TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
3üncü Birleşim
5 Ekim 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, Adana ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmazın, Kırklareliye
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Erzurum Milletvekili Kamil Aydının, 5 Ekim Dünya Öğretmenler
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Hükûmetin, Irak politikası
konusunda kamuoyuna açıklama yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, AKP Hükûmetinin gündem
değiştirmeye çabalamak yerine istihdam yaratacak projeler üretmesi ve
halkımızın sorunlarına ağırlık vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
3.-
Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekinin, Şanlıurfa
Viranşehirdeki karakol saldırısı ile Fırat
Kalkanı Harekâtında şehit olan askerlere Allahtan rahmet
dilediğine ve Şanlıurfada rekabet kurallarının ihlal
edildiği yüksek LPG fiyatlarıyla ilgili olarak netice
alındığına ilişkin açıklaması
4.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Haziran Hareketinin
Laikliği Kazanacağız başlıklı bildirisinin
dağıtılmasının engellendiğine ilişkin
açıklaması
5.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Hükûmetten, işsizlik
sorununu nasıl azaltacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesirin
Sındırgı ilçesinin yeterli hizmeti alamadığına ve
Sındırgılı salatalık üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, 5 Ekim Dünya Öğretmenler
Gününü kutladığına ve ÖYPli araştırma görevlilerinin
darbe fırsatçılığı yapılarak mağdur
edildiğine ilişkin açıklaması
8.-
İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın, FETÖyle mücadeleyi ve 15
Temmuz ruhunu zayıflatacak her türlü girişime karşı durmanın
milletin verdiği bir sorumluluk olduğuna, muharrem ayının
barış ve huzur getirmesini temenni ettiğine ve 15 Temmuz
şehitlerine bir kez daha rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
9.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından proje okulu ilan edilen okulların
durumuna ilişkin açıklaması
10.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, 5 Ekim Dünya
Öğretmenler Gününü kutladığına ve cezaevlerindeki hak
ihlallerinin arttığına ilişkin açıklaması
11.-
Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın, 10.473 öğretmenin
EĞİTİM SENli olduğu için açığa
alındığına ve bunun olağanüstü hâlin amacı
dışında olduğuna ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, İğneada ile Artvin
Cerattepede doğa katliamına devam edildiğine ilişkin açıklaması
13.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Hükûmetten, taşeron
işçilerin kadroya alınmasıyla ilgili çalışmanın
hangi aşamada olduğunu öğrenmek istediğine ve radyo ve
televizyonları kapatmanın faşizan bir anlayış
olduğuna ilişkin açıklaması
14.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Miryokefalon
Savaşının 840ıncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
15.-
Trabzon Milletvekili Salih Coranın, 21/9/2016 tarihinde Trabzonun
bazı ilçelerinde meydana gelen sel ve heyelan felaketine ilişkin
açıklaması
16.-
İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından proje okulu ilan edilen İzmir Fen
Lisesinde öğrenci ve öğretmenlerin mağdur edildiğine
ilişkin açıklaması
17.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, orta vadeli programa ve Hayvan
Hakları Haftasına ilişkin açıklaması
18.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKP Hükûmetinin
yürüttüğü savaş politikalarının içeride ve
dışarıda can kayıplarına sebep olmaya devam
ettiğine, Bitlisin Çobansuyu köyünde sivil halka savaş
uçaklarıyla yapılan bombardımanda yaşamını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, Diyarbakırın Hani
ilçesi belediye başkanlığına kayyum atanmasının
kabul edilemez bir anlayış olduğuna ilişkin
açıklaması
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 15 Temmuz darbe girişimini
araştırmak için kurulmuş komisyonun başkanlık
divanı seçiminin ve komisyon başkanına sınırsız
yetki tanınmasının darbeye karşı ortak mücadele ruhunu
zedelediğine ve Adalet ve Kalkınma Partisinin kendi tahakkümünü bu
komisyona dayatma anlayışı olduğuna ilişkin açıklaması
20.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 15 Temmuz darbe
girişimini araştırmak için kurulmuş komisyonun
çalışmaya başlamasında herhangi bir gecikme
olmadığına, komisyon çalışmalarının 15
Temmuza milletin ortak müdahalesinin ruhuna uygun şekilde
yürütüleceğine, Hayvan Hakları Haftasına ve Mimarlık
Haftasına ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, Dünya Mimarlık Gününe
ilişkin açıklaması
22.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
24.-
Mardin Milletvekili Orhan Miroğlunun, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
(10/276, 277, 278, 279) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/841)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İzmir Milletvekili Özcan Purçu ve 23 milletvekilinin, Roman
vatandaşlarımızın sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/312)
2.-
Denizli Milletvekili Melike Basmacı ve 25 milletvekilinin, Denizli tekstil
sektörünün Rusya boykotu sonrası sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/313)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 24 milletvekilinin,
Roboski katliamının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/314)
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, 4/10/2016 tarihinde İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü
ve arkadaşları tarafından, 15 Temmuz darbe girişimi
sonrasında ilan edilen OHAL kapsamında Hükûmetin
yayınladığı 668 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye dayanarak kapatılan İMC TV, Azadi TV, Denge TV,
Hayatın Sesi TV, Jiyan TV, TV 10, Van TV, Zarok TV, Ses Radyo, Dünya
Radyo, Yön Radyo gibi yayın organlarının kapatılma
gerekçelerini incelemek amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 5 Ekim 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
CHP Grubunun, 4/10/2016 tarihinde Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer ve
arkadaşları tarafından, Millî Eğitim
Bakanlığının kamuoyunda tartışma yaratan
sözleşmeli öğretmenlik sistemi içinde gerçekleştirdiği
sözlü mülakat yönteminin ayrıntılı
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 5 Ekim 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, 5 Ekim 2016 Çarşamba günü
yaptığı toplantıda daha önce görüşülmesi
kararlaştırılan sözlü soruların bu birleşimde
görüşülmemesinin, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 33,
286 ve 306 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu
kısmın sırasıyla 1inci, 2nci ve 3üncü
sıralarına alınmasının ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin Genel Kurulun
onayına sunulmasına ilişkin önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Mardin
Milletvekili Orhan Miroğlunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Mardin Milletvekili Orhan Miroğlunun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Mardin Milletvekili Orhan
Miroğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Kişisel Verileri Koruma Kurulu Üyeliklerine Seçim
1.-
Başkanlıkça, Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliklerine, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu aday listesinden Cabir Bilirgen, Cengiz
Paşaoğlu ve Mehmet Niyazi Tanılır; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu aday listesinden Turan Arık ve Halkların Demokratik Partisi
Grubu aday listesinden Yusuf Alataşın seçilmesi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Kültür, Bilim, Eğitim, Basın-Yayın ve Spor Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/334) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 33)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Myanmar Birliği Hükümeti Arasında
Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/586) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 286)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Slovak Cumhuriyeti Arasında Karayoluyla
Uluslararası Yolcu ve Eşya Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/649) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 306)
4.-
667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile İçtüzükün 128inci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S.
Sayısı: 412)
5.-
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Kültür Yollarına İlişkin
Genişletilmiş Kısmi Anlaşmayı Tesis Eden Kararına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/373) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 88)
X.-
OYLAMALAR
1.-
(S.Sayısı: 33) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kültür, Bilim, Eğitim, Basın-Yayın ve
Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
oylaması
2.-
(S.Sayısı: 286) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Myanmar Birliği
Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
3.-
(S.Sayısı: 306) Türkiye Cumhuriyeti ile Slovak Cumhuriyeti
Arasında Karayoluyla Uluslararası Yolcu ve Eşya Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
5 Ekim 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Özcan
PURÇU (İzmir) Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Adananın
sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Elif Doğan
Türkmene aittir.
Buyurun Sayın Türkmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) AKP grup
sözcüsü beni alkışladı, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Milletvekili
arkadaşıyız, tabii ki alkışlarız Sayın Türkmen.
Buyurun.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, Adana ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP 2002de 3Y; yoksulluk, yolsuzluk
ve yasaklarla mücadele etmek üzere iktidara geldi. Ben bugün yoksulluğu
konuşacağım ve yoksulluğa da Adanadan örnekler
vereceğim.
Değerli milletvekilleri, yoksulluğu
çözecek olan tek argüman, çocuklarımızın eğitimidir.
Başbakan Yıldırım grup toplantısında, 2019
yılına kadar Türkiyede eğitimin tam gün
olacağını ve eksiksiz uygulanacağını söyledi.
Sayın Başbakanın bu dileğine biz de canıgönülden
katılıyoruz ama Adanada bugün eğitim ne durumda, onu sormak
istiyorum.
Şu anda Kozanda, Ceyhanda ve Adananın
bazı merkez köylerinde, ne yazık ki çocuklar taşımalı
eğitimden yararlanmadıkları için okula gidemiyorlar. Maliye
Bakanlığı bütçe kısıtladığı için
taşımalı eğitim birçok köyümüzde
sonlandırılmış durumda. Aynı okula giden
çocukların bir kısmı taşımalı eğitimden
yararlanıp bir kısmı yararlanamıyorken aynı zamanda,
aynı sırada okuyan 2 çocuktan 1i taşımalı
eğitimden yararlandığı için okulda yemek yiyor, diğer
arkadaşı taşımalı eğitimden
yararlanmadığı için yemek yiyen arkadaşını
seyrediyor.
Ceyhanın köylerinde 3 çocuğu olan bir
aileden bahsedeceğim. Baba 2 çocuğunu okula gönderiyor, diğerini
göndermiyor çünkü 2 çocuğun servis, yemek ve okul harçlığı
600 lira tutuyor. 900 lira verecek parası olmayan baba çocuğunun
1ini eğitimden aldı. Bunu bürokratlarımıza
sorduğumuzda cevapları şu: Biz, çocuğunu okula göndermeyen
babadan o çocuğu alır yurda yerleştiririz ve okumasını
sağlarız. Peki, ben buradan sormak istiyorum: AKP Hükûmetinin
bugünkü politikası çocuğunu okula gönderemeyen aileden çocuğunu
koparmak mıdır yoksa o çocukların eğitimlerini
sağlamak mıdır?
Taşımalı eğitimin diğer bir
boyutu da dolmuşların sahipleri ve şoförler. Şu anda, Kozan
ilçemizde dolmuş sahipleri ve şoförleri, ne yazık ki, başka
bir iş yapamadıkları için aç durumdalar ve bu insanlar krediyle
aldıkları dolmuşların bedelini ödeyemedikleri için de
icraya düşmüş durumdalar.
Peki, ülkemizde eğitimin durumu bu, ilk,
ortanın durumu bu da üniversite farklı mı? Üniversite
sınavında kazanan çocuklarımız da, ne yazık ki, yurt
bulamadıkları için sokaktalar.
Sivasta, yurt bulamayan bir kız çocuğunu
Sayın Vali Ben sorunu çözeceğim. dedi ve o aileye aylık 700
lira yatırmak üzere otelden bozma özel bir yurda yerleştirdi.
İşte AKP iktidarının eğitimde getirdiği çözüm bu.
Bugün, yurt bulamayan çocuklarımıza biz
FETÖ yurdunda kaldınız. diye hesap soruyoruz, onları
işinden atıyoruz; yetmiyor, cezaevine atıyoruz; yetmiyor,
şayet eşi devlet memuruysa onu da görevden açığa
alıyoruz yani biz bu ailelere yok etme hukuku uyguluyoruz.
Peki, AKP iktidarı FETÖ yurdunda kalan
insanları işinden atarken niçin on dört yıldır üniversite
öğrencilerinin yurt sorununu çözmüyor ve yeterince yurt yapmıyor
acaba? Bu soruyu sormak, sanıyorum hakkımız.
Bunun dışında, yine, eğitimin
öğretmen boyutu var. Şu anda binlerce öğretmen açığa
alınmış durumda, bir kısmı ihraç edilmiş durumda.
Bunun da tek gerekçesi muhalif olanı yok etmek. Yani, AKP bir taraftan çiftçiye
zarar veriyor, mısır üretenin, patates üretenin, narenciye yetiştirenin
ürettikleri elinde kalıyor, bir taraftan eğitimde yüzlerce sorun var.
Türkiye yoklukla ve yoksullukla savaşıyor
ve AKP güya -kendine göre- 3Y ile yani yoklukla, yoksullukla, yasaklarla
mücadele ediyor. Tabii, bunun takdirini ben hem Genel Kuruldaki sayın
milletvekili arkadaşlarıma hem de bizleri izleyen 79 milyona
bırakıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Türkmen.
Gündem dışı ikinci söz,
Kırklareli hakkında söz isteyen Kırklareli Milletvekili Selahattin
Minsolmaza aittir.
Buyurun Sayın Minsolmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.-
Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmazın, Kırklareliye
ilişkin gündem dışı konuşması
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kırklareli üzerine
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken 26ncı Dönem
İkinci Yasama Yılının ülkemize hayırlı
olmasını diliyorum; Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden ahirete irtihal etmiş
bulunanları rahmetle anıyorum.
Öncelikle, 4 Ekim Dünya Mimarlık Günü dün
gerçekleşti, mühendis ve mimar meslektaşlarıma hayırlı
olmasını temenni ediyorum, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününü de
kutluyorum. Mimar ve mühendisler yaşadığımız fiziki
mekânları inşa ederken öğretmenler de geleceğimiz olan
çocuklarımızı bilgi ve eğitim yönünden inşa ediyorlar,
hepsini saygıyla anıyorum.
Yüce Meclisin çatısı altında
milletvekili olduğum, Marmara Bölgesinin özel bir kesimi olan
Trakyanın güzel ili Kırklareli hakkında birkaç önemli hususun
altını çizmek istiyorum.
Geçtiğimiz on dört yılda, büyüyen
ülkemizde, 2009 dünya ekonomik krizi dışında her yıl büyüme
rakamlarıyla önemli mesafeler kateden Türkiyemizde bölgeler
geliştiği gibi, kalkınma hızla arttığı gibi
-kişi başına düşen millî gelir- ve bölgeler arasında
da ekonomik farklar hızla giderildiği gibi benim bölgem olan Trakya
bölgesinde, Kırklareli ilinde de önemli gelişmeler oldu.
Trakya bölgesi 3 ilden ve Çanakkalenin de Gelibolu
kesiminden oluşan özel bir yer. Kırklareli ili de bunların
içerisinde merkez ilçeyle beraber 8 tane ilçeden oluşan ve ormanıyla,
tarımıyla, hayvancılığıyla, sanayisiyle birlikte,
turizmiyle ve özellikle de 2007 yılından sonra üniversitesiyle
birlikte eğitim kenti olma yönünde gerçekten önemli adımlar
atmış kentlerden bir tanesi.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Kırklareli bölgesinde Hükûmetimizce 2007 yılında özellikle
üniversite hayata geçtikten sonra -10 fakültesiyle- hızla eğitimde,
bir eğitim kenti olmasında önemli bir gelişme
sağlandı. 23 binin üzerinde öğrencisiyle, bunlara ilave edilen
havacılık ve uzay fakültesi ve bu yıl içerisinde belirlenen
hukuk fakültesiyle beraber Kırklareli eğitimde, daha önce üniversite
öncesi eğitimde gösterdiği başarıyı inşallah
üniversite alanında da hızla gösterecektir.
Bununla beraber bölgemizdeki tarım ve
hayvancılık varlığı da
Yine 2008 yılından
sonra -boğazlardan ve Marmara Denizinden ötürü Trakya bölgesinin
tamamı hayvan hastalıklarından ari bölge olduğu için-
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımızın bu bölgede özellikle süt
hayvancılığına verdiği destekle bölgemizde
hayvancılık alanında da çok ciddi gelişmeler
sağlandı.
Trakya bölgesinde birinci sınıf mutlak
tarım alanlarının da bulunması itibarıyla tarım
alanında da önemli projelere imza atılıyor. Yine Orman ve Su
İşleri Bakanlığımızın TRAGEP projesi
kapsamında bölgedeki 3 ile ayrılan yaklaşık 10
milyarlık, eski parayla 10 katrilyonluk bütçeyle de tarım
alanlarının sulanması konusunda çok ciddi mesafe katediliyor.
Hayvancılık ve tarımın
yanında özellikle turizm alanında longoz bölgesiyle -yani
İğneada bölgesi Demirköy ilçemiz içerisinde- Vizenin
Kıyıköyü ve yine İğneada bölgemizle turizmde de önemli
mesafeler katediliyor.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Nükleer santral yapılacak İğneadaya.
SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Devamla) Bu alanlarda daha önce 1980li yıllarda
rahmetli Turgut Özal döneminde yapılan TEM Otoyoluyla ulaşım
çok ciddi mesafede artmakla beraber, Hükûmetimiz döneminde de
gerçekleştirilen özellikle duble yollarla bölgenin erişimi artıyor.
Buradan
hemşehrilerime ve bölge insanına vermek istediğim önemli bir
müjde de yine Hükûmetimiz döneminde projelendirilmesi biten ve çok yakın
zamanda inşaatına başlanacak olan Halkalı-Kapıkule
hızlı tren hattı. Evet, Halkalı-Kapıkule
hızlı tren hattıyla, yaklaşık 230 kilometre
hızlı tren güzergâhıyla, yine en çok bizim ilimizin içerisinde,
Babaeskiden Lüleburgaza yolcu hattı olduğu gibi, yine sanayinin
merkezi olan Büyükkarıştıran bölgesinde de bir yük istasyonuyla
bölgede çok ciddi katma değer yaratacak bir ulaşım aksı da Hükûmetimiz tarafından hayata
geçirilecektir. Yaklaşık 200 kilometre olan hızlı tren
projesi gerçekleştiğinde,
inşallah bu bölgedeki tüm ilçeler ve il merkezleri ülkemizin ticari
merkezi olan İstanbul ve Avrupa Birliği arasında ticarete çok
ciddi bir katma değer sağlayacaktır. Bu anlamda, Hükûmetimizin
Trakya bölgesindeki yatırımları devam edecektir.
Konuşmamı
bitirirken özellikle 15 Temmuz şehitlerimize de Allahtan rahmet dilemek
istiyorum. Hükûmetimiz her şart altında yapılması gereken
projeleri yapacaktır ama öncelikli olarak 15 Temmuzda yapılan darbe
girişimine karşı milletimizin gösterdiği feraseti burada
tekrar dile getirmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Devamla) Bu düşüncelerle Türkiye Büyük Millet
Meclisimizin 26ncı Dönem İkinci Yasama Yılının
hayırlı olmasını diliyor ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Minsolmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, sayın hatip dedi ki:
İğneada nedeniyle turizm açısından önemli mesafeler
katedilmiştir. Fakat, kendisi de aynı zamanda bölgenin milletvekili
olması nedeniyle
İğneadadaki bir nükleer santral turizmi
bitirir, çevreciliği bitirir; bu önemli, bugüne kadar gidilen bütün
mesafeleri de geri getirir. Onun için, kendilerinden istirham ediyorum,
Bakanlıkla görüşsünler çünkü iktidarın milletvekili,
İğneadadaki bu nükleer santralden vazgeçsinler yoksa bu gerçekten
bir yıkım olur bölge için.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Gündem
dışı üçüncü söz, Dünya Öğretmenler Günü münasebetiyle söz
isteyen Erzurum Milletvekili Kamil Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.-
Erzurum Milletvekili Kamil Aydının, 5 Ekim Dünya Öğretmenler
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
KAMİL AYDIN (Erzurum) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün Dünya
Öğretmenler Gününü kutluyoruz. Gerçekten, biz de 18 milyonluk eğitim
ordusu ve 900 bin civarında eğitimcimizle birlikte 2016-2017
eğitim öğretim yılını açmış
bulunmaktayız. İnşallah amacına uygun, birlik
beraberliğimize katkıda bulunacak bir eğitim öğretim
yılı temennisiyle konuşmama başlamak istiyorum. Bu
vesileyle eğitim öğretimdeki evlatlarımıza
başarılar, eğitimci kardeşlerimize de inşallah bu
kutsi görevlerinde üstün başarılar diliyorum.
Efendim, son zamanlarda gerçekten eğitim
öğretimimizi de çok yıpratan, yakından ilgilendiren
birtakım şeyler olmaktadır. FETÖ terör örgütünün
yapılanmasını çözelim derken, hukuksal tabanı olmayan,
böyle isimsiz ya da mesnetsiz birtakım dilekçeler dikkate alınarak
eğitim camiasından çok değerli öğretmenlerimiz
uzaklaştırılıyor.
Özellikle şunu belirtmek isterim: Anadoluda
bir ailenin değil, bir sülalenin umududur bir öğretmen çünkü
Türkiye'nin şartları ortada, işsizlik oranının ikili
rakamlara çıktığı ülkemizden bahsediyoruz. Bu
şartlarda, bir aileden bir çocuğun bir polis memuru olması,
öğretmen olması, askerî bir pozisyon alması, kısaca devlet
memuru olması çok büyük önem arz ediyor. Bırakın o aileyi,
inanın sülalenin kurtarıcısı gözüyle bakılıyor.
Şimdi, böyle bir durumda, efendim, bu insanların her gün yeni
listelerle, sendika üyeliği gibi, banka hesabı gibi,
çocuklarının şu ya da bu okullara gönderilmesi gibi sudan
sebeplerle, bir travmatik sonuca neden olarak işlerinden
uzaklaştırılması, bizlere ulaşan en büyük
şikâyetleri oluşturmaktadır. Dolayısıyla, bir taraftan
Yenikapı ruhunu canlandırmaya, birlikte tutmaya, ortak, tek vücut
hâlinde tezahürünü sağlamaya çalışırken bir taraftan da
mülakatlar koyarak öğretmen atamalarında ve diğer memuriyet
atamalarında yine ders almamışçasına birtakım kendi
siyasi görüşümüzü öncelememiz sıkıntı yaratmaktadır.
Bu konuda büyük şikâyetler alıyoruz.
Bakın -bunun daha ilerisine gidilerek- pazar
günü bir TRT konseri oldu; 15 Temmuz şehitleriyle ilgili bir konser, anma
konseri. Türküler söylendi, ağıtlar yakıldı; hepimiz
ağladık, duygulandık, gerçekten
gözyaşlarımızı tutamadık. Ama, bakın, buradan
siyaseten yaptığımız bu ikircikliliği,
ayrımcılığı ne olur bari şehitler üzerinden
yapmayalım. Ben buradan sözü gelmişken, sırası
gelmişken bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Sadece 15
Temmuz şehitlerine değil -bu Türkiye Cumhuriyeti devletindeki
toprağımızın her metrekaresinde inanın
şehitlerimizin kanı vardır- bütün şehitlerimize rahmet
dileyelim. Sadece bir ilçemizdeki 9 şehidimizin anısına
mitingler yapmaktansa -Dağlıcada onun 10 katı şehidimiz
var, Bingölde onun 10 katı şehit verdik, Yavide böyle bir katliam yaşadık-
Türkiye'nin birçok yerinde şehitlerimiz var, bunları da anmayı,
hatırlamayı unutmayalım çünkü bunların hem ruhaniyetleri
inciniyor hem de hayattakileri, aileleri ve yakınları bundan
rahatsızlık hissediyorlar. Dolayısıyla, biz bütün şehitlerimize
tek vücut sahip çıkalım ve özellikle bunların yakınlarını
da unutmayalım, gazilerimizi de unutmayalım. Bakın, hâlâ daha
terörle mücadelede, vatan mücadelesinde yara almış ama gazi
sayılmayan mağdur büyük bir kesim var. Kazanda miting yapalım
eyvallah, oradaki kardeşlerimiz gerçekten cansiparane mücadele verdi ve
şehit oldular ama inanın, çocuğuyla, karnındaki
bebeğiyle şehit olan kardeşimizi de unutmayalım. Terörle
mücadeledeki şehitlerimizi, gazilerimizi de bir an önce hak ettikleri
haklara kavuşturalım. Bunu yapmazsak, inanın, gerçekten bunu
Bütün şehitler eşittir, bazıları daha eşittir.
mantığına dönüştürürüz. Bu da bizim toplumumuzda hiç
istemediğimiz yeni kutuplar, yeni sosyal yaralar oluşturur diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Şimdi, talepte bulunan 15 sayın
milletvekiline yerlerinden bir dakika söz vereceğim. Söz vereceğim
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Aydın, Sayın
Engin, Sayın Yılmaztekin, Sayın Atıcı, Sayın
Özdiş, Sayın Akın, Sayın Adıgüzel, Sayın Eseyan,
Sayın Tanal, Sayın Yıldırım, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Şeker, Sayın Özdemir, Sayın
Özkan, Sayın Cora, Sayın Yiğit.
Sayın Aydın, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Hükûmetin, Irak politikası
konusunda kamuoyuna açıklama yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Irakla diplomatik kriz had safhaya
ulaştı. Irakta Musulu IŞİDden kurtarma operasyonunun eli
kulağındayken Musul yakınındaki Başikada konuşlu
Türk askerlerinin Irak topraklarından çıkarılması söz
konusu. Irak Meclisinde karar alındı bu konuyla ilgili. Hükûmetin
Irak politikası ise belirsizliğini koruyor.
