TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
35inci Birleşim
9 Aralık 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlıkça, Antalya Milletvekili Mehmet Günalın Plan ve Bütçe
Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin önerge yazısı
(4/72)
V.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433)
2.- 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733),
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 434)
A)
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
1)
Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) KALKINMA
BAKANLIĞI
1) Kalkınma
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU
1) Türkiye
İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) GAP BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) DOĞU
ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) KONYA OVASI
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DOĞU
KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ADALET
BAKANLIĞI
1) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE
ADALET AKADEMİSİ
1) Türkiye Adalet
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) HÂKİMLER
VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU
1) Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Malatya Belediyesinde toplu ulaşım
araçlarında kadın-erkek ayrımı uygulaması
başlatıldığına dair haberlere ilişkin
açıklaması
2.-
Şırnak Milletvekili Aycan İrmezin, Şırnakta kent
soykırımıyla karşı karşıya
kalındığına ilişkin açıklaması
3.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, tutuklu HDP
milletvekillerinin siyasi faaliyetleri ve yasama faaliyetleri için
gönderdikleri belgelere el konulduğuna ilişkin açıklaması
4.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, kürsüden birtakım ses
kayıtlarının dinletilmemesi konusunda ilkesel bir tutum yerleştirilmesinde
fayda olduğuna ilişkin açıklaması
5.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, kim olduğuna ve içeriğine
bakılmaksızın Genel Kurulda ses kaydı dinletilmesi ya da
görüntü gösterilmesine müsaade edilmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, dinletilen ses kaydının HDP Grup
Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
Parlamentoda daha önce yaptığı konuşma olduğuna
ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, tutuklu milletvekillerinin sözlerinin
kürsüden dinletilmesinde Cumhuriyet Halk Partisi bakımından hiçbir
sakınca olmadığına ilişkin açıklaması
8.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, görsel ve işitsel sunumlarla kürsünün
mehabetine aykırı bir durum olmasını istemediklerine
ilişkin açıklaması
9.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Ankara Milletvekili Levent
Gökün dünkü birleşimde görsel, işitsel materyallerin suistimale
açık olduğunu, bu konuda bir prensip karar alınabileceğini
ancak milletvekillerinin seslerinin kürsüden dinletilmesinin makul
karşılanacağını belirttiğine ilişkin
açıklaması
11.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Genel Kuruldaki kürsü konuşmaları
sırasında görsel ve işitsel materyallerin
kullanılmasıyla ilgili bir uygulama birliği sağlanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın, Yeniçağ
gazetesinin İstanbuldaki bürosunun basılmasına ve Kayseride
günlük olarak yayınlanan Deniz Postası gazetesinin
toplatılmasına ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, 433 sıra
sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434
sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
dördüncü tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasında ifade ettiği bazı konularla ilgili Ankara 11.
Ağır Ceza Mahkemesinin kararını sosyal medya hesabında
paylaştığına ilişkin açıklaması
14.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
15.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldızın,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
16.- Bingöl Milletvekili
Hişyar Özsoyun, Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun 433 sıra sayılı 2017 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının dördüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
17.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
18.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Kalkınma Bakanı Lütfi
Elvanın Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı konusunda değerlendirmede
bulunmamasına, Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun bu konuya değinmesine ve TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılıya Almanyada yapılan muameleyi
protesto etmek için Mercedes marka makam araçlarına binilmemesi
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
19.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
Kalkınma Bakanı Lütfi Elvanın 433 sıra sayılı
2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
20.- Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalının, Atatürk Kültür Merkezinde
devam eden Erzurum Tanıtım Günlerine tüm milletvekillerini davet
ettiğine ilişkin açıklaması
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, tutuklu HDP
milletvekillerinin birer dakikalık sözlerinin kürsüden dinletilmesinde
hiçbir mahzur olmadığına ilişkin konuşması
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Samsun Milletvekili Erhan Ustanın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Adana Milletvekili
Meral Danış Beştaşın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdunun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının dördüncü tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvanın
433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının dördüncü tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Kalkınma
Bakanı Lütfi Elvanın, Samsun Milletvekili Erhan Ustanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
9.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Adalet Bakanı
Bekir Bozdağın 433 sıra sayılı 2017 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının dördüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
10.- Ankara
Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının dördüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının dördüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, Denizli İlinde bulunan
Işıklı Gölünü kirleten işletmelere ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı (7/8933)
2.- Edirne Milletvekili
Erdin Bircanın, Edirnenin Keşan ilçesinde dağıtılan
kömürlerin hava kirliliğine sebep olduğu iddiasına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
(7/8934)
3.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemirin,
Şanlıurfanın Karaköprü ilçesinde yapılacak olan killi
kireçtaşı ocağı ve marn ocağı projelerinin mera
alanlarına ve köylülere etkilerine ve projelere olumlu ÇED raporu
verilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhasekinin cevabı (7/8997)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 16 Temmuz - 7 Kasım 2016
tarihleri arasında sorumluluk alanındaki kurum ve kuruluşlarda
hakkında işlem yapılan personele,
Sorumluluk
alanındaki kurum ve kuruluşlarda görev yapan personelden
maaşında icra takibi bulunanlara ilişkin soruları ve
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin cevabı (7/9087), (7/9088)
5.- Zonguldak
Milletvekili Şerafettin Turpcunun, Zonguldaktaki hava kalitesi izleme
istasyonlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Mehmet Özhasekinin cevabı (7/9121)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda görev
yapan personelden maaşında icra takibi bulunanlara,
16 Temmuz - 7
Kasım 2016 tarihleri arasında Gümrük ve Ticaret
Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda
hakkında işlem yapılan personele ilişkin soruları ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/9151),
(7/9152)
9 Aralık 2016 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35inci Birleşimini açıyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 11.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.31
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlıkça, Antalya Milletvekili Mehmet
Günalın Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin önerge yazısı (4/72)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Antalya
Milletvekili Sayın Mehmet Günalın Plan ve Bütçe Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 8/12/2016
tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemimize
göre, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2015 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün dördüncü tur
görüşmelerini yapacağız.
Dördüncü turda Dışişleri
Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Türkiye
İstatistik Kurumu, GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı, Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Adalet
Bakanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi ve Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
433) (x)
2.-
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 434) (x)
A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
1) Dışişleri Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ADALET BAKANLIĞI
1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU
1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ
1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU
1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet burada.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere,
turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme
girmeleri gerekmektedir.
Dördüncü turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum:
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına:
Sayın Hişyar Özsoy, Sayın Altan Tan, Sayın Mizgin Irgat,
Sayın Bedia Özgökçe Ertan, Sayın Aycan İrmez, Sayın
Ayşe Acar Başaran, Sayın Meral Danış Beştaş.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına:
Sayın Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu, Sayın Erhan Usta,
Sayın Mustafa Kalaycı, Sayın Celal Adan, Sayın Mehmet Parsak.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına: Sayın
Öztürk Yılmaz, Sayın Selin Sayek Böke, Sayın Akif Ekici,
Sayın Ali Akyıldız, Sayın Okan Gaytancıoğlu,
Sayın Uğur Bayraktutan, Sayın Necati Yılmaz, Sayın Ali
Haydar Hakverdi, Sayın Mehmet Gökdağ, Sayın İlhan Cihaner.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına:
Sayın Sabri Öztürk, Sayın Azmi Ekinci, Sayın Ahmet Demircan,
Sayın Zehra Taşkesenlioğlu, Sayın Mustafa Şükrü
Nazlı, Sayın İbrahim Halil Yıldız, Sayın Mehmet
Ali Cevheri, Sayın Tahir Öztürk, Sayın Mehmet Babaoğlu,
Sayın Cemal Öztürk, Sayın Mürteza Zengin, Sayın Hülya Nergis,
Sayın Cahit Özkan, Sayın Yıldız Seferinoğlu,
Sayın Ceyda Bölünmez Çankırı ve Sayın Zekeriya Birkan.
Şahıslar
adına: Lehte, Sayın Fevzi Şanverdi; aleyhte, Sayın Dilek
Öcalan.
Şimdi
söz verme işlemini sırasıyla başlatıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına ilk konuşmacı Sayın
Hişyar Özsoy.
Buyurun
Sayın Özsoy. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakikadır.
HDP
GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Grubum
adına Dışişleri Bakanlığının bütçesini
tartışmak üzere söz almış bulunuyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, tabii, burada fotoğrafları bulunan eş
başkanlarımın ve çok kıymetli vekil
arkadaşlarımın da önünde saygıyla eğiliyorum.
Tabii,
bütçenin teknik ve siyasi olarak eleştirilmesi gereken birçok boyutu var.
Teknik kısmına bugün çok kısaca değineceğim, bir iki
örnekle değineceğim.
Tabii, bu teknik ve siyasi
anlamdaki değerlendirmelerden önce bir konuya açıklık getirmek
istiyorum. Bu Meclis kürsüsünde konuşan arkadaşlardan yoğunlukla
şöyle birtakım argümanlar duyuyoruz: İşte HDP
dış ilişkilerde bir ihanet içerisinde, sürekli olarak Türkiye'ye
ihanet ediyor, yurt dışında olan vekilleri ihanet ediyorlar.
gibi, gerçekten -özür dileyerek söylüyorum- saçma sapan birtakım
argümanlar ortaya koyuyorlar. Bunun gerçeklikle hiçbir alakası şu
açıdan yoktur: Doğrudur, HDP olarak biz dışarıda
şu an Türkiye Cumhuriyeti devletine hükûmet eden AKPnin ve
Dışişleri Bakanlığının
politikalarını eleştiriyoruz, sonuna kadar da
eleştireceğiz yanlış gördüğümüz şeyleri. Fakat
HDP şu ayrımı yapabilecek kadar büyük bir basirete sahiptir:
Türkiye ile AKP Hükûmetini tabii ki eş tutmuyoruz. Türkiye, bu ülke, AK
PARTİ Hükûmetinden daha büyüktür diyoruz. Dolayısıyla, Türkiye
ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ayrıştırarak kendi
dış politika söylemimizi oluşturuyoruz.
Bir örnek vermek gerekirse,
Türkiyeye yaptırımların uygulanması konusunda HDPnin
tavrı şudur: Biz Türkiyeye total anlamda yaptırım
uygulanmasını doğru bulmuyoruz. Ancak Türkiyede bazı
Hükûmet kurumlarına yaptırım uygulanması gerektiğini
düşünüyoruz. Bir örnek vereyim: Adalet Bakanlığına Avrupa
Birliğinin fonlarından gelen katılım öncesi paylar var,
biliyorsunuz, fonlar var. Bunlar, Türkiyedeki yargı
kurumlarının transparan, demokratik, adil bir şekilde
düzenlenmesi ve Avrupa Birliğinin hukuk kurumlarıyla uyumlu hâle
getirilmesi için ayrılmış olan fonlar. Fakat bu fonlar
amacına uygun olarak kullanılmıyor, ortada bir adalet sistemi
kalmamış durumda. Dolayısıyla, mesela, Avrupa
Birliğiyle yaptığımız görüşmelerde, Adalet
Bakanlığına verilen bu katılım öncesi fonlarının
amaçlarına uygun kullanılmadığı için dondurulması
gerektiğini, Adalet Bakanlığı ne zaman ki Avrupa
Birliğinin belirlenmiş kriterlerine uyarsa o zaman bu payların
kendilerine tekrar verilmesi gerektiğini söylüyoruz. Sadece bir örnek
verdim bir duruma açıklık getirmek için.
Teknik olarak bütçeye baktığımız
zaman, aslında Sayıştay raporları var, birçok şeyi
gösteriyor. Şu kadarını söyleyeyim -tek bir örnekle bunu geçmek
istiyorum çünkü daha genel, daha siyasi bir çerçevede bir bütçe
tartışması yapmak istiyorum- Sayıştay raporlarına
göre, her yıl, eski parayla trilyonlarca lira, hiç işi gücü olmayan,
dışarıda herhangi bir görevi olmayan bazı
çalışanlara, Dışişleri
Bakanlığının çalışanlarına veriliyor. Bu,
Sayıştay raporlarında mevcut, 2013, 2014, 2015
yıllarında bunu ifade etmişler. Yani öyle görünüyor ki
halkın parası bazı çalışanlara tatil veyahut da
ekonomik kazanç olarak veriliyor. Bu arkadaşlar dışarıya
gidiyorlar, tatil yapıyorlar halkın parasıyla, üstüne üstlük bir
de yolluk alıyorlar, masraf alıyorlar bunun için. Halkın
parası bu en nihayetinde, vergiyle elde edilmiş bir meblağdan
bahsediyoruz. Dolayısıyla, devletin parası değil bu.
Devletin parası olmaz zaten, saçma sapan bir şeydir; halkın
parasıdır, halkın parasını devlet birtakım
kurallar çerçevesinde harcamak durumundadır.
2015 yılında, takribi olarak 2 milyar lira
eski parayla 2 katrilyon; 2016 yılında 600 milyon bir ek bütçe
alınmış, 2 milyar 687 milyonluk bir bütçeyle
çalışmış Dışişleri
Bakanlığımız. 2017 yılında bu bütçeye bir 300
trilyon daha eklenmiş. Şimdi, bizce yetmez diyoruz. Yani bu, eski
parayla 3 katrilyon, yeni parayla 3 milyar, gerçekten, bakın, Sayın
Bakanımız burada, kendilerine yetmez diyoruz. 3 milyar çok düşük
bir paradır. Belki 30 milyar verseniz, 30 milyar, eski parayla 30
katrilyon, Türkiyenin dışarıda sarsılan imajını,
prestijini düzeltmek için kısmi bir fayda sağlayabilir. Bunu niye
söylüyoruz değerli arkadaşlar? Bütçeyi Dışişleri
Bakanlığına verdiğiniz zaman şunu da sormak
lazım: Türkiyenin dışişleri politikası gerçekten
nedir? Belli bir stratejisi var mıdır?
Evet, çok ciddiye almıyor Hanımefendi beni
ama
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Alıyorum,
estağfurullah.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Şu an için
Türkiyenin şöyle bir sıkıntısı var: Biliyorsunuz,
Sayın Ahmet Davutoğlu gitti, dört beş yıl uygulanan
dışişleri politikalarının hepsinin faturası
Sayın Davutoğluna kesildi. Şimdi herkes, işte, Sayın
Davutoğlu doktrinerdi, katıydı, ideolojikti.
Dolayısıyla, Binali Beyle birlikte, biz daha pragmatist, daha
enstrümantal bir şekilde, daha realist bir şekilde dış
politikamızı düzenliyoruz. Günah keçisi belli, Sayın Davutoğlu
gitti oradan. Fakat Binali Bey geldikten sonra, evet, birtakım taktik
ittifakların geliştiğini de görüyoruz. Özellikle, kendisinden
daha önce başlamıştı ama kendisi döneminde vücut bulan
İsraille ilişkiler ve Rusyayla ilişkiler, bu iki konuda birtakım
yumuşamaların olduğunu, birtakım ittifakların
kurulduğunu biz gözlemleyebiliyoruz. Yalnız, burada belli,
planlı bir konsept dâhilinde bu dış politikalar
uygulanmıyor, daha çok ideolojik bir noktadan pragmatik bir noktaya
savrulan ve can havliyle bölgede ve dışarıdaki izolasyonunu
kırmak için ilişki kurmaya çalışan, ittifak kurmaya
çalışan bir dış politika görüyoruz. Bizim temel
eleştirimiz şudur, biz diyoruz ki: Yanlış bir stratejiniz
olursa birtakım taktiklerle siz sonuca gidemezsiniz. O yanlış
stratejileri de birazdan detaylı bir şekilde vereceğim. Mevcut
durumda, bölgede ve dışarıda önemli oranda izole olmuş,
Avrupa Birliğiyle ilişkileri kriz durumuna girmiş, bölgesel
gelişmelere kesinlikle yön veremeyen ama bölgesel gelişmelerin
etkisinde kalan, uzun erimli bir stratejisi olmayan, iç çelişkilerle dolu,
neredeyse herkesle çatışmalı, belki burada İsrail ve
Rusyayı kısmi parantez içine almak mümkün, ötesi tuhaf, böyle
neoemperyal, neoosmanlıcı birtakım argümanlarla bezenmiş
-son dönemdeki bu Lozan tartışmalarına referans veriyorum
burada- büyük bir bölgesel, küresel türbülans içerisinde sağa sola
savrulan, sağa sola çarpan bir dış politika makinesiyle
karşı karşıyayız.
Arkadaşlar, biraz daha detayına girmeden
şu konuda da bir şey söyleyeyim: Bu son dönemlerde özellikle yeni
Osmanlıcılık yeniden böyle bir hortlamaya başladı. Ya,
bu da bir şey olabilir yani daha önce, biliyorsunuz, stratejik derinlik
olarak kavramsallaştırılmıştı, Türkiyenin
tarihsel anlamda mirasının olduğu Orta Doğu
coğrafyasına şöyle daha yaygın, daha geniş bir
şekilde girelim, ilişkilerimizi kullanalım, ticaretimizi
artıralım, kültürel ilişkilerimizi artıralım. gibi
bir çerçevede bir dış politika düşünülüyor. Fakat
arkadaşlar, yeni Osmanlıcılık yapacaksanız onu da bari
tutarlı bir şekilde yapmak lazım. Şöyle ki: Yeni
Osmanlıcılık yapıyorsanız, bunu ırkçı,
milliyetçi birtakım saiklerle yapamazsınız.
Osmanlıcılık farklı bir tahayyüldür, millet üzerinden
işlemez. Osmanlıcılık üzerinden işler ve onun
içerisinde Kürtlerin de
O Osmanlıcılık tahayyülü içerisinde
aslında en önemli olan Kürtlerin durumudur biliyorsunuz. Eğer
Osmanlıcılık yapacaksanız Kürtlerle şu an Suriyede ve
Türkiyede ilişkilendiğiniz gibi ilişkilenmememiz gerekiyor, hem
mekânsal olarak hem de tarihsel bağları itibarıyla Kürtlerle
daha dostane, daha yapıcı ilişkiler kurulması gerekiyor.
Demek istediğim, bu yeni Osmanlıcılığı bile son
derece katı, milliyetçi birtakım saiklerle yapıyorsunuz hem anakronik
oluyor hem de çok gerçekçi olmuyor.
Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı,
zaten dış politikaya kendisi yön veriyor. Şahsınızla
kesinlikle ilgili bir durum değil ama belli ki bu dış
ilişkilere dair bütün bu politikalar, tabii ki Bakanlığın
fikri alınarak ama bizim görebildiğimiz kadarıyla daha
başka yerlerde dizayn ediliyor. Şimdi, biliyorsunuz Sayın
Cumhurbaşkanının bugünlerde popüler olan bir söylemi var,
neredeyse her yaptığı konuşmada -muhtarlarla olur,
başkalarıyla olur- seçim meydanlarındaki gibi Biz Hansın
ve Georgeun ne dediğine bakmayız. diyor. Yerli ve millî
dış politika olarak bunu insanların önüne koyuyor. Değerli
arkadaşlar, bu tür söylemler biraz toplumun gazını alma, topluma
biraz gaz verme gibi bir işlev görebilir ama bunun, Sayın
Bakanım çok iyi bilir ki gerçeklikle uzaktan yakından bir
alakası yoktur. Hansın da Georgeun da ne dediğine
bakacaksınız. Daha önceki on yıllarda olduğu gibi bakmak
durumundasınız. Bu bir tercih meselesi filan değil, Türkiyenin
siyaseti, ekonomisi, önemli oranda, özellikle küreselleşmeyle birlikte
entegre olmuş durumda. Türkiyenin yaptığı ihracatın
yarısı Avrupaya gidiyor. Avrupadan Türkiyeye gelen direkt
yabancı sermaye yatırım, Türkiyedeki
yatırımların yüzde 70-75ini oluşturuyor. Ciddi anlamda
entegre olmuş, Hanslarla ve Georgelarla entegre olmuş bir siyasal,
kültürel ve ekonomik yapıdan bahsediyoruz yani bağırıp
çağırarak, Hansa, Georgea biz prim vermeyiz. diyerek
dış politika yapılmıyor; niye? Çünkü, Hans ile George
kızdığı zaman, bakın, dolar ve euro yükseliyor,
görüyorsunuz. Bunun faturasını kim çekiyor, kim ödüyor bunun
faturasını? İşte, mesela, demiri dolarla almak zorunda olan
inşaatçı çekiyor; mesela, turizm sektörü; mesela, ihracata yönelik
olarak üretim yapan tarım sektörü, sanayiciler, herkes bir şekilde,
bu, Sayın Cumhurbaşkanının Hanslarla ve Georgelarla
yaşadığı sıkıntıların
faturasını ödemek zorunda kalıyor. Öyle babalanmalarla,
bağırmalarla çağırmalarla gitmiyor. Dolayısıyla,
biz şunu da söylemiyoruz tabii ki, onun da altını çizelim: Gidip
Hanslara, Georgelara teslim olma... Onların tabiriyle söylüyorum; çok
doğru da değildir, aslında çok da yabancı
düşmanlığı içeren bir kavramdır bu, onu da çok
doğru bulmuyoruz. E, tabii ki onlarla oturacaksınız çünkü
Hansı, Georgeu... Hans genelde Almanları, George genelde
İngiliz, Amerikalıları temsilen kullanılan bir isim. E,
gidip İgorla, Moşeyle yapıyorsunuz mesela; yani Rusyayla,
yani İsraille pekâlâ güzel güzel iş tutabiliyorsunuz yani Hans ile
Georgeun günahı ne? E, on yıl, 2002den sonra AKPye en fazla
desteği vermiş çevreler bunlar ama ne olmuş? On-on beş
yıl içerisinde kendilerine verilen kredi tüketilmiş. Mevcut durumda,
son dönemde Avrupa Parlamentosunun aldığı kararla birlikte, bir
şekilde Türkiye'yi içine sindiren, Türkiye'yi isteyen Batılıların
sayısı neredeyse yüzde 10ların, yüzde 5lerin altına
düşmüş. Tam anlamıyla Batıyla olan ilişkilerde bir
iflasın dışa vurumudur bu.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, Avrupa
Parlamentosunun bir kararı oldu Türkiyeyle müzakerelerin geçici olarak
dondurulmasına yönelik. Daha önce bu kürsüde söyledik. Hükûmet, tabii ki
bunun sembolik bir karar olduğu, bağlayıcı
olmadığı konusunda bir argüman üretiyor, yalnız şunu
da biliyoruz: Evet, bu bir öneridir. Bu Aralığın
15-16sında liderler toplantısında bu konu gündeme gelecek.
Bizim de öngörebildiğimiz, büyük bir ihtimalle, özellikle mülteci krizi ve
birtakım ekonomik kaygılar yüzünden Türkiye ile AB arasındaki
ilişkilerin dondurulması çok gerçekçi görünmüyor yani kimse çok fazla
öyle bir beklenti içerisinde değil. Artı, bir de Kıbrıs
meselesi var. Türkiye ile AB ilişkileri donarsa, belki, Hükûmetin hani
kısmen adım atmaya çalıştığı
Kıbrıs meselesinin çözümü konusunda da ciddi bir krizle
karşı karşıya kalacağız.
Mesele burada, Avrupa Birliğiyle
ilişkilerin formel bir şekilde askıya alınması
meselesi değil arkadaşlar, Avrupayla, Batıyla gerilen bu
ilişkilerin Türkiyedeki toplumsal, siyasal, ekonomik, istikrar üzerindeki
olumsuz etkileridir ve biz bunları iliklerimize kadar hissediyoruz. Bugün
bir haber geldi, Avrupa Yargı Konseyleri Ağı kendisine üye olan,
daha doğrusu gözlemci statüsünde bulunan Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunu gözlemci sıfatından çıkarmış. Bir
işarettir, sadece bir işarettir. Gerekçe: Yargı kurumları
Türkiyede bağımsız değil. Ya, buraya normalde Avrupa
Birliğine üye olan ülkelerin tabii hâkim, savcı yüksek kurulları
giriyor; üyelik aşamasında olanlar ise yani o süreçte olanlar,
giriş sürecinde olanlar ise gözlemci statüsüyle orada bulunuyorlar. Bunu
yedik yani Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu artık o gözlemci
statüsünü kaybetmiş durumda. Daha önce -biliyorsunuz- askerî ambargolar
geldi, Avusturyadan, yine Almanyadan bazı şirketlerden askerî
ambargoların geldiğini görüyoruz. Bunun dışında, ismi
konulmamış olsa da Türkiyeye yönelik ekonomik birtakım
yaptırımların zaten işlediğini, birkaç aydır
işlediğini pratik etkileri itibarıyla da biz görüyoruz.
Şimdi, biraz toparlamaya
çalışayım, dört dakikam kaldı. Şimdi, bizim şöyle
bir önerimiz var, biraz latifeyle karışık ama biraz da gerçek,
biz diyoruz ki değerli arkadaşlar: Dışarıda, özellikle
Avrupada, Batıda dış politikanın içerisine girdiği
krizin temel sebebi içte yaşanan sorunlardır, özellikle de
İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı
Sayın Bekir Bozdağın yaptığı yanlış
uygulamalardır.
Şimdi,
İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı
ortalığı toz dumana katmış, binlerce, yüz binlerce
insanı işten çıkarmış. Bizim eş başkanlar ve
vekillerimizi hapse atmış, belediye başkanlarımızı
hapse atmış. Sayısız gazeteci, akademisyen içeride,
yargı kurumunu temsil eden birçok kesim içeride, şu an cezaevinde. 75
yaşındaki Ahmet Türkü -kalbinde pili var- terörist diye götürüp
içeri atmışlar.
Sayın grup başkan
vekilleri, AK PARTİli arkadaşlar; İdris Beyi de müebbetle
yargılıyorlar, siz birlikte çalıştınız burada
kendisiyle. Bütün bunlar oluyor. Yani, Adalet Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı yaptığı
uygulamalarla Türkiyenin imajını dışarıda yerle bir
ediyor, sonra da Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt
Beye diyorlar ki: Ya, Mevlüt Bey, gidin dışarıda hadi bizim
imajımızı toparlayın.
Şimdi, Mevlüt Bey ne
yapsın? Çalışıyor vallahi, biz görüyoruz. Ben de o
alandayım, dış ilişkilerden sorumluyum; gece gündüz Mevlüt
Bey çalışıyor ama dışarıda Hükûmetin argümanlarına
zerre kadar prim vermiyorlar ve hiç kimse inanmıyor.
Bakın, parlamentolar
üzerinden yapılan bu ziyaretlerde, darbeyi anlatma ziyaretlerinde bütün
arkadaşların hâli, pozisyonu şuydu -siz de gidip gördünüz,
değil mi Öztürk Bey?- diyorlar ki: Ya, biz dünyaya anlatıyoruz, hiç
kimse bize inanmıyor. Size inanmaları için bir sebep söyleyin.
Darbeyle mücadele ediyoruz diyorsunuz, Ahmet Türkü içeri atıyorsunuz.
Darbeyle mücadele ediyoruz diyorsunuz, 12 yaşında 13 devlet
kurşunuyla öldürülen Uğur Kaymazın annesini bir kanun hükmünde
kararnameyle işten çıkarıyorsunuz. Darbeyle mücadele, terörle
mücadele ediyoruz diyorsunuz, Zarok TVyi, Kürtçe birtakım çizgi filmleri
çevirip yayınlayan böyle bir televizyon kanalını
kapatıyorsunuz. Darbeyle mücadele yapıyoruz diyorsunuz
Yaptıklarınızın haddi hesabı yok ki, hangi birisini
söyleyeyim?
Belediye
başkanlarını hapse atıp yerlerine kayyum atıyorsunuz,
sonra da Hendekler vardı. diyorsunuz. Sayın Bakan, Dersimde hendek
mi vardı ya? Ağrıda hendek mi vardı? Erzurumda hendek mi
vardı?
Yani, böyle Biz terörle, darbeyle mücadele
ediyoruz. söylemi içerisinde geniş bir alan
yaratmışsınız ve darbe girişiminden sonraki durumu da
bir fırsat olarak değerlendirip Türkiyedeki bütün muhalif sesleri
susturmaya yönelik birtakım uygulamalar yapıyorsunuz. Mevlüt Bey
bunların hangi birisini dışarıda temizlesin? Yani işi
zor, gerçekten öyle düşünüyorum. Yani gidip kime anlatacak? Mesela her gün
burada Cumhurbaşkanı bas bas bağırıyor İdam
cezasını istiyorum. diye. Biz, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi
toplantısındaydık, Mevlüt Bey idam cezasının
nasıl doğru olmadığını anlatmaya
çalışıyordu, en azından şahsi görüşü olarak.
MUSA ÇAM (İzmir) Mevlüt Bey de idama
karşı zaten.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Arkadaşlar,
dış politika böyle yapılmaz. Bağırarak,
çağırarak dış politika yapılmaz. Biz şunu
söylemek istiyoruz: Eğer siz, dış politikadaki bu içine
girilmiş sıkıntılı durumu aşmak
istiyorsanız, ekonomiyi biraz istikrarlı hâle getirmek
istiyorsanız çok kolay, biz reçete veriyoruz: Vekillerimiz, eş
başkanlarımız, belediye başkanlarımız tutuklu,
akademisyenler, gazeteciler, sivil toplum temsilcileri, bunları
bırakın, hukukun üstünlüğünü tesis edin, devletin yönetiminde
şu an benim çete olarak gördüğüm pratiklere bir son verin içeride;
dışarıda 3-5 katrilyon harcamanıza hiç gerek yok, son
derece rahat bir şekilde, siz dışarıda çok kolay bir
şekilde toparlarsınız değerli arkadaşlar.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özsoy.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
ikinci konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan.
Sayın Tan, sizin süreniz on dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yine, her yıl bütçe
görüşmelerinde mutat olduğu üzere GAPla ilgili huzurlarınızdayım.
İnan edin, aynı şeyleri söylemekten
bıktım desem, bıkmadım ama neden bıktım? Bir
karşılık alamamaktan ciddi şekilde bıktım ve
usandım.
Değerli arkadaşlar, her bütçe
görüşmelerinde bu GAPa bir girizgâhta bulundum, devletin kendi
raporlarında açıkladığı rakamları önünüze koydum.
GAP bittiği zaman bölgenin makûs talihi yenilecek, 3 milyon 800 bin
kişiye, Suruç Projesi de ilave edildiği vakit 4 milyon kişiye
iş imkânı bulunacak, ortalama bir aile nüfus katsayısıyla
çarpıldığı zaman da yaklaşık 20 milyon
kişilik bir nüfusa hitap edecek. Şu an bölgenin nüfusu yani bu proje
kapsamında olan illerin toplam nüfusu 8,5 milyon, Gaziantep dâhil.
Peki, şimdi dönüp Sayın Bakanlara
soruyorum daha fazla rakam vermeden: Allahınızı severseniz bu
GAP niye bitmiyor? Çarşı pazar üslubuyla konuşuyorum ve
et-tekrârü ahsen velev kâne yüz seksen tabiriyle bu niye bitmiyor? İki
buçuk senede üçüncü köprü bitiyor, Osman Gazi Köprüsü bitiyor, Marmaray
bitiyor, bu niye bitmiyor?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Orası para getirmiyor.
ALTAN TAN (Devamla) - Eğer bu devletin
parası yoksa bu para bu yerlere nasıl bulunuyor? Ama 8,5 milyon
nüfusu 20 milyon nüfusa çıkaracak ve belki bütün Orta Doğunun
ekonomisini, sosyal yapısını, makûs talihini değiştirecek
bu proje niye bitmiyor?
Bazı arkadaşlar polemik yapıyorlar,
Efendim, Silvan Barajını PKK bırakmıyor ki yapalım.
İşte, araçlar yakılıyor, bombalamalar oluyor. Bingöl yolu
için de aynı şeyler söyleniyor, İşte, araçlar
yakılıyor, bombalamalar oluyor, insanlar kaçırılıyor.
Oluyor mu? Evet, oluyor. Şimdi, ikinci soru: Peki,
Allahınızı severseniz Silopideki, Şırnaktaki termik
santrallere niye bir şey olmuyor? Pervaride Limak İnşaatın
yaptığı HESlere niye kimse müdahale etmiyor? Geçen hafta
Şirvanda 16 kardeşimizin hayatını kaybettiği,
baktığınız vakit, gördüğünüz vakit televizyonda
görüntülerinden ürktüğünüz dağlarda niye kimseye
karışılmıyor? Ve yine aynı şekilde,
olayların en yoğun olduğu dönemde Kerborandaki, Dargeçitteki,
Botan ile Turabdin arasındaki devasa bir baraj, Ilısu
Barajının ana gövdesi nasıl bitiriliyor, elektrik amaçlı?
Şimdi arkadaşlar, tabii, bu soru biraz karışık bir
soru oldu. Ne söylediğimin de farkındayım kelime kelime, cümle cümle.
Biri gelsin bunları izah etsin. Para yoksa bu para diğer bütün dev
yatırımlara nasıl bulunuyor ve 20 milyon nüfusa hitap edecek
böylesine bir proje kırk senedir neden ağır aksak gidiyor?
Hükûmet 4 sefer, 5 sefer bu hedeflerini revize etti ve bu revizelerden sonra en
son 2014ü hedef koydu. 2017ye geldik ve bu hızla giderse daha beş
yıl, altı yıl daha en azından bu işler devam edecek.
Güvenlik ise sorun -işte, bu soru, o sorduğum sorular ortaya bir
soruydu- neler oluyor? Hangi projelere niye müdahale ediyor, hangi el müdahale
ediyor, hangisine etmiyor? Elektrik amaçlı barajda işler
tıkır tıkır yürüyor ama sulama amaçlı Silvan
Barajında işler duruyor. Ne oluyor?
Değerli arkadaşlar, bu sorulara
karşılık doğru düzgün bir cevap maalesef bulamıyoruz
ama yıllardır şunu söyledik: Bir derin el bölgenin
kalkınmasını, ilerlemesini istemiyor. Bu derin el Ankarada da
var yani Tahranda, Şamda, Moskovada, Washingtonda, Berlinde,
Londradaki ellerden bahsetmiyoruz; bizi ilgilendiren şu an Ankaradaki
eller ve yine aynı şekilde, oradaki göçün batıya doğru
devamı isteniyor. Tersine göç istenmiyor, istihdam istenmiyor, asimile
devam etsin isteniyor. Eğer böyle değilse o zaman biri
çıksın desin ki Hayır, senin bu dediklerinin hiçbirisinin
gerçekle alakası yok. Esas tablo bu. biz de öğrenelim bunları
yani olan biteni öğrenelim. Hâlâ bu kadar kalkınmaya ve ilerlemeye
rağmen Urfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak;
bunların tamamı eksi göç veriyor, eksi göç. Eksi göç ne demek? Bir
ile o sene gelen var, giden var; giden fazlaysa eksi göç. Urfanın vilayet
nüfusu yılda ortalama 45 bin artıyor, 1 milyon 892 bin, 31/12/2015
itibarıyla; 2016 rakamları işte, on beş yirmi gün sonra
belli olacak, bir ay sonra açıklanacak. Antep yine aynı şekilde
yani nüfus artıyor ama göç tablosuna baktığınız vakit
hâlâ eksi göç var. Diyarbakır 1 milyon 654 bin, nüfus 19 bin
artmış ama eksi göç 20 bin yani bu, sadece doğumdan gelen bir
artış, gerçek, reel bir artış değil; Urfanın da
öyle.
Değerli arkadaşlar,
bir diğer sorun, bu Surdaki, Cizredeki, Yüksekovadaki olaylar
olduğu vakit Cevdet Beyle bir görüşmem oldu benim, o zaman
buraların sorumluluğu kendisine verilmişti. İşte,
Şuraya şu kadar konut yapacağız, buraya bu kadar konut
yapacağız. Ve şu an Diyarbakırda -ben Diyarbakır
ölçeğinde konuşayım, az bir zaman kaldı- 3.700 konutun
inşaatı devam ediyor; en erken bitecek olan yedi sekiz ay sonra
bitecek, en erken bitecek olan; tabii, bu termin, yani uyulur, uyulmaz, daha da
sarkar. Ben Bakana şöyle bir teklifte bulundum: Siz bunu kaça mal
ediyorsunuz? dedim. Ben inşaat mühendisiyim ve müteahhidim, şu anda
da şantiyelerim var yani iddia edenle bu rakamlar üzerinde
tartışmaya hazırım, bütün bu rakamlarla ilgili. Kaça mal
olacak bir toplu konut? İşte, 120 metrekare, bunun arsası,
sosyal donatıları, okulları yani sadece binanın metrekare
maliyeti değil, bunları üst üste koyduğunuz vakit 120-130
milyardan, 140 milyardan aşağı bir rakam çıkmıyor, 120
metrekare, 130 metrekare için konuşuyorum. Peki, siz ne yapmak
istiyorsunuz yani vatandaşa ev mi vermek istiyorsunuz? dedim, Evet.
