TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
32nci
Birleşim
6
Aralık 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
YOKLAMALAR
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
1) Cumhurbaşkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2015Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY
1) Sayıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
1) Anayasa Mahkemesi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY
1) Yargıtay 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY
1) Danıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK
1) Başbakanlık
2017Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK
KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO VE TELEVİZYON
ÜST KURULU
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
görüşmelerin yayınında HDP milletvekillerinin kürsüde
konuşmaları sırasında sansür uygulanarak tutuklu
milletvekillerinin fotoğraflarının gösterilmemesi
uygulamasıyla ilgili açıklama yapılmasını talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
2.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.- TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün 433 sıra sayılı 2017 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
4.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Şemdinli Belediyesinin kapısına kilit vurulmasına ve Van
Özalp Belediyesinde kayyuma kayyum atanması uygulamasına ilişkin
açıklaması
5.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
6.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, FETÖyle mücadelenin önemli
olduğuna ve bu mücadele
sürdürülürken siyasi partilerin ilettikleri problemlerle ilgili inceleme
yapıldığına ilişkin açıklaması
7.- Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşenin, Başbakan Yardımcısı
Numan Kurtulmuşun 433 sıra sayılı 2017 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
8.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerindeki soru-cevap
işlemi sırasında yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden
Benin Cumhurbaşkanı Patrice Talona, Hoş geldiniz. denilmesi
2.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden
Afganistan Halk Meclisi Afganistan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk
Grubu Başkanı Qudratullah Zaki ve beraberindeki Parlamento heyetine
Hoş geldiniz. denilmesi
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ankara Milletvekili
Ahmet Haluk Koçun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara
Milletvekili Ahmet Haluk Koçun 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Ankara Milletvekili Ahmet Haluk Koçun, Manisa Milletvekili
Erkan Akçay ile Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ankara Milletvekili
Ahmet Haluk Koçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Ankara Milletvekili Ahmet Haluk Koçun, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yerinden sarf ettiği bazı
ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ankara Milletvekili
Ahmet Haluk Koçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Ankara Milletvekili Tekin Bingölün, TBMM Başkan Vekili
Ahmet Aydının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuşun 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
9.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Başbakan Yardımcısı
Numan Kurtulmuşun 433 sıra sayılı 2017 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
10.- Mardin Milletvekili Mithat Sancarın, Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı
2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
11.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı
2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, milletvekillerinin Meclisin
itibarının korunmasından sorumlu olduğuna ilişkin
konuşması
VIII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Hamzabeyli Sınır
Kapısı'ndan Türkiye'ye kaçak olarak kedi sokulması olayına
ve hayvan hakları ihlallerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/8860)
6 Aralık 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
gündeme geçiyoruz.
İyi çalışmalar diliyorum sayın
milletvekilleri.
Bugün gündemimize göre 2017 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Program uyarınca bugün birinci turdaki
görüşmeleri yapacağız.
Birinci turda Cumhurbaşkanlığı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi,
Yargıtay, Danıştay, Başbakanlık, Kamu Denetçiliği
Kurumu, Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği, Diyanet İşleri Başkanlığı,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü, Hazine Müsteşarlığı bütçe ve kesin
hesapları yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (x)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 434)
(x)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
1) Cumhurbaşkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2015Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY
1) Sayıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
1) Anayasa Mahkemesi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY
1) Yargıtay 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY
1) Danıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK
1) Başbakanlık
2017Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK
KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO VE TELEVİZYON
ÜST KURULU
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve
her tur için soru-cevap işleminin yirmi dakika olması
kararlaştırılmıştır.
Buna göre, turda yer alan bütçelerle ilgili soru
sormak isteyen milletvekillerinin sisteme girmeleri gerekmektedir. Tur
üzerindeki konuşmalar bittikten sonra soru sahipleri ekrandaki sıraya
göre sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma
işlemi on dakikayla sınırlıdır. Cevap işlemi için
ise yine on dakika süre verilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
Şimdi, birinci turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum:
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına; Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç,
İstanbul Milletvekili Sayın Halis Dalkılıç, Hatay
Milletvekili Sayın Orhan Karasayar, İstanbul Milletvekili Sayın
Haydar Ali Yıldız, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Ali Özkaya,
İzmir Milletvekili Sayın Mahmut Atilla Kaya, Trabzon Milletvekili
Sayın Salih Cora, Balıkesir Milletvekili Sayın Kasım
Bostan, Bolu Milletvekili Sayın Ali Ercoşkun, Bursa Milletvekili
Sayın İsmail Aydın, Niğde Milletvekili Sayın Alpaslan
Kavaklıoğlu, Manisa Milletvekili Sayın Murat Baybatur,
Çankırı Milletvekili Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu,
Elâzığ Milletvekili Sayın Metin Bulut, İstanbul
Milletvekili Sayın Hasan Turan ve Adana Milletvekili Sayın Tamer
Dağlı konuşacaklardır.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına ise, İstanbul Milletvekili Sayın Celal
Doğan, Mardin Milletvekili Sayın Mithat Sancar, Diyarbakır
Milletvekilli Sayın Nimetullah Erdoğmuş, Muş Milletvekili
Sayın Ahmet Yıldırım, İstanbul Milletvekili Sayın
Garo Paylan konuşacaklardır.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına ise İstanbul Milletvekili Sayın Edip Semih
Yalçın, Mersin Milletvekili Sayın Oktay Öztürk, Muğla
Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan, İstanbul Milletvekili
Sayın Atila Kaya ve Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal
konuşacaklardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ise Ankara Milletvekili Sayın Ahmet Haluk Koç, Ankara
Milletvekili Sayın Tekin Bingöl, Adana Milletvekili Sayın Elif
Doğan Türkmen, Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir, Muğla
Milletvekili Sayın Ömer Süha Aldan, İstanbul Milletvekili Sayın
Gürsel Tekin, İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal, İzmir
Milletvekili Sayın Ahmet Tuncay Özkan, İstanbul Milletvekili Sayın
Mehmet Bekaroğlu, İzmir Milletvekili Sayın Atila Sertel,
İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu ve Bursa Milletvekili
Sayın Lale Karabıyık konuşacaklardır.
Şahısları adına; Aydın
Milletvekili Sayın Abdurrahman Öz ve İstanbul Milletvekili Sayın
Barış Yarkadaş konuşacaklardır.
Sayın milletvekilleri, bütçe
görüşmelerinde her milletvekilinin konuşma sırası kendi
grupları tarafından tayin edilmiştir. Sizlerden süreniz içinde
konuşmanızı bitirmenizi rica ediyorum. Ek süre veremeyeceğimi
de şimdiden ilan ediyorum.
Teşekkür ediyorum ve konuşmalara
başlıyoruz.
Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç konuşacak.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanlığı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Cumhurbaşkanı, devletin
başıdır, bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk
milletinin birliğini temsil eder, Anayasanın uygulanmasını
ve devlet organlarının düzenli ve uyumlu
çalışmasını gözetir. Cumhurbaşkanlığı
seçimleri siyasi tarihimizde krizlerle, muhtıralarla, darbelerle
anılmaktadır. 11inci Cumhurbaşkanının seçimi
öncesinde de Çankaya üzerinden vesayet kurgulamaya alışık
çevreleri bir telaş sarmış, Tehlikenin farkında
mısınız? sloganlarıyla yapılan mitingler, 27 Nisan
bildirisi ve 367 şartının dikte edilmesi
karşısında milletimiz bir demokrasi reformuna imza atarak
Bundan sonra cumhurbaşkanını ben seçeceğim. demiştir
ve bunun da ilk uygulamasını 10 Ağustos 2014te, demokrasi
tarihimizde on iki yıl boyunca kesintisiz en uzun süre
başbakanlık yapan, her alanda ülkemize parlak bir dönem yaşatan
Recep Tayyip Erdoğanı, ilk turda, halkoyuyla seçilen ilk
cumhurbaşkanı yapmıştır.
2007 yılında gerçekleştirilen Anayasa
değişikliğiyle cumhurbaşkanının görev ve
yetkileri, yasamayla yürütme arasındaki ilişkilerde bir
değişiklik yapılmamış olması, zaten zayıf
parlamenter sistem olarak anılan hükûmet sistemimizi yarı
başkanlık sistemine çevirmiş, başkanlık sistemine
yaklaştırmıştır.
Cumhurbaşkanını halk seçtiği
için, halka karşı siyasi sorumluluğu vardır. Anayasada
yürütmeyle ilgili olan yetkilerin önceki cumhurbaşkanları tarafından
kullanılmaması nedeniyle, Sayın
Cumhurbaşkanımızın anayasal yetkilerini kullanması
bazı çevrelerde Fiilî durum yapıyor. eleştirisine yol
açmıştır. Oysa söz konusu olan fiilî durum değil,
kaynağını Anayasadan alan yetkileri kullanmaktır.
Günümüzde sistem krizinin olmamasının
nedeni Cumhurbaşkanımızın kurucu lideri olduğu AK
PARTİnin Parlamentoda çoğunlukta olması,
Başbakanımızla uyumlu bir çalışma sergilemesidir. Şu
andaki uyumun sonsuza kadar devam edeceğini düşünebilir miyiz?
Farklı bir siyasal tabloda çıkması muhtemel gerilimlerin
anayasal mekanizmalar içinde çözümü çok zor olacaktır.
Halkın seçtiği ve yürütmeyle ilgili
yetkileri olan Cumhurbaşkanı ile yürütmenin başında bulunan
halkın seçtiği Başbakan âdeta bir arabanın iki
direksiyonundaki iki şoför gibidir. Farklı siyasi eğilimlerde
oldukları ya da aralarında uyum olmadığı takdirde
direksiyonların farklı taraflara çevrilmesi durumunda o arabanın
devrilmesi mukadderdir. O nedenle, ya Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesine ilişkin Anayasa hükmünü
değiştirmemiz gerekecek -ki bu mümkün değildir, milletimiz Bu
yetkiyi ben kullanacağım. Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin kriz vesilesi yapılmasını istemiyorum. diyerek bu
yetkiyi uhdesine almıştır- ya da bu yetkinin geri
alınması mümkün olmayacağına göre
yapacağımız iş, Anayasada Cumhurbaşkanının
konumuna uygun bir hükûmet modelini belirlemektir.
Hükûmet sistemi değişikliği rejim
değişikliği değildir. Parlamenter sistem de
başkanlık sistemi de, her ikisi de demokratiktir ve cumhuriyet
rejiminin içerisindedir. Hangisinin tercih edileceği kurucu iktidarın
yani Meclisin ve nihayetinde milletin yetkisindedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Demokrasi ve cumhuriyetin en bariz özelliği
yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız
olması yani hepimizin mutabık olduğu kuvvetler
ayrılığı ilkesidir. Yürütmenin yasamanın içinden
çıktığı parlamenter sistemde kuvvetler
ayrılığı zayıftır. Yürütmenin ayrı, yasamanın
ayrı seçildiği başkanlık sistemi ise kuvvetler
ayrılığı ilkesine en uygun sistemdir.
Başkanlık sisteminde Parlamento daha
güçlüdür. Parlamentonun koyduğu kanunlar çerçevesinde icrai görev
yapabilen, Parlamentonun öngördüğü bütçeyle sınırlı olarak
halka hizmet eden, seçimle gelip seçimle gidecek olan başkanın
diktatör olacağını iddia etmenin mantıki hiçbir
izahı yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Başkanlık
sisteminde koalisyon ihtimali yoktur ve istikrar üretir; istikrarın sonucu
kalkınmadır, halkın refahının artması ülke
ekonomisinin katlanarak büyümesi demektir. Üniter yapımızı koruyarak,
dünya uygulamalarındaki aksaklıkların da giderildiği,
ülkemize uygun bir hükûmet modelini -bunun adı başkanlık da
olabilir, cumhurbaşkanlığı sistemi de olabilir, hiç fark
etmez- bu Meclis belirlemelidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Eyvah. dedirtecek fırsat kayıpları yerine
fırsatları geleceğe aktaracak rasyonel yapılanmayı
tercih etmek zorundayız. Anayasa değişikliğini
Cumhurbaşkanımızın şahsına hapsetmeden,
çocuklarımızın geleceğini düşünerek, daha geniş
bir yaklaşım sergileyerek gelecekte muhtemel kriz tehlikesini ortadan
kaldıralım, cumhuriyetimizi güçlendirelim diyor, 2017 bütçesinin
hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tunç.
Bayağı
alkış aldınız Sayın Tunç, ilk konuşmacı
olduğunuz için herhâlde.
Alkışlar hepimize
olur bundan sonra da inşallah.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına şimdi de İstanbul Milletvekili Sayın
Halis Dalkılıç konuşacak.
Buyurun Sayın
Dalkılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığımızın 2017
yılı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle aziz milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
15 Temmuz alçak işgal ve darbe girişiminin en önemli hedefi
başta Sayın Cumhurbaşkanımız,
Başbakanımız, Büyük Millet Meclisimiz ve
Cumhurbaşkanlığı Külliyemiz olmuştur. Milletin
iradesini temsil eden bu makamlara yapılan alçak saldırıda
F16larla sadece Büyük Millet Meclisini değil
Cumhurbaşkanlığımızı,
Cumhurbaşkanlığı Külliyemizi de bombalayan, milletimizin
üzerine alçakça bomba yağdıranlar, Cumhurbaşkanlığı
Külliyesinin etrafından 29 kardeşimizi şehit etmiştir,
onlarca kardeşimiz yaralanmış, gazi olmuştur.
Allaha hamdolsun ki bu yüce millet, başta
saygıdeğer Cumhurbaşkanımızın her zaman
olduğu gibi dik duruşuyla, Meclisimizin sağlam duruşuyla ve
en önemlisi de milletimizin âdeta kahraman bir şekilde mücadelesiyle bu
hain darbe girişimini püskürtmüştür.
Değerli milletvekilleri, zaman zaman,
başta muhalefet partili arkadaşlarımız olmak üzere toplumun
bir kesimi Cumhurbaşkanlığımızla ilgili, Külliyeyle
ilgili bilgi eksikliğinden olsa gerek, çeşitli eleştiriler,
haksız ithamlar, bazen nezaket kurallarını da aşarak birçok
söz söylemektedirler. Ben, bunların iyi niyetle, bilgi eksikliğinden
kaynaklandığını düşünüyorum. Ancak, müsaade ederseniz,
ben birkaç bilgi arz etmek istiyorum.
Cumhurbaşkanlığı Külliyemiz
sadece idare binasından oluşmamaktadır. Geçtiğimiz günlerde
29 Temmuzda şehit, gazi yakınlarımızın da
katıldığı büyük bir törenle hizmete açılan
Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi o günden bugüne kadar birçok
toplantıya ev sahipliği yapmış, âdeta her gün milletin
uğrak yeri hâline gelmiştir. Ondan sonra, karşısında
bulunan Beştepe Millet Camisi, ki Ankaranın sembol mimarilerinden
bir tanesi olarak hizmete açılmıştır, milletimiz âdeta
oraya gitmek, orayı görmek adına yarış yapıyor. Ve
şimdi inşaatı devam eden büyük bir proje var, kütüphanemiz.
Eğer kütüphanemiz -bu yıl başlanan ve tamamlanma durumu da olan-
bittiğinde 5 milyon cilt kitabı barındıran, her türlü
elektronik altyapısı ve donanımı olan bir kütüphaneyi,
inşallah, Ankaramıza, Türkiyemize gurur verici bir eser olarak
Cumhurbaşkanlığımız kazandırmış olacak.
Dolayısıyla eğer bunlardan
haberdarsak, bunlarla ilgili yaklaşımlarınız daha objektif
olmalı. Eğer bilmiyorsak gidip gezip mümkünse Beştepede bir
camide namaz kılıp -Beştepe Millet Camisinde- cami avlusundaki
vatandaşlarımızla birlikte onlarla hasbihâl edip ondan sonra
gelip burada eleştiri yapmalarının daha doğru
olacağı kanaatindeyim.
MUSA ÇAM (İzmir) Siz yapıyorsunuz
Siz
yapıyorsunuz, yeterli yani.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Saygıdeğer
milletvekillerimiz, Külliye binamızla ilgili bilgiyi verdikten sonra
şimdi önceleri Cumhurbaşkanlarımızın
Cumhurbaşkanlığı makamı ve anlayışı
sadece yabancı devlet konuklarıyla resmî törenlerde gözüken, illerine
ve ilçelerine geldiğinde arabanın içinden halkı selamlayan bir
Cumhurbaşkanını haber bültenlerinde görüp haberdar olan
halkımız, yeni dönemde Cumhurbaşkanını halkın
seçmesiyle birlikte cumhuru başkanıyla Külliyede, halkın evinde
âdeta buluşturmuş, Külliyeyi de halkın evi hâline
getirmiştir.
Sadece bu yıl 42 bin vatandaşımız
Külliyede ağırlanmış, ayrıca İçişleri
Bakanlığının organizasyonuyla 11.537 muhtarımız
Cumhurbaşkanımızla buluşmuş, çeşitli meslek
grupları ve STKların başkanları Külliyede
ağırlanıp Cumhurbaşkanımızla hasbihâl etme
imkânı bulmuştur.
CİMERe başvuran 630 bin kişi mektup
ve e-mail yoluyla Cumhurbaşkanımıza başvurmuş, derdine
derman aramıştır ve bu başvurular titizlikle takip
edilmiştir.
Cumhurbaşkanımızın milletle
birlikte olduğu toplantıların yapılıyor olması,
başta şehit ve gazi ailelerimiz olmak üzere toplumun her kesiminin
rahatlıkla Külliyeyi ziyaret etmesi sonucunda
Cumhurbaşkanlığı kurumunun soğuk, statükocu bir devlet
kurumu anlayışından çıkıp milletin evi hâline
geldiği açık ve seçik görülmektedir. Sırf bu değişim
bile, yapılması düşünülen Anayasa değişikliğinin
ne kadar doğru, ne kadar milletimizin hayrına olduğunu
göstermektedir.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığının 2017 mali
yılı bütçesi 648 milyon 500 bin lira olarak belirlenmiş, yüzde
54üne tekabül eden 350 milyonu sermaye giderleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİS DALKILIÇ (Devamla)
geri kalan yüzde
46sı ise cari transfer giderleri olarak belirlenmiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Dalkılıç,
teşekkür ediyorum.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Devletimizin en
yüksek makamı olan, milletin temsil makamı olan
Cumhurbaşkanlığımıza verilen bütçenin
hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dalkılıç.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
şimdi de Hatay Milletvekili Sayın Orhan Karasayar konuşacak.
Buyurun Sayın Karasayar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN KARASAYAR (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 2017 bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının hayırlı
olmasını diliyorum. Bu vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin siz
değerli üyelerine bundan sonraki çalışmalarınız için
başarılar diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi hakkında
değerlendirmelere geçmeden önce 15 Temmuzda FETÖ/PDY terör örgütünün darbe
girişimi neticesinde hayatını kaybeden şehitlerimize
Allahtan rahmet, gazilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
DURSUN ÇİÇEK (İstanbul)
Başkalarına yok mu?
ORHAN KARASAYAR (Devamla) Hepimizin yakinen
şahit olduğu üzere, devletimizi parçalamak, millî hâkimiyeti ve
demokrasiyi yok etmek gayesiyle girişilen bu isyan hareketi çok kısa
bir zamanda bertaraf edilmiştir. Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
çağrısı üzerine meydanlara çıkarak tanklara ve asker
elbisesi giymiş silahlı teröristlere karşı duran, bir ay
boyunca bütün illerde meydanları doldurarak tuttuğu demokrasi
nöbetiyle darbeye karşı demokrasiyi galip kılan milletimize
şükranlarımı arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, 26ncı Dönem
Birinci Yasama Yılında yapılan bazı faaliyetlere
değinmek istiyorum. Bilindiği üzere, 15 Temmuz darbe girişimi
dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Ana Binamızda ve
Ziyaretçi Kabul Binasında büyük hasar meydana gelmiştir.
Yapılan hasar tespit çalışmaları neticesinde
yaklaşık 11 milyon 818 bin Türk lirası maddi zarar meydana
geldiği görülmüştür. Meydana gelen manevi zararın
hesaplanamayacak kadar fazla olduğunu belirterek bu hususu siz
değerli milletvekillerinin ve kamuoyunun takdirine sunuyorum.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye
Büyük Millet Meclisi külliyesinde oluşan hasarı ortadan
kaldırmak için özverili ve hızlı bir şekilde gece gündüz
çalışmalar devam etmektedir. Meclisimizin 15 Temmuzda
bombalanması sırasında, Meclis çalışmalarının
yapılabileceği günümüz sivil savunma normlarına uygun bir
sığınağın olmadığı gerçeğini o
gece, burada bulunan arkadaşlarımızla birlikte bizzat
yaşadık. Bu durumda, Meclis çalışmalarının her
halükârda yapılabileceği, günümüz şartlarına uygun, deprem,
sel, nükleer saldırı ve benzeri her türlü afet ve saldırıya
karşı donanımlı ve fonksiyonel bir sığınak
ihtiyacı elzem hâle gelmiştir. Bu itibarla Genel Kurulun acil
durumlarda güvenli bir şekilde toplanabileceği yeni bir mekân için
idarece yapılan planlamanın bir an önce hayata geçirilmesinin
önemsendiğini ifade etmek istiyorum. Ayrıca demokrasiye
karşı yapılan saldırıda Parlamentomuzun
aldığı yarayı hiçbir zaman unutturmamak adına bir
demokrasi müzesi yapılmasının da önemli olduğunu
düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz üzere Meclisimizde 18 ihtisas komisyonu
bulunmaktadır. Her partiden değerli üyelerin görev
yaptığı komisyonlarımız bu yasama yılında da
son derece verimli bir çalışma yürütmüşlerdir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi millet iradesinin tecelli ettiği ve milletin çare aradığı
yerdir. Bu çerçevede vatandaşlarımızın en çok Dilekçe
Komisyonu, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna
başvurduklarını görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bilgi ve iletişim
teknolojilerinde yaşanan hızlı gelişme, küreselleşme,
demokrasinin ve katılımcılığın artan önemi,
milletvekillerinin kurumdan beklentilerindeki değişim gibi hususlar
Türkiye Büyük Millet Meclisinin teknolojik imkânlardan en iyi şekilde
faydalanarak daha etkin, daha verimli ve daha hızlı hizmet
üretebilmesini icap ettirmektedir. Bu itibarla bu alanda yapılan
çalışmaların 2017 yılında da aynı şekilde
devam ettirilmesini önemli ve değerli görüyorum. Bu kapsamda hedeflenen 2017
yılı bütçesiyle, yasama yetkisini kullanan değerli
milletvekillerimizin çalışma şartları daha da
iyileştirilmek suretiyle yasama süreci ve kalitesi geliştirilmiş
olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime son verirken başta Türkiye Büyük Millet Meclisi
olmak üzere kurumlarımızın 2017 yılı bütçesinin
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
şimdi de İstanbul Milletvekili Sayın Haydar Ali Yıldız
konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HAYDAR ALİ YILDIZ
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ Grubu adına Sayıştay bütçesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Genel Kurulu, saygıdeğer
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Medeniyetimiz, inancımız: Kişi,
yaptıklarıyla mesuldür, yaptıklarından mesuldür. Kişi
aynı zamanda kurumdur ve bütün kurumlar, kişiler yani insanlar
tarafından yönetilir. Bizler bir gün hesaba çekileceğimizin
bilincinde, üzerimize aldığımız mesuliyetleri, vazifeleri
layıkıyla bu inançla yerine getirmek durumundayız. Milletimiz,
binlerce yıllık geleneğiyle bu topraklarda lafa değil
işe bakılması gerektiğini de çokça güzel, veciz sözlerle
ifade etmiştir. Ve bizler, inancımızdan, tarihimizden,
medeniyetimizden aldığımız güçle, inançla,
kararlılıkla AK PARTİ olarak bu güçle yolumuza inşallah
devam edeceğiz; büyük Türkiye idealimizi, güçlü Türkiye idealimizi yeni
Türkiye olarak ilan edip ilelebet bu topraklarda var olma mücadelesini de
vermek suretiyle aydınlık Türkiye yolunda emin adımlarla
ilerleyeceğiz.
Dünya, paradigmal birtakım
değişiklikler yaşamaktadır. Bizler, bu topraklarda ne
olursa olsun bu paradigmal değişikliği omurgalı Recep Tayyip
Erdoğanın gösterdiği duruş istikametinde yerli ve millî
olarak, yerli ve millî değerlerimizi ve medeniyet değerlerimizi
kuşanarak yolumuza devam edeceğiz. Dünyada düzen kuran devletler pek
çok olmuştur, bugün de düzen kuran, kendi paradigmasını hâkim
kılan devletler vardır. Ama dünyada adaleti esas alan, kökünden
türeyen, adaleti esas alarak dünyada düzeni sağlayan ecdadımız
Selçuklu ve Osmanlı olmuştur. Bugün dünyada yeni dünya düzeni ve sair
düzenleri paradigmal olarak, kendi yöntemleri olarak, yönetimleri olarak ilan
edenler adaleti ihmal ettikleri için dünyanın dört bir yanında,
Kudüste, Filistinde, bugün Suriyede, Halepte, Arakanda Müslümanlar ve
insanlar katlediliyorlar, zulme uğruyorlar.
Umutla bütün insanlık Osmanlının,
Selçuklunun, bizim medeniyetimizin dünyaya sunduğu huzuru aramakta ve
beklemektedir. Bizler, bu topraklarda yaşayanlar, bu medeniyet
değerlerini taşıyanlar inanıyoruz ki dünya, yeniden
adaleti, yeniden huzuru, Osmanlının ortaya koymuş olduğu,
medeniyetimizin ortaya koymuş olduğu o sistemle, yönetimle tekrar
tesis edecektir.
Elbette ki söyleyecek sözümüz var, iddiamız var
çünkü bizler, yine bir gün bu topraklarda bu güçlü medeniyeti tesis edecek
insanlar olduğumuza inanıyoruz. Adalet-millet-devlet temelinde yeni
bir düzeni, yeni bir paradigmayı inşa edebiliriz.
Dolayısıyla, bugün bu Parlamentoda bulunan bizler, milletvekilleri
olarak, medeniyetimizin idrak, inşa ve ihya sürecini alın terimizle,
aklımızla, ortak akılla, devlet aklıyla hep birlikte
inşa edebileceğiz. Hepimizin ortaya sunacağı değerler
olacağına, hepimizin bu medeniyet yürüyüşüne, bu kutlu
yürüyüşe sunacağı katkılar olacağına
inanıyorum.
15 Temmuzda bu millet dünyada emsali görülmemiş
bir demokrasi bedelini ödeyerek bu topraklarda binlerce yıldır var
olma mücadelesini yeniden ortaya koymuş ve müthiş bir direniş
göstermiştir. Ve bugün, 15 Temmuzda başaramadıklarını,
Gezide, 17-25te başaramadıklarını, küresel emperyalist
düzenin yeni bir baskı aracı olan faizle ve sair ekonomik
enstrümanlarla Türkiye'yi diz çöktürmeye çalışıyorlar ama
geçmişten tevarüs ettiğimiz akılla, bilinçle ve şuurla
bizler yine millî değerlerimize, millî ve yerli duruşumuza sahip
çıkarak millî paramıza da sahip çıkacak, yolumuza bu inançla
devam edeceğiz. Hiç kimse Türkiyeyi bu kutlu yürüyüşünden geri
döndüremeyecek. İnşallah, medeniyetimiz yine bütün dünyaya düzenini
tesis edecektir diyor, sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldız.
Şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Ali Özkaya
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özkaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Anayasa Mahkemesi bütçesi hakkında Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİnin göreve geldiği 2002
yılından bu yana, insan haklarıyla ilgili standartların
gerek iç hukukumuzda ve gerekse de uluslararası düzeyde yükseltilmesine
yönelik reformlar yapılmış ve uluslararası
yükümlülüklerimize titizlikle riayet edilmiştir. Söz konusu bu reform
hareketi sürecinde devrim niteliğindeki ilk değişiklikle,
Anayasanın 90ıncı maddesine eklenen ve 2004 yılında
yürürlüğe giren temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası
anlaşmalar ile kanunların aynı konuda çelişmesi durumunda
milletlerarası anlaşmalara üstünlük tanınacağı hüküm
altına alınmıştır. Bu, devrim niteliğinde bir
karar olup birçok Avrupa ülkesinde bile mevcut böyle bir düzenleme yoktur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu reformun devamı sürecinde 2010 yılında
yapılan Anayasa değişikliğinin referandumla kabulü üzerine
Anayasanın 148inci maddesiyle bireysel başvuru hakkı ve yolu
getirilmiştir. Bireysel başvuruyla, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi kapsamında temel hak ve özgürlükleri güvence altına
alınanların haklarının kamu gücü tarafından ihlal
edilmesi durumunda vatandaşlara Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
yolu getirilmiş ve bu ciddi manada bir işlev görmeye
başlamıştır.
Bu başvuru sonucu
olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yıllık 8 bin
civarındaki müracaat 2 bin-2.500 arasına inmiştir. Ayrıca,
Adalet Bakanlığı bünyesinde İnsan Hakları Tazminat Komisyonunun
kurulmasıyla ve değişik reformlarla da bu sayılar ciddi
manada azalmış ve 2012 yılında 17 bin civarında Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde dosya var iken Ekim 2016 itibarıyla
bu sayı 7.750ye inmiş ve yüzde 50nin çok daha altına
inmiştir.
Bireysel başvuru
kapsamında Anayasa Mahkemesinde verilen kararlara da dikkatinizi çekmek
istiyorum. 23 Eylül 2012 tarihinde başlayan bireysel başvuru
kararıyla birlikte, bugüne kadar 65 binin üzerinde bireysel başvuru
olmuştur ve bu 65 bin bireysel başvurunun yaklaşık yüzde
54üne tekabül eden 43.201ini Anayasa Mahkemesi sonuçlandırmış
ve bunlardan yüzde 22sine idari ret, yüzde 21ine birleştirme
kararı, yüzde 54üne de kabul edilmezlik kararları vermiş,
yalnızca 1.339 bireysel başvuruyu kabul etmiştir. Bu da toplam
başvurunun yüzde 3üne tekabül etmekte olup ülkemizde son yıllarda
insan haklarıyla ilgili ihlallerin ne kadar azaldığını
göstermesi bakımından son derece önemli bir istatistiki bilgidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vatandaşlarımızın iç hukukumuzda hak arama
sürecinde, Anayasa Mahkemesinin referans niteliğinde önemli kararları
olmuş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararlara atıf
yapmış ve Anayasa Mahkemesini iç hukukun tüketilmesi gereken etkin ve
zorunlu bir yolu olarak görmüştür.
Bilhassa 2016 yılında PKK terör örgütünün
hendek ve çukur kazması sonrasında sokağa çıkma
yasaklarıyla ilgili terörle mücadele kapsamında alınan kararlara
yapılan bireysel başvuruları iç hukuk yolları tüketilmeden
yapılmış olması nedeniyle reddetmiştir. Ayrıca,
FETÖ mensuplarının müracaatlarını da yine aynı
gerekçeyle reddetmiştir ve İnsan Hakları Mahkemesi ciddi bir
atıf yaparak Anayasa Mahkememizi önemsemiştir.
Anayasa Mahkememizin bu süreçte, 2014
yılında 2014/256 sayılı bireysel başvuru kararı
-bu bireysel başvuruyu da şahsım olarak ben yapmıştım-
bir başörtülü avukat arkadaşımızın mahkeme salonundan
çıkarılması üzerine vermiş olduğu çok tarihî bir
karardır. Bu kararla başörtüsünü Anayasanın 24üncü maddesindeki
din ve vicdan hürriyeti içinde görmüş ve buna müdahale yapılamaz
diyerek bireysel başvuruyu kabul etmiştir. Bu kararla da Anayasa
Mahkemesi tarihteki saygın yerini almıştır.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesine
bireysel başvurunun kabul edilmiş olduğu bu beş
yıllık süreçte gelmiş olduğu noktada sayının çok
artmış olması ve Anayasa Mahkemesinin aşırı
iş yükü kapsamında bir kısım değerlendirme
yapmamız ve bununla ilgili yeni mekanizmaları da üretmemiz
gerektiği kanaatindeyim. Zira, mahkeme nezdindeki iş yükü sayısı
ciddi manada artmıştır, bununla ilgili bir kısım
düzenlemeler yapmamızın da faydalı olacağı
kanaatindeyim.
Bu vesileyle, Anayasa
Mahkemesi bütçesinin hayırlara vesile olmasını temenni eder,
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özkaya.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına şimdi de İzmir Milletvekili Sayın
Mahmut Atilla Kaya konuşacak.
Buyurun Sayın Kaya. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
Yargıtay bütçesiyle ilgili bölümünde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, hain terör saldırıları sonucunda geçmiş yıllarda
kaybettiğimiz, başta, şehit olan savcımız Mehmet Selim
Kiraz olmak üzere tüm yargı şehitlerimizi saygı ve rahmetle
hepsini anıyorum.
Adliye mahkemeleri
tarafından verilen kararların hukuka uygunluğunu denetlemek ve
kanunlarda özel olarak belirtilen davaların ilk derece
yargılamasını yapmakla görevli yüksek mahkeme olan
Yargıtay, bu denetim işlevine bağlı olarak ülke düzeyinde
hukuk uygulamasında birliği sağlayarak ve yasa maddelerinin
yorumuna açıklık getirerek içtihat üretmektedir. Kurulduğu 6
Mart 1868 tarihinden beri yüz kırk sekiz yıldır Türk milleti
adına yargılama yapan Yargıtayımız, ülkesine fedakârca
hizmet etmektedir.
Bu anlayışla,
Yargıtay Başkanlığının 2017 yılı bütçe
tasarısı 382 milyon 750 bin TL olup 2016 bütçesine göre yüzde 70
artış sağlanmıştır. Bunun yüzde 39u personel
giderlerine, yüzde 5i Güvenlik Kurumuna, devlet primi giderlerine, yüzde 10u
mal ve hizmet alım giderlerine, geriye kalan yüzde 45,6sı ise
sermaye gideri olarak tahsis edilmiş bulunmaktadır.
AK PARTİ hükûmetleri on
dört yıldır hukukun üstünlüğüne dayalı yönetim
anlayışının teminatı olmuştur. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi
yargı alanında da reformlara ve köklü değişikliklere imza
atılmıştır. Daha nitelikli yargı hizmeti için
ihtisaslaşmaya önem verilmiş, hak arama yolları
çoğaltılmıştır. Yargısız bir hukuk düzeni
asla düşünülemez. Anayasa ve yasaların metinleri kadar onları
yorumlayacak yargı organlarının da önemi, işlevi,
işleyişi, sorunsuz çalışması son derece önemlidir.
Bu amaçla, tarihî bir reform
olarak istinaf kanun yolu 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete
geçirilmiştir. İstinaf mahkemelerinin faaliyete
başlamasıyla hak arama yolları çoğaltılmış,
bireylerin hukuki güvencesi artırılmıştır, delillerin
yeniden değerlendirilmesine imkân getirilmiş, gerekirse
yargılamanın tekrar yapılması, bazı davalarla ilgili
yerel düzeyde ve kolaylıkla hakların aranması ve kesin karara
bağlanması sağlanmıştır. 15 yerde adli istinaf ve
8 yerde de idari istinaf mahkemesi kurulmuş, ilk etapta 7 ayrı
bölgede istinaf mahkemeleri faaliyete geçirilmiştir.
Geçmiş Yargıtay yapısına
baktığımız zaman, 516 üyeli ve 46 daireli bir yüksek
mahkeme örneği dünyada bulunmamaktaydı. Türkiyenin nüfus ve hukuk
sistemine benzerlik gösteren Fransa ve Almanya incelendiğinde, 163 üye
sayısı Fransada, Almanyada ise üye sayısı 133 ve daire
sayıları da 6 ve değişen rakamlarda devam etmektedir. Daire
sayılarının azaltılması aynı işe farklı
dairelerin bakmasına engel olmuş ve daireler arasındaki
içtihatların aykırılıklarını da önlemiş
duruma geçmiştir. Bu amaçla, 1 Temmuz 2016 tarih ve 6723 sayılı
Kanunla Yargıtaydaki üye sayısı 310a düşürülmüştür.
Daha sonraki süreç içerisinde daire sayısı 46dan 24e, 516 olan üye
sayısı 310a ve kademeli şekilde, ileriye yönelik 200
sayısı da düşürülecektir. Yine, Yargıtay üyelerine, Anayasa
Mahkemesinde olduğu gibi, on iki yıl görev süresi de
getirilmiştir.
Evet, değerli milletvekilleri, milletin
yargıcı değil, Pensilvanyadaki vatan, millet ve istiklal
düşmanının yargıcı olanlara ilişkin de
Yargıtayda da değerlendirmeler, incelemeler yapılmış
ve 126 Yargıtay üyesi önce tetkik hâkimi olmuş ve daha sonra da
HSYKnın aldığı kararla birlikte meslekten ihraç
edilmiştir.
Ben burada özellikle 15 Temmuz 2016, o kanlı
darbe kalkışması akşamında darbenin henüz
başarılı olup olmayacağı belli değilken, daha ilk
saatlerde hiçbir korku, baskı ve endişeye kapılmadan, şahsi
bir hesaba girmeden, tereddütsüz ve cesur şekilde millî irade ve milletin
seçtiklerinin yanında tavır koymuş, darbe teşebbüsüne
kalkışanlar hakkında soruşturmalar başlatan,
gözaltı ve tutuklama kararı vererek milletin yargısı
olduğunu ispat eden tüm yargı mensuplarına teşekkürlerimi
sunuyorum. 2017 yılı bütçemizin de hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaya.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
şimdi, Trabzon Milletvekili Sayın Salih Cora konuşacaktır.
Buyurun Sayın Cora. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH CORA (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danıştay
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, evvela,
konuşmamın başında 15 Temmuz kanlı darbe
teşebbüsüne karşı hiçbir korku, baskı ve endişeye
kapılmadan tüm cesaretleriyle Anayasadan, hukuk devletinden ve millî
iradeden yana tavır alarak, darbeciler hakkında anında
soruşturmalar başlatarak darbecilerin üzerine korkusuzca giden
yargı mensuplarına teşekkür etmek istiyorum. Tarih onları
bu ulvi duruşlarıyla hatırlayacaktır.
Değerli milletvekilleri,
şüphesiz ki demokratik hukuk devleti ve insan haklarının temel
güvencesi tarafsız ve bağımsız yargıdır.
Yargı bağımsızlığı, her türlü etki ve
yönlendirmeden uzak, kendi kurum ve kuralları içerisinde adaletin tecessüm
etmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Hukuk
devletinin korunmasında ve etkinlik alanının
genişletilmesinde en önemli görev idari yargıya ve onun yüksek
mahkemesi olan Danıştaya düşmektedir. İdarenin her türlü eylem
ve işlemleri yargı denetimine bağlıdır, yargı
denetimine tabidir. anayasal ilkesi uyarınca, idari yargı kendi özel
kanunlarıyla belirlenen usuller çerçevesinde bu görevini yerine
getirmektedir. 1868 yılında Şûra-yı Devlet adıyla
kurulan ve 1924 Anayasasıyla da anayasal bir kurum hâline getirilen
Danıştay 1961 ve 1982 Anayasalarıyla birlikte yüksek mahkeme
olarak yerini almıştır.
Danıştayın iki
önemli görevi vardır: Bunlardan ilki, yüksek yargı mahkemesi olarak
idare ve vergi mahkemelerinden gönderilen kararların temyiz incelemesini
yapmak ve ayrıca, incelemesi kendisine ilk derece mahkemesi olarak
açılan davalara bakmaktır. İkinci önemli görevi ise resmî
mercilerin tereddüt ettiği konularda kendilerine görüş bildirmektir.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetlerinin en önemli gayreti, adını da bu güven müessesesinden
alan adalet sisteminin iyi işlemesini ve vatandaşa güven vermesini
sağlamaktır. Bir adalet sisteminin iyi işlemesinin ölçüsü,
vaktinde adaletin tecelli etmesidir ve şüphesiz ki hakkın sahibine
teslim edilmesiyle ölçülür. Bugün adalet sistemimizin temel sorunu, maalesef,
yargılamaların uzun sürmesi ve makul sürede
tamamlanamamasıdır. Uzayan her işlem yalnızca
tarafları değil, doğrudan toplumun kendisini de etkilemektedir.
Bu kalıtsal sorunların çözülmesi adına, Hükûmetimiz, nitelikli
insan kaynaklarının geliştirilmesi, teknik altyapı
sorunlarının çözülerek teknolojik imkânların
artırılması ve mevzuatın yeni ihtiyaçlara göre yeniden
düzenlenmesi gibi birçok alanda çalışmalar yaparak ciddi mesafeler
katetmiştir. Danıştayın ve Yargıtayın üye
sayılarının yeniden düzenlenerek verimli bir şekilde
çalışabilmesi imkânı getirmiştir. Adalet hizmetlerinin
yürütüldüğü mekânlar iyileştirilmiş ve ülkemiz modern adalet
saraylarına kavuşmuş, çağ dışı, merdiven
altı yargılamalar son bulmuştur.
Şüphesiz, bu yapılanları yeterli
görmemekte ancak gecikmiş bir hakkın teslimini de zaruri görmekteyiz.
Danıştay hizmetlerinin görülmesinde, yargısal alanda hizmet
kalitesini artırıcı çabalar sürdürülerek evrensel hukuk normları,
hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesinin gerekleri doğrultusunda
yargılama sürecinin hızlı, adil, güvenli ve isabetli bir
şekilde işlemesini sağlayacak, yargıya
ulaşılabilirliği artıracak, bilirkişilik müessesesini
etkinleştirecek hukuksal ve kurumsal düzenlemelerin yapılması
temel politikamızdır. Bu çerçevede, yargının iş yükünü
azaltmak amacıyla alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin
geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması öncelik
hâline gelmiştir.
Diğer taraftan, hâkim ve nitelikli idari
personel sayısının artırılarak yargı
mensupları ve idari personelimizin evrensel ölçütlerde etik ilkelerinin
düzenlenmesi, bilgilendirilmesi, farkındalıklarının
geliştirilmesi, teknik altyapı eksikliklerinin giderilmesi,
elektronik ortama ve özellikle yargı organları arasında
oluşturulan bilgi ağına taşınmış idari yargı
hizmetlerinin güvenli şekilde etkin hâle getirilmesi önceliklerimiz
arasındadır.
Bu düşünceyle, Danıştayın 2017
yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Cora.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Balıkesir Milletvekili Sayın Kasım Bostan konuşacak.
Buyurun Sayın Bostan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA KASIM
BOSTAN (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Başbakanlık 2017 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Başbakanlık, güçlü bir ülke olma yolunda
Türkiyenin değişim ve dönüşümüne öncülük eden bir kurumdur.
Başbakanlık, tüm kamu idarelerinin sürekli gelişmesini,
yürütülen kamu hizmetlerinden vatandaş memnuniyetinin en üst seviyeye
çıkarılmasını hedeflemektedir.
Amacı, vatandaşının huzur ve
güvenini, insan haklarını, demokratik ve etik değerlerini
önemseyen bir kamu yönetimi oluşturmaktır. Nihai hedefi, tüm kurum ve
kuruluşların elektronik ortamda tek bir kamu kurumu gibi etkin ve
verimli çalışmasını sağlayacak altyapıyı
oluşturmaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu kurum ve kuruluşları arasında koordinasyon
sağlanması, kanun tekliflerine ilişkin hükûmet görüşünün
hazırlanması, mevzuat hazırlanmasına ilişkin usul ve
esasların belirlenmesi, kamuda denetimin etkinleştirilmesi için genel
prensiplerin tespit edilmesi Başbakanlığın faaliyetleri
arasında yer almıştır. Ayrıca, iç ve dış
güvenlik konularında inceleme yapılmasına, dış
ilişkilerde ortaya çıkan sorunlara ilişkin çalışmalar
yürütülmesine, barışı destekleme ve koruma harekâtlarına
destek verilmesine, tasarruf tedbirlerinin gözetilmesine yönelik iş ve
işlemler gerçekleştirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünya barışına katkı sağlayan
bölgesel ve küresel bir aktör olarak, farklı coğrafyalarda
barışın tesisine dönük çabalara katkımız devam
etmektedir. Silahlı Kuvvetlerimiz ve Emniyet teşkilatımız
dünyanın değişik bölgelerinde yaşanan savaş ve
çatışmaların önlenmesi, barışın yeniden tesisi
maksadıyla Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, NATO
bünyesinde icra edilen faaliyetlere katkılar sunmuştur. Bu
faaliyetlerin giderlerinin Başbakanlık bütçesinden
karşılanmaya devam olunacaktır.
Başbakanlık, millî arşivlerimizde
sahip olduğumuz eşsiz kültürel zenginliğin genç
kuşakların bilgisine sunulması ve dünyaya duyurulmasına
yönelik çalışmalarını sürdürmüştür. Ülkemizin
dış politika tezlerini tarihî belgelerle destekleyerek yerli ve
yabancı kamuoyunun aydınlatılması zaruridir. Bu amaçla,
başta Ermeni meselesi olmak üzere Osmanlı coğrafyası içinde
bulunan Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Kıbrıs dâhil
çeşitli konularda bilimsel ve belgesel eserlere
katkılarımız sürmüştür.
Vatandaşlarımızın
kendileri ve kamuyla ilgili talep, şikâyet, ihbar görüş ve önerileri
ve bilgi edinme haklarına ilişkin yapacakları başvurulara
hızla cevap verilmesi amacıyla oluşturulan Başbakanlık
İletişim Merkezinin (BİMER) altyapısı 2016
yılında önemli ölçüde güçlendirilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Başbakanlık, geçmişte olduğu
gibi, 2017 yılında da hayatın normal akışı
dışında ülkemizin çeşitli yerlerinde meydana gelebilecek
doğal afetler veya toplumsal olaylar nedeniyle zarar gören
vatandaşlarımızın acil nitelikteki ihtiyaçlarının
karşılanması ve mağdur olmalarının engellenmesi
için gerekli maddi ve manevi desteği sağlamaya devam edecektir.
Yine, Hükûmetimiz için
öncelikli olarak politika geliştirilmesi ve destek sunulması gereken
alanların başında aziz şehitlerimizin bizlere emanetleri
olan aile fertleri ile gazilerimiz gelmektedir. Bu kesime yönelik yürütülen
çalışmalardan önemli bir tanesi de konut edindirme
politikasıdır. TOKİ tarafından şehit
yakınları ve gazilerimize verilen öncelikli konutların yanı
sıra, bu kapsamda oluşacak faiz giderlerinin Başbakanlık
bütçesi içinde devlet tarafından finanse edilmesine devam edilecektir.
Vatandaşlarımızın refahı ve mutluluğu,
demokrasinin geliştirilmesi ve hukukun üstünlüğünün muhafaza edilmesi
için Hükûmet olarak devlet teşkilatının düzenli bir şekilde
işlemesini sağlamaya yönelik adımları atmaya devam
edeceğiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken, 2017 yılı
Başbakanlık bütçesinin, devletimiz ve aziz milletimiz için
hayırlara vesile olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostan.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Bolu Milletvekili Sayın Ali Ercoşkun
konuşacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Ercoşkun.
AK PARTİ GRUBU ADINA
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Başbakanlık bütçesi üzerine, AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Cenab-ı Hakka ne kadar şükretsek az; 3
Kasım 2002 seçimlerinden bu yana arka arkaya aynı iktidar döneminde
yapılan 15inci bütçe görüşmelerini gerçekleştiriyoruz.
Şimdi, şöyle bir gözlerimizi kapasak ve bu
milletin medeniyet tarihindeki belki de en büyük ihanetin sergilendiği o
15 Temmuz gecesini bir düşünsek, acaba o gece bu darbe girişimi
başarılı olsaydı ne olurdu; acaba biz bugün burada bu bütçe
görüşmelerini gerçekleştirebilir miydik, yoksa memleketimizin her
köşesi kan ve gözyaşı içerisinde mi olurdu? Evet, Cenab-ı
Hakka bir kez daha şükürler olsun ki, önce Allahın izniyle, daha
sonra Cumhurbaşkanımızın cesaretiyle, dirayetiyle,
iradesiyle, liderliğiyle, Başbakanımızın kararlı
duruşuyla ve tabii ki milletimizin tüm dünyaya millet ne demekmiş
gösteren o birlik ve dayanışma ruhuyla bu hain girişim önlendi.
15 Temmuzdan sonraki sürecin 14 Temmuz gibi
olması mümkün değil artık. 15 Temmuzu, 15 Temmuz
şehitlerimizi, 15 Temmuzda tankların, uçakların, helikopterlerin
karşısında bu vatan için gözünü kırpmadan
canlarını ortaya koyan gazilerimizi, tüm Türkiyede milletimizin ortaya
koyduğu bu kahramanlığı asla unutmayacağız, unutturmayacağız.
Bundan sonra bu salonda bulunan herkesin, 15 Temmuz gecesi şuracıkta,
20 metre ötemizde bombalar patlarken hangi siyasi partiden olursak olalım
ortaya koyduğumuz birlik ve beraberliği, şehitlerimize olan can
borcumuzu ödememiz için daha gayretli, daha fedakâr, daha yakın iş
birliği ve dayanışma içerisinde yapacağımız,
iktidarıyla muhalefetiyle birlikte yapacağımız
faaliyetlerle inşallah sürdüreceğiz ve Türkiyede 15 Temmuz darbe
girişimini planlayanlar neyi amaçladılarsa onun tam tersini ortaya
koyarak Türkiyeyi daha ileri bir ülke olma konumuna inşallah birlikte
götüreceğiz. Yakın günlerde açılışı yapılan
iki köprü, dün uzaya fırlattığımız GÖKTÜRK 1 uydusu,
kısa zamanda açılışı yapılacak Avrasya Tüneli
ülkemizin tüm fertlerinin gururudur.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; şu anda Başbakanlık merkez teşkilatı
Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere 3 ilde 9 ayrı binada
hizmetlerini yürütmekte, 2016 Ekim sonu itibarıyla 1.765i kadrolu olmak
üzere toplam 2.302 personel görev yapmaktadır.
Bütçede 2017 yılı içerisinde 2016ya göre
yüzde 22,32 civarında bir artış ortaya konulmuştur.
Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünce
yapılan faaliyetler, diğer taraftan Resmî Gazete yayını
olarak toplam 353 yayın ortaya konmuştur.
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünce
başta cumhuriyet arşivleri olmak üzere Osmanlı arşivleri
olarak toplam 26 milyon 790 bin 560 adet belge dijital ortama
aktarılmış ve bu sayede araştırmacıların
kullanımına sunulmuştur.
BİMERe gelen toplam 1 milyon 359 bin 950 adet
başvurunun organizasyonu da gene Başbakanlık tarafından
gerçekleştirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, asil duruş
sergilemek, kalbinde gönlünde gerçeklerin kor ateşini muhafaza etmek
tarihin hiçbir döneminde kolay olmamıştır. Dik duruş
sabır gerektirir, azim gerektirir, zorluklara tahammül gerektirir ama biz
bir şeyi biliyoruz ki sabreden zafere ulaşmıştır.
Bugüne kadar Başbakan olarak tüm bakanlıkların koordinasyonunu
sağlayan, sorunları torunlara bırakmadan çözmek için gece gündüz
mesai harcayan ve milletimizle kurduğu o sıcak iletişimle
gönülleri fetheden Başbakanımız Sayın Binali
Yıldırım ve tüm Başbakanlık personeline
şükranlarımı arz ediyorum. Yeni Türkiye'nin 2023, 2053, 2071
vizyonu ve hedefleri doğrultusunda üstün başarılar temenni
ediyorum.
Bu vesileyle 2017 bütçemizin ülkemiz, milletimiz ve
yeni Türkiye için hayırlı olmasını temenni ediyor, sizleri
saygıyla selamlıyorum (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ercoşkun.
Şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın İsmail Aydın konuşacak.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL AYDIN
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu
Denetçiliği Kurumunun bütçesi ve kesin hesapları üzerine söz
almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bize hiç de yabancı olmayan, kültürümüzde var
olan bir kurumdur ombudsmanlık. İsveç Kralı Şarl 1700lerin
başında, Osmanlı İmparatorluğunda misafir
edildiği dönemde Osmanlının yargı sisteminden esinlenerek
ülkesine taşıdığı bir kurumdur ombudsmanlık.
Özellikle 1950den sonra tüm dünyaya hızla yayılmaya
başlamış ve günümüzde 140tan fazla ülkede var olan bir
kurumdur, ancak ülkemize 2012 yılında gelebilmiştir.
Her insan bir devlettir, devlet insan için
vardır. Biz on beş yıl önce bu kutlu yola
çıktığımızda ilkelerimizden biri olarak belirlemiştik
bu ilkeyi. Egemenliğin yalnızca millete ait olması
gerektiğini savunduk ve bunun karşısında tüm vesayet
odaklarına karşı mücadele verdik. Ancak 2012 yılında
kurulabilmiştir. dedim çünkü Kamu Denetçiliği Kurumunun
kurulması hiç de kolay olmamıştır. 2016 yılında
çıkardığımız Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
dönemin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmiştir,
ardından Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Bu
nedenle, ombudsmanlığın kurulması altı yıl
gecikti. Bu geciktirmeye rağmen, son iki yılda kurumun
almış olduğu başvuru sayısında bir hayli
artış olmuştur. Kuruma 1 Ocak-31 Ekim 2016 tarihleri
arasında yapılan şikâyet başvurularının
sayısı 4.529dur. Başvuruların yüzde 64ü İnternet
sayfasında yer alan e-başvuru sistemi
aracılığıyla yapılmıştır. 2015
yılından itibaren 977 adet dosyayla birlikte 2016 yılı
içerisinde 4.529 başvuru dosyasının 3.857si 31 Ekim tarihi
itibarıyla sonuçlandırılmıştır.
Avrupa Birliği ilerleme raporlarında da
kurumun gelişiminden ve aldığı tavsiye
kararlarının uygulanmasından övgüyle bahsedilmiştir.
Ombudsmanlık, birey ve devlet arasında bir
köprü vazifesi gören bağımsız bir kurumdur. Denetçiler ve
başdenetçi milletimizin iradesini yansıtan aziz Meclisimiz
tarafından seçilmiştir. İnsan haklarına bağlı ve
şeffaf yönetimin göstergesi kurumlarımızdan biri olan
ombudsmanlık idari yargıdan farklı olarak yalnızca hukuka
değil hakkaniyete, insan haklarına ve iyi yönetim ilkelerine göre
karar vermekte ve idareye tavsiyede bulunmaktadır. Bu tavsiye
kararları, hem kamuoyunun bilgisine sunularak hem de Mecliste
raporlaştırılarak daha fazla
yaygınlaştırılması ve diğer kurumların da
aynı şekilde hukuk ve hakkaniyete uygun olarak davranmaları
sağlanmaktadır.
Ayrıca, yine idari yargıdan farklı
olarak başvuru yapmak çok kolay ve karar verme süresi de oldukça
azdır. Başvurular maksimum altı ay içerisinde
sonuçlandırılmaktadır. Elbette kurumun işleyişiyle
ilgili bazı eksiklikler de olabilir. Örneğin, kurumun insan
hakları, temel hak ve özgürlükler, kadın ve çocuk, engelli,
yaşlı hakları, kamuyu ilgilendiren konularda şikâyet
aranmaksızın resen harekete geçebilmesi, böylece idareye
karşı bireyin hak ve özgürlüklerinin korunması
sağlanabilir.
Genç bir kurum olmasına rağmen,
ülkemizdeki toplumsal olaylar, kadın, çocuk, engelli hakları konularında
önemli kararlar vermiştir. Kılık kıyafet konusunda, Gezi
olaylarıyla ilgili ve ayrıca mağdur olduğu düşünülen
meslek gruplarının başvurusu sonucu verdiği tavsiye
niteliğindeki kararlar kamuoyunun geniş bilgisine sunulmuştur.
Değerli milletvekilleri, özellikle kurucu
başdenetçi olan Nihat Ömeroğluna ve dün itibarıyla görevine
başlayan, iyi bir hukukçu olduğuna inandığım, iyi bir
sivil toplum kuruluşçusu olan Şeref Malkoç Beye bundan sonraki özellikle
kurumun kararlarında çok fazla hukuktan yana katkı
koyacağına inancım tamdır.
Değerli arkadaşlar, özellikle AK
PARTİ iktidarları döneminde Dilekçe Komisyonu, İnsan
Hakları Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumu ve İnsan Hakları
Kurumu, işkenceye sıfır toleransla yola çıkan AK PARTİ
iktidarları döneminde hızla geliştirilen kurumlar olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
İSMAİL AYDIN (Devamla) Bu vesileyle,
İnsan Hakları Kurumunun ve özellikle ombudsmanlık kurumunun
verdiği kararlar, gerçekten Türkiyenin hukukuna önemli katkı
sunmuştur.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Niğde Milletvekili Sayın Alpaslan Kavaklıoğlu
konuşacak.
Buyurun Sayın Kavaklıoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALPASLAN KAVAKLIOĞLU
(Niğde) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî İstihbarat Teşkilâtı
Müsteşarlığının 2017 Yılı Bütçesi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Küresel ve bölgesel gelişmelerin hızla
evrildiği bir süreçten geçmekteyiz. Ekonomik rekabete dayalı küresel
güç dengelerinin değişmesi, vekâlet savaşları, ulus devlet;
ulus ötesi devlet dışı aktörlerin etkinlik kazanması,
teknolojinin gelişmesi ve sosyal medyanın kullanımının
yaygınlaşmasıyla birlikte günümüzde ulus devletler arasında
çıkar ve güç dengesine dayalı uluslararası sistem çok
dinamikleşmiştir. Bu dinamizm, ülkelerin risk ve tehditlerini
çeşitlendirerek karmaşıklaştırmıştır.
Türkiyeye yönelik iç ve dış tehditler de
her geçen gün artmaktadır, algı operasyonları ve siber
saldırılar gibi asimetrik tehditlerle boyutlanmaktadır.
Türkiyeye hasım ve rakip olan ülkelerin çıkarlarına hizmet
eden, ülkemizin istikrarını, bağımsızlık ve
bütünlüğünü hedef alan PKK, DEAŞ, FETÖ, DHKP-C gibi örgütler,
faaliyet ve eylemlerini ivmelendirmişlerdir. Bu sebeple, terör, ülkemizin
tehdit algılamasında çok önceliklidir.
Terör örgütleri, Suriye ve Iraktaki vekâlet
savaşlarına dönüşen çatışmalar nedeniyle yaşanan
otorite boşluğundan istifade etmektedirler. Küresel güçler de bu
örgütleri bölgesel haritayı şekillendirmede taşeron olarak
kullanmaktadırlar. Bu durum ülkemize yönelik iç ve dış
tehditleri karmaşık hâle getirmektedir. Nitekim hızla evrilen
söz konusu gelişmeler, terör boyutunun yanı sıra enerji
güvenliği, göç hareketleri gibi siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel
etkileri olan yeni tehditleri de beraberinde getirmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin ciddi meydan
okumalarla karşı karşıya olduğu bir süreçte
istihbaratın önemi de her geçen gün artmaktadır. Zira istihbarat,
doğru ulusal stratejilerin hayata geçirilmesinde kritik önemi haizdir.
İstihbarat mekanizmalarını etkin kullanan devletler, emsalleri
arasında üstünlük sağlayabilmektedirler.
Bu bağlamda, Millî İstihbarat
Teşkilatımız da ülkemizin iç ve dış güvenliğine
yönelik artan ve çeşitlenen tehditlere karşı yürürlükteki
mevzuat çerçevesinde çalışmaktadır; güvenlik istihbaratı,
stratejik istihbarat, teknik istihbarat ve istihbarata karşı koyma
alanlarında faaliyetler yürütmektedir; devletimizin ön alıcı
stratejiler izlemesine katkılar sağlamaktadır. Ayrıca,
Bakanlar Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulunda belirlenecek diğer görevleri
icra etmekle yükümlüdür. Bu bağlamda, Suriye ve Irakta kendisine verilen
önemli görevleri yerine getirmektedir.
MİT Müsteşarlığının
insan ve teknik istihbarata dayalı yurt içi ve yurt dışı
faaliyetleri her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Terör örgütü
FETÖnün gizli iletişim sistemlerini tespit ederek örgüt
mensuplarının deşifresini sağlayan byLock
yazılımının kodlarının kırılması,
MİT Müsteşarlığının teknik istihbarat
alanında yaptığı yatırımların önemini ortaya
koyan somut bir örnektir. Teknik ve insan istihbaratı bağlamında
geliştirdiği yetenekler çerçevesinde, MİT
Müsteşarlığının, güvenlik güçlerimizin
gerçekleştirdiği operasyonlara sağladığı
anlık istihbarat desteği de devletimizin kararlılıkla
sürdürdüğü terörle mücadele açısından kritik önemi haizdir.
Değerli milletvekilleri, MİT
Müsteşarlığının, çağın gereklerine uygun,
değişime ayak uydurabilen, bölgesel ve küresel gelişmelere
yönelik daha hızlı refleks gösterebilecek yetenek ve kapasiteye sahip
olması, ulusal güvenliğimiz ve çıkarlarımız
bağlamında çok elzemdir. Nitekim istihbarat alanında
yapılacak yatırımlar, ülkemizin güvenlik alanında yapmak
zorunda olduğu, yapmak zorunda kalacağı maliyetli
harcamaların da önüne geçilmesini sağlayacaktır. MİT
Müsteşarlığının devletimizin ihtiyaç duyduğu
istihbarat hizmetlerini layıkıyla yerine getirebilmesinin, iktidar ve
muhalefet ayrımı olmaksızın tüm milletvekillerimizin arzusu
olduğuna inancım tamdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî İstihbarat Teşkilatının görev ve
sorumluluklarının ülkemizin bekası açısından önemine
ilişkin kısaca sizlerle paylaştığım
görüşlerim çerçevesinde 2017 bütçesinin hayırlara vesile
olmasını, devletimize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Murat
Baybatur konuşacak.
Buyurun Sayın Baybatur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MURAT BAYBATUR (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliğinin 2017 yılı bütçe önerisi hakkında AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
2017 bütçe önerisini görüştüğümüz anayasal
kurumlardan olan Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, 1961
Anayasasının 111inci maddesiyle ordu, hükûmetlerin izleyecekleri
politikaları etkileme, belirleme ve denetleme gücüne sahipti. Yapılan
Millî Güvenlik Kurulu toplantılarında ağırlıklı
olarak ordunun iradesi yansıtılmaktaydı. Kurul sekreteri ve
üyeleri ağırlıklı olarak askerlerden
oluşmaktaydı. Kurul üyeleri, orduyu karşılarına
almamak için kurulun tüm kararlarına uymak zorunda kalırlardı.
Dolayısıyla, ordu, Millî Güvenlik Kurulu
aracılığıyla her zaman devletin genel düzeni ve işleyişi
içerisinde etkili oluyordu.
Millî Güvenlik Kurulunun darbe dönemlerinde,
özellikle 28 Şubat postmodern darbesini organize eden, âdeta lojistik
sağlayan bir kurul olmaktan çıkarak, AK PARTİ hükûmetleri
döneminde, 7 Ağustos 2003 tarihinde yapılan değişiklikle
askerî kadro yerine sivil genel sekreter ve sivil kurul üyelerinin
ağırlıklı olarak oluşturduğu bir kurul hâline
gelmesi, demokrasimizin katettiği mesafenin göstergesidir. Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği, devletin bekası yanında milletin ve
bireylerin refahını doğrudan ilgilendiren, tehditlere
karşı alınması gerekli tedbirler doğrultusunda ihtiyaç
duyulması nedeniyle kurumsal yapı organizasyonunu geliştirme ve
değiştirme zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Millî Güvenlik Kurulu, kanunun amir hükmü gereğince kendine yüklenen
görevleri, kurulun belirlemiş olduğu hedefler doğrultusunda
gerçekleştiren bir organ olup görev alanındaki ulusal, bölgesel ve
uluslararası güvenlik zeminini takip ederek, araştırma,
inceleme, analiz ve değerlendirmeler yaparak ülkemizin millî güvenlik
konseptini belirleyen dokümanlar oluşturmak ve bunun yanı sıra
seferberlik, savaş hâli ve kriz yönetimi konularında görevler icra ve
ifa eden, birçok alanda kamuya katkılarının yanında
toplumda da geniş bir yelpazede hizmet veren önemli
kurumlarımızdan biridir. Bu çerçevede, millî güvenliğin
sağlanması, milletimizin bu vatan üzerinde hükümranlık sahibi
olan devletimizin hayatiyeti için son derece önemli olan millî güvenliğin
sağlanmasında devletin bütün organlarının eş güdüm
içerisinde çalışmasını zorunlu kılmaktadır.