Musul operasyonu Irakı çok daha fazla kaosa
sürükleyebilir. En önemli tehlikelerden biri de Musuldan Türkiyeye yönelik
göç dalgası. Böyle bir durumda en az 1 milyon kişinin Türkiyeye göç
edebileceği söyleniyor. Zaten şu anda en az 3 milyon Suriyeli mülteci
Türkiyede. 1 milyon kişiyi daha Türkiye nasıl kaldırabilir? Bu
sorunun yanıtı belirsiz. Yoksa Hükûmet yeniden AByle Kayseri
pazarlığına mı oturacak? sorusu akıllara geliyor.
Suriye için yaptığı pazarlıktan umudunu alamayan Hükûmet
şimdi de ABye Iraklı mülteci kozunu mu öne sürecek? Bütün
bunların kamuoyuna açıklanmasını talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Sayın Engin
2.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, AKP Hükûmetinin gündem
değiştirmeye çabalamak yerine istihdam yaratacak projeler üretmesi ve
halkımızın sorunlarına ağırlık vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; pazartesi günü Bakanlar Kurulu
olağanüstü hâli üç ay daha uzatma kararı aldı. Meclisi
işlevsiz hâle getirmek ve yargı denetiminden kaçmak için OHALe
sığınan AKP Hükûmeti, muhalif televizyon ve radyoları
susturarak gerçekler konuşulmasın istiyor. Yön Radyo gibi
türküleriyle ön plana çıkmış bir radyoyu bile kapatmak için
girişimde bulunabiliyor. Hükûmet, hiçbir muhalif sese, türkülere bile
tahammülü kalmamış durumdayken içte ve dışta demokrasi
tiyatrosu oynamaya devam ediyor. Üzülerek ifade ediyorum ki
halkımızda karamsarlık ve endişe her geçen gün daha da
yaygınlaşıyor. İşsiz sayımız 3 milyon 127
bine yükseldi. Kredi veya kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe
alınan kişi sayısı 2 milyon 780 bini aşmış
durumda. AKP Hükûmeti artık gündem değiştirmek için
çabalamayı bırakıp istihdam yaratacak projeler üretmeli ve
halkımızın sorunlarına öncelik vermeli.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yılmaztekin
3.-
Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekinin,
Şanlıurfa Viranşehirdeki karakol saldırısı ile
Fırat Kalkanı Harekâtında şehit olan askerlere Allahtan
rahmet dilediğine ve Şanlıurfada rekabet kurallarının
ihlal edildiği yüksek LPG fiyatlarıyla ilgili olarak netice
alındığına ilişkin açıklaması
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Şanlıurfa Viranşehirdeki karakol saldırısında ve
Fırat Kalkanı Harekâtında şehit olan askerlerimize
Allahtan rahmet, ailelerine sabırlar temenni ediyorum. Terörün
Şanlıurfada barınamayacağının,
Urfalıların teröre hak ettiği muameleyi her zaman yapacağının
bilinmesini bu vesileyle söylemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bir süredir
Şanlıurfa gündemini meşgul eden, rekabet kurallarının
ihlal edildiği yüksek LPG fiyatlarıyla ilgili olarak 22 Eylül
akşamı Twitter hesabından ilk açıklamayı
yapmış, konuyla ilgileneceğimizi duyurmuştuk. Pazartesi
itibarıyla ilk neticeleri alarak bölgedeki fiyatları makul ve rekabet
edilebilir düzeylere çekmeyi başardık. Bu konuda Enerji
Bakanlığı yetkililerine, Bakanımız Sayın Faruk
Çelik Beye ve konuya kayıtsız kalmayan petrol istasyonlarına
teşekkür etmek istiyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Atıcı
4.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Haziran Hareketinin
Laikliği Kazanacağız başlıklı bildirisinin
dağıtılmasının engellendiğine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Haziran Hareketi
Laikliği Kazanacağız başlığıyla bir
bildiri hazırladı. Bu bildiride, millî eğitimin din eğitimi
ekseninden laik eğitime döndürülmesi vurgulanıyor. Bu bildirinin
dağıtılması her yerde polis tarafından engelleniyor.
Dağıtanlar gözaltına alınıyor ve tartaklanıyor.
AKP Hükûmeti neden bu kadar korku içinde? Laiklikten ve Haziran Hareketinden
neden bu kadar korkuyorsunuz? Ne kadar ceberut olursanız olun
laikliği savunmaya devam edeceğiz. Din tüccarlarına, din
bezirgânlarına geçit vermeyeceğiz. Cumhurbaşkanı,
FETÖcüler için Aynı menzile farklı yollardan giden iki gruptuk.
diyor. Bu, itiraf niteliğinde bir açıklamadır. Aynı menzile
gittiğinizi, aynı yolun yolcusu olduğunuzu itiraf
ettiğinize göre, siz de bu ülke için bir tehlikesiniz demektir. Tüm
gücümüzle sizinle de mücadele edeceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özdiş
5.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Hükûmetten, işsizlik
sorununu nasıl azaltacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Başbakana: Adana Yüreğir
İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünün asgari ücretle 125 işçi
alınacağı duyurusunun ardından kısa sürede 2.600
kişi başvuru ve mülakat için müdürlüğe gitmiştir, âdeta
izdiham yaşanmıştır. İşsizliğin ne boyuta
geldiğini görebileceğimiz bu örnek üzerinden Sayın
Başbakana soruyorum: Uzay araştırmaları
yapacağız. dediniz ya, işsizleri uzaya mı yollayacaksınız?
İşsizliği böyle mi azaltacaksınız? Bu konuyu daha ne
kadar görmezden geleceksiniz?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akın
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesirin
Sındırgı ilçesinin yeterli hizmeti alamadığına ve
Sındırgılı salatalık üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Balıkesir Sındırgı ilçesi ve
mahalleleri gerektiği gibi, yeterli miktarda hizmet alamıyorlar.
Örneğin Sındırgı Kınık Mahallemizin doğru
düzgün yolu bile yok. Bu mahallemizin yolunu asfalt kaplamak çok mu zordur? Her
fırsatta yol ve köprü yapmakla övünen iktidarın döneminde hâlâ
çoğu köy ve mahallelerimizin yollarının asfaltlarının
yapılmamış olması da çok ciddi bir çelişkidir.
Bir de yine, Kınık ve diğer
mahallelerimizin çoğunda görevden alınan imamların yerine hâlâ
yeni imam atanmış değildir.
Ayrıca, Sındırgı ve
mahallelerinde üretilen çok miktarda salatalık Manisada faaliyet gösteren
bir fabrikaya veriliyor. Fabrikanın sahibi FETÖ kapsamında
tutuklanıyor, fabrikaya kayyum atanıyor, her ne hikmetse kayyum
heyeti kendilerinin çok yüksek miktardaki maaşlarını hiç
aksatmadan ödüyor ama Sındırgılı üreticilerimizin alın
terinin karşılığını ödemiyor. Salatalık
üreticisi hemşehrilerimiz paralarını alamadıkları için
çok mağdur durumdalar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Balıkesir) -
buradan ilgilileri ve
yetkilileri göreve davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
7.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, 5 Ekim Dünya
Öğretmenler Gününü kutladığına ve ÖYPli
araştırma görevlilerinin darbe fırsatçılığı
yapılarak mağdur edildiğine ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, öncelikli olarak iktidarın baskı ve yıldırma
politikalarına direnen sendikalara üye oldukları için
yıllardır emek verdikleri mesleklerinden, öğrencilerinden
uzaklaştırılan öğretmenlerimiz başta olmak üzere tüm
öğretmenlerimizin 5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününü kutluyorum.
Öte yandan, darbe
fırsatçılığıyla güvencesizliğe mahkûm edilen
binlerce ÖYPli araştırma görevlisinin yaşadığı
mağduriyet devam ediyor. Buradan, Meclisi baypas ederek
çıkardıkları KHKları FETÖyle mücadele ediyoruz diye
yutturmaya çalışanlara sormak istiyorum: Sizin FETÖyle mücadeleden
anladığınız, bizler 50/(d) kaldırılsın diye
çabalarken ilk fırsatta binlerce araştırma görevlisinin yasal
haklarını ellerinden almak mı? Buradan Hükûmete tekrar
sesleniyorum: Hukuksuzluğu açıkça ortada olan bu düzenlemeden bir an
önce vazgeçin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Eseyan...
8.-
İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın, FETÖyle mücadeleyi ve 15
Temmuz ruhunu zayıflatacak her türlü girişime karşı
durmanın milletin verdiği bir sorumluluk olduğuna, muharrem
ayının barış ve huzur getirmesini temenni ettiğine ve
15 Temmuz şehitlerine bir kez daha rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Teşekkürler.
Saygıdeğer Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Temmuz tarihi acımasız bir işgal ve darbe
girişimine karşı tarihte görülmemiş bir halk ihtilalidir.
Halkımız canı pahasına devletini, vatanını
işgalden korurken millî irade merkezli bir yeniden inşa sürecinin
talimatını da siyasete vermiştir. Bu özel sürecin kodları,
tıpkı Kurtuluş Savaşında olduğu gibi, millî ve
yerlidir. Millî ve yerliyi yeniden inşa süreci siyasetüstüdür, bizatihi
kendisi bir ideolojidir. Eski kısır çekişmeleri bir kenara
bırakarak FETÖyle mücadeleyi ve 15 Temmuz ruhunu zayıflatacak,
altını oyacak her girişime karşı durmak hepimize
milletin verdiği bir sorumluluktur. Bu türden girişimler,
tankların çarptığı gibi, aziz milletimizin iradesine
çarpacaktır.
Bu vesileyle, idrak ettiğimiz muharrem
ayının dünyamız ve ülkemize barış ve huzur getirmesini
temenni ediyor, 15 Temmuz şehitlerine bir kez daha rahmet diliyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Tanal...
9.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından proje okulu ilan edilen okulların
durumuna ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye genelinde 155
okul, proje okulu ilan edildi. Daha sonra Millî Eğitim
Bakanlığının bir genelgesiyle bu okullardaki sekiz
yılını doldurmuş olan öğretmenler başka okullara
tayin ediliyor. 1.500den fazla donanımlı öğretmen bu
şekilde mağdur ediliyor. Bu okullar Türkiyenin en iyi okulları.
İktidar nerede iyi bir şey, nerede başarı varsa
yıkmaya çalışıyor. Türkiyenin en iyi okullarını
neden yerle bir ediyorsunuz? Başarılı, aydın okulların
öğretmenlerini neden okullardan koparıyorsunuz? Kadıköy Anadolu
Lisesinden 52 öğretmen gönderdiniz, zaten 110 öğretmen vardı.
Çocukların şu anda öğretmeni yok, 3 haftadan beri dersler
boş geçiyor. Öğretmenleri okuldan atıyorsunuz. 3 haftadır
Türkiyenin en iyi okullarının öğretmeni yok, bu nasıl bir
basiretsizlik? Millî Eğitim Bakanının işi ne? Millî
Eğitim Bakanı Millî Savunma Bakanı mıdır? Bu işi
ne zaman düzeltecekler? Ayrıca bununla ilgili dava açıldı ve
Anayasa Mahkemesinde hukuka aykırı olduğu ileri sürüldü, bu
ciddi görüldü ancak şimdi de yeni bir yönetmelik yapılıyor, bu
baypas ediliyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yıldırım...
10.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, 5 Ekim Dünya
Öğretmenler Gününü kutladığına ve cezaevlerindeki hak
ihlallerinin arttığına ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününü kutluyorum. Bu
vesileyle açığa alınan, ihraç edilen, barış isteyen,
darbelere karşı en kararlı tavrı gösteren tüm
öğretmenlerin derhâl görevlerine iade edilmesini temenni ediyorum.
Son aylarda yaşanan darbe girişimi
sürecinde birçok yerde yapılan siyasi operasyonlarla gözaltına
alınan, tutuklanan kişi sayısı artmakta, OHAL bahanesiyle
cezaevleri kapasitesinin çok üstünde hükümlü ve tutuklu barındırmakta,
hasta tutsaklar düzenli olarak tedavi görmemekte, görüş süreleri
kısaltılmakta, basın-yayın organlarına erişimleri
engellenmekte, haftada 2 defa koğuşlarda arama yapılmakta,
bunlara benzer birçok hak ihlali cezaevlerinde yaşanmaktadır.
İlimizde bulunun Adıyaman E Tipi
Kapalı Cezaevi ülkedeki diğer cezaevlerinden farklı
değildir. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 525
kişilik kapasiteli Adıyaman E Tipi Kapalı Cezaevinde
yaklaşık 950 kişi bulunmaktadır. Bu durum, başta
sağlık sorunları olmak üzere birçok sorunu beraberinde
getirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Adalet
Bakanlığına soruyorum: Bu yapılan antidemokratik hak
ihlalleri cezaevlerinin idaresiyle ilgili tutumlarından mı
kaynaklanmaktadır?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın Kayışoğlunun yerine
Sayın Sarıhan
11.-
Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın, 10.473 öğretmenin
EĞİTİM SENli olduğu için açığa
alındığına ve bunun olağanüstü hâlin amacı
dışında olduğuna ilişkin açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Teşekkür
ediyorum, arkadaşıma da teşekkür ediyorum.
Hepimizin bilgisi içinde olduğu gibi,
olağanüstü rejimler kriz hâllerini aşmak içindir. Kriz eğer
demokratik usullerle aşılamazsa düzenin sağlanması ve
halkın adalet duygularının tatmini olanaksız hâle gelir.
Demokratik usullerden kasıt da eylem ve işlemlerin hukuki denetim
altında olması gerçeğidir.
Şimdi, bugün, özellikle Öğretmenler
Gününü kutladığımız bugün şunu anımsatmak
isterim: 28.163 öğretmen görevinden ihraç edilmiştir, 10.473 öğretmen,
sadece, EĞİTİM-SENlidir ve EĞİTİM-SENli
oldukları için ve haklarını savundukları için
açığa alınmışlardır. Bu durum, olağanüstü
hâlin amacı dışındadır, hukuka
aykırıdır; bu suça Türkiye Büyük Millet Meclisi ortak olmaya
devam etmemelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıhan.
Sayın Şeker
12.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, İğneada ile Artvin
Cerattepede doğa katliamına devam edildiğine ilişkin
açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, az önce AKP Kırklareli Milletvekili
İğneadanın ne kadar güzel bir turizm bölgesi olduğunu
anlatıyordu. Hâlbuki İğneadaya şu anda çimento ve zehirli
atık limanı yapılıyor, o güzelim plajlar beton
yığınlarıyla çevriliyor ve çimento fabrikaları bölgeyi
perişan edecek. Bir yandan Ergene havzasını kirle, zehirle
buluşturanlar bir yandan da nükleer santral yapma peşindeler
İğneada gibi güzelim bir yere ve bu İğneada, Türkiye'nin en
büyük şehri İstanbula 100 kilometre bile değil. Bir yandan
Karadenizin batıdaki ucu İğneada katledilirken diğer
taraftan doğudaki ucu Artvin Cerattepede doğa katliamına devam
ediliyor. Olağanüstü hâli doğaya darbe zemini olarak kullanmaya devam
edecek mi bu iktidar? Bu termik santrallerle ilgili yarın Zonguldakta bir
eylemimiz olacak; o bölge zehir soluyor, bu zehri solumaya ne kadar devam
edecek AKP iktidarında?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özdemirin yerine Sayın Tüm
13.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Hükûmetten, taşeron
işçilerin kadroya alınmasıyla ilgili çalışmanın
hangi aşamada olduğunu öğrenmek istediğine ve radyo ve
televizyonları kapatmanın faşizan bir anlayış
olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başbakan 2015 seçimleri öncesi ve geçtiğimiz yasama yılında
taşeron işçilerine kadro vereceğini açıkladı, bu
konuda çalışma yaptığını ve en kısa sürede
yasalaşacağını ilan etti. 1 Kasım seçimleri üzerinden
yaklaşık bir yıl geçti, henüz bu konuda söylem
dışında somut bir adım göremedik. İşçilerimiz
büyük bir umutla bekliyorlar. Hükûmete sormak isterim, taşeron
işçilerin kadroya alınmasıyla ilgili çalışmanız
hangi aşamadadır, toplam sayı tespit edilmiş midir, ne
kadardır? FETÖ bahane edilerek çalışmanın durdurulduğu
söyleniyor, bu doğru mudur? Özel güvenlik görevlilerinin kapsam
dışı tutulacağı doğru mudur, bunun sebebi nedir?
OHAL gerekçe gösterilerek ülke kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyor,
kadroyu kanun hükmünde kararname çıkararak mı vereceksiniz? Bu konuda
işçilerimiz Hükûmetten açıklama bekliyor.
İkinci sorum: Yön Radyo, İMC, Hayat, TV 10
televizyonlarını kapattınız, bu durumun Hitler
Almanyasından bir farkı var mıdır, bu faşizan
anlayıştan ne zaman vazgeçmeyi düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Özkan
14.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Miryokefalon
Savaşının 840ıncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
17 Eylül 1176da Türkleri Anadoludan tamamen atmak
için yola çıkan Bizans komutasındaki Haçlı ordusu Miryokefalon
Savaşıyla bozguna uğratılmıştır.
Papanın emriyle harekete geçen Haçlı dünyası Bizans
komutasında Denizlimizin Çivril ilçesine kadar gelmiş Düzbel
geçidinde Türk ordusu tarafından pusuya düşürülerek imha
edilmiştir. Bu zaferle Anadolu coğrafyası Türk yurdu hâline
geldi. Avrupalı tarihçiler de bu zaferin ardından Anadoluya Türkiye
ismini vermişlerdir. Türk İslam dünyası üzerindeki Bizans
baskısı sona ermiş, Türklerin batıya olan ilerleyişini
daha da hızlandırmıştır. II. Kılıçarslan
komutasındaki Server Gazi, Mehmet Gazi gibi tümen komutanları
şehit düşmüşlerdir. Bizans askeri bu savaşta o kadar fazla
kayıp vermiştir ki savaşın adı Binbaşlar olarak
yani Rumca Miryokefalon olarak kayıtlara geçmiştir.
Bu vesileyle, 840ıncı yıl dönümü
olan Miryokefalon zaferini kutluyor, bu coğrafyayı kanlarıyla
ebedî Türk yurdu hâline getiren tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle
anıyorum.
BAŞKAN Sayın Cora
15.-
Trabzon Milletvekili Salih Coranın, 21/9/2016 tarihinde Trabzonun
bazı ilçelerinde meydana gelen sel ve heyelan felaketine ilişkin
açıklaması
SALİH CORA (Trabzon) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
21 Eylül 2016 tarihinde Trabzon ili Beşikdüzü
ilçesi başta olmak üzere Vakfıkebir, Eynesil ve Görele ilçelerinde
etkili olan sağanak yağmur nedeniyle büyük bir sel felaketi
yaşanmıştır. Bu sel ve heyelan nedeniyle maalesef 3
vatandaşımız hayatını kaybetti. Özellikle ilçe
merkezinde normalin çok üzerinde, yaklaşık 370 kilo
yağışın düşmesiyle beraber ilçe hayatı felç
olmuştur, cadde ve sokaklar su ve çamurlarla dolmuştur. Dereler taştı,
çok sayıda ev ve iş yerinin bodrum ve giriş katlarını
su bastı, çok sayıda hayvan telef oldu,
vatandaşlarımız evlerinde mahsur kaldı. Bu acı
olayın hemen ardından, sel haberinin alınmasıyla birlikte
olay yerine ulaşıldı; bakanlarımız, milletvekillerimiz
olay yerine geldi. Tüm kamu kurumlarının da katkılarıyla beraber
mahsur kalan vatandaşlarımız kurtarıldı. Hemen
akabinde hasar tespit çalışmaları yapıldı.
Esnafımızın moralinin çok bozuk olduğunu biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Cora.
Sayın Yiğit
16.-
İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından proje okulu ilan edilen İzmir Fen
Lisesinde öğrenci ve öğretmenlerin mağdur edildiğine
ilişkin açıklaması
ALİ YİĞİT (İzmir)
Sayın Başkan, son dönemlerde özellikle başarılı proje
liseleri üzerinde alınan kararlar tepki çekmekte, hatta öğrenci ve
velilerin protestolarına sebep olmaktadır. Bu sorunlardan bir tanesi
de İzmir Fen Lisesinde yaşanmaya devam etmektedir. İzmir Fen
Lisesi 1983 yılında kurulmuş, kurulduğu günden itibaren LYS
başarısı yüzde 95in altına düşmemiştir,
Türkiyedeki en başarılı okullar arasında ilk 3te yer
almaktadır. Ülkemizin gururu olan bu okulumuzun idari kadrosu sürekli
değiştirilmektedir. Göreve gelen idarecilerin ilk kararları,
serbest kıyafet uygulaması olan okul pansiyonunda şort giymeyi
yasaklamak olmuştur. Ayrıca proje okulu bahanesiyle
yıllardır okulun başarısında emeği geçen
öğretmenler başka okullara tayin edilmekte, öğrenciler ve
öğretmenler mağdur edilmektedir. Bu durum, aynı zamanda proje
okulu ilan edilen Bornova Anadolu Lisesi ve Türkiyenin diğer
başarılı okullarında da devam etmektedir.
Öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin, velilerimizin tepkisini
çekmektedir. Bu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yiğit.
Şimdi, talepte bulunan grup başkan
vekillerine söz vereceğim.
Sayın Akçay buyurun.
İki dakika süreniz.
17.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, orta vadeli programa ve Hayvan
Hakları Haftasına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başbakan, dün, orta vadeli
programı açıkladı. Hükûmetin Türkiye ekonomisine ilişkin
hedefleri bu yıl da revize edilerek kamuoyuna açıklandı.
Örneğin 2016 için beklenen yüzde 4,5luk büyüme oranı 3,2ye
çekilmiştir. Kişi başına millî gelir hedefi de 101 dolar
düşürüldü. Elbette ki OVP ayrıntılı bir
değerlendirmeyi gerektiriyor. Ancak bu denli ortada olan rakamlar
Sayın Başbakanın İşimizi kış tutuyoruz, yaz
çıkarsa bahtımıza. İfadesi, Hükûmetin ekonomideki
öngörüsüzlüğünün, çalakalem tahminde bulunduğunun ve ekonomiyi iyi
yönetemediğinin bir itirafıdır. Hükûmet, bir yıl sonraki
ekonomik gelişmeleri öngöremezken vatandaşlarımızın,
yatırımcıların bu OVPye ve Sayın Başbakanın
açıklamasına bakarak Hükûmetin ekonomik politikalarına
ilişkin planlama yapmasını nasıl beklersiniz? Hükûmet,
ekonomi politikalarının temeli olan tutarlı ve
gerçekleştirilebilir öngörülerden uzaktır.
Öte yandan, OVPde öngörülen büyüme tahminleri 2023
hedeflerinin imkânsızlığını da bir kez daha ortaya
koymaktadır. Hükûmetin, OVPlerde yaptığı revizeleri 2023
hedeflerine bir an önce yansıtarak Türkiyenin uzun vadeli ekonomik
hedeflerini sağlam temellere dayanarak ortaya koyması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu hafta aynı
zamanda Hayvan Hakları Haftasıdır. Hayvan hakları her ne
kadar geç gelişen bir kavram olsa da günümüzde ekosistemin devamı
için büyük önem arz etmektedir. Bugün, hayvan hakları konusunda
önceliğimiz hayvanlara ilişkin zihniyet değişimi
olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun ek sürenizi veriyorum
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hayvanlar mülkiyete esas
birer meta değil, ekosistemin birer varlık unsurudur.
Hayvanların yaşama hakkı vardır. Bu çerçevede, ülkemizde
yeni bir hayvan hakları yasasının hayata geçirilmesi gerekir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, vahşice katledilen, işkenceye
uğrayan hayvanları görmezden gelmeyerek bu önemli soruna bir an evvel
el atması gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Baluken, buyurun.
18.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKP Hükûmetinin
yürüttüğü savaş politikalarının içeride ve
dışarıda can kayıplarına sebep olmaya devam
ettiğine, Bitlisin Çobansuyu köyünde sivil halka savaş
uçaklarıyla yapılan bombardımanda yaşamını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine, Diyarbakırın Hani ilçesi belediye
başkanlığına kayyum atanmasının kabul edilemez
bir anlayış olduğuna ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, AKP Hükûmetinin yürüttüğü
savaş politikaları, maalesef, içeride ve dışarıda her
gün can kayıplarına sebep olmaya devam ediyor. Neredeyse bütün
topluma savaşı kanıksatan bir politik tutumla, artık günde
onlarca kişinin yaşamını yitirdiği hadiselerde bile
muazzam bir duyarsızlık gelişmiş durumda. Bunun kabul
edilemez olduğunu, yaşamını yitiren bütün
yurttaşlarımız için bu savaş sürecini kabul
etmediğimizi; bu ülkenin, hızla, bir barışa ve demokratik
siyasi çözümü önceleyen sorunları ele almasına ihtiyaç olduğunu
ifade etmek istiyorum. Tabii, yürütülen savaş politikalarının da
belli bir ahlaka ve hukuka da uyması gerekiyor. Maalesef, AKPnin
yürütmüş olduğu savaş politikaları savaş
ahlakını ve hukukunu da ayaklar altına alacak şekilde
ağır sonuçlarla her geçen gün önümüze geliyor.