Ekonomiye bir katkı mı sunmak istiyorsunuz? Evet. Şu an
Diyarbakırda satışa hazır, bu evsafta 7 bin-8 bin daire
var. 2 bin tane daireyi bir seferde alın ve 140 milyara, 150 milyara bütün
bu sizin yapacağınızdan daha güzel daireler; beraber gezelim.
1,25; 1,40 emsal üzerine yapılmış, otoparkları olan, çocuk
bahçeleri olan sitelerden bahsediyorum. Bir anda Diyarbakır ekonomisine
300 trilyon, 400 trilyon bir para girsin.
Peki toplu konutta ne oluyor?
Geliyor müteahhit, bütün ekibi, tünel kalıplarına kadar, kendi
teknik, profesyonel ekibine kadar dışarıdan getiriyor,
parayı da alıyor, götürüyor. Nereye götürdüğü de belli
değil. Bırak, bu, memlekete girsin; hazır, hemen ertesi gün, on
beş gün sonra bu vatandaş evine girsin.
Değerli arkadaşlar,
maalesef bunların hiçbirisi dikkate alınmadı ve şu an bölge
ekonomik yönden -Türkiyenin, diğer, tabii, batısı da
aşağı yukarı aynı duruma geldi- çökme durumunda.
Bankalar bin bir ricadan sonra sadece kredi ertelemesine gitmek istiyorlar. Bir
banka müdürü, gerekirse isim de verebilirim, polemik de yapmak istiyorum, bir
finans kuruluşunun il müdürü diyor ki: Ben vefa hakkını yeni
öğrendim, burada, bu sene yeni öğrendim.; on beş gün evvel.
Vefa hakkını bile kullandırmıyor doğru düzgün son noktaya
gelmeyene kadar. Genel müdürler, genel müdür yardımcıları
randevu vermiyor.
Bunları da bilgilerinize
sunuyorum. GAPla ilgili cevabı bekliyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tan.
Şimdi, üçüncü
konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya
Önder. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın
Önder, buyurun.
HDP GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sizi ve
değerli arkadaşları saygıyla selamlayarak başlamak
istiyorum.
Şimdi, gerek bu siyasi
tutsak alma operasyonuyla rehin tutulan arkadaşlarımızın
gerek partimizin gerek sivil seçilmişlerimizin gözaltına
alındığı bu operasyonların bir tek gerekçesi var,
oradan başlamak istiyorum.
HDP -kendi ifadeleriyle- terör örgütüne yardım
ediyor. Bu en fütursuz olanı; biraz daha ortadan konuşanı:
Arasına mesafe koymuyor. Şimdi, giderek bir şey çok sık
tekrarlanınca sanki gerçekmiş gibi kulaklarda çınlamaya
başlıyor. Buna dair, üç sene bu operasyonu, bu süreci yürüten;
devletle, Hükûmetle, İmralıyla, Kandille yürüten bir
arkadaşınız olarak bazı şeyleri bir daha söylemek
gerekiyor diye düşünüyorum, o da şu: Teröre karşı
çıkmaktan ya da terör meselesini -bunu hep tırnak içinde
kullandığımı bir daha belirteyim, çok boyutlu bir meseleyle
karşı karşıyayız- bunu lanetleyerek, bunu da bir çok
defa yaparak bununla mücadele edilmiş olunmuyor. Bizatihi Hükûmetin en
yetkili ağızlarının; Cumhurbaşkanından
Başbakana, ilgili bakanlarından parti sözcülerine varana değin
defalarca dile getirdikleri gibi, arkasında çok boyutlu; sosyal, kültürel,
ekonomik, tarihî boyutları olan bir meseleden bahsediyoruz.
Bu devlet, önce bir Oslo süreci yaşadı.
Onun özelliği neydi? Kimse onunla anmıyor. Onun özelliği, sivil
siyasetin bu sürecin dışında tutulmasıydı
arkadaşlar. Devlet ve Hükûmet, PKKnin yöneticileriyle, KCKnin
yöneticileriyle doğrudan bir müzakere yürüttüler ve kamuoyuna
yansıyan kısmından çok önce başladı, kamuoyuna
yansıyan kısmından çok sonraya kadar da devam etti. Malum
sebeplerle bu görüşme akamete uğradı -bununla süreyi kullanmak
istemiyorum- sonra şöyle bir yönelim ortaya çıktı: Sivil
siyaset devrede olmazsa Oslo sürecinde yaşadığımız
sıkıntıları yaşamamız mukadderdir. dendi ve
sivil siyaset temsilcileri inisiyatif almaya zorlandı.
Barış terörü lanetlemekle ya da her gün
beddua etmekle gelmez, inisiyatif ve risk almak gerekiyor. Sayın
Bozdağ gitmiş. Bütün Meclisin bilmesi gereken şey şu: Biz
Sayın Öcalanı ilk ziyarete gittiğimizde, süreç ilk
başladığı zaman şu söylendi bize: Dünyanın her
yerinde güven adımları, güven artırıcı adımlar ve
jestlerle başlar bu iş. PKKnin elinde rehin kamu görevlileri ve
askerler var. Bu siyasi heyet bir an önce -şu anda da var ve aileleri her
gün bizi arıyorlar- bunları serbest bıraktırsın.
Karşılığında devlet ve hükûmet şu sözü verdi
arkadaşlar: Biz de hukuken -burası çok önemli- tahliye hakkı
kazanmış bütün hasta tutsakları bir an önce
salıvereceğiz. Şu soru gelebilir akla: Hukuken
kazanmışsa kim bunları tutuyor? Daima bu ülkede kanunlara bir
hak tanımı yapıldığı zaman 50 bin tane de engel
önlemi alınır, ondan dolayı. Doktor raporu, adli tıp raporu
vesairesi bütün süreci tamamlamış, iki eli, iki ayağı olmayan
mahkûm -öyle bir örnek vereyim- cezaevinde tek başına
yaşamını idame ettiremeyecek bir mahkûm; en son bir madde
koymuşlar Kolluktan bir görüş alınır, bunun
dışarı çıkması kamu güvenliğini bozar mı
bozmaz mı? araya böyle bir şey koymuşlar. Bu hak
Bu
prosedürünü tamamlayan 60ın üzerinde hasta tutsak hep bu kolluğun
verdiği raporlarla bırakılamıyordu, bir kısmına
adli tıp engel oluyordu.
Şöyle söyleyeyim: Biz o
askerleri ve kamu görevlilerini -içerisinde bir kaymakam da vardı- on
üçüncü gün özgürlüklerine kavuşturduk. Devlet ve hükûmet verdiği bu
sözün gereğini bir tek mahkûmda yapmadı. Gerekçeler
şunlardı
Bunun bir kısmını Sadullah Beyle yürüttük,
bir kısmını Sayın Bozdağla yürüttük. Gerekçe
şuydu: Adli Tıp Başkanı cemaatçi, onu alalım; aman
hani biz sözümüzdeyiz, onu alalım, bu mesele çözülecek. Adli Tıp
Başkanı görevden alınıyor, yerine yenisi geliyor, aynen
Hükûmet yetkilisinin söylediği şuydu: Yorulmuşları
gitmiş, dinlenmişleri geliyor. Gelen de cemaatçi çıktı.
Onu da aldılar. Ondan sonra Üçüncü daire başkanı -ya da
kaçıncı daire başkanı- bu işe engel koyuyor, yeni
gelene de söyledik, o da onu görevden alacak. dediler ve sadece 2 mahkûm
-belki bir iki tane daha vardır; o kadar, yani bir iki kişi üzerinden
yürütmeyelim 100ün üzerinde, bu hakkı kazanmış sadece 2 mahkûm-
ölümlerinden bir gün önce, neredeyse canlı cenaze olarak aileleriyle bir
vedalaşma hakkı kazandılar.
HDP, HDPnin siyasi
temsilcileri, barış için, devletin, Hükûmetin ve ilgili bütün
kurumların bilgisi, önerisi ve talebi dâhilinde, PKK yöneticileriyle 117
kere toplantı yaptı. Üç sene de bu memlekette,
evlatlarımızın hayatından emin olarak yaşadık.
İkinci çiğnenen
sakız hendek, barikat, vesaire. Onunla ilgili de bir şey
anlatacağım. Bütçe konuşması boyunca, bu süreçte neler
olduğunu
Bunların birçoğu kamusallaştı ama kimsenin
küfür etmekten, hakaret etmekten, Yahu, neydi bu işlerin aslı? diye
sormaya üşendiği şeyler bunlar. Yani bir gerçeği ilk defa
ifşa ediyor değilim. İlk hendek, arkadaşlar, Licede
kazıldı ve 2 uzman çavuş oradaki halk tarafından rehin
alındı. Sebebi neydi biliyor musunuz? Lice depremini
hatırlayanlarınız vardır. Lice depreminde, bu devlet,
oradaki köylülere Size, deprem evleri, afet evleri yapacağım.
demiş. 1970li yıllarda olan bir depremdi. O afet evleri hâlen
bitirilmiş değil, hâlen inşaatından vazgeçilmiş de
değil fakat barış süreci başlar başlamaz Liceye 6
trilyon bütçeli bir kalekol yapılmaya başlandı. Bölge vekilleri
bilir, 1990lı yıllarda Lice halkının sosyal
hafızasında karakol demek kabristanın kapısı
demekti. Sağ girer, ölü çıkardınız; bunun istisnası
yoktu. Halk buna isyan etti: Ya, deprem konutlarımız duruyor -biraz
önce Altan Vekilimiz bahsetti- orada bir sürü akim yatırım var,
barışacaksak bölge halkının refahına dönük bu
işlere şey ederken siz bize bir kalekol yapıyorsunuz.
Vaktim fazla kalmadı.
Şöyle söyleyeyim: İş içinden çıkılamaz duruma geldi.
Hükûmet, Sayın Öcalandan yardım istedi; dedi ki: Bunu
toparlayın. Sayın Öcalan bize iletti. Hükûmetten 2 bakanın
koordinasyonuyla, heyet üyesi, birisi Sayın Başkan Vekilimiz olmak
üzere, birisi da şu anda tutsak olan İdris Baluken Vekilimiz olmak
üzere biz 3ümüz gittik, bölge halkıyla görüştük, o 2 uzman
çavuşumuzu aldık -ikisinin de bir hafta sonra nişanı
vardı, biri Kilisli, birisi Nurdağılıydı- getirdik,
ailelerine teslim ettik. Sivil siyaset ne yaptı? sorusunun cevabı
bu ve benzeri, bildiğiniz, bilmediğiniz binlerce olayda
saklıdır. Hendeğin kapatılması konusunda, kalekol
inşaatının durdurulması şartıyla burada bu tarz
eylem ve etkinliklerin yapılmayacağı, itirazların
yapılmayacağı sözünü aldık. O gece Hükûmet oraya bir
tır gönderdi, o inşaatın bütün malzemeleri o tıra yüklendi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
ertesi gün halk açtığı hendekleri kendisi kapattı,
askerleri de bize teslim etti ve yeniden bir kalekol inşaatı
başlayana kadar da orada hiçbir -tırnak içinde- asayişe mebni
herhangi bir olay yaşamadık.
Özür dilerim Sayın Başkan.
Son sözüm: Buradan çıkıp eş genel
başkanları, değerli vekilleri ve seçilmiş belediye
başkanları, meclis üyeleri tutsak alınmış, daha önce
bunu yapan hükûmetler yüzlerce kere lanetlenmişken Efendim, terörle
şununla bununla mesafe koymadılar ya da destek oldular. sözü yalan.
BAŞKAN Sayın Önder, Sayın
Irgatın bir dakikasını size ekliyorum; tamamlayın lütfen.
Buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Teşekkür
ederim.
İkinci büyük yalan da şu: Kaçma
şüpheleri var diye Sayın Selahattin Demirtaş, Sayın Figen
Yüksekdağ, bu siyasal partiye o yüzde 40 kâbusunu
yaşattıkları için içerideler. Bu birinci sebep.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hadi canım!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Tabii, bir yüzde 40
aldık, bir yüzde 40 daha alabiliriz kâbusu uykularınıza giriyor.
İkincisi: Kaçma şüphesinden dolayı
değil, bu topraklarda yaşama ısrarlarından, bu
toprakları bir gülistana çevirme iradelerinden dolayı içerideler.
Buradan eş genel başkanlarımız
başta olmak üzere bütün vekillerimize, onları bu gasbedilmiş
hukuksuzluktan beri tutacağımız, özgürlüklerini iade
edeceğimiz, bu memlekette sivil siyaset olarak demokratik siyaset
konusunda mücadelemizi hayatın her alanında yükselteceğimiz
sözünü vererek bitiriyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Önder.
4üncü konuşmacı Bitlis Milletvekili
Sayın Mizgin Irgat.
Sayın Irgat, sizin bir dakikanızı Sayın
Öndere verdim. Süreniz dokuz dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MİZGİN IRGAT (Bitlis)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zindanlarda bizi izleyen
tutsak arkadaşlar ve tüm izleyicileri saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Evet, Adalet Bakanlığı bütçesini
görüşürken Bakanlığın olmadığı bir Meclisten
sizlere sesleneceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün Adanadaydım. Haksız hukuksuz bir şekilde
Bu Meclisin ve Türkiye'nin tek kadın eş başkanı Eş
Genel Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağın
duruşmasını izledik. Kendisinin tek cümleyle selamları ve
bu ayıptan bir an önce Türkiye'nin kurtulması gerektiği
yönündeki sözleriyle başlamak istiyorum.
Yarın 10 Aralık yani İnsan
Hakları Haftasına girmiş oluyoruz aslında. Ama ne
yazık ki, geçen yılki bütçe görüşmelerinden bugüne değin
bir yıl içerisinde yaşadıklarımızı özetlersek,
bütçeden fazla Adalet Bakanlığının ve bu ülkede insan
haklarının, hak ve hukukun, adaletin gelmiş olduğu
noktayı konuşursak sıra bütçeye sanırım gelmeyecektir.
Evet, ben eş genel başkanları ve
milletvekili arkadaşları tutuklu olan, 50yi aşkın
seçilmişin, belediye başkanının tutuklu olduğu bir
grubun üyesi olarak sizlere sesleniyorum. Evet, bizim milletvekillerimiz,
eş genel başkanlarımız ve seçilmişlerimizin bugün
zindanlarda, hapishanelerde olmasının tek bir gerekçesi vardır.
7 Haziranda bu ülkeye bir umut, bir ışık, belki de özgürlük ve
barışı dileyenler adına bir ışığın
açılmasının, bir yolun açılmasının halklar
nezdinde tekrar kapatılması isteği, kapatılması
pratiğiyle karşı karşıya kaldık ve en son
vekillerimizin tutukluluğuna, belediye başkanlarımızın
tutukluluğuna vardıracak düzeyde yaşanan hukuksuzlukları yaşadık.
Elimde fotoğraflar var. Önümüzde duran
vekillerimizden önce 1994te Sayın Orhan Doğanı bu şekilde
alanlarla 2009da bu fotoğrafı çektirmek zorunda kalanlarla ve
2016da bu fotoğrafı çektirmek zorunda kalanlar arasındaki
farkı sizlere sormak istiyorum. Aralarında zerre kadar bir fark yok.
Bunlara cemaatçi dediniz, şu an onları da içeri attınız.
Bunlara ne diyeceksiniz? Emin olun, yarın öbür gün de bunları
başka bir isim, ad altında aranızdan atacak
Başkanlık
sistemine doğru gittiğiniz diktatöryal rejimde, yarın öbür gün,
aramızda olanlar da bu sıralarda maalesef olmayacaklardır.
Buradan,
Türkiye adalet sistemini tartışırken bir tek şeyi dile
getirmek istiyorum. Bunu yapmakla yani milletvekillerimizi,
seçilmişlerimizi tutuklamakla, bence yapılan tek bir şey var.
Sonuçta olan tek şey kendilerinin efsaneleştirilmesidir. Belki bugüne
kadar kendilerini bilmeyen, dinlemeyen, tanımayan kamuoyu şu
dakikadan itibaren haksız hukuksuz bir şekilde tutuklandıktan
sonra her biri halkımızın gönlünde birer kahraman, birer efsane,
birer devrimci, birer barış arayıcısıdır.
Dolayısıyla bizler ne tutuklanmakla ne gözaltılarla ne inkâr
edilmekle bitmeyiz.
Evet,
konuşmamın başında da dile getirdiğim gibi, bütün
vekillerimizin tek tek konuşmalarına baktığımızda
aslında tüm konuşmaların özetinde şunu görebiliriz:
Türkiye'nin yaşadığı kaostan, yaşadığı
hukuksuzluktan çıkmak üzere öneriler, barış
çağrıları ve bu ülkenin kanayan yarası Kürt meselesinin
çözülmesi, bu ülkede inkâr edilen tüm halkların, kadınların,
gençlerin ve tüm temsilcilerin belki de gerçek anlamda temsil edilmesi üzerine
yapılan konuşmalardır. Evet, bu konuşmalarından
dolayı şu an vekillerimiz cezaevlerinde.
Bugün Türkiye'nin gelmiş olduğu noktaya
baktığımızda, bir anayasa çalışması, yeni
bir anayasa arayışı içerisinde olduklarını görüyoruz.
Halktan, partilerden, vekillerden gizlice, kapı arkalarında
yapılan uzlaşılarla yeni bir sistemi inşa etmeye
çalışıyorlar. Yani, bu sistemin adı ne başkanlık
ne yarı başkanlık ne monarşi ne parlamenter sistem. Kendine
göre, yani saraydan aldıkları talimata göre Türkiye usulü, Türk tipi
bir diktatöryal rejimi inşa etmeye çalışıyorlar. Oysaki
anayasa yapım çalışmaları, anayasa yapım
tekniğine baktığımızda, tüm dünya örneklerini
incelediğimizde böylesi bir sistem olamaz. Hangi sistemi istiyorsanız
yani cumhurbaşkanlığını yarı başkanlık
mı yapmak istiyorsunuz ya da yeni bir diktatörlük mü inşa etmeye
çalışıyorsunuz, buyurun, açık açık bunu
tartışalım. Ama böyle, toplumun her kesiminden uzakta, hiçbir
tartışmaya girmeksizin, kanaat önderlerinin, toplumun, hukukçuların
görüşlerini almaksızın gizli gizli anayasa çalışması
yapılamaz.
Peki, bunu yaptınız, bunu nasıl
tartışacaksınız? Bu Meclisin 10 üyesi eksik. Yerellere
gittiğimizde sadece 50yi aşkın belediye
başkanımız şu an iş başında değil. Siyaset
heveslisi, atanmış kayyumlar bu işi götüremez. Norşin
Belediyesine baktığımızda, dün okudum, gerçekten, belediye
binasında değil, kaymakamlık binasında marşlı bir
toplantı yapmış sevgili yeni Başkanımız. Buradan
sormak isterim: Bu kadar siyaset yapmak istiyor idiyseniz gelip seçime
girseydiniz. Bir gecede atanmak yerine, gaspçı bir yöntemle halkın
emeklerini ve partimizin seçilmişlerini cezaevine atarak yani rehine
alarak bunu yapmak yerine, çok istiyorsanız bir seçime girip seçilmiş
gibi, siyaset meraklısıysanız bir siyasetçi gibi siyaset
yarışına girerdiniz ve kim kazansaydı o belediye
binasına gidip alnının akıyla bu işi yürütecek
olacaktı. Ama bunu yapmadınız. Bir gecede, hatta hafta sonu dahi
belediyelerimizin yerine, belediye başkanlarımızın yerine
atanmışlarınızı, memurlarınızı, o
halkın sorunlarına zerre kadar hâkim olmayan, emek harcamayan, emek
ödemeyen bir memuru kalkıp belediyenin vekili diye o binalara
yerleştirdiniz. Emin olun, tüm bu hukuksuzlukları halkımız
unutmayacaktır. Şu an sadece hapishanelerde olan vekillerimiz, belediye
başkanlarımız değil, fikirleri adına politik
tutsaklarımız ve orada şu anda hayatını idame edemeyen
tüm hasta tutsaklarımızın da bir an evvel özgürlüklerine
kavuşması gerektiğini buradan bir kez daha dile getirmek
istiyorum.
HDP vekillerini bilerek ve isteyerek, aslında
suç işleyerek cezaevlerine göndermeyen Adalet Bakanının bu
konudaki ayıbından bir an önce vazgeçerek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİZGİN IRGAT (Devamla) -
bizlerin
vekillerle görüşmesine izin vermesi gerektiğini dile getiriyorum.
Ne yarı başkanlık ne başkanlık,
biz bu yemeği yemeyiz. Halkla birlikte Mecliste hep beraber
tartıştığımız, özgürlükçü, yeni bir anayasa için
çalışmaya başlayalım diyoruz ve tüm tutukluları
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Siz yemeyin, biz
halkımızla baklavayı böreği beraber yiyeceğiz, hiç
merak etmeyin. Halkımızla birlikte yiyeceğiz o baklavayı
böreği.
MİZGİN IRGAT (Devamla) Hayır,
halkla beraber yapmıyorsunuz, siz kendi kendinize kendi rejiminizi
yapıyorsunuz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Siz kendi kendinizi
zehirliyorsunuz, biz beraber yiyeceğiz ama her yemeği.
MİZGİN IRGAT (Devamla) Herkesi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Irgat.
Şimdi, beşinci konuşmacı Van
Milletvekili Sayın Bedia Özgökçe Ertan.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri ve ekranları
başında bizleri izleyen değerli halkımız; Adalet
Bakanlığının 2017 yılı bütçesini
tartışıyoruz. Halkımızın emeğiyle, emanet
ettiği yetkisiyle, yine halk adına yapılan bütçenin sadece bir
gelir-gider tablosu olmadığını, bir ahlak belgesi ve sözü
olduğunu, bütçenin de bu ahlaka uygun yapılması gerektiğini
belirterek başlamak istiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Bir yılı aşkın bir süredir
iktidarın elinde tuttuğu yetkileri kullanış biçimi ve özü
bakımından izlediği yanlış politika sebebiyle gelinen
aşama tam bir kriz ve yönetemezlik hâlidir. 7 Haziran gecesinde tek
başına iktidar olmayı kaybeden AKP Hükûmeti ülkeyi kaosla tehdit
etti ve o günden beri bizzat AKP iktidarının tercih ettiği
yöntem olan kaos hâli yaşatılıyor. Bu sebeple, iktidarınızın
demokratik değerler adına savunabileceğiniz hiçbir tarafı
kalmamıştır.
Üzerinde tartıştığımız
bütçe tasarı belgesi koca bir eksiklik yaşıyor. HDPye oy
verenler, vekillerini Meclise gönderenler, HDP bileşeni olan DBPyi
destekleyenler, belediyecilik anlayışını ve
politikasını tercih edenler bu belgede yoktur. İlk günden beri
Ama ifadeye gitmediniz, devlete kafa tuttunuz. Ama şunu dediniz, bunu
yaptınız. gibi hasmane söylemlerle bir bellek yaratma gayreti
içerisindesiniz. Bize karşı bir düşmanlık yaratmaya çalıştınız,
hedef gösterdiniz. Oysa esas meseleyi çok iyi biliyorsunuz; planlı, en
tepeden onaylı bir süreci işlettiniz ve işletiyorsunuz.
HDP, Türkiyenin gerçeğini ortaya
çıkardı, tartıştı, tartıştırdı. Bu
koca ülkenin bütün renkleriyle, farklılıkları ve çoğulcu
yapısıyla, yönetime etkin, şeffaf katılımıyla,
kendine özgü kimlikleriyle katılımının en doğru yol
olacağını, Kürt sorununun da böylece çözülebileceğini
söyledi HDP, tek kelimeyle Barış. dedi. İşte, bu söylemin
içinde kendisini bulanlar tercih etti bizleri, sözlerimi söyleyelim diye
Meclise gönderdi.
HDPnin sözünü kestiğiniz, engellediğiniz
ölçüde kriz var bu ülkede. Tamamen siyasi saiklerle hâlâ
dokunulmazlığı olan 10 parlamenteri, Meclisin üçüncü büyük
partisinin liderlerini rehin almanız karşısında bu iradenin
esas sahibi olan milyonlara verebilecek cevabınız yoktur. Bu hâliyle
yasama organının büyük bir eksiği var ve bu eksik
tamamlanmadığı sürece de yönetimde tercih ettiğiniz model,
iktidarınız, anlayışınız hep tartışmalı
olacak, hep kabul edilemez olacak, hep gerilim olacak ve hep size karşı
güvensizlik olacak.
Değerli milletvekilleri, ülkede açık bir
yönetim krizi vardır. Kimin yasama faaliyeti yürüttüğü, kimin
Hükûmete başkanlık ettiği belli değil. Bu Hükûmet, bu
gerçeğin üzerini kapatamayacak hâle gelmiştir. Bu krizden dolayı
ekonomik kriz ayyuka çıktı. Yine, bu krizden dolayı Türk
lirası dolar karşısında değer kaybediyor. Dolar
yükselmiyor, Türk lirası değer kaybediyor. Bulduğunuz çözüm ise,
yastıkaltı birikimlerin bozdurulması gibi suni, ekonomi
biliminin temel argümanlarından uzak salt bir algı yönetimine hizmet
eden söylemler. Oysa, çok yönlü ve çok katmanlı bir krizden
çıkmanın formülü bellidir ve aslında çok basittir.
Söylenebilecek tek söz ve tek çözüm var aslında: Barış, sadece
barış. Devlet, kendi vatandaşıyla barışı
konuşabilmeli, bunun kanallarını ve imkânlarını
yaratabilmelidir. Politik saiklerle 4 Kasımdan bu yana esir tutulan
milletvekili arkadaşlarımızın, belediye
başkanlarımızın özgürce siyaset yapabilmelerinin önündeki
engeller kaldırılmalıdır. Gasbedilen belediyeler yine halka
teslim edilmelidir ve bütün Türkiye halklarının görmek istediği
şey aslında bu adımların samimiyetle
atıldığını görmektir.
Geçmişte, çözüm süreci görüşmeleri bu
umudu doğurmuştu. Çatışmasızlık sürecinde neredeyse
hiç ölüm yoktu. Çözüm sürecini buzdolabına
kaldırdığınızdan beri her gün bu ülkede 20 ya da 30
genç insan hayatını kaybediyor. Oysa, ölümleri durduracak bir yol da
var. Sayın Öcalan, son gönderdiği mesajında Samimi olunursa
altı ay içinde çözüm mümkün. dedi. Bu mesajı örneğin, Hükûmet
duymadı, devlet duymadı. Bunu şuradan çıkarıyoruz,
aynı gün, seçilmiş halk belediyelerine eş zamanlı kayyum
ataması yapılarak karşı bir mesaj vermişti Hükûmet.
Halk da bizler de Hükûmetin mesajını böyle anladık. Ama bu mesajla
öncelikle ilgilenen milyonlarca asker, polis, gerilla ailesi var. Devlet, böyle
bir çözüm imkânı ya da ihtimali bile varsa en azından neden bunu
öncelemiyor? Sayın Öcalanın mesajıyla Türkiye halkları,
dış dünya ve demokratik değerleri savunan aslında herkes
ilgilendi; sadece siz ilgilenmediniz. Ve iktidar olarak siz, barışa
giden tek bir samimi adım atın, bakalım hep birlikte, izleyelim;
ülkede toplumsal, siyasal, ekonomik gerilim düşüyor mu düşmüyor mu?
Uzun süredir cezaevleri yönetiminiz de insan odaklı
değil. Herkesin üzerinde ortak akılla uzlaştığı,
insan onurunu koruyan, ceza adaletini sağlayan bir programınız
bulunmamaktadır. Aksine, her idarenin kendi cumhuriyetini ilan ettiği
cezaevleri, artık tüm dünyanın lanetlediği işkence
uygulamalarıyla yönetilir hâle geldi.
Sayın milletvekilleri, eş
başkanlarımızın, milletvekillerimizin tecrit altında
tutulması meşru görülemez. Kime uygulanırsa uygulansın,
tecrit bir insanlık suçudur. Hâlihazırda cezaevlerinin kapasitesi 183
bin iken, şu an içeride tam 198 bin insan tutuklu veya hükümlü olarak
tutuluyor. Doluluk oranının kapasitenin üzerinde olmasının
zaten kendisi işkencedir.
Bu tabloda yıllara göre değişen
doluluk oranları görülüyor. 2002de doluluk oranı şu iken, 2016
yılında bu seviyeye gelmiştir. Aslında, bu tablo bile
izlediğiniz tutuklama politikasının ne olduğunu çok iyi
anlatır durumdadır; bu başarı AKPnindir!
Öte yandan, cezaevlerinden sürekli şüpheli
ölüm, şüpheli intihar haberleri geliyor. Adalet Bakanlığı
bu hususa ilişkin 2016 yılına kadar veri sunabilirken artık
veri sunamaz hâle gelmiştir fakat biliyoruz ki, 2016da en az 367 mahpus
yaşamını yitirdi. Özellikle darbe girişimi sonrasında
cezaevleri işkencehanelere dönüştü, bunu herkes biliyor. İşkenceye
sıfır tolerans politikasından işkenceyi kabul eden, itiraf
eden üst düzey bürokratların olduğu günlere geldik. Bunun yanı
sıra, OHAL süreciyle beraber, kimsenin sağlıklı haber
alamadığı birer kapalı kutu hâline geldiler. Şeffaflıktan
uzak, işkence had safhada, sivil kurumların denetim yapmalarına
dahi izin verilmiyor. Her gün ölüm haberleri artıyor. Hatta,
bırakın sivil denetime izin verilmesini, bunu dillendiren kişi
ya tutuklanıyor ya gözaltına alınıyor, dernekler
kapatılıyor. Hatta, bizzat Bakanlığa bağlı
Cezaevleri Denetim Kurulunu dahi gece yarısı kanun hükmünde
kararnameyle kapattınız. Kendi güdümünüzdeki, kendi
memurlarınızdan oluşan denetime bile tahammülünüz yok. HDPli
milletvekillerinin yasama faaliyeti kapsamında gerçekleştirmek istediği
cezaevi ziyaretleri ise bizzat Adalet Bakanının keyfî uygulaması
sebebiyle engelleniyor.
Değerli milletvekilleri, tüm bunlar olurken
Adalet Bakanı ısrarla Cezaevlerinde işkence yoktur. diyor.
Çıplak arama, tecrit, hasta tutsakların hücrelerde tutulması,
haberleşmeyi engelleme, savunma hakkının engellenmesi, avukat
görüşünü kayda alma gibi birçok yöntem sayabiliriz, daha da
çoğaltabiliriz. Bunlar işkence değil de nedir? Adalet
Bakanı, devletin resmî haber ajansının işkence
görüntülerini servis etmesine rağmen, onca tanıklıklara,
delillere rağmen ısrarla İşkence yok. diyorsa,
savcılıklarda bekleyen suç duyurularına rağmen bunu
söylüyorsa ve açıkça gerçeğe aykırı beyanda bulunmak
pahasına bunu söylüyorsa aklımıza tek bir ihtimal geliyor,
işkence onaylanıyor, rıza gösteriliyor ve bu ülkenin Adalet
Bakanı da açıkça işkencecileri cesaretlendiriyor, hatta önünü
açıyor anlamına gelir.
Türkiye cezaevleri 330u ağır, binden
fazla hasta tutsağın bulunduğu alanlar hâline gelmiştir.
Çok insani ve vicdani olan bu konuda bile devlet üzerine düşeni
yapmıyor ve ağır hasta mahpusların aileleriyle belki de son
günlerini geçirmelerine dahi izin verilmiyor. Oysa, bu meseleye devletin
yaklaşımı insanlık onurunu da korumakla doğrudan
ilgilidir. Bu aileler, her gün cezaevlerinden çıkan tabutların bir
gün kendi adreslerine geleceği endişesiyle
yaşamamalıdır.
Sayın milletvekilleri, dünya, tutukluluk hâlini
bir infaz rejimi olmaktan çıkarmayı tartışırken, biz
hâlâ çocukların tutuklu olmasını konuşuyoruz. Bu konu,
herkes için can yakıcı olmalıdır çünkü Pozantıda
çocuk mahpuslar tecavüze uğrarken, Sincanda çocuklar kamera önünde
işkence görürken bu iktidar adaletten de, çocuk haklarından da
bahsedemez. Çocukları ve gençleri cezalandırmak yerine onları
koruyacak bir adalet sistemi inşası elzemdir. Çocukların
tutuklanması ve cezalandırılmasına alternatif
kurumların yeterli düzeyde ve tüm illeri kapsayacak şekilde
oluşturulması için yeterli kaynak ayrılmalıdır.
Örneğin, bu sene 64 yeni cezaevi yapmak yerine beğenmediğiniz
herkesi tutuklamaktan vazgeçerek çocuklar için kaynak ayırın.
İktidar, cezaevlerindeki yüz binlerce insanın hâlâ bu ülkenin
yurttaşı olduğunun farkına varmalı ve o
insanların da insan onuruna yaraşır beden ve ruh
sağlığına uygun yaşamalarını sağlayacak
politikalar geliştirmelidir. Kaldı ki bu, Türkiyenin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerden de doğan bir yükümlülüğüdür
diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ertan.
Sayın Tanalın 60a göre bir söz talebi
var.
Buyurun Sayın Tanal.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Malatya
Belediyesinde toplu ulaşım araçlarında kadın-erkek
ayrımı uygulaması başlatıldığına dair
haberlere ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bugün Malatya Belediyesinin belediye otobüslerinde, toplu ulaşım
araçlarında kadın-erkek uygulaması başlamış.
şeklinde haberleri basında biz görüyoruz.
Bu uygulama, eğer
gerçekten ciddiyse, çok kötü sonuçlara götürecek, iş yerlerinde
kadınlar dışlanacak ve okullarda kız-erkek ayrımı
yapılmış olacak.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne
alakası var ya?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Ya,
ne alakası var ya?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Niye ayrı gönderiyorsunuz? Niye ayırıyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Parlamentoda belki kadınlar ayrı yerde, erkekler ayrı yerde
olacak ve gerçekten kadınların işveren olduğu yerlerde
erkek şoförü olmayacak.
Bu uygulama, bu harem ve
selamlık uygulama ülkemizi çağ dışı bir uygulamaya
götürür. Bu aynı zamanda ayrıştırmayı da
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Sayın Tanal, yanlış bilgilenmişsiniz, yok öyle bir
şey.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
-
ötekileştirmeyi de, ayrımcılığı da teşvik
eder.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Daha ciddi şeyler var Sayın Başkanım.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Adalet Bakanı da buradayken
Bu, Ceza Kanununa göre suç,
Anayasamızın 10uncu maddesine göre eşitlik ilkesine
aykırılık teşkil eder. Bu anlamda gereken işlem
yapılacak mı bu belediye hakkında?
Teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tanal.
Sayın milletvekilleri,
birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati:12.41
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 13.18
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
433) (Devam)
2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (S. Sayısı:
434) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
GARO PAYLAN (İstanbul) AKP yok.
BAŞKAN Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına altıncı konuşmacı Şırnak
Milletvekili Sayın Aycan İrmez. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA AYCAN İRMEZ (Şırnak)
Teşekkür ederim Başkan.
Gerçi birçok konuşmamız iktidara yönelik
ama maalesef şu an görüyoruz ki kimse duyarlılık gösterip de
gelmemiş.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; başta hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye
Adalet Akademisi bütçesi hakkında partim adına söz almış
bulunuyorum.