Kurumun icra ve ifa ettiği önemli görev ve
işlerin aksamaması ve içinde bulunduğumuz dönemin gereklerine
yeterli derecede uyum sağlayabilmesi, günümüz şartlarında millî
güvenliğin tanımı ve kapsamının her geçen gün
farklılaşarak artmasıyla orantılı olarak da kurumun
önemi daha da artmaktadır. Bunun açık örneği, bilişim
alanındaki millî güvenliğin sağlanmasının yanı
sıra son dönemde, millî güvenliğin kapsam ve alanı her geçen gün
hızla artmaktadır. Gelinen noktada, demokrasiyi özümsemiş Millî
Güvenlik Kurulu ve Genel Sekreterliğinin, darbelere ışık
tutan değil, darbelere karşı duran bir hüviyete
kavuşmuş olması, demokrasimiz için büyük ve önemli bir
aşamadır.
15 Temmuz gecesi yaşanan FETÖ terör ve casusluk
örgütünün darbe girişimine karşı duruş sergileyen bir Millî
Güvenlik Kurulu ve Sekreterliği, başta
Cumhurbaşkanımız ve Hükûmetimizin emrinde anayasal bir organ
olduğu heyetimizin de malumlarıdır.
Bilindiği üzere, ülkemiz, olağanüstü
süreçlerden geçmektedir. Gelinen bu süreçte devletimizin her kurumunun ciddi
katkılar vermesi gerekir. Millî güvenlik ihtiyacına bağlı
olarak kurulmuş olan Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin,
kuruluşundan bu yana, her zaman olduğu gibi kamuya
sağladığı ciddi katkıların daha da üst seviyelere
taşınması için 2016 yılında belirlenmiş olan
bütçe ödeneğinin, 2017 yılında yüzde 9,22 oranında
artırılmasını yüce heyetinizin bilgi ve
değerlendirmelerine sunuyor, yüce heyetinizi de saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Çankırı Milletvekili Sayın Muhammet Emin
Akbaşoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığımızın 2017 yılı bütçesi
hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, Diyanet İşleri
Başkanlığı, İslam dininin inançları, ibadet ve
ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu
aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere Başbakanlığa
bağlı olarak yurt içinde ve dışında
teşkilatlanmış bir kamu kurumudur.
Değerli milletvekilleri, nasıl ki
ecdadımız birinci istiklal mücadelesinde Bu ezanlar ki
şehadetleri dinin temeli/Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. diye
haykırarak tarihî bir zafere imza atmışlarsa, ikinci istiklal
mücadelemiz olan 15 Temmuz gecesi de Diyanet camiamızın salaları
ve ezan-ı Muhammedileriyle gönüllerimiz dirilmiş, din ve devletimizi,
vatan ve milletimizi tarihten silmek isteyenlere karşı büyük bir
zafer elde edilmiştir.
Gerek darbe ve işgal girişimi gecesi
gerekse takip eden süreçte, Olağanüstü Din Şûrası ve Avrasya
İslam Şûrasıyla hakikatleri tüm dünyaya duyuran başta
Diyanet İşleri Başkanımız olmak üzere Diyanet
camiamıza, aziz şehitlerimize, kahraman gazilerimize ve asil milletimize
bu kürsüden tekrar teşekkürlerimi belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, âlemlere rahmet olarak
gönderilen ve bütün insanlık için kendisinde en güzel örnekler bulunan
Efendimiz (AS)ın ifadeleriyle Din nasihattir, samimiyettir. İslam,
adı üzerinde, barış dinidir; insanın yaratıcısı
ile kendisi, çevresi ve tüm evrenle
barışıklığını ve iki cihan mutluluğunu
esas alır.
Allah katında yegâne hak din olan
İslamın terörle yan yana zikredilmesi, uluslararası şer
odaklarının dinî ve siyasi bir mühendislik projesidir. Maksat,
İslam dünyasını her yönden atomize etmek ve böylece parçalayarak
yeni bir dünya için alternatif olmaktan çıkarmaktır. Bu kadim proje,
soğuk savaş döneminin akabinde, 1990larda Margaret Thatcher
tarafından Düşmansız ideolojiler yaşayamaz, bundan sonra
yeni düşmanımız İslamdır. şeklinde deklare
edilmiş ve sonrasında Birinci Körfez Harekâtı
başlatılmıştı. 11 Eylül 2001de ise Batı,
paradigma değişikliğini Henry Kissingerın
ağzından Bundan böyle mücadele, Batı ile İslam
arasında değil, İslamın kendi içinde olacaktır.
şeklinde duyuruyordu. Vaktiyle Türkiyeye komünizm lazımsa onu da
biz getiririz. diyen yaklaşımın uluslararası versiyonu
olarak tezahür eden Dünyada bir İslam inancı ve Müslüman tipi
olacaksa onu da biz belirleriz. şeklinde Batının sömürü ve
köle düzenini yağlayacak dinî görünümlü sahte yapılar, sahicisinin
yerine ikame edilmek üzere oluşturulmuştu. İşte
ılımlı ve radikal versiyonlarıyla FETÖ ve DAEŞ gibi
örgütler, Batının bu amaç ve hedeflerine yönelik güdümlü projelerin
ürünüdür. Bu yapılar, bütün insanlığa karşı algı
operasyonunun araçsal kuklalarıdır.
Sayın milletvekilleri,
İslam, tevhit dinidir, vahdet ise Müslümanların
şiarıdır. Lâ ilâhe illâllâh Muhammedün Resullullâh.
kelimeitevhidini parçalayarak Allah ve Resulünün arasını açmaya
kalkan uluslararası güç odaklarının rızasını
arayan sapkın yapılar, sadece ve yalnızca İslama ve
Müslümanlara zarar verme hedefinde ittifak hâlindedirler.
Bu tabloda
yapılması gereken nedir? Cenab-ı Hak, Kuran-ı Kerimde
Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en
hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve
Allaha inanırsınız. buyurarak tüm insanlığın
dünya ve ahiret saadetini birlikte gözeterek çalışmayı
emretmektedir. Bu sebeple, Müslümanlar, kendi birlik ve beraberliklerini,
kardeşlik ve dayanışmalarını perçinleyecek
organizasyonları ve İslam birliğini mutlaka
gerçekleştirmek, adalet ve merhamet düzenini tüm insanlığa
hediye etmek zorundadırlar.
Bu tarihî ve vicdani
sorumluluğun bilincinde, Diyanet İşleri
Başkanlığımız dinimizin ana kaynakları olan
Kuran ve sünnete dayalı sahih İslam anlayışını
aslına uygun olarak insanlığa anlatma, yaşama ve
yaşatma seferberliğini başlatmalıdır.
Vakit,
sorumluluklarımızı kuşanma vaktidir diyor, bütçenin
hayırlı ve bereketli olmasını diliyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akbaşoğlu.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Elâzığ Milletvekili Sayın Metin Bulut konuşacak.
Buyurun Sayın Bulut. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA METİN BULUT
(Elâzığ) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, çok kıymetli
milletvekilleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu bütçesi üzerinde Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede radyo ve televizyon faaliyetlerini
düzenlemek ve denetlemek amacıyla 1994 yılında yürürlüğe
giren 3984 sayılı Kanunla Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
kurulmuştur. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, idari ve mali özerkliğe
sahip olup mevzuatta kendisine verilen görev ve yetkileri, kendi
sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirip
kullanmaktadır. Üst Kurul, ayrıca, düzenleme ve denetlemekle yükümlü
olduğu sektörün sağlıklı bir şekilde büyümesini ve
rekabetin tesisini sağlayıp bu amaçla sektördeki
yayıncıların haklarını da korumaktadır.
Üst Kurulun gelir kalemleri şu şekildedir:
Yayın lisansı ücretleri, televizyon kanal ücretleri, yıllık
multipleks kapasite ve frekans kullanım ücretleri, altyapı
işletmecileri ile verici tesis ve işletim şirketinden
alınacak yayın iletim yetkilendirme ücretleri, medya hizmet
sağlayıcılarının aylık brüt ticari iletişim
gelirlerinden ayrılacak yüzde 1,5luk paylardan oluşmaktadır.
Buna karşılık, Üst Kurul gelirlerinden üçer aylık dönemler
itibarıyla oluşacak gelir fazlaları, her üç ayda bir, izleyen
ayın 15ine kadar genel bütçeye aktarılmaktadır.
Ayrıca, Üst Kurulun her
ay elde ettiği reklam gelirleri payının yüzde 15i de Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonuna
aktarılmaktadır.
Ülkemizde uydu, kablo ve
karasal ortamda toplam 1.714 radyo ve televizyon faaliyet göstermektedir. Bu
durum, çoğulculuğun ve ifade özgürlüğünün göstergesi olarak
değerlendirilmektedir. İfade ve haber alma özgürlüğünün
kullanılmasında hayati bir işleve sahip olan radyo ve televizyon
kuruluşlarının üstlendikleri mali külfetin yarı yarıya
azaltılması için, 20/8/2016 tarihli ve 6745 sayılı
Kanunla, radyo ve televizyon kuruluşlarının reklam gelirleri
üzerinden alınan Üst Kurul payı yüzde 3ten yüzde 1,5a
düşürülmüştür.
Radyo ve televizyon kuruluşlarının
2015 yılında aylık brüt ticari iletişim gelirlerinin yüzde
3ü, Üst Kurul payı ödemeleri 94 milyon 400 bin 928 Türk lirası
olarak gerçekleşmiş olup bu tutarın 89 milyon 332 bin 942 TLsi
televizyon kuruluşlarınca, 5 milyon 67 bin 987 TLsi ise radyo
kuruluşlarınca karşılanmıştır.
6745 sayılı Kanunla yapılan
değişiklikle, 2017 yılında radyo ve televizyon
kuruluşlarından alınacak Üst Kurul payının 50 milyon
500 bin TL olarak gerçekleşmesi, bu tutarın 46 milyon 500 bin Türk
lirasının televizyon kuruluşlarından, geriye kalan 4 milyon
Türk lirasının ise radyo kuruluşlarından
karşılanması beklenmektedir. Bu nedenle, Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunun gelirlerinde radyo ve televizyon kuruluşları lehine meydana
gelen azalma nedeniyle önceki yıl bütçesinin yaklaşık yüzde 40
altında bir azalma öngörülmüştü.
Üst Kurulun, sektörün sağlıklı bir
şekilde büyümesini teminen mevzuatın öngördüğü yükümlülüklerini
yerine getirmeyen, lisanssız, izinsiz, fikrî mülkiyet haklarını
ihlal eden, toplum sağlığını tehdit eden,
satışı ve piyasaya arzı yasak olan ürünlerin teşhir ve
satışını yapan kuruluşlarla mücadelesinin de önemine
dikkat çekmek istiyorum. Üst Kurulun, toplumu yanıltan, millî ve manevi
değerleri ile ahlakını tehdit eden, satış ve
teşhiri yasak olan ürün ve hizmetleri pazarlayan, kumar oynamayı
özendiren, izinsiz ve kaçak yayınların iletiminin durdurulması
yönündeki mücadelesini hukuka ve mevzuata uygun yapan, mükellefiyetlerini
yerine getiren kuruluşların haklarının korunması
açısından da destekliyor ve önemli buluyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle 2017 bütçesinin
hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Turan konuşacak.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN TURAN
(İstanbul) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
2017 bütçe tasarısı görüşmelerinde grubum adına
Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
sürekli değişen bir dünyada yaşıyoruz. Fakat, bundan çok
değil, on beş yirmi yıl öncesine göre oldukça farklı bir
hayat akışı var. Bugünkü dünyanın tanımlanmasında
belki de ilk kelime, medya ve basın-yayındır. Bugün siyaset,
sadece bir yönetim kavramı olmaktan çıkmış ve bir
iletişim süreci olarak her kesimin, öyle ya da böyle,
katılımını ihtiva eden karşılıklı bir
diyalog çerçevesine dönüşmüştür; kamuoyu olmaksızın
siyaseti, medya olmaksızın ise kamuoyunu tanımlamak
zorlaşmıştır. Böyle bir tablo içinde medya
sahasını mümkün olduğunca etkili ve güçlü hâle getirmek, sadece
yurt içinde değil, uluslararası platformlarda da söz sahibi bir ülke
olmanın anahtarıdır.
Bu noktada, Hükûmet olarak,
iktidar ve muhalefet bakış açılarının, her türlü
tezlerinin dile getirilmesine imkân sağlayan bir mevzuat, AB uyum süreci
çerçevesinde teşri edilmiş ve yürürlüğe konmuştur. Yine,
çağın gereği bütün yatırımlar, uydusundan her türlü
teknolojik altyapısına kadar gerçekleştirilmeye devam
etmektedir. Bir zamanlar Türkiyenin tek tip hayat tarzından, fiiliyata
geçirdiğimiz politikalarla, nasıl çok sesli bir topluma doğru
evrildiğini ve basın-yayın fikir özgürlüğü, fikir
özgürlüğüne taalluk etmediği hâlde medya yoluyla işlenen
suçları ve bunlara verilecek cezaları nasıl insani kriterlere
göre düzenlediğimizi milletimiz yakinen biliyor.
Örneğin TCKnın
meşhur maddelerinden dolayı bütün bir milletin baskı ve sansürün
âlâsını yaşadığını, güneydoğudaki
kardeşlerimizin kendi dilini konuşmasının nasıl suç
sayıldığını, bırakın fikir hürriyetini, bu
insanların kendi çocuklarına bile konuştukları lisanda bir
isim bile veremedikleri günler çok gerilerde kaldı ancak maalesef,
şimdi, bütün bunları inkâr eden bir kesim var. Türkiyede basın
özgürlüğü ve demokrasi olmadığını, gazetecilerin hapse
atıldığını söyleyen Batı dünyasıyla birlikte
ülkemizdeki devşirme zihinler de aynı teraneleri tekrarlayıp
duruyorlar. Bu güruh, tekdüze ve ezberci yaklaşımlarıyla
Batıdaki demokrasiyi örnek gösterirken ülkemizdeki olumlu
gelişmelere ise gözlerini kapatmaya devam ediyor fakat onlar görmese de AK
PARTİ iktidarıyla birlikte darbe rejimlerinin
kalıntıları temizlenmiş, vesayetin yerini millî irade
almış, kişisel hak ve özgürlükler genişletilmiş, faili
meçhuller, işkence, mafya, tarihin tozlu yaprakları arasına
karışmıştır; Türk medyası, ilk kez, gerçekten,
çoğulcu ve demokratik bir görüntü vermeye başlamıştır.
Şunu önemle vurgulamak
istiyorum: AK PARTİ iktidarında Türkiyede hiç kimse salt gazetecilik
yapmasından dolayı tutuklanmamış, gözaltına
alınmamıştır. Üstat Cemil Meriçin deyimiyle Vatan
haininden aydın olmaz. Gazeteci sıfatıyla anılmak, hiç
kimseye terör faaliyetinde bulunma yahut devlet sırlarını yayma
gibi suçları işleme özgürlüğünü vermez.
Kendimize şu soruyu
soralım: Batılı demokrasilerde sınırsız
basın özgürlüğü var mı; gazeteciler, medya
çalışanları sınırsız bir özgürlüğe sahip mi?
İngiltere, Fransa, Almanya, İsveç, ABD ve daha birçok ülke, bağımsızlığını
ve güvenliğini sağlamak adına medyaya yasa düzeyinde birçok
kısıtlama getirdiği gibi, medya mensupları mevzuat
dışına çıktıklarında polis tarafından
çeşitli şekillerde tartaklanıyor, mesleki materyallerine el
konulup gözaltına alınıyorlar. Böyleyken, Batılı
parlamenterler veya gazetecilerden bayrağımıza sarılıp
uyuyanı, devlet başkanlarımızın
karşısında yakasını ilikleyip ülkesini şikâyet
edeni gördünüz mü? Peki, o zaman, Avrupayı, ABDyi bu yönüyle de örnek
almak gerekmez mi? Sonuç olarak, vatanını yaşanmaz bulanlar,
aslında, vatanını yaşanmaz kılanlardır.
Ancak, kim ne yaparsa
yapsın bize durmak yok. Milletimiz ve ülkemize dev gibi eserler
bırakmak için karıncalar gibi çalışmaya devam
edeceğiz.
Bu vesileyle, 2017
yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Turan.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına son konuşmacı, Adana Milletvekili Sayın
Tamer Dağlı olacak.
Buyurun Sayın
Dağlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TAMER DAĞLI (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı
Hazine Müsteşarlığı bütçesi hakkında AK PARTİ
Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Gelişmiş ülkelerde uygulanan
genişletici para politikalarına rağmen dünya ekonomisinde arzu
edilen güçlü, dengeli ve sürdürülebilir büyüme
sağlanamamıştır. Büyüme oranları, küresel kriz
sonrası dönemin en düşük seviyesinde bulunurken kriz öncesi oranların
da bir hayli altında seyretmektedir.
Küresel ekonomiye ilişkin böyle olumsuz bir
tablonun olduğu dönemde Türkiye ekonomisi, 2016 yılının ilk
yarısında yüzde 3,9 oranında büyümüştür. 15 Temmuzda
yaşanan hain işgal girişimi, turizm sektöründe yaşanan olumsuz
gelişmeler ve tarım sektörünün zayıf seyri nedeniyle büyümede
bir miktar yavaşlama olmuştur. Son çeyrekte bir miktar
toparlanması beklenen ekonominin 2016 yılının
tamamında 3,2 seviyesinde büyümesi öngörülmektedir. 2017 yılında
ise ticaret ortaklarımızın ekonomilerinin canlanması,
turizm sektörünün canlanması ve uyguladığımız
yapısal reformlar sayesinde büyümenin yeniden hızlanarak yüzde 4,4
seviyesine yükseleceğini tahmin etmekteyiz.
Önümüzdeki dönemde döviz kuru hareketleri, gıda
fiyatları ve başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki
gelişmeler, enflasyon üzerinde belirleyici olacaktır. 2016
yılı Kasım ayı enflasyon rakamı yüzde 7 seviyelerine
gerilemiştir.
Değerli milletvekilleri, ihracatımız,
küresel talebin zayıf seyri ve düşük emtia fiyatlarının
etkisiyle 2016 yılı Ocak-Ekim döneminde bir önceki yılın
aynı dönemine göre yüzde 2,8 oranında daralmış ve 117,1
milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. 2016 yılında
ihracatın 143,1 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmesini bekliyoruz.
İthalat ise 2016 yılı Ocak-Ekim döneminde, özellikle enerji
başta olmak üzere küresel emtia fiyatlarının düşük seyriyle
yüzde 5,8 oranında azalarak 163,3 milyar dolar seviyesinde
gerçekleşmiştir. 2016 yılında toplam ithalatın 198
milyar dolar seviyesinde gerçekleşmesini tahmin etmekteyiz. 2016
yılı dış ticaret açığının 54,9 milyar
dolara gerilemesi beklenmektedir.
Hazine
Müsteşarlığının politika uygulamalarının
etkin olduğu alanlardan biri de borç yönetimidir. Son on dört
yıllık dönemde borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı yaklaşık 40 puan azalırken uygulanan istikrarlı
politikalar sayesinde borç stokunun vade, faiz ve döviz kompozisyonunda
kalıcı iyileştirmeler yaşanması
sağlanmıştır. Türkiye, etkili bir şekilde orta ve uzun
vadeli borç yönetimi yapan güçlü bir yapıya kavuşmuştur. İç
borçlanmanın ortalama vadesi iktidara geldiğimiz dönemde dokuz ay
seviyesinde iken bugün altmış sekiz aya
ulaşmıştır. O dönemde yüzde 62,7 seviyesinde olan sabit
getirili borçlanma maliyetleri, 2016 yılında gelinen noktada yüzde
10,1 seviyesinde gerçekleşmiştir. Yine, o dönemde merkezî yönetim
borç stokunun yüzde 58i döviz cinsinden iken bu oran şu an yüzde 35,9a
düşmüştür. Borç stokumuzun yüzde 55i değişken faizli
senetlerden oluşurken bu oran şu an yüzde 30,9 seviyesine gerilemiştir.
Hazine
Müsteşarlığı, yurt içi tasarrufların artmasına
katkı sağlayan finansal eğitimin
yaygınlaştırılması, mali piyasalarda AR-GE
faaliyetlerinin desteklenmesi, KOBİ ve girişimcilerin finansmana
erişimini kolaylaştıracak alternatif finansman yöntemleri
geliştirilmesi konularında başlatılan reformların
uygulanmasına etkin bir şekilde katkı sağlamaktadır.
Ülkemizin ekonomik temellerini güçlendirmeye yönelik yapısal dönüşüm
sürecinde büyük katkısı olan Hazine Müsteşarlığı,
daima, ülkemizin rekabetçi ekonomi, güçlü finansal sektör, sağlam kamu
maliyesi ve uluslararası sistemde etkin rol hedeflerine
ulaşmasında öncü rol oynayacaktır.
2017 yılı
bütçesinin, Hazine Müsteşarlığı da dâhil olmak üzere tüm
birimlerin bütçesinin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Şimdi Halkların
Demokratik Partisinin grup konuşmalarına geçeceğiz, yalnız
Sayın Demirelin söz talebi var.
Buyurun, bir dakika.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, görüşmelerin yayınında HDP
milletvekillerinin kürsüde konuşmaları sırasında sansür
uygulanarak tutuklu milletvekillerinin fotoğraflarının
gösterilmemesi uygulamasıyla ilgili açıklama
yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün
burada gruplar adına konuşan bütün milletvekillerini dinledik,
yalnız Halkların Demokratik Partisi Grubu adına konuşan
milletvekilimiz kürsüdeyken bir sansürle karşı karşıya
kaldık. Bu sansür de orada bulunan eş
başkanlarımızın, grup başkan vekilimizin ve
milletvekili arkadaşlarımızın fotoğraflarına
uygulanan bir sansürdü ve ekran normalde tam ekran olarak gösterilirken dün
ekran yarım hâle geldi ve fotoğraflara bir sansür uygulandı. Siz
de biliyorsunuz ki rehin tutulan eş başkanlarımız ve
milletvekillerimiz bu Parlamentonun birer üyesidir ve bu şekilde devam
ediyor. Ben bunu dün Sayın
Meclis Başkanımıza sorduğumda kendisinin bilgisinin
olmadığını ifade etti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) - Peki, buradan tekrar size ve Başkanlık
Divanına bir kez daha sormak istiyorum: Bu sansürü uygulayan kimdi, bunun
kararını kim verdi? Meclis TVde partimize yönelik,
milletvekillerimizin, eş başkanlarımızın
fotoğraflarına uygulanan sansürün kararı ve yetkisi kimdedir
yani bunu kim gerçekleştirdi? Buna dair bilginin Genel Kurulda
açıklanmasını talep ediyorum. Bu sansür durumunu, eğer
Meclis Başkanı vermediyse o zaman bir bürokrat kendi başına
mı bunu gerçekleştirdi? Bunların yanıtlanmasını
istiyoruz. Bizim partimize ve eş başkanlarımıza yönelik,
fotoğraflarına tahammül edemeyen Meclis TVnin böyle bir sansür
uygulamasını asla kabul etmiyoruz ve bunun kim tarafından
kararlaştırıldığının ve
uygulandığının açığa
çıkarılmasını talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2015Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
(Devam)
1) Anayasa Mahkemesi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık
2017Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
(Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Celal Doğan
konuşacak.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi beş dakika.
Sayın Doğan, buyurun, sizi kürsüye
bekliyoruz.
Sayın Demirel, lütfen
Kürsüye başka bir aracın getirilmemesi
konusunda grup başkan vekillerinin ve Meclis başkan vekillerinin
almış olduğu bir karar var, ona uymanızı rica ediyorum
Sayın Doğan.
HDP GRUBU ADINA CELAL DOĞAN (İstanbul)
Tamam, bir göstereyim kaldırıyorum, peki.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bu
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Olması gereken bu.
BAŞKAN Sıraların üzerinde yeteri
kadar zaten kendi grubunuzun, milletvekillerinizin, genel
başkanlarınızın, eş
başkanlarınızın resimleri var ama ayrıca kürsüye
getirmemenizi öneriyorum. Bu yönde bir karar var, ilke kararı var, lütfen
bunu ihlal etmeyelim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yok öyle bir karar.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, öyle bir karar yok.
BAŞKAN Var.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Kürsüde
fotoğraf gösterilmemesine dair bir karar yok. Kürsüye gelirken farklı
cisimlerle, giyimle, bir cisimle gelinmemesi kararı var ama fotoğraf
kararı
BAŞKAN Böyle bir tarif yok, sizin
söylediğiniz şekilde bir
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Öyle
bir karar yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Demirel, sizin
söylediğiniz şekilde tarif edilen bir karar yok.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Öyle
bir karar yok. Biz, şimdiye kadar, kürsüde
BAŞKAN - Sadece, kürsüye konuşma metninden
başka herhangi bir şeyin getirilmemesi konusunda ilke
kararımız var.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, konuşma metninin bir parçası o.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Lütfen, uymanızı rica
ediyorum. Daha sonra, kurallara uyulmadığı zaman gereği
yapıldığında da bir sansür olayından şikâyetçi
olmayalım lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) İç Tüzük mü
değişti?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yeni bir karar mı aldınız bu konuya
ilişkin ya da İç Tüzük mü değişti? Onu öğrenmek
istiyoruz.
BAŞKAN Ben size bildireceğim
kararı, ben size bildireceğim. Şimdi yanımda
Sayın Doğan, siz başlayın lütfen
konuşmanıza.
CELAL DOĞAN (Devamla) Başlayayım
efendim, evet.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Fotoğrafların gösterilmesine dair bir engel yok Başkan.
BAŞKAN Sayın Demirel, bakın,
konuşuyorsunuz, ben de konuşacağım. Ben size
göstereceğim alınan kararı.
Sayın Doğan, buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sürenin
yeniden başlatılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN Ona da ben karar vereyim, müsaade edin.
Buyurun Sayın Doğan.
CELAL DOĞAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı bütçesi
konusunda grubum adına düşüncelerimizi arz etmek için geldim. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bahse konu Cumhurbaşkanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğan. Özellikle, siyasette kullandığı dille,
kendine münhasır çalışkanlıklarıyla ve paktlar
arasındaki siyasi alışverişlerinde, dünya liderleriyle olan
diyaloglarında son zamanlarda üzerinde en çok konuşulan bir
şahıstan bahsediyoruz. Sayın Tayyip Erdoğanın,
özellikle son dönemde, 15 Temmuzda maruz kalmış olduğu,
ülkemizin maruz kalmış olduğu, demokrasinin maruz
kalmış olduğu darbe nedeniyle hem şahsına hem ailesine
en içten geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Bu nedenle de ülkenin bir
felaketin eşiğinden döndüğü bir gecede akıbetin böyle
bitmiş olmasının bile, olayın öyle bitmesinin bile ülke
için bir şans olduğunu belirtiyorum ve gerçekleşmesi hâlinde ihtilalin,
doğacak sonucu da tahayyül etmek istemiyorum. O nedenle, çok kritik bir
şahsın, daha doğrusu farklı bir insanın bütçesi
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Türkiye Cumhuriyetinin 12nci
Cumhurbaşkanının bütçesini konuşuyoruz. Türkiye
Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa.
Özelliklerinden bahsedersem, daha doğrusu bir cümleyle özetlemem
gerekirse, verasetten halk iradesine geçmiş bir şahsın
cumhurbaşkanlığını dile getirmiş olurum. Keza,
bir cumhuriyetin kurucusu, daha doğrusu, ileri gidersek biraz daha, dünya
liderleri açısından Churchillin sarf ettiği bir cümle çok
önemlidir: Dünyaya yüz yılda bir bir deha gelir, o da bana rast geldi.
dediği bir şahıstan bahsediyoruz, rahmetle anıyorum.
İsmet Paşa cumhurbaşkanlarından
birisidir. Genellikle vatandaşımıza sorduğumuzda
Türkiyedeki ilk başbakan kim? derseniz İsmet Paşa demezler,
Mustafa Kemali başbakan kabul ederler ama İsmet Paşa hem
cumhurbaşkanıdır hem başbakandır. O da çok ciddi
boyutlarda hem devlet adamı hem de bir askerî diplomattır.
Bunları şunun için söylüyorum:
Cumhurbaşkanımızın ilişkisini kurmak için
söyleyeceğim laflar
Daha çok askerî dönemlerde Türkiye'nin
başına gelmiş olan cumhurbaşkanlarını da
zikretmek zorunda kaldığım için bahsediyorum.
Sayın Mustafa Kemal ve İsmet Paşadan
sonra Türkiye'nin başına Celal Bayar -Allah rahmet eylesin- o
gelmiştir. Galip Hoca namıyla Kurtuluş Savaşında
Egede zeybek ve efe kıyafetleriyle, bu anlayış altında,
Kurtuluş Savaşında ciddi kavga vermiş bir kişidir.
Bundan sonraki Cumhurbaşkanı Cemal
Gürseldir. Millî iradeyi alt eden, daha doğrusu, millî iradeyi kesbeden
ve son veren bir cumhurbaşkanı olduğu için ona ayrı bir
parantez açmak istiyorum. Onun, aynı zamanda, hukuk açısından
da, bugünkü hukuk açısından da mutlaka değerlendirilmesi gereken
bir cumhurbaşkanı olduğu için üzerinde özellikle durmak
istiyorum. Cemal Gürsel millî iradeyi kesbetmiş, bir ihtilalle
gelmiş, orada durmamıştır; millî iradenin getirmiş
olduğu Menderes, devletin Başbakanı, Dışişleri
Bakanı ve Maliye Bakanı onun döneminde
asılmıştır.
Bugün Türkiyede Halkların Demokratik
Partisinin liderlerinin resimlerine bile tahammül edilemeyen bir sansürle
karşı karşıya olduğumuz şu ortamda, bu
Parlamentoda, millî iradenin buraya sevk ettiği insanlardan mahrum olarak
toplanmaktayız. Kullanılan tabirlerin şu veya bu olması içeriğini
değiştirmez; özgürlükleri alınmıştır,
hürriyetlerinden mahrum edilmişlerdir. Hukuki dayanağı ne olursa
olsun, Anayasanın 83üncü maddesindeki hüküm giyseler bile
milletvekillerinin cezaevinde bulunmaması; parlamenter faaliyetlerin devam
etmesine dayanan Anayasa Mahkemesinin müstakar içtihadına rağmen, bu
arkadaşlarımız bugün burada değildir. Buradan şunu
özellikle hatırlatmak istiyorum: Menderesi, Hasan Polatkanı ve
Fatin Rüştü Zorluyu asan iradenin başındaki Başolun bir
cümlesi calibidikkattir ve adliye tarihine geçmiştir. Bizim adli tarihimiz
siyasi suçlar açısından sabıkalıdır, o sabıka
devam etmektedir. İdam kararlarını tebliğ ettiğinde
söyledikleri laf tarihe geçmiştir ve elli beş yıl olmuştur,
bir elli beş yıl da bu leke devam edecektir. Cümle aynen şudur:
Sizi buraya gönderen irade böyle istemiştir.
Dün arkadaşlarımız burada
milletvekillerimizin tutuklanmasının doğru
olmadığını dile getirdiklerinde Değerli Meclis
Başkanımız ve genellikle diğer bütün siyasiler ve siyasi
iktidarın mensupları hep yargı
bağımsızlığına vurgu yaparak söylemişlerdir,
Bu bizim işimiz değildir. Türkiyede kuvvetler
ayrılığı vardır, yargının bir tasarrufuyla
karşı karşıyasınız, bu nedenle de yapacak bir
şey yoktur. anlayışına
sığınmışlardır. Geçmişte sabıkası
olan adaletimizin, bugün elli beş yıl geçmesine rağmen,
Başolun adli bir leke olarak kalan bu cümlesinin, Sayın
Cumhurbaşkanına da, daha doğrusu gelecekte onada bu lekenin
sürülmesini arzu edenlerden değilim. Bu nedenle, bir an önce Türkiyede bu
vahim hatanın, bu hukuki hatanın düzeltilmesini, devlet başkanından
Adliyeye müdahale anlamında söylemiyorum, Yargıya talimat ver.
anlamında söylemiyorum. Bu nedenle de bu arkadaşlarımız,
siyasi ortamın getirmiş olduğu konjonktür sonucu milletvekillerimiz
ve belediye başkanlarımız millî iradenin getirdiği
sonuçlara rağmen hapisteyken bunun düzeltilmesi, devleti yönetenlerin
yapabileceği siyasi demeçlerle, iklimle düzelmesi mümkündür. Bu nedenle,
özellikle bunun üzerinde
Daha doğrusu, Cemal Gürseli anarken, Sayın
Cumhurbaşkanımızın ve kadrolarımızın bu
siyasi lekeyi taşımamaları arzusuna inandığım
için söylemek istiyorum.
Bir başka şey, siz ve bizim ülkemiz 15
Temmuzda FETÖ darbesiyle muhatap olduk. O FETÖ darbesine muhatap olan
Parlamentonun bütün grupları içtenlikle tavırlarını ortaya
koydular ama o 15 Temmuz ruhu ve onun devam etmesi konusunda birinci
ayrımcılığı, Halkların Demokratik Partisini
baypas ederek bu işin dışında tutma gayreti söz konusu
oldu. Amenna ve saddakna, yapabilirsiniz, o sizin tasarrufunuz ama 17-25
Aralığı özellikle hatırlatmak istiyorum. 17 ve 25
Aralığın spekülasyonlarının, kunduralarının,
paralarının çok üzerinde duracak bir siyasetçi değilim. Küçümsediğim
anlamda söylemiyorum. Özellikle 25 Aralıkta hiçbir sanık evinden
zorla alınmadı, cumhuriyet savcılarının
lütfettiği celplerle adliyenin kapısına gittiler, orada
ifadeleri alındı, dava takipsizlikle sonuçlandı. Şimdi,
17-25 Aralıktaki sanıklar burada oylarınızla yargının
önüne çıkartılamadı. Bize yargı tavsiyesinde bulunan,
devletin yetkililerine -biraz sonra söyleyeceğim- mahkemeye gitmediler,
meydan okudular adliyeye diyen anlayış, kendi insanlarınızı
hâkim önüne çıkartmadan oylarınızla aklama noktasına
getirdiniz. Ve gerekçe şuydu: Bunların FETÖcü yargıçların,
FETÖcü savcıların size karşı bir darbe komplosu
olduğunu, daha doğrusu dizaynı olduğunu ve hissesi
olduğunu açıkça her yerde dile getirdiniz. Peki, Halkların
Demokratik Partisinin milletvekillerinin ve belediye
başkanlarının fezlekelerini tanzim eden FETÖcü hâkim ve
savcıların ne kadarının şu anda cezaevinde
olduğunu hiç merak ettiniz mi acaba? Sizinle ilgili bir meselenin adliye
önüne getirilmesinde FETÖcü anlayışı mutlaka batıl olarak
kabul ettiniz ama Halkların Demokratik Partisine mensup insanlarla ilgili
bu tasarrufu yapanların FETÖcü olması sizi zerre kadar rahatsız
etmedi. Bu çifte standarttır, bu doğru bir şey değildir
çünkü hukuk hepimize lazımdır ve hepimizin hukuka ihtiyacı
vardır. Bugün bizim belki hukuka en çok ihtiyacımız var ama
yarın -inşallah hiçbirinizin başına gelmez- hepinizin
hukuka ihtiyacı olabilir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
özellikle bütün meselelerde vukufiyeti ve hâkimiyeti konusunda, devleti
yönetmek değil, bir noktada tam avucu içinde tutan bir tutumun sahibi
olduğunu biliyoruz. Bunlardan birisi dış politikadır.
Dış politika günü geldiğinde mutlaka
tartışılacaktır, sözcü arkadaşlarımız
gerekeni söyleyecektir ama üç beş cümleyle özetlemek istiyorum.
Türkiyede yıllardan bu yana istikrarlı
bir dış politika vardı, onu pasif politika kabul ettiniz yani Dünyada
sulh, yurtta sulh parolasını göz ardı ederek aktif bir
dış politikayla bölgeyi dizayn edeceğiniz iddiasıyla ortaya
çıktınız. Formüle edilen cümleler şunlardı:
Komşularla sıfır sorun yani sorunsuz komşuluk. Ülkenin
tapusu olan Lozanı, tartışmaya açma değil, ucundan
kıyısından dolanmaya başladığınızda son
komşumuz Yunanistanı da düşman hâle getirdiniz.
İki: Değerli Başbakanımız
stratejik derinlikten bahsederek Orta Doğuyu şekillendirmek
isterken stratejik bataklığın içinde debelendiğimizi hep birlikte
görüyoruz. Sizin açınızdan değil, ülke açısından
mutlaka bizim üzerinde durmamız gereken çok önemli meseleyle
karşı karşıya olduğumuz açık. O nedenle,
dış politikadaki hataların sadece bir siyasi iktidarın
sorunu değil, bütün hepimizin, bütün insanlarımızın,
ülkemizin, herkesin sorunu olduğunda mutlaka hemfikirizdir. Bu nedenle
Orta Doğu politikası kökünden yanlıştır. Vakit yok,
sadece Musulla ilgili Ecevit ile Demirelin düşüncelerini size anlatmam
için yarım saate ihtiyacım var ama bu mümkün değil. Özellikle
1916larda, 1918lerde Musulun bir habis olduğunu söyleyen Mustafa
Kemalin öngörüsü ortadayken Musula çomak sokmaya kalkmak
Orta Doğudan
ülke için gelecek tehlikeleri, nasıl tehlike geleceğini topluma izah
etmeden, oranın kadim halkının, beş yüz yıllık
bir halkın, bir avuç Kürt halkının orada vatandaş
olmasını, haklarını savunma konusundaki mücadelesini terör
örgütüyle eş değer olarak topluma lanse ettik ve hiç girmememiz gereken
bir yerde, başımızı belaya sokacak şekilde, bugün
Suriye çöllerinde Türkiyenin bekasını aramaya
çalışıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımız
lütfetmişti, ben 8 Hazirandan sonra kendisini ziyaret etmiştim; çok
seviyeli bir görüşme olmuştu. Lütfetmişti, gitmiştim,
çağırsa yine giderim çünkü benim öyle komplekslerim falan yok, ben
sarayın şunu bunuyla o kadar meşgul bir insan da değilim.
Saraya gitmem. diyenler bugün komşu kapısı hâline getirdiler.
Bu nedenle, bugün de olsa giderim. Görüşme aynen şöyle
geçmiştir: Türkiyenin, Suriyeyle ilgili meselede, asla ve kata girememesi
gerektiğini, girmemesi gerektiğini söyledim. Çünkü, oradan Türkiyeye
atılmış bir çakıl taşı söz konusu değildi. O
halkın uzantısı, Türkiyede de Kürt halkı, İstiklal
Savaşı dâhil, Kıbrıs Savaşı dâhil, ülkeye asla
ihanet etmiş bir halk değildir.
Oradan bir ses geldi galiba, anlayamadım.
Çakıl taşı gelmediğinin
açıkça arkasında duruyorum. Efendim PKK-PYD iş birliği,
bu başka bir şey. Ama, Suriye halkından, daha doğrusu
Suriyeli Kürtlerden Türkiyeye getirilmiş çakıl taşı
yokken, hak sahibi olmalarını bir nevi ülkenin gelecekteki tehlikesi
olarak arz ettik. Bunların hepsi, kamuoyunda ortaya atılan, ciddi
iddialar değildir, bence aldatmacadır. Sebebi de şu:
Türkiyedeki Kürt sorununu, Sayın Cumhurbaşkanı, yüz
yıllık bir sorunu, yüreğine taş basarak, kan içip
kızılcık şerbeti olarak dile getirdi. Bir Diyarbakır
konuşması var, bütün siyasilere tavsiye ediyorum, Halk nasıl
kucaklanır?, Halk nasıl bağrına basılır?,
Halk nasıl bütünleştirilir? cümlelerini okudukça saygı
duymamak mümkün değil.
Geçenlerde bir arkadaşımız
kürdistan lafı etti diye kıyameti koparan insanlar oldu burada.
Mustafa Kemalin Meclis konuşmasındaki Kürdistan bölgesini metnine
alıp Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda konuşan Recep Tayyip
Erdoğan Mustafa Kemal de mi bölücüdür? lafının
altını çizerek ifade etmiştir.
Bu nedenle, orası kürdistandır, o bir coğrafyanın
adıdır. Ben, Diyarbakır konuşmasını arayan, daha
doğrusu yapan Cumhurbaşkanımı özlüyorum, o
Cumhurbaşkanının tekrar o noktaya gelmesini özlüyorum çünkü
orada diyor ki Selvi ana diye bir yaşlı kadın: Üç
yıldır buralara şehit gelmiyor oğlum. O,
Cumhurbaşkanını da duygulandırıyor.
Şimdi, 1 Aralıktan beri, daha doğrusu
8 Hazirandan sonra gelen şehitlerin daha doğrusu, akan asker
kanının, polis kanının, öldürülen genç çocuklarımızın
kanının getirdiği bir mutluluk var mı acaba? Bu nedenle
Sayın Cumhurbaşkanımızın tekrar o günlere dönmesi
içten arzulanan bir histir.
Bir başka konu: Günlerdir buralarda, daha
doğrusu aylardır -senelere de vâkıf oldu- bir
başkanlık sistemi meselesi tartışılıyor. Ne
olduğu da gerçekten belli olmayan, içeriğinin ne olduğu da belli
olmadan Cumhurbaşkanının şahsı üzerinden, tutumu
üzerinden fikir yürüten ve televizyonlarda sabahtan akşama kadar
spekülasyon yapılan konuşmaları dinlemekten artık bıktık.
Getirecekseniz getirin. Tabii ki başkanlık da demokrasinin içinde bir
rejimdir. Yarı başkanlık, parlamenter sistem de demokratik rejim
içindedir ama içine ne koyduğunuza bağlıdır bu. Eğer
siz gerçekten
Başkanlık sisteminin adını da şimdi bir
vesileyle yeni yol arkadaşınızla düzeltip cumhurbaşkanlığına
döndürdüğünüzü görüyorum. İçine ne koyacağınız o
rejimin adını tarif eder. Adının
cumhurbaşkanlığı, başbakanlık olması bizi tatmin
etmez, içerideki dengeler yani hôd-be-hôd bir kuvvetler
ayrılığı var mı, net ve açık soruyorum bu konuda
açıkçası.
Bir, Türkiyede milletvekili seçiminde, ister
daraltılmış bölge deyin isterseniz minimize bölge deyin,
isterseniz başka deyin, ne ad koyarsanız koyun, başkan,
milletvekilinin seçiminde inisiyatif sahibi olacak mıdır?
İki, yargı
bağımsızlığını sağlamak ve
tarafsızlığını sağlamak konusunda bu yüce Meclis
nitelikli çoğunlukla yargının seçilmesinde katkıda
bulunabilecek midir? Daha da ötesi, başkan, Türkiyedeki bütün
halkların cumhurbaşkanı olma anlayışını
içine sindirebilecek midir? Bu niteliklerde bir sistem getirin
tartışalım; beğeniriz, beğenmeyiz; oy veririz, oy
vermeyiz; ayrı bir konu ama muallakta konuşuyoruz.
Parlamenter demokratik rejimi 1876
Anayasasından bu yana ülkemizde düşe kalka, eksik ve
aksaklıklarıyla bugüne getirdik ama ne zaman ki 12 Eylül 1980 oldu,
parlamenter demokrasiyi kanser ettik. Şimdi, parlamenter demokratik
rejimin, AK PARTİ eğer böyle devam ederse, MHP, Milliyetçi Hareket
Partisinin de katkısıyla, ruhuna Fatiha okuyacak noktaya geldik, cenazesini
kaldırmaya doğru gidiyoruz. Bu nedenle Bu niye böyle oldu?
derseniz, gerçekten, 12 Eylülden sonraki bütün siyasi liderleri kastederek
söylüyorum, mebusları memur gibi gördüler, halkın temsilcisi olarak
görmediler ve bu anlayışla da seçmediler bu milletvekillerini.
Birinci husus budur yani parlamenter demokratik rejimin birinci aktörü,
lokomotifi milletvekilinin eksiksiz, halk tarafından seçilmesinin
sağlandığı bir seçim sisteminin olması gerekirdi. Bunu
bir türlü getiremedik. Baraj maraj, bunlar düzeltilebilir ama hem
milletvekilini seçeceksiniz hem yargıyı siz atayacaksınız
hem de ülkeyi yönetirken siz bütün bu kurumların üzerinde söz sahibi
olarak bunun adına demokrasi diyeceksiniz. Buna ben değil, kargalar
bile güler.
Buradan şuna gelmek istiyorum: Sayın
başbakanların bölümüne gelirken söyleyecektim ama şimdi
söyleyeyim. Türkiye Cumhuriyetinin yaşayan, on beş yıllık
belediye başkanlığımda, şahsım ve şehrim adına,
bütün başbakanlara minnet borçluyum; Sayın Özaldan başlayan ve
Sayın Tayyip Erdoğanla nihayet bulan başbakanların tümüne
minnet borçluyum. Başbakan değilken bile Milliyetçi Hareket
Partisinin Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeliye Başbakan
Yardımcısı olarak Gaziantepe gösterdiği ilgiden
dolayı da devam eden bir saygım var ve ona gösterdiği ilgiden
dolayı da hep minnetlerimi arz ettim. Ama şimdi şu soruyu sormak
istiyorum: 15 Temmuzda ülke başkanlık meselesinde sükûta ermiş
bir ülke hâlindeydi, daha doğrusu, biraz, unutulmuş demeyelim de
ileriye ertelenmişti. Bir gün Sayın Devlet Bahçeli dedi ki: Bu fiilî
durumu düzeltmemiz gerekir. Ama, bu fiilî durumu düzeltmemiz gerekirken
bazı tehlikelerden bahsettiler. Rejimle ilgili gelecek tehlikeleri
işaret ederek bu lafları, cümleleri sarf etti. Sayın Bahçelinin
kimseden çekinip bir ketumiyete gireceğine inanmıyorum ama ben sadece
bu cümleyle Sayın Bahçelinin bu meseleye sarılmasının
yeterli olduğuna inanmıyorum. Gerçekten ülkenin rejiminin gelecekte
başka bir cuntanın veyahut da bir vesayet rejiminin tehdidi
altında olduğunu gördüğü için mi bu yola başvurdu? Bu
konuda bizi tatmin ederse, Meclise bu konuda yeteri kadar bilgi verirse
gittiği yolda hiçbir şekilde bir itirazım yok, saygı
duyarım. Belki Türkiyede kendileri açısından da -öyle küçük meseleler
çevre temizliği yapıldı, şu yapıldı, bu
yapıldı lafları üzerinde durarak da söylemiyorum-
inandığı bir şey olduğu için bu yola devam ederler
-ama bunun halk tarafı var, başka bir konu- fakat bu gerekçe beni
açıkça tatmin etmiyor.
Bir başka şey:
Sayın Cumhurbaşkanımızın, özellikle vurgularken
-Sayın Başbakan da zaman zaman bunu kullanıyor- hukuka
uyacağımızı, uymamız gerektiğini
Milletvekili
arkadaşlarımızın adliyeye gitmemesini, zorla götürülmek
durumunda kalmalarını bir tevkif sebebi olarak Türkiyede bir
algı yaratılmaya çalışıldı. Burada hepimiz
hukukçuyuz, daha doğrusu, hepimiz hukuku bilen insanlarız.
Sanığın yalan söyleme hakkı vardır, ifade vermeme
hakkı vardır, mahkemeye gitmeme hakkı da vardır ama devlet
burada devreye girer, der ki: Kardeşim, seni çağırdım,
gelmedin. Şimdi seni cebren getiriyorum. Cebren kolluk kuvvetini
O
kendisinin artık nezaketine, anlayışına, insana
bakışına bağlıdır. Kapıyı gece
kırıp üçte almak mıdır, yoksa sabahleyin bekleyip dokuzda,
onda kapısından alıp adliyeye mi getirmektir? Adliye
kapısına getirdiği gün artık orada hukuk başlar.
Gelmemesi bir tevkif sebebi olarak topluma dercedilemez, söylenemez. Hiçbir
arkadaşımızın gerekçesi, daha doğrusu tevkif gerekçesi
Adliyeye zorla getirildi. diye tevkif müzekkeresinde yazmıyor. Bu
nedenle, adliyeye gitmemiş olmanın kamuoyunu yanıltmanın
ötesinde hiçbir anlamı yoktur. Ayaklarıyla giden insanların
nasıl tutuklandığını da, özellikle belediye
başkanlarına yapılan muamelede gördük.
Değerli Genel Kurul
üyeleri, Cumhurbaşkanlığıyla ilgili şu cümlelerle
-aslında söylenecek çok şey var ama- bitirmek istiyorum: Sayın
Cumhurbaşkanımızı -biraz önce söyledim-
Diyarbakırdaki ilk konuşmasındaki Cumhurbaşkanı
olarak görmek istiyorum. İki: 2004 ile 2007 arasında Avrupa
ülkelerine giderken nasıl karşılandığını,
Avrupa ülkelerinde görmüş olduğu hüsnükabulün ne kadar yüksek
olduğunu hep birlikte yaşadık. Biz, Avrupanın kulübüne
meraklı değiliz. Biz, Avrupanın adına da meraklı
değiliz. Avrupanın bizi celbeden değerleri Kopenhag ve
Maastricht Kriterleridir. Türkiye, bu Maastricht Kriterlerini bulabilecek
midir? Türkiye, Kopenhag Kriterlerini bulabilecek midir? Arkasına
eklediğiniz Ankara kriterleri
Dün ve evvelki gündü,
Kayserili iş adamlarına ödül verirken Sayın
Cumhurbaşkanı, bir vatandaşa, daha doğrusu bir AVMdeki hak
sahibine Niye dolarla kiraya veriyorsun? demiş ve Emredersiniz,
başüstüne. demiş, Türk parasına çevirmiş; güzel, çok iyi.
Ama son sarf ettiği cümle enteresandır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CELAL DOĞAN (Devamla)
Diğerlerine şu mesajı verdi: Vali burada, belediye
başkanı burada. İşte Ankara kriteri buysa buna kimsenin
tahammül etme şansı yoktur. Bu nedenle
BAŞKAN Sayın
Doğan, teşekkür ederim.
CELAL DOĞAN (Devamla) - Bir
cümleyle bitirebilir miyim? Müsaade eder misiniz efendim?
BAŞKAN Efendim,
kimseye bir dakikalık ek süre vermedim,
anlayışınızı bekliyorum.
CELAL DOĞAN (Devamla)
Ben de sizin anlayışınıza sığınarak
istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Zabıtlara geçiyor Celal Bey.
BAŞKAN Yirmi beş
dakika konuştunuz.
CELAL DOĞAN (Devamla)
Ben, zaten, Başbakanlıkta MİT
Müsteşarlığıyla ilgili konuşacağım, bir on
dakikamı oradan kesebilirsiniz efendim.
BAŞKAN Peki, buyurun, bir dakika.
CELAL DOĞAN (Devamla) Şöyle: Biz
Avrupanın kolonyalist, sömürgeci, emperyalist bir topluluk olduğunu
biliyoruz; onların, geçmişte, etnik yapı
anlayışıyla, ırkçılıkla, özellikle Mussolini
-Mustafa Kemalin oradaki tabiri şudur: Palyaço Mussolini- ile Hitlerin
ne yaptığını biz biliyoruz. 60 milyon insanın
kanına mal olmuş uygulamanın insanlarıdır. O nedenle,
bizim hayranlığımız onların geçmişteki bu
ırkçı anlayışları, sömürgeci anlayışı
değil, yakalamak istediğimiz Kopenhag ve Maastricht Kriterleridir.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı
dünyayı çok dolaşan, ülkesi için gerçekten çalışkan bir
lider durumunda. Afrikada adım basmadık yer bırakmıyor,
Asyaya gidiyor ama demokratik ülkelere gidemiyor. Daha doğrusu,
demokratik ülkelerde geçmişte içten karşılanan Sayın
Cumhurbaşkanımız bugün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CELAL DOĞAN (Devamla) -
oralara pek gitmek
istemiyor. Peki, acaba değişen Sayın Cumhurbaşkanı
mı, yoksa değişen Avrupa mı? Avrupa yerinde duruyor. Bizim,
Cumhurbaşkanımızın değişikliğini gözden
geçirmemiz gerekir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, birleşime otuz
dakika ara veriyorum ve grup başkan vekillerini toplantıya davet
ediyorum.
Kapanma Saati: 13.04
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.47
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 32nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Mardin Milletvekili Sayın Mithat Sancar konuşacaktır.
Buyurun Sayın Sancar. (HDP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz yirmi beş dakika.
HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin) -
Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçenin birkaç başlığı üzerinde söz
almış bulunuyorum, onları sayayım önce, ondan sonra da
konuşmama başlayayım.
TBMM Başkanlığı,
Sayıştay Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı, Yargıtay Başkanlığı,
Danıştay Başkanlığı, Kamu Denetçiliği Kurumu
ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği üzerinde grubumuzun
değerlendirmelerini sizlerle paylaşacağım.
Yargıdan başlayalım çünkü bu
başlıklar altında üç yüksek yargı organının
bütçesi de yer alıyor. Ama burada nereden
başlayacağımı, doğrusu, kestiremiyorum. Yargıyla
ilgili o kadar çok sorun var ki hangisini sıralayalım? Ben bazen bu
kürsüden filozoflardan alıntılar yaptım, yazarlardan; bu sefer
de âşıklardan alıntı yapmayı tercih edeceğim,
belki onlarla derdimizi bir parça daha iyi anlatırız.
Âşık Serdarinin bir güzel deyişi
var, Nesini söyleyeyim canım efendim? diye başlıyor,
Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim, arzuhâl eylesem de deftere
sığmaz. diye devam ediyor. Şimdi, hakikaten yirmi beş
dakikaya da, defterlere de sığmayacak kadar sorun var
karşımızda.
Bir defa, Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesiyle
ilgili konuşurken şu tabloyu bir kez daha ve mümkünse her seferinde
sizlere hatırlatmamız gerekiyor. Bu olağan bir durum değil,
bunun olağan kabul edilmesini de asla benimsemeyeceğiz, buna izin
vermeyeceğiz. Mecliste 10 milletvekili, bir partinin eş genel
başkanları -ki bu parti Meclisin 3üncü büyük grubuna sahip partidir-
tutuklanmışlar, şimdi, şu anda hapisteler ve biz sanki
hiçbir şey olmamış, her şey normalmiş gibi
işimize devam edeceğiz. Yok, bunu yapamayız arkadaşlar. Pek
çok gerekçe sayıyor burada iktidar sözcüleri ama ben eminim ki büyük bir
kısmı, çok büyük bir kısmı olmasa da en azından kayda
değer bir kısmı kendi sözcülerinin
sıraladığı gerekçelere inanmıyorlar ya da o gerekçeler
onları da tatmin etmiyor.
Neden bugün cezaevindeler
arkadaşlarımız? Süreci başından hatırlayalım
ve TBMM ile yargı başlıklarını birleştirerek
anlatmaya çalışalım. Dokunulmazlıkların
kaldırılması tartışması ne zaman
başladı? 7 Hazirandan sonra başladı. 7 Hazirandan önce
bizlerle ilgili dokunulmazlıkların kaldırılması
şeklinde bir konu gündeme gelmiyordu çünkü Türkiye'de çok önemli bir
sorunu diyalogla çözmek, görüşmelerle, müzakerelerle çözmek gibi bir süreç
yaşıyorduk. Türkiye yakın tarihinin en önemli süreciydi o. Bugün
suçlandığımız pek çok konu o dönemde devletin çeşitli
kademelerinin bizlerle açıkça görüştüğü konulardı,
bizlerden yapmamızı talep ettiği konulardı. Örneğin,
bugün terör örgütü üyesi olarak suçlanan arkadaşlarımız bizzat
Hükûmet ve devlet başkanı ya da Cumhurbaşkanı
tarafından sorunların çözümü için her yerle görüşebilecekleri
şeklinde ellerinin açık tutulduğu bir süreçti. Bunun için kanun
çıkarıldı biliyorsunuz, süreci güvence altına almak için.
Ama o zaman da söyledik, İktidar bu süreci doğru yürütmüyor çünkü
sadece kendini güvence altına almaya çalışıyor çünkü sadece
kendine avantaj yaratacak şeyler yapmak istiyor. Dolayısıyla, o
kanunda ancak devlet görevlileri belli ölçülerde korundu. Bunun
dışında o sürecin başarıya ulaşması için, bu
ülkeye barışın, demokrasinin gelmesi için canla başla
çalışan arkadaşlarımız şimdi o dönemde
söyledikleri sözlerden örgüt üyesi ve terörizm propagandası yapmakla
suçlanıyorlar. Bu arkadaşlarımızın
dokunulmazlığının kaldırılması ne zaman
gündeme geldi? 7 Hazirandan sonra dedik. Kim gündeme getirdi? Cumhurbaşkanı
Sayın Erdoğan gündeme getirdi. Neden 7 Hazirandan sonra gündeme
getirildiği çok açıktır aslında, fazla da üzerinde durmaya
gerek yok. Çünkü 7 Haziranda bir planı boşa çıkardı HDP;
seçimlere parti olarak girdi ve yüzde 13ün üstünde oy alarak
başkanlık planlarını bozdu hatta on üç yıllık
iktidar tarihinde AKPnin ilk defa tek başına Hükûmet kurma
çoğunluğunun kaybolmasını sağladı. Yani AKP 7
Haziranda HDPnin çalışmaları ve başarısı
nedeniyle Hükûmet kurma çoğunluğundan mahrum kaldı. Bu bir öfke
ve hınç yarattı arkadaşlar. Açıkçası o günden itibaren
biriken öfke adım adım 7 Haziran seçimlerinin sonuçlarının
bile yok sayılmasına yol açtı. Deniyor ki: Sizler dilekçe
verdiniz, Dokunulmazlığımız kaldırılsın.
dediniz. Evet, dedik ama Anayasadaki usullere göre kaldırın dedik.
Anayasadaki usuller bellidir, 83üncü maddenin ne öngördüğü bellidir,
85inci maddede neler yazıldığı ortadadır. Dedik ki
buyurun, bizim milletvekilliği dokunulmazlığımızı
kaldırın ama süreci de işletin, geleceğe doğru kaldırın,
biz buna varız, kendimiz hazırız. Onu yapmadınız.
İktidar partisi bizim bu önerimizi de geri çevirdi.
Anayasa değişikliği gündeme
geleceği sırada Anayasa değişikliği önerisi de sunduk.
Çağdaş demokrasilerde geçerli olan normlara uygun bir Anayasa
değişikliği yapın dedik ama onu da kabul etmediniz. Bir
baskın Anayasa değişikliğiyle geçmişe doğru
dokunulmazlıklar kaldırıldı. Şimdi gerekçeyi
okuduğumuzda neden bu Anayasa değişikliğinin
yapıldığını çok iyi anlayabiliriz. İktidar
partisi sözcüleri diyorlar ki: Efendim, bütün milletvekillerini kapsıyor,
bir ayrımcılık yok. Ama gerekçeyi okuyorsunuz, doğrudan
doğruya bizim partinin hedef alındığı görülüyor.
Kaldı ki uluslararası kuruluşların hepsi de bunları
söylediler. Yani burada apaçık bir partiyi hedef alan bir Anayasa değişikliği
var.
Evet, böyleydi Bülent Bey,
size ayrıca söyleyeceklerim var, biraz sabredin. Evet, bir partiyi hedef
aldığı çok belliydi çünkü Cumhurbaşkanının
konuşmaları da bunu gösteriyordu. Cumhurbaşkanı meydanlarda
bizleri hedef gösteriyordu. Cumhurbaşkanı Parlamentoya talimat
veriyordu, Hükûmete talimat veriyordu. Kaldırın şu
dokunulmazlığı, ne yaparsanız yapın ama
kaldırın. diyordu. Kaldırdınız ama Anayasaya
aykırı bir Anayasa değişikliğiyle. O Anayasa
değişikliği aynı zamanda Venedik Komisyonu kriterlerine,
taraf olduğumuz insan hakları sözleşmelerine, üyesi olduğumuz
kurumların standartlarına da aykırıydı. Apaçık
görünen bir durum var, hukuki kaygı gözetilmiyor. Yani hukuka uygun
davranıyoruz, yok efendim, yargı işliyor
Bütün bunların
hepsi boş söz. Pratiğe baktığınızda
yargıyı en çok tanımayan, yargıyı devre dışı
bırakan iktidar uygulamalarının bu döneme denk geldiğini
görürsünüz.
Hangisini
anlatacağımızı gerçekten bilemiyoruz, şu süre içine
sıkıştırabildiklerimi
sıkıştırayım. Hükûmet sözcüsü ağzından
mı kaçırdı, yoksa içindekini diline mi yansıttı
bilemiyorum. Sayın Kurtulmuş dedi ki: Yargı
Cumhurbaşkanlığına bağlıdır. Oysa Anayasa
ortada. Anayasa apaçık neyi söylüyor? Kuvvetler
ayrılığı ilkesinin bu düzenin temeli olduğunu söylüyor
ve Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır. diyor. Yürütme,
yargı, yasama birbirinden ayrıdır. Yargı yürütmeye
bağlıysa eğer, ortada ne hukuk devleti ne demokrasi kalır.
Bunun tam adı diktatörlüktür.
Cumhurbaşkanı devletin birliğini
temsil eder ama tarafsız davranmak zorundadır. Tarafsız mı
davrandı şimdiye kadar Cumhurbaşkanı? Hayır. Anayasayı
defalarca ihlal etme anlamına gelen sayısız uygulaması var,
sayısız açıklaması var, icraatı var. Bir defa
Cumhurbaşkanı seçilmeden önce partisinden istifa etmesi gerekiyordu,
etmedi. Aynı zamanda parti genel başkanıyken
Cumhurbaşkanlığına aday oldu. 10 Ağustos 2014te
Cumhurbaşkanı seçildi ancak milletvekilliğinden ve AKP Genel
Başkanlığından on yedi gün sonra ayrıldı. Bu, çok
açık bir Anayasa ihlalidir. Hayır, buna hiç söz söylemiyorsunuz.
Anayasa son derece net bir şekilde ihlal edildi. Ayrıca, kendisi
parti kongresine, AKP kongresine de Genel Başkan sıfatıyla
katıldı. Anayasa ihlali daha açık nasıl olabilir? Peki,
burada niye yargı devreye girmiyor? Neden yargısal süreçler bu
açık ihlale karşı işletilmiyor? 7 Haziran seçimlerinden
önceyi hatırlayın, zaten genel başkan gibi meydanlarda
dolaştı, AKP için oy istediğini saklamadı, Benim gönlümde
bir parti var, ben o partiden geliyorum. 400 milletvekili istiyorum."
dedi. Elinde Kuran-ı Kerimle meydanlarda propaganda yaptı.
Anayasayı tepeden aşağıya kadar ihlal eden bir yürütme ve
onun başı var, sonra da bize Hukuku ihlal ettiniz efendim, ifadeye
gitmediniz de onun için tutuklandınız. diyeceksiniz ve bunu da halka
yutturacaksınız. Kusura bakmayın ama önce kendi
hukuksuzluklarınızın hesabını verirseniz belki o zaman
başkalarına yaptığınız ithamlar ciddiye
alınabilir.
Meclisin iradesini defalarca yok saydı. En
akılda kalan açıklamalarından birini hatırlatayım.
İç Güvenlik Yasası ya çıkacak ya çıkacak." dedi.
Nasıl olabiliyor? Bir Cumhurbaşkanı Meclise nasıl talimat
verebiliyor? Bundan başka pek çok şey yaptı. Şimdi de
Meclise idam cezasıyla ilgili telkinde bulunuyor.
Yargıya defalarca müdahale ettiğini
söyledik. Anayasa Mahkemesinin kararını tanımıyorum,
saygı duymuyorum." dedi. MİT Müsteşarının ifadeye
çağrılması üzerine kendisine Gitmeyeceksin." dedi,
yargıya göndermedi. Şimdi, yapılan işlem hukuka
aykırı ve haksızsa buna karşı tepki göstermek
meşrudur. O zaman MİT Müsteşarına karşı
yapılan operasyonun haksız bir işlem olduğunu söyledim,
parti sözcülerimiz de söyledi çünkü suçlandığı konu, çözüm
sürecinde rol almaktı. Eğer Cumhurbaşkanı böyle bir durumda
kendi müsteşarına Gitme. deme hakkını kendinde buluyorsa,
biz, açıkça Anayasaya bu kadar aykırı olan, hukukun temel
ilkelerine aykırı olan bir düzenlemeye karşı neden
tıpış tıpış gitmek zorundaymışız,
gitmeyiz tabii; zorla mı götürüyorsunuz, götürürsünüz zorla. Ama, bunu,
tutuklama gerekçesi olarak açıklama çarpıtmasını
kullanmayın lütfen. Tutuklama nedenleri bellidir, ifadeye gitmemek bir tutuklama
nedeni değildir; zorla götürülürsünüz, ifadeniz alınır,
konuşursunuz, konuşmazsınız. Ayrıca,
savcıların zorla götürme gibi bir mecburiyeti de yok, ifadeye
gitmeyen şahıs hakkında doğrudan dava açabiliyorlar.