Dün, Bitlisin Çobansuyu köyünde, ceviz toplamaya
giden ve sivil oldukları bilinen, yerelde askerî yetkililerle
iletişim hâlinde olan insanlarımıza yönelik savaş
uçaklarıyla bir bombardıman gerçekleştirilmiştir. Bu
yapılan bombardıman neticesinde, 41 yaşındaki Raife Erdemir
adlı kadın yurttaşımız yaşamını
yitirmiş, Abdulbaki Bizans adlı yurttaşımız da
ağır yaralanmıştır. Bu konuyla ilgili Bitlis
Valiliğinin yapmış olduğu açıklama özrü kabahatinden
beter bir açıklamadır. Birtakım saçma sapan gerekçelerle, yapılan
bombardımanı meşru göstermeye çalışan ve âdeta Roboski
benzeri bir ikinci olayı normal bir hadiseymiş gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum Sayın
Baluken.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
yansıtan bir tutum sergilemiştir. Bunun
kabul edilemez olduğunu ifade etmek istiyoruz. Öncelikle,
yaşamını yitiren yurttaşımıza Allahtan rahmet;
bütün ailelerine, Bitlis halkına, bütün halkımıza
başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. AKPli yetkililerin
ve İçişleri Bakanlığının hızla, Bitlisteki
bu sivil insanların bombalanmasıyla ilgili süreci yakından takip
etmesi, idari ve adli soruşturma sürecinin başlatılması,
Bitlis Valisi ve askerî yetkililerin de derhâl görevden alınmasıyla
ilgili talebimizi ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan, Hani ilçemizde yüzde 46 oyla
seçilen Demokratik Bölgeler Partisi Belediye Başkanı bundan bir hafta
önce tutuklanmıştı. Bugün AKP Hükûmeti Haniye kayyum
atadı. Ben dün de ifade ettim: Egemenlik kayıtsız, şartsız
tek kişidedir. rejimi AKP tarafından bütün halklarımıza
dayatılmaya çalışılıyor. Bu anlayışı
kabul etmediğimizi, Hani ilçesinin iradesini yok sayan bu uygulamayı
da reddettiğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Sayın Özel
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 15 Temmuz darbe girişimini
araştırmak için kurulmuş komisyonun başkanlık
divanı seçiminin ve komisyon başkanına sınırsız
yetki tanınmasının darbeye karşı ortak mücadele ruhunu
zedelediğine ve Adalet ve Kalkınma Partisinin kendi tahakkümünü bu
komisyona dayatma anlayışı olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün Meclisin kurmuş olduğu Darbeyi
Araştırma Komisyonu daha toplantısına başlamadan önce,
burada, bir tehlikeye ve yaklaşmakta olan ve Meclisteki darbeyle ortak
mücadele iradesine daha başlangıçta darbe vuracak olan bir iktidar
yaklaşımına dikkat çekmiştim. Maalesef korkulan oldu mu
demeli, beklenen oldu mu demeli? O gece burada Meclis bombalanmadan önce
Meclis kendi kendini hedef ederken, muhalefet partileri koşup buraya
gelirken, iktidar partisi milletvekilleriyle selamlaşırken, Meclis
Başkanı her gelene geçmişteki tüm
yaşanmışlıklara rağmen demokrasi öpücükleri
dağıtırken, biz hep beraber yerin metrelerce altında,
çökmek üzere olan bir tavanın altında ama darbecilerin
başarısız olacağını, yarın bu Meclisi
toplayacağımızı söylerken ve ortak deklarasyonu kaleme
alırken 4 parti birlikte hareket etmişti. Komisyon kurma önerisi o
günün psikolojik atmosferinde iktidar partisi tarafından reddedilemedi ama
her yol denenerek Darbe Komisyonunun çalışması iki buçuk ay
ertelendi. Dün Darbe Komisyonu çalışmaya başladı, 4
partiden oluşuyor, kuvvetli bir ortak irade var. Aslında
yakışanı tüm partilerin eşit temsili ama İç Tüzüke
göre iktidar partisi çoğunlukta. Neyse öyle yapalım, yine de
kurulsun. dendiğinde o çoğunluğu yani salt çoğunluğu
elinde bulundurmanın avantajıyla başkan, başkan vekili, sözcü
ve kâtip üye, 4ü de AKP tarafından belirlendi ve Başkanlık
Divanına kimin çağrılacağı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Ek sürenizi veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Darbe Komisyonunun
Başkanlık Divanına ve Başkanına, Komisyonun kimi
dinleyeceği kimi dinlemeyeceğiyle ilgili sınırsız
yetkiler tanıyan bir yetki devri de Adalet ve Kalkınma Partisinin
oylarıyla yapıldı. Tabii, Bu darbenin siyasi ayağı
incelensin. lafının iktidarı ne kadar rencide ettiği
ortada ama bir başka korku var: Darbe Komisyonunu kendi tahakkümlerinde
tutarak Bu işin ucu kime uzanıyorsa uzansın. yerine Benim
istediğim yere kadar uzansın. anlayışının bir
tecellisidir. Bunu kamuoyunun dikkatlerine sunuyoruz. Bu, darbeye
karşı ortak mücadele ruhunu zedeleyen ve kendi tahakkümünü Darbe
Komisyonuna dayatan anlayışı kınıyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bostancı.
20.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 15 Temmuz darbe
girişimini araştırmak için kurulmuş komisyonun
çalışmaya başlamasında herhangi bir gecikme
olmadığına, komisyon çalışmalarının 15
Temmuza milletin ortak müdahalesinin ruhuna uygun şekilde
yürütüleceğine, Hayvan Hakları Haftasına ve Mimarlık
Haftasına ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan teşekkür ediyorum.
Darbeye herkes karşı çıktı;
Meclisin ortak değerlerini, demokrasiyi herkes savundu. Bu
doğrultudaki siyasi tavır, bizim tarafımızdan ve muhalefet
tarafından bu değerler çerçevesinde eminim ki korunmaya, savunulmaya
ve ilerletilmeye devam edilecektir.
Darbe Komisyonunun teşekkülü araya tatil
girdiği için gecikti. Esasen darbeye ilişkin olaylar henüz tazeyken
komisyonun elinde çalışmayı yürütebileceği çok fazla veri
olmadığını da hesaba katmak gerekir. Şimdi, 15
Temmuzdan bu yana müktesebat da teşekkül etti, Komisyonun
inceleyeceği, araştıracağı veriler de
çoğaldı. Bu bakımdan herhangi bir gecikme söz konusu
değildir diye düşünüyorum.
Öte taraftan, Darbe Komisyonunun
yapısının teşekkülü daha önceki komisyonlar nasıl
oluşuyorsa aynı şekilde oluşuyor, aynı şekilde
oluştu, kural dışı herhangi bir durum söz konusu
değil. Eğer amaç, Darbe Komisyonu marifetiyle uyum içerisinde
demokrasiyi ve millet iradesini savunmak doğrultusunda ortak bir
çalışma gerçekleştirmekse Darbe Komisyonundaki her arkadaş
bunun zaten takipçisi olacaktır, AK PARTİli üyeler de bu konuda
hassasiyetle davranacaklardır; bunu açıklamak isterim.
Dolayısıyla, Komisyonun yapacağı çalışmalar,
kesinlikle 15 Temmuza milletin ortak müdahalesi ve mukabelesinin ruhuna uygun
bir şekilde yürütülecektir. Komisyonun teşekkülünden mana
çıkarmak bence yanlıştır, diğer komisyonlar nasıl
teşekkül ettiyse aynı şekilde oluşmuştur.
Öte taraftan, Hayvan Hakları
Haftasındayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın lütfen, ek
sürenizi veriyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - İnsanoğlu,
ilk defa köpeği evcilleştirmişti, daha sonra koyunu
evcilleştirdi; hayvanlarla ilişkisi uzun bir tarihe sahip.
Modernleşmeyle birlikte, özellikle aydınlanma çağındaki
efendi insan, tabiatı istismar ederek kendi çıkarları
istikametinde kullanan insan mitine uygun bir tarzda hiyerarşik ve tabiat
tasavvuru hayvanlar ile insanların ilişkisinde de geçmişten beri
taşınan arızayı tahkim etti. Kanaatim çevreyle, tabiatla,
hayvanlarla uyumlu bir dünyanın kurulmasının herkes için iyi
olduğudur, hem hayvanlar için hem de insanlar için. Hayvan hakları
konusunda da Meclisimizde bir yasa var, ümit ederim bu dönem en hızlı
şekilde çıkarırız.
Ayrıca, Mimarlık Haftası.
Mimarlık sadece kolon ve kirişten ibaret değil, arkasında
bir felsefe, bir toplumsallık, bir kültür var. Biz böyle bakıyoruz.
Mimarlık Haftasının da bu içeriğe uygun bir tarzda
çeşitli etkinliklerle kutlanmasını temenni ederim.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
tutanağa geçmesi açısından bir şey ifade etmeliyim çünkü
Sayın Bostancı bu ifadeleri kullandı.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Birçok milletvekilimiz
doğrusunu biliyor ama malum, televizyon yayını da var. Şu:
Meclisteki diğer komisyonlar nasıl teşekkül ediyorsa
Öyle
etmedi. Örneğin İnsan Hakları Komisyonu, Komisyonun ilgi
alanı gereği bir partinin tekelinde olmasının özellikle
insan hakları ihlalleri iddialarında yaratacağı zafiyet
düşünülerek örneğin o Komisyonun 2nci Başkanı ana muhalefet
partisindendir. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun
kuruluş amacı kadın-erkek fırsat eşitliği
olduğu için ve bunun takibi için Başkanlık Divanı muhalefet
partileriyle paylaşılmaktadır. Bunların hepsindeki
hassasiyetin üzerinde bir mesele darbeyle mücadeledir.
BAŞKAN Toparlayın lütfen Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Burada iktidar partisi
üzerinde yoğunlaşan şüphe de darbenin siyasi
ayağının gizlenmesi iken bu Komisyondaki 4 temsiliyetin 4ünü de
kendilerine almaları ne kamuoyu önünde ne tarih önünde savunabilecekleri
bir durum değildir.
Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bu konuyla ilgili tutanaklara geçmesi
açısından ben de birkaç hususu belirtmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biz ilk bu
Komisyonla ilgili öneriyi yapan ve ilk öneriyi yaptığımızda
da hem kürsüde hem de AKP yetkilileriyle yapmış olduğumuz
görüşmelerde, bunun sıradan bir araştırma komisyonu
şeklinde ele alınamayacağını, her 4 siyasi partiden
eşit üyelerle birlikte çalışmaya başlayacak ve
görevlendirmeleri de bu şekilde yapacak bir komisyon olması
gerektiğini ifade ettik. Doğrusunu söylemek gerekirse ilk zamanlarda
görüştüğümüz AKPli yetkililer de bu konuda, bizim bu önerimizin
doğru olduğunu, isabetli olduğunu, bunun sıradan bir
komisyon olmasından çok 4 siyasi partinin eşit temsiliyetiyle ele
alınabileceğini ifade ettiler. Şimdi, süreç içerisindeki
gelişmeleri ben çok fazla ifade etmeyeyim ancak hem bu Komisyonun
zamanında çalışmaya başlamaması hem araya bir Meclis
tatilinin sokulması hem de yeni yapılan görevlendirmelerle birlikte
AKPnin bu Komisyonu çok sıradan bir şekilde ele alması
tavrını kabul edilemez buluyoruz. Ülke demokrasisine yönelmiş
olan ağır bir darbe kalkışması var, bununla ilgili
Parlamento irade ortaya koymuş, bir komisyon oluşturmuş ama
iktidar partisi Parlamento iradesinden çok kendi iradesiyle çalışacak
bir komisyonun çalışma tarzını, çalışma yöntemini
esas almış. Bu, son derece yanlıştır.
BAŞKAN Sayın Baluken, toparlayın
lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bununla
ilgili yanlıştan da umarım geri dönerler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akçay
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
Darbe Komisyonu daha önce sayısız
komisyonun kuruluş kurallarına uygun bir tarzda
şekillenmiştir; bunda hiçbir şüphe yok, kural
dışı herhangi bir uygulama yok. Burada vurgulanan, Darbe
Komisyonunun herkesin ortak hassasiyetine uygun bir çalışma yürütmesi
meselesiyse bunun takipçisi eminim Darbe Komisyonundaki bütün partilerin
üyeleri olacak, biz dâhil. Ayrıca, kimse kimseden bir şey saklayamaz
komisyonlarda, komisyonların çalışmaları aleni
çalışmalardır; basın da takip eder, insanlar da takip eder.
Kim neyi saklıyor ise onu komisyonda dile getirmek gerekir Şu
saklanıyor, bu saklanıyor. diye. Sonuçta gizli kapaklı bir
iş yapılmıyor, bir komisyonunun çalışmasından
bahsediyoruz, ilk defa çalışmayacak.
Benim ümidim ve temennim, bütün siyasi partilerden
katılan üye arkadaşlarla birlikte bu Darbe Komisyonunun 15 Temmuzda
milletin mukabelesine ve demokrasiye sahip çıkma iradesine uygun bir
çalışma gerçekleştirmesidir, hep beraber bunun takipçisi
olacağız.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu yapılan tartışmalara ilaveten
önemli gördüğüm bir hususu da hatırlatmak istiyorum.
Dünkü Komisyon toplantısında komisyonun
çalışma usul ve esaslarına ilişkin bazı kararlar
alınıyor. Bunun 5inci maddesinde: Komisyon süresince ilgili kurum,
kuruluşlardan konuyla ilgili uzman görevlendirilmesi, ilgili
işlemlerin ve yazışmaların yapılmasında, davet
edilecek kişi ve kurumların tespiti hususlarında Komisyon
Başkanının yetkili kılınmasına. diyor. Bu,
Komisyonun çalışma amacını kısıtlayıcı
bir durum olabilir. Yani burada bu tür bağlayıcı,
kısıtlayıcı ve yönlendirici tutumlardan kaçınmak
gerekir. Bu alınan kararların belki de en yanlış olanı
da bu 5inci maddedir. Bu 5inci maddenin yeniden gözden geçirilmesinde fayda
var.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, yeteri kadar
konuştuk sanıyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Son bir
hususu ifade etmem gerekiyor.
BAŞKAN Son bir dakika vereyim.
Lütfen
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancının ifade ettiği gibi, bu Komisyonu İç
Tüzükün bizi bağlayacağı şekilde diğer sıradan
komisyonlar gibi oluşturma zorunluluğumuz yok. Biliyorsunuz, darbe
anayasası yerine sivil, demokratik bir anayasa yapmak için
oluşturduğumuz Komisyonda Meclisteki 4 siyasi partinin eşit
temsiliyetiyle bir çalışma yürütüldü. Şimdi, darbe
anayasasını ortadan kaldırıp yeni bir demokratik anayasa
yapmak için eğer siyasi partiler bu şeklide bir yöntemde
anlaşabiliyorlarsa darbe kalkışması için oluşturulan
bir komisyonda da aynı yöntem ve metodoloji üzerinden anlaşabilirler.
Bu, iktidar partisinin bilinçli bir tercihidir. Ve bununla ilgili de
altını çizerek tekrar ifade etmek istiyorum, iktidar partisi,
darbenin siyasi boyutuyla ilgili süreci sadece Darbe Komisyonuna havale ederek
orada her şey tartışılır gibi kolaycı bir
yaklaşım üzerinden de asla ele almamalıdır.
BAŞKAN Sayın Baluken, toparlayın
lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Darbe
Komisyonu kendi çalışmasını yürütür ama darbenin siyasi
ayağıyla ilgili hızla kamuoyunun beklediği sorulara cevap
vermesi gereken sorumluluğu AKP grubunun yerine getirmesi gerekir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, on
saniye sadece çünkü
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Komisyon kurulmuş iki ay önce.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Darbe Komisyonu kamuoyuna
açıktır
BAŞKAN - Yani yeteri kadar düşüncelerinizi
de söylediniz, tekrara girmeyelim lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu en
önemli konu Sayın Başkan, çok önemli.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sadece bir cümle, sadece bir
cümle.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Darbe Komisyonu kamuoyuna
açıktır, çalışmaları alenidir, basın da
izleyecektir. ifadelerini Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun komisyon
çalışmaları sırasında çoğunluk oyuyla Komisyonu
kapalı oturuma geçirtmeyeceği konusunda bir taahhüt olarak not
alıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yedekci, siz de sisteme girmişsiniz;
nedir talebiniz?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul)
60ıncı maddeye göre söz rica ediyorum.
BAŞKAN Nedir, hangi konuda, konuyla ilgili
mi?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Ben
mimarım biliyorsunuz, Dünya Mimarlık Haftası; bununla ilgili söz
istiyorum.
BAŞKAN Peki, bir dakika süre verelim size de.
Buyurun.
21.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, Dünya Mimarlık Gününe
ilişkin açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Daha yaşanılabilir bir Türkiye ve bir
dünya ancak barış, demokrasi ve adalet kavramlarının
mekânsallaştığı nitelikli tasarımla mümkündür. Sosyal,
ekonomik, kentsel ve mekânsal gelişme süreçlerinde insan
yaşamını doğrudan etkileyen başta barınma ve
yaşam hakkı olmak üzere, temel insan hak ve özgürlükleri güvenceye
alınmalıdır. Bilinmelidir ki her bir yapı
yapıldıkları dönemlerin mimarlık örnekleri ve mirası
olan yapılardır.
Yüce Meclisimizin Halkla İlişkiler
Binası gibi yıkılarak yok edilmelerine, dolayısıyla
tasarımın, mimarlığın, insanın, kentin
değersizleştirilmesine sebep olan anlayışa karşı
mücadele etmeye devam edeceğiz. Çevre, tarih ve kültür değerlerinin
korunduğu başka bir dünyanın mümkün olduğu bilinciyle ve
inancıyla dikta ideolojisinin mekâna yansıtılmasına inat
insan, kent, çevre, doğa, deniz ve derelerin sermeyenin
karşısında galip geldiği günler için mücadele eden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yedekci.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Müsaade edin
cümlemi tamamlayayım; olabilir mi acaba Sayın Başkan?
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Açabilir misiniz mikrofonu?
BAŞKAN Kayıtlara geçiyor, siz söyleyin
lütfen.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Niçin, sadece
iki saniyeyi alacak bir şey için yani cümlemizi bile tamamlamamıza
BAŞKAN- Şu anda zaten kayda geçiyor
Sayın Yedekci.
Buyurun.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Tamam, peki,
tamam.
insan, kent, çevre, doğa, deniz ve derelerin
sermayenin karşısında galip geldiği günler için mücadele
eden dünyadaki ve güzel ülkemdeki meslektaşlarımın Dünya
Mimarlık Gününü kutlar, daha iyi bir dünyayı birlikte
tasarlamayı ve inşa edebilmeyi dilerim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu gündemin Sözlü Sorular
kısmının 1, 26, 38, 52, 69, 72, 78, 81, 86, 93, 107, 108, 123,
137, 141, 144, 208, 229, 238, 255, 291, 300, 302, 305, 306, 309, 317 ve 376 ile
391inci sıralarında yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası
geldiğinde yerine getireceğim.
Sayın milletvekilleri, Fetullahçı terör
örgütünün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi ile bu terör örgütünün
faaliyetlerinin tüm yönleriyle araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü
ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
(10/276, 277, 278, 279) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/841)
04/10/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Komisyonumuz başkan, başkan vekili, sözcü
ve kâtip seçimi için 04/10/2016 Salı günü saat 19.00da
toplanmış ve kullanılan 15 adet oy pusulasının tasnifi
sonucu aşağıda adları ve soyadları yazılı
üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzükün
24üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Reşat
Petek
Burdur
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan :Reşat
Petek (Burdur) 9
oy
Başkan Vekili :Selçuk
Özdağ (Manisa) 9
oy
Sözcü :Mihrimah
Belma Satır (İstanbul) 9
oy
Kâtip :Serkan Bayram (Erzincan) 9 oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
Üçüncü sırada okutacağım Meclis
araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge
özeti okutulacaktır ancak önergenin tam metni tutanak dergisinde yer
alacaktır.
Buyurun.
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İzmir Milletvekili Özcan Purçu ve 23 milletvekilinin, Roman
vatandaşlarımızın sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/312)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Demokratik bir toplumun temel prensiplerine
aykırı olarak, gerek toplumsal gerekse de kamusal düzlemde
yaygın biçimde ayrımcılığa uğrayan ve
dezavantajlı konumda bulunan Roman vatandaşlarımızın
sorunlarının kapsamlı olarak araştırılması
ve Romanların toplumdaki dezavantajlı konumunun giderilmesine yönelik
çözüm çerçevesinin ortaya konulabilmesi için Anayasa'nın 98inci ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104üncü ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını
arz ederim.
1) Özcan Purçu (İzmir)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Veli Ağbaba (Malatya)
4) Çetin Osman Budak (Antalya)
5) Kazım Arslan (Denizli)
6) Aydın Uslupehlivan (Adana)
7) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
8) Ahmet Akın (Balıkesir)
9) Şenal Sarıhan (Ankara)
10) Mahmut Tanal (İstanbul)
11) Hüseyin Çamak (Mersin)
12) Kadim Durmaz (Tokat)
13) Ceyhun İrgil (Bursa)
14) Lale Karabıyık (Bursa)
15) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
16) Erkan Aydın (Bursa)
17) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
18) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
19) Orhan Sarıbal (Bursa)
20) Melike Basmacı (Denizli)
21) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
22) Bülent Yener Bektaşoğlu (Giresun)
23) Haluk Pekşen (Trabzon)
24) Erdin Bircan (Edirne)
Gerekçe:
Demokrasinin temel gereklerinden birisi hiçbir
vatandaşın kimliği nedeniyle ayrımcılığa
uğramamasıdır. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da her
vatandaşın temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet
gereklerince yararlanmasını öngörmektedir. Ancak tarihsel ön
yargılar ve içinde bulundukları sosyoekonomik koşullar nedeniyle
Roman vatandaşlar topluma çoğu kez yeterince entegre olamamakta ve
toplumumuzun en dezavantajlı kesimleri arasında yer
almaktadırlar.
Türkiye'de yaşayan dezavantajlı toplumsal
grupların birçoğundan farklı olarak Romanların
sorunlarının temelinde yatan olgu yalnızca siyasal ve ekonomik
eşitsizliğin bir sonucu olmanın ötesindedir. Romanlar, ekonomik
eşitsizliği de içeren, ancak yalnızca ekonomik eşitsizliğin
giderilmesiyle aşılması söz konusu olmayan sosyolojik temelli
bir sorun olan sosyal dışlanma olgusuyla baş
başadırlar. Sosyal dışlanma, en geniş anlamıyla
topluma aktif olarak katılamama, sosyal, kültürel kaynaklara
erişemeyerek zaman içerisinde toplumla olan bağlarını
yitirme anlamına gelmektedir. Sosyal dışlanmanın temel
kaynaklarından biri hemen hemen her zaman ekonomik eşitsizlik olsa
da, sosyal dışlanmanın çok boyutlu yapısı,
eşitsizlik giderici sosyal politikaların sorunu ortadan kaldırmak
için tek başlarına yeterli olamayacakları anlamına
gelmektedir.
Bu nedenle çok boyutlu sosyal dışlanmaya
maruz kalan Romanların topluma yeniden entegre edilebilmesi için yasal
dönüşümleri ve pratik yaklaşımları birlikte içeren
kapsamlı bir çerçeveye ihtiyaç vardır. Yalnızca yoksulluk
giderici sosyal politikaların uygulanması, sorunun yoksulluk boyutunu
ortadan kaldırsa da Romanların sosyal dışlanmasına tek
başına çare olamayacaktır. Romanların
sorunlarının ortadan kaldırılması ve yalnızca
kâğıt üzerinde değil, pratikte de eşit yurttaşlar
olarak topluma yeniden entegre edilebilmeleri için mekânsal dışlanma,
emek piyasasından dışlanma ve kamunun
sağladığı sosyal hizmetlere erişememe
sorunlarının üçünün de bütüncül bir yaklaşım çerçevesinde
çözülmesi gerekmektedir.
2.-
Denizli Milletvekili Melike Basmacı ve 25 milletvekilinin, Denizli tekstil
sektörünün Rusya boykotu sonrası sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/313)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
24/11/2015 tarihinde Rusya'ya ait savaş
uçağının düşürülmesi ile Rusya'nın Türk ürünlerine
uyguladığı boykot sonrası Türk tekstilcisi zor anlar
yaşamaktadır. Özellikle Denizlili tekstilciler zor durumda
kalmış ve Laleli pazarına ürün gönderilememektedir. Bu
sebeplerle Denizli tekstil sektörünün boykot sonrası
sorunlarının yerinde tespiti ve çözüm yollarının
bulunması için, Anayasanın 8inci maddesi ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince
bir Meclis araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutları
ile araştırılmasını saygıyla arz ederiz.
1) Melike Basmacı (Denizli)
2) Kazım Arslan (Denizli)
3) Kadim Durmaz (Tokat)
4) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
5) Aydın Uslupehlivan (Adana)
6) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
7) Özcan Purçu (İzmir)
8) Şenal Sarıhan (Ankara)
9) Ceyhun İrgil (Bursa)
10) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
11) Namık Havutça (Balıkesir)
12) Devrim Kök (Antalya)
13) Lale Karabıyık (Bursa)
14) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
15) Erkan Aydın (Bursa)
16) Mahmut Tanal (İstanbul)
17) Haydar Akar (Kocaeli)
18) Çetin Osman Budak (Antalya)
19) Ahmet Akın (Balıkesir)
20) Orhan Sarıbal (Bursa)
21) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
22) Hayati Tekin (Samsun)
23) Bülent Yener
Bektaşoğlu (Giresun)
24) Haluk Pekşen (Trabzon)
25) Erdin Bircan (Edirne)
26) Hüseyin Çamak (Mersin)
Gerekçe:
Türkiye Rusya'dan yılda 25 milyar dolarlık
ithalat yaparken, Rusya da Türkiye'den 5,9 milyar dolar mal almaktadır.
