TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
29uncu Birleşim
30 Kasım 2016
Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GEÇEN
TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, 29/11/2016 tarihli 28inci Birleşimdeki
bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
V.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili
Yılmaz Tezcanın, mezhep çatışmalarına karşı
sağduyulu ittifak çağrısına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.-
Şanlıurfa Milletvekili Dilek Öcalanın, 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve
Dayanışma Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Bursa
Milletvekili Lale Karabıyıkın, Adanada yaşanan yurt
faciası ve acı kayıplara ilişkin gündem dışı
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, Adana Aladağda kız öğrenci
yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlerin ailelerine
başsağlığı dilediğine ve öğrencilerin yurt
sorununa ilişkin açıklaması
2.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Adana Aladağda
kız öğrenci yurdundaki yangın dolayısıyla üzüntü
içerisinde olduğuna ve öğrencilerin barınma sorununu çözmenin
devletin asli görevi olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersinin Silifke ve Erdemli
ilçelerindeki çiftçilerin sorunlarına ve Aksıfat Barajının
acilen tamamlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili
Ali Cumhur Taşkının, Adana Aladağda kız öğrenci
yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine ve sorumlularla ilgili gerekli tahkikatın en
detaylı şekilde yapılacağından hiç kimsenin
endişesi olmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, Adana Aladağda kız
öğrenci yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ve Nevşehir ilinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, Adana Aladağda kız öğrenci
yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlerin ailelerine
başsağlığı dilediğine ve AKP hükûmetlerinin
öğrencilerin ve çocukların geleceğini karartmaya devam
ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Ankara
Milletvekili Murat Emirin, Adana Aladağda kız öğrenci
yurdundaki yangın dolayısıyla üzüntü içerisinde olduğuna ve
iktidarın sorumluluğunu kabul ederek gereğini
yapmasını beklediğine ilişkin açıklaması
8.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkekin, çocukları koruyamayan bir devlet
olmayacağına ve yönetenlerin vicdanen, hukuken ve siyaseten sorumlu
olduklarına ilişkin açıklaması
9.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Adana Aladağda kız öğrenci
yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine ve ülkemizde yaşamın her anlamda sorunlu hâle
geldiğine ilişkin açıklaması
10.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, Adana
Aladağda kız öğrenci yurdunda çıkan yangında 12
kişinin hayatını kaybettiğine ve eğitimi cemaat ve
vakıfların tekeline bırakıp gerekli denetimleri yapmayan
yetkililerin bu can kayıplarından sorumlu olduğuna ilişkin
açıklaması
11.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhanın, ÖTV artışının
uygulanmasında acele edilmesinin nedenini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
12.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun, Adana Aladağda kız öğrenci
yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine ve yurt, pansiyon ve benzeri yerlerin ruhsat denetim
işlemlerinin Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
yapılması hususundaki düzenlemenin bir an önce kanunlaşması
gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- İzmir
Milletvekili Tacettin Bayırın, Adana Aladağda kız
öğrenci yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ve İzmir Ödemişte öğrencilerin
zorla siyasi bir toplantıya götürülmelerine ilişkin
açıklaması
14.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Adana Aladağda kız
öğrenci yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ve devletin olayın duyulduğu ilk
andan itibaren her türlü müdahalede bulunduğuna ilişkin
açıklaması
15.- Bayburt
Milletvekili Şahap Kavcıoğlunun, Avrupa Parlamentosunun
yanlı ve yanlış kararının Bayburtta büyük bir infial
ve tepkiyle karşılandığına ve 15 Temmuz ruhunu diri
tutanları saygıyla selamladığına ilişkin
açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Adana Aladağda kız öğrenci
yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine, gelecek nesillere sahip çıkıp desteklemenin
devletin asli sorumluluk ve görevleri arasında olduğuna ve bu
facianın sorumlularının bulunup adaletin en kısa sürede
tesis edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, HDP
milletvekillerinin Kandıra Cezaevi yolunda Valilik emriyle
bekletildiğine, Adana Aladağda kız öğrenci yurdunda
çıkan yangının sorumlusunun iktidarın çocuk
politikaları olduğuna ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir
yangınla ilgili yayın yasağı getirildiğine
ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adana Aladağda kız
öğrenci yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve
milletvekillerinin taziyeden başka sorumlulukları da olduğuna ve
CHP Grubu olarak yurt sorunuyla ilgili verecekleri Meclis
araştırması önergesine tüm partilerin destek vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Aladağda kız
öğrenci yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine, AK PARTİ iktidarı olarak bu
olayın takipçisi olacaklarına ve bu tip acı hadiselerin siyaset
üstü bir mesele olarak ele alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Valilik kararıyla HDPli
milletvekillerinin Kandıraya alınmamasının kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İzmir Milletvekili Mahmut
Atilla Kayanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, bugün ihtiyaç
olan yegâne şeyin bu ülkede birlikte barışı kurmak
olduğuna ilişkin açıklaması
24.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, ülkenin içinde bulunduğu şartlar
itibarıyla milletvekillerinin tutum ve sözlerine özen göstermesi ve
hakaretamiz veya ağır ithamlar içeren sözlerden kaçınmaları
gerektiğine ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, kamuoyunun
vicdanını çok ciddi bir şekilde yaralamış olan Sivas
Madımak katliamına ve yaşanan katliamların
cezasızlıkla sonuçlanmasının bir devlet geleneği
hâline geldiğine ilişkin açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Parlamentoda onur
kırıcı, incitici, küçük düşürücü bir üslubun asla kabul
edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, iktidar grubu olarak
Parlamentoda ve toplumda hiçbir zaman gerilimden yana olmadıklarına
ilişkin açıklaması
28.- Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Beşir
Atalayın, Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 56ncı maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgilin, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Başkanı Beşir Atalayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin, Erzurum Milletvekili Kamil
Aydının 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
üçüncü bölümü üzerinde MHP Grubu ve şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- Erzurum
Milletvekili Kamil Aydının, İstanbul Milletvekili Mehmet
Metinerin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
32.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın, Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydarın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının üçüncü bölümü üzerinde CHP Grubu ve şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, okulların
kantinleri için herhangi bir denetim ve yaptırım olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
34.- Erzurum
Milletvekili Kamil Aydının, İstanbul Milletvekili Erdal
Ataşın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 63üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
66ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Millî
Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 68inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Engin Altayın 405
sıra sayılı Kanun Tasarısının 68inci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin açıklaması
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın,
Başkanlık Divanı olarak, Adana Aladağda kız
öğrenci yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediklerine ve HDPli milletvekillerinin Valilik emriyle
Kandıraya alınmamalarına ilişkin konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm ve 24 milletvekilinin, faili meçhul
siyasi cinayetlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/386)
2.- Batman
Milletvekili Saadet Becerekli ve 22 milletvekilinin, Hasankeyfin UNESCO Dünya
Mirası Listesine girmesi için çaba gösterilmemesinin ve Ilısu
Barajının yapımında ısrar edilmesinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/387)
3.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 21 milletvekilinin,
çocuk tutuklu ve hükümlülerin durumlarının ve sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/388)
IX.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
30/11/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel tarafından, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen
sonra ilan edilen OHAL kapsamında, demokratik siyaset
kurumlarını devre dışı bırakmaya yönelik
başlatılan yoğun baskı, engelleme, gözaltı ve
tutuklamaların araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 30
Kasım 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İzmir Milletvekili
Mahmut Atilla Kayanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Eskişehir Milletvekili Gaye Usluerin 405
sıra sayılı Kanun Tasarısının 54üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
9.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemirin 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
55inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
10.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muğla Milletvekili Nurettin
Demirin 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
55inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
13.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydarın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali
Özkayanın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
14.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Eskişehir Milletvekili Gaye
Usluerin 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
61inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 67nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
16.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
17.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
18.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405)
2.- Sınai
Mülkiyet Kanunu Tasarısı (1/699) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Benin Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik,
Ticari ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/549) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 205)
30 Kasım 2016
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
29uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, İstanbul
Milletvekili Sayın Mahmut Tanalın, İç Tüzükün 58inci
maddesine göre, geçen birleşim tutanağında yer alan bir
beyanının düzeltilmesi hususunda bir söz talebi vardır.
Sayın Tanal, sizi kürsüye davet ediyorum.
Size iki dakika söz vereceğim, düzeltme
yapınız.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GEÇEN
TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, 29/11/2016 tarihli 28inci Birleşimdeki
bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Tabii, faili meçhul cinayetlerle ilgili hukuk
devletinin ölçüsü ve kriteri, suç işleyen kim olursa olsun mutlak suretle
devlet önünde hesap vermelidir. Dünkü konuşmamda, Urfada faili meçhul
cinayetlere kurban giden kişiler arasında isim sayarken
yanlışlıkla, sehven Vedat Melik(x)
demiştim, bu Muhsin Melik olacaktı.
Aynı şekilde, dün gece Adanada
yaşanan ve adına yangın denilen, aslında yangın
olmayan, ceza hukukunun temel ilkeleri uyarınca olası kast deriz
yani kanun, nizam ve hükümlere uymadan yurt açan, buna izin veren
kişilerin ölüme sebebiyet vermesi ihmal değildir, bu bir olası
kasttır. Bu cinayetten, yetkili olan kişiler mutlak suretle
sorumludur. Ölenlere Allahtan rahmet diliyorum, ulusumuza sabırlar
diliyorum. Bunda sorumlu olan Millî Eğitim Bakanını da derhâl istifaya
davet ediyorum.
Hepinize saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekilline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
münasebetiyle söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Dilek
Öcalana aittir. Ancak, Sayın Öcalan henüz Genel Kurula gelmemiş.
Diğer gündem dışı konuşmaya
geçiyorum.
Gündem dışı ikinci söz, mezhep
çatışmalarına karşı sağduyulu ittifak
çağrısıyla ilgili söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın
Yılmaz Tezcana aittir.
Buyurunuz Sayın Tezcan.
Süreniz beş dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin
Milletvekili Yılmaz Tezcanın, mezhep çatışmalarına
karşı sağduyulu ittifak çağrısına ilişkin
gündem dışı konuşması
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Adanada yangında hayatını kaybeden
öğrencilerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza da acil
şifalar diliyorum. Allah, bir daha böyle acılar yaşatmasın.
Değerli milletvekilleri, mezhep çatışmalarına
karşı sağduyulu ittifak çağrısı konusunda
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı'mızın,
İslam İşbirliği Teşkilatında
yaptığı konuşmada "İslam dünyasının
bugün mezhepçilik, ırkçılık ve terör olmak üzere üç konuda büyük
sıkıntı çektiğini, bunların birer fitne olduğunu
ve Müslümanları zayıflatıp kan kaybına
uğrattığını" ifade etti. Bölgemizde mezhep
eksenli bir çatışmaya doğru sürüklenmekteyiz. Suriye, Irak,
Afganistan, Arakan, Myanmar, Doğu Türkistan, Yemen, Kuzey Afrika olma
üzere Müslümanların kanlarının oluk oluk aktığı coğrafyalar.
Bu olaylara karşı, 1931 yılında toplanan İslam
Birliği Genel Kongresi kararlarının bir reçete
olabileceğini düşünerek bu kongreye dikkat çekmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, tedirginlik nedeni
güncel gelişmelere sağduyulu bir ittifak zemini oluşturması
bakımından 1931 yılındaki İslam Birliği Genel
Kongresinin kararları dikkate şayandır. Körüklenmekte olan
mezhep gerginliğini engellemenin yollarından biri de 1931
yılında toplanan İslam Birliği Genel Kongresinde
alınan kararların günümüze uyarlanmasından geçmektedir. Kuzey
Afrikada başlayıp Orta Doğuda devam eden gelişmeler
ekseninde oluşturulmaya çalışılan Sünni-Şii
gerginliğinin bir kutuplaşmaya dönüşme ihtimali bölgedeki dost
ülkelerin geleceğini tehdit etmektedir. Haksız işgallerle Orta
Doğuda başlayan iç karışıklıklar, Kuzey Afrika ülkelerinde
yaşanan devrimler, son olarak Suriye, Irak, Yemen ve Bahreyn üzerinden
körüklenen mezhep ayrımcılığı zemini
Müslümanların uyanık olmasını gerektiriyor. Bu çerçevede 10
Aralık 1931 tarihinde Kudüs'te düzenlenen İslam Genel Kongresi'nde
İslam inancını ve değerlerini yaymak için etnik köken ve
mezhep ayrımı yapılmaksızın Müslümanlar arasında
iş birliğini sağlamak ve genel İslam kardeşliğini
geliştirmek yönünde çok önemli kararlar alındı. O gün için
aralarında Türkiye, Suriye, Irak, Filistin, Yemen gibi yaklaşık
22 ülkeden 153 delegenin katıldığı
katılımcılar, mezhep ayrımı -Sünni, Şii, Alevi,
Şafi, Hanefi ve benzeri- gözetilmeksizin İslam kardeşliğini
geliştirmek ve Müslümanların menfaatlerini birlikte savunmak için
İslam ülkelerinin temsilcilerinin kendi iradeleriyle bir araya gelmeleri
bakımından çok büyük önem arz etmektedir.
Zamanın Kudüs Müftüsü Hacı Emin el
Hüseyninin ev sahipliğinde Kudüs'te gerçekleştirilen İslam
Birliği Genel Kongresi 17 maddeden oluşmaktadır. Günümüz siyasi
arenasında örnek alınmasını istediğim en dikkat çekici
ve en önemli gördüğüm maddelerden bazıları şöyledir:
Madde 1) Dünyanın her yerinden
Müslümanların katılımıyla düzenli ve genel bir kongre
düzenlenecek ve bu kongre İslam Genel Kongresi olarak
anılacaktır. Bugünkü İslam İşbirliği
Teşkilatı.
Madde 2) Kongrenin hedefleri şunlardır:
a) İslam inancını ve değerlerini
yaymak için etnik köken ve mezhep ayrımı yapılmaksızın
Müslümanlar arasındaki iş birliğini ve genel İslam
kardeşliğini geliştirmek.
b) Müslümanların menfaatlerini savunmak ve
kutsal mekânlar ile toprakları herhangi bir müdahaleye karşı
korumak. Kongre oturumlarında alınan kararlar gereği Müslümanlar
arasında birliğin sağlanmasının nişanesi olarak Şii
din âlimi Muhammed el Hüseyin Ali Kâşif, "Sünni, Şii ve
İbadiyelerden oluşan ve on bini bulan cemaate" Mescidi Aksa'da
cuma namazı kıldırdı. Ali Kâşifin "İslam
kardeşliğinin önemi ve İslam birliğinin tesisi"
başlığıyla verdiği hutbede İslam Birliği
Genel Kongresinde alınan kararları kimlerin nasıl engellemek
isteyeceğine dair önemli tespitlerde bulunduğu kayıtlarda yer
almaktadır.
Sonuç olarak, Peygamberimiz Hazreti Muhammed (SAV):
"Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Birbirinize kin tutmayınız.
Birbirinizi kıskanmayınız. Birbirinizle dostluğunuzu
kesmeyiniz ve Allah'ın kulları kardeş olunuz."
Hucurat Suresi 13te: Ey insanlar, muhakkak ki biz
sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve sizi milletler ve
kabileler kıldık ki birbirinizi tanıyasınız. Muhakkak
Allah yanında en değerli olanınız ondan en çok
korkanınızdır.
Hucurat Suresi 10uncu ayette: "Müminler ancak
kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup
düzeltin ve Allah'tan korkup sakının; umulur ki esirgenesiniz."
Allahın birliğimizi, beraberliğimizi ve
kardeşliğimizi daim etmesi temennisiyle yüce Meclisi saygıyla
sevgiyle ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Tezcan.
Gündem dışı ilk söz Sayın
Öcalanındı ancak kendisi Genel Kurulda yoktu, şimdi geldi.
Sayın Öcalan, Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Günü münasebetiyle söz
istemişti. Şimdi kendisini kürsüye davet ediyorum.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Öcalan.
2.-
Şanlıurfa Milletvekili Dilek Öcalanın, 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve
Dayanışma Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
DİLEK ÖCALAN (Şanlıurfa)
Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz hafta her ilde kadınlar, kadına
yönelik her türlü şiddete karşı isyanını alarak
sokaklara çıktı, eylemler yaptı. Özellikle son bir yılda
yaşamın bütün alanlarında gerek fiziksel, psikolojik, sosyal,
ekonomik, kültürel, cinsel gerekse de siyasal alanda kadınlara yönelik
şiddet yoğunlaştı ve saldırılar mislice
arttı.
Değerli Milletvekilleri, AKP'nin iktidara geldiği
2002 yılından 2009 yılına kadar yedi yılda cinsiyetçi
politikalarının bir sonucu olarak kadın cinayetlerindeki yüzde
1.400lük artış, hükûmetin kadına bakış
açısını ve zihniyetini ortaya çıkarmada önemli bir veri
sunmuştur. Son bir yıl içerisinde ise erkek şiddetinden
kaynaklı 332 kadın öldürülmüş, savaştan kaynaklı en az
90 kadın katledilmiştir. Sadece bu sonuçlar bile, AKP'nin kadına
bakış açısının sistematik ve ideolojik bir yaklaşıma
sahip olduğunu göstermektedir.
Bütün diktatöryal rejimler ve tarihsel süreçler çok
net bir şekilde göstermiştir ki toplumun demokratik özünü yok etmek
için önce kadın örgütlülüğü, kurumsallığı ve
kazanımları hedef alınmış ve yok edilmek
istenmiştir. Bugün bir kadın partisi olarak bizlere dayatılan
savaş politikaları irademizi kırmaya yöneliktir.
Biz biliyoruz ki demokratikleşmenin, eşit
ve özgür bir toplumun adil ve barışçıl bir zeminde
yaşamasının temel koşulu kadın
toplumsallığı, kadın düşüncesi, rengi, gücü ve
örgütlülüğüdür.
Demokratik siyaset alanından tasfiye edilmemize
yönelik uygulamalar ne tesadüf ne de yenidir. Sadece ve sadece bin
yılların cinsiyetçi, militarist ve milliyetçi
politikalarının deneyimleriyle kurumsallaşmış,
toplumsal değerlerin alt üst olduğu bir süreç
yaşanmaktadır.
Hükümetin gayriahlaki yaklaşımları,
KHK'larla ve son olarak çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarında
cezasızlığın önünü açan yasa önerisinde
somutlaşmıştır.
Mirabellerin, Rozaların, Saraların,
Sevelerin, Arinlerin, Eylemlerin, Kaderlerin verdiği yaşam ve
mücadele gücüyle mücadele yürüten, cesaret ve
kararlılığıyla kadınlara öncülük eden Eş Genel
Başkanımız Figen Yüksekdağ'a, kadın özgürlük
yürüyüşüne öncülük eden KJA sözcüsü Ayla Akat Ataya, bu Genel Kurulda
"Biz kimsenin anası ya da bacısı değiliz." diyen
DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel şahsında
kadın siyasetçilere, yıllarca Diyarbakır zindanlarında
darbeci zihniyete karşı direnmiş, Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Gültan Kışanak
şahsında belediye eş başkanlarına, kadın
vekillere, kadın akademisyenlere, feministlere, eğitim ve
sağlık emekçilerine, yine kadın özgürlük mücadelesinde yer alan
bütün kadınlara yönelik sınırsız baskı, direnen ve
giderek kurumsallaşan ve toplumsal dönüşümde temel dinamik olan kadın
iradesine duyulan korkunun sonucudur.
Savaş süreçlerinde en önemli
dayanışma ağlarını kuran, kadınların
eşitlik ve özgürlük mücadelesini yürüten, eş başkanlık,
eşit temsil gibi kadınların karar alma mekanizmalarında yer
almasını sağlayan yöntemleri geliştiren kadınlar bugün
çok önemli kurumsallaşmaları sağlamıştır.
Diğer yandan, kadınların kendi öz
birikimlerinin toplumsal barış süreçlerine aktarılması ve
gerçek bir demokrasinin inşasında siyasi bir perspektif
sunmaları açısından varlığını ve önemini
görmek elzemdir. Dünya deneyimleri de göstermiştir ki, kadınların
olmadığı hiçbir toplumda barışın
sağlanması mümkün değildir, tam da bu nedenle
kadınların örgütlü gücünden korkmak yerine örgütlü gücünü esas almak
gerekir.
Değerli milletvekilleri, tarihsel olarak ulus
devletin mihenk taşı olan tekçilik ve ırkçılığa karşı
kadınların ortaya koymuş olduğu demokratik toplum
anlayışını inşa etmeye ve kadınların
özgürlüğü için mücadele etmeye devam edeceğiz. Demokrasi, özgürlük ve
eşitliğin ancak kadınların özgür olduğu bir toplumda
gelişebileceğini bilerek -Kendini bilmeyenin fıtratı
şiddettir- bizler, kendini ve mücadele edilerek
kazanılacağını bilenler olarak mücadelemizi büyütecek ve
mutlaka kazanacağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Öcalan.
Gündem dışı üçüncü söz, Adanada
yaşanan yurt faciası ve acı kayıplarımız
hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Lale
Karabıyıka aittir.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
3.- Bursa
Milletvekili Lale Karabıyıkın, Adanada yaşanan yurt faciası
ve acı kayıplara ilişkin gündem dışı
konuşması
LALE KARABIYIK (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adananın
Aladağ ilçesinde bulunan ve adı Tahsil Çağındaki
Talebelere Yardım Derneği Ortaöğretim Kız Yurdu olan bir
barınma yurdunda dün akşam saatlerinde bir yangın
çıktı, alevler ise kısa sürede bütün yurdu sardı çünkü yurt
hem ahşap hem de halı kaplıydı. 3 ayrı köyden,
Kışlak, Karahan ve Köprücükten, 5, 6, 7 ve 8inci sınıflarda
okuyan 11-14 yaşlarında 11 evladımız ve 1 personel bu
yangında yaşamını yitirdi. 8inci sınıf
öğrencisi 2 kızımız Merve ve Hacer ise o gün yurda
gelmemişlerdi, izinliydiler ve bu yangından kurtuldular.
Bu çocuklar yoksul ailelerin çocukları. Köyleri
ilçeye o kadar uzak ki, bazen hafta sonunda bile ailelerini görmeye
gidemiyorlar. Aileler, imkânları yetersiz olduğu için, ellerinden
geldiğince çocuklarını okutma mücadelesi veriyorlar ama çok
zorlanıyorlar.
Değerli milletvekilleri, Karaman olayında
da bu kürsüde aynı şeyi söyledim, yine söylüyorum: Bu ülkede
eğitimde barınma sorunu var ve bu sorunu çözmek de kesinlikle
devletin sorumluluğundadır, Anayasanın ilgili maddesinde de
aynen böyle ifade edilmektedir. Ancak devlet, görevini yapmayıp bu
sorumluluğu üzerinden atınca da benzer sorunlar yaşanıyor.
Zaten YİBOlar yani yatılı ilköğretim bölge okulları
da artık çok azaldı. Bu ilçede de bir devlet yurdu vardı ama
kapandı, kapatıldı ve yerine yenisi de yapılmadı.
İhtiyaç olunca da, işte, boşluğu dolduran bu şekilde
oluşumlar gerçekleşti.
Şimdi, 5661 sayılı Yüksek Öğrenim
Öğrenci Yurtları ve Aşevleri Hakkındaki Kanunun bir maddesini
okuyorum size, özel öğrenci yurtlarını kim açabilir.
Ortaöğretim ve yükseköğretim düzeyindeki öğrenci
yurtlarını açma, işletme usul ve esasları Özel Öğrenci
Yurtları Yönetmeliğinde açıklanmıştır. Bu
yönetmelik gereğince, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişiler ile
özel hukuk tüzel kişileri ortaöğrenim veya yükseköğrenim
öğrencileri için yurt açabilirler. Yani, bu şu demek: İlk ve ortaokul
düzeyinde yurt açamazlar. Ancak, değerli milletvekilleri, bu yurtta
barınan ve akşam yaşamını yitiren çocuklar 11-14
yaşlarındalardı; 5, 6, 7 ve 8inci sınıf
öğrencileriydi ve yaşamlarını yitirdiler.
Özel Öğrenci
Yurtları Yönetmeliğinden başka bir madde okuyorum, diyor ki
6ncı madde: Binanın kagir, prefabrik, çelik veya betonarme
olması, giriş ve servis kapılarının bulunması
Bakın, burası ahşap kaplı. Muhtemelen de orası bir
orman köyü, maliyeti düşürmek için yapmış olabilirler ama
diğer taraftan, bu çocuklar kilitli olup açılmayan yangın
merdiveninin önünde cesetleri bulunarak yaşamlarını yitirdiler.
Buraya dikkatinizi çekmek isterim.
Değerli milletvekilleri,
şu anda 7 bakan Adanada, bu ilçede basın açıklaması
yapıyor. Keşke bu acı yaşanmadan önce bazı
hataların önüne geçebilselerdi. Şimdi soruyorum: Bu yurda kim ruhsat
verdi? Bu yurdun denetimleri yapılmış mıydı?
Denetimler yapıldıysa raporları nerede? Bunları görmek
istiyoruz. Neden orada kalmaması gereken yaş grubundaki kız
çocukları orada barınıyorlardı? Ve yine, yangın
merdivenine açılması gereken kapının standartları
nasıldı, neden kapalıydı? Nasıl ruhsat
verilmişti? Ve her zaman söylüyorum: Bu tür yurtlardan daha kaç tane var?
Bunların envanterinin çıkartılmasını bu kürsüden
defalarca ben ve arkadaşlarım söylemiştik.
Değerli milletvekilleri,
Sema, Gamze, Sevim, İlknur, Zeliha, Nurgül, Sümeyye, Tuğba ve Cennet
Cennet doktor olmak istiyordu. Bu kızlarımız artık
hayallerine kavuşamayacaklar. Hepimizin yüreği dağlandı ama
bu acılar ne zaman dinecek? Unutmayalım ki değerli
milletvekilleri, biz de anne ve babayız ve bu çocuklar bu ülkenin
evlatları. Bu sorumluluk da bize düşüyor. Ancak, bu sorumluluğu
hâlen yerine getiremediğimizi görüyoruz. Lütfen, herkes bunu bir kez daha
düşünsün ve öncelikle bu illegal yurtların, illegal yerlerin,
denetimsiz mekânların envanteri çıkartılsın, bu acılar
bir daha yaşanmasın. Bu çocuklara Allahtan rahmet, kederli
ailelerine başsağlığı diliyorum. (CHP, AK PARTİ
ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Karabıyık.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
sisteme giren ilk on beş milletvekiline yerlerinden kısa, birer
dakika söz vereceğim.
Sırayla başlıyoruz.
Sayın Engin
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, Adana Aladağda kız öğrenci
yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlerin ailelerine
başsağlığı dilediğine ve öğrencilerin yurt
sorununa ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Adana
Aladağda yanarak, birbirlerine sarılarak can veren
çocuklarımızın ve eğitmenimizin ailelerine
başsağlığı dileğimi büyük bir üzüntüyle,
yüreğim sızlayarak iletiyor, yaralılara acil şifalar
diliyorum.
Ülkemizin geleceği yavrularımız,
evlatlarımız derneklerin, cemaatlerin ve tarikatların denetimsiz
yurtlarında ya beyinleri yıkanarak ya da taciz, tecavüz ve istismara
uğrayarak geleceklerini kaybediyorlar veya Adanadaki yangında
olduğu gibi denetimsizlik ve ihmalden can veriyorlar.
6 Ekim tarihinde Mecliste yaptığım
konuşmada gençlerimizin yurt sorununa değinmiş ve on dört
yıldır inşaatlarla ve duble yollarla övünen AKP yetkililerinin
neden devlet yurdu yapmadıklarını sormuştum. Gençlerimizi
cemaatlerin ve tarikatların himayesine bırakmış olmaktan
dolayı vicdanlarınız sızlamıyor mu? diye
sormuştum. Yanıt verilmeyen bu sorumu bugün
tekrarlamayacağım. Bu acı olayı yüce
halkımızın tertemiz vicdanına havale ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
2.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Adana Aladağda
kız öğrenci yurdundaki yangın dolayısıyla üzüntü
içerisinde olduğuna ve öğrencilerin barınma sorununu çözmenin
devletin asli görevi olduğuna ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Adananın
Aladağ ilçesindeki kız öğrenci yurdundaki 11i öğrenci 12
kişinin yaşamını yitirdiği, 22 kişinin de
yaralandığı yangın dolayısıyla derin üzüntü
içerisindeyim. Bu, facia değil katliamdır. Öğrendik ki
yangına neden olan elektrik sayacı bir gün önce
değiştirilmiş ve denetimi yapılmamış.
Öğrendik ki yangın merdivenlerinin kapısı kilitliymiş.
Bu nedenle diyorum ki denetimsizlik katliam getirir ve denetimsizlik kader
değildir. Bu olaya neden olan koşullar yine bağnaz
düşüncenin sonucudur. Çocukların ölümü siyasidir,
kadınların ölümü siyasidir, madencilerin ölümü siyasidir;
insanların eceliyle ölmediği bir ülkede ölüm siyasidir.
Öğrencilerin barınma sorununu çözmek, bu amaçla yurtlar yapmak ve
yönetmek devletin asli görevidir. Devleti derhâl görevini yapmaya davet
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
3.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersinin Silifke ve Erdemli
ilçelerindeki çiftçilerin sorunlarına ve Aksıfat Barajının
acilen tamamlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
pazartesi günü ziyaret ettiğim Silifke ve Erdemlide çiftçilerin
sorunlarını dinledim. Çiftçilerin iki temel sorunu var; bir, ürün
elde etmek için su bulamıyorlar, iki, tüm zorluklara rağmen
ürettikleri ürünleri satamıyorlar. Erdemli ve Silifke çiftçileri bütün
ümitlerini Lamas Çayı üzerine kurulacak olan Aksıfat Barajına
bağlamıştır. Ancak çiftçiler, AKP Hükûmetinin sürekli söz
verdiği hâlde Aksıfat Barajını
tamamlamadığını ifade ediyorlar. Olaya teknik olarak
bakıldığında Aksıfat Barajının yine söz
verilen zamanda bitirilemeyeceği anlaşılmaktadır. AKP
Hükûmeti, Mersin çiftçileri başta olmak üzere, tüm çiftçilere açıkça
eziyet etmektedir. Aksıfat Barajı acilen tamamlanmalıdır. AKP
Hükûmetinin bunu yapacak gücü yoksa derhâl istifa etmelidir.
BAŞKAN Sayın Taşkın
4.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Adana Aladağda kız
öğrenci yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ve sorumlularla ilgili gerekli tahkikatın
en detaylı şekilde yapılacağından hiç kimsenin
endişesi olmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta Adana Valiliğinin önünde
yaşanan patlamanın ardından dün akşam Adanadan yine
acı bir haber aldık. Adananın Aladağ ilçesinde ortaokul
öğrencilerinin kaldığı bir kız öğrenci yurdunda
çıkan yangın sonucunda 11 yavrumuzu ve 1 yurt görevlisini kaybetmenin
büyük üzüntüsünü yaşıyoruz. Hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet, tedavisi devam edenlere de acil şifalar ve
yavrularımızın ailelerine sabır diliyorum. Devletimiz
olayın duyulduğu ilk andan itibaren her türlü müdahalede
bulunmuştur. Sorumlulara ilgili, gerekli tahkikatın en detaylı
şekilde yapılacağından hiçbir vatandaşımızın
endişesi olmamalıdır. Milletimizin başı sağ
olsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
5.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, Adana Aladağda kız
öğrenci yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ve Nevşehir ilinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Adanadan gelen kara haberle yüreğimiz
yandı. Ailelerin ve Türkiye'nin yüreğine ateş düştü.
Öncelikle hayatını kaybeden yavrularımıza Allahtan rahmet,
ailelerine başsağlığı, yaralı
yavrularımıza acil şifalar diliyorum.
Bu olay son olsun ama bunun için önce iktidarın
göz yumma politikasından vazgeçmesi gerekiyor.
Bakın, Nevşehirde de yaklaşık
15 tane denetimsiz yurt olduğu söyleniyor. Denetim yapmak için daha kaç
çocuğumuzun hayatını kaybetmesi, tacize uğraması
gerekiyor? Hafta sonu Nevşehirdeydik, bir turizm merkezi olan kentte
şu an 100 otel satılık 21 otel kapatıldı.
İşsizler ordusuna yeni neferler katıldı.
İktidarın haberi yok, Nevşehirliler on yıldır Antalya-Nevşehir
hızlı tren hattı yalanıyla oyalanıyor. Nevşehir
İl Başkanımız Kamil Gülmez, hızlı tren
hattının ne zaman hayata geçirileceğini soruyor. Turizm
dışındaki en önemli geçim kaynağı olan tarım da
can çekiyor, seslerini duyan yok. Diyeceksiniz ki: Nevşehirin
milletvekili yok mu da sen bunları söylüyorsun? Evet, var ama
onların başkanlık dışında dertleri yok.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir
6.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, Adana Aladağda kız öğrenci
yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlerin ailelerine
başsağlığı dilediğine ve AKP hükûmetlerinin
öğrencilerin ve çocukların geleceğini karartmaya devam
ettiğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Dün
akşam Adananın Aladağ ilçesinde Hükûmetin ilgili bakanlıklarının
denetim zafiyeti ve ihmalleri sonucu kız öğrenci yurdunda çıkan
yangında 11 öğrencimiz ve 1 eğitmen hayatlarını
kaybettiler. Acılı ailelere sabır diliyorum.
Ailesi Aladağa bir buçuk saat mesafede oturan,
4+4+4 eğitim sistemiyle bu yıl 5inci sınıfa başlayan,
ilk kez ailesinden ayrılarak yurda yerleşen ve dün akşamki
yangında can veren öğrencilerden Cennet Karataşın
acılı babası kızının doktor olmak istediğini
söyleyerek Köyde okul yoktu, Aladağda başladı. Tek yurttu
burası, eleştirme şansımız yoktu, başka
seçeneğimiz de yoktu, mecburduk. Evet, bu acılı babanın
sözleri aslında her şeyi açıkça ortaya koyuyor. AKP hükûmetleri
öğrencilerimizin ve çocuklarımızın geleceğini
karartmaya devam ediyor.
BAŞKAN Sayın Emir
7.- Ankara
Milletvekili Murat Emirin, Adana Aladağda kız öğrenci
yurdundaki yangın dolayısıyla üzüntü içerisinde olduğuna ve
iktidarın sorumluluğunu kabul ederek gereğini
yapmasını beklediğine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yine acı bir haberle yüreğimiz
yanıyor. Adanada daha çocuk yaştaki kızlarımızı
maalesef yangında kaybettik. Tam bir yıl önce, 1 Aralıkta
Diyarbakır Kulpta 6 çocuğumuz yine yangından kaçmak üzere demir
kapılara yaslanmış bir biçimde yanarak öldüler ve o sırada
da bizim Meclis araştırması gündemine getirdiğimiz
sözlerimize dikkat edilmedi. Bu yangının ve bu ölümlerin iktidar
birinci derece failidir, sorumlusudur ve gözyaşı dökmeye hakkı
yoktur çünkü yurt sorununu çözmemiştir, yurt sorununu özele sevk
etmiştir, gerekli denetlemeyi yapmamıştır ve bunların
yapılmaması dolayısıyla da biz bu ölümleri
yaşıyoruz. Eğer bu sesler duyulmazsa bu ölümler olmaya devam
edecek. Artık, iktidarın sorumluluğunu kabul etmesi ve
gereğini yapmasını bekliyoruz.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erkek
8.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkekin, çocukları koruyamayan bir devlet
olmayacağına ve yönetenlerin vicdanen, hukuken ve siyaseten sorumlu
olduklarına ilişkin açıklaması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Başkan,
acılarımız her geçen gün büyüyerek derinleşiyor çünkü
ülkemizde çocuklar ölüyor çünkü küçük çocuklara taciz, cinsel istismar
iddiaları bitmek bilmiyor. Çocuklarını koruyamayan bir devlet,
bir iktidar olur mu? Betonlaşmayı, inşaatı her şeyden
çok seven bir iktidar, on dört yıldır yurt sorununu bu memlekette niçin
çözmedi? On dört yıldır dev siteler, gökdelenler yapan TOKİye
niçin her ilde çocuklarımız için yurtlar yaptırılmadı?
Acaba saray için harcanan paralarla çocuklarımız için bu memlekette
kaç yurt yapılabilirdi? Bugün herkes Adanada. Lütfen çocuklar öldükten
sonra değil, çocuklar ölmeden bir yerlere gidin, çocuklar ölmeden bu
memleketin her köşesinde çocukların kaldığı
yurtları denetleyin ve hiçbir kişiye ya da gruba ayrıcalık
yapmayın. Çünkü yönetenler sorumludur; yönetenler vicdanen, hukuken ve
siyaseten sorumludur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
9.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Adana Aladağda kız öğrenci
yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine ve ülkemizde yaşamın her anlamda sorunlu hâle
geldiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Adananın Aladağ ilçesinde kız
öğrenci yurdundaki yangında 11 öğrenci, 1 kadın
eğitmen yaşamını kaybetti, 22 öğrenciyse
yaralandı. Vefat edenlere Allahtan rahmet, yararlılara acil
şifa diliyorum.
Ülkemizde yaşam her anlamda sorunlu hâle geldi.
Şehit haberleri, iş cinayetleri, trafik kazaları, kadın
cinayetleri, töre cinayetleri, cinsel tacizler, gıda zehirlenmeleri, sel,
yangın gibi önüne geçilebilmesi ya da önlemlerle en aza inmesi olası
can kayıpları ne yazık ki kaderci bir yaklaşımla ele
alınmaktadır. Zorunluluk gerektiren görevlerin dâhil yeterince yerine
getirilmediği tekrarından anlaşılmaktadır. Geniş
kapsamlı operasyonlar, sıkı denetleneceği belirtilen
demeçler inandırıcılığını yitirmektedir.
Bedava yaşadığımız günlerin tek sorumlusu sorumluluk
makamında olanlardır. Bahane üretme değil, çözüm üretmek
görevleridir. Olayların arkasından değil, önünden gitmek
şarttır. Sorumlular istifa etmenin de bir erdem olduğunu
bilmelidir. Yayın yasağı koymakla haberin detaylarının
öğrenilmesini engellemek ise suçluluk duygusundan öte, anlamlı bir
sonuç değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldırım
10.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, Adana Aladağda
kız öğrenci yurdunda çıkan yangında 12 kişinin
hayatını kaybettiğine ve eğitimi cemaat ve
vakıfların tekeline bırakıp gerekli denetimleri yapmayan
yetkililerin bu can kayıplarından sorumlu olduğuna ilişkin
açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Dün akşam
saatlerinde burada Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili yasa
tasarısı görüşülürken Adananın Aladağ ilçesinde
-köylerinde okul olmadığı için- yurtta kalan öğrencilerden
12si yanarak can verdi, 22 kişi yaralandı.
Eğitimi cemaat ve vakıfların tekeline
bırakıp gerekli denetimleri yapmayan yetkililer bu can
kayıplarından sorumludur. Çocuklarını yoksulluktan
dolayı bu yurtlara vermek zorunda kalan fakir ailelerin çocukları
Gergerde olduğu gibi ya tacize maruz kalıyor ya da böyle yanarak
canından oluyor. Eğer öğrencilerin eğitimini bir cemaate,
barınmalarını başka cemaate verecekseniz, gerekli
denetimleri yapmayacaksanız Millî Eğitim
Bakanlığının olması bu ülkede neyi ifade ediyor?
Emekli milletvekilli akademisyenlerin çift maaş alma yasasını
geçirirken bu çocuklar yangında can veriyordu. Bu çocukları korumak
Hükûmet olarak göreviniz, sorumluluğunuzdur. Umarım bu katliamı
da kader ya da fıtrat olarak açıklamazsınız çünkü bu kader
değil cinayettir. Başta Millî Eğitim Bakanı olmak üzere,
Adana Valisi, Adana Belediyesi, mülki amirler yurtta yangın merdiveninin
kilitli olmasını, gerekli denetimlerin
yapılmayışının gerekçesini nasıl
açıklayacak?
BAŞKAN Sayın Tarhan
11.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhanın, ÖTV artışının
uygulanmasında acele edilmesinin nedenini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aralık ayı otomobil
satışlarının en yüksek olduğu dönemdir. Birçok
vatandaş araç almak için kampanyaların yapıldığı
aralık ayını bekler. Satışların artacağı,
hem yurttaşlar için hem de esnaf için avantajlı olan bu dönemde
birdenbire ÖTV artışı gündeme gelmiştir. Bir gecede
uygulamaya konulan bu uygulamayla ekonomi küçülmeye itildiği gibi hem
vatandaşlar hem de esnaf mağdur edilmiştir. Böyle bir yönetim
anlayışı cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiştir. Ekonomi
düşüşte, döviz sürekli artıyor. Buradan Hükûmete soruyorum:
Herkesi mağdur edecek, ekonomiyi daha küçültmeye itecek ÖTV
artışının uygulanmasında bu kadar acele edilmesinin
nedeni nedir?
BAŞKAN Sayın Tunç
12.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun, Adana Aladağda kız öğrenci
yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine ve yurt, pansiyon ve benzeri yerlerin ruhsat denetim
işlemlerinin Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
yapılması hususundaki düzenlemenin bir an önce kanunlaşması
gerektiğine ilişkin açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Adana Aladağda özel bir öğrenci yurdunda
çıkan yangında kız çocuklarımızın vefatı
milletçe hepimizi derinden üzdü. Öğrencilerimize Allahtan rahmet,
ailelerine başsağlığı diliyorum, yaralı
çocuklarımıza da acil şifalar diliyorum. İhmali olanlar
varsa bu konuda gerekli soruşturmanın da başladığını
öğrenmiş bulunuyoruz ancak bu tür acı olayların bir daha
tekrarlanmaması için gerekli tedbirlerin de alınması gerekiyor.
Geçen haftadan bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul gündeminde görüşmelerini yaptığımız Millî
Eğitim Bakanlığı Teşkilat Yasasında da bu konuda
bir madde var. Öğrencilere yönelik barınma hizmeti veren gerek özel
gerekse belediyeler gerekse vakıflar, her ne ad altında olursa olsun
yurt, pansiyon ve benzeri tüm yerlerin ruhsatının Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından verilmesi ve denetimlerinin de Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından yapılması hususundaki düzenlemenin
de bir an önce kanunlaşması gereği bir kez daha ortaya
çıkmıştır.
Çocuk İstismarını Önleme Komisyonunda
da bu konuda önerimiz vardır diyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Bayır
13.- İzmir
Milletvekili Tacettin Bayırın, Adana Aladağda kız
öğrenci yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ve İzmir Ödemişte öğrencilerin
zorla siyasi bir toplantıya götürülmelerine ilişkin
açıklaması
TACETTİN BAYIR (İzmir) Öncelikle,
Adana'da kaybettiğimiz evlatlarımıza Allah'tan rahmet, kederli
ailelerine sabırlar diliyorum, sorumluların da en ağır
biçimde cezalandırılmalarını talep ediyorum.
Geçtiğimiz hafta İzmir Ödemişte bir
dernek üzerinden AKP'li milletvekillerinin düzenlemiş olduğu panele
Öğrenci ve öğretmenlerin katılımı zorunludur. diyen
bir ilçe millî eğitim müdürünün yazısını ele geçirdik. O
saatlerde okulda olması gereken öğrenciler zorla siyasi bir
toplantıya götürülmüşlerdir. AKP bayraklarıyla süslü olan o
salonda bir yangın çıksaydı ya da bir terör olayı olsaydı
velilere nasıl anlatacaktınız? İlçe millî eğitim
müdürü devlet memuru olmasına rağmen, aleni biçimde siyaset
yapmaktadır. Siyaset yaparken de asıl işi olan öğrencilerin
can güvenliğini, yangına karşı tedbir almayı
unutuyorlar. Ödemiş İlçe Millî Eğitim Müdürü derhâl görevden
alınmalıdır.
Öğretmenleri sadece sendikaya üye diye
kapının önüne koyanlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TACETTİN BAYIR (İzmir)
açlığa
mahkûm edenler, Üniversitelerde siyaset olmaz. deyip polise coplatanlar kendi
toplantılarına lise öğrencilerini götürüyorlar. Bu kader
değildir.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
14.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Adana Aladağda kız
öğrenci yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ve devletin olayın duyulduğu ilk
andan itibaren her türlü müdahalede bulunduğuna ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta valilik önünde yaşanan
patlamanın ardından dün akşam da Adana'dan yine acı bir
haber aldık. Adana'nın Aladağ ilçesinde ortaokul
öğrencilerinin kaldığı bir kız öğrenci yurdunda
çıkan yangın sonucunda 11 yavrumuzu ve 1 eğitmeni kaybetmenin
büyük üzüntüsünü yaşıyoruz. Hayatını kaybedenlere Allah'tan
rahmet, tedavisi devam edenlere de acil şifalar ve
yavrularımızın ailelerine sabır diler, böyle
acıların bir daha yaşanmamasını temenni ederim.
Devletimiz olayın duyulduğu ilk andan
itibaren her türlü müdahalede bulunmuştur. Sorumlularla ilgili gerekli
tahkikatın en detaylı şekilde yapılacağından
hiçbir vatandaşımızın şüphesi olmamalıdır.
Tüm milletimizin başı sağ olsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Son olarak Sayın
Kavcıoğlu
15.- Bayburt
Milletvekili Şahap Kavcıoğlunun, Avrupa Parlamentosunun
yanlı ve yanlış kararının Bayburtta büyük bir infial
ve tepkiyle karşılandığına ve 15 Temmuz ruhunu diri
tutanları saygıyla selamladığına ilişkin
açıklaması
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Hâkimiyet
kayıtsız şartsız milletindir. serlevha bir ifade. Bunun
Meclisimiz duvarlarına asılışının 91inci
yıl dönümü. Şükür, bu kavrama siyasi zeminde sahabetlik eden AK
anlayışın mensuplarıyız ve şükür, cihan önünde
temsil ettiği değerlerin haysiyetini vakurca ifade eden büyük bir
devlet adamının, Sayın Cumhurbaşkanımızın
yol arkadaşlarıyız.
Avrupa Parlamentosunun yanlı ve
yanlış kararı Bayburtta da büyük bir infial ve tepkiyle
karşılanmıştır. Her millî ve manevi meselede ilk ses
veren Bayburtun millî irade kararlılığını Meclis zemininde
paylaşıyor, Edirneden Karsa, Hataydan Trabzona 15 Temmuz ruhunu
diri tutanları kalben saygıyla selamlıyorum.
Tarihe not düşmek için söylüyorum: Üç beş
yıl içerisinde Avrupa Birliği Türkiye'ye birliğe girmesi için
baskı yapacaktır. Onun için, bugün milletvekili, gazeteci kisvesi
altında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt)
terörist
gruplarla iş birliği yapan ve onları destekleyen ve ABye
uşaklık eden bu kimseler iyi bilsinler ki Türk milletinin
bağrı yufkadır, gönlü geniştir. Ancak ihanet edenleri asla
affetmeyecektir.
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
Şimdi, sayın grup başkan vekillerine
söz vereceğim ve Sayın Akçaydan başlıyoruz.
Buyurun.
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Adana Aladağda kız öğrenci
yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine, gelecek nesillere sahip çıkıp desteklemenin
devletin asli sorumluluk ve görevleri arasında olduğuna ve bu
facianın sorumlularının bulunup adaletin en kısa sürede
tesis edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Adananın Aladağ ilçesinde bir
ortaöğretim özel kız öğrenci yurdunda çıkan yangında
11 öğrenci ve 1 eğitmenin hayatını kaybetmesi, 22
öğrencinin de yaralanması bütün ülkemizi derin bir üzüntüye sevk
etmiştir. Bu, âdeta katliam çapında bir felakettir. Bu elim faciada
hayatını kaybedenlere Cenab-ı Allahtan rahmet, kederli
yakınlarına, Adanaya ve bütün Türk milletine
başsağlığı diliyor, yaralı öğrencilerimize
acil şifalar temenni ediyorum. Acımız tarifsizdir, kelimeler
kifayetsizdir.
Sekiz yıl önce, 1 Ağustos 2008de
Konyanın Taşkent ilçesinde yine bir öğrenci yurdunda tüp gaz
patlaması sonucu 18 öğrencimiz hayatını kaybetmişti.
Sekiz yıl önceki faciadan ders alınmamış olduğunu dün
Adanada bir kez daha gördük. Bundan sonra da, memleketimizin dört bir
yanına yayılan bu özel yurtlardan facia haberlerini duymaya devam
mı edeceğiz? Öğrencilerimizi, ülkemizin geleceği
evlatlarımızı teslim ettiğimiz bu yurtlarda hiç mi denetim
yapılmaz? Yangının nasıl çıktığı, içi
ahşap kaplı iki katlı yurt binasını nasıl
sardığı en kısa sürede netleştirilmeli, sorumlular ve
denetim görevini suistimal edenler mutlaka bulunup
cezalandırılmalıdır. Türkiye Cumhuriyetinin gelecek
nesillerine sahip çıkıp desteklemesi asli sorumluluk ve görevleri
arasındadır. Bunun tersini düşünmek yanlış, esef ve
endişe vericidir. Şeyh Edebalinin İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın. sözü bugünlerde ne derece geçerlidir?
İnsanını, hele ki çocuklarını yaşatamayan bir
devlet ne durumdadır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın Akçay,
buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Devlet görevini yapacak; bu çocuklar eğitimleri
için yurtlarda kalmak zorundaysa bu yurdu devlet yapacak.
Çocuklarımızı birtakım yapılara; lobi, cemaat, tarikat
vesairenin kucağına bırakmayacak. Öte yandan, mademki devlet
kısa vadede bu yurtları yapamıyor, o zaman mutlaka, en iyi
şekilde denetimini yapacak. Devletin ne idiği belirsiz informel
yapılara terk ettiği alanlardaki hizmetleri denetleyemezseniz,
düzenleyemezseniz yeni Somalar, yeni Taşkentler, yeni Siirt Şirvanlar
ve yeni Aladağlar yaşamaya devam ederiz.
Elbette acılarımızı
yaşayacağız, ancak mutlaka bu facianın
sorumlularının bulunup adaletin en kısa sürede tesis edilmesi ve
bundan sonrası için gerekli, kararlı ve etkili adımların
atılması gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
HDP Grubu adına Sayın Kerestecioğlu,
buyurunuz.
17.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, HDP
milletvekillerinin Kandıra Cezaevi yolunda Valilik emriyle
bekletildiğine, Adana Aladağda kız öğrenci yurdunda
çıkan yangının sorumlusunun iktidarın çocuk
politikaları olduğuna ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir
yangınla ilgili yayın yasağı getirildiğine
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle, şu anda, hâlen, milletvekillerimizin
Kandıra Cezaevi yolunda olduğunu ve orada, aslında,
Kandıraya giremezsiniz. diyerek valilik emri olduğu iddia edilen
bir emirle Grup Başkan Vekilimiz Çağlar Demirelin de içinde
olduğu vekillerimizin bekletildiğini ve böyle bir utancı yine bu
Parlamentonun yaşadığını ifade etmek isterim. Bununla
ilgili derhâl bir girişimde bulunulmasını ve Başkanlığınızın
da bu konuda bir adım atmasını rica ediyoruz.
Şimdi, Aladağda çok büyük bir facia
yaşandı ama şunu ifade etmek isteriz ki, artık bu halk bu
Meclisin sadece rahmet ve taziye bildiren bir yer olmasından da
sanıyorum bıktı ve endişe ediyor.
Öncelikle sorulması gereken üç soru var:
İlk soru, bu çocukların orada ne işi vardı? Şimdi,
mesele denetim meselesi değil sadece, bu çocukların orada ne işi
vardı, bunu sormak istiyoruz. Çünkü 11-14 yaş arasındaki
çocuklar bu çocuklar ve aslında izin ortaöğretime yani ilköğretimde
böyle bir izin verilmesi, böyle bir yetki söz konusu değil.
Dolayısıyla lise ve üniversite çağındaki çocuklar için
ancak özel öğrenci yurtları açılabilecekken bu yaştaki
çocukların orada ne işi vardı?
O nedenle, kimse İhmali olan varsa
demesin.
Başta ihmali olan şey, şu anda iktidarın çocuk politikalarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Lütfen
Bu politikalar Ensarla da kendini
göstermiştir, KAİMDERle de kendini göstermiştir, yapılan
başka istismarlarla da kendini göstermiştir. Çocukları,
özellikle yoksul çocukları sadece cemaatlere mecbur ediyorsunuz,
parası olanları da özel yurtlara. Oysa eğitim, laik, demokratik,
çoğulcu, ana dilde ve parasız bir eğitim olmalıdır.
Bunu tamamen ortadan kaldırdınız. Bu nedenle, öncelikle
Aladağ Kaymakamının, Millî Eğitim Müdürünün, valinin daha
önceki Adıyaman Valisiydi zaten, Gergerdeki istismar olayı da
yaşanırken- bunların istifa etmesi gerekiyor ve bakanların
da bu konuda sorumluluğunun tespit edilmesi gerekiyor.
Son bir şey söylemek istiyorum: Özellikle
tespit ettik, araştırdık, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa
bir yangınla ilgili yayın yasağı getiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Demek ki aslında hakikati şu andan karartma
gayretindesiniz ve maalesef, FETÖ yurtlarının, FETÖ yurtları
dediğiniz yurtların şu anda hepsi TÜRGEVe devredildi ya da
başka cemaatlerde.
Hakikaten sormak istiyoruz Hükûmete: Siz acaba yeni
bir darbe olmasını mı bekliyorsunuz? Onlara nasıl tepki
gösterdiyseniz bu cemaatlerde nasıl yapılanmaların olduğunu
gayet iyi biliyorsunuz. O nedenle denetimlere açık olun, yayın
yasakları getirmeyin, şeffaf olun ve çocuklarımızın
canlarını yakmayın. Bunun sorumlusu özellikle sizlerin çocuk
politikalarıdır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.
Sayın
Altay, buyurunuz.
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adana Aladağda kız
öğrenci yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve
milletvekillerinin taziyeden başka sorumlulukları da olduğuna ve
CHP Grubu olarak yurt sorunuyla ilgili verecekleri Meclis
araştırması önergesine tüm partilerin destek vermesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün
gece Mecliste çalışırken aldığımız haberle
hem Meclisimize hem memlekete ateş düştü. Gerçekten, vicdanların
kabul edebileceği düzeyin çok üstünde bir acı yaşıyoruz. Buradan
siyaset yapmayacağız; kız çocuklarımızın
cenazeleri orta yerde, hastanede hâlâ yaşam mücadelesi veren
evlatlarımız var ama Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve sayın milletvekillerinin taziyeden başka
sorumlulukları da var. Terör olur, şehitler olur, can
kayıpları olur, geliriz burada taziye, taziye, taziye, Allahtan
rahmet dileriz, yakınlarına başsağlığı
dileriz. Çok büyük görev kusuru ve denetim zafiyeti olduğu kesin olan
böyle yangınlar, facialar olur, geliriz burada Çok üzüldük, vah vah,
içimiz acıdı. deriz.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi. Yarın Genel Kurulda konuşacağım. 2005te bu
kürsüden uyarmışız; ortaöğretim yurt sorununun Türkiye'nin
en büyük sorunu olduğunu; en can yakıcı sorun olduğunu;
kimi cemaat, örgütlenme, vakıf, dernek vesaire üzerinden öğrencilerin
barınma sorunlarını bu yurtlarla, bu şekilde çözmenin,
devletin sorumluluğunu ihmal etmesi anlamına geldiğini
söyleyegelmişiz.
Şimdi çok lafa gerek yok. Biz, burada
yarın Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bir Meclis
araştırması açılmasıyla ilgili grup önerisi
getireceğiz. Bugünden söylüyorum ki hem iktidar partisi hem diğer
muhalefet partileri olarak -ki Meclis araştırması açılabilmesi
için mutlaka 4 partinin mutabakatına da ihtiyaç var- buradan siyaset
yapmayalım sayın milletvekilleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Vay, falan
cemaatti, şuydu buydu. demiyoruz, demek istemiyoruz. İçimiz
yanıyor, o evlatların analarının, babalarının içi
yanıyor. Ama buradan peşin bir çağrı yapıyorum,
kamuoyuna da sesleniyorum buradan: Türkiye Büyük Millet Meclisi, özellikle bu
ortaöğretim yurtlarıyla ilgili duruma el koymak zorundadır. Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yarın bu konuyu Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna indireceğiz. Bugün indirmememizin sebebi,
olayın bir parça daha netleşmesi, görev kusurları,
sorumluluklar, ihmaller noktasında bir parça daha bilgi ve bulgu sahibi
olmak istememizdir.
Türkiye kamuoyuna sesleniyorum, sayın
milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum: Yarın ortaöğrenim
yurtlarıyla ilgili vereceğimiz Meclis araştırma önergesinin
mutlaka gündeme alınmak suretiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
araştırma komisyonu kurarak ciddi bir çalışma
yapılması ve alınması lazım gelen tedbirlerin
belirlenip görevdeki Hükûmete bildirmek suretiyle ve gerekli yasal
düzenlemelerin de çıkarılması için müşterek kanun
teklifleri hazırlamak suretiyle artık bu sorunu çözmek
zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Açıyorum, lütfen tamamlayın.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Parlamentodaki siyasi parti gruplarına ve sayın
milletvekillerine şimdiden söylüyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
bugün olamıyor belli ama yarın bu konuya el atmaması hâlinde
Meclisimiz büyük bir güven ve itibar kaybına uğrayacaktır.
Sayın milletvekillerimizin, iktidar partisinin, çoğunluk partisinin
sayın yöneticilerinin vicdanına ve duygularına ve kürsüde
ettikleri yemine seslenerek bu çağrımı şimdiden
yapmış oluyorum ve biraz sonra, benden sonra konuşacak iktidar
partisinin sayın grup başkan vekilinin de kamu vicdanını ve
kamuoyunu rahatlatıcı bir açıklama yaparak, en azından
Türkiye Büyük Millet Meclisinin sadece bir taziye çadırından ibaret
olmadığını hem milletvekilleriyle hem kamuoyuyla
paylaşacağını ve bu şekilde kısmen de olsa bir
rahatlamanın gerçekleşeceğini umuyorum.
Tekrar, yavrularımıza rahmet diliyorum,
acılı ailelerine sabır diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Sayın Muş, buyurun.
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Aladağda kız
öğrenci yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine, AK PARTİ iktidarı olarak bu
olayın takipçisi olacaklarına ve bu tip acı hadiselerin siyaset
üstü bir mesele olarak ele alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Adana Aladağda öğrenci yurdunda
çıkan yangın neticesinde yaşamını yitiren
çocuklarımıza ve yurt görevlisine ben de AK PARTİ Grubu
adına Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Acımız
büyük, yüreğimiz yanıyor. Millet olarak bu acıyı
yaşıyoruz. Önce çocuklarımızın ailelerine, sonra
milletimize sabırlar diliyorum.
Tabii, AK PARTİ iktidarı olarak bu
olayın takipçisi olacağımızı buradan belirtmek
isterim. Adli ve idari tahkikat sürecini yakından takip ediyoruz.
Olayın meydana geldiği bilgisi ulaşır ulaşmaz
Başbakan Yardımcımız, ilgili bakanlarımız ve
bölge milletvekillerimiz mümkün olan en kısa süre içerisinde olay yerine
intikal etmişlerdir, gereken incelemeler hâlen yapılmaktadır.
Burada ihmali olan kim olursa olsun, statüsüne, konumuna bakılmaksızın
gereken işlemler yapılacaktır. Olayla ilgili idari süreçle
birlikte hukuksal süreç de bağımsız yargı tarafından
başlatılmıştır. Bu kapsamda gözaltıların
olduğu bilgisi kamuoyuna duyurulmuştur. Bu acı hadise
detaylı bir şekilde araştırılacak, kusuru ve ihmali
olanlar cezalandırılacaktır.
Burada şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Bu
tip acı hadiseleri siyaset üstü bir mesele olarak ele almamız
gerekir.
Son olarak, tekrar ifade etmek istiyorum: Milletimiz
müsterih olsun, biz bu konunun sonuna kadar takipçisi olacağız.
İhmali ya da kusuru olan kim varsa kanunlar ve hukuk çerçevesinde
hesabı sorulacaktır.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Muş.
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın,
Başkanlık Divanı olarak, Adana Aladağda kız öğrenci
yurdunda çıkan yangında hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediklerine ve HDPli milletvekillerinin Valilik emriyle
Kandıraya alınmamalarına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biz de
Başkanlık Divanı olarak, bir kez daha, dün Adana Aladağda
yaşanan bu feci yangın olayında yaşamını yitiren
öğrencilerimize, kızlarımıza Allahtan rahmet diliyoruz;
yakınlarına, ailelerine, sevdiklerine ve tüm Türkiye halklarına
başsağlığı dileklerimizi ifade ediyoruz.
Ayrıca, Sayın Kerestecioğlunun, Sayın
Çağlar Demirelin yanında 4 milletvekiliyle birlikte Kandıraya
alınmadığına dair yapmış olduğu
bilgilendirmeden haberimiz var. Sabah saatlerinde Sayın Demirel bana da
ulaştı, kendilerinin Kandıraya alınmadığına
dair Valiliğin şifahen kendilerine Kandıraya giriş
yasaklarının olduğunu ilettiklerini belirttiler. Hem
İçişleri Bakan Yardımcısıyla hem de Meclis
Başkanı Sayın İsmail Kahramanla bir görüşme
yaptım ancak bu oturum açılmadan beş dakika önce Sayın
Kahramanla görüşmüştüm. Sayın Kahraman Valiyle
görüşeceğini, sorunu çözeceğini bana iletti ancak buraya
geldiğim için tekrar Sayın Kahramanla görüşemedim. Biraz önce
bana gelen mesajda makamımı aradığını, benimle
görüşmek istediğini ifade etmiş ancak Genel Kurulu yönetmemden
kaynaklı bana bir not ileteceğini söylemiş. Bu not geldikten
sonra da gerekli açıklamayı sizlerle paylaşacağım.
Sayın milletvekilleri, şimdi gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri ayrı
ayrı okutacağım.
Birinci sırada okutacağım Meclis
araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge
özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni tutanak dergisinde yer
alacaktır.
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm ve 24 milletvekilinin, faili meçhul
siyasi cinayetlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/386) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'nin on
yıllardır gündeminden düşmeyen konularının
başında "faili meçhul" diye tabir ettiğimiz siyasi
cinayetler gelmektedir. Abdi İpekçi'den Bahriye Üçok'a, Turan Dursun'dan
Muammer Aksoy'a, Uğur Mumcu'dan Necip Hablemitoğlu'na, son olarak
Tahir Elçiye kadar uzanan bir sol-sosyal demokrat düşünce eksenli bilim
ve düşünce dünyasına mensup, aydın, ilerici insanların
öldürülmeleri ve bu cinayetlerin faili meçhul kalması toplumun önemli
kesimini derinden sarsmıştır. Bu cinayetlerin karanlıkta
kalması devlete ve kurumlarına olan güveni yok etmiştir. Kamu
adına adalet dağıtan yargı sistemi ters düz edilmiş,
kimsenin yargıya güveni kalmamıştır, herkes kendi adaletini
arar duruma gelmiştir. Devlete ve adalete olan güven duygusunun yeniden
tesis edilmesi için öncelikle bu cinayetlerin aydınlatılması
gerekmektedir. Bu nedenle Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca faili meçhul siyasi cinayetler konusunda bir
Meclis araştırması talep etmekteyiz.
1)
Mehmet Tüm (Balıkesir)
2)
Ahmet Akın (Balıkesir)
3)
Kazım Arslan (Denizli)
4)
Namık Havutça (Balıkesir)
5)
Seyit Torun (Ordu)
6)
Kadim Durmaz (Tokat)
7)
Orhan Sarıbal (Bursa)
8)
Durmuş Fikri Sağlar (Mersin)
9)
Sibel Özdemir (İstanbul)
10)
Ali Şeker (İstanbul)
11)
Kamil Okyay Sındır (İzmir)
12)
İlhan Cihaner (İstanbul)
13)
Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
14)
Gülay Yedekci (İstanbul)
15)
Devrim Kök (Antalya)
16)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
17)
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
18)
Türabi Kayan (Kırklareli)
19)
Ali Yiğit (İzmir)
20)
Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
21)
Mahmut Tanal (İstanbul)
22)
Niyazi Nefi Kara (Antalya)
23)
Akın Üstündağ (Muğla)
24)
Mustafa Ali Balbay (İzmir)
25)
Necati Yılmaz (Ankara)
Gerekçe Özeti:
Türkiye'nin on yıllardır gündeminden
düşmeyen konularının başında "faili meçhul"
diye tabir ettiğimiz siyasi cinayetler gelmektedir. Abdi İpekçi'den
Bahriye Üçok'a, Turan Dursun'dan Muammer Aksoy'a, Uğur Mumcu'dan Necip
Hablemitoğlu'na, son olarak Tahir Elçiye kadar uzanan bir sol-sosyal
demokrat düşünce eksenli bilim ve düşünce dünyasına mensup
aydın, ilerici insanların, barış, demokrasi ve
dayanışma taleplerini yüksek sesle dile getirdikleri dönemlerde
öldürülmeleri ve bu cinayetlerin faili meçhul kalması toplumun önemli
kesimini derinden sarsmıştır. Bu siyasal cinayetler, tüm siyasi
partilerin ortak sorunudur. Bunun için Türkiye Büyük Millet Meclisinde
oluşturulacak bir araştırma komisyonu, demokratik siyasetin
toplumsal beklentilere cevap vermesi bakımından katkı
sunacaktır. Düşünceyi hedef alan bu cinayetler, özgür düşünceyi
iktidara taşımayı amaç edinen tüm siyasi partileri de hedef
almış sayılır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle bu siyasi
cinayetlerin bir komisyonca araştırılarak
aydınlanması, toplumsal barışa ve devlete olan güven
duygusuna katkıda bulunacaktır.
2.- Batman
Milletvekili Saadet Becerekli ve 22 milletvekilinin, Hasankeyfin UNESCO Dünya
Mirası Listesine girmesi için çaba gösterilmemesinin ve Ilısu
Barajının yapımında ısrar edilmesinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/387)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
UNESCO Dünya Mirası Listesine girmek için
gereken 10 kriterden 9'una sahip olan, doğal ve tarihî güzellikleriyle bir
turizm merkezi olabilecek Hasankeyfin bu listeye girmesi için Kültür
Bakanlığınca şu ana dek herhangi başvuruda
bulunulmamasının ve Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri
olarak seçilmemesinin ve bölgeye faydadan çok zarar getirecek olan Ilısu
Barajında ısrar edilmesinin nedenlerini ortaya çıkarmak
amacıyla Anayasanın 98, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz. 20.01.2016
1) Saadet Becerekli (Batman)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik Özkan (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Hasankeyf, Dicle Nehrinin kıyısında
bin yıllara dayanan tarihiyle doğanın tarihle
sarmalandığı antik bir kenttir. Ünlü Taşköprüsü
dışında, Hasankeyfte El Rızk Camisi, Zeynel Bey Türbesi,
hamam, yaklaşık 5 binden fazla mağara ve kale gibi pek çok
yapı ile yaklaşık 300 arkeolojik sit alanı
bulunmaktadır. Bugüne kadar bölgenin yaklaşık yüzde 40'ında
yüzey araştırması yapılmıştır.
Dolayısıyla, Ilısu Barajı, değerli pek çok tarihî
zenginliği gün ışığına çıkarılmadan
sular altında bırakacaktır.
Türkiye'nin taraf olduğu UNESCO Dünya Kültürel
ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme
çerçevesinde olağanüstü evrensel değerlere sahip varlıklardan
bir Dünya Miras Listesi oluşturulmaktadır. Bir
varlığın bu listeye girebilmesi için belirlenen 10 kriterden bir
ya da birkaçını taşıması gerekmektedir, Hasankeyf bu
10 kriterden 9'una sahiptir ve listeye girmesi dünyaca bilinirliğini
arttıracaktır, ayrıca Dünya Miras Fonundan yardım
alınabilecektir. Bugüne dek gönüllüler ve çevre dernekleri Hasankeyfin
UNESCO Dünya Mirası Listesine girmesi için Kültür
Bakanlığı üzerinden birkaç kez başvuruda bulunmuş
ancak başvurular Bakanlık engeline takılmıştır.
Hasankeyf, Kültür ve Turizm Bakanlığının önerisi ve
Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen Turizm Merkezleri (TM) ve Kültür ve
Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri (KTKGB) Listesine de
alınmamıştır. Hem KTKGB olabilecek hem de UNESCO Kültürel
Miras Listesine girebilecek niteliklere sahipken sulara gömülme tehlikesiyle
karşı karşıyadır. Kurtarma planı çerçevesinde
DSİ ve konsorsiyum, sular altında kalacak 9 eserin
taşınmasıyla tarihî eser tahribatının
önleneceğini öne sürmektedir. Ancak, eserlerin yapısal özellikleri ve
alanda sürdürülmekte olan kazıların ancak kırk elli yıl
sonra tamamlanabilecek olması nedeniyle bir başka alana
taşınması olanaklı değildir.
Ilısu Barajı çevre illerdeki toplam 199
köyü ve Hasankeyf ilçesi ile binlerce insanı da etkileyecektir. Yeniden
Yerleşim Eylem Planı çerçevesinde yapılan bir ankete göre,
etkilenecek insanların büyük kısmı büyük şehirlere göç
etmeyi planlamaktadır. Dolayısıyla, göç alacak şehirler de
etkilenecektir. Kurulacak yerleşim yerlerine geçmeyi planlayan bir
kısım yöre halkı ise olmayan paralarıyla borç altına
alınmaktadır.
Barajın bölgede 10 bin kişiye istihdam
alanı açacağı şeklindeki beyanlar ise gerçeklikten
uzaktır. Zira, Ilısu Barajı tamamlandığında
güvenlikçi, teknisyen, mühendis ve benzeri en fazla 200 kişiye iş
sağlanabilecektir.
Baraj, ekolojik dengeye de büyük zarar verecek, vadi
ve nehirde yaşayan birçok canlı türünü olumsuz etkileyecektir. Ayrıca,
yer altı suyunun çekilmesine, nehir yataklarının
bozulmasına ve yerel iklimde değişikliklere neden
olacaktır.
