TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
33üncü
Birleşim
7
Aralık 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 433)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine,
Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam
211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 434)
A)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU
1) Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) VAKIFLAR
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D)
YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ATATÜRK
KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
1) Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) ATATÜRK
ARAŞTIRMA MERKEZİ
1) Atatürk
Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ATATÜRK
KÜLTÜR MERKEZİ
1) Atatürk
Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK
DİL KURUMU
1) Türk Dil
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK
TARİH KURUMU
1) Türk
Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılıya Almanya ziyareti sırasında yapılan
muameleye, milletvekilleri ile Başkanlık Divanı temsilcilerinin
diplomatik nezaketten mahrum bırakılmasının kabul edilemez
olduğuna ve Türkiyenin KEİPA dönem başkanlığı
görevini üstlenmesine ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Meclis Kütüphanesinde okuma
alanlarının durumuna ilişkin açıklaması
3.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Europe Online haber
sitesinin Suriyeden Türkiyeye geçmek isteyen sivillerin öldürüldüğü
haberleriyle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
4.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında
El Babda Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik bir saldırı
gerçekleştirildiğine ve 2 askerin şehit olduğuna, Hükûmetin
gelişmeler konusunda Meclisi bilgilendirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, El Babda şehit olan askere Allahtan
rahmet, yaralı askere acil şifalar dilediğine, Hükûmetin
Suriyedeki gelişmeler ve Fırat Kalkanı operasyonu hakkında
Meclise bilgi vermesi gerektiğine ve MHP Grubu olarak TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılıya Almanyada saygısızca
davranışta bulunan yetkilileri kınadıklarına
ilişkin açıklaması
6.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, El Babda şehit olan askere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine
ilişkin açıklaması
7.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, El Babda şehit olan
askere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine,
TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılıya Almanyada yapılan
muameleyi kabul etmenin mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
8.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Zonguldak Milletvekili Faruk
Çaturoğlunun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
9.-
İzmir Milletvekili Musa Çamın, iş cinayetleri ve iş
kazalarını önleyecek tedbirlerin en kısa sürede
geliştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun 433 sıra sayılı 2017 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
11.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılıya Almanyada yapılan muameleyi ve HDP
Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağı ziyaret etmek
isteyen İsveç Sol Partisi milletvekillerine havaalanında GBT
uygulaması yapılmasını kabul etmediklerine ilişkin
açıklaması
12.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Kırşehir Milletvekili Salih
Çetinkayanın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
13.-
Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkayanın, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
14.- Ankara
Milletvekili Nihat Yeşilin, Kırşehir Milletvekili Salih
Çetinkayanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
15.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın 433
sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
16.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, bütçe görüşmeleri
sırasında AK PARTİ milletvekillerinin Genel Kurulda
bulunmadıklarına ve 24 Ekimden beri kendisinden haber alınamayan
Sur Belediye Meclis üyesi Müjgan Ekinin durumu hakkında bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
17.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, engelli vatandaşların sosyal yardım
ödentilerinin ismen şubeye yollanmasının
yarattığı sorunlara ilişkin açıklaması
18.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, İzmir Milletvekili Müslüm
Doğanın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve sel felaketine uğrayan
esnafın zararlarının karşılanması noktasında
mağduriyet yaşadıklarına ilişkin açıklaması
19.- Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın, Van depreminden sonra AFADın
çok geç geldiğine ve yapılan konutların vatandaşlara
borçlandırılarak teslim edildiğine ilişkin
açıklaması
20.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, dolar kullanımının
azaltılması kampanyasının son derece yerinde olduğuna
ve dövizle olan sözleşmelerin Türk lirasına çevrilmesinde
harçların azaltılmasına yönelik bir düzenleme
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
22.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Meclis kürsüsünde bu Meclisin üyelerince
oy birliğiyle verilen Atatürk soyadını telaffuz etmekten
imtina etmemek gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, Erzurum Milletvekili Kamil
Aydının 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde MHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, 15 Temmuz akşamı Meclise
gelerek darbeye karşı millî bir duruş sergileyen tüm siyasi
parti temsilcilerine teşekkürlerini sunduğuna, bu bütünlük, birlik ve
beraberliğin çok önemli olduğuna ve şehitleri rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
25.- Ankara
Milletvekili Ahmet Gündoğdunun, Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrulun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, altı yıldır
azınlık vakıflarında seçim
yapılamadığına ve bir an önce seçim yönetmeliği
düzenlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
27.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, hayatını kaybeden Türkiye Büyük Millet
Meclisi eski Başkanı İsmet Sezgine Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
28.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, MHP Grubu olarak, hayatını kaybeden
Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Başkanı İsmet Sezgine
Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması
29.- Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırımın, Başbakan
Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeşin
433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
30.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurulunun çalışmadığına,
cezaevleri izleme kurulu oluşturulması talebinde bulunduklarına
ve tutuklu HDP milletvekillerinin cezaevinden gönderdikleri belgelere el
konulduğuna ilişkin açıklaması
31.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin, sokağa çıkma
yasaklarının yaşandığı yerlerde zarar gören konut
ve iş yerlerinin sigorta ödemelerinin iptal edildiğine dair
haberlerin doğru olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Türkiyenin
hem KEİPA hem APAda dönem başkanı seçilmesine ve TBMM
Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılıya Almanya ziyareti
sırasında yapılan muameleyi kınadığına
ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, El Babda
şehit olan 2 askere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, El Babda
yaşanan olayla ilgili olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden yapılan
açıklamaya göre 1 askerin şehit olduğuna, 1 askerin
yaralandığına ve bu olayı şiddetle
kınadığına ilişkin konuşması
4.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Türkiye
Büyük Millet Meclisi eski Başkanı İsmet Sezginin
hayatını kaybettiğine ve kendisine Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülünün, Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun 433 sıra sayılı 2017 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun, Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülünün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun 433
sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde şahsı
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Ankara
Milletvekili Ahmet Gündoğdunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
6.-
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, Ankara Milletvekili Ahmet
Gündoğdunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.-
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, Ankara Milletvekili Ahmet
Gündoğdunun yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Ankara
Milletvekili Ahmet Gündoğdunun, Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrulun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Ankara Milletvekili Ahmet
Gündoğdunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
10.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
11.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeşin 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
12.-
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara
Milletvekili Murat Emirin, eski Halkla İlişkiler
Binasının yıkımına ve Ana Binada yapılan tamirat
ve tadilatlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/8385)
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, TBMMde sergilenen Atatürk
tablolarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/8786)
3.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, TBMM TV
çalışmalarının engellilerin erişimine uygun hale
getirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/9210)
4.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, bir
milletvekilinin odasına gizli kamera yerleştirildiği
iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/9212)
5.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, soru önergelerinin
cevaplandırılmasına ve önergelerle ilgili çeşitli verilere
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/9213)
6.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, tutuklu milletvekillerinin
durumuna ve cezaevi koşullarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/9410)
7 Aralık 2016
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
33üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün ikinci tur
görüşmelerini yapacağız.
İkinci turda Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı, Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu,
Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu ve
Türk Tarih Kurumu bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı
433) (x)
2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (x)
A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK
KURUMU
1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere,
turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme
girmeleri gerekmektedir.
İkinci turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhan, Bolu Milletvekili Tanju Özcan, Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkek, Hatay Milletvekili Serkan Topal, Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü,
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Ankara Milletvekili Nihat
Yeşil, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay, Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlu.
AK PARTİ Grubu adına söz alan sayın
milletvekilleri: Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, İstanbul
Milletvekili Fatma Benli, Burdur Milletvekili Bayram Özçelik, Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemir, Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu,
Gümüşhane Milletvekili Hacı Osman Akgül, Gaziantep Milletvekili Ahmet
Uzer, Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu, Elâzığ
Milletvekili Ejder Açıkkapı, Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlu, Antalya Milletvekili Sena Nur Çelik, Ankara Milletvekili
Ertan Aydın, Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkaya, Sakarya
Milletvekili Mustafa İsen, Kocaeli Milletvekili Sami Çakır, Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağ.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
söz isteyen sayın milletvekilleri: Muş Milletvekili Burcu Çelik
Özkan, Van Milletvekili Nadir Yıldırım, Mardin Milletvekili Erol
Dora, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan, Diyarbakır Milletvekili
Ziya Pir, Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer ve Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırım.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz alan
sayın milletvekilleri: Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy, Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman, Erzurum Milletvekili Kamil Aydın.
Lehinde, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu;
aleyhinde, İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter ve Hükûmet
adına da sayın bakanlar, başbakan yardımcıları
konuşacaklardır.
Sayın milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
kısa söz talebimiz var.
BAŞKAN İkinci turdaki konuşmalara
başlamadan önce Sayın Özele bir dakika süreyle, 60a göre söz
veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılıya Almanya ziyareti
sırasında yapılan muameleye, milletvekilleri ile Başkanlık
Divanı temsilcilerinin diplomatik nezaketten mahrum
bırakılmasının kabul edilemez olduğuna ve Türkiyenin
KEİPA dönem başkanlığı görevini üstlenmesine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Herkese günaydınlar diliyorum,
başarılı bir çalışma olmasını diliyorum.
İlk önce, biraz önce bir haber kanalından
ve gazeteden öğrendiğimiz bir haberi paylaşmak istiyorum. Meclis
Başkan Vekilimiz Sayın Ayşe Nur Bahçekapılının
Almanya ziyareti sırasında pasaportunun çalınması üzerine
oradaki makamlar tarafından kendisini son derece üzen, Meclisimizi de
rahatsız eden, bizi de son derece rahatsız eden bir haberi
öğrendik. Alman polisinin kötü muamelesi ve kırk beş dakika
süren bir gözaltıdan bahsediliyor.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, yurt içinde
olsun, yurt dışında olsun bu Meclisin tüm üyelerinin, hele hele
Başkanlık Divanı temsilcilerinin tüm Meclisi, tüm Türkiye'yi
temsil ettiğini, zorla alıkonulmalarını ve bir milletvekilinin
dışarıda görmesi gereken diplomatik nezaketten mahrum
bırakılmasını kabul edilebilir
bulmadığımızı açıkça ifade etmek istiyorum.
Bir diğer husus: Biz dün sizin sunumunuzdan
haberdar olduk; KEİPAda eskiden iki yılda bir seçimle yapılan
dönem başkanlığı KEİPAyı oluşturan Türk
Grubunun ortak çabaları ve uzun süren müzakereler sonucunda altı ayda
bir dönerli sisteme dönmüş ve bu şekilde de Türkiye KEİPAda
dönem başkanlığı görevini üstlenmiştir. Bu
sırada, Türk Grubu Başkanı Sayın Ramazan Cana ve
KEİPAda Parlamentomuzu temsil eden tüm milletvekillerimize teşekkür
ediyoruz, bundan da duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek istiyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Meclis Başkanımız
adına da aynı zamanda, o toplantıda, Meclis Başkanlık
Divanı Üyemiz, Kâtip Üyemiz Sayın Ömer Serdar temsil etmişti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle mi? Bilmiyordum.
BAŞKAN Tüm partilerin saygıdeğer
üyelerine bu anlamda teşekkür ediyoruz.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Türkiyenin hem KEİPA hem APAda dönem
başkanı seçilmesine ve TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılıya Almanya ziyareti sırasında yapılan
muameleyi kınadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Aynı şekilde, APAda, Asya
Parlamanterler Asamblesinde de iki yıllığına Türkiye dönem
başkanı seçildi. Orada da bulunan tüm üyelere gerçekten çok
teşekkür ediyoruz. Türkiye, iki yıllığına orada
ittifakla dönem başkanlığına seçildi. Bu da son derece
önemli çünkü dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 70ini temsil eden bir
bölgede dönem başkanı olmak son derece önemliydi.
Yine, FETÖnün terör örgütü olarak ilan edilmesi,
Türk Grubunun -bizler de oradaydık, Başkanımız adına
ben oradaydım- yoğun gayretleri sonucu sonuç bildirgesinde yer
almıştır. Suriyeyle ilgili bizim gene bir teklifimiz
vardı, o da ittifakla sonuç bildirgesinde yer aldı. Bunlar, tabii,
Türkiye için, Meclisimiz için son derece önemli ve her ikisinde, hem
KEİPAda hem APAda dönem başkanlığına Meclis
Başkanımız ittifakla seçilmiş oldu.
Ben, tüm gruplarda yer alan tüm üyelere çok çok
teşekkür ediyorum. APAda da özellikle Van Milletvekilimiz Burhan Kayatürk
Grup Başkanı olarak, yine Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin
Yılmaztekin, aynı şekilde Karabük Milletvekilimiz Burhanettin
Uysal ve Cumhuriyet Halk Partisi Sinop Milletvekili Sayın Barış
Karadeniz de orada en güzel şekliyle Türkiyeyi temsil etmişlerdir.
Bir haftalık bir süre, çok güzel görüşmeler yaptık hep birlikte,
emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Ayşe
Nur Bahçekapılıyla ilgili haberi ben de az önce tabii ki
gazetelerden öğrendim. Kendisiyle daha henüz görüşemedim ama
hakikaten, bunu kabul etmek mümkün değil. Özellikle yurt
dışında, hatta yurt içinde de aynı şekilde, nerede
olursa olsun, bir parlamentere, hele hele ki Meclis Başkan Vekiline, bir
Başkanlık Divanı üyesine bu tür muamelelerin
yapılmasını kesinlikle şiddetle kınıyoruz ve
bundan sonraki süreçte de -dün de konu olmuştu- hem yurt içinde hem de
yurt dışındaki itibarımızı parlamenterler olarak,
bütün milletvekilleri olarak ortak bir şekilde korumak durumundayız.
Ayşe Nur Hanıma da geçmiş olsun diyoruz ve muameleden
dolayı da Alman makamlarını kınıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Tanal
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Meclis
Kütüphanesinde okuma alanlarının durumuna ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi,
sabahleyin dokuzda Meclise geliyoruz; Türkiye Büyük Millet Meclisinin gazete
okuma bölümü ve dergi okuma bölümü, orası kahvehaneye dönüşmüş
durumda. Sizden istirham ediyorum: Yani, o Meclis Kütüphanesinin, Meclis dergi
okuma alanının ve gazete okuma alanının okuma alanları
olduğunu, iş görüşme alanları olmadığını,
sohbet alanları olmadığını
Sizden istirham ediyorum,
bu konuda hassasiyet göstermenizi bekliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanal, ilgililere ileteceğiz.
İnşallah, yeni alanda çok daha güzel bir
kütüphane ve sosyal alan yapılacaktır diye düşünüyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, buralar sohbet
alanı değil ki öyle kullanalım; olur mu öyle?
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Şenal Sarıhana aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Sarıhan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakikadır.
Sayın milletvekilleri, süreler dakik olarak
belirlendiğinden her bir konuşmacı için o süreye bağlı
kalacağız. Lütfen, konuşmalarınızı o şekilde
ayarlarsanız memnun oluruz, süreleri uzatmayacağız.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ŞENAL SARIHAN (Ankara)
Değerli Başkan, değerli kâtip üyeler, değerli milletvekili
arkadaşlarım ve yazman arkadaşlar; hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Bilindiği gibi, pazartesi gününden bu yana bir
hak üzerine konuşuyoruz. O hak hangi hak? Bütçe hakkı. Bütçe
hakkı, bildiğiniz gibi, monarşiye karşı Parlamentonun
ve halkın egemenliğini sağlamak, halkın vergilerinin
doğru bir biçimde, vergilerinden elde edilen gelirin doğru bir
biçimde ve yine halka dönük olarak kullanılmasının yolunu açmak
üzere sağlanmış olan bir hak. Hak üzerine konuşuyoruz
kısaca. Ancak, üç gündür ben, bütçe üzerine yapılan
konuşmaların, Komisyonda daha çok teknik ve parasal konuşmalar
biçiminde kaldığını, buradaysa haklar temeli üzerinden
geliştirildiğini gözlüyorum. Ben de öyle bir çizgi izlemeye
çalışacağım konuşmamda.
Bildiğiniz gibi, ulusal insan hakları
kurumları yani şu anda üzerinde konuşmakta olduğum Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, 20nci yüzyılın
ikinci yarısında, hakların korunması konusunda devletlere
düşen sorumluluğun anımsatılması, bu sorumluluğun
yasal ve kurumsal bir korumaya alınması amacıyla gündeme
gelmiş olan bir kurum. Biz, buna ne yazık ki ancak 2013
yılında sahip olabildik. Bu yıl, hep birlikte, 2015 ve 2016
yıllarında da İnsan Hakları Kurumunun yetersizliği
konusundaki hem kendi gözlemlerimiz hem de uluslararası sistemden gelen
eleştirilere bağlı olarak bu kurumun yeniden oluşması
konusunda yasal çalışmalar yürüttük.
Bu yasal çalışmalarda temel ne
olmalıydı, hangi noktadan hareket etmeliydik? Bildiğiniz gibi,
kurum Paris Prensiplerini temel alan bir kurum. Biz, buna da paralel bir
çalışma yapmışız bir önceki yasal düzenlemede,
şöyle koymuşuz, demişiz ki: Herkesin onurunun ve
haklarının korunduğuna güven duyduğu bir Türkiye
yaratacağız. Herkesin onurunun ve haklarının
korunduğuna güven duyduğu bir Türkiye. Bunu yaratabilmek için bu
kurum nasıl bir çalışma yapacak? İhlal iddialarını
inceleyecek, soruşturacak, sonuçlarını izleyecek, düzenli olarak
ilgili yerlere haberler verecek, önleyici ve koruyucu görevler yapacak,
ziyaretler yapacak, genel ve özel raporlar hazırlayacak, kurumsal
eğitim faaliyetlerinde bulunacak, sivil toplumla birlikte ortak bir
çalışma yürütecek. Bunu yapabilmek için bağımsız
olması şart çünkü insan hakkı ihlallerinin devlet kaynaklı
ihlaller olduğu bilinciyle ortaya çıkmış olan bir kurumsal
yapı. Kimden bağımsız olacak? Hükûmetten
bağımsız olacak. Aynı zamanda, bunları yaparken bir
teminat, bağımsızlık teminatı için nasıl
davranacak? Çoğulcu olarak davranacak. Çoğulculuğu nerede
sağlayacak? Yönetimde sağlayacak. Bir önceki yasanın
hazırlanması sırasında da hepiniz anımsayabilirsiniz,
çoğulculuğun insan hakları alanında çalışan
STKların, demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla
sağlanabileceği savunulmuştu ve o zaman, sadece YÖK ve barodan
temsilci katılabilmişti. Bunun dışındakiler
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından önerilebiliyordu, 11
kişinin katılımı vardı. Bununla da yetinirken
eleştirilere de rağmen, çoğulcu olmadığı
yolundaki eleştirilere rağmen, yeni düzenlemede tamamen bu seçim
görevini Hükûmete, Bakanlar Kuruluna teslim etmiş bulunuyoruz. Bu durum
nedir? Bu durum, hani, Kadı ola davacı ve muhzır dahi şahit,/Ol
mahkemenin hükmüne derler mi adalet? olgusunun tam olarak
karşımıza çıkmasından başka bir şey
değildir.
Nitekim, herhangi bir haksızlık da yapmak
istemiyorum, 2015 yılı içinde yapılan çalışmalar
Ki
bize bugün bütçede dağıtılan raporun -kaç
arkadaşımızın dikkatini çekti bilmiyorum- 2015
yılı raporu olduğunu, 2016 yılına ilişkin bir
raporla karşılaşmadığımızı, bu sebeple
2016 yılı çalışmalarına ilişkin söyleyebilecek
bir şeyimizin olmadığını görüyoruz. İyi kötü
bazı çalışmalar yapmışlar, bazı raporlar
hazırlamışlar ancak bu raporların hiçbirinin uygulanıp
uygulanmadığı konusunda yani biraz önce okudum size, yasadan
okudum üstelik de maddeleri
İzleme nasıl sonuçlanmış? Bir
cezaevine gidilmiş, cezaevinde istismar iddiası var, bu iddiaya
ilişkin sonuç ne olmuş, istismarcı hakkında bir yakalama
olmuş mu, cezalandırma olmuş mu, orada istismardan koruyan bir
yapı oluşmuş mu? Ya da kadın cezaevinde birtakım
eksiklikler var, bunlar tespit edilmiş, tespit edilmiş, tespit
edilmiş, bir kenara konulmuş. Ama, bunların çözümü konusunda
Evet, kadınlarla ilgili tavsiye kararı da verilmiş ancak bu
tavsiye kararının sonucunun ne olduğu konusunda herhangi bir
önermeyle karşılaşmıyoruz.
Şimdi, size bu çalışmaların
durumunu anlatabilmek için, Türkiye'deki insan hakları ihlalleriyle ilgili
bizim bu kurumumuzun yaptığı çalışmaları ifade
edebilmek için birkaç rakam vereceğim:
Değerli arkadaşlar, en çok ihlalin
olduğu iddia edilen yerlerden biri -tutuklu ve hükümlüler tarafından
iddialar gündeme gelmiş- cezaevleri; bakıyoruz, 211 başvuru
yapılmış ve yüzde 24,5 oranında başvuru görünüyor.
Adil yargılanma hakkı; bu konudaki ihlalleri üç gündür birçok
arkadaşımız ifade etti -cezaevlerinin durumunu, gözaltı
süreçleriyle ilgili sorunları- 77 başvuru var, yüzde 9 oranında
başvuru yapılmış. Bugün, işte, en son
karşılaştığımız, sözüm ona Millî
Eğitimin koruması içinde olan, onun denetimi içinde olan bir yurtta
çocuklarımızın yangınıyla içimizin de yandığı
sürece ilişkin, çocuk hakkı ihlalleri; 4 başvuru olmuş ve
yüzde 5 oranında.
İşkence yasağıyla ilgili 8
başvuru olmuş. Kötü muameleyle ilgili 21 başvuru olmuş.
Kadınların uğradığı şiddet hep ailenin
korunması diye anılıyor, bu konuda sadece 3 başvuru olmuş.
Şimdi, bu kadar az başvuru, Başvuru
yapılmamış. denilebilir yani böyle hoş görülebilir ama
yasa ne diyor? Siz kendiliğinizden de araştırma yapmak
durumundasınız. diyor. Bu araştırma, ne yazık ki
herhangi bir biçimde yapılmamış.
Yine, nerelerden yapılmış, illere
göre dağılımdan söz edeceğim. Ankaradan 113 başvuru
var. Şurada, 10 arkadaşımızın şu anda cezaevinde
bulunduğu, HDPli arkadaşların daha çok seçilerek geldiği
Diyarbakırdan 8 başvuru var. İstanbuldan 98,
Şırnaktan 7 başvuru var. İzmirden 24, Mardinden 2
başvuru var. Balıkesirden 22, Hakkâriden 2 başvuru var. Bütün
uluslararası sistemin bizi eleştirdiği, uzun sokağa
çıkma yasaklarıyla, yaşama hakkı ihlaliyle, kötü muamele
ihlaliyle en çok gündeme gelen güneydoğu illeriyle ilgili bu kuruma hiçbir
başvuru yapılmamış, kurum bu konuda herhangi bir
araştırma yapma gereği duymamış.
Zamanım çok azaldı, aslında,
cümlelerimin daha bir paragrafını ifade edebilmiş durumda
değilim çünkü ihlaller dağ gibi. Ancak, dün Sayın Adalet
Bakanının bir sözü oldu, Sayın Cumhurbaşkanını
kastederek dedi ki: Dokunan yanar.
Bu mantık, dokunan yanar mantığı
ülkeyi yakacak bir mantıktır sevgili arkadaşlar. Eğer temel
insan haklarının korunması konusunda, düşünce
özgürlüğü konusunda, örgütlenme özgürlüğü konusunda, toplanma
özgürlüğü konusunda, basın özgürlüğü konusunda ve hepsinin
üzerinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENAL SARIHAN (Devamla)
yaşama
hakkımızın korunması konusunda, biz
Cumhurbaşkanına dokunan yanar. dersek Türkiye yanar, sizi buradan
uyarıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Sarıhan.
Söz sırası Bolu Milletvekili Tanju Özcana
aittir.
Sayın Özcan, sizin süreniz yedi dakikadır.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, ben önce -aranızda
var böyle arkadaşlarımız- dini bütün, samimi Müslüman AKP
milletvekillerine bir soru sorarak başlamak istiyorum. İsraf haram
mıdır? Herhâlde buna kimse Hayır. demez. Yüce Allah
Kuran-ı Kerimde buyuruyor, Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. diyor.
İsrafın haram olduğu kesin.
Bakın, bugün bütçeyle ilgili konuşuyoruz.
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Bana göre, böyle bir kuruma,
tabelası var olan ama içi boş olan bir kuruma bütçe ayırmak
tamamen israftır. Körler sağırlar, birbirini ağırlar
kurumu gibi. Şimdi insan haklarından bahsedeceğiz. Hükûmetiniz
döneminde insan hakları zaten askıya alınmıştı,
OHALle birlikte bunu hukukileştirdiniz. Şimdi, insan haklarının
zaten askıya alındığı bir ortamda böyle bir kurumun
bütçesi üzerine konuşmak, böyle bir kuruma bütçe tahsis etmek bana göre
israftır; israf da haramdır. Bunu baştan net olarak söylemek
istiyorum.
Sayın milletvekilleri, tabii, insan
hakları konusu sizin çok ilginizi çeken -AKP milletvekillerine söylüyorum-
bir konu değil, biz bunu biliyoruz. Geçmiş uygulamalar ve
söylemlerden dolayı da bunu biliyoruz. Anayasada bizce yeterli olmayan
bir hüküm var; insan haklarına saygılı ibaresi var. Biz insan
haklarına dayalı olması gerektiğini söylüyoruz. Ancak, siz
maalesef, hukuk tanımazlık anlamında Anayasanın amir
hükmünü de tanımıyorsunuz bu anlamda. Temel insan hakları bile
Hükûmetiniz döneminde askıya alındı. Temel insan hakları
deyince, bakın, yaşam hakkı, kişi
dokunulmazlığı, özel yaşamın gizliliği, konut
dokunulmazlığı, seçme ve seçilme hakkı
Bunların
hiçbirine sizin saygınız olmadığını biz
yaşayarak görüyoruz, bu toplum bunları yaşayarak görüyor. Siz
bunları ciddiye dahi almıyorsunuz. Bunu sadece ben Meclis kürsüsünden
söylemiyorum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına bir
bakın. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına
baktığınızda, Hükûmetiniz döneminde insan hakkı ihlali
bakımından en çok mahkûm edildiğimiz dönemi yaşıyoruz
sayın milletvekilleri. Bu son derece ciddi.
Şimdi, önümüzdeki süreçte daha da
sıkıntı yaşayacağız. Niye sıkıntı
yaşayacağız? Biz sürekli olarak söylüyoruz, tamam FETÖyle
mücadele edelim ama mağdurları ayıralım. Bakın,
kamudan soruşturma dahi açılmadan ihraç edilen binlerce kamu
personeli var, binlerce mağdur var, hepsi mağdur demiyorum, binlerce
mağdur var. Bunlar eninde sonunda Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kapısını çalacaklar çünkü soruşturma
yapılmamış, adil yargılama zaten söz konusu değil.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin geçmiş içtihatlarına
baktığınızda, Türkiyeyi mahkûm edeceği bugünden
ortada. Bunu ben yeniden düşünmenizi tavsiye ediyorum. Gerçekten, Türkiye,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde defalarca mahkûm oldu,
önümüzdeki yıl veya sonraki yıl bunda rekor bir artış
olacak. Ben bunu bu vesileyle değerlendirmenizi istiyorum.
Siz gerçi Türkiyedeki milyonlarca insanı da
görmemezlikten geliyorsunuz. Bakın, biz burada sürekli olarak söylüyoruz,
milyonlarca Alevi vatandaşımız var, bunların haklarına
saygılı olalım, bunları dinleyelim ama ısrarla, AKP
Grubu olarak bu çok önemli konuda bile kulaklarınızı
kapatıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, eşitlikle ilgili de
birkaç şey söylemem gerekiyor. Anayasanın 10uncu maddesinde
düzenlenmiş eşitlik. Gerçekten Atatürk çok büyük bir lidermiş,
Türkiye Cumhuriyeti devletini eşitlik esası üzerine kurmuş ve bu
sayede Türkiye Cumhuriyetinde başarı öyküleri ortaya
çıkmış. Mesela, sizin çok sevdiğiniz Sayın
Cumhurbaşkanının hayatı bir başarı öyküsü.
Cumhuriyetin kendisine sağladığı eşitlikten
faydalanarak kayıkçı Recep Tayyip Erdoğanın oğlu,
delik ayakkabıyla ilkokula giden Tayyip Erdoğan cumhuriyetin
imkânlarından, eşitlikten faydalanarak bugün ülkenin
Cumhurbaşkanı olabilmiş.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Sayın
Tanju, kayıkçı değil. Kayıkçı değil, düzeltiver.
Kayıkçı değil. Kayıkçı değil.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bakın, kendimle ilgili
de örnek vereyim. Ben orman köylüsü bir dedenin torunuyum.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Küçük görerek
kayıkçı deme. Kayıkçı değil, düzeltiver.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Yoksul bir ailenin
çocuğuyduk. Babamı okutmuş.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Düzeltiver,
kayıkçı değil.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Düzeltiriz.
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Kayıkçı değil.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Babam da beni okutmuş,
ben de milletvekili olarak buraya kadar gelebilmişim. Bu ne kadar önemli.
Ama, artık fırsat eşitliği de devriiktidarınızda
geri plana atıldı. Artık ben, önümüzdeki yirmi yıl
içerisinde sizin ve imtiyazlı grupların çocukları
dışında şu Parlamentoda siyaset yapmanın bile mümkün
olamayacağını düşünenlerdenim. Bu konuda oldukça
karamsarım sayın milletvekilleri.
Tabii, bu konuyla ilgili söz almışken
unutulmaya yüz tutmuş, unutturulmaya yüz tutmuş bir konudan da
bahsetmek istiyorum. Sayın milletvekilleri, Sayın Başbakan olsun
Sayın Cumhurbaşkanı olsun sürekli olarak milliyetçi nutuklar
atıyor; Musulu almaktan, Kerkükü almaktan falan bahsediyor, doğru
mu?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Değil.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bundan bahsediyor,
Suriyenin nasıl bölüneceğinden bahsediyor, toprak
kazanımından bahsediyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Kim bu?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bu konuda samimi
değilsiniz, neden değilsiniz, biliyor musunuz?
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Bu da doğru
değil ki. Okumamışsın ki hiçbir şey, hiçbir şeyi
dikkatli okumamışsın.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Hemen burnumuzun dibinde 18
tane adamızı Yunanlılara peşkeş çektiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Böyle bir şey söyleyen yok Tanju Bey.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Yunanlılara
adaları peşkeş çeken senin tarihinde yazıyor, senin
tarihinde yatıyor.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Bakın, sayın
milletvekilleri, bugünlerde gözüm çok karardı. Bakın, eğer
gereğini yapmazsanız, o bizim adalarımızdaki
METİN KÜLÜNK (İstanbul) On iki adaların
nereden peşkeş çekildiğini
Otur, tarih oku biraz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Yunan
bayrağını Hükûmet olarak kaldırmazsanız, benim gözüm
karardı
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Otur, tarih oku
biraz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) -
şu konuda
kararlıyım, gideceğim o adalara, Türk Bayrağını
o adalara gerekirse tek başıma çekeceğim. Bu konuda, bakın,
çok kararlıyım, yapmayın.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Otur, tarih oku
biraz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri,
bir konuda daha son dakikada bir şey söylemek istiyorum. Önümüzdeki
günlerde bu başkanlıkla ilgili -adı
cumhurbaşkanlığı sistemi olur, ne olursa olsun- bir konu
gündeme gelecek. Bizim temel itirazımız şu: Bütün yetkileri,
demokratik bir sistemde, bir insan üzerinde toplamayın, bu
yanlıştır. Bu insanın kim olduğu da çok önemli
değil.
Mesela, sizin grupta benim çok sevdiğim bir
arkadaşım var, bizim grup da çok güvenir, Doğan Kubat; ne kadar
iyi insandır, kaliteli insandır, değil mi? Ya bu kadar yetki
Sayın Kubata bile verilmez. Sayın Kubata bile verseniz bu kadar
yetkiyi o adamı bile yoldan çıkarırsınız.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Tahfif
ediyorsunuz. Sayın Özcan, tahfif ediyorsunuz
arkadaşlarımızı, olmaz, doğru değil bu.
TANJU ÖZCAN (Devamla) O yüzden, ben bu bütçe
görüşmesi vesilesiyle
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Gelsin, vesayet
rejimleri yönetsin ülkeyi o zaman, gelsin vesayet rejimleri yönetsin. Bizim
derdimiz vesayetle.
TANJU ÖZCAN (Devamla) -
şu önümüze gelecek
olan Anayasa taslağıyla ilgili -AKP milletvekili
arkadaşlarım başta olmak üzere- tüm milletvekillerini
vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum. Milletin
menfaatine, kişinin değil, oylarını milletin menfaatine
dönük kullanmalarını bekliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özcan.
Sayın Cumhurbaşkanımız
kayıkçı değil, bunu özellikle düzeltmeni istiyorduk.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Kaptan diyelim.
BAŞKAN Yani, doğru konuşalım,
bu kürsüde lütfen, doğruları konuşalım.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Onu aşağılama
anlamında söylemedim, tam tersi övücü bir cümle anlamında
kullandım.
BAŞKAN Doğruları
konuşalım. Kaldı ki millî meselelerde hepimizin birlikte hareket
etmesi lazım.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Tahkir amaçlı değildi
o, değildi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ama, olmaz ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bütçe görüşmelerinin kendi uhuvveti vardır, kendi usulü vardır;
normal, rutin görüşme dışında davranılır kürsüde
de, bizim buradaki pozisyonumuzda da. Dolayısıyla, bugünkü
görüşmelere cevap verme hakkını, zaten az sonra AK PARTİ
Grubu kullanacak, ona bırakıyorum. Ancak, bu adalar meselesi olsun,
insan hakları meselesi olsun, tamamen yanlış olduğunu,
tamamen gerçeklikten uzak olduğunu ifade etmek istiyorum kayıtlara
geçsin diye, az sonra AK PARTİ buna cevap verecektir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi söz sırası Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkeke aittir.
Buyurun Sayın Erkek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakika.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bütçeyi görüşüyoruz. Dün de
Cumhurbaşkanlığı bütçesini görüştük ama maalesef, biz
Cumhurbaşkanlığı Sarayının maliyetini ve
Cumhurbaşkanlığı Sarayının aylık giderini
hâlâ daha öğrenemedik, bütçe görüşmelerinde dahi öğrenemedik.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çanakkale bütçesini
biliyor musun gözünü seveyim ya!
MUHARREM ERKEK (Devamla) Biliyorum, biliyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapma Allah
aşkına ya!
MUHARREM ERKEK (Devamla) Bakın, Sayın
Cumhurbaşkanı bir evde 2-3 arabanın dahi israf olduğunu
söylüyor. Bizim, millet olarak, milletvekili olarak
Cumhurbaşkanlığı makamına kaç araç tahsis edildi, kaç
uçak tahsis edildi -tabii ki edilecek ama- bunların maliyetlerini ve
giderlerini bilme hakkımız var. Çünkü, bu memlekette, bu ülkede
devlet yurt yapmadığı için maalesef, küçük çocuklar
tarikatların, cemaatlerin yurtlarında yanarak ölüyorlar. Onun için,
bunu bilmek bizim hakkımız. Ama, biz bu soruyu soruyoruz, cevap
alamıyoruz. Sayın Başbakan Yardımcısı dün Siz
yabancı devletlerin cumhurbaşkanlığından
bahsetmiyorsunuz. dedi. Tabii ki bahsetmiyoruz, bana ne yabancı
yabancı devletin cumhurbaşkanlığı bütçesinden. Ama,
kendi ülkemin, kendi devletimin Cumhurbaşkanlığının
bütçesini ayrıntılarıyla bilmek herhâlde en doğal
hakkımız.
Evet, Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi
üzerine söz aldım. Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, maalesef, son
dönemde Fetullah Gülen cemaatinin büyümesine, yapılanmasına destek
olmuş kurumlardan biri.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) FETÖ terör
örgütü
MUHARREM ERKEK (Devamla) Önceden öyleydi,
Fetullah Gülen hazretleri diyordunuz.
Kapatılan vakıflardan bahsediyoruz. Bu
FETÖye yasal izinler Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
nasıl verildi? Nasıl Vakıflar Genel Müdürlüğü FETÖnün bu
kadar büyümesine destek oldu? Bakın, vakıflar
yardımlaşmanın, dayanışmanın
kurumsallaşmış tüzel kişilikleridir, vakıflar
insanların mutluluğunu amaçlayan sistemlerdir ama geldiğimiz
noktada nasıl devlet, sosyal devlet görevini bir yana bıraktıysa
Vakıflar Genel Müdürlüğünün de birçok görevini başka kurumlara
bıraktığını maalesef görüyoruz.
Ülkemizde acı bir tablo var, gerçekleri
konuşmaktan kaçınmayacağız değerli milletvekilleri.
Bakın, 2006 yılında çocuklara yönelik cinsel istismar ve taciz
davalarında -2006 yılında tam 2.414 dava açılmış,
2015 yılında açılan dava sayısı 16.957 yani on
yılda- yüzde 700 bir artış var. Bunu nasıl izah
edeceğiz? Çocuklara yönelik bu cinsel istismar, taciz iddiaları
yoğunluklu olarak nerelerde gündeme geliyor? Bu vakıflar neden
kapatılmıyor? Nerelerde gündeme geliyor? Yüzde 700 bir
artış nasıl olur? Biz çocuklarımızı dahi
koruyamayan bir devlete, bir iktidara mı dönüştük? Bugün 1 milyonun
üzerinde çocuk dinî vakıfların elinde, lütfen dikkat edelim, kontrol
edelim, denetleyelim ve çocuklarımızı koruyalım. Kutsal din
duygularının istismar edilmesine müsaade etmeyelim çünkü dinin temeli
de ahlaktır.
Bakın, bu verdiğim istatistik aslında
ahlaki bir çöküntüyü de gösteriyor. Ahlak çökmüş, adalet çökmüş,
ekonomi çökmüş, 7 milyon işsiz var, milyonlarca insanımız
maalesef açlık ve yoksulluk sınırı altında
yaşıyor, dış politikada tarihimizin en hazin tablosunu
yaşıyoruz. Bizim derdimiz ne? Bizim derdimiz, başkanlık
ambalajı altında suistimal anayasacılığı yaparak
otoriter bir tek adama ülkeyi götürmek, anayasal demokrasi yerine anayasal
diktatörlüğü tesis etmek.
Bakın, dış politikayla ilgili bir
şey söyleyeceğim, dört gün beş gün önce bir Suriye
uçağı kalktı Türk birliğini vurdu ve orada Mehmetçikler
şehit oldu. Hükûmet de bu uçağın Suriyeye ait olduğunu
doğruladı. Peki, ben özellikle iktidar grubuna sormak istiyorum:
Suriye uçağının Rusyanın onayı olmadan
havalanması, bizim birliğimizi vurabilmesi mümkün müdür? Siz buna
inanıyor musunuz? Nasıl bir dış politika bu? Nasıl bir
vatan sevgisi? Neden bu konuda bir tavır koyulamıyor?
Bakın, şimdi bizim derdimiz bunca
sorunumuza rağmen bir anayasal diktatörlük inşa etmek olmamalı.
Cumhurbaşkanını halkın seçtiği sistemlerde de
parlamenter sistemler vardır; Türkiye gibi, Avusturya gibi, İrlanda
gibi, İzlanda gibi, Bulgaristan
gibi. Buralarda da cumhurbaşkanını halk seçer ama sistem
parlamenterdir. Neden buralarda cumhurbaşkanını halk seçer?
Çünkü, cumhurbaşkanı ulusal birliği temsil etsin diye, siyasal
güç kullansın diye değil. Çünkü, siyasal güç merkezi parlamentodur ve
parlamentonun çoğunluğundan çıkmış hükûmettir,
sorumluluk da ona aittir. Bizim Anayasamız da bunu öngörür; Anayasa madde
103, 104, 112de cumhurbaşkanının konumu da, hükûmetin,
başbakanın konumu da belirlenmiştir. Cumhurbaşkanını
halkın seçtiği parlamenter sistemlerde Cumhurbaşkanı
parlamenter sistemin ruhuna uygun hareket eder, siyasi tercih kullanmaz
hükûmetin önerisi olmadan, yürütme yetkisini de tek başına kullanmaz.
Bu ülkelerde cumhurbaşkanının, halkın seçtiği cumhurbaşkanının
tek başına kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi yoktur.
Bakın, getirdiğiniz teklifle ilgili bir
şeyi vurgulamak istiyorum özellikle. Hani diyorsunuz ya İlk 4 madde
değiştirilemez ve ilk 4 madde değişmeyecek. Aslında
getirdiğiniz teklifle ilk 4 maddenin de özüne dokunuyorsunuz çünkü sizin
getirdiğiniz teklif Anayasanın 2nci maddesinde yer alan demokratik
devlet düzenini de maalesef derinden zedeleyen bir teklif. Çünkü, siz Meclisi,
Parlamentoyu, demokrasiyi değil, yalnızca bir kişiyi güçlendiriyorsunuz.
Biz 1920 yılında Meclisi kurduk ve bu cumhuriyet iktidarı
saraydan aldı, Meclise yani millete verdi. Siz, bugün, tekrar Meclisten,
milletten alıp iktidarı saraya vermek istiyorsunuz ama buna asla
müsaade etmeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
mücadelede Parlamentoda da, referandum gerçekleşirse referandumda da
iktidarseverler değil, vatanseverler kazanacaktır bu mücadeleyi
diyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi söz sırası Hatay Milletvekili
Serkan Topala aittir.
Buyurun Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gönül isterdi ki Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı yani AFADın bütçesi üzerine konuşma
yaparken yüzlerce arama kurtarma operasyonunda gösterdiği
başarılardan, sel, yangın ve afetlerde kurtardığı
canlardan bahsedebilelim ama maalesef, Türkiyede toplanan yardımlar ne
Yardım Toplama Kanununa uygun ne de amacına uygun
harcanmaktadır. Biz bunu maalesef görebildik.
Şimdi, Başbakan Yardımcısı
2016 yılında sosyal yardımlar 41,6 milyar lira olacak.
demişti ama bu milyarlarca liranın nasıl
harcandığı, nereye harcandığı, AFADın bu
paranın ne kadarını harcadığı ve hangi denetime
tabi olduğuyla ilgili bilgi sahibi olan bir iktidarısiyasi var
mı aramızda? Yok. TOKİ eliyle dere yatağına Samsunda
Kuzey Yıldızı konutları yapılıyor, sel
baskını oluyor, 4ü çocuk 8 kişi hayatını kaybediyor.
Kayıp ve zarar azaltma, hazırlık, tahmin ve erken uyarı,
afetler ve etki analizi gibi afet öncesi korumaya yönelik çalışmalara
öncelik vermesi gereken AFADı orada göreniniz oldu mu arkadaşlar?
Yok.
Bugüne kadar geçici barınma merkezlerine 548
bin Suriyeli giriş yapmış, 260 bin Suriyeli kamplarda misafir
edilmektedir. Ayrıca, geçici barınma merkezleri
dışında ülkemizde 3 milyonu aşkın Suriyeli bulunmaktadır.
Bizim, savaş mağduru olarak evinden barkından uzaklaşmak
zorunda kalan mültecilere, sığınmacılara bir
itirazımız yok, kapımız açık ancak can güvenliği
kalmamış bir hâl alan ülkemizin kimin eserinin olduğunu
farkındasınız herhâlde.
Bakın, daha dört ay önce Reyhanlıdaki
evde bomba yapılırken gerçekleşen patlamada ölen 2 Suriyelinin
cebinden AFAD kartı çıktı ve uzun namlulu silah, 2 tabanca ve
daha neler. Bu 2 terörist acaba Hatayda hangi ilçede bomba patlatacaklardı?
AFAD acaba bunu araştırdı mı?
2016 Ocak ayına kadar AFAD eliyle Suriyelilere
harcanan toplam 8 milyar dolar. Bugün itibarıyla verilen rakamlara göre 12
milyar dolar yani sadece bu sene içerisinde 4 milyar dolar. Körüklenen bu
savaş olmasaydı 4 milyar dolarla 8 derslikli 3.975 tane okul
yapılabilirdi. 4 milyar dolarla tüm tıbbi ekipmanların
bulunduğu 728 tane hastane yapılabilirdi. 4 milyar dolarla
odaları 4 yataklı, çocukların yanarak ölmediği, tüm
ihtiyaçlarının karşılandığı 9.334 tane
öğrenci yurdu yapılabilirdi. Ancak, bu 4 milyar dolar denetime
kapalı, AFAD eliyle ne şekilde harcandığını
maalesef bilemiyoruz, Sayıştay raporlarında da var.
İhtiyacı olana yardım yapmak sosyal
devlet ilkesinin gereğidir fakat bu sosyal yardımın insan
onurunu koruması ve toplumsal işlevselliğini artırması
gerekir. Bu insanları bağımlı hâle getirmek
dışında şeffaf ve sistematik bir proje var mı? Yok. Bu
savaş daha ne kadar sürecek, öngören var mı? O da yok. Yardım
yapmayın demiyoruz ama Suriyeli mültecilere milyarlarca dolar yardım
yapıp maaş bağlarken protez bacağına banka haczi gelen
gazimizi unutursanız, banka kredisini ödeyemediği için evine ipotek
konulan şehit babasını unutursanız
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Çok kışkırtıcı bir dil bu ya.
SERKAN TOPAL (Devamla)
yaşadığı gecekondunun kırık camı
değiştirilmediği için soğuktan ölen 40 günlük Ayaz
bebeği unutursanız maalesef adaleti sağlayamazsınız.
Hatayda Suriyelilere danışma ofisi açıp kendi vatandaşınızı
unutursanız huzuru sağlayamazsınız. Aynı
sorunları yaşayan vatandaşlarımız AFADın
sağladığı imkânlardan yararlanamıyorsa bu topraklarda
kim sığınmacı, kim vatandaş, ben bunu sormak isterim.
Suriyeli çocuklara verilen eğitimle övünürken
Adanada doğru düzgün bir yurt yapamayıp 11 çocuğumuzun ölmesine
neden olan kimler acaba? Bunun araştırılması gerekiyor.
Güzel memleketimde her sabah on binlerce insan sırf 30 kuruş daha
ucuz diye saatlerce Halk Ekmek kuyruklarında bekliyorsa eğer,
medeniyetin beşiği olan Anadolunun insanını cenazede bile
birbirlerini yuhalatacak hâle getirmişseniz eğer, şehit
yakını acısını haykırdı diye korumalardan
dayak yiyorsa eğer, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı artık
kendi ülkesinde bir sığınmacı kadar değer görmüyorsa
eğer, 2017 bütçesi hayırlı olsun diyorum ama ne kadar
hayırlı olur bilemem. Ama, paraları sıfırlanan
vatandaşın, annesi yuhalatılan Berkinin, açılım
süreciyle evlatlarından olmuş gözü yaşlı anaların, bir
sığınmacı kadar değer verilmeyen vatandaşın,
kaçak yurtlarda yanarak ölen çocukların, isyan
çığlıkları duyulmayan mağdurların vebali tez
zamanda gerçekleşecektir değerli arkadaşlar.
Gerçi, nerede bir mağdur varsa en iyi
mağduru maalesef çok iyi oynadığınızı
görebiliyoruz. Tam bu kürsüde, hatırlıyorsanız, rahmetli Kamer
Genç Bu Fetullah Gülen sizin başınıza bela olacak.
demişti ama tam bu kürsüde sizler de onun üzerine yürümüştünüz.
PKKyla masaya oturuyorsunuz, işler sarpa sarınca
Kandırıldık. diyorsunuz; FETÖyle kol kola iktidarı
yönetiyorsunuz, işler sarpa sarınca Kandırıldık. diyorsunuz;
Suriye politikasında Kardeşim Esad diyordunuz, işler sarpa
sarınca Kandırıldık. diyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, AKPnin
açılımını biz başka biliyorduk, meğerse
aldatılanlar ve kandırılanlar partisi olmuş. Bu
anlayışla maalesef, FETÖyle, terörle mücadele edemeyeceğinizi düşünüyoruz.
Bu yüzden, OHALle sizin amacınızın muhalifler olduğunu
düşünüyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Bir de Esede laf etseydin, Suriyeden tepelerine bomba
atan Esede laf etseydin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan, sizin söz
hakkınız olacak o zaman giydireceksiniz, seksen dakikanız var,
seksen.
BAŞKAN Şimdi söz sırası Hatay
Milletvekili Mevlüt Duduya aittir.
Süreniz yedi dakikadır.
Buyurun Sayın Dudu. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEVLÜT DUDU (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi ve ekranları
başında bizleri izleyen saygıdeğer
yurttaşlarımızı sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısında Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlarım, Plan Bütçe
Komisyonunda Dışişleri Bakanlığının
bütçesini baştan sona takip ettim. Sayın Dışişleri
Bakanı, konuşmasında ve sunumunda uzun uzun Suudi Arabistan,
Katar ve diğer Körfez ülkelerine değindi ancak ne Türki
cumhuriyetlerle ilgili ne de yurt dışında yaşayan Türklerle
ilgili tek bir kelime dahi etmedi. Türki cumhuriyetlerle ve yurt dışı
Türklerle güçlü bir iş birliğinin geliştirilmesine yönelik bir
vizyon ve strateji ortaya konmamıştır bu bütçede. Ayrıca,
Türkiyede yaptığınız, AKPnin Türkiyede
yaptığı kutuplaştırma ne yazık ki özellikle
Suriyedeki ve Iraktaki Türkmen kardeşlerimiz üzerinde de
uygulanmaktadır. Öyle ki hani o Musulda Masada mutlaka
olacağız. diyordunuz ama masada yokuz. Peki, niye yokuz, bunu hiç
merak ettiniz mi, hiç düşündünüz mü? Bugün Musuldaki ve Iraktaki Türkmen
komutanlar bile Biz Türkiyeyi istemiyoruz, Türkiye buraya gelmesin, Musula
karışmasın. diyorsa, e güzel kardeşim, Amerika seni orada
kale alır mı? Musul Valisi Nuceyfinin izniyle kurduğun
Başika kampında Irak yönetimini tanımazken bugün Irak yönetimi
seni Musulda ister mi? Tabii ki istemez.
Değerli milletvekilleri, dış politika
gerçekler üzerine inşa edilir, maceraperest duygularla, külhanbeylikle
dış politika yapılmaz. Siz içeride algı
operasyonlarıyla bir süre yanlışı doğru gibi
gösterebilirsiniz ama dış politikada, uluslararası politikada
böyle bir şansınız yoktur, çok geçmeden gerçeklerin
duvarına toslarsınız, aynen Suriyede olduğu gibi.
Bakın, Suriyede, baştan beri, AKP bizi şucu, bucu olmakla
suçladı. Ama biz hep ilk günden beri Türkiye'nin ulusal güvenliğine
dikkat çektik, Buradaki ateş eninde sonunda Türkiye'ye sıçrayacak.
dedik. Ne yazık ki öyle oldu. Olanları tek tek anlatmak istemiyorum,
zaman uygun değil. Ama 18 Ağustosta, Başbakan
Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş, şu cümleyle,
aynen çözüm süreci ve FETÖ konusundaki itiraflar gibi, yeni bir itiraf ekledi
itiraflar kervanına ve dedi ki: Bugün ülkemizde
yaşadıklarımız Suriyedeki hatalarımızın,
yanlışlarımızın sonucudur. Evet, gerçekten de
öyledir. Bugün, ortada çok ciddi bir fatura vardır Suriye politikasından
kaynaklanan, bir insanlık dramı; vatanından olan milyonlarca
insan, bugün, başta Türkiye ama sonuçta bütün dünya için çok büyük bir
sosyolojik problemdir.
Değerli arkadaşlarım, Suriyeyle
ilgili şu anda yapılan Fırat Kalkanı operasyonunu
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz destekliyoruz ama nereye kadar? Şu anda
bulunduğumuz yere kadar. Buradan bir adım bile ileriye gitmek
Suriyedeki ve Orta Doğudaki o cadı kazanının tamamen
içine düşmek anlamına gelir. Bu nedenle, asla bu yanlış
yapılmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, bir de son günlerde
bir Lozan polemiği gidiyor, Lozan; Lozan eleştirileri, devletin en
üst makamlarından, Hükûmet yetkililerinden. Lozan, açık söylüyorum,
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük diplomatik zaferidir,
başarısıdır. (CHP sıralarından
alkışlar) Lozan, Ulusal Kurtuluş Savaşının diplomasi
alanında devamıdır, Türkiye Cumhuriyetinin tapu senedidir.
Dolayısıyla, Lozana karşı çıkmak, Lozanı
eleştirmek, açık ve net söylüyorum, bu vatanın
varlığını, mevcudiyetini sorgulamaktır,
eleştirmektir.
Sonra, Lozanda On İki Adanın kaybedildiği
söyleniyor. Değerli arkadaşlarım, siz ne konuşuyorsunuz?
Egedeki, burnumuzun dibindeki 18 ada orada duruyor, 18 ada.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapmayın şunu
ya!
MEVLÜT DUDU (Devamla) Hâlâ bu konuda Hükümetten
ciddi bir açıklama yok. Bize ait 18 tane adaya Yunan bayrakları
dikiliyor, Yunanistan asker indiriyor, belediye kuruyor ama bu Hükûmetten tek
bir ses yok. Bunu da yüce Meclisin ve vatandaşlarımın takdirine
bırakıyorum.
Tabii, 18 ada diyoruz ama yine çok ciddi, adalarla
ilgili bir sorunumuz var; Kıbrıs. Kıbrısta bir şeyler
oluyor. Kıbrısta müzakereler sona erdi ama 9 Ocakta Akıncı
ve Anastasiadis İsviçrede bir daha buluşacaklar. Değerli
milletvekilleri, bu konuda gerçekten hepimizin çok duyarlı olmamız
gerekiyor çok ciddi anlamda. Çünkü Kıbrıstaki müzakereleri biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak takip ettik; Türkiye'nin garantörlüğü
istenmiyor, toprak isteniyor, iki toplumlu bir eşitlik istenmiyor, tamamen
orada Türkleri azınlık hâline getirecek, Kıbrıs Türklerini
azınlık hâline getirecek bir yönetim hedefleniyor.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğiyle
de ilgili Hükûmetin politikasını asla kabul etmiyoruz. Avrupa
Birliği Türkiye'nin altmış yıllık rüyasıdır,
bu rüyayı hiç kimse bir çırpıda silip atamaz. Bunun bedelleri
herkes için, başta bu ülke için çok ağır olur. Bu konuda da
Hükûmeti uyarıyorum.
Sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Söz sırası Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülüye aittir.
Buyurun Sayın Köprülü. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde her kamu
kurumunun olduğu gibi Yurtdışı Türkler ve Akraba
Toplulukları Başkanlığının da bir kuruluş
gayesi var. Bu kurumun varlığındaki kamusal fayda da yurt
dışındaki vatandaşlarımız,
soydaşlarımız ve akraba topluluklarımıza dönük
çalışmaları tek merkezde toplamak, geliştirmek, koordine
etmek ve sorunları gidermek; amaç bu.
Bilindiği üzere de bu amaçla, daha 1990lı
yılların başında, yıllar öncesinde TİKA kurulmuş,
ancak koordinasyon eksiklikleri ve TİKAnın belli noktalarda teknik
ve kalkınma işleriyle fazlaca ilgilenmesi gerekçe gösterilerek de
2010 yılında Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı ihdas edilmişti. Gerçekten, kurumun
kuruluş gerekçesine baktığımız zaman,
TİKAnın teknik işlerle fazlaca uğraşması,
diğer sorunlarla ilgili çözüm üretememesi, üretmek istese de
faaliyetlerinin aksayacağı ve saygınlığının
zedeleneceği gerekçesiyle söz konusu kurum kurulmuş,
Şimdi, burada vurgulanan, altı çizilen
çözüm üretilecek sorunlar neler? Bu konuda Sayın Başbakan
Yardımcısının da Komisyonda tespitleri var, bizim de
tespitlerimiz var; çoğu da ortak. Yani yurt dışındaki
vatandaşlarımızın ve akrabalarımızın
karşı karşıya kaldığı sorunlar, yabancı
düşmanlığı, ayrımcılık, İslamofobi,
eğitim hakkının kullandırılmaması, özellikle
Yunanistanda uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerin
bulunulan devlet tarafından yerine getirilmemesi, fırsat
eşitliği ve sosyal hayata dair binbir türlü problem bu kapsam
içerisinde. Yani kurum milyonlarca soydaşın sorununa çözüm üretecek
ve çareler arayacak bir kurum; amacı bu, gayesi bu.
Şimdi, sayın milletvekilleri, adı
üzerinde, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı. Kapsadığı alanı ikiye
ayırmak gerekiyor. Birincisi: Sayıları 6 milyonu aşan, yurt
dışındaki vatandaşlar. İkincisi: Vatandaş
kavramının da dışında daha geniş bir alanı
ve nüfusu kapsayan soydaşlar ve akrabalar, yani gurbetçi diye tabir
ettiğimiz, çoğunluğu Avrupada yaşayan
yurttaşlarımız ve tarihî ve kültürel bağımız
bulunan, Rusyadan Çine, Iraka, Bulgaristan ve Yunanistan dâhil Balkan
ülkelerine kadar geniş bir coğrafyadaki soydaş ve
akrabalarımız.
Belirtmek gerekiyor ki, burada kuruluşundaki
amaç kutsal bir amaç, sorunlar da gerçek. Yani, Çinin Sincan bölgesini,
Musulu, Kerkükü, Rusyanın Kafkaslarını, Balkanları
düşündüğümüzde, bu bölgedeki soydaşlarımızı,
akrabalarımızı sahipsiz bırakmamız beklenemez. Bunların
sorunlarına kayıtsız kalamayız. Buraya kadarki bölümde her
şey tamam. Peki, kurumun bu sorunlara dönük tedavi metotları neler,
faaliyet alanları neler? İşte, tam burada büyük bir sorunla
karşı karşıyayız. Bütçeden ciddi bir pay alan bu
kurumun personel giderleri çıktıktan sonra tek faaliyet alanı,
maalesef ki, üzülerek görüyoruz ki uluslararası öğrencilere burs
vermenin ötesine geçmemiş.
Şimdi, yaptığı birkaç
konferansın dışında, burs organizasyonu
dışında kurumun yaptığı başkaca hiçbir
iş yok. Şüphesiz bu da önemli, bu da kutsal bir görev, bu da önemli bir
faaliyet ama kurumun kuruluş gayesinde bunun çok ötesinde amaçlar var, çok
ötesinde ihtiyaçlar var. Belirtilen ayrımcılıkla mücadele,
yabancı düşmanlığıyla mücadele, İslamofobiyle
mücadele gibi sorunlarla sadece uluslararası öğrencilere burs vererek
nasıl mücadele edeceğiz? Bu yolla, amaçlanan hedeflere nasıl
ulaşacağız? Strateji geliştirecek, lobi faaliyetleri
yürütecek, projeler üretecek olan kurum mutemetlik görevine soyunmuş, buna
sıkışmış, yabancı öğrencilere burs vermek ve
birkaç projeye nakdî yardımın dışında başka
hiçbir iş yapmamış. Şimdi, yabancı öğrencilere
gerekiyorsa tabii ki burs verilsin, destekliyoruz, sonuna kadar
arkasındayız ama bunu Millî Eğitim Bakanlığı
yapsın, bu kurum da asıl amacı olan proje geliştirsin,
üretsin. Yani, bu altı yıllık kurum 2010 yılında kurulmuş,
daha şimdiden yaşlanmış, üretemeyen, proje
geliştiremeyen hantal bir görünüm almış. Kurum derhâl
kuruluş gayesine dönük hizmet veren bir yapıya bürünmek zorunda. Amaç
neydi? 2010 yılında kanunla kurulan kurumun kuruluş gayesinde de
TİKAnın başaramadıklarını başarmak üzere
kurulduğu söylendi kurumun ki doğrudur ama bu tespitlere dikkat edin.
Bakın, TİKAnın başaramadığını
başaracak olan kurum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Sayın
Başbakan Yardımcısı; 800 bin Türkün
yaşadığı Bulgaristanda -biliyorsunuz herhâlde- TİKA
yok. Gümülcinede, İskeçede, İstanköyde, Rodosta, 150 binin
üzerinde Türkün yaşadığı Yunanistanda TİKA yok.
Milyonlarca soydaşımızın ve akrabamızın bulunduğu
Çinde, Rusyada, Irakta TİKA yok. TİKAnın
olmadığı bu ülkelerde, bakıyoruz, Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklarının da hiçbir faaliyeti yok, hiçbir
projesi yok. Şimdi, Kameruna, Cibutiye, Meksikaya, Senegale
TİKAnın şubeler açması, projeler yapması güzel de
Bulgaristanda, Yunanistanda, Irakta, Rusyada, Çinde yoksan
amaçladığın gayeleri nasıl gerçekleştireceksin? Biz
alkışlayalım Meksikada şube açtınız diye ama
Bulgaristanda yoksan, 800 bin Türkün yanında yoksan amaçlarını
nasıl gerçekleştireceksin?
İşte, sayın milletvekilleri, maalesef
ki hamaset söylemleriyle dış politikadaki uygulamalar bu
sonuçları yaratıyor. Dış politikadaki savrulmalar ve
tutarsızlıklar, yurt dışındaki
soydaşlarımız ve akrabalarımız üzerinde de bilinmeli
ki ciddi sonuçlar yaratıyor. Söylemlerimiz sabrımızı
taşırmayanın önüne geçecek düzeyde dengeli ve kararlı
olmalı. Eylemlerimiz de bugünden yarına değişmeyecek
şekilde tutarlı olmadığı sürece bilinmelidir ki bunun
ülkemizdeki sonuçları ne kadar fazla hissediliyorsa bundan çok daha, katbekat
fazlasını da yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız, soydaşlarımız, akraba
topluluklarımız hissetmekte. İşte, tam bu ortamda
Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları da o
kapsadığı amaçta, gayede, kuruluş felsefesinde yatan milyonlarca
insanın yanında olmak zorunda, kuruluş gayesine dönmek zorunda.
Ben bir kez daha hem siyasi iktidarı hem kurumu
bu noktada uyarıyor ve bir kez daha yüce Meclisinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözer konuşacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Çakırözer, sizin süreniz on
altı dakikadır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Başta bugün görüştüğümüz
kurumlarımızın bütçeleri olmak üzere 2017 bütçemizin
hayırlı olmasını diliyorum, emeği geçen
bürokratlarımıza ve Komisyon aşamasında katkısı
olan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, 2000li
yılların ilk on yılında Türkiye'nin bir hikâyesi
vardı, iktidarıyla muhalefetiyle AB üyesi olmaya kararlı, bunun
için çalışan, Anayasasını reforme eden bir ülke.
İnsan hakları, hukuk devleti ve demokrasisini güçlendirme arzusunda,
büyüyen, gelişmekte olan ülkeler arasında yıldızı
parlayan bir Türkiye. Bir süreden beri ise Türkiye için artık yeni bir
hikâyeden, yeni bir senaryodan bahsediliyor. Özellikle de son günlerde çok
duyuyoruz bu yeni hikâyeyi. Nedir bu yeni tahminler? Birkaç yıl düşük
ya da negatif büyüme, yüksek işsizlik, giderek artacak olan kamu borcu,
artan enflasyon ve maalesef artık bu karamsar tahminlerin ardı
arkası kesilmiyor. İşte bu karamsar tabloya bugün -gazetelerde
görmüşsünüzdür- eğitimdeki perişan hâlimiz de tuz biber
ekmiş durumda. Daha dört yıl öncesine göre, evlatlarımız,
eğitimde, eğitim kalitesinde çok daha geriye, çok daha sonlara,
sondan 2nci duruma gitmiş durumda. Bunu bu kürsüde, ben,
arkadaşlarım, muhalefet milletvekilleri Eğitim Türkiye'nin
önünü açacak en temel konudur. diye çok dile getirdik ancak hiç dinlenmedik.
Türkiye'nin hikâyesi nasıl bu noktaya geldi,
neden böyle yeni senaryolar konuşulur hâle geldi, üzerinde durmamız
gereken bir konudur. Her şeyden önce istikrar ve öngörülebilirlik
kalmadı. İkincisi, hukuk devletinden, demokrasiden hızla
uzaklaşmaktayız ve üçüncüsü, dış politikada
yaptığımız yanlışlar ekonomimizi vurmuş
durumda. Evet, on beş yıllık tek parti Hükûmetinin siyasi
istikrar anlamına gelmediğini hep birlikte gördük, yaşadık.
15 Temmuz gecesi yaşadığımız darbe girişimiyle
bunu bizzat bu yüce Meclisin içinde gördük.
Türkiyede bir daha darbe olmaz. dediğimiz
2016 yılında Parlamentomuzu bombaladılar, tankları,
tüfekleri insanlarımızın üzerine çevirdiler. O gece anayasal
kurumlarımızla, Meclisimizle, partilerimizle ve en önemlisi
halkımızla karşısına geçmeseydik, durmasaydık
bugün belki de bizlerin hiçbiri burada olamayacaktı. Bu yüzden, o gece
hayatını kaybeden aziz şehitlerimizi bir kez daha minnetle
anıyorum, yaralılarımıza şifa diliyorum.
Sayın Hükûmet üyeleri, değerli
arkadaşlarım; 15 Temmuz FETÖcü darbe girişimini dünyaya
anlatmakta daha ilk günden beri güçlük çektiniz, hâlâ da çekmektesiniz.
Muhalefet partilerinin, biz milletvekillerinin o gece bombalar altında ve
sonrasında demokrasiyi koruma yönündeki tüm gayretimize rağmen, bunu
dünyaya anlatamıyorsunuz.
İşte, bu noktada ikinci söylediğim
husus gündeme geliyor. Konu, demokrasi ve hukuk devleti meselesi.
Vatandaşımızın hayatının her alanında
adalete, evrensel hukuk devleti ilkelerine güven duymasını
sağlamak zorundayız. Bu kanlı darbeyi planlayanlar ve icraya
koyanlarla, onların destekçileriyle sonuna kadar mücadele edilmeli, adil
biçimde yargılanarak en ağır cezalar verilmeli, bu konuda en
ufak bir tereddüt hiçbirimizde bulunmamaktadır ama bunu yaparken en
aykırı biçimde de olsa yazan, çizen, düşünen insanları,
eleştirilerini beğenmediklerimizi OHAL koşulları
altında cezaevlerine tıkarsanız işte o zaman bu mücadeleyi
anlatmakta güçlük çekerseniz, güçlük çekeriz. Bizim mücadelemiz, elinde silah
olanla, o silahı yurttaşımıza, polisimize, askerimize
doğrultanla olmalıdır.
70 yaşındaki dil bilimci Necmiye
Alpayın ne işi var Bakırköy Cezaevinde? Bakın, 4üncü
ayı bitti. Suçu, bir gazetenin danışma kurulu üyeliği; hiç
toplanmayan bir danışma kurulu. Tek isteği bu ülkeye
barış, huzur ve kardeşliğin gelmesi, o yüzden sembolik
destek verdiğini ifade ediyor. Biz, o gazetenin yayınlarını
destekliyor muyuz? Hayır. Ama toplanmayan bir danışma kurulu
üyeliği yüzünden böyle bir bilim insanının cezaevine
tıkılmasını hiç desteklemiyoruz. İlle
yargılayacaksanız bu insanları tutuksuz yargılayın.
Karikatürist Musa Kartı çizgisinden, yazar Ali Bulaçı, yazar Kadri
Gürseli yazılarından, gazeteci Murat Sabuncuyu mesleğinden,
ailelerinden kopararak aylarca cezaevinde tutmayı dünyaya
anlatamazsınız. Türkiye'de kitapseverlerin yakından
tanıdığı, ülkemizin en köklü kitap ekinin editörü Turhan
Günayı hapse atıp üzerine bir de kitap yasağı getirmeyi
anlatamazsınız. Türkiye'nin dünyaca tanınan romancısı
Aslı Erdoğanı sağlık sorunlarına
karşın cezaevinde tutmaya devam ederseniz, 72 yaşındaki
Şahin Alpayı, 11 kronik hastalıkla birlikte 74
yaşında kalp piliyle yaşayan Mardin Belediye Başkanı
Ahmet Türkü cezaevinde tutmaya devam ederseniz kimse inanmaz ne darbeyle ne de
terörle mücadelemize.
Anayasa Mahkemesi kararı gereği,
haklarındaki karar kesinleşinceye kadar tutuksuz
yargılanması gereken milletvekillerini tutuklarsanız ne kendi
insanımıza ne de dünyaya anlatamayız terörle mücadelemizi.
Fırsat bu fırsattır diye darbeyle,
FETÖ'yle ilgisi olmayan öğretmenleri, akademisyenleri sırf muhalifler
diye görevlerinden atarsanız, işinden, aşından ederseniz
kimse dinlemez hiçbirimizi.
Suçun kişiselliği ilkesine rağmen,
FETÖcü iddiasıyla tutuklananların aile bireylerinin, eşlerinin,
çocuklarının mağdur edilmesini dünyaya anlatamayız, kamera
eşliğinde avukatla görüşmeyi anlatamayız; mektup
yazmayı, kitap okumayı yasaklarsanız kimse dinlemez, kimse
inanmaz demokrasi konusundaki sözlerimize.
Kadri Gürsel, otuz gündür 9 yaşındaki
oğluyla hakkı olan on dakikalık telefon görüşmesini
yapabilmiş değil. Ya bürokratik engel çıkıyor ya da avukat,
eş görüşü olan güne telefon görüşmesi konuyor. Dün, biz bunu
aktardık; Adalet Bakanlığı yetkililerinin
girişimleriyle, o da gelecek hafta için on dakikalık görüşme
ayarlanabildi. Telefon hakkı verilen günde telefon hakkının
kullandırılması lazım.
Ahmet Turan Alkan dört ay önce mektup
yazdığını, Silivriden Üsküdara hâlâ o mektubun
varamadığını söylüyor.
Değerli arkadaşlarım, arka arkaya
raporlar yazılıyor Türkiye'de 15 Temmuz sonrası darbecilere
karşı verilen mücadele sırasında gündeme gelen ya da
getirilen hak ihlallerine ilişkin. Kimler yapıyor? Uluslararası
Af Örgütü. Kim yapıyor? Birleşmiş Milletler İşkence ve
Kötü Muameleyle Mücadele Raportörü. Ne diyorlar? Yaygın işkence ve
kötü muamele olduğu izlenimini aldık. diyorlar.
Bakın, size BM Raportörü Melzerin
yaptığı açıklamalardan, yazdığı ön rapora
koyduğu ifadelerden bahsedeceğim. Bir Adli Tıp uzmanıyla
birlikte cezaevlerine gidiyor, bakanlıklarla görüşüyor, yargı
kurumlarıyla da görüşüyor. Diyor ki: Hükûmetin 15 Temmuz darbe
girişimine karşı aldığı çok kapsamlı
önlemler, toplumun geniş kesimlerinde bir korku ve güvensizlik havası
yaratarak, sadece tutuklananlar ve aileleri değil, sivil toplum örgütleri,
hukukçular ve doktorları bile Hükûmet ve yetkilileri eleştiren
süreçler başlatmaktan alıkoyuyor. Melzere göre bazı yeni yasa
ve kararnameler de işkence ve kötü muameleye müsait ortam yaratıyor.