Türkiye için Rusya pazarı yüzde 2,5luk ihracat pazarı
oluşmaktadır. Rusya bizden ağırlıklı olarak
tekstil, tarım ürünleri, otomobil, makine, teçhizat ve giyim
eşyası almaktadır. Denizli ili ihracat yönünden oldukça önemli
bir il olup toplam ihracatının yüzde 61,28'i tekstil ve konfeksiyon
ürünlerinden oluşmaktadır. DENİB verilerine göre Ocak-Kasım
2015 aralığında zaten yüzde 14,75 oranında tekstil
ürünlerinde bir daralma söz konusudur. Ayrıca Denizli'den İstanbul
Laleli pazarına çok sayıda firma, esnaf tekstil ürünleri satarak hem
ticaret yapmakta hem de istihdam yaratmaktadır. 24/11/2015 tarihinde
Rusya'ya ait savaş uçağının düşürülmesi ile iki ülke
ilişkileri sıkıntıya girmiştir. Özellikle tekstil
ihracatı yapan firmalar tahsilat yapmakta sıkıntı çekmekte,
bu sebeple ihracat firmaları kredilerini ödemekte güçlük
yaşamaktadırlar.
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 24 milletvekilinin,
Roboski katliamının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/314) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
28 Aralık 2011 tarihinde Şırnak ili
Uludere ilçesinde Türk Silahlı Kuvvetlerince gerçekleştirilen
sınır ötesi harekât sonucu 34 yurttaşımız
öldürülmüştür. Kamuoyunda Roboski katliamı olarak bilinen olayın
araştırılması için kurulan Uludere alt komisyonu son
toplantısını 06/03/2012 tarihinde yapmış,
hazırlanan rapor, şimdiye kadar hiçbir komisyonda
uygulanmamış bir yöntemle görüşülmüş ve toplantı
sırasında rapor okunarak değerlendirilmiştir. Alt
komisyonun AKP'li üyeleri tarafından büyük bir gizlilik ve sansür
uygulanan rapor, kamuoyuna ve özellikle Uludere'de yakınlarını
kaybeden ailelere verilen sözlere karşın hiçbir değerlendirme
yapılmamak suretiyle ciddiyetini ve rapor olma özelliğini
kaybetmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi Ankara milletvekili ve TBMM
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi Sayın Levent
Gök'ün "Uludere Raporu"na koyduğu muhalefet şerhinde
belirtilen ve aşağıda özetlenen hususlara göre Uludere alt
komisyonunun raporunda;
1) Komisyonun başından beri
aradığı hiçbir sorunun yanıtı verilmemiştir.
2) Olayın sorumlu mevkileri ve kişileri
işaret edilmemiştir.
3) Ölen yurttaşlarımızın içinde
teröristler de olabileceği algısı yaratılmak
istenmiştir.
4) Ölen yurttaşlarımızın
ailelerinin adalet arayışları, onlara verilen tazminat ve köye
yapılan yardımlardan bahsedilmek suretiyle hiçe
sayılmış, ailelerin ölen evlatları ve acıları
paraya tahvil edilmiştir.
5) Olayın "yaşam hakkının
ihlali" olduğuna dair hiçbir değerlendirmede
bulunulmamıştır.
6) Olayın terör bölgesinde geçtiği
vurgulanarak, olağan bir vaka görülmesine yönelik çaba içerisinde
olunmuştur.
7) Başbakanın "Uludere karanlık
dehlizlerde kalmayacak." değerlendirmesine karşın AKP'li
üyelerin oylarıyla Uludere'nin üstü kapatılmak, örtbas edilmek
istenmiştir.
AKP'li üyelerin kabul ettiği metin, yakın
tarihimizin en trajik olayı olan Uludere için ve insan hakları,
demokrasi açısından tam bir kara lekedir. AKP'nin Uludere'nin
soğutulması, karartılması, üstünü örtme
çabalarının karşısında kamuoyunun her zaman bilgi alma
ve öğrenme hakkı vardır. Gelinen aşamada Uludere'de
açılan ve giderek tüm bölgeye yayılan yara
sarılmadığı gibi üstü kapatılarak unutturulmaya
çalışılmıştır. Uludere katliamının
tekrar incelenmesi ve faillerinin araştırılması için
Anayasa'nın 98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Mustafa
Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Mahmut
Tanal (İstanbul)
3) Özcan
Purçu (İzmir)
4) Aydın
Uslupehlivan (Adana)
5) Şenal
Sarıhan (Ankara)
6) Çetin
Osman Budak (Antalya)
7) Murat
Emir (Ankara)
8) Nurhayat
Altaca Kayışoğlu (Bursa)
9) Barış
Karadeniz (Sinop)
10) Kadim
Durmaz (Tokat)
11) Haydar
Akar (Kocaeli)
12) Namık
Havutça (Balıkesir)
13) Devrim
Kök (Antalya)
14) Ceyhun
İrgil (Bursa)
15) Lale
Karabıyık (Bursa)
16) Tur
Yıldız Biçer (Manisa)
17) Kazım
Arslan (Denizli)
18) Orhan
Sarıbal (Bursa)
19) Melike
Basmacı (Denizli)
20) Ömer
Fethi Gürer (Niğde)
21) Bülent
Yener Bektaşoğlu (Giresun)
22) Mehmet
Gökdağ (Gaziantep)
23) Vecdi
Gündoğdu (Kırklareli)
24) Erdin
Bircan (Edirne)
25) Hüseyin
Çamak (Mersin)
Özet Gerekçe:
Dönemin Başbakanı 21/12/2012 tarihinde bir
televizyon kanalında yaptığı konuşmada "Bu
olayı bu kadar basite indirgemeyelim. İkide bir de sivil
vatandaş diyoruz, terör örgütünün mensubu da sivildir ama o sivil görüntü
altında teröristtir. Bunu da görmemiz lazım. Burada 34te 34'ü
böyledir. kanısına varmak İçin müsaade edin yargı
kararlarını bekleyelim. Bunları görmeden ilk günden itibaren hep
sivil, sivil, sivil
Hep böyle geliştirdik bu işi. Ben buna da bir
beyin yıkama ameliyatı diyorum." ifadelerini
kullanmıştır.
Oysa Uludere olayındaki tek ve yalın
gerçeklik ölenlerin çocuk yaşta, sınır ticareti yapan Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları olduğu gerçeğidir. Ölenlerin hiçbirinin
terör örgütüyle bir bağlantısı bulunmadığı gibi
27'sinin ailesi köy korucusu olup ölenlerden bir kişinin kendisi de köy
korucusudur.
Komisyonun AKP'li üyeleri kabul ettikleri raporda
bir itirafçının raporun yazımına karar verildikten sonra
basında çıkan bir ifadesine yer vererek ve ASELSAN Raporunu tahrif
edip bir bölümünü montajlamak suretiyle başından beri sürdürdükleri
bu tutumlarını bir senaryoya dönüştürmüşlerdir.
AKP'lilerin bu senaryosuna göre bir itirafçı,
olaydan bir müddet sonra teslim olduğu yetkililere, bir
başkasının kendisine olay günü bir arkadaşıyla beraber
kaçakçıların içinde bulunduğunu, bombalama olunca kendilerinin
kaçtıklarını söylediğini belirtmiştir. Raporun
yazımına 14 Kasım 2012 tarihinde karar verildiği hâlde iki
buçuk ay sonra 2013 Şubat ayı başında basında
çıkan bu habere AKP'li üyeler birdenbire can simidi bulmuş gibi
sarılmışlardır. Oysa Şırnak Valiliğinde
Komisyonca 5 Şubat 2012 tarihinde yapılan toplantıda 23üncü
Jandarma Sınır Tümen Komutanı bu hususa değinmiş ve
bunlar ses kaydı ve tutanaklarla kayda geçirilmişti.
ASELSAN Raporunun bir kısmını
yazıp diğer kısmını sansürleyerek raporda başka
bir algı yaratmaya çalışan bu anlayış,
çocuklarının parçalanmış cesetlerini arayan ailelerden
örgüt üyesi üretmeye cüret edecek kadar gözünü karartmıştır. Bu
durum Uludere'de hayatını kaybedenlerin yakınlarını
bir kez daha derinden yaralamıştır. Gelinen aşamada
Uludere'de açılan ve giderek tüm bölgeye yayılan yara
sarılmadığı gibi üstü kapatılarak unutturulmaya
çalışılmıştır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, 4/10/2016 tarihinde İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü
ve arkadaşları tarafından, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında
ilan edilen OHAL kapsamında Hükûmetin yayınladığı 668
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye dayanarak kapatılan İMC
TV, Azadi TV, Denge TV, Hayatın Sesi TV, Jiyan TV, TV 10, Van TV, Zarok
TV, Ses Radyo, Dünya Radyo, Yön Radyo gibi yayın organlarının
kapatılma gerekçelerini incelemek amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 5 Ekim 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
5/10/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/10/2016 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
4 Ekim 2016 tarihinde, İzmir Milletvekili
Sayın Ertuğrul Kürkcü ve arkadaşları tarafından
verilen, 2845 sıra numaralı, 15 Temmuz darbe girişimi
sonrasında ilan edilen OHAL kapsamında Hükûmetin
yayınladığı 668 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye dayanarak kapatılan İMC TV, Azadi TV, Denge TV,
Hayatın Sesi TV, Jiyan TV, TV 10, Van TV, Zarok TV, Ses Radyo, Dünya Radyo,
Yön Radyo gibi yayın organlarının kapatılma gerekçelerini
inceleme amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 5/10/2016 Çarşamba
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak Muş Milletvekili Sayın Ahmet
Yıldırım konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 25 Temmuz 2016 tarihli, 668 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye dayanarak yaklaşık on gündür gündemimizi meşgul
eden, bazı radyo ve televizyonların hukuktan, yasalardan, Anayasadan
yoksun, hatta onlara aykırı bir biçimde kapatılmasıyla
ilgili olarak partimizin vermiş olduğu önerge lehinde söz
almış bulunmaktayım. Bütün Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Evet, 668 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameden söz ettik ama burada daha önce Radyo Televizyon Üst Kurulu
üyeliği yapmış biri olarak ifade edeyim ki, Türkiye'de anayasal
kurullardan biri Radyo Televizyon Üst Kuruludur ve Anayasa 133e göre RTÜKün
gerek müteşekkiliyeti gerekse göreceği iş ve işlemlerle
ilgili çok açık tanımlama yapılmış, buna
bağlı olarak 6112 sayılı Yasa
çıkarılmıştır. Bu yasaya göre, Türkiye'de yayın
yapacak olan görsel ve işitsel yayın organlarının tamamı
RTÜK tarafından lisanslandırılır ve bunlar yayın
hayatı boyunca RTÜK dışında herhangi bir kurum,
kuruluş, mevki tarafından müeyyideyle karşılaşamazlar,
herhangi bir şekilde kapatılmaları söz konusu olamaz.
Bakın, çok açık bir şekilde Anayasa hükmünden söz etmekteyim.
Yani 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye dayanarak bu radyo ve
televizyonların kapatılması çok açık bir Anayasaya
aykırılık teşkil etmektedir. Bu, ya değilse, kanun
hükmünde değil, Anayasa hükmünde bir kararname gibi oluyor.
Geçen hafta Meclis resepsiyonunda, bir muhabirin
sorusuna cevaben, RTÜKten de sorumlu Başbakan Yardımcısı
Sayın Kurtulmuş ibretlik bir cevap veriyor. Neymiş?
Kapatılan radyo ve televizyonlarla ilgili olarak raporları RTÜKten
isteyeceğiz. Gerekirse tekrar durumlarını
değerlendireceğiz. Sayın Bakan, birileri size Anayasayı
veya yasayı yanlış anlatmış çünkü önce rapor istenir,
işlem yapılır; daha sonra tasarrufta bulunulur. Siz önce
kapatıyorsunuz, daha sonra Rapora bakalım. diyorsunuz. Ben dört
buçuk yıllık görev sürem boyunca böyle bir ibretlik kararın
altına imza atılmış herhangi bir RTÜK kararıyla
karşılaşmadım.
Bakın, burada lisanslama, bir televizyon veya
radyonun kuruluşunun yetkisi de anayasal olarak RTÜKtedir; onun
kınama, uyarı, idari para cezası ya da lisans iptali yetkisi de
RTÜKtedir. Bu, Anayasanın amir hükmüdür. Bu sebeple, kanun hükmünde kararname
çok açık bir biçimde, ayan beyan Anayasaya aykırıdır.
Bir diğer husus: Özellikle ifade etmek isterim
ki, şu saatlerde, şu dakikalarda IMC TV yine korsanvari bir biçimde
polis tarafından basılmış, dün yayını durdurulan
IMC TVnin mallarına el konularak bu malların TRTye
götürüleceği şu dakikalarda beyan edilmiştir. Ya, Allah
aşkına, şimdi soruyorum: Bu devlet bir haydut devleti midir,
burada hukuk yok mu; yasalara, anayasalara aykırı olmak bir iktidarın
aldığı oyla göz ardı edilebilir mi? Bu nasıl bir gasp
ve ganimet kültürüdür ki yasa, Anayasa, yargı kararı
olmaksızın bir televizyonun, bir yayın organının
mallarına el konuluyor, gasbediliyor, ganimet kültürüyle alınıp
başka bir yere veriliyor. Ama şunu çok iyi biliyoruz, bunu muhtemelen
iktidar yetkilileri de biliyordur: İç hukukta olmasa bile
uluslararası hukukta mahkûm edilecek bu kararların altına imza
atmak ancak bir garabet olabilir. Ve ifade edelim ki er geç bu kararlar mahkûm
edilecek ve açılan davalarda bu kararın altına imza atan siyasi
iktidarın mensuplarına rücu edilmek üzere bu mallar ve nakdî, ayni
bütün varlıklar tekrar iade edilecektir sahiplerine.
Değerli milletvekilleri, bakın, herkes
kendine göre demokrat. 15 Temmuz gecesi televizyonları, CNN TÜRKü ve
TRTyi basanlar ile son iki gündür radyo ve televizyonları basan haydut
anlayışın arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü darbecilerin
fiilleriyle iş ve işlem gören bir siyasi iktidar gerçekliğiyle
karşı karşıyayız. 15 Temmuz gecesi de televizyonlar
basıldı, son iki gündür de televizyonlar basılıyor. Ama 15
Temmuz darbecilerinden artı bir yanınız var; onlar mallara el
koymadılar, sadece yayın durdurmak istediler, bir talan kültürüyle
oradaki malları dağıtıp yerle bir etmediler veya dün
özellikle Özgür Radyoda olduğu üzere bir kadın televizyon
çalışanı saçından sürüklenerek götürülüp gözaltına
alınmadı.
Evet, siz yeni Türkiyeden böyle gurur
duyabilirsiniz, sizin gurur duyduğunuz Türkiyenin demokrasi kalibresi ve
anlayışı bu olabilir. Ama ben ifade etmek isterim ki,
bakın, değerli milletvekilleri, dün Balyoz ve Ergenekon gibi
davalarda haksız bir şekilde tutuklanan gazeteciler vardı ve
iktidar mensupları ne diyordu, Onlar gazetecilikten tutuklanmadılar,
bilmediğiniz durumlar var. diye o gazetecilerin tutuklanmasını
meşru görüyordu. Bugün yine aynı gerekçe. Neymiş? Gazetecilik
veya yayıncılık faaliyetlerinden ötürü değilmiş.
Baskıcı devletler her dönem için demokrasi mücadelesi verenleri
terörize etmelidirler ki kendi faşizan yöntemlerine meşruiyet
alanı sağlayabilsinler. Ve bugün sessiz kalanlar veya destek verenler
bu ülkenin karanlık geleceği için katkıda
bulunduklarını unutmamalıdırlar. Ve bugünlerde
kapatılan TV kanalları ifade ve basın özgürlüğünü çok fazla
aşan bir gerçekliğe tekabül etmektedir, o da şudur: Kürte dair
ne varsa bir saldırı altındadır. Bakın, Kürte dair ne
varsa iktidarın saldırısı altındadır. Belediyesi
hedeftir, dernek ve sendikaları hedeftir, TV ve radyoları hedeftir,
öğretmeni ve öğrencisi hedeftir, Kürtün vekili de asili de hedeftir,
yaşlısı da bebesi de hedeftir. Son bir yılda bu iktidar
döneminde bunların hepsine şahit olduk ama şunu ifade edeyim:
Eğer bir Türkiye aydını olarak kendini addeden, bir Türkiye
sevdalısı olarak kendini addeden siyasetçi kim varsa işe
vurgunun yapıldığı yerden başlamalıdır.
Bu anlamda, ben özellikle Fransız aydın
Sartredan bir alıntıyla konuşmama devam etmek istiyorum. Sartre
saldırı altında olan Cezayir işgaline ve
saldırılarına, o dönemki Fransız faşizmine dönük
şunu söylüyor: Başta hiçbir şey bilmiyordunuz, buna inanmaya
razıyım. Sonra şüphe duymaya başladınız ve
artık biliyorsunuz ama gene de suskun kalıyorsunuz. Sekiz
yıllık bir suskunluk artık zarar verir, hem de boş yere
zarar verir. İşkencenin kör edici parlaklığı
gökyüzünün en yüksek noktasında tüm ülkeyi aydınlatıyor. Bu parlak
ışık altında tek bir kahkaha bile artık samimi
çıkmıyor. Öfke ve korkuyu maskelemek için boyanmamış tek
bir yüz, tiksintimizi ve suç ortaklığımızı ele
vermeyen tek bir hareket yok artık. Bugün nerede iki Fransız
buluşsa aralarında ölü bir beden var. Bir mi dedim? Fransa vaktiyle
bu ülkenin adıydı ama bugünden itibaren, 1961 itibarıyla Fransa
bir ülke adı değil, bir psikonevroz hastalığının
adıdır. Aynı şeyi Türkiye için söylüyorum. Yeni Türkiye
safsatası altında bir ülke özlemini bu kitlelere yutturmaya
çalışanlar aslında Türkiyeyi bir ülke ismi olmaktan
çıkarıp bir psikonevroz hastalığı ismine
dönüştürmeye çalışıyorlar.
Buradan hareketle, değerli milletvekilleri,
bakın, Kürtün kapatılan televizyonlarıyla ilgili
Govend TV,
halay yasak; Zarok TV, çocuğuna çizgi film yasak; müzik kanalı yasak,
haberi yasak. Gerçeklerden bu kadar korkan, bakın, çocuğun çizgi film
önünde duyacağı hazdan bu kadar korkan bir ülke rejiminin, medya veya
basın özgürlüğü bir yana, ülke olma kimliğini giderek
kaybettiğini ve toplumsal muhalif bütün kesimleri hedef hâline
getirdiğini unutmayalım.
Yine unutmayalım ki bugün Kürtün
dışında sessiz kalanlar, Nazi zulmü altında
sıranın en son geldiği rahibin kaderinden
kurtulamayacağını bilmelidir. Sıra birilerine
geldiğinde artık onlara destek verecek, onun feryadını
duyacak kimse kalmayabilir.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
aleyhinde ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal
konuşacak.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Konu, tabii kanun hükmünde kararnamelerle ilgili;
kapatılan televizyonlar, el konulan malları ve gazeteler olunca bizim
başvurabileceğimiz, pozitif hukuk açısından argüman
Anayasamızın 30uncu maddesi.
Değerli milletvekilleri,
Anayasamızın 30uncu maddesine baktığımız zaman
açık ve net; Basın Araçlarının Korunması
başlık: Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak
kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti
olduğu gerekçesiyle
Tekrarlıyorum, altını kalın
çizgilerle
suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya
işletilmekten alıkonulamaz. der. Mevcut olan bu Anayasayı -güya
daha demokratik bir anayasa yapmaya çalıyoruz- beğenmediğimiz bu
Anayasayı işte 12 Eylül askerî darbesi yaptı. deniliyor, bu
Anayasaya bile riayet edilmiyor. Yapılan uygulamalar buna uygun mu? Gayet
açık ve net; baktığımız zaman, aynı zamanda
Anayasadaki 25, 26ncı maddesiyle özgü baktığımız
zaman, hepsi tamamen buna aykırı. Daha ötesi, kaynak
açısından ben hem Parlamentonun hem Türkiyenin bilgisi olması
açısından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
Türkiyede Olağanüstü Hâl Rejimine Etkisi
Baktığımız
zaman, burada televizyonların, gazetelerin
Yayın
organlarının gazetecilerinin cezaevine atılması bugüne
kadar hep Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı
bulunmuş ve Türkiye mahkûm edilmiş durumda değerli arkadaşlar.
Buradaki Türkiyenin ödeyeceği tazminatların tamamı yine vergi
olarak vatandaşın ekmeğinden, suyundan alınıyor,
kesiliyor, yine bunun faturası vatandaşın aleyhine
düzenlenmiş oluyor. Biz, kim suç işlemişse mutlaka
cezalandırılmalı, buna hep yürekten katılıyoruz ancak
ve ancak darbe girişimi, FETÖ terör örgütü bahane edilerek bunun
sulandırılmasını kabul etmiyoruz.
Kaldı ki burada biz daha
ayrıntılı bir çalışmaya baktığımız
zaman, bu Meclis gayet rahat şunu da kabul etti yani herkes bu konuda
hemfikir: 12 Eylül 1980 askerî darbesi, faşist cunta bir rejim mi? Bu,
faşist bir rejim mi? Darbeci miydi? Darbeciydi. Bunda bir
sıkıntı var mı? Yok. Peki, ben şimdi 12 Eylül
1980deki darbe ile bugün kanun hükmünde kararnamelerle yapılan
işlemleri yani darbeci zihniyetin yaptıkları ile bugünkü Sivil
iktidarım. diyenlerin yaptıklarının bilimsel anlamda bir
tablosunu sizlere izah etmeye çalışacağım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, 15 Temmuz
sürecinde hakkında işlem yapılan öğretim görevlisi: 2.500
öğretim üyesi işsiz bırakılmış, 2.346 kişi
de ihraç edilmiş 15 Temmuzda. Peki, 12 Eylülde ne olmuştu? 120
öğretim üyesi olmuştu görevden alınan. Peki, aynı
şekilde hakkında işlem yapılan, 15 Temmuzdan sonra memur
sayısı 50.589; 12 Eylülde 7.245.
Aynı şekilde, 15 Temmuzda kapatılan
yayınevleri ve dağıtım kanalları 29; 12 Eylülde yok.
Kapatılan sağlık kurumları
sayısı 15 Temmuzda 35; 12 Eylülde yok.
Kapatılan anaokulu, ilkokul ve liseler 934; 12
Eylülde yok.
Kapatılan kız ve erkek öğrenci
yurtları 12 Eylülde yok; 15 Temmuzda 109.
Kapatılan vakıflar 12 Eylülde yok; 15
Temmuzda 104.
Kapatılan dernek, federasyon ve konfederasyon
15 Temmuzda 1.125; 12 Eylülde 23.700 faaliyetten men.
Kapatılan üniversiteler 15 Temmuzda 15; 12
Eylülde yok.
Ve bakıyoruz, aynı şekilde
kapatılan ajanslar 15 Temmuzda 3; 12 Eylülde yok.
Kapatılan televizyonlar 15 Temmuzda 16; 12
Eylülde yok.
Kapatılan radyolar 15 Temmuzda 23; 12 Eylülde
yok.
Kapatılan gazeteler 12 Eylülde yok; 15 Temmuzda
45.
Kapatılan dergiler 15 Temmuzda 15; 12 Eylülde
yok.
Değerli arkadaşlar, kapatılan
yayınevleri ve dağıtım kanalları 29; 12 Eylülde yok.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) O dönemdeki
televizyon sayısı ile gazete sayısı var mı Sayın
Tanal?
MAHMUT TANAL (Devamla) Şimdi buna
baktığımız zaman
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Kaç tane
televizyon vardı 12 Eylülde?
MELİKE BASMACI (Denizli) Oranları
söylüyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım lütfen.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Anayasamızın
38inci maddesinin birinci fıkrasını aynen okuyorum
(AK
PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı
laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, kürsüde
bir milletvekili konuşuyor. Lütfen.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Anayasamızın 38inci maddesi Suç ve
cezalara ilişkin esaslar başlığını
taşır. Birinci fıkrası aynen şu şekilde: Kimse,
işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç
saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz.
Peki, değerli arkadaşlar,
başlıklar şeklinde söylüyorum: Sendikalar, bu mevcut olan Aktif
Sendikası ne zaman kuruldu? 17-25 Aralık 2013ten sonra kuruldu Ne
zaman? 2 Ocak 2014 tarihinde. Sizin Millî Eğitim
Bakanlığınız Türkiyedeki 81 ile genelge gönderiyor,
Lütfen bu konuda üye yapın. diyor, resmî belge değerli
arkadaşlar, geçin bakın.