Hasankeyfin sular altında
bırakılması yerine, bir doğa ve kültür turizmi merkezi
olarak tescillenmesi bölgenin kalkınması için çok daha faydalı
olacak ve bölge için binlerce hektarlık verimli alan sulara gömülmekten
kurtarılabilecektir. Durum böyleyken, görevi tarihî, doğal ve
kültürel varlıkları korumak ve gözetmek olan Kültür ve Turizm
Bakanlığının böylesine bir kültürel ve doğal
zenginliğin hak ettiği yeri bulması için hiçbir çaba
göstermemesinin ve Ilısu Barajında ısrar edilmesinin
nedenlerinin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasını talep ediyoruz.
3.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 21 milletvekilinin,
çocuk tutuklu ve hükümlülerin durumlarının ve sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/388)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiyede cezaevlerinde çok sayıda çocuk bulunmakta
olup çocuk tutuklu ve hükümlülerin durumlarının tespiti ve
sorunlarının tüm boyutlarıyla araştırılarak
gerekli çalışmaların yapılması için Anayasanın
98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Meral Danış Beştaş (Adana)
2) Behçet Yıldırım (Adıyaman)
3) Berdan Öztürk (Ağrı)
4) Dirayet Taşdemir (Ağrı)
5) Sırrı Süreyya Önder (Ankara)
6) Ayşe Acar Başaran (Batman)
7) Mehmet Ali Aslan (Batman)
8) Saadet Becerekli (Batman)
9) Hişyar Özsoy (Bingöl)
10) Mizgin Irgat (Bitlis)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Çağlar Demirel (Diyarbakır)
13) Feleknas Uca (Diyarbakır)
14) İmam Taşçıer (Diyarbakır)
15) Nimetullah Erdoğmuş (Diyarbakır)
16) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
17) Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
18) Ziya Pir (Diyarbakır)
19) Mahmut Toğrul (Gaziantep)
20) Abdullah Zeydan (Hakkâri)
21) Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır)
22) Erdal Ataş (İstanbul)
Gerekçe:
Türkiyede çocukların adalet sistemi içindeki
maruz kaldıkları hak ihlalleri ve yaşadıkları
güçlükler kamuoyuna tüm boyutlarıyla yansımamaktadır. Oysa çocuk
hakları, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme'nin yanı sıra, Çocuk Adaleti Yönetimine Dair Asgari
Kurallar (Pekin Kuralları), Çocuk Suçlarının Önlenmesine Dair
Kurallar (Riyad Kuralları) ve Özgürlüğü Elinden Alınan
Çocukların Korunmasına Dair Kurallarla (Havana Kuralları)
güvence altına alınmıştır. Yine Türkiye, 1995
yılından itibaren BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin ve
2002'den bu yana ise sözleşmeye ek iki ihtiyari protokolün tarafı
konumundadır.
Ancak, devletin ihmali tavrı ve kamu
görevlilerinin görevlerini ifa ederken çocuklara uyguladıkları
şiddet yöntemleri, yersiz gözaltı ve tutuklamalar ağır
yargı mekanizması içerisinde önemli bir sorun alanı teşkil
etmektedir. Nitekim, BM Çocuk Hakları Komitesi ve BM İnsan
Hakları Komitesinin kararlarına göre "Hiçbir çocuk yasa
dışı ya da keyfî biçimde özgürlüğünden yoksun
bırakılmayacaktır. Bir çocuğun tutuklanması,
alıkonulması veya hapsi yasa gereği olacak ve ancak en son
başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp uygun olabilecek en kısa
süre ile sınırlı tutulacaktır." Fakat, son dönemde,
çocukların tutuklanıp cezaevine konulduğu, 15-18 yaş arası
bu çocukların ağır ceza mahkemelerinde yargılanmakta
olduğu, işkence ve şiddete maruz kaldıkları
bilinmektedir. Bu durum, Türkiye'nin altına imza attığı
sözleşmelere uymayarak çocuk haklarını ciddi biçimde ihlal
etmeye devam ettiğini göstermektedir. Üstelik bu çocukların
cezaevlerinde yaşadıkları hak ihlalleri ciddi boyutlara
ulaşmış olup Pozantı Cezaevi başta olmak üzere,
Antalya, Muğla ve hâlihazırda kamuoyuna yansımamış
olsa dahi devam eden elim olaylar bunun açık bir ifadesidir.
2014 Türkiye Çocuk İstatistik Kurumu verilerine
göre, suça sürüklenme sebebiyle güvenlik birimlerine getirilen çocuk
sayısı 2011 yılında yaklaşık 85 binden 2012'de
116 bine yükselmiştir. Adalet Bakanlığının verilerine
göre, 2015 yılı itibarıyla güvenlik birimlerine getirilen 12-17
yaş aralığında 525 çocuk hükümlü ıslahevinde, 1.582
çocuk ise tutukevinde bulunmaktadır. Fakat bu rakamlar, 18
yaşındaki çocuklar eklenmediği için gerçek rakamları
yansıtmamaktadır. Çocuk mahkûmların sayısı 2013
yılı verilerine göre 2 kat artarken, toplam mahkûmların içindeki
çocuk mahkûmların oranı yüzde 3,8 olmuştur. Tutuklandıktan
sonra tahliye olan çocukların yeniden cezaevine dönme oranı yüzde 65
gibi olduğundan hareketle, çocuk tutukluluğu hususunda daha
işlevsel tedbirler alınması gerekirken Türkiye'nin 2017 yılı
hedefinde Hâlihazırda 5 olan çocuk cezaevi sayısının 15'e
çıkarılması biçiminde ifade edilen hedefin bulunması ise
maalesef çocuklar için öngörülen geleceğin pek de aydınlık
olmadığını göstermektedir.
Örneğin Adana ilinde son yedi ay içerisinde 106
çocuk gözaltına alınmış, bu çocuklardan 22'si tutuklanırken
6 çocuğa da ev hapsi cezası verilmiştir. Bir tarafta sokağa
çıkma yasağı uygulamalarının olduğu yerlerde
çocuklar faili meçhul ölümlerin kurbanı olur iken öte tarafta eğitim
öğretim çağındaki küçücük çocuklar ve çocuklukları
cezaevlerinin soğuk duvarları arasında yok olmaktadırlar.
Üstelik, çoklukla yetişkin cezaevinde kalan bu çocuklar sadece cezaevinde
tutularak cezalandırılmamakta, bir de cezaevlerinde cinsel istismara
uğrayıp iki kez mağdur duruma düşmektedirler.
Tutuklama tedbiri, ceza
kanunlarında en son uygulanacak tedbirler arasında iken Çocuk Koruma
Kanununda da çocukların tutuklanmasının en son uygulanacak çare
olduğunun altı çizilmektedir.
Yine, Anayasa'nın
41inci maddesi, her çocuğun bir aile ortamında yaşama ve
gelişme hakkı; aile içinde her çocuğun ve her annenin
korunması ve desteklenmesi yönünde toplumsal (sosyal) yardım ve
toplumsal (sosyal) hizmetlerden yararlanma ve erişme hakkını,
her çocuğun ilköğretimi bitirme, meslek edinme hakkını
güvence altına almaktadır.
Bu bahisle çocukların
tutuklanarak cezaevine konulmaları, Anayasa başta olmak üzere
uluslararası sözleşmelere ve mevcut mevzuata da
aykırılık teşkil etmektedir. Bu bahisle, çocuk
tutukluluğuna sıklıkla başvurulmasına dair
hukuksuzluğun derhâl aydınlatılması ve bu sorunlara çare
bulunması amacıyla Meclis araştırması talep etmek
gerekmiştir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Altay, sisteme
girmişsiniz.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
20.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Valilik kararıyla HDPli
milletvekillerinin Kandıraya alınmamasının kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Parlamento varsa demokrasi
var diyoruz, muhalefet varsa demokrasi var diyoruz, temel hak ve özgürlüklerin
Anayasadan kaynaklı temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasında
Anayasada yazılmayan hiçbir iş ve işlemle ilgili hiçbir kurum,
hiçbir makam kaynağını Anayasadan almadığı bir
yetkiyi kullanamaz diyoruz. Gene Anayasamıza göre seyahat özgürlüğü
var diyoruz. Şimdi, bütün bunları diyoruz, hatta demokraside, ileri
demokrasi falan diye çağ atladık, bariyer atladık -her neyse-
diyoruz. Şimdi, biraz önce sizin de Sayın Meclis Başkanıyla
yaptığınız görüşme, gelinen nokta
Çağlar
Hanımı da, mevkidaşımı da az önce telefonla
aradım. Sayın Başkan, ne yapılmak isteniyor merak ediyorum.
Bu ülkede gerçekten -dün de söylediğim gibi- ülkenin
barışına, birliğine, ülkenin huzuruna açık bir
sabotajdır bu, bunun başka türlü hiçbir izahı olamaz. Bir
valinin bir siyasi partinin milletvekilini, grup başkan vekilini bir
ilçeye sokmamasının ne gibi bir gerekçesi olabilir? Bizim buna
Cumhuriyet Halk Partisi olarak seyirci kalmamız da bizim demokrasi
anlayışımızla ters düşer, kendimizle çelişmemiz
olur.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın
Başkanına da bu vesileyle seslenmek istiyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Sayın Başkanı Meclisin, hepimizin
Başkanıdır yani iktidar çoğunluğu tarafından
seçilmiş olmakla birlikte, oraya oturduğu andan itibaren öncelikli
görevlerinden birisi, hatta en mühimi, en önemlisi Türkiye Büyük Millet
Meclisinin itibarını, teker teker, ayrı ayrı bütün
sayın milletvekillerinin itibarını korumaktır.
Böyle bir şey kabul edilemez Sayın
Başkan. Bir milletvekili bir valinin keyfî tutumuyla bir ilçeye
alınmıyor. Bugün onlara, yarın bize, öbür gün MHPye. Ben hep
söylerim, faşizm törenle gelmez. Yapılan uygulamaların dünyadaki
faşist rejimlerde yapılan uygulamalardan farklı bir yanı
kalmamıştır. Bu durumu protesto ediyorum. Valiyle meşgul
değilim, vali Hükûmetin emrindeki bir memurdur. Hükûmeti protesto
ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını protesto
ediyorum.
İlaveten, burası Meclis, şu anda
Genel Kurulda bir tane Hükûmet yetkilisi yok. 60a göre yerinden söz verdiniz,
milletvekilleri meramlarını anlattı. Nereye anlattı
milletvekilleri meramlarını? Yürütme organına anlatıyor.
Nerede yürütme organı? Nerede olduğu belli değil, ne
yaptığı belli değil.
Sayın Başkan, tasarruf kullanarak,
inisiyatif kullanarak grup başkan vekiline yapılan bu muamelenin
giderilmesi adına, arkada 4 siyasi parti grup başkan vekiliyle bir
değerlendirme toplantısı yapmanızı talep ediyorum.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın milletvekilleri, elbette ki yaşanan
olay, 5 milletvekilinin bir ilçeye alınmaması çok vahim bir durumdur
ve biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu soruna ileride başka
milletvekillerinin bu sorunu yaşamaması adına
Sizin de ifade
ettiğiniz gibi, seyahat özgürlüğünden bahsettiğimiz bir ülkede
böylesi bir durumun asla kabul edilemez bir durum olduğunu ben de ifade
etmek istiyorum.
Şimdi birleşime on dakika ara
vereceğim ve sayın grup başkan vekillerini arkaya davet
edeceğim; bir istişare edelim.
Kapanma Saati:
15.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.47
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Hakların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
IX.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
30/11/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel tarafından, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen
sonra ilan edilen OHAL kapsamında, demokratik siyaset
kurumlarını devre dışı bırakmaya yönelik
başlatılan yoğun baskı, engelleme, gözaltı ve
tutuklamaların araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 30
Kasım 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
30/11/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
30/11/2016 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
30 Kasım 2016 tarihinde
Diyarbakır Milletvekili Grup Başkan Vekili Çağlar Demirel
tarafından verilen 3240 sıra numaralı 15 Temmuz darbe
girişiminden hemen sonra ilan edilen OHAL kapsamında, demokratik
siyaset kurumlarını devre dışı bırakmaya yönelik
başlatılan yoğun baskı, engelleme, gözaltı ve
tutuklamaların araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 30/11/2016 Çarşamba günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde olmak üzere ilk konuşmacı
Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; oturuma ara verilmeden önce ifade edilen hususla
ilgili olarak, 10 milletvekili arkadaşımızın siyasi iktidar
tarafından rehin alınmasını, alındıktan sonra
aynı partiden milletvekilleriyle görüşme kısıtlığının
getirilmesini, tam bir rehine uygulamasıyla tecritte
tutulmalarını, bugün de onları ziyaret etmek isteyen grup
başkan vekilimiz ve onunla birlikte 4 vekil
arkadaşımızın Kandıra ilçesine
sokulmamasını, bunun engellenmesini şiddetle
kınıyorum. Bunun demokrasiyle, seyahat özgürlüğüyle, anayasal
özgürlüklerle hiçbir tarafının olmadığını ifade
etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyet tarihi
boyunca Anadolunun kültürel çoğulculuğu ve zenginliği tekçilik
perspektifiyle kurgulanmış olan devlet yapısı içinde rengi,
kültürü, dili, dini, mezhebiyle özgürce kendine yaşam alanı bulamayanlar
için sürekli hak arama mücadelesi sonucunu doğurmuştur. Ret, inkâr ve
şiddetle hak arama süreçleri bastırılanlar daha şiddetli
bir hak arama ve muhalefet etme biçimini geliştirmiş; bu süreç,
cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkede maalesef silahın, kanın,
acının bu ülkenin tarihiyle özdeşleşmesi sonucunu
doğurmuştur.
Bu meselelerden biri ve en önemlisi Kürt meselesi,
cumhuriyet tarihi boyunca 26 isyan görmüş, bu isyanlar bazı
dönemlerde sönümlenmiş olmakla birlikte özellikle tekçilik ve ulus devlet paradigmasının
açığa çıkarmış olduğu mutlu azınlık,
mutsuz çoğunluklar ile bir ülke gerçekliğine dönüşmüştür.
Kürtlerin bir bölümü, demokratik hak arama kanalları kapatılınca
çözümsüzlüğün bir sonucu olarak maalesef hak arama sürecine silahlı
yöntemleri sokmuş ve bu ülkede kan, gözyaşı ülkenin bütün
insanlarının yüreklerini dağlayan bir toplumsal gerçekliği
açığa çıkarmıştır.
Demokratik talepler
diğer partilerde Kürtler açısından yer ve ifade bulma
sıkıntısı doğurunca kendi örgütlülük
koşullarını zorlayarak son yirmi beş yılda özellikle
seçim ittifakları ve bağımsız adaylarla antidemokratik
seçim barajlarını aşarak şu Parlamento çatısı
altına gelmişler ve temsiliyetini aldığı halkın
sorunlarını dile getirerek legal, demokratik siyaset düzleminde
siyaset yapma biçimini benimsemişlerdir. Ancak ülkede mutsuz edilenler,
ötekileştirilenler ve bir araya gelenler bundan dört yıl önce bir
araya gelerek HDP adı altında, yerellerden meclis saikiyle
oluşturulmuş olan bir örgütlülükle HDPyi kurmuşlar, kurulan
Halkların Demokratik Partisi 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde bütün
antidemokratik koşullara, bütün saldırılara, parti
bürolarının ve binalarının bombalanmasına, adaylara ve
parti çalışanlarına silahlı yönelimlere, mitinglerinin
bombalanmasına rağmen, bütün o karanlıkları yırtarak
demokratik siyaset biçiminin temsil alanı olan ve milletin iradesinin
tecellisinin çatısı olan bu Meclise gelerek seslerini yükseltmeye
çalışmışlardır. Ancak özellikle ifade etmeliyim ki, bu
ülkede yüz yıllık toplumsal mesele olan Kürt meselesinin negatif
barış diyebileceğimiz, akan kanın durduğu, gençlerin
ölmediği bir diyalog süreci olarak adlandırılacak olan çözüm
sürecinin kıymeti siyasi iktidarın tek adamcılık, vesayet,
merkeziyetçilik ihtiraslarına kurban edilerek ülke 7 Haziran seçimlerinden
hemen sonra, çok öncesinden alınmış bir karar çerçevesinde bir
savaş ortamına sürüklenmiş, o gün bugündür bu ülke gün yüzü
görememekte, o gün bugündür ülkede kan ve gözyaşı makamlar,
koltuklar, ihtiraslar uğruna kutsanmış bulunmaktadır. HDP,
bu çoğulcu kimliğiyle başta Kürt meselesi olmak üzere bütün
sorunları demokratik bir toplum muhalefetiyle çözebilme iradesini
açığa çıkarınca, tekçi, merkeziyetçi, vesayetçi tek
adamcıların paçaları tutuşmuş, o gün bugündür ülkede
maalesef kan akıtılıyor.
Savaş politikalarını her mahkûm
ettiğimizde iktidar sıralarından açığa çıkan bu
bir buçuk yıllık çatışmalı süreçle alakalı olarak
utanç verici şu cümleler kullanılmıştır: Ama biz daha
çok öldürdük., Ölümler üzerinden bir skor yarışı
yürütülmüş., Kökünü kazıyacağız. Son ferdi bitirilinceye
kadar bir güvenlik konsepti devreye sokulmuş, maalesef bununla övünen bir
iktidar gerçekliğiyle karşı karşıya geldik biz.
Burada şunu ifade edelim: Savaş bir kara
deliktir. Hem ekonomik kara deliktir hem sosyal kara deliktir hem vicdani,
ahlaki, toplumsal kara deliktir; içte de kara deliktir, dışta da kara
deliktir. Türkiye bu Arap Baharıyla birlikte karışan ve
kâğıtların yeniden karıldığı Orta Doğu'da
aktör olabilecekken, ancak Kürt fobisi ve düşmanlığından
geri durmayınca yanlış kurgulanmış dış
politikanın ürünü olarak bugün Orta Doğu'daki bütün duvarlara geri
çarparak dış siyasette de iç politikanın sonucu olarak bir
duvara çarpma durumunu yaşamaktadır.
Değerli arkadaşlar, özellikle iktidar
vekilleri için söylüyorum, bu zulüm ve faşizm uygulamalarına
herkesten önce siz itiraz etmelisiniz ve sesinizi yükseltmelisiniz. Bunun için
muhalefet gibi düşünmenize gerek yoktur çünkü ifade etmeliyiz ki, bugün
siyasi operasyonlarla tutuklanmış olan arkadaşlarımız
başı dik, onurlarıyla bir halkın özgürlüğü ve ülkenin
demokratikleşmesi için, bu ülkeye kalıcı ve onurlu bir toplumsal
barışın nasip olması için
İktidar tarafından
saray kararlaşmasıyla rehin alınmışlardır. Onlar
yine onurluca çıkacaklardır ancak bugünkü uygulamaların
sahipleri yarın bir gün konjonktür değiştiğinde asla ve
asla değişen konjonktürde oluşturulmuş olan demokratik
toplumda insanların yüzüne bakamayacaklardır. Bunun için tekrar
söylüyoruz: İtiraz etmeniz, sesinizi yükseltmeniz için bizim gibi
düşünmenize gerek yok, bazı değer yargıları
vardır ki asla ve asla makama, mevkiye, koltuğa, herhangi bir dünyevi
zevke feda edilemez; bunlar insani, ahlaki, vicdani değer
yargılarıdır. Şunu ifade edelim: Bugün
siyasallaştırdığınız ve teslim almış
olduğunuz yargılar ve mahkemeler üzerinden bu zulüm düzenini
kurgulamış olabilirsiniz ancak bunların hiçbirinin
mahkemeyikübrada karşılığı olmayacaktır, ahiret
günü geldiğinde, hesap gününde kanun hükmünde kararnameler sizi
kurtaramayacaktır, bugün siyasallaştırmış
olduğunuz mahkemelerin yargıçları olmayacaktır, ilahi
tecelli asla ve asla bu faşizm politikalarını hoş
görmeyecektir.
Şunu ifade edelim: İktidar partilerinin
yöneticileri, milletvekilleri tarafından millî irade, millî irade diye
dillerine pelesenk ettikleri hususla alakalı olarak rehin
aldıkları arkadaşlarımızın bir buçuk yıl
içinde girmiş oldukları 2 seçimden almış oldukları
oyları sizleri paylaşmak istiyorum. Hani, millî irade her şeyin
üstündedir
Bakın, Sevgili Selma Irmak, Sevgili Abdullah Zeydan ve Sevgili
Nihat Akdoğan Hakkâride bir yıl önce yüzde 84,9 oyla seçildiler.
Sevgili Leyla Birlik ve Ferhat Encu yüzde 83,9la seçildiler. Sevgili
İdris Baluken ve Nursel Aydoğan yüzde 77,7yle seçildiler. Sevgili
Eş Başkanımız Figen Yüksekdağ yüzde 73,6yla seçim
bölgesinden seçildi. Değerli Eş Genel Başkanımız
Selahattin Demirtaş, İstanbulda, seçim çevresinde yüzde 12,6 oy
oranıyla, o kentin, Türkiye metropolünün 3üncü büyük partisi olarak bu
Meclise geldi. Millî iradeyi dillerine pelesenk edenlerin bunu düşünmesi
gerekiyor.
Bu baskı, rehin alma
politikalarınızdan vazgeçmemeniz durumunda -çok değil,
konjonktür değişecek- bugün koltuklarınızı koruma
uğruna sustuğunuz bu süreç, göreceksiniz içinizden birçoğunu
yargı önüne çıkaracaktır.
Ve sizinle bir belgeyi paylaşmak istiyorum
arkadaşlar. Bu sabah İdris Baluken arkadaşımıza gelen
bir davetiye. Nereden geliyor? Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından. 4 Aralık günü, Kahta-Narince-Siverek
yolunun temel atma törenini onurlandırmanızı diliyoruz. diyor.
Evet, sevgili İdris Baluken şu anda
Kandıra Cezaevinde, vekâletini aldığın halkın onurunu
taşıyor. Sevgili İdris Baluken şurada herhangi bir temel
atma törenini onurlandırmıyor ama özgürlüğü,
barışı, demokrasi mücadelesini onurlandırarak,
başı dik, cezaevinde de olsa, dışarıya
çıkacağı gün de aynı onurla çıkacaktır diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, tek adamcılık, ihtiras, ülkeyi savaş sürecine
sokmak, son neferi, ferdi bitirilene kadar öldürmek gibi ithamlarla, hatip,
grubumuzu muhatap almıştır.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
İki dakika söz veriyorum size de.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hatibin
iddialarını kabul etmediğimizi, reddettiğimizi bir kere
ifade etmek isterim.
AK PARTİ her zaman çoğulculuğu temsil
etmiş olan bir iktidardır, toplumun tüm kesimlerinden oy almayı
başarabilen bir partidir. Yani ülkenin sadece bir
kıyısında, bir köşesinde değil, 81 vilayetin
tamamından oy alan ve Türkiye Cumhuriyetinin hemen hemen tamamından
milletvekili çıkarabilen bir iktidardır. Bu açıdan, tek adamlık
gibi bir iddiayı kesinlikle reddettiğimizi ifade etmek isterim.
Evet, son terörist bitene kadar terörle mücadelemiz
devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, eline silah
almış, dağa çıkmış, kamu görevlimizi şehit
ediyor, emniyet görevlisini şehit ediyor, vatandaşın üzerine
baskı kuruyor; Teslim ol. diyorsunuz, olmuyor; devlet bu noktada ne
yapacak, ne yapacak?
ALİM TUNÇ (Uşak) Bebekleri katlediyor.
MEHMET MUŞ (Devamla) Ankarada,
Kızılayda, anne karnında altı aylık bebekleri
katlediyorken devlet seyirci mi kalacak? Tabii ki bu teröristlerin tamamı
bitirilinceye kadar mücadele devam edecektir.
Bakınız, değerli milletvekilleri,
devlet, çözüm süreci noktasında, bu işin neticelendirilmesi, terörün
sonlandırılması noktasında adımlar
atmıştır. Ama, çözüm sürecinden şunu anlarsanız,
burada devlet buna müsaade etmez: Vergi adı altında millete haraç
kesmeyi anlıyorsanız buna müsaade etmez, eğer sözde mahkemeler
kurup millete ceza kesmeye kalkarsanız buna devlet müsaade etmez, çukurlar
kazıp kendinize hegemonya alanı kurmaya
çalışıyorsanız devlet buna müsaade etmez. Çözüm sürecini bu
şekilde bir noktaya itmeye çalışırsanız burada devlet
Dur! der ve gereğini yapar. Şu an yapılan da devletin bu
hükümranlık alanının, devletin egemenlik alanının birileri
tarafından silahla beraber yok edilmeye çalışılması,
kırılmaya çalışılmasına karşı verilen
mücadeledir.
Kürtler bizim özbeöz kardeşlerimizdir. Buradaki
mesele, Kürtlere karşı değildir, teröriste
karşıdır. Bunun bir kere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) -
farkında
olmamız lazım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Evet, çözüm sürecinin
bir tarafı partimizdi. Ama hatip, çözüm sürecinde partimizle ilgisi
olmayan pratiklerle partimizi belli iddialar altında, töhmet altında
bıraktı. Bunlara dair sataşmadan söz istiyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Niye ses
çıkarmıyorsunuz onlara Ahmet Bey? Çıkın, kınayın
bütün o hadiseleri.
BAŞKAN Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
2.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Kürtlerin iktidarın
ne kadar kardeşi olduğunu ve ne kadar haklarıyla bu ülke
sınırları içerisinde yaşayacağını, dün
şu Meclis çatısı altında üç cümlelik Kürtçeye olan
tahammülsüzlüğünüzü ibretle izleyerek gördük; üç cümleye tahammül
edemediniz. Böyle bir kardeşlik sadece size mahsus olabilir. Bizim için
kardeşliğin, eşitliğe, hakikate, hakkaniyete dayalı
bir tarafı olmalıdır.
Bir diğer husus: Benim konuşmamı
bağlamından kopararak keşke millî iradeyle ilgili üç cümle
söyleyebilseydiniz
MEHMET MUŞ (İstanbul) Söyledim,
söyledim.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
keşke
arkadaşlarımızın seçim bölgelerinde, sizin hayalinizi
kurduğunuz, rüyalarınızı süsleyen ama hiçbir zaman
almadığınız, alamayacağınız oy oranlarına
dair bazı şeyler söyleseydiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ahmet Bey, yüzde kaç
alıyorsunuz?
AHMET YILDIRIM (Devamla) İddia ediyoruz, bu
ülkede Yargıyı tanımıyorum, saygı duymuyorum. diyen
bizim partimiz değildir. Yargı siyasaldır, siyasal iktidar
tarafından siyasallaştırılmıştır ve
arkadaşlarımız sizler tarafından rehin alınmıştır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hiç kusura bakma,
hiç kusura bakma.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Arkadaşlarımız sizler tarafından rehin
alındığı gibi, bir sömürge hukuku, bir tutsak hukuku, bir
esir hukukuyla mülteci kamplarında tutulur gibi tutuluyor. Bir ay geçmiş,
hâlâ arkadaşlarımız tek kişilik hücrededir. Bu, bu ülkenin
demokrasisi için utanç vericidir. Herhangi bir arkadaşınız
tutuklu olsun, bugün gösterdiğimiz tepkinin aynısını
göstereceğimizden hiç şüpheniz olmasın. Bizden önce diğer
partiler itiraz etmeliydi. Haklarında bir hüküm yok, haklarında bir
karar yok. Tutuklama, çok ağır kaçma şüpheleri için bir
tedbirdir; bunu az biraz hukuktan anlayan herkes iyi bilir. Onun için, biz asla
bunu tutukluluk hâli olarak kabul etmiyoruz, sarayın ve siyasi
iktidarın rehin alma politikasının bir sonucu olarak görüyoruz.
Başkaca bir şey bizim için anlam ifade etmiyor.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
ALİM TUNÇ (Uşak) Sen ne görürsen gör,
milletin ne gördüğü önemli.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sen gittiğin zaman
gelip seni de cezaevinde savunurum ben. Gideceksiniz, siz de gideceksiniz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Ben sizi ziyarete
gelmeyeceğim, kusura bakmayın.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sen gelmezsen de ben
ziyaret ederim seni.
ALİM TUNÇ (Uşak) Ben gelmeyeceğim,
ben gelmeyeceğim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Aman
istemiyoruz zaten.
ALİM TUNÇ (Uşak) Gelmeyeceğim
zaten.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada yargılama mahkemeler tarafından
yapılmaktadır. (HDP sıralarından gürültüler)
AHMET YILDIRIM (Muş) Tabii!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Hangi
mahkemeler?
AHMET YILDIRIM (Muş)
Cumhurbaşkanının tanımadığı ve saygı
duymadığı mahkemeler!
GARO PAYLAN (İstanbul)
Bağımsız mahkemeler(!)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siyasi olarak
ikide bir kürsüden ifade etmenin anlamı yok. Mahkemeler orada; mahkemeler
kararlarını verirler, uygulamaları ortadadır.
İtirazlarınızı oraya yaparsınız. (HDP
sıralarından gürültüler)
GARO PAYLAN (İstanbul) Darbe mahkemeleri
onlar.
LEZGİN BOTAN (Van) Bilal hâlâ mahkemeye
gitmedi. Bilal niye ifade vermeye gitmiyor? Bilali gönderin, gönderin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir diğer
mesele: Biz millî iradeye dayanarak geldik. Millî irade noktasında
vurgularımı yaptım. Türkiyede 81 vilayetin tamamına
yakınından milletvekili çıkaran tek iktidarız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya, ne
alakası var her yerden milletvekili çıkarmakla?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Millî iradeye saygımızdan dolayı şu an
Türkiyede bu demokratik reformları yapabilmiş ve hayata
geçirebilmişiz. Bu açıdan, millî irade noktasında bize kimsenin
söz söylemeye hakkı yoktur.
Şunu isteriz: Bakın, bölgede terörle
mücadele ediliyorken aynı desteği sayın hatipten de isterdik.
Dün yapılan bir konuşmada Tahir Elçiyi kim öldürdü? diyor, Polis
kurşunu mu yoksa yasa dışı bir şey mi? PKK bile
diyemiyorsa eğer, burada çıkıp sivil siyasetten bahsedecek,
sivil siyasetin alanının daraltılmasından bahsedecekler
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Araştırma önergesini reddeden sizsiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
öbür taraftan,
tahakküm altına girdikleri örgüte tek laf edemeden bizi burada
eleştirecekler; kusura bakmayın, bunu kabul etmiyoruz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Tamam, PKK yapmışsa araştırma önergesiyle
çıkarılır, kim yaptıysa çıkarılır.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Araştırma önergesiyle ortaya çıksın, niye reddediyorsunuz?
Kim yapmışsa çıkarılır.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Madem PKK yapmış, çıkarılır araştırma
önergesiyle.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Partimize, grubumuza bir sataşma vardır. Bizim PKK
diyemediğimizi, tahakküm ilişkisi kurduğumuzu söylüyor.
Açıkça
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tahakküm
altındasınız.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
İki dakika da size söz veriyorum.
3.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatip, sayın grup
başkan vekili gerçekten konuya girmemek için epeyce dolanıyor
etrafında.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bayağı
girdim Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Millî
irade konusunda biz size söz söyleriz
MEHMET MUŞ (İstanbul) Söyleyemezsiniz.
Sizin burada söz söyleme hakkınız yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
ama
sizin hiç kimseye söz söyleme hakkınız ve haddiniz yoktur.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kusura bakmayın,
sizin yoktur.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Şu anda millî iradenin dörtte 1i cezaevinde rehindir Sayın Grup
Başkan Vekili.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Millî irade
burada.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Millî
iradeyi savunuyorsanız, o rehin tutma olayına önce sizin parlamenter
olarak söz söylemeniz gerekirdi. Her yerden oy olmakla başka yerden oy
alan milletvekillerini rehin almak, talimat vermek yargıya, millî iradeye
saygı olarak nitelendirilemez.
ALİM TUNÇ (Uşak) Rehin ne demek? Bir
de rehin çıkardınız ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Ayrıca, biz, Tahir Elçi cinayetinde ve katlinde dün de söyledik, bugün de
söylüyoruz: PKK mi, DAEŞ mi, IŞİD mi, devlet mi, polis mi, asker
mi, çete mi, kim olursa olsun gelin bunu araştıralım. O dosyada
tek bir şüpheli yok biliyor musunuz bugüne kadar. Aradan bir yıl
geçti, daha o polis memurları, kameralar önünde silah kullanan polis
memurları şüpheli sıfatıyla bile ifade vermemiştir.
Bilmeden konuşmayın, size önerim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Görüntüler ortada,
2 polis şehidimiz var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Orada
eğer fail ortaya çıkarılmıyorsa, o dosya bir yıl
içinde hâlâ tek bir şüpheliye kavuşmamışsa o, cinayetin kapatılmak
istenmesidir. Eğer güvenlik güçleri, devlet cinayetin arkasında
olmasaydı bugüne kadar kırk bin kere fail ortaya çıkmıştı. Sizin bu konudaki
manipülasyonlarınız, spekülasyonlarınız yanıt
bulmadığı için boşuna çırpınıyorsunuz.
Gelin, araştıralım dedik, dün ellerinizi gördük; bir baro
başkanının, insan hakları savunucusunun ve barış
savunucusunun katilini bulma konusundaki karartma iradenizi gördük,
isteksizliğinizi gördük ve araştırmaya Hayır. dediniz. Ne
söylerseniz söyleyin, siz millî iradeyi bugün katlediyorsunuz ve bunu
yargı eliyle de katlediyorsunuz, bunu bütün Türkiye biliyor. (HDP
sıralarından alkışlar)
ALİM TUNÇ (Uşak) Delilleri
karartanların kimleri olduğunu da Türkiye biliyor.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Beştaş.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
İddiaların tamamını reddediyoruz.
ALİM TUNÇ (Uşak) Delilleri kimler
kararttı? Savcılar niye gidemedi o alana?
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
30/11/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel tarafından, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen
sonra ilan edilen OHAL kapsamında, demokratik siyaset
kurumlarını devre dışı bırakmaya yönelik
başlatılan yoğun baskı, engelleme, gözaltı ve
tutuklamaların araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 30
Kasım 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk
konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Mahmut Atilla Kaya. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ha De Pe grup önerisi aleyhine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
AHMET YILDIRIM (Muş) He De Pe, Ha De Pe
değil. A Ka Pe diyelim biz de A Ke Pe değil.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) - Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Adana Aladağda dün 11 çocuğumuzu ve 1 de
vatandaşımızı kaybettik. Bu olayda ölen
çocuklarımız için acımız çok büyük, anlatılabilir,
tarif edilebilir bir acı değil. Sayın grup başkan vekilimiz
de, Hükûmetimizin yetkilileri de net şekilde ifade ettiler. En küçük
ihmali olanların da cezalandırılmasının hem
Hükûmetimizin hem de bu Meclisimizin en önemli görevleri arasında
olacağını düşünüyorum.
Evet, Türkiyede temel hak ve
özgürlüklerin gelişmesi, demokratik siyaset alanının
genişlemesi için en çok çaba sarf edilen dönem AK PARTİnin iktidar
dönemi olmuştur. Türkiyenin el atılmamış birçok sorunu
yine AK PARTİ hükûmetlerince çözümlenmiştir. Birçok alanda AK
PARTİ, bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın Başbakanlığı sırasında
tarihî adımlar atmıştır. Milletimiz yapılanları
takdir ve tasvip ettiğini her defasında AK PARTİyi tek
başına iktidara getirerek göstermiştir. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde gerçekleştirilen bu demokratik hamleler,
devletimizin bütün kurumlarınca eş güdüm hâlinde yürütülen projelerle
hayata geçirilmiştir ve burada amaç, Türkiyeyi demokrasinin geliştiği
güçlü bir ülke hâline getirmektir. Bugün geldiğimiz noktada
amacımız hâlâ budur.
Ha De Pe tarafından
verilen grup önerisinde bazı Ha De Peli milletvekillerin antidemokratik
yollarla tutuklandığı -hatta rehin ibaresi
kullanılıyor- o yönde propaganda yapıldığı
görülmektedir. Önce, bir hususu kesin bir biçimde dile getirmek
zorundayız: Duvarında Hâkimiyet kayıtsız şartsız
milletindir. yazan bu Meclisin çatısı altında her görüş
dile getirilebilir, her farklılık ve dünya görüşü bu çatı
altında kendisine yer bulmaktadır ve bulacaktır. Fakat bu
farklılıkların hepsi Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti devleti
merkez alınarak düşünülmek ve ifade edilmek zorundadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; demokrasi sadece bir amaç ve söylem değil,
aynı zamanda yöntemler bütünüdür. Halkın oylarıyla seçilen ve bu
yüce çatı altında görev yapmaya hak kazanmış hiçbir
milletvekili, Meclis üyesi bulunmanın tanıdığı hak ve
imtiyazları demokrasinin altını oyacak, demokratik yöntemleri
itibarsızlaştıracak şekilde kullanamaz. Halk Ha De Peyi
Mecliste görev yapması, Türkiye'nin sorunlarına demokratik zeminde
çözüm önerileri getirmesi için oy verdi. Oysa, bazı Ha De Peli
vekillerin demokratik yolları kullanarak elde ettikleri
konumlarını yasa dışı ve antidemokratik eylemlerle
sürdürme hatasına düştüklerini de bu süreç içerisinde hep birlikte
gördük.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Savcı mısınız,
hâkim misiniz böyle konuşuyorsunuz?
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) - Bu yapılanları hiçbir hukuk devleti hoş görmez ve
bugün de Türkiyede gerçekleşen durum budur.
15 Temmuz sonrasında
Millî Güvenlik Kurulumuzun önerisiyle birlikte Bakanlar Kurulumuz OHALi ilan
etti ve Milliyetçi Hareket Partisinin desteğiyle de Meclisten OHAL
kararı çıktı. Bu OHALde amaç, hem FETÖyle hem PKKyla hem
DAEŞle daha etkin mücadele edilmesinin sağlanmasıdır.
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Cumhurbaşkanı dün öyle söylemiyordu, Esadı
devirmek için gittik. diyordu.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) - Ve bu amaçla hem Hükûmetimiz hem de devletimizin diğer kurumları
yoğun bir biçimde çalışmalarına devam etmektedir. Evet, 15
Temmuzdaki süreçten sonra FETÖ ile PKKnın ve DAEŞin birbirlerine ne
kadar net bir biçimde iç içe girdiklerini ve tek merkezden yönetildiklerini
gördük. Evet, her birimiz, burada 20 Mayıs 2016da,
hatırlarsınız, 154 milletvekili
arkadaşımızın devam eden dosyalarına yönelik olarak
dokunulmazlıklarını Anayasamızın 83üncü maddesine
eklediğimiz geçici bir maddeyle kaldırmış olduk. Bu
milletvekili arkadaşlarımızdan büyük kısmı -Milliyetçi
Hareket Partisi lideri Sayın Devlet Bahçeli de, Cumhuriyet Halk Partisi
lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da- gittiler, ifadelerini
verdiler. Ama Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 145inci maddesi
gereğince, hepimiz biliyoruz, artık dokunulmazlık
kalktıktan sonra normal bir vatandaşın hukuki durumu neyse
milletvekilleri açısından da aynı usul ve yöntem
uygulanacaktır ve aynı şekilde, hukuktaki eşitlik ilkesine
dayanır bir biçimde, CMK 145 gereğince -davet edilen milletvekilleri
gidip ifadelerini vermediler- bu ifadeler verilmezse zorla getirilecekleri
zaten belliydi ve 146ncı madde gereğince de daha sonraki süreç
içerisinde gerekli işlemler yapıldı.
Bakın, bu noktadan
sonra, özellikle burada her birimize, daha önceki süreçte dendi, hep beraber
gördük: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
yargılanacaksınız. Evet, daha demin işte yine bir
konuşmacı, burada sayın milletvekilimize
Yargılanacaksınız, göreceksiniz. dedi. Hatamız, kusurumuz
varsa biz Türk adaletine zaten hesap vermeye hazırız, bundan
çekinecek, gocunacak da hiçbir noktamız yok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Hangi hâkim hangi savcı
çağırdıysa bizim tüm milletvekillerimiz gitti ve ifadelerini
verdiler yüce Türk adaletine.
AHMET YILDIRIM (Muş) 4
Bakan nerede, 4 Bakan? 17-25 Aralıkta niye vermediniz?
GARO PAYLAN (İstanbul)
Bakanları niye göndermediniz?
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Ama siz hem Türkiye Cumhuriyeti devletinin
yargısını, adaletini tanımayacaksınız, Ben
ifadeye gitmem. diyeceksiniz...
AHMET YILDIRIM (Muş)
Cumhurbaşkanı söylüyor onu, iftira atma Cumhurbaşkanı
söylüyor.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) - ...ondan sonra da gelinen süreç içerisinde gözaltına
alındıktan sonra da Ben milletvekiliyim, bana dokunmayın, bana
bir şey yapmayın...
BURCU ÇELİK ÖZKAN
(Muş) Savcı değil hâkim değil bizim sorunumuz, talimatla
yürüyen yargıdan bahsediyoruz biz.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) - Bakın, yok öyle bir yağma, yok öyle bir yağma. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bunlar kabul edilebilir
şeyler değildir.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Saraya söyle, saraya!
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Türkiye Cumhuriyeti devleti bir çadır devleti değildir,
bin yıllık devlet geleneği olan bir devlettir ve Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bağımsız mahkemelerinin...
LEZGİN BOTAN (Van) Bir
yalanı savunmak çok zordur, çok zor; ayıp bir şey ya!
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) ...ve bağımsız...
GARO PAYLAN (İstanbul)
Bağımsız(!)
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla)
...yargısının -ne gerekiyorsa- o süreci hızlı
şekilde yönettiğini görüyoruz.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Doğru konuşmuyorsunuz.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Ama, bakın,
ben sizin sıkıntınızı biliyorum, sizin
sıkıntınız bu değil. Gözaltına alınma
süreçlerinden sonra çağrılar yaptınız; bölge halkına,
ülkemizin diğer yerlerinde yaşayan Kürtlere çağrılar
yaptınız
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) 15 Temmuz gecesi
neden halka çağrı yaptınız?
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla)
Meydanlara
çıkın. dediniz, İnin. dediniz, Direnin. dediniz, Tepki
gösterin. dediniz; 1 kişi dahi çıkmadı.
AHMET YILDIRIM (Muş) Tabii, faşizmle
cevap veriyorsunuz.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) -
Sokağa çıkma yasaklarıyla mı
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Bakın, siz
sanıyorsunuz ki -suni denge teorisi diye bir şey
uydurmuşsunuz- Ben orada yaşayan bölgedeki vatandaşların
üzerine baskı kurayım, üzerlerine silah kullanayım, tehdit
edeyim; ondan sonra bunlar da bana destek versin. 7 Haziranda belki böyle oy
almış olabilirsiniz kendi kafanız içinde ya da 1 Kasımda,
yine oylarınızdaki azalmaya rağmen, yine o bölgede çoğunluk alınarak, milletvekilli olarak
seçilmiş olabilirsiniz. Ama, bakın, size bunu, buradan açık, net
şekilde söylüyorum: O bölgede yaşayan vatandaşlarımız,
o bölgedeki Kürtler sizlerin silahından korktu diye size oy vermediler;
onlar barış istediler; onlar demokratik hak ve özgürlüklerinin daha
genişlemesini istediler; onun için size oy verdiler. Siz ne
yaptınız?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Elinizi
indirin. Böyle tehdit eder gibi konuşmayın lütfen.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) 1 Kasımdan
beri, şu Meclis içerisinde, ben, bir Ha De Peli milletvekilinin -bölge
halkı içerisinden- orada yaşayan vatandaşların
sorunlarına ilişkin, bölge halkının sorunlarına
ilişkin, şu kürsüden, bir ilçe için Vanın şu ilçesinde
şöyle şöyle bir şey var. Bakanlıktan bir köprü istiyoruz,
bir yol istiyoruz
Böyle bir talep görmedim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Köprü
sizin işiniz.
DİLEK ÖCALAN (Şanlıurfa)
İnsanlar ölürken köprüyü ne yapacağız?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Yapılanları da
yıkıyorlar.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) PKKnın,
PKKya karşı Hükûmetimizin ve devletimizin ve polisimizin, güvenlik
güçlerimizin o sürdürdüğü şanlı mücadeleyi engellemek için ne
yapabiliriz; bunların burada yollarını aradınız.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
- Çok konuşma! Aptalca şeylerden bahsediyorsunuz.
LEZGİN BOTAN (Van) Hediye Atamanı
yakarak şanlı mücadele mi vermiş oluyorsunuz! Utan! Ayıp
ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Rahatsız
olmayın, rahatsız olmayın; hatip konuşuyor, rahatsız
olmayın.
LEZGİN BOTAN (Van) Ne
rahatsızlığı ya?
SALİH CORA (Trabzon) Sayın
Başkanım, lütfen müdahale edin.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Bakın, bu
geldiğiniz nokta itibarıyla şunu net şekilde görün
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Elini kaldırma!
Zoruna mı gitti doğrular? Doğruları konuşuyor.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Kürtler sizden
korktukları için oy vermiyor filan değil ya da artık, o bölgede
yaşayan vatandaşlarımız sizden korktukları için oy
verme şeyi değil
LEZGİN BOTAN (Van) Hediye Ataman diye bir
kadını yaktınız. Ayıptır!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Adam konuşuyor,
ne var!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla)
Başkanım, müdahale eder misiniz
BAŞKAN Sayın Botan
Sayın Botan
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Sayın
Başkanım, lütfen müdahale eder misiniz. (HDP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
SALİH CORA (Trabzon) Sayın
Başkanım, müdahale eder misiniz, hatibi konuşturmuyorlar.
BAŞKAN Müdahale ediyorum.
SALİH CORA (Trabzon) Lütfen ama ya hatibi
konuşturmuyorlar.
LEZGİN BOTAN (Van) Ülkeyi kan gölüne
çevirdiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen çevirdin!
LEZGİN BOTAN (Van) Utanmaz adamlar!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sensin utanmaz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Kürtler
artık size niye destek vermiyor biliyor musunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Terörün propagandasını
yapacaksın, terörün arkasında duracaksın,
konuşacaksın
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Artık,
sizin gerçek yüzünüzü gördüler. Eski bir Ha De Peli vekil de çıktı,
ne dedi Kürtler için? Meydanlara inmediler, direnme
çağrınızı dinlemediler diye olur olmaz Kürtlere ifade
ettiler. İşte, bakın, sizin Kürtlere bakış
açınız bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, bravo!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Orada
yaşayan vatandaşlarımız bunu net şekilde gördü.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) O Kürt kızlara ne
oluyor? Dağa kaçırdıkları çocuklara ne oluyor?
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Kürtlerin
artık sizden tek bir isteği var: O da yakalarından
düşmeniz. Yakalarından düşün artık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Oraya
bakın, oraya. Oraya anlatın yalanlarınızı.
LEZGİN BOTAN (Van) Türkiye'nin
yakasından
Hırsızlar, hırsızlar!
AHMET YILDIRIM (Muş) Öyle bir
düşeceksiniz ki.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bakın, bugün bu açılan davaların hiçbiri,
böyle, işte, yolda geçerken konuşmayla vesaireyle olmuş
hadiseler filan değil. İşte, bakın, Ha De Peli 55
milletvekili hakkında 434 tane şu anda devam eden dosya var ve
bunlara ilişkin kovuşturmalar devam ediyor.
Şimdi, Selahattin Demirtaş, Eş
Başkanınız Ben hiçbir şey yapmadım. 6-8 Ekim
olaylarını unutmadık hiçbirimiz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
258 insan 15 Temmuzda öldü ya.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Bakın, bunu
buradan açık net şekilde ifade edeyim. Sizin diğer Eş
Başkanınız sırtını terör örgütü PYDye, YPGye
dayıyordu, değil mi? Bunda da bir şey yok değil mi?
Değerlendirilemez.
LEZGİN BOTAN (Van) Sen El Nusraya
dayamışsın.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
15 Temmuzda 258 insan öldü.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Ankarada
bombalı saldırı gerçekleştirdikten sonra o teröristin
cenazesine giden milletvekiliniz suç işlemedi, değil mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Ankara) Kim?
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Hepsini
bakın, burada görüyoruz. O cenazelere gitmenin de hesabını
verecekler.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ya IŞİDe
giden silahlar?
Siz de vereceksiniz siz de.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Bakın,
Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir devlettir ve yargısı
bağımsızdır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Yargı sizindir sizin.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Yargı
organlarımız bugün gereğini yapmaktadır.
LEZGİN BOTAN (Van) Yargı
bağımsız olsaydı Fetullahçılar bugün burada
oturmazdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Şunu net
şekilde bilin ki Türkiye Cumhuriyeti devleti yenilmeyecek ve Türk milleti
de hiçbir zaman eğilmeyecektir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaya.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
hatip konuşmasının başından sonuna kadar grubumuza
dönerek Böyle yaptınız, böyle ettiniz
tek tek de sayabilirim.
Tümüyle grubumuzu ilzam eden
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
iki dakika size söz veriyorum, daha sonra Sayın Altay ve Sayın
Kerestecioğluna sistemden söz vereceğim.
Buyurun.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İzmir Milletvekili
Mahmut Atilla Kayanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederiz
Sayın Başkan.
A Ka Pe hatibi çıkıp buradan öyle bir
konuştu ki
SALİH CORA (Trabzon) AK PARTİ.
AHMET YILDIRIM (Devamla) A Ka Pe, A Ka Pe.
Partimin adını bilmeyenin partisinin
adını biz hiç bilmeyiz. Önce Türkçeyi öğrenecek Türkçeyi. A Ke
Pe midir, A Ka Pe midir?
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) AK PARTİ, AK
PARTİ.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bak, Ha De Pe diyor,
daha Türkçe bilmiyor.
Şimdi, Sayın Hatip, bakın size
açık söylüyorum: Seçim çalışmalarınızı nasıl
yürüttüğünüzü, yüreğiniz yetiyorsa gelin, Kürt illerinin birkaç gün
ilini ilçesini gezin, nasıl böyle özellikle zırhlılarla sanki
bir sömürge ülkeymiş gibi kuşattığınız üzerinden
söyleyin. En ufak demokratik bir eyleme, etkinliğe silahlarla, gazlarla,
orantısız güçle nasıl müdahale ettiğinizi bilin. Bir
milletvekilinin giremediği bir ilçede neyin demokrasisinden söz
ediyorsunuz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Kim yapıyor
onu? PKK yapıyor.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Eğer adaletin,
yargının bağımsızlığından söz
ediyorsanız, eğer yüreğiniz de yetiyorsa
Cumhurbaşkanına iki cümle edeceksiniz. Şu ülkede 10 bin civarında
hâkim, savcının 3 binini terörist suçlamasıyla biz atmadık.
Biz, Anayasa Mahkemesine Tanımıyoruz seni, saygı da
duymuyoruz. demedik. Bunları bileceksiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Anayasa Mahkemesi
kararına dedi, çarpıtma. Anayasa Mahkemesi kararına dedi, karara
dedi, mahkemeye demedi.
SALİH CORA (Trabzon) Anayasa Mahkemesinin
kararına dedi.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bir diğer husus: Biz
seçim çalışmalarını yürütürken öyle makarna, kömür, para
dağıtarak yürütmedik; biz yoksul halkın alın teriyle
yürüttük.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz silahla tehdit
ettiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Siz silahla tehdit
ettiniz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Hiç
inandırıcı değilsiniz.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Ya değilse, biz
İŞKUR üzerinden hurafeler dağıtmadık. Biz kimsenin
dolar dolu ayakkabı kutuları üzerinden seçim kampanyaları yürütmedik.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) O kürsüyü yalanlarla
kirletmeyin.
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Aldığımız her oy anamızın ak sütü gibi helaldi.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Gerçek olmayan
şeylerle kirletmeyin o kürsüyü, milletin kürsüsünü.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bir de seçimden söz
ediyorsunuz, hadi, hodri meydan! Kayyum atamayın.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sizin ne
olduğunuzu biz biliyoruz, biz.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Görevden
aldığınız belediye başkanlarıyla ilgili,
yüreğiniz yetiyorsa Diyarbakırda, Mardinde, Vanda, Batmanda,
Dersimde hadi seçime gidelim. Yer mi yüreğiniz seçime gitmeye?
ALİM TUNÇ (Uşak) Her zaman yer.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Yemez işte!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Zamanı gelince
gideriz.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Ancak
atanmışlar üzerinden bir seçim çalışması yürütürsünüz.
(HDP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi bakalım,
hadi bakalım; Avrupaya selam, yola devam!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Seçim, seçim
Hadi,
seçime gidelim.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Zamanı gelince
gideriz, sizin isteğinizle değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ahmet Bey, seçim
zamanında olacak, endişe etmeyin, zamanında yapacağız
seçimleri.
AHMET YILDIRIM (Muş) Daha üç yıl var
değil mi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Zamanı
gelince yapacağız.
AHMET YILDIRIM (Muş) Haramzadesiniz,
haramzade! Seçilmediğiniz bir yeri yönetiyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Hadi oradan!
ALİM TUNÇ (Uşak) Sen kimsin lan!
ABDULLAH BAŞÇI (İstanbul) Siz de
milletten tehditle oy topladınız, tehditle.
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Hendek niye
kazıyorsun?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sizin kimin
maşası olduğunuzu herkes biliyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
ABDULLAH BAŞÇI (İstanbul) Köylerden
tehditle oyları topladınız, tehditle.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ayakkabı
kutularıyla topladınız, dolar dolu ayakkabı
kutularıyla.
ABDULLAH BAŞÇI (İstanbul) Siz de tehdit
ettiniz, silah zoruyla oy topladınız.
SALİH CORA (Trabzon) Seçim zamanı çukur
kazdınız ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, hiçbir şey
duyulmuyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın hatip konuşması içerisinde grubumuza
ağır eleştirilerde ve sataşmalarda bulunmuştur. Bu
sataşmalardan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Size de söz veriyorum.
Sayın milletvekili, demin laf attınız
ya, Neye göre söz veriyorsunuz? diye, İç Tüzüke göre. Sizin grup
başkan vekilinize de söz veriyorum, CHPnin grup başkan vekilini de
İç Tüzüke göre söz veriyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Grup başkan
vekiline
BAŞKAN Lütfen, oradan laf atmayın.
AHMET YILDIRIM (Muş) O Pensilvanyadan
alıyor, o Pensilvanyadan alıyor! Bak, o fotoğrafı olan
adam, Pensilvanyadan söz alıyor!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Pensilvanyayla siz
kol kolasınız, biz değil; kendinize gelin.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
5.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir kere, bazı
tanımlamaları düzeltmemiz lazım. Buraya her
çıkışında sayın hatip ısrarla Kürt illeri diye
bir tanımlamada bulunuyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Rüya görüyor, rüya.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyetinde 81 vilayet vardır, bu
illerin isimleri bellidir. Bu illerimizde ne sadece Kürt vatandaşlar
yaşamaktadır ne Türk vatandaşlar yaşamaktadır, her
şehrimizde farklı etnisitelerden insanlarımız
yaşamaktadır ve şehirlerin nasıl
tanımlanacağı Anayasamızda ve yasalarımızda
belirtilmiştir. Böyle faşizan, tek tipçi bir anlayışı
reddediyoruz. Hep tek tipçilikten bahsediyorlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Kusura bakmayın, sömürge
mantığından
Bu ifadeyi bir kere büyük bir hayal
kırıklığı, aslında hayal
kırıklığı değil de büyük bir öfkeyle
kınadığımı ifade etmek isterim. Orası Türkiye
Cumhuriyeti devletinin topraklarıdır, orada Türkiye Cumhuriyetinin
egemenliği vardır. Devlet kendi toprakları içerisinde sizin
bahsettiğiniz anlayışla hareket etmez.
Demokrasiden bahsediyor ya, ne diyor? Biz
oyları alnımızın akıyla aldık. diyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Tabii, tabii,
merdiven altında basarak, merdiven altında.
MEHMET MUŞ (Devamla) Peki, Ahmet Bey, bir
şey soracağım. Terör örgütünün elebaşlarından bir
tanesi açıklamasında ne diyor? Biz olmasak HDP yüzde 5 oy
alamazdı. diyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Mezardakileri kaldırıp oy verdirin. diyen kim?
MEHMET MUŞ (Devamla) Ne diyor? Biz olmasak
yüzde 5 oy alamazdı. Demek ki sizin
AHMET YILDIRIM (Muş) Yalan, külli yalan.
İspat et bunu.
MEHMET MUŞ (Devamla) Cemil Bayık ifade
etmiş.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yalan, külli yalan.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bir şey söylediniz
mi, gıkınız çıktı mı? Çıkmadı. Terör
örgütü elebaşlarından birisinin ifadesi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yalan deyin o zaman
açıklamaya.
AHMET YILDIRIM (Muş) Diyorum, o da yalan, bu
da yalan. Yalan söylüyor işte.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yalan deyin ona,
Cemil Bayık yalan söylüyor. deyin.
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, buna çıkıp -ben daha önce de bunu defalarca buradan
zikrettim- bir şey söyleyemiyorlar. Yüreğiniz varsa çıkar
dersiniz ki o örgütün elebaşlarından bir tanesine: Hadi oradan! Sen
kimsin! Biz alnımızın akıyla çalışarak seçimlere
giriyoruz, o şekilde oy alıyoruz. dersiniz ama öyle bir yürek yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) Neden Yok?
Sırtını oraya dayarsan adamda öyle bir yürek bırakmazlar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
Sayın Grup Başkan Vekili tek tipçi ve faşizan politikalar
üzerinden siyaset yaptığımızı iddia etti.
Sataşmadan
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Maalesef öyle.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Ona itiraz etsen bile
değişmeyecek, o öyle tescillendi.
BAŞKAN Son kez size söz veriyorum Sayın
Yıldırım, yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz.
Daha sonra grup başkan vekillerine söz
vereceğim.
6.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Değerli
milletvekilleri, hatip çıkıyor, işte bize ne için oy
verildiği üzerinden bir tevatürle yürüyüp gidiyor. Bakın,
yaptığınız tek şey var: Bütün gazeteleri, radyoları,
televizyonları tek tipleştirerek yalanlarınızı
gerçekmiş gibi topluma yutturmaya çalışıyorsunuz;
günlerdir, belediye başkanlarımıza ve milletvekillerimize bir
tek dahi sorulmamış sorular üzerinden bir algı operasyonu
yapıyorsunuz.
Bir diğer husus: Hani bize barış için
oy verdiler de biz savaşı çıkardık... Bakın, çok
basit, yoruma mahal bırakmaksızın, hani 1 Kasımda seçimle
gelen ve devrik olan mülga Başbakanınız var Davutoğlu
-girin İnternete, çok somut- 9 Şubat 2016 günü Hollandadan dönüyor
ve uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlıyor. Eğer
bakın, bu sözü söylememişse Davutoğlu çıkıp bütün
Genel Kuruldan özür dileyeceğim. Şunu söyledi sorulan bir soru
üzerine gazeteciye -uçakta, ayağı yere basmadığı için
farklı söylemişse bilemem- diyor ki: Biz daha Dolmabahçe yokken,
seçim yokken Ekim 2014te bütün güvenlik birimlerine
hazırlığınızı yapın ve talimat
verdiğimizde harekete geçeceksiniz dedik. Kim barışı
bitirdi, kim çözüm sürecini bitirdi, kim bu kirli savaşı
başlattı; devrik Başbakan itiraf ediyor işte.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Teröre
karşı her zaman teyakkuzda olacak bir devlet adamının
söylediği sözdür o, tamam mı? Teröre karşı her zaman
teyakkuzda olmaktır o, düşmanlık için değil.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Kendisi diyor ki:
Dolmabahçeden dört ay önce savaş hazırlığı
yapın diye ben talimat verdim. diyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Devletin her zaman
güvenlik politikası var ya, hazır olacak her şeye. Allah Allah!
AHMET YILDIRIM (Devamla) Neyi anlatıyorsunuz
siz? Siz daha seçimden, Dolmabahçeden, çözüm süreci bitmeden çok önce kirli
bir savaşa karar vermişsiniz; onun için barışla değil
ancak savaşla kendinizi var edebilirsiniz. (HDP sıralarından
alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) 22 Temmuzda ne oldu,
polisleri kim katletti?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
21.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben söz almayacağım tekrar. Sayın Davutoğlu
partimizin Genel Başkanlığını yapmış,
Başbakanlığımızı yapmış çok
değerli bir siyaset ve devlet adamıdır. Kendisi uçakta -ben o
açıklamayı görmedim- değerlendirme yapmış olabilir.
AHMET YILDIRIM (Muş) Girin, İnternetten
bakın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ülkenin kendisine
pek çok bilgi geliyordur, istihbari kaynaklardan bilgi geliyordur, emniyet
kaynaklarından bilgi geliyordur
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) IŞİD
tehlikesi var.
MEHMET MUŞ
(İstanbul)
şikâyetler geliyordur; bunların hepsini
değerlendirmek durumundadır bir Başbakan ve burada her zaman
vatandaşın can ve mal güvenliği için teyakkuzda olmak gerekir. O
açıdan devletin, herhangi bir taarruza, saldırıya veya
vatandaşın can ve mal güvenliğine kastedecek bir
saldırıya karşı teyakkuzda ve hazırlıklı
olması kadar doğal bir şey olamaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Muş.
Sayın Altay, buyurun.
22.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İzmir Milletvekili Mahmut
Atilla Kayanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, esasen bir üzüntümü de dile getirmek için söz aldım.
Değerli milletvekilleri, Parlamentonun
müzakerelerinde ateşli tartışmalar bir ritüeldir, olsun, hiçbir
itirazım yok ama çoğunluk partisinde bugün bir taktik ve strateji
değişikliği gözlemledim. Yani, gerek HDP grup önerisinde
konuşan sayın milletvekilimiz -kendisini çok da severim- âdeta
Mecliste, Genel Kurulda gerilimi körükleyecek tarzda bir konuşma
yaptı. Ve Meclisin tam yarım saati bu tartışmalarla geçti;
geçsin, bunda bir beis yok ama 13-14 yavrumuzun cesedi orta yerdeyken
Parlamentoda bu tarz tartışmaları doğru bulmuyorum. Lakin,
şunu da merak ediyorum: HDP grup önerisinde konuşan milletvekilimiz
yanlış anlamadıysam İfade vermeye Devlet Bahçeli gitti,
Kemal Kılıçdaroğlu gitti, siz de gideydiniz. öyle mi dedi, ben
mi yanlış anladım? Yani HDPli milletvekilleri ifade vermeye
gitselerdi tutuklanmayacaklardı. gibi bir algı çıkardım ki
bunu nasıl düzelteceğiz, mümkün değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Altay,
o sizin yorumunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, yani,
ifadeye gitmedikleri için tutuklandılarsa o daha garip bir durum. Öyle
değil; gitseler de tutuklanacaklardı, gitmeseler de. Bu
yanlış anlamayı da düzeltmekte fayda gördüm. Ancak tekrar Genel
Kurulu, bütün Türkiyenin kan ağladığı böyle bir günde daha
makul bir ortamda tartışmaya davet etmeyi de ana muhalefet
sorumluluğunda bir görev olarak sayıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Kaya, buyurun.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın
Başkan, benim açıklamalarım çok net şekilde ortadadır.
Yargı bağımsızdır, yargının çizdiği
yolda süreç çok net bir şekilde yürütmektedir. (HDP sıralarından
gülüşmeler)
BAŞKAN Peki.
AHMET YILDIRIM (Muş) Çok
bağımsız, çok(!)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bağımsız Türk yargısına güveniyoruz.
BAŞKAN HDP Grubu
adına Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
23.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, bugün ihtiyaç
olan yegâne şeyin bu ülkede birlikte barışı kurmak
olduğuna ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Sayın Başkan, biz de 13 çocuk yanmışken
bu ülkede başka bir gerilimi konuşmayı tabii ki istemeyiz ama
söz konusu olan, aynı zamanda içeride olan 10 milletvekilimizdir. Zaten
şunu ifade etmek isterim ki: Bugün o çocukların yanmış
olmasının nedeni de, aslında, bu ülkedeki iktidarın çocuk
hakkındaki politikalarıdır; bunu başta da ifade ettik ve
zaten ilk konuşmamızı bununla ilgili olarak
yapmıştık.
Şimdi, yargıdan kimsenin korkusu yoktu.
Hiçbir vekilimiz ortada olmayan ve mücadelesi bilinmeyen insanlar değildi,
hepsi ortadaydı ve bizler dedik ki: Aslında, herkes için
dokunulmazlık kalksın. Ama, dokunulmazlığın neden
kaldırıldığını gayet iyi biliyoruz. Bizi geçtik,
bu ülkede, şu anda, gerçekten, aslında AKPnin hukuk bürolarına
dönüşmüş durumda olan yargıya hiç kimsenin güveni yok; bugün ne
avukatların güveni var, belki, hatta kendi kaldıkları
köşelerde ne yargıçların, savcıların güveni var.
HDP bu ülkenin demokrasi umuduydu, barış
umuduydu, 7 Haziranda insanlar bunun için oy verdiler.
ALİM TUNÇ (Uşak) O umudu katlettiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Gerçekten, aslında, bu ülkede kadınlar özgür
olsaydı, çocuklar korunabilseydi, istismara uğramasaydı, o Kürt
illeri Şırnak başta olmak üzere -şu anda 81inci il yok-
yakılıp yıkılmasaydı bu ülkede bu baskıcı
rejim olmazdı. Bizim bütün itirazımız bunadır ve
aslında, o eleştirilen çözüm sürecine geri dönülmesinin bu topluma
aldırdığı nefes, bir kez daha, nasıl toplum
tarafından hissediliyorsa, nasıl asker aileleri tarafından
hissediliyorsa, nasıl ölen her gerillanın ailesi tarafından
hissediliyorsa herkes için, bütün siviller için hissediliyorsa iktidar
tarafından da hissedilmesidir. Ülkeye kazanç getirecek olan budur; ekonomi
de böyle batmaktadır, çocuklarımız da bu yüzden istismara
uğramaktadır; herkes bundan dolayı muzdariptir. Bugün
ihtiyacımız olan yegâne şey birlikte bu ülkede
barışı kurmaktır.
Teşekkür ederim.
ALİM TUNÇ (Uşak) Geçti Borun
pazarı, sür eşeğini Niğdeye.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
30/11/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel tarafından, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen
sonra ilan edilen OHAL kapsamında, demokratik siyaset
kurumlarını devre dışı bırakmaya yönelik
başlatılan yoğun baskı, engelleme, gözaltı ve
tutuklamaların araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 30
Kasım 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup
önerisinin lehinde olmak üzere ikinci konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Konuşmama Adanada yanarak can veren 11 çocuğu ve
1 görevliyi rahmetle anarak başlıyorum. Elbette bu konuyla ilgili
söylenecek çok söz var ama cenazeler duruyor; bugün bu konuyu
konuşmayalım.
Değerli arkadaşlarım, 15 Temmuzda
Türkiye bir darbe girişimiyle karşı karşıya
kaldı. Biz bu Mecliste, burada bunu canlı kanlı bir şekilde
yaşadık, biliyoruz. Darbeyi kimler yaptı, nasıl oldu bunu
araştırmak için de araştırma komisyonu kuruldu, mahkemeler
var devam ediyor. Ama ne oldu az çok biliyoruz. Hükûmet çıktı dedi
ki: Ben bu örgütle mücadele etmek için olağanüstü hâl ilan
edeceğim. Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, olağanüstü hâl
ilan etmeye gerek yok -darbeye bütün parti grupları karşı
çıkmıştır, ortak deklarasyon yayımlamışlar,
birlikte hareket etmişlerdir- bu örgütle mücadele etmek için ne
gerekiyorsa Türkiye Büyük Millet Meclisi yapacak, OHALe gerek yok dedik ama bu
Meclisin iradesi, iktidar partisi çoğunluğu olağanüstü hâl ilan
etti.
Anayasamız ortadadır değerli
arkadaşlarım, olağanüstü hâl ilan edildiğinde Hükûmetin ne
gibi yetkileri var, olağanüstü hâlle ilgili kanun hükmündeki kararnameler
hangi konularla ilgili olabilir bunlar açık ama maalesef, Hükûmet
fırsatçılık yaptı. Olağanüstü hâl bahanesiyle ya da
olağanüstü hâl çerçevesinde, gerçekten, çok sayıda kuruyu yaşla
beraber yaktınız. Mağdur yok. dedi Sayın
Cumhurbaşkanı. Öyle değil arkadaşlar, mağdurlar var,
sizin kapılarınıza da her gün mağdurlar geliyor; bu,
açık, net.
Bununla sınırlı kalmadınız
yani FETÖ ve ona bağlantılı kişilerle ilgili
sınırlı kalmadınız, genişlettiniz; çok
sayıda aydın, yazar, gazeteciyi tutukladınız ya da
savcılar tutukladı, öyle diyelim, bağımsız mahkemeler
var. Herkes gülüyor, Bağımsız mahkeme var. deyince bu ülkede,
bu Mecliste herkes gülüyor değerli arkadaşlarım, iktidar partisi
milletvekilleri de gülüyor. Ne acı, değil mi arkadaşlar?
Bakın, bunların hepsi tutuklandı. Bu
ülkede çok az sayıda sahibi iş adamı olmayan, devlet ihalesi
almayan gazete var. O gazetelerin bir tanesinin bütün yazarlarını,
yöneticilerini tutukladınız ya da bağımsız mahkemeler
tutukladı değerli arkadaşlarım.
Siyasetçileri tutukladınız.
Şimdi, biraz önce yapmış
olduğunuz tartışmalara asla girmeyeceğim, o
tartışmalar, o görüntü Türkiye Büyük Millet Meclisine, siz
milletvekillerinin saygınlığına gölge düşürüyor
değerli arkadaşlarım. Sanki iktidar partisi bunu bir taktik
olarak seçmiş ve başkanlık referandumuna kadar böyle gidecek
gibi görülüyor ama bunun sonu yok değerli arkadaşlarım,
yanlış, bu kabul edilebilir bir şey değil.
Şimdi, herkes suç işler, suç işleyen
herkes de ayrım olmadan yargılanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinin nasıl yargılanacağı bellidir. Ben evet oyu
vermedim, açık söylüyorum burada ama Türkiye Büyük Millet Meclisi
dokunulmazlıkları kaldırdı. Dolayısıyla o
dosyalardan sınırlı olarak milletvekilleri yargılanacaklar;
bu açık, net. Bir grup milletvekili ifade vermeye gitmedi, bir grup
milletvekili de gitti ama biraz evvel grup başkan vekilimiz ifade etti,
ifade vermeye gitmemek tutuklama gerekçesi olamaz değerli
arkadaşlarım; bu, intikam almak olur. Devlet, intikam almaz.
