TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
30uncu
Birleşim
1
Aralık 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Çorum Milletvekili Ahmet Sami Ceylanın, Millî
Tarım Projesine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının, Toplum
Yararına Program adı altında belediyelere eleman alımında
yapıldığı iddia edilen keyfî ve ayrımcı
uygulamalara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Suriye
savaşının Hatay ekonomisindeki etkilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, eğer bir
ülkede Hükûmet her dakika vergi çıkarıyorsa o ülkede ekonomik büyüme ve gelişmenin
olamayacağına ilişkin açıklaması
2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursanın trafik sorununun gün geçtikçe
katlanarak büyüdüğüne ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Erdal Tosunun
genç yaşta yaşamını kaybetmesinin ülkemiz için çok büyük
bir kayıp olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin
Dündarlı ilçesinin sorunlarına ve Hükûmetin muhalefet belediyelerine
gerekli desteği sağlamadığına ilişkin
açıklaması
5.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, 8 Aralıkta
Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenecek Erzurum Günleri etkinliğine tüm
milletvekillerini davet ettiğine ilişkin açıklaması
6.- İzmir Milletvekili Musa Çamın, AKP'nin millî
tarım politikasının çöktüğüne ve özellikle narenciye
üreticilerinin çok zor durumda olduklarına ilişkin
açıklaması
7.- Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkalın,
Afyonkarahisar Zafer Havalimanının yakıt desteği
uygulamasından yararlanması nedeniyle Başbakana ve Hükûmete
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
8.- İzmir Milletvekili Necip Kalkanın, AK
PARTİnin Türkiye'yi dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri konumuna
getirdiğine ve küresel etkili sıkıntıların üstünden de
gelineceğinin aşikâr olduğuna ilişkin açıklaması
9.- İzmir Milletvekili Tacettin Bayırın, Adana
Aladağ faciasıyla ilgili bilirkişi raporuna göre yangın
merdiveninin kapı kolunun söküldüğüne ve verilen soru önergeleri
dikkate alınmış olsa bunların
yaşanmayacağına ilişkin açıklaması
10.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Kandıra Cezaevinde bulunan HDPli
milletvekilleriyle görüşmeye giden Grup Başkan Vekili Çağlar
Demirel ile 4 milletvekilinin Kocaeli Valisinin emriyle Kandıraya
girişlerine izin verilmemesinin kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
11.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın,
İzmir Mendereste kız çocuklarını taciz eden müdürü
açığa çıkaran öğretmen Saadet Özcanı
kutladığına ve herkesi bu tür davalarda duyarlı olmaya
çağırdığına ilişkin açıklaması
12.- Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlunun, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin açıklaması
13.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, on dört
yıldır AKP hükûmetlerinin ve siyasetçilerin izlediği
ayrışma, kutuplaşma, toplumu bölme politikalarının
ülkede iç barışı her gün biraz daha zedelediğine
ilişkin açıklaması
14.- Erzurum Milletvekili Orhan Deligözün, 1 Aralık Türk
kadınının siyasal haklarını kazanmasının
81inci yıl dönümüne, 8 Aralıkta Atatürk Kültür Merkezinde
düzenlenecek Erzurum Günleri etkinliği ile 12-17 Şubatta Erzurumda
yapılacak EYOF müsabakalarına tüm milletvekillerini davet
ettiğine ilişkin açıklaması
15.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
Kırşehirde sanayi ve nüfusun eridiğine, işsizliğin
arttığına ve AKPnin neden Kırşehiri
cezalandırdığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
16.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, yaşanan sel
felaketi nedeniyle Ayvalık halkının Hükûmetten destek
beklediğine ilişkin açıklaması
17.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana
Aladağdaki faciada kusur ve ihmali olanların en kısa sürede
gereken cezaları alacağına, yıllardır Suriyedeki iç
savaşa duyarsız kalan, Esedin
ve DAEŞin katliamlarına göz yuman dünyanın Suriyedeki ölümlere
kör, sağır ve dilsiz kaldığına, Türkiyenin 3 milyon
Suriyeliye kucak açarken dünyaya insanlık dersi verdiğine
ilişkin açıklaması
18.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 30 Kasım
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. ilkesinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi kürsüsüne yazılışının 91inci
yıl dönümüne ve egemenliğin kaynağının milletimiz
olduğunu ilan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ve Kurtuluş
Savaşının şehit ve gazilerini saygıyla ve minnetle
andığına ve Halepin bir toplu mezara dönüştürülmesine sessiz
kalınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, tutuklu
HDPli milletvekillerine ziyaret etmek için Kandıraya girmelerine izin
verilmemesinin tam bir faşizm olduğuna, bu uygulamanın
sorumlularının açığa çıkarılması
gerektiğine ve bütün milletvekillerinin aynı statüde olması
gerekirken neden eşit uygulamaya tabi tutulmadıklarını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
20.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın yaptığı
açıklamasındaki değerlendirmelere
katıldığına ilişkin açıklaması
21.- Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın (10/392) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmeleri
sırasında CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Millî
Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 71inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşenin 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
76ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, asimilasyon
politikaları diye bir tabiri kesinlikle kabul etmediklerine ve Türkiye
kürdistanı diye bir tanımlama bulunmadığına
ilişkin açıklaması
27.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
azınlığın hakları korunmadıkça demokrasi
olmayacağına, diktatöryal bir rejim ya da bir çoğunluk tahakkümü
olacağına ilişkin açıklaması
28.- Ağrı Milletvekili Cesim Gökçenin, Ağrı
Milletvekili Dirayet Taşdemirin 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 83üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin,
Ağrı Milletvekili Cesim Gökçenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Sakaryada Kredi ve Yurtlar Kurumu yurdunda bir gaz kaçağı
olduğu haberleriyle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, bir milletvekilinin bir ilçeye girişinin engellenmesinin
izah edilir hiçbir yanı olmadığına ve bu konuyu Meclis
Başkanıyla görüşeceğine ilişkin konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlığın, esas komisyon olarak Plan ve
Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak da Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonuna havale edilen (2/1477) esas numaralı Damga Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş tarafından geri
alındığına ilişkin önerge yazısı (4/71)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve 19
milletvekilinin, köprü ve otoyollarda kullanılan HGS ve OGS sistemlerinden
gelen cezaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/389)
2.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve 19
milletvekilinin, seracılık faaliyetlerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/390)
3.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, sosyal güvenlik kurumlarına ait
gayrimenkullerin satış ve devir işlemlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/391)
4.- AK PARTİ Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş, CHP Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Engin Altay, HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirel ve MHP Grup Başkan Vekili Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Adana'nın Aladağ ilçesinde kız
öğrenci yurdunda meydana gelen elim yangın vakasının
araştırılması ve benzer acıların bir kez daha
yaşanmaması ve kamusal eğitim ve barınma
haklarının tüm öğrenciler için güvence altına
alınıp yaygınlaştırılması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/392)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 441, 439 ve 440 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının sırasıyla 2, 5 ve 6ncı
sıralarına, yine bu kısımda bulunan 205 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ise yine bu kısmın
3üncü sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 1
Aralık 2016 Perşembe günkü birleşiminde 341 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine, 205 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanması durumunda Genel Kurulun 2 Aralık
2016 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 2017 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak işler kısmının 1inci
ve 2nci sıralarında yer almasına; 2017 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Genel Kurulda görüşme usul
ve takvimi ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin dokuz turda tamamlanmasına, turların bitiminden
sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanmasına;
Adana'nın Aladağ ilçesinde kız öğrenci
yurdunda meydana gelen elim yangın vakasının
araştırılması ve benzer acıların bir kez daha
yaşanmaması ve kamusal eğitim ve barınma
haklarının tüm öğrencilerimiz için güvence altına
alınıp yaygınlaştırılması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, AK
PARTİ Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş,
CHP Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, HDP Grup
Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve MHP Grup
Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından
grupları adına imzalı ortak Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun 1 Aralık 2016 Perşembe günkü birleşiminde
okunmasına, bu önergenin görüşmesinin aynı günkü birleşimde
yapılmasına, bu görüşmede Hükûmet ve siyasi parti grupları
adına yapılacak konuşmaların onar dakika, önerge sahipleri
adına yapılacak konuşmaların beşer dakika olarak
yapılmasına,
Görüşülmekte olan 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının Genel Kurulun 29/11/2016 tarihli 28inci
Birleşiminde kabul edilen 37nci maddesinin yeniden görüşülmesine
dair Hükûmet adına Millî Eğitim Bakanının talebinin İç
Tüzükün 89uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun onayına sunulmasının
uygun bulunduğuna ilişkin önerisi
VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
4.- AK PARTİ Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş, CHP Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Engin Altay, HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirel ve MHP Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Adana'nın Aladağ ilçesinde kız öğrenci
yurdunda meydana gelen elim yangın vakasının
araştırılması ve benzer acıların bir kez daha
yaşanmaması ve kamusal eğitim ve barınma
haklarının tüm öğrenciler için güvence altına
alınıp yaygınlaştırılması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/392)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
405)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Rusya Federasyonu Hükümeti
Arasında TürkAkım Gaz Boru Hattı Projesine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/788) (S.
Sayısı: 441)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Benin Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ekonomik, Ticari ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/549) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 205)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun Kayanın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 72nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 82nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 405) Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
2.- (S. Sayısı: 441) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında TürkAkım Gaz Boru Hattı
Projesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
3.- (S. Sayısı: 205) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Benin Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticari ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, uzman jandarmaların ek göstergelerine
ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı Fikri Işıkın cevabı (7/8671)
1 Aralık 2016 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali
Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Millî Tarım Projesi hakkında söz isteyen
Çorum Milletvekili Sayın Ahmet Sami Ceylana aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Ceylan.
Buyurun.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Çorum Milletvekili
Ahmet Sami Ceylanın, Millî Tarım Projesine ilişkin gündem
dışı konuşması
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri,
öncelikle, sizleri, en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımız tarafından uygulamaya konulan Millî
Tarım Projesinin milletimiz için, çiftçimiz için hayırlara vesile
olmasını diliyorum. Bu vesileyle de, kurucu Genel
Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğana, yine aynı şekilde Sayın
Başbakanımız Binali Yıldırım Beye ve Sayın
Bakanımız Faruk Çelik Beye ve tüm Bakanlık
teşkilatlarına, seçim bölgem olan Çorum ve hemşehrilerimiz
adına, tüm milletimiz adına teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, insanoğlu dün
olduğu gibi bugün de, yarın da, gıda ihtiyacını
karşılamak için üretmek zorundadır. 21inci yüzyılda
tarım ve gıda güvenliği dünya gündeminin ilk
sırasındadır. 7,5 milyar olan dünya nüfusunun 2050
yılında 9,7 milyarın üzerine çıkması bekleniyor.
Dünyada tarıma elverişli araziler hızla azalıyor ve her
yıl yaklaşık 12 milyar arazi tarım vasfını yitiriyor.
Dünyada su ihtiyacı artıyor, biyoçeşitlilik azalıyor,
küresel ısınma artıyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
olumsuzluklar karşısında, gelecek nesiller için, sürdürülebilir
gıda arzını sağlamak daha önem kazanıyor. Ülke olarak,
tarım arazilerimizi korumak, üretimimizi artırmak ve gıda
güvenliğimizi sağlamak oldukça önemlidir.
Değerli arkadaşlar, son on dört yılda
tarımın her alanına el attık. Tarımsal desteklerden
bitkisel ve hayvansal üretime kadar, kırsal kalkınmadan güvenilir
gıdaya kadar her alanda sayısız projeler başlattık.
Tarım Kanunu dâhil sektörle ilgili önemli kanunlar çıkardık.
Bulunduğumuz coğrafya, birçok tarımsal ürünün ana vatanı ve
iklimiyle geniş bir çeşitliliğe ve potansiyele sahiptir.
Değerli arkadaşlarım, bu potansiyeli
en iyi şekilde değerlendirmek, planlı, verimli ve bilinçli
üretimi ön plana çıkarmak, gıda güvenliğimizi garanti
altına almak ve tarımsal hasılamızı artırmak
amacıyla, Millî Tarım Projesini, Sayın
Başbakanımız, 14 Ekimde İzmirde
açıklamışlardır. Bu Millî Tarım Projemiz iki ana
başlıktan oluşmaktadır. Birincisi, havza bazlı üretime
dayalı destekleme modeli: Havza bazlı üretime dayalı destekleme
modeliyle hem üreticilerimiz hem de ülkemiz kazanacaktır, bilim
alanında verimi yüksek ve kaliteli ürün elde edilecektir. Ülkemizde
tarımsal üretim yapılan her ilçe havza hâline getirilmiştir. Bu
havzalarımızda, verimlilik esasına dayanılarak,
gereklilikler tespit edilerek ürünler ekilecektir. Böylece, ekim döneminden
önce çiftçilerimiz hangi havzada, hangi ürüne destek vereceğini
bilecektir. Çiftçilerimiz tüm üretiminde daha fazla gelir elde edecek,
tarımsal hasılada artış sağlayacak, tarım
alanlarımız daha etkin kullanılacak, kaliteli ve verimli
ihracatımız daha da artacaktır.
Millî Tarım Projesinde ikinci ana
başlığımız ise, hayvancılıkta destekleme ve
üretim modelidir. Bu modelle ülkemiz, hayvancılığı ithalat
bazlı değil, ihtiyaçlarını yerli üretimle
karşılayan, ihtiyaç potansiyeli yüksek bir seviyeye gelecektir. Yine
bu modelle; et ve süt üretiminde devamlılık sağlanacaktır,
mera ve yem kaynakları etkin kullanılacaktır, damızlık
ve ette dışa bağımlılık azalacaktır,
ihtiyacımız tamamen yerli üretimle karşılanacaktır,
kalite iyileşecek, izlenebilirlik sağlanacaktır, hayvansal ürün
ihracatımız azalacaktır. Bundan sonra çiftçilerimiz yılda
bir kez destekleme başvurusu yapacaklardır. Destekleme ödemeleri de
nisan-mayıs ve eylül-ekim olmak üzere iki şekilde ödenecektir.
Değerli arkadaşlar, çok şükür gübrede
yüzde 18 KDVyi kaldırdık. Bununla da yetinmedik; Tarım Kredi,
gübre fiyatlarında yüzde 23lük indirime gitti. Aynı şekilde
değerli arkadaşlarım, herhâlde en büyük katkılardan biri de
Sayın Başbakanımızın geçen haftalarda
açıkladığı, mazot maliyetinin yarısının yani
yüzde 50sinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız
vasıtasıyla Hükûmetimiz tarafından
karşılanmasıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli kardeşlerim, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 15 Temmuzdan sonra
yaptığımız dik duruşla ve İstanbulda
yapılan büyük mitingle milletimizin bir olması, beraber olması
sürdükçe emin olun her alanda olduğu gibi tarım alanında da
Türkiyeyi kimse tutamayacak, 2023 hedefi olan dünyanın ilk 10 büyük
ekonomisine doğru hızla koşacağız diyerek yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ceylan.
Gündem dışı ikinci söz, Toplum
Yararına Program adı altında belediyelere eleman
alımında yapıldığı iddia edilen keyfî ve
ayrımcı uygulamalar hakkında söz isteyen Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Kalaycıya aittir.
Süreniz beş dakika Sayın Kalaycı.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
2.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının, Toplum Yararına Program adı altında
belediyelere eleman alımında yapıldığı iddia
edilen keyfî ve ayrımcı uygulamalara ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSTAFA KALAYCI (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toplum Yararına
Program uygulamaları hakkında gündem dışı söz
aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, güncel bir konuda
Maliye Bakanımıza çağrıda bulunmak istiyorum. Dün tüm
illerde vergi dairelerinin önleri taksidini yatırmak isteyen
vatandaşlarımızla dolup taştı, her taraf kilitlendi,
çoğu işlemini yapamadı. Ayrıca, borcunu
yapılandıramayan çok mükellef var, 6736 sayılı Kanunla
ilgili on gün ek süre istiyorlar. Ek süre mutlaka verilmelidir.
Türkiye İş Kurumunca yürütülen Toplum
Yararına Program kapsamında belediyelere, okullara, orman idarelerine
dokuz aya kadar varan sürelerde çalıştırılmak üzere
İŞKUR elemanı alınmaktadır. Çalışma
Bakanının Plan ve Bütçe Komisyonunda verdiği bilgilere göre,
işe alınan İŞKUR elemanı toplamı 2014
yılında 118 bin, 2015 yılında 429 bin, 2016 Ekim ayı
itibarıyla 153 bin kişidir. Görüldüğü üzere, milletvekili genel
seçimlerinin 2 defa yapıldığı 2015 yılında
işe alınan eleman sayısında patlama
yaşanmıştır.
Bakınız, İŞKUR aylık
bültenlerine göre 2015 yılı Nisan ayına kadar işe
alınan eleman sayısı 22 bin kişi iken Haziran ayında
249 bin kişiye çıkmıştır. Yani 7 Haziran seçimlerinin
içinde bulunduğu üç ayda 227 bin kişi ilave eleman alımı
yapılmıştır.
Yine, 2015 Eylül ayı itibarıyla işe
alınan eleman sayısı 266 bin kişi iken Kasım
ayında 466 bin kişiye çıkmıştır. Yani 1
Kasım seçimlerinin içinde bulunduğu iki ayda 200 bin kişi ilave
eleman alımı yapılmıştır.
Bu programların toplum yararından ziyade
AKP yararına, AKP çıkarına programlar olduğu
açıktır. İşe alınanların AKP tarafından
belirlendiğini, muhalefet belediyelerinin bu programlardan ya hiç
yararlanamadığını ya da çok az yararlanabildiğini
cümle âlem bilmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak belediye
başkanlarımızdan çok yoğun şikâyet alıyoruz.
Geçen hafta tüm belediyelerimizden bilgi istedik. İllerinde gerek
kendilerinin gerekse diğer belediyelerin Toplum Yararına Program kapsamında
eleman alıp almadığını ve sayılarını istedik.
Bütün belediyelerimizden bilgiler geldi, işte burada. Durum tek kelimeyle
"rezalet". AKPli belediyelere çok sayıda İŞKUR
elemanı imkânı verilirken, aynı ildeki MHP'li belediyelere,
taleplerine rağmen, ya hiç verilmemiş ya da bazılarına,
AKPli belediyelere göre çok az sayıda verilmiş, AKPli belde
belediyeleri alırken MHPli birçok il ve ilçe belediyesi
alamamıştır.
2016dan bazı örnekler vermek istiyorum.
Bakınız, 254 bin nüfuslu MHPli bir il belediyemiz 250 kişi
talep etmiş, hiç verilmemiş ama aynı ilde nüfusu üçte 1inin
altında olan bir AKPli ilçe belediyesine 135 kişi verilmiş,
yine aynı ilde 119 bin nüfuslu MHPli bir ilçe belediyesine 30, bir
diğerine 10 kişi verilirken 18 bin nüfuslu AKP'li ilçe belediyesine
53 kişi verilmiş, biri MHP'li, biri CHPli ilçe belediyelerine ise
hiç verilmemiştir. Bir ilimizde AKP'li 5 ilçe belediyesine 40 ila 70
kişi verilirken MHP'li bir ilçe belediyesine hiç verilmemiştir. Bir başka
ilimizde 3-4 bin nüfuslu AKPli belediyelere yirmi beşer kişi
verilirken içlerinde 18 bin, 22 bin nüfuslu ilçelerin de olduğu MHP'li
belediyelerin hiç birine verilmemiştir. Bir başka ilde 6 bin nüfuslu
bir ilçeye 100 kişi verilirken 3 misli daha büyük ilçelere onar kişi
verilmiş. Uygulama genelde böyle. Bu nasıl iştir? Üstat Necip Fazıl
"Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt
yapmaz, kuzulara şah olsa." demiş ya, aynen böyle.
Müslümanlığı kimseye bırakmayan,
Hazreti Ömer'in adalet anlayışını dillerinden
düşürmeyenlerin uygulamasına bakar mısınız?
Haksızlık var, adaletsizlik var, hukuksuzluk var, eşitsizlik
var, kamu kaynaklarını kendi menfaatine kullanmak var, torpil var,
iltimas var, israf var, partizanlık var, görevi kötüye kullanma var,
siyasi çıkar sağlama var, var oğlu var. Soruyorum: Zerre Allah
korkusu olan bunu yapar mı?
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kalaycı.
Gündem dışı üçüncü söz, Suriye
savaşının Hatay ekonomisindeki etkileri hakkında söz
isteyen Hatay Milletvekili Sayın Serkan Topala aittir.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, Suriye savaşının Hatay ekonomisindeki etkilerine
ilişkin gündem dışı konuşması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Son on dört yılda komşularla
sıfır sorun diyerek başlayan dış politika
macerasında sıfır komşusu olan bir ülke gerçeği
yaratıldığına şahit olduk. Biz Hudut namustur.
derken IŞİDli teröristlerin Hatayda devlet hastanelerinde tedavi
ettirildiğini duymadınız mı? Kendi
vatandaşlarımız acil kapılarında günlerce sıra
beklerken IŞİDli teröristlere VIP muamelesi
yapıldığını bilmiyor musunuz değerli
arkadaşlar?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yalan, yalan.
SERKAN TOPAL (Devamla) Dış politika
diyalogdur, hoşgörüdür, sınır güvenliğidir, sınır
bütünlüğüdür, ulusal çıkarlardır. dedik. Dedik ama dinletemedik.
Orta Doğuda ticaret ve sınır kapılarını kapatan,
tır filolarını çürümeye terk eden, Hatayda kayıt
dışı ekonomi olgusunun ortaya çıkmasına yol açan,
ülkemizin neredeyse her yerinde üreticiyi perişan eden Hükûmetiniz
değil mi Sayın Bak?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Değil yani.
SERKAN TOPAL (Devamla) Hatay, kriz öncesinde
yaklaşık 10 bin tırla İstanbuldan sonra ikinci büyük
taşımacılık filosuna sahip.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) O bilgileri nereden
aldın bilmiyorum ama yanlış.
SERKAN TOPAL (Devamla) Orta Doğuya
yapılan doğrudan ve transit ihracatın ekonomik yükünü
taşıyan şirketlerin tırları maalesef şu anda
çürümeye terk edilmiş.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Bölgede can
güvenliği yoksa ne yapacak tır filoları!
SERKAN TOPAL (Devamla) - Bu tır filoları, sadece
Hatayın değil Türkiye'nin ihracatını, Tokatın
kirazını, Bursanın şeftalisini, Sakaryanın
soğanını, Niğdenin patatesini, Alaşehirin üzümünü,
Antalyanın domatesini, Adananın karpuzunu, Kayserinin mobilya
malzemelerini, Denizlinin pancarını, Uşakın nohudunu,
Hatayın sevgisini, kardeşliğini, hoşgörüsünü
taşıyordu; Orta Doğuya ve ülke ekonomisine can suyu oluyordu.
Hatayımızda yanlış
politikalarınız yüzünden esnaf kan ağlıyor, tüccar
iflasın eşiğinde, iş yerleri, fabrikalar bir bir maalesef
kapanıyor. Önceden güler yüzün, her dilde barış
şarkılarının, kardeşliğin, güven ve
hoşgörünün hâkim olduğu Hatayımızda maalesef şu anda
kaygı ve endişe hâkim.
Her konuşmanızda Yol yaptık, köprü
yaptık. diyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Geçmiyor musun
köprülerden?
SERKAN TOPAL (Devamla) - Ama ulusal
çıkarlarımızı yerle yeksan eden dış
politikanız yüzünden ticaret yollarını, gönül köprülerini,
kardeşlik bağlarını yıktığınızın
farkında değil misiniz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yollardan geçmiyor
musun, köprüden geçmiyor musun?
SERKAN TOPAL (Devamla) Türkiye, sözü dinlenmeyen,
saygınlığı kalmamış bir ülke durumuna
düşürüldü maalesef. Fırat kırmızı çizgimizdir.
denildi ne renk kaldı ne çizgi. YPG Fıratın batısına
girmeyecek. denildi ama maalesef Fıratın batısını
deldi geçti.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Askerimiz orada ya,
senin haberin yok mu?
SERKAN TOPAL (Devamla) - YPG Menbic kentine
girmeyecek. denildi ama Menbic kentinde cuma namazı kıldı.
Rakka Operasyonunda YPGnin bir rolü olmayacak. denildi, YPGnin sözcüsü
Türkiyenin Rakkada hiçbir rolü yok. diye açıklama yaptı
Sayın Bak, Sayın Hükûmet yetkilileri; ne diyorsunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Askerimiz orada ya,
operasyon devam ediyor. Sen neredesin ya?
SERKAN TOPAL (Devamla) Sayın milletvekilleri,
dış politika tökezlemiştir, fotoğraf bu kadar nettir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Asker orada, Türk
askeri orada, ne konuşuyorsun?
SERKAN TOPAL (Devamla) Örneğin, bakın,
Esad gidecek. denildi, dış politikanızın mimarı
Davutoğlu gitti
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen yoksun galiba
orada. Hataya gitmiyor musun yoksa?
SERKAN TOPAL (Devamla)
Obama gitti, Çak.
denilen Hillary gitti, İngiliz Başbakan Cameron gitti,
Mısırın Mursisi gitti, Emevi Camisinde kılınamayan
beş bayram gitti, İsrailde iki hükûmet de gitti ama Esad hâlâ
koltuğunda oturuyor. Neden? Çünkü, öngöremediğiniz yanlış
bir dış politika uyguluyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Türkiye için umut ediyorum ki bu yanlış
dış politikanız nedeniyle önümüzdeki ilk seçimde bu gidenler
kervanına sizleri de milletimiz ekleyecektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vay, vay, vay! 11
seçimdir aynı hikâyeyi dinliyoruz ya! Daha 1 Kasımda
sandığa gömüldünüz, ne konuşuyorsun!
SERKAN TOPAL (Devamla) Buradan yetkililere tekrar
sesleniyorum: Bütün dünyayı huzursuz eden dış
politikanızdan, yanlış dış politikanızdan bir an
önce vazgeçin, barışı sağlayın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Elli senedir iktidar
olamadınız be, konuşuyorsun! Altmış sene, yetmiş
sene
SERKAN TOPAL (Devamla) Mustafa Kemal Atatürkün
Yurtta barış, dünyada barış. ilkesinin gereğini
yapın. Sınır kapılarını açın. Bir an önce
bütün liderlerle, başta Suriyenin merkezî yönetimiyle Esadla, Trumpla,
Putinle bir araya gelin, oturun, barışı sağlayın ve
terör örgütlerini bitirin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Merak etme, az
kaldı.
SERKAN TOPAL (Devamla) Hepinize teşekkür
ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Topal.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren
sayın milletvekillerine sırasıyla söz vereceğim 60a göre
yerlerinden birer dakika.
Sayın Aydın
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, eğer bir ülkede Hükûmet her dakika vergi
çıkarıyorsa o ülkede ekonomik büyüme ve gelişmenin
olamayacağına ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ekonomide pembe tablo çizen Hükûmet şimdi
çaresiz duruma düştü. Cumhurbaşkanının her meydan
okuyuşuyla katlanarak artan devalüasyon bizim bütün
uyarılarımıza rağmen büyük bir krize düştü. Hükûmet
önce otomobilde, daha sonra sigarada ve alkolde, önüne gelen her şeyde zam
yaparak faturayı halka yükledi. Eğer bir ülkede Hükûmet her dakika
vergi çıkarıyor ve bu vergileri tahsil etmek için de vatandaşın
ümüğünü sıkıyorsa o ülkede ekonomik büyüme ve gelişme
olmaz, olamaz.
Şimdi bakıyoruz ekim ayı verilerine.
Devlet geçen ay temsil ve ağırlamaya 128 milyon para
harcamış. Bu rakam bir ay öncesinin 10 katı. Daha dikkat çeken
bir veri var, ocak-ekim döneminde çiçek, çay, kahve, konuklara hediyelere
yapılan toplam harcama 329 milyon lira. Bu kadar bol kepçe gideri varken
bunun yükünü halka bindirmek olsa olsa vicdansızlıktır diyorum
ve ben buna kralın vergileri diyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu.
2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursanın trafik sorununun gün geçtikçe
katlanarak büyüdüğüne ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İktidarın beceriksizliği yerel
yönetimlerde de kendini gösteriyor. Bursanın trafik sorunu gün geçtikçe
katlanarak büyüyor. Çözüm diye yapılan köprüler, tam tersine, trafik
kaosunu artırıyor. Hafif raylı sistemin vagonları yetmiyor.
Bursalılar sıkış tepiş yolculuk yapmak zorunda
kalıyorlar. Bursalıların cebindeki paraları hurda vagonlara
yatıranlar, Bursalıların kışın üşüyerek,
yazın terleyerek yolculuk yapmasına sebebiyet veriyorlar.
Son olarak, geçen hafta bozulan BURSARAY yüzünden
insanlar sınavlarına maalesef yetişemediler. Üstelik,
yapılan son zamlarla da en pahalı ulaşım hizmetini
alıyorlar. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, trol hesabından
kendisine övgü mesajı bile atmayı beceremeyen Bursa Büyükşehir
Belediye Başkanının yaptığı tek olumlu şeyse
AKPnin nasıl algı yarattığını dünya âleme
göstermiş olmak oldu.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Özdemir
3.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, Erdal Tosunun genç yaşta yaşamını
kaybetmesinin ülkemiz için çok büyük bir kayıp olduğuna ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Yeşilçamın, sanat ve sinema dünyamızın unutulmaz oyuncusu
Necdet Tosunun çok değerli oğlu ve sanat insanı Erdal Tosun dün
sabah İstanbulda diyaliz tedavisine gitmek üzereyken geçirdiği çok
vahim bir trafik kazasında yaşamını kaybetti.
Başarılı çalışmalarıyla ve Bir Demet Tiyatronun
Eyvah Necdeti olarak bildiğimiz değerli sanatçımız Erdal
Tosunu zamansız kaybetmek çok üzücü. Sinema ve tiyatro
çalışmalarında ve yapıtlarında önemli roller alan çok
değerli sanat insanı Erdal Tosunun genç yaşta
yaşamını kaybetmesi ülkemiz için çok büyük bir
kayıptır. Ülkemize, sanat dünyamıza ve sevenlerine
başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, Niğdenin Dündarlı ilçesinin sorunlarına ve Hükûmetin
muhalefet belediyelerine gerekli desteği sağlamadığına
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Niğde merkez Dündarlı
kasabasının 2014 yılında nüfusu 3.500ken günümüzde 2.800e
kadar geriledi. Tarihî dokusu ve doğasıyla zengin olan Dündarlı,
geçimini tarımla yapan bir beldemizdir. Üretilen ürünlerin değer
bulmaması üzerine özellikle gençler bölgeden gidiyorlar. Doğal
olarak, bölgeden göç belediyelerin de gelirlerini önemli ölçüde düşürüyor.
Dündarlı Belediye Başkanı geçtiğimiz günlerde
koltuğunu tamir ettiremediği için plastik koltukta hizmet vermeye
başladı. Muhalefet belediyelerine ne yazık ki Hükûmet gerekli
desteği sağlayamıyor. Ayrıca, Dündarlıda camiye bir
yıldır imam atanmadığı gibi müezzin de gidince cami
cemaati hocasız da kaldı. Dündarlı, Niğdenin
gelişmiş önemli kasabalarından biriyken ne yazık ki
diğer köylerdeki gibi göç veren, sorunları artan bir konumda.
Hükûmetin konuya eğilmesini diliyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydemir
5.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin, 8 Aralıkta Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenecek Erzurum
Günleri etkinliğine tüm milletvekillerini davet ettiğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Teşekkür ediyorum.
Bir vesile yaptığım
Dadaşlık tarifini dikkatlere sunuyorum: Dadaşlık,
cesaretliliktir, samimiyettir, sadakattir, vefadır, mükemmel
ahlaktır, tükenmez bir sevgi ve çıkarsız bir saygıdır.
Dadaş, olayı ve fikirleri araştırır, insanların
ayıplarını asla araştırmaz, söylenene bakar,
satır aralarının peşinde olmaz. Merttir ama patavatsız
değildir, cömerttir ama müsrif değildir, yüreklidir ama
saldırgan değildir, samimidir ama ahmak ve aptal değildir,
inançlıdır ama yobaz değildir. Hasılı,
Dadaşlık, Hazreti Kuranın eşrefimahlukat olarak tarif
ettiği insan olmaya çalışmaktır. İşte, bu tarif
kıvamındaki dadaşlar 8 Aralıkta Başkent Atatürk Kültür
Merkezinde Erzurum Günleri tertip ediyorlar. Bu vesileyle aziz milletimizi
temsil eden bütün milletvekillerimizi etkinliğimize davet ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Çam
6.- İzmir Milletvekili Musa
Çamın, AKP'nin millî tarım politikasının çöktüğüne ve
özellikle narenciye üreticilerinin çok zor durumda olduklarına
ilişkin açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKP'nin millî tarım politikası
çökmüştür. Özellikle, şu anda, narenciye üreten çiftçilerimiz
gerçekten çok zor durumdadır. Mandalinalarını,
narlarını ve portakallarını dallarında
bırakmıştır çünkü işçi yevmiyesini bile
karşılamamaktadır. Özellikle Karaburunda Küçükbahçe, Yeniliman,
Kösedere, Eğlenhoca, Ambarseki köylerindeki çiftçi köylü zor
durumdadır. Yine, Menderes ilçemizde, Gümüldürde, Özderede, Ahmetlide
ve Kestel bölgelerinde mandalina üreticisi, çiftçisi çok zor durumdadır.
Selçuk bölgesindeki mandalina üreticisi, nar üreticisi çok zor durumdadır
ve sıkıntı yaşamaktadır. Seferihisar bölgesinde
Ürkmez, Orhanlı, Düzce köylerinde mandalina üreticisi gerçekten çok zor ve
sıkıntılı durumdadır. Buradan Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığını desteklemeye davet
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkal
7.- Afyonkarahisar Milletvekili Hatice
Dudu Özkalın, Afyonkarahisar Zafer Havalimanının yakıt
desteği uygulamasından yararlanması nedeniyle Başbakana ve
Hükûmete teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
HATİCE DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Başkanımız ve
Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım son grup
toplantımızda yurt dışından turist getiren seyahat
acentelerine yönelik yakıt desteğinin 2017 yılında da
süreceğini açıkladı. İlk kez 2015 yılında
Hükûmetimiz tarafından başlatılan bu uygulamaya Afyonkarahisar
Zafer Havalimanı da geçtiğimiz yıl nisan ayında dâhil
edildi. Uçak başına 6 bin dolar olan destek, uçağın yüzde
75inin dolu olması hâlinde yüzde 30 daha artarak 7.800 dolara
çıkacak. Ülkemizin termal başkenti olan Afyonkarahisarımızın
bu uygulamayla daha fazla misafir ağırlayacağını
düşünüyorum. Bu destekle birlikte, çiftçimizden et üreticimize kadar
çoğu sektörle entegre olan termal tesislerimizde doluluk oranı
artacaktır.
Bu vesileyle Başbakanımız ve
Hükûmetimize teşekkür eder
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kalkan
8.- İzmir Milletvekili Necip
Kalkanın, AK PARTİnin Türkiye'yi dünyanın en güçlü
ekonomilerinden biri konumuna getirdiğine ve küresel etkili
sıkıntıların üstünden de gelineceğinin aşikâr
olduğuna ilişkin açıklaması
NECİP KALKAN (İzmir) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ekonomide güven demek yatırım demektir,
yatırım ise istihdam anlamına gelir. Güven,
kazanılması zor, kaybedilmesi en kolay bir sermayedir. Bu
açıdan, son günlerde doların Amerikadaki hükûmet değişikliği
ve olan olaylar sonucu oluşan değer artışı, ülkemizde
yanlış lanse edilmektedir. 15 Temmuzda bu millete diz çöktürmek
isteyen hain yapılar, şimdi de bunu fırsat bilerek ekonomik
olarak saldırmaktadırlar. Ülkede güvensizlik oluşturarak
ekonomiyi çıkmaz sokaklara sürüklemek isteyenler, yatırımlara
engel olmaya çalışmaktadır. Aziz milletimiz şunu iyi
bilmelidir ki: AK PARTİ, Türkiye'yi krizler içinde devralmış,
dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri konumuna getirmiştir.
Türkiye'nin, küresel etkili bu sıkıntının da üstünden
geleceği açıktır, aşikârdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECİP KALKAN (İzmir) Bu vesileyle,
milletimizin telaş etmemesi gerektiğini ve on dört yıldır
olduğu gibi Hükûmetimize güvenmesini ifade eder, yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Bayır
9.- İzmir Milletvekili Tacettin
Bayırın, Adana Aladağ faciasıyla ilgili bilirkişi
raporuna göre yangın merdiveninin kapı kolunun söküldüğüne ve
verilen soru önergeleri dikkate alınmış olsa bunların
yaşanmayacağına ilişkin açıklaması
TACETTİN BAYIR (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Adana Aladağ faciasındaki bilirkişi
raporu açıklandı. Yangın merdiveninin kapı kolu
sökülmüş. Herkes bilir ki bir kapının kolunu sökmek demek o
kapıyı kilitlemektir. Çünkü kapı kolunun hareketi, kilidin
dilini açar, kolu sökerseniz kilit açılmaz, kapı kilitli kalır.
Ayrıca, yangın kapısı plastik olamaz, alüminyum olma
zorunluluğu vardır. Her şeyi biz biliriz, muhalefetin
aklına ihtiyaç yok. anlayışınız ve inadınız
yüzünden daha kaç evladımız diri diri yanarak can verecek? Gelin
vazgeçin bu inadınızdan. Uyarılarımızı,
verdiğimiz soru önergelerimizi dikkate almış
olsaydınız uyarılarımız üzerine ilgili bakanlık
bir yazı çıkarsaydı, bunlar yaşanmayacaktı. O
çocukların kendi çocuklarınız, torunlarınız
olabileceğini hiç düşündünüz mü? Yoksa bunları sırat
köprüsünde mi cevaplayacaksınız? Neden soru önergelerimize yanıt
alamıyoruz, neden, bunu soruyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldırım
10.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Kandıra Cezaevinde bulunan HDPli
milletvekilleriyle görüşmeye giden Grup Başkan Vekili Çağlar
Demirel ile 4 milletvekilinin Kocaeli Valisinin emriyle Kandıraya
girişlerine izin verilmemesinin kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Dün, 4 Kasımdaki siyasi darbeyle rehin
alınan Kandıra Cezaevinde yatan milletvekili
arkadaşlarımızla görüşmeye giden Grup Başkan Vekilimiz
Çağlar Demirel ve 4 milletvekilinden oluşan heyetimizin, Kocaeli
Valisinin keyfî bir emriyle, Kandıraya girişine izin
verilmemiştir. Herkesin seyahat edebildiği bu ilçeye bir tek
milletvekili heyetimizin girişleri engellenmiştir. 1980li
yıllarda bile cezaevlerinde böyle bir faşizan tutum yoktu. Bu,
kabullenilecek bir durum değildir. Tamamen siyasi olan bu tutumu
kınıyorum. Hep Yargı, yargı. diyorsunuz, acaba dün bu
yolu yargı mı kapattı? Barışı savunmak için
çırpınan ve bedel ödeyen bu vekillerimizi ziyaret etmenin kime
zararı olurdu? Acaba AKP grup başkan vekillerini bile dinlemeyen
kirli bir yapı mı var? Demokratik bir ülkede
yaşadığımızı kim iddia edebilir? Adalet
Bakanına soruyorum: Sizin adaletiniz bu mu?
BAŞKAN Sayın Balbay
11.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbayın, İzmir Mendereste kız çocuklarını taciz
eden müdürü açığa çıkaran öğretmen Saadet Özcanı
kutladığına ve herkesi bu tür davalarda duyarlı olmaya
çağırdığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sevgili arkadaşlar, bugün İzmirde şu
saatlerde, Bayraklı Adliyesinde bir dava var. Mendereste
yaşları 6 ile 11 arasında değişen 8 kız
çocuğunu taciz eden müdürü tek başına açığa
çıkaran Saadet öğretmen, bu davanın, önce tutuksuz
yargılanmasını protesto edip kamuoyu oluşturdu ve tutuklu
yargılama devam ediyor. Saadet öğretmeni kutluyoruz. Şu anda
İzmirde pek çok kişi onu yalnız bırakmadı. Saadet
öğretmen Okulun kapısı kilitliydi, müdürün odası
kilitliydi; zorla açtım ve her şeyi ortaya çıkardım.
demişti. Şu anda Türkiyede, Adanadaki yangın gibi milyonlarca
öğrencinin yaşamında, yüreğinde yangın var. Millî
eğitim demek öğretmen demek. Buna karşı da mücadele eden
öğretmen var, öğretmenler var. Saadet öğretmeni gerçekten
kutluyoruz ve herkesi bu tür davalarda duyarlı olmaya ve başı
çeken kişilere yardımcı olmaya çağırıyoruz. Bazen
bir kişinin çığlığı, çığ gibi büyür ve
milyonlar onu görür.
BAŞKAN Sayın Kavcıoğlu
12.- Bayburt Milletvekili Şahap
Kavcıoğlunun, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin
açıklaması
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Engelli
vatandaşlarımızın engelsiz bir hayat sürmeleri için
Hükûmetimizin yaptıklarını, inşallah daha da pozitif
ayrımcılık yaparak toplumun en faydalı insanları
olmaları ve onların yaşam standartlarını en yüksek
seviyeye çıkarmak için gerekeni yapacağız. Bizler, engelli vatandaşlarımızın
ilgili eksikliklerinin giderilmesini bir lütuf olarak değil, hakların
sahiplerine teslim edilmesi olarak görüyoruz. Devlet ve millet olarak en önemli
sorumluluklarımızdan birisi, engelli
vatandaşlarımızın sorunlarına sahip çıkmak ve
onların yaşam sevinçlerini yitirmeden mutlu bir yaşam sürmeleri
için çaba göstermektir. Hep birlikte engelsiz bir yaşam sürmek
temennisiyle 3 Aralık Dünya Engelliler Gününü en kalbî duygularımla
kutluyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
13.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, on dört yıldır AKP hükûmetlerinin ve
siyasetçilerin izlediği ayrışma, kutuplaşma, toplumu bölme
politikalarının ülkede iç barışı her gün biraz daha
zedelediğine ilişkin açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
On dört yıldır AKP hükûmetlerinin ve
siyasetçilerin izlediği ayrışma, kutuplaşma, toplumu bölme,
parçalama politikaları ülkede iç barışı her gün biraz daha
zedelemektedir. Hain terör saldırısı sonucu şehit edilen
Derik Kaymakamı ve ülke içinde ve dışında kahramanca
canı pahasına vatanı için şehit düşmüş
evlatlarımız, neden 15 Temmuz şehitlerine sağlanan
imkânlardan yararlanamamaktadır? Neden şehitler arasında bir
ayrımcılık yapma ihtiyacı duyulmuştur? Bu açık ve
net ayrımcılıkla şehitlerimizin kemiklerinin
sızlamasına, anaların bir kez daha ağlamasına nasıl
izin veriliyor? Hiç mi vicdanlar sızlamıyor?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Deligöz
14.- Erzurum Milletvekili Orhan
Deligözün, 1 Aralık Türk kadınının siyasal
haklarını kazanmasının 81inci yıl dönümüne, 8
Aralıkta Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenecek Erzurum Günleri
etkinliği ile 12-17 Şubatta Erzurumda yapılacak EYOF
müsabakalarına tüm milletvekillerini davet ettiğine ilişkin
açıklaması
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, bugün, 1 Aralık
1935te Türk kadınının siyasal haklarının
kazandığı gündür. Bu vesileyle, Meclisteki kadın
milletvekillerimizin nezdinde tüm Türk kadınlarını kutluyorum.
Bundan sonra da daha fazla bir şekilde siyasi faaliyetlerde
bulunmalarını önemsiyorum.
Bu vesileyle, önümüzdeki günlerde, 8 Aralıkta
saat 11.00de Atatürk Kültür Merkezinde Erzurumun tanıtım günlerine
bütün Meclisimizi, Ankarada yaşayan bütün Ankaralıları davet
ediyorum.
Bir de, 12 Şubatta Erzurumda EYOF
müsabakaları yapılacaktır. EYOFun açılımı,
Avrupa Gençlik Olimpik Oyunlarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) 39 ayrı ülkenin
sporcuları katılacaktır. Erzurumda çok güzel kayak
imkânları vardır ve kış sporları
yapılmaktadır. Bu vesileyle, tüm vekillerimizi bu
kışın kış sporlarını izlemek ve
kış sporlarını yapmak üzere şubat ayında
Erzurumumuza davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.
BAŞKAN Sayın Arık
15.- Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, Kırşehirde sanayi ve nüfusun eridiğine,
işsizliğin arttığına ve AKPnin neden
Kırşehiri cezalandırdığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
1954 yılında Demokrat Parti,
Kırşehirde istediği oyu alamayınca bu şehrimizi
cezalandırıp ilçe yapmıştı. Anlamadığım
noktaysa AKP neden Kırşehiri cezalandırıyor? Bugün
Kırşehirin 2 milletvekilinin 2si de AKPden. Aslında 3 olan
milletvekili sayısı, eriyen nüfus nedeniyle 2ye düşmüş.
Kırşehirde eriyen sadece nüfus da değil, sanayi de eriyor. Bu
kentteki 48 fabrikadan 16sı kapatılmış.
Kırşehirdeki işsizlik, yüzde 13,9la Türkiye
ortalamasının da üzerinde.
Kırşehirde 30 olan belediye, AKP
döneminde 10a düştü. Kırşehir bu gidişle tekrar ilçe
olacak. Kırşehir İl Başkanımız Sayın
Yılmaz Zengin ve Kırşehirliler soruyor: Kırşehir size
ne yaptı da bu güzel kentimizi cezalandırıyorsunuz?
Yandaşınızın bir kalemde silinen 422 milyonluk vergi borcu
bile bizi kalkındırmaya yeterdi. diyorlar. Artık millet
diyerek bizi kandırmayın. Sizin milletten anladığınız
sadece yandaşınız mı? diye soruyorlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, normalde bitti, 15
milletvekili konuştu. Ancak Sayın Tüm, hem sisteme girememesinden
kaynaklı hem de Balıkesirin Ayvalık ilçesinde yaşanan sel
felaketiyle ilgili konuşma ya da açıklama yapacağına dair
bizi özel bilgilendirdiği için mikrofonunu açıyorum.
Buyurunuz Sayın Tüm.
16.- Balıkesir Milletvekili Mehmet
Tümün, yaşanan sel felaketi nedeniyle Ayvalık halkının
Hükûmetten destek beklediğine ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz pazartesi günü Ayvalık
ilçemizde büyük bir sel felaketi yaşandı. Bu vesileyle bir kez daha
hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Buradan Hükûmete soruyorum: Ayvalık ilçemizi
afet bölgesi ilan edecek misiniz? Ayvalık ilçemizde hasar tespit
çalışması yapıldı mı? Hasarın toplam bedeli
ne kadardır? Yurttaşlarımızın acil ihtiyaçları
karşılanmış mıdır? Bunun için herhangi bir ödeme
yapılacak mıdır? Valiliğe veya belediyeye bu konuda bir
ödenek gönderildi mi? Ayvalık halkı, Hükûmetten bu konuda destek
beklemektedir. Bu desteği verecek misiniz? Esnafımızın
vergi ve prim borçlarını ertelemeyi düşünüyor musunuz? Ayvalıklı
yurttaşlarımız sizden acil çözüm beklemektedir.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, birleşime yirmi
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.39
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali
Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.26
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali
Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündeme
geçmeden önce sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın
Akçay Daha sonra. diyor ama Halkların Demokratik Partisi grup
başkan vekili şu anda yok, Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan
vekili şu anda yok.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muş, önce size
söz verelim.
Sayın
Akçay geldi, sonra da size vereceğiz.
Buyurun.
17.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, Adana Aladağdaki faciada kusur ve ihmali olanların en
kısa sürede gereken cezaları alacağına, yıllardır
Suriyedeki iç savaşa duyarsız kalan, Esedin ve DAEŞin
katliamlarına göz yuman dünyanın Suriyedeki ölümlere kör,
sağır ve dilsiz kaldığına, Türkiyenin 3 milyon
Suriyeliye kucak açarken dünyaya insanlık dersi verdiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önceki gün Adana Aladağdaki
acı hadise sonrası dün Mecliste yaptığımız
konuşmada, AK PARTİ iktidarı olarak bu konunun sonuna kadar
takipçisi olacağımızı ifade etmiştik. Bu kapsamda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde bir araştırma komisyonu
kurulması için süreci inşallah bu Parlamento başlatacaktır.
Zaten, adli ve idari soruşturmalar da devam ediyor. Kusur ve ihmali
olanlar en kısa sürede gereken cezaları alacaktır.
Esed güçlerinin bombaladığı Halepte
uzun süredir büyük bir insani dram yaşanıyor. Esedin uçakları,
tankları Halepi yok ediyor ve varil bombaları çocukların,
bebeklerin üzerine yağıyor. Halepten gelen görüntüler içimizi
yakıyor, yüreğimizi dağlıyor. DAEŞ, Suriyede hangi
katliamları yapıyorsa aynısını Esed de yapıyor.
Halep yanıyor, Halep yıkılıyor. Dünya bu insanlık
dramını sadece izliyor. Halepte aslında sadece Halepli çocuklar
değil tüm insanlık ölüyor, insanlığın vicdanı
ölüyor. Yıllardır Suriyedeki iç savaşa duyarsız kalan,
Esedin ve DAEŞin katliamlarına göz yuman dünya, Suriyedeki
ölümlere kör, sağır ve dilsiz kalıyor.
Özellikle Batı dünyası, Halepte ölen
insanlara sadece birer istatistik olarak bakıyor. Pariste ölen çocuk ile
Suriyede ölen çocuk aynı tutulmuyor. Pariste terör
saldırısı olunca ayağa kalkan dünya, Suriyede her gün ölen
çocuklar için ayağa kalkmıyor. Suriyeli çocukların petrol
kuyuları yok diye, Suriyenin yer altı zenginlikleri yok diye oraya
müdahale edilmiyor, katliamlara göz yumuluyor. Başta ekonomik konular
olmak üzere, birçok küresel mesele için acil toplantılar yapıp karar
alan uluslararası kuruluşlar, tam beş yılı
aşkın süredir Suriyeyle ilgili çözüme yönelik en ufak bir somut
adım atmıyor. Türkiye, 3 milyon Suriyeliye kucak açarken, ensar
bilinciyle Suriyeli kardeşlerine ev sahipliği yaparken aslında
dünyada da insanlık dersi veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın Muş.
Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Esedin iç
işlerine karışmayın. diyenlere sormak istiyorum: Esedin
iç işleri çocukları, bebekleri öldürmek mi? Türkiyeye ve dünyaya
terörizm ihraç etmek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Muş.
Sayın Akçay, buyurun.
18.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, 30 Kasım Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. ilkesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüne
yazılışının 91inci yıl dönümüne ve
egemenliğin kaynağının milletimiz olduğunu ilan eden
Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ve Kurtuluş Savaşının
şehit ve gazilerini saygıyla ve minnetle andığına ve
Halepin bir toplu mezara dönüştürülmesine sessiz kalınmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin temel
dayanağını oluşturan Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. ilkesinin âdeta bir mühür olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisi kürsüsüne yazılışının 91inci yıl
dönümüydü. Bugün, kürsünün arkasındaki duvarda tamamı büyük harflerle
yazılı bulunan ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna
ışık veren bu ilke, Anayasa'mızın Egemenlik başlıklı
6ncı maddesinde de aynen şöyle ifade edilmektedir:
Egemenlik, kayıtsız şartsız
Milletindir.
Türk milleti, egemenliğini, Anayasanın
koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir
surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa
bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan
almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Bu ilke, ülkemizi alakadar eden siyasi, ekonomik iç
ve dış her türlü kararın yalnızca Türk milletine ait
olduğu, başka hiçbir kurum, kuruluş, devlet, kişi veya
müessesenin alınan bu kararlarda hükümranlık haklarına sahip
olamayacağı, egemenlik haklarından kısmen veya tamamen
vazgeçmek anlamında teslimiyetçi hiçbir yaklaşımın kabul
edilemeyeceği ve bunlara kati surette müsaade edilmeyeceği
anlamı taşır.
Bu vesileyle, egemenliğin
kaynağının milletimiz olduğunu ilan eden Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü ve Türk milletinin egemenlik hakkını kazanmasına
vesile olan Kurtuluş Savaşımızın aziz şehit ve
gazilerini saygıyla, rahmet ve minnetle anıyorum.
Halepteki gelişmeleri de kaygıyla
izliyoruz. 15 Kasımdan beri Halep, Suriye Rejim Ordusu, Şii milisler
ve YPGnin saldırısı altındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, açıyorum.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Suriyenin Halep kentinde bir
ölüm kalım savaşı verilmektedir, insanlık Halepte
sınavdan geçmektedir. 2012den beri saldırı altında olan
Halepte, Dünya Gıda Örgütünün açıklamasına göre, 13
Kasımdan itibaren su ve gıda stoku da tükenmiştir. Üstelik,
Halepe insani yardım ulaştıran yollarda da
tıkanıklıklar mevcuttur. Halepte insanlığın
kültür varlığı, ortak mirası ve sorumluluğu
çökmektedir, yeni bir insani kriz kapıdadır. Kilise 60 kilometre
uzaklıktaki bu ata yadigârı kent sahipsiz
bırakılmamalıdır. Halepin bizim için Gaziantepten,
Kilisten bir farkı yoktur ve Halepin bir toplu mezara
dönüştürülmesine sessiz kalınmamalıdır diyor, teşekkür
ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Demirel, buyurun.
19.- Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin, tutuklu HDPli milletvekillerine ziyaret etmek için
Kandıraya girmelerine izin verilmemesinin tam bir faşizm
olduğuna, bu uygulamanın sorumlularının açığa
çıkarılması gerektiğine ve bütün milletvekillerinin
aynı statüde olması gerekirken neden eşit uygulamaya tabi
tutulmadıklarını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
4 Kasım darbesiyle gerçekleştirilen,
eş başkanlarımızın ve milletvekili
arkadaşlarımızın hukuk dışı uygulamayla
rehin tutulmasına dair bugüne kadar yapmış olduğumuz
tartışma ve konuşmalarımıza ek olarak, dün
Kandıra Cezaevine gidip eş başkanımız, grup
başkan vekilimiz ve milletvekili arkadaşlarımızla bir
görüşme yapmak istedik Sayın Başkan. Fakat, aslında bu
ülkenin kim tarafından yönetildiğini sormak istiyorum, bu Genel
Kurulda bütün Türkiye halklarına sormak istiyorum: Hangi ülkede
milletvekilleri bir yoldan geçip bir ilçeye giderken ilçeye alınmıyor
ve cezaevine 1 kilometre kala o yoldan geçilmesine izin verilmiyor? Bu, sadece
Türkiyede yaşanan bir durumdur ve bunun adı faşizmdir;
başka bir adı yoktur. Türkiyede gerçekleştirilen bu hukuk
dışı uygulamalar nasıl ki milletvekili ve eş
başkanlarımızın rehin alınmasıyla gerçekleştiyse,
aynı demokrasiye vurulan darbeyi, siyasi kararla alınan bu yöntemi
bir kez daha kınamak istiyorum.
Sayın Başkan, biz dün 5 milletvekili
arkadaşımız ve hukukçu arkadaşlarımızla birlikte
cezaevinde milletvekili arkadaşlarımızı, eş
başkanımızı ziyaret etmek istedik ve bizim bu ilçeye
girişimiz engellendi. Bırakın cezaevine gitmek, bırakın
cezaevindeki idareyle, müdürle görüşmek, ilçeye ve cezaevine
girişimiz bile engellendi. Kim tarafından? Vali tarafından
engellendiği söyleniyor ve valinin
Oradaki polislere ya da işte
jandarmaya Milletvekilleri bu ilçeye giremez, bu yoldan geçemez. emrini kim
verdi? Bunun derhâl açığa çıkarılması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın Demirel,
buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Siz
hukuk dışı bir kararla milletvekillerimizi rehin
alacaksınız, sonra yasama organında milletvekili olan
arkadaşlarımızı rehin tutacaksınız ve onları
ziyarete gitmek isteyen milletvekillerinin yolunu keseceksiniz. Bu
faşizmdir.
Kimdir bu ülkeyi yöneten? Soruyoruz: Elinde hiçbir
belgesi olmadan, hiçbir gerekçe göstermeden oradaki jandarma ve kolluğun
bizi ilçeye almamasının yetkisini kim vermiştir onlara? Bu ülke
kim tarafından yönetiliyor? Yani, Adalet Bakanı mı bunun
sorumlusu? İçişleri Bakanı mı? Kimdir bunun sorumlusu, bu
açığa çıkmalıdır.
Biz, milletvekili arkadaşlarımız ile
buradaki, Parlamentodaki bütün milletvekilleri ve içeride rehin tutulan
arkadaşlarımız aynı statüdeyiz. Hiçbir milletvekilinin
birbirinden farkı yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Toparlıyorum Başkan.
BAŞKAN Açıyorum,
buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Birbirinden farklı olmayan haklarımıza
karşı neden eşit uygulamaya, neden hukuki uygulamaya tabi
tutulmadığımızı ben Meclis Başkanına
soruyorum, sizin aracılığınızla Meclis
Başkanına bu soruyu soruyorum.
Milletvekillerini rehin
alanlar, bu siyasi kararı ortaya koyanlar bir gün gelip buradan hesap
vereceklerdir. Onların yasama faaliyetini engelleyenlerin, bizlerin
onları görmesini engelleyenlerin Meclis Başkanı tarafından
açığa çıkarılmasını ve bunun Genel Kurulda tüm
kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Demirel.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Pervin Buldanın, bir milletvekilinin bir ilçeye
girişinin engellenmesinin izah edilir hiçbir yanı
olmadığına ve bu konuyu Meclis Başkanıyla
görüşeceğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Aslında dün de ifade ettik.
Özellikle siz yoldayken Kandıraya girişinizin engellendiğine
dair bize vermiş olduğunuz bilgi üzerinden birkaç görüşme
gerçekleştirdik ancak bu görüşmelerin sonuç vermediğini
özellikle buradan ifade etmek istiyorum. Siz dâhil 5 milletvekili bir ilin
ilçesine gidemedi ve bu gidiş engellendi.
Elbette ki seyahat özgürlüğü çerçevesinde,
bırakın normal, sıradan bir insanın, bir milletvekilinin
bir ilçeye girişinin engellenmesinin elbette ki izah edilir hiçbir
yanı, hiçbir gerekçesi yoktur.
Sayın Meclis Başkanıyla bu konuyu
görüştüm. Kendisi, valiyle görüşeceğini, sorunu çözeceğini
ifade etmesine rağmen, ne yazık ki sorun çözülmedi ve sizler geri
dönmek durumunda kaldınız.
Buradan ben de bir kez daha, bu uygulamanın
antidemokratik bir uygulama olduğunu ve seyahat özgürlüğü
kapsamında hiçbir insanın bu tür engellerle
karşılaşmaması gerektiğini, hele hele bir
milletvekilinin, 5 milletvekilinin bir ilçeye girememesinin kabul edilir hiçbir
yanı olmadığını ifade etmek istiyorum.