İki: Sendika nasıl kuruluyor? Bir:
İçişleri Bakanlığı diyor ki: İç tehdit
anlamında, dış tehdit anlamında bir sakıncası
yoktur. İki: Millî Eğitim Bakanlığı diyor ki: Üye
kaydetmenin mahzuru yoktur. Çalışma Bakanlığı
sendikanın kuruluşunu tescil ediyor.
Peki, arkadaşlar, sizin MİTiniz var,
sizin elinizde her türlü aracınız, istihbaratınız var, bu
sendikanın suç işlediğini eğer siz biliyorsanız niçin
açılışına izin verdiniz, niçin vatandaşı üye
yapmasını sağladınız? Bu öğretmenlerin sendika
aidatını, Bakanlık bizzat bunu keserek sendikaya
yatırmadı mı?
Bizde, Şanlıurfada avcılık
olur. Keklik avına çıkarsınız, kekliği kafese,
okuyacağı güzel bir yere koyarsınız. Keklik gayet rahat
orada öterken diğer yabani keklikler gelir, avcı da pusuda bekler,
gelen tüm keklikleri avlar.
Siz de derneğin açılışına
izin vereceksiniz, vakıfların açılışına izin
vereceksiniz, banka suç işlemişse bankayı
kapatmayacaksınız, bankanın açılmasına izin vereceksiniz;
vatandaşa pusu kurmuş oluyorsunuz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Mahmut,
pişman mısın? Mahmut Bey, pişman oldun mu?
MAHMUT TANAL (Devamla) Yani nasıl ki
dediğimiz o keklik avcısı kekliği oraya koyup, tüm yabani
keklikleri çağırıp onları avlıyorsa siz de
vatandaşı avladınız.
Yani netice itibarıyla burada eğer
FETÖyle iş birliği varsa gayet rahat Adalet ve Kalkınma
Partisinin milletvekillerine bakmak lazım, bakanlarına bakmak
lazım, Cumhurbaşkanına bakmak lazım, büyükşehir
belediyesine bakmak lazım.
Değerli arkadaşlar, siyaset suçun tarihini
belirleyemez. Nedir suçun tarihi? Efendim, yok, 17-25 Aralıktan sonra
Suçun tarihi ceza hukukunda, 66ncı maddede var. Ne der? Suça, yardım
ve yataklıktan dolayı kimlerin bunlara ne katkısı varsa
komple cezalandırılması lazım.
Değerli arkadaşlar, burada, bir: Biz,
şu konuda kim mağdur olmuşsa, kim zalim davranmışsa,
hep zalimlerin karşısına dikildik, hep hukuku savunduk, hukukun
üstünlüğünü savunduk, demokrasiyi savunduk, kimler suç işlemişse
mutlaka cezalandırılmasını istedik.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Halis Bey, sor ona, pişman olmuş mu?
MAHMUT TANAL (Devamla)
Şimdi, bir beyefendi bağırıyor. Arkadaş, Dişli
kim? Sizin Genel Başkan Yardımcınız. Peki, 2 numaralı
darbe girişimcisi kimdi? Kardeşiydi. Hani suçta ve cezada kanunilik
ve kişisellik ilkesi vardı? Siz bunu açığa almayacaksınız,
2 numaralı darbe girişimi olacak, efendim, birisinin eğer orada
suçu yoksa da, bankaya para yatırmışsa tüm ailesini işten
atacaksınız. Böyle adalet batsın değerli arkadaşlar;
böyle adalet olmaz, böyle bir düzen olmaz. Cezaların şahsilik ilkesi
Size gelince masumiyet ilkesi var, cezaların şahsilik ilkesi var,
garibim, kimsesiz vatandaşa gelince kolektif bir cezalandırılma
var. Kolektif cezalandırılma İlk Çağda vardı, Orta
Çağda kolektif cezalandırılma kalktı. Orta Çağdan
sonra gayet rahat, cezaların şahsiliği kalktı.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Mahmut Bey
MAHMUT TANAL (Devamla)
Bağıran arkadaşım, senin zenginlik ölçütün
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Ne
zamandan itibaren fabrika sahibi oldun? Bu iktidar sayesinde değil midir?
Fabrikalarınızın hesabını verin.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Teşekkür ediyorum, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Yerimden bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN Sayın
Bostancı, buyurun.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Sayın Tanal, 80 ihtilalinde kaç tane televizyon
kanalı vardı da kapansın?
BAŞKAN Sayın
Bostancıyı dinliyoruz. Lütfen
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
22.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Karanlık bir örgütle
mücadele ediyoruz. Bu örgüt kırk küsur yıldır faaliyet
gösteriyor. Sureti haktan göründüğü zamanlar var, aleni bir şekilde
darbe kastına dönük olarak faaliyetlerini yürüttüğü zamanlar var.
Bunları birbirinden ayırmak elbette hukukun işi ve suçun
şahsiliği ilkesi çerçevesinde her ne yapılıyorsa
yapılıyor. Bunun dışında keyfî, herhangi bir
şekilde falanı da filanı da bu işin içerisine katalım
tarzında bir yaklaşım kesinlikle söz konusu değil. Esasen,
hem hukukun gereği olduğu için hem de her haksız uygulama
sonuçta topluma ve siyasete bir maliyet olarak geri döneceği için bu
konuda son derece dikkatliyiz, bunu belirteyim.
Ayrıca, 12 Eylülle bu 15 Temmuz mukayesesi
kesinlikle doğru ve tutarlı bir mukayese değil. 12 Eylülde ben
de gazetecilik yapıyordum, albaylar arıyorlardı ve ne
yazmamız gerektiğini bize nazikane bir şekilde
söylüyorlardı, başka uygulamalar da vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Orada, sonuçta
darbeyi yapan emir komuta içerisinde bir askeriye var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, Naci Hocaya
söz verelim biraz daha çünkü CHP varsa herkes
Onun da hakkını
savunuyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen müsaade edin,
Genel Kurulu idare ediyorum ben.
Bir dakika daha ek süre vereceğim size, buyurun
Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Teşekkür
ediyorum.
12 Eylülde emir komuta zinciri içerisinde
askeriyenin yaptığı bir darbe söz konusuydu, 15 Temmuzda ise
toplumsal alanda örgütlenmiş; iktisadi, medya alanında, iş
adamı dünyasında örgütlenmiş ve nihai olarak askeriyede de kendi
çetesini kurmuş bir yapının müdahalesi söz konusuydu. Buna
mukabele ederken, bunu tecziye ederken elbette her türlü illiyet
bağlantısı çerçevesinde çeşitli konulardaki
elemanlarına karşı da takibat ve hukuki işlemin
yapılması aklın gereğidir. Bu mukayese doğru
olmamıştır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzük 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika.
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Doğrusu, Sayın Bostancıyı
dinlerken hayretler içerisinde kaldım ben. Burada, bu yapılanmayla
ilgili kırk yıllık bir süreçten bahsedip ortaya çıkan
hukuki süreçleri kendisine göre değerlendirmesi AKPli yetkililerin
sıkça başvurduğu bir yöntem olarak yansıyor.
Sayın Bostancıya şunu
hatırlatmamız gerekiyor: Tam da bu yapılanmayı tarif
ettiği bütün o suç unsurları, kendisinin devleti yönetme organı
olarak kabul ettiği Milli Güvenlik Kurulunda 2004 yılında tespit
edilmişti yani bundan tam on iki yıl önce Sayın
Bostancının bu cemaat yapılanmasına isnat ettiği bütün
suçlar MGK tarafından tespit edilmiş ve karar altına
alınmıştı. O dönemin Başbakan
yardımcıları ya da hükûmet yetkilileri de çıkıp bu
Millî Güvenlik Kurulu kararının geçersiz olduğunu ve hiçbir
şekilde dikkate alınmayacağını belirtmişlerdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, toparlıyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN Bir dakika daha veriyorum.
Toparlayalım lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani
burada böyle sübjektif, rölatif değerlendirmelerle geçiştirilecek bir
durum söz konusu değil. Biz, MGKnın genel olarak o tüzel
yapısına karşıyız, bir darbe kurumudur, olmaması
gerekir ama AKP Hükûmeti, MGKdan bugüne kadar aldığı bütün
kararları hayata geçiren bir hükûmettir. Madem böyle, o zaman, on iki yıl
önce MGKnın tespit ettiği bu yapılanmayı niye AKP üstüne
gitmeden büyütmeye devam etmiş? Niye bunu geçiştirmiş? Niye
devletin bekasını böyle tehlike altına atıp da ülkeyi bir
darbe eşiğine, bir darbe boğazlaşmasının
içerisine sürüklemiş? Bunun cevabının verilmesi gerekir. Bunun
cevabı verilmediği gibi, bugün de darbeyle ilgili olan siyasi ayak
bilinçli bir şeklide korunuyor. Bu darbecilerle her kim iktidar partisi
içerisinde ilişkilenmişse korunuyor; açık ve nettir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, 4/10/2016 tarihinde İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü
ve arkadaşları tarafından, 15 Temmuz darbe girişimi
sonrasında ilan edilen OHAL kapsamında Hükûmetin
yayınladığı 668 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye dayanarak kapatılan İMC TV, Azadi TV, Denge TV,
Hayatın Sesi TV, Jiyan TV, TV 10, Van TV, Zarok TV, Ses Radyo, Dünya
Radyo, Yön Radyo gibi yayın organlarının kapatılma
gerekçelerini incelemek amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 5 Ekim 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde son olarak İzmir
Milletvekili Sayın Atila Sertel konuşacak.
Buyurun Sayın Sertel. (CHP
sıralarından alkışlar)
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkanım, sizi saygıyla selamlıyorum.
Açılışta demokrasi ve barış vurgusunu o kadar güzel
yaptınız ki aynı vurguya katılmamak mümkün değil ancak
Türkiyede yaşananların sizin iyi niyetinizle örtüşmediğini
belirterek konuşmama başlamak istiyorum.
Hayatını gazeteciliğe vermiş bir
arkadaşınız olarak, fikir özgürlüğü, düşünce
özgürlüğü, fikrin özgürce söylenmesi noktasında hangi görüşten
olursa olsun siyasi görüşüne katılmasak da özgürlüğü savunan bir
insan olarak burada söyleyeceklerimi sanıyorum, AKPli milletvekili
arkadaşlarımız dikkatle dinleyeceklerdir. Buraya çıkmadan
önce 31 AKPli vekil arkadaşımızı saymıştım,
zaman zaman değişiyor, 21e düşüyor, 23e; yüzde 10
civarında bir vekil topluluğu bizi dikkatle izliyor; o da güzel.
Şimdi, benim söyleyeceklerimin bir kulaktan girip diğer kulaktan
çıkmamasını, dikkatle dinlenmesi gerektiğini vurgulamak
istiyorum.
Arkadaşlar, Hayatın Sesi televizyonunu ya
da Yön Radyoyu ya da TV 10u, başka kanalları darbeyle hiç
ilişkilendirebilir misiniz? Onlar emeğin, özgürlüğün, özgürce
dünya düşüncesini söylemenin ötesinde hangi faaliyette bulundu da
darbenin, FETÖcülüğün hangi kanalından ses verdi de siz bunları
kapatma cihetine gittiniz? Hayatın Sesi, Hayat TV işçilerin,
emekçilerin boğazlarından kestiği lokmalarla ayakta durmaya
çalışan ve işçilerin sesini Türkiyeye taşımaya
çalışan bir kanal. Milyon dolarlarla kurulmadı bu
saydığımız kanalların hiçbiri; emekle kuruldu,
dirençle kuruldu, mücadele içerisinde çıktı.
Şimdi, darbe aslında özgürlüklere
karşıdır. Bu darbe gerçekleşmiş olsaydı
inanın bundan fazlasını yapacaklarını
düşünmüyorum, inanın. Özgürlükler açısından
bakıldığı zaman, 12 Eylül ile AKP iktidarının
kıyaslanması bile AKPli vekiller ve iktidar için bir zül olması
gerekmektedir, zül olarak adlandırmaları gerekmektedir. Ya, bizi 12
Eylülle nasıl kıyaslıyorsunuz arkadaşlar? diye isyan
etmeniz gerekmektedir. O zaman o kadar radyo vardı, şimdi bu kadar
radyo var. O zaman o kadar gazete vardı, o zaman o kadar özgürlük
vardı, şimdi yok. gibi bir anlayışla kendinizi 12 Eylülle
kıyaslatıyorsanız bu ayıp gerçekten size yeter diye
düşünüyorum. TÜİK rakamlarına da
baktığımızda, 7 bin gazetecinin bu süreç içerisinde
işsiz kalmasının ötesinde bu televizyonların, gazetelerin,
radyoların gerçekten, kapatılmasıyla 2.500 gazetecinin de
işsizliğe mahkûm edildiğini bilmenizi isterim. Sizinle
zamanında aynı görüş paralelinde yürürken desteklediğiniz,
hatta Basın İlan Kurumunda 800 bin tirajı var kardeşim,
ona göre resmî ilan alması lazım. Zaman gazetesi abone yapıyor
kardeşim. Sen niye buna karşı çıkıyorsun? Resmî
ilanlardan elbette ki 800 bin tirajla faydalanacak. diyenler biz değiliz,
sizsiniz. Biz onun karşısında Resmi Gazete
satışını savunurken siz 800 bin tirajına göre o
gazeteyi beslediniz, kanalları beslediniz.
Biz birçok gazeteci meslektaşım,
arkadaşımla televizyon programlarına çıktık.
Gazeteciler Federasyonu ve Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olarak o
zaman da özgürlükleri savunuyorduk. Ergenekonda gazeteci
arkadaşlarımız, aydınlar tutukluyken biz Arkadaşlar,
bu arkadaşlarımızı yargılıyorsunuz ve içeride
tutuyorsunuz. Ancak, bu arkadaşlarımızın sonuçta beraat
etmesi hâlinde Allahtan başka kimse onların ömürlerine ömür
katamaz. dediğimizde Ya, zamanı gelince aklanırlar. Yatan
yatar. diyen anlayışla siz karşımıza
çıkıyordunuz. Bunlar doğru değildi arkadaşlar. Bugün
de aynı uyarıları yapmakla mükellef hissediyorum kendimi,
samimiyetle bunu yapıyorum.
Yine gazeteci kökenli olan ve darbeyle ilişkisi
belirlenmemiş, eline silah almamış, herhangi bir
kalkışmanın içinde olmamış insanları sadece
görüşlerini yazdı ve beyan etti, bildirdi diye cezaevine atmak ve
onları uzun süre içeride tutmak doğru değil arkadaşlar. Bu
konunun da çok önemle altını çiziyorum.
45 gazete kapattınız 15 Temmuz
sonrası. Sonra 16 televizyon kapattınız, sonra 15 dergi
kapattınız ve 22 radyoyu kapattınız. Yetinmediniz, geçen
gün yani dün 12 televizyonu, 11 radyoyu daha kapattınız. İMC TV,
Hayatın Sesi TV, Denge TV, Jiyan TV, Zarok TV, Van TV, Yön Radyo
Yön
Radyonun türkülerinden korktunuz arkadaşlar; sözünden, sazından,
telinden, türkülerden çekindiniz, korktunuz. Böyle bir şey olabilir mi?
Bunlar toplum kesimi tarafından dinlenen kanallar. Örneğin Yön Radyo,
Alevi kesimine seslenen, türkülerini çalan bir radyo. Yine TV 10, aynı
kesime seslenen bir televizyon. Bunları hangi suçla hangi iştirak
içerisinde gördünüz de şırak diye kapattınız?
Arkadaşlar, TRTye kalsaydınız darbe
o akşam gerçekleşebilirdi biliyor musunuz? Ben TRTnin
kanalını izlediğimde inanılmaz bir şey gördüm. Darbe
bildirisini okuyordu bir hanımefendi. İyi sesli bir spikerdir, iyi
tanırım kendisini. Darbecilerin bildirisi okunurken o sırada
Sayın Cumhurbaşkanı hiç sevmediği ve zaman zaman
cezalandırdığı, zaman zaman da vergi müfettişleriyle
ayağına çağırdığı kanala, o
yasakladığı İnternet, o yasakladığı sosyal
medya -Twitter- üzerinden resmiyle, sesiyle çıktı. İyi ki o
kanallar var ve iyi ki o kanallar yaşıyor arkadaşlar. Eğer
TRTye kalsaydık vaydı ki hâlimize vay; neydi, ne yapacaklardı,
onu merak ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sevgili arkadaşlar, bu ülkede bazı
şeyleri çok açık konuşmak lazım. Bankaya para
yatırdı diye polisi, öğretmeni, memuru, işçiyi
alıyorsunuz, işinden ediyorsunuz, aşından ediyorsunuz,
açlığa ve sefalete mahkûm ediyorsunuz. Peki, aynı bankadan
milyon dolar kredi çekerek boğazda yalı alan AKP
çığırtkanı bir gazeteci hanımefendiye ve eşine
niye hâlâ büyük kanallarda AKP savunuculuğunu üstlendiriyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar) Soruyorum, bu doğru mudur, hak
mıdır, bunu soruyorum.
Sevgili arkadaşlarım, AKP
çığırtkanı olunabilir, buna saygı duyarım ama
oradan nemalananlara hiç saygı duymam. Düşüncesini maddi menfaat
karşısında değil de namusluca ve onurluca savunacak
herkesin elini sıkarım ama Ver bu taraftan, biraz da bu taraftan.
diyen anlayışla, düzen anlayışıyla, Ersin Düzen
anlayışıyla hareket ve o beslenen medyanın sonuçta size de
hayır getirmeyeceğini sözlerime eklemek istiyorum.
Sevgili arkadaşlarım, sözlerimi
bitireceğim. Hüseyin Avni Mutluyu hatırlıyorsunuz. Hüseyin Avni
Mutlu İstanbul Valisiydi. Gezi olayları sırasında
çocuklarımız vurulurken, Berkin Elvan 14 yaşında
kurşunlanırken, insanların üzerine TOMAlarla gaz
sıkılırken, boğulurken, öldürülürken, işkence
edilirken, çocuklar sakat bırakılırken, gözleri plastik mermiyle
çıkarılırken İstanbul Valisiydi Hüseyin Avni Mutlu.
Twitterda da Gezicilerle alay eden ve onları küçümseyen
randevularıyla da çok iyi hatırlanır İstanbul Valisi. Ben
geçen gün bir yetkiliye söyledim: Hüseyin Avni Mutluyu hatırlıyor
musunuz? dedim. Hatırlıyorum. dedi. Şimdi nerede? dedim.
Şimdi Silivride. dedi. İşte, Silivride olunabiliyor. Demek
ki -AKP iktidarının güdümünde, emrivaki- sorgusuz ve sualsiz devletin
valisi olacağın yerde AKPnin valisi olursan sonunda gidersin
Silivriye.
Bir şeyi daha hatırlatmak istiyorum. Benim
hemşehrim Hüseyin Çapkın. Hayatım boyunca da siyaseten hiç
örtüşmedim, ne zaman karşı karşıya gelsem onunla kavga
etmişimdir. Ama adamı çiftliğinden aldınız,
İstanbula emniyet müdürü yaptınız. Şimdi nerede? Mal
varlığına el koydunuz, Silivride.
Arkadaşlar, size son sözlerimi söyleyeyim: Size
güven olmuyor. Siz hemen kandırılmaya açık ve hemen
kandırmaya yatkın ve insan harcamaya açık bir partisiniz,
sonunuz ilk seçimde gelmiştir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
aleyhinde son olarak Mardin Milletvekili Sayın Orhan Miroğlu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Miroğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kuşkusuz
önemli bir mesele yani medyanın özgürlük alanının
genişlemesi, var olan alanın korunması, düşünce
özgürlüğünün bütün siyasi partilerimiz tarafından makbul bir
düşünce olarak, makbul bir fikir olarak görülmesi. Bunları tabii
zaman zaman Meclis çatısı altında tartışıyoruz.
Ama, tabii, burada aslında içerik olarak, muhteva olarak neyi
tartıştığımızı bilmemiz lazım. Yani, bu
kapatılan birtakım yayın organları içerisinde -işte
arkadaşlar söylediler- Zarok TV gibi ya da Yön Radyo gibi kanalların
tekrar, yeniden gözden geçirilmesi elbette ki benim de istediğim bir
şey. Ama, burada bir medya var ki bu medya bu ülkede şiddetin ve tarihin
başladığı günden bugüne bu şiddet ve teröre
ilişkin politikalarında hemen hemen hiçbir değişiklik
yapmıyor; şimdi bunun altını çizmek istiyorum.
İkincisi:
HDP Grubu adına konuşan değerli milletvekilimiz bu meseleyi
sanki bütün Kürt medyasına yönelmiş bir baskı, bir tehdit, bir
hedef gibi anladığını ifade etti. Bu böyle değil.
Yani, hepimiz çok iyi biliyoruz ki bugün Kürt medyası adına
yayın yapan organlar sadece PKKnin kontrol ettiği alanda yayın
yapan organlardan ibaret değil. Mesela, BasNews gibi bir gazete var ve bu,
belki sizin zaman zaman fikirlerinize başvuran, sizin de
görüşlerinizi alan çok iyi ve güçlü bir yayıncılık
yapıyor. Yine, Rudaw var, radyo ve televizyon
yayıncılığı yapıyor ve maalesef Rojava bölgesinde
Rudawın ne okunması ne de haber yapması bugün mümkün
değil. Demin arkadaşımız çok güzel ifade etti; eğer
böyle bir şey olursa, evet, hepimiz karşı çıkalım.
İMC TVnin basılması sırasında ya da İMC TVdeki
bir işlem sırasında bir kadına, hanımefendiye yönelik
baskı; evet, bu eleştirilebilecek bir şey, varsa öyle bir
şey, hepimiz karşı çıkalım. Ama, şimdi, şunu
da görelim: Yani, standartlar olmasın bu alanda. Nedir bu? Rudawın
muhabiri bir süre önce Rojava bölgesine giremedi, hamile bir kadındı
bu ve tekmelendi orada. Bunu da bu arkadaşlarımız ifade edelerse
gerçekten sevineceğiz ama bunu ifade etmiyorlar.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Ne ilgisi var?
ORHAN
MİROĞLU (Devamla) Müsaade ederseniz
Bakın ben sizi dinledim,
müdahale etmeyin.
Şimdi, bu ikincisi ya bu Sartre örneği, Sartreın sömürgeciliğe
karşı tutumunu tartıştığımızda burada
bu tutuma karşı çıkacak bir tek kişi var mı? Mesele bu
değil. Mesele şudur bence: Sartre
eğer bugün yaşasaydı DAİŞin Avrupa düzeyinde ve hatta
bütün dünyaya yaydığı şiddet ve terör politikası
karşısında ne düşünürdü, biz bunu
tartışıyoruz, yoksa Sartreın
Cezayirin Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında
sömürgeciliğe karşı...
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) İMC
DAİŞin yayın organı mı ya?
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Ertuğrul
Bey, dinleyin lütfen.
...tutumunda bir sorun yok, o tutum elbette ki
makbul bir tutumdur ama eğer bugün Sartre
yaşasaydı acaba DAİŞ adına Pariste yayın yapacak
bir organın meşru olduğunu savunabilecek miydi ya da savunur
muydu böyle bir şeyi ya da kendisi veya başka Fransız
aydınları bu yayın organında acaba köşe yazarlar
mıydı?
Şimdi, değerli HDP Grubunun gerekçesinde
şöyle bir şey var, tümünü okudum, size tümü konusunda bir şey
söylemeyeceğim ama şurada çok önemli bir cümle var bence, tam
başlangıçta: 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yer alan
millî güvenliği tehdit eden yapı, oluşum ve gruplar ile terör
örgütlerine aidiyeti belirlenen kanallar. Şimdi, bu aidiyeti
konuşmamız lazım. Bu kanallarda bu aidiyet var mı yok mu?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Kim
belirlemiş?
ORHAN MİROĞLU (Devamla) - Dünyanın
hangi ülkesinde Türkiyeye karşı savaş yapan bir örgütün -ya da
dünyanın herhangi bir ülkesinde de olabilir ama tabii ki biz Türkiyeyi
konuşuyoruz- eş başkanı köşe yazısı
yazabilir? Dünyanın hangi ülkesinde bu örgütü yöneten 3üncü sıradaki
insan yine düzenli köşe yazısı yazabilir? Böyle bir şey
olamaz. Tutum buna karşıdır, yoksa tutum Kürt
medyasının yayıncılık politikasına falan
ilişkin değildir. Yani İMC TVde türkü programı da olur,
bilmem ne programı da olur, ona kimse karşı çıkmaz,
tıpkı TRT Kürdîdeki programları hepimizin beğeniyle
izlemesi gibi, burada hiçbir problem yok ama problem şu: Şiddet ve
terör meselesidir ve bu meseleye bu medya sağlıklı bir biçimde
bakmadığı sürece başı beladan kurtulmayacaktır.