Bakın, aynı intikamı almayı
tutuklu gazeteciler, yazarlar için de yapıyorsunuz. Dün bir tane iş
adamı cezaevinde kalp krizi geçirerek öldü; FETÖcüydü, şöyleydi,
bilmiyorum, tanımıyorum kendisini, ismini filan da bilmiyorum ama ben
bazı gazetecileri ziyaret ettim, hasta bunlar, isimlerini verebilirim:
Biri Ali Bulaç, biri Aslı Erdoğan, biri Şahin Alpay, ciddi bir
şekilde hasta. Şimdi, bunları yargılamayın demiyoruz
ki, milletvekillerini yargılamayın demiyoruz ki milletvekillerinin
suçları sabit olana kadar bu milletin kendilerine vermiş olduğu
yasama, denetleme görevlerini yapacaklar. Anayasa Mahkemesinin de kararı
vardır, demokrasinin gereği, hukukun gereği de budur. Bunu
söylüyoruz değerli arkadaşlarım.
Bakın, Terörle mücadele ediyoruz.
diyeceksiniz. Elbette bu ülkenin güvenlik sorunu var, elbette terör örgütleri
var, terör örgütü var, silahlı mücadele ediyorlar ve güvenlik güçleri
bunlarla mücadele edecek. Ama bu mücadele hukukun içinde olacak. Bakın
bunu söylediğimizden dolayı hemen bir şekilde terör parantezine
alabiliyorsunuz; yanlış, değerli arkadaşlarım. Sizin
elinizde Türkiye, olağanüstü hâli bıraktık olağanüstü hâl
devletine doğru evriliyor. Her şeyi ama her şeyi
güvenlikleştirdiniz değerli arkadaşlarım; her konuyu
güvenlik parantezine aldınız, her konuyu. Efendim, Kürt meselesi,
Avrupa Birliği, dolar meselesi, havaalanı meselesi -ne
aklınıza gelirse- demokrasi, insan hakları, her şeyi
güvenlik parantezine aldınız. Öyle bir noktaya getirdiniz ki
iktidarı milletin yegâne temsilcisi, bir millet fetişizmi, bir millî
irade fetişizmi çıkardınız. Milletin yüzde 49 oyunu
aldınız, elbette milletin temsilcilerisiniz ama öbür taraftan yüzde
51 de milletin temsilcisi. Ama yaptığınız bu yeni güvenlik
konseptine göre herkesi ama herkesi neredeyse iç düşman ilan ettiniz ve iç
düşman muamelesi yapıyorsunuz. Bu yanlıştır
değerli arkadaşlarım. Bunun sonu yoktur.
Bakın, bu ülkenin ana
muhalefet partisinin genel başkanı için iktidar partisinin genel
sekreterinin Sayın Kılıçdaroğlu, bu ülkenin bir ulusal
güvenlik sorunu olmaya başladı, oldu. demesi kadar talihsiz bir başka
cümle kurulmamıştır değerli arkadaşlar. Muhalefet
olmadan nasıl bir demokrasi yapacaksınız? Eğer muhalefet
istemiyorsanız, ana muhalefet partisi genel başkanını da
ulusal güvenlik problemi görüp onu da cezaevine gönderecekseniz, herkesi
susturacaksanız ne yapacaksınız bu ülkede? Nasıl bir demokrasi
kurmayı düşünüyorsunuz değerli arkadaşlarım? Bu
yapacağınız şeyin ismi gerçekten demokrasi olabilir mi?
Bakın, bu ülkenin yurttaşları herhangi bir suç
işleyebilirler, terör suçu da olabilir. Bu insanlara hukuku
uygulayacaksınız. Düşman hukuku uygulanmaz değerli
arkadaşlar, intikam alınmaz, böyle bir şey yok; bu, son derece
yanlıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi, ben öyle görüyorum
ki kendi topuğuna kurşun sıkıyor. Bakın, siz Şeyh
Edebali geleneğinden geliyorsunuz. Osman Beye Şeyh Edebalinin
söylediklerini hatırlayın. Muhalefet çok sert eleştiri de
yapabilir, siz sakin olacaksınız değerli arkadaşlarım.
Biraz evvel şu Meclis
kürsüsünde, şurada yaşananlar, vatandaşlarımız
tarafından, televizyonda bizi izleyen vatandaşlar tarafından
nasıl karşılandı?
Biz neyi kurtardık 15
Temmuzda değerli arkadaşlarım? Demokrasiyi kurtarmadık
mı? Peki, demokrasinin en önemli kurumu, millet iradesinin
tecelligâhı bu yüce Meclis değil mi değerli
arkadaşlarım? Peki, bu yüce Meclisin yüce Meclisin üyeleri
tarafından bu kadar değersizleştirilmesini normal mi
görüyorsunuz değerli arkadaşlarım?
Bakın, herkesin
aklını başına alması gerekiyor. Hepimiz bu
kayıktayız, hepimiz bu gemideyiz. Bu gemi batarsa hepimiz
batarız. Ha, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından bu
tartışma, bu gerilim, bu kutuplaşma politikası bir strateji
olarak görülüyorsa bu strateji de yanlıştır değerli
arkadaşlarım.
Bakın, şimdi bir
şey söyleyeceğim ama hiç kızmayın. Şimdi, genel
başkanımıza genel sekteriniz ulusal güvenlik sorunu dedi ya,
bu ülkenin en temel ulusal güvenlik sorunu sizin bu politikanızdır.
Yani kutuplaşma politikasıyla bir yere gitmek, bu gerginlik
politikasıyla milleti ikiye bölerek, milliyetçilikleri
kışkırtarak, duyguları kışkırtarak buradan
bir başkanlık çıkarma stratejisi bu ülkenin en büyük ulusal
güvenlik sorunudur değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Bakın, isimler üzerinde konuşmuyoruz ama bir
kişinin Cumhurbaşkanlığı, bir kişinin
başkanlığı üzerinden yürüyen bu tartışmalar bu
ülkeyi ciddi bir şekilde ulusal güvenlik sorunun içine itiyor içeride ve
dışarıda değerli arkadaşlarım.
Peki, size bir şey
soruyorum: Son kişi kalana kadar, son terörist kalana kadar mücadele
edeceğiz. diyorsunuz terörle, evet, bir egemen ülkede hiçbir şekilde
silah güvenlik güçlerinden başkasında olamaz, varsa, güvenlik güçleri
onun elinden silahı alır. Ama size bir şey soruyorum: Netice
itibarıyla, bu sorun yani Kürt meselesi diye bir mesele var. Bu meseleyi
bütün güvenlikçi politikalarla, son teröristi öldürerek çözebileceğinize
inanıyor musunuz? Akıl, mantık ve dünyada yaşanan
tecrübeler bu konuda size ne söylüyor? Bu bir hamasettir değerli
arkadaşlar.
Sizin terörle mücadele çerçevesinde
yaptığınız, bir hamasettir ve bu hamaset bu ülke için en
büyük ulusal güvenlik problemidir değerli arkadaşlarım. Buradan
çıkış yok. Herkes aklını başına
toplamalı, Türkiye Büyük Millet Meclisi değersizleştirilmemeli.
Bütün bu meseleleri burada konuşarak, tartışarak çözmemiz
gerekiyor çünkü bu ülke bizimdir, Türküyle, Kürtüyle hepimizin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bekaroğlu.
Grup önerisinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Hakan Çavuşoğlu.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerimin başında,
dün akşam Adanada meydana gelen elim hadise nedeniyle hayatını
kaybeden çocuklarımıza Allahtan rahmet, onların kederli
ailelerine de başsağlığı niyaz ediyorum. Mevlamdan
dileğim odur ki, bir daha bu tür acıları bize
yaşatmasın.
Sayın milletvekilleri, HDP grup önerisi
aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
HDP grup önerisinin gerekçesine
baktığımızda, bu ülkede hiçbir şey
yaşanmamışçasına, yapılmakta olan yargısal faaliyetlerin
tamamen keyfî ve tutuklanan milletvekillerinin, sütten çıkmış ak
kaşık misali, tamamen mesnetsiz bir şekilde
suçlandıklarına ve haksız yere tutuklandıklarına
ilişkin ifadelerini görüyoruz. Bu ifadeler gerçekten insanı hayrete
düşürüyor. Aslında, öncesinde ve son olarak hendek ve çukur siyaseti
marifetiyle bu ülkede nelerin yaşandığı, kimlerin hangi
faaliyetler içerisinde yer aldığı, milletimizin sinir
uçlarına dokunan söz ve eylemlerin kimler tarafından sarf
edildiği herkes tarafından malumdur.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki: Türkiye
Cumhuriyeti devleti çok badireler görmüş, çok hainliklerle
karşılaşmış, ancak bu kadar kör gözüm
parmağına misali hoyratça tutumları ilk defa yaşamıştır.
Sayın milletvekilleri,
özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra bölge insanının HDPye olan
desteğini, bu parti, siyaset alanında temsil etmek yerine, ne
yazık ki bölücü terör örgütünün kirli emellerine vasıta
kıldığı tespitini yapmamız gerekiyor. Hatırlayınız,
bu süreçte terör örgütünün devrimci halk kurtuluşu savaşı
başlattığına ilişkin sözleri ve akabinde
şehirleri işgal girişimlerine -tırnak içinde söylüyorum-
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaşın Cizre, Sur,
Nusaybin, Silopi kahramanca direniyor, bu halk boyun eğmiyor. Yarın
Kürt halkının tarihi yazıldığında bugünler çok
özel olarak tarihe not düşülecektir. Cizre, Sur, Silvan, Nusaybin, Gever,
Kerboran, Derik, Silopi, Şırnak gerçekten tarih yazıyorlar.
şeklindeki terör örgütüne payanda olacak ifadelerle destek verdiğini
biz bugün dahi çok net bir şekilde hatırlıyoruz.
Yine, diğer Eş
Başkan Figen Yüksekdağın hendek ve çukur siyasetinin
kendilerine oy kazandırdığı manasına gelecek
konuşmalarını bu gözler gördü ve bu kulaklar hep duydu
değerli milletvekilleri.
Yine, bu süreçte bazı
milletvekillerinin ağzından PKK sizi tükürüğüyle boğar.,
O keleşi size çevirmesini biliriz. sözlerini unutmak da mümkün
değil, hatta bir teröristi arabasında taşıyan, onun silahını
milletvekilliği etiketiyle koruma altına alan milletvekillerinin
varlığına şahit oldu bu ülke, bu millet değerli
kardeşlerim.
BURCU ÇELİK ÖZKAN
(Muş) Savcılık bile inkâr etti ya. Ayıp, ayıp!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) Sayın milletvekilleri, işte bu ve buna benzer birçok söz,
eylem ve faaliyet hep bu ülkede yaşandı. Burası bir devlet, hem
de güçlü bir devlet, gelenekleri olan bir devlet. Bu devletin kanunları
var, kuralları var. Yapılanlar suç teşkil ediyorsa, burada
artık failin etiketine bakılmaz, hukuk ve kanun önünde herkes
eşittir. Eğer bir kimse suç işliyorsa yargı önünde bunun
hesabını vereceğini de bilmelidir. Bugün tamamen yargısal
faaliyet kapsamında yapılan hukuki işlemleri görmezden gelip
kendilerini layüsel addederek gerçekleştirilen tutuklamaları siyasi
muhalefeti bir sindirme hareketiymiş gibi göstermeye çalışmak,
olsa olsa bu iddiaları ileri süren kimselerin kendilerini aldatmaya
çalışmasından başka bir şey değildir.
Öte yandan, grup önerisine
baktığımızda, bu soruşturmaların ve
tutuklamaların 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ortaya çıktığı
şeklindeki gerekçelendirme tamamen asılsızdır. Gerçi biz
arka kapı diplomasisini biliyoruz, gene biz Beyaz İnisiyatif
Platformundaki iş birliklerini de biliyoruz ama bu konu bugünün konusu
değil. Sayın milletvekilleri, dokunulmazlıklar konusunu biz burada
aylar önce tartıştık, enlemesine boylamasına
tartıştık, her şeyi konuştuk ve nihayetinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi dokunulmazlıkların kaldırılmasına
sadece AK PARTİnin oylarıyla değil, diğer siyasi partilere
mensup sayın milletvekillerinin vermiş olduğu oylarla birlikte
karar verdi. Bu süreç sonunda sadece HDP milletvekillerinin
dokunulmazlıkları da kaldırılmadı, diğer siyasi
partilerden olan milletvekillerinin de dokunulmazlıkları
kaldırıldı. Herkes yargının çağrısına
uyarak gidip ifadesini verdi ve bu kimselerin yargılanması da devam
ediyor. Ancak dokunulmazlıkların kaldırılmasına
ilişkin olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına dilekçe vermelerine rağmen kof
kabadayılık yaparak yargıya meydan okuyan bu siyasetçilerin
bugün sızlanmalarına da anlam vermek mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri, belki bir niyet okuma
olacak ama bugün bu kimseler tarafından yapılan bu
sızlanmaların bir aldatılmışlık hissinden
kaynaklandığını düşünüyorum ben. Müttefikimiz olan
ülkelerin gerek 15 Temmuz sonrasında gerekse bu tutuklamaların
akabinde tamamen terörden yana tavır almaları bu kimselere verilen
kredinin açık bir tezahürüdür. Onlar sandılar ki Avrupa Birliği
ve diğer bazı ülkeler Türkiyeye ayar verecekler ve Türkiye boyun
eğecek. Bir şeyi unuttular: Bu milletin vatan aşkını
unuttular ve Recep Tayyip Erdoğanı unuttular. Ne demişti
Sayın Cumhurbaşkanımız, Akifin dizeleriyle?
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale/ Bana hiç
tasmalık etmiş değil altın lale/ Yumuşak
başlı isem, kim dedi uysal koyunum?/ Kesilir belki, fakat çekmeye
gelmez boynum. (AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, burada, tutuklanmalarla
ilgili olarak bir hukuki değerlendirme de yapacak değilim.
Gördüğüm, yargı kendi mecrasındaki işlerini sürdürmektedir.
Şunu da hatırlatmak isterim ki: Bildiğim kadarıyla HDP
milletvekillerinden tutuklananların çok üzerinde dosyası olan
milletvekili var, hatta ifadesi alınanların bile tutuklananlardan
fazla olduğunu biliyorum. Yargı bir kısmını
tutuklamış, bir kısmını ise tutuksuz yargılanmak
üzere serbest bırakmış. Yani yargı tutuklananlar
bakımından mesnetsiz, hukuka aykırı karar vermiş
oluyor, tutuklanmayanlar bakımından hukuka uygun mu karar vermiş
oluyor? Bu çelişkiyi nasıl izah edeceğiz?
Sözün özü, yargı kendi çerçevesinde işini
yapıyor ve Anayasa maddesi 138 gereğince soruşturması ve
yargılaması devam eden konularda Meclisin araştırma
yapmasına imkân yok.
Bu duygu ve düşüncelerle araştırma
önergesinin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum değerli kardeşlerim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Çavuşoğlu.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır efendim, söz istedim.
BAŞKAN Söz mü istiyorsunuz?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet.
BAŞKAN Peki, Sayın Kerestecioğlu,
buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yani, bütün konuşma boyunca partimize ve özellikle de
yargılanmakta olan, rehin alınmış vekillerimize
sataşmada bulundu sayın hatip. O nedenle söz istiyoruz. Ahmet
Yıldırım konuşacak.
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Herkes kendi demokrasi kalibresi kadar siyaset
yapar. Evet, ölüm, kan, gözyaşı üzerine, yüz yıllık bir
toplumsal yaranın daha fazla kangrenleşmesi üzerine bir siyaset
kurgulamış olabilirsiniz. Gençlerin ölümünü, kanı
kutsamış olabilirsiniz. Biz bütün bunlara rağmen dünya
deneyimlerinin, insanlık tarihinin bu gibi toplumsal meselelerin çözümüyle
ilgili binlerce örnek sunduğunu biliyoruz. Artık şunu
anladık: Bu iktidar ancak zulüm, kan ve şiddet politikaları
üzerine var olabilir. Onun dışında var olabilme şansı
olmadığı için sürekli zulüm düzeyini yükseltiyor. Herkesin hesap
verilebilirliğinden söz ediyorsunuz. Ya, bir lütfedip de o 4 bakanı
da gönderseydiniz. Lütfedip de o ayakkabı kutularını dolarlarla
dolduranları da gönderseydiniz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) -
Ayakkabı kutularının ne olduğu 15 Temmuzda ortaya
çıktı.
AHMET YILDIRIM (Devamla) -
Lütfedip de o telefon tapelerinde 30 milyon eurocukları sayanları
da gönderseydiniz. Biz de anlasaydık ki, bu ülkede yargının
bakımsız değil, bağımsız olduğunu söyleseydik.
Yargı bağımsız falan değil,
bakımsızdır.
Bir diğer husus, şunu ısrarla
söyleyeceğiz: Tekleştirdiğiniz medyada algı
operasyonlarıyla yalan, yalan, yalan söyleyip -açık söyleyeyim-
anlaşılan o ki 40 defa yalan söyle, sonra gerçeğe dönüşür.
diyen Goebbelsin rahleitedrisinden geçmişsiniz siz. Ya değilse
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Onu okuyan
sizsiniz. Onu siz bilirsiniz, onu en iyi siz bilirsiniz. İnkâr
politikalarıyla, yapılan her şeyi inkâr ediyorsunuz, her
şeyi.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bakın, çok
iddialı söylüyorum, hatip geldi burada söyledi, çok iddialı
söylüyorum, özür dilemeyeceğim, söz veriyorum milletvekilliğinden
istifa edeceğim: Eğer bir milletvekilimizle ilgili herhangi bir örgüt
üyesini taşıdığına, silah
taşıdığına dair bir savcılık dosyası
gösterin, söz veriyorum milletvekilliğinden istifa edeceğim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) O siz misiniz?
Siz misiniz o? O siz misiniz?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Savcı bile bu
söylediğinizi yalanladı. Onun için söylüyorum: Goebbelsten
öğrenmişsiniz, çakma öğrenmişsiniz, yalan söylüyorsunuz.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama
istiyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklamadan önce
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Zaman kazanmak
için söz istiyor, yoklamadan sonra verin söz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hayır, olur
mu Sayın Başkan? Sayın Başkan, söz istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada kürsüde hatipler tabii ki ifadelerini kullanacaklar ama
Yalanın tedrisatından geçmişsiniz. Yok efendim, Yalan
söylüyorsunuz. gibi ifadeleri reddediyoruz, hiçbir tanesini kabul etmiyoruz,
bunlara cevap verme gereği bile hissetmiyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
Sayın Kerestecioğlu da sistemde.
Sayın Altay, siz ayakta bekliyorsunuz ama grup sözcüsü
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben sadece çok kısa, aynı şekilde bir düzeltme
için söylüyorum. Hatip konuşurken dedi ki: HDPden ifade verenler
tutuklananlardan fazla. Böyle bir gerçeklik yok, yani 3 vekil sadece serbest
kaldı.
Bir de, gerçekten, aslında Yalan yok.
diyorlar ama fezlekede dahi Sayın Faysal Sarıyıldızın
Arabada silah yok. diyor. Fakat böyle siyaset yapılmaz. Yani sürekli bir
yalan söyle ve 40 kere bunu tekrar et ile bazı şeyler gerçek olmaz.
Bunu ifade etmek istedim.
BAŞKAN Peki, teşekkürler Sayın
Kerestecioğlu.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
30/11/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel tarafından, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen
sonra ilan edilen OHAL kapsamında, demokratik siyaset
kurumlarını devre dışı bırakmaya yönelik
başlatılan yoğun baskı, engelleme, gözaltı ve
tutuklamaların araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 30
Kasım 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama talebimiz
vardı.
BAŞKAN
oylarınıza
sunmadan önce bir yoklama talebi var, bunu gerçekleştireceğiz.
Sayın Altay, Sayın Usluer, Sayın
Baydar, Sayın Gürer, Sayın İrgil, Sayın Kayan, Sayın
Tanal, Sayın Tüm, Sayın Tuncer, Sayın Tüzün, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Aydın, Sayın Özdemir, Sayın
Kara, Sayın Tarhan, Sayın Köse, Sayın Akaydın, Sayın
Bozkurt, Sayın Ertem, Sayın Tekin.
Yirmi milletvekili oldu.
Şimdi, iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.58
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.12
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama talebimizi geri çekiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebini mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Yoklama için üç dakika süre veriyorum
ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
30/11/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel tarafından, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen
sonra ilan edilen OHAL kapsamında, demokratik siyaset
kurumlarını devre dışı bırakmaya yönelik
başlatılan yoğun baskı, engelleme, gözaltı ve
tutuklamaların araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 30
Kasım 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 405 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ikinci bölümünde yer alan 50nci maddesi
kabul edilmişti.
Şimdi, 51inci madde üzerinde aynı
mahiyette olmak üzere üç önerge var, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 51inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Metin Lütfi Baydar Ceyhun
İrgil Mustafa
Ali Balbay
Aydın Bursa İzmir
Haydar Akar Bülent
Yener Bektaşoğlu Mustafa
Tuncer
Kocaeli Giresun Amasya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Zühal Topcu Erkan
Haberal Ruhi
Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Deniz Depboylu Arzu
Erdem
Aydın İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Çağlar Demirel Sibel
Yiğitalp Ziya
Pir
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Ayhan Bilgen İmam
Taşçıer Altan
Tan
Kars Diyarbakır Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan
Tan. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Tan, süreniz beş dakika.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; millî eğitim meselesi bu
milletin, bu memleketin en büyük meselesi. Tabii, hafızalarımıza
yerleşen bir kara mizah örneği var: Osmanlı Döneminin bir millî
eğitim bakanının Bu mektepler olmasaydı bu maarifi çok iyi
idare ederdim. sözü maalesef bugüne kadar geçerli.
Türkiye'de birçok mevzuda mesafe kat edildi, birçok
konu kendi içinde bir düzene sokuldu ancak maalesef, millî eğitim meselesi
nitelikli insan yetiştirme, donanımlı insan yetiştirme
meselesi bir türlü halledilemedi. Dünyada hangi devlet ve hangi millet;
Japonlardan Almanlara, ABDlilerden İngilizlere ve Fransızlara kadar
eğer bir ilerleme kat etmişse önce eğitim sistemini bir
şeklü şemaile sokmuş. Bugün, sadece Avrupanın
gelişmiş ülkelerinde ortaöğretimde okuyan öğrencilerin üçte
2si meslek liselerinde okuyor ama Türkiyede, maalesef, genç bir
çocuğumuz 4+4+4ten sonra bir dört sene daha okuyor, üst üste
yıllarca okuyor, üniversiteyi bitiriyor veya daha önce on iki sene ilk,
orta ve lise eğitimini bitiriyor ama hiçbir formasyon sahibi olmuyor, olamıyor.
On dört yıllık AKP Hükûmeti de birçok şeyle övünüyor; işte
köprülerle, yollarla, Marmarayla, deniz altına yaptığı
tünellerle ama maalesef eğitimde her sene yönetmelik değişiyor,
imtihan sistemi değişiyor, ders kitapları değişiyor,
bir gelen bakan yine aynı partinin bir önceki bakanının
yaptığı her şeyi ters yüz ediyor, tekrar yeni bir şey
dayatıyor ve bu, maalesef, şu anda da bu şekilde devam ediyor.
Ben yirmi yedi, yirmi sekiz senedir neredeyse
profesyonel veliyim; yani ilk çocuğumun ilkokula başladığı,
anaokuluna başladığı günden bugüne kadar -hâlen
ortaöğretimde okuyan çocuklarım var- yirmi sekiz senelik veliyim,
yirmi beş senede emekli oluyor insan. Ben bu yirmi yedi, yirmi sekiz
senede kaç sefer bu müfredat ve eğitim sistemi değişti unuttum şu
an, bilmiyorum. Yani deseniz ki Başla, bu yirmi sekiz sene ilk
çocuğunu okula yolladığın günden bugüne kadar bu hikâyeyi
anlat. ben şu an neyi, nasıl sıraya koyacağım, ne, ne
zaman, nasıl değişti karıştırmış
durumdayım ve inan edin, bunu bir düzene koymadan, bu ülkede doğru
düzgün bilgi üretilmeden, bilgili ve nitelikli formasyon sahibi insan
yetiştirilmeden hiçbir şeyin düzene girmesi de mümkün değil.
Bugün en büyük sorunumuz, maalesef hâlâ eğitim ve adliye sistemi. Diğer
bütün sorunlarımız ondan sonra geliyor.
Değerli arkadaşlar, ikinci bir konu; bu
son dönemlerde görevden almalar var. Sadece 20 binin üzerinde öğretmenin
formasyonu iptal edildi yani bunlar bir özel okulda da artık
çalışamayacaklar, kendileri, 3 öğretmen yan yana gelip bir
kreş de açamayacaklar. İşte, sapla saman birbirine
karıştırılıyor.
Karıştırılmasın. dedik, önce itiraz edildi sonra
tekrar göreve iadeler başladı, bir yandan tekrar görevden almalar
var. Değerli arkadaşlar, bu konularda da mutlaka bir hakkaniyet
ölçüsünün, doğru düzgün bir incelemenin, araştırmanın, suç
ve suçun şahsiliğinin, sorumluluk derecesinin göz önüne
alınması lazım. Yani bu son yaşadığımız
üç dört aydaki mantıkla, yapboz şeklinde gidersek inan edin allak
bullak hâline getireceğiz eğitim sistemimizi. Şu an birçok
okulumuzda öğretmen yok. Bir öğretmen -diyelim- gitmiş, bir ay
sonra tekrar dönmüş; çocukların düzeni, kafası, sistemi allak
bullak olmuş ve bu altüst oluşun nereye kadar gideceği de,
değerli arkadaşlar, belli değil. Onun için, eğitim
sistemini düzene sokamayan bir iktidarın, bir devletin, bir partinin -ki
bu partiler üzeri bir millî meseledir- bir halkın, bir milletin, bir
ulusun yüzyıllık, iki yüzyıllık meselesidir; yola
sokulmadığı müddetçe hiçbir şeyin düzelme imkânı
yoktur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tan.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci
konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Erdem, buyurun.
ARZU ERDEM (İstanbul) Değerli
milletvekilleri, 405 sıra sayılı Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 51inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Adananın
Aladağ ilçesinde bulunan kız öğrenci yurdunda çıkan
yangında 11i kız öğrenci, 1 tane görevli olmak üzere toplam 12
kişi hayatını kaybetmiştir. Sema, Gamze, Tuğba,
Zeliha, Betül, Cennet, Sümeyye, Nurgül, Sevim, İlknur, Bahtınur
evlatlarımıza Allahtan rahmet, kederli ailelerine sabır
diliyorum. Yaralı evlatlarımıza acil şifalar diliyorum.
Yüreğimizi dağlayan bu olay hepimizin zihninde
Neler oluyor? sorusunu mutlaka canlandırmıştır. Eminim ki
iş güvenliği açısından gerekli tedbirlerin tüm eğitim
kurumlarında, sadece yurtlarda değil, hassasiyetle uygulanması
gerektiği ve denetlenmesi gerektiği mutlaka sizin için de
yapılması gereken en önemli görevlerden bir tanesi. Bize emanet
edilmiş olan küçücük bedenler mukaddesatımızdır. Bu
mukaddesata sahip çıkmak bizim vazifemizdir, bu evlatlarımıza
sahip çıkmak bizim görevimizdir. Benim yüreğim yandı, Rabbim
hiçbir anne babayı evlat acısıyla sınamasın.
Eğitim, bir toplumun millî, manevi
değerlerini yetişmekte olan kuşaklara benimsetme
etkinliğidir ve günümüzde yeni amaçlar, boyutlar ve işlevler
yüklenmektedir. Bilimsel ve teknolojik alanda gerçekleşen hızlı gelişmeler
ve gelişmelerin sonucu olan bilgi patlaması toplumların
sosyokültürel ve sosyoekonomik yapılarını daha da
hızlı geliştirmektedir. Söz konusu işlevleriyle
eğitim, kültür aktarmanın ötesinde toplumsal, ekonomik, kültürel,
siyasal ve teknolojik gibi değişimlerden hem etkilenen hem de bu
değişmeyi etkileyen işlevsel bir kurumdur. Bir ülke, bir toplum
kalkınmak ve kendini geliştirmek istiyorsa, her şeyden önce,
milletine kaliteli ve sağlıklı bir eğitim vermek
zorundadır. Aksi takdirde o toplumun esir ve mahkûm olması
kaçınılmaz bir sondur.
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk Eğitimdir
ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir
topluluk hâlinde yaşatır ya da milleti esaret ve sefalete terk eder.
diyerek eğitimin önemi yeterince vurgulanmıştır. Atatürk
cumhuriyeti kurduktan sonra bu cumhuriyeti yeni nesillere, kurmuş
olduğu eğitim sistemi sayesinde tanıtmış,
işlemiş ve anlatmıştır. Eğer Atatürkün Yeni
nesiller sizin eseriniz olacaktır. dediği öğretmenler ve
cumhuriyetle birlikte kurulan eğitim sistemi olmasaydı, korkarım
bugün cehaletin kör kuyusunda yaşıyor olacaktık. Aziz Türk
milletinin millî egemenliğini doğrudan milletin kendisine
vermiştir Atatürk; millî ve manevi duygulara hâkim, vatanını,
milletini, bayrağını seven bu şanlı, şerefli
neslin devam etmesinin tek yolu olarak güçlü bir eğitim sisteminin
olmasını da vurgulamıştır. Bu yüzden cumhuriyetin ilk
adımı olarak millî olan bir eğitim sistemi millî eğitimi
etkin kılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, eğitimli bir insan ile eğitimsiz bir insanın
hayata bakışı, olaylar hakkındaki yorumu ve
düşünceleri yaşam standardı ve imkânlarıyla aynı
değildir. Kullanılan ve farkında olmadan birilerinin
çıkarlarına hizmet eden insanların hemen hepsi eğitimsiz
kimselerdir aslında çünkü eğitimsiz insanı kandırmak ve
kullanmak çok basittir. Eğitimsiz insanlar hayatın var olan
gerçeklerine değil, çoğunlukla, kafasına değişmez
hakikat diye empoze edilen hurafelere inanmaktadırlar. Eğitimsiz
insan, peşinden gideceği adamda önderlik ve liderlik
vasıflarının olmasına bakmaz. Onu, dinî duygularını
kullanarak istediğiniz yöne sürükleyebilirsiniz, istediğiniz amaç
için kullanabilirsiniz.
Onun
için bu kürsüden tekrar vurgulamam gerekir ki: En önemlisi eğitim ama
eğitim müfredatının da içeriği. Millî Eğitim
Bakanlığına bu manada büyük görev düşmektedir. Eğer
ülkemiz refah bir seviye içerisinde aydın bir geleceğe hep birlikte
gidecekse Millî Eğitim Bakanlığının üzerine düşen
görevleri yerine getirmesi gerekmektedir. Yasa yapmak yeterli değil,
önemli olan, bu yasaların uygulamada da
karşılığını bulmasıdır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı Amasya Milletvekili
Sayın Mustafa Tuncer.
Sizin
de süreniz beş dakika.
Buyurun
Sayın Tuncer. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 51inci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Devlet terörü estiren zalim Esedin hükümdarlığına son vermek
için oraya girdik, başka bir şey için değil.
açıklamasında bulundu. Bu ifade, Parlamento iradesinin
gasbıdır. Parlamento, Hükûmete IŞİD, PKK ve diğer
terör örgütleriyle mücadele ve sınır güvenliğimiz için yetki
vermiştir. Bu ifade, Anayasayı ihlaldir, Parlamentoyu yok
saymaktır, başka bir ülkeye açık bir savaş
ilanıdır ki bu yetki, Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir ve
devredilemez. Türk Silahlı Kuvvetleri, El Baba ilerlemektedir. Esad, 407
kilometre uzaklıktaki Şamdadır. Bu ifadenin ayrıca bir
inandırıcılığı yoktur, halüsinasyon belirtisidir.
Değerli milletvekilleri, eğitim, bilimsel
literatürde en geniş anlamıyla kendini gerçekleştirme olarak
tarif edilir. Eğitim, bireyi toplum yaşayışına ve
geleceğe hazırlayan temel araçtır. Bu yönüyle belki bir toplumun
temel taşı olarak değerlendirilebilir. Bu temel unsur, öteden
beri ülkemizin kanayan bir yarası durumundadır. Öyle ki eğitim
sistemimizde sorun olmayan bir alana rastlamak neredeyse imkânsızdır.
Böylesine hayati bir işleve sahip olan eğitim sorunlarının
kaynağı, eğitimde izlenen politikalarda yatmaktadır.
Eğitim sistemi üzerindeki siyasi abluka, eğitim bütçesindeki sürekli
azalma, devlet okullarında nitelik düşüşünün en önemli
sebeplerindendir.
AKP, iktidarı süresince eğitime sadece
siyasi amaçla bakmış, eğitim-ekonomi ilişkisini ise
görmezden gelmiştir. Ekonomik kalkınma ile eğitimin
gelişmesi arasında girift bir ilişki vardır. Geri
kalmış ülkelerin kalkınamamalarının nedeni,
eğitim yatırımlarına gereken önemi vermemiş
olmalarıdır. 2002 yılından bu yana bütçeden eğitim
yatırımlarına ayrılan payın sürekli azalma
eğilimi gösteriyor olması, AKPnin eğitime
bakışını ortaya çıkarmaktadır.
Sayın milletvekilleri, geçmişte, malum
cemaate terk edilen ve laikliğin canına okunan eğitim
alanı, bu gün siyasi iktidar eliyle yeniden biçimlendirilmektedir.
Eğitimin ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesi, çeşitli
adlar altında para toplanması, özel eğitim kurumlarına her
türlü imkân tanınırken devlet okullarının ise kaderine terk
edilmesi, eğitim politikalarının eğitim-piyasa
ilişkisine göre belirlenmesi ve halkın cebinden
yaptığı eğitim harcamalarının belirgin bir
şekilde artması gibi farklı uygulamalar hız kesmeden devam
etmektedir.
Bugün eğitim kurumları cemaatlerin
yönetiminden alındı mı sanıyorsunuz? FETÖ gitti, başka
cemaatler geldi. Ne yazık ki Adanada yaşanan facia hepimizin
ciğerini yaktı. Bugün Hükûmet bu faciayı sadece
kınayıp geçecek, gencecik çocuklarımız öldükleriyle kalacak.
Okul yapıp yurt yapmıyorsunuz, yurt yapıp güvenliği
sağlamıyorsunuz, yurtlarda can bekçiliğini yapamıyorsunuz.
Gördüğünüz gibi, eğitim, sadece binalar yapmak değil, bütünlüklü
düşünülmesi gereken bir unsurdur.
Eğitimde, yine, yeni diye
yaptığınız her şey, bize sorun olarak dönmektedir.
4+4+4 eğitim modeliyle toplam öğrenci sayısı yüzde 4
artmıştır. Özel öğretim kurumlarında devam eden
öğrencilerde ise yüzde 119,1 oranında bir artış gerçekleşmiştir.
Özel okullardaki öğrenci sayısındaki bu artış, kamusal
eğitim anlayışından
uzaklaşıldığını açıkça ortaya
koymaktadır. Bu eğitim politikasıyla maddi imkânlardan yoksun
ailelerin çocuklarının nitelikli eğitim alma şansı
azalmıştır. Yine, zamanında yandaşa kazandırmak
için yapılmış, maliyeti bile net olarak açıklanamayan Fatih
Projesiyle bu projeye devam edileceğinin, daha çok tablet, daha çok
akıllı tahta yapılacağının müjdesini
Ulaştırma Bakanı vermiştir. Peki, bu, eğitimin müjdesi
midir gerçekten? Okula gidip barınacak yeri olmayan öğrenciler
varken, okula gidemeyen kız çocukları varken, okula gidemeyen,
öğretmeni olmayan çocuklarımız varken ilerlemeden bahsetmek
mümkün müdür?
Eğitim demişken, Sayın
Bakanımız da buradayken, Merzifonda iktisadi ve idari bilimler
fakültesi açılması, Resmî Gazeteyle yayımlanmış ve
kararı alınmış ancak bugüne kadar bu fakülte hizmete
açılmamış ve Merzifon cezalandırılmaya devam
edilmiştir diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Tuncer.
AHMET YILDIRIM (Muş) Karar yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.49
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 51inci maddesi üzerinde verilen aynı
mahiyetteki önergelerin oylaması sırasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeleri tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul
edilmemiştir.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
51inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
52nci madde üzerinde üç ayrı önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 52nci maddesinde yer alan
"staj" ibarelerinin "Uygulamalı Öğrenim"
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Bülent
Yener Bektaşoğlu
Aydın Bursa Giresun
Mustafa Ali Balbay Haydar Akar Kemal
Zeybek
İzmir Kocaeli Samsun
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 52nci maddesinin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Erkan
Haberal Ruhi
Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Deniz Depboylu Arzu
Erdem Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu
Aydın İstanbul Hatay
Fahrettin
Oğuz Tor
Kahramanmaraş
"Aday çırak, çıraklar,
işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler ile mesleki ve
teknik ortaöğretim okul ve kurumlarında okumakta iken staja,
tamamlayıcı eğitime veya alan eğitimine tabi tutulan
öğrencilerin sigorta primleri asgari ücretin yüzde yetmiş beşi
üzerinden, Bakanlık ile mesleki ve teknik eğitim yapan
yükseköğretim kurumlarının bağlı olduğu
üniversitelerin bütçesine konulan ödenekten karşılanır."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 52nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Ziya Pir
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Ayhan Bilgen İmam
Taşçıer Behçet
Yıldırım
Kars Diyarbakır Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adıyaman
Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 405 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 52nci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
657 sayılı Kanunun disiplin hükümleri
kendisine yetmediği için bugün bu yasa düzenlemesiyle akademik personel
hakkında ekstra hükümler koyma ihtiyacı hisseden Hükûmet, kamu
emekçilerine, 657 sayılı Yasa da yetmemiş, kanun hükmündeki
kararnamelerle bu kanunun dışında Allahın lütfuyla
Allahın hoş görmeyeceği tüm mağduriyetleri
yaşatmıştır.
Millî Eğitim Bakanlığı sendikal
eylem nedeniyle 11.300 öğretmeni açığa alırken, sadece
6.007 öğretmeni görevine iade etmesi göreve iade edilmeyen eğitim
emekçilerine yönelik hukuksuz tutumun sürdüğünü göstermektedir.
Adıyamanda KESKe bağlı EĞİTİM-SEN üyesi 500e
yakın öğretmen açığa alınmış,
öğretmenler dâhil 57 kamu emekçisi ihraç edilmiştir. Açığa
alınanlar, soruşturma tehdidi altında üç ay boyunca süren
işkenceden sonra görevlerine iade edilmişlerdir. Bu açığa
alınmalar üzerine üç ay boyunca bu insanlar ciddi anlamda hukuksuz bir
şekilde mağdur edilmiştir. Aynı şekilde, ihraç edilen
emekçiler hakkında bu hukuksuzluk devam etmektedir. Bu ihraç edilenleri
göreve almadığınız müddetçe, bu ihraç kararını
kaldırmadığınız müddetçe bu
haksızlığı, bu hukuksuzluğu, bu mağduriyeti
gidermiş olamayacaksınız.
Şanlıurfada -benim de üye olduğum-
100ü aşkın SES üyesi arkadaş ihraç edildi. İhraç edilen
bir doktor arkadaşla görüştüm, bana şunu söyledi: Bir ara
mahkemeye çağırmışlar, diyorlar ki Sen Rojavadan gelen
insanlara itinayla bakmışsın. Bir doktorun hastasına
itinayla bakması ne zaman suç olmuştur arkadaşlar, içinizde
hekim arkadaşlar var? Evet, bu soru, benim doktor arkadaşıma,
genel cerrah arkadaşıma sorulmuştur: Sen hastalarına
itinayla bakmışsın. Evet, ben de hastalarıma, Rojavadan
gelen insanlara Suruçta, kapıda, çadır kentlerde itinayla
baktım; suçsa bu suçu ben de işledim arkadaşlar.
Bir ikincisi: Rojava olayıyla
ilişkilendirilen Sayın Demirtaşa işte Milleti sokağa
döktü. falan
Bir tek Sayın Demirtaşın bu söylemleri milleti
sokağa dökmemiştir, Rojavadan gelen havar sesleri vardır,
uluslararası çağrılar vardır, Rojava düştü,
düşecek. diyenler vardır, bütün bunlarla Kürtlerin ar damarına
basılmıştır, Kürtler sokağa dökülmüştür, Rojavalıların
yardımına koşmuştur, IŞİD belasını
defetmiştir.
Adıyamanda da halk sokağa
döküldü. Ben de o süreçte, o sokaktaki insanlar bir şey yapmasın diye
risk aldım. İşte, içinizde AK PARTİ milletvekili var
şu anda, o zaman AK PARTİ il başkanıydı.
Adıyamanda bir şey olmasın, bak, insanlar yürüyor, 3 bin, 5 bin
kişi sokaklarda yürüyor, bir şey olmasın diye biz inisiyatif
aldık. Bir kişinin burnu kanamadı. Burada şu anda
aranızda oturan vekil arkadaşa da teşekkür ederim. Biz süreci
çok güzel yönettik.
Selahattin Başkan öyle
dediyse kimsenin ölmesi gerekmiyordu. Bu insanların ölümünden bu
tedbirleri almayan devlet sorumludur. 52 tane arkadaş ölmüştür, bu
52sinin çoğu da bizim partilidir. Bu kadar insafsızlık olmaz.
Yine, bu açığa
alınmalarla ilgili, ihraçlarla beraber, toplumda hukuka güven ve adalet
duygusu kaybolmuştur. Hedef alınan, emekçilerin sadece iş
yaşamı değil, hedef alınan, emekçilerin tüm
kazanımları, esasında bu kazanımlara yol açan
örgütlülüktür.
Bakın, Adıyamanda
ihraç edilenlere baktığımızda hepsi emek örgütlerinde,
sendikalarda görev aldıkları için ihraç edilmiş, soruşturmalara
tabi tutulmuştur. EĞİTİMSEN Adıyaman Şubesinin
eş başkanları dâhil 7 kişilik yürütme kurulundan 6
kişi, SES Adıyaman Şubesi eş başkanları, BES
Adıyaman temsilciliği, DİVES Temsilcilik Başkanı
sırf yasal örgütlenmede görev aldıkları için soruşturmalara
tabi oldular ve ihraç edildiler.
Bir tek insanın
sendikalarda hakkını aramaması adına, belli sendikalar ve
genellikle sol, muhalif sendikalar hedef alınmıştır. Darbe
girişimiyle hiçbir şekilde alakası olmayan bu emekçi arkadaşlara
faturanın bilinçli olarak kesilmeye çalışılması, sol,
muhalif kesimler üzerinde uygulanan bir baskı ve sindirme
politikasıdır ve işinden olan binlerce emekçiyle beraber bu
emeğin muhatapları ve özellikle öğrenciler mağdur
edilmiştir.
Bir de bu emekçi
arkadaşların geri dönüş sürecinde her gün bir şeyler
söyleniyor: Bugün alınacak, yarın alınacak; bugün
alınacak, yarın alınacak. gibi. Bundan siyasi rant
devşirmeye çalışan siyasiler olmuştur. Bu da çok yanlıştır.
O arkadaşlar gerçekten bu konuda da çok mağdur olmuşlardır.
Emekçilerin hak mücadelesini sonuna kadar destekleyip her zaman onların
yanında bulunmak bizim işimiz olmalıdır. Yoksa bütün bu
mağduriyetleri yaratan iktidar milletvekillerinin bulunduğu ilde
propagandasına dönüşen eylem ve faaliyetlerde bulunmak değil,
mücadeleleri sonucunda işlerine dönen emekçilerle her alanda ve her
anlamda dayanışma içinde olmak gerekir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
AHMET YILDIRIM (Muş)
Karar yeter sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.58
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 52nci maddesi üzerinde verilen, Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırım ve arkadaşlarının
değişiklik önergesinin oylaması sırasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
olduğundan oylama işlemini elektronik cihazla
gerçekleştiriyorum.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 52nci maddesinin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu (Hatay) ve arkadaşları
"Aday çırak, çıraklar,
işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler ile mesleki ve
teknik ortaöğretim okul ve kurumlarında okumakta iken staja,
tamamlayıcı eğitime veya alan eğitimine tabi tutulan
öğrencilerin sigorta primleri asgari ücretin yüzde yetmiş beşi
üzerinden, Bakanlık ile mesleki ve teknik eğitim yapan
yükseköğretim kurumlarının bağlı olduğu
üniversitelerin bütçesine konulan ödenekten karşılanır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Hatay Milletvekili
Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 52nci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, Adananın Aladağ
ilçesinde kız öğrenci yurdunda çıkan yangında
hayatını kaybeden evlatlarımıza Cenab-ı Allahtan
rahmet diliyorum. Ailelerine ve milletimize
başsağlığı, yaralı öğrencilerimize Rabbimden
acil şifalar temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, 52nci maddeyle,
özelde ve devlette okuyan, staj yapan öğrencilere ücret ödenmesi ve
sigorta primlerinin ödenmesiyle ilgili düzenleme
yapılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aylardır abluka altında olan, insani
yardım malzemelerinin dahi girişinin yapılmadığı
Halepte 15 Kasım 2016dan bu yana dünya tarihinin en ağır
bombardımanı ve sivil katliamından biri yaşanmaktadır.
Cuma gününden bu yana, ağır hava bombardımanı, rejim ve Rus
güçlerinin topyekûn bir şekilde giriştiği kara harekâtı
devam etmektedir. Halepte 15 Kasımdan bu yana, rejim, Rusya ve diğer
güçler tarafından 2 bin hava saldırısı, 7 bin top
atışı yapılmıştır. Ağır
saldırılar sonucu çoğu sivil 2 bin kişi yaralanmış
ve 700e yakın sivil hayatını kaybetmiştir. Bu
insanlık dışı saldırıda en yoğun olarak
hedef alınan bölgeler ise Türkmenlerin bulunduğu bölgeler
olmuştur. Kadim Türk yurdu Halepin Türkmen mahalleleri Bostan Paşa,
Höllük, Haydariye, Şeyh Faris, Şeyh Hıdır ve Baidin tamamen
yerle bir edilmiştir. Bölgedeki Türkmen birliklerinin karargâhları
vurulmuş, maalesef, çok sayıda Türkmen mücahit şehit
düşmüştür. Türkmen varlığına kasteden bu
saldırı yetmezmiş gibi, YPG ve PYD unsurları da rejimin
elde ettiği Halepte Türkmen mahallelerine sızmaya
başlamıştır. Sivillerin bir kısmı
bombardıman bölgelerinde sıkışıp
kalmışlardır. Birleşmiş Milletler 16 bin sivilin
bölgeden kaçtığını ve çatışmaların Halepin
doğusunu yiyeceksiz kent hâline dönüştürdüğünü
belirtmiştir. Büyük çoğunluğuysa Muntasır Billah ve Fatih
Sultan Mehmet Tugaylarının canlı kalkan olmasıyla muhaliflerin
kontrolündeki Meşhed, Sukkeri, Salhin, Firdevs ve Şaar Mahallelerine
gelmiş, buralara sığınmıştır. Suriye
savaşının başından bu yana her bölgede olduğu
gibi Humusta, Şamda, Halepte, Bayır Bucakta, Rakkada, Tel
Abyadta Türkmenler direkt olarak hedef alınmaktadır. Merminin,
bombanın ulaşmadığı bir yer
kalmamıştır.
2013te etnik temizliğe
maruz kalan Humusta Türkmenler 6 köyde muhasara altında bulunmakta ve
acil insani yardım beklemektedir. Bayır Bucak Türkmenleriyse
Kasım 2015te tamamen boşaltılmış ve bölgede sadece 5
köyde Türkmen güçleri bulunmaktadır. Rakka, Tel Abyad Türkmenleri PYD/YPG
zulmü altındadır. Şimdi de kadim Türk yurdu Halep yerle bir
edilmektedir. Dünyanın gözleri önünde Halep ölmektedir. Koskoca bir tarih,
koskoca bir medeniyet savaş tacirlerine kurban edilmektedir. Tarih
şahittir ki yıkılan sadece Halep değil,
insanlığın vicdanıdır. Suriyede Türkmenler, 2011den
bu yana, vatan bildikleri Suriyede zulüm, katliam ve etnik temizlik
neticesinde 35 bin can vermiş, hâlâ da vermeye devam etmektedir. Bin
yıldır yaşadıkları topraklarından sürülmüş,
sürülmeye de devam edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Halepte yaşayan
insanların, Türkmenlerin direnebilmeleri için hayatta kalmaları,
hayatta kalmaları içinse şu anda Halepte muhasara ve
bombardımandan kurtulmaları, mücahit ve sivillerin bölgeden sağ
ve salim şekilde ayrılmaları gerekmektedir. En kısa zamanda
Halepte gerçek bir ateşkes ilan edilmeli ve insani koridor
açılmalıdır diyor, Halepteki katliamın bir an önce
durdurulmasını istiyoruz. Halepin kader çizgisi, Anadolunun
istikbal rotası ayrı ve uzak değildir, kaderimiz
örtüşmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) -
Halep emniyette değilse, Gaziantep, Kilis, Hatay tehdit altındadır
diyor, bu konuda, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak
üzere, Hükûmeti, sivil toplum kuruluşlarını, Birleşmiş
Milletler örgütünü, uluslararası sivil toplum kuruluşlarını
duyarlılığa ve sorumluluğa davet ediyor, Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ahrazoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 52nci maddesinde yer alan
staj ibarelerinin uygulamalı öğrenim ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Zeybek (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Samsun Milletvekili
Sayın Kemal Zeybek.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Devlet terörü
estiren zalim Esed -tabii, ben Esad diyorum- hükümdarlığına son
vermek için oraya girdik, başka bir şey için değil.
açıklamasında bulundu. Bu ifade, Parlamento iradesinin
gasbıdır. Parlamento Hükûmete, IŞİD, PKK ve diğer
terör örgütleriyle mücadele ve sınır güvenliğimiz için yetki
verdi. Bu ifade, Anayasayı ihlaldir, Parlamentoyu yok saymaktır,
başka bir ülkeye açık bir savaş ilanıdır. Bu yetki
Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir, devredilemez.
Türk Silahlı Kuvvetleri
El Baba ilerlemektedir. Esad, 407 kilometre uzaktaki Şamdadır. Bu
ifadenin ayrıca bir inandırıcılığı yoktur,
halüsinasyon belirtisidir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
dün gece Adana Aladağda bir kız yurdunda yitirdiğimiz
değerli öğrencilerimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara
acil şifalar diliyorum.
Tabii, bu yurtta yaralanan öğrencilerimizin,
hayatlarını kaybeden öğrencilerimizin
Yıllardır
ülkemizde üniversite yurtlarının
yapılmadığını, devletin yurtlar yaparak
öğrencilerine, çocuklarına sıcak bir dayanışma, onu
kucağına alma, benimseme, yetiştirme olgusu
olmadığını görüyoruz. Biz diyoruz ki: Bundan sonraki
hükûmet inşallah
Dün akşam gelen kazadan sonra, Türkiye'de,
cemaatlerin kucağına atılmayan ve devletin sıcak
yuvasında kendi eğitimlerini sürdüren bir yurt
yapısının Türkiye genelinde hayata geçirilmesini temenni ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 52nci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla asıl yapılmak istenen, kariyer ve liyakati
ortadan kaldırarak yandaş yöneticilerinizi görev başına
getirmek. Millî Eğitim Bakanlığı, taşradaki yetkileri
merkezde toplayarak, genel müdürlüklerin ve okulların adlarını
değiştirerek yöneticileri vekâlete dönüştürmektedir. Amaç,
baskıyı artırmak, yandaş olmayan yöneticileri elemek, okul
ve kurum müdürlüklerine yandaşları atamaktır.
Kadrolaşmayı yaparken cemaatlerin talepleri doğrultusunda
hareket ettiklerini bizzat kendileri açıklamışlardır.
Asıl hedeflenenin personel hareketliliğiyle kadrolaşma
olduğu açıktır.
Eğitimi siyasi bir rant ortamına
çevirdiniz. İnsanların birbirine güvenmediği
Sınavları şaibeli hâle getirmiş bulunmaktasınız;
soru çalmalar, vermeler gibi... Gelinen son nokta da 15 Temmuz darbesi. Dün
olduğu gibi bugün de aynı yandaşlarla devam ediyorsunuz. Kariyer
ve liyakat için, yarışma sınavları yerine, AKPye
bağlılık derecesi ölçülüyor. Cemaatin biri gider diğeriyle
iş tutmaya kalkarsınız. Günün birinde yine
kandırılmış olabilirsiniz. Suçu sonradan bize
atmayasınız diye buradan sizleri uyarıyorum:
Yurttaşlık bağını esas alalım, vergi veren ve her
türlü yasal yurttaşlık sorumluluklarını yerine getiren
insanlarımızın arasında ayrım yapmayalım.
Yarışma sınavları esas alınsın. Bilgi sahibi,
birikimi olan yetkilileri makam sahibi yapalım. Millî Eğitim
Bakanlığının, bundan sonra yapacağı atamalarda,
liyakat sahibi olanları ve makamı en iyi şekilde temsil edenleri
yerine, görevine getireceğine inanıyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Zeybek.
GARO PAYLAN (İstanbul) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
52nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
53üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 53üncü maddesinde yer alan
Önceki öğrenmeler ibarelerinin Yabancı ülkelerden ve ülkemizdeki
mesleki eğitim kuruluşlarından eğitim almış
öğrenciler ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Aydın Metin Lütfi Baydar Ceyhun
İrgil
Bursa Aydın Bursa
Bülent Yener Bektaşoğlu Haydar Akar Mustafa Ali
Balbay
Giresun Kocaeli İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 53üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Fahrettin Oğuz Tor Arzu Erdem Deniz
Depboylu
Kahramanmaraş İstanbul Aydın
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Çağlar Demirel Sibel
Yiğitalp Ziya
Pir
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
İmam
Taşçıer Ayhan
Bilgen
Diyarbakır Kars
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Sayın Sibel
Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, dün
Aladağda yaşanan yurt yangınında hayatını
kaybedenlere rahmet, ailelerine başsağlığı,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Bundan tam bir yıl önce Kulpta Kur'an kursunda
böyle bir yangın olmuştu, 6 tane çocuğumuz
yaşamını yitirmişti ve oluş biçimi de buna çok benzer
bir hikâye; kapıları plastik, çok derme çatma bir yer, müftülüğe
bağlı bir Kur'an kursu, izinsiz, ruhsatsız, hiçbir denetime tabi
olmamış, yapılması gereken hiçbir yasal düzenleme
yapılmamış, lalettayin bir şey. Orada yangın
çıktıktan sonra çocuklar kendini çıkarmaya, kurtarmaya çalışırken,
6 tanesi kapının plastik olması sebebiyle kendini
kurtaramadı, 3 çocuk çıkabildi, 3 çocuk da yaralandı ve
yaralıların durumu da iyi değildi.
O dönem Başbakan Davutoğluydu ve
kendisine bir soru önergesi vermiştik, demiştik ki: Bu yangın
nasıl oldu? Bu çocuklar orada izinli mi kalıyorlar? O çocukların
yaşları orada kalmalarına uygun mudur? Ki, değil. Bu
çocuklar için herhangi bir planınız var mı? Bununla ilgili bir
tutuklama var mı? Yaptığınız bir araştırma
var mı? Hiçbir cevap alamadık, zaten onun da Başbakanlık ömrü
yetmediği için yerine yeni Başbakan geldi.
Şimdi aynı şey Adanada da oldu.
İşin ilginç tarafı, sekiz yıl önce Konyada da böyle bir
şey olmuştu, Konyada o zaman da tam 18 öğrenci
yaşamını yitirmişti ve 18 öğrencinin yaşamını
yitirdiği, sekiz yıl önce olan bir olayda bir kişi dahi
tutuklanmadı, bir insan hakkında soruşturma açılmadı
ve ne yazık ki bu, kendini tekrar eden facialar ve katliamlara
dönüştü.
Ve şimdi de Adanada da bu aynı şeyi
yaşıyoruz, yayın yasağı var. Gariptir, Adanada da
aynı gün, dün Diyanet İşleri Başkanı 6 milyon 639 bin
liralık bir müftülük binası açıyor ve bunu açarken de gerçekten
insanın vicdanını, ahlakını çok rahatsız eden bir
şey
Siz yoksul ve yoksun öğrencileri tarikatlara ve cemaatlere
mahkûm ederek, onların bütün her şeyini onların üzerine atarak
kendinizi kurtaramazsınız ve onlara yapmış olduğunuz,
vermiş olduğunuz bütün sorumluluklardan dolayı sorumlusunuz.
Bugün o çocukları, yoksul çocukları tarikatlara, cemaatlere mahkûm
eden zihniyet o çocukların katilidir ve bu katil olan zihniyete
karşı sessiz kalan, yorum yapmayan, hatta bir yerde sessizce
onaylayanlar da bu suçun ortağıdır. Eğer bugün Adanadaki
olaya Kulptaki gibi, Konyadaki gibi bakılırsa -ki nitekim öyle
bakılacak, basın yasağı getirildi- toplumun
huzursuzluğu oluşmasın, toplumun iç barışı
bozulmasın diye böyle absürt, mantık dışı
yasaklamalarla, kendince bu işin oradaki sorumlularını
saklamayı, aklamayı, hatta ve hatta belki ileride de onları
ödüllendirmeyi hep birlikte izleyeceğiz.
Umarım ve dilerim ki bugünkü Başbakan
-eğer ömrü yeterse Başbakanlığa- bu sorularıma cevap
verir çünkü kendisine de aynı soruları soruyorum.
Sorularımdan biri şu; bir: Bugün
yangın çıkan kız öğrenci yurdu kimindir? İki: Bu
yurtların imar denetimini kim yapmaktadır? Öğrenci
yurtlarındaki denetimsizliğin ve sorumsuz
davranışların nedenleri nelerdir? Bu yangının sorumluları
kimlerdir? Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğrenci
Yurtları Yönetmeliğine göre sadece lise ve üniversite
öğrencileri için özel yurt açılabilir. Adanada katledilen çocuklar
11-14 yaşları arasındadır, aynı Kulptaki gibi,
aynı Konyadaki gibi ve bu çocukların bu yurtta kalmasına kim
izin vermiştir? Türkiyede ilkokul öğrencilerine yurt açma izni
verilmez iken Türkiyenin dört bir yanına yayılan tarikat, cemaat
yurtlarına Millî Eğitim Bakanlığı nasıl onay
veriyor?
Dün akşam, facianın duyulduğu
saatlerde yurdun önünde kızını arayan bir babanın
şöyle bir isyanı vardı: Burası Süleymancıların
yurdu. Devlet, yurdunu yıktı ve çocuklarımızı buraya
yerleştirdi. Yurt açığını gidermek için, kamusal,
parasız ve nitelikli barınma hakkı için politikalar üretmek
kimin hakkıdır ve kimin görevidir? Neden bu politikaları üretmek
yerine kız çocuklarının küçücük yaşta evlendirilmesi ve
onların birtakım suistimal, istismar aracı hâline getirilmesi
konusunda çaba gösteriyorsunuz?
Yine soruyorum: Bu tür yurt yangınlarıyla
ilgili ne zaman önlem almayı düşünüyorsunuz? Sizin için önlem alma
eşiği nedir?
Yine soruyorum: Denetim görevini yapmak yerine
sabır dileyen ve hatta bunu kader olarak niteleyen bu bakış
açınızdan ne zaman vazgeçeceksiniz? Çünkü, bu ülkeyi siz
yönetiyorsunuz ve yönettiğiniz için de bir karınca bile incinse siz
sorumlusunuz. Bugün Adanada, ondan önce Kulpta, ondan önce Konyada olan her
şeyden sorumlusunuz ve bu sorumluluğunuzu tekrar size
hatırlatmak istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yiğitalp.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor
konuşacak. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Tor, buyurun.
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra
sayılı Tasarının 53üncü maddesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Aladağda hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet, yaralılara şifa diliyorum. İnşallah bu,
üzücü olayların sonuncusu olur.
Değerli milletvekilleri, Mesleki Eğitim
Kanunu çırak, kalfa ve ustaların eğitimi ile okullarda ve
işletmelerde yapılacak mesleki eğitime ilişkin
esasları düzenlemektedir. Bu vesileyle ben de mesleki ve teknik
eğitimden kısaca bahsetmek istiyorum.
Mesleki ve teknik eğitim,
en genel anlamda, bireysel ve toplumsal yaşam için zorunlu olan bir
mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri, tavır ve meslek
alışkanlıkları kazandırma; bireyi zihinsel, duygusal,
sosyal, ekonomik ve kişisel yönleriyle dengeli biçimde geliştirme
sürecidir. "Mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumları"
denince de mesleki ve teknik eğitim alanında diplomaya götüren
ortaöğretim kurumları ile belge ve sertifika programlarının
uygulandığı her tür ve derecedeki örgün ve yaygın
eğitim öğretim kurumları anlaşılmaktadır.
Bilginin sürekli artması ve bilimin
gelişmesine paralel olarak teknolojinin her geçen gün kendini yenilemesi
ülkelerin eğitim sürecini etkilemektedir. Bu nedenle, eğitim
programlarının güncel olması ve yapılan eğitim
öğretim ortamlarının çağın koşullarına uygun
olması gerekmektedir. Özellikle, mesleki ve teknik eğitim
programlarının geliştirilmesinde toplumun ihtiyaçları,
ülkenin istihdam alanları göz ardı edilmemelidir. Çünkü, mesleki ve
teknik eğitim okul ve kurumları, mezun ettiği öğrencileri
nitelikli eleman olarak sektörlere kazandırmakla görevlidir.
Gelişmiş ülkeler, bireylere verilen
mesleki ve teknik eğitimde bireylerin teknolojiyi anlayıp
kullanabilecek temel becerilere, iletişim ve problem çözme becerilerine ve
iş birliği içinde çalışabilecek disipline sahip
olmasına önem vermektedirler. Türkiye'de meslek yüksekokulları ile
mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları, mesleki ve teknik
eğitim programlarının iş gücü piyasasının
taleplerine uygun olarak güncellenmemesi sonucu mesleki ve teknik eğitim
mezunlarının istihdamı artırılamamakta ve
mezunların mesleki eğitime olan talebi azalmaktadır. Bu nedenle,
mesleki ve teknik eğitimde modüler ve esnek bir sisteme geçilmesi
şarttır. Mesleki eğitim sisteminin öğrencilere ekip hâlinde
çalışabilme, karar verebilme ve sorun çözebilme, sorumluluk alabilme
gibi iş gücü piyasasının gerektirdiği temel becerilere
sahip öğrenci yetiştirmesi esas olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, mesleki ve teknik
eğitimin ülkemizin ve çağın gereklerine göre yeniden ele
alınmasının zamanı gelmiş ve geçmektedir. Bundan otuz,
kırk yıl önce bir endüstri meslek lisesinin eğitim ve
öğretimi, kazandırdığı beceri bugün meslek
yüksekokulları dâhil birçok mühendislik fakültesinde yoktur. Bir ticaret
meslek lisesini bitiren rahatlıkla serbest muhasebecilik, mali
müşavirlik yapabiliyordu. Bugün bir üniversitenin iktisat, maliye,
işletme, muhasebe bölümünü bitirenin verilen bir monografiyi
çözümleyebilmesi oldukça zordur. Sorun, teori ile uygulamanın
birleştirilememesindedir.
Evet, her ilde bir üniversite
açılmıştır. Sayısal olarak üniversitelerin
artmasına seviniriz ancak kendimizi hiç aldatmayalım, sayısal
olarak artan üniversitelerin içinin de doldurulması şarttır.
Bugün Anadolu'da, uygulama alanlarından bahsetmiyorum, profesör görmeden,
gerçek anlamda üniversite havası teneffüs etmeden diploma alanlar
vardır, pratik sıfırdır. Japonlar başarılı
olmuşlarsa en önemli sebeplerden biri eğitimdeki disiplinleridir.
Disiplinden kastım, öğrencilerin kafasında cetvel parçalama
değildir, disiplinden kastım 7-8 ana dersi zayıf olduğu
hâlde ortalamayla sınıf geçmemedir. Bugün matematik gibi, fizik gibi
ana dersleri zayıf olduğu hâlde diğer derslerin
ortalamasıyla sınıf geçilmektedir. 7-8 ana dersi zayıf
öğrenci sınıf geçse, diploma alsa ne yazar?
Bir başka ve önemli konu: Maalesef, bugün 3-4
matematik, fizik sorusunu yapan mühendislik fakültelerine girebilmektedir. Her
zaman söyledim, söylemeye de devam edeceğim, Allahın emrine uyun ve
işi ehline verin. Din kültürü ve ahlak bilgisi, felsefe, müzik
öğretmenini, beden eğitimi öğretmenini branşına uygun
veya düz liselere müdür veya vekil olarak verebilirsiniz, daire
başkanı, genel müdür, müsteşar yapabilirsiniz ama sakın ola
ki endüstri meslek liselerine müdür veya müdür vekili yapmayınız.
Bu ülkeye yazık edersiniz diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Karar yeter sayısının aranmasını
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.39
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.52
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 53üncü maddesi üzerinde verilen aynı
mahiyetteki önergelerin oylaması sırasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeleri tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeleri kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada, Hükûmet burada.
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 53üncü maddesinde yer alan
Önceki öğrenmeler ibarelerinin Yabancı ülkelerden ve ülkemizdeki
mesleki eğitim kuruluşlarından eğitim almış
öğrenciler ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Aydın (Bursa) ve
arkadaşları.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın
Erkan Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 53üncü maddesinde verilen önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlarken dün akşam Adanada
hayatını kaybeden 11 yavrumuz, canımız ve 1 görevli için
Allahtan rahmet, yaralananlara da şifa diliyorum. Gerçekten
ciğerimiz yandı, içimiz yandı. Orada yoksul ailelerin
kızları hayatlarını kaybetti. Paraları, imkânları
olmadığı için oraya gittiler ve canlarını verdiler.
Gene yoksul ailelerin çocukları bilmedikleri topraklarda, Suriyede,
güneydoğuda hayatlarını veriyorlar ama Hükûmet ya da yetkililer
maden işçisi öldüğünde fıtrat, burada denetimsizlikten,
ilgisizlikten ölenlere de kader diyorlar. Olan garibana oluyor, orada
canını yitirenlere oluyor.
Bugün tekke ve zaviyelerin
kapatılmasının yıl dönümü, 30 Kasım 1925te
kapatıldı. Ama, bugün baktığımızda, Fetullah
Cemaatine gönderilirken çocuklar, son birkaç yıldır -onun
kötülenmesiyle- onun yerine Süleymancıların yurtlarına,
Süleymancı cemaatlerin yurtlarına gidiyorlar ve orada da bu
tanıdık, bu bildik görüntüler ortaya çıkıyor.
Baktığımız zaman, belediye başkanı bu yurdu
yıkmış, yerine de yenisini yapacağını
söylemiş. Ama önce tedbiri alıp sonra yıkması gerekirken
çocuklar da -açıkta kalmalarından dolayı-
Süleymancıların yurtlarına yerleştirmişler. Herhangi
bir denetim, ilgi olmadığı için de çocuklar orada
hayatlarını kaybetmişler. Aslında yapılması
gereken neydi? Oradaki çocukların bir belediye ya da devlet yurduna
yerleştirilip ondan sonra inşaata başlanması gerekiyordu
ancak yapılan iş tam tersi.
Bakın, kaybettiğimiz kızlardan
birisi, Aladağdaki Sinanpaşa Ortaokulunda okuyan Cennet
Karataş. Bu yıl 5inci sınıfa başlamış, ilk
kez ailesinden ayrılarak yurda yerleşmiş. Ailesi, Aladağa
bir buçuk saat mesafede, Kışlak köyünde oturuyor. Babası,
kızının okumayı çok sevdiğini, doktor olmak
istediğini ve bu yüzden de Aladağa gönderdiğini anlatıyor.
Ancak, imkânı olmadığı için, okutacak parası, kalacak
yeri olmadığı için bu yurda mecbur kaldığını
söylüyor, mecburiyetten dolayı da gönderdiğini ekliyor. Bu, bir
babanın feryadı. Hepimiz babayız, çoluğumuz, çocuğumuz
var. Bu yüreği, bu acıyı içinde hissetmeyen kimse olabilir mi?
Ama, bunu düzeltmekle görevli, bu hataları denetlemekle görevli Hükûmet,
yetkililer ne diyor? Yayın yasağı koyuyor, Bunlardan ders
alacağız. diyor. Sel oluyor, TOKİde insanlar ölüyor, Hükûmet
ders almıyor. Deprem oluyor, birçok insan ölüyor, Hükûmet ders
almıyor, Maden faciası oluyor, insanlar ölüyor, ders almıyor.
Dün de çocuklar öldü, Hükûmetten gene bildik, tanıdık açıklama.
Bundan ders alacağız. Daha ne kadar insan ölecek, ne kadar çocuk
ölecek de ders alacaksınız ya da bütün gelişmiş ülkelerde
olduğu gibi, şu istifa mekanizmasını aklınıza
getireceksiniz? Bir Allahın kulunun da aklına gelmez mi? Bunun bir
sorumlusu var. Burada bir sürü gencecik, körpecik can gitti. Bir tane sorumlu
da çıkıp Avrupada, Batılı ülkelerde olduğu gibi
Bunun bedeli, evet, benim sorumluluğumda. deyip bir istifa olmaz
mı?
Sayın milletvekilleri,
Hükûmetin yetkilileri burada, Sayın Bakana soruyorum: Bir kişi de
çıkıp bunu söylemez mi? Ama maalesef, bununla ilgili hiçbir
açıklama yok. Konyada da oldu, sekiz yıl önce, orada da 18 yavrumuz
gitti, sekiz yıldır dava devam ediyor, tutuklanan yok. Hâlâ
bekliyoruz, ne zaman sorumlular cezasını alacak? Bütün bunlar olurken
Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor? Devlet terörü estiren zalim
Esadın hükümdarlığına son vermek için Suriyeye girdik,
başka bir şey için değil. diyor. Bu, Parlamento iradesinin
gasbıdır. Bu, Anayasanın ihlalidir. Bu, başka bir ülkeye
açık bir savaş ilanıdır ki bu yetki Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir kimseye devredilemez, Türkiye Büyük Millet Meclisinin haberi
olmadan kimse böyle bir söz söyleme hakkına sahip değildir.