Apaçık bir siyasi operasyon var dedim, net bir siyasi operasyon var dedim,
bunun da en önemli kanıtı, sanki merkezden koordine edilmiş bir
şekilde, bir gecede, aynı saatte, 15 milletvekiline bir operasyon
düzenlenmesiydi. Nasıl bir tarafsızlıktır bu, nasıl
bir bağımsızlıktır, buyurun, anlatın bakalım
yargı kimin emrinde.
Bu fezlekelerin pek çoğunu hazırlayanlar
şu anda terör örgütü üyesi olmaktan, o savcılar terör örgütü üyesi
olmaktan içerideler. Yargı çökmüş durumda. Yargı çökertildi;
kim, hangi işi yapıyor; hangi savcı hangi davaya bakıyor,
belli değil ama bize gelince; Efendim, hukuk işliyor. Yok,
arkadaşlar, ortada hukuk falan yok; ortada olan şey, keyfî bir
düzendir, siyasi bir operasyondur; net söylüyorum, bir intikam ve sindirme
operasyonudur.
7 Hazirandan sonraki
hırçınlığın nedeni belli olmuştu,
başkanlık sistemi isteniyor ama HDP bunu engelliyor; etkili ve güçlü
bir muhalefet yürütüyor, planlarını bozuyor. 1 Kasımda bütün
saldırılara rağmen barajın altında
bırakamaması AKPyi ve Cumhurbaşkanını daha da
öfkelendirdi. İşte artık, sadece seçimlerle baş
edemeyeceğini görünce diğer sindirme yöntemlerine başvurdu. O
sindirme yöntemlerini devam ettiriyor ama HDP dimdik ayakta;
başkanlarımız bütün kararlılıklarıyla,
milletvekillerimiz bütün inançlarıyla hedeflerini ve değerlerini
savunmaya devam ediyorlar. Eş genel başkanlarımız tek
kişilik hücrelerde tutuluyor. Şimdi, daha önce de söyledik
arkadaşlar, bu Anayasa değişikliğini yaptınız;
tamam, bütün hukuksuzluğuna rağmen yürürlüğe girdi. Ee, peki
neyi kaldırıyor, dokunulmazlığı hangi açıdan kaldırıyor?
Geçmişe dönük olarak kaldırıyor, geleceğe dönük olarak
kaldırmıyor. Milletvekilidir, hepsi milletvekilidir oradakilerin,
hepsinin yasama faaliyetlerine katılma hakları var. Neden tek
kişilik hücrelerde tutuyorsunuz, neden bir araya gelmelerine izin
vermiyorsunuz? Nedir bu korku arkadaşlar, niye bu kadar çok korkuyorsunuz?
Gerçi, ben sizi anlıyorum, korkmakta haklısınız,
şimdiye kadar bütün planlarınız, başkanlık yönünde,
keyfî yönetim doğrultusunda, antidemokratik uygulamalar
doğrultusundaki bütün politikalarınızı en etkili
şekilde boşa çıkaran biz olduk dolayısıyla bundan da
intikam alma hevesini anlamıyor değiliz ama başarılı
olamayacaktır.
BAŞKAN Sayın Sancar, bir
dakikanızı rica edeceğim.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça,
Genel Kurulu ziyaret eden Benin Cumhurbaşkanı Patrice Talona,
Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Benin
Cumhurbaşkanı Sayın Patrice Talon Genel Kurulumuza
gelmiştir, kendisine Hoş geldiniz. diyoruz. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 434) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2015Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
(Devam)
1) Anayasa Mahkemesi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık
2017Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
(Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Buyurun Sayın Sancar, sürenize
ekleyeceğim.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Tamam, teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Evet, burada konuşmamız gereken başka
konular da var, hızla geçmeye çalışacağım.
1 Kasım seçimlerine giderken Ya tek
başına iktidar, ya kaos. dediniz ama gördük ki tek başına
iktidar kaos getiriyor. Sürekli olarak bu iktidar hevesi, tek başına
yönetim hevesi, hırsı daha derin kaos, daha büyük krizler getiriyor.
Asıl yapmanız gereken bu ihtirastan vazgeçmektir. Eğer
çoğulcu demokratik bir sisteme dönüş sinyali verirseniz emin olun
dolar -yani en azından bunu pek çok kişi söylüyor, ben de
inanıyorum- hızla düşer, ekonomik krizin derinleşmesinin
önü kesilir. Söyleyeyim, sadece bir hafta demokrasiden, çoğulculuktan,
hukuk devletinden konuşalım, o doğrultuda uygulamalar için
işaret verilsin ekonomik krizin önü alınır. Bu ekonomik kriz
siyasi bir krizdir, sebepleri siyasidir ve diktatörlük heveslerinin
yarattığı büyük gerilimin ekonomiye yansımasıdır.
MİT Müsteşarlığının
bütçesi de benim konuşacağım konular arasında yer
alıyor. MİT derken 15 Temmuz darbe girişimini anmadan geçmek
olmaz.
Şimdi, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili
altı aydır sorduğumuz sorulara cevap verilmiyor. Mesela, bu
darbe girişiminin arkasındaki siyasi gücün ne olduğunu soruyoruz
cevap yok, kimse cevap vermiyor. Darbe Komisyonuna seçildik. Darbe Komisyonu 4
partinin kabulüyle oluşturuldu fakat Darbe Komisyonu, asıl aktörleri,
birinci dereceden sorumluları dinlemeyi kabul etmiyor. Davet etmelerini
istiyoruz ısrarla diğer muhalefet partisi milletvekilleriyle birlikte
ama çağırmıyorlar. Neden Genelkurmay Başkanını
çağırmıyorsunuz? Neden buraya getirip dinlememize izin
vermiyorsunuz? diyoruz, sudan bahanelerle hiç inandırıcı
olmayan açıklamalar yapıyorlar.
Değerli arkadaşlar, eğer AKP darbe
karşıtlığında samimiyetini ispatlamak istiyorsa
öncelikle bu cemaatin, bu örgütlenmenin kendi içindeki ayaklarını
ortaya çıkarsın. On dört yıldır yönetiyorsunuz, on dört
yıldır her türlü yardımı yaptığınız
örgüt bir yılda dünyanın en tehlikeli terör örgütü hâline geliyor ve
bunun üzerinden sayısız insanı mağdur etmekten hiç de
çekinmiyorsunuz. Ya, söyleyin arkadaşlar, söyleyin; Adalet
Bakanlığına bu kadar hâkimi kim yerleştirdi? O fezlekeler
hazırlanırken kim destek verdi? Hangi Hükûmet vardı burada? Bu
Kabinenin içinde ve AKP Grubu içinde byLock kullanan var mı? Soruyoruz,
diğer partilerde var mı? İsimler çıkıyor basında,
okuyoruz ama Hükûmetten açıklama yok. Söyleyin, bizde de varsa
çıksın ortaya bilelim. Bunu da istedik Darbe Komisyonunda, dedik ki:
Sadece milletvekillerinin listesini isteyelim Başbakanlıktan ya da
ilgili birimden. Kim byLock kullanıyordu, kim bu ağın içinde
aktif yer almıştı, hangi milletvekili, sadece milletvekili,
hangi partiden olursa olsun. Hayır, ona da cevap alamadık, o konuda
da bir girişim olmadı.
Sürekli olarak millî iradeden söz ediliyor ama
nerede seçim varsa onu kaldırmak için her şey de yapılıyor.
Üniversitelerde rektör seçimi zaten yarım yamalak yapılıyordu,
zaten dar bir alana sıkışmış bir seçimdi şimdi
tamamen kaldırdınız.
Belediye başkanlarını görevden
alıyorsunuz, diyorsunuz ki Efendim terörle ilişkili. Ya,
arkadaşlar, şu olağanüstü hâl ilan edilmeden önce bir tane
belediyemizle ilgili bir tane müfettiş raporu, bir tane yargı
kararı çıkarabildiniz mi, gösterebildiniz mi? Hangi eylemlerinden
dolayı teröre destek olmuşlar? Neden yargı kararı aramadan
olağanüstü hâl fırsatını kullanarak bu belediyelere kayyum
atanıyor sorusu açık. Halkın size vermediğini millî iradeye
rağmen gasbetmek, başka bir adı yok. Tek bir yargı
kararı istiyoruz, tek bir yolsuzluk iddiası istiyoruz, tek bir
hırsızlık belgesi istiyoruz kayyum atanan belediyelere
ilişkin. Ama bir büyükşehir belediyesinin başkanının
parsel parsel Ankarayı sattığını ya da
peşkeş çektiğini bu partinin Başbakan
Yardımcılığını yapmış, Meclis
Başkanlığını yapmış üyesi söylüyor fakat
yerinde duruyor. Yolsuzluk mübah, siyaset yasak, işte diktatörlüğün özü
budur: Yolsuzluk, hırsızlık, karalama, her şey mübah,
bunlara denetim yok ama siyaset yaptığınızda hemen terörist
yaftası asılacak ve siyasetten dışlanacaksınız.
Bunların hiçbirinin bu planların sahiplerini başarıya
götürmesi mümkün değil. Şöyle bir yakın geçmişe bakın,
Kürt sorununda savaş ve güvenlik politikalarını takip eden bütün
partiler çöktü gitti, bütün iktidarlar çöktü. Hangisi şimdi hayırla
anılıyor? Anılan yok. Dolayısıyla, arkadaşlar,
burada yapmanız gereken bellidir, şu tuttuğunuz yol yol
değildir, demokrasiden, müzakereden, çoğulculuktan, hukuk devletinden
başka hiçbir yöntem bu ülkeyi esenliğe, bu ülkeyi barışa,
bu ülkeyi refaha kavuşturamaz.
Evet, söylenecekler bitmedi. Birkaç şey daha
ekleyeyim, ondan sonra da bağlayayım sözlerimi.
Bakın değerli arkadaşlar, bu
Hükûmetin bir taktiği var, bir yönetim tekniği var. Bir hata
yaptı mı onun üstünü daha büyük bir hatayla örtüyor; bir suç
işledi mi onun üstünü örtmek için daha büyük bir suç işliyor; bir
kriz çıktı mı o krizi örtmek için daha büyük bir kriz
çıkarıyor ve bu krizler birikiyor, sanıyor ki bu yönetim
anlayışı, krizleri sürekli hâle getirirsek iktidarımız
da sürekli hâle gelir. Fakat bunun asla mümkün olmadığını
şu yakın zamanlarda dünyada yaşadığımız
bazı örnekler de açıkça gösteriyor. Adaletten başladık, bu
noktaya geldik.
Ben yine bir âşığın sözleriyle
bağlamak istiyorum, bir değerli halk ozanını anarak
bitirmek istiyorum. Rahmetli Âşık İhsani bizim şimdiki
tabloyu görse daha beterini söylerdi. Ben ona ilişkin, bugüne
uyduğunu düşündüğüm birkaç dizesini aktarayım: Odun
kırıcıydı, adı İlyastı Neyse
atlıyorum. Bana bak arkadaş dedim; dedi ne?/ Dedim sen bir
vatandaşsın; dedi he/ Dedim kanunun var; dedi çekil be/
Arkasından baltasını biledi/ Dedim gidiş; dedi onlara göre/
Dedim kötü mü; dedi bin kere/ Dedim hak, adalet; tu dedi yere./
Şimdi, haksız mı Âşık
İhsani Allah için? Ama bunun böyle gitmeyeceğini âşıklardan
da, insanlık mücadelesinden de görebilirsiniz. Yol yakınken dönmekte
herkes için hayır vardır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sancar.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Sayın Nimetullah Erdoğmuş
konuşacak.
Buyurun Sayın Erdoğmuş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA NİMETULLAH ERDOĞMUŞ
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, şu anda tutuklu
bulunan başta eş genel başkanlarım olmak üzere milletvekili
arkadaşlarım ve belediye başkanlarımı da bu kürsüden
selamlıyorum.
Şimdi, Diyanet İşleri
Başkanlığıyla ilgili sözlerime başlamadan önce bir
beklentimi ve temennimi de dile getirmek istiyorum. Şu anda içeride
bulunan arkadaşlarımız inşallah yakın zamanda
çıkacak ve ellerinde de barış güvercininin bize sunduğu,
takdim ettiği zeytin dalıyla bu Meclise yeniden teşrif edecek,
her bir arkadaşımıza da o zeytin dalını,
barış ümidini ifade ederek takdim edecekler.
Ben izninizle, tabii, dinin özüyle ilgili,
mahiyetiyle ilgili bana ait olmayan, tabii, beni aşar fakat ulemanın
tespitiyle ilgili bir hususu sizinle paylaşmak istiyorum. Nebevi
tebliğde, nebevi davette Kuran-ı Kerimin inen ilk ayetikerimeleri,
Hazreti Peygambere, ona peygamberlik görevinin verildiğini, yükünün
ağır olduğunu ve güzel ahlak sahibi olduğunu tebliğ
ederler fakat bundan dolayı Kureyşten bir ses seda yok ama Kureyşi
ayağa kaldıran başka bir neden var. Nedir o? Yine ilk ayetlerde,
Mekkede yani davetin gizli yapıldığı ilk üç yılda
Kuran-ı Kerim, önce azdıran zenginlik ile varlık içerisinde
şımarmış sermaye, kapital sahipleriyle tekebbürde bulunan,
ululuk gösteren, taslayan mütekebbir zorbaları yan yana koyar ve bu güç
sahiplerini de o günün önderleri olarak tanımlar, bunların da
yanına şirki koyar yani bir tarafta zenginlik içerisinde, varlık
içerisinde şımartılmış bir grup, tekebbür, müstekbir,
kibirli ve ululuk taslayan yöneticiler, bunların yanına da şirki
koyar. İşte, Mekkelileri, Kureyşlileri ayaklandıran
asıl sebep budur.
Bakınız, bu kebair kelimesini
kullanırız büyük günahlarla ilgili. Büyük günahların
başında da şirk gelir. İşte, bu kebair ile kibir yani
tekebbürde bulunmak, ululuk taslamak aslında aynı köke dayanır.
Bildiğiniz gibi, şirk, aslında inananın, müminin
problemidir. Peki, bunların karşısına neyi koydu
Kuran-ı Kerim? Bunların karşısına da o
sermayedarların ve ululuk taslayan egemen anlayış ve zümrenin
karşısına haklarından mahrum
bırakılmış, hürriyetlerinden mahrum
bırakılmış, zayıf bırakılmış ve
dolayısıyla da ezilen diye tabir ettiğimiz bir diğer
sınıfı da onların karşısına koydu. Hazreti
Peygamberin yanında kölelerin yer almasının asıl temel
dayanağı işte budur çünkü hürriyetlerinden mahrum
kalmış o insanlar Hazreti Peygamberle beraber hareket ettiler.
Mekkedeki bu manzara İslam dünyasında,
bizim zihin dünyamızda, inanç dünyamızda veya diyanet hizmetini bugün
sunan yapıda bu var mı? Var diyemeyiz. Peki, bu çok ağır
diyelim, Medineye bakalım. Medineye hicret eder etmez Sahife diye
meşhur olan ve Diyanetten gelen hocalarımın da çok iyi
bildiği Medine Sözleşmesi, Medine Vesikası olarak bilinen
hâlen mevcut olan bir belge var. O belgenin ilk maddesinin ilk cümlesi
kimlikleri tanımakla ilgilidir. Oradaki inanç gruplarını,
Yahudileri, diğer kabileleri inançlarıyla birlikte zikrederek orada o
eşitliği belgeleyen o sahife var şu anda elimizde. Bununla
ilgili bir tutum ve davranışınız var mı? Maalesef,
bunu da söyleyemeyiz. Önümüzdeki dönemde Diyanet İşleri
Başkanlığının bu Kutlu Doğum Haftasıyla
ilgili her yıl temasını yenileyerek sürdürdüğü faaliyetler
var. Ben sunuyorum kendilerine, teklif ediyorum: Bu yılki temanız o
sahife olsun, o sahifenin maddeleri olsun. Bakınız, orada kimlikler
nasıl tanınmış ve Medinede savaş nasıl da haram
kılınmış; onu hiç olmazsa toplumumuzla sizin
aracılığınızla paylaşmış olalım.
Değerli arkadaşlar, bu da zor, bu da
mümkün değil. Bir örnek vermek istiyorum: Bakınız, Beni
İsrail, İsrailoğulları Arzı Mevuda geldikleri zaman
-bugün Eriha olarak bildiğimiz, Batı Şeria yakasında Ürdün
Nehri kenarında eski bir kasaba var, bir şehir var- oraya geldiklerinde
yüksek bir duvarla, erişilmez bir duvarla
karşılaştılar. O duvarı -dikkat buyurunuz-
ilahileriyle, ilahi okuyarak yani sesleriyle, yani sözleriyle, yani
nasihatleriyle aştılar. Bugün biz Suriye ile Türkiye arasında
şu anda örülen duvardan bahsetmiyoruz. Biz bugün bölgemizde sadece valilikler,
kaymakamlıklar etrafında örülmüş güvenlik duvarlarından
bahsetmiyoruz ve bu son zamanlarda ilave edilen, kayyum ataması sonucunda
belediyelere uygulanan o güvenlik duvarından da bahsetmiyoruz çünkü
biliyoruz ki her duvar örücü bir kaygıdan dolayı, tek kaygıdan
dolayı o duvarı örer; onun adına güvenlik der ama aslında
o bir korku duvarıdır. Ben bu duvarlardan da bu güvenlik
duvarlarından da söz etmiyorum, diyorum ki: Diyanet İşleri
Başkanlığı çıksın Şu anda gönüllerde
örülmüş, beyinlerde örülmüş, kafalarda örülmüş bu duvarları
nasıl aşarım, nasıl yıkarım? Bu insanların
manevi bağlarını ben yeniden, evet, yeniden, yeniden nasıl
tesis ederim? diye bir çaba içerisine girsin. Şu anda bulunduğumuz
Mecliste, bakınız, görünmeyen demir parmaklıklar var ve yüzde
50nin yüzde 50ye düşman yapıldığı bir gerçek var.
Son olarak değerli arkadaşlar, Diyanet
İşleri Başkanlığı bu son darbe süreci,
teşebbüs edilen ve başarılı olmayan darbe süreciyle ilgili
kendi personelini ihraç etti. Teftiş Kurulu var, Teftiş Kuruluna hiç
ihtiyaç duymadan bunu yaptı. Otuz beş yıl önce Kenan Evren
anayasası oylanırken hayır veren bölgedeki görevlilerimiz bu
zulme tabi tutulmadılar, yine Diyanet İşleri
Başkanlığının Teftiş Kurulu teftiş
neticesinde onların görev yerlerini değiştirdi.
Ben, bugün sorumlu sayın Hükûmet sözcümüzden ve
Diyanet İşleri Başkanlığımızdan şunu
talep ediyorum: Otuz beş yıl önceki Diyanet İşleri
Başkanlığının bulunduğu yerde -lütfen- onu
arıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğmuş.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Bu
görevli arkadaşlarımızın, görevden atılan, ihraç
edilen arkadaşlarımızın sorgulamasını yapın,
soruşturmasını yapın, incelemesini yapın, sonuca zaten
razıyız diyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Erdoğmuş, teşekkür ederim.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına şimdi de Muş Milletvekili
Sayın Ahmet Yıldırım konuşacak.
Sayın
Yıldırım, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika.
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, şüphesiz, bugün bütçesi görüşülen kurumlar
üzerine konuşacağım ama öncesinde çok kısaca şunu
ifade edeyim: Bugün sabah, dört gün önce gözaltına alınmış
olan Şemdinli Belediye Başkanımız tutuklandı ve yine,
bu sabah, Diyarbakırın Yenişehir ve Kayapınar belediye
başkanları ise gözaltına alındı. Şurada, yine,
şu Meclisin özellikle bilgisine sunmaya devam edeceğim ben. Bugün
gözaltına alınan Kayapınar Belediye
Başkanımızın dosyasını tutan savcıya
gitmiş avukat arkadaşlar. Gözaltına alınma gerekçesi, 2007
yılında Demokratik Toplum Kongresinde yapmış olduğu
bir konuşma. 2007, yapılan bir konuşma; 2016, önce belediyeye
bir kayyum atanması, belediyeye el konulması. Oradaki halkın
iradesinin gasbedilmesine karar verilmiş, buna herhâlde uzunca bir süre
gerekçe aramışlar bulamamışlar gitmişler, 2007
yılında buldukları bir konuşmayı gerekçe yapmışlar.
Aynı şekilde, Yenişehir, Şemdinli belediye
başkanlarımızınki de çok farklı değil.
Birkaç örnek daha vereceğim: Bundan kırk
gün önce, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eş
başkanlarımız sevgili Gültan Kışanak ve Fırat
Anlı tutuklanıp yerlerine kayyum atandı. Gültan Kışanak,
2009 ile 2012 arasında Demokratik Toplum Kongresi eş
başkanlığı yaptığı iddiasıyla
tutuklandı. Zinhar böyle bir şey yok. Gültan Kışanak,
bırakın 2009-2012yi, bir gün bile Demokratik Toplum Kongresinin
eş başkanlığını yapmamış.
Bir diğer husus, bırakalım onu,
Gültan Kışanakla, Sayın Belediye Eş
Başkanımızla ilgili hazırlanmış dosyada 60ı
aşkın sayfa onun Demokratik Toplum Kongresinin eş
başkanlığını yaptığı üzerine
kurulmuş. Bu kadar hukuktan yoksun, bu kadar mesnetsiz iddialarla önce bir
belediyeye el koymaya karar veriliyor, ondan sonra böyle çakma hukuki
gerekçeler oluşturuluyor.
Aynı şekilde, Fırat Anlı Eş
Başkanımız ise şu gerekçeyle tutuklandı: 2009
yılında ve 2015 yılında yapmış olduğu
konuşmalar; konuşmalar da umuma açık, polis kameraları,
basın mensuplarının olduğu yerlerde, kitle etkinliklerinde
yapmış olduğu konuşmalar. Halkımıza bütün bu
usulsüzlükleri
Siyasi kararlarla, önce arkadaşlarımızın
gözaltına alınıp tutuklanması, daha sonra ise halkın
iradesine el koyma ve gasbetme anlamına gelen, belediyelere kayyum atama
öyküsü böyle gelişiyor değerli arkadaşlar. Bunu bütün
halkımız, bütün Türkiye, bütün 79 milyon insan iyi bilmeli.
Bir hususa daha dikkat çekerek ben bu
kurumların bütçesine dair, zamanım yettiğince
görüşlerimizi, parti görüşlerimizi paylaşacağım. Gerek
Sayın Kışanak, Sayın Anlı, Sayın Kayapınar
ve Yenişehir belediye başkanlarımız gerekse İdris
Baluken ve diğer milletvekili arkadaşlarımızla ilgili
düzenlenmiş fezlekelerin tamamı şu iktidar tarafından
terörist ilan edilmiş Gülen Cemaatine yakınlığıyla
bilinen ve terörist suçlamasıyla tutuklanmış olan savcılar
tarafından hazırlanmıştır. Şu anda, İdris
Balukenin tutuklanmasına konu olan savcılık
dosyasının altında tutuklu bir savcının imzası
var. Buyurun, kiminle iş yapıldığının, kimin
aklıyla iktidarın hareket ettiğinin birkaç veciz örneğidir.
Bunlarla ilgili onlarca dosya sunabiliriz.
Şimdi Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ile
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğüyle ilgili
düşüncelerimi paylaşacağım. Medya şu ülkede hiçbir
zaman özgür olmadı, medya hiçbir zaman bağımsız
olmadı. Aslında medyayı biz cumhuriyet tarihi boyunca hep ikiye
ayırdık: Birincisi, bağımsız kalmaya çalışan
ama ekonomik sıkışmışlık cenderesi altında
can çekişerek de olsa, kıt kanaat koşullarda gerçek basın
mensubu ve organı olmaya çalışan medya vardı. Bir de
sermayedarların sahip olduğu, arkasında holdingler bulunan medya
organları vardı. Bu, bu iktidarla alakalı bir durum değil
çünkü Türkiyede sermayedarlar medyayı siyaset üzerinde algı yaratmak
ve kendi pozisyonlarını meşru kılacak araç olarak gördüler
ve yıllar yılı bu böyle devam etti. Medya sermaye yapılacak
bir amaç değil, sermayelerini sürdürecek bir araçtı sermayedarlar
için, ya değilse medya bir amaç değildi onlar için.
Değerli arkadaşlar, eski Türkiyede medya
siyasete istikamet veriyordu, yeni Türkiyede ise özellikle mevcut iktidar
tarafından medya yok edildi, çoğulculuğu kaybedildi, medya tek
renge, tek sese, monotonluğa ve vesayetin altına
alınmış bir medyaya dönüştürüldü. Medya organları
arasındaki çoğulculuk böylelikle yok edildi.
Bir de bunlar dışında zorlu ama
onurlu bir şekilde kendine düşen görevlerini yapmaya
çalışan basın mensupları ve organları vardır, var
olmaya çalışıyorlar. İşte, bunlar her dönemin medya
mensuplarıdır. Bunlar işten atılırlar, gözaltına
alınırlar, tutuklanırlar, sarı basın kartları
iptal edilir ama bütün bedelleri öderler, bağımsız ve
tarafsız kalmaya, iktidarın bütün baskı politikalarına
rağmen onurlarını korumaya çalışırlar. Gerçek
basın ve medya mensupları bizim için onlardır.
Değerli milletvekilleri, şimdi, daha önce
dört yıl görev yaptığım Radyo ve Televizyon Üst Kuruluyla
ilgili birkaç hususa dikkat çekeyim. Malumumuz, özellikle kanun hükmünde
kararnamelerle kapatılan radyolar, televizyonlar ve gazeteler var. Ben
bunların radyo ve televizyonla alakalı boyutunu söyleyeyim.
Sayın RTÜK Başkanımız burada. Kurumunuz gücünü,
kuruluşunu Anayasanın 133üncü maddesinden alır yani siz
anayasal bir kuruma Başkanlık yapmaktasınız. 6112
sayılı radyo televizyon yasası ise bu 133 bağlamında
çıkarılmıştır. Düşünün, anayasal olan bir kurum,
iş ve işlemlerini Anayasaya göre yapan bir kurum kanun hükmünde
kararnameyle lağvedilerek, baypas edilerek radyo ve televizyonlar
kapatılmaktadır. Buna bizim artık, kanun hükmünde kararname deme
imkânımız yok. Çünkü KHKlar kanunlara, yasalara baskın
gelebilirler, Anayasaya baskın gelemezler. RTÜK de yaptığı
işi herhâlde Anayasadan alarak yaptığını biliyordur.
Bir diğer husus, şunu da ifade edelim
değerli arkadaşlar: Bakın, kapatılan radyo ve
televizyonlarla ilgili olarak Sayın RTÜK Başkanına ben
soruyorum, ilgili bakan gelsin burada yanıtlasın. KHKlardan sonra,
2002de sizden önceki iktidar döneminde çıkarılmış olan ve
Avrupa Birliği uyum yasaları kapsamında yasalaşmış
olan, ana dilinde yani farklı dil ve lehçelerde yayın yapma
hakkını koruyarak bugün yayında olan kaç kanal kaldı?
Bugün, Kürtçe yayın yapan kaç radyo var, kaç televizyon var? Sizden önceki
iktidar çıkarmıştı bunu, Avrupa Birliği uyum
yasası çerçevesinde çıkarmıştır. Özgürlükler sizden
önce genişletildi, siz, yasakçı zihniyete devam ediyorsunuz. Çünkü
muradınız çoğulculuk değil tekçilik, çünkü siz
özgürlüğü değil, maalesef, yasakçı bir zihniyeti evla gördünüz
burada.
Yine belirtelim değerli milletvekilleri,
değerli arkadaşlarım; bakın, RTÜKle alakalı olarak
ifade edelim, keşke Sayın Bakanımız burada olsaydı da
söyleseydim. 1 Ekim günü yasama yılının resepsiyonu
yapılırken bir medya mensubu soruyor: Neden KHKyla radyo ve
televizyonlar kapatıldı? Sayın Kurtulmuş söylüyor, diyor
ki: Eğer yanlışlıkla kapatılan,
haksızlığa uğrayan varsa itiraz ederler, raporlar
hazırlanır, gerekirse bakarız. Yani bunun adı şu:
Önce kapatıyorsunuz yani birini öldürüyorsunuz, gömüyorsunuz, ondan sonra
Bu suçlu muydu, suçsuz muydu? diyorsunuz. Kapattınız ya,
mallarına el koyup mallarını TRTye
taşıdınız ya. Böyle bir gaspçı kültürle hareket
ettiniz ya. Şimdi, mesele buyken kalkıp medya özgürlüğünden,
basın özgürlüğünden söz etmek mümkün değildir.
Bir de şu, sarı basın
kartlarının iptaliyle ilgili olarak söyleyeyim: Kimin gazeteci
olacağına o kartlarla siz karar veremezsiniz. Avrupada birçok ülkede
kartları basın sendikaları vermektedir, devlet vermez. Eğer
devlete kalsa zaten sarı basın kartları iptal edilecek, AK
basın kartları çıkarılacak, sadece kendilerine
çalışan basın mensuplarının mesleklerini icra
etmelerine imkân verilecek, onun dışındaki herkese basın
mesleğini icra etmek yasaklanacak.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
son konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan
olacak.
Süreniz on dakika Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ekonomi nasıl gidiyor arkadaşlar? Ben
İstanbulda esnafı gezdim, şimdi de Ankarada esnafı
gezdim; bazı esnafı gezemedik çünkü caddeler yine devren kiralık
ilanlarıyla, kiralık ilanlarıyla dolmaya başladı.
ŞAHİN TİN (Denizli) Elinize ne
geçecek bu şekilde?
GARO PAYLAN (Devamla) Eskiden, bir iki yıl
önceye kadar satılık ev ilanını az görürdünüz, şimdi
hangi semti gezseniz satılık ilanları caddeler boyu, sokaklar
boyu var; evler satılmıyor, esnafın durumu kötü.
MURAT DEMİR (Kastamonu) Bu kadar da
abartı olur mu?
GARO PAYLAN (Devamla) Tüketici güveni yerlerde
sürünüyor. Tüketici güvenini kaybetti ve ciddi anlamda Yarın ne olacak?
duygusuna kapıldı. Yatırımcı güveni yerlerde
sürünüyor. Bakın, özel sektör yatırımları
artışı negatife doğru gidiyor. Kamu ancak biraz pompalamaya
çalışıyor Köprü yapacağız, yol yapacağız.
diye ama özel sektör güvenini kaybetmiş durumda. İşsizlik
rakamları yükseliyor ve her işçi işini kaybetme korkusuyla
karşı karşıya.
1976dan beri, bakın, ilk kez G20den
düştük arkadaşlar, gelişmiş 20 ülkeden düştük,
Arjantinin altına düştük. Eğer dolar kuru buralarda
kalırsa artık G20 ülkesi değiliz ve ekonomimiz üçüncü ve
dördüncü çeyreklerde küçülme rakamları açıklayacak, ortaya
çıkacak. Bu çerçevede G20de artık değiliz. Bilmiyorum,
Sayın Cumhurbaşkanının bundan haberi var mı, G20
toplantılarına gidemeyeceğinden haberi var mı?
Bakın, neden 4 bin dolardan aldıkları
ekonomiyi AKP... 4 bin dolardan aldılar ekonomiyi 11 bin dolara
getirdik. diye övünüyorlardı. Bugün kaç dolar gayri safi yurt içi
hasıla ve kişi başına düşen millî gelir? 7 bin dolar,
7 bin küsur dolarlarda. 7 bin dolarlara düştük ve baş
aşağı gidiyor. Dolar kuru yukarı çıktıkça ve
küçülme rakamları ortaya kondukça 7 bin dolarlara düştük, o da
işi olanlara 7 bin dolar. O da gelirin çok büyük bir bölümünü yüzde 1
aldığı için dar gelirli daha da büyük bir yoksulluğa
doğru sürükleniyor.
Arkadaşlar, ben size neden olduğunu
söyleyeyim. Türkiyenin bir hikâyesi vardı. Hikâyesi neydi AKPnin ilk
geldiği dönemde? Daha Sayın Cumhurbaşkanı da Başbakan
olmamışken Avrupa Birliği ülkelerini gezdi, Ben statükoya
karşı olacağım, ben ülkeyi demokrasiye doğru
götüreceğim, Avrupa Birliği değerlerine doğru
taşıyacağım, şeffaflaşmayı getireceğim,
hukuk devletini hâkim kılacağım AKP olarak. Çok sesli bir Türkiye,
demokratik bir Türkiye yaratacağım. dedi. Avrupa Birliği bunu
duydu. 2004 sonunda Evet, evet, biz Türkiyeyi istiyoruz. naralarıyla
Avrupa Parlamentosu müzakereleri başlattı.
Hemen sonrasında, bakın, tam on dört
yılda Türkiyeye 500 milyar dolar girdi. Bakın, 470 milyar dolar cari
açık verdik, net hata noksan olarak da 50-60 milyar dolar
500 milyar
doların üzerinde para girdi ama son iki yıldır arkasına
bakmadan kaçmaya çalışıyor, Ben nasıl yaparım da
paramı bu ülkeden, bu karanlık ülkeden kurtarırım. derdine
düştü sermaye, özellikle son aylarda. Darbeden sonra yine
toparlayabilirdik, bakın ama tek adam olma iddiası bu iddiayı da
geriye düşürüyor ve sermayenin arkasına bakmadan kaçmaya
çalıştığı bir ülke hâline geldik.
Arkadaşlar, biz 500 milyar doları
aldık da ne yaptık peki, buna bakalım. 500 milyar dolar
girmiş bir ülke gerçekten çağ atlayabilirdi ama biz parayı neye
yatırdık? Konuta, inşaat sektörüne İnşaat ya
Resulallah. söylemleriyle yatırdık. Devlet köprü yaptı, yol
yaptı, çok önemliydi ama bakın, bunlar sürdürülebilir şeyler
değil, önce insanımıza yatırım yapmamız
gerekiyordu.
Eğitimde rakamları
artırdık. diyorsunuz. Kişi başına düşen,
öğrenci başına düşen harcamalar 2 bin dolarlarda;
gelişmiş ülkelerde bu, 10-15 bin dolar öğrenci başına
harcanıyor. Bilimsel bir eğitim ortaya koyamadınız,
bakın. Patent üretiliyor mu ülkede? Fikir üretiliyor mu?
Gelişmiş bir ülke olmak için bunlara ihtiyaç var.
MURAT DEMİR (Kastamonu)
Başka ülkede yaşadığınız çok belli zaten,
dünyadan haberin yok.
GARO PAYLAN (Devamla)
Yunanistan da bütün paralarını köprüye, yola harcadı; nitekim
İspanya da benzer hataları yaptı, inşaata harcadı,
inşaata harcadı; krizler yaşadılar geçmiş yıllarda.
Ülkemiz de maalesef bunun arifesinde.
Ama, ne yapabilirdik?
Bakın, üretim sektörü gayrisafi yurt içi hasıla içinde yüzde 14e
düşmüş durumda Sayın Bakan. Yüzde 14lük bir üretim sektörüyle,
imalat sektörüyle ülke büyüyemez. Bütün gayrisafi yurt içi hasılayı
siz ranta, rant ekonomisine harcarsanız ülke büyüyemez.
Ne yapabilirdik? Üretim
ekonomisi yaratabilirdik, tarımımızı,
hayvancılığımızı geliştirebilirdik,
üniversitelerimizi geliştirebilirdik, böylece yaratıcı çocuklar
geliştirip ülkemizi o bahsettiğiniz 2023 hedeflerine gerçekten
taşıyabilirdik. Bilimsel eğitime yatırım yapabilirdik
ve en önemlisi barışa ve demokrasimize yatırım yapabilirdik
ama son birkaç yıldır AKP dümeni Şanghay Beşlisine
doğru kırdığı için
Şanghay
değerlerinin ne olduğu belli arkadaşlar ama Şanghay
ülkelerinin petrolü var, doğal gazı var. Onlar diktatörlük
sürdürebildiler, Putin ambargolara rağmen sürdürebildi. Biz sürdüremeyiz.
Biz bu politikaları devam ettirdiğimiz sürece daha fakir ve daha içe
kapanan, daha karanlık bir ülke olma yolunda yürüyoruz arkadaşlar.
Peki, ekonomi nasıl
yönetiliyor? Sayın Şimşek burada. Kendisini çok dertli görüyorum
geçen yıla göre. Bakın, Sayın Ali Babacanın
Başkanlığında Ekonomi Koordinasyon Kurulu vardı,
herkes bilirdi ki -sermaye; yabancı, içeride ve dışarıda-
Ali Babacan ekonomiyi yönetiyor. Şimdi bakalım, Sayın Mehmet
Şimşek yönetiyor diyebiliyor musunuz? Sayın Mehmet
Şimşekin yüzüne karalar düşmüş.
Bir Nurettin Canikli var, bir
o lağımlardan sorumlu devlet bakanı var -lağım,
lağım diyor ya- o arada konuşuyor. Şimdi, Ekonomi
Koordinasyon Kuruluna Mehmet Şimşek başkanlık
yapamıyor. Başbakan dedi ki: Ben başkanlık
yapacağım bu Hükûmette.
ŞAHİN TİN
(Denizli) Sana ne ya! O Hükûmetin sorunu, sana ne! Kim, kimi yönetirse
yönetir.
GARO PAYLAN (Devamla)
Başbakan da yapamadı geçenlerde.
MURAT DEMİR (Kastamonu)
Sen mi yapacaksın?
GARO PAYLAN (Devamla) Bir
toplantı açıkladı, Sayın Cumhurbaşkanı hemen o
toplantıyı iptal ettirdi ve ertesi gün saraya aldı.
Sayın Bakan, kimdir
Ekonomi Koordinasyon Kurulunun Başkanı? Kim koordine eder ekonomiyi?
Ekonomi işin uzmanına verilir, işin ehline verilir. Ya, o Cemil
Ertem, girdiği her işi batırmış biri. Ekonomistim.
diyor ama nasıl bir ekonomistse? Yiğit Bulut, hayatta girdiği
her işi batırmış; kendisine ekonomist diyor ama
ekonomiden anlamayan bir insan.
Bakın, ekonomi
rasyonalite üzerinedir. Ben, Sayın Mehmet Şimşekin ekonomi
politikalarına katılmıyorum ama rasyonel bakan bir ekonomist
olduğunu biliyorum ama irrasyonel bakış, maalesef ekonomimizi,
işte 2002-2014 döneminde 1,5 olan dolardan, bakın -ekonomimizi 11 bin
dolara taşıdı ya- 3,5a taşıdı arkadaşlar
iki yılda. Cemil Ertem ve Yiğit Bulut aklı, 1,5tan aldı,
doları 3,5a götürdü arkadaşlar. Bu muydu bizim hayallerimiz?
ŞAHİN TİN
(Denizli) Sizin hayaliniz başka. Sizin hayalleriniz olmaz yani, onu
söyleyeyim.
GARO PAYLAN (Devamla) - Ama
bakın, Hükûmeti uyarıyorum: İvedilikle, Cemil Ertem ve
Yiğit Buluttan alıp iradeyi Mehmet Şimşeke vermezseniz
-Ekonomi Koordinasyon Kurulunun başındaki- o dolar daha da çıkar
arkadaşlar.
Peki, Sayın
Cumhurbaşkanı Faizi düşürün. diyor. Sayın Mehmet
Şimşek, Hazine kaçla borçlanıyor? 11le borçlanıyor. Niye
düşürmüyorsunuz? Ben 6yla borçlanıyorum, 5le borçlanıyorum.
niye demiyorsunuz? Talimatla mı ekonomi yönetiliyor? Faiz talimatla
mı düşer?
Bunu daha önce kim
denemişti? Çiller denemişti arkadaşlar 1994te. Talimat
vermişti Şu oranın üstünde borçlanmayacaksın. diye, dolar
15 bin liradan kalktı, 40 bin liraya yükseldi, 3 katına
çıktı.
Yine aynı riskle
karşı karşıyayız. Bakın, faiz elbette yükselmez
ama faiz de sonuç olarak ekonomideki enstrümanlardan birisidir. Merkez
Bankasını özgür bırakmazsanız, Merkez Bankası elinde o
silah olduğunu bilmezse, faizleri yükseltmeyeceğini bilen piyasa,
alır doları 2,5tan, 3,5a yükseltir ama Merkez Bankası araç
özgürlüğüne kavuşursa, para politikalarında özgür olursa
istediği gibi bu politikaları sürdürür ama maalesef bu özgürlük yok.
Arkadaşlar, ben iddia ediyorum, eğer ki
eş başkanlarımızı bırakın,
milletvekillerimizi bırakın
MURAT DEMİR (Kastamonu) Her şey
düzelir(!)
GARO PAYLAN (Devamla) -
hukukun üstünlüğünü
esas kılalım -ülkemiz 99uncu sırada 113 ülke içinde-
gazetecileri serbest bırakın, muhalif gazetecileri serbest
bırakın, Meclise yargıya olan güvenle ilgili beyanda bulunun
ŞAHİN TİN (Denizli)
Bağırmadan, elini sallamadan konuş ya.
GARO PAYLAN (Devamla) -
Merkez Bankasını
özgür bırakın, Cemil Ertem ve Yiğit Buluttan kurtulun,
Şanghay Beşlisi söyleminden vazgeçin
MURAT DEMİR (Kastamonu) - Aklını
kendini sakla.
GARO PAYLAN (Devamla) -
kapitalizmin bir
numaralı kuralıdır, mülkiyete dokunulmaz, Yargı
kararı olmadan mülkiyete dokunacağım. demeyin, o dolar 3,5tan
iner 2,5lara gelir tekrar ama bu kafayla maalesef
ŞAHİN TİN (Denizli) Sizin kafayla
da Türkiye olmaz, Türkiye bölünür sizin kafayla.
MURAT DEMİR (Kastamonu) Kendi
aklını kendine sakla, bizim aklımız bize yetiyor.
GARO PAYLAN (Devamla) -
o dolar
-tutamazsınız arkadaşlar- 4 liraya doğru yürür ve ülkemiz
her anlamda daha fakir bir ülke olur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) Ne oldu, ne
yaptın şimdi? Türkiyeyi kötülemekle eline ne geçti ki?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Sayın milletvekilleri, şimdi Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun konuşmacılarını dinlemeye
sıra geldi.
İlk konuşmacı, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Edip Semih
Yalçın olacak.
Buyurun Sayın Yalçın. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA EDİP SEMİH YALÇIN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı ve Kamu Denetçiliği Kurumunun bütçelerinin
görüşülmesi dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin yer aldığı bir
dönemde kamuoyu gündeminin en önemli başlıklarından birini
Cumhurbaşkanlığının görev ve yetki sınırlarını
yeniden belirleyecek Anayasa değişikliği
oluşturmaktadır. Dolayısıyla ve tabiidir ki bütçesinin
içeriğinden çok Anayasa değişikliği kapsamında
Cumhurbaşkanının giyeceği yeni icra gömleği merak
edilmektedir. Çünkü hükûmet şekli ve cumhurbaşkanının bu
şeklin içinde icra ettiği fonksiyon demokratik sistemin
işleyişi bakımından tayin edici olacaktır.
Kamuoyundaki tartışmalar da dikkat ederseniz bu minval üzeredir.
Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi arasında
sınırlı Anayasa değişikliğine ilişkin
görüşmelerde nihai dönemece girilmiş ve her iki partinin genel
başkanları uzlaşmaya varmışlardır. MHPnin
görüş ve önerileri doğrultusunda son şekli verilerek ortaya
çıkan uzlaşma metnini iktidar partisinin bu hafta Meclise getirmesi
beklenmektedir. Anayasa değişikliğinin kabul edilip
edilmeyeceği, referanduma götürülüp götürülmeyeceği yüce Meclisin
millet adına izhar edeceği iradeye bağlıdır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye 15 Temmuzda
ciddi bir badire atlatmışken, devletimiz henüz o gün yaşanan
travmayı atlatmamışken neden Türkiye bu noktaya geldi? diye
sorulabilir. Zaten efkârıumumiyede de bir süredir aynı muhtevadaki
sorulara cevap aranmaktadır. Oysa bu ve benzeri soruların cevabı
kendi içinde gizlidir. Amaç devletin travmayı bir an önce
atlatmasını ve Türkiye treninin yoluna engelsiz devam edebilmesini
sağlamaktır. 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ülke adına
olumsuz bir atmosferde ortaya çıkması kesinlikle tesadüfi
değildir. Bu meşum girişim bilinçli bir kaos
zamanlamasının ürünüdür. 15 Temmuz girişimi bütün şer
odaklarını, Türkiyenin içindeki ve dışındaki bütün
düşmanlarını maalesef aynı çizgide
buluşturmuştur. Aslında 15 Temmuz, Türkiyeyi bölgesinde
etkisizleştirmeye, güçsüzleştirmeye yönelik emperyalist bir sürecin
sadece parçasıdır. Oyun büyüktür. Saldırı henüz hız
kesmemiş, sinsi planlar henüz son bulmamıştır. Küresel
aktörler 15 Temmuzun arkasını getirmek için söz konusu süreci devam
ettirme kararlılığındadır. İçeride bütün şer
odakları ittifak hâlinde saldırılarını
sürdürmektedirler. Dışarıda dost dediğimiz,
zannettiğimiz ülkelerin lider ve politikacıları Türkiye
aleyhindeki tutumlarını devlet politikası hâline
getirmişlerdir. Elli üç yıldır kapısında
bekletildiğimiz şaşaalı Avrupa Birliği malikânesinin
bırakınız mukimlerini, kâhyaları ve bahçıvanları
bile maalesef aleyhimizdedir.
Okyanus ötesinden yerküreye ayar vermeye çalışan
Amerikan alametinin direksiyonuna geçen Donald Trumptan sıcak mesajlar
gelmemektedir, bu da zaten beklenilmemelidir. Bilinmelidir ki Washingtonda kim
iş başına geçerse geçsin Amerikanın temel
politikaları hiçbir zaman değişmeyecektir. Trumpla Amerikan
politikasında radikal değişiklik beklemek, kümesteki
tavukları tilkiye emanet edince onların emniyette
olacağını sanmaktan farksızdır. Amerikanın
dış politika anlayışı eski Başkan Rooseveltin
şu ilginç tespitinden beri bizce hiç değişmemiştir: Yumuşak
konuş fakat büyükçe bir sopa taşı, bu sayede daha uzağa
gidersin. Temel felsefe budur. Nitekim, Washington her ne kadar
İranı tehdit algısı içinde tutsa da gizliden bu ülkeyle
ortak çıkarlar kurabilmiş, Irak ve Suriyede Türkiyeyi denklemin
dışında tutmuştur. Türkiyenin hiçbir bölgesel çözümün
parçası ve aktörü olması istenmemektedir. Washingtonun Irak ve
Suriyeyle ilgili planlarında Ankaranın fikirlerine dün ve bugün
ehemmiyet vermediği gibi, yarın da vermemesi sürpriz
olmayacaktır. Türkiye için büyük tehlike, henüz tamamlanmamış
ulus devlet sürecinin Batılılar ve onların taşeronu olan
bölücü örgütler tarafından engellenme çabalarıdır. 15 Temmuz
kalkışması da bu çerçevede yorumlanmalıdır. Avrupa
Birliği ülkelerinin yöneticileri ve örgütleri tarafından Türkiye
aleyhinde yürütülen ve giderek volümü yükseltilen kampanyalar bu çabaların
ciddiyetini ortaya koymaktadır. Türkiyenin Avrupa Birliğine üyelik
yolunda ilerleme kararı küresel aktörlerin hesaplarını boşa
çıkarmak için değil; evrensel değerlere bağlı,
Batıya siyasi ve ekonomik açıdan entegre olmaya hazır
olduğunu göstermek için atılmış bir adımdır.
Ancak, Avrupalı politikacılar millî ve üniter yapısını
hedef aldıkları Türkiyeyi ABnin dışında
tutmuştur. Almanyada Hristiyan Demokrat Birliği Partisinin eski
milletvekili Avrupa Birliğinin Türkiyeye bakışını
çarpıcı ifadelerle şöyle özetlemiştir:
Aşağılayıcı ve yalnızca kendi adaletini savunan
Batılı eleştirmenlerin düşüncesi şöyledir: Biz sizi
Avrupa Birliğinde istemiyoruz ama siz yine de bizim
kurallarımıza uymalısınız. Mantık budur.
Avrupa Birliği bir küresel projedir ancak ulus
devlet gerçeği karşısında bugün bu projenin geleceği
tehlikeye girmiştir. İngilterede Brexitin ortaya çıkması
ve İngiliz halkının ABye hayır demesinin arkasında
da bu ulus devlet olgusu vardır. Atatürk de millî devlet ve üniter
yapının sırlarını keşfedip hayata geçirmiş
ama tamamlamaya ömrü yetmemişti. Onun attığı tohumlar kök
salmış ve Türkiye, yoluna çıkan bütün engellere, bütün
antidemokratik inkıtalara, darbelere rağmen yoluna devam etmesini
bilmiştir. Bu arada, küreselleşmenin yol açtığı
kutuplaşma ve millî yapılara emperyalizmin mücadelesi aksi tesir icra
etmiştir. Milliyetçiliğin ve muhafazakâr değerlerin yükselmesine
zemin hazırlayan küresel emperyalizm, ulus devlet
yapılarının ve yerel üniter mekanizmaların direnişiyle
karşılaşmıştır. Batı dünyasının,
kendi ürettiği evrensel değerler yerine bunları istismar eden
yeni sömürgecilik politikalarına yönelmesi, modern demokrasilerin güçlü
liderler rejimi ve otokrasiye evrilmesine de yol açmıştır. Öyle
ki, küresel aktör konumundaki büyük devletler bile müessiriyetlerini güçlü
liderliklerle sürdürebileceklerini görmüşlerdir. Dünyaya nizam verme
iddiasındaki Amerikada Obama yönetiminin özellikle uluslararası alanda
attığı yanlış müteselsil adımlar bu ülkenin
uluslararası alanda prestijini sarsmakla kalmamış, yerküreyi
kaos ortamına çevirmiştir. Amerikada Trumpın Başkan
seçilmesinde rol oynayan birçok etken arasında bu olgunun bizce büyük
payı vardır.
Trumplar, Putinler, Merkeller dünyasının
Türkiyeye de birtakım yansımaları, takdir edeceksiniz, mutlaka
olacaktır. Türkiye, bu süreci fiilî uygulamalar ve keyfî yönetim
anlayışıyla değil hukukun üstünlüğünü ilmek ilmek
örmek suretiyle karşılamalıdır. Bu bağlamda, ilk
olarak bütün tutarsızlıkları, fiilî ve keyfî uygulamaları
ortadan kaldıracak tutarlı bir demokratik sistemin tesisi mutlaka
gereklidir.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; bilindiği gibi, Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, 11 Ekim günü partimizin
grup toplantısında yaptığı konuşmada siyasi
tarihimiz açısından dönüm noktası sayılabilecek bir
çıkış yapmış ve Sayın
Cumhurbaşkanının görev sınırlarını
aşarak fiilî bir durum yarattığını söylemiştir.
Bu uyarılardan sonra, Sayın Genel Başkanımızın
çağrısı gerek Sayın Cumhurbaşkanı gerekse
Sayın Başbakan tarafından olumlu karşılanarak, bir
Anayasa değişikliği için düğmeye
basılmıştır. Daha sonra bir süreç başlatılmıştır.
Burada esas olan, Cumhurbaşkanlığı makamının
görev ve sorumluluklarını belirleyen Anayasa
değişikliğinin kapsamlı olmaması ve
sınırlı tutulmasıdır. Milliyetçi Hareket Partisinin
amacı bağcıyı dövmek değil üzüm yemektir. Rejimin
temellerini yıkacak bir çürümeye meydan verilmeden, dönüşü olmayan
bir hukuksuzluk atmosferine sürüklenmeden, siyasetin bu konuda üzerine
düşeni yerine getirmesi için öncülük yapmaktadır. Yol gösterici
olmak, dahası, tıkanan kanalların açılmasını
sağlamaktır. Dört başı mamur ve kapsamlı bir Anayasa değişikliği,
daha önce kurulan Anayasa komisyonlarında varılan mutabakat
çerçevesinde yürütülebilecek uzun süreçli bir yoldur. Şimdilik buna ne
konjonktür ne de siyasi atmosfer müsaittir. 15 Temmuzla birlikte ciddi anlamda
yoldan çıkan demokratik sistem yeniden rayına oturtulduktan ve
Türkiye'ye yönelik tehditler bertaraf edildikten sonra eminiz ki, bu hususta
millî mutabakata geçilecek ve çözülecektir.
Anayasa değişikliği için Milliyetçi
Hareket Partisinin düğmeye basması karşısında bütün bu
anlattığımız faktörleri dikkate almadan getirilen
eleştiriler haksızdır. Milliyetçi Hareket Partisi, Türk siyasi
hayatında daima siyasi çıkmazları çözen parti konumundadır.
Siyasi krizlerin ortadan kaldırılmasında yapıcı roller
üstlenmiştir. Bugün de Türkiye tarihinin en büyük bunalımı ve
tehditleriyle yüz yüzedir. Eleştiri zamanında eleştirmek, çözüm
gerektiği zamanda da çözüm üretmek politikanın doğasında
vardır, Milliyetçi Hareket Partisi de bunu yapmaktadır.
Bugün gelinen noktada partimizin hemen her alanda
haklı olduğu, savunduğu fikirlerin isabetli ve çözüm
önerilerinin doğruluğu birer birer ortaya
çıkmıştır. Buna en somut örnek, MHP'nin öteden beri terör
ve teröristle müzakere edilmesinin fevkalade yanlış olduğuna
dair ısrarlı görüşleridir. Terörle mücadelenin en tavizsiz ve
kararlı şekilde son terörist yok edilinceye kadar sürdürülmesinin
elzem olduğu artık anlaşılmıştır.
Halkın mal ve can güvenliğinin sonsuza kadar sağlanması
için devletin ne gerekiyorsa yapmasının şart olduğu
konusunda Milliyetçi Hareket Partisinin haklılığı
tescillenmiştir. Bugün Hükûmet terörle tavizsiz şekilde mücadele
etmekte, devletimiz bölücü terörle dişe diş mücadele vermektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkelerin siyasi
hayatlarında öyle olaylar vardır ki gelecek açısından
belirleyici ve tayin edici olurlar. Bu olaylardan biri de biraz evvel üzerinde
durduğumuz, 15 Temmuz günü yaşanmış ve Türkiye uçurumun
eşiğinden dönmüştür. PKKnın dışında sinsi
bir başka bölücü terör güruhunun devletin bütün kademelerine
sızdığı da bugünden itibaren daha iyi
anlaşılmıştır. Kısaca FETÖ/PDY denilen bu
güruhun hem devleti ele geçirmek hem de rejimi yıkmak üzere olduğu
ortaya çıkmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi, hukukun
üstünlüğünün bir an önce hayata geçmesi ve Anayasa ihlaline yol açan
uygulamalara bir an önce son verilmesi için bu tarihten itibaren çok ciddi
adımlar atmıştır. Partimiz, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak elini taşın altına koymuştur; üzerimize düşen
görevi yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz.
Bugün gelinen noktada hukuksuzlukların en büyük
kaynaklarından biri olan FETÖ/PDYnin, yargı başta olmak üzere,
sistemin iliklerine kadar sızdığı ve devletin temellerine
yuvalandığı artık ortaya çıkmıştır.
Devletin kilit kademelerindeki yetişmiş insan unsuru biçilerek
ülkemizin iç ve dış tehditler karşısındaki direnme
gücü zayıflatılmıştır. Türkiyeyi 15 Temmuza getiren
faktörlerin başında, hukuksuzluğu kendine rehber edinmiş
kimi kravatlı, kimi üniformalı bir terörist güruhun devleti ele
geçirme ve rejimi yıkma planları gelmektedir. Bu vaziyet
karşısında, Türkiyede güçlü bir demokratik rejimi yeniden tesis
etmenin yolu Anayasa ve yasaların gereklerinin titizlikle yerine
getirildiği yani hukukun egemen olduğu bir yönetim
anlayışını hâkim kılmaktan geçmektedir. Türkiye gemisi
bu dalgalı sulardan bir an önce uzaklaştırılmalı ve
hukukun sakin limanına çekilmelidir. İşte, buradan hareketle,
Milliyetçi Hareket Partisi, terörle mücadelede olduğu gibi, Türkiye'de
rejimin yerinden oynayan taşlarını, sarsılan temellerini
onarmak, hükûmet tarzını anayasal temele oturtmak için elini demokrasi
tuğlasının altına koymuştur. Burada, bir kişi
veya grubun çıkarları değil, bütün milletimizin selameti,
devletimizin bekası söz konusudur. İktidar partisi ile Milliyetçi
Hareket Partisi arasında yapılan Anayasa değişikliği
görüşmelerinde, Meclisin icra erki karşısında güçlü ve
etkin bir konumda olması, kuvvetler ayrılığı
prensibinin hayata geçirilmesi hususları dikkate alınmaktadır.
Muhakkak ki sadece yönetim sistemini değiştirerek, Türkiye'nin içinde
bulunduğu riskler ortadan kaldırılamaz. Türkiye'nin
geleceği, milletimizin mukadderatı açısından risk
oluşturan bütün faktörleri tespit etmek ve bunları tamamen ortadan
kaldırmak icap eder. Hangi yasayı çıkarırsanız
çıkarınız, hangi anayasayı kabul ederseniz ediniz, aslolan
bunların uygulanıp, hukukun üstünlüğü prensibine sadık
kalınmasıdır. Tekraren ifade ediyorum, yine, bizce aslolan,
hukukun üstünlüğünün demokrasi kültürümüzün bir parçası hâline
getirilmesidir.
Bütün bu gerçeklerin
ışığında, Milliyetçi Hareket Partisinin neden
Türkiye'de hukukun üstünlüğü prensibinin süratle ve kâmilen yerleştirilmesi
gerektiği konusundaki ısrarı daha iyi
anlaşılacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, hukukun
üstünlüğünün demokrasiden önce geldiğine yürekten inananların
siyaset yaptığı bir kurumdur. Hukukun üstünlüğü hayata
geçirilmediği takdirde, demokrasilerin dikta rejimlerine, otokrasilere
dönüşeceği muhakkaktır. Hukuk herkese lazımdır.
Demokrasinin güçlenmesi, insan hakları ihlallerinin sona ermesi, ülkemize
toplumsal barışın ve huzurun gelmesi, ancak hukukun
üstünlüğünü hâkim kılmakla mümkündür. Bu Meclisin ve bu devletin
kurucusu Atatürkün başlattığı ulus devlet sürecinin
devamı da tehdit ve saldırılar karşısında içe
kapanarak değil, hem kendi coğrafyamızda hem de
uluslararası alanda hukukun üstünlüğü gözetilerek sağlanabilir.
Ayrıca, temelleri Atatürk tarafından atılan millî devlet süreci
küresel müdahalelerle bundan sonra yolundan çevrilemeyecektir. Bu süreç, bütün
engellemelere karşın devam etmektedir. Türkiye, Batıya
rağmen, Batılı normlar ve evrensel değerlere riayet eden
bir ülke olma çabasını yine sürdürecektir; aynı zamanda üniter
ve ulus devlet yapısını koruyarak yoluna devam edecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi,
etkin bir siyasi aktör olarak, bu konuda, bugüne kadar olduğu gibi
bugünden sonra da üzerine düşeni yapmaya kararlılıkla devam edecektir.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yalçın.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına şimdi de Mersin Milletvekili Sayın Oktay Öztürk
konuşacak.
Buyurun Sayın Öztürk,
süreniz on dört dakika. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY ÖZTÜRK
(Mersin) Büyük Türk milleti, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay
bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve önerilerini
arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gönül isterdi ki bu kürsüden demokrasi ile hukuk
devleti ilkelerinin pratiğe dökülmesi adına yargı erkinin ne
kadar önemli bir kurum olduğunu ve bu pratiğin en temel
sağlayıcı organları olan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay
ve Danıştayın bütçelerinin somut çözüm önerilerimizde
yapısal yenilikler getirilmesi adına harcanması gibi
konuları konuşalım; demokrasi fikriyle gelişen, egemenliğin
kayıtsız şartsız milletçe kullanılması ilkesi ve
bu ilkenin anayasalardaki doğal sonucu olan egemenliğin millet
adına üstünlük değil, denge esasına göre yetkili organlarca
kullanılması ve bu organlar arasında yargı erkinin hukuk
devleti ilkesi de dâhil demokrasi ve insan hak ve özgürlükleri
bakımından sağlanacak istikrarın ve dengenin neredeyse en
önemli erki olduğunu, bunun da teminatının Anayasanın
üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı
ve tarafsızlığıyla sağlanabileceğini söyleyelim.
Bu doğrultuda, hem devletin hukukla
bağlılığını düzenleyen hem de en temel norm
olarak ortaya koyan Anayasaya uygun bir devlet ve idare
yapısının teminatı Anayasa Mahkemesidir diyebilelim.
Öyle ki, bir ülkedeki hem siyasal hem hukuki temel
nizamın belgesi elbette ki Anayasadır. Devlet ve idarenin
bağlı olacağı tüm hukuk normları da bu temel belgeye
uygun olmak zorundadır. Anayasa ve kanunlar arasındaki bu uyum ve
uygunluğun yanında, bir de devlet ve idare organlarının bu
hukuk normlarına uygun davranması ve hukuka bağlı kalması
şartı vardır. Bu hukuka bağlılık aynı
zamanda bireyin temel hak ve özgürlüklerinin de korunması ve güvence
altına alınması anlamını taşır.
İşte hem Anayasa ile alt normların hem de devlet
organlarının hukuka uygun ve bağlı olmasının en
aktif, en temel sağlayıcı organı Anayasa Mahkemesidir.
Ancak, bunları konuşabilmenin her geçen gün biraz daha
uzağındayız.
Nitekim, ülke pratiğimize
baktığımızda, Anayasa Mahkemesinin bu rolünün tam
anlamıyla sağlanamadığını bugüne kadar
fırsat bulduğumuz her kürsüde dile getirdik. Her dönem ülke
gündeminin çokça şahit olduğu siyasal iktidar ile Anayasa
Mahkemesinin verdiği kararlar üzerinden yaşanan gerilimin ülkeye
hiçbir fayda getirmediğini haykırdık. Öte yandan, yargı
erkinin de bazı çevrelerce yargısal aktivizm diye adlandırdığı
eylem tarzıyla Anayasanın kendisine çizdiği
sınırı aştığını, bu anlamda,
yargının siyasallaşması kadar yargıcın da
siyasallaşmasının tehlikesine işaret etmeye devam ettik,
herkes için temel nizam ve sınırın Anayasa olduğunu hep
hatırlattık.
Yine, Eylül 2012de yürürlüğe koyulan Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru hakkının bireyin hak ve
özgürlüklerinin korunması bakımından önemli bir mekanizma
olması beklenirken yargı-siyaset gerilimine eklenen yeni bir sebep
olmasına şahit olduk. Bu ve benzeri gerilimlerin yersizliğine ve
sonuçlarının ülke ve millet adına ağır sonuçlar
doğuracağına hep dikkat çektik.
Bugün geldiğimiz noktada, yargı ve özelde
Anayasa Mahkemesiyle ilgili bu ve evvelden söylediklerimiz hâlen geçerli
olmakla birlikte, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra artık
soruşturma makamlarımızın terör örgütü olarak
nitelediği bir yapının yargı içerisinde bu derece
yapılanıp ülkenin demokrasisine ve hukuk sistemine zarar
verdiğini herkesin anlaması gerekir. Biz, 2010 HSYK
değişiklikleri dâhil, bu konudaki ve diğer tüm alanlardaki
uyarılarımızı ve mücadelemiz noktasında bir siyasi
parti olarak üzerimize düşen sorumluluğun gereğini yapmanın
huzuru içerisindeyiz ancak Türk milliyetçiliği fikrinin temsilcisi,
çizgisi belli bir siyasi parti olarak da ülkemizin içine düştüğü bu
kara tablodan da bir o kadar rahatsız durumdayız. Artık bu
aşamadan sonra birinci önceliğin, FETÖ olarak dillendirilen bu
kirli yapılanmanın, ucu kime uzanırsa uzansın, yargı
içerisindeki son ferdine kadar yok edilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Yargı organı içerisinde terörist olduğu iddia edilen
kişiler hâkim sıfatıyla bir an dahi olsa bulunmamalı.