Meclis Başkanıyla bu konuyu bir kez daha
görüşeceğim. Kendisiyle görüşeceğim birçok konu var
aslında çünkü son dönemlerde, başta tutuklamalar olmak üzere,
engellemeler ve buradan ifade edemeyeceğim birçok şeyin kendisi
aracılığıyla çözülmesi konusunda görüşmeler
yapacağım.
Bilgilendirdiğiniz için bir kez daha
teşekkür ediyorum Sayın Demirel.
Şimdi, Sayın Altay, siz de sıra.
Buyurunuz, siz kaldınız.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın yaptığı açıklamasındaki
değerlendirmelere katıldığına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sizden sonra konuşmak çok doğru değil
teamüller açısından. Temennilerinize katılıyorum. Usul,
grup başkan vekilleri konuşur önemli hususlarda, sonra
Başkanlık değerlendirme yaptıktan sonra tekrar
konuşmayı usul ve etik açısından doğru bulmamakla
birlikte, değerlendirmelerinize katıldığımı
belirtmek isterim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Altay.
Siz
olmadığınız için ben son söz olarak konuşmamı yaptım.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Tabii, tabii, evet.
BAŞKAN Siz burada
olsaydınız, sizden sonra konuşacaktım.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Mutlaka, tabii.
BAŞKAN - Yine de
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlığın,
esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak da Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna havale edilen (2/1477) esas
numaralı Damga Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş tarafından geri
alındığına ilişkin önerge yazısı (4/71)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, esas
komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak da Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna havale edilen (2/1477) esas
numaralı Damga Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş tarafından geri
alınmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşek ve 19 milletvekilinin, köprü ve otoyollarda kullanılan
HGS ve OGS sistemlerinden gelen cezaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/389)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Vatandaşlarımızın büyük sıkıntılar
çektiği, köprü ve otoyollarda kullanılan HGS ve OGS sistemlerinden
gelen cezaların kapsamlı bir şekilde
araştırılması, bu mağduriyetlerin ortadan
kaldırılması, kesilen cezaların sürücülere zamanında
bildirilmemesinden dolayı biriken yüksek miktardaki faizlerin silinmesi ve
sadece anaparasının ödenmesi, ayrıca bu sistemlerdeki
sıkıntıların nelerden kaynaklandığı ve en
önemlisi bu sorundan dolayı büyük sıkıntılar çeken vatandaşlarımızın
sorunlarının giderilmesine yardımcı olmak için
Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeler
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
1) Baki
Şimşek (Mersin)
2) Mustafa
Mit (Ankara)
3) Mustafa
Kalaycı (Konya)
4) Arzu
Erdem (İstanbul)
5) Deniz
Depboylu (Aydın)
6) İsmail
Ok (Balıkesir)
7) Erkan
Haberal (Ankara)
8) Ruhi
Ersoy (Osmaniye)
9) Ümit
Özdağ (Gaziantep)
10) Mehmet
Parsak (Afyonkarahisar)
11) Kamil
Aydın (Erzurum)
12) Fahrettin
Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
13) Saffet
Sancaklı (Kocaeli)
14) Nuri
Okutan (Isparta)
15) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
16) Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
17) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
18) Erhan
Usta (Samsun)
19) Kadir
Koçdemir (Bursa)
20) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
Gerekçe:
Hızlı Geçiş Sistemi (HGS), 17/9/2012
tarihinde İzmir-Aydın Otoyolu, İzmir-Çeşme Otoyolu,
boğaz köprüleri, Avrupa Otoyolu, Anadolu Otoyolu ve
Niğde-Mersin-Şanlıurfa Otoyollarındaki ücret toplama
istasyonlarında PTT Genel Müdürlüğü tarafından devreye
alınmıştır. Bu kanunun yürürlüğe girmesinden ve
HGS-OGS sistemlerinin kullanılmaya başlanmasından bu yana
uygulamadaki bazı yanlışlıklar dolayısıyla
vatandaşlarımız bazı sorunlar
yaşamışlardır.
HGS ve OGSlerin devreye girmesinden sonraki süreçte
vatandaşlarımızdan, bu sistemden kaynaklanan çok fazla
sayıda şikâyetler almış bulunmaktayız. Bu
şikâyetlerin başında belki de en göze çarpan
vatandaşlarımıza gelen çok yüksek miktardaki para
cezalarıdır. Kimi vatandaşlarımıza bu sistemlerden
kaynaklanan sorunlardan dolayı 20-25 milyarlara varan para cezaları
gelmiştir. Yine bir vatandaşımıza, Nisan 2014te
sattığı aracına Ekim ve Kasım 2014te cezalar
gelmiştir. Bir başka vatandaşımıza ise HGS
kartında para yetersiz olduğu için ceza gelmiş ve bu
vatandaşımız da bir hafta içerisinde gerekli işlemi yaparak
parasını yatırmıştır ancak bu vatandaşımıza
bir yıl sonra yaklaşık 940 TL para cezası gelmiştir.
Köydeki traktöre dahi otoban cezası gelmiştir.
Yukarıdaki verdiğimiz sebeplerden
dolayı mağdur olan vatandaşlarımızın
sıkıntılarının ortadan kaldırılması,
kesilen cezaların sürücülere zamanında bildirilmemesinden dolayı
biriken yüksek miktardaki faizlerin silinmesi ve sadece anaparasının
ödenmesi, gelen bu cezaların sebebinin araştırılması
için gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla bir Meclis
araştırmasının açılmasında fayda görmekteyiz.
2.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşek ve 19 milletvekilinin, seracılık faaliyetlerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/390)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde yapılmakta olan seracılık
faaliyetlerinin mevcut sorunlarını ve bu sorunların çözüm
yollarını bulmak, seracılık faaliyetlerini geliştirmek
ve Türkiye'nin sahip olduğu ekolojik özellikleri göz önünde bulundurularak
sebze ve meyve üretimini artırmak amacıyla seracılık
faaliyetlerini yaygınlaştırmak için Anayasanın 98inci ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını
arz ederiz.
1) Baki Şimşek (Mersin)
2) İsmail Ok (Balıkesir)
3) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
4) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
5) Mustafa Mit (Ankara)
6) Mustafa Kalaycı (Konya)
7) Arzu Erdem (İstanbul)
8) Deniz Depboylu (Aydın)
9) Erkan Haberal (Ankara)
10) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
11) Ümit Özdağ (Gaziantep)
12) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
13) Kamil Aydın (Erzurum)
14) Nuri Okutan (Isparta)
15) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
16) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
17) Seyfettin Yılmaz (Adana)
18) Erhan Usta (Samsun)
19) Kadir Koçdemir (Bursa)
20) Mehmet Erdoğan (Muğla)
Gerekçe:
Tarım faaliyetleri geçmişte olduğu
gibi günümüzde de insanların en önemli uğraş alanını
oluşturur. Nüfusun sürekli artışı, temel besin maddeleri
ihtiyacının büyümesi, tarımsal üretime duyulan ihtiyacın
giderek artmasına neden olmaktadır. Ancak tarım ürünlerine
duyulan ihtiyacın artmasıyla birlikte, sanayi tesisi, yerleşme
alanı açmak gibi nedenlerden dolayı tarım alanlarının
giderek azalması seracılık faaliyetlerinin gelişmesine
neden olmuştur.
Ülkemizde 1940 yıllarında Antalya
çevrelerinde başlayan seracılık faaliyetleri genellikle Akdeniz
ve Ege bölgelerinde yapılmaktadır. Son yıllarda da GAP
projesiyle birlikte Güneydoğu Anadolu Bölgesinde seracılık
faaliyetleri hız kazanmıştır. Türkiye İstatistik
Kurumunun verilerine göre, örtü altı alanlarımızın yüzde
95inde sebze, yüzde 4'ünde süs bitkileri, yüzde 1'inde meyve (muz, çilek)
yetiştirilmektedir. Ülkemiz sahip olduğu ekolojik özellikleri
nedeniyle sebze ve meyve çeşitliliği bakımından çok avantajlı
konumdadır. Gerek sebze ve meyve yetiştiriciliğinde gerekse
yetiştirilen bu sebze ve meyvelerin ithalatında seracılık
faaliyetleri çok önemli bir etki yaratacaktır.
Seracılık faaliyetlerinin faydaları:
Sadece çeşitli sebze meyve yetiştirmekle kalmamakta, kırsal
kesimde refah düzeyini artıran, belirli bir alandan daha fazla ürün
almayı sağlayan ve işsizliği büyük ölçüde azaltan bir
iş koludur. Ayrıca, seralar sayesinde üretime elverişli küçük
tarım alanlarından daha fazla ürün elde etmek, pazara sürekli ürün
sağlamak gibi faydalar da bulunmaktadır. Tüm bu
saydığımız faydalarla birlikte, gerekli seraların
kurulması için gereken sanayi malzemelerinin de üretimiyle beraber yeni
sanayi kollarının doğması da sağlanmaktadır.
Yukarıda saydığımız tüm bu
faydalar göz önüne alındığında, seracılık
faaliyetlerinin sadece belirli bir alanda değil ülkenin farklı
bölgelerinde de geliştirilmesini sağlamak; seralarda kullanılan
teknolojilere bakılınca, ülkemizde genelde küçük çapta olan, çok
fazla teknoloji gerektirmeyen, genellikle de aile işletmesi olarak
kullanılan seraları geliştirmek ve kapasitesini artırmak;
bu şekilde, küçük çaptaki seraların yanı sıra, büyük çapta
faaliyet gösteren ve bünyesinde ziraat mühendisleri çalıştıran,
iklimlendirmeyle ideal ısıları yakalamayı başaran
büyük ölçekli seralara gerekli teşvikleri vermek amacıyla bir Meclis
araştırması açılması seracılık faaliyeti
için büyük fayda ve katkı sağlayacaktır.
3.- HDP Grubu adına, Grup
Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, sosyal
güvenlik kurumlarına ait gayrimenkullerin satış ve devir
işlemlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/391)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığının
birleştirilip Sosyal Güvenlik Kurumunun oluşturulması
esnasında bu kurumlara ait gayrimenkuller Hükûmet tarafından
TOKİ'ye, Hazineye, Sağlık Bakanlığına, diğer
kamu kurumlarına devredilmiştir. Devredilen
taşınmazların bir kısmı özel girişimlere, otel
projeleri gibi girişimlere konu edilmiş ve zenginleştirme
aracı olarak kullandırılmıştır. Devredilen
taşınmazlar çalışanların emeklerinin sömürülmesinin
yoludur. 2005 süreci sonrasında yapılan satışlar ve
devirlerin elden çıkarılma bedelleri ile ardından sağlanan
değer artışlarının belirlenmesi ve emeklilere
yansıtılabilmesi için Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün
104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken
Diyarbakır
HDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Türkiye'de 1945 yılında İşçi
Sigortaları Kurumu Yasası, ardından 1949 yılında
çıkarılan Emekli Sandığı Kanunu ve 1964
yılında çıkarılan 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunuyla ülkemizde gerçek anlamda sosyal güvenlik mevzuatı uygulamaya
geçmiştir.
Bu kanunların çıkarılmasıyla
ücretli çalışanların sosyal güvenlikleri düzenlenirken, kendi
nam ve hesabına çalışan esnafın sosyal güvenliğe
kavuşması ise 1479 sayılı BAĞ-KUR Kanununun
çıkarılmasıyla sağlanmış ve böylece ülkemizde
sosyal güvenlik sistemi üçlü sacayağı üzerine oturtulmuştur.
Üç kurumdan SSK, daha sonra prim ödeyen
sigortalıları ile bunların bakmakla yükümlü oldukları aile
bireylerine sağlık hizmeti sunmak üzere sağlık alanına
yatırım yapmış ve Türkiye'nin her tarafında kurduğu
sağlık tesisleriyle hak sahibi yurttaşlara sağlık
hizmeti sunmuştur. Yıllarca süren bu uygulamayla işçiler ile
aile bireyleri sağlık ve sosyal güvenlik haklarından
yararlanmıştır.
Çalışanların ödedikleri primlerin
sağladığı olanakları değerlendiren ve gerekli
hizmeti üretip sunmak amacıyla yatırım yapan bu kurumlardan
özellikle SSK'nın sağlık kuruluşları 1/6/2005
tarihinde çıkarılan 5283 sayılı Bazı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık
Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun gereğince
Sağlık Bakanlığına devredilmiştir.
Sosyal güvenlik kurumları,
kaynaklarını iyi bir şekilde değerlendirmek ve gelecek
kuşaklara güçlü bir sosyal güvenlik yapısı devretmek için birçok
gayrimenkul edinmişlerdir. Değişik amaçlarla kullanılan bu
gayrimenkullerin önemli bir kısmı kiraya verilerek gelir elde
edilmesinde değerlendirilmiştir.
Sosyal güvenlik kurumlarının
kuruldukları ilk yıllarda emekli aylığı ödememiş
olmaları, kaynaklarını bu yolla değerlendirmelerine olanak
sağlamıştır. Türkiye'de sosyal güvenlik
kurumlarının yönetimleri iktidarlar tarafından liyakat ölçüsüne
bakılmaksızın atandı. Bu da kurum yönetimlerinin
bağımsız karar vermesine ve kaynakların kurum yararına
kullanılmasına engel olmuştur. Dolayısıyla,
kurumların kaynaklarının prim ödeyen sigortalıların
yararına kullanılmadığı tartışmaları
sürekli olarak gündem konusu oldu.
Sosyal güvenlik kurumlarının devasa
kaynaklarının devleti yönetenler tarafından ölçüsüzce
kullanılması ve efektif olmayan yatırımlar
yapılması, kurumların mali sıkıntıya düşmelerine
yol açmıştır. 1980'li yıllardan itibaren dünyaya hâkim olan
vahşi kapitalist anlayış devletin sosyal güvenlik sistemine
yeterince kaynak aktarmasını da engellemiştir. Bu
anlayış Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında ifade edilen sosyal
devlet ilkesine aykırıdır.
Kurumların yeterliliği kamu yönetimince
ilke olarak benimsenmiş olsa bile gelişmiş demokrasilerde
devlet, sosyal güvenlik kurumlarına ek kaynak aktarır. Diğer bir
deyişle, sosyal devlet ilkesi gereği, sosyal güvenlik
kurumlarında gelir-gider dengesi aranmaz. Giderlerin
fazlalığı merkezî yönetim tarafından
karşılanır.
Aslolan, sosyal güvenlik kurumlarının
sahip olduğu taşınmazların direkt ya da dolaylı olarak
yandaş kesimlere aktarılması değildir. Plan
değişikliği yapılacaksa kamu yararına olacak
şekilde özelleştirmeden önce yapılması esastır. Sosyal
güvenlik kurumlarının kaynaklarının amaç
dışı kullanıldığının bilinmesi
önemlidir. Özellikle, sosyal güvenlik kurumlarının
kaynaklarının oluşmasında bu kurumlara yıllarca prim
ödeyen emekliler ile hâlen çalışan sigortalıların konu
hakkında bilgi sahibi olmaları önemlidir. Zira, bir anlamda bu
kurumların asıl sahibi olan hak sahiplerine primlerle edinilmiş
mali kaynaklar ve mal varlıklarının nasıl
kullanıldığı konusunda yeterli bilgi
aktarılmamaktadır.
Sosyal güvenlik kurumlarına ait birtakım
taşınmazların lüks otel projeleri veya ticari amaçlı
projelere peşkeş çekildiği kamuoyunca bilinmektedir. Tüm
Emekliler Sendikası verilerine göre, Kamulaştırma Kanunu 30uncu
madde kapsamında, 450 bin metrekare arsa ve üzerindeki yapı ile
müştemilat satılmıştır. TOKİ'ye satılan arsa
miktarı 300 bin metrekare civarındadır. Yapılan bu
satışlar arazi miktarı üzerinden gerçekleşmiştir. 345
sağlık birimi Sağlık Bakanlığına
devredilmiştir.
Sosyal güvenlik kurumlarının bugüne kadar
edindikleri gayrimenkullerin (SSK sağlık kuruluşları dâhil)
ne kadarının hangi yöntemlerle kime satıldığı, ne
kadarının 5283 sayılı Kanun gereği devredildiği,
devredilen taşınmazların plan değişiklikleriyle
kimlere ne kadar rant sağlandığının araştırılarak
kamuoyuna ve emeklilere açıklanması seçilmişlerin temel
sorumluluğudur.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.28
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali
Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun,
bastırılarak dağıtılan 441, 439 ve 440 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının kırk sekiz saat
geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının sırasıyla 2, 5 ve
6ncı sıralarına, yine bu kısımda bulunan 205
sıra sayılı Kanun Tasarısının ise yine bu
kısmın 3üncü sırasına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun 1 Aralık 2016 Perşembe günkü birleşiminde 341 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine, 205 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanması durumunda Genel Kurulun 2 Aralık
2016 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 1/12/2016 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerilerinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Muş
İstanbul
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 441,
439 ve 440 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
sırasıyla 2, 5 ve 6ncı sıralarına, yine bu kısımda
bulunan 205 sıra sayılı Kanun Tasarısının ise
yine bu kısmın 3üncü sırasına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi; Genel Kurulun 01 Aralık 2016 Perşembe günkü (bugün)
birleşiminde 341 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi, 205 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanması
durumunda Genel Kurulun 2 Aralık 2016 Cuma günü toplanmaması;
önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, öneri
üzerinde Meral Danış Beştaş konuşacaklar.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Size on dakika söz veriyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, yine, bir birleşimde, oturumda,
Türkiye'de içinde bulunduğumuz ortamı, tarihsel süreci ve gerçekten
Türkiye nereye doğru gidiyor, bu dışarıda yaşanan
olaylar ne kadar Meclise yansıyor ve Mecliste, biz hangi koşullarda,
hangi perspektifle ve hangi algıyla çalışıyoruz, bunu
gerçekten güçlü bir şekilde tartışmaya ihtiyacımız
var.
Sonuçta, yasama organı, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, halkın temsil edildiği bir organ olarak, demokrasilerde en
önemli organ olarak faaliyetlerini sürdürüyor. OHAL KHKleriyle ülke
yönetilirken, hukuk dışı uygulamalar almış
başını giderken, biz, burada, Parlamentoda, iktidar partisinin
getirdiği, iktidar partisinin hazırladığı, iktidar
partisinin karar verdiği ve kendi çoğunluk gücüne dayanarak buradan
geçirdiği bir parlamenter faaliyet yürütüyoruz; muhalefet olarak
konuşuyoruz, Meclis İçtüzüğünün elverdiğince
düşüncelerimizi, önerilerimizi, Türkiye'nin bu karanlık girdaptan
çıkması için, gerçekten, bütün samimiyetimizle, içtenliğimizle
bir öneri her gün, her gün sunuyoruz, ama dün de ifade etmiştim, şu
ana kadar hiçbir önerimiz kabul edilmedi.
Değerli arkadaşlar,
size çok önemli birkaç belge göstereceğim. Şu anda, biliyorsunuz,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri, parlamenterleri, partimizin eş
genel başkanları hâlâ cezaevlerindeler, rehin tutulmaya devam
ediyorlar. Bu, Parlamentonun eksik olmasıdır, meşruiyetinin
tartışılır olmasıdır, buradaki oylamanın sonuçlarının
kesinlikle hukuka, yasaya, Anayasaya uygun olmaması demektir; burada
yapılacak Anayasa tartışmalarının, gidilecekse
referandum kararının hukuken sakat olmasıdır, butlanla
malul olması demektir çünkü halk iradesi bölünemez, halk ikiye
ayrılamaz, ayrımcılık yapılamaz.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi,
Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ Kandıra
Cezaevinde, Sayın Demirtaş da Edirne Cezaevinde. İkisi de tek
kişilik hücrelerde, odalarda, hücreyi düzeltiyorum, tecrit altında
tutuluyorlar. Bu öyle bir tecrit ki avukatla görüşmeleri bile kayıt
altına alınıyor. Bu, Diyarbakır Sulh Ceza Hâkimliğinin
ve Cumhuriyet Başsavcılığının kararı
değerli arkadaşlar. Burada ne yazıyor biliyor musunuz? 29779
sayılı Resmî Gazetede yayınlanan ve hâlen yürürlükte bulunan
667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6/4 maddesi uyarınca
şüphelinin -Demirtaşın yani- avukatlarıyla görüşmesi
sırasında toplum ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye
düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi,
bunlara emir ve talimat verilmesi, yorumlarıyla gizli, açık ya da
şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin bulunduğu kanaatine
varıldığından görüşmelerinin teknik cihazla, sesli
veya görüntülü olarak kaydedilmesine, tutukluyla avukatının
yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevlinin
hazır bulundurulmasına, tutuklunun avukatına veya avukatın
tutukluya verdiği belge veya belge örneklerine dosyalar ve arasındaki
konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el
konulmasına
karar verilmiş değerli arkadaşlar. Diyarbakır
4. Sulh Ceza Hâkimliği, Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma
Bürosunun talebiyle bunu karar altına almış ve şu anda
Eş Genel Başkanımızın avukatlarıyla
yaptıkları bütün görüşmeler, içeride görevli marifetiyle ve ses
kaydı alınmak suretiyle, kamera kaydıyla tespit edilmek
suretiyle izlenmektedir. Tabii ki şunu parantez içinde belirteyim: Bu
kararı ne Kurtca Eker isimli cumhuriyet savcısı ne de Salih Zeki
Bilgin isimli hâkim vermemiştir. Bu kararı merkezî akıl, merkezî
irade vermiştir. Bu kararı, kesinlikle dokunulmazlıkların
kaldırılmasının kampanyasının yürütülmesinden
başlayarak bugüne değin, yakalama, gözaltı, bütün hukuk
dışı işlemlerin yürütülmesi, merkezî bir planlamayla
yürürlüğe konulmuş ve hâlâ devam ettirilmektedir.
Bir de başka bir şey var değerli
arkadaşlar. Şu da ileride torunlarımızın,
çocuklarımızın utanç duyacağı,
başlarını kaldıramayacakları bir resimdir: Bu,
Sayın Demirtaşın grup toplantısında okunmak üzere
avukatlara verdiği ve idare tarafından el konulan konuşma
metnidir değerli arkadaşlar. Bu çarpılar, sansürlenen
bölümlerdir. Değerli arkadaşlar, bu çarpı, her şeyden önce
hadsizliktir. Bu sansür hiç kimsenin haddine değildir. Bu çarpı
barışa vurulmuştur, bu çarpı demokrasiye vurulmuştur,
bu çarpı eşit ve özgür yaşam iradesine ve utkusuna
vurulmuştur, bu çarpı hukuka vurulmuştur değerli
arkadaşlar, bu çarpı herhangi bir sansür ifadesi değildir,
olamaz. Sözünü ettiğimiz kişi, bizimle aynı koşullarda olan
ve hâlâ milletvekilliği dokunulmazlığı devam eden
Sayın Demirtaşın el yazısı belgesine, iradesine,
partisine gönderdiği konuşma metnine vurulmuştur. Bu çarpı
Türkiye'nin aydınlık geleceğine vurulmuştur. Gelin, bu
çarpıları silmek için hep birlikte mücadele edelim.
Değerli arkadaşlar, gerçekten,
bunları anlatırken de, yaşayınca da, izleyince de bütün
Türkiye adına, Türkiyede yaşayan 78 milyon adına büyük bir
kaygı duyduğumuzu da ifade etmek istiyorum. Şu anda biz
demokrasicilik oynarken, burada özgürce konuşurken, yarın, buradaki
konuşmamızdan dolayı, savcılara verilen talimat
gereğince fezlekeler hazırlanıyor. Şu anda içeride tutulan
arkadaşlarımızın, Eş Genel
Başkanlarımızın maruz kaldığı uygulama tam
da budur. Daha önce de söylemiştim, hakkımızda açılan
davalar ve metinlerin hepsini bu Parlamentonun önüne getireceğiz çünkü bu,
Türkiye'nin demokrasiyle yönetilmediğinin resmidir.
Şu anda milletvekilleri içerideyken ve içeride
olması yetmezmiş gibi, hukuk dışılığı
yetmezmiş gibi tecritte tutulmaları, aynı milletvekillerinin
hiçbir şekilde görüştürülmemeleri, avukatla görüşmelerinin
kayıt altına alınıp izlenmesi, 2 genel başkanın
yazılarının gruplarına iletilmemesi, sansürlenmesi
kelimenin tam anlamıyla bir fecaattir. Biz bununla mücadele etmek zorundayız.
Bu görev sadece bizim değildir, bu görev hepimizindir. Hepimiz aynı
halktan, aynı yurttaş topluluğundan değerli arkadaşlar
oy aldık.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Bu metinde
Sayın Demirtaş terör örgütü lideri olarak
tanımlanmıştır. Sayın Demirtaşa terörist demek,
Türkiyede asgari 15 milyon insana terörist demektir. Kendisine terörist
yaftası yapıştıranların ağababalarıdır
terörist. Sayın Demirtaşa hiç kimse terörist nitelemesi yapamaz,
yaptırmayız, bu hadsizliğe asla izin vermeyeceğiz diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Yargıya
hesabını versin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Yargı yapıyor, yargı.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Yargıya
versin hesabını.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Talimatla yargı yapıyor zaten, okuduğum belge yargının
belgesi.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bir de oradan laf
atıyorsunuz utanmadan!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi ve
görüşü vardır, okutup işleme alacağım ve öneriyi
oylarınıza sunacağım.
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak işler
kısmının 1inci ve 2nci sıralarında yer
almasına; 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile
konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin dokuz turda tamamlanmasına, turların bitiminden
sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanmasına;
Adana'nın Aladağ ilçesinde
kız öğrenci yurdunda meydana gelen elim yangın
vakasının araştırılması ve benzer
acıların bir kez daha yaşanmaması ve kamusal eğitim ve
barınma haklarının tüm öğrencilerimiz için güvence
altına alınıp yaygınlaştırılması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, AK
PARTİ Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş,
CHP Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, HDP Grup
Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve MHP Grup
Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından
grupları adına imzalı ortak Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun 1 Aralık 2016 Perşembe günkü
birleşiminde okunmasına, bu önergenin görüşmesinin aynı
günkü birleşimde yapılmasına, bu görüşmede Hükûmet ve siyasi
parti grupları adına yapılacak konuşmaların onar
dakika, önerge sahipleri adına yapılacak konuşmaların
beşer dakika olarak yapılmasına,
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının Genel Kurulun 29/11/2016
tarihli 28inci Birleşiminde kabul edilen 37nci maddesinin yeniden
görüşülmesine dair Hükûmet adına Millî Eğitim
Bakanının talebinin İç Tüzükün 89uncu maddesi uyarınca
Genel Kurulun onayına sunulmasının uygun bulunduğuna
ilişkin önerisi
1/12/2016
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 1/12/2016 Perşembe
günü yaptığı toplantıda ekteki önerilerin Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
Mehmet Muş Engin
Altay
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan
Vekili
Çağlar Demirel Erkan Akçay
Halkların Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan
Vekili
Öneri
1) 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1'inci ve
2'nci sıralarında yer alması; bütçe görüşmelerine 5/12/2016
Pazartesi günü saat 13.00'te başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil
günleri dâhil her gün saat 11.00'den günlük programın tamamlanmasına
kadar çalışmalara devam olunması ve görüşmelerin on iki
günde tamamlanması; bütçe görüşmelerinin son günü olan 16/12/2016
Cuma günü görüşmelere saat 14.00'te başlanması ve bitimine kadar
çalışmalara devam olunması,
2) Başlangıçta bütçenin tümü üzerinde
gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların (Hükûmetin
sunuş konuşması hariç) birer saat (bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel
konuşmaların ise onar dakikayla
sınırlandırılması,
3) Kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin 9 turda tamamlanması, turların bitiminden sonra
bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanması,
4) İç Tüzük'ün 72'nci maddesi gereğince
yapılacak görüşmelerde gruplar ve Hükûmet adına yapılacak
konuşmaların 1, 2, 3, 4, 5, 7 ve 8'inci turlarda seksener dakika,
6'ncı tur yetmiş dakika, 9'uncu tur altmış dakika, (bu süre
birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir)
kişisel konuşmaların beşer dakika olması, kişisel
konuşmalarda her turda İç Tüzük'ün 61'inci maddesine göre biri lehte,
biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin
tümü üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı
yaptırması,
5) Bütçe görüşmelerinde soruların
gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap
işleminin on dakika soru, on dakika cevap olarak
sınırlandırılması,
6) Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve
Hükûmete birer saat süreyle söz verilmesi, (bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir) İç Tüzük'ün
86'ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların
onar dakika olması,
7) Adana'nın Aladağ ilçesinde kız
öğrenci yurdunda meydana gelen elim yangın vakasının
araştırılması ve benzer acıların bir kez daha
yaşanmaması ve kamusal eğitim ve barınma
haklarının tüm öğrencilerimiz için güvence altına
alınıp yaygınlaştırılması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan
Vekili Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından
grupları adına imzalı ortak Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun 1 Aralık 2016 Perşembe günkü (bugün)
birleşiminde okunması, bu önergenin görüşmesinin aynı günkü
(bugün) birleşimde yapılması, bu görüşmede Hükûmet ve
siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların
onar dakika, önerge sahipleri adına yapılacak konuşmaların
beşer dakika olarak yapılması,
Önerilmiş;
8) Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının Genel Kurulun 29/11/2016
tarihli 28inci Birleşiminde kabul edilen 37nci maddesinin yeniden
görüşülmesine dair Hükûmet adına Millî Eğitim Bakanının
talebinin İç Tüzükün 89uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
onayına sunulması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Hükûmetin 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının
37nci maddesinin yeniden görüşülmesine dair istemi geçen birleşimde
okunmuştu. Danışma Kurulu görüşü doğrultusunda
Hükûmetin istemini okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405
sıra sayılı Kanun Tasarısının 37nci maddesinin
yeniden düzenlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 89uncu maddesi gereğince yeniden
görüşülmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
İsmet
Yılmaz
Millî
Eğitim Bakanı
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Hükûmetin istemi, sırası geldiğinde
yerine getirilecektir.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu
önerisinin kabul edilmesiyle 2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Genel Kurulda görüşme takvimi
kararlaştırılmıştır.
Bütçe ve kesin hesap kanunu
tasarılarının Genel Kuruldaki görüşme programı Türkiye
Büyük Millet Meclisi İnternet sayfasında yer alacak ve
bastırılarak sayın üyelere dağıtılacaktır.
Bütçeler üzerinde şahısları
adına söz almak isteyen sayın üyelerin söz kayıt işlemleri
2 Aralık 2016 Cuma günü saat 11.00 ila 11.30 saatleri arasında
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Toplantı Salonu'nda Başkanlık
Divanı kâtip üyelerince yapılacaktır. Söz kaydını her
sayın üyenin bizzat yaptırması gerekmektedir, başkası
adına söz kaydı yapılmayacaktır. Belirtilen saatler
dışındaki söz kayıtları Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığında yapılacaktır.
Sayın üyelerin bilgilerine sunulur.
Alınan karar gereğince, Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Açılmasına Dair
Görüşmeler kısmına geçiyoruz.
Görüşülecek olan Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekili, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili, Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekilince grupları adına ortak
imzalı verilen Meclis araştırması önergesi bilgiye
sunulmadığı için okutuyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Meclis Araştırması
Önergeleri (Devam)
4.- AK PARTİ Grup Başkan
Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, CHP Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Engin Altay, HDP Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve MHP Grup Başkan Vekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Adana'nın Aladağ ilçesinde
kız öğrenci yurdunda meydana gelen elim yangın
vakasının araştırılması ve benzer
acıların bir kez daha yaşanmaması ve kamusal eğitim ve
barınma haklarının tüm öğrenciler için güvence altına
alınıp yaygınlaştırılması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/392)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
29 Kasım 2016 tarihinde, Adana ilimizin
Aladağ ilçesinde faaliyet gösteren kız öğrenci yurdunda
çıkan yangın sonucunda 11 öğrenci ve 1 eğitimci
hayatını kaybetmiştir. Ülkemizde faaliyet gösteren öğrenci
yurtlarında gerçekleşen çocuklarımıza yönelik istismar ve
can kaybına neden olan olaylar tüm Türkiye'yi derinden üzmüş,
endişelendirmiştir. Benzer acıların bir kez daha
yaşanmaması ve kamusal eğitim ve barınma
haklarının tüm öğrencilerimiz için güvence altına
alınıp yaygınlaştırılması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılması için
gereğinin yapılmasını arz ederiz.
Mehmet
Muş Engin
Altay
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Çağlar
Demirel Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Gerekçe:
29 Kasım 2016 tarihinde, Adana ilimizin
Aladağ ilçesinde faaliyet gösteren kız öğrenci yurdunda
çıkan yangın sonucunda 11 öğrenci ve 1 eğitimci
hayatını kaybetmiştir. Ülkemizde faaliyet gösteren öğrenci
yurtlarında gerçekleşen çocuklarımıza yönelik istismar ve
can kaybına neden olan olaylar tüm Türkiye'yi derinden üzmüş,
endişelendirmiştir. Benzer acıların bir kez daha
yaşanmaması ve kamusal eğitim ve barınma haklarının
tüm öğrencilerimiz için güvence altına alınıp
yaygınlaştırılması için alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç
Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılmasının uygun olacağı
değerlendirilmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin en büyük sorumluluklarından
birisi çocuklarımızı ve onların geleceğini güvence ve
teminat altına almaktır.
Hiç şüphesiz, çocuklarımızın
barındığı kurumların denetiminin
yapılmasını sağlayacak güçlü bir mevzuatın
oluşturulması ve bugüne kadar gerçekleşmiş ihmal ve kusurların
belirlenmesi amacıyla açılacak Meclis araştırması,
gelecekte yaşanabilecek benzer acıların önlenmesi
açısından önemli katkı sağlayacaktır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
okuttuğum (10/392) esas numaralı, Adananın Aladağ
ilçesinde kız öğrenci yurdunda meydana gelen elim yangın
vakasının araştırılması ve benzer
acıların bir kez daha yaşanmaması ve kamusal eğitim ve
barınma haklarının tüm öğrencilerimiz için güvence altına
alınıp yaygınlaştırılması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin 4 Grup
Başkanlığı adına verilen önergenin görüşmelerine
başlıyoruz.
VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
4.- AK PARTİ Grup Başkan
Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, CHP Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Engin Altay, HDP Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve MHP Grup Başkan Vekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Adana'nın Aladağ ilçesinde
kız öğrenci yurdunda meydana gelen elim yangın
vakasının araştırılması ve benzer
acıların bir kez daha yaşanmaması ve kamusal eğitim ve
barınma haklarının tüm öğrenciler için güvence altına
alınıp yaygınlaştırılması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/392)
BAŞKAN Hükûmet? Burada.
İç Tüzükümüze göre Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda
sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergedeki imza
sahiplerine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine söz
verilecektir.
Alınan karar gereğince, konuşma
süreleri Hükûmet ve gruplar için onar dakika, önerge sahipleri için beşer
dakikadır.
Hükûmetin söz talebi yok.
Gruplar adına ilk konuşmacı,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın
Deniz Depboylu.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA DENİZ DEPBOYLU (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi Grubumuzun önerisi üzerine -aslında bu ortak bir önerge hâline
geldi tüm grupların vermesiyle birlikte- konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve sizleri
saygıyla selamlıyorum.
29 Kasım 2016 tarihinde Adana ilimizin
Aladağ ilçesi Sinanpaşa Mahallesinde bulunan ve çok sayıda
öğrencinin kaldığı iddia edilen Aladağ Tahsil
Çağındaki Talebelere Yardım Derneği Ortaöğretim
Kız Öğrenci Yurdunda çıkan yangında 10 öğrencimiz, 1
küçük çocuğumuz ve 1 eğitimci hayatını kaybetti.
Aladağdaki Sinanpaşa Ortaokulunda okuyan Cennet Karataş bu yıl
5inci sınıfa başlamış ve ilk kez ailesinden
ayrılarak yurda yerleşmişti. Ailesi Aladağa bir buçuk saat
mesafede Kışlak köyünde oturuyordu. Baba Karataş
kızının 4üncü sınıfa kadar köyde okuduğunu
anlatarak ortaokul için Aladağa gitmek zorunda kaldığını
söyledi. Babası kızının doktor olmak istediğini,
okumayı çok sevdiğini anlattı ve şöyle devam etti: Köyde
okul yoktu, Aladağda başladı. Tek yurttu burası.
Eleştirme şansımız da yoktu ki, başka seçeneğimiz
yoktu, mecburduk; ücretsiz kalıyordu. Okul açıldığından
bu yana 3 kez görüşebildik. Hafta sonları da gelemiyordu.
Ulaşım sağlanamamıştı.
Aladağ İlçe Belediye Başkanı
Sayın Mustafa Akgedik yangının zemin katta
çıktığını, kısa sürede alevlerin
yükseldiğini, 3üncü kat ahşap olduğu için yangının
büyüdüğünü söyledi. Ahşap katın yanmasıyla
çatının da tamamen çöktüğü belirtildi. Adana Büyükşehir
Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Sözlü, binanın yangın
çıkış merdiveninin kilitli olduğunu, çocukların
cansız bedenlerini yangın merdiveninin kapısının yakınında
bulduklarını ifade etti. Başbakan Yardımcısı
Kilitli değildi. dedi. Kurtulan bir çocuksa Kapının kolu
yoktu. dedi. Değerli milletvekilleri, sadece bu ifadelere bakarak burada
yaşanan ihmal ve kusurların önemli bir kısmını ortaya
çıkarabiliriz.
Millî Eğitim Bakanlığı Özel
Yurtlar Yönetmeliğine göre yurt binalarının kâgir, prefabrik,
çelik veya betonarme olması gerekiyor. Biz binanın üst
katının ahşap, duvarlarının ise lambri olduğunu
öğreniyoruz. Yine, aynı yönetmelikte, İhtiyaç olması ve
açık kapasite bulunması hâllerinde, ders yılıyla
sınırlı olmak üzere, yükseköğretim yurtlarında
ortaöğretim öğrencileri, ortaöğretim yurtlarında ise
yükseköğretim öğrencileri veya ilköğretim 6ncı, 7nci ve
8inci sınıf öğrencileri barındırılabilir.
demektedir. Ancak biz 5inci sınıfta, 11 yaşındaki
çocuğumuzun da bu yurtta kaldığını öğreniyoruz.
Acil durumlarda en hızlı şekilde
binadan tahliye sağlayacak bir yangın merdiveni neden kilitlenir ya
da kapı kolu neden sökülür? Değerli milletvekilleri, normal
büyüklükte bir odada küçücük bir kıvılcımla başlayacak
yangının odayı tamamen sarması ve kaçılamayacak hâle
getirmesi ne kadar sürer biliyor musunuz? Sadece üç dakika. İnternette
simülasyon görüntüleri var, izleyebilirsiniz. Yangının
başlangıcında doğal refleks olarak ilk akla gelen alevi
söndürmek, başaramayacağını anladığındaysa
kaçmaktır. Bu kadar kısa süre içerisinde, ilk gösterilecek refleksle
birlikte ortaya konulacak çabanın kaybettirdiği süreyi de dikkate
alırsak anahtarı nasıl arayıp bulacaklar, kapı kolunu
nasıl bulup yerine takacaklar?
Ayrıca, bir konu daha var ki bunun da ihmal edilmemesi
gerekir. 2007de yürürlüğe giren yönetmeliğe göre 7 katın
altındaki eğitim tesisleri için yangın alarmı takma
zorunluluğu kaldırılmış. Bu, 21,50 metre şeklinde
de yönetmeliğin ek 7nci maddesinde belirtilmiş ve gerekçesinin
tasarruf olduğu ifade ediliyor. Bu nasıl bir tasarruftur; 12 cana mal
oldu, 11i çocuktu.
Değerli milletvekilleri, yine yavrusunu alevler
arasında kaybeden bir baba çaresizlik içinde Köyde okul yoktu,
ulaşım yoktu, devletin yurdu yoktu, ne seçme ne de şikâyet
hakkımız vardı? diyor. Devleti yöneten iktidar yaşanan bu
acıda ihmal ve hatalarını hiç görmüyor mu? Biz eksik ve
kusurlarınızı görüyoruz ve defalarca, yılmadan,
sıkılmadan size tekrar etmekten de kaçınmıyoruz ve
izninizle, ben burada tekrar etmek istiyorum.
Önce köy okullarını kapattınız,
çocukları taşımalı eğitime mahkûm ettiniz.
Taşımalı eğitimle eğitimine devam edemeyen
çocukların güven içinde sığındığı yatılı
bölge okullarının da büyük bir kısmını Güvenliği
sağlayamadık. gerekçesiyle ya da başka sebeplerle
kapattınız ve hatta, mevcut yurtları da ya kapatıyor ya da
yıkıyorsunuz. Çocukları vakıf ve derneklerin
açtığı yurtlar ya da kayıt dışı açılan
evlere muhtaç ettiniz. Bu hatanız, FETÖnün açtığı yurt,
dershane, okul ve evlerde birçok çocuğun devlet, cumhuriyet, demokrasi ve
Atatürk düşmanı olarak yetiştirilip ileriki dönemde devletine,
milletine ihanet etmesiyle sonuçlandı. Sayın Millî Eğitim
Bakanımız dün bir ifadede bulundu, dedi ki: Bu kişiler köylerde
ev ev dolaşıp ikna etmişler velileri. E, biz bunu daha önceden
de yaşadık. Zamanında, Fetullah Cemaati de aynı
şekilde yurtlarına, evlerine çocukları köyleri, evleri tek tek
dolaşarak, ikna ederek almadı mı? Çocuklar dinî, siyasi,
ideolojik istismara uğradı. Farklı yerlerdeyse bazı
çocuklarımız cinsel istismar mağduru oldu. Türk milletini üzüntü
ve acıya boğan bu elim hadiseler aynı zamanda benzer yurtlarda
kalan çocuklarımızın güvenliğiyle ilgili kaygı
duymamıza neden oldu. Bildiğimiz kadarıyla ülkemizde vakıf
ve derneklere bağlı çok sayıda yurt var. Bizleri daha da
endişelendiren kayıt altında olmayan bu derneklere,
vakıflara ait açılan evler. 26ncı Dönem Birinci Yasama
Yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulmuş olan
başta Cinsel İstismar Olmak Üzere Çocuklara Yönelik Her Türlü
İstismar Olaylarının Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Komisyonun
toplantılarında, ilgili evlerin ve yurtların denetiminin
yapılmadığı, toplantılara katılan Bakanlık
görevlilerinden aldığımız Bizim yetki alanımızda
değildir. ifadesinden anlaşıldı. Hatta bu evlerin
sayısı nedir diye sorduğumuzda Bizim haberimiz yok. diye ifade
verdiler. Kayıt altında olan yurtların denetimlerinin nasıl
yapıldığı, kayırma ve ihmal sebebiyle eksik ve
kusurların görmezden gelindiğiyle ilgili ciddi şüphelerimiz var.
Vakıf ve derneklere ait mevcut yurtların kayıtlı olup
olmadığı, kayıtlı ise durum ve
şartlarının yeni bir denetimden geçirilmesi zaruridir. Bununla
birlikte, önceden yapılmış denetimlerdeki ihmal ve
kusurların ve ayrıca bu hatalardan sorumlu olanların da tespit
edilerek gerekli yaptırımların yapılması
gerekmektedir.
4 Mart 2016 tarihinde Karaman ilimizde ortaya
çıkan, milletimizi üzen o üzücü olaydan, vahim olaydan sonra kurulan
Komisyonun çalışmaları 22 Ağustos 2016 tarihinde
sonlandı. Biz, bu kurulan Komisyonun toplantılarına hiç olmazsa
birer kez Millî Eğitim Bakanı, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı, Adalet Bakanı, vakıf ve derneklerden sorumlu
Başbakan Yardımcısı katılsın istedik. Amacımız,
bizim tespit ettiğimiz sorunları direkt bakanlarımızla
konuşup çözüm konusunda görüş alışverişinde
bulunmaktı ama maalesef hiçbiri gelmedi. Vakıf ve derneklerden
sorumlu Başbakan Yardımcısıyla görüşmemiz çok
önemliydi bizim için, amacımız vakıf ve derneklerin
öğrencilere yardım etmek niyetiyle gösterdiği faaliyetlerin
çerçevesinin çizilmesi, sınırlarının belirlenmesi, bir
disipline bağlı olması ve denetim mekanizmalarının
işler hâle getirilmesiydi ama değerli bakanlarımız neden
katılmadı anlayamıyorum, ya kendileri çağrılmadı
ya da gelmek istemediler.
Değerli milletvekilleri, çocuklar güçsüz,
savunmasızdırlar ve bu nedenle haklarını savunacak,
onları koruyacak düzenlemelere, kurumlara ve yetişkinlere ihtiyaç
duyarlar. Başta devlet olmak üzere aileler, çocuğa bakmakla yükümlü
olanlar ve kurumlar bu haklara saygı gösterme, ihlal ve ihmal etmeme,
mevcut hakları daha da ileriye götürüp güçlendirme sorumluluğuna
sahiptirler. Türkiye Büyük Millet Meclisinin en büyük sorumluluğu
çocuklarımız ve onların geleceğini teminat altına
almaktır. Çocuklarımızın barındığı
kurumların denetiminin yapılmasını sağlayacak güçlü
bir mevzuatın oluşturulması ve bugüne kadar
gerçekleşmiş ihmal ve kusurların belirlenmesi amacıyla
açılacak Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırmasının
gelecekte yaşanabilecek faciaları engelleyeceğine
inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, ben,
konuşmamın sonuna gelirken bir kez daha, bu önergelerin
birleştirilerek, gruplar arasında anlaşma sağlanarak tek
bir önerge hâline getirilmesi ve bu araştırma komisyonunun
kurulmasıyla ilgili çabalarınız nedeniyle tüm gruplardaki
milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Depboylu.
Gruplar adına ikinci konuşmacı,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, gerçekten, Aladağda yitirdiğimiz
çocuklarımız, evlatlarımızla ilgili üç gündür -üçüncü gün
oldu- burada bütün partilerden herkes bu yangının aslında bir
yangın olmadığı, katliam gibi, âdeta bir katliam
derecesinde çocuklarımızın canına, hayatına son
verildiğini ve bununla ilgili denetim ne kadar yapıldı ve
benzeri soruları her birlikte soruyoruz. Şu anda 4 partinin ortak,
hem Aladağ hem de diğer, devlete bağlı olsun olmasın
bütün yurtlarda, bütün barınma mekânlarında
çocuklarımızın o yaşta gerçekten gerekli olanaklara sahip
olup olmadıkları, can güvenliklerinin olup olmadığı ve
devlet politikasının, Hükûmet politikasının bu konuda
nelere mal olduğu meselesini araştırmak üzere aslında bu
komisyonun kurulması olumlu ama bundan önceki komisyonlarda her ne kadar
gerekli tedbirler yeterince alınmadıysa da temennimiz ve
dileğimiz, bundan sonra artık bunun kesinlikle devam etmemesi
gerektiğidir. Kanayan bir yara hâline dönen, yurtlarda, barınma
merkezlerinde -tarikatlara, cemaatlere- özel adı altında bulunan
yurtlarda istismar, tecavüz, yangın ve benzeri sebeplerle onlarca
çocuğun yaşam hakkı sönüyor ve bu, çok büyük bir acı tabii
ki, kahredici bir acı. Yani, burada, çocuğu olsun olmasın
hepimizin anne olarak, baba olarak, kadın olarak, erkek olarak acı
duyması çok normal. Ama, burada, bizim yaptığımız
konuşmalarda ve tespitlerimizde acı duymak değil sadece -o, özel
bir duygu tabii ki, hepimiz insanız- bunun olmaması için, gelecekte
çocuklarımızın daha iyi koşullarda eğitim ve
öğretim olanaklarından yararlanması için tedbirler nasıl
alınır, sorumluluk nasıl yerine getirilir; bunları
konuşmamız lazım. Başta iktidar partisi olmak üzere,
hepimizin bu konuda sorumluluğu vardır ve bundan sonra bunu önlemek
için öncelikle Meclis iradesinin, siyasi iradenin bunu ortaya koyması
lazım.
Hâlâ Adanada çocukların aileleri morgun
önünde, hastanelerde ve bütün cenazelerin, o küçücük bedenlerin tek bir
ambulansa konulduğu için teşhis edilemediği bir ortamda bu
konuşmayı yapıyorum. Gerçekten, o ailelerin
yaşadığı dramı, trajediyi, acıyı tarif edecek
hiçbir dilde bir kelime yoktur, olamaz. Peki, bunun sebebi nedir? Daha önce
Konyada olan, geçen yıl Kulpta bir Kuran kursunda meydana gelen
yangındaki bu can kayıpları, çocukların kayıpları
neden önlenemedi ve bugünlere kadar geldik? Tek bir açıklaması var
arkadaşlar: Cemaat, özel yurt, tarikat vakıflarının
teşvik edilmesi, buna göz yumulması, bunun kesinlikle
soruşturulmaması, sorumluların cezalandırılmaması
ve cezalandırmamak suretiyle bu teşvikin ve ödüllendirmenin devam
ettirilmesidir.
Şimdi, Konyada 18 çocuğumuzun
yaşamına mal olan yangında failler bulunsaydı, ceza
alsaydı, bugün Aladağda bu olay olacak mıydı? Hayır.
Kulpta Kur'an kursunda 6 çocuk yangında can verirken eğer sorumlular
bugün tutuklu olsaydı, ceza alsaydı diğer yurt işletenler
bunun gereğini yapmazlar mıydı? Yaparlardı.
İşte bu, tam da bir devlet politikası
olarak karşımızda duruyor arkadaşlar. Ensar Vakfında
da tartıştık, daha birçok meselede de tartıştık.
Öyle bir hâle geldi ki, geçenlerde bir taksiye bindiğimde taksi şoförünün
bana şöyle bir beyanı oldu, çok etkilendiğim için aklımdan
hiç çıkmadı -Ensar Vakfı dönemiydi, o tecavüz olayları-
dedi ki: Benim 10 yaşında bir kız çocuğum var, annesine
demişim ki Sakın ha başka bir işle uğraşma -bunu
taksi şoförü söylüyor- sen çocuk neredeyse yanında olacaksın.
çünkü çok kötü olaylar oluyor, çocuğumun başına bir şey
gelmesinden ödüm kopuyor. Vatandaş böyle bir psikolojide, böyle bir ruh
hâlinde. Yurda gönderiyor, neden gönderiyor? İşte Aladağdaki
veliler bunu söylüyorlar basına, kamuoyuna Başka bir seçeneğim
yoktu, parasızdı, yatılıydı, ben oraya gönderdim.
diyor. Sayın Millî Eğitim Bakanı dün dedi ki: Ev ev
dolaşıp kayıt yapmışlar. Bu açıklama çok
talihsiz bir açıklamadır. Neden talihsizdir? Millî Eğitim
Bakanlığı yönetmeliğine göre, ilkokul, ortaokul
çağındaki çocuklar özel yurtlarda kalamaz. Bunu bildiği hâlde
Millî Eğitim Bakanlığı önlememişse birinci dereceden
zaten sorumlu makamda oturuyor. Böyle bir açıklamanın, ne suçu
hafifletici ne de ortadan kaldırıcı hiçbir etkisi yoktur ve
gerçekten, şu anda Türkiye'nin her tarafında çocukları yurtlarda
olan ve başka seçeneği olmayan aileler büyük bir kaygı
yaşıyorlar, derinden büyük bir endişe yaşıyorlar. O
küçücük bedenleri teslim ediyorlar ama sağ gelip gelmeyecekleri
endişesiyle yaşıyorlar. Aladağa ilişkin ihmaller:
Denetimsizlik, yangın merdiveninin olmaması, ahşap kapılar,
halıların halıfleks olması ve benzeri. Bunların hepsi
bu kürsüden anlatıldı, hepsine katılıyorum. Orada bugün
bilirkişi raporu da çıktı. Bilirkişi raporunda da çok
açıkça zaten tespit edilmiş değerli arkadaşlar. Peki, bu
bilirkişi raporu ne işe yarayacak? Gerçekten önümüzdeki günlerde
sorumlular cezalandırılacak mı? Bunun takipçisi
olacağız. Bilirkişi raporuna göre, yangın merdiveninin
kapı kolları bile yok değerli arkadaşlar ve PVC
şeklinde yani kapının bu şekilde olduğu, yangın
merdiveninin kapısının plastik yapıya sahip olduğu ve
bunun yangını tetiklediği, ölümleri
artırdığı etkisi de burada not edilmiş.
Peki, bu konuda daha önce, mesela dün gece bir
İnternet sitesinde Kaç saat oldu? diye bir soru sorulmuş. Binlerce aile
yurtların bu koşullarda olmadığı yönünde cevaplar
vermiş. Bu cevapları okumanızı öneririm. Şu anda
tehlike çok büyük. Yüzlerce yurtta binlerce çocuğumuz o denetimsiz, her an
yangın ve benzeri bir felakete yol açabilecek koşullarda tutuluyor.
Bu, ideolojik bir yaklaşımdır. Yurtları cemaatlere,
tarikatlara, vakıflara, özel yurtlara terk etmek tesadüfi bir şey
değildir. Bu, bir devlet, daha doğrusu, hükûmet
politikasıdır ve bunun, zaten kız çocuklarının
okumasından, kadınların kariyer sahibi olmasından çok haz
etmeyen iktidar, işte bu şekilde, önlem alınmadan
Birçok
sorumluluk da ortaya çıkıyor. Evet, suçlu kimdir? Gerçekten bu
çocuklarımızı bu yurtlara mahkûm eden siyasi iradedir. Gerçekten
bu siyasi iradenin bundan sonra bu konularda kesinlikle bu yaklaşımını
değiştirmesi çok çok ivedidir ve bizim de bu konunun sonuna kadar
takipçisi olacağımızı ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, son olarak şunu
ifade etmek istiyorum: Parlamentonun tek kadın Genel Başkanı
Sayın Figen Yüksekdağ şu anda Kandıra Cezaevinde rehin
olarak tutuluyor. Figen Hanımın Adanalı olduğunu da bir
kez daha paylaşmak isterim. Figen Yüksekdağ Adanalı ve şu
anda Adanada bu yaşanan katliamdan sonra, bu büyük acıdan sonra çok
büyük bir acı yaşadığını ve orada olması
sebebiyle bunun katlandığını da biliyoruz, hissediyoruz.
Asıl meselemiz, bu çocukları o yurtlara mahkûm eden savaş
politikasıdır. Eğer bugün bir barış ortamı
olsaydı, savaşa ayrılan, silahlara ayrılan bütçe
eğitime, öğretime harcanıyor olsaydı bugün
çocuklarımız, yoksul ailelerin çocukları o yurtlara mahkûm
olmayacaktı. İşte biz esas meseleyi
ıskaladığımız müddetçe, esas meseleyi
konuşmadığımız ve çözümün yol haritasını
çıkarmadığımız müddetçe maalesef bu olaylar
yaşanmaya devam ediyor diyorum ve hep birlikte, hepimizin üzülmek
dışında, kahrolmak dışında sorumluluğunun,
başta Hükûmet olmak üzere hepimizin bunları önleme iradesi göstermesi
gerektiğini önemle ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Evvelsi gün Adanada
yaşanan -kaza desek kaza değil, bela desek bela değil- 11
öğrencimizi 1 öğretmenimizi kaybettiğimiz, büyük görev
kusurları sonucu olduğu çok açık yangın afetinden sonra dün
de Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün gruplar bu konuyu dile getirdi. Bugün
üç saat süren gruplar arasında müzakere neticesinde çok şükür böyle
hassas, mühim bir konuda Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturan siyasi
parti grupları müşterek bir teklifle ortaöğretim öğrenci
yurtları başta olmak üzere, Türkiye'de yaşayan bütün
öğrencilerin, okuyamayan öğrencilerin, velhasıl, eğitimin
en temel sorunuyla ilgili bir Meclis araştırma komisyonu
kurulması inşallah bugün gerçekleşecek.
Bu komisyon, elbette,
kaybettiğimiz minik yavrularımızı geri getirmeyecek. Ama
umuyoruz ve diliyoruz ki bu komisyon kurulduktan sonra komisyona verilecek
üyeler ait oldukları siyasi partilerin mülahazalarına,
anlayışlarına, yaklaşımlarına göre değil de,
insan haklarına, çocuk haklarına, en temel haklardan biri olan
eğitim hakkına saygılı bir yaklaşımla orada
birlik içinde bu sorunun çözümünün yolunu, yöntemini bir rapor olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna getirirler ve ondan sonra -asıl
iş ondan sonra başlıyor- Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşülen bu rapordan sonra, yine umarım ve dilerim ki Hükûmet de
-gene yok burada- gerekli tedbirleri alır. Niyetimiz budur,
muradımız budur, arzumuz budur. Bu anlayış içinde,
şimdiden, çok tarihî bir görev yapacağına
inandığım komisyona başarılar diliyorum.
Esasen, değerli milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi, bu konudaki yüksek duyarlılığını geriye
dönük, yıllara sari hep göstermiştir. Balıkesir Milletvekilimiz
Sayın Ahmet Akın, Adana Milletvekilimiz Sayın Elif Doğan
Türkmen, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mahmut Tanal, Kocaeli
Milletvekilimiz Sayın Fatma Hürriyet Kaplan, Edirne Milletvekilimiz Sayın
Erdin Bircan, Malatya Milletvekilimiz Sayın Veli Ağbaba,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sezgin Tanrıkulu, Kırklareli
Milletvekilimiz Turabi Kayan, biz 3 grup başkan vekili, İstanbul
Milletvekilimiz Onursal Adıgüzel, şu anda Meclis Başkan
Vekilimiz -Meclis Başkan Vekili değilken sanırım-
İstanbul Milletvekilimiz Mehmet Akif Hamzaçebi, bu konuya Meclisin
dikkatini çekmiş, bu konularla ilgili Meclis araştırma önergesi
vererek bunun araştırılması ve yeni faciaların
olmaması için bir büyük gayret içinde olmuşlar. Maalesef, gözler kör,
kulaklar sağır bakılmış meseleye ve Türkiye'de
insanlar, yavrularımız ya cinsel istismara maruz kalmış,
böyle olmaması gereken, kabul edilebilir sınırların çok
üstünde, anlamsız, çok küçük tedbirlerle önlenecek kazalara kurban
edilmiş. Bunu da açık söylemek lazım.
Hepimizin sorumluluğu var. Siyaset
sorumluluktur. Ben milletvekili oldum, iyi, işimi yapayım., Ben
Hükûmet oldum, ne yapayım kardeşim? Böyle şey olmaz. Madende
işçi ölür, Hükûmet der ki: Güzel öldüler. Çocuklar cayır cayır
yanar, Allah rahmet eylesin. Siyasetin işi bu değil. Allah rahmet
eylesin. demeyin demiyorum ama bu ülkede iyi olan her şeyi üstlenen
Hükûmetin olumsuzluklarla ilgili de bir sorumluluğunun olması
lazım.