Buradan, bu ifadenin de yüce
milletimiz tarafından değerlendirilmesini ve kamuoyunun da gündemin
bu kadar yoğun olduğu bir dönemde bunları bir an önce
değerlendirmesini talep ediyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Aydın.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
54üncü madde üzerinde iki
ayrı önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405
sıra sayılı Kanun Tasarısının 54üncü maddesiyle
kanuna eklenen geçici madde 11de yer alan devam etmekte olanlar ibaresinin
devam edenler ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Mustafa
Ali Balbay
Aydın Bursa İzmir
Haydar Akar Bülent
Bektaşoğlu Gaye
Usluer
Kocaeli Giresun Eskişehir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405
sıra sayılı Kanun Tasarısının 54üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Ziya Pir
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
İmam Taşçıer Ayhan Bilgen Kadri
Yıldırım
Diyarbakır Kars
Siirt
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Siirt Milletvekili
Sayın Kadri Yıldırım.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bu konuşmamda,
demokratik eğitimin bir gereği olan barış eğitimiyle
ilgili birkaç hususu sizinle paylaşmak istiyorum.
Yapılan araştırmalara göre,
İkinci Dünya Savaşından bu yana yaklaşık 60 milyon
insan hayatını iç çatışmalarda ve dış
savaşlarda kaybetmiştir ve bunların çoğunu da çeşitli
sivil kesimler -yani çoğunluğunu kadınlar, çocuklar,
yaşlılar gibi sivil kesimler- oluşturuyor. Ve yine, yapılan
araştırmalara göre, her bir F16nın parasıyla bir okul
rahatlıkla yapılabilmektedir.
Barış eğitiminin temel amacı,
savaş kültürü yerine barış kültürünü hâkim kılmaktır
ve barış eğitiminin kendine özgü bazı prensipleri
vardır. Bunlardan biri: Empati kurabilmek. 2ncisi: Tek kimliğe
takılmayıp çoklu kimliklerimizin olduğunun farkına varmak.
3üncüsü: Hiç kimseyi ötekileştirmemek. 4üncüsü:
Ayrımcılık yapmaksızın tüm bireylerin haklarına
ve doğaya saygı göstermek. 5incisi: Eleştirel düşünceyi,
önünü açarak, sahiplenmek. 6ncısı: İletişim
mekanizmalarını açık tutmak. Ve 7ncisi: Cinsiyet
ayrımı yapmamaktır.
Maaloufun bir tespiti vardır. Onun tespitine
göre, hiçbir canlı kendi soyundan birini öldürmez. Eğer öldürüyorsa
-insan da dâhil olmak üzere- mutlaka öldürmek istediğini bir şekilde
yabancı görüyor, yabancı gözüyle bakıyor, öteki gözüyle
bakıyor, öyle öldürmeye çalışıyor. Tekrar ediyorum
Maaloufun sözünü: Hiçbir canlı kendi soyundan birini öldürmez ancak
ötekileştirerek ve yabancı gözüyle ona bakarak öldürür.
Dolayısıyla, bütün yaşanan çatışmaların,
savaşların, kan dökmelerin temeli karşısındakinin
kimliğini -ister dinî kimlik olsun, ister etnik olsun, o kimliği-
tanımamak veya karşısındaki halkın dilini
tanımamak veya karşısındaki toplumun rengini hor görmek, o
rengi adam yerine koymamaktır. Öyleyse barışçı
eğitimin temel amacı ve olmazsa olmazı, toplumun bireylerine hem
etnik ve dinî kimlik eşitliğini hem dillerin eşitliğini hem
de renklerin eşitliğini benimsetmek, kavratmak ve bunu toplumun
bireylerinde davranış değişikliğini meydana getirecek
şekilde pratize etmektir. Eğer bir ülkede, bir devlette, bir
memlekette bu yönde bir davranış değişikliği meydana
gelmiyorsa -ki eğitimin en geçerli tanımı bireylerde
davranış değişikliği meydana getirmektir- o hâlde o
ülkenin, o devletin, o memleketin eğitimden beklenen amaca
ulaştığı söylenemez. O hâlde, eğitimin temel
amacı, barış kültürünü savaş ve çatışma kültürü
yerine egemen kılmak, ikame etmektir.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 54üncü maddesiyle kanuna
eklenen geçici madde 11de yer alan devam etmekte olanlar ibaresinin devam
edenler ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Metin
Lütfi Baydar (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Gaye
Usluer.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
GAYE USLUER (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz gün,
Cumhurbaşkanı Erdoğan Devlet terörü estiren zalim Esedin
hükümdarlığına son vermek için oraya girdik, başka bir
şey için değil. dedi. Bu ifade, açıkça Anayasayı ihlaldir;
bu ifade, Parlamentoyu yok saymaktır; bu ifade, Parlamento iradesinin
gasbıdır. Parlamento Hükûmete IŞİD, PKK ve diğer
örgütlerle, terör örgütleriyle mücadele ve sınır güvenliğimiz
için yetki vermiştir, başka bir şey için değil.
Bakınız, 405 sıra sayılı
Yasa Tasarısında yok yok. Reform diyorsunuz ama her bir maddeye
baktığımızda eğitimde hangi deformasyonları
yapacağını görmek zor değil.
Bakınız, 54üncü madde de
çıraklık eğitimine ilişkin. Çıraklık eğitimi
Hayat Boyu Öğrenme Müdürlüğüne bağlanıyor. Buradan
alınıp Meslekî ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlanıyor.
Yani mesleki eğitim ortaöğretime
sıkıştırılıyor. 10 çalışanı olan
işletmede dahi bu eğitimin verilecek olması, aynı zamanda
Çocuk emeği nasıl sömürülecek? Ucuz işçi nasıl
oluşturulacak? bunun göstergesidir. Bu düzenlemeyle, devlet kontrolünde,
devlet destekli, devlet eliyle çocuk işçilik yasallaşmış
olacaktır. Mesleki eğitimde elbette ki devletin, işverenin ve
işçinin hem sorumlulukları vardır hem de görevleri vardır.
Peki, mesleki eğitimde hedef nedir? Hedef, vasıflı iş
gücünü oluşturmaktır. Hedef, bütün orta eğitim gençliğini
üniversitenin önüne yığmamaktır. Ancak gördük ki 2012
yılında yine sizlerin oylarıyla hayata geçirilen 4+4+4 sistemi
elbette ki baştan beri söylediğimiz gibi bir reform değildir.
Bugün, bu sistemin millî eğitimde oluşturduğu dertleri,
sorunları âdeta bir yumak olmuş biçimde hep birlikte izliyoruz.
Ortaöğretimde, açık öğretim uygulamasıyla kurduğunuz
bu sistemle eğitim 4üncü sınıfın sonunda
sonlanmaktadır. Öğrenciler aslında meslek ve teknik liseleri
seçmek istememektedirler. Neden istememektedirler? Çünkü meslek liselerinin
statüsü düşüktür, çünkü bu okullarda eğitim ne verimlidir ne
kalitelidir. Peki, meslek ve teknik liseleri kimler seçmektedir? Ne yazık
ki yine yoksul halk, yoksul halkın çocukları kısa yoldan iş
bulsun düşüncesiyle çıraklık eğitimine, meslek ve teknik
liselere yönlendirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, her bir önergenin
sonunda oy verme aşamasında hep birlikte
parmaklarınızı kaldırıyorsunuz ama aslında neye
parmak kaldırdığınızın bile farkında, bilincinde
değilsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hadi oradan ya!
Ayıp ama.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sen neye
kaldırdığını biliyor musun?
GAYE USLUER (Devamla) Otomatik parmaklar
basıldığı düğmeyle birlikte havaya kalkıyor.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sen
kendine bak, kendine.
GAYE USLUER (Devamla) - Aynı 4+4+4te
nasıl parmak kaldırdıysanız subkortikal, akıl
dışı, parmaklarınızı kaldırıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Doğru düzgün
konuşun, ifadenize dikkat edin Sayın Hatip.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) Seninki
akıl dışı. Seninki akıl içi mi oluyor?
GAYE USLUER (Devamla)
Eğitimde bir reforma ihtiyacımız olduğu açık ancak bu
yasa tasarısının hiçbir maddesiyle eğitimde reform olmaz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, nasıl akıl dışı diyebilir?
HULUSİ ŞENTÜRK
(İstanbul) Hakaret ediyor ya. Hakaret etme hakkı yok ki.
GAYE USLUER (Devamla) Sinirlenmeyin,
sinirlenmeyin.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul)
Ayıp, ayıp! Sen kimsin, hakaret ediyorsun, kimsin sen?
GAYE USLUER (Devamla) Kaldırdığınız
parmaklar çocuklarımızın geleceğini yok ediyor.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) Önce
haddini bil, önce medeni olmayı öğren.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Parmak
sallamadan, parmak sallamadan.
GAYE USLUER (Devamla) Eğitim sistemindeki
deformasyon sizin ürününüzdür.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) Ayıp
denen bir şey var, ayıp denen!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Senin parmağın
akıllı mı?
GAYE USLUER (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap edin Sayın
Usluer. Sayın grup başkan vekiliniz gerekirse cevap verir.
GAYE USLUER (Devamla) Gücünüz yetiyorsa
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İndir
parmağını, indir!
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul)
Utanır insan, utanır!
GAYE USLUER (Devamla)
ağabeyinize
karşı gelin, vicdanınızın sesini dinleyin. (CHP
sıralarından alkışlar)
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul)
Hadsizlik! Okumuşsun ama
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Senin parmağın
akıllı mı, senin parmağın.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul)
İnsan edepten yoksun olunca böyle olur.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Parmağında
akıl varmış(!)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hatip grubumuza
dönerek oy kullanırken farkında olmadığımız,
bilmediğimiz, bilmeden oy kullandığımız gibi ifadeler
kullandı. Kendisi çok bilmiş. Söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Eskişehir Milletvekili Gaye Usluerin 405
sıra sayılı Kanun Tasarısının 54üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamentonun bir seviyesi
vardır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo! Doğru
seviyeyi buldu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Buraya gelen bütün
insanlar bölgesinden seçilerek gelmişlerdir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Çıkıp da çok bilmiş
edalarla Onu bilmiyorsunuz, bunu bilmiyorsunuz
Sizin bildiğiniz size kalsın.
Bu milletvekilleri canhıraş bir şekilde çalışarak
Türkiyenin yönetilmesi noktasında oy kullanıyorlar, irade ortaya
koyuyorlar. Çıkıp da yükseklerden bakarak tepeden bir bakış
açısıyla ifadeler kullanmayın.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Biz yoklama
istemesek gelecekleri yok ya.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) Sen
arkana bak, kaç kişi var?
AHMET UZER (Gaziantep) Arkana bak Sayın Vekil,
arkana bak; ondan sonra konuş.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET MUŞ (Devamla) Bunların
aynısını size iade ediyoruz. Takmışlar bir şeye.
Değerli milletvekilleri, bu açıdan
kendisine daha fazla söz söyleyecek değiliz. Tek tipçi bir
anlayış vardır. Nedir o? Bizim bildiğimiz doğru,
bunun dışındaki yanlış. 4+4+4 sistemi
geçtiğinden beri bazı kişiler bunu dillerine pelesenk etti, bir
tanesi de bu hatip. Efendim, 4+4+4 çok kötüymüş. Niye?
İstediğimiz gibi, herkes aynı yere gidecek. diye bir sistem
vardı, bunu değiştirdik. Esnek, isteyen istediği tercihi
yapsın. Bütün dert buradan kaynaklanıyor. Tek tipçi anlayıştır
bu işte.
MEHMET METİNER (İstanbul)
Mısırda darbe olduğunda attığı tweeti
hatırlasın.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Hani eleştirmeye
çalıştıkları var ya eleştirmeye
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yanlış
tercih yapıyorlar ya. Çocukları zorla belli okullara
yönlendiriyorsunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Eleştirmeye
çalıştıkları, sürekli dillerinden düşürmedikleri ama
zihin altında ve kodlarında olan o tek tipçi anlayışın
dışa vurmasıdır.
Bu açıdan, ben şimdiye kadar
göstermiş olduğunuz iradeden dolayı tüm AK PARTİ
milletvekillerine, bu açıdan, bölgelerinizde yapmış
olduğunuz çalışmalardan dolayı, seçim sürecindeki başarılı
çalışmalarınızdan dolayı ve AK PARTİyi iktidara
taşımanızdan dolayı her birinize ayrı ayrı
teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, millete de böyle
bakıyorlar zaten, millet de sandığa gömüyor.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millete de
yukarıdan bakıyorlar.
BAŞKAN Sayın Bak
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Merak etme,
sizi gömecekler bir daha çıkmamak üzere.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sizi gömecekler.
BAŞKAN Sayın Bak...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 11 seçimde gömüldünüz
sandığa. Millete de böyle bakıyorsunuz, millet sizi
sandığa gömüyor.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Yüz seneden
beri gömülmedik.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sonuçlar ortada, elli
senedir iktidar olamıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Bak
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
Göreceğiz, göreceğiz sonunuzu, hiç merak etme.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millete yukarıdan
bakarsanız, millet de sizi sandığa gömer.
BAŞKAN Sayın Bak
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Meydan orası.
BAŞKAN Sayın Bak
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vatandaşa da
aynısını yapıyorsunuz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkanım, hatibin aşıları yapılsın, bu
arkadaşın aşıları yapılsın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Burası Meclis
ya. Ya, burası manav dükkânı değil ya.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vatandaşa da
aynısını yapıyorsunuz, ondan sonra geliyorsunuz, devam
edin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Beyefendi,
burası manav dükkânı değil, burası Meclis.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir disiplin
işlemi yapacak mısınız Osman Aşkın Bak için?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Burası manav
dükkânı değil, burası Meclis, böyle
bağıramazsınız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
sakin olun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var?
BAŞKAN - Sayın Bak, lütfen
bağırmayalım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Fikrimi söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Bak
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sen fikrini
söylemiyorsun, bağırıyorsun.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
54üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
55inci madde üzerinde iki ayrı önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 55inci maddesiyle kanuna
eklenen geçici madde 12de yer alan staj ibaresinin Uygulamalı
Öğrenim ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Bülent Yener
Bektaşoğlu
Aydın Bursa Giresun
Haydar Akar Mustafa Ali Balbay Nurettin Demir
Kocaeli İzmir Muğla
Türkiye Büyük Milet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sayılı Kanun
Tasarısının 55inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Ziya Pir
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
İmam Taşçıer Ayhan Bilgen Osman Baydemir
Diyarbakır Kars Şanlıurfa
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Osman Baydemir.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Bu
fotoğrafı buraya koymamı eleştiren saygıdeğer
milletvekilleri, bu fotoğraf benim eserim değil, Hükûmetin eseridir.
SALİH CORA (Trabzon) Sizin eseriniz. Meydan
okudular, meydan.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Kimse
eleştirmiyor, istediğin kadar koy.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Eserinizle ne kadar gurur
duyarsanız o sizin bileceğiniz iştir. (HDP
sıralarından alkışlar)
EBUBEKİR GİZLİGİDER
(Nevşehir) Kazdığınız çukurları tespit edin.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Sırtınızı PKKya dayarken düşünecektiniz onu.
SALİH CORA (Trabzon) Osman Bey, meydan
okudular.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Sayın Başkan; bir kez daha bu Genel Kurulda hitap
ederken demokratik değerler açısından, insanlık
değerleri açısından, ahlak açısından cunta darbesi ile
sivil, zorba rejimin yapacağı darbenin birbirinden farksız
sonuçlar doğurmayacağının ispatı ve delaletidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin temsilde üçüncü büyük siyasi partisinin eş
başkanları yani liderleri şu anda cezaevinde; 10 milletvekili,
milletin hür iradesiyle bu toplumun sözünü, bu toplumun talebini bu
Parlamentoda ifade etmekle görevlendirilen, yetkilendirilen insanlar 10 milyonu
bulan insanın iradesi yok sayılarak, çok açık ve net söylüyorum,
talimatla cezaevine gönderildiler.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Hadi
canım!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Cunta darbesini
Allahın lütfu olarak gören siyasal anlayış şu an
itibarıyla bir darbe hukukuyla bu ülkeyi yönetmeye devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, çok açık ve net
bir dille ifade etmemiz gerekir ki bugün ülke hem Orta Doğuda hem dünyada
bu kadar büyük bir krizi, yok oluşu, trajediyi, ölümü ve kan
kaybını yaşıyorsa bu, her şeyden önce iktidarın
korkusudur.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Hadi
canım!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) İktidarı
yitirme korkusunun ülkeyi ne hâle getirdiğinin aynı zamanda
göstergesi, delaletidir.
Benim size bir tavsiyem, bir önerim var: Korkun.
Gelin, beraber korkalım ama sadece ve sadece Allah'tan korkalım.
Çünkü, bu iktidar baki bir iktidar değildir hiçbiriniz, hiçbirimiz
açısından. Gün gelecek bu emaneti başkalarına devretmek
durumunda kalacaksınız. İki yıl uzar, iki yıl
kısalır ama emin olun, bu ülkenin geleceğinde Türkün, Kürtün,
Lazın, Çerkezin, Sünninin, mütedeyyinin, Arapın, inananın
veya inanmayanın, tüm mazlum halkların bu ülkenin geleceğinde
onurlu yerleri olacaktır. Tıpkı Leyla Zanalar, Hatip Dicleler,
Orhan Doğanlar nasıl bugün bu ülkede onurlu bir yerdeyse Selahattin
Demirtaşlar ve arkadaşları da yine bu Parlamentoda onurlu bir
yerde olacaklardır. Ama, zalimlerin, emin olun, bu ülkenin
geleceğinde yeri olmayacaktır. Bundan hiçbirinizin şüphesi ve
tereddüdü olmasın.
Şimdi, milletvekillerimizin ve eş
başkanlarımızın tutuklu bulunuşunu yargının
bağımsızlığına, yargının
tarafsızlığına bağlamak ancak ve ancak akıl ve
vicdan kabızlığıyla izah edilebilir. (HDP
sıralarından alkışlar)
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Allah, Allah!
Teröristler ne olacak, teröristler?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Ancak ve ancak
akıl ve vicdan ishali olmakla açıklanabilir.
Açık ve net söylüyorum: Cuntanın hâkim
olduğu dönemde dahi -burada hukukçular var sizler içerisinde, hepimiz çok
iyi biliyoruz ki- Devlet Güvenlik Mahkemesinde bile hâkimlerin küçük de olsa
bir hareket kabiliyeti vardı. Bugün bir hâkim, bir savcı, bir mahkeme
gösterin bana ki iktidarın tutuklayın talimatını,
işaretini verdiği
SALİH CORA (Trabzon) Yargı
bağımsız.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
bir siyasetçiyi,
bir gazeteciyi tutuklamaktan imtina etsin. 5 bin hâkim ve savcı nasıl
FETÖden içeriye alındıysa Hükûmetin talimatının
gereğini yerine getirmeyen her hâkim ve savcının şu anda
bağımsızlığı değil -çok açık
söylüyorum- iradesi elinden alınmış durumdadır. Bu itibarla
da bu karar hukuki değil, siyasidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
Muhataplarınızla, rakiplerinizle hesaplaşacağınız
yer adliye değildir, sandıktır. Sandıktan kaçanların
adı, bana göre, demokratik olarak korkaktır. Gelin korkularımızdan,
gelin korkularınızdan vazgeçin, arının
çağrısını bir kez daha yinelemek istiyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baydemir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın hatip
darbe hukuku uyguladığımız, ülkeyi felaketin kenarına
getirdiğimiz gibi bu ve buna benzer ithamlarla grubumuza açık bir
sataşmada bulunmuştur. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemirin 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
55inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepimiz mahkemeyikübrada hesap vereceğiz,
buna inanıyoruz, iman etmişiz. Mahkemeyikübrada hesap vermekten
korkacak olanlar anne karnında 6 aylık bebeği öldüren canlı
bombanın sırtını sıvazlayanlardır, onlar
korksunlar, onların verecek cevabı yok. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Çukurların
içerisindeki askerimizi, polisimizi, vatandaşımızı
şehit eden teröristlere sırt çıkan, onlara arka çıkanlar
mahkemeyikübradan korksunlar, hesap veremeyecekler çünkü orada. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, sayın hatip
hukuktan bahsetti. Bir şey hatırlatmak istiyorum kendisine. Kendisi
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanıydı.
Hatırladınız mı, basına bir yargılama
çıkmıştı.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Niğde)
Bir hesap soran vardı, hesap soran.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bir dakika
Kendi personeli yargıladı onu.
Hatırladınız mı? (AK PARTİ sıralarından
Evet. sesleri) PKK hukuku.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Anlat,
anlat.
MEHMET MUŞ (Devamla) PKK hukuku. Sayın
Baydemirin hukuktan anladığı PKK hukukudur.
AHMET YILDIRIM (Muş) FETÖnün
iddialarının arkasına sığınıp
konuşuyorsun. FETÖnün iddialarıyla konuşuyorsun sen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Orada bir temizlik
işçisi yargıladı kendisini. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bir şey diyebildi mi?
İşte, devletin çökerttiği yapı o yapıdır.
GARO PAYLAN (İstanbul) Cemaatin iddiası
o, cemaatin.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Baydemir,
rahat olun, sizi de kurtarıyor. Bakın, bir daha sizi personeliniz
yargılayamayacak. Yargılayacaksa hâkim ve savcılar yargılayacak.
Rahat olun, çekinmeyin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Düşe düşe
Gülen Cemaatinin iddialarına mı düştün sen? Anlamazsın sen
bunları.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bir belediye
başkanı için çok kötü bir şeydir bir işçisi tarafından
mahkeme kurulup yargılanması ve ona ceza kesilmesi.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİnin
bitirdiği budur. AK PARTİnin bitirdiği, o hendeklerdeki
egemenlik sevdasına kapılan teröristlerin hayalleridir ve onlara
destek olanın hayalleridir.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Oraya
mahkeme göndermediniz mi?
MEHMET MUŞ (Devamla) Türkiye terörü
bitiriyor. Türkiye iyi yöne gidiyor.
Şunu unutmayalım: Türkler kadar Kürtler de
bu ülkenin eşit öz yurttaşları ve sahipleridir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Ama Kürtçe
konuşamazlar.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baydemir.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın hatip açıkça hayali, iftira ve -açık söylüyorum- bugün
Hükûmetin ve iktidarın FETÖ olarak tabir etmiş olduğu, devlet
içerisinde onlarla birlikte, Hükûmetle birlikte aynı yatakta on iki
yıl boyunca kalan bir yapının üretmiş olduğu bir
algı operasyonu yalanını burada ifade etmek suretiyle
ağır ve hadsiz bir sataşmada bulunmuştur. Söz diliyorum.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Oldu mu, olmadı
mı öyle bir şey, onu anlat.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
İki dakika.
10.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın grup başkan vekili, en az onlarca kez KCK ana dosyası
olarak tabir edilen ve bugünkü siyasi soykırım operasyonunun
aynısı olan bir hukuki saldırıyla, adına hukuk denilen
bir saldırıyla Kürt siyasetçiler karşılaştı. O
dönem, iktidar ortağınız olan, daha doğrusu devlet
ortağınız olan ve bugün FETÖ olarak tabir etmiş olduğunuz
o klik tarafından her siyasetçiye dair bir algı operasyonu yönetildi.
Bana dair de yürütülen algı operasyonu buydu. Çok açık ve net
söylüyorum: Eğer benim hakkımda herhangi bir yerde -devletin
yargılamaları dışında- tek bir yargıyı
ortaya çıkarırsanız, tek bir mahkemeyi ortaya
çıkarırsanız, ben Türkiye Büyük Millet Meclisi ve siyaset
hayatıma nokta koyarım, namusum ve şerefim üzerine söz
veriyorum. Eğer ki sen ispat etmezsen, eğer ispat etmezsen ve istifa
etmezsen bunu da milletvekillerimizin, Türkiye toplumunun, Kürtlerin, Türklerin
haysiyetine bırakıyorum.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Demagoji
yapma, demagoji yapma.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Çok açık ve net
söylüyorum: Algı operasyonu yapıyorsunuz, cunta kliğinin
yapmış olduğu algı operasyonunu şu anda
yönetiyorsunuz. Bakın, onlarla beraber hâlen yürüyorsunuz. Onların
sahte delillerini, sahte algı operasyonlarını hâlen
kullanıyorsunuz.
Urfada bir gün, bir biber
satıcısının, isot satıcısının
müşterisi gelir; isotu kırar koklar, atar der ki: Bu acı
değil. Diğerini kırar koklar, acı değil.
Diğerini kırar koklar, acı değil. Biber sahibi der ki: Ya,
sen ne yapıyorsun. Ama bu biberler acı değil. diyor. Ya,
vallaha benim biberlerim acı ama senin burnun yanmıyorsa ben ne
yapayım? diyor.
Şimdi, on iki yıl boyunca aynı
yatakta kaldınız, en sonunda bunlar hançeri sizin
sırtınıza sapladı, hâlen burnunuz yanmıyorsa,
onların sahte delillerini kullanıyorsanız ben size ne diyeyim.
ABDULKADİR YÜKSEL (Gaziantep) - Şimdi
beraber mi yatağa giriyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baydemir.
(HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ben tekrar söz
almayacağım.
Bu meseleyle alakalı basına yansıyan
kamera görüntüleri vardır, mevcuttur; isteyen YouTubea girip bunlara
bakabilir. İkincisi, iktidarda biz hiç kimseyi ortak etmedik; ne devlete
ortak ne de iktidara ortak ettik. İktidar milletten alınır,
zamanı gelince de millet değerlendirmesini yapar.
Teşekkür ediyorum. Arzu edenler YouTubeta bu
görüntüleri izleyebilirler.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz Yanıldık. demediniz mi canım?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN -
sunmadan önce bir yoklama talebi
vardır.
Sayın Altay, Sayın Usluer, Sayın
Kayan, Sayın İrgil, Sayın Zeybek, Sayın Tanal, Sayın
Aydın, Sayın Baydar, Sayın Gürer, Sayın Akın,
Sayın Yüksel, Sayın Engin, Sayın Demir, Sayın Özcan,
Sayın Özdemir, Sayın Bozkurt, Sayın Turpcu, Sayın Kara,
Sayın Erdem, Sayın Pekşen.
Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakika
süre veriyorum ve işlemi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 55inci maddesiyle kanuna
eklenen geçici madde 12de yer alan staj ibaresinin uygulamalı
öğrenim ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Demir (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muğla
Milletvekili Sayın Nurettin Demir konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
NURETTİN DEMİR (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 55inci maddesiyle ilgili söz almış
durumdayım.
Tabii ki ben aslında subkortikala
birazcık takılmıştım. Doktorum, biliyorsunuz. Acaba,
dedim, iktidar partisinin milletvekillerine birazcık anatomi dersi mi
vermek lazım? Biliyorsunuz, subkortikal olmadan, arkadaşlar, üst
beyin gelişmez. Subkortikal o kadar önemlidir ki
İçimizde hekim
arkadaşlar var, nörologlar var, beyin cerrahları var; onun için bu
kadar alınganlık göstermemek lazım. İsmail Bey var, o çok
iyi bilir. Dolayısıyla, yani, bu kadar neye alınıyor ekip,
milletvekilleri, anlamakta zorluk çekiyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bir profesörün
bundan başka söyleyecek lafı olmayınca ona üzülüyoruz.
NURETTİN DEMİR (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bugün beni üzen iki olay oldu, sizleri de tabii ki
üzmüştür.
Özellikle Sayın Cumhurbaşkanının
Suriye halkına, Suriyeye savaş ilan etmesi; bunu, bir Parlamento
grubu olarak, tüm milletvekilleri olarak kınamamız gerekiyor. Ne
diyor Sayın Cumhurbaşkanı? Devlet terörü estiren zalim Esedin
hükümdarlığına son vermek için oraya girdik, başka bir
şey için değil. açıklamasında bulundu. Bu ifade Parlamento
iradesinin gasbıdır. Parlamento, Hükûmete IŞİD, PKK ve
diğer terör örgütleriyle mücadele ve sınır güvenliğimiz
için yetki verdi. Bu ifade Anayasayı ihlaldir, Parlamentoyu yok
saymaktır. Ey halkım, ey eksik ve yaralı yüce Meclisin
değerli üyeleri; bu ifade başka bir ülkeye açık bir savaş
ilanıdır. Bu yetki sizlerin yani Türkiye Büyük Millet Meclisinindir,
devredilemez. Türk Silahlı Kuvvetleri El Baba ilerlemektedir. Esat 407
kilometre uzaktaki Şamdadır. Bu ifadenin, ayrıca, bir
inandırıcılığı yoktur, halüsinasyon belirtisidir.
Değerli milletvekilleri, özellikle Adana
Aladağdaki yangın ve eğitim katliamı hepimizin, tüm Türkiye
Büyük Millet Meclisinin büyük üzüntüsüdür. Bir çocuğun ne işi var
arkadaşlar, bir yatılı okulda çocuğun ne işi var? 10
öğrenci ve 1 görevli cayır cayır yandı, sizin
Madımakta yaktığınız aydınlar gibi yandılar
çığlık atarak. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ne demek ya Sizin
yaktığınız?
MEHMET METİNER (İstanbul) Kim yaktı
ya?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ne diyorsunuz siz
ya? Bu nasıl bir düşünce?
NURETTİN DEMİR (Devamla) Yakanlar
yakanlar, siz değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İktidarda kim
vardı, iktidarda?
MEHMET METİNER (İstanbul) SHP
iktidarında yakıldı o dönem.
NURETTİN DEMİR (Devamla) Geri
aldım, sözümü geri aldım, sözümü geri aldım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kim vardı
iktidarda?
NURETTİN DEMİR (Devamla) Geri aldım
arkadaşlar.
BAŞKAN Tamam, sözünü
geri aldı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen ne diyorsun ya?
NURETTİN DEMİR (Devamla) Sizi
kastetmedim, yakanları kastettim. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kim vardı
iktidarda?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen kendi beynine bak,
kendi beynine.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET METİNER (İstanbul)
Saygısızlığa gerek yok, gittikçe
saygısızlaşıyorsunuz ya.
NURETTİN DEMİR (Devamla) Geri
aldım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Demir
NURETTİN DEMİR (Devamla) İçim
yanıyor arkadaşlar baba olarak, dede olarak. Sizin de içiniz
yanıyor. Yanmıyor mu? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yanıyor.
NURETTİN DEMİR (Devamla) Tamam, geri
aldım arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne konuşuyorsun?
Madımakla ne alakası var?
MEHMET METİNER (İstanbul) Beyniniz bu
kadar sizin. Saygısız!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Demir sözünü geri aldığını ifade etti, lütfen dinleyelim.
NURETTİN DEMİR (Devamla) Geri
alıyorum arkadaşlar, sizi kastetmedim, sizi kastetmedim.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Yaktınız.
ifadesini geri alsın Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam, geri aldı.
NURETTİN DEMİR (Devamla) Geri
alıyorum sözümü arkadaşlar. Ben bir babayım, ben bir dedeyim;
üzülüyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER (İstanbul) O zaman
beyninizi sorgulayacaksınız.
NURETTİN DEMİR (Devamla) Siz de
aynı şekilde. Aynı şeyi söyledim zaten; sizlerin de
üzüldüğünüzü, sizlerin de aynı acıyı duyduğunuzu
söyledim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER (İstanbul) O zaman
beyninizi sorgulayacaksınız.
NURETTİN DEMİR (Devamla)
Arkadaşlar, çıraklık eğitimiyle ilgili
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Konuşmanın
başında söylediğin beyinle ilgili konuya kendin baktır
önce.
MEHMET METİNER (İstanbul) Beyniniz
böyleyse sorgulayacaksınız o beyni. Yeter ya! Sabrettikçe
saygısızlaşıyorsunuz ya!
HİKMET AYAR (Rize) Özür dileyecek!
NURETTİN DEMİR (Devamla) Özür diliyorum
tekrar, tamam mı? Sizi kastetmedim arkadaşlar, Mecliste hiç kimseyi
kastetmedim.
HİKMET AYAR (Rize) Ne demek o ya?
NURETTİN DEMİR (Devamla) Kastetmedim
arkadaşlar.
HİKMET AYAR (Rize) Kimi kastettin o zaman?
Kimi kastettiğini söyle.
NURETTİN DEMİR (Devamla) Efendim?
HİKMET AYAR (Rize) Kimi kastediyorsun?
NURETTİN DEMİR (Devamla) Yakanları
diyorum.
MEHMET METİNER (İstanbul) Siz
iktidardaydınız.
HİKMET AYAR (Rize) Kimi? Kim ama?
NURETTİN DEMİR (Devamla) Kim
yakmışsa Sivasta.
HİKMET AYAR (Rize) Siz. diyorsun ama,
Siz. diyorsun.
NURETTİN DEMİR (Devamla) Hayır,
geri aldım onu.
MEHMET METİNER (İstanbul) Siz
iktidardaydınız, siz.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Utanmadan
konuşuyorsun!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN DEMİR (Devamla)
Arkadaşlar, özür diliyorum.
MEHMET METİNER (İstanbul) Özür
diliyorsan erdemli davranıyorsun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Demir bir dil sürçmesi sebebiyle ifade ettiğini ve geri
aldığını söyledi.
Teşekkür ederiz.
MEHMET METİNER (İstanbul) Özrünü kabul
ediyoruz, eyvallah.
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
MEHMET METİNER (İstanbul) Darbe gecesi
attığınız tweetten dolayı özür dileyin, Sıra
Türkiyenin Mursisinde. diyen sizsiniz, hâlâ kalkıp konuşuyorsunuz
ya. Allahım ya Rabbim, sabrettikçe
saygısızlaşıyorsunuz ya.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
dinleyelim.
Sayın Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada hatip grubumuza dönerek Madımaktakilerin de
Önce
Adanadaki elim olaydan bahsedildi, hepimizin içi sızladı. Burada içi
sızlamayacak kimse olamaz, herkes kahroldu. Sonra dönüyor, Aynı
Madımaktakileri yaktıklarınız gibi. Bu gruba dönüyor.
Şimdi, bu bir açık sataşmadır. Daha sonra hatip sözlerini
geri aldı, fakat kayda girecek olan bazı ifadelerimiz olacaktır.
Söz istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Muş, size söz
vereceğim.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sıra
Türkiyenin Mursisinde. diye tweet atan kimse çıksın özür
dilesin.
BAŞKAN - Ancak, Sayın Demir,
konuşması esnasında sözlerini geri aldığını
ifade etti. Önce sizi dinleyelim, gerekirse Sayın Demire yerinden tekrar
söz veririz.
MEHMET METİNER (İstanbul) Profesörler
var o tweeti atan, içinizdeki profesörler.
BAŞKAN - Buyurun, sizi kürsüye davet ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muğla Milletvekili Nurettin
Demirin 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
55inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
MEHMET METİNER (İstanbul) Buyurun, Gaye
Hanıma sorun, darbe gecesi atılan tweeti hatırlatıyoruz
kendisine.
MEHMET MUŞ (Devamla) -
burada, çıkan
bazı hatiplerin elinde bir metin var; bir metin
sıkıştırılmış, orada bir yetki
gasbının olduğundan bahsediliyor. Bakın, dün yansıyan
bazı görüntüler vardı, YPG ile Esad bayrakları yan yana.
Doğru, Türkiye, sınırlarını korumak için Suriyeye
girdi, terör örgütlerine karşı mücadele etmek için oraya girdi. Esed
bunlara destek veriyorsa onlardan ne farkı var? Bir terör örgütünden
farkı var mı? Eğer IŞİDe alan açıyorsa, YPGyle
aynı maksatla, aynı şekilde faaliyet gösteriyorsa bunun bizim
için bir farkı yok. Terör örgütüne destek ile terör örgütü olmak
arasında da bir fark yok. Bizim amacımız
sınırlarımızı korumaktır, Sayın
Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği budur.
İkincisi: Bir kere bu talihsiz bir
açıklamadır. Buradan, önce çıkacaksınız, Ben
profesörüm, hekimim
böyle afra tafra yapacaksınız, ondan sonra
grubumuza dönerek kullandığınız ifade Nasıl
yandıysa, Madımakı yaktığınız gibi...
Sonra sözünü geri aldı. Kayıtlara girsin, bakın o dönem
Başbakan Yardımcısı kim? Erdal İnönü.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Birileri Madımakı
yakmıştır, dün gece de önlem almadığınız
yurt yanmıştır.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Peki, Adalet Bakanı
kim? Moğultay.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ha o
mantıkla Adanayı da siz mi yaktınız şimdi? Bu
mantık ona gider. Öyle şey mi olur?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Başbakan
Yardımcısı İnönü, Adalet Bakanı Moğultay.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hükûmet
sizsiniz, Adanayı siz mi yaktınız?
MEHMET MUŞ (Devamla) -
Neden ortaya çıkartmadınız? Niye ortaya
çıkartmadınız? Neden ortaya çıkartmadınız? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Yakanlar kim?
Avukatı kim? Yakanlar kim? Konuşma! Yakanlar kim? Avukatı kim?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (Devamla) Üstünü neden örtbas
ettiniz? Niye çıkarmıyorsunuz bunu ortaya?
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sivas
katliamının avukatı burada oturuyor!
MEHMET MUŞ (Devamla) Bir kere, görevde
olanlar bunlar. Utanmadan, sıkılmadan AK PARTİye bu
iftiraları atamazsınız.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sivas
katliamının avukatı burada oturuyor! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Özcan, lütfen yerinize
oturur musunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla) O dönemde AK PARTİ
yok, o dönemde AK PARTİ yok.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Yakan Erdal
İnönü değil; zihniyettir, sizin zihniyetinizdir! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (Devamla) Bunu yapanlar... O
dönemde, sizin, önceki, aynı zihniyette olanların iktidarında
oluyor bu olay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sivası yakanlar burada
avukatlık yapıyor! Burada avukatlık yapıyor Sivası
yakanlar! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
ZEYİD ASLAN (Tokat) Sana ne lan! Sana ne lan!
Beni mi kastediyorsun?
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Kimse... Sensin. Terbiyesiz
herif!
ZEYİD ASLAN (Tokat) Sana ne lan!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri... (AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.41
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.59
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Komisyon burada.
Hükûmet burada.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, bir söz talebim var.
BAŞKAN Önergeyle ilgili oylamaya geçmeden
önce, bir önceki oturumda yapılan konuşmalar esnasında
yaşanan tartışmadan dolayı ara vermek durumunda
kaldım.
Sayın milletvekilleri,
Genel Kurulda kürsüde hitap eden milletvekili başta olmak üzere, tüm
milletvekillerinin konuşmalarını yaparken birbirlerini rencide
edici, kırıcı ve yaralayıcı söz kullanmamaları
gerektiğini, İç Tüzüke uygun davranış içerisinde
olmaları gerektiğini buradan sürekli ifade etmemize rağmen, ne
yazık ki zaman zaman bu tür tartışmalara ve bu tür
atışmalara tanıklık ediyoruz. Arkada sayın grup başkan
vekilleriyle yaptığımız toplantı sonucunda da Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışması, sağlıklı bir
şekilde kanunların geçmesi açısından böylesi bir
ortamın sağlanmasında fayda vardır diye de ifade ettik.
Şimdi ben bu konuda her
4 siyasi partinin, grubun grup başkan vekillerine yerlerinden konuyla
alakalı söz vereceğim ve bir sükûnetin sağlanması
açısından da bunlara ihtiyaç olduğunu özellikle belirtmek
istiyorum.
Şimdi Sayın Akçaya
bu konuyla ilgili görüşlerini belirtmek üzere söz veriyorum.
Buyurunuz Sayın Akçay.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
24.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, ülkenin içinde bulunduğu şartlar
itibarıyla milletvekillerinin tutum ve sözlerine özen göstermesi ve
hakaretamiz veya ağır ithamlar içeren sözlerden kaçınmaları
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
maalesef zaman zaman Genel Kurul görüşmeleri sırasında gerek
kürsüden gerekse yerinden yapılan konuşmalarda ve laf atmalarda
istenmeyen sözler sâdır olabiliyor.
Burada önemli olan husus,
sevgide serbestlik olmakla birlikte, saygıda bir mecburiyet olduğu
hususunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamamız
gerektiğidir. O bakımdan, hakaretamiz veya ağır ithamlar
içeren sözlerden özellikle kaçınmak gerekir. Bu, Genel Kurulda gerilimi
ziyadesiyle artırıyor.
Ülkemizin içinde
bulunduğu şartlar itibarıyla da bizlerin bu tutum ve sözlerine
daha fazla bir özen gösterme ihtiyacı vardır. Özellikle Adanada
dünkü yangında hayatını kaybeden yavruların cenazelerinin
bile daha henüz Adli Tıp morgunda olduğu bir ortamda, bütün
vatandaşlarımızın da üzüntü içerisinde olduğu bir
vasatta sözlerimizi daha özenle seçmemiz gerektiğini düşünüyorum ve
ifade edilen bu sözlerden, daha sonra milletvekillerinin büyük
çoğunluğunun da aslında pişmanlık duyduğunun da
tanığıyız.
O nedenle, bundan sonraki
oturumlarda ve görüşmelerde de benzeri durumların
yaşanmayacağını ümit ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Akçay.
Sayın
Kerestecioğlu, buyurun.
25.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, kamuoyunun
vicdanını çok ciddi bir şekilde yaralamış olan Sivas
Madımak katliamına ve yaşanan katliamların
cezasızlıkla sonuçlanmasının bir devlet geleneği
hâline geldiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben öncelikle, kamuoyunun
vicdanını çok ciddi bir şekilde yaralamış olan Sivas
Madımak katliamıyla ilgili bir iki bilgiyi yine kamuoyuyla ve
buradaki değerli milletvekilleriyle paylaşmak isterim.
Yirmi bir yıl
yapılan yargılamadan sonra 7 sanık hakkında, davada zaman
aşımı kararı 2014 yılında onandı ve çok
değerli insanlarımızı kaybettik o katliamla. 2012de
Başbakan Erdoğan, zaman aşımı kararı verilmesini
Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun, yıllar
yılı içeride olan vatandaş, içlerinde kaçak olanlar vardı.
diyerek ifade etti.
Bu ülkede, maalesef,
yaşanan katliamların cezasızlıkla
karşılaşması, aslında bir devlet geleneği hâline
gelmiştir. Ben, bugün için Aladağla ilgili olarak da aynı
şeyin olmamasını ve bundan sonrasında, en azından bu
nezaket ve birbirimize saygıda birleşiyorsak, aynı şekilde
mağdurlara da saygıda birleşmemizi ve
cezasızlığın bir gelenek olmaktan
çıkarılmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Kerestecioğlu.
Sayın Altay, buyurun.
26.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Parlamentoda onur
kırıcı, incitici, küçük düşürücü bir üslubun asla kabul
edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yaklaşık üç dört
saat önce iktidar partisi ile Halkların Demokratik Partisi arasındaki
gerilim sonrasında yerimden söz aldım, 12-13 kız
evladımız diri diri yanarak can vermişken bu görüntüler
Parlamentoya yakışmıyor. dedim. Devamında, çoğunluk
partisinin -bir strateji mi değiştirdi acaba- bugün daha bir gerilim
havası estirecek bir tarz ve üslup içinde olduğunu belirttim, oldu
bitti ve ondan sonra da Parlamento bir süre sakin yürüdü.
Hiç tereddüt yok, kürsüde kürsü üslubumuz fevkalade
önemlidir, kürsü üslubumuzda her iki taraf için de onur kırıcı,
incitici, küçük düşürücü ifadeler asla ve asla kabul edilemez. Siyasette
yol kazası diye bir şey vardır. Zaman zaman hepimizden, her
siyasetçiden istenmeyen cümleler çıkmıştır, bundan sonra da
çıkacaktır. Lakin böyle bir hâl içinde bunun, bu partinin, bu
partilerin sorumluları, grup başkan vekilleri ya da bir sürçülisan
eden hatip zaten kendisine yakışanı yapacaktır. Ama hâl
böyleyken çoğunluk partisinin bugünden beri süren
kutuplaştırıcı, bir parça gerilime yatkın eğiliminden
kaynaklı olsa gerek, bir de Parlamentonun dün gece sabah dörde kadar
çalıştığı düşünüldüğünde herkes bir parça
kontrolden çıkıyor, buna da bir yere kadar tolerans olur. Lakin
yerinden laf atma Parlamento ritüelidir Sayın Başkan, kürsüde
konuşan hatibe laf atılır, bu bir ritüel
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum mikrofonunuzu Sayın
Altay, buyurun, tamamlayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
ama kürsüde
konuşan hatiplere yönelik yerinden taciz başka bir şey, bunu da
kabul etmek mümkün değil. Yerinde atılan laf şıktır,
Parlamentoya bir anlam da kazandırır. Ama şimdi ismini
vermeyeceğim, esasen de çok sevdiğim bir arkadaşın
kurulmuş makine gibi, otomatik tüfek gibi kürsüdeki hatibe böyle ne
olduğu da anlaşılmayan, sadece Mecliste bir gürültü
kalabalığına sebep olan tacizi de kürsüdeki hatibin
insicamını bozar.
Özetle, tekrar söylüyorum, Parlamentoda biz,
Sayın Cumhurbaşkanı dâhil Hükûmetin bütün üyelerini, gelmiş
geçmiş Hükûmet üyelerini kusurlu gördüğümüz iş ve
işlemlerinden dolayı bundan sonra da eleştirmeye devam
edeceğiz ancak hakareti doğru bulmuyoruz, kişilikle
uğraşmayı doğru bulmuyoruz, özel hayatla
uğraşmayı doğru bulmuyoruz.
Bu arada, 2 milletvekili sıralarda
münakaşa ediyor, bu hâl çok oluyor ve kavgaların çıkış
sebebi de bu. 2 milletvekili münakaşa ederken çok sayıda milletvekilinin
konuya müdahil olması bu Mecliste biraz önce yaşanan görüntülere
sebeptir. Bu Meclisin idare amirleri var, bu Mecliste en az 4 grup başkan
vekili an itibariyle sürekli var. Bundan böyle arkalarda, sıralarda,
sıralar arasında, gruplar arasında münakaşa eden
milletvekillerine de idare amirleri ve grup başkan vekilleri
dışında kimse müdahale etmemelidir.
Son olarak, evet, gerilebiliriz, öfkelenebiliriz.
Biz çok böyle ağzımızdan istemediğimiz laflar
çıkmış, sonra özür dilemişizdir ama çoğunluk partisi sıralarından
bir tartışma esnasında muhalefet sıralarına toplu
ilerleme bir nevi fiziki üstünlük kurma psikolojisiyle yapılan bir
hamledir ve doğal olarak muhalefet sıralarından da savunma
refleksi olarak -biliyorsunuz, en iyi savunma saldırıdır- bu
konuda benzer bir fiziki hamlenin geleceği muhakkaktır. Buna sebep
olan, buradan, sizin iktidar sıralarından muhalefete yönelik toplu
hücumdur. Benim demin söylediğim, buraya toplu niye gelinir? Adam dövmeye
gelinir, yoksa şarkı söylemeye gelmiyorsunuz. Ben de -üzülerek,
söylediğime de şimdi üzülüyorum- Buraya gelen ya ölür ya öldürülür.
dedim. Doğru mu? Değil. Bu duruma gelmeli miyim ben? Gelmemeliyim.
Getiren kim? Sizsiniz.
Bundan böyle herkesin işini yapması
doğru olandır. Zaten konuşan milletvekillerimiz, Sayın
Nurettin Bey kürsüdeyken sözünü geri aldı, bunda bir tereddüt yok. Gaye
Hocamın genel eleştirileri içerisinde, iktidar milletvekillerinin
bazı oylamalarda ne getirip ne götürdüğünü bilmeden parmak
kaldırma işi şudur: Grup kararı, bütün partiler için de bir
anlamda bir nevi, bir parça geçerlidir. İktidarın bu konuda
muhalefete yönelik biraz daha sabırlı olması da Parlamento
geleneklerindendir.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Sayın Muş, buyurun.
27.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, iktidar grubu olarak
Parlamentoda ve toplumda hiçbir zaman gerilimden yana olmadıklarına
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz iktidar grubu olarak
Parlamentoda da toplumda da hiçbir zaman gerilimden yana olmadık, hiçbir
zaman da toplumu kutuplaştırmak gibi ne bir düşüncemiz oldu ne
bir politikamız oldu. Fakat, tabii ki muhalefet eleştirecek, hatta
benim burada gerçekten, bir şeyin düzeltilmesi niyetiyle yapılan
bazı eleştirileri not aldığım da olur, hatta bazen
gider konuşurum da, anlamaya çalışırım neyi
eleştiriyor diye, neyi söylüyor diye. Bir şey söylüyor adam. Bunu
tabii ki eleştirecek, tabii ki fikirlerini söyleyecek ama bunun bir
noktadan sonra milletvekillerinin şahsiyatına, milletvekillerinin
kişisel becerilerine
Bir gruba dönüp de Siz bundan
anlamazsınız, gelir basar gidersiniz, düşünmeden
yaparsınız. gibi kırıcı, üzücü ifadeler kabul
edilemez.
Biz, parti politikalarını eleştiririz
burada, yapılan uygulamaları eleştiririz. İnsanların
kara kaşıyla kara gözüyle şimdiye kadar hiçbir zaman
uğraşmadık. Efendim, senin kaşların kara, buradan
eleştireyim diye bir düşüncemiz asla olmadı, kürsüden de
yapmadık bunu. Bunun doğru olduğunu da düşünmüyoruz. Burada
konuşulurken Latince kelimeler kullanacağımıza
anlaşılabilir kelimeler kullanmak daha iyi olabilir, herkes
anlayabilir bu kelimeleri.
Bir diğeri: Sayın Engin Altay Buraya
yürüdüler, burada kavga çıkaracaklar
Böyle bir şeyi biz kesinlikle
tasvip etmeyiz. Bizim milletvekillerimizin de buraya gelmeleri
Bazen
toplanılır, ara verildiği zaman, milletvekilleri burada
toplanırlar, bu daha önce de oldu ama her toplanmanın sanki bir
saldırıymış gibi lanse edilmesini de biz doğru bulmuyoruz.
Burada kanunu tartışalım, eksiklerini
ortaya koyalım; biz, artı olarak, muhalefet olarak ne söylüyoruz
iktidar partisine, bunu da bir görelim, eleştirdiklerimizin yanında
bu düşüncelerimiz, bu kanun aslında şöyle olsa daha faydalı
olur
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Muş, devam edin,
tamamlayın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Eleştirdikten
sonra da nasıl olması gerektiğiyle alakalı kanaatlerini de
alırsak biz bundan büyük memnuniyet duyarız ve Parlamentonun
çalışmasında, kanunların çıkmasında,
yasalaşmasında en temel sorumluluk bizimdir. Böyle bir
sorumluluğumuz varken biz neden Parlamentoyu gerelim, neden bir gerilim
oluşturalım? Bu noktada herkes, biz iktidar partisi olarak, muhalefet
partileri de hepimiz buna dikkat edersek hem birbirimizi kırmayız,
birbirimizin yüzüne bakacağız hem de milletimizin beklediği
yasaları daha rahat yaparız diyorum.
Hayırlı akşamlar diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
Ben de konuşma yapan tüm grup başkan
vekillerine Divan adına teşekkür ediyorum ancak genel bir
uyarıyı bir kez daha ifade etmek istiyorum. İç Tüzükün
66ncı maddesi İç Tüzüke uymayı, görüşülen konudan
ayrılınmamasını; İç Tüzükün 67nci maddesi Genel
Kurulda yapılan konuşmalarda temiz bir dil kullanılmasını,
kaba ve yaralayıcı sözler sarf edilmemesini düzenlemektedir. Yine,
İç Tüzükün 65inci maddesinde Genel Kurulda söz kesmek, şahsiyatla
uğraşmak ve çalışma düzenini bozucu harekette bulunmak
yasaklanmıştır. Görüşmelerin sağlıklı ve
verimli yürütülebilmesi, gerginliklere sebep olunmaması için tüm
milletvekillerimizden konu dışına çıkılmaması,
temiz bir dil kullanılması, şahsiyatla
uğraşılmaması ve hatibin sözünün kesilmemesi hususunda
hassasiyet gösterilmesini özellikle rica ediyorum.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
55inci maddesi üzerinde verilen, Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında
kalınmıştı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
55inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.14
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 21.19
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
56ncı madde üzerinde, aynı mahiyette olmak
üzere iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 56ncı maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Mustafa Ali Balbay
Aydın Bursa İzmir
Haydar Akar Bülent
Bektaşoğlu
Kocaeli Giresun
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp Ziya Pir
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Ayhan Bilgen İmam
Taşçıer Garo
Paylan
Kars Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI BEŞİR ATALAY (Van)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Garo
Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çoğunuz yoksunuz ama
saygıyla selamlıyorum sizleri.
Adolf Hitlerin bir
propaganda Bakanı vardı, Goebbels. 1933ten 1945e kadar propaganda
Bakanlığını yaptı. İşi yalan makinesi
olmaktı, Adolf Hitlerin ve onun ideolojisinin öteki gördüğü, yok
saydığı kesimleri itibarsızlaştırmaktı;
Yahudileri bir nefret objesi hâline getirmekti, solcuları sosyalistlerle
ilgili itibarsızlaştırma operasyonları yapmaktı,
yalanlar üretmekti ve olacak provokasyonların ön
hazırlığını yapmaktı. Toplumda şöyle bir
algı yaratmak istedi hep: Hak etmişlerdi; her ne yapıyorsak
Yahudiler hak etmişti, solcular hak etmişti, sosyalistler hak
etmişti. Bu sayede çoğunluğu kutuplaştırdı ve
çoğunluğu da o yalanlara inandırdı çünkü bir topluma 40 kez
yalan söylenirse ve bu yalanları düzeltebilecek bağımsız
bir medya olmazsa, bunu görebilecek bağımsız bir parlamento
olmazsa, bunları yargılayabilecek bağımsız bir
yargı olmazsa bu yargılar tutar. Bizim de yüz yıldır hep
Goebbelslerimiz oldu, o propaganda bakanı gibi Goebbelslerimiz oldu ve hep
siyaseti manipüle ettiler. Kimi Goebbelsler siyasetin emrindeydi ama başka
Goebbelsler de içeride manipülasyonlar yapıyordu. Son dönemde, Sayın
Cumhurbaşkanı, cemaatin kendini kandırdığını
söyledi çünkü cemaatin de bir Goebbels mekanizması vardı ama daha
öncekilerin de vardı aynı mekanizmaları ve bu mekanizmalar hep
toplumu kutuplaştırdı, kamplaştırdı ve
nihayetinde darbeler yaşadık.
Şimdi, son dönemde
Bakın, az önce Osman
Baydemir bir konuşma yaptı. Sayın grup başkan vekili
çıktı, dedi ki: Siz, sizin kendi çalışanlarınız
tarafından yargılandınız. Açık bir yalan ve iftira
etti, açık bir yalan ve iftira; elinde de hiçbir belge yok grup
başkan vekilinin. Ama, bu iftirayı bütün milletvekilleri her yerde
söylerse, akşam televizyonlarda aynı yalanlar 40 kere
tekrarlanırlarsa, o FETÖ dediğiniz cemaatin yalanlarını
hâlâ sürdürürseniz bu yalan ikna eder toplumu diye düşündü. Nitekim,
maalesef oluyor sayın grup başkan vekili, bu yalanlar 40 kez
söylenince -ben geziyorum esnafları- Siz de şunu yaptınız,
siz de bunu yaptınız. diye bu yalanlar oraya işliyor çünkü bunu
düzeltebilecek bağımsız bir basın yok.
Aynı şekilde bakalım, Sayın
Faysal Sarıyıldızın dağa silah
taşıdığına dair bir yalan var ortada, her akşam
bu yalan söyleniyor televizyonlarda, her gün sizler de her yerde Milletvekilleri
dağa silah taşıdı. diyorsunuz. Ya, biriniz -el insaf-
savcının iddianamesini okuyun bari, Böyle bir bulgu yok. diyor
savcı iddianamesinde, Silah taşıdığına dair bir
bulgu yok. diyor iddianamede ama siz bu yalanı kiminiz bilerek kiminiz
bilmeyerek kullanıyorsunuz maalesef. Yalanlar silsilesinde 6-7 Ekim
olayları var, 52 insanımız hayatını kaybetti, 47si
HDP taraftarıydı; hepsine Allahtan rahmet diliyorum. Ve burada
önerge verdik, Gelin, bunu araştıralım. dedik, sizler
Hayır. dediniz. HDP MYKsı demokratik bir şekilde tepkiyi
vermek üzere insanlarımızı meydanlara çağırdı;
çağrı açık, MYK çağrısı. Selahattin
Demirtaşın böyle bir çağrısı yok, Merkez Yürütme
Kurulumuz çağrıyı yaptı. Ama, o suçu ortaya çıkarmak
üzere siz sorumlusunuz ve hesap vereceğinize hesap soruyorsunuz ve bu
yalanı tekrarlıyorsunuz. AB Bakanı, az önce televizyonda
izledim, diyor ki: Biz sözleri yerine getirdik, AB yerine getirmiyor, vize
anlaşmasını yerine getirmedi. 72 kriterin 65ini yerine
getirdiniz. 7si nerede, en zülfüyâre dokunur 7 tanesi nerede? Yok.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)- Teröristlere
kapıları mı açacaktık, bağrımıza mı
basacaktık onları?
GARO PAYLAN (Devamla) - Para gelmedi. diyorsunuz,
700 milyon dolar geldi, 1,5 milyar doları da sözleşmeye
bağlandı. Israrla bakın, aynı Goebbels taktikleriyle
aynı yalanları, büyük çoğunuz bilmeden bu yalanları
söylüyorsunuz ama bazılarınız bilerek bu yalanları
söylüyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Kimse yalan
söylemiyor. Siz kendinize bakın, aynaya bakın, aynaya aynaya.
GARO PAYLAN (Devamla) Maalesef, toplumu
kutuplaştırmaya ve barışı dinamitlemeye devam
ediyorsunuz. Bu açıdan çok üzgünüm hepiniz için.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Siz kendiniz için
üzülün, bizim için değil.
GARO PAYLAN (Devamla) Ama bir gün bunun hepsinin
hesabını vereceksiniz. Maalesef, o gün biz yine sizi
savunacağız. (HDP sıralarından alkışlar)
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Sen kendini
savun yeter, kendini.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Paylan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, hatip, kendinden geçmiş bir edayla öyle şeyler
düşünmüş, onlara öyle bir inanmış ki, ortadaki realitelerin
yanlış olduğunu düşünüyor, yalan olduğunu
düşünüyor. Asıl yalancı kendisidir.
İkincisi, benim az önce söylediğim
BAŞKAN Sayın Muş, bir
milletvekiline yalancı
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yalancı
diyor bana, yalancı diyor bana kendisi, kendisine iade ediyorum.
BAŞKAN Her ikiniz açısından da
söylüyorum, lütfen, birbirinize yalancı diye hitap etmeyin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, grubumuza dönük Yalan söylüyorsunuz. ifadesini kendisine iade
ediyoruz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) İade ediyoruz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Belge istiyoruz, belge
istiyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Belge istiyor. Yalanları yayıyorsunuz. diyor.
AHMET YILDIRIM (Muş) Belge
Belge
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sakin ol, sakin
ol!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yalanları yayıyorsunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Belge, belge ya! Bak,
bende mahkeme kararı var.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Belge istiyorlarsa
YouTubeda, girsinler o görüntülerini, ses kayıtlarını
dinlesinler.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ne YouTubeu, iddianame diyoruz ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Benim
söylediğim Türkiye'nin gündemine oturmuş bir olay.
LEZGİN BOTAN (Van) YouTube girerse, hepiniz
Fetullahçısınız ya. YouTube kalırsa hepiniz içeri
girmelisiniz. Ayıp ya! YouTubeda hepinizin şeyleri var.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bütün o ses
kayıtları ortadayken çıkıp da bizi yalancılıkla
itham etmesini kesinlikle kabul etmiyor, reddediyoruz.
LEZGİN BOTAN (Van) Gerçekten YouTube
üzerinden bir girelim bakalım kimler nerede ne yapmış,
göreceğiz ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Girin bakın,
orada.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, kendisi bana yalancı dedi, açık bir
sataşmadır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir şey
olur mu ya, az önce iftira attı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Paylan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir şey yok ama. Kendi iftiralarına cevap
veriyoruz. Böyle bir usul yok.
BAŞKAN Sayın Muş, Sayın
Paylana iki dakika sataşmadan söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Dinleyelim lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir usul
yok.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.-
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın Grup
Başkan Vekili, ben bir tek size söyledim çünkü siz böyle bir ifadede
bulundunuz. Diğer arkadaşlarınıza şunu söyledim,
kiminiz bilerek kiminiz bilmeyerek bu yalanlara alet oluyorsunuz ve gidip
seçmenlerinize bunu söylüyorsunuz. Seçmenleriniz de bu yalanlara inanıyor.
Siz az önce Sayın Osman Baydemire, kendi
çalışanları tarafından
yargılandığını söylediniz. Bunun
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Kayıtları var ya.
GARO PAYLAN (Devamla) Hayır, belgesini ya
MEHMET MUŞ (İstanbul) YouTubea gir bak
belgesine.
GARO PAYLAN (Devamla) Sizin FETÖ dedikleriniz
bunu çıkardı, bakın, FETÖ dedikleriniz. Sayın Bilal
Erdoğanın Sayın Cumhurbaşkanıyla
konuşmaları da kayıttaydı, değil mi? Siz onlara
Yalan. dediniz, değil mi? Peki, o yalansa, Onu da cemaat yaptı.
diyorsunuz, bunu da cemaat yaptıysa o yalan, bu niye gerçek? Nerede
belgeniz? Cemaatin belgeleri belgeyse Cumhurbaşkanının
söyledikleri belge olmuyor mu? Sayın Bilal Erdoğanı
Cumhurbaşkanı neden o yargıya göndermedi? O yargı bağımsız
yargıydı da bizim gitmediğimiz yargı bağımlı
yargı mıydı? Var mı böyle bir şey? Koyun ortaya
belgesini.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Belgesi var,
belgesi.
GARO PAYLAN (Devamla) - Hodri meydan, buyurun koyun.
Cemaatin belgelerini koyarsanız Sayın Cumhurbaşkanının
Bilal Erdoğanla konuşmalarını da kabul etmiş sayılırsınız.
Böyle bir manipülasyona alet olmayın arkadaşlar. Goebbels
mekanizması işliyor, bu yalana alet olmayın, bu yalanlara ortak
olmayın. Gelin araştırma komisyonlarını kuralım,
6-7 Ekimle ilgili araştırma komisyonunu kuralım, KCK
soruşturmalarıyla ilgili araştırma komisyonlarını
kuralım, kim nasıl o dosyaları manipüle etti ortaya hep beraber
çıkaralım. Hakikatin bir özelliği vardır, bir gün ortaya
çıkar.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Çok büyük
vebal altındasınız, o şehitlerin vebali de sizin üzerinizde.
GARO PAYLAN (Devamla) Hep yalan söylendi; ama bir
gün ısrarla, kötü bir huyu vardır, o hakikat ortaya çıkar
arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Paylan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben ne söylediğimin farkındayım. Az önce de
söyledim, girip baksın, belgeleri orada. Türkiyenin gündemine
oturmuş bir olaydır.
GARO PAYLAN (İstanbul) Bilal
Erdoğanın da orada.
MEHMET MUŞ (İstanbul) KCKnın böyle
bir yargılama yaptığı o günlerde Türkiyenin gündemine
oturmuştu ve ben bunu Genel Kurulda açtım ve burada bir
hatırlatma yaptım.
GARO PAYLAN (İstanbul) Gündemine
oturmuştu, kim çıkarmıştı onu?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Buyurun bakın
oraya. Hâlen söylediklerimin arkasındayım. Girip bakabilirsiniz
Sayın Paylan, girip bakabilirsiniz.
GARO PAYLAN (İstanbul) Kim çıkardı
onu, kim çıkardı, kim? Bilal Erdoğanın dosyasını
çıkaranlar çıkardı. O da doğru o zaman, onu da kabul
ediyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ne biçim konuşmalar ya, az önce burada
konuşulmadı mı üslup konusunda. Ne biçim bağırmalar,
inanılır gibi değil!
BAŞKAN - Sayın Kubat, yani gerçekten çok
zor idare edilen bir yer burası, her iki taraf açısından da
söylüyorum.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Devam edelim Başkan, devam edelim, germeyelim.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Bursa Milletvekili
Sayın Ceyhun İrgil. (CHP sıralarından alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Ne
bakıyorsunuz ya, Allah Allah, dinlemek zorunda mıyız sizi
sürekli?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Bütün
Meclisi siz mi yönetiyorsunuz ya?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Evet, sus, ben konuşmacıyı dinliyorum.
CEYHUN İRGİL (Devamla)
Başkanım, ben, sükûnet sağlansın, süremin tekrar
başlatılmasını rica ediyorum. Şu tartışma
bitsin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ne oluyor
böyle sallana sallana, herkese talimat veriyorsunuz ya?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) -
Sizi ilgilendirmez, ne istersem onu yaparım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Meclis
Başkan Vekillerimize saygılı olun ya.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) -
Hatibi dinlemek istiyoruz Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibi
kürsüye çağırdım. Lütfen dinleyelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya,
tarza bakar mısınız, sallanarak bize diyor ki: Ne
bakıyorsunuz? Yani böyle bir şey var mı? Ayıp ya!
CEYHUN İRGİL (Devamla) Arkadaşlar,
sükûnet sağlandıktan sonra başlayacağım.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, hatibi dinlemek istiyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, kürsüdeki
hatibe saygılı olalım lütfen. Sayın hatibi
dinleyeceğiz.
Sürenizi yeniden başlatıyorum Sayın
İrgil.
Buyurun, devam edin.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; oldukça gergin bir ortamda tabii ki
Millî Eğitim yasalarını konuşmak kolay değil. Fakat
ben, Millî Eğitimle ilgili maddeye dönmeden önce biraz önce grup
başkan vekilinin bizim konuşmacılarımıza dönük olarak,
ortamı da yumuşatan daha sonra yaptığı konuşmada
şöyle bir ifade kullandı. Dedi ki: Biz isteriz ki muhalefet öneride
bulunsun. Biz isteriz ki muhalefet güzel önergeler getirsin, tasarılar
getirsin, biz bunları konuşalım, bunların üstünden
yürüyelim.
Arkadaşlar, buraya gelen herkes millî iradeyle
geldi. Siz oy aldıysanız, muhalefet patates toplayarak gelmedi. Biz
de bu ülkenin toprakları içinden, şehirlerinden seçilip geldik. Biz
uzaydan gelmedik. Biz de uzaydaki insanların tasarılarını
veya taleplerini buraya iletmiyoruz. Biz de toplumdaki istekleri, talepleri
veya size dönük eleştirileri iletiyoruz, bu da doğal bir şey.
Kaldı ki, öfkeli olmak, şikâyet etmek bize yakışır
muhalefete ama siz bir iddiada bulunarak bir seçime girdiniz ve bu seçimi
kazanarak iktidar oldunuz. Size yakışan, icraat etmektir ama sizin
yaptığınız şey, devamlı şikâyet etmek,
devamlı taziyede bulunmak, devamlı acıları paylaşmak.
Şimdi ben, burada grup başkan vekiline
birkaç belge göstermek istiyorum. Diyor ki: Siz bir şey söyleyin, öneride
bulunun, biz kabul edelim. Buyurun arkadaşlar, üç yıl içerisinde HDP
Grubu 135 tane Meclis araştırması önergesi getirmiş, kabul
edilen sıfır; MHP Grubu 150 tane Meclis araştırması
önergesi getirmiş, kabul edilen sıfır; CHP Grubu 238 Meclis
araştırması önergesi getirmiş, kabul edilen 2; AKP Grubu 94
tane Meclis araştırması önergesi getirmiş, kabul edilen
hepsi. Şimdi, biraz önce siz bize üstenci, üsten bakan, işte bilgiç
tavırlar falan. Ben söylüyorum, bu rakamlara göre üstenci, üstten bakan,
muhalefeti dinlemeyen, Başkasının ortak aklına
ihtiyacım yok. diyen, Kendimden başka akıllı
tanımıyorum. diyen kimdir acaba? Rakamlar burada. Bu, bir
saygısızlıktır bir kere. Bu kadar insanın bu üç yıl
içerisinde bir tane mi işe yarar fikri olmadı, bir tane mi akla,
mantığa, vicdana uyan, hukuka uyan yararı olmadı?
Kaldı ki, ben Meclis Başkanımız Sayın İsmail
Kahramana bu dönem sordum, dedim ki: Ne kadar önerge var, ne cevap verdiniz?
Kendi cevabını buradan size okuyorum aynen: 4 bine yakın önerge
verilmiş muhalefet tarafından, 3.778i cevaplanmamış ama
bunun için, muhataplara dikkat çekmek için yazı gönderdim, merak etmeyin.
diyor. Bu, ayıp değil midir? 3.700üne hiç yanıt
vermemişsiniz. En azından saygı gereği, saygıyı
geçtim, yasa gereği cevap vermeniz gerekirdi.
Şöyle bir şey söyleyeyim: 24üncü Dönemde
-hadi bu dönem bitmedi- 772 yasa tasarısı, 2.828 kanun teklifi
gelmiş, muhalefetten kabul ettiğiniz bir tane yok. Onu da geçtim.
Arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi? Bu,
ancak Türkiyede olur. Siz kendinizden başka hiçbir şeyi
duymuyorsunuz, herkese karşı duvarsınız. Ya, böyle bir
şey olur mu? Dünyada olur mu bu? Bir tek bizde olur.
Ulusal medyada haber: İlk kez muhalefetin
önergesi kabul edildi. Haydar Akarın önergesi kabul edilmiş, haber
yapmış gazeteler ya. Neden o da biliyor musunuz? Kabul
ettiğinizden değil. hayır demişsiniz de
çoğunluğu sağlayamamışsınız, hasbelkader
muhalefet bunu kabul ettirebilmiş.
Arkadaşlar, bu saygısızlıklara,
bu çarpıtmalara son vermek lazım.
Şimdi, bu önerge bağlamından,
nitekim, biz yine
Adanaya geliyorum, bu çocuklarımızın
yandığı okul meselesine, bu yaşanan son acıya. Biraz
dinleseniz muhalefeti, biraz vicdanlı davranabilseniz, biraz
önyargılı olmasanız, belki birçok konuda yararlı
olabiliriz. Burası ortak aklın meydanı değil mi?