Devlet böyle bir çelişkiyi barındıramaz. Hele hele de mülkün
temeli olan adaletin tecelligâhı yargı organları da böyle bir çelişkiyle
ayakta kalamaz. Bu devletin varlığı ve devamı için,
masumlara dokunulmadan, yine hukuk çerçevesinde bu yapılanmayla mücadele
edilmelidir. Bu noktada, muhatabı gerçekten bu kirli yapı olan her
türlü mücadele ve girişimin destekçisi olduğumuzu ifade etmek
isterim. Bir taraftan da bu noktaya nasıl geldik herkes düşünmeli ve
sorumluluğunun gereğini yerine getirmelidir. Böylesi bir mücadele
öncelikli olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesinin anayasal sistemimiz
içerisindeki rolünün hakkıyla yerine getirilmesi adına temel tespit
ve önerilerimizi bir kere daha dile getirmekte fayda görmekteyiz.
Daha önce de ifade
ettiğimiz gibi, dünya üzerinde başka sistemler olmakla birlikte,
ülkemizde 1961 yılından beri Anayasanın üstünlüğü
ilkesinin ve hukuk devleti ilkesinin en temel sağlayıcı
yargı organı Anayasa Mahkemesidir. Eğer hukuk devleti ilkesinden
bahsedebileceksek, bir kere, devlet ve idarenin bağlı
olacağı hukukun ne olduğunun ortaya konulmuş olması
gerekir. Herkesçe malum olunacağı üzere, bunun en temel belgesi Anayasadır.
İşte devlet ve idarenin hem bu temel belge olan Anayasaya hem de
Anayasaya uygun olması gereken kanun ve diğer alt normlara uygun
hareket etmesi ve bağlı kalması gerekmektedir. Bu uygunluk
silsilesinin birbiri arasındaki uygunluğu ile en genel anlamda hukuka
uygunluğunu denetleyecek yargı organı tabii ki Anayasa
Mahkemesidir.
Evet, anayasalar hukuki belge
oldukları kadar devletin siyasal ve idari yapısıyla ilgili de
temel bağlayıcı hükümler içerir. Çoğu zaman da Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar siyasi ve idari yapıyı
ilgilendirir. İşte bu noktada ülkemiz pratiğinin çokça
alışık olduğu siyaset-yargı çekişmesi de ortaya
çıkmaktadır. Siyaset kurumunun özellikle de temsilcilerinin Anayasa
Mahkemesi kararlarını baskı kuracak veya kamuoyu önünde
yargıyı itibarsızlaştıracak derecede eleştirdiğini
görmekteyiz. Bu yaklaşım da devlet idaresinin
barındıramayacağı bir çelişkidir. Siyaset
kurumları kendi işini yapacak, bunu yaparken de hukuka
bağlı kalacak; bundan hariç bir yetkisi de yoktur. Anayasa Mahkemesi
de yapacağı denetimde yani vereceği yargısal kararlarda
hukuka uygunluktan başka bir ilkeye bağlı olmayacaktır.
Devlet yapısı içerisinde her kişi ve kurumun kendisine
Anayasanın çizdiği sınırı bilmesi ve buna uygun
hareket etmesi kadar, diğer kurumlar için öngördüğü konumu ve
çizdiği sınırları da bilmesi ve buna uygun hareket etmesi
gerekmektedir.
Konuşmamızın diğer konu
başlıkları Yargıtay ve Danıştay
bakımından da yargının geneliyle ilgili söylediklerimiz
aynen geçerlidir. Yargı toplumun vicdanı, adaletse mülkün temelidir.
Bir toplumda adalet inancı ne kadar yaygınsa ve adaletin sağlandığı
duygusu ne kadar hâkimse o toplumun hayatı o kadar kaliteli ve
sıhhatli, onu sağlayan devlet o kadar güçlü ve dirayetli
olmaktadır. Bir dönem, adalet sağladığını
söyleyerek mağdur edenlerin sonradan mağdur durumuna düşerek
adalet diye bağrışması yargının nasıl
siyasi bir obje hâline getirildiğinin yakın, çarpıcı bir
örneğidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu sürecin hangi dönemde olursa
olsun, mağdur edilenlerin kimliklerinin farklı olması
yargının tarafsızlığı ve
bağımsızlığının gerektiğini
savunmamıza olan yaklaşımımızı
değiştirmedi, değiştirmeyecektir. Yargının
tarafsızlığı ve bağımsızlığı,
o veya bu grup, ideoloji veya kişi için eğilip bükülmeden herkesin
vicdanın ortak malı olarak sahiplenilecek en temel
varlığımızdır. Aksi hâlde, ne yaşanacak bir ülke
ne o ülkenin sunacağı huzurlu bir yaşam ne de birlikte
yaşama ülküsüne inanmış onurlu bireylerden bahsedebiliriz.
Yargıtay üyelerinin seçiminde gerekli
hassasiyet gösterilmediği için, mutlaka subjektif bir mensubiyetlik
arandığı için, biz 2010 HSYK seçimlerinden itibaren
yargının alaşağı edildiğini görmekteyiz. Öylesine
alaşağı edildi ki karar verirken vicdanları -galiba verilen
karardan rahatsızlık duydukları için- bu insanları terk
ettiler. Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok yakın zamanda bunu en
acı şekliyle ve hukuk adına üzülerek seyrettik.
Malumlarınızdır,
sulh hukuk mahkemesi Milliyetçi Hareket Partisi üzerinde bir karar verince karar 18. Yargıtay Hukuk
Dairesine geldi. Maalesef, yargıdaki yapılanmayı gördüğümüz
için buradan adil bir karar çıkmayacağını işaret
ettik. Belli vasıtalarla da uyarmamıza rağmen, Yargıtay
Başsavcılığı kararın Anayasa Mahkemesine gitmesi
gerektiğini yazıyor, 18. Hukuk Dairesine gönderiyor. Ancak bu
yazının hukuk dairesine geleceğini hesaba katarak o günlerde 18.
Hukuk Dairesinin bütün hâkimleri sanki izin almış, daireyi terk
etmişler, kimse bu yazıya muhatap olmuyor. Sonra da kararı
verdikleri vakit ekliyorlar oraya: Anayasa Mahkemesine gidileceğini
bilseydik biz bekletici unsur yapardık. Hâlbuki biliyorlardı,
almamak için de kaçtılar. Milliyetçi Hareket Partisi hakkında karar
veren bu hâkimlerin birisi kaçak, birisi de şu anda içeride. Şimdi
buradan bu 18. Hukuk Daire Başkanına sesleniyorum: Verdiğin
adalet seni rahatlatıyor mu? Yastığa başını
koyduğun vakit rahat uyuyabiliyor musun? Neredeyse elli yıllık
bir çınarı budamaya kalkıştın ve sen de bunda alet
oldun. Böyle bir hukuk olur mu? Bu şekliyle adalet sağlanır
mı? Eğer bir memlekette adalet bu kadar ayaklara düşmüş
ise, bu memlekette adalet hatır gönül adına tecelli ediyor ise bu
memleketten hayır beklemek mümkün olur mu? Biz 18. Hukuk Dairesi
Başkanı bu hâliyle nasıl Daire Başkanı oldu? diye
düşünürken bir de bakıyoruz ki 2 tescilli FETÖcüyü 5 kişilik
heyete seçerken bir bedel ödüyor çünkü bunlar vasıtasıyla 18. Hukuk
Dairesinin Başkanı olmuş.
Değerli
kardeşlerim, saygıdeğer milletvekilleri; bunun gibi
aşağıda da adaletsizlikler hüküm sürmektedir. Bir zamanlar
birisi söylemişti Hâkimler vicdanları ile cüzdanları
arasına sıkışmıştır. diye. Şimdi,
hâkimler bir yerde vicdanları ile Hükûmet arasına
sıkışmış vaziyetteler, bir yerde de vicdanları
ile polisler arasına sıkışmış vaziyetteler.
Karadenizin bir ilinde bir
iş adamı için bir karar veriliyor, FETÖcü diye içeriye
alınıyor. Sulh hukuk mahkemesi serbest bırakıyor Böyle bir
iddia yok, sübuta ermemiş. diye. Aradan zaman geçiyor, bir daha
alınıyor ve bu 5 defa tekrar ediyor. Şimdi, bu kararı veren
sulh hukuk mahkemesi hâkimi bu sefer ağır ceza reisi olarak
atanıyor, aynı dava ağır ceza reisi olarak önüne geliyor,
bu sefer tutuklamaya karar veriyor. El altından bu
soruşturulduğu vakit, Böyle bir vicdan olur mu? diye
soruşturulduğu vakit Ben de biliyorum suçsuz olduğunu ama bunu
bırakırsak polisler bu sefer bize diyecekler ki: Biz tutuyoruz,
hâkimler serbest bırakıyor. Böyle bir korkuyla adalet tecelli eder
mi? Böyle bir korkuyla bu hâkimler gerçekten adil olabilirler mi? Yetkililere
buradan sesleniyoruz, biraz önce söylediğim gibi, bir zamanlar mağdur
edenler bugün mağdur vaziyettedirler. Bu duruma düşmemek için
adaletin bihakkın tecelli etmesi noktasında önünde ne engel var ise
bunu kaldırmak gerekir. İnsanlar huzursuz, kurunun yanında bir
sürü yaşı da yakıyoruz. Karar almışsınız,
hacca müracaat ediyor adam, para yatıracak, 5 tane banka veriyorsunuz, bu
bankaların içerisinde Bank Asya da var ve masraf almadığı
için götürüp buraya yatırıyor ama şimdi onu
yargılıyorsunuz Bank Asyaya niye para yatırdın? diye.
Devlet memura beş kuruşluk zam yaptığı vakit bayram
ediyor. E, en yüksek faizi burası veriyor, götürmüş,
yatırmış, faizini almış. Bank Asyacılıkla
veya FETÖcülükle, şununla, bununla bir alakası yok; şimdi,
bunları tutukluyorsunuz. Eğer buradaki ayrımı bihakkın
yapmazsanız inanın ki FETÖyle mücadelede FETÖye adam
kazandırmanın ötesinde hiçbir sonuca ulaşamazsınız.
Onun için buradan bütün yetkilileri uyarıyoruz. Ki bir taraftan da amirler,
müdürler; kaşını gözünü beğenmediği, kendisinden olmadığına
inandığı adamlara iftira atarak FETÖcü diye açığa
aldırıyor, ihracına sebebiyet veriyor. Bu
haksızlığın, bu adaletsizliğin bir an önce
giderilmesini diliyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.21
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.34
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 32nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz on üç dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının Başbakanlık
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ve
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bütçesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen
aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında,
vatanımızı ve milletimizi canlarını feda ederek
koruyan şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize hayırlı
bir ömür diliyor, terörün kökünü kazımak için yurt içinde ve yurt
dışında mücadele eden güvenlik güçlerimize
şükranlarımı sunuyorum. Allah kahraman güvenlik güçlerimizin yâr
ve yardımcısı olsun.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz gecesi
milletçe çok ciddi bir işgal girişimiyle karşı
karşıya kaldık. Bu olayı çok doğru okumak, doğru
dersler çıkarmak lazım ki tekrarını yaşamayalım.
Aradan geçen sürede herkes 15 Temmuzdan kendi adına ne çıkarabilecek,
hangi kazanımları elde edebilecek telaşına düştü, bu
da bizi işin özünden uzaklaştırmaktadır. Fetullahçı
terör örgütünün öncülük ettiği 15 Temmuz darbe girişimi Türkiyeyi
bölüp parçalamayı, Türk milletini birbirine düşürerek bin
yıllık kardeşliğimizi dinamitlemeyi hedeflemiştir.
Ancak, o gece Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli herkesten
önce makamına gelerek her zamanki gibi Önce ülkem ve milletim, sonra
partim. düsturunu bu zor zamanda bir kez daha uygulamıştır.
Aslında, 15 Temmuzla ilgili kişisel kahramanlık
çıkarımlarının faydalı olmadığını
düşünüyorum. Çünkü, 15 Temmuz gecesi siyaset kurumu,
basın-yayın, asker -bunu özellikle vurgulamak istiyorum, eğer
Türk ordusunun içerisinde demokrasiye, devletine, milletine bağlı
insanlar olmasaydı o gece işimiz zordu- polis, kısaca bütün
milletimiz topyekûn bir millî duruş göstermiştir. Bu topyekûn millî
duruşu gölgelemeye kimsenin hakkı olmadığı
kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri, bu girişten sonra
bazı endişelerimi ve kanaatlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
15 Temmuza doğru yol alırken yıllardır devletin
kurumları Fetullahçı terör örgütü tarafından birer birer ele
geçirilmiştir. Bu süreçte MİT ne yapmıştır?
Yapması gerekenlerin ne kadarını yapabilmiştir? 15 Temmuz
gecesi Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan niçin
MİT Müsteşarına ulaşamamıştır? 15 Temmuz
sonrası neler yapılmıştır?
Şimdi, bu minvalde soracağım
soruları herkesin dikkatlice dinlemesini ve tefekkür etmesini istirham
ediyorum.
1) MİT 15 Temmuz öncesinde FETÖnün
hareketleriyle ilgili olarak hangi istihbaratları hangi kurumlara
zamanında iletmiştir?
2) 15 Temmuz gecesi Başbakan ve
Cumhurbaşkanının MİT Müsteşarına
ulaşamamasının sebepleri irdelenmiş midir?
3) 15 Temmuz sonrası kendisine bağlı
MİT Müsteşarıyla Sayın Başbakan kaç defa
görüşmüştür? Ya da uzunca bir süreden bu yana görüşmediği
iddia edilmektedir. Bunun sebepleri nedir?
4) Özellikle, 15 Temmuz Darbe Girişimini
Araştırma Komisyonunda dinlediğimiz asker kökenli kişiler,
bugüne kadar FETÖyle ilgili askerî kaynaklara bilgi gitmediğinden
yakınmaktadır. Bilgi yok olduğundan mı gitmemiştir,
yoksa olduğu hâlde ilgili kurumlara bu istihbarat
ulaştırılmamış mıdır? Bunun sebepleri
nelerdir?
5) Sayın Başbakan bunları hiç merak
etmiş midir? Yoksa, bir an önce Başbakanlığı
lağvedip bu sıkıntılardan kurtulmakla mı
meşguldür? Tabii, hâlihazırda Başbakandır ve sorumludur, hiç
kimse hesap soramasa da tarih kendisinden bunun hesabını
soracaktır.
6) 15 Temmuz gecesi TRTde bildiri okutan yurtta
sulh konseyi kimlerden oluşmaktadır?
7) Bu sözde konseyin siyasi uzantıları ve
siyasi destekçileri kimlerdir?
8) FETÖ yapılanmasının kullandığı
kaynakların ciddi rakamlara ulaştığından
bahsedilmektedir. Son günlerde TMSFnin birçok şirket hakkında
aldığı el koyma kararları bulunmaktadır. Bugüne kadar
MİT, MASAK, BDDK gibi devletin sorumlu kurumları bu para
hareketlerinin hiçbirisini fark etmemiş midir? Gördüyse ne
yapmıştır? Bugün FETÖnün kullandığı mali
kaynakların bütün detaylarıyla ortaya konulması gerektiği
kanaatindeyim.
9) 15 Temmuzdan bu yana byLock kullananların
listesine ulaşan, byLock kullanan ebeye, hemşireye, öğretmene, hâkime,
hekime, polise, askere ulaşan MİT, bunları atayan il
müdürlerine, genel müdürlere, müsteşarlara ve bakanlara
ulaşamamıştır. Üst düzey bürokratlara ve siyasetçilere ne
zaman ulaşılacaktır?
10) Bugüne kadar FETÖye istediği arazileri
tahsis eden belediye başkanlarına niçin
ulaşılamamaktadır?
Tüm bunların üzerinde ciddiyetle durulması
ve bu karanlık noktaların aydınlatılması
gerekmektedir.
Bundan sonrası için yeni bir 15 Temmuz
yaşanmaması konusunda da şu önerilerimizin dikkate
alınmasını tavsiye ediyorum:
1) Hukukun üstünlüğü
sağlanmalıdır, yapılan her şey hukuk içinde
yapılmalıdır. Haksız yere ihraç edilen, açığa
alınan kim varsa bunların mağduriyetleri bir an önce
giderilmelidir.
2) Devletin içindeki bütün terör unsurları
temizlenmelidir.
3) Devletin içerisinde liyakat, ehliyet ve devlete
sadakat öne çıkmalı, şunun bunun adamı olmak devletin
içerisinde herhangi bir makama gelmekte ölçü olmaktan
çıkmalıdır.
4) Bir paralelle mücadele ederken yeni paralellere
alan açılmamalıdır. Bu noktada, 15 Temmuz Darbe Girişimini
Araştırma Komisyonunda dinlediğimiz eski Diyanet
İşleri Başkanı Sayın Ali Bardakoğlunun ortaya
koyduğu ölçü çok dikkat çekicidir. Eğer birisi Ben cemaatim. diyor
ve sadece dinle uğraşıyorsa bununla meşgul olmaya gerek
yoktur ancak birisi Ben cemaatim. diyor, dinden başka siyasetle,
ticaretle, kadrolaşmayla, eğitimle ve diğer kamu faaliyetleriyle
çok yakından ilgileniyorsa bunların da şimdiden dikkatle takip
ve kontrol edilmesi gerekir. Göz göre göre yeni terör örgütlerinin ortaya
çıkmasına seyirci kalınmamalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin içeride ve dışarıda karşı
kaşıya kaldığı tehditlerin her yönüyle
değerlendirildiği, daha doğrusu değerlendirmesi gereken bir
kurumumuz var. Bu kurum Millî Güvenlik Kuruludur. Ülkemizin içeride ve
dışarıda çok ciddi tehlikelerle karşı
karşıya olduğu da ortadadır ancak bu kurum yani Millî
Güvenlik Kurulu maalesef Türkiye'nin gündemiyle uğraşmak yerine sanal
gündemlerle Türkiyeyi meşgul etmektedir. Türkiye'nin içinde
bulunduğu coğrafyada yaşanan olağanüstü gelişmelerin
olduğu bir dönemde Millî Güvenlik Kurulu toplantılarından
kamuoyuna yansıyan açıklamalar Türkiye'nin gerçeklerini milletimize
açıklayabilecek nitelikte değildir. Millî Güvenlik Kurulu
kararlarının nasıl sümen altı edildiğini de
detaylarıyla birlikte sorgulamakta fayda var. Zamanın
Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer 2004 yılındaki
Millî Güvenlik Kurulu kararını nasıl sümen altı ettiklerini
kitabında açıkça ifade etmektedir, merak edenler oradan
baksınlar ancak Millî Güvenlik Kurulu 2004 yılı sonrasında
ülkemiz için tehlike arz eden FETÖ olayını neden bir daha gündeme
almamıştır ya da alamamıştır? Millî Güvenlik
Kurulu çözüm adlı ihanet süreciyle ilgili uyarıları
zamanında niçin yapmamıştır? Özellikle çok yakın
coğrafyamızdaki gelişmelerle ilgili gerekli
değerlendirmeleri yaparak alınması gereken tedbirleri
zamanında niçin alamamış ve bunun sonucunda ülkemiz milyonlarca
mülteciyi ağırlamak zorunda kalmıştır? Millî Güvenlik
Kurulu sınır güvenliğinin sağlanması konusunda gerekli
değerlendirmeleri bugüne kadar niçin yapmamıştır? Terör
örgütlerinin faaliyetlerini sürdürebilmesi için ciddi kaynaklar
kullandıkları ortadayken, terör örgütlerinin
kullandığı kaynakların kurutulmasıyla ilgili gerekli
değerlendirmeler Millî Güvenlik Kurulunda bugüne kadar niçin
yapılamamıştır?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe deyince akla gelecek bir başka husus da bir
taraftan geleceğe yönelik projeksiyon yapmak ama bir taraftan da
geçmişin hesabını vermek söz konusudur. Kürsüye çıkan bütün
Hükûmet yetkilileri Hesabını veremeyeceğimiz hiçbir şey
yok. diye kükremektedir. Ancak AKP iktidarı döneminde örtülü ödenek
kullanımı katlanarak artmıştır. Aziz Türk milletinin
aklına gelen ilk soru şudur: Madem hesabı verilemeyecek hiçbir
şeyiniz yoktur, neden hesabı sorulamayacak konulardan bu kadar büyük
paralar harcanmaktadır? Örtülü ödenek keyfîliği örtmek için
konmamıştır, örtülü ödenek savurganlığı gizlemek
için konulmamıştır, örtülü ödenek sorumsuz makamları
fonlamak için konulmamıştır. Dolayısıyla örtülü ödenek
kullanımının azaltılması ve bütçe
kaynaklarının şeffaf bir şekilde harcanması
sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz sosyal bir kaosun kıyısında olduğu
kadar ekonomik bir krizin de eşiğindedir. Devletin yaşaması
için milletin de yaşatılabilmesi lazım. Milletin
yaşamasıyla ilgili iki temel husus vardır. Birisi güvenlik,
ikincisi de ekonomidir. Az önce güvenlikle ilgili endişelerimizi dile
getirmeye çalıştım, şimdi de müsaade ederseniz ekonomiyle
ilgili düşüncelerimi kendi seçim bölgem Muğladan vereceğim
örneklerle sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum.
Başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak
üzere herkes milletimize dövizlerini bozdurmaya yönelik çağrılarda
bulunuyor, ancak 2016 yılında seçim bölgem Muğlada ne turizmci
ne çiftçi ne de esnaf borcunu ödeyecek kadar para kazanamadı. Eğer bu
insanların parası olsa döviz alacaklarına önce
borçlarını öderlerdi. Bugün bölgemizde dikkat çekici bir şekilde
mülk satışı vardır. Vatandaşlarımız bu
şekilde borçlarını ödeme gayreti içine girmişlerdir.
Hükûmetin on dört yıllık yanlış
iç ve dış politikalarının sonucu olarak maalesef turizm
bitmiştir. Can çekişen turizmin ayağa
kaldırılmasıyla ilgili olarak bu kürsüden defalarca uyarılarda
bulunduk ancak hiçbirisi dikkate alınmadı. Sektör çalışamadığı
için işletmeler para kazanamadı. Sektörde çalışan
insanlarımız işsiz kaldı ve buna bağlı olarak
turizm sektörünün lokomotifliğini yaptığı bütün işletmeler
perişan hâle düştü. Turizm, 2015 yılında 2014e göre yüzde
30 geriye gitti. 2016 yılında da 2015e göre turizm sektörü yüzde
45-50 civarında yeni bir kayıpla karşı karşıya
kaldı. Bu da cari açığın kapanması konusundaki en
önemli yerli kaynak olan turizm gelirlerinin bittiği anlamına
gelmektedir. Bugüne kadar önerilerimiz dikkate alınmadığı
için turizm sektörü 2017 için de umut vadetmemektedir.
Yine, Hükûmetin uyguladığı
yanlış dış politikaların sonucu olarak yaş sebze
ve meyve pazarlarımızı kaybettik, bu da üreticilerimizi çaresiz
bırakmıştır. Geçtiğimiz günlerde bölgemizdeki
bazı sebze meyve hallerini ziyaret ettik, üreticilerimizle buluştuk.
2016 yılında ürettiği narı satamayan üretici nar
ağaçlarını kesti. Şu anda tarlada limonun fiyatı 15-20
kuruş, portakalın fiyatı 25-30 kuruş, seradaki domates 75
kuruş. Yani, üretici ürettiği ürünü maliyetine bile
satamamaktadır, bu da üreticilerimizi çaresiz
bırakmıştır. Bu bağlamda, 23 Kasım 2016 tarihinde
Muğladaki bütün ziraat odalarının başkanları Meclise
gelerek üreticilerin sorunlarını bizlere aktardılar. Peki, bu
durumda, 2017 bütçesi çiftçinin, esnafın, memurun, işsiz
vatandaşlarımızın, turizmcinin kısaca
değindiğim sıkıntılarına derman olabilecek midir?
Maalesef, her sene olduğu gibi bu sene de böyle bir bütçeden bahsetmek
mümkün gözükmüyor. Ekonomik darboğazdan çıkmak için bu
bahsettiğimiz konulara çözüm getirecek yerli ve millî bir uygulamaya
ihtiyaç vardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime son vermeden önce çok önemli bir hususa
dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Son dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi
ağlama duvarına dönmüştür. Anadolunun dört bir köşesinden
gelen binlerce insan Meclisin kapısında uzun kuyruklar
oluşturmaktadır, bu da yurdum insanının ne kadar çaresiz
olduğunun çok basit, açık bir göstergesidir. İktidar sözcülerinin
Burada her şey güllük gülistanlık. demesi vatandaşlarımızın
sorunlarına çözüm olmamaktadır. Eğer vatandaş dertlerine
çare bulsa buralarda ne işi vardır?
Bu duygu ve düşüncelerle 2017 yılı
bütçesinin milletimiz için, devletimiz için hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, sizleri ve ekranları başında bizi
izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Atila Kaya konuşacak.
Siz mi konuşacaksınız Mehmet Günal?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ben
konuşacağım.
BAŞKAN Peki. Antalya Milletvekili Sayın
Mehmet Günal konuşacak.
Buyurun Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sürenizde bir değişiklik yok değil
mi, yirmi dakika?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Efendim, tamamını
ben konuşacağım. Atila Beyin yerine de ben
konuşacağım, arkasındaki kurumları da
BAŞKAN O zaman süreniz otuz üç dakika.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkanın süreyle ilgili de
söylediği gibi, Sayın Kayanın yerine de ben
konuşacağım için -sonraki kurumlar da var- dolayısıyla
her zamanki gibi dosyalarımızla çıktık çünkü konular derin.
Birbirinden çok farklı gibi görünmekle beraber bir de tevafuk gibi de
aslında söyleyebiliriz. Bugün içinde yaşadığımız
sorunların üç değişik boyutunu içeriyor benim üzerinde
konuşacağım kurumlar.
Birincisi: Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesi, ki işin manevi boyutunu, bugün
içinde yaşadığımız, hepimizin
tartıştığı 15 Temmuz darbe
kalkışmasının arka planında yatan birtakım
nedenleri ilgilendiriyor. Öbür taraftan, yaşadığımız
ekonomik ve sosyal sorunların temeli olan denetimsizlik, şeffaf
olamama, hesap verememe gibi birtakım hususları, içinde
bulunduğumuz bu Gazi Meclisin, yüce Meclisin en önemli hakkı olan
bütçe hakkının kullanılmasıyla ilgili, daha doğrusu
kullanılamamasıyla ilgili Sayıştayın yapmış
olduğu çalışmaları içeriyor. Öbür taraftan da bütün bunların
sonucunda Türkiye Cumhuriyetinin bütün varlıklarını temsil eden
Hazine -adı üzerinde- Müsteşarlığımızın
bütçesiyle ilgili konuşacağım için çok farklı gibi görünse
de aslında tamamen bugünkü sorunların farklı
boyutlarını içeren kurumlar olarak görüyorum.
Öncelikle Diyanet İşleri
Başkanlığımızın bütçesi üzerinde bazı
düşüncelerimi paylaşmak istiyorum, sonrasında da diğer
hususlarla ilgili kısa kısa sizlerle kanaatimi
paylaşacağım.
Değerli arkadaşlar, din olgusu hepimizi
yakından ilgilendiren, farklı şekillerde yorumlanan,
tartışılan bir olgudur ama buradaki amaç insanın
ahlakileşmesi, ahlaki olgunluğunu tamamlamasıdır ve bunun
için din vardır yani dinin hedefi insandır. Bu anlayışla baktığımız
zaman dinin doğru anlaşılması, doğru
anlatılması çok önemli bir husustur. Sistemli bir eğitim yoluyla
da din eğitiminin doğru bir şekilde yapılması
sağlanamadığı zaman işte din ile siyasetin, din ile
ticaretin, din ile diğer alanların birbirine karışması
muhtemel hâle geliyor. Maalesef, bugün bu sorunları yaşıyoruz.
Türkiyede bu konuda dinle ilgili eğitimi örgün din eğitimi olarak ve
öğretimi, eğitimi yürüten Millî Eğitim Bakanlığı
ile bunun dışında yine, yaygın din eğitim ve
öğretimini yürüten Diyanet İşleri Başkanlığı
yerine getiriyor. Bu kapsamda da din eğitimiyle ilgili Diyanet
İşleri Başkanının çok önemli olduğunu baştan
vurgulayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Bunu Diyanet İşleri
Başkanlığının bütçesinde de, geçtiğimiz
dönemlerde Diyanet İşleri Başkanlığının bir
kanunu, teşkilat kanunu görüşülürken de defalarca dile getirdim. Başkanlığımızın
yetkilileri burada. Bakanlar sık sık değişiyor ama
başkanlarımız, başkan yardımcılarımız,
Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri burada; bunları yakından
biliyorlar.
Değerli arkadaşlar, bu kurumun önemine
binaen -Osmanlıda da yine önemli bir kurum olarak devam etmiş ama-
cumhuriyetin kurulmasından sonra, Atatürk, Diyanet İşleri
Başkanlığını kurdururken -ki bu Başkanlık,
Genelkurmay Başkanlığıyla aynı kanun içerisinde
düzenlenmiş, enteresan bir şeydir- Diyanet İşleri
Başkanının maaşının da statüsünün de
Genelkurmayın bir tık üzerine getirilmesi için 5 lira fazladan maaş
verilmesini öngörmüş, protokolde de Cumhurbaşkanından sonra
birinci sırada gelmiş uzunca yıllar. Bir süre
değişikliklere uğramışsa da yeniden 61
Anayasasından sonra, 82 Anayasasından sonra farklı statülere
kavuşmuş yani çok önemli bir yere koyduğu bellidir. 1961
Anayasasında yine 154üncü maddede de kanunla düzenlenen bir görev
verildiğini ve kurumun statüsünün korunduğunu görüyoruz.
Kısacası, burada, 1982 Anayasasında da yine devam ediyor:
Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi
doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin
dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve
bütünleşmeyi amaç edinerek özel kanununda gösterilen görevleri yerine
getirir. deniliyor yani Milletçe bütünleşmenin bir aracıdır.
Bu dayanışmayı sağlamanın da bir aracı
olması gerekir. diyor. Dolayısıyla bunu sağlayabilmek için
her türlü siyasi görüş ve düşüncenin üzerinde kalması gereken
bir kurumdur. Birtakım konularda fedakârlık ve yardımlaşma
gibi dinimizin yüce prensiplerini de birlik, beraberlik ruhunu da
halkımıza benimsetmesi gereken bir kurumdur çünkü İslamın
güzel ahlakı içerisinde vatandaşlarımızın mutlu
olmalarını, dinî ve millî sorumluluk duygusu içerisinde
çalışmalarını sürdürmelerini, insani ve manevi
değerlere, millî ülkülere bağlı kalmalarını
sağlamak, yurt içinde ve yurt dışında yoğun bir
disiplin içerisinde etkin ve yaygın bir din hizmeti sunmak da bu kurumun
saymış olduğumuz temel görevleri arasındadır.
Bunları söyledikten sonra, tabii, Peki, ne
kadar bunları yerine getirebiliyor? diye baktığımız
zaman, maalesef, bugün yaşadığımız ortamda tam olarak
fonksiyonlarını yerine getiremediğini görüyoruz. Tabii hemen 15
Temmuzun arkasında burada Sayın Başkan bir çalışma
yapmış ve Olağanüstü Din Şûrasında Dini İstismar
Hareketi Raporu gibi birtakım şeyleri paylaşmış ama bu
sadece testi kırıldıktan sonraki kısmıyla ilgili
olanlardır. Yani birkaç tane ana şûra kararlarından
başlıkları söylersem siz ne dediğimi o zaman daha iyi
anlayacaksınız.
3üncü maddesi: FETÖ/PDY açık bir din
istismarı hareketidir. demiş. İslamda davet Allaha ve
Hazreti Peygamberin yoluna yapılır. Allah adı kullanılarak
çeşitli kişilere, yapılara ve hiziplere yönelik davet din ve
Allah diyerek insanları aldatmaktır ve dine yapılmış
en büyük haksızlıktır. doğru.
7nci maddesi: FETÖ/PDY İslam ümmetinin
vahdetini parçalayan bir tefrika hareketidir. diyor. Tespitler doğru.
12nci maddesi: FETÖ/PDY dinlerarası diyalog
adına din mühendisliği yapan ve kelimei tevhidi parçalayan bir
harekettir. diyor. Doğru.
Yani açıkçası
burada önemli bir şey söylemiş tespitinde: Kamuoyunun ilgi ve
desteğini sağlamak, medeniyetler çatışması tezine
karşı duyarlılık üretme adına dinlerarası
diyalog ve ılımlı İslam diyerek şaibeli
girişimler başlatmış
Ben de tam bu noktada
karşı çıkıyorum değerli arkadaşlar.
pek çok
sırlı ve gizemli ilişkiyle uluslararası dünyada
Müslümanların aleyhine
diyor. Tam da bu dünyada son dönemde yaşanan
gelişmelere baktığımız zaman medeniyetler
çatışması tezine karşı diye söylediği diyalog,
ılımlı İslam sözüne -Sayın Başkan Yardımcılarımız
oradaydılar kendilerine söyledim- Adalet ve Kalkınma Partisi olarak
Büyük Ortadoğu Projesinin bir uzantısı olan
ılımlı İslam kandırmacasına eğer aldanmamış
olsaydık, bugün Diyanet İşleri
Başkanlığının da tespit ettiği gibi,
bunların, farklı unsurların bize dayattığı bir
yapı olduğunu eğer o zaman anlasaydık buna
ihtiyacımız yoktu. Onun için önümüzde yılların
imbiğinden süzülerek gelmiş bir Türk İslam medeniyeti varken
Türk Müslümanlığı varken, Buharadan, Semerkanttan gelen,
Yesiden gelen, İmam Mâtürîdîden Yeseviye, Hacı Bektaşa,
Yunus Emrelere gelen bir kültürümüz varken, bunun dayandığı
büyük bir Türk İslam medeniyeti varken, ılımlı
İslamın peşine gidersek, sonucunda buraya düşeriz. Onun
için, bunları bir çözüm önerisi olarak söylüyorum. Durum tespitleri güzel
ama halkımıza o dini Atatürkün koyduğu ilkeler çerçevesinde, o
günün şartlarında, Elmalılı Ahmet Hamdiye
yaptırdığı tefsirde İtikaden Maturidi olsun. diyecek
kadar bu işin farkında olan Atatürkün koymuş olduğu yere
Diyanet İşleri Başkanlığını koyabilseydik
bugün FETÖ hareketinin inançlı insanlarımız arasında, bugün
kullanıldıklarını fark eden insanlarımız arasında
bu kadar yer tutması mümkün olmayacaktı. Bugün tutmuş durumdalar
maalesef ve bunu sorgularken de Diyanet İşleri
Başkanlığına çok büyük bir görev düştüğünü
yeniden hatırlatmak istiyorum değerli arkadaşlarım.
Arkadaşlarımız
geldiler. 15 Temmuz gecesi birçok arkadaşımız buradaydı,
ben de geldiğimiz andan itibaren kürsüde diğer
arkadaşlarımla beraberdim. Sonrasında, TRTden röportaj için
geldiler, dediler ki: Hocam, sizin için buradan çıkarmamız gereken
en önemli ders ne? Ben de kendilerine dedim ki: En önemli ders ve sorumluluk
Diyanet İşleri Başkanlığımıza düşüyor.
Neden? Neden acaba? Eğer söylediğimiz anlamda dini gerçekten
anlatabilseydik hurafelerden, dogmalardan uzaklaştırarak,
yıllarca subaylık eğitimi almış, strateji, taktik
görmüş, kurmaylık düzeyine gelmiş subaylarımızın,
paşalarımızın bir vaizin peşine gitmesi mümkün olur
muydu? Veya yıllarca bilim tahsil etmiş, profesörlük düzeyine
gelmiş, dekanlık, rektörlük görevlerinde bulunmuş
akademisyenlerimizin bir talimatla bu hâle gelmesi, eğer gerçekten din
eğitimini vermiş olsaydık böyle kandırılmaları
mümkün olur muydu? Demek ki aksayan bir şeyler var. Onun için, sonuç
olarak diyorum ki: Diyanet İşleri Başkanlığı bu
yapısını gözden geçirmelidir. İş olduktan sonra din
şûrasıyla FETÖye terör örgütü demek yetmez, onların
yuvalanmalarına bakmak lazım.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, son olarak, siyaset üstü kalmalıdır.
Bir devlet kurumu olarak, toplumu bilinçlendirme kurulu olarak, Türkiye merkezli
yeni bir medeniyetin ihyası için manevi değerlere, küreselleşme
karşısında, sosyal boyutu olan millî değerlerin yanı
sıra, manevi değerlerin yanı sıra, insani değerlere
önem veren yeni bir neslin gelişmesi ve 2023 lider ülke vizyonumuza ve
2053 uzun erimli vizyonumuza erişebilmek için böyle bir
çalışmaya ihtiyacımız var. Bunun için de siyaset üstü
kalmalıdır.
Son olarak, Siyaset üstü kalsın. derken de,
sendikalar arasında, çalışanlar arasında ayrım
yapmamalıdır. Cuma hutbelerinde okunan ayette Allahuteala bize
adaletle iş görmemizi, kötülükten kaçınmamızı emrediyor.
Onun için, başta, her hafta bunu dinleyen, okuyan görevli
arkadaşlarımız olmak üzere, kendi personelleri arasında da
Bu TÜRK DİYANET VAKIF SENlidir. veya BEM-BİR-SENlidir. diye
bakmadan, ayrım yapmadan yapmamız lazım. Çok fazla
şikâyetler geliyor. Zaman zaman Sayın Başkana, sayın
bakanlara iletiyoruz ama kurumun personeli arasında da adaletli olmak
gerektiğini söylüyor, Diyanet bütçesi hayırlı olsun diyorum.
Çünkü arkasından Sayıştay bütçesi ve Hazineyle ilgili de bir
şeyler söylemem lazım.
Şimdi, tabii, asıl
bizim Meclis olarak en önemli hakkımız, değerli arkadaşlar,
şu anda bütçe hakkını kullanmak. Şu anda görüşmüş
olduğumuz bütçe hakkının da en önemli aracı
Sayıştay Başkanlığı. Ama öyle görüyorum ki ve
üzülüyorum, değerli arkadaşlar, sıralara bakıyorum
-maalesef bu bütçe hakkımızı kullanmak- Sayıştay
bütçesi bugün görüşülüyor olmasına rağmen arkadaşlarım
maalesef fazla ilgi göstermiyorlar. Demek ki Sayıştayın etkisiz
olması da, bize raporları göndermemesi de hepimiz tarafından
kabul ediliyor. Zaten biz de önemsiyoruz ki onlar da bizi önemsemiyor diye
düşünüyorum. Niye öyle söylüyorum? Çünkü bizim en temel
hakkımız, değerli arkadaşlar, bütçe hakkıdır.
Sayıştay, Anayasadaki tanımıyla, Türkiyede demokratik ve
şeffaf devlet niteliklerinin en önemli kurumudur, bizim de bütçe
hakkımızı aracılığıyla
kullandığımız bir kurumdur. Demokratik yönetimin en önemli
ilkesi de yönetenlerin her türlü eylem ve işlemlerinin denetime açık
olmasıdır. Yani, denetim ve demokrasi ayrılmaz bir ikilidir.
Bizim de demokrasinin tecelligâhı olan, millet iradesinin tecelligâhı
olan yüce Meclis içerisinde bu hakkımızı kullanmamız gerekiyor.
Bu kapsamda, geçmişte
birtakım reform adı altında Sayıştay Kanununda
bazı değişiklikler yapılarak maalesef
etkisizleştirildi ve gelen raporlar bize benim Raporları Kuşa
Çevirme Kurulu dediğim Rapor Değerlendirme Kurulu tarafından
maalesef kuşa çevrilerek gönderildi, bir kısmı gönderilmedi.
Birazdan bunları anlatacağım ama Sayıştayın
görevi, bu denetimleri yaptıktan sonra, bunları adına denetim
yapmış olduğu yüce Meclise göndermektir değerli
arkadaşlar.
Sayıştay, kamu
kurum ve kuruluşlarını denetlediği için değil, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkını kullanması amacıyla
denetim yaptığı için bizim açımızdan önemlidir. Sadece
denetlemesi değil ama bizim adımıza denetlemesi ve raporunu bize
sunması gerektiği için önemlidir. Burada da biz bu yetkimizi,
kullanmamız gereken raporlar bize gelmediği için maalesef denetim
yetkimizi yapamıyoruz ve Sayıştay yapılan birtakım
çalışmalarla, torba kanunlarla etkisizleştirilerek zaten denetim
yapamaz hâle getirilmişti ama sonrasında daha vahim bir şekilde,
şimdi o gelen raporlar da bütçe hakkımızın gasbıyla
beraber ortadan kalkmış bulunuyor.
Şimdi, bir de 5018 sayılı Kanunumuz
var hiç uymadığımız, kanun hazırlarken de torba
kanun dediğimiz artık galatımeşhur kanunları,
garabetleri yaparken de herhangi bir usule ilişkin tartışma
yaşarken de hiçbir şekilde uymadığımız 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu var. Burada kamu
kurumlarının yöneticilerinin hesap verme sorumluluğunu yerine
getiren iç denetim ve TBMM adına yürütülen dış denetim, yani Sayıştay
denetimi olmak üzere iki adet mekanizma var bütün bu kurumlarla ilgili bu
şeffaflığı sağlamak üzere. Bu denetim faaliyetlerinden
dış denetim faaliyetinin çerçevesi de 5018 sayılı Kanunda
çizilmiş ve Uygunluk denetimi yanında kamu idarelerinin mali rapor
ve tablolarının ilgili kurumun mali durumu ve faaliyetlerinin
güvenilirliği yanında kaynakların etkin ve verimli
kullanılıp kullanılmadığı da
Sayıştayın dış denetim faaliyetleri içerisinde yer
almaktadır. diyor.
Bakın, şimdi size geçtiğimiz dönemlerden
birkaç hatırlatma yapayım: 2012 yılında -kanunda 2010
yılında yeni revizeler olduğu için oradan geriye gitmeden
söylüyorum, hep tantanaların başladığı dönemdir-
toplam 358 raporun 146sını Meclise göndermiş; KİT
performans denetim raporlarıyla birlikte 455 rapor düzenlemiş. 2013
yılında toplam 400 raporun 157sini Meclise göndermiş; KİT
raporları ve performans denetim raporlarıyla beraber 455 rapor. 2014
yılında 482; KİT raporları ve performansla beraber 698
rapor düzenlemiş.
Şimdi, 8 Eylül 2016 tarihinde Meclise Genel
Uygunluk Bildirimi, Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu,
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu, bununla beraber mali istatistikler ve
ajanslarla ilgili raporları sunmuş. Buna göre, 211 adet kamu
idaresine ilişkin Sayıştay raporunu sunmuş; 45i genel
bütçeli, 147si özel bütçeli, 2si Sosyal Güvenlik Kurumu, 9u düzenleyici,
denetleyici kurum ve 5018e tabi olmayan 8 tane kurum.
Değerli arkadaşlar, bunların
içerisinde hem geçen yıl hem bu yıl, maalesef, KİT denetim
raporları, yayınlanması gereken raporlar, web sitesinde de
yayınlanması gereken raporlar yayınlanmıyor. KİT
Komisyonuna arkadaşlarımız gelip bilgi veriyorlar. Bize 1 tane
Sadece Hazinenin -şimdi, birazdan oraya geçiş yapacağım-
kamu işletmeleri raporu var; bunlarda da 1 sayfa -yani şuradan
bakıyoruz- 1,5 sayfa, 2 sayfa örnek. En büyük kurumlar sadece bir bilanço
göstergesiyle toplanıp bir rapor hâline getirilmiş. Burada bir
denetim yok, genel bir rapor var.
Şimdi, bu kamu işletmeleri genel raporunun
dışında da herhangi bir şey, maalesef, bize gelmemiş.
47 tane KİTe ait rapor yok. Sayıştay bunların 43üncü
maddesine dayanarak bunları açıklamıyor ama hemen arkasında
44üncü madde var, raporların yasaklı durumlar hariç kamuoyuna
duyurulacağı da 44üncü maddede yer alıyor; maalesef maddenin
bir tarafını okuyup bir tarafını okumayınca böyle
oluyor.
Daha vahimi var. Neyse, hadi onları yine bir
şekilde KİTte, geliyorlar, anlatıyorlar. Kısmen raporlar
var, istersek zorla bir kısmını buluyoruz ama mahallî idarelerle
ilgili raporlar
Bizim Kesin Hesap Kanununa ilişkin muhalefet
şerhimizde ayrıntısı var, isteyen
arkadaşlarımız bakabilir ama bir iki cümle ondan da bahsedeyim.
Mahallî idarelerle ilgili raporlar TBMMye hiç
gelmiyor değerli arkadaşlar. Eğer kanunun 38inci maddesine
bakarsanız Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporuyla
ilgili: Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu ile Kurulca
görüş bildirilen kamu idarelerine ilişkin denetim raporları
Sayıştay Başkanlığınca genel uygunluk bildirimi
ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Yani bunun içerisinde yer
alan bütün denetlenen kurumların raporlarını sunmanız
lazım. Burada da aynen kamu işletmeleri raporu gibi Mahallî
İdareler Genel Müdürlüğünün hazırladığı genel raporun dışında
herhangi bir şey yapmıyor. Sayıştay Başkanlığı
İçişleri Bakanlığının
hazırladığı raporu alıyor, bunun içinden bir özetleme
yapıyor, bize bunu sunuyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bunu
yaparken nasıl yapıyorlar? Orada da çok böyle zekice
çalışma yapan arkadaşlarımız var. Kanundaki şeyi
yönetmelikle aşmaya çalışıyor, böyle bir garabet var.
Kısaca orayı da sizin dikkatinize sunayım.
Değerli arkadaşlar, Sayıştay
Denetim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelikin 2nci maddesi var; burada, (6)ncı fıkrada sadece
TBMMye değil, ilgili mahallî idarelerin meclislerine bilgi
verileceğini söylüyor. Bakın, kanun diyor ki: Türkiye Büyük Millet
Meclisine bilgi verilir. Yönetmelik diyor ki: Belediyelerin belediye
meclislerine gönderince işiniz biter. Şöyle diyor: Rapor Değerlendirme
Kurulunca merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik
kurumlarına ilişkin görüş verilen denetim raporları
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu ile birlikte Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulur ve bilgi ve gereği için kamu idarelerine
gönderilir. Kurulca görüş verilen -eklemişler burayı- mahalli
idarelere ait denetim raporları ilgili mahalli idarelerin meclislerine
bilgi ve gereği için gönderilir. Yani, Türkçesi, mahallî idarelerin
raporları TBMMye sunulmadan, kaçırılarak ilgili belediye meclislerine
ve il özel idarelerine veriliyor.
Ne diyor şimdi? Değerli arkadaşlar,
2015 yılında yürütülen denetimler sonucunda şöyle bir ibare
yazmışlar rapora da: İl özel idareleri, büyükşehir
belediyeleri, büyükşehir bağlı idaresi, il belediyeleri yüzde 100
oranında denetlenmiş -yani tamamı- ilçe belediyeleri yüzde 71,
kalkınma ajansları yüzde 100. Yani ilçe belediyeleri hariç bütün
kurumlar denetlenmiş. 185 belediye ve 51 il özel idaresini
incelemişler. Şimdi buraya dikkatinizi çekiyorum: 51 belediye ve 17
il özel idaresi için olumlu yani 51+17; 68, toplam 185te 68 olumlu görüş
var. Tekrar dönüyoruz, devam ediyoruz; 127 belediye ve 34 il özel idaresi için
şartlı denetim görüşü yani Eksiklikler var, bunları
onaylamıyoruz ama şu, şu, şu eksikliklerin giderilmesi
gerekir. diye, 6 belediye için olumsuz denetim görüşü yani ibra
edilmemiş, denetleme sonucu bize sunulmadığı gibi kendileri
de uygun görmemişler ve son olarak 1 belediye için ise görüş
bildirmekten kaçınılmış.
Şimdi ben soruyorum: Değerli
Sayıştay Başkanı, bunlar hangi belediyeler? Neden bunlar
bize Meclis olarak bildirilmiyor? En azından hangileriyle ilgili ne gibi
bir olumsuz kanaat vardı ki
Görüş bildirmekten kaçınmak en
ağır şeydir arkadaşlar. Yani şartlı olanı
yine anlayabilirsiniz ama görüş bildirmekten Sayıştayın
kaçınması demek İler tutar bir tarafı yok, ben buna hiçbir
şey diyemem. demektir. Onun için burada genel uygunluk bildirimine
baktığımız zaman yine aynı şeyler var.
Birkaç hususa daha
değinmek istiyorum. Bizim bütçe hakkımız elimizden
alınıyor dedim. Değerli arkadaşlar, genel uygunluk
bildirimi içerisinde ödenekler, yedek ödenekler bölümleri var, ödenek üstü
gider var, bütçe gideri var. Şimdi birkaç cümleyle hemen onu sizin
dikkatinize sunayım, zamanım azalıyor. Örneğin, genel
uygunluk bildirimi içerisinde ödenek aktarmayla ilgili bu görmüş
olduğunuz
Arkadaşlarımız hiç görmüyorlardır, bir
baksınlar. Yani bize de geliyor ama iktidara geliyor mu gelmiyor mu
bilmiyorum, sadece bundan bakabiliyoruz. Bunun içerisinde ödenek aktarma ve
ekleme kısmı var, her konuda bununla ilgili Bakana aktarma, döndürme
yetkisi veriyoruz ama acil durumlar için verilen bu yetki
Bunun içerisinde
rakamlar var, isterseniz bakarsınız, ek 1de. Değerli
arkadaşlar, bu tabloyu incelediğimiz zaman Gerçekleştirilen
ödenek aktarma, düşme ve ekleme işlemleri ile genel bütçeli
idarelerin toplam ödenek tutarında bir değişim olmamakla
birlikte, bu işlemlerle eklenen ve düşülen ödenek tutarının
kamu idarelerinin yıl sonu ödenek toplamlarına oranının
yüzde 4,79dan yüzde 108,85ine -yanlış duymadınız- kadar
değişiklik gösterdiği, ortalama değişim
oranının ise yüzde 29,55 olduğu
Yani toplamda
baktığınız zaman kamu idarelerinin toplam bütçelerinde
yüzde 30u kadar aktarma, döndürme yapılmış ve 2015
yılında eklenen, düşülen ödeneğin toplamını ise
toplam ödenek oranı en yüksek olan ilk 15 kurum almış. İlk
15 kurum için yüzde 63ü geçmiş. Bakın, yani ilk 15 kurumda biz
-sizin anlayacağınız dille söylüyorum arkadaşlar- Meclis
olarak, Plan ve Bütçe Komisyonu olarak 100 lira ödenek vermişiz, biz
demişiz ki -bizim verdiğimizin dışında- Bunun 63
lirasını şuraya harcayın., o kaldırmış
başka yere harcamış, başka yerlere harcamış. Şimdi,
burada harcamanın doğru yere gittiği veya makbuzların,
faturaların doğru olduğu ayrı bir şey, bizim
verdiğimiz amaçla o proje için ödeneğin kullanıp
kullanılmadığı ayrı bir şeydir. Yani bütçe
hakkınızın denetlenmesi engellenmiş oluyor.
Dolayısıyla, burada bunu dikkatinize sunuyorum. Neden böyle
söylüyoruz? Yani ödenek üstü şeylere bakıyorsunuz 35,2 milyar.
Bütçenin yüzde 7,26sına tekabül ediyor. Verdiğimiz 100 liranın
7,26sı kadar, bütün bütçenin tamamının yüzde 7,26sı
maalesef gitmiş. Peki, niye söylüyorum, normal olması gereken ne?
Limit koymuşuz, yedek ödenek limiti yüzde 2, kanun koyucu yani
aşılabilecek oranı da vermiş. Bu kaç? Yüzde 7,3.
Dolayısıyla, bizim bütçe hakkımız gidiyor.
Tabii, ödenek üstü giderlere
baktığımız zaman da aktarma, döndürmenin
dışında 31,2 milyar yine toplam ödenek üstü miktar var. Bunun 20
milyara yakını Millî Eğitim Bakanlığına ait.
Oradan bir torba yapıyor Bakan, oradan oraya, oradan oraya aktarıyor.
Maalesef, bütçe hakkımız elimizden gidiyor.
Son olarak, burada, değerli arkadaşlar,
Hazineye geçmeden önce yine Hazineyi de ilgilendiren bütçe hakkımızla
ilgili başka bir şey var: Sağlık Bakanlığı
bütçesi geldi, arkadaşlarımız baktılar, Bakanın
sunumunun ilk başında var; bir döner sermaye garabetimiz var.
Sayıştayın bütün raporlarında döner sermaye
işletmeleriyle ilgili eleştiriler var. Kabaca 32 milyar lira bütçesi
var Sağlık Bakanlığının, 32 milyara yakın da
-31 milyar küsur- döner sermaye işletmesi var. Yani, öyle bir şey
olmuş ki bizim bütçe hakkımız diye bir şey
kalmamış. Bütün kurumlarda döner sermayeler ayrı bir beylik
gibi. Ve yapılan harcamalarla ilgili eleştiriler var. Ya, doktorlara
daha fazla verelim ama kuruma daha fazla döner sermaye verelim diye harcama
olmayan şeyleri harcama gösterip şişiriyor muyuz? Nereye
gidiyor? Buradan kim nereye harcama yapıyor? Yani, denetim dışına
çıkmış 32 milyarlık bir şeyden bahsediyoruz.
Dolayısıyla, bu döner sermaye meselesinin de Maliye
Bakanlığı tarafından bir an önce çözümlenmesi ve gerekli
yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Hâlâ ortada gidiyor,
Sayıştaya verdikleri cevaplarda Yaptık., Yapıyoruz.,
Çalışıyoruz. deniyor. Bunu söylemişken şehir
hastaneleriyle ilgili garabet var. Hazine bütçesinden konuşuyoruz. Hazine
garanti veriyor. Sayın Cumhurbaşkanı Herkes dövizini
bozdursun." diyor. Efendim, BİST bozdurmuş, şu
bozdurmuş. Peki, ne yapacağız, yükümlülükleri nasıl
yapacağız? Köprü taahhütleri, yol taahhütleri
Şehir
hastanesinde hasta garantisi veriyoruz, doluluk oranını garanti
ediyoruz, bunlar da dolar üzerinden. Nasıl değiştireceğiz?
Herkesi, tamam, söylüyoruz ama önümüzdeki yirmi-yirmi beş yıl sürede
bunlara milyarlarca dolar ödeme taahhüdünde bulunduk, üstüne üstlük hasta
garantisi verdik. Bunlar ne olacak? Asıl bunlara bakmamız lazım.
Hazinenin üstlendiği garantileri de ciddi şekilde gözden geçirerek
daha etkin alanlara yönlendirmemiz lazım. Efendim, Bakan istiyor. Ya,
doğru mu? Değil. Sayın Bakan burada. Kalkınma
Bakanıyla konuştuk. On yıldır bekleyen kamu-özel
ortaklığı kanun tasarısı taslağı var, birisi
alıp getiremedi. Sağlık Bakanlığı ayrı yapıyor,
Turizm Bakanlığı ayrı yapıyor, Özelleştirme
İdaresi ayrı yapıyor. Böyle bir şey olur mu? Aynı
döner sermaye işletmesi gibi. Bunların hepsini zapturapt altına
almamız lazım, doğru alanlara kaynaklarımızı
yönlendirmemiz lazım. Bu sefer sürekli borç taahhüdüne giriyoruz, döviz
taahhüdüne giriyoruz, sonra da döviz yükümlülüklerimiz artınca, açık
pozisyonumuz artınca sıkıntıya düşüyoruz, onun için
bunları kökten çözmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar.
Aynı şey
Bizim görevimiz, sizi bütün
konularda uyarmak, doğruya doğru teşvik etmek,
yanlışları eleştirmek. Burada söylediğimiz şeyler
herhangi bir yıkıcı değil, yapıcı eleştiri.
Örnek söylüyorum, yine Hazineyle ilgili, burada Sayıştayın
raporlarında da var, Sayın Bakana da ilettik, Kredi Garanti Fonuyla
ilgili uyarılar var. Bunların işlemleriyle ilgili
Sayıştayın yaptığı uyarılar var, Kriterler
belli değil; neye göre, kime veriyorsunuz, kime vermiyorsunuz belli
değil. diyor. Arkadaşlarımız getirdiler alelacele -Komisyon
Başkanımız yok ama Komisyon üyesi arkadaşlarımız
burada- gecenin yarısında bir kanun tasarısının,
teklifinin içerisine, torbaya bir madde. Nedir? dedik. Kredi Garanti
Fonuyla ilgili, efendim, 2 milyar daha limit istiyoruz. 2 milyar
vermiştik zaten. Yani merak ettik, böyle aceleyle, acele, sahibinden,
ihtiyaçtan, bizim torba kanunlar
Artık kitaptan bahsetmez olduk, eskidi.
Sürekli bir kurum bir şey getiriyor, son saniyede gelince de bir içine
bakalım dedik. Gerekçesini okuduk, diyor ki: Yeni kurulacak olan
İhracat Kredi Garanti Fonuna kullandırılmak üzere. Arkadaşlara
soruyorum, böyle bir şey kuruldu da bizim mi haberimiz yok,
yoğunluktan bazen oluyor çünkü dikkat edemeyebiliyoruz. Maalesef, böyle
bir şeyde yeni bir kurum kuralım, kafamıza göre yapalım.
Peki. dedik. Ya, bunu Bakanlar Kurulunun yapma yetkisi var, bir.
İkincisi: Verdiğimiz 2 milyarın
tamamını kullandınız mı? Hayır. Dökümünü
getirin. dedik. Aceleyle bir şey çıkmadı. Sonra söyledik,
Sayın Bakan da bakmış ve nitekim yolunu gösterdik,
amacımız burada eleştirmek değil. Ne yapacağız?
dediler. Bakanlar Kurulu gelsin, İhracatçılar için de Kredi Garanti
Fonundan kullandırılır. desin, bir Bakanlar Kurulu
kararıyla çıkarın. Evet, çıkarmışlar,
teşekkür ediyoruz, eksik olmuş bazı konular var ama yine burada
Bakanlar Kurulu 30/10/2016 tarihinde kararlaştırmış,
kasım ayı içerisinde de Resmî Gazetede yayınlanmış. 2
milyarlık kaynak şu anda duruyor, kullanırlarsa ihracatçıya
da kullandırılacak, Eximbank aracılığıyla gelirse
de yüzde 100üne Kredi Garanti Fonundan para verecek. Demek ki muhalefetin her
söylediği yanlış değilmiş, eksik de olsa bir
şeyler yapıldığı zaman
Doğru Yeniden oraya niye
kaynak kuruyorsunuz, niye yeniden bir fon kuruyorsunuz? dedik. Tam tersine,
fonların, döner sermayelerin bütçe disiplini içerisinde Hazinenin,
Maliyenin kontrolünde çalışması gerektiğini söyledik, aksi
takdirde kaynak israfı oluyor değerli arkadaşlar, maksat, oraya
buraya gelmesi değil. Şimdi, en büyük sorunumuz
Diyoruz ki: Döviz
sıkıntısı başlayınca herkes dövizi satsın,
TLye geçsin. Peki yeterli mi? Eğer o taahhütleri azaltamıyorsak,
tasarruflarımızı artıramıyorsak, sürekli olarak döviz
üzerinden kaynak bulup tüketimi finanse etmeye çalışırsak bunun
içinden çıkamayız. Ne lazım bize? Yapısal önlemler
lazım, ekonomide bunları kalıcı hâle getirecek
çalışmalar lazım. Onun için de sadece köprüyle, yolla ilgili
değil, şehir hastaneleriyle ilgili de Hazinenin bütün garantilerini
de üzerimizde baskı yaratacak, döviz pozisyonumuzla ilgili
kırılganlığımızı artıracak
çalışmaları da bir an önce azaltacak şekilde bu
çalışmaları gerçekleştirmemiz gerekiyor; aksi takdirde,
bunu konuşur dururuz. Yani, en önemli döviz kazancı getiren
sektörümüz turizm sektörü, maalesef, onunla ilgili de yasal düzenlemeleri
çıkaramadık. Geçen hafta otelcilerin genel kurulu vardı,
Sayın Bakan da oradaydı, Sayın Kılıçdaroğlu da
oradaydı, ben de oradaydım, konuştuk ve maalesef henüz yasal bir
düzenlememiz çıkmadığı için de bunu yapamıyoruz. Önce,
döviz getirici alanlardaki eksiklerimizi tamlayıp buralarda elimizde olan
imkânları değerlendirmemiz lazım. Onun için de yapıcı
bir muhalefet anlayışı içerisinde sizlere sunmuş
olduğumuz bu görüşleri dikkate alarak ülkemizin daha da
gelişmesi, 2023 yılında lider ülke olması, 2053te süper
güç olması için, başta Diyanet İşlerinin eğitimi de
dâhil olmak üzere, bütün konularda iş birliği yapılması
gerektiğini düşünüyor, bütçelerin hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
konuşmacılarını dinleyeceğiz.
İlk olarak Ankara Milletvekili Sayın Ahmet
Haluk Koçu kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz dokuz dakika.
CHP GRUBU ADINA AHMET HALUK KOÇ (Ankara)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ayrılan kısa
süre içerisinde Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde siyasi
değerlendirme mi yapalım, yoksa bütçe rakamları üzerinden teknik
bir değerlendirme mi yapalım? Ama, herhâlde komisyonda teknik boyutu
konuşuldu. Daha çok siyasi değerlendirme yapma ihtiyacı ortaya
çıkıyor.
Öncelikle, hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, tarih öyle
örnekler ortaya koyuyor ki bazı ülkelerde demokrasinin
tanıdığı temel hak ve özgürlükler kullanılarak
sandıktan iktidar olarak çıkanların, daha sonra kendilerini
oraya getiren temel hak ve özgürlükleri adım adım budayarak, ortadan
kaldırarak sandıktan bir daha çıkmamak gibi bir sorunun
olmayacağı bir ortamı sağladıklarını
görüyoruz. Bu, Türkiye'deki örneklerden bir tanesidir. Diyeceksiniz Biz hangi
özgürlükleri kısıtladık? Bunlar örnekleriyle var.
Anayasa'nın 101, 102, 103, 104üncü maddelerinde
Cumhurbaşkanlığı makamıyla ilgili
Ki parantez içinde
şunu da söyleyeyim: Herkesin, Türkiye Cumhuriyeti devleti için çok önemli
bir makam olan bu konuda yorum yaparken, siyaset geliştirirken -o makamı
işgal edip o görevi yaparken de- çok dikkatli olması gereken bir
noktada olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Anayasada, dediğim gibi, maddelerde hukuki
durum ifade edilmiş. Bir de fiilî durum var
yaşadığımız. Maalesef, Anayasa'da yer alan tariflerle
hiçbir ilgisi yok bugün yaşadığımızın. Yani,
Anayasaya göre sorumluluk alanları sayın bakanlar ve
Başbakanda. Başbakan büyük bir çaba içerisinde kendini ilga etmek
için şu aşamada yani kendi varlığını ortadan
kaldırıp sistemi bir başkanlık sistemine dönüştürmek
için büyük bir çaba içerisinde. Cumhurbaşkanlığı
makamına bakıyorsunuz, sorumsuzluk tarif ediliyor. Ama, sorumsuz bir
kişi bugün Türkiye'de hem Cumhurbaşkanı, hem Başbakan, hem
Meclis Başkanı, hem Yargıtay Başkanı, hem üniversite
rektörü, hem doktor, hem spor federasyonu başkanı, hem dernek
başkanı, hem sendika başkanı, her şey. (CHP
sıralarından alkışlar) Ben her şeyim. diyor, Bunu
bu şekilde kabul edeceksiniz. diyor, Ben yaptıklarımdan
sorumlu tutulmam. diyor, Böyle bir sistem geliştireceksiniz. diyor,
Ben denetlenmeyeceğim. diyor, Böyle gidecek bu iş." diyor ve
uzun yıllar Batı Trakyada eziyet çekerek sonunda ana vatanına
kavuşan Sayın Müezzinoğlu bunu külhanbeyi siyaseti olarak
yorumluyor ve cumhuriyetin kurucusuyla bağdaştırarak bir yorumda
bulunuyor bu tavra, hiç ilgisi dahi yok.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
bakıyorsunuz, siyasetin görevi nedir? Siyasetin görevi fiilî
durumları hukuk devleti kuralları içerisine getirme görevidir.
Şimdi, Türkiye'de yaşanan tersten okuma. Nedir o? Bir fiilî durum
var, hukuki durum içine bunu getiremiyoruz, o zaman hukuki durumu fiilî duruma
göre ayarlayalım. Ya, ne yapalım? Bu kişinin istediği bütün
yetkileri verelim, denetlenmesin, sorgulanmasın, başına buyruk
gitsin.