Yani geçmişte toleransla karşılanan bu meselede artık
herkesin çok iyi düşünmesi yani şapkasını önüne koyup
düşünmesi lazım. Bilhassa hendek meselesi üzerinden bu ülkenin
yaşadığı bu acı ortadayken, hâlâ bölgede 60 bin konut
inşa edilmeyi bekliyorken, 300 bin kişi evini barkını terk
etmek zorunda kalmışken, bu örgüt mensubu 7 bin kişi
hayatını kaybetmişken, bu örgütle mücadele eden 600 güvenlik
görevlisi şehit olmuşken kimse kusura bakmasın, teröre ve
şiddete toleransla yaklaşan, hatta bunun propagandasını çok
ciddi bir biçimde yapan yayın organları, demokrasiyi korumak
adına, elbette ki engellenecektir. Bundan hiç kimsenin şüphesi
olmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu
yapacağımız yerde şöyle mi düşünelim? Ben, mesela
HDPdeki arkadaşlarımızın, dostlarımızın
gerçekten de samimiyetle şunu bir muhasebe etmelerini isterim. Kürtler
adına bugün hangi fikirler savunulamıyor? Bugün, Türkiyede Türkiye
Kürdistan Demokrat Partisi ismiyle kurulan bir parti var ve bu parti şu
an siyasi faaliyetler yapıyor. Aynı şekilde, Kürdistan Azadi
Partisi var Türkiyede. Bizim yasalarımıza göre kurulmuş bu 2
parti, HDPnin siyasi olarak güçlü olduğu yerlerde alternatif bir siyaset
yapmaya çalışıyorlar, bu da doğal hakları. Burada
hiçbir yayın organı kalkıp da Ben Kürtlere demokratik özerklik
savunduğum için kapatıldım. diyemez ama o demokratik
özerkliğin -buna inanmak ayrı bir şeydir, bunun siyasetini
yapmak ayrı bir şeydir- 10 bin kişinin katledildiği
haksız bir çatışma tırnak içerisinde- haksız bir
savaşa göre şekilleneceğini söylemek ve buna inanmak elbette ki
bugünün Türkiye koşullarında savunulacak bir şey değildir
dolayısıyla bir muhasebe yapılmalı. Bu muhasebeyi PKK yapar
mı, onu bilemem ama HDPli arkadaşlarımızın bu
muhasebeyi yapmaları gerekiyor. Federasyonu savunabilirsiniz, savunan
partiler var, bağımsızlığı dahi. Bugün Kürt
aydınları arasında, Kürt sivil toplumu içerisinde
bağımsızlığı bile teneffüs eden insanlar var.
Burada sınır, kriter nedir? Sınır ve kriter, şiddet ve
terör öngörmemektir. Bu yayın organlarında zaman zaman -ben dâhil
birçok bildiğiniz Kürt aydını vesaire-
arkadaşlarımıza yönelik bizzat bu örgütün eş
başkanları tarafından kişilik katli,
itibarsızlaştırma, hedef gösterme
İnanın, ben kendime
iş edinsem şu an Ankara adliyelerinde, İstanbul adliyelerinde
bine yakın davam olurdu, hiçbiri için dava falan açmadım,
açmayacağım da. Çünkü, bunun da bir şeyi olduğuna
inanmıyorum ama bir örgütün eş başkanı Türkiyede böyle bir
gazete çıkaramaz ve orada da yayın politikası izleyemez.
Bakın, bugünlerde FARCı çok
tartışıyoruz, Kolombiya barış süreci; referanduma
takıldı, çok önemli bir madde vardı konumuz değil ama bunu
ifade etmek istiyorum karşınıza gelmişken- FARC örgütünün
üyelerinin işlediği suçlar yargı konusu olmayacak,
yargılanmayacaklar yani ama o suçu işleyen FARC üyesi militanlar kamu
hizmetlerinden yasaklı sayılacak. Halk buna itiraz etti, referanduma
itiraz etmesinin en önemli sebebi budur. İtiraz ediyor çünkü bir halka
karşı sistemli bir biçimde kırk yıl, elli yıl -FARC
söz konusu olduğunda- işlenen suçları bir halk affetmiyor.
Senin barışına, tamam, ben bir şey demiyorum ama bu
barış bu şekilde olmaz. diyor. Biz bununla
karşılaşır mıyız, önümüzdeki dönemlerde böyle bir
süreç yaşar mıyız, bu ayrı bir mesele ama bakın,
Kolombiyalı yazar
Şimdi, Aslı Erdoğan
Ben Aslı
Erdoğanın tutuksuz yargılanmasını istiyorum,
diğer yazarlar için de aynı şeyi düşünüyorum, ben de bir
yazarım çünkü. Hiçbir yazarın işlediği suç ne olursa olsun
Türkiyede bizim mevcut yasalarımıza göre
yargılanabileceğini ama tutuksuz yargılanabileceğini
düşünenlerdenim ve Aslı Erdoğan tutuklandığında
ilk itirazı Faceten yapan da benim ama Aslı Erdoğanı da
eleştiriyorum. Böyle bir gazetede köşe yazamazsınız, böyle
bir gazetede yazamazsınız çünkü bu gazetenin bu Meclise beş
nüshasını getirsem burada, eminim, yüzde 80iniz, yüzde
90ınız okumaktan korkarsınız. Aynı şekilde, söz
konusu televizyonun programlarını da izleyin. Ben şahsen korkuyorum
artık, izleyemiyorum. Bu meseleyle alakalı biriyim, bilmek istiyorum
Ne düşünüyor? Kandil, neyi ne yapmak istiyor? ama artık korkuyoruz.
Bu hissiyat kişisel bir hissiyat da değil ve inanın, propaganda
amacıyla da söylediğim bir şey değil.
Marquez, FARC ve devlet arasında
barışın olmasını isteyen -rahmetli oldu- Nobel ödülü
almış bir yazardı. Hiçbir zaman FARCın yayın
organlarında yazmadı ama her zaman FARCın haklarını
vesaire savundu. Nobel aldığı zaman Meksikada sürgündeydi ve
Kolombiya Devlet Başkanı gitti, onu kendi ülkesine davet etti ve o
barış sürecinde de ölünceye kadar çok önemli görevler üstlendi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Miroğlu.
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Ben de
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, HDPnin bu önergesine
şu anlayışla, çok özet bir anlayışla karşı
çıkıyoruz grup olarak: Barış gazeteciliğine ve
medyasına evet ama savaş gazeteciliği ve medyasına
hayır diyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Miroğlu.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
sayın hatip adımı da zikrederek özellikle PKKnin kontrol
ettiği yayın kuruluşlarına dair bir savunu içerisinde
konuşma yaptığımı iddia etti. İç Tüzüke göre
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Ya, getireyim
sana ya! Getireyim sana burada bir koli gazete göstereyim ya! Yapmayın
bunu arkadaşlar, yapmayın!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Boş
konuşma!
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Hiç yok
değil mi? Hiçbir şey yok!
BAŞKAN Sayın Miroğlu, lütfen
Buyurun Sayın Yıldırım.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Mardin
Milletvekili Orhan Miroğlunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, sayın
hatip özellikle, KCK eş başkanının köşe
yazısı yazdığı bir gazeteden söz etti. Ben de o özgür
basın geleneğinin 1990da haftalık olarak çıkan Yeni Ülkeden
beri takipçisiyim. O gazetede yazsam gururla, onurla söylerim ama beyefendi yazdı,
beyefendi o gazetede köşe yazarlığı yaptı ve çizgisi
hiçbir zaman değişmemiş bir gazetedir. (HDP
sıralarından alkışlar)
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Hayır, hiç
yazmadım ben. Yazsam söylerim, yazmadım, yanlış biliyorsun.
BAŞKAN Sayın Miroğlu, size de sonra
söz hakkı veririm, lütfen
AHMET YILDIRIM (Devamla) Sizin o gazeteyle olan
ilginizi de biliyoruz.
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Yazmadım
köşe yazısı.
AHMET YILDIRIM (Devamla) O gazete Türkiyede özgür
basın geleneğinin yüz akıdır.
İkinci bir husus: Kalkmış, RTÜKten
lisanslanmayan BasNewsten, Rudaw TVden söz ediyor. Emin olun, bütün o
yayın politikalarına ve çizgisine rağmen eğer RTÜK
lisanslı olsaydı onlar da bugün kapatılmıştı.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Hangi
sataşmadan söz aldın? PKKya sataştığı için mi,
HDPye sataştığı için mi? Hangisinden dolayı söz
aldın?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bir diğer husus:
Özellikle, DAİŞin yayın organıyla kalkıp
konuşmamı ilişkilendiriyor. Rahat olun Sayın Miroğlu,
DAİŞin yayın organlarına bu ülkede yasak yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Çarşaf çarşaf çıkıyor, çarşaf çarşaf!
AHMET YILDIRIM (Devamla) Açın Konstantiniyye
dergisinin kimin yayın organı olduğuna bakın ve hâlâ bu
ülkede çıktığını bir gelin buradan savunun
bakayım.
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Hayır, savunmuyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Onlarca
var, onlarca dergi, onlarca.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bir diğer husus:
Konuşmanızın arasında, bu çizgiye gelmezlerse
başları beladan kurtulmayacakmış! Bunu bir tehdit olarak
mı algılayalım?
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Hayır,
yazı
AHMET YILDIRIM (Devamla) O zaman lütfen ölçülü
konuşun.
Bir diğer husus: Kürte dair, özellikle,
emekçisi, öğretmeni, öğrencisi, yaşlısı, bebesi,
TVsi, radyosu demem sizi rahatsız etmiş.
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Hiç etmiyor, hiç
etmiyor.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Şüphesiz,
Kürtlüğünü terk eden, Allahın ona vermiş olduğu kimlikten
ve dilden vazgeçenler sistem içerisinde tırşıkçı olmak
koşuluyla yer bulabiliyorlar.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sayın
Yıldırım, PKKya sataşmadan mı söz aldın, HDPye
sataşmadan mı söz aldın, hangisinden söz aldın?
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Miroğlu, sizi
dinliyorum.
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Sataşma
değil de arkadaşımız birçok şeyi yanlış
anlamış, bizim de o anladığı
yanlışlıkları kabul etmemizi istiyor, o yüzden söz
istiyorum. Kabul edemeyiz yani.
BAŞKAN Sataşmadan dolayı mı
söz istiyorsunuz?
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Sataşmadan
dolayı... Ben sataşma demiyorum yani açık bir dezenformasyondan
ötürü...
BAŞKAN Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sayın
Miroğlu, sataşacaksan PKKya sataş, bakalım cevap veriyor
mu!
2.-
Mardin Milletvekili Orhan Miroğlunun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Yahu bu hakikaten
polemik falan değil arkadaşlar. Bu meseleyi ciddi
konuşalım. Ben Gündemde falan köşe yazmadım, yazabilirdim
de, bunda hiçbir problem yok, bunu yanlış biliyorsunuz. Ben Gündeme
zaman zaman yazılar yazardım. Benim köşe
yazarlığım Tarafla başladı.
AHMET YILDIRIM (Muş) Biz de Zaman zaman
dedik zaten, Yirmi beş yıldır yazıyorsun. demedik.
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Müsaade et yani
şimdi sen köşe yazdığımı söyledin, köşe
yazmadım ben.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım Sayın Yıldırım.
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Benim orada
yayınlanmış...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
birçok yazın var yani hepimiz okuduk o yazıları.
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Müsaade edin ya,
ya biraz bırak konuşalım.
Orada yazılarım var, o
yazılarıma bugün de sahip çıkıyorum. Getirin o
yazıları, getirin konuşalım.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Niye terör
organına yazı yazıyorsun canım, ayıp değil mi!
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Ama siz Bese
Hozatın Orhan Miroğlunu, Metineri, Muhsin
Kızılkayayı hedef gösteren röportajlarına sahip
çıkabiliyor musunuz? Ben o yazılarıma sahip çıkıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü o yazılar
da bugün olduğum gibi, bugün durduğum yerden yazılan
yazılardı, demokrasi ve barış yazılarıydı
onlar, 1 ya da 2 makaleyi geçmemiş.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Çamur
medyasını o zaman kapat, çamur medyasını, her gün bizi
hedef gösteriyor.
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Arkadaşlar,
şunu herkes bilmesi lazım: Ben köşe yazısı falan
yazmadım. Ben Radikal Pazar ekinde düzenli yazılar yazıyordum.
MEHMET METİNER (İstanbul)
Amerikanın tırşıkçılarına ne anlatıyorsun
ya!
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Efendim?
MEHMET METİNER (İstanbul)
Amerikanın tırşıkçılığını
yapanlara ne anlatıyorsun ya!
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Neyse.
BAŞKAN Sayın Miroğlu, lütfen.
ORHAN MİROĞLU (Devamla) Ama ben Tarafta
düzenli köşe yazmaya başladım. En son köşe
yazdığım gazete de buydu. Benim hiçbir şekilde Kürt
yayıncılığı konusunda hiçbir şeyim yok, hiçbir
şeyim yok ama ben Esad gibi cellatların da parasıyla
kurulmuş hiçbir yapıya saygı duymuyorum Ahmet Bey, siz de bunu
öyle bilin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Başka da hiçbir şey söylemiyorum, polemiğe gerek yok. Siz belli
ki hiçbir muhasebe yapmayacaksınız. Ben sizin yerinizde olsam 7 bin
kişinin öldüğü bir savaştan sonra bu sıralarda böyle rahat
oturmaz...
AHMET YILDIRIM (Muş) Emrin olur, emrin olur!
ORHAN MİROĞLU (Devamla) ...ve Kürtlerin
beni bu rahatlıkla seyretmesinden biraz rahatsız olurdum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Beni sen mi buraya
oturttun, sen mi oturttun buraya?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sen onları
öldüren birlikleri teftiş eden adam değil misin?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, sizi dinliyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şimdi, son cümlelerinde açıkça grubumuzu hem hedef gösterdi hem de
sataştı.
BAŞKAN Sayın Baluken, bunu sormak
zorundayım, yoksa dinledim, kanaatim de o yöndedir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Yerinizde olsam bu sıralarda oturmam. diye açık sataşmada
bulundu. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Biliyorsunuz usul gereği
soruyorum, yoksa size verecektim zaten sataşmadan dolayı söz.
Buyurun iki dakika.
3.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Mardin Milletvekili Orhan
Miroğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu polemiği öyle uzatma niyetinde falan
değiliz. Ancak, bizim bu sıralarda oturup
oturmayacağımızı belirleyebilecek tek bir güç var, oy
aldığımız halkımızdır. (HDP
sıralarından alkışlar) Halkımız bize bu
sıralarda oturma yetkisi verdiği sürece üzerimizdeki saldırılar,
baskılar hangi boyutta olursa olsun biz halkımızın bize
vermiş olduğu o yetkiye dayanarak bu sıraları hakikatleri
Meclise taşıma adına kullanmaya devam edeceğiz.
7 bin kişinin öldüğü savaşla ilgili
kararlara gelince, Sayın Miroğlu bunu gayet iyi biliyorsunuz. O masa
niye devrildi, izleme heyeti bir hafta içerisinde giderken niye gitmedi?
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Tamam,
konuşalım.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Dolmabahçe
mutabakatını kim reddetti?
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Reddedince
hendekler üzerinden savaş mı yapmalı?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bütün çöktürme
planı kapsamında kentlerin merkezlerini kim yaktı, kim
yıktı, senin milletvekili olduğun o kentte bir Nusaybin
şehri nasıl haritadan silindi? Onların hepsini çok iyi
biliyorsunuz, çok iyi biliyorsunuz. Cumhurbaşkanı çıkıp
hani Musul Musullularındır. diyor ya Şam
Şamlılarındır. diyor ya bak, bugün Şırnak
Şırnaklıların değil biliyor musun?
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Sayenizde,
sayenizde!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Aradan aylar
geçmesine rağmen Şırnaklılar hâlâ Şırnaka
giriş yapamıyor. Savaşın sebebi, 7 bin ölümün sebebi burada
aranmalı. Hâlâ barış iradesi ortada. Sayın Öcalanın
son aile görüşmesinde gönderdiği mesaj net: Samimi olunsun, ciddi
gelinsin, altı ayda biz bu meseleyi çözeriz. diyor. Cevabınız
ne oldu? Belediyelere kayyum atama oldu, basına yönelik
saldırılar oldu, demokratik siyaseti susturma, tasfiye
saldırıları oldu. Dolayısıyla savaşı kimin
başlattığı kimin sürdürdüğü, hâlâ masaya kimin
gelmeyerek savaşı sürdürmek istediği Türkiye halkları
açısından nettir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yok masa yok!
Masa falan yok artık Sayın Baluken.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Miroğlu
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Sataşmadan
dolayı
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Her şeyi
üstüne alınma ya!
BAŞKAN Şimdi bunun bir sonu olması
gerekiyor.
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Tamam, son olsun.
BAŞKAN Yerinizden size bir dakika söz
vereyim. Bu sataşmalarla gündemin konusundan uzaklaşıyoruz.
Gündemden uzaklaştık, başka bir
konuyu tartışmaya başladık, gündeme davet ediyorum bütün
milletvekillerini.
Sayın Miroğlu, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
Mardin Milletvekili Orhan Miroğlunun, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Şimdi,
Sayın Genel Başkan, ben sizin orada oturmanızı hayatım
boyunca savunmuş bir insanım. Yani sizin derken, bu geleneğin
bu Mecliste temsil edilmesi için bedel ödemiş bir insanım; bunu çok
iyi biliyorsunuz. Benim itirazım buna değil, benim itirazım öyle
bir felaket konusunda halkın temsilcileri olarak, milyonlarca oy
almış insanlar olarak rahatsızlık duymanız ve o
rahatsızlığı bize hissettirmenizdir; benim için sorun bu.
Siz burada şimdi
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Barış dışında ne demişiz?
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Müsaade edin
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biz
barış dışında hiçbir şey demedik.
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Benim buna bir
itirazım yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Siz
Savaşalım. diyorsunuz, biz Barış. diyoruz.
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Sizin oradaki
varlığınızın, sizin bu salondaki
varlığınızın devamı için her türlü
fedakârlığı da yapmaya hazırım, bunu da bilin; burada
hiçbir problem yok.
Şimdi, siz bu Dolmabahçe mutabakatı
Bunları geçelim artık Sayın Genel Başkan, lütfen geçelim.
Dolmabahçe mutabakatı diyelim tek taraflı olarak feshedildi, bunun
karşılığı gidip Nusaybinden başlayarak Sura
kadar bir bölgeyi silahlarla, bombalarla donatmak mıydı Sayın
Genel Başkan?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
ORHAN MİROĞLU (Mardin) Siyaset yapma
şartları yok muydu? Bugün de vardır siyasi şartlar, buyurun
siyaset yapalım.
BAŞKAN Sayın Miroğlu, teşekkür
ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, size de aynı
şeyleri
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sadece tutanaklara geçmesi açısından iki
cümle rica edeceğim.
BAŞKAN Evet, size de aynı şeyleri
söylüyorum, başka bir konu, konuşalım, tartışalım
ama şu anda gündemimiz bu değil.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Tabii
tabii.
Sayın Başkan, bu sıralarda oturan HDP
grubu bugüne kadar gerek içeride gerek dışarıda Kürt meselesi
başta olmak üzere bütün temel sorunların çözümü için barış
dışında asla farklı bir söylemde
bulunmamıştır, farklı bir politika belirlememiştir.
Nitekim bugüne kadar bu Meclise getirilen savaş tezkerelerinin tamamında
iç politikada terörle mücadele adı altında bütün bir ülkeyi
yıkıp yakan, kavuran savaş süreciyle ilgili de diğer 3
siyasi partinin tutumlarına tam aksi noktada savaşa karşı
barış iradesini gösteren tek parti de HDP olmuştur. Bunun
tutanaklara bu şekilde geçmesi gerekiyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, 4/10/2016 tarihinde İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü
ve arkadaşları tarafından, 15 Temmuz darbe girişimi
sonrasında ilan edilen OHAL kapsamında Hükûmetin
yayınladığı 668 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye dayanarak kapatılan İMC TV, Azadi TV, Denge TV,
Hayatın Sesi TV, Jiyan TV, TV 10, Van TV, Zarok TV, Ses Radyo, Dünya
Radyo, Yön Radyo gibi yayın organlarının kapatılma
gerekçelerini incelemek amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 5 Ekim 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
CHP Grubunun, 4/10/2016 tarihinde Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer ve
arkadaşları tarafından, Millî Eğitim
Bakanlığının kamuoyunda tartışma yaratan
sözleşmeli öğretmenlik sistemi içinde gerçekleştirdiği
sözlü mülakat yönteminin ayrıntılı
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 5 Ekim 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/10/2016 Çarşamba
günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer ve
arkadaşları tarafından, Millî Eğitim
Bakanlığının kamuoyunda tartışma yaratan
sözleşmeli öğretmenlik sistemi içinde gerçekleştirdiği
sözlü mülakat yönteminin ayrıntılı araştırılması
amacıyla 4/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin (823 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 5/10/2016 Çarşamba
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak Eskişehir Milletvekili Sayın Gaye
Usluer konuşacak.
Buyurun Sayın Usluer. (CHP
sıralarından alkışlar)
GAYE USLUER (Eskişehir) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına vermiş
olduğumuz araştırma önergesi hakkında konuşmak üzere
söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; OHAL gölgesinde başlayan yeni yasama yılında
yüce Meclis çalışmalarında daha çok akıl, daha çok vicdan
ve daha çok uzlaşı diliyorum. On dört yıllık AKP
iktidarı Türkiyede eğitimin OHALi oldu, eğitimin OHALli
yılları oldu. 2011 seçimleri sonrasında eğitimde OHAL
hız kazandı. 2012 yılında 4, 4, 4ün yasalaşması
sonrasında aslında diyebiliriz ki 4, 4, 4 yasasıyla birlikte
eğitimde OHALin miladı da başlamış oldu.
Bakınız eğitimde OHAL AKPyle başladı dedim. Bugün
eğitim bu hâldeyse bu hâlin sorumlusu Adalet ve Kalkınma Partisinin
kendisidir. On dört yılda, ta ki sizin için milat olan 17-25 Aralık
2013e kadar eğitimi anahtar teslim olarak Fetullah Gülen Cemaatine,
bugün sizin yeni koyduğunuz adıyla FETÖ grubuna teslim ettiniz. Neler
oldu on dört yıl içerisinde? Müfredatın onların istediği
biçimde yapılandırılması, değerler eğitimine
geçilmesi, özel okulların açılması, teşvik edilmesi,
dershanelerin bu ülkede eğitim içinde mutlakiyet kazanması,
sayıları giderek artan vakıf üniversiteleri; yetmedi, atanan
rektörlerin kimlikleri, TÜBİTAKta yaşanan değişimler,
çalınan sorular, bunların hepsi sizin eseriniz. Bunların
hepsinden ama hepsinden siz sorumlusunuz.
Ve 15 Temmuz elbette ki bir darbe girişimi. 15
Temmuz sonrası 20 Temmuzda ilan edilen OHAL ve sonrası ise
eğitime yapılan yeni bir darbedir. 15 Temmuz öncesi Türkiye Büyük
Millet Meclisi yasama komisyonlarında görüşülen yasa tekliflerinin
kanun hükmünde kararname hâline geçirilmesi OHAL yasası kapsamı
içinde değildir değerli arkadaşlar. Kanun hükmünde
kararnamelerle devletin kurumlarının içi boşaltılamaz,
kanun hükmünde kararnamelerle devlet yeniden yapılandırılamaz.
Anayasa Mahkemesinin sizler tarafından yapılan bu yanlışları
iptal etmesini bekliyoruz.
Ve değerli milletvekilleri, 668
sayılı Kararnameyle öğretmenler için 4+2 sözleşmeli
çalışma modelini getirdiniz. Hiçbir meslek grubunda altı
yıl zorunlu, güvencesiz ve dayatma esaslı çalışma sistemi
yoktur. 4+2 denilen sistem asla ve asla kabul edilemez ve Millî Eğitim
Bakanlığı bu çerçevede dedi ki: 15 bin yeni öğretmen
atayacağız. Bunun için, KPSS sonuçlarına göre 45 bin
kişiye mülakat uygulayacaklarını açıkladılar. Daha
önce Millî Eğitim Komisyonunda bu konu çokça tartışıldı,
dedik ki: Mülakat doğru bir şey değildir. Ne dedik, Mülakat
sübjektif bir değerlendirmedir. Ne dedik? İlla mülakat
yapacaksanız, mülakatlar görsel ve işitsel kayıt altına
alınmalıdır. dedik. Ve ne dedik? Mülakatla işe alım
siyasi değerlendirmeyle kendi kafana uygun, senin ideolojine uygun olacak
kişilerin işe alınmasıdır. dedik, ama dinlemediniz ve
çeşitli illerde mülakat yapmak üzere 485 farklı komisyon kurdunuz.
Mülakatlar geçtiğimiz hafta yapıldı ve hemen ardından
Toplumda yaşanan infiali biz yaşıyoruz siz farkında
mısınız bilmiyorum. Sizlerin sıralarının
boşluğuna baktığımda ne yazık ki farkında
olmadığınızı üzülerek görüyorum. Ve ardından bir
sosyal patlama geliyor, dikkat edin, tüm bu yaptıklarınızın
arkasından bir sosyal patlama geliyor.
Bakınız mülakatta neler sormuşlar,
biliyorsunuz ama bir kaçını ibret olsun diye Meclis
dışından bizi izleyenlerin de dinlemesi açısından
paylaşıyorum: Reis kimdir?, Gezide neredeydin?, Ömer Halisdemir
kimdir?, Namaz kılıyor musun?