Bu ihlallerin özellikle gözaltına alınma sırasında ve
gözaltında gerçekleştiğini vurguluyor. Birlikte götürdüğü Adli
Tıp uzmanının görüşülen kişileri muayene ettiğini
ve bazılarında anlatılan olaylarla tutarlı fiziki izlerin
tespit edildiğini aktarıyor. Nezarethanelerin, cezaevlerinin durumuna
ilişkin gözlemleri var. Kapasitenin yüzde 200lere varan düzeyde
aştığını söylüyor. Bu yerler yani otuz gün nezarette
tutulan yerler insanların kırk sekiz saatten uzun tutulabilmesine
uygun değil. diyor.
Bu konuda, bizim, muhalefet milletvekilleri olarak,
Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna da
çağrımız var gidelim, bu cezaevlerini, bu nezarethaneleri
yerinde izleyelim diye. Bugüne kadar sonuç alınabilmiş değil. Bu
konuda iktidar partisine çağrıda bulunuyoruz destek olmaları
için.
Değerli arkadaşlarım, bizim, bugün,
bu insan hakları konusunu konuşurken bütçesini de görüştüğümüz
bir kurum var: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu. AByle
yürütülen vizesiz seyahat müzakereleri nedeniyle bu kurum kurulurken biz de
destek verdik, gece yarılarına kadar birlikte
çalıştık. Bu iddialara, herkesten önce, ya önceki ya da
şimdiki kurumun bakması gerekmez miydi arkadaşlar? Zaten onun
için kurduk biz bu kurumu. En temel amaçlarından biri -bugün Sayın
Bakan sunuşunda muhtemelen anlatacak çünkü Komisyonda bize anlattı-
işkence ve kötü muameleye karşı ulusal önleme mekanizması
kurmak. Bu kurum oluşurken sivil toplum çağrıda bulundu,
kendilerine danışılmasını istedi,
bağımsız çalışacak bir kurum olsun istediler; ana
muhalefet olarak biz de söyledik ama yasanın bu hâlinin ne
uluslararası yükümlülükleri ne de ABnin beklentilerini karşılamadığını
hep birlikte gördük. Nitekim, Avrupa Birliği de yaptığı
açıklamada bu konuyu karşılanmamış konular
arasında açıkladı.
Biz, bu kuruma, bir karar organı olarak
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu da oluşturduk ama
bağımsız değil; 8 üyeyi Bakanlar Kurulu, 3 üyeyi
Cumhurbaşkanı seçecek. Böylesine iktidara bağlı bir
kurumdan Türkiyedeki insan hakları ihlallerine müdahale etmesini
bekliyoruz yani bu iddialara o yanıt versin, doğru mu
yanlış mı, hangi ölçüde doğru diye. Biz
bağımsız değil diye eleştiriyoruz ama kurul ortada yok
-az sonra Sayın Bakan açıklayacaktır- koskoca bir hiç durumunda,
bütçelerini dahi harcamadan oturdukları yerde oturuyorlar. Bu olmaz
arkadaşlarım. Bakın, geçtiğimiz yıl bütçesi 4 milyon 833
bin lira, yüzde 75ini kullanmamış, bütçesini iade etmiş,
kullanılan kısmın yarısı personel giderleri. 2016da 5
milyon 957 bin lira bütçesi var, ağustos sonunda sadece 1 milyon 369 bin
lirasını kullanmış. Bugünlerde İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurulu çalışmayacak da ne zaman çalışacak
arkadaşlarım?
Üçüncü husus dış politika demiştim.
Türk dış politikasının her daim dikkat edilmesi gereken iki
kritik ekseni vardır. Birincisi, Batı değerlerinden, muasır
medeniyet hedefimizden kopmamak; ikincisi ise içinde bulunduğumuz bölgede
ihtilafların sebebi değil, çözümünü sağlayan,
komşularının ve bölgenin istikrarının,
barışının, huzurunun güvencesi olan bir ülke konumunda
olmak.
İkincisinden başlayayım: Türkiye,
bugün, hem komşusu ülkeler hem de bölgesindeki ülkeler tarafından
ihtilaf kaynağı bir ülke olarak görülmektedir.
İşte Suriye politikamız: Esad gitsin
diye silahlı muhalifleri desteklemek, bizim tarihimizde yoktur bunun
örneği.
Müslüman Kardeşler iktidarının bizim
de kabul etmediğimiz askerî bir darbeyle düşürülmesi sonrasında
Mısırla ilişkilerimizi kestik, şimdi ilişkileri
düzeltmek istiyoruz ama Cumhurbaşkanı izin vermiyor.
Mısırda Mursinin idam edilmemesi için moratoryum istiyoruz ama
kendi ülkemizde idam cezası gelsin istiyoruz.
İşte Irak: Başikadaki kamp konusunun
Bağdattaki yönetimle çözülmesi gerekirken biz bunu bölgesel Kürdistan
yönetimiyle çözmeye çalışıyoruz. Sonra kriz çıkıyor,
Dışişleri Müsteşarımızı çözsün diye
gönderiyoruz ama aynı zamanda devletin zirvesinden Ne konuşacağız
Bağdatla? diyerek ters açıklamalar yapılıyor.
İranla sıkıntılı bir
ilişki.
Rusyayla, aslında itibarımızı
son derece zedeleyen bir özür sürecinin ardından ilişkilerin
düzeldiği söylenemez, ilişkiler hâlâ tek taraflı düzelmekte,
Rusyanın lehine düzelmekte. Bakın, hâlâ domates üreticisinin, sebze
meyve üreticisinin sorunları çözülmedi.
Biz bugün Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığının bütçesini de
görüşüyoruz; yirmi beşinci yılı, kutluyorum
canıgönülden, başarılı işlere de imza atıyorlar.
Bakanlarımız diyecek ki: TİKAnın faaliyetleri Türkiye'nin
uluslararası konumuna işaret ediyor. Kamu diplomasisi ve
tanıtım açısından son derece önemli bir ofis. 60 tane ofisi
var, 150 ülkede faaliyetleri, binlerce projeleri var. Hepsi iyi, güzel ama
bunlar Türkiye'nin global itibarına yansıyor mu, nasıl
katkı yapıyor? Ben size örnek vereyim: Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyine 2008 yılında Türkiye aday oldu geçici üye olarak,
AKP döneminde. 151 ülkenin oyunu alarak Türkiye üye oldu. Bundan altı
yıl sonra, 2014 yılında bir oylama daha yapıldı, bir
kez daha aday oldu ülkemiz. Değerli arkadaşlarım, sonucunu
açıklıyorum: Türkiye sadece 60 ülkenin desteğini alabildi.
Baksak listeye, eminim, TİKA ofisi olan birçok ülke aleyhimizde tavır
almıştır. O övündüğümüz projeleri yürüttüğümüz
Seyşellerde, Zimbabvede, Cibutide, Vanuatuda, Kiribati gibi
ülkelerdeki faaliyetlerimiz yeri geldiğinde demek ki kamu diplomasisinde karşılığını
bulmamış arkadaşlarım, hem de artan ofis
sayısına, projeye harcanan milyarlarca dolar demeyim ama liralık
vergilerimize rağmen karşılığını bulmamış.
Bunu şunun için söylüyorum: TİKAnın bazı projeleri,
restorasyon vesaire gibi adımları bizi heyecanlandırıyor,
özellikle yakın coğrafyalarda. Hatta aramızda suyun öte
yanıyla akrabalık bağı bulunanlar, yüz binlerce
akrabası orada olanlar niye Bulgaristanda da yok, niye Batı
Trakyada, niye Yunanistanda da yok diye hayıflanmıyor da
değiliz, olması için size her türlü desteği de vermeye
razıyız. Ama şunu söylemek istiyorum: Dünyanın
yardımda 2nci ülkesi, en cömert ülkesi olmak, uzak coğrafyalara yatırım
yapmak önemli ama izlediğimiz dış politika dünyaya güven
vermiyorsa o aktarılan kaynaklara yazıktır.
Değerli arkadaşlarım, dış
politikada ikinci önemli parametre ise Batı kurumlarıyla
ilişkilerdir. Geçmişte de bizim Batıyla ilişkilerimizin
kötü olduğu dönemler oldu, Batının bunda payı yok mu?
Elbette var. Oradaki ön yargılar, ırkçılığa varan
yaklaşımlar tabii ki ilişkileri, halkımızı,
sizleri, bizleri etkiliyor ama aynı ön yargıların ve
ırkçılığa, İslamofobiye varan
yaklaşımların olduğu başka zamanlarda
ilişkilerimizin iyi olduğunu da biliyorsunuz. İşte,
bakın 11 Eylülün hemen ardından dünyada İslamofobinin zirve
yaptığı bir dönemde, biz Avrupa Birliği tam üyelik
adaylığını kazandık. Peki, fark nedir değerli
arkadaşlarım? Bizim Batıyla, Avrupayla kriz
yaşadığımız dönemler demokrasimizin geri gittiği,
darbeler, müdahaleler, antidemokratik girişimler dönemidir
arkadaşlar. Peki, ne yaptık da düzelttik? Reform yaptık. 2002
öncesinde ve daha sonra siz iktidara geldikten sonra
yaptığımız Anayasa ve yasa değişiklikleriyle
Avrupa Birliğinin yolunu açtık. Almanyasında, Fransasında
o dönemde ön yargılar, o dönemde ön yargılı liderler vardı
ama genel eğilim, bizim demokrasimizi, özgürlüklerimizi ileri götürdüğümüz
şeklindeydi. İşte, şimdi de bence yolu açacak olan, Avrupa
Parlamentosundaki karara rağmen yolu açacak olan yine demokrasidir, hukuk
devletidir. O yüzden, 2004 yılında ellerinde Yes., Evet.
afişleriyle Türkiyeyi istediklerini söyleyen Avrupa halklarının
bugünkü uyarısına kulak vermemiz lazım. Kararı
beğenmeyebilirsiniz ama bu karar, Avrupa halklarının Türkiyeye
bakışını göstermektedir. Bu bir ırkçı, bu
İslamofobik bir yaklaşım değil, Türkiyenin kendi ülkesine,
kendi halkına yaptığı baskıların bir sonucudur
değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, bugün
görüşülecek bir başka anayasal kurumumuz Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumudur. Anayasanın 134üncü maddesi bu kurumun görevini
şöyle tarif ediyor: Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve
inkılâplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini
bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak. Atatürkçü
düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılaplarını yaymak için
2015te, 2016da ne yapılmıştır; Atatürkle doğrudan
bağlantılı sempozyum, panel, bilimsel etkinlik sayısı
kaçtır, merak ediyorum. Ben baktım etkinlik takvimlerine; bolca
uluslararası kitap fuarları var, bolca -tabii ki saygı
duyduğum- bilimsel araştırmalar var ama Atatürkle doğrudan
bağlı, Atatürkçü düşünceyle doğrudan bağlı çok az
sayıda, çok ender sayıda toplantı bulunmakta. Yöneticilerine,
geçmişlerine, yaptıkları işlere siz de bakın, eminim
alanlarında saygın isimlerdir ama baktığınızda
Atatürkçü düşünceyle, Atatürkün yaptıklarıyla ilgili bir tane
dahi araştırma bulunmamaktadır değerli
arkadaşlarım.
Atatürk Araştırma Merkezinin misyonu,
Atatürk ve eseri hakkında bilimsel araştırmalar yapmak,
yaptırmak ve sonuçlarını yaymaktır. Ama, yöneticilerine,
yaptıkları çalışmalara bakıyorsunuz, onlarca makale
yazmışlar ama hepsi Osmanlı Dönemi, hepsi tarihte daha eski
dönemler. Eminim saygın bilim insanları ama Atatürk için neler
yapılıyor diye sormadan edemiyorum değerli dostlarım.
Burada bir konuyu daha vurgulayarak
konuşmamı bitirmek istiyorum. Atatürk Uluslararası
Barış Ödülü verilmekteydi, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde
verilmez oldu. Sadece sıfırlı ve beşli yıllarda
verelim. dendi ama geçen yıl beşli bir yıldı, verilmedi.
Türkiye Cumhuriyeti böylesine onurlu bir ödülü verecek kimse bulamamakta
mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Neden Nobel Ödüllü bilim
insanımız Aziz Sancarı düşünmüyorsunuz? Diyeceksiniz ki:
Onun ödülü daha sonra açıklandı. Sayın Bakanlar, değerli
arkadaşlarım; bu kadar zor mu bir tüzük değişikliği
yaparak ödülünü Atatürke armağan eden, Anıtkabire
bağışlayan Sayın Sancara Atatürk Uluslararası
Barış Ödülünü vermek?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Çakırözer.
Sayın Yıldırım, sisteme
girmişsiniz. 60a göre bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, Europe Online haber sitesinin Suriyeden
Türkiyeye geçmek isteyen sivillerin öldürüldüğü haberleriyle ilgili bilgi
almak istediğine ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, biliyorsunuz Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun bütçesini görüşüyoruz.
Sayın Bakanlar buradayken sorayım. Bugün İngilizce yayın
yapan Avrupa merkezli Europe Online haber sitesi İngilizce
yayınlamış haberini. Britanya merkezli Suriye İnsan
Hakları Gözlemevine dayanarak söylüyor Sayın Bakan. Son bir
yılda Suriyeden Türkiyeye geçmek isteyen 163 sivilin öldürüldüğünü,
en son pazartesi günü 7 sivilin öldürüldüğünü, 3ünün yaralandığını
ifade eden bir haber. Bunu özellikle sormak istiyorum çünkü son on günde gerek
Birleşmiş Milletler gerek Avrupa Konseyi İnsan Hakları
Komitesi gerekse en son dün Uluslararası Af Örgütünün Türkiye'nin insan
hakları karnesine dönük ciddi iddiaları ve raporları var. Ben,
özellikle bu Suriyede sınırdan geçen ve en son pazartesi günü
cereyan ettiği iddia edilen bilgiyi sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldırım.
Buyurun Sayın Özel.
4.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında El Babda Türk
Silahlı Kuvvetlerine yönelik bir saldırı
gerçekleştirildiğine ve 2 askerin şehit olduğuna, Hükûmetin
gelişmeler konusunda Meclisi bilgilendirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sabah güzel dileklerle başlamıştık
ama maalesef biraz önce haber ajanslarında Fırat Kalkanı
kapsamında El Babta bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri
varlığına yönelik bir saldırı gerçekleştiği,
2 askerimizin şehit olduğu, yaralıların bulunduğu
haberi var. Öncelikle, tabii ki askerlerimize rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz ama bu konuda Meclis
toplantı hâlindeyken bu tip gelişmeler olunca ki özellikle Fırat
Kalkanı operasyonunda oradaki askerî varlığımız
konusunda... Daha önce de çok kez Hükûmetin gelişmeler hakkında Meclisi
bilgilendirmesi gerektiğini söylemiştik.
Sizin ve Sayın Bakanın takdir edeceği
uygun bir zaman diliminde bu konuda bir bilgilendirme yapılırsa da
çok memnun oluruz.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, El Babda şehit olan 2
askere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de El Babtaki hain olaydan
dolayı, son dakika haberlere yansıdığı kadarıyla,
2 askerimize Allahtan rahmet diliyoruz. Yaralı askerimiz
varmış, öğrendiğimiz kadarıyla, ona da Allahtan
şifalar diliyoruz. Bu tür kaza ve belalardan, musibetlerden Rabbim
ülkemizi, askerlerimizi, güvenlik güçlerimizi ve tüm
vatandaşlarımızı muhafaza eylesin diyorum.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Söz sırası tekrar sizde
Şenal Sarıhan, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yoğun istek üzerine 2ci defa kürsüye
çıkıyorsunuz.
Dört dakikalık bir süreniz var.
CHP GRUBU ADINA ŞENAL SARIHAN (Ankara) Bu
yoğun isteğin daha çok AKP sıralarından olmasını
dilerdim ama ne yazık ki yoğunluk bu tarafta görülüyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, dün insan hakları
konusunda yine Sayın Adalet Bakanı ile bizim grup başkan
vekilimiz arasında bir tartışma geçti ve biraz ortada kaldı
diye düşünüyorum. AKP, daha doğrusu düzeltiyorum Hükûmet, hangi
konulara çekince koydu ve Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal
Haklar Uluslararası Sözleşmesi çerçevesinde ne istedi, nelerin
kısıtlanmasını, nelerle ilgili çekince istedi? Ben
bunları biraz burada anlatmak istiyorum çünkü Atatürk Kültür Merkezi
şu anda konuşulan konu. Bildiğiniz gibi, Anayasanın
134üncü maddesi kapsamında yürürlüğe girmiş olan bir kurum. Bu
kurumun amacı bilimsel araştırmalar yapmak, bilimsel üretimde
bulunmak. Bilimsel çalışma ve bilim üzerine konuşmanın da
esas yerinin Parlamento olduğunu düşünüyorum; yoksa, bizim, havadan
sudan konuşarak Türkiye üzerine doğru politikalar üretmemiz mümkün
olmayacak ya da sorunları doğru saptamamız mümkün olmayacak.
Bakınız, hangi maddelere çekince
koymuşuz, ayrıntılarına girmeyeceğim; atıf
yaparak, madde adı söyleyerek
1incisi hak arama özgürlüğü, 9uncu
madde özgürlük ve güvenlik hakkı. Neyi kapsar? Gözaltı süreçlerini
kapsar, haksız tutuklanmamayı kapsar. 10uncu madde tutukluların
haklarını, 12nci madde seyahat özgürlüğünü, 13üncü madde
yabancıların sınır dışı edilmelerine
ilişkin hakları kapsar. 14üncü madde adil yargılanma
hakkını, 19uncu madde ifade özgürlüğünü; 17nci madde mahremiyet
hakkını, özel yaşam hakkını; 22nci madde örgütlenme
özgürlüğünü, 25inci madde siyaset hakkını, 21inci madde
-karışık olarak okudum- toplanma özgürlüğünü, 27nci madde
azınlıkların korunmasını ve 26ncı madde hukuk
önünde eşitliği.
Şimdi, siz bütün bu temel hak ve özgürlüklerle
ilgili çekince koyuyorsunuz ve bu çekinceyi bildiriyorsunuz. Bu nedir
arkadaşlar? Biraz önce ifade etmeye çalıştım ve cümlem
yarım kaldı, dedim ki: Eğer eleştiri hakkını
kullanamıyorsak yani siyasi olan -ki dün ifade edildi bir siyasi makam
olduğu- Cumhurbaşkanını eleştiremiyorsak, ona dokunan
yanıyorsa Türkiye de yanar diye ifade ettim. Şimdi yineliyorum:
Şu haklar, şu sıraladığım haklar, bütün bunlara
siyaset hakkı da dâhil
O sebeple, HDPli milletvekillerinin
tutuklamış olmasını çok garip karşılamamak
gerekiyor çünkü bu konuda bir çekince var, gazeteci
arkadaşlarımızın tutuklanmış olmalarını
ya da işkence olgusunun alabildiğine yaygınlaşmış
olmasını garipsememek gerekiyor. Biz şimdi kalkıyoruz
diyoruz ki: Yaşam hakkı var mıydı, yok muydu? Bütün şu
temel insan hakları eğer korunmuyorsa orada yaşamaktan söz
edilebilir mi arkadaşlar? Dün burada yine ifade edildi, Nefes
alamıyoruz. denildi; halk nefes alamıyor, biz de nefes alamıyoruz.
Hakların bu kadar kısıtlandığı bir süreçteyiz.
Anımsatıyorum arkadaşlar,
sözleşmenin 4üncü maddesi durumun gerektirdiği ölçüde
sınırlamayı emreder. Aynı zamanda, bu sınırlama
temel haklara ilişkin olarak kesinlikle yapılamaz. Şimdi
yaptığımız iş, OHALle birlikte yapmış
olduğumuz iş temel hak ve özgürlüklerin
kısıtlanmasıdır ve bu hak çerçevesi içinde nefes alabilme
özgürlüğünün ortadan kaldırılmış olmasıdır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Sarıhan.
Söz sırası, İzmir Milletvekili
Mustafa Ali Balbaya aittir.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sevgili arkadaşlar, Türk Dil Kurumu bütçesi
üzerine konuşmamı yapacağım.
Tabii, Türk Dil Kurumu gerçekten Türkçemizi temsil
etmesi gereken ve geliştirmesi gereken bir kurum. Türkçemiz dünyada ilk 10
dil arasında. Ancak, sevgili arkadaşlar, Türk Dil Kurumunun temel
işlevinin 2011 yılında yapılan değişikliklerle
azaltıldığını vurgulamak istiyorum.
Sorumlu Sayın Bakan da buradayken şu
konunun altını ısrarla çiziyorum ve Bakanı bu konuda net
bir konuşma yapmaya davet ediyorum. Kamuoyunda Türkiye İş
Bankasının ortaklarından birinin CHP olduğunu ve buradan
kâr payı aldığını sık sık AKPliler
vurgular. Cumhuriyet Halk Partisi, İş Bankasından kâr payı
almamaktadır; Atatürkün vasiyeti üzerine Cumhuriyet Halk Partisine
düşen bütün payın Türk Dil Kurumunun ve Türk Tarih Kurumunun
güçlendirilmesine ayrılması gerekmektedir. Bunu
açıklamasını ve bu konuda net bir değerlendirme
yapmasını talep ediyorum.
Arkadaşlar, tabii, Türkçemiz çok zengin bir dil
dedim ve anlatım gücü de yüksek bir dil. Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarının son on dört yıldaki icraatını herkes
affetse Türkçe affetmeyecek ve tarih, bu dönemi çok net ifadelerle yazacak. Ben
ana hatlarıyla bunları vurgulamak istiyorum:
Her şeyden önce, Bakanlar Kurulunun adı
olmuş saraya bakanlar kurulu. Başka hiçbir şeye
bakmıyorlar, sadece ve sadece oradan gelen talimata bakıyorlar.
Bakanlıkların tablosu ise
Millî
Eğitim Bakanlığı bir yurt yapmaktan dahi âciz; üniversite
öğrencilerinin yüzde 10una, temel eğitimdeki öğrencilerin
sadece ve sadece yüzde 1ine yurt yapabilmektedir. Siz bu öğrencilere yurt
yapamazken onları nasıl yurtsever yapacaksınız? Yine, Millî
Eğitim Bakanlığı son on dört yılda üniversiteye
giriş sınavlarını 11 kez değiştirdi
arkadaşlar, 11 kez. Yine, Bakanlık, FATİH Projesini 2010
yılında başlattı, 2014 yılında son şeklini
verecek, bitirmiş olacaktı; 2 kez uzattılar, şimdi 2018e
kaldı. Fatih Sultan Mehmet bu zaman dilimi içinde İstanbulu 3 defa
fethederdi, siz daha bir projeyi yapamadınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, bugün, sadece bugünkü gazetelerde,
Birgün gazetesi ve Hürriyet manşet yapmış, lütfen okuyun
eğitimin içinde bulunduğu durumu. Hürriyet aynen diyor ki: Maalesef
Karne Kötü, Birgün gazetesi de Eğitimde gerileme bizden soruluyor!
diyor. Ve tablo şu: Sondan 2nciyiz arkadaşlar. Bir bakın, bir
okuyun çünkü fenden, matematikten sonra okumada da sondan 2nciyiz. Türkiyede okuma
deyince meydan okuma, bildiğini okuma, hariçten gazel okuma
Bıraktınız kitap, defter okumayı, unuttunuz
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
AR-GE araştırmalarında bir
rakamı vererek devam etmek istiyorum. Bunun reklamı olmaz, sadece Toyota
firmasının AR-GEye ayırdığı para 10 milyar
dolar, bütün Türkiye'nin ayırdığı para 8 milyar dolar. Biz,
dar gelirliyle, deyim yerindeyse dar-geyle uğraşmaktan AR-GEyle
uğraşmaya para bulamıyoruz arkadaşlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Daha iyisini de
yapabilirsin.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Tabii, öteki
bakanlıkların tablosu da ortada. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı sadece ihalelerin nereye
dağıtılması gerektiğiyle, kimlere pay verilmesi
gerektiğiyle uğraşıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
olmuş enerjide tatlı kıyaklar bakanlığı.
İçişleri Bakanlığına
bakıyoruz, memleketin her yerinde OHAL nedeniyle ya yasaklar var ya suçlar
var. Ya, İçişleri Bakanlığının adını
suç işleri bakanlığı diye değiştirin,
yapamıyorsanız hiç işleri bakanlığı deyin
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kelime oyunu yapma,
kelime oyunu.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Bir yeni
bakanlık kurdunuz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı diye.
Bakanın Kayseride gerçekten şehircilik yaptığına
ilişkin haberleri duyuyorduk ama o bakanlık da olmuş beton ve
rantiyecilik bakanlığı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ortaokul öğrencisi
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) -
Ayıptır, gelecek kuşaklara bırakacağımız
çevre adına ayıptır!
Arkadaşlar, yine güncel durum, asgari ücret
tartışma konusu, Bakan bile Sıfır zam verelim. diyor.
Emeklilik yaşında Avrupayla yarışıyoruz, emekliye
ücret ve maaşta Afrikayla. Ücretliden alınan vergide Avrupa şampiyonuyuz,
ücretlinin millî gelirden aldığı payda sonuncuyuz. Yani
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da olmuş
çatışma ve sosyal gerginlik bakanlığı. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Daha iyilerini
yapabilirseniz
Bunlar iyi değil.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Devam edersek
arkadaşlar. Dışişleri Bakanlığında ise güya
tabii sıfır sorun, bütün onlardan vazgeçtik, Avrupaya girecektik
neredeyse birbirimize girecek hâldeyiz. Yurtta barış, dünyada
barış.la başladınız ama ne yazık ki -biraz önce
arkadaşlarımız da duyurdular çevremizdeki ülkelerden gelen
haberleri- artık Yurtta savaş, dünyada savaş.a döndünüz.
Dışişleri Bakanlığının adını da
düş işleri bakanlığı olarak değiştirin
diyorum.
Şimdi, tabii, Kıbrıs konusu da
gündemde. Sayın Bakanın dinlemesini diliyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Dinliyoruz, dinliyoruz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Babası
mezardan kalksa der ki: Oğlum Tuğrul, biraz doğrul, bu
Kıbrısta ne oluyor? (CHP sıralarından alkışlar)
Kıbrısa her yılı çözüm yılı ilan ettiler;
2004ten beri çözüm yılıydı, 2004ten beri. 2005 çözüm
yılı, 2006 çözüm yılı, 2007 çözüm yılı, 2010
çözüm yılı, 2016yı da çözüm yılı ilan ettiniz
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Balbay olmuş Baybay.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Türkiyeyi
kandırdınız, Kıbrıslıları da kandırıyorsunuz,
ada insanlarını umut yorgunu yaptınız.
Tabii, Tarım Bakanlığı
Verecek
çok örnek var ama 1980li yıllarda biz Kanadaya mercimek ihraç ediyorduk,
şimdi Kanadadan mercimek ithal ediyoruz. Ne olmuş, Tarım
Bakanlığı olmuş yatarım bakanlığı. (CHP
sıralarından alkışlar) Taze durum, pancarda
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu nedir ya Allah
aşkına!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Bakın, bu
rakamlara lütfen cevap verin. Pancar üreticisine kota koyuyorsunuz
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Vaybay, Vaybay!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla)
ama pancar
üreticisine kota koyarken Amerikadan şeker ithalatına
sıfır vergi yapıyorsunuz, bari bunun hesabını verin
çiftçiye.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bu yıl
fiyat da vermediler pancara.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Şimdi,
tabii, en önemli durum Adalet Bakanlığının içinde
bulunduğu tablo. Sayın milletvekilleri, tabii Adalet
Bakanlığının da adalet dağıtması gerekirken
olmuş adaleti dağıtma bakanlığı.
Şu anda sayın milletvekilleri, FETÖyle
mücadele adı altında 40 binden fazla insanı
tutukladınız. Dün Sayın Bakan Numan Kurtulmuş itiraf etti:
Daha bitiremedik bu mücadeleyi, henüz daha bütün aşamalarına
ulaşamadık. dedi. Şu anda o darbe gecesinin bildirisini yazanı
bulamadınız ama Millî Eğitim Bakanlığının
Üye olun. dediği sendikalara üye olanları bulup cezaevine
attınız arkadaşlar. Bu FETÖ bataklığıyla adam
gibi mücadele edin, tasasını bize bırakmayın. O
bataklıkla adam gibi mücadele edemiyorsunuz, tasasını da
Cumhuriyet Halk Partisine sıçratmaya çalışıyorsunuz; bunu başaramazsınız,
o bize sıçramaz arkadaşlar. FETÖyle ilgili, sadece benim
1990lı ve 2000li yıllar boyunca -şöyle arşive
baktım- yazdığım yazı sayısı, sadece benim
yazdığım yazı sayısı 40ı geçmiş;
Gülen imparatorluğu demişiz, Gülene devlet protokolü
demişiz, hatta, baktım, Gülene paralel devlet lafını ilk
defa biz köşemizde kullanmışız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hangi yıl?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Zamanında
ortak yaptınız, şimdi de mücadele ederken, her yerinize
bulaşmış
Her yere bulaştırabilirsiniz ama bunu bize
bulaştıramazsınız sayın milletvekillerim.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Tam
içindesiniz zaten.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Tabii, yine,
ayrıca vurgulamak istediğim bir başka durum -süremiz
daraldı ama- özellikle emekli yurttaşlar bizden cevap bekliyorlar.
Yılbaşı itibarıyla, şu anda, emeklilere ne
vereceğinizi çok net açıklayın çünkü emeklilik yaşında
Avrupa çapında, Avrupa katında ama maaşında,
arkadaşlar, Afrika katındayız.
Bütün bu mücadeleye kurtuluş savaşı
adını vermeye çalışıyorsunuz. Eğer sizin bu
mücadelenizi Kurtuluş Savaşına benzetmek gerekirse, sayın
milletvekillerim, sizin yaptığınız ulusal kurtuluş
savaşı değil, ulustan kurtuluş savaşıdır.
Bunu başaramayacaksınız diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Bay bay!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Balbay oldu baybay!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Balbay.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son
konuşmacı, Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Altaca Kayışoğlu.
Efendim, yoğun tezahüratla geldiniz.
Süreniz yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, El Babda şehit düşen 2 askerimize
Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Tabii,
bunları sadece duyup o anda bir taziye dileğiyle geçiştiriyoruz
ama bu şehitlerimizin sorumlusu maalesef bugünkü iktidardır, bunu da
net bir şekilde ortaya koymak gerekiyor. Cumhurbaşkanının
deyimiyle Esadı devirmek için Suriyeye gidip orada toprağa
düşen gencecik fidanlarımızın hesabı da elbet bir gün
sorulacaktır.
2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısında Türk Tarih Kurumu bütçesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Türk Tarih Kurumu, 12 Nisan 1931 tarihinde Türk
tarihi ve Türkiye tarihinin çağdaş sosyal bilim
anlayışıyla araştırılması, desteklenmesi ve
tarih bilincinin yaygınlaştırılması amacıyla
Mustafa Kemal Atatürkün desteğiyle kurulmuştur ve bu kurum, 1935te
ilk arkeolojik kazısını Alacahöyükte
gerçekleştirmiştir o günkü imkânlarla. Bugüne baktığımızda,
neredeyse bütün arkeolojik kazıların durmuş olduğunu ve
tarihin araştırılmasına gerek
duyulmadığını üzüntüyle görüyoruz maalesef.
Biraz önce Sayın Balbay söyledi, ben de tekrar
hatırlatmak istiyorum: 1938 yılında, Mustafa Kemal Atatürk,
vasiyetnamesinde Türkiye İş Bankası hisselerinin kâr
payının yarısını da Türk Tarih Kurumuna
bağışlamıştır ve Türk Tarih Kurumu, Mustafa Kemal
Atatürkün mirasıyla idare edilmektedir. Bu mirasa da uygun bir
şekilde yönetilmesini temenni ediyoruz. Aynı zamanda,
Uluslararası Akademiler Birliğinin de tek üyesidir Türkiye'den.
Şimdi, Bu kurum neler yapıyor? diye
sitesine bir girip baktım. 17 Kasımda bir sempozyum düzenlemiş,
Mercidabık Sempozyumu yani Yavuz Sultan Selimin Mısır
seferini ve halifeliğin Osmanlıya geçişini. Daha sonra bakıyoruz,
15 Aralıkta bir sempozyum daha düzenliyor bu kurum, adı Yavuz Sultan
Selim Han ve 500üncü Yıl Dönümünde Kudüs Sempozyumu. Daha sonra
bakıyoruz, 29 Aralıkta yine bir sempozyum düzenliyor, Kanuni Sultan
Süleymanı Anma Sempozyumu.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kim verdi
bunları, Batı Çalışma Grubu mu? Batı Çalışma
Grubu mu verdi bunları?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Evet, görüyoruz ki aslında bugün yaşadığınız
dönemle örtüşen bir dönemi, özendiğiniz bir dönemi
araştırmayı tercih ediyorsunuz. Bugünkü yönetim anlayışıyla
gerçekten örtüşüyor. O günlerde de halk saraya mektup yazıyordu,
diyorlardı ki: Açız, buğday yok, otluyoruz. Ama, saray
zevküsefa içindeydi. Üretim yoktu, savaş ekonomisine muhtaçtı halk.
Eğer bir sefere çıkarlarsa elde edecekleri ganimetlerle
geçinebiliyorlardı. Bugünden çok farklı değil. Hâlbuki biz ne
isterdik? Bu kurumun gerçekten objektif bir şekilde tarihimizi
araştırmasını, bu kurumun Lozana dil uzatanlara gerçekleri
haykırmasını isterdik. (CHP sıralarından
alkışlar) Türk Tarih Kurumunun, Mustafa Kemal Atatürke külhanbeyi
diyenlere onun ne kadar beyefendi, diplomatik bir dille dış
politikayı yürüttüğünü ve kazanımlar elde ettirdiğini
suratlarına çarpmasını isterdik ama maalesef Türk Tarih Kurumu
sadece Atatürkün mirasını yiyor ve tarihe bu, Türkiye'nin en devrimci,
en ilerici, en aydınlanmacı, en kalkınmacı dönemine,
tarihine sahip çıkmıyor.
Evet, bu kurum gerçekten görevini yapsa, tarihten
ders çıkarmayı da öğreneceğiz. Ne öğreneceğiz
mesela? Mesela, tarihte her zaman yürütme ile yasamanın
çatıştığını ve genellikle tek adamların,
kralların, diktatörlerin yasamanın elindeki yetkileri almaya
çalıştığını ve yasamanın buna
karşı direndiğini öğreneceğiz ama maalesef Türk Tarih
Kurumu görevini yerine getirmiyor. Bir gün tarih bugünleri yazacak, evet,
yazacak ve bugünü yaşayanlar tarihe ya altın harflerle ya kanlı
harflerle adlarını yazdıracaklar. Bir gün Ahmet Davutoğlu
sempozyumu yapılacak belki tarihten ders çıkarmak için ve
komşularla sıfır sorun hedefinden sıfır komşu
çukuruna nasıl yuvarlandığımızı öğrenecek
gelecekteki gençlerimiz. Bir gün Binali Yıldırım sempozyumu
yapılacak, denetimli serbestlik altında düşük profilli bir
yönetimin nasıl yapılacağını, nasıl
yapıldığını öğrenecek gençlerimiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok ayıp bunlar, çok
ayıp!
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Bir
gün belki Bülent Arınç sempozyumu yapılacak ve o dönemde Türkiye'nin
nasıl kumpaslarla örüldüğünü öğrenmiş olacak. Bir gün Recep
Tayyip Erdoğan sempozyumu yapılacak
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Orada dur!
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
ve
bir kişinin hırsları için ülkenin ekonomik olarak, sosyal
olarak, eğitim anlamında, ahlaki anlamda ve her anlamda ülkenin
nasıl bir karanlığa, nasıl bir uçuruma sürüklendiğini
öğrenecek gençlerimiz, geleceğimiz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok teessüf ediyoruz, bu
konuşma hiç yakışmadı size.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Evet, Kandırıldık. diyerek maalesef
kurtulamayacaksınız çünkü öyle deyince tarih bu yaşananları
silmiyor. Geçmişte olduğu gibi birileri oturup tarihi yazmıyor;
tarihi her gün yaşıyoruz, sosyal medyada yazılıyor,
İnternette yazılıyor, az da olsa muhalif gazeteler de bugünü
yazıyorlar. Dediğim gibi Kandırıldık. diyerek bu
yaptıklarınızı silemeyeceksiniz ve cumhuriyet tarihine
eğer altın harflerle geçmek istiyorsanız, içine sürüklenmeye
çalışıldığımız bu karanlık döneme
Dur. demek sizin elinizde değerli arkadaşlar. Bugüne kadar zaten
birikmiş bir kara tablo var. Maalesef, adınız, 301 madencinin
kanıyla yazılacak. Maalesef, adınız, Aladağda yanarak
vefat eden, her hatırladığımızda içimizin cız
ettiği 11 küçücük kızımızın kanıyla
yazılacak; şehitlerimizle, bombalarla, her gün gelen şehit
haberleriyle yazılacak. Ama bunu değiştirmek, bu kara günlerden
çıkmak sizin elinizde, hepimizin elinde, bunun için getirilecek anayasa
değişikliğine Hayır. demeniz yeterlidir diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına ilk söz Mardin Milletvekili Orhan Miroğluna aittir.
Buyurun Sayın Miroğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
konuşan tüm konuşmacıların süresi beş dakikayla
sınırlıdır.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN MİROĞLU
(Mardin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, El Babda
hayatını kaybeden, şehit olan 2 askerimize Allahtan rahmet ve
yaralı askerimize de Allahtan şifa diliyorum.
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun
Hükûmetimizce öngörülen bütçesi üzerine konuşmak için söz aldım.
Öncelikle, dünyada ve Türkiyede insan hakları
alanını ve demokrasiyi korumak için zulme, şiddete ve terörizme
karşı mücadele ederken hayatını kaybeden, ihlale
uğrayan, hakları gasbedilen insanları ve halkları
saygıyla anmak istiyorum ve 15 Temmuz şehitlerini elbette ki
hatırlamak istiyorum. İnsan haklarının
konuşulduğu her platformda onları minnet ve şükranla
hatırlayacak ve yâd edeceğiz. Bu vesileyle, dünya demokrasi tarihine
altın harflerle geçen tarihin o en uzun gecelerinden birinde, 15 Temmuz
darbesine karşı mücadele ederken şehit olan
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyor, saygıyla
anıyorum.
Eğer bugün dünya, insanlık onurunun en zor
zamanlarında bile ve hâlâ korunmaya
çalışıldığı bir dünyaysa, bunu her şeyden
önce hayatlarını bu mücadeleye adamış insanlara, fikir
adamlarına ve insan hakları aktivistlerine borçluyuz.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Başkan; İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun doğrusu
çeşitli sebeplerle tecrübe edemediğimiz,
çalışmalarından faydalanamadığımız
İnsan Hakları Kurumunun yerine kurulması, Türkiyenin insan
hakları mücadele tarihi ve bu mücadelenin geleceği
bakımından son derece önemli bir adımdır.
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu hem
görev alanı tanımı hem belirli bir bütçeye sahip olacak
olması hem de insan hakları alanını belirleyen konulardan
biri olan ayrımcılık, ihlaller ve ihlallerden doğan hak
taleplerinin merkezinde yer alacak bir kurum olarak nihayet toplamda 150
kişi civarında olması düşünülen uzmanlardan oluşacak
bir kadroyla çalışacak olması, bir insan hakları müktesebatına
sahip olmak ve bu alanda kurumsallaşmak için 2000li yıllardan bu
yana hayata geçirilen reformların sürdürülebilmesi açısından da
son derece önemlidir.
Hem kurumun kuruluşuna hem de artık bir
bütçeye kavuşacak olmasına bakarak, geçmişte çeşitli hukuksuzluklar
yaşamış, ihlale uğramış, Kürtçe
konuştuğu için hapis cezası almış, Kürt
kimliğinin tanınması ve kültürler arası eşitlik
nedeniyle cezaevinde uzun yıllar hapis yatmış, 1980 askerî
darbesinden başlayarak hayatının tam yirmi üç
yılını siyasi yasaklı olarak yaşamış biri
olarak, yıllar sonra, bir gün gelecek de İnsan Hakları Kurumu ve
eşitlik üzerine bir milletvekili olarak söz alıp
konuşacağımı doğrusunu isterseniz rüyada görsem
inanmazdım. Bu, tarihin bir ironisi ve hoş bir sürprizi gibi geliyor bana.
O yıllarda cezaevlerinde tutulan insanlar
gözünü koğuşların ve hücrelerin kapısına diker,
Avrupalardan filan bir heyetin ziyaret etmesini ve seslerini dünyaya
duyurmasını beklerlerdi. Türkiyeden AİHMe yollanan davalar
biriktikçe birikirdi. Hayata geçirdiğimiz reformlardan sonra şimdi
cezaevlerinde meydana gelen kötü muamele, işkence ve hak ihlallerini
araştırmak için mahkûmların umudu hepimiz bilmeliyiz ki-
elbette Türkiye Büyük Millet Meclisindedir ve bu Mecliste kurulan
komisyonlardadır.
Adil yargılanma hakkı için artık
adres AİHM değil, büyük ve geniş manada Anayasa Mahkemesidir.
Avrupa Birliğinin ve Birleşmiş Milletlerin
bağlayıcı birçok kurucu sözleşmesine uygun olarak düzenlenmiş,
ulusal hukukumuz ile evrensel hukuk arasındaki farklı uygulamaların
tarihe karıştığı bir on beş yıl
yaşadık.
Biz, ülke olarak bu alanda reformları
sürdürmeye devam ederken maalesef Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak
üzere dünyanın birçok ülkesinde hiç de hoş ve iyi şeyler
olmuyor.
Avrupa Birliği hukuku ve insan hakları
müktesebatı, bugün ciddi risk ve tehditler altındadır. Yükselen
ırkçılık, içine kapanma, İslamofobi ve antisemitizm, terör
örgütlerine Birliğin sınırları içinde tanınan
tolerans, Avrupa Birliğini ciddi manada tehdit ediyor ve doğrusu,
başta Türkiye olmak üzere, çeşitli ülkeler için zaman zaman Avrupa
Birliğinde yazılan ve deklare edilen, bugün de burada sözü edilen
birtakım raporlara artık kimse tarafından itibar
edilmediğine şahit oluyoruz.
Katliam ve soykırım suçlarını
sorgulamak, yenilerini önlemek ve bu konuda çifte standartlara dayanmayan bir
uluslararası hukuk ve norm oluşturmak için kurulan Uluslararası
Ceza Mahkemesinin verdiği kararlarda bile artık çifte standart ve
bazı uygulamaları görmezlikten gelme bariz bir şekilde
görülebiliyor. Böyle olmasa, halkına karşı Miloseviçten 10 kat
daha fazla suç işlemiş Esad gibi diktatörler bugün çoktan
yargılanmış olurdu.
Değerli milletvekilleri, çivisi
çıkmış bir dünyada sarılacağımız tek
şey var, o da insan onurunun korunması ve demokrasidir. İnsan
onurunu koruyamadan demokrasiyi koruyamayız ama demokrasiyi de koruyamadan
insan onurunu koruyamayız.
Fikrî manada insan hakları söz konusu
olduğunda durduğumuz yer, çok basit olarak söyleyecek olursak Dünya
beşten büyüktür. mesajının ifade ettiği ve
tanımlandığı yerdir ama lideri ve halkı böyle
düşünen bir ülkede ayrımcılığa, eşitsizliğe,
her türden ihlale karşı ulusal düzeyde mücadele etmek, bu mücadeleyi
kurumsallaştırmak, hukukunu oluşturmak bütün siyasi
partilerimizin temel görevi olmalıdır.
Bu çerçevede, İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu bütçesine evet diyeceğimizi bir kez daha ifade
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Miroğlu.
İstanbul Milletvekili Fatma Benli
Sayın Benli, buyurun, kürsüye davet ediyorum
sizi de. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FATMA BENLİ
(İstanbul) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Türkiye İnsan Hakları Kurumunun bütçesi ve
kesin hesabı üzerine söz almış bulunmaktayım ama öncelikle
El Babda kaybettiğimiz şehitlere rahmet diliyorum.
Aslında, sadece El Babda değil,
Filistinde, bugün Halepte, Suriyede, Irakta ya da saldırılar
olduğu zaman Belçikada, İngilterede, Fransada o patlamalarda
kaybettiğimiz her can ama her can bizim canımızı
yakıyor. Onlarla karşılaşmamıza ya da herhangi bir
ortak noktada bulunmamıza gerek yok, hayatımızın bir
noktasında onlarla kesişmemize gerek yok. İnsanlık ailesinin
bir ferdi olmaları, onların canı yandığında,
onlar hayatlarını kaybettiğinde bizim de
canımızın yanmasını gerektiriyor çünkü onlarla beraber
aslında bizler de bir parçamızı kaybediyoruz. Ancak bunun çözüm
yolu, birileri için birtakım söylemlerde bulunmak değil, bunun çözüm
yolu, bunun için beraberce mücadele etmek, bunun için mekanizmalar üretmek,
bunun için elimizden gelenin en iyisini yaptığımıza dair
içimizde, vicdanımızda bir kanaat oluşana dek sonuna kadar
mücadele etmek.
Aslında bugün konuşmakta olduğumuz
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bunun için kurulan bir
organizma. Biliyoruz ki İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. düsturundan hareket eden AK PARTİ insan hakları
konusunda defalarca değişik yasa düzenlemeleri gerçekleştirdi.
Ceza Kanununu değiştirdi, Ceza Muhakemesi Kanununu
değişirdi, pozitif ayrımcılık getirdi, Anayasayı
düzeltti. Değişik alanlarda yani eşitliğin temel
olması gereken İş Kanununda değişiklikler
gerçekleştirdi. Uluslararası sözleşmeleri güvence altına
aldı ama hakların bir tek yasalarda ya da sözleşmelerde yer
alması onların uygulanmasına yetmediğinden fiilî
uygulamaların sonuçlanabilmesi için değişik organizasyonlar
gerçekleştirdi. Cezaevi izleme kurullarının oluşması,
kolluk gözetim komisyonunun oluşması, değişik konularda,
örneğin, hasta hakları kurullarının oluşması
bununla alakalı bir düzenleme. Bu yetmediği için, özerk ve
bağımsız ayrı bir ulusal insan hakları kurumu
oluşturuldu. Türkiye İnsan Hakları Kurumunun 2012de
kurulmasına sebebiyet veren ana düşünce buydu. Biz, insanoğlunun
onurunu sonuna kadar korumak zorundayız. Eğer bu gerçekleştirilirken
devlet en temel görevi olan güvenliği sağlarken,
vatandaşlarının yaşam hakkını güvence altına
alırken adalet ilkesine uymak zorunda, hukukun üstünlüğü ilkesini
yerine getirmek zorunda. Güvenlik ve adalet konusundaki dengenin
saptığı durumlarda bu tarz bağımsız ve özerk
kuruluşlara müracaat etmek ve keyfîlikleri sonlandırmak mümkün.
Aslında AK PARTİ iktidarı zamanında gerçekleştirilen
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun bu kadar önemli
olmasının sebebi bu çünkü tanımadığımız,
bilmediğimiz insanların onurunu koruyor. Bu demektir ki, yarın
bizim başımıza gelebilecek olan hak ihlallerine karşı
da bizi güvence altına alıyor.
Ama Türkiye İnsan Hakları Kurumunun bütün
Türkiyede genel insan haklarını geliştirme görevinin
olması, daha sonra ulusal önleme mekanizması görevinin kendisine
verilmesi, böylelikle iradesi dışında mahpus tutulan herkesin
bulunduğu her yeri denetleme görevinin verilmesi kurumun gücünü oldukça
artırdı. En son olarak, Anayasada yer alan eşitlik ilkesinin
tam manasıyla gerçekleştirilmesi, kişilerin hayatının
her tarafında karşılaştıkları
ayrımcılığa karşı ihlal iddialarında
bulunabileceği bir mekanizmanın varlığı, buna dair
duyduğumuz gereklilik Türkiye İnsan Hakları Kurumunun
lağvedilerek yerine Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumunun oluşmasına sebebiyet verdi.
Şu an iş yaşamından ev
kiralamaya kadar ya da herhangi bir dernek üyeliğine kadar, cins
konusunda, engellilik konusunda, yaş konusunda, mezhep konusunda, herhangi
bir konuda ayrımcı muameleye maruz kaldığını
düşünen bireyler Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna
müracaat edebilecekler. Ancak, sadece engellilik türleri bile işitme
engellilerden zihinsel engellilere kadar 8 farklı grubu içinde
barındırdığından, mobbing gibi, cinsel istismar gibi
çok farklı, çok fazla derecede çalışma gerektiren farklı
konularda ayrımcılık iddialarına karşı bu kurumun
çalışma yapma gerekliliği, kurumun özellikle kapasitesinin
artırılması ama özellikle de bu alanda çalışacak
uzmanların yetiştirilmesi gerekliliğini ortaya koydu. Bu nedenle,
kuruma üye olmak için kişilerin müracaatları alınmış
olup, öncelikle kurumda çalışacak uzmanların mesleki
yeterliliklerinin sağlanabilmesi için çalışmalar
gerçekleştirilmekte. Bu tamamlandığında hayata geçecek olan
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, sadece Türkiyede
yaşayan bireyler açısından değil, bundan sonra
ayrımcılığa uğrama ihtimali olan herkesin
haklarını güvence altına alacak ayrı bir kurum olma
özelliğine sahip.
Bu vesileyle her birinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar).
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Benli.
Söz sırası Burdur Milletvekili Bayram
Özçelike aittir.
Buyurun Sayın Özçelik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihimizin
derinliklerine kök salan ve geleceğimize bağ kuracağına
inandığımız vakıflarımız, medeniyetimizin
yüceleşmesinde çok önemli bir fonksiyon üstlenmektedir, kültür ve medeniyetimizde
bir mülkün bütün faydasını insanların yararına bırakarak
sonsuza kadar başka birinin mülküne geçmeyecek şekilde
kullanılmasının sağlanmasıdır.
Medeniyet tasavvurumuzda, vakıflar eliyle,
milletimizin her yönden sürekli olarak yenilenmesini sağlamış,
yardımlaşma ve dayanışma duygusunu güçlendirmişizdir. Bugün
bizim empati dediğimiz, eşsiz bir diğerkâmlık numunesi
olarak vakıflarımız önümüzde durmaktadır. Paylaşma
duygusunun oluşturduğu yakınlaşma duygusu toplumun
harcı olmuş ve ebet müddet bir toplumun oluşmasına hizmet
etmiştir. Tahayyül eder misiniz, yaşadığımız ve
tarihte hâkim olduğumuz topraklarda vakıf hizmetlerimiz ve vakıf
eserlerimizi bir tuğra gibi bırakmamış olsaydık
şimdi bizler gururla ecdadımızı yâd ediyor olur muyduk?
Vakıflarımız âdeta millî müdafaa teşkilatı olarak o
topraklarımızda gururla gezmemize ve konuşmamıza imkân
sağlamaktadır.
Vakıflar, bugünkü manada üçüncü sektör olarak
adlandırılarak kamu ve özel sektörün ardından toplumun her
alanında ve hayatın her anında farklı ve kalıcı
hizmetler vermektedir. Özellikle hükûmetlerimiz döneminde, Vakıflar Genel
Müdürlüğünün yoksullara yardım yapma amacından
uzaklaştığını görülerek hemen asli görevine dönmesi
için gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Vakıf
yapılarının korunması dışında
vakıfların hayır şartlarının yerine getirilmesi
amacıyla da çalışmalar yapılmaktadır.
Anadoluda, Trakyada, Osmanlı ve Selçuklu
medeniyetinin hayat bulduğu topraklarda vakıf eserlerini restore
ederek aslına dönüştürmeye devam ediyoruz. Her esere
ulaştık. diyemiyoruz, ağlayan eserlerimizin farkındayız
ama Allahın izniyle, Hükûmetimizin iradesiyle, Vakıflar Genel
Müdürlüğümüzün gayretli çalışmalarıyla bu eserleri
gülümseyen eserler arasına dâhil edeceğiz. Peki, bu eserler için
bütçeyi nereden buluyoruz? Vakıflar Genel Müdürlüğünün öz
kaynaklarıyla gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Vakıf
akarlarından elde edilen gelirlerle, yıllar boyunca kendi hâline terk
edilmiş onlarca vakıf akarına fonksiyon
kazandırılmıştır. Bu, AK PARTİ hükûmetlerinin atalet
içindeki kurumları kendi özüne döndürme ve icraata geçirme becerisidir.
2003 yılından itibaren günümüze kadar,
projelerinin çizilmesine cesaret edilemeyen, neredeyse yok olmaya yüz
tutmuş 4.750 adet vakıf eserinin proje ve restorasyon
çalışması yapılmıştır. Düşünsenize, on
üç senede 3 milyar 300 milyon TL değerinde yatırım yapılmış
ve 81.270 kişiye istihdam sağlanmıştır.
Yeni dönemde vakıf depoları kilit
altında tutulmamakta, vakıf müzeleri, vakıf üniversiteleri,
öğrenci bursları, fakirlere iaşe ve gıda
yardımları bir bir devreye sokulmakta, vakıf medeniyetimizin
devamına vesile olunmaktadır.
Vakfın ruhunu ve vakfın
anlayışını diri tutmak, vakıf insanı olmanın
manevi derinliğini insanımıza ve neslimize aktarabilmek ve
yaşatabilmekle olur. Ölüm sonrası sonsuz âlem yolculuğunda da
kazançlı olmak, bırakılan vakıfların eşrefimahlukat
olan insanın hayrında ve hizmetinde kullanılmasıyla
mümkündür.
Vakıf hizmetleri toplumumuzu öyle
kuşatmalı ve kuşatmasını sağlamalıyız
ki bir insan vakıf evde doğar, vakıf bir beşikte büyür,
vakıf kitaplardan okur, vakıf bir mektepte hocalık veya hizmet
eder, vakıf bir mekânda ölür, vakıf bir tabuta konur ve yine,
vakıf mezarlığında dostlarının yanına
gömülür. Rabbimizden duamız, bir vakıf hizmetinde, vakıf
insanı olarak son nefesimizi almasıdır.
Bu vesileyle, Saygıdeğer
Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, Başbakan
yardımcılarımıza, sayın genel müdürlerimize ve tüm
çalışanlarımıza Türk milleti adına, vakıflara
verdikleri bu özverili hizmetlerden dolayı şükranlarımı
sunuyorum.
Kıymetli heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özçelik.
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, El Babda yaşanan olayla
ilgili olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden yapılan açıklamaya
göre 1 askerin şehit olduğuna, 1 askerin yaralandığına
ve bu olayı şiddetle kınadığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, az önce,
El Babdaki olayla ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerinden bir açıklama
yapılmış, bilginize sunmak istiyorum: Sabah saatlerinde
bombalı araçla yapılan saldırıda 1 kahraman silah
arkadaşımız şehit olmuş, 1'i ağır olmak
üzere, 6 kahraman silah arkadaşımız
yaralanmıştır. Yaralılar hastanede tedavi altına alınmışlardır.
Bir kez daha, olayı şiddetle
kınadığımızı, lanetlediğimizi ve şehit
askerimize de Allahtan rahmet dilediğimizi, yaralılara da şifa
dilediğimizi ifade etmek istiyorum.
Sayın Akçay, sisteme girmişsiniz, 60a
göre size bir dakika süreyle söz vereceğim, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, El Babda şehit olan askere Allahtan rahmet, yaralı
askere acil şifalar dilediğine, Hükûmetin Suriyedeki gelişmeler
ve Fırat Kalkanı operasyonu hakkında Meclise bilgi vermesi
gerektiğine ve MHP Grubu olarak TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılıya Almanyada saygısızca davranışta
bulunan yetkilileri kınadıklarına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu, Fırat Kalkanı harekâtının
106ncı gününde yine bir şehit haberiyle, maalesef, yüreğimiz
dağlandı. El Babda gerçekleştirilen saldırıda 2
askerimiz şehit olmuş ve 1 askerimiz de yaralanmıştır.
BAŞKAN 1 askerimiz şehit Sayın
Akçay. Son bir açıklama geldi Türk Silahlı Kuvvetlerinden; 1
askerimiz şehit, 6 askerimiz yaralı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet, 1 askerimiz şehit
ve 1 askerimiz ise yaralanmıştır çünkü bizdeki bilgi 2
şeklindeydi. Allah hiç şehit vermesin, tabii, temennimiz o.
Şehitlerimize Allahtan rahmet ve milletimize
başsağlığı diliyorum. Yaralı askerimize de acil
şifalar temenni ediyorum.
24 Kasımda da, yine, aynı bölgede 3
askerimiz şehit olmuştu ve 10 askerimiz yaralanmıştı.
Henüz bu saldırının failleri hakkında Hükûmetten net bir
açıklama gelmemişken, yine, yeni bir saldırıya
uğradık.
Sayın Başkan, siz Genelkurmay
açıklamasını hatırlattınız, teşekkür ederiz.
Yalnız, tabii, Hükûmetin, Suriyedeki bu gelişmeler ve Fırat
Kalkanı operasyonuyla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine bir
bilgi vermesi gerekir.
Aziz milletimizin desteği Silahlı
Kuvvetlerimizin arkasındadır. Allah her birinin yar ve
yardımcısı olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bağlıyorum, bir
konu
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yine, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Sayın Ayşenur
Bahçekapılının, bu, pasaport işlemleri bahanesiyle Alman
polisi ve yetkilileri tarafından Köln şehrinde çirkin muamelelere
maruz kaldığını esefle öğrendik. Sayın
Bahçekapılıya öncelikle geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Bir Türk milletvekilinin saatlerce havaalanında bekletilmesi, polis karakolunda
alıkonulması, tehdide maruz kalması kabul edilebilir bir durum
değildir ve uluslararası diplomatik dokunulmazlık
kurallarını da hiçe sayan bu davranış tam anlamıyla
Alman Hükûmeti tarafından yapılan bir skandaldır. Her
fırsatta teröristlere kucak açan ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekiline böyle saygısızca ve hadsizce
davranışta bulunanları Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına esefle kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Herhâlde bu
davranışların Türkiye tarafından bir
karşılığı olacaktır veya olmuştur diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
Sayın Turan, size de bir dakika süreyle söz
veriyorum.
Buyurun.
6.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, El Babda şehit olan askere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Fırat Kalkanı harekâtında
şehit olan askerimize biz de Allahtan rahmet diliyoruz, milletimizin
başı sağ olsun. Ayrıca yaralılarımız var,
gazilerimize, yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz.
Milletimizin desteğinin, duasının askerlerimizle beraber
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldırım
7.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, El Babda şehit olan askere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine, TBMM
Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılıya Almanyada
yapılan muameleyi kabul etmenin mümkün olmadığına
ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de Suriye El Babda hayatını kaybeden
güvenlik güçlerine Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine
başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifa
diliyorum. Ancak üzüntü veren husus şu ki ülkeyi yöneten kişilerin
açıklamaları bu operasyonun amacının
muğlaklığını veya aynı kişinin,
Cumhurbaşkanı ya da Başbakanın farklı günlerde
yaptığı açıklamalar da bu operasyondaki amacın çok net
olmadığını ifade ediyor ama şunu söyleyelim: Maalesef
burada hayatını kaybeden güvenlik güçlerinin oraya girme iradesi ile
oradaki amacı belirleme sürecinin dışında olduğunu çok
iyi biliyoruz.
Yine, Sayın Meclis Başkan Vekili Ayşe
Nur Bahçekapılıyla ilgili olarak Almanyada
karşılaşmış olduğu muameleyi kabul etmek mümkün
değil. Bu konuda asla bizim açımızdan bu işin kabul
edilebilir bir tarafı yoktur; aynı bizim ülkemizde milletvekillerinin
uğramış olduğu uygulamalar ve tutuklamalar gibi diye
söylüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Söz sırası, Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemire aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Aydemir.
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Başkanım teşekkür ediyorum.
Benim konuşmam da vakıflar üzerine.
Başlarken, şehitlerimize ben de rahmet diliyorum, Allah gani gani
rahmet eylesin.
Vakıflarla ilintili bir selamlama yapmak
istiyorum. Başta, Sayın Başkanımız olmak üzere
yüreğini Hakka ve halka vakfeden bütün milletvekillerimizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir özel isim, kelamından çokça istifade
ettiğimiz bir mütefekkir, vakıfları tarif ederken şöyle bir
niteleme yapıyor, diyor ki: Vakıflar, birleyici ve
bütünleştirici gönül adresleridir. El-Hakk öyledir. Bir başkası
ise vakıfları bütünüyle gönül bilgisi olarak tanımlıyor.
Biz daha değişik veçheden bakıyoruz ve vakıfları,
mübarek coğrafyamızı tarif eden sırrın, millî iradeyi
ayakta tutan terkibin ve yüksek terbiyenin ürünü kurumlar olarak niteliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, buna ilave
ediyoruz ve diyoruz ki: Vakıf zihniyetimiz, insanlığa Mevlanaca
sesleniş, insanlık için Yunusça niyaz, insanlık uğruna
Alvarlı Efece duruştur. Zaten, adı üstünde ya vakfetmek, vermek,
bağışlamak. Medeniyetimizi bunun üzerine inşa etmişiz
şükür ve dimağımızı Veren el, alan elden üstündür.
diye şekillendirmişiz ki böylesi yüksek anlam ifade eden vakıf
kurumunu ihdas etmişiz. Beklentisiz muhabbet,
karşılıksız iyilik, millî ve manevi değerlere sadakat,
millî iradeye vefa ve elbette bu kültürü yaşatmak adına millî ve
manevi hassasiyetlere vukufiyet. Bu hâli en iyi, liderimiz, Sayın
Cumhurbaşkanımız ifade ediyor, diyor ki: Medeniyetimiz bir
yönüyle de iyiliğin kurumsallaşmış hâli olarak ifade
edebileceğimiz bir vakıf medeniyetidir. Bugün, dünyanın pek çok
ülkesinde yaygın şekilde kabul gören vakıf
anlayışının kaynağı bu topraklardır. Kendini
insanlığa ve hatta tüm mahlukata vakfetme, insanlığın
ve mahlukatın yararına çalışma anlayışı,
yolda kalmışlardan göçmen kuşlara kadar hayata ve insana dair ne
varsa her şeyi içine alan bu muhteşem medeniyet
ecdadımızın bize bıraktığı en büyük
miraslardan biridir.
Bir başka tarihî tespit daha yapıyor
Sayın Cumhurbaşkanımız: Herkesin sömürmek için
gittiği Orta Doğuya biz demir yollarımızla gittik, su
kanallarımızla gittik, hanlarımızla gittik, çarşılarımızla
gittik, en önemlisi birlikte yaşama kültürümüzle gittik; bizim
farkımız bu. diyor.
Evet, arkadaşlar, farkımız, 3
kıtaya adalet taşıyan, insan sevgisi taşıyan bu yüce
milletin farkı budur: Vakıf medeniyeti ve vakıf kültürü.
Şükür, bugün AK anlayış tarafından hayata geçirilen ve desteklenen
binlerce vakıf, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu mezra
mezra, köy köy, ilçe ilçe taşımaktadır. Vakıf
çalışmalarımız dünyadaki mazlumların, çaresizlerin de
umut ışığı olmuştur. Bosnadan Türkmenistana,
Yemenden Somaliye, Balkanlardan Asyaya, Afrikaya kadar vakıf elimiz
mazlumlara uzanmıştır. Hasılı, AK PARTİ
hükûmetlerince vakıflar alanında kaydedilen yatırımlar ve
kararlılıkla sürdürülen yaptırımlarla yüzlerce yıl
bizi dünyaya hükümran kılan ecdadımızın ruhu yeniden
uyanmış, yardımlaşma ve dayanışma adına bir
diriliş hareketi başlatılmıştır;
farkımız budur, bizim millet olarak yeryüzündeki farkımız
da zaten budur.
Değerli arkadaşlarım, başlarken
bir duruştan bahsettim: Alvarlı Efece bir duruş. dedim.
Alvarlı Efece duruşu. dediğimde aslında orada kalmak
durumundaydım, Pasinlerden bahsetmeliydim, Hasankalede
durmalıydım çünkü vakıfların zirve noktası
Pasinlerdir, Hasankaledir. 1048 yılı -Vakıflar Genel
Müdürlüğümüz çok iyi bilir- vakıfları ifade eden bir tarihtir.
Bundan on asır önce Hasankalede bir isim, özel bir isim, Halil İbani
ilk vakıf senedini imzalamış isimdir, dadaş meşrepli
birisi. Elhamdülillah, her güzel girişimde olduğu gibi burada da bir
dadaşın imzası var. Plan Bütçe Komisyonunda söyledim, oradaki
arkadaşlarımız biliyorlar, tekraren not düşüyorum. Madem
ilk vakıf senedi 1048de Pasinlerde imza edilmiş, o hâlde bu nadide
ilçemizde bir de vakıf anıtı inşa edelim diyorum. Burada
bir gün sürecek etkinlikler, bilimsel konferanslar tertip edelim. Bu bir
zarurettir, Halil İbaninin ruhunu da tazim etmek için gerekliliktir.
Bu vesileyle, bütçemizin zaten hayırlı
olacağını biliyorum, geçmiş 14 bütçemiz öyleydi, bundan
sonra da öyle olacak, bereket niyaz ediyor, hepinizi kalbî
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydemir.
Şimdi söz sırası Zonguldak
Milletvekili Faruk Çaturoğluna aittir.
Buyurun Sayın Çaturoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÇATUROĞLU
(Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının 2017 yılı bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Ancak, konuşmama başlamadan önce El
Babdaki şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Yine, Meclis Başkan Vekilimiz Ayşe Nur
Bahçekapılıya yapılmış olan, Almanlar tarafından
yapılmış olan muameleyi tasvip etmediğimizi ve
şiddetle kınadığımızı ifade etmek istiyorum.
Bir de geçenlerde Sayın
Cumhurbaşkanımız faizle mücadele konusunda yalnız
olduğunu ifade etti. Biz diyoruz ki: Sayın Cumhurbaşkanım,
yalnız değilsiniz; AK PARTİ Grubu arkanızda, millet
arkanızda, ümmet arkanızda, dünyanın bütün mazlumları da
arkanızda. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bir hatırayla devam
etmek istiyorum. 17 Ağustos 1999 depreminde Yalovanın
Çınarcık ilçesindeydim, orada depreme yakalandım. Maalesef dört
gün sonra devlet oraya ulaşabildi. Telefon dâhil bütün ulaşım
kesildi ama dikkat çekici olarak söylemek istiyorum ki bugün Türkiye Cumhuriyetinin
AFAD teşkilatı yirmi iki saat içerisinde Nepaldeki depreme müdahale
etmiştir. Türkiyenin gelmiş olduğu gücü görmemiz
açısından bu çok önemli bir örnektir diye düşünüyorum.
Sadece Nepal değil; Afganistan, Arnavutluk,
Myanmar, Vanuatu, Malezya, Bosna-Hersek, Sırbistan, Orta Afrika
Cumhuriyeti ve Ukrayna gibi dünyanın birçok ülkesinde de din, dil,
ırk gözetmeksizin sosyosiyasal krizler ve doğal afetler sonucu
mağdur olan insanlarımıza AFAD koordinasyonunda yardım
elini uzattık. Yardım bekleyen değil, yardımı beklenen
ülke hâline geldik. Bundan dolayı da başta Sayın
Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız olmak üzere,
emeği geçen bütün herkese şükranlarımı sunuyorum.
Dünyanın neresinde olursa olsun zor durumda
olan insanlara ve insanlığa ümit olan Türkiye, 2016 yılı
raporuna göre, 2015 yılında Amerikadan sonra dünyada en büyük insani
yardım yapan ülke hâline gelmiş. Bunu da bir örneklendirmek
istiyorum. Biliyorsunuz, vaktizamanında Avrupanın en küçük ülkesi
olan Lüksemburgdan 1 milyon dolar yardım alan bir ülkeyken, bugün sadece
bir yılda 3,2 milyar dolar insani yardım yapabilen bir ülke hâline
gelmemiz Türkiyenin nereden nereye gelmiş olduğunun da en güzel
ifadesidir diyorum. Türkiye, AFADla, yardım yapılan ülke konumundan,
dünyanın her ülkesine yardım yapan ülke konumuna gelmiştir.
En önemlisi de, değerli arkadaşlar,
gittiğimiz ülkelere yardım yapıyoruz, sadece yardım;
Batılıların yaptığı gibi onları
yardım adı altında sömürmek için gitmiyoruz, bu da en önemli
farklarımızdan bir tanesidir.
Burada sözü gelmişken, 2015 yılında
Zonguldak ilimizin Devrek ilçesi Karşıyaka Mahallesinde büyük bir
heyelan meydana geldi. 23/10/2016 tarihinde hak sahipliği
çalışmaları ilana çıktı. Yakında bu
çalışmalar da tamamlanacak ve afetten etkilenenlere de yine
devletimizin yüce eli yetişmiş olacak.
2000-2015 yılları arasında, Zonguldak
ilimize 628 afet konutu ve 4 adet altyapı projesi ihalesi
yapılmış ve bunlar da tamamlanmıştır.
Afet deyince, kurtarma deyince, Türkiye
Taşkömürü İşletmelerinin efsanevi tahlisiye ekibinden
bahsetmemek olmaz. 500 kişilik bir kadrosu olan bu kurtarma ekibi, gerek
depremlerde gerekse maden kazalarından ve çeşitli zamanlarda -17
Ağustos Gölcük, 12 Kasım Düzce ve 2011 Van depremlerinde- önemli
görevler üstlenmişler ve birçok insanı da enkazdan
kurtarmışlardır.
Bütçemizin hayırlı olmasını
temenni ediyor ve bütçemizde emeği olan başta
Cumhurbaşkanımız olmak üzere Başbakanımıza,
bakanlarımıza ve bütün emeği geçenlere huzurunuzda teşekkür
ediyorum, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
60a göre söz veriyorum bir dakika süreyle.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlunun 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce kürsüde konuşan değerli
milletvekili arkadaşımız Yalova depremine Yalovada
yakalandığını ve devletin dört gün sonra
ulaştığını söyledi. Bu doğru değil. Yani o
1999 yılı şartlarında mümkün olan en kısa süre
içerisinde, saatler içerisinde devlet gerekli müdahaleyi
yapmıştır. O tarihteki depremin cesameti, büyüklüğü, etki
alanı dikkate alındığında bu bir haksızlık
olacaktır, doğru değildir.
Fakat biz şunu biliyoruz: 17 Kasımda
Siirtte bir maden kazası meydana geldi, 16 kişi toprak altında
kaldı, maalesef 12 işçimizin cenazesi çıkarılabildi günler
sonra ve hâlâ toprak altında kalan maden işçileri var.
Bunları söylerken, siyasi birtakım
yargılar, çıkarımlar yapmaya çalışırken tabii
tutarlı bir şekilde, bütünlüklü bakmak lazım. Geçtiğimiz
yıllarda -sanırım beş altı yılı da geçti- Kahramanmaraşın
Elbistan ilçesinde meydana gelen yine bir göçükte kalan işçilerin
cenazelerinin hâlâ çıkarılamadığını
hatırlıyoruz, aradan yıllar geçti. Bu nasıl bir devlet
gücü, imkânıdır, başarıdır ki aradan yıllar
geçiyor, bunların cenazelerine ulaşılamıyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, bir
dakikalık söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çam.
60a göre bir dakika size de söz veriyorum.
9.- İzmir Milletvekili
Musa Çamın, iş cinayetleri ve iş kazalarını önleyecek
tedbirlerin en kısa sürede geliştirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın konuşmacı Plan ve Bütçe
Komisyonunda çok değerli bir arkadaşımız. Şimdi, tabii
ki maden kazaları
Kendisi de Zonguldak Milletvekili ve geçmişte
belediye başkanlığı da yapmış bir
arkadaşımız ama Türkiyedeki maden cinayetlerinin büyük
bölümünün Zonguldakta gerçekleştiği açık ve net.