Şimdi, ya, çok garip, üzülüyorum, şöyle
bir baktığımız zaman -güya G 20deyiz, oradan da
düştük galiba ama- yani, Türkiyede yaşanan olaylar Türkiyeyi
dünyaya mahcup eden olaylar. Dünyaya karşı utanacağımız
manzaralarla karşı karşıyayız. Gelişmiş
ülkelerde insanlar tesadüfen ölüyor, Türkiyede insanlar tesadüfen
yaşıyor sayın milletvekilleri. İş kazalarını
mı söyleyeyim, hangisini söyleyeyim?
On dört yıldır biz şunu yaptık,
bunu yaptık. Yani, yaptıklarınız var tabii, hele hele
2007ye kadar eli yüzü düzgün bir Hükûmet vardı orta yerde. Ama şimdi
neresinden baksan Taşköprü kebabı gibi dökülen bir Hükûmetle
karşı karşıyayız. Ama şunun altını
çizmek istiyorum: Bu yaşananlardan, bu olaylardan Hükûmet sorumludur.
Nasıl sorumludur? Bir kere -biraz sonra
söyleyeceğim- ehliyet ve liyakat noksanlığı ve
denetimsizlik ve bilinçli ve sistematik olarak eğitimi kimi cemaatlere,
tarikatlara havale etmeniz, öğrencilerimizin barınmasını,
beslenmesini kimi cemaatlere, camialara havale etmeniz bu
yaşananların sebebidir. Bu ölümler o havalenin sonucudur.
Efendim, bunlar bilerek mi yaptı? Elbette
kimse kimseyi bilerek öldürmez. Ama, işte, yurt ve barınma
hizmetleriyle ilgili düzenleme, Millî Eğitim Bakanlığı Özel
Öğrenci Yurtları Yönetmeliği, amacı; amaç net ortaya
konulmuş. Özel öğrenci yurtlarının tabi olacakları
esaslar, iş ve işlemleriyle ilgili denetim esasları düzenlenir.
diyor. Ayrıca, anaokulu ve ilkokul çocukları için yurt
açılmasına yönelik bir mevzuat yok. Ben dün çok şaşırdım
sayın milletvekilleri, siz de şaşırın, Millî
Eğitim Bakanı dedi ki: 5inci sınıf öğrencileri de
mevzuata göre bu yurtlarda kalabilir. Yani, sayarız ederiz, koskoca Bakan
Yalan söylüyorsun. desem, bana ayıp; demiyorum ama Millî Eğitim
Bakanı Genel Kurula yanlış bilgi veriyorsa, bu olmaz. Bu mevcut
yönetmelik sadece ve sadece kapasite müsaitse 6, 7 ve 8inci
sınıfların bu yurtlarda kalmasına imkân veriyor.
Bu 5inci sınıfa,
4üncü sınıfa giden çocuklar bu yurtlarda, bu evlerde kalıyor.
Şimdi, ben soruyorum: O ilçenin kaymakamı raf elması
mıdır? O ilçenin millî eğitim müdürü raf elması
mıdır? O ilçenin cumhuriyet başsavcısı raf elması
mıdır? Böyle şey olabilir mi? Devlet yetkisini kullanan insanlar
haddini bilecek ve devlet yetkisini kullanan insanlara haddini bildirecek olan
Hükûmettir sayın milletvekilleri. Bizlerin milletvekili olarak Hükûmete
riyakârlık ve işgüzarlık yapmaktan başka hiçbir işe
yaramayan kaymakamla, ilçe millî eğitim müdürüyle sizin bizim muhatap olmamız
da doğru değil. Onlara haddini bildirecek olan Hükûmettir.
Şimdi, bakın, ben size bir şey daha
söyleyeyim: Ben bu kürsüden 13 Aralık 2005te konuşuyorum millî
eğitimle ilgili: Daha vahimi değerli arkadaşlar, Türk millî
eğitim sistemimizdeki önemli sorunlardan birisi de ortaöğretim
öğrenci yurdu sorunudur. demişim, devam etmişim. Şimdi,
Sayın Hükûmete soruyorum: Bu ciddi ihtiyaca yönelik ne yaptınız?
Fazla bir şey yapmadınız. Niye? Çünkü Türkiyenin 850 ilçesinde
ilçeye hâkim bir tepede yurt vardır, her ilçede vardır.
demişim. Bu yurtlar, aslında özeldir, Millî Eğitim
Bakanlığının denetimindedir ama sağ olsun millî
eğitim müdürleri ve kaymakamların tümüne yakını -tümünü
itham etmiyorum- büyük çoğunluğu bu yurtlara denetime gitmeden üç gün
önce bunlara haber veriyorlar. Bu iddianın altını çizerek bunu
söylüyorum ve Hükûmeti uyarıyorum. demişim, Hükûmet burada,
üzerinde başka hiçbir gücün olmadığı Parlamento burada.
demişim, Bu yurtların tümünü demiyorum ama bu yurtların büyük
kısmında karşı devrim gerillaları yetişiyor.
demişim; haklı çıkmışım. (CHP
sıralarından alkışlar) İşte, bu DAEŞ,
işte bu FETÖ terör örgütü mensupları bu yurtlardan çıkıyor.
Tümünü kastetmiyorum. Benim de ziyaret ettiğim yurtlar var ama bunlar da
var.
Bugün bu araştırma komisyonunun huzurunuza
dört saat geç gelmesi bizim tekliflerimizin metniyle ilgili. Efendim, metinde
şu ifade olmasın, bu ifade olmasın. Arkadaşlar, niye
olmasın? Cemaatler inançlarını özgürce yaşasın, hiçbir
itirazımız yok, nasıl istiyorlarsa, nasıl ibadet etmek
istiyorlarsa; din ve vicdan özgürlüğü var, düşünceyi ifade
özgürlüğü var, inanç özgürlüğü var, laiklik bu zaten, cemaatler
inançlarını özgürce yaşasın ama siyasi kaygılarla bir
siyasi partinin Türk millî eğitim sistemini cemaatlere delege etmesi,
onlara taşero etmesi kabul edilemez Doğan Bey. Sen de kabul
etmiyorsun, biliyorum ama yapıyorsunuz.
Efendim, bu önergeyi Adanayla
sınırlı tutalım, fazla açmayalım. Niye
açmayalım? Yani, bugün Adanada, yarın Edirnede, öbür gün Sinopta,
öbür gün -Allah esirgesin- Hakkâride; hepsi bizim sayın milletvekilleri.
Bu işlere, bu tür meselelere, çocuklarımızın
geleceğine, çocuklarımızın bir damla kanına siyaseti
alet etmek, siyasi kaygılarla bu işe bakmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) -
bizim kabul
edeceğimiz bir yaklaşım değildir. Size tavsiyem: Siz de bu
işlere bu yaklaşımla bakmayın. Cemaatler işini
yapsın, inançlarını tatbik etsin, Allah kabul etsin ama
bırakın artık şu eğitimden cemaatler elini çeksin.
Cumhuriyet Halk Partisinin kurulacak bu komisyondaki üyelerinin öncelikli risk
grubu olacaktır. Bir de, bununla beraber -bitiriyorum- yurtların
dışında kaçak evler var. Bu Meclise bomba atanlar o kaçak
evlerde eğitiliyor. Bugün FETÖ, yarın bilmem ne. Bu evlerle ilgili de
bu komisyona tarihî bir görev düşüyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adananın
Aladağ ilçesinde kız öğrenci yurdunda çıkan yangın
sonucunda ortaya çıkan öğrencilerin barınma ve beslenme
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına dair bütün partilerimizin ortaklaşa verdiği
önerge hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, Aladağdaki öğrenci yurdunda
çıkan yangında kız çocuklarımızın vefatı
milletçe hepimizi derinden sarstı. Bu acının tarifi yok. Allah
anne babalarına ve ailelerine sabırlar versin, milletçe
başımız sağ olsun, yaralı yavrularımıza da
acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, konu
çocuklarımız. Çocuklarımız bizim geleceğimiz.
Onları gerek sağlık gerek eğitim gerekse barınma
ihtiyaçları başta olmak üzere her açıdan korumak, kollamak,
devletin asli görevi. Bu konuda altına imza attığımız
uluslararası sözleşmeler, Anayasa hükümleri, çocuklarımıza
yönelik mevzuatımız ve çocuklarımızı korumaya yönelik
diğer yönetmelikler
Ancak, bakıyoruz ki, uygulamada bu mevzuat
yenilemelerine rağmen sorunların yaşandığını
görüyoruz. Aladağda özel öğrenci yurdunda meydana gelen yangın
bir kez daha dikkatlerimizi öğrencilerimizin barındığı
yurtlara çevirdi. Yurtların fiziki durumu, yurt görevlilerinin
eğitimleri, yurtların güvenliği, denetimi gibi konularda ne tür
eksiklikler var da bu üzücü olaylar yaşanıyor? Bu konuda Meclisin
ortak iradesiyle bir araştırma komisyonunu inşallah bugün hep
beraber kuracağız.
Öncelikle, Aladağdaki elim hadiseden sonra Acaba
devlet öğrencilerimizin barınması için yeterli sayıda yurt
yapmıyor mu da öğrencilerimiz bu özel yurtlara gitmek zorunda
kalıyor? sorusuna hep beraber yanıt arayalım.
Türkiye'de 30 Kasım 2016 tarihi itibarıyla
ortaöğretimde devlete bağlı olarak hizmet veren yurt
sayısı 2.933. Bu yurtların toplam kapasitesi 531.934. Bu
yurtlarda barınan öğrenci sayısı 359.181; boş
kontenjan sayısı 172.757. Yani devlet yurtlarındaki doluluk
oranı yüzde 67 değerli milletvekilleri. Özel ortaöğretimde, özel
ortaöğretim yurtlarına baktığımızda da, yurt
sayısı 2.247, barınan öğrenci sayısı 53.414.
Rakama baktığımızda devletin boş kontenjan
sayısı 172.757, özel yurtlarda barınan öğrenci
sayısı 53.414. Yani özel yurtlarda barınan öğrenci
sayısının 3 katından fazla devlet yurdunda boş
kontenjan var aslında. Burada şunu görüyoruz: Çeşitli sebeplerle
öğrencilerimizin ve velilerinin özel yurt konusunda tercihinin -bir
kısmının- söz konusu olduğunu görüyoruz. Ancak bazı
bölgelerde yurtların yenilenmesi ve yeni ihtiyaçlar için 2016
yılı devlet yatırımına baktığımız
zaman 81.500 öğrenci kapasiteli 409 yurt projesinin de bir
kısmının inşaatlarının, bir kısmının
da ihalelerinin ve projelerinin gerçekleştirildiğini görüyoruz.
2017 Yatırım Programı, 2017
bütçesinde de yine en fazla bütçe çocuklarımıza, millî eğitime
ayrılıyor, bütçenin yüzde 20si millî eğitime yani 122 milyar
lira, bunun da 13,7 milyar lirası derslik ve yeni yurt yapımıyla
ilgili. Eskiyen yurtların yenilenmesiyle alakalı çalışmaların
olduğunu görüyoruz. Yine, kız öğrencilere yurt
yapımıyla ilgili talepleri de Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımız karşılıyor. 200e yakın
gelen talepleri Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımızın yaptıktan sonra millî eğitime
devretmek üzere inşa ettiğini görüyoruz.
Adana ilimize
baktığımızda da ortaöğretim özel öğrenci yurdu
sayısı Adanada 69; kontenjanına baktığımız
zaman 5.364; toplam barınan 1.790, yüzde 33. Yine Adanada devletin
ortaöğretim öğrenci yurdu 45, kontenjanı 7.200, barınan 5 bin,
doluluk oranı yüzde 70. Adanada ortaöğretimde devlete ait boş
kontenjan sayısı 2.200, özel ortaöğretim yurdunda kalan
öğrenci sayısı 1.790. Yani aslında Adanada da devletin
boş kontenjanı özel öğrencilerin barındığı
miktardan fazla.
Aladağda ne oldu? Aladağda devletin
ortaöğretim yurdu geçen yıla kadar vardı ancak deprem riski
nedeniyle yurt yıkıldı, yerine yeni 300 kişilik bir yurt
inşaatı başladı. O yurtta kalan öğrenciler de Kozandaki
yatılı bölge okuluna kaydedildiler ancak özel öğrenci yurdunda,
Aladağda kalmak isteyen bir kısım öğrenci velileri bu
yurtta öğrencilerini barındırıyorlardı. Şimdi,
devlet yurtlarındaki doluluk oranı yüzde 67 olmasına rağmen
öğrencilerimizin ve velilerimizin bir bölümünün özel yurtlarda
kalmayı tercih etmesi nedeniyle, faaliyet gösteren yurtların denetimi
de büyük bir önem taşımaktadır.
Bu nedenle 11/10/2011
tarihinde Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda bir değişiklik yapılmıştır
değerli milletvekilleri. Yapılan değişiklikle şu
getirilmiştir: Her kademedeki öğrencilere yönelik dernek ve
vakıflar ile gerçek ve diğer tüzel kişilerce açılacak veya
işletilecek yurt, pansiyon ve benzeri kurumların açılması,
devri, nakli ve kapatılmasıyla ilgili esasları belirlemek ve
denetlemek görevi Millî Eğitim Bakanlığına
verilmiştir. Özel öğrenci yurtları da 3/11/2014 tarihli Bakanlar
Kurulu Kararıyla yürürlüğe giren -daha önce de yönetmelikleri
vardı ama daha sonra bu yönetmelik yenilenmiş- Özel Öğrenci
Yurtları Yönetmeliğine göre açılarak işletilmekte ve
denetlenmektedir. Mevcut mevzuat uyarınca özel öğretim
kurumlarına iş yeri açma ve çalışma ruhsatları
Bakanlık tarafından verildiği hâlde özel öğrenci
yurtlarının kurum açma izni Bakanlıkça düzenleniyor ancak
ruhsatlarının yerel yönetimler tarafından verildiği
görülüyor. Bu da tabii, uygulamada karmaşaya neden oluyor.
Bakanlığın uygun görmediği birtakım uygulamaların
olduğunu görüyoruz. Tabii, Bakanlık bunu da çözmek istediği için
işte, gündemimizde olan 405 sıra sayılı kanuna bir madde
ekledi. Burada da şu söz konusu: Her ne ad altında olursa olsun, kim
tarafından açılırsa açılsın öncelikle Millî
Eğitim Bakanlığına gelecek ve ruhsatı Millî
Eğitim Bakanlığı verecek. Millî Eğitim
Bakanlığının verdiği bu ruhsat izninden sonra da
denetimlerini Millî Eğitim Bakanlığı yapacak. Yurtlar
denetlenirken gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin tabi
oldukları mevzuat hükümleri ve yönetmelikte belirtilen esaslar dikkate
alınıyor. Yurtlar, mülki idare amirleri tarafından
hazırlanan plan doğrultusunda yılda iki defa, gerekli
görüldüğünde ise bakanlıkça belirli aralıklarla denetleniyor.
Şimdi, Aladağdaki
özel öğrenci yurdunun denetimiyle ilgili denetim raporunu da istedik,
denetim raporu burada. Tabii, denetim raporuna baktığımız
zaman birtakım eksikliklerin olduğu da göze çarpıyor. Evet,
Şunlar şunlar var. deniyor. İşte, yangınla ilgili
maddeye baktığımız zaman Binanın yangından
korunmasına yönelik her katta yangın tüplerinin bulunduğu,
yangın tüplerinin periyodik bakımının
yapıldığı, sivil savunma ekiplerinin güncellendiği,
yangın söndürme tatbikatının yapılmadığı
Demek ki yangın söndürme tatbikatı yapılsa çocuklar yangın
merdivenine ulaşabilecekler. Yangın merdiveni var ancak kapı
kolu kırık. deniyor. Tabii, bilirkişi raporları net olarak
ortaya çıktığında bunları göreceğiz.
İşte, kapının PVC kapı olduğu söyleniyor. Tüm
bunlar detay unsurlar. Demek ki denetimlerde sadece yangın merdiveninin
olduğu ya da yangın tatbikatının yapılmadığı
ortaya çıkmışsa bu konuda bir müeyyidenin yapılması
gerekiyor. Tabii ki burada uygulayıcılara çok büyük görevler
düşüyor. Bu ifadelerden yola çıktığımızda,
yapılan denetimler formalitenin yerine gelmesi olarak görülmemeli.
Yangın merdiveni var ancak bir tehlike anında bu merdivene
açılan kapının kullanıma elverişli olup olmadığı
gibi detay unsurların atlanmaması gerektiği ortaya
çıkıyor. Yangının elektrik panosundan
çıktığı söyleniyor. Bu konuda, denetim raporunda elektrik
tesisatına ilişkin bir veri olmadığını görüyoruz.
Eğer yönetmelikte varsa böyle bir eksiklik, bunların da giderilmesi
gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, çocuklarımız
her türlü politik tartışmanın dışında
tutulmalıdır. Her çalışmamızda çocukların üstün
yararını gözetmek mecburiyetindeyiz. Bu acı olayın meydana
gelmesinde etkili olan unsurlar, yapılacak olan soruşturma
neticesinde belli olacaktır. Ancak, bundan sonra bu tür acı
olayların meydana gelmemesi için de gerekli bir
araştırmanın yapılması zarureti var, bu konuda zaten
tüm siyasi partiler olarak görüş birliğindeyiz. Aslında konu
çocuk haklarıyla ilgili konu. Çocukların bütün sorunlarıyla
alakalı, çocukların korunmasıyla ilgili Mecliste daimi bir çocuk
hakları komisyonunun da aslında artık bundan sonra daha net bir
şekilde düşünülmesi gerektiğini ifade ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tunç.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, önerge sahiplerine beşer dakika söz
vereceğim.
İlk konuşmacı, Adana Milletvekili
Sayın Mevlüt Karakaya.
Süreniz beş dakika, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, burada
kurulacak olan Komisyona çok önemli bir görev düşüyor. Her şeyden
önce bu Komisyonun kurulması gerçekten faydalı ve hayırlı
olacaktır. Ondan dolayı, ben tüm parti gruplarına böyle bir
girişimde bulunmalarından dolayı teşekkür ediyorum.
Aslında,
Anayasasında sosyal nitelendirmesi yapılan ve bu şekilde
tanımlanan bir devletin asli görevidir öğrencilerinin,
çocuklarının barınma ihtiyacını karşılamak.
Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti devletinin öğrencilerinin
barınma ihtiyacının karşılanması en temel
görevidir. Bu görevindeki eksikliklerin bu Komisyon tarafından tespit
edilmesi ve yapılması gereken yasal düzenlemelerin burada işaret
edilmesi önemli bir konu olarak karşımızda olacak.
Değerli milletvekilleri, Adanada
yaşadığımız bu elim olay, gerçekten, sadece orada
kaybettiğimiz çocuklarımızın ailelerini değil, sadece
Adanalıları değil, büyük Türk milletinin tamamını
üzüntüye boğmuştur. Dün diğer siyasi partilerin de olduğu
gibi Milliyetçi Hareket Partisi heyeti olarak olay yerinde incelemelerde
bulunduk. Türkiye Cumhuriyeti devleti yerel yönetimiyle, merkezî yönetimiyle gerekli
tedbirleri, en azından bu olay çıktıktan sonra
yapılması gerekenler noktasında asgari düzeyde de olsa
almıştı ve yapmaya çalışıyordu ama burada önemli
olan bu ve benzeri olayların yaşanmamasıydı. Geçmişte
yaşanmış olan, Konyada, Diyarbakırda
yaşanmış olayların bize ders vermediği maalesef burada
yaşadığımız elim hadiseden sonra bir kez daha ortaya
çıktı. Yine söyledik, evet, yaşadık, Allah rahmet eylesin
ama burada önemli olan, ne yaparsak yapalım giden canları geri
getiremeyeceğiz, hiç olmazsa ders çıkaralım diyoruz ama bu dersi
de bir türlü çıkaramıyoruz.
Ben buradan, milletin kürsüsünden tekrar, bu elim
hadisede hayatlarını kaybeden çocuklarımızın
ailelerine sabır diliyorum, Türk milletinin başı sağ olsun
diyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün öğleden
sonra bu olayda hayatlarını kaybeden evlatlarımızın
defin işlemleri gerçekleşti. Aladağda Köprücük köyünde
6sı, Karahanda 3 evladımız, Kışlakta 1
evladımızın defin işlemi gerçekleştirildi. Bu olayda
hayatını kaybeden, eğitmen olan bir kardeşimiz ve onun
küçük, sübyan çocuğunun cesedi Mersinde toprağa verildi. Ben tekrar
tekrar Allah rahmet eylesin diyor, Türk milletinin başı sağ
olsun diyorum.
Değerli milletvekilleri, karartılan sadece
yangınlarda ölen evlatlarımızın hayatı değil,
karartılan Türkiye Cumhuriyeti devletinin istikbalidir. Acı hepimizin
acısıdır, sorumluları bulmak, hesap sormak ve bir daha
böyle bir durumun yaşanmaması için tüm tedbirlerin
alınmasını sağlamak ise Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir.
Bu komisyondan beklediğimiz, özellikle Türkiye'deki yurtların her
yönüyle, güvenlik yönüyle, güvenilirlik yönüyle, yeterlilik yönüyle
araştırılarak tüm eksikliklerin tespit edilmesi ve
alınması gereken tedbirler konusunda gerekli önerilerin bulunmasıyla
sonuçlanacak hayırlı bir iş, hayırlı bir
çalışma olması dileğiyle yüce heyetinizi saygıyla
tekrar selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Karakaya.
Önerge sahibi olarak ikinci konuşmacı
İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri; evet,
yaklaşık üç saat uğraştık ve ortak bir komisyon
kurulmasını sağladık. Üç saat tabii ki çok değerli bir
üç saat değil çünkü gerçekten bütün Türkiye'nin canı yandı,
özellikle yakınlarının çok canı yandı. O aileleri
hepimiz izledik, ağlıyorlardı -en yoksul yerlerden birisi
Aladağ- ve diyorlardı ki: Aslında çocuklarımız da
gitmek istemedi, bizler mecbur kaldık oraya göndermeye ve sonunda yandılar,
öldüler.
Evet, maalesef, hep sonrasında bir şeyler
yapılmaya gayret ediliyor ama bunlar aslında Hükûmetin çocuk
politikalarının sonucudur. 4+4 düzenlemesinde ilköğretim
okullarının ilkokul ve ortaokul ayrıştırılması
sonucu Türkiye'de 28.177 ilkokul ve 16.083 ortaokul oldu. Bu düzenlemenin ilk
beş yılında ilkokul sayısı 4.117, ortaokul
sayısı ise 279 azaldı. Başta köy okulları olmak üzere
çok sayıda okul kapatıldı. Millî Eğitim
Bakanlığı Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliğine
göre sadece lise ve üniversite öğrencileri için özel yurt
açılması mümkünken siyasi iktidarın çeşitli dinî vakıf
ve cemaatlerle ilişkileri üzerinden öğrenciler çeşitli cemaat
yurtlarına yönlendirildi ve tıpkı Adana Aladağda
olduğu gibi bu kız öğrenci yurdu adı altında
açılan yurtlarda lise ve üstü eğitim çağında ortaokul
öğrencileri olması gerekirken bu yurtlara mülki amirlerin de izni ve
onayıyla 11-14 yaşlarında ortaokul öğrencileri
yerleştirilerek suç işlendi, resmen suç işlendi. Yani şu
anda bizim sormamız gereken soru, araştırmamız gereken
şey yangın merdiveni değil, yangın merdivenini itfaiye
araştırsın. Bizim araştırmamız gereken ve
sormamız gereken soru 11-14 hatta daha küçük yaştaki çocukların
orada ne işi vardı? İşte bizler temenni ediyoruz ki kurulan
komisyonla bundan sonrasında bütün yurtlarda bütün çocukların,
aslında yurt adı altında olmayan ve yasal statüsü olmayan
yerlerde barınan çocukların durumlarını tespit etmek,
bunların kapatılmasını sağlamak, var olan düzgün yasal
düzenlemesi olan yurtların da kesinlikle denetlenmesini sağlamak ve
denetimi sivil toplumun, eğitim sendikalarının, kadın
örgütlerinin denetimine açmak aynı zamanda.
Bu olayın hemen akabinde
EĞİTİM-SEN oraya gitti ve ne yapıldı onlara, incelemek
isteyenlere, biliyor musunuz? Hemen oradan uzaklaştırıldılar,
gözaltına alındılar ve arkasından da Türkiye tarihinde ilk
defa, bir yangına yayın yasağı getirildi ve bu gösteriyordu
ki aslında baştan itibaren bir şeyler karartılmak isteniyor.
Biz aylarca Çocuk İstismarını Önleme Komisyonunda
çalıştık ve bu Komisyonun aslında bütün partilerinin ortak
bir kararı vardır: Mecliste çocuk hakları daimî komisyonunun
kurulması. Bu Meclise aciliyetle, evveliyete gelmesi gereken şey
budur, çocuk hakları daimî komisyonu kurulmalı ve hemen
araştırmalara, denetimlere başlamalıdır.
Evet, bir yangın yaşadık ama bu
ülkede aynı zamanda bir demokrasi yangını yaşıyoruz.
Bizim milletvekillerimiz, eş başkanlarımız, grup
başkan vekilimiz rehin durumda şu anda ve tecrit altındalar.
Tecrit bir insanlık suçudur. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
burada, kadın milletvekillerimiz burada. Ben isimlerini anarak; Sevgili
Figen Yüksekdağ, Leyla Birlik, Gülser Yıldırım, Nursel
Aydoğan vekillerimizin ne durumda olduklarını, buradaki
kadın vekillerimizin aslında dayanışma göstererek gidip
yerinde incelemesi gerektiğini düşünüyorum. Kadın vekil kolay
yetişmiyor bu ülkede ve bizim partimiz bunu
sağlamıştır. Bu dayanışmayı yapmazsak
ileride de bunu kuramayız hiçbir zaman.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Selma
Irmak, Selma Irmak. Tutanaklara girsin.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
Şu anda cezaevinde bulunan kadın
milletvekillerinin ismini sayarken Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Selma
Irmakı unuttunuz sanırım ya da kaçırdınız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Asla unutmadım, kalbimde her zaman.
BAŞKAN Kayıtlara geçmesi
açısından ben de onlara selam gönderiyorum. Teşekkürler.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Çok teşekkür ederiz, sağ olun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.23
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.36
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 30uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
(10/392) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi üzerindeki görüşmelere
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, Hükûmetin bir söz talebi
vardır. Teamüle göre, Hükûmetin söz talebi ilk konuşma olacak
şekilde karşılanmaktadır. İç Tüzüke aykırı
olmadığı için, konuya ilişkin uzlaşıyı da
dikkate alarak, şimdi Hükûmetin söz talebini
karşılayacağım.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın
Fatma Betül Sayan Kaya, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 29 Kasım akşamı Adana Aladağ ilçemizde
hepimizin yüreğini dağlayan acı bir olay yaşadık. Özel
bir kız öğrenci yurdunda meydana gelen yangında 11
evladımız, 1 de görevli hayatını kaybetti, kaybetmiş
olduk. Bu olayda yaralanan kız çocuklarımızın ve
görevlilerin tedavileri hâlâ hastanelerde devam etmekte.
Acımız gerçekten çok büyük. O gece
hepimizin yüreğine büyük bir ateş düştü. Bu duyguyu, bu
acıyı ifade edecek kelime bulmakta zorlanıyorum doğrusu. Bu
çocuklar, ailelerinin umudu olduğu gibi gerçekten Türkiye'nin de umudu
olan çocuklardı. Bu vesileyle, kaybettiğimiz canlarımıza
Allahtan rahmet diliyorum. Ailelerine, milletimize sabır diliyorum.
Yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Kaybedilen hiçbir canın telafisi yoktur. Bu
olayda kusuru, ihmali olan kim varsa hukuk önünde en ağır
şekilde cezalandırılacaktır. Konuyla ilgili adli ve idari
soruşturma başlatılmıştır. Başbakan
Yardımcımız Sayın Veysi Kaynak ve İçişleri
Bakanımız Sayın Süleyman Soyluyla birlikte o gece Aladağ
ilçemize gittik. Bu süreçte devletimizin tüm imkânlarını seferber
ettik ve ailelerimizin, yaralılarımızın yanında olduk.
Ailelerimizi tek tek ziyaret ettim ve böylesine acılı bir günde, bir
anne olarak acılarını, hüznü paylaşmak için yanlarında
olduk. Millî Eğitim Bakanımız Sayın İsmet Yılmaz
da hemen olayın sabahında Adanaya geldi ve olayı da
yakından takip ettiler. Bizler Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı olarak o gece kriz merkezimizi oluşturduk ve 32
psikososyal destek ekibimizle birlikte hem olay yerinde hem hastanelerde, Adli
Tıp Kurumunda ailelerimizin yanında olduk, onları destekledik.
Evet, bundan sonraki süreçte de ailelerimizin yanında olmaya devam
edeceğiz. Maddi, manevi tüm imkânlarımızı seferber ederek
acılarını hafifletmeye gayret edeceğiz.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu elim
hadiseyle alakalı, Hükûmetimizin gerek şüpheliler gerekse
mağdurlarla alakalı ne gerekiyorsa yapacağından hiç
kimsenin şüphesi olmasın. Aladağda da yaptığım
açıklamada belirttiğim gibi, milletimiz olayın bütün yönleriyle
ve titizlikle araştırılacağından emin olsun. Bu olay
aydınlatılacak ve sorumlular en ağır şekilde
hesabını verecektir, cezasını çekecektir. Konu hem idari
hem de adli olarak araştırılmaya, soruşturulmaya
başlanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi de üzerine
düşeni yapacak ve araştırma komisyonu oluşturulacak, konuyu
bütün yönleriyle ele alacak. Buna benzer olayların bir daha yaşanmaması
için yurtlarda alınması gereken tedbirler tespit edilecek. Bu elim
olay, bizlere çocuklarımızın eğitimi ve barınması
noktasında ne kadar hassas davranmamız gerektiğini bir kez daha
göstermiştir.
Eğitimin altyapısını hızla
yenilerken özellikle yurtlarımızda güvenlik konusunu ayrı bir
şekilde ele almak durumundayız. Özellikle konu
çocuklarımızsa daha titiz ve daha detaylı bir çalışma
gerekiyor. Bu, bizim için çok hayati bir mesele. Bu meselenin sağlıklı
bir şekilde çözüme kavuşturulması tüm kesimlerin sağduyu ve
katkılarıyla mümkündür. Bu acı hepimizin ortak acısı.
Bu meselenin siyasetüstü olduğunu düşünüyorum. Unutmamak gerekir ki
biz kız çocuklarımızın öğrenim hayatından
kopmaması için gerçekten çok büyük mücadele veriyoruz. Bu noktada kız
çocuklarımızın eğitimine ilişkin
yaptığımız bazı çalışmaları da aktarmak
istiyorum.
Biliyorsunuz, zorunlu eğitimi on iki yıla
çıkardık. Kız çocuklarımızın eğitimine devam
etmesine yönelik pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Bu amaçla,
çocuklarımıza verdiğimiz şartlı nakit transferi
desteğimiz kız çocuklarımızın lehine
kullanılıyor. Ayrıca, kız çocuklarımızın
eğitimine devam etmeleri için önem taşıyan yurt
sayısını da Bakanlık olarak artırmaya gayret ediyoruz.
Millî Eğitim Bakanlığımızın
yaptığı yurtların dışında biz de Aile
Bakanlığı olarak yurtlar inşa ediyoruz ve Millî Eğitim
Bakanlığına devrediyoruz.
Bu çalışmaların sonucunda kız
çocuklarımızın ortaöğretimde net okullaşma
oranları 2003 yılında yüzde 45 iken bu oran 2016
yılında yüzde 80e yükselmiş durumda. Bu olay kız çocuklarının
eğitimine dönük yatırımlara asla engel olmamalı, aksine bu
alandaki yatırımlarımızın kalitesini ve
güvenilirliğini ve sayısını artırmalıyız.
Özellikle kırsal kesimdeki kız çocuklarımızın
eğitim hayatının içinde kalması bu gayretlere
bağlıdır. İnşallah kurulacak bu komisyon kız
çocuklarımızın eğitime katılımlarına olumlu
bir katkı sağlayacaktır.
Bu komisyon vesilesiyle katkı sağlayacak
olan milletvekillerine ve parti gruplarına şimdiden teşekkür
etmek istiyorum. Bakanlık olarak biz de yaralarımızı
sarmaya, kederli ailelerimizle birlikte olmaya devam edeceğiz. Benzer
olayların bir kez daha yaşanmaması için herkesin bu elim
hadiseden ders alacağına inanıyorum.
Hepinizi
sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı Sayın Yılmazın
yerinden kısa bir söz talebi vardır.
Sayın
Bakan, buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Millî Eğitim Bakanı
İsmet Yılmazın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
(10/392) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmeleri sırasında CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Muhterem
Başkanım, şunun için söz aldım, biraz önce hatiplerden
birisi konuşurken şöyle bir tabir kullandı: Millî Eğitim
Bakanı yalan söylüyor. desem yakıştıramam. Ben de
aynı kimseye söylüyorum, benim söylemediğim şeyi söylemişim
gibi söylemesi bir yalandır, ben de bunu kendisine
yakıştıramıyorum.
Nedir
o söylenen konu? Bana soru soruluyor: Burada kalan öğrencilerin
yaşları veya sınıfları nedir? 5-6-7-8inci
sınıflardaki öğrenciler kalıyor. 5-6-7-8inci
sınıftaki öğrencilerin kaldığını söylemek
somut bir bilgiyi vermektir ancak 5-6-7-8inci sınıftaki
öğrenciler burada kalır. demek o kanunun verdiği bir icazeti
söylemektir. Ben hiçbir zaman 5inci sınıfa giden öğrencilere
Burada kalabilir. veya Kanun böyle bir izin verdi. demedim. Demediğim
hâlde sanki ben demişim gibi
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Dediniz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Yok. Burada 5inci
sınıf öğrencisi kalmıştır. demek somut bir
gerçek. Gerçekten kalmıştır ama 5inci sınıftaki
öğrenci kalabilir. demek mevzuattaki izni gösterir. Ben, mevzuat için
Kalabilir. diye hiçbir beyanım yoktur.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Var Bakanım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Çok net. Gösterirseniz
çok net diyorum- Bakanlıktan istifa ediyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Yok, istifa etmeyin.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Yok, bak, çok somut
diyorum: Bakanlıktan istifa ederim, 5inci sınıftakiler
kalabilirse. Ama 5inci sınıftaki öğrenci kalmış
mıdır? Kalmıştır. Bu nedir? Somut gerçek, 5
kalmıştır, 6 kalmıştır
İkinci
soruyu sorsaydınız, İsmet Bey, 5inci sınıftakiler
kalabilir mi? 5inci sınıftakiler kalamaz. 6-7-8 eğer ki mevcut
imkân varsa, boşluk varsa kalabilir, çok net söylüyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Mevzuatta var zaten.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan, kayıtlara geçmiştir.
Sayın
Altay
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Kayıtlara geçti ama ben yalancı durumuna
düştüm.
BAŞKAN
Size düzeltme için ya da bir açıklama gereği duyuyorsanız
Sayın Altay, yerinizden de söz verebilirim.
Buyurun.
22.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Bakan, ben konuşurken siz burada
yoktunuz. Bir kere
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) İzledim ama.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Ha, izlediniz.
Hafızam beni yanıltmıyorsa -bu
konularda yanıltmaz, isim aklımda tutamam ama- siz dün 5inci
sınıf öğrencileri de kalıyor. dediniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Kalıyor. dedim, doğrudur, bu bir gerçektir.
Kalabilir. demedim ama.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben ama
Gene
tutanakları isteyeceğiz ama
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Lütfen isteyin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sanki Yönetmelik
buna müsait. algısı içinde söylediniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Hayır, etmez. Hayır, hayır. Olur mu?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben öyle
anladım. Yoksa
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yok, çok net. Yok, hayır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çünkü yönetmelik
açık, 6, 7, 8ler kalabilir.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) O da boşluk var ise. Normalde ilkokul ve ortaokullara
yönelik yurt açılamaz da.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
Ama dün sizin söylediğinizden ben -belki
arkadaşlar da öyle anladı mı, bilmiyorum- 5inci
sınıflar da kontenjan varsa, kapasite varsa kalıyorlar.
algısını aldım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Hayır, hayır, yok, doğru değil o.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bakalım
tutanaklara. Üzdüysem özür dilerim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yok, rica ederim, estağfurullah.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama kesinlikle
öyle yani.
Olay budur.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Altay.
VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI
(Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
4.- AK PARTİ Grup Başkan
Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, CHP Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Engin Altay, HDP Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve MHP Grup Başkan Vekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Adana'nın Aladağ ilçesinde
kız öğrenci yurdunda meydana gelen elim yangın
vakasının araştırılması ve benzer
acıların bir kez daha yaşanmaması ve kamusal eğitim ve
barınma haklarının tüm öğrenciler için güvence altına
alınıp yaygınlaştırılması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/392)
(Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, önerge sahibi olarak Konya Milletvekili Sayın Mustafa Hüsnü
Bozkurtu kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Bozkurt. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yine bir araştırma komisyonu kurmak için
görüşme yapıyoruz. Daha önce, çocuk istismarını
araştırmak için Komisyon kurduk yine 4 partinin ortak önerisiyle; 15
Temmuz darbesini ve FETÖ terör örgütünü araştırmak için Komisyon
kurduk, yine 4 partinin ortak önerisiyle. O komisyonlardan birinde ben de
çalıştım. Umarım, bu defa kuracağımız
komisyonda Hükûmetimizin, bakanlıklarımızın ne kadar
olağanüstü işler başardıklarını dinlediğimiz
ve sonunda da sayfalarca, sade suya tirit diyebileceğimiz, aslında
ana sorunun etrafından dolaşan ve kesinlikle sorunu çözme niyeti
taşımayan birtakım kâğıt tomarlarıyla
uğraşacağımız süreçler olmaz.
Şimdi, bakın, burada da temel sorunu
konuşmuyoruz aslında. Evet, Konya Taşkentte, sekiz yıl
önce yine bir tüp patlamasıyla bir yurtta 18 çocuğumuz
yaşamını kaybetti. Sekiz yıldır o davada tek bir
tutuklu yok, tek bir sonuç da yok; durmadan dava erteleniyor.
Yine, efendim, Adananın Aladağ ilçesinde,
iki gön önce, vahim bir olay oldu. Elektrik kontağından
çıktığı söylenen bir yangın, yangın merdivenine
açılan kapıların açılamaması, çocukların
yanması; tabii ki son derece acı olay, hepimizin içini yakıyor.
Burada, denetimsiz yurtlar diyoruz ve denetlensin diyoruz. Oysa, hangi
yasayı çıkarırsanız çıkarın, uygulayacak olan
insan. Yasalarımızda bir eksiklik yok. O yurtların yangın
merdivenlerinin nasıl olacağından, hangi malzemeden
yapılacağına kadar ve kapılarının nasıl
olacağına kadar her şey yazılmış ama sorun o
değil.
Bakın, arkadaşlar, temel sorun şu: On
dört yıllık iktidarınızda temel mesele, laik cumhuriyetin
özgür bireyler yetiştirmek amacıyla çağdaş, bilimsel
eğitimini yok edip dindar ve kindar nesiller yetiştirmeye
yöneldiğiniz için, çocuklarımızın kaldığı
yurtlarda da aynı anlayış hâkim olduğu için
çocuklarımızın aslında beyinlerini yakıyoruz. Yoksa,
orada 11 evladımız yandı, tabii, anneler babalar yanıyor,
hepimizin içi yanıyor, insan kaybediyoruz, geleceğimizi kaybediyoruz,
doğru ama geleceğimizi sadece yangınlarla kaybetmiyoruz.
Belki hepimizin dönüp Mustafa Kemal Atatürkün
şu lafını bir daha hatırlamamız gerekir: Efendiler ve
ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,
meczuplar, müritler memleketi olamaz. En gerçek tarikat medeniyet
tarikatıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Nedir
medeniyet tarikatı? Laik, bilimsel, aydın kafalar yetiştirecek
bir eğitim sistemidir. Nedir medeniyet tarikatı? Özgür bireydir.
Nedir medeniyet tarikatı? Aklını dogmalardan
arındırmış, analitik düşünebilen, pozitif düşünebilen,
rasyonel düşünebilen, kendine yönelik her türlü hareketin ne anlama
geldiğinin ayırdında olan, hak bilinci ve itiraz bilinci
gelişmiş çocuklar yetiştirebilmektir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bunun için emek
harcamalıyız arkadaşlar. Yoksa, olur, yurtların
kurallarını değiştirelim. Olur, tarikatların, cemaatlerin
yurt açmasını engelleyelim. Tamam, peki, ama o tarikatlar ve
cemaatlere 15 Temmuzdan hemen sonra, tam da Fetullah Gülen darbe
yapmışken Öbür cemaatler müsterih olsun. diyen kim? Bu ülkenin
Bakanı. Ben burada, şu çocuklardan, o tecavüze uğrayan
çocuklardan, o yanan çocuklardan özür dileyen tek bir kişi, bir devlet
yetkilisi duymadım. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, izniniz olursa, bu cumhuriyeti kuran
partinin Konya Milletvekili olarak, Karamanda tecavüze uğrayan
çocuklarımızdan da Aladağda yanan çocuklarımızdan da
bu Meclis adına özür diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Çocuklar bizi affedin çünkü biz Atatürkün
aydınlık yolundan bir karanlığa saptırdık bu
ülkeyi ve bu hâle geldik. (CHP sıralarından alkışlar) Ciddi
söylüyorum, temel sorun budur arkadaşlar. Yoksa mesele şu
yönetmeliği ya da bu yasayı değiştirmemiz değil,
kafalarımızı değiştirmemiz gerek. Bu ülke hakikaten
çok namuslu, çok ahlaklı, çok doğru bir ulusal Kurtuluş
Savaşıyla kurulmuş güzelim bir cumhuriyet. Burada hepimize yer
var, hepimiz kardeşçe yaşayabiliriz, aynı yolun yolcusu
olabiliriz, bir engel yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Dinimiz de buna
engel değil, inanın ki değil.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bozkurt.
Sayın milletvekilleri, Meclis
araştırması önergesi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza
sunacağım: Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Meclis araştırmasını yapacak
komisyonun 15 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere
üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde Ankara
dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, biz de
Başkanlık Divanı olarak bu konu üzerinde uzlaşı
sağlayan tüm siyasi parti gruplarına teşekkür ediyoruz.
Komisyonda görev alacak olan milletvekillerine başarılar diliyoruz.
Bir daha bu ülkede böylesi vahim olayların yaşanmamasını
temenni ediyoruz. Herkese bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Şimdi, gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 405 sıra sayılı
Kanun Tasarısının üçüncü bölümünde yer alan 70inci maddesi
kabul edilmişti.
Şimdi, 71inci madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 71inci maddesindeki
"elde edilen gelir okulun eğitim, öğretim ve yönetim
hizmetlerinde kullanılır" ibaresinin "elde edilen gelir
okulun eğitim, öğretim hizmetlerinde kullanılır"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Fethi Gürer Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil
Niğde Aydın Bursa
Atila Sertel Murat Emir Bülent Yener Bektaşoğlu
İzmir Ankara Giresun
Türabi
Kayan
Kırklareli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 71inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Erkan Haberal Ruhi Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu Erdem Deniz Depboylu Ahmet Selim Yurdakul
İstanbul Aydın Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 71inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel Yiğitalp Berdan Öztürk
İstanbul Diyarbakır
Ağrı
Adem Geveri Behçet Yıldırım
Van Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HALİL ETYEMEZ (Konya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman Baydemir.
(HDP sıralarından alkışlar)
OSMAN
BAYDEMİR (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; bir kez daha, Adanada ve daha önce bu
coğrafyanın her bir köşesinde hayatını yitirmiş
olan sabilerimizin, masumlarımızın ailelerine en içten
dileklerimle başsağlığı diliyorum.
Sayın Bakan, eminim ki siz de bir baba olarak,
belki de bir dede olarak ve eminim ki bu Kurulda bulunan tüm anne ve babalar
empati yapmıştır: Benim evladım böyle bir acı
yaşarsa ben ne yaparım, ne hissederim, ne yaşarım? Ve
inanıyorum ki, bu duyguyla bir daha böylesi bir trajedi
yaşanmasın, bir daha böyle bir acı hiç kimsenin
ocağına düşmesin çabasını ortaya koymak. Sayın
Bakan, bu çabayı samimiyetle hayata geçirmenin bir yolu var, o yol da
büyük yangını durdurmaktır, neredeyse iki yıldır her
bir eve, her bir ocağa düşen o büyük yangını söndürmektir.
Eğer biz o büyük yangını söndürebilirsek, emin olun,
kaynakları, insani kaynakları, ekonomik kaynakları, düşünsel
kaynakları, kin, öfke ve nefretten sıyrılmış bir ülke
imkânlarını, sabilerimizin, çocuklarımızın hayratla
değil, bu toplumun öz gücü, öz imkânlarıyla geleceğe ve gelecek
nesillere, aydınlığa götürme imkânına sahip oluruz ve bu da
şu anda temsil etmiş olduğunuz Bakanlığın asli
vazifesidir.
Peki, o büyük yangın nasıl durur? O büyük
yangını, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3üncü büyük siyasi
partisinin eş başkanlarını tutuklayarak o yangını
söndüremezsiniz, tam tersine hem Orta Doğuda var olan ama aynı zamanda
Türkiyeye sıçramış olan yangını büyütmekten
başka bu politikanın insanlığa, bu ülkeye sunabileceği
hiçbir ama hiçbir katkısı yoktur.
Gelin, bir kez daha
Siyaseten elbette ki
eleştireceğiz, birbirimizi eleştireceğiz, siyaset zaten
eleştiri üzerine, Parlamento zaten parle, konuşma üzerine kurulu
bir sanattır, bir görevdir, bir icra alanıdır. Ama, aynı
zamanda, dün ifade etmiş olduğunuz o iki yıllık Türkiyenin
kazanımı olan o süreç neden heba oldu? Kim nerede ne hata yaptı?
Gelin, geçmişle yüzleşelim ve gelin, bugünkü tablonun bu ülkeye
kazandırmayacağı konusunda hemfikirliğimizi
haykıralım.
Bugün bu Parlamentonun Başkanı
10
parlamenter tutuklu, konuşmuyor. Çok açık ve net söylüyorum, bu
Parlamentonun gelenekleri var, daha önce Parlamento
Başkanlığı yapan değerli siyasetçiler var; bugün konuşma
zamanıdır, susma zamanı değildir. Eğer bugün
konuşmazsak yarın çok daha geç kalmış olabiliriz,
yaşamış olduğumuz bu acılara çok daha büyük
acılar, bu yıkımlara çok daha büyük yıkımlar
eklenmiş olabilir.
Seçim demokrasinin olmazsa olmazıdır.
Eğer siyasetçi için bir mahkeme kurulacaksa, demokrasilerde
seçilmişler için, liderler için kurulacak yegâne mahkeme vardır, o da
halk mahkemesidir. Demokrasilerde halk mahkemesi seçimdir ve onun
duruşması da sandığın kurulduğu seçim günüdür ve
mahkeme salonu da sandığın ta kendisidir. Halk isterse göreve
getirir, halk isterse görevden alır; bunun hakkı ve haddi
başkasında değildir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde, 7
Haziran seçiminde, 1 Kasım seçiminde yok etmeye
çalıştığınız bu halkın otuz
yıllık, kırk yıllık alın teriyle, emeğiyle,
sazıyla, sözüyle, vicdanıyla yetiştirmiş olduğu
Selahattin Demirtaşı, Figen Yüksekdağı ve
arkadaşlarını sandıkta mahkûm etmediniz, şimdi
yargıda mahkûm etmeye çalışıyorsunuz.
Bu coğrafya bu kadar büyük bir zulmü
kaldırmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla)
Demirtaşın, HDPnin kaybetmiş olduğu bir Türkiye kazanmaz,
kazanmaz. Kürtün kaybetmiş olduğu bir Orta Doğuda Türk
kazanmaz. Birlikte kazanabiliriz, birlikte öğretebiliriz, birlikte
başarabiliriz. Bu yol, yol değildir. Gelin bu yoldan bir
çıkış yolunu birlikte arayalım, birlikte üretelim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baydemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kayıtlara
girmesi için
Bizim hiçbir siyasi parti liderini, hiç kimseyi yok etmek gibi
bir hedefimiz, gayemiz hiçbir zaman olmamıştır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(1/721) esas numaralı Kanun Tasarısının 71inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Zühal Topcu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HALİL ETYEMEZ (Konya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Antalya Milletvekili Sayın Ahmet Selim Yurdakul
(MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; acı
üstüne acı yaşadığımız şu günlerde Türk
milleti olarak büyük bir sabır testinden geçiyoruz. Adana Aladağdaki
bir kız öğrenci yurdunda çıkan yangında kaybettiğimiz
evlatlarımızı bugün rahmetle anıyoruz.
Yaşadığımız bu acı henüz taze olmasına
rağmen bizleri sorgulamaktan alıkoymamalı.
Türk milletine karşı hepimizin sorumluluğu
var. Bu gencecik evlatlarımızın kaybında ihmali
olanları en kısa sürede adalete teslim etmeliyiz. Şüphesiz,
Allahın verdiği canı Allah alır ancak tedbirsizlik bir
kader değildir. Bu yüce milletin metanetini kimse bir kabulleniş
olarak okumamalıdır. Milletimiz, iş bilmezliği kader olarak
geçiştirenlerden artık bıkmıştır. Eğer
Hükûmet bu faciadan ders çıkarmak ve ülkemize yaraşır bir
gelişme kaydetmek istiyorsa şu önerilerimizi dikkatle dinlemelidir:
1) Yavrularımızın canı için tüm
yurtlar acilen ehil ve yetkili kişilerce denetlenmelidir. Yoksa Sayın
Bakanın belirttiği gibi ve yaptığınız gibi Bu
yurt 5 Haziran 2016da denetlenmiş. diyerek geçiştirilmemelidir.
2) Denetleme sırasında hiçbir
eksikliğe müsaade edilmemeli, hiçbir yurt sahibi tüzel kişiliğinin
gözünün yaşına bile bakılmamalıdır.
3) Tüm yurtları devlet yapmalı ve kontrolü
tamamıyla devlet altında olmalıdır.
4) Buralarda, özellikle yurtlarımızda,
çocuklarımızın kaldığı yerlerde yangın
raporunu bu konuda uzman itfaiye ekipleri vermelidir.
5) Yurtlar gibi tüm ilgili alanlarda tatbikat ve
eğitimler eksiksiz olarak verilmelidir. Bunlar bizim
evlatlarımız. Hiçbir yaptırımdan ve masraftan
kaçınmamalıyız, Hükûmetimiz evlatlarımız için hiçbir
masraftan kaçınmamalıdır. Öyle yapacağından da eminiz.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkemizin ve
vatandaşımızın yanındayız. Bu konuda
yapılacak her türlü yasal düzenlemeye sonuna kadar destek de
sunacağımızı belirtiriz.
Sayın Bakan, Sayın Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı, Sayın Millî Eğitim Bakanı; örneğin,
7 kat altı yurt binalarında yangın erken uyarı sistemini
yani yangın alarmını siz AKP Hükûmeti olarak 2007
yılında o zamanki Bayındırlık Bakanı olarak
kaldırdınız, sebep olarak da şunu ifade ettiniz: Tasarruf.
Bakın, bir yangın dedektörü 15 lira. Derhâl bu yönetmelik tekrar
yerine getirilmelidir.
Bilirkişi raporunda -biraz önce tüm
milletvekilleri açıkça belirtti- elektrik paneli eski ve yangında
elektrik akımını kesen röle yok. Bir kaçak akım rölesi,
araştırdım, 20 lira. Ne kadar üzücü değil mi? Görüyoruz ki
yurdun yangın merdiveninin kapı kolu yok ve kapı kolu plastikten
yapılmış. Hâlbuki acil durumda binayı tahliye etmek için
kolay açılabilen ve yangına dayanıklı ve yangından
etkilenmeyen acil çıkış kapısı sadece 234 lira.
Evlatlarımızın hayatı için bunlar çok küçük meblağlar.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak her bir Türk
dünyaya bedeldir ilkesiyle yaşıyoruz, insan yaşamı söz
konusu olduğunda tüm akan suları durdururuz. Hükûmet ilettiğimiz
uyarıları ve önlemleri dikkatle dinlemelidir. Şunu artık
herkes itiraf etmeli: Yaşadığımız tüm ana
sıkıntıların sebebi, yapılması gereken
işleri ve görevleri ehline ve uzmanlarına vermeliyiz.
Son olarak, ifade etmek isterim ki
dualarımız Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında
irtibatımızın kaybolduğu 2 Türk askeriyledir. Hükûmet
ivedilikle evlatlarımızı vatanıyla buluşturmak için
gerekli tüm müdahaleleri yapmalıdır.
Orta Doğu Türk milletine tehdit üretmeye devam
edecekse bunun karşılığını misliyle
alacağını bilmelidir. Şunu unutmamak gerekir ki bizim
güvende olmadığımız hiçbir coğrafyanın güvende
olması mümkün değildir.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yurdakul.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 71inci maddesindeki
"elde edilen gelir okulun eğitim, öğretim ve yönetim
hizmetlerinde kullanılır" ibaresinin "elde edilen gelir
okulun eğitim, öğretim hizmetlerinde kullanılır"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Atila Sertel (İzmir) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kırklareli
Milletvekili Sayın Türabi Kayan
(CHP sıralarından
alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, eğitim
geleceğe hazırlamaktır. Toplumların geleceği
çocuklardadır. Çocukların geleceği de iyi bir eğitimdedir.
Eğitim konularını konuştuğumuz
bu günlerde Adanada Aladağ ilçemizde kız öğrenci yurdu olan
Süleymancılara ait yurtta 11 evladımızı ve 1 görevliyi
maalesef kaybetmiş bulunuyoruz. Ne kadar sahip
çıktığımız, ne kadar ilgilendiğimiz ve
eğitime ne kadar önem verdiğimiz az çok buradan da belli oluyor.
Cemaatlere ait yurtlarda bu tür felaketler sürekli hâle gelmeye
başladı. Artık Bir sonraki ne zaman olacak? diye büyük bir
endişe içindedir toplumumuz. 12-13 yaşlarındaki kız
çocuklarımıza tecavüz edenleri zorla o kızlarla evlendirmeye
çalışarak ve bunları affederek kızlarımızı
yakıyoruz ve şimdi de, yine aynı şekilde, yurtlarda
eğitim almaya çalışan kızlarımızı da
maalesef diri diri yakıyoruz.
Millî eğitimimiz artık zıvanadan
çıkmıştır. Endüstri meslek liselerinde mesleki eğitim
kalitesini, öğretmen ve öğrencilerin becerilerini geliştirmek
amacıyla diye bir sürü şey düzmüşüz biz bu maddede. Bir
taraftan bu maddede bunları düzerken, diğer taraftan da kaliteli
eğitim veren liselerimizin öğretmenlerini tarumar ederek
okulların kalitelerini iyice düşürüyoruz. Bunların yanında
da seçkin üniversitelerimizin dünya çapında yetişmiş
öğretim elemanlarının seçtikleri rektörleri göreve atamayarak
hiç aday olmayan birisini getirip rektör yapabiliyoruz.
Binaları endüstri meslek lisesi olarak
tasarlanmış, atölyeleri, derslikleri ona göre dizayn edilmiş,
tefriş edilmiş okullardan bu binaları alıp mevcudu
olduğu hâlde imam-hatip okullarına tahsis ediyoruz. Sizler, herhâlde,
teknik eğitimle donatılmış teknik elamanlarla değil de
imam-hatip mezunlarıyla kalkındırmak istiyorsunuz ülkemizi.
Afganistan örneğinde görüyorsunuz, Talibanlar bugün Afganistanı ne
hâle getirmişlerdir. Millî gelirleri 400 doların altına düşmüştür.
Dünyada dinî eğitimle kalkınan bir tane devlet varsa bize örnek
gösterin, biz de öğrenmiş olalım bunu.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Dinle
alıp veremediğiniz ne sizin?
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz da üst akıl bu ülkede ne emrederse siz onu
yapıyorsunuz. Çünkü, üst akıl bu ülkede cahiller ordusu istiyor,
çağdaş bilimi takip edecek bir insan yetişmesin istiyor.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Dindarlar
sizden daha çağdaştır.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Onun için, bilim üretilmesin, sanat üretilmesin, zanaat, teknoloji,
çağdaş hizmet üretilmesin, plan-program üretilmesin! Siz her
istediğinizi yapacak, istediğiniz yere oy verecek kapı
kulları istiyorsunuz. Onun için, içinizden birisi çıkıp Bize
ilkokul mezunu, hatta okuma yazma bilmeyen insanlar lazım. diyebiliyor.
Bir diğeri de çıkıp Bize, teknoloji üretmek ne lazım,
çağdaş toplumlar üretsin, biz onlardan alırız. diyebiliyor
fakat bunu almak için dövizi nereden bulacağını da bir türlü
açıklayamıyor. Buradan, muradınızın ne olduğu
apaçık bellidir zaten: Siz sürü istiyorsunuz, çobanı da
hazırladınız zaten. Anlı şanlı
üniversitelerimize, okullarının yetiştirdikleri öğretim
elemanlarının aday göstermesini değil de bir çobanın oraya
aday göstermesini istiyorsunuz.
RADİYE SEZER
KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Çoban kim?
TÜRABİ KAYAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, Hükûmet ülkemizi cemaatlere teslim etmiştir.
Cemaatle hiçbir şey olmaz. Eğitim cemaatlerde, emniyet cemaatte, ordu
cemaatte, yargı cemaatte, ticaret cemaatte ama bir şeyi cemaatlere veremediniz:
Sanayiyi. Çünkü sanayi ciddi iştir, çünkü sanayi titizlik ister.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Sanayi bizim işimiz.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Sanayiye el sürmediniz, sadece ticaretle uğraşıyorsunuz.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Yapma yahu, yapma yahu.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Niye sanayiye el süremiyorsunuz?
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) - Dünyayı bir gezin, dünyayı bir izleyin dünya
neler söylüyor.
RADİYE SEZER
KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Bu bilgileri nereden aldın Sayın Hatip?
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Onları çok açık bir şekilde söyleyeyim size: Çünkü sanayi
ciddiyet ister.
RADİYE SEZER
KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Sen nerede yaşıyorsun Sayın Hatip?
TÜRABİ KAYAN (Devamla) -
Çünkü sanayi yalakayla değil, yandaşla değil, tembelle
değil, kaytarmacıyla değil, cahille değil, bilgisizle
değil, yeteneksizlikle değil, disiplinsizle değil, hamasetle
değil
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Gözlük numaralarınızı değiştirin bence, gözlük
numaranızı, iyi göremiyorsunuz dünyayı, Türkiyeyi.
BAŞKAN Sayın
Kayan, teşekkür ederiz.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Devam edin.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Bunları yaparsanız Jet Fadıl gibi otomobiliniz bir gün yere
çakılacaktır.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Dünya Türkiyeyi örnek alıyor, merak etme sen.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Türkiyeyi yere çaktınız, Türk insanını yere
çaktınız. (CHP sıralarından alkışlar)
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Zorlama kendini, zorlama, kimse inanmıyor bunlara,
zorlama.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Ama bu ülkemizin insanları, bu değerli insanları sizi
tanıdı on dört yıldır.
