkanları, milletvekilleri
var. Oradaki halk iradesi değil midir, halk tarafından
seçilmemişler midir? O yüzden, her zaman yaptığınız bu
algı operasyonu üzerinde biz barış dedikçe bizi terör
örgütüyle bağdaştırmanız, ilişkilendirmeniz çok
ayıp, yakışmıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya,
propagandasını yapıyorsun.
HİLMİ YARAYICI (Devamla)
Söylediğimiz çok açık, şurada söyledim, yazıda da var,
tekrar alıp bakabilirsiniz: Her
sıkıştığında millî irade kavramını
dilinden düşürmeyen iktidar, 6 milyon oyu hiçe sayarak, aralarında
HDP eş başkanları olmak üzere, 10 milletvekilini gözaltına
almış, tutuklamıştır. AKPnin halk iradesine
yaptığı darbe budur. demişimdir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yarayıcı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne var bunda?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hukuk yaptı onu
ya, ne alakası var? Sen seçimlere bak. Biraz çalışın, gelin
iktidara kardeşim.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bırak şu
seçimi ya!
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Aynı önergeler üzerinde ikinci
konuşmacı, Muş Milletvekili Sayın Ahmet
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özellikle siyasi iktidar açısından, burada, tek
sesli televizyon ve radyolardan, gazetelerden oluşan medya gerçekliği
tek sesli Meclis gerçekliğine dönüştürülmek istenmektedir. Ben
yaptım, vaatler pembe rüyalar şeklinde dizilir ama buradan muhalefet
partisinden biri gerçeği ayna gibi yüzünüze tuttuğunda bütün yalanlarınız
ifşa olur. Kürtçeyle ilgili, Kürt diliyle ilgili radyolar varmış
da, televizyonlar varmış da, okullar varmış da,
eğitimde, kamuda serbestmiş de
MEHMET MUŞ (İstanbul) -mış
değil, var.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bırakın
inkârcı politikaları, bırakın.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Evet, doğru,
bunların hepsi bu iktidar döneminde sadece siyasi pragmatizm uğruna
çıkarıldı ama aynı iktidarın yasakçı zihniyeti
tarafından ortadan kaldırıldı.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Yapılan
şeyleri inkâr etmeyi bırakın.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bugün, siz Kürtçe
eğitim veren ne bir kurstan ne bir okuldan söz edemezsiniz, bunun bir
örneğini gösteremezsiniz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Açın
kardeşim, açın.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bakın, Kürtçenin
farklı veçhelerinde ve tematiğinde yayın yapan, sadece halay ve
müzik yayını yapan kanallar kapatıldı; sadece çizgi film
gösteren, hiçbir siyasi temaya, içeriğe sahip olmayan kanallar
kapatıldı. Hangi ülkede yaşıyorsunuz siz? Ardı
arkası kesilmeyen yasaklarınızdan haberiniz yok. Bir açın
kanun hükmünde kararnameleri
Anlıyorum sizi, hiç okumadan elinizi
kaldırıp indirdiğiniz yasa ve yönetmelikleri anlıyoruz da
bunları anlayabilmek çok imkân dâhilinde değildir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yahu, sen
yasakları söyle.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bakın, aynı üniversite tahayyülünü de bu ülkeye
oturtmaya çalışıyorsunuz. Renksiz, üniversite kimliği
taşıma özelliğini haiz kaç üniversite veya bu üniversitelerden
kaç tane kürsü kaldı? Bu üniversiteleri, vaktiyle, özellikle, liyakatten
yoksun akademisyenlerle, cemaat akademisyenleriyle dolduran zihniyet de
aynıdır; onları hukuka, hakka, evrensel normlara
aykırı bir şekilde üniversiteden atan zihniyet de
aynıdır. Bunlar sadece liyakatten yoksun üniversiteye
alınmadılar, jet hızıyla akademik terfilere sahip oldular.
Sizin ortaklığınız döneminde liyakatten yoksun pespaye
kadrolaşmalarla üniversiteleri dejenere eden bu
anlayışınız, bugün aynı şekilde hukuktan yoksun
bir biçimde adil yargılanma, adil idari soruşturma yürütülme
haklarından yoksun bırakarak, yarın sonucu
cezasızlıkla bitecek olan bir süreç yaşanıyor. Bunu 17-25
Aralığa kodlamak, ondan öncesini aklamak veya bugün hukuk
dışı yöntemlerle -aynen liyakatten yoksun üniversiteye
girdikleri gibi- girişleri bir garabetti, üniversiteden ve eğitim
kurumlarından, kamudan atılışları bir başka
garabete tekabül ediyor. Açık söylüyorum: Bu şekilde bunları
kamudan uzaklaştırmak yarın bir gün iç hukuk, olmadı
uluslararası hukuktan dönme sonucunu beraberinde getirecektir. Az, biraz
hukuktan anlayan birinin bileceği gibi, bu dava dosyalarını hiç
esastan tartışmaya gerek kalmaksızın usulden bozularak
bunların haksız elde ettikleri yerlere geri dönme sonucunu
açığa çıkaracaktır.
Bakın, bir hususu dikkatinize sunmak istiyorum:
Eğer siz hukuktan kopmuş, sadece duygularınızla,
rövanşist duygularla bunları üniversitelerden, kamudan
atıyorsanız bunun adı, hukuk veya yargı değildir;
bunun adı, demokrasi veya özgürlükler hiç değildir; bunun adı,
kamu güvenliği, vesair hiç değildir; bunun adı,
rövanşizmdir. Devlet, bireysel duygularla, rövanşist duygularla
hareket ederek hiç kimseyi mağdur edemez. Siz, bunları üniversitelere
ve kamuya el ele, kol kola girerek kadrolaştırmak suretiyle doldururken
bir hukuksuzluğun, bir haksızlığın, toplum
vicdanını yaralayan sürecin altına imza attınız. Bugün
ise onların adil yargılanma haklarını ellerinden almak
suretiyle bir başka hukuksuzluğun altına imza
attığınızı özellikle ifade etmek isterim ya
değilse aynen alınışları gibi olmasın kamudan ayrılışları.
Etkin soruşturmaların, adil yargılamaların, idari
soruşturmaların hakka, hukuka, adalete, hakkaniyete tekabül etmesi
temelinde gerçekleşmesi gerekir ki yarın bir gün bunlara yapılanların
tekrar bir başka hukuk alanının duvarına çarpıp geri
dönmemesini sağlayabilelim diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN -
sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeleri kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 35inci maddesinin itiraz
başlıklı 53/f maddesindeki yedi gün ibaresinin otuz iş
günü ve altmış gün ibaresinin altmış iş günü
olarak değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Zühal
Topcu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın İzzet Ulvi Yönter
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, az önceki
tartışmaları ibretle izlediğimizi, takip ettiğimizi
söylemek isterim. Önemle ve öncelikle şunun altını kalın
bir şekilde çizmek lazımdır ki, Türk milletinin dili Türkçedir.
Türkçe, bizim geleceğimizdir, Türkçe, bizim ufkumuzdur; Türkçe, bizim
millî birlik ve beraberliğimizin alametifarikası ve vazgeçilmezidir.
Bu nedenle, Türkçeye rakip çıkarılarak yapay millet oluşumunun
önünün açılması bölücülük demektir ve çok tehlikeli sonuçlara sebep
olabilecektir.
Dil ile millî şuur arasında doğrudan
bir bağlantı vardır. Eğer dil canlı, diri bir
hâldeyse, millî şuur tüm milleti kaplayacaktır. Biz sahip olmuş
olduğumuz millî şuur sayesinde 15 Temmuz günü ihanetin tepesine
bindik. Bu millet, sahip olmuş olduğu millî şuurla hainlere
karşı geldi ve hamdolsun, çok şükür, 15 Temmuzda FETÖ ihanetini
püskürttü. Bu nedenle, dilimizin üzerinde oynamak, farklı
tartışmalarla ülke gündemini, Meclis ortamını meşgul
etmek bize göre doğru ve yerinde değildir.
Şimdi, Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki
Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Tasarıyı konuşuyoruz. Dil dedik,
millî şuur dedik, elbette bunların hepsini millî eğitim
kapsamında ele almak zorundayız. Az önce de ifade ettiğim gibi,
canlı bir millî şuurun olması için elbette meselelere hâkim,
milletinin tüm kimliğini, tüm değerlerini benimsemiş,
özümsemiş ve bunu tüm fertlerine yayan millî eğitim
politikalarının da varlığı elbette vazgeçilmezdir.
Bu Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı yapılırken, düzenlenirken, üzerinde belki de
durulmayan en önemli eksikliklerden bir tanesi, atanamayan öğretmen
meselesidir.
Atanamayan öğretmenlerimiz, sürekli bir
şekilde bizlere sosyal medya üzerinden, diğer farklı kanallardan
ulaşarak ihtiyaçlarını, taleplerini iletmekte ve
mağduriyetlerinin çözülmesini beklemektedirler. Atanamayan öğretmen
çilesi gün geçtikçe büyümektedir ve şu anda yaklaşık 450 bin
sınırına dayanmış durumdadır. Bu, aynı
zamanda bir insan hakkı ihlalidir. Bu kadar kardeşimiz, bu kadar
milletimizin tertemiz evladı eğitimini tamamlayıp,
puanını alıp, öğretmen olacak seviyeye gelmişken, hâlâ
mesleklerine, sınıflarına kavuşamamaları büyük bir
skandal olarak değerlendirilmelidir.
Sayın milletvekilleri, bugün iki kesimden çok
yoğun mesaj aldım. Birincisi uzman jandarmalarımızın
talepleri, bir diğeri de az önce ifade ettiğim gibi atanamayan
öğretmenlerimizin durumu. Bunlardan bir tanesi beni ziyadesiyle üzmüş
ve hüzünlendirmiştir.
Bir kardeşimiz şöyle diyor: Bir
öğretmen düşünün, onca emek versin, atanmak için hayal kursun,
idealleri olsun ama sonra hepsi boşa çıksın, çöp olsun.
İşte, hayat bu. Mezunsun, beş parasız ortadasın,
istesen verirler ama yüzün yok. Nereye kadar istemeye devam edeceksin? Bu
soruyu sor kendine ve her şeyden uzaklaş. Koca yıl günlük kaç
saat ders çalış, uykundan çal, Şimdi KPSS önemli değil.
denilsin. Nasıl bir sistem bu, soruyorum. Biz öğretmenlerin
hayatı size göre çok küçük olabilir, ama o benim hayatım, ideallerim,
hayallerimin yok oluşu, içimi acıtıyor.
Sayın milletvekilleri, bu
öğretmenlerimizin çilesine, feryadına ne zaman son vereceğiz?
Sayın Bakanım, Millî Eğitim
Bakanlığında yeni kadrolar ihdas etmek kadar yoğun bir
çalışma sürdürürken atanamayan öğretmenlerimizin
feryadını, şikâyetini, taleplerini ne zaman duyacağız?
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Atanamayan yok, kazanamayan
var.
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) Atanamayan
var, maalesef var, KPSSden yüksek puan almasına rağmen maalesef var.
Lütfen inceleyin.
Teşekkür eder, hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yönter.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Genel Kurulun
açılışında da talebimiz var idi. Hem sizin dile, gündeme
getirdiğiniz bir husus vardı. Adanadaki yangında çok
sayıda öğrencimizin hayatını kaybettiğini üzülerek
öğreniyoruz. Hem bu konuda hem de Fırat Kalkanı operasyonunda 2
askerin IŞİD tarafından kaçırıldığına
dair -basına da yansıdı, benim burada konuştuğumda
basında yok idi- konuda Hükûmet bize bilgi verecek mi, vermeyecek mi?
Bunun Hükûmetten sorulmasını talep ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Sayın Bakan, buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Millî Eğitim Bakanı İsmet
Yılmazın, Adana Aladağda bir öğrenci yurdunda çıkan
yangında 11 kişinin hayatını kaybettiğine ve
Fırat Kalkanı Operasyonu kapsamında 2 askerimizle irtibatın
kesildiğine dair Genelkurmay Başkanlığının bir
açıklaması olduğuna ilişkin açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım, bu ana kadar
aldığımız
Tabii, sizler de basından takip
ediyorsunuz. Vali Beyin ilk açıklamasında yaralı vardı,
hiç can kaybı yoktu. Daha sonra Belediye Başkanının
açıklaması geçti, 1 kişi kayıp, 3 kişi yaralı.
denildi. Henüz daha devam ediyor fakat bize gelen rakamlara göre
Burası
Adanada Özel Aladağ Ortaöğretim Yurdu. Bir özel yurt tarafından
işletiliyor. Kontenjanı 54 ancak kalan 31 kişi. Şu anda 17
kişinin hafif yaralı olarak hastanelerde olduğu, 11 kişinin
de hayatını kaybettiği şeklinde bir bilgi ulaştı
ama teyit edilmemiş bir bilgidir. Sunarım.
Diğer birisi de Fırat operasyonuyla ilgili
2 askerimizle irtibat kesildiğine ilişkin Genelkurmay
Başkanlığımızın bir açıklaması var.
Genelkurmay Başkanlığımızın geleneğidir,
detaylı bilgi, somut bilgi aldığı sürece
halkımıza duyurur.
Meclisimizin bilgilerine sunuyorum.
Bu arada, hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Vermiş olduğunuz bilgi üzerine biz de
yaşamını yitiren öğrencilerimize Allahtan rahmet
diliyoruz. Umut ediyor ve diliyoruz ki bu sayı çok fazla yükselmez,
sayının az olmasını umut ediyoruz ve ailelerine de başsağlığı
ve sabır diliyoruz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
36ncı madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 36ncı maddesinin Özlük dosyasında
saklama başlıklı 53/G maddesinin ikinci fıkrasındaki
beş ibaresinin dört ve on ibaresinin sekiz olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Deniz Depboylu
İstanbul Aydın
BAŞKAN Şimdi aynı mahiyetteki
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 36ncı maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Ayşe Acar Başaran
Diyarbakır Diyarbakır Batman
Mehmet Ali Aslan İbrahim Ayhan Meral Danış
Beştaş
Batman Şanlıurfa Adana
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Haydar Akar
Aydın Bursa Kocaeli
Mustafa Ali Balbay Lale Karabıyık Bülent Yener Bektaşoğlu
İzmir Bursa Giresun
Sibel Özdemir
İstanbul
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Sibel
Özdemir.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 36ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün üzerinde
konuşacağım madde bu kapsamlı yasa
tasarısının disiplin yönetmeliğine ilişkin
maddelerinden bir tanesidir. Bu ek madde, akademisyenlere ve üniversite
çalışanlarına verilen cezaların niteliğine göre
beş ve on yıl sonra özlük dosyasından silinmesini öngörmektir.
Akademisyenler ve diğer üniversite çalışanlarının
belirtilen süre içindeki davranışları amiri tarafından
değerlendirilecektir. Bu süre içerisinde disiplin cezasının
özlük dosyasından amiri tarafından silinecek olması nedeniyle
çalışan ve amiri arasında bir biat etme durumunun ortaya
çıkma tehlikesi bulunmaktadır. Düzenlemenin nesnel kriterlerle
belirlenmemiş ve amirin takdirine bırakılmış
olmasını doğru bulmuyoruz. Mutlaka kişisel değerlendirmelere
ve kuşkulara yol açmayacak somut ve nesnel kriterler eklenmelidir. Bu
maddenin bu hâliyle geçmesini doğru bulmuyoruz.
Değerli milletvekilleri, yasa
tasarısında disiplin yönetmeliğine ilişkin önemli
bulduğum birkaç konuyu daha sizlerle paylaşmak istiyorum. 12 Eylül
darbesinin bir ürünü olan disiplin yönetmeliğinin bütününe ilişkin
bir düzenleme yok burada. Bu düzenleme üniversiteler ve akademisyenler
üzerindeki baskı ve korku ikliminin ortadan kaldırılmasına
yarayacak mıdır? Bizim asıl tartışmamız gereken
bu disiplin yönetmeliğiyle akademik özerklik, özgür, bilimsel
tartışma ortamını yaratmak ve akademisyenlerin özgürce
yayın yapabilecekleri bir üniversite ve akademik ortamı sunmak ve bu
yöndeki düzenlemelere ağırlık vermektir.
Sayın Bakan, bu yasal düzenleme bilim
insanlarının özgürce bilim üretmelerinin sağlanmasına
yönelik bir çözüm üretebilecek midir? Ülkedeki baskı ortamı sonucunda
akademisyenlerin ülke dışına gitme eğilimine engel olacak
mıdır? Yurt dışına gönderdiğimiz akademisyenlerin
ülkemize dönmeleri yönünde bir katkı sağlayacak mıdır?
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül askerî darbe
ürünü olan, maalesef günümüze kadar egemenliğini sürdüren
Yükseköğretim Yasasının bütüne ilişkin, ruhuna
ilişkin bir düzenleme, bir reform yok burada. Giderek artan biçimde
özgürlükler ve akademik özerklik kısıtlanmakta, toplumdaki baskı
iklimi üniversiteleri kuşatmaktadır.
Değerli milletvekilleri, diğer yandan bu
yasal düzenlemeyle bilim insanlarının disiplin cezalarına 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamındaki fiiller de
ekleniyor. Belirtmek isterim ki akademisyenlerin diğer kamu
görevlilerinden ve devlet memurlarından farklı ve aynı statüde
değerlendirilmeleri doğru değildir. Yükseköğretim kamu
hizmeti, devlet memurları tarafından yürütülen genel idari hizmetlerden
farklı özellikler taşımaktadır. Bilim insanlarının
klasik devlet memurlarından farklı olarak sorgulayan, üreten ve
bilimsel yayınlarıyla toplumsal sorunların çözümüne katkı
sağlamasından dolayı kendisini baskı altında
hissetmeyeceği özgür ortamlara ihtiyaç vardır. Bizlerin bu
koşulları dikkate alarak düzenleme yapması gerektiğini
düşünüyoruz. Aksi hâlde, aşırı disipline edilen
üniversitelerle içinde yaşadığımız dünyanın
bilimsel rekabet koşullarının çok çok gerisinde kalacağız.
Bu sorun beraberinde kalkınma, ekonomik gelişme ve büyüme, bir refah
toplumuna ulaşma çabalarımızı da sekteye
uğratacaktır. Bu bağlamda, yükseköğretimde yapılan bu
düzenlemenin bütüncül ve çok boyutlu değerlendirilmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, disiplin ve
soruşturma süreçlerinin objektif ve şeffaf yapılması, at
izinin it izine karışmaması için bugün burada bizim
kapsamlı ve uzlaşıyla yaptığımız yasalara
ihtiyaç vardır fakat bugün, bırakın disiplin
soruşturmasını, gerekçeleri dahi sunulmadan haksız yere
görevlerinden uzaklaştırılan bilim insanlarımız vardır.
Değerli milletvekilleri, önemli olan sadece
yasal düzenlemeler yapmak değil, fiilî durumlar yaratmadan burada kabul
edilen yasaların hukuka uygun uygulanmasıdır. Ülkemizi bir an
önce OHAL sürecinden çıkartıp üniversitelerimizin ve bilim
insanlarımızın soruşturma dosyalarıyla değil,
bilimsel çalışmalarına odaklanacağı bir özgürlükler
iklimini yaratmak hepimizin görev ve sorumluluğudur.
Teşekkür ediyorum, saygıyla
selamlıyorum sizi. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Özdemir.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci
konuşmacı, Adana Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce... Adananın Aladağ ilçesi Sinanpaşa
Mahallesindeki -kesinleşen bilgiye göre- yangında 11 öğrencinin
yaşamını yitirdiğini öğrendik, çok üzgünüz.
Kendilerine Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyoruz. Umarız ölü sayısı
artmaz. Bunu öncelikle paylaşmak istedim.
Değerli milletvekilleri, diğeri, bugün
-belki sizler de rastlamışsınızdır- burada her gün
birlikte oturduğumuz, grup başkan vekilliği yapan, aynı
zamanda uzman doktor olan Sayın İdris Baluken hakkında iddianame
tanzim edildi. İddianameyi okurken konuşma sırası geldi.
Bütün basın Balukene müebbet hapis istemi diye veriyor
manşetlerde. Bilmiyorum, aranızda çok sayıda hukukçu var.
İdris Balukene isnat edilen fiiller ne, biliyor musunuz? Konuşmak,
toplantı ve gösteri yürüyüşüne muhalefet, DTKnın
toplantısına katılmak. Ne bu? Bunun adı hukuk değil.
Bu yargı tarafsız ve bağımsız değil derken tam da
bunu söylüyoruz. 302nci maddeye muhalefetten dava açılmış.
302nci madde ne? Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma fiili.
Bu, Yargıtay içtihatlarına göre, yerleşik içtihatlarına
göre silah, eylem, eylemin yakın tehlike içermesi ve ciddi tehdit
oluşturması. Bir konuşmayla milletvekilinin 302nci maddeye
muhalefetten yargılanmasının anlamı nedir, bunu önümüzdeki
günlerde söyleyeceğiz. Bununla utanma duygusu mu azaltılıyor?
Bununla vicdanınızı mı rahatlatıyorsunuz? Bununla
kamuoyuna İşte bakın, ne büyük suçlar işlediler. Ülkeyi
bölüyorlardı, birliğini bölüyorlardı, bu yüzden rehin
aldık. bu denilmek isteniyor, vatandaşa tam da bu söylenmek
isteniyor. Sayın İdris Balukenin, Grup Başkan Vekilimizin,
diğer eş genel başkanlarımızın ve milletvekili
arkadaşlarımızın -suçsa ki değil- tek suçu var;
konuşmak, ülke siyasetinde barışı, eşitliği,
demokrasiyi, gerçekleri sakınmadan hakikati savunmaktır. Bu
dosyayı hazırlayan savcılar hukuk bilgisiyle
hazırlamamışlar. Bu dosyayı hazırlayan savcılar
aldıkları talimatların gereğini harfiyen yerine getirmeye
çalışıyorlar ya da çok abarttılar, hani, artık, bir
milletvekiline ağırlaştırılmış müebbet
isteyecek kadar, tıpkı 1960 darbesinde olduğu gibi.
Başbakanını asan ülkeden 2016 yılında
milletvekillerini ağırlaştırılmış müebbetle
yargılayan bir demokrasimiz var. Hayırlı olsun!
Değerli milletvekilleri, kayyumlarla ilgili de
şunu söylemek istiyorum, sürem kalmadı ama ileride söyleyeceğim:
Kayyum meselesi sadece darbe dönemlerinde Türkiye'nin gündemine gelmiştir.
Sadece kısa bir tarih turu: 1980-1983 yılları arasında
askerî cunta döneminde, 12 Eylül askerî darbesinden sonra kayyum
atanmıştı. Buna aynen tarihi tekerrür etmek istercesine 11 Eylül
2016 tarihinde, bir gün önce, birçok belediyeye, 28 belediyeye kayyum
atandı. Bunların 24ü Demokratik Bölgeler Partisine ait, HDPnin
bileşeni. Ve ne gariptir ki 4 AKP ve MHPye bağlı belediyenin
kayyumları belediye meclisi seçimiyle belirlendi, diğerlerine ise
vali ve kaymakamlar atandı. Bu dosyaları, sakın ha, İdris
Beyde olduğu gibi farklı bir şey var sanmayın, size
dosyalarını burada tek tek okuyacağım. Ne biliyor musunuz?
Tek bir soru sorulmamış belediye başkanlarına. Hani o
manşetlerde -8 sütuna manşet yazılıyor ya-
Kışanaka yüz yıl, Anlıya
bilmem ne
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
İki yüz otuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Şu sorulmamış: Şu belediyede şu işi örgüt için mi
yaptınız? Şu aracı şunun için mi yaptınız?
Şu parayı aktardınız, şu yolsuzluğu
yaptınız; yok böyle bir şey. Dosyada yok, soru yok ama medya her
gün manşet atıyor: Belediyeler terör örgütüne
çalışıyor, para gönderiyor, araba veriyor. Ya, nereden
çıkıyor bunlar? Yani, dava dosyasıysa, buyurun. Kayyum atamak
işte tam da bulunduğumuz darbe dönemine uygun bir davranış
olarak devam ediyor. Sayın Ahmet Türkün de bu kapsamda tutuklanması
Türkiye'nin en büyük utançlarından biri olarak tarihe kaydedilmiştir
diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 36ncı maddesinin Özlük dosyasında
saklama başlıklı 53/G maddesinin ikinci fıkrasındaki
beş ibaresinin dört ve on ibaresinin sekiz olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Zühal
Topcu (Ankara) ve arkadaşları.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Sayın Zühal Topcu.
Buyurun.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir haftayı geçti, özellikle eğitimle
ilgili birçok düzenlemeyi içeren kanun tasarısı üzerinde
görüşüyoruz, inşallah hayırlara vesile olur diyoruz ama
gerçekten bu tartışmaların nereye gittiğinden de çok fazla
emin olamıyoruz aslında.
Şimdi, genel olarak günümüzde özellikle
gündemde olan çok yaygın problemler var, bunların bir
ayağını da millî eğitim oluşturuyor. Özellikle Millî
Eğitim Bakanlığında şu ana kadar -birtakım
sendikalarla da görüştük bu kürsüye çıkmadan önce- 31 bin ihraçtan
bahsediliyor. Gerçekten suçluların ve suçsuzların biraz
karıştığına yönelik de serzenişlerin
olduğunu biz buradan duyurmak istiyoruz. Dönüşler sadece 31
kişi. Buradan yüksek sesle şu soruları sormak istiyoruz: Acaba,
gerçekten suçlularla suçsuzlar birbirine mi
karıştırılıyor? Birçok mağdurlardan da
bahsediliyor. Özellikle valiliklerin çeşitli kriterleri kullandıklarını,
işte A ilindeki bir valinin herhangi bir kriteri kullanıp memuru
başlatma uygulamasını görürken bir başka ilde bunun
olmadığını görebiliyoruz, farklı uygulamaların
olduğunu görebiliyoruz. Onun için de diyoruz ki: Valiliklerin bu geri
dönüşlerde uyguladıkları kriterler nedir, acaba bu kriterlerde
ortak dil kullanılabilinir mi? Biz buradan tekrar çağrıda
bulunuyoruz, lütfen çok daha fazla mağdurlar yaratmayalım, insanlar
zaten evlerine ekmek götüremeyecek duruma geldiler, suçluların çok iyi
ayıklanması lazım. Gerçekten bu devletin temeline dinamit
koyduysa, geleceğini ipotek altına almak istediyse mutlaka ve mutlaka
adalet önüne çıkartılması lazım, yargılanması
lazım ama bu arada suçsuzlara da dikkat edilmesi lazım, mağdur
yaratılmaması gerekiyor.
Şimdi, özellikle 36ncı maddeye
geldiğimizde orada birkaç maddeden beri süregelen bir disiplin sürecinin
Yükseköğretim Kurulunda yeni yapılanmasına şahitlik
ediyoruz. Şimdi dendi ki, özellikle Sayın Bakan, bütün
konuşmalara başlarken üniversiteler kısmında işte 2002
yılında 76 üniversite varken şu anda 190lara yaklaştığına
yönelik gerçekten hem gurur vesilesi ama bazı zaman da ayakları yere
basmayan konuşmalara da delil teşkil ettiğini görebiliyoruz.