Geçtiğimiz günlerde yine Şirvanda 16 işçi kardeşimiz göçük
altında kaldı, bir cinayete kurban gittiler. On yıldır AKP
Hükûmetleri dönemindeki iş cinayetleri gerçekten maksimum düzeydedir.
Maraş Afşinde hâlâ daha 9 işçi kardeşimizin cesedi toprak
altında ve bugüne kadar henüz daha kendilerine
ulaşılabilmiş değildir.
Dolayısıyla, bu konular bizim Türkiye
açısından önemlidir. İş cinayetleri Türkiyenin önemli
ayıplarından biridir. Avrupa 1incisi ve dünyada 3üncü
durumdayız. Bizim iş cinayetlerini ve iş kazalarını
önleyecek tedbirleri ve önlemleri en kısa sürede geliştirmemiz
gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bütçe
disiplini dışına çıkmayalım. Şimdi, bir
milletvekili bir ifade kullandı diye kalkıp herkes o ifadeye
ilişkin kendi yorumlarını katmasın lütfen. Bu işi
bitirelim.
Buyurun Sayın Çaturoğlu.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Benim amacım devrisabık yaratmak
değildi, sadece bir kıyaslama yaparak o gün başımıza
gelen bir hadisenin bugün ne durumda olduğunu, bugün ülkemizin hangi
kapasiteye ulaştığını anlatmak bakımındandı.
Bir polemik yapmak için de bunu söylemedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum Sayın
Çaturoğlu.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine,
Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam
211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Söz sırası Gümüşhane
Milletvekili Hacı Osman Akgüle aittir.
Buyurun Sayın Akgül. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI OSMAN AKGÜL (Gümüşhane)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığının bütçesi üzerinde grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, El Babda şehit olan askerimize
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyor, gazilerimize şifalar diliyorum.
Ülkemiz sahip olduğu coğrafi konumu
sebebiyle doğal afetlerle sıklıkla karşılaşan bir
konumdadır. Doğal afetlerin doğrudan ya da dolaylı neden
olduğu maddi ve manevi kayıplar, afet yönetiminin ve afet
sonrasında koordinasyonun ne kadar titizlikle ele alınması
gerektiğinin bir kanıtıdır.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğanın Başbakanlığı döneminde üzerine
hassasiyetle eğildiği konulardan birisi de afet yönetimiydi. Bu
sebeple, günümüzde önemli çalışmalara imza atan, mazlumlara umut olan
AFAD, 2009 yılında yüce Meclisimiz tarafından hazırlanan
5902 sayılı Kanunla resmen çalışmalarına
başlamıştır. Afetlere dirençli toplum oluşturma misyonuyla
çalışmalarını sürdüren AFAD, ülkemizin geçmiş
deneyimlerini de göz önünde bulundurarak kaynaklarının çoğunu
afet anı ve sonrasına harcayan kriz yönetimi anlayışı
yerine, kaynaklarını afet öncesine odaklayan yani hazırlık
ve risklerin azaltılmasına öncelik veren risk yönetimi
anlayışını ön planda tutmuştur.
Ülkemizin deprem bölgesinde olduğunun
bilincinde çalışmalarını sürdüren AFAD, şu an
itibarıyla 784 adet gözlem istasyonuyla Avrupada 2nci sırada gözlem
istasyonu işleten kurum hâlindedir. Bunun yanı sıra, toplumun
tüm katmanlarını afet hazırlığı düzeyinin
artırılması için başlatılan Afete Hazır Türkiye
Projesiyle 6 buçuk milyonu aşkın vatandaşımız
afetlerde doğru davranış şekillerini öğrenmiştir.
Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi, Afet Geçici Kent Yönetim Sistemi,
Elektronik Yardım Dağıtım Sistemi, Mekânsal Bilgi Sistemi,
sıfırıncı dakikadan itibaren tüm müdahale
aşamalarının yönetilebileceği Olay Komuta Sistemi gibi
hayati derecede öneme sahip projeler geliştirilmiş ve hizmete
hazır hâle getirilmiştir.
Yakın dönemde
yaşadığımız acı hadiselerden birisi de Van
depremidir. Deprem gerçekleşir gerçekleşmez bölgeye intikal eden AFAD
ekipleri önemli çalışmalara imza atmış, profesyonel destek
sayesinde yaraların kısa sürede sarılmasını
sağlamıştır. Deprem sonrasında 200 bin afetzede
ağırlanmış, depremin otuz dokuzuncu gününde temeli
atılan 17 binden fazla kalıcı konut afetin birinci yıl
dönümünde sahiplerine teslim edilmiştir. 1999 Düzce depreminde
yıkıntıların altında kalan bir devletten, bugün, ülke
içinde ve dünyada yaşanan tüm afetlere, krizlere anında müdahale
edebilen bir devlet hâline geldik. Ülkemizin veya dünyanın herhangi bir
bölgesinde yaşanabilecek deprem, sel, çığ, heyelan, yangın
veya insani kriz durumlarında süratle harekete geçebilen, sistemli hareket
edebilen bir kurumumuzun olması bizlere önce güven, sonra gurur
vermektedir.
2011 yılında başlayan bu
insanlık dramı nedeniyle Suriyeden Türkiyeye ve dünyaya yönelik göç
hareketleri ülkemizde AFADın koordinasyonunda yürütülmektedir. Türkiye,
insanlığın gereği olarak Suriyeli kardeşlerimize
açık kapı politikası uygulamış ve geçici koruma
sağlamaktadır. Ülkemizde toplam 2 milyon 758 bin 409 Suriyeli mülteci
bulunmaktadır. AFADın kurduğu ve yönettiği barınma
merkezleri sadece barınmaya değil, insanların tüm fiziksel,
sosyal, psikolojik ihtiyaçlarına yönelik dinamik merkezler olarak
insanlığa hizmet etmektedir. Mazlumların eli, suskunların
dili olan ülkemiz Suriyeli sığınmacıların
yaralarının sarılması ve yeniden hayata tutunmaları
için 12 milyar doları aşkın bir kaynak
harcamıştır.
AFAD, afet dışında kriz dönemlerinde
de önemli görevler üstlenmiştir. Libya ve Mısırda yaşanan
iç karışıklık sonucunda bu ülkelerde bulunan
vatandaşlarımızın ve mağdurların tahliyesi özel
operasyonlarla sağlanmıştır. Libyada patlak veren iç
savaş sonrası 25 bin kişi ülkemize getirilerek tüm dünyanın
gıpta ile izlediği bir tahliye operasyonu
gerçekleştirilmiştir. Yine, Mısırda yaşanan iç
karışıklıklar sebebiyle 3.295 kişi bölgeden tahliye
edilmiştir. Türkiye artık yardım bekleyen, alan el değil;
yardımı beklenen, istenen konumuna gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HACI OSMAN AKGÜL (Devamla) - Türkiyenin ortak gücü
AFAD, 5 kıtada deprem, sel, kıtlık, kuraklık, yangın,
iç karışıklık ve benzeri nedenlerle hizmetlerini
yürütmektedir.
2017 bütçemizin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Akgül.
Söz sırası Gaziantep Milletvekili Ahmet
Uzere aittir.
Sayın Uzer, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET UZER (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı bütçesi üzerinde söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce Fırat
Kalkanı Operasyonunda şehit olan askerimize Allahtan rahmet,
yakınlarına ve milletimize de başsağlığı
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, afet ve acil
durumlarda kamu, sivil toplum ve özel sektör kaynaklarının doğru
bir şekilde yönetilmesi, daha fazla canın kurtarılması,
daha az zararın oluşması için AFAD çok önemli bir kurumdur.
Afetlerin tek elden koordine edilmesi için 2009 yılında
Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı kuruldu. AFAD, artık felaketler başa
geldiğinde müdahalede bulunan afet yönetim politikalarını geride
bırakmıştır. Şimdi, afetleri henüz gerçekleşmeden
önlemeye çalışan Afet Risk Yönetim Sistemini uygulamakta ve zarar
azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme
aşamalarından oluşan Bütünleşik Afet Yönetim Sistemi
olarak adlandırılan yeni bir modeli benimsemektedir. AFAD
kurulduğu günden itibaren sorumlu olduğu her alanda sistem kurmaya,
riskleri yönetmeye gayret göstermektedir. Sistematik, sürdürülebilir
bilişim teknolojilerini, uydu ve havacılık gibi ileri
teknolojileri entegre bir sistem içerisinde kullanan Türkiye Afet Müdahale
Planına geçmiştir. Bu planla, AFAD koordinasyonunda
bakanlıklarımız, merkez ve yereldeki tüm kurum ve
kuruluşlarımız, valiliklerimiz, yerel yönetimlerimiz ve STKlarımızla
birlikte afetlerin ilk dakikasından Türkiye'nin ortak gücü olarak harekete
geçebilecek bir sistem oluşturmuştur. 2011 yılı
Ağustos ayında Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu tarafından
onaylanan ve 2012 yılında yürürlüğe giren Ulusal Deprem Stratejisi
ve Eylem Planı ülkemizin deprem risklerini azaltmada bir yol haritası
niteliğindedir.
Afetlerden sonra etkin ve hızlı müdahaleyi
sağlayacak şekilde barınma ihtiyaçlarının
sağlanması için çadır ve çadır içi malzemelerin
depolandığı lojistik depo kurulumu çalışmalarına
başlanmış ve 24 tanesi tamamlanmıştır.
Afet riski yüksek olan ülkemizde bireyden
başlamak üzere toplumun tüm katmanlarının afet
hazırlığı düzeylerinin artırılması için
başlatılan Afete Hazır Türkiye Projesiyle 6,5 milyonu aşkın
vatandaşımız afetlerde doğru davranış
şekillerini öğrendi ve bilgilendi. Kampanya kapsamında Afete
Hazır Aile, Afete Hazır Okul, Afete Hazır İşyeri,
Afete Hazır Gençler Projeleri yürütülmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, 2016 Küresel
İnsani Yardım Raporuna göre geçtiğimiz yıl
Amerikanın ardından en çok uluslararası yardım yapan ülke
konumuna geldi. Türkiye, gayrisafi millî hasılasının yüzde
0,37sini insani yardımlara ayırması nedeniyle dünyanın en
cömert ülkelerinden bir tanesi olmuştur. Türkiye, AK PARTİ
hükûmetleriyle, yardım yapılan ülke konumundan dünyanın her
ülkesine yardım yapan ülke konumuna gelmiştir. Türkiye'nin
gerçekleştirdiği 3,2 milyar dolarlık insani yardım geçen
yılda dünyada yapılan yardımın yüzde 11ini
oluşturmaktadır.
Bunların yanında, seçim bölgem olan
Gaziantepte misafir ettiğimiz ve AFAD koordinasyonuna verilen Suriyeli
mülteciler konusuna değinmek istiyorum.
Bildiğiniz üzere, 2011 yılı Nisan
ayında başlayan Suriyeden ülkemize ve dünyaya yönelik göç
hareketleri Türkiye'de AFADın koordinasyonunda yürütülmektedir.
Türkiye'nin açık kapı politikası uygulamasıyla ülkemize
gelen bu insanlar yeni bir hayata başlamışlardır.
Değerli milletvekilleri, Gaziantep ilimizde,
İslahiyede 2, Nizipte 2, Karkamışta 1 adet olmak üzere 5 adet
geçici barınma merkezi hizmet vermektedir. Seçim bölgem olduğu için
özellikle son beş yılını çok iyi biliyorum ve bu geçici
barınma merkezlerinde Türkiye'den ve dünyadan çok sayıda ziyaretçiyi
misafir ettik. Fakat orada gördük ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET UZER (Devamla) -
Türkiye'nin bakış
açısıyla dünyadaki insanların bakışı
arasında çok fark var. Bizler hiçbir menfaat beklemeden bu insanları
misafir ederken özellikle dışarıdan gelen insanların
meseleye çok daha farklı baktıklarını gördük ve
müşahede ettik. Bu da, bizim bakış açımızın çok
önemli olduğunu bizlere göstermektedir.
Bütçemizin hayırlara vesile olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Uzer.
Hatay Milletvekilimiz Hacı Bayram
Türkoğlunu konuşmalarını yapmak üzere kürsüye davet
ediyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI BAYRAM TÜRKOĞLU
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı bütçesi üzerinde grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, El Babda şehit düşen
askerimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil
şifalar diliyorum, tüm milletimizin başı sağ olsun diyorum.
Bugün ülkemiz adına yurt dışında
önemli işlere imza atan ve faaliyetleriyle bizleri gururlandıran
kuruluşumuz TİKA malumunuz soğuk savaş sürecinin sona
ermesiyle birlikte Orta Asyada yeni kurulan Türk cumhuriyetlerinin
kalkınmasına destek olmak ve ülkemizin tecrübelerini paylaşmak
amacıyla kurulmuştur. 2002 yılı sonrasında dünyadaki
gelişmeler, Hükûmetimizin aktif dış politikası ve ekonomik
büyümemiz doğrultusunda faaliyet coğrafyası da genişleyerek
başta yakın coğrafyamız Balkanlar ve Orta Doğu olmak
üzere, Afrika, Güney Asya, Pasifik ve Latin Amerikaya kadar TİKA
dünyanın dört bir yanında faaliyet gösterir hâle gelmiştir. Öyle
ki, 2002 yılında 12 olan TİKAnın yurt dışı ofis
sayısı 2016da 54 ülkeden 56ya yükselmiş, faaliyette bulunulan
ülke sayısı ise 150nin üzerine çıkmıştır.
Ayrıca, 1992-2002 yılları arasında 2.200 civarında
proje ve faaliyet gerçekleştirilmiş iken 2003-2015 yılları
arasında gerçekleştirilen proje ve faaliyet sayısı 17 bini
geçmiştir.
Değerli milletvekilleri, TİKA
tarafından hayata geçirilen proje ve faaliyetlerin sektörel
dağılımına bakıldığında, sosyal
altyapılar ve hizmetlerin ilk sırada olduğunu görüyoruz. Bu durum
Hükûmetimizin insan odaklı diplomasi anlayışının da
doğrudan bir sonucu ve yansımasıdır. TİKA eliyle
dünyanın dört bir yanında açılan okullar, kurulun kütüphaneler,
laboratuvarlar, inşa edilen hastaneler, klinikler binlerce insanın
sıkıntısına merhem olurken, ülkemizle olan
bağların her anlamda güçlenmesine ve milletimizin de hayır
duası almasına vesile olmaktadır.
TİKAnın faaliyetleri eğitim ve
sağlıkla sınırlı kalmayıp, son yıllarda
birçok alanı kapsayacak şekilde çeşitlenmiştir. Başta
Afrika olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde yüzlerce su kuyusu
açılarak yüz binlerce insanın temiz suya kavuşması
sağlanmıştır. Tarım, hayvancılık, enerji ve
birçok ekonomik sektörde projeler gerçekleştirilerek gelişmekte olan
ülkelerin istihdamına, üretimine ve gelir seviyesinin
artırılmasına katkı sağlanmıştır. Bu
açıdan bakıldığında, TİKA, dünyanın
farklı coğrafyalarında ülkelerin sahip olduğu refahı,
onların kurumsal ve beşerî kapasitesini artırmayı
hedeflemektedir. Aslında TİKA, bir insanın doğumundan ölümüne
kadar ihtiyaç duyulan her alanda projeler hayata geçirmektedir. TİKA restorasyon
çalışmalarıyla da ortak tarihî ve kültürel mirasımıza
sahip çıkmaktadır. Yüzlerce yıl önce inşa edilmiş, yok
olmaya yüz tutmuş camiler, medreseler, köprüler ve hanlar gibi eserler
yeniden toplumumuza ve gelecek nesillere
kazandırılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; TİKA, gittiği tüm coğrafyalarda faaliyetleriyle
yerel sorunların çözümüne somut katkı sağlamaktadır.
Örneğin Somalide gerçekleştirilen bir tarım projesi, istihdamı
artırırken, insanların Eş Şebab terör örgütünün eline
düşmesini engellemekte, Afganistanda bir eğitim projesi, genç
nesillerin yetişmesine katkı sağlarken, onları
bilinçlendirerek El Kaidenin militanı olmasının önüne
geçmektedir. Dolayısıyla, TİKA, basit bir kalkınma
yardımı yapmayıp, faaliyetleriyle birçok neticeyi aynı anda
elde etmektedir. Unutmamalıyız ki Türkiye'nin TİKA
aracılığıyla kalkınma iş birliği
alanında gösterdiği bu başarılar, tüm dünyaya bir mesaj
niteliğindedir.
Değerli milletvekilleri, TİKA, ülkemizin
uluslararası görünürlüğüne ve diğer ülkelerle olan uzun vadeli,
ekonomik, toplumsal ve kültürel ilişkilerine, geçtiğimiz çeyrek
asırda çok değerli katkılar sağlamıştır. Dolayısıyla,
dünyanın farklı coğrafyalarına açılım
noktasında, TİKA, devletimiz, Hükûmetimiz ve milletimizin
desteğini almaya devam edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle 2017 yılı
bütçesinin memleketimize, TİKAmıza ve tüm
kuruluşlarımıza hayırlı olmasını temenni
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Türkoğlu.
Söz sırası, Elâzığ
Milletvekilimiz Ejder Açıkkapıya aittir.
Buyurun Sayın Açıkkapı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ Grubumuz adına Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2017 bütçesi kapsamında söz
almış bulunmaktayım. Öncelikle, El Babda Hakka yürüyen
şehidimize Allahtan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar
diliyorum.
TİKA, milletimizin yardımsever ve cömert
duygularıyla yola çıkmış, kadim medeniyetimizin köklü
değerlerinden beslenerek, 1992 yılından bu yana, çeyrek
asırdır yardımlarıyla mazlumların umudu olmaya,
kardeş ve dost ülkelerin yanında durmaya devam etmektedir. TİKA,
56 ülke ofisiyle 150den fazla ülkede faaliyet göstererek ülkemizin
bayrağını dalgalandırıyor ve gönüllere milletimizin
samimiyetini, sevgisini işliyorsa burada şüphesiz ki başta
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
Dünyanın her yerine uzanıp nerede boynu bükük ve dertli var ise
Türkiye olarak oraya gidip az veya çok yardımda bulunacağız.
düsturu ve Hükûmetimizin TİKAnın faaliyetlerine
sınırsız desteği önemli rol oynamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz son on beş yılda her alanda elde ettiği
zenginliği, tecrübe ve birikimi kardeş ve dost ülkelerle paylaşmaktadır.
Bu sebepledir ki geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, Türkiye, 2015
yılında da birçok gelişmiş ülkeyi geride bırakarak,
dünya ekonomileri arasında 18inci sırada olmasına rağmen,
insani yardımlarda gayrisafi millî hasılaya oranla dünyanın en
cömert ülkesi olmuştur; yardım miktarı bakımından da
dünyanın en cömert 2nci ülkesi olmuştur. Uluslararası OECD
Kalkınma Yardımları Komitesi DACın 2015 verilerine göre,
pek çok ülke yardımlarını kısarken ülkemizin resmî
kalkınma yardımları geçen yıla oranla yüzde 9luk bir
artış göstererek 4 milyar dolara yaklaşmıştır. Bu
rakamla 2002 yılında 85 milyon dolar seviyesinde olan resmî
kalkınma yardımlarımız 2015 yılına
gelindiğinde 45 katın üzerinde bir artış göstermiştir.
Özel sektörümüz ve STKlarımızın yardımlarıyla beraber
Türkiyenin toplam kalkınma yardımları 2015 yılında
5,1 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Şunu iyi bilmeliyiz ki
artık Türkiye alan el değil, veren eldir. Birçok ülke, uygulayıcı
kurum olarak TİKAmızın faaliyetlerini kalkınma iş
birliği alanında dikkatle takip etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; TİKAnın faaliyet coğrafyası
genişlerken, gerçekleştirilen projeler birçok alanı kapsayacak
şekilde çeşitlenmiştir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin
istihdamına, üretimine ve gelir seviyesinin artırılmasına
katkı amacıyla tarım, hayvancılık, enerji ve
farklı nitelikteki ekonomik sektörlerdeki projeler
gerçekleştirilmektedir. Örneğin, Gambiyada 30 bine yakın insanın
faydalandığı balıkçılık sektörü
geliştirilmiş, Nijerde diğer köylere de verimli tarım
anlamında model olacak tarım köyü kurulmuştur.
Geçen hafta ziyaret etme fırsatı
bulduğum ve TİKA tarafından kurulan Sudan-Türk Mesleki
Eğitim Merkezi, 10 atölye ve 1 uygulama oteliyle yerel öğrenci ve
hocalara eğitim vermektedir. İsrailin uygulamış
olduğu abluka nedeniyle hayat şartlarının günden güne
zorlaştığı Gazze şeridinde TİKA tarafından
geçtiğimiz ekim ayında kurulan zeytinyağı üretim tesisi,
zeytin ülkesi Filistinde yüz binlerce çiftçiye umut olurken ülkenin ekonomik
refahına da katkı sağlamaktadır.
Kendi vilayetim Elâzığda Fırat
Üniversitesi Eğitim Fakültesi ve TİKA iş birliğinde Gana
Cumhuriyetinden gelen 27 öğretmen adayı, ülkelerinde
alamadıkları pedagojik formasyon eğitimini alıp ülkelerine
dönmüş, ülkemizi, Elâzığımızı ve
misafirperverliğimizi kendi öğrencilerine sitayişle anlatmaya
başlamışlardır.
Diğer taraftan, TİKA, insan
kaynakları kapasitesinin geliştirilmesi için de dost ve kardeş
ülkelerin öğrencilerini, öğretmenlerini, doktorlarını,
polislerini, hâkim ve savcılarını ve diplomatlarını
Türkiyede eğitmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son derece değerli bu faaliyetlerle ülkemiz aynı
zamanda dünyada yaşanan krizlere karşı, sorunun değil,
çözümün bir parçası olduğunu da tüm dünyaya göstermektedir diyor,
TİKA Başkanımıza ve çalışma
arkadaşlarına emeklerinden dolayı teşekkür ederken yüce
Meclisimizi ve necip milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Açıkkapı.
Şimdi söz sırası, Bursa Milletvekili
Hakan Çavuşoğluna aittir.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ATİLA SERTEL (İzmir) Sakin sakin
konuş, bağırma, hiç bağırmadan, tamam mı?
BAŞKAN Tahrik etmeyin Sayın Sertel, siz
de.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının bütçesi hakkında söz aldım. Bu
vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Ben de sözlerimin başında, El Babda
şehit düşen askerimize Allahtan rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, AK PARTİ
Hükûmetleri döneminde, 2010 yılında kurulmuştur. Kurumun temel
görev alanları, bir yandan yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın bulundukları yerdeki
sorunlarına eğilmek ve güçlü bir diasporanın
oluşmasını gerçekleştirmek, diğer taraftan ise
tarihimizin bir emanetçisi olan soydaş ve akraba topluluklarıyla
sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesini
sağlamaktır. Bugün, bu kurum, Türkiyeye gelen her soydaş ve
akrabamızın kapısını çaldığı, istek ve
taleplerine cevap bulduğu, ülkemizin yüz akı kurumlarından
birisi olmuştur.
Sayın milletvekilleri, Türkiye, asla
Türkiyeden ibaret değildir. Fiziki sınırlarımız 786
bin kilometrekare olabilir ancak bizim gönül coğrafyamız bu
sınırların çok ötesindedir.
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bravo!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bugün,
Balkanlar başta olmak üzere, birçok bölge, vücudumuzdan
koparılmış uzuvlarımız gibidir.
MUSA ÇAM (İzmir) Gümülcinede ne var ne yok,
Gümülcinede?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Niye gitmiyorsun, Gümülcineye
niye gitmiyorsun?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
milletvekilleri, tıpta fantom ağrısı diye bir
ağrı vardır. Bu nedir bilir misiniz? (CHP sıralarından
gürültüler)
ATİLA SERTEL (İzmir) Fantom
ağrısı sende var ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sende karın
ağrısı var Hakan, sende karın ağrısı var.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Fantom
ağrısı, bir uzvun kesilmesinden sonra, kesilen o uzuv yerinde
duruyormuş ve ağrımaya devam ediyormuş gibi ağrı
hissedilmesidir. (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hakan, konuşma Hakan!
Sende karın ağrısı var sende.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Yani,
kişinin kolu kesilmiştir, vücudunda artık o kol yoktur ancak o
kişi, olmayan kolunun acısını hissetmektedir. (CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hakan, ayarını
bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar. Kimseyi konuşturmuyorsun
burada Hakan.
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu
tahriklerinize gelmeyecek sayın milletvekilleri, boşuna kendinizi
yormayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hakan konuşma! Çavuşoğlu,
sen ne konuşuyorsun be!
BAŞKAN Tahriklere gelmiyorsunuz,
teşekkür ediyoruz Sayın Çavuşoğlu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Fantom
ağrısı yaşayan bir kimse, üzerinden uzun yıllar geçse
de bu kişi bu ağrıyı hissetmeye devam eder. (CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çavuşoğlu,
ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar. Kimseyi
konuşturmuyorsun burada, hep laf atıyorsun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
İşte, bizim Balkanlarla, gönül coğrafyamızda yaşayan
kardeşlerimizle ilgili feryadımız da bu ağrının
bir tezahürüdür. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hiç
yakışmıyor, lütfen
Sayın Çavuşoğlu tahriklere
gelmeyecektir, bunu görüyorsunuz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hep laf atıyorsun Hakan.
BAŞKAN Tebrik ediyorum Sayın
Çavuşoğlu. Siz Genel Kurula hitap edin, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çavuşoğlu, en son ne
zaman gittin Gümülcineye?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
Başkan, ben onların derdini biliyorum. Birazdan söyleyeceklerimin
önünü almaya çalışıyorlar. (CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Konuşma Hakan,
konuşma, anlaşılmıyor konuştuğun.
MUSA ÇAM (İzmir) Gümülcinede, TİKAda
ne var ne yok?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hakan, ektiğini
biçiyorsun, ektiğini.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Ama, ne
yaparsanız yapın, gerçeklerin açığa çıkmak gibi bir
huyu vardır ve bu sizi rahatsız etse de biz bunları söylemeye
devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle bir şey olur mu
Hakan?
MUSA ÇAM (İzmir) Gümülcineye ne zaman
gittin, Gümülcineye?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ektiğini biçiyor,
ektiğini.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Arkadaşlar, burada, iki gün önce, bütçe görüşmelerinin ilk gününde
Ege adalarıyla ilgili bir tartışma yaşandı. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
tadını kaçırmayalım, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne yapıyorsun Hakan, ne
yapıyorsun, ne konuşuyorsun sen?
BAŞKAN Lütfen tadını
kaçırmayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle bir şey olabilir
mi? Devamlı oradan laf atıyorsun Hakan. Hatip oradan ne güzel
konuştu, ne güzel dinledik; sen dinlemeyi bilmiyorsun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bugün de
CHPli Tanju Özcan gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayacak şekilde
adalar konusunda iktidarımıza ve partimize yönelik suçlamalarda
bulundu. (CHP sıralarından gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) Gümülcinede ne var
Gümülcinede? Orada ne yaptın, ne yaptın?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hakan, böyle bir şey yok.
Dinlemeyi bilmiyorsun, dinlemeyi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Öncelikle
şunu ifade etmek isterim ki camdan evde oturuyorsanız
başkasının camına taş atmayacaksınız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dinlemeyi bilmiyorsun Hakan.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
Özcana tavsiyem, bu minval üzerine süre bir tartışmada Celal
Bayarın bir mitingde Adalara kim mendil salladı? sorusundan sonra,
İsmet İnönünün takındığı tavrı
takınmasıdır, bunu gözden geçirmesidir. (CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hakan, öyle bir şey yok.
Hakan, dinlemeyi bilmiyorsun. Oradan laf atarsan böyle olur. Birazcık
TİKAdan konuş.
MUSA ÇAM (İzmir) Bulgaristanda ne oldu,
Bulgaristanda?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, size
aynıyla muamele edilirse ne yaparsınız? Lütfen
(CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oturduğun yerden laf
atmak kolay, ektiğini biçiyorsun, ektiğini.
MUSA ÇAM (İzmir) Gümülcinede ne oldu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayarını
bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar. Ektiğini biçiyorsun Hakan.
Önce dinlemeyi öğreneceksin, sonra dinleyeceğiz seni.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
milletvekilleri, peki, nedir bu adalar konusu? Bakınız, burada
muradım, devrisabık teşkil etmek değil, İsmet
İnönüyü hedef tahtasına koymak değil ama gerçekleri de
açığa çıkarmaktır çünkü siz, bugünü şekillendirmek
istiyorsanız, bugünü kurmak istiyorsanız tarihte yaşanan hadiselerin
detaylı bir şekilde değerlendirilmesini sağlamanız
gerekmektedir. (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ektiğini biçiyorsun, seni
kimse dinlemez. Böyle bir şey yok.
MUSA ÇAM (İzmir) Gümülcinede ne oldu?
TİKAda ne yaptınız? Ne yaptın Gümülcinede? Gümülcinede
ne yaptın? Gümülcineye gittin mi hiç, Gümülcineye?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
milletvekilleri, Ege adaları 1923 yılında Lozanla
bırakılmış değildir, altını çiziyorum, Ege
adaları 1947 yılında Paris Anlaşmasıyla CHP Hükûmeti
döneminde Yunanistana bırakılmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çavuşoğlu, sen yürü
bakalım.
MUSA ÇAM (İzmir) Ne yaptın orada?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen ne yapıyorsun? Sen
önce bir dinlemeyi öğren. Bir sene boyunca burada laf atacaksın,
sonra seni konuşturacağız, öyle mi? Konuşamazsın
arkadaş, konuşamazsın!
MUSA ÇAM (İzmir) Ne yaptı TİKA?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
milletvekilleri, o tarihte hükûmet, adalar konusunda İngiliz büyükelçisi
marifetiyle görüşmelere çağrılmıştır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Lütfen,
artık tadını kaçırmayın.
MUSA ÇAM (İzmir) Ne yaptı TİKA, ne
yaptı, onu anlat.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Maalesef
dönemin hükûmeti bu çağrılara cevap bile vermemiştir sayın
milletvekilleri. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
Bakınız, o tarihte
Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri olan Feridun
Cemal Erkin ne diyor anılarında, söylüyorum: Konferans münasebetiyle
ben Genel Sekreter sıfatıyla Hükûmetten toplantıya katılmak
hususunda müttefikler nezdinde teşebbüste bulunulup
bulunulmayacağını sordum
.
MUSA ÇAM (İzmir) Gümülcinede ne oldu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne yapıyorsun sen, ne yapıyorsun?
Görüyor musun yaptığını? Eeey Hakan!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Hükûmet
toplandı ve bir karar verdi. Katılınmayacağını
söyledi ve ne yazık ki o tarihte Ege adaları elimizden
çıktı. diyor, değerli milletvekilleri, Elimizden
çıktı. diyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ektiğini biçiyorsun,
ektiğini. Utanmalısın oradan konuşmaya
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Ve son olarak
şunu söylüyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Hiç
şüphesiz bu emre riayet edilecektir. Ancak adaların ani kaderi
karşısında bir hüzne kapılmamak da
MUSA ÇAM (İzmir) Sen Gümülcineyi anlat.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ektiğini biçiyorsun
Hakan, ektiğini biçiyorsun, ektiğini biçiyorsun.
MUSA ÇAM (İzmir) - Gümülcinede oldu, ne oldu?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
mümkün
değildir. Bağırmakla, çağırmakla Ege adalarına
taarruz etmenin, katkı vermenin suçundan kurtulur muyuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Tarihin
gerçekleri bunlar.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Çavuşoğlu.
Sayın Çavuşoğlu, bütün tahriklere
rağmen son derece nezaketli bir şekilde güzel bir konuşma
yaptınız, tebrik ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu Meclis, Gazi Meclis. Bu Mecliste laf atmanın da bir adabı, usulü
var.
ATİLA SERTEL (İzmir) Sürekli laf
atıyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir kişi
konuşurken konuşmasından men etme tarzı, bir itiraz
şekli değildir. Dolayısıyla
(AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, Sayın Turana söz verdim, Sayın Turan konuşuyor.
Dinliyorum, buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
diyorum ki bu Meclisin bir mehabeti var, laf atmanın bir adabı var.
Bir grubun komple kürsüdeki konuşmacıya âdeta boğarcasına
bağırması, çağırması kabul edilebilir bir tarz
değildir, demokratik bir usul değildir. Laf atmanın bir
adabı vardır, bunu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Evet Sayın Turan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
demokrasi, hepimizin içselleştirmesi gereken bir rejim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Tarih de öyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Parlamento konuşulacak
bir yer ve burada Ne ektiysen onu biçersin., Ayarını bozduğun
kantar, gün gelir seni de tartar. gibi atasözleri, bugüne kadar -bir yıl
boyunca, iki bütçe arasında- kürsüye çıkan her
konuşmacımıza, pek çok arkadaşı nezaketle dinlerken
tek başına laf atan bir kişiye Cumhuriyet Halk Partisinin
haklı ve demokratik tepkisidir. Bundan sonraki süreçte bugün
konuşamadığı beş dakikayı bir yıl boyunca
bizim arkadaşlarımıza laf atıp onların süresinden
almasına saysın, bu bir. Bunun için grubuma teşekkür ediyorum,
onları alkışlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
İkincisi, sayın hatibin
konuşmasını çok dikkatle dinledim.
BAŞKAN Tabii, biz de gördük çok dikkatle
dinlediğinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Konuşması
sırasında 1947de Ege adalarını peşkeş
çektiğimizi, bunu CHPnin yaptığını söyledi.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, sataşmadan söz alamaz, konuşmayı
dinlemediler ki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunun için grubumuza
sataşma vardır, cevap hakkımızı
kullanacağız.
BAŞKAN Sayın Özel, ben tutanakları
isteyeceğim çünkü uğultunuzdan ben bile dinleyemedim yani siz hiç
dinlememişsinizdir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki. Tutanakları
getirin, bakın. O ifade karşısında cevap hakkımı
kullanayım.
BAŞKAN Son söz olarak ben de şunu ifade
ediyorum, madem atasözü dediniz: Herkes kendine yakışanı yapar;
ben o şekilde bağlıyorum bu işi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hakan Bey, bütün bir yıl
boyunca laf attı.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu,
isterseniz bu polemiği kapatalım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, polemiği kapatacağız elbette. Şunu ifade etmek
istiyorum: Ben Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili
arkadaşlarımızın bugünkü bu tavırlarını
anlayışla karşılıyorum. Orada da bahsettim, tarihin
maalesef açığa çıkma gibi bir huyu var. Şimdi, ben
(CHP
sıralarından gürültüler)
MURAT EMİR (Ankara) Tarihini bilmiyorsun,
tarihini.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir dakika, bir dakika
Ne
konuşuyorsun sen!
BAŞKAN Bir saniye, Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne konuşuyorsun oradan,
ne konuşuyorsun! Böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN - Biraz tahammüllü olun, gerekirse
cevabını verirsiniz, söz verdim Sayın Çavuşoğluna.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olmaz efendim, hakaret ediyor!
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Dinle ya,
dinle! Böyle bir usul yok ya! Dinlemeye tahammülün olsun ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tarihi öğretiriz, tarihi!
BAŞKAN Buyurun Sayın
Çavuşoğlu, sizi dinliyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkanım, biraz evvel Sayın Özel, ayağa kalkıp
yerinden konuşmalarıyla direkt şahsımı hedef
almış, benim yapmadığım davranışları
bana atfetmiştir. Bu vesileyle açık bir sataşma vardır. Bu
sataşma nedeniyle söz istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, asla
sataşmadım, asla sataşmadım!
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu,
Sayın Özelin de sataşmadan dolayı bir söz talebi var aynı
şekilde, isterseniz ikisini şimdi halledelim, isterseniz
tutanakları alalım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Halledelim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN O zaman, Sayın Özel, önce size
söz veriyorum Ege adalarından dolayı.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Emre Köprülü
kullanacak efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Köprülü.
İki dakika süreyle söz veriyorum.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülünün, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun
433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, tabii, tarihî gerçekler bu kadar
çarpıtılabilir, bu kadar farklı bir şekilde
aksettirilebilir ama şunu da söylemek lazım
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Duymadık ki
Sayın Köprülü, duymadık ki.
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - Tabii, az önce Grup
Başkan Vekilimiz de söyledi de uzun zamandır
yaşadıklarımız var, bütün parti gruplarının,
muhalefet gruplarının yaşadığı var. Söz
doğrudur: Ne ekersen onu biçersin. Ne yapıyorsan sana da aynı
şekilde davranılır. Dolayısıyla, tüm milletvekillerinin
de bu konuyu böyle anlamasında da fayda vardır
Şimdi, adalar meselesi konuşuluyor. Adalar
meselesini sadece sizin Lozanla açıklamanız mümkün değil.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Değil
tabii, zaten Lozandan bahsetmiyoruz ki.
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - Adalar meselesini
inceleyecekseniz Trablusgarp Savaşına gideceksiniz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Zaten Lozanla
açıklanmadı bu iş, Lozana gitmedi.
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - Adalar meselesini
inceleyecekseniz buraların İtalyaya nasıl
bırakıldığını göreceksiniz. Ama, ben şunu
söylemek istiyorum
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Lozanda değildi ki
zaten.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) 1947ye geldi,
Lozanla işi yok onun.
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - Hiç alakası yok
Lozanla da. Bu konunun özü şudur: Bu konu, bugün Yunanistanın
bayrak çektiği, Türkiye'nin sınırları içerisinde kalan ada
mevzusunu örtbas etmek amacıyla sizin gündeme getirdiğiniz, tamamen
gerçekleri çarpıtmak adına bir çalışmadır. Fakat ben
şunu merak ediyorum: Bakın Sayın Milletvekili, Gümülcine
doğumlusunuz, Batı Trakya doğumlusunuz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Doğru,
evet.
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) Yani, Lozan
Anlaşmasıyla hukuki statüsü tanımlanmış bir
azınlığın temsilcisi olarak dünyaya geldiniz ve bugün
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşısınız ve milletvekilisiniz. Bugün
Gümülcinede Türk Gençler Birliği adındaki Türk kelimesi kullanılamıyor.
İskeçedeki Türk Öğretmenler Birliği kelimesini, Türk Gençler
Birliği kelimesini bu toplum kullanamıyor. Kullanabilmesi için o
zaman İsmet İnönünün tanıdığı Lozanla tanınan
haklar var. Siz o adalar mevzusunu gerçekleri çarpıtarak gündeme getireceğinize
o azınlıkların haklarını bugün onlar adına
koruyabilecek Türkiye Cumhuriyetinin bir milletvekili olarak keşke
gündeme getirseydiniz, keşke onlardan bahsetseydiniz de biz de sizi
alkışlayabilseydik. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Köprülü.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu.
Size de sataşmadan dolayı iki dakika süre
veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hakan Bey söz versin, Bir
daha laf atmayacağım. diye söz versin.
MUSA ÇAM (İzmir) Şimdi Hakan,
Gümülcineyle ilgili...
2.- Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülünün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Laf atmayacağına söz
versin önce.
MUSA ÇAM (İzmir) Adalarla ilgili, adalarla
ilgili...
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ama...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Benim bütün
müktesebatım Batı Trakya ve Balkanlardır, değerli
kardeşlerim.
BAŞKAN Geçti, geçti, artık geçti,
lütfen...
Bundan sonra müsaade etmeyeceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Görsün bakalım. Görelim
nasıl oluyormuş.
MUSA ÇAM (İzmir) Adalarla ilgili, adalarla
ilgili...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
Başkanım, yeniden mi...
BAŞKAN - O zaman süreyi yeniden
başlatıyorum.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu.
MUSA ÇAM (İzmir) Adalarla ilgili ne
diyeceksin, onu söyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir görelim bakalım
nasıl konuşacaksın, bir görelim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
milletvekilleri, Gümülcine Türk Gençler Birliği, İskeçe Türk
Birliği konusunda azınlık kurumları dava açmış ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kurumlar lehinde karar
vermiştir. (CHP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
MUSA ÇAM (İzmir) Gümülcineyle ilgili ne
söyleyeceksin?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir şey
söyleyeceğim, önce bir söz ver. Önce bir söz ver, laf
atmayacağına söz ver önce, söz ver önce.
MUSA ÇAM (İzmir) Adalarla, Gümülcineyle
ilgili...
BAŞKAN Sordunuz, cevabını
tahammülle dinleyiniz. Demokrasi dediğiniz tahammül rejimidir, niye
tahammül etmiyorsunuz? Cevabı hoşunuza gitmiyor mu yoksa?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir sene boyunca laf
atıyorsun bize.
MUSA ÇAM (İzmir) Adalarla ilgili,
Gümülcineyle ilgili ne diyeceksin?
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Benim Sayın Köprülüye önerim: Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanına söylesin, hep Türkiye aleyhindeki Avrupa
Birliği kararlarına burada omuz vermek yerine, azınlık
konusunda verilen kararlar için de Avrupa Birliğine bir şey söylesin,
şu ana kadar söylemiş değildir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ektiğini biçiyorsun,
ektiğini, bugüne kadar ektiğini biçiyorsun.
MUSA ÇAM (İzmir) Lozanla ilgili ne
diyeceksin?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bir ikincisi:
Adalar mevzusu, Lozanla ilgili bir mevzu değildir. Adalar mevzusu, 1945
tarihinden sonra İkinci Dünya Savaşından sonra gündeme
gelmiş bir konudur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle bir şey yok, seni
dinlemek zorunda değiliz burada. Bütün bir sene buradan laf
atıyorsun.
MUSA ÇAM (İzmir) Öyle değil, hiç öyle
değil! Söylediklerin hiç doğru değil, söylediklerin doğru
değil Hakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir sene boyunca buradan laf
atıyorsun. Söylediklerin doğru değil, gerçeği
söylemiyorsun, asla ve asla söylemiyorsun, asla ve asla doğruyu
söylemiyorsun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) İkinci
Dünya Savaşı sona erdikten sonra 1947 tarihinde Paris Konferansı
toplanacağı zaman İngiltere, Türk Dışişleri
yetkililerinden -ki bunu Feridun Cemal Erkin hatıratında
anlatıyor- Türkiye'nin bu müzakerelere bir delegasyon göndermesini
istemiştir. (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Asla ve asla gerçeği
söylemiyorsun. Bize oradan laf atmaktan başka bildiğin hiçbir
şey yok, hiçbir şey yok senin başka bildiğin. Sen utanmaz
bir adamsın, orada oturup laf atıyorsun! Kimse seni dinlemek zorunda değil.
MUSA ÇAM (İzmir) Söylediklerin hiç doğru
değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz asla asla seni
dinlemiyoruz, oradan laf atıyorsun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve sizler millet adına milletin
sorunlarını takip ediyorsunuz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bunu kabul
etmeyince bu defa İngiltere, büyükelçisi marifetiyle hiç olmazsa bir
gözlemci göndermesini istemiştir, bu da kabul edilmemiştir. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) Hayır, hiç doğru
değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Asla ve asla doğru
değil.
BAŞKAN - Bağırmakla,
çağırmakla...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Bakınız, adalar konusu bu şekilde gündeme gelmektedir. Feridun
Cemal Erkin ne diyor? (CHP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
MUSA ÇAM (İzmir) Hayır, hiç doğru
değil!
BAŞKAN ...sıra kapaklarına vurmakla
bu iş olmaz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Konferans
münasebetiyle, ben Genel Sekreter sıfatıyla
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Anlattıkların doğru değil, anlattıkların!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Hükûmetten
toplantıya katılmak hususunda veya hiç değilse adalar konusunda
müttefikler nezdinde teşebbüste bulunulup bulunulmayacağını
sordum
MUSA ÇAM (İzmir) Hakan, söz ver, söz. Hakan,
söz ver, bir daha müdahale etmeyeceğine söz ver.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Hükûmet
konuyu görüştü ve savaşa katılmadığımız
için
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hakan, laf
atmayacağına söz ver! Bir daha laf atmayacağına söz ver
oradan!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
hiçbir
istekte bulunulmaması hususunda bana talimat verdi. (CHP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Asla ve asla olmaz! Böyle bir
şey olmaz ya!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Bu arada bu
görüşün isabet derecesini tartışma konusu yapmak istemiyorum
diyor.
MUSA ÇAM (İzmir) Hakan, laf
atmayacağına söz ver.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Hiç
şüphesiz bu emre riayet edilecekti ancak
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Devamlı laf
atıyorsun oradan. Biz seni asla dinlemiyoruz bu yüzden! Laf
atmayacaksın oradan, laf atmayacaksın.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Kimse seni
dinlemez.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
adaların ani kaderi karşısında bir hüzne kapılmamak
da imkân dâhilinde değildir. diyor.
MUSA ÇAM (İzmir) Laf atmayacağına
söz ver.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Arkadaşlar, durum bu. Siz, bugün, yerli yersiz, gerçekle ilgisi olmayan
bazı hususları burada söylerken camdan evde oturuyorsunuz diyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) Laf atmayacağına
söz ver Hakan!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Başkasının evine taş atmayınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Birleşime otuz dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 13.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.33
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubundan Antalya Milletvekili Sena Nur Çelikte.
Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SENA NUR ÇELİK
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının 2017 yılı bütçesi üzerine
grubum adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlarken El Babda şehit
düşen askerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
diliyorum.
Ülkemizin sosyal, kültürel ve tarihî etkileşim
alanı yani beşerî coğrafyamız siyasi
sınırlarımızın çok ötesindedir. Bizler 780 bin
kilometrekarelik toprak parçasından çok daha büyük bir gönül coğrafyasına
sahibiz. Rahmetli Cumhurbaşkanımız Özalın dediği
gibi, Adriyatikten Çin Seddine kadar olan coğrafyada ortak tarih, kültür
ve dil birliğiyle bağlı olduğumuz
soydaşlarımız ve akraba topluluklarımızla beraber
yüzyıllardır varız ve var olmaya devam edeceğiz. Bu
gerçeklik maalesef yıllar yılı göz ardı edilmiş,
bizleri Semerkantla, Buharayla, Saraybosnayla, Haleple, Kerkükle,
Prizrenle, Kazanla birleştiren bağlar yok sayılmış,
bin yıllara dayanan geçmişiyle soydaşlarımız ve
akrabalarımızla olan ilişkilerimiz ihmal edilmiştir.
Bugün bu anlayış
değişmiştir. Aynı tarihi, aynı kaderi, aynı
sevinci, aynı kederi paylaşan milyonlarca soydaş ve
akrabalarımızla olan ilişkilerimizi geliştirmek, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın
sorunlarına çözüm üretmek, etkili diplomasi, güçlü diaspora ve etkin lobi
faaliyetleri yürütmek amacıyla 2010 yılında
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı kurulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Başkanlık,
yurt dışında yaşayan ve yabancı
düşmanlığından İslamofobiye, eğitimden aile
birleşimine kadar çeşitli sorunlarla karşılaşan 6
milyon vatandaşımızın bulundukları ülkelerde huzurlu
yaşayabilmeleri için ayrımcılıkla mücadele, aktif
yurttaşlık ve katılım, yurt dışında oy
kullanma, Mavi Kart gibi çeşitli çalışmalar yürütmektedir.
Yine, yurt dışında yaşayan
gençlerimizin öz kültürlerine bağlı kalarak bulundukları
ülkelerde başarılı bireyler olarak yetişmelerini
sağlamak amacıyla Yurtdışı Genç Liderler ve Gençlik
Köprüleri Programları, Türkiye Stajları, Yurtdışı
Vatandaşlar Araştırma Destek Bursları gibi
çalışmalar yapılmaktadır. Soydaş ve
akrabalarımızın Türkiyeyle irtibatlarını
güçlendirmek, ortak kültürümüzü yeniden canlandırmak, tarihsel
mirasımızı korumak, soydaş ve akraba topluluklara mensup
gençlerin eğitim seviyelerini yükseltmek amacıyla Başkanlık
tarafından eğitim, kültür ve seminer programları düzenlenmekte
ve çeşitli STKların projelerine destek sağlanmaktadır.
2011 yılından itibaren 70in üzerinde ülkeden 1.035 proje
desteklenerek başvuru sahiplerine yaklaşık 100 milyon lira
destek sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin uluslararası öğrenciler için bir
eğitim merkezi olması ve bu öğrencilerin ülkeleri ile Türkiye
arasında köprü olmaları amacıyla oluşturulan Türkiye
Bursları Programı kapsamında ülkemizde 160 ülkeden 16 binden
fazla öğrenci öğrenim görmektedir. Bu öğrencilerin Türk kültür
ve medeniyeti ile Türkiye'nin küresel vizyonu hakkında bilgilendirilmeleri
için Uluslararası Öğrenciler Akademisi Programları düzenlenmekte
ve başarı ve destek bursları verilmektedir. Ülkemizin sahip
olduğu yumuşak güç unsurları arasında yer alan bu
öğrenciler, eğitimlerini başarıyla tamamlayarak ülkelerine
döndüklerinde Türkiye ile ülkeleri arasında gönüllü kültür elçileri
olacaklardır.
Değerli milletvekilleri, FETÖ terör örgütünün
okullarında yetişen uluslararası öğrencilerin, bugün yurt
dışında yapılan Türkiye karşıtı propagandada
en ön saflarda yer aldığını görüyoruz. Başkanlığın
uluslararası öğrencilere yönelik çalışmaları
özellikle, FETÖ terör örgütünün etkin olduğu coğrafyalarda bu etkiyi
kırmaya katkı sağlayacağından ayrıca önem arz
etmektedir ve artırılarak devam ettirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, dünya 21inci
yüzyılla birlikte çok önemli bir krizler silsilesine de girmiş oldu.
İnsanlığın sorunlarına ortak çözümler üretemeyen,
adaletsizliklerle, savaşlarla, yabancı
düşmanlığıyla, ırkçılıkla,
İslamofobiyle dolu yeni bir dünya düzeniyle karşı
karşıyayız. Tam burada, Türkiye, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde Dünya 5ten büyüktür. demeyi seçmiş ve bu söylemi
pratiğe dökecek adımları birer birer atmaya
başlamıştır. Tek başına Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının AK PARTİ
hükûmetleri döneminde kurulmuş olması ve bu kurumun ürettiği
hizmetler dahi AK PARTİ olarak bizim dünyanın sorunlarına
önerdiğimiz çözümlerin bir özeti gibidir. O çözümlerin anahtar kelimeleri,
vicdan, merhamet ve diğerkâmlıktır. Bu anlamda,
Başkanlık, bir vicdan ve merhamet hareketinin adıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SENA NUR ÇELİK (Devamla) Bu vesileyle
Başkanlığın kuruluşunda ve faaliyetlerinde emeği
geçen herkese teşekkür ediyor, bütçemizin hayırlı
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çelik.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özcan
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkanım,
benim konuşmama atfen, ben salon dışındayken Sayın
Hakan Çavuşoğlunun sataşma mahiyetinde sözleri mevcuttur. Ben
sizden sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Özcan, malum, ara da verdim,
sataşmadan dolayı söz veremiyorum. Ben 60a göre yerinizden bir
dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, ben konuşmamda hukuken
bizim olan adalara Yunan bayrağı çekildiğini ve bu fiilî
işgale bir an önce son verilmesi gerektiğini söyledim. Şimdi,
benden sonra konuşan hatip şunu söylemiyor: Hayır, bu 18 ada
bizim değil. demiyor. Hukuken bize ait olduğu belli. Peki, bizim topraklarımızda
Yunan bayrağının çekili olması AKP Grubunu rahatsız
etmiyor mu, değerli hatibi rahatsız etmiyor mu? Burası bize ait;
Edirne gibi, Hakkâri gibi, Van gibi, ülkemize ait, tamamen kara sularımıza
ait bir alanda bulunan vatan parçası, toprak parçası bunlar. Ben bunu
dile getirmeye çalışmıştım ancak sayın hatibin
Oraya Türk Bayrağı çekeceğiz. dememin nesinden rahatsız
olduğunu ben anlayabilmiş değilim. Genel Kurulun takdirlerine
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine,
Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam
211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi söz sırası Ankara
Milletvekili Ertan Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ERTAN AYDIN (Ankara)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun 2017 yılı bütçesi üzerinde grubum
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, El Babda
şehit düşen askerimize Allahtan rahmet, yaralı askerlerimize
şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, Yüksek Kurum,
Atatürkçü düşünceyi, cumhuriyetin ilke ve inkılaplarını,
Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan
araştırmak, tanıtmak, yaymak ve yayınlar yapmak
amacıyla Anayasanın 134üncü maddesi gereği kurulmuştur.
Yüksek Kurum, Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih
Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezinden oluşmaktadır. 11/10/2011 tarihli
ve 664 sayılı KHK ile kurumun kuruluş, görev, yetki ve
sorumlulukları bilimsel yöntemlerle dil ve tarih
çalışmaları yapabilmesi için AK PARTİ Hükûmeti döneminde
yeniden düzenlenmiştir. Yüksek Kurum bünyesindeki kurumlar 2016
yılında 46 uluslararası ve 44 ulusal olmak üzere toplam 90
bilimsel etkinlik gerçekleştirmiş olup yıl sonuna kadar 3 adet
bilimsel etkinlik daha gerçekleştirecektir. Yüksek Kurum ve bünyesindeki
kurumların fiziksel yapısını güçlendirmek ve tek bir
yerleşke içinde hizmet vermesini sağlamak amacıyla 48.725
metrekare kapalı alan olarak proje edilen inşaatın 2017
yılı sonunda başlaması öngörülmektedir.
Yüksek Kurum, bünyesinde yer alan kurumların
sosyal ve beşerî bilimler alanında eğitim gören lisans, yüksek
lisans, doktora öğrencileri ile doktora sonrası
araştırmalarında, 2016 yılında 130 lisans, 120 yüksek
lisans, 114 doktora ve 6 doktora sonrası olmak üzere toplam 370
kişiye burs verilmiştir; 2017 yılında da bu burs verme
destekleri devam edecektir. 2016 yılında üniversitelere,
kütüphanelere ve kamu kurumlarına yurt içi ve yurt dışında
toplam 48.503 adet eser, 10.505 adet süreli yayın Yüksek Kurum
tarafından ücretsiz dağıtılmıştır; 2017
yılında da ücretsiz eser dağıtımına devam
edilecektir. 2000 yılından itibaren yasal boşluk nedeniyle
verilemeyen Atatürk Uluslararası Barış Ödülü 2015
yılından itibaren tekrar verilmeye başlanmış ve her
yıl olduğu gibi, 10 Kasım Atatürkü Anma Toplantısı
devlet töreniyle ilgili organizasyon 2017 yılında ve gelecek
yıllarda da devam edecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiyede
imparatorluktan ulus devlete geçiş süreci olumlu yönleriyle beraber
birtakım olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir. Özellikle
yeni devletin kurucusu olan milletin değerlerinin yok sayılması
toplumun kültür dünyasında önemli boşluklar doğurmuştur. Bu
boşluğu doldurmak için bilhassa erken cumhuriyet döneminde tek parti
tarafından kullanılan yöntem ve uygulamalar bir nevi sosyal
mühendislik projelerine dönüştürülmüştür. Kullanılan yöntem
açısından ele alındığında bir çeşit kültürel
despotizm olarak değerlendirilebilecek bu tepeden inmeci anlayış
aynı zamanda milletin hafızasında da derin bir darbe
oluşturmuştur.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Ne münasebet!
ERTAN AYDIN (Devamla) Örneğin, radikal dil
devrimleriyle toplum ertesi sabah hafızasını kaybetmiş
olarak uyanmış, 1930lu yıllarda ortaya atılan Güneş
Dil Teorisi toplumun gerçeklerinden ziyade o dönemin dünyada moda olan radikal
milliyetçi refleksleriyle geliştirilmiş, uluslararası alanda
Türkiyeyi âdeta gülünç duruma düşürecek ve Yakup Kadrinin bir nevi
safsata olarak değerlendirdiği projeler doğmuştur.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Tamamen iftiradır
efendim.
ERTAN AYDIN (Devamla) Yine bu baskı
döneminde, zararlı neşriyat oldukları gerekçesiyle yüzlerce
kitabın basılması yasaklanmıştır.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Bilimsel
konuşmuyorsunuz.
ERTAN AYDIN (Devamla) Bu süreç elbette bununla
sınırlı kalmamıştır. Örneğin, resmî tarih
anlayışıyla binlerce yıllık geçmişi yok
sayılan toplum bilimsellikten uzak tarih okumalarına maruz
bırakılmıştır.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Tarihin süzülmüş
hâli...
ERTAN AYDIN (Devamla) Alaturka müzik
yasaklanmış ve Batı müziğinin dinlenilmesi mecbur
kılınmıştır. Tiyatro içerikleri ideolojik propaganda,
rejim propagandasına dönüştürülmüştür. Çok çarpıcı bir
örnek vardır: Hacivat-Karagöz replikleri değiştirilerek Hacivat
ilerici, çağdaş bir figüre dönüştürülmüş; Karagöz ise
gericiliğinden, yobazlığından dolayı sürekli
Hacivattan hakaret işiten bir figüre dönüştürülmüştür.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sizi yeniden cumhuriyet
tarihi okumaya davet ediyorum Sayın Hatip.
ERTAN AYDIN (Devamla) Bu tek parti kültür
politikası çok partili hayata geçişle beraber
varlığını sürdürmüş, bilhassa darbe dönemlerinde
ideolojik propaganda aracı hâline getirilmiştir. Kısaca, devlet,
dar bir elit çevre eliyle toplum için neyin iyi, neyin kötü olduğunu tayin
etmiş, toplumsal yarar kavramının içeriğini otoriter ve
dayatmacı bir şekilde kendi belirlemiştir. AK PARTİnin
iktidara gelmesiyle beraber devlet eliyle kültür politikası
oluşturmak âdeta geçerliliğini yitirmeye başlamış,
millî yerel kültürümüz bir taraftan kadim medeniyetimizden beslenirken
diğer taraftan evrensel kültürle de etkileşim hâline girmiş yani
doğal ve asli olana dönüş başlamıştır. Sonuç
olarak, devletin talepleri ve dayatması sonucu değil, toplumsal
talepler doğrultusunda şekillenen bir kültür politikasını
önemsiyoruz.
Bugüne kadar hep bu ilkeye riayet etmeye
çalıştık, bundan sonra da bu anlayışla hareket
edeceğimizi belirterek sözlerime son veriyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) İyi ki son verdin
Hatip.
ERTAN AYDIN (Ankara) Bunu tartışabiliriz
sizinle ayrıca.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Söz sırası Kırşehir Milletvekili
Salih Çetinkayaya aittir.
Buyurun Sayın Çetinkaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH ÇETİNKAYA
(Kırşehir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının Atatürk
Araştırma Merkezi bütçesi üzerinde grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin hemen başında, 15 Temmuz hain
FETÖ darbesinde darbeyi bastıran ve darbeye karşı darbe yapan
aziz milletime şükranlarımı sunuyorum. Bu darbe girişiminde
şehit olan tüm vatan evlatlarına Allahtan rahmet diliyorum.
Gazilerimize uzun ömürler diliyorum. Bu vesileyle bugün El Babda şehit
olan askerlerimize de Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bizim
şehitlerimizin yattığı toprak belli, tuttuğu bayrak
belli; dolayısıyla, onlar tertemiz ana kuzuları, Anadolu
evlatları. Ama, şunu ifade etmek istiyorum: Onları şehit edenler
hem bu dünyada hem de ahirette Allahın cezasından ve gazabından
asla kurtulamayacaklardır.
Darbe girişiminin
bastırılmasında dik duran, sinmeyen, başta
Başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan,
Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım,
bombalamalara rağmen Meclisi canı pahasına açık tutan
Meclis Başkanımız ve tüm siyasi partilere
şükranlarımı sunuyorum. Rabbim bir daha 15 Temmuzları bu
millete yaşatmasın, bunun için de tüm vatan hainleriyle sonuna kadar
mücadele edilmesi gerektiğini tekrar hatırlatmak istiyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Atatürk Araştırma Merkezi 1983 yılında 2876
sayılı Kanunla kurulmuştur. Başbakanlık Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna bağlı olarak çalışan
Atatürk Araştırma Merkezi ulusal ve uluslararası alanda
yaptığı bilimsel araştırma ve etkinlikleriyle
Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılaplarını dünyaya
tanıtmayı amaçlamaktadır.
Atatürk Araştırma Merkezi, Ulu Önder
Atatürkün En büyük eserimdir. dediği Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluşundan bu yana gelen olayların günümüze etkilerinin
anlaşılması için bilimsel araştırmalar yapmakta ve bu
araştırmalar sonunda elde ettiği veriler doğrultusunda
ulusal politikaların oluşumunda katkı sağlamaya
çalışmaktadır; bu anlamda sempozyumlar düzenlemektedir. 2017
yılında da Atatürk Araştırma Merkezi tarafından
yapılması planlanan 5 adet uluslararası sempozyum
bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, inşallah, Atatürk
Araştırma Merkezi Başkanlığı ve Ahi Evran
Üniversitesi Rektörlüğü iş birliğinde 15-17 Kasım 2017
tarihleri arasında -benim de seçim bölgem olan- Kırşehirde
düzenlenecektir ve bunun çok hayırlı neticelerinin
olacağını şimdiden düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, Merkezin 2017
yılında ekonomik sınıflandırmaya göre bütçesi
toplamda, personel gideri, Sosyal Güvenlik Kurumu prim giderleri, mal ve hizmet
alım giderleri, cari transferler olmak üzere 5 milyon 113 bin TLdir;
hayırlı olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, geçen günlerde
Kırşehiri bir CHPli sayın milletvekili heyeti ziyaret
etmiştir. Biz onlara, şehrimizde ağırlamaktan şeref
duyduğumuzu ve misafirperverliğimizi gösterdiğimizi
düşünüyoruz, her zaman bekleriz. Ama orada bazı yanlış
bilgiler var, onları düzeltme fırsatım olmadı. Tabii
eleştiriye açığız ama bunları da düzeltmek istiyorum.
Eğer doğruyu söylemezsek haksızlık yapmış oluruz.
Şimdi diyor ki CHP milletvekili: 1954
yılında, Demokrat Parti, Kırşehirde istediği oyu
alamayınca şehri cezalandırdı, il iken ilçe yaptı.
MUSA ÇAM (İzmir) İlçe yaptı.
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) Evet,
doğrudur, bu bir tarihî vakıadır arkadaşlar ve bunu
yapanlar da zaman içinde hatıratlarında bu işten pişman
olduklarını söylemişlerdir ve üç yıl sonra da tekrar bu
hatayı düzeltmişlerdir.
MUSA ÇAM (İzmir) 1957de il yaptılar.
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) Ama tarihî
olarak da bu, hukuk derslerinde dahi şu anda okutulmaktadır.
İşte, burada yetki yüce Mecliste. Belki
coğrafi sınırlar olarak bunu düzeltmek mümkün olmayacak ama
iadeiitibarlar konusunda Meclisimiz takdir ederse biz bu
çalışmayı her zaman yapmaya hazırız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla)
ve
Kırşehir o günden sonra gerçekten tarihte hak ettiği yerden
uzaklaşmıştır. Bu anlamda bu yanlışı
düzeltmek istiyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Büyükşehir mi yapalım, ne yapalım?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öneriniz ne, ne yapacağız?
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) Yani sonuçta
bu bir
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ha, iadeiitibar yasa teklifi
getireceksiniz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Biz de
destekleriz.
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) Yani bu takdir
yüce Meclisimize ait.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Büyükşehir yapalım, büyükşehir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çalışalım hep
beraber.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) Ben,
teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Çetinkaya.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre yerimden söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Demirel 60a göre söz
istedi.
Buyurun, bir dakika süreyle söz veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılıya Almanyada yapılan muameleyi ve HDP Eş Genel
Başkanı Figen Yüksekdağı ziyaret etmek isteyen İsveç
Sol Partisi milletvekillerine havaalanında GBT uygulaması
yapılmasını kabul etmediklerine ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün Meclis Başkan
Vekilimiz Sayın Ayşe Nur Bahçekapılıya Almanya
Havaalanında yapılan uygulamanın doğru
olmadığını, bu uygulamayı hiçbir şekilde kabul etmediğimizi
ifade etmek istiyorum ve bu tür uygulamalar hangi ülkede gerçekleşirse
gerçekleşsin aslında halkın iradesine yönelik bir müdahaledir, o
yüzden kabul edilmemesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum. Kendisine
de selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum. Ama bu nerede olursa olsun
böyle değerlendirmek lazım. Başka bir ülkede bize
yapılanı kabul etmiyorsak kendi ülkemizde de başkasına
yapılanı kabul etmememiz gerekiyor.
Yine, bugün İsveç Sol Partiden
milletvekillerinin Eş Genel Başkanımız Sayın Figen
Yüksekdağı ziyarete gitmesi sırasında da havaalanında
GBT uygulamalarına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Başkan.
ve aynı uygulamalara maruz
kaldığını gördük ve bunu da aynı şekilde kabul
etmediğimizi, kabul etmememiz gerektiğini ifade etmeliyiz.
Yine, kendi ülkemizde Parlamentonun milletvekili
olan ve aynı zamanda üçüncü grubu olan Halkların Demokratik
Partisinin sadece tek Eş Genel Başkanı olan Figen
Yüksekdağın kapısının kırılarak apar topar
gözaltına alınıp rehin tutulmasını da kabul
etmemeliyiz çünkü bu, halkın iradesine vurulmuş bir darbe olarak
değerlendirilmeli ve böyle ele alınmalıdır. Milletvekilleri
yasama organları çerçevesinde halkın iradesiyle seçilmiş
oldukları alanlarda görevlerini yerine getirmeli ve bu tür hukuksuz,
haksız uygulamaları gerçekleştirenleri de kabul etmememiz
gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel, İç Tüzük 60a göre size de bir
dakika söz veriyorum.
Buyurun.
12.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkayanın 433
sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, sabah
erken saatlerde bu konudaki, Ayşenur Hanımla ilgili hassasiyeti
zaten dile getirmiştik. Biraz önce Kırşehir Milletvekilimiz
Sayın Çetinkaya, yaptığı konuşmanın son
kısmında, milletvekillerimizin yapmış olduğu
ziyaretten bahsetti. Tabii, orada milletvekillerimiz Kırşehirin
sahipsiz, ilgisiz ve her gün göç veren bir şehir hâlinde olduğunun
vurgusunu yaptılar. Ama Salih Çetinkayanın 1954te Demokrat Parti
tarafından demokrasi tarihinde gerçekten çok ayıplı bir
şekilde, istediği oyu alamadığı için ilçe
yapılıp 1957de yeniden il yapılmasıyla ilgili
konuşmasında şöyle bir ifadeye tanık olduk: Bir
iadeiitibardan bahsediyor sanırım. Eğer öyleyse, biz, o gün Kırşehirde
görevlendirdiğimiz 2 milletvekilimiz de başta olmak üzere Cumhuriyet
Halk Partisi tarafından Kırşehir için yapılacak bu tip bir
adıma destek verebileceğimizi ifade ediyoruz. Kırşehire
görevlendirmeyle giden tüm milletvekillerimiz orada Cumhuriyet Halk Partisinin
bir milletvekili olmamasının eksikliğini ortadan kaldırmaya
yönelik olumlu katkılar sağlamaya çalışıyorlar.
Bilgilerinize sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) Söz
verir misiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, size de İç
Tüzük 60a göre söz veriyorum.
Buyurun.
13.- Kırşehir
Milletvekili Salih Çetinkayanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, o gün sayın CHP milletvekilleri
Kırşehiri ziyaret ettiğinde -tabii, ben onların hepsine
giremedim ama- Kırşehirle ilgili doğru olmayan bazı
değerlendirmelerde bulunmuşlar. Mesela diyorlar ki:
Kırşehir organize sanayisinde tam olarak 48 fabrika var, bunun
16sı kapatılmış. Ama şu anda 53 tane fabrika var
yani bu veri yanlış bir veri, resmî olarak yanlış, onu
söylemek istiyorum.
Ayrıca, bu beldeler meselesi var. Şimdi,
ben bunu özellikle belirtmek istiyorum. 20 tane belde kapandı ama şu anda
biz bu kapanan 20 beldenin 10 tanesinde kanalizasyonu ve altyapıyı
özel idare imkânlarıyla gidermiş olduk. Aslında bunun
sonuçları hayırlı oldu. Yani, bu bir eleştiri konusu olamaz
bence. Yani, eğer Türkiye'nin geleceğinde etkili ve aktif bir irade
istiyorsak, bunları bir an önce başka alanlarda da yapmamız
gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca, nüfus kaybı, bu nüfus kaybı
Merkez nüfusunda artış görüyoruz 5 bin, nüfusumuz 5 bin daha
artmış. Ama, neticesinde, Kırşehirde gecekondu sorunu yok,
ciddi bir altyapı sorunu yok. Bunları da belirtmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri,
şimdi söz sırası Sakarya Milletvekili Mustafa İsene
aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın İsen.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA İSEN
(Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk
Kültür Merkezi bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz aldım.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ülke politikaları denince, her türlü siyaset,
öncelikle stratejik gerçekler akla gelir. Bu nedenle, ülkemizin genel
politikalarını, ulusal güvenliğini ve savunma stratejisini
belirlerken küresel sistemi, bölgesel dinamikleri, yeni güvenlik konseptini ve
Türkiye'nin uluslararası düzendeki konumunu iyi değerlendirmek
gerekir. Küresel sistemde ve güç parametrelerinde köklü
değişikliklerin yaşandığı bir tarihî süreçten
geçiyoruz. Tek çekim merkezi bulunmayan küresel bir siyasal sistem ve
ağırlık merkezleri çeşitlenen ekonomik ve kültürel yeni bir
düzen oluşuyor. Bölgemiz, bir taraftan, zengin tabii ve beşeri
kaynaklarıyla, çok kadim eski medeniyetleri, kültürleri de içinde
barındıran değerli bir coğrafyadır. Öte yandan, bu
yörede çok yapılı kimlik siyasetlerinin öne çıktığı
bir dönemin de içinden geçiyoruz.
Geleneksel güvenlik anlayışında da
köklü değişikliklerin yaşandığı bir
ortamdayız. Eskiden toprakların, sınırların, kritik
tesislerin ve altyapının korunmasını hedefleyen klasik
güvenlik anlayışı, odağına insanı yerleştiren,
yeni bir zihniyet içeren bir yapıya dönüştü. Artık, güvenlik
deyince, savaşlardan çok, terörizm, radikalizm, tabii afetler, yoksulluk,
salgın hastalıklar, yasa dışı göç, siber
saldırılar, iklim değişikliği ve enerji güvenliği
gibi başka konular aklımıza geliyor. Bunlar sadece silahla
çözülebilecek sorunlar değil. Acaba bu sorunların çözümünde bölgenin
tarihsel arka planını ve kültürel altyapısını da
hesaba katarak çözümler üretemez miyiz?
Tüm bu dinamikler karşısında
Türkiyenin uluslararası ve bölgesel konumunu tanımlamak ve bu
tanıma uygun bir vizyon geliştirmek durumundayız. Köklü bir
devlet geleneğine ve medeniyet mirasına ev sahipliği yapan
ülkemizin geleceğini de büyük ufuklarda aramak gerekir. Bu açıdan,
öncelikli hususun Türkiyenin güç parametrelerinin sağlıklı bir
şekilde değerlendirilmesi olduğunu düşünüyorum.
Türkiyenin, diğer güç parametreleri yanında, çok güçlü kültürel
birikimini de bu sistemin içine dâhil etmek gerektiği kanaatindeyim.
Sözünü ettiğimiz bu birikimi aktif kullanarak ülkemizi içinde
bulunduğumuz geniş coğrafyada kültürel derinliğe sahip bir
merkez ülke, örnek alınacak bir ülke yapmak mümkün. Ana hatlarıyla
bahsettiğim yeni stratejik iklim ve bölgemizde farklılaşan
tehdit algılamaları ışığında, geleneksel
güvenlik parametrelerinin ötesinde, yeni perspektifler kullanmak Türkiye için
bir tercih değil, kesinlikle bir zarurettir. Esasen Türkiyenin bu rolü
oynamak için gerekli birikimi de mevcuttur. Zira, asırlara dayanan köklü
bir devlet geleneğine, stratejik zihniyete ve kültür birikimine sahiptir.