Değerli milletvekilleri, bu soruların
öğretmen alımıyla alakası nedir? Bu soruları soranlar,
komisyonlarda görevli olanlar hangi seçilmiş akıllar soruyorum ve
neyi seçmeye çalışıyorlar?
Yetmedi, dershane öğretmenlerinden oluşan
5 bin öğretmen ataması daha yapılacağı
açıklandı. KPSS koşulu aranmadan, mülakat yapılmadan
açıkta kalan 5 bin dershane öğretmenini de kadrolara
atayacaksınız? Soruyorum yeniden: Hangi akıl, hangi vicdanla
bunu yapacaksınız? Eşitler arasında eşitsizlik
yaratmak haksızlık değil de nedir?
Değerli milletvekilleri, son olarak,
şimdilerde dünyanın bizimle ilgili dert ettiği, belki de
sizlerin hiç derdinizde olmayan birisinden bahsedeceğim: Aslı
Erdoğan. Dünya tanıyor kendisini ama bilmeyenleriniz için bir kez de
ben hatırlatma yapmak istiyorum. Kimdir Aslı Erdoğan? Aslı
Erdoğan bir fizikçi, bir yazar, Türk edebiyatında rüştünü ispat
etmiş, yeni kuşak kadın yazarlarımızdan. Avrupa
Nükleer Araştırma Merkezinde görev yapan ilk Türk kadın fizikçi.
Aslında erkeği de yok. Ve Aslı Erdoğan şimdi tutuklu.
Peki değerli milletvekilleri nedir Aslı Erdoğanın suçu?
Aslı Erdoğanın suçu yazmak, Aslı Erdoğanın suçu
düşünmek ve Aslı Erdoğan şimdi tam doksan günden beri
tutuklu. Aslında Aslı Erdoğana yapılanlar, Aslı
Erdoğanın öyküsü bana Sokratesi hatırlattı. Biliyorsunuz,
hatırlayınız, Sokrates neyle suçlanmıştı? Dinsizlikle,
gençlerin ahlakını bozmakla, Atinanın iman ettiği ilahlara
inanmamakla suçlandırılmıştı ve bu nedenle de
cezalandırıldı. Peki, ne dedi Sokrates? Asıl mesele,
ölümden sakınmak değil; asıl mesele, haksızlıktan
sakınmaktır çünkü kötülük ölümden daha hızlı koşar.
Ve Aslı Erdoğan da mektubunda şöyle demiş: Bu kötülük
dayanışmasını kırmak, bu kötülük
dayanışmasını ortadan kaldırmak için ne güçlü erdem,
ne çok umut gerekiyor. O erdem, o umut bizlerde mevcut. Buradan, yüce
Meclisten Aslı Erdoğana selam gönderiyorum; sadece Aslı
Erdoğana değil, suçları ispatlanmadığı hâlde
tutuklu bulunan tüm aydınlara, gazetecilere, öğretmenlere,
öğretim üyelerine, yargıçlara, askerlere selam olsun. (CHP sıralarından
alkışlar) Ve diyorum ki: İnsanlık yüzyıllardır
Sokratesi konuşuyor ve insanlık yüzyıllardır Sokratesten
feyzalmaya devam ediyor. Atinalılar Sokratesi öldürenleri
cezalandırarak hesap sordular ve ben de sizlere şunu sormak
istiyorum, soruyorum ki sizlere: Sokratese o cezayı verenleri
hatırlayan var mı?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usluer.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
ilk olarak Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın konuşacak.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Saygıdeğer
Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; ben de verilen önerge
hakkında konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Saygıdeğer milletvekillerimizi
içtenlikle selamlıyorum.
Efendim, Türkiye Cumhuriyeti devleti hakikaten zor
günler geçiriyor şu aralar. Bizler de bu milletin mensupları olarak
bu yüce Mecliste onların temsilcileri olarak bu zor günleri birlikte
tanıklık ederek yaşamaktayız.
Efendim, doksan üç yıllık genç
cumhuriyetimizin demokrasi serüvenini şöyle kısaca bir özetlemek
gerekirse bugüne kadar hakikaten böyle bir kutuplaşma, hizipleşme
karşımıza sürekli bir engel olarak
çıkarılmış, bunun dozajı alt seviyelerde olduğunda
çok fazla dikkate alınmamış. Yani eleştiri
sınırlarını aşmadan, espri
sınırlarını aşmadan olduğu sürece
kabullenmişiz ama ne zaman ki, Allah korusun, bunlar derinleşip
kutuplaşmaya, derinleşmeye, hizipleşmeye götürüldüğünde çok
büyük badireler atlatmışız. İşte, zaman zaman genç
demokrasinin sekteye uğratılması yani ihtilaller
yaşamamızın nedeni de bu hizipleşme ve kutuplaşmalar
olmuştur.
Bunu biraz somutlaştırmak gerekirse,
malumunuz, bu aralar ve geçmişte de sürekli, özellikle, çok zengin
kültürel bir dokuya sahip olan yüce milletimizin zaman zaman etnik kökenlerine
atıfta bulunularak hizipleşme derinleştirilmeye
çalışılmış, zaman zaman inanç tercihlerine, zaman
zaman yaşam standartlarına ya da bireysel tercihlerine atıfta
bulunarak bu hizipleşmeye, fitneye dönüştürülmeye
çalışılmıştır. Bakın, bu sanki Türkiyede
yaşanan bir olaymış gibi. Aslında bunun
karşılığını, sistematik bir anlamını
irdelediğimizde geçmişi ta 19uncu yüzyıla kadar
uzanmaktadır. Dönemin, 19uncu yüzyılın o güneş batmayan
imparatorluğuyla dünya sahnesine çıkan Britanya
İmparatorluğunun sömürge bulma noktasında çok önemli bir
taktiğine kadar uzanır bu taktik. Yani hizip çıkarma yani küçük
küçük parçalara bölme, onların ifadesiyle
(X)
yani böl ve yönet mantığının 21inci yüzyılda
postmodern ifadesiyle karşı karşıyayız. Bunun da somut
bir karşılığını, maalesef, somut bir tezahürünü
işte 15 Temmuzda yaşadık. O gece yapılan kalkışma
Türkiye Cumhuriyeti devletini sekteye uğratma, efendim, hizipleri zirveye
çıkarıp, küçük lokmalara bölüştürüp, bir anda yok edip,
birilerinin hegemonyasına sokmaya çalışma girişimiydi.
19uncu yüzyılda ya da 20nci yüzyılın başlarında
başarılı bir proje olabilir ama Allaha şükür Türkiye
Cumhuriyeti devletinde, cumhuriyeti genç olmasına rağmen, devlet olma
geleneği çok köklü, çok tarihsel olan bir yapıda bu tutmadı.
Niye tutmadı? Çünkü bir şey dikkate alınmadı, gözlerinden
kaçtı: Bu milletin millet olma şuuru, millet olma iradesi her zaman
vardı, siyasiler bunu ne kadar sekteye uğratırsa
uğratsın. Ve o millet olma şuuruyla, Allaha şükür, bu hain
tuzak püskürtüldü ve Allaha şükür bugünlere geldik.
Şimdi, efendim, bu millet olma şuuru
diğer bir ifadeyle neye dönüştü? Yenikapı ruhuna dönüştü.
Nedir Yenikapı ruhu? Şimdi, Yenikapı ruhu, biliyorsunuz,
nüanslara, tonlara, ara renklere takılmadan, asgari müşterek
dediğimiz ana renklere odaklanmanın adıdır, bu da
kırmızı-beyazdır, açık konuşuyorum. Nedir bu
kırmızı-beyaz? Kırmızı-beyaz, nazlı hilalle
yıldızımızın şehitlerin kanları üzerine
düşen izdüşümüdür. İşte o gün, siyasi görüşü ne olursa
olsun, mezhep tercihi ne olursa olsun, etnik geçmişi ne olursa olsun;
zevki, rengi, hangi yemeği yerse yesin, en basit tercihlerine varana kadar
bütün yüce Türk milletinin mensupları sokaklara çıktı ve
demokrasisine, millet olma şuuruna sahip çıktılar.
Şimdi, o zaman ne yapmak gerekir? Bu ruhun
sürekli kılınmasında hepimiz hemfikiriz değil mi?
Değerli milletvekilleri, biz diyoruz ki bu ruha halel gelmesin,
incinmesin. Hepimiz burada mutabıkız. Evet, evet, hep şunu
söylemedik mi? Bir musibet bazen bin nasihatten evladır. Öyle bir musibet
yaşadık ki gerçekten tabiri caizse direkten döndük. Bu milletin
ferasetiyle oldu bu iş. Dolayısıyla, bundan
çıkaracağımız ders, Yenikapıda ete kemiğe
bürünen o ruh hâlinin idame ettirilmesidir değerli milletvekilleri.
Peki, beklentimiz bu yöndeyken, bu ruhun devam
ettirilmesi noktasındayken şimdi bu kanun hükmünde kararnamelerle
öğretmen atama noktasında mülakat koyduk. 668e baktık,
gerçekten maddede konulan gerekçe çok mantıklı, ben aynı zamanda
bir eğitimciyim. Ne diyoruz? Diyoruz ki: Öğretmen adayları
içerisinden -bir de olağanüstü bir durumdayız- her branştan
belirli bir notun üzerinde -sanıyorum 60 diye geçmiş kanun hükmündeki
kararnamede- 60 ve üzeri ilgili branşta not alan atanacak kadronun 3
katı tespitte bulunalım ve bunları bir mülakata alalım.
Peki, mülakatın içeriği ne? Onunla ilgili de notlar var, kanun
hükmünde kararnamede var, ona da itirazımız yok, gayet güzel. Ne bu?
Öğretmen olma. Biz daha önce bunları zaten uygulamada yapardık,
stajyer öğrencileri okullara götürürken biz bu kriterlere dikkat ederek
götürürdük zaten, gerçekten bu adayımız öğretmen olma yetisine
sahip mi değil mi diye. Bunlar neydi değerli milletvekilleri? Bunlar,
öğretmen adayının mesleki liyakatını ölçme ve
pedagojik yeterliliğine bakmaktı. Yani, sınıf hâkimiyeti
nasıldır, alanına hâkimiyeti, bilgi
dağarcığı yerinde midir, iletişim kurma, materyali
kullanma, teknolojiden yararlanma gibi gerçekten çok somut, çok mesleki ve hiç
kimseyi incitmeyecek, yeni hiziplere yeni yaralara, toplumsal ayrışmalara
neden olmayacak kriterlerdi. Biz böyle olmasını beklerken maalesef
gördük ki böyle kriterlere sahip olmayan insanların yaptığı
sınavlarla bu iş sulandırılmış. Yemek tercihi
soruluyor. Allah aşkına, FETÖyü tespit etmek için yemekten mi yola
çıkacaksın yani! Biraz önce Sayın Bostancı çok güzel
söyledi, karanlık bir örgüt. Evet. Karanlık örgüte ıslık
mı çalmak lazım? Karanlık örgüte önce fener yakmak lazım,
önce görmek lazım bunları. Biz bunu nasıl yapacağız?
Bu öğretmenin yemek zevkini, tercihini soracağız. Ya, bunlar,
hamburger yiyerek yaptılar bu işi. Bunlar, inanın, pizza yiyerek
yaptılar. Öyle güzel kamufle oldular ki Sayın
Cumhurbaşkanını bile yanılttılar, o bile
aralarından en iyisini seçmek zorunda kaldı, Genelkurmay Başkanımız
bile yaverlerinden en iyi FETÖcüyü seçmek zorunda kaldı. Bunların
böyle kamuflaj yetenekleri de var. Dolayısıyla ne diyecek, neyi
bekliyorsunuz? Öğretmen, mülakatını yapan zatımuhtereme
diyecekmiş ki: Ben maklube yiyorum. Ya, ben FETÖcüyüm. Ben buyum. Böyle
bir beklenti içerisine girmek
Allah aşkına, bu bir
saflıktır. Böyle olur mu öğretmenlik sınavı? Böyle bir
mülakat söz konusu olabilir mi? Niye bunların gerçekten akademik
yetkinliklerine bakmadık? Efendim, teknolojiyi kullanma ya da pedagojik
formasyonlarına bakmak yerine sadece
Geçmişte biz bunları yaşadık.
Konuşmamın başında ifade ettim, bunlar hizip ve
kutuplaşmadan öteye gitmez. Biz öğrencilik
yıllarımızda selam verme şeklimize göre kategorize
edilirdik değil mi Naci Hoca? Efendim, bir zamanlar namaz
kılanları, oruç tutanları tespit etme şeyleri vardı
değil mi? Ee, şimdi de namaz kılmayanları, içki içenleri
O
zaman içmeyenleri tespit etme, şimdi, içenleri, kılanları
kılmayanları. Ya, artık, bu milletin kutuplaşmaya, fazla
fazla kutuplaşmaya mecali kalmadı. Allah korusun küçüle küçüle,
kutuplaşa kutuplaşa küçük lokmalar hâline geliriz ve bir gün
yutulmaya da maruz kalırız. Onun için, işte o Yenikapı
ruhundaki o azami ortaklığa dikkat edelim, ona odaklanalım,
liyakat ve ehliyeti ön plana çıkaralım. Bu çocukların hepsi
bizim. İnanın, içen yarın içmeyebilir, efendim, içmeyen
yarın içebilir. Böyle saçma sapan şeylere takılmayalım.
Bunlar yanlış şeyler. Ne insanlık ne de dinî
inancımız bunu öngörmez diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde son
olarak Diyarbakır Milletvekili Sayın Sibel Yiğitalp
konuşacak.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 5 Ekim Dünya
Emekçi Öğretmenler Gününü kutlayarak söze başlamak istiyorum. Ancak,
5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününü öğretmenlerimiz nasıl
karşıladı? Açığa alınmalarla, görevden
alınmayla, tutuklamalarla ve bunun gibi onlarca hukuksuz -işkence
edilerek- ve yasa dışı yöntemler kullanılarak
öğretmenlerimiz tutuklandı, büyük bir kısmı da görevden
alındı.
Değerli milletvekilleri, ayrıca şimdi
hukuka uygun olmayan mülakatlar yapılıyor ve bu mülakatların da
soruları son derece enteresan, akıl dışı ve neredeyse
sapkınlık düzeyinde. Ben o soruları biraz okumak istiyorum size:
Oruç tutuyor musun?, Reis deyince aklına ne geliyor?, Gezi
olaylarına katıldınız mı?, Ezanın Kürtçe
okunması hakkında ne düşünüyorsunuz?, Sayın Öcalan
ifadesi hakkında ne düşünüyorsunuz?, Hangi dershaneye gittiniz?,
15 Temmuz sürecini değerlendirin., Tarık Akan hakkında ne
düşünüyorsunuz?, Bir vatan hainiyle arkadaşlık
yaptınız mı?
Şimdi ben soruları tek tek cevaplamak
istiyorum. Kürtçe ezan okununca Allah katında, haşa, kabul mü
edilmiyor? Bu nasıl bir sorudur, bu nasıl sapkınca bir sorudur?
Ya da Bir vatan hainiyle arkadaşlık yapıyor musunuz? diye bir
soru sormak nasıl bir mantıktır? Öyleyse on dört
yıldır siz burada cemaatçilerle gece gündüz kol kolaydınız,
ortak çıkar ilişkiniz vardı, her türlü suçu beraber
işlediniz; nasıl oluyor da bunu görmezden gelip de öğretmen
adaylarına şunu soruyorsunuz: Bir vatan hainiyle
arkadaşlık yapar mısınız? Eğer vatan
hainliği gerçekten bu ülkede karşılık bulmuş olsaydı
AKP'nin yüzde 99,9u cezaevine girmiş olacaktı çünkü bilerek ve
isteyerek onlarla örgütlendi, iktidar oldu; artık, iktidar
çelişkisinden ve çatışmasından sonra onları vatan
haini ilan etti.
Şimdi, ayrıca da bu kadar her türlü Kürt
düşmanlığı, Kürtün her şeyine düşman bir
bakış açısı üzerinden bir yaklaşım var. Kürtçe
ezan okumakla bu nasıl değerlendirilebilir ya? İnsan bu kadar
mı ırkçı olabilir? İnsan bu kadar mı sevgisiz, nefret
duygusuna sahip olabilir? Ve bununla mı öğretmen atamaları
belirlenecek, bununla mı millî eğitim politikası belirlenecek?
Ama, şu önemli: Tabii ki şimdiki Millî Eğitim Bakanı daha
önce Millî Savunma Bakanıydı, hâlen o güvenlikçi politikaları
şu anda millî eğitimde uygulamak üzere burada faaliyet yürütüyor.
Öğretmenliği, öğretim faaliyetlerini tamamen güvenlik
politikası üzerinden götürüyor. Reis sizin için ne demek oluyor? diye
sorduğunda aslında biz bunu çok iyi biliyoruz. Kürdistanda
sokağa çıkma yasaklarında her türlü hukuksuzluğu, zalimliği,
insanlık suçunu işleyenler, bu unsurlar Reise bin selam. diyen bu
zihniyet ve bu zihniyeti sorgulamak, tartışmak ve yargılamak
gerekirken Reis sizin için ne anlama geliyor? diye sormak gerçekten
akıl dışı bir şey. Bunu nasıl insan sorabilir?
Nasıl Kürtçe ezan diye sorabilir yani, nasıl sorabilir?
Bunun dışında, Diyarbakırda,
Amedte millî eğitimde gözaltına alınan öğretmen
sayısını size söyleyeyim: 4.314 ve bunun içinde 1.301i de
görevden alındı. Şimdi, soruyorum ben size: Bunların içinde
anneler var, kadın öğretmenler, çocuğu, bebekleri küçük olanlar
var. Yeni doğan, 20 günlük bebeğiyle gözaltına alındı,
babası iki saatte bir çocuğunu emzirmek üzere emniyete
gözaltındaki annesine götürdü. Yine, 2 çocuk annesi -biri 18 aylık,
diğeri 4 yaşında olan- bir öğretmen
arkadaşımız gözaltında, babası sürekli çocuğu
emzirmek için götürüp getiriyor. Bununla birlikte, yüzde 40 engeli olan bir
öğretmen arkadaşımız var, ilaçları dahi verilmiyor ve
bu kadar ağır bir zulmü -şuraya baktığınızda-
uygulayan bir partinin oturup bunun karşısında açık ve net
Biz bunu yaptık. diyecek yürekli vekillerinin burada oturması
gerekir. Madem sen bu millî eğitim politikasını uyguluyorsun o
zaman gelip burada oturursun, savunursun, sahiplenirsin. Ne geliyor, burada
sahiplenme var ne -tırnak içinde- millî irade dedikleri hiçbir millî
iradeyi anlatmayan, sadece tekçi zihniyeti ifade eden bir
yaklaşımı var, onun üzerinden politika yürütüyor ama buraya
gelme konusunda da hiçbir sorumluluk almıyor. Nasıl olsa ona şu
söylenmiş: Oylamada git oyunu ver, onun dışındakilere
karışma. Biat üzerinden biz seni burada idare ederiz. Bütün mesele
budur.
Şimdi, ben, Diyarbakırda ayrıca
gözaltına alınan ve şu anda beş gündür avukatları bile
alınmayan öğretmenlerin hikâyesini biraz size anlatmak istiyorum.
Kürt şair ve yazar Renas Jiyan şu anda gözaltında, yine yazar
Murat Özyaşar gözaltında. Bununla birlikte toplamda 17 öğretmen
şu anda gözaltında ve 2 kardeş gözaltında, biri
tutuklandı, diğeri şu anda gözaltında. Bir karı-koca,
eşler, önce erkek öğretmen tutuklandı, sonra kadın;
eşi şu anda gözaltında ve 2 çocuğu -biri 4
yaşında, biri 2 yaşında- şu anda
dışarıda ve başkaları bakıyor bu çocuklara.
Şimdi, burada, bu kadar sert, insanlık dışı
yaklaşımlarla bu halka karşı ve bu öğretmenlere
karşı, yarın öbür gün koşullar düzeldiğinde,
şartlar değiştiğinde bu günleri nasıl
açıklayacaksınız? Bu öğretmenlere ne diyeceksiniz? O
çocukların gözaltına alınmasını nasıl
açıklayacaksınız? Haberimiz yoktu diyemezsiniz. FETÖcüler dedi
diyemezsiniz çünkü FETÖcüleri zaten her gün tutukladığınızı
söylüyorsunuz, bir kendiniz hariç. Bunu nasıl izah edeceksiniz? Bu
annelere nasıl açıklama yapacaksınız? O çocuklar,
gözaltında büyüyen çocuklar, cezaevinde büyüyen çocuklar genç olduğunda
bu devlete, bu iktidara nasıl bir duyguyla bakacak? Nasıl onlara
barış eli uzatacaksınız? O çocukların
babalarını, annelerini tutukladığınızda, yoksul
bıraktığınızda, ekonomik olarak her türlü şeyini
ambargo altına aldığınızda -ve aldınız- o
çocuklar büyüdüğü zaman o yoksullukla size karşı nasıl bir
duyguyla büyüyeceğini düşünüyorsunuz? Kürdistandaki insanların
size karşı nasıl bir tepkisinin olduğunu tahmin
ediyorsunuz?
Bakın, Millî Eğitim bir yazı
göndermişti. EĞİTİM-SEN duvarına bir yazı
asmış, demiş ki: Sürgünlere, gözaltılara, haksız
tutuklanmalara karşı direneceğiz. Valilik ne yazdı? Genel
ahlaka aykırı. diye o pankartı kaldırdı. Şimdi
insanların onuruna sahip çıkması gerekmiyor mu? Onurlu olan hak
ettiği şeye sahip çıkmak değil midir? Asıl ahlak bu
değil midir? Ahlak dediğiniz emeğine sahip çıkmaktır. Ama
oradaki yazıyı genel ahlak sınırları
dışında görmek
Burada bir sorun var. Asıl gayriahlaki
yaklaşım budur, asıl gayriahlaki, sapkın yaklaşım
bu sorulardır.
Konuşmamı şunu bir kez daha ikaz
ederek bitirmek istiyorum: Bu kadar sapkın, mantık
dışı, ahlak dışı yaklaşımlarla bir
millî eğitim sistemi oluşturulamaz. Bu sorularla asla
oluşturulamaz. Kürt düşmanlığı üzerinden, Alevi
düşmanlığı üzerinden, etnik veya inanç farklılığı
üzerinden bir grup oluşturup onunla imha ve soykırım
politikasını yürüteceğinizi sanıyorsanız olmaz,
milyonlarca Kürt var, milyonlarca Alevi var. Bu saatten sonra asimilasyon olma
konusunda
Asimilasyon yapma şansınız yok, hiçbir şekilde
bunun gerçekleştirilme şansı yok, sadece halklar arasında,
iktidarlar arasında, topluluklar arasında nefret,
ırkçılık, ayrımcılık yetiştirir, bu da Allah
muhafaza Türkiye halklarını -belki de çok yakın bir tarihte,
gerçekten çok üzülerek söylüyorum- iç savaşa kadar götürür. Çünkü
toplumsal bir vaka var ortada; binlerce insan görevden alınmış,
haksız, hukuksuz şekilde yargılanıyor; haksız,
hukuksuz şekilde tutuklanıyor; çoluğu çocuğu, bütün aile
bunun üzerinden cezalandırılıyor. Sadece onlarla aynı fikre
sahip olmadığı için, sadece onlarla aynı yolda
yürümediği için, sadece onlara itiraz ettiği için, onların
politikalarını ikaz ettiği için, bunun üzerinden
cezalandırılıyor, bunun üzerinden kendilerince terbiye edilmeye
çalışılıyor. Ne bu bir cevap getirir
Sadece ve sadece
halkların, çalışanların, emekçilerin, kamu emekçilerinin
daha fazla kopuşu demektir ve her kopuş kendi içinde bir
direnişi getirir, her direniş de -sizin 15 Temmuzdaki
çağrılarınız ne kadar meşruysa- sokaklara
çıkmayı, kendi özlük, ekonomik ve sosyal haklarını
sahiplenmeyi getirir. Bu konuda da herkes net tutumunu almıştır
ve almaya devam edecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yiğitalp.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Efendim,
sataşmadan söz istiyorum. Sataşma var.
BAŞKAN - Kime sataşma var?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Bana var. AK
PARTİliler el kaldırıp indiriyor, itaat ediyor. dedi.
BAŞKAN - Grup başkan vekiliniz orada, grup
adına bir sataşma varsa
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, salonda olmayan milletvekilleri için kullandı,
dolayısıyla salonda bulunanlara sataşma değil.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ben üstüme
alınıyorum.
BAŞKAN Sizin şahsınıza yönelik
bir sataşma yok.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
son olarak Sinop Milletvekili Sayın Nazım Maviş konuşacak.
Buyurun Sayın Maviş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. CHPnin grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Tabii,
sözleşmeli öğretmenlik konusu Millî Eğitim Komisyonumuz üyesi
arkadaşlarımızla birlikte
tartıştığımız bir konu oldu ve özellikle
Türkiyede kalkınmada birinci öncelikli illerimizde öğretmenlerimizin
görev yerlerinde sabit olarak kalmaları ve eğitim kalitesinin
sürekliliği açısından, öğretmen sirkülasyonunun
azaltılması açısından sözleşmeli
öğretmenliği hep birlikte bir çözüm önerisi olarak kabul ettik ve
Genel Kurula getirmek üzere Komisyondan çıkarmış olduk.