Şimdi, öğrenci başına harcamaların arttığına
şahitlik ediyoruz, eğitime ayrılan kaynak da artıyor. Peki,
bu kaynaklar nasıl harcanıyor ve sonuçta çıktı olarak
elimizde bulunan göstergeler ne durumda? Onlara
baktığımızda inanın uluslararası mukayeselerle
olaya baktığımızda üniversitelerimizin iç açıcı
durumda olmadığını da görebiliyoruz. AR-GE
çıktıları açısından, inovasyon
çalışmaları açısından, girişimcilik düzeyleri
açısından, patent sayıları ve uluslararası endeksler
açısından baktığımızda inanın
üniversitelerde uluslararası sıralamalarda üst düzeylerde
olmadığımızı görebiliyoruz. Kalite kültürü ve
motivasyon artırmaya yönelik olarak üniversitelerde çalışmalar
yapılması gerekirken, bu düzenlemede özellikle disipline yönelik
nasıl cezalandırabilirize ve kontrol altına alabilirize yönelik
çalışmaların daha fazla yer aldığını
görebiliyoruz. Ama biz istiyoruz ki... Yani bu aslında AKP
iktidarının zihniyetinin bir yansıması olarak
karşımızda duruyor.
Bu kadar zaman harcanıyor ama bir de şunu
soralım: Üniversitelerde şu ana kadar kadrolar kimlere
çıkartıldı ve kimlerin projelerine destek verildi ve kimler
rektör olarak atandı? Keşke bunların yerine, acaba... Diyoruz ki
G20 içerisinde yer alıyoruz. ama uluslararası sıralamalara
baktığımızda, işte 2016-2017 Londra merkezli
üniversite derecelendirme endeksine baktığımızda ilk 500ün
içinde 3 tane üniversitemizin olduğunu görebiliyoruz ki kriterler de
araştırma, öğretim kalitesi, iş imkânı sunma ve
uluslararasılaşmadır. Bence YÖKün, Millî Eğitimin bunlara
kafa yorması gerekiyor.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Topcu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
37nci madde üzerinde iki ayrı önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 37nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Ayşe Acar Başaran
Diyarbakır Diyarbakır Batman
Mehmet Ali Aslan Mahmut Toğrul İbrahim Ayhan
Batman Gaziantep Şanlıurfa
"MADDE 37- 2547 sayılı Kanunun 60
ıncı maddesinin (a) fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
a. Bir süre öğretim üyesi olarak
çalışanlardan veya öğretim üyesi olarak
çalıştıktan sonra eş, sağlık ya da belgelenebilir
bir özre bağlı olarak görevinden ayrılmak zorunda kalanlar,
kamuda farklı bir göreve atananlar, alanı ile ilgili
çalışmalar yürütmek amacıyla görevinden ayrılarak
yurtdışına gidenler, memnu haklarının iadesini alanlar
ile Milletvekili Seçimleri ile Mahalli İdareler Seçimlerinde seçilenler
ayrıldıkları yükseköğretim kurumlarına kadro
şartı aranmaksızın, bir başka yükseköğretim
kurumuna ise uygun kadro olması halinde atamaları yapılır.
Bu yola göreve başlayan öğretim üyelerinin aylık dereceleri ile
diğer özlük ve mali hakları Yükseköğretim
Başkanlığınca hazırlanacak yönetmelikle
düzenlenir.'"
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
TBMM Genel Kurulunda görüşülmekte olan 405
sıra sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 37'nci maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Mustafa Ali Balbay
Aydın Bursa İzmir
Haydar Akar Bülent Yener
Bektaşoğlu Lale
Karabıyık
Kocaeli Giresun Bursa
Aytuğ Atıcı
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Sayın Aytuğ Atıcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri; 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 37nci maddesiyle ilgili
olarak verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Sadece
kendi maaşlarına zam yapmayan, kendine ayrıcalık
tanımayan, haksızlık ve eşitsizlik yapmayı ahlakla
bağdaştırmayan bütün milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu maddeyle maalesef
AKP milletvekillerinin önerisiyle milletvekillerine ayrıcalık
tanınmaktadır. Bakın, birazdan ellerinizi
kaldıracaksınız, oy vereceksiniz. Kendinize ayrıcalık
sağlıyorsunuz hem de iki ayrı noktada. Bunlardan bir tanesi, bir
öğretim üyesi milletvekilliği bittikten sonra -üniversitesine
döndüğü zaman- kendi üniversitesine canı isterse dönecek, canı
isterse ve kadro varsa Türkiyedeki bütün üniversitelere gidebilecek. Hâlbuki
milletvekili olmayan bir öğretim üyesi böyle bir hakka sahip değil.
Beterin beteri var mı? Var. Eğer milletvekili olan öğretim üyesi
üniversiteye dönerse ve siz bu maddeyi kabul ederseniz bu durumda hem emekli
maaşını alacak hem de üniversiteden maaş alacak yani çifte
maaş alacak. Peki, bir başka öğretim üyesi, milletvekili olmayan
bir öğretim üyesi, eğer emekli olup tekrar üniversiteye dönerse bu
haktan yararlanabilecek mi? Hayır, yararlanmayacak. Yani siz, kamu
üniversitesine dönen milletvekillerine, eğer bu maddeyi kabul ederseniz
kıyak yapmış olacaksınız.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Sayın Vekilim,
üniversitesine dönmeyip de vakıf üniversitesine mi dönsün?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Değerli
arkadaşlar, milletvekillerinin kendilerine kıyak maaş istemesi
bizce doğru değildir; bu durum, ahlakla da bağdaşmaz,
eşitlikle de bağdaşmaz.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Sayın Vekilim,
üniversitesine dönmeyip vakfa mı dönsün? Bir cevap verin.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Eğer tüm
öğretim üyeleri için bu hakkı tanırsanız, eyvallah.
Öğretim üyesi kolay yetişmez bu ülkede. Eğer öğretim üyesi
şu veya bu şekilde emekli olduktan sonra üniversiteye dönmek isterse
kadro şartı aranmaksızın kendi üniversitesine zaten
dönüyor. Hadi buyurun hep beraber bütün öğretim üyelerine kadro var ise
istediği yere gitme şansı verelim yani eşitlik verelim.
Bunu yaparken, dönen öğretim üyelerinin tamamına hem emekli
maaşını hem de hak ettiği maaşı verelim. Bunu
yaparsanız biz varız. Eğer bunu yapmaz, sadece milletvekillerine
bu ayrıcalığı tanırsanız biz bunu
çıktığımız her televizyonda, gittiğimiz her
basın kuruluşunda dile getiririz. Bunu bütün köylerde
anlatırız, anlatacağız.
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Siz şimdi emekli olup
vakıf üniversitesine gidince maaş almayacak mısınız?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Bakın, buradan ben
de yararlanacağım, ben de bir öğretim üyesiyim ve üniversiteye
döndüğümde sizin sayenizde çifte maaş alacağım. Ben bunu
ahlaki bulmuyorum ve reddediyorum. Bunun için de biz Anayasa Mahkemesine
gideceğiz arkadaşlar.
Millet bize en büyük şerefi vermiş,
getirmiş bizi burada milletvekili yapmış, daha ne istiyorsunuz,
bundan daha büyük şeref olur mu? 3-5 bin lira para almak için milleti bu
şekilde kahretmeye gerek var mı? Milletvekilliğinin
şanını, şerefini düşürmeye gerek var mı? Çifte
maaşa hangi birinizin ihtiyacı var Allah aşkına!
Gelmişsiniz, milletin bağrından kopmuşsunuz, en güzel yere
oturmuşsunuz, bundan sonra 3 kuruş fazla alsanız ne olur,
almasanız ne olur! Alacaksak hep beraber alalım, bütün öğretim
üyeleri alalım ama sadece ve de sadece milletvekillerine böyle bir ayrıcalık
tanınması bizi üzüyor. Sadece 2 muhalefet partisinin bu önergeye
karşı çıkması da beni ayrıca üzüyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Aytuğ Bey, bir şey soruyoruz.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Aytuğ Bey
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ben isterdim ki bütün
öğretim üyeleri çıksınlar önergelerini versinler, Bir
yanlışlık olmuş, gelin bunu değiştirelim.
desinler ama maalesef bu gerçekleşmedi.
İyi akşamlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Cevap vermediniz
Aytuğ Bey.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
Önergeyi oylarınıza sunacağım
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Karar yeter sayısının aranmasını
istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 37nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahmut
Toğrul (Gaziantep) ve arkadaşları
"MADDE 37- 2547 sayılı Kanunun 60
ıncı maddesinin (a) fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
a. Bir süre öğretim üyesi olarak
çalışanlardan veya öğretim üyesi olarak çalıştıktan
sonra eş, sağlık ya da belgelenebilir bir özre bağlı
olarak görevinden ayrılmak zorunda kalanlar, kamuda farklı bir göreve
atananlar, alanı ile ilgili çalışmalar yürütmek amacıyla görevinden
ayrılarak yurtdışına gidenler, memnu haklarının
iadesini alanlar ile Milletvekili Seçimleri ile Mahalli İdareler
Seçimlerinde seçilenler ayrıldıkları yükseköğretim
kurumlarına kadro şartı aranmaksızın, bir başka
yükseköğretim kurumuna ise uygun kadro olması halinde atamaları
yapılır. Bu yola göreve başlayan öğretim üyelerinin
aylık dereceleri ile diğer özlük ve mali hakları
Yükseköğretim Başkanlığınca hazırlanacak
yönetmelikle düzenlenir.'"
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Gaziantep
Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul
(HDP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 37nci maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu Meclis kendisine
kıyak yapan bir Meclis olarak tarihe geçecek. Bu Meclis iki bakımdan
öğretim üyelerinin kendisine ayrıcalık yaptığı
bir Meclis olacak. Neymiş? Öğretim üyesi bir dönem
milletvekilliği yaptıktan sonra üniversitesine dönerse çift maaş
alacak. Bir diğeri, kendi bulunduğu kadroya zaten kadro
şartı aranmaksızın dönebiliyordu, şimdi istediği
üniversiteye gitme imkânı veriyoruz. Bunu sorduğumuzda şöyle
açıklıyorlar değerli arkadaşlar: Üniversitelerde yeteri
kadar öğretim üyesi yok, üniversiteler kan kaybediyor, öğretim
elemanı kolay yetişmiyor. diyorlar.
Değerli arkadaşlar, size bir fotoğraf
göstermek istiyorum. Bu bir öğretim elemanı, on beş günde 13 kez
tutuklanmış, Nuriye Gülmen. Ne istiyor peki? KHKyla işine son
verilmiş. Öğretim üyelerini bu ülkede eğitim hakkını
savundukları için, bu ülkede Çocuklar ölmesin. dedikleri için
aşından ekmeğinden edeceksiniz her gün, her gün ekmeğe
muhtaç hâle getireceksiniz, ondan sonra kalkıp üstüne bir de Efendim,
üniversiteler kan kaybediyor, milletvekili olan öğretim üyeleri
milletvekilliğinden sonra üniversiteye dönsün ve çift maaş
alsın
Değerli arkadaşlar, burada, asgari ücret
alan bir insanın, 1.300 lira asgari ücret alsın mı almasın
mı? diye söylediğimizde saatlerce neden almaması
gerektiğini ifade ediyorsunuz ama milletvekiline gelince ama öğretim
üyesi milletvekiline gelince ona çift maaş istiyorsunuz. Bunu asla
hukukla, vicdanla, eşitlikle açıklayamazsınız. Bakın
bugün kaç tane öğretim üyesini açığa
almışsınız? Niye almışsınız, bunun
hesabını bir defa önce verin, ondan sonra bu yasayı getirin.
Bunun daha hesabını vermeden, öğretim üyelerini bu kadar
perişan duruma getireceksiniz, üniversiteleri eğitim yapılamaz
hâle getireceksiniz -disiplin yönetmelikleriyle- suç ve ceza kapsamı
içerisinde disiplin yönetmeliğini başlarına Demoklesin
kılıcı olarak koyacaksınız, ondan sonra Üniversiteler
neden gelişmiyor? diyeceksiniz.
Değerli arkadaşlar, bunun kabul edilebilir
hiçbir tarafı yok. Bunun ne eşitlikle ne ahlakla ne insaniyetle
bağdaşır bir tarafı yok.
Bugün insanlarımız işini kaybediyor,
aşını kaybediyor ama biz bugün burada neyi konuşuyoruz?
Ekonomi dip yapmış, biz burada:
Öğretim üyesine çift maaş verelim mi, vermeyelim mi
Milletvekili olmuşsunuz, daha ne istiyorsunuz
bu ülkede? Milletvekilliği bitince, umudunuzu mu kestiniz değerli
milletvekilleri, bir daha milletvekili olamayacağınızı
mı düşünüyorsunuz?
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Üniversitesine dönüyor.
Üniversite kan kaybediyor.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Üniversite kan
kaybediyorsa bunun biricik nedeni, sizin öğretim üyesini alıp
sokağa bırakmanızdır, sizin yıllardır
öğretim üyeleri üzerinde estirdiğiniz zorbalıktır. Siz,
yıllardır öğretim üyelerinin üzerinde, otuz yıl öncesinin,
12 Eylül darbesinin ürünü olan disiplin yönetmeliğini koydunuz. Anayasa
Mahkemesi disiplin yönetmeliğini iptal etti, siz kalktınız,
bugün getirdiğiniz bu disiplin yönetmeliğiyle, üniversitelerde ne
demokratik özerklik ne bilimsel özerklik ne mali özerklik, hiçbir şey
bırakmıyorsunuz.
Öğretim üyeleri, dediğim gibi, her gün
perişan hâlde. Bakın, on beş günde 13 kez bir öğretim
elemanını gözaltına alıyorsunuz.
ÖYPnin durumunu biliyorsunuz.
Üniversitelerin geldiği hâl
Araştırma görevlilerinin durumunu
biliyorsunuz. Bugün hâlâ araştırma görevlileri iki ayrı maddeyle
araştırma görevliliğine alınıyor. Alırken de
kendi özel şartlarınızı koyuyorsunuz. Açın, bakın
bakalım, hangi şartlarla siz araştırma görevlisi
ilanları verdiniz, hangi şartlarla öğretim üyesi ilanları
verdiniz, biraz da bunları düşünün.
Kendine ayrıcalık yapan bir Meclisin üyesi
olmaktan hicap duyduğumu belirtiyorum, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Toğrul.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ancak bir yoklama talebi var.
Sayın Altay, Sayın İrgil, Sayın
Tarhan, Sayın Köksal, Sayın Aydın, Sayın Gürer, Sayın
Bakan, Sayın Durmaz, Sayın Atıcı, Sayın Özdemir,
Sayın Bakır, Sayın Öz, Sayın Kök, Sayın Karabıyık,
Sayın Yarayıcı, Sayın Zeybek, Sayın Yüceer, Sayın
Usluer, Sayın Çam, Sayın Kuyucuoğlu.
Şimdi, yoklama için iki dakika süre veriyorum
ve işlemi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 37nci madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.09
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.43
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, 38inci madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 38inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Deniz Depboylu
İstanbul Aydın
Madde 38 2547 sayılı Kanunun 65 inci
maddesinin (a) fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir.
(14) Bilimsel araştırma ile yayın
etiği kurullarının oluşumu, görevleri ve
çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar.
BAŞKAN Şimdi aynı mahiyetteki
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 38inci maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Ayşe Acar Başaran Sibel Yiğitalp
Diyarbakır Batman Diyarbakır
Besime Konca Mehmet Ali Aslan
Siirt Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Mustafa Ali Balbay
Aydın Bursa İzmir
Bülent Yener Bektaşoğlu Haydar Akar Lale Karabıyık
Giresun Kocaeli Bursa
Burcu Köksal
Afyonkarahisar
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu
Köksal.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adanadaki yurt yangınında
hayatını kaybeden tüm öğrencilerimize Allahtan rahmet,
yaralı öğrencilerimize acil şifalar diliyorum.
Biz bu akşam burada ne için kanun düzenlemesi
yapmaya çalışıyoruz? Eğitim öğretim sistemimizle
ilgili. Eğitim öğretim sistemimizin en önemli unsuru kimler? Tabii
ki, öğretmenler. Büyük Önder, asrın lideri Mustafa Kemal Atatürke
Paşam, milletvekili maaşlarını düzenliyoruz. Nasıl
olsun? diye soruyorlar. O da Öğretmen maaşlarını
geçmesin. diyerek öğretmenlerin bir toplumun gelişmesinde ve
muasır medeniyet seviyesine yükselmesinde ne kadar önemli olduğuna
işaret ediyor. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ta o yıllardan
işaret etmiş etmesine ama maalesef AKP bir türlü bunu
kavrayamadı. İktidarınız döneminde öğretmenlerin
durumuna baktığımızda ne yazık ki içler
acısı.
Bakın, EĞİTİM İŞ
Sendikasının 24 Kasım Öğretmenler Günü
dolayısıyla yapmış olduğu bir anket
yayınlandı. 43 ilde 837 öğretmenle görüşülmüş.
Öğretmenlerin yüzde 52si kredi borcu olduğunu belirtiyor, yüzde
52si bankaya borçlu. Öğretmenlerin yüzde 25i şahıslara borçlu,
yüzde 22si esnafa borçlu ve ne yazık ki yüzde 32si anne, babasından
aldığı maddi destekle geçinmeye
çalıştığını belirtmiş. Yine
öğretmenlerin yüzde 8i en az 1 kez icralık olduğunu
belirtmiş ve öğretmenlerimizin yüzde 60ı ne yazık ki
Gelecekten ümitli değilim. diyor. Yine aynı öğretmenlerimizin
yüzde 64ü de fikirlerini bu ülkede artık özgürce beyan edemediklerini
açıklıyor.
Öğretmenlerin maaşlarının
yetersizliği ve bunun üzerine allak bullak ettiğiniz eğitim
politikaları, öğretmenler üzerinde kurmuş olduğunuz siyasal
baskılar ve özellikle idari kadrolarda partizanca
yaklaşımınız, liyakat sistemini kaldırmanız
yüzünden öğretmenlerimiz belki de hayatlarının en zor dönemini
yaşıyorlar.
KHKlarla binlerce öğretmeni ihraç ettiniz. 12
Eylülde bile 3.700 öğretmen ihraç edilirken 15 Temmuz sonrası ihraç
edilen öğretmen sayısı 30 bini buldu. Niye ihraç ettiniz biliyor
musunuz? FETÖcü olup olmadığına bakmaksızın,
gerçekten FETÖcü mü değil mi diye bakmadan muhalif görüşleri
nedeniyle birçok öğretmeni açığa aldınız veya ihraç
ettiniz. Açığa aldığınız, ihraç ettiğiniz
öğretmenler aynı zamanda bu ülkede yaşayan 1.5 milyon
öğrencimizin de öğretmenden mahrum kalmasına neden oldu. Siz bir
öğretmenin FETÖcü olup olmadığına bakmadan ihraç
ediyorsunuz ya. Bakın, kendi seçim bölgemden bir örnek vereceğim.
İnternet modemi alıp komşusuyla ortak kullanan bir öğretmen
-komşusu byLock kullandığı için- FETÖcü damgası
vurulup ihraç edildi. Üstelik o öğretmenin her türlü itirazına
rağmen, her türlü delil sunmasına rağmen gözünün
yaşına bakılmadı, hiçbir araştırma
yapılmadan alelacele ihraç edildi.
Adana EĞİTİM SEN Şube
Başkanı. Bu adam, FETÖcü değil, herhangi bir terör örgütüyle
bağlantılı değil. Kardeşi Afyonkarahisarda Cumhuriyet
Halk Partisi üyesi, eski il yöneticimiz. Ailece neredeyse yedi göbek CHPli bir
aile ama muhalif diye bir gecede KHKyla ihraç ettiğiniz bir
öğretmen. Öğretmenlerin durumundan bahsetmeye
çalıştım.
Bir de yıllarca dirsek çürüttüğü hâlde,
okulunu bitirdiği hâlde mezun olup atanamayan, öğretmenliğini
yapamayan öğretmenlerimiz var. Bakın, 2009-2016 yılları
arasında ilk atama başvurularına ve atama sayılarına
baktığımızda 660 bine yakın atanamayan öğretmen
olduğunu görüyoruz. Bir yandan öğretmen açığı var, öte
yandan atama bekleyen binlerce öğretmen var. Ama, siz onları da
sözleşmeli, kadrolu, ücretli diye ayrıma tabi tuttunuz.
Sözleşmeli öğretmen diye bir şey olmaz. Öğretmen,
öğretmendir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Devamla) İş güvencesi,
devlet memurluğu cumhuriyetin en büyük kazanımlarındandır
ve o kazanımları almaya hakkınız yok.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Köksal.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde Siirt
Milletvekili Sayın Besime Konca.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
BESİME KONCA (Siirt)
(x)
ABDULLAH ÖZTÜRK (Kırıkkale) Türkçe
konuş!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın Başkan
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Sayın Başkan,
hatibi uyarırsanız
BESİME KONCA (Devamla)
(x)
Tamam, Türkçeye geçeyim. İşte, Kürtçenin
yasak olduğunu
Demokratik bir Parlamento, çoğulcu, çok dilli bir
Parlamento olsaydı, bugün herkes kendi ana diliyle konuşsaydı
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Anlamıyoruz, ne
dediğini nereden bileceğiz?
BESİME KONCA (Devamla) Dünyadaki
parlamentolarda bu sistem var ve konuşuluyor.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Almanyada git,
Kürtçe konuş da göreyim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyelim.
BESİME KONCA (Devamla) Zaten bu Parlamentoda
Türkçe konuşsak da anlamıyorlar.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Berlin
Parlamentosuna git, Kürtçe konuş, Almancanın dışında
bir dille konuş da göreyim.
BESİME KONCA (Devamla) Bu Hükûmet Türkçe
konuştuklarımızı da anlamıyor. En azından kendi
ana dilimde konuşmak istedim. Çünkü, hatip dedi ki: Kürtçe konuşmak
yasak değil.
Kürt Enstitüsü 1990ların o zalim dönemine
rağmen yaşatıldı; Kürt dilini, Kürt edebiyatını,
Kürt sanatını geliştirmek için ama Kürt enstitüsünün yüzlerce
emekçisi yıllarca cezaevinde kaldı, işkence gördü,
kurumları yakıldığı hâlde bugüne kadar geldi ve siz
kanun hükmünde kararnameyle kapattınız.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Enişte
yasakladı, enişte!
BESİME KONCA (Devamla) Bu, bu Hükûmetin
utancıdır, açık ortadadır.
Şimdi, eğitim diyoruz da yani
cinsiyetçi, milliyetçi, asker millet adına militarist ve mezhepçi bir
eğitim anlayışından ne bilim çıkar ne felsefe
çıkar ne sosyoloji çıkar ne de sanat çıkar; eğitim
anlayışımızın temelde değişmesi gerekiyor.
Peki, bunu düzenleyenlerin siyaset
anlayışı nasıldır? Yine cinsiyetçi, erkek egemenlikli,
şiddet, militarist, milliyetçi ve tek mezhepçi bir siyaset
anlayışı var. Yukarıdan baksan aynı şey, aşağıdan
baksan aynı şey. Biz hem bu siyaset anlayışıyla hem
Hükûmetin bu mantığıyla hem de bugüne kadar geliştirilen
Türkiyedeki eğitim anlayışıyla özgür bireylerin, özgür
çocukların, özgür kadınların bu ülkede yetişemeyeceğini
biliyoruz. Sizin iktidar olmak ve tepesine vura vura kendinizi yaşatmak için
toplumu ne hâle getirdiğinizi; hangi çatışmalara, hangi
çelişkilere mahkûm ettiğinizi buradan
çıkardığınız yasalarla ortaya koyduk.
Siz evlilik rıza yaşını 12ye
indireceksiniz, bunun için çalışacaksınız, sonra
diyeceksiniz ki: Biz eğitimi demokratikleştirelim. 12
yaşında kız çocuğu evlendikten sonra herhâlde
çocuklarıyla alfabeyi öğrenmek için okula gitmeye
çalışacak, mantığınız budur. Tecavüzü, tacizi,
her türlü şeyi burada meşrulaştıracaksınız,
kadın da olsa, çocuk da olsa ne yaparız diyeceksiniz, kadına
dair erkek egemenlikli şiddet dilinizi, siyaset
anlayışınızı burada biliyoruz, büyüklere bunu
öğreteceksiniz, sonra küçüklere Biz okulda bilimi, sanatı, bilmem,
özgürlüğü esas alan bir eğitim anlayışı
geliştirmek istiyoruz. diyorsunuz, buna toplum da inanmaz. Siz bu siyaset
anlayışınızla, bu müdahale etmek istediğiniz
Evet,
geçmişte de binlerce sorunu olan bir eğitim anlayışı
söz konusuydu fakat yine de kısmen ayakta duran, eleştirilerle,
çeşitli mücadelelerle değişebilecek bir eğitim
anlayışı söz konusuydu. Fakat bugün bir bütün toplumu mahkûm
eden, toplumu köleleştiren, bireyin özgürlüğünden korkan bir
eğitim anlayışıyla Türkiyenin bireyinin
özgürleşmeyeceğini, Türkiye siyasetinin demokratikleşmeyeceğini
tekrar belirtiyoruz.
(x) (HDP
sıralarından alkışlar)
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Sadece
gürültü çıkarıyorsun, gürültü.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Konca.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tutanaklara geçmedi,
tutanaklara.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 38inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Haberal (Ankara) ve arkadaşları
Madde 38 2547 sayılı Kanunun 65 inci
maddesinin (a) fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir.
(14) Bilimsel araştırma ile yayın
etiği kurullarının oluşumu, görevleri ve
çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Sayın Erkan Haberal. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN HABERAL (Ankara) Çok
değerli milletvekilleri, bu kürsü hiçbir halkın, hiçbir zümrenin,
hiçbir kabilenin, hiçbir kavmin kürsüsü değildir; bu kürsü kahraman Türk
milletinin kürsüsüdür, dili de Türkçedir, Türkçe dil de
bayrağımızdır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Hiç kimsenin bu milletin ona
verdiği haklarla gelip bu kürsüde kahramanlık taslamaya, hele sahte
kahramanlık taslamaya hakkı da yoktur. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BESİME KONCA (Siirt) Siz
bunu yasaklayarak kahramanlık yapmaktasınız.
ERKAN HABERAL (Devamla) Bugün bu kürsüde bu kadar
rahat bunların konuşulmasının tek bir sebebi vardır,
bugüne kadar millî ve milliyetçi eğitim sistemine geçilmemesidir.
Eğer ta yıllar evvel cennetmekân Başbuğumuzun Dokuz
Işık doktrininde yazdığı milliyetçi eğitim
sistemine geçilmiş olsaydı bugün karşılaştığımız
bu acı tabloyla hiçbir zaman karşılaşmazdık.
Milliyetçi eğitim sistemi nedir? Milliyetçi
eğitim sistemi: Hedefi ve karakter bakımından millî, metodu ve
muhtevası bakımından ilmî olacaktır. Böylece milliyetçi
Türkiye'de eğitimin her kademesi millî hedeflerin gerçekleştirilmesi
yönünde işleyecektir. Bunun için Türk gençleri önce devlete, millete ve
vatana candan bağlı aydınlar olarak yetiştirilecektir.
Millî eğitim politikası tıpkı millî savunma politikası
gibi iç politikanın dışında ve üstünde tutulacaktır.
İktidarlar, hükûmetler ve bakanlar bu politikayı
değiştiremeyeceklerdir. Her derecedeki okul liyakat, kalite,
milliyetçilik ve iyi ahlaklılık esasına göre eğitim
verecektir. Türkiye'nin imkân, ihtiyaç ve artıları hesap edilmeden
hiçbir yabancı memleketin eğitim sistemi model olarak
alınmayacaktır.
Eğitim ve öğretimin ana gayesi, en büyük
millî servet olan insan unsurunu araştırıcı ve
yaratıcı beyin gücü, üretimi artırıcı bilgi ve beden
gücü, ülkücü, milliyetçi ve çalışkan vatandaşlar olarak
yetiştirmek suretiyle onları Türk milletine hamleler yaptıracak
manevi güç hâlinde hazırlamak ve organize etmektir.