Biz elbette bunu bir kültür emperyalizmi çerçevesinde değil, tam tersine,
bir anlamda toplumun vicdanı olarak kullanacağız. Bu anlamda,
başarılı olmak aynı zamanda Soft power ve Hard poweri
birlikte değerlendirmekten geçer. İşte, Atatürk
Araştırma Merkezi gibi kurumlar ülkemizin bu yumuşak gücünün
temsilcileridir. Ülkemizin millî güvenliği ve menfaatlerine yönelik
stratejik planlamalarda ekonomik, sosyal, kültürel ve değerler boyutunda
kalpleri ve zihinleri kazanacak yumuşak güç unsurlarını
hazırlamak bu gibi kurumlar aracılığıyla
oluşturulur.
Türkiye için temel hedef, güvenliğin sadece
askerî ve siyasal alanda değil adalet ve beşeri değerler
boyutlarına da önem veren erdemli güç anlayışındadır.
Bugün bütçesini savunduğumuz Atatürk Kültür Merkezinin 70inci
sayısına ulaşan süreli yayın organının
adının da Erdem olması bu anlamda tesadüf değildir.
Bu düşüncelerle, 2016 yılı bütçesinin
hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) 2017 yılı bütçesi
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
İsen.
Şimdi, Kocaeli Milletvekili Sami Çakıra
aittir söz sırası.
Buyurun Sayın Çakır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı Bütçe
Tasarısının Türk Dil Kurumu bütçesi üzerine AK PARTİ
Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel
Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Dil, milletin birlik ve bütünlüğü için en güçlü
bağlardan biridir. Dil, geçmişi bugüne bugünü yarına
bağlar. Dil, kendi canlılığı ve sosyal oluşuyla
milleti de canlı ve bir arada tutar. Türk Dil Kurumu, Türkçeyi incelemek
ve Türkçenin gelişmesi için çalışmak amacıyla Türk Dili
Tetkik Cemiyeti adıyla 12 Temmuz 1932de Mustafa Kemal Atatürkün talimatıyla
kurulmuştur. Türk Dil Kurumunun yapısıyla ilgili ilk önemli
değişiklik 1951 yılındaki olağanüstü kurultayda
yapılmış, Millî Eğitim Bakanının Kurum
Başkanı olmasını sağlayan tüzük maddesi
değiştirilmiş, böylece kurumun devletle
bağlantısı kesilmiştir.
İkinci önemli yapısal değişiklik
1982,1983 yıllarında gerçekleşmiş, 1982 Anayasasında
134üncü maddeyle Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çatısı
altına alınmış, böylece devletle olan bağı
yeniden ve daha güçlü bir hâle getirilmiştir. Türk Dil Kurumu Türkçenin
yazılı ve sözlü kaynakları üzerine bilimsel
araştırmalar yapmak, Türkçenin bilim, sanat, edebiyat ve öğrenim
dili olarak özleşmesini, gelişimini, gelişmesini ve her alanda
doğru, güzel, etkili ve estetik kullanılmasını
sağlamakla görevlidir.
Türk Dil Kurumu, başlangıçtan beri
çalışmalarını iki ana eksen üzerinde yürütmüştür: Türk
dili üzerinde araştırmalar yapmak, yaptırmak; Türk dilinin
güncel sorunlarıyla ilgilenerek çözüm yolları bulmak. Dil
kalıplaşmış, değişmez, durgun bir yapıya sahip
değildir; aksine, kendi yapı ve işleyişinin
gerektirdiği özelliklere, tarihî, sosyal ve kültürel şekillenmelere
bağlıdır. Onun için, bu kurumun özel sektörle, üniversitelerle
ve sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkilerini geliştirmesi
Türk dili, tarihi ve kültürüne destek olacağından, bu ilişkinin
artarak devam etmesi önemli bir husustur. Kültürümüzü,
edebiyatımızı, ortak yaşam
anlayışımızı güçlendirmek, güzelleştirmek,
zenginleştirmek istiyorsak dil eğitim ve öğretimini hangi ölçüde
ve günün şartlarına göre hangi ölçekte geliştirmek
mecburiyetinde olduğumuzu da ona göre belirlemek durumundayız. Türk
Dil Kurumunun kurulduğu tarihten bu yana birçok faaliyet ve etkinlikte
bulunduğunu, kurultay toplantılarında yapılan ve
yapılacak faaliyetlerin ana hatlarının tartışılıp
üyeler tarafından karara bağlandığını biliyoruz.
Her yıl Dil Bayramında, basılı bilim ve sanat eserleri
arasından seçilen eserlere çeşitli ödüller verilir. Ödüllerin
verilişinde Türkçenin sanat ve bilim dalı hâline getirilmesine
katkı, Türk Dil Kurumu ilkelerine bağlılık; edebiyat
yapıtlarında da sanat değeri gibi ölçüler dikkate
alınır. Bunların yanında, çeşitli toplantı, anma
günleri, seminer ve forumlar düzenlenmektedir.
Dil, insanların düşündüklerini ve
duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle
yaptıkları anlaşma, insanlar arasında
karşılıklı haberleşme aracı olarak
kullanılan, duygu, düşünce ve isteklerini ses, şekil ve anlam
bakımından her toplumun kendi değer yargılarına göre
biçimlenmiş, ortak konuların başkalarına aktarılmasını
sağlayan, seslerden örülü, gelişmiş, çok yönlü bir sistem olarak
tanımlanır.
Bugün dünyada 7 bin civarında dil olduğu
söylenmektedir. Kendi doğallığı çerçevesinde bu dillerin
yüz yıl sonra yüzde 90ının yok olacağı
düşünülmektedir. İşte, bütçesini görüştüğümüz kurumun
az önce çizdiğimiz çerçeve özelinde bu toplum için ne kadar önemi haiz
olduğunu özellikle vurgulamak gerekir diye düşünüyorum. Dil,
düşünceyle iç içe konuşanların uzlaştığı bir
sistemdir. Onun için, Mevlânanın sözüyle Sesini değil, sözünü
yükselt çünkü yağmurlardır yaprakları büyüten, gök gürültüsü
değil. ifadesinin önemi burada meydana çıkmaktadır.
Türk Dil Kurumunu değerlendirirken ona verilen
bütçenin kullanım şeklini, yerini, bütçenin azlığı
veya fazlalığı üzerindeki değerlendirmeleri önemli buluyor,
güzel hizmetlerde kullanılacağı inancıyla 2017
yılı bütçesinin ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, Genel
Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Çakır.
Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına son konuşmacı Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ.
Buyurun Sayın Özdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Tarih Kurumu
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
1954 yılında Demokrat Parti bir
yanlış yaparak Kırşehiri ilçe yaptı, ili ilçe
yaptı; 1957 yılında ise hatasını tekrar anlayarak
hatasından döndü, itibarını iade etti, aynı zamanda hakikat
tecelli etti. Tekrar, yeniden bir itibara gerek yoktur, Kırşehir
ildir ve kalkınmaya, büyümeye de devam edecektir çünkü benim de babaannem
Kırşehirli olduğu için bu açıklamayı yapma lüzumu
hissettim.
Değerli milletvekilleri, tarih, toplumun zaman
içindeki gelişme yönünü belirleyen, insanın kendi toplumuyla diyalog
kurmasını ve bütünleşmesini sağlayan, ondaki toplum
şuurunu canlı tutan bir kültür hazinesidir.
Sayın Başkan, 19uncu asrın devlet
adamlarından Cevdet Paşa tarihi gelecekte mümkün olduğunca az
hata yapmanın yardımcı unsurlarından biri olarak tarif
eder. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal iyi eğitim
almış bir Osmanlı subayı olarak kültürün temeli olan tarih
ve dil konularına büyük önem vermiştir. Güçlü bir milletin oluşmasının
manevi mirasına sahip çıkmasıyla mümkün olduğunun
şuurunda olan Gazi Mustafa Kemal, uzak ve yakın maziyi bilmeden
hâlihazırın anlaşılamayacağı ve istikbalin
inşa edilemeyeceğinin farkında olan bir devlet
adamıdır. İşte, bu farkındalık Atatürkü tarih
ilmiyle ve Türk tarihiyle yakından meşgul olmaya sevk etmiştir.
O, büyük devletler kuran atalarımızın, büyük ve kapsamlı
uygarlıklara sahip olduğunu, bunları inceleyerek Türklüğe
ve dünyaya bildirmenin bizler için borç olduğuna inanıyordu. Bu
inançla siyasetin durulduğu ve kültür konularına eğilmek için
fırsat bulduğu 1930lu yıllar kültür alanında birtakım
atılımların yapılmasına vesile olmuştur.
Değerli milletvekilleri, 29 Mart 1931 tarihinde
Türk Ocaklarının 7nci kurultayında kapatılma kararı
alınınca, bu defa 12 Nisan 1931de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti
adıyla yeniden teşkilatlanmış ve kurumun adı 1935
yılında Türk Tarihi Araştırma Kurumuna, daha sonra da Türk
Tarih Kurumuna çevrilmiştir. Türk Tarih Kurumunu himayesi altına alan
Mustafa Kemal hayatının son dönemlerine kadar kurumun
çalışmalarıyla yakından ilgilenmiş, birçok defa
çalışma planını kendisi tespit etmiş ve çok
sayıda toplantıya bizzat katılmıştır. Onun kuruma
ve tarihe verdiği önem 5 Eylül 1938de düzenlediği vasiyetnameyle
İş Bankasındaki hisselerinin gelirinin yarısını
Türk Tarih Kurumuna bağışlamasından
anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türk Tarih Kurumu,
kuruluşundan bugüne kadar Türk ve Türkiye tarihi kaynaklarını
araştırıp incelemiş, bunları ve bunlarla ilgili
bilimsel değerlerde monografileri, çeşitli eserleri ve dergileri
yayımlamıştır; ayrıca Türk ve Türkiye tarihine dair
başka dilde kaynakları ve tetkikleri Türkçeye çevirmiştir, yeni
buluşları ve bilimsel konuları tartışmak üzere
toplantılar yapmış ve kongreler düzenlemiştir. İlki
2-11 Temmuz 1932 tarihlerinde toplanan ve belli aralıklarla günümüze kadar
devam eden Türk Tarih Kongrelerinin 17ncisi 2014 yılında
düzenlenmiştir. Bu kongrelerde sunulan bildiriler kitap hâline
getirilmiş ve bunlardan 16ncı kongreye kadar olanlar 48 cilt hâlinde
takdim edilmiştir. 1937 yılında yayımlanmaya başlayan
Belleten dergisi hâlâ dört ayda bir olmak üzere yayın hayatına devam
etmektedir. 1964te basılmaya başlanan Belgeler ve 1988de ilki basılan
Höyük dergileri yılda bir kez basılmaya devam etmektedir. 1935te
başlayan kazı çalışmaları yurt içi ve yurt
dışında devam etmektedir. Bugün her yıl yaklaşık
20-25 kazıya maddi destek vermektedir. Öte yandan Çin İmparator
günlükleri getirtilerek Türkçeye çevirisi yapılmaktadır.
Bunların yanı sıra Rusya Bilimler Akademisi Tarih Bölümüyle
yapılan protokol çerçevesinde Rusya arşivlerindeki Türk tarihine ait
belgelerin kataloğu hazırlanmış ve belgelerin faksimile
yayını için çalışmalar başlatılmıştır.
Değerli milletvekilleri, Türk Tarih Kurumu
ayrıca amaçları doğrultusunda Türk tarihinin pek çok meselesine
ışık tutmak maksadıyla çeşitli projeleri
desteklemektedir. Öte yandan Türk tarih atlasıyla Türk mimari ve sanat
eserleri envanter çalışmaları da sürdürülmektedir.
Türk Tarih Kurumunun ilmî çalışmalar için
kurduğu kütüphane ise ülkemizin en zengin ihtisas kütüphanelerinden
birisidir ve bilgisayarla hizmet vermektedir. Yaklaşık 260 bin cilt
kitabın bulunduğu kütüphaneye değişim ve satın alma
yoluyla en son yayınlar sağlanmakta, yurt dışında 243,
yurt içinde ise 75 kurum ve kuruluşla değişim
yapılmaktadır. Bilgisayarda ayrıca Türkiye'nin en büyük
kütüphanelerinin bilgi kaynaklarına ait veriler de bulunmaktadır. Bu
sayede toplam 519 bin kitap kütüphane kullanıcıları
tarafından taranabilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bir hakikat kalmasın âlemde Allahım nihan düsturu
ve bilimsellik şiarıyla çalışma yapması temennisiyle
Türk Tarih Kurumu bütçesinin hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özdağ.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Böylece Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına sözler tamamlanmıştır.
Sayın Nihat Yeşil sabahki konuşmaya
da yetişememişti, galiba bir rahatsızlığından
dolayı hastaneye gitmiş, geçmiş olsun diyoruz.
60a göre yerinden bir dakika söz veriyorum.
Buyurun Sayın Yeşil.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Ankara Milletvekili
Nihat Yeşilin, Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkayanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
NİHAT YEŞİL (Ankara) Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, Kırşehir Milletvekilimiz bir
konu hakkında bilgi verdi ama oradaki doğru rakamlarla
Sayın
Başkanım, 54 tane fabrika doğrudur ama AKP iktidara gelmeden
önce 40 tane fabrika vardı, şahıs olarak
çalışıyorlardı. Fakat şu an bu 54 tane fabrika
gittikçe küçülüyor. Her fabrika ortalama 3 tane iş yeri hâline dönüyor.
Oradaki vatandaşlar bize bunu anlattı. Organize sanayi
başkanımız: Yollar bozuk, hiçbir noktada çalışma ortamı
yok, yatırımcı oraya herhangi bir yatırım
yapmıyor, teşvikten herhangi bir nasibini alamıyor, bu konum
içerisinde, o sorunları bize dile getirirken
Yani biz burada herhangi bir
şeyi çarpıtarak söylemedik. 8 tane fabrikadan bahsetmedik.
Doğrudur, 54 fabrika var ama 54 fabrikanın her biri üçer tane iş
yeri hâline dönüşmüş ve gün geçtikçe küçülmüş. Bunu dile
getirmiştik. Ayrıca organize sanayi
Sayın Vekilime çok
teşekkür ediyorum bu duyarlılığı gösterdiği için.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Yeşil.
Sayın Özel tamamlayacak herhâlde 60a göre.
Sayın Özel, buyurun, size de veriyorum bir
dakika süre.
15.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Milletvekillerimiz
uyardı, Sayın Selçuk Özdağın konuşmasını
dinledim, o kısmında söylediğine cevaben değil de sadece bu
kısmı dinleyenler şöyle bir yanlış
anlaşılmaya kapılıyor
İş Bankasında
Atatürkün hisseleri var, bu hisselerin yönetimi Cumhuriyet Halk Partisinde;
hisselerin geliri, temettü hakkının ise -söylediği gibi- yüzde
50si Türk Tarih Kurumuna, geri kalan yüzde 50si de Türk Dil Kurumuna
aktarılıyor. Cumhuriyet Halk Partisinin Atatürkün mirası olan
İş Bankası hisselerinin sadece bankanın yönetiminden
sorumlu yönetim kurulunda temsiliyet yetkisi var ancak 1 kuruş dahi
Cumhuriyet Halk Partisinin buradan bir geliri yoktur. Türk Dil Kurumu ile Türk
Tarih Kurumu arasında eşit paylaştırılmaktadır.
Bunu ifade etmek istedim. Bir yanlış anlaşılma, bir
sataşma değil. Sadece, bu kısmı, sanki kalan
kısmı bizdeymiş gibi anlaşılmasın.
BAŞKAN Kayıtlara geçti,
anlaşıldı.
Teşekkür ediyorum.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Böylece söz sırası
Halkların Demokratik Partisi Grubuna geldi.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
ilk söz, Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkana aittir.
Buyurun Sayın Çelik Özkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyedeki insan
haklarını on dakikada konuşmak elbette ki çok zor olacak ama biz
de grubumuz adına bazı değerlendirmelerde bulunacağız.
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun
kuruluşu, bildiğiniz üzere, yoğun tartışmalar
içerisinde geçmiştir. Bu kurumun temel kriterlerinin Paris
İlkeleriyle benzeşmesi gerekiyor, hatta ona uyumlu olması
gerekiyor. Ancak, bugün Türkiyeye baktığımız zaman Paris
İlkelerinin asla yanından bile geçmediğimizi görebilmekteyiz
değerli arkadaşlar. Tarafsızlığından üyelerinin
seçimlerine kadar pek çok kriter daha önce hataları eksik olan İnsan
Hakları Kurumunu aratacak niteliğe getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumunun kuruluş metninin bu kadar kötü
olmasının yanında bir başka hayal
kırıklığı yaratan durum da kuruluş sürecinde
sivil toplum kuruluşlarının uyarılarının göz
ardı edilmesidir. Bu kurumun kuruluş aşamasında başta
İnsan Hakları Ortak Platformu üyesi olan kuruluşlar olmak üzere,
yıllardır sivil alanda insan hakları mücadelesi veren birçok
kurumun görüşü görmezden gelinmiştir. Ancak, kuruluşta bu görmezden
gelinme hâli, kanun hükmündeki kararnamede gözden kaçmamış ve ilk
kararnamede İHOP üyesi, İnsan Hakları Araştırma
Derneği ve birçok insan hakları alanında çalışma yapan
dernekler kapatılmıştır, kapılarına mühür
vurulmuştur. Aylar önce kurulmasına rağmen ve 2 Haziran 2016
tarihinde üyesi olmak için başvurularının son bulmasına
rağmen, bugün hâlen kurum çalışır vaziyette değildir.
Bu bize, Hükûmetin insan hakları konusunda o kadar tahammülsüz olduğunu
göstermektedir ki kendi eliyle kurduğu kuruma bile tahammül
gösterememekte, kurum benim aleyhime bir şey söyler mi tedirginliği
yaşamaktadır.
Sayın milletvekilleri, bütçede
şeffaflık istenilen şekilde olmadığından
TİHKin bütçesiyle ilgili de çok fazla yorum yapamıyoruz ancak birkaç
veriyi sizlerle paylaşmak isterim. Türkiyede 2015 yılında
başlayan çatışmalı ortamın ülke tarihinde insan
hakları ihlallerinin en yoğun yaşandığı dönem
olduğu aşikârdır. Hükûmetin kendi eliyle kurduğu kurumun,
özellikle, çözüm sürecinin askıya alınmasıyla birlikte
yaşanan insan hakkı ihlallerine bu kadar duyarsız kalması,
bu kadar sorumsuz kalması ne yazık ki bu kurumun da
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
hakkında şüphe uyandırmaktadır. Ağır ihlallerin
yaşandığı bu dönemde, kurum bütçesine
baktığımızda, toplam genel gelirin 2 milyon 353 bin 952 TL
olduğunu görmekteyiz. Ancak bu gelirin ülkedeki hak ihlallerinin
giderilmesine dair hangi amaçla kullanıldığını
gösteren herhangi bir çalışma, herhangi bir belge ve done ne
yazık ki raporda gözükmemektedir çünkü Türkiyede insan haklarına
yönelik herhangi bir çalışma yoktur.
Değerli arkadaşlar, ikinci husus da yine
kurumun personel geliridir, buraya da kısaca değinmek istiyorum.
Sayıştay raporuna göre, sadece 240 bin personel gideri
hedeflenmişken kurum 811 bin 138 TL harcama yapmıştır. Kurumun
bu gideri tüm ayrıntılarıyla, kalem kalem kamuoyuyla
paylaşması kurumun itibarı açısından önemlidir. AKP
Hükûmetleri geldikleri dönemden itibaren hak ihlalleri noktasında
Türkiyenin kuruluşundan sonra geçen doksan senede bile eşi
görülmemiş hak ihlalleri örneklerini sergilemiştir. 2015 senesinden
bugüne kadar Kürt illerinde, ilçelerinde bu ihlaller tavan
yapmıştır. İHDnin raporuna göre sadece 24 Temmuz 2015ten
bugüne kadar 2 bini aşkın insan hayatını kaybetmiştir.
Yakılan yıkılan evler, göç etmek zorunda kalan yurttaşlar
bir tarafa, Türkiyede şu anda haritada bir şehir yoktur.
Değerli arkadaşlar, bu süre zarfında
tanık olduğumuz çok fazla olay var elbette ancak değinmeden
geçemeyeceğimiz ve bize göre zaten iyi olmayan Türkiyenin insan
hakları karnesine kara bir leke olarak geçen Taybet Ananın
katledilmesini ve cenazesinin sokak ortasında
bırakılmasını bir insanlık ayıbı olarak
hatırlatmak isterim.
Türkiyede yaşanan hak ihlallerinin sürekli ve
sistematik olarak artması OHAL ilan edilmesiyle tavan
yapmıştır. Öyle ki şu günlerde insan hakkı,
barış, özgürlük, çözüm gibi kelimeler dahi suç olarak addedilmeye
başlanmıştır. Türkiyedeki OHALi Fransayla
karşılaştırmaya çalışanlara da iki cümle etmek
isteriz değerli arkadaşlar. Evet, Türkiyede sözüm ona OHALle
kısmi olarak özgürlükler hukuksal açıdan kısıtlandı;
güya, düşünce, fikir, din özgürlüğü hâlen mevcut ama şunu
belirtmek lazım ve kamuoyunun bilmesi gerekiyor:
Cumhurbaşkanının Başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu
isterse bu özgürlükleri kısıtlayabilecek her türlü kanun hükmünde
kararnameyi çıkarabiliyor ve bu kanun hükmünde kararnamelerde Anayasa
Mahkemesinin biliyorsunuz ki üzerinde hiçbir şekilde tasarruf hakkı
da bulunmuyor ama Fransada alınan her karar mutlaka ve mutlaka anayasa
mahkemesinin gözetiminden geçebilmekte. Bunun yanı sıra, özellikle
idare mahkemelerinin ve yargının şu anda işlevsiz hâle
gelmesi de yine OHALle birlikte karşımıza çıkan bir durum
ama Fransada da şu anda bütün alınan kararların idari bir
süzgeçten geçirildiğini tekrardan belirtmek lazım.
Türkiyede OHALin getirdiklerini burada anlatmak
gerçekten bu beş dakikaya sığmaz arkadaşlar ama şunu
söyleyebilirim: Gözaltı süresi otuz güne çıkarıldı,
müvekkiller ile avukatlar arasında yapılan görüşmeler kayıt
altına alınmaya başlandı, hükümlü ve tutukluların
sadece haftada bir yaptıkları telefon konuşması on beş
günde bire çıkarıldı. 1.143 özel kurum, kuruluş ve
derneğin kapatılması yine bu kararla hayata geçirildi
değerli arkadaşlar.
Tabii, bizim bitmek bilmeyen en önemli konularımızdan
biri de cezaevleri. Değerli milletvekilleri, vaktimiz
sınırlı ancak cezaevleri bizler için çok önemli, hele bu
günlerde çok çok daha önemli oldu.
İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu üyesi ve cezaevi alt komisyonu üyesi olarak birçok hak ihlali tarafımıza
ulaşıyor ancak şuna eminim ki bu ihlaller sizlere de
ulaşıyor. Fakat, Parlamentonun bugüne kadar cezaevlerinde
yaşanan ihlallere ilişkin bu kadar sessiz kalmasının
başta kabul edilebilir olmadığını söyleyelim. Bunlar,
tüm bu ihlaller Türkiye'nin imzalamış olduğu bütün
anlaşmalara da açık bir şekilde aykırılık
teşkil ediyor. Bunun yanı sıra arkadaşlar, özellikle
şunu söyleyelim: Adalet Bakanı çıkıp burada diyor ki
Cezaevlerinde işkence yoktur.
Değerli arkadaşlar, işkence nedir?
İşkence, sadece kişileri, insanları asit kuyularında
öldürmek midir ya da Filistin askısında günlerce tutmak
mıdır? İşkenceyi muhtemelen Adalet
Bakanlığıyla farklı şekilde ele alıyoruz.
Değerli arkadaşlar, işkence, iki kolu
olmayan Ergin Aktaşın hâlen cezaevinde hücrede kalmasıdır.
İşkence, 15 ameliyat geçirmiş Sibel Çaprazın hâlen
cezaevinde tutuklu bulunmasıdır. İşkence, 300ü
ağır hasta olmak üzere, şu anda tahliye olmayı bekleyen
ağır hasta tutsakların tahliye edilmemesidir. İşkence,
Bakanlık tarafından gönderilen genelgeyle birlikte idarenin keyfî ve
hukuksuz bir şekilde hükümlü ve tutsaklara yönelik darp, işkence
yapması; sağlık haklarından mahrum
bırakmasıdır. En önemlisi de şudur, şunu söyleyelim:
İşkence hâlen yasama faaliyetleri ve milletvekilliği devam eden
bir siyasi liderin ilettiği metnin sansürlenerek ifade özgürlüğünün
elinden alınmasıdır değerli arkadaşlar. Bu noktada
Türkiye'de işkence var mıdır, yok mudur?
tartışmaları çok açık şekilde ortaya konmaktadır.
Kim nasıl isterse buyurun, gelin, beraber cezaevlerine ziyaret
gerçekleştirelim; olanları, yaşananları direkt yerinde
tespit edelim değerli arkadaşlar.
Bunun yanı sıra, kanun hükmünde
kararnameler birçok özgürlüğü elimizden aldı ama özellikle şuna
değinmek istiyorum: En son alınan kararda, 677 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede insan hakkı olan eğitim hakkına da
müdahale edilmiş ve yine cezaevlerinde bulunan, cezaevlerinde terör örgütü
üyeliği ya da bu örgütlerin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla
suçlanan öğrenciler cezaevinde yapılan sınavlara bile
giremeyecek şeklinde karar alındı değerli arkadaşlar.
Söylenecek çok şey var: İnsan
haklarını gerçekten on dakikaya sığdırmak çok zor ama
bugün konuştuğumuz her şey ne yazık ki havada kalıyor
çünkü bu Parlamentonun üyesi 10 milletvekili şu anda tutsak, rehin ve bu
sürece gelene kadar ucube bir şekilde çıkarılan
dokunulmazlık yasasından tutun, Parlamentonun dokunulmazlıklar
kaldırılırken bir bütün, tek vücut olarak bu
dokunulmazlıklara evet dediğinden tutun, bugün demokratik
siyasetinin tüm kanallarının açık bir şekilde
kapandığından tutun bugüne kadar. Değerli arkadaşlar,
Minareyi çalan kılıfını hazırlar. diye bir söylem
vardır. Siz bunları yaparken çaldığınız minare
değil değerli arkadaşlar, çaldığınız
halkların birlikte yaşama umududur. Çaldığınız ülkedeki
barıştır, kalıcı barışın tesisidir.
Çaldığınız özgürlüklerdir. Çaldığınız
ifade özgürlükleridir değerli arkadaşlar. Bu noktada ne Hükûmetin ne
de buna destek veren muhalefet partilerinin bunlara bir kılıf
uydurma, bir çözüm bulma şansı yoktur. Bu anlamda özellikle bir
ayıp olarak Türkiye tarihine geçen bu kararın derhâl ve ivedilikle
bundan vazgeçilmesini, arkadaşlarımızın biliyoruz bizleri
mutlaka seyrediyorlardır- bu Parlamentoda her milletvekili gibi yasama işlevini,
yasama hakkını yerine getirmesi için gereğinin derhâl
yapılmasını talep ediyoruz.
Herkese teşekkürler, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi söz sırası Van Milletvekili
Nadir Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA NADİR YILDIRIM (Van)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısında yer alan Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumuyla ilgili partimizin görüşlerini ifade etmek için söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
2017 bütçe görüşmelerini savaşın,
ekonomik krizin, toplumda oluşan sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel
kutuplaşmanın gölgesinde görüşmekteyiz.
Doksan üç yıllık cumhuriyetin bütün
boyutlarıyla bir sistem krizi yaşadığı günlerin
içinden geçiyoruz. Bu krizin sebeplerini salt günümüzde aramak
yanlıştır ve yanıltıcıdır. Türkiyedeki
çoğulculuğa, çok kimlikliliğe, çok inançlı toplum
yapısına uygun bir şekillenme sağlanmamış, tekçi,
ulus-devlet anlayışına dayalı bir sistem inşa
edilmiştir. Dünya ve ülke gerçeklikleri ve halkların mücadelesinin
geldiği aşamada, ulus-devlet anlayışıyla
halkların, inançların yok sayılmasıyla derinleşen yüz
yıllık sorunlar çözülmek zorundadır. Bu sadece ülkemiz için bir
zorunluluk değil, Orta Doğu için de önü alınmaz bir
gerçekliktir.
Orta Doğu coğrafyasının esas
çizgilerini oluşturan Sykes-Picotnun 100üncü yılında Orta
Doğu yeni bir şekillenişin eşiğinde
bulunmaktadır. 2010 yılı sonlarında Orta Doğuda
açığa çıkan toplumsal hareketlerin 2011 yılında
Suriyeye ulaşmasıyla başlayan ayaklanmalar ve sonrasında
yaşanan çatışmalı süreç 6ncı yılına
ulaşmaktadır. Orta Doğu geçmişinin nasıl
şekillendiği, geleceğinin nasıl şekilleneceğine
dair de izler taşır. Coğrafyamızda, 20nci yüzyıl
başlarında şekillenişini en geç tamamlayan ülke Suriyedir.
Bu yönüyle de Orta Doğuda şekillenişi sonrasında
oluşumunu gerçekleştiren Suriye, Orta Doğunun prototip
ülkesidir. Ülkelerin Suriyedeki savaşa vekâleten bu düzeyde katılım
göstermesi, bu prototip oluşurken kendi renklerini verme
çabasıdır. Bu saiklerle yükseltilen savaşın
geçmiştekine benzer sonuçlar ortaya koyup koymayacağını hep
birlikte göreceğiz. Ancak yaşayan toplum, teorileştirilmiş
planlardan farklı sonuçlar da yaratabilir. Geçmişteki tarihî
sıralanışla çıkarılan dersler ve öğretiler,
güncel gerçeklikler karşısında eski kalmanın yanında
kaosu ve çatışmayı yaygınlaştırmaktadır.
Orta Doğuda bunlar yaşanırken
ülkemizde yüzyıldır yaşananlar da, artık kalıcı
çözümlerin gelişmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Başta
Kürt halkının özgürlük sorununun çözümü olmak üzere, Alevi toplumunun
inanç ve ibadet özgürlüğüne kavuşması, farklı
halkların, inançların ve kimliklerin eşit bir hukuka
kavuşması bir arada yaşam için elzemdir, ertelenemezdir.
Kürt sorununun Türkiyenin
demokratikleştirilmesi üzerinden çözümü adına 2012 sonunda Kürt halk
önderi Sayın Abdullah Öcalan ile Hükûmet ve devlet heyetleri arasında
başlayan görüşmeler doksan üç yıllık cumhuriyet tarihindeki
en önemli gelişmedir. Sorunların kalıcı olarak çözülmesi,
çatışmaların sonlandırılmasının yolu ve
yöntemi, dünyadaki diğer örneklerde de olduğu gibi müzakeredir.
Savaş ne kadar şiddetlenirse şiddetlensin bu savaşı
bitirmenin yegâne yolu diyalog ve müzakereden geçmektedir. Bizler parti olarak
toplumun beklentisi olan barışın
kalıcılaşması çabalarını yok
saymadığımızı belirtmek isteriz.
Yaklaşık üç yıl boyunca devam eden
görüşmeler sürecince çatışmaların durması ve bu süre
içerisinde kimsenin yaşamını yitirmemesi barış isteyen
herkesin kazanımıydı. Bu görüşmeler sonrasında ortaya
çıkan Dolmabahçe mutabakatı ve belirtilen esaslar, sorunların
çözüm ilkelerinin ortaya konulması açısından oldukça önemlidir
ve hâlen önemini korumaktadır. 5 Nisan 2015ten bu yana Sayın Öcalana
uygulanan ağırlaştırılmış tecrit hâlen hukuksuzca
devam ettirilmektedir. Bugünlere gelirken darbe mekaniğinin devreye
girdiğinin en somut göstergesi tecridin başlamasıdır. 7
Haziran seçimlerine doğru gidilirken bu mutabakatın ve
görüşmelerin yok hükmünde sayılması ise çok değil
yakın zamanda tarihî bir hata olarak anılacaktır.
Kürt sorunu, bir çatışma sorunu
değildir; sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel altyapısı olan ve
inşa edilen devlet sisteminde Kürt halkı yok
sayıldığı için ortaya çıkan bir sorundur. Çözümü de ancak
ret, inkâr ve asimilasyon olarak ifade ettiğimiz politikalardan
vazgeçilmesiyle mümkündür. Şimdiye kadar özgürlük mücadelesi yürüten
bizler, Kürt sorununun çözümünü asla Türkiyenin demokratikleştirilmesi
sürecinden ayrı düşünmemekteyiz. Sorunun çözüm yolları,
başta Alevi toplumu olmak üzere, toplumdaki bütün sorunların
kalıcı şekilde çözümünü de kendisiyle getirecektir. Ancak, bu
değil çatışma tercih edilmiştir. Basına yansıyan
ve henüz daha inkâr edilmeyen, hatta neredeyse bütün aşamaları hayata
geçirilen çöktürme planının Ekim 2014 MGK toplantısında
karar altına alındığı anlaşılıyor.
Henüz diyalog süreci devam ederken alınan bu karar, barışta
değil savaşta ısrar edileceğinin de en net göstergesi
durumundadır.
7 Haziran seçimlerine doğru giderken
yükseltilen linç dalgası nedeniyle birçok il, ilçe binamıza
saldırı oldu; Adana ve Mersin il binalarımız
bombalandı. 5 Haziranda Diyarbakırda gerçekleştireceğimiz
mitinge bombalı saldırı gerçekleştirildi. Ancak, tüm bu saldırılara
rağmen, yüzde 13,1 oy ve 80 milletvekiliyle Parlamentoya geldik. Ancak 7
Haziran Meclisinin iradesi yok sayıldı ve 1 Kasım seçim
kararı alındı. 1 Kasım seçimleri öncesinde, Temmuz 2015te
gerçekleşen Suruç katliamında 33 genç sosyalist
yoldaşımızı yitirdik. Hemen akabinde Ceylânpınarda 2
polisin katledilmesiyle de çatışmalı süreç maalesef ki yeniden
başladı.
1 Kasım seçim kararı
alınmasının hemen akabinde partimize yönelik bir linç kampanyası
gerçekleşti. Bir gecede yüzlerce il, ilçe binamız yakıldı,
yıkıldı, taşlandı. Genel merkezimize organize
şekilde linç örgütlendi ve ateşe verildi. Ancak, bizleri seçim
dışında tutmak isteyenlere karşı demokratik siyasette
ısrar ettik. Emek, barış ve demokrasi güçlerinin birlikte
organize ettiği ve demokratik siyasetin, hakların ve özgürlüklerin
öne çıkarılacağı mitinge canlı bomba
saldırısı gerçekleşti ve 101
arkadaşımızı yitirdik. 10 Ekim katliamının
gerçekleşmesi toplumun yükselen umuduna karşı yapılan en
büyük katliamdır ve tarihe böyle geçecektir. Bizler her türlü riske ve
seçim çalışmalarımızın engellenmesine rağmen 1 Kasım
seçimlerine girdik ve 59 milletvekiliyle Parlamentonun üçüncü büyük grubunu
oluşturduk.
Değerli milletvekilleri,
çatışmaların başlamasıyla birlikte siyasal çözümün
başlamasını zorlamak adına öz yönetim ilanları
gerçekleşti. Halkın bu siyasal talebine tutuklama, baskıyla
karşılık verilmesi üzerine de şehirlerde
çatışmalar başladı. Birçok sivil yurttaş bu
çatışmalarda yaşamını yitirdi, onlarcası
yaralandı, yüz binlerce insan yerinden göç etmek zorunda
bırakıldı. Cizrede onlarca sivil vahşet bodrumları
olarak adlandırdığımız bodrumlarda benzin dökülerek
diri diri yakıldı.
Çatışmaların
başladığı ilk günden itibaren bu
çatışmaların diyalogla çözülebilmesi için Hükûmete
yaptığımız tüm çağrılar sonuçsuz kaldı. Oysa
bunun örneğini diyaloğun devam ettiği süreçte görmüştük.
Artan gözaltılara ve polislerin sürekli olarak sokaklarda panzerlerle
halkı taciz etmesi üzerine Cizrede bazı mahallelerde hendek
kazılmıştı. Sorunun çözümü adına HDP İmralı
heyeti Kürt halk önderinin mesajını o dönem hendek kazan gençlere
iletmişti ve bunun üzerine hendekler kapatılmıştı.
Heyetimiz Cizreden çıkar çıkmaz da sokakta oynayan Nihat Kazanhan
polis kurşunuyla öldürüldü. O dönem gerçekleşen görüşmelerde,
Hükûmetle gerçekleşen görüşmelerde çözüm sürecinden rahatsız
olan güçlerin bu cinayeti işleyebileceği hususu
konuşulmuştu. Ancak bu sürecin diyalogla çözülmesi konusunda
yaptığımız tüm çağrılar ve girişimler
sonuçsuz bırakıldı. Diyalogla çözüme dair elimizde örnekler
varken savaşta ve çatışmada ısrar eden bir yolun tercih
edilmesinin, barıştan vazgeçilmesiyle doğrudan ilişkisi
olduğu aşikârdır.
MGKda alınan kararlarla, siyaset devre
dışı bırakıldı ve çatışmalar
yükseltildi. Çatışma bölgelerinde dönemin İçişleri
Bakanının talimatlarına uymayan, ona rağmen evlerinden
çıkarılamayan siviller ve hastalar olduğuna şahitlik ettik.
Bakan ve yereldeki güçler arasında bir koordinasyon sonucu böyle de
davranılmış olabilir. Ancak böyle bile olsa, bizler
seçilmiş halk vekilleri olarak bu durumları da yaşadık.
Bunları Hükûmetle gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde de ifade
ettik. O dönemin İçişleri Bakanı Efkan Alanın bize
söylediklerini burada söylemeyelim. Bu çatışmaların hangi güç
veya güçlerle yürütüldüğünü kendisi elbette ki bir gün açıklayacaktır.
Ancak, 15 Temmuz darbe girişiminin yaşanmasının
en büyük nedeni, çatışmalarla tekrar sokağa inen ordunun darbe
yapma kabiliyetine yeniden kavuşmasıdır ve bunun sorumlusu en
doğrudan Hükûmettir. Bu darbe zemininin siyasi ayağı da Meclise
getirilen ve bizlerin dokunulmazlıklarının
kaldırılmasını öngören tasarıdır. Halka
rağmen siyaset yapmanın bedeli ağırdır.
Dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet diyenler,
bugün o bedelin ağır sonuçlarıyla karşı
karşıyadır.
Hükûmetin bilgisi dâhilinde olup olmamasına
bakılmaksızın, 15 Temmuz bir darbe girişimidir. Bu darbe
girişiminden Hükûmetin bilgisi olup olmadığına, MİTin
bilgisi olup olmadığına, Genelkurmay
Başkanlığında görüşmelerin yapılıp
yapılmadığına bakılmaksızın, önlenmeyen bir
kalkışma olduğu görülmektedir.
Bu meselenin bütün boyutlarıyla
aydınlatılması gerekliliği üzerine kurulan Darbe Komisyonu
şimdiden meselenin üstünü örten bir yaklaşımla böylesi bir
girişimi bütün yönleriyle açığa çıkarmaktan
uzaklaşmış durumdadır.
Darbe girişiminin hemen ardından ilan
edilen OHAL ve çıkarılan KHKlerle, Hükûmet tarafından bir
cadı avına dönüştürüldüğü gerçeği net bir şekilde
ortadadır. Şimdiye kadar 5 haber ajansı, 16 televizyon, 24
radyo, 62 gazete, 19 dergi ve 29 yayınevi kapatıldı. Yazarlar ve
gazeteciler tutuklandı. 15 üniversite, 96 vakıf, 1.325 dernek, 19
sendika ve konfederasyon, 989 özel eğitim kurumu ve kuruluşu ile 34
sağlık kurum ve kuruluşu kapatıldı. 60 bine yakın
kişi açığa alındı, 90 bine yakın kişi
kamudan ihraç edildi ve 50 bine yakın kişi tutuklandı. Kamudan
ihraç edilenlerin yaklaşık 23 bini asker ve polislerden
oluşuyor. Bu, toplam ihracın dörtte 1i demektir. Geri kalan ihraçlar
ise sivil bürokrasiden yapılan ihraçlardır. Böylesi bir tablo
karşısında darbe girişiminin sivil ayağının
daha büyük bir paydaya sahip olduğu görülmektedir. Buna rağmen henüz
siyasi ayağı ortaya çıkarılmış değildir;
Hükûmet içinden darbeyi destekleyen bakanlar, milletvekilleri, parti örgütleri,
belediyelere ilişkin de henüz kapsamlı bir açıklama
yapılmış değildir. 50 bine yaklaşan tutukluların
yargılamalarının nasıl yapılacağı konusunda
kamuoyunda bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak hem darbenin siyasi
ayağının ortaya çıkarılmaması hem de
yargılamaların nasıl yapılacağının
netleşmemesi, Hükûmet ile Gülen Cemaati arasında bir
pazarlığa oturulabileceğine dair emareler de ortaya
çıkarmaktadır. Bir uzlaşı sağlanıp
sağlanmayacağını da önümüzdeki günlerde hep beraber
yaşayarak göreceğiz.
15 Temmuzdan sonrasında devlette boşalan
kadrolara yapılan atamaları ve yerleştirmeleri de yakinen takip
etmekteyiz. Gördüğümüz tablo şöyledir: Bir cemaatten
boşaltılan kadrolar başka cemaatlere tahsis edilmektedir.
Paralel yapıyla mücadele ettiğini belirtenler, bu fotoğrafta
yeni paralel yapılar yarattıklarını bilmeliler. Devleti
cemaat yapılarıyla donatmak, paralelin paralelini yaratmaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tüm bu uygulamaların ülkemizi siyasi krize
sürüklediği açıktır. Bu siyasi kriz, mutlak iktidar
arayışından, başkanlık talebinden kaynaklanıyor.
Bu siyasi kriz, belediyelere kayyum atanması, belediye eş
başkanlarımızın tutuklanması ile eş genel
başkanlarımızın ve milletvekillerimizin
tutuklanmasıyla daha da derinleşmiş ve ekonomik krizi de
kendisiyle birlikte getirmiştir.
Eş genel başkanlarımızın ve
milletvekillerimizin tutuklanması halk iradesine darbedir. 4 Kasım
2016 tarihinde gerçekleşen bu siyasi darbe Türkiye siyasi tarihine bir
utanç olarak şimdiden geçmiş durumdadır. Seçilmiş halk
temsilcileri kendilerinden menkul insanlar değillerdir. Yaşanan bu
tutuklamalar toplumdaki kutuplaşmayı daha da fazla
derinleştirmektedir. Bugün topluma fatura edilmeye
çalışılan bu darbe, bir arada yaşam ilkelerine
vurulmuş bir darbedir. HDPnin siyasal hayatın dışına
itilmesi ve yok sayılmasının faturası topluma kesilemez.
Siyasi hayatta olmamamızın sonuçlarını kaldırabilecek
bir toplum da bulunmamaktadır. Şimdiye kadar partimize yönelik
yapılan suçlamalar ve ithamlar, HDPnin bu toplum için nasıl
vazgeçilmez olduğunu görmeyen bir siyasi körlüğün
yaptığı açıklamalardır.
Varlığımızın gerçek hayata tekabül ettiğini
görenler ve bu sözlerimizin ne demek olduğunu iyi bilenler elbette ki
vardır. Farklılıkların nasıl bir arada
yaşayacağının temsili bugün partimizin bütün kademelerinde
karşılığını bulmaktadır.
Emek, demokrasi ve özgürlük için, halklara ve
inançlara özgürlük için, özgürlükçü laiklik için, kadın özgürlüğü
için, halkların bir arada, eşit, birliği için, yerel demokrasi,
her türlü sömürüye karşı emek için, suyun ve doğanın
sömürülmesine karşı yeni bir yaşam için, ekolojik bir toplum
için, insan onuruna yakışır barınma için, doğal
yaşam alanlarının korunması için, kültürel ve tarihî
varlıkların korunması için, rant ve rüşvet düzenine
karşı adil bir düzen için, işsizliğe ve yoksulluğa
karşı gelir dağılımındaki adaletsizliğe son
vermek ve adil bölüşüm için, çocuk hakları için, gençler için, askerî
sivil bürokratik darbelere ve vesayete karşı demokratik siyaset için,
Orta Doğu ve dünya barışı için ve yeni sivil demokratik bir
anayasa için HDP bu ülkenin son şansıdır. Bu şansı,
gözaltı ve tutuklamalarla, yok saymalarla, görmezden gelmelerle heba
edenlerin bu ülkenin çıkarları için hareket ettiklerini söylemek
mümkün değildir.
Bir an önce, eş genel
başkanlarımız ve milletvekillerimiz serbest
bırakılmalıdır, belediye eş başkanları
serbest bırakılmalı ve halkın iradesini yok sayan kayyum
anlayışından vazgeçilerek belediye eş başkanları
görevlerine iade edilmelidir. Ömrünü bu ülkenin barışına adayan
Ahmet Türkün tutuklanması ise büyük bir siyasi ayıptır,
utançtır. Bu utanç, ayıbın sahipleri tarafından bile
taşınamamaktadır, derhâl bırakılmalıdır.
Tüm bu yaşananlardan ortaya çıkan sistem
krizinin esas nedeni, merkezî, tekçi ve inkârcı yönetim
anlayışıdır. Çözüm ise sistemin ademimerkeziyetçi bir
anlayışla yeniden oluşturulmasıdır. Toplumdaki
kutuplaşmayı daha da derinleştirecek, erkler arası
ayrılığı kurumlar arası uyum adı altında
silikleştirecek ve demokrasiyi uzun yıllar boyunca rafa kaldıracak
bu tasarı, doksan üç yıllık Cumhuriyetin 12 Eylül 1980 askerî
darbesinden sonra karşı karşıya kaldığı en
büyük felakettir.
Orta Doğuda ve ülkemizde yaşanan
sorunlara cevap bulacağımız esas soru birlikte nasıl
yaşayacağımız sorusudur. Orta Doğu
halklarının barışı, ülkemizdeki toplumsal barışın
sağlanması ve kalıcı sorunların çözümü de birlikte
yaşayacağımızın yol ve yöntemlerinin
bulunmasıyla, buna uygun politikalar üretmekle mümkün olacaktır.
Kendi siyasi iktidarlarını ve ikballerini üç beş yıl daha
ilerletmek adına bu ülkeden yüz yıl çalanlardan değiliz, asla da
olmayacağız. Mücadelemiz, Orta Doğunun ve ülkemizin yüz
yıllık bir evreden geçtiği bugünlerde, önümüzdeki yüz
yılı kazanma mücadelesidir, halklarımıza verdiğimiz
söz budur ve bize ödetilmek istenen bedel bunun bedelidir. Bizler bu bedeli
halklarımız için ödemeye hazır bir şekilde mücadelemize
başladık ve asla bundan geri durmayacağımızı bir
kez daha belirtmek istiyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, üçüncü söz Mardin Milletvekili Erol
Doraya aittir.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sizin ve sizden sonra konuşacak olan, grubunuza
ait sayın milletvekillerinin konuşma süreleri on dakikayla
sınırlandırılmıştır.
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı Vakıflar
Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, elbette bütçe
dediğimiz olgu 78 milyon yurttaşımızın emeğiyle
ortaya çıkan en önemli ortak paydalarımızdan birisidir.
Dolayısıyla, bütçe görüşmeleri bu ortak birikimi nasıl
harcayacağımızın bir kararlaştırılması
niteliğindedir. Tabii, temsili demokrasinin gereği olarak bu
kararlaştırma süreçlerini halkın iradesini temsil eden
milletvekilleri olarak bizler yürütüyoruz. Bu bağlamda, halkın
iradesini temsil yetkisini en güçlü biçimde kullanabilmek demokratik rejimlerin
olmazsa olmazıdır.
Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye
Parlamentosunun içerisinde bulunduğu durum ve OHAL uygulamaları
değerlendirildiğinde, hukuk devleti ilkesi bakımından,
evrensel hukuk normları bakımından ve bir cunta eseri
olması vasfıyla sürekli olarak eleştirdiğimiz mevcut
Anayasa bakımından kabul edilebilir değildir. Siyasi, ekonomik
ve toplumsal faturası son derece kabarık olacak bir tabloyla
karşı karşıya olduğumuzu her birimiz çok net olarak
görüyor ve yaşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, halkın iradesiyle
Parlamentoda görev yapan ve Türkiyenin üçüncü büyük siyasi partisi olma
vasfına sahip Halkların Demokratik Partisinin Eş
Başkanlarıyla birlikte 10 milletvekili âdeta siyasi rehin
pozisyonunda cezaevinde tutulmaktadır ve biz şu anda 78 milyonu
ilgilendiren bütçe tasarısını görüşüyoruz. Bu durum
görüşmelerin meşruiyetine büyük ve telafisi zor bir gölge
düşürmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletvekillerine gerek evrensel ölçekte gerekse ulusal
anayasalarda düzenlenen ifade hürriyeti dokunulmazlığını
sağlamak demokratik parlamenter rejimlerin önemli bir geleneğidir.
Demokrasi mücadelesinin önemli bir kazanımı olan bu prensip, Venedik
Komisyonunun 1996 tarihli yasama bağışıklığı
rejimi hakkındaki raporunda belirtildiği gibi, parlamentonun bir
kurum olarak kolektif biçimde korunmasına hizmet ederken parlamento
üyelerine de yürütme, yasama veya parlamento çoğunluğuna
karşı bireysel koruma sağlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 15inci maddesinde ve Anayasamızın
da 15inci maddesinde olağanüstü durumlarda dahi korunması zaruri
olan çekirdek haklara yer verilmiştir. Bu haklardan birisi de
suçluluğu mahkeme kararıyla saptanıncaya kadar kimsenin suçlu
sayılamayacağına ilişkin yani masumiyet karinesidir.
Anayasanın 83üncü maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi
hakkında seçimden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine
getirilmesi dâhi üyelik sıfatının sona ermesine
bırakılmaktadır. Yine, Anayasa Mahkemesinin Aralık 2013te
verdiği Mehmet Haberal ve diğer milletvekillerine uygulanan
kararları ortadadır. Anayasa Mahkemesi bu kararında,
milletvekilinin tutuklanmasıyla seçilme hakkının ihlal
edildiğini açıkça belirtmiştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin de üyesi
olduğu Avrupa Konseyinin anayasal konulardaki uzmanlık organı
olan Venedik Komisyonu, Türkiyede milletvekilleri
dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin
raporunda, Türkiyenin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde ifade
özgürlüğü ihlali konusunda sicili en kabarık ülkelerden biri
olduğunu hatırlatarak; Türkiyede parlamenterlerin yasama
dokunulmazlığı konusunda 2016 Mayıs ayında yapılan
Anayasa değişikliğini Avrupa hukuk normlarına
aykırı buldu ve geri çekilmesini talep etti.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Parlamentosu,
Avrupa Birliği ile Türkiye arasında üyelik müzakerelerinin geçici
olarak dondurulmasını öngören tavsiye karar tasarısını
onayladı. Ülke ekonomimizin geldiği durum ortada. Her siyasi hamlenin
ekonomik bir karşılığı olduğunu, hep birlikte, en
yalın hâliyle hissederek yaşıyoruz. Netice itibarıyla her
alanda istikrarsızlığa yol açan bu ceberut uygulamalardan ve özellikle
OHAL uygulamasından derhâl vazgeçilmeli ve ülke barışına, güçlü
demokrasiye, hukukun üstünlüğüne hizmet edecek çağdaş ve makul
düzenlemelerin önü açılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, şimdi,
Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi bağlamında,
azınlık cemaatlerine ait vakıfların karşı
karşıya bulunduğu sorunlara değineceğim.
Bildiğiniz gibi, azınlık vakıflarına yani Ermeni,
Süryani, Keldani, Rum ve Musevi vakıflarına ait
taşınmazlara el konulması meselesi uzunca bir süredir
Türkiyenin önünde çözüm bekleyen önemli sorunlardan birisidir. 1936
yılından başlayarak süregelen bu sorunlarla ilgili, AKP
hükûmetleri döneminde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvuruların da etkisiyle 2003, 2008 ve 2011 yıllarında
bazı olumlu düzenlemelere gidilse de mazbutaya alınmış
vakıflar ve el konulmuş taşınmazlar meselesine
kapsayıcı çözümler üretilememiştir. El konulmuş
taşınmazların sayısı o kadar fazladır ki, iade
edilen mülklerin sayısı bunların yanında sembolik düzeyde
kalmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, azınlık
vakıflarının yaşadığı ve acil çözüm
üretilmesi gereken bir sorun vakıfların Seçim Yönetmeliği
meselesidir. Azınlık vakıflarının yönetim
kurullarının seçimini düzenleyen yönetmeliğin Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından yaklaşık dört yıldır
iptal edilmiş olması nedeniyle vakıflar birçok idari
sıkıntı yaşamaktadırlar. Anayasal bir hak olan seçme
ve seçilme özgürlüğünün engelleniyor olması azınlık
cemaatlerinin örgütlenme özgürlüğünü de kısıtlamaktadır.
İlgili vakıf temsilcilerinin bu konuda Hükûmet yetkilileriyle onlarca
kez görüşmelerine karşın, yine bu kürsüden defalarca bu konuyu
dile getirmemize rağmen, ortada henüz bir yönetmelik yok ve bununla ilgili
nasıl bir çalışma yürütüldüğüne dair bir bilgi de maalesef
mevcut değildir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir diğer önemli konu, Süryani halkı
için çok önemli ve kutsal olan ve seçim bölgem Mardin Midyatta bulunan bin
altı yüz yirmi yıllık tarihî Mor Gabriel Manastırı
Vakfına ait haksız biçimde el konulan toplam 30 parsel araziden
şu ana kadar maalesef sadece 12 parsel arazi Vakfa iade edilmiştir.
Geriye kalan arazilerin bir an önce Vakfa iadesini buradan bir kez daha talep
ediyoruz. Ayrıca, Mardinin en ihtişamlı yapılarından
birisi olan ve hâlen Kültür Bakanlığı İl Müzesi olarak
kullanılan Süryani Katoliklere ait Patrikhane binasının da hak
sahiplerine iade edilmesini bekliyoruz.
Diğer taraftan, kadastro
çalışmaları süreci ve Büyükşehir Yasasından
kaynaklı uygulamalarla, Mardinin çeşitli köylerinde Süryanilere ait
kilise, manastır ve bunlara ait gayrimenkuller hazine mülkü olarak tescil
edilmiştir. Bu yanlış uygulamanın ortadan
kaldırılması ve bu mağduriyetin acilen giderilmesi
gerekmektedir.
Son olarak, geçtiğimiz ay,
Urfada Süryanilere ait geriye kalan tek ibadethane olan Aziz Petrus ve Aziz
Pavlus Kilisesi Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı
tarafından idari bina olarak kullanılmaya
başlanmıştır; bu haksız uygulamanın da bir an
önce sona ermesini beklemekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
bu bağlamda, azınlık vakıflarının
sorunlarının çözümüne ilişkin Meclis Başkanlığına
sunmuş bulunduğumuz kanun teklifimizde de belirttiğimiz gibi,
azınlık vakıf mülkleriyle ilgili olarak
yurttaşlarımızın talebi şudur: 1936 Beyannamesinde
kayıtlı olup olmamasına bakılmaksızın, 1912
tarihinden itibaren azınlık vakıflarının ellerinden
hukuksuzca alınmış bulunan taşınmazlar, mazbutaya
alınmış vakıflar ve üçüncü şahıslara
satılmış taşınmazlar da dâhil olmak üzere, hiçbir
şart ileri sürmeden ilgili vakıflara iade edilmelidir.
Diğer önemli konulardan birisi de 1844
yılında açılan ve daha sonra Lozan Anlaşması
kapsamında faaliyetlerine devam eden Heybeliada Ruhban Okulu 1971de
kapatıldı. Lozan Anlaşmasına aykırı olan bu
uygulamanın derhâl sona erdirilerek Ruhban Okulunun
açılmasını hukuk devleti adına bir kez daha talep ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, son olarak,
Başbakan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş
tarafından sarf edilen ve kamuoyunu ve özellikle de gayrimüslim
yurttaşlarımızı derinden inciten ve açıkça nefret
söylemi niteliği taşıyan ifadelere dair de belirtmeliyim ki Farsça
gabr olan, Müslüman olmayan sözcüğünün zamanla kâfire, oradan da
gâvura dönüşen ifade, aslında kendi dini dışında
olanla ilgili ön yargıların bir dışa vurumudur.
Osmanlı Döneminde bile padişah fermanıyla yasaklanan bir
kavramı kullanarak bunun suç olmadığını, gâvur
sözcüğünün Müslüman olmayanları kastetmediğini söylemek makul
bir izah sayılamaz. Özellikle devleti temsil edenlerin bu kelimeyi
kullanmasının Müslüman olmayan kimliklerin kendilerini daha da
güvencesiz ve dışlanmış hissetmelerine neden
olacağı aşikârdır. Yine, 2015 Yükseköğretim Geçiş
Sınavında gâvur sözcüğünün geçtiği ve nefret söylemi
içeren bir soru önergesi vermiş olmamıza karşın, bugüne
değin Millî Eğitim Bakanlığınca bize herhangi bir
cevap verilmemiştir.
Bir kez daha hatırlatıyoruz: Türkiye çok
kimlikli, çok kültürlü bir toplumsal yapıya sahiptir ve bunu, bu toplumsal
yapıyı yönetme görevini üstlenenler en fazla göz önünde
bulundurmalıdır diyor, bir kez daha hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Dora.
Şimdi söz sırası İzmir
Milletvekili Müslüm Doğana aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle eş genel başkanlarımız
olmak üzere, milletvekillerimizin yasama faaliyetlerinden
alıkonmasını Sayın Hükûmete sormak istiyorum: Bu,
oligarşik bürokrasinin bir tasarrufu mudur yoksa sizin siyasete müdahaleniz
midir? Ya da oligarşik bürokrasinin siyasete müdahalesini nasıl
engelleyeceksiniz?
Değerli milletvekilleri,
Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetim
Başkanlığının 2017 yılı bütçesi
hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubunun görüş ve
önerilerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Bütçeler yalnızca ekonomik
göstergeler değil, aynı zamanda da çok önemli siyasal belgelerdir.
Her şeyden önce, bir bütçenin onaylanması demek, bir hükûmetin
faaliyetlerinin meşruluğunun da onaylanması anlamına
gelmektedir. Ayrıca, bütçeler hükûmetlerin eğitime, kültüre, emek
alanına, sosyal hak ve özgürlüklere, kısacası hemen hemen her
konuya dair yaklaşımlarının da en önemli göstergeleridir.
Bu bütçe dönemi de göstermiştir ki AK PARTİ Hükûmeti iç ve dış
siyasette bildiğini okumaktan vazgeçmemekte ve muhalefetten gelen
uyarıları dikkate almamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
biraz önce ifade ettiğim üzere, bütçeler temel insan hakları üzerinde
de birtakım verileri ortaya sunmaktadır. Bu konuda, AFAD, temel insan
hakkı konusunda nerede olduğumuzu bize çok net bir şekilde
göstermektedir. AFADın İnternet sayfasında yer alan bilgilere
göre, 5 Aralık 2016 itibarıyla, AFADa bağlı barınma
merkezlerinde 257.818 mülteci yaşamaktadır. Başbakan Yardımcısı
Veysi Kaynakın da Komisyonda verdiği rakamlara göre de Türkiyede
şu an 2 milyon 758 bin 409 sığınmacı
bulunmaktadır.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sadece Suriyeli o.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla)
Evet.
Türkiyede bulunan
Suriyelilerin yalnızca onda 1ini mülteci kamplarında
barındırabiliyoruz. Geriye kalan 2 milyonun üzerindeki Suriyeli, sert
kış koşullarında sokaklarda, insan onuruna
yakışmayan bir durumda maalesef yaşamaya zorlanmaktadır. 2
milyon insanın Türkiyenin neredeyse her kentinde bir şekilde
savrulmuş durumda yaşamalarını nasıl kabulleniyoruz,
bunu da ayrıca sormak istiyorum. Hükûmetin Suriyelileri Avrupaya
karşı pazarlık konusu yapması dışında bir
planlaması var mıdır, bunu da öğrenmek istiyoruz.
Şehirlerde kayıt
altında olmayan sığınmacılar dışında,
AFAD kamplarında kalan Suriyelilerin ne durumda olduğunu, kamplarda olan
insanlık dışı olaylar dışında bilmemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, hepinizin, sabah
akşam üstünde kafa yorması gereken konulardan birisi, çocuk
istismarı konusudur fakat sadece Nizip Mülteci Kampında 30 erkek
çocuğuna tecavüz edilmesi, bu konuda ne kadar başarısız
olduğumuzu göstermektedir. Bu devletin bir kurumu olan AFADa ait bir
kampta, herkesin gözünün önünde, 30 erkek çocuğunu 1,5 ila 5 lira
arasında bir ücret karşılığında istismar
etmişler. Bunun üzerine daha neyi söyleyebiliriz? Bu dünyada çocuk
konusundan daha politik ne olabilir?
İstismara uğrayan çocukların
aileleri, kamptan çıkarılmaktan, atılmaktan korktukları
için konuşamamaktadırlar. Aileler biliyor, AFAD yetkilileri biliyor,
çocuklar biliyor. Üstelik, bu kampı 23 Nisanda Almanya Başbakanı
Angela Merkel de ziyaret ediyor ama partimizin bir heyetle kampı
ziyaretine izin verilmiyor.
Peki, diğer kamplarda durum farklı
mı? Maalesef hayır. Gaziantepin İslâhiye ilçesinde bulunan 2
no.lu Mülteci Kampında da Suriyeli 5 çocuk istismara uğruyor. Yine
aynı ihmaller, yine korunan ve gizlenen failler.
Daha bize sığınan insanların
çocuklarını koruyamıyoruz, barınma ve eğitim gibi
konulara giremiyoruz bile. Mülteciler için kurulan çadır kentler, görgü
tanıklarının beyanlarına ve STK raporlarına göre,
mühimmat deposu olarak kullanılıyor. Konuya dair verilen önergeler
cevaplandırılmıyor. Sonra, kamp tamamen
boşaltılıyor. Hatay, Urfa ve Antepte bulunan kamplara sivil
toplum örgütlerinin, basın mensuplarının ve milletvekillerinin
girmelerine müsaade edilmiyor. İçeride ne olduğunu soruyoruz ama
cevap alamıyoruz. Sonra da kalkıp uluslararası siyasette
mülteciler konusunda dünyanın bizi yalnız
bıraktığını söylüyoruz. Uluslararası kurumlar
için şeffaflık en büyük ölçüttür bu konuda. Kendi milletvekillerinin
denetimini yapamadığı, ziyaret edemediği bir yer için dünya
neden yardım yapsın ki? Bu konudaki
tutarsızlığımızı da tekrar ortaya koyuyoruz.
Hükûmet bugüne kadar bu hususla ilgili
sorularımıza cevap vermemiş olabilir, burada bu soruları
cevaplamak zorundalar. AFADın mülteci kamplarının,
IŞİD ve El Nusra gibi çeteci yapılanmaların
sığınağı hâline geldiği iddiaları doğru
mudur? Birçok medya kuruluşu ve uluslararası kurumların
iddialarına göre bu kamplar IŞİDin eğitim ve örgütlenme
kampına dönüşmüş müdür? Suriyede savaştırılan
ÖSO üyelerine maaş veriliyor mu? Peki, AFAD kamplarında bulunan
sığınmacılara Suriyede savaşmaları
karşılığında vatandaşlık verileceği
iddiaları doğru mudur?
Değerli milletvekilleri, mülteci kamplarının
kurulacağı alanlar yeni sorunlar doğuruyor. Pazarcık
Terolarda Alevilerden oluşan 16 köyün ortasına Suriyeli mülteciler
için 27 bin kişi kapasiteli, 600 konutluk bir konteyner kent inşa
etmek bölgenin demografik yapısıyla doğrudan oynamaktır.
Karar alma süreçlerine dâhil edilmeyen bölge halkı dava açmak suretiyle
hukuki düzeyde hak arayışlarını sürdürürken demokratik ve
haklı taleplerini barışçıl, kitlesel protestolarla dile
getirmek istediğinde gaz bombası ve tazyikli suyla
karşılaşmaktadır. 82 yaşında bir
yurttaşımız bu şekilde hayatını kaybetti bu
eylemlerde. Yine, Alevi halkının yoğun biçimde
yaşadığı Sivasın Divriği, İmranlı,
Zara, Yıldızeli ve Malatyanın Akçadağ ilçelerinde benzer
AFAD kamplarının yapılmasının
planlandığı söyleniyor. Halka soruluyor mu bu durum? Elbette ki
hayır. Toplumda yarattığı endişeyi gidermeye yönelik
bir açıklama var mı? Elbette ki yok.
Değerli milletvekilleri, acil durumlarda ne
yapıyor AFAD, biraz da bu konudan bahsedeyim. Bildiğiniz gibi, 21
Eylül 2016 tarihinde Trabzon Beşikdüzü ilçesi ile Giresun Eynesil
ilçesinde şiddetli yağış sel baskınlarına yol
açarak 3 yurttaşımızın ölümüne sebep oldu. Yine, 2015
yılının Ağustos ayında Rizenin Hopa ilçesinde meydana
gelen sel felaketi nedeniyle de 8 yurttaşımız
yaşamını yitirmiştir.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Artvin Hopa.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Gerçekleşen sel
felaketiyle, STKların uyarılarını dinlemeyen AFAD,
ekolojik kıyım ve dere yataklarındaki
yapılaşmanın olası bir felaketle bilançosunun ağır
olacağı söylenmesine rağmen ne olası riskler ortadan
kaldırılmıştır ne de bu sel felaketini
yönetebilmiştir. Hatırlarsanız, Kasım 2014te sel bir kez
daha vurmuştu ve 3 vatandaşımız daha hayatını
kaybetmişti. AFAD ekiplerinin çalışmaları yalnızca
cenazelerin çıkarılması meselesine dönüşmüştür.
Hükûmet yetkililerinin sel felaketlerini kot farkıyla
açıklamaları hâlâ hafızalardayken uzmanların
görüşlerinden yola çıkarak Karadenizde meydana gelen sel felaketleri
sonrası ortaya çıkan manzaralardan ne AFADın ne de ilgili
bakanlıkların duruma ilişkin hiçbir tedbiri yeterince
almadığını görmekteyiz. Sel felaketi sonrası erken
müdahalenin yapılmadığı bölgede bulunan AFAD ekiplerinin
yetersiz kaldığı, sonradan müdahale için gelen ekiplerin geç
kaldığı, ekiplerin arasındaki koordinasyon eksikliği,
coğrafyayı tanımayan ve afet konusunda yeterli bilgi ve birikime
sahip olmayan memurların atanması, il ve ilçe afet
planlarının mevcut durumu karşılamaktan uzak ve
güncellenmemiş olması, kurumlar arası yetki
çatışmasından kaynaklanan sorunların nedeni, AFADın
kurumsallığının sorgulanmasına neden olmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 17 Kasım 2016
tarihinde Siirtin Şirvan İlçesi Maden köyünde bulunan bakır
madeni sahasında meydana gelen göçük sonucu, 16 işçi madende
oluşan göçük sonucu toprak altında kalmıştır. 16
madencinin toprak altında kaldığı faciada arama kurtarma
çalışmalarında 10 kişinin cansız bedeni toprak
altından çıkarılmıştır. Hâlen göçük altında
bulunan 4 işçi için çalışmalar ise devam ediyor.
Bilirkişilerin ve teknik disiplinlerden mühendislerin
katılımıyla yapılan değerlendirmelerde, olayın
bir iş cinayetine dönüşmeden önlenebileceği belirtilmiştir.
Maden emekçilerinin her defasında maden kazalarında
yaşamlarını yitirmeleri, göçük altında kalmaları ve
cenazelerine ulaşılmaması kimin sorumluluğundadır?
AFAD, Şirvanda üzerine getiren sorumluluğu yerine getirmiş
midir? AFADın Van depremi sırasında dağıtılan
yardımlar konusunda takındığı siyasal tavrı çok
iyi biliyoruz. Aynı şeylerin Şirvanda yaşanmaması
adına Hükûmete buradan sorumluluklarını hatırlatmak
isteriz.
Değerli milletvekilleri, son olarak
Sayıştayın raporu üzerinde birkaç şey söylemek istiyorum.
Soma faciası sonrası toplanan yardım paralarından 5 milyon
389 bin 681 TLnin, bu meblağın nereye harcandığı hâlâ
açıklanamamışken şimdi de taşınmazlar konusunda
bir sis perdesi oluşturulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bir kurumun
taşınmazlarının kayıt altına
alınmamasının nedeni nedir, neyi gizliyorsunuz? Ya da bu kurum
neden yeterince şeffaf yönetilmiyor, Sayıştay neden sorumluluğunu
gerektiği gibi yerine getiremiyor? Denetlenen kamu idaresinin
sorumluluğu ve Sayıştayın denetim sorumluluğu
karşısında bir sorumsuzluk olarak karşımıza
çıkması hususunun burada değerlendirilmesini yüce heyetinizden
talep ediyorum.
Sizi tekrar saygıyla selamlıyorum
arkadaşlar, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Doğan.
Şimdi söz sırası Diyarbakır
Milletvekili Ziya Pire aittir.
Buyurun Sayın Pir. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZİYA PİR (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Başkan geçen hafta da olduğu gibi yine
benim ismimi eksik zikretti. Ben aynı zamanda Abdullah Zeydanım,
Nursel Aydoğanım ben. Leyla Birlik, Nihat Akdoğan, Selma Irmak,
Ferhat Encu, Gürsel Yıldırım, İdris Balukenim ben. Figen
Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Sebahat Tuncel; 12 Eylül
cuntasına boyun eğmeyen, size de eğmeyecek olan Gültan
Kışanak ve Ahmet Türküm ben ve şimdi, yaklaşık otuz
altı yıl yurt dışında yaşamış Ziya Pir,
Diyarbakır milletvekili olarak yurt dışı Türkleriyle ilgili
birkaç kelam etmek istiyorum.
Her şeyden önce Sayın Bakanım, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımıza değer
verin ve onlara destek çıkın. Sadece manevi destek değil. Manevi
destek çok çok önemlidir, bunları zaten programınızda
sıralamışsınız, iyi de etmişsiniz. Aynı
zamanda, orada yaşayan vatandaşlarımızı maddi
alanlarda sömürmeyin lütfen. Pasaport masraflarına, yurt
dışından getirdikleri telefonlara, arabalarla ilgili
triptiklere, askerlik, emeklilik meselelerine vaktim olursa gireceğim,
yoksa başka zamana.
Sizin onlara ne kadar değer verdiğinizi
birkaç gün önce, İstanbulda üçüncü havalimanından şehre
yapılacak olan metro ihalesinde gördük. TL bazında değil, 1 milyar
euroya yaptıracaksınız onu ve birkaç gün içinde euro kurundaki
dalgalanmadan onların elde ettiği avantaj onlara
ayırdığınız bütçenin yarısı kadar
aşağı yukarı. Onlara ne kadar değer verdiğinizi
buradan da anlıyoruz.
Niye yurt dışında yaşayan
vatandaşlar diyorum? Çünkü, sizin hedef kitlenizde yurt
dışında yaşayan vatandaşlar, soydaş ve akraba
toplulukları ile uluslararası öğrenciler var.