RADİYE SEZER
KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Sen nerede yaşıyorsun bilmiyorum ki ben,
sen hangi ülkede yaşıyorsun?
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
On dört yıldan sonra sizlere bundan sonraki seçimlerde ne
yapacağını çok iyi biliyor. Sizlerle beraber biz de
göreceğiz diyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Evet
TÜRABİ KAYAN (Devamla) -
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Göreceğiz bakalım.
RADİYE SEZER
KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Gördükten sonra gelecek misin?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kayan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Yahu, biraz evvel Serkan Topal konuştu dinlemediniz bile. 11 tane seçim
kaybettiniz hâlâ konuşuyorsunuz ya, gidin milletle konuşun.
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Hiç merak etmeyin, bu ülkeyi Afganistana çevireceksiniz.
MUSA ÇAM (İzmir)
Türabi Bey, uyma sen, Osmana uyma sen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hadi, tamam, yeter.
BAŞKAN Sayın Bak
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Yenmekten bıktık yahu.
BAŞKAN Sayın Bak
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Osman sana uyma dediler, uymuyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Osmana uyma sen, 5 tane cümlesi var, onu kullanıyor.
BAŞKAN Sayın Bak,
hani söz vermiştiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Tamam efendim, özür dilerim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sataşma oldu efendim bize.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın milletvekilleri
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın Muş
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 71inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, grubumuza yönelik sarf edilen sözleri kabul etmediğimizi
ifade etmek isterim. Millî Eğitim Bakanımız buradadır,
kendileri arzu ederse tabii ki cevap verebilirler ama ben Grup Başkan
Vekili olarak iktidarımız döneminde yapılan
çalışmalardan birkaç tanesini söylüyorum. Şöyle bir derdim
hiçbir zaman olmadı, Türkiyede insanlar ilkokul mezunu olsun. AK
PARTİ iktidarları döneminde zorunlu eğitim on iki yıla
çıkartılmıştır. Üniversite sayısını da
2 katından fazlaya yine AK PARTİ çıkartmıştır.
Sanırım bu istatistikler bile eğitime ve
İktidara
geldiğimiz günden itibaren de aslan payını hep Millî
Eğitime aktardık. Bu istatistikler sanırım eğitim
noktasındaki düşüncelerimizi ifade eder.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Muş.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 72nci
madde üzerinde üç ayrı önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 72nci maddesiyle eklenen
(j) bendinde yer alan oluşan ibaresinden sonra gelmek üzere ve kamera
ile kayıt altına alınmak zorunda olan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo
Paylan Sibel
Yiğitalp Adem
Geveri
İstanbul Diyarbakır Van
Berdan
Öztürk Behçet
Yıldırım Ahmet
Yıldırım
Ağrı Adıyaman Muş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 72nci maddesinin sonuna gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal
Topcu Erkan
Haberal Ruhi
Ersoy
Ankara Ankara Osmaniye
Arzu
Erdem Deniz
Depboylu
İstanbul Aydın
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bireyselleştirilmiş sınav ve deneme soru
uygulamasının değerlendirilmesi ve varsa hatalarının
düzeltilmesi amacıyla altı aylık bir pilot çalışma
yapıldıktan sonra bireyselleştirilmiş sınav ve
deneme soru uygulamasına başlanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 72nci maddesine eklenen (j)
bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ömer
Fethi Gürer Metin
Lütfi Baydar Atila
Sertel Niğde Aydın İzmir
Ceyhun
İrgil Bülent
Yener Bektaşoğlu Murat
Emir
Bursa Giresun Ankara
Engin
Özkoç
Sakarya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Sakarya Milletvekili
Sayın Engin Özkoç
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten çok acı duyduğumuz,
yaşadığımız bu acılı günden sonra,
Sayın Başbakanın grup konuşmasında
yaptığı, hepimizi de derinden yaralayan bir başka konuya
dikkati çekmek için söz almış bulunmaktayım.
Sayın Başbakan grup
konuşmasında, Mardin Derik İlçe Kaymakamı Muhammet Fatih
Safitürkün cenazesini kastederek, Keşke Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerimiz de Mardine gideceklerine, başka yerlere gideceklerine
Sayın Kaymakamın cenazesine de katılsalardı, orada da
bulunsalardı. demiştir.
Sayın Başbakanın, bunca
acıların yaşandığı, Türkiye'de
şehitlerimizin olduğu bir dönemde, Cumhuriyet Halk Partisine yönelik
böyle bir eleştiriyi araştırmadan, hatta Sakaryalı
milletvekillerine dahi sormadan grup toplantısında bunu gündeme
getirmesini Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden kınıyorum.
Sayın Başbakanım, sayın
şehidimizin babası, ailesi, annesi, eşi, çok
saygıdeğer kişilerdir. Hepsi benim topraklarımın
gerçekten saygın birer parçasıdır. Onlar bizim
topraklarımızda yaşayan, âdetlerimizi, geleneklerimizi ve
örfümüzü gerçekten yaşatan insanlardır. Biz onların cenazesinde
bulunduk. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Sakarya Milletvekili olarak
oradaydık. Evlerine gittik, saygıdeğer babasının,
şehit babasının elini öptük. Dünya ahret kardeşimiz olsun,
eşini Cumhuriyet Halk Partisinin Kadın Kolları ziyaret ettiler
ve kucaklaştılar ve onlarla helalleştik. Sayın Genel
Başkanımız telefonla benim bulunduğum yerde
başsağlığı diledi. Sizinle bizim aramızdaki tek
fark, bizler şehit cenazelerini politikaya alet etmiyoruz.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) İftira bu. Külliyen iftira!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Bizler şehit cenazelerini siyasete alet etmiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Yazık! Bu konuşmanızla siyasete alet ettiniz zaten.
Şehitler üzerinden prim sağlamaya çalışıyorsunuz.
Yapmayın.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Bizler şehit cenazelerinde abdest alırken boy boy resimlerimizi
çektirtip medyaya vermiyoruz. Bizler
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Şu anda siyasete alet ediyorsunuz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Çok çirkin bir yaklaşım bu.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Eğer şu anda alet etseydik oradaki görüntülerimizi buradan Meclise
gösteriyor olurduk.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Siz her şeyi istismar ediyorsunuz, her şeyi istismar
ediyorsunuz!
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Biz çıkıp da oradan Şehit cenazesine
gittik. demedik hiçbir zaman.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Sizlerin, Türkiyede şehitlerimiz sizin yüzünüzden, Habur sınır
kapısından geçirdiğiniz militanların bizim askerlerimizi
öldürmesi yüzünden
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Beraber miting yapan sizsiniz onlarla.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Onlarla mitinge biz gitmedik, siz gittiniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
orada öldürülen askerlerimizin annelerinin önlerine gelmesine rağmen hâlâ
timsah gözyaşlarınızı akıtmanız
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Çok ayıp! Hiç yakışmıyor!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Abdullah Öcalan ve Kandille yaptığınız görüşmeler
yüzünden, kazılan tünellerde ve hendeklerde insanlarımızın,
o zamanlarda kaymakamlara ve valilere uyarılar
yapıldığı hâlde izni vermeniz sebebiyle öldürülen
şehitlerimize biz siyaset yapmadığımız için, medyaya
alet olmadığımız için siz bizleri görmüyorsunuz. Sizinle
aramızdaki tek fark odur. Biz şehitlerimize saygı duyuyoruz, siz
onları siyasete alet ediyorsunuz.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Büyük bir iftira bu, büyük bir iftira!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Yazık!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Onun için, buradan bir
kere daha sesleniyorum. Oradan soruyorlar, siz bizim reşit olmayan
kız kardeşlerimizle ilgili yasa vereceğinize, Esada meydan
okuyup kendi tükürdüğünüz tükürüğü geriye alacağınıza,
evlatlarımızı ne zaman şehit düşürmeyeceksiniz, ne
zaman anaların evlatlarını şehit düşürüp önlerine
getirmeyeceksiniz, grup toplantılarında Başbakan olarak onu
açıklayın. Cumhuriyet Halk Partisiyle uğraşmayın,
millete Hükûmet olarak gerekli sözü verin. Siz millet için ne
yapacaksınız, onu söyleyin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Ne zaman
demagojiyi bırakıp devletin yanında yer alırsanız siz
de, o zaman.
FATMA BENLİ (İstanbul) Kartalda beraber
miting yaptıklarınıza sorun siz onu.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Kartalda
miting yaparken iyiydi beraber, kol kola.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Kendi kendinizle
uğraşıyorsunuz. Gidin, işinize bakın.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Utanır
insan azıcık ya, ayıp!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bizim timsah gözyaşları döktüğümüzü, şehitleri
siyasete alet ettiğimizi, bu ve benzeri ifadelerle grubumuza alenen
sataşmalarda bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun Kayanın 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 72nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada grubumuza atfedilmeye
çalışılan iddiaların tamamını reddettiğimizi
ifade etmek isterim. Timsah gözyaşı gibi bir kavramı ne
iktidarımız ne milletvekillerimiz ne teşkilatlarımız
ne de bu milletin evlatları bilir; bu tabirleri bilmeyiz,
bilmediğimiz bir şeyi de kesinlikle yaşamayız.
Esad ile ilgili konudaki
Zalim bir diktatördür,
Suriyede onlarca masum insanın kanına girmiştir. Halepte
çocuklar katledilmektedir. Bu zalimle alakalı düşüncelerimiz dün neyse
bugün de aynıdır, burada bir değişiklik asla söz konusu
olmamıştır. Zalim, zalimdir. Zalime karşı bir
tavır almak, zalime karşı bir duruş sergilemek, mazlumdan
yana olan herkesin yapması gereken bir duruştur. Tabii ki burada her
siyasi parti şehitlerimize sahip çıkacak. Biz milletten yetki alarak
buralara gelmişiz; iktidarı da gelmiştir, muhalefeti de
gelmiştir. Şehit cenazelerimize katılmak, orada bu vatanın
birliği, beraberliği için canını veren şehitlerimizin
yakınlarının acısını paylaşmak kadar
doğal bir şey olamaz. Bunu hem iktidar hem muhalefet
milletvekillerinin yapması doğaldır, yapmaması anormal
olandır. Bu açıdan, bizim meselelere
yaklaşımımız, burada işte Siz gittiniz gitmedinizden
ziyade
MUSA ÇAM (İzmir) Başbakanın bu
konuda açıklamaları var yani Başbakana düşer mi?
MEHMET MUŞ (Devamla) -
tabii ki burada
gitmeleri gerekir, burada acıyı paylaşmak gerekir, bu doğal
bir şeydir. Bunun üzerinden hiçbir zaman polemik
yapmadığımızı, yapmak istemediğimizi, bu tip bir
konunun açılıp timsah gözyaşları vesaire gibi ifadelerin
kullanılmasının da bizi üzdüğünü ifade etmek isterim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Muş.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 72nci maddesinin sonuna gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Arzu
Erdem (İstanbul) ve arkadaşları
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bireyselleştirilmiş sınav ve deneme soru
uygulamasının değerlendirilmesi ve varsa hatalarının
düzeltilmesi amacıyla altı aylık bir pilot çalışma
yapıldıktan sonra bireyselleştirilmiş sınav ve
deneme soru uygulamasına başlanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Arzu Erdem
Buyurun.
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 72nci maddesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ben ısrarla bu kürsüye çıktığımda aynı soruyu
soracağım; dün de sordum, cevap alamadım -yoğunluğuna
denk geldi diye düşünüyorum- bugün tekrar Sayın Bakana soruyorum:
Sayın Bakan, 1.709 şube müdürüyle ilgili Danıştay
kararının uygulanması konusunda Gazi Meclis çatısı
altında vermiş olduğunuz sözü tekrar hatırlatmak istiyorum.
Sizin sözünüz aziz milletimiz için bir teminattı, bu konuyla ilgili bir
açıklama beklerler, tekrar etmiş olayım. Teşekkür ederim.
Evet, bol bol okul
yapıldı, haklısınız ama okullara öğretmen atamalarıyla
ilgili eksikler var. Bununla ilgili çalışmalarımızı
yaptığımızda sayısal olarak da bu ortaya
çıkmıştır. 2016, öğretmenler açısından,
özellikle eğitim sistemindeki sorunların yansımasıyla
talihsiz bir sene olarak nitelendirilebilir. Öğretmenlerin kaybolan
inançlarının tazelenmesi için problemlerinin ivedi olarak çözülmesi
gerekmektedir.
Eğitim sistemimizin
problemlerinden biri de öğretmen atamalarıdır. 2016
yılında farklı alanlarda KPSS eğitim bilimleri
sınavına yaklaşık 471 bin öğretmen adayı girmiştir.
Bu veri Türkiyede öğretmen adayı havuzunun 400 binin üzerinde
olduğunu göstermektedir. Buna karşın 2016 yılı
şubat ayı itibarıyla kurum bazlı öğretmen
ihtiyacı 130 bin civarındadır. Norm fazlası öğretmen
adayı bu sayıdan düşülecek olursa net öğretmen
ihtiyacı yaklaşık 90 bin olarak hesaplanabilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
mevcut durumun yanı sıra eğitim fakültelerindeki mevcut
öğrenci sayıları, yeni kayıt öğrenci
sayıları ve mezun sayıları birlikte
değerlendirildiğinde ve ayrıca fen edebiyat
mezunlarının almış olduğu pedagojik formasyon
sertifikalarının sayıları da göz önünde
bulundurulduğunda önümüzdeki yıllarda da öğretmen
arzının birçok alanda öğretmen talebinden fazla
olacağı görülmektedir. Yıllara göre KPSS eğitim bilimleri
ve öğretmenlik alan bilgisi sınavına giren öğretmen
sayılarına baktığımızda sizler de göreceksiniz ki
atama bekleyen öğretmen sayıları gün geçtikçe ve çok
hızlı bir şekilde artmaktadır. Bunun önüne geçmenin en
önemli yollarından biri ise Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından da kabul edilen açık kadar atama
yapılmasıdır ki bu açıklama Sayın Bakan
tarafından da yapılmıştır. Gerek atama bekleyen
öğretmenler gerekse öğrencilerimiz adına elzem olan bu durumun
ivedi olarak çözülmesi gerekmektedir. Buradan Sayın Bakana seslenmek istiyorum,
öğretmenlerimiz atama beklemektedir.
Değerli milletvekilleri, 668 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle getirilen düzenlemeyle KPSS puan
sırasına konulmak kaydıyla alım yapılacaktır. Her
bir pozisyonun 3 katı kadar aday arasından sözlü sınavla atama
yapılması öngörülmektedir. Böylelikle mülakat puanı nihai atama
puanı olarak baz alınacaktır. KPSS puanı ise sadece mülakat
puanı eşitliğini kazandıracaktır. Özetle, daha önce
KPSS puanıyla öğretmen kadrolarına atanan öğretmen
adaylarının puanları sembolik birer sayı olarak
kalacaktır, ondan öteye gidemeyecektir. Millî Eğitim
Bakanlığının yaptığı mülakatlar beş on
dakika sürmektedir. Beş on dakikada yapılacak olan
değerlendirmeler ne kadar sağlıklıdır, bunun mutlaka
tartışılıp bir yerlere oturtulması gerekmektedir. Bir
süredir aday öğretmenlik ve adaylık sonunda yapılan mülakat
sistemi uygulanmaktadır. Bu mülakatlarda adayla bir yıl geçiren,
adayın gelişimini yakından takip eden, adayı şahsi
olarak tanıyan, yeteneklerini ve
kısıtlılıklarını bilen yetkililer
bulunmaktadır. Bu durum, aslında mülakatın güvenilirliği ve
geçerliliği açısından olumlu bir durum ancak alım
yapılırken uygulanan mülakatlar denilince öğretmenlerimizin ve
tabii ki hemen hemen herkesin aklına torpil gelmektedir. Bu yüzden,
mülakatlara katılanların büyük bir kısmı bu manada bir
arayışa girmektedir ve güvensizlik hissetmektedir.
Değerli milletvekilleri, özellikle belirtmek
isterim ki milletimizin devlete olan güvenini tazelemek adına
gerçekleştirilecek olan tüm sözlü sınavlarda -eğer devam
edecekse mülakatlar- elektronik görüntüleme sistemleri
kullanılmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu
konuyla ilgili verdiğimiz kanun teklifinin değerlendirilmesi
şart. Bu kayıtlar sınavın geçmesinden itibaren on sene
süreyle saklanmalıdır. Bunu da bilgilerinize sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, çok mu zor mülakata
düzenleme getirmek? Aklın yolu birdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARZU ERDEM (Devamla) Gelin, bu sorunu çözelim,
aradaki güvensizliği de ortadan kaldıralım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 72nci maddesiyle eklenen
(j) bendinde yer alan oluşan ibaresinden sonra gelmek üzere ve kamera
ile kayıt altına alınmak zorunda olan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım (Muş)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ETYEMEZ (Konya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde, Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım...
(HDP sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; olağan dışı bir süreçte ve olağan
dışı bir ülke gerçekliğinde olağan ve akıl
dışı kararlaşmalarla antidemokratik uygulamalar
geliştirilmektedir. Bu ülke kendi tarihinin farklı kesitlerinde, güç
ve iktidar ilişkilerini sadece iktidar temelinde kullanan farklı
hegemonik ve vesayetçi sevdalılar gördü ancak şunu ifade edelim ki
antidemokratik siyasi darbe koşulları bu ülkeye
kanıksatılmaya ve olağanmış gibi yutturulmaya
çalışılıyor. İfade edelim ki dilimiz döndüğünce
ve ayakta olduğumuz, var olduğumuz sürece bu zorbalıkların,
bu vesayetin, bu merkezîleşme ve mutlak iktidar
sevdalılarının emellerine ulaşmaması için var
gücümüzle çalışacağız.
İfade edelim ki bir yıllık bir
geçmişe sahip olan bir sürecin sonunda, 4 Kasım 2016 günü
yapılan bir siyasi darbeyle, bu ülkede, ülkenin 3üncü büyük siyasi
partisinin eş genel başkanlarıyla beraber 10 milletvekili
tutuklandı ve Anayasaya aykırı bir biçimde bir maddede
yapılan değişiklikle bu aykırılık yine
olağanmış gibi bu ülke insanlarına kanıksatılmaya
çalışıldı. Bir hatırlayın: 4 turda yapılan
Anayasa değişikliğinin son turu 20 Mayıs Cuma günü burada
yapılırken, iki gün sonrasında iktidar partisinin bir
olağanüstü genel kurulu vardı ve burada ibretlik tablolarla
karşılaştık. Zaten kendisi antidemokratik olan bu değişiklikte
iktidar partisinin vekillerinin şurada kurulmuş olan oy kabinlerinden
çıkarken nasıl kırmızı, beyaz oy
pusulalarını oranın önünde bekleyen siyasi komiserlere
gösterdiğini bütün Parlamento gördü; biz o süreçlerden geldik. Hepimiz
hatırlıyoruz ki seçimle gelen bir siyasi partinin genel
başkanının genel başkanlığı ve
başbakanlığı iki gün sonra sona erecekken o gün
başbakan olan kişi de pusulalarını göstermek zorunda
kaldı. Biz bu süreçlerden gelerek
Bir dokunulmazlık garabeti, bir
Anayasa değişikliği garabeti ve bir demokrasi oyunculuğu,
oyuncakçılığı üzerinden
arkadaşlarımızın savunmaları dahi alınmadan
dokunulmazlıkları kaldırıldı.
Şunu söyleyelim: 20 Mayısta
dokunulmazlıklar Genel Kurulda oylandıktan sonra, bir hafta sonra,
yirmi gün sonra ve yirmi yedi gün sonra düzenlenmiş fezlekeler eski tarihli
olarak arkadaşlarımıza gönderildi. Bu süreçlerden geldik. Bütün
toplum bunu bilecek ve biz burada olduğumuz sürece bu
arkadaşlarımızın rehin kalma koşullarını
kanıksamayacağız, kanıksatmayacağız.
Arkadaşlarımızla siyaseten, sözle, kalemle ve kelamla baş
edemeyenler, siyasetle baş edemeyenler ucuz bir güç siyasetiyle
iktidarın olanaklarını kullanarak bir kişinin rejimine
doğru giden yolda arkadaşlarımızı rehin aldılar
ve o arkadaşlarımızı rehin alma koşulları sona
erinceye kadar asla bu durumun kanıksanmasına müsaade
etmeyeceğiz.
Ünlü İngiliz siyaset felsefecisi Lord Actonun
söylediği üzere İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar
zehirler. Bugün güç zehirlenmesi yaşayan iktidar ve saray
gerçekliğinin yaptığı bunun dışında
başka bir şey değildir. Yine, Lord Actondan alıntıyla
ifade edeyim ben: İktidarlar suistimale yakındır, mutlak
iktidarlar suistimal hırsı olmaksızın asla yapamazlar.
Suistimalsiz yapamazlar mutlak iktidarlar ve yine Lord Acton diyor ki: Güç
yıkılır, mutlak güç ise mutlaka yıkılır.
Bu anlamda, biz bu antidemokratik
koşulların sona ereceği ülke özlemiyle, bu Meclisin utancı
olan
Sadece HDPye oy vermiş olanların iradesini taşıyor
olabilir bu arkadaşlarımız, sadece onların vekâletini
taşıyor olabilir ama bu utanç bu ülkenin üzerine düşürülmeye
çalışılan bir kara leke gibi bu ülkenin tamamının
utancıdır diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunacağım.
GARO PAYLAN (İstanbul) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.38
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali
Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 30uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 72nci maddesi üzerinde Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
72nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
73üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 73üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Kayseri İstanbul Kırıkkale
Hacı Bayram Türkoğlu Osman Aşkın Bak Mücahit Durmuşoğlu
Hatay Rize Osmaniye
Halis Dalkılıç İlyas
Şeker
İstanbul Kocaeli
MADDE 73- 6114 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan birimlere ibaresinden sonra
gelmek üzere sınav görevlendirmeleri, ibaresi eklenmiş, aynı
maddenin dördüncü fıkrasında yer alan iletişim
altyapısı, ibaresinden sonra gelmek üzere yazılım
geliştirme ve güncelleme ibaresi eklenmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 73üncü maddesinde yer alan
sınav görevlendirmeleri ibaresinin sınav görevlileri ve diğer
görevlendirmeler şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ömer Fethi Gürer Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil
Niğde Aydın Bursa
Atila Sertel Murat Emir Bülent Yener
Bektaşoğlu
İzmir Ankara Giresun
Sibel Özdemir
İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 73üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Garo Paylan Sibel Yiğitalp Berdan Öztürk
İstanbul Diyarbakır
Ağrı
Adem Geveri Behçet Yıldırım Dirayet Taşdemir
Van Adıyaman Ağrı
MADDE 73- 6114 sayılı Kanunun 3'üncü
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(5) Sınavda görevlendirmeleri Milli
Eğitim Bakanlığı ve Üniversite personeli içerisinden il
düzeylerinde yapılacak kuralar ile belirlenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ağrı
Milletvekili Sayın Dirayet Taşdemir. (HDP sıralarından
alkışlar)
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sizlerin de bildiği gibi 4 Kasımda bir
darbeyle eş genel başkanlarımız, belediye eş
başkanlarımız ve 10 milletvekili arkadaşımız
rehin alınarak cezaevinde tutuklandı. Bizler, içerisinde grup
başkan vekilimizin de olduğu, benim ve 3 milletvekili
arkadaşımızın oluşturduğu bir heyet, dün
Kandıra Cezaevine gidip arkadaşlarımızı ziyaret etmek
istedik. Ama maalesef, biz Kandıra Cezaevine giderken yolda araçlarımızın
önü kesilerek durdurulduk ve cezaevine gidemeyeceğimiz söylendi. Oradaki
yetkili kişiye, neye dayanarak bizlerin cezaevine gitmemizi
engellediklerini sorduğumuzdaysa ya da herhangi bir resmî belge elinizde
var mı dediğimizde, bize Hayır, elimde herhangi bir resmî belge
yok ama valinin şifahen bir talimatı var, biz bu talimata dayanarak
sizleri cezaevine göndermeyeceğiz
İzin vermeyeceklerini söylediler.
Peki, biz de bir kez daha burada sizlere soruyoruz:
Bu vali hangi yasaya, hangi hukuka, hangi yetkiye dayanarak 5 milletvekilini
cezaevine almıyor? Bu ne hadsizliktir, bu ne kendini bilmezliktir!
Bakın, Meclis çatısı altında 4 tane siyasi parti var. Bu
Mecliste 3 tane siyasi partinin milletvekilleri canları istediği
zaman istediği yerde istediği kişiyle görüşebiliyorlar.
Peki, bizler neden görüşemiyoruz, bizler neden bu ziyaretleri
gerçekleştiremiyoruz? Sizler neden bunu engelliyorsunuz? Bu
haklarımızı hangi hukuka dayanarak gasbediyorsunuz? Buraya gelip
bunun açıklamasını yapmak zorundasınız. AK PARTİ
sıralarından Terörle mücadele hukukuna dayanılarak
sesi)
Bakın, Aile Bütünlüğünün
Sağlanması Komisyonunda, Adalet Bakanına bu soruyu bir kez
sormuştum. Adalet Bakanı o komisyonda şöyle söylemişti,
demişti ki: Sizlerin cezaevlerini ziyaret etmeniz önünde herhangi bir
engel bulunmamaktadır. İstediğiniz zaman istediğiniz
kişiyle görüşebilirsiniz. Peki, o zaman dün
yaşadığımız neydi? Ya vali sizden talimat
almıyor, yine farklı bir paralelden talimat alıyor ya da siz
doğru söylemiyorsunuz. O zaman, çıkın, açık ve net bir
şekilde neden böyle yaptığınızı ifade edin,
katakulli çevirmeyin, algı yönetmeyin, simülasyon yapmayın, deyin ki:
Biz şu hukuktan kaynaklı, şu nedenden dolayı sizlerin
eş başkanlarınızı ziyaret etmenizi engelliyoruz.
Bakın, biz bu durumlara
alışkınız, biz çokça yaşadık. Ama bir kez daha
sizler için söylemek istiyorum: Hukuk size lazım olacak. Bir
kırıntı bırakın ki sizi savunabilsin. Daha çok
değil altı ay önce Cizreye, Sura gittiğimizde
karşımıza dikilenler diyorlardı ki: Biz suç
işliyoruz. Evet, biliyoruz. İşlemeye devam edeceğiz. Biz
kimseden talimat almayız. Kimseyi tanımayız. Bunu söyleyenler
bugün cezaevlerinde en fazla adalet diyen, hukuk diyen kişilerdir.
Evet, biz, onların hakkıydı, hukuka
inandığımız için, demokrasiye inandığımız
için, onlar için de hukuk dedik.
Onun için, öyle oraya buraya şuraya götürüp
getirmeyin. Bunda sizin de rolünüz olduğunu bizler çok iyi biliyoruz. Bu
zulmünüz karşısında geri adım
atmayacağımızı da bilmenizi isteriz. Bunun en iyi
örneği, 74 yaşında 3 defa tutuklanan Ahmet Türktür. Ahmet
Türkü 1994te bu kürsülerde otururken cezaevine gönderenler bugün burada
oturmuyor. Ahmet Türk tutuklandığı zaman bizler çocuktuk, bu
kürsüde oturan birçok arkadaşım daha çocuktu. Ahmet Türkün onurlu
mücadelesi, Gültan Kışanakın verdiği onurlu mücadelenin
ardılları olarak onlarca Ahmet Türk, onlarca Gültan Kışanak
olarak bugün bu kürsülerde oturuyoruz. Sizler bilin ki yarın da onlarca
Selahattin Demirtaş, onlarca Figen Yüksekdağ bu kürsülerde oturacak
ama sizler burada yer almayacaksınız. Sizler de öncekiler gibi tarihin
kara lekesinde, tarihin çöp sepetinde yerinizi alacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) Bunu da
böyle bilin. Ben bir kez daha
Eğer dün o görüşmeyi
sağlamış olsaydık arkadaşlarımıza
seçmenlerimizin, halkımızın selamını götürecektik.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Süre bitti,
süre!
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) Ben de
burada, tutuklanan eş başkanlarımızı, belediye eş
başkanlarımızı, milletvekillerimizi ve tüm partili
arkadaşlarımızı bir kez daha saygıyla
selamlıyorum ve faşizm de boyun eğmeden yenilecektir.
Bunları da sizlere bir kez daha hatırlatmak isterim. (HDP
sıralarından alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Biz de
faşizme boyun eğmeyeceğiz.
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla)
Söyleyeceğin şeyi gel burada söyle.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Taşdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 73üncü maddesinde yer alan
sınav görevlendirmeleri ibaresinin sınav görevlileri ve diğer
görevlendirmeler şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Sibel Özdemir (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde, İstanbul
Milletvekili Sayın Sibel Özdemir
(CHP sıralarından
alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 73üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, maddeyle ÖSYM
Başkanlığının ölçme, değerlendirme,
yerleştirme yöntemlerinin ve süreçlerinin seçimine ek olarak sınav
görevlendirmeleri eklenmektedir ve getirilen bu düzenlemeyle hiçbir makam veya
kişi tarafından talimat verilmeyeceği hükme
bağlanmaktadır. Yaptığı sınavlarla
güvenirliği ve saygınlığı zedelenen ÖSYMnin
teşkilat yapısındaki bu düzenleme kısmen de olsa görev
alanını netleştirir ve üzerindeki şaibeyi az da olsa
kaldırır diye düşünüyoruz.
Evet, değerli milletvekilleri, yasanın
tamamlanmasına az bir süre kalmışken bugün kabul edeceğimiz
tasarıda önemli bulduğum bir düzenleme hakkında konuşmak
istiyorum. Şöyle ki: Adanada yaşanan hepimizin yüreğini yakan
olayın nedenini anlatmaya ve Hükûmetin sorumsuzluğunu ortaya koymaya
çalışacağım.
Tasarıda yasal düzenlemeyle özel barınma
hizmeti sunan kurumların izin ve denetim yetkisi yerel yönetimlerden Millî
Eğitim Bakanlığına veriliyor ancak yine bu tasarıyla
Bakanlık bu yetkisini valiliklere devredebilecek.
Bakanlığın izin ve denetim yetkisini bu sefer de valiliklere
devretmesi son yaşadığımız acı olay ve benzeri
sonuçlar ortaya çıkarma tehlikesi taşımaktadır. Bu konuda
tekrar bir değerlendirme yapılmasını öneriyorum. Yurt ve
barınma izin ve denetiminde tek yetkilinin Bakanlık olması
gerektiğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, eğitim ve
barınma hakkının Anayasadaki sosyal devlet ilkesinin bir
gereği ve zorunluluğu olduğunu, AKP Hükûmetinin bu ilkenin
gereğini tam olarak yerine getirmekle yükümlü olduğunu defalarca dile
getirdik. Peki, bu uyarılarımız karşısında
Hükûmet ne yaptı, Bakanlık ne yaptı? İlk olarak köyde ve
beldelerde yaşayan dar gelirli ailelerin çocuklarının
eğitim gördüğü yatılı ilköğretim bölge
okullarını bir oldubittiyle hayata geçirilen 4+4+4 eğitim sistemiyle
bu okullar kapatılmaya başlandı. Bu okulların
sayısı 2002de 521 iken 2015te 315e geriledi ancak öğrenci
sayısı 278 binden 94 bine düştü. Dün geceki Genel Kurulda
Sayın Bakanımız öğrencilerin gidebileceği
Aladağa yakın ilçelerde kapasite açığı olan
yatılı ilköğretim bölge okulları olduğunu bildirdi ama
burada öğrencilerin bu okullara zorlu yol koşulları ve uzak
mesafe nedeniyle erişemediklerini yine Sayın Bakan kendisi söyledi.
Hükûmetin ve Bakanlığın görevi de tam da buradadır.
Eğitime erişimdeki bu zor koşulları ortadan kaldırmak
Hükûmetin sorumluluğundadır. Evet, bütçenin en büyük
payının eğitime ayrılması çok değerlidir ancak
yaşanan olaylar sonrasında öyle en büyük bütçenin eğitime
ayrılmasıyla övünülmekle de olmuyormuş demek ki. Bu
okulları kapatmanın yanında Bakanlık kendi görev ve
sorumluluk alanındaki yurt ve barınma faaliyetlerini kendine
yakın bulduğu, ayrıcalıklı, cemaat
yapılanmalarının etkin olduğu dernek ve vakıflara
devretti, hatta Bakanlık özel protokoller imzaladı.
Peki, sonra ne oluyor? Evet, bu yurtlarda
barınan öğrenciler, çocuklar cinsel istismara maruz kalıyor,
intihar girişimleriyle ya da Bakanlığın ve ilgili kamu
kurumlarının ihmaller zinciriyle denetimsiz yurtlarda yaşanan
yangın faciasında yaşamlarını kaybediyorlar.
Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim,
Aile ve Sosyal Politikalar, Sağlık gibi bakanlıklar görev
alanlarında olan eğitim, sağlık, yurt, sosyal yardım
gibi, yükseköğretim gibi görev ve sorumluluklarını dernek,
vakıf ve maalesef yeni paralel yapılanmalara aktarmaktan
vazgeçmelidirler. En son Adanada yaşadığımız olay
bunun en somut sonucudur. Faciada yaşamını kaybeden bir
öğrencinin acılı babası bakın ne dedi: Köyde okul
yoktu, tek yurt burası; başka seçeneğimiz yoktu, mecburduk.
Evet,
değerli milletvekilleri, acılı babanın sözleri aslında
bizim yıllardır size yönelttiğimiz uyarılarla aynı.
AKP Hükûmetinin yanlış ve beceriksiz politikalarının
bedelini çocuklarımız ödemektedir. Hükûmet, eğitim, barınma
ve sağlık gibi kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinden
vazgeçmeli ve proje okul yerine proje yurt uygulamasını hayata
geçirerek çocuklarımızın sağlıklı,
korunaklı, güvenli barınma imkânlarını sunacak projeleri
gündemine almalıdır.
Evet,
bugün Genel Kurulumuzda bütün partilerin ortak önerisiyle kurulan bir
araştırma komisyonunun bu sorunun çözümüne katkı
sağlamasını temenni ediyorum ve Aladağda yaşanan
olayın da son olay olmasını diliyorum. Buradan Hükûmete tekrar
sesleniyorum: Artık bu sorumsuz politikalarınıza bir son vererek
çocuklarımızın geleceğini karartmaktan vazgeçiniz.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının 73üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve
arkadaşları
"MADDE 73- 6114 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "birimlere"
ibaresinden sonra gelmek üzere "sınav görevlendirmeleri,"
ibaresi eklenmiş, aynı maddenin dördüncü fıkrasında yer
alan "iletişim altyapısı," ibaresinden sonra gelmek
üzere "yazılım geliştirme ve güncelleme" ibaresi
eklenmiştir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Başkanım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede sayılan hizmetlerle aynı nitelikte
olan yazılım geliştirme ve güncelleme hizmetlerinin de kapsama
dâhil edilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
73üncü madde
kabul edilmiştir.
74üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 74üncü maddesiyle eklenen
cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Behçet
Yıldırım
İstanbul Diyarbakır Adıyaman
Berdan Öztürk Adem
Geveri Ayhan
Bilgen
Ağrı Van Kars
Yönetim Kurulunun toplantılarını
bütün üyelerin katılımı ile yüz yüze yapması esastır.
Fakat olağanüstü durumlarda Yönetim Kurulu toplantıları ses,
görüntü veya yazı nakleden bilişim sistemleri ile de yapılabilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 74üncü maddesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer
Fethi Gürer Metin
Lütfi Baydar Ceyhun
İrgil
Niğde Aydın Bursa
Bülent Yener
Bektaşoğlu Atila
Sertel Murat
Emir
Giresun İzmir Ankara
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili
Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu konuşacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 405 sıra sayılı Yasa Tasarısıyla
ilgili olarak 74üncü madde üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle
ilgili söz almış bulunuyorum.
Evet, maalesef, Aladağda
yaşadığımız yangın felaketiyle ilgili
hissettiğimiz acıları ifade etmeye kelimeler bulamıyoruz ve
Çocukların ölümleriyle ilgili siyaset yapılmasın. deniyor ama
düşünüyoruz, taşınıyoruz, maalesef, bu tarz felaketlerin
altından hep siyasi iradenin yaptığı yanlışlar,
siyasi iradenin çıkardığı yasalar, siyasi iradenin aldığı
kararlar, uygulamadığı yönetmelikler çıkıyor. O yüzden
biz bu eksikleri dile getireceğiz ve siyasi olarak da sizleri bu
uygulamaları düzeltmeye, çocuklarımız için, geleceğimiz
için düzeltmeye davet edeceğiz.
Şimdi, yasa dışı eğitim
kurumlarının açılmasıyla ilgili olarak Türk Ceza Kanununda
bir hüküm vardı ve bu kişilere ceza öngörülüyordu.
İktidarınız önce 2005te bu cezayı azalttı, daha
sonra, 2013 yılında tamamen bu cezayı Türk Ceza Kanunundan
kaldırdı. Dolayısıyla yasa dışı eğitim
kurumları açılmasını teşvik etmiş oldu.
Peki, o gün ne diyordunuz? 17 Nisan 2013 tarihli
tutanakta Bülent Turan -kendisi burada değil ama- şöyle diyor:
Muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımızın
Kanuna
aykırı eğitim kurumu kurulmasındaki hapis
cezasının kaldırılmasının bir sorun olarak
önümüze konulduğunu gördük. Değerli arkadaşlarım, öncelikle
içiniz ferah olsun diye, rahatlayın diye bir şey ifade etmek istiyorum:
Kaldırılan hapis cezası üç aylık alt sınırı
olan bir hapis cezası yani çok fazla yaptırımı olan, çok
fazla korkulacak bir şey değil. Siyasetin esası millete
güvendir, millete güvenmek zorundayız değerli arkadaşlar. Üç
aylık ceza kaldırıldı, hurra, herkes gitti, kaçak
eğitim okullarında, kaçak kurslarda çocuğunu okula
başlattı. Böyle bir Türkiye yok. diyor ve devam ediyor.
Gördük ki hurra, herkes gitmiş, bu yasa
dışı eğitim kurumlarına çocuklarını emanet
etmiş. Evet, biz millete güveniyoruz, millete güveniyoruz ama iktidara
güvenmiyoruz. Biraz önce hatiplerin birçoğu söyledi, dünkü felaketle
ilgili, aileler ne diyor: Biz mecbur kaldık çünkü çocuğumuzu
verebileceğimiz başka bir yurt yok. Köyümüzde okul yok. Yani iktidar
milleti o yasa dışı eğitim kurumlarına, yurtlara
muhtaç ediyor. Diyor ki devamında: 10 binin üzerinde eğitim kursu
olmasına rağmen açılan dava sayısı 28 Şubattan
bugüne çok az işte, o yüzden çok problem yok. Zaten yasaya
aykırı şeyler varsa diğer kanunlara göre bunlar
kapatılıyor. Ama Karamanda da gördük, Aladağda da gördük, bir
sürü eksiğine rağmen, bir sürü yasaya aykırı yönüne
rağmen bunlar denetlenmiyor ve kapatılmıyor. Yine, Yılmaz
Beyin de benzer konuşmaları var, ona çok değinmeyeceğim.
Sayın Bakan, dün size dedim ki: Bakanlar Kurulu
2007de bir yönetmelik çıkarıyor binaların yangından korunmasıyla
ilgili ve bazı şeyleri, kurumların bazı
binalarını kapsam dışı bırakıyor. Bunlardan
bir tanesi de eğitim kurumları ve bununla ilgili Elektrik
Mühendisleri Odası bir dava açıyor, bu davayı kazanıyor,
şu anda karar düzeltme aşamasında. Siz de bana bir mahkeme
kararı gönderdiniz Sayın Bakan. Benim söylediğim olayla
gönderdiğiniz bu mahkeme kararının hiçbir ilgisi yok.
Bürokratlarınız sizi yanıltıyorlar. Ben şimdi o
mahkeme kararını bu kürsüden ayrılınca size
ulaştıracağım ve en azından bari bundan sonra
çocuklarımız yanmasın diye, bundan sonra çocuklarımız
bu felaketleri yaşamasın diye bu yönetmeliği artık karar
düzeltme yolunu vesaire beklemeden uygulamaya sokun. En azından, yasa
dışı kurumları denetleyemiyorsunuz, kendi
yurtlarınızda, kendi eğitim kurumlarınızda
yangınla ilgili algılama sisteminin hepsini lütfen hayata geçirin.
Bakın, sarayın elektrik faturasını birazcık
kıssanız zannediyorum bütün yurtlara yangın algılama
sistemi kurabilirsiniz diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altaca
Kayışoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 74üncü maddesiyle eklenen
cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Garo
Paylan (İstanbul) ve arkadaşları
Yönetim Kurulunun toplantılarını
bütün üyelerin katılımı ile yüz yüze yapması esastır.
Fakat olağanüstü durumlarda Yönetim Kurulu toplantıları ses,
görüntü veya yazı nakleden bilişim sistemleri ile de
yapılabilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ERTAN AYDIN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Kars Milletvekili
Sayın Ayhan Bilgen
(HDP sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; madde, toplantı yapım biçimiyle ilgili,
sanal ortamda da yeni teknolojiyle toplantı yapabilmeyle ilgili.
Dolayısıyla, çok daha can yakıcı bir tabloyla
karşı karşıyayız.
Onun üzerine birkaç şeyi ben de paylaşmak
istiyorum ama öncesinde, biraz önce konuşan arkadaşımıza,
milletvekillerinin görüşmesiyle ilgili, milletvekillerinin
milletvekilleriyle görüşmesiyle ilgili iktidar partisi
sıralarından terörle mücadele dolayısıyla görüşmenin engellendiği
şeklinde bir seslenişte bulunuldu. Yani bu ifadeyi kim kullandı
bilmiyorum ama en azından aranızdaki hukukçu milletvekillerine
sorarsanız terörle mücadele dâhil hiçbir şekilde, değil
milletvekili herhangi bir kişinin tek başına, tutuklu ya da
hükümlü olarak tutulmasının doğru
olmadığını, hukuki olmadığını, bunun
işkence sayıldığını, kötü muamele
sayıldığını ve Türkiyenin bu nedenle çok sayıda
ceza yediğini görürsünüz. Dolayısıyla, öyle, ayılana gazoz
bayılana limon, her şeyi terörle mücadeleye falan
bağlamayın, çok açık suç işliyorsunuz. Şu anda milletvekillerinin
kendi rızalarına rağmen tek kişilik yerlerde
tutulmaları sonra Türkiyenin başını ağrıtacak.
Değerli arkadaşlar, ben Adanadaki
yangınla ilgili birkaç şeyi paylaşmak istiyorum: Öncelikle,
Şûra Suresini siz de çok iyi biliyorsunuz ama bir kez daha hepimiz
hatırlayalım, deniyor ki 30uncu ayetinde: Başınıza
bir musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir.
Şüphesiz, teknik olarak çok şey var konuşulacak yani ilçede
itfaiye imkânının olmamasını konuşurken,
büyükşehirle ilgili düzenlemeler yapılırken, ilçelerde
büyükşehirin hangi imkânları bulunacak, uzak ilçelere büyükşehir
nasıl hizmet yetiştirecek böyle acil durumlarda, bütün bunları
tartışmak gerekiyordu. Öngörülü olmak tam da budur. Yerinden hizmet,
hizmeti yerelde karşılama gibi ilkeleri yok
saydığınızda ya da işte alarm sistemiyle ilgili,
Elektrik Mühendisleri Odası açıklama yaptı, dedi ki: Biz, o
zaman alarm sistemleriyle ilgili yönetmelik çıkarken, yangınla ilgili
yönetmelik çıkarken uyardık ama yönetmeliği yapanlar dediler ki:
Genç adamlar, yurtlardan atlar çıkarlar. Dolayısıyla da alarm
sistemine gerek yok.
Şimdi, bu tip düzenlemeler yapılırken
istişare etmezseniz, ehline sormazsanız, uzmanına
danışarak, onların uyarılarını dikkate alarak
düzenleme yapmazsanız bunun bedelini ne yazık ki masum insanlar hak
etmedikleri hâlde ödemek zorunda kalırlar.
Değerli arkadaşlar, bu konuda asla muhatap
-bunun altını özellikle çizmek isterim- cemaatler, tarikatlar
değildir. Siyasetin işi cemaatlerin, tarikatların ne
yaptığını konuşmak değildir; siyasetin işi,
devletin ne yapmadığını konuşmaktır, devletin
yapması gerektiği hâlde yapmadığını
konuşmaktır, Anayasa'da yükümlülüğü bulunduğu hâlde yerine
getirmediği görevlerini konuşmaktır, denetimi ne kadar ciddi
yapıp yapmadığını konuşmaktır. Dolayısıyla,
burada, bırakın devletin yapmadıklarını
konuşmayı, bununla yüzleşmeyi, neredeyse tersi bir tabloyla
karşı karşıyayız.
Bir bakan olay yerine gece gidiyor ve diyor ki:
Kapı kilitli değildi. Şimdi, kapı kilitli ya da
değildi cümlesinden ne anlaşılır? Kapıda bir asma
kilit anlaşılmaz herhâlde. Kapı açık ve
çıkılabilir miydi, çıkılamaz durumda mıydı? Sonra
anlaşıldı ki, evet, kapıda kilit yokmuş ama kapının
kolu da yokmuş zaten, dolayısıyla dışarı
çıkma imkânı yokmuş, kapıda kilit olup
olmamasının da bu durumda hiçbir önemi yokmuş ama bu bir sehven
söylenmiş söz müdür, bakan yanıltılmış mıdır
ya da bir başka ihtimal, bakan, suçluları, sorumluları koruyan
bir yargılama sürecini, soruşturma sürecini etkileyecek bir
açıklamada mı bulunmuştur bilerek ya da bilmeyerek?
Dolayısıyla, bütün bunlar
yüzleşilmesi gereken şeyler ama ben, izninizle, bu dar süreyi
bitirirken... EĞİTİM-BİR-SENin bir İstanbul
yöneticisinin çok güzel bir uyarısı var, bir yazısı var,
diyor ki: Bazılarını hiçbir makam kesmiyor, hangi makamı
önüne koysanız bir yükseğine talip olmak istiyor, her gün yeni bir
makam önerseniz ona bile Hayır demiyor, dünyanın tüm
makamlarına talip oluyor. Az tamah çok ziyan getirir. Hırsın
azı çok ziyan getirdiğine göre çoğu kim bilir
başımıza ne getirir? Ülkeyi yönetenlere, devleti yönetenlere
duyurulur. diye ifade ediyor ve biz de ne yazık ki bunun bedelini, bu
yaşadığımız hırsın bedelini
insanlarımızı, çocuklarımızı kaybederek ödüyoruz.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bilgen.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
74üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
75inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 75inci maddesinde yer alan
diğer ibarelerinin benzeri şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Berdan
Öztürk
İstanbul Diyarbakır Ağrı
Behçet Yıldırım Adem Geveri
Adıyaman Van
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 75inci maddesiyle 6114
sayılı Kanunun 5inci maddesinin dördüncü fıkrasının
(g) bendine eklenen kurumsal ilişkiler ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer Fethi Gürer Metin Lütfi Baydar Ceyhun
İrgil
Niğde Aydın Bursa
Murat Emir Bülent
Yener Bektaşoğlu Atila
Sertel
Ankara Giresun İzmir
Veli
Ağbaba
Malatya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 75inci maddesiyle değiştirilen
6114 sayılı Kanunun 5inci maddesinin ikinci fıkrasına
eklenen bentlerin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Erkan
Haberal Ruhi
Ersoy
Ankara Ankara
Osmaniye
Arzu
Erdem
İstanbul
h) Araştırma Geliştirme Daire
Başkanlığı: Başta yeni sınav veya soru türleri ve
puanlama yöntemleri olmak üzere Başkanlığın faaliyet
gösterdiği tüm alanlarda araştırmalar yapmak veya
yaptırmak; yeni yöntem ve teknolojileri takip ederek bunları ülke
koşullarına uyarlamak; bu alanlarda gerekli hizmet içi eğitimler
vermek; eğitim programları düzenlemek; Başkan tarafından
verilen diğer görevleri yapmak, yaptığı bütün görevleri
değerlendirmek ve varsa hataları düzeltmek ve eksiklikleri gidermek.
ı) Engelli Adaylar Daire
Başkanlığı: Başkanlıkça yapılan
sınavlara başvuruda bulunan engelli adaylar ile ilgili tüm iş ve
işlemleri takip etmek, gerekli raporları toplamak, gerekli
bilgilendirmeleri yapmak, engelli adayların sınavlarının
sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesi için sınav evrakı ve
yardımcı personel konusunda gerekli düzenlemeleri yapmak, bunun için
gerekli eğitimleri vermek, yurtiçi ve yurtdışı
toplantılar düzenlemek, engelli adayların sınav
koşullarını iyileştirici tedbirleri araştırmak,
takip etmek ve ülke şartlarına uyarlamak; Başkan tarafından
verilen benzeri görevleri yapmak, yaptığı bütün görevleri
değerlendirmek ve varsa hataları düzeltmek ve eksiklikleri gidermek."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini mi okutuyoruz
Sayın Akçay?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet, gerekçeyi
okutalım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Araştırma
Geliştirme Daire Başkanlığı ve Engelli Adaylar Daire
Başkanlığının yaptığı görevleri
değerlendirmesi ve varsa hataları düzeltmesi ve eksiklikleri
gidermesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405
sıra sayılı Kanun Tasarısının 75inci maddesiyle
6114 sayılı Kanunun 5inci maddesinin dördüncü
fıkrasının (g) bendine eklenen kurumsal ilişkiler
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ömer Fethi Gürer (Niğde) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ERTAN AYDIN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Hepinizi saygıyla selamlıyorum Sayın Başkan ve
değerli milletvekilleri.
Sözlerime başlamadan
önce değerli arkadaşlar, ülkemizin yanan, tecavüz edilen, öldürülen
bütün çocukları için bu kürsüye bir ah bırakıyorum. Ah alan abat
olmaz. Bu ah hem bu dünyada hem öbür dünyada bu işte ihmali, kusuru
olanların ve görmezden gelenlerin yakasında olsun.
Değerli arkadaşlar,
herhâlde Hükûmetin en başarısız olduğu iki alanın
dışişleri ve millî eğitim olduğunu herkes kabul eder.
Her yıl millî eğitimde yönetmelikler değişir, her yıl
sistem değişir. Bu dönem de, son dönem de, 15 Temmuz sonrası da
Atatürkçü, solcu öğretmenler, sadece sendikal üyeliklerinden dolayı,
sendikal faaliyetlerinden dolayı görevden atılıyor.
Geçmişte AKP ile
Fetullah kol kola yürürken, iş birliği yaparken bu iki yapıya
karşı EĞİTİM SEN mücadele ediyordu. Hiç kuşkusuz,
Fetullahın en güçlü, en başarılı olduğu alan
eğitimdir.
Yine, hiç kuşkusuz,
sayın milletvekilleri ve Sayın Bakan; Fetullaha karşı en
kararlı mücadeleyi EĞİTİM SEN yapıyordu çünkü
EĞİTİM SEN, laik, bilimsel ve parasız eğitimi
savunuyordu.
Bakın, Sayın Bakan,
size zaman zaman iletiyoruz; yaklaşık 5 bin öğretmen görevine
döndü, bir yanlışlığa son verdiniz ama hâlâ, hiçbir terör
örgütüyle ilişkisi olmayan binlerce öğretmen ve memur göreve dönmeyi
bekliyor. Bakın, bu öğretmenlerin ya da bu memurların herhangi
birinin örgütle ilişkisi varsa, herhangi bir suçu varsa lütfen
gereğini yapın ancak bir şüpheyle ya da o ilin yöneticilerinin
ihbarıyla bir insanı meslekten atmak, onları açlığa
mahkûm etmek hiçbir vicdanla bağdaşmaz. Benim şahsen
tanıdığım, bildiğim birçok öğretmenin ortak özelliği,
bilimsel ve laik eğitimi savunuyor olmalarıdır.
O kadar ilginç örnekler var
ki sayın milletvekilleri, örneğin ADDye üye olan insanlar, daha önce
açığa alınmamış, soruşturmaya
uğramamış öğretmenler ihraç edilirdi. Aralarında
karı koca olan öğretmenlerin ihraç edildiğini ve hatta birçok
yerde kanser hastası olan insanların da ihraç edildiğini
görüyoruz.
Sayın Bakan, ihraç olan
memurlar sağlık güvencesinden sadece yüz gün faydalanabiliyor. Kanser
hastası bir öğretmenin veya bir memurun yüz günde iyileşmesi
düşünülebilir mi? O hâlde, bu insanlara ölün diyoruz.
Sayın Bakan, bu insanlar
sizin personeliniz. Bunlara sahip çıkacak, insanların mağdur
edilmemesini sağlayacak olan sizsiniz. Bu konuda sizlerden daha adil, daha
hızlı bir soruşturma bekliyoruz.
Yine, sayın
milletvekilleri, bu tür haksızlıklar sadece öğretmenlere mahsus
değil; HABER-SENde insanlar görevden alınıyor, BES
memurları görevden alınıyor. BESin Genel Başkanı
görevden alındı, ihraç edildi.
Kendi gibi düşünmeyen
bütün kamu memurları, kamu çalışanları kanun hükmünde
kararnameyle terbiye edilmeye çalışılıyor. Bu insanlar,
Sayın Bakan, bu ülkenin insanları, burada yaşıyorlar.
Bunları açlığa, ölüme mahkûm etmek ne hukuka ne vicdana ne de
ahlaka sığmaz.
Bunların dışında, sadece
amirlerinin ya da muhbirlerin şikâyetiyle görevden alınıyor,
bazı sendikalara üye oldukları için insanlar meslekten menediliyor.
Geçmişte hiçbir cemaatle ya da örgütle bağı olmayan insanlar
maalesef meslekten atılmakta, açlığa mahkûm edilmektedir.
Dün sordum, buradan huzurlarınızda bir kez
daha sormak istiyorum: Poliste var Fetullah, hâkimde var, savcıda var,
memurda var, taşeronda var, işçide var, mühendiste var. Değerli
arkadaşlar, o öğretmenleri, o hâkimleri, o savcıları bu
göreve atayanlar kim? Bu göreve atayanlar da milletvekilleri. Şimdi bir
kez daha soruyorum: Fakir fukara insanları görevden atıyorsunuz
cemaatçi diye, orada Fetullah var diye; milletvekillerinin içinde, AKPnin
içinde var mı merak ediyorum. Soruşturulsun, eğer resim
çektirmekten dolayı cemaatçi varsa ben biliyorum ki yarısı
gider, eğer cemaatle ilişkili geçmişte övücü sözler
söylemiş, var diyorsanız bir yarısı daha gider, AKP diye
bir grup kalmaz. Eğer sadece oğlu Fetullahçı diye meslekten
atıyorsanız bunu ahlak kabul etmez. Sadece Bank Asyaya para
yatırıyor diye atıyorsanız ahlak kabul etmez. Sadece Zaman
gazetesi okuyor diye insanları meslekten atıyorsanız olmaz.
Eğer bunu yapacaksanız önce kendinize yapın. Zaman gazetesi
okumayan AKP milletvekili yoktu. Fetullahtan, Pensilvanyadan randevu istemeyen
bir tek AKP milletvekili yoktu. Sizi vicdanlı ve adil olmaya davet
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ağbaba.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne oldu, FETÖnün
avukatı mı oldun?
VELİ AĞBABA (Malatya) FETÖnün
avukatı sendin!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Avukatı oldun,
avukatı!
VELİ AĞBABA (Malatya) FETÖnün
eteğine yapışan sendin düne kadar Osman Efendi!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Avukatı oldun,
hadi, avukatı oldun!
VELİ AĞBABA (Malatya) FETÖnün
eteğine yapışan, FETÖye yalakalık yapan sendin!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen yaptın!
İspatla hadi!
BAŞKAN Sayın Ağbaba
Sayın
Bak
VELİ AĞBABA (Malatya) Sen yaptın!
FETÖye yalakalık yapan sendin!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kim yalakalık
yaptı? İspatla bak!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sen de ispatla!
Sen de ispatla!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İspatlamazsan
şerefsizsin!
VELİ AĞBABA (Malatya) Sen
şerefsizsin! Sen şerefsizsin! Terbiyesiz!
BAŞKAN Sayın Bak
Sayın
Ağbaba
Sayın milletvekilleri
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İnsanları
zan altında bırakma, şahsileştirme!
VELİ AĞBABA (Malatya) Sen ispatla! Sen
ispatla! Şahsileştiren sensin! Şahsileştiren sensin!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Avukatlığını yapıyorsun burada! İnsanlar üzerine
laf konuşuyorsun!
VELİ AĞBABA (Malatya) Üzerine niye
alındın? Bizim tarlamızda Fetullah yetişmez, bizim
tarlamızda yetişmez!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çok var, çok,
araştır sen! Fetullah sizi yönetiyor!
VELİ AĞBABA (Malatya) Aynaya
bakacaksın! Aynaya bakacaksın! Randevu isteyen sensin!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi oradan!
Konuşma!
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.09
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ali
Haydar HAKVERDİ (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 30uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
75inci madde üzerinde Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
kalmıştık.
Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 75inci maddesinde yer alan
diğer ibarelerinin benzeri şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adıyaman
Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım
(HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 405 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 75inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Bugün 1 Aralık. Adıyaman altmış
iki yıl önce bugün 1954 yılında Malatyadan ayrılıp il
oldu.
VELİ AĞBABA (Malatya) Memnun musunuz?
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) İl oldu ama
olamadı, Adıyaman yine bir kasaba olarak devam ediyor. Şehirler
arası yolu olmayan, otobüs garı bile olmayan ilimde dört tarafta bir
yol yapımı var.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Adıyamana hakaret
ediyorsun.
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Adıyaman ile
Diyarbakır arasında bir yol yapımı var, bu yol
yapımıyla ilgili bir davetiye var, bu davetiyeyi müsaadenizle sizinle
paylaşmak istiyorum. Bu davetiye Karayolları Genel Müdürü İsmail
Kartal tarafından benim şu anda içeride bulunan Grup Başkan
Vekilim İdris arkadaşıma gelmiş: Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Ahmet Arslanın
teşrifiyle Kâhta-Narince-Siverek yolu birinci kısım temel atma
törenini onurlandırmanızı diliyorum. diyor. Yol
yapılıyor.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Ne var bunda?
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Keşke İdris
Başkanım olsaydı da beraber gitseydik. 4 Kasımda bir sivil
darbeyle İdris arkadaş rehin alındı, onlarla birlikte
diğer arkadaşlarımız da rehin alındı. Şu
anda ceza evlerinde tecrit edilen, rehin alınan tüm arkadaşlarıma
da buradan selam ve saygılarımı gönderiyorum. Ziyaret etmemize
bile izin vermeyen zihniyeti de buradan kınıyorum.