Toplumun sahip olduğu maddi ve manevi
kıymetlerin bütünü olan millî kültürü bir nesilden diğerine fire
vermeden aktarmak, böylece bu kültürün her nesilde canlı ve şuurlu
bir şekilde yaşamasını sağlayacak millî ve tarihî devamlılığı
temin etmek milliyetçi eğitim sisteminin en önemli maddelerindendir.
Fertleri sadece verilen bilgileri öğrenip muhafaza eden otomatlar olarak
değil, düşünen, şüphe ve münakaşa eden, araştıran,
fikirleri tenkit, tekzip ve telif edebilen yaratıcı birer
şahsiyet seviyesine yükseltmektir. Türkiye'de eskiden beri yürürlükte olan
eğitim sistemi bugün burada da gözüktüğü gibi bu görevlerden
hiçbirini tam olarak yerine getirememiş, mevcut sistem kalite esasına
göre değil, sayı esasına dayanmış, bu eğitim
sisteminden hakiki manada yetişmiş olan insanlar diplomalı
okuryazar olarak yetişmiştir.
Her Türk çocuğu ana dili olan Türkçeyi mükemmel
bir şekilde öğrenecektir milliyetçi eğitim sistemiyle. Bu
topraklarda Türkçe konuşmayan vatandaş kalmayacaktır. Hele,
gelip bu kürsüden başka dillerde konuşmaya cüret bile
edemeyeceklerdir. Her Türk çocuğu millî şuur ve millî gururla dolu
olacak şekilde eğitilecektir. Böylece nesilleri taklitçiliğe
sevk eden aşağılık duygusu ve yabancı
hayranlığı ortadan kalkacaktır. Her Türk çocuğu millî
gelenekleri çağa uydurulmuş şekli içinde terbiye edilecektir. Bu
maddi temele dayanan menfaatçilik ve bencillik duygusu yerine maneviyatçı
esasa dayanan fedakârlık ve özgecilik ruhunu aşılayan millî
ahlak olacaktır. Her Türk çocuğu mutlaka ilmî zihniyetle ve hür
düşüncenin faziletine inandırılmış olarak
yetişecektir. Türk çocuğu millî kültür, terbiye, nezaket ve ahlak
anlayışı bakımından ailesine göre farklı
değer ölçülerine sahip olmayacaktır. Bütün okullarda Türk tarihi,
bilinen ilk devirlerinden itibaren günümüze kadar kesintisiz ve bütün olarak
ele alınacaktır. Türk milletinin kurmuş olduğu bütün
devletler ayrı ayrı değil, aynı milletin kurduğu
devletler zincirinin birer halkası olarak takdim edilecektir. Bütün
öğretim kademelerinde Türklüğün ve milliyetçiliğin
düşmanı olan ideolojiler hakkında bilgiler verilerek nesillerin
bu zararlı akımlara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN HABERAL (Devamla)
karşı
muvaffakiyet kazanması sağlanacaktır.
Türk için, Türke göre, Türk tarafından! (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Haberal.
BESİME KONCA (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Konca.
BESİME KONCA (Siirt) Sayın hatip
konuşmamı ucuz kahramanlık olarak tanımladı. Söz
almak istiyorum.
ERKAN HABERAL (Ankara) Daha kötüsüne dilim
varmadı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bir Kürtçeye tahammülünüz yok. Daha kötüsüne
varmamış dili. Ayıp bir şey ya!
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ne ilimle, ne irfanla,
ne akılla ilgisiz şeyler söylüyorsun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sabahtan beri tahrik
ediyorsunuz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Anayasaya
bağlı kalın, İç Tüzüke bağlı kalın.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Konca.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
14.- Siirt Milletvekili Besime Koncanın, Ankara
Milletvekili Erkan Haberalın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 38inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BESİME KONCA (Siirt) Sayın Başkan,
ben bu konuşmayı özellikle AKPli hatip Kürtçe yasak değildir.
dediği için, bir hatırlatma yapmak için birkaç cümle kurdum ve
bunların tercümesini yaptım. Siz bu bir dakikaya bile dayanmayacak
kadar
KAMİL AYDIN (Erzurum) Evimizde
konuşuyoruz, dayanıyoruz biz.
BESİME KONCA (Devamla)
birlik, ülke, halk ve
ulus olma anlayışından bahsediyorsanız işte sizin bu
tekçilik anlayışınızdır şov olan.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Tekçilik değil,
birliktir bu, vahdettir bu.
BESİME KONCA (Devamla) Şovculuk
yapmadık. Eğer siz buradaki eğitim anlayışında
Bir başkası başka bir dilde konuşma cesareti
göstermeyecek. tarzında
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Anayasada ne
yazıyor? Türkiye Cumhuriyetinin resmî dili Türkçedir. Burası da
Türkiye Büyük Millet Meclisi.
BESİME KONCA (Devamla)
burada bir açıklama
yapıyorsanız işte budur ülkeyi bölen, işte budur bölücülük,
işte budur başka bir şey. Hatip konuşmasında bunu
söylüyor. Kimse başka bir eğitimle, başka bir dille
konuşma cesareti
Bir de cesaret olarak tanımlıyorlar.
Cesaret etmemeli. demek ne demektir? İşte bugün,
kapattığınız bütün Kürt kurumları,
kapattığınız Zarok TV, kapattığınız
Kürt Enstitüsü, kapattığınız Kürtçe televizyonların
hepsi bu anlayışın, bu zihniyetin sonucudur.
Eğer siz demokrasiden, özgürlüklerden
bahsediyorsanız buradaki konuşmama tahammül edersiniz, gereken
tercümesini de yaptırırsınız, hatta, dediğim gibi
eğer demokratik bir Parlamento olsa bunun teknik tedbirini de alır,
konuşmak isteyen konuşur. Eğer Putin buraya gelse
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sen Putin misin?
Rus musun sen?
BESİME KONCA (Devamla)
İsrailden
birisi buraya gelse, burada konuşsa, siz Türkçenin dışında
başka bir dil konuşamazsınız, cümle
kuramazsınız. diyemeyeceksiniz herhâlde değil mi?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bırak bu
inkârcı politikaları!
BESİME KONCA (Devamla) Burada kurduğunuz
İngilizce okullara kendi çocuklarınızı gönderiyorsunuz
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türkiye Cumhuriyetinin
vatandaşısın.
BESİME KONCA (Devamla)
Fransızca
okullara kendi çocuklarınızı gönderiyorsunuz ama 20 milyon nüfusun
burada kullandığı dile dair bir televizyonuna, bir
derneğine, bir Kemanger okul öncesi eğitim kurslarına bile
tahammül edemeyecek kadar tekçisiniz, milliyetçisiniz, militaristsiniz ve
cinsiyetçisiniz. Bunun hepsini de bu iktidar yapıyor. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Konca.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) İnkâr
söylemiyle bir yere varamazsın, bitti, kapandı o defter. Retçi,
inkârcı şeyler bunlar, bırak bu söylemi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Konuşmacı biraz
evvel Erkan Haberalın da konuşmasını kastederek tekçilikle
itham etti ve ayrıca bölücü olmak gibi, militarist gibi birtakım
görüşler, artık tekrarlamaya fazla da gerek olmayan sözlerle bize ait
olmayan görüşleri atfetmeye çalışmıştır.
Sataşma olarak kabul ediyoruz ve söz istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Haberal mı
konuşacak?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın İzzet Ulvi
Yönter konuşacak.
BAŞKAN Sayın Yönter, buyurunuz.
15.- İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin,
Siirt Milletvekili Besime Koncanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir bayanla polemik
yapmak bizim işimiz değil fakat burada millî değerlerimize,
varlığımıza açıkça bir saldırı var. Türk
milletinin dili Türkçedir Hanımefendi, bunu böyle biliniz!
AHMET YILDIRIM (Muş) Tamam, Türk milletinin
olsun ya. Türkiyeliyiz ama Kürtüz.
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve biz Türk milletinin adına temsilcilik
görevini üstlenmiş durumdayız. Milliyetçilik bu ülkede bölücülük
değildir; Türkçeye rekabet, Türkçeye karşı dil çıkarmak
asıl bölücülüktür, bölünmeye hizmettir. Bu nedenle, sözleriniz doğru
değildir, yanlış yoldasınız. Türkiyenin bugünkü
kritik ve kaos ortamının sorumlusu da sizsiniz.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayın
Başkan, Kürtçe Türkçenin düşmanı değildir, bu tuzağa
düşmeyin lütfen.
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) Biz
tuzağa filan düşmüyoruz, biz sadece
MEHMET METİNER (İstanbul) Türkçe ile
Kürtçe kardeştir, birbirinin düşmanı değildir ya.
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) Bakınız,
hiçbir şekilde kimsenin kimseye karşı bir
düşmanlığı yok. Türk milleti birliğin ve
beraberliğin sembolüdür.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ne var birkaç
kelime Kürtçe konuşuldu diye? Bundan bölücülük çıkmaz ya.
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) 79 milyon zaten
kardeştir, kimsenin kimseye husumeti yoktur. Biz bu zamana kadar kimin
etnik kimliğiyle uğraştık, kime ne söyledik?
MEHMET METİNER (İstanbul) Kimsenin dili
bu ülkeyi bölmez.
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) Biz, Türk
milletinin ferdiyiz ve Türk milletinin haysiyetini, şerefini savunmak
zorundayız.
Dil bir millettir Mehmet Bey, dil bir millettir.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ama Kürtçeyi
düşmanlaştırarak bunu yapamazsınız ya.
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) Biz burada
kimseye düşmanlık yapmıyoruz, Türkçenin şerefini
savunuyoruz, istirham ederim.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ne var yani
3-5 kelime Kürtçe konuştu diye kıyamet kopmaz yani. Yok böyle bir
şey ya.
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) Hayır,
hiç alakası yok.
Dolayısıyla, biz, Türkçenin bu şerefi
altında toplanmış milletvekilleri olarak da duruşumuzu
netleştirmek ve bunu savunmak zorundayız.
Bu itibarla, sözlerime son verirken hepinizi
saygılarımla selamlıyorum, Ne mutlu Türküm diyene. diyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Metiner.
MEHMET METİNER (İstanbul) Bir
milletvekili olarak, bakınız, ırkımız ne olursa olsun,
dilimiz ne olursa olsun bu ülke hepimizin. Bu millet kürsüsünde 3-5 kelime
Kürtçe konuşulduğu için bölücülük çıkartmak doğru
değildir. Benim de ana dilim Kürtçedir ama Kürtçe ile Türkçe birbirinin
düşmanı değildir, birbirinin kardeşidir.
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) Kim
düşman dedi Mehmet Bey?
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Öyle bir şey yok.
MEHMET METİNER (İstanbul) Türkçe de
benim ana dilimdir, Kürtçe de benim ana dilimdir ya. Burada İngilizce
konuşulmuş olsaydı bölücülük mü yapılmış
olacaktı? Lütfen bu tuzağa düşmeyelim, bu oyuna gelmeyelim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Metiner.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, bu
tartışmayı isterseniz kapatalım.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ama
sataşmadır bu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kapatalım, sadece
tutanaklara geçmesi bakımından söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Metiner,
sayın konuşmacımızın konuşmasını
sanırım yanlış anladı. Resmî dil Türkçeden
bahsediyoruz, bir.
Dava evvelki konuşmacı milliyetçiliği
böyle tekçilik, bölücülük ve militarizmle itham ettiği için ona verilen
bir cevaptır. Yoksa, insanların kullandığı dille
ilgili herhangi bir ince eleştiri söz konusu değildir.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ama tepkinin
yanlışlığı da önemli, tepkinin
yanlışlığı da önemli.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani, hadiseyi
bağlamından ve özünden koparmamaya özen gösterelim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Akçay, teşekkür
ederiz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, ülkenin resmî dilinin Türkçe olduğuna ancak zaman zaman
kürsüde farklı dillerde konuşulduğuna ve herkesin birbirini
incitici sözlerden kaçınması gerektiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu ülkenin
resmî dili Türkçedir, buna kimsenin itirazı yok elbette. Ancak, 20 milyon
insanın dilinden bahsediyoruz ve bu 20 milyon insanın dili Kürtçedir.
Bu kürsüde birçok defa sadece Sayın Konca değil, birçok milletvekili
birkaç kelime Kürtçe konuşmuştur, zaman zaman bunlar
yapılmıştır. Kürtçenin dışında farklı
diller de konuşulmuştur, Ermenice konuşulmuştur, Azerice
konuşulmuştur, farklı diller konuşulmuştur ve hiç
böyle bir tepkiyle karşılaşılmamıştır.
Ancak, bu akşam farklı bir reaksiyonla karşı
karşıyayız. Dolayısıyla, lütfen, birbirimize
tahammüllü olalım, saygılı olalım; birbirimizi
kırıcı ve incitici sözlerden kaçınalım. Bunu rica
ediyorum sizlerden.
Buyurunuz.
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul)
Sayın Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
hadise insanların kullandığı ana diliyle veya dille ilgili
değil. Hadisede militarizm, tekçilik ve milliyetçiliğin
suçlanması söz konusuydu. Yani, hadiseyi bağlamından koparmadan
ele almakta fayda var.
BAŞKAN Peki Sayın Akçay.
Teşekkür ederiz, sağ olun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sağ olun.
BESİME KONCA (Siirt) Başkanım
BAŞKAN Sayın Demirel sisteme girmiş
Sayın Konca.
Buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Kürtçenin Mecliste bilinmeyen dil olarak geçmesinin kabul edilemez bir durum
olduğuna ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Aslında, hani, burada bütün diller dile
getirildi, bütün dillerden konuşuldu. Yani, Kürtçe konuşmak, resmî
olarak, eğer, burada bilinmeyen dil olarak geçiyorsa gerçekten bu da
Türkiye açısından, genel olarak dillere saygınlık
açısından kabul edilemez bir durumdur. Herkesin kendi istediği
dilde, kendi istediği ana dilinde konuşma hakkı ve
özgürlüğü vardır. Bunun için, bütün alanlarda -ki, Parlamento da esas
konuşulması gereken yerlerden biridir- Parlamentoda Kürtçe kendisini
ifade eden milletvekillerinin ya da Arapça ya da Ermenice ya da birçok dilde
kendisini ifade etmek isteyen milletvekillerimizin bu tür haklarının
burada, bir saldırı sonucunda gerçekleştirilmemesi ve kabul
edilmemiş olması, aslında, bu Meclisin gerçekliğine
aykırı bir durumdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Onun
için, bu konuda, birbirimize daha tahammüllü, daha saygılı, daha
birbirimizi anlayacak bir şekilde ifade etmemiz gerekiyor. Kaldı ki
tam da millî eğitim konusunun gündemde olduğu bir dönemde ana dilde
eğitimin ne kadar önemli olduğu, yıllar öncesinden beri ifade
edilen bir durumdur, tam da millî eğitim gündeminde bunun dile getirilmesi
kadar doğal bir şey yoktur diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Demirel.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Yönter, yerinden
bir dakikalık pek kısa bir söz hakkı istiyor.
BAŞKAN Sayın Yönter, buyurun.
32.- İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin,
ülkede Türk-Kürt ayrımı olmadığına ve hiçbir dile
karşı husumetlerinin olmadığına ilişkin
açıklaması
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisi, her zaman için bin
yıllık kardeşliğin devamından yana olduğunu
söylemiş ve göstermiştir.
Kimsenin ana dilini konuşmasıyla ilgili
bir kaygımız, korkumuz yok. Buna saygı duyduğumuzu daha
önce partimiz defalarca ifade etmiştir. Bu, ayrı bir konudur ama bu
ülkede Türk-Kürt ayrımı da yoktur, Türk milleti vardır. Bizim
hiçbir dile karşı husumetimiz de olmayacaktır. Lütfen
Bizim
milliyetçiliğimiz dışlayıcı, ötekileştirici
değildir, aksine, kardeşliğin teminatıdır,
birliğin ve kaynaşmanın, sembolüdür. Onun için, biz, sadece ve
sadece reddiyeci bir tavır içinde değiliz. Lütfen, bize
karşı olan eleştirilerin de bu çerçevede tekrar
değerlendirilmesi tarafındayız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yönter.
Sayın Konca
BESİME KONCA (Siirt) Ben yerimden söz
hakkı almak istiyorum.
BAŞKAN Açıyorum mikrofonunuzu.
Buyurun.
33.- Siirt Milletvekili Besime Koncanın, Ankara
Milletvekili Erkan Haberalın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 38inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BESİME KONCA (Siirt) Ben farklı bir yere
çekilmesini istemiyorum, sataşmak da istemiyorum, söz hakkı almak
istemedim sataşmadan. Fakat gündem olan bu kadar Kürt kurumunun
kapatılmış olması ve Hükûmetin bu konuda sorun olmadığını
söylemesine dair bir konuya dikkat çekmekti. Şimdi, milletlerimizi
tartıştırmak, yarıştırmak için değildi.
Fakat MHP'li hatibin konuşmasında Öyle bir eğitim sistemi
olmalıdır ki, bir başkası başka bir dilden
konuşmaya cesaret etmemeli. söylemi bu anlama gelir. Bir önceki
konuşmamda da eğitim sisteminin milliyetçi, cinsiyetçi ve mezhepçi
olduğunu belirttim. Bu anlayışın sonucu bugün Kürt
kurumları kapatılıyor. Yirmi yedi yıldır emek veren
KURDÎ DERin, Kürt Enstitüsünün niçin kapatıldığına dair
bir konuşmaydı, konuşmam bütünlüklüydü, konuşmamın
arkasındayım. Bu zihniyeti ve bu anlayışı da
biliyoruz, yabancısı da değilim. Bu anlayışla da
gecenin yarısı tartışmak istemiyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ama hâlâ suçluyor.
Eliyle işaret edip hâlâ suçluyorsun ya. Nezaket kuralları
ERKAN HABERAL (Ankara) Benim ağzımdan
mezheple ilgili hiçbir şey çıkmadı.
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul)
Hayır, ne demek bu anlayış
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Konca.
Sayın Akçay, size de söz vereceğim.
Buyurun.
ERKAN HABERAL (Ankara) Cinsiyetle ilgili de bir
şey çıkmadı benim ağzımdan, mezheple ilgili de bir
şey çıkmadı, lütfen çarpıtmayalım.
BAŞKAN Tamam, Sayın Akçay ifade edecek.
Buyurun.
34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt
Milletvekili Besime Koncanın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
anlaşılan o ki, polemik, çarpıtma ve demagoji şeklinde hem
elle işaret ederek hem dille zikrederek bu tahrikkâr üsluptan özellikle
kaçınmak lazım. Konuşmacı konuşmasını
yaparken herkes de dinledi, işte, biz de dinledik. Fakat bizim
konuşmacılarımız konuşurken, bu, yerinden oldukça sert
tepkiler de gösterdi. Görüşlerini de ifade etti. Yani bunu hâlâ
anlamamakta ısrar etmek bir gerilim istemek, bir tartışma,
münakaşa çıkmasını arzu ediyormuş gibi bir izlenim
ediniyorum. Lütfen, sizin de oturumu yöneten Sayın Başkan Vekili
olarak gerekli tutumu ve müdahaleyi göstermenizi ben özellikle istirham
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Akçay.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bence yeter Sayın Demirel.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
YUSUF BAŞER (Yozgat) Böyle bir şey yok
ya!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, ben başka bir konuyu
BAŞKAN Peki, buyurun.
Sayın Elitaş da söz istemiş, size de
vereceğim.
35.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Adana Aladağda bir öğrenci yurdunda çıkan yangında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve yurt
sorununun öncelikle Millî Eğitim Bakanlığının
sorumluluğunda olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Aslında, az önce de yerimden söz istememin nedeni başka bir konuydu,
ama konunun bölünmesi açısından düşüncelerimizi ifade ettim.
Şimdi, önemli bir konu, biliyorsunuz Adana
Aladağ ilçesinde yaşamını yitiren kız öğrenciler
var, yurtta çıkan yangın sonucunda yaşamını yitirenler
var. Bu konuya ilişkin Sayın Bakan açıklamalarda bulundu.
Gittikçe sayı artıyor, şu anda sayı 15 ve bu
sayının artacağına, yaşamını yitirenlerin
sayısının artacağına dair bilgiler bize
ulaşıyor. Ben yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Yalnız, Sayın Bakan da buradayken ben
birkaç şeyin altını çizmek istiyorum. Valilik ilk
açıklamasında Hayatını kaybeden hiç kimse yok. diyor ve
bu süreçte, aslında kız çocuklarına hemen
ulaşılmadığına dair bilgi bize ulaştı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın Demirel,
buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Dikkati
çekmemiz gereken bir konu, Sayın Bakan da burada. Bize ulaşan
bilgiler, bunun sayıyı daha fazla
artırdığını ifade ediyor.
Yalnız, sadece bugün yaşanmadı bu
durum. Tam bir yıl oldu -ben sadece birkaç örnek vereceğim,
Sayın Bakan da buradayken- 1 Aralık 2015te, Diyarbakırın
Kulp ilçesinde, Kur'an kursundaki öğrencilerin kaldığı
yurtta çıkan bir yangın sonucu 6 öğrenci yaşamını
yitirdi. Ben oralıyım, anında gittim, baktım,
yaşadıkları ve kaldıkları yerleri gördüm, yaralı
öğrenciler vardı ve hiçbir önlem alınmadı ve buradaki
insanlar, öğrenciler okumak için gittikleri yerlerde
yaşamını yitirdi.
Yine, 17 Aralık 2015te, Maraşta 104
öğrencinin kaldığı yerde yangın çıktı.
Yine, 22 Ekim 2016da Adana Seyhanda bir
öğrenci yurdunda tekrar yangın çıktı. Yani, bunları
gittikçe artırabiliriz belki, zamanımız yok ama sadece şunu
ifade edeyim ki bu öğrenci yurtlarının özel yurtlar
olduğunu Sayın Bakan söyledi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
hepimizin sorumluluğu var ama Sayın Bakanın ve iktidarın
bunda sorumluluğu çok daha ağırdır. Yani, öğrenciler
neden özel yurtlarda kalmak zorunda kalsın, neden cemaatin
yurtlarında ya da farklı yurtlarda kalmak zorunda kalsın, neden
devlet, kamu kurumları bunlara bir sorun çözme yöntemi geliştirmesin,
neden Millî Eğitim
Bugün Millî Eğitimle ilgili konuları gündeme
getiriyoruz ve burada gündeme getirdiğimiz şeyler, işte,
eğitimcilerin haklarını elinden almaktır, burada yetkiyi
daha fazla yetkileştirmektir. Bize nasıl daha fazla yetki verilir,
onu gündeme getiriyoruz. Burada, öğrencilerin eğitim
haklarını, öğretmenlerin, eğitimcilerin haklarını
savunacak bir yasayı getiremiyoruz. Bu, birinci derecede bakanlık
olarak Millî Eğitim Bakanlığının
sorumluluğundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ben
bunu özellikle ifade etmek istiyorum ve bu sorunun bir an önce çözülmesi gerektiğini
söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından Yeter ya! sesleri)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demirel.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Uzat, uzat, biraz daha ver
Başkan!
BAŞKAN Sayın Elitaş
Şimdi Sayın Elitaş istese onunkini de
uzatacağım. Yani, niçin laf atıyorsunuz sayın
milletvekilleri? Biraz saygılı olalım lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ben vakte
bağlı kalmaya çalışacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
36.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Adana
Aladağda bir öğrenci yurdunda çıkan yangında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Adananın Aladağ ilçesindeki özel bir
kız öğrenci yurdunda, Sayın Bakanımızın da biraz
önce açıkladığı gibi, elim bir hadise yaşandı,
yangın çıktı. Bununla ilgili Adana Valiliğinin ve Hükûmetin
yaptığı en son açıklama çerçevesinde, 11 kız
öğrenci, 1 de görevli olmak üzere 12 kişi hayatını
kaybetti. Yurtta toplam 34 kişi varmış. Bu acı gerçekten
hepimizi derinden yaraladı. Şu anda başbakan
yardımcımız başkanlığında bir heyet Adanaya
intikal ettiler. Adana milletvekili arkadaşlarımızı da
gönderdik, diğer siyasi partiler de herhâlde arkadaşları
gönderdiler. Bu elim hadiseden dolayı üzüntülerimizi ifade ediyoruz.
İnşallah daha başka kayıplar olmaz diye ümit ediyoruz,
diliyoruz. Ölenlere rahmet dilerken tüm milletimize
başsağlığı dileklerimi ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Elitaş.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
-Sayın Haberalın konuşma yaptığı önerge-
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
39uncu madde üzerinde dört önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 39uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Deniz Depboylu
İstanbul Aydın
MADDE 39- 2547 sayılı Kanunun ek 11 inci
maddesine ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Faaliyet izni kaldırılan vakıf
yükseköğretim kurumlarının öğrencileri, üniversiteye
yerleştirildikleri yıldaki giriş puanları dikkate
alınarak Yükseköğretim Kurulunca belirlenen Devlet üniversitelerinin
ilgili programlarına nakledilir. Bu şekilde nakledilen
öğrenciler, mezun oluncaya kadar vakıf yükseköğretim kurumlarına
ödedikleri ücretleri ilgili Devlet üniversitesine ödemeye devam ederler."
BAŞKAN Şimdi aynı mahiyetteki
diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 39uncu maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Kayseri İstanbul Kırıkkale
Mücahit Durmuşoğlu Hacı Bayram Türkoğlu Halis Dalkılıç
Osmaniye Hatay İstanbul
İlyas Şeker Osman Aşkın Bak
Kocaeli Rize
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Haydar Akar
Aydın Bursa Kocaeli
Mustafa Ali Balbay Lale Karabıyık Bülent Yener Bektaşoğlu
İzmir Bursa Giresun
Sibel Özdemir
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ahmet Yıldırım Filiz Kerestecioğlu Demir Sibel Yiğitalp
Muş İstanbul Diyarbakır
Mehmet Emin Adıyaman Behçet Yıldırım
Iğdır Adıyaman
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Çıkarılmasına ilişkin önergeye
katılıyoruz.
BAŞKAN Peki.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk
konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Filiz
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de öncelikle ölen
çocukların ailelerine başsağlığı diliyorum.
Aynı zamanda, şu anda detaylarını öğrenemediğimiz
Batmanda bir başka yurtta da 4 çocuğa tecavüz edildiğine
ilişkin bir haber var. Eğer çocukları koruyamıyorsak,
onların kaldıkları yerleri denetleyemiyorsak zaten
eğitimden falan da söz etmeyelim.
Bugün aslında Mecliste öncelikle genelde
teröre karşı diyerek Suriye tezkeresine evet oyu verenlerin
konuşması gereken bir konudan söz etmek istiyorum.
Cumhurbaşkanı bugün yaptığı konuşmada şu
ifadeleri kullandı: Suriyeye Esedin hükümdarlığına son
vermek için girdik. Zalim Esedin hükümdarlığına son vermek için
biz oraya girdik, başka bir şey için değil. Suriyede,
kendisine göre -kendisine göre ne demekse- 1 milyona yakın insanın
öldüğünü anlatan Erdoğan Biz sabır, sabır, sabır
dedik, en sonunda dayanamadık ve Suriye'ye Özgür Suriye Ordusuyla beraber
girmek zorunda kaldık. evet, aynen bu sözleri söyledi. Bunu bütün
partilere seslenerek söylüyorum. Şimdi, ÖSOyla mı girdiniz,
IŞİDle mi girdiniz, kiminle girdiniz bilemeyiz ama bugün kalkıp
da eğer birileri Ey Erdoğan, ülkende kırk yıldır
savaş var, Kürtlere ettiklerini dünya âlem biliyor, bak, barış
diyen milletvekillerini bile tutuklattınız, ülkende faili meçhuller
için her cumartesi insanlar oturuyor, üstelik bunlara, faili meçhul cinayetlere
yenileri katılıyor ve hayatını kaybetmiş on binlerce
insan var bu savaşta. Ey Erdoğan, sen kendi ülkenin derdini
bıraktın, bizim ülkenin derdine mi düştün? diye tanklarla,
toplarla bizim ülkemize girerse ne yapacak sayın muhterem? Acaba
soranınız oldu mu hiç? Bugüne kadar insanların gözü hep
barışı ararken savaş politikalarını seçenler,
sizler mi gideceksiniz cepheye, Erdoğanın çocukları mı
gidecekler cepheye ya da her zaman yaptığınız gibi,
tıpkı hani hamasetle milletin sanki dolarları varmış
gibi, Dolarlarınızı bozdurun vatanseverler. diyerek ekonomik
krizdeki sorumluluğunuzu örtmeye
çalıştığınız gibi aynı şekilde burada
da sorumluluğu üstünüzden atacaksınız ve yoksul askerleri mi
izleyeceğiz biz ölürken?