Burası vicdanın, bu Türkiyenin, bu toprakların, bütün
insanların ortak vicdanı değil mi? Yüzde 51in hiç mi vicdanı
yok, hiç mi aklı yok?
Adana Milletvekilimiz ve
bizim de imzamızın olduğu yirmi arkadaşımız daha
altı ay önce -Adana milletvekili üstelik- demiş ki: Bu özel
yurtların daha etkin denetlenmesi ve öğrencilerin yurt
ihtiyaçlarının giderilmesi için politikaların belirlenmesi ve
önlemler amacıyla araştırma önergesi. Bunu dinleseydiniz
şu anda bu 12 çocuk yaşıyor olacaktı. Hani ortak akıl?
Niye dinlemediniz o zaman?
Nitekim, aynı
şekilde Konyada -Bunlar hep yaşandı; hadi bizi dinlemiyorsunuz,
yaşanan olaylardan da ders almıyorsunuz.- 1 Ağustos 2008de 17
çocuk yanarak öldü. Hiçbir şey yapmadınız. Tek
yaptığınız, buradan rahmet dilemek. Rahmet dilemek,
herkesin, her vatandaşın görevi, herkesin vicdani görevi ama sizin
işiniz icraat. Gelin, samimiyseniz, sahiciyseniz bu ülkedeki yurtları
ve özel yurtları inceleyelim, araştıralım, önlem
geliştirelim.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın İrgil.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
karar yeter sayısı istiyoruz.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, yoklama
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ancak yoklama
talebi var.
Sayın Altay, Sayın
Akar, Sayın Baydar, Sayın İrgil, Sayın Yalım,
Sayın Kayan, Sayın Kayışoğlu, Sayın Demir,
Sayın Çiçek, Sayın Torun, Sayın Gürer, Sayın Özcan,
Sayın Özdemir, Sayın Usluer, Sayın Karabıyık,
Sayın Topal, Sayın Göker, Sayın Demirtaş, Sayın Erkek,
Sayın Çakırözer.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.39
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 21.50
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 56ncı madde üzerinde verilen
aynı mahiyetteki önergelerin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve
işlemi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
56ncı madde kabul edilmiştir.
Komisyon Başkanı Sayın Atalayın
bir söz talebi vardır.
Buyurunuz Sayın Atalay.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
28.- Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Beşir
Atalayın, Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 56ncı maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI BEŞİR ATALAY (Van)
Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Biraz önce, Komisyonumuzun değerli üyesi Ceyhun
Bey, burada bir cümle kullandı da ben de onun için söz aldım
doğrusu, Komisyon Başkanı olarak. Bizim önergelerimiz hiç kabul
edilmiyor. manasında bir şey söyledi. Tabii, Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı olarak
Burada huzurunuzda
görüşülen bu tasarı tabii, çok sayıda tasarı ve teklifin birleştirilmesidir.
Komisyonumuzda çok uyumlu bir çalışma yaptık yani bütün
partilerden katılan Komisyon üyelerimizle. Doğrusu, çok verimliydi,
hem alt komisyon kuruldu, alt komisyonda hepsinin katkısı oldu. Bütün
paydaşlar davet edildi üniversite kesiminden, sendikalardan; alt
komisyonda hepsi dinlendi. Yani mümkün olduğunca eğitimle ilgili
gelen tasarı ve teklifleri iyi olgunlaştırma yönünde
doğrusu uzun bir çalışma yapıldı. Özellikle ben tabii,
hem alt komisyonda hem de sonra Komisyonda katkıları için bütün
partilerden Komisyon üyelerimize burada da teşekkür ediyorum. Bunlardan
birisi de tabii, biraz önce söz alan Ceyhun Beydir.
Ayrıca şunu da ifade edeyim:
Tasarılar geldiğinde, Komisyonda görüşüldüğünde üzerinde
çok büyük değişiklikler yapıldı. Yani tabii,
Bakanımızla da görüşerek, Bakanlık da ikna edilerek
Bakanlığın gönderdiği, Hükûmetin gönderdiği
tasarılar üzerinde büyük değişiklikler yapıldı.
Mesela, şu biraz önceki
56ncı maddede, iki önergeye de baktım ben, iki partinin de
önergesine, ikisi de bu maddenin çıkarılmasını
Hâlbuki bu
madde, mesleki eğitimdekilere bir yeni imkân tanıyor, onları
koordine eden, daha da netleştiren, onlara yeni haklar getiren bir madde
ve ilk defa oluyor bunlar. Dolayısıyla niye çıkarılmak
istendiğini de anlayamadım. Bu kısa açıklamayı
yapmış oluyorum.
Söz verdiğiniz için de teşekkür ederim.
BAŞKAN Rica ederim Sayın Bakan, biz
teşekkür ediyoruz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Başkanım,
ben de bir açıklama yapmak istiyorum.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI BEŞİR ATALAY (Van)
Sataşmadım.
CEYHUN İRGİL (Bursa)
Sataşmadınız, ben açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın İrgil, elbette ki size
yerinizden lütfen
Sayın Bakan
CEYHUN İRGİL (Bursa) Zaten
kayıtlara geçsin diye buradan söyleyebilirim.
BAŞKAN Peki, tamam mikrofonunuzu
açıyoruz.
Buyurun.
29.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgilin, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Başkanı Beşir Atalayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Sayın Komisyon Başkanım, size de
teşekkür ederim.
Keşke bütün Meclisin çalışma ahengi,
sizin nezaketiniz ve anlayışınızla olsa. Fakat benim
konuşmamı herhâlde dikkatle dinlemediniz. Ben komisyonlardaki
önergelerden bahsetmedim. Ben bu çatıyı, bu meydanı gösterdim.
Bu Mecliste muhalefet tarafından getirilen hiçbir önergenin, soru
önergesinin, Meclis araştırması önergesinin, kanunun ve
tasarının kabul edilmediğini, soru önergelerini örnek verdim.
Bazı komisyonlarda özellikle komisyon başkanının tutumundan
kaynaklanan nedenlerle elbette uzlaşma ve anlaşmalar oluyor. Benim
burada kastettiğim, kanun tasarısı ve Meclis
araştırması önergeleridir.
Teşekkür ediyorum, bu açıklamayı
yapmayı yapma ihtiyacı duydum, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İrgil.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ikinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü bölümün görüşmelerine
başlıyoruz. Üçüncü bölüm 57 ila 85inci maddeleri kapsamaktadır.
Şimdi, gruplar adına, üçüncü bölüm
üzerinde ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaşa aittir.
Sayın Beştaş, süreniz on dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi saniye
değil, yirmi bin saat, yirmi milyon saat, demokrasi mücadelesi için bir
hiçtir, önemli değil. Sonuçta, bu, bütün Türkiye'nin görmesi gereken bir
manzara. Maalesef şu anda hiçbir şey usulüne uygun devam etmiyor.
Evet, değerli
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığının yani
günlerdir tartıştığımız bu Kanun
Tasarısına ilişkin eğitimin bulunduğu aşama,
şu anda yurtlardaki tabloyu, eğitim ve öğrenim alanındaki
sıkıntıları, ana dil eğitiminin hâlâ yasaklı
oluşunu, Türkiyede özellikle öğrencilere, öğretmenlere yönelik
uygulamaları, ihraçları, bunların hiçbirini aslında
tartışmıyoruz fakat asıl gündem olması gereken bunlar.
İktidar partisi -demin başka bir milletvekili
arkadaşımın ifade ettiği gibi- gündemi kendisi tespit
ediyor, kendisi tayin ediyor ve sonra o gündem doğrultusunda -isterseniz
yüz binlerce bilimsel deneyle ispatlanmış olsun, tarihle
ispatlanmış olsun- sunduğumuz öneriler burada parmak
çoğunluğuyla reddediliyor.
Peki, gerçekten, demokrasi bu
mu, demokrasinin gereklilikleri bu mu? Değil. Şu anda, biz,
çoğunluğun aslında baskısı altında, diktası
altında bu parlamenter faaliyeti yürütmeye çalışıyoruz. Hiç
mi yok bizim doğru söylediğimiz bir şey? Gerçekten, biz hep gerçek
dışı şeyler mi söylüyoruz? Yani, hayatı başka bir
yerde mi yaşıyoruz? Türkiyede yaşamıyor muyuz?
Okuduklarımızdan farklı şeyler mi anlıyoruz? Şu
anda cezaevlerindeki tutuklulukları, ekonomiyi, doları, Türkiyenin
dış politikasını konuşunca, biz eleştirince
Mutlak suretle haksızız. diye bir kabulden hareket edilebilir mi?
Muhalefetin görevi tam da budur, denetim faaliyetini yapmak. İktidar
çoğunluk olabilir fakat demokrasi, çoğunlukçu bir rejim
değildir, çoğulcu bir rejimdir. Önemli olan, o çoğulculuğun
Parlamentoya, yaşama, hayatın her alanına sirayet ederek gerçek
bir demokrasiyi solumaktır ve bunu yaşama geçirmektir.
Şu anda Türkiyede gündem nedir? Vallahi,
sadece millî eğitim değil, değil yani vatandaşın
gündemi bu değil. Şu anda vatandaş, mesela, AB-Türkiye
ilişkilerini konuşuyor, Türkiyeyle ilişkiler donduruldu ama biz
ne yapıyoruz? Avrupa Birliği üyeliğine aday bir ülke olarak bu
ilişkilerin dondurulmasına tehditle densiz, terbiyesiz, Bize
karışamazsınız. diyerek politika belirliyoruz. Yok böyle
bir şey. Biz 80 milyon insanın kaderini, yaşamını,
standartlarını bu şekilde değerlendiremeyiz, böyle bir
lüksü yoktur; ne Hükûmetin var ne herhangi bir siyasi iradenin böyle bir lüksü
yoktur. Şu anda akademisyenler, gazeteciler, öğrenciler, esnaflar,
bilumum kurum ve kuruluşlardaki insanlar tutuklanıyor. Hükûmetin en
temel politikası; kendisini eleştiren, kendisine söz söyleyen, kabul
etmeyen herkesi cezaevine atmakta buldu. Korkunç bir ülke. Türkiye şu anda
yarı açık bir cezaevi. Cezaevinde olmayanlar da Acaba ben ne zaman
cezaevine girerim? diye bir beklenti içinde, bir kaygı içinde ve
neredeyse bu normalleştirildi. Gerçekten Hükûmet niye bunu yapıyor?
Yani, bu çok tartışılabilir ama büyük bir korku yaşıyor,
paranoyaklaştı -tırnak içinde söylüyorum- yani herkesten
şüphelenir oldu, her kurumdan.
Bugün Adanada, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına bağlı, oradaki kurumlarda 26 kişi
alınmış. Bir açıyoruz, bakıyoruz: Şu Emniyette
50 polis görevden alındı, tutuklandı. Bir açıyoruz:
Şu kadar öğrenci tutuklandı. Ya nasıl böyle bir şey
olabilir? Her gün yüzlerce insanın gözaltına
alındığı
Ha, suç? Gerçekten suç falan düşünmeyin ha;
hırsızlık, cinayet, tecavüz, taciz tutuklamalarını
bunun dışında tutuyorum. Şu anda Türkiyede en büyük suç,
AKPyi eleştirmek, AKPnin politikalarına karşı
çıkmak; ya FETÖcü olursunuz ya PKKli olursunuz ya DHKP-Cli olursunuz ya
da başka bir şey olursunuz. Ama, demin milletvekili arkadaşlarla
konuşuyorduk, bir milletvekili hakkında hem DHKP-C üyeliğinden
hem FETÖ üyeliğinden hem de PKK üyeliğinden üç ayrı dava
varmış. Akıl tutulması yaşanıyor, gerçekten
paranoyak kelimesi bile bunu karşılamıyor artık.
Dolar almış başını gidiyor,
neredeyse iktidar partisi dışarıda bir duaya çıkacak.
Twitterda, sosyal medyada espriler gırla gidiyor. İşte
Dolarlarınızı yakın., 300er dolar bozun.,
Bankalardaki dolarlarınızı çekin, ekonomiyi düzeltmemiz
lazım. Böyle bir şey olabilir mi? İnsanlar bu ekonomik
darboğazda, bu sarsıntıda karınlarını
doyuramıyorlar, iş insanları büyük bir tehlike altında.
Böyle bir ortamda diyoruz ki her şey güllük gülistanlık, iktidara her
söz söyleyen gerçek dışı söylüyor, düşmanlık
yapıyor.
Diğeri, şu anda Türkiyede -elimde
tuttuğum- halkın iradesinin cezaevinde oluşu. Sakın ha
böyle bakmayın. Biz arkadaşlarımız bu sıralarda
oturuncaya kadar, gelip temsil ettikleri seçmenlerinin, halkının
görüşlerini burada temsil etme hakkını tekrar elde edinceye
kadar bunu söylemekten vazgeçmeyeceğiz. Biz geçen gün grup
toplantısında da anlattık. Sayın Demirtaş
bildiğiniz gibi Edirne Cezaevinde. Edirne Cezaevinde biliyor musunuz ne
yaşanıyor? 1960 döneminde Menderese uygulanan sansür.
Abartısız söylüyorum, yanımda değil ama yarın
getireceğim, ilk ve son satır kalmış, sansürlenmiş.
Menderese ne yapılıyordu, Sayın Menderese? Orada 50 kelimeden
fazla olursa -yaptığım araştırmada- fazlalık ya
makasla kesiliyordu ya da karalanıyordu. Çoğunun fotokopileri
alınıp başka bir işleme tabi tutuluyordu. Sansürün boyutu
-tarih kitaplarından öğreniyoruz- öyle bir boyuta geliyordu ki sadece
hitap ve imza kısmı kalabiliyordu -1960lı yıllardan söz
ediyorum- ve bu şekilde, boş kısmı gizli mesaj içerebilir
kuşkusuyla kesilip alındıktan sonra sahibine iade ediliyordu; iyi
haberler verilmiyordu, kötü haberler veriliyordu. Bunu uzatabilirim.
Peki, Eş Genel
Başkanımıza ne yapıldı? Grup toplantısında
sunmamız için bize birkaç sayfadan ibaret bir yazı gönderdi. Bize
gelmedi o yazı. Şu anda dokunulmazlığı olan,
milletvekili olan, bir partinin lideri olan, eş liderleri olan, mutlak
surette yargılandığı dosyalar dışında
dokunulmazlığı ve sorumsuzluğu olan bir eş genel
başkanın mektubu, bize yönelik, gruba yönelik mektubu -yarın
getireceğim, size göstereceğim- başta 3 satır kalmış,
sonda 1 satır kalmış, her sayfada başka bir sansür. Biz
buna ne diyeceğiz? Sayın Demirtaş bize grupta okunmak üzere
gönderdiği şeyde ne talimat verebilir? Ayrıca, Sayın
Demirtaş bizim Eş Genel Başkanımız olarak bize talimat
verebilir, bize görüşlerini iletebilir, oradan halka hitaben
düşüncelerini ifade edebilir. Zaten orada olması bir hukuk
garabetidir. Şu anda onun oyuyla ya da diğer milletvekili
arkadaşların oyuyla Anayasa değişikliği ya geçebilir
ya engellenebilir, bir kanun teklifinde bir madde oylamasında oyların
sonucu değişebilir. Onların cezaevinde tutulması
açıkça Anayasanın 83üncü maddesine ve Anayasa 90a, AİHSe
aykırı olduğu hâlde gözümüzün içine bakıla bakıla
orada hem tecritte hem mektupları verilmiyor hem görüşçüleri
engelleniyor hem bizim milletvekilleri olarak gidip
arkadaşlarımızı ziyaret etmemiz engelleniyor.
Şimdi, bunu böyle
anlatırken belki bazı arkadaşlara, hani, hayal dünyası
falan gelebilir. Hayır arkadaşlar. 2016 Türkiyesinde, demokrasi
denilen rejimde, hukuk devleti olduğumuz iddiası olan bir dönemde biz
antidemokratik, hukuk dışı, Anayasa dışı, taraf
olduğumuz sözleşmelere aykırı, tümüyle çoğunluğun
gücüne dayanarak siyasetten dışarı atılmaya
çalışılıyoruz ve bunu asla
başaramayacaksınız. Son sözü biz söyleyeceğiz ve mutlaka
kazanacağız. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
Bölüm üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Aydın Milletvekili Sayın Metin Lütfi Baydar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Baydar, süreniz on dakika ancak
şahıslar adına da söz talebiniz var, dolayısıyla
birleştirebilirim.
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Tamam.
BAŞKAN On beş dakika yapalım,
tamam.
Teşekkür ederiz.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA METİN LÜTFİ BAYDAR
(Aydın) Sayın Bakan, hoş geldiniz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
doktoralı mezun sayısı geleceğin teminatıdır.
Doktora meselesi gerçek bir memleket meselesidir aslında. Ülkemizde
üniversitelerin yetişmiş elemanları olarak görülen
doktoralı ve üstünü temsil eden bu unvanlı akademisyenlerin
sayısı yaklaşık 75 bin kadardır. Bugün doktora
öğrencisi sayımız da bu kadardır. Bunca yıldır
meslekte aktif doktoralı sayısı ile öğrenci
sayısı hemen hemen aynıdır, 75 bin. Mezunlar yıllık
bazda 5 bin bile değildir. Doktora bitirmek kadar bitirtmek de
meslektaşlarımız açısından zordur ve bu 5 bin mezun
sayısı oldukça yetersizdir, öyle ki Türkiye'nin kısa ve orta
vadeli hedeflerine ulaşmada en önemli engellerden birisi doktoralı
uzman sayısının azlığı, kıtlığı
ve yetersizliği olarak da söylenebilir. Rakam 10 binler seviyesinde
olmalı ki Türkiye rekabetçi konumunu ve bölgedeki iddiasını
sürdürebilsin. Elbette, Türkiye'nin hedeflerine ulaşmasına en büyük
katkıyı eğitimde elde ettiği başarılar
sağlayacaktır. Doktoralı sayısının Türkiye'nin
hedefleriyle örtüşmesi için kısa vadede 100 bin kişiye
ulaştırılması planlanıp teşvik edilmesi ve buna
göre eylem planı yapılması gerekmektedir. Yıllık 5 bin
mezun sayısının da 10 binler seviyesine ulaşması
beklenirken bu artış konusu Türkiye için hayati olarak görülmelidir.
Gerçek şu ki doktora mezunu vermeden olmaz.
Yıllık bazda doktoralı mezun sayısı Almanyada 25 bin
-bizim 5 katımız- İngilterede 17 binin üzerinde -neredeyse
bizim 4 katımız- Brezilyada 15 bin iken Türkiye'deki mezun sayısı
olarak kayıtlara geçen bu 5 bin rakamıyla nereye kadar yol
alınır? Şairin Binbir başlı kartalı nasıl
taşır kanarya? sözündeki gibi hedeflerin gerisinde
kalmışsak şaşırmamak gerek.
Şimdi, konuya bir de üniversiteye gelen
öğrenciler açısından bakalım. Yıllık 2 milyonu
aşan sayıda öğrenci üniversite sınavlarına girmekte ve
bunun sadece üçte 1i yerleşebilmektedir. Hâlâ yükseköğretim talebi
hızla artarken, okullaşma oranı artarken yetişmiş
akademisyenden yoksun olmak, yetersiz ve niteliksiz mezunların oluşmasına
sebep olacaktır. Bu durum, doktoraya devam eden sayısının
da baştan azalması ve elenmesine yol açacaktır.
Şimdi gelelim Neden üniversiteler Türkiyede
hedef oldu, hedef seçildi? sorusuna. Bu durum ülke için hayati önem
teşkil etmekte. Vazgeçilmez, ihmal edilmez birer kuruma dönüşen
yükseköğretim kurumları, ülkeye operasyon düzenlemek isteyenler için
de mutlaka ama mutlaka ele geçirilmesi gereken birer hedef hâline
gelmiştir. 15 Temmuz kalkışması da şunu gösterdi ki
üniversiteler hedef olmuştur, üniversiteler kuşatılmıştır,
üniversiteler ihanetin arkabahçesine dönüşmüştür. 672
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 2.346 akademisyen ihraç edildi.
Bu ihraçların yüzde 15 kadarını doktora altı gruplar
oluştursa da Türkiyenin yetişmiş 2 bin civarı akademik
personelinin akademiyle ilişkisi kesilmiş oldu. Bu kadroların
doçent ve profesör unvanlı olanları da göz önüne
alındığında ülkenin içine düşürüldüğü durum daha
iyi görülecektir.
Her tercih bir seçiş ve bir vazgeçiştir.
Söz konusu kadrolara talip olup giremeyenlerin durumu da
değerlendirildiğinde ve onlar da kayıp olarak görüldüğünde
ülkenin insan kaynağı açısından kaybının
büyüklüğü daha iyi anlaşılacaktır. Özellikle 2010
yılından itibaren FETÖ yapılanmasının siyaset ve YÖK
ayağındaki etkisi FETÖcü rektörlerin etkinliğini
artırmıştır. YÖK yönetimi ve dönemin rektör
sıralamasının yapılmasında etkili olan YÖK üyeleri, bu
örgüt lehine pozitif ayrımcılığa yönelerek FETÖ
yapılanmasının talebine yönelik, arzu edilen kişilerin
rektör olarak atanmasında etkili olmuştur. Hâliyle YÖK listesinden
çıkan malum isimler, sayın cumhurbaşkanlarına da kolayca
sunulmuştur. Bu rektörler sayesinde diğer devlet üniversitelerine de
referans olunarak istedikleri başka kişilerin de rektör olarak
atanmasının yolu açılmıştır. Örgütün YÖKteki
uzantıları da batıdan doğuya pek çok devlet
üniversitesinde, paralel yapıyla dirsek temasındaki rektörlerin
yönetime gelmesinde etkili olmuştur. YÖKün ilgili kurullarında görev
alan, şimdinin FETÖden sabıkalı rektör ve YÖK üyelerinin kendi
dönemlerindeki bütün faaliyetleri bu kapsamda mercek altına
alınmalıdır. Biliyorsunuz, 14 rektör FETÖden dolayı ihraç
edilmiştir, YÖK üyeleri de vardır bunların içerisinde.
Bunların yaptığı işlemlerin, eğer YÖKteki ve
üniversitelerdeki FETÖ ayağının ne olduğunu anlamak istiyor
isek mutlaka bakılması gerekmektedir. Hangi kurullarda görev
yaptılarsa, görevlendirmeler, aklamalar, jüriler, satın almalar ve
elbette doçentlik jürileri gözden geçirilmelidir. Hangi kurullardan hangi
kararların kimler lehine geçirildiği, hangi jürilerin kimlerin atama
ve terfileri için kullanıldığı
Özellikle doçentlik jüri ve
sınavları bu kapsamda değerlendirildiğinde Türk
yükseköğrenim sisteminin ve Türkiye Cumhuriyetinin maruz
kaldığı tehdit daha iyi anlaşılacaktır. Önce
rektör ve dekan ya da müdür -üniversitenin herhangi bir biriminde yönetimde-
olduktan sonrası kolay. Sızma, yerleştirme, tutundurma ve ele
geçirme belli başlı taktikler olarak gerçekleşmiştir.
Adrese teslim ilanlarla kadrolaşma yapılmıştır. Yüksek
lisans ve doktora programlarına kendi yandaşlarını
yerleştirerek doktoralı kendi uzmanlarının
sayısını artırmış ve mezunları için
çeşitli üniversitelerde kadrolar bulunmuştur. Sonuçta, doçentlik
sınavlarına da müdahil olarak üst ekibin de yerinin sağlamlaştırılmasında
etkili olunmuştur. Yandaş ya da taraftar kadrolar öncelikle
üniversite yönetimine getirilerek odak oluşturulmuş, sonra
etrafı doldurularak yerleşmesi sağlanmıştır.
Peşinden alt kadrolar ve fundalık niteliğinde asistan
alımı ve geleceğe yatırım ÖYPlilerle ilgili, kuruma
tamamen nüfuz edilmiştir. Ne yazık ki üniversitelerde bu
yapıyı doğuran kişiler hâlâ kadro alımına devam
etmekte ve hâlâ adrese teslim ilanlara çıkılmakta ve buna da izin
verilmektedir.
Bu kadrolar, düzenli himmet ödeneğine ya da
yardım, burs kampanyasına bağlanarak örgütsel
dayanışma ve örgüt bağlılığı
artırılmaktadır. Bu kadrolar kendi yayın havuzlarına
dâhil edilerek birden fazla ortak veya çok yazarlı yayınlar
üretilmeye başlanmış, birbirinin adını yazarak
birbirinden beslenen akademisyenler oluşturulmuştur. Kendi
bağlantılı oldukları üniversitelerde ortak konferanslar,
bağlantılı kişilerin sürekli davet listesinde yer
alması ve kendi eğitim şirketleri vasıtasıyla yurt
dışı üniversitelerle iletişim gerçekleştirilmiştir.
Yurt dışına giden kişilerin bile işlemleri
-baktığınız zaman, incelediğinizde göreceksiniz-
aynı şirketler aracılığıyla
yapılmıştır. Kadroya alınan akademik personelin
yayın kurulları, bilim kurullarında isminin olması
sağlanarak kendi yandaşlarının isimlerinden oluşan
ekipler güçlü bir akademik yapı izleniminin oluşturulmasına
sebep olmuştur.
Projeler kısmıysa en acı olanı.
Proje dağıtan TÜBİTAK, bakanlıklar, kalkınma
ajansları ve üniversitelerin proje fonlarının yönetimi ve karar
mercilerinde yer alarak projeler kendi yandaşlarına servis
yapılmıştır. Bunu görmek için üniversitelerden
uzmanların yer aldığı projeler ile kurumlardan
dağıtılan proje fonlarından yararlanan FETÖ
mensuplarının karşılaştırılması sizlere
yeterli olacaktır. Projenin uzman ekibi örgüt mensubu olduğunda
malzemeler malum yandaş şirketten temin edilerek kaynaklar
kullanıma geçirilmiştir. Proje desteğinin ilgili ekibe
çıkması, makine, ekipman ve diğer malzemelerin ilişkili
şirketten alınması ve gerekirse ek ödenek
çıkartılması tamamen normal ve sıradan bir hâle
getirilmiştir. Sonuçta, yayını olan, uluslararası
konferanslara katılan proje sahibi ve yurt dışı görmüş
kişi olarak kendi örgüt mensuplarının önü
açılmıştır.
İhaleler blok olarak malum firmalara
aktarılmış, ihaleler dilimlenmiş, ödemeleri peşin
yapılmış, firma işi yarım bırakıp terk edip
gittiyse bile eksikleri yeniden devlet bütçesinden
karşılanmıştır. Başta hastaneler olmak üzere,
makine ve ekipman alımı, altyapı yatırımları,
ilave yatırım adı altında kullandırılan
kaynakların hemen hepsi ve sarf malzemelerinin temin edildiği
firmaların hesap ve işlemleri 2010dan sonra izlendiğinde sonuç
görülecektir Sayın Bakanım. Hatta, hizmet alımı
firmalarının seçilmesi, kantinler vesaire işletmeler bile bu
kuşatma hareketinden nasibini almıştır. Sadece işlem
yapılan ve yönetim görevi bulunan kişilerin bile kendi dönemlerine
ilişkin yapılan incelemelerde bu durum daha ayrıntılı
olarak görülebilecektir. Konu, FETÖ açısından kurumlara yerleşme
ve kurumları ele geçirme hareketi olsa da devlet açısından ise
bir intihar hâline getirilmiştir.
Hâkimler, polisler, askerler derken bu sürecin ve
kaynağın eğitim ayağı olan üniversiteler ne yazık
ki arada kaynayıp gitmiştir. Üstelik üniversiteler de FETÖye alet
olmuş bulunmaktadır. Hâlbuki toplumun tasarımı,
ahlakı, iş dünyası ve kamu bürokrasisinden başlayarak pek
çok personelin yolu üniversitelerden geçmektedir. 672 ve 675 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerle ihraç edilen 3.608 öğretim elemanı,
toplam öğretim elemanı sayısının içerisinde yüzdelik
olarak yüzde 3 kadardır. Belki bu konu bile ayrı bir paniklenecek
konu olarak değerlendirilmelidir. Eğitim açığı,
sağlam temelli, bilime adanmış ciddi insan yetersizliği,
yeniden ihtiyaç duyulan düzeylerde akademisyenlere sahip olma zorunluluğu
zamana bağlı olarak daha fazla ortaya çıkacaktır.
Nihai soru şu olmalıdır: Şimdi değilse
ne zaman? Mutlaka bir eğitim seferberliği yapılıp iki
aşama öngörülmelidir; hem bu unsurların objektif delillerle sistemden
ayıklanması hem de yeni bilim sevdalılarının ve daha
önce engellenenlerin derhâl sürece dâhil edilmesi ve ilgili yeni programların
üretilmesi.
Türk yükseköğretim sisteminden, kendi
kurduğu, kendi içinde bulunduğu ve kendisinin ortaya
çıkardığı yapıdan, yine kendisini kurtarması
beklenmektedir. Bu konu sadece YÖKün ve üniversitelerin problemi de değildir;
bir seferberlik ilan edilmeli, başta Millî Eğitim
Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,
TÜBİTAK, hatta TÜBA da süreçte aktif olarak rol almalı ve birlikte
çözümler geliştirilmelidir. Hatalar ve zaafların sarı öküzü feda
ederek telafi edilmesi istenmektedir ama asıl ihmal edilen husus, bu
yapıyı doğuran nedenler ve kurumsal yapılar ortadan
kalkmadan bu sorunun çözülemeyeceğidir.
Son olarak, Kâtip Çelebi Üniversitesine dikkatinizi
çekmek istiyorum Sayın Bakan. Atadığı 370 öğretim
üyesinin 180i açığa alınmış, 70i gözaltında,
58i tutuklu ve 51i ihraç edilmiş olan; Üniversite Yönetim Kurulunun
kendisi ve bir kişi dışında neredeyse tamamı FETÖden
ihraç olmuş olan Katip Çelebi Üniversitesi Rektörüyle ilgili niçin bir
işlem yapılmamaktadır? Bu kişiyi kim korumaktadır Sayın
Bakan? Akrabası suçlu diye kimseyi suçlayamayız ancak eski
Cumhurbaşkanının akrabası diye de kimseyi kollayamayız
Sayın Bakan.
Afyon Kocatepe Üniversitesine de
baktığımızda, atanabilmek için FETÖnün Afyon imamı
Muhammetten icazet alan, göreve getirdiği tüm yöneticilerin neredeyse
tamamı FETÖden ihraç edilen, YÖK Denetleme Kurulu Başkanı
olduğu dönemde FETÖnün tüm üniversitelerde tetikçiliğini yapan Afyon
Kocatepe Üniversitesi Rektörüyle ilgili dosya neden bekletilmektedir? Acaba
atanmasına kefil olan Sayın Bakan mı dosyayı Emniyette
bekletmektedir?
Bu 2 rektörle ilgili YÖK neden bir işlem
yapmamaktadır ya da yapamamaktadır Sayın Bakan? Bu adamları
kimlerin koruduğunun açıklanmasına ihtiyaç vardır
Sayın Bakan. Konuyu sizin ve yetkililerin takdirlerine sunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baydar.
Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın.
Sayın Aydın, sizin de şahıslar
adına konuşmanız var, birleştiriyorum, on beş dakika.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de üçüncü bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Evet, bugün 405 sıra sayılı
Tasarıda Millî Eğitim Bakanlığı uhdesindeki
birtakım hizmetleri kolaylaştıracak bazı maddelerin
üzerinde görüşlerimizi ifade ediyoruz ama bu maddelere geçmeden önce,
malum, gündemimiz daha acı, daha sıkıntılı bir süreçle
meşgul edilmektedir. Acılarımız vardır, kederlerimiz
vardır. Daha henüz maden ocağındaki kardeşlerimizin
acısı yüreğimizde soğumadan buna bir de Adanadaki felaket
eklendi. Burada da çocuklarımızı kaybettik. Kederli ailelerimiz,
kederli milletimiz söz konusu. İnşallah,
yaralılarımızı bir an önce şifaya erdiririz.
Öte yandan, bizim hummalı bir terör mücadelemiz
var. İnşallah, sonunda terör ve terörizm bütün kötü emel ve
niyetleriyle yok olur, bu ülkenin üzerindeki karabulut olmaktan bir an önce
kurtuluruz.
Efendim, buna bağlı olarak bir de Avrupa
Birliği eksenli bir Türkiyeyi kıskaca alma politikaları var.
Bu, son zamanlarda şiddetini artırdı biraz. Gerek bireysel
olarak Avrupa ülkelerinden birtakım tanımlamalar ya da
yaptırımlar noktasında uygulamalara rastlıyoruz ya da
birlik adına birtakım olumsuz kararlarla karşı
karşıyayız. Bundan şunu çıkarmalıyız: O
zaman biz demek ki onların bunu bir fırsat bilip sanki
Türkiyede
bir taraftan terörle mücadele, bir taraftan
yaşadığımız sıkıntılar, bunun bir de
ekonomik sahneye yansıması yani doların fırlaması,
işsizliğin artması, istihdamın azalması, doların
fırlamasına bağlı olarak iç piyasadaki Türk
lirasının değer kaybı
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yoksullaşma
KAMİL AYDIN (Devamla) - Malum, bunun rakamsal
ifadesi hakikaten ürkütücü. Yani Yüzde 20ler civarında şu ana kadarki,
bir yıl içerisindeki TLnin değer kaybı. diyor ekonomistler.
Rakamsal ifade etmek gerekirse 216 milyar TL civarında bir
kaybımız var, bir erime söz konusu.
Bütün bunları niye söyledim? Gündemin çok
sıkıntılı olduğunu belirtmek için, ifade etmek için. O
hâlde -kıssadan hisse sahibi olmamız açısından söylüyoruz-
bundan bir ders çıkararak bizim siyasi irade olarak --burada biraz önce de
dilek ve temenniler şeklinde ifade edildi- birbirimizi kırmadan,
rencide etmeden, hakaret etmeden, gerçekten seviyeli bir şekilde, ilme,
bilgiye, irfana dayanarak birtakım, ülkemizin menfaatlerine çözüm
üretmemiz gerekir. Bu noktada, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, elimizden
gelen bugüne kadar gösterdiğimiz gayreti, bugüne kadar gösterdiğimiz
performansı göstermeye devam edeceğiz. Bunu yaparken, arkasında
herhangi bir siyasi mülahaza, siyasi bir kazanım gibi Makyavelist bir
tavrımız da söz konusu değildir.
Değerli milletvekilleri, sosyal bilimlerin tüm
alanlarında olduğu gibi siyaset biliminin de sıklıkla
refere ettiği çok önemli bir yöntem vardır: Söylem çözümleme. Bu
söylem çözümlemede, temelinde Fransız dil bilimci Ferdinand de Saussure
diye bir dil bilim uzmanı ve daha sonra onu takip eden, ta Chomskylere
kadar bir süreçte gördüğümüz bir şey var: Dilin çok net bir
tanımı var. Dil nedir? Bütün bu dil bilimcilerin, kafa yorarak,
herkesin anlayabileceği bir dil tanımı yapmaktadırlar. Dil
nedir? Dil, çok genel hatlarıyla, tanımı ve işleviyle,
kısaca, ister adına toplumlar deyin, insanlar deyin, uluslar deyin ya
da bütün canlıları kapsar bir şekilde bir iletişim
vasıtasıdır. Dil, iletişim vasıtasıdır.
Dolayısıyla, biz de bu iletişim vasıtasıyla, kutsal
emir, kutsal buyruk gereği birbirimizle tanışıp
anlaşalım, konuşalım diye ortaya konulan bir iletişim
aracından hareketle, birbirimizle tanışmaya, birbirimizle
anlaşmaya çalıştık.
Bu yüce Meclis bunun çok
tipik bir örneği. Her ne kadar farklı düşüncelerimiz olsa da bu
ortak dil sayesinde birbirimizi anlamaya, birbirimizle ilgili, efendim,
birtakım düşünceleri algılamaya çalışıyoruz. Bu,
modern toplumlarda da böyle. Yani, birbirimizin tasasını, sevincini,
sıkıntısını, başarısını ve
başarısızlığını anlamaya çalışırız.
Modern toplumlarda da yerel, kültürel zenginlik ve
aidiyetleri ortak millî değer hâline getirerek bu millî değerlerin de
uluslararası boyuta taşınmasına aracı olan resmî ortak
eğitim dilimizdir, bunun adı da Türkçedir. İyi ki bir ortak
resmî eğitim dilimiz var. Niye? Çünkü, biz, gerçekten birbirimizle ancak böyle
anlaşır, böyle hasbihâl ederiz. Bu ortak dil büyük bir gereksinimdir,
bundan kaçmanın bir anlamı yok ama son günlerde, bu yüce Meclis
çatısı altında, 100üncü yılına ramak kalmış
genç cumhuriyetimiz başta olmak üzere, efendim, onun kurucu iradesi olan
Türk milletine ve birlik beraberlik harcımızın sesli tezahürü
olan güzel Türkçemize akıl dışı, böyle mesnetsiz
birtakım sataşmalara, birtakım hakaretlere tanıklık
ediyoruz. Aslında gerek yok. Bu millet kurucu iradesini ortaya
koymuş, aynen Anayasa'da milletimizi, devletimizi,
bayrağımızın şekli, ölçüsü ve biçimini teminat
altına aldığı gibi ortak dilimizi de teminat altına
almıştır.
İşte, şimdi anlayabiliyor musunuz
Milliyetçi Hareket Partisinin niye bu 4 madde hassasiyeti var? Çünkü,
gerçekten, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat
Kanunu görüşülürken bizi bekleyen bir sürü sorunlar var. Bugüne kadar
çeşitli konuşmacı arkadaşlar ifade ettiler nezih bir
şekilde: Ya, biz bu sorunlara odaklanalım. Mevcut asgari
müştereklerimizi, Anayasa'da teminat altına alınmış bu
değerlerimizi, tekrar, sürekli, her türlü fırsatı ganimet
bilerek dile getirmenin bir anlam ve önemi yoktur; bunlar teminat
altındadır. Bunlarla ilgili eğer bir spekülasyon, efendim, bir
değişim, dönüşüm gibi niyetler varsa, bu, direkt Anayasa
değişikliğine ya da Anayasa'nın
sağladığı teminatı bozmaya götürür; bunun
dışında söylenenler lafügüzaftır.
Milletleşme sürecine... Mütemadiyen söylüyoruz
bunları, hepiniz de biliyorsunuz, affınıza
sığınarak ifade etmek istiyorum çünkü gerçekten
hafızalarımızı taze tutarsak birbirimize daha fazla yardımcı
olur, birbirimizi daha iyi anlarız. Bazen dil de yetmiyor, birazcık
bilgi dağarcığımızı da canlı tutmak ve
paylaşmak zorundayız.
Değerli milletvekilleri, bakın, Amerika
Birleşik Devletleri, inanın, uluslar göçüne tanıklık
etmiş bir devlettir. Bakın, etnisiteler demiyorum, topluluklar
demiyorum, halklar demiyorum, daha ileri aşaması olan bir milletler
göçüne ev sahipliği etmiş bir coğrafyadır. Yani, 1620lerde
İngilizlerle başlayan göç süreci ta 1776ya kadar, Amerikanın
bağımsızlığına kadar bir İngiliz sömürgeciliği
süreci yaşamış ama ondan sonra da Avrupanın bütün
milletlerinden göç almıştır. Bakın, millet diyorum;
İspanyolu gitmiştir, Almanı gitmiştir,
Fransızı gitmiştir, İtalyanı gitmiştir ve
gerçekten, kendi kültürlerini de beraber götürmüşlerdir ama orada tek bir
payda üzerine yoğunlaşılmıştır. Amerika
Birleşik Devletlerinde, İngiliz kolonisi olması hasebiyle ve
daha sonra İngilizceyi de bir ana dil kabul etmesiyle eğitim ve ortak
dil İngilizce olmuştur. Artık, hangi milletten göç ederse
etsinler, oradaki ortak dili kabul edip onu kullanmak zorunda
kalmışlardır çünkü birbirlerini anlamak, bir Amerika
Birleşik Devletleri nosyonuna sahip olmak için olmazsa olmaz şey
ortak bir iletişim vasıtasıdır. İşte, dil
bilimcilerin tanım ettiği, söylediği şekliyle iletişim
vasıtası. O da neydi? ABD için İngilizceydi, Fransa için
Fransızca oldu, Almanya için Almanca oldu; yerel birtakım lehçelere,
hatta yerel birtakım dillere rağmen.
İngiltere ayrı, tipik bir örnektir: Roma
Dönemi geçirmiştir ama bugün Roma dili yoktur, Latince yoktur; Norman
Dönemi geçirmiştir ama bugün Fransızca yoktur ama Cermen Dönemi
geçirmiştir, baskın kültür, egemen kültür rengini, tonunu vererek
diğerlerini de etrafında toplamış ve İngilizceyi ana
dil, ortak eğitim dili kabul etmiştir. Hatta öyle olmuştur ki
bırakın ikinci bir resmî dil, ikinci bir eğitim dili,
eğitim öğretim amaçlı gidenlerin bile uymak zorunda
kaldığı bir şart hâline gelmiştir. Yani, ABDye
gidiyorsanız, Almanyaya gidiyorsanız, İngiltereye
gidiyorsanız eğitim dili olarak o ulusun resmî eğitim dilini
kabul edip bu şartlarla kabul ediliyorsunuz.
Şimdi, buradan nereye gelmek isteyeceğiz?
Elbette ki bizim Türkçemizin de eğitim ve ortak dil olmasının
esbabımucibesi, nedeni böyle bir süreçten geçmesindendir. Bu millet büyük
bir azim ve kararlılık ortaya koymuştur. Bütün etnik
unsurlarıyla, bütün yerel güçleriyle bir irade koymuş ve bu iradesini
bir millete dönüştürmüş, bunu cumhuriyetle
taçlandırmış ve ortak bir dil olarak da eğitim dili
Türkçeyi seçmiştir. Ama, bu demek değildir ki bizim, efendim, yerel
dillerimiz yoktur, aksanlarımız yoktur, şivelerimiz yoktur.
Olmaz mı? Vardır tabii ki. Zaten ortak bir dile
odaklanmamızın nedeni de anlaşmaktır, kendi kendimizi
birbirimize anlatmaktır.
Benim annem ile Karadenizli bir
arkadaşımın annesi konuşurken hakikaten ben çok mutlu
olurum, öyle tatlı bir sempati kanalı kurarlar ki. Çünkü biri bibi
derken biri hala der, biri eze derken biri teyze der. Bu kadar zengin bir
kültürden geliyoruz. Ama, bunların her birini bir farklılık, bir
ayrıştırma unsuru gibi görüp her birini bir eğitim dili
şekline dönüştürme iddiaları sakıncalıdır. Bu
ancak birliği değil, vahdeti değil,
ayrımcılığı, ayrışmayı, efendim,
birilerinin ifadesiyle teklik değil, birliği bozmayı gerektirir.
Şimdi, yine hassaten bir dilbilimci olmam
hasebiyle söyleyeyim. Bunu utanarak söylüyorum, Mehmet Bey biraz
kızıyor bu tür şeylere Profesörler falan çok şey
söylüyorlar. diyor ama şimdi
Bir latife etmeye çalıştım,
sataşma yok.
MEHMET METİNER (İstanbul) Yok yok,
canın sağ olsun ya.
KAMİL AYDIN (Devamla) Şimdi, bakın,
sadece İngilterenin başkenti Londrada 300ün üzerinde şive
var, ağız var. Gerçekten birbirleriyle konuşurken zor
anlaşırlar ama bunların hepsi İngilizcenin
zenginliğidir.
Bizim Türkçemiz de çok zengin
bir dildir. İnanın, sadece benim bölgemde, Erzurumda 20nin, 30un
üzerinde farklı şive vardır, ağız vardır. Güneye
indiğimiz zaman farklı, Egeye çıktığımız
zaman farklı, Karadeniz yine farklı. Bunlar bizim
zenginliğimizdir. Niye, bunlar neyin ifadesidir? Bunlar -gerçekten çok net
bir şekilde söylüyorum- bu milletin kanlarını karıp
karıştırarak kandaş olmasının ifadesidir; bunlar,
bu milletin canlarını karıp karıştırarak
candaş olmasının ifadesidir. Bunun ötesi yoktur.
Ben, Öğretmenler Günü
dolayısıyla bir arkadaşımla olan ortak hatıramı
paylaşmıştım ve benim o arkadaşım, şehit
edilen o arkadaşım Elâzığlı ve Zaza kökenli bir kardeşimdi
ama benim bu dünyada da ahirette de kardeşimdir, kardeşim olarak
kalacaktır.
Şimdi, bizim gerçekten,
ayrışmaya değil bütünleşmeye, bütün bu içerdeki ve
dışarıdaki nifaklara karşı durma noktasında tek
vücut olmamıza gerek vardır. Burada ortak paydalarımız
üzerinde yoğunlaşalım, ortak değerlerimizden vazgeçmeyelim
çünkü gerçekten, biz bir millet olmuşuz, biz büyük bir medeniyetin
devamıyız. Her türlü zenginliğimizle, kültürel ya da dilsel,
bütün zenginliklerimizi bir ortak değer hâline dönüştürüp bunu da
kuşaktan kuşağa aktarmanın ve evrensele taşımanın
yollarını aramak zorundayız.
Değerli milletvekilleri,
onun için, gerçekten bazen birbirimizi kırma, incitme noktasında
toleransımız yüksek olabilir; olur, yaparız,
bağışlarız, bağışlanmamızı isteriz
ama ne olur, değerlerimiz üzerinden bu incitmeye, bu kırmaya, bu
yozlaşmaya götürücü, ayrışmaya götürücü ifadelerden uzak
duralım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Aydın.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Metiner, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sataşma yok, bir şey yok.
BAŞKAN Sayın
Metiner, öncelikle, niçin söz istediğinizi öğrenebilirsem
MEHMET METİNER
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Yani, dün akşamdan beri
herhâlde birbirimizi çok doğru anlamadık.
BAŞKAN Açıklama
mı yapmak istiyorsunuz?
MEHMET METİNER (İstanbul) Sadece
yerimden bir dakikalık açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden, peki.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
30.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin, Erzurum Milletvekili Kamil
Aydının 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının üçüncü bölümü üzerinde MHP Grubu ve şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER (İstanbul) Kürtçe de
Türkçe gibi bir dildir yani Türkçe ne kadar saygıdeğerse Kürtçe de
Lazca da Arapça da o kadar saygıdeğerdir. Türkler ne kadar saygın
bir milletse Kürtler de o kadar saygın bir millettir ama hepimizi bir
araya getiren bir millet bilinci vardır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Adı ne milletin?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Nedir adı?
MEHMET METİNER (İstanbul) Yani, Kürtleri
Türklerin bir alt şubesi, Kürtçeyi Türkçenin bir şivesi, dili,
ağzı diye takdim etmenin hiçbir gereği yoktur. Bir millet
olduğumuzu
ERKAN AKÇAY (Manisa) Adı ne, milletin
adı ne?
MEHMET METİNER (İstanbul) -
ortak
vatanda, tek devlet çatısı altında birbirimizin eşiti
olarak yaşayacağımızı kabul edeceğimiz bir
kardeşlik anlayışına ihtiyacımız vardır.
Söylediğim bundan ibarettir, umarım doğru
anlaşılır.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Metiner.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Aydın, siz de
yerinizden söz istiyorsunuz.
Açıyorum mikrofonunuzu.
31.- Erzurum
Milletvekili Kamil Aydının, İstanbul Milletvekili Mehmet
Metinerin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
KAMİL AYDIN (Erzurum) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, ben Sayın Metinere bugünkü
şeyden dolayı bir espri yapıp, bir jest yapıp hani
dikkatini çekeyim diye söyledim ama demek ki niyet ne ise akıbet de o
oluyor, onun zihninde farklı, daha dünde kalmış, düne
takılmış. Benim konuşmamı da dinlememiş çünkü
kulağında bir şeyler vardı, onu çıkarınca sesini
şey yaptı, keşke dinlemiş olsaydı. Ben tavsiye ederim,
tutanakları alsın, bir okusun.
Ben, tam senin dediklerini çok edebî ve veciz bir
şekilde ifade ettim Sayın Metiner, senin kadar basite indirgemeden
çok veciz ve edebî bir şekilde ifade ettim. Kesinlikle bir üstünlük, bir
hiyerarşi sistemi içerisinde ifade etmedim. Bugün siz bir
arkadaşımıza takılırken hani bir profesör esprisi
yaptınız, ben de sadece o noktada dikkatinizi çekme adına bir
şey söyledim. Siz lütfen, alın tutanakları, bir okuyun, tavsiye
ederim; kulaklığınız vardı, dinlemediniz beni.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Metiner, buyurun.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Ben kendisine bana sataştığı için cevap
vereceğimi söylemedim, dünden kalan bir konunun tarafımdan da
doğru anlatılması için bir açıklama istedim.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Benim konumla senin
dünden kalan kafanın ne alakası var?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dünden kalan yok ya. Ne
kalmış dünden ya? Dünden kalan bir şey yok.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sen dünü bırak,
bugüne dön artık. O kulaklığı çıkar, bugüne dön önce.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ben kendisine
cevaben konuşmadım. Dolayısıyla, konuyla ilgili fikrimi,
mülahazamı dile getirdim. Bu kadar çok alınganlık göstermesine,
bana sataştığını iddia etmesine, kulaklıkla
dinlemediğimi iddia etmesine hiç gerek yok.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Senin hiçbir
şeyine alınmam ben ya, sen alınacak adam mısın ya!
MEHMET METİNER (İstanbul) Konuyla ilgili
fikrimi söyledim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Metiner.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Özkaya, siz niçin söz
istiyorsunuz?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, az önce CHP Milletvekili Sayın Baydar Afyon Kocatepe
Üniversitesiyle ilgili birkaç şey söyledi. On gündür sürekli aynı
şeyleri söylüyor, bir düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN Tamam, bir saniye, açalım
mikrofonunuzu.
32.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın, Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydarın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının üçüncü bölümü üzerinde CHP Grubu ve şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Sayın Baydarın
Afyon Kocatepe Üniversitesiyle ilgili açıklamasıyla ilgili olarak
sayın rektörle görüştüm. Sayın rektör, YÖK Denetleme Kurulu
Başkanı olduğu dönemde, Sayın Baydarın Süleyman
Demirel Üniversitesinde yaptığı görevle ilgili bir nitelikli dolandırıcılık
soruşturmasında görev yapmış ve bununla ilgili bir rapor
sunmuş. Özellikle buradan kaynaklandığını ve
Sayın Baydarın göreve aldığı bir önceki Isparta Üniversitesi
Rektörü ve daire başkanlarının çok önemli bir
kısmının da hâlen tutuklu olduğunu söylüyor.
Dolayısıyla, insanların başkalarına suç isnat ederken
önce kendilerinde bakmalarında
Afyonkarahisarı dönüp dönüp on
gündür sürekli dile getirmesi doğru değil. Varsa bir suç, cumhuriyet
savcılıkları açık. Suç işleyen herkesin
soruşturulması ve gereğinin yargı tarafından
yapılmasını bekleriz. Bunu beyan etmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Özkaya.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz.
Sisteme giren sayın milletvekillerine
sırasıyla Komisyona ve Hükûmete soru sorma hakkını
tanıyacağız. Sürenin yarısı yani yedi buçuk
dakikası sayın milletvekillerine, geri kalanı Komisyon ve
Hükûmete aittir.
Soru-cevap işlemini başlatıyorum.
Sayın Demir, buyurun.
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, benim birinci sorum şu:
İlk 500 sıralamasına giren kaç tane üniversitemiz var?
Bunların isimlerini öğrenmek istiyorum.
İkinci bir sorum: Özellikle büyük üniversite
hastaneleri gerçekten hem ekonomik hem personel hem de teknik, teknolojik
açıdan çok zor durumdalar. YÖK Başkanının bundan beş
altı ay önceki açıklamasına göre, üniversite hastanelerinin 5
milyarı bulan bir borcu var. Hükûmete sorduğum zaman Bir
çalışma yapılıyor. deniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN DEMİR (Muğla) Bununla
ilgili bir çalışmanız var mı?
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkürler.
Sayın Bakan, 19 Aralık 2007 tarihinde
Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik
yayımladınız. Bu yönetmeliğin ek maddelerinde yangın
algılama sistemi kurulmasıyla ilgili zorunluluklar düzenlenirken
eğitim kurumlarını belli ölçülerde kapsam dışı
bıraktınız. Bununla ilgili Elektrik Mühendisleri
Odasının açtığı davada bu hüküm iptal edilmiş
olmasına rağmen, karar düzeltme yoluna gidildi. Mahkemenin
verdiği bu iptal kararını uygulayacak mısınız?
Malum, mahkeme kararlarını uygulama konusunda
sıkıntılı bir Bakanlığınız var. Bu
eğitim kurumlarına bu yangınla ilgili algılama sisteminin
kurulması zorunluluğunu getirecek misiniz?
Bir de şubat atamalarını engelli
öğretmenlerimiz çok sık soruyorlar. Net bir bilgi alabilir miyiz
bununla ilgili.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın İrgil
CEYHUN İRGİL (Bursa) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, iyi akşamlar.
Sayın Bakan, öncelikle, bildiğiniz gibi,
sizin de gidip yerinde bizzat gördüğünüz bu elim olaydan sonra ve
öncesinde yaşanan bir dolu örnek var. Bu ilkokul ve ortaokul yurtları
konusunda yani özel yurtlar konusunda hem Hükûmetimiz hem bu ülke hem bizler,
hepimiz çok acı çekiyoruz. Bir dolu şaibe, iddia ve yaşanan
vakalar var ve bu konuda verilmiş Meclis araştırması
önergeleri var ve kurulması kabul edilmiş komisyonlarımız
da var.
Acaba, Millî Eğitim Bakanlığı
valilikler aracılığıyla -şimdi, bu 5inci maddede
valiliğe de bu yetkiyi devrettiniz- Türkiyenin bir özel yurt envanterini
çıkaramaz mı? Bunlar kimdir, nerededir, kimler işletir? Bunlarla
ilgili bir denetlemeyi baştan aşağı yapsak hepimiz için iyi
olmaz mı, sizin için de iyi olmaz mı?
İkincisi de bu lisansı iptal edilen
öğretmenlerle ilgili net bir şey söylerseniz yani bu insanlar
işsiz, bekliyor haklarında da bir hüküm yok. Acaba bunlar için ne
yapılabilir?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Bakan,
Niğde Üniversitesinin adı Niğdenin gururu olan Ömer
Halisdemir olarak değiştirilmiştir, Niğde ismi
çıkarılmıştır. Neden Niğde ismi
çıkarılmıştır? Niğde Ömer Halisdemir
Üniversitesi olarak adının düzenlenmesi yönünde yeni bir
çalışma var mıdır?
Niğde Üniversitesine bağlı
Çamardı Meslek Yüksekokulu mevcut iken bu okul kapatılmış
ancak 1999 yılında başlayan, ödenek yetersizliği nedeniyle
de yarım kalan bir okul binası vardır. Bu bina tamamlanacak
mıdır, tamamlanıp tekrar meslek yüksekokulunun Çamardıda
açılması düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tarhan
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ilkokullarda folklor, halk
oyunlarının kaldırıldığı ve
engellendiği, gerekçe olarak kız ve erkek çocukların el ele oyun
oynamalarının sakıncalı olduğu iddiası var. Böyle
bir yasak var mı?
BAŞKAN Sayın Ilıcalı
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Teşekkür ederim
Başkanım.
Değerli Bakanım, öncelikle, bundan önce
yaptığımız bir görüşmede atanamayan engelli
öğretmenler için vermiş olduğunuz müjde bu 1.500 kişiyi çok
sevindirdi, bunun için çok teşekkür ediyoruz.
İkinci olarak da, iki hafta önce Bakan
Yardımcımızın da katıldığı Sürücü
Eğitimcileri Konfederasyonunun bir çalıştayı vardı,
oldukça da yararlı oldu ve onun peşine de Mecliste -bir ilk-
Cumhuriyet Halk Partili katılan vekille bir basın
toplantısı yaptık. Orada çıkan birtakım sonuçları
zaten Bakanlığımızla paylaşacaklar. Yalnız, nüfus
yoğunluğuna göre bu kursların azaltılması, buradan bir
kalite yakalanması konusunda en öne çıkan istekleri oldu. Bunu da
size arz etmek istedim.
Tekrar çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Paylan
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın Bakan, az
önce BBCde, Aladağda kaybettiğimiz çocuklarımızın
ailelerinin beyanatlarını dinledim. Sanıyorum, yayın
yasağıyla ilgili bu beyanları biz kendi ulusal medyamızdan
izleyemiyoruz. Şöyle diyorlar: Süleymancıların bir yurduydu
bu. Bu doğru mu? Bir cemaatten alıp artık, başka bir
cemaate mi emanet ediyorsunuz çocuklarımızı? Bu konuda bilgi
verir misiniz.
Ahşap bir yapı olduğu iddiası
var, yanan halılar olduğu iddiası var ve siz denetimlerden
geçtiğini söylüyorsunuz. Bu denetimleri yapanlarla ilgili acil, ivedi bir
soruşturma başlatıyor musunuz? Bu suç da cezasız kalacak
mı? Siz Ders alacağız. demişsiniz ama her yıl
mutlaka böyle bir yangınla karşı karşıya kalıp
çocuklarımızı kurban veriyoruz. Kaçıncı kez ders
alacağız? Yeni bir bakansınız. İvedi olarak, suç
cezasız kalacak mı sorusunu size soruyorum?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bugüne kadar çok yayın
yasağı gördük ama bir yangın sonrası için Türkiyede
yaşanan bir ilk yayın yasağıdır. Yani, yangın
çıktıktan sonra yayın yasağının
yapıldığı ilk süreci biz yaşıyoruz. Bunun sebebi
nedir?
İkincisi: Türkiyede kaç tane böyle özel yurt
var? Bu yurtların cemaatlere yönelik dağılımı nedir?
Devletin kaç tane yurdu var, devlete ait olan?
Aynı zamanda,
Bakanlığınızda hem öğretmen kadrosunda hem de
çalışanlar kadrosunda yasa uyarınca engellilere tanınan
kontenjan sayısı ne kadardır, şu anda boş olan var
mı? Engelliler kontenjanında engelli olmayan kişiler
çalışmakta mıdır ve okulların girişinde, engelli
çocukların girişiyle ilgili rampalar çoğu
okullarımızda yok bununla ilgili çalışmalarınız
nedir?
İstanbul 1inci Bölge Milletvekiliyim ben.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bölgemizde
uyuşturucu, okul çevresinde çok satılmaktadır. Bununla ilgili
-daha önce de sorduk ama- bu tedbirler alınmadı.
BAŞKAN Son soru, Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, her seçimde okullarda bir
sıkıntı var engelliler için. Özellikle birkaç katlı olan
okullarda engelli insanlar karga tulumba çıkarılarak oy kullanmakta,
maalesef, bazı engelliler de oy kullanmamaktadır çünkü onların
da onuru kırılmakta, incinmektedir. Bununla ilgili belki görev Seçim
Kurulunda ama Millî Eğitim Bakanlığının
okullarında sonuçta oy kullanıyor engelli insanlar. Bununla ilgili
bir tedbir almayı düşünüyor musunuz, bir çalışma var
mı?
Ayrıca, bu, dün Adanada yanan yurttaki gibi
yurtlarda kalan kaç öğrenci var, sayısı belli mi; kaç yurt var,
sayısı belli mi? Onu sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
teşekkür ediyoruz.
Sayın Bakan, kalan süre size aittir.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum.
Başkanım, önümdeki metinlere de
bağlı olarak soru sırasına bağlı
olmaksızın sorulara cevap vermeye çalışacağım.
Ortaöğretimde özel öğrenci yurt
sayısı 2.242dir, toplam barınan 69.544dür.
Yükseköğrenimde de özel öğrenci yurtları var, bunların
sayısı 1.641dir. Yükseköğrenimde okuyup da özel yurtlarda
kalanların sayısı da 129 bindir.
Yine, Yangın algılama sistemi uygulanacak
mı? Gerçekten, Her yıkılış bir yürüyüş
öğretir. derler. Dolayısıyla, bundan dolayı da mutlaka bir
ders almamız gerekir. Şimdi, soruşturma devam ediyor, hem
yargı hem idari yönden. Bunun neticesinde mutlaka bir şey
alacağız ama yangın tedbirleri için de -ben biraz daha
tekniğim yani hem hukukçu hem tekniğim- kesinlikle yangın
sisteminin olması lazım, insanları uyarması lazım
hatta otomatik söndürme sistemlerinin olması lazım. Ancak,
bunları...
NURETTİN DEMİR (Muğla) Ama bu
eksiklik Sayın Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) İşte, yapacağız, onu söyleyeyim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama üç sene önce de
yandı Sayın Bakanım ya.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bakın, belki yine bununla ilgili olarak da... Adana ili
Aladağ ilçesinde Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine Yardım
Derneği kuruculuğunda faaliyetine devam eden yurt, Haziran 1997
yılında açılmış, 2010 yılında kız
yurduna dönüştürülmüş, kapasitesi 54 öğrenci. 18/11/2016
tarihinde ise yani 2016 Kasım ayında Aladağ İlçe Millî
Eğitim Müdürlüğüne 31 öğrencinin ilgili yurtta kaldığı
kurum tarafından bildirilmiştir. İlgili kurum 26/10/2015
tarihinde maarif müfettişlerince ve 26 Mayıs 2016 tarihinde
Aladağ ilçe Millî Eğitim Müdürlüğünce denetlenmiştir.
Maarif müfettişleri denetiminde, binanın
olası bir yangından korunmasına yönelik her katta yangın tüplerinin
bulunduğu -yangın tüpleri yangına ne kadar engel oluyor,
işte bu da bir ders- yangın tüplerinin periyodik
bakımının yapıldığı -yapılmış
olabilir, ben de gördüm bir başka yerde ama demek ki bu yangını
söndürmeye yetmiyor- sivil savunma ekiplerinin güncellendiği, yangın
söndürme tatbikatının yapıldığı
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Kâğıt üzerinde.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Ama, belli ki gereği gibi yapılmamış yani
eğer yapılsaydı gerçekten, 2 katlı, 3 katlı bir yer,
pekâlâ iyi bir eğitim verilse kurtarılabilirdi. Binada da yangın
merdiveninin bulunduğu belirtilmektedir.
Aladağ İlçe Millî Eğitim
Müdürlüğünün denetiminde ise Yurt binasında yangına
karşı gerekli tedbirleri aldıkları belirtilmektedir.
diyor. Birinde 4 tane maarif müfettişim var, diğerinde de 1 Millî
Eğitim Bakanlığı personeli, 1 de
kaymakamlığın personeli var.
29 Kasım 2016 tarihinde saat 19.30
sıralarında Aladağ Orta Öğretim Kız Öğrenci
Yurdunda ilk belirlemelere göre
Soruşturma devam ediyor, Aladağdaki
yurdu gidip gördüm ama bizim gittiğimizde hâlâ savcılık 3
savcıyla beraber incelemelerine devam ediyordu. Elektrik panosundan
kaynaklı, binanın giriş kısmından bir yangın
olayı başladığı ifade edilmekte, 10 öğrencimiz
vefat etti, dolayısıyla da bununla ilgili soruşturma neticesini
bekliyoruz.
Şu anda Adanada YİBOlarda, bizim
Bakanlığımıza bağlı 1.518 kontenjan var,
kapasitemiz var, şu anda 1.047 öğrenci kalıyor yani 500e
yakın kapasitemiz açık. Kozanda -bu Aladağa en yakın yer
Kozan- 360 kontenjanımız var; 176 mevcudu var, 360ın geri
kalanında 200e yakın boşluk var. Bu kardeşlerimizi de, bu
evlatlarımızı da bu Kozandaki yatılı pansiyonlara
yerleştirmişiz fakat yerleştirdikten sonra, bu yurdu
işletenler köylere gitmişler, ailelerle konuşmuşlar
dolayısıyla da bir şekilde ikna etmişler. Peki, niye
vermediniz? dediğimizde, bir kısmı Kozanın uzak
olduğunu, bir kısmı ise yolun iyi olmadığını
dolayısıyla kimisi yoldan dolayı, kimisi uzaklıktan
dolayı burayı tercih etmediğini, Aladağı tercih
ettiğini söylüyor.
Yapmamız gereken ne? Daha çok yurt. Şu
anda, Aladağda da 1 tane yurdumuz var, 164 kapasitesi var, 82 kız,
82 erkek öğrencimiz kalıyor, dolu. Bir başkasının ise
temelinin kazıları yapılmış, 300 yataklı;
inşallah bunu da yaparsak Aladağda bir sorun kalmıyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Denetimi
yapanları da eğitmek lazım Sayın Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Ona aynen katılırım, ona aynen
katılıyorum.
Bir başka: Engelli atayacak
mısınız? Şubat ayında 1.500 engelli
atayacağız. Zaten engelli öğretmen sayımızda bu
civardadır diye düşünüyoruz çünkü herkes, engelli
tanıdıklarınız var, siz de bakın
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yaşları ortalama
kaç çocukların Sayın Bakanım?
NURETTİN DEMİR (Muğla) Küçük
yaştaki bir çocuğun ne işi var?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yaşları var ama hepsi çocuk, onu söyleyelim, hepsi
çocuk. 7nci sınıf, 8inci sınıf, 6ncı
sınıf, hepsi çocuk; yaşları 5 ile 8 arası.
Yine, 1.500 atama yapacağımızı
söyledim.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Şubatta mı Sayın Bakanım?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Evet, şubatta 1.500 engelli öğretmen ataması
yapacağız.
Bakanlığımızda toplam 18.728
engelli çalışmaktadır.
Yine bir başka sayın vekilimiz Folklor
oyunları yasaklanmış mıdır? diye sordu. Bu doğru
değildir diye düşünüyorum yani bir yanlış bilgiden
kaynaklanıyordur. 1'inci sınıflarda dört, 2nci
sınıflarda iki saat, 3üncü sınıflarda iki ders saati oyun
ve serbest etkinlik saatidir. En son Kültür ve Turizm
Bakanlığıyla bir protokol imzaladık. Kültür ve Turizm
Bakanlığının Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü var,
bunların içerisinde uzman halk oyunları birimleri var,
uzmanları, hocaları, öğretmenleri var dolayısıyla
onlar gelecekler, hatta bizim halk oyunları grubunu eğitecekler.
Dolayısıyla, böyle bir kaldırma, böyle bir şey yoktur diye
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) İddialar var,
inceleyin.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yok, saatleri var ama
Bir gün, beraber bir okula gidelim,
beraber görürsek gözlerimizle daha iyi anlaşılır diye
düşünüyorum.
Başkanım, bir iki dakika daha verirseniz
BAŞKAN Tabii ki Sayın Bakanım,
tamamlayınız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bir de, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesinin
başındaki Niğde alındı, sadece Ömer Halisdemir
Üniversitesi kaldı, Niğde çıkmış oldu. Bu, sadece
sizin tarafınızdan değil, birçokları tarafından dile
getiriliyor, Bir ille bağlantısı uygun olsa isabet olur.
deniliyor. Bunun üzerine bir bakıyoruz, Meclis kabul etmiş.
Keşke o kabul edilirken Niğdeyi de koysaydık çünkü burada
amaç, Ömer Halisdemirin yapmış olduğu
kahramanlığın takdir edilmesiydi, Meclis tarafından da bu
takdirin yerine getirilmesiydi. Niğdenin ismi de konulursa uygun olur
diye düşünüyorum. Bununla ilgili yine bir ortak çalışma
yapılması gerekir diye düşünüyorum.
Suç cezasız kalır mı? Savcı bey
14 kişi hakkında tutuklama kararı çıkardı veya
gözaltına alındı diyelim çünkü hâkimin önüne çıktıktan
sonra tutuklama kararı. Bunların arasında yurt müdürü, bekçi ve
orada 3 de misafir kadın var, bunların da arasında olduğu
14 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Biz deriz ki hak
yerini bulsun, adalet yerini bulsun, kim kusur yapmışsa, kim hata
yapmışsa, kim ihmal göstermişse o eyleminin
karşılığında bir müeyyideye
çarptırılması, adaletin yerine getirilmesi uygundur.
GARO PAYLAN (İstanbul) Ailelerin
Süleymancıların yurdu olduğuna dair söylediği
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yani, biz böyle değerlendirmiyoruz, yani
Süleymancıdır demiyoruz. Bakın, dedim, kaç yılında?
1997 yılında açılmış.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Aileler söylüyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Ya, diyebilir tabii, ben de hayır demiyorum ama benim
böyle bir tasnifim yoktur diyorum.
Evet, teşekkür ediyorum Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, üçüncü bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
57nci madde üzerinde üç ayrı önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
57nci maddesinin (e) bendinde yer alan en fazla ibaresinin azami olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Haydar
Akar Aydın Bursa Kocaeli
Mustafa Ali Balbay Özkan Yalım Bülent Yener
Bektaşoğlu
İzmir Uşak Giresun
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 57nci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan "dört" ibaresinin "sekiz"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Adem
Geveri
İstanbul Diyarbakır Van
Mehmet Emin Adıyaman Berdan Öztürk Nimetullah
Erdoğmuş
Iğdır Ağrı Diyarbakır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 57nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Erhan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Kadir Koçdemir Deniz Depboylu Arzu Erdem
Bursa Aydın İstanbul
MADDE 74- 3795 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (e) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"a) Mesleki ve teknik öğretim veren
ortaöğretim kurumlarından mezun olanlar ve denkliği Milli
Eğitim Bakanlığı tarafından kabul edilen diğer
mesleki ve teknik öğretim veren ortaöğretim kurumlarından mezun
olanlar ile bu okullara denk mülga okullardan mezun olanlara
"teknisyen","
"e) Teknik öğretmen unvanını
kazananlar için Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen
mühendislik fakültelerince düzenlenecek iki yarıyıl süreli
mühendislik eğitimi tamamlama programını en fazla dört yarıyıl
içinde bitirenlere dallarında "mühendis,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) - Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinden Bursa Milletvekili
Sayın Kadir Koçdemir.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Adanada yüreğimizi dağlayan olayda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı ve sabır diliyorum ve bu olaydan sonra
küçük çocukların gözlerini kapadıklarında kendilerinin yok
olduğunu, görülmediğini zannettiğini düşünmesine benzer
şekilde yayın yasağı konmasını manidar
bulduğumu da ifade ediyorum.