Adında adalet olan ve 80 milyonluk bir ülkeye
eşit ve adil bir adalet sağlaması için insan yetiştirmekle
görevli olan bu kurumdan çıkan hâkim ve savcıların adalet
terazisi, ülkenin ötekileri söz konusu olduğunda sürekli
şaşmaktadır. Hatta, terazi şaşkın olmaktan
çıkmakta, adil olmanın penceresi, siyasi iktidarın gündeminin
işlediği bahçeye açılmaktadır.
Türkiyede adaleti sağlamakla yükümlü olan
hukuki mekanizmanın, siyasi egemenlerin ve iktidarın
angajmanında olduğu herkesin ve hatta bütün dünyanın malumudur.
Dolayısıyla, bu kurumların verdikleri kararlar hukuki olmaktan
ziyade bütünüyle siyasidir. Aksi takdirde, bugün tamamen Hükûmetin ölümü ve
çatışmayı çağıran paradigmasının panzehri
olarak barışı ve demokrasiyi ifade özgürlüğü dairesinde
biçimlendiren düşüncelerinden dolayı rehin alınan eş genel
başkanlarımızın da içinde olduğu 10 milletvekili
arkadaşımız ve belediye başkanlarımız tecrit
edilmezdi. Terazisi muktedirden yana olan ve adına sırf ironi olsun
diye adalet denen bu orta oyununun ne ülkeye ne de insanlığa fayda
getirmeyeceği açıktır. Hukukun arayışı adalettir
ve bu arayış hâlihazırda mevtadır. Adının ne
olduğuna bakılmaksızın devreye konan siyaseti boğma
girişiminin adı ise orta oyunudur ve sevabıyla günahıyla
Hükûmete aittir. Milletvekilleri ve belediye başkanlarının
şahsında binlerce siyasetçiyi yargı eliyle esir alanlar
şunu iyi bilmelidir ki bugün mevta ettiğiniz adalet bir gün sizin
için yaşamsal bir gereklilik olma potansiyeline sahiptir.
Değerli milletvekilleri, partimize dönük
yapılan siyasi soykırım operasyonları kapsamında
tutuklanan vekillerimiz Kürt halkına karşı şantaj olarak
kullanılmaktadır. Kürt halkı kazanımlar elde ettikçe
seçilmiş siyasi iradeye dönük operasyonların startı veriliyor.
Rojavada Gire Spi, diğer adıyla Tel Abyad düştüğünde
Erdoğan Dolmabahçe mutabakatını tanımıyorum. dedi.
Bugün içinden geçtiğimiz siyasi, ekonomik ve insani felaket
Erdoğanın iki dudağının arasından geçen bu
cümleyle başladı. 7 Haziranda Türkiye halkı totaliter siyasetin
adı olan Erdoğan tipi başkanlığa karşı
HDPyi demokrasinin güvencesi olarak gördüğü için büyük destek verdi.
Özellikle, Eş Genel Başkanımız Sayın Demirtaşa
uygulanan tecrit ve yıpratma 7 Haziranın intikamıdır, saz
çalamadıkları için hakkı ve hukuku çaldıkları bir
rehin alma operasyonudur. Menbicin IŞİDin elinden
alınmasının akabinde belediyelerimize kayyumların
atanması ve belediye başkanlarının tutuklanması süreci
başlatıldı çünkü Türkiyede adalet Kürtler, diğer ezilen
halklar, inançlar, yoksullar, emekçilerin düşmanlığı
üzerine kurulmuştur. İstiklal mahkemelerinden sıkıyönetim
mahkemelerine, DGMlerden özel yetkili mahkemelere kadar böyle olmuştur.
Dokunulmazlıkların kaldırılması ve vekillerimizin
tutuklanması sürecine de uygulanan düşman hukuku bunun en somut
örneğidir. Açıktır ki Türkiyede yönetme bilimi olarak politika
lağvedilmiş, teslim alma tekniği olarak düşman hukuku AKP
tarafından tedavüle konmuştur.
Fezlekeleri olan AKPli
milletvekillerinin kaç tanesinin ifadeye çağrıldığı,
bunun dışında bu fezlekelerin içeriğinin ne olduğuna
dair kamuoyuna neden bilgi vermediniz? Neden AKPli vekillerin fezlekeleri
köşe bucak kamu vicdanından saklanır? Ama hatırlatmak
isteriz ki gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir özelliği
vardır. Bu gerçeklerin ağır yükümlülüğünün ne kadar fazla
olduğunu en iyi bilen Hükûmettir. Yoksa bu yüzden mi canhıraş
bir şekilde başkanlık sistemine ve rejim
değişikliğine sarılıyor? Anlaşılıyor ki
Hükûmete Kürt sorunu konusunda Çözüm mözüm yok. dedirten, oradan alıp
Suriyeye savaş tantanalarıyla sokan akıl, Hükûmete Eğer
başkanlık gelirse ve rejim değişirse AKPnin
karıştığı hiçbir hukuksuzluk
cezalandırılamaz. diye telkinde bulunuyor ama şu sıralarda
oturan her bir AKPli bilmelidir ki ömür boyu süren saltanat imparatorluklar
dönemiyle birlikte bitti ve bu döneme duyulan halüsinasyonlu arzu asla
gerçeği değiştirmeyecektir. Bu bağlamda, 2017
yılının hem genel hem de Adalet Bakanlığı bütçesi
de göstermektedir ki AKP faşizme varan otoriter uygulamalarına
2017de de devam edecektir.
Kolluk kuvvetlerine 2016
yılında yapılan yasal değişiklikle, terörle mücadele
eden askerî personelin işledikleri suçlar bakımından
soruşturulmaları Millî Savunma Bakanlığı iznine tabi
tutulmuştur. Böylelikle, kolluk kuvvetlerine verilen, evrensel insan
hakları değerlerine aykırı yetkilerle âdeta adaletin ve
insan onurunun katledildiği görülmektedir. Aynı zamanda, verilen bu
sınırsız yetkilerle toplumsal reflekslerin önüne geçilmeye
çalışılmakta ve toplum ebedi bir sessizliğe mahkûm edilmek
istenmektedir. AKP iktidarı, kolluk güçlerinin, özellikle kürdistanda
insanlığa karşı işlenen suçların üstünü
örtmüş ve bundan sonrası için de önlerini açarak cesaret
vermiştir. 1990larda yasanın yetmediği yerde yasa
dışı bir örgütlenmeyi devreye sokarak yapılan insanlık
suçları ve insanlık dışı yöntemler bugün yasal
kılıfına uydurularak yapılmaktadır. Keza, son bir
yıldır devletin denetiminde her türlü ölüm, işkence ve insan
hakkı ihlalleri suçları ayyuka çıkmıştır.
Getirdiğiniz cezasızlık zırhıyla, vekil olduğum
ilin adı var ve maalesef kendisi şu an şu şekilde, özellikle
sizlere göstermek istiyorum. Bu, Şırnak; bu, Türkiye Cumhuriyetinin
81 ilinden olan Şırnak ili
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Neden?
AYCAN İRMEZ (Devamla) -
ama şu an
maalesef haritalarda sadece ismi var ve burası da aynı şekilde
Şırnak, Şırnak ilimiz. Burası Halep değil,
Suriyenin Halep ili değil, Türkiye Cumhuriyetinin 81 ilinden olan
Şırnak.
Şırnak kent merkezi operasyonlar bahane
edilerek yakılmış, yıkılmış,
yağmalanmış, maalesef talan edilmiştir. Şehrimizin
tarihini yok ettiniz, oradaki anılarımızı, çocukluk ve
gençlik anılarımızı yok ettiniz. Şehrimizdeki mevcut
yıkımın görüntüsü âdeta maalesef bir işgali
andırmaktadır. Şırnakta yaşananlar Hükûmet eliyle gerçekleştirilen
resmen bir kent soykırımıdır. Bu kent
soykırımı Şırnakın sosyopolitik
yapısını değiştirmek üzere hayata geçirilmiştir.
Adaletten bahseden bu Meclis öncelikle kendi halkının şehrinin
yok edilmesini durdurmalıdır ve bir an evvel o halka sahip
çıkmalıdır. Halka yönelik bu cezalandırma politikası
yetmezmiş gibi, vekili olduğum kentin 2 vekili hukuk hiçe
sayılarak rehin alınmış, belediyelerine kayyum
atanmış, partimiz yöneticileri tutuklanmıştır.
Diğer bir konu ise, maalesef şunu gördük
ki, Türkiye Cumhuriyeti başka bir cumhuriyet kurmuş, onun adı da
Şırnak cumhuriyeti. Nasıl ki 90lı yıllarda uygulanan
yöntemlerle insan haklarına yönelik ve hak ihlallerine yönelik
yapılan uygulamaların şu an katbekat daha fazlası
uygulattırılarak Şırnak resmen başka bir ülke hâline
getirilmiş; oraya girişler dahi maalesef çok sıkı bir hâle
getirilmiş ve şu an burası başka bir sınır
kapısı değil, burası Şırnak şehrinin
giriş kapısı. Orada uygulanan yöntemler, kolluk kuvvetleri
olsun, jandarma kuvvetleri olsun, sanki orası başka bir
cumhuriyetmiş gibi insan hakları ihlalleri başta olmak üzere
birçok hakkı maalesef halkımızın elinden
alınmış ve hak mağduriyeti son dönemlerde maalesef yüksek
bir seviyeye yükselmiştir. Orada giriş esnasında 5 peron
bulunmaktadır. Muhakkak yurt dışına çıkan vekillerimiz
bunları çok iyi bilmektedirler. Orada 4 peron araçlar için
ayarlanmış, 1 peron da insanların yaya olarak şehirlerine
girmesi hususunda ayarlanmış bir durum söz konusudur. Şunu da
özellikle belirtmek istiyorum: Orada saatlerce insan bekletilmekte ve insanlar
sabah altı gibi giriş yapmaya çalışırken maalesef
öğle saatlerini, iki ve üçü dahi bulmaktadır.
Diğer bir husus, her ilin bir merkezi
vardır ama maalesef şu an Şırnak bir il olmasına
rağmen ne bir çarşı merkezi ne de bir merkezi vardır. Oraya
gelip muhakkak görmenizi istiyorum. Orada AKP Hükûmetinin utancını
görmenizi istiyorum ve orada uyguladıkları barbarlığı
ve zorbalığı görmenizi istiyorum. Şu an halkının
yüzde 50si şehirlerine dönmüş değiller çünkü geldikleri gibi geri
dönüyorlar çünkü orada doğru düzgün bir ev maalesef
bulunamadığı için ve yerleşim alanları
kısıtlaması olduğu için maalesef şu an oraya girmekte
zorluk çekiyorlar.
Diğer bir konumuz ise 2016
yılının Eylül ayından itibaren DBPli belediyeler AKP
iktidarının hedefi hâline gelmiş ve sayısız defa
gönderilen müfettişlerin raporlarında da yolsuzluk kaydına
rastlanılmamasına rağmen belediyelere el konmuş, belediye
eş başkanları tutuklanmıştır ve Şırnak
Belediyesi Eş Başkanı da bunlardan bir tanesidir. Daha şehrin
yasağı kaldırılmadan maalesef sırf belediye
başkanımızın yerine kayyum atanması için hemen bir
soruşturma açılıp ve onun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYCAN İRMEZ (Devamla) Zamanımız
bitti mi Sayın Başkan?
Ve bizler de burada son defa şunu özellikle
belirtmek istiyoruz: Her birimiz kadar burada olmayı hak eden ve buna
demokratik meşruiyeti olan Grup Başkan Vekilimiz İdris
Balukenin tutuklanmadan önceki bir sözüyle bitirmek istiyorum. Zulmünüz
karşısında asla ve asla dizlerimizin toprağa
değdiğini siz zalimler görmeyeceksiniz.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın İrmez.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bütçenin kendi teamülü olduğu için kürsüye çıkmayı doğru
bulmuyorum ancak zabıtlara geçmesi için söyleyeceğim: Bu Mecliste, bu
kürsüde, milletin kürsüsünde defaatle soykırım ifadesi
kullanıldı. Bunun doğru olmadığını ifade
etmek istiyorum. Orada gösterilen fotoğraflar olsun, diğer iddialar
olsun, soykırımla ilgili değil
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Siyasi soykırım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
tamamen,
kamuoyunun bildiği gibi, terörle mücadeleden ibarettir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına yedinci
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Başkanım, benim kafam karıştı. Özür
dilerim, çok özür dilerim, sözünüzü kestim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ben mi yanlış anladım, Bülent Bey mi
yanlış anladı bilmiyorum. Bu, soykırımsa kötü bir
şey tabii ama HDPnin kastettiğinin ben o anlamda bir
soykırım olduğunu da düşünmedim. Bunu sanki düzeltmek
lazım diye düşünüyorum ben. Bu, soykırım, tabii, kabul
edilemez.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O zaman sayın hatip
açıklasın, anlayalım Sayın Başkan. Biz şöyle
anladık: Şırnakta devlet soykırım yapıyor.
dedi, ifade aynen buydu. Bunu doğru bulmuyoruz. Açıklasın,
anlayalım o zaman.
AYCAN İRMEZ (Şırnak) Kent
soykırımı.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Kent
soykırımı dedi, kent.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Kent
soykırımı, tutanaklarda kent soykırımı
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel, buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, çok açık ifade etti aslında hatip. Tekrar
kendisine söz hakkı verebiliriz. Şu anda kentte bir
soykırım söz konusu, kentin soykırımı söz konusu.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Kent
soykırımı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne demek Sayın
Başkan?
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Kent
soykırımı.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Duvarlar, betonlar yıkılıyor, evler yıkılıyor.
MİZGİN IRGAT (Bitlis)
Fotoğraflardan görünmüyor mu ne demek olduğu?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bu da
milletvekillerinin, tüm siyasi seçilmişlerin, belediye
başkanlarının ve halkın iradesiyle seçilmişlerin
oradan alınması ve yerine kayyum atanması; bir.
İkincisini de kentin gerçekten ortadan kalkacak
bir Şırnak hâline gelmesi itibarıyla ifade etti. Yani, kendisi
de ifade edebilir tekrar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Demirel.
AYCAN İRMEZ (Şırnak) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın İrmez, size yerinizden
bir dakika söz vereyim.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Şırnak Milletvekili Aycan İrmezin,
Şırnakta kent soykırımıyla karşı
karşıya kalındığına ilişkin
açıklaması
AYCAN İRMEZ (Şırnak) Efendim,
şimdi, şöyle: Evet, özellikle bir kent soykırımıyla
karşı karşıya kaldığımızı söylemek
istiyorum çünkü
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne demek Sayın
Başkan?
AYCAN İRMEZ (Şırnak) Şimdi,
şöyle... Bir izin verin, izah edeyim durumu: Şırnakın 12
mahallesi var. Bu 12 mahallesinden 8i şu an tamamen
yıkılmış ve hiçbir şekilde tek bir insan dahi
bulunmamaktadır. Bu yıkımlar halkın isteği ya da
arzusuyla ya da rızasıyla yapılmış değildir. Bu,
kent soykırımı değil de nedir?
Ve Valilik 3 Haziran itibarıyla operasyonlar
bitti. açıklamasını yaptı. 3 Hazirandan 14 Kasıma
kadar sadece şehir bu hâle getirildi, bu hâle getirildi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kentsel dönüşüm
demek istiyor galiba Sayın Başkan.
AYCAN İRMEZ (Şırnak) Bir
şehrin kültürüyle, kimliğiyle oynamak ya da bu şekilde yıkmak
kent soykırımı değil de nedir, özellikle sizlere sormak
istiyorum? Tamamen o şehri tarihsiz bırakarak, kimliksiz,
hafızasız bırakarak bu hâle soktunuz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kentsel
dönüşüm diyoruz biz ona.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Kentsel dönüşümdür onun adı.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Öyle mi diyorsunuz?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Evet, öyle diyoruz.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Evet,
öyle diyoruz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) O ayıp size
yeter!
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Yerine yepyeni, insanın insanca yaşayabileceği binalar
yapılmaktadır.
BAŞKAN Peki, Sayın İrmez,
teşekkür ederiz açıklamanız için.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına 7nci ve son konuşmacı Adana Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Beştaş.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde ben
de grubum adına söz almış bulunuyorum.
Doğrusu, benden önceki arkadaşlar Adalet
Bakanlığına dair birçok şeyi ifade ettiler, ben tekrara
girmemeye çalışacağım. Başlıklarla şu anda
bir resim çizmek istiyorum, gerçekten, Türkiyede adalet panoraması nedir,
yargı ne durumda, Adalet Bakanlığımız bu konularda
nasıl bir pratik içinde, bunlara ilişkin birkaç hususu
paylaşacağım.
Değerli arkadaşlar, şu anda
yapılan araştırmalarda vatandaşın yüzde 97si adalete
güvenmediğini zaten yüksek sesle söylüyor, Türkiyede adalet duygusu, kamu
vicdanı duygusu yerle bir olmuş vaziyette. Hiçbir vatandaş, çok
çok istisnalar hariç, yargıya gittiğinde, ister şikâyetçi ister
davacı ister sanık ister müşteki, ne sıfatla olursa olsun
Bu adalete güvenmiyorum. diyor, Adalete güvenmem için bir sebep yok.
diyebiliyor. Bu, adalet panoraması açısından çok önemli bir
husus.
Yine değerli
arkadaşlar, Almanyada aslında gündeme gelen -bir gün fırsat
olursa bunu ayrıntılı anlatacağız inşallah-
düşman ceza hukuku diye bir kavram var. Şu anda
yargılamalarda, özellikle, iktidar partisine karşı olan,
eleştiren, biat etmeyen herkese yönelik, toplumun bütün dinamiklerine
yönelik, düşman ceza hukukunu aşan, aslında
düşmanlığı bile aşan uygulamalarla karşı
karşıyayız. Yargılamaların nasıl
yapıldığını, nerede yapılacağını,
hangi seyirde izleneceğini bile şu anda vatandaş sorduğunda
yanıt alamıyor ve buna ilişkin her gün yeni belediye başkanları
önce gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, sonra kayyum
atanıyor, kayyum atamak için bir gerekçe oluşturuluyor.
Değerli arkadaşlar,
bütün milletvekillerine sesleniyorum: Lütfen, Diyarbakıra, Mardine,
Siirte, Urfaya ya da benzeri bir bölge iline, Kürt iline gittiğinizde
belediyelere bir gidin, orası karakol mu belediye mi, karar verin. Ben
size net bir şekilde söylüyorum, şu anda kayyum atanan belediyelerin
tümü karakola dönüştürülmüş durumdadır. Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesinin etrafı büyük zırhlı araçlarla,
yüzlerce, binlerce polisle kuşatılmış ve her daire
müdürünün yanında güvenlik personeli bulunmaktadır. Orada bir yerel
yönetim, halka hizmet eden bir yönetim değil, bir karakol vazifesini
görmektedir.
Sayın Adalet
Bakanı, sorduğumuz soruda, maalesef gazeteci sayısını
da bilmiyormuş, 3 diye açıkladı, fakat gazetecilerin sarı
basın kartını daha önceden aldığı için, bunu
düşürmek için eski tarihli bir cevapla 3 diye açıkladı, bu
kamuoyuna da çok yansıdı. Gerçekten, Sayın Adalet
Bakanının, gazeteci sayısını, kesin ve net bir dille
cevaplamasını istiyoruz.
Yine, değerli
arkadaşlar, bu dönem -çok çok önemli bir şey, üstünde
duramıyoruz- Anayasanın durduğu yerde genelgeler, yönetmelikler
ve KHKlarla ülke yönetiliyor. Yani, gidip, bir kolluk mensubuyla muhatap
olduğumuzda elimize bir tane İçişleri Bakanlığı
genelgesi veriyor. Diyoruz ki: Ya, bu genelge, Anayasanın yanında
hiçbir işe yaramaz, bu yönetmelik yaramaz. Bu karar Anayasaya aykırıdır,
yasaya. Hayır, ben, Bakanımın talimatımı bilirim.
diyor ve böylece uygulamalar almış başını gidiyor ve
KHKlar, maalesef, hukuksuzluklar için âdeta bir can simidi olurcasına,
bir can simidi olarak yürürlüğünü koruyor.
Şimdi, mesela, geçen Adanada bir espriye
tanık oldum, çok canım yandı bir hukukçu olarak. Bir hâkim, üç
ay boyunca, Fetullahçıları -FETÖ dediği iktidar partisinin-
tutuklamış, yüzlerce tutuklama yapmış. Sonra, gittiğim
gün o tutuklanmıştı ve salonda şu espriler
yapılıyormuş, bir hâkim diğerine Seni tutuklarım ha,
bak, ona göre. Yani, hâkimler arasında, arkadaşlar arasında bu
espri yapılıyor ve şu anda duruşma salonlarından
hâkimler apar topar alınıp tutuklanabiliyor. Şimdi, bütün
vatandaşın böyle bir yargı ve adalet panoramasını
gerçekten gözünde canlandırmasını istiyorum. Bu kürsüden
söylediğim her şeyi, tanıklığım varsa, yüzde 100
objektif olarak aktardığıma da emin olabilirsiniz değerli
arkadaşlar.
Yine bu yıl adli yıl
açılışı Beştepede yapıldı. Yine genç hâkim
ve savcıların kura törenleri Beştepede yapıldı.
Sayın Cumhurbaşkanı yeni hâkim ve savcılara brifingler
verdi ve nasıl görev yapacaklarını anlattı. Sayın
Adalet Bakanı değil, dikkatinizi çekerim. Cumhurbaşkanı,
yargı yılı açılışı yetmezmiş gibi, bir
de yargıda yeni atananların kura törenlerini yaptırdı. Bu
da adaletin ve adalet sistemimizin geldiği aşamayı açıkça
gösteriyor.
Değerli arkadaşlar, şöyle bir husus
da var: Şimdi, mahkûmların, tutuklu ve hükümlülerin can
güvenliği ve vücut bütünlüğü Adalet Bakanlığının
sorumluluğundadır ve Sayın Adalet Bakanı da bundan
sorumludur. İşkence var mı yok mu, hastalık tedavi ediliyor
mu edilmiyor mu, asgari yaşam standartları var mı yok mu? Ama,
şu anda biz bir cezaevini aradığımızda Ya, bu,
devletin birliğine karşı suç işlemiş. diyebiliyor.
Ben geçen Zonguldaktaki bir tutuklu için aradım, direkt cezaevi müdürü
bunu diyebiliyor. Ayrımcı uygulama âdeta Orta Çağ
karanlığını andırıyor ve bu konu da çok çok
önemli bir meseledir.
Yine, burada, özellikle Adalet
Bakanlığına ilerleme raporunda da birçok atıf var. Buna
değinecek zamanım yok ama bütçeyle ilgili konuştuğumuz için
atıf yapmak isterim. Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde adalet sistemine
ayrılan ortalama bütçe yüzde 9, bizde yüzde 1,5 bütçe olarak. Bu da
adaletle orantılı yani adaletin ne kadar gerçekleştiği
açıkça aslında ortaya çıkıyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir de şuna değinmek isterim: Tecrit
işkencedir, işkence insanlığa karşı bir suçtur.
İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı
yoktur. Talimatı verenler, uygulatanlar, karar alanlar işkenceden
dolayı er geç sanık sandalyesine oturup hesap vereceklerdir. Şu
anda belediye başkanları, milletvekilleri ve birçok tutuklu, hükümlü
tek başına tecrit altında yaşıyorlar.
Sayın Adalet Bakanı
buradayken doğrudan kendisine sormak istiyorum: Şu anda Sayın
Yüksekdağın, Demirtaşın ve diğer bütün tek
başına kalan milletvekili ve belediye başkanlarının
tek başına tutulmalarının talimatını siz mi
verdiniz? Bunu gerçekten soruyoruz. Çünkü şu anda açıkça halkın
iradesine işkence yapılmaktadır. Siz verdiyseniz bunu
açıklamanızı bekliyoruz, vermediyseniz de
açıklamanızı bekliyoruz. Verdiyseniz, tarihte işkenceyi
koruyan, kollayan ve karar veren Bakan olarak yerinizi alacaksınız ve
bununla ilgili hesap verme konusunda da tarih, zaman
aşımının olmadığı bir suçta gerçekten bunun
gereğini yapacaktır diyorum. Yani ilahi adalette zaman
aşımı yoktur Sayın Bakan. Şu anda tecrit ve işkence
altında binlerce tutuklu ve eş başkanlarımız
kesinlikle işkenceye muhatap bırakılıyor ve bu
uygulanıyor.
Değerli arkadaşlar,
geçen yıl bütçe görüşmelerinde sayın grup başkan
vekilimizin bir sorusu vardı. Bütçe görüşmelerinde grup başkan
vekiline, iktidar partisine Terör örgütü dediğiniz IŞİDle Akçakaleden
7 milyon dolarlık alışveriş nedir? diye sormuştu ve o
dönem kabul edilmişti. Hâlâ o kabulün arkasında
mısınız? Bunu Sayın İdris Balukenin sesinden
dinleyelim.
(Hatibin tablet bilgisayardan
bir ses kaydı dinletmeye başlaması)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, böyle bir usulümüz yok.
(Hatibin tablet bilgisayardan
bir ses kaydı dinletmeye devam etmesi)
RADİYE SEZER
KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Sayın Başkan, kürsüde hatibin
konuşması gerekiyor.
(Hatibin tablet bilgisayardan
bir ses kaydı dinletmeye devam etmesi)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, izin verecek misiniz hâlâ? O zaman kürsüye
bıraksın Hanımefendi, otursun.
RADİYE SEZER
KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Sayın Başkan, hatibi konuşmaya
davet ediyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, grup başkan
vekili ve burada konuşma hakkı olduğu hâlde şu anda
cezaevinde zorunlu bir şekilde rehin alınmış durumda.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Cezaevindeki kürsü değil o. Sizin kürsünüz o.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ve dün
Sayın İdris Balukenin yargılamasına gittim.
Şunu söyleyeyim, yani bunu başka bir gün
özellikle açıklayacağım
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Şimdi açıklayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Dün
benim Mardin 2. Asliye Ceza Mahkemesinde gördüğüm yargı Türkiye Büyük
Millet Meclisini, üyelerini alenen aşağılamaktadır
değerli arkadaşlar. Şu anda dokunulmazlıkların
kaldırılması suretiyle dün Sayın İdris Balukene
verilen para cezası yüzde yüz Meclis kürsüsündeki
konuşmalarındandır ve avukatların Bu, sorumsuzluk ve
mutlak dokunulmazlıktır. kapsamında itirazlarına, bir
saniye bile düşünmeden ret kararı verilmiştir. Yargı
vesayeti artık Türkiyede Meclisin üzerinde kurulmuştur ve bunun
sorumlusu dokunulmazlığa parmak kaldıranlardır diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
Sayın Demirel, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, tutuklu
HDP milletvekillerinin siyasi faaliyetleri ve yasama faaliyetleri için
gönderdikleri belgelere el konulduğuna ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Adalet Bakanımız buradayken ben bir
şeye dikkat çekmek istiyorum, o yüzden söz aldım. Daha önce kürsüden
birkaç defa ifade ettik ama Adalet Bakanımız burada
olmadığı için belki kendisi duymamıştır veya
iletilmemiştir. O yüzden bir konuya dikkat çekmek istiyorum.
Şu anda eş başkanlarımız ve
milletvekillerimiz hâlâ yasama faaliyetlerini sürdüren milletvekilleridir ve bu
Parlamentonun birer üyeleridir ama bize siyasi faaliyetleri ve yasama
faaliyetleri için gönderdikleri belgelere el konuluyor. Ve el konulmakla
yetinilmiyor -bir kısmı hâlâ verilemedi- bir kısmı da
sansürlenerek kendisine geri iade ediliyor, esas hâliyle değil sansürlenmiş
şekliyle kendisine iade ediliyor. Sayın Bakanın bu konuda
bilgisi var mı? Sayın Bakanın bu konuya ilişkin herhangi
bir duruma açıklık getirmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Bu gösterdiğim Sayın Eş Genel Başkanımız
Selahattin Demirtaşın göndermiş olduğu belge. Ama onun
dışında, yasama faaliyetlerini de ilgilendiren herhangi bir
savunmaya izin vermeyen Eş Başkanımız Figen
Yüksekdağın belgeleri hâlâ elimize ulaşmış değil.
Onu bırakın, faks numarasına bile -iletildiğinde- ona bile
el konulmuş, şu anda bize göndereceği faks numarası bile
kendisine verilmemiş durumda. O yüzden, Sayın Bakanı burada
görmüşken -belki bilgisi dâhilinde değildir, daha önce de
kaçırmış olabilir- bir kez daha göstermek istedim ve eğer
isterse kendisine verebilirim de.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Demirel.
Sayın Usta, buyurun.
4.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, kürsüden
birtakım ses kayıtlarının dinletilmemesi konusunda ilkesel
bir tutum yerleştirilmesinde fayda olduğuna ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şimdi, dünkü görüşmelerde de 2 defa
kürsüden iPad üzerinden bir ses dinletme oldu. Biz buna
itirazımızı dün de ifade ettik. Kürsü hatibindir. Burada, hatip,
kendisi kendi fikirlerini veya bir başkasına ait fikirleri de
söyleyebilir ancak kendisinin konuşması esastır. Dün, mesela,
tutanaklara bakıldı, orada söylenen şeyi hiçbir şekilde
zaten tutanaklar da almıyor, sadece Bir ses dinletilmiştir. diye
Dolayısıyla, bu anlamda bir anlamı da olmuyor.
Şimdi, diğer taraftan da
baktığımızda, tabii, burada bir ilkesel karar vermemiz
lazım. İçeriği önemli değil yani eş
başkanların sesinin olması veya işte, efendim, tutuklu grup
başkan vekilinin olması değil, yarın hepimizi rahatsız
edecek, hiçbirimizin istemediği birtakım sesleri birisi oradan bize
dinletebilir; böyle bir teamülü, böyle bir uygulamayı oturtmamak
lazım. Bu konuda Başkanlık Divanının hassas
olması gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla, yani burada
bir ilkesel tutum yerleştirmekte fayda var diye de düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Aynı kanaatteyiz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, tutuklu HDP milletvekillerinin birer dakikalık sözlerinin
kürsüden dinletilmesinde hiçbir mahzur olmadığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN - AKP Grubundan da özellikle böyle bir
itiraz geldi. Ancak, şunu ifade etmek isterim: Bugün burada ya da dün bu
salonda, Genel Kurulda sesi dinletilenler bu Parlamentonun üyeleri,
dışarıdan herhangi bir insan değiller. Sayın
Selahattin Demirtaş, Sayın Figen Yüksekdağ, bugün dinletilen
Sayın İdris Baluken hâlâ milletvekili, şu anda tutuklular ama bu
Parlamentonun birer üyesiler. Dolayısıyla, elbette ki
başkalarının, milletvekili olmayan insanların burada
yapacakları konuşmalara itiraz edilebilir, ancak bu Parlamentonun
üyelerine itirazı ben doğru bulmuyorum. Şu anda tutuklu
olmalarından kaynaklı, birer dakikalık sözlerinin buradan
dinletilmesinin hiçbir mahzuru olmadığını özellikle
belirtmek istiyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, kim olduğuna ve
içeriğine bakılmaksızın Genel Kurulda ses kaydı
dinletilmesi ya da görüntü gösterilmesine müsaade edilmemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan,
sözlerinizi anlıyorum. Ancak, şimdi, bunun bir dakika
olmasının bir önemi yok; bugün bir dakika olur, yarın kırk
dakika olur, ona herhangi bir şey diyemeyiz bugün bir dakikayı kabul
ettiğimiz zaman. Bunun, aslında -ilkesel dediğim oydu- kimin
sesinin olduğunun bana göre bir önemi yok. Yani yarın bir gün burada
IŞİDin, o terörist örgütün liderinin sesini bir milletvekili bize
dinletmek isteyebilir.
BAŞKAN Ona kimse izin vermez Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Hayır, ama Böyle bir
teamül var efendim, daha önce niye müsaade ettiniz? diyecek.
BAŞKAN - Öyle bir şeye kimse izin vermez.
Dün ve bugün burada sesleri dinletilenler bu Parlamentonun üyeleri olduğu
için buna izin veriliyor.
ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, sayın
milletvekillerinin tutukluluk durumu ayrı bir şey yani o
tartışılır, haklıdır haksızdır, ben o
konuya girmek istemiyorum. Yani burada o yüzden ben ilkesel bir tutumunuzun
olması gerektiğini düşünüyorum. Yani kimin
konuştuğunun, içeriğinin ne olduğundan ayrı tutulmak
kaydıyla
Burada ses dinletilmesi, görüntü gösterilmesine müsaade
edilmemesi lazım. Bunun önünü alamayız. Yani bu çok ileriki
yıllarda
BAŞKAN - Ben de bu sesi dinletilenlerin
özellikle parlamenter olmaları açısından itiraz etmediğimi
de belirtmek istiyorum Sayın Usta.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Altay, size de söz
vereceğim.
Buyurun Sayın Demirel.
6.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
dinletilen ses kaydının HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin Parlamentoda daha önce
yaptığı konuşma olduğuna ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bugün burada sesini dinlettiğimiz Grup Başkan
Vekilimiz İdris Baluken ve bu Parlamentoda en fazla grubumuz adına
söz alan ve konuşan, düşüncelerimizi ifade eden bir grup başkan
vekilimiz ve yine bu Parlamento içerisinde yapmış olduğu bir
konuşma, yine aynı bu kürsüde bu Parlamentoda yapmış
olduğu bir konuşma tekrar gündeme geldi. Bunu farklı yönlere
çekmenin gerçekten bir mantığı yok. Biz de bu konuda
hassasız. Yani başkalarının görüntülerini, sesini
dinletmeyi tabii ki doğru bulmayız ama bugünkü konuşma, bu
Parlamentoda daha önce ifade ettiği konuşma ve grup başkan
vekillerimiz de bunu biliyor ve daha önce söylemiş olduğu sözü
İdris Baluken şahsında bugün tekrar burada ifade etmek istedik.
Kendisine buradan saygılarımızı,
sevgilerimizi yolluyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Demirel.
Sayın Altay, buyurun.
7.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, tutuklu
milletvekillerinin sözlerinin kürsüden dinletilmesinde Cumhuriyet Halk Partisi
bakımından hiçbir sakınca olmadığına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, esasen bu bir usul tartışmasına muhtaç bir konu ama
zaman tasarrufu da olsun, öyle bir talebim yok bu yüzden.
Şimdi, ben müteaddit
defalar şunu söyledim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu İç
Tüzüke uygun şekilde sevk ve idare edilir.
Başkanlığın, oturumu yöneten başkan vekillerinin
aynı konularda değişik tavır içinde olduklarını
çok eleştirdim. Geçen yıl bir toplantı yapıldı, belli
konularda kısmen bir mutabakat sağlandı, o çerçevede gidiyor.
Şimdi, burada bütün mesele, bir hakkın
suistimali durumudur. Her madde, İç Tüzükün her maddesi suistimale
açıktır. Öyle baktığınız zaman, kürsüde görsel
kullanılırsa işitsel de kullanılabilir bir yerden
baktığınızda, ama nedir? Suistimale fevkalade
açıktır işitsel kullanma konusu ama görsel de açıktır.
Şimdi, görsellere izin veriyoruz ama çok absürt, çok
kırıcı, incitici, özel hayata müdahale edici veya kabul
edilemez; geleneklerimize, teamüllerimize aykırı, örf âdetimize
aykırı görsellerle de buraya çıkılabilir. Yani burada bütün
mesele iyi niyetli olmaktır.
Ancak, biraz önce tartışılan konuyu
yadırgadığımı belirtmek isterim. Sesi dinletilen,
alelade birisi değildir, sade, yalın bir milletvekili de
değildir; Mecliste grubu bulunan bir siyasi partinin, şu anda
Anayasanın 15inci maddesine de aykırı olarak, suçu
sabitlenmediği hâlde cezaevinde tutulan bir sayın grup başkan vekilidir.