Evet, bir şeye daha dikkat çekmek isterim,
nerede konuştu Cumhurbaşkanı? İstanbulda
Parlamentolararası Kudüs Platformu Sempozyumunda. Kudüs demişken,
yine bu Parlamentoda onayladığınız bir başka
anlaşmaya dikkat çekelim. Mavi Marmara mağdurları için Amerika
Birleşik Devletlerinde sadece 3 kişinin tazminatı
değerinde olabilecek bir paraya anlaştığınız ve o
anlaşmayı yaptığınız İsraille resmî
anlaşma metninin bir tarafında Ankara yazarken bir tarafında da
Kudüs yazıyor yani Tel Aviv değil, Kudüs ve ilk defa bir
anlaşmada siz Kudüse İsraile bağlıymış gibi
resmi statü vermiş oldunuz, bu da size hayırlı olsun.
Ben sizlere bir mesaj okumak istiyorum faili
meçhuller demişken ve sevgili Tahir Elçiyi bir kere de onun eşinin
ağzından anarak. Türkan Elçi şöyle diyor: Tahirin ölüm
yıl dönümünü birkaç gazete dışında anan olmamış.
Herkes Tahiri anarken cinayette payı olan medyayı da ben anacağım.
Evet, bu da Tahir Elçiye karşı linç kampanyaları yürüten
basına dert olsun.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Burada Türkiye'nin
sınır ötesinde Fırat Kalkanı operasyonuyla alakalı
partimize atfen şu ifadeler kullanılıyor: IŞİDle mi
girdiniz, onunla mı girdiniz, bununla mı girdiniz? Bu açık bir
sataşmadır, bu sataşmadan dolayı söz istiyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Cumhurbaşkanı demiş, bilemeyiz diyorum, ÖSO
dedi.
BAŞKAN Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Cumhurbaşkanı gelsin, cevap versin.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
16.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 39uncu maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyetinin Suriyede
yürüttüğü operasyon hudut güvenliğini sağlamak maksadıyla
terör örgütlerinin tamamına yönelik yürüttüğü bir operasyondur.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Cumhurbaşkanını yalanlıyor musun?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bu, DAEŞe
karşı da yürütülmektedir, orada karşımıza çıkan
PKKnın uzantısı olan YPGye karşı da yürütülmektedir.
Sınırlarımızı, hudutlarımızı güvence
altına almak adına başlatılmış bir operasyondur.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Cumhurbaşkanı yanlış mı söylüyor?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bir diğeri
değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye kırkyıldır
terör örgütüyle mücadele etmektedir yani terör örgütüne karşı
operasyonlar yürütmektedir. Burada Kürt vatandaşlarımız da, Türk
vatandaşlarımız da Türkiye Cumhuriyeti devletinin eşit
yurttaşlarıdırlar. Vatandaşlarımıza
karşı değil ama teröriste karşı kararlı bir
mücadeleyi Türkiye Cumhuriyeti devleti bundan önce nasıl sürdürdüyse bizim
iktidarımız döneminde de bu kararlılık artarak terör
örgütüne yönelik mücadele sürmektedir. Bu ikisini ayırt etmek lazım.
Vatandaş bizim vatandaşımız ama her kim ki eline silah
alıp Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı bir
başkaldırıya girişiyorsa bunun haddini bildirmek de bu
devletin en temel görevlerinden bir tanesidir. Öyle uluslararasında da
Türkiyeyi farklı ülkelerle mukayese edip sanki Suriyede olanların
aynısı Türkiyede oluyormuş gibi bir hava estirmeye de kimsenin
hakkı ve haddi yoktur diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şunu da hiç kimse unutmasın: Türkiye
Cumhuriyeti 80 milyonluk nüfusuyla kenetlenmiştir ve bu terör illetinden
kurtulacaktır. Burada da kimsenin en küçük bir şüphesi olmasın.
En önemli mesajı da terör örgütünün yoğun faaliyet gösterdiği
Güneydoğu Bölgesindeki vatandaşlarımız çukur kazarak orada
kanton oluşturmak isteyenlere göstermişlerdir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Konuşmamın tamamen dışında ve sanki,
hani teröre karşı mücadele ediliyormuş da ben ona
karşı bir şey söylemişim gibi
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
17.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
Şimdi ben Kürtçe de konuşmadım, Türkçe konuştum, yani
anlaşılır olması lazım aslında ama bir kere daha
söylüyorum Cumhurbaşkanının söylediklerini: Biz Sabır,
sabır, sabır. dedik, en sonunda dayanamadık, Suriyeye Özgür
Suriye Ordusuyla beraber girmek zorunda kaldık ve biz zalim Esedin
hükümdarlığına son vermek için oraya girdik. diyor.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) DAEŞ dediniz,
DAEŞ dediniz!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Hangi ülkenin haddine başka bir ülkenin
sınırlarına
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen IŞİDle
söyledin. Türkiyeyi IŞİDle ne hakla bir araya getirebiliyorsun ya?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla)
ve o ülkedeki ülkeyi yöneten kişiye karşı girip
sınırlarını ihlal etmek ve bunu açık açık
söylemek?
SALİH CORA (Trabzon) IŞİDe
karşı en büyük operasyonları Türkiye yaptı. Senin
söylediğin lafa bak!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) IŞİDle ne
alakası var?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Ben dedim ki: Kiminle girdiniz, bilmiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ülkemizin güvenliği
için orada, Türk ordusu ülkemizin güvenliği için orada.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Kiminle girdiniz bilmiyorum. Özgür Suriye Ordusu dediğiniz
kim, bunu da bilmiyorum.
SALİH CORA (Trabzon) IŞİDe
karşı en büyük operasyonu kim yapıyor?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Böyle bir hakkımız yok zaten.
ŞAHİN TİN (Denizli) PYDyi,
PKKyı biliyorsunuz ama.
MEHMET MUŞ (İstanbul) PKKnın
işi bitecek, PKKnın işi bitecek!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Cahil cahil
konuşuyorsun!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Her ülkenin kendi kaderini tayin hakkı vardır. Bununla
ilgili konuşacaktıysanız konuşsaydınız.
Ben aslında bir suçun işlendiğini
burada açıkça söylüyorum ve verdiğiniz tezkerenin, aslında oy
verdiğiniz tezkerenin ne olduğunu size anlatmaya
çalışıyorum.
ŞAHİN TİN (Denizli) Biz senden daha
iyi biliyoruz onu, gerek yok sana!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bizim savaşa karşı Her ülkenin kendi kaderini tayin
hakkı vardır. diyerek reddettiğimiz o tezkereye verdiğiniz
oyların hesabını soruyorum şu anda.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya,
vatandaşlarımızı koruyoruz orada biz, füze atıyorlar!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Başka bir ülkeye girmişiz biz, haberiniz var mı?
Hangi askerler, hangi askerler ölecek orada?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Oradan füze
atıyorlar, füze!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Ölen askerleri kimin öldürdüğünü dahi bilmiyorsunuz ancak
bağırarak hamaset yapıyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Teröristler mi
barınsın orada?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Ölen askerleri kimlerin öldürdüğünü bilmiyorsunuz, burada
açıklayamıyorsunuz.
ŞAHİN TİN (Denizli) PKK öldürüyor,
kim öldürecek!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Ölen o oncacık çocukların, o yurdun sahibi kimdi, neydi,
kimin sorumluluğundaydı?
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Siz bilirsiniz siz!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Herkes biliyor, basın yazıyor, bir bakan burada duruyor;
bunu açıklayamıyorsunuz. Çünkü, her şeyi aslında örtbas
etmek üzerine siyaset yapıyorsunuz.
Bu ülke böyle ileri gitmez. Hepimize yazık
ediyorsunuz, herkese yazık ediyorsunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kerestecioğlu.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Ceyhun
İrgil.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuştuğumuz yasa millî
eğitim yasası, o yüzden ben, gelelim millî eğitime diyorum ve
tekrar konuyu Millî Eğitim Bakanlığının teşkilat
yasasına çekmek istiyorum.
Aslında, bu madde üzerinde
konuşacağımız şeyler vardı fakat madde çekilince
söyleyecek sözümüz kalmadı, gerek de kalmadı ama biraz önce, 37nci
maddede, bu Meclise hiç yakışmayacak bir madde geçti ve o madde
üstünde aslında çok konuşmak istemiyordum çünkü Komisyonda gerekeni
söyledik biz, fazlasıyla söyledik. Ancak, o madde burada konuşulurken
buradan bazı öğretim üyeleri yani bu yasadan, bu maddeden
yararlanacak olan bazı öğretim üyeleri Buna ihtiyaç var,
üniversiteler zorda, üniversitelerde ihtiyaç var, üniversiteler istiyor.
deyince birkaç söz etmek istedim çünkü son iki ayda 8 bin akademisyen; 2.300ü
işsiz kalmış, 2.500ü ihraç edilmiş, bir o kadarı
başka sorunlarla karşı karşıyayken yani böyle bir
paradoksun içine nasıl düşülebiliyor? Yani burada topu topu kaç tane
akademisyen milletvekili var ki? Hadi olsun 50; bilemediniz, 100; bilemediniz,
500 olsun. Siz 8 binini bir gecede, bir haftada, bir ayda hallettiniz ya. Bunun
içinde 14 bin ÖYPli genç akademisyen yok. Bunlara FETÖcü diyemezsiniz çünkü
YÖK Başkanı ve Hükûmet bizzat açıkladı Biz bunları
FETÖden dolayı kanun hükmünde kararname kapsamına almadık.
dediler. Nitekim de şimdi, YÖK, doktorası tamamlanan 600 tanesini
33/A kadrosuna iade etti. Yani demek ki değillermiş. Şimdi, 13
bin insan sizin döneminizde çıkarılmış yasayla, sizin
çıkardığınız kanunla Öğretim Üyesi
Yetiştirme Programı içindeydi, bir gecede işsiz kaldılar,
geleceksiz kaldılar, plansız kaldılar. Bu nedenle, bunlarla
ilgili bir düzenleme yapılması şarttır. Ben tekrar Meclisi
bu konuda daha duyarlı olmaya, en azından kendi akademisyenleriniz
için duyarlı olduğunuz kadar duyarlı olmaya
çağırıyorum. Bu nedenle de biz bu tasarı içerisine 3
ayrı kanun teklifi öneriyoruz, bunları da biraz önce Başkanlığa
sunduk. Bunlardan bir tanesi, kapatılan üniversite akademisyen ve
memurları için güvenlik soruşturmasından geçirildikten sonra
tekrar Yükseköğretim Kurulunca uygun görülen yükseköğretim
kurullarına intibaklarının sağlanması ve
çalışmalarının sağlanması ve işe
alınmaları için bir kanun teklifidir.
Bunun dışında ikinci kanun teklifimiz
öğrenci affı konusundadır. Özellikle son yıllarda ailevi
nedenlerle, sağlık nedeniyle, sosyal ve birçok nedenle
üniversitelerden ayrılmak zorunda kalan veya bu son yaşanılan
olaylarla üniversitelerden ayrılmak zorunda kalan; işte, harp
okullarından, işte, FETÖnün yarattığı kaotik ortamdan
dolayı veya baskılardan dolayı harp akademilerinden ayrılan
öğrenciler gibi, üniversitelerden ayrılan çocuklar için,
öğrenciler için, bu aileler için de iktidardan bir af yasası
çıkartmasını bekliyoruz, bu konuda önerimizi de
Başkanlığa sunduk.
Üçüncü önerimiz, biraz önce bahsettiğim 14 bin
ÖYPli yani Öğretim Üyesi Yetiştirme Programında olan, doktora
yapan gençleri ilgilendiren ve şu anda hiçbir şeyden habersiz, bir
anda, bir gecede işsiz, aşsız ve bilim ortamlarından uzakta
kalan bu insanlar için tekrar, kazanılmış hakların
kaybolmaması için ve kanunun geriye doğru yürüyemez ilkesinden
hareketle 33/a kadrolarına şu andaki ÖYPlilerin tekrar iade
edilmesini ama bundan sonra 33/ayı çıkartmamanızı.. Evet,
50/dyle devam edecekseniz devam edin ama var olan kazanılmış
hakları koruyun çünkü bunlar kul hakkıdır, insan
hakkıdır. Hepiniz akademisyensiniz madem, kendi
çalışmanızı istediğiniz üniversiteye gitme
hakkını bu kadar önemsiyorsunuz, kendinize özel yasa
çıkarıyorsunuz o zaman bu çocuklara da bir yasa çıkarın, bu
çocuklar için de bir şey yapın. Binlerce genç insan heba olurken siz
bu noktalardan, bu çarklardan, bu merdivenlerden, bu olanaklardan geçmediniz mi?
Siz bu ortamı yaşamadınız mı, nasıl sessiz
kalabiliyorsunuz bu kadar genç bilim insanının heba olmasına?
Yani artık ne söylesek yetmiyor, ne desek olmuyor. Hiç mi vicdanlı
bir kişi yok Evet ya, haklısın. diyebilecek. Bakanlık
burada, Millî Eğitim burada, aylardır, günlerdir aynı şeyi
söylüyoruz. Bir çıkın da deyin ya: Evet, doğrudur ve
düzeltmemiz lazım. Nitekim Başbakan Yardımcısı o
kanun hükmünde kararname burada konuşulurken söz verdi bize, öyle
değil mi? İktidar partisinin grup başkan vekilleri burada. O
zaman dediniz ki: Biz bunu kanun hükmünde kararnameyle düzelteceğiz, söz
veriyoruz, ilk kanun hükmünde kararnameyle. E, ilk kanun hükmünde kararname
geçti, geldi, düzeltmediniz. Yani, hangi sözünüzü tutacaksınız? Hiç
olmazsa bu genç bilim insanlarını lütfen küstürmeyin, bu ülkeye olan
güvenlerini yitirmelerine izin vermeyin.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İrgil.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
20/8/2016 tarihli ve 6745 sayılı
Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 15inci maddesiyle, 2547 sayılı
Kanunun ek 11inci maddesi değiştirilmiş olup aynı içerikli
tasarının 39uncu maddesine ihtiyaç kalmamıştır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Aynı mahiyetteki önergeler kabul
edilmiştir. Dolayısıyla, kabul edilen önergeler
doğrultusunda 39uncu madde metinden çıkartılmış ve
Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve arkadaşlarının önergeleri
işlemden kaldırılmıştır.
Bir karışıklığa mahal
vermemek için sıra sayısını metninin mevcut maddeleri
üzerinden görüşmelere devam ediyoruz. Kanun yazımı
sırasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
Sayın milletvekilleri, 40ıncı madde
üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 40ıncı maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Kayseri İstanbul Kırıkkale
Osman Aşkın Bak Hacı Bayram Türkoğlu Mücahit Durmuşoğlu
Rize Hatay Osmaniye
Halis Dalkılıç İlyas Şeker
İstanbul Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ceyhun İrgil Bülent Yener Bektaşoğlu Lale Karabıyık
Bursa Giresun Bursa
Haydar Akar Gaye Usluer Metin Lütfi Baydar
Kocaeli Eskişehir Aydın
Mustafa Ali Balbay
İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ahmet Yıldırım Filiz Kerestecioğlu Demir Sibel Yiğitalp
Muş İstanbul Diyarbakır
Mehmet Emin Adıyaman Behçet Yıldırım
Iğdır Adıyaman
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı, Diyarbakır Milletvekili Sayın Sibel
Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Adanada
yaşamını yitiren çocuklara rahmet diliyorum, ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Ben, biraz Diyarbakırdan bahsetmek istiyorum.
Diyarbakırda biliyorsunuz bir yılı aşkın süredir
sokağa çıkma yasağı var ve 6 mahallede devam ediyor. Ve bu
operasyonları yürütenler Adem Huduti,
7. Kolordu Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz; ikisi şu
anda cemaatten cezaevinde. Aynı şekilde, bürokrasi tarafından
operasyonu yürüten Vali Yardımcısı Mehmet Demir de yine FETÖden
alındı. Ve biz o dönemlerde, burada sizin de cemaatle birlikte ortak
hareket ettiğiniz dönemlerde Surda sokağa çıkma
yasaklarında nasıl bir katliam yapıldığını,
oradaki tarihî eserlerin nasıl yok sayıldığını,
nasıl yok edildiğini binlerce defa anlattık. Ancak, görünen o ki
hiçbir şekilde dinlemediniz ve herhâlde ileride de bunun şimdi bu
tutuklananlar üzerinden insanlık suçuyla ilgili bir yargılama
olduğunu, onlar üzerinden götürme gibi bir gayretinizin olduğunu
biliyorum ama şunu da söylemekte fayda var: Bu, sizi kurtarmayacaktır,
asla kurtarmayacaktır. Çünkü, burada defalarca
anlatıldığı hâlde sessizce, bazen tepki göstererek, bazen
bizi terörize ederek tamamen ret üzerinden bir politika yürüttünüz. Ve
dünyanın hiçbir yerinde yaşanmamış, uygulanmamış
bir yasak devam ediyor; tam bir yıldır orada sokağa çıkma
yasakları devam ediyor. Ve bununla birlikte, büyükşehir belediye
başkanlarımızın tutuklanması, yerine kayyum diye
atanan, şimdi de kendisini web sayfasında belediye
başkanı diye tanıtan, kendisine saygısı
olmadığı gibi oradaki halkın verdiği oya
saygısı olmayan, kendi iradesini yok sayan bir yerden
Kendisini web
sayfasında büyükşehir belediye başkanı olarak anlatmaya
çalışmış. Hani bu -şeye benziyor- sürü ve çoban
diyalektiğinin tezahürüdür. Ama, bu, Amed halkının da asla kabul
edeceği bir duygu değildir. Belki kendini oraya, ismini öyle
yazdırarak bunu normalleştirmeye çalışıyor ama asla ve
asla meşruiyeti olmayan bir durumdur.
Bununla birlikte, şu anda Diyarbakırda 17
tane ilçemiz var, 4ü merkez ilçe olmak üzere 15inde kayyum var, sadece
2sinde yok. O 2sinde de niye yok? Çünkü orada AKPli belediye
başkanları var.
Burada millî irade diye bahsedenler, 17 ilçenin
15ine kayyum atarken millî iradeden bahsediyor, 2 tanesine atamıyor.
Peki, sormak istiyorum, bu 2 tane ilçede, Çermik ve Çüngüşte AKPli
belediye başkanları var diye normalleştirmeye
çalışıp, kendinizce meşrulaştırmaya
çalışıp, 15inin üzerine kayyum atayacaksınız, 2
tanesini de AKPli olduğu için yönetmesine sessiz kalacaksınız.
Hiç kusura bakmayın, bugün belediye başkanlarımız dâhil
olmak üzere, milletvekillerimiz de dâhil olmak üzere, eş genel
başkanlarımızın üzerindeki iradeyi, rehin alma iradenizi ve
rehin alma siyasetinizi kabul etmiyoruz. Sizin için -az önce belirttiğim
gibi- koyun-sürü ya da çoban-sürü diyalektiği geçerli olabilir,
kısmen de doğrudur, baktığımda çok doğru
görüyorum ancak bizim gibi politik olan, toplumu muhakeme eden ve bunu ret
üzerinden itiraz edenlere karşı verdikleri oya da saygı duymanız
gerekir.
Bugün bu arkadaşlarımız burada
değilse bu hepimizin utancıdır ve başta bu
dokunulmazlığa ortak karar verip, buna evet diyenler, oradaki
cezaevlerinde siyasi mahkûmları, siyasi tutsakları terörize edenler
bu işten sorumludurlar. Ve şunu da unutmayalım ki bugün bu
arkadaşlarımızın cezaevinde olması, belediye
başkanlarımızın tutuklanması
46 belediye
başkanımız tutuklanmış durumda ve bunları da
kendinizce hendek ve barikat üzerinden tartışıp bunun üzerinden
yargılıyorsunuz ya, bunun hiçbir karşılığı
yok. Çünkü bizim şu anda 15 tane belediyemize kayyum atanmış ve
sizin millî irade dediğiniz sadece size oy verenlerdir. Eğer oy ve
sandığı kabul etmiş olsaydınız saygı
duyardınız.
SALİH CORA (Trabzon) Usulsüz kamu görevinin
üstlenilmesi
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Onlara bir yıldan fazladır her gün müfettiş gidiyor, 1
kuruş bile yolsuzluk yoktu. Bundan daha büyük bir onur olamaz. Keşke
siz onlar kadar dürüst olabilseydiniz, keşke belediyeleriniz bu kadar ve
vekillerinizin içinde bulunduğu Fetullah cemaat ilişkisinin ortaya
çıktığı ama her gün Fetullahı yerin dibine
batırdığınız geçmişinize saygınız
olsaydı. Geçmişinize saygınız olsaydı bugün, cemaatle
yol yürüdüğünüzde en azından o geçmiş üzerinden bu kadar ağır
konuşmazdınız. Beraberdiniz, kol kolaydınız, suç
ortaklığı yaptınız ve suç ortaklığı
üzerinden bizim belediyelerimize ve vekillerimize aynı taktiği
uyguluyorsunuz ama şunu unutmayın, bizler bunu yemeyiz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yiğitalp.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde,
Eskişehir Milletvekili Sayın Gaye Usluer, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
GAYE USLUER (Eskişehir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakan, sanıyorum
Sayın Bakan
dememle birlikte Sayın Millî Eğitim Bakanının burada
olmadığını fark ettim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Adanaya gidiyor, o bakımdan
GAYE USLUER (Devamla) Tam da diyecektim ki
Adanadaki olay sonrasında Millî Eğitim Bakanı olarak burada
kalmak, oturabilmek gerçekten zor. Sanıyorum Sayın Bakan Adanaya
gitmek durumunda kaldı.
Buradan, yaşamını kaybeden
çocuklarımıza Allahtan rahmet diliyorum. 13 diyorlar, 15 diyorlar,
22 yaralıdan bahsediyor Adana Valisi ancak tabii ki türlü söylentiler
olmakla birlikte, mevcut yurdun, yanan yurdun ortaokul ve lise
öğrencilerine ait bir yurt olduğu, devlet yurdu iken bir cemaat
yurduna devredildiğinden, Süleymancılardan bahsediliyor. Ben
haberlerin yalancısıyım. Ama bugün FETÖyle mücadele edeceğiz.
diye bütün yasaları FETÖ çatısı altına oturtmaya
çalışırken hep dedik ki: Bir cemaatten ülkeyi kurtarmaya
çalışırken, terörize olmuş bir cemaatten ülkeyi kurtarmaya
çalışırken aman ha başka cemaatlere teslim etmeyelim.
Bakınız, geçtiğimiz yıl
Karamanda yaşanan olay; öncesinde yine yanan yurtlar var, patlayan tüpler
var. Bu çocuklar bizim çocuklarımız, gençlerimiz,
yarınlarımız. Onları bu şekilde kaybetmek
gençliğimizi, yarınımızı kaybetmekle eş anlama
geliyor. Hepimizin bu konuda daha duyarlı olması gerekiyor.
Şimdi, bir yasa yaparken eşitlik ilkesi
elbette ki son derece önemli. 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısında 40ıncı maddede öğretim üyesi
ihtiyacı olan 41 üniversitede yaş haddinin 75e
çıkartılmasından, ne zamana kadar; 31 Aralık 2026
yılına kadar yaş haddinin 75 yaşına çıkartılmasından
bahsediliyor. Şimdi Her şehre bir üniversite. deyip çok şükür
birer üniversite açtık. Büyükşehirlerimizde, örneğin
İstanbulda sanıyorum 30 üniversite var. Tabii ki üniversite demek
dört duvarı bir araya getirmek, içine birkaç sıra atmak değil.
İlkokul açmıyoruz, lise de açmıyoruz. Üniversite demek aynı
zamanda doğru insan kaynağının olduğu yer demek ve 41
üniversiteden bahsettiğimizde, bakın, bu üniversitelerin içinde
Kastamonu Üniversitesi var, Uşak Üniversitesi var, Giresun var, Amasya
var, Yalova var, Tunceli var, Ardahan var, var da var.
Şimdi, emeklilik işlemlerinin en sakat
olduğu ülkelerden birisi Türkiye. Üç çeşit emeklilik var: Bir,
yaş haddinden emeklilik, bir diğeri malûlen emeklilik, diğeri de
resen emeklilik.
Yine, bir başka karışıklık:
657 sayılı Yasaya göre çalışanların emeklilikte
yaş haddi 65, 2547 sayılı Yasaya göre çalışan
öğretim üyelerinin yaş haddi 67, şimdi de diyoruz ki bu 41
üniversite için 75 yaş. Aslında 31 Aralık 2020ye kadar 671
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 75 yaşı
geçirmiştik, yetmedi, yasayla 2026 yılına uzatıyoruz.
Elbette ki çalışmak bir hak, elbette ki emeklilik de bir hak,
yaşayan her insanın ihtiyarlayacağı yani çalışma
gücünü yavaş yavaş kaybedeceği de bir gerçek iken, kamuda 657
sayılı Kanuna göre çalışanı 65 yaşında
emekli ederken
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Karşı
mısınız?
GAYE USLUER (Devamla) -
üniversite öğretim
üyelerinin 75 yaşına kadar çalışacaklarını
düşünüyorsak ve buna inanıyorsak, o zaman, gelin, Türkiyede bütün
üniversitelerde çalışan öğretim üyelerinin yaş haddini 75
yapalım ve benzerler arasında eşitliği bu Mecliste hep
birlikte sağlayalım. Mademki 75 yaş çalışabilir bir
yaş, bütün öğretim üyeleri için yaş haddini 75 yapalım.
Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Usluer.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe: 25/08/2016 tarihli ve 671 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Kurum ve Kuruluşlara
İlişkin Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin 27nci maddesi ile 5467 sayılı, 5662 sayılı
ve 5765 sayılı kanunlarla kurulan üniversitelerde görev alan
öğretim üyeleri için düzenlenmiş ve 17/08/2016 tarihli ve 29804
sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş
olup aynı içerikli tasarının 40ıncı maddesine ihtiyaç
kalmamıştır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum
AHMET YILDIRIM (Muş) Karar yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.51
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 01.14
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
40ıncı madde üzerinde aynı
mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, önergeleri tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir; karar yeter sayısı vardır.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki
önergeler kabul edilmiştir. Dolayısıyla, kabul edilen önerge
doğrultusunda 40ıncı madde metinden
çıkartılmıştır.