Biz hâlâ 2016 dünyasına ve geçmiş tarihî
birikimiyle kıyasladığımızda Türkiyeye
yakışmayan olayları burada tartışıyoruz. Esas
tartışacağımız hususlara maalesef çok fazla vakit
bulamıyoruz. Bugün açıklanan uluslararası fen ve matematik
eğitimleri araştırmasında yine Türkiye sonlarda yer
aldı. Baktığımızda, beğenmediğimiz pek çok
ülkenin 4üncü ve 8inci sınıf çocukları bizim önümüze geçtiler.
4üncü sınıflarda 47 ülke içinde 35inci, 8inci sınıflarda
ise 39 ülke içinde 21inci olduk. PISAdan diğer alanlara, eğitim
dışında, demokrasiden basın özgürlüğüne,
yaşanabilir olma indeksinden hukuk devletine kadar pek çok alanda maalesef
durumumuz bu sahip olduğumuz mirasla bağdaşmamakta, bu mirasa
yakışmamaktadır. Durumumuzun kötü olmasından daha kötü olan
ise, özellikle son beş altı senede her yıl açıklanan
indekslerde, bir yıl öncesine göre daha kötüye doğru gitmemizdir,
trendin, eğilimin de kötüye doğru olmasıdır.
Bugün Millî Eğitim Bakanlığıyla
ilgili bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Millî Eğitim
Bakanlığının güzel Türkçemizin en iyi
kullanıldığı bakanlık olması gerekir. Daha önceki
maddelerde de pek çok imla, cümle kurulumu hatası görmüştük, üzerinde
konuştuğum maddede de benzer şeyler var. Mesela mülga okullar
diyoruz. Bir okul, bir yapı mülga olmaz. Yürürlükten kaldırma, ilga
Arapçadaki boş laf, hükümsüz kılma, yürürlükten kaldırma
kelimesini, biz, okullar için, binalar için, kurumlar için kullanmıyoruz,
mevzuat için kullanıyoruz, bir uygulama için kullanıyoruz.
Yine, ikinci paragrafta,
ikinci fıkrasında eklenen, eğer bunu, bu imtihana giren, fen
bilimleri, matematik ya da PİSAda okuduğunu anlama imtihanına
giren ortalama bir çocuğa birisi yavaş yavaş okutsa ne
kastedildiğini anlayamaz. Yani, teknik öğretmen unvanını
kazananlar için yükseköğretim.. diye öyle bir gidiyor ki, sadece bu
teknik öğretmen unvanını kazananlar için kelimesini
fakültelerinceden sonraya koysak biraz daha bu cümle Türkçenin
semantiğine, özne-yüklemle ilgili kurallarımıza uygun hâle
gelecektir. Ama, bu maddeyle aynı zamanda bir şey daha
yapıyoruz, öngörülebilirliği tekrar ortadan kaldırıyoruz.
Üniversite tercihi yaparken statüsüyle ilgili tercihini bazı
insanların değiştirip onlarla mühendislik okumayanları da
beraber rekabet hâline koyuyoruz.
Son zamanlarda devlet
yönetimimiz maalesef bu birikim ve kurallara uymaz hâle geldi. En son,
Sayın Cumhurbaşkanımız dün Fırat Kalkanı
Harekâtının esas hedefinin Esadı devirmek olduğunu
söyledi. Bugün Bunun açıklanması lazım gelir. ifadelerinden
sonra kuzey komşumuzdan akşamüzeri bir telefon görüşmesiyle
zannediyorum bu durumu izah etmeye kalktık. Yani yayın
yasağıyla, ona buna sürekli heyheylenmeyle devletin
yönetilemeyeceğini bilecek kadar devlet tecrübemizin, diplomasi
tecrübemizin olduğunu düşünüyorum. Eğer bunlar çözüm oluyorsa, o
zaman başını alıp yukarı doğru giden dolarla
ilgili de yasak koyalım, televizyonlarda anlık dolar kurunu
yayınlamasınlar, diğer pek çok olumsuz şeyi bu şekilde
biz gözünü kapadığında kendinin yok olduğunu,
görünmediğini sanan çocuklar gibi bunlara devam edelim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KADİR KOÇDEMİR
(Devamla) Bunları bırakmak durumundayız yoksa gidişimiz
iyi bir yere doğru değil.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Koçdemir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Şimdi, Metin Beyin bölüm üzerindeki görüşlerinden hemen sonra
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Ali Özkaya onunla ilgili, söylemlerle
ilgili bir cevap verdi ve bu cevabı içerisinde Metin Beyin bir husumet
nedeniyle ifade, husumet şeklinde değil ama bunu ifade eder bir
şekilde- işte, rektörün daha önce Denetleme Kurulu Başkanı
olması ve Metin Bey hakkında soruşturma açması nedeniyle
rektör üzerinde böyle bir algı yarattığını ifade etti.
Bu nedenle de, Metin Beyin üzerindeki bu
algıyı düzeltmesi için 69a göre söz istiyoruz. Kendisine bir
sataşma var.
BAŞKAN - Sayın Akar, siz sanırım
grup başkan vekili yerine sözcüsünüz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Evet.
BAŞKAN - Talebinizi değerlendireceğim
ancak Sayın Özkaya yerinden açıklama yapmıştı.
Dolayısıyla, Sayın Baydara da yerinden
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, 60a
göre söz istemiyorum, bir düzeltme yapmayacak. Direkt itham var Metin Beyle ilgili.
69a göre sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN - Sataşmadan istiyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Evet. Mümkünse kürsüden.
BAŞKAN - Peki, buyurun Sayın Baydar, size
iki dakika söz veriyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bizzat isim vererek
var.
BAŞKAN - Peki, buyurun.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydarın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali
Özkayanın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2004-2011
yılları arasında Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörü olarak
bulundum. Bu dönem rektör olmamdan sonra özellikle malum grup bundan rahatsız
oldu ve isimsiz dilekçelerle yüzlerce şikâyette bulundular. Bunlardan bir
tanesiyle ilgili olarak kendi mekanizmaları içerisinde öncelikle Emniyet,
oradan muhasebat kontrolörü ve daha sonra tekrar üniversiteye müracaat ederek
bir soruşturma geçirdim. Soruşturmanın akabinde YÖK Denetleme
Kurulu geldi ve soruşturmaya gerek olmadığını ifade
etti. Ancak özellikle Mustafa Solakın, Afyon Kocatepe Üniversitesi
Rektörünün YÖKte Denetleme Kurulu Başkanı olmasıyla ve malum
FETÖ tetikçiliğine başlamasıyla birlikte birçok rektör
hakkında da buna benzer işlemler yeniden bazı isimsiz
dilekçelerle hayata geçirildi. Daha sonra Yargılanmasına gerek
vardır. kararı verildi, Danıştay da onayladı. Sonra
Afyon mahkemelerinde yargılandım ve beraat ettim. Beraat ettikten
sonra tekrar malum yapının yargıdaki koluyla bizim tekrar
yargılanmamız gerektiğine karar verildi.
Dokunulmazlığım kalktıktan sonra da Afyon mahkemelerine
gidip ifademi verdim. Yüce Türk adaletine güveniyorum.
Onun dışında, Süleyman Demirel
Üniversitesi Rektörü olduğum süre içerisinde de üniversitede, tabii ki,
birçok insanla ciddi mücadelemiz oldu ancak benden sonra tutuklanan ve
özellikle YÖK tarafından atanan rektör benim dönemimde göreve
başlamadı, benden önceki dönemde göreve başladı. Ben de onu
belirtmek istiyorum, yaptığı açıklamayı düzeltmek istiyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Baydar.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi
önergeyi oylarınıza sunacağım
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 20 kişi yok
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi oylamadan önce yoklama
işlemini gerçekleştireceğiz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Akar,
20 kişi olarak kalkmanız lazım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın grup başkan
vekili, sizden tamamlarız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 20 kişi
ayağa kalkacak önce.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tamam, tamamlarız
sizden merak etmeyin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tamamlama olmaz.
Sayın Başkan, 20 kişinin ayakta olması lazım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ayaktaki
arkadaşları sayalım Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Akar, lütfen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tamam, kabul ediyorum,
ayaktaki arkadaşları sayalım. Bakın, arkadaşlar
ayakta, buyurun.
BAŞKAN Sayın Muş, ne oldu?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama talebi 20 milletvekilinin aynı anda ayağa
kalkmasıyla olur.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, tamam, sizin
arkadaşlar ayaktaydı Mehmetçiğim.
BAŞKAN Evet, şu anda ayaktalar
Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kalktıkları zaman 20 kişi yoktu, onu söyledim.
Toplasınlar, öyle kalksınlar o zaman.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir sıkıntı
yok. Aslında, şu anda salonda 20 kişi ayaktaydı sizin
arkadaşlarınızla beraber, bir sıkıntı yok.
BAŞKAN Sayın Erkek, Sayın Akar,
Sayın Baydar, Sayın İrgil, Sayın Yalım, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Yüksel, Sayın Atıcı,
Sayın Topal, Sayın Kayan, Sayın Gürer, Sayın Özcan,
Sayın Özdemir, Sayın Usluer, Sayın Karabıyık,
Sayın Bakan, Sayın Göker, Sayın Pekşen, Sayın
Erdoğdu, Sayın Tanal.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve
işlemi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının 57nci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "dört" ibaresinin
"sekiz" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Garo
Paylan (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HALİL ETYEMEZ (Konya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Sayın Nimetullah
Erdoğmuş.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
NİMETULLAH
ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de önceki hatiplere katılarak daha önce
Siirtte ve şimdi de Adanada ülke olarak, millet olarak, halk olarak
yaşadığımız bu facianın derin üzüntüsünü
paylaşmak istiyor, ailelerine sabrıcemil nasip etmesini niyaz
ediyorum.
Tabii, bu tür hadiseleri kaderle izah etme
alışkanlığımız var. Bunu söylerken buradaki
zevatı kastederek söylemiyorum. Hepimizin böyle bir
alışkanlığı var. Ben kader mevzusuna
girmeyeceğim, giremeyeceğim çünkü benim şahsım için
çözülmez, çözülemez meselelerden bir tanesi. Ama izninizle bu kader
kelimesiyle ortak olan, kardeş olan kudret kelimesini birkaç cümleyle
izah etmek istiyorum. Neden? Çünkü son zamanlarda devlet için bu kudret
kelimesi sıklıkla kullanılmaya başlandı. Eğer
kudret kelimesini beşerî bir sulta, bir şahıs, bir varlık
için kullanırsak bunun akidevi olarak tehlikesinin ne olup
olmadığına girmeyeceğim ama bir farka dikkatinizi çekmek
istiyorum. Kudret, ilahi bir sıfat olunca yani kadirimutlak olarak
inandığımız ve her şeye kadir olan Allah için
kullanılınca ayrıdır ama sulta için, beşer için
kullanılınca hemen körlük hastalığıyla buluşur bu
kavram. Bu, tarihle sabittir.
Bakınız, ben
Kuran-ı Kerimden kudret körlüğüyle ilgili bir örneği sizinle
paylaşmak istiyorum. Firavunun kudretiyle ilgili
yaşadığı körlüğü Kuran-ı Kerim Hazreti
Musanın onun sarayında büyümesiyle izah eder. Bizzat kendi
sarayında, kendi kudretine iman eden, inanan, böylesine bir despotun
bizzat sarayında Hazreti Musanın büyüyüp onun nasıl da bir
kudret körlüğüne müptela olduğunu söyler.
Siyasi olarak da ABDden bir
örnek vermek istiyorum. Hepinizin bildiği, malumunuz, ABDnin Vietnam,
Lübnan, Afganistan, Irak vesaire savaşları, işgalleri var. Bu
Afganistanla ilgili önce, biliyorsunuz, Sovyetler Birliğinin bir işgali
var ve sonuçta mağlubiyet, Sovyetler Birliğinin çöküşü var. Bu
esnada ABD devreye giriyor. Bir ABD yetkilisi ile Sovyet yetkilisinin
arasında şöyle bir konuşma geçtiği rivayet ediliyor, Sovyet
yetkilisi ABDli yetkiliye Siz başınıza büyük bir bela
aldınız, bunu üzülerek söylemek istiyorum. diyor.
Karşılığında ABDli yetkili ise hiç tereddüt etmeden
Biz öldüreceğiz, sonunu getireceğiz, imha edeceğiz, o
kudretimiz var." diyor. Son harekâtlar, mağaralara yapılan son
saldırılar, sonlar, sonlar, neticede bu sonların sonunun
gelmediğini gördüler ve oradan mağlup bir şekilde
ayrıldılar.
Bu, uluslar için, ülkeler
için genel bir kaderdir, karakterdir. İnanıyorum ve ümit ediyorum ki
bu ülke, Suriyeyle ilgili, ankarîbizzamanda oradaki siyasetini gözden geçirir
ve Allah korusun, böyle bir belaya düçar olmaz, müptela olmaz.
Sözlerimi tamamlarken nahak
olarak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NİMETULLAH
ERDOĞMUŞ (Devamla)
şu anda tutuklu bulunan eş genel
başkanlarımızın ve milletvekillerimizin ankarîbizzamanda
halasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğmuş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
57nci maddesinin (e) bendinde yer alan en fazla ibaresinin azami olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Özkan
Yalım (Uşak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Uşak Milletvekili
Sayın Özkan Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Divan,
Sayın Başkan, Sayın Bakanım, çok değerli
çalışma arkadaşlarım; hepinizi saygıyla sevgilerimle
selamlıyorum.
Evet, Sayın Bakan, özellikle sizin dikkatlice
dinlemenizi rica ediyorum.
Çok değerli arkadaşlar, dün gece saat
19.00 civarlarına dönmek istiyorum, Adanaya ve de Aladağ ilçesinde
bulunan yurttaki 11 tane kız çocuğumuzun ve 1 kat görevlisinin ölüm
anına. Dünyadaki en kötü ölüm, maalesef, yanarak ölüm. Birçoğumuzun
aynı yaşlarda kızı var, evladı var ve de
birçoğunuzun da aynı yaşlarda torunu var. Lütfen, bu
çocukların yerine, özellikle Sayın Bakanım sizin de bu yaşlarda
torununuz vardır muhakkak, bu çocukların yerine kendimizi
koyalım.
Elimde biraz önce Cumhuriyet
Başsavcılığının olay yeri inceleme
tutanağı geldi. İnşaat bilirkişisi Sayın
Kazım Şimşek, elektrik bilirkişisi Muharrem
Eşsizoğlu, iş güvenliği ve elektrik bilirkişisi Ahmet
Bülbül, makine ve A sınıfı iş güvenliği uzmanı
bilirkişisi Hasan İhsan Pepedil. Aynen şöyle
yazmışlar: Kaçak akım rölesinin olmadığı.
Sayın Bakan, en son Haziran 2016 tarihinde
müfettişler tarafından denetleniyor. Peki, denetlendikten sonra neden
kaçak akım rölesinin olup olmadığı denetlenmemiş veya
rapor edilmemiş veya niye yaptırılmamış?
Bir de iş güvenliği uzmanı
tarafından belirtilen şu dikkatimi çekti, yangın merdiveninin
kapı kolunun olmaması. Özellikle şunu belirtmek istiyorum
Sayın Bakanım: Cemaat yurtlarında saat 17.00den itibaren bütün
kapılar kilitleniyor, öğrencilerin içeriye giriş
çıkışı tamamen kesiliyor. Kapı kollarının,
açılan camların kollarının sökük olduğu, hatta
kaçmasınlar diye vidalanmış olduğu, saat 17.00den itibaren
özellikle kız çocuklarının cep telefonlarının bile
toplandığı bilgisine sahip oldum. Sayın Bakan, acaba
çocuklarımız bu kapı kolu olsaydı kurtulabilirler miydi
kurtulamazlar mıydı? Tabii ki bunu Allah bilir. Ancak, bundan sekiz
yıl önce Konyada 18 çocuğumuz ölmüştü, aynı şekilde
can vermişti ve de hiçbir sorumlu, hiçbir kimse de bu olaydan tutuklu
değil şu anda veya sorumluluk hâlâ bilinmedi. En kolay yöntem,
elektrikten dolayı çıkmış olan yangında maalesef suçlu
bulunmuyor veya suçlu aranmıyor, aranmak istenmiyor. Ben de diyorum ki:
Özellikle Avrupada uygulanan ama Türkiyede uygulanmayan, yurtlarda elektrik
tesisatının her yıl mühendisler odası tarafından
yenilenmesi ve de doğal gaz ve ısıtma tesisatının her
yıl mühendisler odası tarafından denetlenmesi ve de bu belgenin
bir yıllık geçerliliği olması, aynı şekilde
Avrupada uygulanan binaya beş yılda bir sağlamlık testi
raporu verilmesi. Bunların yapılması gerektiğini özellikle
belirtiyorum, bununla ilgili Meclise de en yakın zamanda önergemi
vereceğim. İnşallah bütün partili arkadaşlarım tarafından
onaylanır ve de sizlerle bu işlemi kanun tasarısı hâline
getiririz, kanunlaştırırız. Çünkü, giden canlar hepimizin
canı. Şu anda 12 evde yas var. Bu çocukların ölümünün
dünyanın en kötü ölümü olduğunu özellikle belirtmek istiyorum.
Cemaat yurtlarında müdürün veya yöneticilerin
odalarının birçoğunun lambri, ağaç kaplaması
olduğunu ve de yerlerin tamamının halıfleksle kaplı
olduğunu; aynı şekilde, bu yurtların
çatılarının hemen hemen tamamının ahşap
olduğunu belirtmek istiyorum. Toplu yaşanan yurtlarımızdan
ahşabın uzaklaştırılması ve de olmaması
gerektiği kanaatindeyim.
Özellikle 2009 yılında binaların
nasıl olması gerektiği de yazılmış ve
kanunlaştırılmış. Binanın kâgir bina olması,
prefabrik olması, çelik veya betonarmeden olması gerektiğinin de
altını çizmek istiyorum. Kesinlikle ahşap olmaması
gerektiği özellikle belirtiliyor.
Buradan, yeni ölümlerin olmaması adına
Sayın Bakanım, sizin daha dikkatli bir araştırma
yaptırmanızı rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
Bütün Meclisi saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yalım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
58inci madde üzerinde üç ayrı önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
58inci maddesinde yer alan görüşü ibaresinden sonra gelmek üzere ve
onayı ibarelerinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Metin Lütfi Baydar Ceyhun
İrgil Bülent
Yener Bektaşoğlu
Aydın Bursa Giresun
Haydar Akar Mustafa
Ali Balbay Ali
Özcan
Kocaeli İzmir İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 58inci maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Adem
Geveri
İstanbul Diyarbakır Van
Berdan Öztürk Mehmet
Emin Adıyaman Bedia
Özgökçe Ertan
Ağrı Iğdır Van
"Bu Kanun kapsamında unvana sahip
personelin yetki ve sorumlulukları, ulusal ve uluslararası meslek
standartları ve yeterlilikler çerçevesinde tüm bakanlıkların,
Devlet Personel Başkanlığının, Yükseköğretim Kurulunun
ve meslek örgütlerinin görüşü alınarak Mesleki Yeterlilik Kurumunca
hazırlanan yönetmelikle belirlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 58inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Erkan
Haberal Ruhi
Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Deniz Depboylu Arzu
Erdem
Aydın İstanbul
MADDE 58- 3795 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Bu Kanun kapsamında unvana sahip personelin
yetki ve sorumlulukları, ulusal ve uluslararası meslek
standartları ile yeterlilikler çerçevesinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
Milli Eğitim Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı, Devlet Personel
Başkanlığı ve Yükseköğretim Kurulunun görüşü
alınarak Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından hazırlanan
yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Arzu Erdem konuşacak. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Gazi Meclisi
saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, söz konusu madde
özellikle üzerinde durulması gereken konulardan bir tanesidir. Ben
maddenin üzerinde durmaktan ziyade iktidar partisinin eğitime verdiği
önem ve bugüne kadar geldiğimiz konu üzerinde durmak istiyorum. Kendi
görüşlerim doğrultusunda da nasıl dizayn edildiğini
anlatmak istiyorum. Değişiklikleri sisteme oturtmadan, yeni
değişikliklerin nasıl yapıldığını da
anlatmak istiyorum.
AKP iktidarları döneminde eğitim
sisteminde her bakan her geldiğinde yeni uygulamalarla gelmiştir ve
yeni bir sistemle gelmiştir. Ancak köklü değişikliklerin
yapılması şarttır. Özellikle Sayın Bakana buradan
seslenmek istiyorum.
Ayrıca dille alakalı bir iki tane teknik
bilgi vermek istiyorum. Bu konu önemli bir konu. Eğitim müfredatında
yer alması gerektiğine de inanıyorum.
Dil, yaşayan bir anlaşma
aracıdır. Dille toplumdaki kişiler birbirlerini anlar;
olayları yorumlar, tarih ve kültür değerlerini öğrenirler.
Benlik, dil sayesinde kimliğe dönüşür. Ulusal kimliği
oluşturan ortak değerler dil sayesinde düşüncemize
kazınır, davranışlarımıza yansır;
geçmişimizden günümüze taşıdığımız maddi ve
manevi ortak değerlerimizi tamamen kültürümüze aktarmamızı da
sağlar. Ulusal bayramların temeli ulusal marşlar,
birliğimizin simgesi şanlı bayrağımız ise yine en
önemli simgemiz ve hepimizi heyecanlandıran önemli millî değerlerden
bir tanesi.
Osmanlı Devleti zamanında, değerli
arkadaşlar
Sayın Başkan, bir uğultu var,
uyarabilir miyiz lütfen.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Genel
Kurulda bir uğultu var. Lütfen sayın hatibi dinleyelim.
ARZU ERDEM (Devamla) Evet, anlıyorum ki kimse
çalışmak istemiyor, bunu da buradan görüyorum ama biz gayretle yine
de anlatmaya çalışacağız.
Osmanlı Devleti zamanında ülkemizde iki
çeşit dil vardı. Birincisi, özellikle bilim dalında, edebiyat ve
resmî yazışmalarda kullanılan Osmanlıca; ikincisiyse
halkın büyük bir çoğunluğunun gündelik dilde
kullandığı Türkçe idi. Millî bütünlüğün
sağlanması için bu dilin özellikle genişletilmesi ve
geliştirilmesi gerekmekteydi. Bu nedenle Türk dilinin geliştirilmesi
üzerinde hassasiyetle durulmuştur.
Dil, bir milletin bütünlüğü ve geleceği
için çok önemlidir. Dilde ayrışmalar milleti ayakta tutan
değerlerden yoksun kılar. Dil geçmişten günümüze köprüdür ve birikimlerimizi
geleceğe aktarma şeklidir. Gazi Mustafa Kemalden yine bir örnek
vermek istiyorum dikkatinizi çeker diye: Kesinlikle bilmeliyiz ki iki parça
hâlinde yaşayan milletler çok zayıftır ve hastadır. Bu
manada, özellikle yine eğitim müfredatında yer alması gereken
millî değerlerimizin öğretilmesi manasında Türk kimdir?i bir
anlatmak istiyorum. Bu memleket dünyanın beklemediği, asla ümit
edemediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine yüksek sahne oldu.
Bu sahne en aşaği yedi bin senelik bir Türk beşiğidir.
Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı, beşiğin
içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O
çocuk, tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından,
kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara
alıştı; onları tabiatın babası tanıdı,
onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu;
şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk
budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı
aydınlatan güneştir.
Ülkemizde işsizliği anlatmak istiyorum
biraz da değerli milletvekilleri. Geçen yıla göre 435 bin kişi
artarak 3 milyon 493 bin kişi olmuştur. Bu sayı Türkiye
İstatistik Kurumunun Ağustos 2016 verisidir. Şu an hesaplanacak
olsa ne yazık ki binlerce kişi daha eklenmiştir; bu oranlar ve
rakamlar daha da artmıştır. İşsizlik oranı ise
geçen yıla oranla 1,2 puanlık artışla yüzde 11,3 seviyesine
yükselmiştir. Ülkemizde her 4 gençten, belki de her 3 gençten 1i
işsizdir. Ben, bana gelen taleplerden görüyorum ve bu talepler mutlaka
size de geliyordur. Özellikle istihdam görmeyen ön lisans mezunu kardeşlerimize
mutlaka kadro verilmesi gerekiyor.
Bir sonraki konuşmamda bu kadroları da
saymak istiyorum. Temennim, iktidar partisi bunu dikkate alıp bu
kadroların açılması için gereğini yapar.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 58inci maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bedia Özgökçe Ertan (Van) ve arkadaşları
"Bu Kanun kapsamında unvana sahip
personelin yetki ve sorumlulukları, ulusal ve uluslararası meslek
standartları ve yeterlilikler çerçevesinde tüm bakanlıkların,
Devlet Personel Başkanlığının, Yükseköğretim
Kurulunun ve meslek örgütlerinin görüşü alınarak Mesleki Yeterlilik
Kurumunca hazırlanan yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
Önerge üzerinde, Van Milletvekili Sayın Bedia
Özgökçe Ertan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Evet, bir yerde çocuklar ölüyorsa en önemli gündem
çocuklar olmalı. Adana Aladağdaki yangında diri diri yanarak
hayatını kaybeden çocuklar gerçekten hepimizin canını
yaktı, duygusal olarak derinden sarsıldık hepimiz. Derin üzüntü
duyduğumuzu, sarsıldığımızı, olayın çok
can yakıcı olduğunu söylememiz elbette ki yanlış
değil; bunu hepimiz hissettik.
Bu denli yoğun üzüntünün bir nedeni de benzer
olayların sonuçlarından hareketle aslında biraz da öfke
hissidir, güvensizlik hissidir, adaletin sağlanmayacağı,
sorumluların cezasız kalacağı duygusudur. Hepimiz de iyi
biliriz ki acı karşısında insanı teselli eden duygu
adalet ve güven duygusudur; bir daha asla olmayacağına inanma, bu
inancı özümseme duygusudur. O acılı ailelerin
evlatlarının bu denli feci bir ölüm karşısında
acılarını belki hiçbir şey telafi edemeyecek ancak gerçek
bir sorumluluk alma, samimi bir özür dileme, bir benzerinin
yaşanmayacağına dair herkesin vicdanını rahatlatacak
adımlar atma, politika üretme belki bu duyguyu geliştirebilir.
Siyasetin de esas görevi, öncelikli görevi bu politikaları üretmektir,
Hükûmetin de sorumluluk almasıdır.
Olayın detaylarını öğrendikçe
insanı öfkelendiren birçok veri var ve bizlerin de soruları,
kaygıları gittikçe artıyor. Belediye başkanı
açıklama yapıyor ve Yangın merdiveni kapısı
kilitliydi. diyor, Başbakan Yardımcısı ise Hayır,
değildi. diyor. Öğreniyoruz ki faciadan kurtulan bir çocuk diyor ki:
Kapının kolu yoktu. Çocukların bir kısmı pencereden
atlayarak kurtulabilmiş. Olayın detayları ortaya
çıktıkça öğrendik ki birbirine sarılı hâlde
yanmış olan çocukların cenazesi 3üncü kattaki yangın
merdiveni kapısının önünde bulunmuş.
Neredeyse her gün böyle kâbuslara uyanıyoruz,
her gün taciz ve tecavüz ve istismar olayları duymaya başladık.
İktidar partisi 2013 yılında
YİBOları kapatma kararı almıştı. YİBOlar
birden kapanınca ortada kalan binlerce çocuğun eğitim,
barınma sorunu çözülmeden, âdeta taşeron mantığıyla,
ortada kalan çocuklar bu gecekondu yurt gibi yüzlerce yurtlara
yerleştirilmişti. Ne bir sivil denetim yapılmış ne de
mevzuata uyulmuş. Dünkü faciada konuşan bütün aileler aynı
şeyi söyledi, YİBOlar kapandı. Köyde okul yok, öğretmen
yok. Bu yurda yerleştirmekten başka çaremiz kalmadı. dediler.
Bir baba dedi ki: Eleştirme şansımız da yoktu, başka
seçeneğimiz de. Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim
Kurumları Yönetmeliğine göre, ortaöğretim çağındaki
çocuklarla ilgili özel yurt açılamaz. Bu hususu dikkatlerden
kaçırmamak gerekir. Devlet, yapması gereken denetimi
yapmadığı gibi, sivil toplumun da bu yurtlarda inceleme
yapmasına kesinlikle izin vermemiştir; bunu zaten hepimiz çok iyi
biliyoruz.
Taziye iletmek, bakanların gidip olay yerinde
olması, bilgi alması yetmez, Olayda ihmali olanlar
cezalandırılacaktır. demek yetmez, 14 kişiyi
gözaltına aldık. Tutuklama kararı çıktı. demek
yetmez. Olaya dair Önlem alınmış mıydı, denetim
yaptınız mı? diye soran gazeteciye Kendinizi çok zeki
sanıyorsunuz. diye cevap vermek. Daha ilk andan itibaren aslında
merdiven boşluğu açıktı. diye mazeret üretmek,
sorumluluğu üzerinden atmaya çabalamak kesinlikle öncelikle siyasi
ayıptır ve asla halkın, toplumun beklediği
davranışlar değildir.
Değerli milletvekilleri, olaya dair teyit
edilen bilgilere göre, çocukların yaş aralığı
11-14tür ve bu çocuklar diri diri yanarak acılar içinde
hayatını kaybetti. Geçen yıl Kulpta da Kuran kursunda 6 çocuk
bu şekilde yanarak hayatını kaybetmişti. Daha önce, sekiz
yıl önce Konyada da benzer bir olay yaşanmıştı.
Kulptaki olayda da, Konyadaki olayda da ne davalar sonuçlanabildi ne tek bir
tutuklu var dosyalarda. Böyle olunca, birilerinin ya da bazı cemaatlerin
korunduğu fikri öncelikle aklımıza gelen durumdu.
Dünkü faciaya dair, daha ne olduğunu, kaç
çocuğumuzu kaybettiğimizi anlamadan sulh ceza hâkimleri yayın
yasağı getirdiler. Bu da kabul edilemez bir hâldir. Yayın
yasağı getirmek başlı başına bir kaygı
konusu; yayın yasağı varsa herkesin genel kanısı Bu
olay da örtbas edilecek. şeklindedir. Halkın haber alma hakkı
engelleniyor. Ayrıca, yayın yasağı getirmek 11 çocuğun
yanarak öldüğü gerçeğini değiştirmez. Yayın yasağı
getirmek yerine ilk elden hemen yapılması gereken, bütün sürecin ve
sorunların açığa çıkması adına bu olayın
üzerine üzerine gidilmesini sağlamaktı.
Özür dilemek bu kadar zor olmamalıdır.
Beklerdik ki Hükûmet adına bir yetkili, çocuklarımızın
yanarak ölmesiyle sonuçlanan dünkü facia nedeniyle hayatını kaybeden
çocuklardan, ailelerden ve kamuoyundan özür dilesin. Ama o özrü AKP Hükûmeti
değil, OHAL kanun hükmünde kararnamesiyle kapatılan ve
İçişleri Bakanının Vurduk kapılarına kilidi.
Hadi bakalım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla)
açın da
görelim. dediği Gündem Çocuk Derneği yapmıştır.
Değerli milletvekilleri, hiçbir çocuğun
ölümü normal değildir, doğal değildir. Çocuğun yaşam
hakkı yaşamın gerçeğidir ve vazgeçilmezdir. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özgökçe
Ertan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
58inci maddesinde yer alan görüşü ibaresinden sonra gelmek üzere ve
onayı ibarelerinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Ali
Özcan (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Özcan, sizi
çağırmadan önce, Sayın Kayışoğlu sisteme
girmiş, yerinden 60a göre bir dakika kendisine söz vereceğim, bir
açıklama yapacak.
Buyurun Sayın Kayışoğlu.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
33.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, okulların
kantinleri için herhangi bir denetim ve yaptırım olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Bursanın İznik
ilçesindeki Kılıçaslan İlköğretim Okulunda eğitim
gören öğrenciler beslenme saatinde kantinden aldıkları çiğ
köfte, tost, kızarmış patates ve köfte gibi yiyeceklerle
beslenmişler ve 3üncü, 4üncü sınıf öğrencileri evlerine
gittiklerinde, çoğu kusma, yüksek ateş, hâlsizlik belirtileriyle 12
öğrenci hastaneye kaldırılmış akşamüstü. Biraz
önceki haberlerden
Yani okulların kantinleri denetleniyor mu,
herhangi bir denetim var mı, yaptırım var mı? Bununla
ilgili ve öğrencilerle ilgili bilgi isteyecektim.
Teşekkürler.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (Devam)
BAŞKAN İstanbul milletvekili Sayın
Ali Özcan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarımız; 405
sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında partim
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle ve saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce tatsız konuşmalar oldu 2 Temmuz
Sivas katliamıyla ilgili. Bir kere, hep beraber, birlikte şu konuyu
ele almak zorundayız: Sivas katliamında yakan da, 2 Temmuzun perde
arkasını tezgâhlayan da ve zaman aşımına
uğraması için orada gayret edip gerçekleştiren de yargı
önünde zaman aşımına uğradığı için belki
hesap vermedi ama Allahın huzurunda ve tarih önünde bu hesap muhakkak
verilecektir. Hayırlı olsun. diyen de zaten hepinizin bildiği
malum arkadaştır ama bu da bana göre yol kazasıdır.
Değerli arkadaşlar, ben bugün bu Meclise
boynu bükük geldim. İçim yanıyor, içim parçalanıyor. 11 çocuk, 1
vatandaşımızı kaybettik ve bu acıyı
vicdanlarımızla tarttığımız zaman, bu
acının bir daha yaşanmaması için bu Meclisin ne
yapması gerektiğini bugün burada konuşmamız gerekiyor.
Aslında bu giden canlar hepimizin evlatları, torunları ve bu
üzücü olaydan ders almamız gerekiyor. Kaybettiğimiz bu canlara
Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına da
başsağlığı diliyorum.
Bu canların kaybedilmesi bana göre bir zihniyet
meselesi. Yurt müdürünü tutukluyoruz; asıl sorumlular Hükûmettir,
Bakandır. Ben Sayın Bakana buradan sesleniyorum: Buradan gerçekten
bir vazife çıkartarak bir sorumluluk üstlenmenizi gerçekten rica ediyorum.
Büyük saraylar yapıyoruz, büyük adliye sarayları yapıyoruz,
büyük cezaevleri yapıyoruz. Aslında, biz büyük cezaevleri
istemiyoruz, biz büyük adliye sarayları istemiyoruz; biz büyük okullar
istiyoruz, büyük yurtlar istiyoruz, yaşanabilir, donanımlı ve
ayrım yapılmadan herkesin sağlıklı bir şekilde
yararlanabileceği yurtlar istiyoruz. Tabii ki bunların olabilmesi için
gerçekten laik, demokrat, çağdaş düşünceye sahip olmak gerekir.
İstikrar ancak böyle gelir, demokrasi ancak böyle gelir.
Şimdi, ahlakı gönülde ve zihinlerde arayan
iktidarın, gençlere ve çocuklara ayrım yapmadan güvenmesi lazım.
Ne demek bu kapı kilitleme? Ne demek kapılara zincir vurmak? Bu,
çağımızda büyük bir ayıptır.
Çocuklarımızı beyinleri abdestsiz zihniyetlere emanet edemeyiz,
bir daha söylüyorum: Beyinleri abdestsiz zihinlere asla emanet edemeyiz. Hele
hele, FETÖden kurtulduk, başka cemaatlere asla ve asla emanet edemeyiz.
Biz burada faili belli cinayetlerle ilgili
araştırma komisyonu kurulsun istedik. Dün, Tahir Elçiyle ilgili bir
şey istedik. Memleketin sorunlarını aydınlığa
çıkartmak için, cinayetleri aydınlığa çıkartmak için
konuşuyoruz ama bir türlü sizinle bir araya gelemiyoruz. Hiç olmazsa, bütün
partiler bu konuda birleşmelidir. Büyük köprüler yapıyoruz, otoyollar
yapıyoruz ama bedeli yüksek ve yandaşlara, aynı kişilere
veriyoruz. Ama ne olur, rica ederim -bir can bin tane köprüye bedeldir- Bu can
kayıplarının bir daha bu şekilde yaşanmaması için,
gerçekten bugün bütün partiler bir araya gelerek çağdaş,
yaratıcı, üretken gençleri nasıl yaşatacağız ve
bunları nasıl yurtlarda barındıracağız,
üniversiteyi bitirinceye kadar sosyal devlet anlayışı içerisinde
devlet bu gençlerimize nasıl arka çıkacak; bunu tartışmak
zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZCAN (Devamla) On iki yıl FETÖyle
bir mücadele verdik. Birlikte hareket ettiniz, yol yürüdünüz. Bir darbe
girişimi oldu ve orada neredeyse ülkemiz üçüncü sınıf,
beşinci sınıf ülke hâline dönüşecekti. Aslında
kapıyı zincirleyen zihniyet, düşünce... Biz, aslında,
bunları, muhakkak toplumsal düşünceyi ve iradeyi ipotek altına
almak yerine, özgür düşünceyi esas alan bir siyasi iklimi birlikte
yeşertelim.
Sizden, bütün arkadaşlardan ricam, gelin, biz
bir araştırma komisyonu kuralım bu konularla ilgili, yurtlarla
ilgili, üniversitedeki gençlerimizle ilgili ve biz icrayı da, bu
yurtların nasıl yapılacağını da Sayın Bakanım,
birlikte konuşarak yapalım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özcan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
59uncu madde üzerinde aynı mahiyette olmak
üzere üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 59uncu maddesinin kanun
tasarısından çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Garo Paylan Sibel Yiğitalp Adem Geveri
İstanbul Diyarbakır Van
Berdan Öztürk Mehmet Emin Adıyaman Mizgin Irgat
Ağrı Iğdır Bitlis
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Bülent Yener
Bektaşoğlu
Aydın Bursa Giresun
Mustafa Ali Balbay Haydar Akar
İzmir Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Deniz Depboylu
İstanbul Aydın
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HALİL ETYEMEZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşma Bitlis Milletvekili
Sayın Mizgin Irgata aittir. (HDP sıralarından
alkışlar)
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, ben de Adanada
yaşanan olayı vahametle karşıladığımı
belirtiyor, tüm ailelerin ve tüm Türkiye halklarının başı
sağ olsun diyorum.
Bu noktada Millî Eğitim Bakanına bir
önerim olacak. Her ne ad altında olursa olsun, bundan sonra açık olan
veya açılması planlanan bu minvaldeki tüm yurtların
kapatılmasını öneriyoruz çünkü daha önce Karaman
dosyasında, bizzat izlediğim Ensar Vakfıyla alakalı dosyada
ve Türkiyenin çeşitli illerinde yaşanan olaylarda ve son Adana
olayında görülmüştür ki bu yurtlar denetlenememekte ve buralarda her
gün ama her gün bir ihlalle, bir suçla, bir hak kaybıyla
karşılaşıyoruz ve en son gençlerimizin hayatına mal
olacak bir durumla karşılaştık. Dolayısıyla da bu
yurtların derhâl kapatılması gerektiğini düşünüyorum.
Millî eğitime
ilişkin bu düzenleme, aslında millî eğitimin düzenlenmesi bir
bütün olarak düşünüldüğünde, ideolojik bir alandan ibaret
olduğunu söyleyebiliriz. Evet, bilimin, özgür düşüncenin, belki de
tarafsız, objektif kişiliklerin geliştiği üniversiteler,
hatta ilkokul, ortaokul ve lise yıllarından başlayan bilimsel,
özgün eğitim maalesef ki Türkiyede yıllarca sancılı bir
şekilde işletilmekte, ideolojik bir alan hâline getirilmektedir. Son
düzenlemenin ise hakeza, tekrar bu yaklaşımla, daha farklı bir
şekilde ve AKP Hükûmetinin kendi çıkarları ve ideolojisi
doğrultusunda yaptığı bir düzenleme olduğu çok
açıkça anlaşılmaktadır. YÖKe
baktığımızda, yargıç, savcı hâline gelen bir
düzenlemeyi görüyoruz ve aynı zamanda, zaman aşımına
getirilen düzenlemeyle soruşturma baskısı altında tutulan
akademisyenleri görüyoruz. Hakeza üniversitelerde yapılan tüm
çalışmalara baktığımızda, âdeta Hükûmete
bağlı, sistemin dediklerini öğrencilere ileten bir kurumdan
bahsediyoruz.
Şu an
tartışmakta olduğumuz 59uncu maddede ise ideolojik alanın
yanında, millî eğitimdeki sermayedarlara, sermaye gruplarına peşkeş
çekilen bir düzenlemeyi görmekteyiz. Yani, bu düzenlemede FATİH Projesi
kapsamında mal ve hizmet alımının kamu ihale
standartlarının ve yasasının dışına
çıkarılması öngörülmekte. Yani, burada yapılmak istenen
şey, proje kapsamında belli çevrelere peşkeş çekmektir.
Bugüne kadar pratikte uygulanan şey burada yasal hâle getirilmeye
çalışılıyor. Kamu İhale Kanununun
dışına çıkarılması demek, belli gruplara, belli
çıkarları olan çevrelere bu hizmetlerin, bu mal
alımlarının peşkeş çekilmesi demektir, rant demektir.
AKP çevresinin millî eğitim adı altında ekonomi
alanındaki, sermaye alanındaki bir müdahalesini ve bir rant
alanını açıkça kamuoyuna sunduğunu görebiliriz.
Sözlerimi bitirmeden önce,
burada Grup Başkan Vekilimiz Sayın İdris Balukenin boş olan
sandalyesine bakarken buna olan itirazın sadece Halkların Demokratik
Partisi milletvekillerinin değil, burada kendisiyle mesai yapan kendi
mevkidaşları yani diğer grup başkan vekilleri ve diğer
milletvekillerinin de itiraz etmesi gereken bir konu olduğunu
düşünüyorum. 15 Temmuzda bu Meclise yapılan darbenin aynısı
4 Kasımda partimiz nezdinde aslında bu Meclise
yapılmıştır. Bu Meclisin 10 üyesinin şu anda burada
değil cezaevlerinde tutuklu olması darbe değil de nedir?
Anayasa, AİHS ve yüzlerce karar bir milletvekilinin, seçilmişin yani
oylarını alarak bu yetkiyi devralan milletvekilinin kendi yerinde
yani yasama organında, Millet Meclisinde faaliyetlerini hiçbir
şekilde engellenmeksizin yapmasına işaret eder. Ama, maalesef,
bugün, bu sıralarda görevini layıkıyla, belki de hepinizin
takdirini toplayarak yerine getiren Sayın İdris Baluken
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MİZGİN IRGAT
(Devamla) -
burada değil ve diğer 10 milletvekilimiz burada
değil.
Bu temelde yapılan yasa
tasarısının çıkarılmasını öneriyorum ve
özgürlüklerin bu Meclis eliyle, alelacele bu Meclise getirilmesini ve
milletvekillerimizin tahliye edilmesini talep ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Irgat.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; evet, 59uncu madde
üzerinde konuşacağım. 59uncu maddede verdiğimiz önerge
neyle ilgili? FATİH Projesiyle ilgili. Şöyle baktığımızda
FATİH Projesini iki yönüyle değerlendirebiliriz: Bir yönüyle
çıkmaza girmiş bir proje, diğer yönüyle de yolsuzluklarla
batağa sürüklenmiş bir proje olarak bakabiliriz bu FATİH
Projesine.
Yani burada bir saadet
zinciri kurulmuş -Sayın Bakanım, bunu özellikle belirtiyorum- bu
saadet zincirinin içerisinde olan vatandaşlar sorgulanmamış,
haklarında bir soruşturma açılmamış, başka
bakanlıklara, başka kurumlara atanmış;
başlangıçta 8 milyar bütçeyle başlanan bu projeyle ilk önce
saadet zinciri oluşturulmuş bu kurumda ve böyle devam etmiş.
Şimdi, bu projeyi kurtarmaya çalışıyorlar.
Proje neydi? 2010
yılının Kasım ayında açıklandı. Projenin
teknik altyapısı var mıydı? Projenin kesinlikle teknik
altyapısı yoktu. Eline bir tablet aldı. Kim aldı? O dönemin
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan eline bir tablet aldı ve
dünya projesi olarak hem Türkiyeye hem de dünyaya lanse etmeye
çalıştı. Bir dünya projesi falan değildi; ellerinde bir
tablet vardı, bu tabletleri öğrencilere dağıtacaklardı,
öğrenciler bu tabletlerle, akıllı tahtalarla, işte,
iletişim kurarak bu projeyi yürüteceklerdi. Ama ne zaman
açıklanıyordu? Hemen 2011 seçiminden önce açıklanıyordu.
Neydi? Yine bir rüşvetti bu. Kime verilen? Vatandaşa verilen bir
rüşvetti bu ve proje böyle hayata geçirildi hiçbir teknik altyapısı
olmadan.
Beş yılda bitireceğiz. dediler yani
31 Aralık 2015 itibarıyla bu projenin bitmiş olması
gerekiyordu. Bu projeye peki, şu ana kadar -2015 ve 2016- bu aya kadar
Bakanın ifadesiyle ne kadar para harcanmış? 2,3 milyar lira para
harcanmış. Bütçe neydi? 8 milyarlık bir projeydi. Aslında
işin içine TELEKOMu soktuğunuzda, işin içine başka
şirketleri soktuğunuzda -çünkü birçok ayağı var bu
projenin- 20 milyarı bulan bir proje bu proje ve inanın, yandaşlara
kaynak aktarma dışında bir işe yaramayan proje hâline dönüştü
bugün. Niye dönüştü bugün bu proje? Çünkü bu proje 3 ana başlık
altında oluşuyordu: Bir tanesi altyapı, ikincisi donanım,
üçüncüsü de yazılımdı.
Altyapıya baktığınızda hem
okullara İnternet ağının ulaştırılması
hem de konutların yani öğrencilerin evlerinin İnternetle
buluşturulması gerekiyordu. O TÜRK TELEKOM burada 10 milyon 500 bin
aileden bugün adam başı minimum 28 TL para alıyor;
birçoğuna da İnternet henüz gitmiş değil, bakır
tellerle -ki dünya fiber ağlarla sarılmış vaziyette- bugün
hâlen bakır tellerle bu işi yapmaya çalışıyor. Peki,
okul için altyapı var mı, hazır mı bu iş için? Yani
İnterneti okulun kapısına getirmek yetmiyor, okul içerisinde
modeminden switchine, Legrand kanalından sınıflardaki Wi-Fi
dediğimiz o access pointlerine kadar bunların hazır edilmesi
gerekiyordu. Var mı bugün bunlar? Bunların varlığıyla
ilgili sayısal rakamlar verecek biraz sonra Sayın Bakan ama ben
bunların doğru olmadığını ifade edeceğim.
Peki, donanımda ne var? Etkileşimli tahta
var. Başardınız, etkileşimli tahtanın yüzde
60lık kısmı tamamlanmış vaziyette. Yerli teknoloji
kullanacağız. dediler; aslında bunun yerlisi falan yok, yüzde
70ine yakını da yabancı menşeli bunların. Bu tahtalar
çalışıyor mu okullarda?
Sayın Bakanım, sizi davet ediyorum, söylemeyin
kimseye, bir gün Haydar Akar, gel, diyoruz. deyin, benim seçtiğim bir
okula birlikte gidelim
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Tamam, olur.
HAYDAR AKAR (Devamla) -
tahtaların
çalışmadığını göreceğiz, tabletlerin
çalışmadığını göreceğiz.
Hele yazılım boyutu var bu işin.
Yazılım boyutu çok daha ilginç, bakın arkadaşlar,
yazılım boyutu. Bir şirketin satış müdürü
yazılım danışmanı olarak alınıyor, 34
milyonluk bir yazılım alınıyor. Yazılım
alındıktan sonra da o şirketin satış müdürünün
danışmanlık görevi sona eriyor. 34 milyonluk yazılım
şirketinin danışmanlık görevi sona eriyor.
Danışmanlık için de şirkete ödenen para 5,5 milyon lira
arkadaşlar. İnanılacak gibi değil bu FATİH Projesi.
Şimdi, o kadar çok detayı var ki bunu bir
saat buradan size anlatabilirim teknik olarak, sayıları da
verebilirim ama bu mantıkla bu teknolojinin hızla ilerlemesiyle
yapılan işin doğru olmadığını
anlatmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Evet, üç sene
önce, dört sene önce verdiğiniz tabletler, Sayın Bakanım, bugün
kullanılmıyor, kullanılamazlar. Bir yıl sonra
diğerlerini de kullanamayacak çocuklar. Demek ki bu proje
başlangıçta ölü doğmuş bir proje. Aynı
sınıfta otuz tabletin, aynı sınıfta iletişimli
tahtanın, aynı sınıfta tek bir Wi-Fiden gitmenin
anlamı şudur veya bir okulda bir İnternet
çıkışındaki anlamı şudur: Üç şeritli otobana
yüz şeritlik arabayı sokmak gibidir bu, mümkün değil. O tabletin
enerjisi bitecek, o çocukların tabletleri arıza yapacak ama bununla
ilgili hiçbir tedbir alınmadan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla)
2,3 milyar TL parayı
harcamış bulunuyorsunuz. Yazıktır, günahtır bu
milletin parasına.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
FATİH projesi kapsamında yapılacak
olan her türlü mal ve hizmet alımının İhale Kanunu'ndan
çıkarılması ile mal ve hizmet alımları ile yapım
işleri Sayıştay denetimine açık olmayacaktır. Bu
alanda yapılacak olan her türlü harcamanın İhale Kanununa uygun
ve Sayıştay denetimine açık olması gerektiğinden
maddenin metinden kaldırılması öngörülmektedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
LEZGİN BOTAN (Van) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Sordum artık Sayın Botan,
geç kaldınız.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul
edilmemiştir.
Bir redaksiyon talebi vardır. Komisyona söz
veriyorum.
Buyurunuz.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Sayın Başkan, 59uncu maddeyle 4734 sayılı Kanuna
eklenmesi öngörülen ek maddenin madde numarasının söz konusu kanuna
daha önce yapılan madde eklemeleri doğrultusunda ek madde 9 yerine,
ek madde 10 olarak redaksiyona tabi tutulmasını Genel Kurulun
takdirlerine saygılarımla arz ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz. Sözleriniz
kayıtlara geçmiştir.
Maddeyi redaksiyon talebi doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
60ncı madde üzerinde dört önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 60ıncı maddesinin
(3)üncü fıkrasında yer alan beş ibaresinin iki
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Adem
Geveri
İstanbul Diyarbakır Van
Berdan Öztürk Mehmet
Emin Adıyaman
Ağrı Iğdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 60ıncı maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Kayseri İstanbul Kırıkkale
Hacı Bayram Türkoğlu Mücahit
Durmuşoğlu Halis
Dalkılıç
Hatay Osmaniye İstanbul
İlyas Şeker Osman
Aşkın Bak
Kocaeli Rize
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Metin Lütfi Baydar Ceyhun
İrgil Mustafa
Ali Balbay
Aydın Bursa İzmir
Bülent Yener Bektaşoğlu Haydar
Akar Veli
Ağbaba
Giresun Kocaeli Malatya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Zühal Topcu Erkan
Haberal Ruhi
Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Deniz
Depboylu Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
İstanbul Aydın Hatay
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Çıkarılmasına ilişkin önergeye
katılıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
gerekçe mi okutuyoruz Sayın Muş?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçiyi okutuyorum:
Gerekçe:
20/8/2016 tarihli ve 6745 sayılı
Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 57nci maddesi ile 5018 sayılı
Kanunun 28inci maddesi değiştirilmiş olup aynı içerikli
tasarının 60ıncı maddesine ihtiyaç
kalmamıştır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 60ıncı maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, anılan kanunla
5018, 5809 ve 6114 sayılı Kanunlarda bazı
değişiklikler yapılmıştır. Yapılan
ilavelerle, okullara sağlanan İnternet erişim hizmetleri,
harita, plan, proje, etüt ve müşavirlik hizmetleri, elektrik ve doğal
gaz alımları ile sınav işlemleriyle sınırlı
olmak üzere basım, dağıtım, nakil, kamera kaydı
izlenmesi ile sınav güvenliği ve gizliliği kapsamındaki
alımlar üzerinde değişikliğe gidilmiştir. Bu
işlemlerle ilgili olarak, yüklenme süresi üç yılı geçmemek üzere
5 katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkili
kılınmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu maddede yapılan değişikliklerin
esasının bir tanesi, AKP Hükûmetinin 2010 yılı
Kasımında açıkladığı, Şubat 2011de proje
uygulamasına başladığını belirttiği, 2014
yılında da tamamlayacağını iddia ettiği
FATİH Projesinin aksayan yönlerini gidermeye yönelik olduğu; 2016
yılına gelindiğinde ise bu projenin maalesef kadük olduğu,
amaca uygun olarak neticelendirilmemiş olduğu görülmüştür.
FATİH Projesi kapsamında, okullarda akıllı tahta
uygulaması başlatılmış ancak bu sistemi kullanacak ve
öğrencilere aktaracak öğretmenler basit eğitimden
geçirilmiş fakat yetkin hâle getirilmedikleri için de bu proje isteneni
vermemiş, projeye ayrılan milyarlarca liralık bütçe de boşa
gitmiştir. Okullarda geniş bant İnternet olması, öğretmenin
gerek gördüğünde İnternete bağlanması gayet olumludur.
Öğretmen ve öğrencilere güvenmeli, onların birbirleriyle ve
dünyayla etkileşime geçmesini desteklemeliyiz, bu anlayışta bir
sorun yok. Öğretmenlere Alın bu bilgisayarı, kendinizi
geliştirin, dünyayla irtibatlı olun. diye bilgisayar, tablet vermeye
kimse itiraz etmiyor. Öğretmene Bu kitabı, bu etkileşimli
tahtayı kullanacaksın, bu tableti kullanacaksın, seni
izleyeceğiz. baskısı uygun olmamıştır.
Milyarlarca liralık bir projede yeterli hazırlık, planlama
yapılmadan, kamuoyuyla etkileşime girilmeden, uzmanlarla
diyaloğa geçilmeden bütün ülkeyi bir pilot uygulama hâline getirmek
doğru olmamıştır. Öğretmeni ikna etmeden, onu sürecin
bir parçası yapmadan projede ciddi bir başarı söz konusu olamaz.
Mevcut projenin yönetim yapısı
genişletilmeli, bağımsız, bilimsel kurullar projeye dâhil
edilmeli ve ancak pilot proje uygulamalarından olumlu sonuçlar
çıktıktan sonra proje tüm ülkeye yayılmalıydı. Proje,
katılımcı, saydam ve özgürlükçü bir bakış
açısıyla tüm paydaşlarla diyalog içinde geliştirilmelidir.
Kanaatimce, bu projeyle, aynı menzile farklı yollardan giden, millî
ve manevi değerlerden uzak, Bu ülke benim. diyemeyen, Türk milletine
mensubiyet duymayan, heba edilmiş bir nesil yetiştirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 60ncı maddesinde, 6114
sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında
Kanununda da değişikliğe gidilmiştir. Kanuna göre, sınav
işlemleriyle sınırlı olmak üzere basım,
dağıtım, nakil, kamera kaydı ve izlenmesi ile sınav
güvenliği ve gizliliğini kapsayan alımların da Kamu
İhale Kanunundan ayrı tutulması istenmektedir. 2010
yılında yapılan KPSS sınavlarındaki yolsuzluk acaba bu
yapılan değişikliklerle bundan sonra yapılmayacak
mıdır? Kamu personeli alımında kameralar
çalıştırılacak, sözlü sınav kayıt altına
alınacak mıdır? Basım ve dağıtımdan sonra
kitapçıklar yine birtakım örgüt veya tarikatlara
sızdırılacak mıdır? Yoksa bu alımlarla bu
işlerin önü alınacak diye kamuoyu ikna edilmek mi istenmektedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla)
Değerli milletvekilleri, sendika üyesi, bir gazeteyi okuyan, okula,
dershaneye giden veya yurtta kalan veya çocukları dolayısıyla
birçok kişi mağdur durumda bırakılmıştır.
KPSS ve ÖYS hırsızları ve sorumluları hâlâ
belirlenmemiş, masum birçok genç puanları baraja
takıldığı için sıralamaya girememiş ve
istediği okullara ve iş yerlerine yerleştirilememiştir.
Acaba bunlarla ilgili sonuç alınmış
mıdır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekküre ederiz Sayın
Ahrazoğlu.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba konuşacaktır.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan teşekkür ederim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, dün
Cumhurbaşkanının söylediği sözlerle başlamak
istiyorum. Devlet terörü estiren zalim Esedin hükümranlığına
son vermek için oraya girdik, başka bir şey için değil. diyor.
ORHAN KIRCALI (Samsun)
Doğru. Yanlış mı söyledi?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bu, sizin, Olur. diyen arkadaşlarımızın
vermiş olduğu iradelerinin gasbıdır; bu,
Cumhurbaşkanı tarafından Meclisin yok sayılmasıdır.
Eğer siz kendinizin yok sayılmasını kabul ediyorsanız
biz ona bir şey diyemeyiz. Ama, biz CHP Grubu olarak, bu gasbı kabul
etmediğimizi buradan söylüyoruz ve bunu protesto ediyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, tabii, gündem
yoğun. 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle kamuda
çalışanların birçoğu ihraç edildi. Önceleri bu ihraçlarda,
bu tutuklamalarda çeşitli kriterler olduğu söyleniyordu, byLock gibi,
Bank Asya gibi, para yatırma gibi, çeşitli sendikalara üye olma gibi
ama daha sonra bunların farklı olduğu anlaşılmaya
başladı. AKP önce bunları böyle iddia ediyordu ama bir müddet
sonra bunun böyle olmadığını
yaşadığımız örneklerden görmeye başladık.
Birçok kurumda insanların ihbar mektuplarıyla, ihbar
telefonlarıyla hayatları karartıldı. Âdeta her yerden,
bazen kendisini gizlemek isteyen bazı memurlar, bazen kendisine böyle bir
suçlama yapılmasın diye insanlar dünyanın en onursuz işine
yani ihbarcılığa, muhbirliğe başladılar,
zorlandılar.
Değerli arkadaşlar, son günlerde ise 3
isim ver, kurtul; 3 isim ver, tutuksuz yargılan. diyorlar, 3+1
kuralı geldi yani 3 ver, 1 kurtul.
Değerli arkadaşlar, yaşamı bu
insanlarla, Fetullahla hiç kesişmemiş insanlar meslekten
atılmaya başlandı. Bazı insanların kardeşleri
Fetullah okulunda okudu diye, bazı memurların kaynanası Bank
Asyaya hesap açtı diye, kimi memur çocukları Fetullah okuluna
gönderildi diye, faizi düşük diye kredi aldığı için
insanlar işinden edildi.
Değerli milletvekilleri, sadece insanlar
Fetullah okullarına kurban verdikleri için, sadece çocukları için
burs aldıkları için, babalar burs verdikleri için, Fetullah
yurtlarında çocuklar kaldıkları için, bazen çocuklar, bazen
analar, bazen babalar, bazen kadınlar işten atıldı,
hayatları zindana çevrildi. Hani suçun şahsiliği ilkesi
vardı ya değerli arkadaşlar, hep övündüğümüz, herkesin
övündüğü suçun şahsiliği ilkesi
Bakın, AKPli belediye
başkanının damadı Fetullah soruşturmasında finans
sağladığı için tutuklandı, belediye başkanı
büyükşehirde görevine devam ediyor. Bir milletvekili genel başkan
yardımcısının kardeşi darbeci iddiasıyla tutuklu,
genel başkan yardımcısı görevini yapmaya devam ediyor.
Doğrusu da bu sayın milletvekilleri, doğrusu da, suçun
şahsiliği ilkesi var, herkes görevine devam etmeli. Ama suçun
şahsiliği ilkesi değerli milletvekilleri, sadece AKPliler için
var. Suçun şahsiliği ilkesi fakir fukara memur çocukları için,
memurlar için yok.
Değerli arkadaşlar, bakın, Her yerde
Fetullahçı var. diyorsunuz, öğretmende var, doktorda var, poliste
var, işçide var, mimarda var, mühendiste var. Nerede yok? Sadece siyasette
yok, sadece AKP Grubunda yok değerli arkadaşlar. Fakir memurda var,
yoksulda var ama sizde yok.
Bakın, her yerde imam var; abi imam, abla imam,
askerlerin imamı var, polisin imamı var, yargının
imamı var.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) CHPnin
imamı var mı, CHPnin imamı?
VELİ AĞBABA (Devamla) Peki,
milletvekillerinin imamı yok mu? Ben size söyleyeyim, örneğin, emekli
askerlerin imamı -ben bir şey demiyorum- siz olabilir misiniz
bilmiyorum.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sen,
CHPnin imamı mısın?
VELİ AĞBABA (Devamla) Peki, kulisin
imamı kim? Kulis imamı var. Peki, grup imamı kim?
SALİH CORA (Trabzon) CHPnin imamı kim?
VELİ AĞBABA (Devamla) Bir şey
söyleyeceğim, bak bir şey söyleyeceğim: 24üncü Dönemde, hani
17-25 Aralık milat ya, 17-25 Aralık milat.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Veli,
CHPnin imamını söyle.
VELİ AĞBABA (Devamla) Ya, 17-25
Aralık milatsa 24üncü Dönemde grup imamı kim ben merak ediyorum,
vallahi merak ediyorum.
Şimdi, şiddet imamı kim, laf atma
imamı kim?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sulandırma
imamı kim, sulandırma?
VELİ AĞBABA (Devamla) 24üncü Dönem
madem milat, bir çıkın açıklayın, bir çıkın
açıklayın. Vallahi bizde yok. Örneğin, bir bakın aynaya,
bir bakın. Hani, 17-25 milat ya, ya insan şaşırıyor
kalıyor. Her yerde var; memur atayan, öğretmen atayan, hâkim atayan
milletvekilleri, bunların içinde yok. Buna inanabilir misiniz, buna
inanabilir misiniz arkadaşlar? Bakın, eğer samimiyseniz, bununla
mücadele edeceksiniz.
SALİH CORA (Trabzon) Parti meclisine bak,
parti meclisine.
VELİ AĞBABA (Devamla) Hiç bağırmayın,
ben merak edip soruyorum, grup imamınız kim? Buradaki kulis
imamı kim, kim el kaldırıyor? Ben şimdi el
kaldıranları biliyorum da, onları suçlamam doğru olmaz,
yakışık da almaz çünkü siz gündeme göre değil, bazı
arkadaşlarımızın el kaldırmasıyla, el
indirmesiyle kullanıyorsunuz. Kimseyi suçlamam, kimseye böyle bir suçlama
da getirmem ama tekrar merak ediyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın Osman
Bey de geldi, Osman Beye de bir şey demiyorum yani şiddet, laf atma
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Birgül Aymana sor
sen, Birgül Aymana!
VELİ AĞBABA (Devamla) Bir şey
demiyorum ama bunu da merak ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Birgül Aymana sor
CHPnin imamı kim, Birgül Aymana sor!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ağbaba.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, Veli Ağbaba her zamanki tarzıyla Genel Kurulu güldürdü,
keyiflendirdi; kendisine teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler doğrultusunda
60ıncı madde metinden çıkarılmıştır. Bu
yüzden madde üzerinde verilmiş olan diğer önergeyi işlemden
kaldırılıyorum.
Madde numaraları açısından bir
karışıklığa mahal vermemek için sıra
sayısı metninin mevcut maddeleri üzerinden görüşmelere devam
ediyoruz. Kanun yazımı sırasında madde numaraları
Başkanlıkça teselsül ettirilecektir.
Şimdi 61inci madde üzerinde aynı
mahiyette olmak üzere iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 61inci maddesinin kanun
tasarısından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Adem
Geveri
İstanbul Diyarbakır
Van
Berdan Öztürk Mehmet Emin Adıyaman Gaye Usluer
Ağrı Iğdır Eskişehir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil Bülent Yener
Bektaşoğlu
Aydın Bursa Giresun
Mustafa Ali Balbay Haydar Akar
İzmir Kocaeli
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ERTAN AYDIN (Ankara) - Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Eskişehir Milletvekili Sayın Gaye
Usluer. (CHP sıralarından alkışlar)
GAYE USLUER (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri;
yemek arasından önceki konuşmamda epeyce bir gürültü koptu. Bazı
tıbbi terimleri kullanmam -tabii ki doktor olmayan milletvekili
arkadaşların bilmesi mümkün değil- hezeyana neden oldu. Onun
için açıklamak istiyorum. İnsan beyni iki kısımdan
oluşur: Korteks kabuk tarafı, subkorteks kabuk altı tarafı.
Şimdi, subkorteks kabaca duyguların, dürtülerin, iç güdülerin üretildiği,
ilk bellek verilerinin olduğu yerdir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen CHPye bir ders
ver önce, CHPye. Hocam, faydalı olur, önce dersi CHPye ver.
GAYE USLUER (Devamla) - Korteks verilerin analiz ve
sentez edildiği, düşünmenin gerçekleştiği yerdir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Önce CHPye ver Hocam.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyelim.
GAYE USLUER (Devamla) Şimdi
İzansızlığınızı biliyorum, önemli
değil, devam edin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ne demek? Ne demek?
Ya, hocalık yapmışsınız, size hiç
yakışıyor mu hocam? Hocalık
yapmışsınız, hiç yakışıyor mu?
Öğrencinize böyle mi davranıyorsunuz siz? Öğrencinize böyle mi
söylüyorsunuz?
GAYE USLUER (Devamla) - Şimdi kabuk altı
benzerlikler üzerinden, kabuk farklılıklar üzerinden
çalışır. Bakınız
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bak, sizden bilgi
alıyoruz. Bak, bilgi veriyorsunuz bize.
BAŞKAN Sayın Bak
GAYE USLUER (Devamla) -
hepimiz buraya seçilerek
geldik.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam, doğru da,
öğrencinize böyle mi davranıyorsunuz?
GAYE USLUER (Devamla) - Seçilmiş olmanın
verdiği haklarımız ve ödevlerimiz var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyelim.
GAYE USLUER (Devamla) Bunu ifade etmek yani
Seçilerek geldik, haklarımız ve ödevlerimiz var. demek kortikaldir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, üstten bakma
insanlara, insanlara üstten bakma.
GAYE USLUER (Devamla) Buna karşın iyi
dinleyin- ağız dalaşına girmek
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Oraya anlatın,
oraya.
GAYE USLUER (Devamla) -
subkortikaldir. (CHP
sıralarından alkışlar) Beni eleştiren
haksızdır, öven haklıdır. demek subkortikaldir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, siz
yapıyorsunuz bunu, siz. Siz yapıyorsunuz. Sizin işiniz, sizin.
GAYE USLUER (Devamla) Şimdi, grup başkan
vekiliniz dedi ki, iyi dinleyin
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öğrencilerinize
böyle mi ders veriyorsunuz?
GAYE USLUER (Devamla) Onlara anlattım
biliyorlar, size anlatıyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öyle mi? Ha tamam.
Anlattınız mı?
GAYE USLUER (Devamla) - Şimdi, grup başkan
vekiliniz dedi ki: Siz tek tipçisiniz.
Şimdi, tek tipçiliğin
karşısında çoğulculuk vardır. Birden fazla etnik
grubun olduğu, farklı mezheplerin olduğu ülkelerde bu iki
tanım stratejik hâle gelmektedir. Bakınız İngilterede,
Kanadada, Hindistanda, İspanyada demokrasilerde çoğulculuk
vardır yani orada hiç kimse demez ki Sandıktan biz çıktık,
sandıktan siz çıktınız. Sizin göreviniz
azınlığa hükmetmek değildir, sizin göreviniz
azınlığın haklarını korumaktır.
SALİH CORA (Trabzon) Bunu genel
başkanına anlat. Kaç seçim kaybettiniz Gaye Hoca?
GAYE USLUER (Devamla) Türkiyede, Bulgaristanda
özellikle son on dört yılda tek tipçilik tercih edilmektedir. Kimin
tarafından? Sizin tarafınızdan. Biraz önce grup başkan
vekiliniz ne dedi? Çoğunluk biziz. dedi. İşte, tek tipçilik,
Çoğunluk biziz. diyen, Sandıktan biz çıktık. diyen
anlayıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hocaya bak ya! Vah
zavallı!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hoca ama
bildiklerini kâğıttan okuyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vah zavallı, vah
zavallı!
GAYE USLUER (Devamla) Şimdi kortekslerinize
sesleniyorum: FATİH Projesi kapsamında yapılacak
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Çok komiksin hoca, çok
komik!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ya siz
bildiklerinizi kâğıttan mı okuyorsunuz böyle?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çok zavallı
duruma düştün hocam!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Demek ki korteksin olsa
GAYE USLUER (Devamla)
iş ve işlemlerin,
mal ve hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunu
dışına çıkarılması ne demektir korteksinizle
düşünün.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hocam, çok kötü duruma
düştün. Dersi oraya anlat hocam, dersi oraya anlat!
GAYE USLUER (Devamla) Bakınız, 2010
yılında başlayan bir proje, 2014te bitecek. dediniz
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vah vah vah!
GAYE USLUER (Devamla) 2014 geldi 2015 dediniz.
Vah vah! 2015te dediniz ki 2017, 2016da diyorsunuz ki 2018. Vah ki ne
vah! (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vah vah!
GAYE USLUER (Devamla) Şimdi soruyorum
kortekslerinize
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hocam,
Osmanın anlayacağı şekilde sorun lütfen.
GAYE USLUER (Devamla) Bu tasarıyla neyi
gizlemeye çalışıyorsunuz? Neden Kamu İhale Yasası
dışına almak istiyorsunuz? Saklanan nedir, gizlenen nedir,
kortekslerinize soruyorum, siz de sorun.
Şimdi, FATİH Projesine ilişkin
yolsuzlukları biliyorsunuz bizden daha iyi. Neler var? İhale
süreçlerindeki yolsuzluklar var, bürokratlar ve özel şirket
yöneticilerinin yolsuzlukları var, hatta, medyada izlediğimiz
kadarıyla cinayetler var. Hâl böyleyken, hâlâ ne katma değeri
olduğu anlaşılamayan, bu ülke için -Sayın Bakanım,
sizi tenzih ediyorum- Millî Eğitim Bakanlığı için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GAYE USLUER (Devamla)
bir utanç projesine
dönüşmüş olan FATİH Projesini sonlandırmak için... (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Usluer.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Balataları
yakmış, balataları.