Her iki partinin de, iktidar partisinin de diğer muhalefet partimizin de
bu konuda özellikle daha toleranslı, daha demokratik, daha hoşgörülü
bir tutum içinde olmalarının ülkemiz demokrasisine katkı
yapacağını ummuş idim. Bundan dolayı, ben MHP ve AKP
gibi düşünmediğimizin altını çiziyorum ve siyaset bir
tahammül işidir, bir nezaket işidir -kimseye siyaseti öğretiyor
değilim- bir vicdan işidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın Altay,
tamamlayın lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
milletvekillerinin sözlerinin kürsüden dinletilmesinde Cumhuriyet Halk Partisi
bakımından hiçbir sakınca yoktur, bilakis fayda vardır diye
değerlendirmekteyiz.
Genel Kurula arz ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Sayın Turan, sisteme girdiniz.
Buyurun.
8.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, görsel ve
işitsel sunumlarla kürsünün mehabetine aykırı bir durum
olmasını istemediklerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Konunun uzaması taraftarı değilim.
Ancak, Sayın Altayın ifade ettiği gibi, nezaketten uzak
tavırlarda da değiliz. İfade ettiğimiz,
konuşmacının ne söylediği, kim olduğu meselesi değil.
Burası kürsü; kürsünün bir duruşu var, görseli var, adabı var;
buna mugayir olacak tavırlardan bahsediyoruz. Yoksa içerik olarak,
Şu konuştu, kişinin söyledikleri bunlardı., tabii ki
bunlar gibi bir ifadede bulunmadık. Kaldı ki zabıtlara geçerken
sesin anlaşılmaması problem, televizyondan izleyenler için bir
problem. O yüzden kürsünün daha yakışır kullanılması
talebinde bulunuyoruz. Hem görsel hem dinletilerle ilgili, sadece, kürsünün
mehabetine aykırı davranış olmasın istiyoruz. O
yüzden, yarın bize burada bir başka konuşmacı bir
başka hatibi dinletecektir, müzik dinletecektir; bu kapıyı
açmamak gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Turan.
Sayın Usta, buyurun.
9.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERHAN
USTA (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
Sayın Engin Altayın konuşmasını
yadırgadığımı ben de ifade edeyim. Öncelikle, bir
defa, CHPnin dünkü politikası bu değildi. Yani Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak
filan diyorsunuz da CHP bir karar versin bu konudaki tutumuna.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Beraber karar verdik.
ERHAN USTA (Samsun) Tabii kendi bileceği
iş, verir, vermez, onu bilmem. Bu işin nezaketsizlikle alakası
yok, bu işin toleransla da alakası yok. Biz bir ilkeden, bir
prensipten bahsediyoruz, içeriğin hiçbir önemi yok burada. Yani burada
yarın bir gün bir başkası da hiç istemediğimiz bir
şeyi getirip dinlettiği zaman biz ne yapacağız? Bize bunu kıyas
gösterecek, diyecek ki: İşte filanca tarihte, yirmi yıl
önceki
Burada, bakın, yirmi yıl önce bir şey
yapılıyor, o burada örnek gösteriliyor; hiç kimse
tartışmaya bakmıyor, nihayetinde, olan olaya bakıyor. Yirmi
yıl sonra bir tanesi hiçbirimizin arzu etmediği bir şeyi dahi
burada gösterebilir Sayın Başkan. Yoksa, bugünkü 3 tane
konuşmanın içeriğiyle alakalı değil bizim bu
söylediğimiz. Yani bunu bir teamüle doğru, bir uygulamaya doğru
götürürsek buradan Türk Parlamentosu, Türk siyaseti zarar görür.
Kaldı ki Sayın Demirtaşın, ben
milletvekili olduğum süre içerisinde kürsüden daha hiç, bir defa
konuştuğunu görmedim. Yani, bugüne kadar tutuklu
olmadığı zaman konuşmayan milletvekilinin niye şimdi
gelip gelip sesini dinletiyoruz. Ben böyle bir eleştiri getirebilirim, bu
eleştiriyi getirmek istemiyorum. Veya ben diyebilirim ki: Efendim, o
zaman, bizim bir tane arkadaş da İngilterede, oradan sesiyle buraya
katılsın. Bu işin sonu yok.
Yani milletvekili olması, grup başkan
vekili olması, çok iyi bir insan olması, çok iyi bir hatip
olması, çok kötü bir insan olması bir şeyi
değiştirmiyor; ilkesel bir tutumumuz olsun istiyorum. Sayın
Engin Altayın da bunu anlamasını bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Usta söylediklerimin parti politikasıyla
çeliştiğini iddia ederek 69a göre sataşmada bulunmuştur,
söz talep ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay, size iki dakika söz veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Grup Başkan Vekilim, selefinizin bu kürsüden, müteaddit defalar iPadden
çok ses dinlettiğine şahidiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Arkadaşlar, bu konuda alınmış
bir karar yok. Ben söylediğimin arkasındayım ve benim
söylediğim partimi bağlar. Dün burada ne yapıldı
bilmiyorum. Oturumu yöneten Meclis başkan vekilinin tutumu, o, bizim,
Parlamentoya saygımızın gereği, oraya oturduğu anda
tarafsızdır, kendi görüşüdür.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Levent Beyin
söylediğinden bahsediyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Arkadaşlara
sordum, Levent Beyin de bu konuda bir tasarrufu, bir sözü olmamış.
ERHAN USTA (Samsun) Tutanaklara bakın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bakarız efendim,
bakarız.
ERHAN USTA (Samsun) Bakarız efendim diye bir
şey yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) Efendim, ben
doğruyu söylüyorum, Levent Bey yanlış söyledi. demiyorum.
Getirin bana tutanakları, biz durumu yeniden değerlendiririz.
ERHAN USTA (Samsun) Siz getirin. Kendin gidip al.
ENGİN ALTAY (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi
olarak diyoruz ki: Bu Parlamentonun üyelerinin -Anayasaya aykırı
olarak cezaevinde bulunan- yargılanmaları gerekir, hiç tereddüdüm
yok, hepimiz yargılanalım ama masumiyet karinesi orta yerdeyken,
yasama hakkı orta yerdeyken, Anayasa Mahkemesi kararları orta
yerdeyken cezaevinde tutulan milletvekillerinin, hâlen bu Parlamentonun üyesi
olarak özlük hakları çalışan, maaş alan milletvekillerinin
şuradan bir dakikalık konuşmasına bütün siyasi parti
gruplarının tahammül etmesi gerekir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ya, bu tahammülsüzlük
değil.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben bunu söyledim.
Kimseyi nezaketsizlikle itham etmedim. MHPden beklerdim ki
Selefiniz
Sayın Vural buradan bir sürü ses dinletirken niye bu tasarrufunuz yoktu,
merak ediyorum doğrusu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) O zaman öyle bir konuşma
yapılmamıştı yani.
ENGİN ALTAY (Devamla) Yani, düşünceye
saygı bu Parlamentonun varlık sebebidir. Düşüncelerini kabul
etmeyebilirsiniz, birçoğunu ben de kabul etmiyorum ama bu ülkeye demokrasi
gelecekse düşünceyi ifade özgürlüğü olarak gelecek. Düşünceyi
ifade özgürlüğü olmayan yerde demokrasi yoktur, demokrasi masalı
vardır, demokrasi hikâyesi vardır, sahte demokrasi vardır,
vesayetli demokrasi vardır. Bunu söylüyoruz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Levent Göke söyle.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bizim varlık
sebebimiz demokrasidir, demokrasi kavgasıdır, demokrasi
davasıdır. Tavrımız budur.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ben de sataşmadan
dolayı iki dakika söz almak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay, iki dakika
size de.
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında MHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
konuyu mecrasından taşırmamakta büyük fayda var. Konunun
içeriği, mağduriyet, tolerans, onunla ilgili değil; sadece, bu,
iPadden ses dinletmeye yönelik, kim olursa olsun, mahiyeti ne olursa olsun
bunun bir uygulama birliğine kavuşması gerektiğinden bahsediyoruz.
Dün itibarıyla, grup
başkan vekillerinin ve Sayın Erhan Ustanın da bulunduğu
toplantıda Levent Bey de vardı. Benzeri bir ortak anlayışta
buluşulduğu konusu gündeme geldiği için tutanaklara, elbette,
bakmanızda fayda var. Yoksa ben özellikle, hassaten istirham ediyorum;
kesinlikle konuyu gerçek özü ve bağlamından koparmadan, usule,
yönteme ve uygulama birliğine yöneliktir. Burada kimin sesi
olduğundan veya ne konuşulduğundan bağımsız
olarak bu konuyu ele almakta fayda var. Kesinlikle bunun toleransla,
hoşgörü
Tolerans filan söz konusu değil, bu kimsenin lutfukeremine
tabi bir şey değildir ki; uygulamamız gereken bir uygulama
birliğinden bahsediyoruz. Lütfen
Konuyu bağlamından
koparmamakta büyük fayda var.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, MHP grup başkan vekili konuşmasında
Sayın Eş Genel Başkanımız Selahattin
Demirtaşın hiç burada konuşmadığına dair bir
ibarede bulundu ve bir sataşma söz konusu. Bu sataşmadan
kaynaklı söz talep ediyoruz.
BAŞKAN Peki.
Sayın Beştaş, buyurun.
İki dakika.
ERHAN USTA (Samsun) Hayır, bu doğru bir
tespit. Bunun neresinde sataşma var Sayın Başkan?
BAŞKAN Açıklar şimdi.
ERHAN USTA (Samsun) Açıklar da yani o zaman
biz de başka bir şey söyleyelim, çıkalım oraya.
3.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Samsun Milletvekili Erhan Ustanın
yaptığı açıklaması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Eş Genel Başkanımız
Sayın Demirtaşın sesini duyup duymamak ya da Figen
Yüksekdağın sesini duyup duymamak bu tartışmanın
konusu değil. Onlar partimizin resmî olarak eş genel
başkanıdırlar, şu anda da eş genel başkanlık
görevleri devam ediyor, dokunulmazlıkları devam ediyor.
İstedikleri zaman gelirler, istemezlerse gelmezler. Böyle bir ses
tartışmasını Türkiye Büyük Millet Meclisine
yakıştıramadığımızı özellikle ifade
etmek istiyorum.
Ben Sayın Grup Başkan Vekilimiz İdris
Balukenin konuşmasını dinlettim çünkü o bu Parlamentonun bir
üyesi, dokunulmazlığı var ve şu anda hukuk
dışı bir şekilde hem de tecrit altında Kandıra
Cezaevinde tutuluyor. Bu, milletvekillerinin bu şekilde tutulmaları
her şeyden önce -parti ayrımı söylemeksizin ifade etmek
istiyorum- bu Meclisin sorunudur. Bu Parlamentonun kimliğine,
çalışmalarına, halkın iradesine yapılan bir
müdahaledir bu. Ben dünkü duruşmayı söyledim, orada bir yargıç
şu şekilde, bir saat boyunca duruşma salonunda tur attı
arkadaşlar ve Meclis konuşmalarından yüzde 100 ceza verdi. Bu,
hepinize yapılan bir şey, sadece bize, HDPye değil, buna sizin
de sahip çıkmanız lazım. Ayrıca, bu böyle devam etmez.
Yarın öbür gün Sayın Baluken gelip koltuğunda oturacak,
Sayın Demirtaş gelip bütçe açılış
konuşmasını yapacak, Sayın Yüksekdağ belki
kapanışı yapacak, hanginiz hangi yüzle bakacaksınız
merak ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çok ayıp, çok ayıp!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Kendi
hukukumuzu, kendi konumumuzu kendimiz savunmazsak yargı işte bu
şekilde Meclisi aşağılar, tahkir eder ve Meclis
kürsüsündeki konuşmaları bile yargılama konusu yapar. Burada
hiçbir usulsüzlük yoktur. Herhangi bir vatandaşın sesini dinletmedik,
bu Parlamentonun Grup Başkan Vekilinin, her gün gördüğünüz Sayın
Balukenin sesini dinlettik, bir daha olsa bir daha dinletiriz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, Sayın Altay
daha önce söz istedi.
Buyurun Sayın Altay.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Ankara Milletvekili
Levent Gökün dünkü birleşimde görsel, işitsel materyallerin
suistimale açık olduğunu, bu konuda bir prensip karar
alınabileceğini ancak milletvekillerinin seslerinin kürsüden
dinletilmesinin makul karşılanacağını
belirttiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu ve sizi bilgilendirmek adına
söylüyorum. Dünkü nöbetçi arkadaşımız Sayın Levent Gökü
aradım böyle bir mutabakatınız var mı diye. Kendisi görsel,
işitsel materyallerin suistimale -aynı bugün biraz önce benim
söylediğim gibi- açık olduğunu, bu konuda bir prensip karar
alınabileceğini ancak milletvekillerinin işitsel bir
şekilde önceki seslerinin kürsüden dinletilmesinin makul
karşılanacağını 3 siyasi parti grup başkan
vekiline söylediğini beyan etti.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Altay.
Sayın Akçay, buyurun.
11.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Genel Kuruldaki
kürsü konuşmaları sırasında görsel ve işitsel
materyallerin kullanılmasıyla ilgili bir uygulama birliği sağlanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu tartışmayı ısrarla
bağlamından koparmaya çalışarak devam ettirmeyi yersiz
buluyorum ve inşallah burada da kapatırız, gruplar
görüşlerini de ifade etmiştir. Fakat, tekrar etmek istediğim
husus, bizim burada Genel Kurul kürsü konuşmaları sırasında
yapılan konuşmalar ve o materyallerin kullanılmasıyla
ilgili bir uygulama birliği sağlanması hususunda. Yoksa, burada
bu sayın milletvekillerinin seslerinin yayınlanması veya
bunların mahiyeti ve şu anda muhatap oldukları sürecin
içeriğiyle ilgili bir değerlendirme
yapmadığımızı ifade ediyoruz. Ve sayın
konuşmacının kabul edemeyeceğimiz sözlerini de aynen iade
ettiğimizi de ifade ederiz. Lütfen, bağlamından
koparılmasın, sadece usule yönelik ve ısrarla bu konunun bir
kişiselleştirilip siyasi bir çekişmeye ve tartışmaya
doğru yönlendirilmemesinde büyük fayda görüyorum.
Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Akçay.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın grup başkan vekilinin aynen iade ettiği meseleye
ilişkin yani sataştı oradan zaten, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Siz de yerinizden çünkü Sayın
Akçay kürsüyü kullanmadı Sayın Beştaş.
ERHAN USTA (Samsun) İade etmede bir
sataşma var mı Sayın Başkan, nasıl bir sataşma
bu?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Yani
siyasi çekişme konusu yaptığımızı söyledi, o
açıdan.
BAŞKAN Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, bu bizim açımızdan bir siyasi çekişme
konusu değil, konuşmamı da bütün arkadaşların
bilgisine bir daha sunmak istiyorum.
Buradaki her milletvekilinin, diğer
milletvekilinin haklarına ve sorumluluklarına, yetkilerine saygı
duyması gerektiğini ifade ettim. Ve hepimiz, parti ayrımı
gözetmeksizin, şu anda -dokunulmazlıkların
kaldırılması sürecinden sonra- milletvekillerine açıkça
işkence yapılması bile bu Parlamentonun bir sorunudur. Mutlak
dokunulmazlığın ihlal edilmesi, bu Parlamentonun sorunudur. Bir
partinin üyesi milletvekili, diğer partinin üyesi milletvekilini
farklı ve ayrımcı bir yaklaşımla değerlendiremez;
düşüncelerine katılmayabilir, farklı siyasette olabilirler ama
aynı süreçlerde sandıktan çıktıkları için halk
iradesine saygının gereğidir. Ben bunu ifade etmek istedim.
Bizim de kesinlikle siyasi çekişme gibi bir düşüncemiz yoktur.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hem halk iradesine hem
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine, her şeye saygı
gösterilmesi gerekir.
Tutanağa geçmesi açısından,
teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akçay, tamam,
anlaşılmıştır.
Teşekkür ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi
konuşma sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna
geçmiştir.
İlk konuşmacı, İstanbul
Milletvekili Sayın Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu.
Sayın İhsanoğlu, süreniz yirmi
dakika.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EKMELEDDİN MEHMET
İHSANOĞLU (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan söz verdiğiniz için.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2017 mali yılı Dışişleri
Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Sözümün başında, yüce
Meclisi, aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Dışişleri
Bakanına ve Bakanlığın güzide temsilcilerine hoş
geldiniz diyorum.
Değerli arkadaşlar, 65inci Hükûmet göreve
gelirken Sayın Başbakan Binali Yıldırım şu
beyanda bulundular, Türkiye'nin yeni dış politikası hedefini
şu şekilde ifade ettiler, iktibas ediyorum: Bölgede ve dünyada
dostlarını artıran, düşmanlarını azaltan bir
dış politika anlayışıyla bölgesel iş
birliğini güçlendireceğiz ve bölgesel kalkınmayı
komşularımızla birlikte gerçekleştireceğiz. Bu
doğru hedefe kim ne diyebilir? Buna herkes katılır, burada buna
katılmayacak hiç kimse yoktur ve biz bunu elbette canıgönülden
destekliyoruz fakat bunun, bu hedefin gerçekleşmesi için dayalı
olduğu doğru bir strateji, bir dış politika
anlayışının bulunması lazım; bu strateji de
cumhuriyetin kuruluşundan itibaren benimsenen ve temelleri atılan
dış politika prensiplerine uygun olmalı.
Peki, bu cumhuriyetin kuruluşu
sırasında atılan temeller neydi, dış politika
prensipleri? Burada, cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün
dış politika temel fikirleri Bakanlığın Müsteşarına
verdiği şu direktiflerle özetlenebilir; Atatürk Bakanlığın
Müsteşarına diyor ki: Bir: Arap dünyasına
karışmayacaksınız. İki: Emperyalist ve kolonyalist
devletlerin ardında görünmeyeceksiniz. Üç: Rusları tahrik
etmeyeceksiniz. 3 temel direktif ve unsur
Bunlar, tabii, o gün için olan
Türkiyenin ve dünyanın sınırları içerisinde
çizilmiştir. O gün Çin yok, Latin Amerika yok, Afrika yok ama o günkü
dünya için ve Türkiyenin yakın komşuları için ve muhatap
olduğu, iş birliği yaptığı veyahut yapmak
durumunda olduğu ülkelerle ilgili olarak çok sağlam temel taşlarıdır.
Bugün için belki az görünür ama doğrudur. Bunu, elbette Türkiye o günden
bugüne genişletmiştir.
Şimdi, Türkiye, 1920li yıllarda -yani
20nci yüzyılda- veya 1930lu yıllarda Atatürkün bu 3 hedefine uygun
olarak dış politikasını yürütmüştür. İkinci Dünya
Savaşından sonra Türkiye Batı ittifakına
katılmıştır fakat bu ittifaka katılırken
dış politikasındaki bu prensiplerin bazılarından
tavizde bulunmuştur. Mesela, Türkiye 1950li yılların
ortasında Cezayirin bağımsızlığının
aleyhine oy kullanmıştır. Yani, bu, Türkiye Cumhuriyetinin
temel prensiplerine aykırı bir şeydir ve bunun ortadan
kaldırılması, rahmetli Özal zamanında,
Başbakanlığında Cezayire gidip özür dilemesiyle
olmuştur. Fakat, Türkiye Cumhuriyeti bu Batı ittifakına olan
fazla bağımlılığının ceremelerini görmeye
başlamıştır. Nitekim, 1960lı yılların
sonunda Türkiye, Demokrat Parti zamanında bile bu politikayı
değiştirme yoluna gitmiştir, çeşitleme yoluna
gitmiştir, zenginleştirme
1960tan sonra gelen bütün hükûmetler,
Türkiye Cumhuriyetinin bütün hükûmetleri, sağcısı olsun solcusu
olsun, herkes Türk dış politikasının zenginliği yönüne
akmıştır. 57nci Hükûmet geldiği zaman yani Sayın
Bahçelinin Başbakan Yardımcısı olduğu Hükûmette,
Türkiye ilk defa Afrikaya Açılım Eylem Planını kabul etmiştir.
Yani, artık Afrika bir hedef olarak Türkiyeye göründü 1989da vesaire.
Türkiyenin bu dış politika anlayışında şu
benzetmeyi yapabiliriz Sayın Bahçelinin şu güzel ifadesiyle: Çift
başlı Selçuklu kartalı sembolü; ruh ve anlam olarak iki
ayağını -birisi doğuda, birisi batıda- sağlam
basıyor ve iki başı da geniş doğu ve batı ufkuna
bakıyor.
Şimdi, dış politika Adalet ve
Kalkınma Partisinin iktidarıyla aynı çizgide devam etmiştir
ve çok başarılı açılımlar olmuştur ve bu 2009a
kadar devam etmiştir. 2004te Türkiye iki büyük zafer
kazanmıştır dış politika konusunda: Birisi, Avrupa
Birliği müzakereleri başlatmıştır; birisi de Türkiye,
İslam İşbirliği Teşkilatının Genel
Sekreterliğini kazanmıştır. Ve ben o günlerin şahidi
olarak şunu diyorum ki: Türkiye İslam dünyasındaki gücünü
artırırken Batı dünyasındaki gücü artar, Batı
dünyasındaki münasebetleri geliştikçe İslam dünyasındaki
itibarı artar. Bunun canlı şahidi olarak burada bunu memnuniyetle
söylemek istiyorum.
Bu başarılı siyasetin mesela bir
örneğini 2008de görebiliriz. 2008de Türkiye, kırk sekiz yıl
sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğine talip
olmuştur ve Türkiye ilk oylamada 151 oyla Güvenlik Konseyi üyesi
olmuştur Avrupalı rakiplerini geride bırakarak. Mesela,
Avusturyayı geride bırakarak Türkiye üye olmuştur. Bu, 2008e
kadar doğru olanın başarılarıdır.
Fakat, ne ,yazık ki Türk dış
politikası farklı mecralara dökülmüştür ve 2009dan itibaren,
Sayın Numan Kurtulmuşun meşhur ifadesiyle real politics
yerine dream politics yani gerçeklere dayalı dış politika
yerine hayallere, hevâ ve heveslere, nostaljilere, ideolojilere dayalı bir
dış politika takip etmeye başlamıştır ve
işte, bugün elde ettiğimiz netice budur. Yani, 2004te Türkiyeye
Avrupa Parlamentosunda 2004te 407 evet oyu çıkarken birkaç hafta önce
Türkiyeye 479 hayır oyu çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, biz bu tespit ve
eleştirileri sunarken maksadımız, tecrübe ve iyi niyeti ortaya
koyarak hemdert olmaktır. Yani Fuzulînin dediği gibi Dert çok,
hemdert yok. Biz işte hemdert olmaya çalışıyoruz ve
Türkiyenin bu sıkıntılardan bir an evvel kurtulması için
birikimlerimizi arz ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, 65inci Hükûmetin Dostları
artırmak, düşmanları azaltmak. hedefine ulaşmak için her
şeyden önce nerede hata yaptığını ve hangi
stratejilerin değişmesi lazım geldiğini iyi anlamak
lazım. Ben burada, örnek olarak Suriye meselesinden başlayarak
analitik bir şekilde arz etmeye çalışacağım.
Şimdi, Suriye rejimiyle olan münasebetimizi ele
alırsak -yani Hükûmetle- Türkiye Suriyeyle çok engebeli bir yoldan
gelmiştir ine çıka, ine çıka fakat 2000li yılların
başından itibaren ve daha sonra, Adalet ve Kalkınma Partisinin
iktidara gelmesinden sonra bu münasebetler bal kaymak noktasına
gelmiştir ve sınırlar kalktı, bariyerler kalktı,
vizeler kalktı ve o muhteşem yakınlık oldu. Hatta, o kadar
oldu ki Suriye bize kendi pazarlarını değil, bütün Orta
Doğu pazarlarını da açtı ve Türkiye bundan çok büyük
yararlar sağladı.
Burada herkesin bilmediği bir şey
vardır veyahut çok az kişinin bildiği bir şey vardır,
Suriye, Kuzey Kıbrıs için Lazkiyeden Mağusaya direkt seferler
başlatmıştır. Yani, bütün dünyada Türkiyeden başka
kimse Kıbrıs sularına, Kıbrıs havaalanına direkt
sefer yapamıyordu, bir tek Türkiye yapıyor bunu çünkü başka
tanıyan yok. Suriye bu hattı açtı ve bunun ekonomik
katkılarının ötesinde siyasi bir anlamı vardı. Böyle
bir Suriyeden başlayarak 2011de Derada başlayan ufak tefek
öğrenci hadiselerinin karşısında Suriye rejiminin gayet
zalim ve gaddar bir şekilde davranması işin şirazesinden
çıkmasına yol açmıştır.
Şimdi, peki, bizim, orada ne yapmamız
lazım? Biz ne yaptık? Biz dedik ki: Bu rejimi
düşüreceğiz. Peki, olur, düşürebilirsen düşür ama orada
Baas Partisinin rejiminin ne kadar güçlü olduğunu bilmeden,
uluslararası aktörlerin Baas rejiminden ve Beşşar Esaddan neyi
bekleyip beklemediklerini ve kimin nerede duracağını fazla
kestirmeden birdenbire gittik. Sonunda ne oldu? Ateş bütün Suriyeyi
sardı ve ateş bize intikal etti. Birinci durum bu, Suriye rejimi.
İkinci mesele nedir? İkinci mesele: Rusya,
aktör olarak, büyük bir aktör olarak müdahil olan dostumuz Rusya, Suriye
rejiminin dışarıdan veya içeriden yapılacak baskıyla
düşürülmesini kendisi için kırmızı çizgi kabul etti ve bize
de bunu anlattı, biz Hayır. dedik, biz onları vazgeçirmeye
çalıştık. Tabii, kimin kazanıp kimin kaybettiğini
görmüş oluyoruz. Batılı müttefiklerimize
baktığımız zaman yani Amerikaya, Avrupaya, onlar bizimle
beraber ilk başta Beşşarı düşüreceğiz, rejimi
düşüreceğiz. dediler. O zaman bize Buyurun. dediler, biz Siz önce
buyurun. dedik, olmadı. Daha sonra onlar vazgeçtiler ve Kaddafinin öldürülmesinden
sonra Libyanın düçar olduğu kaotik durum burada olmasın,
İsrail gibi, onlar için, herkes için lazım olan bir ülkenin
varlığı muhataraya maruz kalmasın diye hepsi rejimin
saklanmasını, korunmasını istediler; biz bunu kabul
etmedik. Şimdi, Amerika bu şekilde, Rusya bu şekilde, Avrupa bu
şekilde ve yeni seçilen Amerika Başkanı Sayın Trump da
Suriyenin Cumhurbaşkanını düşürmek veya Suriyeye müdahale
etmek gibi bir derdinin olmadığını, onların esas
meselesinin terörizmle mücadele olduğunu ifade etmiştir.
Son olarak, Suriyedeki bu örneği tartışırken
Suriyedeki iç dinamikler açısından bir örnek daha alalım.
Nerede yanlış yaptık? Suriye kuzeyinde ayrımcı
niyetler belirmeye başlayınca bunu Şam rejimine karşı
koz olarak kullanmak istedik. Bu ayrımcı hareketin liderini
kırmızı halıyla karşılayıp şimdi
kırmızı bültenle yakalatmaya çalışıyoruz.
Sayın milletvekilleri, El Bab harekâtına
gelince yani Fırat Kalkanı harekâtına
baktığımız zaman, biz parti olarak bunun gerekli
olduğuna inanıyoruz ama çok gecikmiş olduğuna
inanıyoruz ve bunun 2016da değil, 2012de, 2013te olması
Çünkü, aynı meşruiyet gerekçeleri dün de vardı, bugün de var.
Bugün gecikmiş olarak biz çok pahalı bedel ödüyoruz ve 18 vatan
evladı şehit oldu, 3 askerimiz de kayboldu.
Şimdi, El Babdaki durumun ne
olacağını hiç kimse bilmiyor. Suriye rejimi Rusyanın
desteğiyle bizim için kırmızı çizgi olan Halepi bitirmek
üzere ve orada tarihte görülmeyen bir dram yaşanıyor, bir trajedi
yaşanıyor. Biz onlara dua etmenin ötesinde bir şey yapacak
durumda değiliz çünkü bizim birçok kırmızı çizgimiz
kaybolmuştur ve kala kala 98 kilometrelik çizgimiz
kalmıştır. Şimdi, El Babtan sonra herhâlde bize bir
yeşil ışık yanmıyor, sarı ışık da
yok herhâlde, kırmızı ışık yanıyor fakat
burada tehlikeli bir şey var. Bütün Halepi düşüren rejim güçleri
yani Suriye ordusu ilerlediği zaman, Türk ordusuyla karşı
karşıya gelecek mi? Bu çok vahim bir durum. Bunu düşünmek
lazım. El Bab demek kapı demektir. Kapının tek yönlü
olmasını temenni ederiz ama kapı çift yönlü de olabilir, döner
kapı da olabilir. Bunu yapmak, yaptırmamak Türkiye devletinin gücü
içerisinde olmalıdır, hem yumuşak gücü hem sert gücü. Fakat,
bunu nereye kadar yapacağız?
Şimdi, Suriyede biz eğer
Özetleyecek
olursak, hatalarımız nerede? Suriyede iki hatamız var, temel
hata olarak, bir: Ateş başladığı anda, küçük
kıvılcımlar varken oraya su serpecektik. Biz ise su serpmedik ve
bu ateş bütün Suriyeyi sardı. Suriyeden de bize intikal etti.
Durum, birinci mesele bu. İkinci mesele: Çok büyük bir hata, biz rejimi
düşürmeye çalıştık ama o rejimi düşürmek bizim millî
menfaatimize hizmet etmez. Onu düşürmek bizim millî menfaatlerimizi
haleldar eder. Bizim, komşularımızın egemenliğini ve
toprak bütünlüğünü korumamız lazım çünkü bizimkinin de garantisi
odur ama biz bunları yapmadık.
Şimdi, Sayın Bakanım, Musul-Telafer
meselesine dönmek istiyorum. Hatırlatmak istiyorum, Musula askerî harekât
yaparken ve bize Hayır, giremezsiniz, yapamazsınız. dedikleri
zaman, biz B planımız, C planımız var. dedik. Bizim Genelkurmay
Başkanımız Washingtonu ziyaret etti ve ziyaretinden sonra dedi
ki Biz orada hava harekâtı yapacağız. ama biz hava
harekâtının yapıldığını bilmiyoruz.
Şimdi, oradaki Türkmen kardeşlerimizin durumu perişandır ve
burada bize, partimize büyük sıkıntılar doğuyor. Bize
bilgiler geliyor, elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Fakat,
mesela, Ninova İl Meclisi Başkan Yardımcısı Nurettin
Kaplan Bey Telafer büyük bir dram yaşıyor. diye açıklama
yapmıştır. Telaferden kaçarak Kilis ili
karşısında yer alan Azeze ulaşan Türkmen sayısı
bugün 10 bini geçmiştir. Biz ne yapacağız ve bu C planı, B
planı nedir?
Gelelim, Türkiyenin hayati meselesi olan Avrupa
Birliğiyle ilişkilerimiz ve bunların alternatifinin olup
olmadığı meselesine: Yani, burada, Sayın
Başbakanın son beyanatını çok doğru buluyoruz,
keşke böyle bir tartışma olmasaydı. Türkiyenin elbette
Şanghay teşkilatıyla münasebetleri olması başka, Latin
Amerikayla münasebetleri olması başka, İslam dünyasıyla
münasebetleri olması başka ama bu münasebetler
başkalarının alternatifi, Biz burasını bırakacağız,
buraya gideceğiz. manasında olursa, biz eski müttefiklerimizin
güvenini kaybedersek yeni müttefikler bize güvenmez. Bunun altını
çizmek lazım. Her şeyden önce öngörülülük ve güvenilebilirlik
olması lazım.
Sayın Bakanım,
Kıbrıs konusunda Milliyetçi Hareket Partisinin tavrı çok
açık ve nettir. İki kesim esasına dayalı olarak adada
yaşayan Türklerin tarihî ve ahdî müktesebatının korunması
ve Türkiyenin garantörlüğünün -emniyet supabının-
korunması noktasındadır.
Ege adaları
konusundaysa, zatıaliniz ile biz Dışişleri Komisyonunda
konuştuk ve siz dediniz ki: Adaların hukuki ya da fiziki
şartlarında herhangi bir değişiklik
olmamıştır. Sayın Bozdağ, benim aziz hemşehrim
de aynı ifadeyi burada tekrar ettiler. Fakat, özellikle, basında
çıkan Aydına bağlı Marathi Adasıyla ilgili resimler,
oradaki Yunan yapıları, polis karakolu, Yunan bayrağı bu
meselenin bu kadar basit olmadığını gösteriyor. Biz
sizlerden şunu rica ediyoruz: Bizi aydınlatınız, bu yüce
Meclise anlatınız. Tabii, dış politikayla ilgili dosyada da
çok hassas meselelerin olduğu her zaman farz edilen bir şeydir, belki
burada da bazı hassas şeyler olabilir. Bunu siz takdir buyurursunuz
ve bu Meclis veya bu Meclisin Dışişleri Komisyonu, Millî Savunma
Komisyonu sizi dinleyebilir. Bunun takdirini size bırakıyoruz.
Ben sözüme son verirken Mavi Marmara konusunda bir
şey söylemek istiyorum. Bugün, elan, İstanbulda 1. Ağır
Ceza Mahkemesinde bu dava görülüyor. Şimdi, anlaşmada, 4üncü maddede
Türk vatandaşlarının bu haklarından vazgeçilmesi
Bu arada,
Adalet Bakanlığından mahkemeye giden talimat da davanın
düşürülmesine
Anlaşmanın 5inci maddesine göre de yurt
dışında Türk vatandaşlarının açacağı
davaların da tazminatını Türk devleti, Türk Hükûmeti
ödeyecektir. Şimdi, biz bunu nasıl kabul edebiliriz? Yani, bu mesele
20 milyon doları almak, dağıtmak meselesi değil ki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (Devamla)
Son cümlelerimi söylüyorum.
Bu kadar insan, 10 kişi şehit edildi ve
Türkiye o süre içerisinde çok önemli şeyler yaptı. Sonunda, 20
milyona ve tazminat olarak değil, telafi parası compensation diye
İngilizce metindeki
İngilizce metinde tazminat kelimesi yok. O
bakımdan, bu hususta Türk kamuoyu tatmin olmuş değildir
Sayın Bakan.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin hatalardan
arınmış bir stratejiyi yeniden önemsemesi, yeni pozisyonlar
alması
BAŞKAN Sayın Usta, bir
dakikanızı verelim mi Sayın İhsanoğluna?
ERHAN USTA (Samsun) Tabi, tabii, buyurun.
BAŞKAN Sayın İhsanoğlu, bir
dakika Sayın Ustanın süresinden ekliyorum.
Tamamlayın lütfen.
Buyurun.
EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Türkiye'nin, hatalardan arınmış bir
stratejik plana ihtiyacı vardır ve bunun yeniden benimsenmesi
lazım, yeni pozisyonlar alması gereğini bir daha hatırlatarak
burada bir cümleyle kapatmak istiyorum.
Sayın Bakan, sizin ve yanınızdaki
değerli arkadaşların, bilhassa yeni göreve gelen değerli
yardımcılarınızın ne kadar tecrübeli olduğunu
biliyoruz ve biz biliyoruz ki bugün karşı karşıya
geldiğimiz bu sıkıntıların bir kısmı sizin
döneminizden önce başlamıştır. Siz masumsunuz ama siz
müteselsilen kefilsiniz ve sorumlusunuz; masumsunuz ama sorumlusunuz. Biz
diyoruz ki: Dış siyaset nostaljiyle, hevesle, hevâyla olmaz,
dış politika ideolojik bağımlılıkla, hayallerle
olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (Devamla)
Türkiyenin artık bu şeylerden, bu heveslerden kurtulması
lazım, millî menfaatlerini yeniden hesaplaması lazım. Bu
temennilerle, tekrar güvenirlilik ve öngörülebilirlik prensiplerine riayet
edilmesi ve bence üslup meselesinde çok hassas bir şekilde
davranılması lazım. Bunları söylerken bu bütçenin
hayırlı olmasını dilerim, saygılarımı sunarım.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
İhsanoğlu.
İkinci konuşmacı, Samsun Milletvekili
Sayın Erhan Usta. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Usta, süreniz on altı dakika.