41inci madde üzerinde aynı mahiyette olmak
üzere üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 41inci maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Kayseri İstanbul Kırıkkale
Hacı Bayram Türkoğlu Mücahit Durmuşoğlu Halis Dalkılıç
Hatay Osmaniye İstanbul
İlyas Şeker Osman Aşkın Bak
Kocaeli Rize
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Meral Danış
Beştaş
Diyarbakır Diyarbakır Adana
Ayşe Acar Başaran Feleknas Uca Ahmet
Yıldırım
Batman Diyarbakır Muş
Berdan Öztürk
Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Bülent Yener
Bektaşoğlu
Aydın Bursa Giresun
Mustafa Ali Balbay Haydar Akar Serdal Kuyucuoğlu
İzmir Kocaeli Mersin
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Serdal Kuyucuoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 41inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, bu akşam Adanada
yurt yangınında kaybettiğimiz 12 çocuğumuza rahmet,
ailelerine sabır, yaralılara da şifalar diliyorum. Yetkililerin
ve sorumluların bu tür kurumların denetimi konusunda hassasiyet göstermelerini
bekliyor ve aynı acıların yaşanmamasını da
temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, eğitimin temeli
öğretmenlerdir. Geçtiğimiz günlerde kutladığımız
Öğretmenler Gününü öğretmenlerimiz endişe ve kaygıyla
kutladılar. Çocuklarımızı emanet ettiğimiz,
geleceğimizi kurmalarını beklediğimiz öğretmenlerimiz
ek iş yaparak yaşamlarını devam ettirebiliyorlar. Yani
kısacası, rahat bir yaşam sürmelerini
sağlayamadığımız, borç batağından
kurtaramadığımız öğretmenlerimizden
çocuklarımıza sağlıklı bir eğitim vermelerini
bekliyoruz. Aslında öncelikli olarak yapmamız gereken,
öğretmenlerimizin insanca yaşayabilecekleri bir düzenlemeyi hayata
geçirmektir.
Yine, öğretmenlerimiz, fikirlerini özgürce dile
getiremiyor yani öğretmenlerimizin hem cüzdanları boş hem fikirleri
özgür değil. Büyük Önderin Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı
hür, irfanı hür nesiller ister. dediği öğretmenlerimiz, kendi
yaşam kavgaları ve üzerlerindeki baskıyla eğitime zaman
ayıramaz hâle gelmişlerdir. OHAL nedeniyle haklı haksız
binlerce öğretmen işinden aşından olmuş, binlerce
öğretmenin aileleri perişan, gelecekle ilgili umutları
tükenmiş, atamayı bekleyen binlercesi de beklemede. Bu psikoloji ve
koşullarda öğretmenlerin verimli olabilmeleri de,
çocuklarımızın yeterli eğitim alabilmeleri de zor
görünüyor. Bu kısır döngüden kurtulmak için süratle
öğretmenlerimizi ve tüm halkımızı rahatlatacak demokrasi,
hukuk ve adaletin temin edildiği bir ortam sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının
Komisyona sevk edildiği metinde yer alan Ek Madde 169la kendi ilçem
Tarsusa bir teknoloji üniversitesi kurulması söz konusu idi ama daha
sonra görüyoruz ki bu madde metinden çıkarılmış.
Değerli milletvekilleri, Tarsusla ilgili bir
kısım bilgiler vermek istiyorum size. On bin yılık tarihi
olan bir kent, önemli tarihî değerleri var.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) İl olsun, il.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Devamla) İl
olması mümkün değil çünkü Adana ile Mersin arasına
sıkışmış, bir taraf 25, bir taraf 35 kilometre. O
nedenle Tarsusun böyle bir talihsizliği var.
Kleopatra Kapısı, Donuktaşı,
Roma Yolu, Justinyen Köprüsü, bedestenleri, Saint Paulün hemşehrisi,
Eshab-ı Kehfi, Danyal Peygamberin kabriyle de birçok tarihî
değerleriyle ve Türkiye'de ilk elektriği üreten, ilk çırçır
fabrikasını kuran, ilk dokuma fabrikası kurulan, Türkiyenin bir
zamanlar tekstil sektörünün merkezi -Amerikan Kolejiyle, 1800lü
yılların sonunda kurulan- bir kentten bahsediyoruz. Nüfusu 330 bin,
50 tane ilimizden daha büyük bir ilçe. İşte, coğrafi konumu
nedeniyle iki şehir arasında, Mersin ve Adana arasına
sıkışmış, önemli bir tarım kenti, bir turizm
kenti, demir yolu kavşağı, Çukurova Havaalanının
yapıldığı yer ve bu konuda iktidarın, AKPnin de bir
sözü var. Biz bu sözün yerine getirilmesini bekliyoruz. Dilerim, önümüzdeki günlerde
bu Komisyondan çekilen Tarsus Üniversitesi tekrar getirilir ve Millet
Meclisinde kabul edilir ve Tarsus hak ettiği üniversitesine kavuşur.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuyucuoğlu.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
Ağrı Milletvekili Sayın Berdan Öztürk. (HDP
sıralarından alkışlar)
BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Söz konusu kanun tasarısının 41inci
maddesiyle ilgili grubum adına söz almış bulunmaktayım,
Genel Kurulu selamlıyorum.
Öncelikle, 1inci ölüm yıl dönümünde
meslektaşım sevgili Tahir Elçiyi saygıyla anıyorum.
Katillerinin bir an önce yargı önüne çıkarılmasını
talep ediyorum. Talep etmekle de kalmıyoruz, bunun da sonuna kadar
takipçisi olacağımızı bir kez daha bu kürsüden dile
getirmek istiyorum.
Ayrıca, halkların özgür iradesiyle bu
Meclise seçilmiş eş genel başkanlarımızın ve
milletvekili arkadaşlarımızın 4 Kasım darbesiyle rehin
alınması bu Meclis için bir utançtır. Meclis, bu utancı
bugün olduğu gibi gelecekte de taşımaya devam edecektir. Bu
utanca sebep olanlar ve sessiz kalanlar, halkların vicdanlarında
mutlaka ama mutlaka mahkûm edileceklerdir. Şu anda rehin alınan tüm
arkadaşlarımız, tüm seçilmiş arkadaşlarımız bir
gün gelecek dışarıda bugün savundukları özgürlük, adalet,
barış düşüncesini yine savunacaklardır. Ama bu utancı,
bu ülkeye, bu Meclise yaşatanlar tarihin çöplüğündeki yerlerini
mutlaka alacaklardır.
Söz konusu tasarının bu maddesiyle mesleki
ve teknik liselerin ön lisans programlarına sınavsız
geçişini kaldıran düzenlemenin 2017 yılı itibarıyla
uygulamaya konulması öngörülüyor. İmam-hatipler dâhil olmak üzere
katsayı ayrıcalığı getiriliyor. Bu maddenin
tasarıdan çıkarılması gerekmektedir çünkü eğitim
hakkına erişimde önemli bir engel oluşturacaktır. İlk
olarak 2002 yılında uygulanmaya başlanan sınavsız
geçiş sistemi, meslek lisesi ve teknik lise mezunlarının, mezun
oldukları bölümün devamı niteliğindeki meslek yüksekokulu
bölümlerine herhangi bir sınava girmeden devam edebilmelerini
sağlamakta iken, bu değişiklikle öğrencilerin bu
hakları ellerinden alınmış olacaktır.
Öğrencilerin yükseköğretime devam etme hakları bir yandan
gasbedilirken bir yandan da sınav merkezli eğitim sisteminin
yarattığı sorunları derinleştirecektir. Sınavsız
geçişi kaldırıp mesleki eğitim veren bütün liselerden mezun
olanlara ek puan verilmesi, bu öğrencilerin yüksekokul ya da üniversiteye
gitmelerine yeterli olmayacaktır. Çünkü, meslek liselerinde
ağırlıklı olarak mesleki becerilere yönelik dersler olduğu
ve sınavda ağırlıklı olan dersler meslek liselerinde
yeterince işlenmediği için öğrenciler bu derslerden uzak
kalmaktadır.
Bu maddeden de anlaşılacağı
üzere, AKP'nin eğitim politikalarındaki yaklaşımı,
eğitimde eşitsizlikleri derinleştirerek piyasanın
insafına terk eden bir yaklaşımdır. Bir yandan eğitim
sistemini muhafazakâr, milliyetçi, cinsiyetçi bir referansla kodlayan ve kendi
politik tercihleri doğrultusunda yeniden inşaya soyunan AKP
Hükûmetinin yoksul ve emekçi halk kitlelerinin çocuklarını
düşünmesini beklemiyorduk zaten. Tek derdini sermayenin bekası
üzerine kuran ve eğitim iş kolunu da piyasacı sermayenin
talanına açan bir Hükûmetin parasız ve kamusal bir eğitimi
savunması da eşyanın tabiatına aykırıdır. Hâl
böyleyken AKP Hükûmeti, darbe fırsatçılığı yaparak
eğitim iş kolunda demokrat ve muhalif tüm kesimleri kanun hükmünde
kararnamelerle tasfiye etmenin peşine düşmüştür.
1 Eylülde gece yarısı çıkarılan
672 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle de tek seferde 28.163
öğretmen görevlerinden ihraç edilmiştir. Ortada ne bir adil yargılama
ne de bir savunma hakkı olmaksızın işsiz
bırakılan bu öğretmenler ne gibi bir suç işlediler? Bir suç
işledilerse haklarında yürüyen idari ve adli bir soruşturma var
mıdır? Varsa neden bu soruşturmanın sonucunu beklemediniz
de kendinizi hem idarenin yerine hem de mahkemelerin yerine koyarak karar
verdiniz? Haklarında adli ve idari soruşturma olmaksızın
bir gecede verilmiş bu kararlar hukuksuzdur, geçersizdir. AKP Hükûmeti, bu
uygulamalarla artık ortada uygulayacak bir yasanın
kalmadığını tüm dünyaya ilan etmiştir. Eğer
ortada bir yasa yoksa her şey yasa dışıdır, bizatihi
AKPnin kendisi de yasa dışıdır o zaman.
Saygıyla selamlıyorum hepinizi. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Öztürk.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini
okutuyoruz.
Gerekçe:
2016 yılı sınav dönemi geçtiği
için söz konusu geçici madde düzenlemesine ihtiyaç kalmamıştır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Aynı mahiyetteki önergeler kabul
edilmiştir, dolayısıyla kabul edilen önerge doğrultusunda
41inci madde metinden çıkartılmıştır.
42nci madde üzerinde üç önerge vardır
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 42nci maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Kayseri İstanbul Kırıkkale
Hacı Bayram Türkoğlu Osman Aşkın Bak Mücahit Durmuşoğlu
Hatay Rize Osmaniye
Halis Dalkılıç İlyas Şeker
İstanbul Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önerge sahiplerini
okuyorum:
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Mustafa Ali Balbay
Aydın Bursa İzmir
Haydar Akar Bülent Yener
Bektaşoğlu Engin
Altay
Kocaeli Giresun İstanbul
Diğer önerge sahiplerini okuyorum:
Çağlar Demirel Ahmet
Yıldırım Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Muş Adıyaman
Mehmet Emin Adıyaman Berdan Öztürk Bedia Özgökçe Ertan
Iğdır Ağrı Van
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde Van Milletvekili Sayın Bedia Özgökçe Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, ben de Adana Aladağdaki yurtta
çıkan yangında hayatını kaybeden
çocuklarımızın ailelerine metanet ve sabır diliyorum,
gerçekten çok üzgünüz, Allah rahmet etsin; yaralılara acil şifa diliyorum.
Yurtlarda kalan çocuklarımızın
başta can güvenliği olmak üzere her türlü güvenliğinden devletin
sorumlu olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Son kanun hükmünde kararnameyle Gündem Çocuk
Derneği kapatılmıştı. Gündem Çocuk Derneği on bir
yıldır bu mücadeleyi veriyor ve çocukların başta yaşam
hakkı olmak üzere çocukların geleceğinden devletin sorumlu
olduğunu haykırıyor ve bu yurtlarda, okullarda gerekli olan
bütün denetimlerin yapılması gerektiğini söylüyor ve bu
çalışmaları yapıyordu. Son çalışması da
yurtlarda ve okullardaki yangın tehlikesine dairdi, kapatıldı.
En son bir konuşmamızda da yine Gündem Çocuk Derneğinin
kapatılmasını eleştirdiğimizde AKPli milletvekilleri
Hangi örgüte bağlı, onu da söyle. diye sataşmışlardı,
gerçekten tekrar hatırlatmak istedim bunu. Şimdi olaya dair detaylar
netleştikçe bir anne olarak benim bir kez daha yüreğim
sızlıyor. Yangın merdiveninin kilitli olduğu bilgisi var.
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı bu bilgiyi verdi ve
cenazelerin daha çok yangın merdiveninin orada bulunduğunu, orada
ulaşıldığını söyledi. Bu çok ciddi bir ihmaldir.
Geçen sene 1 Aralıkta Kulpta o yangın sebebiyle ölen çocuklarla
ilgili gerekli sorumluluk üstlenilmiş olsaydı, araştırma
yapılmış olsaydı ve suçlular, sorumlular ceza
almış olsaydı ve sonrasında, esas olan, yurtlarda ve
okullarda denetimler yapılmış olsaydı
sağlıklı bir şekilde belki bugün o yangın merdiveninin
önüne koşan minik bedenler hayatta olmuş olacaktı.
Ben aslında konuşmamda şunu
belirtecektim: Tutuklu bulunan eş genel başkanlarımız ve 10
milletvekilimizin tutuklanmasının ne kadar hukuka aykırı
olduğunu anlatacaktım ancak bu Adana olayı gerçek anlamda
hepimizin yüreğini yaktı.
4 Kasım darbesi gerçek anlamda bir darbedir.
Üzerinden üç hafta geçti ve tam yirmi beş gündür eş
başkanlarımız ve milletvekillerimiz tutsak edilmiş durumdadır.
Ne yazık ki partimize ve bileşenlerine yönelik özellikle 7 Haziran
seçimlerinden sonra başlayan haksız uygulamalar ve hukuksuzluklar
hâlâ devam ediyor. HDPli milletvekillerinin tutuklanması bu sürecin en
önemli halkalarından biridir.
1994te dönemin siyasi iktidarı yine bugün
hayal edilen hedefleri gerçekleştirmeye çalışmış ve
yine o dönem DEPli milletvekillerinin tutuklanmasına vesile
olmuşlardı. Tutuklandılar ama ondan sonra hangi süreçleri yaşadık,
hep birlikte sizler de gördünüz. Bugün de aynı siyasi saiklerle yine
parlamenterlerimiz siyasetten uzaklaştırılmak isteniyor. Ama, o
gün de uyardığımız gibi bugün de uyarıyoruz:
Başaramayacaksınız, hiçbir zaman siyasi hareketimizi lağvetmeyi
başaramayacaksınız.
Hatırlarsınız, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi de DEPli milletvekillerinin tutuklanmasında
aykırılık bulmuştu. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesini açıkça ihlal ediyor. OHAL bahanesiyle AİHSnin
askıya alınması Türkiye'yi uluslararası sözleşmelerden
doğan yükümlülüklerinden kurtaramayacaktır. 1994te yapılan
yanlış, Türkiye'ye başta uluslararası itibarı olmak
üzere çok şey kaybettirdi. Şimdi Türkiye'de geldiğimiz noktada
hâlâ anlaşılıyor ki yine demokratik siyasete engel olan
mekanizmalar devrededir. Türkiye siyasetinde oluşturduğunuz yasal
olan fakat meşru olmayan bu tablo bizlere, hepimize çok şey
kaybettirecektir. Halkların birlikte yaşama azmine ve iradesine en
büyük kötülüğü şu an AKP iktidarı yapmaktadır.
Görünürde tüm milletvekilleri için ama gerçekte
sadece HDP için yapılan milletvekili dokunulmazlıklarının
kaldırılmasının somut bir açıklaması
yapılabilmiş değildir. Meclisin hiçbir nesnel ölçüte dayanmadan
salt siyasal düşüncelerle, gerekçe göstermeden dokunulmazlığın
kaldırılmasına ya da kaldırılmamasına karar
verebilmesi bir hukuk devletinde görülmemesi gereken bir keyfîliktir.
AİHM yine Türkiye'yle ilgili bir kararında
İfade özgürlüğü herkes için önemli olmakla birlikte, halkın
seçilmiş temsilcileri için özellikle önemlidir. demişti.
Milletvekili, seçmenlerini temsil eder, onların kaygılarına
dikkat çeker ve menfaatlerini savunur. Bu doğrultuda, başvurucu gibi
bir muhalefet milletvekilinin ifade özgürlüğüne yapılan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla)
müdahalelerin
mahkeme tarafından dikkatlice incelenmesi gerekir. demiştir.
Milletvekillerimizin tutuklanması asla meşru değildir, Kürt
halkı da bunu böyle okuyor, meşru olmadığını
görüyor ve biliyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ertan.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay
(CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Doğan Beyle
anlaşamadık.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
öncelikle Aladağda bugün meydana gelen yangın afeti milletimizi ve
yüce Meclisin siz sayın üyelerini ve beni derinden
yaralamıştır, bir tereddüt yok. Fakir, çevre köylerden köylerde
okul olmadığı için ilçeye gelip ortaöğrenimde okuyan
kız öğrencilerimiz maalesef hepimizi derin bir yasa boğan bir
tabloyla, bir afetle karşı karşıya kaldılar. Şunu
yapmayı doğru bulmam: Efendim bu yurt falan cemaate aitti, falanca
derneğe aitti, falan vakfındı
Bunlar şimdi
konuşulacak konular değil ama ben burada, bu Parlamentoda müteaddit
defalar ortaöğrenim yurdu eksikliğine Millî Eğitim
Bakanlığı bütçeleri konuşulurken çok dikkat çekmiş bir
arkadaşınızım. O tutanakları bulsam size göstersem,
feryat ettiğimi bilirim yükseköğrenim yurdundan önce Türkiye'de, özellikle
Anadoluda, ilçelerde ortaöğrenim öğrenci yurduna ve özellikle
kız öğrenci yurduna ihtiyaç var diye.
Değerli milletvekilleri; bu yangın, bu
afet devletin çok donanımlı, çok yüksek standartlı bir yurdunda
da çıkabilirdi, bu ayrı bir mesele ama hükûmet etmenin de bir
sorumluluğu var. Şimdi acımız var, cenazelerimiz var, minik
yavrularımızın cansız bedenleri orta yerde dururken buradan
bir siyasi çıkarsama, bir şeyler devşirme
anlayışı içinde olmayı doğru bulmam ama derhâl,
ivedilikle daha sonrası için Hükûmetin bu konuya ciddiyetle
eğilmesinin gereğinin altını çizmek istiyorum. Yani bir
afettir ama olan gene fakir fukaranın çocuklarına olmuştur.
Türkiye'nin şu noktaya geldiğini, bu noktaya geldiğini,
işte bütçe yapacağız, bütçe görüşeceğiz, gelip
anlatıp anlatıp duracaksınız. Ama geldiğimiz tablo çok
iç açıcı değil.
Eğitimde de iç açıcı değil. Yani
en son yapılan bir uluslararası değerlendirme var, TIMSS
sonuçları var. Türkiye matematikte 4üncü sınıfta 49da
36ncı sırada, 8inci sınıfta 39 ülkede 24üncü
sırada; fen bilimlerinde 47 ülke arasında 35inci sırada. Velhasıl,
TIMSS sonuçlarına göre millî eğitim sistemimiz sizin
anlattığınız gibi çağ falan atlamamış, ciddi
bir nitelik sorunu var, güven sorunu var, başarı sorunu var.
Bunları konuşmamız, bunları düşünmemiz lazım.
Görüştüğümüz kanuna gelince: Sayın
milletvekilleri, bugün ülkede, Türkiye'de yaşayan 80 milyon insanın
yüreğine ateş düşmüşken bizim bu Parlamentoda gecenin bu
saatlerinde itiş kakış yapmamız da doğru değil.
İktidar partisinin sayın yöneticilerinden rica ettim. Önemli bir
kanun, çekincelerimiz var, uygun gördüğümüz maddeler var, lakin siyasi
parti grupları arasında bir mutabakat sağlanamıyor. Siz
saygıdeğer milletvekillerinin sabah beşe, altıya kadar
burada tutulmasını doğru bulmuyorum ve bu bakımdan diyorum
ki: Allahın günleri torbaya girmedi, neticede, alınmış bir
karar da var, cuma günü de Parlamentomuzun çalışma imkânı
vardır. Parlamentomuzu makul bir saatte kapatalım, yarın, öbür
gün, yetişmezse cuma günü de partiler bu kanun tasarısıyla
ilgili önerilerini ortaya koyarlar, kanun görüşülür, hallolur. Yani
iktidar partisinin 200 civarındaki sayın milletvekilini, muhalefet
partisinin 50-60 civarındaki sayın milletvekilini burada sabahlatmak
hiçbir şeyi çözmez, hiçbir şeye derman da olmaz. Olabildiği
kadar yapıcı ama etkin muhalefet anlayışını
ortaya koymak zorundayız.
Elbette kanun koyucu Hükûmetin içinden
çıktığı çoğunluk partisi olarak siz de bu
kanunların geçmesini istiyorsunuz, saygıyla ve anlayışla
karşılıyorum ama yazık günah sayın milletvekilleri,
Parlamentonun bir itibarı var. Sabahlara kadar Parlamentoyu
çalıştırmak Parlamentoya itibar kazandırmaz. Cuma günü de
çalışalım, gelin, makul bir saatte
Saat şu anda gecenin
1.40ı. Ara verelim, yarını var, öbür günü var, cuma günü de
çalışır kanunu bitiririz. Bu zorlamaya gerek yok. Keşke
daha önce
Geçtiğimiz günlerde 50 maddeyi bir günde geçirdik bu Mecliste,
hatırlayın. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası 50 maddeydi,
bir günde bitirdik. Bu da var, bu da var. Sizin de muhalefete
anlayışlı olmanız lazım, sinirlerinizin gerilmemesi
lazım. Muhalefet de işini yapacak sayın milletvekilleri.
Onun için, iktidar partisinin kıymetli
mevkidaşlarıma sesleniyorum: Sayın mevkidaşlarım,
gelin, cuma günü devam ederiz, yetişmezse, alınmış bir
karar var. Sayın milletvekillerine daha fazla işkence çektirmeyin
diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerindeki
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 84üncü maddesiyle 4/11/1981 tarihli
ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 8inci maddesinde
yapılan değişiklik ve anılan kanun hükmünde kararnamenin
86ncı maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenen geçici maddeyle
Yükseköğretim Denetleme Kurulunun oluşumu ve görev süreleriyle ilgili
düzenlemeler yapılmış ve 29/10/2016 tarihli ve 29872
sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş
olup, tasarının 42nci maddesine ihtiyaç kalmamıştır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmiştir.
Dolayısıyla, kabul edilen önerge
doğrultusunda 42nci madde metinden
çıkartılmıştır.
Yeni madde ihdasına ilişkin iki önerge vardır.
Sayın milletvekilleri, Mersin Milletvekili Baki
Şimşek ve arkadaşları tarafından Tarsus teknoloji
üniversitesi kurulması konulu yeni madde ihdasına ilişkin bir
önerge verilmiştir. İç Tüzükün 87nci maddesine göre,
görüşülmekte olan tasarı veya teklifin konusu olmayan, sair
kanunlarda ek ve değişiklik teklifi getiren yeni bir kanun teklifi
niteliğindeki değişiklik önergeleri işleme konulmaz. Söz
konusu önerge, görüşülmekte olan tasarıda düzenleme konusu yapılmayan
2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda değişiklik içerdiğinden işleme
alınmamaktadır.
Bilgilerinize sunulur.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına
dair bir önerge daha vardır. Önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 14 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlindeyse önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
42nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıda yer alan maddenin
ihdas edilmesini ve sonraki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
talep ederiz.
Ceyhun İrgil Erkan Aydın Ali Haydar Hakverdi
Bursa Bursa Ankara
Okan Gaytancıoğlu Bülent Yener Bektaşoğlu Özkan Yalım
Edirne Giresun Uşak
Nurhayat Altaca
Kayışoğlu
Bursa
Madde 43- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"Geçici Madde 74- Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce yükseköğretim kurumlarından
ilişiği kesilen öğrenciler, ilişiklerinin kesildiği
yükseköğretim kurumuna bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren altı ay içinde başvuruda bulunmaları hâlinde, geçici 58
inci maddede yer alan esaslara göre, ilgili yükseköğretim kurumunda
açılmış program ve ders var ise takip eden
eğitim-öğretim yarıyılında, yoksa takip eden eğitim-öğretim
yılında öğrenimlerine başlayabilirler."
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla
katılıyor musunuz?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Sayın Başkan, Genel Kurulda bulanan Komisyon üyelerimizi buraya davet
ediyoruz.
Salt çoğunluğumuz
bulunmadığından dolayı katılamıyoruz.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
Sayın milletvekilleri, 43üncü madde üzerinde
iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 43üncü maddesinde yer alan
"yükseköğretim kurumlarında" ibaresinin "meslek yüksek
okullarında" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Meral Danış
Beştaş
Diyarbakır Diyarbakır Adana
Ayşe Acar Başaran Feleknas Uca Ahmet
Yıldırım
Batman Diyarbakır Muş
Erdal
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 43üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Metin Lütfi Baydar Mustafa Ali Balbay Ceyhun İrgil
Aydın İzmir Bursa
Haydar Akar Bülent Yener Bektaşoğlu Aytuğ Atıcı
Kocaeli Giresun Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Sayın Aytuğ Atıcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, 405 sıra
sayılı Tasarının 43üncü maddesiyle ilgili olarak
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Adana Aladağda meydana gelen yurt
yangınında yaşamını yitiren
yavrularımızı rahmetle anıyorum, ailelerine sabır
diliyorum. O babanın feryatlarını duydunuz mu bilmiyorum. Feryat
ediyor adam kızını ararken, diyor ki: Burası devletin
yurduydu, yıktınız, Süleymancılara verdiniz.
Bu yurdun Süleymancılara ait olması,
Fetullahçılara ait olması, çethullahçılara ait olması,
methullahçılara ait olması bizi ilgilendirmez. Soru şu: Büyük,
güçlü Türkiye Cumhuriyeti devleti yurt yapmaktan aciz midir? Soru bu
arkadaşlar. Hastane istemiyoruz, çok teşekküllü bir yapı
istemiyoruz, fabrikalar kurun demiyoruz, yurt yapın diyoruz ya! 4 tane
duvar, içine ranzalarını koy, devletimin denetiminde olsun, adam gibi
yapılsın. Zor mu Allah aşkına ya! 4 tane duvarı dikmek
zor mu? Niye bizim yavrularımızı geçmişte Fetullahın
kucağına ittiniz? Niye bizim yavrularımızı şimdi
Süleymancıların yurdunda barındırıyorsunuz? Ne
farkı var bunların birbirinden?
Değerli arkadaşlar, beraber yol yürürken
iyi, ne zamanki bunlar ters düşerler, bu sefer sıkıntı
ortaya çıkıyor. Sıkıntıyı şimdiden
göreceğiz. Biz, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan insanlar,
Fetullahı mı seviyor, Süleymanı mı seviyor, Tayyipi mi
seviyor, Kılıçdaroğlunu mu seviyor, bununla ilgilenmiyoruz,
gönül nereye konarsa konar, bizi ilgilendirmez. Ama bizim devletimiz bu
insanlara muhtaç olmamalı, yavrularımızı da bunlara muhtaç
etmemeli.
Bir çocuk hekimiyim ben, deminden beri ciğerim
yanıyor orada, o çocuklar o duman içerisinde, o alevler içerisinde
nasıl öldüler diye ben burada sinir krizi geçireceğim neredeyse. Bunu
yapmaya hakkınız yok. Bunu hiçbir şekilde kabul etmemiz mümkün
değil. Çocukları bu şekilde bir yandan öldürürken bir yandan da
çocukların beynini öldürüyorsunuz.
Bakın, biz muhalefet partisi olarak bir
şey söylediğimiz zaman Eleştiriyor. diyebilirsiniz.
Şimdi, size iki tane araştırma sonucunu söyleyeceğim. Ha,
bunlar da eğer Fetullahçı çıkarsa bilmem, ha, gelip de Efendim,
bunlar da CHP'nin yandaşı. derseniz onu da bilmem. Ama bunlar
uluslararası düzeyde araştırma yapan ve Türkiye'yi de hiçbir
şekilde karşılarına almak istemeyen, Türkiye
düşmanı olmayan araştırma şirketleri ya da
araştırma kuruluşları.