İdris arkadaş
-tabii, bizden bir iki dönem önce milletvekili olduğu için gayet
tecrübeliydi- bir şey yazdığım zaman hep kürsüde temiz dil
kullanmamı önerirdi, bana şöyle derdi: Behçet dikkat et, sana
söylenmesine razı olmadığın hiçbir kelimeyi
karşındaki arkadaşlar için söyleme. Bu kadar temiz bir insan
maalesef şu anda cezaevinde rehin durumda.
Sayın Başkan
Vekilim, Sayın Bakanım; siz de Meclis Başkanlığı
yaptınız. Bu konuyu dün Meclis Başkanıyla görüştük, ne
olur Meclise yapılan şu darbenin bir an önce ortadan
kaldırılması için bir girişimde bulunun, rehin tutulan
arkadaşlarımızı bir an önce aramıza gönderin dedik.
Bana diyeceksiniz ki: Olay yargıda. İnanın, yargı denen
bir şey yok arkadaşlar. Türkiye çok kötü şekilde, OHALle, kanun
hükmünde kararnamelerle yönetiliyor. İstense, yarın arkadaşlar
burada olabilir.
Gerger-Narinceye
yapılacak yol üzerinde duracağım ama ondan önce, bu Adana
Aladağdaki canlarını yitiren çocuklarımız için 4
parti anlaştı, bir araştırma komisyonu kuruldu,
sevindirici. Keşke bir araştırma komisyonu da Gergerdeki cinsel
tacize maruz kalan çocuklarımız için de -74 çocuk üç yıl boyunca
cinsel tacize maruz kalmışlar- kursak, oradaki durumu araştırsak
ama maalesef orada şimdi gizlilik kararı alınmış. Neyi
gizleniyor? Kimden neyi gizliyoruz? Sayın Bakanım, bu sizi de
ilgilendirir. Orada, Gerger İmam Hatip Lisesinde okuyan kızlı
erkekli 74 öğrenciye tacizde bulunulmuş, 1 kişi tutuklanmış,
13 öğretmen ve yönetici açığa alınmış. Gelin, bu
gizlilik kararı alınan olayı beraber ele alalım.
Sayın Millî Eğitim Bakanına yine
diyorum: Gelin, burada beraber o açılışı
yapmışken bir de Gergere gidelim, bu olayı açığa
çıkaralım. Ben gelmeye hazırım ama iktidar milletvekilleri
gelemez. Niye? Çünkü onlar cinayetlerin üstünü örtmeye
çalışıyorlar. Örneğin, geçen gün dile getirdim, Mazel
köyünden Ramazan Fırat olayına bakalım, belki ondan haberleri
bile yoktur. Diyarbakırda Tahir Elçi cinayetinin üstünü örtmeye çalışıyorlar,
haritada bile Diyarbakırın yolunu bilmeyenler güneşi
balçıkla sıvar gibi Tahir Elçinin katilini örtmeye
çalışıyorlar, biat ettirmeye çalışıyorlar;
yürekleri yetmez. Ben varım, gidip Gergerdeki olayı
araştıralım diyorum.
Şimdi, yasa tasarısında yine
çocuklarla ilgili bir bölüm var, bu beni çok ilgilendiriyor; çocuk
köleliğine yönelik bir düzenlemedir diye görüyorum. Keşke
çocuklarımız İstanbulda çırak olsa, Adıyamandaki
çocukların gidecekleri yer ya tekstil fabrikası ya un fabrikası
ama büyük şehirlerde öyle mi? Gidenler teknolojinin, bilimin olduğu
yerlerde eğitimlerini yapacaklardır. Bakanlığın da
dikkatini çekmiştir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Söyleyecek çok şey
var ama gerçekten çıraklık eğitiminin özellikle üzerinde
durulmasını rica ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
76ncı madde üzerinde iki önerge vardır
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 76ncı maddesi ile 6114
sayılı Kanunun 6ncı maddesinin üçüncü fıkrasında
değişiklik öngören fıkranın
çıkartılmasını, dokuzuncu fıkrasında
değişiklik öngören fıkrada yer alan yarısını
ibaresinin dörtte biri şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Adem
Geveri
İstanbul Diyarbakır Van
Berdan Öztürk Behçet
Yıldırım Burcu
Çelik Özkan
Ağrı Adıyaman Muş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 76ncı maddesinin
(1)inci fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ceyhun İrgil Atila Sertel Bülent Yener
Bektaşoğlu
Bursa İzmir Giresun
Murat Emir Haluk
Pekşen Ömer
Fethi Gürer
Ankara Trabzon Niğde
Metin Lütfi Baydar
Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Trabzon Milletvekili
Sayın Haluk Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepiniz bugünlerde ilginç
bir olayı takip ediyorsunuz, gazeteler sık sık yazmaya
başladılar. Türk Hava Yollarının 30 tane uçağı
parklara çekilmiş ve bekliyor. Bir kısmı Antalyada, bir
kısmı Konyada, bir kısmı Ankarada, bir kısmı
İstanbulda. 30 tane uçak. Yalnızca kira bedeli -diğer
giderleri, pilotu vesairesi hariç- aylık 30 milyon dolar. Niçin?
Dünyanın herhangi bir yerinde savaş var, uluslararası alanda
büyük bir ekonomik buhran var, dünyada seyahatler durdu, dünyanın ülkeleri
birbirlerine gidip gelmiyorlar, insanlar yolculuk yapmıyorlar, bunun için
mi hava yolu şirketleri uçaklarını uçurmuyor? Dünyada filosunu
küçülten başka bir hava yolu şirketi var mı? Yok. Yazık,
günah değil mi? 30 milyon dolar, her ay. Her ay. Ayrıca, diğer
uçakların uçuş saatleri düşürüldü, onları da
saymıyorum. Pistlerde bekleyen, kira parası olarak her ay 30 milyon
dolar ödediğimiz uçaklar niye yerlerde? Soruyorum, niçin? Cevabı
hepiniz biliyorsunuz. Bunun cevabını bile vermekten
kaçınıyorsunuz?
Eğitim diyorsunuz ya hani eğitim
diyorsunuz. Eğitim vicdanınızda yoksa, adalet
vicdanınızda yoksa hiçbir yerde yoktur.
Bakın, o yönetim kurulu başkanı kim?
Biliyorsunuz değil mi kim olduğunu? Nereden, kimin torpiliyle o hava
yolunun başına atandığını bilmiyor musunuz?
Biliyorsunuz. Kim getirdi bu İlker Aycı denilen adamı?
Hayatında bir baltaya sap olamamış, uçağı havada
görmüş, pistte görmüş, başka da hiçbir ilgisi olmayan bu adama
koca Türk Hava Yollarını nasıl teslim ettiniz?
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Nereden biliyorsun?
HALUK PEKŞEN (Devamla) Bu hangi vicdana
sığıyor Allah aşkına, soruyorum ben. 1.500 kişi
onun yüzünden işsiz kaldı, aç sersefil kaldı. Antalyada oteller
bomboş, İstanbulda oteller bomboş. Yazık günah değil mi?
Hiç mi vicdanınız sızlamıyor buna?
Eğitim
Hani, liyakatli insanlar nerede? Hani
bu havacılığa ömrünü vermiş insanlar? Yalnızca orada
değil ki. Hangi sektör, nereye el attınız; ileri tahrip taburu
gibisiniz maşallah, ülkenin hangi sektörüne, hangi konusuna el
attıysanız, orada büyük kaybettik ve büyük çöktük. Bunların
hiçbiri sağlıklı, vicdani ve insani değildir, bunların
hiçbiri adil değildir, sürdürülebilir de değildir.
Bakın, Antalyada otellerde, tatil köylerinde
şu anda yapılan kontratlar yüzde 10, yüzde 10. Geçen yıl, 2016
yılında, 12 milyar dolar zararla kapattılar. Yazık günah,
yazık! Oradaki otelci otelini kapalı tutuyor, Antalyadaki
narenciyeci narenciyesini dalda çürütüyor, domates çürüyor, Niğdede patates
tarlada çürüyor. Niçin? Dünyada ne oldu da bu oteller boş kaldılar?
Soruyorum. Siz değil misiniz bunları çözecek olan? Hükûmet siz
değil misiniz? Niçin, Allah aşkına?
Bu soruların cevabını hepiniz
biliyorsunuz. Bizim söylememize gerek yok. En az benim kadar siz de bu
soruların cevabını çok iyi biliyorsunuz. Lütfen gereğini
yapın bunların. Yazık, bu ülkeye yazık! Bu gidiş,
gidiş değildir. Bu gidişten bir an önce geri dönmek için
yapmanız gereken bir tek şey var: Vicdanınızı
dinleyin. Adalet vicdanlarda yoksa hiçbir yerde yoktur. Yasalarda yazılan
adalet değildir. Hukuk yasalarda yazılmakla olmaz, uygulamakla olur.
Bunu uygulamazsanız hepimiz kaybediyoruz.
Bakın, güçlü olduğunuzu zannediyorsunuz
ama sokaklarda değilsiniz, halkın arasında değilsiniz,
seçmenlerinizin yanında değilsiniz. Çiftçinin yanına
gidiyorsunuz, size yakınıyor; işçinin yanına gidiyorsunuz,
işsiz kaldığından yakınıyor; banka kredi
kartını alıyor, yanınıza geliyor, çocuğuna
iş istiyor. Yoksul ailelerin çocukları ne iş yapıyor?
Bakın, hepsi kapınızın önünde. Ya jandarma olmak için
kapınızın önünde, ölümüne görev kabul ediyorlar ya polis olmak
için kapınızın önünde, ölümüne görev üstlenmek istiyorlar ya da
güvenlikçi olmak için. Ya başka iş var mı? Başka bir
iş alanı var mı? Yazık günah değil mi? Bu ülkenin
gençlerini ölüm tarlalarına sürdünüz, ülkeyi ölüm tarlası
yaptınız, gençleri bu ölüm tarlalarına sürdünüz ve bundan ne
yazık ki hâlâ bir ders çıkarmamakta ısrar ediyorsunuz. Bence
evinize gittiğinizde, başınızı yastığa
koyduğunuzda lütfen vicdanınızın sesini dinleyin. Ne söyleyeyim
ben size? Vicdanınız varsa zaten söze gerek yoktur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Pekşen.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Muş
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, yerimden 60a göre bir söz talebim
olacak.
BAŞKAN Tabii ki,
buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 76ncı maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kürsüde hatip çok ateşli bir
konuşma yaptı fakat kullandığı bazı ifadelerin
Genel Kurula yakışmadığını, çirkin
düştüğünü belirtmek isterim. Burada olmayan bir bürokratla ilgili,
ben aynı ifadeyi kullanmak istemiyorum
Şık
olmamıştır, doğru olmamıştır.
Biz AK PARTİ iktidarı olarak ülkenin
güvenliğini de sağlamakla yükümlüyüz, Türkiyeye hükûmet ediyoruz. Bu
açıdan, son dönemlerde özellikle artan terör olaylarına
karşı da ülkenin güvenlik birimleri gereken tedbirleri
almaktadır, almaya da devam edecektir. Bu, gençleri ölüm tarlasına
sürmek veya Türkiyeyi ölüm tarlasına çevirmek gibi bir anlama gelmez,
kabul edilebilir bir tabir de değildir. Şirketler belli dönemlerde
yükselirler, belli dönemlerde belki satışlarında veya
cirolarında düşüşler olabilir ama Türk Hava Yolları,
Avrupada üst üste son dört yıldır en iyi seçilen hava
yollarıdır.
Genel Kurulun takdirine sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Muş.
Sayın Pekşen
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, bu konuda ben de bir söz hakkı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Siz de yerinizden lütfen, buyurun.
25.- Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşenin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bir milletvekilinin en
önemli görevi, tüyü bitmemiş yetimin hakkını hukukunu
korumaktır. Ben bir bürokratı değil, bir anlayışı
ve bana verilmiş olan bir görevin gereğini yerine getirdim. Burada,
Türk Hava Yollarının başında, Yönetim Kurulunda görev yapan
şahsın oraya atanmasının tek gerekçesi, Sayın
Cumhurbaşkanının oğluyla lisede, Kartal İmam-Hatip
Lisesinde sınıf arkadaşı olmasıdır. Yoksa, ne
liyakati ne kariyeri ne de sadakati bu göreve atanmasına yeterli
değildir. Benim görevim de bu gerçekleri Türk halkının bilgisine
ve takdirine sunmaktır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, bir milletvekili tabii ki burada eleştirecektir, tabii
ki kendisince yanlış gördüklerini ifade edecektir. Benim
eleştirdiğim nokta, kullandığı dille ilgilidir. Bu
dili kabul etmiyoruz.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, tamam, konu
anlaşıldı, teşekkürler.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Şimdi diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 76ncı maddesi ile 6114
sayılı Kanunun 6ncı maddesinin üçüncü fıkrasında
değişiklik öngören fıkranın
çıkartılmasını, dokuzuncu fıkrasında
değişiklik öngören fıkrada yer alan yarısını
ibaresinin dörtte biri şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Burcu
Çelik Özkan (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeyi kabul ediyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muş Milletvekili
Sayın Burcu Çelik Özkan. (HDP sıralarından alkışlar)
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye halkları defalarca
darbe ve darbe girişimlerine tanıklık etmiştir. Ülkenin
demokratikleşmesi ve özgürleşmesi amacıyla yürüttüğümüz
mücadelemizde Halkların Demokratik Partisi olarak her türlü darbeye
karşı olduğumuzu her yerde belirttik.
15 Temmuz gecesi yaşanan darbe
girişiminin, darbeye zemin hazırlayan siyasi atmosferin ve ülkedeki
savaş hâlinin hâlen iyi anlaşılmadığını ve
üzerinde sağlıklı tartışma yürütülmediğini
görmekteyiz. Özellikle 7 Hazirandan bu yana kaosa ve çözümsüzlüğe
götürülmek istendiği açıktır. 7 Haziran seçim sonuçlarıyla
birlikte halk iradesini kabul etmeyerek ülkeyi tekrardan seçime sürükleyenler
bugünün zeminini hazırlayanlardır.
Bugün paralel yapı tarafından kurgulanarak
yapıldığı tartışılan Ceylanpınardaki 2
polisin hayatını kaybetmesinin ardından bu olay gerekçe
gösterilerek ülkedeki müzakere ve diyalog tamamen kapatılmıştır.
Diyalog ve müzakere yollarının kapanmasıyla birlikte ülke
1990lı yılları aratmayacak bir sürece girmiştir. Yine
bugün çözüm sürecinin paralel yapı tarafından bitirildiğini
tartışanlar, bir türlü çözümü ve müzakereyi hâlâ
konuşamamaktadırlar.
Bir yılı
aşkın süredir Kürt illerinde yaşanan katliam ve
yıkımları bu kürsüden size anlatmaya çalıştık.
Sokağa çıkma yasakları adı altında insanların
evinin yıkıldığını, yaşam
alanlarının yok edildiğini, doğanın tahrip
edildiğini ve yüzlerce insanın yaşamını
kaybettiğini bizzat tanık olduğumuz olaylarla sizlere anlatmaya
çalıştık. Bu savaş politikalarının devam etmesi
hâlinde ülkede halklar arasında kopmanın ve duygusal anlamda
ayrışmanın yaşanacağını izah etmeye
çalıştık. Fakat tüm ısrarlarımıza rağmen bu
durum Hükûmet ve muhalefet partileri tarafından anlaşılmadı
ve netice itibarıyla ülke, siyasetin ve çözümün
konuşulmadığı, barış ortamının
inşa edilmediği bir noktada ne yazık ki darbe girişimiyle
karşı karşıya kaldı.
Darbe girişiminin
sebeplerini ele alırken en önemli sebeplerden birinin ülkedeki Kürt sorunu
olduğu gerçeğini unutmamak gerekir ve ülkede bu sorunun
kalıcı çözüm yolları konuşulmadığı sürece
ülke her an yeni darbelere gebedir.
Vurgulamak istediğimiz
diğer bir konu ise tüm bu yıllar içerisinde tüm bu savaş ve
katliamları yapan komutanların paralel yapıyla bağlantılı
olması gerekçesiyle tutuklanmasıdır. Fakat bu komutanları
tutuklayanlar hâlen aynı politikalarla, aynı zulümle devam ediyorsa o
zaman bugün Asli sorumlular kimdir? diye sormak isteriz.
Bugün konuşulması
gereken halkların birlikte yaşama umudu ve radikal demokrasiyken,
meydanlarda milliyetçilik ve tekçi söylemleriyle bunu fırsata çevirmek
isteyenler asla demokrasiden bahsedemez.
Darbe girişimi
sonrasında çözümü yine darbe pratiği olan OHAL uygulamasıyla
arayan Hükûmet, bu kararı paralel cemaat yapılanmasıyla mücadele
etmek amacıyla aldığını, hatta Genel Kurulda konuşma
yapan bakanların OHAL kararını bizzat kendileri için
aldıklarını belirtmişlerdir. Fakat bugünkü uygulamalar
paralel yapılanmayla mücadele adı altında bu kararın
keyfî ve hukuksuz olarak muhalif olan her kesime
uygulandığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Çözümü ve müzakereyi
konuşmak yerine demokratik siyasetin kanallarını tıkamak ve
Parlamentonun 3üncü büyük partisi olan Halkların Demokratik Partisinin
eş genel başkanları ve milletvekillerini rehin almak kaosta ve
çözümsüzlükte ısrar etmektir. Halkların Demokratik Partisi Türkiye
için, Türkiye halkları için bir fırsattır. Biz
başladığımız noktadayız, barış ve
demokraside ısrarcıyız. Ancak şu bilinmelidir ki: 4
Kasım Türkiye siyasi hayatı için bir kara leke ve halkların birlikte
yaşama umuduna, barış umuduna vurulan açık bir darbedir. Bu
kürsüden defaatle Halkların Demokratik Partisinin milletvekillerinin
cezaevlerinde görüş hakkının keyfî bir şekilde ellerinden
alındığını, yapılan başvurulara cevap dahi
verilmediğini dile getirdik. Bugün karşılaştığımız
tablonun ise hiçbir hukuk devletinde izahatı yoktur. Siyasi bir kararla
rehin alınan eş genel başkanlarımız ve
milletvekillerimizle görüşmemizin engellenmesi hangi hukuk ile
anlatılabilmektedir? Bu çok açık tecrittir. Tecrit ise açık bir
insanlık suçudur. Hem Türkiye hem Orta Doğu hem de dünya ekseninde
var olabilmeniz ve söz sahibi olabilmenizin yegâne yolu Kürt halkıyla
barışmaktan geçiyor ancak bugünkü politikalar, Hükûmetin bu
gerçeklikten çok uzakta olduğunu ortaya koymaktadır. Kırk
yıldır sürdürülen devlet politikalarının Kürt sorununda
gerçekçi ve şeffaf bir yaklaşımın
olmadığını da açığa çıkarmaktadır.
Arkadaşlar,
yapılması gereken, daha fazla geç olmadan, daha fazla yara almadan
Kürt sorununun kalıcı çözümü için adım atmaktır.
Herkese teşekkür ederim.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Özkan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 76ncı madde kabul
edilmiştir.
77nci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405
sıra sayılı Kanun Tasarısının 77nci maddesi ile
6114 sayılı Kanunun 7nci maddesinin 3üncü fıkrasında
öngörülen değişikliğin sonuna Bu şekilde yapılacak
sınavlar görüntülü kayıt altına alınır. Bu
kayıtlar güvenli bir elektronik ortamda saklanır cümlelerinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Garo
Paylan Sibel
Yiğitalp Behçet
Yıldırım
İstanbul Diyarbakır Adıyaman
Adem Geveri Berdan
Öztürk
Van Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz(!)
Önerge üzerinde Ağrı Milletvekili
Sayın Berdan Öztürk. (HDP sıralarından alkışlar)
BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.
668 sayılı OHAL Kanun Hükmünde
Kararnamesiyle, öğretmen alımlarında mülakat
yasalaştırılmıştır. Doğrudan siyasal
iktidarın kadrolaşmasına hizmet edecek olan öğretmen
alımlarındaki mülakat uygulamasının neden olduğu ve
olacağı sorunlara değinmek istiyorum.
AKP Hükûmetinin mülakata dayalı sözleşmeli
öğretmenlik teklifi TBMM Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda görüşmeleri tamamlanarak Genel Kurula sevk edilen kanun
tasarısında yer almasına rağmen, ilgili kanun
tasarısının Genel Kurulda görüşülmesi beklenmeden OHAL
kanun hükmünde kararnamesiyle yasalaştırılmıştır.
Bu uygulama OHAL sürecinin topluma izah edilen gerekçesi dışında
işletilmesinin somut bir örneği olarak karşımızda
durmaktadır. Darbe girişimiyle ilişkisi hukuki olarak ortaya
konulmadan 28.162 öğretmenin bir buçuk ay gibi kısa bir sürede görevden
ihraç edilmesi, 20.088 öğretmenin açığa alınmasıyla
toplumsal meşruiyet oluşturulmaya çalışılması bu
hakikati gizleyememektedir. AKP iktidarı kendi siyasal
iktidarını kalıcı hâle getirmek için eğitim
alanına yönelik yapısal müdahalelerde bulunmaktadır. AKP
iktidarının, 15 Temmuz darbe girişimini fırsat bilerek
eğitim sisteminin temel dinamiği olan eğitim emekçilerini hukuka
aykırı bir şekilde terör suçlamasıyla
hedefleştirmesinin asıl amacı kendi kadrolarını
adım adım eğitim sistemine yerleştirmesidir. Öğretmen
alımlarında mülakat uygulaması bu amaçla hayata
geçirilmiştir. Sözleşmeli öğretmenlik mülakatlarında
adaylara sorulan sorular, Millî Eğitim Bakanının konuya
ilişkin basın mensuplarına verdiği cevap AKPnin bu
uygulamadaki siyasal amaçlarını açığa
çıkartmaktadır. Yakın bir zamanda, AKPli olmayan ve siyasal
iktidara yüzde yüz biat etmeyen hiç kimse, ne kadar başarılı
olursa olsun bu mülakatları geçemeyecektir. Mülakat sistemi, doğrudan
siyasal iktidara kadrolaşma için büyük bir zemin yaratmanın
yanında, telafisi imkânsız çok sayıda eşitsizliği ve
ayrımcılığı da üretmektedir. Örneğin,
mülakatlarda başarılı olan adaylara torpilci,
başarısız adaylaraysa örgüt mensubu damgası
vurulduğu belirtilmektedir. Ayrıca, mülakatları yapan
komisyonların verdikleri puan ortalamaları arasında ciddi
dalgalanmalar olduğu iddia edilmektedir. Bu dalgalanmaların bölgesel
bazda da mülakatların yapıldığı 18 il arasında
olduğu belirtilmektedir. Millî Eğitim
Bakanlığının ilgili verileri açıklamaması
kuşkuları doğrular niteliktedir. Mülakatlar Hamili kart
yakınımdır, hemşehrimdir., siyasal ve ideolojik
yakınlık ve benzeri torpil uygulamasına doğrudan
açıktır. MEB tarafından gerçekleştirilen mülakatlarda torpilin
önüne asgari düzeyde bile olsa geçebilecek hiçbir yasal düzenleme
bulunmamaktadır. Mülakatlar görsel ve sesli olarak kayıt altına
alınmamaktadır. Binbir güçlükle, zorlukla üniversite eğitimini
tamamlayan, KPSSye yine binbir zorlukla hazırlanan kişilerin
mesleğe alınmasının sadece mülakata, başvuru
koşuluna indirgenmesi açıkça emek gasbıdır.
Yukarıdaki örneklere benzer şekilde
mülakatların neden olduğu çok sayıda eşitsizlik ve
ayrımcılık bulunmasına rağmen, AKP Hükûmeti ve Millî
Eğitim Bakanı mülakatları savunan açıklamalar
yapmaktadırlar. Açıklamaların yakından incelendiği
zaman gerçeği yansıtmadığı ve kamuoyunu
yanıltmaya dönük olduğu anlaşılmaktadır. Millî
Eğitim Bakanı adayın kendini ifade edebilme, beden dilini
kullanabilme ve benzeri, sınavla ölçülemeyecek becerilerini mülakatla
ölçtüğünü iddia etmektedir. Oysa, dört yıllık üniversite
eğitimi tam da bu yeterlilikleri de kazandırmak için verilmektedir.
AKP Hükûmeti mülakatı
meşrulaştırmak için ileri sürdüğü gerçek
dışı savlarla gerçek amacını gizlemeye
çalışmaktadır. Mülakatlarla AKP iktidarı adım
adım daha da katılaşacak olan kadrolaşma sürecini hayata
geçirmektedir. Bu uygulama bilimsel, laik ve demokratik eğitim
değerlerinin tasfiyesini de beraberinde getirecektir. Siyasi
iktidarın kadrolaşmasına hizmet eden, bilimsel kriterlerden,
objektiflikten, tarafsızlıktan, nesnellikten uzak olan ve telafisi
imkânsız hak kayıplarına, eşitsizliğe ve
ayrımcılığa neden olacak öğretmen
alımlarındaki mülakat uygulamasına derhâl son verilmelidir.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
77nci madde kabul edilmiştir.
78inci madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 78inci maddesinin (2)nci
fıkrasının ilk cümlesinin Millî Eğitim
Bakanlığı ve üniversitelerde çalışan personel arasından
ihtiyaç duyulması hâlinde yapılacak kura sonucu belirlenen
kişiler Başkanlıkça sınav hizmetlerinde
görevlendirilebilir. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Adem
Geveri
İstanbul Diyarbakır Van
Berdan Öztürk Mehmet
Emin Adıyaman İbrahim
Ayhan
Ağrı Iğdır Şanlıurfa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 78inci maddesinin (1)inci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Ömer Fethi Gürer Metin Lütfi Baydar Ceyhun
İrgil
Niğde Aydın Bursa
Murat Emir Bülent
Yener Bektaşoğlu Atila
Sertel
Ankara Giresun İzmir
Mustafa Ali Balbay
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Sayın Mustafa Ali Balbay. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde uzun süredir tartıştığımız
ve 2004 yılından sonra on yıl boyunca çalınan sınav
sorularıyla ilgili, artık bundan sonra daha güvenli bir sınav
yapılması için düzenlenen maddelerin bir bölümü. Ancak, böyle bir
düzenlemede kamu kurum ve kuruluşlarından bu sınavlarda görev alacak
kişilerle ilgili şöyle bir tanımlama yapılmış:
Başkanın uygun göreceği kişiler. Bunun içini siz doldurun
sayın milletvekilleri. Hiçbir kural yok, sadece uygun göreceği
kişiler. Bugünkü yönetimin ya da belli kişilerin iyi niyeti ya da
sınavlarla ilgili, adil yapılmasıyla ilgili samimiyeti ayrı
bir konu ama bunun mutlaka bir düzene bağlanması, bir
kuralının olması gerekir.
Değerli arkadaşlarım, tabii, bugün,
Aladağda meydana gelen faciayla ilgili pek çok arkadaşımız
görüşlerini belirtti. Aslında olayın bir iki teknik yanı
var, onları paylaşmak istiyorum çünkü şu anda görüşmekte
olduğumuz yasayla da ilgili bir durum. Aladağ 2015 yılı
Haziran ayında maarif müfettişlerince denetlenmiş ve denmiş
ki: Yangın tatbikatı yapılmamış, yangın
çıkması hâlinde gerekli önlemlerin alınıp
alınmadığı belli değil. Öğretim sürdürülemez.
Bir de Binanın depreme dayanıklı olup olmadığı
konusunda bir inceleme yapılmamış. denmiş. Ertesi yıl
haziran ayında gelip denetleme yapılmış, onu Bakanlık
yetkilileri yapmış yani yerel yöneticiler. İkisi arasındaki
fark şu: Birincide her şey, bütün eksiklik ortaya konmuş.
Sayın milletvekilleri, işte maarif
müfettişleri görevlerini bağımsız şekilde
yapabilirlerse bütün eksikleri ortay koyacaklar. Bunun bir örneği 2008
yılında Konyada meydana gelen olaydı. Orada
yaşamını yitiren öğrencilerimizin aileleri davadan
çekildiler, dava hâlen devam ediyor. Neden? Çünkü, maarif müfettişleri
hazırladıkları raporda binanın eğitime uygun olmadığını
yazmışlardı. Ben Bakanlık yetkililerini bu konuyu bir kez
daha düşünmeye davet ediyorum.
Yine çok önemli bir konu daha var. Birkaç
müfettişten teyit ettirdim ve bu konuda Sayın Bakandan bir
açıklama bekliyorum. Maarif müfettişleri bu yurtları denetlemeye
gittiklerinde eskiden yurdun bütün bölümlerini incelerken şimdi
Dershanelere girilmeyecek. diye tel emri verilmiş. Yani gittiklerinde
binaya bakacaklar, belli bilgisayardan inceleyecekler ama dershanelere
girilmeyecek. Böyle bir denetim olabilir mi arkadaşlar? Şimdi,
önümüzdeki günlerde, kurulan komisyonla birlikte bu eksiklikler ortaya
çıkacak. Ben, bugün bu Meclisin 4 parti birden ortak bir karar
almasını çok önemli bir adım olarak değerlendiriyorum.
Ancak sayın milletvekilleri, şu anda Aladağdaki yangın devam
ediyor çünkü orada yaşamını yitiren yavrularımızla
ilgili henüz ortaya hiçbir sorumlu çıkmış Evet, şunu biz
eksik yaptık. demiş değil. Bakandan yerel görevlisine kadar hiç
kimse bu konuda sorumluluk almış değil. Maalesef Türkiyede istifa
müessesesi değil istifade müessesesi geçerli, bu tür olaylardan sonra
herkes kendini kenara çekiyor ve sorumlular ortaya çıkmıyor. Ancak bu
Komisyonun ne olursa olsun olumlu bir başlangıç olduğunun da
altını çizmek istiyorum.
Burada son olarak vurgulamak istediğim,
komisyonlarda Sayın Bakan da uygun görmüştü, teknik okullardan mezun
olanlar tekniker sayılacaktı. Son dönemdeki yenilik,
aşçıların da tekniker sayılmasıydı, onlar bu
konuda Bakanlık yetkililerinin ağzından bir değerlendirme
duymak istiyorlar. 5 bin kadar aşçı da bu konuda net bir
Aşçılar da bu teknik sınıfa
katılmıştır. değerlendirmesini duymak istiyor.
Son olarak sayın milletvekilleri,
Aladağda yaşamını yitiren çocuklarımız için
Eğitimden tasarruf israftır. sözünü unutmamamız
gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Balbay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 78inci maddesinin (2)nci
fıkrasının ilk cümlesinin Millî Eğitim
Bakanlığı ve üniversitelerde çalışan personel
arasından ihtiyaç duyulması hâlinde yapılacak kura sonucu belirlenen
kişiler Başkanlıkça sınav hizmetlerinde
görevlendirilebilir. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İbrahim
Ayhan (Şanlıurfa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Şanlıurfa
Milletvekili Sayın İbrahim Ayhan. (HDP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şu anda üzerinde
konuşmuş olduğumuz mevcut madde özellikle bir kura sistemini
getirmekte, sınav konusunda ortaya çıkabilecek bir durumda kura
sistemiyle o denetimin yapılabileceğini söylüyor. Fakat üniversitenin
kendisine baktığımızda, üniversitenin kendisinin
yönetilmesi
Tamamen antidemokratik ve tekçi bir zihniyetle üniversiteler
yönetiliyor. Geçmişten bugüne kadar üniversiteler, sürekli, toplum
üzerinde bir baskı ve kambur olmaktan öte bir işlev görmedi. 12
Eylülde kurulan YÖK sistemi, şu anda iktidar olan AKP iktidarı
tarafından iktidara gelmeden önce defalarca
kaldırılacağı söylenmesine rağmen, alabildiğine
12 Eylül YÖK mantığının da daha ilerisinde bir
yapılanmayla, daha ilerisinde bir yönetimle yönetilmeye ve oradaki mevcut
faaliyetler o bapta gerçekleştirilmeye çalışıldı.
Bunlar, oldukça, üniversitenin yapısına, ruhuna, işleyişine
aykırı uygulamalardır.
Üniversiteler, özgür düşüncenin ve bilimin
tartışıldığı, konuşulduğu,
öğrenildiği mekânlardır. Tarihten bugüne kadar üniversitelerin
mevcut rolü ve işlevini göz önünde bulundurduğumuzda bu yönüyle
üniversiteler hep yönetilmiş ve var olmuşlardır. Bakın, iki
bin beş yüz yıl önce ilk üniversitelerin tohumları Antik
Yunanda atılmıştır. Platon ve Aristo, hiçbir politik
baskı olmadan, kendi öğrencileriyle felsefi
tartışmaları bağımsız bir şekilde
yürütebilmek amacıyla üniversitelerin ilk tohumlarını Atinada
atmıştır ve bu ilk tohumlarla günümüze kadar -Orta Çağda
Avrupada ve Osmanlıdan Türkiyeye kadar- hep bu mantıkla
gelişen kurumlar olmuştur. Ama Türkiye gerçekliğine baktığımız
zaman üniversiteler, tekçi, sorgulamayan, biat eden insanların
tutulduğu mekânlar ve kurumlar olarak kullanılmıştır.
Yani eğer üniversitelerde siz özgür düşünceyi savunmayacaksanız,
özgür düşünceyi tartışmayacaksanız, bu üniversitelerin
topluma sunabileceği her hangi bir şey olmayacaktır.
Değerli arkadaşlar, üniversitelerden
beklenen şey biat etmekse, sorgulamayan insanları orada
yetiştirmekse bu üniversite değildir, bunun adı
kışladır, bunun adı statükonun üretildiği eğitim
merkezleri ve öğretim merkezleridir. Dolayısıyla, eğitim
sistemimizdeki bu çarpıklığı demokratik ve bilimsel
eğitim ve öğrenimi esas alan bir çerçevede değiştirmemiz
gerekiyor. Şu anda YÖKün mevcut işleyişine
baktığımız zaman, üniversitelerdeki yönetim
anlayışına baktığımız zaman kesinlikle
antidemokratiktir. Yani son yapılan düzenlemeyle, kanun hükmündeki
kararnameyle daha önceden çok sınırlı da olsa demokrasinin
işletildiği üniversitelerde o sınırlı demokrasi
uygulaması da rafa kaldırılmış, askıya
alınmış ve tek yetki Cumhurbaşkanının eline
verilmiştir. Yani üniversitedeki akademisyenler kendi rektörlerini
seçemez, öğrenciler üniversitedeki mevcut uygulamaya demokratik bir
şekilde katılamaz bir duruma gelmiştir. Tüm bunlar ezberci
eğitimi, biat eden eğitimi ve tekçi eğitimi sağlayan ve onu
ileri götüren uygulamalardır. Dolayısıyla, Einsteinın bir
sözü aklıma geliyor. Einstein diyor ki: Cehalet ne kadar güzel bir
şey. O kadar çok şey biliyorum ki. Yani üniversiteler bugün cehalet
üretim merkezleri hâline getirilmiştir, Benim gibi düşüneceksin.,
Benim gibi hareket edeceksin. ve Benim gibi konuşacaksın.
denilmektedir. Bu üniversiteleri artık bizim kesinlikle kabul etmemiz
mümkün değildir.
Toplumsal sorunlarımızın en büyük
nedeni de üniversitelerdeki eğitim sistemimizin yanlışlıklardır.
Bugün Kürt sorunu gibi devasa bir sorun eğer Türkiyeyi ciddi bir
şekilde etkiliyorsa, savaş ve şiddet ortamından Türkiye bir
türlü kurtulamıyorsa bunun en temel nedenlerinden biri de eğitim sistemindeki,
üniversitelerdeki antidemokratik, yasakçı ve tekçi uygulamalardır ve
biz bu sistemi değiştirmek durumundayız. Demokrasiyi,
özgürlükleri bu ülkeye öncelikle eğitim sisteminden başlayarak
getirmek durumundayız, yoksa farklılıkları hem etnik hem
inançsal farklılıkları gidermemiz ve demokrasiyi Türkiyede
inşa etmemiz de mümkün değildir. Şu andaki uygulamalar ne
yazık ki bunu göstermiyor ve bundan sonra da bu mevcut zihniyet ve
uygulamalarla hareket edildiği takdirde bunlar da
gerçekleşmeyecektir.
Saygılar sunuyorum.(HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
79uncu madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 79uncu maddesiyle
değişiklik öngörülen 6114 sayılı Yasa
Tasarısının 9uncu maddesinin birinci fıkrasının
ikinci cümlesinde yapılmak istenen değişikliğin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Garo Paylan Sibel Yiğitalp Adem Geveri
İstanbul Diyarbakır Van
Mehmet Emin Adıyaman Berdan Öztürk Ali Atalan
Iğdır Ağrı Mardin
Başkanlık, gizlilik ve güvenliğin
sağlanması için sınav öncesinde, sınav sırasında
ve sonrasında gerekli bütün tedbirleri alır, ilgili tüm kurumlarla
işbirliği yapar
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/721 esas numaralı
Kanun Tasarısının 79uncu maddesinin altıncı
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topçu Fahrettin Oğuz Tor Erkan Haberal
Ankara Kahramanmaraş Ankara
Ruhi Ersoy Arzu
Erdem
Osmaniye İstanbul
6) Altıncı fıkrasına
aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
Başkanlık, adaylar ve sınav
görevlilerini kapsayacak şekilde biyometrik yöntemlerle kimlik
doğrulaması yapar. Biyometrik doğrulamanın
kullanılamadığı durumlarda; adayların ve sınav görevlilerinin
sınav binalarına girişinde nüfus cüzdanı veya geçerlilik
süresi dolmamış pasaport haricinde ilgili kanunlarında resmi
kimlik belgesi hükmünde olsa bile başka bir kimlik belgesi geçerli kabul
edilmez. Biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulama uygulamaları için
elde edilen veriler sınav hizmetlerinde kullanılmak üzere
saklanabilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasırısının 79uncu maddesinin
1nci fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer Fethi Gürer Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil
Niğde Aydın Bursa
Atila Sertel Murat Emir Bülent Yener
Bektaşoğlu
İzmir Ankara Giresun
Gaye
Usluer
Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ERTAN AYDIN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde, Eskişehir Milletvekili Sayın Gaye Usluer
(CHP
sıralarından alkışlar)
GAYE USLUER (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Sayın Bakanımıza, dün
37nci maddeyi bir önergeyle geri çektikleri için, teşekkür ediyorum.
Gerçekten, ben de bir öğretim üyesi olarak böyle bir madde yasa olarak bu
Kuruldan çıksaydı, öğretim üyesi kimlikleriyle bugün
milletvekili olan, yarın tekrar öğretim üyesi olacak kişilere
kıyak emeklilik, kıyak çalışma koşullarından son
derece büyük rahatsızlık duyacaktım. Sayın Bakanım,
bir kez daha duyarlılığınız için size teşekkür
ediyorum.
Şimdi, eğitimde başarının,
verilen eğitimin başarısının ölçümü elbette ki çok
önemli. Bu anlamda sınavların yapılması
kaçınılmaz. Ancak merkezî sınavlara baktığımızda
hiç öğretmeni olmayan öğrenciler ile tüm öğretmenleri seçilerek
atanmış olan öğrencileri aynı sınava alıyoruz. Bu
sınavlar çocuklarımızın çocukluğunu, yeteneklerini ve
umutlarını öldürüyor. Âdeta sınavlar araçken sınavlar amaç
hâline gelmiş durumda. Eğitim sistemimiz bir sınav
şantajı içerisinde bulunmakta.
ÖSYM dediğimizde -aslında hepimizin
ÖSYMyle ilgili anıları elbette ki var, en azından ÖSYM içinde
bir ya da birkaç sınava hepimizin girdiğinden eminim- aynı
zamanda bugün Türkiyede adı en fazla şaibeye
karışmış, adı en fazla yolsuzluğa
karışmış bir kurumdan da ne yazık ki bahsetmek durumundayız.
2002-2013 yılları arasında binlerce uyarıya
karşın, çokça basın ve medyada yer almasına
karşın bugün geldiğimiz noktada hep birlikte itiraf edilebiliyor
ki FETÖ 2002-2013 yılları arasında ÖSYMyi ve tüm
sınavları ele geçirmiş. ALES soruları çalınmış
ve bugün üniversitelerdeki akademik kadroların büyük kısmı, o
çalınan ALES soruları ve o çalınan ALES sorularıyla
başarılı olan kişilerin akademi camiasına FETÖ eliyle,
FETÖ marifetiyle yerleştirildiği alanlar olmuş. İşte
onun için uğraşıyoruz, uğraşıyoruz akademiyi bir
türlü FETÖden temizleyemiyoruz.
Akademinin her tarafı FETÖyle dolu ancak
bundan sonraki süreçte başka cemaatlerin akademide ve sınavla girilen
hiçbir kurumda yer almaması için büyük dikkat gösterilmesi gerekiyor.
Bakın, 2002-2016 yılları arasında istihdam edilen en az 500
bin kişinin, bu çalınan sorular marifetiyle, çalınan sorularla
geçilen sınavlar sonucunda istihdam kazandığını
biliyoruz ve yine eski ÖSYM başkanlarından birisi, zamanında
suçlandığında, o dönemin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı
tarafından Açıklamaları bizi tatmin etti. denilen kişi
şimdi tutuklu olarak yargılanmakta. Yine Sınav soruları
çalındı. diyen, polis okulu sınavlarına giren,
hakkında uyuşturucu kullanımı davası açılan bir
öğrenciyi usulsüz olarak dinleyen 7 polisin 7si de FETÖ nedeniyle bugün
gözaltında.
Bakınız, ÖSYMde bugün köklü bir
değişikliğe gidilmek isteniyor ancak yapılan
değişikliklerin bir bölümü olumlu görünmekteyse de Sayın
Başkan, Sayın Bakanım, ÖSYMde yapılan değişikliklerle
yeni bir siyasi yapılanmanın, yeni bir ideolojik
yapılanmanın asla ve asla önü açılmamalıdır. Aksi
hâlde, bugün geldiğimiz nokta yani FETÖye teslim ettiğimiz önemli
kadrolar yine ÖSYM marifetiyle başka başka cemaatlere teslim
edilecektir.
Bu noktada, Başkanlıkça uygun görüldüğünde
ÖSYMdeki uzmanlara eğitim uzmanı kadrosunun verilmesinin son
derece sakıncalı, maarifte, Millî Eğitimdeki eğitim
uzmanlarına ve müfettişlere büyük haksızlık olduğunu
da bildirmek isterim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Usluer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 79uncu maddesinin (6)ncı
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
6) Altıncı fıkrasına
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Başkanlık, adaylar ve sınav
görevlilerini kapsayacak şekilde biyometrik yöntemlerle kimlik
doğrulaması yapar. Biyometrik doğrulamanın
kullanılmadığı durumlarda; adayların ve sınav
görevlilerinin sınav binalarına girişinde nüfus cüzdanı
veya geçerlilik süresi dolmamış pasaport haricinde ilgili kanunlarında
resmi kimlik belgesi hükmünde olsa bile başka bir kimlik belgesi geçerli
kabul edilemez. Biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulama uygulamaları
için elde edilen veriler sınav hizmetlerinde kullanılmak üzere
saklanabilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor konuşacak. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 79uncu maddesi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Tasarıyla YÖK Kanununa ilave edilen disiplin
işlemleri konusunda görüşlerimi arz etmek istiyorum. Konu, toplumun
tüm kesimleri ve kurumlarıyla da yakından ilgilidir.
Değerli milletvekilleri, disiplin cezası
verme işlemi bir sonuçtur. Disiplin cezasıyla keyfîlik ve
laçkalık doğru orantılıdır. Ne kadar ceza, o kadar
laçkalık, o kadar keyfîlik. Disiplin cezasıyla kurumsallaşma, bürokrasinin
geriliği ise ters orantılıdır. Disiplin cezasının
olmadığı veya az olduğu yerlerde kurumsallaşma
vardır, bürokrasi ileri seviyededir. Bir kurumun kuruluşu
aşamasında eksiğinin, noksanının olması pekâlâ
mümkündür, ancak kuruluşun üzerinden onlarca yıl geçtiği hâlde
aynı hataların yapılmasını başka şekillerde
izah etmek gerekir. Bunun adı keyfîliktir, hukuka saygılı
olmamaktır, ahbap çavuş ilişkisinin öne
çıkmasıdır, uzmanlığın yok
sayılmasıdır, bunun adı işin ehline verilmediğidir.
Değerli milletvekilleri, siz disiplin
cezası verme eylemini başlangıçta önleyemediğiniz müddetçe,
önlemek için bir gayret göstermediğiniz, caydırıcı
tedbirler almadığınız müddetçe disiplin cezası verme
işlemini önleyemezsiniz. Şunu söylemek istiyorum: Öncelikle sistemi
hataları en az olacak şekilde dizayn etmeliyiz, kurumsallaşmaya
önem vermeliyiz, müktesebatları kollamalıyız,
korumalıyız, keyfî uygulamaların önüne geçmeliyiz. Ondan sonra
da yapılacak yegâne iş, bürokraside en alttan başlayarak en üst
unvana kadar işi ehline vermektir. Bütün bunlara rağmen
aykırı hareket edenler olursa da caydırıcı
şekilde cezalandırmalıyız. Bu samimi bir inanç gerektirir,
gayret gerektirir, kişilik gerektirir. Bakınız, ileri ülkelerin
tamamı bu yoldan kalkınmışlar, ileri gitmişlerdir.
İnancımız gereği buna en çok bizim riayet etmemiz gerekirken
maalesef en az riayet edenlerdeniz. Böyle olunca da şu güzelim ülkede
işsizlik rekor kırıyor, geçim sıkıntısı had
safhadadır, yolsuzluk tavan yapmaktadır. İsrafı
sorarsanız, ayranımız yok içmeye ancak 5-6 tane uçak durur
kapımızda.
Siz işi ehline vermediğiniz müddetçe ne
yapsanız başarılı olamazsınız. Bu, benim sözüm
değil, ilahî emirdir. İşin ehline verilmemesi kul hakkına
girer. Hizmetin gereği ve kamu yararı da buradadır. İşsizlik,
pahalılık, geçim sıkıntısı, yolsuzluk, iç ve
dış problemler, diğer bütün meselelerin temelinde işin
ehline verilmemesi vardır.
Sayın Hocamın müsaadesiyle burada bir
anekdotu arz etmek istiyorum. Ashabıkiramdan Ebu Zer Peygamberimize Ey
Allahın Resulü, beni bir yere idareci olarak tayin etmez misin? der.
Bunun üzerine Peygamberimiz eliyle omzuna vurur ve Ebu Zer, sen zayıf
bir adamsın. İdarecilik bir emanettir, şüphesiz hakkı
verilmediğinde bu emanet kıyamet gününde hüsran ve
perişanlık getirir. der. Emanet vermekle yetkili olan kimseler onu
ehline verecekleri gibi emanet kendilerine verilen kimseler de bunun
sorumluluğundan kurtulmak için görevin gereğini yapmaya
çalışacaklar ve görevde kusurlu davranmayacaklardır.
Peygamberimiz prensip olarak görev isteyenlere görev vermez, bu sorumluluktan kaçanları
tercih ederdi. Siz ne yapıyorsunuz, kısa bir örnekle anlatayım:
Üniversitede bir eğitim üyesi bir TV kanalında yaptığı
konuşmada Cahil halka güveniyorum. diyor, cahil halka güveniyormuş.
Ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış hatta ilkokulu bile
okumamış, üniversite okumamış cahil halktır.
Türkiyenin okumamış kesimi, profesörlerden başlayarak geriye
doğru en tehlikeli olanlar üniversite mezunlarıdır. Okuma
oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor. ve benzeri şeyler
diyebiliyor. Kısaca, cahilliği öğütlüyor. Bu adamın, Allahın
ilk emrinin Oku. olduğunu, Hiç, okuyanla okumayan bir olur mu?
ayetikerimesini bilmemesi imkânsızdır. Ama bir gerçek var ki bu
kişi, Yunus Emrenin İlim, ilim bilmektir/ İlim kendini
bilmektir/ Sen kendini bilmezsin/ Bu nice okumaktır. şiirinin
anlamına en yakışan kişidir. Bu kişi ne oldu biliyor
musunuz? YÖK Denetleme Kurulu üyesi oldu. Bu anlayışı Allah
kabul etmemektedir. Bu anlayışın gözünü kör etmediğimiz
müddetçe, bu anlayışı yerin dibine gömmediğimiz müddetçe
iflah olmayacağımızı belirtiyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 79uncu maddesiyle
değişiklik öngörülen 6114 sayılı Yasa
Tasarısının 9uncu maddesinin birinci fıkrasının
ikinci cümlesinde yapılmak istenen değişikliğin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Garo
Paylan (İstanbul) ve arkadaşları
Başkanlık, gizlilik ve güvenliğin
sağlanması için sınav öncesinde, sınav sırasında
ve sonrasında gerekli bütün tedbirleri alır, ilgili tüm kurumlarla
işbirliği yapar
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Sayın
Ali Atalan
(HDP sıralarından alkışlar)
ALİ ATALAN (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülen eğitim sistemi, değerli
arkadaşlar, bir toplumun veya ülkenin gelişmişliği o
ülkedeki eğitim sisteminin gelişmişliğiyle ölçülür. Bunun
için de eğitim sisteminin demokratik, bağımsız, objektif,
bilimsel olması şarttır ama maalesef, Türkiye'de olan
eğitim sistemi ezbere dayalı, tek yanlı, endoktrinasyon, tamamen
çocukları bir yöne doğru eğiten, ezbere dayalı bir eğitim
sistemi öngörülüyor ve bu uygulanıyor. Bunun da başarı getirmesi
mümkün değildir; bildiğimiz sonuçları, gördüğümüz
sonuçları ortaya çıkarır.
Değerli arkadaşlar, birçok
arkadaşımızın da dünden beri dile getirmiş
olduğu, benim de dün içinde yer aldığım 5 milletvekili
arkadaşımızla Kandıraya doğru gittiğimiz, kendi
arkadaşlarımızı, eş başkanımızı,
grup başkan vekilimizi, diğer milletvekillerimizi, belediye eş
başkanlarımızı ziyaret etmek üzere gittiğimizde
yolumuz gerçekten gayrihukuki hiçbir mesnet ve dayanağı olmadan
durduruldu ve ellerinde şifahen herhangi bir talimat olduğu söylendi
ama yazılı hiçbir belge yok, bize tebliğ edilen hiçbir şey
yok. Bize söylenen, cezaevini bizden korumakmış veya güvenliğini
sağlamakmış! Sanki elimizde bomba var, gideceğiz oraya,
cezaevi için tehdit oluşturuyormuşuz gibi bir edayla, bir söylemle...
Ama bunun kesinlikle valiye bağlı olmadığını
düşünüyoruz, bunun tamamen iktidar erkinde, iktidar partisinde
olduğunu, bu sorumluluğun onlara ait olduğunu düşünüyoruz.
Bunun kesinlikle doğru olmadığını, ülkemiz için,
toplumumuz için tehlikeli bir gidişat olduğunu söylüyor,
altını çiziyoruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, burada,
bize göre, Meclisin meşruiyeti üzerine büyük bir gölge
düşmüştür. Bu Meclis artık sakattır, meşruiyetini
büyük ölçüde kaybetmiştir. Bir grubun eş başkanları,
başkan vekili ve toplam 10 milletvekili içeri alınmış, bu
milletvekillerinin hakları yalnız ait oldukları gruba
aitmiş gibi, sanki bizim dışımızda burada hiçbir
demokrat yokmuş gibi bir manzara ortaya çıkıyor. Oysa, bu
Mecliste, hangi partiden olursa olsun, bir milletvekilinin hak ve hukuku
kısıtlandığında ona sahip çıkmak bütün
milletvekillerinin ve özellikle Meclis Başkanının görevidir ama
yapılan tamamen tersi.
Şimdi, ben -belki bazılarınız
biliyordur- Almanyada otuz sene yaşadım, orada milletvekilliği
yaptım, orada büyükşehir belediye meclis üyeliği yaptım
yıllarca sol parti içinde. Sol parti ile orada muhafazakâr partisi,
Hristiyan Demokrat Partisi arasında -biliniyor çok- husumet derecesinde
bir karşıtlık var ama Parlamentoda bize karşı herhangi
bir menfi, olumsuz şey yapıldığında ilk önce onlar
hakkımızı, özgürlüğümüzü savunurdu.
Şimdi, Voltairenin bir sözünü Değerli
İbrahim Ayhan alıntı yaptı, ben de bir alıntı
yapayım. Voltaire kendi karşıtına diyor ki: Senin
düşüncenden nefret ediyorum, karşıyım sonuna kadar ama bu
düşünceni ifade edebilme özgürlüğüne sahip olman için de
canımı feda ederim. Şimdi, maalesef, burada, ülkemizde
yaşanan bunun tam tersidir. Bizim çağrımız, burada bulunan
bütün grupların tutuklanan arkadaşlarımız için harekete
geçmesi ve onların derhâl
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ATALAN (Devamla) Sayın Mehmet Ali
Şahinin dediği gibi, -maalesef, linç edilmediği kaldı-
tutuksuz yargılanma yolunun açılması
Biz yargılanmaktan
hiç kaçmıyoruz. Bu imkânın yaratılması ivedilikle
gerekiyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atalan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
79uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
80inci madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405
sıra sayılı Kanun Tasarısının 80inci maddesinde
yer alan beş bin ibaresinin altı bin şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo
Paylan Sibel
Yiğitalp Adem
Geveri
İstanbul Diyarbakır Van
Mehmet Emin
Adıyaman Lezgin
Botan Berdan
Öztürk
Iğdır Van Ağrı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 80inci maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer
Fethi Gürer Bülent
Bektaşoğlu Mehmet
Tüm
Niğde Giresun Balıkesir
Atila
Sertel Ceyhun
İrgil Murat
Emir
İzmir Bursa Ankara
Metin
Lütfi Baydar
Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ
(Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Balıkesir
Milletvekili Sayın Mehmet Tüm. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 80inci maddesi üzerine grubum adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, tüm bu
görüşmeleri demokrasi adına, halkımızın bize
verdiği yetkiye dayanarak yapıyoruz. Bunun çağdaş hukukun
ve demokrasinin bir gereği olduğunu hepimiz biliyor ve kabul
ediyoruz. Bizim savunduğumuz, işte, bu çağdaş demokrasi
anlayışıdır. Bu anlayışla, demokrasiye uygun
olarak bir bakanlığın teşkilat yasasını günlerce
görüşüyoruz.
Peki, şimdi buradan AKPli arkadaşlara
soruyorum: İçeri attığınız, yargısız infaza
tabi tuttuğunuz gazeteci, aydın, bilim adamı, siyasetçi ve
yazarları hiç düşündünüz mü? Bu insanları hangi demokratik
kurallara göre tutukladınız? Hangi hukuka göre ceza veriyorsunuz?
Tutuklayan savcı, yargılayan hâkim hangi özgür iradeyle bunları
yapmaktadır, söyler misiniz? Gazetecileri hangi gerekçelerle içeri
attılar, içinizde bunu bilen var mıdır? Sizce, demokratik bir
ülkede bunlar olabilir mi? Bu karanlık tablo ülkemize asla
yakışmıyor.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
günlerde milletvekili arkadaşlarımla birlikte Silivri Cezaevinde
Cumhuriyet gazetesi yazarlarını ziyaret ettik. Düşünce
özgürlüğüne ve laik cumhuriyete inanan herkese, Murat Sabuncunun, Hakan
Karasinirin, Bülent Utkunun, Güray Tekin Özün, Mustafa Kemal Güngörün, Önder
Çelikin, Turhan Günayın, Kadri Gürselin, Musa Kartın ve Akın
Atalayın selamlarını getirdik. Bu arkadaşların neden
tutuklandıklarını çok iyi biliyoruz. Bunlar Medya ve basın
özgür olsun. dedikleri için tutuklandılar; reisin kulu kölesi
olmadıkları için tutuklandılar; gazetelerine manşetleri
saraydan attırmadıkları için tutuklandılar; ülkemizde tam
demokrasiyi ve insan haklarını savundukları için
tutuklandılar.
Sadece Cumhuriyet yazarlarını değil,
bunlarla birlikte 142 gazeteciyi daha tutukladınız ve dünyanın
hiçbir yerinde bu kadar özgürlükleri rehin alınmış gazeteci,
yazar görebilir misiniz?
Bu gazetecilerin çoğu, meslek
yaşamları boyunca sizin eski ortağınız FETÖyle
mücadele ettiler. Şimdi Bunlar FETÖcü. diye tutukluyorsunuz çünkü siz,
bu gazetecilerden korkuyorsunuz. Sizin FETÖyle
ortaklığınızı bunlar çok iyi biliyorlar. Bundan
dolayı birilerinin emri üzerine tutukladınız.
Değerli milletvekilleri, AKP, ülkede
çağdaş hukukun yerine bir Silivri hukuku yarattı. AKPye muhalif
kim varsa önce Silivriye atıyorlar, sonra hiçbir suç bulamayınca da
Pardon, kumpas vardı, özür dileriz. diyerek dışarı
çıkarıyorlar. Bunun örneklerini saymama hiç gerek yoktur, hepiniz çok
yakından biliyorsunuz; en canlı örneği Mustafa Balbay ve Tuncay
Özkandır.
Değerli milletvekilleri, AKPnin ülkeyi
getirdiği yerde hukuk yok, adalet yok, bağımsız yargı
yok, her şeyden önemlisi vicdan yok. İnsanların
yargılanmadan mahkûm oldukları tek ülke Türkiyedir. İnsan olmanın
en temel kuralı olan haklar yasayla yok sayılıyor. Kendilerini
15 Temmuzun mağduru ilan edenler şimdi bunu fırsata çevirdiler.
Her gün cumhuriyetin değerlerini ve kazanımlarını tek tek
yok ediyorlar. Cumhuriyetin yetiştirdiği irfanı hür,
vicdanı hür insanlardan korkuyorlar. Özgür üniversite, özgür basın,
özgür toplum, özgür insan istemiyorlar çünkü özgürlük biat etmenin
düşmanıdır. Özgür insan soran, sorgulayan yurttaş demektir.
Bunun yerine kaderci, biatçi, her şeyi fıtrata bağlayan kul
yaratmak en büyük hayalleridir. Ancak şunu çok iyi biliyoruz ki; bu ülkenin
demokratları, aydınları, yazarları, gazetecileri
faşizmin zindanları olan Metrisleri, Ulucanları, Mamakları
dün de bugün de çok iyi biliyorlar. Sizin baskı ve zulmünüz bu ülkenin
aydınlarını, demokratlarını doğru bildikleri
yoldan asla geriye döndürtemeyecek.
Sözlerime Nazım Hikmetin sözleriyle son vermek
istiyorum:
Hava kurşun gibi ağır,
Hava toprak gibi gebe.
Bağır bağır
bağırıyorum,
Kurşun kurşun eritmeye
çağırıyorum.
Ben diyorum ki ona:
Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak,
Nasıl çıkar karanlıklar
aydınlığa?