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri ve ekranları başında
bizi izleyen yüce Türk milleti; Kalkınma Bakanlığı ve
TÜİK bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım, hepinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi, efendim, ilk günkü tümü üzerine olan
konuşmamda Türkiye ekonomisinin bugünlere nasıl geldiğini,
yapılan hataların neler olduğunu, niye şu anda ekonominin
bir bunalımda olduğunu, bir tıkanmada olduğunu izah etmeye
çalışmıştım. Hem konjonktürel sorunlar bağlamında
hem de Türkiye'nin yapısal, eskiden beri gelen sorunlarını, bu
hükûmetler döneminde de yapısallaşan ilave sorunlarını
anlattıktan sonra, Türkiye'nin yeni bir büyüme modeline ihtiyacı var
diye sözlerimi tamamlamıştım.
Şimdi, tabii, bakanlık bütçeleri olunca
biraz kurumsal konularla girip ondan sonra, yine Türkiye ekonomisi konusuna vaktim
elverdiği süre içerisinde değineceğim.
Bir defa, önce, Kalkınma
Bakanlığına bir bakacak olursak, Kalkınma
Bakanlığıyla ilgili olarak AKP hükûmetleri 2011
yılında vahim bir hata yaptı ve Devlet Planlama
Teşkilatını kapatıp, onu lağvedip yerine Kalkınma
Bakanlığı diye, onun mirası üzerine bir bakanlık
kurdu. Bu, çok uzun konuşulacak bir konudur. Ben, bakanlık
mensuplarının, muhtemelen şu andaki Sayın Bakanın da
veya AKPden bu konuyu bilen birçok insanın da bundan rahatsız
olduğunu ve bu işin yanlış gittiğine
inandıklarını düşünüyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Bakan da oradan
geliyor değil mi?
ERHAN USTA (Devamla) Tabii, o benim düşüncem,
kendileri inanmıyorlarsa bunu söyleyebilirler, hatta onu da duymak
isteriz. Eğer bu yapı hakikaten DPT yapısından daha iyiyse
onu da Sayın Bakanın ağzından bir duymak isteriz.
Bu vahim hatadan sonra, Türkiyede şu anda eski
geleneklerle giden, eski ilişkilerle giden bir şey var ama bundan
sonra Türkiye'de resmin tamamını görecek bir kurum aslında
kalmadı, nereden bakarsanız bakın. Mesela, ben Sayın Bakana
bir sormak istiyorum: Ekonomi yönetimiyle ilgili olarak özellikle sektörel
konularda biraz daha planlama daha fonksiyonel olabilir belli ölçüde ama
makroekonomiyle ilgili olarak kendisini ekonominin neresinde görüyor
Kalkınma Bakanlığı olarak kendilerini neresinde görüyorlar?
Onu bir söylemelerini isterim. Bu vahim hatadan bir an evvel dönülmesi
lazım.
Şimdi, Türkiyenin
Tabii, Devlet Planlama
Teşkilatı ekonomik ve sosyal bütün alanlarla ilgilendiği için
ben de böyle değişik alanlardan birkaç
Türkiyenin küresel ölçekte
sıralamaları nasıl gerçekleşti onları ifade etmeye
çalışacağım. Bunların bir kısmını daha
önceden kullandım tümü üzerinde konuşmamda ama orada
bağlamı farklıydı, burada şimdi art arda
sıralayarak
Örneğin Sayın Bakan, Küresel Rekabet
Endeksinde Türkiye son yılda 4 basamak, ondan önceki yılda 6 basamak
kötüleşiyor yani iki yılda Küresel Rekabet Endeksinde 10 basamak
kötüleşiyor. Zaten yerimiz çok iyi değildi, şimdi yerimiz daha
da kötü oldu.
İnsani Gelişmişlik Endeksinde, kabul
etmek lazım, son dönemde bir iyileşme vardı ancak son
yılda
Tabii, AKPyi aslında üç döneme ayırmak lazım. Bir,
o 2002de aldığı o güçlü miras üzerine giden bir AKP var ve
küresel konjonktür olumlu, 2007ye kadar gelen dönem. 2007den sonra da bir
dağılma dönemi. Fakat son dönemde de aşırı bir
dağılma, artık hiçbir şey kalmadı. Yani böyle üç
dönemde, üç evrede incelemek lazım. Bu son dönem, bütün göstergelerin -bir
tane bana gösterge gösterin ki Şu iyi oldu. diye- kötüleştiği
dönemdir özellikle son iki yıl ama kötüleşme 2007de
başlamıştır; ben bunu buralarda defaatle izah ettim.
Şimdi, İnsani Gelişmişlik Endeksinde, 2014, son data, 3
basamak kötüleşme var.
Hukukun Üstünlüğü Endeksinde -işin en
temelidir, hukuk olmadığı zaman hiçbir şey olmaz- son
yılda 8 basamak kötüleşme, ondan önceki yılda 19 basamak
kötüleşme. Bakın, çıplak baktığınız zaman
59dan 99a düşüyor, 40 basamak görünüyor ama burada yeni giren ülkeleri
dışarıya alıyorum dürüstlük adına,
dolayısıyla, 27 basamak kötüleşme var. İki yılda
Hukukun Üstünlüğü Endeksinde Türkiye 27 basamak kötüleşiyor. Bunu
kabul etmek mümkün değil.
Bunun altına bakıyorsunuz, Hükûmetin
Açıklığı Endeksi, Şeffaflık Endeksi var. Oraya
baktığınızda, 113 ülkeden 96ncı sıradayız
ve yerimiz kötüleşiyor yani dünyanın en kötülerindeniz.
Hükûmetin Gücünün
Sınırlandırılması Endeksi, bakın, bu çok
önemlidir demokrasiler açısından, bunun altında bir sürü unsur
var; Hükûmetin Gücünün Sınırlandırılması Endeksi, 113
ülkeden 108inci sıradayız. Böyle bir Türkiye manzarası var.
Ondan sonra Niye ekonomi kötü? diyoruz.
İş Yapma Kolaylığı
Endeksinde 2017 raporu, 6 basamak birden kötüleşiyoruz son endekste.
Bunun altında hele bir elektriğe erişim var -bunu, dün Enerji
Bakanına söylememiz lazımdı ama onu atladık biz- orada da
bir kötüleşme var.
Yolsuzluk Algı Endeksi: İki yılda 20
basamak kötüleşiyor, Türkiye'nin yeri düşüyor; zaten kötüydü, çok
daha kötü. Avrupa Birliği ülkelerinin en kötüsü durumundayız,
Bulgaristanla birlikte paylaşıyoruz. 19 Doğu Avrupa ve Orta
Asya ülkelerinde yolsuzluğu en fazla olan 3üncü ülkeyiz, son dört
yılda performansı en kötü olan 5 ülke var, onlardan bir tanesiyiz.
PISA sonuçlarını zaten söylemeye gerek
yok, çok sıcak, hem puanımız düşüyor hem
sıralamamız düşüyor. Dolayısıyla, Türkiye hakikaten
çok kötü bir performans gösteriyor sayenizde sayın AKP yetkilileri.
Şimdi, peki, her şey böyle kötü olunca,
ülkenin Devlet Planlama Teşkilatı ne yapıyor? Tabii, plan ve
programları, bunların içerisindeki politika ve hedefleri Hükûmete
hazırlayan, koordine eden kurum Kalkınma Bakanlığı.
Dokuzuncu Kalkınma Planında, Sayın Bakan, biliyorsunuz,
performans yüzde 7lik büyüme hedefine karşılık yüzde 3,4; yüzde
50nin altında bir performans.
Onuncu Kalkınma Planında daha da kötü
neredeyse, 1,3 trilyon. Diğerinde gayrisafi yurt içi hasılayı
dolarlarla filan veremiyorum, çünkü seri değişikliği olduğu
için, millî gelir serisi altüst olduğu için orada büyüme rakamı
üzerinden gidiyoruz, onu uyumlaştıran bir seri de yok, ama Onuncu
Kalkınma Planı, şimdi bak üç yılı bitti, iki
yılı kaldı, planın, hedeflerin olağanüstü
altındayız. 1,3 trilyon dolar hedef demişsiniz. 815 milyar
doları şimdi buna göre söylüyorsunuz, burada da kur bugünkü kurlar
gibi değil, yani bugünkü kurlar, bu seviyeler gidecek olursa, 815 milyar
dolar da herhâlde 600 milyar dolara düşer, yani yüzde 50nin dahi
altına düşer, ama ben, yine, sizin kendi tahminlerinizle
alıyorum.
16 bin dolar kişi başı gelir.
derken, 10 bin dolar olacağını söylüyorsunuz, burada yine çok
iyimser kurlarla. Yani burada 2017nin ortalama kuru, şu dokümanda 3,17
arkadaşlar, bugün kur 3,50.
İhracat 277 milyar dolar diyorsunuz planda,
burada 170 milyar dolar, 107 milyar dolar altında.
Dolayısıyla, hele hele bir de en önemli
konu, benim çok üzerinde durduğum bir konu, yurt içi tasarruf, planda
19, diyorsunuz, bu orta vadeli programda 15,5, daha onun da ne
olacağını kimse bilmiyor.
Şimdi,
dolayısıyla, bu şartlar altında 2023
Bakın,
artık ben Kalkınma Bakanlığının, lütfen, şu
konuda bir inisiyatif almasını istiyorum.
Sayın Bakan bu arada
gitti herhâlde. Neyse, önemli değil.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Biz dinliyoruz, biz dinliyoruz.
MUSA ÇAM (İzmir)
Sayın Başkan, Hükûmetten kimse kalmadı.
ERHAN USTA (Devamla)
Hayır, Hükûmet olmadan bu görüşmeyi sürdürebiliyor muyuz? Herhâlde
Ara verelim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Görüşmeler sürdürülemez Sayın Başkan.
MUSA ÇAM (İzmir)
Sürdürülemez.
BAŞKAN Evet,
Sayın Usta
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, bir dakika için izin istedi Sayın Bakan, o yüzden.
İnsani bir durum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) O
zaman ara verelim Sayın Başkan.
MUSA ÇAM (İzmir) Üçü
de yok yani, üçü de yok.
BAŞKAN - Sayın
Turan, sayın milletvekilleri haklı. Şu anda üç
bakanlığın bütçesi görüşülüyor ve hiçbir bakan burada yok.
ERHAN USTA (Devamla)
Hayır, milletvekillerinin olmamasına çok alıştık. 1,
2, 3, 4, 5, 6, 7 tane sayın milletvekilimiz var. Kendilerine teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bakan geldi.
Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Devamla) Ama
süreme herhâlde eklersiniz bir üç dakika Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben yarım
dakika daha ekleyeceğim.
ERHAN USTA (Devamla) Peki,
bu durumda 2023 hedefleri, hakikaten
Çünkü, Sayın
Cumhurbaşkanının ben bilgilendirilmediğini
düşünüyorum. Hâlâ Sayın Cumhurbaşkanı 2023 hedefleri diyor,
hâlâ artık olması hayal bile edilemeyecek hedefler konuşuluyor.
Bakın, sizin şu dokümanınızdaki aynı trendlerle devam
ettirdiğimizde sadece iki tane göstergeyi söyleyeyim: 25 bin dolar
denilen kişi başı gelir maksimum 12.500-12.800 dolar
civarında olabiliyor. 2 trilyon dolar dediğiniz gayrisafi yurt içi
hasıla da -1,050 trilyon- 1 trilyon dolar maksimum. Yani bugünkü
kurları almıyorum bakın, bugünkü kurlar, bu hava giderse zaten
bunların hiçbirisinin olmayacağı belli. Dolayısıyla,
Sayın Bakan, 2023 hedefleri geçerli mi, buna lütfen bir açıklama
yapın.
Şimdi,
basitleştirme yaparak şöyle bir tablo yaptım. Bana göre Türkiye
ekonomisini şu tablo anlatıyor. Şimdi, burada, Sayın
Bakanın da görmesi açısından, önce şöyle bir gösterelim,
ondan sonra ekranların görmesi faydalı olur. Burada
yaptığımız şey şu: Bu sütunlar Türkiyede toplam
yatırımları gösteriyor. Yani şurası, AKP öncesi on üç
yıl, birinci bar grafik, ikincisi de AKPli on üç yıl. Burada
grafiğe baktığımızda, yıllık ortalama
olarak, tabii, on üç yılların ortalamasından -yani önceki on üç
yıl ve sonraki on üç yılın yıllık
ortalamasını aldım- yatırımların
düştüğünü burada görüyoruz zaten. Nereden nereye düşmüş?
Toplam yatırımlar 21,6dan 20,4e düşmüş. Bakmayın siz
böyle bir kısım şeylerin 30 defa töreninin
yapıldığına, böyle PRların
yapıldığına filan. Yatırım bu. Bu, TÜİK ve
Kalkınma Bakanlığı yatırımıdır.
Eğer bir yanlışlığı varsa Sayın Bakan
söylesin Bu rakamlar yanlış. diye, kendi rakamlarını
ortaya koyuyorum, tamam mı? Kendilerinden önceki 13 döneme göre,
Türkiyede sabit sermaye yatırımları yıllık ortalamada
1,2 puan düşmüştür arkadaşlar.
Daha kötüsünü söyleyeyim mi
size? Bakın, Türkiye önceki on üç yılda
Şu
aşağıda bir çizgi var, mavi -küçücük değil mi, görünmüyor-
orası Türkiyenin AKPden önce on üç yılda verdiği cari
açık, yıllık ortalama 0,6 puan. Yani, cari açığın
tanımı neydi? Tasarruf-yatırım farkı yani
tasarruflarınız ve yatırımlarınız; yurt içi
tasarruflar yetmediği zaman -cari açık- dış tasarruf
kullanıyorsunuz. Küçücük cari açıklarla yani küçücük dış
kaynaklarla bu kadar büyük yatırım yapmayı Türkiye
başarmış? AKP döneminde cari açık büyümüş. Bakın,
maviyi görüyorsunuz; ortalama yüzde 5,3e çıkmış. Yüzde 5,3e
çıkartıyorsun, dışarıdan o kadar kaynak
kullanıyorsun, yine de yatırımları Türkiyede
düşürüyorsun. Bu hakikaten büyük bir başarı yani bu nasıl
bir başarıdır, buna bakılması lazım
arkadaşlar. Bunu eleştiri olsun, muhalefet olsun diye söylemiyorum
ama şu tablonun sorununu çözmediğiniz zaman Türkiyede hiçbir
iktisadi sorunu çözemezsiniz.
Dolayısıyla, mavi
alanlar da Türkiyenin kendi kaynaklarıyla yaptığı
yatırımları gösteriyor. Sizden önceki on üç yılda yüzde
21lik yatırım yapmış bu Türkiye, o beğenmediğiniz
Türkiye; şimdi o kadar reklamını yaptığınız
yatırımlar yüzde 15,1. Bu sadece kamu değil; kamu artı
özel, Türkiyede yapılan toplam yatırımlardır.
Dolayısıyla, bu sorunun çözülmesi lazım. Bunlara lütfen bir
cevap veriniz.
Şimdi, iktisadi konulara biraz ara
vereceğim, kurumsal olarak TÜİK meselesi var. Şimdi, TÜİK
özerk bir kurum. TÜİK Başkanlığı uzun süredir
vekâleten yürütülüyor, alt kadroların da önemli bir kısmı
vekâleten yürütülüyor. Şimdi, TÜİKin özerkliği şu?
TÜİK Başkanı, Bakanlar Kurulu kararıyla atanır ve
hiçbir şekilde görevden alınamaz yani bir kısım, hani, çok
arızi durumlar, ayıplı durumların dışında.
Yani, orada bir özerklik veriyorsunuz, bir güç veriyorsunuz. Çünkü,
verdiği rakamlar, konuştuğu rakamlar çok önemli. Böyle bir
kurumu neredeyse tepeden tırnağa vekâletle yürütüyoruz. Bu çok
yanlıştır.
İkincisi: Bakanlıkta
Tabii, bu, vekâletle
yürüttüğü zaman -işte az önce endeksleri verdim- o Kurumsal
Yapılanma Endeksinde 10 basamak birden düşüyorsunuz tabii. Niye
düşüyorsunuz? Özerk bir kurumu vekâletle yürütürseniz
Bunun gibi başka
bir sürü meseleler var.
Mesela KHKlar, bu 2011de çıkan KHKlar,
kurumların yıpranmasında çok önemli faktör olmuştur.
Arkadaşlar, bürokratlar bugün bir partili gibi davranıyor, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bürokratları partili gibi davranıyor. Ben bunu
Meclise geldiğimde çok net bir şekilde gördüm. Bürokrasideyken bu
kadar göremiyorduk çünkü bize davranışlarınız
farklıydı. Ama, burada, hele hele bir muhalefet partisi
milletvekiliyseniz karşınızda, tamamen, şuradaki
siyasetçilerden daha güçlü siyaset yapan bir bürokratik yapıyla karşılaşıyorsunuz.
Bu, Türkiyeyi hiçbir yere götürmez Sayın Bakan.
Düzenleyici otoriteler
Bağımsızlık falan kalmadı. Eğer bunları bu
hâlde sürdürecekseniz çekin eski hâllerine, bakanlık bünyelerine
alın, hiç olmazsa muhatabımızı bilelim. Şimdi
bağımsız otorite diyorsunuz, sürekli müdahale ediyorsunuz,
üzerinden siyaset yapılıyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Adı
bağımsız.
ERHAN USTA (Devamla) Kamu tecrübesi olmayan üst
düzey atamaların da Türkiyeyi nereye getirdiğini zaten gördük.
Şimdi, 2009 yılında OECDde bir
toplantıya katılmıştım. Küresel krizin etkileri
sürüyordu. O zaman Dışişleri Bakanı Bayan Clinton
şöyle bir şey söyledi: Biz bu krizi aşarız çünkü güçlü
kurumlarımız var. Yani, bu kadar önemlidir kurum meselesi.
Dolayısıyla, bu kurumları çok yıprattınız,
bunların lütfen biraz daha fazla üzerine düşün.
Şimdi TÜİK meselesine devam edecek
olursak: 4/C mağduriyeti var TÜİKte. Yazık günah, bu çocuklar
gece yarılarına kadar çalışıyorlar. Polisin
giremediği yere gidip anket dolduruyor bu çocuklar ve bunların hiçbir
hakkı, hukuku yok. Sayın Bakanım, bunlara kadro verilmesi
lazım, bunların ücret ve çalışma şartlarının
düzeltilmesi lazım. Bakın, bunlar hakikaten çok emek vererek çalışan
insanlar ve çok açık söylüyorum, o bayan elemanlar, kadın elemanlar,
polisin giremediği yerlere girip, evlere girip, oralara girip oradan anket
topluyorlar, bilgi topluyorlar, görüşme yapıyorlar.
Bu, 666nın Türkiyeye hediyesi, o
KHKların; kurumunuzda da var. Bunu düzeltmek bence Sayın
Bakanın boynunun borcudur. İstatistikçiler var, aynı odanın
içerisinde çalışıyor, birisi daha kıdemli, birisi daha
kıdemsiz de olabilir. Yani, eğer kıdemli olan hele TÜİKe
sonradan geldiyse, aralarında, istatistikçiler arasında bin lira
ücret farkı var. Aynı kurum içerisinde aynı pozisyonda
çalışan, daha doğrusu aynı işi yapan 2 insanın
arasında bin liranın üzerinde ücret farkı var.
TÜİKin işlerini iyi önceliklendirmesi
lazım. TÜİK işlerini iyi önceliklendirmediği için bugün çok
önemli bir kısım bilgiler üretilemiyor. Nedir mesela bunlar? Gelir
yönüyle millî gelir; 2006da çıktı en son. 2006 yılına
kadar çıkan şey 2006dan sonra ortadan kayboldu. Şimdi, geçen,
Millî Eğitim Bakanıyla burada bir tartışma
yaşadık. Millî Eğitim Bakanı öğretmenlerin durumunun
ne kadar iyi olduğunu göstermek için bize dedi ki: Bakın,
öğretmen 2002de şu kadar süt alıyordu, şimdi bu kadar süt
alıyor. Bir de ekmeği söyledi. Ekmekte başa baş, sütte
biraz kötü durum. Yani, eğer öğretmenler hep süt içecek olsa,
başka hiçbir ihtiyaçları olmasa, hakikaten öğretmenlerin
refahında bir artış varmış gibi görünüyor. Zaten bu
analizin yanlış olduğunu falan her şeyleri izah ettik ama
başka mallardan baktığımızda öğretmenlerin
Mesela, işte, öğretmen bir çay içtiği zaman, refahında
yüzde 30 bir azalma var. Her birinde, hangi mala bakarsanız bakın,
alım gücü azalmış. Şimdi, bu marifet değil, isterse
azalmasın yani bir mal cinsinden, bir öğretmenin -öğretmeni
emsal olsun diye söylüyoruz- bir memurun alım gücünün azalmamış
olması neyi ifade eder? Madem büyüyoruz, kalkınıyoruz, refahtan
ne verdiniz, ben buna bakarım.
Burada daha kompleks bir çalışma
yaptım, bunu Kalkınma Bakanlığı uzmanları
incelesin, Sayın Bakanım bir cevap yetiştirir buna herhâlde.
Yüzde 30,1; eğer refah satın alacak olsa bir öğretmen, millî
gelir satın alacak olsa refahındaki azalma yüzde 30dur. Ben o zaman
soruyorum, gelir dağılımını da
çıkarmadığınız için birlikte soruyorum: Öğretmene
vermediğiniz, memura vermediğiniz refahı kime verdiniz? Yoksa
bunun için mi açıklamıyorsunuz, korkuyor musunuz? Orada ücret gelirlerinin
düşeceğinden, bir kısım rant gelirinin artmasından
mı korkuyorsunuz diye bir soru sormak istiyorum. Dolayısıyla, bu
konu son derece önemli bir konudur.
Şimdi, bütçe ve makro, tek kelimeyle
söyleyeyim, çok detayını zaten Komisyonda konuştuk. Yani,
2016da her şey zaten öncekine göre kötüleştiriliyor, 2017de her
şey
2016ya göre de, 2017ye göre de bütün makrolar ve bütçe sistemleri
kötüleştiriliyor Bütçe yatırım bütçesi deniyor. Bunun
yatırım bütçesi olduğunu lütfen burada Bakan gelsin bize söylesin.
Bu yatırım bütçesi filan değil. Yatırımların
millî gelire oranında bir artış filan yok. Bu tüketim bütçesi,
bu tüketim bütçesi. Söylemler ile yapılanlar hep farklı olduğu
için işte güven yok, bugün ekonomi bunalımda.
Sayın Başbakan dün açıklama yapıyor,
Sayın Başbakanın açıklamasından sonra dolar
fırlıyor ülkede. Böyle bir şey olabilir mi? Niye? Çünkü, güven
yok, güven vermiyor. Buna bakmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Usta, bir dakika daha size
ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ERHAN USTA (Devamla) Peki, teşekkür ederim.
Dolayısıyla, bunun bir yatırım
bütçesi olmadığını çok net bir şekilde görüyoruz,
zaten rakamlar var, burada rakamları söylemeye de gerek yok, 4,9, 5,1
şeklinde gidiyor. Bu bir tüketim bütçesidir.
Bugün mesela, ilginç bir örnek, Aile
Bakanlığı
Dün yapılmıştı, televizyonda
gördüm; 52 ilde şehit çocuklarına tablet veriliyor, 750 tane tablet
veriliyor. 750 tane tablet için koskoca tören yapılmış
arkadaşlar. Yani, 750 tabletin, eminim ben, parasından daha fazla
organizasyon için para harcanıyor. O yüzden kamu tüketimi bu ekonomide
sizin zamanınızda millî gelire oran olarak 3 puan arttı, o
yüzden 9,5 milyar TLden aldığınız şeyler, mal ve
hizmet giderleri bugün 50-60 milyar TLye geldi. Yani, şimdi bir şey
için bir defa da tören yapılmıyor, her evresinde bir tören, 30 defa
tören yapıyorsunuz bir tane olay için. Ben arkadaşlara
baktırdım, Atatürk Barajının
açılışında, bu 750 tane tablet için
yapıldığı kadar büyük tören yapılmamış
koskoca Atatürk Barajında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) Böyle bir şey olabilir
mi? Ondan sonra diyorsunuz ki: Tüketim olmayacak, tüketimi kısmamız
lazım. Bütün uygulamalarınız tüketimi artırmaya yönelik.
Tüketimi kısmanın, bu işlerin sözle
olmadığını herhâlde artık
anlamışsınızdır diye düşünüyorum.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Usta.
Üçüncü konuşmacı Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Kalaycı.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bölge kalkınma idarelerinin
bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Bu vesileyle sizleri ve aziz milletimizi saygılarımla
selamlıyorum.
Pazar günü Mevlit Kandilini idrak edeceğiz.
Mevlit Kandilinizi bugünden tebrik ediyor, nuruyla dünyayı
şereflendiren Peygamber Efendimiz (SAV)in şefaatine nail
olmamızı Yüce Mevladan niyaz ediyorum.
Ayrıca bir davette bulunmak istiyorum. 7-17
Aralık tarihleri arasında Konyada Hazreti Mevlânanın 743üncü
Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri
yapılmaktadır. Herkesi Mevlâna diyarı Konyaya bekliyoruz.
Aradığımız ve
ihtiyacını derinden hissettiğimiz sevgi, hoşgörü, birlik ve
kardeşlik Hazreti Mevlânanın ulvi mesajlarında
çıkarılmak üzere saklı durmaktadır, adres de
Konyadır. Yüce Yaradana vuslatının seneidevriyesinde Hazreti
Mevlânayı rahmetle, minnetle ve şükranla yâd ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisinin
yaşadığı en temel sorunların başında
bölgeler arası gelişmişlik farkları gelmektedir. Ülkemizde
1960lı yıllardan bu yana bölgeler arası
farklılıkları azaltmak amacıyla proje, plan ve programlar
hazırlanmış, ayrıca bölge kalkınma idareleri
kurulmuştur.
1989 yılında kurulan GAP Bölge
Kalkınma İdaresi yirmi yedi yıldır önemli bir görev
yapmakla birlikte, GAP projesi bitirilemediğinden idarenin görev süresi
sürekli uzatılmaktadır. KOP, DAP ve DOKAP Bölge Kalkınma
İdareleri ise 2011 yılında çok sınırlı görev ve
yetkiler verilerek kurulmuş ve aradan beş buçuk yıl geçmesine
rağmen henüz kurumsallaşamadığından süreleri 2019
yılı sonuna kadar uzatılmak zorunda
kalınmıştır. 64üncü Hükûmet Eylem Planında 2016
yılının ilk altı ayı içinde bölge kalkınma
idarelerinin kurumsal yapısının iyileştirileceği,
yönetim süreçlerinin ve personel yapısının geliştirilmesine
dönük düzenlemeler yapılacağı vadedilmekle birlikte hiçbir
şey yapılmamıştır. Sayın Bakan, vaadinizi neden
yerine getirmediniz, personel ihtiyaçları neden giderilmiyor, lütfen
açıklayın. Bu idarelerin etkin bir şekilde koordinasyon
görevlerini yerine getirebilmeleri mutlaka sağlanmalıdır.
2008 ve 2009 yıllarında kabul edilen 5763
ve 5921 sayılı Kanunlarla İşsizlik Sigortası Fonudan
ve özelleştirme gelirlerinden ayrılan kaynakların
münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik
yatırımlara tahsisi öngörülmüştür. Hükûmet 2008-2012 dönemine
dair GAP Eylem Planını hemen uygulamaya koymuştur. Bölge ve Konya
için hayati önem taşıyan KOP Eylem Planının bir an önce
kabulü, Mecliste yaptığım konuşmalar, verdiğim soru
önergeleri ve basın toplantılarıyla her yıl sürekli gündeme
taşınmıştır. Nihayet aradan sekiz yıl geçtikten
sonra geçen yıl 2014-2018 dönemini kapsayan KOP, DAP, DOKAP ve 2nci GAP
Eylem Planları açıklanmıştır. Hükûmet, 9,9 milyar
lirayla en az kaynağı KOP bölgesine tahsis etmiştir. Konya,
Karaman, Aksaray ve Niğdeden oluşan bölge kapsamına bu yıl
Nevşehir, Yozgat, Kırşehir ve Kırıkkale eklenmiştir.
Bu itibarla KOPa tahsis edilen kaynakların artırılması,
özellikle ilçelerimizin kalkınmasına yönelik projelerin KOP proje
stokuna eklenmesi gerekmektedir. Sadece
Konyanın yüz ölçümü neredeyse Hollanda kadardır. Peki, Hollanda 90
milyar dolar gıda ve tarım ihracatı yaparken Konya niye
yapamasın? Ama Hükûmetin böyle bir vizyonu yoktur. Zira, Hükûmet birçok
ilde tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgeleri kurmuş ama
tarımın başkenti diye anılan Konyada yoktur. Birçok ilde
lojistik merkezler faaliyete geçmiş ama Konyada on yıldır bir
santim mesafe alınmamıştır.
Ayrıca, Konya
Ovasının sorunu sudur. Mutlaka KOP proje stokuna havza
dışından yeni su temini projeleri dâhil edilmeli, yeni Mavi
Tüneller yapılmalıdır. Gereken yatırımların
yapılması sadece Konyanın, sadece İç Anadolu Bölgesinin
değil, bütün Türkiye'nin tarım ve gıda yönünden geleceğini
güvenceye alacaktır. Konyadaki birçok tarihî ve kültürel değerimiz
UNESCO Dünya Mirası Listelerine girmiş ama Hükûmetin listesine
girememiştir. 20 ilde ilan edilen toplam 28 kültür ve turizm koruma ve
gelişim bölgesinin planları hazırlanmış ama bu iller
arasında maalesef Konya bulunmamaktadır. Sadece Mevlâna Türbesi bu
yıl en çok ziyaretçi alan müzedir. Buna rağmen niye Konyada hiçbir
yer dikkate alınmıyor, anlamak mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, KOP illerinin bölge içi gelişmişlik farkları
her geçen yıl daha da büyümüş, özellikle belde ve köyler göç
nedeniyle boşalmış, insanımız şehirlere akın
etmiştir. Adrese dayalı nüfus sayımının
yapıldığı 2015-2017 döneminde nüfusu yüzde 30dan fazla
azalan ilçelerimiz vardır. Konyanın merkez dışındaki
28 ilçesinin toplam nüfusu 2007 yılında 939 bin iken sekiz yılda
yüzde 6,3 azalarak 2015 yılında 880 bine gerilemiştir.
Bütünşehir Yasası, iddia edilenin aksine göçü daha da
hızlandırmıştır. İlçelerimizin nüfusu geçen
yıl da azalmış olup nüfusu bir yılda yüzde 9dan fazla
azalan ilçeler bulunmaktadır. Hükûmetin uygulamaya koyduğu teşvikler
gelişmişlik farklarını gidermek şöyle dursun, daha da
körüklemiştir. Mevcut teşvik sistemi bölgeler arasında
dengesizlik yaratarak komşu iller arasında haksız rekabet
oluşturmaktadır. Mesela, teşvik sistemi, Konyada yapılacak
özel sektör yatırımlarını frenlemektedir. Bir
yatırımcı, hemen yanında daha fazla teşvik
alacağı iller varken Konyayı, hele ki ilçelerini niye seçsin?
Dolayısıyla, ilçelerimizin gelişmesinin önünü tıkayan,
köylerin ve beldelerin göç nedeniyle boşalmasına yol açan AKP
hükûmetleri ve uyguladıkları yanlış politikalardır.
İddia ediyorum, Türkiye'nin en geri kalmış yerleri İç
Anadoludadır, Toroslardadır. Ermenek kömür faciasındaki bir
maden şehidinin babası Recep amcanın yırtık
lastiği ve 2 odalı evinin hâli bölgenin gelişmişlik durumunu
gözler önüne sermiştir. Sadece il merkezlerine bakarak değerlendirme yapılmamalıdır.
Bugün, güzelim köylerin ve beldelerin durumu içler açısı olup giderek
viraneye dönmektedir.
Gelişme için tek başına kamu
yatırımları da yeterli değildir, özel sektörün ve toplumun
mutlaka katılımı sağlanmalıdır.
Kalkınmayı sağlamak ve göçü durdurmak için her bir yerleşim
biriminin potansiyeli değerlendirilerek odak, öncü ve destek sektörler
belirlenmeli, sektörel ve dar bölge teşvik sistemine geçilmelidir.
Diğer taraftan, Marmara havzası ağır sanayi
yatırımlarından dolayı
sıkışmıştır. Sürdürülebilir kalkınma için
sanayinin, Konya gibi, Anadoludaki yeni merkezlere doğru
kaydırılması gerektiği açıktır. Kalkınma
Bakanına sormak istiyorum: Sürdürülebilir kalkınma için bu yönde
yapılan bir planınız, bir çalışmanız var
mıdır? İnanıyorum ki bu kapsamda uygulanacak politikalar ve
tedbirler bölgelerin ve ülkenin kalkınmasına ve bölgeler arası
gelişmişlik farklarının giderilmesine önemli katkı
sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi,
Sayın Başbakan, 2 Eylül 2016 tarihinde Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi Cazibe Merkezleri Programı ve Yatırım Destek
Hamlesi adı altında yeni bir program açıklamıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetin bu yöndeki girişiminin
bölgenin bölücü terör örgütünden temizlenerek aynı zamanda ekonomik ve
sosyal kalkınma için gerçek bir fırsata dönüştürülmesini ümit
ediyoruz. Bu konunun 30 Eylül 2016 günü Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçeli tarafından basın
toplantısıyla kamuoyuna sunulan Doğu ve Güneydoğu
Anadoluyu Kalkındırma Programı ve Kırsal Kalkınma
Merkezleri Modeli kapsamında ele alınmasını samimiyetle
öneriyoruz. Kırsal kalkınma merkezleri modeli, tarım kentleri
veya merkez köyler olarak adlandırdığımız projelerin
ülkemizin bugünkü şartlarına uyarlanmış hâlidir.
Kırsal Kalkınma Merkezleri adıyla projelendirdiğimiz
model aslında ekonomik büyüme, sosyal gelişme, toplumsal uzlaşma
ve millî birlik ve bütünleşmeyi hedefleyen entegre programın bir alt
programıdır.
Ben bütçelerimizin hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kalaycı.
Dördüncü konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Celal Adan.
Sayın Adan, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on yedi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi, televizyonları başında bizi izleyen
değerli vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Adaletin olmadığı yerde insan
haysiyeti, insan şerefi yoktur; adaletin olmadığı yerde
bayrak yoktur, vatan yoktur. Adalet konusu insanlık tarihinin en önemli,
en değerli ve ilahi iradenin yeryüzündeki en büyük tecellilerinden
biridir. Rahmetli Cemil Meriç Adalet yoksa, devleti ayakta tutan sütunlar ya
çürümüş ya da çökmüştür. ifadesini kullanmaktadır. Çağlar
boyunca en büyük yaptırım gücü, merhum hocamız Profesör Doktor
Erol Güngörün vurguladığı gibi, insanlık
vicdanıdır adalet.
Rivayet odur ki cihan Padişahımız
Fatih Sultan Mehmet, büyük hakanımız, kadıya elindeki demir
sopayı gösterip Eğer sen Allahın huzurunda hükmünü
uygulamayıp elimi kesmeye beni mahkûm etmeseydin bununla senin kafanı
parçalardım. ifadesini kullanıyor. Türk devlet geleneğinde
rüşvet, kişiliği onursuzca satmak olarak değerlendiriliyor.
Ayrıca, büyük İslam filozofu İbni Haldun, 14üncü yüzyılda
Bir millet psikolojik bir yenilginin mağduru olmuşsa o milletin sonu
gelmiş demektir. sözleriyle aslında çok isabetli bir yorum
yapıyor. İşte, bu psikolojik üstünlüğü bize sağlayacak
olan temel değer adalet konusudur.
Adalet tarih boyunca insanlığın
sürekli gerçekleştirmeye çalıştığı bir hayat
nizamı olmuştur. Sosyal düzenin kurulması ve devamı
açısından gerekli olan adalet, kurumsal olarak en üst düzeyde
uygulama alanını şüphesiz ki devlet teşkilatlarında
bulmaktadır.