Değerli arkadaşlarım, bir gün Esada
savaş açmak için oraya girdim. diyen, yirmi dört saat sonra Oradaki
terör örgütlerine karşı mücadele etmek için oradayım. diyen,
bir gün Libyada NATOnun ne işi var? diyen, ertesi gün NATOnun
verdiği görev çerçevesinde Libyaya giden bir kişiye her konu
nasıl emanet edilebilir?
Bakın, tarih 4 Şubat 2015 -dört yıl
parti sözcülüğü yaptım- şöyle demişim tek kişiyi tarif
ettikten sonra: 4 Şubat 2015. Özetle şunu demek istiyor: Yeni
çıkacak bir paketle sürekli bir sıkıyönetim hâli getirmeliyim ki
Türkiye'ye, sürekli bir olağanüstü hâl dayatmalıyım ki hak,
hukuk, adalet, özgürlük ve eşitlik gibi kavramlar peşine düşen
her kimse onları bir şekilde derdest edebilmeliyim, nefes
alışlarını dahi takip edebilmeliyim. İşte
Türkiye böyle arızalı bir siyasetin elinde. demişim parti
sözcüsü olarak. (CHP sıralarından alkışlar)
4 Şubat 2015, Allahtan subliminal mesaj
çıkartılmadı bana, bir darbe sonrasında gerçek darbeyi
yapan bir eylemi tarif etmemişim orada. Sadece kişinin beklentilerini
tarif etmişim.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
herkes tedirgin, gerçeği paylaşalım, herkes huzursuz. Büyük bir
ihtimalle benim son dönemim görev olarak, sizlerin de. İnşallah devam
edersiniz ama bir noktada son vereceksiniz. Bu huzursuzluk çevrenizde de var,
sizlerde de var. Yarından emin değil kimse. Kimse güven duymuyor,
herkes tedirgin. Siyaset görevi olarak siz başka şeyler
söyleyeceksiniz, bunu anlayışla karşılarım ama ben
gerçeği söylüyorum. Baktığınız zaman, şimdi,
birilerine bir siyasi görev verilmiş gibi -demin söylediğim gibi-
başkanlığın peşinde koşan bir siyaset tarzı
Türkiyede geliştirilmeye çalışılıyor. Onların
eski söylemlerine bakıyoruz. Ben tekrar etmiyorum. Eski söylemleriyle
çelişen tavırlar siyaseti her zaman için güvenilir kurumların en
sonunda gösteriyor Türkiyede.
Değerli arkadaşlarım, bu örnekten de
yola çıkarak, çelişkiler yumağı var
karşımızda, pişmanlıklar sahnesi var siyasette,
ikiyüzlü politika örnekleri var; kötü, teslimiyetçi, inandırıcılıktan
uzak siyaset tavırları var. Yani bütün bunları
yaşıyoruz. Sizler çok büyük kalabalıklar toplayabilirsiniz
-tarihte bunun örnekleri var- gösteriler ve göz alıcı törenlerle
herkesin gözünü boyayabilir, etkileyebilirsiniz. Oluşturduğunuz medya
havuzlarında istediğiniz kişileri ve kurumları haysiyet
suikastlarıyla karşı karşıya bırakabilirsiniz.
Örneklerini her gün görüyoruz. İstediğinizi vatan haini,
istediğinizi iş birlikçi ilan edebilirsiniz. Bu yetkileriniz var. Bu
haklarınızı kullanıyorsunuz. Yandaşlarınızla
birlikte tarif edilmesi zor bir iktidar kibrinde erişilmezi,
tartışılmazı oynayabilirsiniz; her gün sabah-akşam,
ilgili-ilgisiz her konuda, büyük, her şeyi bilen edasıyla topluma
ayar vermeyi de inatla sürdürebilirsiniz. Bunları gören de sizi gerçekten
güçlü, tutarlı ve erişilmez zannedebilir. Aslında yaptığınız
tüm eylemlerinizden, hukuk dışılıklarınızdan,
sergilediğiniz usulsüzlüklerden ve yolsuzluk iddialarından gerçekten
korkuyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Gerçekten
huzursuzsunuz, tedirginsiniz. En çok da birbirinizden korkuyorsunuz, acaba
Pandoranın kutusu açılır da nasıl birbirimizin
kuyruğundan birbirimizi tutarız diye tedirginsiniz. Özet olarak,
Türkiye bu dayatmalarla karşı karşıya.
Değerli arkadaşlar, samimi bir
arkadaşınız olarak, 4üncü dönemini, 5inci dönemini tamamlayan
bir arkadaşınız olarak, beş yıl grup başkan
vekilliği yapmış, değişik noktalarda bulunmuş bir
arkadaşınız olarak şunu samimiyetle söyleyeyim: Türkiyeye
iyilik yapmıyorsunuz. Sizler de Türkiyeye iyilik yapmıyorsunuz
değerli kardeşlerim. Bu tavır, uygun bir tavır değil.
Bu tavır, Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü savunabilecek bir
tavır değil. Bu şekilde gelgitlerle, uluslararası her türlü
ilişkinin ortasında muhasara edilmiş gibi duran tek bir kimlikle
Türkiye, bugün içine düştüğü iç ve dış güvenlik
sarmalından çıkamaz, çok daha ağır bedeller ödemek zorunda
kalır.
Bu ülke, bu vatan hepimizin. Hep birlikte, hep
birlikte bu vatanın asıl sahipleriyiz. Hep beraber eşit haklara
sahip, eşit hukuku paylaşan, eşit birer cumhuriyet
yurttaşı olarak demokratik parlamenter sistemimizi güçlendirmek
zorundayız.
Yanlış yaparsınız. Türkiyeye
iyilik yapmazsınız. İnatla siyaset olmaz. Tek kişinin
güdümünde giderek siyaset olmaz. Ortak aklı geliştirecek her türlü
mekanizmayı kullanmak zorundayız. İşte, onun için
Parlamento var. Onun için Parlamentoyu korumalıyız. Onun için
parlamenter demokrasiyi geliştirmeliyiz. Tek kişiye emanet edilen bir
Türkiye başını beladan -açık söylüyorum- kurtaramaz.
Bir an önce öz eleştiri yapması gerekenler
umarım öz eleştirilerini yapar ve Türkiye bu sıkıntıdan
bir an önce kurtulur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET HALUK KOÇ (Devamla)- Hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Koç.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
konuşmacı konuşması sırasında özellikle birkaç
kez sıralarımıza da dönmek suretiyle ve bize de hitap etmek
kastıyla, bize ait olmayan bazı görüşleri bize atfederek
bazı görüşler serdetmiştir. Sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
BAŞKAN Sizin grubunuzun adını
geçirmedi ama.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Grubumuzun adını
illa geçirmesi gerekmiyor. Yani, böyle, gözünüzün içine baka baka bir şey
söylenince
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın Akçay.
İki dakika, lütfen
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Ankara Milletvekili Ahmet Haluk Koçun 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
birinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, Sayın Koçu dikkatle dinledik;
Türkiyede son zamanlarda, son yıllarda yapılan aktüel
tartışmalara ilişkin kendi görüşlerini değerlendirdi.
Elbette bütün görüşler saygıdeğerdir, bu
tartışmaları da yapmak durumundayız, yapmak zorundayız
ve yapacağız. Öyle görünüyor ki önümüzdeki günler içerisinde de bu
tartışmaları daha fazla yapacağız.
Değerli arkadaşlar, fiilî durum
dediğimiz hadise şu: Bilhassa, 2014 Ağustosunda
Cumhurbaşkanının seçimle gelmesinden itibaren bilhassa
doğan ve hukuka ilişkin birtakım hukuk dışı,
Anayasayı tanımayan, Anayasa Mahkemesini de kararlarını da
tanımadığını açık açık ifade eden bir
Sayın Cumhurbaşkanını elbette muhalefet olarak hepimiz ikaz
da ettik. Fakat, fiilî durumdan şu polemiğe ve demagojiye girmememiz
gerekir: Şu anki -Milliyetçi Hareket Partisi olarak- fiilî durumun en
önemli müsebbiplerinden birisi Anayasadaki Cumhurbaşkanının
sorumsuzluğuna ilişkin düzenlemelerdir. Bir kere, eğer,
önümüzdeki günlerde gelecek olan Anayasa değişikliğinde
Cumhurbaşkanına bu konuda belli bir hukuki ve siyasi
sorumluluğun getirilmesi hâlinde anayasal olarak da bu fiilî durumun sona
erdirilmesi imkânı da olacaktır.
İkincisi: Kim görev vermişse
diyerek
-inşallah yanlış anlamışımdır- eğer
bizi kastederek bir şey söylemişse Sayın Koç, buradan kim kime
görev vermişse onu açıklamak durumundasınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Milliyetçi Hareket Partisi
sadece kendi ilkelerini ve doğrularını, doğru
politikalarını uygulayan bir siyasi partidir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Aksi takdirde, kaos hâlinin
devam ederek Tahterevalli siyasetinden nemalanmaya devam etmek istiyorum.
diyorsanız, Fiilî durum, bu kaos hâli devam etsin. diyorsanız o
konuda da söyleyeceğimiz şeyler olabilir.
Herkese teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay, teşekkür ederim.
Sayın Bostancı
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sırayla gidelim Sayın Koç.
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Koç
yaptığı konuşmada, özgürlükler marifetiyle iktidara
gelenlerin sonraki dönemde bu özgürlükleri ortadan kaldırıp otoriter
bir rejime doğru sürüklendiklerini ifade ederek bizi kastetti. Bu,
açık bir sataşmadır, söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika da size süre
verelim.
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Vallahi herkes üstüne
almış Sayın Başkan, ben kimseyi kastetmedim.
BAŞKAN E, Genel Kurulda hitap ettiğiniz
için üstüne alınanlar oluyor tabii doğal olarak Sayın Koç.
Buyurun Sayın Bostancı.
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Ankara Milletvekili Ahmet Haluk Koçun 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Haluk Bey
katılmadığımız eleştirilerini zarif bir üslupla
ifade etti, öncelikle kendisine teşekkür ediyoruz ve ümit ederiz daha sonraki
dönemlerde de Meclisimizde bulunur.
Burada konuşurken siz görüşlerinizi
söylüyorsunuz, ben de gerçekleri söylüyorum. İdeoloji böyle bir
şeydir, kendini tabiatın dublikasyonu olarak sunar. Ben hakikati
konuşuyorum, siz de öyle, görüşlerinizi ifade ediyorsunuz. Haluk Bey,
aslında siz de görüşlerinizi söylüyorsunuz. Sonuçta da bütün
görüşleri millet dinleyip bir karar veriyor.
Sandıktan çıkıp özgürlükler
marifetiyle iktidara gelenler, sonra bunları ilga ediyorlarmış.
Yapanlar var, onlar sandığı da ortadan kaldırıyorlar
Haluk Bey, tarihteki örnekler. Bugün sandık var, yarın da olacak. O
sandığa, millet iradesine de hep birlikte sahip
çıkacağız tıpkı 15 Temmuzda
yaptığımız gibi.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Rektör
seçimlerinde siz de sandığı kaldırdınız
Sayın Başkan, rektör seçimlerinde!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanına ilişkin her türlü görevi uhdesine
aldığı ve bunları ifa ettiğine dair bir eleştiri
getirdi. 2014te halk tarafından ilk defa seçilen bir Cumhurbaşkanı
2007 değişikliğinin ardından
GARO PAYLAN (İstanbul) Evren seçilmişti.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Halk seçmeye
başladığında, artık Cumhurbaşkanı siyasi bir
kişiliktir ve elbette siyasete yani her şeye ilişkin
görüşlerini açıklama durumundadır. Yarın başkası
olacak, emin olun, onun da aynı şekilde halkla
bağlantılı bir tarzda bu işi yürüttüğü için
görüşlerini açıkladığını göreceksiniz.
MURAT EMİR (Ankara) Kim kullanıyor
Sayın Başkan?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Cumhurbaşkanları görüşlerini açıklar ama herkes kendi
görevini yapar ve bütün bunlar da yasalar çerçevesinde olur.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Anayasayı
tanımamak hangi görevidir Cumhurbaşkanının? Anayasaya
meydan okumak Cumhurbaşkanının görevi midir?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bunlara dikkat
etmek gerekir.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Koç, sizi de dinleyeyim.
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Efendim, her iki
sayın konuşmacı da adımı zikrederek bazı
açıklamalarda bulundu. Doğal olarak
BAŞKAN Ama, bir sataşmada
bulunmadılar şahsınıza.
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Ben de
sataşmamıştım efendim. Çok dikkatli bir üslup
kullandım, sataşmadım.
BAŞKAN Bir sataşma söz konusu oldu ama
Sayın Bostancı ve Sayın Akçay, ben de dinledim
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) İsmim
söylendiği için ben de iki dakika yanıt vermek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Koç
Sayın Koç, bir
dakika
İsminiz burada söylenebilir, bütün
milletvekillerinin ismi söylenebilir. Siz de grup başkan vekilliği
yaptınız, biliyorsunuz, bizden daha da iyi bildiğinizi
söyleyebiliriz. Eğer isminizi kullanıp şahsınıza bir
sataşma yapıldıysa size buradan söz verilir.
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Efendim, ismim
kullanıldı, söylemek istediğim
BAŞKAN Ama şu anda Sayın Akçay da
Sayın Bostancı da evet, isminizi kullandı ama
şahsınıza yönelik bir sataşmada bulunmadı. (CHP
sıralarından gürültüler)
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Söylemek istediklerimden
farklı anlamlar söyleyerek adımı söylediler.
BAŞKAN Ha, o zaman, buyurun iki dakika, tabii
ki.
Biz konuşarak anlaşıyoruz sayın
milletvekilleri, siz kendinizi yormayın.
Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili Ahmet Haluk
Koçun, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Öncelikle, şu değerlendirmeyi yapmama
müsaade edin: Siyasette en zor görev, bulunduğunuz mevkide
inanmadığınız siyaset görüşlerini göreviniz
gereği söyleme sorunuyla karşı karşıya kalmanızdır.
Ben Sayın Bostancıyı da Sayın Akçayı da bu pozisyon
içinde değerlendirdim. (CHP sıralarından alkışlar)
HİKMET AYAR (Rize) Siz çok kalmış
gibi konuşuyorsunuz.
AHMET HALUK KOÇ (Devamla) Bu benim görüşüm,
siz de kalkar burada söylersiniz. Bir görüşünüz olursa zaten size söz
verirler, çok kıymetli bir eleman olduğunuz belli.
BAŞKAN Sayın Koç, lütfen, yeni
sataşmalara neden olmayınız.
AHMET HALUK KOÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, şimdi, Sayın Akçaya benim saygım var,
ikisine de saygım var arkadaşlarımızın, temsil
ettikleri siyasi partilere de tabii ki saygım var. Benim söylediğim
çok açık, daha önce başkanlık sistemi
tartışıldığı zaman partinizin meydan meydan
söyledikleri ortada.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamam, yine aynı.
AHMET HALUK KOÇ (Devamla) Söyledikleri ortada,
aynı değil. Ben bu çelişkiye dikkat çekiyorum ve Türkiyeye
iyilik yapmazsınız diyorum. Burada kötü bir şey yok, bir tespit
var. Yani, bunu söylemenin neresi eleştiri, neresi sizi rahatsız
ediyor? Şimdi siz kendiniz söylediniz, ortada bir anayasal tablo var, bir
de fiilî durum var. E, Uygulamalar bu Anayasaya, hukuka
sığmıyor. diyorsunuz, O zaman biz yeni bir hukuk
geliştirelim. Ben de diyorum ki: Siyasetin görevi bu değil. O zaman,
5 kişi daha yarın uymadı hukuka, onlara da yeni hukuk mu tarif
edeceğiz, yeni hukuk mu düzenleyeceğiz? Sayın Akçay, söylemek
istediğim bu. Siyasetin görevi fiilî durumu hukuki duruma yani hukuk
devleti kuralları içine çekmektir, bu kadar açık. (CHP
sıralarından alkışlar) Demokrasinin tarifi de budur.
Demokrasinin temeli de hukuk devleti kavramıdır. Söylemek istediğim
bu, onun için siyasi çelişkiye dikkat çektim ve Türkiye'ye iyilik
etmezsiniz sözünü de çok açık söyledim.
Deminki şeye gelince: Vallahi o kadar
özgürlükler var ki, hiçbir şeyi ellemediniz, basın özgürlüğünden
nefes almakta zorlanıyoruz. Her taraf çok özgür, özgürlük fazla geldi,
fazla oksijen gibi. Yani biraz kinaye mi yapayım Sayın Bostancı?
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çok bariz bir şekilde
bir sataşmada
BAŞKAN Bir açıklama yaptı
Sayın Koç.
Sayın milletvekilleri, size sonsuz söz
verebilirim, grup başkan vekilisiniz, çok da arzu ederim ama bir
gündemimiz var, onu takip etmek zorundayız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
eğer bir hatibe
BAŞKAN Sizi dinleyeceğim Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamam.
BAŞKAN Lütfen, buna özen göstermenizi ve
hassasiyetle bu konuyu takip etmenizi rica ediyorum.
Buyurun, sizi dinleyeyim şimdi Sayın
Akçay.
Süreniz iki dakika.
4.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Ankara Milletvekili Ahmet Haluk Koçun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Değerli milletvekilleri, tekrar hepinize saygılar
sunuyorum.
Biz
Milliyetçi Hareket Partisiyiz, dün başka, bugün başka
konuşmayız. Dün ne demişsek yine aynısını ifade
ediyoruz. Dün bu kürsüden Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
yaptığım konuşmada da
Çok açık, net bir şekilde,
biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok partili, demokratik, hukuki
parlamenter sistemden yana olduğumuzu binlerce kez ifade ettik, yine bu
ifademizin arkasındayız.
Şu
anda âdeta karanlıkta veya bulanık suda bir tartışma
yaratır gibi, henüz Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan ve üzerinde
sadece tahmin yürütülen bir Anayasa teklifi üzerine, sadece bol bol spekülasyon
ve demagoji yapılıyor.
Dolayısıyla, biz
inanmadığımız bir şeyi savunmayız. Yarın,
geldiğinde, neyin savunulduğunu neyin
savunulmadığını da çok net bir şekilde bütün
milletimizle birlikte de paylaşırız. Fakat, şunun da
mutlaka ortaya konulması gerekir: Ortada bir kaos var mı? Var. Fiilî
durum var mı? Var. Hukuki duruma çekilmesi gerekiyor mu?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Fiilî durum yok, suç
işleme var, Anayasayı ihlal var Başkan.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Çekilmesi gerekiyor. Ama,
ben öyle anlıyorum ki yani, bu kaosun, bu fiilî durumun
çekişmesinden
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anayasayı ihlal
var, fiilî durum yok, Anayasayı ihlal var.
BAŞKAN Sayın Tanal
ERKAN AKÇAY (Devamla)
bir memnuniyet var
herhâlde, memnun oldukları bir durum söz konusu, buna ilişkin bir
argüman geliştirilmiyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
Anayasayı ihlal var.
BAŞKAN Sayın Tanal, size söz vermedim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Dolayısıyla, bu
tartışmaları hukuki ve anayasal zeminde önümüzdeki günlerde daha
da tartışacağız.
Yani, Milliyetçi Hareket Partisiyle sürekli bu
konuda tartışma yürütmekten ziyade
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla)
çeşitli
mitinglerinizdeki, bölücü unsurlarla olan birlikte
çalışmalarınızı da bir gözden geçirmenizde fayda var.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sadece
kayıtlara geçsin diye
Biraz önce Sayın Haluk Koç konuşurken Ben
gerçekleri konuşuyorum, siz de görüşlerinizi söylüyorsunuz. gibi bir
söz söylemişti. Aynı mahiyette, sözlerini devam ettirir şekilde,
İnanmadıklarınızı söylüyorsunuz. Ben ise burada yine
gerçekleri söylüyorum. babında bir değerlendirme yapması niyet
okuma, haksız bir eleştiri. Kendi görüşlerini kuvvetlendirmek
için karşı tarafı, bir bakıma, kendi
inandıklarını söylemeyen, görev icabı öyle
konuştuğu şeklinde bir profile yerleştirmeye
çalışan bir dildir, ayıp bir dildir. Kayıtlara geçsin diye
söylüyorum.
Teşekkür ederim.
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, tedbirim
var, biliyorsunuz.
Sizi de bir dinleyelim, o tedbire başvurmadan
bu işi noktalarız inşallah.
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Yani, Sayın
Bostancının ifade ettiği gibi ayıp bir dil
kullanmadım. Üslubuna son derece dikkat eden bir kelime tercihiyle
konuştum. Bu konuda açıklama yapmak istiyorum. Doğrudan adımla
ilgili.
BAŞKAN Sayın Koç, yerinizden
yapsanız.
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Efendim, Sayın Akçay
da kullandı, ben de kullanayım.
BAŞKAN Peki, size de bir söz verelim.
Bir gerginlik yaşanmasın diye
gerektiği kadar hassas davranıyorum ama aynı hassasiyeti lütfen,
sizlerden de bekliyorum, tekrar edeyim.
Buyurun Sayın Koç.
5.- Ankara Milletvekili Ahmet Haluk
Koçun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yerinden sarf
ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET HALUK KOÇ (Ankara)
Sayın Başkan, gerginlik yaşanmaz, merak etmeyin. Bu kadar güler
yüzle kürsüye gelen biri niye gerginlik çıkarsın, niye
gerginliğin sebebi olsun?
BAŞKAN Çaba sarf
ediyoruz.
Buyurun.
AHMET HALUK KOÇ (Devamla) Sayın
Bostancı, demin söylediği gibi, iktidar partisinin grup başkan
vekili, görevini yapıyor. Umarım, anılarını
yazdığı zaman da bu dönemki siyasi tutumunu aynı bu
şekilde değerlendirir, Ben doğruyu yapıyordum. diye
değerlendirir. Bu şekilde ifadelerine, bu şekilde
pişmanlıklarına çok tanık olduk daha önce belli noktalarda
görev yapan arkadaşlarımızın. Umarım ben daha
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sizin var
mı Haluk Bey? Siz yazdınız mı
hatıralarınızı?
AHMET HALUK KOÇ (Devamla) Olabilir.
Ben, gerekirse partimin içinde öz eleştiri
yapmasını da bilen, kurallar içerisinde değerlendirmesini de
bilen bir arkadaşınızım; siyasette biat edilmemesi
gerektiğini öğrenen bir kişiyim ve biat da etmedim. Partimin
yanlış yaptığı yerlerde de tavır koyan bir
insanım.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yanlış mı
yaptı?
AHMET HALUK KOÇ (Devamla) Size de tavsiye ederim,
bu kadar boyun eğmişlik yaşamayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) O zaman
sürekli tavır koymaları lazım Hocam, sürekli tavır
koymaları lazım.
BAŞKAN Sayın Yarkadaş
AHMET HALUK KOÇ (Devamla) Sayın Akçaya
gelince
Sevgili Akçay, size ayrı bir saygım var,
sevgim var. Sayın Usta benim hemşehrim, yanınızdaki
arkadaşım. Daha kendisini yeni Samsunda ziyaret ettim, çay içtik
birlikte. Camianızla da çok yakından görüşürüm Samsunda daha
önceki milletvekilliğim döneminde.
Şimdi, şöyle söyleyeyim: Bence siz bu
süreçte daha az konuşun, daha az yıpratırsınız
kendinizi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Daha az tahrik edin, biz de
daha az konuşalım.
BAŞKAN Sayın Koç
AHMET HALUK KOÇ (Devamla) Şimdi, bakın,
fiilî durum
Bakın, ben not aldım
BAŞKAN Sayın Koç, bakın, yeni
sataşmalara neden oluyorsunuz. Sizden özellikle ricada bulundum. Lütfen
AHMET HALUK KOÇ (Devamla) Sayın Başkan,
siz benimle taraf değilsiniz. Ben Sayın Akçaya söylüyorum.
BAŞKAN Lütfen, yeni hakaretlere neden
olmayın.
AHMET HALUK KOÇ (Devamla) Müsaade edin de
konuşayım.
BAŞKAN Siz önerimi dikkate
alırsanız, ben size müsaade ederim.
AHMET HALUK KOÇ (Devamla) Fiilî durum nedir
Sayın Akçay? Fiilî durum Anayasaya uymazlık, Anayasa
sınırlarında olmamak. Fiilî durum bu, değil mi? O zaman
hukuk devletinin görevi nedir? Hukuk devletinin görevi, parlamenter demokrasi
buradan yara alıyorsa parlamenter demokrasiyi güçlendirecek
adımlardır; tam tersine, bu fiilî durumu yaratan kişiyi bu fiilî
durumu yaratmasından dolayı ödüllendirmek değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET HALUK KOÇ (Devamla) Bunu söylemek istedim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim anlayış
gösteren grup başkan vekillerine.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben yerimden pek kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, benim
için de -Sayın Koçun ifade ettiği gibi- Sayın Akçayla
karşılıklı bir polemik çok güç, hem seçim bölgemizden hem
birbirimizle olan geçmişimizden ama Milliyetçi Hareket Partisi dün ne
dediyse bugün onu diyor. dediği zaman
Burada bir rektörlük
atamasıyla ilgili tartışma yaşanmıştı, çok
net ve doğru bir tavır konmuştu. O gün rektörlük önerisiyle
ilgili ne geldiyse bugün Anayasa paketine o konmuş durumda. O gün
Sayın Akçay Bu fevkalade sorunlu bir durumdur, bu ancak diktatörlüklerde
olacak bir uygulamadır. Bunu kabul etmek mümkün değildir, bu önerge
çekilmelidir. derken hepimizin alkışını almıştı
ama bugün partilerinin kabul ettiği metinde rektörlük atamasıyla
ilgili aynı madde yer alıyor. Şimdi, bu durumda, kendisinin
durumunu tutarsızlıkta bulunmamakla tarif etmesi güç ama bugünkü
fiilî durumun adını Cumhuriyet Halk Partisi olarak şöyle
koyuyoruz: Birileri, geçmişte yaşadığımız gibi,
demokrasimize tecavüz etti, şimdi diyorsunuz ki: Demokrasiyi tecavüzcüyle
evlendirelim ve affedelim onları. Bunu yapmamız mümkün değil.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel, bakın, ben
gündemde konuyu kapatmaya çalışıyorum, her iki partinin grup
başkan vekili de uyarıma ve ricama hassasiyetle
karşılık veriyor. Gündeme davet ediyorum, başka bir konudan
yine başka bir gündem hâline getirmeye çalışıyorsunuz.
Lütfen, bir daha böyle yapmayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne alakası var ya? Fiilî
durumu konuşuyorlar efendim.
BAŞKAN Yani, burada biz Sayın
Akçayın tutarlı olup olmadığını
tartışmıyoruz.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ne
alakası var? Bütçe görüşmesi bu.
BAŞKAN - Sayın Akçayı hepimiz
biliyoruz, ne kadar tutarlı bir siyaset yaptığına siz de
tanıksınız, ben de tanığım, lütfen. [CHP
sıralarından alkışlar(!)]
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) Fiilî durum
Sayın Başkan, fiilî durum. Fiilî durum bu.
BAŞKAN - Sayın Akçay, buyurun, sizi
dinliyorum.
Niçin şahsiyatla uğraşıyorsunuz,
anlamadım yani.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, hem Sayın Koç
Buyurun Sayın Akçay, gerekçenizi biliyorum.
İki dakika
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Ankara Milletvekili Ahmet Haluk Koçun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında ve Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, herhâlde
üniversite öğretim üyelerinin, hocaların bir
alışkanlığı var; Sayın Koçun böyle Az
konuşun. veya Çok konuşun. gibi tavsiyelerde
bulunmamasını tavsiye ederim. Burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Az geldiği için
Meclise, çok az
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Türkiye Büyük Millet
Meclisinde mümkün olduğunca bütün milletvekilleri de konuşur, bundan
rahatsız da olmamak gerekir.
Şimdi, üniversite rektörleriyle ilgili bu
düzenleme geldiğinde, bunun doğru olmadığını
söyledim ve aynı kanaatteyim. Şimdi bu muhal, bu anayasa teklifinde
ne gibi, hangi yetkiler, bunlar tartışılıyor. Bunlara
elbette Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışıldıktan
sonra bir şekil verilecektir. Şimdiden ön yargılı olmamakta
fayda var, biraz ön yargılı gördüm. Fakat, üniversite rektörlerinin
seçimi, zaten öteden beri yani mevcut o seçim dediğimiz hadise de çok
tartışmalı. Ne kadar demokratik olmadığını,
tartışmalara yol açtığını hepimiz de biliyoruz.
Fakat, bir OHAL düzenlemesiyle, kanun hükmünde kararnameyle bunun bir geçici
düzenleme mi, sürekli bir uygulama hâline mi geleceği hususu henüz belli
değil ve tartışmalara açık ve ben de bu konuda, böyle, tek
kişinin üniversiteye rektör veya yönetici atamasına karşı
olduğumu da ifade etmek isterim. Bunun, üniversite ve bilim hayatına,
üniversitenin olması gereken özerk yapısına da uygun, kendine
özgü bir yapının kurulması gerektiği de açıktır.
Yıllardan beri süren tartışmalar, yine son zamanlarda derinlik
kazanmıştır. Bu tartışmalara da devam etmekte fayda
vardır. Ben görüşümü değiştirmedim.
Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Sayın Özelin yapmış olduğu benzetme,
demokrasi tecavüzcüsü, evlendirme benzetmesi bir eleştiri
değildir. Bu konulara ilişkin eleştirilerini çok çeşitli
biçimlerde Sayın Özelin kendisi, CHPli arkadaşlar ifade ediyorlar.
Bu, son derece ayıp bir benzetmedir. Bu bakımdan kınıyorum,
kayıtlara geçsin diye bunu söylüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Biz de
kınadık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.52
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.22
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 32nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı
433) (Devam)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2015Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
(Devam)
1) Anayasa Mahkemesi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık
2017Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
(Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, siz, biraz önce
-tabii, aslında önceden işaretini verdiniz- dediniz ki: Benim de
yapacaklarım var. Sonra da oturumu kapattınız ve böylelikle,
benim, Naci Beyin yapmış olduğu o eleştiriye cevap verme
imkânım ortadan kalktı.
BAŞKAN Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoksa kürsüden cevap vermem
gereken bir durum ama tutanaklara geçmesi açısından şunu
söylüyorum: Ayıplı bir dil kullanıldığını
söylüyor ve bunu kınadığını söylüyor. Buradaki bizim
kullandığımız dilin ayıplı bir dil olması
için oradaki tecavüz kelimesinin birinci anlamında
kullanılıyor olması lazım. Oysaki, örneğin
Cumhurbaşkanının bakanların ya da bakanların
milletvekillerinin yetkilerine tecavüzden bahsedildiğinde, bunun yetki
tecavüzü olduğuna ya da hukuksal anlamda
kullanıldığına bir şüphe yok. Bunun böyle
anlaşılmış olması beni hayretler içinde
bıraktı.
Tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum,
bugün Türkiyede Sarayın, Cumhurbaşkanlık makamının
yürütme makamı üzerinde ve yürütme makamının Meclis üzerinde bir
yetki tecavüzünden bahsediyoruz, bunu da ifade etmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöl konuşacak.
Buyurun Sayın Bingöl. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz dokuz dakika.
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Birlikte mesai yaptığımız,
Parlamento çalışmasında her zaman özveriyle bize destek veren
mesai arkadaşlarımızın sorunlarına bir nebze
değinerek konuşmama başlamak istiyorum.
Meclis, maalesef,
çalışanlar için eşitsizliğin ve adaletsizliğin hâkim
kılındığı bir niteliğe bürünmüştür. Meclis,
maalesef, iş barışını personele yaptığı
uygulamalarla ortadan kaldırmıştır. Bugün Parlamentoda 4
farklı türde personel çalıştırılmaktadır ama
istismar edici bir anlayışla 4/C ve taşeron işçilik âdeta
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kalıcı istihdam politikasına
dönüşmüştür. Bu, gerçekten diğer kurumlara örnek olması
gereken Parlamentoya hiç de yakışmamaktadır. O kadar iş
büyütülmüştür ki, yetişmiş Parlamento elemanları huzursuz
edilerek istifa ettiklerinde onların yerine de taşeron işçiler istihdam
edilmiştir. Taşeron işçilik statüsü, emeğin sömürüsüdür ve
bu emek sömürücülüğü bu Parlamentoya asla yakışmamaktadır.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
Parlamento çalışanlarının çok farklı sorunları
vardır. Aynı işi yapan Parlamento çalışanları
farklı ücret alabilmekte, iş sonu tazminatı alamamakta,
işsiz kaldıklarında ise işsizlik ücreti
alamamaktadırlar. Bakın, hepimizin danışmanları var,
grup danışmanları var, büyük bir özveriyle bu Parlamento
çatısı altında çalışma sergiliyorlar ama hiçbir
güvenceleri yok; ne kıdem güvenceleri var, ne işçi güvenliği
var, hiçbir güvenceleri yok. Arkadaşlarımız bunu asla hak
etmiyor.
Değerli milletvekilleri,
2003 yılında Parlamento çalışanlarının servisleri
tasarruf nedeniyle kaldırıldı. Bu trajikomik bir durum. Niye?
Çünkü o Parlamento çalışanları bizimle birlikte hafta
sonları, bazen sabahlara kadar çalışıyorlar. Bir servis
dahi onlara reva görülmüyor. Oysa, Parlamento çalışanları, nakit
ya da servisle, bu sorunlarının çözülmesini çoktan hak ediyor.
Değerli milletvekilleri,
Parlamento çalışanlarının inanın çokça sorunu var. Son
günlerde bir şey duymaya başladık, bu rahatsız edici bir
olay, özellikle Sayın Meclis Başkanının dikkatini çekmek
istiyorum: Sayın Meclis Başkanının adı da
kullanılarak bazı bürokratlar tarafından, İstanbulda
ağırlıklı olmak üzere, Parlamentoda
çalışanların yandaş bir sendikaya geçmeleri için baskı
yapılıyor. Buradan uyarıyoruz: Eğer bu gerçek çıkarsa,
bu derinleşirse, Sayın Meclis Başkanı bunun tedbirini
almazsa bu kürsüye çıkıp o bürokratların adını tek tek
açıklarız ve bunun altında Sayın Meclis Başkanı
kalır, buradan ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
15 Temmuzu, keşke Sayın Meclis Başkanı burada olsaydı
da birlikte hatırlasaydık. O gece biz Parlamentoya geldiğimizde
Sayın Meclis Başkanı kürsüden inip kollarını açarak
bize Size bir demokrasi öpücüğü kondurmak istiyorum. diyerek boynumuza
sarılmıştı, onu hatırlatmak isterim. O gece burada ve
sığınakta farklı partilere mensup milletvekilleri
kırkyıllık dostmuş gibi bir araya gelip Bu birlik ruhunu,
bu ortaklaşmayı, bu dayanışma ruhunu uzun soluklu,
Parlamentoda hayata geçirelim. diye konuşmalar sergilemiştik ve
akabinde 4 siyasi parti bir araya gelerek o tarihî bildirgeyi kaleme
almıştı, Meclis Başkanı da imzalamıştı.
Ama ne oldu? Yenikapıda
değil, burada yaratılan ortak ruh, Meclis Başkanı eliyle ve
Hükûmet eliyle âdeta boşa çıkarılmıştır. O,
Türkiye için ciddi bir şanstı değerli milletvekilleri. Eğer
o ruh devam ettirilseydi, o uzlaşma kültürü bu Parlamentoya hâkim kılınsaydı,
belki bugün bu sorunları konuşuyor olmayacaktık.
Sayın Meclis
Başkanı, milletvekillerinin iki temel görevi olan yasama ve denetim
görevlerini ciddi anlamda sorgular hâle getirmiştir. Aslında,
Sayın Meclis Başkanı bu Parlamentonun ve milletvekillerinin
itibarını ve saygınlığını korumakla
yükümlüdür. Bunu yapıyor mu? Asla. Sayın Meclis Başkanı
başka şeylerle meşgul. Sayın Meclis Başkanı ne
yapıyor? 23 Nisanda çocuklarımızın burada resepsiyon
yapmasını engelliyor. Sayın Meclis Başkanı ne
yapıyor? Laiklik Anayasadan çıkarılsın. diye çok engin
özdeyişlerde bulunuyor, son günlerde de Sayın Meclis
Başkanı, Atatürkün resimlerini değersiz yerlere asmakla
meşgul. Bu, Sayın Meclis Başkanına ve o kürsüye asla
yakışmıyor.
Buradan Sayın Meclis
Başkanına hatırlatırım: Sayın Başkan, sizi o
koltuğa, peşine düştüğünüz Sultan Abdülhamit Han
oturtmadı; sizi o koltuğa, Mustafa Kemal Atatürkün ve
arkadaşlarının ulusal kurtuluş mücadelesi sonrasında
oluşturduğu bu cumhuriyet ve halkın iradesi oturttu. (CHP
sıralarından alkışlar) Ona layık görev yapmak
zorundasınız.
Bakın, bu Parlamentoda maalesef milletvekilleri
tutuklanıyor, parlamenterler içeride ve dışarıda
saldırılara maruz kalıyorlar, parlamenterlerin denetim görevini
yapmasının içi boşaltılıyor ama Meclis Başkanı
bunlarla meşgul değil, Meclis Başkanı başka
işlerle meşgul. Bu Parlamentoda baskıyı, terörü,
şiddeti, tekçi anlayışı, maalesef, bu Meclis
Başkanı Parlamentonun gündemine oturtmuştur. Oysa, bu Meclis
Başkanı çalışanlarına ve milletvekillerine daha farklı
yaklaşsaydı, Parlamentonun ve milletvekillerinin itibarını
güçlendiren bir anlayışla Meclis Başkanlığı
yapsaydı tarihe bu olumlu yaklaşımıyla geçerdi. Maalesef,
Meclis Başkanı, tarihe, Meclis çalışanlarına yüzünü
dönmeyen, parlamenterleri itibarsızlaştıran bir
anlayışla Meclis Başkanlığı yapan bir Meclis
Başkanı olarak geçecektir. Bu da bizi üzüyor değerli
arkadaşlarım.
Bugün milletvekillerinin ve Meclisin yurt
dışında da itibarı maalesef
zayıflatılmıştır, bu da Meclis Başkanı
eliyle yapılmıştır. Meclis Başkanı elbette yurt
dışı gezileri yapacak ama dönüp öncelikle Parlamentodaki bu
sorunları çözmek zorundadır. Kiminle meşgul Meclis
Başkanı? Konferanslar, paneller düzenlemekle; iki yüz üç yüz yılın
takılmışlıklarını, kendi kafası
arkasında kurguladıklarını hayata geçirmekle meşgul.
Bu Parlamento bunları hak etmiyor değerli arkadaşlarım.
Milletvekilleri denetim görevini yapamıyorlar.
Milletvekilleri konuklarıyla birlikte basın toplantısı
yapamıyorlar. Milletvekilleri kendi vermiş oldukları kanun
tekliflerini, soru önergelerini, araştırma önergelerini -daha önceki
bir uygulama olan- web sitelerinde göremiyorlar; vatandaşların ve
sivil toplum örgütlerinin o çalışmaları görmeleri engelleniyor.
Tümüyle yasakçı bir anlayış Parlamentoda hâkim
kılınmıştır. 23 Nisan yasaklanıyor.
Parlamenterlerin, milletvekillerinin basın toplantısı
yapmaları yasaklanıyor ve bu yasaklar zinciri, maalesef,
milletvekillerinin daha üretken çalışmalarının önüne
geçiyor.
Değerli milletvekilleri, Meclis
Başkanı bir tek şey yapmalı; o da asli görevi olan, bu
Parlamentonun ve milletvekillerinin itibarını daha da yüceltecek,
daha da büyütecek bir anlayış sürdürmeli.
Biz 15 Temmuz gecesi buraya gelirken
seçilmişlerin darbeyle değil, zorla değil, baskıyla
değil, seçildikleri için seçimle gitmeleri gerektiğini
önemsediğimiz için geldik ama şimdi ne yapılıyor? Bütün
bunlar göz ardı ediliyor. Biz o akşam Cumhurbaşkanının
da, Başbakanın da, Hükûmetin de, tüm milletvekillerinin de seçilmiş
olmalarını önemsediğimiz için darbeye karşı
çıktık. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Tıpkı
bundan önce karşı çıktığımız gibi 15
Temmuzda da karşı çıktık. Bundan sonra da darbeye sonuna
kadar, aynı anlayışla, Cumhuriyeti koruyan, demokrasiyi içselleştiren
bir anlayışla karşı çıkacağız diyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bingöl.
Sayın Aydın söz istediler.
Buyurun Sayın Aydın.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Ankara Milletvekili Tekin Bingölün 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bingöl konuşmasında Sayın
Meclis Başkanımızla ilgili, baştan sona bir dizi
haksız açıklamalarda, yersiz açıklamalarda bulunmuştur. Ben
öncelikle şunu ifade edeyim: Tabii, kullandığımız dil
çok önemli. Hepimizin insan olarak bireysel hataları da olabilir ama bunu
dile getirirken kullanacağımız üslubun da çok çok önemli
olduğunu ifade ediyorum.
Öncelikle şunu ifade edeyim ki milletvekilleri
olarak bu koltuklara hepimizi bu millet oturtmuştur. Sayın Meclis
Başkanını da o koltuğa aziz milletimiz oturtmuştur.
Milletimizle birlikte, Genel Kurulda milletvekillerinin seçimiyle o
koltuğa oturmuştur ve o koltuğun da hakkını sonuna
kadar veriyor, bir.
İkincisi: Meclisin ve milletvekillerinin
itibarını korumak tabii ki Meclis Başkanının önemli
görevlerinden biridir ama sadece Meclis Başkanının değil
milletvekilleri olarak her birimizin ayrı ayrı görevidir, her birimiz
milletvekilinin itibarını korumak durumundayız ve
zorundayız. Meclisin itibarına da hepimiz dikkat etmek
zorundayız. Kullandığımız söylemler, o kürsüye
çıktığında milletvekillerimizle ilgili ifadeler, milletin
iradesiyle ilgili konuştuğumuz tüm kelam, her söz milletvekili ve
Meclisin itibarı için önemlidir, her bir milletvekili de buna dikkat etmek
zorundadır.
Söylediğiniz pek çok konuyla ilgili Sayın
Meclis Başkanımızın basın açıklamaları oldu.
Ben konulara tek tek girmeyeceğim ama şunu ifade edeyim ki bu
milletin onurunu korumak, bu Meclisin itibarını korumak ve
egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğunu
göstermek adına o gece hiç kimseye danışmadan, darbe haberini
alır almaz bu Parlamentoda kapıları açan da, açtıran da, bu
Meclisi açan da Meclis Başkanıdır. Bunun da bilinmesi lazım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve aynı
şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN
(Adıyaman) - O Meclis Başkanımızın cesaretini,
kararlılığını, duruşunu hepimiz çok iyi bir
şekilde gördük, görmeye devam edeceğiz.
BAŞKAN Sayın Aydın, mikrofonunuzu
açıyorum, toparlayınız lütfen.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yine, değerli arkadaşlar, cumhuriyet, demokrasi,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu milletin ortak değerleridir, bu milletin
içselleştirmiş olduğu değerlerdir.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Selamünaleyküm!
TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bu değerleri sadece belli grubun uhdesinde gibi
göstermek bu değerleri yüceltmez, bu değerleri küçültür. Lütfen
dikkat edelim, ortak değerler üzerinde de siyaset yapmayalım diyorum.
Teşekkür ediyorum.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Senin Meclis
Başkanın Atatürke saygı göstersin, başka bir şeye
gerek yok.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bingöl
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Aydın benim bahsettiğim bazı konuları teyit etti ama
bazı konularla da ilgisi olmayan açıklamalar yaptı. Müsaade
ederseniz ben bu konulara açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN Bir sataşma yok sizin
şahsınıza.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Olur mu?
Sataşma var.
MUSA ÇAM (İzmir) Sataşma var, direkt
sataşma var.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ben Sayın Meclis Başkanıyla ilgili
konuştum, sizinle ilgili değil.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Meclis
Başkanıyla alakalı konuştu yani şahsına yönelik
bir sataşma söz konusu değildir ki.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Adımı
zikrederek benim ifade ettiğimin dışında bazı
tespitlerde bulundu.
BAŞKAN Peki, buyurun, iki dakika söz
veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Ankara Milletvekili Tekin Bingölün,
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Önce Sayın
Aydına teşekkür ederim, Bazı hatalar yapabiliriz. diyerek en
azından hatalarının bir kısmını kabul etti.
İkincisi
TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN
(Adıyaman) Herkes için geçerli bu, beşer şaşar. Yani
sizin de hata yaptığınızı söyledim.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Sayın
Aydın, bir dinlerseniz
Ben sizi sükûnetle dinledim. Siz Meclis
Başkan Vekilisiniz, laf atmak size yakışmaz.
BAŞKAN Sayın Bingöl, lütfen
Sayın Aydın, sizden de rica edeyim.
Buyurun Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL
(Devamla) Ben konuşmamda Sayın Meclis Başkanının da
hepimiz gibi Parlamenter demokratik sistemin gereği ve halkın
iradesiyle buraya geldiğini ifade ettim ve dedim ki: O akşam biz o
iradeyi savunmak adına, bu Parlamentoyu savunmak adına buralara
geldik. Sadece Meclis Başkanı gelmedi; daha da doğrusu, Meclis
Başkanından önce CHPli milletvekili arkadaşlarımız
geldi ve Sayın Genel Başkanımız uçaktan iner inmez bize
talimat verdi, Ankaradaki bütün milletvekilleri ne pahasına olursa olsun
Meclis gidin. dedi ve biz o talimat gereği hepimiz buraya geldik. Burada
çok farklı bir ortam vardı, o atmosferi burada yaşayan AKPli
milletvekili arkadaşlarıma bir kez daha hatırlatırım.
Orada öyle uyumlu bir anlayış vardı ki, ben onu
hatırlıyorum, buna sahip çıkın diyorum. Çok geç
kalınmış değil. Siz bu Parlamentoda uzlaşmayı
sağlarsanız, siz bu Parlamentoda ortak anlayışı
sağlarsanız Türkiyenin önünü açarsınız; bu görev size
düşer, bu görev Hükûmete düşer, bu görev Başbakana düşer ve
Parlamento için de Meclis Başkanına düşer. Peki, Meclis
Başkanı bunların gereğini yapıyor mu? Asla
yapmıyor.
Benim söylediklerimin hangisi
yanlış değerli milletvekilleri? 23 Nisanı söyledim,
yanlış mı? Atatürkün posterlerini söyledim, yanlış
mı? Laiklikte bahsettiğim konu, yanlış mı? Birçok
konuyu söyledim, hepsi tarihe mal olmuş gerçeklerdir ve bunları yok
edemezsiniz. Sayın Meclis Başkanı -üstlerine vazifeymiş
gibi- bir halk kahramanı Che Guevarayla ilgili saldırılarda
bulunuyor, sonra dönüp özür dilemek zorunda kalıyor. Ben onun o
açıklamasını anlayışla karşılarım,
geçmişte ve gençliğinde o radikal ve eylemci kimliğinden
kaynaklanarak Che Guevaraya laf söyleyebilir ama bu Parlamentonun
değerlerini yok etmeye asla cüret edemez diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, milletvekillerinin Meclisin
itibarının korunmasından sorumlu olduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri; Sayın Bingöl, Sayın Aydın da aynı
şekilde bahsetti. Bu Meclis Kurtuluş Savaşı esnasında
kurulmuş bir Meclistir, bu Meclis hepimizin tanık olduğu 15 Temmuz
gecesini yaşamış olan bir meclistir. Hepimiz bunun idrakindeyiz,
buna inanıyorum. O geceyi burada olan arkadaşlarımın
unutmayacağına, unutturmayacağına da inanıyorum.
Meclisin itibarını, o geceyi yaşamış olan
milletvekilleri olarak bizler de korumakla sorumluyuz ve bu kürsü, Meclisin
itibarının korunması için en önemli araçtır. Evet,
birbirimizi eleştirebiliriz, eleştirmeliyiz de. Yalnız,
sorunların diyalog yoluyla çözülmesinden yana olduğumu vurguluyorum.
Eğer Meclisin itibarı söz konusuysa kullandığımız
dilin daha yapıcı olmasını Genel Kurulu idare eden Meclis
Başkan Vekili olarak sizlerden rica ediyorum.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkan, benim dediğim son derece yapıcı, ben gerçeklerden
bahsediyorum.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın
Başkan, biz o akşam Meclis Başkanından önce geldik,
kapıları Meclis Başkanı açmadı.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2015Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
(Devam)
1) Anayasa Mahkemesi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık
2017Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
(Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Elif Doğan Türkmen
konuşacak.
Buyurun Sayın Türkmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayıştay bütçesi üzerine söz aldım.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yani millet adına denetim yapmakla
görevlidir. Etkin denetim, kamunun iyi yönetilip yönetilmediğinin
göstergesidir. Etkin denetimle kamu hesap verir, etkin denetimle kamuya güven
sağlanır ve kamuda yolsuzluk riski azalır ancak ne yazık ki
Türkiyede bütçesini görüştüğümüz Sayıştay da dâhil olmak
üzere, tüm kurumlarda hiçbir denetim mekanizması çalışmamaktadır
ya da çalıştırılmamaktadır. Bağımsız
olmayan denetim mekanizmalarıyla ülkemiz yıllardan beri hukukun yerle
yeksan olduğunu, ekonominin tükenmişliğe itildiğini;
yolsuzluk, hırsızlık, çevre sorunları ve istismarın
alıp başını gittiğini; daha birçok konuda -bu
konuları sayacağım ama can ve mal kayıpları geri
getirilemeyecek bir kayıp, asıl bunu anlatmak istiyorum-
denetimsizliğin ekonomiye verdiği zararı, yolsuzluğun artan
etkisini; bütün bunları hepimiz biliyoruz ancak denetimsizliğin bir
de facialara yol açması var.
Değerli milletvekilleri,
daha önce de örneklerini yaşadık ancak ders almadık, bugün
yeniden tekrarlandı, ocaklara ateş düştü. Yurt
yangınlarında denetimsizlik nedeniyle canlarımızı
kaybettik, Aladağda bir cemaate ait olan yurtta 11 küçük kız
çocuğumuz çocukluklarını yaşamadan toprağa gömüldüler.
Yaralı yavrularımızı ziyaret ettim; hepsinin gözlerinde
yaşadıkları yangının alevini ve korkuyu gördüm.
Eğitim öğrenim hakkı anayasal bir haktır. Neden AKP iktidarı
çocuklarımızın anayasal hakkını
kullanmasının gereklerini yerine getirmemektedir? Türkiye
Cumhuriyetinde on beş yıldan bu yana AKP iktidar.
Adananın yalnızca
Aladağ ilçesi değil, Saimbeyli, Tufanbeyli, Feke, Ceyhan, Kozan,
Pozantı ilçelerinde de köylerimizin birçoğunda okullar
kapatıldı. Çocuklarımız ya taşımalı
eğitime ya da Aladağda yaşandığı gibi ana
kucağından koparılarak dernek, vakıf ve cemaat
yurtlarına teslim ediliyorlar. Aladağın Köprücük,
Kışlak ve Karahan köyleri, 11 çocuğumuzu kaybettiğimiz
köyler. Bu çocuklarımızın bu yurtta kalmalarının tek
nedeni var: Köylerindeki okullar kapatıldı. Ve bu köyler
Aladağa bir buçuk iki saat uzaklıkta. Bu çocuklarımız
-özellikle yağmurda ve karda- eğer evlerindeyse okula gidemez
durumdalar, okuldaysa evlerine dönemez durumdalar. Bu nedenledir ki ana
babalar, mecburen, buldukları hangi yurtsa çocuklarını oraya
vermek zorundalar.
Zaten Ceyhandaki bir hemşehrimizden bugün
WhatsApptan bir mesaj aldım, Millî Eğitim Müdürünün gönderdiği
mesaj. Burada günlerce taşımalı eğitimle ilgili
haykırdık, duymadınız. Ceyhan İlçe Millî Eğitim Müdürü
bir yazı göndermiş veliye, ne diyor biliyor musunuz? Biz,
taşımalı eğitimi kaldırdık,
yapacağımız bir şey yok ama isterseniz Ceyhanın
merkezinde çocuğunuzu bir okul pansiyonuna yerleştirebiliriz. Bu,
devletin resmî bir kurumunun göndermiş olduğu bir yazı. Bunun
benim anladığım meali: Çocuğunuzu bir cemaat yurduna
teslim edebiliriz.
Şimdi, bugün, AKPli
milletvekili arkadaşlar mega projelerden, büyük Türkiye'den bahsettiler.
Ben de bir şeyi sormak istiyorum: Daha çocuklarımızın
cenazesini götüremeyeceğimiz yollar yaptınızsa -daha
doğrusu yapmadınızsa- daha çocuklarımızın
anayasal hakkını teslim etmiyorsanız hangi büyük Türkiyeden
bahsediyorsunuz siz? (CHP sıralarından alkışlar) Büyük
Türkiye böyle olacaksa olmaz olsun o büyük Türkiye!
Sevgili milletvekili
arkadaşlarım, AKP iktidarının yaptığı bir
şey var: Köylerimizi öğretmensiz, çocuklarımızı
geleceksiz bırakıyorlar ve on beş yıldır, AKP, bu
eğitim politikasını bilinçli bir biçimde sürdürüyor. Hani o
televizyon programlarında diyorlar ya Ne
yapsın, aileler yoksul, çocuklarını mecburen gönderiyorlar.
diye. Ailelerin yoksulluğuna bir şey demiyoruz ama çocukları bu
denetimsiz yurtlara teslim eden AKP anlayışını gerçekten
kınıyoruz.
Ve şunu söylemek
istiyorum: Ne yazık ki Türkiyede hiçbir konuda etkin denetim
mekanizması yok; olsaydı bugün, başta Millî Eğitim
Bakanı olmak üzere, seçilmişler istifa ederdi ve
atanmışların tamamı görevden alınır ve
haklarında soruşturma yapılırdı ama Türkiyede ne
yazık ki, Meclis başta olmak üzere, Meclisin denetim kurumu
Sayıştay başta olmak üzere, denetim mekanizması hiçbir
şekilde işlemiyor; işlemiyor çünkü niye biliyor musunuz?
İktidarın bir sloganı var, iktidar diyor ki: Her zaman için 1;
317den büyüktür.
Saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Türkmen.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına şimdi de Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir
konuşacak.
Buyurun Sayın Emir. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT
EMİR (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Anayasanın askıya
alındığı bir ortamda ve buna Anayasa Mahkemesinin göz
yumduğu bir ortamda Anayasa Mahkemesinin bütçesini konuşuyoruz.
Olağanüstü hâl kararından sonra Anayasanın dışına
taşarak, olağanüstü hâlin bile dışına çıkarak
çıkarttığınız kanun hükmünde kararnamelerle, bu ülkede
heveslediğiniz diktatöryal rejimi adım adım döşüyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi Türk
hukuk tarihine kara bir leke olarak geçecek bir karar verdi. Biz, bu kanun
hükmünde kararnameleri Anayasa Mahkemesine götürdüğümüzde,
Anayasanın 148inci maddesini göstererek Ben bu konuda yetkisizim.
dedi. Oysaki Anayasa Mahkemesinin bu yorumu son derece yanlıştı;
lafzi yorum yapmıştı ve Viyana Anlaşmasının da
gerektirdiği gibi, uluslararası hukukun da gerektirdiği gibi ve
daha önemlisi, Anayasa Mahkemesinin, 1991 içtihadının
gerektirdiği gibi mutlaka sistematik yorum yapması gerekirdi. Ne
demişti 1991de Anayasa Mahkemesi? Senin ne dediğine bakmam, kanun
hükmünde kararnamenin adına bakmam, içeriğine bakarım, ne
yaptığına bakarım. demişti.
Peki, sizin getirdiğiniz kanun hükmünde
kararnameler neler getirdi? İşte, bunları konuşmamız
lazım.
Buradan sormak istiyorum Anayasa Mahkemesinin
değerli temsilcilerine: Peki, olağanüstü hâl kanun hükmünde
kararnameleri Anayasaya aykırıysa, bunu kim denetleyecek? Kimin
görevidir bu? Siz denetlemeyecekseniz kim bunu engelleyecek? Buna seyirci
kalmak, aslında Anayasanın ilga edilmiş olması,
Türkiye'nin anayasasızlaştırılması anlamına
gelmiş olmuyor mu? Ve siz de Anayasanın imha edilmesi sürecine göz
yummuş, hatta katkı vermiş olmuyor musunuz?
Somutlaştırayım: Olağanüstü hâl
kanun hükmünde kararnameleri Anayasamızın 15inci maddesindeki o
çiğneyemeyeceğiniz çekirdek insan haklarına dokunduğu zaman
-ki bunu defalarca yaptınız- bunu kim engelleyecekti? Veya
kalıcı düzenleme yapılamayacağını biliyorsunuz,
kanun hükmünde kararnamelerle kanun değiştiremeyeceğinizi
biliyorsunuz, ama bugüne kadar 45 ayrı kanunda 150 değişiklik
yaptınız; buna Anayasa Mahkemesi nasıl göz yumabilir? Böyle bir
ülkeye hukuk devleti denemez arkadaşlar.
Tabii, ilgisiz kararnameler
çıkarttınız, ölçüsüz kararnameler çıkarttınız,
kanun hükmünde kararnameleri aştınız, Anayasa hükmünde kanun
hükmünde kararnameler çıkarttınız.
Peki, bunlar üzerinden Anayasada teminat
altına alınmış, Anayasa hükmü olmuş kurumlar, kurallar
dahi kanun hükmünde kararnameler çıkartılırken, mesela Anayasa
Mahkemesi, kaldırılırsa ne yapacaksınız? Yine
seyredecek misiniz?
Doğrusu, tabii, şu
anda Anayasa Mahkemesinin şu hâliyle kaldırılma ihtiyacı
kalmamıştır, çünkü Anayasa Mahkemesi, artık, Saraya bakan
ve onun ne düşüneceğine dikkat eden bir Anayasa Mahkemesi
konumundadır.
Değerli arkadaşlar,
yine, bizim söz konusu ettiğimiz bu Ben yetkisizim. kararı, aynı
şekilde, oy birliğiyle çıkmış olması
açısından da düşündürücüdür. Nasıl olmuştur,
anımsayalım: Kendi 2 üyesini sosyal çevre bilgisi üzerinden ihraç
etmiştir. Böyle bir Anayasa Mahkemesinden bahsediyoruz. Peki onun yerine
kim atanmıştır? Hani o bütün yetkileri eline vermek
istediğiniz Cumhurbaşkanı var ya, o, kendi
başdanışmanını atadı, bir de Anayasa Uzlaşma
Komisyonundaki AKPnin uzmanını atadı. Yani tamamen AKPnin ve
kendisinin yakın çevresinden olan ve zaman zaman Anayasaya
inanmıyoruz, Anayasaya uymayabiliriz. diyen insanları Anayasa
Mahkemesi üyesi yani Anayasanın bekçisi olarak atamaktan da çekinmedi.
Tabii, böyle bir Anayasa Mahkemesinden biz hukuka uygun bir karar da elbette ki
beklemiyoruz.
Yalnız şunu da
söylemek isterim: Bugün bir Anayasa değişikliği
çabasını görüyoruz. Değerli arkadaşlar, anayasalar öyle 3-4
kişinin kapı arkasından konuşarak yapacağı
şeyler değildir. Anayasa, tüm ülkenin konuşması gereken
kritik bir konudur; çoğulculuğu işletmek gerekir. Bakın,
bunu sadece biz söylemiyoruz. Venedik Komisyonu var;
anımsarsınız, siyasi partilerin kapatılması konusunda
Venedik Komisyonunu tepe tepe kullanmıştınız,
anımsatmıştınız. Ne diyor Venedik Komisyonu? Anayasa
yaparken çoğulcu olacaksınız, yeterli zamanı vereceksiniz,
tartıştıracaksınız, şeffaf olacaksınız,
katılımcı olacaksınız. diyor. Bugün hangisi var
bunlardan? Şuralarda imzaya açtınız, görmediği bir
taslağın imzasını burada atan arkadaşlarımız
oldu. Bu da ayrıca utanç vericidir, ciddiyetsizliktir.
Değerli arkadaşlar,
bunun yanında, Anayasa Mahkemesi, işte, eğer geçerse, eğer
burada 330u bulursa önüne gelecek maddeleri de görmek zorunda kalacaktır
ve yapılması gereken, hukuk devleti üzerinden, demokratik devlet
üzerinden yani değiştirilemeyecek kurallar üzerinden, geçmişte olduğu
gibi, o Anayasa değişikliklerini de iptal etmektir; böyle bir tarihî
görevle karşı karşıyadır.
Bireysel başvuru sayısı 15 Temmuzdan
sonra 40 bin olmuş ve Anayasa Mahkemesi Başkan
Yardımcısının söylediğine göre kara kara
düşünüyorlarmış. İşte Türkiyeyi getirdiğiniz
temel durum budur. Temel insan hak ve özgürlüklerinin sürekli ayaklar
altına alındığı ve Anayasa Mahkemesinin de buna
seyirci kaldığı bir dönemde Anayasa Mahkemesinin bütçesini
konuşuyoruz.
Ancak, değerli arkadaşlar, hukukun
üstünlüğü hepimizin temel şiarıdır ve bu inançla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Emir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla
Milletvekili Sayın Ömer Süha Aldan konuşacak.
Buyurun Sayın Aldan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz altı dakika.
CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz sonrası
ihraç edilen yargı mensuplarının oranına baktım geçen
gün: Yüzde 23,4 yani Türkiyedeki her 4 hâkim ve savcıdan ve yüksek yargıçtan
1i meslekten ihraç edilmiş durumda. Ve şu anda Yargıtayda 1,5
milyonu aşkın dosya var. Önemli bir travma geçiriyor
yargımız. Umarım, bundan olumlu bir şekilde çıkar;
tabii ki baştan en büyük dileğim bu.
Fakat, iki üç tane konudan bahsetmek istiyorum. Bir
tanesi, geçtiğimiz dönemlere dair olan Mavi Marmara olayıdır.
Mavi Marmara olayıyla Türk yargısı kendi hükümranlık
hakkından vazgeçmiştir ve bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi
sağlamıştır.
Bakın, Mavi Marmara
olayı dolayısıyla yargılanan sanıkların
suçlarından bazılarını söyleyeyim: Canavarca hisle ve
eziyet çektirerek öldürme suçuna azmettirmek, mala zarar vermeye azmettirmek,
yağma suçuna azmettirmek, eziyet suçuna azmettirmek vesaire; toplam hapis
cezası 18.032şer yıldır. Evet, ne yazık ki bu Meclisin
aldığı bir kararla, dolaylı bir afla -çünkü,
uluslararası anlaşmalara karşı Anayasa Mahkemesine
başvurulmadığından- bu insanlar affedilmiştir. Bu,
Türk hukuk tarihi adına kara bir lekedir. Benim için uluslararası
anlaşma, ülkeler arasındaki ilişkilerin hiçbir önemi yoktur. 10
Türk vatandaşını göz göre göre öldürenler serbest
kalmıştır. Bunun -lütfen- vicdan muhasebesini herkes
yapmalıdır.
İkincisi: Vaki 15 Temmuzdan sonra yapılan
yargılamalarda bazı hoşumuza gitmeyen yöntemler gözlemliyoruz.
Eğer yargı siyasetin daha fazla sultasına girmişse, keza
hukuk muhakeme yeteneği çok gelişmemişse hukuk adamında,
bir süre sonra karşısındaki sanık ve şüpheliyi
düşman olarak görmeye başlar. Bu ciddi bir sorundur. Türkiyede ne
yazık ki bunun izlerini görüyoruz yapılan soruşturma ve
yargılamalarda. Bu noktada bütün yargı mensuplarını adil
davranmaya davet ediyorum. Lütfen cumhuriyetin savcısı ve milletin
hâkimi olsunlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bir noktaya daha
değinmek isterim. Yargıtay ve Danıştay Başkanları
çok tartışma konusu oldu, o çay may meselesi oldu ama her şeyden
öte, en önemli şey, adli yılın
açılışının Sarayda yapılmış
olmasıdır. Biraz önce Sayın Bostancı, Sayın
Cumhurbaşkanı için Siyasi bir kişiliktir artık çünkü
seçimle geldi. demiştir. Yargının orada ne işi var?
Yargının Sarayda ne işi var? Salon mu yok bu ülkede? (CHP
sıralarından alkışlar) Bütün yargı
mensuplarını cübbelerini ellerine verip koştura koştura
Saraya götürmek yargıya gölge düşüren bir
davranıştır. Bakın, Nizamülmülk ne diyor biliyor musunuz?