Sizin yarattığınız kurşun
gibi bu ağır hava demokrasi ve özgürlüklerin meşalesi
karşısında erimeye, yok olmaya mahkûmdur. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tüm.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 80inci maddesinde yer alan
beş bin ibaresinin altı bin şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Lezgin Botan (Van) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Van Milletvekili
Sayın Lezgin Botan... (HDP sıralarından alkışlar)
LEZGİN BOTAN (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; söz konusu yasa tasarısının
80inci maddesi üzerine grubum adına söz almış
bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, bu Meclis nasıl
ki bütün vesayetlere, her türlü darbeciliğe karşı durmuşsa,
aynı şekilde şu an tutuklu olan, rehin alınan eş
başkanlarımız, milletvekillerimiz ve üyelerine sahip
çıkması da bu Meclisin şeref ve namus borcudur.
Değerli arkadaşlar, eğitimle ilgili
bir yasanın görüşüldüğü saatlerde Adananın Aladağ
ilçesinde 11 kız öğrencimiz ve 1i de memur 12
canımızı kaybettik. Buradan vefat edenlere rahmet, ailelerine
sabır diliyorum.
Türkiyede eğitim alanında sorunlara
kalıcı çözümler üretebilecek evrensel standartlarda
değişikliklerin yapılması gerekirken AKP iktidarları
dâhil herkes kendi ideolojik beklentileri doğrultusunda eğitimi
dizayn etmeye çalıştı. Özellikle AKP iktidarları döneminde
eğitim sistemi âdeta bir yazboz tahtasına dönüştürüldü. Bunun
sonucunda, nitelikli bir eğitim sistemi
oluşturulamadığı gibi, çocuklarımızın da
yaşamı ikide bir değiştirilen sistemlere ayak uydurma
koşturmacasıyla geçti. Görüldüğü kadarıyla, bugün de
çocuklarımıza güvenli barınak, kaliteli yaşam, geniş
olanaklar sağlamak yerine, AKP siyasal kodlarına sadık kalarak
eğitimle oynamaktadır. Bunun yanında, söz konusu yasa
tasarısının düzenleniş biçimi ve içeriğine
bakıldığında, öğrencilerin ihtiyaçlarının
gözetilmediğini görüyoruz. Eğer gerçekten AKP iktidarları
döneminde çocuklarımız önemsenmiş olsaydı ne Ensar
vakaları olurdu ne de Aladağ yaşanırdı. Aynı
şekilde, Türkiye Kürdistanında okul çağındaki
Uğurlar, Ceylanlar, Berkinler katledilmezdi, Kürt çocuğu ana dilinde
eğitimden yoksun bırakılarak bilişsel dünyası tahrip
edilmezdi. AKP iktidarları en azından eğitim konusunda iflas
bayrağını dalgalandırdığını kabul
etmelidir. Ama öyle şişkin bir gurur ve dolgun bir ego var ki hatalarını
bile ne görüyorlar ne de kabul edebiliyorlar. Bunun yerine, her konuda
inancımızı suistimal eden siyasal bir argüman hâline getirdiler.
Somada, Şirvanda bile gerekli tedbirleri alamadıkları için
istifa etmeleri gerekenler fıtrata sığındı. Cemaati
besleyip, büyütüp özellikle de Kürtlerin başına bela edenler
faturayı ödemek yerine garibanlara kestiler. Bu sebeple sormak
zorundayız: Eğitim başta olmak üzere birçok devlet kurumunun
dümenine cemaatçileri kim veya kimler yerleştirdi? Dümendekilerin, yandaşları
için sınav sorularını çalmasından dolayı küçük
yüzdelik dilimlerle atanamadığı için intihar eden öğretmen
adayı gençlerden haberiniz var mı? Bu yetmemiş olmalı ki
bugün de binbir emekle çalışıp atanan insanları
işlerinden ettiniz. İnsanların hayatlarını
darmadağın ettiniz. FETÖ metö dediniz ama sapla samanı
karıştırdınız. Öyle ki EĞİTİM SEN, SES
gibi muhalif, sol sendika üyelerini mağdur ettiniz. Sadece vicdan diyoruz.
Eğer vicdanınız kış uykusundaysa lütfen
vicdanlarınızı uyandırın.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğitimin odağında çocuklarımız,
yarınlarımız var. Zannedersem bu konuda hepimiz hemfikiriz.
Peki, ana dilde eğitim alamayan milyonlarca çocuk için de bir şeyler
yapmayı düşünüyor musunuz Sayın Bakanım? Bugün burada
yapılan düzenlemelerin yanında, kentleri yakılmış,
yıkılmış; dil, kültür, siyasi açıdan kendisini buradan
uzaklaşmış hisseden milyonlarca insan için bir şeyler
yapmayı düşünüyor musunuz? Dışarıya kendi
soydaşlarınız için söz konusu olduğunda Asimilasyon bir
insanlık suçudur. diyenler kendi Kürt vatandaşlarının ana
dillerini yasaklayarak, ana dilde eğitimden yoksun bırakarak asimile
etmenin de büyük bir insanlık suçu olduğunu düşünüyorlar
mı?
Bu temenni ve duygularla hepinizi, Genel Kurulu
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Botan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
80inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, 60a göre kısa bir söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, asimilasyon politikaları diye bir tabiri kesinlikle kabul
etmediklerine ve Türkiye kürdistanı diye bir tanımlama
bulunmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak, AK PARTİ iktidarları döneminde biz asimilasyon
politikaları diye bir tabiri kesinlikle kabul etmiyoruz, bunu
reddediyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin sınırları içerisinde
yaşayan her yurttaş eşit haklara sahiptir ve Türkiye Cumhuriyeti
devletinin her vatandaşı gibi -hangi bölgesinde yaşıyorsa
yaşasın- hiçbir ayrım gözetilmeden eşit
yurttaşlık haklarına sahiptir.
Bir diğer konu, Anayasamızda
devletimiz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak tanımlanır. Devletin
idari yapısı, şehirleri ve bölgeleri ilgili
yasalarımızda yazılmıştır. 7 coğrafi
bölgeden oluşur, 81 ili vardır ve burada Türkiye kürdistanı
diye bir tanımlama bulunmamaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.36
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
405
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721),
Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
81inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının 81inci
maddesindeki yer alan ibaresinin bulunan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo
Paylan Sibel
Yiğitalp Adem
Geveri
İstanbul Diyarbakır Van
Berdan
Öztürk Mehmet Emin
Adıyaman Mahmut
Toğrul
Ağrı Iğdır Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısının 81inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal
Topcu Baki
Şimşek Ruhi
Ersoy
Ankara Mersin Osmaniye
Arzu
Erdem Erkan
Haberal
İstanbul Ankara
Madde
81- 6114 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan 31/12/2015 ibaresi 31/12/2017 şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Sayın Baki Şimşek. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 81inci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Adana Aladağda üç katlı kız
öğrenci yurdunda çıkan yangında hayatlarını kaybeden
yurt müdürü Cumali Gençin kızı Sare Betül Genç, eğitmen Mersin
Çamlıyaylalı hemşehrim Fatma Canatan ile öğrenciler Sema
Nur Aydoğdu, Gamze Bagir, Bahtınur Baş, Nurgül Pertlek,
Tuğba Aydoğdu, Sümeyye Yetim, Cennet Karataş, Sevim Köylü,
İlknur Maden ve Zeliha Avcının cenazeleri bugün
kaldırıldı. Şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum.
2016 yılının Türkiyesinde, umreye ve
hacca dolarla gidilen 2016 yılının Türkiyesinde, köy
çocukları, Yörük çocukları, eğitim alma uğruna, dün
Konyada olduğu gibi, Diyarbakırda olduğu gibi, bugün de
Adanada yanarak can verdiler. Maalesef, devletimiz, 2016 yılında
hâlâ öğrencilerin yurt sorununu çözemedi. Hükûmet yetkilileri sadece
yollardan, otobanlardan, tüp geçitlerden ve köprülerden sorumlular,
eğitimden sorumlu hiç kimse yok bu ülkede; belediye sorumsuz, Hükûmet
sorumsuz, denetleyenler sorumsuz, sadece sorumlu olan, bu çocukları okumak
için bu yurtlara gönderen aileler var.
Değerli milletvekilleri, devletimiz eğitim
sisteminin sorunlarını konuşmak zorundadır, bunları
çözmek zorundadır. Bu acı sadece Adanayı değil, bugün
bütün Türkiye'yi yaktı. Yalnız sorumlu olarak, o yangın
merdivenini kilitli bırakan yurt görevlisi veya buna müsaade eden belediye
veya Bakanlık yetkilileri, bugün sadece geriye onlar kaldı.
Şimdi, biz, bu acıyla yurtları denetlemeye
çıkacağız. Türkiye genelinde birçok yurt denetlenecek, ama
yarın, Konyada olduğu gibi, Diyarbakırda olduğu gibi, üç
ay sonra hepsi unutulup gidecek, yine öğrencilerimiz kaderleriyle baş
başa kalacaklar. Onun için Sayın Bakanımızdan şunu
istirham ediyoruz: TOKİ milyon dolarlık konut yapmayı
bıraksın. Bu yıl üniversiteler açılırken sadece
Kahramanmaraşta 4 bin üniversite öğrencisi açıkta kaldı.
İstanbulda binlerce, Ankarada binlerce hâlâ yurda
yerleşemediği için üniversiteye gidemeyen öğrencilerimiz var. Bu
yılki bütçeye ciddi bir ödenek konulsun, Türkiye genelinde hem ortaokul,
lise hem üniversite öğrencilerinin yurt sorunu çözülsün. Yoksa
çıkıp burada şunu söylemek kolay: Efendim, Aladağda yurt
yok ama Adanaya gönderseydiniz. Biz bunu sorumsuzluk olarak
algılıyoruz. Aladağın köyünden gelen çocuk zaten bir
buçuk-iki saatlik yolla geliyor Aladağa. Aladağ-Adana arası -buradan,
bilmeyenler kürsüye çıkıp konuşuyorlar- iki-iki buçuk saatlik
yol. Dört saatlik bir yola gönderecek anne baba çocuğunu, o çocuk hafta
sonu tatil olacak, geri köyüne gidecek. Nasıl gidecek Allah
aşkına? Köy okullarını kapatarak geldiğimiz süreç
bugün bu noktalara geldi. Maalesef eğitimde iyi bir durumda değiliz.
Ben Mersinde yaşıyorum, bugün Mersinde
tarlada çalışmaya giden Suriyeliler yabancı dil
konuşuyorlar; İngilizce biliyorlar, Fransızca biliyorlar. Çöp
toplayan çocuklar yabancı dil biliyorlar ama nasıl bir eğitim
sistemimiz var? Sekiz yıl lise eğitimi -ortaokul, lise- dört yıl
üniversite eğitimi veriyoruz. Şimdi ben bu kürsüden sorsam, Kaç tane
yabancı dil bilen milletvekili var? desem bir elin parmaklarını
geçmeyecektir. Onun için
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Çok vardır.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla)
Kesinlikle yoktur, çok yoktur yani iyi derecede yabancı dil bilen çok sayıda
yoktur. Onun için, bunlarla ilgili gerekli planlamaların
yapılmasını, millî eğitim politikasının sadece
öğretmenin aldığı maaşla, kaç kilo süt alıyor,
kaç kilo et alıyor olarak değerlendirilmemesini bekliyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, tekrar, yanarak
canlarını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Şimşek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 81inci maddesindeki yer
alan ibaresinin bulunan şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mahmut Toğrul (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili
Sayın Mahmut Toğrul
Buyurun.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bu vesileyle, Genel Kurulu selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, konuşmama Eş
Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş, Eş Genel
Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ; Grup Başkan
Vekilimiz Sayın İdris Baluken; Hakkâri milletvekillerimiz Selma
Irmak, Abdullah Zeydan, Nihat Akdoğan; Şırnak milletvekillerimiz
Ferhat Encu, Leyla Birlik; Diyarbakır Milletvekilimiz Nursel Aydoğan
ve Mardin Milletvekilimiz Gülser Yıldırımı selamlayarak
başlamak istiyorum. Yine aynı şekilde, belediye eş
başkanlarımız Ahmet Türk, Gültan Kışanak, Fırat
Anlı başta olmak üzere tüm belediye
başkanlarımızı ve tüm siyasi tutsakları saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün, Aladağda
yaşanan felaketle ilgili olarak Eş Genel
Başkanımızın, eşi Başak Demirtaş
aracılığıyla gönderdiği mesajı sizinle
paylaşmak istiyorum.
Adananın Aladağ ilçesinde meydana gelen
yangında 11i öğrenci, 12 kişinin hayatını kaybetmesi
ve 22 öğrencinin yaralanması beni derinden üzmüştür.
Hayatını kaybedenlere rahmet, ailelerine
başsağlığı, yaralılara da acil şifalar
diliyorum. Hepimizin özlemi, bu tür felaketlerin bir daha yaşanmadığı
bir ülke ortamına ulaşmaktır. Ne yazık ki bu tür felaketler,
bu ihmalkârlık ve denetimsizlik, bu sorumsuzluk, devlet
kurumlarının umursamaz ve aymaz tutumları devam ettikçe
yaşanacaktır.
Çocuklar hepimizin hem bugünü hem de
geleceğidir. Onların sağlıklı, güvenli ve huzurlu
ortamda yaşamaları, hiçbir istismarla
karşılaşmamaları, nitelikli ve bilimsel eğitim
almaları, hepimizin hem beklentisi hem de mücadele konusudur. Umuyorum ki
bir daha böyle bir felaketi, böyle bir utancı yaşamayız. Bunun
ilk adımı, sorumlulardan hukuk önünde hesap sorulmasıdır.
Ama bu yetmez, partimiz başta olmak üzere tüm demokrasi güçleri, vicdan
sahibi her bir yurttaşımız çocuklarımızın rahat
edecekleri, kendilerini geliştirecekleri insani yaşam ve eğitim
ortamını sağlamak için üzerine düşeni yapmalıdır.
1 Aralık 2016
Selahattin
Demirtaş
Halkların
Demokratik Partisi
Eş
Genel Başkanı
Değerli arkadaşlar, Eş
Başkanımızın belirttiği gibi ben de bu olayda, bu
katliamda yaşamını yitiren yurttaşlarımıza
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı,
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün yasama faaliyeti
nedeniyle aramızda olması -açık hukuk hükmüne rağmen-
engellenmiş vekillerimizin burada olmaması aslında bu Meclisin
bir yüz karasıdır. Bu Meclisin kendi üyelerine sahip
çıkmamasının tarihe not düşülecek bir leke olarak
kalacağını ifade etmek isterim.
Değerli arkadaşlar, dün Kandıraya
gidenler arasında ben de vardım. Kandıra yolunda maalesef bizi
bir asker karşıladı. Önce polis noktası, arkasından
jandarma noktasında bir asker karşıladı ve valinin
talimatı olduğu gerekçesiyle bizim eş
başkanlarımızla, vekil arkadaşlarımızla
görüşmemiz engellendi. Şimdi, eğer bir karar veriyorsanız
-zaten hukuku çiğniyorsunuz- mertçe arkasında durun, o kararı yazılı
olarak bize gösterin. Sadece şifahen Böyle bir karar var. demeniz,
aslında ne kadar kendi hukukunuza saygı duyduğunuzun da
göstergesidir. Biz orada bir tutanak tutmak istedik ama tutanak dahi
tutmadınız çünkü biliyorsunuz ki bu hukukla sizler asla bu hukuku
savunabilir durumda değilsiniz.
Bakın, Saddam Hüseyinin yargılandığı
mahkemenin başkanının Saddam Hüseyinle diyaloğunu
hatırlatırım size. Saddam Hüseyin
yargılandığı zaman mahkeme başkanı Saddam
Hüseyine bir talebi olup olmadığını sorar. Saddam Hüseyin
adil yargılanmak istediğini söyler. Mahkeme başkanı veciz
olarak şu cevabı verir: Biz sizin
çıkardığınız yasalarla sizi
yargılayacağız. Evet, bugün AKP Hükûmeti, bu iktidar
yıkılıyor, çatır çatır yıkılıyor;
ekonomi yok, dibe vurmuş, demokrasi çökmüş, adalet çökmüş. Siz
yarın yargılanacağınız bu yargılama
çıtasını kendiniz koydunuz, buna göre
yargılanacaksınız, bunu bilmenizi istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Toğrul.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
81inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
82nci madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (1/721) esas numaralı Kanun Tasarısının 82nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve
diğer maddelerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Zühal
Topcu Erkan
Haberal
Manisa Ankara Ankara
Ruhi
Ersoy Deniz
Depboylu Arzu
Erdem
Osmaniye Aydın İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahiplerini okuyorum:
Ömer Fethi Gürer Metin
Lütfi Baydar Ceyhun
İrgil
Niğde Aydın Bursa
Atila
Sertel Mustafa
Ali Balbay Bülent
Yener Bektaşoğlu
İzmir İzmir Giresun
Murat
Emir
Ankara
Diğer önergenin imza sahiplerini okuyorum:
Garo
Paylan Sibel
Yiğitalp Adem
Geveri
İstanbul Diyarbakır Van
Mehmet Emin
Adıyaman Berdan
Öztürk
Iğdır Ağrı
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK
VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Biz bunlara katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet
Emin Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Meclisin 3üncü büyük partisinin eş
genel başkanları ve 8 milletvekilinin tutuklu olduğu bir süreçte
doğrusu yasama faaliyetlerini çok içten, çok etik, çok ahlaki olarak
yürütmek, yasama faaliyetlerine ilişkin gelen öneri ve tasarılar
üzerinde çok içten tartışabilmek maalesef vicdanın elvermediği
bir durum.
Milletvekili arkadaşım Sayın Osman
Baydemirin de söylediği gibi, eğer hukuk vicdanı, adalet
vicdanı, siyasal vicdan ishal değilse ya da kabız değilse
bu Parlamentonun çatısı altında sizler gibi meşru,
demokratik yollarla seçilmiş olan ve 3üncü büyük partinin milletvekili ve
eş başkanlarının şu anda cezaevlerinde tecrit
altında tutulmalarının sizin vicdanınızı da
rahatsız etmiş olması gerekir.
Değerli arkadaşlar, aslında bu
Meclisin tarihinde şu anda yaşadığımız durum yeni
bir durum değil. 1990lı yıllarda da milletvekilleri cezaevlerine
tıktırıldı. Şu anda Parlamentomuzun içinde yer alan
Sayın Mustafa Balbay da cezaevi sürecini yaşadı yine Sayın
Mehmet Haberal da benzer süreçleri yaşadı.
Aslında kuvvetler
ayrılığının gerçek anlamda ifadesini bulduğu
demokratik sistemlerde, çağdaş demokrasilerde yargı erki ile
yasama erki arasındaki dengenin çok önemli olduğunu belirtmek
isterim. Her ne kadar maalesef bizde bu erkler arasındaki denge, iktidar
çoğunluğu açısından bozulmuşsa da son birkaç
yıldır maalesef yargı merci de âdeta siyasal iktidarın
çoğunluğu tarafından rehin alınmış
durumdadır.
Bakın, değerli arkadaşlar,
bağımsız yargı sisteminde aslında içtihatlar,
verilmiş kararlar tüm mercileri bağlar. Sayın Mustafa
Balbayın kararı şu anda elimde. Bakın, Anayasa Mahkemesinin
vermiş olduğu içtihatlar var. Bir milletvekilinin tutuklu
yargılanıp yargılanamayacağına, yasama
faaliyetlerinden alıkonulup konulamayacağına ilişkin
Anayasa Mahkemesinin ortada içtihadı bulunduğu hâlde, maalesef
talimatla, emirle, yine yürütmenin en tepesinde Anayasa Mahkemesinin
kararlarını tanımıyorum. diyen
Cumhurbaşkanının talimatı doğrultusunda bugün
milletvekillerimiz tutuklu durumdadır.
Anayasa Mahkemesinin uzun, 30 sayfayı
aşkın içtihadı var. Ben, keşke zaman olsa tümümü
okumuş olsam ama sadece bir paragrafını okumak isterim,
Sayın Mustafa Balbayın başvurusu üzerine bir gerekçesini. Aynen
şunu söylüyor Anayasa Mahkemesi: Seçilme hakkı sadece
seçilmişlerde aday olma hakkını değil; aynı zamanda,
seçildikten sonra milletvekili olarak Parlamentoda bulunma hakkını da
ihtiva eder. Bu da hiç kuşkusuz kişinin seçildikten sonra
milletvekili sıfatıyla temsil yetkisini fiilen kullanabilmesini
gerektirir. Bu bağlamda, seçilmiş milletvekilinin yasama faaliyetine
katılmasına yönelik müdahale sadece onun seçilme hakkına
değil; aynı zamanda, seçmenlerinin serbest iradesine de
yapılmış bir müdahaledir.
Bizim partimiz 6,5 milyon oy almıştır
dolayısıyla Sayın Eş Genel Başkanlarımıza ve
milletvekillerimize yönelik bu hukuk dışı saldırı
aslında 6,5 milyon seçmene yapılmıştır.
Unutulmamalı ki adalet ok gibidir, hedefe ulaşır ama
adaletsizlik, hukuksuzluk, hukuk dışılık bumerang gibidir,
atanı sonuçta döner vurur, tıpkı Ergenekon, KCK
davalarındaki FETÖcü hâkimlerin hukuk dışı
davranışlarının bugün bumerang gibi, kendilerine
dönmüş olması gibi.
Sayın milletvekilleri, bu hususta
duyarlılık göstereceğinizi umut ediyor, saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Adıyaman.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci
konuşmacı, İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Ali Balbay.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Arkadaşlar, 85 maddelik eğitimle ilgili
uzun bir yasanın sonuna yaklaşmaktayız. Bu yasa
tasarısında üniversitelere giriş koşullarından
çıraklık eğitimine, maarif müfettişliğinin
çalışma koşullarından okullardaki denetime kadar pek çok
alanda yeni düzenleme getiriliyor. İddiayla söylüyorum, bu yasa üzerinde
en çok bir yıl içinde yeni oynamalar yapmak zorunda kalacaksınız
çünkü ne yazık ki yasa yapma biçimi o andaki gereklere göre
yapılıyor.
Arkadaşlar, Almanya, İkinci Dünya
Savaşından sonra çok büyük bir yıkımla karşı
karşıya kaldığında Almanlara soruyorlar: Şimdi
ne yapacaksınız? Almanlar şu karşılığı
veriyor: Bizim üniversitelerimiz var. Gerçekten de Almanya o
yıkıntının üzerinden yeni bir devlet yaratıyor, yeni
bir demokrasi üretiyor ama ne yazık ki bizim şu anda eğitim
kurumlarımız, üniversitelerimiz eğitimden çok sorun üretmekte.
Sayın milletvekilleri, bugün Aladağda
meydana gelen olaydan sonra dört partinin bir araya gelip bu sorunla ilgili
araştırma yapmış olmasına, yapmak istemesine sevindik.
Gerçekten olması gereken buydu ama ortak noktalarımız öylesine
azaldı ki dört partinin en temel konuda bile, en azından çözümde
değil, Çözüm nedir? ya da Sorun nedir? bunu araştırmak için
bir araya gelmesini bile çok önemsedik.
Bugün Türkiyeye baktığımızda,
bu Meclis ortamında olduğu gibi, bir yandan tutuklu milletvekilleri,
bir yandan Türkiye'nin etrafındaki ülkelerle karşı
karşıya kaldığı tablo, bir yandan dolardaki
yükseliş; öyle bir yönetilemez ortamdayız ki sadece bugünkü iki
haberi sizinle paylaşmak istiyorum. Biraz önce, akşam saatlerinde
Atina bir açıklama yaptı arkadaşlar, dedi ki: Siz Lozanı
istemiyorsanız Sevri verelim. Atina Türkiyeye böyle bir şey deme
hakkını gördü kendisinde. Rusyada da Lavrov,
Dışişleri Bakanı, Türkiyeye Ne yapmak istiyorsunuz?
Suriyeyle ilgili niyetinizi bilmek istiyoruz, bir açıklama bekliyoruz.
dedi. Bununla ilgili, sosyal medyada çok iyi, iki farklı görüş var.
Gerçekten de Türkiyede üniversite eğitimi almış, diploma sahibi
bir Cumhurbaşkanı olsaydı böyle bir tabloyla karşı
karşıya kalmazdık arkadaşlar.
HİKMET AYAR (Rize) Hadi oradan be!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Şimdi, bir
başka tablo; önümüzdeki günlerde belki de bir tartışma
yaşanacak, belki de bir referandum ortamına girilecek, bir kesim
başkanlık sistemine evet diyecek, bir kesim hayır diyecek. 4
Aralık günü Ankarada, Tandoğanda Türkiye'nin üç büyük
kuruluşu; Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği ve Birleşik Kamu-İş
ortak bir karar aldılar ve Ankarada bir miting yapmak istediler. Mitingin
başlığı da şu: Cumhuriyetimiz ve Parlamenter
Sistemimiz İçin Halk Buluşması. Bu miting bugün akşam
saatlerinde yasaklandı arkadaşlar. Böylece, demokrasi
anlayışınız, eğer önümüzdeki günlerde bir referandum
söz konusu olursa bakışınız ortaya çıktı. Evet
diyecek olanlara her yer serbest, hayır diyecek olanlara yasak. Daha
yakın geçmişte, 15 Temmuzdan sonra sokaklara çıkmamak
yasaktı, kim çıkmıyor onları denetliyorlardı ama
şimdiyse çıkmayı yasak hâle getirdiniz. Bu mu demokrasi
anlayışı? Bu mu demokrasiyi kurtarmak?
Sayın milletvekilleri, sözlerimi tamamlarken
diktatörlükle ilgili bir sözü paylaşmak istiyorum. Diktatörlük, bir
kişinin milyonlarca kişiye hükmetmesi değildir, milyonlarca
kişinin bir kişinin zulmünü kabul etmesidir. Türkiye bu zulmü kabul
etmeyecek. (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye bu süreci
aşacak. Göreceksiniz, 2017 çok yeni bir ufuk açacak Türkiye'nin önüne ve
önümüzdeki dönem demokrasi Türkiyede yerleşecek, bugünkü, biraz önce
anlattığım anlayış tarihin çöplüğüne gidecek.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Fidel Castro sizin
için ne anlama geliyor? Diktatör değil, değil mi sizin için?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Balbay.
Sayın Kılıç, sisteme
girmişsiniz, buyurun.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; az önce kürsüde konuşan
hatiplerden bir tanesi Kahramanmaraşta Yükseköğretim Kredi ve
Yurtlar Kurumu yurtlarına yerleşemeyen 3-4 bin öğrenci
olduğundan bahsetti. Hâlbuki, bizdeki kesin bilgi şudur: Yedek
yerleştirmeden sonra kalan yedek 1.214 kız, 350 erkek olmak üzere
toplam 1.564 kişidir, 3 bin veya 4 bin değildir.
Bu bilgiyi paylaşmak istedim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Fark eden ne? 1.500
kişi yine açıkta kalmış.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Kılıç.
Kayıtlara geçmiştir.
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı Aydın Milletvekili
Sayın Deniz Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Muş, hatibi
çağırdım, isterseniz hatip konuşsun, daha sonra size söz
vereyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Muş söz istiyorsa ben de istiyorum Sayın Başkan.
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına vermiş olduğumuz önergemizle ilgili olarak söz
almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Millî Eğitim
Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü
17/9/2015 tarihinde yaptığı düzenlemeyle özel okullar ile özel
eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde görevlendirilecek yeterli
sayıda rehber öğretmen olmadığı ve temininde
sıkıntı yaşandığı iddiasıyla öncelikle
bu alanlara kaynak gösterilen yükseköğretim programlarınca
karşılanması amacıyla da rehberlik kursu düzenleme
kararı almıştır. Duyuru incelendiğinde, kursların
katılımının felsefe grubu öğretmenleri
mezunlarını, ortaöğretim alan öğretmenliği tezsiz
yüksek lisans ya da pedagojik formasyon programı belgesi bulunan felsefe
bölümü ve sosyoloji mezunlarını, eğitim fakültelerinin
eğitim programları ve öğretimi, eğitim yöneticiliği ve
denetçiliği, eğitimde ölçme ve değerlendirme, eğitim
yönetimi teftişi ve planlaması ve halk eğitimi bölümü ana bilim
dalı mezunları olup özel okullar ile özel eğitim ve
rehabilitasyon merkezlerinde hâlen görev yapmakta olan öğretmenlerin
hizmet içi eğitimle ve sonucunda rehber öğretmen olarak görev
alabilecekleri hükmü düzenlenmiştir.
Sayın Bakan, aslında bu bir diş
hekimine beyin ameliyatı yaptırmak gibi bir şey olur diye
düşünüyorum çünkü her alanın eğitimi birbirinden farklı.
Rehber öğretmenlik, psikolojik danışmanlık eğitimi
veren üniversitelerin lisans bölümleri yüksek puanlarla öğrenci
almaktadır. Kimi üniversitelerin psikoloji bölümü ve psikolojik danışmanlık
ve rehberlik bölümleri giriş puanları bazı hukuk fakültelerinden
daha yüksektir. Bu bölümlerin derslerinin teorik ve uygulamaya yönelik
özellikleri nedeniyle felsefe, sosyoloji bölümlerinde olabildiği gibi
açık öğretim fakülteleri veya uzaktan eğitim veren fakültelerin
programlarına alınmamıştır. Bu lisans programları
dört yıl boyunca, temel psikoloji, gelişim psikolojisi, fizyolojik
psikoloji, psikolojik danışma ve rehberlik, bireyi tanıma
yöntemleri, insan ilişkileri ve iletişim, psikolojik danışmanlıkta
konsültasyon, ruh sağlığı ve hastalıkları, özel
eğitim, okulda gözlem, psikolojik danışma ve sosyal destek,
yaşam dönemleri ve uyum problemleri, kişilik kuramları,
psikolojik testler, mesleki rehberlik ve danışmanlık ilke ve
teknikleri, kültüre dayalı psikolojik danışma, aile
ilişkileri, travma yaşantıları, grupla psikolojik
danışma, davranış bozuklukları, uyumsuz
çocukların eğitimi, çocuk istismarı ve ihmali, psikolojik ölçme
araçları geliştirme, öğrenme güçlükleri, bağımlılık
ve psikolojik danışma, kriz ve krize müdahale, evlilik ve aile
danışmanlığı, psikodrama, farklı kuram ve
yöntemlerin eğitiminin verildiği teorik, uygulamalı ve
süpervizyon destekli bir eğitim programıdır. Dört yıl süren
rehberlik ve psikolojik danışmanlık eğitiminde
öğrencinin toplam aldığı 240 kredinin 220si psikolojik
danışmanlık mesleğinin icrasıyla ilgilidir. Bu kadar
önemli bir eğitimin, uzun süren bir eğitimin, 224 saat süren
kısa bir kursla bireylere kazandırılmaya
çalışılması mümkün değildir.
Alanında uzmanlaşmış,
mesleğe münhasır eğitim almış psikoloji ve psikolojik danışmanlık
ve rehberlik mezunlarının işsizlik sayısı
azımsanamayacak kadar artmıştır. Bu yaklaşık 10
bin civarındadır. Bu kadar kişi, bu kadar yeni mezun, 10 bin
civarında mezun atama beklerken, kısa süreli rehberlik
kurslarıyla bu eğitimin verilerek yeni gruplar oluşturulmaya
çalışılması hakkaniyet ilkesine aykırıdır.
Bu, aynı zamanda meslekler arası uzmanlaşmayı anlamsız
kılmakta, bilimsellik ilkesine de aykırı olmaktadır.
Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığının yine belli bir
yönetmeliğinde -ki bu Talim Terbiye Kurulunun bir yönetmeliği- bu
programlara atanabilecek öğretmenlerin kimler olabileceği de
verilmiş. Bunlar rehberlik ve psikolojik danışmanlık
mezunları, eğitimde psikolojik hizmetler ana bilim dalı mezunları
ve pedagojik formasyon eğitimi almış olmak şartıyla
psikoloji mezunlarıdır. Tüm bu meslekî alanlarda bilimsellik ilkesine
duyduğumuz saygıyla bu alan ihlallerinden doğan
haksızlığa son verilmesini rica ediyoruz. Kısa süreli
açılan bu rehberlik kurslarının meslektaşlarım
adına kapatılmasını rica ediyorum.
Ayrıca, anaokullarında psikolojik
danışmanlara, rehber öğretmenlere norm kadro verilmemesini de
çok anlayamamış durumdayız. Zira bu, gelişimsel rehberlik
ilkesine aykırıdır. Bu kadar çok mezun varken, bu kadar
çocuğun ihtiyacı varken, bu kadar çok sorun varken bu sorunların
çözülmesi için desteğinizi bekliyoruz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Depboylu.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Dolayısıyla kabul edilen önergeler
doğrultusunda 82nci madde metinden
çıkartılmıştır.
Bir karışıklığa mahal
vermemek için sıra sayısını metninin mevcut maddeleri
üzerinden görüşmelere devam ediyoruz. Kanun yazımı
sırasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Az önce kürsüde
konuşma yapan hatiplerden bir tanesi bizim grubumuza dönerek diktatöryal
bir sistemin olduğunu, aslında diktatörlüğün ne olduğunu,
Türkiye'nin böyle bir zulmü çekmeyeceğini, sanki bir diktatöryal sistem
varmış gibi ifadeler kullandı. İktidarda olan biziz ve
bunlar açık bir grubumuza yönelik sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Altay, daha sonra sizi dinleyeyim.
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 82nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun görüşülüyorken
aslında bu şekilde bir cevap vermeyi arzu etmezdim.
Burada diktatörlükten bahsediliyor, Sayın
Cumhurbaşkanımızı, AK PARTİ iktidarını bir
diktatöryal sistem kurmuş gibi lanse etme çabası var hatipte.
Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı halk tarafından
seçilmiş ve yüzde 52yle ilk turda seçilmiş Türkiye Cumhuriyeti devletinin
ilk Cumhurbaşkanı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Her şeyi
yapabilir o zaman!
MEHMET MUŞ (Devamla) Adalet ve Kalkınma
Partisi on dört yıldır iktidarda. Seçimler dört yılda bir
yapılıyor, sandık başına gidiliyor ve bu millet AK
PARTİyi tekrar iktidara getiriyor. Bu nasıl bir zulümdür ki
onların ifadesiyle- bu millet tekrar tekrar, tekrar tekrar Adalet ve
Kalkınma Partisini iş başına getiriyor.
Değerli milletvekilleri, bu nasıl bir
diktatördür ki 15 Temmuz gecesi bir çağrısıyla milyonları
sokağa dökmüş, (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) tankları bu millet durdurmuş hem
Cumhurbaşkanını hem de Adalet ve Kalkınma Partisini
devirmek isteyen bu kanlı darbe girişimini geri püskürtmüştür.
Bir diktatörün olduğu ülkede siz bunları görebilir misiniz? Ama
eğer milleti anlayamazsanız, milletin hissiyatını
göremezseniz her baktığınız yerde diktatör görürsünüz.
Aslında baktığınız yer sizin bir yansımanız
olur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bunu aynı zamanda
milletimize karşı söylenmiş haksız bir ifade olarak
belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından Hakaret, hakaret.
sesi) Bu, milletin iradesine bir hakarettir. Milletin verdiği karara karşı
bir hazımsızlıktır. Siz ne derseniz deyin, bu millet
Türkiyeyi nereye götürmek istiyorsa oraya götürecektir. Bunu, sizin, az önce
kullanmış olduğunuz ifadelerin ne engellemeye gücü yeter ne de
bu ülkeyi rayından çıkartmaya gücü yeter. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, bu
diktatörlük meselesine ben de değinmek istiyorum, yalnız, ben
sataşmadan söz istesem veremezsiniz, 60a göre söz istesem bir dakikada
meramımı anlatamam, onun için ben biraz sonra 83üncü maddede önerge
üzerinde konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Çok teşekkür ederiz Sayın
Altay, sağ olun.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Balbay
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, bu çok ağır bir sataşma bana. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Çok ağır bir sataşma, çok
ağırıma gitti yani. Söylediklerimin tam tersi şekilde
yorumlamış gerçekten.
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum.
3.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ben dedim ki: 15 Temmuzdan sonra
sokağa çıkmamak yasaktı.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Kim o
yasağı koyan?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Öyle ki
İzmir Çiğlide bir lisede öğrencilere Aileniz 15 Temmuz gecesi
ve sonrasında ne yaptı, yazın. diye kompozisyon getirdiler. (AK
PARTİ sıralarından Ne var onda? sesleri)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Güzel bir
şey. Vatanı kim savunuyor, onu sormuşlar, gayet güzel.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Ve o dönem
sokağa çıkmamak yasaktı, şimdi sokağa çıkmak
yasak.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Hayal
görüyorsun, hayal, hayal!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Türkiye'nin üç
büyük kuruluşu demokrasi mitingi yapmak istiyor Yasak. diyorsunuz.
Demokrasi sizin tarifinize mi bağlı?
YUSUF BAŞER (Yozgat) Senin tarifine mi
bağlı?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Demokrasiyi
sizden başka kimse tarif edemez mi?
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı)
Siz mi tarif edeceksiniz demokrasiyi?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Önümüzdeki dönem
bu süreci nasıl uygulayacağınız belli.
Sayın milletvekilleri, şunu
unutmayın: Partiler, yönetimler oyu halktan alır, meşruiyeti
hukuktan alır.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Halktan aldık,
hukuktan alıyoruz zaten.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Hukuku
bıraktığınız an meşruiyetinizi kaybedersiniz.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Halk da
yolunda, hukuk da yolunda merak etme.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Meşruiyeti
halk belirler, seçimle halk belirler.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Bugün
etrafımızdaki ülkelerde
2014 yılında
Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı, 2014
yılı Haziran ayında, ağustostaki ayrı. Beşar Esad
yüzde 96 oy aldı arkadaşlar, yüzde 96. (AK PARTİ
sıralarından Ne alakası var? sesleri) Ve orada da seçime 3
tane aday katıldı.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Onun neresi seçim
ya? Onun neresi seçim?
İSMAİL BİLEN (Manisa) Otuz
partiyle
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) O yüzden tarifinizi
iyi yapın.
Bakın, bu hafta sonu siz Atatürkçü Düşünce
Derneğine, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine
miting yapma hakkını vermediniz. O zaman yasaklamak serbest, o zaman
bir başka kurum kendi isteği doğrultusunda Başkanlık
iyidir. dediğinde izin vereceksiniz. Bu mu demokrasi? Bu mu demokrasi?
Önce bunun tarifini iyi yapın.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Sayın Balbay, elmalar ile armutları kıyaslamayın.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - O yüzden,
sayın hatip benim söylediklerimi tam tersi çarpıtarak söyledi.
Demokrasinin tarifi sadece sizin tarifinizle olmaz. 2017 yılını
göreceksiniz, halk size de öğretecek demokrasiyi, onun da zamanı
geliyor.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Size
altmış yıldır öğretiyor, sorun yok!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Balbay.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, azınlığın hakları
korunmadıkça demokrasi olmayacağına, diktatöryal bir rejim ya da
bir çoğunluk tahakkümü olacağına ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sadece diktatöryal bir sistem olmamasıyla ilgili ülkenin
bir açıklama yapma ihtiyacı duydum eğer siz de uygun görürseniz.
Gerçekten, Kenan Evren de, biliyorsunuz, 12 Eylülde
yüzde 90 halk oylamasıyla almıştı. Hayatımın ilk
hayır oyunu kullanmıştım o dönemde ve hiç de öyle kolay
bir şey değildi. Şimdi, velev ki çoğunluksunuz ve gerçekten
Cumhurbaşkanı da, evet, biliyoruz, halk tarafından seçildi, buna
kimsenin bir itirazı yok ama zaten demokrasi dediğiniz şey
aslında çoğunluğun azınlığın
haklarını korumasıdır aynı zamanda.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) O zaman
azınlıkları iktidara getirelim öyleyse!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yani bazen öyle bir iktidar sarhoşluğuna
kapılıyorsunuz ki burada gördüğümüz manzara, böyle bir kişi
konuşurken atılan sözler ya da verilen tepkiler
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Tamam da, teröristlerin
hakkını savunamayız ki.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Şimdi, demokrasi, 1 kişi dahi olsa bu Parlamentoda
ya da herhangi bir yerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
tamamlayın lütfen.
ALİ
ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Teröristlerin hakkını savunamayız ki,
ne yapacağız?
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Yeter
artık, gerçekten çok ayıp ya!
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Hayatta her şeye
terör diyerek çözmek mümkün olsaydı zaten dünyanın her yerinde bu
çözülürdü ama siz kendiniz dışındaki herkesi terörist ilan
ederseniz zaten o zaman o kavramlar da sizin için çok kullanışlı
ve kolay bir hâle gelir.
Ben
sadece, özetle, aslında azınlığın hakları
korunmadıkça, insanlar biraz böyle kendi bulundukları yerden,
başkaları ne diyor, ne yaşıyor diye
bakmadığı zaman o çoğunluk iktidarıyla yaşanan
şey demokrasi olmaz, ancak diktatöryal bir rejim olur ya da bir
çoğunluk tahakkümü olur. Bu da bu ülkeye yazık eder; zaten olan da
budur, yaşadığımız da budur maalesef. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 83üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 405 sıra sayılı Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair (1/721) esas numaralı
Kanun Tasarısı'nın 83üncü maddesiyle ihdas edilen (2)
sayılı listenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Fethi Gürer Metin Lütfi Baydar Ceyhun İrgil
Niğde Aydın Bursa
Murat Emir Atila Sertel Özkan Yalım
Ankara İzmir Uşak
Bülent Yener Bektaşoğlu Engin Altay
Giresun İstanbul
(2)
SAYILI LİSTE
KURUM : MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
TEŞKİLAT : MERKEZ
İHDAS EDİLEN
KADROLARIN
SINIF |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
GİH |
Teftiş
Kurulu Başkanı |
1 |
1 |
1 |
GİH |
Hukuk
Hizmetleri Genel Müdürü |
1 |
1 |
1 |
GİH |
Bakanlık
Maarif Başmüfettişi |
1 |
250 |
250 |
GİH |
Bakanlık
Maarif Müfettişi |
1 |
2250 |
2250 |
GİH |
Bakanlık
Maarif Müfettişi |
2 |
50 |
50 |
GİH |
Bakanlık
Maarif Müfettişi |
3 |
50 |
50 |
GİH |
Bakanlık
Maarif Müfettişi Yardımcısı |
5 |
150 |
150 |
GİH |
Bakanlık
Maarif Müfettişi Yardımcısı |
9 |
150 |
150 |
GİH |
Toplam |
|
2902 |
2902 |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 83üncü maddesiyle ihdas
edilen (2) sayılı listenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ruhi
Ersoy Erkan
Akçay Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
Osmaniye Manisa Hatay
Baki
Şimşek Muharrem
Varlı
Mersin
Adana
(2) SAYILI LİSTE
KURUM : MİLLİ EĞİTİM
BAKANLIĞI
TEŞKİLAT : MERKEZ
İHDAS EDİLEN
KADROLARIN
SINIF |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
GİH |
Teftiş Kurulu Başkanı |
1 |
1 |
1 |
GİH |
Hukuk Hizmetleri Genel Müdürü |
1 |
1 |
1 |
GİH |
Bakanlık Maarif Başmüfettişi |
1 |
250 |
250 |
GİH |
Bakanlık Maarif Müfettişi |
1 |
2250 |
2250 |
GİH |
Bakanlık Maarif Müfettişi |
2 |
50 |
50 |
GİH |
Bakanlık Maarif Müfettişi |
3 |
50 |
50 |
GİH |
Bakanlık Maarif Müfettişi Yardımcısı |
5 |
150 |
150 |
GİH |
Bakanlık Maarif Müfettişi Yardımcısı |
9 |
150 |
150 |
GİH |
Toplam |
|
2.902 |
2.902 |
9/3/2016 tarihli ve 6682 sayılı 2016
Yılı Merkezi Bütçe Kanunu ile atama sınırlarına tabi
tutulmaksızın Millî Eğitim Bakanlığına 1.500ü
engelli olmak üzere toplam 120.000 öğretmen kadrosu ihdas edilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 83üncü maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Garo
Paylan Sibel
Yiğitalp Dirayet
Taşdemir
İstanbul Diyarbakır Ağrı
Berdan
Öztürk Adem
Geveri Mehmet
Emin Adıyaman
Ağrı Van Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ağrı
Milletvekili Sayın Dirayet Taşdemir konuşacak. (HDP
sıralarından alkışlar)
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği üzere halkımızın
iradesiyle seçilen belediyelerimiz -35ti aslında, bugün de Malazgirt
Belediyemize kayyum atandı- 36 belediyemiz gasbedildi, halkın
iradesine el konuldu ama bizler sizleri dinlerken şunu görüyoruz:
Aslında bir kara propaganda şeklinde halka hizmet verilmediği,
belediyelerin bu hizmeti yerine getirmediği ve bundan kaynaklı kayyum
atandığına dair çokça söz dinliyoruz. Ben öbür illerden söz
etmeyeceğim, sadece kendi seçim bölgemdeki belediyelerden size söz
edeceğim.
Örneğin Diyadin Belediyesi. Hazal Aras
seçildiğinde açıkçası Diyadinin çehresi değişti.
Diyadin halkının Hazal Arastan memnuniyet düzeyi yüzde 80lerdeydi.
Hazal Aras bir yıldır cezaevinde, hâlâ ortada bir iddianame yok, hâlâ
bir mahkeme tarihi yok. Hazal Arası tutuklayan, tutuklama kararı
veren hâkim ve savcılar Fetullahçı terör örgütüne üye olmaktan
şu an cezaevinde ama Hazalın rehin tutulma durumu hâlâ devam ediyor.
Yani bu da bize şunu ifade ediyor ki darbeciler cezaevinde olsa da
fikirleri aslında iktidarda.
Bir diğer örnekse Ağrı Belediyesi.
Bakın, Ağrı Belediyesini 2014te tüm hile hurdalara rağmen
biz sizden devraldık. On yıl o belediyeyi siz yönettiniz.
Ağrıda taş üstüne taş koymadınız.
Açıkçası biz sizden bir enkaz devraldık, trilyonlarca borç
devraldık. Sadece bir ayda Belediyede yenilen kebabın parasıyla
emin olun ki bütün Ağrılılar üç ay kebap yerdi ama bugün
çıkıp bize hizmetten söz ediyorsunuz. Sizler 2002den beri, on dört
yıldır iktidardasınız.
Peki, ben size Ağrının birkaç
sorununa değineceğim. Madem bu kadar hizmet aşkıyla
yanıyorsunuz, madem bu kadar hizmet sevdalısısınız, o
zaman bu hizmetler Ağrıya neden gelmiyor, bunu sormak istiyorum.
Ağrı, siz de biliyorsunuz ki aslında en soğuk illerimizden
bir tanesi. Ağrıda neden hâlâ doğal gaz yok? Doğal gaz
Ağrı üzerinden neden atlanarak Erzuruma götürülüyor? Beş yıldır
bir hastane var ve o hastane hâlâ neden bitirilemiyor? Ağrıdaki ölüm
oranlarının en büyük nedeni kalp, damar hastalıkları ama
hâlâ bir anjiyo ünitesi yok. Ağrıda yüzde 20nin bile hâlâ elektrik
altyapısı yok. Bir hafif rüzgâr estiğinde bile
Ağrılıların büyük çoğunluğu karanlık
içerisinde kalıyor. Peki bu hizmetler neden verilmiyor? Bu hizmeti
vermenizin önündeki engel nedir? Ama biz kime, neye hizmet verdiğinizi çok
iyi biliyoruz. Siz sadece kendinize hizmet veriyorsunuz. Nasıl hizmet
veriyorsunuz? Gidin Ağrıdaki kurumlara bakın, kimlerin,
kimlerin yakınlarının kurumları torpil
aracılığıyla işgal ettiğini çok iyi göreceksiniz.
Bakın, iki gün önce -size tüm samimiyetimle
söylüyorum- sizin bir seçmeninizle Ağrıda konuştum, 1
Kasımda da 7 Haziranda da size oy vermiş. Dedi ki: Ben
açıkçası utanıyorum. Neden? diye sorduğumda dedi ki:
Ben işsizim, İŞKURa başvurdum. Bir okulda hademe olmak
için başvuruda bulundum. Bir okulun kantinini işletmek için
başvurduğumda bana söyledikleri şey, bir tane milletvekilinin ya
da tanıdık bir siyasetçinin araması gerektiği.
SALİH CORA (Trabzon) Havalimanı var,
üniversite var.
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Kendi
ifadesiyle şunu da söyledi, dedi ki: Hadi büyük ihaleleri anladık,
hadi büyük işleri anladık da bu küçük şeyleri niye bize
bırakmıyorlar? Kendi hakkımızla, hukukumuzda gidelim
iş alalım. dediler.
SALİH CORA (Trabzon) Ağrıda
havalimanı var, üniversite var. Ağrıya gitmiyorsun.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) - Sonunda şunu da söyledi, dedi ki: Bunlar
bize kırıntıyı bile bırakmadı. Bu sizin
seçmenlerinizin sözü, sizin seçmeninizin sözü. Ben olsam dikkatlice dinlerdim
ve bu söze, bu eleştiriye kulak kabartırdım. Ama şunu da
size bir kez daha ifade etmek isterim ki: Sizin öyle hizmet, mizmet
anlayışınız, sevdanız söz konusu değil. Sizin
için söz konusu olan şey, aslında siyaseten bizim demokratik
mücadelemizin, bizim oradaki kazanımlarımızın önünü almak.
Bir hizmet veriyorsanız da bu bizim sayemizde, bizim verdiğimiz
mücadele neticesinde sizler bu hizmeti veriyorsunuz. Onun için de öyle
hizmetmiş, yok hizmet verilmiyormuş şeklinde böyle boş
iddialarla, boş sözlerle kimseyi kandıramazsınız.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Siz ancak
yıkmayı bilirsiniz, yıkmayı; yapmayı nereden
bileceksiniz!
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) Böyle
bir şey de söz konusu değil, bunu da böyle bilmenizi isteriz.
Tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Taşdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Gökçe sisteme girmiş.
Buyurunuz.
CESİM GÖKÇE (Ağrı) Sayın
Başkan, bir düzeltme yapmak için 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Ağrı Milletvekili Cesim
Gökçenin, Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 83üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
CESİM GÖKÇE (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sayın vekil kürsüye
çıkarak her seferinde Ağrıyla ilgili yanlış beyanat
ve bilgiler vermektedir. Ağrıda hiçbir iş ile bir hizmet
yapılmadığını dile getiriyor. Kendisi de biliyor ki,
Ağrıdan uçakla birlikte geliyoruz. Ahmed-i Hani Havaalanı
Ağrıda AK PARTİ iktidarı döneminde
yapılmıştır.
Doğal gazla alakalı 3 defa ihale
yapılmıştır. Bugüne kadar hiçbir firma doğal gaz
ihalesine katılım sağlamamıştır. Şu anda,
yeniden ihale süreci başlamıştır, aralık ayında
doğal gaz ihalemiz yapılacaktır.
Yine, İŞKURa alınan işçilerle
alakalı olarak biz mutlaka kurayla elaman alınsın diye mücadele
ettik, çaba sarf ettik. Şu anda İŞKUR elemanları kurayla
noter huzurunda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CESİM GÖKÇE (Ağrı) Ek süre...
BAŞKAN Böyle bir usul yok Sayın Gökçe.
Buyurun, siz devam edin, kayıtlara geçiyor.
Devam edin, buyurun.
CESİM GÖKÇE (Ağrı) Sayın
Başkan, İŞKURla ilgili alımlar kurayla tamamen noter
huzurunda yapılmaktadır. Gerçeğe aykırı beyan ifade
etmiştir.
Yine, sosyal destek kapsamında 324 milyon
yatırım Ağrıya gelmiştir. Köy yolları 650
kilometre BSK sıcak asfalt yapılmıştır. Türkiye'de bir
numarayız ve bu bir ilktir. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Gökçe.
ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Belediye ne
yapıyor, belediye, bir de onu söyleyin.
BAŞKAN Sayın Taşdemir...
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Benim gerçek dışı bilgi verdiğimi iddia etti sayın
vekil.
BAŞKAN Sayın Taşdemir
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Ben, yerimden ya da kürsüden sataşmadan söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Taşdemir,
Sayın Gökçe size sataşmadan söz istemedi, sadece bir bilgi düzeltmesi
yapmak istediğini ifade etti.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Ama, benim her seferinde kürsüye çıkıp yanlış bilgi
verdiğimi iddia etti.
BAŞKAN Sayın Taşdemir, sizin
mikrofonunuzu açayım, siz de yerinizden aynı şekilde
konuşun lütfen.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Uçakla
geldiğiniz yanlış bilgi mi? Uçakla gelmediniz mi buraya?
Havaalanı yok mu Ağrıda? Yanlış bilgi mi bu?
BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı)
Havaalanının durumunu biliyor musunuz? Ne hâlde olduğunu biliyor
musunuz?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Havaalanı yok
mu?
BAŞKAN Buyurun.
29.- Ağrı Milletvekili Dirayet
Taşdemirin, Ağrı Milletvekili Cesim Gökçenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sanırsam, sayın vekilimiz Ağrıda yaşamıyor, ben
artık o kanaate vardım. Benim ifade ettiğim hiçbir konuyu
kendisi burada ifade etmedi. Yani, Ağrıda doğal gaz var mı?
Yok.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) İhaleler
yapılamıyor.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Devlet Hastanesi bitmiş mi? Hayır. Anjiyo ünitesi var mı? Yok.
Elektrik kesintileri var mı? Var mı, yok mu? Evet, haftanın dört
günü elektrikler kesik, her gün onlarca vatandaş bizi arıyor. Bu
bilgilerin hangisi yanlış, hangisi doğru bilgi değil?
Bence, sayın vekilimiz Ağrıda yaşamıyor,
Ağrılıların sorunlarını bilmiyor, dolayısıyla
da kendisince tozpembe bir tablo çiziyor.
İŞKURla ilgili de ben burada
yanlış bir şey ifade etmedim, ben
Ağrılıların ifade ettiklerini dile getirdim. Kendilerine
önerimdir, madem bu kadar şeffaf yapıldığını
söylüyor ise kendisiyle birlikte Ağrıya döndüğümüzde bir
İŞKURu ziyaret edelim, kimlerin nasıl
alındığına, listeye bakalım, sonra gelip burada
birlikte, eğer ben yanlış bilgi vermişsem ben özür dilerim,
kendisi vermişse kendileri diler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Taşdemir.
Sayın Gökçe
CESİM GÖKÇE (Ağrı) Sayın
Başkanım, Ağrıda yaşamadığımı
ifade etti ama ben şunu görüyorum: Herhâlde kendisi yaşamıyordur
Ağrıda. Ağrıda bugün Aladağların eteğine
gittiğinizde, Ağrı Dağının eteklerine
gittiğinizde asfalt görürsünüz, hizmet görürsünüz.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Ben Asfalt yok. mu dedim?
CESİM GÖKÇE (Ağrı) Bakın,
belediyeyi devraldığında, işçi haklarından bahseden
HDPli arkadaşlar 250 işçiyi kapı dışarı ettiler.
Şimdi, bu insanlara iş, aş biz bulamaya
çalışıyoruz. Bu, HDP belediyeciliğinin
anlayışının bir göstergesidir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) Ya, çarpıtma,
çarpıtma. Sen niye çarpıtıyorsun?
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sizinle İŞKURa birlikte gideceğiz.
CESİM GÖKÇE (Ağrı) Gideceğiz,
gideceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 83üncü
madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 83üncü maddesiyle ihdas
edilen (2) sayılı listenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
(2) SAYILI LİSTE
KURUM : MİLLİ EĞİTİM
BAKANLIĞI
TEŞKİLAT : MERKEZ
İHDAS EDİLEN
KADROLARIN
İHDAS EDİLEN
KADROLARIN
SINIF |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
GİH |
Teftiş Kurulu Başkanı |
1 |
1 |
1 |
GİH |
Hukuk Hizmetleri Genel Müdürü |
1 |
1 |
1 |
GİH |
Bakanlık Maarif Başmüfettişi |
1 |
250 |
250 |
GİH |
Bakanlık Maarif Müfettişi |
1 |
2250 |
2250 |
GİH |
Bakanlık Maarif Müfettişi |
2 |
50 |
50 |
GİH |
Bakanlık Maarif Müfettişi |
3 |
50 |
50 |
GİH |
Bakanlık Maarif Müfettişi Yardımcısı |
5 |
150 |
150 |
GİH |
Bakanlık Maarif Müfettişi Yardımcısı |
9 |
150 |
150 |
GİH |
Toplam |
|
2.902 |
2.902 |
9/3/2016 tarihli ve 6682 sayılı 2016
Yılı Merkezi Bütçe Kanunu ile atama sınırlarına tabi
tutulmaksızın Millî Eğitim Bakanlığına 1.500ü
engelli olmak üzere toplam 120.000 öğretmen kadrosu ihdas edilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 83üncü maddede verdiğimiz önerge üzerinde
söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî Eğitim Bakanlığı
bünyesinde bugün itibarıyla 2.334 maarif müfettişi bulunmaktadır
değerli arkadaşlar ve bu maarif müfettişleri de
yaklaşık 95 bin okul ve kurum, 17 milyon 590 bin öğrenci, 9
milyon 900 bin kursiyer ve 927 bin öğretmenle ilgili denetimler yapmakla
görevlidir.
Şimdi, tasarıyla, 500 Bakanlık maarif
müfettişi ve 250 Bakanlık maarif müfettiş
yardımcısı kadrosu ihdas ediliyor ancak yeni alınacak
maarif müfettiş yardımcıları zaten üç yıl boyunca
yeterli denetimi de yapamayacaklar.
Bu alınacak 500 yeni maarif müfettişi için
kurum dışından da çeşitli kurumlarda denetçi ve
müfettiş unvanını taşıyanlar arasından
mülakatla seçim yapılabilecektir ve yaklaşık 2 bin civarında
maarif müfettişi illerde, il millî eğitim müdürlüğü emrinde,
şahsa bağlı maarif müfettişi kadrosuyla inceleme,
araştırma ve il millî eğitim müdürlüğünün vereceği
görevleri yapacaktır.
Sadece örgün eğitimde 35 bin öğrenciye 1
müfettiş düşmektedir ve 500 Bakanlık maarif müfettişiyle
nitelikli bir eğitim denetimi yapmak mümkün değildir.
Yönetimin beş temel fonksiyonundan birisi de
denetimdir değerli arkadaşlar. Denetimin olmadığı
yerde etkili bir yönetim olması da mümkün değildir. Bunu, iki gün
evvel Adana Aladağdaki öğrenci yurdunda meydana gelen yangında
da görmek mümkündür.
Şimdi, bu faciada 11 öğrenci, 1
eğitim çalışanı da hayatını kaybetti ve bu yurt,
değerli milletvekilleri, Ekim 2015 tarihinde Bakanlık maarif
müfettişleri tarafından denetlenmiştir. Bu denetimde çok
sayıda noksanlık tespit edilmiştir, Ekim 2015, maarif
müfettişlerinin tespiti ve bu maarif müfettişlerinin
hazırladığı raporda yurt binasının depreme
dayanıklılık raporunun bulunmadığı ve yangın
söndürme tatbikatının yapılmadığı yer almıştır.
İki gün evvel Sayın Bakan Aladağdaki bu yurdun 2016
yılı Haziran ayında denetlendiğini ifade etmişti ancak
bu denetimin kimin tarafından yapıldığı ifade edilmemişti.