Bir tanesi, uluslararası fen bilimleri ve
matematik ölçümlemesi yapıyor ve diyor ki: 4üncü sınıfa gelen
bir evladımız matematik alanında 35inci sırada. Kaç ülke
arasından? 50 ülke arasından. Burada 1inci sırada Singapur var,
puanı 606, bizim puanımız 469. 50 ülke arasında 35inciyiz,
4üncü sınıf. Bizi kim geçmiş biliyor musunuz? Bakın,
Polonya, Romanya, Hırvatistan, Malta, Kazakistan, Sırbistan bizi
geçmiş.
8inci sınıfa geldi evladımız.
8inci sınıfın matematik ölçümlemesini yapıyor ve burada da
diyor ki: 42 ülke arasında Türkiye 24üncü sırada. Bizi kim
geçmiş biliyor musunuz? Birleşik Arap Emirlikleri, Romanya,
Ermenistan, Kazakistan.
Peki, hakikaten bunu siz mi yapıyorsunuz? Evet,
siz yapıyorsunuz. Bakın, 2003 yılında ülkeyi
devraldığınızda matematik alanında 35inci
sıradayız, üç sene sonra, 2006 yılında düşüyoruz 43e.
2009 yılında, 2012 yılında istikrarlısınız,
hep 43 gidiyorsunuz. 35le alıp 43e düşürüyorsunuz.
Fen alanında, 2003 yılında 33le
alıyorsunuz, 33üncü sıradayız, 2006da 44, 2009da 43, 2012de
istikrar bozulmuyor, yine 43.
Yani çocukların sadece bedenleri ölmüyor
değerli milletvekilleri, sizin sayenizde beyinleri de ölüyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 43üncü maddesinde yer alan
"yükseköğretim kurumlarında" ibaresinin "meslek yüksek
okullarında" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erdal
Ataş (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Erdal Ataş
(HDP sıralarından alkışlar)
ERDAL ATAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğitimin sorunlarını
çözme üzerine gündeme almış olduğumuz bu yasa
tasarısında ve özellikle Türkiye'de yapılan anketler de
gösteriyor ki eğitim alanı önemli sorunlarla karşı
karşıya ve Türkiye'de yapılan anketlerde insanların esas
olarak üç nokta üzerinde durduğu, bunlardan birinin de eğitim
olduğu ve bunun düzelmesi gerektiği üzerine bizlerin de
görüşleri ortaktır.
Bir tanesi eğitim alanı iken, diğer
iki alandan bir tanesi ekonomi, bir diğeri ise demokratikleşmedir.
Esas olarak, birinci sırada olan demokratikleşme; ikinci sırada
olan, bu ülkedeki yine önemli sorunlardan biri olan, büyük emekçi kesimlerin
yoksullaştırılmasına neden olan ekonomi; üçüncü
sıradaki de eğitim. Ama, mevcut iktidarın özellikle son birkaç
ay içerisinde uygulamış olduğu politikalar, KHKlarla birlikte
ülkeyi sokmuş olduğu çıkmaz gelinen aşamada her 3
alanın üzerine yeni yükler bindirerek ülkemizi âdeta bir krizin içerisine
sürüklemiş durumdadır.
Eğitim alanında, KHKlar süreciyle
birlikte, bugün getirilen bu yasa tasarısının çok daha
ilerisinde büyük tahribatların yaşandığı
açıktır. Binlerce, on binlerce öğretmen açığa
alınmış, ihraç edilmiştir. Yine aynı şekilde, bu
son birkaç yıl içerisinde müfredata, onun içeriklerine yönelik
saldırılar ya da onların bir şekilde tahribata
uğratılarak bilimsel eğitimin dışına itilmesi de
bizim eğitim alanında daha epey bir yolumuzun olduğunu
göstermektedir.
Bütün bu sorunlar, eğitim alanı dâhil
olmak üzere, bu ülkedeki ana sorunların çözümüyle ancak ortadan
kaldırılabilir ya da adım adım bu ülkenin bütün ortak
beyinleriyle birlikte çözülebilir. Ama, maalesef, iktidar asıl önemli
sorunların tümünü bir tarafa bırakarak, eğitimin de temel
sorunlarını çözmek yerine, onların içerisinden sadece küçük bir
bölümü gündeme getirerek süreci oyalamaktadır.
Demokratikleşme, dediğimiz gibi, bu
ülkenin temel sorunlarından bir tanesi. Doksan küsur yıldır
dünya ülkelerinin büyük bir bölümünde çözülmüş olan bu sorun maalesef
bizim ülkemizde tekçi anlayışla sürekli çıkmaza sürüklenmekte,
güvenlik politikalarıyla çözülmeye çalışılmaktadır.
Bugün de gelinen aşamada ülkemizde var olan sorunların çözümü yine
aynı darbeci zihniyetle ele alınmış, demokratik siyasetin
önü kapatılarak bu ülkede bir şans olan, bu ülkedeki çok büyük bir
kesimin temsilcisi olan, yine bu ülkede toplumsal barışı
sağlama üzerine önemli emekler vermiş insanlar, Eş
Başkanlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve
onlarca arkadaşımız, yoldaşımız tutuklanarak
demokratik siyaseti sindirme, bastırma, bir biçimde tekrar yüz
yıldır uygulanmış olan bu askerî vesayetle bu meseleyi bir
şekilde çözme eğilimi ön plana çıkarılmış
durumdadır. Açık ki bu felsefeyle hareket eden mevcut iktidar,
aynı anlayışı dış politika ve diğer alanlara
da taşıyarak ekonomiyi de önemli oranda çökertmiş durumda yani
tekçi siyasetten kopamayan, bu ülkedeki dilleri, kültürleri kendi
zenginliği olarak göremeyen, bunları yeni yapmak istediği
anayasada garanti altına almak yerine 12 Eylül faşist
anayasasının da bütün hükümlerini rafa kaldırarak -bizim eş
başkanlarımızı- demokratik alanı zora sokan, oradaki
çalışmaları zayıflatan, aslında halkların önünde
barışı sağlayabilecek o olanağı da ortadan
kaldırmaya çalışan bir yönelime girmiş durumda. Aynı
zihniyetle Suriyedeki demokratik yönelimlerden de rahatsız olan, bu
çevredeki bütün o politikaların tümünde, nerede demokratikleşme varsa
bunların tümüne saldıran bir politikayla maalesef ülkemizi
çıkmaza doğru sürüklemeye başlamış durumda. Şu an
Suriyede dahi yani oradaki demokratik güçlerle birlikte bu sorunları
çözmek yerine, demokratik mücadelenin önünü açmak, bütün bu temsilcilerle bu
süreci yürütmek yerine, orada nasıl bir maceraya
atıldığımız bile belli olmadan -şu ana kadar bile
20ye yakın insan yaşamını yitirmiş, askerler
kayboluyor- ve biz hiçbir zemini belli olmayan bir ortamda
insanlarımızı yitirerek halklar arasında
düşmanlığın derinleşmesine neden oluyoruz. Yani
Hükûmet bir an önce bu politikadan vazgeçmelidir.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ataş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
44üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 44üncü maddesiyle getirilen
Yükseköğretim Kurulu ve ibaresinin Yükseköğretim Kurulu ve/veya
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Mustafa Ali Balbay
Aydın Bursa İzmir
Haydar Akar Bülent Yener
Bektaşoğlu
Kocaeli Giresun
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 44üncü maddesinde yer alan
Yükseköğretim Kurulu ve ibaresinin Meslek Yüksek Okulları ve
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Meral Danış
Beştaş
Diyarbakır Diyarbakır Adana
Ayşe Acar Başaran Feleknas Uca Ahmet
Yıldırım
Batman Diyarbakır Muş
Mehmet Emin Adıyaman
Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Iğdır
Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken
Adanada bir yurtta çıkan yangında hayatını kaybeden
çocuklarımıza Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı, yaralılara acil şifalar
diliyorum.
Yine, Batmanda 4 çocuğumuza yönelik cinsel
saldırı olayını şiddetle ve nefretle
kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, yaklaşık bir
yıl önce Suriye ve Irak tezkereleri burada
tartışılırken biz ısrarla hem Suriyeye hem Iraka
müdahalenin bir çıkmaz olduğunu, her iki ülkedeki gelişmelerin
aslında bizim dışımızda o ülkelerin iç sorunları
olduğunu defalarca ifade ettik ama maalesef Suriye tezkeresi Meclisten geçti.
Yine, bir yıl önce Kilis sınırında hemşehrim de olan,
Iğdır Aralık ilçesinden olan Sefer Taş isimli bir askerimiz
IŞİD tarafından kaçırıldı. Buna ilişkin
defalarca soru önergesi vermemize rağmen, Meclis kürsüsünde bu durumu dile
getirmemize rağmen... Kaçırılan askerin ailesinin hem il
valiliği hem Savunma Bakanlığıyla yaptığı
bütün görüşmelerde ısrarla aile telkin edildi ve askerin
kurtarılacağı dile getirildi ama hiçbir gelişme olmadı
ve askerin akıbeti hakkında hiçbir bilgiye bugüne kadar
ulaşılmadı ama bugün El Bab bölgesinde 2 askerin daha
IŞİD teröristleri tarafından
kaçırıldığını öğrenmiş oluyoruz.
Şimdi, tabii, değerli arkadaşlar,
paralelinde bugün Sayın Cumhurbaşkanı da şimdiye kadar
Suriyede bulunma gerekçelerinden farklı olarak bu kez direkt Suriyedeki
mevcut iktidarı hedefleyen, Beşar Esadı devirmek amacıyla
orada olduğumuzu ifade eden bir açıklama yaptı. Doğrusu,
AKP iktidarının hangi politika üzerinden, hangi gerekçeyle ve hangi
nedenle Suriyede ya da Irakta bulunmak istediğini biliyoruz ama bu
gerekçelendirilirken maalesef Türkiye kamuoyu ciddi bir şekilde
yanıltılmakta, hamaset siyaseti üzerinden,
Neoosmanlıcılık üzerinden, bazen Halep, Musul
topraklarımız Misakımillî sınırları içerisinde
denilerek aslında Suriyede tam bir çıkmazın içerisine
girilmiş durumda. Son yirmi gündür El Baba 2 kilometre mesafede olan ÖSO
ve TSKya ait güçler El Baba giremediği gibi, belli olmayan, kimler
tarafından bombalandığı bilinmeyen uçaklarla
bombalanıyor. Yine bu bölgede IŞİD tarafından askerler kaçırılıyor
ve sonu belli olmayan bu macerada aslında giderek Suriyede bir
bataklığın içerisine girmiş olduğumuz ortaya
çıkmaktadır. Bakın, Halep ile El Babı takas yapmak
adına Rusya ve Esadla yapılan görüşmelerden netice
alınamadı. Suriyede son iki gün içerisinde -özellikle Halepte- Esad
ordusunun saldırılarıyla, muhaliflerin elinde, özellikle ÖSOnun
elinde bulunan kuzeydoğu Halepin üçte 1i alındı ve burada
bahsedilen yüz binlerce sivilin Türkiyeye geleceği iddiası da
boşa çıkmış oldu. Zira, Halepte ÖSOdan ve muhaliflerden
kurtarılan bölgelerdeki sivil halk Türkiyeye gelmiyor. Nereye gidiyor?
YPGnin kontrolünde olan bölgeye gidiyor. Sadece dünden bu tarafa 10 bin sivil
Esadın hâkim olduğu alana da değil, YPGnin olduğu alana
sığınıyor.
Değerli arkadaşlar, Suriyedeki
politikamızda yeni bir düzenlemeye girmemiz, oradaki demokratik,
özgürlükçü güçlerle iş birliği ve ittifak içerisine girmemiz
gerektiğini düşünüyorum. Aksi hâlde, El Bab ekseninde tam bir
çıkmaz ve bataklığa girmiş olacağız diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Adıyaman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 44üncü maddesiyle getirilen
Yükseköğretim Kurulu ve ibaresinin Yükseköğretim Kurulu ve/veya
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Metin
Lütfi Baydar (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Aydın
Milletvekili Sayın Metin Lütfi Baydar
(CHP sıralarından
alkışlar)
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Adanada
hayatlarını kaybeden yavrularımıza Allahtan rahmet,
kederli ailelerine başsağlığı diliyorum.
İnşallah, böyle acıları bir daha yaşamayız
diyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi ülkemizdeki
eğitime ilişkin verilere bir bakalım. Avrupa İstatistik
Ofisi Eurostat 2013 verilerine göre, 28 üyeli Avrupa Birliğinde 30-44
yaş grubunda yükseköğrenimini tamamlayanların oranı yüzde
37ye çıkarken Türkiyede bu oran yüzde 11dir. Türkiyede 16 yaş
üzeri eğitim durumuna göre nüfus dağılımı ise
şöyle: Okuma yazma bilmeyen 2 milyon 784 bin 257, yüzde 5; okuma yazma
bilen fakat bir ilkokul bitirmeyen 3 milyon 784 bin 667, yüzde 7 insanımız
var. İlkokul mezunu sayımız 15 milyon 220 bin 28, yüzde 28;
ilköğretim diplomasına sahip olanların sayısı 11
milyon 617 bin 159, yüzde 21; 2 milyon 849 bin 999 yani yüzde 5 ortaokul veya
dengi okul mezunumuz; 12 milyon 96 bin 830, yüzde 22 ise lise veya dengi okul
mezunumuz var. Yüksekokul veya fakülte mezunlarının sayısı
toplumda 5 milyon 913 bin 187 yani yüzde 11; yüksek lisans mezunu 416.741,
yüzde 1; doktora mezunu sayımız ise 122.619, oranı ise kabaca
yüzde sıfır noktalarla ifade ediliyor.
35 OECD üyesi ülkedeki durumun incelendiği
2016 Tek Bakışta Eğitim adlı rapora göre Türkiye'nin
ilkokuldan yükseköğretime kadar eğitim kurumlarına
yaptığı harcamalar diğer OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında
oldukça düşük seviyede. Her ne kadar Eğitime en büyük payı
ayırıyoruz. desek de eğer eğitimde bir şeyler yapmak
istiyor isek daha fazla para ayırmamız gerekiyor. Yine, OECDnin 2016
raporunda Türkiye 38 OECD üyesi ülke arasında en altlarda yani 35inci sırada
yer aldı. OECD üyesi ülkelerin karşılaştırıldığı
raporda Türkiyede ortalama eğitim görme süresi OECD
ortalamasının çok gerisinde kalarak 16,9 yıl olarak tespit
edildi. Türkiyede 25-64 yaş arası lise mezunlarının
oranı ise yüzde 36. Bu oran yüzde 76ya ulaşan OECD
ortalamasının oldukça gerisinde ve en düşük sıralamalardan
biri.
Türkiyede kız öğrencilerin eğitime
katılımı da OECD sıralamasının sonlarında.
Kadınların doktora veya daha ileri düzeydeki yükseköğretim
kurumlarına girmesi ve buralardan mezun olması hâlâ erkeklere göre
daha zor. Raporda Türkiyede kadınların sadece yüzde 50sinin
üniversiteden mezun olarak bir lisans diploması alabildiği
açıklandı. Bu oran OECD ortalamasında ise yüzde 58; 60lara
yakın.
Raporun özetinde belirtiğine göre Türkiye
matematik alanında 64 ülkenin sadece 18ini geride bırakarak 45inci
sırada yer aldı. Daha önceki 2012 verilerine göre Türkiye 44üncü
iken bu yılki verilerde 1 sıra gerileyerek 45inci sırada yer
aldığı görülüyor. Genel sıralamasında ise 2012
yılı sıralamalarına göre bir değişiklik
olmadı, âdeta yerinde saydı Türkiye yani 65 ülke arasında
45inci sırada yerimizi aldık. Türkiye kendi klasmanında yer
alan İsrail, Yunanistan ve Rusyanın yine gerisinde kaldı. Tablo
oldukça vahim.
Bir de yetişmiş insan gücümüze ve
üniversitelerimize bakalım. Ülkenin en önemli şemsiyesi
yetişmiş insan gücüdür, bunun da en önemli kaynağını
üniversiteler oluşturur. YÖK kayıtlarına göre Türkiyede 22.400
profesörümüz, 15 bin doçentimiz, 35.300 yardımcı doçentimiz var.
Diğer gelişmiş ülkelerle kıyasladığımız
zaman neredeyse çoğunun üçte 1i, hatta dörtte 1i düzeyinde
olduğumuzu görüyoruz.
Eğitimin gerçekten toplumu değiştiren
ve dönüştüren bir işlev üstlendiğini bilmemiz gerekiyor. Bunu
hep beraber doğru şekilde kavradığımızda
eğitim sistemimizi gerçekten millî, çağdaş, modern hâle
getirerek birlikte bir şeyler yapabildiğimizde eğitimdeki
başarılarımızı konuşabiliriz diye
düşünüyorum.
Hepinize gecenin bu saatinde
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baydar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
45inci madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 45inci maddesi ile eklenen
r) bendindeki Staj ibaresinin Uygulamalı öğrenme olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ceyhun İrgil Bülent Yener
Bektaşoğlu Murat
Bakan
Bursa Giresun İzmir
Haydar Akar Mustafa Ali Balbay Metin Lütfi Baydar
Kocaeli İzmir Aydın
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721)
esas numaralı Kanun Tasarısının 45inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Kamil Aydın Deniz Depboylu Arzu Erdem
Erzurum Aydın İstanbul
MADDE 45- 3308 sayılı Kanunun 3üncü
maddesinin (1)inci fıkrasına aşağıdaki bentler
eklenmiştir.
p) Eğitim Birimi, bu Kanun kapsamında
öğrencilerin teorik ve beceri eğitimi, staj veya
tamamlayıcı eğitim ve işletme personelinin eğitimi
amacıyla işletmeler tarafından oluşturulan, gerekli araç,
gereç ve donanıma sahip eğitim ortamını;
r) Staj, öğrencilerin öğretim
programlarıyla kazandırılması öngörülen mesleki bilgi,
beceri, tutum ve davranışlarını geliştirmeleri,
sektörü tanımaları, iş hayatına uyumları, gerçek
üretim ile hizmet ortamında yetişmeleri amacıyla işletmede
yaptıkları mesleki çalışmayı;
s) Tamamlayıcı Eğitim, açık
öğretim yoluyla eğitimi yapılamayan alan veya dallarda, mesleki
ve teknik orta öğretim programlarını tamamlayamadan okuldan
ayrılanlar ve yurtdışında öğrenim görenlerin denklik
işlemleri sonucunda tespit edilen eksik meslek alan veya dal derslerini
işletmelerde mesleki eğitim esaslarına göre tamamlamalarına
imkân sağlayan eğitimi;
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 45inci maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Meral Danış
Beştaş
Diyarbakır Diyarbakır Adana
Ayşe Acar Başaran Feleknas Uca Ahmet
Yıldırım
Batman Diyarbakır Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muş Milletvekili
Sayın Ahmet Yıldırım... (HDP sıralarından
alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de Adana Aladağda bir öğrenci yurdunda
çıkan yangın sonucu, en azından şimdiki belirlemelere göre,
en az 12 kız çocuğumuzun ölmesinden dolayı kendilerine Allahtan
rahmet, ailelerine başsağlığı ve yaralı
çocuklarımıza da acil şifalar diliyorum.
Az önceden beri eminim ki birçok arkadaş bu
empatiyi yapmıştır, aynı yaşlarda çocuğum var,
liseye giden bir kızım var ve onu onların yerinde düşünerek
bir empati yapmaya çalıştığımda hepimizin
düşünebileceği duygu hâli bir infial hâlidir. Allah hiç kimseye evlat
acısı yaşatmasın. Ancak, hani ben böyle bir acı
üzerinden ne iktidara vurma gibi ucuz bir yola başvurabilirim ne de bu
açığa çıkmış acıdaki ihmalkârlığı
bundan sonra yaşanmaması için görmezden gelebilirim.
Buradan hareketle şunu ifade edeyim ki bir
bütün olarak şu yasama organının tamamının en
azından, herhâlde biraz daha fazla iktidarın bu gibi, özellikle vahim
olayların yaşanması süreklilik hâli kazanınca her birimizin
biraz payı vardır. Çünkü, sadece son bir yılda, az önce bir
arkadaşımız ifade ettiği üzere, benzer yurtlarda veya
pansiyonlarda 4 defa yangının çıkmış olması ve
hepsinde çoklu ölümlerin olmuş olması bu konuda sistematik bir
ihmalkârlığın olduğunu gözler önüne seriyor. Veya bundan
sonra benzer olayların yaşanmaması için tedbir geliştirme
konusunda sıkıntılarımızın olduğunu
düşünüyorum.
Şunu bir eğitimci, bir akademisyen olarak,
özellikle yirmi yıl bir üniversitede çalışmış biri
olarak gözlemledim ve son iki yıldır da hâlâ gerek Millî
Eğitimde gerekse üniversitede çalışan arkadaşlardan
aldığım bilgiye ve kendi gözlemlerime dayanarak söylüyorum:
Evet, 17-25 Aralık sonrası başlayan ama 15 Temmuzdan sonra
artan, Gülen Cemaatinin eğitim ve özellikle akademi alanındaki
kadrolaşmalarına, hak etmedikleri, elde etmiş oldukları
nüfuzlara dönük bir operasyon var. Ama, bunu giderebilmenin ve bundan sonra
benzer yapıların bir bütün olarak kamuda ve eğitim
kurumlarında türememesinin biricik yolu vardır. Daha fazla demokratik
standartları yükseltmek, daha fazla liyakate göre özellikle kadro
atamaları veya sınavlarla yerleştirmelerin yapılması
gerekirken, eğitim alanında bu paralel yapı
dışında kalan farklı cemaat ve tarikatların ön plana
çıkarıldığını, özellikle özel öğretim,
özellikle yurt ve özellikle üniversitelerde farklı tarikatların
imtiyazlı hâle geldiğini gözlemliyoruz. Bu, bizim için hâlâ bu
olaylardan ders çıkarılmadığının
nişanesidir.
Ben açık yüreklilikle şunu söyleyeyim: Bir
kişinin herhangi bir siyasi çevreye, herhangi bir cemaate veya tarikata
yakınlık duyması kadar doğal bir şey olamaz. Herkes
kendi toplumsal yaşamı içerisinde belli yapılarla ilişkili
olabilir, bunda beis yoktur. Ancak, bir cemaate yakınlık veya bir siyasi
anlayışa aidiyet ve mensubiyet duymak bir kişiye kamuda ne
avantaj ne de dezavantaj sağlamamalıdır. Bu ülke bu
alışkanlığını bir türlü aşamadı. Önce
de vardı ama mevcut iktidar döneminde artarak devam etmiştir.
Düşünün, paralel yapıya dönük bir operasyon yapılıyor ama
onların boşalttığı alanlara farklı cemaatlerin ve
tarikatların yerleştiriliyor olması eğitimdeki kronik
sorunların artarak devam etmesi sonucunu doğuruyor veya
yurtların, işte devlet yurdunun götürülüp bir başka cemaate
devredilmesi bu akşam yaşadığımız olay gibi bir
olayın yaşanmasını beraberinde getiriyor.
Bu temelde, başta eğitim olmak üzere,
kamuda herkes istediği cemaate ve siyasete yakınlık duyabilir
ama bu durum birileri için ne avantaj ne dezavantaj teşkil etmemelidir.
Hele hele cemaat ve tarikat ilişkilenimleri tümüyle manevi dünyaya tekabül
ettiği için dünyevi nimetlerden daha fazla istifade etme gerekçesi olarak
ön plana çıkarılması o manevi duygu ve düşün
dünyasını istismar anlamına gelir diye düşünüyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 45inci maddesini aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil
Aydın (Erzurum) ve arkadaşları
MADDE 45- 3308 sayılı Kanunun 3üncü
maddesinin (1)inci fıkrasına aşağıdaki bentler
eklenmiştir.
p) Eğitim Birimi, bu Kanun kapsamında
öğrencilerin teorik ve beceri eğitimi, staj veya
tamamlayıcı eğitim ve işletme personelinin eğitimi
amacıyla işletmeler tarafından oluşturulan, gerekli araç,
gereç ve donanıma sahip eğitim ortamını;
r) Staj, öğrencilerin öğretim
programlarıyla kazandırılması öngörülen mesleki bilgi,
beceri, tutum ve davranışlarını geliştirmeleri,
sektörü tanımaları, iş hayatına uyumları, gerçek
üretim ile hizmet ortamında yetişmeleri amacıyla işletmede
yaptıkları mesleki çalışmayı;
s) Tamamlayıcı Eğitim, açık
öğretim yoluyla eğitimi yapılamayan alan veya dallarda, mesleki
ve teknik orta öğretim programlarını tamamlayamadan okuldan
ayrılanlar ve yurtdışında öğrenim görenlerin denklik
işlemleri sonucunda tespit edilen eksik meslek alan veya dal derslerini
işletmelerde mesleki eğitim esaslarına göre tamamlamalarına
imkân sağlayan eğitimi;
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Erzurum Milletvekili
Sayın Kamil Aydın...
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 45inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu saatlerinde gerçekten bir taraftan son
günlerde hem sınır ötesinde hem ülkemizin sınırları
dâhilinde terörle mücadele sonucu canlarımız yanmaktadır,
şehitlerimiz vardır, diğer taraftan da son zamanlarda, üstüne üstlük
geçenlerde, yine Siirt Şirvandaki bir kazada 16 madencimizi toprak
altına verdik. Maalesef, bugüne kadar sanıyorum 6 işçi
kardeşimizi çıkarma başarısını gösterdik, 10
civarındaki madencimiz hâlâ toprak altında. Allah milletimize,
ailesine sabırlar versin. İnşallah, dualarımız
onların, bir mucize gerçekleşsin de sağ salim bizi
sevindirsinler diyorum.
Üstüne üstlük bugün acımızı tazeleyen
bir elim kaza daha işittik. Adana ilimizde bir öğrenci yurdunda
çıkan yangından dolayı şu ana kadar 12 kardeşimizi
kaybettik, 20 civarında da yaralı öğrencimiz var. Evet,
bunları niye söylüyoruz? Empati kuruyoruz, anneyiz, babayız ve
hepimizin yürekleri dağlandı. Tabii, buradan çıkarılacak
derslerimiz de olmalı diyoruz.
Tedbir alıp öyle tevekkül etmek lazım
değerli milletvekilleri. Tedbiri aldığımız
noktasında eğer mutmainsek, tatminkârsak eyvallah ama tedbir
noktasında eksiklerimiz varsa bu bizim hassaten
vicdanlarımızı kanatan ekstra bir acı ve sorumluluk
yüklemektedir diye düşünüyorum. Ne olabilirdi, neler yapılabilirdi,
bu yavrularımızı bu beklemediğimiz,
ummadığımız kazaya düçar kılmadan önce ne olabilirdi?
Devlet eliyle, devlet her zaman özel sektör mantığından
Evet,
geleneksel bir yapıdan geliyoruz, hepimiz öğrencilik yıllarını
tattık. Devlet yurtları, daha kucaklayıcı, daha sıcak,
daha altyapı noktasında, tedbirler noktasında daha sağlam
bir zemine oturtulmuştur.
Bakın, değerli milletvekilleri, sürekli
savunma mekanizması geliştirerek
Biz bir eksikliği, bir
yanlış uygulamayı, bir durumu izah ederken
karşısında şöyle bir savunma getirmemek lazım: Ama,
biz, şu kadardı, şu kadar yaptık. Eyvallah, Allah
razı olsun yapanlardan ama eksik.