İyi sultanlar, bilginlerle düşüp kalkanlardır. İyi
bilginler ise sultanlarla düşüp kalkmayanlardır. diyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, yargıda
şöyle bir anlayış vardır: Yargıda bir yeri denetlemeye
gelen müfettiş şöyle bir bakar, davası çok olan bir kişiyle
haşır neşir olan bir hukuk adamı varsa onun siciline 2
kelime yazar, Çevresini genişletmiştir. der. Çevresini
genişletmiş demek, artık onun orada görev
yapamayacağı anlamına gelir ve ilk kararnamede o hâkim ya da
savcı görevden alınır. Sayın Erdoğan bu ülkenin
Cumhurbaşkanı olabilir ama Sayın Erdoğan en az 2 bin
davanın tarafı olan bir kişidir. Şu anda kendisine hakaret
dolayısıyla yığınla dava var, bunlar yargı
aşamasında devam ediyor ve bir gün gelip bunlar yüksek yargıya
intikal edecektir. Koştura koştura Saraya giden o yargıçlardan
nasıl adil karar bekleyeceğiz biz? Bu açıdan, keşke bir köy
kahvesinde yapsalardı bu adli yılın
açılışını, daha makbule geçerdi. (CHP
sıralarından alkışlar) O zaman halkın
yargısıyla karşı karşıya olduğumuzu
düşünürdük. Danıştayın salonu var, Anayasa Mahkemesinin
salonu var, Ankara Adliyesinin salonu var. Salon, yeter ki
Oradaki o ruh
önemli ama siz o Saraya o kadar kişiyi götürürseniz o insanlardan artık
adil karar beklemek zorlaşır.
Değerli milletvekilleri, onun için belki bu
bütçeye şunu eklemek lazım: Yargıtaya lütfen bir tane salon
parası da ekleyelim.
Sayın Mehmet Şimşek Birinci Dünya
Harbinden bu yana en zor dönemimizi yaşadığımızı
söyledi.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Doğru!
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) Bunu belki siyasal
anlamda söyledi ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı
olarak ama ben onu ekonomik olarak algılıyorum. Demek ki İkinci
Dünya Savaşından daha zor durumdayız, demek ki 70 sente muhtaç
olduğumuz dönemden daha zor bir durumdayız, demek ki ülkemiz 2001
krizinden de daha zor bir sürece girmektedir.
Şunu öneriyorum: Lütfen
başkanlığı bir tarafa bırakın.
Başkanlık ekonomide popülizmi beraberinde getirecektir, bu ülke daha
çabuk zor durumlara ve batma noktasına gelecektir. Bu ülkenin daha önemli
sorunları vardır.
Bu ülkedeki bu sorunlara önem verilmesi
dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aldan.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Gürsel Tekin konuşacak.
Buyurun Sayın Tekin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA GÜRSEL TEKİN (İstanbul)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; grubum adına, özellikle darbeden sonra el konulan
vatan topraklarıyla ilgili düşüncelerimi ifade etmek için
buradayım.
Hükûmetinizin özellikle çok iddialı olduğu
-mülkiyet sorununa- 2/B yasası, orman vasfından çıkmış
araziler, kentsel dönüşüm ve deprem dönüşümü; bütün bunlara
baktığımızda, on beş yıllık süre içerisinde
bırakın bu değişimleri, dönüşümleri, ne yazık ki
yurttaşlarımızın -en çok güvendiği- mülkiyet sorunuyla
karşı karşıya olduğunu görüyoruz.
Doğal olarak tabii bu tartışmalar
başlarken başta Sayın Başbakan ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Vatan topraklarına el koyduk. demişti. Bunun üzerine,
hatırlayacağınız gibi -Sayın Bakanım çok iyi
bilir, Sayın Kurtulmuş- özellikle 2007, 2008, 2010 ve bütün
dönemlerde Türkiyenin dört bir yanında nasıl bir talanın
olduğuna kendisi de tanıklık etmiştir, zaman zaman da ekranlarda
paylaşmıştır. Gerek 2010 yılında gerekse 2011
yılında talan edilen yerlerle ilgili dönemin Başbakanına
rant haritasını göndermemize rağmen herhangi bir önlem
alınmadı, tam tersine burada Sayın Bakan -geçmiş dönemdeki
Çevre ve Şehircilik Bakanı- bana cevap vermiş oldu.
Haklı olarak vatan
toprakları deyince biz de Sayın Bakana bir soru önergesiyle, bu
vatan topraklarının -1.142 tane vatan toprağı- hangi
illerde, hangi ilçelerde, hangi parsellere ait olduğuna dair
tarafımıza bilgi verilsin diye
Şunu okumak bile istemiyorum,
gerçekten çok gayriciddi bir cevap, cevap veremeyeceğini söylemiş.
Tabii, bunun üzerine, daha önce aslında bizim de çok yakinen
bildiğimiz, takip ettiğimiz özellikle kentsel ve rantsal
dönüşümlerle ilgili yapmış olduğumuz çalışmalarla,
her ne kadar Sayın Bakan ve Hükûmetiniz cevap vermemiş olsa da bütün
bu bilgileri elde ettik. Şimdi, 15 Temmuzdaki darbeden sonra el
koymuş olduğunuz
Defalarca, yıllarca bizim
uyarılarımıza rağmen, Sayın Bakanın da
uyarılarına rağmen maalesef üzülerek söylüyorum, hiçbirine cevap
verilmiş değildir.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bakın, biraz önce sayın Adana milletvekilimiz ifade etti.
Kendi çocuklarımıza, kendi vatandaşlarımızın
çocuklarına yurt yeri bulamazken 110 tane yurda, sadece yurda verilen arsalar
değil arsaların üstüne yapılan binalar dâhil olmak üzere,
çeşitli kurumlar, çeşitli bakanlıklar tarafından destek
verilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğünde bir yeri
kiralamanın ne kadar zor olduğunu iktidar milletvekili olarak sizler
çok iyi biliyorsunuz. 105 vakıf, 934 okul, 17 sendika, 17 üniversite, 42
hastane, çok sayıda AVM, rezidans ve daha ismini
sayamadığınız onlarca rant alanı
Değerli arkadaşlar,
Siz vatandaşımızın mülkiyet sorununu çözeceğiz.
derken sadece bir grubun mülkiyet sorununu çözebilmişsiniz, o da darbe
yapan FETÖ terör örgütünün mülkiyet sorunu. 81 ilin tamamında bunları
görebilirsiniz. Bunu merak eden milletvekili arkadaşlarımız
varsa mutlaka sizlere de vermek istiyorum. Sadece bu arsalar mı tahsis
edilmiş? Arsalar tahsis edilmiş, imar uygulamaları
yapılmış, yetmemiş yapımı konusunda çeşitli
kurumların katkıları olmuş.
İzmirde bir toplantıda Suça ve
kirliliğe bulaşmış belli gazetelere mutlaka el
konulmalı. dediğimde en çok iktidar milletvekilleri ve iktidar
mensupları çok ciddi feryat figan çıkardılar. Hâlbuki hiçbir
gazetenin ismini vermiş değildim. Şimdi size soruyorum: Bu
darbecilerin gazetelerine niye el koydunuz? Sayın Mehmet Şimşek
burada olsaydı kendisine soracaktım. 2005 yılında
-aslında deprem dönüşümü için ayrılmış olan
geçmiş dönemdeki yani Marmara depreminden sonra DSP-MHP
iktidarının oluşturmuş olduğu- özellikle büyük
kentlerdeki kamuya ait, bakanlıklara ait yerlerin, deprem dönüşümü
için kullanılması gereken yerlerin... Zaman gazetesine 32 dönüm yer
verdiniz. Şimdi, ben savcılar dinliyor mu dinlemiyor mu bilmiyorum,
merak ediyorum. Siz, bu arsaları tahsis edenlere, bu arsaların üstüne
imar uygulaması yapanlara, bunlara teşvik kredisi veren kurumlara,
yetkililere herhangi bir soruşturma açtınız mı? Hayır,
bunu açmıyorsunuz. Kime açıyorsunuz? O okullara çocuklarını
gönderen yurttaşlarımıza her türlü eziyeti ediyorsunuz.
Bir başka şey daha söyleyeyim: Bu
incelemeyi yaparken sadece buraya değil, değerli arkadaşlar,
Afrikada 193 tane okula bakın. O okulların isimlerinde çok şey
göreceksiniz, birçok siyasetçinin merhum annelerinin, merhum
babalarının isimlerini göreceksiniz. Burada da aynı manzara var.
Bakın, birçok siyasetçinin annesinin, babasının o okullara, o
vakıflara, o dershanelere isimleri verilmiş. Niye veriliyor yani
neden CHP, MHP, HDPdeki milletvekillerinin ailelerinin, annelerinin,
babalarının isimleri bu okulların üstüne yazılmıyor da
sizinkiler yazılıyor? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, eğer bir darbeyle
hesaplaşmak istiyorsanız son on beş yıldaki
uygulamaların tamamına bakmak zorundasınız ve para
hareketi, arsa hareketlerine baktığınızda bu darbecilerle
böyle hesaplaşabilirsiniz, aksi takdirde söylemin ötesine geçmez. Ama ben
Sayın Başkan, Sayın Meclis Başkanından da rica
ediyorum, bu kadar gayriciddi bir yazıyı da sayın bakana hiç
yakıştıramadım. Bir yurttaş olarak, bir vatandaş
olarak en meşru hakkım olan, 1.142 vatan toprağının
hangi illerde olduğunu
Sayın Arınçın dediği gibi,
Ankara, İstanbul, büyük şehirlerde bunların hepsini biliyoruz
ama bunun dışındaki illerde
Mesela, Sayın Çevre ve
Şehircilik Bakanı Bugün Kayseriye gideceğim
Kayseriye
şimdi burada bakıyorum, 44 tane yer var. Sayın Bakan diyor ki:
Biz 1 metre yer vermedik. Allah aşkına, bu 44 tane yeri kim verdi?
Bunun sağlıklı bir şekilde soruşturulması
gerekiyor diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tekin.
Şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal konuşacak.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakika.
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kamu Denetçiliği Kurumunun Türkiyede
kurulmasına ihtiyaç var mıydı, yok muydu? sorusuna
vereceğimiz cevap: Tabii, demokratik hukuk devleti olan tüm ülkelerde
gerçekten böyle bir kuruma ihtiyaç var ve böyle bir kurum âdeta
Sayın
Bülent Kuşoğluna teşekkür ederim. Onun yazmış
olduğu bir makalede Eskiden maden ocaklarına kanarya konulurdu. O
kanarya öttüğü sürece havanın yeterli olduğuna, sorun
olmadığına inanılırdı. Kamu denetçisi de
eğer demokratik olan ülkelerde gerçekten konuşuyorsa,
iktidarları uyarıyorsa orada demek ki kamu denetçisi vardır.
diyor. Yani, bu örnek Türkiyedeki sisteme tam uyuyor.
Şimdi, kamu denetçisi bugüne kadar neler
yaptı veya kamu denetçisi literatüre, Anayasaya
baktığımız zaman, tarafsız olmalı,
bağımsız olmalı, objektif olmalı. Kamu denetçisi
seçilen başkandan üyelerine kadar, bugüne kadar bir siyasi partiye üye
olup veya milletvekili adayı olup veya milletvekili olup seçimden bir
hafta önce veya on beş gün önce istifa ediyorlar, Biz
tarafsızız. diyorlar, partizanca davranışlarla hepsi
seçiliyor. Bunun adı nedir? Kanuna karşı hiledir. Bunun adı
nedir? Bunun adı, açık ve net bir vaziyette
kayırmacılıktır. Kayırmacılık neyi besler?
Kayırmacılık eşitsizlik getirir, insan haklarını
ihlal eder, demokrasiye yabancı bir kavramdır, demokrasiye
aykırıdır bu. Şimdi, peki -kayırmacılıkla bu
şekilde seçildiği zaman- bu kurum ne yapması gerekiyor?
Yapması gereken
Esas sorun da, esas sorun da
Siyasi iktidarın
uygulamalarının ve yöneticilerin eylem ve işlemlerinin hukuka,
adalete uygun olup olmadığını nasıl denetler? Hukukta
temel bir ilke var: Borç alan emir alır. Peki, borç nedir? Borç Ben seni
bu makama seçtim, seçtirdim; sen beni denetleyemezsin. Onun için, dikkat
edilirse bugüne kadar, bu kadar hak ihlalinin olduğu bir ülkede acaba Kamu
Denetçiliği Kurumunun bu konuyla ilgili siyasi iktidarı
uyarıcı kaç tane kararı oldu? Bakıyorsunuz, bu kadar hak
ihlalinin olduğu ülkemizde en fazla başvuruların olduğu
bölgeler Trakya, İç Anadolu; Güneydoğu ve Doğu Anadolu
aşağı yukarı yok denilebilecek kadar. Bununla birlikte,
kurumlara baktığımız zaman en fazla ihlalin olduğu
yerler neresi?
BAŞKAN Sayın Tanal, bir
dakikanızı rica ediyorum.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
A) Çeşitli İşler (Devam)
2.- Başkanlıkça,
Genel Kurulu ziyaret eden Afganistan Halk Meclisi Afganistan-Türkiye
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Qudratullah Zaki ve
beraberindeki Parlamento heyetine Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ülkemizi
ziyaret etmekte olan Afganistan Halk Meclisi Afganistan-Türkiye Parlamentolar
Arası Dostluk Grubu Başkanı Qudratullah Zaki ve beraberindeki
Parlamento heyeti şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar.
(AK PARTİ, CHP sıralarından alkışlar)
Kendilerine yüce Meclisimiz adına hoş
geldiniz diyorum.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına
ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2015Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
(Devam)
1) Anayasa Mahkemesi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık
2017Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
(Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal.
Sürenizi ekleyeceğim.
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli konuklarımıza da hoş
geldiniz diyorum. Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekiliyim -onu da
belirtmiş olayım- hoş geldiniz Meclisimize. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, tabii, Kamu
Denetçiliği Kurumu ileri bir demokrasinin en temel ve en etkin olan
kurumlarından birisidir. Bu iyi yönetimin oluşabilmesi için ilk önce
kamu denetçisi neyi öğretiyor vatandaşa? Diyor ki: Ben seni yönetim
karşısında, idare karşısında koruyorum. Bu
yönetim, bu devlet, bu iktidar sana hesap verebilmeli. Yani,
vatandaşını koruyan bir kurumdur Kamu Denetçiliği Kurumu.
Peki, Kamu Denetçiliği Kurumuna bugüne kadar esasen ihtiyaç
duyulmasının nedenleri için deniliyor ki: Bir: Yargı süreci çok
yavaştır. İki: Yargı denetimi biçimseldir. Üç: Yargı
denetimi pahalıdır. Dört: Yargı organları arasında
yetki paylaşımı olduğu için sürekli bir uzatmaya sebebiyet
vermektedir.
Peki, kamu denetçiliği eğer
işlemiş olsa ülkemizde neler olur? Kamu yönetiminin kalitesi artar.
Yani, eğer kamu yönetiminin kalitesi artmıyorsa burada Kamu
Denetçiliği Kurumunun sorumluluğu vardır, görevini ifa
etmediğinin açık göstergesidir. İki: Aynı zamanda, kamu
yönetiminin ulaşılabilir ve saydam olması lazım. Eğer
ülkede yönetimde saydamlık yoksa, ulaşılamıyorsa Kamu
Denetçiliği Kurumu bu görevini yapmıyor demektir. Üç: Eğer
ülkede demokratik kurallar işlemiyorsa bunu sağlayacak olan,
kararlarıyla birlikte yön gösterecek olan Kamu Denetçiliği Kurumudur;
bu görevini yapmıyor demektir. Katılımcılık
Esasında, en azından, bununla ilgili raporların, önerilerin
bulunması lazım. Dördüncüsü: Kamu yönetimine karşı
yurttaşlara, yeni bir koruma mekanizması anlamında önerilerin
sunulması gerekirken maalesef, görebildiğimiz kadarıyla -2012de
kuruldu, 2013ten itibaren şikâyetleri almaya başladı- bugüne
kadarki şikâyetlere baktığımız zaman bir arpa boyu yol
kat etmiş değiliz.
Peki, biz bunu kime yapıyoruz? Avrupa
Birliğinin bu kadar önerileri nedeniyle biz bunu kurduk. Esasen,
insanımız için kurmamız lazım. Bizim daha
demokratikleşmemiz için kurmamız lazım, hukuk devlet için,
özgürlükler için, demokrasi için. Ama, hukukun bu kadar rafa
kaldırıldığı bu dönemde Kamu Denetçiliği
Kurumundan ses çıkmıyorsa demek ki maden ocaklarındaki, oradaki
esas bizim can olayımız, bize ses verecek, yol gösterecek olan Kamu
Denetçiliği Kurumu görevini yapmıyor, işlevsiz bir
durumdadır.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan konuşacak şimdi.
Süreniz altı dakika.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Millî İstihbarat
Teşkilatı Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
doğmuş bir istihbarat birimidir, Askerî P Teşkilatı
olarak tarihî kaynaklarımızda yer bulur ve tutanaklarını,
gizli celse zabıtlarını incelediğinizde Meclise
bağlı olarak düşmana karşı istihbarat toplamada çok
nitelikli çalışmalar yapmıştır. Ancak, bugünkü Millî
İstihbarat Teşkilatı 2000li yıllardan sonra iktidar
partisinin yaptığı düzenlemelerle vesayetten kurtularak bugünkü yapısına
kavuşmuştur. Türk ordusu da vesayetten
kurtarılmıştır, 2003 yılında askerî vesayetin
sivil otorite üzerindeki etkisi azaltılmıştır, 2003
yılından sonra çeşitli düzenlemeler yoluyla güvenliğimizi
artıracak önlemler getirilmiştir, onu da iktidar yapmıştır
ve ordu da iktidarın istediği şekilde yeniden
yapılandırılmıştır. Ne yazık ki iki kurum da
bugün kapısına kilit vurulacak duruma gelmiştir, çok üzülerek
söylüyorum. Millî İstihbarat Teşkilatı
yapılandırıldıktan sonra faaliyetleriyle darbeyi haber verememiştir;
darbeyi haber veremediği gibi önleyici hiçbir tedbirde de
bulunamamıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri ne yazık ki
sistemin tamamı içinde vesayeti -diğer unsurlarıyla
baktığınızda- silinmiş, kazınmış,
Fetullahçı örgütlenmeye teslim edilmiş ancak darbe
uygulamasının üstümüze bir karabasan gibi çökmesine engel
olunamamıştır. Neden? Neden? sorusu ele geçirme
mantığında yatmaktadır. Bir Komisyon kurduk, -Sayın
Beşir Atalayı biraz önce gördüm buradaydı, Sayın
Bakanım- Komisyonla ilgili olarak bu kürsüden yaptığı
konuşmada diyor ki: Bu Komisyon denetleme görevini yerine getirecektir ve
bütün vesayetlerin üstünde, millî egemenliğin geçerli olduğu bir
düzende vesayetleri bir kenara yırtıp atarak denetleme faaliyetinde
bulunacaktır. Yürekten alkışlıyorum. Gerekçesi, o
konuşma metni, sık sık Komisyon çalışmasında
hatırlattığımız bir düzenlemedir. Peki, sonuç ne
olmuştur? Komisyon çalışmıyor arkadaşlar, Komisyon
hiçbir şekilde çalıştırılmıyor. Sayın
Bakanımız biraz önce buradaydı,
çalıştırılmıyor Komisyon, Komisyona bilgi yok. Rapor
olarak getirilen şeyler
Türkiye Büyük Millet Meclisi denetiminden
kaçırılan şey ne biliyor musunuz? FETÖ örgütünün denetlenebilir
hâlde incelenmesi. Ne demek o? 2015 yılı raporu geldi bize, Komisyona
ve ben sordum, dedim ki: Neden Fetullah Gülen örgütlenmesiyle ilgili bu raporda
hiçbir şey yok, niye yok? Yanıt verdiler 2015in Nisan ayında,
şu kadarcık: Çok sıkı izliyoruz, denetliyoruz, gözlüyoruz,
edilgen durumda, hepsinden haberdarız. Temmuzda darbe oldu. (CHP
sıralarından alkışlar) Şimdi, burada bazı
soruları sorduğumuz zaman kızmamanız lazım, size
soruyorum: Peki, bu darbeden MİTin haberi olabilir mi? Olamaz. Niye
olamaz? Çünkü düzelttik, vesayeti ortadan kaldırdık. Peki, bu
darbeden haberi olabilir mi ordunun? Olamaz. Niye olamaz? Çünkü vesayeti
ortadan kaldırdık, yeniden düzenledik. Aslında ne yaptık
biliyor musunuz? Kendimize benzettik. O zaman ne oldu? Darbe oldu işte.
Devlet geleneğini yok ettik, ortak aklı yok ettik, bilgi birikimini yok
ettik, kendi kadrolarımızı doldurduk, sonuç budur. 158 tane
generalin darbeye teşebbüs etmesi ne demek, kalkışmaya
teşebbüs etmesi?
MÜRTEZA ZENGİN (İstanbul) Önceleri haber
veriyor muydu?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Vallahi Süleyman
Demirele gitmiş, MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram
Abas söylemiş. Ben bu konuda kitap yazdığım için biraz
tarihini biliyorum, aydınlatabilirim. Güvensizlik ortamı var, tehdit
analizi yapılamıyor. Bakın buradan uyarıyorum,
Kıbrıs konusunda yaptığınız tehdit analizleri
politiktir, günü kurtarmaya dönüktür, para toplamaya dönüktür, Kıbrıs
satılırsa bunun altında kalırız. Hep beraber
direnmeliyiz arkadaşlar, karşımızda kim olursa olsun
direnmeliyiz ve Kıbrısı asla, çocuklarımız için
bırakmamalıyız.
Yakamda gördüğünüz bu altı ok rozeti belki
sizin dedelerinizin, babalarınızın yakasında da görmeye
alıştığınız -annem taktı sabahleyin-
1957-1960 arasında kullanılan rozetlerden, Atatürkün yakasında
da bundan görmüşsünüzdür; güneş gibidir, ters durmaz,
aşağı doğru durur, yukarı değildir
oklarımız, göğse, kalbe doğrudur, güneş
ışıklarını yansıtır. Burada çok
üzüldüğü bir şey için taktı annem. Sizler dünyanın her
yerinde Fetullahın önünü açtınız, onun ticareti ele
geçirmesine, onun devleti ele geçirmesine göz yumdunuz, göz yumduğunuz Fetullah
geldi darbe yaptı. Ben evimden alınırken -Cumhuriyet Halk
Partisine bir şey söylerken dikkatli olmanızı öneririm- 1.500
kişi kapıya toplanıp Fetullahın itleri,
yıldıramaz bizleri! diye bağırdı, Fetullahın
itleri, yıldıramaz bizleri! Biz yılmayız arkadaşlar.
Bu mücadelede belki dönenleriniz olacak, belki Yanlış yaptık.
diyenleriniz olacak, biz o gün de Fetullah Gülenin karşısında,
onun gibi düşünenlerin karşısında dimdik duracağız
Cumhuriyet Halk Partisinin altı okunu şerefle göğsümüzde
taşıyarak.
Teşekkür ederim efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu konuşacak.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Bekaroğlu, süreniz altı
dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet
İşleri Başkanlığı bütçesi üzerinde
konuşacağım.
Bildiğiniz gibi, Diyanet İşleri
Başkanlığı Kanununda görevi, İslam dininin itikat ve
ibadet alanıyla ilgili işleri yürütmek ve dinî kurumları idare
etmek, bu şekilde yazıyor ama biliyorsunuz, Türkiyede sadece
İslam dini yok, değişik dinler, değişik yorumlar var.
Demokratik bir ülke, herkesten eşit bir şekilde vergi alıyoruz
ama Diyanet İşleri Başkanlığı, bildiğiniz
gibi, tek bir mezhebe hizmet ediyor maalesef. Ben, bunların üzerinde çok
konuşmayacağım, bunlar çok konuşuldu,
tartışıldı, hâlâ konuşuluyor; Sünni, Hanefi mezhebi
üzerinde şey yapılıyor.
Diyanet İşleri
Başkanlığıyla ilgili, bütçesini konuşurken, birçok
konu gündeme gelebilir. Mesela, Sayıştay raporları benim çok
dikkatimi çekti, Diyanet İşlerinin bütçesinde Sayıştay
raporları. Türkiye Diyanet Vakfıyla ilgili dünya kadar problem var.
Haitiyle ilgili toplanan paralar gönderilmedi. diye Sayıştay raporlarında
yazıyor, işte, camilerde toplanan paralar vakfa
aktarılıyor, vakıfta ne olduğu belli değil, bir sürü
laflar var ama ben bunların üzerinde de konuşmayacağım.
Fakat, bir şeyin üzerinde durmak istiyorum. 15 Temmuzdan sonra Diyanet
İşleri Başkanlığı alelacele, apar topar 9. Din
Şûrasını topladı ve orada 2 tane önemli karar var. Bir:
FETÖ sapık bir külttür. İki: Fetullah sahte mehdidir. Günaydın!
Hadi Hükûmet aldatıldı, AKP aldatıldı falan Diyanet
İşleri Başkanlığı ne yapıyordu, o zaman
mı aldandı? Bir soru daha soruyorum bu hocalara: Ya, o sahte mehdi de
hakiki mehdi kimdir, nerede, kim karar verecek buna? Bu soruların
cevabı var mı?
Değerli arkadaşlarım, bütçe
görüşmelerinde Plan ve Bütçe Komisyonunda ilgili bakan ve daha sonra da
Diyanet İşleri Başkanı dedi ki: Biz sahih İslamın peşindeyiz.
Peki, devlet İslamın sahihini tanımlayacaksa bu nasıl
olacak, farklı yorumlar nasıl değerlendirilecek?
Bakın, bu ülkenin ve İslamın en
temel sorunlarından bir tanesi hadis diye konuşulan konudur. Orada
ne konuşulur, nedir biliyor musunuz? Ümmetim 72 fırkaya
ayrılacak, bunlardan bir tanesi hak, diğerleri batıldır.
Kim karar verecek işte? Bakın, İslam dünyasının en
temel sorunlarından biri bu. Ama, ben bunlardan, hiçbirinden söz
etmeyeceğim bugün, bunları konuşmayacağım.
Şimdi, tabii, anladık, elbette, ibadetler
var, imanın, İslamın şartları var, farzlar, vacipler,
sünnetler, elbette dinin bir şekli tarafı da var. Ama, esası
nerede? Diyanet İşleri Başkanlığına ve bu ülkenin
ulu hocalarına soruyorum: Esas nerede? İslamın özü
dediğimiz şey nerede, bunu soruyorum. Siz, zaman zaman, hutbelerde,
vaazlarda başka şeylerden de ahlaktan da söz ediyorsunuz, İslam
ahlakından da söz ediyorsunuz ama yanınızdaki örneklerden hiç
söz ediyor musunuz? Kul hakkından, kibirden, israftan, iltimastan,
kayırmacılıktan söz ediyor musunuz?
Bakın, size bir şey söyleyeyim Diyanetin
görevlileri, ilahiyatçılar, bütün İslam âlimlerine soruyorum:
Kasım ayında bu ülkede 190, 2016nın on bir ayında 1.816
işçi iş kazasında, iş cinayetinde öldü gerekli tedbirler
alınmadığı için, denetleme yapılmadığı
için. Diyanetten bir tane ses geldi mi?
Taşeron işçilik diye bir kurum var
burada, kölelik, kölelik. Peygamberin bin dört yüz sene evvel
kaldırmış olduğu kölelik var. Peki, Diyanet
İşleri Başkanlığı, bir tane hoca çıkıp
bu konuda bir şey söyledi mi? (CHP sıralarından
alkışlar)
Kentler yağmalanıyor, dağlar, vadiler
yağmalanıyor, meralar yağmalanıyor; gelecek
kuşakların mirası, gelecek kuşakların emaneti
yağmalanıyor, bir gün bir tane Diyanet görevlisi, bir hoca, bir
ilahiyatçı çıktı bir şey dedi mi? Bunlar
yanlıştır dedi mi?
Su paketleniyor, Allahın suyu. Bütün
canlıların olan Allahın suyu paketleniyor, satılıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı çıktı, bir
tane hoca, ilahiyatçı çıktı bu konularda bir şey söyledi
mi? (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, Cahiliye Döneminde kız
çocukları diri diri gömülüyordu, şimdi yakılıyor.
Nasıl yanıyorlar biliyor musunuz? Gerekli tedbirler
alınmadığından dolayı yanıyor bu çocuklar.
Diyanet İşleri Başkanlığı gidip kurslarında
bu konuda bir denetim yaptı mı? (CHP sıralarından
alkışlar)
Niçin bize Veda Hutbesinden söz etmiyorsunuz? Veda
Hutbesi, en önemli insan hakları belgesidir. Orada hiçbir suçlunun
anasının babasının, evlatlarının
suçlanamayacağını söylüyor. 3 yaşında çocuk 40 derece
ateşle doktora gitmiş, Senin baban FETÖden tutuklu, SGK güvencen
kalmadı. diye bakılmamıştır. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Diyanet
İşleri Başkanlığı, hocalar çıkıp bir
şey söylemişler midir bu ülkede?
Niçin bize sarayların Muaviye geleneği
olduğunu, Peygamberin tevazu timsali olduğunu
Niçin saraylara gidip
dikilmiyorlar? Ebu Zer gibi niye demiyorlar, Bu sarayı paranla
yaptıysan israftır, milletin malıyla yaptıysan
haramdır. diye niye demiyorlar bunlar?
Ve niçin bize isyanın farz olduğunu
öğretmiyorsunuz, ey ulu hocalar? Tamam, Bizden olsun, ülülemre itaat
edelim. Peki bu, bizden ne demek? Bizim kabileden, bizim mezhepten mi demek
yoksa adalete uyan, hukuka uyan mı demek? Adalete, hukuka uymayana isyan
etmenin farz olduğunu niçin söylemiyorsunuz bize sayın hocalar? Ey,
yeşil sarıklı ulu hocalar, niçin bize bunu öğretmiyorsunuz,
niçin bütün bunları bize söylemiyorsunuz; suçlusunuz, sorumlusunuz.
Bunları sadece bu ülkenin yani Türkiyenin hocalarına,
ilahiyatçılarına söylemiyorum, bütün İslam
coğrafyasının hocalarına söylüyorum: Eğer siz
bunları söylemiş olsaydınız, siz eğer
iktidarların önünde eğilmemiş olsaydınız, bunları
söylemiş olsaydınız İslam coğrafyasında insanlar
birbirleriyle boğazlaşmazdı, çocuklar öldürülmezdi.
Ey, yeşil sarıklı ulu hocalar,
sorumlusunuz, sorumlu, bunun hesabını Allaha vereceksiniz.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bekaroğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına şimdi
de İzmir Milletvekili Sayın Atila Sertel konuşacak.
Buyurun Sayın Sertel. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz altı dakika.
CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir)
Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; konu RTÜK, dakika
altı. Altı dakikada RTÜKü ve Türkiyedeki basının,
medyanın, televizyonların, radyoların sorunlarını
tartışmak mümkün değil. Bana bir buçuk iki saat bile yetmez ama
ben altı dakika içerisinde özetlemeye çalışacağım.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun görevlerini
özetlemek gerekirse denetlemek ve o denetimi ifa etmektir ama bugün gelinen
noktada Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ne yazık ki bir sansür kurulu
hâline gelmiştir. İktidara önerim şudur, Sayın Numan
Kurtulmuşa önerim şudur: RTÜK bitmeli, RTSÜK
başlamalıdır, Radyo Televizyon Üst Kurulu değil, radyo
televizyon sansür kurulu olarak yeniden düzenlenmelidir çünkü her konuda
sansür, her konuda yayın engelleme karşımıza çıkmaktadır.
Geçen yıl 44 kez televizyonlara, radyolara, medyaya yayın
yasağı getirilmiştir, 44 kez. Tecavüzü önleyemiyorsunuz,
tecavüzle ilgili yayın yasağını getiriyorsunuz. Patlama
oluyor, terör olayı oluyor, terörü lanetle kınıyoruz, kınıyorsunuz,
terör önlenemiyor ama terörle ilgili yayın yasağını getirip
çakıyorsunuz. Adanada Valilikte patlama oluyor, daha televizyon
kanalları oraya ulaşmadan, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve Hükûmet
hemen olayı yasaklıyor. Yasakçı bir zihniyetle Türkiyedeki
sorunların üstesinden gelmeniz asla mümkün değil, asla çözemezsiniz.
Üstünü örterek sorunlar çözülmüş olsaydı gerçekten çok
başarılı bir iktidar olurdunuz. O kadar çok konunun üstünü
örtmeyi o kadar maharetle beceriyorsunuz ki, yasakçısınız ve
gerçekten Türkiyede televizyonları kapatmakta, radyoları ve televizyonları
susturmaktan öte medyayı susturmakta bir dünya rekorunuz var.
Kanun hükmündeki kararnameyle 50 yayını
durdurdunuz, 34 televizyonu kapattınız, 33 radyoyu
kapattınız. Bu kapatmalarda RTÜKün imzası yok, RTÜK devre
dışı, olağanüstü hâl kapsamında keyfî hükümler
kararnamesiyle bu kararları aldınız.
Ahlaka önem vermiyorsunuz. Önem verseydiniz RTÜKle
bütün gün evlilik programları diye yayınladığınız
saçma sapan ve manken artıklarının çıkarılıp bir
dizayn içerisinde Türk toplumuna sunulmasını ahlaka aykırı
bulur ve o programları yasaklardınız. Ama o programlar sizin
işinize geliyor ve o toplumun sorunlarının konuşulması
yerine kim kimle, ne yapıyor, kim kimi gözetliyor, gözetleme evinden
evlilik evlerine Türkiyeyi çevirdiniz.
Ayrıca, yerel televizyonlara, yerel
basınlara Anadolu içerisinden baktığımızda Anadolunun
içindeki arkadaşlarımızın büyük sıkıntılar
içerisinde olduğunu söylemek isterim. Adıyamanda -Ahmet
Aydının memleketinde- Mercan TV var. Mesela Mercan TVnin yayın
yapmak için 3 megabit banda ihtiyacı var. Bu 3 megabit banda toplam 16.500
dolar para ödemek zorunda. Bununla yetinmiyor Mercan TV, 2.500 dolar da uplink
bedeli ödüyor. Yani toplamda 19.500 dolar her ay takır takır bu
kasaya ödeniyor.
Arkadaşlar, ocak ayında bir yerel
televizyon 65.914 lira kira bedeli veriyordu, bugün bu rakam 79.147 liraya
çıktı. Şimdi soruyorum: Ulusal bazda yayın yapan televizyon
kanallarına da aynı fiyat uygulanıyor, yerel bazda 500 liraya,
bin liraya, 300 liraya, 150 liraya ilan almış televizyon
kanalları için de aynı rakamlar sunuluyor. Bu hak mıdır?
Soruyorum: Nerede yerel televizyonların ayakta kalması, mümkün müdür?
Takır takır düşüyorlar ve hepsi birer birer kapanıyor
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, geçen gün, AVM
açılışında, Kayseride, Sayın Cumhurbaşkanı
konuşuyor: AVM kiraları Türk lirası olsun, dolar bitsin, dolar
kalksın, dolarla uygulamayın. diyor, doğru söylüyor, tamam,
katılıyoruz. Peki, AVM olunca dolar uyuyor da uydu kiraları
olunca dolar niye uymuyor, niye Türk lirasına çevrilmiyor? AVMye uyan,
uyduya niye uymuyor? Bunu sormak lazım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sevgili arkadaşlarım, 720 civarında
basın kartını iptal etti bu Basın-Yayın Enformasyon
Genel Müdürü. İçinde çalışanların ve hangi kuruluşta
çalışırsa çalışsın hiçbirinin basın
kartının iptal edilmemesi lazım. Ama bir
arkadaşımız var ki -benim neredeyse çocukluktan beri beraber
büyüdüğüm ve beraber çalıştığım
arkadaşım, Sedat Kaya- sadece facebookta yaptığı
yorumlar nedeniyle sürekli basın kartı elinden
alınmıştır. Bu ayıptır, bu yazıktır, bu
günahtır, böyle bir şey olmaz. (CHP sıralarından
alkışlar) Sevgili arkadaşlarım, bunun hesabı bir gün
gelir sorulur. 1919da Mustafa Kemal Atatürk nasıl Samsuna
çıktıysa, 2019da da Cumhuriyet Halk Partisi iktidarıyla bu
sorunlar çözülecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sertel.
Sayın Yıldırım, bir söz
talebiniz var.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Şemdinli Belediyesinin kapısına
kilit vurulmasına ve Van Özalp Belediyesinde kayyuma kayyum atanması
uygulamasına ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün
konuşmamda ifade ettiğim bir hususa dair yeni bir gelişme:
Şimdi, her geçen gün gerçekten akıllara durgunluk veren yeni bir
iktidar uygulamasıyla karşı karşıyayız. Ben,
Şemdinli Belediye Başkanımızın bugün sabah
tutuklandığını ifade etmiştim. Hemen sonrasında
Valilik kararıyla oraya dayanan güvenlik güçleri, zincirle belediye
kapısını kilitleyerek, gelen çalışanlara İkinci
bir emre kadar burası kapalıdır. demiş.
Bir diğer husus, iki
buçuk aydır kayyum atanmış olan Van Özalp Belediyesine dün
kayyuma kayyum atanarak yeni bir uygulamaya yine şahitlik ettik.
Şunu ifade edelim: Bir
belediye binasını teslim alarak o ilçedeki bütün halkın AKPli
olacağı saikiyle mi bu yapılıyor bilmiyoruz ya da bir
belediye binasını kilitleyip ilçeyi hizmetsiz bırakarak otomatik
irade
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim.
Şimdi, bir belediye
binasını kilitleyip ilçeyi hizmetsiz bırakarak otomatik olarak o
halkın iradesinin ve inançlarının anında eğer
değişeceği düşünülüyorsa büyük yanılınıyor.
Bir şeye hizmet eder bu uygulamalar, o ilçenin bu ülkeye olan aidiyet ve
sahiplenme duygusunu zayıflatır. Bizim bu uygulamaları kabul
etmemiz mümkün değil. Çünkü belediye başkanlarını, parti
yöneticilerimizi, milletvekillerimizi tutuklamayı daha bu iktidar
partisinin bütün vekilleri, bakanları, yöneticileri bile içine sindiremiyorken,
onların bile bir bölümünün eleştirilerine mazhar oluyorsa bizim bu
uygulamaları kabul etmemiz mümkün değil, ancak bölge
halkının devlete ve bu ülkeye olan aidiyet ve sahiplenme duygusunu
zayıflatmaya hizmet eder diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür
ederim.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2015Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
(Devam)
1) Anayasa Mahkemesi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık
2017Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
(Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Evet,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına şimdi de İstanbul Milletvekili
Sayın Kadri Enis Berberoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın
Berberoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakika.
CHP GRUBU ADINA KADRİ
ENİS BERBEROĞLU (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Kıymetli
milletvekilleri, grubum adına Basın-Yayın Enformasyon Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Bir cumhuriyet kurumunun daha
içinin boşaltıldığını söyleyeyim özetle, konunun
aslında özeti bu çünkü.
Bakın, 1920 tarihli bir
kanunla, yani cumhuriyetten önce kurulmuş bir kurumdan bahsediyoruz; o
zamanki adıyla Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti Umumisi
Teşkilatı kuruluyor. Niye kuruluyor? Daha sonra kanun hükmünde
kararnameyle düzenlenen görevlerine baktığınız zaman,
amacının içeride ve dışarıda tanıtım
olduğu, hükûmet aleyhine ve Türkiye aleyhine propaganda faaliyetlerini
takip etmek, dış tanıtma faaliyetlerini yönlendirmek,
dış işleriyle koordineli gitmek gibi birtakım görevlerin
sayıldığını görüyoruz. Peki, bugün AKP sayesinde
Türkiye'nin dostlarının sayısının bir elin
parmağından az, düşmanlarınsa hakikaten parmakla
sayılamayacak kadar çok olduğu bir ortamda bu kurum en azından
dış politikaya dönük işlevini veya dış
tanıtım işlevini yerine getiriyor mu diye bir teknik analizde
bulunmak gerekirse, sadece personel yapısına bakmak yeterli.
Baktığımızda, yaklaşık 700 küsur kişilik
personelden 550sinin Türkiyede istihdam edildiğini, bunların
yarısına yakınının yabancı dil bildiğini,
yine baktığımızda, sadece 35 ülkede basın-yayın
temsilcisinin bulunduğunu görüyoruz, yani yüzde 5, personelin yüzde 5i
kadar bir istihdam yurt dışında yapılmış. E peki
Böyle bir müesseseden neler çıkar, nasıl bir siyaset üretilir? diye
baktığınız zaman belki ilginizi çekecek birkaç maddeyi sıralamak
istiyorum ve Sayın Bakan Numan Kurtulmuş burada olsaydı kendisine
de arz etmek isterdim şahsen.
Birincisi: Türkiye'nin şu andaki
medyasının en büyük sorunu olarak gördüğüm -eski bir gazeteci
olarak- akreditasyon sorunuyla ilgili ne zatıalilerinizin bir derdi var ne
de Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün bir derdi var.
Bir gazetecinin bu ülkede Cumhurbaşkanını ve Başbakanı
takip etmek için izne tabi olması ve bu iznin bazı gazetelere,
televizyon kuruluşlarına ve haber ajanslarına verilip
diğerlerine verilmemesi başlı başına bu ülkedeki medya
düzenini anlatmaya yeterlidir. Ben profesyonel bir gazeteci olarak hangi izne
gerek duyayım bu ülkenin Başbakanının, bakanının
halka açık, kamuoyuna açık faaliyetlerini takip etmek için, orada
bulunmak için, kamera götürmek için, teyp tutabilmek için? Bu ayıbı
eğer Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü dert
etmiyorsa kendine bence eksik iş yapıyor demektir.
İkincisi: Hepimizin cebinde nüfus
kâğıdı var, yeni çıkan kimlikler var. Gazetecilerin, medya
mensuplarının cebinde bunlara ilaveten bir de basın kartı
vardır. Tıpkı bizlere dağıtılan, parlamenterlere
dağıtılan kimlikler gibi. Bu kimlikleri bize
dağıtırken Meclis Başkanlığı herhangi bir
vesayet kurumundan izin alıyor mu? Almıyor. Peki,
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü hangi kriterde
kendini medya mensubu olarak gören insanların -kadınların
erkeklerin, şu siyasetten bu siyasetten, şu gazeteden, öteki
televizyondan- arasında ayrım yapabiliyor? Bir kısmına
basın kartı yani tanıtım kartı veriyor. Bakın,
onu iyi anlamanızı istiyorum sayın milletvekilleri. Tanıtım
kartlarıdır bunlar. Bunlar, üzerinde herhangi bir avantaj
sağlayan, kredi kartı gibi ya da herhangi bir mağazanın
hediyesi olan, promosyonu olan bir şey değildir; insanların
sadece medya mensubu olduğunu gösterir. Siz bu kartları
dağıtırken adil davranmamakla kalmıyorsunuz, sudan
sebeplerle bu kartların bir kısmını iptale
başladınız. Bu da bence Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğünün derdi olmalıdır.
Son olarak, aslında AKP Grup Başkan Vekili
Sayın Bostancıdan ben ilham aldım. Kendileri bu kürsüde çok
doğru bir ifade kullandılar. Mealen söyleyeceğim, eğer hata
yaparsam lütfen kendileri düzeltsin beni. İlk defa halk oyuyla seçilen
Sayın Cumhurbaşkanı artık siyasi bir kişiliktir.
dedi. Kesinlikle katılıyorum ve her siyasetçi gibi eleştirilerden
de nasibini almak zorundadır. Size, bana yöneltilen eleştiriler
eğer mahkeme huzuruna giderse siyasetçi hoşgörüsüne diye bir hüküm
kuruluyor -ki bu doğrudur- ama Sayın Cumhurbaşkanına
eleştiri yapılırsa o zaman özel kanunla
yargılanıyorsunuz, özel kanunla dava ediliyorsunuz. Şu anda
içeride olan arkadaşlarımızın, benim eski
meslektaşlarımın bir bölümü bu davalar yüzünden içeridedir, bu
davalar yüzünden haklarında hüküm verildi veya hüküm veriliyor. Lütfen, Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü son olarak bu konuda da üstüne düşeni
yapsın. En azından basın davalarıyla ilgili bölümde
Cumhurbaşkanının siyasi bir kişiliği olduğu
unutulmadan Cumhurbaşkanına dönük eleştirileri makamdan
ayırabilsin.
Çok teşekkür ederim efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Berberoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son olarak
Bursa Milletvekili Sayın Lale Karabıyık konuşacak.
Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakika.
CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Plan ve Bütçe
Komisyonunda sayın bakanlar bize sunum yaparken her zaman çok pespembe bir
tablo çizdiler, tablo güzel de içindeki veriler gerçek değildi. Biz ise
gerçekleri söylemeye çalıştık ama aldığımız
karşılık şuydu: Siz sandıktan çıkan sonuca
bakın. Böyle geçiştirildik ancak konu saptırılırsa
vatandaşı böyle kandırmak da doğru değil.
Şimdi, sadece bakanlar
değil pembe tablo çizen. Merkez Bankası yılda 2 kez Finansal
İstikrar Raporu açıklıyor ve bu son raporunda öyle bir pembe
tablo çizmiş ki bütün sorun dünyada FEDde, FEDin faiz artırma
beklentisinde. Peki, başka nerede? Trumptan beklenen ekonomik
politikaların riski artırdığı yönünde birtakım
riskler var. Peki, Türkiye'de hiçbir sorun yok mu? Hayır, yok. Bir
ayrışma yok mu? Hayır, yok. Türkiye dışındaki
benzeri ülkeler için kötü bir manzara çiziliyor, tablo kötü ama Türkiye için
pespembe bir tablo. Bakın, şu cümleleri size okumak isterim. Finansal
İstikrar Raporunda diyor ki Türkiye için: Küresel tahvil
piyasasındaki olumsuz gelişmeler Türkiyeye yansımayacak -Merkez
Bankasının raporu bu- bankalar dışarıdan borç bulmakta
hiç zorlanmayacak, tahsili gecikmiş alacaklar çok makul düzeyde, reel
sektör borçlu
Ama olsun, borçların çoğu zaten uzun vadeli. Cari
açık düşmeye devam edecek. Başka bir cümle okuyayım size:
Türkiye'nin risk primi de düşmekte.
Sayın vekiller, bu
nasıl bir pembe tablodur Merkez Bankasının çizdiği? Bu
nasıl bir kendini kandırmaktır, aldatmacadır? Evet,
şunu biliyorum: Merkez Bankası özerk değil, rahat konuşamaz
ama lütfen siz, sizler vatandaşı kandırmayınız.
Türkiye gelişmekte olan diğer ülkeler gibi dolara karşı
değer kaybetti, evet ama Türkiye'nin değer kaydı diğer
ülkelerininkinin tam 2 katıdır. Bu aradaki farkı nasıl
açıklayacaksınız vatandaşa? Siyasi kriz var. desenize.
Siyasi krizin ekonomiye yansımasıdır bu. diyebiliyor musunuz?
Bu gerçekleri anlatabiliyor musunuz? Bu gerçekler varken biz
başkanlık sistemi telaşına düştük. diyebiliyor
musunuz sayın vekiller?
Türkiye'nin döviz
yükümlülüğü maalesef 610 milyar dolar, döviz
varlığımız 220 milyar dolar. Peki, başka bir
gerçeğimiz işte bu aradaki fark kadar 390 milyar dolar döviz
açığımızın olduğu. Yılbaşında kur
2,92ydi ve bu durumda 1 trilyon 138 milyar liraydı, bu döviz
açığının TL karşılığı. Ne oldu
dolar? 3,47. Şimdi ne? 1 trilyon 350 milyar lira. Ee, bu risk
değildir de nedir acaba soruyorum?
Sayın vekiller, Türkiye, cari açık vererek
büyüyor. Tasarruflarını artıramıyor, borçlanarak kaynak
sağlamaya çalışıyor; borçlanarak
sağladığı kaynağı ise üretimde kullanamıyor,
tüketimle büyüyor zaten. Bakın, lafa gelince Türkiye'nin borcunu on dört
yıllık dönemde azalttık. diyorsunuz. Peki, bakın, 2002de
Türkiye'nin brüt dış borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı 56,2ymiş. Bu arada birkaç sene 37lere
düşürmüşsünüz, son beş yılda artışa geçmiş
ve şu anda Türkiye'nin brüt dış borç stokunun gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı 59,5. Yani 56,2den devralmışsınız
59,5e çıkartmışsınız, kutluyorum. Kamu borç stokunu
ne yaptınız? 2002den bu zamana kadar 2ye katladınız. Özel
sektörün dış borcu ne oldu peki? İç ve dış borç olarak
7,5 kat daha arttı sayenizde.
Sayın vekiller, Türkiyenin 167,8 milyar dolar
kısa vadede ödemesi gereken borcu var, yıllık dış
finansman ihtiyacı da 200 milyar dolar. Yani, cari açıkla büyüme
modelinde devletin, özel sektörün ve hane halkının
borçlarını da artırmış durumdasınız.
Ailelerin 167,1 milyar lira sadece ihtiyaç kredisi, bakın, sadece ihtiyaç
kredisi var. Eğer bu borçların geri ödemesinde bir sorun
yaşanırsa değerli vekiller, bankalar bundan etkilenmeyecek mi,
bu önemli bir risk değil midir sizce? İşte, cari açık
vererek ve borçlanarak finanse ettiğiniz büyüme modelinde
devraldığınız yüzde 8,4 işsizlik de şu anda 11,3;
bunu da kutluyorum! 2015 yılından bu yana da Türkiye hem bütçe
açığı veriyor hem de cari açık vererek gidiyor. Tasarruf
oranlarını da indirdiğiniz yerler: 2002de 18,6da
aldınız, 2016da yüzde 13,5e düşürdünüz tasarruf
açığını. Dünya ortalaması nasıl mı? 25,4;
gelişmekte olan ülkeler 31,2; Asya yüzde 41lerde; Avrupa 17lerde en kötü
olmasına rağmen ama siz yüzde 13,5e maalesef düşürdünüz.
Umutlar büyüme için dış kaynağa ve yabancı sermayeye
bağlanıyor ama sermaye girişi yıllık 50 milyar
dolardan 20 milyar dolara geriledi çünkü güveni azalttınız, para
gelmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LALE KARABIYIK (Devamla) Değerli vekiller, bu
gerçekleri lütfen görmezden gelmeyiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Karabıyık.
Sayın milletvekilleri, böylelikle grup
adına konuşmalar sona erdi.
Şimdi şahsı adına Aydın
Milletvekili Sayın Abdurrahman Özü dinleyeceğiz.
Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2017 Yılı Bütçe Tasarısı lehinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, başta 15 Temmuz
akşamında işgal hareketine direnen, bu amaçla sokağa
çıkan, tanklara karşı duran, devletine sahip çıkan
insanımızı selamlıyorum.
Yine, vatanımızın bölünmez
bütünlüğü için canını ortaya koymuş aziz şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyor, kederli ailelerine de sabırlar diliyorum,
gazilerimize de acil şifalar diliyorum.
Görüşmekte olduğumuz bütçe
tasarısı, AK PARTİ hükûmetlerinin 2002 yılından beri
hazırladığı 15inci bütçe tasarısıdır,
öncelikle hayırlı olmasını diliyorum.
Bugün Cumhurbaşkanlığı, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, Sayıştay
Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay,
Danıştay, Başbakanlık, Kamu Denetçiliği Kurumu,
MİT, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Diyanet
İşleri Başkanlığı, RTÜK, Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü ve Hazine
Müsteşarlığının bütçelerini görüştük.
2017 yılı bütçesi hizmet bütçesi
niteliğinde hazırlanmış bir bütçe olup geçmiş on dört
yılda olduğu gibi vatandaşımızın
refahını artıran, hizmetleri karşılayan bir bütçe
özelliğini taşımaktadır. Bütçede yatırımlar
desteklenmiştir. Bu bütçede yatırım harcamaları geçen
yıla göre yüzde 30 artırılmıştır. En yüksek pay
Ulaştırma ve Millî Eğitim Bakanlığına
ayrılmıştır, sırasıyla Tarım ve
Sağlık Bakanlığı yatırımları takip
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bütçe
tasarısında reel sektör desteklenmeye devam edilmiştir. Yerel
yönetimler, bölgesel ve kırsal kalkınmada desteklenmiştir.
Aynı çerçevede, tarıma destekler devam etmiştir. Bütçede
tarıma ayrılan kaynak 30,9 milyar, yaklaşık 31 milyar
TLdir. Biliyorsunuz, AK PARTİ hükûmetleri döneminde mazot, gübre,
buğday ve hububat desteği, büyükbaş ve küçükbaş hayvan, süt
ve besi desteği, yem bitkileri ve organik tarım gibi birçok destekler
verilmiştir; bu destekler artarak devam etmektedir.
Milletvekili olduğum Aydın ilimizde 2016
yılında, dokuz aylık dönemde, 287 milyon TL tarımsal destek
ödemesi yapılmıştır. 2017 yılı için bu rakam
yaklaşık 500 milyon TL olarak öngörülmektedir.
Tarımın Aydınımız için ne
denli önemli olduğunun bilincindeyiz. İlimizde yetişen, destek
kapsamında olmayan incir gibi bir kısım ürünlerin tarımsal
destek kapsamına alınması için Aydın milletvekilleri olarak
çalışmaya devam ettiğimizi ve inşallah en kısa sürede
sonuçlandıracağımızı ifade etmek istiyorum. Zira,
biliyorsunuz incir denilince akla ilk Aydın gelir, Aydın
denilince de incir akla gelir. Bu sene yaklaşık 60 bin ton incir
üretilmiştir, bunun 35 bin tonu ihraç edilerek ülkemize 400 milyon TLye
yakın döviz girdisi sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz bütçede yurt içi tasarruflar da teşvik edilmiştir.
2002 yılı bütçesine göre eğitime ayrılan pay 10 kat
artırılmıştır; bu da Hükûmetimizin, AK PARTİnin
eğitime verdiği önemi göstermektedir. Yükseköğrenim burs ve
kredi tutarları seçim vaadinde belirttiğimiz üzere daha önce
artırılmıştı. Sağlık, çalışanlar
ve sosyal güvenlik hizmetleri bakımından da bütçenin genelinde
olduğu gibi vatandaşımızın refahını
artırma ilkesine göre planlama yapıldığını görmek
AK PARTİliler olarak bizleri memnun etmiştir.
Değerli milletvekilleri, malumunuz, bütçe
görüşmelerinden sonra önümüzdeki günlerde yeni anayasa yapılması
ve Anayasa değişikliğiyle ilgili
çalışmalarımız Meclis gündemine gelecek ve inanıyorum ki
Meclisten kabul oyu alarak daha önce de vadettiğimiz gibi bu
değişiklik insanımızın karşısına
referandumda onay için çıkarılacaktır. İnsanımız
önüne gelecek olan bu değişiklik teklifini, bu yeni anayasayı
değerlendirecek ve büyük oranda evet diyeceğine,
destekleyeceğine inanıyoruz, bu inançla yola çıkıyoruz.
Çünkü, insanımız yapılacak olan değişikliğin
kendisi için olumlu sonuçlar doğuracağına ve daha güçlü bir
Türkiye için gerekli olduğuna inanmaktadır.
Bu vesileyle, 2017 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını temenni eder, nice 15inci bütçeler
hazırlama dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı Sayın Mehmet Şimşeki
dinleyeceğiz.
Buyurun Sayın Şimşek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisimizi, sizleri sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz tüm kurumların
bütçelerinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını temenni
ediyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Dün genel olarak Türkiye ekonomisi ve dünya
ekonomisine ilişkin görüşlerimi sizlerle paylaştım. Müsaade
ederseniz bugün daha çok Hazine Müsteşarlığına
ilişkin, onun faaliyetlerine ilişkin görüşlerimi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Ayrıca, bazı eleştirilere, tespitlere,
değerlendirmelere ilişkin fikirlerimi de sizlerle
paylaşayım.
Her şeyden önce, bu
sıkıntılı dönemde Türkiye'nin bilançosu, devletin
bilançosu, kamu maliyesi aslında hâlâ güçlü. Bu da aslında
şoklara karşı bir miktar direnç göstermemizi sağlıyor.
Devletin bilançosu, Hazinenin bilançosundan kastımız tabii ki kamu
maliyesinin durumu. Türkiye'nin bugün brüt kamu borç stokunun, devletin brüt
kamu borç stokunun millî gelire oranı yaklaşık yüzde 33. Bu da
-dün de ifade ettiğim gibi- gelişmekte olan ülke ortalamaları
olan yüzde 47nin oldukça altında. Yine, avro bölgesi yüzde 90ın
üzerinde, OECD ülkelerinin ortalaması yüzde 116lar civarında.
Dolayısıyla, bu anlamda bir mali alanımız var ve nitekim bu
mali alanı da ekonomiyi desteklemek üzere kullanıyoruz. Benzer
şekilde, aslında, bütçe geçen sene genel devlette neredeyse
sıfır açık verdi ama bu sene bu açık millî gelirin yüzde
2si civarına kadar yükseldi. Gelecek sene de o düzeyde tutulması
hedefleniyor ve burada yatırımları önceliklendirme söz konusu.
Dolayısıyla, ülkemizin gerek bütçe açığı, gerekse kamu
borç oranı itibarıyla baktığınız zaman güçlü bir
konum söz konusu ve bu mali alanı da, dediğim gibi, bu zor dönemde
ekonomiyi desteklemek üzere kullanıyoruz.
Diğer önemli bir husus: Geçmişte,
biliyorsunuz, borç sürdürülebilirliği önemli bir kaygıydı; bu da
kısmen vadeyle, kısmen maliyetle, kısmen borcun
yapısıyla ilişkiliydi. Eskiden Hazine, iç piyasalardan ortalama
dokuz aylık bir vadeyle borçlanırken Hükûmetimiz dönemlerinde,
şimdi bu vade altmış sekiz, yetmiş aya kadar
çıkmış durumda. Dış piyasalarda dolar cinsinden tahvil
borçlanmamızın ortalama vadesi ise bugün on beş yıla
çıkmıştır. Sabit getirili TL cinsi iç borçlanmanın
ortalama maliyeti de eskiden yüzde 60ların üzerindeyken şimdi yüzde
10a kadar gerilemiştir.
Yine, borcun yapısına
baktığımız zaman, hakikaten önemli iyileşmeler
sağladık yani sadece borcu azaltmakla kalmadık, borcun
yapısını da önemli ölçüde iyileştirdik. Tabii, borç
stokunun maruz kaldığı riskleri yönetmek amacıyla 2003
yılından bu yana stratejik ölçütlerle borçlanma politikası
uyguluyoruz. Borçlanmaları ağırlıklı olarak Türk
lirası cinsinden ve sabit faizli enstrümanlarla gerçekleştiriyoruz,
vadeyi piyasa koşulları el verdiğince uzatmaya
çalışıyoruz.
2002 yılında merkezî yönetim borç
stokumuzun yüzde 58i döviz cinsinden iken 2016 Ekim itibarıyla bu oran
yüzde 35,9a düşmüştür. Benzer şekilde borç stokumuzun eskiden
yüzde 55i değişken faizli senetlerden oluşurken bu oran bugün
yüzde 30,9a kadar gerilemiştir.
Stratejik ölçütlere dayalı borçlanma
politikası sayesinde borç stokumuzun faiz, kur ve likidite risklerine
karşı duyarlılığını da önemli ölçüde
azalttık. 2003 yılından bu yana ağırlıklı
olarak sabit faizli borçlanma yaparak borç stokunun faize karşı
duyarlılığında önemli iyileşmeler sağladık.
Borç stokumuzun yapısının önemli ölçüde iyileştiği yine
yaptığımız duyarlılık analizlerinden ortaya
çıkıyor. Mesela, bugün, Türk lirası faiz oranları 500 baz
puanlık, yani bir artış söz konusu olursa faizlerde, 2001
yılında borç stok yapısında bu borç stokumuzu aynı
yıl içerisinde yüzde 1,7, daha doğrusu 1,7 puan millî gelire oran
olarak artırırdı. 2015te bu sadece 1 puan artırıyor.
Benzer şekilde bugün büyüme 2 puan aşağı düşerse bizim
borç stokumuzun millî gelire oranı sadece yüzde 0,6 artacak. Hâlbuki bu
oran eskiden 1,6 puandı. Yine 2001 yılındaki stok
yapısını sürdürüyor olsaydık ve Türk lirası yüzde 10
değer kaybetseydi, borç stoku 4,4 puan millî gelire oran olarak
artıyor olacaktı. Hâlbuki 2015 yılındaki yapıyı
dikkate alırsak ve eğer Türk lirası yüzde 10 değer kaybetse
etkisi 1,2 puan civarındadır.
Dolayısıyla, sürdürülebilirlik
analizlerimize göre, bu tek seferlik tüm şokların hepsinin bir arada
gerçekleştiği varsayılsa dahi -ki bu oldukça kötümser bir
senaryo olur- yani büyüme 2 puan düşer, faizler 500 baz puan yükselir,
lira yüzde 10 değer kaybederse, bu durumda bile Avrupa Birliği
tanımlı borç stokunun millî gelire oranı bu var olan orta vadeli
program döneminin sonunda yüzde 38in yine altında bir borç bölü millî
gelirle karşı karşıya oluruz ki bu bile Maastricht
Kriterinin oldukça altında olur. Bütün bu analizler kamu maliyemizin,
kamu borç yapımızın ne derece sağlam olduğunu,
şoklara karşı ne kadar dirençli olduğumuzu ortaya koyuyor.
Bugün burada da, zaman zaman dışarıda
da gündeme getirilen önemli hususlardan bir tanesi, kamu-özel iş
birliği çerçevesinde Hazinenin yüklenimleri. Hazine
Müsteşarlığı genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
ile özel bütçeli idareler tarafından kamu-özel iş birliği
modeliyle gerçekleştirilen belirli altyapı projeleri için borç
üstlenim taahhüdü sağlamaktadır. Bugüne kadar Avrasya Tüneli Projesi
için 960 milyon dolar, Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu Projesi için
yaklaşık 5 milyar dolar, Kuzey Marmara Otoyolu Projesi üçüncü köprü
kesimi için yaklaşık 2,7 milyar tutarında olmak üzere Hazine
Müsteşarlığı tarafından toplamda 8,7 milyar
dolarlık borç üstlenim anlaşması imzalanmıştır.
Hazine garantili borç stoku 2016 yılı
2nci çeyreği itibarıyla 12 milyar dolar civarında
gerçekleşmiştir. Hazine garantili borçlardan üstlenim oranı 2016
yılı 2nci çeyreği itibarıyla sadece yüzde 2,9dur. Hâlbuki
bu oran 2002 yılında yüzde 52 civarındaydı.
Dolayısıyla, hem Hazinenin garanti ettiği dış borç
stoku bu çerçevede sınırlıdır hem de bunların
gerçekleşme, bu riskin gerçekleşme oranı da oldukça
düşüktür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; müsaade ederseniz şimdi de Hazine
Müsteşarlığının finansman programı hakkında
size bilgi vermek istiyorum. 2017 yılında 80,5 milyar lira anapara,
52,7 milyar lira da faiz olmak üzere toplam 133,1 milyar lira tutarında
borç servisi gerçekleştirilecektir. Borç servisinin 98,1 milyar
lirasının iç borç, 35 milyar lirasının ise dış
borç servisi olarak yapılması planlanmaktadır.
Geleneksel eurobond, Japon
yeni ve kira sertifikası ihraçları yoluyla uluslararası sermaye
piyasalarından 6 milyar dolar finansman sağlanması ve 96,2
milyar tutarında iç borçlanma yapılması planlanmaktadır.
Şimdi de müsaade ederseniz Hazine
Müsteşarlığının bütçe büyüklükleri hakkında bilgi
vermek istiyorum. 2017 yılı Hazine Müsteşarlığı
bütçesine baktığımız zaman, teklif edilen ödenek tutarı
77,4 milyar liradır. Bu tutarın 57,5 milyar liralık
kısmının faiz ödemelerinden oluştuğunu biliyoruz. 2017
yılı bütçe teklifinde yer alan 12 milyar lira cari transferler
ödeneğinin 6,5 milyar lirası KİTlere yapılacak görev
zararı ve kamu sermayeli bankalara yapılacak gelir kaybı
ödemelerinden oluşuyor. 3,8 milyar lirası bireysel emeklilik sistemi
devlet katkısı, 894 milyon lirası ulusal fona yapılacak
ödemelerden, 572 milyon lirasıysa yurt dışına yapılan
transferlerden oluşmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uluslararası kuruluşlarla ilişkilere gelince,
uluslararası ve bölgesel kalkınma bankalarıyla olan
ilişkilerimizi başarılı bir şekilde sürdürüyoruz.
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasında iki yıldır, en çok
kredi kullanan ülke konumundayız. Bu banka, diğer Orta Asya
operasyonlarını İstanbul ofisi üzerinden yürütmektedir.