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada iki mesele var: Birincisi, milletvekilimizi izansızlıkla
suçladı; bu, direkt olarak sayın milletvekilimize bir
sataşmadır. Bundan dolayı kendisine söz istiyoruz.
Grupla alakalı da
GAYE USLUER (Eskişehir) Kimsenin
adını anmadım. Tutanaklarda
CEYHUN İRGİL (Bursa) Osman Beyin
adını bile anmadı.
BAŞKAN Sayın Usluer Ben Sayın
Baka söylemedim. diyor.
GAYE USLUER (Eskişehir)
Adınızı anmadım, bilmiyorum zaten adınızı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkanım, bakın, şahsımı işaret ederek
izansızlıkla suçladı.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hiç adı geçmedi;
tutanaklara bakılsın lütfen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ben kendisine
yakıştıramıyorum ama cevap vermek durumundayım.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Tutanaklara
bakın, adı geçmedi onun. Sayın hatip onun
konuşmasını hiç söylemedi, adını söylemedi.
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan,
izansız ne demek?
BAŞKAN Sayın Muş, ben tutanaklara
bakacağım.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Adınız
hiç ifade edilmedi.
SALİH CORA (Trabzon) İzansız ne
demek Sayın Başkan?
BAŞKAN Tutanaklara bakacağım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkan, geçen sefer de yine aynısını yaptılar burada,
lütfen.
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan
izansız ne demek?
BAŞKAN Sayın Bak
CEYHUN İRGİL (Bursa) Adınız
geçmedi, biz andık seni.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bak
Ben tutanaklara
bakacağım Sayın Muş.
Evet, diğeri ne?
MEHMET MUŞ (İstanbul) İkinci konu
şu
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öyle üstten bakmak yok
millete.
BAŞKAN - Ben bakacağım, varsa size
söz vereceğim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İkinci konu
şu: Benim ismimi grup başkan vekili olarak ifade ederek, Tek tipçi
olduğumuzu ifade etti; bu açık bir sataşmadır grubumuza.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, bizi
tek tipçilikle itham ettiğinizi söyledi.
BAŞKAN Bundan dolayı mı söz
istiyorsunuz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, söz verin tabii, grup başkan vekilleri her zaman
konuşsun da yani herhâlde
Başkanım, bir saniye
BAŞKAN Bir saniye Sayın Muş.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Milletvekilimiz
Bizi tek tipçilikle suçluyorsunuz. dedi, Siz tek tipçisiniz. demedi. Bunun
için bir sataşmadan
BAŞKAN Tamam, şimdi Sayın Muş
cevap verecek Sayın Altay, dinleyelim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama yani cevap
verecek bir şey yok ki.
BAŞKAN Buyurun.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
14.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Eskişehir Milletvekili Gaye
Usluerin 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
61inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; burada hatibi dinledik;
herhâlde ders verdiği zamanları özlemiş, burada bir ders vermeye
kalktı. Kendisi her zaman üniversiteye dönme imkânına sahip, orada
öğrencilerine bu tıbbi terimleri anlatabilir. Bizim bu tıbbi
terimlere ihtiyacımız yok.
Şimdi, mesele şu:
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sizin hiçbir
şeye ihtiyacınız yok zaten.
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, mesele şu: Konu nereden çıkıyor? Biz
geçtiğimiz dönemde -Sayın Altay da o zaman hatırlıyorum
KİT Komisyonundaydı- bu Millî Eğitim Yasasında bir
değişiklik yaptık, bu 4+4+4 eğitim sistemini, esnek
eğitim modelini getirdik. Bundan önce nasıldı? 8 yıl
kesintisiz, seçme imkânınız yok ve seçme imkânınız olmadan
buna mecbursunuz.
MEHMET METİNER (İstanbul) -
İzansızca sözler işte.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Biz ne dedik? Biz
geldik, Bunu bölüyoruz. dedik, İsteyen istediği bölüme gitsin.
Tercih hakkı sunduk. Şimdi, bu tercih hakkını sunmaktan
dolayı, kusura bakmayın, bizi kimse tek tipçi bir anlayışla
suçlayamaz çünkü burada daha fazla olanak ve imkânı sunan bir eğitim
modelini biz Türkiyeye kazandırmış olduk ve Türkiye'nin bir
kazanımıdır bu. İsteyen istediği tarafa çocuğunu
gönderir, istediği eğitimi alır.
Şu doğru bir şeydir:
Çoğunluğun azınlığa tahakkümü yoktur, doğru ama
azınlığın da çoğunluğa tahakküm kurmaya
hakkı yoktur, bunun da bilinmesi lazım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz hiçbir zaman tek tipçi bir anlayışı
tasvip etmedik. (CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) - Vay, Sayın
Muş, vay!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Hiçbir zaman tek tipçi
bir anlayışı kabul etmedik, bunları reddettik.
Reddettiğimiz için, Türkiye'nin tüm bölgelerini
kucakladığımız için, tüm renklerini
kucakladığımız için on dört yıldır bu millet
tarafından iktidarda tutuluyoruz diyorum.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Ne hâle getirdiniz
memleketi on dört yılda?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) -
İzansızlara anlatamayız.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Muş.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Bak, tutanaklar daha
gelmedi. Geldikten sonra bakacağım, söz; varsa gerçekten
vereceğim size söz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Tamam
Başkanım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Fidel Castronun
cenazesine gittiniz. Bir diktatöre gidiyorsunuz.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk. (HDP
sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Fidel Castro
diktatör değil mi? Değil mi? Siz cumhuriyetin partisini ne hâle
getirdiniz ya? Bir kendinize gelin, yazık ya!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Biraz tarih oku,
tarih, tarih.
BAŞKAN - Bir saniye, bekleyin Sayın
Öztürk, bir bitsin, ne olur.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Fidel Castro
gibi diktatörün cenazesine gidiyorsunuz, taziyesine gidiyorsunuz. Siz
öykünüyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bu da laf atma
imamı(!)
BAŞKAN - Sayın Ağbaba, hatibi kürsüye
davet ettim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Gitmişken
gelmeyin Ağbaba, sen git, çekil kenara. Gitmişken gelme be
kardeşim.
BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu,
lütfen
Sayın Öztürk, buyurun.
BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 61inci maddesi üzerine grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu selamlıyorum.
Söz konusu madde, FATİH Projesi kapsamında
teknolojik alım, bakım, onarım ve işletme giderlerinde
Bakanlığın on beş yıla kadar yüklenmelere
girişebileceğini düzenlemektedir. FATİH Projesi, okullarda
teknolojik altyapı ve gelişme olanakları adı altında
belli sermaye gruplarına kamu kaynaklarının
aktarıldığı bir projedir. Bugüne kadar geçici
düzenlemelerle FATİH Projesi kapsamında yapılan mal ve hizmet
alımlarını Kamu İhale Kanunu dışında tutan
AKP iktidarı, bu durumu kalıcı bir hâle getirmeyi
amaçlamaktadır. 2010 yılında başlayan FATİH Projesi
8,5 milyar TLye varması beklenen hacmiyle büyük şirketlerin
iştahını kabartmaya yetmişti ancak niyet başka olunca
proje altı yıldır boşta sallanıyor. Niye biliyor
musunuz? Çünkü ortada adı var, kendisi yok bir proje var. Adı olan
projenin içerik ve network bağlantıları yok. FATİH
Projesi için çıkarılan yönetmelik tüm işlemlerin 31 Aralık
2015e kadar bitmesini öngörüyordu ancak geldiğimiz noktada yapılabilenler
ne biliyor musunuz? Okulların bazılarında network
altyapısı kurulmuş ama dışarıya
bağlantı yok. İçerik konusu öğretmen ve akademisyenlerce
çok eleştiriliyor. Dağıtılan tabletler ise belirtilen
miktarın ancak yüzde 10u kadar. Altı senedir gelebildiğiniz
devasa, büyük ve muhteşem projenizin durumu bu.
Şimdi, projede son durum nedir? Son durum da
şu: İhaleye devam eden 3 firma olan Arçelik, General Mobile ve
Vestelden numuneler alınmış olunduğu ve bu numunelerin
fiyatlarının önümüzdeki günlerde kesinleştirilebileceği
söyleniyormuş. İhale çerçevesinde öğrencilere dört
yıllık sürede 10 milyon tablet
dağıtılacakmış. Tabletler 2 farklı firmadan yüzde
40 ile 60 şeklinde satın alınacakmış.
Şimdi, sayın Hükûmet sözcüsüne, Sayın
Bakana sormak istiyorum: Millî Eğitim Bakanlığından
alınan numunelerin değerlendirmeleri ne zaman bitecek? Bu konudaki
planlamanız nedir? Bu kadar olumsuzluklara rağmen hâlen proje
konusunda bu kadar ısrar edilmesinin nedeni projenin maddi hacmidir ve bu
maddi hacimden kimlerin ne kadar pay alacağıdır, yoksa mesele
bilgi çağında öğrencilerin dünyayla entegre olacağı
kaygısı değildir. Kabul edin ki bu projeyi yüzünüze gözünüze
bulaştırdınız. Bu tip projelerle
uğraşacağınıza gidin önce devletin koruması
altında olan çocukları tacizden, tecavüzden ve yangından
koruyun; kamusal kaynakları teknoloji yatırımı adı
altında belli sermaye gruplarına peşkeş çekmekten vazgeçin.
Size sadece bir örnek vermek istiyorum. Bir
eğitim sendikasının sınırsız İnternetin
ayda 70 TL civarında olduğu fakat okulların bunun en az 10
katı İnternet ücreti ödediği iddialarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanlığına yaptığı yazılı
başvuruya gelen cevapta Bakanlık FATİH Projesi kapsamında
kurulan akıllı tahtalara paralel olarak kullanılmak
zorunluluğu getirilen İnternet sisteminin aylık kullanım
ücreti için 2 bin ila 2.500 TL arasında değişen ücret
ödendiğini belirtmiştir. Bakın, oranı görebiliyor musunuz?
Yani sınırsız İnternet 70 TL iken, Bakanlık
tarafından verilen cevapta, akıllı tahtalara paralel olarak verilen,
ödenen İnternet ücretinin 2 bin ile 2.500 TL arasında olduğunu
belirtmiştir. Bu rakamlar bile kamu kaynaklarının bu proje
kapsamında nasıl belli çevrelere peşkeş çekildiğini
açıkça göstermektedir.
Buradan Sayın Bakana sormak istiyorum; rant ve
iktidar kavgalarınızın başladığı 2014
yılına kadar FATİH Projesi kapsamında cemaate yakın
şirketlere hangi ihaleler verildi? Bu şirketlere ne kadar para
aktarıldı?
Değerli milletvekilleri, FATİH Projesi ve
akıllı tahta kapsamında AKP iktidarının
kopardığı teknoloji demagojileri kara bir tahtanın
eğitimde ürettiği niteliğin binde birini bile
üretememiştir.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Öztürk.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
62nci madde üzerinde üç
ayrı önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
62nci maddesinde yer alan "sırasında" ibaresinin
"sürecinde" olarak değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Metin Lütfi Baydar Ceyhun
İrgil Bülent
Yener Bektaşoğlu
Aydın Bursa Giresun
Mustafa Ali Balbay Haydar
Akar Haluk
Pekşen
İzmir Kocaeli Trabzon
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 62nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay Fahrettin
Oğuz Tor Saffet
Sancaklı
Manisa Kahramanmaraş Kocaeli
Kamil Aydın Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
Erzurum Hatay
MADDE 62 - 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 5 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer
alan "meslek liselerinde okumakta iken veya yükseköğrenimleri
sırasında staja tabi tutulan öğrenciler" ibaresi "
mesleki ve teknik ortaöğretim ile yükseköğrenimleri
sırasında staja tabi tutulan öğrenciler, mesleki ve teknik
ortaöğretim sırasında tamamlayıcı eğitim ya da
alan eğitimi göre öğrenciler" şeklinde
değiştirilmiş ve fıkranın sonuna
aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
"5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı
Mesleki Eğitim Kanununda belirtilen çıraklar ile meslek liselerinde
iken veya yükseköğrenimleri sırasında staja tabi tutulan öğrenciler,
çıraklık ve 'staj sürelerini bu Kanunun 41 inci maddesine göre
borçlandırabilirler. Borçlanılması halinde, çıraklık
ve stajın başladığı tarih, sigortalılık
başlangıç tarihi olarak esas alınır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının altmış ikinci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Adem
Geveri
İstanbul Diyarbakır
Van
Berdan Öztürk Mehmet
Emin Adıyaman
Ağrı Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili
Sayın Sibel Yiğitalp.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün millî eğitim yasası üzerinden iki
gündür konuşma yapıyoruz ama aslında ülkenin kanayan
yaralarına, çözüm üzerinden görmezden gelinen,
tartışılmaktan uzaklaşılan ve hatta mümkünse duymamaya
gayret eden bir yerden bakıldığını görüyorum. Ancak,
1994ü bir hatırlatmak istiyorum. 1994 yılında -yine bizim parti
geleneğimiz olan- DEPli milletvekili arkadaşlarımız
tutuklandığında ve şimdiki mevcut iktidar, o dönemi
tartıştığında veya anlattığında o
dönemin çok ağır bir faturası olduğunu ve ekonomik krizin
ve yaşamsal krizlerin o dönemden beri devam ettiğini söyleyip durdu.
Hatta 2005 tarihinde, 2007 tarihinde şimdinin Cumhurbaşkanı, o
dönemin Başbakanı olan Sayın Erdoğan Kürt sorununu
çözeceğim ve bu Kürt sorununun üzerinden de yeni politikalar
geliştireceğim." dedi. Ancak, baktığınızda
somut, pratik, yasal düzlemde hiçbir adım atılmadı -çözüme dair
hiçbir adım atılmadığı gibi- sorun, kriz daha çok
derinleşti. 1994ten şimdiye kadarki baktığınız
süreçte 70 bin insan yaşamını yitirmiş. Bu 70 bin insan
Eğer 1994 döneminde bu sorun, Kürt sorunu bir siyasal sorun olarak kabul
edilmiş olsaydı -hakikat de budur- ve bu ülkenin
demokratikleşmesinden kaynaklı bir sorun olduğunu görülmüş
olsaydı bugün 70 bin insan belki de yaşayacaktı.
Şimdi de yine aynı
dejavu, bakın, aradan yirmi altı yıl geçmiş, aynı
zihniyet, aynı mantık, aynı yaklaşımlar. O dönemde de
vatan bölünecek korkusu, o dönemde de Kürt sorununu terörizm olarak görmek; o
dönemin de şimdiki yaklaşımlardan hiçbir farkı yok, hatta
belki şimdiki o dönemden çok daha şiddetli gidiyor. O döneme
baktığınızda ve bu dönemle
kıyasladığınızda dünyanın dengesi bu kadar
değişmişken, konjonktür bu kadar değişmişken
hâlen yirmi altı yıl önceki ilkel zihniyet üzerindeki
ısrarı anlamakta güçlük çekiyorum.
Bugün 10 arkadaşımızın
tutuklanmış olması, hâlen kürdistanda
çatışmaların devam etmesi, binlerce insanın
tutuklanmasının Kürt sorununu çözeceğine inanıyor musunuz?
Kürt sorununun bununla çözülecek olabileceğine inanmış
olsaydınız devam etmezdi. Çözülmüş olsaydı eğer
Defalarca, bu askerî operasyonlarla, güvenlik politikalarıyla her şey
yapıldı; köyler mi bombalanmadı, binlerce insan mı
tutuklanmadı, köyler mi yakılmadı, insanlar diri diri mi
yakılmadı, binlerce insan cezaevlerine mi girmedi, müebbet cezalar
mı almadı, ağır işkencelere mi maruz kalmadı; her
şey yapıldı, yapılabilecek insanlık
suçlarının hepsi Kürt sorununun çözümünü Kürt sorunu olarak
değil, bir terör sorunu olarak görüp güvenlik politikalarını
çözmek adına yapıldı ve çözülmedi, çözülmedi, bakın. O
dönemdeki sayımıza bakın, şimdiki sayımıza
bakın. O dönemdeki seçmen sayımız 100 binlerken şimdi 6,5
milyona geldi.
Bugün 10 arkadaşımızın
tutuklanmış olması, ülkenin ekonomik istikrarına kadar, bu
siyasi krizin ekonomik istikrarsızlığa ve beraberinde ciddi bir
ekonomik krize, bununla birlikte bir sürü can kayıplarına
gittiğini artık kabul etmemiz gerekiyor. Burada istediğiniz
kadar duymazdan gelin, istediğiniz kadar hiç kulaklarınızı
sağır edin, bu gerçeği ne olursa olsun görmek zorundasınız.
Defalarca, belki binlerce kez burada bu sorun söylenmiştir ama binlerce
kez de aynı yaklaşım, aynı tarz. İnsan kendini biraz
günceller, biraz der ki: Ya, bu Kürt sorununu nasıl çözelim? Bu Kürt
sorunu, Türkiyenin bir demokratik sorunudur. Gelin, bu işi
demokratikleşerek, bu işi tartışarak, bu işi
konuşarak çözelim. Ama gariptir, hiçbir şekilde, en ufak bir
yaptırım, en ufak bir
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Elinizde silah var.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Özellikle kadın milletvekilleri, bir kadın olarak, bir anne olarak,
ölen herkes için burada refleks göstermeniz gerekir.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bunu beklemeyin,
elinizde silah varken bunu beklemeyin.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Ama
gariptir, hemen, böyle şartlı bir refleks olmuş; Kürt
dediğiniz an, terörizm; Kürt dediğiniz an, güvenlikçi. Bununla
çözülmeyecek ve siz bunları yaptığınız için Laheyde,
her yerde yargılanacaksınız ve biz bunları söylemekten de
asla ve asla vazgeçmeyeceğiz.
MEHMET METİNER (İstanbul)
Değişmeyen sizsiniz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Sen
sus Mehmet Metiner, senin bu hikâyedeki rolün bellidir, yerin bellidir,
şansını zorlama.
MEHMET METİNER (İstanbul) Her şeyin
müsebbibi sizsiniz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Arada Kandile de bir
şey söyle.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Senin
yerin belli bu hikâyede. Hayatın boyunca geçmişte ne
bıraktığın bellidir.
MEHMET METİNER (İstanbul) Her şeyin
müsebbibi sizsiniz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Hikâyede yerin belli.
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, Genel Kurula
hitap edin.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Kandile de bir
şey söyle.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Şansını zorlama.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Şansınızı zorlamayın, şansınızı
zorlamayın.
MEHMET METİNER (İstanbul) Her şeyin
müsebbibi sizsiniz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Ölümlerle konuşamazsınız.
MEHMET METİNER (İstanbul)
Değişmeyen sizsiniz.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Özellikle sen hiç konuşma Metiner.
MEHMET METİNER (İstanbul) Hadi oradan,
hadi oradan!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Özellikle sen hiç konuşma, hiç konuşma, bu hikâyede senin yerin yok.
BAŞKAN Sayın milletvekili
MEHMET METİNER (İstanbul) Kürtlerin
adına konuşmayın.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) O
yüzden, yerinde olsam şansımı zorlamam.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Siz kimi tehdit
ediyorsunuz?
MEHMET METİNER (İstanbul) Haydi oradan,
Kürtlerin adına konuşmayın.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) PKKya laf
söyleyin. Kimi tehdit ediyorsunuz?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Şansını zorlama. Tavsiye etmiyorum. Sen sus!
BAŞKAN Sayın Yiğitalp
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Sen bana sus
diyemezsin.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Sizinle konuşmuyorum.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Ben
milletvekiliyim, öyle konuşamazsın.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Ben
burada fikrimi söylüyorum.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) PKKya laf
söylemeye cesaretin yok.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Konuşuyorum, ölümleri durdurmaya çalışıyorum, sizler gibi
siyaset üzerinden ölüme bakmıyorum.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma saati: 00.42
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.12
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin Onuncu Oturumunu
açıyorum.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
62nci madde üzerinde önerge işlemlerinde
kalınmıştı.
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 62nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
MADDE 62:- 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 5 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer
alan "meslek liselerinde okumakta iken veya yükseköğrenimleri
sırasında staja tabi tutulan öğrenciler" ibaresi
"mesleki ve teknik ortaöğretim ile yükseköğrenimleri
sırasında staja tabi tutulan öğrenciler, mesleki ve teknik
ortaöğretim sırasında tamamlayıcı eğitim ya da
alan eğitimi göre öğrenciler" şeklinde
değiştirilmiş ve fıkranın sonuna
aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
"5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı
Mesleki Eğitim Kanununda belirtilen çıraklar ile meslek liselerinde
iken veya yükseköğrenimleri sırasında staja tabi tutulan
öğrenciler, çıraklık ve staj sürelerini bu Kanunun 41 inci
maddesine göre borçlandırabilirler. Borçlanılması halinde,
çıraklık ve stajın başladığı tarih,
sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas
alınır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çırak veya stajyer öğrenci olarak
çalışanlar; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununa göre sigortalı sayılmakta, çırak veya
stajyer olarak çalışmaya başlanılan tarih
sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmektedir.
Ancak, bu haklar sadece kısa vadeli sigorta kolları ile
sınırlı tutulmaktadır. Bu durum da eşitsizliğe ve
dolayısıyla mağduriyete neden olmaktadır. Uygulamada;
doğum, askerlik, aylıksız izin, doktora veya uzmanlık,
avukatlık stajı gibi bazı süreler borçlanılabilmektedir.
Ayrıca meslek lisesi stajı veya çıraklık sigortası
başlangıcından sonra doğum yapanlar isterlerse doğum borçlanması
yapıp emekliliklerini öne alabilmektedir.
Anayasanın eşitlik ilkesi de dikkate
alınarak, uygulamada adaletin sağlanması için aslında
fiilen bir çalışmaya ve sigortalılığa dayanan
çıraklık ve staj süresine borçlanma hakkı tanınmalı,
bu çalışmalar uzun vadeli sigorta kolları bakımından
da sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas
alınmalıdır.
Yaşanan mağduriyetin giderilmesinin
yanında mesleki eğitimin özendirilmesine de katkıda bulunmak
amacıyla çırak veya stajyer öğrenci olarak
çalışılan süreler için borçlanma hakkı verilmesi ve
sigortalılık başlangıç tarihinin uzun vadeli sigorta
kolları uygulanmasında da çırak olarak çalışmaya veya
staja başlanılan tarih olarak esas alınması
öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
62nci maddesinde yer alan sırasında ibaresinin sürecinde olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Haluk Pekşen (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Trabzon Milletvekili
Sayın Haluk Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Orta Çağda
yaşayan insanların hiçbirisi, kendi yaşadıkları
çağın gelecekte Orta Çağ olarak nitelendirileceğinden
haberdar değillerdi. Şu hâle bakın ki 21inci yüzyılda
konuştuğumuz, tartıştığımız
gündemimizdeki konular ne yazık ki uygar dünyanın Orta Çağda
konuşup, tartışıp çözümlediği konular. Neleri
konuşuyoruz? 21inci yüzyılda konuştuğumuz şeylere bir
bakar mısınız. Bilim, bilimsellik, akıl, hukukun
üstünlüğü gibi kavramları bir kenara koyduk, şimdi onun için
büyük bir mücadele veriyoruz ki yeniden ülkemizi bu kulvara, bu zemine
nasıl oturtabiliriz?
Sayın Bakan, dünyanın hiçbir ülkesinde
eğitim, ideoloji temeli üzerine oturtulmaz ama ne yazık ki Türkiye'de
sizin döneminizde tarikata göre, cemaate göre, öğrenciye göre, mahalleye
göre, despota göre, herkese göre bir ideoloji var. Eğitimin hangi
ideolojiler üzerinden kurgulandığını emin olun siz bile
bilmiyorsunuz. Kasabalar arasında bile eğitim
farklılıkları var. Okulların müdürleri bile kendi
ideolojilerini eğitim olarak çocuklarımızın kafalarına
yerleştirmeye çalışıyorlar ve siz bunlarla ilgili adım
atma yönünde hiçbir çaba sarf etmiyorsunuz ne yazık ki. Tartıştığımız
konular, zaten ülkenin gündemine oturan konular da bunu ortaya koyuyorlar.
Bakın, 1215 Magna Cartadan bugüne kadar
dünyadaki en büyük mücadele, hukuk ve güç arasındadır. Gücü
dengeleyecek bir hukuk düzeninin kurulmasına yöneliktir. Ama ne yazık
ki Türkiye 1215 Magna Cartada bile elde edilen hukuki düzende hâlâ değildir.
Bugün insanları yasayla mahkûm ediyorsunuz, dünyada ilk defa yasayla
insanların mahkûm edildiği, yargılanmadığı ama
yargılanmış gibi hüküm kurulduğu bir dönem
yaşıyoruz. Böyle bir dönem çağdaş, uygar bir hukukun
üstünlüğü dönemi olabilir mi? Buna ne denilebilir? Bizim ülkemizde
konuşulan konularla uygar dünyada konuşulan konuları bir yan
yana getirdiğiniz zaman hepimizin, bu parlamentodaki herkesin, emin olun,
yüzü kızarır.
Şimdi, dünya ne konuşuyor? Grafen diye bir
iletkeni konuşuyor; çelikten 200 kat daha güçlü, insan saç telinden 1
milyon kat daha ince bir iletkeni konuşuyor, elektrik üretiyor,
ısı üretiyor; gen haritalarını konuşuyor; Higgs
bozonunu konuşuyor; dünya, insansız otomobilleri konuşuyor,
insansız kamyonları konuşuyor, şoförsüz kamyonları
konuşuyor, pilotsuz uçakları konuşuyor, makinistsiz trenleri
konuşuyor. Ya biz ne konuşuyoruz? Aladağda cayır
cayır yanan çocuklarımızı konuşuyoruz, tecavüzü
nasıl kılıfına uydurur, oradan bu suçluları
kurtarabilirizi konuşuyoruz. Utanç verici.
Bakın, sizin kendi
yaptığınız bir örnekle size isterseniz anlatayım: 2007
yılına kadar iktidarınızın döneminde ciddi işler
yaptınız, o zaman da söylediniz hukukun üstünlüğü, ileri demokrasi,
daha fazla özgürlük dediniz ve dünyanın her yerinden size belki de hak
ettiğinizden daha fazla alkış verdiler ama ne oldu? 2007den
sonra bütün bunları terk ettiniz. O terk ettiklerinizle birlikte
kaybetmeye başladınız. Emin olun, gücü elinize geçirdikten sonra
büyük kazandığınızı zannettiniz ama çok büyük
kaybettiniz. Siz büyük kaybettiniz, bize de büyük kaybettirdiniz. Yalnızca
siz kaybetmediniz, hep birlikte kaybettik, hâlâ kaybetmeye çok ciddi olarak
devam ediyoruz. Emin olun, bugün bu kaybedişe bir dur demezseniz bunun
sonucunun çok daha ağır ve dramatik olacağını siz de
biliyorsunuz.
Şimdi, bakınız, Türkiyenin
geldiği noktaya bir baktığınızda önünüze bir bilanço
koyarsanız, Türkiyenin coğrafyasında kayıplar var,
adalarda kayıp var, sınırlar yol geçen hanını
geçmiş, hukuki kayıp var, güvenlik kaybımız var, her yerde
kaybediyoruz. Niçin? Çünkü hukuk düzenine ne yazık ki
sırtınızı döndünüz, demokrasiye
sırtınızı döndünüz, insan haklarına
sırtınızı döndünüz ve yaptıklarınızın
hiçbirisinin önünüze konulmayacağını zannediyorsunuz. Öyle
değil. Emin olun, bakın, bu yaptıklarınızın
tamamı önünüze çok ağır bedeller olarak gelecek. Dünyada hiç
hesabı vermeden masadan kalkabilen bir güç iktidarı
olmamıştır.
Ben, Karadenizli olduğum için size bir temel
fıkrasıyla veda etmek istiyorum. Bizim Temel kitapçıya
gitmiş Zengin olmak istiyorum, çok zengin olmak istiyorum, bir kitap
istiyorum. demiş. Kitapçı, iki tane kitap getirmiş. Temel
demiş ki: Bir tane istedim. Sen niye iki tane getirdin? Demiş ki:
Zengin olmak istemiyor musun? Evet, zengin olmak istiyorum. Al,
birincisiyle çok zengin olacaksın; ikincisi de ceza kanunu, onunla da
kendini savunmaya hazırlan. demiş. Size tavsiyem: Şimdi ikinci
kitaptasınız. Emin olun. Buna hazır olun.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Pekşen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.22
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
405
sıra sayılı Kanun Tasarısının 62nci maddesi
üzerinde verilen, Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen ve
arkadaşlarının önergesinin oylaması sırasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmemiştir.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi, 62nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Hükûmetin
görüşülmekte olan kanun tasarısının 37nci maddesinin
yeniden görüşülmesine ilişkin İç Tüzükün 89uncu maddesine göre
bir talebi vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 37nci maddesinin yeniden
düzenlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
89uncu maddesi gereğince yeniden görüşülmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
İsmet
Yılmaz
Millî
Eğitim Bakanı
BAŞKAN Başkanlık, Danışma
Kurulunun görüşü alındıktan sonra Hükûmetin bu talebini yerine
getirecektir.
Bilgilerinize sunulur.
63üncü madde üzerinde üç ayrı önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 63üncü maddesindeki yer
alan ibaresinin bulunan şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel Yiğitalp Adem Geveri
İstanbul Diyarbakır Van
Berdan Öztürk Mehmet Emin Adıyaman Erdal Ataş
Ağrı Iğdır İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 405 sıra sayılı Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının 63üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
MADDE 63- 5510 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi madde metninden
çıkarılmıştır.
Metin Lütfi Baydar Ömer Fethi Gürer Ceyhun İrgil
Aydın Niğde Bursa
Atila Sertel Bülent Yener Bektaşoğlu Murat Emir
İzmir Giresun Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (1/721) esas numaralı Kanun Tasarısının 63üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve
diğer maddelerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Deniz Depboylu Arzu Erdem
Aydın İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Arzu Erdem. (MHP sıralarından
alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 405 sıra sayılı Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 63üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi
saygılarımla selamlamaktayım.
Aziz Türk milleti bir bakanın sözünü mutlaka
teminat kabul etmiştir ve bana da bu konuyla ilgili
Bakanımızdan müjdeyi, ne olur, bu sefer kürsüden alın. diye
özel olarak mesajlar geldi. Sizlere de mutlaka geliyordur.
Sayın Bakan, özellikle 1.709 şube
müdürünün Danıştay kararının uygulanacağına dair
bir hukukçu olarak söz verdiniz yerinizden bu Gazi Meclis çatısı
altında. O sözünüzü yerine getirmeyle ilgili ben bir müjde vermek
istiyorum milletimize. Bu noktada sizden bir cevap rica ediyorum. Teşekkür
ederim.
Gençler, gençler, gençler
Özellikle, gençlerimizin
okuduğu bölümleri buradan bir tekrar etmek istiyorum. Ön lisans
dediğimiz iki yıllık okullarımız var. Bu okullar,
belki sizler de şaşıracaksınız ama çok ilginç bölümler
içeriyor: Acil durum ve afet yönetimi, alternatif enerji kaynakları
teknolojisi, arıcılık, bağcılık, bilgi güvenliği
teknolojisi, bilgi yönetimi, biyokimya, çay tarımı ve işleme teknolojisi,
çevre koruma ve kontrol, çocuk koruma ve bakım hizmetleri, et ve ürünleri,
fındık eksperliği, gıda kalite kontrolü, harita kadastro,
hayvansal üretim, iş sağlığı ve güvenliği,
kuruyemiş üretimi ve teknolojisi, kümes hayvanları
yetiştiriciliği, laborant ve veteriner
sağlıkçıları, mantarcılık, meyve ve sebze
işleme teknolojisi, ormancılık ve orman ürünleri, sosyal
güvenlik, su altı teknolojileri, su ürünleri teknolojileri, süt ve süt
ürünleri, tarla bitkileri, üretimde kalite kontrol, zeytincilik, emlak ve emlak
yönetimi, iktisadi ve idari bilimler fakültesinden mezun olan tüm gençlerimiz
neredeyse, adalet bölümü mezunları, tıbbi sekreterler, edebiyat
fakültesi mezunları, öğretmenlerimiz özellikle, ziraat mühendisleri,
veteriner hekimler, gıda mühendisleri, teknikerler, teknisyenler. Evet,
farkındayım ki siz de birçok bölümü yeni duydunuz. Ancak, ülkemizin
ekonomisine katkı sağlaması açısından, millî projeler
üretilmesi, bu millî projelerde özellikle bu bölümlerden mezun olan
Ki
tarıma, ziraata, hayvancılığa hizmet edecektir bu. O zaman
ithalat yapan ülke konumundan çıkıp, kendi ürünlerimizi üretip, bu
gençlerimizin de işsizlik sorununu çözüp ihracata yönelik
çalışmalar yapabiliriz arkadaşlar. Bu manada yapılması
gereken, özellikle, önce projeleri üretip, buradan mezun olan
kardeşlerimizin de istihdamını sağlamak.
Emlak ve emlak yönetiminden mezun olan şu ana
kadar 8 bin gencimiz var, tıbbi sekreterlikten mezun olan 7 bin gencimiz
var. Emlak yönetiminden mezun olan 8 bin kardeşimizden sadece 800 kişi
yerleşmiş, tıbbi sekreterlikten ise 700 kişi
yerleşmiş yani onda 1e tekabül ediyor şu an. Burada
yapmamız gereken
Bu bölümler elbette ki çok kıymetli, gençlerimiz de
çok özel bir gelecek planlamasıyla bu bölümleri tercih ediyorlar. Ama
biraz daha, bu bölümlerin mezunlarının da istihdamının
sağlanması için millî projelere ağırlık vermekte fayda
var.
Genç nüfusun işsizliği, onların
umutsuzluğu, gözlerindeki ışığın sönmesi,
gelecekle ilgili kaygı taşımaları hepimizi derinden
etkiliyordur mutlaka. Değerli milletvekilleri, gelin, genç
kardeşlerimizin umudunu tekrar yeşertelim. Her gün kapımıza
onlarcası gelen arkadaşlarımıza müjdeli haberler verelim.
Mezun oldukları bölümden sonra mutlaka istihdam göreceklerini ve bu
istihdamın karşılığında da hak ettikleri yerlere
geleceklerini onlara anlatalım. Bunun için yasalar çıkaralım,
bunun için düzenlemeler yapalım. Bu manada, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kendilerini temsilen bulunan biz büyüklerinden destek bekliyorlar,
çözüm bekliyorlar.
Ben bunu buradan dile getirdim, sizlerin
vicdanına teslim ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
63üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve talep ederiz.
MADDE 63 - 5510 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi madde metninden
çıkarılmıştır.
Metin
Lütfi Baydar (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyoruz Sayın
İrgil?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Evet.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yüksekokullarda fiilen normal eğitim süreleri
içinde yapılan tatbikî mahiyetteki yapım ve üretim işlerinde
çalışan öğrencilerin de sigorta kapsamına
alınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 63üncü maddesindeki yer
alan ibaresinin bulunan şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Garo
Paylan (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Erdal Ataş konuşacak.
ERDAL ATAŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde temel sorunların
çözümüne yönelik ortak bir sözleşme olan Anayasada bütün bu meseleler,
eğitim de dâhil olmak üzere eşit temelde ele alınmadığı
için ister istemez diğer alanlarda olduğu gibi bu alanda da
yapılan düzenlemelerin hiçbir tanesi gerçek anlamda bir çözüm ortaya
çıkarmamaktadır. Anayasada eşitsizliklerin olduğu, ana
dilde eğitimin hâlâ önemli oranda yasaklı olduğu, inançlara
yönelik ayrımcılığın devam ettiği, toplumsal
zenginliklerin bu ülkenin zenginliği olarak görülmediği,
görüldüğü biçiminde söylenen ifadelerin de aslında sadece bu meseleyi
geçiştirmek üzerine ele alındığı görülüyor. Bugün de yine
Anayasanın tekrardan yapılması üzerine bir tartışma
süreci yaşanıyor, yeniden bu süreç ele alınmış
durumda. Ama maalesef yine aynı anlayış, aynı zihniyet,
aynı yaklaşımla bu meseleler çözülmeye
çalışılıyor.
Dikkat edilirse, bizim ülkemizde her on yılda
bir bir darbe ve yeni anayasa yapma süreci gündeme getiriliyor. Bunun bir
nedeninin olması lazım. Yani ya hukukçular bu meseleyi böyle geçici,
günlük olarak ele alıyor ya da bilmiyoruz
Yani böyle bir problem var. Ama
ben inanıyorum ki uluslararası alanda, tekniğin bu kadar
gelişmiş olduğu bu koşullarda, dünya üzerinde hukukla
ilgili temel kavramlarda, insan haklarına yönelik bütün bu
kavramların tümünde oralarda ne tartışılıyorsa
-dünyanın tümünde- bizim ülkemizde de aynı şeyler
tartışılıyor. On binlerce hukukçu bu meselenin bilincinde,
buradaki siyasetçiler de bu meseleyi biliyor ama her ne hikmetse, her on
yılda bir, 1960ta, 1970te, 1980de, 1990da e-muhtıralar,
olağanüstü hâller, darbe girişimleriyle sürekli Yeni anayasa
yapacağız. biçiminde bu meseleler gündeme getirilmesine rağmen,
maalesef, aynı zihniyetle, doksan küsur yıldır aynı
zihniyetle bu ülkenin inançları birbirine düşürülüyor, bu ülkenin
dilleri arasında ayrımlar yapılıyor, bu ülkede
siyasetçilere, muhalefete yönelik yoğun saldırılar
gerçekleştiriliyor ve bugün gelinen aşamada da muhalefetin
sindirilmesi üzerine yine aynı politika gündeme alınmış
durumda. Dikkat edin, 1960ta, 1970te, 1980de bütün bu anayasayı yapma
üzerine hangi yöntemler, hangi anlayış, hangi fikriyat, hangi felsefe
hâkimse bugün de aynı. Köşe yazarları, bir sürü aydınlar
tartışma yürütüyor: Yeni anayasada acaba ne var? Ne olsun,
aynısı işte, bugün ne varsa aynısı var. Çünkü, ne
olacak yani, şöyle bir şey tartışılıyor mu: Bu
ülkedeki bütün diller bu coğrafyanın zenginliğidir, herkes bunu
korumakla yükümlüdür. diye bir madde geçiyor mu? Yok. Genel anlayış
bellidir, yaklaşımlar aynı, aynı ayrımcı 12 Eylül
Anayasasının, faşist anayasasının bir biçimde
başkanlıkla yeniden düzenlenmiş hâli devreye girmiş oluyor.
Eğer içeriği değiştirilmezse, ister parlamenter biçimde olsun
ister başkanlık isterse dünyanın değişik yerlerinde
hangi biçimde uygulanıyorsa uygulansın, bu biçimlerin hiçbir tanesi
çözüm getirmez.
Bakın, bugün de aynı yöntemler. Demokratik
siyasette bu ülkede bir kesimi temsil eden, bu ülkede eşitliği,
özgürlüğü isteyen insanlar içeri atıldı, gazeteler susturuldu,
aydınlara cezalar açıldı, muhalefetin tümü sindirilmeye
çalışılıyor ve bunun üzerinden yine aynı biçimde bir
anayasa yapılmaya çalışılıyor. İşte 1960
yaptı, 1970 yaptı, 1980 yaptı, OHALlerle 1990lar, 2000ler,
bunların hepsi denendi yani buradaki insanların hepsi bu meseleyi
tartışıp bu yöntemin çöktüğünü ifade etmesine rağmen,
yine aynı yöntemle, yine aynı yaklaşımla bu mesele gündeme
getiriliyor. Belli ki toplumun çatışmasından, bu ülkedeki
hakların bir şekilde gasbedilmesi üzerine sürdürülen bu siyasetten
geçinenler var ve bu geçinme siyaseti bugün de halkların başına
bela durumdadır. Ama 1960lar, 1970ler, 1980ler, ondan sonraki
süreçlerde -daha önceki de dâhil olmak üzere- bütün o anayasalar nasıl
çöktüyse, nasıl biz şimdi onların artık işlemez hâle
geldiğini söylüyorsak -partilerin tümü söylüyor- bu da çok daha erken
çökecektir çünkü çözüm, ancak uluslararası alanda kabul edilmiş olan
o insan hakları bildirgeleriyle oluşmuş olan temel haklarda tam
hak eşitliğine dayalı bir anayasa yapmaktır.
MHPden sayın vekil konuşurken şey
diyor: Amerikada resmî dil yok. ve benzeri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERDAL ATAŞ (Devamla) Dünyada,
Birleşmiş Milletlerin üye kabul ettiği 113 tane ülkede çok dilli
bir şey var. Resmî işlemleri yapmak için elbette bir dil
kullanılabilir ama bütün dillerin tümüne sahip çıkmanız
lazım. Muhataplarıyla bu meseleyi çözmek için adım atmazsak bir
sene sonra bu meseleyi tartışmaya devam edeceğiz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ataş.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Aydın...
KAMİL AYDIN (Erzurum) Referans
gösterdiği için, bir sataşma değil ama bir açıklama
yapmamda yarar var.
BAŞKAN Peki, buyurun, açıyorum
mikrofonunuzu.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Erzurum
Milletvekili Kamil Aydının, İstanbul Milletvekili Erdal
Ataşın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 63üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
KAMİL AYDIN (Erzurum) Teşekkür ederim
Başkanım.
Sayın konuşmacı beni işaret
ederek işte Amerikada resmî dil yoktur. falan gibi bir şey... Tam
toparlayarak ifade edemedi ama benim kürsüden ifade etmeye
çalıştığım şey şuydu: Dünyanın birçok
ülkesinde, etnik çeşitliliğine rağmen, bir ortak payda olarak bir
eğitim dili vardır. Amerika Birleşik Devletlerinde de çok
geniş -daha da spesifikleştireyim- bir Hispanik kökenli grup
olmasına rağmen eğitim dili üniversitelerde, okullarda
genellikle İngilizcedir, hatta deriz ki, biz oraya eğitim amaçlı
gittiğimizde dahi o şartlara uymak zorunda kalırız. Ben o
anlamda söylemiştim yoksa başka etnik dillerin ya da başka
dillerin olmadığı anlamında bir şey söylemedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
63üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
64üncü madde üzerinde üç ayrı önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405
sıra sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
64üncü maddesinde yer alan sırasında ibaresinin sürecinde olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Metin Lütfi Baydar Ceyhun
İrgil Mustafa
Ali Balbay
Aydın Bursa İzmir
Haydar Akar Bülent
Yener Bektaşoğlu Ömer
Fethi Gürer
Kocaeli Giresun
Niğde
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 64üncü maddesinde yer alan
tamamlayıcı eğitim ya da ibaresinin madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Adem
Geveri
İstanbul Diyarbakır Van
Berdan Öztürk Mehmet
Emin Adıyaman Lezgin
Botan
Ağrı Iğdır Van
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 64üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Erkan
Haberal Ruhi
Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Deniz
Depboylu Fahrettin
Oğuz Tor
İstanbul Aydın Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor. (MHP sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra
sayılı Tasarının 64üncü maddesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Tasarının 64üncü maddesiyle 5510
sayılı Yasanın 7nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan mesleki eğitim ibaresi
mesleki ve teknik eğitime, mesleki ve teknik ortaöğretim
sırasında tamamlayıcı eğitim ya da alan
eğitimine şeklinde değiştirilmektedir. Mesleki
eğitim ibaresi teknik eğitimi de içine alacak şekilde,
ayrıca mesleki eğitim ibaresi günün şartlarına göre
eğitimin yaygınlaştırılmasına paralel olarak
yeniden düzenlenmektir. Teknik bir düzenlemedir, olumludur.
Değerli milletvekilleri, bugün ülkemiz
sanayisinin en büyük ihtiyaçlarından biri ara elemandır. Sanayicinin
sızlanması ara eleman bulamadığı yönündedir. Bir
tarafta yüzde 11,3 oranıyla tarihî rekor kıran işsizlik,
diğer yanda ara eleman bulamamaktan şikâyet eden sanayici. Bu
tenakuzun sebeplerinden en önemlisi, belki de en önde geleni teknik ve mesleki
eğitime gereken önemin verilmemesidir.
Burada tarih aralığı da vererek
mesleki ve teknik eğitimdeki gelişmeleri anlatabilirsiniz ama sonuç
ortadadır; sanayici ara eleman bulamamaktadır. Keşke her ile
yeterli sayıda öğretim elemanı bulamadan bir üniversite
açacağınıza, mesleki ve teknik eğitimi teori ve
pratiğiyle birlikte ülkemizin önemli bir derdine derman
kılabilseydiniz.
Mesleki ve teknik eğitimde staj
başlangıcının uzun vade sigorta kolları yani emeklilik
başlangıcı olarak alınması bir teşvik olarak
fayda sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Bu arada, fiziki gelişmelerden, yasal
düzenlemelerden daha önemlisi, işin ehline verilip verilmediğidir,
öğretmenimizin mutlu olup olmadığıdır. Siz ne kadar
ince hesaplar yaparak öğretmenimizin reel gelirini artırdık
deseniz de öğretmenimiz Orta Doğu, Afrika ülkelerinde
yaşamamaktadır. Acı ama gerçek, bugün öğretmenimizin çok
büyük bir kesimi borçludur, yarıya yakını
yakınlarından yardım almaktadır.
Öğretmen sayısının artması
öğretmeni huzurlu yapmaz. Öğretmeni huzurlu yapacak şey,
emeğinin karşılığını almaktan, hak ve
adaletten geçer. Bugün, 2 öğretmenden 1i yarından emin
değildir. Büyük çoğunluğu yarından emin olmayan bir
camiadan millî eğitimin amaçlarını gerçekleştirmeyi
nasıl bekleyebiliriz?
Değerli milletvekilleri,
bildiğini öğretmek, öğretirken sevgi ve şefkati rehber
etmek meziyetlerin en güzeli, en görkemlisidir. Öğretmenlerimizin hepsinin
üzerimizde hakkı vardır, bu hakkı ödemek ise kolay ve mümkün
değildir. Bize düşen, öğretmenlerimize kulak vermek, sorunlarına
eğilmek, onları, içine düştükleri sosyal, ekonomik ve mesleki
darboğazdan çekip çıkarmaktır.
Öğretmen mutlu
değilse öğrenci umutsuz, veliler huzursuzdur. Öğretmen
yılgın ve yorgunsa eğitim ve öğretim hayatı yarım
ve yaralıdır. Bugünkü ülke tablosu içinde öğretmenimizin mutlu
ve memnun olduğunu hiç kimse iddia edemeyecektir, edemez. Şimdiye
kadar 30 bini aşkın öğretmen memuriyetten
çıkarılmıştır, sayıları 17 bine ulaşan
öğretmen açığa alınmıştır. Böyle bir tablo
içinde öğretmenin mutlu olmasını nasıl bekleyebiliriz?
İster Millî Eğitim Bakanlığında isterse başka
bakanlıklarda görevden almalarda dahi ayrımcılık yapmak çok
büyük yanlıştır, açık ve net. Bu şekilde
davrananların yatacak yeri yoktur.
Sayın Bakan,
öğretmeni arkanıza almanın yollarını
arayınız lütfen.
Değerli milletvekilleri,
öğretmen alımlarında
kayırımcılığın revaçta olması, torpilli
olanların öne çıkması Millî Eğitimi tümden
laçkalaştıracaktır. Sözleşmeli ve geçici öğretmenlerin
daimî kadrolara geçirilmesini, özür grubu tayinleriyle ilgili sorunların
çözülmesini, ek ders ücretiyle ilgili eğitim ve öğretim
tazminatının yükseltilmesini, eğitime hazırlık
ödeneğinin artırılmasını, öğretmenlerin 3600 ek
göstergeye kavuşturulmalarını, terfi sisteminin liyakat ve
başarı kriterine göre yapılmasını beklemekteyiz.
Burada özellikle bir konuyu
dikkatlerinize sunmak istiyorum. 1965-1969 yılları arasında
13üncü Dönem Adana Milletvekilliği yapan Mahmut Bozdoğan 1970
yılında tekrar öğretmenliğe dönmüş ve Düziçi
Öğretmen Okulunda öğretmenliğe başlamıştır.
Allahtan rahmet dilediğim Mahmut Beyin tekrar göreve dönmesinde,
mesleğini sevmesinin, görevini aşk ve heyecanla yapan bir
öğretmen olmasının yanında mesleğin
itibarının da önemli rolü olmuştur.
Öğretmenlik mesleğinin yeniden eski
itibarlı günlerine dönmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 64üncü maddesinde yer alan
tamamlayıcı eğitim ya da ibaresinin madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Lezgin
Botan (Van) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ERTAN AYDIN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Van Milletvekili
Sayın Lezgin Botan. (HDP sıralarından alkışlar)
LEZGİN BOTAN (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde hitap etmek, belki sesimizi
yeterince duyuramayacağız ama usulen bu konuşmayı yapmak
durumundayım.
15 Temmuzda bombalanmış bir Meclis, hemen
arkasından yasama yetkisi gasbedilmiş, hükümsüz ve yetkisiz
kılınmış bir Meclis, 4 Kasım siyasi darbesiyle
milletvekilleri içeri atılan bir Meclis gerçekliğiyle karşı
karşıyayız. Bu Meclisin itibarının yerine getirilmesi
ve 80 milyon insanın vekâletlik yetkisinin gereği,
arkadaşlarımız, eş genel başkanlarımız
derhâl serbest bırakılmalıdır. 6 milyon insanın
vekâletini almış insanlara, milletvekillerine 15 Temmuzda
yaşanmış olan darbeden sonra en büyük darbeyi iktidar partisi
yaparak Meclisin itibarını yerle bir etmiş ve 6 milyon
insanın vekâlet yetkisini gasbetmiştir. Bu bakımdan, ben buradan
eş genel başkanlarımızı demokrasi, eşitlik,
özgürlük ve emek için, Anadolu, Mezopotamya halklarının onurlu
yaşamı, birlikte yaşamı, kardeşçe yaşamı
için bedel ödedikleri için burada saygıyla selamlıyorum. Tarih bunu
mutlaka yazacak.
Diğer bir konu: İktidar, gerçekten,
çoğunluk gücüne dayanarak yargıyı resmen
araçsallaştırmış; kendi hegemonyasını
pekiştirmek, kendi ajandasını bu topluma dikte etmek için resmen
yargıyı araçsallaştırmıştır. Bizim burada
yargının bağımsızlığını artık
tartışmamızın bir kıymetiharbiyesi kalmamış
ancak şöyle bir hatırlatmada da bulunmak istiyoruz: Öfkelerinize
teslim olmayın, nefretinize teslim olmayın. Öfke ve nefret
insanın en büyük düşmanıdır.
Başka bir konuda da birkaç şey söylemek
istiyorum. Şimdi, ikide bir burada Kürtçeyle alakalı birtakım
tartışmalar yürüyor. Bizim ortak dil Türkçeyle, resmî dil
oluşuyla bir sıkıntımız yok ancak ana dilimiz
Kürtçedir. Bir insanın aidiyet duygusunun en güçlü bağı kendi
dilidir. Bir dilin bağımsız bir dil olduğunun burada belki
filologlar var aranızda, dil bilimciler var- kriterleri var
arkadaşlar. Çok merak ediyorsanız yanı başınızda
bin yıldır kardeş dediğiniz insanların dilini,
kültürünü bir zahmet artık öğrenin, bilin. Şimdi, yanı
başınızda bin yıldır kardeşiz, iç içe
yaşamışız, kız alıp vermişiz ama hâlen daha
Kürtleri tanımıyorsanız, dillerini tanımıyorsanız
vallahi artık söyleyecek bir şey yok.
Bakın, bir dil eğer
bağımsız bir dilse evrensel ölçekte filologlar şunu der:
Kendisine münhasır zamirler, renk isimleri, hayvan isimleri, insan
organlarının isimleri, sayı isimleri, vesaire. Bu bakımdan,
merak edenler baksın, dünyanın ilk 10 dili arasındadır
Kürtçe. AKP çok şey yaptığını söylüyor ama
kayyumların ilk işi, şu an, iş başına gelir gelmez
Kürtçeyle alakalı olan bütün şeyleri silip aldılar.
KHKyla, şu an, KURDÎ-DERi
kapattınız, Kürtçe kursları kapattınız, Kürtçe
televizyonları kapattınız, Kürtçe dergileri, gazeteleri
kapattınız. Niye yaptınız bunları? AKP geriye doğru
sardı. (AK PARTİ sıralarından Teröre destek veriyorlar.
sesi) Terörle alakası yok. Kürtçe 20 bin yıllık dildir. Bunu
öyle, terörle merörle falan yaftalayıp işin içinden
çıkamazsınız. Giderek otoriterleşen, giderek Türkiyenin iç
barışını, Türkiye'nin iç huzurunu tehdit eder hâle
geldiniz.
Dolayısıyla, şu an Fransa
Anayasasını merak edenler baksın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEZGİN BOTAN (Devamla) Fransayı çok
örnek gösteriyoruz. Fransa Anayasasına baktığınız
zaman, yanı başınızda birçok ülkeye de
baktığınız zaman, çok dillilik artık toplumsal
gelişmişliğin bir ölçütüdür, bölünmüşlüğün değil.
Aksine, reddetmek, inkâr etmek, aşağılamak, dışlamak,
yok saymak bölücülüğün en büyüğüdür.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Botan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
64üncü maddesinde yer alan sırasında ibaresinin sürecinde olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Ömer
Fethi Gürer (Niğde) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Niğde
Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; meslek liseleri eğitim
sistemimizin yaraya dönüşen önemli bir sorunudur. Ülkemizde, bu okullarda
toplumsal kalkınmamıza ara eleman yetiştirme beklentisinde
olduğumuz bir gerçektir. Eğitimde ileri düzeyde olan ülkelerde meslek
liselerine katılım yüzde 65, ülkemizde ise yüzde 35
dolaylarındadır. Sanayi kuruluşlarına nitelikli ara eleman
yetiştirmemekle önemli ölçüde iş kaybına yol
açılmaktadır. Buna karşılık, üniversitelerimize
giriş için yığılma, kazanamama, üniversite sonrası
işsizlik gençlerimizin ve ailelerimizin önemli kaygısıdır.
Sanayimizin kendisine gerekli iş gücünü bulmasında meslek liselerinin
ve meslek yüksekokullarının payı
tartışmasızdır. Devlet politikası olarak gençleri
meslek liselerine özendirme görevi yüklenilmelidir çünkü meslek lisesi memleket
meselesidir.
15 milyon dolayında işsiz olan ülkemizde,
gençlerimizi yapma, yaratma ve üretmeye yönelik yetiştirme sorunu
gerçeğe dönüştürülmelidir. Günümüzün gelişmiş ülkeleri
sanayi toplumu sonrası bilgi toplumu olma yolunda hızlı bir
sürece girmişlerdir. Bu sürece, eğitimde nitelikli ve üretken
gençleri yetiştirerek ulaşmışlardır. Gelişmiş
ülkeler, toplumun en önemli ederinin bilgi ve nitelik olduğunun
değerini kavramışlardır. Bilgi kavramını
ezberci eğitim olarak algılamamalıyız, iş eğitimi
de geliştirilmiş, bilgili ve nitelikli gençlerin yetişeceği
eğitimi önemsemeliyiz.
Ülkemizin diğer ülkelerle
yarışabilmesi için nitelikli genç ve dinamik insan gücüne
gereksinimimiz vardır. Kopenhag Kriterleri gereği, ülkelerin gençleri
arasında beceri gelişkinliği ölçümlenmektedir. Farkı ülke
gençlerinin meslek liseleri arasında eğitim ve öğretimi destek
amaçlı kredi transferi, sertifikalandırma ölçümleri yapılmaktadır.
Eğitimimizin parçalı yapıdan kurtarılması, birlik
içinde üretken yapıda yerelliğe dayalı yeniden
yapılandırılması kaçınılmazdır. Meslek
liselerimizin bölgesel gereksinimleri göz önünde bulundurularak, sanat ve
estetik duyarlılığı içinde hedeflenerek düzenlenmelidir.
Meslek eğitiminde, işbaşında teorik ve pratik eğitim
ve uygulama yeniden ağırlıklı
yapılandırılmalıdır. Meslek liseleri ile sanayi meslek
eğitimi iş birliği sağlanmalıdır. Meslek lisesi
çıkışlıların Meslek liseliyim, kendime güveniyorum.
anlatımı yaygınlaştırılmalıdır. Bu
kurumların oluşumunun şekilsel yapıdan uzak, uygulama
eğitimi yapılabilecek donanımda olması gereklidir. Bu
kurumlar, işsizliğe karşı duruşun setleri
olacaktır.
Bugünün meslek liseleri içerik olarak
çalışma, uygulama, öğrenim ve yetenek geliştirme
boyutlarıyla çelişkili konumdadır. İçeriği gereği
teorik bilgilerle donanımlı ve genelde ezbere yönelik eğitim
verilen imam hatip okulları, alanlarında eğitim veren
okullardır. Diğer meslek liselerinin tümü, ülke ekonomisinin
gelişmesine ara eleman olarak katkı sağlayacak düzeyde
kurumlardır. Bu kurumlarda, teorik bilginin yanında, mesleki alanda
da sanayimizi geliştirecek pratik uygulamalara, araştırma ve
üretime ağırlık verilmesi artırılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki tüm gençler ulusumuzun
geleceğidir. Onlara üretime yönelik davranış kazandırmak
temel görevimiz olmalıdır. Meslek liselerimizdeki karmaşa
giderilmelidir. İçsel ve işlevsel kurumlar birbirinden
ayrılmalıdır. İş ve üreten yapıya dayalı
meslek liselerine daha çok destek sağlanmalıdır. Atatürkün Bu
millete gideceği yolu gösterirken dünyanın her türlü biliminden,
buluşlarından, ilerlemesinden faydalanalım. Ancak,
unutmayalım ki asıl temeli kendi içimizden çıkarmak
zorundayız. özdeyişi rehberimiz olmalıdır. Mesleki teknik
liselerin önüne çekilen set yerine yeni şeyler söylemek ve düşünmek
lazımdır. Düşüncenin eylemle şekillenmesi olan eğitim,
geleceğin ideal insanını yetiştirmeyi hedefliyor.
Gençlerimizin meslek seçiminde ana unsur yetenek, ilgi ve çok yönlü çözümlemeler
olmalıdır. Bugünün bilişim çağında, bireylerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla)
bilgi
edinmelerinin yanında beceri ve iş yapma yeteneklerini
geliştireceği meslek liselerinin ve meslek
yüksekokullarının desteklenmesi ihtiyaçtır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gürer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
64üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
65inci madde üzerinde iki ayrı önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
65inci maddesinde yer alan sırasında ibaresinin sürecinde olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Ceyhun İrgil Bülent
Yener Bektaşoğlu Haydar
Akar Bursa Giresun Kocaeli Metin Lütfi Baydar Mustafa
Ali Balbay Bülent
Öz
Aydın İzmir Çanakkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 65inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Behçet
Yıldırım
İstanbul Diyarbakır Adıyaman
Berdan Öztürk Adem
Geveri Mizgin
Irgat
Ağrı Van Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili
Sayın Mizgin Irgat konuşacak. (HDP sıralarından
alkışlar)
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, aslında bu akşam dile getirmek
istediğim çok önemli konulardan birkaç tanesi fakültede çok atıl bir
konu olarak anlatılan kayyum ve kanun hükmünde kararname
konularıydı.
Ders kitaplarında sadece bir ders gibi
işlenen ve sınavda verilmesi gereken bir konu olarak anlatılan
kayyum meselesi günümüzün en popüler mesleği hâline geldi. Aslında
meslek de dememek gerekiyor; biz, buna belediyelerimize, kendi emeklerimizle
kazandığımız kurumlarımıza gasp yöntemiyle, atama
yöntemiyle gelen memurlar dersek daha doğru olur.
Diğer konu da kanun hükmünde kararnameler
meselesidir. Orada anlatılan şey sadece belli bir dönemki Türkiye,
Türkiye siyaset tarihinde tarihe gömdüğünü öve öve
anlattığı olağanüstü hâl ve kanun hükmünde kararnameler de
hakeza, bir ders kitabında, sadece sınavda verilmesi gereken bir
konuyken bugün gündemimizi sarsan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm
gündemini alan ve aslında yaşamımızın bir parçası
hâline gelen olağanüstü hâl sistemini tartışıyoruz. Bu
sistemler tartışılırken bununla beraber, partimize yönelik
olağanüstü gözaltılar, tutuklamalar, Genel
Başkanımızın içinde olduğu, grup başkan
vekilimizin içinde olduğu, 10a yakın
arkadaşımızın ve sayısız belediye eş
başkanlarımızın, meclis üyelerimizin, parti
çalışanlarımızın şu anda kendi faaliyetleri
yerine hapishanelerde, cezaevlerinde olduğu gerçeğidir.
Kayyum atamak, zannedersem, AKPnin çok rahat
bulduğu, ucuz bir atama yöntemi olarak gördüğü bir sistem. Seçimde
malum masraf yapılır, zaman ayrılır ama kayyumlar, bir
gecede, sadece bir kararnameyle bir binaya atanan memurlar, gidip seçilmiş
belediye eş başkanlarımızın koltuklarında bir
gecede hem de bir pazar günü göreve başlıyorlar.
Seçim yerim Bitliste, bir günde hem Bitlis, daha
öncesinde Ovakışla ve Norşin
Yani, 2 defa seçim hileleri
yapılarak seçime zorla sokulan Norşin ilçemizde başarıyla,
zaferle çıkan DBP belediyesi kendisine maalesef, az önce
anlattığım bir kayyum yöntemiyle
Orada, belediye eş
başkanımız ve meclis üyemiz tutuklanıp cezaevine
gönderilmiştir. Hakeza, Halkların Demokratik Partisi il yönetiminde
yer alan eş başkanımız, başkan
yardımcılarımız maalesef, şu an cezaevinde. Yani, bir
korku cumhuriyeti hâline gelen AKP Türkiyesinde olağanüstü hâl adı
altında ilan edilen, uygulanan, yapılan tek şey, kendisine
muhalefet olarak gördüğü, iktidarına tehlike olarak gördüğü
Halkların Demokratik Partisinin yandaşlarını, sevenlerini,
partizanlarını ve çalışanlarını kendisine hedef
almış durumdadır. Dolayısıyla, ideolojik bir alan olan
millî eğitime dair çalışmalara ve bunun yanında
yapılan tüm çalışmalara baktığımızda tek bir
amaca hizmet etmektedir: Bu amaç, Türkiye'nin AKP iktidarına doğru
yürüdüğü haksız, hukuksuz yolda bu taşları döşerken
daha güçlenmek, iktidarı güçlendirmek, istediği sisteme,
halkları, Türkiyeli halkları istediği kıvama getirmektir
yani muhalefeti öldürmektir. Ama bizler, darbeler tarihinden gelen bizler ve
dedelerimiz bunu çok iyi biliyoruz, Yusuf Ziya Paşalardan, Diyap
Ağalardan, Orhan Doğanlardan, Leyla Zanalardan, Demirtaşlardan,
Balukenlerden ve diğer tüm arkadaşlarımızdan çok iyi
biliyoruz ki bu mücadele tutuklamalarla yok etmeyle, inkâr etmekle yok edilecek
bir mücadele değildir çünkü yürütülen mücadele bir halkın
gerçeğini, Türkiye'nin gerçeğini dile getiren, hak, hukuk, demokrasi
ve barış adına verilen kutsal bir mücadeledir.
Dolayısıyla, bunun için verilen bedeller de kutsaldır diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Irgat.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Demokrasiyi
öldürmek gibi bir niyetimiz, bir düşüncemiz asla
olmamıştır, olamaz. Türkiye Cumhuriyeti devleti demokrasiyle
yaşayan, demokratik teamüllere göre seçimlere giden, bu seçim
sonuçlarına göre iktidarı belirlenen, yönetilen bir ülkedir. Daha
nice yıllara demokrasisi güçlenerek Türkiye Cumhuriyeti devleti gidecektir
diyorum
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
65inci maddesinde yer alan sırasında ibaresinin sürecinde olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Bülent Öz (Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ERTAN AYDIN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Çanakkale Milletvekili
Sayın Bülent Öz. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; madde üzerinde grubum adına söz aldım,
hepinizi saygıyla selamlarım.
Dün Adanada yavrularımız birer birer can
verirken tüm Türkiye, 78 milyon birer birer öldü, kahroldu çünkü onlar çocuktu,
onlar okumak için öldüler çünkü onlar devlette sığınacak
kapı bulamadıkları için cemaatlerin kucağına itildi.
Bu çocuklar devlete emanetti, bu çocuklar size emanetti. Siz, emaneti
cemaatlere teslim ettiniz. Konyada, Diyarbakırda, bugün de Adanada
emanete sahip çıkmadınız; sahip çıkmamanın bedelini de
ödemiyorsunuz. Çocuklarımız yanıyorlar, susuyorsunuz; tecavüze
uğruyorlar, susuyorsunuz; işkence görüyorlar, yine susuyorsunuz,
görmüyorsunuz, duymuyorsunuz, konuşmuyorsunuz. Gün gelir devran döner,
kızlarımızı yakan o korlar yağmur olur üzerinize
yağar efendiler.
İlkokul öğrencilerine yurt açma
yasağına rağmen, öğrencilerin kaldığı bu
yurda kimler göz yummuştur? Yurtlar başka ellerin değil,
devletin kontrolünde olmalıdır. Daha kaç 15 Temmuz
yaşamamız gerekir ki aklınız başınıza
gelsin? Cemaatlere Dur demek için hep bir musibet mi bekleyeceğiz?
Kamuoyu bu sorulara cevap ararken Hükûmet hâlâ ders almış değil.
Neden her olaydan sonra yayın yasağı getiriyorsunuz, neyi gizliyorsunuz?
Güneş balçıkla sıvanmaz, hiçbir cevap bu ayıpları
örtemez, Soruşturmaların üzerine cesaretle gidileceğine
artık milletimiz inanmıyor. Türk milleti, bu faciaların son
bulması için adaleti sağlamanızı bekliyor sizlerden.
Değerli milletvekilleri, hükûmetleriniz
döneminde millî eğitimin kamusal olma niteliğini ortadan
kaldırıp eğitimi ticaretleştirdiniz. Parası olana
kaliteli ve bilimsel eğitim sunulan bir yapı inşa ettiniz.
KPSSden 80 puan, 90 puan almış öğretmenler değil, torpilli
olan öğretmenler atanıyor. Yönetici atama işini de berbat
ettiniz. Sınav açıyorsunuz, sınavdan 95 alan, 100 alan
öğretmeni değil sarı sendikanıza üye olan öğretmenleri
müdür ya da müdür yardımcısı yapıyorsunuz. Yirmi beş
yıllık öğretmen merkeze gelemezken 25 yaşındaki
öğretmeni idareci yapıp merkeze çekiyorsunuz. Şeytanın bile
aklına gelmeyen yöntemler devriiktidarınızda hayat buldu. Sonuç
ise eğitimde başarısızlık, eğitimde çöküş.
Milletin çocuklarını hayata
hazırlayın değerli milletvekilleri, değerli iktidar.
Eğitim eskiden bu ülkede yoksul Anadolu çocukları için hayatın
bir parçası olmanın, yaşama tutunmanın bir
aracıydı. Bu politikalarla devam ederseniz, on yılın
sonunda yüz binlerce işsiz yetiştirmiş olacaksınız.
İlkokullarda din kültürü ve İngilizce
derslerine branş öğretmenleri girerken görsel sanatlar ve müzik gibi
derslerde de branş öğretmenlerinin girmesi
sağlanmalıdır.
Bu tasarıyla çocuk işçiliğini
özendireceksiniz, lütfen bundan vazgeçin.
Çanakkale
Gökkuşağı Kolejini öğrenci talebi olmamasına
rağmen imam-hatip lisesine dönüştürdünüz. Okulun 3 katında 110
imam-hatip lisesi öğrencisi eğitim görürken 750 ilkokul
öğrencisi aynı binanın 2 katında eğitim görmektedir,
şu anda durum bu. İlkokul çocuklarının bulunduğu
katlarda 2 tuvalet olmasından mı bahsedeyim yoksa 750 ilkokul
öğrencisinin ergen 110 imam-hatip öğrencisiyle aynı binada
eğitim görmesinden mi bahsedeyim? Sizin 4+4+4ü getirirken temel
gerekçeniz neydi? 7 yaşındaki çocuk ile 14 yaşındaki
çocuğun aynı binada eğitim görmesi pedagojik açıdan
sakıncalı. dediniz. Şimdi ne değişti de bu
çocukları aynı binaya mecbur ettiniz? Kendi ruh dünyanızı,
yaşam biçiminizi herkese dayatma çabasından vazgeçin artık.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyet hepimizin.
Cumhuriyet sayesinde on dört yıldır iktidardasınız. Milletin
DNAsıyla oynamaktan vazgeçin. Bu toplumun genetiğine uymayan
başkanlık sistemi hayalinden de vazgeçin.
Son olarak, arkadaşlar, içinizdeki bir
vicdanlı sese teşekkür etmek istiyorum, Kocaeli Milletvekili
Sayın Çakıra. Sayın Çakır dün Adanadaki vahim olaydan
sonra, Bizi affedin, bize hakkınızı helal edin. Üzerimizdeki
haklarınızı koruyamadığımız için,
yaptığımız yanlışlar için, yapmamız
gerekenleri yapmadığımız, yapamadığımız
için bizi affedin. dedi. Dilerim, bütün AKP Grubu bu vicdanlı sese kulak verir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
66ncı madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 66ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İlknur İnceöz Ramazan
Can Ahmet
Sami Ceylan
Aksaray Kırıkkale
Çorum
İshak Gazel Osman
Aşkın Bak Halil
Erdemir
Kütahya Rize
Bilecik
Necip
Kalkan
İzmir
"MADDE 66- 5510 sayılı Kanunun 81
inci maddesinin birinci fıkrasının (1) bendinin dördüncü
cümlesine "Bu bent hükümleri;" ibaresinden sonra gelmek üzere
"vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları
ile Okul-Aile Birliklerince çalıştırılanlar hariç olmak
üzere" ibaresi eklenmiştir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 66ncı maddesindeki
"birliklerince" ibaresinin "birlikleri tarafından"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Behçet
Yıldırım
İstanbul Diyarbakır
Adıyaman
Berdan Öztürk Adem Geveri
Ağrı
Van
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ERTAN AYDIN (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan. (HDP sıralarından
alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, maalesef, eş genel başkanlarımız Selahattin
Demirtaşın, Figen Yüksekdağın, Grup Başkan Vekilimiz
İdris Balukenin ve 7 milletvekili arkadaşımızın
tutsak tutulduğu bir Mecliste konuşmak zorundayım.