Türkiyenin tarihimizin en kritik, en
ağır, en tehlikeli krizlerinden birinin içinde bulunduğu zaman
zaman Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından ifade edilmekte,
bize göre de doğrudur. Böyle durumlarda ülkenin kamu
kurumlarının, özellikle de adaletin tarafsız ve etkin
olduğuna güvenilmesi çok önemlidir. İkinci Dünya Savaşında
demokratik ülkeler, iktidarda koalisyonlar olsa bile, başta yargı
olmak üzere kamu kurumlarının sağlamlığıyla
ayakta kaldılar, sonunda Hitleri mağlup ettiler.
Şayet adalet bilinci ve hukuk
anlayışı gerçek mecrasından uzaklaştırılacak
olursa ruhunu ve yaptırım gücünü kaybeder,
haksızlıkların, usulsüzlüklerin artmasını teşvik
eder. Yapılan her yanlışa hukuki kılıf bulunur, adalet
eğilip bükülerek güçlünün meşru, haklı olduğu;
zayıfın korunaksız ve çaresiz olduğu bir düzen ortaya
çıkar. Eğer adalet kurumunun çökmesini istemiyorsak, verilen
kararların vicdanlarda karşılık bulmasını
istiyorsak öncelikle, yürütmenin tüm icraatlarında yargı
kurumlarının ve burada görev alan tüm hukukçuların da hukuk ve
adalet çerçevesinin dışına çıkmamaları mecburidir.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak siyasi
sorumluluğun bilincinde hareket ederek bugüne kadar Hükûmetin
yanlış, kusurlu, yanlı ve keyfî telakki ettiğimiz her
uygulamasında kendilerini uyardık. Adaletli ve adil olduğu
iddiasında ve makamında olanların haksızlık ve
keyfîlik yapmayacağını, bu münasebetle kendilerini gözden
geçirip bir öz eleştiri yapmalarında nice yararlar
olacağını defalarca işaret ettik. Zira, bir ülkede, o
ülkeyi sevk ve idare edenler ile yargının tüm kurumları
adaletten uzaklaşırsa o zaman sonu belirsiz, meçhul ve tehlikeli
sulara doğru yelken açmış oluruz.
Değerli milletvekilleri, Türk devlet
geleneğinde hükümdarın şahsında temsil edilen hâkimiyetin
töreyle sınırlandırılması, devletin içeriğinin
adalet olarak algılanmasının bir sonucudur. Devlet
kavramına atfedilen bu içerik onun ahlaki bir kavram olarak
görüldüğünün de göstergesidir. Devletin özü adalettir. Bir devlet ancak
böyle bir öze sahip olmakla ahlaki meşruiyet kazanabilir, sosyal devlet
anlayışı da ancak adalet gibi bir ilkeden kalkılarak hayata
geçirilebilir. Selçuklu Veziri Nizamülmülk yaklaşık bin yıl önce
kaleme aldığı Siyasetnamede gelenekselleşmiş bir
zihniyetin mirası olarak Bir ülke küfürle yıkılmaz ama zulümle
yıkılır. sözünü aktarır. Türklerde adalet hükümdarın
halka bir lütfu değil, halkına karşı bir
sorumluluğudur; adalet daima her varlığın üstünde
sayılmış ve temelinde görülmüştür. Bu durumun ifadesi
söylediğim özdeyişle birlikte leyk şahikasına
erişmiştir.
Yüce dinimiz İslamın da toplumsal
hayatı düzenlemek için buyurduğu en temel hareket ilkesi adalettir.
Dinimizdeki en temel kategorik ayrım da adalet ve zulüm
ayrımıdır. Peygamberimiz Hazreti Muhammed Adaleti çiğneyen
devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek
zorundadır. demiştir ve çok yakından bildiğimiz Adalet
mülkün temelidir. deyişi Hazreti Ömere aittir.
Diğer taraftan,
demokrasinin sunduğu imkânların arkasına gizlenerek
yandaşlara farklı imkânlar sağlanması toplumsal
sarsıntıya, itiraz ve hoşnutsuzluklara, akabinde devlete olan
güvenin yok olmasına zemin hazırlar. Kuşkusuz ki hangi makam ve
görevde olunursa olunsun kendilerini rahata erdirecek ve koruyacak hukuk
normlarını ve kılıflarını
hazırlayanların millet nezdinde karşılığı
ise insaf, izan ve utanma duygusundan uzak, merhametsiz, adaletsiz yöneticiler
olarak damgalanmalarıdır. Doğaldır ki
bahsedegeldiğimiz bu hukuksuzluk, yandaşlık ve keyfîlik
arttıkça iyi ve dürüst vatandaş olmak da artık neredeyse külfet
olarak görülmeye yüz tutar ki bu da toplumsal çöküşün en önemli
nedenlerinden biridir. Zira hatırlı olanların suçunu affetmek
ama sıra haklı ama zayıf vatandaşlarımızın
haklarının almasına gelince yıllarca mahkeme
kapılarında sürünmesine göz yummak hukuk sisteminin çökmesine,
iktidarın hak, hukuk noktasında samimi olmadığına
delalet eder. Vatandaşlarımız açısından bu yaygın
bir kanaati huzurlarınızda dillendirmek boynumuzun borcudur.
Vatandaşlarımız mahkemelerde adil bir uygulamanın
olmadığına inanmakta, güçlünün ve tanıdığı
olanın her işini yürüteceğine kanaat etmektedir. Türkiye çok
tehlikeli bir krizin içinden geçerken, terör örgütleriyle mücadele ederken
Türkiyede özellikle son yıllarda yargının ve kamu
kurumlarının güven kaybetmiş olmasının da tehlikeli
sorunlar yaratacağından hiç endişeniz olmasın.
Ülkede para, kredi, faiz, enflasyon
politikalarında Merkez Bankasının rolü nedir? Bunu Adalet
Bakanı izah etmeli bize. Merkez Bankası bir karar
açıklıyor, aynı gün akşam veya ertesi gün
Cumhurbaşkanı, Başbakan konuşmalarıyla bu kararın
etkisini ortadan kaldırıyorlar. Bağımsız Merkez
Bankasının güvenilirliğini siyasi iktidar tahrip ediyor.
Dikkatinizi çekmek istiyorum, hukuksuzluğun bir eşkıya gibi kol
gezdiği, adaletsizliğin ahtapot gibi milletimizi
sardığı bir ülkede birlikten ve bütünlükten, devlet düzeninin
sağlanmasından bahsetmek bu manada hayli güçtür. Takdir edersiniz ki
hukuka güvenin sarsıldığı bir ülkede, hukuksuzluk
bahanesinin arkasına saklanan art niyetli kişi, örgüt ve çeteler için
de âdeta gün doğmuş olur. Zira fırsat kollayan bu istismar
grupları farklı yapılanmalar içine girerler, sinsi planlar
yaparak toplumsal karışıklık ve kriz yaratacak eylemlerde
bulunurlar. Yani, adalet, hak ve hukukun yerli yerince
gerçekleştirilmesidir esasında. Özellikle iktidarda olanların
hak ve adalet ilişkisine çok dikkat etmeleri gerekir. Eğer bir
toplumda sıkça ve sürekli bir adalet arayışı ve adalet
talebi dillendiriliyorsa o toplumda bir hak ihlali vardır ki bunu da göz
ardı edemeyiz.
Tam sırası
gelmişken büyük Türk düşünürü Yusuf Has Hacib tarafından kaleme
alınan Kutadgu Biligdeki Hükümdar Küntoğdının adalet
anlayışını örnek olarak vermek istiyorum. Yusuf Has Hacib
der ki: Yönetimin sürekliliği için olmazsa olmaz kural adalettir.
Adaletin hedefi de iyiliğin hakimiyeti, kötülüğün ise yok
edilmesidir. Bunun için de iyilerin itibar kazanması, kötülerin ise
cezalandırılması gerekir.
Sayın milletvekilleri,
adalet, bir şeyi yerli yerine koymak, her hukuki hakkı hak sahibine
vermektir. Adaletli olmak, hüküm ve davranışlarında
tarafsız ve ilkeli olmak, eşitliği gözetmektir; menfaat,
yakınlık, düşmanlık, ön yargı gibi nedenlerin
etkisinden uzak, doğru ve dürüstçe iş yapmaktır. Bu sebepten de
hukuk ve ahlakın en geniş kapsamlı iki kavramı olan
emanet ve adalet kavramlarını birlikte değerlendirmek
gerekmektedir çünkü bu ilkeler insanların günlük
davranışlarında söz konusu olduğu gibi devlet yönetimi için
de temel kurallardır:
Tam da bu sırada,
Sayın Bakana yazılı cevap vermesi ve böylece olayların
vahametinin tutanaklara geçmesi için sorularımız vardır:
1)
Ceza Muhakemesi Kanununda son üç yılda kaç değişiklik
yaptınız? Bunların içindekilerin içerikleri nelerdir? Hangi
zaman dilimlerinde soruşturmalar bu kanun değişiklikleriyle
engellenmiş, hangi zaman diliminde soruşturmalar alabildiğince
kolaylaştırılırken savunma hakları
kısıtlanmıştır?
2)
Hâkim ve savcı atamalarında sınav ve mülakat usullerinde
hangi tarihlerde hangi değişiklikler yapılmıştır?
3)
Avukatların hâkimlik mesleğine geçmesinin şartları
ve sınav usulleri hangi tarihlerde nasıl
değiştirilmiştir?
4)
Kayyum atama usulleri ve şartları hangi tarihlerde nasıl
değiştirilmiştir?
Bu soruların
cevaplarını biz ana hatlarıyla biliyoruz. Bütün bunlar
iktidarın yargıyı siyasallaştırma
operasyonlarıdır. Teknik ayrıntıları Sayın Bakan
yazılı olarak cevaplandırsın, tutanaklara geçsin diye
soruyorum.
Yöneticilik, insanların ihtiyaçlarını
görme, haklarını koruma, güvenliklerini sağlama, aralarında
adaletle karar verme, din ve vicdan hürriyetlerini sağlama
açısından bir emanettir. Devlet yöneticileri bu gibi emanetleri
korudukları gibi, iş başına getirecekleri yetkililerde de
bu özelliklerin olması, bu ahlakı taşımaları gerekir.
Yönetimin hak etmeyene ya da görevini kişisel çıkarlara alet edene
veya emaneti nasıl yerine getireceğini bilmeyene verilmesi, maalesef,
zulme, adaletsizliğe ve huzursuzluğa sebep olur. Bu anlamda, Yüce
Rabbimiz Kuran-ı Kerimde Nisa suresi 58inci ayette diyor ki: Hiç
şüphe yok ki Allah, size, emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi
ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor.
Bununla Allah, size öğüt veriyor. Doğrusu, Allah, işitendir,
görendir. Unutmayınız, devlet ve iktidar aynı zamanda bir
emanettir. Ey iktidar mensupları, bu emaneti hakkıyla yerine getirip
getirmediğiniz hususunda bir öz eleştiri yapmanız aynı
zamanda bir ilahi sorumluluktur!
Şimdi, bu ayeti okurken ister istemez bir
şeye Türkiye Büyük Millet Meclisinde şahitlik yapmak istiyorum.
Şimdi, bakınız, içimizi yakan, doğu ve güneydoğuda
cereyan eden hadiseler var. Bu içimizi yakan güneydoğudaki hadiselerle
ilgili 24üncü Dönem Parlamentosunda bulunan bir arkadaşınız
olarak çıktık, devlet görevlilerinin yani valilerin, emniyet
müdürlerinin, askerî görevlilerinin zaman zaman bizi
aradıklarını; şu anda Silopide, Cizrede, Diyarbakırın
ana merkezlerinde hendekler kazıldığını, silahların
oraya yerleştirildiğini; hatta bir ifadeyle kendilerine Bu
silahları indirenler kim? diye sorduğumda, PKK paçavralarıyla
askerî üniformaları olduklarını iddia eden bir grup insanın
bunu tanzim ettiğini; Siz ne biçim devletsiniz? diye sorduğumda,
Niye müdahale etmiyorsunuz? diye sorduğumda, siyasi iradenin bu konuda
müsamahalı davranılmasını söylediğini; zaman
içerisinde de bu müsamahayı yani o görevlilerin bize söylediğini
bizatihi devleti yönetenler kamuoyuyla paylaştıklarından da
ortaya çıktığına şahit olduğumuz o sürecin bize
maliyeti, binin üzerinde vatan evladının şehadetidir.
Şimdi, ben soruyorum Adalet
Bakanımıza, Türkiye Büyük Millet Meclisine: O gün bizim
uyarılarımızı dikkate almadan silahların, bir
tankı delecek kadar etkili silahların; 5 ton, 10 ton, 20 ton
ağırlığında bombaların güneydoğunun
hendeklerine sokulurken göz yumanların yargılanmadığı
bir Türkiyede adaletten bahsedebilir misiniz? (MHP sıralarından
alkışlar) Nasıl bahsedeceğiz adaletten, nasıl Adalet
var. diyeceğiz?
Dolayısıyla, Türkiye'nin bugün içerisinde
bulunduğu sıkıntılarla ilgili her zaman ana felsefesini
milletin birliği, istikrarı ve bu coğrafyada güçlü bir devletle
ayakta kalma noktasındaki hassasiyetleriyle Milliyetçi Hareket Partisi,
kendine düşen tarihî sorumluluk bilinciyle elbette bugün güneydoğuda
cereyan eden bu operasyonlara karşı Türk devletinin
yanındadır, Suriyede Türkmenleri koruma iradesinin
yanındadır, devletin birliğinden yanadır ama eğer
adaleti konuşuyorsak ve Peygamber Efendimizin ifadeleriyle, Cenab-ı
Hakkın ayetleriyle birtakım meseleleri dile getiriyorsak bu
güneydoğuda cereyan eden hadiselerle ilgili bu ifadeyi burada söylemeyi
bir borç biliyorum ve diyorum ki, o dönemin sorumluları adalet önünde
hesap vermeden bu meselede biz adaleti uyguladığımız
noktasında hiçbir iddianın sahibi olamayız.
Gerçekten de adalet, aynı zamanda kişinin,
yöneticinin özü ile sözünün bir olmasıdır. Kişinin
düşündüğü ile söylediği bir olursa, işte doğru insan
odur." uyarısının ardından şu gerçekle
karşılaşmak kaçınılmazdır: Yöneticiler yalana
başvurdu mu sonrasında zulüm gelir.
Muhterem milletvekilleri, biz bugünkü bütçe
konuşmamızda binlerce yıllık Türk devlet
anlayışının ve terbiyesinin hangi değerler üzerinde
inşa edildiğini anlatmaya çalıştık ve bizim söylediklerimizi
özellikle iktidar partisinin ciddiye alması gerekmektedir. Adaletten
uzaklaştığımız zaman bunun zıttı olan zulmün
gelmesine yol açarsınız. Bunu önlemenin yolu da idarecilerin ihmalkâr
olmaması, kurumların başına yerleştirdiklerinin ehil
olması, özellikle zayıf karakterli ve tamahkâr olmamasıdır.
Adaletten uzaklaşmayınız ve bu Gazi Meclis çatısı
altında istişareden kaçmayınız, yüce buyruğu terk
etmeyiniz. Zira, ne diyor hem ayet hem de hadisler: "İstişare
eden yanılmaz." Demek ki adâlet ile istişare arasında
önemli bir bağ vardır.
Bir diğer mühim konu, adaletin tesisi,
asayişin ve kamu düzeninin muhafazası için kanun hâkimiyetinin
sağlanmasıdır. Türk devlet felsefesinin şah damarı
olan adalet konusunda Kutadgu Biligde yine denir ki: "Adalete dayanan
kanun, bu göğün direğidir, kanun bozulursa gök yerinde duramaz."
Bu yüzdendir ki sokakta, caddede, şehirde güven içinde dolaşamayan,
hatta şehirlerarası seyahatte bile yol, can, mal ve namus
güvencesinin olmadığı, asayişsizliğin kol gezdiği
bir korku ve suikast ortamının varlığı milletimizi
tedirgin etmekte, ülkemizin de istikrarını ve istikametini
kaybettiğine şahit olmaktayız
Değerli milletvekilleri, tüm dünya şahit
oldu ki 15 Temmuz, Türk siyasi hayatının, Türk tarihinin en kahpe, en
vatansız, en şerefsiz bir kalkışmasıdır. Bunlar
doğru fakat adaleti konuştuğumuz bu süreçte, 15 Temmuzu
yapabilecek güce gelmesine göz yummanlar, bu 15 Temmuzu organize eden siyasi
güç ve Türkiyeye darbe yapabilecek kadar kendisini gizlemeye yol veren zemini
hazırlayanlar da adalet konusunda, adaletin önünde hesap vermeden
Türkiyede adaletten bahsetmek mümkün değildir.
Bu kapsam içerisinde Adalet Bakanlığı
her zaman şu hususlara dikkat etmelidir: Yargının
yılların ihmaliyle birikmiş olan kronik sorunlarının
düzeltilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CELAL ADAN (Devamla) Bir dakikada
toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Adan, Sayın Parsaktan
izin alıp ancak size bir dakika verebilirim.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Tamam Sayın
Başkan.
BAŞKAN Peki.
Sayın Parsakın bir dakikasını
size ekliyoruz; buyurun, tamamlayın lütfen.
CELAL ADAN (Devamla) Bir: Yargının
yılların ihmaliyle birikmiş olan kronik sorunları
düzeltilmeli, çalışanların yetersiz olan maddi konumları
düzeltilmelidir.
İki: Yargıya olan güvensizlik duygusu ve
yargının bir tehdit olarak algılanması hususunda
iyileştirici çalışmalar yapılmalıdır.
Üç: Yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
korunmalı, siyasallaştırılmasına rıza
gösterilmemelidir.
Dört: Kamu düzenini bozucu, devlet, vatan ve millet
için tehdit oluşturan tüm yapı ve girişimlere kanunlar
çerçevesinde hayat hakkı tanınmamalıdır.
Baştan söylediğim gibi, adalet, ilahi
iradenin yeryüzündeki en büyük tecellisidir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Adan.
Beşinci ve son konuşmacı
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Mehmet Parsak.
Süreniz on beş dakika.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz
Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; 2017 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu, Türkiye Adalet Akademisi, Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu bütçeleri
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, hukukçu bir
milletvekili olarak Türkiyenin dört bir yanında adaleti tesis etmek üzere
görev yapan hâkimlerimizi, cumhuriyet savcılarımızı,
avukatlarımızı, bürokratlarımızı,
memurlarımızı, kâtiplerimizi, mübaşirlerimizi,
gardiyanlarımızı velhasıl adalet ordusunun tüm neferlerini
de saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bütçeler yasama
organımız olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hükûmet üzerindeki
siyasi denetim araçlarından biridir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe
hakkı kamu kaynaklarının elde edilmesi ve kullanılması
noktasında kullanılan yetkinin yegâne meşruiyet
kaynağıdır. Parlamento, bütçe hakkını kullanarak
milletin kazanacağının yine millet için sağlıklı
bir şekilde kullanılmasını sağlar. Böylelikle,
bütçeyle kamunun tüm gelir ve giderleri Meclis denetimine yani Türk milletinin
temsilcilerinin denetimine açılır, ihtiyaçlar ve yatırımlar
bu yolla belirlenir, yapılan harcamaların denetimi ise yine bu yolla
sağlanır. Bütçelerdeki temel amaç, kamu kaynaklarının
sağlanmasında ve harcanmasında etkinliğin,
verimliliğin ve hesap verilebilirliğin sağlanmasıdır.
Dolayısıyla, bütçe, sadece hangi kuruma, ne kadar para
verileceğinden çok daha öte bir şeydir. Bu hâliyle bütçe, sadece
Hükûmetin değil yüce Türk milletini temsil eden Parlamentonun önemli bir
görevidir. Bu yüzden de alınacak kararlarda sadece Hükûmetin değil
tüm Meclisin yaklaşım ve eğilimlerinin dikkate
alınması gerekmektedir. Ancak uygulamaya gelindiğinde, bütçe,
sabahlara kadar süren Meclis çalışmalarının ötesinde çok da
bir anlam ifade etmemektedir. AKP iktidarları döneminde, bütçe,
anlamsız ve çoğu zaman birbirleriyle çelişen tabloların
onaylanmasına indirgenmiş, Meclis ve Sayıştay çeşitli
yollarla etkisizleştirilmiştir.
Kamu kaynaklarıyla
kurulan belediye iktisadi teşekkülleri ve kamu sağlık
sektöründeki döner sermaye gibi birçok durum Meclis ve Sayıştaydan
ısrarla kaçırılan ve ne yazık ki şu anda
görüşülmekte olan merkezî yönetim bütçesinin dışında
bırakılan kamu kaynaklarına önemli örneklerdir. Kayıt
dışı ekonomiyle mücadele adına özel sektöre
yapmadığını bırakmayan Hükûmet, iş kendi
yönetimindeki kamu kaynaklarını nasıl topladığı
ve nereye harcadığı konusuna gelince yan çizmekte, birçok
harcamasını bütçede yer almayan ve dolayısıyla zayıf
denetlenen kamu kaynakları üzerinden yaparak Meclis ve Sayıştay
denetiminden kaçmakta, bu rahatlığına rağmen, bütçesinde
yer alan harcamaları denetleyen yapıları da âdeta
etkisizleştirerek ülkenin tüm kaynaklarını hiç hesap vermeden
kullanmaya teşebbüs etmektedir.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti, 2014 ve 2015 yıllarında ikişer adet olmak
üzere toplam dört seçim atlatmış, 2016 yılının ilk üç
ayını geçici bütçeyle geçirmiş, dokuz aylık hazırlanan
2016 bütçesi ise 1 Nisan 2016 tarihinde ancak yürürlüğe
girebilmiştir. 2016 yılı bütçesinin yürürlüğe girmesinden
üç buçuk ay sonra ise ülkemiz büyük bir ihanetle sarsılmış;
Hükûmetin çözüm adı altında yürüttüğü ihanet sürecinin bir
sonucu olarak Temmuz 2015ten itibaren artarak devam eden PKK terörüne, yine
Hükûmetin gaflet ve dalaletiyle, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk adaleti
başta olmak üzere, Türk devletinin en hayati noktalarını ele
geçiren FETÖ terörü eklenmiştir.
15 Temmuz hain darbe
girişiminde yüce Türk milletinin iradesinin yegâne tecelligâhı olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalanmış, bedenini FETÖ terörüne
siper eden 241 vatandaşımız şehit düşmüştür. Şehitlerimize
yüce Allahtan bir kere daha rahmet diliyor, gazilerimize minnet ve
şükranlarımı sunuyorum.
15 Temmuz darbe
girişimiyle birlikte vatan hainlerinin Türk devleti içerisinde nedenli
etkin noktalara ulaştıkları ortaya serilmiş, önce ülkem ve
milletim düsturuyla siyaset yapan milliyetçi ülkücü hareket ile lideri
Sayın Devlet Bahçelinin testi kırılmadan çok önce
yaptığı uyarıların dinlenmemesinin sonucu
ağır bir şekilde yaşanmıştır.
2017 yılı bütçe
görüşmeleri işte böylesine kritik bir ortamda
yapılmaktadır. Memleketin sorunları üst üste binmiş
beklemekte, AKPnin on dört yıldır sorumsuzca yürüttüğü siyasi
ve mali politikaların bedeli Türk milleti tarafından ağır
bir şekilde ödenmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, adalet mülkün
yani devletin temelidir. Bu yönüyle, adalet, her şeyden kıymetli ve
bir devlette her şeyden önce var olması lazım gelen devletin en
temel unsurudur. Türk milleti on dört yıllık AKP iktidarları
döneminde adalete olan güvenini yitirmiş; Hükûmet, yıllarca, Güven
ve memnuniyet farklı şeylerdir. savıyla hareket ederek
sorumsuzluğun üzerini kapatmaya çalışmıştır. Her
bakanlığın bir cemaatin adıyla anıldığı
AKP hükûmetleri döneminde, adaleti hizmet maskeli hainlere âdeta taşere
eden Hükûmet, adaletsizliğin ucu kendisine dokunana kadar ne yazık ki
olayları seyretmiştir. Adalete güven endeksinin yerlerde sürünmesi
yetmezmiş gibi bu duruma bir de 3 bin hâkim ve savcının
ihracı eklenmiş, FETÖ terörünün Türk yargısını ne hâle
getirdiği Hükûmet tarafından da tüm çıplaklığıyla
kabul edilmek zorunda kalınmıştır.
Adalete olan güveni zaten iyice
zayıflamış olan milletimiz, FETÖcü olduğu devlet
tarafından tescillenen bu hâkim ve savcıların
baktığı on binlerce, yüz binlerce davanın
kararlarını sorgulamakta, Hükûmet kanadında ise bu konuda yaprak
bile kıpırdamamaktadır.
Doğum kontrolünden kürtaja, futboldaki
şikeden tütün kullanımına, fıkıhtan inşaat ve
çevre mühendisliğine kadar hemen her konuda verilen mahkeme
kararlarına dil uzatmayı âdet hâline getiren Hükûmet yetkilileri, yargıyı
yürütmenin bir parçası olarak görmenin sonucunu Türk milletine yüklemeye
çalışmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisinin Ya tuz da kokarsa.
şeklindeki eleştiri ve uyarılarını kulak arkası
ederek kendi yargısını oluşturma çabasındaki AKP
hükûmetleri, süreç içerisindeki vahim gelişmeler
karşısında, referans noktası olan hukuku kaybetmiş,
âdeta pusulası olmayan bir gemi gibi savrulmaya
başlamıştır. Gelinen noktada, vatan hainlerinin, ülke
güvenliğinden doğrudan sorumlu olan silahlı kuvvetler, emniyet
ve adalete yerleştikleri anlaşılmış; bu üç hayati kurumdan
ihraç edilenlerin sayısı göz önüne alındığında,
ülke savunmasının ve adalet mekanizmasının en iyi ihtimalle
üçte 1inin bu hain yapının eline geçtiği ortaya
çıkmıştır.
Buradaki temel sorun, AKPnin hukuka
yanlış taraftan bakması, adaleti kendince başka yerlerde
aramasıdır. Adalet, alışkanlık hâline gelmiş
suçları kitabına uydurmak değildir. AKP hükûmetleri döneminde,
6183 sayılı Kamu İhale Kanunu, hukuk ve ceza muhakemesi usul
kanunları başta olmak üzere yapılan ve miktarı üç
basamaklı sayılarla ifade edilen değişiklikler, ortalama
iki yılda bir çıkarılan vergi afları ve Ceza İnfaz
Kanununda denetimli serbestliğin sınırlarının
genişletilmesi suretiyle genel af anlamına gelebilecek serbest
bırakmalar, yakın zamanda ülke gündeminde olan ve kamuoyunda çocuk
tacizlerine af olarak algılanan kanun teklifiyle birleşerek AKPnin
adalet ve hukuk kavramlarına bakışını ortaya
koymuştur.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yüce Türk milleti adına sav oluşturan ve karar veren
hâkim ve savcıları doğrudan ilgilendiren HSYK, bu görev ve
yetkileri bakımından üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir
yapıdır. En son 2010da gerçekleştirilen Anayasa
değişikliğinde, Milliyetçi Hareket Partisinin tüm
uyarılarına rağmen, kurulun yapısıyla
oynanmış; yürütmenin uzantısı olan bir Anayasa Mahkemesi,
HSYK hedeflenmiştir. Söz konusu Anayasa değişikliğinden
hemen sonra AKPnin âdeta ava giderken avlandığını
anlaması oluşan tahribatı gidermemiş, AKP 2011
yılında kurulan 24üncü Dönem Anayasa Uzlaşma Komisyonu
masasında daha önce hain yapıyla birlikte savunduğu 2010
değişikliğinin hatalı olduğunu kabul etmesine
rağmen sonuç değişmemiştir.
15 Temmuz hain darbe
girişiminin temelleri HSYK değişikliğiyle
atılmış, HSYK üzerinden dizayn edilen yargı Askerî
casusluk, Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas içerikli davalarla Türkiye
Cumhuriyetine gönülden bağlı subay ve generalleri tasfiye ederek
yerlerine ihanet şebekesi mensuplarının gelmesini
sağlamıştır. Nitekim, 15 Temmuz sabahı, ilk iş
olarak bu darbe teşebbüsünün başlangıç noktaları olan HSYK
ve yargının temizliğine girişilmiştir. Bugün gelinen
noktada HSYKda belirli bir rahatlama sağlanmış olmakla
birlikte, uygulamadaki sistem HSYKnın tekrar kirlenmesine neden
olabilecek niteliktedir. 22 üyesi bulunan HSYKnın 10 üyesi hâlen hâkim ve
savcılar tarafından seçimle belirlenmekte, adalet
dağıtması beklenen hâkim ve savcılar arasındaki bu
durum açık kamplaşmalara neden olma potansiyelini de beraberinde
getirmektedir.
Diğer yandan, hâkim ve
savcılar ile HSYK üyeleri arasında oluşan seçmen seçilen
ilişkisi HSYK üyelerinin kendilerini seçen hâkim ve savcılar
hakkında özellikle özlük, terfi, tayin ve disiplin işlemlerinde
vereceği kararların tarafsızlığını
tartışılır hâle getirmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Hükûmetin adalete bakışı sadece HSYKda
değil Adalet Akademisinde de kendisini göstermektedir. Adalet Akademisinin
yatak sayısı üzerinden değerlendirilmesine ve
başarılı bulunmasına dair eleştirilerimiz
hafızalardaki yerini korumaktadır. 15 Temmuz darbe girişimi ve
sonrasında yaklaşık 3 bin hâkim ve savcının ihraç
edilmesiyle Adalet Akademisinde stajı devam eden hâkim ve savcı
adaylarının apar topar göreve atanması Adalet Akademisinin
hayati önemini bir kez daha ortaya koymuştur.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumunda da sadece adaletsizlik değil, bunun yanı
sıra ne yazık ki âdeta beceriksizlik de söz konusudur. Ülkemizde ceza
infaz kurumlarının üçte 1inde hâlen iş yurdu bulunmamakta, iş
yurdu bulunan ceza infaz kurumlarında ise büyük yapısal sorunlar ve
personel eksiklikleri gözlemlenmektedir. Hükümlü ve tutukluların meslek ve
sanat öğrenmeleri konusu önemsenmemekte, Hükûmetin mış gibi
yaptığı bir başka alan daha karşımıza
çıkmaktadır.
Diğer yandan, geride
bıraktığımız dönemde sık sık eleştirdiğimiz
cezaevlerinin doluluk oranları 15 Temmuz darbe girişimi
sonrasında had safhaya ulaşmış, denetimli serbestliğin
sınırlarının genişletilmesi suretiyle
çıkartılan gizli aflar bile cezaevlerindeki doluluğu
düşürememiştir. Tutuklu ve hükümlüler cezaevlerinde hâlen
nöbetleşe uyumaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyetinde adaletin sağlanması için öncelikle adaleti
sağlayan personelin hukukunun korunması önemli bir zorunluluktur.
Yapılan bazı iyileştirmelere rağmen hâlen yoksulluk
sınırının altında maaş alan hâkim ve
savcıların özlük hakları iyileştirilmelidir. Benzer
şekilde, adaletin sağlanması için ağır iş yükünün
altında ezilen adliye personelinin de özlük hakları
iyileştirilmeli, yaptıkları işin yoğunluğu ve
niteliği dikkate alınarak ayrı bir hizmet
sınıfında değerlendirilmelidir. Devlet Memurları
Kanununa adalet hizmetleri sınıfı eklenmeli, bu şekilde,
Adalet Bakanlığı bünyesinde görev yapan ve toplamda 120 bin personeli
ilgilendiren büyük bir sorun çözülmelidir. Bu noktada, en azından
mübaşirlerimizin genel idare hizmetleri sınıfında
değerlendirilmesine dair kanun teklifimiz gündeme
alınmalıdır. Adliye personelinin iş yükü ve
yaptıkları işin niteliği gözetilerek fazla mesai ücretleri
yeniden düzenlenmeli, adliye harçlarının belirli bir
tutarının adliye personeline dağıtılması gündeme
alınmalıdır.
Diğer yandan, infaz koruma
memurlarının sıkıntıları giderilmeli,
çalışma saatleri ve fazla mesai ücretleri başta olmak üzere,
yeni bir düzenlemeyle insani çalışma koşullarına kavuşturulmaları
sağlanmalıdır. Adliye binaları başta olmak üzere,
fiziksel çalışma koşullarının iyileştirilmesine
öncelik sağlanmalı; adalet, herkesten önce onu sağlamakla
görevli kişilere uygulanmalıdır.
Türk yargısını ayakta tutmak ve hak
ettiği konuma yükseltmek noktasında çok kritik görevler icra eden
HSYK müfettişlerinin teftiş tazminatları
artırılmalı, yaptıkları işin yoğunluğu
ve mahremiyetiyle mütenasip çalışma koşullarına kavuşturulmalıdır.
Hâkim ve savcılarımızın
sayılarının artırılarak iş yüklerinin azaltılması,
adaletin sağlanmasına doğrudan etki eden ve 15 Temmuz darbe
girişimiyle birlikte hayati önem kazanan önemli bir diğer meseledir.
15 Temmuz sonrasında ataması yapılan hâkim ve savcıların
içinde dahi FETÖ bağlantılı hâkim ve savcıların
bulunduğunun tespit edilmesi, bu konuda gösterilmesi gereken hassasiyeti
bir kez daha ortaya koymaktadır. Hemen her ile açılan hukuk
fakültelerindeki muhtemel FETÖ etkinliği belirlenmeli, hâkim ve savcı
alımlarının bazı baskı gruplarına ve
yapılanmalarına taşere edilmesi
alışkanlığından kesinlikle vazgeçilmelidir.
Ara buluculuk, uzlaşma ve bilirkişilik
gibi yargı kararlarının doğru bir şekilde
oluşması ve adaletin zamanında sağlanması
noktasında büyük öneme sahip müesseseler ile gerekli düzenlemeler hayata
geçirilmeli, bu müesseselerin etkin bir şekilde
kullanılmasının önündeki engeller ivedilikle
kaldırılmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, adalet, bir
toplum içinde herkese eşit şekilde davranılması, tüm
kuralların herkes için aynı şekilde işlemesiyle
sağlanır. Adaletin hâkim olduğu toplumlarda bireyler her zaman
mutludur ve kendilerini güvende hisseder. Adalet, vatandaşın
devletiyle barışık olması noktasında da önemli bir
yere sahiptir. 15 Temmuz hain darbe girişimiyle mücadele edilirken Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından alınan ve partimiz tarafından da
desteklenen olağanüstü hâl kararının
sağladığı yetkilerin kullanılması
sırasında özenli davranılmalı, adaletsizlikle mücadelede adaletli
olunmasının önemi asla ama asla gözden
kaçırılmamalıdır. FETÖyle mücadelede özellikle
kişileri haksız zan altında bırakabilecek
değerlendirmelerden kaçınılmalı, yapılan iş ve
işlemlerde hukuka uygun hareket edilmelidir. Bu süreçte yapılacak her
adaletsizliğin Türk milletinin FETÖyle mücadeleye olan inancını
azaltabileceği asla göz ardı edilmemelidir. Bu çerçevede yapılan
haksızlıklar ivedilikle giderilmeli; zamanında FETÖ
tarafından kandırılan iktidara gösterilen hoşgörü, AKP
iktidarları döneminde FETÖnün kucağına âdeta itilen kamu
çalışanlarından veya herhangi bir mahalle esnafından
esirgenmemeli ya da aynı şiddetli cezalar iktidardaki sorumlulara da
aynı şekilde uygulanmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle, başta Adalet
Bakanlığımızın bütçesi olmak üzere, bu yılın
bütçesinin de aziz Türk milletine hayırlı olmasını temenni
ediyor, Gazi Meclisi ve siz saygıdeğer milletvekillerini bir kere
daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Parsak.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.29
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
sıra Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılacak olan
konuşmalarda. İlk konuşmacı Ardahan Milletvekili Sayın
Öztürk Yılmaz.