Değerli arkadaşlar, bir şeyi yapmak,
bir görevi ifa etmek normal olan bir şey. Yapmak görevimiz, söylemek
görevimiz, yasal olarak bizim bunları ifade etmemiz görevimiz, ekstra bir
sorumluluk değil. Bunun için çok büyük bir iltifat, bir teşekkür
beklemeyeceğiz. İcra makamı da aynı şekilde düşünmeli.
Bakanlık ve Bakanlığa bağlı bütün kurumlarımız
üzerine düşen görevi yapmalı. Bu yurtların sayısı az,
çoğaltmalıyız, çok yapmalıyız. Her eğitim
öğretim yılı başında -sizlere de mütemadiyen bu
şikâyetler geliyor- inanın anneler, babalar, veliler, akrabalar,
çocuklar arıyorlar. Anadolunun bir yerinden kopmuş gitmiş büyük
bir kente. Metropol bir kentin yaşattığı o psikolojik
bunalımdan kurtulmadan bir de evsizlik düşüncesine
kapılıyor. Bunları hep yaşadık. Ama bunun cevabı
şu olmamalı: Biz şu kadarını yaptık. Şu
kadardı devraldığımızda, şu kadar oldu.
Hayır, böyle bir savunma mekanizması yok. Benzer şeyleri
belediyelerimiz de yapıyor. Benim en nefret ettiğim şey.
İnanın, bir bakıyorsunuz bir sokakta küçük bir yama var, bir
asfalt çalışması var, yama şu kadarcık yer ama öyle
bir tabela koymuşlar ki oraya, yazıyor: Büyükşehir
çalışıyor. Ya, Allah aşkına böyle bir
Yani bu
söylemi biraz irdelediğimiz zaman e, ne yapacak, büyükşehir yatma
yeri mi? Yani sanki bütün büyükşehirler yatıyor, beyefendi küçük bir
yama yapıyor, diyor ki: Büyükşehir çalışıyor.
Çalışmayıp ne yapacaksın, görevin çalışmak senin.
Şimdi, tabii, gerçekten bu yurtların
sayısının, devletin kontrolünde olmak şartıyla
-devletin o şefkat dolu kucağında yavrularımızı
emanet edebileceğimiz- çoğaltılması lazım. Yoksa,
Allah korusun, özel sektör mantığı arkasında -hangi isim,
hangi marka, hangi grup olursa olsun- çalışma
mantığında kazanç vardır. Kazanç olmayan tek hizmet
ayağı devletin kendi imkânlarıyla çoğalttığı
yurtlardır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 45inci maddesi ile eklenen
r) bendindeki Staj ibaresinin Uygulamalı öğrenme olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Murat
Bakan (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Sayın Murat Bakan
(CHP sıralarından alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Adanada hayatını kaybeden
yavrularımıza Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum. Umarım uzun zaman böyle
acılar yaşamayız yeniden.
Değerli arkadaşlar, bu iktidar döneminde
eğitim hızla ticarileşmiş, Hükûmetin iki temel hedefine
göre dizayn edilmiştir. Bunlardan birincisi, kamusal eğitimi
zayıflatmak ve kamu kaynaklarını paralı özel okullara
aktararak paralı öğretimi güçlendirmektir. 4+4+4 öncesi Türkiyede
özel okulların resmî okullara oranı yüzde 10 iken, sonrasında,
2015-2016 öğretim yılında yüzde 18 olmuştur.
İkinci hedefi ise, eğitim sistemini, Necip
Fazılın Gençliğe Hitabe şiirinde idealize ettiği
siyasal, ideolojik çizgide biçimlendirerek eğitimi
dinselleştirmektir. Hükûmet bunun için tüm adımları
atmış ve atmaya devam etmektedir.
Şimdi biraz geriye dönelim. Cumhuriyet,
halkevleri, köy enstitüleri gibi kuruluşlarla, topyekûn, özgür, laik,
çağdaş yurttaş yetiştirmek için, aklı rehber, bilimi
yol görerek eğitim seferberliği başlatmıştı.
Sadece cumhuriyetin yoksul çocuklarına pozitif ayrımcılık
yapan, onlara fırsat eşitliği sağlayan, başka bir dünyanın
kapısını açan, köyünde çoban olma dışında hiçbir
çıkışı olmayan bu yoksul çocuklarını kendi
köyünde öğretmen, ziraatçı, sağlıkçı, duvarcı,
demirci, terzi yapan köy enstitülerini hatırlayalım. Yaparak,
yaşayarak, ezber eğitime alternatif olan bize özgü bu eğitim modeli,
ülkemizden dünya pedagoji tarihine giren tek projemizdir. Cumhuriyetin
eğitimli, özgür yurttaş, erdemli insan yetiştirme projesiydi köy
enstitüleri. Yunus ile Goethenin, Pestalozzi ile Tonguçun, piyano ile
bağlamanın, opera ile türkünün kucaklaşmasıydı köy
enstitüleri. Mustafa Kemalin Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.
dediği bu ocaktan birçok yazar, sanatçı
çıkmıştır.
Eğitim üniversite mezunu olmak değildir.
Eğitim, meslek öğrenmenin yanı sıra, ahlak, yol yordam
öğrenerek erdemli insan olma yolculuğudur. Yoksa, ülkemizi soyan
arsızlar, hırsızlar, doğamızı talan edenler,
kentlerimizin mimarisini ucubeye çevirenler, bu Meclisi bombalayan hainler de
üniversite mezunu. Maarifin marifeti, köy çocuklarından dünya insanı,
eğitimli, özgür yurttaş, bilim insanı, yazar, sanatçı
çıkarmaktır. Maarifin marifeti kentliden eğitimli çoban
çıkarmak olmamalıdır. Köy enstitülerini kapatan zihniyet bugün
tek başına Hükûmet ve bugün yoksul halk çocuklarına eğitim
kurumu olarak Ensar Vakfını, TÜRGEVi adres gösteriyor. Adresi takip
edersek yolun IŞİDe Antepte eleman topladığı iddia edilen
ve 10 Ekim iddianamesinde ismi geçen Genç Ensar Derneği, Genç Muvahhidler
Derneği gibi derneklere çıktığını görüyoruz.
Aslında millî eğitimimiz adı gibi millî olsa cumhuriyet
kuşağındaki Hasan Ali Yücel gibi Millî Eğitim
Bakanları, İsmail Hakkı Tonguç gibi eğitimciler olsa bugün
eğitim sorunu gibi bir konuyu konuşmaya gerek kalmayacaktı. Ne
yazık ki sağ muhafazakâr iktidarlar ve özellikle son on dört
yılda AKP iktidarı, eğitim sistemimizi çağdaş
ilkelerinden saptırarak din eksenine kaydırdı, eğitimde özgür
birey yetiştirmenin yerine eğitimli mürit yetiştirme projesini
hayata geçirdi. Dershanelerle de mürit yetiştirme projesine destek
sundular. AKP ve cemaat el ele, kol kola, omuz omuza cumhuriyetin özgür birey
yetiştiren eğitim sistemini tarumar ettiler, eğitimli mürit
yetiştirme projesine çevirdiler.
Cumhuriyet kadroları Eğitimli, laik,
özgür birey güçlü olur, eğitimli özgür bireyden oluşan toplum da
güçlü toplum olur. tezini savunuyordu; Güçlü olan sayıca kalabalık
olan kitleler değil, eğitimli kitlelerdir. diyen Konfüçyüs gibi yol
yürüdüler. Anadolu bozkırından Nobel Ödülüne giden yol cumhuriyetin
eğitim yoludur. Bu yoldan yürüyen Aziz Sancara bin selam olsun.
Değerli arkadaşlar, özgür, eğitimli
birey yerine eğitimli mürit yetiştirirseniz ne olur? Ne olduğu
ortada. Özgür birey, yurttaş olarak devletine vergi ödemeyi kutsal
görüyor, mürit ise tarikatına himmet parası ödemeyi. Özgür birey En
hakiki mürşit ilimdir. diyor, müritler ise kerameti kendinden menkul
şeyhinde arıyor hakikati. Adam profesör, hâkim, savcı, general,
akademisyen ama tarikat liderinin emrinde mürit. Sonuç mu? Sonuç, 15 Temmuz.
Hükûmetin olağanüstü hâl KHKlarıyla
vakıf üniversitelerini kapatarak, orada çalışan, FETÖyle
uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan Akademi hakkımız,
soruşturmaya hazırız. diyen akademik ve idari personeli
işsizliğe, çaresizliğe, açlığa terk etmesi, belediye
kurslarını kapatma denemesi, yandaşlarını rektör
ataması, proje okul uygulaması, Orta Doğu ve Boğaziçi gibi
aydınlık eğitim ocaklarına yönelmesini, öğretmen
kıyımını birbirinden ayrı görmemek gerekir. Gelin, bu
yanlıştan hep beraber dönelim arkadaşlar. Laik, parasız,
bilimsel eğitimi hep birlikte gerçekleştirelim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yeter sayısı yoktur, birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.31
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 02.48
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
45inci madde üzerinde İzmir Milletvekili Murat
Bakan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeleri tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeleri kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
45inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
46ncı madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısıyla değiştirilen (b)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Feleknas Uca
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Meral Danış
Beştaş Ahmet
Yıldırım
Adana Muş
b) En az ortaöğretim mezunu olmak
BAŞKAN Şimdi aynı mahiyetteki
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 46ncı maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Mustafa Ali Balbay
Aydın Bursa İzmir
Haydar Akar Bülent Yener Bektaşoğlu
Kocaeli Giresun
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Deniz Depboylu İzzet Ulvi Yönter
İstanbul Aydın İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın
İzzet Ulvi Yönter.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Adana Aladağ ilçemizde bugün bir felaket
yaşandı. Maalesef, yaşları 11 ila 14 arasında bulunan
11 evladımız ve 1 yurt çalışanı çıkan yangın
sonucunda hayatlarını kaybettiler. Hayatlarını kaybeden bu
kardeşlerimize, evlatlarımıza Allahtan rahmet diliyorum,
ailelerine sabır ve başsağlığı niyaz ediyorum.
Her nerede sorumluluk varsa, sorun varsa bu
yangın meselesi mutlaka tüm teferruatıyla, detayıyla
aydınlatılmalı ve suçlular, yangına sebebiyet verenler
ortaya çıkarılmalıdır. İlk açıklamalardan
anlaşıldığı kadarıyla yangın merdivenlerinin
kilitli olduğu anlaşılmakta ve açıklanmaktadır.
Ümidimiz ve temennimiz odur ki bir daha böyle talihsiz ve hepimizin yüreklerini
kavuran facialar yaşanmasın, körpe evlatlarımız hiç
ummadık, hiç beklenmedik anda ortaya çıkan yangın gibi felaketlerle
aramızdan ayrılmasın. Temennimiz, dileğimiz budur ve
pıtrak gibi açılan bu yurtların denetim ve kontrolünün de
yapılması, bunların belli bir güvenceye alınması
mutlaka temin edilmelidir.
Biz Millî Eğitim
Bakanlığının kuruluş kanununu konuşurken elbette
yurt sorununu, öğrencilerimizin içinde bulunmuş olduğu
durumları da konuşmak ve değerlendirmek durumundayız.
Öncelikle tartışmamız ve sorgulamamız gereken, eğitim
hayatımızın bir siyaseti, bir stratejisi var mıdır?
Varsa bu strateji ve siyasetin ana kaynakları nelerdir, hedefleri
nelerdir?
Millî eğitim maalesef uzun süredir talihsiz bir
süreçten geçiyor. Bir defa bunu kabul etmek durumundayız. Sürekli politika
değişimleri, eğitimi
inandırıcılığından
uzaklaştırmış durumda ve her yönüyle de
tartışmaya açmış durumda. Göreve gelen bakanlar, görevden
gidenleri yalanlamakta ve yanlışlamakta. Her şeye âdeta yeniden
başlanmaktadır. Eğitim ve öğretim hayatı millî
hayatımızın dinamosu ve dinamik yüzüdür. Bu yüze kara
çalınması geleceğimizi riske sokacaktır. Sormamız
gereken ilk soru öncelikle eğitim politikalarımızdaki
amaçlarımız nelerdir? Millî Eğitim Bakanlığında
yeni kadrolar ihdas edilerek, yeni makamlar oluşturularak eğitim
politikalarını sağlıklı, millî ve istikrarlı bir
şekilde takdir edersiniz ki kuramayız, kurgulayamayız.
Ayrıca, nasıl bir gelecek tasavvur
ediyoruz? Bu nesiller veya nesillerden neler bekliyoruz? Hangi
ihtiyaçların karşılanmasını ümit ediyoruz? Günlerdir
-bilhassa tabii 15 Temmuzdan sonra- açığa alınan öğretmenleri
konuştuk. 30 bine yakın öğretmen ihraç edildi, birçoğu
açığa alındı. Son günlerde de 6 bine yakın
öğretmenin tekrar görevine iade edildiği Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından açıklanmıştır.
Şimdi, kimin suçu varsa, kim bu ihanete, bu Pensilvanya merkezli çeteye
dâhil olmuşsa elbette haklarında ne gerekiyorsa
yapılmalıdır. Fakat bizim tartışmamız gereken,
düşünmemiz gereken, sorgulamamız gereken bu 30 bini aşkın
öğretmenin okuttuğu öğrencilerin durumlarının ne
olacağıdır. Bu evlatlarımız zehirlenmemiş midir?
Bunları biz nasıl telafi edeceğiz? Bunların, bu FETÖ
tarafından millî eğitim sistemine sızdırılan
öğretmenler tarafından yanlış yöne sevk edilmesinin önüne
nasıl geçeceğiz, bu sosyal maliyeti nasıl telafi edeceğiz?
İnşallah, Millî Eğitim Bakanlığının böyle
bir politikası vardır, böyle bir hedefi vardır, bununla da
ilgili şimdiden bir hazırlık yapmıştır.
Sözlerime son verirken hepinizi
saygılarımla selamlıyor ve teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yönter.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini
mi okutuyoruz Sayın Altay?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İlkokula başlama yaşının
düşmesi nedeniyle ortaöğretimden mezun olacak öğrencilerin
yaşlarının 14ün de altında kalacağından çocuk
yaşta işçinin artması söz konusudur.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısıyla değiştirilen (b)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş (Adana) ve arkadaşları
b) En az ortaöğretim mezunu olmak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Adana
Aladağdaki büyük faciayla ilgili
Vekili olduğum ilde gerçekten
şu anda büyük bir yas var ve eğitim alanına ilişkin,
yurtlara ilişkin, denetimsiz, sorumluluğun üstlenilmediği,
özelleştirmenin yaygınlaştığı, cemaatlere,
farklı kesimlere devredildiği bir ortamda bunu çok ciddi
tartışmamız gerekiyor. Gerçekten, şu anda yavrularımız,
küçücük çocuklar, ortaokul öğrencileri -büyük bir işkence
aslında- o dumanda, o yangında
Yani, onu düşünmek bile korkunç
bir şey. Ailelerine tekrar başsağlığı diliyorum,
kendilerine de Allahtan rahmet diliyorum. Umarım en kısa zamanda
sorumlular bulunur, yangına sebebiyet verenler ortaya
çıkarılır ve bir daha böyle faciaların, katliam gibi
yangınların, sebep olan yangınların önlenmesi için gerekli
tedbirler alınır. Her ne kadar bu konuda iyi bir tarihimiz yoksa da
Soma gibi, Ensar gibi, daha birçok olayda, tecavüz, yangın ve benzeri
olaylarda sorumlular ortaya çıkarılmadığı için ve
denetimler yapılmadığı için maalesef bu acıları
yaşamaya devam ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, uzun süre önce
verdiğim iki soru önergesine bugün yanıt aldım; ilginç ama
yanıt verdiler fakat diyeceğim ki keşke yanıt vermeseydiler
çünkü çok daha vahim yanıtlar verdiler. Sağlık Bakanı
Sayın Akdağa bir soru sormuştuk ve dayanağımız
da
Geçtiğimiz aylarda KADEMin hizmet binası
açılışında Sayın Cumhurbaşkanı şöyle
demişti: Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir
kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı
olsun özgünlüğünü kaybetme tehlikesiyle karşı
karşıyadır; eksiktir, yarımdır. Bu, çok ciddi bir
tartışmaya sebep olmuştu. Bu kapsamda ve daha başka gerekçelerle
kürtaj uygulamaları çerçevesinde Bakanlığa bir soru sorduk.
Kendisi cevabında, Cumhurbaşkanının bu talihsiz
açıklamasına büyük değer verdiğini ifade etmiş ve
Bakanlığımızın doğum kontrolü şeklinde
çağdışı kalmış bir uygulaması yoktur.
Bakanlığımız çağdaş üreme
sağlığı kavramı çerçevesinde
çalışmalarını, hizmetlerini yürütmektedir. demiş.
Tabii, bu cevap da sezaryen uygulamasında
olduğu gibi oldukça bilimsel olmuş gerçekten. Sayın Bakan
sezaryeni de gereksiz bilim dışı bir yöntem olarak
nitelendirmiş aynı cevapta. Ancak o çağdışı,
bilim dışı dilin değiştirilmesi gerektiğini ilk
elden söyleyelim. Hâlâ görmezden geliyor Sayın Bakanlık ama biz
varız kadınlar olarak ve bizim bedenimize, haklarımıza
karışamayacaksınız.
Kürtaj hakkı mücadelesi, çocuk istemediği
hâlde hamile kalan her kadının gebeliğine son vermek için kürtaj
olma hakkını savunarak, dünyanın her yerinde
kadınların kendi bedenleri üzerindeki söz hakkını, ne zaman
ve kaç çocuk doğuracağını kendilerinin belirlemesi
gerekliliğinden hareketle başlamıştır.
Sınırlı da olsa Türkiyede var olan bu hak,
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Hükûmet yetkililerince tamamen
ekonomik yetersizliklere buldukları tek çare olan genç nüfusun
artırılması politikasının bir nüvesi ve en az 3 çocuk
şiarının dışa vurumu olarak sabote edilmektedir.
Elbette bunun diğer bir boyutu da
sağlık hizmetlerindeki özelleştirme ve sosyal harcamaların
kapsam dışı bırakılması yani kürtaj için
ayrılan ödeneğin kesilmesiyle ilintilidir. Türkiyede gebeliğe
bağlı ölüm oranlarında güvensiz koşullarda yapılan
kürtajın etkisi ilk sıradadır. Dolayısıyla,
kadınlar için özgür, ücretsiz, ulaşılabilir, güvenli ve yasal
kürtaj hakkı aynı zamanda kadınların yaşam hakkı
demektir; aksi, kadınların hayatlarını riske atacak
tehlikelere zorlamak yani kadın ölümlerine davetiye çıkarmak
demektir. Gerçekten bu oran 1970lerin 2000lerin ortalarına 100 bin
canlı doğumda 250den 26ya kadar düşmüştür ve gerçekten bu
bahisle kürtaj hakkı yasalar nezdinde tanınmışken
uygulamada da bunu destekleyici düzenlemelerin, sosyal düzenlemelerin yapılması
büyük önem arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu çağ
dışı cevabı, bilimsellikten uzak cevabı reddediyoruz
ve biz kadınların varoluş mücadelesinde elde ettiği birçok
kazanım maalesef Hükûmetçe yerle bir edilmek istenmekte, her konuşmalarında
bizlere darbe vurup yıkacakları saikiyle sözler sarf etmektedirler.
Fakat, farkında değiller, değilsiniz, biz kadınların
gücünün ve bu güçle toplumu nasıl inşa etmeye muktedir
olduğumuzun farkında değilsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Onlar,
o kör, karanlık dehlizlerde dolaşmaya devam ededursun biz çoktan
dayanışmayı ördük ve kararlı adımlarla da ilerlemeye
devam ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Beştaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
47nci madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 47nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Feleknas Uca
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Ahmet Yıldırım
Meral Danış
Beştaş
Muş Adana
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahiplerini okuyorum:
Metin Lüfti Baydar Ceyhun İrgil Bülent Yener
Bektaşoğlu
Aydın Bursa Giresun
Haydar Akar Mustafa Ali Balbay Kemal Zeybek
Kocaeli İzmir Samsun
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle kanuna paralel bir düzenleme
getirilmiştir. Kanuna paralel bu düzenleme uygun görülmemektedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Sayın Sibel Yiğitalp.
(HDP sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Ben son iki yıla bir baktım genel olarak
Türkiye'de gidişat nedir, ne olmuş, bitmiş diye. Gerçekten bu
son iki yıla baktığımda inanılmaz dehşete
düşecek düzeyde korkunç katliamlar, iş kazaları diye
nitelendirilen, kader ya da farklı şekillerde nitelendirilen ama
iş cinayetlerinin son derece çok yüksek olduğu bir fotoğraf var.
Somada büyük bir katliam oldu. Oradan geçiyoruz, iş cinayetlerinin
sayısı çok yüksek. Sonra, 5 Haziranda Diyarbakırda patlama
oluyor, 20 Temmuzda Suruçta oluyor, 10 Ekimde oluyor. Ardından ablukalar
başlıyor. Sonrasında 12nci ayın 1inde 2015te Kulpta
müftülüğe bağlı Kuran kursunda 6 çocuk yanarak yaşamını
yitiriyor. Sonrasında bakıyorsunuz, Ensar Vakfında 45 çocuk
tecavüze uğruyor. Bir bakıyorsunuz, Adıyamanda çocuklar
tecavüze uğruyor. Bunun gibi, en son yurt dışına, Suriye'ye
gönderilen asker ölümleri başlıyor ve böyle giden, silsilesi devam
eden ölümler, iş kazaları, iş cinayetleri, bir şekilde
savaş politikaları, güvenlik politikalarıyla bir dehşet ve
ekonomik kriz. Ama sonuca baktığınızda
çalışmaların hepsi sadece yeni anayasaya,
başkanlığa kilitlenmiş; bunların hiçbiri görünmüyor,
hiçbiri tartışılmıyor, hiçbiri için burada bir çözüm
üzerinden bir tartışma yürütülmüyor. Eğer zamanında
Kulptaki yanan çocuklar burada ciddiye alınsa ve bunun üzerine bir
çalışma yürütülmüş olsaydı belki bugün Adanadaki bu
katliamı yaşamamış olacaktık. Yine, 5 Hazirandaki
patlamaya karşı Hükûmet ve AKPnin yargısı bunun üzerinde
sağlam bir çalışma yürütmüş olsaydı 20 Temmuzdaki
Suruç katliamı olmayacaktı. 20 Temmuzdaki Suruç katliamı
üzerinde durulmuş olsaydı 10 Ekim olmayacaktı ve bunlar, bu
süreç buraya kadar geldi, bir kaos sistemi üzerinden başkanlık, tek
bir insanın iktidarı üzerinden 80 milyon insanın gelecekle
ilgili bütün hayatı karartılıyor. Bugün
baktığımızda, gelecek için bu çocuklara gelecek ne bırakacağız?
Bu kadar yangının, bu kadar ölümlerin, savaşın, nefretin,
herkesin birbirinden nefret ettiği, birbirini ötekileştirdiği,
mezheplerin birbirine düşman olduğu, etnik kimliklerin birbirine
karşı düşmanlaştırıldığı bir
ülkede bu çocukların geleceğine ne bırakılabilir ya da
millî eğitim olarak bu kadar öfke ve nefret duygusuyla yetiştirilen
bir nesle, hangi çocuğa ne verebilir? Bununla birlikte, bu kadar
ağır saldırılar varken, bu yetmediği gibi 15 Temmuz
tırnak içinde- bir darbe diye söyleniyor, gidişata bakıldığında
-artık bunun da bir sahiciliği kalmadı- binlerce insan
işinden olmuş, on binlerce insan evine ekmek götüremiyor, herkes
birbirine karşı kuşkuyla bakıyor, sürekli birbirine
karşı ya FETÖcüdür ya cemaatçidir ya da başka bir sebeptir diye
birbirine karşı kaygılı, endişeli, güvensiz, aynı
zamanda nefret duygusuyla yetiştirilen ve nefret duygusuyla
yaşamını sürdürmeye çalışan bir ülke gerçekliği
var. Bu ülke gerçekliğinin yanında, sonuç olarak
bakıldığında bunun karşısında duran HDPnin
sürekli, barış, çözüm ve bunu bir araya getirebilmek için,
konuşabilmek için yaratmış olduğu politikaya
karşı da aynı nefret, öfke ve düşmanlıkla ilgili
politikalar devam ediyor ve en son baktığınızda son yüz
yılın en ayıbı, en utanç verici bir döneminden
geçiyorsunuz. 46 belediye başkanı tutuklanıyor, 10 milletvekili
tutuklanıyor, bu kadar ölümler oluyor; şimdi bu kadar alelacele
yasaları geçirelim, kanun hükmünde kararnamelerle bu ülkeyi yönetelim ama
ölenler ölsün, ekonomik kriz olursa da olsun, yoksullarla bizim işimiz
yok, yeter ki bizim ekonomik seviyemize, refahımıza bir şey
olmasın, benden sonrası tufan diyerek bu ülke yönetilemez. Bu ülke
yönetilemiyor ve yönetilemediğini de hepimiz buradan görüyoruz.
Bugün Adanada ölen çocuklara
baktığımızda yangın merdivenlerinin önünde bu çocuklar
yaşamını yitirmiş. Nedir? Yangın merdiveninin
kapısı kapalı. Bir denetleme mekanizması olsaydı,
buradaki sistem yerine getirilmiş olsaydı bu çocuklar belki de
hayatta olacaklardı. Yine, bundan önceki Soma katliamıyla ilgili bir
çözüm geliştirilmiş olsaydı, eğer sorumluları
yargılanmış olsaydı Şirvanda hâlen cenazeler
toprağın altında kalmamış olacaktı.
Bu ülkenin işçileri toprağın
altındayken, çocukları yanarak ölürken, bu ülkede her tarafta kan
akarken, ülke bir çatışma zemini içindeyken -bizim öncelikle oturup
konuşmamız gereken- Burada bir Kürt sorunu var, siyasal olarak
çözülmesi gerekir. Bu işin ekonomik maliyeti de çok yüksektir, her gün
cenaze gelmesini istemiyoruz, ölen yoksul çocuklardır. denip
aklıselim bir şekilde tartışma yürütülmesi ve bir araya
gelinmesi gerekir.
Her geçen zaman ölümleri artırmak demektir, her
geçen zaman ekonomik krizi derinleştiriyor. Bunun, ekonomik krizin de,
ölümlerin de sorumlususunuz ve birebir bedelini de sizler ödeyeceksiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yiğitalp.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
48inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 48inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Meral Danış
Beştaş
Diyarbakır Diyarbakır Adana
Feleknas Uca Ahmet
Yıldırım Besime
Konca
Diyarbakır Muş Siirt
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Siirt Milletvekili
Sayın Besime Konca. (HDP sıralarından alkışlar)
BESİME KONCA (Siirt) Sayın Başkan,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben de Adana Aladağdaki ihmalden,
sorumsuzluktan ve yanlış eğitim anlayışına kurban
edilen çocuklarımızı saygıyla anıyorum, rahmet
diliyorum ve ailelerine başsağlığı diliyorum.
Evet, burada, her seferinde tedbirleri dile
getiriyoruz. Bütün bu tedbirler, hem eğitim anlayışı hem
yaşama saygı hem hükûmetlerin insan yaşamına
karşı sorumluluk duymaları Türkiye gerçekliği içerisinde
zaman gerektiren bir şeydir, bir kültür anlayışıdır,
bir düşünsel değişimi gerektiren, biraz vicdan
anlayışıdır. Sadece hukuki olarak sonuçlarını
yargılamanın Türkiyede tedbir geliştirmeyeceğini de
biliyoruz fakat adalet için, vicdan için, hak hukuk için bu
yargılamaların da bir an önce yapılması gerekir.