AKP Grubundan bir arkadaşımız sabah
Bağımsız yargının onları
tutukladığını söyledi. Kendisi dâhil hepimiz güldük, bütün
AKP Grubu güldü, hepinizin yüzlerine baktım çünkü söylediğine
inanmıyordu. Bağımsız bir yargımız yok, hiç de
olmadı. Sizin döneminize özel değil.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Öyle bir
şey yok. Sen gülmüş olabilirsin ama burası gülmedi.
GARO PAYLAN (Devamla) - Hiçbir dönemde
bağımsız yargımız olmadı. Yani, cumhuriyet
tarihinde hiçbir dönemde bağımsız yargımız olmadı
hep güçlünün hukuku oldu, gücün hukuku oldu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hep düşmansın bu
cumhuriyete ya! Nereden geliyor bu düşmanlık bu kadar?
GARO PAYLAN (Devamla) - Kim güçlüyse onun hukuku
uygulandı. AKPnin ilk dönemlerinde de Dokunulmazlıkları
kaldırın. diye bastırıldığı zaman, o zaman
yargı başka bir vesayetin elindeyken Sayın Cumhurbaşkanı
Siyasallaşmış bir yargıya kendimi emanet edecek kadar
enayi değilim. diye defalarca söyledi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kendiniz dilekçe
verdiniz, grup adına dilekçe.
GARO PAYLAN (Devamla) - AKP grubunun pek çoğu
bunu dillendirdi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Kof
kabadayılık yaptınız. Niye şimdi şey
yapıyorsunuz? Kendiniz verdiniz dilekçeyi.
GARO PAYLAN (Devamla) - Bakın, 4 ayrı
şehirde, o gece 4 Kasım darbesi gecesi diyeceğim, 4 ayrı
şehirde 4 ayrı cumhuriyet başsavcısı
eşzamanlı olarak -Ne hikmetse, herhâlde vahiy indi kendilerine- gece
saat birde eş zamanlı olarak düğmeye bastılar. Sonra bize
diyeceksiniz ki
Hani bunları koordine edecek Türkiyede herhangi bir
mekanizma da olmadığını düşünüyoruz Anayasal olarak. 4
ayrı şehirde 4 ayrı cumhuriyet başsavcısının
aynı saatte, gece saat birde düğmeye basıp milletvekili
arkadaşlarımızı, eş başkanlarımızı
tutsak alacak bir operasyona imza nasıl atılır? Hadi hep beraber
sorgulayalım. Nasıl olabilir 4 ayrı cumhuriyet
başsavcısı? Nasıl olduğunu söyleyeyim:
CEYHUN İRGİL (Bursa) İçlerine
doğmuş.
GARO PAYLAN (Devamla) - Evet, içlerine
doğmuş olabilir ya da
LEZGİN BOTAN (Van) ByLocktan
yazışarak
GARO PAYLAN (Devamla) - 4 Kasımın bir
önceki günü, 3 Kasım günü sarayda Sayın Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan Sayın Bahçeliyle bir toplantı yaptı.
LEZGİN BOTAN (Van) - ByLockta
yazışmış(!)
GARO PAYLAN (Devamla) - Büyük bir tesadüf,
değil mi? O gün, operasyonun olduğu gün bir toplantı yaptı.
O toplantıda, muhtemeldir ki yeni koalisyon ortağına o gece
yapacağı operasyonu anlattı, rızalarını aldı
ve düğmeye bastı. Talimatı muhtemelen Bekir Bozdağ
üzerinden cumhuriyet başsavcılarına iletti ve düğmeye
basıldı gece saat birde. 10 milletvekili arkadaşımız,
eş başkanlarımız dâhil tutsak alındı. Bu mudur
bağımsız yargı, sorun kendinize bakalım. Bu hukuku
bugün bize uygulayabilirsiniz, buna göz yumabilirsiniz ama şunu
unutmayın arkadaşlar: Bugün bize, yarın size; hep böyle
olmuş.
Yakın tarihimize bakalım: Abdülhamit
zannetmiş ki istibdadını kurduğunda hep kendine kalacak.
Evet, uzun yıllar da istibdadını sürdürmüş ama eninde
sonunda bir devrimle veya bir darbeyle görevden alınmış.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Kendisi
bırakıyor.
GARO PAYLAN (Devamla) - Ondan sonra,
ittihatçılar zannetmişler ki devran bize kalacak, bu devran böyle
sürecek; ittihatçıların yargısına da kalmamış.
Cumhuriyet kurulduktan sonra çoğulcu bir demokrasi yok, istiklal
mahkemelerinde -biliyorsunuz, hepsi ayrı ayrı sosyolojiler- pek çok
hukuksuzluk uygulanmış, zannetmişler ki devran hep böyle
sürecek. Hayır, sürmemiş.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yani, sözün
kısası
GARO PAYLAN (Devamla) - Adnan Menderesi asan irade
hep orada kalacağını zannetti. 12 Eylül hukuku bin yıl
sürecek zannedildi. 28 Şubatçılar Bu devran bin yıl böyle
gidecek. dediler, sürmedi. Bu devran da sürmeyecek arkadaşlar.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - PKKyı
destekliyor musunuz, desteklemiyor musunuz?
GARO PAYLAN (Devamla) - Bakın, cemaate emanet
ettiniz yargıyı, zannettiniz ki yargı artık bizde.
Meğer sizde değilmiş ki gelip kapınıza dayandı.
Doğru veya yanlış, şimdi de yargı sizde
zannediyorsunuz, bu devran böyle sürer zannediyorsunuz; sürmez arkadaşlar.
Üç ay sürer, üç yıl sürer, on üç yıl sürer; sonra ya sizden ya
çocuğunuzdan hesabını sorar. Gelin, tezelden bu yoldan dönün. Bu
yol karanlık yol. Eninde sonunda bu devran dönecek. Gelin, tezelden dönün.
(HDP sıralarından alkışlar)
CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Muhtemelen
sen göremeyeceksin.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sen de göremeyeceksin.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Paylan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan,
yerimden bir söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Akçay, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
35.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
66ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Nasıl bir şey bu ya? Muhtemelen görmeyeceksiniz.
diyor ya?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yani, sen
görmeyince bu hukuksuzluk normal olabilir mi?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bir milletvekili bir Meclisin içerisinde Muhtemelen
göremeyeceksin. diyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Akçaya söz verdim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Pardon, affedersiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz evvel kürsüde konuşan sayın
konuşmacı, tutuklanan HDP milletvekillerinin tutuklama gününden bir
gün önce Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçelinin
Sayın Cumhurbaşkanıyla yaptığı görüşmeyle
bir bağ kurmak suretiyle, hayalî bir bağ kurmak suretiyle son derece
yanlış bir niyet okuyuculuğu yapmıştır ve âdeta
falcılıktır. Kaldı ki bu konuda kamuoyuna, basında
çıkan spekülatif haberlere karşı da Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli çok net bir açıklama
yapmıştır. Kaldı ki Milliyetçi Hareket Partisi Genel
Başkanı Sayın Devlet Bahçelinin bu Anayasa
değişikliğinden itibaren dokunulmazlık ve fezlekelerle
ilgili görüşleri defaatle kamuoyuyla açıkça
paylaşılmıştır. Ayrıca bizim Sayın Genel
Başkanımızın Cumhurbaşkanıyla görüşmesini
veya Sayın Cumhurbaşkanının Genel
Başkanımızla görüşmesini gerektirecek bir durum da söz
konusu değildir. Bu sadece tesadüf bir hadisedir, tevafuk olmuştur. O
bakımdan bu tür yanlış değerlendirmelerden uzak durmak
lazım. Biz dostluğumuzla da, düşmanlığımızla
da mert insanlarız Türk milliyetçileri ve ülkücüler olarak.
Dolayısıyla, öyle bir durum olmuş olsaydı bunu da çok
rahatlıkla ifade ederdik. Böyle bir durum söz konusu değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 66ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İlknur İnceöz (Aksaray) ve
arkadaşları
"MADDE 66- 5510 sayılı Kanunun 81
inci maddesinin birinci fıkrasının (1) bendinin dördüncü
cümlesine "Bu bent hükümleri;" ibaresinden sonra gelmek üzere
"vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları
ile Okul-Aile Birliklerince çalıştırılanlar hariç olmak
üzere" ibaresi eklenmiştir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Başkanım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5335 sayılı Kanunun 30uncu maddesinin
ikinci fıkrası kapsamında olmaları nedeniyle, işverenlere
sağlanan beş puanlık prim indiriminden yararlanamayan 2809
sayılı Kanun kapsamında vakıflar tarafından kurulan
vakıf üniversitelerinin söz konusu teşvikten yararlanmaları
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
67nci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 67nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Behçet
Yıldırım
İstanbul Diyarbakır Adıyaman
Berdan Öztürk Adem Geveri Meral
Danış Beştaş
Ağrı Van Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde biz
konuşmaya, siz de oy çoğunluğunuzla istediğiniz yasayı
geçirmeye devam ediyorsunuz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Demokrasi
dediğiniz şey böyle bir şey, parlamentarizm böyle bir şey;
yapacak bir şey yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz
direniyoruz, siz kendi çoğunlukçu diktanızı devam
ettiriyorsunuz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Siz de
azınlıkçı dikta
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Hiç
demokrasicilik oynamayalım, hiç. Hiç gecenin bu saatinde demokrasi
naraları duyacak hâlimiz yok.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Siz
yapıyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Demin sayın
grup başkan vekili, her zaman olduğu gibi Biz demokrasiyle
yönetiliyoruz, demokrasimizi büyütmeye çalışıyoruz. Bu ülke
demokratik bir ülkedir. diyedursun bu ülkede demokrasinin
kırıntılarını bile bu iktidar kaldırmaya ant
içmiştir. Kesinlikle her gün, her saat, her dakika siz demokrasiye
taammüden, planlayarak yasasıyla, Anayasasıyla bütün kurduğumuz
sözleşmeleri tek tek lağvediyorsunuz. Bugün Genel Başkan
Yardımcınız Yasin Aktay demiş ki, yani her gün
söylüyorsunuz da -malzeme çok- ama bugün olduğu için söylüyorum: AKPnin
tüm kadroları Sayın Cumhurbaşkanının resmen olmasa da
fiilen arkasındadır zaten. demiş.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Doğru
söylemiş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Kendisi aynı zamanda fiilen yani Cumhurbaşkanı Anayasaya
rağmen bu işi yapıyor.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Niye
kıskanıyorsun ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Doğru söylemiş de bu yasa dışı bir şey. Bu suç,
suç! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ)
Çalışın sizin de olsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Anayasadaki yemine aykırı. Bir parlamento grubu olamaz. Siz
işinize geldiğinde Gayrimeşru, yasa dışı, hukuk
dışı, fiilen ben ülkeyi böyle yönetiyorum. diyemezsiniz.
SALİH CORA (Trabzon) Halkın Reisi o.
Reisicumhur o, Cumhurbaşkanımız.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Deriz, deriz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bu
ülkede hâlâ bir Anayasa var. Bu ülkede hâlâ bir hukuk var.
SALİH CORA (Trabzon) Yüzde 52 oy aldı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Siz
sıkıştığınızda bağırmayı
öğrenmişsiniz.
SALİH CORA (Trabzon) Az önce oy
oranlarından bahsediyordun, utanmıyorsun!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Daha
geçenlerde, İçişleri Bakanınız Süleyman Soylu ne dedi
biliyor musunuz? Valiliklere, 81 ilin valisine yazı göndermiş,
açın yazıyı okuyun, valilere söylüyor, dikkatinizi çekerim hani
yargı bağımsızdı ya, demiş ki: Eş
başkanlık kurumu yasalarda yoktur. demiş.
SALİH CORA (Trabzon) Yok tabii, kamu görevini
usulsüz üstlenmek.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Yok yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Valilere idari ve cezai süreçlerin başlatılması
talimatını vermiş.
SALİH CORA (Trabzon) Helal olsun be, Aslan
Süleyman Soylu!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Sizin
İçişleri Bakanlığınız kadın-erkek
eşitliğini önceleyen, toplumun yüzde 50sinden fazlasının
meşru kabul ettiği bir uygulamayı yasa dışı
diye yargıya talimat verecek.
SALİH CORA (Trabzon) Kamu görevini usulsüz
üstlenmek, suçtur o.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Genel
başkan yardımcınız diyecek ki: Cumhurbaşkanı
Anayasada olmasa da fiilen bizim başkanımızdır. Ne oluyor
ya? Burası çete devleti mi?
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Hadi
canım!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Burada
hukuk yok mu? Burada demokrasi kuralları işlemiyor mu?
SALİH CORA (Trabzon) Burada, bu görevi
usulsüz üstleniyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Siz
Anayasayı değiştireceksiniz, değiştiriyoruz
diyeceksiniz, Anayasa değiştirmek için kampanya yapacak liderleri
tutuklayacaksınız. OHAL ilan edeceksiniz. Bari hayır vermeyi
de yasaklayın.
ŞAHİN TİN (Denizli) Saptırma
olayı ya, saptırma!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Deyin ki: Bu ülkede Recep Tayyip
Erdoğanın başkanlığına karşı
çıkan hiç kimse konuşamaz, oy veremez, sandığa gidemez,
kampanya yapamaz.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Konuşuyorsun ya işte.
SALİH CORA (Trabzon) Sen de Cumhurbaşkanlığına
saygı duy.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sizin
şu anda yaptığınızın anlamı budur çünkü siz
kendi gücünüze güvenmiyorsunuz. Boş konuşuyorsunuz, boş.
ŞAHİN TİN (Denizli) Sen boş
konuşuyorsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Şu anda size iki örnek verdim; bir içişleri bakanı; bir de genel
başkan yardımcısı.
SALİH CORA (Trabzon) Eş
başkanlık meş başkanlık yok artık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
İkisinin söylediği 180 derece zıt. Biri diyor ki: Fiilen
uyguluyoruz., diğeri Eş başkanlık yasaya
aykırıdır. diye valiye talimat veriyor.
SALİH CORA (Trabzon) Ne eş
başkanlığı ya? Eş başkanlık nerede var? Kamu
görevini usulsüz üstleniyorsunuz, suç işliyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ya,
bir kere, gerçekten, hiçbir şey yapmasanız bile otuz saniye objektif
olmaya çalışın, otuz saniye.
Şu anda biz iktidar olsak Sayın Binali
Yıldırımı cezaevine göndersek
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Allah korusun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
siz
de burada muhalefette otursanız ve biz birkaç kişi arasında
Türkiyeye yeni sistem dayatması yapsak, burada ne yaparsınız?
ŞAHİN TİN (Denizli) Biz bu ülkeyi
bölmeye çalışmıyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) Ne diye göndereceksin
Binali Yıldırımı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bir
düşünün ya, bir otuz saniye empati yapın.
SALİH CORA (Trabzon) Yani, terör örgütlerine
sırtını dayadığı için mi göndereceksiniz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ondan
sonra gelin, bize demokrasi dersi verin. Bu ülkeye demokrasi size rağmen
gelecek biliyor musunuz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Ülkeyi bölmeye
çalışan sizsiniz ya.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
ülkeyi bölen de sizsiniz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Geç
onları, geç.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
ülkenin dörtte 1inin temsilcilerini cezaevine koyarak siz bölüyorsunuz, siz.
Siz, Kürt illerine tek tek kayyum atayarak bölüyorsunuz. İzmire,
Antalyaya, Yozgata neden kayyum yok? Sizin tek bir AKPli belediyeniz suç
işlemedi mi? Var mı böyle bir şey? Bize demokrasicilik oyunu
oynamayın. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Beştaş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
hatip konuşmasının başından sonuna kadar grubumuza
ağır sataşmalarda bulunmuştur. Bu sataşmalara takdir
edersiniz ki cevap vermek durumundayım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
15.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 67nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz AK PARTİ Grubu olarak bütün
gücümüzle Cumhurbaşkanımızın arkasında olduğumuzu
buradan ifade ediyoruz. Tamam. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Recep Tayyip Erdoğan Adalet ve Kalkınma
Partisinin liderliğini yapmış, bu partinin adayı olarak
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmiş, seçilmiştir
ve şu anda devletimizin başıdır. Biz de Türkiye
Cumhuriyetinin milletvekilleri olarak devletimizin başında bulunan
Sayın Cumhurbaşkanımızın her daim yanında
olacağız, bir kere daha söyleyeyim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Partinizle ilişkisi
var mı? Partiyle ilişkisi var mı, yok mu?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, demokrasi anlayışı şu değildir, bize
şu ifadeleri kullananlar gelip burada demokrasi hikâyeleri
anlatmasınlar: Size o keleşleri de doğrultmasını
biliriz. Keleş demokrasisi bunlarınki değerli milletvekilleri,
keleş demokrasisi, bunların demokrasi anlayışı bu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, biz Cumhurbaşkanımızın
arkasındayız, ya siz, siz kimin arkasındasınız?
LEZGİN BOTAN (Van) Biz halkın
arkasındayız, halkın.
MEHMET MUŞ (Devamla) - KCKyla
bağınız ne sizin? PKKyla bağınız ne sizin?
Eş genel başkanınız demedi mi
Sırtımızı oraya dayadık.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yok, yalan, yalan!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Demek ki sizin
sırtınızı dayadığınız yer KCK, PKK,
başka bir yer değil.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yalan, KCK, PKK
demedi; yalan söylüyorsun, yalan!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Sayın
Beştaş, KCKyla bağınız nedir? KCKyla
bağınız nedir, burada söyleyin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hani, IŞİDi temizleyen var ya.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Biz bu yapılarla
mücadele ede ede Türkiyenin demokrasisini büyüteceğiz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sen IŞİDle
bağını anlat, IŞİDle.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Size rağmen
büyüteceğiz, sizin bu anlayışınıza rağmen
büyütmeye devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LEZGİN BOTAN (Van) Allah aşkına
demokrasiyi büyütmekten vazgeçin, büyüte büyüte ülkeyi mahvettiniz.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Şunu da ifade etmek
durumundayız değerli milletvekilleri: Bu ülkede hukuk, demokrasi
dünden daha güçlüdür, yarın çok daha güçlü olacaktır, bundan hiç
şüpheniz olmasın diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın hatip açıkça, sözlerime atfen, bizi itham edecek sözlerle
sataşmıştır.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika da size söz
veriyorum.
16.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya,
gerçekleri saptırmayı o kadar öğrenmişsiniz ki
uzmanlaşmışsınız, tebrik ediyorum sizi. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Ben size Cumhurbaşkanının
arkasında mısınız, değil misiniz? demedim.
Cumhurbaşkanının fiilen partinizle ilişkisi nedir? dedim.
Genel başkan yardımcınız Fiilen ilişkimiz devam
ediyor. diyor. Siz bana Anayasayla ilgili çiğnediğiniz
kuralları anlatın; birincisi bu.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Otuz saniye samimi ol, KCKyla ilişkiniz ne?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Siz
nasıl Cumhurbaşkanının arkasındaysanız; resmî
olarak, fiilî olarak ilişkiniz devam ediyorsa biz de eş genel
başkanlarımızın sonuna kadar arkasındayız.
ŞAHİN TİN (Denizli) PKKya terör
örgütü diyebiliyor musun sen, onu söyle.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Onları cezaevinde tek kişilik hücrede tecrit altında
tutmanıza izin vermeyeceğiz. Her yerde, her zeminde sizin bu
maskenizi, demokrasi oyununuzu teşhir etmeye devam edeceğiz.
Bizim ne PKKyle, ne KCKyle ne diğer
örgütlerle hiçbir ilişkimizin olmadığını gayet iyi
biliyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Biz halka dayanıyoruz,
halka ama sizin IŞİD terör örgütüyle ilişkinizi,
irtibatınızı, gönderdiğiniz tırlarla silahları
bütün dünya konuşuyor biliyor musunuz?
SALİH CORA (Trabzon) - IŞİDe en
büyük operasyonu biz yapıyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bütün
dünya bunu yazıyor.
SALİH CORA (Trabzon) İstediği kadar
konuşsun. Dünya mücadelemizi alkışlıyor, mücadelemizi
alkışlıyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sizin
Fetullahçı terör örgütüyle bu ülkeyi ne hâle getirdiğinizi siz itiraf
ediyorsunuz, bizim söylememize gerek yok.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Bu
propagandayı siz yapıyorsunuz, işinize öyle geliyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) O
arkasında olduğunuz Sayın Cumhurbaşkanı var ya 3 defa,
4 defa dedi ki: Ne istediniz de vermedik? Gözümüzün içine baka baka bir terör
örgütüne bugüne kadar bu ülkeyi peşkeş çektiğini açıkça
ilan etmiştir. Sizin yerinizde olsak halka çıkıp öz
eleştiri veririz, özür dileriz. 15 Temmuzu bize
yaşattığınız için sizin bütün Türkiye halkına öz
eleştiri ve özür dileme borcunuz vardır.
HASAN TURAN (İstanbul) - Siz öz eleştiriyi
Kandilde veriyorsunuz zaten.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) 15
Temmuzu beraber yaptınız FETÖyle.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Bununla demokrasi oyununu sürdüremezsiniz. Bütün dünya gerçek yüzünüzü görüyor.
(HDP sıralarından alkışlar)
HASAN TURAN (İstanbul) Öz eleştiriyi
Kandilde veriyorsunuz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Siz
demokrasiden ne anlayacaksınız ki?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Beştaş.
Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, hatip yine konuşmasında ısrarla grubumuza
sataşmada bulunmuştur.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sataştı,
sataştı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sataştım. Evet, evet, sataştım.
ŞAHİN TİN (Denizli) İşine
geliyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tabii ki cevap
vereceğiz size.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Verebiliyorsanız verin de işte, veremiyorsunuz.
HASAN TURAN (İstanbul) Aslında çok kale
almamak lazım ya, adamların istediği de o yani.
BAŞKAN Buyurun.
17.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Değerli
milletvekilleri, tabii ki biz iktidar partisiyiz. Yasama, Meclisin en önemli
faaliyetlerinden bir tanesi. Fakat, değerli arkadaşlar, bazı
konuları burada ifade etmek durumundayız, farklı algılar
oluşturulmasına müsaade etmememiz gerekiyor.
Biz şunu tabii ki görmeyi çok arzu ederdik:
Kırk yıldır Türkiye Cumhuriyeti'nin mücadele ettiği bir PKK
terör örgütü var. Bu terör örgütüne şu an çok daha kapsamlı
operasyonlar yapılıyor ve inşallah, Türkiye'nin gündeminden de
bu yapı tamamen çıkarılacaktır. Bakın, biz ne zaman
PKK'ya vursak ses buradan çıkıyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ne zaman PKK'ya operasyon
yapılsa ses buradan geliyor.
LEZGİN BOTAN (Van) Ne alakası var?
Ayıp, ayıp!
MEHMET MUŞ (Devamla) Nedir bu ses? PKK'ya
vuruyoruz, buradan ses geliyor.
AHMET YILDIRIM (Muş) Tiyatro oynama.
Partinizle ilişkisi var mı, yok mu? Soru bu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Anayasa var ya, Anayasa; onu sorduk biz. Cevap verebiliyorsan
ona ver.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Anayasa
var mı, yok mu? Onu cevaplayın.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın değerli
milletvekilleri, bizim Cumhurbaşkanımızla fiilî
birlikteliğimiz tabii ki var; gider, geliriz
Cumhurbaşkanımıza; gider, görüşürüz. Sayın
Cumhurbaşkanımızın kanaatlerini önemseriz, burada bir beis
görmüyoruz, tabii ki fiilî bir birlikteliğimiz var.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Anayasa maddesinden bahset.
MEHMET MUŞ (Devamla) Nasıl
Yani, bu
dediğiniz doğanın akışına aykırı.
Cumhurbaşkanıyla birlikteliğiniz var mı? E, var tabii,
biz iktidar partisiyiz, milletvekiliyiz, tabii ki görüşeceğiz
Cumhurbaşkanımızla, tabii ki kanaatlerini
değerlendireceğiz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Paralelcilerle ilişkiniz var mı?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakınız
değerli milletvekilleri, geçenlerde İstanbulda birisi
yakalandı, Sara Aktaş. Kim bu Sara Aktaş?
LEZGİN BOTAN (Van) Hadi, bir yalan daha.
AHMET YILDIRIM (Muş) Tam yalan işte,
yalan!
MEHMET MUŞ (Devamla) KCK Türkiye sorumlusu.
KCK eş başkanı İstanbul'da yakalandı.
Sayın Beştaş, tanıyor musunuz
Sara Aktaşı?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Evet, tanıyoruz.
MEHMET MUŞ (Devamla) KCK Türkiye eş
başkanı. Cevap versin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz mi
karar verdiniz eş başkan olduğuna?
LEZGİN BOTAN (Van) Siz mi atadınız?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sataşmadan dolayı söz istiyoruz. Ahmet
Yıldırım konuşacak.
Yani, birisini, özellikle suç uydurarak burada,
aslında kadın derneği sorumlusu olan bir insanı, KJA
sorumlusu olan Sara Aktaşı, kalkıyor
Bununla ilgili hem suç
uydurmak var hem de işte, kırk yıldır vuruluyor,
Şimdi PKK'ye vuruluyor, buradan ses geliyor. gibi bir izahta bulundu.
BAŞKAN Peki.
Sayın Yıldırım, buyurun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ahmet
Yıldırım, Muşta arabanın içerisinde bir teröristten
silahı alıp muhafaza ettin mi? O adam tutuklandı mı örgüt
üyesi olmaktan, söyle, ses ver.
18.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Eğer yalan
atanın alnında ampul yansaydı senin partinin ampulü senin
alnında patlardı. (HDP sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Arabanın
arkasına o teröristin silahını alıp muhafaza ettin mi? Ses
ver.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Eğer bununla ilgili
Bakın, ben belgeyle konuşurum, hukuk düzleminde konuşurum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ses ver.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Savcılıktan,
yargıdan, emniyetten bir belge getirmeyen herkes iftiracıdır,
yalancıdır, bu Çavuşoğlunun sabahtan beri
attığı yalan gibi. Yalan atıyorsun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ahmet
Yıldırım, arabada teröristin silahını muhafaza
altına aldın mı? Ses ver.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Evet, söylüyorum: Yalan
atıyorsun ve sıkıştığınız her anda,
sorduğumuz sorulara cevap veremediğiniz her anda konuyu
saptırmakta mahirsiniz. Bakın, Anayasa 101 dördüncü bent ne diyor?
Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer. Şu kitapçık
üzerine yemin edildi mi, edilmedi mi? Biz bunu soruyoruz. Başka yere
çekmeye gerek yok. Yalana gerek yok. Bu ucuz siyasettir.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Ya, niye
bağırıyorsun iyi de yani niye bağırıyorsun?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Sara Aktaş için
söyleyeyim, bakın somut söylüyorum: Demokratik Toplum Kongresinin
toplantısında Sara Aktaşla birlikte partiniz içinde şu an
milletvekili olanlar toplantılarda bulundu mu, bulunmadı mı?
Sara Aktaş son bir ayda kaç televizyon programına çıktı?
Diyarbakır merkezli, kısaltması KJA olan Özgür Kadın
Derneğinin yöneticisidir. Yeri geldi mi kendinize göre öyle terör örgütü
üretebilirsiniz. Size kalsa AKP dışında bütün her yapı
terörist, öyle ki Cumhuriyet gazetesini bile terörist ilan ettiniz. Seksen
doksan yıllık gazeteyi bile, Hikmet Çetinkayayı, Kadri
Gürseli, Aydın Engini terörist ilan etmediniz mi? Size göre sizin
dışınızdaki herkes terörist. Biz somut şeyler
söylüyoruz gelin iddialarınızla ilgili konuşun.
Cumhurbaşkanı bu kitapçık üzerine yemin etti mi, etmedi mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla) Parti sözcünüz de diyor
ki: Partimizle ilişiği devam ediyor. Biz somut soruyoruz, somut
cevap bekliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Somut cevap verdik
Sayın Yıldırım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
68inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 68inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İlknur
İnceöz Ramazan
Can Ahmet
Sami Ceylan
Aksaray
Kırıkkale
Çorum
İshak
Gazel Halil
Eldemir Osman
Aşkın Bak
Kütahya Bilecik Rize
Necip
Kalkan
İzmir
"MADDE
68- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 70- Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihe kadar olan dönemlerde vakıflar
tarafından kurulan yükseköğretim kurumları ile Okul-Aile
Birliklerinin bu Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının
(ı) bendi hükmü uyarınca yararlandıkları teşvikler,
usulüne uygun olarak yararlanılmış
sayılır.""
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 68inci maddesinin (2)nci
fıkrasında yer alan "Aynı dönemlerde Kurumca tahsil
edilmiş olan teşvik tutarlarına ilişkin asli ve ferî
borçlar ise iade ve mahsup edilmez" cümlesinin "Borcunu ödemiş
şahıslara başvurularından itibaren bir ay içerisinde
ödedikleri miktar iade edilir." şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Garo
Paylan Sibel
Yiğitalp Behçet
Yıldırım
İstanbul Diyarbakır Adıyaman
Berdan
Öztürk Adem
Geveri Ahmet
Yıldırım
Ağrı Van Muş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 68
inci maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve talep
ederiz.
Ceyhun İrgil Gülay
Yedekçi Lale
Karabıyık
Bursa İstanbul Bursa
Mahmut
Tanal Engin
Altay Metin
Lütfi Baydar
İstanbul İstanbul Aydın
Mustafa Ali
Balbay
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Engin Altay, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bir kanun görüşüyoruz. Çekincelerimiz var.
Dedik ki bunları düzeltin. Olmadı. Muhalefet partisi olarak
görevimizi yapmaya çalışıyoruz, çekincelerimizi ortaya
koyuyoruz. Ancak, dün Türkiye bir acı yaşadı. Dün burada da
söyledim. Böyle günlerde Parlamentonun göstereceği olgunluk,
dayanışma topluma yansır. Bunu yapmayın,
yazıktır, günahtır. dedik. Görüyorum ki iktidar partisi, bugün
itibarıyla Parlamento stratejisini değiştirmiş. Olabilir,
saygı duyarım ama ben dinlemekten bıktım,
Kayıkçı kavgası yapıyorsunuz. diyeceğim
HDP
Grubunun kendine göre belli bir çizgisi var ve uzun süredir var; bir şey
demem. Şimdi
(AK PARTİ sıralarından Diyemezsin. sesi)
Gel buradan konuş be kardeşim ya, ayıp ya!
PKK terör örgütü, bildik bileli, başından
beri böyle. dedik. HDP dedi, demedi; bunu ayırıyorum şimdi.
Sizin açınızdan -sizi derken sayın milletvekillerini ve
iktidar grubunu tenzih ediyorum- 58inci, 59uncu, 60ıncı, 61inci,
62nci, 63üncü, 64üncü ve 65inci hükûmetler açısından PKK nedir?
Nerede Hükûmet? Burada. Nedir? Gelsin Hükûmet, desin ki: PKK 58inci Hükûmette
de terör örgütüydü, 65inci Hükûmette de terör
Değil, değil
kardeşim.
Abdullah Öcalan
Abdullah Öcalan, bu hükûmetler için
yeri geliyor Sayın Öcalan oluyor, yeri geliyor İmralı
oluyor, yeri geliyor teröristbaşı oluyor. Bu ne
tutarsızlık?
HDP-PKK ilişkisi
Olur, olmaz; kendilerinin
millete vereceği bir hesaptır. Peki, biz size diyoruz ki, Adalet ve
Kalkınma Partisine: Siz -Sayın Genel Başkan da söyledi, ben
müteaddit defalar söyledim, milletvekillerimizin tamamı söyledi- bu
hükûmetler -gene sayın milletvekilleri sizi tenzih ediyorum- içinizden
çıkan bu Hükûmetin bütün üyeleri ya da bir kısım üyeleri PKK
terör örgütüne, DAEŞ ya da IŞİD -ne derseniz deyin- ve FETÖ
terör örgütüne yardım ve yataklık yaptılar. En az bin defa
söyledik; bin defa. Hakkımızda bu ithamdan dolayı
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yanlış
söylediniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Efendim?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yanlış
söylediniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Yanlış bir
sürü şeye dava açıyorsun ya
Hakkımızda, bu ithamlardan dolayı,
açılmış bir tane dava yok. Tekrar ediyorum: 58inci Hükûmetten
başlayarak 65inci Hükûmete kadar bütün Hükûmet üyeleri Türkiyede
Türkiye'nin başına bela olan PKK terör örgütüne de, FETÖ terör
örgütüne de, DAEŞ, IŞİD terör örgütüne de yardım ve
yataklık yaptılar; iddia ediyorum, onları itham ediyorum, itham
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Efendim, ben bunu yüz
defa söyledim. Bu, bir yanlışsa, Hükûmetin bir sayın üyesi
gelir, dava açar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Savcılara söyle,
savcılara!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın
milletvekilleri, ben bu polemiği sevmiyorum, sabahtan beri sabrediyorum.
Sayın milletvekilleri, kan var, kan, gözyaşı var, evlat
acısı var, ölüm var. Burası Parlamento, burası çözüm
müessesesi.
Bir broşür bastırdık CHP olarak: AKP
teröre yardım ve yataklık ediyor. Şimdi, iş inada binerse
bütün önergelerde gelip bunu tek tek okuyacağım. İktidar
partisine mensup çok sayıda sayın milletvekilinin burada, kimi
bakanların burada, Abdullah Öcalan dâhil, KCK dâhil, PKK dâhil bir sürü
övgü dolu sözleri var, belgeli.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Fotoğraflı
ENGİN ALTAY (Devamla) Fotoğraf önemli
değil.
Şimdi, sayın milletvekilleri, insaf
Samimiyet
Şunu derseniz anlarım: Efendim, biz bu terörü çözmek
istedik. Ya, terörü çözmek
HASAN TURAN (İstanbul) Bence onu da
anlamadın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ya,
anlayacağım dilde söylersen anlarım.
HASAN TURAN (İstanbul) Ya, anlamıyorsun
ENGİN ALTAY (Devamla) 1999dan, Oslodan
2015e (x)kadar, Dolmabahçede devrilen masaya
kadar sizin iddia ettiğiniz bağlamda HDP ile PKKnın ne kadar
ilişkisi varsa -organik, inorganik- bu hükûmetlerin onun 2 katı
PKKyla organik, inorganik ilişkisi vardı.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ya, yapmayın,
o kadar da değil ya.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İsterseniz
devam ederiz polemiğe.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İspat et o zaman!
Savcıya git, ispat et! Atıp tutuyorsun.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Tamam, cevap ver.
Tamam Osman, çık cevap ver.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Altayın dediklerinin tamamını
reddediyorum.
BAŞKAN Peki Sayın Muş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Bakanın söz talebi vardır.
Sayın Bakana söz veriyorum.
Buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
36.- Millî
Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 68inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım, sayın hatip biraz önce
geçmiş hükûmetler için PKKyı hiç, bunlar, terör örgütü kabul
etmedi. gibi bir söz söyledi, hatta şimdi teröre de destek, yataklık
yaptığını ifade etti. Bu ifadelerin hiçbirisinin doğru
olmadığını çok net olarak söyleyeyim. Gerek 61inci
Hükûmette gerek 62nci Hükûmette gerek 64üncü ve 65inci hükûmetlerde görev
almış bir Bakan olarak, ondan önce de bu hükûmetlerin
müsteşarı olarak çok iyi biliyorum ki her dönemde de PKK terör örgütü
olmuştur, hiçbir zaman Terör örgütü değildir. diye bir
vasıflandırma yapılmamıştır.
Şimdi, oradan geliyor çözüm süreciyle ilgili.
Hiçbir zaman
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Miroğlu, Miroğlu,
neredesin? Miroğlu duymasın.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Ya, dinle bir defa,
bir dinleyin ya!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bak, çok net şekilde, çözüm süreciyle
BAŞKAN Dinleyelim sayın milletvekilleri,
dinleyin lütfen.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Bir dinleyin ya!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas)
ilgili PKK terör örgütüdür.ün
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Unutmuş
Miroğlunu, unutuldu
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Ya, konuşma
be! Dinlemeyi öğren.
BAŞKAN Sayın Akar, lütfen
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bakın, bu çözüm süreci gizli saklı
yapılmamıştır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İndir elini be!
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Konuşma!
Ayıp. Terbiyesiz adam!
CEYHUN İRGİL (Bursa) Saygılı
konuş, bağırma.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Soru sordu, Bakan
cevap veriyor. Dinle be!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kimse soru falan
sormadı ona.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Konuşma!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi be oradan!
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Terbiyesiz!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Terbiyesiz.
deme. Terbiyesiz!
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Konuşma!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne Terbiyesiz.
diyorsun sen oradan?
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Her şeyi
derim. Önce oraya bakın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Otur yerine, otur, otur
otur
Otur dinle.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Ayıp! Grup
başkan vekilisin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen milletvekili
değil misin? Niye Terbiyesiz. diyorsun adama?
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Sen konuşurken
herkes dinledi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Niye dinlemiyorsun?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen ne
karışıyorsun? Grup başkan vekilin var burada.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Birlikten,
beraberlikten bahsediyorsun.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Grup başkan
vekili var, o cevap versin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Siz
sataşmıyor musunuz hiç, siz sataşmıyor musunuz?
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Birlikten,
beraberlikten bahsediyorsun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sataşmadı mı?
Bizim grup başkan vekili konuşurken sataşmadı mı?
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Böyle mi
fotoğraf verilir?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayret bir
şey ya! Otur
BAŞKAN Sayın Bakan, siz
konuşuyorsunuz, ancak
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Hükûmete
atıfta bulundun, Hükûmetin Bakanı konuşuyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Otur, otur,
yerine otur, yerine otur.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Otur yerine, otur.
BAŞKAN Çok ayıp ediyorsunuz sayın
milletvekilleri. Hiç yakışmıyor, gerçekten
yakışmıyor.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Bence de
yakışmıyor.
BAŞKAN Evet yakışmıyor.
Birbirimizi dinleme tahammülünü bile gösteremiyoruz
burada.
Gecenin yarısı olmuş, saat üç ya!
Ayıp denen bir şey var gerçekten. Dün gece de sabaha kadar
çalıştık, bu gece de sabaha kadar
çalışacağız.
Sayın Bakan, devam edin lütfen.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, çözüm süreci gizli saklı
yapılmış bir eylem değildir veya bir işlem
değildir. Çözüm sürecine ilişkin biz Mecliste kanun
çıkardık. Birinci husus bu. Kanunlar gizli olur mu? Meclisin
kabulüyle gelmiş Resmî Gazetede yayımlanmış. Çözüm
süreciyle ilgili geçmişte komisyon kurduk. Komisyona gelin,
katılın dedik, Mecliste komisyon oluştu. Gizlisi
saklısı var mı? Yok. Yine, çözüm süreciyle ilgili biz Bakanlar
Kurulu kararı çıkardık ve Resmî Gazetede yayımladık.
Gizlisi saklısı var mı? Yok. Bir terör örgütü Ben
silahları bırakacağım, Türkiyede artık bundan sonra
demokratik mücadele sahası açılmıştır. dediğinde
Yok ya, niye silahları bırakıyorsun? Türkiyede kal. denilir
mi? Dolayısıyla, bu ana kadar çözüm süreci kapsamında yapılanlar
doğruydu. Bizim terörle mücadelede öldürdüğümüz insanların da bu
ülkenin vatandaşı olduğunu, onların da annesinin
babasının olduğunu, gerçekten, iki evladı olanlardan
birisinin Mehmetçik olarak askere gönderildiğini ancak diğerinin de
dağda olduğunu, bu gerçeği de bilelim.
Dolayısıyla, çözüm süreci doğruydu,
çözüm süreci PKKyla iş birliği değildir, bu ülkenin
anaları ağlamasın diye yapılmış iyi niyetli bir
hareketti. Ne zaman durdu?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ne oldu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Aynen. Ne zaman durdu?
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Analar
ağlamadı mı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Terör örgütü iradesini kullanamadı. Çok net olarak
söylüyorum, iradesini kullansaydı
Bakın, Yüzde 20
çıktık. dediler, durdu.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Şimdi iki
oğlu da mı dağa çıktı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Dış güçlerin maşası olma fonksiyonunu
Zamanı değil. denildi ve kendisi dışarı
çıkmaları durdurdu. Demokratik mücadeledense
Hatta HDPnin de önünü
keserek silahlı mücadeleye geldi. Bu yapılanlar doğru
değildir, bunu çok net söylüyorum.
İki: FETÖ terör örgütüyle ilgili Adalet
Bakanımız çok güzel bir söz söyledi: 17-25e kadar bizimle beraber
yürüdü, 17-25ten sonra da sizinle beraber yürüdü. Dolayısıyla da
çok net olarak onu söylüyorum. Hâlâ bile, bakın, bu yapıya mensup
olan hâkimlerin tasfiye edilmesi için bir yasa çıkardık. Yasa
çıkardığımızda siz daha yayımlanmadan Anayasa
Mahkemesine gittiniz.
Bakın, şimdi, HSYKnın bu hâkimleri
tasfiyeyle ilgili kararları var, diyorlar ki: Lütfen ona bir bakın.
Hâkimler dinleme kararını veriyor ama Türkiyede değil, yurt
dışındaki bir yere dinleme kararı veriyor. Böyle hâkim olur
mu? Kendi dosyasında yetkisi yok ama dosyayı talep ediyor, tahliye
kararı veriyor. Yine, bu mahkemedeki, yine, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu kararından
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Biz mi aldık o
hâkimleri Sayın Bakan?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın Bakan,
2010da biz sizi uyardık, o referandumda uyardık, Yanlış
yapıyorsunuz, HSYK yapısı değişecek. dedik. Siz bize
dediniz ki: Yanılıyorsunuz. Ne oldu? Siz yanıldınız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Son cümlem Sayın Başkanım. Dosyanın
fotokopisini alıyorlar, Amerikaya gönderiyorlar. Oradan ne şekilde
karar verilmesi şeklinde karar veriyorlar, buna HSYK kararı söylüyor.
Dolayısıyla da biz ne yaptıysak iyi niyetle, doğrulukla
yaptık. (CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) Ama iyi
niyetleriniz yanlış.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) - Bu milletin menfaatine olacak şekilde düşündük.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz iyi niyetle
yapıyorsunuz, başkası hep kötü niyetle yapıyor(!)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Geldiğiniz
yollar iyi niyet taşlarıyla döşeli. Siz yapınca iyi niyet
biz yapınca niye kötü niyet?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.01
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 03.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547
Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (Devam)
BAŞKAN - 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
68inci madde üzerinde önerge işlemlerinde
kalınmıştı.
Şimdi, sıradaki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 68inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "Aynı dönemlerde Kurumca tahsil
edilmiş olan teşvik tutarlarına ilişkin asli ve ferî
borçlar ise iade ve mahsup edilmez" cümlesinin "Borcunu ödemiş
şahıslara başvurularından itibaren bir ay içerisinde
ödedikleri miktar iade edilir." şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Garo
Paylan (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Muş Milletvekili
Sayın Ahmet Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, açıkçası,
belli polemikler üzerinden gecenin bu saatinde bu Meclisi germek gibi bir
niyetimiz hiç yoktu. Ancak, elimden geldiğince, buraya getirilen temel
kanunlarla ilgili müktesebatım yettiği ölçüde genelde bu
bağlamda konuşmamı yapar, söyleyeceğim söz varsa söylerim.
Ancak, son günlerde, iktidarın savunamayacağı şu pratikleri
sırf meşrulaştırmak ve toplum nezdinde bir algı
operasyonuyla olmayan şeyleri göstermek uğruna belli yalanlar
sıralandığı sürece, biz, bunları ifşa etmeye
devam edeceğiz.
Şuradan ifade edeyim: Kaç günden beri, belediye
başkanlarımızın ve milletvekillerimizin görevden
alınması veya tutuklanmasıyla ilgili olarak, emniyette,
savcılıkta, hâkimlikte hiçbir şekilde
karşılaşılmayan iddiaların burada iftira olarak gündeme
getirilmesini, toplum nezdinde dilimiz döndüğünce, kanalları zorladıkça
yalan olduklarını ifşa etmeye biz tekrar devam edeceğiz.
Şunu söyleyelim: Gerek tutuklanan belediye başkanlarımız
gerekse aynı şekilde rehin alınan milletvekillerimizle ilgili
olarak bir, hiçbir örgütsel ilişki sorulmamıştır; iki,
zorla getirilme üzerinden uydurulan yalanların ötesinde, örneğin -çok
basit bir şey söylüyorum- Sayın Balukene sadece 2011 ve 2012de
yaptığı konuşmalar üzerinden soruların ötesinde
herhangi bir örgütsel ilişkiye denk düşebilecek bir soru
sorulmamıştır veya örgüte belediyelerin para aktarmasıyla
ilgili olarak belde, ilçe, il büyükşehir belediyelerimizin muhatap
olduğu bir soru değildir; bunların kökü yalandır. Bu
temelde, iktidar savunamayacağı bir işi ya yapmayacak ya da
onları toplum nezdinde yalanlarla meşrulaştırmayacak.
Şunu ifade edelim: Daha on beş on
altı saat önce geride bıraktığımız gün
içerisinde, bakın, İstanbulda bir sempozyum düzenlendi:
Uluslararası Arabuluculuk Sempozyumu. Kim düzenledi? 4 kurum düzenledi:
Adalet Bakanlığı, Yargıtay, Türkiye Barolar Birliği ve
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği düzenledi. Orada Yargıtay
Başkanı İsmail Rüştü Cirit şunu ifade ediyor, direkt
onun cümlelerinden söylüyorum: Yargıya güven daha önce yüzde 70lerin
üzerindeydi ancak şimdi yüzde 30lara düştü. Şimdi,
yargıya güvenin yüzde 30lara düştüğü bir ülke
gerçekliğinde ve bu yargının en azından bürokratik
yönetiminin on dört yıldır bu iktidarın elinde olduğu bir
dönemde yüzde 70lerin üzerinden yüzde 30lara kadar düşmüşse, bu
yargıya iktidarın kendisi saygı duymuyorsa normal
yurttaşlardan yasalara ve anayasal düzene saygı duymasını
bekleyemez.
En başta yargı bağımsız ve
adilse buna, başta, Cumhurbaşkanı olmak üzere, bütün hepimiz
saygı duyacağız ki yurttaşlarımız da saygı
duyar durumda olsun. Siz, bu ülkenin yargıçlarının, savcı
ve hâkimlerinin yüzde 30unu -ve büyük çoğunluğu da sizin döneminizde
kadrolaşmış olmasına rağmen- terörist olduğu
iddiasıyla görevden atıyorsanız, bunların yüzde 15ini
tutukluyorsanız, halktan bu yargıya güven duymasını
bekleyemezsiniz.
Ya değilse, şahsımla ilgili olarak,
az önce kendisi bağırdığı için benim de yüksek ses
tonuyla ifade ettiğim, Muş Valiliğinin büyük bir iftirayla
medyada hakkımda asla gerçekliği olmayan
O günden beri şu
kürsüden valiye sordum, cevap bekliyorum. Ben aracımda örgüt üyesi
taşımışım da, silah
taşımışım.
Bununla ilgili Hakan Bey, bir belge getirin, söz
veriyorum, istifa edeceğim ama getiremezsiniz, kökü yalandır. Lütfen,
yalanların peşine takılarak burada üç dakikalık söylem
üstünlüğü sağlama gibi bir ucuzculuğu denemeyin. Bakın, çok
açık söylüyorum, bununla ilgili, Emniyetten, savcılıktan veya
herhangi bir mahkemeden benimle ilgili bir belge getirin, ben istifa
edeceğim. Benim aracımda, evet, yakalanan kişi, benim
aracımda yakalanmadan on altı gün önce parti meclisi üyesi
seçilmiş, seçilmek için de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Yargıtaya verilmek
üzere adli sicil belgesi vermiş legal, demokratik siyasetçidir. Birinin
alınması ve bir iddiayla tutuklanması onu terörist yapmaz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Örgüt
üyeliği, örgüt üyeliği. Örgüt üyeliğinden tutuklanıyor.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Örgüt üyesi sizsiniz.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Onun için, bakın,
şuradaki bir polemikte söylem üstünlüğü sağlamanız için
böyle ucuz yalanlara tenezzül etmeyin, bu size bir şey kazandırmaz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 68inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İlknur İnceöz (Aksaray) ve
arkadaşları
MADDE 68- 5510 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 70- Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihe kadar olan dönemlerde vakıflar
tarafından kurulan yükseköğretim kurumları ile Okul-Aile
Birliklerinin bu Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının
(ı) bendi hükmü uyarınca yararlandıkları teşvikler,
usulüne uygun olarak yararlanılmış
sayılır.""
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kapsamda olmamalarına
rağmen, Millî Eğitim Bakanına bağlı okul ve kurumlarda
kurulmuş olan okul-aile birliği iş yerleri ile 2809
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
uyarınca kurulan vakıf üniversitelerine ait iş yerlerinin 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 81inci maddesinde öngörülen beş puanlık prim indiriminden
yararlanmış olmaları hâlinde, yararlandıkları devlet
payı karşılığı tutarların geri
alınmaması yönünde düzenleme yapılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
69uncu madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405
sıra sayılı Kanun Tasarısının 69uncu maddesinin
üçüncü fıkrasında yer alan 30 ibaresinin 90 şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo
Paylan Sibel
Yiğitalp Behçet
Yıldırım
İstanbul Diyarbakır Adıyaman
Adem
Geveri Berdan
Öztürk Osman
Baydemir
Van Ağrı
Şanlıurfa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı Kanun
Tasarısının 69uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal
Topcu Erkan
Haberal Ruhi
Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu
Erdem Deniz
Depboylu
İstanbul Aydın
MADDE 69-
8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel
Öğretim Kurumları Kanununun 3 üncü maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Bu Kanun kapsamında eğitim-öğretim faaliyetlerini
gerçekleştiren ancak bu Kanuna uygun olarak kurum açma izni ile iş
yeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenmeyen yerleri kuran veya
işletenlere brüt asgari ücretin yirmi katı idari para cezası
uygulanır ve bu yerler valilikler tarafından kapatılır. Bu
fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle
belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Aydın Milletvekili
Sayın Deniz Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına vermiş olduğumuz önergemizle ilgili olarak söz
almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bir gün önce, 29
Kasım 2016 tarihinde Adana ilimizin Aladağ ilçesi Sinanpaşa
Mahallesinde bulunan ve çok sayıda öğrencinin kaldığı
iddia edilen Aladağ Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım
Derneği Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdunda çıkan
yangında, resmî bilgilere göre 10 öğrencimiz, 1 küçük çocuğumuz
ve 1 eğitimcimiz yaşamını kaybetmiştir; 22
evladımız da yaralıdır. Kaybettiğimiz evlatlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Buna kader demek mümkün
müdür? Sanıyorum, buna vereceğiniz cevap Evet. olmayacaktır.
Zira, ihmal ve kusurlarımızın muhasebesini de yapmak
zorundayız. Vakıf ve derneklere ait mevcut yurtların
kayıtlı olup olmadığının, kayıtlıysa
durum ve şartlarının yeni bir denetimden geçirilmesini zaruri
buluyoruz. Bununla birlikte, önceden yapılmış denetimlerdeki
ihmal ve kusurların ve ayrıca, bu hatalardan sorumlu olanların
tespit edilerek gereken yaptırımların da uygulanması
gerekiyor.
Daha önceki
konuşmalarımda belirtmiş olduğum gerekliliği tekrar
hatırlatmak istiyorum: Ailelerinden uzakta eğitim görmek zorunda
kalan çocukların sağlıklı ortamlarda, güvenle
barınabilmesi için devlet gereken yatırımı yapmak, yurtlar açmak
zorundadır. Çocukların eğitimi ve korunması vakıf ve
derneklerin sorumluluğu değildir, devletin sorumluluğudur fakat
ne yazık ki devleti yöneten iktidar bunun tam tersini yapmakta, mevcut
yurtları kapatmakta, ihtiyaç gereği olan yeni yurtları açmaktan
kaçınmaktadır. Aladağda kızını korkuyla
yangın yerinde arayan bir velinin ifadesi bu yöndedir.
Yine, seçim bölgem olan Aydın ili Nazilli
ilçesinde bulunan ve kapatılan Nazilli Anadolu Öğretmen Lisesinin
yerine açılmış olan Sosyal Bilimler Lisesinin bahçe
sınırları içinde bulunan yurdu neden kapatılmış,
yatılı kalmak zorunda olan öğrenciler okulun
dışındaki uzak bir binaya neden gönderilmiştir? Bunu da
öğrenmek istiyoruz. Bir süre önce, okula yetişmek üzere
gönderildiği yurttan aceleyle çıkarak derse yetişmek isteyen bir
evladımız Nazillide geçirdiği trafik kazasında
ağır yaralanmıştır. Okul içindeki pansiyon binası
ise hâlâ boş bulunmaktadır, sebebini anlamak mümkün değildir.
Yatılı kalmak zorunda olan öğrencilerimiz için
açılmış yurtları kapatarak onları farklı dernek
ve vakıfların yurtlarına mecbur bırakmak yasal ve adil
değildir.
Değerli milletvekilleri, bir devletin gücü,
himayesindeki çocukların güven, huzur içinde eşit haklara sahip
olarak eğitim haklarını sonuna kadar kullanıp ruhsal ve
bedensel açıdan sağlıklı büyümesiyle ölçülür.
Çocuklarımızın okuması ve gelecek korkusu olmadan
eğitimlerini bitirip hayata atılmaları en büyük temennimiz ama
artık sorun, hangi üniversiteye gidip eğitimlerini tamamlayacaklar
olmaktan da çıkmış, eğitimlerini bitirdiklerinde iş
bulabilecekler mi, istihdam edilebilecekler mi kaygısına
düşmüşüz.
Çeşitli sağlık
okullarında okuyan gençlerimizin sorunu da diğer okullarda
okuyanlardan çok farklı değil. Sağlık
Bakanlığı temizlik, hasta bakıcılık, yemekhane
hizmetleri gibi hizmetleri tamamıyla taşeron şirketler eliyle
yürütürken ne yazık ki son zamanlarda hemşirelik, tıbbi
sekreterlik, acil tıp teknisyenliği, radyoloji, laboratuvar
teknisyenliği gibi eğitim ve tecrübe gerektiren işleri de
taşeronlaştırmayı hedeflemektedir. Bir taraftan eski
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve şimdiki Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik taşeron sistem
için modern kölelik ifadesini kullanırken diğer taraftan da hâlâ
kamuya taşeron çalışan almanın tutarlı bir yanı
yoktur. Anayasanın 128inci maddesinde Devletin, kamu iktisadî
teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare
esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin
gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle görülür. denmektedir. Bu durumda, Anayasaya
aykırı davranılmaktadır. 35 bin ortaöğretim ve ön
lisans mezunu tıbbi sekreter atama beklerken de taşeron firma
aracılığıyla veri hazırlama elemanı
çalıştırmak adil değildir. O nedenle, 250 bin atama
bekleyen sağlık çalışanı adına, Sayın
Profesör Doktor Recep Akdağın, Sağlık Bakanımızın
taşeron çalıştırmaya son vererek atama bekleyen
sağlık çalışanlarını işe almasını
bekliyoruz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Depboylu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 69uncu maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan 30 ibaresinin 90 şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Osman Baydemir
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; söz hükmünü
yitirirse bir müddet sonra hamaset başlar. Hamaset bir süre sonra husumete
dönüşür. 8 Haziran sabahından bugüne değin, özü itibarıyla
yaşamış olduğumuz tablo budur. Maalesef söz hükmünü
yitirdi, maalesef hamasete dönüştü siyaset ve maalesef şu anda husumeti
yaşıyoruz.
Sayın Bakan, bir hususu gerçekten doğru
ifade ettiniz, ben de buradan size katılıyorum. Çözüm sürecinin özü
itibarıyla doğurmuş olduğu sonuç, en az iki yıl
boyunca ülkenin batı yakasına da doğu yakasına da cenaze
gelmedi, insanlar ölmedi, nefes alma imkânına sahip oldu bu toplum. Ne
oldu da bu masa devrildi, ne oldu da bu masa devirtildi, ne oldu da bu ülkenin
üçüncü büyük siyasi partisinin lideri şu anda cezaevinde?
HARUN KARACA (İstanbul) Ağa
babalarınıza sor, ağa babalarınıza.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Ne yaptı da
Sayın Demirtaş, Sayın Yüksekdağ ve diğer
milletvekillerimiz ne oldu da şu anda cezaevinde?
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Çukurlar
kazılırken müdahale edecektiniz, o çukurlar kazılırken.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Ben ne olduğunu
size söyleyeyim, sizler de biliyorsunuz
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) O silahlar
depolanırken
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) -
bütün dünya âlem
biliyor: Çözüm süreci adı verilen süreç hakikaten etkin yönetilseydi
bugün bu ülkenin bambaşka bir noktada olması işten değildi.
Bugün, bu ülke değerler sistemi itibarıyla çok daha büyük bir noktada
olabilirdi.
Olan şuydu Sayın Bakan: HDP, 7 Haziran
seçimine kendi siyasi kimliğiyle girmek istedi. AKP, Hükûmet ve dönemin
Cumhurbaşkanı büyük bir baskıyla HDPnin parti kimliğiyle
değil bağımsız adaylar suretiyle seçime girmesini
zorladı. HDP bu dayatmayı kabul etmedi ve HDP 80 milletvekiliyle
Parlamentoya girdi. İşte bugün, bu milletvekillerinden, eş
başkanlarımızdan alınan intikamın sebeplerinden bir
tanesi budur. HDP 80 milletvekiliyle Parlamentoya girdiği için HDPden intikam
alınıyor çünkü bir hükûmet bu vesileyle düşmüş oldu.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yazıklar
olsun ya! Bu kadar olmaz!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Bir diğer
nedeni daha ben size söyleyeyim: Neden Selahattin Demirtaş cezaevinde?
Çünkü Selahattin Demirtaş, sadece ve sadece saz çaldı, saz,
bağlama çaldı, beytülmalden çalmadı. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Beytülmalden çalmış olsaydı
bugün, bu tabloyu Selahattin Demirtaş yaşamamış olacaktı.
Sayın Bakan, bir diğer husus da:
Alınan bir diyet var. Seni başkan yaptırmayacağız.
sözünün diyeti alınıyor, intikamı alınıyor.
ŞAHİN TİN (Denizli) Bunlarla
alakası yok.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Yapmayın ya!
ŞAHİN TİN (Denizli) Teröriste
destek verdiği için girdi o.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Çok açık ve net
söylüyorum size: Merve Kavakcıyı unutmayın Sayın Bakan.
Refah Partisinin maruz kaldıklarını unutmayın Sayın
Bakan. O dönemin siyasetçilerinin maruz kaldıklarına, bugün bunlar
maruz kalıyorlar.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Merve
Kavakcının ismini ağzınıza almayın siz.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Merve
Kavakcının adını siz anmayın.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
- Bir mazlumdan nasıl zalim yaratılır, işte örneği
burada.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Merve
Kavakcının ismini siz ağzınıza almayın.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Bir mazlumdan
nasıl zalim yaratılır, işte onun örneği odur.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Merve
Kavakcının ismini burada siz en son ağzına alacak
kişisiniz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Nasıl ki bir
bebekten katil yaratabiliyorlar, işte, geçmişinde mazlumiyet olanlar,
mütedeyyinler bugünün zalimi olmuşlar, zalimi.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Kime zalim
diyorsunuz siz, PKKya bir kelime söyleyemeyen insan burada Merve
Hanımın ismini ağzına alamaz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Elinizi
vicdanınıza koyun, elinizi vicdanınıza; bu savaş bir
vatan savaşı değildir, bu savaş bir vatan müdafaası
savaşı değildir
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Savaş
Ne
savaşı? Teröristlere karşı tek kelime etmeyen insan Merve
Hanımın adını ağzına alamaz. Ayıp,
ayıp! Ayıptır, yazıktır, günahtır!
BAŞKAN Sayın Kavakcı Kan
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) -
tek
başına iktidar olma uğruna sizler bu ülkeyi felakete
sürüklediniz. Bu ülkede bir kez daha yegâne bir çıkış yolu vardır,
Kürt halkının haklı davası
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Kürtleri öldüren
PKKya tek kelime söylemiyorsunuz. Kürtleri öldüren PKKya tek kelime
söylemiyorsunuz; Merve Kavakcının ismini ağzınıza
alamazsınız. Ayıptır, yazıktır, günahtır!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) -
özgürlük
davası, birlikte yaşam davası kabul edilmediği müddetçe,
kaybettirme çabasını ortaya koyduğunuz müddetçe hep birlikte
maalesef kaybedeceğiz.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul)
Ayıptır, yazıktır, günahtır!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Ya hep birlikte
eşitçe, özgürce yaşamayı öğreneceğiz ya da bu ülke
hepimize zindan olacaktır.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul)
Öğreneceğiz, PKKyı lanetleyin, öğreneceğiz.
Ayıptır, yazıktır, günahtır!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Selahattin
Demirtaş ve arkadaşlarımız zindanda, tecritte tutulurken
sizler burada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Tiyatro
yapıyorsunuz, ayıp!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) -
özgürce, cebren ve
hileyle bu ülkeyi yönetmeye devam edemezsiniz.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Sıra sana
da gelecek.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - En azından bu
üslubu biz de size haram ederiz; sabaha kadar uyumayız, sabaha kadar
uyutmayız onlar cezaevinde olduğu müddetçe, onlar tecritte
olduğu müddetçe, bu dava derdest olduğu müddetçe. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Yasin Börünün
hesabını vereceksin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Haydi güle güle! Bak,
yargılamaya geliyorlar.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Sıra sana
da gelecek.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baydemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
70inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 70inci maddesinin ikinci
fıkrasının h bendinden sonra gelen paragrafında yer alan
fiilin işlenmesi halinde ibaresinden sonra gelmek üzere uyarı
cezası verilir, gerekli düzenlemelerin yapılması için üç ay süre
verilir. Bu süre zarfında da gerekli düzenlemelerin yapılmaması
durumunda ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Behçet
Yıldırım
İstanbul Diyarbakır Adıyaman
Berdan Öztürk Adem
Geveri Lezgin
Botan
Ağrı Van Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLİ EĞİTİM BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Van Milletvekili
Sayın Lezgin Botan
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
LEZGİN BOTAN (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; mevcut Hükûmetin on dört yıllık
eğitim politikasını en iyi ifade eden bir fıkrayla anlatmak
istiyorum.
Karadenizin bir ilçesinde yolda çukur
oluşmuş, gelen geçen bütün araçlar kaza yapıyor. İlçe
halkı toplanmış, Buna bir çare bulalım. demişler. 3
kişilik bir komisyon kurulmuş, komisyon toplanmış, kendi
arasında önerilerini kararlaştırmış, köy merkezinde
halkla paylaşmış. Birincisi demiş ki: Biz bu çukurun
başına bir tane ambulans alalım, yaralıları hemen
hastaneye yetiştirelim. Köylüler Bu pahalı olur. demiş.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Nerede olmuş bu,
söyle de biz de öğrenelim ya.
LEZGİN BOTAN (Devamla) İkincisi Haçan,
biz hemen yanı başına, yakın bir yere bir hastane
yapalım. demiş. Köylüler onu da pahalı bulmuş. Temel hemen
devreye girmiş, demiş ki: En iyisi, gelin, biz bu çukuru
kapatalım da gidelim, çukuru hastanenin önünde açalum.
Şimdi, AKP, bütün
politikalarında geriye sardı. Olağanüstü hâli
kaldırdım. dedi, onunla övündü; iki üç kentteki olağanüstü hâl
şu an bütün ülkeye yayıldı. İnsan hakları konusunda
şu yenilemeleri yaptık, şunu yaptık, bunu yaptık
dediler, şu an Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi askıya
alındı. Yargı reformu yapıyoruz. dediler, bugün
yargının ne hâle geldiğini arkadaşlarımız
sabahtan beri örnekleriyle ifade ediyorlar. Yine, AKPye çok yakın
birtakım yandaş anketlerin sonuçları geçen gün ortaya
çıktı; yargıya güven şu an Türkiyede yüzde 93
oranında azalmış yani yargıya güven şu an yüzde 7.
Haklı çünkü bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Anayasayı
takmıyorum, onun kararlarını kabul etmiyorum; Bilali ve 4
hırsız bakanı bu yargıya güvenip göndermiyorum derse
doğal olarak yurttaşların da, halkın da bu yargıya
güveni tabii ki kalmaz.
Şimdi, elinizi
vicdanlarınıza bir koyun.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Bizim elimiz sürekli vicdanımızda.
LEZGİN BOTAN (Devamla)
Vicdan varsa tabii. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Teröriste sahip çıkıyorsunuz.
LEZGİN BOTAN (Devamla)
Şimdi eğer vicdan varsa elinizi bir vicdanlarınıza koyun,
öyle düşünün. Düne kadar mağduriyet edebiyatını yapan,
mağdurlar kampında olan, işte Refah geleneğinden gelen,
Millî Görüş geleneğinden gelen Saadet Partisinin başına
gelenleri, 28 Şubat sürecini hep birlikte yaşadık, gördük ama
meğerse gerçekte 28 Şubatçıların iddia ettiği gibi, 28
Şubatın bin yıl süreceğini iddia etmişlerdi, belki bin
yıl sürmedi ama AKP, 28 Şubat ürünü olarak şu an 28
Şubatçıların hedef aldığı, yapmak istediği,
arzuladığı ne varsa hepsini teker teker şu an
gerçekleştiriyor. AKP geriye sarmıştır. AKP üç beş
konuda belki birtakım takiyeyle birtakım liberal adımlar
atmışsa bile gerek Kürt sorunu konusunda gerek eğitim reformu
konusunda gerek yargı reformu konusunda hepsinde geriye sardı ve
giderek diktalaşıyor. Bir yalanı savunmak çok zordur
arkadaşlar, bir yalanı savunmak çok zordur.
ŞAHİN TİN
(Denizli) Sizinki gibi!
LEZGİN BOTAN (Devamla) Bakın,
ayetikerimede Yüce Rabbimiz diyor ki İftira eden
düşmanımdır. Ama burada o kadar rahat iftira atıyorsunuz
ki, o kadar rahat yalanlar atıyorsunuz ki, o kadar rahat insanları
karalıyorsunuz ki, hiç mi
Şimdi, insanın vicdanı kararınca,
insanın kalbi taşlaşınca
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) PKKnın
cinayetleri yalan mı?
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı)
En son, kaymakamı kim şehit etti ya?
LEZGİN BOTAN (Devamla) Roboskiyi de söyle,
DAİŞin yaptıklarını da söyle, Ankara
katliamını da söyle, Suruç katliamını da söyle, Uğuru
da söyle, Ceylan Önkolu da söyle, nice çocukları
Kadın da olsa,
erkek de olsa
ŞAHİN TİN (Denizli) Yasin Börüyü
de söyleyelim mi?
LEZGİN BOTAN (Devamla)
gereği
yapılacak diyen zihniyeti de söyle. Biz çok iyi tanıyoruz
bunları. Hediye Ataman denen bir kadın, bir ev kadını kaç
gün önce evinde diri diri yakıldı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEZGİN BOTAN (Devamla)
basında
şöyle geçti: Teröristmiş. ve siz de Kürtü öldür, kadını
öldür, çocuğu öldür, çık de ki
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Bak, yalan bu
işte, tamam mı.
ŞAHİN TİN (Denizli) Bence sen yalan
söylüyorsun.
LEZGİN BOTAN (Devamla) Sana bir şey
söyleyeceğim.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Cinayetleri
söyle, cinayetleri. PKKnın cinayetlerini söyle.
LEZGİN BOTAN (Devamla) Sakin ol, ya sakin ol!
Ya, rahat ol, rahat!
ŞAHİN TİN (Denizli) PKK ne
yapmış, onu söylesene sen.
BAŞKAN Sayın Botan, süreniz bitti.
LEZGİN BOTAN (Devamla) Hediye Ataman bir ev
kadınıdır, 37 yaşında
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Altan Tan
sizin için kiralık katil dedi ya.
LEZGİN BOTAN (Devamla)
yoksul, zavallı
bir kadın evinde yakılarak öldürülmüştür. Gelin birlikte
gidelim, tamam arkadaşlar, bakın, gelin, gidelim,
araştıralım, bu Hediye Ataman kimdir, nasıl öldürüldü, ne
şekilde öldürüldü, kimdir, sicil kaydında bir şey var
mıdır görelim.
BAŞKAN Sayın Botan, teşekkür
ederiz.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı)
Kaymakamı kim öldürdü ya?
LEZGİN BOTAN (Devamla) Kaymakamı da
AKPli öldürdü.
BAŞKAN Sayın Botan, teşekkür
ederiz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Ya,
bırakın bu yalanları ya, bırak ya.
LEZGİN BOTAN (Devamla) Belediye
başkanı adayı öldürdü, AKP öldürdü. Kaymakamı da hedef
yaptınız. Kaymakamı öldüren AKPnin adayıydı. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞAHİN TİN (Denizli) Ayıp,
sizin yaptığınız ayıp!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
70nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın Altay, sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
37.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Engin Altayın 405
sıra sayılı Kanun Tasarısının 68inci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin açıklaması (x)
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Günaydın sayın milletvekilleri, sabah
oldu.
Ben, sadece, biraz önce yaptığım
konuşmada 2009-2015 yerine sehven 1999-2015 demiştim, bunun
düzeltilmesini talep ediyorum, tutanaklara geçmesini istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Altay.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Muş
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Az önce kürsüde konuşan hatibin partimize yönelik
iddialarını reddediyoruz.
BAŞKAN Peki, teşekkür
ederiz Sayın Muş.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 03.46
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 03.47
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
405
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405) (Devam)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada bulunan 341 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Sınai
Mülkiyet Kanunu Tasarısı (1/699) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan 205 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Benin Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik,
Ticari ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/549) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 205)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 1 Aralık
2016 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati:03.48
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifadeler 29/11/2016 tarihli 28inci Birleşim Tutanağının 127nci sayfasında yer almıştır.
(x) (10/386) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(x) (x) 405 S. Sayılı Basmayazı 22/11/2016 tarihli 24üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme, bu Birleşim Tutanak Dergisinin 526ncı sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu Birleşim Tutanak Dergisinin sayfasında yer almaktadır.