Süreniz
on altı dakika.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Dışişleri Bakanlığımız
bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dünyanın
dört bir köşesinde cefakâr bir şekilde çalışan
Dışişleri mensuplarımıza da ülkemiz adına
teşekkür ediyoruz.
Dışişleri
bütçemizin görüşülmesi münasebetiyle dış konular üzerinde
görüşlerimi açıklamak istiyorum.
Bir kere, her şeyden
önce bazı kavramlar artık kullanılmıyor; stratejik
derinlik herkesin bildiği gibi stratejik körlüğe dönüştü;
komşularla sıfır sorun herkesle sorun hâline dönüştü;
çok boyutlu dış politika ise hiçbir boyutu olmayan dış
politikaya dönüştü. Dolayısıyla bu kavramlar çöpe
atıldı. Yeni şeylerden konuşmak lazım ama onlar da
henüz yerinde değil.
Bir zamanlar çok
kullanılıyordu, vicdani ve insani dış politika. Suriyedeki
savaş bu politikaların ne kadar vicdansız ve insafsız
olduğunu da ortaya koydu.
Avrupa Birliği
medeniyet projemizdir., Avrupa Birliği stratejik
ortağımızdır.; daha sonra AB de kim oluyor.
Müzakereleri durdurmak için gerekirse referanduma gideriz. noktasına
gelindi. Bizi esasen ŞİÖ rahatlatır. şeklindeki
ifadelerle yeni bir açılıma doğru gidiyoruz.
Kardeşim Esad sonra
katil Esed belki daha sonra tekrar dostum Esada dönüşebilir çünkü
gelişmeler hızlı gidiyor. Biliyorsunuz, bizim dış
politikamızda gerçekten en önemli konuların başında Avrupa
Birliğiyle ilişkiler geliyor. Öncelikle Avrupa Birliğiyle
ilişkileri başlatabilmek için çok yoğun çaba sarf edildi. 2005
yılında Müzakere Çerçeve Belgesi imzalandığında o
dönemde Müzakerelerin ucu açık olacak. deniyordu. Yani bu on yıl da
sürebilir, on beş yılda sürebilir, yirmi yıl da sürebilir
deniyordu. Müzakere Çerçeve Belgesinde ikinci bir kritik konu vardı, o da
Sonuç daha önceden belli olamaz. deniyordu. Yani siz bütün müzakereleri
yapsanız bile sonucu kestiremezsiniz, üye olmayabilirsiniz demekti. Esasen
bu Müzakere Çerçeve Belgesi o zaman iyi bir belge değildi, eleştirdik
çünkü müzakere eden diğer ülkelere baktığımız zaman
gerçekten zorlukları olan bir belgeydi. Türkiye'yi üye yapmak için
değil, âdeta Türkiye'nin üyeliğini zorlaştırmak için sanki
tasarlanmıştı ama o zaman Ankaranın göbeğinde, gündüz,
hava fişeklerle bu kutlandı. Sanki büyük bir
başarıymış gibi takdim edildi.
Biz, bundan yirmi yıl önce, Orta Asyadaki
kardeş cumhuriyetlerin Avrupa Atlantik kurumlarına entegre
olabilmeleri için çalışıyorduk. Şimdi, onlara gidiyoruz ve
Bizi, siz ŞİÖya üye yapın. diye uğraşıyoruz.
Ayrıca, Şanghay İşbirliği Örgütü konusunda da büyük
bir kafa karışıklığı var. Bu örgütün ne
olduğunu tam bilmiyorlar. Bu örgüt, vaktinde Çinin Uygur Türklerini
baskı altına alabilmek için, Rusyanın ise o zaman aktif olan
Çeçen diasporasını baskı altına alabilmek için -tırnak
içinde- terörizme bölgeyi kapama girişimiydi ve sonra buna
kılıflar uyduruldu. Biz şimdi o örgüte üye olmaya
çalışıyoruz. Örgütün içerisinde hiçbir tane demokratik ülke yok.
Avrupa Birliğine, Brüksele küsüyoruz, Şanghaya demir atmaya
çalışıyoruz.
Bu, bir kere, İsraille ilişkiler
konusunda da keza öyle. Ben bu görevde olduğum sürece İsrail için
asla iyi bir şey düşünemem.,
(x)
arkasından Katil İsrail. Sonra ne oldu? Hükûmet bütün bunları,
bu sözleri çöpe attı. Neden? Çünkü, getirdiği anlaşmayla
İsrail askerlerinin yargısal denetimden muaf tutulmasına
ilişkin affı AKP Grubu önünde onaylattı. Dolayısıyla,
İsraille ilgili bütün söylemler çöpe gitti.
Bakıyorsunuz, kırmızı çizgi
edebiyatı vardı bir zamanlar, 2003te, 2004te, 2006da, 2008de,
2010da hep kırmızı çizgi, hatta 2015te bile
kırmızı çizgi vardı. Kerkük bizim kırmızı
çizgimizdir. Kerkük nerede? Kim kontrol ediyor? Hiç duyan var mı
Kerkükün nasıl olduğunu? Hep kırmızı çizgi başka
çizgilere dönüştü.
İki: Daha 2014 ve 2015 yılında
Fıratın batısına geçilirse bu bizim
kırmızı çizgimizdir. dendi. Evet, Menbic gerçeği sizin
kırmızı çizginizin üzerine sarı çizgi gölgesini
düşürdü. Afrinin doğusuna geçilirse kırmızı
çizgimizdir. dendi. Ne oldu? Keza, Minak Havaalanını da, sizin
kırmızı çizginizi aldı, çöpe attı. Çok büyük laflar
konuşuldu ama bunun hiçbirinin gereği yapılmadı.
Şimdi, efendim, şu anda bütün bu hengâmenin
içerisinde İsraile ve Rusyaya bir yanaşma ihtiyacı
hissediliyor çünkü sıkışıklık var
dışarıda. Bu yanaşma ihtiyacı keşke bir rasyonel
temelde yürüse belki Türkiye bundan fayda sağlayabilir ama o da yürümüyor.
Biz Suriyede, Rusya hava sahasını kapadı diye bir süre, uzunca
bir süre uçak uçuramadık, daha onunla ilgili bir mutabakata varmadan gece
saat ikide TürkAkım Projesini getirip buradan geçirttik. Esasen,
elimizdeki olabilecek bütün avantajların
karşılığını almadan devretmiş olduk.
Şimdi yeni bir oyun kurmaya
çalışıyor Türkiye. Daha önce bu kürsüden açıkladık,
biz Fırat Kalkanı operasyonunun başarılı olduğunu
biliyoruz. Ama, hep söyledik, bu askerî başarı siyasi bir zemine
oturtulup Suriyenin bütünlüğüyle ilgili bir konuda, o çerçevede eğer
ele alınamazsa, bu esasen sadece askerî bir başarı olarak
kalır, siyasi bir getirisi olmaz dedik.
Bakınız, El Bab konusuna değinmek
istiyorum. Daha önce uyardık, El Baba çok gittiğiniz zaman
hazırlıklı gitmeniz lazımdı. Görüyorsunuz,
askerlerimiz şehit oluyor. Neden? Çünkü sizin El Baba gönderdiğiniz
Özgür Suriye Ordusu, esasen, uzunca bir süre Esadı devirmek için kuruldu,
kurgulandı ve yaklaştığı zaman da tepki alıyor.
Ayrıca, diğer taraftan, dedik ki
başka bir alana geçerseniz orada PYDyle
karşılaşıyorsunuz ve maalesef Amerikanın
korumacılığıyla karşılaşıyorsunuz. Bu
konular çok gözetilmedi, esasen, bizim burada yaptığımız
uyarılara da çok fazla dikkat edilmediğini görüyoruz.
Şimdi, şunu belirtmek isterim: Bütün bu
hengamenin içerisinde bizim en fazla dikkat etmemiz gereken konu
Kıbrıstır. Kıbrıs konusu sessiz, sedasız
gidiyor; sanki her şey normalmiş, sütlimanmış gibi gidiyor.
Ama, size bazı şeyler açıklamak istiyorum: Her şeyden önce,
biz 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı
dediğimiz zaman bir zaferi kutlamıştık. Şimdi, biz bu
zaferin 2016 yılında masada kaybedilmesini istemiyoruz. Bu konuda
bazı uyarılarımız olacak, dinlersiniz, dinlemezsiniz. Bir:
Biz, kapsamlı çözüme, iki kesimin eşit bir şekilde, siyasi
eşitliğe dayanan, iki toplumlu, kapsamlı bir çözüme elbette destek
veriyoruz, Türkiyenin etkin ve fiilî garantisinin yer almasını
elbette destekliyoruz, burada hiçbir şüpheniz olmasın ama
bakıyoruz, Mont Pelerindeki en son görüşmelerin sonucunda
yapılan açıklamalara bakıyoruz, daha müzakereler bitmeden Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarını yüzde 29,2ye
indirmiş oldu. Daha müzakere bitmedi, yarın Rumlar oradan
kalktığı zaman akılda kalacak tek şey 29,2 ve hâlâ
inmesi için de baskı uygulanıyor. Nereler veriliyor? Bütün ara
bölgeyi veriyorlar eğer bu olursa; sonra kapalı Maraş bölgesi
gidiyor, Güzelyurtun yönetimi kalsa bile topraklara, oraya büyük bir Rum
nüfusu yerleşiyor ama bir kısmı gidiyor, Lefkoşa arazisinin
önemli bir kısmı gidiyor ve Dipkarpaza göz koymuş Rumlar.
Orayı da gerekirse millî park adı altında -KKTC içerisindeki
mutlak egemenliğini alıp- ortak devlete vermek istiyorlar yani
KKTCnin orada mutlak egemen olmasını istemiyorlar. Şimdi, bu da
yetmiyor, diyorlar ki: Bizim nüfusumuz 850 bin, sizin nüfusunuz 220 bin bize
verdiğiniz vatandaşlık için. Bu arada, vatandaşlık
için niye 220 bin veriyorsunuz, niye 500 bin vermiyorsunuz, niye 500 bin
vermiyorsunuz? Bu bir müzakere, 220 bini teslim etmişsiniz, o da
memnuniyetle alıp cebine koymuş 220 bini. Ta kırk yılda
bizim nüfusumuz 220 bin olmuş. Diyor ki açık açık, bunlarla
ilgili bütün müzakerelerde: Sizin nüfusunuz 220 bin, bizim 800 bin.
Kıyı şeridinin siz yüzde 54ünü kontrol etmek istiyorsunuz.
Kıyı şeridini nüfusunuza göre indireceksiniz. Yani bu ne demek?
Dipkarpaz bölgesinin bulunduğu stratejik konum düşünüldüğü zaman
bizim önemli bir deniz alanımız, kıyı alanımız,
Türkiyeyle olan bağlantı önemli ölçüde çökmüş oluyor. Sonra ne
oluyor? Bu da yetmiyor Toprak vermeniz yetmiyor. Ben aynı zamanda
güneyden kuzeye 90 bin kadar Kıbrıs Rumunu yerleştirmek
istiyorum. diyor, 90 bin yani neredeyse yüzde 35-36sına kadar nüfusu
güneyden getirip oraya yerleştiriyor. O da yetmiyor, bir de Benim
mülkler, mallar var. diyor. E, onları ne yapacağız? Onları
da toplamışlar, 18 milyar dolar para yapıyor. Onları da
siz ödeyeceksiniz. Gerekirse uluslararası konferans yapacağız,
onu da hallederiz bir şekilde. diyor. Peki, İttifak ve Garanti
Anlaşması ne oluyor? Açık açık söylüyorlar.
Bakınız, burada da bir hinlik var, onu açıklamak istiyorum.
İttifak ve Garanti Anlaşması
Biz diyoruz ki: Şu
müzakerelerde, bu kapsamlı müzakerelerde şu Garanti ve İttifak
Anlaşması kısmını en sona bırakmayın. Çünkü,
siz haritayı öne koyduğunuz zaman harita konusunda bütün
kozlarınız ortaya çıkıyor. Daha sonra, Garanti ve İttifak
Anlaşması bölümüne gelindiği zaman, masadan
kalkıldığı zaman sizin elinizde kalan ve Rumun elinde
kalan o harita olacak. Bunu yapmayın. Ama, maalesef, bakıyoruz, ocak
ayında yapılacak görüşmelerde de en son bu konuya
değiniliyor, hâlbuki önemli.
Burada da Vay efendim, Türkiye'nin etkin ve fiilî
garantisini nasıl sulandırırız? noktasına geliyorlar.
Türkiye, bütün adanın etkin ve fiilî garantisi olamaz artık çünkü
bakınız, Yunanistan istemiyor. diyorlar. Zaten Yunanistan istemez
Türkiye'yi atmak için. E, bakınız, İngiltere de istemiyor.
İngilterenin zaten hesabı başka. İngilterenin adada hem
egemen üsleri var hem ayrıca İngilterenin orada neyi var? Garanti
Anlaşmasının bir tarafı. Garanti Anlaşmasından
vazgeçiyor ama egemen üslerini garanti altına alıyor. Peki, bizim
neyimiz var Garanti Anlaşması dışında? Biz bu iki
tarafa güvenip de Garanti Anlaşmasını nasıl müzakere
edebiliriz? Bunlara nasıl güvenebiliriz? Bunu nasıl son bölüme
bırakabiliriz?
KKTCdeki bazı kesimler Efendim, biz
yıllardır çözüm, çözüm, çözüm, bıktık. diyor. Neredeyse
bir kısım, Türkiye'yi de düşman görme noktasına
gelmiş. Ben söylüyorum: Görürseniz görün kardeşim. Sizin gül
hatırınız için biz hiçbir şeyi teslim etmek zorunda
değiliz. Adam gibi bir çözüm olacaksa oradayız. Yoksa, siz bunu
beğenmiyorsunuz diye biz burada sessiz mi kalacağız? Bu konuda
da Hükûmetin gerçekten dikkatli bir şekilde bu konuyu götürmesi
lazım. Bu giden geri gelmiyor. Verdiğinizi alamıyorsunuz. Karşı
taraftaki iyi niyetli değil. İyi niyetli olsa bu kadar zamandır
çözüm olmadığı zaman
Ya, 259 milyon euroluk mali
yardımı KKTCye vermemek için kırk dereden su getirdi bunlar.
Neresi iyi niyetli bunların? Neyine güveniyorsunuz? Bunları
kesinlikle reddetmek lazım, bu aşırı talepleri. Bir de
bütün çatışma konularına bakıyoruz, bütün çatışma
konularının halli konusunda bakıyorsunuz ya toprak veriyor
kurtuluyor, mülkiyete karışmıyor veya nüfus almıyor veya
mülkiyet veriyor ama toprak vermiyor veya nüfus alıyor bunların
hiçbirini vermiyor. Biz hem toprak veriyoruz hem nüfus alıyoruz hem de
mülkiyet konusunda geri adım atıyoruz. Biz gerçekten 1974
yılında yenildik mi, zaferle mi çıktık onu anlamak
istiyoruz. Rum konusunda açık açık söylüyorum: Bu konu hassastır,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu takip edeceğiz. Sakın kimse bizi
Yok çözümü istemiyor, yok bilmem falan. diye sakın takdim etmeye
kalkışmasın. (CHP sıralarından alkışlar) Bu,
millî hassasiyeti yüksek bir konudur ve açıkça söylüyorum: Burada
başka hesaplar vardır: Avrupa Birliğine girmek istemiyoruz diye
tehdit ediyoruz, güzel. Amerikayı tehdit ediyoruz. Peki, bu çözüm
aceleciliği ve bu kadar baskının gerekçesi nedir, nereden
çıkıyor bu acelecilik? Niye bu kadar gidiyoruz? Biz bir adım
önde olmak zorundaymışız. Niye önde oluyorsunuz? Neyi ispat edeceğiz?
İspat etmedik mi Annan Planında? Onlar yüzde 76yla reddetti, biz
yüzde 65le kabul ettik. Onu görmeyen bunu mu görecek? Neyi ispat
edeceğiz? Madem millî politika diyoruz, biz artık millîleştik,
o zaman hep birlikte millîleşeceğiz. Kimse kimseyi
kandırmayacak. KKTCdeki kardeşlerimize de sesleniyoruz: Biz sizin
yanınızdayız ama şunu bilin, bazı çevrelerin yok
bilmem çözüm istemiyormuş gibi takdim etmesini de biz onu hiçbir zaman
kale almayız. Biz devlet yönetiminin nasıl olduğunu onlardan
öğrenecek değiliz. Onlar bazen şahsiyetlerini ve millî
hassasiyetlerini teslim etmiş kimseler. Biz bunu teslim etmeyiz. Kusura
bakmasınlar.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın
Yarkadaşın 60a göre yerinden bir söz talebi var.
Sayın Yarkadaş,
buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaşın, Yeniçağ gazetesinin İstanbuldaki bürosunun
basılmasına ve Kayseride günlük olarak yayınlanan Deniz
Postası gazetesinin toplatılmasına ilişkin
açıklaması
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Sayın Bozdağ, dün gece geç saatlerde Yeniçağ
gazetesinin İstanbuldaki bürosu 25-30 kişi tarafından
basılmıştır. Şu ana kadar bu saldırgan ekipten
hiç kimse yakalanamamıştır. Bir gazeteci ve bir milletvekili
olarak, bu konuda hassasiyet göstermenizi rica ediyorum.
Diğer yandan, Kayseride
günlük olarak yayınlanan Deniz Postası gazetesi de Çevre Bakanı
Özhaseki hakkında bir haber yaptığı için Sayın Bakan
tarafından baskına uğratılmış, gazete hukuksuzca
toplatılmıştır. Bu gazetenin toplatılması neye
dayandırılmıştır? Bu konuda da hassasiyet göstermenizi
rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yarkadaş.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı
İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu.
Sayın Erdoğdu sizin
de süreniz on altı dakika.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Devlet Planlama Teşkilatı ve Türkiye
İstatistik Kurumu bütçeleri üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyetinin en iyi kurumlarından, Türkiye Cumhuriyetinin en
iyi bürokratlarını yetiştiren kurumlarından biri olan
Devlet Planlama Teşkilatı, AKP Hükûmeti tarafından
kapatılarak Kalkınma Bakanlığına çevrildi ve o kurumun
bütün birikimi de ne yazık ki bu şekilde erozyona uğradı.
Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiyedeki kalkınma
planlarını, orta vadeli planları, yıllık
programları, iktisadi ve sosyal sektörleri planlaması gereken bir
kurum.
Şimdi, gelin, Türkiyedeki iktisadi sektörlere
bir bakalım. Türkiyedeki iktisadi sektörlerin durumu nedir? Mesela
enerjiye bakalım. Enerjinin en önemli maddesi ne? Doğal gaz.
Ekonomimizin en önemli girdilerinden biri doğal gaz. Doğal gazı
başka ülkelerden alıyoruz. İki temel konu var, biri fiyat,
diğeri miktar. Bu AKP Hükûmeti iki tane anlaşmada, Rusya ve
Azerbaycanda yapılan iki tane anlaşmada değişiklik
yaptı ve doğal gaz fiyatları, Türkiye aleyhine, neredeyse 2
katına çıktı. Bu iki anlaşma, Rusya ve Azerbaycanla
yapılan bu iki anlaşmanın Türkiye Cumhuriyetine maliyeti
yaklaşık 25 milyar dolar arkadaşlar, 25 milyar dolar ek fatura
ödemek zorunda kaldık.
Doğal gazdaki bu bedbahtlık, bu kötülük
sadece fiyat değil, bir de miktar meseli var. Biz başka ülkelere ne
kadar doğal gaz alacağımız konusunda taahhütlerde bulunduk.
Bu taahhütler AKP öncesinde de kötüydü ama bunlar o kadar kötü hâle getirdi ki
biz alamadığımız doğal gazın parasını
ödemeye başladık çünkü taahhüt vermişler. Alamıyoruz
doğal gazı, parasını ödüyoruz ve 4-5 milyar dolara gelince
ne yaptılar? Bu sefer döndüler doğal gaz santrallerinden elektrik
üretmeye başladılar bu doğal gazı çekebilmek için. Bugün de
20-22 kuruşa doğal gazdan elektrik üretiyoruz ve döndüler termik
santrallerden, kamuya ait termik santrallerden şalter indirdiler ve
doğal gazdan üretilen elektrik fiyatları ve doğal gaz
fiyatları hızla yukarı gitti.
Enerjide bir diğer
yaralandığımız alan, kömür. Aylarca burada anlattım,
reddedilemez yolsuzlukları anlattım. Sadece ben anlatmadım.
İşte, bu, bakın, Türkiye Taşkömürü Kurumunun Sayıştay
raporu. Bunlar, Türkiye Kömür İşletmelerinin Sayıştay
raporları. Sayıştay bunları anlatmış, üstelik
korkarak anlatmış, raporları kuşa çevirerek
anlatmış. Kuşa çevirdiği raporlardaki tespitler vicdan
kanatıyor.
Bakın, 30-40 liraya üretilen kömürü 200-250
liraya devlete satıyorlar. Kömür kimin? Devletin. Devletten nasıl
almışlar? Yolsuzlukla. İhale yapmadan. İhale
yaptıklarında da yolsuz ihaleler yaparak yandaşlara
devretmişler kömür madenlerimizi. Sonra devletin devrettiği kömür
madenlerinden yine ihalesiz olarak, yine ihale yapıldığında
yolsuzluk yapılarak fahiş fiyatlarla kömürler alınmış
ve bu yolsuz kömürleri de tutmuşlar Fakir ailelere
dağıtıyoruz. demişler. Fakir ailelere kömür
dağıtılırken bu ülkede yolsuzluk yapıldı -onlarca
defa anlattık- yapılmaya devam ediyor. Çünkü kömür
mafyasını kıramıyorlar değerli arkadaşlar. Sonra
o kömür mafyası ne oluyor? Dönüyor, işçi katili oluyor. Somada,
Zonguldakta, Ermenekte, Şırnakta kömür mafyaları,
yarattıkları kömür mafyaları gözümüzün önünde işçi
katlediyor, işçi katleden şirkete tutup yine para aktarıyorlar
değerli arkadaşlar. Çürümüşlük bu boyutlara gelmiş durumda.
Toplu konut ve imar alanı çok önemli bir
sektör. Bir Toplu Konut İdaresi var, yolsuzluğun kalesi hâline
getirildi değerli arkadaşlar. İki yöntemleri var, ya 4734
sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihale yapacaklar ya
hasılat paylaşımı. 4734 sayılı İhale
Kanunuyla ihale yaptıklarında şartname yazıyorlar.
Yandaş mı? İstediği gibi yapıyor, fahiş kârlar
elde ediyor. Muhalif bir iş adamı mı aldı? Sen bu
şartnameye göre nasıl bunu yapmazsın? diyor. Bu muhalif iş
adamlarını çökertiyorlar, sonra yarım kalmış projeyi
tekrar ihaleye çıkarıyorlar. İşin diyelim yüzde 70i
bitmiş, rapor tutuyorlar Yüzde 20si bitmiş. diye, onun üzerinden
fahiş kârları yandaşlarına aktarıyorlar.
Bir de hasılat paylaşımı modeli
buldular, sanırsınız bunların hepsi mucit. Ya,
bildiğiniz kat karşılığı inşaat
sözleşmesi. Hasılat paylaşımında arsa kimin? Devletin.
Binayı kim yapacak? Yandaş. Devletin payını düşürmek
için kamuya ait en kıymetli arsaların fiyatlarını dörtte 1
oranına düşürüyorlar, inşaat maliyetlerini 2 katına
çıkarıyorlar, sonra bir bakıyorsunuz Ataşehirde arsa yüzde
30la gitmiş, Ataköyde yüzde 35le gitmiş; bunların hepsi yüzde
70le gitmesi gereken arsalar. Yani buradan 100 konut çıkacaksa 70i arsa
sahibine, 30u inşaatçıya gitmesi gerekirken yandaş
işlerinde nasıl oluyor? 100 daire çıkıyor 70i
yandaşa, 30u devlete gidiyor. O 30u da kırpıyorlar,
yontuyorlar, bilmem ne yapıyorlar
TOKİ nereye geldi bugün? TOKİ
batma noktasına geldi. Hakkında açılan davalar
gırtlağına geldi. İnşaat maliyeti yok, vergi ödemiyor,
arsa maliyeti yok, her şeyden düşürülmüş; TOKİ bugün batma
noktasına geldi.
Belediyelerdeki imar uygulamaları rezalet.
İstanbula bir bakıyorsunuz, Ankaraya bir bakıyorsunuz rezalet;
trafiğin içerisinden çıkamıyoruz. Yeşil alanların
konut imarına açılması, 5 katlık yerlere yandaşsa 35
kat hak verilmesi, bunların üzerinden zengin edilmesi, sonra o
yandaşların asansörlerde işçileri katlederken bunların
sessiz kalması
Rezaletin bini bir paraya gelmiş. Bir kentsel
dönüşüm yasası çıkardılar. Bu, yandaş adına,
gariban gecekonducunun kentsel gasp yasasına döndü. Bugün İstanbulda
aynen bu şekilde uygulanıyor.
Gelelim özelleştirmeye; mafya tipi, yağma
tipi, hırsız tipi özelleştirmelere. Özelleştirirken bize ne
dediler? Biz dedik ki: Yapmayın, temel kamu hizmetlerini
özelleştirmeyin. Arkaik kafalar sizi, liberalizm bunu gerektiriyor. Ne
diyorlardı özelleştirirken? Hizmet kalitesi artacak, istihdam
artacak, fiyatlar düşecek, rekabet artacak, dünya cennet olacak, Türkiye
zengin olacak
Hangisi oldu? Hizmet kalitesi yükseldi mi? Elektriğe,
TELEKOMa, doğal gaza bakın, elektrik arızası oluyor, üç
güne gelmiyorlar. Fiyatlar düştü mü? Dünyanın en yüksek temel kamu
hizmetleri fiyatlarını gelirimize göre kullanıyoruz.
İstihdam arttı mı? Bakın TELEKOMa, özelleştirilmeden
önce 60-70 bin kişiyle çalışıyorlardı, bugün
inmişler 25 bin kişiye. Fiyatlar düştü mü? Hangisi
gerçekleşti? Siz bu ülkeyi kandırmadınız mı? Bu
ülkenin millî servetini bir de yabancılara satarken bu ülkeyi
dolandırmadınız mı?
Özelleştirme Kanunu diyor ki: Bir şey
özelleştirildiğinde değerleme raporunu açıklamak
zorundasın. Burada tüyü bitmemiş yetimin hakkı var,
değerini bil, ona göre sat. Hangisinin değerleme raporu açıklandı
sayın bakanlar? TELEKOMun değerleme raporu açıklandı
mı? TEKELin değerleme raporu açıklandı mı? TEKEL ne
kadar ediyor? Bak, TEKEL ne kadar ediyor? Bir tane alkol fabrikamız
vardı. 285 milyon dolara yandaş iş adamına sattılar. Yandaş
iş adamı 285 milyon dolara aldığı fabrikayı dokuz
ay sonra kaça sattı? 1 milyar dolara sattı, 1 milyar dolara. Hangi
ticari işte dokuz ayda 300 milyon dolar koyup 1 milyar dolar
kazanıyorsunuz? Bu, devleti kazıklamaktır; bu, halkı
kazıklamaktır; bu, halkı soymaktır. İhanet
arıyorsanız buralarda arayın. Ondan sonra o yandaştan alan
da bir buçuk yıl sonra bir yabancıya 2,5 milyar dolara sattı.
Madem bu fabrika 2,5 milyar dolar ediyordu niye 300 milyon dolara
sattınız? Yazık günah değil mi bu insanlara? Şimdi
Döviz bozdur. diyorsunuz. O soyan iş adamlarınız bozsun, o çalan
iş adamlarınız bozsun. Gariban halk niye bozuyor?
Şimdi, TELEKOMu sattılar. TELEKOM
Türkiye'nin en yüksek vergi ödeyen kurumu. 4 milyar lira -eski parayla 4
katrilyon- brüt kârı var. TELEKOM satılırken vergi oranı
neydi? Yüzde 30. 4 milyar liradan 1,2 milyar lira vergi ödemesi gerekiyordu bu
TELEKOMun. Sattılar, altı ay sonra vergi düştü yüzde 20ye. Ya,
bir senede zararı 400 trilyon maliyenin. Madem satıyorsun, ya
Vergisi aynı kalacak. de ya yüzde 20ye düştüğünde sat. Yirmi
beş yıllık gelirine sattınız bunu. 10 katrilyon para,
10 milyar zarar bu ülkeye. Yazık günah değil mi, Hariri ailesine bu
gariban halkın 10 katrilyon parasını veriyorsunuz? Yazık
günah değil mi? Bu TELEKOMu satıyorsunuz, satarken dediniz mi her
abone başına 20 lira sabit ücret koyacağız? 20 milyon
abonesi var, 20 lira sabit ücret koyduğunuzda 400 trilyon eder; yazık
günah değil mi? Böyle bir soygun yapmaya hakkınız var mı?
Bunları size kimse söylemeyecek mi?
TELEKOMu satamazdınız zaten, Anayasaya
göre satamayacağınız için kiraladınız.
Kiralanmış TELEKOMun gayrimenkulleri gözünüzün önünde
satılıyor. Nasıl sessiz kalırsınız, nasıl
vicdandır bu! O, kiralanmış bir gayrimenkul. Kiralık bir
evi satabiliyor musunuz ki bu TELEKOMu alanlar getirdi arsalarını
gözünüzün önünde satıyor, uyuyor mu Hazine? (CHP sıralarından
alkışlar)
Arkadaşlar, Devlet Demiryolları
Öyle
rezil bir şey yapıyorlar ki Devlet Demiryollarında. İhale
yapıyorlar mesela 1 katrilyonluk; 20 iş kalemine 10 kat fiyat, 20
iş kalemine onda 1 fiyat. O 10 kat fiyatlı işleri bitiriyorlar,
sonra Ben yapamadım. diyor. 10 kat kâr etmiş, onda 1e gelince
yapamıyorlar; hadi bakalım ikmal ihalesine. Bir proje, 1
milyarlık proje 4 milyar liraya çıkıyor, bu yandaş iş
adamlarına gidiyor. Yandaş iş adamı kim? Ankaranın 8.
Ağır Ceza Mahkemesi ve 11. Ağır Ceza Mahkemesinin
Yargıtayda kesinleşmiş kararı var. Muhafazakârım.
diyorlar ya, o muhafazakâr iş adamları rüşvet olarak hayat
kadınlarını bürokratlara vermiş. Ben demiyorum, mahkeme
kararı diyor. Bu kadar iğrenç, bu kadar mide
bulandırıcı, bu kadar yüz kızartıcı suçlar
mahkeme kararına bağlanmış. O yandaş iş
adamları nerede? Hâlâ kamu ihaleleri pazarlıyorlar, hâlâ kamu
ihalelerini alıyorlar. Hayat kadınlarını, bu
Muhafazakârım. diyen, sadece kârını bilen bu iş
adamları, muhafazakâr bürokratlara hayat kadınlarını
rüşvet verecek, sonra kamu ihalelerini alacak. Ayıptır yahu!
Ayıptır, günahtır, yazıktır! (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) Delilin var
mı, bunları bu kadar
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Yazıktır!
Ayıptır! Mahkeme kararı var, hiç itiraz etmeyin.
ŞAHİN TİN (Denizli) Bir dakika
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Mahkeme kararı
var; sorumluluk sizin, bakarsınız, öğrenirsiniz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Bu kadar
bağırırken senin delilin var mı, baksana bir önce!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Mahkeme kararı
var, Yargıtaydan kesinleşmiş, otelde görüntüleri var.
ŞAHİN TİN (Denizli) Bence iftira
atıyorsun, iftira!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Hiç boşuna
itiraz etmeyin.
ŞAHİN TİN (Denizli) İftira
atıyorsun!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Açın mahkeme
kararlarına bakın. Elbette ki
ŞAHİN TİN (Denizli) Bak bak buraya.
İftira atıyorsun, bu kadar da olmaz yani!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bak kardeşim,
İftira atıyorsun. diyenin son hâlini gördük, bence hiç girme o
işlere. Mahkeme kararı var. diyoruz, tamam mı?
ŞAHİN TİN (Denizli) Tamam,
çıkar.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Hah, mahkeme
kararı var, hiç boşuna partizanlık yapma.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Mahkeme
gereğini yapmış o zaman. Bunları konuşup, bir de
bağıra bağıra dillendirmenin bir anlamı yok.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Geldik bunların
mega projelerine. Mega proje yapıyorlar. Yahu, mega proje batık
devlet projesidir normalde. Bir devlet vergi toplar, alır vergisini,
gider, aslan gibi yatırımını yapar, tesisini açar, satar
veya beleş verir halkına. "Mega proje dedikleri ne?
Yap-işlet-devret projesi. Parayı kendi ödemeyecek, kurdelesini
kesecek, gelecek hükûmetlere çakacak maliyetini. Ne yapıyor
yap-işlet-devretleriyle? Üçüncü havalimanı, üçüncü köprü, üçüncü
bilmem ne
ŞAHİN TİN (Denizli) Karşı
mısın yapılmasına, onu söyle.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Kim yapıyor? Sen
yapmıyorsun, onu gelecek nesiller yapıyor. Sen kim, üçüncü
havalimanı yapmak kim! Yaptığın da ortada zaten. Kot
farkını indirmiş, 2 milyar doları koymuşsun. Aç Sayıştay
raporuna bak, sen de milletvekilisin, ben de; yalan mı söylüyorum?
ŞAHİN TİN (Denizli) Hayır
Karşı mısın? diyorum, onu söyle.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) İndirmediniz mi
kot farkını? Kot farkını indiriyorlar. İhaleye
çıkmışlar 90 metreden, kot farkı inmiş ihaleden sonra
60 metreye. 2 milyar dolar kimin yanında, kimin cebinde? Havuzcuların
cebinde. Havuzcular ne yapıyor? Oradan hakaret et muhalefete, iftira at
muhalefete. Hangileri yapıyor? O sütunların, o kolonların
hepsinin altında rüşvet parası var. Hani yirmi beş
yıllığına kiralanacaktı bu üçüncü havalimanı?
Yirmi beş yıllığına kiralanacak, yirmi beş
yıl süre başlamasın diye yeri teslim etmiyorlar. Yeri teslim
edilmeyen yere Sayın Tayyip Erdoğan gidiyor, temel atıyor. Yahu,
yer teslimi yok. Ayıp değil mi ya? Yer teslimi yapılmayan bir
projenin temeli atılır mı arkadaşlar? Temeli
atılır mı? Halk bunları bilmiyor. Niye? Çünkü
rüşvetçilerin eline geçmiş televizyonlar, gazeteler. Anlatamıyoruz
ki. Kürsüde anlattığımız zaman bile, artık kürsüyü
bile Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonunu bile kapattılar.
Peki, bu ekonomik durum nereye geldi değerli
arkadaşlar? Türkiye Cumhuriyeti çökertilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti
sömürgeleştirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti yabancıların
işgali altındadır. En stratejik sektörlerimiz, TELEKOMdan
tutun, bankalara kadar yabancılara geçmiş ve borç batağı
altındayız. Al işte Kalkınma
Bakanlığının rakamı, 422 milyar dolar borcumuz var.
Nasıl ödeyeceğiz? Normalde TELEKOM ödeyecekti. Hani o
beğenmediğiniz seksen yıllık cumhuriyet hükûmetlerinin
satmadığı TELEKOMun paralarıyla biz hazineden ödüyorduk.
TELEKOM kimde? Hariride. Üstelik Hariri bu TELEKOMu batırdı
mı, yarın gelecek TELEKOM bunların önlerine, borçla TELEKOMu geri
almak zorunda kalacaklar; buradan uyarıyorum. 422 milyar doları
nasıl ödeyecektik? TEKELle. Kimde? Texaco diye bir şirkete
geçmiş. Bankalar kimde? Amerikan, Japon, İngilizlerde, borsanın
yüzde 63ü yabancılarda, gariban kasaplarla berberlerin dişinden tırnağından
artırılanla mı 422 milyar dolar ödeyeceksiniz? Dünyada bütün
fonlar geri çağırılıyor. Geçti o beleş günler. Dolar
geldi 3,5 liraya; 4,5a da gidecek, 5e de gidecek sizin yüzünüzden. Siz
Türkiye Cumhuriyetini tabutlamaya çalışın. Nasıl tabutluyorsunuz?