Tabii, hepimiz kendi seçim bölgelerimizden çokça yer
değişikliği talepleriyle zaman zaman karşı
karşıya kalıyoruz. Gerek eş durum tayinleri gerek
çeşitli gerekçeler ve mazeretlerle tayin talepleri öğretmenlerimizin
eğitim kalitesini düşürecek bir sirkülasyon içerisine girmesi
sonucunu doğuruyor. Bu açıdan, öncelikle, kalkınmada öncelikli
illerimiz açısından sözleşmeli öğretmenlik uygulaması
fevkalade önemli ve yerinde bir uygulamadır. Mesela, ben kendi ilimden,
Sinoptan örnek vereyim: Bu tür talepler sıkça geliyor, size de geliyor.
Kendi ilimizde de öğretmen açıklarını giderebilmenin
yollarından bir tanesi de çakılı kadro olarak tabir
ettiğimiz sözleşmeli öğretmenliğin uygulamaya
geçirilmesiydi. Bu açıdan bu yasa temelde olumlu bir yasadır.
İkincisi, öğretmen seçimiyle ilgili
mülakat konusunu da sıkça kendi aramızda tartıştık.
Bakın, şunu açık ve net bir
şekilde ifade etmekte fayda görüyorum: Öğretmen sadece KPSSde
eğitim sürecinde elde ettiği bilgileri ölçerek
çocuklarımızı emanet edeceğimiz bir meslek grubu
değil. Kendi iş yerimize bile bir personel alırken onun sesini
duymak, onu görmek, onunla temas etmek isteriz. Dolayısıyla
çocuklarımızı emanet edeceğimiz öğretmenlerimizin de
kendilerini ifade etme kabiliyeti, öz güvenleri, eğitim becerileri,
diyalog ve iletişim geliştirme yeteneklerini mutlaka görmemiz
lazım. Dolayısıyla bir öğretmenin öz güvenini, diyalog
geliştirme becerisini, iletişim becerisini en iyi şekilde test
etmenin yolu mülakattır. Dolayısıyla, mülakatı bir sistem
olarak, bir seçme sistemi olarak eleştirmeyi doğru bulmuyorum.
Zaten altını çizerek, kalınca ifade
etmek istediğim bir husus da şudur: Bakın, öğretmen
alımlarında aslında en temel eleyici sistem KPSSdir. KPSSde
aldığı puan açısından, alınacak öğretmenin 3
katı kadar bir sıralama yapılmaktadır.
Dolayısıyla, zaten öğretmen adaylarımız KPSSde
aldıkları puanlarla sıralanarak, alınacak öğretmenin 3
katı kadarını mülakata çağırmak suretiyle bir elemeye
tabi tutulmaktadır.
Şimdi, burada, tabii, CHPnin verdiği grup
önerisinde, mülakatlarda sorulduğu iddia edilen bazı sorular üzerine
bir araştırma komisyonunun kurulması öneriliyor. Dikkat
ederseniz cümlemi kullanırken mülakatlarda sorulduğu iddia edilen
bazı sorular dedim, bunun da altını çizerek söylüyorum.
Kısa birkaç bilgi vererek bu cümleyi de açmak istiyorum.
Vermek istediğim bilgi şu: Bakın,
oluşturulan mülakat komisyonları Millî Eğitim
Bakanlığından bir daire başkanının
koordinasyonunda, illerdeki yöneticilerimiz tarafından tesis edildi ve bu komisyonlarda,
biraz önce bahsettiğim, bir öğretmende eğitim süreci için
olmazsa olmaz kabul edebileceğimiz temel hususların ölçüleceği
bir mülakat sistematiği geliştirildi, yönetmelikle de bu kayıt
altına alındı. Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade
yeteneği ve muhakeme gücü mülakatta alınacak puanın yüzde
25ini; iletişim becerileri, öz güven ve ikna kabiliyeti yüzde 25ini;
öğretmen adayının bilimsel ve teknolojik gelişmelere
açıklığı yüzde 25ini, topluluk önünde temsil yeteneği
ve eğitimcilik nitelikleri de yüzde 25ini oluşturacak şekilde
yönetmelikle belirlenen bir içerik oluşturuldu.
Sevgili arkadaşlar, nasıl TEOGda, YGSde,
LYSde sınav soruları hazırlanıyor ise aynen bu titizlik ve
bu güvenlik içerisinde, mülakatlarda sorulması düşünülen sorular da
bilim adamlarımız tarafından, redaksiyon kurulumuz
tarafından, uzmanlarımız tarafından hazırlanmak;
bilimsel süzgeçlerden geçirilmek; dil, imla, anlatım, ifade
açısından redaksiyonları yapılmak suretiyle hazırlanmış
ve mülakat komisyonlarına gönderilmiştir.
Bakın, soru hazırlama sürecinde 20 uzman
görev almıştır. Ölçme, değerlendirme kriterlerine uygunluk
ve belirlenen kriteri ölçme amacı açısından sorular 10
eğitim bilimci tarafından incelenmiştir. Ayrıca, dil ve
anlatım açısından dil uzmanı 4 personel tarafından da
soruların redaksiyonu yapılmıştır. Yine, YGS, LYS ve
TEOG sınavlarında sağlanan bütün güvenlik yolları
mülakatlarda sorulacak sorular için de aynı şekilde
hazırlanmış ve böylelikle mülakat komisyonlarına
gönderilmiştir.
Mülakatlarda adaylar kendi önlerine kapalı zarflarla
gelen sorulardan kendi tercihleriyle herhangi 2 zarfı seçmek suretiyle
soruları açmışlar, mülakat komisyonunun önünde sözlü ve sesli
bir şekilde okumuşlar, mülakatın sonunda da okudukları soru
metninin altını imzalamak suretiyle mülakatı tamamlamışlardır.
Şimdi, tabii, burada iddia edilen biçimde
sorular sorulmuşsa bunlar kabul edilebilir bir durum değildir.
Kaldı ki Millî Eğitim Bakanımızın bu konuyla ilgili
yaptığı açıklamalarda, yine dün Genel Kurul Salonumuzda
grup yöneticilerimizin bu konuyla ilgili yaptığı
açıklamalarda, ayrıca Millî Eğitim
Bakanlığının yetkilileri tarafından da ifade edilen
husus şu olmuştur: Mülakatlarda değerlendirmeye esas olan
sorular Millî Eğitim Bakanlığı tarafından son derece
bilimsel yöntem ve kriterlerle hazırlanıp son derece güvenli yollarla
komisyonlara gönderilen ve yine son derece güvenli ortamlarda
değerlendirmesi yapılan bu soruların dışında,
eğer herhangi bir komisyon başkanı bir şey sormuşsa
bunun değerlendirmeye esas bir tarafı yoktur, bir.
İkincisi de: Şu ana kadar bununla ilgili
somut bir bilgi, somut bir belge, somut bir bulguyla
karşılaşmışsanız bunun da yolu bellidir, biz de
buna destek veririz.
Üçüncüsü de: Bakanlığımızın
hazırlamış olduğu yönetmelik içerisinde 13üncü maddenin
ikinci fıkrası, bu konuda adaylara itiraz hakkını
saklı tutmaktadır. Dolayısıyla bu konuda herhangi bir
mağduriyet yaşadığını düşünen
adayımız varsa ilgili yönetmeliğin 13üncü maddesinin ikinci fıkrasına
dayanarak hakkını her türlü zeminde arayabilir, bundan kimsenin
kuşkusu olmasın.
Ancak, ben, burada, sözlerimi tamamlarken, HDP
temsilcisi salondan ayrılmış ama onun söylediği hususlarla
ilgili bir iki şey söylemek istiyorum.
Bakın, Türkiyede Türkçe ezan tecrübesi
yaşandı ve Türkçe ezan tecrübesi karşısında bu
milletin bütün fertleri, Kürtüyle Türküyle, ezanın aslına uygun bir
şekilde okutulması için gerekli demokratik tepkilerini ortaya
koydular. Arkadaşımız çıkmış, güya mülakatlarda
sorulduğu iddia edilen Kürtçe ezanla ilgili bir soru üzerinden Kürtçe ezan
savunusu yapıyor.
Buradan ben o arkadaşıma şunu
söylüyorum: Sen Diyarbakıra git, Batmana git, Siirte git,
Şırnaka git; Şırnakın meydanında,
Diyarbakırın meydanında, Bingölün, Bitlisin meydanında
Kürtçe ezan istiyorum. diye konuş bakalım, bu halk sana Kürtçe
ezanın cevabını nasıl veriyor.
Dolayısıyla, burada, böyle bir konunun
üzerinden Kürtçe ezan polemiği yaratmaya çalışmak ve bu milletin
temel değerleriyle örtüşmeyecek bir şekilde
Kaldı ki kendi
uzmanlık alanıyla da ilgisi olmayan bir teolojik konuyu Meclis kürsüsüne
taşımasını da açıkçası yadırgadım.
Tekrar kendi konumuza dönecek olursak, bakın,
mülakatlarda sorulan sorular bellidir, açıktır. Sayın
Bakanımız bununla ilgili açıklamaları açık ve net bir
şekilde yapmıştır. Bahse konu olan sorular bizim de kabul edebileceğimiz
sorular değildir. Hiçbir ayrımcılığa, ne mezhep ne
etnik ayrımcılığa ne de insanların dinî inançları
üzerinden, yaşam biçimleri üzerinden ayrımcılığa bu Meclisin
içerisinde hiçbir milletvekilimizin olumlu bakacağına ihtimal
vermiyorum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Mülakatlara bakacağız, kaç Kürt girmiş, kaç Alevi girmiş,
kaç solcu girmiş.
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Bu açıdan,
CHPnin vermiş olduğu grup önerisinde bahse konu olan soruların
hiçbirisinin
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Mülakatların tümüne bakacağız, Alevilere de bakacağız,
Kürtlere de bakacağız, solculara da bakacağız.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, lütfen
NAZIM MAVİŞ (Devamla)
bugüne kadar
yaptığımız araştırmalar içerisinde,
sorulduğuna dair biz bir bulguya rastlamadık, siz bir bulguya
rastladıysanız buyurun arkadaşlar. Türkiye bir hukuk devletidir,
arkadaşlarımız gereğini yaparlar, hukuk içerisinde herkesin
hak arama özgürlüğü vardır, hak arama özgürlüğünün gereklerini
yerine getirirler.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Kürsüden değil ama
yerimden kısaca, özellikle grubumuz adına tutanaklara geçmesi
açısından söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Arkadaşımızın ifade ettiği, ezanın hangi dilde
okunduğu tartışması veya polemiği değildir
BAŞKAN Evet.
AHMET YILDIRIM (Muş)
ilgisi
olmadığı hâlde mülakatlarda bunun sorulması durumudur.
Sayın hatibin dile getirdiği, evet, öğretmen
alımlarıyla ilgili objektif, bilimsel kriterlerin ne olduğunu
tartışabiliriz ancak siz Sadece KPSS kriter değil. diyorsunuz.
Olabilir, bunun için daha farklı sınav ölçüleri de getirilebilir.
Takdir edersiniz ki dünden beri farklı partilerden hatiplerin dile
getirdiği, bu absürt sorularla öğretmen atanamayacağı
hususunu ifade etmek istemiştik.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sayın hatip yaptığı konuşmasında partimizi de
içine alacak şekilde, Komisyon çalışması
sırasında sözleşmeli öğretmenlikle ilgili düzenlemeyi hep
birlikte Komisyon üyeleri olarak kabul ettik. dedi. Buna Cumhuriyet Halk
Partili üyeleri de katmış oluyor. Bu gerçekle bağdaşmayan
konu hakkında grubumuz adına söz istiyorum.
BAŞKAN Bir açıklama
yapacaksınız yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Açıklama değil
efendim. Sayın hatip yaptığı konuşmasında
Cumhuriyet Halk Partisini
BAŞKAN Şimdi, burada bir sataşma
yok Sayın Özel. Yani bir yanlış beyanı var, onu düzeltmek
istiyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, şöyle bir
şey var: Cumhuriyet Halk Partisini, şu an karşı
çıktığımız, eleştirdiğimiz sözleşmeli
öğretmenlik sistemini kendileriyle birlikte destek vermek, oy vermekle
suçladı, sataştı grubumuza. Bunu kabul etmemiz mümkün
değil.
BAŞKAN Şimdi, bu bir sataşma
değil Sayın Özel. Söz verme konusunda bir problemim yok, isteyene söz
veriyorum yalnız bu bir sataşma konusu değil.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Komisyonda
tartıştık. dedi efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Birlikte geçirdik. dedi ya.
BAŞKAN Bakın, Sayın
Yıldırım söz istedi, açıklamasını kayda geçmek
anlamında yaptı. Eğer konuşmacı sizin
hakkınızda, belirttiğiniz şekilde bir konuşma
yaptıysa -ki yaptığını iddia ediyorsunuz, evet
yaptı- yerinizden böyle bir şey olmadığını
açıklarsınız, problem biter.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman, Sayın
Başkan, sizi de zorlamamak adına bu önerinizi kabul ediyorum.
BAŞKAN Estağfurullah.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ve bu söz hakkını
Sayın Gaye Usluere
BAŞKAN Buyurun Sayın Usluer.
Bir dakika süreniz.
Teşekkür ederim Sayın Özel.
GAYE USLUER (Eskişehir) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Biraz önce sayın hatip konuşmasında
4+2 sözleşmeli modeli hepimizin kabul ettiğini söyledi. Bunun bir dil
sürçmesi olduğunu düşünüyorum çünkü komisyonda açık ve net bir
şekilde güvencesiz, esnek ve zorlamayla olan çalışma modeline,
4+2ye karşı olduğumuzu söylemiştik.
Ayrıca, mülakata da itiraz etmiştik.
Sayın hatip diyor ki: Sıkıntısı olan itiraz etsin.
Somut belgelerle bize başvursun. Hükûmetimiz de gereğini
yapsın. İşte, tam da bu noktada mülakatta somut belge yoktur
zaten. Mülakatı yapan komisyonun keyfine kalır, keyfine kalan sorularla
da yönetir. Zaten dün de Millî Eğitim Bakanı yaptığı
açıklamada şöyle demiştir: Çok sayıda zarf içerisinden
sorular seçilmiştir ancak mülakat sırasında adı geçen
sorular da bahse konu olmuş. Sayın Millî Eğitim Bakanı da
konuyu yuvarlama yoluna gitmiştir. Yani bahsi geçen sorular, reisin kim
olduğu sorulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GAYE USLUER (Eskişehir) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Usluer.
Kayıtlara geçti.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, 5 Ekim 2016 Çarşamba günü
yaptığı toplantıda daha önce görüşülmesi
kararlaştırılan sözlü soruların bu birleşimde
görüşülmemesinin, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 33,
286 ve 306 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu
kısmın sırasıyla 1inci, 2nci ve 3üncü
sıralarına alınmasının ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin Genel Kurulun
onayına sunulmasına ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
5/10/2016
Danışma Kurulunun 5/10/2016 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantıda daha önce görüşülmesi
kararlaştırılan sözlü soruların bu birleşimde
görüşülmemesinin, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 33,
286 ve 306 sıra sayılı kanun tasarılarının bu
kısmın sırasıyla 1inci, 2nci ve 3üncü
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin Genel Kurulun
onayına sunulması önerilmiştir.
Ayşe
Nur Bahçekapılı Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
Mehmet
Naci Bostancı Özgür
Özel Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
İdris
Baluken Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi yirmi
dakikalık bir ara vereceğim. Yalnız aradan sonra hemen seçim
işlemine geçeceğiz.
Yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.57
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.19
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Özcan
PURÇU (İzmir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 3üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Kişisel Verileri Koruma Kurulu Üyeliklerine Seçim
1.-
Başkanlıkça, Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliklerine, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu aday listesinden Cabir Bilirgen, Cengiz
Paşaoğlu ve Mehmet Niyazi Tanılır; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu aday listesinden Turan Arık ve Halkların Demokratik Partisi
Grubu aday listesinden Yusuf Alataşın seçilmesi
BAŞKAN - Kişisel Verilerin Korunması
Kanununun 21inci maddesi uyarınca, Kişisel Verileri Koruma Kuruluna
beş üye için seçim yapılacaktır.
Siyasi parti grupları tarafından
gösterilen adayların adlarını, soyadı sırasına
göre okutuyorum:
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu aday listesi:
Ümmet Artuç
Cabir Bilirgen
Orhan Özdemir
Cengiz Paşaoğlu
Şevket Sarıcaoğlu
Mehmet Niyazi Tanılır
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu aday listesi:
Turan Arık
Elçin İset
Halkların Demokratik Partisi Grubu aday
listesi:
Yusuf Alataş
Ferhat Kabaiş
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 21inci maddesi gereği
siyasi parti grupları kendilerine düşen üyeliğin 2 katı
kadar aday göstermişlerdir. Adayların adları soyadı
sırasına göre birleşik oy pusulası şeklinde düzenlenmek
suretiyle bastırılmıştır. Toplantı ve karar yeter
sayısı mevcut olmak şartıyla, seçimde Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu aday listesinden en çok oyu alan 3 aday ile
eşit oranda düşen üyelik için Cumhuriyet Halk Partisi ve
Halkların Demokratik Partisi grupları listesinden en çok oyu alan
birer aday seçilmiş olacaktır.
Oylamanın ne şekilde
yapılacağı konusunda bilgi vermek istiyorum.
Komisyon ve Hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki
kâtip üyeler Adanadan başlayarak Denizliye kadar, Denizli dâhil ve
Diyarbakırdan başlayarak İstanbula kadar, İstanbul dâhil;
Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmirden başlayarak
Mardine kadar, Mardin dâhil ve Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar,
Zonguldak dâhil, adı okunan milletvekilinin adını defterden
işaretleyeceklerdir. Adı işaretlenen milletvekiline mühürlü
birleşik oy pusulası ve zarf verilecektir. Oyunu kullanan
milletvekili, oy pusulasını içeren zarfı Başkanlık
Divanı kürsüsünün önünde konulmuş olan oy kutusuna atacaktır.
Birleşik oy pusulasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu aday
listesinden 3 adayın, eşit oranda düşen üyelik için Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve Halkların Demokratik Partisi Grubu aday listesinden
birer adayın isimlerinin karşısındaki kareye çarpı
işareti konulacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu aday
listesinden 3ten fazla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve Halkların
Demokratik Partisi Grubu aday listesinden ise 1den fazla adayın
işaretlendiği oy pusulaları geçersiz sayılacaktır. Bu
hususlar birleşik oy pusulasında da dipnot olarak
belirtilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir tasnif
komisyonu tespit edilecektir. Tasnif Komisyonuna seçilen üyeler oylama
işlemi bittikten sonra Komisyon sıralarında yerlerini
alacaktır.
Şimdi tasnif komisyonunun üyeleri için seçim
yapıyoruz.
Sayın Hasan Turan, İstanbul? Burada.
Sayın Burcu Çelik Özkan, Muş? Burada.
Sayın Mustafa Şahin, Malatya? Yok.
Sayın Ejder Açıkkapı,
Elâzığ? Yok.
Sayın Ebubekir Gizligider, Nevşehir? Yok.
Sayın Cemil Çiçek, Ankara? Yok.
Sayın Gaye Usluer, Eskişehir? Yok.
Sayın Necati Yılmaz, Ankara? Yok.
Sayın Aziz Babuşcu, İstanbul? Yok.
Sayın Öznur Çalık, Malatya? Yok.
Sayın İzzet Ulvi Yönter, İstanbul?
Yok.
Sayın İbrahim Özdiş, Adana? Burada.
Sayın Şahap Kavcıoğlu, Bayburt?
Yok.
Sayın Serkan Topal, Hatay? Yok.
Sayın Ömer Fethi Gürer, Niğde? Burada.
Sayın Hayati Yazıcı, İstanbul?
Yok.
Sayın Mehmet Erdoğan, Gaziantep? Yok.
Sayın Vedat Demiröz, Bitlis? Yok.
Sayın İmran Kılıç,
Kahramanmaraş? Burada.
Tasnif komisyonunun seçimleri tamamlandı.
Sayın kâtip üyelerin yerlerini
almalarını, oy pusulaları ile zarfların da teslim
edilmesini rica ediyorum.
Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN
- Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oy verme
işlemi tamamlanmıştır.
Tasnif
Komisyonu üyelerinin lütfen yerlerini almalarını rica ediyorum ve
Tasnif Komisyonunun isimlerini okuyorum.
Hasan
Turan, İstanbul Milletvekili; Burcu Çelik Özkan, Muş Milletvekili;
İbrahim Özdiş, Adana Milletvekili; Ömer Fethi Gürer, Niğde
Milletvekili; İmran Kılıç, Kahramanmaraş Milletvekili.
Kupaları
kaldıralım ve Tasnif Komisyonuna teslim edelim.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Tasnif komisyonu üyelerine tekrar
teşekkür ederek Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeleri için
yapılan seçimin tutanağını okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kişisel Verileri Koruma Kurulundaki 5 üyelik
için yapılan seçime 269 üye katılmış, kullanılan
oyların dağılımı aşağıda
gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Üye Üye
Üye
Hasan Turan Burcu
Çelik Özkan İbrahim
Özdiş
İstanbul Muş Adana
Üye Üye
Ömer Fethi Gürer İmran
Kılıç
Niğde Kahramanmaraş
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Aday Listesi
Ümmet Artuç 4
oy
Cabir Bilirgen 255
oy
Orhan Özdemir 7
oy
Cengiz Paşaoğlu 252
oy
Şevket
Sarıcaoğlu 8
oy
Mehmet Niyazi
Tanılır 256
oy
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Aday Listesi:
Turan Arık 234
oy
Elçin İset 5
oy
Halkların Demokratik Partisi Grubu Aday Listesi
Yusuf Alataş 218
oy
Ferhat Kabaiş 6
oy
Boş 1
Geçersiz 2
Toplam 269
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buna göre, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
aday listesinden Cabir Bilirgen, Cengiz Paşaoğlu ve Mehmet Niyazi
Tanılır; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu aday listesinden Turan
Arık; Halkların Demokratik Partisi Grubu aday listesinden Yusuf
Alataş Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliklerine
seçilmişlerdir.
Hayırlı olmasını diliyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.12
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.21
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Özcan
PURÇU (İzmir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 3üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Kültür, Bilim,
Eğitim, Basın-Yayın ve Spor Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Kültür, Bilim, Eğitim, Basın-Yayın ve Spor Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/334) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 33) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 33 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SİNGAPUR CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA KÜLTÜR, BİLİM, EĞİTİM,
BASIN-YAYIN VE SPOR ALANLARINDA İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 30
Ağustos 2007 tarihinde Singapurda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür, Bilim, Eğitim,
Basın-Yayın ve Spor Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakikalık süre veriyorum ve
oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür, Bilim, Eğitim,
Basın-Yayın ve Spor Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu okuyorum:
|
Kullanılan Oy Sayısı |
: |
200 |
|
||
|
Kabul |
: |
197 |
|
||
|
Ret |
: |
1 |
|
||
|
Boş |
: |
2(x) |
|||
|
Kâtip Üye Mustafa Açıkgöz Nevşehir |
Kâtip Üye Özcan Purçu İzmir |
|||
|
|
|
|
|
Böylelikle tasarı kabul etmiş ve
kanunlaşmıştır.
2nci sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Myanmar Birliği Hükûmeti Arasında Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Myanmar Birliği Hükümeti Arasında
Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/586) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 286) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 286 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE MYANMAR BİRLİĞİ HÜKÜMETİ
ARASINDA TİCARET VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 20 Nisan
2006 tarihinde Yangonda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Myanmar
Birliği Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Myanmar Birliği Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu
okuyorum:
Kullanılan oy
sayısı : 229
Kabul : 228
Ret : 1 (X)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Mustafa Açıkgöz Özcan Purçu
Nevşehir İzmir
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, üçüncü sıraya
alınan Türkiye Cumhuriyeti ile Slovak Cumhuriyeti Arasında
Karayoluyla Uluslararası Yolcu ve Eşya
Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Slovak Cumhuriyeti Arasında Karayoluyla
Uluslararası Yolcu ve Eşya Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/649) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 306) (XX)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 306 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE SLOVAK CUMHURİYETİ ARASINDA
KARAYOLUYLA ULUSLARARASI YOLCU VE EŞYA TAŞIMACILIĞI
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 11
Aralık 2014 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Slovak
Cumhuriyeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yolcu ve Eşya
Taşımacılığı Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakikalık süre veriyorum ve
oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti ile Slovak
Cumhuriyeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yolcu ve Eşya
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu okuyorum:
|
Kullanılan Oy Sayısı |
: |
232 |
|
Kabul |
: |
232(x) |
|
|
|
|
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mustafa Açıkgöz Özcan Purçu
Nevşehir İzmir
Böylelikle tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
4üncü sıraya alınan 667 Sıra
Sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İç Tüzükün 128inci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.-
667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile İçtüzükün 128inci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S.
Sayısı: 412)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sıraya alınan Avrupa Konseyi
Bakanlar Komitesinin Kültür Yollarına İlişkin
Genişletilmiş Kısmi Anlaşmayı Tesis Eden Kararına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Kültür Yollarına İlişkin
Genişletilmiş Kısmi Anlaşmayı Tesis Eden Kararına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/373) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
88)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 6 Ekim 2016 Perşembe günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 18.43
(x) (10/314) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 33 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 286 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(XX) 306 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.