Şimdi, sizin
çalışmalarınıza girmeden önce kullanmış
olduğunuz dile girmek istiyorum. Kurumun raporlarında oldukça sorunlu
bir dil kullanmaktasınız. Örneğin, eğitim ve gençlik
çalışmalarında, gençlik çalışmaları bölümünde
belirtilen Soydaş ve akraba topluluklarımızın
bulunduğu coğrafyalardaki gençlerin bilgi birikimlerinin
artırılması, eğitim seviyelerinin yükseltilmesi
Bunu
tekrar bir söyleyin kendi içinizde bakalım. Arkadaşlar, bu
hiyerarşik bir bakış açısıdır, belirtilen kesimi
aşağı, muhtaç göstermektedir; bana göre,
aşağılamaktadır. Âdeta, hedef gruptan
öğrenebileceğimiz sanki hiçbir şey yokmuş gibi,
onların bizimle paylaşabileceği hiçbir tecrübeleri yokmuş
gibi davranıyorsunuz. Tek tipçi, öğretici bir yaklaşımla
kazanılması gereken kesim olarak gençlere bakıyorsunuz.
Burada, bu coğrafyada ne oluyor? Çocuklar ve
gençler savaş politikaları yüzünden yaşamlarını yitirirken
soydaş ve akraba olan gençler olarak yeni tanımlar ve yeni kesimler
yaratmak, bir de bunu bursla yapmak Hükûmetin kolonyal ya da sömürgeci
politikalarının bir tezahürüdür. Bu konuda kullanılan
hiyerarşik dil de bunu göstermektedir. Kullanılan bu dile verilecek
en uygun örneklerden biri yine sizin İnternet sitenizde vardır
arkadaşlar. Yine gençlik çalışmaları bölümünde
eğitim kısmında kullanılan Afrikalı 2 çocuğun
fotoğrafı var. Tam altındaki yazı da eğitim
seviyelerinin yükseltilmesi üzerinedir ve oldukça düşündürücüdür. Biraz
önce sizin sayın hatibiniz aynı konuda aynı kelimeleri sarf
etti. Bu çok tehlikelidir arkadaşlar, bunu tekrar bir gözden geçirin
diyorum. Batının sömürgeci mantığı AKPye
sızmış durumdadır. Sizin içinize daha önce başkaları
sızdı, ne hâle geldiğinizi gördük, bu mantık da
sızarsa bilmiyorum ne hâle gelirsiniz.
Yaşadığımız coğrafyada
yaşanan katliamlardan kaynaklı, gençler -net olarak söylüyorum Kürt
ve Türk gençleri- aralarındaki köprüleri birer birer atarken Hükûmet başka
hayaller peşindedir. Yine gençlik çalışmalarında, ortak
tarih ve kültürel değerlerin paylaşılmasına dair büyük
laflar ediyorsunuz. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren özellikle sizlerin,
resmî tarihin yani tek tipçi tarihçiliğin eğitim kurumlarında
öğretildiği bir ülkede AKPnin hedef gruba ne tür bir ortak tarih
çerçevesi sunacağını doğrusu ben de merak ediyorum. Sizin
içinizdeki İslamcılar da eminim bunu merak ediyordur.
Gelelim faaliyetlerinize: YTB faaliyetlerine dair
açıklamalarda yurt dışında yaşayan vatandaşlarla
ilgili çalışmalar yapmak ve sorunlara çözüm üretmek konusunda net bir
çerçeve yok. Mesela, yurt dışında yaşayan vatandaşlar
için ne gibi çalışmalar yaptınız, ne gibi araştırmalar
yaptınız? Buna ne gibi çözümler buldunuz? Ben bilmiyorum. Başka
bir devlette yaşamına devam eden kişilere veya orada doğup
büyümüş kişilere dair faaliyetlerde bulunmaktan kasıt nedir?
Biz, hedef olarak onlara ne sunacağımızı net bir
şekilde biliyoruz ama sizden emin değilim çünkü her gün
çıkıp Ey Batı, iç işlerimize karışmayın.,
Ey Batı, siz dış mihraksınız. diyorsunuz.
Buradan sormak lazım: Avusturyada en iyi
entegre olan kesim Kürtlerden de önce Türklerdi. Bugün ne duruma geldi?
UETDyle oradaki Türkleri ne hâle getirdiniz? Bunun hesabını verin.
Almanyada İçişleri Komisyonu kapalı
toplantı yapıyor ve sanıyor musunuz orada, sadece Sakine
Cansız ve arkadaşlarını öldüren Almanyadaki 6 bin Türk
ajanı, MİT ajanı konuşuldu? Hayır, aynı zamanda,
oradaki UETD ve DİTİB konuşuldu. Bunları bir düşünün.
Ben, bilmiyorum Dışişlerinin bundan haberi var mı.
Ayrıca, yurt dışında
yaşayan vatandaşlara yönelik Vatandaşlık
çalışmaları bölümünde alt başlık olarak belirlenen
Ayrımcılıkla mücadele kısmı, ötekileştirmeden
dışlama temelli hak ve özgürlük ihlalleri gibi Türkiyede oldukça
sorunlu olan alanlarda yurt dışında yaşayan
vatandaşların haklarının savunuculuğuna
soyunuyorsunuz. Önce burada Sayın Bakan, önce burada. Hatta Bu kapsamda,
kamuoyu duyarlılığının artırılması
amacıyla, ayrımcılık, yabancı
düşmanlığı, din ve inanç hürriyetine aykırı eylem
ve nefret söylemleriyle mücadele alanında faaliyet gösteren
kurumların kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik
çalışmalar yapılacak. deniliyor. Ne güzel, destekliyoruz ama
önce burada, binden fazla bu konularda çalışan dernekleri, onlarca
vakıfları kapattınız, Yurt dışında
bunları yapacağız. diyorsunuz. Bu ne ikiyüzlülük? Niye
kapatıyorsunuz buradaki dernekleri? Bu konularda
çalışanları
Aynı çalışmaları, Sayın
Bakan, öncelikle Türkiye'de sizden bekliyoruz.
9 başlığınız var,
çalışma konuları:
1) Ayrımcılıkla Mücadele
Programı.
Destekliyoruz, burada da yapın lütfen.
2) Aktif Yurttaşlık ve Eşitlik
Katılım Programı.
Destekliyoruz, burada da istiyoruz.
3) Herkes İçin Adalet.
Şu resme bir bakın, şu resme bir
bakın, utanın, önce bu Mecliste adalet, önce burada. Şu
üyelerimizi buraya getireceksiniz, onların yeri şu sıralar.
4) Çift Dilli Eğitime Destek Programı.
Günaydın! Biz bunları söylerken
Türkiyede, Türkiye için, bize terörist muamelesi yapıyorsunuz. Ee, bizim
programı, HDP programını kopyalamışsınız; ne
güzel etmişsiniz, destekliyoruz ama önce burada
5, 6, 7, 8, 9 diye gidiyor böyle, çok fazla vaktim
yok, girmek istemiyorum.
Bu arada, yurt dışında STKlarla
yürüttüğünüz programlar, projeler
Hangi kriterlere göre onlara
veriyorsunuz? Hangilerini vermiyorsunuz? 2011-2013 Faaliyet Raporunuzu
İnternetten kaldırdınız sonra Sayın Bakan, siz belki
bilmiyorsunuz ama arkanızdakilere, yanınızdakilere bir sorun.
Berlinde UETD gençlikle ilgili bir faaliyet yapmıştı, oraya giden
paralar nereye gitti? Örnek proje olarak gösterdiklerini birden
İnternetten kaldırdılar. Niye? Çünkü yok ortada, öyle bir proje
yoktu. Sonra uyduruk bir şey yaptınız, bunları da
saymayalım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, birilerini
bizden diye kazanmak için, yurt içindekileri, buradaki, ülke içindeki kendi
vatandaşlarımızı lütfen ötekileştirmeyelim,
onları da kazanalım.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, söz sırası Diyarbakır
Milletvekili İmam Taşçıere aittir.
Buyurun Sayın Taşçıer. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA İMAM TAŞÇIER
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
4 Kasımdan bu yana, her biri on binlerce oy
almış, Eş Genel Başkanımız dâhil olmak üzere, 10
parlamenter arkadaşımız Anayasa ve yasalara aykırı bir
şekilde cezaevinde tutuklu bulunmaktadır. Bu hukuksuzluğa bir an
önce söz verilmeli ve parlamenter arkadaşlarımız derhâl serbest bırakılmalıdır.
Türkiyede sivil, demokratik, barışçıl siyaset yoluyla Kürt
sorununu Parlamentoda gündeme taşımak isteyen ve çözümü konusunda
uğraş veren Kürt siyasetçilerine karşı sergilenen bu
tavırdan bir an önce vazgeçilmelidir. Parlamentoda Kürt siyasetçiler
dışlanmamalı, seçimle iş başına gelen Kürt illerinin
belediye eş başkanları, başta Ahmet Türk olmak üzere, bir
an önce cezaevinden çıkarılıp görevine iade edilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP ve MHP ittifakıyla gerçekleşmesi beklenen yeni
anayasa üzerine bugünlerde Meclise bir önerge verilecek diye kamuoyunda
tartışılıyor. Verilecek mi, verilmeyecek mi, o çok net,
belli değil çünkü bu tür durumlarda çoğu zaman gelmemiş olan bu
tür yasalar da çok mevcuttur. Türkiyede sistem değişikliğine
yol açacak olan, parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçilecek
bir değişik önergesinden bahsediliyor ama içeriğini, kaç madde
olduğunu, hatta gelecek sistemin adının ne
olacağını bile bilmiyoruz. Oysa, yeni demokratik bir anayasa
Türkiyenin en acil ve temel meselelerinden biridir. Bugün yaşanan ekonomik
ve siyasal krizlerin temeli demokratik bir anayasanın yokluğundan
kaynaklanmaktadır. Anayasa meselesi yıllarca, on yıllarca
tartışıldı, toplumun her kesiminin büyük bir beklentisi
olarak Meclisin gündeminden düşmüyor. 2011 seçimleri öncesi ve özellikle
sonrası Parlamento bileşiminin değişiklik konusunda
hamleleri oldu. Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruldu; toplumda, akademik
kurumlarda, sivil toplum örgütlerinde, medyada geniş tartışmalar
yapıldı. Başta AKP olmak üzere, farklı partilerin
görevlendirdiği Anayasa uzmanları anayasal taslaklar
hazırladılar. Anayasa Komisyonu dört partinin uzlaşmasıyla
60'ı aşkın madde değişikliğini de ortaya koydu.
Bütün bu çaba ve ilerlemeler bir yana atılarak,
sadece AKP ve MHP'nin iş birliğiyle Anayasa değişiklikleri
yapılmak istenmektedir. En büyük yanlışlık da burada
başlıyor. Toplumun büyük kesimleri, onların oy verdikleri
partiler dışlanarak Anayasa değişikliğine gidiliyor.
Belli ki toplumun önemli kesimlerinin; Kürtlerin, Alevilerin, farklı
etnik, dinî, mezhebî kesimlerin büyük ihtiyaçlarına cevap olacak
değişiklikler değil, sadece AKP Hükûmetinin ve Sayın
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önümüze koydukları
dayatmalardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin herhangi bir anayasaya değil, demokratik bir
anayasaya ihtiyacı vardır. Demokratik anayasa demek, bir ülkenin
toplum kesimlerinin tümünün değişik düzeydeki temsilcileriyle, bilim
insanları, aydınları ve hukukçularıyla
katıldığı açık diyalog ve tartışma
ortamında, tüm kesimlerin konsensüsüyle biçimlenen bir anayasa demektir.
Demokratik bir anayasa, ne Meclisin salt ya da
mutlak çoğunluğuyla ne de halkın yüzde 50-60 oranında
evet diyeceği bir referandumla olur. Demokratik anayasanın en
belirgin özelliği, onun tüm toplum kesimlerinin konsensüsüyle
oluşmuş toplumsal bir sözleşme olmasıdır. Bu
açıdan, diğer yasalara benzemez. Bir ticaret şirketinin
ortaklarının tümünün onayıyla oluşan şirket
kuruluş sözleşmesi gibidir.
Demokratik bir anayasa için, ülkenin tüm
sahiplerinin, Türklerin, Kürtlerin, Arapların, Lazların, Çerkezlerin,
Sünnilerin, Alevilerin, Müslimlerin, gayrimüslimlerin tümünün evet demesi,
üzerinde ikna olması gerekir. Böylesi bir konsensüs iradesini ortaya
çıkaracak bir süreç ortaya konmadan demokratik bir anayasa yapılamaz.
Demokratik bir anayasa tek bir etnik, dinî ya da
mezhebî topluluğa dayandırılamaz; ülkenin bütün etnik -Türk,
Kürt, Arap, Laz- dinî -Müslim, gayrimüslim- mezhebî -Alevi, Sünni, Şafii,
Hanefi- ve farklı cinsel eğilimleri gözeten çoğulcu bir anayasa
olmak zorundadır. Ya Türk milleti kavramı Anayasadan
çıkarılıp anayasal vatandaşlık esasına dayanan ve
bireysel olarak her vatandaşı eşit muhatap kabul eden bir
anayasa olmalıdır
Ama bu durumda ülkenin bütün etnik, dinî, mezhebî
ve cinsel eğilimlerinin varlığını, onların
eşit hak ve özgürlüklerini tanıyan yasalar da
çıkarılmalıdır. Eğer Anayasada Türk milletine yer
verilecekse Türkiyede yaşayan -20 milyondan fazla- Kürt milletine ve
diğer ulusal, etnik toplulukların adlarına da yer verilmelidir.
Bir ülkenin vatandaşı olmak için anayasa
herhangi bir ideolojiye bağlı kalmayı dayatamaz. Bu nedenle
belli prensiplere bağlılık Anayasadan
çıkarılmalıdır. Ama kendisini başka bir görüşün
temsil etmesini doya doya yaşamak isteyenleri de demokratik anayasa
güvence altına almalıdır.
Demokratik anayasa, Türkiyenin çok resmî dilli
olmasının önünde bir engel olmamalıdır. Dünyanın
birçok ülkesi kendi vatandaşlarının dillerinin
farklılığı sonucu birden fazla resmî dil benimsemiştir.
ABDde İngilizce -Amerikan İngilizcesi- ve İspanyolca;
İsviçrede Almanca, Fransızca, İtalyanca; Rusyada,
Hindistanda, Güney Afrikada ve daha pek çok ülkede birden fazla resmî dil
bulunmaktadır. Irakta dahi iki resmî dil vardır; biri Arapça, öbürü
Kürtçe.
Bu ülkelerin çeşitli bölgelerinde ulusal
azınlıkların, yöresel toplulukların dilleri eğitim
alanında kabul görmekte, hatta bizzat devlet tarafından
varlığı korunup geliştirilmektedir. Türkiyede de bugün
olmasa bile yakın zamanda birinci resmî dilin Türkçe, ikinci resmî dilin
de Kürtçe olması kaçınılamazdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; başkanlık sistemi de tartışılabilir
ama başkanlık sistemi sadece merkezde cumhurbaşkanı ve
hükûmeti esas alan bir sınırlandırmanın adı değildir.
Başkanlık sistemi, ademimerkeziyetçilik, eyalet sistemleri, yerelden
yönetim, özerk idarelerin oluşmasıyla yukarıdan
aşağıya doğru bir değişimin adıdır.
Osmanlı Devletinin en güçlü yılları olan yükselme devirlerinde
sultanların ülkeyi eyalet sistemiyle yönettiği
unutulmamalıdır. Çoğulcu bir yapıya, ademimerkeziyete,
eyalet ve yerel yönetim sistemlerine dayanmayan bir başkanlık sistemi
tam monopolist, tekçi, despotik bir devlet yapısını getirir.
Böylesi bir sistemde, farklı topluluk kesimleri, katılımcı
bir anlayışla ülke idaresinde söz ve karar sahibi olma, kendilerini
temsil ve idare etme olanaklarından yoksun kalırlar, devletten
dışlanırlar, devletin eliyle ezilen mağdurlara
dönüşürler. Toplumdaki krizlerin derinleşmesine, Türkiyenin kendi
kendisiyle uğraşmasına ve enerjisini iç kavgalarla tüketmesine
devam edilmiş olur.
Demokratik anayasa, vatandaşların hak ve
yetki olanaklarını paylaşmada güç, çoğunluk, ulus, din ya
da mezhepten olma konumunda değil, bütün vatandaşları eşit
ve özgür birey olarak muhatap alma prensibiyle yaklaşmak zorundadır.
Bu temelde, Anayasada üzerinde mutabık kalınacak esaslara etnik,
dinî ve mezhebi olarak Ben ne kadar çoğum, ben ne kadar eskiyim, ben ne
kadar güçlüyüm ve dolayısıyla bana daha fazla hak
tanınmalıdır. konumundan yaklaşılamaz. Evrensel hukuk
değerleri, uluslararası anlaşmalar, insan, çocuk, kadın,
azınlık, engelli, doğa, çevre ve benzeri tüm kategorilerdeki
evrensel değerler göz önünde bulundurularak bir konsensüse
varılmalıdır. Bu çerçevede, bütün yurttaşların
bireysel ve kolektif hak ve özgürlüklerinin tam olarak sağlanıp
güvence altına alınması ve sürekli iyiye doğru
iyileştirmelerin yapılması gibi değer ve bakış
açıları, asıl konsensüsün üzerinde yükseleceği platformdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İMAM TAŞÇIER (Devamla) Anayasada
Türklerin olduğu gibi, Kürtlerin, Arapların, Lazların,
Çerkezlerin ve tüm etnik grupların; Sünni dindarların, Alevilerin,
gayrimüslimlerin her türlü kolektif hakları tanınmalıdır. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Taşçıer.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel, 60a göre
söz veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, bütçe görüşmeleri sırasında
AK PARTİ milletvekillerinin Genel Kurulda bulunmadıklarına ve 24
Ekimden beri kendisinden haber alınamayan Sur Belediye Meclis üyesi Müjgan
Ekinin durumu hakkında bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bütçe gibi önemli bir konuyu
tüm Türkiye kamuoyunun gözünün önünde tartışıyoruz ve
konuşuyoruz. Ama, burada -Meclis TVnin AKP sıralarını
çekmesini öneriyorum- böyle bir tabloyla bütçe görüşmesini yapıyoruz.
O zaman sormak istiyorum Sayın Bakana da: AKP milletvekilleri sadece el
kaldırıp indirmek için mi buraya geliyor? Bütçe gibi önemli bir
konuyu tartıştığımız bir süreçte AKP
milletvekilleri nerede? Bunun cevabını öğrenmek istiyoruz. Bu
sıralar bomboşken ne için burada yasama çalışmalarını
sürdürüyoruz? Bizim vekillerimizi, eş başkanlarımızı
rehin alırken, onların burada esas yasama
çalışmalarını sürdürmesi gerekirken bugün onları
cezaevlerinde rehin tutuyorsunuz ama AK PARTİ milletvekillerinin hiçbiri
burada görevini yapmıyor. Bunu ilginize sunmak istiyorum.
İkincisi: Sayın Başkan, önemli bir
konuya Bakanın dikkatini çekmek istiyorum. Şimdi, Akdeniz
Üniversitesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, lütfen
tamamlayın.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Toparlıyorum Sayın Başkan, önemli bir konu.
BAŞKAN Önemli olanı başta
söyleseniz
(HDP sıralarından Hepsi önemli sesleri)
GARO PAYLAN (İstanbul) Hepsi önemli, hepsi.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, hepsi önemli. Başkan, az önce söylediğimiz
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar, 60a göre
bir dakika söz verdim, onu verme yetkisi de bendedir.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam.
Biz söz hakkımızı
Şunu ifade edeyim, söyleyeceğim
şeyin önemini birazdan siz değerlendirirsiniz.
Sayın Bakan, not alırsanız sevinirim,
1990lı yıllara geri mi dönüyoruz diye soracağım. Akdeniz
Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu olan ve Sur Belediyesi Belediye
Meclis üyesi olan Müjgan Ekinden 24 Ekimden beri haber alınamıyor.
Sosyal medyada birçok şekilde işlendi, ailesinin başvurmadığı
yer kalmadı, İHDye, birçok kuruma başvurdu. Ankara
Batıkentten arkadaşının evine gitmek için bindiği
taksiden polis olduğunu iddia eden kişiler tarafından
indirilmesinden bu yana haber alınamıyor ve başsavcı o
taksi şoförünü çağırarak bilgi aldı ama ailesine herhangi
bir bilgi ulaşmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ÇAĞLAR DEMİLER (Diyarbakır)
Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN İki dakika verdim ama bitirin.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam,
o zaman tutanaklara girsin.
BAŞKAN Tamam.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bir de
sayın Bakanın bilmesi açısından
Bitireceğim.
Pardon Başkan.
Yani Sayın Bakanın bu konuda, bir
kadına ve açığa çıkarılması gereken bir duruma
dikkatini çekmek üzere önemli olduğunu söyledim. Kırk dört gündür
Ankara merkezde gözaltına alındığı söylenen Müjgan
Ekin nerede, bunu sormak istiyoruz. Müjgan Ekinin durumu hakkında bir an
önce tüm Türkiye kamuoyuna, Parlamentoya ve kendi ailesine bilgi verilmesini
talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Demirel.
Bir başka grubun sayın vekillerinin ne
yapacağını kendi grubu ve kendi vekilleri bilir.
Bir de Meclis TVye söyleyin o bölgeyi çeksin.
diyorsunuz ama bu sefer de kızacaksınız, Niye bizi çekmeyip
onları çekiyor? diye çıkıp bağıracaksınız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Şu
hâliyle çekse yeterlidir Başkan. Başkan, şu hâliyle çeksin.
Neredeler?
BAŞKAN Sizi çekmezlerse ben
karışmam, ona göre, sonra şikâyet etmek yok.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, siz bence bu konuda yorum yapmayın; AKP Grubu var, Hükûmet
burada, milletvekilleri burada, isterlerse kendileri gelir açıklama
yaparlar. Tüm Türkiye kamuoyunun gözü önündedir, bütçe görüşmesinde AKP
milletvekilleri nerede?
BAŞKAN Evet, bütçe görüşmeleri üzerinde
herkes konuya bağlı olarak, bu kürsüde bütçe üzerinde konuşmak
durumundadır aynı zamanda.
Teşekkür ediyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sadece
kürsü değil Başkan her şey.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
17.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, engelli vatandaşların sosyal yardım ödentilerinin
ismen şubeye yollanmasının yarattığı sorunlara
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın Başbakan
yardımcılarının bir konuya dikkatlerini çekmemiz gerekiyor.
Dün ve bugün postanelerde Pttmatiklerden engelliler için
yapılmış olan sosyal yardım ödentilerini almak için
Pttmatiklere giden çok sayıda engelli, paranın oraya
yatmadığını, şubeye ismen
yollandığını öğrenmiş. Görme engelliler,
işitme engelliler, bedensel engelliler bu otomatik para çekme
cihazlarından çekemeyip içeriden ismen almak istediklerinde süre çok
uzamış, çok eziyet çektiklerini, çok zorlandıklarını
ifade ediyorlar.
Bir de bir başka endişeleri de
bazıları kendi engelinden, ailevi durumundan dolayı,
yattığı gün değil de on gün sonra gelebiliyor, Oysa
şubeye, isme gönderilen paralar bir hafta ellenmeyince geri dönüyormuş,
böyle bir endişe var. Bu konu gerçekten çok önemli. Sayın
Başbakan Yardımcıları ilgilenirse memnun oluruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, eğer müsaade ederseniz daha önceki konuşmada
bir konu geçti, ona ilişkin bir düzeltme yapacak sayın vekilimiz.
BAŞKAN Ben daha önce Sayın Bayraktutana
söz vermiştim 60a göre. Ona bir dakika vereyim, size de aynı
şekilde
Sayın Bayraktutan
18.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, İzmir Milletvekili Müslüm
Doğanın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve sel felaketine uğrayan
esnafın zararlarının karşılanması noktasında
mağduriyet yaşadıklarına ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ben tutanaklara geçmesi açısından bir
düzeltme yapmak istedim. Biraz önce konuşma yapan sayın hatiplerden
birisi, Karadenizde meydana gelen sel felaketinden bahsederken Hopanın
Rizenin ilçesi olduğunu söyledi. Hopa ne yazık ki Rizenin ilçesi
değil, Artvinin ilçesidir, onu belirtmek istiyorum. Artvinin ilçesi
olmasından da gurur duyuyoruz, onu bir kere daha ifade etmek istiyorum. Bu
yanlışın düzeltilmesi açısından söz aldım.
Bu vesileyle de şunu ifade edeyim: Sel felaketi
nedeniyle gerçekten ciddi bir mağduriyet yaşanmıştır.
O sel felaketine uğrayan esnaf, özellikle zararları
karşılanma anlamında ciddi bir mağduriyetle karşı
karşıyadır. Hükûmeten bu konuda birçok defalar talepte bulunduk,
bu konuda herhangi bir şey alamadık. Bunu bir kere daha yüce
Parlamentoya arz etmek istedim.
Hopa Artvinin ilçesidir, bunu bir kere daha
özellikle vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Ertan, siz de buyurun.
19.- Van Milletvekili Bedia
Özgökçe Ertanın, Van depreminden sonra AFADın çok geç
geldiğine ve yapılan konutların vatandaşlara
borçlandırılarak teslim edildiğine ilişkin
açıklaması
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Öğleden önceki oturumda AKPli bir milletvekili
AFADın hizmetlerini ve çalışmalarını öve öve
bitiremezken aklıma takılan bir husus oldu; anlattığı
şey, Van depreminden sonra AFADın faaliyetlerine ilişkindi. Van
halkı hiçbir zaman deprem sonrası devletin ve AFADın
hizmetlerini unutmadı zaten.
Şuna bir açıklık getirmek istiyorum:
AFAD hemen gelmedi. Hatta, enkaz altında kalan insanlara yereldeki sivil
toplum örgütleri ve UMKE isimli Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri ilk olarak
yardım sunabilmişti. AFAD çok geç geldi. Hatta yurt
dışından ilk olarak ülkeye gelmek isteyen bir Alman ekibin de
girişine izin verilmemişti. Dönemin Başbakan
Yardımcısı ise Gücümüzü test etmek istedik. şeklinde bir
itirafta bulunmuştu. Güçlerini test etme sürecinde bine aşkın
insan hayatını kaybetti. Ben bu durumu düzeltmek istedim. Van
halkı AFADın çalışmalarını bu şekilde
hatırlıyor. Ayrıca, yapılan 17 bin konut ise vatandaş
borçlandırılarak Van halkına teslim edildi. Bunları bilginize
sunmak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bostancı, buyurun.
Size de 60a göre bir dakika süre veriyorum.
20.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, çok teşekkürler.
Çağlar Hanım, AK PARTİli vekiller
nerede? diye sordu. AK PARTİli vekillerin bir kısmı burada.
Bütçe görüşmeleri Meclis içerisinde televizyonlar marifetiyle de
veriliyor. Arkadaşlarımız takip ediyorlar, gönlü rahat olsun. AK
PARTİnin bütün vekilleri bütçe görüşmelerini takip ediyor ve millet
adına el kaldırıp indirmek -bunu da tırnak içinde
kullanıyorum, zaman zaman bu da tahkir edici manada
kullanılıyor- lazım geldiğinde de bu sıralarda
olacaklardır, bundan herkesin emin olması gerekir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına son konuşmacı Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırımdır.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KADRİ YILDIRIM (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Türk Dil Kurumu üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bilindiği gibi Türkiyede, başta Kürtçe ve lehçeleri
olmak üzere, birçok dil ve lehçe konuşulmakta. Bu böyle olmasına
rağmen Türk Dil Kurumunun sadece Türk dilini geliştirmeyi ve
hayatın her alanında kullanılmasını
sağlamayı amaç edinmesi onun tekçi bir zihniyetin devamı
olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bakımdan ben bu kurumun
adının Türkiye Dilleri Kurumu olarak değiştirilmesini
öneriyorum. Kısaltması olduğu gibi kalabilir ama
açılımının Türkiye Dilleri Kurumu olarak
değiştirilmesini öneriyorum. Bu isim bu şekilde
değiştirildikten sonra, Türkiyede konuşulan diller üzerinde
uzmanlığı ve araştırmaları olan kişiler
kurum bünyesinde görevlendirilmek üzere onlardan alt kurullar
oluşturulmalıdır, örneğin Kürt dili, Süryani dili, Ermeni
dili kurulu vesaire. Bu kurullar, Türkiyede ana dille eğitimin her türlü
altyapısını oluşturarak bir takvim dâhilinde ana dilde
eğitimin pratik bulması için elinden geleni yapmalıdır. Ana
dille eğitimin önündeki yasal engeller de derhâl
kaldırılmalıdır. Zira pedagoglara göre ana dille eğitimden
yoksun olanların ikinci bir dili öğrenmeleri de çok zor, bu
insanlarda inat gelişiyor, yine pedagoglara göre bu insanlarda
ispiyonculuk da gelişiyor.
Bu bağlamda Kürt diliyle ilgili bazı
tarihsel tespit ve önerilerimi sizinle paylaşmak istiyorum: Kürt dili
Hint-Avrupa dil ailesinin İrani kolundandır. İslam dini ortaya
çıktığı zaman Araplar Kürtlere tekil olarak Kürt, Kürdi
ve çoğul olarak Ekrat diyorlardı. Kürdi nisbesiyle anılan ilk
Kürt Sahabi ve onun oğlu Caban
El-Kürdi ve Meymun El-Kurdidir; bunlar da Hazreti Peygamber'in ilk sahabeleri
olarak tarihte geçmektedir.
Kürt diliyle ilgili olarak
erken İslam döneminde bu dile El-Lugatil Kurdiyye diyen ve birçok
lehçesi olduğunu söyleyen yazar ve tarihçi de yaklaşık bin
yıl önce Abbasilerin ilk döneminde yaşamış olan Mesudidir.
Kendisi Murûc Ez-Zeheb adlı eserinde
(X) Türkçesi Her Kürt taifesinin
kendine mahsus bir lehçesi vardır. denilmektedir.
Kürt diliyle ilgili
günümüze ulaşan milattan önceki yazıtlardan bir tanesi, şu anda
elimde görmekte olduğunuz kitapta kaydedilen ve milattan önce 88
yılına dayanan, Kürtçenin Gorani Hawrami lehçesiyle
yazılmış olan ve Arami alfabesiyle hazırlanıp bir
bağ sözleşmesinde
kullanılan 8 tane maddeden oluşuyor. O maddeler şu anda elimdeki
geniş hacimli bir araştırma kitabında. Eğer kamera
gösterirse halkımız görecektir, size de programdan sonra
gösterebilirim.
Size göstermeye çalışacağım 2
kitap daha vardır. Bunlardan bir tanesi Yusuf Ziyaeddin
Paşanın, kendisi Mutki Kaymakamıyken Sultan Abdülhamitin emri
üzerine yazmış olduğu El-Hediyetul-Hemidiye Fi Lugatil
Kurdiyye yani Sultan Abdülhamite Kürt dilinde bir hediye; o da elimdeki
kitaptır ve Kürtçe-Arapça bir sözlüktür.
Yine aynı yazar, yine aynı Sultan II.
Abdülhamitin emriyle El-Kavaidul Kurdiyye yani Kürt Dilinin Gramer
Kaideleri adında bir kitapçık yazıyor; o da burada, elimde ve
yazarın resmi de üzerinde.
Peki, bugün ne durumdayız? Bütün bunlar
olmasına rağmen bugün geldiğimiz nokta, 5 Ekim 2016 tarihinde
yayımlanan bir yönetmeliğe göre, gazetelerin şimdiye kadar
köşelerinde yayımladıkları bir sayfa da olsa Kürtçeyi
yasaklamış ve normal ilan ve reklamların dışında
gazetelerin Kürtçe haberlere yer vermesi yasaklanmış, bundan
dolayı da Tigris, Güncel, Özgür Haber gibi, Kürt kamuoyuna hitap eden gazeteler
bu sayfalarını artık Kürtçe çıkarmamaya başlamışlardır.
Gözünüz aydın diyeyim, başka ne diyeyim.
Belediyelerin Kürtçe çıkardıkları ve
astıkları çok dilli tabelalar kayyum atanmasından sonra
indirilerek tek dile indirilmiş, kamuoyunun tepkisi üzerine Kürtçe tekrar
yazılmış ancak o kadar küçük yazılmış ki
Türkçedeki ismin yanına, okuyabilmek için mikroskopla, teleskopla,
mercekle bakmak zorunda kalıyoruz diye düşünüyorum.
Dolayısıyla, Kürtçedeki bu ismin harflerini bu kadar küçük yazmak,
buna o kadar değer vermemek aslında Kürtün kendisine değer
vermemenin bir dışa vurumudur ve yine, söylemek istiyorum ki Meclis
tutanaklarında hâlâ Kürtçe X ve bilinmeyen dil olarak geçiyor. Ben
yıllarca Mardin Artuklu Üniversitesinin Yaşayan Diller Enstitüsü Kürt
Dili Başkanlığını yaptım. Meğer ki bu kadar
süre içerisinde ben bilinmeyen bir X dilinin enstitüsünün başkanlığını
yapmışım, siz beni oraya meğer ki bu şekilde
atamışsınız. (HDP sıralarından
alkışlar)
Bu kürsüde Kürtçe birkaç kelam eden
milletvekillerimiz âdeta linç ediliyor ve yine, ifade etmek istiyorum ki
Mecliste -özellikle iktidar olduğu için söylüyorum- AK PARTİ
içerisindeki Kürt milletvekillerine, onlara acaba bu hiç mi dokunmuyor? AK
PARTİ iktidarına Hazreti Peygamber'in bir hadisi var, niye hiç
hatırlatmıyorlar? Bu hadis İslami literatürde empati hadisi
olarak geçiyor, şudur orijinali:
(x)
Yani, içinizden biri kendi nefsi için istediğini kendi kardeşi için
de istemedikçe mümin sayılmaz, tam iman etmiş sayılmaz.
Eğer Türk Dil Kurumu da AK PARTİ de, iktidar da, devlet de, muhalefet
partisi de kendi resmî Türk dilleri için ne istemişlerse, ne istiyorlarsa,
hangi hakkı vermişlerse bu diller gibi, Kürtçe başta olmak
üzere, bunlara da aynı hakları vermiyorsa kusura bakmasınlar bu
hadisin tam da hükmünün ortasına düşmüş olacaklar. Ondan
dolayı da ben tekrar söylüyorum, Türk Dil Kurumu Türkiye Dilleri Kurumu
olarak değişsin ve başta Kürtçe ve lehçeleri olmak üzere,
Türkiyede konuşulan bütün dilleri araştırsın,
araştırma noktasında bir zorluk çekiyorlarsa beni
çağırsın, ekibimle birlikte geleyim, onlara bunun
altyapısını da hazırlayayım. (HDP
sıralarından alkışlar) Artuklu tecrübesini burada da hayata
geçirelim.
Şuna inanıyorum ki: Halkların
kardeşliği dillerin kardeşliğinden geçiyor. Bir söz var,
deniliyor ki: Kürt-Türk kardeştir, ayrım yapan kalleştir.
Alın size, kim bu diller arasında ayrım yapıyor, kim bir
tanesini resmî dil yaparak göklere çıkarıyor -başta Türk Dil
Kurumu olmak üzere- ve kim de benim gibi filoloji ve teoloji profesörü
olmasına rağmen sizden, ana dili Türkçe olan hiçbirisi kadar da
burada Türkçeyi kullanamıyor? (HDP sıralarından alkışlar)
O hâlde, halkım adına, eğer inanıyorsanız, bu hadis
adına, din adına, insanlık adına bu hakkı talep
ediyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldırım.
AYDIN ÜNAL (Ankara) Hocam sizi kim rektör
yardımcısı yaptı oraya?
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Kadri Hoca,
Artukluyu kim kurdu? Yasakları kim kaldırdı? Onlara da
teşekkür et bari.
AYDIN ÜNAL (Ankara) Biraz kadir kıymet bilin
Hocam, insan teşekkür eder.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Keşke konjonktür
olmasaydı, devam etseydi.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Hocam,
bunları yapanlara dua et, teşekkür et o kürsüden. Yapma, Kadri Hoca,
sen yapma bari.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Hoca,
resmi de getir.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Belki arkadaşlar
da önünde konuşmak isterler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Yok, yok, bitti, bitti Sayın
Yıldırım.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Şivan Perwer,
Cumhurbaşkanımız Başbakanken
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
tabii ki bütün..
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Başkanım bir
saniye
Diyarbakırda İbrahim Tatlıses ve
Şivan Perweri dinlerken Şivan Perwerin bir Kürtçe
şarkısı var, diyor ki
(x)
Yani Seni özledim. Mikrofonda sürem yetmedi, tutanaklara geçsin, ben de
halkım ve sevenleri adına diyorum ki
(x)
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldırım.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Bir de
Yasin Börüye sormak lazım Hocam.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Bu ülkede
Kürtçe şarkı söyleyenler cezaevine gidiyordu, kim kaldırdı
bu yasakları?
AYDIN ÜNAL (Ankara) Şivan Perweri tehdit
ettiniz Hocam.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Şivan
Perweri ülkeye getirip türkü söylettik diye suçlandık.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Konuşuruz daha,
konuşuruz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Bir de Yasin
Börüye sormak lazım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, tabii ki
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yasin
Börüyü araştıralım. dedik, gelmediniz ya! Ayıptır,
ayıp! Ne biçim konuşuyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Demirel
AYDIN ÜNAL (Ankara) Şarkı söyledi diye Şivan
Perweri tehdit ettiniz, tehdit. Şivan Perwer yurduna giremedi. Şivan
Perweri tehdit ettiniz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Araştıralım dedik, yapmadınız.
BAŞKAN - Sayın Demirel, sakin olun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Gelin,
araştıralım. dedik, araştırmadınız.
BAŞKAN - Sakin olun Sayın Demirel.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Türkiyede ana
dil yasaklarını kim kaldırdı?
BAŞKAN - Sayın Dalkılıç
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) O zaman
sizsiniz yani. Bunu daha önce de ifade ettik.
AYDIN ÜNAL (Ankara) Şivan Perwer Türkiyeye
giremedi sizin yüzünüzden.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Gelin,
gelin araştıralım, kimdir ortaya çıkaralım,
bakalım, kimdir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, lütfen
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Tehdit
ettiniz, siz tehdit ettiniz.
AYDIN ÜNAL (Ankara) Siz tehdit ettiniz.
BAŞKAN Bakın, herkes dinledi,
birbirimizi dinleyelim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Ayıptır! Oradan konuşmak kolaydır yani.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Biz, Kadri
Hocadan teşekkür bekliyoruz, teşekkür, dua bekliyoruz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Oradan
konuşmak kolaydır. Ayıptır, ayıp! Biraz utanın
ya! Biraz utanın, utanın!
BAŞKAN - Sayın Demirel, 60a göre söz
verecektim ama zaten istemeden konuştunuz siz.
AYDIN ÜNAL (Ankara) Türküleri susturdunuz,
türküleri.
BAŞKAN - Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Evet, Sayın Usta, sisteme girmişsiniz,
İç Tüzük 60a göre bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun Sayın Usta
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Samsun Milletvekili
Erhan Ustanın, dolar kullanımının azaltılması
kampanyasının son derece yerinde olduğuna ve dövizle olan
sözleşmelerin Türk lirasına çevrilmesinde harçların
azaltılmasına yönelik bir düzenleme yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanının başlattığı bu dolar
kullanımının azaltılmasına yönelik kampanya son derece
yerinde bir kampanya. Hani moral açısından önemli. Tabii,
aslında Türkiyenin dış finansman ihtiyacı çok yüksek, bu
kampanyanın çok teknik olarak ne kadar faydası olur, o ayrı bir
şey. Ancak burada şöyle bir yanlışa düşülmemesi
gerekir: Sayın Cumhurbaşkanı, işte Yastık
altındaki dövizlerinizi getirin, ya TLye çevirin ya da altına
çevirin. diyor. Burada, TLye çevrilmesi tamam, gayet güzel ama altına
çevrilmesi bir yanlış olur. Önemli olan sistem
dışındaki paranın, dövizin sisteme getirilmesidir.
Altına çevirdiğimiz zaman altın talebinin
artırılması bizim altın ithalatımızın
artacağı anlamına gelir, bu ayrı bir sıkıntı
yaratır. Ben burada dikkatli olunması gerektiğini
düşünüyorum.
İkincisi de: Bu, dövizle olan sözleşmeler
var şu anda, bir sürü sözleşme var. Bunların Türk lirasına
çevrilmesi durumunda birtakım yeni harçlar doğuyor. Bu harçların
azaltılmasına yönelik de bizim ivedilikle Mecliste bir düzenleme
yapıp, bir kanun çıkarıp hakikaten dövizden Türk lirasına
geçişi sağlamamız uygun olur diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Evet, bir önceki oturumda
Halkların Demokratik Partisi Grubunun konuşmaları
tamamlanmıştı.
Şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunda.
İlk söz Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoya
aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Ersoy.
Sürenizi ilk konuşmanızda yirmi dakika
olarak veriyoruz, daha sonra dinlendirip bir yirmi dakika daha konuşturacağız,
öyle görünüyor.
MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
İlk bölümde Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu ile Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı (AFAD) bütçeleri üzerine konuşma
yapacağım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, insan hakları en
genel tanımla, bütün insanlar için garanti altına alınması
gereken temel hak ve özgürlükler olarak tanımlanır. İnsan
hakları, kişinin insan olduğu için sahip olduğu
haklardır; dolayısıyla ahlakidir, dolayısıyla insani
ve erdem yüklüdür. İnsan haklarının tarihî gelişimini her
kültür kendi müktesebatına göre yapar. Seküler anlamda
insanlığın demokratik hukuk sistemini tanımladığı
modern yapılarda insan haklarının referans kaynakları Magna
Cartadan alınarak sonuç itibarıyla 1948 İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesine kadar getirilir. Bu, elbette ki bizim de bir
parçası olduğumuz modern zaman tanımları içerisinde
olabilir ama biz kendi kültürel müktesebatımıza
baktığımızda Türk kültürünün somut ve somut olmayan tüm
değerlerinde insana dair yaklaşımları görürüz. Orhun
Kitabelerinden Kutadgu Bilige, Şeyh Edebalinin Osman Gaziye
öğütlerinden tutun cumhuriyet kurucusu Mustafa Kemal Atatürke kadar bu
meselenin siyasi ve tarihî boyutunu görürüz. Dinimiz İslamın, temel
nasların belirleyicisi olan Efendimizin Veda Hutbesini İslam tarihi
açısından ele aldığımızda insanlık ve insan
hakları tarihinin de referans noktası olduğunu görürüz ve
oralarda birey hak ve özgürlüklerinin satır aralarını okuruz. Bu
yaklaşımların toplamının bir noktası olarak
geldiğimizde, insan hakları insanın bireyine, şahsiyetine
hitap eden bir yaklaşımı referans alır arkadaşlar.
Bireye gönderme vardır insan haklarında; grup ve topluluk
hakları, grup veya toplulukların üzerinde yapılan baskılar
elbette ki insan haklarına dair olumlu ya da olumsuz tutum olabilir. Ama,
çıkış noktası bireyi öncelediği için ve bireyi merkeze
aldığı için burada hürriyetçilik ve şahsiyetçilik temel
çıkış noktasıdır.
Birazdan bahsedeceğim konuyla bunun
arasında ilinti kuracağım. Partimizin kurucu lideri
Başbuğ Alparslan Türkeş Dokuz Işıkta Hürriyetçilik
ve şahsiyetçilik umdesinde Disiplinsiz bir hürriyet anarşi,
hürriyetsiz bir disiplin anlayışı ise diktatörlüktür. der.
Buradan hareketle onun rahleitedrisinden geçen Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçeli Beyefendi Milliyetçilik ve demokrasi
ikiz kardeştir ve bizim temel umdemiz hürriyetçilik ve
şahsiyetçiliktir. diyerek her toplantıda vurgu yapar. Bu konudaki vurgumun
temeli nedir onu ifadelendirmek istiyorum: Siz bireyin şahsiyetine
tahakküm ederek onu birtakım duygu ve düşüncelerle terörize
edebilecek bir noktaya getirebiliyorsanız bu bir insan hakları
ihlalidir. Burada, FETÖ gibi, PKK gibi, DEAŞ gibi terör örgütlerinin
çıkış noktası insan hakları ihlaliyle
başlamış, insan hakları ihlaliyle
sonuçlanmıştır. Sonuçta, Meclisin tepesinden bomba atan irade
de, Kandilden talimat alarak bebekleri katleden caniler de bu manada eylemleriyle
insan haklarını ihlal ederek yaşam hakkını ellerinden
alan suçları işlemiş. Ama daha büyük olan şudur: Daha büyük
olan, bu terör örgütüne insan devşirenlerin bireyi ve hürriyetçiliği
referans almadan o bireyi kontrol altına alarak grup hareketlerinin
içerisinde onun en insani hakkı olan özgürlüğünü kontrol altına
almalarıdır. Bu konunun özellikle altını çizmek istiyorum
ve terör örgütlerine bakış açısındaki insan hakları
ihlalinin bu yaklaşımını Batıya da, insan
hakları üzerinde bugün özgürlüklerin
daraltıldığını iddia edenlere de bu çerçevede cevap
verilmesi gerektiğini de teklif ediyorum.
Batının bu kapsamdaki
yaklaşımlarının tarihî serüvenine
baktığımızda değerli milletvekilleri,
Birleşmiş Milletlerin güçlü ülkeleri haklara göre mi yoksa güçlüye
göre mi politikalar uyguluyor? Burada iki aşama var; birincisi,
Birleşmiş Milletlere bağlı ülkeler, aynı şekilde
İnsan Hakları Beyannamesine uyan ülkeler, aynı şekilde
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin üyesi olanlar, AGİT
üyesi olanlar, politikaların belirlenmesi noktasında ne kadar insan
haklarını hesaba katarak küresel sistemi dizayn ediyorlar? Yoksa,
Karadenizin sahillerinden Yemene kadar tüm Orta Doğuyu ve
hinterlandındaki tüm coğrafyayı şekillendirme arzusunda
bulunanlar, tüm bunları insanlık için mi yapıyor yoksa kendi vatan
coğrafyasındaki insanların hayat standardını
artırabilecek birtakım çalışmaların zeminini
oluşturmak için mi yapıyor? Şimdi bu, koskocaman bir soru
işareti.
Elbette ki Avrupa kamuoyundaki entelektüeller,
vicdan sahibi, ahlak sahibi gazeteciler, düşünürler, insan haklarıyla
ilgili oluşmuş ortak vicdana saygımız sonsuz ama o ortak
vicdanın uluslararası küresel baronların savaş
çığırtkanlıklarının vekâlet
savaşlarıyla insanlığı katlettiği ortamda ülkesindeki
bu çifte standartlı tutuma karşı da cevap vermesi
gerektiğini düşünüyoruz. Bununla da yetinmiyoruz, bu
politikaların sonucu olarak ortaya çıkan ve en
yakınımızda Suriye ve Orta Doğu neticesinde mültecilerle ve
misafirlerle karşılaştığımız bu ortam
içerisinde Türkiye 3 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaparken, çok
yakın bir zamanda Meclisimizi temsilen bulunduğumuz Almanyadaki
temaslarımızda gördük, Gelen, insanlarımızı
rahatsız eder. diyerek kendi şehrinin içerisine duvar çeken, çit
çeken, tel örgü çeken Batılıları görmek doğrusu kendi
içerisindeki çelişkileri de bize göstermiş oldu.
Buradaki yaklaşım, bir, insan hakları
ihlaliyle ilgili yapılan politikalardaki savaş
çığırtkanlığı ve vekâlet savaşlarına
karşı sessiz kalmayı bir problem olarak görüyoruz. İki:
Bunun sonucunda ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesiyle
alakalı konuları ve buna yaklaşımlarındaki
uygulamalarını da samimi, yürekten bulmuyoruz. Buradaki vurgumuz
elbette siyasi iradeyle, o devletleri yöneten idarelerle ve kurumlarla
ilgilidir.
Biz, 1990 yılında temellerini
attığımız İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun
tecrübesini, nihayetinde 2016 yılında Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak tanımladık. Toplumsal
ihtiyaçlar ve gelişmeler, ortaya çıkan fiilî durumlar, birtakım
gelişmeleri zaman içerisinde tecrübeyle biriktirerek
kurumsallaştırıyor. Devletler, aynı bu şekilde
toplumlar gibi gelişiyor, dönüşüyor, tekamül hâline geliyor. 1990
yılında Meclis bünyesinde kurulan İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun 2016 yılında ancak kurumlaşabilmesi
bununla ilgili. Birazdan konuşacağım AFADla ilgili
kurumsallaşma hikâyesi de böyle bir tecrübenin üzerinde. Kurumun üç temel
görevi var; ulusal insan haklarını koruma görevi, işkence ve
kötü muameleye karşı ulusal önleme mekanizması görevi,
ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik kurumu ve bunların
denetlenmesi.
Yapısı konusunda biz muhalefet
şerhimizi bu kurul oluşturulurken kapsamlı olarak yazdık. 8
üye Bakanlar Kurulu tarafından seçiliyor, 3 üye Cumhurbaşkanı
tarafından atanıyor. Bu kurulda Milliyetçi Hareket Partisinin temsil
edilmemesini ciddi bir çelişki olarak ifade ettiğimizi muhalefet
şerhimizde vurgulamıştık. Fakat diğer dikkat çekici
husus, daha önceki bütçelerde İnsan Hakları Kurulu
İhtiyacımız yok. diyerek bütçemize tekrar
kaynaklarını aktarmış. Umarım ihtiyacımız
olmayacak kadar insan hakları ihlallerinin daha az
yaşandığı, hatta yaşanmadığı bir ülke
oluruz. Ama şöyle bir karnemize baktığımda 2016 OECD
Eğitim Raporundaki gözlemlerimizde Türkiyenin 35 OECD ülkesi içerisinde
çocukların fırsat eşitliği bakımından maalesef
34üncü sırada olduğu, 1 milyon 297 bin çocuğun okula gidemediği,
altı yaş grubunda her 10 çocuktan 4ünün okul öncesine
gidemediği, 40.266 çocukta -hicap duyuyorum- istismarla ilgili
vakaların devam ettiği, her ay Adli Tıp Kurumunda 650
çocuğa istismarla ilgili işlemin yapıldığı
gerçeğiyle yüzleştim ve bu vesileyle tekrar kendimi sorgulamaktan,
Toplumumuz nereye gidiyor? sorusunu sormaktan kendimi alamadım. Evet
milliyetçi, mukaddesatçı, muhafazakâr insanların üzerindeki
sorumluluklar bu söylemler üzerinden siyasal dil geliştirmenin ötesinde
gerçeklerle yüzleşip hakikati arama noktasında ciddi önlemler almak
zorundadır.
Türkiyede insan hakları ihlaliyle ilgili
hususlarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvuruların da sayısının
arttığını görmekteyiz. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru hakkının bunun bir tedbiri olarak önleyicisi
olduğunu görmek olumlu bir gelişmedir. Fakat ülkemizde yaşanan
hususlar ve maruz kaldığımız terör operasyonuna
karşı devletin almış olduğu radikal tedbirler konusunda
vicdani, ahlaki ve insani bir tutum yürütme gayretinde olan devlet
yetkililerinin olduğu kadar, kurumlarda bu süreci istismar olarak görüp
birbirlerini itibarsızlaştırıp herkesi aynı torbaya
koyma niyetinde olanların varlığı da bilinen bir
vakıadır.
FETÖ mücadelesinin, PKK mücadelesinin kararlı
bir şekilde yapılması konusunda Milliyetçi Hareket Partisinin
durduğu yer nettir ve sonuna kadar devlet demektedir, sonuna kadar
millet demektedir. Bunu yaparken de asıl vurgulanması gereken,
insan hakları ihlalinin, Meclisi bombalayan iradeyle, bunlara talimat veren
başta yurtta sulh konseyi olmak üzere, siyasal uzantıları olmak
üzere bu örgüt şemasını bir bütün hâlinde deşifre ederek en
kararlı bir şekilde cezasının verilmesidir.
Sayın Genel Başkanımız Devlet
Bahçeli Beyin grup konuşmalarında tekraren vurgulamış
olduğu -küçümsemiyoruz, saygı duyuyoruz- odacıdan, ebeden,
hemşireden, gündelikçi insana kadar değişik vesilelerle
işlemlerin yapılması, evet varsa bu suç unsuruyla olan illiyeti,
varsa byLock illetiyle olan münasebeti, cezasını kim olursa olsun
çekecektir, en yakınımız bile olsa çekecektir. Ama bu manada
Yüksek rakımlı tepelere doğru çıktığında bu
iş nereye gidiyor? sorusunun sorulmaması bir çelişkidir. diyen
Sayın Genel Başkanımızın ifadesini de bu vesileyle
insan hakları ihlali konusunda adil davranılması
gerekliliği vurgusuyla tekrar ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Değerli
Başkan, değerli bürokrat arkadaşlar; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının kurulması, tıpkı
İnsan Hakları Kurulu gibi önemli bir tecrübenin sonrasındadır.
Bu tecrübeler, bize, depremlerle, sellerle, felaketlerle gelen birtakım
kurumların kurulmasıyla
En son Orta Doğu krizi ve Suriye
patlağı ve mülteciler kriziyle beraber gelen anlık müdahalelerle
AFADın adını daha çok duymaya başladık. Evet, biz,
genelde mültecilerle ilgili AFADı duyuyoruz ama AFADın
sorumlulukları kapsamında kimyasal saldırıdan tutun, selde,
depremde, olağanüstü her türlü şartlarda insanların
yardımında olma gibi bir mecburiyetinin kendi kuruluş gerekçesi
içerisinde olduğunu görüyoruz ve o kararlılıkla çalışılması
arzusundayız. Afet Yönetmeliği noktasında 99 Marmara depremi
çıkış noktası olmuştur. 2009 yılında
Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
kurularak çeşitli bakanlıklarda da genel müdürlükler
oluşturulmuştur ve nihayetinde bugünkü hâlini alan kurum,
Başkanlık olarak devam etmektedir.
AFADın tüm çalışmalarını,
istisnasız, komisyonlarda tartışma esnasındaki
raporları okuduğunda tüm siyasi partiler olumlu
karşılıyor ve takdirle karşılıyorlar. Uyardıkları
bir konu AFADın daha şeffaf olması ve daha hesap verebilir
olması. Elbette ki AFAD Acil Durum Yönetmeliğiyle
çalışıyor, alım satımlarını çok daha
hızlı yapabilmek için birtakım mevzuatların
dışında tutulabilir, ama kamu vicdanı açısından,
bütçe görüşmelerinin Komisyon raporlarında gördüğüm
uyarıları da buradan, şeffaflaşma noktasında, ben de
vurgulamaya bir ihtiyaç duydum.
Buradaki bir başka ve temel anlamda
vurgulanması gereken hususlardan biri, AFAD
çalışanlarının özlük hakları değerli
milletvekilleri. Her türlü doğal iklim şartlarında fark
etmeksizin çalışmalarından dolayı, merkez ve taşra
teşkilatı çalışanlarının yararlanacağı
AFAD tazminatı çıkarılarak özlük haklarının iyileştirilmesi
gerekiyor bu arkadaşlarımızın. Mesai mefhumu
tanımadan, 7/24, her türlü afette çalışan il afet ve acil durum
müdürlükleri ve afet ve acil durum arama kurtarma birlik müdürlüklerinde her
türlü afette ve acil durumlarda görev yapan personel ile arama ve kurtarma
teknisyenlerine fazla çalışma ücretinin ödenmesinin
sağlanması gerekiyor.
Afet ve acil durum arama kurtarma birlikleri
müdürlükleri ile buna bağlı kurumların arasında, acil
kurtarma araçlarının 112 ve itfaiye araçları için öngörülen,
bütçe kanununda belirlenen kasko yapılacak araçlar listesinde de yer
alması bir zaruret olarak ifade ediliyor.
İl afet ve acil durum müdürlükleri bünyesinde
çalışan enformasyon memurlarının teknik hizmetler
sınıfına alınması ve onların da bu
çalışmaların bir parçası olarak gözükmesi gerekiyor.
Aynı durum, her konuda görünen eylemi yapan ile arkasındaki, ona
teknik desteği veren arasındaki ilişkiyi mutlaka
değerlendirmek gerekiyor. Bu Türk Silahlı Kuvvetleri de olabilir,
emniyet teşkilatı da olabilir; teknik personelin
fedakârlıklarını asla göz ardı tutmamak gerekiyor.
Küçük illerde arama ve kurtarma hizmetinin daha
etkin verilebilmesi için, 10 olan arama ve kurtarma teknisyen
sayısının artırılması gerekiyor.
Ataması yapılmayan ve vekâleten yürütülen
illerdeki il müdürlüğü atamalarının kısa sürede
yapılması gerekiyor.
Ama burada vurgulamam gereken bir husus Sayın
Başbakan Yardımcım, bu kurumlarda çalışan
insanların bir misyonla çalıştıkları, bu kurumlarda
çalışan amirlere, müdürlere kariyer mesleği olarak değil,
insanlığa hizmet mesleği olarak, buranın bir
insanlık ve millî bir misyonla görev yapılan bir yer olduğu
şuurunun verilmesiyle oralara atamaların yapılması
gerekiyor. Yeni bir kurum oluşturuldu. Yakınlara, yandaşlara
farklı kurumlardan transfer yapılarak müdürlük makamlarının
verileceği bir yer olarak görülmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Diğer bir husus AFADla ilgili, sel felaketleri
ve olağanüstü birtakım tabiat olaylarından sonra AFAD hizmetini
verir geri çekilir, ondan sonraki ödenekler Maliyeyle alakalıdır
belki. Bu konuda Maliyeye AFADla bağlantılı olarak
birtakım talepler geliyor sel felaketindeki yardımların
ödenmemesiyle ilgili. Bunun da yine takipçisinin
AFAD
Başkanlığı ve ilgili bakanlığın bu konuda
Maliye Bakanlığıyla koordineli çalışarak
sonuçlandırması meselesi. Bu konuda bize gelen haberlerde, Trabzon
Beşikdüzünde sel felaketinden dolayı büyük hasar oldu
bildiğimiz kadarıyla ve oranın birtakım
ihtiyaçlarının Maliye tarafından karşılanması
hususunda yavaş gittiği bilgileri var.
Yakından bildiğim bir başka olay da,
Kırıkkale Sulakyurt beldesi yağış ve sel sonucu ilçe
altyapısında oluşan hasarlar karşısında devletin
vereceği desteği iki yıldır alamıyor.
Kırıkkalenin diğer ilçeleri aldığı hâlde
Sulakyurt Belediyesinin Milliyetçi Hareket Partili Belediye Başkanı
arkadaşımız, gece gündüz Sulakyurt için gayret eden
arkadaşımız bu yardımları
alamadığını ifade etti, bunu da buradan dillendirmek
istiyorum.
Bu konuda ifadelerimizi tamamlayarak
konuşmamızı nihayetlendirirken vurgulamak istediğim
konulardan bir tanesi, mutlaka AFADın bu
çalışmalarını yaparken ciddi anlamda sivil toplum örgütü
misyonuyla yardım götüren önemli sivil toplum örgütleriyle de eş
güdümlü fikir alışverişinde bulunması gerektiğini
düşünüyorum. Her şeyi devlet yapar anlayışı tamam ama
devlet yaparken milletin organizasyonuyla yapılan hizmetlerin
koordinasyonunun da AFADla organizeli bir şekilde yapılabilmesi
O
sivil toplum örgütleri gelip Biz bunları yaptık. diyemeyebilir ama
AFAD, bu noktada Arkadaşlar, neler yaptınız? Nerelere ne
götürdünüz? Size ne tür katkımız olabilir? diye sorabilir.
Ülkü Ocakları Genel Başkanlığının,
Ülkü Ocakları Genel Merkezinin yardımlarını,
organizasyonları yaparken gerek Türkmen Dağı krizinde Hatay
üzerinden Türkmen Dağına gerekse Musula, Kerküke, Halepe, Iraka
her türlü bürokratik engele karşı kararlı ve azimli bir
şekilde kendi iradesini ortaya koyarak Ülkü Ocakları Genel
Başkanının ve arkadaşlarının götürdüğü
yardımları da buradan bir şekliyle gururla ifade etmek
istiyorum. AFAD ve yardım kuruluşları organizasyonlarında
devlet-millet iş birliğinin kaçınılmaz olduğu
gerçeğini vurgulamak istiyorum.
Yeri gelmişken belirtmek gerekirse, 2090
sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak
Yardımlar Hakkında Kanun üzerinde de birtakım sözler söylemek
gerekirse, her türlü üretim araçları ve tesisleriyle birlikte en az yüzde
40 oranında zarar görme ve zararı karşılayacak gelirleri
olmama şartı aranan çiftçilerin bu durumunun düzeltilmesi,
ayrıca sigorta kapsamında olmayan bir afet söz konusu olması bu
yönetmeliğe dâhil edilmeli. Bu durum, çiftçilerimizin neredeyse tüm
ürünlerini kaybetmesine rağmen devletten hiçbir yardım alamaması
gibi bir sonucu doğuruyor. Yani, biz, bu manada, elbette ki Suriyeli
sığınmacılara sonuna kadar yardım edip insani
görevimizi yapacağız ama burada da şuna dikkat etmeliyiz
sayın milletvekilleri, sayın bakanlar: Suriyeliye bu kadar hizmet
verilir, bu kaynaklar aktarılırken benim memleketimi sel bastı,
benim tarlamı dolu vurdu, bana ne veriyorsun? diyen
vatandaşımızın bu insani erdemini kendi içinde tartışma
zeminine taşımamamız gerekiyor. Devlet sorumluluğumuzu her
alanda yapmakla mükellefiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Ersoy, sizi yirmi dakika dinlendiriyoruz.
Şimdi söz sırası Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamana aittir.
Buyurun Sayın Büyükataman. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Vakıflar Genel
Müdürlüğü, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı ve Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle heyetinizi
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi on
dört yıldır istikrarlı, yüksek oranlı bir büyüme
kaydedememiş, sağlıklı bir yatırım, üretim ve
istihdam zinciri de kurulamamıştır. Tasarruflardaki yetersizlik,
dış ticaret ve cari açıktaki seyir ekonomik dar
boğazın temel bileşenleri olmuştur. Adaletsiz vergiler,
genç işsizlik, kayıt dışılık ve sosyal hayata
ilişkin çarpıklıklar toplumsal uzlaşma dinamiklerini tehdit
etmektedir. Türkiye ekonomisi gün geçtikçe emsal ülkelerden negatif yönde
ayrışmaya başlamıştır. Ekonomi politikasında
rant temelli yaklaşım, üretimden uzaklaşma, işsizlik,
enflasyon, artan borçluluk, yolsuzluklar, öngörülebilir bir hukuk ve adalet
düzeninin olmaması ekonomik gelişmeleri olumsuz etkilemektedir. Bu
anlayış yatırım çekememiştir. Büyümeyi tüketim,
ithalat, kısa dönemli dış finansman ve uzun vadede rekabet
şansımızın olmadığı düşük teknolojili
sektörlere dayandırmıştır. AKP iktidarları döneminde
arazi ve imar rantları had safhaya ulaşmış ve suni
artı değerlerin oluşturduğu inşaat gibi sektörlerde
yoğunlaşmalar devam etmiştir.
2017 bütçesi de iç ve dış borçlarda
tehlike çanlarının çaldığı, borç faizi ödemelerinin
arttığı, kamu istihdamında daralma, yatırımlarda
azalmaların olduğu, eğitim ve sağlık gibi temel sosyal
alanlarda yaşanan ticarileşme ve piyasalaştırma
uygulamalarının yaşandığı, vergi
adaletsizliğinin, gelir dağılımının daha da
bozulduğu bir ortamda bu sorunlara çözüm üretmekten uzaktır.
Kısacası, 2017 bütçesi Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarına
çözüm getirecek bir yaklaşım içermemektedir. Kaynak ve harcama
dengesini kuramayan, sağlıklı ve stratejik öncelikleri
bulunmayan, bu nedenle üretken olmayan alanlara kaynak tahsis eden,
sürdürülebilir, nitelikli büyümeyi teşvik etmeyen, istihdamı artırmayan,
tasarruf oranını büyütemeyen bir bütçe niteliğindedir. Bu
anlayışla mali disiplinin sağlanması ve kaynakların
etkin kullanılması da mümkün görünmemektedir. Bölgemizde yaşanan
olumsuz siyasi ve ekonomik gelişmeler de dikkate
alındığında gerçekçi olmayan orta vadeli program ve bütçe
hedeflerinin 2017 yılında gerçekleşmesi mümkün görünmemektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak yaptığımız
eleştiriler Türkiye ekonomisinin sorunlarının çözümüne, toplumsal
huzur ve refahın artırılmasına yöneliktir.
Değerli milletvekilleri, dünyanın her
ülkesinde milyonlarca vatandaşımız yaşamaktadır. Bunun
yanında sosyokültürel ve tarihî bağlarla yakın ilişki
içerisinde olduğumuz geniş bir coğrafyada 300 milyona varan
soydaş ve akraba topluluklarımız diye ifade ettiğimiz
insanlarımız bulunmaktadır. Gerek başka ülkelerde
yaşayan vatandaşlarımızın gerekse soydaş ve
akraba topluluklarımızın yegâne dayanağı Türkiye
Cumhuriyeti devletidir, yüzleri hep ülkemize dönüktür ve her zaman Türk
devletinin desteğini arkalarında görmek istemektedirler. Konunun
önemine binaen tüm hükûmetler yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız ve soydaşlarımızla ilgili
konularda koordinasyon görevi yapmak üzere hemen her dönemde bir devlet bakanını
görevlendirmişlerdir. Ancak vatandaşlarımızın ve soydaşlarımızın
ihtiyaçlarının belirlenmesi ve bu hizmetlere yönelik
politikaların oluşturulmasında bir koordinasyon eksikliği
göze çarpmaktadır. Koordinasyon sorununun çözümü ve daha iyi hizmet üretilmesi
için tek bir çatı altında toplanmış merkezî bir yapılanmanın
olmayışı önemli bir eksiklikti.
Bu çerçevede yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızla ilgili çalışmalar
yapmak ve sorunlarına çözüm üretmek, soydaş ve akraba topluluklarla
sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin bir plan dâhilinde
geliştirilmesi ve ülkemize eğitim amacıyla gelen
öğrencilerin ülkemizdeki eğitim süreçlerinin başarılı
bir şekilde sonuçlandırılması için her türlü esası
belirleyerek ilgili kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak
amacıyla Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı kurulmuştur.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yıllardır dış Türkler bakanlığının
kurulması gerektiğini hem seçim beyannamelerimizde hem de
konuşmalarımızda defalarca ifade ettik. Bu kapsamda devlet teşkilatımıza
yeni giren Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının kurulmasını olumlu ancak
yetersiz buluyoruz. Bu kurum daha evvel başka kurumlar tarafından ifa
edilen bazı hizmetler ile yeni bazı görevleri yerine getirmek üzere
kurulmuştur. Yürüttüğü hizmetleri dört ana başlık
altında toplamak mümkündür: Yurt dışındaki
vatandaşlarımıza yönelik faaliyetler, soydaş ve akraba
topluluklara yönelik faaliyetler, sivil toplum kuruluşlarına yönelik
ve kurumsal iş birlikleri kapsamında yürütülen faaliyetler ile
uluslararası öğrencilere yönelik faaliyetlerdir. Bu ana faaliyet
alanlarına yönelik olarak hem yapılan işlerde yetersizlik hem de
hiç yapılmayan birtakım işler ve hizmetler bulunmaktadır.
Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu ile Kültürel
ve Sosyal İlişkiler Eşgüdüm Değerlendirme Kuruluna daha
fazla işlerlik kazandırılması, sivil toplum destekleri
koordinasyon kurulunun oluşturulması veya güçlendirilmesi yerinde
olacaktır. Başkanlığın yurt içi ve yurt
dışı temsilcilikleriyle ilgili aksaklıklarının ve
teşkilatlanma sorununun giderilmesi gerekmektedir.
Bu dönemde Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı önemli projeler üretmiştir.
Mesela, Kırım sözlü tarih çalışması gibi benzeri
faaliyetlerin artarak devam ettirilmesi ve diğer yadigârlarımıza
uygulanması da gerekmektedir. Benzer çalışmaların, Türkmenler,
Ahıska ve Uygur Türkleri için de yapılması yerinde
olacaktır.
Bu kurumun kurulmasıyla birlikte atılan en
önemli adımlardan biri de uluslararası öğrencilere verilen
devlet burslarının tek bir çatı altında
birleştirilerek, merkezî ve dinamik bir burs sistemi hâline
dönüştürülmüş olmasıdır. Bu çalışmalarla Türkiye,
uluslararası öğrencilerin eğitim görmek istedikleri, sosyal ve
kültürel faaliyetlerin yoğun bir şekilde gerçekleştirildiği
bir cazibe merkezi hâline gelmelidir. Ancak getirilen öğrencilere yönelik
çalışmaların yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Bu kadar
fazla sayıda getirilen öğrencilerin takibi nasıl
yapılmaktadır? Bunların FETÖ gibi zararlı
yapıların eline düşmesini nasıl engelleyeceğiz ve
bunların ülkemizle gerçek gönül köprüleri oluşturmasını
nasıl sağlayacağız? Diğer taraftan, kanaatimizce
nicelikten çok niteliğe önem verilmesi yerinde olacaktır. Yani daha
az sayıda öğrenci ancak daha fazla imkân, daha fazla ilgi ve takip
faydalı olacaktır. Tabii ki, sadece okurken değil mezun olduktan
sonra da bu takip devam ettirilmelidir.
Soydaş ve akraba coğrafyaya yönelik
yapılan çalışmalarda bir koordinasyon sorunu olduğu
bilinmektedir. İlgili kurumlarımızın zaman zaman kendi
alanlarına yönelik mükerrer işler yaptığını
görmekteyiz. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda bu alana yönelik koordinasyonun kurumun
başkanlığında olduğu yazılıyken maalesef bu
koordinasyonun tam anlamıyla gerçekleştiğini söyleyemeyiz.
Sonuç olarak, Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığının
yaptığı çalışmalar, şu ana kadarki ihmal
edilmişliği kısa bir sürede telafi etme yönündedir. Ancak,
soydaş ve akraba coğrafyaya yönelik çalışmaların beklenenin
altında olduğu görülmektedir. Hâlâ çok temel meselelerde bile ortak
dil, ortak anlayış ve yardımlaşmanın
gerçekleşmediğini görüyoruz. Örnek vermek gerekirse, FETÖ darbe
girişiminde Batıyla birlikte soydaş ve akraba
coğrafyasında bile kendimizi tam olarak anlatamadığımızı
gördük. Çok açık bir darbe girişimini bile soydaş ve akraba
coğrafyası bizim baktığımız noktadan
okuyamamış ve ne yazık ki tahlil edememiştir. Burada ilgili
kurumlarımızın kendilerini gözden geçirmesi ve
çalışmalarını topluma ve kamuoyuna yönelik yürütmesi
gerekmektedir. Bunun için de bizi biz yapan ve aynı kökte buluşturan
değerlerimizi karşılıklı tanımamızda ve
ilişkilerimizi bunlar üzerinden yeniden geliştirmemizde fayda
olacağı kanaatindeyim.