2012-2016 dönemini kapsayan çerçeve anlaşması kapsamında Dünya
Bankasından yaklaşık 4,3 milyar dolar tutarında finansman
sağladık. Dünya Bankasıyla 2017-2021 dönemini kapsayacak
beş yıllık bir çerçeve anlaşmasına ilişkin
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 2016 yılında
faaliyete başlayan Asya Altyapı Yatırım Bankası 12
üyeli Direktörler Kurulunda ülkemiz de yerini almıştır. IMF Kota
ve Yönetim Reform Paketi 2016 yılı başlarında yürürlüğe
girmiştir. IMF nezdindeki kotamız yaklaşık 1,46 milyar
SDRden 4,66 milyar SDRye; oy gücümüz ise yüzde 0,61den yüzde 0,95e
yükselmiştir. Bu kota artışı için gerekli ödemeyi 2016
yılı bütçesinden yaptık. Böylece fonun en yüksek kotaya sahip 20
üyesinden birisi konumuna geldik.
Geçtiğimiz yıl G20 dönem
başkanlığını başarılı bir şekilde
tamamladık. Ülkemiz üç yıl süreyle aktif görev aldığı
G20 Troyka üyeliği pozisyonunu bu yıl 1 Aralık itibarıyla
tamamlamıştır.
Değerli hatiplerden biri G20 üyeleri
arasında olamayabileceğimizi ifade ettiler, konuyu
açıklığa kavuşturmak istiyorum. G20 üyelik mekanizması
1999 yılında oluşturulmuş olup platform küresel sistemde
sistemik öneme sahip ülkeleri bir araya getirmektedir. G20 üyelerinin seçiminde
ekonomik büyüklük göz önüne alınmış olsa da G20yi en yüksek
gayrisafi yurt içi hasılaya sahip ilk 20 ülkeyi temsil etmemektedir. G20
üyeliği yıllar itibarıyla değişkenlik
göstermemektedir, sabit bir yapıyı haizdir. Dolayısıyla -teorik
olarak söylüyorum- eğer bir ülkenin gayrisafi yurt içi hasılası
dolar bazında düşse dahi G20 üyeliği kaybolmuyor ki Türkiye'nin
şu anda böyle bir riski de şu an itibarıyla söz konusu
değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi de, müsaade ederseniz, hazinenin çiftçi, esnaf,
KOBİ ve girişimcilere yaptığı desteklerden bahsetmek
istiyorum. Çiftçilerimize, biliyorsunuz, yüzde sıfır ile 8,25
arasında değişen faiz oranlarıyla sübvansiyonlu kredi
kullandırtıyoruz. 2016 Kasım itibarıyla Ziraat Bankası
ve tarım kredi kooperatiflerince kullandırılan düşük faizli
kredi bakiyesi 35,4 milyar liradır. 2004 yılında sadece 205 bin
üretici uygulamadan faydalanırken 2016 Kasım itibarıyla söz
konusu uygulamadan 900 bin üreticimiz faydalanmaktadır. Esnaf ve
sanatkârlarımızın desteklenmesi amacıyla Halk Bankası
tarafından hâlen yüzde sıfır ile yüzde 5 arasında
değişen faiz oranlarıyla sübvansiyonlu kredi
kullandırılmaktadır. 2016 Kasım itibarıyla bu kapsamda
kullandırılan esnaf kredilerinin bakiyesi 20 milyar lirayı
aşmıştır. 2002 yılında 64 bin esnafımız
bu tür kredilerden faydalanıyordu, kasım itibarıyla bu rakam 431
bini aşmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi de müsaade ederseniz Kredi Garanti Fonundan
bahsetmek istiyorum. Aslında, önümüzdeki dönem, ekonomide
sıkıntıları aşmak için özellikle KOBİlerimizin,
ihracatçılarımızın finansmana erişimini sağlamak
için Kredi Garanti Fonu mekanizmasını çok daha güçlü bir şekilde
kullanacağımız bir dönemdir. Kredi Garanti Fonu
aracılığıyla 11.590 firmaya hazine destekli kredi
kefaletleri sağlanmıştır. Temmuz 2009-Ekim 2016 döneminde
kullandırılan toplam kredi tutarı 8,6 milyar liraya, kefalet
tutarıysa 6,1 milyar liraya ulaşmıştır. Kredi Garanti
Fonunun hazine destekli kefalet kullandırılmasını etkin
hâle getirecek ve daha çok KOBİ ve ihracatçının ihtiyaçlarına
cevap verilmesini sağlayacak yeni düzenlemeleri yaptık, yapacağız.
Bu çerçevede, yüksek hacimli kredi kefalet taleplerinde kredi onay
süreçlerindeki verimliliği artırmak üzere kredi derecelendirme
sistemine geçiyoruz.
İhracatçılar için getirilen yeni imkânla
kefalet oranı, Eximbankın doğrudan
sağladığı kredilerde yüzde 100e kadar, diğer bankalar
tarafından ihracatçılara sağlanan kredilerde ise yüzde 85e
kadar çıkartılacaktır. Kredi Garanti Fonuna
sağlayacağımız ilave kaynaklarla
firmalarımızın krediye ulaşımını
kolaylaştırmayı planlıyoruz.
Ayrıca, Portföy Garanti Sistemiyle her bankaya
ayrı ayrı kredi tazmin üst limitini belirleyeceğiz. Bu sayede,
Kredi Garanti Fonuna herhangi bir başvuru yapılmaksızın
küçük ölçekli krediler doğrudan bankalar tarafından KOBİlere
verilebilecektir. Yani bürokrasiyi azaltıyoruz. Bu uygulamayla Kredi
Garanti Fonunun ve bankaların kredi verme süreci birkaç güne
inebilecektir. Yeni düzenlemelerin faaliyete alınmasıyla birlikte, 3
milyar lira olan kefalet bakiyesi kısa vadede 10 milyar liraya
çıkacaktır. Önümüzdeki sene içinde bütçeden belki aktarılacak
imkânlarla bu miktar çok daha yüksek seviyeye çıkartılabilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hazine Müsteşarlığı 2018 yılına
kadar 500 milyon lira tutarında bir kaynağı üst fonlara aktarmak
üzere yetkilendirilmiştir. Bu tutarın 50 milyon lira ve 60 milyon
avrosu iki farklı fona taahhüt edilmiştir. İlerleyen süreçte 500
milyon lira tutarındaki tüm kaynağın girişimcilik ekosistemine
aktarılmasıyla birlikte toplam yatırım hacminin 1,5 milyar
avroya ulaşmasını hedefliyoruz.
Bireysel Katılım Sermayesi Sisteminin
yani melek yatırımcılığın 2013 yılında
faaliyete alınmasıyla birlikte yaklaşık 50 adet melek
yatırımcı yatırım faaliyetinde bulunurken 2016
Aralık ayı itibarıyla 409 melek yatırımcı
lisansı alınmış ve 14 adet melek yatırım
ağı akredite edilmiştir. 2013 yılında 14,7 milyon avro
olan, ülkemizdeki melek yatırım tutarı 2015 yılında
yüzde 110 büyüyerek 31 milyon avroya ulaşmıştır. Bu
uygulamalar çok önemli çünkü eğer gerçekten başlangıç düzeyinde,
yüksek teknoloji, en azından o alanlarda yani bilgi yoğun, teknoloji
yoğun alanlarda faaliyet gösterecek firmalara destek mekanizmaları
anlamında bunlar ekosistemin çok önemli bileşenleridir. Bir an önce
aslında şu patent kanunu, kitle fonlaması gibi hususları,
kalkınma bankacılığının yeniden
yapılandırılması gibi reformları da tamamlayabilirsek
aslında Türkiye bu yüksek teknolojili alanlarda yani katma değeri
yüksek, AR-GE boyutu yoğun olan ekosistemin bütün bileşenlerini
yerine oturtmuş olacak.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; müsaade ederseniz biraz da sigortacılık sektörü
hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum.
Sayın Başkan, sürem belki bitiyor ama
müsaade ederseniz bir on dakika daha
BAŞKAN Süreniz var sizin, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Peki, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN On dakika daha verelim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum.
Mali sistemin önemli bileşenlerinden bir tanesi
sigortacılık ve özel emeklilik sektörleridir. 2016 yılı
içerisinde bu sektörler büyümeye devam etti. Sigortacılıkta 2016
yılı ikinci çeyreği itibarıyla prim üretimi 2015
yılının aynı dönemine göre yüzde 35,5 artış
göstermiştir. 2016 yılı sonunda prim üretiminin 42 milyar
lirayı aşacağını öngörüyoruz.
Trafik sigortası poliçe tazmini esnasında
teminat kapsamına girmeyen rizikoların yargı kararlarıyla
kapsama dâhil edilmesi ve hasar ödemelerinde belirsizliğin
başlamasıyla birlikte bu alanda, biliyorsunuz, sorunlar baş
gösterdi. Bu kapsamda yargı uygulaması kaynaklı yapısal
sorunun giderilmesi ve hukuki altyapının netleştirilmesi
amacıyla bu sene nisan ayında bir kanuni düzenleme yaptık. Bu düzenlemeyle
fiyatlamada istikrarı bozan yargı kaynaklı yapısal sorunlar
giderilmiştir. Kanuni düzenlemeden sonra yani 2016 Mayıs ayından
itibaren kasım sonuna kadar trafik sigortası primlerinde tüm araç
grupları için ortalama yaklaşık yüzde 8, otomotiv araç grubu için
yaklaşık yüzde 10luk bir düşüş gerçekleşmiştir.
Doğrusu, bu beklediğimizin altındadır. Sektörle diyalog
içerisindeyiz. Daha önemli, daha yüksek düşüşler öngörüyoruz.
İnanıyorum ki önümüzdeki dönemde bu düzenlemeler
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Önce yüzde kaç arttı,
sonra yüzde kaç düştü, onu söyleyin de anlayalım olayı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, tabii, onlar çok
değişiyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Değişiyor
değil mi? Yüzde 300 arttı, yüzde 8 düştü.
BAŞKAN Sayın Akar, Sayın Bakan;
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Harika vallahi, çok güzel
izah ediyorsunuz Sayın Bakan, müthişsiniz vallahi.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Müthiş izah ediyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; müsaade ederseniz bireysel emeklilik sisteminden de biraz
bahsetmek istiyorum.
Ülkemizin en önemli sorunlarından bir tanesi,
biliyorsunuz, düşük tasarruflardır. Az önce değerli hatip de
ifade ettiler, hakikaten dünyada ortalama tasarruf oranı yüzde 25in
üzerinde. Bizim gibi orta üst gelir grubuna sahip ülkelerde ise yüzde 32,5.
Maalesef Türkiyede bu oran yüzde 14 civarı. Şimdi, tabii,
yatırım ihtiyacı yüksek, bu da kendisini cari açık olarak
gösteriyor ve Türkiyenin en önemli kırılganlık alanı da
maalesef bu düşük tasarruflardır. Tabii, tasarrufları
artırmak için gerçekten 2013ten bu yana çok önemli adımlar
attık. Özellikle, tasarrufları teşvik etmek için bireysel
emeklilik sistemi çerçevesinde çok güçlü destekler veriyoruz. Hazinenin
borçlanma faizinin yüzde 10 civarında olduğu bir dönemde, tasarruf
edilen ilave her 100 lira için 25 liralık bir devlet desteği söz
konusu. Buna rağmen, şu ana kadar sınırlı bir tasarruf
artışı sağlandı. Gerçi, 2013 sonrasında bir
başarı var, katılımcı sayısı 3 milyondan 6,5
milyon kişiye, fon büyüklüğüyse 20 milyar liradan 58,7 milyar liraya
çıkmıştır. Ama bu yeterli değildir tabii ki.
Yine, bu sene yaptığımız önemli
bir reformla, 2017 başından itibaren otomatik katılım
uygulamasına başlayacağız. Burada, BESteki yüzde 25lik
devlet katkısını koruyoruz. Teşvik edici olsun diye cayma
hakkını kullanmayarak sistemde kalan kişilere bin lira ilave
devlet katkısını başından itibaren tahsis ediyoruz.
Sistemden emekli olup, birikimini toplu para olarak değil de
yıllık gelir sigortası şeklinde almak isteyenlere de
birikimlerinin yüzde 5i kadar ek devlet katkısını taahhüt
ettik. Otomatik katılımla ilgili alt düzenleme
çalışmalarımızda son aşamaya geldik. Bu çerçevede, önümüzdeki
on yıllık süreç sonunda en az bir 100 milyar liralık ilave
tasarruf, ilave birikim öngörüyoruz. Amacımız,
vatandaşlarımızın çalışma döneminde sahip
oldukları refah seviyesini emeklilik döneminde de koruması için
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 1.300 liralık
refahın neresini koruyacaksınız?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) -
sosyal güvenlik sisteminin
sağladığı menfaatler yanında, ikinci bir emeklilik
teminatına sahip olmalarıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son olarak, proje aşamasında bulunan kamu sermayeli
şirketlere ilişkin kurumsal yönetim reformunu da çok
önemsediğimi ifade etmek istiyorum. Reformla, günümüz ticaret
koşullarına uygun olmayan mevzuat yeniden düzenlenerek bu
şirketlerin ticari hayatın gerektirdiği şekilde faaliyet
sürdürmeleri, etkinlik, verimlilik ve kârlılıklarını daha
yüksek düzeylere çıkarmaları, uluslararası platformlarda da
rekabet edebilir düzeye gelmelerini sağlamak istiyoruz. Burada, tabii,
bizim için en önemli öncelik şeffaflık ve hesap verilebilirliktir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, burada, Hazine Sayıştay raporlarına
ilişkin de bir iki hususa değinildi. Müsaade ederseniz, ben, denetim
rapor sonucunu, görüşünü etkileyen üç bulgu hakkında bilgi vermek
istiyorum.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Biz
Sayıştay denetimini çok önemsiyoruz. Gerçekten de gerek Maliye
Bakanlığında olsun gerekse şimdi dışarıdan
bir denetimin ne kadar faydalı olduğu ortaya çıkıyor,
neden? Çünkü, bizim yöneticiler olarak görmediğimiz bazı hususlar
dikkatimize geliyor ve bunları düzeltme fırsatı buluyoruz. Onun
için önemli bir rehber olarak görüyoruz ve gerçekten Sayıştay
denetimini takdir ediyoruz.
Şimdi, burada şöyle bir bulgu var:
Darphane ve Damga Matbaası muhasebe birimindeki altın, gümüş
gibi menkul varlıkların mali tablolarda gerçek değeriyle
gösterilmemesi hususu gündeme gelmişti. Bu konuyu Plan ve Bütçe
Komisyonunda da konuştuk. Konu Maliye Bakanlığı
İstanbul Defterdarlığına ait bir konu aslında.
Bizimkiler Darphanede bir yer kiralamışlar. Maliye
Bakanlığı İstanbul Defterdarlığı
tarafından bir komisyon kuruldu, çalışmalara başlanıldı.
MUSA ÇAM (İzmir) Yeni mi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Evet.
Üç dört ay içerisinde bu çalışmaların
sonuçlandırılacağı hususu bize de bilgi olarak verildi yani
dolayısıyla, aslında doğrudan doğruya Hazinenin bir
konusu olmamakla birlikte ben yine dikkatinize getirdim.
İkinci husus: Hazine
Müsteşarlığına tahsisli taşınmazların
muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmemesi bulgusu var. Söz konusu
bulgu kapsamında, 2015 yılında Maliye Bakanlığı nezdinde
taşınmazların muhasebeleştirilmesine yönelik
çalışmaları başlattık. İlk etapta ana bina ve ek
binaların muhasebeleştirilme sürecini tamamladık ve merkez
saymanlığına bildirdik, dolayısıyla esas işi
yaptık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sadece
bir eksiğimiz var, onu da tamamlayacağız kısa süre
içerisinde, o da şu: Lojmanlara ilişkin süreç devam ediyor.
Yönetmelikte belirtilen tarihe kadar, inanıyorum ki bu yılın
sonuna kadar bunun da gerekli çalışmalarını
tamamlamış olacağız.
Üçüncü bir bulgu söz konusu, o da şu: Anadolu
Ajansı Türk Anonim Şirketi tarafından iktisap edilen paylar
üzerindeki Hazine lehine intifa hakkının muhasebe
kayıtlarına tam olarak intikal ettirilmemesi hususu. Anadolu
Ajansının yüzde 50,065 oranına tekabül eden 500.650 TL sermaye
payı üzerinde Müsteşarlığımız lehine doğan
intifa hakkı, Maliye Bakanlığı görüşü çerçevesinde
14/11/2016 tarihinde kayıt altına alınmıştır.
Sayıştaya teşekkür ediyoruz bu bulguları için. Hemen hemen
3 konuda da gereken adımları attık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben tekrar bu vesileyle burada bütçelerini
tartıştığımız kurumların bütçelerinin
vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını temenni
ediyorum. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Usta, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın, Başbakan Yardımcısı Mehmet
Şimşekin 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklamas
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben öncelikle Sayın Bakana teşekkür etmek
istiyorum, gerçekten önemli bilgiler verdi, özellikle bu hassasiyet analizleri
çok önemli, bizi de bir miktar rahatlattı. Fakat, konunun daha iyi
açıklığa kavuşması açısından benim 2 tane
sorum olacak veya hani, açıklama yapma ihtiyacı vardır diye
düşünüyorum Sayın Bakan.
Bir tanesi: Bu kamu maliyesi
bizi şoklara karşı bir miktar koruyor. dediniz. O miktar ne
kadar? O konuda biraz bilgi verirseniz sevinirim. Ama, bu kısmı
yoruma açık bir kısım ancak rakam açısından bence
ihtiyacımız olan bir şey var Sayın Bakanım.
Şimdi, biliyorsunuz, kamu-özel iş birliği projelerimiz var,
bunlardan bahsettiniz. Garantilileri söylediniz, onlar içerisinde kamu-özel
iş birliği projeleri var mı? Onu öğrenmek istiyorum.
Şimdi, bu sene Plan Bütçe Komisyonunda Sayın Kalkınma
Bakanı, kamu-özel iş birliği projeleri toplam sözleşme
tutarının 122,1 milyar dolar olduğunu, dolayısıyla
yükümlülük anlamında da bu rakamı kullandıklarını
ifade etti, 122,1 milyar dolar. Şimdi, tabii, burada devlet olarak 2 tane
riskle karşı karşıyayız. Bu nedir? Vuku muhtemel
yükümlülükler. Yani, işte, İngilizcede
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen, bir dakika
ERHAN USTA (Samsun)
yabancıların bu contingent liability dediği miktar ne
kadardır yani biz ne kadar riskle karşı
karşıyayız, ne kadar riski öngörüyorsunuz; birincisi bu, çok
önemli.
İkincisi: Tabii, bir
kısım kamu-özel iş birliği projeleri kapsamında kira
ödeyeceğiz. Önümüzdeki bu anlamdaki muhtemel yükümlülükler nedir
Sayın Bakanım?
Üçüncüsü: Son dönemde biraz
ortaya çıkmış olan müdahale riski olduğunu görüyorum ben
yani bir kısım fiyatların mesela doların çok artması
gibi nedenlerle uygulanamaması, kamunun müdahalesi nedeniyle bizim o
şirketlere vermemiz gereken yine bir miktar ödeme olacaktır. Bunlara
ilişkin riskler konusunda bize bilgi verirse bunun ben piyasalar
açısından da çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bakan herhâlde soru-cevap kısmında cevaplayabilirsiniz.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.57
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 32nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2015Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık
2017Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
(Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kurtulmuş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.
2017 yılı bütçesinin genelinin ve bugün
konuştuğumuz kurumlarla ilgili bütçenin ülkemiz için, milletimiz için
hayırlı olmasını temenni ediyorum. Meclisin teveccühüyle
eğer bütçe onaylanırsa bu bütçenin de milletin hizmeti için
faydalı olmasını diliyorum.
Öncelikle, bugünkü görüşmelerde de dile
getirildiği üzere, Gazi Meclisin çatısı altında,
Türkiyenin bir badireyi geride bırakmış, uçurumun
kenarından kurtulmuş bir ülke olarak, milletin temsilcileri olan siz
değerli milletvekillerinin burada 2017 yılı bütçesini
konuşuyor olması Türkiye demokrasisi açısından büyük bir
başarıdır. Eğer 15 Temmuz akşamındaki o hain
teşebbüs başarılı olmuş olsaydı bugün burada dört
siyasi partinin hiçbirisi yerinde olmayacak, Türkiye Büyük Millet Meclisi belki
başka bir şekilde yönetilecek, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve
Türkiyenin seçilmiş bütün kurum ve kuruluşları, kişileri
değiştirilerek bir darbe yönetimi Türkiyenin, milletin
başına bela olacaktı. Onun için, bugün burada bu bütçe
görüşmelerinin kıymetini bilmemizin gerektiğini ifade etmek
istiyorum.
Ayrıca, başından itibaren bu
görüşmelere olumlu katkıda bulunan bütün milletvekili
arkadaşlarımıza da teşekkürlerimizi ifade ediyorum.
Yine, bu Meclisin çatısı altında 2017
bütçesini görüşürken herhâlde her birimizin, tek tek ve topyekûn,
Meclisimizin resmî şahsiyeti itibarıyla hepimizin 248 şehidimize
can borcumuzu, vefa borcumuzu bir kere daha hatırlatmayı vazife
olarak telakki ediyorum. Ölen bütün şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum, gazilerimize şifalar diliyorum. O gece uçurumun kenarından
dönen 79 milyon milletimize, vatandaşımıza da geçmiş olsun
dileklerimi bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Türkiye toprakları tarihi boyunca çok büyük ihanetler görmüş, nice
arkadan hançerlemelerle, nice milletin önünü kesen, yolunu kesen birtakım
tertiplerle, ihanetlerle karşı karşıya
kalmıştır ancak hiç abartmadan ifade etmek gerekirse, 15 Temmuz
gecesi Türkiyenin karşılaştığı ihanet Anadolu
topraklarının gördüğü en büyük ihanettir, en ağır
ihanettir. Dolayısıyla, bu ihanete karşı mücadelemiz
kararlılıkla sürecektir.
Yine, bugün buradaki görüşmelerde dile
getirildi, ben de önce başta Sayın Meclis Başkanımız
olmak üzere, 15 Temmuz gecesinde hemen 20 metre ötesine bombalar düşerken
burada Meclisin çalışmalarını Meclisi açık tutarak
sürdüren bütün partilerden değerli arkadaşlarımıza,
yaklaşık 150 milletvekili arkadaşımıza teşekkürü
bir borç biliyorum. O geceden itibaren başlayan mücadele kararlılıkla
sonuna kadar devam edecektir. Bu mücadelede hepimizin ortak bir noktada
durması, hepimizin milletin geleceği, milletin istiklali ve
istikbaliyle ilgili millî duruş sergilemekte ortaklaşmamız,
herhâlde 15 Temmuz darbecilerine karşı verilecek en büyük
cevaptır diye düşünüyorum.
15 Temmuz sonrasında Türkiye yeni bir döneme
başlamıştır. Bu, 14 Temmuzdan önceki
alışkanlıklarımızı terk etmemiz gerektiğini
de işaret ediyor. Öncelikle milletin karar merci olan Türkiye Büyük Millet
Meclisi özelinde ve Türkiye siyaseti genelinde yeni bir dil, yeni bir söylem ve
yeni bir üslup geliştirmek ve bunun üzerinden Türkiyenin millî
menfaatlerini korumak mecburiyetindeyiz. Bu, şehitlerimize karşı
vefa borcumuzun, can borcumuzun en temel gereklerinden birisidir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Türkiye, FETÖ darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalana
kadar, bildiğiniz gibi, Temmuz 2015ten itibaren başlamak üzere, çok
taraflı ve çok yoğun bir terörle mücadele ortamında bulunuyor.
Tabiri caizse Türkiye artık terörle mücadele değil, terörle
savaş durumundadır. Bu çerçevede, bir taraftan DEAŞın
diğer taraftan PKKnın ortaya koymuş olduğu terör eylemleri
hepimizin ortak bir mücadele vermemiz gereken millî meselelerimizden bir
diğeridir. Bu çerçevede, sadece Türkiye toprakları içerisindeki terör
faaliyetleri değil, aynı zamanda Suriye ve Iraktaki gelişmeler
de, oradaki siyasi çalkantılar, oradaki askerî gelişmeler de
Türkiyenin teröre karşı gerçekten çok hassas bir noktadan geçtiği
dönemde fevkalade büyük önem arz ediyor.
Değerli
arkadaşlarım, hepimizin yakinen takip ettiği gibi Suriyede 2011
yılının Mart ayından itibaren başlayan iç savaş,
üç yıl üç savaş diyebileceğimiz boyutlarda devam etmiş,
2nci üç yılı yani içinde bulunduğumuz şu dönemde keskin
bir vekâlet savaşlarına dönmüştür. Bu vekâlet
savaşları, sadece Suriyede 600 bini aşkın masum
insanın öldüğü bir sonucu ortaya çıkardı. Ayrıca,
burada DEAŞ denilen terör örgütüne karşı verilen ortak mücadele
maalesef, uluslararası camianın da ortak bir
kararlılığı sürdürememesi sonucu tam manasıyla bir
karmaşaya döndü. Halep, Cerablus, Rakka, Musul gibi bölgenin önemli
şehirlerinde şöyle bir strateji ortaya çıkmaya
başladı: DEAŞı buradan süpürürken bu şehirlerin
içerisine, şehirlerin sakinlerini bir tarafa bırakarak, yeni
birtakım silahlı grupların, terör örgütlerinin
yerleştirilmesinin bölge barışına hiçbir katkısı
olmayacağını ifade ediyoruz. Evet, Musuldan DEAŞı
çıkaralım ama Musuldan DEAŞı çıkarırken oraya
başka bir grubu yani Haşdi Şabiyi ya da başka bir terör örgütü
olan PYDyi oraya yerleştirmeyelim. Bizim başından beri tezimiz
şudur, uluslararası camiayı da ikna etmeye
çalıştığımız tez şudur: Bütün bu
şehirler bu şehirlerin halkları tarafından yeniden
DEAŞtan kurtarılsın, uluslararası camia destek verecekse desteği
buraların yerel halklarına versinler ve o bölgenin insanları, o
şehirlerin insanları gelip kendi şehirlerine yerleşsinler.
Türkiyenin Fırat Kalkanıyla uyguladığı Cerablus örneği
bu anlamda başarılı bir örnektir ve Cerablusa 45 bin Cerabluslu
gelmiş, operasyondan sonra oturmuştur.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Suriye ve Iraktaki bu savaş ortamının,
bu büyük siyasi istikrarsızlığın ortadan
kaldırılmasının ilk adımı Suriyede
sağlanacak olan bir barış olmalıdır. Türkiye olarak,
Suriyede sağlanacak olan barışa katkı vermek
bakımından bütün gücümüzle uluslararası camiayla
müzakerelerimizi sürdürüyoruz. Ancak, biz, birilerinin anladığı
gibi, Suriyedeki barışı, birtakım ülkelerde yapılan
barış görüşmelerinde Suriye halkına zoraki olarak
dayatılan bir barış olarak anlamıyoruz. Suriye
halkının kabul edeceği, Suriyede ilgili bütün tarafların
işin içerisinde olacağı bir barış sürecine Türkiye
katkı sunmaya devam edecektir.
Ayrıca, bu
coğrafyadaki gelişmeler iki önemli küresel sorunla da karşı
karşıya bırakıyor bizleri. Bir taraftan küresel terör,
diğer taraftan küresel göç hadiseleri, sadece bölgemizi, sadece Türkiyeyi
ilgilendiren meseleler olmanın artık çok ötesine geçmiştir.
Avrupa Kıtası başta olmak üzere bütün dünya ülkeleri küresel
terörün de, küresel göçün de birinci derecede muhatabı hâline
gelmişlerdir. Dolayısıyla, bu sorunları çözmek için
sorunların köküne inecek bir kararlılık içerisinde bulunmak
mecburiyetindeyiz.
Bu çerçevede, biz, bölgedeki
hem terör meselesini hem terör örgütlerini hem de küresel ölçeklere gelmiş
olan göç meselesini bir sebep olarak görmüyor, bunları sonuç olarak
görüyoruz. Bu sonuçların ortadan kaldırılması için bu
sonuçlara vücut veren, bunları ortaya çıkaran sebeplerin ortadan
kaldırılması zaruridir. Üç önemli meselenin üzerinde dünya
sistemi eğer bir çözüm bulamazsa bu bölgemiz de, dünya da küresel göçün ve
küresel terörün tehdidinden kurtulamayacaktır.
Bir taraftan bölge
ülkelerindeki askerî müdahaleler ve işgaller -Afganistanın
işgaliyle birlikte başlayan süreç- arkasından Irakın
işgali ve daha sonra vekâlet savaşlarıyla dünyadaki neredeyse
bütün orduların gelip bir türlü vaziyet ettikleri Orta Doğu
coğrafyası. Bunun ortadan kaldırılması için askerî
müdahaleler ve işgaller dönemi mutlaka sona erdirilmelidir.
Ayrıca, bölgedeki terör ve göç meselesinin
altındaki en önemli ikinci diğer neden; despot yönetimler, demokrasi
kıtlığı ve halkın büyük kesimlerinin yönetim ve karar
süreçlerine bir türlü dâhil edilememesidir. Milleti yönetim ve karar
süreçlerine dâhil eden bölgesel yönetimler kurulmadan, bölgede demokrasinin tam
manasıyla tesisi yönünde bir istikamette hareket edilmeden ne göçü ne de
küresel terörü önlemenin mümkün olmayacağı kanaatindeyiz.
Ayrıca, bir başka temel neden ise bölge
ülkelerinin halklarının, özellikle genç nesillerin ekonomik sistem
içerisinde yer alamamasıdır. Gelir dağılımı
adaletsizliği, yoksulluk ve neredeyse hayatı ilgilendiren her türlü
gelişmeden, medeni gelişmeden yoksunluk, bölgedeki terörün ve göç
hareketinin arkasındaki en temel nedenlerdir.
Değerli arkadaşlarım, bütün bu genel
çerçeve içerisinde, esasen söylememiz gereken temel şey, bugün
karşı karşıya kaldığımız problem,
küresel düzenin barış ekseninden kaymış olması ve bu
anlamda küresel düzende mutlak manada bir düzensizliğin hâkim
olmasıdır. Bugün karşı karşıya
kaldığımız uluslararası bir sistemin
varlığından, kurumlarıyla işleyen bir sistemin
varlığından söz edebilmek mümkün değildir. Sadece iki olaya
baktığımız zaman bunu bütün açıklığıyla
görüyoruz. Bunlardan birincisi Ukrayna krizidir, ikincisi ise Suriye krizidir.
Suriye ve Ukrayna krizine sistemin çözüm bulamamış olması,
sadece ilgili tarafların görüşlerinin çok farklı olmasından
değil, aynı zamanda küresel sorunlara çözüm bulacak uluslararası
bir mekanizmanın ortada mevcut olmamasından kaynaklanıyor.
Onun için, her vesileyle dile getirdiğimiz
Birleşmiş Milletlerin yeniden yapılandırılması
meselesi, Türkiyenin bundan sonraki süreçteki temel meselelerinden birisidir.
Dünya 5ten büyüktür. derken sadece söz olsun diye, retorik olsun diye bunu
söylemiyor, uluslararası sistemin problem çözme yeteneğini
yitirmiş olan bu yapısına dikkat çekmeye gayret ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bölgemizdeki gelişmeler, bu gelişmelerin Türkiyeyi
ilgilendiren kısmı, bütün bu sorunları tek tek konuşursak
çözüm bulmamız oldukça zordur. Tabiri caizse, önümüzde 3 bin-5 bin
parçadan oluşan bir puzzle vardır, biz sadece bir tanesini
alır, bu parçalardan birisi üzerinde konuşmaya gayret edersek ne
sorunu çözebilir ne de o meseleyi çözebilecek bir siyasi perspektifi ortaya
koyabiliriz. Örneğin, 15 Temmuz akşamı burada bombanın
patlatılması puzzleın sadece parçalarından birisidir.
Cizrede, Surda, Diyarbakırda çukurlar kazılarak bombaların
yerleştirilmesi puzzleın sadece parçalarından birisidir.
DEAŞın 14 yaşındaki bir çocuğun üstüne bombaları
yerleştirerek Gaziantepte çok sayıda insanımızı
katletmesi, şehit etmesi sadece puzzleın bir parçasıdır.
Ya da Rakkadaki, Musuldaki operasyonlarda dünyanın birçok ülkesinin,
ellerindeki maşaları kullanarak oralarda bir vekâlet
savaşlarını sürdürmesi ya da Halepteki insani trajedi
puzzleın sadece bir tek parçasından ibarettir. Büyük resmi görmek
mecburiyetindeyiz. Büyük resmi görmediğimiz takdirde söyleyeceğimiz
her sözün karşılıksız olduğunu, her sözün çözümsüz
olduğunu bilmemiz, anlamamız gerekiyor. Büyük resim şudur: Bir
asır evvel bu bölgenin, bu coğrafyanın halkları
arasında insanların, akrabaların şehirlerini, köylerini,
kasabalarını bölerek sınırlarını yapay bir
şekilde çizen irade yani birinci Sykes-Picotu ortaya koyan irade bir
asır sonra ikinci Sykes-Picotu ortaya koymaya çalışıyor.
Onun için, bir asır önce yaptıklarını şimdi daha
kökleştirerek, daha derinleştirerek, sınırlarını
bölüp ama gönüllerini ve zihinlerini bölemedikleri bölge halklarının
şimdi zihinlerini ve gönüllerini bölmeye çalışıyorlar.
Türklerin, Arapların, Kürtlerin, Farisilerin, bu coğrafyada
yaşayan bütün insanların etnik ayrımcılık üzerinden ya
da mezhep ayrımcılığı üzerinden birbirlerine
düşmesini, birbirleriyle kavga etmesini istiyorlar; büyük oyun budur. Bu
binlerce parçadan oluşan puzzleda ortaya çıkan resim ikinci
Sykes-Picotla bölgeyi lime lime etmektir. Bu bölünmede ne Türklerin ne
Kürtlerin ne Arapların ne Acemlerin ne de bölgedeki diğer
halkların hiçbirisinin hayrına bir tek hazırlık yoktur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, bu
büyük resmin gerçeği karşısında hepimizin ciddi bir
şekilde millî menfaatlerimiz, ulusal menfaatlerimiz çerçevesinde bir arada
olmamız ve bunu da aşarak, ulusal
sınırlarımızı da aşarak bölge
halklarının menfaatlerini gözeten bir bütünleşme içerisinde
bulunmamız gerekiyor. Evet, ikinci Sykes-Picot iki fay hattı
üzerinde, etnik ayrımcılık ve mezhep çatışmaları
üzerinde bu coğrafyada sınırları böldüğü gibi
şimdi gönülleri ve zihinleri bölmeye çalışıyor. Onlar
bölmeye çalışacak, Türkiyenin üzerine düşense bu bölmeye çalıştıkları
coğrafyayı daha fazla bütünleştirmek, daha fazla
birleştirmektir.
Bu çerçevede, sadece siyaseten söylediklerimize
değil, günlük lisanda konuştuklarımıza da dikkat etmek
mecburiyetinde olduğumuzun altını çizmek isterim. Öyle bir
algı operasyonu, öyle bir şekilde insanları yönlendiren bir
operasyon yapılıyor ki mesela, Orta Doğudaki terör örgütleri
üzerinden ya da silahlı gruplar üzerinden konuşulurken bu örgütlerin,
grupların isimleri ve kimlikleri söylenmek yerine mezhepleri,
meşrepleri ve etnik kökenleri söyleniyor. Örnek olarak, Şii milisler
deniliyor, Kürt milisler deniliyor, Türkmen milisler deniliyor, Sünni
milisler deniliyor. Allah aşkına söyler misiniz, DEAŞ denilen
bu terör örgütü Sünnileri temsil eden bir örgüt müdür? Ya da Haşdi
Şabi denilen örgüt bölgedeki Şiileri temsil eden bir örgüt müdür? Ya
da PYD-PKK dediğimiz örgüt Kürt kardeşlerimizin tamamını
temsil eden bir örgüt müdür? Hayır değildir. Dolayısıyla,
bu bölgede konuştuğumuz lisana da dikkat etmek mecburiyetindeyiz.
Eğer illa bir örgütün örneğin, Musulla ilgili bir haberde bir
örgütün isminden bahsedeceksek PYD deyin, Haşdi Şabi deyin. Niye
insanların etnik kökenlerini, insanların mezheplerini,
meşreplerini dile getirerek bu anlamda uluslararası emperyalizmin
ekmeğine yağ sürecek ikinci Sykes-Picot taraftarlarının
planlarını kolaylaştıracak söylemlerin içerisinde oluyoruz?
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Vakti mümkün olduğu kadar az kullanmak için
hızlı konuşuyorum, çok yoruldunuz, farkındayım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, Parlamento
burası ne kadar müzakere o kadar kaliteli yasama.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Eyvallah, olsun, sizleri daha fazla yormamak için saate de
bakıyorum bir taraftan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Burası konuşulacak
yer, buyurun.
BAŞKAN Sizin süreniz var Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) CHP varsa herkes için var
efendim.
BAŞKAN Tabelaya bakmayın siz, süreniz
var sizin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Sürem olduğunu biliyorum da arkadaşlar çok yoruldular
onun için.
MUSA ÇAM (İzmir) Var efendim, daha
zamanınız var. İlave süre kullanabilirsiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Eyvallah.
BAŞKAN Peki, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bu genel konuşmadan sonra
özellikle şunun için bunları söylüyorum:
15 Temmuzu hepimiz yaşadık. 15 Temmuz 79
milyonun ortak acısıdır, 15 Temmuz 79 milyonun ortak direncidir,
ama 15 Temmuz, 15 Temmuz akşamı bitmedi onu hatırlatmak
istiyorum. 15 Temmuzdan sonra bunun belki uzun yıllar sürecek bir mücadele
olduğu, sadece FETÖ tarafı değil, sadece DEAŞ tarafı
değil, sadece PKK tarafı değil, diğer bütün
taraflarıyla topyekûn bir ulusal mücadele olduğunun altını
çizmek için bunları söylüyorum. Bu örgütlerin her birisi, sanmayın ki
sadece iktidar partisine karşıdır, sadece bir tek siyasi partiye
karşıdır. Bu örgütlerin ortak tarafı, bölge
insanının dirliği ve birliğidir, Türkiye'nin ulusal
menfaatleri ve Türkiye'nin güçlü, büyük bir Türkiye olarak ileriye gitmesini
önlemektir. Dolayısıyla biz de tersini yapacağız. Evet,
burada farklı fikirlerimiz olacak, konuşacağız,
tartışacağız hatta sesimizin en üst perdesinden
tartışacağız ama bileceğiz ki, vatanımız
birdir, ülkemiz birdir, geçmişimiz birdir, geleceğimiz birdir, bayrağımız
birdir, medeniyetimiz birdir. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, yine, bugünkü
müzakereler sırasında çok fazla konuşulan konulardan birisi de
Diyanetle ilgili konulardır. 15 Temmuz sonrasında evet, Türkiyede
dinî algının, dinî düşüncenin, dinî
yaşayışın düzgün ve sahih bir şekilde yeniden ele alınmasıyla
ilgili zaruret de bir kere daha ortaya çıkmıştır.
Kapalı örgütlenmelerin, içine kapalı birtakım kendisini dine
atfeden örgütlerin Türkiyeye zarar verdiği de FETÖ örneğiyle bir
kere daha anlaşılmıştır. Dolayısıyla bu
tahribatın düzeltilmesi başta Diyanet teşkilatı olmak üzere
ilahiyat fakültelerinin ve Türkiyede dinî hayat ve gelenekle ilgili
görüşü olan herkesin vazifesidir. Bu anlamda, Diyanet İşleri
teşkilatı, bu vazifesini Türkiyenin içerisinde ve dışarısında
sürdürmeye gayret ediyor.
Özellikle bugün karşı karşıya
kaldığımız küresel ölçekteki iki önemli tehdidin daha
altını çizmek isterim. Bunlardan bir tanesi İslamofobiya
çalışmalarıdır, bir diğeri de DEAŞın
üzerinde sembolize edilen aşırıcılık meselesidir. Bu
anlamda, Türkiye, Diyanet teşkilatı üzerinden bir taraftan bu
mücadeleyi verirken diğer taraftan da gerçekten Türkiyede yaşanan
İslami hassasiyetlerin yeniden üretilerek milletin önüne sunulmasına
gayret göstermelidir. Bu anlamda dinî hayat Türkiye için de öyledir; her
ülkenin, her geleneğin, her medeniyetin bir geleneği var; sadece
teolojiden ibaret değil, aynı zamanda geleneği de
barındıran bir konudur.
Bu anlamda Türkiye topraklarında
asırlardır sürdürdüğümüz gelenek, Fergana Vadisinden gelen,
Horasan erenleri vasıtasıyla gelen, Hacı Bektaş Velilerle,
Hacı Bayram Velilerle, Ahmet Yesevilerle gelen bir büyük medeniyettir, bir
büyük gelenektir. Bu gelenek herkese kapısı olan bir
anlayışı bu ülkede tesis etmiştir. Bazı arkadaşlarımız
yanlış anlıyor ama bir kere daha söyleyeceğim: Bu
geleneğin bu topraklarda üç tane görünür kurumu vardır. Bunlardan
birisi camidir, birisi medresedir -yani okul bugünkü adıyla- bir
diğeri de dergâhlar, tekkeler, ocaklardır. Alevi
dergâhlarının adı ocaktır, Sünni dergâhlarının
adı dergâhtır. Bütün bunların üçünün de ortak özelliği
herkese kapısının açık olmasıdır. Eline, diline
ve beline sahip olan herkes bu kurumlara gelir, feyzalır, istifade eder,
istifade ettiği kadar; istifade ederse o kurumun kuralları içerisinde
yükselir.
Şimdi, bizim bu anlamda Türkiyede dinî
geleneğin bu açıklığını yeniden üretme
mecburiyetimiz olduğunun altını çizmek istiyorum. Bu çerçevede
Diyanet İşleri teşkilatımızın özellikle üzerine
düşen sorumluluğu camileri yeniden eski fonksiyonuna döndürmektir
yani herkese açık hâle getirmektir. Herkesin istifade edeceği
VELİ AĞBABA (Malatya) Cemevleri
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Oraya da geleceğim. Dergâhlar da, cemevleri de ocakların
geleneğidir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Cemevlerine bir
şey var mı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Eyvallah, ocağın devamı da cemevleridir, aynı
gelenektir.
Hiçbir problem yok, herkes kendi geleneğini
sürdürsün, herkes kendi geleneğini sürdürsün ama sonuç itibarıyla
bunların herkese açık hâle gelmesini temin etmemiz gerekiyor. Bu
çerçevede Diyanet İşleri Başkanlığı, dinî yüksek
ihtisas merkezleri, uluslararası imam-hatip okulları,
uluslararası ilahiyat fakülteleriyle 65 ülkeden insanların düzgün bir
şekilde din eğitimi alması için üzerine düşen sorumlulukları
yerine getiriyor, yurt dışı temsilciliklerini etkin hâle
getirmeye gayret ediyor. 52 müşavirlik, 38 ataşelik ve 12
koordinatörlükle bu çalışmaları sürdürüyor. 1.275 çeşit
farklı düzeylerde insana hitap eden dinî yayınlarla
yayıncılık faaliyetlerine katkıda bulunuyor. Yeni bir cami
konseptiyle camiyi mahallenin eman merkezi, çocukların sosyalleşme
alanı hâline getirmek için üzerine düşen sorumlulukları yerine
getirmeye gayret ediyor. Bu çerçevede bu pazartesi günü aldığımız
bir kararı da bir kere daha buradan vatandaşlarımızla
paylaşmak istiyorum. Hac ve umre ziyaretine gidecek olan
yurttaşlarımız bundan sonra hac ve umre paralarını
dolar üzerinden ödemeyecekler, pazartesi gününden itibaren Türk parası üzerinden
ödeyecekler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yeni Anayasa çalışmalarıyla ilgili
de
ATİLA SERTEL (İzmir) -
Televizyonların uydu çıkışlarını da Türk
lirası yapın Sayın Başkan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Evet, onları da TÜRKSATla konuşuyoruz.
BAŞKAN Dinliyoruz sayın milletvekilleri
Sayın Bakanı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Oraya da Türk parası olarak ödeyeceğiz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bakan,
Suudi Arabistan bu konuda ne düşünüyor? Dolar konusunda Suudi Arabistan
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla)
Bunların hepsini sabitleyeceğiz.
ATİLA SERTEL (İzmir) - Yerel televizyonlar
öldü, öldü Sayın Bakan.
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen, Genel Kurula
hitap eder misiniz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Biz Türk
parası yaptık da Suudi Arabistan kabul eder inşallah. Suudi
Arabistan yeşili seviyor çünkü, yeşil renge karşı
zaafı var Suudi Arabistanın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Burada mevzubahis edilen konulardan birisi de yeni Anayasa
çalışmalarıydı. Türkiyenin demokratik bir reform sürecine
ihtiyacı var. Bu demokratik reform sürecinde dört temel metnin
değiştirilmesinin Türkiyenin demokratikleştirilmesi için önemli
adımlar olduğunu yıllardır konuşuyor, bunlarla ilgili
görüşler beyan ediyoruz. Bunlardan bir tanesi, kapsamlı bir Anayasa
değişikliğiyle Türkiyede anayasal bir reformu yapmaktır;
ikincisi, Meclis İçtüzüğünü düzeltmektir; üçüncüsü, Seçim
Yasası; dördüncüsü ise Siyasi Partiler Yasasıdır.
Gönlümüz arzu ederdi ki, bu Anayasa
değişikliği meselesinde çok kapsamlı bir anayasal reformu
yapacak imkânı bulalım. Ancak başından itibaren iki tane
teklif hazırladık. Bunlardan birisi, tam bir reform mahiyetinde
Anayasa değişikliği, bir diğeri ise Türkiyede
başkanlık sistemi ya da Cumhurbaşkanlığı
sistemine geçişi sağlayacak bir anayasal değişiklik, yani
kısıtlı bir değişiklik. Nihayetinde, AK PARTİ
olarak, iktidar partisi olarak, Parlamentoda Anayasa değişikliği
teklifini çıkarabilecek bir çoğunluğa sahip değiliz. Siyaset
sadece idealleriniz değil, bir de realiteyle ilgili meseledir.
Dolayısıyla, en azından bunu millete götürecek bir
sayının bulunabilmesi için bu anlamda ciddi çalışmalar
yapıldı, Milliyetçi Hareket Partisinin başından itibaren
ortaya koyduğu tavırla, karşılıklı olarak,
müzakereler açık, şeffaf bir şekilde yapıldı ve belli
bir noktaya geldi. Dolayısıyla, inşallah, önümüzdeki en
kısa süre içerisinde, ilgili Anayasa değişikliği
kısıtlı değişiklik paketi Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelecek ve inşallah, arkasından, ümit ederiz 367yi bulur
ama 337yi bulursa millete gidecek, referandumla karşı
karşıya kalacağız.
Değerli arkadaşlarım, gönlümüz arzu
ederdi ki, Parlamentoda çok kapsamlı bir siyasal reform mahiyetinde
Anayasa değişikliği, Anayasa reformu yapabilelim. Bunu
yapamadık ama Türkiyede yeni bir anayasa ihtiyacı, mevcut Anayasa
değişiklik paketi Parlamentodan geçse, milletten geçse bile bu
ihtiyaç ortadan kalkmayacaktır. Dolayısıyla, Türkiyede
Parlamentonun, milletvekilinin, siyasetin güçlendirilmesini sağlayacak
demokratik bir Anayasa reformu önümüzdeki dönemde de Parlamentonun önemli
meselelerinden biri hâline gelecektir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Bakanım, olağanüstü hâllerde anayasa değişmez ki, dünyada
bir örneği var mı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bir de konuşmalar
sırasında birkaç şey var, müsaade ederseniz üç beş dakika
da onlarla ilgili görüşlerimizi ifade edeyim.
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım
arkadaşımız Ana dilde ya da farklı dilde yayın yapan
bütün televizyonlar kapatıldı. dedi. Şu anda 30 adet televizyon
-listesi burada, tek tek okuyabilirim- 30 televizyon ve radyo ana dillerinde ya
da kendi dillerinde yayın yapıyor; Zazaca, Kürtçe, diğer
yayınlar yapıyor, sadece 8 televizyon
kapatılmıştır.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Bakan,
tamamen yanlış bilgi veriyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Burada, hepsinin resmî şeyleri burada.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ben de o kurumda
çalıştım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) İkincisi, somut sorduğunuz için, somut olanlara cevap
vereceğim kusura bakmayın. (HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri lütfen,
dinliyoruz Bakanı.
Buyurun Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Bir arkadaşımız, Mithat Sancar Bey söylemiş.
Yargı Cumhurbaşkanına bağlıdır. diye bir sözüm
olmadı, sadece Anayasanın 104üncü maddesini hatırlatarak
Anayasanın uygulanması, devlet organlarının düzenli ve
uyumlu çalışmasını sağlamak
Cumhurbaşkanının meselesidir, bundan sorumludur ve
dolayısıyla bütün ilgili kurumlarla ilişkide bulunması son
derece doğaldır. dedim. Ben yargının
Cumhurbaşkanına bağlı olduğunu söyleyecek noktada
değilim. Çarpıtılmış bir sözdür, yanlış
anlatılmış bir sözdür -Yanlış
anlaşılmıştır. demiyorum- ve benim söylemediğim
bir sözdür; benim söylediğim, bu anlamdaki bir ifadedir.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar,
Türkiye, yeni bir döneme doğru gidiyor. İnşallah önümüzdeki
dönemde
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan,
havaalanlarında Sözcü, Cumhuriyet falan yasak; bu konuda ne diyorsunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Yasak değil canım, herkes yayınını
yapıyor, herkes yayınını yapıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Akit var, Yeni
Şafak var, Akşam var, hiçbir havaalanında Sözcü yok, BirGün yok.
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen Genel Kurula
hitap eder misiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Herkes yayınını yapıyor, kusura bakmayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Havaalanında diyor,
Havaalanında dağıtılmıyor. diyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bizim
paramızla bizim okumak istemediğimiz gazeteler alınıyor
Sayın Bakan. Bu konuda bilgi verir misiniz
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
Bakan, lütfen karşılıklı konuşmayalım, siz Genel
Kurula hitap eder misiniz lütfen.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, darbenin
VELİ AĞBABA (Malatya) Lütfeder misiniz
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
VELİ AĞBABA (Malatya) Çok içtenlikle,
samimiyetle soruyorum Sayın Bakan, havaalanlarında Yeni Akit okumak
zorunda mıyız biz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla)
Çok açık söylüyoruz, darbeden sonra Türkiyenin meselesi 15 Temmuz
akşamında bitmedi. 15 Temmuz akşamı
VELİ AĞBABA (Malatya) Yeni Şafak
okumak zorunda mıyız? (AK PARTİ sıralarından Okuma
sesleri)
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan,
çok rica ediyorum, samimiyetinize güvenerek soruyorum o soruyu. Örneğin
Sözcü niye okumayalım? Cumhuriyet, BirGün gazetesini niye okumayalım
Sayın Bakan?
BAŞKAN - Sayın Ağbaba, lütfen.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Hangi gazeteyi istiyorsanız okuyun, buna mâni bir durum yok
yani.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ama
okutmuyorsunuz; Akit veriyorsun, Akit, Akit, Yeni Akit, Yeni Şafak,
Takvim, Star.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar
VELİ AĞBABA (Malatya) Vallahi öyle
BAŞKAN - Sayın Ağbaba, lütfen,
müsaade eder misiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) - Buyur, sen konuş o zaman, ne yapayım ya, Allah Allah!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Samimiyetinize
istinaden söylüyorum efendim.
BAŞKAN - Sayın Ağbaba, lütfen!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Efendim, bir soru
soruyorum.
BAŞKAN - Düzeni bozuyorsunuz, lütfen!
Buyurun Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye 15 Temmuzda bir badireden
geçti. 15 Temmuzdan sonraki mücadelemizin devam edeceğinden kimsenin
şüphesi olmasın. Bu konuda, hepimizin millî meselelerde ortak
tavır almamız gerektiğini bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Bu darbeciler AK PARTİyi sevmiyorlar da Cumhuriyet Halk Partisini çok
seviyor değiller, onu da söyleyeyim; dolayısıyla hepinizin,
hepimizin -diğer partiler için de aynı şeyi söylüyorum-
aynı şekilde mücadele etmesi lazım, Türkiyede demokrasinin daha
da gelişmesi için gayret sarf etmemiz lazım ama bu mücadeleyi, bu
FETÖ örgütüyle mücadeleyi, diğer terör gruplarıyla mücadeleyi
aksatacak bir şekilde bunlar olmaz. Bu anlamda, hepimizin -kaç yıl
sürecekse, ne kadar sürecekse- bu örgütle irtibatlı, iltisaklı olan
herkesten bunun hesabı sorulacaktır. Şunun için bunu ifade
ediyorum, ben de birkaç televizyon programında söyledim: Adil Öksüzün
-isim vererek söyleyeyim- sadece bir gölgeden ibaret olduğunu
zannediyorum; siyasi tecrübem bana bunu söylüyor, bir bilgiyle söylemiyorum. Bu
darbenin henüz, tam manasıyla arkasında 1 numarası, 2
numarası kimlerdir -arkadaşlar sordu- eğer darbe
başarılı olsaydı kimleri iş başına
getireceklerdi, henüz bu bilgilere ulaşılmamıştır,
henüz bu bilgiye ulaşılmamıştır. Bunlara ulaşılması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Sizde
var listesi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) - Onlar sadece sıkıyönetim listesi.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Komisyonun önü de
açık olacak.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) - Eyvallah.
Bütün bunların hepsi mahkemelerde ortaya
çıkacaktır.
Bakın, mahkemelerde sürekli olarak ifadeler
var.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) - Darbe Araştırma Komisyonunun önü açık,
çıkartalım Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) - Tabii ki.
Bağımsız mahkemelerde bu ifadeler
ortaya çıkacak, birtakım insanlar pişmanlıktan istifade
ederek yaptıkları işleri ortaya döküp saçacaklar. Bu zor bir
mücadeledir. Bakın, bu mücadeleyi 12 Eylülle mücadeleyle
karıştırmayın; bu mücadeleyi 12 Martla mücadeleyle
karıştırmayın. Bundan önceki bütün askerî darbeler ne
olduğu belli olan bir askerî cunta tarafından idare edildi ama bu
darbe son derece karışık, eli her yere uzanmış ve
kırk yıla yakın bir süre devlet içerisinde odaklanarak,
maalesef, devletin her yerini ele geçirmiş olan bir çete tarafından
yapıldı. Hatta ve hatta şunu söyleyeyim: Bir
kısımları karda yürüdüler, ayak izlerini belli etmediler.
Dolayısıyla, bu mücadelede, lütfen, eğer samimiyseniz sizlerden
de -samimiyetinizden şüphemiz yok- bu mücadelede destek bekliyoruz. Bu
mücadele Türkiye'nin ortak meselesidir. Bu mücadele sırasında,
bakın, şundan da emin olun: Kim bu örgütün içinde, yanında,
sağında, solundaysa bunlardan hesap sorulacaktır. Kim değil
ve burada bir yanlışlık yapılmışsa bu
yanlışlıklar da giderilecektir. Nitekim, bazı KHKlarla
görevine son verilenler ve yanlışlık yapılanların
durumu düzeltildi.
Yine, bir arkadaşımız ifade
ettiği için söylüyorum. Bir televizyon kanalının, bilgi
eksikliği dolayısıyla yayınına ara verildi, sonra onun
açılmasına müsaade edildi çünkü hazırlanan raporlarda raporun,
ilk gelen bilginin yanlış olduğu anlaşıldı.
Ayrıca, bir radyonun -CHPli arkadaşlarım da devreye girdiler-
yeniden yayına girmesi için ilave raporlar istendi, bu raporlarda bu
radyonun herhangi bir şekilde zararlı yayın
yapmadığı ortaya çıkmış oldu. Dolayısıyla,
olağanüstü hâl meselesini söylüyorsunuz. Kusura bakmayın,
olağanüstü hâl meselesi
Hiçbir hükûmet olağanüstü hâli isteyerek
yapmaz ama Türkiye olağanüstü hâli uygulamak mecburiyetindedir çünkü
fevkalade yüksek düzeyde bir güvenlik riskiyle karşı
karşıyayız. Bir taraftan DEAŞı, bir taraftan
PKKsı, bir taraftan Suriye ve Irak topraklarından gelen tehditler,
bir taraftan devletin içerisinde ciddi şekilde kümelenmiş bir terör
örgütü, her yeri sarmış olan bir kanser hücresi, bunlarla mücadele
ediyorsunuz. Olağanüstü hâlin uygulanmasında yurt
dışından gelen bazı tepkilere de, kusura bakmasınlar;
Fransada olağanüstü hâl uygulandığı zaman, Allah
aşkına, Avrupadan bir tek kişinin üç cümle söz söylediğini
duydunuz mu?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Karşılaştırmayın
bile Sayın Bakan, karşılaştırmayın Fransayla. Ne
alakası var bu durumun? Fransayla ne alakası var sizin yönteminizin?
ZİYA PİR (Diyarbakır) - Sayın
Bakan, lütfen ya, Fransa ile Türkiye
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) - Ayrıca, şunu ifade etmek istiyorum: Almanyanın
birleşmesi sırasında Doğu Almanyadan gelen memurların
Avrupa hukukundaki adıyla devletten arındırılması
sürecinde yüz binlerce, binlerce insan işten atılırken kimlerden
ses çıktığını söyleyebilir misiniz? Evet, biz bu
konuya titizlikle
Kusura bakmayın, adaletse adalet bizim
omuzlarımızda da önemli bir ağırlık gösteriyor. Bir
kişiye dahi haksızlık yapmak istemeyiz ama bu mücadelede ikide
bir FETÖ mağdurları lafının arkasına giderek
FETÖnün bir algı operasyonunun değirmenine su
taşımayalım. Bu memlekette FETÖ mağdurları diye bir
şey yoktur, bu memlekette FETÖnün mağdur etmeye
çalıştığı 79 milyon insanımız vardır,
248 şehidimiz vardır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hep beraber bu zor dönemleri aşacağız. Türkiye
ekonomide, siyasette bölgenin istikrarlı ülkesi olma durumunu
Allahın izniyle sürdürecektir. Türkiye, nice
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Bakanım, bu yerel televizyonların uydu fiyatları dolardan TLye
dönecek mi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Devamla)
Onları, görüşmeler sürüyor, biz pazartesi günü söyledik,
inşallah düşecek.
ATİLA SERTEL (İzmir) Yerel
televizyonlara müjdeyi ne zaman vereceksiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) İnşallah, en kısa zamanda bitecek o. Teşekkür
ederim bu yerel televizyonlar konusundaki hassasiyetiniz dolayısıyla.
Değerli arkadaşlar, hepinize teşekkür
ediyorum. Polemik olsun diye bunları söylemiyorum ama
kararlılıkla bu mücadeleyi yürüteceğiz. İlk başta
söylediğim sözü tekrar söylemek istiyorum: Bu coğrafya nice
ihanetlere sahne oldu. Nice zarif ayak oyunlarıyla bu milletin maalesef
geleceğinin karartılmaya çalışıldığı
dönemleri geride bıraktık. Hiç şüpheniz olmasın, bu millet,
bu kervan yürüyecektir. Kim, hangi kumpası kurarsa kursun, kim, hangi vekâlet
savaşında hangi aracı kullanırsa kullansın, hangi
terör örgütü Türkiyenin başına bela olursa olsun, hangi algı
operasyonlarıyla Türkiyenin önüne tuzak kurarlarsa kursunlar onların
hepsini hep beraber kenara çekeceğiz ve inşallah güçlü, büyük Türkiye
istikametinde yolumuza devam edeceğiz. Allah yolumuzu açık etsin.
Hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.
Hayırlı günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Bakan
adımı da anarak bir bilgiyi bağlamından
kopardığımı söyledi. Ben bu konuda bir düzeltme yapmak
istiyorum ve İç Tüzük 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Şimdi,
size bir sataşma yapmadı, size dedi ki
Siz kendi yerel dilinde
yayın yapan hiçbir yayın kuruluşu
bulunmadığını söylediniz. Kendisi de, Sayın Bakan da
30 tane şu anda Kürtçe, Zazaca yayın yapan yayın kuruluşu
vardır. dedi. Sizinle ilgili konuşulan konu sadece bu. Bunun
neresinde hakaret var Sayın Yıldırım?
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, bakın, açık söylüyorum: Ben dört yıl o
üst kurulda çalışmış olmanın bilgisiyle konuştum.
Sayın Bakanın bu işte bir suçu günahı yok. Önüne
konulmuş olan bilgiyle aktarıyor ki ben bu konuda bir eksikliğin
olduğunu düşünüyorum ve benim iddialarımın doğru
olduğunu, boşa çıkarılmaya çalışıldığını
düşünerek sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Şimdi,
bakın, bunu niye soruyorum size Sayın Yıldırım;
eğer açıklama yapmak istiyorsanız yerinizden yapmak
zorundasınız.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Hayır, Sayın Başkan, benim kürsüden yaptığım
konuşma üzerine Sayın Bakan şey yaptı.
BAŞKAN Ama şimdi,
kuralı hatırlatıyorum size Sayın Yıldırım,
kuralları bozmayalım. Sataşma var. derseniz kürsüye
alacağım.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sataşmadan istiyorum.
BAŞKAN Ben de size
diyorum ki: Size bir sataşmada bulunmadı. Açıklama
yapacaksanız buyurun, yerinizden size söz vereyim,
açıklamanızı yapın.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, sataşma sadece bana dönük bir hakaretin
olmasını içermiyor. Bunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Benim
konuşmam bağlamından koparıldı. diye iddia ediyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun.
Bağlamından
koparıldığı konuşma için, size iki dakika süre
veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
8.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuşun 433 sıra sayılı
2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanın iyi
niyetinden zerre şüphe duymuyorum çünkü kendisi RTÜKe, orada
lisanslanmış olan radyo ve televizyonlara hâkim olma
şansına sahip değil. Ben dört yıl çalıştım.
Sayın Bakan keşke çıkıp şuradan 8 tane radyo,
televizyon ismini saysaydı. Ya, Çizgi film kanalı açıldı.
diye size söylettiler -bakın, ondan sonra söylüyorsunuz Sayın Bakan-
hâlâ açılmadı, inceleme devam ediyor. Müzik kanalı
açılmadı.
Bir diğer husus,
şunu söyleyeyim: İlk bu Mecliste 1 Kasım seçimlerinden sonra
-Sayın Bakan iyi hatırlayacaktır- birinci Sykes-Picotyla ilgili
uzun konuşmayı ben yapmıştım. Şimdiye kadar peki,
bu devlet, birinci Sykes-Picotnun açığa çıkarmış
olduğu fay hatlarının giderilmesiyle ilgili olarak ülkeyi
bütünleştirmek için yüz yılda ne yaptı veya siyasi iktidar on
dört yıllık iktidarı boyunca o birinci Sykes-Picotnun
açığa çıkarmış olduğu fay hatlarını
gidermek için ne yaptı?
ALİM TUNÇ (Uşak)
Çok şey
ALİ ATALAN (Mardin)
Duvar ördü!
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Sadece son iki
yılı söyleyeyim o zaman ben. Allah aşkına, her birimizin
parti kimliğini bir yana bırakarak söylüyorum: Son iki yılda
bölgede geliştirilen uygulamalar bölge insanını devlete
yaklaştırmadı. Siz, vekilleri tutuklayarak, belediye
başkanlarını tutuklayıp kayyum atayarak inanın
halkı direkt AKPli yapmış olmuyorsunuz, akan kanın
durmasına hizmet etmiyorsunuz, bölge insanının bu devlete olan
aidiyet ve sahiplenme duygusunu artırmıyorsunuz. Şiddetin
şiddeti tetiklediği, aklıselimi bir bütün olarak şu
Parlamentonun da ülkenin de ülkeyi yönetenlerin de yitirdiği bir süreci
yaşıyoruz. Buradan hareketle söylüyorum: Bakın -hendek veya bir
diğeri- söyleyelim, hendeğe karşı cevap, o şehrin
tamamını yerle bir etmek değildi; bunun dışında
makul çözümler vardı. Bu ülke iki buçuk yıl bir gencimizin
kanının akmadığı bir süreci tecrübe etti.
İktidardan, muhalefetten, sivil toplumdan bu sürece katkı sunan
herkesten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla)
Allah razı olsun
ama bu yol, yol değil.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
teşekkür ederim.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Ne kadar daha fazla
öldürürsek bu ülke veya devlet o kadar kazanmayacaktır diyorum, bütün
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ALİM TUNÇ (Uşak) Ne oldu, hani
televizyon söyleyecektin?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bakandan bekliyorum, 8
tane Kürtçe kanal ismi verdim, 8 tane.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
lütfen, yerinize geçer misiniz.