2016 yılı Haziran ayındaki bu denetimin Aladağ İlçe
Millî Eğitim Şube Müdürü başkanlığındaki 2
kişi tarafından denetlendiği ifade ediliyor. Şube Müdürünün
matbu raporunda da Yurt binasında yangına karşı gerekli
tedbirler alınmış mı? sorusuna Evet. şeklinde cevap
düşülüyor. Yurt binasında yangına karşı gerekli
tedbirler alınmışsa bu yangın nasıl meydana geldi ve
nasıl önlenemedi ve bu yavrular nasıl hayatını kaybetti?
İşte, zincirleme bir sorumluluk, liyakat ve ehliyet cinayetiyle
karşı karşıyayız değerli arkadaşlar.
Hadiseyi bütün siyasi boyutundan ayırarak teknik, idari yönetim fonksiyonları
ve denetim fonksiyonları itibarıyla ele almak zorundayız.
Eğer siyasi veya birtakım değişik mülahazalara girersek bu
hadiselerin önlenme imkân ve ihtimali kalmayacaktır. Şube Müdürü
denetimle ilgili yeterli yetkinliğe sahip olmadığı için mi
acaba denetim kâğıt üzerinde yapılmış? Evet,
değerli arkadaşlar, maalesef, kanaatim odur ki bu denetim
kâğıt üzerinde yapılmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - O bakımdan, gelin
Sayın Bakan ve Hükûmet, maarif müfettişlerini harcamayın, bu
teftiş biriminin daha etkin ve fonksiyonel hâle gelmesi için elimizden
gelen gayreti gösterelim.
Önergemize desteklerinizi bekliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair (1/721) esas numaralı Kanun
Tasarısı'nın 83üncü maddesiyle ihdas edilen (2)
sayılı listenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Engin Altay (İstanbul) ve
arkadaşları
(2)
SAYILI LİSTE
KURUM : MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
TEŞKİLAT : MERKEZ
İHDAS EDİLEN
KADROLARIN
SINIF |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
GİH |
Teftiş
Kurulu Başkanı |
1 |
1 |
1 |
GİH |
Hukuk
Hizmetleri Genel Müdürü |
1 |
1 |
1 |
GİH |
Bakanlık
Maarif Başmüfettişi |
1 |
250 |
250 |
GİH |
Bakanlık
Maarif Müfettişi |
1 |
2250 |
2250 |
GİH |
Bakanlık
Maarif Müfettişi |
2 |
50 |
50 |
GİH |
Bakanlık
Maarif Müfettişi |
3 |
50 |
50 |
GİH |
Bakanlık
Maarif Müfettişi Yardımcısı |
5 |
150 |
150 |
GİH |
Bakanlık
Maarif Müfettişi Yardımcısı |
9 |
150 |
150 |
GİH |
Toplam |
|
2902 |
2902 |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Engin Altay
(CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bu önergemizle esasen Millî Eğitim
Bakanlığı bünyesindeki maarif müfettişleri arasındaki
bu ayrıştırıcı, ötekileştirici, siyasi
tasarruflara göre onların pozisyonlarını belirleyici
uygulamanın adil, hakkaniyetli bir şekilde yeniden tanzim edilmesini
hedefliyoruz. Milliyetçi Hareket Partisinin önergesi de bu mahiyettedir.
Adil olmakta fayda vardır sayın
milletvekilleri. Ah almayın, beddua almayın, iyi gün görmezsiniz;
tavsiye etmem, istemem. 2 bin civarında maarif müfettişi gözlerini
dikmiş Genel Kurulu izliyor. Biz görevimizi yaptık, takdir
çoğunluk partisinin ve onun sayın üyelerinin
vicdanlarınındır.
Şimdi, iki haftadır bu kanunu
görüşüyoruz, bu hafta da sabahlayarak, birbirimize Çin işkencesi
ederek burada güya bir iş yapıyoruz, güya yasama faaliyeti
yapıyoruz. Biz de diyoruz ki çekincelerimizi koyuyoruz, söylüyoruz ancak
her şeye rağmen yasama faaliyetinin belli bir olgunluk içinde
geçmesini arzu ediyoruz. Müteaddit defalar söylediğimizi gene söylüyoruz.
İktidarın eleştirilere tahammül sınırı önemlidir.
Parlamentonun çalışmasının ana koşullarından biri
budur.
Değerli milletvekilleri, ikincisi, sahnedeki
sanatçı alkış sever. Sahnedeki sanatçı yuhalanırsa
mikrofonu bırakır, çeker gider. Siz sahnedeki sanatçı
mısınız? Siz siyasetçisiniz. Size övgü de olacak, yergi de
olacak. Siyasetçinin yergi karşısında hiddetlenmesinin,
celallenmesinin, reflekslerini çok nizami olmayan yollarla yerinden
sataşmayı bir yerinden tacize, kürsüdeki hatibi taciz eder noktaya
getirmesinin size, bize, Parlamentomuzun itibarına bir hayrı yoktur.
Sayın Cumhurbaşkanını çok
sevdiğinizi biliyorum, sevin. Milletin belli bir kesiminin çok
sevdiğini biliyorum, sevsin. Milletin belli bir kesiminin de çok
sevmediğini biliyorum, bırakın onlar da sevmesin,
bırakın sevmesin, bu kadar basit. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yani, Sayın Cumhurbaşkanına kimsenin
hakaret etmemesi gerekir, evet, ama Sayın Cumhurbaşkanını
eleştireceğiz, dün de söyledim.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Eleştiriyle
hakareti karıştırmayın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Arkadaş, üç ay
önce burada söyledim, 15 Temmuzdan önce, tutanaklara geçti.
Cumhurbaşkanına diktatör demek siyasi bir eleştiridir, nokta.
HAMZA DAĞ (İzmir) Değildir.
ENGİN ALTAY (Devamla) Böyle yüzlerce tutanak
var arkadaşım, yüzlerce. Yani, Sayın Cumhurbaşkanı da
HAMZA DAĞ (İzmir) Ayıp oluyor Engin
Bey, sen yapma bari!
ENGİN ALTAY (Devamla) Ya bunu yüz kere
yaptım, sesiniz çıkmıyordu, ne oluyor ben onu anlamıyorum.
HAMZA DAĞ (İzmir) Neyi ya?
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu kürsüden Sayın
Cumhurbaşkanına çok defa biz bu eleştiriyi yaptık.
Diktatöryal bir yaklaşım, diktatöryal bir anlayış,
diktatöryal bir tutum içinde iş ve işlem yapıyor dedim, dedim
arkadaş, yine derim. Bakın, burayla meşgul olmayın,
başka bir yerle meşgul olun, şununla meşgul olun: Avrupa
Parlamentosu bir karar aldı, değil mi? Buradan diyorum ki Avrupa
Parlamentosuna: Hadi oradan! Siz de deyin hadi oradan! Hiç bunda tereddüt yok.
Ulusal meselelerde
Yani, elbette, Türkiyede biz demokrasi
standartlarının Avrupa istediği için değil, bu millete
yakıştığı için, bu milletin hakkı olduğu
için en maksimum seviyeye
Yani, Finlandiyadaki demokrasi standartları bu
milletin hakkı değil mi? Hakkı. E ne güzel, Sayın
Cumhurbaşkanı 15 Temmuzda milleti sokağa davet etti değil
mi, çıkıldı. Niye çıkıldı sokağa?
Demokrasiyi korumak için çıkılmadı mı kardeşim? Demek
ki sokağa çıkılması lazım. Ama Sayın
Cumhurbaşkanına ya da 65inci Hükûmete yönelik; milletin ekonomik,
akademik, demokratik, sosyal talepleri için, demokrasi talepleri için, temel
hak ve özgürlükleri için insanlar sokağa çıkınca sen bunu
engellersen sana demokrat demezler otokrat derler işinize gelse de
gelmese de. İnşallah, beni dinliyordur Sayın
Cumhurbaşkanı. Buradan rica ediyorum: Lütfen, 14 Temmuz
ayarlarınızdan çıkın. Ne güzel, 16 Temmuz ayarlarındayken
Türkiyenin ağzının tadı gelmişti. Bedel ödemiştik
ama millet geleceğe güvenle bakmaya başlamıştı.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı döndü 14 Temmuz ayarlarına,
Türkiyenin huzuru kaçtı. Ülkenin huzuru kaçarsa o milletin Sayın
Cumhurbaşkanına olan sevgisi de onu orada tutmaya yetmez -tutmaya
derken sandık marifetiyle tabii- ya da o milletin ona olan sevgisi bir
dahaki dönem bu sıraları size vermez. Benden size tavsiye, ister
dinleyin ister dinlemeyin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
83üncü maddede Komisyonun redaksiyon talebi
vardır.
Buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara) Sayın
Başkan, görüşülmekte olan 405 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 83üncü maddesinde geçen EK MADDE 20 ibaresinin
EK MADDE 21 şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN Komisyonun talep ettiği
redaksiyon talebi kanun yazımı sırasında
Başkanlığımızca yerine getirilecektir.
Şimdi, maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Bir açıklama yapmak durumundayız:
Sayın milletvekilleri, Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve
arkadaşlarının 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununa, yükseköğretim kurumu kapatıldığı için
işsiz kalanların intibaklarını konu edinen bir geçici madde
eklenmesi ile yine aynı kanuna kadro fazlası olan üniversitelerde
doktorasını tamamlamış olan Öğretim Üyesi
Yetiştirme Programı kapsamındaki araştırma
görevlilerinin ihtiyaç bulunan üniversitelerin kadrolarına
atanmasını konu edinen bir ek madde ihdasına dair iki önergesi
vardır. Bu önergeler, 42nci maddenin görüşmelerinden sonra verilmesi
gerektiği ve işlem sırası geçtiği için işleme
alınmamaktadır.
Şimdi, 84üncü madde üzerinde iki önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 312 sıra sayılı Kanun Tasarısının 84üncü
maddesinde yer alan tarihinde ibaresinin tarihinden itibaren şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan Sibel
Yiğitalp Adem
Geveri
İstanbul Diyarbakır Van
Mehmet Emin Adıyaman Berdan Öztürk
Iğdır Ağrı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
TBMM Genel Kurulunda görüşülmekte olan 405
sıra sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 84üncü maddesinin Bu kanun 1.1.2018
tarihinde yürürlüğe girer şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ömer Fethi Gürer Metin Lütfi Baydar Ceyhun
İrgil
Niğde Aydın Bursa
Atila Sertel Bülent Yener Bektaşoğlu Murat Emir
İzmir Giresun Ankara
Özkan
Yalım
Uşak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Uşak
Milletvekili Sayın Özkan Yalım. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Divan,
Değerli Bakan, çok değerli çalışma arkadaşlarım;
hepinizi selamlıyorum.
Evet, Sayın Bakanım, ilk önce, ben tekrar
düne dönmek istiyorum, Adanadaki bu çok acı olaya. Aladağdaki bu 11
çocuğumuzun, aynen dünkü dediğim gibi, en kötü şekilde, ölümün
en kötüsünü tadarak ölen bu 11 çocuğumuzun ahları, günahları
bizlerin boynunda. Onun için, haziran ayında bu kontrolü yapan
kişilerin tespitlerinin yapılıp, muhakkak gerekli cezaları
aldırmanızın, buradan hepimizin görevi olduğunu özellikle
belirtmek istiyorum. Sekiz yıl önce Konyada ölen 18 çocuğumuzun da
aynı şekilde olması gerektiğinin buradan altını
çiziyorum, çünkü Konyada ölen 18 çocuğumuzun da hiçbir faili
bulunmamaktadır şu anda. Bu birinci konumuzdu.
Şimdi, maddelerle ilgili aslında
konuşacaktım, ancak Engin Başkanım gayet güzel bir
şekilde değerlendirdi. 2.400 müfettiş bizleri dinlemekte ve
onların da haklarını savunmaktayız, bunu bu şekilde
kapatıyorum.
Diğer taraftan, çok sayıda telefon ve de
özellikle mailler geldi. Sayın Bakan, dün müjdeli haberi verdiniz, 1.500
engelli öğretmenin şubat ayında atanacağını
belirttiniz.
Peki, dünkü bu müjdeden sonra, diğer
öğretmenlerin, atama bekleyen öğretmenlerin -yüz binlerce
öğretmen var çok değişik dallarda- onların
kaçının atanacağıyla ilgili ne zaman rakam ve ay
vereceksiniz? Bunu da sizden özellikle bekliyoruz, ben de onların buradan
sözcüsü olarak bunu size soruyorum lütfen.
Şimdi, biraz önce Engin
Başkanım çok güzel konulara değindi, ben de onu
pekiştireceğim. Sayın Cumhurbaşkanı Avrupa
Birliğine ne dedi? Hadi len oradan! dedi, Biz sizi
tanımıyoruz. dedi, vesaire, vesaire, Avrupa Birliği olmazsa,
işte, Şanghay Beşlisi
vesaire.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım; bakın, 15-16 Temmuz gecesi sokağa çıkan,
demokrasiye sahip çıkan bu vatandaşlar Avrupa Birliğine vizesiz
gitme, gezme hakkını hak eden insanlardır. Bunların
haklarını almak için Avrupa Birliğiyle ilk önce onların
istedikleri şartları değil, bizlerin de istediği
şartları ama insanların haklarını, insanların
demokrasisini, insanların özgürlüğünü kısıtlamadan, hiçbir
televizyon ekranını kapatmadan, gazetecileri içeriye sokmadan,
akademisyenleri içeri almadan, o almadığımız günler, o
günler geldiğinde, inanın, Avrupa Birliği bizi
kendiliğinden içeri alacaktır, Avrupa Birliğine kendiliğimizden
üye olacağız.
Bunun yanında, bu Hadi oradan! dedikten sonra
neler oldu? Bakın, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün
dolar 3,52 oldu, euro 3,75 oldu. Asgari ücretle çalışan bir
işçimiz, bir vatandaşımız bundan yirmi gün önce bu cep telefonunu
almak için iki ay çalışıyordu. Değerli Bakan, bugün bu cep
telefonunu almak için asgari ücretli üç ay çalışacak yani sizlerin
yaptığı en ufak yanlış bir hareket bizim asgari
ücretlimize, öğretmenimize, bütün vatandaşımızın
cebine zarar vermektedir. Onun için, yaptığımız her
hareketin vatandaşımızın cebine, millî bütçemize zarar
verdiğini, ülke ekonomimizi dipten dibe vurduğunu özellikle belirtmek
istiyorum. O kadar dipten dibe vurdu ki bakın, son iki ayda ÖTV
zamlarından akaryakıt yüzde 18 arttı. Bugün nakliyeci
kontağını çalıştıramıyor, çeviremiyor
kontağını çünkü akaryakıt -motorin- şu anda 4,5 TL
oldu. Bekleyin, dolar böyle giderse, ben şimdiden size buradan teyit
ediyorum, en fazla bir ay içinde motorin 5,5 TL olacak arkadaşlar ve de
bundan sonra ne yiyecek olduğumuz ekmek ne oturduğumuz koltuk evimize
gelebilecek. Onun için, sizleri, buradan, ilk önce Sayın
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlar ve de milletvekilleri olarak
vatandaşımızın hakkını korumak adına
yaptığımız hamleleri, yapacak olduğumuz kanunları
ve de konuşacak olduğumuzu -ister Avrupa Birliği olsun ister
Şanghay olsun- daha dikkatli konuşmaya, ekonomimizin daha doğru
gitmesine
Sizleri hep birlikte bu göreve davet ediyorum. Çünkü, vatandaşımızın
haklarını savunmanın bizim, hepimizin boynunun borcu
olduğunu buradan tekrar beyan ediyorum.
Sizleri bu yanlıştan bir an önce dönmeye
davet ediyorum, Genel Kurulu saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yalım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 312 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 84üncü maddesinde yer alan
tarihinde ibaresinin tarihinden itibaren şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sibel
Yiğitalp (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Diyarbakır
Milletvekili Sayın Sibel Yiğitalp, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce ben Sayın Bakana bir teşekkür etmek istiyorum.
Dün burada çözüm sürecine ilişkin çok olumlu bir cümle sarf etmişti,
dedi ki: Bir çocuk dağda, bir çocuk askerde ve biz ölümleri durdurmak
için çözüm sürecine girmiştik. Bu çok değerli bir şeydir ama
bunu bugünlerde söyleyebilmek de ayrıca bir değerdir, bir cesarettir.
Çünkü, sabah ayrı söyleyen, akşam ayrı söyleyen, bir hafta önce
kükreyen, bir hafta sonra özür dileyen bir siyaset olduğu için böyle şeyler
karşısında istikrarlı durabilmek de ayrıca bir cesaret
ister. O yüzden, bir kadın olarak, bir anne olarak sizi
barışın önünde ve barışın sahiplenilmesi
noktasında da gerçekten kutluyorum.
SALİH CORA (Trabzon) Barışa
saygı göstermeyen sizsiniz maalesef.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Şimdi, 2012 tarihine baktığımızda, ben 2012ye
şöyle bir kısaca baktım, BDP yani o dönemin milletvekili
arkadaşlarımıza, yine bu Kürt sorununa dair, tamamen
dokunulmazlık kapsamında olan konuşmalara ilişkin
kes-kopyala-yapıştır üzerinden yine onlarca yıllık
hapis cezaları isterken AKP vekillerininkine baktım, nedir
dokunulmazlık kapsamındaki dosyaların içeriği diye.
Okuyorum ve gerçekten okurken de çok yüzüm kızararak okuyorum:
İhaleye fesat karıştırma, zimmet, kamu taşıma
biletlerinde kalpazanlık, resmî evrak ve kayıtlarda sahtecilik,
ihaleye fesat karıştırmak. Bunun gibi onlarca yüz
kızartıcı suçtan dolayı dokunulmazlık üzerinden
mahkemeler açılmış. Ama baktığınızda, bir
hukukî işlem yapılmış mı, bilmiyoruz; basına
yansıyan bir şey var mı, bilmiyoruz. Zaten basın da sizin
güdümünüzde, tahakkümünüzde olduğu için, özgür basın da
susturulduğu için bu konuda bir işleyişe ve bilgiye erişmek de ne yazık ki imkânlar dâhilinde
değil.
Şimdi orayı geçiyorum, buraya geliyorum,
Fetullahçı terör örgütüne karşı methiye dizenlere bakıyorum:
Bugünün Başbakanı Fetullah Gülen Hoca için ki Hoca Efendi diyordu,
Hazreti Hoca vesaire
Pardon, önce Cumhurbaşkanından
başlayarak
Buradan okyanus ötesine mesajlar olduğuna göre bizim de
bu mesajı verenlere bir cevabımız olması lazım. Okyanus
ötesinden bu sürece destek veren tüm kardeşlerimi kutluyorum. ve bunun
gibi onlarca methiye var; Başbakanın var, bakanların var,
milletvekillerinin var.
Diğer tarafa bakıyorsunuz, bir memur, bir
öğretmen, bir öğrenci bankadan kredi çektiği için, oradaki
yurtta kaldığı için ya da çok küçük sebeplerden dolayı
işinden alınıyor, cezaevlerine atılıyor,
ağır insanlık suçlarına maruz kalıyor ve bu ülkenin
Cumhurbaşkanı şunu söylüyor: Allah bizi affetsin. Biz onlara ne
istediyse verdik. Ama o yargılanmıyor. O, küçücük bir para
çektiği için ya da gidip kredi çektiği için ya da gidip yurtta
kaldığı için ağır cezalarla
cezalandırılırken, bu işin başında olan, bu
işin iktidarını beraber paylaşanlar, ortaklaşanlar ve
bu organize suç örgütünün ortağı olanlar şu an, şu
sıralarda oturup gece gündüz bizim milletvekillerimizin dokunulmazlık
kapsamında yaptığı konuşmaları suç olarak
görüyorlar. Bu kadar çifte standardın olduğu yerde, bu kadar
yalanın dolanın olduğu yerde bu ülke tabii ki krize girer, tabii
ki bu ülke kaosa girer, tabii ki bu ülkede savaş devam eder ve kan akmaya
devam eder. Önce kendi gerçekliğinizi sahiplenecek kadar yürekli
olmanız gerekir. Evet, biz Fetullah Gülenle beraberdik. Biz Fetullah
Gülene şu belediyeyi, bu ihaleyi verdik, orada okul yaptırdık
ve hatta gidip o okulun açılışında beraber kurdele kestik
ama biz o kurdeleyi kestiğimiz için -milletvekiliyiz ya da bakanız-
suçlu olamayız, Allah bizi affetsin. diyebilin. Ama, o insan o okula
gittiği için cezalandırılacak. Böyle bir çifte standardın
olduğu bir yerde, böyle ahlaksızca bir yaklaşımın
olduğu bir yerde insanların sizin yargınıza
güveneceğine inanıyor musunuz? Veya bizim belediye
başkanlarımızın, milletvekili arkadaşlarımızın
cezaevinde olmasının siyasi bir sebep olduğunu ısrarla
vurguladığımız hâlde burada terör üzerinden veya
farklı sebepler üzerinden bize saldırıyı kabul
edeceğimizi mi düşünüyorsunuz? Bizler şunun
arkasındayız: Bugün Fetullah Gülen Cemaatiyle bire bir siyasi
kanadın içinde olan sizlersiniz ve organize suç işleyen de sizsiniz.
İhale veren, bankasının açılışına giden,
bankasına milyarlarca dolar para yatıranlar bu sıralarda
otururken gariban çocukları cezaevlerinde yurtlardan veya başka
şeyler üzerinden yargılanıyor ve o da yetmemiş gibi bizim
dokunulmazlığımızın, kürsü dokunulmazlığımızın
önünde olan bütün konuşmalar müebbet hapislerle, ağır onlarca
cezalarla yargılanmaya çalışılıyor ve bize de
kalkıp burada demokrasi dersi veriliyor. Ben kendilerinin demokrasi
konusunu bir daha okumaya davet ediyorum, demokratik ülkelerin nasıl
yönetildiği konusunda da bir daha bir çabaya girmelerini, bir cümle
kurmadan önce biraz altını doldurmalarını umut ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yiğitalp.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
85inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 312 sıra sayılı Kanun Tasarısının 85inci
maddesinde yer alan Bakanlar Kurulu yürütür ibaresinin Bakanlar Kurulu
tarafından yürütülür şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Sibel Yiğitalp Adem Geveri Mehmet Emin
Adıyaman
Diyarbakır Van Iğdır
Berdan Öztürk Mahmut
Toğrul Garo
Paylan
Ağrı Gaziantep İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili
Sayın Mahmut Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu taslağın
içerisinde özellikle üniversitelerle ilgili çok ağır disiplin
yönetmeliklerini, üniversite öğretim üyelerini neredeyse
çalışamaz hâle getiren yasaları burada geçirmeye başladık.
Biliyorsunuz, üniversiteleri suç merkezi gibi gören 12 Eylül
anlayışı maalesef günümüzde AKPye de sirayet etmiş
görünüyor. Tüm rektörleri kendileri atıyor, Cumhurbaşkanı
atıyor yine YÖK Başkanını hem süper savcı yapıyor
hem yargıç yapıyor.
Değerli arkadaşlar, üniversiteler ortak
yaşam alanlarıdır. Dolayısıyla ortak yaşam
alanının ilkeleri olur. Ortak yaşam alanının
ilkelerinin yasalaşması gerekir burada. Biz burada 29uncu maddede
-aslında 12 maddeden oluşan bir ortak yaşam ilkeleri-
üniversitenin bileşenlerinin ortak yaşam alanları olarak 12
maddenin yasalaşmasını istedik. Tüm üniversite
bileşenlerinin tabii ki bunları benimsemesi gerektiğini
yasalaştırmamız gerekir. Neydi bunlar?
1) Birbirlerinin hak, özgürlük ve onuruna
saygılı davranır.
2) Bilimsel araştırmalarda eğitim
sürecinde ve gündelik ilişkilerde eşitlik ilkesi uyarınca
hareket eder.
3) Uzmanlık alanları, akademik ve idari
unvanlar diğer çalışanlar ve öğrenciler üzerinde bir
baskı ve yıldırma aracı olarak kullanılamaz.
4) Bilginin üretilmesinde, öğrenim ikliminin
örgütlenmesinde ortak çalışma, bilgi, deneyimlerin
paylaşımını ve dayanışmayı esas alır.
5) Derslerin demokratik bir iklimde
işlenmesini, öğrencilerin derslere ve öğrenimin her sürecine
katılımını, soru sormasını ve eleştirmesini
teşvik eder.
6) Bütün bilimsel, sanatsal ve felsefi etkinlikleri
herkesin yararlanmasına açık tutar, bu etkinlikleri ticari kazanç
konusu yapmaz.
7) İntihal, kopya, çarpıtma gibi akademik
hilelere ve etik ihlallere başvurmaz ve bu tür yollara başvuranlara
karşı ortak tavır geliştirir.
8) Kadrolu, güvenceli istihdam ve insanca
çalışma koşulları için mücadele eder.
9) Ortak yaşam alanı içinde ve
dışında baskıya maruz kalan kişi ve kurumlarla
dayanışma içinde olur.
10) Toplum sağlığı için risk
içeren durumların tespit edilmesi ve buna yönelik bilimsel
çalışma yapılması konusunda sorumluluk üstlenir.
11) Üniversitenin ve toplumun ortak yaşam
alanlarının korunması ve geliştirilmesi için gerekli
önlemleri alır ve bu konuda toplumun bilgilendirilmesini sağlar.
12) Uluslararası anlaşmalarla güvence
altına alınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal etmez ve
ihlal edilmesi durumunda bunu yapanlara karşı ortak tavır
geliştirir.
Değerli arkadaşlar, üniversiteler için
yasalaşması gereken bunlardır. Üniversiteleri disiplin
yönetmelikleriyle suç ve ceza girdabında bir baskı aracına, bir
baskı ortamına dönüştürmekle üniversitelerin gelişimini
sağlayamazsınız.
Bakın, dün, burada, üniversitelerin özellikle
yaşanmaz hâle geldiğini, bilgi üretilemez hâle geldiğini,
demokratik iç işleyişinin artık mümkün
olmadığını, demokratik ve mali özerkliğinin tamamen
ortadan kaldırıldığı ve biat kültürünün egemen
kılındığı bir ortama dönüştüğünü hepimiz
biliyoruz. Üniversiteler özgürce tartışmanın olduğu
alanlardır. Üniversite biat etmez; üniversite sorumluluk duyar, bu ülkenin
meselelerine sorumlulukla yaklaşır ve gerekli çözüm yolları
konusunda ön açıcı olur.
Bakın, bu ülkede yıllardır
yaşanan bir Kürt sorunu var ama bugüne kadar bizim üniversitelerimizde bu
konu bir tez konusu dahi yapılamamıştır. Nedenleri, sonuçları
ve bugün yaşadığımız bu koşulların
nasıl ortadan kaldırılacağına dair bir tez bile ileri
sürülememiştir. Dolayısıyla, üniversitelerle ilgili bu
yapılanların, bu tasarı kapsamında yapılanların
sorunlarımıza derman olmayacağını bilmemiz gerekir.
Üniversitelere yapılması gereken, biraz önce saydığım
bu 12 ortak yaşam ilkesinin belirlenmesi ve bunların
yasallaşmasıdır. Eğer bunlar olursa ancak üniversiteler
özerkleşir, özgürleşir ve bilim üretir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Toğrul.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, üçüncü bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Hükûmetin görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 37nci maddesinin yeniden
görüşülmesine ilişkin İç Tüzükün 89uncu maddesine göre
verdiği ve bugünkü birleşimin başında kabul edilen talebini
Başkanlık yerine getirecektir.
Şimdi 37nci maddeyi yeniden görüşmeye
açıyorum.
37nci madde üzerinde söz isteyen yok.
Soru yok.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 405 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 37nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Muş Engin
Altay Erkan
Akçay
İstanbul İstanbul Manisa
Mahmut
Toğrul Mehmet
Doğan Kubat
Gaziantep İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTAN AYDIN (Ankara) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenlemenin yeniden değerlendirilmesine
ihtiyaç bulunduğundan madde metinden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylelikle kabul edilen önerge doğrultusunda 37nci
madde metinden çıkarılmıştır.
Kanun yazımı sırasında madde
numaraları teselsül ettirilecektir.
Sayın Bakan, oylamadan önce mi
yapacaksınız konuşmanızı, sonra mı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, sonra yapayım, daha iyi.
BAŞKAN Evet, bence de.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri, oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 405 sıra sayılı Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
253 |
|
Kabul |
: |
227 |
|
Ret |
: |
26 |
Kâtip Üye Mücahit
Durmuşoğlu Osmaniye |
Kâtip
Üye Ali
Haydar Hakverdi Ankara |
Bu şekilde tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Millî Eğitim Bakanı Sayın İsmet
Yılmaz, size bir teşekkür konuşması vereceğim.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
öncelikle, bu tasarıya vermiş olduğunuz destek için sonsuz
teşekkür ediyorum.
On gündür yüce Meclisin önündeyiz ve yüce Mecliste
yaklaşık bin yüz yirmi dakika muhalefet tarafından -yirmi saat,
ki fazlası olabilir- konuşuldu, iktidar ise bu yasa görüşülürken
altmış dakika kullandı yani bir şeyin yüzde 95i muhalefete
yüzde 5i iktidara verildi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Bakan, verilmedi,
herkes hakkıyla
Lütufta mı bulundunuz, böyle bir şey olabilir
mi?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ
(Devamla) Bunun fazlası var da
Yine, bir başka husus; bakın, Nihal
Atsız 1944 yılında yargılandı, muhterem -dakikama
riayet edeceğim- diyor ki: Cumhuriyet lafta kalmıştır,
idare şekli diktatörlüktür. Dolayısıyla da hem 1944teki
yönetime hem 1950deki hem de daha sonra Özal dâhil her gelene diktatörlük
denilmiştir ancak bütün dünya toplumlarının kafasında
diktatör şudur: Tankın arkasında saklanıp da halkın
üzerine tankla gidenlere diktatör denir, halkıyla beraber tanka
karşı durana ise hiçbir literatürde diktatör denmez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bir başka husus, Başkanım Maarif
müfettişlerinin ders kurumlarına girmesine müsaade edilmiyor. denildi.
Bu doğru bir şey değil. Bir başkası Aşçı
olanlara bunlarla imkân tanınacak mı? dedi. Teknisyen unvanı
verilecek.
Yine bir başka sayın vekilimiz Özel
öğretim kurumlarında özel okul ve rehabilitasyon merkezlerinde rehber
öğretmen
Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde destek
eğitimi uygulayacak uzman öğretici ihtiyacı ve zorunluluğu
bulunmaktadır ancak bu alanlarda mezun yeterli değildir ve
çalışan da eleman bulunamadığından Talim Terbiye
Kurulu Başkanlığının bir uygulamasıyla
eğitim fakültelerinin felsefe gibi yakın bölümleri mezunlarına
kurslar düzenlenmektedir. 2016 yılında 2.275 kursiyere rehberlik,
3.852 kursiyere destek eğitim programında uzman öğreticilik
kursu verilmiştir.
Muhterem Başkanım, bir başka husus:
Şube müdürlerinin ataması yapılacak mı?
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu var. Dava Daireleri Kurulu
Bu dosya Danıştay 2. Dairesinin mi, yoksa 16. Dairesinin görev
alanında çatışma olduğundan müşterek
oluşturulacak kurulca karara bağlanması gerekir. diyor. Bu
karar çıktığında kararın hükmünü yerine getireceğiz.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Üç sene
geçti Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Bir başka sayın vekilimizin Binaların
Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik 2007 yılında
çıkmış ama buradaki bazı şeylere itiraz
etmişsiniz? diye bir şeyi oldu, suçlama diyeyim. Bu yönetmeliği
biz çıkarmadık. Bu davada taraf biz değiliz. Yani tashihi
kararda da bulunmayın, itiraz ediyorsunuz diye. Bu yönetmelik,
İçişleri Bakanlığı ve Bayındırlık
Bakanlığının ortak yönetmeliğidir. Bizim, kendi
çıkarmadığımız yönetmeliğe bir taraf olabilme
gibi durumumuz söz konusu değil.
Son olarak da Başkanım, yine bir
başka husus: Yabancı dil eğitimi Türkiyede yasak. diye
kardeşlerimiz bir söz söyledi. Bakın, Yasa 2923 diyor ki: Türkiye
vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak
kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için
Özel Öğretim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere özel
kurslar açılabilir. Demek ki yasak değil.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Kapattınız Sayın Başkan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) Bu kurslarda ve diğer kurslarda aynı maksatla dil
dersleri oluşturulabilir. Yasak değil.
Yine devam ediyoruz: Özel Öğretim
Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere Türk
vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak
kullandıkları farklı dil ve lehçeler için Bakanlar Kurulu
kararıyla tespit edilir ve kurum açılabilir. Böyle bir kanun
olduktan sonra
Biraz önce dedik ya çoğunluk azınlığın
haklarını korusun diye. Bundan daha güzel olur mu?
Dolayısıyla da Türkiye geçmişe
kıyasla her alanda, demokratik alan da dâhil olmak üzere, iyiye gidiyor.
Eksiklerimiz var mı? Var. Ancak hep beraber -Türkiye hepimizin-
eksiklerimizi düzelteceğiz.
Bizim iddiamız şu: Her şeyi mükemmel
yapmadık, her şeyi iyi yapmadık ama geçmişe kıyasla
her şeyi daha iyi yapmak için gayretle çalışıyoruz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Bakan.
Sayın milletvekilleri, birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.36
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
2nci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Rusya Federasyonu
Hükümeti Arasında TürkAkım Gaz Boru Hattı Projesine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında TürkAkım Gaz Boru Hattı
Projesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/788) (S. Sayısı: 441) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Komisyon
Raporu 441 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Garo Paylan
Sayın
Paylan, süreniz yirmi dakika.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Rusyayla bir anlaşma yapmışız;
TürkAkım Gaz Boru Hattı Projesi. Haberiniz var mı? (AK
PARTİ sıralarından Var, var. sesleri) Ne olduğunu
biliyor musunuz? İçeriğini biliyor musunuz?
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Gel
anlatayım sana bütün detaylarıyla.
GARO PAYLAN (Devamla) Peki, Hükûmet böyle bir
anlaşma yaptı, hangi bakanlıkları ilgilendirir? Önce Enerji
Bakanlığını ilgilendirir, sonra Dışişleri
Bakanlığını ilgilendirir. Hangi bakan var burada?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Ne fark
eder?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ne alakası var?
Bakan Hükûmeti temsil ediyor.
GARO PAYLAN (Devamla) Hangi bakanı
ilgilendiriyor?
Baktığımızda, arkadaşlar,
Komisyonda tartışılmış, Dışişleri
Bakanlığı Komisyonunda tartışılmış.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Garo Bey,
yirmi dakikayı böyle dolduramazsın!
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen enerjiden
anlıyor musun ya?
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın,
Dışişleri Bakanlığı Komisyonunda -okudum raporunu-
şöyle yazıyor: Dışişleri Bakanlığı
Sayın Başkan, böyle mi devam
edeceğiz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyelim. Cevap verilmesi gerekiyorsa kalkarsınız kürsüden cevap
verirsiniz, hepinize söz veririm.
HAMZA DAĞ (İzmir) Ne yapıyoruz? Aramızda
sohbet ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Paylan, siz Genel Kurula
hitap edin lütfen, karşılıklı konuşmayın.
Buyurun.
GARO PAYLAN (Devamla) Dışişleri
Bakanlığı Komisyonuna rapor göndermiş. Şöyle söylüyor
Dışişleri Bakanlığı Komisyonu raporunda: Enerji
Bakanlığı yetkilileri geldi, bilgi verdi, biz de ikna olduk bu
boru hat projesi iyidir diye bir rapor göndermişler. Oysa, bakın, bu
tarihî bir anlaşma. Çok kritik bir dönemden geçiyoruz ve tarihî bir
anlaşma. Yalnızca ekonomik, ticari bir anlaşma değil,
stratejik, siyasi bir anlaşma. Türkiye'nin geleceğiyle ilgili pek çok
noktada önemli parametreler içeren bir anlaşma. Bu anlaşma
Dışişleri Bakanlığı Komisyonunda gerekiyorsa hem
Dışişleri Bakanı hem de Enerji Bakanı tarafından
sunulmalıydı. Ama maalesef Dışişleri
Bakanlığı Komisyonunda böyle bir tartışma yürümeden
geçirilmiş ve buraya gelmiş. Buraya geliyoruz
Bakın, tarihî bir
anlaşma diyorum, burada mutlaka bize bir izahat verilmesi
lazımdı arkadaşlar. Enerji Bakanımız gelip bu
anlaşmanın gerekçelerini, ne olacağını,
anlaşmanın parametrelerini bize anlatması gerekmez miydi? Neyin
tepkisini veriyorsunuz? Bu konuda bir izahat alsaydık belki daha rahat
ikna olurduk ve vereceğimiz evet ve hayır oylarını daha
net belirleyebilirdik ama maalesef böyle bir izahatla karşı
karşıya değiliz ve Sanayi Bakanımızın riyasetinde
bu anlaşmayı görüşeceğiz.
Değerli arkadaşlar, Rusyayla tarihî
olarak hep inişli çıkışlı dönemlerimiz oldu,
savaşılan dönemler oldu, barış dönemleri oldu ve
Rusyanın hep -ortaokul vatandaşlık bilgisi dersinden
bahsedeyim- sıcak denizlere inme hayalleri vardı ve hep sorunlar
yaşadığımız bir ülkeydi. Biz de buna karşı
uluslararası dengelerde hep bir yere yaslanma, bir yerle iş
birliği yapma, Rusyanın bu hayallerine karşı belli
dengelere göre, o dengeleri kurma çabası içinde olan bir ülke olduk
Osmanlı Döneminde de Türkiye döneminde de.
Baktığımızda, geçen yıl bir
uçak krizi yaşadık, bir uçak düşürüldü ve sonrasında boru
hatları, Türk Akım Projesi iptal edildi diye bir anlaşma geldi,
haber geldi Türk Akım Projesi iptal oldu diye, hatta ve hatta doğal
gazın kesileceği tehditleri oldu, bu ihtimaller ortaya
çıktı tam kış arifesinde, hatırlayın. Bir
milletvekiliniz çıktı, Gaz göndermezlerse tezek yakarız.
diyebildi ve nihayetinde gaz kesilmedi ama bu riski yaşadık.
Ne dedik o günlerde? Dedik ki: Biz bu gaz
tedarikiyle ilgili kaynağı çeşitlendirmeliyiz. Çünkü rakamlar
var arkadaşlar. 4 boru hattından bize gaz geliyor. Bir: Rusyayla
batı hattından geliyor. Bu, Marmarayı besleyen, en önemli hat
bu, batı hattından geliyor Ukrayna ve Bulgaristan üzerinden.
İkincisi: Mavi Akım. 2005te açıldı Mavi Akım. Oradan
ciddi bir 16 milyar metreküplük gaz geliyor. Batı hattından 15
milyar, İran üzerinden 10 milyar metreküp geliyor ve Azeri gazı da 6
milyar metreküp. Bunların kapasiteleri bunlar. Boru hatlarının
kapasitesinin yüzde 64ü Rusyayla, yani üçte 2si. Boru hatları, biliyorsunuz,
sürekli bir tedarik içerir; geri kalanlar, tankerle gelenler sürekli bir
tedarik içermez çünkü depolama imkânı da yoktur, boru hatları
esastır. Boru hatlarının üçte 2si Rusya üzerinden.
Şimdi, uçak krizi sonrası, bir yanda
Tezek yakarız. dendiğinde Ya, bir dakika, biz bu kaynağı
çeşitlendirelim. denmişti. Başbakan bunu söyledi, Müstafi
Başbakan bunu söyledi, Sayın Davutoğlu. Enerji Bakanı
Sayın Berat Albayrak Biz bu kaynakları çeşitlendireceğiz.
Böyle sürmez. Üçte 2si bir yerden, bir tedarikçiden olamaz. dedi. Ancak,
baktığımızda, ne hikmetse, buraya bu anlaşma
imzalandı. Hangi parametrelerle imzalandı, hangi siyasi çerçeveyle
imzalandı, bununla ilgili bir izahat yok ve siz tepki de vermiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, doğal gazı
depolamayla ilgili bazı çabalara girişildi, Tuz Gölünün altına,
LNG hatlarıyla. Ama bu da yetmez. Siz eğer ki
kaynaklarınızın hâlâ üçte 2sini bir ülkeden
sağlıyorsanız ve O ülkeyle yeni bir boru hattı yapacağım.
diyorsanız, bu, kaynakların, daha fazla, bir ülkeyle
bağımlı hâle gelmesi demektir. Rusya da kendine
bağımlı ettiği her ülkeden mutlaka bir şeyler ister.
Kafkas politikasına baktığımızda, kendine
bağımlı hâle getirdiği ülkelerle nasıl
oynadığını çok iyi biliyoruz, Ukraynayı ne hâle
getirdiğini çok iyi biliyoruz. Bu çerçevede,
Bağımlılığı bu kadar yüksek bir ülke olarak
ülkemiz için bir kez daha, biraz daha bu
bağımlılığı yükseltmek ne anlama gelir?
hepimizin bu soruyu sorgulaması gerekir.
Şöyle diyor anlaşma, bir iki ifade
söyleyeceğim: Deniz bölümü diyor, deniz bölümünü Rusya inşa edecek,
kara bölümünü ise biz inşa edeceğiz, Türkiye inşa edecek. Bu
anlaşmada, bakın, kara bölümünde şu yok: Şimdi, kara
bölümünden 2 hat geliyormuş, biri Türkiyeye tedarik verecekmiş, biri
transit olarak Batı Avrupa ülkelerine gidecekmiş. Bu anlaşmada,
bu transit geçiş ücretiyle ilgili herhangi bir ibare yok. Hangi
şartlarda anlaşıldığına dair bu geçiş
ücretinin, herhangi bir ibare yok. Bunu merak etmiyor muyuz, etmiyor musunuz
gerçekten? Bir ödeme yükümlülüğü konmamış. Neden yok, hangi
şartlarla bu ödeme yükümlülüğü konmadı; ülkenin hazinesine ne
getirecek, ne götürecek, bu anlaşmada yok ve bir izahat da yok.
Rusya, geçen yıl, anlaşmadan önce
-Sayın Davutoğlu defalarca dillendirdi- bir indirim
yapacağını söyledi. Bu anlaşmada biz herhangi bir indirim
de görmedik. Hangi şartlarla anlaşıldı, hangi indirim
yapılacak? Bizim tüketicimize yansıma
Hani İndirim
yapılacak. diye Enerji Bakanı söylemişti -gerçi dolar
artık 3,5 oldu, böyle bir ihtimal olduğunu düşünmüyorum ama- bu
indirimi sağlayabildik mi, sağlayamadık mı; anlaşmada
herhangi bir şey yok.
Ben bir İstanbul Milletvekiliyim. Bu boru
hatları İstanbula gelecek, Karadeniz Kıyısı
dediği şey -okuyalım- Kıyıköy diye geçiyor.
Kıyıköyden sivil toplum örgütleri aradılar beni ve diyorlar ki
Bizim Kıyıköyümüz
Kıyıköyü bilenler bilir; ben
çocukluğumda, gençliğimde çok gittim, her yıl da giderim son
yıllarda; İstanbulun yeşil kalmış yerlerinden
birisidir. Üçüncü köprüyle beraber kuzey ormanlarının ortasından
yardık ve kuzey ormanları ciddi bir tehdit altında ve şimdi
de biz boru hatlarını Kıyıköye sokacağız ve
sonra o boru hatları Yunanistana doğru devam edecek. Nereden devam
edecek? Ormanların içinden devam edecek arkadaşlar. Bir kez daha
ormanlar yarılacak, kuzey ormanları.
Kanal İstanbulu da konuşuyorsunuz, o da
doğayı tarumar edebilecek bir şey. Eğer ki biz demokrasiden
bahsediyorsak İstanbul halkının bu anlaşmadan haberi
olması lazım. İstanbula ne getiriyor, ne götürüyor
-İstanbul vekilleri burada, 88 vekiliz- herkesin bunu sorgulaması
lazım. Kıyıköy halkına da İstanbul halkına da
bunun hesabını vermemiz gerekir arkadaşlar.
24 Kasım 2015te Rus uçağı
düşürüldü ve gaz akım projesi de durdu. Bakın, 24 Kasım
2015 bir milat ve biz 24 Kasımdan sonra Rusyayla ciddi bir kriz
yaşadık. 24 Kasımdan sonra Rusyaya hasmane konuşmalar oldu
ve daha sonra bizler Sayın Cumhurbaşkanının
konuşmalarında, Başbakanın konuşmalarında,
milletvekillerinin konuşmalarında Rusyayla ciddi bir kriz
yaşadığımızı düşünüyorduk. Suriye politikasıyla
ilgiliydi bu konuşma. Çünkü Suriyede, bizler, stratejik derinlik
çerçevesinde -ben stratejik sığlık diyorum- Rusyayı
devre dışı bırakıp, Suriyedeki Esadı devre
dışı bırakıp -hâlâ bugün aynı şeyler
söyleniyor- mezhepçi bir anlayışla bir birlik sağlayacağımızı
düşündük. Bu anlayışla Suriyedeki yangına benzin döktük.
Esad rejiminin Terörist. dediği unsurlara silahlar gönderdik.
Bayır Bucak Türkmenlerini hatırlıyor
musunuz? İki yıl boyunca bunu dillendirdiniz. Önemliydi elbette,
gadre uğrayan bir toplum ama bugün adlarını anan yok. Ben bir
yıldır veya altı aydır, üç aydır Bayır Bucak
Türkmeninin adını duyuranı burada duymadım, hiç
dillendirmiyorsunuz.
Halepte mücadele eden insanlara -hani Esad rejimi
onlara Terörist. diyor, bu anlamda büyük bir paradokstur hepimiz için- bizler
özgürlük savaşçısı, direnişçi, cihatçı diyebiliyoruz.
Bugünlerde orada siviller ölüyor. Geçen yıl Rusyayla kriz yaşarken
her gün bütün televizyonlar Halepteki o gadre uğrayan insanlarla ilgili,
sivillerle ilgili haberler yaparken bugün onların adlarını bile
ananlar yok arkadaşlar.
Niçin buralara savrulduk peki biz? Çünkü AB
kriterlerinden, bakın, Avrupa Birliği kriterlerinden biz Şangay
kriterlerine doğru savruluyoruz, Şangaya doğru savruluyoruz.
Şangay kriterleri nedir, sizlere söyleyeyim. Şangay kriterlerinde
kadın yoktur, Şangayın fotoğrafına bakın.
Şangayın kriterlerinde özgürlük yoktur, eşitlik yoktur.
Onların gücü doğal gazdır, petroldür, silahtır ve
diktatörlüktür, tek adamlıktır. Oysa AKPnin kuruluş
yıllarına bakalım, iddianız demokrasiydi, özgürlüktü,
eşitlikti, statükoya karşı mücadeleydi. Statükoyu devirmeyi
önerdiniz. Sizlere karşı darbe girişimlerinde bulunuldu, buna
rağmen hâlâ değişim önerdiniz ve Batı bu sayede buraya
ciddi yatırımlar yaptı. Avrupa Birliği kriterlerini öne
aldık. İlk üç yılda yalnızca 100 milyar dolarlık
yatırımla karşılaştık. Şimdi
baktığımızda, dışarıdan Türkiyeye
bakıldığında, oradan buraya doğru
bakıldığında maalesef görülen diktatörlüğe doğru
savrulan, Şanghay Beşlisine göre savrulan bir ülke.
Bakın, ortaokul vatandaşlık dersinden
bahsetmiştim. Orada şunu anlatırdı vatandaşlık
dersi hocamız: Türkiyenin stratejik önemi. Çok anahtar bir cümledir.
Türkiye, stratejik olarak çok önemli bir noktadadır. derdi
öğretmenimiz. Kenan Evrenin yıllarıydı o benim ortaokul
yıllarım. Kenan Evreni havalimanında karşılamaya
giderdik, yolda saatlerce bekletilirdik. Orada Pakistan Cumhurbaşkanı
geldi diye saatlerce yolda beklerdik, onları karşılamaya. O
yıllarda anlatılırdı bunlar. Ve Şanghay Beşlisinin
değerlerine savrulduğumuz bu yıllarda, o yıllara doğru
baktığımda tekrar stratejik önemden bahsediliyor bu
anlaşmada. Ama stratejik önem dediğiniz şey, maalesef,
başkaları için boru hatlarıyken bizler için hayat meselesi.
Bakın, Rusya veya başka ülkeler, burada
boru hatlarını geçirirken şuna bakarlar: Bu ülkede bir istikrar
var mı, bir güven var mı, bir yönetim var mı? Evet var,
şimdi de var, on yıl önce de vardı, demokrasi yolunda yürüyen
bir AKP vardı; şimdi diktatörlük yolunda yürüyen bir AKP var. Yine,
bakın, boru hatlarını buradan geçirmeyi düşünüyorlar,
Ruslar düşünüyorlar. Neden? Çünkü bir yönetim var. Ama Rusyanın
kriterleri şunlar değildir: İfadeler özgür mü? Demokrasi var
mı? Basın özgür mü? Milletvekilleri tutuklu mu? diye kriterleri yoktur.
Çünkü onlarda da demokrasi yok. Putin de aynı şekilde vekilleri
tutukluyor, gazeteler üzerinde baskı yapıyor. Boru
hatlarının geçmesinde böyle kriterler yok ama içeride
barışını, özgürlüğünü, eşitliğini
sağlayamamış bir ülke olarak maalesef, böyle ülkelerle iş
birliğine girersek varacağımız akıbet, öyle
karanlık bir ülke olmaktır, dünyada da böyle algılanmaktır.
ŞAHİN TİN (Denizli) Demirtaş
niye gitti oraya o zaman?
GARO PAYLAN (Devamla) - Oysa, bizler demokrasimizle,
birliğimizle, hepimizin birbirine saygısıyla dünyada parlayan
bir yıldız olma hayalindeydik, yakın zamana kadar da bu hayali
taşıyorduk. Barış süreciyle bu hayali taşıyorduk.
Oysa şimdi savrulduğumuz yere bakın arkadaşlar, şimdi
öyle mi algılanıyoruz? Hayır. Yalnızca TANAP Boru
Hattı buradan geçsin, Azeri gazı buraya taşınsın,
Rusya Boru Hattı şuradan geçsin ama içeride
barışını sağlamış mı,
eşitliğini sağlamış mı, demokratik bir ülke
olarak mı algılanıyor, bununla kimse ilgilenmiyor.
Bakın, burada Suriye fezlekesi geçti.
Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, AKP milletvekilleri el
kaldırdınız, dediniz ki: Terörle mücadele edilecek, o
açıdan oraya giriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı iki gün önce
bir konuşma yaptı: Devlet terörü estiren zalim Esedin
hükümranlığına son vermek için Suriyeye girdik. diyebildi. Bu
bir savaş ilanıdır arkadaşlar, bir kez daha bir savaş
ilanıdır ama bir telefon geldi Putinden, hemen çark edildi çünkü
buradan boru hatları geçecek arkadaşlar. Yani ben yanlış
buluyorum elbette Sayın Cumhurbaşkanının söylemini ama bir
telefonla çark ettirebildi Putin. 4 milyon turisti bir emriyle göndermedi ve 7
milyar dolarlık zararımız var. Bakın, Laleli kan
ağlıyor, Rusyayla 6 milyar dolarlık bavul ticareti 1 milyar
dolara düştü, mal ihracatı yarı yarıya düştü.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Gazete
okumuyor musun?
GARO PAYLAN (Devamla) Putin hâlâ adım
atmıyor çünkü daha taviz alacak çünkü biz Batıdan
kopacağız. dedik, blöf yaptık, Avrupa Birliğine Sen kim
oluyorsun? dedik, sırtımızı Putine dayadık. Putin de
Gel buraya, bana daha fazla taviz vermelisin, bu yetmez. Ben turist
göndereceğim ama daha fazla taviz vereceksin. Boru hatları buradan
geçecek. dedi. Bak burada anlaşma geçiriyoruz, hangi şartla
geçirdiğimizi bilmiyoruz. Ne paralar döndü, ne oldu bilmiyoruz
arkadaşlar. Oysaki bu Meclis bunu derinlemesine
tartışmalıydı. Sırtımızı bu kadar
Putine yaslamalı mıydık? Tartışmalıydık.
Avrupa değerlerinden çıpasını çekmiş bir Türkiyenin
artık nereye, hangi karanlık noktaya savrulacağını
bilemeyiz.
Şanghay Beşlisi dediğiniz şey,
maalesef Rusyanın güdümünde, Çinin güdümünde bir 5lidir, 2 tane güçlü
dominant ülkesi vardır ve 2si de demokrasi değil ve oranın
kriterleri bizi karanlıklara sürükler arkadaşlar.
SAİT YÜCE (Isparta) Her şey güzel
olacak, merak etme.
GARO PAYLAN (Devamla) O açıdan, dengeleri
gözetmemiz lazım ve yüzümüzü -Avrupa Birliğinin o küstah
tavrını ben de eleştiriyorum ama- o değerlere doğru
çevirmeliyiz. Oradaki sağ siyasetin o küstah tavrını
eleştiriyorum ama orada evrensel insan hakları değerlerini
savunan sol partiler var, sosyalist partiler var, Yeşiller Partisi var ve
hepsi insan haklarını, evrensel değerleri sonuna kadar
savunuyorlar.
ŞAHİN TİN (Denizli) Teröristlere
destek veriyorlar.
GARO PAYLAN (Devamla) Çıpayı oradan
çekersek o çıpanın nereye kadar tarayacağını bilemeyiz
arkadaşlar.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sen şimdi
kimin adına konuştun?
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sizlere tekrar çağrım var: Bu anlaşmanın
görüşmelerini durduralım, buraya Enerji Bakanımız gelsin,
izahat versin, ona göre görüşmeleri tekrar yapalım. Önce komisyonda
görüşülsün, sonra Genel Kurulda görüşülsün. Neye el
kaldırdığınızı bilerek el kaldırın
arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir)
Avrupanın hangi ülkesi adına konuştun? Türkiye adına
konuşmadığın açık.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Paylan.
Gruplar adına ikinci konuşmacı
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
Buyurun Sayın Ahrazoğlu.
MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 441 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Rusya Federasyonu Hükûmeti
Arasında TürkAkım Gaz Boru Hattı Projesine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, TürkAkım Gaz Boru
Hattı Projesine yönelik siyasi desteği sağlamak, teknik,
ekonomik ve hukuki çerçeveyi belirlemek amacıyla Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ve Rusya Federasyonu Hükûmeti arasında TürkAkım Gaz Boru
Hattı Projesine ilişkin anlaşma 10 Ekim 2016 tarihinde
İstanbulda imzalanmıştır.
Bilindiği üzere, hâlihazırda Rus
doğal gazının ülkemize arzı, Ukrayna ve Bulgaristan
topraklarından geçerek Malkoçlara ulaşan Batı Hattıyla
Karadeniz altından geçerek Samsuna ulaşan Mavi Akım Hattı
üzerinden gerçekleşmektedir.
Gazpromla 1997de imzalanan Mavi Akım
anlaşmasıyla yılda 16 milyar metreküp, 1998de imzalanan
Batı Hattıyla ise 4 milyar metreküp olmak üzere, Rusyadan toplam 20
milyar metreküp doğal gaz alımı yapıldığı
bilinmektedir.
Geçtiğimiz yıllarda Rusya Federasyonu ve
Ukrayna arasında yaşanan doğal gaz
anlaşmazlıkları Batı Hattından ülkemize arz edilen
doğal gazda zaman zaman kesintiler yaşanmasına neden
olmuştur. Rusya-Ukrayna arasındaki anlaşmazlığın
sonucu, Rusya Devlet Başkanı tarafından TürkAkım Projesi
gündeme getirilmiş, bu proje görüşmeleri esasında Türkiye de aldığı
doğal gazın fiyatında indirim talebinde bulunmuştu.
Daha önce yapılan anlaşmalar çerçevesinde,
uzun dönemli uluslararası doğal gaz alım satım
anlaşmalarında taraflara belli periyotlarda anlaşma
fiyatının revizyon hakkı tanınmışken, bu
çerçevede anlaşma kapsamında fiyat revizyonu talebini takip eden
altı ay içerisinde tarafların fiyat revizyonu konusunda bir
mutabakata varamaması hâlinde, fiyat revizyonunu talep eden tarafa bu
tarihten sonra konuyu tahkime götürme hakkı doğmuş idi.
TürkAkım Projesinin görüşmeleri
sırasında, BOTAŞ anlaşma kapsamında 29 Aralık
2014 tarihinden geçerli olmak üzere Gazpromdan fiyat revizyonu talep
hakkında bulunmuş ve BOTAŞ anılan tarihte Gazprom
şirketine yazılı olarak fiyat indirimi talebini iletmişti.
Ancak, BOTAŞ göndermiş olduğu indirim talebine Gazpromun
yazılı cevap vermemesi sonucu konuyu uluslararası tahkime
götürme kararı almış ve tahkime başvurmuştur. Gazprom
yetkililerinin, Türkiye'nin mahkemeye gitme hakkının anlaşma
kapsamında olduğunu ve sorunun mahkeme öncesinde çözülebileceğini
söylemelerine rağmen hâlâ bir gelişme olmamıştır. TürkAkım
Projesine karşılık masada tutulan indirim konusunun tahkime
taşınması, projeyle ilgili görüşmelerin
tıkandığı, hatta sona erdiği şeklinde de
yorumlanmış, uçak kriziyle birlikte önce Rusya, ardından
Türkiye, müzakerelerin kendilerince buzdolabına kaldırıldığını
açıklamışlardı ancak tahkim problemi
sonuçlanmadığı için de bu projeyle alınacak gazın
maliyeti de belirsizliğini korumaya devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 19 milyar dolara mal olması beklenen TürkAkım Gaz
Boru Hattı Projesi, Rusya Federasyonundan başlayarak Karadeniz
üzerinden Türkiye Cumhuriyetinin Karadeniz kıyısındaki
alım terminaline, devamında Türkiye Cumhuriyeti toprakları
üzerinden ülkemize komşu olan devletlerin sınırlarına kadar
uzanan, her biri yıllık 15,75 milyar metreküp kapasiteli deniz ve
kara bölümlerinde inşa edilecek iki boru hattından oluşan ve
toplamda 31,5 milyar metreküp kapasiteye sahip yeni bir gaz boru hattı
sistemidir.
Deniz bölümünde yer alan iki hattın
inşası ve işletimi Rusya Federasyonu tarafından
yapılacaktır. Kara bölümünde yer alan hatlardan birisi, ülkemize
doğal gaz arz etmek üzere iletim sistemimizin bir parçası olarak
BOTAŞ tarafından inşa edilecek, kara bölümündeki diğer
hattın ise Avrupaya gaz arz etmesi planlanmakta olup inşaatı ve
işletimi yüzde 50 oranında ortaklık payıyla iki ülkenin
belirleyeceği şirketler tarafından kurulacak yeni bir
şirket tarafından yapılacaktır.