Uluslararası öğrencilere yönelik
çalışmaların yeniden ele alınması ve projelerin
değerlendirilmesiyle ilgili esasların nesnel kurallara
bağlanması gerekmektedir. Bir örnek vermek gerekirse, Almanyada
sözde soykırımla ilgili yasa tasarısının
oylanmasında Türk kökenli milletvekillerinin tamamının yasa
tasarısına destek vermesi ve tasarının kabul edilmiş
olması yurt dışındaki vatandaşlar anlamında
çalışmaların etkin sonuç doğuracak seviyelerde
olmadığının güncel bir göstergesidir. 3 milyonun üzerinde
vatandaşımızın bulunduğu Almanyada siyasi etki
gücümüzün ve sivil toplumu harekete geçirme kabiliyetimizin bu kadar düşük
düzeyde kalması, yurt dışındaki vatandaşlara yönelik
çalışmalarımızın yetersiz
kaldığını veya olmadığını
göstermektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, TİKA,
Doğu Bloku ve Sovyetler Birliğinin dağılmasından
sonra ortaya çıkan ihtiyaçlar kapsamında 480 Sayılı
Kararnameyle 1992 yılında Türk İşbirliği ve
Kalkınma İdaresi Başkanlığı adıyla
Dışişleri Bakanlığına bağlı bir teknik
yardım kuruluşu olarak kurulmuştur. TİKA, kurulduğu
1992 yılından bu yana Türk Cumhuriyetlerinin kalkınma
çabasına destek olmak üzere önemli projeler hayata geçirmiştir.
Bu bağlamda, 2014 yılında
TİKAnın yapmış olduğu yardımların bölgesel
dağılımına bakıldığında, 53 milyon
dolarla Güney ve Orta Asya ilk sırada yer almaktadır. Bu
coğrafyada TİKAnın faaliyetlerinden en çok faydalanan ülkeler
Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan ve Türkmenistan olmuştur.
Ancak, 2015 yılı faaliyet raporu incelendiğinde ilk sıraya
Afrikanın yerleştiği gözlemlenmektedir. Afrikaya yönelik
yardımların toplam yardımların neredeyse yüzde 50sine
tekabül ettiği görülmektedir. Bu, açıkça TİKAnın
kuruluş amaçları ve hedefleriyle çelişen bir durumu ortaya
çıkarmaktadır. Ayrıca, görülmektedir ki TİKAnın
Afrikadan Avrupaya, Asyaya pek çok ülkede koordinasyon ofisleri
olmasına rağmen Yunanistanda ve Bulgaristanda ofisi
bulunmamaktadır. Bunun sebebi neyse Sayın Başbakan
Yardımcımızdan öğrenmek isteriz. Cibutide, Çadda
koordinasyon ofisleri bulunmakta ancak milyonlarca Müslümanın, Müslüman
Türkün yaşadığı Çinde ya da Rusyada bir irtibat ofisi
bile bulunmamaktadır. Gelişen ilişkiler çerçevesinde
Şanghay İşbirliği Örgütüne dâhil olmanın
konuşulduğu bugünlerde, bu konularda ilerleme kaydedileceğini
ümit etmekteyiz.
Gazzeden Afganistana, Nijeryadan Pakistana kadar
her yere yardım yapan Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansının hemen sınırlarımızın ötesinde
birçok zorluk yaşayan Türkmen kardeşlerimize kayıtsız
kaldığını görmek son derece üzüntü vericidir. Bölgede ülkü
ocakları ve ülkücü sivil toplum kuruluşlarının hizmetleri
gerçekten takdire şayandır. Temennimiz, devletimizin burada
yaşayan soydaşlarımızın sorunlarına acilen
eğilmesi ve sahip çıkmasıdır.
Önceki senelerde TİKAnın özellikle
Afrikadaki bazı temsilciliklerine ve çalışmalarına yönelik
saldırılar gerçekleştirilmişti. Güvenlik
sıkıntısının olduğu ülkelerde çalışan
personelin güvenliğini artırmak için gerekli tedbirlerin
alınmış olduğunu umut ediyoruz.
Ülkemiz 15 Temmuzda büyük bir badire
atlatmıştır. Allah böyle zamanları bir daha göstermesin.
Türk devletini yöneten ve yönetmeye talip olanların uyanık
olması, kolayca kandırılmaması, aldatılmaması
gerekmektedir. Büyük devlet olmanın gereği budur. Büyük devlet,
dış ilişkilerini, teknik yardım faaliyetlerini bir
cemaatin, tarikatın ya da herhangi bir sivil toplum örgütünün uhdesine
bırakamaz, bırakmamalıdır. 2013 yılına kadar Türk
yetkililer değişik ülkelere yaptıkları ziyaretlerde bu
cemaat adı verilen örgütün okullarının desteklenmesi için
girişimde bulunuyorlardı. Ağırlıklı olarak yurt
dışındaki Türk okulları olarak adlandırılan bu
okullar Türk kültürünün teşvik edildiği eğitim kurumları
olarak görülüyor ve destekleniyordu. Devletin en üst düzey temsilcileri bu
okulların resmî açılış törenlerine
katılıyorlardı. Tüm bu unutulmuşlukla özellikle Türk
Cumhuriyetlerinde büyükelçilikler ve Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansının ofislerinin âdeta FETÖ
yapılanmasının ofisleri gibi kullanıldığına
dair ciddi emareler mevcuttur. Bu hatalara tekrar düşülmemesi en içten
temennimizdir.
Değerli milletvekilleri, vakıflar, Türk
milletinin yüzlerce yıllık medeniyet mücadelesinden, tasavvurundan
süzülüp gelmiş ve büyük bir coğrafyada etkisini hâlen sürdüren güçlü
ve köklü kurumlardır. Vakıflar, Türk hayırseverliğinin en
güzel numuneleridir. Dünyada yardımlaşmayı, iyilik yapmayı,
paylaşmayı, adalet ve hakkaniyet gibi her toplum tarafından
kabul gören evrensel değerleri temsil eden değerler Müslüman Türk
medeniyeti üzerinde yükselmektedir. Suriyeden gelen milyonlarca göçmene kucak
açan Türk milleti bunu bir kez daha dünyaya göstermiştir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü idare ve temsil
ettiği vakıflara ait vakıf kültür varlıklarını
muhafaza ve imar etmek, günün şartlarına göre ekonomik bir
şekilde yatırıma dönüştürmek ve işletmek için
restorasyon veya onarım yaptırmak ve gerektiğinde kiraya da
vermek sorumluluğunu taşımaktadır.
Bugün başta İstanbul olmak üzere,
Anadolunun hangi şehrine giderseniz bir restorasyon
çalışmasıyla karşılaşmak mümkündür. İhmal
edilmiş tarihî eserlere sahip çıkılması elbette takdirle
karşılanmalıdır. Ancak, bu işlerin aceleye
getirilmemesi, ehil insanlara verilmesi ve rant merkezli
yapılmasının önüne geçilmesi ecdadımıza
karşı sorumluluğumuzdur. Restorasyonlarda hatalar
yapıldığına, özellikle nakışların tahrip
edildiğine, Tarihimize sahip çıkıyoruz.
anlayışıyla tarihî eserlere bilinçsizce tahribatlar
yapıldığına dair hemen her gün yeni bir haberle
karşılaşmaktayız. Sayın Genel Müdür de bu konuda
yanlışlar yapıldığını ifade etmiştir,
mesela, Sivas Gök Medresede yanlış uygulamalar yapıldı.
dediği gibi. Bu hususlarda daha dikkatli olunmalı, yapılan hatalarla
ilgili sorumlular mutlaka ikaz edilmelidir.
Bazı vakıflarda
karşılaşılan olaylar ne yazık ki
vatandaşımızın zihnini vakıflarla ilgili
bulandırmakta, bu kurumlara yönelik ilgi ve muhabbetin eksilmesine
sebebiyet vermektedir. Son yıllarda eğitim işleriyle ilgilenen
bazı vakıflarda karşılaşılan taciz vakaları
ne yazık ki son derece vahimdir. Bu tarz vakaların üzerine
kararlılıkla gidilmesi önemlidir, gereklidir; aksi bir
yaklaşım bilinmelidir ki kamuoyu vicdanında ciddi şekilde rahatsızlığa
sebebiyet vermektedir. Bu hatalardan ders
çıkarıldığını ve artık
tekrarlanmayacağını umut ediyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu duygular
içerisinde sözlerime son verirken 2017 bütçesinin aziz milletimize
hayırlar getirmesini temenni ediyor, heyetinizi en derin muhabbetlerimle
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Büyükataman.
Şimdi, yine söz sırası Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoya aittir.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Değerli milletvekilleri, 29 Ekim 1923 cumhuriyetin ilanı. Hepimizin
bildiği, genç Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra bugün
değişik hatiplerin değişik görüşleriyle
tartışma açma niyetinde olduğu cumhuriyetin banisi Mustafa Kemal
Atatürkün o dönemde bir kaygısı var. Fuat Köprülü Hocayı
çağırır, Fuat Bey, cumhuriyeti kurduk, artık cumhuriyeti
ve devletimizi ilmî temeller üzerinde yükseltmek zamanı gelmiştir.
Lütfen İstanbul Darülfünunu bünyesinde Türkiyat Enstitüsü kurunuz.
talimatı verir ve bu kurul çeşitli çalışmalardan sonra on
ay bir hazırlık ve akabinde Atatürkün de son rötuşları
yapmasıyla kurulur. Ve tekrar rahmetli Fuat Köprülü gelir ve Mustafa Kemal
Atatürke Türkiyat Enstitüsü kuruldu efendim. Ambleminin nasıl
olmasını tavsiye edersiniz? der. Karlı Tanrı
Dağlarının önünde elinde meşale tutan bir bozkurt olsun. Bu
meşale genç Türkiye Cumhuriyetinin ilminin ifadesi olsun. Ergenekondan
çıkışımızda kılavuz olan bozkurt Türklüğün
Anadolu topraklarındaki yeni devletinin kuruluşunu ifade etsin.
İşte biz bu Mustafa Kemal Atatürk'ü ve tarihte ikinci kez Türk
adıyla anılan Türkiye Cumhuriyeti devletini sonuna kadar muhafaza ve
müdafaa için mücadele veren bir siyasi partiyiz, öncelikle bunu vurgulamak
istiyorum.
Daha sonraki süreçte cumhuriyetin temel
yaklaşımlarıyla oluşturulan kurumların vücut vermesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve o
dönemdeki Musiki Muallim Mektepleri dâhil cumhuriyetin tarihin içerisinden
süzülerek kurumsallaşması ve o tarihî köklerle bütünleşmesiyle
ilgili çalışmalarla devam eder. Burada, özellikle, gerek iktidar
partisinin gerekse Cumhuriyet Halk Partisinin, Mustafa Kemal ve cumhuriyeti
tanımlarken anakronik hatalarla, tarihi bağlamından kopartık
yorumlarla birbirine karıştırılmaması ve 1923-1938
dönemindeki Mustafa Kemal uygulamalarıyla daha sonraki dönemsel ve
bölgesel dış gelişmelerin iç siyasete
yansıdığı durumu birbirinden ayırt etmesi
gerektiği hakikatinin altını çizmek istiyoruz. Bu
çalışmalar, cumhuriyetin değişik kurumlarında topluma
bu bilgiyi aktarmak ve halk irfanından beslenmek ve Ziya Gökalpin Halka
Doğru makalesini referans alan ve Fikir babam Ziya Gökalptir. diyen
Mustafa Kemalin halk irfanını önemseyip ilimle bütünleştirme aklının
sonucu olarak vücut bulur.
1960tan sonraki, özellikle İkinci Dünya
Savaşı koşulları, soğuk savaş algıları,
komünist blokun güçlenmesi ve dış gelişmelerdeki olaylar, Türk
devlet aklına bir kurum daha kurdurtur o dönemde. Bu kurumun adı Türk
Kültürünü Araştırma Enstitüsüdür. Türk Kültürünü Araştırma
Enstitüsü bir dernektir ama bu derneği kuran, milliyetçi,
mukaddesatçı, cumhuriyet değerlerine bağlı bilim
insanlarıdır. Bu kurum, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü,
o dönemden başlayarak ilmî neşriyatla, siyaset dışı
olarak Türk dünyasıyla ilgili bilimsel çalışmalar yapar,
bilgilendirme yapar, devleti besler.
Şimdi genel bütçeleri konuşuyoruz.
Sayın Başbakan Yardımcımız burada. Bütçemizle ilgili
çalışmalarda -bu dönem için geçerli olmasa da- önceki dönemlerde bu
bütçeden genel bütçeye iadeler var. Türk devlet aklının
kurdurtmuş olduğu Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsüne,
kamu yararına hizmet veren bu derneğe de -yine diğer kurumlara
olduğu gibi- sembolik olarak varlığını devam ettirip
kurum çalışanlarının iaşesini, ibatesini
karşılayacakları basın-yayınlarını
basabilecekleri, bilimsel çalışmalarını yapabilecekleri bir
kaynak aktarmayı düşünüyor musunuz? Düşünmüyorsanız, lütfen
bunu düşünün ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsünü
yaşatalım. Burası da hizmet etmiş olan, rahmete gitmiş
olan, tüm hizmet eden büyük hocaların maneviyatıyla ve bugün
orayı yaşatmak isteyen fedakâr hocaların da gayretleriyle
yaşamaya çalışıyor. Bunu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün itibarıyla
geldiğimiz noktada, bu çalışmalar ve kurumlardan beklenenler
nelerdir? Yüce Atatürkün adını taşıyan ve
çıkış noktası Türk milliyetçiliği olan bu kurumlardan
beklediklerimiz: Özellikle 15 Temmuz kara gecesinde ülke olarak
yaşadığımız acı hatıra bizlere, millî
şuurdan yoksun ellerin hiç tereddüt göstermeden elindeki silahı
milletine yani asıl sahibine nasıl döndürdüğünün,
çevirdiğinin bir ifadesi ve acı bir tecrübesi olmuştur. Bize
düşen, bu kurumlar üzerinden millî şuuru geliştirici, millî
kimlik üzerinden uluslararası strateji geliştirici enstrüman hâline
dönüştürülebilecek bir hâlde bilgiyi rezerve ederek topluma sunmak
olmalıdır. Yani pek çok Avrupa ülkesinde bu tür kurumlar siyaseti
besler. Bizde bu kurumlar devleti, siyaseti ne kadar besliyor, bunu bilemiyoruz,
belki bilmememiz gerekiyor.
Merak ediyorum, Süleyman Şah Türbesi
taşınırken bu kurumdan görüş alındı mı?
Merak ediyorum, Orta Doğuda birtakım gelişmeler devam ederken,
Suriye krizi yönetilirken oradaki tarihî müktesebatımız
noktasındaki siyasal gelişmelerle ilgili bu kurumlar bilgiyi hikmet
olmaktan hizmet olarak eyleme dönüştürerek ilgili birimlere verebildi mi,
yoksa sahadaki birtakım uzman ve istihbarat elemanları bilgileriyle
mi biz siyaset yapıyoruz?
Türkiyede üniversitelerimizin ve bilimin temel
problemi, bilgiyi işe koşamama problemidir. Bilgiyi edinen hikmet
sahibi, raflarda kitapları olan değerli bilim insanları
düşündüklerini eyleme koyamadıkları için, bu bilgiyi eyleme
koyma vasıtası bu kurumlar üzerinden siyaset kanalına
taşınabilmelidir. Buradaki ara eleman ve enstrüman, bu kurumlar olmak
zorundadır. Gelişmiş toplumlarda siyasal partilerin, devletin bu
tür çalışmalarını yapan kurumları bunu rezerv bilgi
olarak işe koşabilecek hâle getirebilme kabiliyeti göstermiştir.
Kurumların misyonunu bu çerçevede ifade
ettikten sonra özellikle bu bağlamda ivedilikle yapılması
gereken hususları hatırlatmak istiyorum. Bu konuda ilmî
çalışmalar takip birimini yüksek kurum kendi bünyesinde YÖKle
koordineli bir şekilde oluşturmalıdır ve yapılan
tezler milliyetçiliği, Atatürkçülüğü, cumhuriyeti topluma
kabullendirici ve paylaşımcı stratejik bilgiler ortak bir
havuzda toplanmalı ve mükerrer çalışmaların önüne
geçilmelidir. Ülkemizde bundan önce yapılmış akademik çalışmaların,
ilmî çalışmaların süreli olarak takipleriyle, Türkiyedeki
yapılan, bu konuyla ilgili akademik bir çalışma olacaksa Son
durum nedir, kültür merkezinden bunu öğrenelim, ona göre yeni alanlara
geçelim. diyebilecekleri bir arşivin, bilginin, sistemin kurulması
zarurettir. Bilgiye daha hızlı ve kolay erişim
sağlanır ve bu merkeze müracaat etmeden yeni konulara müsaade
edilmez. Yapılmış çalışmaların arşivlenmesi
sağlanır, arşivlerden hızlı ve kolay şekilde
faydalanma imkânı bulunur ve bunların sonuç hükmündeki
çalışmaları da siyasetin, devlet aklının hizmetine
verilir.
Ayrıca, kurumların öteden beri zengin bir
yayın periyodu olmasına rağmen, bunların halka
ulaşımı noktasında sıkıntı yaşanmakta.
Satış arabaları için Anadoludaki üniversitelerden gelen
taleplerden yıllardır bekleyenler olduğunu öğrendim. Anadoludaki
Türkoloji merkezlerinden, tarih bölümlerinden, hocalardan bu
konuşmayı yapmadan önce, neler söyleyebilirim diye fikirlerini
aldığım da, Satış arabalarını kampüsümüzde
daha sık görmek istiyoruz. dediler. Akademik yayınlar
dışında çocuklarda ve gençlikte Türkçe bilinci oluşturacak,
Atatürk sevgisi oluşturacak daha popüler yayınlar ve neşriyatlar
yapılmasını bekliyoruz. Üniversitelerle iş birliklerinin
daha geliştirilmesini ve demin bahsettiğim gibi academianın,
bilimin topluma ulaşmasında devletin arayüzü olarak kendisini
güncelleyen, yenileyen bir hâle gelmesini bekliyoruz.
Kurumların yönetimlerinde yer alan üyelerin
mutlaka ve mutlaka liyakat esasına dayalı seçilmesi gerekir diyoruz.
Liyakat esası Bu konuda şu kadar yayını var efendim.
değil, liyakat esası, Türk milletine, Türk devletine, Türk
milliyetçiliğine, Mustafa Kemal Atatürk değerlerine ve Türk
aklına olan mensubiyetini bir millî şuur olarak görmesi ve bu
görevleri mevzuat gereği yapan memurlar olarak değil, bu görevi bir
misyon görevi olarak yapan kadroların bu görevlere getirilmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Benim konuşmalarımı daha
kapsamlı olarak devam ettirme niyetim olmakla beraber, son beş
dakikayı benden sonra bu konuda Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu
hakkında konuşmalar yapacak olan arkadaşım Kamil
Aydına vereceğimiz için ben konuşmamı bu geri kalan üç
beş dakika içerisinde tamamlayacağım ve kalan süreleri Kamil
Aydın Hocam kullanacak. Bu usulü de Sayın Başkana
hatırlatmış oluyorum.
15 Temmuz Türkiyede yeni bir dönemin başlangıcıdır
değerli milletvekilleri. Millî kimlik ve millî şuur olmadan
aidiyetimizi ve müktesebatımızı bu memleketin köklerinde bu
devletin kendi sahici evlatları olarak aramadığımız
takdirde çıkış yolunun olmadığı hakikattir. Bugün
millî para birimine dönmekle, bugün kendi gerçeklerimizle yüzleşip millî
birlik ve beraberlikten başka çıkış yolu yok
anlayışı da bu gerçeği bize göstermiştir. Herhangi
terör örgütlerine, silahlı terör örgütlerine, silahsız gözüküp de
vakti gelirse nasıl cani olabileceklere aidiyet hissedenlerin memleketi
nerelere getirdikleri ortadayken bizler bu memlekette siyasi kutuplaşmayla
ve siyasi kan davalarıyla sonuca gidemeyeceğimiz gerçeğini
görmemiz lazım.
Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi lideri
Sayın Devlet Bahçeli Beyin yapmış olduğu
çıkışın ve erdemli davranışın bu kapsamdaki
siyasetteki aradaki çitlerin kaldırılarak daha toparlayıcı
yaklaşımlarla devlet millet gerçeğiyle hareket edilmesi
hususunda tüm siyasal aktörlerin bu açılan yeni dönemin hakikaten
Türkiye'nin geleceği açısından, Türk milletinin birliği
açısından ne anlam ifade ettiğini bilmesi lazım. Bu konuda
devletin tüm kurumlarında görev alan bürokratların, yöneticilerin,
academianın bu gerçeği bilerek bulunduğu yerde bu şuurla
hareket etme mecburiyeti vardır. Önümüzdeki siyasal gelişmeler de,
toplumsal gelişmeler de, uluslararası gelişmeler de buradan
başka gidecek yolun, çıkacak bir caddenin
olmadığını gösteriyor. Biz, bu Meclisin bir daha,
değil içimizdeki yerli görüntülü yabancılaşmış cunta
meraklısı teröristlerce, uluslararası güçler tarafından da
bombalanmasını istemiyoruz. Biz, vekâlet savaşları
üzerinden Türkiye'nin sıkıştırılmasını da bu
manada içimize sindiremiyoruz. Yerlilik, millîlik ve evrensellik ölçeğinde
yerli olmadan millîyi, millî olunamadan evrensel olacağını,
siyasal İslamcı söylemlerde bulunanların da, enternasyonal
söylemlerinde bulunanların da mutlaka ve mutlaka İstiklal
Marşı ortak paydasında buluşmak zorunda olduğunu ve bu
meydanlarda Senin için ölürüm Türkiyem! diyebildiği gerçeğini, yaşadığımız
süreç göstermiştir.
Var olsun İstiklal Marşı, var olsun
Türk milleti. Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı
yazdıracak şartları oluşturmasın, millî
birliğimiz ve beraberliğimiz ebedî olsun diyor, sözlerimi burada
tamamlıyor, kalan sözlerimizin devamını değerli hocama
bırakıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Ersoy.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son
konuşmacı Erzurum Milletvekili Kamil Aydın olacaktır.
Sayın Aydın, evet, yirmi dakika daha ilave
edeceğim. Sayın Ersoy zaten ifade etti, biz de onu
kırmıyoruz, artı yirmi daha yapıyoruz.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum)
Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Dil Kurumu
ve Türk Tarih Kurumu bütçeleriyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi en içten
saygılarımla selamlıyorum. Fakat asıl konuya geçmeden önce
bir iki noktaya değinmek istiyorum.
Çok kıymetli milletvekilleri, ilim ile siyaset
arasındaki ilişki -sağlıkçı kardeşlerimiz çok iyi
bilir, aramızda doktor olanlar var- kan grupları arasındaki
ilişkiye benzer biraz. Yani AB grubunun diğer kan gruplarından
aldığı gibi, siyaset de diğer bilim dallarından epeyce
faydalanır. Yani bilim ile siyaset arasında şöyle bir
ilişki vardır: Bilim özgün, tarafsız, bağımsız,
aşırı çaba ve emeği gerektiren bir üretimdir; bilgi budur,
bilim budur. Siyaset bilgiden faydalanır, bilimden faydalanır ve
etkilenir. Fakat bilgi ya da bilim ya da bilim adamı ideolojinin emrine
girerse, siyasetin körü körüne isteklerine tutsak olursa buradan doğru bir
sonuç çıkmaz.
Öte yandan, çok güzel bir özdeyişimiz
vardır: İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa
koklaşa anlaşır. Gerçekten, insanların konuşa
konuşa anlaşmasını sağlayan yegâne ortak değer
dildir. Dolayısıyla siyasileri de, bizi de burada, şu yüce
Meclis çatısı altında bir araya getiren yine ortak dildir. Nedir
ortak dilimiz? Siyasettir, siyasi dildir. Bakın, düşüncelerimiz birbirinden
farklı olabilir ama çok net bir şekilde söylüyorum, Türkiye'nin
farklı illerinden, coğrafyalarından, belki yerel kimlik ve
kültürlerinden gelen bir çeşni burada ve ortak bir dili kullanmaya
çalışıyoruz, birbirimizi anlamaya çalışıyoruz.
Bunun adı da ne? Siyaset. İşte dil de böyle bir şey.
Dolayısıyla, bırakın sosyolog ya
da filolog olmayı, birazcık ilim, irfan, feraset sahibi olmak bile,
gerçekten, bir ailenin nasıl meydana geldiğini bilmemize yeter. Bir
aileden bir oymağa, bir boya, bir etnisiteye, bir halka, halklara, oradan
da millete dönüşmenin nasıl tekâmül ettiğini bilir. Biliriz, bu
doğal bir şeydir çünkü yaşayarak öğrendiğimiz
şeylerden bir tanesi. Dolayısıyla, diğer bir ifadeyle,
çokluğun ve dağınıklığın birliğe
doğru, ortaklığa doğru gidişinin adıdır
milletleşme süreci, uluslaşma süreci ama maalesef, niyeyse, sabahtan
beri bazı konuşmacılar bu ulus devlete çok
takıntılılar.
Ulus devlet nedir? Şu anda,
sıkıştığımız zaman AB ülkelerinden örnekler
veriyoruz, ABDyi örnek veriyoruz. Arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; Bu saydığımız ülkeler ulus devlet
süreçlerini tamamlamış ülkeler. Hatta ulus devletten öteye
geçmiş, uluslararası bir yapı, üstyapı olan, işte
Avrupa Birliği gibi yapılara doğru gitmektedirler. Ama niyeyse,
biz henüz bu süreci apalamaya çalışarak tamamlamak üzereyken ille de sanki,
böyle, çok demode, çok eski, çok istenmeyen bir yapıymış gibi
söz ediliyor.
Arkadaşlar, işte, ulus devletin bir
kazanımı olan yüce Meclisin çatısı altında hep beraber
siyaset yapmaya çalışıyoruz. Amacımız ne? Bu ulusa, bu
ulusun değerli fertlerine hizmet etmek. Dolayısıyla, bunu
söylerken sakın ola ki şöyle bir yanlış algıya mahal
vermeyelim: Efendim, bunu söylerken yerel zenginliklerimizin, yerel
kimliklerimizin, yerel dillerimizin, lehçelerimizin varlığını
inkâr etmek gibi bir durum yok. Bakın, onların birlikteliğiyle
ortaya çıkmış bir yapıdan bahsediyoruz.
ABD çok bilinen bir örnek, herkes bir şekilde
vâkıf olduğu, herkesin bilgisi dâhilinde olduğu için
söyleyeceğim: Amerika Birleşik Devletlerinin New Mexico eyaletinin
Albuquerque diye bir kenti var. Orada özellikle, Kızılderili
farklı grupların bir arada yaşadığını
görürsünüz. Bunlardan birkaç tane örnek vereyim isterseniz: Çerokiler var,
Şayenler var, Komançiler var, hatta Lagunalar var, onların
dışında bir de Hispanic dediğimiz, Meksika kökenli,
Chicanolar var.
Şimdi, biz, farklı kabilelerle bir araya
gelmiş bir toplulukla, Türk heyeti olarak bir toplantı yaptık.
İnanın, orada hepimiz, bakın, kendi içerisinde farklı
kabilelerin temsilcileri olmasına rağmen ve biz de Türkiyeden giden
bir heyet olmamıza rağmen, ortak dil olarak İngilizceyi
kullanarak anlaşmaya çalıştık. Bunu kendileri de çok net
bir şekilde ifade ettiler, Bizim yerel dillerimiz farklı ama burada
kendi aramızda da anlaşmamız için mutlaka ortak dil olan
İngilizceyi kullanmak zorundayız.
Şimdi, bunu diğer bir örnekle belirtmek
isterim: Arkadaşlık ediyoruz, dostluklar kuruyoruz, işte,
heyetlerimiz yurt dışına gidiyor. Nasıl yapıyoruz?
Amacınız ne olursa olsun, eğitim öğretimden siyasi amaca,
siyasi amaçtan bürokratik bir işlemin yerine getirilmesi olsun, yurt
dışı seyahatlerimizde ne yaparız? Heyetlerle ya da
bağlı bulunduğumuz eğitim kurumunda, oradaki
öğrencilerle iletişim kurmak için ortak dili kullanırız.
Bunda garipsenecek, bunda küçümsenecek, bunda yanlış
anlaşılacak bir şey yok. İşte, o ortak dil sayesinde,
aslında, ilahi bir emir gereği tanışıp arkadaş
oluyoruz yani bir İtalyan, bir Fransız, bir İngiliz, bir
Yunanlı öğrenciyle arkadaş oluyoruz. Nasıl oluyoruz? O
ortak dili kullanarak oluyoruz. Dolayısıyla, bu ortak bir dilin
varlığı birliğin, vahdetin ifadesi değil de sanki
dayatmanın, tekliğin, ayrıştırmanın bir
ifadesiymiş gibi söyleniyor. Aksine, tam tersine, bunun aksini iddia
etmek, bir ortak dil değil, onlarca ortak dil hezeyanlarına
kapılmak, gerçekten birliği bozan, tekrar tarihi geriye
sardırmayı gerektiren bir durumdur. Bu da nasıl mümkündür?
İşte, bilim kurgu romanlarında olduğu gibi zaman makinesine
biner, yüz yıl, iki yüz yıl, beş yüz yıl geriye gidersiniz
ama bu realitede mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, dolayısıyla
Milliyetçi Hareket Partisi, gerçekten, evet, ilmini irfanını AR-GEye
aktararak, enine boyuna düşünerek birtakım sloganları
üretmiştir. Bunları hafife almanın da anlamı yoktur. Yani
biz, Türk-Kürt kardeşliğine, gerçekten, bin yıllık bir
geçmişten feyzalarak inanmış bir hareketiz.
Dolayısıyla, ilmimize irfanımıza uygun bir şekilde tam
söyleyeceğiz, orijinalinde olduğu gibi: Evet, Türk Kürt
kardeştir ama PKK kalleştir diyoruz biz. Biz, bunu net bir
şekilde söylüyoruz. Hata mı ediyoruz? İdeolojinin eksenine
girmek miydi yoksa tam tersine, bilgiyi, irfanı, ilmi siyasete yön verme
adına kullanmak mıydı? Bunu özellikle düşünmenizi takdire
bırakıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 12 Eylül
sonrası yapılan bir kanuni düzenlemeyle Türk Tarih ve Türk Dil
Kurumlarının yanına Atatürk Araştırma Merkezi ve
Atatürk Kültür Merkezi isimli 2 kurum daha eklenmiş, böylece Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun bünyesi bu 4 yapıdan
oluşturulmuştur. Dolayısıyla, Tarih ve Dil
Kurumlarının yaptığı işler diğer kurumlara
bölüştürülmüş ancak 2 ana kurum eski faaliyetlerine de devam
etmiştir.
Türk Tarih Kurumu, 2876 sayılı Kanunda da
belirtildiği üzere 1931 yılındaki kuruluş gayesi olan Türk
ve Türkiye tarihini, bunlarla ilgili konuları, Türklerin medeniyete
hizmetlerini ilmî yoldan incelemek, araştırmak, tanıtmak, yaymak
ve yayınlar yapmak, ayrıca bunlara dayanarak da Türk tarihini ve
Türkiye tarihini yazma konusunda çalışmalarını günümüze
kadar sürdürmüştür. Türk Dil Kurumu ise kısaca Türk dili üzerine
araştırmalar yapmak, yaptırmak ve Türk dilinin güncel
sorunlarıyla ilgilenerek çözüm yolları bulmakla yükümlüdür.
Öte yandan, her 2 kurumun görev, yetki ve
sorumluluklarıyla ilgili kısa ve veciz bir çerçeve çizen Mustafa
Kemal Atatürk 1 Kasım 1936 yılında Türkiye Büyük Millet
Meclisinde şöyle ifadelerde bulunmuştur: Bu 2 ulusal kurumun
tarihimizin ve dilimizin karanlıklar içinde unutulmuş derinliklerini,
dünya kültüründe başlangıcı temsil ettiklerini kabul edilebilir
bilimsel belgelerle ortaya koydukça yalnız Türk ulusunun değil, bütün
bilim dünyasının ilgisini ve uyanmasını sağlayan
kutsal bir görev yapmakta olduklarını güvenle söyleyebilirim.
Sayın milletvekilleri, 1982 sonrası resmî
devlet kurumu hâline gelen Türk Tarih Kurumu, zaman zaman yönetimlerin bireysel
gayretleriyle bazı atılımlar yapılmışsa da
kendinden beklenen akademik faaliyetleri bir türlü yerine getirememiştir,
sahip olduğu kaynaklarını beklenildiği kadar bilimsel
etkinliklere yöneltememiştir. Bunun en büyük sebebi her türlü özgür ve
akademik bir yapıya sahip olmamasındandır. Türk Tarih Kurumu,
mevcut kanun ve yönetmelikleri çerçevesinde ancak sempozyum, kongre ve
çeşitli toplantılar yapmakta, bu tür etkinlikleri desteklemekte,
çeşitli yayınlar yapmakta, burslar ve projeler verebilmektedir.
Atatürkten kalan mirasa rağmen, dış destekle bir
kısım masalar oluşturulmuş, kısıtlı imkân ve
mevzuat yüzünden akademik yapı maalesef güçlendirilememiştir. Yine,
bu mevzuat yüzünden kurum, Türkiyede bir benzeri olmayan matbaasını
kapatmak ve elden çıkarmak zorunda kalmıştır. Böylece,
başta Tarih Kurumu olmak üzere diğer kurumlar bastıkları
eseri, diğer matbaalara ihale etmek zorunda kalmışlardır.
Bu durum da eser maliyetlerine ve baskı kalitelerine olumsuz şekilde
yansımıştır maalesef. Mevcut mevzuatı düzelterek
kuruma işlerlik kazandırmak amacıyla yapılan
görüşmeler maalesef, istenen neticeyi vermemiştir. Kurumları
akademik açıdan özgür kılmak, rahat hareket etmesini sağlamak ve
bir anlamda TÜBİTAK gibi bir yapıya büründürmek çabaları
başarısız olmuştur.
Sayın milletvekilleri, geçen gün, bütçe
açılış konuşmalarında Sayın Maliye Bakanı
şöyle bir cümleyle söze başladı: Efendim, bütçeden en büyük
payı eğitime ayırdık. Şimdi, eğitim deyince
sadece, sanki Millî Eğitim Bakanlığına bağlı
kurumlarda ya da okullarda yapılan faaliyetleri ima ediyoruz. Hâlbuki,
eğitim artık -inanın Avrupa Birliği bünyesinde de bunlar
projelendirildi, isimlendirildi- doğuştan, beşikten mezara olan
bir etkinliğin adı. Dolayısıyla, bunu sadece Millî
Eğitim Bakanlığına endekslemek bana göre eğitime
haksızlıktır. Aynen, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu gibi
birçok kurumun bağlı olduğu bakanlıklar da aynı
zamanda eğitim faaliyetinde bulunur. Dolayısıyla, bu anlamda bir
kısıtlamaya gitmek, sadece Millî Eğitim Bakanlığı
eksenli düşünmek haksızdır diye düşünüyorum. Fakat, ilgili
bakanın tutanak altına alınmış ifadelerinden
anlaşıldığı gibi, Türk Tarih Kurumunda bilgi
üretilmesini teşvik etmek amacıyla 2016 yılındaki
yükseklisans ve doktora öğrenci sayısını, burs
sayısını söylesem, inanın hakikaten Yazıklar olsun.
deriz. Çok cüzi, bir elin parmakları kadar kadrolarla biz bu kadar ciddi,
bu kadar önemle kurulmuş bir kurumun akademik boyutunu
kalkındırmaya çalışıyoruz.
Öte yandan, bütçe rakamları da mukayeseli
olarak elimize geçmiştir. Sayın Maliye Bakanına ve cumhuriyetin,
Türklüğün göz bebeği kurumlarımızın bağlı
olduğu bakana sormak gerekir: Bir taraftan tanıtım ve kutlama
adına boşa harcanan milyonlar, zaman zaman, bunları gündeme
getirdiğimiz zaman büyük devlet olduğumuzu hatırlıyoruz.
Biz büyüğüz, onun için her şeyi büyük yapmalıyız, uçak
filomuz da büyük olmalı, değil mi? Saraylarımız da,
bakanlıklarımız da, yollarımız da, altgeçitlerimiz de
büyük olmalı. Ne olacak? İşte, Boğazdan bir taraftan bir
tarafa geçeceğiz ama kuşaktan kuşağa geçireceğimiz,
nesilden nesle geçireceğimiz bilgi aktarımı noktasında
aynı hassasiyeti maalesef göstermiyoruz.
Efendim, rakamlar çok açık. 2016da Türk Dil
Kurumuna 15 milyon 239 bin ve Türk Tarih Kurumuna ise 10 milyon 233 bin TL
bütçe sağlanmış; 2017de de yani bunun fitresi gibi, zekâtı
gibi birazcık ilave edilmiş; rakamlar bu. Şimdi, bu rakamlarla
bakıyoruz -gerçekten, öz ülküsüne bakıyoruz, faaliyet durumuna
bakıyoruz, vizyonuna bakıyoruz- çok ciddi, anlamlı 2 kurum ama
bu parayla ne yapacak? Fakat, daha ilginci, bir şey üretilememiş
diyemeyiz çünkü gerçekten, bu işte bireysel
fedakârlığını ortaya koyan, ilme olan saygısı,
irfana ve milletine olan görev ve sorumluluğundan dolayı çok güzel çalışmalar
yapan arkadaşlarımız var fakat yine de bakıyoruz ki bu
bütçe kısıtlı olmasına rağmen, harcama noktasında
da 2015te sadece yüzde 55i harcanmış, 2016da ise yüzde 65i
harcanmış yani harcama mecali de kalmamış. O zaman, böyle
bir kurumun çok aktif, çok faal, çok bekleneni ya da vizyonda
yazdığı şeyleri ifa ettiği söylenebilir mi? Çok zor.
Dolayısıyla, böyle bir tablo karşısında
Batının yüzlerce kitapla, belgeselle, tabloyla, tezle,
araştırmayla ortaya koyduğu dilimizle, tarihimizle, kültürümüzle
ilgili eserler olmasına rağmen, kendimize özgün üretim uluslararası
otorite sahibi benzeri eserlerin varlığından söz etmek biraz
zor. Niye? Çünkü, bizler, Büyük Hun Devletinin Türk Hakanı
Attilanın Kavimler Göçüne neden olan güçlü bir lider ve aynı
zamanda Romaya yönelimiyle Tanrının kırbacı
sıfatını almasını ancak Batılı kaynaklardan
öğrendik maalesef. Yine, benzer hatalardan dolayı Latin Amerikada
bile sözde Ermeni soykırım tasarılarının
geçtiğine tanıklık ettik. Bu da yetmezmiş gibi, AB
ülkelerinde Böyle bir soykırım olmadı. deyip bilimsel
belgelerini ortaya koymanın dahi suç olduğuna tanıklık
ettik biz.
Değerli milletvekilleri, Kökü mazide olan
atiyiz. veciz sözünden hareketle, geçmişten bağını koparan
ulusların geleceklerini riske attığını çok açık
bir şekilde söyleyebiliriz. Öte yandan, Gaspıralının
belirttiği gibi, dilde, fikirde ve işte birlik için bu hassasiyeti
önemle dikkate almak zorundayız. Diğer bir ifadeyle, elimizde büyük
bir Osmanlı bakiyesi var. Yani, bunun rakamsal
karşılığını biliyorsunuz, 24 milyon metrekarelik
bir coğrafyadan 30 katı daha küçük bir coğrafyaya
hapsedilmiş bulunmaktayız ama bu, bize bir sorumluluk da veriyor
aynı zamanda. O Osmanlı bakiyesi coğrafyasındaki
yaşanan her türlü değerin, kültürün, medeniyet unsurlarının
bir şekilde araştırılıp, incelenip ortaya konulması
da gerekir. Bunun da yine, bizim bu çok önemsediğimiz, vizyonuyla çok
önemli bir yere koyduğumuz kurumlar tarafından yapılması
gerekir. Dolayısıyla, bugün, Osmanlının Orta Doğuda,
Balkanlarda ve Afrikada hüküm sürdüğü bölgelerde cetvellerle çizilen devletlerin
ve toplumların sahip oldukları değerler, bilgi ve belgeler
arşivlerimizde bulunmaktadır. Bu nedenle, bunların tasnif
edilmesi ve kamuoyuyla paylaşılması bize yani söz ettiğim
ilgili kurumlarımıza düşmektedir.
Bugün, ilme, irfana ve Türk kültürel ve tarihî
mirasına olan saygılarından dolayı Türk dili, kültürü ve
tarihi noktasında büyük akademik başarılar sağlayan çok
değerli Türk bilim adamlarımız da bulunmaktadır ama
maalesef bunlara ne kurumsal bir sahiplenmede bulunup yetki veriliyor ne de
çabalarına, projelerine ve araştırmalarına yönelik
iyileştirmeler ya da katkılar sağlanıyor. Hâlbuki, Türkiye
1914 yılında, savaş hâlindeyken bile ilme, irfana, Türk
kültürüne değer veren bir olaya, bir yapıya tanıklık
etmektedir.
Burada kısa bir anekdotu paylaşmak
istiyorum: Efendim, Kâşgarlı Mahmutun Divanü Lûgat-it-Türk diye
bir yapıtı var, bin yıllık bir eser. Türkün çok net bir
şekilde, efendim, dilini, kültürünü, duruşunu ifade eden bir
yapıt. Ama, inanın, 1914 yılına kadar
varlığını bildiğimiz ama nüshasının elimizde
olmadığı bir yapıttan bahsediyorum; Divanü Lûgat-it-Türk.
Ne zaman? 1914te elimize geçiyor.
Öyküyü biliyorsunuz, değil mi? Ama kısaca
ben bir tekrarlamak istiyorum, çok ilginç bir öyküsü var: Efendim, 1914
yılına kadar varlığı bilinmesine karşın tek
bir nüshasına rastlanmayan kitap, eski Maliye Bakanlarından Nazif
Beyin kitaplığında bulunmaktadır. Nazif Bey kitabın
değerini ve önemini bildiği için özenle saklayıp daha sonra -savaş
hâli- bir akrabasına, bir hanımefendiye emanet eder, der ki: Bu
kitap çok değerli. Koruyasın ama maddi bir sıkıntı
yaşarsan, gün olur ekmeğe muhtaç olacak duruma gelirsen -savaş
hâli- bu kitabı sahafa götür, sat ama bunun gerçek değeri 30
altın lira eder, sakın aşağıya verme çünkü çok
değerli. Aç kalmak durumunda olursan böyle yap. Gerçekten, bu durum
gerçekleşiyor, hanımefendi zor durumda kalıyor, sahafa
götürüyor. Sahaf Burhan Bey diyor ki: Gerçekten ben bunu satayım ama 30
altın lirayı kim verecek buna? İlgili resmî yetkiliye,
nazıra gönderiyor, o da Emrullah Efendiye Yani, şunun bir bilimsel
değerine bak -ne kadar eder gibi- alalım biz bunu, kütüphanemize
koyalım. diyor. Heyetler toplanıyor Emrullah Efendi
Başkanlığında, 10 altın kıymet biçiliyor,
kadın vermiyor. Ertesi günü, Ali Emîrî diye bir Türk düşünürü,
Diyarbakırın yetiştirdiği büyük insan, büyük ilim, irfan
sahibi bilim adamı bir büyüğümüz, bir hocamız, çok okuryazar
birisi, sık sık o sahafa uğrar, sahafa gider Bugün ne var?
diye. Kitap hastaları, kitap kurtları bilir o
hastalığı, mutlaka durmazsınız, gidersiniz Acaba yeni
ne var? diye. Aslında, bir gün önce
bakmışsınızdır ama bir şey mi geldi acaba? Burhan
Bey der ki: Şöyle bir yazma eser var elimizde ama değeri çok büyük.
Ne kadar istiyorlar? Tabii, Ali Emîrî eline alınca kitabı, büyük
bir heyecanla, büyük bir sevinçle titremeye başlıyor Aman ya
Rabbi! diyor. Varlığından haberi var ama somut bir nüsha yok.
Onu avucunda görünce -heyecanını da gizliyor fazla fiyat
artırmasın diye- diyor ki: 30 altın. 5 olmaz mı, 10
olmaz mı
Pazarlığı aşağıdan birazcık
Parası yok çünkü, onun da parası yok. Bakıyor ki 30dan hiç
taviz yok. Hemen gidiyor, konu komşu, eş dost, arkadaş,
herkesten, 3-5i varsa diğerlerini de borç alarak tamamlayıp,
hızlı bir şekilde gelip, 30 altın lirayı verip
kitabı alıyor. Kitabı alıp eve giderken sık sık
arkasına bakıyor Acaba vazgeçer mi, acaba birisi gelir de elimden
alır mı? diye. Heyecanı çok yüksek. Eve gidiyor ve o gece mum
ışığında başlıyor tashihine ve
okumasına. Uzatmayayım, daha sonra bunu yine kendi değer
verdiği bir arkadaşıyla paylaşıyor, birlikte
bakıyorlar, Çok güzel bir eser. diyorlar ve daha sonra Kilisli
Rıfatla beraber üzerinde konuşup tartışıyorlar. Bu
büyüyor, büyüyor, hatta Gökalpa kadar gidiyor bu kitabın
varlığının bilgisi. O da bir kitap kurdu, o da Türk
kültürünü, medeniyetini, Türk dilini bin yıl önce ifade etmiş bir
yazarın nüshasına sahip olmak istiyor, görmek istiyor, görmesine
müsaade etmiyor, araya milletvekillerini koyuyor, yine görmesine müsaade
etmiyorlar, Gökalpa bir türlü göstermiyorlar. Uzatmayalım, daha sonra
Mehmet Akif dahi bu işin içine giriyor tercümesi yapılması
üzerine falan. Sonunda Kilisli Rıfat ile Ali Emîrî bunu kütüphanemize,
Türk milletine kazandırmayı başarıyor.
Şimdi, gerçekten, burada bu kurumların
Biliyoruz ki onlarca, yüzlerce Ali Emîrîler var, onlarca, yüzlerce Divanü
Lûgat-it-Türkler var, eserler var, bu milletin ürettiği, bu
coğrafyanın ürettiği bir sürü yapı var. O zaman,
yapılması gereken şeylere biraz yoğunlaşırsak
sanıyorum gayet iyi olur. Ne yapabiliriz? Akademik açıdan özgür
kılınacak Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarının
-kendilerinden beklendiği üzere- Türk dünyasıyla daha yakın
bilimsel ilişkiler kurması ve projeler geliştirip sonuçlandırması
sağlanmalıdır. Efendim, bunun dışında ne
yapmamız gerekir? Bir sürü masalarımız vardı Türk Tarih
Kurumuna bağlı. Bu coğrafyanın büyük zenginlikleri olan,
birçok kültürel eksenli, birçok etnisite eksenli, birçok dil eksenli bir
zenginliği var, bunlara odaklanıp bunlarla ilgili
çalışmalarını kurum kendi içerisinde yapmalı.
Dahası, önemli bir eksikten daha bahsetmek
istiyorum. Efendim, tabii ki Türk kültür hayatına, Türk dil hayatına
yabancı uzmanların katkıları da vardır yani
bunları asla unutmuyoruz. Bunlardan çok, son dönem, işte, daha
önceleri efendim, Danimarkalı Thomsen gibi, Alman asıllı Rus
Radloff gibi ama çok yakın zamanda hayatını kaybeden
Avusturyalı bir bilim adamından söz etmek istiyorum, Andreas Tietze
diye. Sayın Bakanım, Andreas Tietzenin hazırladığı
çok önemli bir kitap var Tarihî ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lügatı.
Bakın, bu çalışma çok titizlikle yapılmış bir
çalışmadır, 2 cildi yayımlandı ama yeni
baskısı yok. Bizim sorduğumuzda aldığımız
cevap şu: Efendim, TÜBAya haklarını devrettik. TÜBA bundan
sonra o tür etkinlikleri gerçekleştirecek. Kim nasıl yapacaksa,
iş birliği mi yapılacak, ona mı sorulacak, Türk Dil Kurumu
mu yapacak; bir an önce bu kitap, 2003 yılında hayatını
kaybeden Tietzenin büyük bir eseri olan bu etimolojik sözlük yeniden
basım şeklinde verilmeli ve devamı da yakınları,
ailesi, kimse, görüşülüp bir an önce tedarik edilmeli diye
düşünüyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, son söz olarak
şunu söylemek istiyorum: Büyük oyun devam ediyor. Sayın
Cumhurbaşkanı nihayet büyük oyunun devam ettiğini bugün itiraf
etti, bugünkü konuşmasında. Gerçekten, büyük oyun devam ediyor yani
bu Sykes-Picot, yüz yıl önce pişirip de 1918de fırına
verdikleri yani Sevre sundukları proje devam ediyor.
Dolayısıyla, milletimizin ve coğrafyamızın küçük küçük
lokmalara ayrılmasının adı olan bu proje bugün de maalesef
gündemimizde. Dolayısıyla, bakın sadece aktörler
değişmiş ve söylemler revize edilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) Bizim de bu oyunu
bozmak için vicdanı, ilmi, irfanı hür ve aynı zamanda dilde,
fikirde, işte birliği özümsemiş nesillere ihtiyacımız
vardır. Bu nesillerin yetişmesinde de en önemli iksir dil ile tarih
bilimidir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydın.
Sayın Bozkurt, sisteme girmişsiniz.
60a göre bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Konya Milletvekili
Mustafa Hüsnü Bozkurtun, Meclis kürsüsünde bu Meclisin üyelerince oy
birliğiyle verilen Atatürk soyadını telaffuz etmekten imtina
etmemek gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Arkadaşlar, Sayın
Cumhurbaşkanımız gibi, bazı AKP sözcüleri de Mustafa
Kemal diyorlar, bir türlü Atatürk diyemiyorlar. Oysa, bu Gazi Meclis 24
Kasım 1934 tarihinde oy birliğiyle kabul ettiği 2587
sayılı yasayla Mustafa Kemale Atatürk soyadını
vermiş bir Meclis. En azından, bu Meclisin kürsüsünde bu Meclisin
üyelerince oy birliğiyle verilen Atatürk soyadını telaffuz
etmekten imtina etmememiz gerektiğini düşünüyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Aslan, buyurun.
23.- Batman Milletvekili
Mehmet Ali Aslanın, Erzurum Milletvekili Kamil Aydının 433
sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Teşekkürler.
Sayın Bakan Beye şunu sormak istiyorum.
BAŞKAN Soru-cevaba gelmedik yalnız.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) O zaman, ben, az
önceki bir bilgiyi tashih etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Ali Emîrî aslen
seyittir ve sonradan Kürtleşmişlerdir, babası da Seyit Mehmet
Şerif Efendi olarak bilinir. 1857de doğdu, 6 yaşındayken
de hafızdı, 200 bin beyti de ezberinden biliyordu. Yani, bu bilgiler
mevcuttur, ulaşılabilir.
Ben şu soruyu da aslında Sayın Bakan
Beye sormak istiyorum
BAŞKAN Hazır fırsat bulmuşken
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Az önce de
istemiştim, söz hakkı vermemiştiniz.
BAŞKAN Sorun hadi.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Lübnana 100 bine
yakın Mardinli göç etmiş. Bunların içinde Arap, Süryani,
Mıhellemi Kürtler vardır ve bunların bir kısmı oraya
göç ettiğinde kimliksiz gitmişlerdir. Lübnan vatandaşı da
olamamışlardır, Türkiye vatandaşı da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Bir zahmet, bu
bilgiyi tamamlamam lazım.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Kayıtlara
geçsin diye söylüyorum: Lübnan vatandaşlığını da
alamamışlardır, şu anda ciddi sorunlar
yaşamaktadırlar. Bu konuda bir çalışmanız var mı,
bu konudan haberiniz var mı?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Gruplar adına sözler
tamamlanmıştır.
Şimdi, şahıslar adına lehte
olmak üzere ilk söz, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğduya aittir.
Süreniz beş dakikadır.
Buyurun Sayın Gündoğdu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Değerli
Başkan, değerli arkadaşlarım; şahsım adına
2017 yılı bütçe tasarısı lehinde söz almış
bulunuyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) Başkan, bu sefer
kırmızı kravat takmışsın.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) AK PARTİ
kadrolarının bütün bütçeleri hazırlarken esas amacı insan
onurudur. İnsan onuru mal emniyetini, can emniyetini, din emniyetini,
akıl emniyetini, nesil emniyetini bünyesinde barındırır;
dini, ırkı, cinsi ne olursa olsun, doğuştan gelen evrensel
haklardandır. Darbeler ve terör de -tamamı- insan onurunu hedef
almıştır: 1960 darbesi, 1971 darbesi, 1980 darbesi, 1997
darbesi, 2007 darbesi, en son 15 Temmuz darbesi ve bu arada onlarca darbe
girişimi.
15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesinde
esasen sacayağı gibi 3 kavrama öncelik vermek lazım: Birincisi,
darbe olduğunda milletinin önüne çıkan ve milleti alanlara davet eden
bir liderin, Cumhurbaşkanımızın varlığı.
İkincisi, bu lidere inanan millet gerçeği. Üçüncüsü, işgal
kuvvetlerinin bile hedef almadığı Meclisin hedef olduğu
gece 3 siyasi partimizin burada darbeye karşı koyması, 4üncü
partinin de ertesi gün darbe karşıtı bildiriye imza
atmasıdır.
Dünkü konuşmalarda, Meclisin
açılışıyla ilgili Önce biz geldik
, Falancılar
geldi
cümleleri vardı. Saat olarak içeriye kim girdi bilmiyorum ama
Meclis Başkanımızın o gün Meclise Meclisi
çalıştırmak için gelmiş olması, onun
Başbakanlıktaki kriz toplantısına
katıldığı esnada bizim, Jülide Sarıeroğlu ve
Aydın Ünalla Meclise Genel Kurulu açmak üzere gelmemiz hasebiyle güvenlik
amiri ve arkadaşlarının Genel Kurulu açamazsınız, can
güvenliğinizi sağlayamayız. diye karşı koyduğu
bir ortamda Açacağız. kararlılığımız
Ama,
Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımız bizden önce
Meclise Nasıl olsa AK PARTİliler darbeye meydan okur, Genel Kurulu
açar, bize davette bulunur, biz de icabet ederek geliriz. düşüncesiyle
gelmişlerse ki -eminim öyledir- onları da yürekten tebrik ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne diyor ya?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Yok
öyle bir şey!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok öyle bir şey ya!
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Yok öyle bir
şey!
VELİ AĞBABA (Malatya) Sallıyor!
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, o gecenin, 3 siyasi partinin burada bulunuşunda
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok öyle bir şey!
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Ayıp!
Yakışmıyor.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) - Sabırlı
olun. Sabırlı olun arkadaşlar.
biz, birbirimizi ayakta alkışladık
ve o gecenin unutulmayan nüktelerinden birisi de Özgür Beyle aramızda
geçen olaydı. Başkanlık Divanını oluştururken
ceketsiz geldiğini görmüştüm, millet bütünlük görsün diye ceketimi
vermiştim, o da tereddüt etmeden giymişti. Birkaç saat sonra ceketi
iade ederken teşekkür edip Eninde sonunda millî görüş ceketini bana
da giydirdiniz. esprisini yapmıştı ama o gece hepimiz Özgür
Özeldik, hepimiz Ahmet Gündoğduyduk, hepimiz İsmail
Kahramandık, hepimiz Erkan Akçaydık çünkü burada milletin
seçtiği vekiller olarak Genel Kuruldaydık. Zaman zaman
-hoşgörüsüne sığınarak- Özgür Beyin
konuşmalarını beğenmediğimde Acaba o ceketi geri
almasa mıydım? dediğim de olmuyor değil.
Değerli arkadaşlar, bir, o gece darbeyi
yapanlar boyutuyla farklılık vardı, bu ülkenin
vatanını ve dinini istismar edenler darbeye
kalkışmıştı; iki, ilk kez darbeye medyasıyla,
sivil toplumuyla karşı koyan bir siyaset kurumu vardı ama
üçüncüsü, darbecilerle mücadelede farklılık söz konusu.
Bu beş dakika nasıl hızlı geçti
ya.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Devam et, devam et.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Burada şunu
söylemek istiyorum: Darbecilerle mücadelede -Genel Başkan Sayın
Kılıçdaroğlunun Adanada gazetecileri
alkışlatmasına girmeyeceğim, o CHPnin iç sorunu ama-
Ergenekonu sulandıran bu sözde gazetecilerin içeride oluşuna, neden
oluşuna bakmadan Sözümün arkasındayım, ilkelerimizin
arkasındayım. sözünün darbeyle mücadelede yeterli
olmadığını düşünüyorum. Milletvekilimiz Atatürkün
ismini anmıyorsunuz. diyordu, Atatürkün partisine bu
yakışıyor mu diye soruyorum ve siyasetçilerin darbeye ve teröre
karşı olma fikri darbecilerle mücadeleyi, teröristlerle mücadeleyi de
beraberinde getirmelidir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve
bütçemiz hayırlı olsun diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın İnceöz, sisteme girmişsiniz,
60a göre söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, 15 Temmuz akşamı Meclise gelerek darbeye
karşı millî bir duruş sergileyen tüm siyasi parti temsilcilerine
teşekkürlerini sunduğuna, bu bütünlük, birlik ve beraberliğin
çok önemli olduğuna ve şehitleri rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle
şunu belirtmemiz gerekiyor ki 15 Temmuz akşamı yaşananlar
siyasi iktidara, siyasi partilere, seçilmişlere ve topyekûn 79 milyona
karşı gerçekleştirilmiş bir darbe girişimiydi ve o
gece burada, Mecliste, başta Meclis Başkanımız olmak üzere,
burada bulanan gerek AK PARTİ milletvekillerimiz gerek Cumhuriyet Halk
Partisinden milletvekili arkadaşlarımız gerek Milliyetçi Hareket
Partisinden milletvekili arkadaşlarımız o gün Ankarada bulunan
tüm milletvekillilerimizle beraber burada millete karşı
gerçekleştirilmeye çalışılan darbeye karşı bir
duruş sergiledi. Burada millî bir duruş sergilendi, bu çok önemliydi.
Tüm partiler buradaydı, özellikle Meclis Başkanımız
-Divandaki görevli arkadaşlarımızın dışında-
grup başkan vekillerini çağırmak suretiyle ki bizler de
buradaydık, Ankarada bulunan tüm milletvekili arkadaşlar
hızlı bir şekilde Meclise ulaşma gayreti içerisinde
bulundu. Parti grup başkan vekillerinin Meclis
Başkanımızın sağ ve sol taraflarında oturarak
açıklamalar yapmaları, kürsüden açıklama yapmaları,
bizlerin bulunduğumuz yerde milletimize sesimizi ulaştırabilme
noktasında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayın.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bizlerin burada
basın mensuplarımızla Parlamentoda -milletimizin sokakta
olduğu bir süreçte- sesimizi duyurabilme noktasında darbeye
karşı duruşumuz hep birlikte topyekûn bir duruştu. Bu
anlamda, iktidar partisi milletvekillerinin önce gelmesi, bir başkasının
sonra gelmesi değil, buradaki bu bütünlük, birlik ve beraberlik çok
önemliydi. O gece bu duruşu sergileyen tüm siyasi parti temsilcilerine,
başta Meclis Başkanımız olmak üzere, herkese yürekten
teşekkürlerimi sunuyorum. 15 Temmuzdaki bu birlik ve beraberlikle,
vatandaşımızın da ayırt etmeksizin
çeşitliliğiyle, sokaktaki rengiyle, birlik ve beraberlik içindeki
duruşu darbenin püskürtülmesinde, kalkışma girişiminin
engellenmesinde önemli bir etken olmuştur. Herkese tekrar
teşekkürlerimizi sunuyoruz. Tüm şehitlerimizi de bu şekilde
rahmetle anıyor, gazilerimize de şifalar diliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Gündoğdu hem
ismimi zikrederek hem de Cumhuriyet Halk Partisine hak etmediği sözler
söyleyerek sataşmıştır. Cevap hakkımızı
kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Söz verebilirim ama Sayın
İnceöz gerekli açıklamayı yaptı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, onu da ifade
edeceğim zaten.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim
akşamın bu saatinde.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde şahsı
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak, cumhuriyeti kuran,
egemenliği saraydan alıp Meclise taşıyan, Meclisin
kıymetini bilen, demokrasinin kıymetini bilen; demokrasi için, Meclis
için bedel ödenecekse eğer o bedelin ne demek olduğunu hem kurtuluşta
hem kuruluşta ve daha sonraki dönemlerde, tüm darbelerde bedel
ödemiş, genel başkanları hapislerde yatmış, üyeleri,
il, ilçe başkanları işkencelerden geçmiş, işkencelerde
uzuvlarını kaybetmiş bir partinin grup başkan vekili olma
gururuyla burada karşınızda bulunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın İnceözün kendi milletvekiline
yaptığı tekzibi ve bir hakkın iadesini anlamlı
buluyorum; teşekkür ediyorum.
Sayın Gündoğdudan ceketini
aldığım doğrudur, o kürsüye İç Tüzüke uygun olmayan
bir kıyafetle çıkmayı, bombardıman altında da olsa,
doğru bulmam; bu Parlamentoya bu kadar saygılıyız. O tarihî
espriyi yaptım, bugün olsa yine yaparım. Sayın Gündoğduya
verilecek kendi üslubundaki cevap Bilseydim o ceketi hiç giymezdim.
olacaktı ama birileri bu Parlamentoya yine saldırırsa o kürsüye
koşa koşa gelir çıkarım, çıkarken de kimin olursa
olsun o ceketini alır giyerim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Güzel bir espriydi yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ama Sayın
Gündoğdunun kendi pratiğinde, doğru bildiğini savunmak,
gerçeğin hakkını teslim etmek yerine savunduğu kitlelere
rağmen egemenin ve güçlü olanın istediği gibi konuşmak
olduğu için Bugün de burada belki birilerine yaranırım,
Cumhuriyet Halk Partisinin kimseden aferin beklemeden, kimsenin tavrına
bakmadan ortaya koyduğu tavrı işlevsizleştiririm, içini
boşaltırım. çabasını da tek kelimeyle demokratik ve
siyasi bir çiğlik olarak görüyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Olmadı yani!
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Başkanım,
espri yaptım ya!
BAŞKAN Espri, espri.
Birleşime
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın
Başkan, konuşmam amacının dışına
saptırılıyor, 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN İki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
Lütfen sataşmaya meydan vermeyin.
4.- Ankara Milletvekili Ahmet
Gündoğdunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Değerli
arkadaşlar, ceket espriydi, bu espriyi anlamamız lazım.
Darbeye
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Belki biz de espri
yaptık.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Hafif kaldı espri!
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Sayın Özgür
Bey, lütfen
Darbeye birlikte karşı
koymamızın muhteşemliğiyle ilgili bir şey yok. Bugün,
Batı bize diyor ki: Terörle mücadele kurallarını esnetin,
OHALi kaldırın. Buradan da bazı arkadaşlarımız
sorular soruyor: Fransada hapishanede hiç gazeteci, milletvekili var
mı? diye. Ben de sorunun doğru sorulmasını istiyorum:
Fransada vatanına ihanet eden vekil ve gazeteci var mı? diye.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İhanetçi
sizsiniz, siz! Kim vatanına ihanet etmiş?
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Benim, CHPnin o
geceki duruşunu burada hep beraber sorgulama gibi bir durumum yok, takdir
ediyorum; ama darbeciler, bugün, FETÖ terör örgütünün Ergenekon
davasını sulandıranlar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen hâkim misin?
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla)
içeride gazeteci
olduğu için değil, Ergenekonu nasıl sulandırdıysa,
bugün de sulandırmanın içerisindeler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hafif konuşuyorsun,
hafif!
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Burada, grup
başkan vekilinin tekzip edeceği bir konuşma yapmadım.
Türkiye'de insan onurunu esas alan bir yürüyüş devam ediyor, bu bütçe de
bunu esas alacak, siyasetçilere düşen şey, sonuna kadar,
kıyamete kadar, darbecilere, teröristlere karşı koymak, darbeye,
teröre arka çıkanlara eski mesleği üzerinden değil, bugünkü
kırdıkları ceviz ve girdikleri kirli pozisyon üzerinden
yaklaşımda bulunmak. Bu söylediklerimin aynısını eski
Genel Başkanınız ve bir milletvekiliniz zaten söylüyor
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim söylüyor ya? Ne
söylüyor?
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla)
ama ben
eleştiri boyutuyla değil, 15 Temmuz gecesinin ve sonraki ruhun, yine,
Cumhuriyet Halk Partisi o gece hangi gerekçeyle karşı
çıkmışsa, bu karşı çıkışı, FETÖ ya
da PKK, DEAŞ ya da PYD, yaptığımız çıkışlar,
Batılıların Türkiye'ye diz çöktürmek isteyen
yaklaşımlarına karşı koyan yerli duruş, millî
duruş olursa CHPye de, hepimize de yakışan budur diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Darbe
fırsatçısına ne diyorsun?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Kaçmadık, tamam,
durun. Bir saniye, sakin olalım, sakin olalım.
Arkadaşlar, şimdi burada şöyle bir
ifade kullanıldı -hepimiz tarafından kullanılıyor- o
geceyle ilgili hakikaten güzel bir hava yakaladık. Ben bütün gruplara
teşekkür ediyorum, tüm milletvekillerini tebrik ediyorum demokrasi
mücadelesinde göstermiş oldukları o duyarlılıktan
dolayı. Ertesi gün dört siyasi parti grubunun altını
imzaladığı ortak bir bildiri yayınladık. Bu
hoşlukla devam edelim. Ne olursunuz, bunu burada keselim.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Ama
fırsatçılık yapmayalım Sayın Başkan,
fırsatçılık yapmayalım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bu konuda hiç kimsenin tereddüdü yok,
hiç kimsenin tereddüdü yok.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bu süreci, bakın, başka
birtakım siyasi polemiklere harcatmayalım, alet etmeyelim diyorum.
Yine de takdir sizin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Önce şu ikiliyi bir
bitirelim Sayın Demirel. Lütfen siz oturun. Gerekirse sabaha kadar
buradayız, siz bilirsiniz.
Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, Sayın Gündoğduya ilave söz vermeseydiniz bu polemik
burada biterdi. Hatta ve hatta şöyle de bir durum var: CHPliler buraya
AKPliler nasılsa gelir. diye geldi. lafını söyledi, bu
akıl alır gibi değil. Sonra da diyor
BAŞKAN Tamam, ona cevap verdiniz siz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, ona ne tekzip
falan
Ama daha sonra
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Özgür Bey, o bir
espriydi ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, müsaade edin.
Sizin Genel Başkanınız, bir
milletvekiliniz benim söylediklerimi söylüyor. diyerek ve ondan önce
kurduğu cümleyle de açıktan partimize hakaret ederek FETÖcülerin,
işte
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel, iki dakika
süre veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cevap hakkını Ankara
Milletvekilimiz, Genel Başkan Yardımcımız Sayın Tekin
Bingöl kullanacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bingöl, iki dakika
süre veriyorum.
Lütfen, istirham ediyorum Sayın Bingöl sizden
de, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim. Nezaketinizi biliyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
5.- Ankara Milletvekili Tekin
Bingölün, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Hepinize
saygılar sunuyorum.
O geceden dün birkaç pasaj hâlinde bahsetmiştim
ama Sayın Gündoğdunun bugün demagojik konuşmasına yeniden
cevap verme ihtiyacı doğdu.
O akşam, önce işin başına dönmek
istiyorum, daha olayın ne olduğu Hükûmet tarafından dahi
açığa çıkmadan, bilinmeden, havada bir konuşma geçiyor. Bir
uçağın içinde Sayın Genel Başkanımız ve
Sayın Hayati Yazıcı var, yan yana oturuyorlar. Henüz hiç kimse
bu olayın ne olduğunu çözememiş. Sayın
Yazıcının korumaları geliyor, kendisine çok gergin bir yüz
ifadesiyle Ankarada ve Boğaz Köprüsü üzerinde olanları
aktarıyor. Sayın Hayati Yazıcı son derece tedirgin, gergin
ve ne olduğunu anlamaya çalışırken Genel
Başkanımıza dönüp bu olaydan bahsediyor. Sayın Genel
Başkanımız, Sayın Hayati Yazıcının elini
tutup Hiç merak etme. Bu olay, bu darbe girişimi kim ya da kimler
tarafından yapılırsa yapılsın, biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu darbe girişiminin sonuna kadar karşısında
olacağız. diyor, daha hiç kimse bu olayın farkında
değilken.
Biz o gece buraya gelirken Nasılsa AKP
milletvekilleri gelecek, onlar duruma vaziyet edecek; biz de gider, işin
bir ucundan tutarız. anlayışıyla gelmedik. Bu çok çirkin
bir yaklaşım. Biz oraya kendi özgür irademizle geldik. Hatta,
Sayın Genel Başkanımızın uçaktan iner inmez grup
başkan vekillerimize verdiği talimat doğrultusunda Ankarada
olan bütün CHP milletvekilleri süratle, derhâl Parlamentoya gitsin.
talimatıyla geldik buraya. (CHP sıralarından alkışlar)
Sizin buraya gelmeniz bizi asla bağlamadı. Ama, biz buraya
geldiğimizde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TEKİN BİNGÖL (Devamla) -
sizin o gergin,
o tedirgin yüz ifadenize rağmen bizim salona girmemiz sizi müthiş
rahatlattı. (CHP sıralarından alkışlar) Salona girer
girmez hemen tavrımızı açığa koyduk, biz bu darbeye
karşıyız dedik, dik duruş sergiledik. Lütfen,
konuştuğunuz cümleleri dikkatle seçin.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bingöl.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Kayıtlara geçsin
diye Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, hatip konuşmasında Fransayı örnek
göstererek Fransada da OHAL olduğuna ama orada tutuklu vekillerin
olmadığına, özelde de vatana ihanet eden tutuklu vekillerin
olmadığına dair
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
haddini de aşarak sataşma değil, hakarete varan bir
şekilde grubumuzu ve vekil arkadaşlarımızı ilzam
ederek sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Sayın Demirel, bakın,
şu var: Hayır, sizinle ilgili bir sataşma
Ne isminizi
kullandı ne partinizi.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır Sayın
Başkan, tutuklu vekil kim?
BAŞKAN Kesinlikle hayır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kim tutuklu vekil
bu ülkede?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Vatana ihanet
eden vekil kim?
AYHAN BİLGEN (Kars) İhanet eden vekil
kimdir, açıklasın o zaman.
BAŞKAN Ben size
Hayır
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, ihanet eden vekil kimdir; söylesin o zaman.
AHMET YILDIRIM (Muş) Tutuklu vekil kim,
tutuklu, tutuklu vekil?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, sizin ne şahsınızı ne partinizin ismini sayarak
herhangi bir ifadede bulunmadı. (HDP sıralarından gürültüler)
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
bunları söylüyor, bunları; tutuklu vekil diyor ya.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Kim tutuklu?
Kimden bahsettiğini söylesin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
İstiyorsanız yerinizden söz vereyim.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Vatana ihanet
eden kim?
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
tutuklu vekil diyor ya, tutuklu vekil.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, bize, grubumuza ve milletvekillerimize sataşma var
Başkan.
BAŞKAN Size yerinizden söz vereyim. (HDP
sıralarından gürültüler)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır! Bize direkt sataşma var Başkan, hakareti aşan bir
durum söz konusu.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
bu Parlamentoda kimin tutuklu vekili var?
BAŞKAN Sayın Demirel, bakın, ben
bugüne kadar bütün söz haklarınızı vermeye
çalıştım, gene vermeye çalışıyorum ama ben bir
sataşma
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
o zaman çıksın
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) O zaman
söylesin, çıksın, söylesin kimdir.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır, o zaman çıksın, desin ihanet eden kimdir.
BAŞKAN Kaçtıysa da ben tutanakları
isterim, varsa aradan sonra gene size söz veririm. (HDP sıralarından
gürültüler)
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır Sayın
Başkan, tutuklu vekil diyor ya.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır Sayın Başkan, hayır!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Hayır!