Sayın Bakan
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Polemik devam etmesin diye soru-cevaba bırakıyorum.
BAŞKAN Soru-cevaba bırakıyorsunuz,
peki.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Bakan FETÖnün mağdurları olduğunu söylemekle
FETÖnün değirmenine su taşıyorsunuz. diye bizi itham etti. Bu
konuda cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz.
BAŞKAN Hayır, tam aksine FETÖnün size,
Cumhuriyet Halk Partisine çok büyük zararı vardır." dedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır,
anlatacağım zaten efendim onu da ama Sayın Bakan
konuşmasının bir kısmında bu darbenin hepimize
karşı yapıldığını söyleyip bizim de
takdirimizi kazanırken bir kısmında da FETÖ
mağdurlarından bahsetmekle, bunu dile getirmekle FETÖnün
değirmenine su taşımış olursunuz." dedi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Size demedim onu, genel olarak söyledim.
BAŞKAN Size demedi onu; hayır, size
söylemedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz söylüyoruz FETÖ
mağdurları var. diye Sayın Başkan ve bu eleştirinin
hangi gruba -ya da diğer gruplar da alınıyorsa onların da
hakkı vardır- yönelik bir eleştiri olduğu ortada.
BAŞKAN Bunu sadece partiler söylemiyor
Sayın Özel. Basın-yayın organlarında da yazanlar, çizenler
var, konuşanlar da var. Sadece partiler söylemiyor. Sayın Bakan bunu
genel olarak söyledi diye düşünüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben bunu ifade eden bir
siyasetçi ve bir
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim.
MUSA ÇAM (İzmir) Numan Bey özellikle
grubumuza bakarak söyledi.
BAŞKAN Çok alıngan oluyoruz, çok
alıngan.
9.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bu FETÖ meselesinde, alınganlığı bir yana
bırakın, biz 17-25 Aralıktan beri değil, on yedi yirmi
beş senedir bu FETÖnün tehlikesine dikkat çeken, bununla mücadele
edilmesi gerektiğini söyleyen bir grubuz.
Sayın Bakanın ortaya koyduğu,
doğru tonda ve doğru üsluptaki yaklaşımları da
dikkatle takip ettik, memnuniyetle dinledik. Ama, Sayın Bakana şunu
söylemek lazım: FETÖ mağduru yok. derseniz, hem de yüzlerce,
binlerce mağdurun olduğu bir yerde, bu hiçbir şey olmasa
üzerinde hassasiyetle durduğunuzu söylediğiniz kul hakkına
girer.
Manisanın Turgutlusunda bir polis amirinin
eşi sekiz aylık hamileyken lojmandan çıkarıldı, banka
hesaplarına el konuldu; eşi belki de FETÖcüdür ama eşi seri
katil olsa hanımefendi memuriyetten ihraç edilmezdi, edildi. Hastaneye
gittiğinde bakılmadı, ilaçlarını alamadı.
Şimdi burada, eşi darbenin bir numarası da olsa karnındaki
bebeğin, o bebeği taşıyan annenin mağduriyetini görmek
lazım.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bizim darbeyle
mücadele konusunda size verdiğimiz açık desteği, darbenin
altıncı gününde OHAL ilan ederek, bu Parlamentodaki tüm siyasi parti
gruplarına siyaseten nankörlük ederek elinizin tersiyle ittiniz.
Şimdi yarattığınız OHAL ortamı ülkenin oksijenini
alıyor, bu ortamda ne Anayasa konuşabilirsiniz ne hukuk ne demokrasi.
Bir önceki darbenin panzehri de bir sonraki darbe tehlikesine karşı aşı
da demokrasidir, özgürlüklerdir, toplumsal mutabakattır, toplumsal
barış ortamının yükseltilmesidir. (CHP
sıralarından alkışlar) Aksi takdirdeki davranış,
bundan önce bu darbenin yapı taşlarını FETÖnün
yerleştirmesine nasıl müsaade etiyseniz, göz yumduysanız bir
sonraki için de aynı şeyi yapmaktan başka bir noktaya varmaz.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Sancar
MİTHAT SANCAR (Mardin) İsmim geçti ama o
nedenle istemeyim, o tartışmayı tekrar etmeyelim. Aynı
gerekçeyle söz istiyoruz biz de, biz de FETÖ mağdurları
olduğumuz
BAŞKAN Peki, iki dakika.
Alınganlık devam ediyor.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Muhalefeti konuşmak için
alınganlığa muhtaç edenler utansın efendim.
BAŞKAN Hiç öyle bir şey yok, o senin
algın.
10.- Mardin Milletvekili Mithat Sancarın, Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MİTHAT SANCAR (Mardin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Öncelikle, Sayın Bakan benim konuşmamda
geçen bir yerle ilgili açıklama yaptı. Ben sizin sözlerinizi,
Sayın Bakan, çeşitli basın ve İnternet sitelerinden kontrol
ettim, aldım. Yanlış anlatıldı. dediniz. Ben zaten
sizin ağzınızdan bu sözler yazıldığında
şaşırmıştım çünkü sizin böyle bir ifade
kullanmayacağınızı düşünenlerdenim, böyle bir
anlayışta olmadığınızı düşünenlerdenim
ama yazı burada, ben okuyayım, yanlış varsa tekrar
düzeltelim ya da sonra düzeltin isterseniz. Okumayayım, ben burada böyle
okudum ama yargı bağımsızlığıyla ilgili tek
sorun bu değil zaten, bu sadece bir sembol olarak benim konuşmamda
yer aldı. Uzun süredir Türkiyeyle ilgili uluslararası
kuruluşların da raporlarında belirtildiği gibi yargı
bağımsızlığı alanında çok büyük sorunlar yaşanıyor;
yargının bağımsız olmadığı yönünde
tespitler sadece bizden gelmiyor -şimdi isim saymayayım- bütün önemli
uluslararası kuruluşlar bunları söylüyor. Ayrıca,
yargıya güven endeksine baktığımızda, yerlerde
sürünüyor. Bütün bunlar da yargı alanında büyük sorunların olduğunu
göstermeye yeter.
Diğeri de bu FETÖ mağdurları
yoktur. dediğinizde bir yanlış oluyor Sayın Bakan çünkü bu
olağanüstü hâl uygulamasıyla büyük mağduriyetler
yaratıldı. Bu mağduriyetleri tek tek saymaya gerek yok, bunlara
FETÖ mağduru demek durumu değiştirmiyor.
Bir diğeri, darbeyle ilgili 130 bin insanı
bu kadar kolay tespit edebildiniz, işten attınız; darbeyle
ilişkili olduğu iddiasıyla 30 bin, 40 insan gözaltında.
Nasıl olur da bunları bu kadar kolay tespit edebildiniz ama siyasi
kadro ortada yok? (HDP sıralarından alkışlar) Bunu
açıklamadığınız sürece de bir
inandırıcılık katamazsınız darbeyle mücadele
iddianıza, bunu söylüyoruz Sayın Bakan.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Usta
ERHAN USTA (Samsun) Aynı gerekçeyle ben de
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
11.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii bu konuda söz söylerken aslında biraz
dikkatli olmakta bence
fayda var. Bu Mağduriyet vardır, yoktur. diye veya işte, onun
değirmenine su taşımak
Şimdi, öncelikle şunu söyleyeyim:
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim, FETÖyle tarihin hiçbir evresinde, ne
Muhterem Hoca Efendi iken ne cemaatken ne paralel devletken ne FETÖyken
yolumuz kesişmedi; bir defa, bu tespiti yapalım. FETÖ'yle en sert
şekilde mücadele edilmesi gerekir, hiçbir esnemenin olmaması gerekir;
bu tespiti de yapalım. Ancak, bir taraftan da Sayın Cumhurbaşkanı
kendisi söyledi: At izi, it izine karıştı. dedi. Yani, bize o
kadar şikâyet geliyor, mağduriyetin olmadığını
söylemek yanlış olur. FETÖ'yle mücadelede ciddi mağduriyetler
var, ciddi hatalar yapılıyor. Bu hataların bir bir tespit edilip
bir masum insanın burnunun kanamaması lazım. Ancak, buradan da
şu sonuca varmamız gerekir: Yani, mağdur olan bir bireyse dahi
bunu önemseyelim, bir kişinin hukuku dahi önemlidir. Ancak, bu
mağduriyet meselesi üzerinden FETÖ'yle mücadeleye zarar verecek herhangi bir
pozisyon içerisine de hiç kimsenin girmemesi lazım.
Şimdi, bugün burada ben iktidar grubunu da
uyarıyorum. Sayın Bakan, FETÖ'yle mücadelenin ilk başta
yapılması gereken yer şu Meclistir, bu Meclisin
dışındaki siyasetçilerdir, belediye başkanlarıdır.
Yani, o kadar büyükşehir belediye başkanları var,
haklarında ciddi ciddi iddialar var. Bunların hiçbirisinin üzerine
çıkmadan, hiçbir suç isnat edilmeden, hiçbir şekilde savunma almadan,
bankanın önünden geçti diye insanları işinden atıyoruz.
Bunların da yapılmaması lazım. Bu tür davranışlar
FETÖ'yle mücadeleye zarar verecektir.
Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak
hassasiyetimiz şudur: FETÖ'yle mücadelenin en sert şekilde
yapılması lazım fakat mücadele yapılırken FETÖcülerin
ekmeğine yağ sürmeyelim. FETÖcülerin, bu ülkede darbe isteyenlerin,
bu ülkede kargaşa isteyenlerin ellerini ovuşturmasına, Bize
yeni askerler geliyor. gibi bir tavır içerisine girmesine
Onları
sevindirecek bir tutum içerisine girmememiz lazım. Mücadelenin çok
dikkatli olması lazım.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bostancı, siz söz
talep ettiniz mi?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Yok,
yok. Diyeceğim bir şey yok. diyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Bostancı, size de
vereyim bir söz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben de yerimden
konuşayım.
BAŞKAN Buyurun.
Sonra da son olarak Sayın Pekşene
vereceğim, bitti.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, çok önemli bir husus.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen
Buyurun Sayın Bostancı.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın, Bakan hakkını savunamadı. 5651 sayılı
Yasa var. Bu tür eğer haksız haberler yapılmışsa
9uncu maddesi bunun yayından çıkarılmasını öngörüyor.
BAŞKAN Tamam, yaparlar sonra.
MAHMUT TANAL (İstanbul) CHP varsa
bakanın da hakkını savunur, bunu söylemek için söz istedim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamam, peki.
Buyurun Sayın Bostancı.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
FETÖyle mücadelenin önemli olduğuna ve bu mücadele sürdürülürken siyasi
partilerin ilettikleri problemlerle ilgili inceleme
yapıldığına ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkürler.
FETÖyle mücadele önemli, bu konuda herkes
mutabık. Bu mücadele sürdürülürken kimi problemler yaşanıyor
mu? soru bu. Esasen problemler yaşanıyorsa bütün siyasi partiler
kendilerine yapılan müracaatları Hükûmete, ilgili yerlere iletiyor ve
Hükûmet de bütün bunlara ilişkin bir inceleme yapıyor. Yani
mağduriyetlere ilişkin bir mekanizma, bir mecra, bunun
çalışması var. Ama aslolan, burada hepimizin dikkat etmesi
gereken husus: Karanlık ve kapalı bir örgütün 15 Temmuzda
gerçekleştirdiği darbe, oradan da geriye doğru yapmış
olduğu tahkimat. Devlet bununla mücadele ediyor. Bu mücadeleyi herkesin
desteklemesi derken kastedilen, asıl mücadeleyi görmek, bir yan unsur
olarak mağduriyetler yaşanıyorsa bunlara ilişkin
mekanizmaların çalıştığını ve herkesin de
buna destek verdiğini de unutmamak. Devlet elbette ki birtakım
kararlar alırken bir tane bile haksızlık yapılmaması
konusunda hassasiyet gösteriyor, olayın zorluğuna rağmen,
örgütün kapalılığına rağmen ve buna ilişkin
tahkikatlar yapmaya da her zaman açık. Herkes de elinde ne tür belge varsa
bunları iletebilir.
Kırk yıllık bir örgüt. Baştan
beri bu FETÖ değildi, unutmayalım. 15 Temmuza doğru bu
anlaşıldı. Burada esas olarak iki tarih önemli, bunu da
unutmayalım: Biri 15 Temmuzdur, biri de 17-25 Aralıktır çünkü
her ikisi de Türkiye'de halkın iradesiyle teşekkül etmiş siyasi
iktidara karşıdır. İkisinin de bu niteliği
ortaktır, bunu görmek gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Pekşen, size de yerinizden bir
dakika söz veriyorum ve Barış Yarkadaş bekliyor, onu kürsüye
davet edeceğim.
Buyurun Sayın Pekşen.
7.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başbakan
Yardımcımızı dikkatlice dinledim. Bugüne kadar Anayasa
değişikliği konusunda söylenen görüşlere bir yeni söylem
geldi diye düşünüyorum. Çünkü daha önce söylenen şey şuydu: 367yi
bulsak dahi halk oylamasına gideceği yönünde bir görüşü
vardı siyasi partinizin, iktidarın. Ama bugün Sayın
Başbakan Yardımcısı 367yi bulduklarında halka
gitmeyecekleri yönünde bir cümle sarf etti. Yanlış anladım
mı, acaba doğrusu bu mu, görüş bu mu?
İkincisi de, Sayın Başbakan
Yardımcısı, yine FETÖyle mücadele konusunda her türlü tedbiri
titizlikle, dikkatlice aldıklarını söylüyor. Ben de şunu
öğrenmek istiyorum: Millî İstihbarat Teşkilatı 15 Temmuzdan
önce kendilerine 1.715 kişilik bir isim listesi verdi. 15 Temmuz gecesi bu
1.715in 1.685i elinde silahlarla meydanlardaydı. O hâlde niçin tedbir
almadıklarını da kamuoyuyla paylaşırsa biz de
öğrenmiş oluruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2015Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
(Devam)
1) Anayasa Mahkemesi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık
2017Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
(Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, aleyhte olmak üzere,
İstanbul Milletvekili Sayın Barış Yardakaş
konuşacak.
Buyurun Sayın Yarkadaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Epeyce beklettik sizi.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Biraz
daha gelemesem ben de alınganlık göstereceğim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Doğru, haklısınız.
Katılırdım size.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Biz
gazeteciyiz. Cezaevinde olmamız bu gerçeği değiştirmez.
İçeride de gazetecilik yapmaya devam ediyoruz. İçeride de bu
haftanın konusu Adana Aladağda kaybettiğimiz
çocuklarımızdı. Büyük bir facia yaşanıyor. 12
çocuğumuz ölüyor, 24 çocuğumuz yaralanıyor ve yaralı
çocuklarımız iyileşmek için yattıkları
yataklarında üşüyor. Televizyondaki görüntülerden de
anlaşılıyor ki o evleri ısıtmayı dahi
beceremiyoruz. Çocuklar başlarında bereyle yatıyor çünkü
üşüyorlar. Basın bunları dile getirmek için var.
Cezaevindeki gazeteciler olarak bizi soruyorsunuz.
Bizim, Cumhuriyet gazetesi mensuplarının durumu özel değil. Özel
bir isteğimiz de yok. Bugün, düşünceyi ifade etme özgürlüğünü
kullandığı için cezaevinde olan herkes, tüm yazarlar, tüm
gazeteciler özgürlüğüne kavuşana dek sorun hepimizin sorunudur.
Tutuklu gazeteciler özgür değilken hiçbirimiz özgür değiliz.
Silivriden sevgi ve selamlar.
Değerli milletvekilleri, az önce okuduğum
bu sözleri, bir süre önce asılsız suçlamalarla tutuklanan Cumhuriyet
Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu içerideki tüm gazeteciler
adına yazdı. Mesleğini yapması engellenen Sabuncu
mektubunda kişisel durumdan daha çok basının içine
düşürüldüğü hâli vurguladı. Evet, gerçekten de medyamız
iktidar tarafından bir kıskaca alınmış durumda.
Bakın, gazeteci yazar Aslı Erdoğan
Türk Ceza Kanununa göre yazılan çizilen hiçbir haberde sorumluluğu
olmamasına rağmen aylardır cezaevinde tutuluyor. Aslı
Erdoğan tam 3 kez cezaevinden doktora götürülüyor ve götürülmesi
sırasında ellerine kelepçe vuruluyor ama bu işkenceye
rağmen doktorla görüştürülmüyor. Ve Aslı Erdoğan -işte
bu raporda da gördüğünüz üzere- şu anda felç olma riskiyle
karşı karşıya.
Ben bu raporu büyüterek gösterdim. Sayın Bakan
gibi, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın elinde tutup
tutmadığı belli olmayan dekont gibi gösterip çekmiyorum.
İşte burada gerçekler yazıyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Tüm gerçekler burada yazıyor.
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) Islak imzası
nerede, ıslak imzası?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Aferin sana! Çok
iyi yaptın, aferin!
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Keza cezaevine
atılan birçok gazeteci de Aslı Erdoğanla aynı
sorunları yaşıyor.
Atilla Taş attığı bir tweet
yüzünden tam yüz yirmi gündür sorgusuz sualsiz, iddianamesiz yatıyor.
Tutuklu yargılama âdeta bir cezalandırma yöntemine dönüşüyor.
Bakın, biz gazeteciler her türlü baskıya
rağmen mesleğimizi severek yaparız. Mesleğimizi icra
ederken Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün bize
verdiği bu basın kartını bir belge olarak
taşırız. Bu basın kartı bizim kamu adına soru
sorma yetkimizi gösteren bir karttır. Burada fotoğrafımız,
adımız, çalıştığımız kurum yazar. Ama
bu basın kartı AKP iktidarının baskıları yüzünden
şimdi değişti ve bu hâle geldi. Şimdi artık basın
kartlarında gazetecilerin isimleri, çalıştıkları
kurumlar yazmıyor. 173 medya kuruluşunun
kapatıldığı, 142 gazetecinin tutuklandığı,
800 basın kartının iptal edildiği ve olağanüstü hâlden
sonra 3 bin gazetecinin daha işsiz kaldığı burada da
gördüğünüz üzere yazıyor.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Suç
işleyenin mesleği ne zamandan beri önemli hâle geldi?
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Tabii, sadece
basına yönelik baskılar bununla sınırlı değil. Az
önce Veli Ağbaba Sözcü gazetesinden bahsetti. Sözcü gazetesi AKPyi
desteklemediği için TOKİnin ve diğer kurumların, kamu
kurumlarının reklamlarını sizin de gördüğünüz üzere
artık alamıyor. Sözcü gazetesinin, BirGünün, Evrenselin, Yeni
Çağın, Cumhuriyetin hayat damarı reklam baskısıyla,
kamu baskısıyla kesilmeye çalışılıyor.
AKP iktidarının yaptıkları
kuşkusuz bunlarla sınırlı değil. Grup Yorum
elemanlarının tamamı geçen gün tutuklandı. Mahkeme bununla
da yetinmedi, Grup Yorum elemanlarının çalışma
yaptığı İdil Kültür Merkezinde parayla boya yapan
çalışanlar da ev hapsine tabi tutuldu. Şu anda o 3 kişi de
ev hapsiyle baş başa kalmış durumda.
AKPnin her icraatı demokrasiyi katlediyor. Bu
tutumun yarattığı siyasal kriz hepimizi büyük bir ekonomik krize
sürüklüyor. AKP iktidarı demokrasiyi katletmekten vazgeçmedikçe
halkın cebindeki 3-5 doları bozdurarak bu sorunu çözemeyecektir.
Ekonomik krizden çıkmanın yolu yeniden demokrasiye, hukuka ve adalete
dönmektir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yarkadaş.
Sayın milletvekilleri, şimdi yirmi dakika
süreyle soru-cevap işlemini yapacağız. Yirmi dakikanın on
dakikası soru sorulmaya ayrılmıştır, diğer on
dakikasında ise cevaplar verilecektir. Sisteme giren sayın
milletvekillerini sırasıyla okuyacağım ve söz
vereceğim kendilerine.
Sayın Erkek
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Bugün Cumhurbaşkanlığı bütçesini
görüştük. Bir evdeki 2-3 arabayı israf kabul eden Sayın
Cumhurbaşkanına acaba tahsis edilmiş uçak sayısı
kaçtır? Bunlardan kaçı mevcut Cumhurbaşkanı döneminde ve ne
kadar bedelle satın alınmıştır? Yine,
Cumhurbaşkanlığı bünyesine tahsis edilen araç
sayısı ve bu araçların maliyeti ne kadardır?
Cumhurbaşkanlığı bünyesinde görev yapan danışman,
başdanışman ve benzeri statüde çalışan
sayısı kaçtır? Bahsi geçen kişilere ödenen aylık ücret
ne kadardır? Kısacası, Cumhurbaşkanlığı
Sarayının, toplam, araç sayısıyla, uçak
sayısıyla, danışmanıyla, personeliyle,
elektriğiyle, suyuyla aylık gideri, maliyeti ne kadardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dolardaki artış
ülkemizde neredeyse her sektörü olumsuz etkiliyor. Bilindiği gibi,
ülkemizdeki araçların çok büyük bir bölümünün yedek parçaları yurt
dışından geliyor. Yakın zamanda yayınlanan ÖTV
oranlarının artması dolara endeksli fiyatın
artışının trafik sigortası ve kasko ücretlerine de
yansıyacağını gösteriyor. Geçtiğimiz nisan ayında
yapılan düzenlemenin de vatandaşın mağduriyetini
gidermediğini görüyoruz. Trafik sigortası ve kasko ücretlerine
ilişkin kalıcı bir çözüm konusunda yapacağınız
bir çalışma var mı? 2015 ve 2016 yıllarında trafik
sigortası ve kasko yaptıran araç sayıları yıl
bazında ne olmuştur, ne kadar prim ödenmiştir?
Bir de, kaçak sarayın gerçek maliyeti ve bugüne
kadar harcanan paranın toplamı ne kadardır? Yine, kaçak
saraydaki aylık doğal gaz giderleri ve elektrik giderlerinin
toplamı nedir? Bugüne kadar Sarayda yapılan organizasyonların
maliyeti ne kadar olmuştur? Cumhurbaşkanının şu an kaç
danışmanı bulunmaktadır? Bunlara yapılan aylık
ödemenin tutarı ne kadardır? Cumhurbaşkanının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan, 750 bin taşeron işçisine bir yıl önce kadro sözü
vermiştiniz. Taşeron işçilere ve şeker fabrikasında,
kara yollarında, demir yollarında ve diğer kamuda
yıllardır çalışan geçici işçilere 2017
yılında kadro verilmesi için bütçeden bir kaynak
ayrılmış mıdır? 2017de kadro verilecek midir?
4/Clilerin toplu sözleşmeyle
kazandığı hakları on dört aydır
uygulanmamaktadır. 4/Alılarla aynı koşullarda
çalışan 4/Clilerin 2017 yılında eşit işe
eşit haklar sağlanması ve ücretlerin iyileştirilmesi
düşünülmekte midir?
Öğretmenler için ek göstergenin 3600
olmasına yönelik bütçede bir düzenleme var mıdır?
Emeklilikte yaşa takılanların emeklilik
haklarını kazanmış olmalarına rağmen emekli
olamamaları nedeniyle yeni bir düzenleme 2017 yılında
yapılması düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle bugün bütçesi görüşülen tüm
kurumların eğer şoförleri, araçları varsa, sizden istirham
ediyorum, aşağı yukarı bir saatten beri o araçlarda
şoförler oturuyor; o şoförler binanın içerisine girsinler, o
millî servettir, yerinde sayarak o akaryakıt tüketiliyor. Ne olur, yani bu
konuda biraz tasarruflu olmakta ve dikkat etmekte yarar var.
İkinci sorum şu:
Başbakanlıkta kaç tane personel çalışıyor? Kaç
aracı var, aracın ne kadarı kiralık, aylık gideri ne
kadar?
Başbakanlığa bağlı kaç tane
bina var, bu binaların kaç tanesi kirada, aylık kira gideri ne kadar?
Millî İstihbarat Teşkilatıyla ilgili
10 Ekim Ankara Garı katliamında yargılanan IŞİDliler,
Genç Muvahhidler Derneği, Erdemliler Cemiyeti, Genç Ensar Derneği,
Genç Müslümanlar Derneği, Islah-Der, Turhanlar, Vahdet Vakfı gibi 20
tane dernek ve vakıf var. Bunların başka isimlerle şu anda
tekrar çalıştığı söyleniyor. Bu konuyla ilgili acaba
bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, siz herkese diyorsunuz ki:
Dolarınızı bozdurun ve dolar üzerinden
yaptığınız kira sözleşmelerini TLye çevirin. Bu
güzel. Peki, gayrimenkulünü döviz kredisiyle almış olan vatandaşların
borcunu TLye çevirecek misiniz?
Yine, dolar üzerinden yapılan
yap-işlet-devret sözleşmelerini TLye çevirecek misiniz, örneğin
Osman Gazi Köprüsü, Zafer Havaalanı gibi ve buralardan yapılan hizmet
geçişlerinin ücretlerini de TÜFEye bağlayacak mısınız?
Yine, işletmelerin kullandığı
döviz kredilerini TLye çevirecek misiniz?
Ayrıca, 15 Temmuzdan bu yana Sayın
Başbakanla MİT Müsteşarının görüşmediği
doğru mudur? Üst düzey bütün askerî yetkililer MİTin FETÖyle ilgili
kendilerine istihbarat vermediğini söylemektedirler. Bugüne kadar
MİT, FETÖ sebebiyle ihraç edilmesi konusunda Genelkurmaya kaç defa
bilgilendirme yapmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akyıldız
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
2017 yılı bütçesini kabaca inceledim.
Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılan ödenek,
şu anda benim elimdeki listede, en az 10 bakanlıktan daha fazla,
düzenleyici ve denetleyici kurumların toplamına ayrılan
ödenekten daha fazla. Bu ülkede yaşayan bütün yurttaşlarımızdan
toplanan vergilerle yapılan bu bütçeden Diyanet İşlerine
ayrılan bu devasa ödenek, maalesef, ülkemizde yaşayan farklı
inanç grupları ve Müslümanlık içerisinde bir mezhep
dışında kalan diğer mezhep mensuplarına hizmet vermek
için harcanmayacağına göre; insan haklarından vazgeçtik,
eşit yurttaşlıktan vazgeçtik, yasalardan, Anayasadan vazgeçtik,
bunlardan vazgeçtik de siz yediğiniz bu kul haklarının
hesabını Yaradanın huzurunda nasıl vereceksiniz diye bir
düşünün.
Sayın Bakan, iktidarın arka bahçesine
dönüştürülen ve amacından tamamen uzaklaştırılan,
sadece bir mezhebe hizmet veren Diyanet İşleri
Başkanlığının bu devasa bütçesiyle bu ülkede
yaşayan farklı inanç gruplarına ve farklı mezhep
mensuplarına hizmet vermeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben cuma hutbelerini soracağım.
Önceki yıllarda Cumhuriyet Bayramına denk
gelen hutbelerde Cumhuriyet Bayramına özel bölüm ayrılırken son
dönemlerde bundan vazgeçildiği basına yansımıştır.
Bu yıl cumartesi günü kutladığımız Cumhuriyet
Bayramından bir gün önce cuma hutbesinde Cumhuriyet Bayramına
ilişkin tek kelime edilmemiştir. Basında yer alan haberlere göre
en son 2012de Cumhuriyet Bayramı kutlanmış. Bunun nedenini
öğrenmek istiyorum.
İkinci sorum: Gerekli eğitimi alıp
imam-hatip olmuş ve Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesinde çalışmaya başlayan
kişiler göreve başlayıp daha sonra başka kurumlara geçmektedir.
Bu yıl itibarıyla, AKP hükûmetleri boyunca Diyanet İşleri
Başkanlığından başka kurumlara geçen kişi
sayısı kaçtır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Yılmaz
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sayın Bakan, bir
inkâr ve asimilasyon kurumu olarak faaliyet yürüten ve verdiği fetvalarla
toplumsal barışımızı, inançsal ve ahlaki
değerlerimizi yaralayan Diyanet İşleri
Başkanlığının bütçesini görüştük. Alevi
inançlı yurttaşlarımızın sürekli, bütçe dönemlerinde
Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesine
haklarını helal etmediklerini hatırlatmak istiyorum.
Sayın Bakan, AKPde hatipler
konuşmalarında sık sık Alevi ulularının ve inanç
önderlerinin adını sayıyor, sözlerinden alıntılar
yapıyor. Ancak Alevi inançlı yurttaşlarımızı ve
inanç mekânları olan cemevlerini yüksek yargı kararlarına ve
AİHMin kararlarına rağmen görmezden geliyorsunuz. Kamuya
personel alımında dışlamak ve işten çıkarmak için
listenin başına yazmak üzere sadece Alevileri
hatırlıyorsunuz. İnsanlığın yüzkarası olan
bu ayrımcı politikalardan vazgeçmezsiniz, biliyorum ama hiç mi
rahatsız olmuyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Tüm
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın Bakan,
Cumhurbaşkanlığı bütçesi 2016ya göre yüzde 50
artırılarak 648 milyon TL olarak öngörülmüştür. Ayrıca,
Cumhurbaşkanının kullandığı örtülü ödenek burada
gözükmemektedir. Hükûmete sormak istiyorum: Memurun maaşı yüzde 3
artarken, enflasyon ortalaması yüzde 8 civarındayken
Cumhurbaşkanı bütçesinin yüzde 50 artırılmasını
neye bağlıyorsunuz? Bu artışlar hangi kalemlerde
olmuştur? Cumhurbaşkanlığı yıl içerisinde ek
ödenek talebinde bulunmuş mudur, bulunmuşsa bu miktar ne
kadardır? Cumhurbaşkanlığında çalışan toplam
başdanışman sayısı ne kadardır?
Cumhurbaşkanlığı bütçesinden maaş alan bir
başdanışmanın aylık ücreti nedir? Bunlara yolluk,
harcırah, lojman kirası gibi ödemeler yapılmakta mıdır?
Başdanışmanların devlete yıllık maliyeti ne
kadardır?
BAŞKAN Sayın Topal yerine Sayın
Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan,
Cumhurbaşkanı, Hükûmet sürekli dolarla alışverişten
vazgeçilmesi çağrısı yapıyor, dolar mevduatından
vazgeçilmesini söylüyor. Bundan sonra, başta siz Sayın Bakan olmak
üzere, Bakanlar Kurulu, AKPliler, Başbakan, dolarla alınan, dövizle
alınan Mercedese, Audiye binmekten vazgeçmeyi düşünüyor musunuz,
yoksa Türk işçisinin alın teriyle üretilen yerli arabalara binmeyi mi
düşünüyorsunuz? Bunu soruyorum, merak ediyorum hakikaten. Eğer bu
çağrıyı yapıyorsanız önce sizin dolarla alınan
Audi gibi, Mercedes gibi arabalardan başta AKP milletvekilleri olmak üzere
vazgeçmeniz gerekiyor, yoksa fakir fukaranın koltuk altında,
yastığının altında dolar
olmadığını siz de biliyorsunuz.
Bir başka konu
Havaalanlarında sadece
sizin havuz medyasının gazeteleri okunuyor; Yeni Akit, Yeni
Şafak, Takvim gibi gazeteler okutuluyor. Bizim vergimizle bizim
istemediğimiz gazeteleri okutuyorsunuz. BirGün, Sözcü, Cumhuriyet,
Evrensel gibi gazeteler bu havaalanlarına giremiyor. Bu konuda kul
hakkı yediğinizi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakanlar, buyurun.
On dakika içinde cevap vereceksiniz Sayın
Bakanlar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
İlgili kurumlardan gelen bazı verileri
sizlerle paylaşacağım.
Öncelikle sorulardan bir tanesi
Başbakanlıkta ne kadar personel istihdam edildiğiyle ilgiliydi.
Başbakanlıkta 2016 Ekim sonu itibarıyla 1.765i kadrolu, 180i
sözleşmeli, 313ü geçici, 44ü işçi olmak üzere toplam 2.302 personel
görev yapmaktadır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Başka
kurumlardan gelen dâhil mi Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Diğer bir soru taşeron konusuyla
ilgiliydi, hizmet alımıyla o çerçevede
çalıştırılan işçi kardeşlerimizle ilgiliydi.
Evet, biz geçen sene bir söz verdik. Buna ilişkin
çalışmalarımız devam ediyor. 2017 bütçesine bununla ilgili
özel bir ödenek konulmamakla birlikte, zaten öngörülen model, aynı mali
haklar üzerinden başlangıçta alınmasına ilişkin
olduğu varsayımına dayanıyor. Fakat, dediğim gibi,
eğer bütçede ödenek olmasa bile, biliyorsunuz, bütçenin kuralı
gereği, maaşlarla ilgili ödemeler, ödenek yetmese de her zaman
yapılabiliyor. Dolayısıyla, taşeron diye bilinen, hizmet
alımı çerçevesinde çalışan işçi kardeşlerimize
yönelik çalışma devam ediyor. Sonuçlanınca eminim kamuoyuyla
paylaşılacaktır.
Yine, bu dolar konusu çok gündeme geldi. Bizim
söylediğimiz şey şu: Türkiyede yastık altında dolar
ve altın tutulmasın; sisteme girsin, sistem daha da güçlensin.
Aslında, biliyoruz ki Türkiyede çok ciddi bir altın birikimi var,
bazı tahminlere göre 180-200 milyar dolar değerine kadar. Yani o
tahminler bile var, onların sisteme katılması tabii ki
Türkiyedeki mali sistemi, Türkiye ekonomisini güçlendirir. Yani bizim
çağrımız, daha doğrusu yaklaşımımız
şu: Sisteme girsin. Hangi türden olursa olsun yeter ki sisteme girsin,
sistem güçlensin ve o kaynaklar atıl kalmasın, tasarrufa,
yatırıma dönüşsün. Böylece ekonomiyi destekleyici bir noktaya
gelsin.
Bu taşıt konusuna gelince, keşke
ülkemiz de Batı Avrupa gibi nispeten, yani terör tehdidiyle
karşı karşıya olmasaydı, şahsen ben bisikletle
işe gidip gelmeyi tercih ederdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yerli araba, yerli.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Şimdi, yerli araba da yani özellikle
güvenlik, vesaire standartları olursa tabii ki düşünülebilir ama
dediğim gibi yani burada ilave güvenlik hassasiyetleri olmasa o
bahsettiğiniz çerçevede tabii ki bir yaklaşım doğru da
olur.
Ben teşekkür ediyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Taşeronlar
için bir takvim var mı Sayın Bakanım? Yoksa yine
çalışma sürecek, 2017 sonuna kadar gidecek mi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Şöyle söyleyeyim: Yani, en son bu
çerçevede bir toplantıya başkanlık yaptım ve epey bir
mesafe katedildi. Bazı hususlara ilişkin ilave çalışmalar
var. Benim kesin bir tarih vermem doğru olmaz, sonuçta Bakanlar Kurulundan
belki yeni yasal düzenleme gerekebilir hani o çerçevesine bağlı olarak.
Onun için benim kesin bir tarih vermem doğru olmaz ama bu konuda bir
sözümüz var, çalışmalarımız devam ediyor.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Bakanım, bu doların yükselişinden dolayı
esnafımıza bir şey var mı sigortada, vergide?
BAŞKAN Sayın Kurtulmuş, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Müsaade ederseniz, şimdi, değerli arkadaşlar, bu FETÖ
mağdurları meselesi biraz gereğinden fazla alınganlık
konusu oldu. Ben hiçbirinizi kastederek, ne parti olarak ne şahıs olarak
kastederek söylemedim. Söylediğim şey şudur: Türkiye'nin, en
aşağılık, en namussuz, Türkiye'ye karşı
yapılmış olan bir ihanet hareketi sonrasında ortaya konulan
algı operasyonlarındaki kullanılan terimlerden birisi FETÖ
mağdurları terimidir. Terör örgütlerinin de nasıl etnik ve
mezhebi kimlikler üzerinden adlandırıldığını da
örnek vererek başka bir konuyla ilgili söyledim. Dolayısıyla, bu
algının bir parçası olmayalım. Evet, bu konuda gerçekten
gadre uğrayan yok mu? Var bizim de tanıdığımız.
Bunlar düzeltiliyor, yapılıyor, ediliyor ama toplamın içerisine baktığınız
an -sadece şunu hatırlatayım- bir hafta 2si general olmak üzere
39 Türk Silahlı Kuvvetleri görevlisi görevine iade edildi, ertesi hafta
bin küsur askerî personel Jandarmadan dışarıya atıldı.
Bu, uzun süre devam edecek bir mücadeledir. Suçsuz, günahsız,
hatasız, kusursuz olan kimse burada mağdur edilmeyecektir, buna azami
gayret gösteriyoruz. KHKlarla da göreve iade edilen 18.258 kişi
vardır, dolayısıyla bir mağduriyet söz konusu
değildir. En az sizin kadar da bizim bunlara dikkat ettiğimizi ifade
etmek için söylediğim bir sözdür. Hiç merak etmeyin, eninde sonunda siyasi
kadrolar da ortaya çıkarılacak, bu meselenin arkasındaki gerçek
bütünüyle ortaya konulacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, TV kanallarıyla ilgili olarak da
arkadaşlar, liste burada, listeyi
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Bakan
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Bana mı söylediniz, onu anlamadım ama
MUSA ÇAM (İzmir) Meclise kadar gelecek mi,
Meclise kadar?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bu
sene çıkar mı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
listeyi gösterdim, tek tek okuyabilirim. Şu anda 8 tane televizyon
kanalı kapatılmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben de byLockçu milletvekili
listesi sanmıştım.
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) ByLockçu milletvekili
listesini bekliyorduk, o tamam. Onu biz de biliyoruz, biz öbür listeyi
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
8 tane televizyon bu anlamda yayından menedilmiştir. Şu an
itibarıyla devam eden 30 televizyon yayını vardır.
Bunlardan bir tanesi, o çizgi filmle ilgili olarak talimat da bu sabah
itibarıyla yazılmıştır, TÜRKSATtan açılması
bekleniyor, süreç devam ediyor. Dolayısıyla, söylediğimiz söz
açıktır.
Bir arkadaşımız dedi ki arkadan,
Cumhuriyet Halk Partili bir arkadaşımız
367yi bulsak dahi
Evet, belki Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan da
cumhurbaşkanlığı ya da başkanlık sistemine evet
diyecek arkadaşlar olur. 367yi bulsak dahi -bir kere daha söylüyorum,
Türkiye siyaseti için önemli bir değişimdir bu- Parlamentoda yeterli
çoğunluğu bulsak dahi bunu millete götürmek boynumuzun borcudur.
367yi aşsa bile götürür, bunu millete sorarız çünkü tarihî bir
değişimdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİTin bilgileriyle ilgili
Değerli
arkadaşlar, tek tek okumama gerek yok. Millî İstihbarat
Teşkilatı, Türkiyedeki kanunların kendisine vermiş
olduğu yetkiler çerçevesinde bilgileri -biliyorsunuz- belli kategorilere
tasnif ediyor ve bu kategorilere göre ilgili devlet kurumlarına
bunları gönderiyor. Dolayısıyla, MİT, düzenli olarak,
bilgilerinin paylaşılması gereken seviyede,
paylaşılması gereken gruplarla bunları
paylaşıyor. Dolayısıyla, bunu da ifade etmek isterim.
Sayın Başbakan ile
MİT Müsteşarının görüşmediği şeklinde bir
konu gündeme geldi. Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devleti
ciddi kurumlarla önceden belirlenmiş takvim içerisinde,
hazırlıkları önceden yapılmış toplantılarla
yönetilen bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir kabile devleti
değildir. Millî Güvenlik Kurulu diye bir kurulumuz var. Millî Güvenlik
Kuruluna devletle ilgili iç ve dış güvenlik tehditleri önceden
hazırlıklar yapılarak gelir. Bir kere her hâlükârda düzenli
olarak Başbakan da, Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanı da bu kurulun üyesidir. Ayrıca, devlet günlerinde,
devletin en üst düzeyindeki kişiler ile Millî İstihbarat
Teşkilatı da görüşmelerini yapar.
Son olarak söyleyeceğim
hususlardan birisi de, çok sayıda soru geldi;
Cumhurbaşkanlığında kaç tane araç var? Ne kadar
ısınmaya gidiyor? Efendim, ne kadar danışman var?
Bunları bilmiyoruz. Ama, kusura bakmayın arkadaşlar,
Cumhurbaşkanlığı dediğiniz müessese de sizlerin bir
müessesesidir, bu milletin bir müessesesidir.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Tamam, soruyoruz işte.
ZİYA PİR
(Diyarbakır) O yüzden bilelim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) Bunları söyleriz yani şu anda elimizde
bu bilgiler
İstediğiniz zaman bu bilgiyi size verebiliriz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Verin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) Bilgide problem yok. Benim üzerinde durduğum
konu şu: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığıyla
ilgili konuşurken başka bir ülkenin
Cumhurbaşkanlığından bahsetmiyoruz arkadaşlar. Oradaki
hizmetler neyi gerektiriyorsa bu hizmetlerin gereği yapılıyor.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Bakan, Amerikan doları, Amerikan doları; fakir
fukara bozduruyor ya.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) Bunlarla ilgili olarak da istediğiniz her
türlü bilgiye de ulaşma imkânına sahipsiniz.
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Siz bile bilmiyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) Ama, bunu defaatle
Cumhurbaşkanının kaç arabası var, kaç uçağı
var? diye
Bildiğim
kadarını söyleyeyim: Uçak meselesi;
Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve devletin bütün
ilgili kurumlarının uçakları bir havuzda toplanır, kimin o
gün, o hafta, o süre içerisinde ihtiyacı varsa o kullanır.
Cumhurbaşkanının ihtiyacı varsa Cumhurbaşkanı
kullanır, Başbakanın ihtiyacı varsa Başbakan
kullanır, başka bakanların ihtiyacı varsa onlar
kullanır, Meclis Başkanı kullanır. Sanki bunlar devletin
kurumları değilmiş, uzayda bir kurumdan bahsediyormuşuz
gibi Allah aşkına böyle ikide bir
Cumhurbaşkanlığıyla ilgili tahfif edecek anlama gelecek
sorular sormayın.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) İç Tüzüke göre söz talebim olacak. Yerimden söz talep
ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, bir
dakika
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuşun 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerindeki soru-cevap
işlemi sırasında yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana şunu
söyleyeceğim: Bu kadar özel uçakların olduğunu söyledi. Evet,
biz de o özel uçaklardan yararlandık, devlet birimleri olarak
yararlandık. Özel uçaklardan yararlandığımız dönem,
eş başkanlarımızın ve grup başkan vekilimizin,
milletvekillerimizin tutuklandığı an itibarıyla özel
uçaklarla cezaevine götürülmesiyle yararlandık. Bu da aslında ne için
kullanıldığının bir açıklaması olacak.
İkincisi, Sayın
Bakana şunu ifade edeceğim: Şu anda bizim rehin tutulan eş
başkanlarımız hâlâ bu yasama organının birer üyeleri,
dolayısıyla hem eş başkanlarımız hem de grup
başkanımız ve
Sayın Selahattin Demirtaşın,
Edirne F Tipi Cezaevinden grup toplantımıza göndermek üzere cezaevine
vermiş olduğu metin sansürlenerek grubumuza gönderilmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Bitiriyorum Başkan, toparlıyorum sadece.
BAŞKAN Lütfen
toparlayın.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Sayın Selahattin Demirtaşın, Eş
Başkanımızın grup toplantımıza göndermiş
olduğu metin sansürlenerek kendisine iade edilmiştir.
Biz, Sayın Bakana,
tekrar, buradan tüm Türkiye kamuoyuna söylüyoruz: Sayın eş
başkanlarımızın yasama faaliyetleri devam etmektedir,
siyasi çalışmaları devam etmektedir, kendileri eş
başkanlarımızdır ve bu rehin tutuldukları durum,
sadece bağlı oldukları fezlekelerle ilgilidir.
O yüzden, cezaevi idaresinin
bunu yapma yetkisi yoktur ve sayın eş
başkanlarımızın göndermiş olduğu metinlere sansür
uygulanmasını bir kez daha buradan kınıyorum. Buna
ilişkin de hem milletvekili arkadaşlarımız hem de
avukatlarımız bugün itibarıyla itirazlarını
yapmışlardır. Umarım, oradaki yetkililer bunu
gerçekleştirir ve bu hukuksuzluktan geri dönülür diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Aydın,
buyurun.
Bir dakika.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Önce biz istedik efendim.
BAŞKAN Tamam, size de
veririm, istediğim zaman, istediğim anda vermek durumundayım
Sayın Paylan.
Buyurun Sayın
Aydın.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2015Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
(Devam)
1) Anayasa Mahkemesi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık
2017Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet İşleri Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
(Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
TBMM BAŞKAN
VEKİLİ AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sorular kısmında
gelmedi ama ben, öncelikle tabii tüm milletvekillerine teşekkür ediyorum,
bu, aynı zamanda memnuniyeti de gösteriyor. Yalnız, konuşmalar
esnasında dile gelen bir iki husus oldu, onlara açıklık getirmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, sevindirici bir iki
haberi sizlerle paylaşmak istiyorum. Konuşmacı
arkadaşlarımızdan birisi özellikle Meclisimizin yurt
dışındaki itibarından bahsetti haksız bir
şekilde. Zira bu süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisine,
cumhurbaşkanı, başbakan, meclis başkanları gibi üst
düzeyde çok sayıda ziyaretin olduğu, Sayın Meclis
Başkanımızın ve ekibinin, bizlerin yurt
dışına sayısız ziyaretler
gerçekleştirdiğimizi ifade etmek istiyorum.
İki sevindirici haber
Ramazan Can
arkadaşımız buradaydı, az önce gördüm, bu geçtiğimiz
hafta içerisinde Sırbistanda Türkiyeyi KEİPAnın dönem
başkanlığına seçtirdi. Sayın Can, sizden bahsediyorum.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Türkiye Büyük Millet Meclisi KEİPAnın dönem
başkanlığına seçildi.
Yine, aynı şekilde, Asya Parlamenterler
Asamblesi vardı Kamboçyada. Burada APA üyesi milletvekillerimizle
birlikte bir hafta boyunca
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Bir dakika daha veriyorum.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, tamamlayayım.
APA üyesi sayın milletvekillerimiz, heyetimizin
başkanı Sayın Burhan Kayatürk, Şanlıurfa
Milletvekilimiz Kemalettin Yılmaztekin, aynı şekilde, Karabük
Milletvekilimiz Burhanettin Uysal ve Cumhuriyet Halk Partisi Sinop Milletvekili
Barış Karadeniz arkadaşımızla birlikte bir hafta
boyunca Kamboçyada, 42 asil üyenin, 26 gözlemcinin olduğu ve dünya
nüfusunun yüzde 70ine yakınını temsil eden, Çinden
Hindistana, Pakistandan Bangladeşe, Rusyadan İrana,
Azerbaycandan Malezyaya, Endonezyaya kadar dünya nüfusunun büyük
çoğunluğunun bulunduğu o bölgede Asya Parlamenterler
Asamblesinde bizler Türkiye Büyük Millet Meclisini iki
yıllığına ittifakla dönem başkanı seçtik. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Yine,
aynı şekilde, orada heyetteki arkadaşlarımızın
Özellikle, heyetimizin başkanı Sayın Burhan Kayatürk bölgeyi çok
iyi biliyor. Milletvekillerimizle birlikte hem yapmış olduğumuz
resmî görüşmeler hem de özel görüşmeler neticesinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN
(Adıyaman) Tamamlayabilir miyim? Cümlem yarım kaldı Sayın
Başkan, çok önemli
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Verme Sayın Başkan,
o bize vermiyor, sen de verme.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN
(Adıyaman) Lütfen Sayın Başkanım, bir dakika
Bitiriyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın, lütfen
Bütün
arkadaşlara yaptığım muameleyi size de yapmak
durumundayım.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ama ben burada muhatabım.
BAŞKAN Lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, Sayın Aydın,
nasıl oluyormuş? Nasıl oluyormuş Sayın Aydın?
Allahın sopası yok Sayın Aydın.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Herkese aynı şeyi yapıyorum.
Tutanaklara geçirin lütfen.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN
(Adıyaman) Tutanaklara geçsin diye söylüyorum. FETÖyü terör örgütü
olarak ilan ettik orada.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN
(Adıyaman) Suriyeyle ilgili çok önemli kararlar aldırdık.
Sonuç bildirgesinde de bunlar yayınlandı. Dolayısıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Türkiyenin yurt dışındaki
itibarından böylece bahsedebiliriz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Nedir talebiniz Sayın Paylan?
GARO PAYLAN (İstanbul) İç Tüzük 60a
göre yerimden söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Ne konuda?
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Bakanın bir ifadesi konusunda.
BAŞKAN Nedir ifade, söyler misiniz?
GARO PAYLAN (İstanbul) Söyleyeceğim
işte.
BAŞKAN Siz söyler misiniz, ona göre takdir
edeceğim Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) Gavur diye bir
ifadesi oldu da kendisinin.
BAŞKAN Açıklamayı yaptı.
GARO PAYLAN (İstanbul) Hayır,
yapmadı onunla ilgili.
BAŞKAN Kendisi o açıklamayı
yaptı. Teşekkür ederim, sağ olun. Biz soru-cevap
kısmında değiliz Sayın Paylan, lütfen.
GARO PAYLAN (İstanbul) Hayır, ben
İç Tüzük 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Hayır.
GARO PAYLAN (İstanbul) Yapmayın efendim!
BAŞKAN Şimdi sırasıyla birinci
turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Başkan,
benim söz istemim
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, ayrımcılık yapamazsınız!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, böyle şey olur mu ama?
BAŞKAN Hayır.
II.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Cumhurbaşkanlığının 2017 yılı bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
(HDP sıralarından gürültüler)
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var bizim.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Ayaktayız Başkan ya!
AHMET YILDIRIM (Muş) Siz okumadan önce
yoklama talep ettik. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Onu görmedim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Hepimiz
ayaktayız.
BAŞKAN Tamam, peki.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun yoklama
talebi var, yerine getirelim.
Sayın Demirel, Sayın Pir, Sayın
Çağlar, Sayın Yıldırım, Sayın Bilgin, Sayın
Toğrul, Sayın Adıyaman, Sayın Yılmaz, Sayın
Doğan, Sayın Sancar, Sayın Sancar, Sayın Paylan, Sayın
Botan, Sayın Taşdemir, Sayın Konca, Sayın Başaran,
Sayın Öcalan, Sayın Atalan, Sayın Yıldırım,
Sayın Aslan, Sayın Bilgen.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2015Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
(Devam)
1) Anayasa Mahkemesi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık
2017Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
(Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Cumhurbaşkanlığının 2017 yılı bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
01)
CUMHURBAŞKANLIĞI
1) Cumhurbaşkanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 648.488.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 648.488.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının Genel
Bütçe Kapsamındaki Kamu İdarelerinin yer aldığı (I)
Sayılı Cetvelde bulunan Cumhurbaşkanlığı Bütçesinin
eki E Cetvelinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Zekeriya Temizel Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İzmir Ankara İzmir
Kadim Durmaz Mehmet
Bekaroğlu Utku
Çakırözer
Tokat İstanbul Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
MUSTAFA TURHAN (İzmir) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Anayasanın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162nci maddesinin
Değişiklik önergeleri üzerinde ayrıca görüşme
yapılmaksızın okunur ve oylanır. hükmü gereğince
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Cumhurbaşkanlığının, bütçe
hazırlama ve uygulama süreci bakımından Anayasanın 107nci
maddesinde yapılan düzenleme dışında diğer kurumlara
göre bir ayrıcalığı bulunmamaktadır. Bütçesinin
hazırlanması, uygulanması ve denetimi bakımından da
özel düzenlemeler söz konusu değildir.
Son dönemde kamu mali yönetim ve denetim sistemine
aykırılık teşkil eden, mali saydamlık ve hesap
verilebilirlik ilkeleriyle bağdaşmayan bir biçimde
Cumhurbaşkanlığı bütçesini sistem dışına
çıkaran bazı uygulamaların kurum bütçesine eklenen (E)
cetvellerinde yer alan hükümlerle gerçekleştirildiği görülmektedir.
Kurumların bütçe hazırlama süre sürecini
uygulama ve denetimini düzenleyen 5018 sayılı Yasanın 12nci
maddesinde Cumhurbaşkanlığı bütçesi genel bütçe
kapsamındaki idareler arasında sayılmıştır.
Bu bağlamda,
Cumhurbaşkanlığı, 5018 sayılı Kanuna ekli (I)
sayılı cetvelindeki merkezi yönetim kapsamındaki kamu idaresidir.
Kuruma tahsis edilen kaynakların mali yönetim ve kontrolü 5018
sayılı Kanuna, mal ve hizmet alımları ile yapım
işleri ise 4734 sayılı Kanuna tabidir. Dolayısıyla,
bütçeyle tahsis edilen kaynakları kamu harcama hukuku içinde
kullanması ve hesabını da TBMM'ye vermesi gerekir.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının "Bağlı Cetveller"
başlıklı 4/1-(ç) maddesinde "Bazı ödeneklerin
kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E) cetvelinde
gösterilmiştir." denilmektedir. Nitekim, bazı ödeneklerin
kullanımı ve harcamalara ilişkin esasların
düzenlendiği 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı eki olan söz konusu (E) cetveli 90 maddeden
oluşmaktadır. Cumhurbaşkanlığı bütçesinin
uygulamasıyla ilgili bir zorunluluktan kaynaklanan hususun varlığının
kabulü hâlinde bile bu düzenlemelerin 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanununa ekli (E) cetveli içerisinde yer alması gerekmektedir.
Anayasa'nın 2nci maddesindeki hukuk devleti,
eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak
ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup
bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan,
Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp
yargı denetimine açık olan devlettir. Kanunların genel,
objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk
devleti olmanın gereğidir. Kamu idarelerinin tamamı
ihtiyaçlarını 4734 sayılı Kanun hükümlerine göre yerine
getirir iken, Cumhurbaşkanlığı bütçesine ekli (E)
cetvelinin 12nci maddesindeki gibi Cumhurbaşkanlığı
çalışma ofisi ile konutlarında kullanılacak mal ve malzeme
alımları, taşıt kiralanması ve diğer hizmet
alımları ile çalışma ofisi personel yemek hizmetleri
alımı ile bununla ilgili mal ve mamul alımlarının,
Cumhurbaşkanlığı konutlarının ve tarihî-bedii
değeri olan varlıkların yapım, bakım ve
onarımları ile çalışmaların kitap hâline
getirilmesinin, diğer kamu idarelerinden farklı olarak, ilan
yapılmaksızın, teminat alınmaksızın, ihale
açılmaksızın, ihale komisyonu kurulmaksızın,
isteklilerde aranacak yeterlik kuralları aranmaksızın
tedarikçiyle yapılacak pazarlık sonucuna göre edinilmesinde kamu yararı
olduğu ileri sürülemeyeceği gibi, genel kuraldan ayrık
tutulmasını gerektirecek öznel bir gerekçesi bulunmamakta ve
ihtiyaçların giderilmesinde Cumhurbaşkanlığı bütçesine
ayrıcalık tanınması yasal kuralların adil ve
hakkaniyete uygun olması ölçütleriyle bağdaşmamaktadır.
2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
Cumhurbaşkanlığıyla ilgili bölümüne ekli (E) cetveline
konulan hükümlerle tahsis edilen ödeneklerin kullanımıyla ilgili özel
düzenlemeler getirilmesi, yapılacak bazı harcamaların 4734
sayılı Kanunda yer alan bazı sınırlamalara tabi
olmadan yapılmasına yönelik hüküm konulması Anayasa'nın 2,
7, 87, 88, 89 ve 161inci maddelerindeki kurallarla
bağdaşmadığından bu önerge verilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
AHMET YILDIRIM (Muş) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama istemini kabul edenler
dedikten sonra söylediniz, o yüzden bir dahaki sefere yapacağım. (HDP
sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, oylamaya
başladım!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Ayaktaydık Başkan.
BAŞKAN Arkadaşlar, itiraz etmeyin;
kabul edenler dedim, Ahmet Bey yoklama dedi.
AHMET YILDIRIM (Muş) Tamam, bekliyoruz, bir
dahaki oylamayı bekliyoruz.
BAŞKAN Dolayısıyla da bunda
oylayamayacağım, bundan sonrakinde.
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Cumhurbaşkanlığının 2017
yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığının 2015
yılı kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum...
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Yoklama için isim tespiti yapalım.
Sayın Pir, Sayın Demirel, Sayın
Başaran, Sayın Yıldırım, Sayın Adıyaman,
Sayın Toğrul, Sayın Yıldırım, Sayın Aslan,
Sayın Yıldırım, Sayın Doğan, Sayın Sancar,
Sayın Paylan, Sayın Botan, Sayın Konca, Sayın Atalan,
Sayın Taşdemir, Sayın Öcalan, Sayın Gaydalı,
Sayın Bilgen, Sayın Becerekli, Sayın Önlü.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 434) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2015Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
(Devam)
1) Anayasa Mahkemesi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık
2017Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
(Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Cumhurbaşkanlığı
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Cumhurbaşkanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 543.453.700,00
Bütçe Gideri 471.929.937,40
İptal Edilen Ödenek 71.523.762,60
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
02)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 981.589.000
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yoklama
talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Pir, Sayın Demirel, Sayın
Başaran, Sayın Yıldırım, Sayın Adıyaman,
Sayın Toğrul, Sayın Yıldırım, Sayın Paylan,
Sayın Doğan, Sayın Sancar, Sayın Gaydalı, Sayın
Yıldırım, Sayın Botan, Sayın Konca, Sayın Atalan,
Sayın Taşdemir, Sayın Bilgen, Sayın Becerekli, Sayın
Önlü, Sayın Öcalan.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 433) (Devam)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 434)
(Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2015Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
(Devam)
1) Anayasa Mahkemesi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık
2017Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
(Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunmuştum.
Şimdi bölümleri okutuyorum:
02)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
1) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 981.589.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 981.589.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2017 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 800.466.948,01
Bütçe Gideri 725.757.040,25
İptal Edilen Ödenek 71.483.038,52
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 3.226.869,24
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2015 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayıştay Başkanlığı 2017 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
06) SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI
1) Sayıştay Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 28.385.500
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 50.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 224.050.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 5.000.000
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Yoklama
talebimiz var Başkan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yoklama
talebimiz var.
BAŞKAN Şimdi, sayın
milletvekilleri, bir konuşalım. (HDP sıralarından
Konuşalım. sesleri) Oturun yerinize.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Yok, ayakta
bekleyeceğiz.
BAŞKAN Yoklama talebiniz geçerlidir.
Bir şeyler söyleyeceğim, ona göre bu
konuyu halledelim. Ayakta da dinleyebilirsiniz.
Şimdi, bu sık sık yoklama işi
elimdeki belgelere göre 24.11.2016 tarihinde görüşülmüş Mecliste.
Usul tartışması açılmış. Usul
tartışması sonucunda oturumu yöneten Meclis başkan
vekilinin sık sık yoklama yapılmasına izin vermeme teklifi
Genel Kurulun kararıyla hüküm altına alınmış. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ayrıca başkan
vekilleriyle yapılan toplantıda da bu toplantıda karar
altına alınan mutabakat metninden
GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi hapiste.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) İdris
Baluken, cezaevinde.
BAŞKAN Müsaade edin.
İstem üzerine kısa aralıklarla
yoklama yapılıp yapılmaması hususu hakkın suistimaline
mahal vermemek kaydıyla Başkanın takdirindedir. denilmiş.
Şimdi, bu durumda usul tartışması açabilirsiniz. Ama usul
tartışmasının açılmasını da uygun
görmüyorum. Çünkü bu konu tartışılmış, karara
bağlanmış. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Her konuyla, aynı konuyla ilgili her oturumda
tartışma açıp
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Oylama da
yaptırmayın Başkan! Toptan oylama yapın!
BAŞKAN -
usul tartışması
yapıp oylama yaparsak bu Meclisin ne geleneği kalır ne de
uygulaması kalır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Zaten gelenek yok,
bak gelenek burada! Bak gelenek burada Sayın Başkan!
BAŞKAN O konu başka, bu konu başka.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Gelenek
demeyin Başkan, gelenek kalmadı.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Gelenekte bu
var mı? Gelenekse bu da gelenek. Bu mu sizin geleneğiz!
AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Başkan
BAŞKAN Ben birleşime on dakika ara
veriyorum. Grup başkan vekillerini de toplantıya
çağırıyorum.
Kapanma
Saati: 21.44
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.05
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 32nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayıştayın 2017 yılı
bütçesinin bölümlerinin oylamasında kalmıştık.
Şimdi sıradaki bölümü okutuyorum:
09 Eğitim
Hizmetleri 5.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 257.485.500
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığının 2015 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Sayıştay
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 186.372.500,00
Bütçe Gideri 175.099.415,99
İptal Edilen Ödenek 11.273.084,01
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
03) ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI
1) Anayasa Mahkemesi Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 12.220.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 46.564.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 58.784.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 42.687.000,00
Bütçe Gideri 32.769.253,32
İptal Edilen Ödenek 9.917.746,68
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Yargıtay
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
04) YARGITAY
1) Yargıtay 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 44.456.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 338.294.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 382.750.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Yargıtay
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Yargıtay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 180.922.086,02
Bütçe Gideri 173.761.012,66
İptal Edilen Ödenek 7.161.073,36
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Danıştay
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
05) DANIŞTAY
1) Danıştay 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 20.797.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 104.275.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 125.072.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danıştay
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Danıştay
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Danıştay 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 122.038.000,00
Bütçe Gideri 121.077.783,98
İptal Edilen Ödenek 960.216,02
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danıştay
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Başbakanlık
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07) BAŞBAKANLIK
1) Başbakanlık 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 1.254.727.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 2.257.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 10.818.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 55.787.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskan
ve Toplum Refahı Hizmetleri 150.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 769.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 110.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.584.358.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlık
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Başbakanlık
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Başbakanlık
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 2.465.712.711,97
Bütçe Gideri 2.440.842.482,70
Ödenek Üstü Gider 5.275.175,61
İptal Edilen Ödenek 30.145.404,88
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlık
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Kamu
Denetçiliği Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.60) KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
1) Kamu Denetçiliği Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 20.322.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 20.322.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler 20.072.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 250.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 20.322.000
Kamu
Denetçiliği Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu
Denetçiliği Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Kamu Denetçiliği
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 15.368.000,00
Bütçe Gideri 14.674.513,43
İptal Edilen Ödenek 693.486,57
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
Genel Toplam 15.368.000,00
Tahsilat 15.453.133,37
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kamu
Denetçiliği Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Millî
İstihbarat Teşkilatı Müşteşarlığı 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.75) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
MÜŞTEŞARLIĞI
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.995.692.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.995.692.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2015 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 1.198.738.328,67
Bütçe Gideri 1.175.927.224,23
İptal Edilen Ödenek 22.811.104,44
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2017 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.76) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 28.071.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 28.071.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 23.075.000,00
Bütçe Gideri 22.307.759,48
İptal Edilen Ödenek 767.240,52
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2015 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı 2017 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.86) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 55.723.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 222.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 15.300.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 1.719.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 6.792.774.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 1.379.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 6.867.117.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı 2017 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı 2015 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 3.558.036.548,05
Bütçe Gideri 6.037.761.339,16
Ödenek Üstü Gider 2.497.961.864,25
İptal Edilen Ödenek 16.666.226,72
Ertesi Yıla Devreden Ödenek 1.570.846,42
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı 2015 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.01) RADYO VE
TELEVİZYON ÜST KURULU
1) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 119.768.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 2.500.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 58.732.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 181.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 54.410.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 126.590.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 181.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 248.000.000,00
Bütçe Gideri 148.858.246,74
İptal Edilen Ödenek 99.141.753,26
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 248.000.000,00
Tahsilat 144.701.646,07
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2017 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.77) BASIN-YAYIN VE
ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın
Enformasyon ve Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 23.927.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 910.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 272.468.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 297.305.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2017 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 242.403.000,00
Bütçe Gideri 234.090.077,28
İptal Edilen Ödenek 8.312.922,72
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.82) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 60.726.343.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 2.142.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 12.828.495.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 3.850.001.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 77.406.981.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Hazine
Müsteşarlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 70.844.763.630,32
Bütçe Gideri 68.288.620.450,92
İptal Edilen Ödenek 2.556.143.179,40
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 689.659.115,00
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece birinci turda yer alan kuruluşların
bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiş oldu. Hayırlı
olmalarını temenni ediyorum.
Programa
göre, kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını
sırasıyla görüşmek için 7 Aralık 2016 Çarşamba günü
saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 22.27
(x) 433, 434 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 05.12.2016 tarihli 31inci Birleşim Tutanağına eklidir.