10 Ekim 2016 tarihinde İstanbulda, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı ve Rusya Federasyonu Enerji Bakanı
tarafından imzalanmış anlaşmayla TürkAkım Projesi
kapsamında inşa edilecek boru hatlarından birisinin ülkemize gaz
arz etmesi kararlaştırılmış olup hattın devreye
alınması akabinde Batı Hattından alınan gazın
doğal gaz arzına ilişkin mevcut sözleşmelerin ticari şartları
ve koşulları değişmeksizin TürkAkım üzerinden ülkemize
teslim edilmesi kararlaştırılmıştır. Ancak, bu
anlaşma tahkimde olduğu için ve tahkim de neticelendirmediği
için alımla ilgili herhangi bir fiyat belirlemesi de muğlakta
kalmıştır. Böylece başka bir ülkenin iletim sistemi
kullanılmadan doğrudan Rusya Federasyonundan ülkemize
taşınacak gazın üçüncü taraflardan kaynaklı muhtemel
kesintilere maruz kalmaması da sağlanmış olacaktır.
AKP Hükûmeti tarafından TürkAkım Projesi kapsamında inşa
edilecek ikinci kara bölümü boru hattıyla Rus menşeli doğal
gazın da Güneydoğu Avrupaya ülkemiz üzerinden arz edilmesine imkân
tanınması ve ülkemizin enerji koridoru rolünün ve doğal gaz
ticareti merkezi olma potansiyelinin pekiştirilmesinin
amaçlandığı belirtilmektedir bu projeyle.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; TürkAkım Projesinin maddelerinden biraz bahsetmek
istiyorum. Anlaşmayla, projedeki altyapı, imalat ve diğer
tesisler ile oluşturulan ve/veya edinilen tüm mal varlıkları
kamulaştırılmayacak, millîleştirilmeyecek ya da
kamulaştırma ya da millîleştirmeye eş değer bir etki
yaratan herhangi bir tedbire tabi olmayacağı; şirketlerin hisse
oranları belirlenmekte ve katılımcı şirketlerin
anlaşmayla teyit edilen BOTAŞ ve Gazprom şirketlerinden
farklı bir şirket olması hâlinde ülke makamlarının
yazılı onayına tabi olacağı; projenin kapasitesi ve
yatırımların zamanında yapılmasının
gerektiği; projenin onay, lisans ve diğer iş birliklerinin
belirleneceği; tarafların projenin kara bölümü 1 hariç yalnızca
uluslararası kabul görmüş proje tasarım standartlarına
uygun olacağı; bunların da Veritas gibi, Uluslararası
Standartlar Birliği gibi, Avrupa Standartlar Komisyonu gibi
kuruluşlar tarafından kontrol edileceği belirtilmektedir.
Sayın Enerji Bakanımız burada olsaydı söyleyeceğim
herhâlde bir söz olacaktı ancak Sayın Bakanım, size söylüyorum.
Bu anlaşmada uluslararası bir değeri olan millî standartlar
kuruluşumuzun (Türk Standartlar Enstitüsünün) onay kuruluşu olmamasını
ve burada, bu anlaşmada bulunmamasını da üzüntüyle
karşıladığımı belirtmek istiyorum.
Diğer maddelerde ise taraflar arasında
anlaşmanın uygulanması ve/veya yorumlanmasından
doğacak her türlü uyuşmazlığın taraflar
arasındaki istişareler veya müzakereler yoluyla çözüleceği,
anlaşmazlığın söz konusu istişareler ve müzakerelerin
başlama tarihinden itibaren altı ay içerisinde çözülememesi durumunda
anlaşmazlığın taraflardan herhangi birinin talebiyle tahkim
mahkemesine taşınacağı ifade edilmektedir. Ayrıca,
anlaşmanın otuz yıl süreli olacağı ve
anlaşmanın uygulanmasına yönelik yetkili kuruluşların
ülkemizde BOTAŞ, Rusyada Gazprom olacağı belirtilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyada söz sahibi bir ülke olabilmenin öncelikli
şartlarından birisi, hiç şüphesiz ki yeterli enerji
kaynaklarına sahip olmak ve bu kaynakları doğru
kullanabilmektir. Enerji politikalarını doğru belirleyerek
uygulayan ülkeler uluslararası rekabette öne çıkarken, enerjide
dışa bağımlı ülkeler gerek ekonomik gerekse siyasi
politikalarda dışa bağımlı olmak zorunda kalmaktadır.
Türkiyenin de bölgesel ve küresel bir güç hâline gelebilmesi, bir yandan kendi
enerji kaynaklarını üretimde kullanmasına, diğer yandan da
bölgedeki enerji koridoru olma konumunu ve fırsatını iyi
kullanmasına bağlıdır. Bu ise iş başındaki
hükûmetler tarafından uygulanan enerji politikalarıyla yakından
ilgilidir.
Ülkemizde son yıllarda AKP hükûmetleri
tarafından uygulanan doğal gaz ve petrol ithalatına dayalı
yanlış enerji politikaları sonucunda ne yazık ki enerjide
dışa bağımlılık giderek artmış, üretimin
tüketimi karşılama oranı düşmüş, yüksek kaçak ve
kayıp oranları bir türlü kabul edilebilir sınırlara
çekilememiştir. Ülkemizde enerji arz güvenliğinin sağlanabilmesi
için enerji üretiminde rüzgâr, güneş, jeotermal, hidrojen ve biokütle gibi
yeni, yenilenebilir ve yerli kömür kaynaklarından azami ölçüde
yararlanılması, ayrıca doğalgaz depolama
alanlarının belirlenerek arz güvenliğinin sağlanması
gerekmektedir
Değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi olarak alternatif enerji temin yollarının bulunması için
başta Azerbaycan olmak üzere, Kazakistan, Kırgızistan,
Özbekistan ve Türkmenistan gibi zengin enerji kaynaklarına sahip Türk
cumhuriyetleriyle ikili anlaşmalar yapılarak bu ülkelerin kendi
aralarında anlaşmaları için önderlik edilmeli ve bu kapsamda
Türk enerji ticareti birliği mutlaka kurulmalıdır diyoruz.
Bu vesileyle rebiyülevvel ayınızı
kutluyor, yüce Meclise de saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ahrazoğlu.
Gruplar adına üçüncü konuşmacı, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Sayın Öztürk
Yılmaz.
Süreniz yirmi dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 441 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Rusya Federasyonu Hükûmeti arasında
TürkAkım Gaz Boru Hattı Projesine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Rusyayla bizim enerji
ilişkilerimiz bir bağımlılığa dayanıyor.
Ondan önce şunu belirtmek isterim: 1990 yılında enerji
tüketimimizin yüzde 25i dışarıdandı ve aradan geçen
yaklaşık yirmi beş yıl içerisinde, 2015te ise bu yüzde
75e çıktı. Yani, dışa bağımlılığımız
3 kat arttı. Türkiyenin 2015 yılında enerji tüketimine
baktığımız zaman doğal gazda yüzde 32,5; petrolde
yüzde 26,2; taş kömüründe yüzde 16,3 ve diğerlerinde yüzde 12,7. Şimdi,
2015 yılında toplam 48,4 milyar metreküp doğal gaz
tüketmişiz ve bu doğal gazın Rusyayla ilgili oranına
baktığımız zaman yüzde 54,76; yarısından
çoğunu Rusyadan alıyoruz. İran yüzde 18; Azerbaycan yüzde 12;
Cezayir yüzde 8,48; Nijerya yüzde 2,87 ve diğerleri yüzde 3,43. Şöyle
kabaca bir baktığımız zaman, uluslararası ilişkilerde
İran ile Rusya Federasyonunun pek çok konuda birlikte hareket
ettiğini düşündüğümüz zaman ikisine olan
bağımlılığımız yüzde 73ten fazla bir oran.
Bu, dış politikanın işleyişine ciddi manada etki yapan
bir durumdur ve gerçekten bu bağımlılığı
kırmadıktan sonra Türkiye hiçbir zaman özgür olamayacaktır,
Rusyayla ilişkilerde hiçbir zaman biz özgür karar veremeyeceğiz.
Rusya doğal gazını, petrolünü bir
silah olarak kullanır ve kışın ortasında hem Avrupa
Birliğini cezalandırdı hem Ukraynayı cezalandırdı.
Rusyanın bütçesinin çok önemli bir bölümü petrol ve doğal gaz
gelirleriyle olur, silah endüstrisi bunun üzerine dayanır, dış
politikanın en önemli enstrümanı buradan elde ettiği gelirdir.
Biz enerji konusunda bütün yumurtaları Rusyanın sepetine koymuş
durumdayız. Türk Akımı, Batı Hattı ve Mavi Akım,
yetmiyor Akkuyu Termik Santrali. Biz, gerçekten, bu
bağımlılığı artırıyoruz,
azaltmıyoruz. Enerjide en önemli konu, bağımlılığın,
tek bir ülkeye olan bağımlılığın
azaltılmasıdır, buradaysa
bağımlılığı artırıyoruz. Bu proje de
esasen Rusyaya olan bağımlılığın
artırılmasına dönük hizmet ediyor ve katkı
sağlıyor. Bu kadar bağımlı olunca özgür,
bağımsız bir dış politika yapılamaz. Neden? Çünkü
siz 24 Kasım 2015 tarihinde Rus uçağını
düşürdüğünüz zaman belki millî duygularla Biz düşürdük.
yarışına girersiniz ama altı ay sonra
bağımlılık sizi boğar ve bir yıl geçmeden bir an
önce barışmak istersiniz. Sonra özür dilersiniz. Sonra Suriye
konusunda açıklamada bulunursunuz: Asıl amacımız
Esadın oradaki varlığına son vermek. İki gün,
kırk sekiz saat içerisinde bu fikrinizden vazgeçersiniz ve Esasen bizim
bir devlet veya şahsa dönük değil, teröre dönük
diye
açıklamada bulunursunuz. Bu bir güç meselesidir. Türkiye bundan sonra
Rusyaya daha fazla bağımlı olacak, Rusyanın borusu daha
fazla ötecek, Rusyanın eli kolu Orta Doğuda daha fazla güçlü olacak
ve esasen buna siz imkân sağlıyorsunuz bu anlaşmayla.
Hemen belirtmek isterim, bugün Halep cayır
cayır yanıyor. Halepte 30 kilometrekarelik bir alana 300 bin insan
sıkışmış durumda ve esasen çevrelenmiş durumda.
Halepte camiler yıkılıyor, ibadethaneler
yıkılıyor, Telaferde camiler yıkılıyor,
Hüseyniyeler yıkılıyor; korkunç bir savaş var ve Rusya bu
savaşın da bir tarafı esasen. Biz bir taraftan anlaşma
yaptığımız, bağımlı hâle getirdiğimiz,
daha fazla bağımlı hâle geldiğimiz küresel bir güçle
bölgede diğer taraftan pek çok konuda anlaşma yapmak ve birlikte
çalışmak istiyoruz ama bu bir eşit ilişkiler
sistematiği olmuyor maalesef, eşit bir ilişki kuramadık.
Şunu belirtmek isterim: En önemli konu, bu
coğrafyada yerli kaynakları harekete geçirip biraz da olsa
bağımsız kalabilmektir. Karar alamıyorsunuz,
uygulayamıyorsunuz. Böyle devam ederse, bu enerji
bağımlılığı Rusyaya bu şekilde devam
ederse, bundan sonra Rusyanın eli Suriyede daha fazla güçlü olacak,
Halepte daha fazla güçlü olacak, başka yerlerde daha fazla güçlü olacak.
Biz, Rusyanın Kafkaslarda, Orta Asyada,
Balkanlarda esasen bu enerji politikasını nasıl
kullandığını biliyoruz ve bu konuda ne kadar güçlendiğini
de biliyoruz, siz bu güce sadece katkıda bulunuyorsunuz.
Bir başka konuyu da belirtmek isterim bu
vesileyle. Daha önceden de bu kürsüde söyledik, sizin yönünüzü
değiştirmek istiyor Rusya. Sizin Batıya olan öfkenizi
kullanıp, sizi o raydan çıkarıp Şanghay
İşbirliği Örgütüne hapsetmek istiyor ve siz de bu oyuna
geliyorsunuz. Konuştuğunuz her kelime Batıda esasen bir
Batı karşıtlığı olarak algılanıyor ve
sizin Batıyla ilişkileriniz zedelendikçe zedeleniyor. Bu, sadece
size zarar vermiyor, AKPye veya Hükûmete zarar vermiyor, bütün Türkiye'ye
zarar veriyor. Batıdan kopmak, bir anda Biz Şanghay
İşbirliği Örgütüne gidiyoruz. demek, esasen sizin acziyetinizi
gösteriyor.
Türkiye'de hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan
hakları ve diğer alanlarda raydan çıkmış demokrasiyi
rayına oturtmak varken, kolaycılığa kaçıp, içeride
başka hesapların peşine düşüp, böyle bir yönelim içine
girmeniz gerçekten yazık, Türkiye'ye yazık ediyorsunuz siz.
Son olarak şunu belirtmek isterim: En önemli
konu, Şanghay İşbirliği Örgütü dediğiniz örgütü
bilmektir, Siz Şanghay İşbirliği Örgütünü de bilmiyorsunuz,
Şanghay Beşlisi diyorsunuz. Hâlbuki Şanghay Beşlisi
altı olalı on beş yıl oldu. Kaldı ki altılı
da değil artık, Pakistan ve Hindistan da önümüzdeki yıl üye
oluyorlar.
Diğer taraftan, buradaki rejimlere
baktığınız zaman hiçbir tanesi demokratik rejim değil,
sadece seçim var burada, seçim dışında demokrasinin hiçbir
unsuru yok; hukukun üstünlüğü yok, eşitlik yok, adalet yok, tek
üretim ve savunma. Bu örgüt ne Avrupa Birliğinin ne de NATOnun yerini
alabilir. Bu örgüt esasen bir aldatmacadır. Orta Asya ve Rusya
coğrafyası, esasen, bir türlü işlemeyen örgütler
mezarlığına dönüşmüş durumda. Bu bir örgüt
mezarlığıdır, fotoğraf örgütüdür, her yıl 2-3
defa bir araya gelip bir fotoğraf verme örgütü; buna hizmet etme
dışında esasen bir işlevi de yoktur. Kaldı ki böyle
hassas bir dönemde, dış politikanın bu kadar iflas ettiği
bir dönemde böyle bir eğilime girmek, bu konuda sanki Şanghay iş
birliğine hemen giriyormuşuz gibi izlenim yaratmak sizin gücünüzü
artırıyormuş gibi gelebilir, sanki pazarlık
marjıymış gibi takdim edebilirsiniz ama sizi
zayıflatıyor. Avrupa Birliği konusundaki öfkeniz hiçbir işe
yaramıyor çünkü Avrupa Birliğinin mantığını
bilmek lazım. Sizin karşınızda 28 tane üye var, 28 tane
ortak akıl var ve biz ise sadece AKPnin aklıyla hareket ediyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
Şimdi şahıslar adına, Kocaeli
Milletvekili Sayın Tahsin Tarhan. (CHP sıralarından
alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; TürkAkım Gaz Boru Hattı
Projesi Anlaşmasıyla ilgili 441 sıra sayılı
Tasarı üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıda
Sanayi ve Enerji Komisyonu tali komisyon olarak görünüyor. Enerji Komisyonunda
görüşüldü mü? Hayır. Bu sıradan bir uluslararası
sözleşme değil. Altyapı çalışmaları, teknik
boyutu, siyasi boyutu sebebiyle İçişleri, Çevre, Savunma
Bakanlıklarının görüşleri alınmalıydı; detaylı
incelemeler yapılarak gerekirse komisyonlar
oluşturulmalıydı. Bu anlaşma, bakanlar düzeyinde
değil, kurumlar düzeyinde yapılmış bir anlaşma gibi.
Öncelikle bir uyarıda bulunmak istiyorum:
Kusura bakmayın ama burası holding değil. Tek bir bakanın
imzasıyla, hiçbir kurumun görüşü olmaksızın Türkiyeyi
böylesine bağlayacak bir anlaşma yapılmamalı. Ayrıca,
bu projeler de hükûmetlerin projeleri değil. Sayın Bakan burada, eski
Enerji Bakanımız. Bunun ismini de bildiğim kadarıyla o
koymuştu. Türkiye Cumhuriyeti devletinin projesi, devlet projesi bu. Neden
böyle acele, tartışmalarda görüşülmeden geçiriliyor,
anlayamıyoruz. Burada bir enerji yatırımından söz ediyoruz.
O hâlde, Sanayi ve Enerji Komisyonu bu anlaşmayı incelemeli ve bu
konuda da raporunu vermeliydi.
Bu Türk Akımı Projesine ilişkin
anlaşmaya bir bakalım. Bu anlaşma, Türkiyenin doğal gaz
ithalatında Rusyaya olan bağımlılığını
pekiştiriyor, enerji hatları bakımından Türkiyenin bir
enerji ticaret merkezi olmasına katkı yapmıyor, geçiş
ülkesi niteliğini sürdürüyor. Bu proje kapsamında, altyapı,
imalat ve diğer tesisler için kamulaştırma ve millîleştirme
garantisi veriliyor. Rus yetkili kuruluşu veya iştiraki, Türkiye
Cumhuriyeti toprakları üzerinden kara ya da deniz gaz geçişine
ilişkin herhangi bir harçtan, ücretten veya ödeme yükümlülüğünden
muaf olacak. Projenin hayata geçirilmesi için gereken arazi kullanım
hakları veriliyor. Rus şirketlerine çeşitli vergi muafiyetleri
tanınıyor.
Sayın milletvekilleri, konuştuğumuz
doğal gaz ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız da burada. Hep
teknolojiden bahsediyoruz. Doğal gazı nerede kullanıyoruz?
Konutta kullanıyoruz. Şimdi konutlar nasıl yapılıyor?
Akıllı konutlar üretiliyor. Dünyanın her yerinde artık
enerji yenilenebilir enerji yani rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi
kullanılıyor; sadece ısıtmada kullanılıyor,
soğutmada kullanılmıyor. Yani konutlarda ileriki süreçlerde bir
artış sağlanmayacak.
İkinci kullandığımız alan
sanayi. Sanayide daha önce, ilk yıllarda kömür kullanıyorduk, üretim
kalitesi düşüktü yani çelik sektöründe tufal üretiyordu. Sonra dökme gaza
dönüştü, kalite biraz yükseldi. Şimdi doğal gazdayız ve
doğal gazdan sonra elektriğe dönülecek. Çünkü teknoloji
geliştikçe enerjinin kalitesi de gelişiyor. Onun için, doğal gaz
yatırımlarını yaparken biraz daha düşünmemiz
gerekiyor, elektrik üretimi oldukça pahalı.
Türkiye üzerinden Almanyaya veya Avrupaya gidecek.
Son yıllarda Almanyanın enerji tüketimi artmıyor, daha
doğrusu doğal gaz tüketimi artmıyor çünkü doğal gaz
tüketmiyorlar, yenilenebilir enerjilere yöneliyorlar; rüzgâr enerjisi veya
güneş enerjisine yöneliyorlar.
Çok değerli milletvekilleri, bir de bu
hattın çevre etkisine bakmamız lazım. Demokrasi bitmiş,
hukuk bitmiş, adalet zaten yok. Yapmayın, bari şu
canlıların geleceğiyle oynamayın; denizlerimizi
kirletmeyin, ağaçlarımızı kesmeyin. Bu hattın nereden
geçeceğini biliyorsunuz. Demin bir hatip söyledi, İstanbulun en
güzel kıyılarından birisi Kıyıköy harap olacak, köprü
geçişinden daha fazla etkilenecek. Bize ne artı getirecek? Doğal
gaz indirilecek mi, ucuzlayacak mı? Sanayicimize bir faydası olacak
mı? Tarlalarımız gidecek, bağlarımız gidecek,
bahçelerimiz gidecek, Rusya buradan doğal gazı Avrupaya
taşıyacak. Ya, düne kadar -ona üzülüyorum- şu kürsüye
çıktığımız zaman Ya, bu uçak krizinde
yanlış yapıyorsunuz. İş adamlarımızı
gümrüklerden geçerken çırılçıplak soyuyorlardı. Kamyonlar,
tırlar kuyruklarda bekletiliyor. diye buradan
haykırdığımız zaman bize hakaret ediyordunuz.
Altı ay geçti, bugünlerde Avrupa Birliğini
tartışıyoruz, Avrupa Birliğine rest çekiyoruz, gecenin bu
saatinde Rusyadan doğal gazı Avrupaya gönderiyoruz, çevremizi
kirletiyoruz. Bize bir faydası var mı? Yok.
Boru hattı teknolojisi eski artık. Yeni
LNG diye dökme gaz sistemi bugün dünyada tartışılıyor.
Amerikadan, Kanadadan, Avusturalyadan Türkiyeye taşınması
doğal gazla aynı fiyat, aynı rakam. Üç beş yıl sonra
doğal gazın altına düşecek. E, ne işe yaradı bu
boru hatları? Yani, teknoloji değişiyor. Bugün nükleer
santralleri Türkiyede tartışıyoruz, biz çığlık atıyoruz,
diyoruz ki bu elli yıl önce, yirmi yıl önce olsaydı belki
Türkiyede işe yarardı ama bugün eski bir teknoloji, doğal gaz
da öyle, boru hattı da öyle. Onun için teknolojiyi yakından takip
edelim. Eğer biz katma değeri yüksek ürünler üreteceksek, teknolojiye
geçeceksek biraz daha tartışalım, komisyonlarda geniş
çaplı, bütün kurumların fikirlerini alarak, tüketicilerin fikirlerini
alarak ona göre yasa tasarısı ve kanunlar hazırlayalım.
Genel Kurulu saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Tarhan.
Sayın Kerestecioğlu, sisteme
girmişsiniz.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, Sakaryada Kredi ve Yurtlar Kurumu yurdunda bir
gaz kaçağı olduğu haberleriyle ilgili bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sakaryada Kredi ve
Yurtlar Kurumunda öğrenciler şu anda bir gaz kaçağı
olduğunu ve görevlilerin de kendilerini dışarı
çıkarmadığını yazıyorlar. Acaba bununla ilgili
bir bilgi edinmek mümkün mü? Çünkü aynı şekilde,
sıcağı sıcağına daha yeni bir olayı
yaşamışken gerçekten bir endişe edecek durum var mı?
Lütfen bu konuyu acaba Sayın Bakan aydınlatır mı? Bilgi
almanız mümkün mü, bunu sormak için söz aldım.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Kerestecioğlu.
Sayın Bakan...
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sayın Başkan, bilgi
alıp, bilgi verelim.
BAŞKAN Sayın
Bakan bilgi aldıktan sonra bilgi vereceğini söylüyor.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Kapanmadan yaparsak çünkü
acil yazıyorlar.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Bu arada Sayın
Kerestecioğlu, grup sözcüsü olarak söz aldı.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında TürkAkım Gaz Boru Hattı
Projesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/788) (S. Sayısı: 441) (Devam)
BAŞKAN Şimdi sayın milletvekilleri
soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz ancak sisteme giren
sayın milletvekili yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE
RUSYA FEDERASYONU HÜKÜMETİ ARASINDA TÜRKAKIM GAZ BORU HATTI PROJESİNE
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 10 Ekim 2016 tarihinde İstanbulda
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Rusya Federasyonu Hükümeti
Arasında TürkAkım Gaz Boru Hattı Projesine İlişkin
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde gruplar
adına ilk konuşmacı Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Meclis, 4 parti
iki şeyi ortak yaptı; birisi 37nci maddenin çekilmesi, diğeri
de Adanadaki yangın. Demek ki muhalefet de iktidarın
yaptığı bazı şeylere destek veriyor yani
uzlaşıldığında pekâlâ hızlı ve bütün
toplumun memnun olacağı şeyleri yapabiliyoruz.
SALİM USLU (Çorum) Bunlarda
uzlaşabiliyoruz.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Ben Rusyayla
ilişkilere, boru hatlarına geçmeden önce Salim Bey, bir şeyi
anlayamadığım için sahiden sormak istiyorum. Üç dört saattir,
grubunuzda bazı milletvekili arkadaşlar Başkanlık
hayırlı olsun. hashtagiyle bir imza atıyorlar ve bu
imzayı da sosyal medyada paylaşıyorlar. Benim merak ettiğim
soru: Hükûmet Sözcüsü biraz önce bir televizyon kanalında Önümüzdeki
hafta MHPyle hukukçular görüşecekler ve bir ortak metin
çıkaracaklar. dedi. İmzalanan metin nasıl bir metin?
Başkanlık mı? Başkanlıksa MHPnin yaptığı
açıklamalardaki Cumhurbaşkanlığı neyi ifade ediyor?
Boş kâğıt mı imzalanıyor? Elbette imzalayabilirsiniz,
imza sizin, tercih sizin ama doğrusu Anayasa gibi bütün toplumu ilgilendiren
bir düzenlemeyle ilgili ortada bir metin yokken, kamuoyuna açıklanmış
bir metni yokken bir şeyin imzaya açılmış olması beni
şaşırttı.
Şimdi, Rusyayla ilişkiler konusunda
gecenin bu saatinde tabii uzun konuşmalar oldu ama ben, merhum Erzurumlu
Naim Hocanın meşhur teravih namazı tarifini -biraz sansürleyerek
tabii- sizlere hatırlatmak istiyorum. Biliyorsunuz, teravih namazı
uzun olduğu için bazen cemaat imamdan daha hızlı rükûya, secdeye
gidiyor. O da tabii aslında namazın erkânına uymuyor. Naim Hoca
da kendi üslubuyla uyarıyor cemaati, diyor ki: Cemaat, benimle
yatın, benimle kalkın.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Ama o cemaat
AYHAN BİLGEN (Devamla) O, başka türlü
söylüyor da neyse
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Sansürledin sen.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Ben, artık, biraz
böyle sansürledim kendimce.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Rusyayla
ilişkiler konusunda da siz bütün ülkenin sizinle yatıp sizinle
kalkmasını istiyorsunuz ama öyle değil gerçekler. Bakın,
geçen yıl, bir yıl önce Eş Başkanımız ve
heyetimiz Rusyaya gittiğinde yaptığı çağrı çok
net: Rusya krizi ancak diyalogla çözülür. Sadece onun orada
yaptığı açıklama değil, Lavrovla görüşmedeki
açıklaması değil aynı gün grubumuzda Figen
Yüksekdağın konuşması var, Eş Genel
Başkanımızın; o da benzer cümleler kuruyor, diyor ki: Çok
kritik ve tehlikeli bir eşiğe geldiğimiz bir ortamda
soğukkanlılıkla ve sorun çözücü dinamikleri harekete geçirerek
çözüm geliştirmeliyiz. Ama bu ziyaret Hükûmete yakın medya
organlarında bakın hangi başlıklarla yer alıyor? Yeni
Şafak gazetesi Hain manşetiyle çıkıyor Diyalogla sorunu
çözün. dediği için. Starda benzer bir başlık, diğer
gazetelerde de benzer, Akşam gazetesi Moskovada öz ihanet
başlığıyla çıkıyor.
Şimdi, yine aynı günlerde Sayın
Cumhurbaşkanının açıklaması: Rusya özür dilesin.
Güneş gazetesi uçağın düşürülmesiyle ilgili Çok
şımarmışlardı, gereği yapıldı ifadesi.
Şimdi, Naim Hocanın, hani, Bizimle yatın, bizimle kalkın.
demesi galiba tam da Rusya ilişkilerini çok net biçimde özetliyor ama
dünya böyle değil, dünya gerçekleri ne yazık ki böyle okunmuyor.
Biraz önce arkadaşlar hem enerji
bağımlılığı konusuna değindiler hem de
Türk-Rus ilişkileriyle ilgili riskleri ifade ettiler ama ben sadece bir
noktaya dikkat çekmek istiyorum: Petrol geçtiğimiz yüzyılda, evet, Orta
Doğu için büyük bir nimetti ama aynı zamanda büyük bir belayı,
büyük bir felaketi de beraberinde getirdi. Geçen yüzyılın dünya
savaşları, kanlı iç savaşlar, bölge
çatışmaları bu petrole göz dikenlerin oyunuyla gelişti.
Şimdi de önümüzdeki on yıllara damgasını vuracak en büyük
tehditlerden, en büyük risklerden biri boru hatlarının güvenliği
konusudur. Elbette, bir coğrafyanın avantajları olur
-coğrafyayı siz seçmezsiniz- bu avantajlardan faydalanırken
aynı zamanda, bu coğrafyada bulunmanın riskleriyle, tehlikesiyle
de karşı karşıya kalırsınız. Enerji nakil hatlarının
güvenliği nasıl size büyük kârlar getirirse, aynı şekilde,
bu boru hatları üzerinden yürütülecek hesaplaşmalar, büyük
devletlerin enerji nakil hesapları, kavgaları, mücadeleleri sizin
topraklarınızda gerçekleşir, bedelini siz ödemek zorunda
kalırsınız.
Değerli arkadaşlar, elbette ki Rusyayla
bir alternatif ilişki gelişebilir, enerji konusunda da Türkiye'nin
alternatiflerini artıracak yollar zorlanabilir ama rakamlar ortada, tam
tersi bir tabloyla karşı karşıyayız. Biz Avrupa
Birliğine meydan okuyoruz, Rusya da meydan okuyor Avrupa Birliğine.
Rusyayla Avrupa Birliği arasındaki ilişki, bizim Avrupayla
ilişkimizin tam tersi. Rusya -geçtiğimiz yıllarda hepimizin
şahit olduğu gibi- Avrupayı enerjiyle tehdit ediyor ve Avrupa,
Amerikanın ambargo baskısına rağmen, sırf enerji
korkusuyla, enerjide yaşayacağı kriz kaygısıyla
ambargoyu deliyor. Ama Türkiye'nin Avrupaya karşı meydan
okumasının böyle bir karşılığının olma
ihtimali yok; ticari ilişkiler, ihracat rakamları, ithalat
rakamları her şeyi zaten çok net biçimde ortaya koyuyor.
Değerli arkadaşlar, biraz önce Suriye,
Rusya ilişkileriyle ilgili arkadaşlar değerlendirme yaptı,
ben sadece, hani, sosyal medyada herkesin sorduğu, tesadüf olma ihtimali
son derece düşük olan, geçtiğimiz günlerde El Bab yakınlarındaki
kayıpların tam da Rus uçağının düşürüldüğü
24 Kasım 2015in yıl dönümünde olmasıyla ilgili yapılan
açıklamaları tekrar size hatırlatmak istiyorum. Hava aracıyla
vurulduğu kesin, en azından Hükûmet sözcüsü böyle söylüyor.
Rusların açıklamasına da itibar ettik, onlar da diyorlar ki:
Biz yapmadık. Suriye de yapmadı. Şimdi, orada başka hava
aracı olan bir de bizim müttefiklerimiz, koalisyon ülkeleri var,
başka hava aracı olan yok. E, şimdi, bu tablo aslında
Suriye politikasının bile tek başına ne kadar büyük bir
çıkmaz içerisinde olduğunu göstermeye yetmiyor mu? Ama galiba bu
işin başka bir izahı var, başka bir perde arkası var.
O perde arkası da Rusyanın geçtiğimiz haftalarda Halepteki
Nusra ve diğer grupların Halepten çekilmesiyle ilgili Türkiyeden
ricalarının galiba karşılık bulmuş olması.
Türkiye bu rica konusunda üzerine düşeni yaptı ama galiba
kuyruğu dik tutmak için de Rusyaya, Esada meydan okuyan birtakım
sözler sarf etti fakat bu zaten durumu, vaziyeti kurtarmak içindi,
dolayısıyla bunun ötesinde bir sonuç doğurmadı ama
başka tehlikeler ortaya çıktı bu sefer, başka gerçekler
ortaya çıktı.
O gerçek de şudur arkadaşlar: Şimdi,
siz eğer Halepte Nusra ve benzer grupları, Nureddin Zengi
Tugayları falan gibi grupları ortada bırakırsanız, yarı
yolda bırakırsanız, bakın, bumerang nasıl dönüp sizi
vuruyor tekrar. Sizin Türk Silahlı Kuvvetlerinin müttefiki diye tarif
ettiğiniz, El Bab yolunda desteklediğiniz gruplar da sizi yarı
yolda bırakıyorlar. Demek ki Türk Silahlı Kuvvetlerinin El Bab yolculuğundaki
ortakları Özgür Suriye Ordusu değil arkadaşlar. Bunu bütün dünya
biliyor ama biz hâlâ kendimizi kandırmaya devam ediyoruz. Özgür Suriye
Ordusu bir koalisyonun ismi ama başlangıçtaki, dört yıl önceki Özgür
Suriye Ordusu yok ortada, haritalara bile baksanız bunu
anlarsınız. Dört yıl önceki haritalarda Nusranın,
Ahrar-uş Şamın elinde olan bölgeler uçtu mu,
buharlaştı mı Suriyede, nereye gitti? Aynı topraklar
duruyorsa kimin kontrolüne geçti? IŞİDin kontrolüne geçenler belli,
rejimin kontrolüne geçen yerler de belli, YPG/Demokratik Suriye Güçlerinin
kontrolüne geçen yerler de belli, bunun dışındaki bölgeler
nereye gitti? Aslında, nereye gittiğini Türkiye'nin müttefikleri de
biliyor, Rusya da, Suriye de, İran da, herkes biliyor, bilmeyen ne
yazık ki sadece Türkiye kamuoyu değerli arkadaşlar çünkü Türkiye
kamuoyuna bu gerçeği açıklamadığımız için
Halepte çocuklar, siviller bedeli ödüyorlar, yarı yolda
bıraktıklarınız, masumlar bedel ödüyorlar; yetmiyor,
tezkereye evet oyu verilerek oraya götürülen Silahlı Kuvvetler
mensupları bedelini ödüyorlar, cenazeler geliyor, ailelerin gözü
yaşlı ama Türkiye toplumu bizim, Suriyede gerçekten ne için
olduğumuzu, neyi hedeflediğimizi, hangi öngörümüzde şimdiye
kadar başarılı olduğumuzu hâlâ bilmiyor.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bilgen.
1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Eren Erdem
Buyurunuz Sayın Erdem. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA EREN ERDEM (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabii, bu kadar önemli
enerji politikalarımızı ilgilendiren bir madde
konuşulurken, bir anlaşma konuşulurken Enerji
Bakanının burada olmamasını çok gayriciddi bulduğumu
ifade etmek istiyorum. Kesinlikle Enerji Bakanının burada olması
ve bu konuda malumat vermesi gerekirdi ve bu anlaşmanın şu
gördüğünüz tali komisyonlara indirilmesi gerekirdi.
Enerji Komisyonuna indirilmedi değil mi?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) İndirilmedi.
EREN ERDEM (Devamla) - İndirilmedi yani bu
Dışişleri Komisyonu bu anlaşmanın mahiyetini
tartışabilir ama mesele enerjiyle alakalıdır,
dolayısıyla bu iş çok yanlış
yapılmıştır, bunu söyleyelim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen de Komisyona
gelmedin.
EREN ERDEM (Devamla) Tabii, bu Rus
uçağının düşürülmesiyle alakalı değerli
arkadaşlar, Emri ben verdim. şeklinde bir yaklaşım
vardı, bunun üzerinde bir sürü değerlendirme zaten burada
yapıldı.
Tabii, bu akımın Türkiye üzerinden
geçmesinin çok farklı boyutlarda değerlendirilmesi mümkün ama toplamda
ana gerekçe ve her yerde, medyada zikredilen temel gerekçe, Türkiye ekonomisine
bu işin katkı sağlayacağı yönünde bir gerekçe. Bu
gerekçe üzerine arkadaşlar, tabii, biz, meselenin arka planında
Türkiyenin bugün Rusyayla ilişkilerinin daha farklı boyutlara
evrileceği gerçeği -benden önce konuşmacılar çok
dillendirdiği için ben çoğunu onayladığımı ifade
etmek istiyorum- doğrudur, Türkiye bugün daha katı otoriter
emperyalist rejimle sıkı fıkı bir ilişki içerisine
girerek bir boyunduruk ve iltisak ilişkisine dâhil edilme
aşamasına getirilmektedir ki bu aynı şekilde geçmişte
Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanlığı
ilanları döneminde farklı rejimlerle yürütülüyordu,
anlaşılan o ki bu başka bir noktaya evrilecek.
Ama burada tehlikeli olan şey şudur
değerli arkadaşlar: Bakın, siz yola çıkarken Kopenhag
kriterleriyle başladınız, geldiğimiz noktada Belarus
kriterlerine tabi oldunuz, bunun bir sonraki aşaması Singapur
kriterleridir, daha da tehlikelisi ondan sonra Uganda kriterleriyle
karşı karşıya kalabiliriz. Yani bunu temel hak ve
özgürlükler açısından değerlendirdiğimiz zaman, Türkiyenin
önünde çok daha tehlikeli bir virajın olduğunu görüyoruz. Neden?
Basit bir örnek verelim: Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı
Biz Suriyedeki varlığımızı, Esad rejimini devirme
ekseni üzerine konumlandırdık. diye bir ifade kullandı.
Akabinde nasıl bir görüşme oldu, bilmiyoruz ama bu görüşmenin
sonrasında, Putinle yapılan görüşme sonrasında Ben orada
bir kişiyi hedefleyen
Bu Fırat Kalkanı Operasyonu bir
kişiyi hedeflemiyor. şeklinde bir beyanat verdi.
Şimdi, bakın, şunu çok net söyleyeyim
değerli arkadaşlar: Burada bulunan milletvekilleri, özellikle de
iktidar partisi milletvekilleri, Cumhurbaşkanının hangi siyasi
konu üzerinde nasıl bir tutum izleyeceğini muhtemelen televizyondan
öğreniyordur. Yarın söyleyeceği bir cümlenin, bu akımla
ilgili yapılan anlaşmanın da kapsamında, Türkiyenin
başını çok büyük belalara sokma potansiyeli olan bir
anlaşmayla karşı karşıya olduğumuzu bilmeniz ve
bunu görmeniz gerekiyor. Neden? Hemen basitçe şöyle değerlendirelim,
değerli arkadaşlar. Rusya krizini hatırlayalım. Şener
Şenin meşhur bir filmi vardır. Neydi o filmin adı
-bilenler- bu bando, mızıka meselesi olan?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Selamsız Bandosu.
EREN ERDEM (Devamla) Selamsız Bandosu gibi
biz
Şener Şenin değil miydi o? Tamam, yanlışım
varsa düzelteyim. Selamsız Bandosu, hatırlıyorsunuz, tren
geliyor, geçiyor, millet, işte bando müzik çalıyor falan derken
gerçekten de keyifli bir filmdi. Arkadaşlar, krizin sona ermesi
sonrası biz Rus turistleri bu şekilde karşıladık
havalimanında, bandolar eşliğinde karşıladık.
Yani bakın, bizim Rusyayla yaşadığımız gerilimin
şu anda Türkiye turizmine getirmiş olduğu zarar yüzde 38
oranında bir küçülmedir yani. Bunun yanı sıra dedik ki:
Kardeşim, bu domatesler, biberler, vesaire, bunlar elimizde kaldı,
bol bol yeriz dedik. 60-70 kuruşa mal ettiğimiz domatesi 4 liraya
sattık. Yani bizim bu işten ettiğimiz zararın telafisi
olmayan boyutlara geldiği gerçeğini görmemiz gerekiyor. Bunu ne zaman
göreceğiz? Önümüzdeki turizm sezonunda zaten göreceğiz.
Gidelim Kapalıçarşıya -burada
İstanbul milletvekillerimiz var- Kapalıçarşı
esnafının hâlini beraber görelim. Kapalıçarşıda
insanlar peşin para dükkân kirası ödedikleri için dükkânlardan
çıkmıyorlar. Niye? Çünkü benim iki ayım kaldı
kardeşim. İki ay daha kalayım. Hiç olmazsa üç beş tane bir
şey satarım da cebime para girer hesabı yapıyorlar. Ama o
kiralar dolduğunda yani ocak ayı itibarıyla orada kimseyi
tutamayacaksınız ve Kapalıçarşı gibi önemli bir yerin
ana caddesi döner satılan, tabiri caizse oranın dokusuna uygun
olmayan -dönercileri aşağılamak için söylemiyorum- oranın
dokusuna yabancı bir zeminle karşı karşıya
kalacağız. Bunun nedeni ne? Bizim Rusyaya olan hem turizmdeki
bağımlılığımızdır hem de enerjideki
bağımlılığımızdır.
Şimdi, biz, Avrupa Birliğiyle farklı
bir noktada bir tartışmanın içerisine girdik diye bugün
Şangay zemininde bir ekonomik ilişkiye
iltisaklandığımız zaman, yarın özellikle de
Şanghayın Orta Doğudaki siyasi stratejisinin 180 derece
zıddında konumlanan Cumhurbaşkanının bir cümlesi bizim
başımıza çok ağır felaketler getirecektir.
Burada yapılması gereken ne? Elbette bu
akım ve aynı şekilde benzeri enerji projeleri Türkiye ekonomisi
ve kalkınması adına yararlı olabilir. Bunları
tartışalım ama Enerji Bakanıyla tartışalım,
daha derinlikli bir şekilde değerlendirelim, Türkiye'nin
yararına olan bir boyuta getirelim. Fakat, gelin, Sayın
Başbakana bir konuda sizler itiraz edin. Sayın Başbakan dedi ya,
Bu teknoloji işine fazla kafayı takmayın. Bu teknoloji
işine çok kafayı takarsanız kafayı yersiniz. gibi bir
cümle kullandı. Gelin arkadaşlar, teknolojiyi daha da güçlendirecek
pozitif yatırımlar üreterek Türkiye'nin yeni enerji
kaynaklarıyla daha ekolojik, daha doğal enerji kaynaklarıyla
kendi kendisini var etmesini sağlayacak bir zemin oluşturalım.
Bunu da birlikte yapalım. Ama biz kalkıp bütün irademizi bu tür
projelerin üzerinden belli siyasi güç merkezlerine teslim ettiğimiz zaman
ortaya ne çıkıyor? İşte, Cumhurbaşkanı bir cümle
söylediği zaman bu, krize dönüşüyor.
Şimdi, burada, arkadaşlar, mesele ekonomik
dedik. Ekonomi adına, tabii, geldiğimiz noktada vahim bir durumun da
içerisindeyiz. Dolar az önce 3,50 bandını geçti. Yani burada birçok
insan da takip ediyor çünkü bu, negatif etki yaratıyor. Birçok insan
bundan çok geniş bir şekilde olumsuz etkileniyor. 1999-2000
dönemindeki kriz kadar derinlikli bir sorun yaratmıyor belki ama daha
ileriye dönük olarak kalıcı birtakım hasarların
oluşmasını sağlıyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yaratacak, yaratacak
EREN ERDEM (Devamla) Bakın, arkadaşlar,
Döviz bozdur. diye bir kampanya başladı sosyal medyada.
Hashtagler açıldı. Efendim, vatandaş gitsin döviz bozdursun
Vallahi ben size bir şey söyleyeyim değerli arkadaşlar: Dövizi
3,5 bandından 3 lira bandına indirecek kadar, bizim
vatandaşımızın döviz rezervi olduğunu
düşünmüyorum. Tam tersine, bizim vatandaşımızın
ortalama kredi kartı borcu 3.700 TL bandında. Bizim
vatandaşımız zor geçiniyor. Asgari ücret kur farkı yüzünden
71 dolar azalmış. Türkiyede yoksulluk derinleşmiş.
Ben şöyle bir tavsiyede bulunmak istiyorum:
Gelin arkadaşlar, bu dövizleri İsviçre bankalarında
paraları olan arkadaşlar bozdursunlar. Onlar bozdururlarsa biz o kuru
emin olun 2,5 bandına indirebiliriz yani. (CHP sıralarından
alkışlar) Çünkü gerçekten de, şu anda İsviçre
bankalarında, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, ekseriyetle
bunların kimler olduğunu da biliyorsunuzdur, onların paralarını
bozdurduğumuz takdirde dolar kuru 2,60 zeminine inebiliyor
arkadaşlar. E, böyle yapalım, düzeltelim. Niye sürekli vatandaş
elini cebine atıyor? Biraz da bu işin başını çekenler
elini cebine atsın. Gelin arkadaşlar, şu ihale zengini edip
vergi borcunu sıfırladığınız firmaların
sahipleri dolarlarını bozdursunlar, dövizlerini bozdursunlar. Bunlar
bozdurduğu zaman esas ekonomiye katkı sunacaklar. Madem millî
ekonomiden yanalar, madem bu ülkenin kalkınmasından yanalar;
bozdursunlar. Vallahi, benim dövizim, dolarım yok. Benim, hiçbir birikmiş
mevduatım da yok ama ben çok iyi biliyorum ki siyasetle
uğraşıp bu işten milyonlarca, milyarlarca dolar bir
yerlerde biriktirmiş insanlar var; bunlar bozdururlarsa sorun biter.
Yahut da arkadaşlar, gelin kemer sıkma
politikaları uygulayalım. Kemer sıkmaya da nereden başlayalım?
Bakın, şöyle söyleyeyim size: Şimdi, tabii ki, ben, bir
klişe kullanmak istemiyorum, sadece bir realiteyi ortaya koymak istiyorum,
klişeleri çok sevmiyorum fakat bizim Sayın
Cumhurbaşkanımızın örtülü ödeneği 150 milyon TL; bunu
düşürelim. Yani gerçekten böyle zor bir dönemde 150 milyon TL çok para.
Gelin, şimdi sarayın su gideri 3 milyon TL, bunu düşürelim.
Dolar almış başını gidiyor, ne gerek bu kadar israf
yapmaya. Gelin arkadaşlar, ısıtma gideri 3 milyon TL
Ya,
arkadaşlar, bugün Hazreti Ömer yaşasaydı -muhtemelen sarayda
yaşamazdı ama velev ki yaşasaydı- orada şu anda mum
yakardı. Vatandaş -3,5 TL dolar- yani müthiş bir kriz
yaşıyor. Bu kiralık araç giderleri 8 milyon TL, bakın, 8
milyon TL
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Nasıl
bir demagoji bu ya, nasıl bir demagoji? Gecenin bu saatinde yapma Allah
aşkına.
EREN ERDEM (Devamla) - Elektrik giderleri 9 milyon
672 bin TL. Buralardan kısalım, vatandaşa Gelin, döviz
bozdurun. çağrısı yapmayalım. Yok arkadaşlar,
vatandaşın yastığının altında hiçbir
şey kalmadı, emin olun yok. Benim annem -hep biz ona kirli
çıkı deriz- yastığının altına sürekli üç
beş kuruş atardı, geçtiğimiz günlerde yani hâlini
hatırını sordum, hakikaten onda bile yoksa vatandaşın
hiçbirinde yoktur değerli arkadaşlar.
O yüzden, benim tavsiyem, bu anlaşmalara
ekonomiyi entegre etmek yerine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EREN ERDEM (Devamla) -
üretimi ve teknolojik enerji
üretimini sağlayacak Türkiyeyi emperyal güçlere teslim etmeyecek bir
zemin oluşturalım. Enerji Bakanımızı da buraya davet
edelim, öyle konuşalım diyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Sayın milletvekilleri, 1inci madde üzerindeki
konuşmalar bitmiştir.
Sisteme giren milletvekili yoktur. Soru-cevap
işlemini gerçekleştirmiyoruz.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde
konuşmacı yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bizim var.
BAŞKAN Bize bildirilmedi Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Demirel, bize
konuşmacı bildirilmediği için oylamaya geçmek durumunda
kaldım. Ben size aslında haber gönderdim ancak Sonra bildiririz.
demişsiniz. İsim de gelmeyince
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Yanlış anlaşılma olmuş.
BAŞKAN Peki.
Sayın milletvekilleri, 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde gruplar adına Iğdır Milletvekili
Sayın Mehmet Emin Adıyaman. (HDP sıralarından
alkışlar)
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Kimin yürütmesini teklif edeceksiniz merak
ediyorum. Bakanlar Kurulu yerine kim yürütsün? Merak ediyorum ne teklifiniz
olacak bu konuda.
HDP
GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Sabrederseniz
anlarsınız.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Ben merak ediyorum kim yürütsün diyeceksiniz.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında Rusyayla yapılan bu anlaşma üzerine,
özellikle muhalefet partisi sözcülerinin değerlendirmelerine
katılıyorum. Hakikaten Rusya sadece bu dönem değil, aslında
Orta Çağdan beri Türkiyeyle rakip olan, çoğu zaman ilişkileri
çok da yolunda gitmeyen, bugün de süper bir güç olan ya da emperyal bir güç
olan bir ülke.
İki
boru hattıyla
Biri ülkemizde kullanılacak gaza ilişkin.
Diğer ikinci boru hattıyla Avrupa transit gaz geçişi
yapılacaktır. Dolayısıyla, çok detaya girmeden, özetle bu,
Türkiye'yi bir ölçüde bağımlı hâle getirecektir.
Tabii,
mesele sadece bir Rusyadan ibaret de değil. Esas mesele, özellikle AKP
iktidarının uluslararası alanda yürüttüğü ilişkiler,
diplomasinin tutarsızlığıdır. Bakın, öyle bir
hâle geldik ki neredeyse her akşam ya da her gece AKP bir rüya görür ve
ertesi günü, dış ilişkilerde veya uluslararası
ilişkilerde yeni bir söz, cümle veya krize neden olmaktadır.
Mesela somut örnek olarak, geçen, iki gün önce
Sayın Cumhurbaşkanının Mecliste de onaylanan Suriye ve Irak
tezkeresinin gündeminde bile olmayan ama Suriyede mevcut iktidarı
devirmeye yönelik açıklamaları oldu. Şimdi, bu açıklamalara
anında tepkiler geldi, en başta, şu anda anlaşma
yapmış olduğumuz Rusyadan geldi. Rusya Devlet Başkanı
Sözcüsü ve Dışişleri Bakan Yardımcısı anında,
Esadın yönetiminin devrilmesine ilişkin, Sayın
Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamaya
ilişkin açıkça Türkiyeden açıklama istediler ve bakın, Rus
haber ajansı Sputnikte yer alan bir habere göre
Türkiye
Cumhurbaşkanlığı makamından bir kaynağa dayanan
bir açıklama Sputnikte -ki Sputnik yarı resmî Rus haber ajansı-
bu Cumhurbaşkanlık kaynağı, Cumhurbaşkanının
sarf ettiği sözü boşa çıkarırcasına aynen şu
açıklamayı yapıyor: Erdoğanın sözleri harfi harfine
ele alınmamalı. Umarım ki bu nedenle Rusyayla yaşanan
yanlış anlama hızlı bir şekilde ortadan
kaldırılır. Ve gördüğünüz üzere, ertesi günü
Dışişleri Bakanlarının görüşmesinde, evet, bu söz
geri alındı ve Sayın Cumhurbaşkanı muhtarlarla
yaptığı toplantıda, aslında Suriyenin toprak
bütünlüğüne saygı duyduklarını ve hiçbir şahsı da
hedef almadıklarını dile getirdi.
Şimdi, değerli milletvekilleri, benzer
hadise, Suriyede de aynı şekilde krizlere neden oluyor. Bakın,
Suriyede ÖSO üzerinden Suriye topraklarında şu anda TSK var ve
TSKnın bünyesinde Amerikanın kontrol ettiği gruplar var, Suudi
Arabistanın kontrol ettiği gruplar var, elbette Türkiyenin de belli
ölçüde kontrol ettiği gruplar var. Ama bu koalisyon içerisinde farklı
ülkelerin kontrol ettiği, farklı ülkelerin denetiminde olan
grupların ne zaman ne yapacağı bilinmemektedir. Mesela, bugün,
Yeniçağ gazetesinde köşe yazarı olan Ahmet Takanın Türk
askerî kaynaklarını -ki sağlam kaynak diye belirtiyor- dayanak
göstererek son günlerde özellikle, iki gün önce El Bab bölgesinde
kaçırılan 2 askerin kaçırılma olayında, yanında
ÖSO mensubu militanların olduğu, o baskın sırasında bu
ÖSO militanlarının askerleri bırakıp
kaçtığını ve bu askerlerin bu şekilde IŞİDin
eline esir düştüğünü ifade ediyor. Bu eğer gerçek ise şunu
gösterir: Yarın Suriyede ÖSO grupları içerisinde, ÖSO koalisyonu
içinde hangi grubun bize silah doğrultacağını, askerlere
silah doğrultacağını kestirmemiz mümkün değil.
Öte taraftan, dış politikada o kadar
istikrarsız bir durumla karşı karşıyayız ki daha
bir ay kadar önce, Musul operasyonu başlamadan önce, yine, AKP grubu
başta olmak üzere, Başbakandan Cumhurbaşkanına kadar tek
ağızla Haşdi Şabi terör örgütüdür, Telafere giremez.
Girerse gereğini yerine getiririz. diye kamuoyuna ve dünyaya ilan
ettiler. Haşdi Şabi bugün Telaferde. Ve sadece bu mu? Değil.
Irak parlamentosu Haşdi Şabiyi Irak ordusunun bir parçası
olarak kabul etti ve bu yönde karar çıkardı. Şimdi, Haşdi
Şabi Irak ordusunun bir parçası hâline geldiğine göre biz Irakla
savaş mı yürüteceğiz? Ya da aynı şekilde, bugün terör
örgütü diye ilan ettiğimiz, Suriyedeki YPGnin de dâhil olduğu
Suriye demokratik güçlerini, örneğin, yarın Hafız Esad Suriye
demokratik güçleri Suriye ordusunun bir parçasıdır. şeklinde
parlamentosundan veya organlarından geçirirse biz hâlâ, ısrarla
İşte, biz orada bir Kürt koridorunun oluşmasına izin
vermeyiz, ne pahasına olursa olsun engel olacağız. deyip
savaş mı ilan edeceğiz? Ve savaş ilan ederken biz Putini
karşımıza mı alacağız, Amerika Birleşik
Devletlerini karşımıza mı alacağız, Avrupa Birliğini
karşımıza mı alacağız? Bakın, gene basit bir
örnek vereyim: Bu yetmezmiş gibi Sayın
Cumhurbaşkanının iki gün önceki açıklamasına sadece
Rusyadan tepki gelmiyor. Bakın, bu tepki aynı zamanda Arap
Birliğinden geldi. Bu açıklama üzerine, Sayın Cumhurbaşkanının
Esadı devireceğiz. yönündeki açıklaması üzerine Arap
Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt Türkiyeyi direkt suçlayan bir
açıklama yaptı. IŞİDin tüm yabancı mensuplarının
Türkiye üzerinden IŞİDe katıldığını, yine,
IŞİDin gelir elde etmek için petrolü Türkiye üzerinden
sattığını ileri sürdü. Rusyanın
dışında İran tepki gösterdi. İran Devrim
Muhafızları Komutanı açıkça Türkiyeyi âdeta tehdit
edercesine Türkiyenin gücü Beşar Esadı devirmeye yetmez. diye
açıklamada bulundu.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar,
öncelikle uluslararası anlaşmaları yaparken uzun vadede bu
işlerin bize neler getirip neler götüreceğini iyi hesaplamak
lazım. Bakın, Orta Doğuda şu anda var olan savaş, Orta
Doğu denkleminde sürüklenmiş olduğumuz durum şu veya bu
şekilde sonuçlansa bile hepinizin çok iyi bildiği üzere bölgesel
savaşlar ya da üçüncü dünya savaşı dediğimiz bu süreç sona
ermeyecektir. Orta Doğuda bir şekilde bu savaş sona ererse -bir
öngörü olarak söylüyorum, belki pek çok milletvekili arkadaşım bu
düşünceye katılabilir- yakın bir gelecekte ikinci Orta Doğu
Kafkasyadır. Ermenistan-Azerbaycan sorunu, Gürcistan-Osetya, yine,
Çeçenistan meselesi, Rusya Federasyonuna bağlı Dağıstan
meselesi yani emperyal güçler, silah satan holdingler yeni bir Orta
Doğuyu yaratacaklardır ve Kafkasyada yakın gelecekte Orta
Doğu benzeri halklar arasında başlayacak bir savaşta biz
Rusyayla tamamen karşı karşıya geleceğiz.
İşte, o zaman bu bağımlı olduğumuz anlaşma
bizim için en büyük handikap olacaktır, bizim için en büyük engel
olacaktır. Dolayısıyla, salt ekonomik çıkar hesapları
üzerinden kendi iç meselelerimizi, kendi komşularımızla olan
sorunlarımızı, demokratik, çağdaş bir tarzda çözmeden
emperyal bir güce mahkûm olmanın doğru olmadığını
düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Adıyaman.
3üncü madde üzerinde başka konuşmacı
yok.
Soru-cevap işleminde bir sayın
milletvekili sisteme girmiş, Sayın Yalım.
Sayın Bakan, cevap verirken diğer konuda
da bilgilendirme yaparsınız.
Sayın Yalım, buyurun.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hem Meclisin tamamen
aydınlanması adına hem de belirsizliğin kalkması
adına, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
bilgilendirilmesi adına
Rusyayla bu yeniden yapılan anlaşmada
2 tane boru hattı geçiyor; 1 tanesi İstanbula kadar, 1 tanesi
Avrupaya giden transit boru hattı. Bu geçen transit boru hattıyla
ilgili Türkiyenin ekonomik geliri, herhangi bir geçiş bedeli alınıyor
mudur? Bunun netleşmesi için bu soruyu özellikle soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, bu sorunuza yazılı cevap
veririm, bir.
İkincisi, az önce Sayın Kerestecioğlu
bir soru sordu, araştırdık. Sakarya Kız Öğrenci
Yurdunda D Blokta saat 11.30da böyle bir olay ihbarı geliyor. Gaz
dağıtım şirketi on dakika içerisinde olay yerinde
bulunuyor. Yapılan ölçümlerde ciddi bir şey olmadığı
tespiti var, hâlâ gaz dağıtım şirketi orada. Sakarya Yurt
Müdürü, Bölge Müdürü de olay yerinde, herhangi bir sıkıntı yok.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bu çocuklar başka bir yere nakledilecek mi?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Çocukların hepsi oradalar, bahçedeler, oradalar,
bir sıkıntı yok.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum ve
süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Rusya Federasyonu Hükûmeti Arasında TürkAkım
Gaz Boru Hattı Projesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 223
Kabul : 210
Ret : 7
Çekimser : 6 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mücahit Durmuşoğlu Ali
Haydar Hakverdi
Osmaniye Ankara
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, 3üncü sırada
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Benin Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Ekonomik, Ticari ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Benin Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticari ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/549) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 205) (xx)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 205 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde konuşmacı yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE BENİN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
EKONOMİK, TİCARİ VE TEKNİK
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- 9 Temmuz 2012 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Benin Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticari ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde söz isteyen yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde konuşmacı yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde konuşmacı yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre
vereceğim.
Bu süre içinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için
öngörülen iki dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Benin Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik,
Ticari ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
220 |
|
Kabul |
: |
218 |
|
Ret |
: |
2 |
Kâtip Üye Mücahit Durmuşoğlu Osmaniye |
Kâtip Üye Ali Haydar Hakverdi Ankara |
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince, 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısını
görüşmek için 5 Aralık 2016 Pazartesi günü saat 13.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 02.56
(x) (x) 405 S. Sayılı Basmayazı 22/11/2016 tarihli 24üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 441 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 205 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.