Biz de konuşacağız Başkan.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ya, böyle bir
usul var mı? Böyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar, böyle
yaparak niye zorbalık yapıyorsunuz?
AHMET YILDIRIM (Muş) Ya, tutuklu vekil kim
ya?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Kimdir
tutuklu vekil Başkan?
BAŞKAN Bu şekilde
yaptığınızda söz vereceğimi mi sanıyorsunuz?
Oturun yerinize, konuşuyoruz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Biriniz
konuşun, biriniz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, Sayın
Başkan, tutuklu vekil kim?
BAŞKAN Birinizle konuşuyoruz, birinizle,
Sayın Demirelle konuşuyorum ben. Lütfen arkadaşlar ya, hep
birlikte niye
AHMET YILDIRIM (Muş) Niye sıra bize
gelince böyle oluyorsunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN Bakın, şu var
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Siz
yorum yapıyorsunuz Başkan. Biz diyoruz ki
BAŞKAN Ben yorum yapmıyorum, hiçbir
yorum yapmadım. Ben şunu gördüm, dinledim, kaçırmış
olabilirim diyorum. Ama, eğer varsa böyle bir şey, ara versem dahi
tutanakları isterim, size söz veririm sataşmadan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır Başkan, hayır! Ben şunu çok net olarak burada ifade
ediyorum
BAŞKAN Bir saniye
Kusura bakmayın, siz
yönetmiyorsunuz, ben yönetiyorum burayı, ben yönetiyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bir
dakika Başkan, bitireyim o zaman.
BAŞKAN Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Siz
yorum yapıyorsunuz Başkan burada.
BAŞKAN Ben ne yorum yaptım?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yani,
kendi açıklamasına ilişkin de yorum yapıyorsunuz.
BAŞKAN Sataşma varsa vereceğim
dedim yoksa vermeyeceğim dedim. Yorum bunun neresinde?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Tutanakları isteriz, tutanaklara da bakarız.
BAŞKAN Tamam, bakarız, varsa aradan
sonra gene size söz veririm.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ama,
şöyle söyleyeyim: Vatana ihanet eden tutuklu vekiller Fransada yoktur.
diyor. Tutuklu vekil nerede var? Türkiyede var.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ve dönüyor, dönüyor...
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Kimler
tutuklu? HDP Grubu eş başkanlarımız tutuklu, grup
başkan vekilimiz ve toplam 10 milletvekilimiz tutuklu. OHAL nerede uygulanıyor?
Türkiyede uygulanıyor OHAL onun dışında. Fransayı
örnek vererek ifade etti. Peki,
ihanet edenler kimdir, kendisi burada açıklasın.
BAŞKAN Sayın Demirel, tamam, ben
bakacağım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz ona
çok ciddi
BAŞKAN Vereceğim, vereceğim,
eğer görürsem vereceğim, tamam.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ama, bu kadar
taraflı olmayın.
BAŞKAN Taraflı değilim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kesinlikle
taraflısınız, kesinlikle.
BAŞKAN Sayın Toğrul, istirham
ediyorum, hayır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ya taraf olsa
sabahtan akşama kadar istediğiniz her sözü verir mi?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, ben cümleleri ifade ediyorum. Kesinlikle kabul etmiyoruz
Başkan, bu yaklaşımı kabul etmiyoruz. Bırakın
sataşmayı, size şunu ifade ediyorum
GARO PAYLAN (İstanbul) Hakaret!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
hakaret söz konusu burada, farklı ithamlar söz konusu. Yani, burada
sataşmadan iki dakikalık söz istememiz size çok mu geliyor
Başkan?
BAŞKAN Sayın Demirel, ben size
sataşmadan iki dakika söz vermekten kaçmıyorum. Ben size
sataşmadan da söz veririm, problem yok.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam,
tamam.
BAŞKAN Ama, şunu diyorum: Birbirimizi
bir defa anlayabilelim
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ama,
bize sıra geldiğinde siz tutanak istiyorsunuz.
BAŞKAN ...orada hurra, her birlikte
ayağa kalkarak zorla bir şey elde edemeyeceğinizi bilmeniz
lazım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ama bütün Genel Kurul
duydu, bütün Genel Kurul duydu.
BAŞKAN - Ben sizinle konuşuyorum,
kaçırmış da olabilirim, varsa vereceğim diyorum, ben size
zaten başta da vermem demedim. Ben böyle bir şey dinlemedim,
duymadım, varsa vereceğim. diyorum. Bu kadar üzerinize
alındıysanız, alınganlık gösterdiyseniz buyurun, iki
dakika veriyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Alınma meselesi değil Başkan, ithamdır itham.
BAŞKAN - Buyurun, tamam.
Kim konuşacak?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Mahmut
Toğrul konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Toğrul, buyurun.
Sataşmadan dolayı iki dakika veriyorum.
6.- Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrulun, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bu ülkede sendika kurup,
sendikasından sonra o sendikadan başka bir sendikaya, şimdi FETÖ
dedikleri sendikaya kaç çalışanın geçtiğinin, FETÖcünün
geçtiğinin önce hesabını vererek başlasın.
İkincisi, Fransada on yıl boyunca iktidar
olup tüm MGK kararlarına rağmen, iktidarda kalmasına rağmen
Kandırıldık., Allah bizi affetsin. diyen bir iktidar var
mı? Yine Fransada anayasayı değiştirirken 17 maddeyi 1
maddeyle değiştiren bir hükûmet var mı? Yine Fransada
görmedikleri anayasa metnini imzalayan bir siyasi iktidar var mı?
Sayın Başkan, biz ve genel
başkanlarımız, milletvekillerimiz bu ülkede
barışı her zeminde savunduk. Bu ülkede savaşı
başlatanlar asıl terörist olanlardır. Bu ülkeyi kana bulayanlar
ve bugün yaşadığımız sorunların kaynağını
üretenlerin kendileri teröristtir.
Ahmet Gündoğdu önce kendi
sendikasının çalışanlarını hak kaybına
uğratan bir genel başkan olarak tarihe geçmiştir. Bunun
hesabını önce emekçiye verecektir. Bunun hesabını vermeden
çıkıp ucuz kelimelerle burada bizim milletvekillerimize onu söylemek
senin haddin de değil, boyunu da aşar.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Ucuz kelimeyse
niye alındınız? Nasıl ucuz kelime?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Oradaki
fotoğrafları görün. Oradaki fotoğraflar 6 milyon halkın
oyunun şerefiyle buradalar ve bugün eğer sizler onları cezaevine
tıkıyor ve bunu rehin aldığınızı
düşünüyorsanız asıl terörist sizsiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Biz mi
tıktık ya, Allah, Allah! Baştan sona konuşma falso.
Ayıp ya!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne için
tutuklular?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Rehin tutuyorsunuz.
Bakın, rehin aldığınızı alıp Edirneye
kaçırmanız
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Rehin diye bir
şey yok, tutsak diye bir şey de yok! Ayıp ya!
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) -
ve bu ülkede vekil
olan arkadaşlarının ziyaretini engellemeniz rehin olduğunun
açık kanıtıdır.
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Hadi be, tutuklu,
tutuklu!
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Önce, bir defa
bunların hesabını verecek Ahmet Gündoğdu. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bunun
sorumlusu siyasi iktidardır, siyasi iktidar!
BAŞKAN - Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.51
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.13
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın Gündoğdu sisteme girmişsiniz,
60a göre söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Ankara Milletvekili
Ahmet Gündoğdunun, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Değerli
Başkan, hatibin hezeyanlarına üç başlıkta cevap veriyorum.
Sendikamıza üye olmuş FETÖcü
memurların yanlışlığını görünce defolun
dedik, gittiler sendika kurdular. Herkese, yanlışı görenlere
Defolun. demeyi tavsiye ediyorum.
Memurların müktesep hakkında yüzdelik zam,
emekli ikramiyesine ve emekli maaşına çok az yansır, taban
aylığı tam yansır. Bütün toplu sözleşmeleri yüzdelik
zamla yaptık. Bir tanesini 11 genel başkan ve
tabanımızın isteğiyle taban aylık olarak yaptık.
Yüzde 17 taban aylığa net zamla memurların emekli ikramiyesine
5.250 TL o gün net ikramiye zammı gelmişti, bugün 10 bin TLyi geçti;
220 TL de emekli maaşı artmıştı. Emekli
maaşlarının ve ikramiyesinin artışının taban
aylıktan geçmesi dolayısıyla ne söylüyorum? 3 bin TL maaş
alan bugünkü bir memur emekliye ayrıldığında 1.800 TL ancak
alır, taban aylıkla bu artar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Terörle ilgili
kısmı da: Teröre sırtını dayayanlar, bir gün Türk
yargısının onların sırtını dayayacak
hapishaneler bulacağını da biliyor olmalıydılar.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Evet, DAİŞe, cemaate dayayanlar da umarım çıkar.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Cemaate
dayayanlar bir gün yargılanacak, cemaate.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Bütün ülkeyi parsel parsel sattınız.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Benim
açıklamalarımı hezeyan olarak lanse etti. Sayın
Başkan, açık sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
Sayın milletvekilleri, lütfen, artık bu
polemiği bitirelim. Bakın, ara verdik; gene, hâlen devam ediyoruz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Siz bunu
başlattınız Sayın Başkan.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrulun, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; otuz yıl sonra mı fark
etti? MEMUR-SEN Başkanıydı. AKTİF SEN, MEMUR-SENin içinden
çıktı
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Hangi otuz yıl
ya? Sendikalar ne zaman kuruldu?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) -
ve 30 bin üyesi
AKTİF SENe geçti.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sendika ne zaman
kuruldu?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) AKTİF SEN
tamamen kapatıldı, hepsi şimdi FETÖden içeride.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) PKKnın
terör örgütü olduğunun farkına vardın mı?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Demek ki ne
olduğu açık. Genel Başkanı olduğu sendikanın
içerisinde 30 bin FETÖcü çıktı.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sen kendine
bak, kendine.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) İkincisi:
Bakın, kamu emekçilerini hak kaybına uğratan genel başkan
olarak tarihe geçti. Bu, o zaman için tüm kamu
çalışanlarının bilgisi dâhilindedir.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Şimdi
yalanladı seni.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Üçüncüsü
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sen kendine
bak, kendine.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biat
etti, biat.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bakın, Teröre
sırtını dayayan falan demeyin. Bugün, IŞİDle
stratejik ortaklık içinde olan El Nusranın şefinin kim
olduğu, kimler olduğu artık herkes tarafından biliniyor.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Hiç alakası
yok.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bir şey söylediğinizde sizin söylediğinizi
kulağınız duymalı. Bu ülkede HDPlilere terörist demek
hiç kimsenin haddine olamaz. HDPliler bu ülkede her zaman
barışı savundular, sonuna kadar da barış dediler ama
sizin bu faşizminiz karşısında onurlu bir direnişi de
göstermeye devam edeceğiz.
Fransa örneğini bir daha asla göstermeyin.
Kendi vekillerini Fransada rehin alan bir hükûmet yok ama siz rehin
aldınız. Bakın, rehin aldığınız
açıktır.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Teröristi
destekleyen kim?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - IŞİDin
nasıl, kim tarafından desteklendiğini biz çok iyi biliyoruz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Lafı
geveleme. Fransada var mı teröristleri destekleyenler?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bakın, bu ülkede
siz kan akıttınız, şehirler yaktınız ve
insanları diri diri bodrumlarda yaktınız. HDPnin 7 Haziranda
ortaya koyduğu başarıyı çekemeyenler, demokrasinin sonucunu
içine sindiremeyenler bu ülkede savaş başlatarak ancak kendilerini
var etmeye çalışıyorlar.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Siz
PKKyı kınayabilir misiniz?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bu onları
kurtarmayacak, sizi kurtarmayacak ve biz bu ülkede barışı
savunmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Silahla mı,
silahla mı? Barış silahla sağlanır mı?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın
Başkan, doğrudan sataşma var, iftira var, sataşmadan öte
bir şey
Açıklama yapmak
BAŞKAN Buyurun Sayın Gündoğdu.
Böyle devam edelim bu gece, takdir sizin.
İki dakika size de söz veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim
diyoruz ama veriyorsunuz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Bir
saat yemek arası verin o zaman Başkanım, böyle devam edeceksek.
8.- Ankara Milletvekili Ahmet
Gündoğdunun, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Değerli
Başkan, değerli arkadaşlar; sendika ya da siyasi partiden genel
başkanlar, genel başkan yardımcıları, tepedeki
insanlar sorumludur. Oraya seçmen olarak ya da üye olarak yanlış
kişiler gelmişse
ZİYA PİR (Diyarbakır) 30 bin mi?
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla)
bu
yanlışlık tabandadır ve bunu diskalifiye etmesi o kurumun
duruşuyla ilişkilidir. (HDP sıralarından gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) On yıl sonra
mı?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Tarihini söyle, tarihini.
ZİYA PİR (Diyarbakır) 30 bin
kişi mi?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya, 30 binin
üzerinde
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) 2013te FETÖnün
yanlışı ortaya çıktıktan sonra bu tepki
gösterilmiştir. Sendika yasası 2001 yılında
çıkmıştır
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Onlar
ayrılmıştır, onlar ayrılmıştır; sen
tepki falan koyduğun için değil.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla)
ve 30 bin üye dediğiniz
üye içerisinde MEMUR-SENden gidenler yüzde 30 bile değil.
ZİYA PİR (Diyarbakır) 30 bin
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kaç üyeniz var? Kaç
üyeniz var?
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Taban ve tavan
ilişkisine bakarsanız MEMUR-SENin, tavan olarak, yanlış
yapan üyelerine gösterdiği tepkiyi sizin de PKKya göstermenizi
bekliyoruz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kendini
kurtaramazsın, kendini kurtaramazsın.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Memur
maaşları 2002de kaç liraydı, bugün kaç liraydı?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İşçiler
biliyor, emekçiler biliyor, kamu çalışanları sizi biliyor.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Yüzde 400ün
altında artış yok. Taban aylık da emekli ikramiyesi ve
emekli maaşı artışı için önemlidir, bu önem sayesinde
bu noktaya gelmiştir.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Matematik
hesabı ortada, matematiksel olarak üyelerini zarara uğratan tek
sendika başkanısınız.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Onun için,
şunun altını çizmek istiyorum: Değerli arkadaşlar,
Türkiyeli olamadık, yüzde 10 baraj var. Ah Türkiyeli olsak. diye
yanıp tutuşurken
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Vay vay vay!
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla)
yüzde 13 oy
aldıktan sonra, Türkiyeli olma fırsatı yakaladıktan sonra
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İşte, o
sonucu içinize sindiremediğiniz için şu anda bunları
söylüyorsunuz.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla)
uluslararası
şer odaklarının Size bir devletçik verebiliriz.
şımarıklığına kapılıp polisi ensesinden
şehit edip sırtınızı PKKya dayayınca
sırtınızın dayanacağı hapishaneleri biliyor
olmalıydınız diyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Siz ilk
önce cemaate diz çöktüğünüz o fotoğrafların hesabını
verin, o fotoğrafların! Siz cemaate diz çöktüğünüz
fotoğrafların hesabını verin.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Size de sataşmadan söz veriyorum.
Buyurun.
9.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, Ankara Milletvekili Ahmet
Gündoğdunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, bir defa arkadaşımız 30
bin. diyor, siz yüzde 30a götürüyorsunuz. Öyle bir hezeyan içerisindesiniz ki
daha size getirilen eleştirinin farkında değilsiniz.
Bir de size şunu söyleyeyim ki: Bakın,
17-25 Aralık olmadan önce kaç tane üyenizi attınız siz? Kaç tane
üye attınız siz?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Kaç tane?
AHMET YILDIRIM (Devamla) İkinci bir husus:
Onlar, sizinle olan ortaklıkları, uzun yıllara sari
ortaklığınız bozulduktan sonra ayrıldılar; sizin
öyle kimseyi atacak cesaretiniz falan yok. Sizin nasıl bir sendikacı
olduğunuzu da çok iyi biliyoruz, teslimiyetçi bir sendikacı
olduğunuzu da iyi biliyoruz.
Bir diğer husus
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sizin de nasıl
siyasetçi olduğunuzu, PKKya gıkınızı bile
çıkaramadığınızı biliyoruz.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Rahat olun.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Bu sesinizin binde
1ini PKKya çıkarın.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Sayın Başkan,
susturacak mısınız.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sizin de
IŞİDle nasıl ortaklaştığınızı
biliyoruz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sizin
de siyasetçi olarak cemaate nasıl diz çöktüğünüzü biliyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Siz devam edin Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bir diğer husus:
Bakın, açık söylüyorum, siz o terör örgütü olarak
nitelendirdiğiniz yapıyla beraber Türkiyedeki 80 milyon insana kan
kusturdunuz. Siz onlarla birlikte halka kan kustururken hiçbir sorun yoktu, ne
zaman ki hafiften iğneyi size batırdı ve çıkar
ilişkileriniz zedelendi, o zaman bozuldu ilişkiniz. Öyle bir şey
yok. Siz birlikte yıllarca bu halka kan kusturdunuz, mağduru oldunuz.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Siz yargıç
mısınız?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Hafiften, zararın
ufak bir kısmını gördünüz; kalktınız, ondan sonra,
sadece size yönelim üzerinden rövanşist duygularla hareket ettiniz siz ve
bunun adı hukuk falan da değil. Eğer mağdurlarsa, adil
yargılanmıyorlarsa -bakın, açık ve cesaretle söylüyoruz-
onların suçunu örtmeye hizmet edecek, adil yargılanmadan uzak bir
mağduriyete de sebep vermeyiz. Onların adı altında, onlara
vurduğunuz bütün darbelerden mağdur olan insanların da
sorunlarını şu Meclis çatısı altında gündeme
getirmenin öz güvenine de sahibiz biz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Uzatmayacağım, bir cümle, tutanaklara geçsin.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu, lütfen
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Biz kesinlikle, bir
yapıyı bünyemize davet etmedik, yanlış yapan her şeyin
karşısında durduk; ilkeli olmak lazım.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın İnceöz
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Az evvelki
hatip, konuşmasıyla hem grubumuzu hem iktidarımızı bu
süreçte tahkir edici bir konuşma yapmıştır. Bu anlamda,
sataşmadan söz talep etme zorunluluğu doğmuştur Sayın
Başkanım 69a göre.
BAŞKAN Buyurun.
Size de sataşmadan iki dakika süre veriyorum.
Bitirelim diye düşünüyorduk bunu ama
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, açık sataşma var, lütuf değil.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
10.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, az evvelki
konuşmayı reddettiğimizi özellikle belirtmek istiyoruz. Yani, on
dört yıldır, iktidarımız döneminde hiçbir şekilde
vatandaşımıza zulmedecek herhangi bir şeyin, işlemin,
eylemin içerisinde olmadığımızı özellikle belirtmek
istiyorum. Ağır, tahkir edici bir konuşmaydı, topyekûn
gerçekle de bağlamı koparılmış bir
konuşmaydı; bu anlamda bunu kabul etmek mümkün değildir. On dört
yıldır ülkemizin hangi noktalardan hangi noktaya
taşındığı, ulaşımda
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Evet,
bellidir, bellidir.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) -
eğitimde,
adalette, emniyette, pek çok alanda hizmet etme konusunda milletimizin
hizmetkârı olma noktasında yola çıktığımız
çok aşikâr.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Pensilvanya
yollarında
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Türkiye'nin
değişim ve dönüşümü de bu noktada aşikâr ve bu hizmetleri
yaparken 79 milyon vatandaşımızın hiçbirini birbirinden
ayırt etmeksizin
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Pensilvanya
yollarında, aşındıra aşındıra
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) -
780 bin
kilometrekare vatan toprağının her bir karışı,
Kürtü, Türkü, Lazı, Çerkezi, Abazası bir ve beraber bu ülkenin
kaderini ortak kader edinmiş bir ülke olarak ve
Asla, seçildiğimiz,
oy veren milletimizin değil 79 milyonun iktidarı olma konusunda ve
iktidara geldiğimiz günden itibaren yasaklarla mücadele etme konusunda,
özgürlük ve hakları genişletme noktasında hangi
adımları attığımız, Türkiye'nin nereden nereye
geldiği aşikârdır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hangi özgürlük?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) OHAL
özgürlüğü mü?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Pensilvanyadan buraya geldik.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - OHAL konusuna
gelecek olursak, özellikle şunu belirtmek istiyoruz: Biz 17 ve 25
Aralık darbe girişiminin yargının ve Emniyetin darbe
girişimi olduğunu bu kürsülerde
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sen de
ortağıydın.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla)
bu Parlamentoda
yüksek sesle dile getirdiğimizde
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Ne zaman?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) -
o gün buna
inanmayanlar 15 Temmuz gecesi devlet içerisine nasıl karanlık bir
şekilde, kendilerini sinsice gizleyerek örgütlenmiş olan çok gizli ve
çok tehlikeli FETÖ terör örgütünden sonra, 15 Temmuzdan sonraki mücadeleye
ilişkin de burada ama, fakat demeden
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Milyonlarca kitap yazıldı, okumadınız mı? Ahmet
Şık niye cezaevine girdi?
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) -
herhangi bir alanı açmaksızın bu
mücadelenin PKKyla nasılsa, DHKP-Cyle nasılsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) -
FETÖ terör
örgütüyle de bu Parlamentoda başka bir türlü sesin çıkmaması
gerekmektedir. Bu 79 milyon kaderi, birlik ve beraberliği de buna
bağlıdır.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Bak, bu
anlattıklarınızdan sonra gidip yüzüne
bakamayacaksınız, bir daha seni almayacak yanına.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Kendinizi deşifre edin ya, kendinizi söyleyin yani siyasi
ayağınızı açıklayın.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
ben sadece kayıtlara girsin diye söylüyorum.
Hiçbir zaman onlarla aynı camide namaz bile
kılmadık, hep mağdurları olduk Gülen Cemaatinin ama Allah
bizi bir yapının gücü uğruna farklı kılıktan
kılıklara sokmasın
inşallah. (HDP sıralarından amin sesleri, alkışlar)
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, söz sırası
Hükûmette.
Hükûmet adına ilk söz, Başbakan
Yardımcısı Sayın Veysi Kaynaka aittir.
Buyurun Sayın Kaynak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çok değerli üyeleri; 2017 yılı bütçesi kapsamında Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Vakıflar Genel
Müdürlüğü, Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı bütçeleri hususunda söz aldım.
Konuşmama başlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, bugün El Babda şehit olan
askerimize Rabbimden rahmet diliyorum ve yaralılara acil şifalar
diliyorum.
Değerli Başkanım, aslında sözlerime
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun 2017 bütçesi hakkında
konuşarak başlayacaktım. Ancak bu konuşmaya
başlamazdan önce hemen hemen muhalefet partilerine mensup bütün
milletvekili arkadaşlarımız AK PARTİnin ve AK PARTİ
hükûmetlerinin insan hakları alanındaki eksikliklerini izah ettiler,
anlattılar. Tabii ki içinde haklı eleştirileri vardı,
bunlar bizim için değerli ama ben sadece şunu göstermek istiyorum: AK
PARTİ, daha kuruluşunda, parti programında insan hakları
alanına bu kadar yer vermiştir ve insan hakları alanında
yaptıklarını söyleyerek, konu başlıklarını
söyleyerek sizleri aydınlatma görevimi yerine getirmek istiyorum.
Söylendi, bir: Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu bağımsız değildir. Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu bağımsızdır, idari ve
mali özerkliğe sahiptir ve bir kamu tüzel kişiliği hüviyetine
sahiptir. Görev alanına giren konularda hiçbir organ, makam, merci veya
kişi Kuruma emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu, yüce Meclisin bu dönem
çıkarttığı yasayla çoğulculuğu esas
almıştır. Kurul üyeleri, insan hakları alanında
çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşları, sendikalar,
sosyal ve mesleki kuruluşlar, akademisyenler, avukatlar, görsel ve
yazılı basın mensupları ve alan uzmanlarının
göstereceği adaylar veya üyelik başvurusu yapanlar arasından
seçilecektir. Üyelik başvurusuyla ilgili ilan 2 Mayıs 2016 tarihinde
Resmî Gazetede ilan edilmiştir ve İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurulunun üyelerinin Bakanlar Kurulunun seçeceği üyelerin 7si bu adaylar
arasından seçilecektir, 1 üye de YÖKün bildirdiği 2 aday
arasından seçilecektir. Burada sadece Sayın Cumhurbaşkanı 3
üyeyi kendisi belirleyecektir. Kanun, burada birlikte düzenlediğimiz kanun
bu imkânı Cumhurbaşkanına veriyor ve Hükûmete de aslında o
müracaatçılar arasından seçme görevi veriyor.
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumumuz bu
yapıdayken AK PARTİnin insan hakları alanında bu ülkeye
kazandırdığı diğer kurumlara da bakmamız gerekir.
Geçenlerde yüce Meclisimiz Kamu Başdenetçiliği seçimini yaptı.
Bakın, bizim Kamu Başdenetçimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından seçildi ve bağımsız bir yapıya sahiptir.
Fransada Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır kamu
başdenetçisi ve üyeler de bizzat kamu başdenetçisi tarafından
seçilmektedir. İngilterede kurul üyelerini ve kurul
başkanını devlet bakanı atamaktadır. Hollandada
Adalet ve Güvenlik Bakanının teklifi ve Kraliyetin onayıyla
hayatiyet kazanmaktadır. Tabii, bir düzeltme yapmam gerekir,
Fransayı ombudsmanlık olarak söyledim ama diğer ülkeler insan
hakları kurullarını ihtiva ediyor.
Almanyada 2 üyesi Federal Meclis tarafından
ki bunların oy hakkı yok- diğer üyeler kurumu finanse eden
bakanlıklar, Adalet, Dışişleri, Kalkınma,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanları tarafından seçilmektedir.
İsveçte Eşitlik Ombudsmanı başlığı
altında toplanmıştır ve hükûmet tarafından
atanmaktadır. Üyeleri de ombudsman tarafından atanmaktadır.
Bir defa İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumumuzun, kurulumuz oluştuğunda kurulun ne kadar çoğulcu bir
yapıda ve tamamen adaylık usulüyle seçilen bir kurul olduğunu
hep birlikte göreceğiz.
Ayrıca, hükûmetlerimiz tarafından ve
Meclisimiz tarafından insan haklarının korunması ve
geliştirilmesi alanında şu işler hep beraber hayata
geçirildi: Bir defa, AK PARTİ yola çıkarken İşkenceye
sıfır tolerans. dedi. İşkenceyle ilgili iddialar bugün de
dile getirildi, özellikle cezaevinde işkence ve kötü muamele.
Değerli arkadaşlar, bütçemizin geneli
hususunda Hükûmetimiz adına konuşan Adalet Bakanımız
açık yüreklilikle ifade etti: Yer söyleyin, mekân söyleyin, zaman
söyleyin ve bunun gereğini yapalım.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Söyledik.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Devamla)
Bakın, Türkiye olağanüstü hâl rejimine rağmen hem
Birleşmiş Milletler hem Avrupa Birliği İşkence ve Kötü
Muameleyi Önleme Komisyonunun denetimine kendisini açmıştır ve
hem de 15 Temmuzdan sonra bu heyetler ülkemizi ziyaret etmişler ve bu
alanda, bu ziyaretler esnasında da cezaevleri ziyaretlerini
gerçekleştirmişlerdir.
Zannediyorum dostlarımızın bekledikleri
tablo karşılarına çıkmadı ki bir hususta bir rapor
yayımlamadılar. Zannediyorum onlar bir işkence görüntüsü
bekliyorlardı, işkenceye uğramış insan görüntüsü
bekliyorlardı. AK PARTİnin iddialı olduğu en önemli
alanlardan biri budur, işkenceye asla tolerans göstermeyiz. Neden? Her
varlık değerlidir, insan da varlıkların en
değerlisidir. Suçlu olabilir, terörist olabilir, başka şey
olabilir ama insan onuru her şeyin üstündedir.
Bu dönemde, 2010 yılında yapılan
Anayasa değişikleriyle askerî yargının alanı
daraltılmıştır.
Temel haklara ilişkin uluslararası
anlaşmaların iç hukuka üstünlüğünün kabulü 2004
yılında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuyla beraber, Anayasamıza
girmiştir.
Bilgi edinme hakkı bu dönem hayata
geçmiştir.
Toplantı ve gösteri hakkının kullanılması
imkânlarının genişletilmesi bu dönem hayata geçmiştir.
Azınlıklara ait cemaat
vakıflarının -ki vakıflar alanında da
değineceğim bu hususa- mülk edinmelerinin
kolaylaştırılması ve özgürlük alanlarının
genişletilmesi bu dönemde, AK PARTİli dönemde hayata geçmiştir.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
hakkı
. İşte, aramızda değerli bir milletvekilimiz
var; Sayın Balbay, bu bireysel başvuru hakkının
getirdiği imkânla cezaevinden tahliye olmuştur ve diğer
arkadaşlarımız.
Yargısal denetim
kısıtlamalarının kaldırılması
sağlanmıştır.
Kamu denetçiliği -az önce bahsettim- bu dönem
hayata geçirilmiştir.
Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı kurulmuştur.
Orantısız güç kullanımına
ilişkin Ceza Kanunumuzda düzenleme yapılmış ve cezası
artırılmıştır.
Gözaltı koşulları
iyileştirilmiştir. Tabii ki 15 Temmuz darbe sürecinden sonra o
sebeple gözaltına alınanların gözaltı süreleri
uzamıştır ama gözaltı koşullarında negatif bir değişiklik
olmamıştır.
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi
standartlarını karşılamayan cezaevlerimiz
kapatılmıştır. Meşhur Diyarbakır Cezaevini
düşünün ya da hiçbir insani ihtiyacı
karşılayamayacağımız 8-10 kişilik, 15
kişilik ilçe cezaevlerini düşünün; bunların artık hiçbiri
yok.
Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin
yakınlarıyla ana dillerinde görüşebilmelerinin önü
açılmıştır ki bu, görüştüğümüz tarihte önemli bir
reform olarak algılanmıştır.
Vatandaşlarımızın kendi
çocuklarına kendi arzu ettikleri isimleri vermelerinin önündeki engeller
AK PARTİ hükûmetleri ve Meclis tarafından ortadan
kaldırılmıştır.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu kurulmuştur. Önce 2012de İnsan Hakları Kurumu, 2016da
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu oluşturulmuştur.
Kişisel Verileri Koruma Kurulu bu dönem ilk
defa hayata geçirilmiştir, Meclisimiz tarafından 5 üyesi
seçilmiştir.
Yine, Kolluk Gözetim Komisyonu kurulması
sağlanmıştır. Kolluğun iş ve işlemlerinin
gözetimi ve denetimi, orantısız güç ve hak ihlalleri
bakımından gözetim ve denetim altına almasını
sağlayacak yasal düzenleme yapılmıştır.
Sendika özgürlüğü genişletilmiştir.
Uzun yargılamalardan kaynaklanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
önündeki derdest başvuruları çözmek için iç hukukumuzda tazmin
komisyonu kurulmuş, İnsan Hakları Tazminat Komisyonu,
vatandaşlarımızın mağduriyetlerini daha kısa
sürede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde geçecek süreden çok daha
kısa sürede halleder hâle gelmiştir.
İnsan hakları konusundaki sorunları
tek tek ele alarak belirli bir takvim içerisinde çözmek için Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi içtihatları çerçevesinde İnsan Hakları
İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı
hazırlanmış ve eylem planı Bakanlar Kurulu kararı
sonrası uygulamaya geçirilmiştir.
Ayrıca, çok değerli milletvekilleri, ilgi
duyanlar için söylüyorum: Türkiyede ilk defa, Adalet Bakanlığı,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını sistematik bir
biçimde yayımlamaya başlamıştır; gerek hukukçular,
avukatlar gerek yargı camiası ve gerekse her bir birey bundan
yararlansın
Resmî dil olan Türkçenin yanında
vatandaşlarımızın günlük hayatlarında geleneksel
olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde de yayın
yapılabilmesinin önü bu dönemde açılmıştır bu yüce
Meclisin verdiği bir kararla. İhtiyaç duyulan yerlerde Türkçe
bilmeyen vatandaşların kamu hizmetlerinden eksiksiz yararlanmaları
konusunda anlayış değişikliğine gidilerek idari
birimler tarafından Kürtçe tercüman istihdamı gibi kolaylıklar
sağlanmıştır. Çıkardığımızda çok
büyük tartışmalara sebep olmuştu. Herkesin kendisini en iyi
ifade edebileceği dilde savunma imkânı getirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, kamuda, okullarda,
üniversitelerde başörtüsü serbestîsi fiilen
sağlanmıştır; tabii, Meclisimizin tam bir ittifakı
içerisinde.
Siyasi partilerimizin seçim
çalışmalarında vatandaşlarımızın
kullandıkları farklı dil ve lehçelerde de onlara seslenmeleri
mümkün hâle getirilmiştir.
Kullanılması yasak sayılan harflerin
kullanımının önündeki yasaklar kaldırılmış,
Kürtçe yazışmalarda ve Kürtçe isimlerin kullanımındaki
engeller de ortadan kaldırılmıştır.
Yerleşim yerlerine eski adlarının
yeniden verilmesinin önü açılmıştır. Bu çerçevede,
yerleşim yerlerinin birçoğunda isim değişiklikleri
yapılmıştır.
Devlet televizyonu TRT
aracılığıyla, TRT Şeş -halk arasındaki
tabirle- Kürtçe bir haber sitesi kurulmuştur.
2010 yılında Anayasamızın
10uncu maddesinde yapılan değişiklikle kadına yönelik ve
şehit, gazi ailelerine yönelik pozitif
ayrımcılığın insan hakkı, eşitliğe
aykırı sayılamayacağı Anayasamıza
dercedilmiştir.
Ve belli bir dönem hepimizin uygulamalarından
şikâyet ettiği devlet güvenlik mahkemeleri bu dönem
kaldırılmıştır.
Değerli arkadaşlar, elbette, mükemmele
ulaştık dememiz mümkün değil ama bunlar, her biri
yapıldığı tarihte büyük tartışmalarla
yapılabilmiştir ve bunlar şimdi hayata geçirilmiştir ve
toplumumuzun geniş kesimleri tarafından kabullenilmiş,
uygulamaya konulmuştur. 23üncü Dönemde Türk Ceza Kanununun 301inci
maddesi değiştirilirken ne kadar
zorlandığımızı, ne büyük tartışmalar olduğunu
hatırlıyorum; teklif, imza sahibi bendim onda.
Bütün bunlar sağlanmıştır,
Allaha hamdolsun. Bundan sonra da insan hakları alanında nerede bir
aksama, nerede bir eksiklik varsa AK PARTİnin görevi, ta kurulurken
programına yazdığı işleri gerçekleştirmektir, o,
milletimize taahhüdümüzdür ve onları yerine getireceğiz Allahın
izniyle ve birlikte.
Saygıdeğer Milletvekilimiz Şenal
Hanım Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara
İlişkin Uluslararası Sözleşmenin olağanüstü hâl
sebebiyle belli maddelerine derogasyon verdiğimizi ifade etti ve
doğru söyledi. Ama şunu ifade edeyim: Gerek Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 15inci maddesi gerek bu bahsettiğim
Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin
Uluslararası Sözleşmenin OHAL sebebiyle yükümlülüklerimizi azaltmaya
izin veren 4üncü maddesi 3 şeyi yasaklıyor. Bütün diğer
hususları belli bir süre askıya alabiliriz ama 3 husus asla
askıya alınamayacak husustur:
1) İşkence ve kötü muamele; başka bir
şey söylemeye gerek yok zaten.
2) Öldürme.
3) Angarya, kölelik.
Sözleşmenin tamamını askıya
alsak bile bu 3 hususta zaten sözleşmenin kendisi bir askıya
alınamama hükmü getirmiştir.
Bu sebeple insan hakları konusu, bizim üzerinde
durduğumuz, partimizde insan hakları birimi oluşturduğumuz,
Meclisimizde komisyonunu kurduğumuz bir alandır ve bu alanda biz çok
iddialıyız ama tekrar ediyorum: Her şey mükemmel değil,
eksiğimizi gediğimizi tamamlayacağız.
İnsan hakları hususunda son olarak
şunu söylemek isterim: Demin başka bağlamda konuşuldu; bu
Meclis, bu Parlamento, milletin temsilcileri, millet iradesinin tecelli
ettiği yer 15 Temmuzda kendi savaş uçaklarımızla
bombalandı. Grup başkan vekillerimiz söylediler -ben o gece
İstanbuldaydım, dolayısıyla Ankarada yoktum, gelemedim-
hangi zor şartlarda buraya ulaşmak istediklerine ilişkin
haklı ifadelerde bulundular. Boğaz köprümüze tanklar, Genelkurmay
Başkanlığımıza toplar girdi. Hepsini yaşadık
bunların, hep beraber yaşadık, canlı yayında
yaşadık. Bütün siyasetin, siyaset kurumunun, milletimizin ve Cumhurbaşkanımızın
kararlılığı, cesareti, Başbakanımızın
serinkanlılığı ve dirayetiyle, Allaha hamdolsun, bunu
atlattık.
Ama hak verin ki böyle büyük bir hadiseyi,
olağanüstü hâlin bize verdiği hızlı ve etkin mücadele
imkânı olmadan telafi edemeyiz. Hep söyledik, olağanüstü hâlde bizim
amacımız asla millete olağanüstü hâl ilan etmek değil;
olağanüstü hâli biz devlete, devletin kurumlarına yönelik olarak ilan
ettik ve devlet demokratik devlet olmaktan asla sapmasın, bütün
amacımız bu.
Türkiyede, seyahat özgürlüğü, ticaret
özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri
yürüyüşleri özgürlüğü, siyaset özgürlüğü, aklınıza
hangi alanda gelirse gelsin bu özgürlükler, Allaha hamdolsun, sonuna kadar
kullanılmaktadır. Ama uzun tutukluluk
Elbette ki uzun tutukluluk
değil, uzun gözaltı süresi olarak düzeltmemiz lazım.
Yaklaşık 40 bin tutuklu var. Dört günlük tutuklama süresi içerisinde
-hukukçu arkadaşlarımız kahir ekseriyette- bu konunun
sağlıklı bir şekilde incelenmesi, soruşturulması,
bir iddianameye bağlanması mümkün mü? O sebeple, bir kısım
uygulamalar elbette ki olacak. Olağanüstü hâl
Olağanüstü hâl bir
olağanüstü durumdan neşet etmiştir ve tabii ki bir
kısım olağanüstü tedbirler alınacaktır.
Ben, insan hakları alanında bunları
söyledikten sonra bir hususu daha belirtmek isterim: Hep söylendi, Plan Bütçe
Komisyonunda da söylendi, İnsan Hakları Kurumumuz neden kendisine
verilen bütçeyi harcamadı? Değerli arkadaşlar, İnsan
Hakları Kurumumuzun kendisine verilen bütçeyi harcamamasının bir
tane sebebi var, kiralık bir binadan bir kamu binasına geçmesi.
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumumuz, henüz kurul oluşmasa
da, yine, şikâyetleri almaya devam etmektedir, Başkan Vekilinin
görevi, bürokrasinin görevi devam etmektedir ve ilgili Bakan
aracılığıyla ilgili kurumlara insan hakları
alanındaki ihlaller sorulmakta ve alınan cevaplar ilgililere
ulaştırılmaktadır.
Çok değerli milletvekilleri, inşallah,
önümüzdeki süreçte İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumumuzun
teşkilinden sonra bu kurum ulusal insan hakları kurumu görevini,
işkence ve kötü muameleye karşı ulusal önleme mekanizması
görevini, ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik kurumu görevini
başarıyla yapmaya devam edecektir. Kurumumuz için 150 kadro ihdas
edilmiş, mülga İnsan Hakları Kurumunun kadrosu 2 katına
çıkartılmış ve kurumun personel sayısı
güçlendirilmiştir. Dolayısıyla, bu hususta asla karamsar bir tablo
çizmemize gerek yok. Türkiye, insan hakları alanında on dört
yıldan beri büyük gelişmeler sağlamış ve bu
gelişmelerine devam edecektir.
Bağlı kuruluşlarımızdan bir
diğeri Vakıflar Genel Müdürlüğü. Tabii, Vakıflar Genel
Müdürlüğümüzün işlerini de 4 ana başlıkta toplamamız
mümkün; birincisi hayır işleri, sonra hayrat, vakıf eserleri,
sonra Vakıflar Genel Müdürlüğünün uhdesinde bulunan akarlar ve sonra
da bütün vakıfların iş ve işlemlerinin denetlenmesi.
Geçmişten bugüne kadar uzanan bir hayır yapma davranışının
kurumsallaşmış hâlidir vakıf. İyilik ve
yardımseverlik kavramları şahsi bir meziyet olmaktan
çıkartılarak kurumsallaşmış bir yapı olarak
günümüze kadar taşınmıştır. Yüzlerce yıl önce
kurulmuş ve yöneticisi kalmamış vakıflarımız
Vakıflar Genel Müdürlüğü kanalıyla faaliyetlerini sürdürmekte,
amaçlarını gerçekleştirmektedir. Bugün de nerede bir muhtaç
varsa, nerede bir ihtiyaç sahibi varsa vakıflarımız
oradadır. Ülkemizde 52 bin mazbut, 265 mülhak, 4.976 yeni ve 167 cemaat
vakfı bulunmaktadır. Bu vakıfların iş ve
işlemleri, denetimi, ecdat yadigârı vakıfların kültür
varlıklarının bakımı, onarımı ve
yaşatılması, vakıfların vakfiyelerindeki
amaçlarını gerçekleştirebilmesi için vakıflara ait menkul
ve gayrimenkulün en yüksek gelir getirici şekilde değerlendirilmesi
özel bütçeli bir kuruluş olan Vakıflar Genel Müdürlüğümüz
tarafından başarıyla yerine getirilmektedir.
2003-2016 yılları arasında, AK
PARTİ hükûmetleri döneminde, il ve bölge ayrımı yapılmadan
yaklaşık 4.750 vakıf eserinin proje ve onarım çalışmaları
tamamlanmıştır. Hepimiz Türkiyenin çeşitli bölgelerinden
geliyoruz, bunları hepimiz biliriz. Erzurum Çifte Minareli Medrese bizim
bir kültür varlığımızdır. Tunceli Pertek Sağman
Köyü Camisi, Hatay Habib-i Neccar Camisi, İstanbul Eminönü Mısır
Çarşısı, şu anda restorasyonu devam eden, üç yüz
yetmiş üç yıl sonra ilk kez kapsamlı bir restorasyona
alınan İstanbul Yeni Cami
Makedonya Manastır Haydar Kadı
Camisi yüz dört yıl sonra tekrar ibadete açılan bir camidir ve yüz
dört yıl sonra ilk defa orada ezan sesi tekrar semaya yükselmiştir.
Bosna Hersek Gradişka Derviş Hanım Medresesi, Kosova Cakova
Hadım Süleyman Ağa Kütüphanesi
Bunların dışında
azınlık vakıflarımızın sahip olduğu
taşınmazlardan Edirne Büyük Sinagogu Avrupanın en büyük
sinagogudur. Gaziantep Havrası, Edirnekapı Ayazağa Kilisesi ve
Diyarbakır Sur Ermeni Kilisesi, bunların da Vakıflar Genel
Müdürlüğümüz tarafından, bir kısmı Edirnedeki sinagog gibi
bitirilmiş ve ibadete açılmıştır, bir
kısmının da restorasyonu devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
vakıflarımızın ayrıca hayır işleri var.
Vakıflar Genel Müdürlüğümüz her ay 15 kalemden oluşan kuru
gıda paketlerini 81 ilde 20.315 ihtiyaç sahibine
ulaştırmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğümüz,
ortaöğrenim ve yükseköğrenim öğrencilerine burslar vermektedir
ve Türkiye kamuoyunun çok iyi bilmediği bir husus, yüzde 40tan fazla
engeli olan, hiçbir sosyal güvencesi olmayan ve kendisinin geçimini temin
edecek bir mal varlığına sahip olmayan bütün herkesin, kendisi
ve yetim çocukları için aylık 584 lira hayır
yardımında bulunmaktadır. Bu meselenin, Türkiye kamuoyumuz
tarafından yeterince bilinmediğini düşünüyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Kaç kişi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Devamla)
- Şu anda ulaştığımız sayı 3.800
civarındadır; o sebeple diyorum çok az diye. Yani, hiçbir sosyal
güvencesi olmayacak, yüzde 40tan fazla engeli olacak, mal
varlığı olmayacak.
Çok değerli arkadaşlar, tabii,
vakıflarımızın yaptığı,
anlatacağımız daha birçok hizmetler var, eserler var. Sadece
taşınmaz kültür varlıklarımıza değil diğer
kültür varlıklarımıza yönelik de tarihî değeri haiz olan ve
bizim kültürümüzü, tarihimizi aydınlatacak hususlarda da birçok
kapsamlı çalışmaları var. Bunların arasında,
vakıflara ait vakfiye, berat, hüccet, ferman gibi bütün belgelerin
vakıf medeniyetimizin arşivini oluşturmasından hareketle,
bunların yeni baştan tarandığını,
arşivlendiğini ve kullanıcıların hizmetine
sunulduğunu ifade etmeliyim. Vakıf Müzesinden, Halı Müzesinden,
bütün bunlara
Hakikaten vaktim olağanüstü sınırlı, daha
iki kurumumuz var ama şunu ifade etmeden geçemeyeceğim:
Vakıflarımız, ecdadımızın şanlı
tarihinin emaneti olan bütün bu eserlere sahip çıkmaya bu dönemde devam
edecektir yurt içinde ve yurt dışında çünkü Balkan
coğrafyasında da önemli vakıf eserlerimiz var.
Çok değerli milletvekilleri, Vakıflar
Genel Müdürlüğünün bir kısım projelerini anlatmış
olarak AFAD Başkanlığı konusuna geçmek istiyorum.
Aslında, AFAD Başkanlığımızı, onu da yine
afetlere hazırlık çalışmaları, afet sonrası
kurtarma çalışmaları ve 2011 yılından sonra Türkiye'de
oluşan mülteciler meselesi olarak özetlememiz mümkün.
Değerli milletvekilleri, afetlere
hazırlık bakımından Türkiye Afet Müdahale Planı; bu
plan hazırlanmış, yönetmeliği hazırlanmış ve
Bakanlar Kurulu kararıyla yayımlanmıştır. Bütün
Türkiye'de bütün illerin afet müdahale planları hazırdır. Yine
hazırlık ve müdahale kapsamında bir kısım projeler,
afet yönetim ve karar destek sistemi, afet geçici kent yönetim sistemi,
elektronik yardım dağıtım sistemi, mekânsal bilgi sistemi,
olay komuta sistemi gibi afet sonrası iyileştirme
aşamalarının koordinesini de sağlayacak
yazılımlar ve programlar hazırlanmıştır.
Kesintisiz ve güvenli haberleşme sistemi, kablolu, GSM ve her türlü
haberleşmeyi sağlayacak, ses ve veri haberleşmesini
sağlayacak bir altyapı oluşturmaya başladık.
Ayrıca, AFAD Veri Merkezi, afet anında kullanılacak Türkiye Afet
ve Acil Durumlar Yönetimi Organizasyon Merkezi gibi bu alanda yürüttüğümüz
çok önemli çalışmalar var.
Hazırlık ve müdahale bağlamında
ayrıca şunu ifade etmem gerekir: Haber kaynağımız olan
kurumlardan yani Genelkurmay Başkanlığı ya da ilgili
diğer kurumlardan alacağımız ihbarlar neticesinde kimyasal,
biyolojik, radyolojik ve nükleer yani KBRN diye kısaltılan tehdit
ve tehlikelere karşı da AFAD hazırdır.
Çok değerli milletvekilleri, aslında 2016
yılında Türkiye'de sel baskını, fırtına,
yaralı tahliyesi, boğulma, kayıp gibi toplam 978 afet ve acil
durum olayı meydana gelmiştir. Bu olaylara 4.314 personelle müdahale
edilmiş, 3.832 insanımız bu afetlerden sağ olarak
kurtarılmış, maalesef 620 vatandaşımızın da
cenazelerine ulaşılarak ailelerine teslim edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Devamla)
Bir on dakika Sayın Bakanım, alabilir miyim.
BAŞKAN Tamamlayın isterseniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Devamla)
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu afet hususunda şunu
söyleyip bu konuyu bitireceğim: Haklı eleştiriler dinledik.
Türkiye afetlerden sonra arama kurtarma çalışmalarına gidiyor,
çok başarılı-az başarılı, bu tartışmaya
girmeden, Türkiyede ilk defa, afet riskini önceleyecek, afetler olmazdan önce
tedbirler alınabilecek bir sistem üzerinde çalışıyoruz.
Birkaç aydan beri çalıştığımız çerçevede, Orman
ve Su İşleri Bakanlığımız, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğümüz, MTA, Karayolları gibi
paydaş kuruluşlarla afetler olmadan hangi tedbirleri
alırız; bu hususta somut neticeyi, sel, taşkın ve heyelan
tehlikesine karşı Orman ve Su İşleri Bakanımızla
Rizede yaptığımız bir sempozyumla hayata geçirdik. Bundan
sonra AFAD teşkilatımız, ilgili paydaş kuruluşlarla
risk oluşturacak yerleri belirleyecek, bu yerlerle ilgili gerek ikaz alarm
sistemlerini hayata geçirecek gerekse afet olmazdan önce bu riski
oluşturan hususlar ortadan kaldırılabilir hususlarsa
bunların tamamını hayata geçirecektir.
Çok değerli milletvekilleri, tabii,
AFADın -söyledim- 2011 yılından beri önemli bir yükü de
ülkemize sığınan mültecilerle ilgilidir. Çok çeşitli
eleştiriler dinledik. Önce şunu ortaya koymamız gerekir: Bu
insanları Suriyeden kim gönderdi? Bu insanların tepesine, kendi
evlerinde, kendi şehirlerinde, köylerinde o insanların tepesine
bombaları kim attı? Ortada bir insanlık dramı vardı,
Türkiye bu meseleyi bir insanlık meselesi olarak görmüş ve açık
kapı politikası uygulamıştır. Hem de öyle bir
açık kapı ki asla kimsenin ırkına, diline, dinine, cinsine
bakmadan Arap, Kürt, Türkmen, Ezidi, bunların tamamına
kapılarımızı açtık. 2 milyon 753 bin Suriyeli
topraklarımızda. Evet, bunun yaklaşık yüzde 10unu
kamplarımızda barındırıyoruz ama dünyada hiç kimse
asla şunu söyleyemez: Kamp dışında yaşayan
Suriyelilerden şunlar, insanlık onurunu zedeleyici şu muameleye
tutuluyor. Hiç sokaklarımızda, köprü altlarında, parklarda yatan
Suriyeli görüntüsü hatırlıyor musunuz ya da çöplerden ekmek arayan?
Bizim milletimiz ensar bilinciyle bu insanları sahiplenmiştir.
Kamplarımızda yaşayan ve kamp
dışında yaşayan mültecilere yönelik olarak 21 milyona
yakın poliklinik muayene yapmışız, 900 bin cerrahi müdahale
yapmışız, 180 binden fazla Suriyeli çocuk bizim
topraklarımızda hayata gözlerini açmış, eğitim
çağındaki 900 binden fazla çocuğun 510 binini bu sene
eğitim şemsiyesi altına almışız. Bu hususta
asıl düşünmesi gerekenler biz değil, kendisini medeni
dünyanın temsilcisi sayanlardır.
Yakında haberini gördük; Almanyada kendi göz
zevklerini bozmasın diye, daha varlıklı bir kesimin
oturduğu semte yönelik olarak 160 mülteci ile onların arasına
yeni bir utanç duvarı inşa edildiği haberini görüyoruz, Avrupanın
çeşitli ülkelerinde jiletli tel örgüler görüyoruz, bozuk para
atılıp şınav çektirilen mülteci kadınları
görüyoruz ve dünya bu hususta iki elini başına alıp
düşünmelidir.
İkinci Dünya Savaşından beri en
büyük yerinden edilme yaşanıyor bütün dünyada. 60 milyon insan
evinden, yerinden, köyünden uzakta. En büyük mülteci harekâtı, İkinci
Dünya Savaşından beri, şu son dört beş yılda
yaşanıyor.
Ama şunu söylemek isterim; çok slogan
sevmemekle beraber özetle şunu söyleyebilirim: Bu insanlar, mülteciler
savaştan kaçıyor, ölümden kaçıyor, açlıktan kaçıyor;
zengin ülkeler de mültecilerden kaçıyor. Fert başına geliri 45
bin dolar olan İngilterede sadece 9 bin mülteci varken dünyanın fert
başına geliri en az olan ülkelerden Lübnanda 1 milyondan fazla
mülteci var. Dünyanın en büyük coğrafyasına sahip Yeni Zelandada
yüzlerle ifade edilen mülteci varken Ürdünde 600 bin mülteci var ve 300
mülteci almak için referandum yapma ayıbını işlemiştir
modern dünya, medeni dünya.
Mülteciler hususunda, biz, asla mültecileri bir
pazarlık konusu yapmayız, yapmadık da. 18 Martta
Başbakanımız Sayın Davutoğlu tarafından Avrupa
Birliğiyle bir mutabakata varıldı biliyorsunuz. İzinsiz
Yunan adalarına, Türkiye üzerinden Batıya geçen her 1 mülteciye
karşı -biz onu Türkiyeye iade alacaktık- 1 tane yasal mülteciyi
gönderecektik. Bu plan işlemektedir hâlen ama bu, 3
aşamalıydı dediğim gibi: Geri kabul anlaşması,
vatandaşlarımız için vizesiz seyahat ve Avrupa Birliğiyle
müzakerelerin yürütülmesiydi. Bildiğiniz gibi bir fasıl açtılar
ama verdikleri söze rağmen, vizesiz Avrupayı yani Avrupada bizim
vatandaşlarımızın serbest dolaşmasının önünü
kapattılar.
Bir de tabii ki 3 milyarlık bir mali
yardım sözleri vardı. 3 milyarlık mali yardımla ilgili
herhangi bir duraklama ve kesinti yoktur. İçimizde bu hususu iyi bilen
maliyeci arkadaşlarımız, maliyeci vekillerimiz var,
milletvekillerimiz var. Bu 3 milyarlık yardımın hangi sektörlere
harcanacağı belirlenmiş vaziyettedir: Eğitim,
sağlık belgelerimizin altyapısının güçlendirilmesi ve
Göç İdaresi gibi bir kısım idarelerimizin kurumsal
yapılarının güçlendirilmesi. Bundan on beş gün önce
sorsaydınız Bu hususta bize henüz önemli bir para gelmedi. derdim
ama on beş günden beri 90 milyon avro Millî Eğitim
Bakanlığımıza, 120 milyon avro Sağlık Bakanlığımıza,
12 milyon avro Göç İdaremize ve en son Dünya Gıda Programı
üzerinden gönderilecek şekilde, Kızılay tarafından kamp
dışındaki mültecilerin günlük yaşamlarında harcamak
üzere de 262 milyon avro serbest bırakılmıştır. Şu
anda diğer projelerin sözleşmeleri, proje tespitleri süreci devam
etmektedir ama Avrupa Birliğinin bu hususta çıkardığı
en büyük zorluk bu paraların Avrupa Birliğinin kendi sivil toplum
kuruluşları vasıtasıyla harcanmasını istemesidir.
Bizim söylemimiz de şudur: Türkiye bir çadır devleti değil,
Türkiye güçlü bir devlettir. Türkiye kendi kurumları olan bir devlettir,
Türkiyenin bu paraları harcamaya gücü de yeter imkânı da yeter.
Eğer mevzuatımızda bir kısım değişiklikler
istiyorsanız da bunu müzakere etmeye varız.
Dolayısıyla, çok değerli
milletvekilleri, maalesef o sözü duydum, asla mülteciler bizim için bir
pazarlık unsuru değildir. İnsanın pazarlığı
olur mu? Bunun 1 milyon 200 bini kadın, söyledim, 900 binden fazlası
eğitim çağında çocuk, bunları nasıl pazarlık
konusu yapabiliriz? Bu bizi insanlığımızdan
utandırır ve bütün mevcudiyetimle temin ederim ki biz DEAŞla
çatışırken, dünyada da DEAŞla en etkin mücadeleyi
sürdürürken -Fırat Kalkanı operasyonundan bahsediyorum- asla bize
Kamplarda IŞİDçiler barındırılıyor, onlara
eğitim veriliyor. denmesin. Bu büyük bir iftira olur, büyük bir bühtan
olur. DEAŞla tek somut mücadeleyi Türkiye Cumhuriyeti göstermektedir.
Fırat Kalkanı operasyonu, yüz günü
geçmiştir bildiğiniz gibi. Kurban Bayramından önce Gaziantepte
canlı bomba yeleği giydirilmiş bir çocuğumuzun
patlatılması ve 56 kişinin maalesef ölmesiyle, onun
arkasından başladığımız operasyon, Fırat
Kalkanı operasyonu Türk Silahlı Kuvvetlerinin desteğiyle Özgür
Suriye Ordusu tarafından yürütülmektedir.
Çok değerli milletvekilleri, bizim hiç kimsenin
toprağında gözümüz yok. Bizim 786 bin kilometrekare
toprağımız bizim için yeter. Biz 786 bin kilometrekare
toprağımızda müreffeh yaşamak istiyoruz, demokratik bir
ülkede yaşamak istiyoruz, insan hakları ve özgürlüklerinin sonuna
kadar kullanıldığı bir ülkede yaşamak istiyoruz ama
Fırat Kalkanının asla bir işgal ya da bir ilhak olarak
düşünülmeden, Türkiyeye, Türkiyemize terörist geçişinin ve terör
ihracının merkezi olan Suriyenin devlet otoritesi kalmamış
topraklarından, bunların önlenmesi için
yapıldığını kabul etmemiz gerekir.
BAŞKAN Sayın Bakanım, her
konuşmanız diğer Sayın Başbakan
Yardımcımızın konuşmasından süre
kısmasına neden oluyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Devamla)
Bitiriyorum efendim.
Yüz günü geçen operasyonlar neticesinde sevinerek,
gururla şunu söyleyebiliriz: Yüz günden beri Suriye üzerinden Türkiyeye
ne bir izinsiz geçiş ne bir terörist geçiş olmamıştır.
Fırat Kalkanı operasyonu amacına uygun, çok doğru bir
düzlemde yürüyordur.
Tabii, bana bağlı kuruluşlar
arasında TİKA da var. TİKAnın neler
yaptığını anlatmak için aslında ben şunları
göstermek istiyorum: Bu, TİKAnın, Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansının 2015 yılında dünyada 150 ülkede,
çeşitli ülkelerde gerçekleştirdiği projelerin
başlıkları. Bu da 2016 yılında
gerçekleştirdikleri ve bu da hâlen devam edenler. Şimdi,
düşünün, 2015 kesin hesabını ve 2017 bütçesini görüşüyoruz.
Ben sadece şunları okumaya kalkışsam zannediyorum kırk
dakika değil, belki kırk saat konuşmam gerekirdi. Dolayısıyla,
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı ülkemizin yüz
akı kuruluşlarından biridir. Bütün dünyada bizim
bayrağımızı şerefle dalgalandırmaktadır.
Ugandaya gittiğimizde Sayın Cumhurbaşkanımızla
-TİKAnın kalkınma programı yaptığı bir
ülkedir- Ugandada yerli halkın Türkiye Cumhuriyeti bayrağına
olan sevgisini görmenizi isterdim. Nerede bir muhtaç varsa, nerede bir ihtiyaç
sahibi varsa, nerede aman diyen varsa Türkiye AFADıyla,
TİKAsıyla, Türk Kızılayıyla orada olacaktır,
olmaya devam edecektir.
Süremi aştım, saygıdeğer
Başbakan Yardımcımızdan af diliyorum ama hakikaten
kapsamlı konular. İnşallah, daha başka bir zeminde bunlara
da, hem yapılan eleştirilere hem sorulara cevap vermeyi de arzu
ediyorum.
Bütün heyetinizi, bütün Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kaynak.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, İç Tüzük 60a göre bir dakikalık söz istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye
Kırk üç dakika oldu Sayın Kaynakın
toplam -bunu bir yere not edelim- geriye otuz yedi dakika kalıyor
Sayın Tuğrul Türkeşin.
Buyurun Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) Açıklamada
bulunmak istiyorum bir dakika.
BAŞKAN Buyurun, yerinizden
Sisteme girdiniz mi?
GARO PAYLAN (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Bir dakika 60a göre söz veriyorum.
Sayın Türkeş, bir dakika
Buyurun Sayın Paylan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın, altı yıldır azınlık
vakıflarında seçim yapılamadığına ve bir an önce
seçim yönetmeliği düzenlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
GARO PAYLAN (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, azınlık
vakıflarından bahsettiniz. Teşekkür ederim hizmetleriniz için,
çok önemli ama azınlık vakıflarımızın en büyük
sorunu -siz de çok iyi biliyorsunuz- altı yıldır
azınlık vakıfları seçim yapamıyor. 167 vakıf
yönetimlerini yenilemeyi bekliyor ama altı yıldır seçim
yönetmeliği askıya alındı ve yönetmelik yenilenmedi.
Bununla ilgili önerilerimizi defalarca Sayın Genel Müdür Adnan Beye
ilettik. Adnan Beyin de ifadesi şu: Biz siyasi iradeden bir işaret
bekliyoruz. Ama o işaret neden gelmiyor? Biz ivedilikle bu seçimlerimizi
yenilemeliyiz. Vakıflarımız işlemiyor. Pek çok
vakfımız yönetici eksikliğinden dolayı kayyum
aşamasına gelmiş durumda. Sizden ricamız, ivedilikle bu vakıf
seçim yönetmeliğinin ilan edilmesi ve daha sonra daha makro
adımları da atabiliriz. Biliyorsunuz, vakıfların statüsü
anlamında, patrikhanenin statüsü anlamında
sıkıntılarımız var, ivedi adım rica ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Seçimler yakın diyorum inşallah.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, Hükûmet adına söz
sırası Başbakan Yardımcısı Sayın Tuğrul
Türkeşte.
Buyurun Sayın Türkeş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Size kalan süre otuz yedi dakikadır.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığım ve bağlı kuruluşların 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısıyla ilgili
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin de çok iyi bildiği gibi bütçe
görüşmeleri hem önümüzdeki bir yılın planlaması hem de
geçmiş bir yılın muhasebesinin yapıldığı
görüşmelerdir. Huzurlarınızda Bakanlığıma
bağlı kurum ve kuruluşların önümüzdeki yıla
ilişkin hedeflerini anlatırken geçtiğimiz yıla ilişkin
bilgileri de vermek istiyorum.
Bu arada, tabii, bugün El Babta şehit
düşen kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına Allahtan
rahmet diliyorum.
Bu arada, Nutukun orijinalinin, ilk
baskısının yani Osmanlıca veya eski Türkçe
yazımının tıpkı basımı prestij kitap olarak
hazırlanmıştır Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
tarafından; bütün grup başkanlıklarına birer adet hediye
ediyoruz.
KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın Bakanım,
tüm üyelere olsun birer tane.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Tabii, Latin alfabesinde olanını bildiğinizi
ve sizde var olduğunu umuyorum. Yani, Nutukun herhâlde bugünkü Türkçesi
vardır
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Var.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla)
ve okumuşsunuzdur ama bunu güzel bir anı
olarak
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hep burada burada bir de
Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Tamam, çok güzel işte.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Burada değil de bizim,
burada.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Öyle de olması lazım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Orada da yetmiyor, bir de
burada da olacak.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Şimdi, çok kıymetli milletvekilleri, tabii
benim Bakanlığımın kapsamında Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu olduğu gibi, Yurtdışı Türkler olduğu
gibi, bir de bir iki arkadaşımızın da sağ olsun arada
atıfta bulunduğu, biraz duruşuma, fiziki yapıma da latife
ettikleri diğer konularım da var. Uygun bulunursa tümü üzerinde
Meclisi bilgilendirmek istiyorum.
Bakanlığım bünyesinde, Cumhuriyetin
100üncü yılının anma hazırlıkları ve anma
programı vardır, Medeniyetler İttifakı vardır;
Kıbrıs konusu benim Bakanlığımın, Başbakan
Yardımcılığı bünyesindedir, ekonomik programları,
yardımları; yatırımları; onun haricinde de
bildiğiniz bütçedeki konular.
Tabii, bunlara geçmeden, sabah beri bu konularda
konuşan kıymetli milletvekillerini dinleyerek şöyle bir şey
aklıma geldi: Bir genel ufuk turundan buraya gitmemiz gerektiğini
düşünüyorum.
Bizim milletimiz derin bir maziye maliktir. Bu
düşünce bizi elbette altı yüz yıllık Osmanlı
Türklüğünden, Selçuklu Türklerine ve ondan evvel bu devirlerin her birine
eşit olan Türk devletlerine kavuşturur. demiş rahmetli Gazi
Mustafa Kemal Atatürk. Şimdi, Atatürk Dil ve Tarih Kurumuyla ilgili
konuşma yapan kıymetli milletvekillerimize bunu bir hatırlatma
ihtiyacı hissettim.
Değerli milletvekilleri, Türkler
yazılı tarih boyunca var olan bir millettir yani 2 bin 500
yıllık bir tarih var kayıt altında olan, bunun her
döneminde Türk devletleri olmuş, olagelmiş değişik isimler
altında; biz kendimizi Türk diye tanımlamamışız,
genelde bizim dışımızdaki yapılar bizleri Türk diye
tarif ediyor ama tarih boyu, baktığımızda, varız. Bunu
söylememizin sebebi, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin önemini anlamak ve
ona göre bunun vurgusunu yapmaktır.
200ün üzerinde kurulmuş devlet var irili
ufaklı, 200ün üzerinde. Bunların 16sı büyük imparatorluk
olmuş, büyük devlet olmuş ve yüz yılı aşan ömürleri
olmuş. Kritik eşik yüz ila yüz yirmi yıl Türk devletlerinde.
Ondan sonra o günün konjonktürlerine, şartlarına göre birtakım
talihsizliklerle karşılaşmışlar.
Türkçe, güzel Türkçemiz, bir iki milletvekilimiz
değindi ama tam altını çizmekte fayda var, bugün dünyada
yaygın kullanılan 5inci dil ailesidir; ilk 10dadır bir
milletvekilimizin dediği gibi ama 5incidir. Yani bugün dünya üzerinde
Türkçeyi doğru ve güzel bildiğiniz takdirde 300 milyonun üzerinde
insanla bütün dünya coğrafyasında iletişim kurma
imkânınız vardır, hakkınız vardır. Bu dilin de
böyle kıymetli bir dil olduğunu hatırlatmakta fayda var diye
düşünüyorum.
Az önce, tarihte kurulmuş olan, tarih boyu var
olan 200 devlete atıfta bulunmamın sebebi de, bugün cumhuriyetin
kuruluşunun 100üncü yılına yedi yıl varken niye 100üncü
yıl kutlamaları, anmaları bizim için önemlidir, bu konudaki
çalışmaları niye önemsiyoruz ve değer veriyoruz, buna
değinmek için söylüyorum.
Bakanlığım uhdesinde bulunan 100üncü
yıl etkinlikleri kapsamında en önemli madde cumhuriyetimizin 100üncü
yılına ilişkin etkinliklerin planlanması ve koordinasyonudur.
Amacımız, cumhuriyetin kuruluş sürecinde yaşanan
olayları ve etkenlerini yeniden ele almak, anlamak ve anmaktır. Bunu
yaparken öncelikle tarihimizin bu dilimine ait yeni kaynakları bilimsel
araştırmalara açmak ve bu çalışmaları teşvik
etmek istiyoruz.
Diğer taraftan, tarih bilincini harekete
geçirerek ülkemiz için oldukça geciken yerel tarih
çalışmalarını başlatarak yerel tarih müzelerinin
hayata geçirilmesini, soyut olmayan kültürel
varlıklarımızın tanımındaki zenginliklerimizin
kayda alınmasını sağlamak için çalışıyoruz.
Bu sayede bir taraftan her kentin tarih hafızasını
oluştururken diğer yandan da o kentte yaşayan insanlara tarih
bilinci aşılamaya çalışacağız. İlelebet var
olmasını arzu ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti de bir
asrını 2023te tamamlayacaktır. Bu bilinçle, 100üncü yıl
kutlamalarımıza vatandaşlarımızı bir tarih
bilinci içinde götürmek, gelecek nesillere yeni bir asır perspektifi
sunmak istiyoruz. Bunun için, zihinsel algı anlamında daha çok
açık ve hafızalarımızı yenileme olarak daha uygun bir
dönemdeyiz. Bugüne kadar cumhuriyetin kuruluş süreçlerini yani
Osmanlı İmparatorluğunun küresel siyaset simsarları
tarafından yıkılışa götürülüşünü, işgalleri
ve antlaşma dayatmalarını tarih kitaplarında okuduk. Bu
okumalarımız, sadece bize sunulanlar çerçevesindeydi oysa günümüz
dünyasının iletişim ve teknoloji imkânları bize daha fazla
bilgi kaynağı sunmaktadır. Yine günümüz dünyasında,
Türkiyesinde yaşananlar bize olayları anlayacak, yorumlayacak yeni
bakış açıları sunmaktadır.
Evet, sürem kısıtlı olduğu için,
bu konuda daha çok söylemek istediğim var ama, sadece kısaca
şunu arz edeyim: Bu yeni dönemde
Geçenlerde bir ara -bizim Türk
siyasetinin arada bir gelip takıldığı kısır
tartışmalar vardır- Onuncu Yıl Marşıyla ilgili
tartışmalara seyirci olduk. Değerli milletvekilleri, Onuncu
Yıl Marşı fevkalade kıymetli bir marştır, ama
adı üzerinde Onuncu Yıl Marşıdır. Cumhuriyetin
100üncü yılına ulaştığımız bu dönemlerde,
bu marşı söylemek isteyenler memnuniyetle söylerler, hatta bizim de
bulunduğumuz ortamlarda önümüze geldiğinde biz de iştirak
ediyoruz
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Ama il
millî eğitim müdürü sizin gibi düşünmüyor Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla)
ama söylemek istediğim şu ki cumhuriyetin
100üncü yılındaki çalışmalarda bir marş
arayışı içinde değiliz. 21inci yüzyıl sivil bir
yüzyıldır ve muhtemelen cumhuriyetin 100üncü yılını
coşkulu bir türkü, şarkı, bunlar zaman içinde ilan edilecek olan
yarışmalarla yapılacaktır
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Bakan,
marşları kaldırıyorsunuz, niye marş
koyacaksınız ki? Marşları kaldırıyorsunuz zaten.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla)
ama 100üncü yılın şimdiden müjdesini
veriyorum ki inşallah bir marşı olmayacak,
şarkıları türküleri olacak.
Şimdi, süreyi etkin kullanmak
bakımından, bir diğer konu, bizim uhdemizde olan Medeniyetler
İttifakı konusudur. Bu iç politikamızın gündemini çok
işgal etmiyor, biliyorum, ama bilinmesinde fayda var diye bilgi arz etmek
istiyorum bu konuda.
Bunu, bir kere dinler arası hoşgörü
meselesiyle karıştırmamanızı rica ediyorum, çünkü
bugüne kadar muhatap olduğumuz dinler arası hoşgörü, genelde biz
Müslümanların yaptığı veyahut biz Müslümanlar adına
bir grubun yapmaya kalktığı ve gayrimüslimleri
iftarımıza davet etmekle sınırlı kalan bir
çalışmaydı. Tabii ki diğer inançlara mensup insanların
iftarlarımıza, bizim için kutsallarımıza, önemli
günlerimize iştirak etmesinde bir sakınca yoktur, ama oruç tutmayan
papaz efendi ile hahamı iftarımıza davet ettiğimizde,
asgaride de bunun karşılığında onların da
birtakım kutsal günlerinde bu dinler arası hoşgörü
girişiminin uzantısı olarak, biz Müslümanlara karşı da
aynı jestlerin, aynısı olmasa bile hiç olmazsa bunu
andıracak taltiflerin yapılmasını beklerdik ama bugüne
kadar görmedik. Görmediğimiz de ayrı bir mesele ama bu Medeniyetler
İttifakı zaman zaman her siyasi partinin görüşüne göre,
şuradan itibaren herkesin farklı yorumladığı bir
konudur. Onun için bu konuda çok kısa bilgi arz edeceğim.