Şimdi, ben, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının yaptığı bir çalışmaya
dair birkaç şey söylemek istiyorum. Basına
yansıdığı kadarıyla şöyle deniyor: Öte yandan,
devlet koruması altında bulunan ve yurtlarda kalan çocukların ev
ortamında büyümesini sağlamaya yönelik geçen yıllarda hayata
geçirilen çocuk evleri sistemi de FETÖyle mücadele çalışmaları
çerçevesinde mercek altına alındı. Bakanlık, çocuk evleri
sistemi içerisinde geçmiş yıllarda sivil toplum kuruluşları
ve gönüllülerle yapılan iş birliğine yönelik kapsamlı bir
inceleme başlattı. Şimdi, bu, aile ve sosyal politikalardan
sorumlu Bakanlığımızın FETÖ soruşturmaları
dâhilinde başlattığı bir inceleme var ve habere göre, bu
kurumlara verilen çocuk sayısı 5 bine yakınmış ve
inceleme başlatılmış ve bu 5 bin çocuğa
ulaşılacakmış. Büyük ihtimalle, tekrar bu çocukları
almayı düşünecekler.
Şimdi, Hükûmetsiniz, devleti yönetiyorsunuz,
devletin himayesine verilen çocukları Hükûmet olarak devletin
imkânlarıyla himaye edemeyeceğinizi,
koruyamayacağınızı,
kollayamayacağınızı, eğitemeyeceğinizi,
büyütemeyeceğinizi düşünüyorsunuz ve gönüllülerle, sivil toplum
kuruluşlarıyla iş birliği yapıyorsunuz. Bu yazıda
iş birliği yaptığı da resmî olarak geçiyor. Cemaatle
iş birliği yapıyorsunuz ve çocukları cemaate teslim
ediyorsunuz. Şimdi, cemaat terör örgütü olduktan sonra diyorsunuz ki: Biz
inceleme başlatacağız ve bu 5 bin çocuğa ne olduğunu
öğrenmek için ve oradan kurtarmak için çalışma
yapacağız. Bu çocukları hangi yıllarda verdiniz? Hangi
ailelerde kaldı? Hangi kurumlarda bu çocuklar ne hâle geldi bugün? Hani,
cemaat diyordu ya Altın nesil yetiştireceğiz. diye, işte
o altın nesilleri
Bugün onlara ulaşma ve onları kurtarma
çalışması yapıyorsunuz. Devlete güvenmediğiniz kadar,
Hükûmet olarak kendinize güvenmediğiniz kadar sivil toplum kuruluşlarına
güveniyorsunuz, cemaatlere güveniyorsunuz, bilmem neye güveniyorsunuz.
İşte, en büyük suç budur. Onun için bugün madenlerde cinayet olur,
onun için bugün Adanada da ahşaptan yapılmış yurtta
yangın çıkar, merdiven olmaz, güvenlik görevlileri olmaz, tedbirler
olmaz. Çocuk oldukları için gece rahatsızlanır, başka bir
şey olur, ambulans orada bulundurulması gerekiyor mu, gerekmiyor mu?
gibi bir sorumluluğu da almayız. Çünkü, birilerine teslim
etmişiz. Kurda mı teslim ettik, kuşa mı teslim ettik; kurda
mı yem olur, kuşa mı yem olur; Hükûmetin sorumluluğunda
değil. Onun için, yarın bir gün bir müdür mü buluruz ya da
Şirvandaki gibi en alttan sorumlu olan bir şirket yetkilisini mi
buluruz, onları mı yargılarız, onlara mı hapis
cezası veririz
Bunlar, bu siyaseti, Türkiyedeki bu kadar cinayeti, bu
kadar kazayı, bu kadar şiddeti, bu kadar tecavüzü temizleyecek bir
anlayış değildir. Bugün, işte,
tartıştığımız o eğitimi, demokratik,
özgürlükçü, insan haklarına, toplumsal yaşama, sosyolojisi de, psikolojisi
de, kültürel farklılıklarını da esas alan, ayakları
üzerinde durmayı bilen, devletin çobanlık yapmayacağı,
devletin yönetmeyeceği birey olma özgürlüğü temelinde bir sistem
anlayışı, bir eğitim anlayışı
oluşturursak o zaman sağlıklı çocuklar büyüyecek, o zaman
sağlıklı siyasetçiler büyüyecek, o zaman o siyasetçiler de
demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü ve büyüyen, özgürleşen bir ülke
siyasetini geliştirecek. Aksi takdirde, sonuçlarıyla
uğraşmak bu siyasetin geleneğidir, bu ülkeyi yönetmenin
geleneğidir, bundan da sonuç çıkmayacak.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Konca.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler.. Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
49uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 49uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Feleknas Uca
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Meral Danış
Beştaş Ahmet
Yıldırım Berdan
Öztürk
Adana Muş Ağrı
Bedia
Özgökçe Ertan
Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Van Milletvekili
Sayın Bedia Özgökçe Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, birçok yönüyle konuştuk, bu saate kadar
da hâlâ yasama faaliyeti yapmaya çalışıyoruz hep birlikte.
Şu hususu tekrar belirtmekte fayda var: Bu
Parlamentonun 10 üyesi hâlâ tutukluyken çalışmaya devam eden bu Meclis,
meşru bir meclis değildir. (AK PARTİ sıralarından
Hadi oradan! sesleri) Tutuklama kararlarının hukuki
olmadığını hep söyledik, hep söylemeye devam edeceğiz.
6 milyon insanın iradesi olarak demokratik yöntemlerle seçilen ve bu
Meclise gelen milletvekillerinin hukuki olmayan, Anayasaya aykırı
olan bir kararla tutuklanması, aslında rehin alınmış
olması meşru değildir. Size Kürt halkının söylemini
aktarıyorum, aynen bunu aktarıyorum. Kürt halkı ne
yaptığınızı görüyor. Meşru
olmadığınızı söylüyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Meşru olmayan sizsiniz
be!
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Meşru olmayan
yerde niye konuşuyorsun? Niye geliyorsun o zaman?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Niye geliyorsun?
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Sayın
Başkan, o sözünü geri alması lazım. O sözünü geri al.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, bu karar iktidar partisinin bizzat müdahil olduğu siyasi
bir karardır, ki bu karar
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bu Meclis Türk
milletinin Meclisi. Bu Meclis Türk milletinin Meclisi. Kimse Meşru
değil. diyemez buraya, burası Türk milletinin Meclisi.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Dinlerseniz
anlatacağım. Bu kararı alarak
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sen Meşru
değil. demedin mi, niye dinleyelim seni?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) -
Aldığınız kararla yol açtığınız
sonuçların meşruluğa yol açmadığını
söylüyorum burada. Dinlerseniz beni anlayacaksınız, sözümü kesmeyin
lütfen.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin meşru
olmadığını söyledi, bunu düzeltsin.
BAŞKAN Bir anlatsın, kalkıp cevap
verirsiniz sayın milletvekilleri.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Söyleyecek
sözünüzü burada söylersiniz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Hayır,
kalkıp cevap versin, meşruiyetten bahsediyor. Siz orada
oturuyorsunuz, biz burada oturuyoruz, meşru olmayan bir yerde mi
oturuyoruz biz?
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Tekrar
ediyorum, bu karar iktidar partisinin bizzat müdahil olduğu siyasi bir
karardır, ki bu karar daha dokunulmazlıkların
kaldırılması döneminde tartışmalarda da
anlatılmıştı. Buna bütün Türkiye kamuoyu şahit oldu.
20 Mayısa kadar olan soruşturmalara dair dokunulmazlıkların
bir defaya mahsus olarak kaldırılması hukuki değildi. Yasa
çıkarmış olmanız onun hukuki olduğu anlamına
gelmez, Anayasa'ya aykırıydı. Tüm bu yolları da
kapattınız zaten çıkardığınız yasayla. Biz
oylamadık, siz oyladınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır oyu
verdiniz.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Siz parlamenter
rejimi daha o gün verdiğiniz evet oylarıyla yok ettiniz zaten.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam, bitti.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Ve o gün evet
diyenler bu Meclisin iradesini, halkın iradesini hiçe sayarak yürütmenin
yasama üzerindeki vesayetini kabul etti diyorum, buna kimsenin itirazı
olamaz herhâlde.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Var
itirazımız. Millî irade burada, karar verdi, öyle oldu.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Halk bunu böyle
görüyor. Ben size halkın iradesini, halkın söylemini
anlatıyorum. O gün bütün bunları neden
yaptığınızı biz çok iyi biliyoruz aslında. Daha o
gün bizleri tutuklama kararı verilmişti. Adım adım süreci
işlettiniz, 4 Kasım darbesiyle de son aşamaya gelmiş oldunuz.
Hâlen yasamanın üyesi olan ve dokunulmazlığı devam eden
arkadaşlarımızın tutuklanması tam anlamıyla bir
skandaldır, hukukun katlidir, rejim değişikliğinin de
teşhiridir. İşte bu tutumun sonucu olarak şu an Meclisteki
3üncü büyük partinin liderleri ve toplamda 10 milletvekili
arkadaşımız AKPnin zindanında rehin tutuluyor. Tüm
bunların siyasi karar olduğunu tekrarla, çoğulculuğu
savunanları, ağzından barış dışında
tek sözcük çıkmayanları Meclisten dışlama düşüncesi
olduğunu söylüyoruz. Öyle olmadığını sizin
ispatlamanız gerekiyor; kamuoyu da, HDPye oy veren 6,5 milyon insan
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bir daha oy
vermeyeceklermiş, öyle dediler.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla)
seçmen de
sizden ispat ve açıklama bekliyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bir daha oy vermezler
size!
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Hiç kimse bize
İfadeye gitmediler, o yüzden alındılar. yalanını
yutturmaya kalkmasın. Arkadaşlarımızın
suçlandığı dosyalar, sadece yaptıkları
konuşmalar
ŞAHİN TİN (Denizli) Teröristlerin
yanında oldunuz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun)
Taşıdıkları silahlar
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Sözümü kesmeyin
Sayın Milletvekili, söyleyecek sözünüz yok, sürekli olarak manipülasyon
yapıyorsunuz, sürekli olarak algı operasyonu yürütüyorsunuz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sen gördün mü?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Neyi görmem
gerekiyor?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sen neyi biliyorsun?
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Benim
hakkımda açılan davalar 2911e muhalefetten. Yaptığım
bir konuşmada demişim ki: Barikatların önünde veya ardında
hiç kimsenin ölmesini istemiyoruz. Bununla ilgili, bu sözümle ilgili sadece
ağır cezada dava açılmış. Hepsi bununla ilgili, bütün
milletvekili arkadaşlarımızla ilgili açılan davaların
hepsinde yaptığımız konuşmalar var ve toplantı ve
gösteri yürüyüşüne muhalefetten açılan davalar var. Hepsi bunlarla
ilgiliyken, siz korkunç bir algı operasyonu yönetiyorsunuz, yönetmeye
çalıştığınızı sanıyorsunuz
ŞAHİN TİN (Denizli) Bu ülkede
teröre kim destek verirse
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sizsiniz, Fetullahla gezen sizsiniz!
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla)
ama bilin,
halk ne yapıldığını çok iyi görüyor ve biliyor.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) İnsanları
sokağa çağıran kimdi?
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Sizin bu
yönetemez hâlinizi de çok iyi görüyor.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Biz mi
çağırdık insanları sokağa?
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Yüzde 97yle
tercihini HDPden, DBPden yana kullanmış halkı siz yok
sayamazsınız. Bugün seçimle alamadığınız 106
belediyemize kayyum atayarak iradesini gasbettiğiniz halka ne
anlatacaksınız? (HDP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özgökçe Ertan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Akçay, buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 49uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce kürsüde konuşan sayın
konuşmacı, Bu Meclis meşru değildir. şeklinde bir
ifade kullandı. Bu ifadeyi kabul etmek mümkün değil ve bu ifadenin
yanlışlığı bir tarafa, bunu kesinlikle ve
şiddetle de reddediyoruz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Sözünü geri
alsın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türkiye Büyük Millet Meclisi
meşrudur, hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.
Öncelikle bunu kabul etmemiz gerekir. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo! Türk milletinin
Meclisidir burası.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ayrıca, bildiğimiz
kadarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yasama faaliyetleri
nedeniyle, kürsü konuşmaları nedeniyle hakkında fezleke
düzenlenen bir milletvekili de yok diye biliyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yok, evet.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Eğer varsa bunu ifade
edebilirler. Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında terör örgütü
propagandası yapmak, örgüte bilerek, isteyerek yardım etmek gibi
çeşitli birtakım isnatlar nedeniyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyoruz Sayın Akçay.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen bir
Anayasa değişikliğinin uygulanması söz konusudur. Bu
Meclis meşru değildir. ifadesi, aynı zamanda, kesinlikle kendi
kendini de bir inkârdır.
ŞAHİN TİN (Denizli) O da meşru
değil, doğru.
ERKAN AKÇAY (Manisa) O nedenle Bu Meclis
meşru değildir. ifadesinin ben düzeltilmesini öneriyorum, talep
ediyorum.
Teşekkür ederim.
ŞAHİN TİN (Denizli) Sözünü geri
alsın bence de.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, hatip konuşmasında grubumuza sataşmada
bulunmuştur. Şu an tutuklu olan milletvekilleriyle alakalı
AKPnin zindanlarında ifadesini kullanmıştır. Bu
açık bir sataşmadır grubumuza. Bu sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
ŞAHİN TİN (Denizli) Bizim
zindanımız yok ki.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
18.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 49uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Bir kere, şunun özellikle altını
çizmek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti devletinin Meclisi, yönetim merkezi
burasıdır ve burası gazi bir Meclistir. Kurulduğu günden
itibaren meşruiyetini milletimizin iradesinden almıştır ve
şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da ülkeyi yönetmeye bu Gazi
Meclis devam edecektir. Eğer bu kürsünün meşru
olmadığını düşünüyorsanız neden bu kürsüye
çıkıp konuşuyorsunuz?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Aldığımız oylara göre konuşuyoruz.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Her ağzınıza
geleni sayacaksınız, bunu meşru görmeyeceksiniz.
İşinize geldiği zaman ona göre hareket edeceksiniz, işinize
gelmediği zaman Gazi Meclise hakaretler
yağdıracaksınız. Kusura bakmayın, bu sözünüzü geri
alacaksınız. Sizin öyle bir hakkınız da yok, haddiniz de
yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Siyasetçi suç işleme özgürlüğüne sahip
değildir dokunulmazlık zırhının arkasına
saklanarak. Bakın, şu Parlamentoda 550 milletvekili var. Herkesle
alakalı, fezlekesi olanlarla alakalı kaldırıldı,
ifadesini verdi. Yargı onlarla alakalı bir karar verdi. Buradan
çıkıp halk iradesinde darbe varmış gibi konuşmak
doğru değildir.
Peki, milletten
zırh alıyorken, o milletin size verdiği yetkiyi millet için
değil de başka amaçlar için kullanıyorken milletin iradesine siz
darbe yapmış olmuyor muydunuz? Öyle oluyordunuz. Millet size o
yetkiyi Parlamentoda siyaset yapın diye verdi,
sırtınızı dağa, teröriste yaslayın diye vermedi.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Nerede bir terör olayı
Bir kere de
çıkın, kınayın. Bakın, bugün yapılan
konuşmaların bir tanesinde diyor ki: Tahir Elçiyle alakalı
araştırma önergesi verelim. Polis mi yaptı, yasa
dışı bir yapı mı? PKK bile diyemiyor arkadaşlar,
PKK bile diyemiyor. Orada polislerimiz şehit ediliyor, ateş açanlar
teröristler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bir taraftan devleti
suçluyor, polisi suçluyor, diğer taraftan PKK kelimesini ağzına
dahi alamıyor. Ondan sonra gelip Gazi Meclisi suçlayacaksınız.
Kusura bakmayın, böyle bir hakkınız yok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yasama
organına çok ağır bir hakarette bulundu Sayın Başkan.
Yasama organına ağır bir hakarette bulundu, suç işledi
sayın hatip burada.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, konuşması baştan sona
grubumuza sataşmaydı Sayın Başkan Vekilinin. Gene
sırtımızı bir yerlere dayamaktan bahsetti ve burada
konuşma hakkımız olmadığından. Bu nedenle
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Siz mi konuşacaksınız?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
19.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın milletvekilleri, size tek tek, sanıyorum bir
rapor hâlinde gerçekten hakkımızdaki fezlekelerin neler olduğunu
açıklamamız gerekiyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Filiz Hanım, bunun
düzeltilecek bir tarafı yok.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Çünkü anladığım kadarıyla sizler sürekli bu
yalanları, bu algı operasyonunu devam ettireceksiniz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Ne yalanı
ya, ne yalanı Allah aşkına ya!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yalanı siz
konuşuyorsunuz!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Çünkü siz trafik cezalarından tabii ki başınıza
bir şey gelmeyeceğini, bunların aslında bir çeper olarak o
fezleke düzenleme hikâyelerinin olduğunu gayet iyi biliyorsunuz ama bunun
ne için yapıldığını bize karşı da gayet iyi
biliyorsunuz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) İnsanları
meydanlara çağırıp onlarca insanın ölmesine sebep olan
kimdi? Belediye iş makinelerini
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Beyefendi, ben onlarca değil bir karıncanın ölmesine
sebep olmadım hayatımda. Hakkımda fezleke var ve sadece
kadınlarla beraber bir basın açıklaması
yaptığım için.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Siz
buradasınız zaten, içeride olanlara bakın.
Sırtınızı YPGye, PYDye yaslayın. diyen kimdi?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) O yüzden sizin algı operasyonlarınız, evet, sizin
götürebildiğiniz yere kadar gidecek.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bu mu algı
operasyonu?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Ama, bir çığ gibi aşağıya doğru
yuvarlanıyorsunuz. Bu gerçeği görmeniz lazım. Bu Parlamentoda 10
milletvekilinin sadece konuşmaları nedeniyle burada yer
alamaması bu meşruiyetin sorgulanmasını gerektiriyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var
ya?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kendi
meşruiyetinizi sorgulayın siz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Vekilimiz kalkıp da Bütün bir Parlamento meşru
değil. demedi.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Hayır, dedi.
ŞAHİN TİN (Denizli) Öyle dedi,
bakın tutanaklara.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Kerestecioğlu, lafına dikkat etsin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Eğer sözünü kesmeseydiniz buradaki meşruiyetin
sorgulanması gerektiğini söylerdi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Açıkça
yasama organına hakaret etmiştir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sizlerin, her birinizin o cezaevlerine gidip bu Meclis
çatısı altında çalışan vekillerimizin ne durumda
olduğunu görmeniz lazım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu devletin en
önemli organı yasama organıdır, o hakaret etmiştir buraya.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Yarın siz o cezaevlerinde olduğunuzda biz ziyaretinize
geliriz, merak etmeyin. Vekillik ve dayanışma bunu gerektirir. Bu da
bir tür mesleki dayanışmadır. Bu çatının altında
hep beraber duruyoruz. Kalkıp bundan utanç duyulması lazım. 10
milletvekili sadece konuşmaları nedeniyle cezaevindeler şu an.
HÜSEYİN BÜRGE (İzmir) - Siz de
konuştunuz ama buradasınız.
ŞAHİN TİN (Denizli) Teröristleri
destekleyen bir vekilin yanında olamayız biz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben de gidebilirim, o da gidebilir, rahat edin zaten.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, sözünü geri alsın.
BAŞKAN Sayın Özgökçe Ertan, size
yerinizden bir düzeltme için ya da açıklama için söz vereceğim,
mikrofonunuzu açıyorum
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın, HDP
milletvekillerinin hukuki olmayan kararlarla tutuklanmış
olmasının meşru olmadığına ve bunun
sorgulanması gerektiğine ilişkin açıklaması
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ne konuştuğumu biliyorum, siz hemen
çarpıtmaya başladınız zaten. Açık söylüyorum, 10
milletvekili tutuklu şu an, bu Parlamento üyesi olan ve hâlihazırda
dokunulmazlığı devam eden 10 milletvekili şu an tutuklu ve
2si eş genel başkanımız, bu Meclisin, Parlamentonun 3üncü
büyük partisinin eş genel başkanları. Yani 6,5 milyon
insanın iradesi yani bütün ev halkıyla düşünürseniz 20 milyon
insanın oy vererek tercihini belli ettiği, Mecliste onların
sözünü söylemesi için gönderdiği kişiler. Şimdi, böyle bir sivil
tabloda bizim milletvekillerimizin hem de hukuki olmayan kararlarla
tutuklanmış olması yasal değil.
Çıkardığınız yasalara göre yasal olabilir ama
meşru değil. Bunun sorgulanması gerekir diye söyledim, siz
sözümü kestiniz ve her biriniz bir taraftan bağırmaya
başladınız her zaman yaptığınız gibi.
Şimdi de bir algı üretmeye başladınız, saldırmaya
başladınız, bu da doğru değil sayın
milletvekilleri. Ben bunu söylemeye çalıştım, meşruluk
probleminin sorgulanması gerekiyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hanımefendi,
size kimsenin saldırdığı yok. Parlamento meşru
değildir diyemezsiniz, böyle bir ifade kullanamazsınız.
Parlamento meşru değildir diyemezsiniz, böyle bir hakkınız
yok. Ne demek meşru değil!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kürsüde konuşan
sizsiniz ya!
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Hâlâ sözümü kesmeye
çalışıyorsunuz.
BAŞKAN Bir yanlış
anlaşılma var sayın milletvekilleri. Sayın Ertan
açıklık getirdi, konuşmasına dair bir yanlış
anlaşılmanın olduğunu ifade etti.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
50nci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 50nci maddesiyle
değiştirilen maddenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Meral Danış
Beştaş
Diyarbakır Diyarbakır Adana
Ahmet Yıldırım Berdan Öztürk Feleknas Uca
Muş Ağrı Diyarbakır
MADDE 21- Mesleki eğitimin
yapıldığı işletmeler öğrencilerin
sağlığını ve güvenliğini sağlayacak
tedbirleri almak zorundadırlar. Öğrencilerin işyerlerinin
şartlarına ve çalışma düzenine uymak zorundadırlar.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ağrı
Milletvekili Sayın Berdan Öztürk. (HDP sıralarından
alkışlar)
BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Söz konusu kanun tasarısının 50nci
maddesiyle ilgili grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu selamlıyorum.
Bu yasa tasarısıyla çıraklık
eğitimini zorunlu eğitim kapsamına alarak öncelikli olarak
eğitimde eşitlik ve kamusal eğitime büyük darbe vuruyorsunuz;
aynı zamanda, çocuk işçiliğini meşru hâle getiriyorsunuz.
İşletmelerde tamamlayıcı eğitim adı
altında, çocukları temel kurumu olan okuldan kopararak iş yerine
mahkûm ediyorsunuz. Bu, çocuk emeğinin sömürüsünün
yasalaşmasıdır.
Türkiyede durum tespiti yapılırken çocuk
işçiliğiyle ilgili tablonun vahametini gizlemeye dönük bir
çabanın olduğu gözlerden kaçmıyor. Çocuk istihdamında
kayıt dışılık yüzde 83 seviyesinde olduğu için
ölüm vakalarının önemli bir bölümü resmî verilere
yansımıyor. Çocuk işçiliğinde kayıt
dışı istihdamın bu derece yüksek olması nedeniyle,
ölüm ve sakatlanmaya yol açan pek çok iş kazası resmî kayıtlara
girmiyor. Bu nedenle, iş kazalarında ölen ve sakat kalan çocuk
sayısı resmî verilere yansıyan rakamların çok üzerindedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre 2003ten bu yana iş
kazalarında hayatını kaybeden çocuk sayısının 47
kişi olduğu iddia ediliyor. Bunların sadece 1inin 15
yaşın altında olduğu kayıtlara geçirilmiş. Yine,
aynı kaynağın verilerine göre, en çok ölümün
yaşandığı 2010da ise 17 çocuk işçi iş
kazalarında hayatını kaybetti. Aynı dönemde 86 çocuk da
iş kazaları sonucu çalışamayacak derecede sakatlandı.
Resmî bilgilerin aksine, İstanbul İş Sağlığı
ve İş Güvenliği Meclisinin yaptığı
araştırma ve değerlendirmeler durumun vahametini açığa
çıkarır nitelikte. Yapılan çalışmalarda elde edilen
bilgiler ışığında, 2013 yılında
yaşamını yitiren 1.235 işçinin 59u çocuk işçidir;
bunlardan 18i 14 yaş ve altı, 41i 15-17 yaş
arasıdır. Bu çocuk işçilerin 25i tarım, 8i metal, 8i
ticaret, 6sı inşaat, 4ü tekstil, 2si gıda, 1i kimya, 1i
maden, 1i çimento, 1i iletişim ve 1i genel işler iş
kollarında çalışmaktadır. Yani 25 çocuk tarım sektöründe,
23 çocuk sanayi sektöründe ve 10 çocuk hizmet ticaret sektöründe
çalışırken can vermiştir.
2014 yılının ilk dört ayında
yaşamını yitiren 396 işçinin 17si çocuk işçidir.
Bunlardan 5i 14 yaş ve altı, 12si 15 yaş ila 17 yaş
arasındadır. İlk dört ayda yaşamını yitiren 17
çocuk işçinin 7si tarım, 3ü inşaat, 2si konaklama, 2si genel
işler, 1i metal, 1i ticaret ve 1i taşımacılık
sektöründe çalışmaktadır.
Somada meydana gelen maden faciasından sonra
madenlerde çalışan çocuk işçiler yeniden gündem olmuştu. Bu
konuda TEPAVın TÜİK verilerine dayanarak yaptığı
araştırmaya göre, sadece kömür ve linyit madenlerinde 2.076 çocuk
çalışan var. Bu çocuklar 15 ve 19 yaş aralığında.
Madende çalışan çocukların yüzde 85,5lik bölümü kayıt
dışı çalışıyor, ellerine geçen aylık gelir
de sadece 226 lira. Çocuk emeğinin sömürülmesi ve çocuk işçiliği
problemi çok faktörlü bir problemdir ve Türkiye'de güvencesizliğin
kaynağı hâline gelmiştir.
Çocukların çalışma
yaşamında yer almalarının en temel nedenlerinden biri
yoksulluk ve yoksunluktur. Özellikle köyden kente göç eden ailelerin geçim
sıkıntısı nedeniyle çocukların eve getireceği
paraya ihtiyaç duymaları çocukları iş yaşamının
içine iten en önemli faktörlerden biridir. Bu yapısal bir sorundur ve
fakat burada asıl sorulması gereken soru şudur: Neden
işverenler çalıştırmak üzere çocuk işçileri tercih
ederler? Aslında, cevabı çok basit bir sorudur çünkü çocuk işçi
her zaman ucuz iş gücüdür. Çoğunlukla kayıt dışı
çalıştırıldıkları ve haklarını
aramayı bilmedikleri için işverenler tarafından tercih
edilmektedirler ve bu, kapitalist modernitenin kâr ve sömürüyü maksimize etmeyi
amaçlayan kompleks yapısıyla yakından ilintilidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BERDAN ÖZTÜRK (Devamla) - 13 yaşındaki
kimya işçisi Ahmet Yıldızın plastik enjeksiyon makinesine
sıkışarak can vermesi, hastaneye Trafik kazası geçirdi.
diye getirilmesi ve işverenine açılan davada 30.040 TL ceza
verilmesi, bu cezanın da 24 takside bölünmesi Türkiyede çocuk
işçiliğinin özetidir. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.38
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 03.39
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu
açıyorum.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2inci sırada yer alan 341 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı (1/699) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 341)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan 205 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Benin Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticari ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/549) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 205)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 30 Kasım 2016 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:03.41
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 30/11/2016 tarihli 29uncu Birleşim Tutanak Dergisinin 3üncü sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almaktadır.
(x) 405 S. Sayılı Basmayazı 22/11/2016 tarihli 24üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.