Medeniyetler İttifakı, İspanya
Başbakanı Zapateronun teklifi üzerine, o dönemde
Başbakanlık görevi yürüten Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan ile Zapatero tarafından 2005 yılında
başlatılmıştır. Birleşmiş Milletler
tarafından da benimsenen girişim, Müslüman ve Batılı
toplumlar arasında şüphe, korku, kutuplaşma gibi
olumsuzlukları ortadan kaldırmayı, aşırı uçlarca
istismarı engellemeyi hedeflemektedir. Medeniyetler İttifakıyla,
kültürler arası karşılıklı saygı yoluyla,
radikalleşmeye karşı çıkılmıştır.
Girişim, tüm toplumların kalkınma, güvenlik, çevre ve refah
konularında birbirlerine bağımlı oldukları hususunu
esas almakta ve öncelikle ön yargı, yanlış algılama ve
kutuplaşmayla mücadele için ortak siyasi bir irade oluşturmayı
hedeflemektedir. Başlatıldığı günden bu yana artan bir
görünürlük kazanan girişim, bugün, kültürler ve dinler arası diyalog
bağlamında önde gelen bir proje konumuna
ulaşmıştır.
Bugün Medeniyetler İttifakı
bağlamında Birleşmiş Milletler çatısı
altında oluşturulan Dostlar Grubunun üye ülke sayısı
145tir. Küresel çapta gösterilen bu ilgi, Medeniyetler İttifakı
girişimine olan ihtiyacın da bir göstergesidir. 2008
yılında Madridde başlayan Medeniyetler İttifakı
Forumu ise 2009 yılında İstanbulda gerçekleştirilmiş,
sonrasında Rio, Doha, Viyana, Bali forumlarıyla devam etmiştir.
2016 yılında kardeş ülkemiz Azerbaycanın başkenti
Baküde düzenlenen foruma Cumhurbaşkanımız,
bakanlarımız ve çok sayıda milletvekilimizden oluşan bir
heyetle iştirak ettik. 7nci Küresel Forum, Güney Kafkasya ve Orta
Asyanın kültürler arası diyalog bakımından
taşıdığı önemin vurgulanması için değerli
bir fırsat oldu. Medeniyetler İttifakı kapsamında ülkemiz
tarafından atılmakta olan adımları içeren 2nci Ulusal
Plan, 2013 yılı başında açıklanmıştır.
Bu çalışmalarımız da devam etmektedir. Hedef, tüm dünyada
karşılıklı saygı ve eşitliğe dayalı bir
düzende barışın ortak olarak tesis edilmesidir. Doğu ile
Batı arasında bir kavşak noktası olan Türkiye,
medeniyetlerin buluşma noktası olarak bu konuda üzerine düşeni
yerine getirmektedir. Medeniyetler İttifakı Türkiye Eşgüdüm
Kurulu Başkanlığı tarafından 10
bakanlığın temsilcilerinden Medeniyetler İttifakı
Türkiye Eşgüdüm Kurulu oluşturulmuş, değişik zamanlarda
toplanarak ülke çapında yapılan ve yapılması düşünülen
çalışmaları belirleyip değerlendirmiştir.
Medeniyetlerin başlangıcından bugüne
medeniyetlerin 12 bin yıllık tarihini konu alan ve yirmiyi
aşkın medeniyet mirasına sahip bulunan ülkemizin zengin
birikimini ve evrensel medeniyete katkılarını gözler önüne
sermek amacıyla hazırladığımız her biri kırk
beş dakikalık 20 bölümden oluşan ve beş yılı
aşkın bir süredir TRT kanallarında yayınlanmakta olan
Batıya Doğru Akan Nehir belgeseli, 2016 yılı boyunca da
TRT ekranlarında yayınlanmaya devam etmiştir. Söz konusu
belgeselin birer saatlik 7 bölümden oluşan East to West
başlıklı uluslararası versiyonu şimdiye kadar 42 dünya
televizyonunda yayınlandı, 2016 yılında ABD, Almanya ve
Kazakistan başta olmak üzere birçok ülke televizyon kanallarında
yayınlanmaya devam etti.
2016 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığıyla
koordineli olarak Çin Seddinden Romaya İpek Yolu Medeniyetleri konulu
yeni bir medeniyet belgesel dizisinin Türkiye ve Çin ortak yapımı
olarak gerçekleştirilmesi için ön görüşmeler yapıldı,
taslak metin ve senaryo yazımı tamamlandı.
Kazakistan Al-Farabi Millî Üniversitesiyle birlikte
Orta Asya Türk dünyası üzerinde çalışmalar yapmak üzere Farabi
İşbirliği Protokolü imzalanmış ve ortak
çalışma başlatılmıştır. Türk dünyasının
yetiştirdiği büyük İslam düşünürü Farabinin ilginç
hayatını ve medeniyet düşüncesini konu alan Bir Medeniyet
Düşünürü Farabi belgeselinin önemli bir bölümünün çekimi de
yapılmış ve post prodüksiyon safhasına geçmiştir.
Velhasıl, değerli milletvekilleri, bu bir
büyük ya da genişletilmiş Orta Doğu Projesinin kapalı
adı değildir. Medeniyetler İttifakı, isminden
anladığınız gibi, çok inanışlı ve çok
kültürlü dünyada Türkiye'nin ön aldığı önemli bir inisiyatiftir.
Bilerek, bilmeyerek zaman zaman burada kıymetli
arkadaşlarımız bu konularda fikir yürütmeye
çalışıyor. Bunu Meclis kayıtlarına emanet ediyorum ki
bundan sonra konuşurken açar bakarsınız, ona göre
konuşursunuz.
Evet, uhdemizde bulunan bir diğer konu Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetine ulaştırılan ekonomik
katkıdır. Bununla ilgili olarak da kısa bir bilgi arzım
olacak.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kıbrıs Türkünün varlığının,
hukukunun, hürriyetinin ve geleceğinin teminat altına
alınması, huzur, refah ve güvenliğinin sağlanması, kalkınmasının
sürdürülmesi ve dünyayla bütünleşmesi öncelikli hedefimizdir. Adada devam
eden müzakere sürecine ve Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa
Akıncının yapıcı çabalarına destek vermekte ve
çalışmalarını takdirle takip etmekteyiz. Bu hassas dönemde,
ana vatan Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin her zaman
olduğu gibi birlik ve beraberlik içinde hareket etmekte olduğunun
herkes tarafından görülmesi önem arz etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti
hükûmetleri, ülke yönetiminden Rumlar tarafından
dışlandığı dönemden bu yana Kıbrıs Türküne
desteğini en güçlü şekilde sürdürmüştür.
Bugün de Adada devam eden müzakere sürecinden
bağımsız olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine her
türlü mali, ekonomik ve sosyal yardımlarımızı sürdürmeye
kararlıyız. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine
yapmakta olduğu ekonomik, mali ve sosyal desteklerle Adada kendine
yetebilen, küresel koşullara uyumlu, rekabetçi ve sürdürülebilir bir
ekonomik düzenle sağlam bir devlet yapısı
oluşturulmasını amaçlamaktadır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki
ekonomik programların temel hedefi, Kıbrıs Türk
halkının ihtiyaç duyduğu reformların hayata geçmesi,
kamusal hizmetlerdeki etkinliği ve kaliteyi artırmak, güçlü ve
sağlam bir finans sektörünün oluşmasını sağlamak ve
rekabet edebilir bir özel sektör yaratmaktır. Kıbrıslı
Rumların baskısı ve dünyanın da, hukuku, meşru hakları
görmezden gelmesiyle Kıbrıs Türklerine uygulanan ambargolara,
haksız tecride rağmen Türkiye Cumhuriyeti olarak desteğimizi
sürdürdük, 2017 yılında da sürdüreceğiz.
Ana vatan olarak, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetine 2002 yılından bu yana yaklaşık 10 milyar
lira düzeyinde destek sağladık. Yapılan bu harcamalara, Su Temin
Projesinde yapılan yaklaşık 1,6 milyarlık harcama da dâhil
değildir. 2002 yılında 424 milyon lira olan toplam yardım
miktarı, küresel ekonomik krizin etkilerinin hissedildiği 2009 yılında
-buraya dikkat etmenizi rica ediyorum- en üst noktaya ulaşarak 928 milyon
lira olarak gerçekleşmiştir. Yani, dünyadaki ekonomik kriz ve
Türkiye'nin etkilenmesi, Türkiye'nin izole edilmiş olan Kıbrıs
Türküne katkısına mâni olmamıştır. 2016
yılı için ayrılan 1,5 milyarlık kaynağın şu
ana kadar 730 milyon lirası da kullanılmıştır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin yerel
gelirlerinin giderlerini karşılayamadığı noktada bütçe
açığına Türkiye'nin desteği devreye girmektedir.
Son yıllarda Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin mali disiplinde sağladığı başarı,
bütçe açığına olan destek talebinin azalmasını
sağlamıştır. 2009 yılında 621 milyon lira olan
bütçe açığına katkı desteği, 2015 yılında
220 milyon lirada kalmıştır. Desteklerimizin daha çok, bütçe
açığı finansmanı yerine, altyapı
yatırımlarında ve reel sektörün desteklenmesinde
kullanılmasını hedefliyoruz. 2009 yılında bu alanlara
130 milyon lira harcama yapılırken bugün bu alanlar için
harcadığımız kaynak 300 milyon lirayı
aşmıştır.
Fiilî izolasyon ve ambargolarla
karşılaşan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin siyasal,
ekonomik, sosyal ve kültürel hayatının düzenli bir biçimde
işlemesini ve bu kapsamda yapılacak yardımların
planlanmasının ve koordinasyonunun sağlanmasını
düzenlemek amacıyla 1975 yılında Başbakanlık
bünyesinde Kıbrıs İşleri Başmüşavirliği
teşkil edilmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine
yapılan yardımların koordinasyonu Başbakanlık
Kıbrıs İşleri Başmüşavirliğince
yürütülmekte, sahadaki projeler Ekonomik ve Kalkınma
İşbirliği Ofisince gözetilmekte, ekonomik programların
uygulanması da teknik heyetçe izlenmektedir.
Yardımlar, uluslararası
anlaşmanın eki olan üçer yıllık ekonomik programlar
kapsamında yapılmaktadır, yıllık yaklaşık
1,5 milyar liralık yardım bütçesi koordine edilmekte ve yönetilmektedir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kamu yönetimi, kamu maliyesi,
finans sektörü ile altyapı ve reel sektörüne teknik ve finansal destek
sağlanmaktadır, 300 civarında proje yürütülmektedir.
2017 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı çerçevesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için 1
milyar 173 milyon lira ödenek tefrik edilmiştir. 2016 yılından
devretmesi öngörülen ödenekle birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
için 2017 yılında 1,5 milyar lira civarında
kaynağımız kullanıma hazır olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
arasında süren iş birliğinin kesintisiz şekilde devam
edeceğini bir kez daha vurgularken Adada yıllardır süren ve
2016 yılında yeniden canlanan barış görüşmeleri
konusunda da bilgi vermek istiyorum. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde kurulan 39uncu Hükûmetin de desteğiyle Sayın
Akıncı ve Kıbrıs Rum yönetimi temsilcisi Anastasiadis, bir yıl içinde önce
Amerika Birleşik Devletleri, daha sonra İsviçrede bir araya
gelmişler ve yıl sonunda görev süresi sona erecek olan
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moonun desteğiyle
çözümü görüşmüşlerdir. Türk tarafının ısrarlı
çözüm isteği ve haklı talepleri yanında Rum kesiminin
uzlaşmaz tavrı -muhalefetteki arkadaşların bu kısma
dikkat etmesini istiyorum- önemli bir fırsatın daha tepilmesine neden
olmuştur.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Dinliyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) Bizim kimseye bir şey
verdiğimiz yok. Yani muhalefetteki birçok milletvekili, saygıdeğer
politikacı, Kıbrıstan bir şeyin verildiği ve gözden
kaçırıldığı iddiasını muhafaza ediyorlar.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Haberler öyle geliyor Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) Bunlar gerçek
hilafınadır.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) İnşallah öyledir, inşallah!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) Sadece kuzeyinde değil,
Adanın tümünde Türkiye'nin uluslararası anlaşmalarla garantör
bir devlet olduğunu göz ardı eden... Adanın tümünün garantörüdür
Türkiye, İngiltere
gibi, Yunanistan gibi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sözleşmeler öyle
diyor ama o sözleşmeleri askıya aldık Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) - Yani, değerli milletvekilleri, biz, orada
yaşayan sadece Kıbrıs Türkünün garantörü değiliz. 1960
Anlaşması, bizi, Adanın tümü, bütün toprakları ve Adada
yaşayan tüm ahalinin garantörü olarak tarif etmektedir ve bu anlaşma
değişmemiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın,
askıya aldınız, uygulamıyorsunuz ve 1967de yapılan o
sözleşmeler Sayın Bakanım
Mesela, bir şey söyleyeyim:
Afrika ülkelerine o kadar yardım ediyoruz, hiçbirisi
Kıbrısı tanımadı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Ayrı bir Kıbrıs gündemi yapın,
sürem çok kısaldı, izninizle. Ayrı bir Kıbrıs gündemi
yapalım, memnuniyetle orada bunları tartışalım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Tabii, ama mesela,
yardım ettiğiniz ülkelerin hiçbirisi Kıbrısı
tanımadı, dünyada Kıbrısı tanıyan tek ülke
Türkiye.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Şimdi, Kıbrısta tabii, daha çok
söylenecek şey var ama sürem çok kısıtlı.
Bağlı kuruluşlarla ilgili
BAŞKAN Sayın Tanal, müdahale etmeyelim
lütfen.
Sayın Bakan, siz, Genel Kurula hitap edin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani, iyi bir konuya
geldik Sayın Başkan. Onun için söylüyorum.
BAŞKAN Onu daha sonra konuşuruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bize söyledi
İyi dinleyin. diye, biz de dinledik.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Öncelikle, şurada sorulmuş olan ve çok,
sık sık gündeme gelen konular var, onlara cevap vereyim, sonra vaktim
kalırsa bu Yüksek Kurum ve Yurtdışı Türklerle ilgili yeni
dönem sıramızı
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani, biz, size ek
sürenin verilmesine muvafakat ederiz, Sayın Başkanlık kabul ederse.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Memnuniyetle
Meclis kabul ederse ben bilgi arzına
hazırım efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Tabii yani yeter ki
bu konuyu aydınlığa kavuşturalım.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Biz
razıyız.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Şimdi, bu Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumuyla ilgili çok bilgi karmaşası oluyor, İş
Bankasından gelen katkılarla ilgili.
Bu, Atatürkün kendi hisseleridir -altını
çizerek- Cumhuriyet Halk Partisinin hissesi değildir ve kendi
hisselerinden -rahmetli Atatürk o günün şartlarında böyle bir irade
buyurmuştur, takdir etmiştir, vasiyeti bu doğrultudadır-
Türk Tarih Kurumuna ve Türk Dil Kurumuna belli bir miktarın intikalini
vasiyet etmiştir ve bugüne kadar bu vasiyet doğrultusunda
çalışmalar devam etmiştir, devam edegelmektedir. Bunun
haklarını korumak için İş Bankasına Cumhuriyet Halk
Partisinin yönetim kurulu üyesi koyması öngörülmüştür.
KADİM DURMAZ (Tokat) Temsilde, evet.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Müsaade buyurun ben tamamlayayım, daha sonra
zatıaliniz de fikrinizi söylersiniz ama bu mühim çünkü bu ikide bir
dönüyor geliyor, burada bir bilgi karmaşası var.
Türkiye İş Bankası, yıllık
kârını yaptıktan sonra, BDDK ne kadar kâr payı
dağıtılacağına karar verdikten sonra, Türkiye
İş Bankasının yönetimi, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil
Kurumunun hissesine düşen miktarı ayırıyor, daha sonra da
martta, nisanda, mayısta, ne zaman gelirse -yani, 31/12de tabii ki
gelmiyor bize- o zamana kadar da kendine göre uygun gördüğü nispette bir
faiz hesap ederek, onu da ekleyerek Türk Tarih Kurumunun ve Türk Dil Kurumunun
hesabına geçiriyor.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) CHPye
geliyor mu Sayın Bakan? Sayın Bakan, Cumhuriyet Halk Partisine
geliyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Şimdi, bu noktada İş Bankasında
Cumhuriyet Halk Partisinin 4 yönetim kurulu üyesi var. Tabii, bunlar, ne
yapıyorlar ve bunların Atatürkün mirası doğrultusunda
çalışmaları var mı, yok mu; onu da siz saygıdeğer
milletvekilleri bir uygun zamanda bize bildirirsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bak şimdi!
MUSA ÇAM (İzmir) Laf mı yani şimdi?
Söylediğiniz laf mı yani?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Şimdi, benim burada değinmek istediğim
MUSA ÇAM (İzmir) Bize bildirin. ne demek
yani? Ne demek yani, laf mı?
FATMA BENLİ (İstanbul) Müsaade edin de
konuşsun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Bir başka noktaya gelelim.
MUSA ÇAM (İzmir) Laf mı? Başbakan
Yardımcısına yakışıyor mu bu yani?
FATMA BENLİ (İstanbul) Birazdan
soru-cevap olacak, soru sorabilirsiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Siz biliyorsunuz, ben bilmiyorum ki.
MUSA ÇAM (İzmir) Onu bırakın.
Sizin öyle konuşma hakkınız var
mı yani? Yakışıyor mu size? Başbakan
Yardımcısına?
FATMA BENLİ (İstanbul) Soru-cevap
kısmında sorabilirsiniz, müdahale etmenize gerek yok.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Ben sayın hâlihazırdaki
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyelim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Neyse, şimdi buraya girmeyelim.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Suçlama gibi oldu, suçlama.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Şimdi, bir başka bilgi notu var yalnız,
bu konuda: Cumhuriyet Halk Partisi, 1966 yılında artırılan
sermayeye karşılık verilen hisselere isabet eden temettünün
kendisine ait olduğunu ileri sürmüş, açılan dava,
kurumlarımız lehine sonuçlanmıştır.
İki: Cumhuriyet Halk Partisi, 1973
yılında 5 Eylül 1938 tarihli vasiyetnamenin düzen, biçim, hak ve
yükümlülük gibi yönlerden Atatürkün iradesine uygun olup
olmadığının tespiti, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih
Kurumunun amaçlarından ayrıldıkları -1973 bu, AK PARTİ
filan iktidarda yok yani daha, başka bir dönem- ve Atatürkün kurduğu
kurumlar olmaktan çıktıkları savıyla kurumlara
karşı dava açmış, dava, kurumlarımız lehine
neticelenmiştir. Reddedilmiş. Cumhuriyet Halk Partisinin 1977 ve
1978 yılı gelirlerini kurumlara vermemekte ısrar etmesi üzerine
dava açılmış, Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/2/1980
tarih ve 979/660E, 980/56K sayılı kararıyla paranın
kurumlara verilmesi gerekeceği hükmen tespit edilmiştir.
Dört: CHP tarafından Türkiye İş
Bankasına verilen 21/4/1993 tarihli talimatla, gelirin kurumlara
ödenmemesi, bu konudaki anayasal ve yasal sorunları
diye devam ediyor,
ben bunu bilgilerinize arz ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) FETÖcü hâkimlerdir
herhâlde onlar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Şimdi, benim burada söylemek istediğim
şu, çok değerli milletvekilleri: Atatürk vasiyet etmiştir, Türk
Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, her hâlükârda onun vasiyeti doğrultusunda
faaliyetlerini sürdürmektedir. Her iktidar döneminde olmuştur ama sizin 1966dan
bu yana, bunun üstüne konma girişimleriniz her seferinde
reddolmuştur.
MUSA ÇAM (İzmir) Ne alakası var ya! Ne
konması? Nasıl konuyor?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Bu sağır tartışmayı
yapmayalım isterseniz. Yani, 21inci yüzyılın siyasetine
yakışmıyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Vasiyet var ortada, ortada
vasiyet var. Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili de vasiyeti var, Atatürk
Orman Çiftliği ne hâle geldi, görüyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Beyefendi, 1966daki hâkim aynı değil
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi, size
yakışıyor mu? Vallahi de billahi de silahlar Türkmenlere
gitmedi. diyen siz değil miydiniz? Şimdi onlara hiç ses
çıkarmıyorsunuz. Bu mu sizin tutarlılığınız?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla)
1973teki hâkim aynı değil, 1977, 1978deki
hâkimler aynı değil, 1993teki hâkim de aynı değil. Ben
sadece elimdeki bilgiler doğrultusunda bilgi arz ediyorum.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Eski Tuğrul
Türkeş de bugün aynı değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Sürem çok kısa.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani, MHPnin
sıralarındaki Tuğrul Türkeş nerede, AKPnin
sıralarındaki Tuğrul Türkeş nerede! Hangisi doğru?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Aynı şahıstır, hiç tereddüt
etmeyiniz. Rahat olun, rahat olun, aynı insan.
Şimdi, birkaç tane soruya cevap vererek süremi
tamamlayacağım, süre çok kısa kaldı.
Nurhayat Altaca Kayışoğlu
Hanımefendi, CHP Milletvekili, Türk Tarih Kurumu tarafından
kazı çalışmalarına destek verilmiyor. demiş.
Kurumumuz tarafından 2014 yılında 45 adet, 2015
yılında 24 adet, 2016 yılında 36 adet kazı ve yüzey
araştırması desteklenmiştir. Bunlardan bazıları Eskiyapar
kazısı, Kültepe gibi devam ediyor. Bununla ilgili bilgiyi
hanımefendiye ulaştıracağız.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
2014ten sonra?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Utku Çakırözer Bey 2015-2016 yılları
arasında Atatürkle doğrudan bağlantısı bulunan kaç
adet araştırma ve bilimsel etkinlik yapılmıştır?
diye soruyor. Bu arada da tabii, Mercidabıkı anmanın Türk Tarih
Kurumunun yapısına uygun olup olmadığına da
değinilmişti
Onun için sözlerime başlarken rahmetli Atatürkün
Türk tarihiyle ilgili bu sözüyle başladım. 2015-2016
yılları arasında Yüksek Kurum ve bünyesinde bulunan kurumlarca
her yıl 10 Kasımda Atatürkü anma töreni, devlet töreni mahiyetinde
gerçekleştirilmekte. ATAM yayın faaliyetleri olarak tamamı
cumhuriyet tarihi ve Mustafa Kemal Atatürkle ilgili olan 51.154 adet kitap ve
süreli yayın ücretsiz dağıtılmıştır, daha da
birçok çalışma yapılmakta.
Evet, süre çok az kaldığı için
diğer konulara değinemeyeceğim ama Sayın Ziya Pirin ilginç
soruları vardı, kendisine bunlarla ilgili yazılı cevap
ulaştırırım.
Bu arada, son söz, Sayın Kadri
Yıldırım, Atatürkün vasiyeti olan Türk Dil Kurumunun
adını değiştirmeyi teklif etti. AK PARTİye
gösterdiğiniz tepkiyi komşunuza niye göstermiyorsunuz CHPliler? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Siz
varsınız işte Bakan olarak.
MUSA ÇAM (İZMİR) Bakan olarak sizin
göreviniz o.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Hayır yani Atatürkün mirasına sahiplikse bir
tek AK PARTİye mi karşı sahip çıkıyorsunuz?
MUSA ÇAM (İzmir) O da sizin göreviniz, siz
sorumlusunuz, ben sorumlu değilim, siz sorumlusunuz.
KADİM DURMAZ (Tokat) O muhatap kim Sayın
Bakan, muhatap?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum, 2017
yılı bütçesinin ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) İşin
kolayını buldunuz yani, sizin cevap vermeniz gerekirken bize pas
ediyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, size söz
vereceğim de yalnız burada kısa bir açıklama yapmak
durumundayım.
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
eski Başkanı İsmet Sezginin hayatını
kaybettiğine ve kendisine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, uzun
yıllar siyaset sahnesinde yer alan, devlet adamlığı
vasfıyla da önemli görevler üstlenmiş olan Türkiye Büyük Millet
Meclisinin eski Başkanı ve yine eski bakanlardan, aynı zamanda
Demokrat Türkiye Partisi Genel Başkanlığını da yapan
Sayın İsmet Sezgin, 88 yaşında Hakkın rahmetine
kavuşmuştur. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına ve milletimize başsağlığı
diliyorum. Ruhu şad olsun.
Evet, Sayın Özel, sisteme girmişsiniz,
size İç Tüzük 60a göre söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, hayatını kaybeden Türkiye Büyük Millet Meclisi eski
Başkanı İsmet Sezgine Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce bu acı haberi biz de öğrendik,
kendisinin bu Parlamentonun Başkanlığı gibi son derece
onurlu bir görevi de üstlendiğini ve Türk siyasi hayatında Cumhuriyet
Halk Partisinin siyasi görüşleriyle uyumlu görüşler içinde olmasa da
nezaketiyle, demokrasiye olan inancıyla örnek bir siyasetçi olarak
kendisini hatırlıyoruz. Meclis Başkanlığı yapmış
bu değerli kişiliği rahmetle anıyoruz,
yakınlarına sabırlar diliyoruz, Allahtan gani gani rahmet
diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay, İç Tüzük 60a göre siz de
buyurun.
28.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, MHP Grubu olarak, hayatını kaybeden Türkiye
Büyük Millet Meclisi eski Başkanı İsmet Sezgine Allahtan
rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bugün
vefatını teessürle öğrendiğimiz Türkiye Büyük Millet
Meclisinin eski Başkanı, eski bakanlardan değerli siyasetçi ve
devlet adamı, ülkemize önemli hizmetlerde bulunan ve politikacı
olarak da örnek şahsiyet profili çizen merhum İsmet Sezgine
Allahtan rahmet, ailesine ve yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, ben de bir dakika cevap hakkıma istinaden arz etmek
istiyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Sataşmadım ki.
BAŞKAN Bir saniye
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Bakanımızın, Atatürkün kurmuş olduğu Türk Dil
Kurumunun isminin
BAŞKAN Tamam, siz kanaatinizi söylediniz,
Sayın Bakan da kanaatini söyledi. Bir sataşma yok ki.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan bize sataştı, CHPye sataştı.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Hayır, bir
yanlış bilgiyi tashih etmek istiyorum. Yani Sayın Bakan
BAŞKAN 60a göre size de söz vereyim.
Buyurun Sayın Yıldırım.
29.- Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırımın, Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeşin 433 sıra sayılı
2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Türkeş, biraz da
sanırım CHPlileri acaba biraz saldırtabilir miyim, biraz daha
böyle provoke edebilir miyim gibi bir havayla, Atatürkün kurmuş
olduğu Türk Dil Kurumunun isminin benim tarafımdan
değiştirilmesinin teklif edildiğini söyledi; doğru ama
Atatürkün 12 Temmuz 1932 yılında kurmuş olduğu Kurumun
adı, şimdiki ismi olan, adı olan Türk Dil Kurumu değil,
Türk Dili Tetkik Cemiyetidir. Bilahare bu isim zaten
değiştirilmiş. Ha bir kez değiştirildi ha on kez
değiştirildi. Dolayısıyla hiçbir fark etmiyor. Netice
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Deforme yok.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bütün mesele, Türk
düşmanlığı efendim. Yani orada Türk kavramı var ya
ona olan bir hınçtan kaynaklanan bir tepki bu.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Hayır, zaten
değiştirilmiş.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Deforme edilmedi.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Deforme etmiyor,
tam tersi, Türkiyeye uygun hâle getirilsin diyor.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Başkanım,
sadece iki cümle.
BAŞKAN Bitti efendim, tamam ifade ettiniz.
Çok teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Onlar sonra Türkiyenin
adına bile tahammül etmeyecekler.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Yani demek
istediğim, değiştirilmiş zaten bu isim. Atatürkün
kurduğu isim bu değil.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şiddetle reddediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan 3 kez,
geçmişte açılan davalardan bahisle Cumhuriyet Halk Partisinin ismini
anmış, ayrıca Cumhuriyet Halk Partisinin İş
Bankasının Yönetim Kurulunda görev yapan 4 sayın üyesiyle ilgili
sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika söz veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Başbakan Yardımcısı Yıldırım
Tuğrul Türkeşin 433 sıra sayılı 2017 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Bakanı dikkatle dinledik.
Konuşmasının bir yerinden sonra, gerçekten bir bakana
yakışmayan, yeni taşındığı mahallede yeni
mahalleye kendini kabul ettirmeye çalışan, eski mahallesiyle
arasındaki kopmuş olan bağların kopuş
anlarını unutturmaya, burada kendisine yeni, kuvvetli bağlar
kurmaya çalışan ve siyaseten ucuz olarak nitelendirilebilecek bir
polemiğe girdi.
Önce sorusuna cevap verelim. Cumhuriyet Halk
Partisinin görevlendirdiği 4 sayın yönetim kurulu üyesi vardır.
Atatürk hisselerinin yönetiminden sorumludurlar. Bankacılıkla ilgili
kararlarda değil, Atatürk hisselerinin yönetimiyle ilgili kararlarda söz
sahibidirler. Atatürk hisseleri, Atatürkün vasiyetine uygun olarak geliri
tamamen Türk Dil ve Türk Tarih Kurumuna bırakılmaktadır.
Partimize bir kör kuruş gelmemektedir.
Bu konuda geçmişte ve hatta bugün, Atatürkün
kurmuş olduğu bu iki güzide kurum, yaşanan darbeler sonrası
darbecilerin ve bazı siyasi iktidar sahiplerinin kuruluş
amaçlarından saptırılıp
Örneğin, siz o zamanlar
yokken, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu diye bir kuruma bu partinin 3
kurucusundan birisi, bir önceki Cumhurbaşkanı, Atatürkçülük
faşistliktir. Bana Atatürkçü olmayı kimse kabul ettiremez. diyen
birini atamış, tepkiler üzerine o kişi istifa etmek zorunda
kalmıştır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi FETÖ örgütünden
tutuklu o.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Siz diyorsunuz ki Bizim
zihniyetimize Atatürkün vasiyetiyle maaş ödensin. Cumhuriyet Halk
Partisi, eğer Atatürkün vasiyetinin ruhuna sadık kalınsa, bugün
ödenecek olan paranın Türk Dil Kurumuna değil, Türk Dil
Derneğine ödenmesi gerektiğini hep savundu, bugün de savunmakta. (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, şimdi
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan, sataşma var. Daha önceki
partimle alakalı
BAŞKAN Size de iki dakika sürüyle söz
veriyorum. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim Sayın Bakan.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
12.- Başbakan
Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeşin,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben verilerin üzerinden yüce Meclise bilgi arz
ettim. Ben sadece Sayın Özelin deminki konuşmasıyla ilgili bir
tavzih için buradayım.
Bir kere eski parti diye atıfta
bulunduğunuz, benim babamın partisidir, orayla aram filan bozuk
değil, onlar benim kardeşlerim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kemikler sızlıyor,
kemikler!
MUSA ÇAM (İzmir) Düne kadar
oradaydınız, daha düne kadar oradaydınız.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim sayın
milletvekilleri.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Onlar benim kardeşlerim ama siyaset yapmanın,
Türkiye gibi bir ülkede siyaset yapmanın zorlukları var ve gerçek
anlamda topluma hizmet sunmanın da mesuliyetleri var, bunun da gerekleri
var, riskleri de var; ben o riskleri göze alarak siyaset yapıyorum.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Zaten
alışamadınız oraya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
tutanaklara geçmesi açısından sadece Sayın Bakana şunu
hatırlatırım: Soyadını
taşıdığınız babanızın partisinden
ayrıldığınızda partinizin yetkilileri, size bir daha
soyadınızla hitap etmeme kararı almış, Tuğrul
diye hitap etmişlerdir; bunu hatırlatırım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Sana ne,
sana ne? Niye seni ilgilendiriyor bu konu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gayet ilgilendiriyor, seni
niye ilgilendiriyor?
BAŞKAN Sayın Özel, siz başka
partilerle ilgili konulara çok fazla girmeyin bence.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Bu bağlamda, son
konuşmacı olarak, aleyhte olmak üzere, İstanbul Milletvekili
İzzet Ulvi Yönteri kürsüye davet ederim.
Buyurun Sayın Yönter, günün ve
dolayısıyla artık gecenin de son konuşmacısı siz
oluyorsunuz, nezih bir konuşma bekliyoruz inşallah. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının ikinci turunda şahsım
adına aleyhte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
Meclisi ve değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada, sosyal medya üzerinden yüzlerce mesaj
aldığım bir mağduriyeti sizlerle kısaca paylaşmak
istiyorum. Millî Savunma Bakanlığınca hazırlanan ve
Başkanlığa arzı, Bakanlar Kurulunca 5 Mayıs 2000
tarihinde kararlaştırılan, Türk Silahlı Kuvvetlerinde
İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun
Tasarısının yürürlüğe girmesinin ardından on
altı uzun sene geçmiştir. Bu geçen süre içerisinde binlerce subay ve
astsubay, dış kaynak olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde
hayatlarını ortaya koyarak görevlerini yerine getirmişlerdir. 15
Temmuz FETÖ bağlantılı, kamuflajlı hainlerin darbe
girişimi sonrasında yayımlanan kanun hükmünde kararnamelere
dayanılarak Harp Okulları kapatılmış, Harp Okulu
öğrencilerinin ilişikleri kesilmiştir.
Bunun yanında, kimsenin görmediği ya da
dikkate almadığı sivil kaynaktan alınan subay ve astsubay
kursiyerlerinin de 29 Ekim 2016da yayımlanan 675 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 6ncı maddesiyle, kuvvet komutanlıkları
tarafından temin faaliyeti tamamlanmamış olan subay ve astsubay
adayları ile sözleşmeli subay ve astsubay adayları
hakkındaki işlemler de iptal edilmiştir. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin subay ve astsubay ihtiyacını daha ekonomik bir
şekilde temin etmek amaçlı olan dış kaynak
alımları durdurulmuş ve bu kursiyerlerin rütbe ve nasıp
işlemleri yapılmamıştır. Bu konuda kuvvet
komutanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ya da
Başbakanlık herhangi bir düzenleme de yapmamaktadır.
Bu kursiyerlerin 2016 yılı Nisan
ayında yapılan ve nisanın son haftasında ikinci seçim
aşamalarını, fiziki yeterlilik testi ve sözlü mülakat, tüm
aşamaları da olumlu sonuçlanmıştır. 29 Mayıs
2016da ise asıl, yedek sıraları belli olmuştur. Haziran
ayında Kara Harp Okulu içinde yeni kurulan hastanede sağlık
raporlarını da almışlardır. Aynı zamanda,
taahhütname imzalayıp Kara Kuvvetleri Komutanlığı PERTEM
Dairesine teslim etmişlerdir.
Bu kardeşlerimiz, 2017 Şubat ayında
ise eğitime başlayacaklardı. Binbir zorlukla, tamamen kendi
imkânlarıyla bu aşamaları geçen binlerce kursiyer, tam Her
şey bitti, kazandık. derken 29 Ekim 2016 tarihinde yayımlanan
675 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6ncı maddesiyle bütün
işlemlerinin iptal edildiği haberini almışlardır.
Binlerce aday bu sebepten psikolojik çöküntü yaşadıklarını,
mağdur edildiklerini ifade etmektedirler. Ayrıca, bu
kardeşlerimiz, bir hafta sonra aynı komisyonlarda mülakatlara giren
uzman erbaşların işlemlerinin devam ettirilmesine rağmen
kendilerinin işlemlerinin kanun hükmünde kararnameyle iptal
edildiğini de ifade etmektedirler.
Talepleriyse çok basittir: Tüm subay, astsubay
kursiyerlerinin 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yapılacak
ek bir düzenlemeyle tüm kuvvetlerin ilk alımda ayrıntılı
bir güvenlik ve arşiv soruşturmasından geçirilmesini ve
soruşturması olumlu sonuçlanan kursiyerlerin muvazzaf/sözleşmeli
subay, astsubay olmasının önündeki engelin
kaldırılmasını talep etmektedirler. Ayrıca, bu
kardeşlerimizin tarafımıza ilettikleri mesajlarda bir başka
sorun ise yeni alınması planlanan subay, astsubaylardan KPSS
istenilmesidir. Bu kardeşlerimizin çoğunluğu ise şubatta
eğitime başlanacak gözüyle baktıkları için KPSSye dahi
girmemişlerdir, KPSS olmadan da yeni alımlara başvuru
yapamamaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, yüce Meclisimizin bu
kardeşlerimizin mağduriyetine kulak vermesi ve yaşanan
mağduriyeti 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
yapılacak bir düzenlemeyle sona erdirmesi en büyük temennimizdir. Bu
kardeşlerimizden, yapılacak güvenlik soruşturması olumlu
sonuçlanan, FETÖyle irtibatı ve iltisakı olmadığı
anlaşılanların rütbe ve nasıp işlemlerinin
yapılması da en büyük arzumuzdur.
Sözlerime burada son verirken hepinizi
saygılarımla selamlıyorum, hayırlı bir bütçe süreci
diliyorum. 2017 yılı bütçesinin milletimize hayırlı
olmasını diliyor, yeni umutlar getirmesini de Yüce Allahtan niyaz
ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şükür, böylece ikinci turdaki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağız. Sürenin on dakikası soru, on
dakikası cevap olacaktır.
Sisteme daha önce soru için giren sayın
milletvekillerine sırayla on dakika içerisinde söz vereceğim.
Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Türkeş, arkeolojik
kazıların durduğunu söylediğimde 2014ten örnek verdiniz.
Bu da iki yıldır durduğunu gösteriyor aslında, başka
örnek vermediğinize göre.
Şimdi sorularımı soruyorum.
Birincisi: FETÖden cezaevinde olan Mümtazer
Türköneyi 2011 yılında Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun
yönetimine getirmiştiniz. Atatürkçü olmayı hakaret kabul ederim.
diyen, bu ve bunun gibiler yerine artık -konuşmamda da
belirttiğim gibi- bu kurumun yönetimine ne zaman Atatürke ve cumhuriyete
sahip çıkanları atayacaksınız?
Bu arada, Mercidabık söylemimi de aslında
çarpıttınız. Benim söylediğim şey şu: Ayda bir
Yavuz Sultan Selimle ilgili sempozyum yapan Türk Tarih Kurumu neden Atatürke
dil uzatanlara karşı sesini çıkarmıyor, neden Cumhuriyet
Dönemine sahip çıkmıyor?du.
İkinci sorum: Taşeron işçisine
verdiğiniz sözü ne zaman yerine getireceksiniz, kadroya
alacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 4/9/2016 tarihinde Sayın
Başbakan Binali Yıldırım 23 ili kapsayan Doğu ve
Güneydoğu Anadolu teşvik paketini açıklamıştı.
Teşvik paketi 62 milyar TL devlet desteği, 140 milyar TL ise özel
sektör olmak üzere 202 milyar TL büyüklüğe sahipti. Ancak her dönem tahsil
edilen vergi sıralamasında ilk 20de yerini alan Hatay, maalesef
hiçbir zaman, açıklanan teşvik paketleri içerisinde yerini alamadığı
gibi bu teşvik paketi içerisinde de yer bulamamıştı.
2011 yılında Suriyede başlayan iç
karışıklıklardan en çok etkilenen sınır kenti
olması, 400 bine yakın mülteciyi misafir etmesi, kapanan
sınır kapısıyla tır filolarının ve kara yolu
transit taşımacılığının ağır
yaralar alması gibi birçok sorunu barındıran
Hatayımızın teşvik paketine eklenmesi çok büyük önem arz
etmektedir. Bu konuyla ilgili bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) 1) Niğde
merkezde Vakıflara ait 1962 yılında yapılan 43 iş
yerinin yer aldığı binanın kiracılarına
ihbarnameyle sözleşmenin tek taraflı feshedileceği
bildirilmiştir. Kış günü mağdur olan kiracı ve esnaf
neden boşaltma uygulanacağını öğrenmek istiyorlar.
Yıkılacak mı, yandaşlara mı kiraya verilecek?
Yıllardır kullanıcıların durumu ne olacaktır?
2) Osmanlıdan kalan Niğde Bordaki Yeni
Hamam onarıma alındı. Bir yıldır çalışma
durdu. Yüklenici işi bıraktı. diyorlar. Faal hamam
kapalı. Onarım ne zaman tamamlanacaktır?
3) Niğde merkezde İlhanlılardan
kalma muhteşem bir anıt eser Sungurbey Camisi var. 18inci
yüzyılda yangın sonrası onarıldı. Çifte minaresinin
biri yıllardır yapılmadı. Bitki ve hayvan motifleri yok
olmak üzere. Cami çok ciddi aslına uygun onarım bekliyor. Onarım
yapılması düşünülmekte midir? Sungurbey Camisinin
kurtarılması Niğde için de çok önemlidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Başbakana soruyorum.
İktidarınızda FETÖcülerle mücadele etmek yerine FETÖcülerle
geçmişteki iş birliğinizi örtebilmek için
uğraştığınızı görüyoruz. Şimdi
iktidarınıza soruyorum: FETÖ terör örgütünü besleyen, büyüten,
devletin ve milletin başına bela eden siz değil misiniz? Ne
istedilerse verdik. diyen siz değil misiniz? Pensilvanyaya seslenerek
Gel artık Hocam, bu hasret bitsin. diyen siz değil misiniz?
Ankarayı parsel parsel FETÖcülere verdin. diyen siz değil
misiniz? Geçmişte Fetullah Gülene övgüler yağdıran siz
değil misiniz? 15 Temmuz darbesine Allahın bir lütfudur. diyen siz
değil misiniz?
Sayın bakanlar, boşuna
uğraşmayın, kendinize suç ortağı aramayın. Suçlu,
içinizde olan FETÖcülerdir. Önce kendi içinizi temizleyin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığına soruyorum: Türkiye Diyanet Vakfı
aracılığıyla 11 ilde afet ve acil müdahale merkezi
kurulması planlanmaktadır. Söz konusu afet ve acil müdahale
merkezlerinin başkanlarının da müftüler olacağı
belirtilmektedir. Müftüler, ilahiyat fakültelerinde afet durumları ve
sağlık konularıyla ilgili eğitim almışlar
mıdır? Bu merkezlerin başında afet ve acil durumlar için
eğitim almış, bu konularda uzman kişilerin olması daha
doğru değil midir?
İkinci sorum Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumuna: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu,
geçtiğimiz yıllarda bütçesinin ancak yüzde 25ini
harcamıştır. Buna kısmen de olsa bir yanıt verdiniz.
Türkiyede insan haklarıyla ilgili bir sorun, bir çalışma yok
mudur ki bir para harcanmamaktadır? Yoksa sadece uluslararası arenada
prestij kaybetmemek için mi bu kurum oluşturulmuştur? 2 Haziran
2016ya kadar başvuru almanıza rağmen neden hâlâ insan
hakları kurulunu oluşturmadınız?
BAŞKAN Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Diyanet Vakfının
yayınladığı İslâm Ansiklopedisine ek bir cilt
yazılmış ancak şu anda henüz
dağıtılmamış. Sayın Murat Bardakçı bu ek
cildi incelediğini, bu ek cilt içinde PKKdan terör örgütü olarak
değil, siyasi bir örgüt olarak bahsedildiğini iddia ediyor. Bu
doğru mudur? Eğer bu iddia doğruysa bu ek cildin gerekli
düzeltmeler yapıldıktan sonra yayınlanmasını talep
ediyorum.
Yine, Türkiyede yaşayan Ahıska
Türklerinin vatandaşlığa alınması ne zaman
sağlanacak?
Ayrıca, Hüdayi Vakfının bazı
ülkelerde imam-hatip liseleri açtığı doğru mudur? Bu
vakıf kime ya da kimlere aittir? TİKA ya da Yurtdışı
Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı üzerinden bu
vakfa maddi ya da manevi bir destek verilmekte midir? Yine, bu ve benzeri
vakıflar, yeni bir FETÖ oluşmaması bakımından, devlete
sadakat bakımından yeterince denetlenmekte midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Erdem
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 3213 sayılı Maden Kanunu
kapsamında bulunan taş ocakları ve kırma eleme tesislerinin
artması nedeniyle oluşan çevre kirliliğinin önlenmesi için
yürürlüğe konulan yönetmelik gereği, toz kaynağı olan her
bir ünitenin kapalı ortam içine alınması gerekmektedir. Bu
mümkün değilse sulama sisteminin kurulması gerekmektedir.
İstanbulun göbeğinde, Sultangazi ilçesinde, Cebeci Yolunda yirmi
seneden fazla süredir aktif olan Sultangazi taş ocağı
kapalı ortam içinde değildir, sulamalı sistemi de mevcut
değildir. Oraya gittim ve yerinde gördüm, evlerin arasında ve uzak
mesafede olmama rağmen siyah renkteki aracım on dakika içinde
bembeyaz oldu. Mahallelerin tam ortasında, mahallelinin kâbusu olan,
yazın bile camlarını açmalarına engel olan bu taş
ocağı neden denetlenmemektedir ve mevcut yönetmelik neden
uygulanmamaktadır? Sulamalı sisteme geçilmelidir. Terör ve
uyuşturucu sorunuyla zaten büyük sıkıntılar yaşayan
Sultangazi ilçemizin bu sorununu çözüp çözmeyeceğinizi bilmek istiyorum.
Sultangazililer bu konuda sizden haber beklemektedir.
BAŞKAN Sayın Yıldırım
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
İşkence bir tek fiziksel değildir.
Bir hekim olarak diyorum ki en büyük işkence manevidir, psikolojiktir.
Şu anda 81 ilde 6 milyon seçmenin oyuyla seçilen, başta eş genel
başkanlarımız olmak üzere, 10 vekilimiz tutsaktır, rehin
alınmış durumdadır. Bu durum, barışa,
özgürlüğe gönül veren; halkların kardeşliğine,
inançlarına, özgürlüğüne inanan ve bu uğurda bedel ödeyen
insanlara zulümdür, işkencedir. Bu bütçe görüşmelerinde Grup
Başkan Vekilimiz Sayın İdris Balukenin olmaması Meclise de
zulümdür, işkencedir.
Hep darbelere karşı olduğunu belirten
bu Parlamentonun 4 Kasımdaki bu siyasi darbeye tavır göstermeme
ayıbını kınıyor, 2017 bütçemizin
halklarımıza, ülkemize barış ve kardeşlik getirmesini
diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Yargıya
güvensizliğin yüzde 97lere vardığı bu ortamda, başta
vekillerimiz olmak üzere, partililerimizin adil yargılanacağına
inanıyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 2 Başbakan
Yardımcımız karşımızda. Acaba her ikiniz de
devlet işlerinde mail ortamında, elektronik ortamda
yazdığınız yazıları kendi özel maillerinizden mi,
yoksa bulunmuş olduğunuz bakanlığın özel mailinden mi
gönderiyorsunuz?
Soru iki: Yurt dışında bulunan
vatandaşlarımızla ilgili, gerek TİKA gerek Yurt
Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı yurt dışında yapılan
toplantılarda siyasi iktidara yakın olan dernekleri
çağırmakta, diğer üyeleri, diğer
vatandaşlarımızı çağırmamakta. Bu
ayrımcılık neden yapılmakta?
Üçüncüsü: Seçim süreci içerisinde yurt
dışında bulunan Avrupalı Türk Demokratlar Birliğine
herhangi bir yardım veya herhangi bir para gönderildi mi, gönderildiyse bu
hangi kaynaktan gönderildi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Dördüncü sorum: Yurt
dışında bulunan vatandaşlarımızın
pasaportlarının yenilenmesiyle ilgili alınan harçlar çok yüksek.
Bununla ilgili bir çalışmanız var mı?
BAŞKAN Son olarak, Sayın
Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Teşekkür
ediyorum.
Aydında Belediye
Başkanlığımızı yapan, Aydından
milletvekilliği yapan, Bakan olan ve Meclis Başkanlığı
görevini yapan çok değerli büyüğümüz Sayın İsmet Sezgin
Hakka yürümüştür. Allahtan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun.
Başta ailesine, sevenlerine ve bütün Aydınlılara
başsağlığı diliyorum. İsmet baba, seni
unutmayacağız.
BAŞKAN Sayın Çam, son siz oldunuz.
Buyurun.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Bakan, 15
Temmuzdan sonra kaç vakıf kapatıldı? Kapatılan
vakıfların taşınmazları ne durumdadır? Bazı
vakıfların mallarının, taşınmazlarının
Ensar ve TÜRGEVe verildiğiyle ilgili haberler okuyoruz. Bunlar ne kadar
doğrudur?
Bir de konuşmanızın bir bölümünde
Suriyeli mültecilere ensar anlayışıyla hizmet ettiğinizi
söylemiştiniz. Ensar anlayışıyla değil, Başbakan
Yardımcısı Veysi Kaynak anlayışıyla hizmet
etmenizi istiyoruz. Ensar anlayışı çok itibarlı ve
prestijli bir anlayış değil.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sayın Başkan
LEZGİN BOTAN (Van) Sayın Başkan,
çok önemli bir şey.
BAŞKAN Efendim, geçti.
Şimdi, Sayın Başbakan
Yardımcıları, cevap süresini önce kim kullanacak?
Buyurun Sayın Türkeş.
On dakikalık cevap süreniz var, kendi
aranızda bölüşebilirsiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bir kere, çoğu hüküm cümlesi olduğu için
çok fazla cevap verecek şey yok orada ama az önceki milletvekili
arkadaşımız sorusunda Yurtdışı Türklerin yurt
dışındaki faaliyetlerinde hangi derneklerin
müracaatının esas alındığına atıfta bulundu.
Bu tip bir tasnif yapılmıyor yani yurt dışındaki
faaliyetlerde Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı kendisine gelen bütün proje taleplerini
değerlendiriyor. Mantıklı, makul olanlar içinden de bütçesi
nispetinde katkı sağlıyor. Yurt dışındaki
çalışmalarda da, şurada şimdi detayını
veremeyeceğim ama bildiğim konularda, yurt dışında da
bütün siyasi görüşlere mensup derneklerle iletişim kurulmaya
çalışılıyor. Ancak çok fazla istekli
olmadığını da gözlemliyoruz Yurtdışı Türkler
Başkanlığıyla iş birliğinde farklı siyasi
görüşteki arkadaşların.
Bu arada, daha önceden sorulmuş olan bir iki
soru var, onlara da değinip sonra sözü Sayın Kaynaka
bırakacağım.
Sayın Ziya Pir, İnternetten
kaldırıldığı iddia edilen bir projeden bahsetti. Ben
bunu tetkik ettirdim, kurumun İnternet sitesi zaman zaman güncelleniyor.
Ancak bahsettiğiniz projeyle ilgili bölüm İnternet sitesinden
kaldırılmamış ve hâlen ulaşım sağlanmaktadır.
Söz konusu Gençlik Daireleri ve Koruyucu Aile isimli proje, 2013
yılında Yurtdışı Türkler
Başkanlığına sunulmuş ve proje, Berlin ve Kuzey
Ren-Vestfalya eyaletinde tamamlanmıştır. Proje kapsamında,
Almanyadaki ailelerden alınan Türk çocuklarının Türk
ailelerinin yanında yetişmeleri amacıyla Türklerin koruyucu aile
olmaları konusunda bilgilendirme seminerleri
yapılmıştır. Bahse konu bilgi, 2014 yılında Zaman
gazetesinin kurumumuz aleyhinde olumsuz algı oluşturma
çabasıdır. Ayrıca, proje başvuru sahibi olan derneğin
de 15 Kasım 2014 tarihinde konuyla ilgili kamuoyuna bir duyurusu
bulunmaktadır.
Gene, az önceki konuşmayı sürdürmek
manasında değil ama Nurhayat Altaca Kayışoğlu
Hanımefendiye, burada bir dosyam hazır -hâlihazırda
kazılar sürmekte- buradaki kazıların isimlerini ve yerlerini
birazdan takdim edeceğim efendim.
Evet, bizim kurumlarla ilgili çok fazla bir soru
yoktu.
Ben çok teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Mail,
kullandığınız mail? Devlet yazışmalarında
kendi mailinizi mi kullanıyorsunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Hayır, kullanmadım, kullanmadım efendim.
Hayır, böyle bir şey yapmıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Türkeş.
Buyurun Sayın Kaynak.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Değerli Başkanım, ben de cevaplara
başlamadan önce, Türk siyasetinin önemli simalarından İsmet
Sezgin Beyefendiye rahmet diliyorum, ailesine taziye diliyorum.
Şimdi, Hatay Milletvekilimiz, Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda 23 ilde ilan ettiğimiz teşvik paketi
içerisinde Hatayın niye olmadığını sordu.
SERKAN TOPAL (Hatay) Hatayı bekliyoruz
Sayın Başbakan Yardımcısı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Bu husus aslında Ekonomi Bakanımızın
işi ama ben şöyle söyleyeyim: Terörle mücadele yapılan
bölgelerde bir yandan terörle mücadeleyi başarıya
ulaştırırken bir yandan kalkınma hamlelerini yapma
arzusundaydı Hükûmetimiz, bu sebeple Hatay o kapsam içinde değil;
benim bildiğim, Maraş da değil. Ama zaten Türkiye'de sürekli bir
teşvik sistemi var, inanıyorum ki o teşvik sisteminden
Hataylı girişimcilerimiz yararlanacaktır.
Niğde Milletvekilimiz Ömer Fethi Beyin
sorusuna cevaben, Niğde merkezde bulunan Vakıf İş Hanı
yeniden inşa edilmek üzere yatırım programımıza
alındı. Kiracılara 2017 yılı için kontrat
yapılmayacağına dair tebligat yaptık. Bir an önce projeyi
hayata geçireceğiz. Yeniden Niğdede Vakıf İş
Hanımızı hem modern hem sağlam yapacağız.
Niğde Sungurbey Camisinin önemini biz de
biliyoruz, teşekkür ediyoruz milletvekilimize. Bu caminin restorasyon
projelerini hazırladı Vakıflar Genel Müdürlüğümüz. Koruma
Kurulunda proje tasdiki için...
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ama çok
uzadı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Ama Koruma Kurulu, biliyorsunuz, o nispeten özerk bir
kuruluş.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok
tarihî bir yer orası.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Aynen öyle, o yüzden hassas davranıyoruz.
Projeler Koruma Kurulunda tasdik edildikten sonra,
inşallah bir an önce hayata geçireceğiz.
Niğde Bor hamam restorasyonu devam ederken
ortaya çıkan statik problem nedeniyle hazırlanan revize proje yine
Koruma Kurulunun onayına sunuldu, onay sonrası restorasyona devam
edeceğiz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Restorasyon
yarım kaldı Sayın Bakanım, yanlış bilgi o.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Evet, restorasyon yarım kaldı, ben de onu
söylüyorum, statik problem çıktığı için.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hayır,
yüklenici kaçmış.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Hayır, hayır, statik problem
çıktığı için biz projeyi revize ettik.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bakan
yanlış bilgi veriyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Hayır, bizim bilgimiz doğrudur Değerli
Milletvekilim yani Meclis huzurunda yalan bilgi, yanlış bilgi
vermekten hem Allaha sığınırım hem sizlere mahcup
olurum.
Şimdi, FETÖyle ilgili soru aslında
Sayın Başbakanımıza soruldu ama belki Sayın Musa
Çamın sorusuna da, o soruya da cevap teşkil etmek üzere şunu
söyleyebilirim: Aslında, FETÖyle mücadele hususunda, bildiğiniz
gibi, 17-25 Aralıktan sonra Devlet Denetleme Kurulu harekete
geçirilmişti, zaten çalışmalar o tarihte
başlamıştı. Yani Bir günde, bir haftada bunları
nereden biliyordunuz? sorusunun bir cevabı da budur. Zaten
çalışmalar başlamıştı, zaten bu mücadele
çerçevesinde hem personel hem oluşumlar bakımından önemli
mesafeler alınmıştı. Bu mücadele çerçevesinde FETÖyle
irtibatlı, iltisaklı 123 vakıf kapatılmıştır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) 2002den sonra
kaçı açılmıştır?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Hayır, yani, o sorunun
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yok, yok, bir
cevaplayın siz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Ya, 2002den sonra kaç tanesinin
açıldığı sorusu bu soruyla bağlantılı
değil, onu da ayrıca size yazılı cevap veririm.
2.110 parsel taşınmazı Vakıflar
Genel Müdürlüğüne intikal etmiştir. Bu 2.110 parsel
taşınmaz içerisinde, tavuk çiftliğinden roof bara,
samanlıktan kahvehaneye, evden iş yerine kadar birçok değişik
taşınmazlar var. Bunlardan kanun hükmünde kararnameye konulan bir
hüküm gereğince kamu kurumlarımızın ihtiyaç duyduğu
eğitim tesisleri Millî Eğitim Bakanlığından ücretsiz
tahsis edilmiştir. Öncelik Millî Eğitim Bakanlığına
verilmiştir, yurtlar bakımından da öncelik Kredi ve Yurtlar
Kurumumuza verilmiştir. Daha sonra, kamu yararına çalışan
vakıfların talebi değerlendirilmiş, bu talep
doğrultusunda da Vakıflar Meclisimiz belli bir ücret
karşılığı tahsisine karar vermiştir.
Bu vakıflar içerisinde, evet,
saydığınız vakıf da vardır. Yalnız,
şunu ifade etmeliyim: Ben espri olarak kabul ediyorum Musa Beyin bana
yönelik ensar meselesini. Siz de gayet iyi biliyorsunuz, ensar bizim
inancımızda bir başka kavramı ifade eder.
MUSA ÇAM (İzmir) Mekkeden Medineye
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) - Peygamberimizin, hepimizin inandığı
dinimizin Peygamberinin Medineye hicretiyle, hicret edenlere muhacir,
onları misafir edenlere de ensar denmiştir. Hatta ensarın en
büyüğü Eyüp Sultan Hazretleri de İstanbulda, bizim vatan
topraklarımızdadır. Dolayısıyla, ensar kelimesini
bilerek kullandım.
Dünyada böyle başka bir millet yok, bizim gibi,
kamplar dışında, Türkiyemizde bulunan 2,5 milyondan fazla
mülteciye muhacir gözüyle bakan, onunla ekmeğini, aşını,
işini paylaşan. 300 kişi için referandum yapan Avrupa ülkesi
karşısında
Benim İstanbulda bunu anlatırken
sıkılan bir genç iş adamı dostum var, kendisi 300
kişiye kirası, gıdası dâhil her şeyinin
yardımını yapıyor.
Şimdi, efendim, Sayın
Gaytancıoğlu, AFAD kurtarma merkezleriyle ilgili Diyanet Vakfına
bırakılmış herhangi bir iş yok. AFAD kendisi
eğitim merkezleri, arama kurtarma merkezleri hayata geçiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Olsa olsa biz orada Diyanet mensuplarına
eğitim verebiliriz.
Diğer sorulara yazılı cevap vermek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel, buyurun, 60a göre
söz veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurulunun çalışmadığına, cezaevleri
izleme kurulu oluşturulması talebinde bulunduklarına ve tutuklu
HDP milletvekillerinin cezaevinden gönderdikleri belgelere el konulduğuna
ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanın dikkatini çekmek
istediğim birkaç nokta vardı. Özellikle İnsan Hakları
Kurumuna ilişkin Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulunun
oluştuğunu ifade etti. Evet, bu kurul var, bu kurul farklı alt
kurullar da oluşturdu ama bizim bu kurulun ne kadar
çalıştığına dair herhangi bir bilgimiz çok fazla yok
çünkü çalışmıyor.
Cezaevleri izleme kurulunun oluşturulması
ve cezaevlerinde özellikle de seçilmişlere ve gazetecilere yönelik hak
ihlallerinin araştırılması ve yaşananların
yerinde incelenmesi için bir komisyon kurulmasına dair talebimiz oldu ama
bu talebe ilişkin hâlen bir cevap alamadık.
İkincisi: Sayın Bakan, şunu ifade
edeyim, dün de ifade ettim, bugün de söyleyeyim ki seçilmiş
milletvekillerimizin ve eş başkanlarımızın cezaevinden
bizlere gönderdikleri ya da yasama faaliyetlerine ilişkin yazmış
oldukları bütün dokümanlarına el konuluyor. Kendisine buradan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, sözümü tamamlayacağım sadece.
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız
Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Eş
Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağın
gönderdiği bütün bilgilere, dokümanlara el konuluyor ve aynı zamanda,
yasama faaliyetleri için gönderdiği belgeler idare tarafından
verilmiyor. Kendisine bir faks numarasını, bizim kurumumuzun faks
numarasını bile verdi avukatlar, bunun cezaevi yetkilileri
tarafından verilmediğini biliyoruz.
OHALin aslında devlete
yapıldığını ifade ettiniz fakat biz çok iyi biliyoruz
ki OHALden tüm Türkiye toplumu etkilenmiştir; emekçiler, sanatçılar,
siyasetçiler, yerel yöneticiler, yoksullar, işçiler, kadınlar,
gençler, bütün toplum etkilenmiştir. Bunların
ayrıntılarını belki daha sonraki süreçte sizlerle
paylaşabiliriz. Siz de bunu biliyorsunuz ve farkındasınız.
Bir an önce OHALin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
kaldırılmasıyla birlikte yaşamın eski hâle dönmesi
gerektiğini ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Demirel.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sayın Başkan
LEZGİN BOTAN (Van) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın arkadaşlar, kusura
bakmayın
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Bir iki konu
Bir şey soracağım, soru sormak için
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Hiç
konuşmadı Başkan.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Evet.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Pozitif
ayrımcılık yapın.
BAŞKAN - Peki, son kez. Bayanlara, hanım
milletvekillerimize, kadın milletvekillerimize bir ayrıcalık
yapıyorum.
Son kez 60a göre size söz veriyorum.
Buyurun.
31.- Ağrı
Milletvekili Dirayet Taşdemirin, sokağa çıkma
yasaklarının yaşandığı yerlerde zarar gören konut
ve iş yerlerinin sigorta ödemelerinin iptal edildiğine dair
haberlerin doğru olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Teşekkür ederim.
Ben soru sormak için girmiştim sisteme, zaman
yetmemişti.
Ben Sayın Bakana sormak istiyorum, aylara varan
sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı
Cizre, Sur, Şırnak, Yüksekova, Nusaybin ve İdilin büyük bir
bölümü yıkıldı sizler de biliyorsunuz. Bu çatışmalarda
zarar gören sigortalı konut ve iş yerlerinin ödemelerinin
İçişleri Bakanlığınca iptal edildiğine dair kimi
haberler basına yansıdı. Bu haberler doğru mu? Doğruysa
bu sigorta işlemleri neden iptal edildi? Değil ise bu konuyla ilgili
bir planlamanız var mı? Şırnak, Nusaybin, İdil ve Sur
halkı bu konuda acil bir cevap bekliyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEZGİN BOTAN (Van) Sayın Başkan
BAŞKAN Arkadaşlar, son dedik.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Ama bir cevap bekliyoruz.
LEZGİN BOTAN (Van) Sayın Başkan,
ben de sisteme girmiştim, 60a göre, bir dakika
BAŞKAN Şimdi, bakın, sisteme o
kadar milletvekili girmiş ki haksızlık yapmayalım.
LEZGİN BOTAN (Van) Ben uzun süredir ilk defa
söz hakkı istiyorum.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Ben de bekliyorum
Sayın Başkanım.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Burada da var.
BAŞKAN Bakın, orada da giren var, orada
da giren var.
LEZGİN BOTAN (Van) Ama ben ilk defa
istiyorum.
BAŞKAN - Efendim, kapatıyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Şimdi sırasıyla ikinci
turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.61) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU
1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 6.614.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 230.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 6.844.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler 6.799.000
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Evet, gözümüz aydın.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Bekliyorduk.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Günaydın!
Dükkân açıldı, günaydın!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biraz
daha geçsinler içeriye, sayıları azalmıştı da o yüzden
biraz zaman geçsin dedik.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Zaten ancak böyle sizi oturtabiliyoruz, ne yapalım, oturmuyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Taşdemir, Sayın
Demirel, Sayın Pir, Sayın Botan, Sayın Yıldırım,
Sayın Ayhan, Sayın Atalan, Sayın Adıyaman, Sayın
Toğrul, Sayın Özkan, Sayın Önlü, Sayın Kadri
Yıldırım, Sayın Ahmet Yıldırım, Sayın
Öcalan, Sayın Başaran, Sayın Gaydalı, Sayın Becerekli,
Sayın Özgökçe Ertan, Sayın Bilgen, Sayın Paylan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Sayın
Başkanım, sistem çalışmıyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.28
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.44
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA (Devam)
BAŞKAN Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumunun gelir cetvelinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklama işleminde kalınmıştı.
Şimdi, yoklama işlemini yapıyoruz.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumunun (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler 6.799.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 45.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 6.844.000
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015
yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye
İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 4.833.000,00
Bütçe Gideri 1.765.753,12
İptal Edilen
Ödenek 3.067.246,88
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri
Tahmini 4.833.000,00
Tahsilat 2.353.952,77
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.18) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 29.685.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 14.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 326.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 415.580.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 72.732.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 532.323.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 527.063.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 53.186.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 116.380.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 696.629.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 486.700.415,96
Bütçe Gideri 467.969.809,74
İptal Edilen
Ödenek 18.678.526,12
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 52.080,10
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri
Tahmini 636.622.000,00
Tahsilat 684.647.304,08
Ret ve
İadeler 14.472.675,11
Net Tahsilat 670.174.628,97
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07.96)
AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 10.233.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 159.827.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 5.450.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 45.903.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 3.728.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 1.023.010.500
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.248.151.500
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının 2017 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının 2015 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN -
sunmadan önce
yoklama talebi var.
Şimdi, yoklama talebini
karşılıyoruz.
Sayın Taşdemir,
Sayın Özkan, Sayın Yıldırım, Sayın Atalan,
Sayın Toğrul, Sayın Adıyaman, Sayın Öcalan, Sayın
Ataş, Sayın Önlü, Sayın Yıldırım, Sayın
Ayhan, Sayın Doğan, Sayın Gaydalı, Sayın Pir,
Sayın Botan, Sayın Başaran, Sayın İrmez, Sayın
Becerekli, Sayın Özgökçe Ertan, Sayın Bilgen.
Yoklama için bir dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 3.257.500.700,00
Bütçe Gideri 3.141.020.254,77
Ödenek Üstü Gider 99.269,94
İptal Edilen
Ödenek 116.579.715,17
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.32) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 294.711.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 770.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 295.481.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 110.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler 290.251.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 5.120.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 295.481.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 382.710.909,44
Bütçe Gideri 221.417.805,95
Ödenek Üstü Gider 19.569,04
İptal Edilen
Ödenek 151.756.828,37
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 9.555.844,16
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri
Tahmini 141.049.000,00
Tahsilat 298.509.252,44
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 yılı
merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.51) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 62.203.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 600.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 215.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 277.803.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 666.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 275.503.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 1.634.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 277.803.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 248.748.214,72
Bütçe Gideri 228.922.816,44
İptal Edilen
Ödenek 19.825.398,28
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri
Tahmini 223.896.000,00
Tahsilat 215.651.823,84
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 yılı merkezî
yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.02) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK
KURUMU
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 11.270.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 375.000
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
DİRAYET TAŞDEMİR
(Ağrı) Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Şimdi yoklama işlemini
gerçekleştireceğiz.
Sayın Taşdemir,
Sayın Özkan, Sayın Yıldırım, Sayın Atalan,
Sayın Yıldırım, Sayın Toğrul, Sayın
Adıyaman, Sayın Önlü, Sayın Botan, Sayın
Yıldırım, Sayın Ayhan, Sayın Gaydalı, Sayın
Doğan, Sayın Ataş, Sayın İrmez, Sayın Öcalan,
Sayın Becerekli, Sayın Özgökçe Ertan, Sayın Başaran,
Sayın Pir, Sayın Taşçıer, Sayın Paylan.
Evet, yoklama için bir dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL TOPLAM 11.645.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 8.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 11.633.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 4.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 11.645.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkan, Başbakan Yardımcısı Sayın Tuğrul
Türkeş yok. Onun bütçesini konuşuyoruz, oyluyoruz ama Sayın
Başbakan Yardımcısı yok burada. Bu kadar milletvekili var,
bekliyor; Başbakan Yardımcısı aldı çantasını,
gitti. Başka partiye mi gitti, ne yaptı o? Başka partiye mi
gitti yoksa? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Ben buradayım.
BAŞKAN Sayın Çam,
lütfen
Hükûmet temsilcisi burada.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 11.053.803,58
Bütçe Gideri 9.707.071,75
İptal Edilen
Ödenek 1.346.731,83
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri
Tahmini 10.613.000,00
Tahsilat 9.329.994,38
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Atatürk Araştırma Merkezi
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.03) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 5.113.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 5.113.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 100.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 5.013.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 5.113.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk Araştırma Merkezi
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk Araştırma Merkezi
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 4.818.295,00
Bütçe Gideri 4.731.829,68
İptal Edilen
Ödenek 86.465,32
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri
Tahmini 4.299.000,00
Tahsilat 4.451.025,17
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Atatürk Araştırma Merkezi
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Atatürk Kültür Merkezi 2017
yılı merkezî bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.04) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 4.920.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 4.920.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 182.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 4.738.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.920.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür Merkezi 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın Çam, az önce Sayın
Türkeşi merakla sordunuz. Sayın Türkeş, Sayın
Başbakana da vekâlet ettiği için, Başbakanımız yurt
dışından geliyor, havaalanına karşılamaya
gittiler. Bilginize sunulur efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başka
partiye geçme gibi bir durumu yok yani.
BAŞKAN - Atatürk Kültür
Merkezi 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 5.748.000,00
Bütçe Gideri 5.105.223,25
İptal Edilen
Ödenek 642.776,75
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri
Tahmini 4.530.000,00
Tahsilat 4.551.197,92
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür Merkezi 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk Dil Kurumu 2017 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.05) TÜRK DİL KURUMU
1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 393.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 15.385.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 15.778.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 100.034.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 301.250
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 59.733.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 5.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 160.074.250
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Dil Kurumu 2017 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Dil Kurumu 2015 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 24.658.738,78
Bütçe Gideri 13.575.083,36
İptal Edilen
Ödenek 11.083.655,42
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri
Tahmini 143.363.000,00
Tahsilat 158.107.387,88
Ret ve
İadeler 1.072,30
Net Tahsilat 158.106.315,58
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk Dil Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Tarih Kurumu 2017 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.06) TÜRK TARİH KURUMU
1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 657.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 10.059.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 10.716.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 104.561.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 4.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 60.021.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 164.586.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türk Tarih Kurumu 2017 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Başkan,
bari el kaldırmalarını sağlayın, 10 kişi el
kaldırıyor yani burada görüyoruz.
BAŞKAN Orada 10 kişiyse burada 9
kişi demektir.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Hiç alakası
yok.
BAŞKAN - Türk Tarih Kurumu 2015 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 167.204.255,00
Bütçe Gideri 162.882.076,08
İptal Edilen
Ödenek 4.322.178,92
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri
Tahmini 111.000.000,00
Tahsilat 145.798.729,41
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk Tarih Kurumu 2015 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Evet, ikinci turda yer alan kuruluşların
bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir, hayırlı
olmalarını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, ikinci tur
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Programa göre, kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için 8 Aralık 2016
Perşembe günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyor,
hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati. 22.13
(x) 433, 434 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 05.12.2016 tarihli 31inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.