Sanki on üç yıldır çok iyi iş yaptınız, on üç
yıldan sonra bir de tek başına çok iyi iş yapmaya
çalışıyorsunuz. Anayasayı getireceksiniz de
Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti
tabutlanıyor. Türkiye Cumhuriyetindeki eğitimin sonuçları, bu
ekonomik sonuçlardan daha tehlikeli; bu kadar geriye gittik. Ne
yaptığınızı sanıyorsunuz? Siz bir milletin
kaderini -sizi milletvekili olarak kimin yazdığını
bilmiyorum, tahmin ediyorum, girmeyeceğim- buna mı vereceksiniz;
yasamanın, yürütmenin, yargının yetkisini? Hangisinde iyisiniz?
Yargıda dökülmüşsünüz, yürütmede boğazınıza kadar
yolsuzluktasınız, yasamada bütçe görüşmesi var, 10 tane
milletvekili yok. Bütün bu halkın iki bin yıllık, üç bin
yıllık birikimini alacağız, bir Anayasa düzenlemesiyle bir
kişiye vereceğiz, öyle mi? Sanki çok iyi iş yaptınız,
bir kişiye vereceğiz.
Türkiye Cumhuriyetinin tabutlanmasına izin
vermeyeceğiz, Türkiye Cumhuriyetinin vatanının bölünmesine izin
vermeyeceğiz, kardeşliğimizin zarar görmesine izin
vermeyeceğiz. Bu memleketi size böldürmeyeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar) İlla eşit, özgür,
kardeşçe, birlikte bu vatanda yaşamayı isteyeceğiz.
Yazıktır, bu memlekete bunu yapamazsınız. Şimdiye
kadar yaptığınız bütün işlerde ortak duygularımızı
referans gösterdiniz. Arkadaşlar, İslam dini zarar gördü, İslam
dini. Şu konuşmalarıma bakın. Bakın, kimler nasıl
zarar veriyorlar. Var mıdır İslamda haram yemek, var
mıdır hak yemek, var mıdır kul hakkı yemek,
ayrımcılık yapmak, kem gözle bakmak, iftira atmak, haram parayla
medya kurmak, muhaliflerini susturmak? Eğer kendinize çok inanıyorsanız,
bırakın, eşit rekabet edelim.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyetinin
durumu çok ağırdır. Hepimiz bu milletin milletvekiliyiz.
Anlıyorum, parti disiplinimiz vardır ama sizlerden ricam şu:
Türkiye Cumhuriyeti iyiye gitmiyor. Ne olur, bu halkın, bu ülkenin
geleceği için, hiç kimse vicdanını bir yere emanet etmesin,
vicdanlarımızla ülkeyi kurtaralım.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğdu.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın İnceöz
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, az evvel hatip, konuşması içerisinde çok ilzam ve itham
edici beyanlarda bulunmuştur. Bunlara karşı cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın İnceöz, size
sataşmadan iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
dördüncü tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; az evvel hatibi dinlerken,
gerçekten, hangi ülkeyi, hangi tabloyu çizdiğini
Gerçekten yani
inanamadım bu sözlerine. Öncelikle şunu tavsiye etmek istiyorum:
Burada çok ilzam ve itham edici ve kendisini de müfteri konuma düşürücü
şekilde birçok iddiada bulundu.
Şunu özellikle söylüyorum: Varsa bildikleriniz,
varsa belgelendirici, belgeler, bilgiler, neyse; bunlarla ilgili öncelikle
şunu tavsiye ediyorum: Savcılığa suç duyurusunda bulunun bu
konuda somut şeyler varsa.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Rüşvetin de
belgesi yok, sizin yaptıklarınızın da belgesi yok.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Ama
çıkıp da burada bütün bunlarla ilgili, yapılan işlerle
ilgili; bugüne kadar Hükûmete karşı yolsuzluk vesaire gibi
ithamlarınız, yapılan ihaleler, özelleştirme süreçleri;
bunlarla ilgili böyle iddiaları buradan değil, varsa bildiğiniz
belgeleri, savcılığa suç
Kendinizi savcının yerine ve
yargılamaları yapmış gibi, kararı vermiş gibi
Burada, böyle, Türkiyenin genelinde bütün yapılan işlere
karşı bu olumsuz yaklaşımınız, böyle bir
algı oluşturmanızı özellikle, kabul etmemiz mümkün değildir.
Bütün iddialarınızı ispatlayın, aksi takdirde kendiniz bu
konuda müfteri duruma düşeceksiniz.
Biraz evvel söylediğiniz gayriahlaki
beyanları, öyle bile olsa, velev ki dosya içerisinde, münderecatında
bunlar geçmiş dahi olsa, bunu, özellikle sizin ağzınızdan,
burada, bu kürsüde, milletin kürsüsünde dillendirmenizi
yakıştırmadığımı özellikle belirtmek
istiyorum.
Türkiyeyi tabutlamak, tabuta koymaktan bahsettiniz
ve Türkiyeyi böldürmemekten bahsettiniz. Bugün Kurucu Genel
Başkanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız ve
bizlerin de söyleminde her gün şunu söylüyoruz: Tek millet, tek bayrak,
tek vatan. Bütün bu vurguları yaparken Türkiyeyi neye karşı
nasıl bir böldürtmeden, her gün bu teklikten, birlikten beraberlikten
bahsederken
Ayrıca bunun da aziz milletimize, 79 milyonu bir ve beraber
ortak yaşamayı kader edinmiş milletimize karşı ve
bizlerin söylemine karşı da çok büyük bir haksızlık
olduğunu da özellikle belirtmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İnceöz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, buyurun.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
konuşmacı konuşmasında müfterilikle beni itham etmiş
ve şahsıma sataşmıştır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Müfteri
olursunuz. dedim, İspat edin. dedim.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) 69uncu maddeye göre cevap vermek istiyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Efendim, bu
beyana açıklık getirmem gerekmektedir. Dedim ki: Bunu ispat etmeniz
gerekir, aksi takdirde müfteri buradaki beyanlarınızla böyle bir
algı oluşturmanız bir haksızlıktır bu insanlara
karşı. Varsa bilgi ve belgeleriyle savcılığa suç
duyurusunda bulunun dedim, bu da sataşmayı gerektirecek ya da
açıklamayı gerektirecek bir durum değildir.
Takdirlerinize arz ederim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Efendim, birine
Müfteri. demek açık sataşmadır, Tüzük hükmü açıktır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ağır
hakaret bütün konuşmalarda, beyanlarda saklı.
ŞAHİN TİN (Denizli) Bu,
ağır hakaret, bunun sözleri hakaret değil, öyle mi?
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, buyurun.
İki dakika size söz vereceğim ama yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin. Son söz sizin.
ŞAHİN TİN (Denizli) Ya, biraz
adaletli davranın ya, bu kadar olmaz ya.
BAŞKAN - Buyurun.
6.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, olan bir şeyi söylemek müfterilik değildir.
Sayın İlknur Hanım -nezaketsizlik
etmem istemem bir kadın milletvekiline- Ankaradaki ağır ceza
mahkemelerinin kararlarını size göndereceğim. Tavsiyem de
şudur: Bana çok Müfteri. diyen oldu, hepsine de belgeleriyle cevap
verdim.
İkinci mesele: Madem böyle
iddialarınız var, adalete gidin. diyorlar. Kömür raporunu götürdüm,
adalete verdim. O kadar açık yolsuzluk olmasına rağmen dava bile
açtırılmadı, sonra dava açtırmayanı tutukladılar
FETÖcü diye, o hâkimi tutukladılar FETÖcü diye ama o hâkim, o savcı
tutuklanmadan önce HSYKya ve Yargıtaya gönderildi ödül olarak kömür
yolsuzluğunda. Adalete gidin. diyorsunuz, değil mi? Evet,
haklısınız, adalete gidelim. Siz 4 bakanınızı
adalete gönderdiniz mi, gittiler mi adalete? (CHP sıralarından
alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Biraz evvelki
beyanlarınızla hiçbir ilgisi yok.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Gitti mi? İlknur
Hanım, rica ediyorum, Adalete gidin. diyorsunuz ya -pratiğini sizde
gördük- 4 bakanı adalete gönderdiniz mi, madem adalete bu kadar
güveniyorsunuz?
Ayrıca gidecek bir adalet
bıraktığınızı düşünüyor musunuz? Niye
biliyor musunuz? Bu, sizin kötülüğünüze. Gidilecek bir adalet
kalmış olsaydı bu anlattığım rezil yolsuzluklar
bu kadar üst üste gelmezdi ve Bunu adalete götürün. diyorsunuz ya, bu
anlattığım o hayat kadınlarının rüşvet
edildiği, verildiği operasyonu kim yaptı biliyor musunuz? Hanefi
Avcı yaptı. Hanefi Avcı bu operasyonu yaptıktan sonra ne
oldu? Hanefi Avcı gibi sağcı bir Polis Müdürünü
aldınız, Devrimci Karargâh diye bir devrimci örgüte montelediniz,
adamı içeri attınız. Kim attı? Eski ortaklarınız
attı. Onun için adaletten konuşması gereken, haktan
konuşması gereken son partisiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Erdoğdu.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, üçüncü konuşmacı
Gaziantep Milletvekili Sayın Akif Ekici.
Süreniz altı dakika Sayın Ekici, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AKİF EKİCİ
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, GAP İdaresi
bütçesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu ve bizleri televizyonları
başında izleyen halkımızı saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önceki konuşmacı arkadaşım
sizleri çok iyi şekilde özetledi, izah etti. AKP Grup Başkan Vekili
Hanımefendi Yargıya gidin. dedi. Bu konuyla ilgili, kömür
dosyasıyla ilgili 2010 yılında ben de gittim yargıya,
KİT Komisyonu üyesiydim. 2010-2016 çıt yok. Yani klasik bir söylem,
iki şey biliyorsunuz, biri şu: Yargıya gidin, savcıya
gidin. İkincisi: Yüzde 50 oy almadık mı? Başka bir
bildiğiniz yok zaten, bunları söyleyip geçiştiriyorsunuz.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Siz
alın siz de söyleyin.
AKİF EKİCİ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, değerli arkadaşlar; GAP, yirmi yedi yıldır
bu ülkenin hayali şeklinde gelişiyor ama sulama alanı olarak 1
milyon 800 bin hektarın açılması gerekiyor, bu sayıya bir
türlü yaklaşamadık. Bırakın bu sayıyı
yakalamayı, bu sayıya yaklaşamadık bile. 2003ten 2015e
kadar 259 bin hektar sulama alanı açılmış. Yani on üç
yıldan beri sizin döneminizde hiçbir şey yapılmamış.
GAP bütçesini artırdık. diyorsunuz, doğru, artırmaya
çalışıyorsunuz ama işçilerin, işsizlik sigortası
tasarrufundaki parayı GAPa aktarıyorsunuz ama bir türlü GAPa
harcamıyorsunuz. Neye harcıyorsunuz? İnşaat, duble yol gibi
rant getiren, içinde vurgun olan işlere harcıyorsunuz. Çünkü genel
yapınız bu.
Değerli arkadaşlar, işlerin
doğru gitmediği tek GAP da değil, ülkemizde de iyi gitmiyor. Ben
şu Hükûmete soruyorum, Hükûmetten kimse var mı bilmiyorum,
devamlı boş duruyor bu salonlar da: Cumhurbaşkanınıza,
Başbakanınıza, ey değerli bakanlar demiyor musunuz Bu
ülkeyi nereye götürüyoruz? Neden ateş çemberinin içerisine atıyoruz?
Bu insanlar buna layık mı? Neden reva görüyorsunuz? demiyorsunuz o
size talimat veren yukarıdaki reisinize? Değerli arkadaşlar, bu
işler biter, bakanlık biter, milletvekilliği biter. Bu ülkede
yaşayacağız. Yarın torunlarınızın yüzüne
nasıl bakacaksınız? Bunları niçin söylüyorum? İzah
edeceğim birazdan. Neden söylüyorum, neden bu kadar içim dolu?
İSMAİL AYDIN (Bursa) Genel Kurul bu
tarafta, Genel Kurul.
AKİF EKİCİ (Devamla) Bir Türkiye
Cumhuriyeti devleti vatandaşı olarak, bırakınız
milletvekilliğini, bir Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı
olarak içim dolu.
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Hizmetlerimiz oldu.
AKİF EKİCİ (Devamla) Boş
konuşma, boş konuşma oradan. Ben boş konuşan
insanı konuşturmam.
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Sen boş
konuşuyorsun. Genel Kurula hitap et.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Hadi oradan!
AKİF EKİCİ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, barış süreci, çözüm süreci diye
çıktınız ortaya; PKKyı palazlandırdınız,
seyyar mahkemeler kurdunuz, Habur şovlarını sahiplendiniz,
operasyon yetkisini askerden aldınız, valilere Terörist faaliyetleri
görmezden gelin. dediniz. Bu süreçte şehirlere hendekler
kazıldı, bombalar, mayınlar döşendi; sonra,
güneydoğunun hâlini gördük.
IŞİDe Öfkeli gençler. dediniz,
kanlı eylemlerine İsyankârlık. dediniz, tedavilerini
Türkiye'de yaptırdınız, lojistik ve mühimmat desteklerini
verdiniz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kim verdi o
elindeki kâğıdı?
İSMAİL AYDIN (Bursa) Yalan
yanlış şeyler söyleme.
AKİF EKİCİ (Devamla) Benim
şehrim Gaziantepte de kanlı eyleme katılan teröristleri tedavi
ettirdiniz, tekrar savaşmak için gönderdiniz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) İyi çeviri
yapamamışsın.
AKİF EKİCİ (Devamla) 15 Temmuzda
FETÖ Meclise bomba attı, halkına kurşun yağdırdı;
siz de pişkin bir şekilde Ne istediyse verdiğimiz cemaat bizi
kandırdı. dediniz, Cemaat devlete sızmış. dediniz.
Ne cemaat sizi kandırdı ne de devlet size sızdı. Devlete
cemaati siz yerleştirdiniz, siz, siz yerleştirdiniz. Cemaati devlete
siz yerleştirdiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) Cemaat
sizin içinizde.
AKİF EKİCİ
(Devamla) FETÖ/PDY çatı iddianamesinde, bakın,
Cumhurbaşkanı -o zaman Başbakan- ne diyor; okyanus ötesine
teşekkür gönderiyor, 2010 referandumu için Örgüt devlet içinde çok
ileriye taşındı. diyor. Yani, 2010da devleti altın
tepsiyle örgüte verip üstüne de teşekkür ettiniz. Bu ne
aymazlıktır değerli arkadaşlarım? Bunları
göremiyorsanız ben size daha ne söyleyeyim?
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun)
FETÖden tutukluları niye alkışlıyorsunuz o zaman?
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Siz hâlâ destekliyorsunuz, hâlâ.
AKİF EKİCİ
(Devamla) Yaverleriniz, belediye başkanlarınız,
atadığınız valiler, milletvekilleriniz FETÖcü
çıktı; byLockcu bakanlarınızın olduğu
söyleniyor.
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun)
Başdanışmanı söyle.
AKİF EKİCİ
(Devamla) Bir CHPli danışman FETÖcü oldu diye, FETÖden
tutuklandı diye kıyamet koparıyorsunuz. Utanmasanız CHPye
FETÖcü. diyeceksiniz. Bu kadar aymazlık olur mu değerli
arkadaşlar?
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Papağan gibi aynı şeyleri söylüyorsunuz.
SALİH CORA (Trabzon)
FETÖyü eleştirirken Genel Başkanınız...
İSMAİL AYDIN (Bursa) Yeni şeyler
söyleyin, papağan gibi orada ezbere hep aynı şeyleri
söylüyorsunuz.
AKİF EKİCİ (Devamla)
Cumhurbaşkanı, aynı menzile giden farklı yollardan biri
olarak gördüğünüz bu yapı için diyor ki
Aynı menzil nedir
değerli arkadaşlarım? Aynı menzil nedir? Nedir aynı
menzil? İzah edin, biri çıksın, izah etsin. Aynı menzile
gidiyoruz, aynı menzile gidiyoruz. diyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İSMAİL AYDIN (Bursa) Parti meclisi
üyelerini niye atmadınız partiden? FETÖcü çıkan parti meclisi
üyelerini niye atmadınız?
AKİF EKİCİ (Devamla) AKPnin de,
FETÖnün de menzili budur değerli arkadaşlarım. Ama, CHP var
olduğu sürece bu ülkeyi bölmekle ilgili hiçbir adım
atamayacaksınız, hiçbir hayaliniz gerçekleşmeyecek. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Cumhuriyeti yok etmek için ortaya
çıkmışsınız, bu hayaliniz gerçekleşmeyecek, bunu
burada bilesiniz, bunu burada bilesiniz.
İSMAİL AYDIN (Bursa) CHP var olduğu
müddetçe muhalefette devam edecek böyle. Siz bu zihniyette olduğunuz
müddetçe böyle devam edersiniz.
AKİF EKİCİ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, niye 17-25 milat diyorsunuz? Nedir 17-25 milat?
Neydiniz, 17-25 milattan önce hepiniz FETÖcü müydünüz? Bunu mu
kabulleniyorsunuz yani? (CHP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) Hayır,
öyle bir şey yok.
AKİF EKİCİ (Devamla) Ne diyorsunuz
yani 17-25 Aralık nedir? Nedir 17-25 Aralık, halkımıza
izah edin, bize izah edin. Nedir 17-25 Aralık değerli
arkadaşlarım?
İSMAİL AYDIN (Bursa) Hâlâ
öğrenemediysen izah edecek bir şey yok. Hâlâ öğrenemedin mi sen?
Ne olduğunu görmedin mi? Hâlâ görmedin mi?
AKİF EKİCİ (Devamla) Buna cevap
verin, buna cevap verin, veremezsiniz. 17-25 Aralık tarihine kadar neden
iç içeydiniz? Ne zaman yolsuzluğunuzu meydana çıkardılar, ne
zaman yolsuzluğunuzu meydana çıkardılar, koltuğunuzu
irdelemeye başladılar
İSMAİL AYDIN (Bursa) FETÖcüler senin
söylediğini söylüyor. FETÖcü söylüyor onu.
AKİF EKİCİ (Devamla)
o zaman
çıktınız ortaya, o zaman çıktınız ortaya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL AYDIN (Bursa) FETÖcüler söylüyor
onu.
AKİF EKİCİ (Devamla)
FETÖ
hareketi diye gittiniz. Şimdi de bu ülkeyi başka tarikatlara teslim
etmek istiyorsunuz.
İSMAİL AYDIN (Bursa) FETÖcülerle kol
kolasın işte, aynı şeyleri söylüyorsun.
AKİF EKİCİ (Devamla) Bu ülkeyi
Cumhuriyet Halk Partisi olduğu sürece ne bölebileceksiniz ne bir
başka tarikata teslim edeceksiniz. Başka tarikatların bu ülkede
yaşama şansı yoktur değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ekici, teşekkür
ederiz.
AKİF EKİCİ (Devamla) Haddinizi
bileceksiniz, haddinizi bileceksiniz.
SALİH CORA (Trabzon) Sen haddini bil.
AKİF EKİCİ (Devamla) Öncelikle
bakanlara söylüyorum, haddinizi bilip davranacaksınız.
SALİH CORA (Trabzon) Kürsüde
konuşmasını öğren.
AKİF EKİCİ (Devamla) FETÖnün
paraları dolaşıyor piyasada, FETÖnün. FETÖ amblemli paralar
dolaşıyor, şu anda alışveriş yapılıyor
o paralarla. Kimin adına bastınız? FETÖnün adına bastınız,
FETÖnün.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Parti meclisi üyene
sor bakalım onların hepsini. Parti meclisi üyene sor.
AKİF EKİCİ (Devamla) Bak, burada
yazıyor, yazıyor. FETÖ yazıyor burada, bak.
BAŞKAN Sayın Ekici
AKİF EKİCİ (Devamla) FETÖ
yazıyor, FETÖnün paraları piyasada dolaşıyor değerli
arkadaşlarım. Haddinizi bileceksiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ekici.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Genel
Başkanın danışmanına sor sen onu.
BAŞKAN Sayın İnceöz
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, kayıtlara girmesi adına söylüyorum. Az evvel hatip, çok
kışkırtıcı bir konuşma gerçekleştirdi,
özellikle cumhuriyetle ilgili bir problemimiz olduğu söyleminde bulundu. Biz,
AK PARTİnin cumhuriyetle, rejimle ilgili hiçbir problemimizin
olmadığını, rejimin adının cumhuriyet
olduğunu, sistemle ilgili bir tartışmanın olması
gerektiğini her fırsatta söyledik. Sanki bu ülkenin birliğine,
beraberliğine, bölünmez bütünlüğüne karşı bir tavır
içerisindeymişiz gibi gösterilmeye çalışılıyor; bu
algı, bile isteye gerçekleştirilmeye çalışılıyor.
Bunları topyekûn reddettiğimizi özellikle belirtmek istiyorum.
Rejimin adı cumhuriyettir; bir sistem
tartışmasıdır. Tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek
devlet söylemini de biz boşuna söylemiyoruz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Orada bir
de tek dil var Sayın İnceöz, tek dil, onu da atlamayın.
Dili niye atlıyorsunuz?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bugün bu
söylemin önemi şuradadır
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) O, dört
değil sizin bildiğiniz orada, beş o; orada dil de var. Dili
niye atlıyorsunuz?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Türkiyeyi
böldürmeye çalışanlara karşı bu söylemi biz uzun süredir
söylüyoruz. Bu Parlamentonun temsilcilerinin de bu söylemin arkasında
duracak şekilde eylem ve sözlere hâkim olacak dili kullanması
gerekmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İnceöz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben bizim
hatibimizin yaptığı konuşmadan, Adalet ve Kalkınma
Partisine mensup sayın milletvekillerine cumhuriyet düşmanı
olmakla ilgili bir itham anlamadım. Zira, cumhuriyet her yerde var.
Cumhuriyet İranda da var, Libyada da var, her yerde var.
Hatibimizin kastettiği olsa olsa şudur:
Bizim için cumhuriyeti anlamlı kılan onun laik niteliği ve hukuk
devleti olma özelliğidir. Böyle baktığımız zaman da
Adalet ve Kalkınma Partisinin kimi kurucularının laiklikle,
cumhuriyetin niteliğiyle ilgili ettiği lafları burada söylemeye
kalksak sabahı buluruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Şimdi dördüncü konuşmacı Sivas
Milletvekili Sayın Ali Akyıldız.
Süreniz altı dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ AKYILDIZ (Sivas)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım,
basınımızın ve Meclisimizin çok kıymetli emekçileri ve
ekranları başında bizleri izleyen çok değerli
yurttaşlarım; ben de hepinizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle
selamlıyorum.
Ben konuşmama başlamadan önce, geçen
yıl yine burada, bütçe görüşmelerinde DAP projesiyle ilgili
konuştuğumda, Sayın Kalkınma Bakanına, 2011
yılında Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin Sivası DAP
projesinden çıkarmasının doğru
olmadığını ve Sivasın tekrar DAP projesine
alınması gerektiğini söyledim. Bu yapıcı
muhalefetimizi dikkate alarak Sivası tekrar DAP projesine almış
olmalarından dolayı, Sivasın, halkın bir vekili olarak
Sivas halkı adına teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Maliye
Bakanımızın burada yapmış olduğu bütçe sunuş
konuşmasında Hükûmet olarak 23 ili kapsayan Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi Cazibe Merkezleri Programını
başlattık. 12 milyar kaynak ayırdık. Bu kaynağın
10 milyarını doğrudan yatırımlara ve 2 milyar
lirasını da cazibe merkezleri programı kapsamında,
tarım dâhil reel sektöre verecek şekilde kaynak ayırdık.
demişti.
Hükûmetin bu 23 ili cazibe merkezi olarak
ayırmasını ve teşvik programına almasını ben
de önemsiyorum ve katkı sağlayacağını
düşünüyorum.
Bu bağlamda, Sivasımızın,
verdiği göç ve ekonomik göstergeler itibarıyla 23 ile benzerlik
gösterdiği, hatta bazılarından da daha geride olduğu
gerçeğinden hareketle, Sivasımızın da bu teşvik
programı kapsamına dâhil edilmesi, şayet Sivası tamamen
dâhil edemiyorsanız, en azından, yeni kurmuş olduğumuz
Sivas Demirağ Organize Sanayi Bölgesine yapılacak
yatırımların ve teknolojik yatırımların bu
kapsama alınması son derece önemlidir.
Tekrar söylüyorum: Sivasımızın da
teşvik kapsamına alınmasını Hükûmete buradan
öneriyorum.
Yine, Sayın Maliye Bakanımızın
burada yapmış olduğu konuşmasını da aynen buradan
okuyorum: Hükûmetlerimiz döneminde köylerimizin yol, altyapı ve
kanalizasyon yatırımlarına özel bir önem verdik. Daha önceki
dönemlerde ihmal edilmiş köylerimiz, bu dönemde ilk defa kapsamlı bir
yatırım hamlesiyle karşılaşmıştır.
diyor.
Şimdi, bu konuşmayı dinleyince ben
biraz hayal kırıklığı yaşadım. Acaba hangi
ülkeden bahsediyor? Türkiye Cumhuriyetinden bahsediyor gibi geldi bana ama ya
da bu bahsettiği ülke içerisinde Sivas var mıdır, onu da merak
ettim işin doğrusu.
Şimdi, Sivasın nüfusu -hep 2002yi baz
alıyorsunuz ya- 2000 yılında 755 bin iken, on dört yıl
sonra geldiğimiz noktada Sivasın nüfusu 600 binlere
düşmüştür. Bu göçün çok büyük bir kısmı da kırsalda
yaşanmıştır. Hani ozanımız diyor ya: Yolu
yoktur, suyu yoktur/ Yolu çamur, gelmez doktor/ Cahil isem bana haktır/
Ben köyümün delisiyim.
Şimdi, ozanın söylediği gibi
Sivasın köylerinde yaşayanlara neredeyse deli gözüyle
bakılmaya başlandı. Niye? Ya, yolu yok, suyu yok
Yaşanacak
ortam bırakmadığınız için Sivas göç vermeye devam
ediyor.
Şimdi, bakın, buradan resmî rakamlar
okuyacağım, resmî rakamlarla söyleyeceğim bu söylediklerimin
doğruluğunu: Sivas 1.233 köy merkezi ve 613 mezrasıyla tam 1.846
yerleşim yeri olarak Türkiyede 1inci sıradadır. Şimdi,
Sivasın bu yerleşim yerlerinden sadece 705 köyünde asfalt
vardır yani geri kalanlarda asfalt yok; ha, yolu da var dersek bin
şahit ister, yolu da yok. Diğer bir rakam vereyim, bunlar resmî
rakamlar, sizin rakamlarınız: Sivasın toplam yol ağı,
asfalt değil, toplam yolu 7.660 kilometredir; Sivasın asfalt olmayan
yolu 4.330 kilometredir. Yani hep Yol yaptık. diye övünüyorsunuz, daha
Sivasın yüzde 60ının yolu yok, asfalttan vazgeçtik, yolu yok.
Bu mu yaptığınız yollar, övündüğünüz yollar?
Şimdi, bu sene Sivas İl Özel
İdaresine gönderdiğiniz toplam para 135 milyar. Şimdi, bu 135
milyarın sadece 28 milyon 500 bin lirasını kırsala
ayırmışsınız. Bu kırsala
ayırdığınız parayla ne yapacağız diyorsunuz?
İçme suyu, asfalt, kanalizasyon, tarımsal sulama, kilit parke
taşı, sanat yapıları, iyileştirme ve onarım
yapacağız. diyorsunuz. Şimdi, ben bütün bunların hepsinden
vazgeçtim, bu 28 milyon 500 bin lirayla sadece asfalt yapmaya kalkarsanız
yapacağınız yol 400 kilometre. Elinizi vicdanınıza
koyun, böyle bir Sivas, Türkiyede yerleşim yeri bakımından
1inci ve on dört yıldır AKP iktidarları döneminde yok
sayılan, göç vermeye zorlanan ve köyleri hizmet verilmediği için
boşaltılan bir Sivas bunu hak ediyor mu?
Sürem bitti, konuşacak çok şey var ama
yetmiyor altı dakika. Buradan Hükûmete öneriyorum: Bu gönderdiğiniz
135 milyar liranın yanına hiç olmazsa bir 135 milyar daha koyun da
vicdan edin, Sivasa birazcık daha yol yapalım. Ondan sonra
kalkın Yol yaptık. diye övünün.
Değerli milletvekilleri, siz de
haklısınız. Niye? Sivasa hizmet vermeseniz de Sivas size yüzde
70 oy veriyor. Nasıl olsa Sivasın oyu çantada keklik, biz oy
alır, hizmet vermeyiz diye bakıyorsanız
yanılıyorsunuz. Sivasın 600 bin nüfusuna bakmayın,
Sivasın Türkiyede yaşayan nüfusu 7 milyonun üzerinde. O yüzden
eğer Sivası haritadan silerseniz Sivas da en kısa zamanda sizi
sandıkta silecektir diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Akyıldız. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, beşinci konuşmacı, Edirne
Milletvekili Sayın Okan Gaytancıoğlu.
Sizin de süreniz altı dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin GAPtan sonra en büyük
sulama yatırımı olan Konya Ovası Kalkınma İdaresi
Başkanlığının bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Çok merak ediyorum, Konyanın 12 tane
milletvekili var AKPden, kaç tanesi burada. Parmak kaldırın.
diyeceğim ama öğretmen değiliz. Peki, Niğdeden kimse var
mı, Nevşehirden, Karamandan, Yozgattan?
MUSA ÇAM (İzmir) Karamandan Sayın Bakan
var.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Bakan
Mersin Milletvekili, Bakan bizim, Karamanla falan ilgisi yok.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Çünkü 8 tane ili
kapsıyor. Nerede o milletvekilleri? Onlarla ilgili konuşma
yapıyoruz burada, burada kimse yok. Kaç kişisiniz? 316. Kaç
kişisiniz şu anda? 20 kişi yoksunuz. Önemli bir sulama
yatırımından bahsediyoruz, neredesiniz? Neyse
Az önce sevgili İstanbul Milletvekili
arkadaşım Aykut Erdoğdu TEKELin nasıl peşkeş
çekildiğini anlatmıştı. Bir konu eklemek istiyorum onunla
ilgili. TEKEL üç kuruşa satılırken, üç kuruşa
peşkeş çekilirken stoklarında tam 100 milyon dolarlık da
üzüm vardı. Bunu da söylemeden geçemeyeceğim.
Şimdi, bu sulama projesi çok önemli. Neden?
Tarım için su çok önemli, bölgenin çehresini değiştirmek
istiyoruz. Evet, Türkiye için su çok önemli. Burada, Akdenize dökülen
suların Konya Ovasında birleştirilmesi söz konusu ve Mavi
Tünelle, boşa akan 700 milyon metreküp suyun Konya Ovasına
akması söz konusu. Gerçi, daha akan bir şey yok. Paralar nereye
gidiyor? Paraların nereye gittiğini hepimiz biliyoruz, dünya kadar
faize gidiyor.
Güzel bir proje, tabii ki destekliyoruz çünkü sulu
tarım çok önemli. Bakın, çiftçimiz ne yapıyor? Suyu
çıkartabilmek için tam 36 bin tane kaçak kuyu açıyor bölgede. Bu
resmî rakam ama bize gelen bilgilere göre tam 50-55 bin tane kaçak kuyu var.
Demek ki suyu çekmek istiyor vatandaş, bu yatırımı bir an
önce bitirmek zorundayız. Bunun dışında, ben
araştırdım, eskiden, 15-20 sene önce 15 metreden, 20 metreden su
çıkarken artık 200 metreden su çıkıyor. Demek ki bölge için
su önemli. Üretici üretmek istiyor ama siz bir türlü suyu götüremiyorsunuz,
yatırım yapmıyorsunuz. Lafa gelince On dört seneden beri
çağ atlattık. diyorsunuz ama çiftçimiz, işçimiz, emeklimiz,
herkes kırsalı terk ediyor, kırsal boş kalıyor.
Ne yapmak istiyor peki çiftçi? Çiftçinin
istediği şey şu: Şeker pancarı tarımı yapmak
istiyor. Çünkü, şeker pancarı tarımı, Türkiye için çok
önemli, bölge için çok önemli. Bölgedeki polar şeker oranı
dediğimiz pancardan çıkan şeker miktarı yüksek. E, üretici
para kazansın, bırakın. Güzel kurumlarımız var ama siz
ne yapıyorsunuz? Kendi çiftçimize kota koyuyorsunuz.
İhtiyacımız olan beyaz şekeri bu sene şubat
ayında dışarıdan 80 bin ton olarak ithal ettik,
sıfır gümrükle ithal ettik hem de.
Özellikle, benim bölgemde cumhuriyetin ilk
fabrikalarından biri olan Alpullu Şeker Fabrikası var,
kapalı. Nasıl kapalı olabilir, neden üretmiyorsunuz? Çünkü, bir
şeker politikanız yok. 2006 yılında bu Hükûmet, şeker
pancarında fiyat bile açıklamadı. Şimdi diyeceksiniz ki
Açıkladık. Bakın bakalım hangi yılın
fiyatını açıkladınız, daha bunu bile bilmiyorsunuz.
2017nin fiyatını açıkladınız, 2016da fiyat yok.
Kadim ağabey bunu biraz sonra söyleyecek.
Evet, bir şeker
politikanız yok. Şeker politikanızda ne var? Nişasta
bazlı şeker var. Daha Hükûmet olmadan, 2002 yılında hemen
görüşmelere başladınız ve Türkiyede şeker
kotasını yüzde 10 olarak nişasta bazlı şekere
verdiniz. Sonra bunu Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 50 artırarak
yüzde 15e çıkarttınız. Yani, nedir bu? Türkiyede tüketilen her
şekerin yüzde 15i nişasta bazlı şeker olacak. Ya,
bakın, vatandaşımız, çiftçimiz alın terinin
karşılığını almak istiyor, şeker pancarı
üretmek istiyor.
Dün Tarım
Bakanlığının bütçesini konuştuk. Neden biz hayvan
ithal ediyoruz? İşte, meralarımız verimsiz.
Meralarımızı TOKİlere bıraktınız, hadi
neyse. Peki, yem nasıl ucuzlar? Bırakın melas yesin hayvanlar,
bırakın pancar küspesi yesin, bırakın şeker
fabrikaları çalışsın. Bu fabrikaları
çalıştıralım, kapatmayalım. Alpulluyu açalım,
Alpulluyu ciddi anlamda çalıştıralım. Diğer
şeker fabrikalarımızı yüksek kapasitelere
ulaştıralım. Bu ülke üretsin, ürettiği zaman istihdam
yaratsın. İşte, bu projenin amacı bölgeye istihdamsa bu
projeyi biz destekliyoruz ama siz de biraz kesenin ağzını bu
projeye açın. Artık bırakın yandaşları zengin
etmeyi. Hep büyük işletmelere destek veriyorsunuz.
Dün -tabii, zaman yetmedi,
sorularımıza da cevap verilmedi- diyorsunuz ki: Biz
hayvancılığa çağ atlatacağız, 500
büyükbaşın üzerindeki işletmelere destek vereceğiz. Küçük
işletmeler ne olsun, kapatıp gitsinler mi? Hepsi köyden kente göç mü
etsinler? İstanbula mı gelsinler? Ankaraya mı gelsinler?
İzmire mi gelsinler?
Bakın, bir şey daha
söylemek istiyorum: Karamanda bisküvi fabrikaları var ama buğdayı
nereden getiriyorlar? Karamanda buğday tarımı bile yeterince
yapılmıyor, hep başka yerlerden yapılıyor.
İşte, hep plansızsınız. Bunu söyleyince de bize
kızıyorsunuz.
Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Gaytancıoğlu.
Altıncı
konuşmacı, Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakika.
CHP GRUBU ADINA UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Doğu Karadeniz Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi bir
kere daha saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan eğer
telefonu bırakır da bizi dinlerse bazı ilginç şeyler
bahsedeceğim.
Bakın, DOKAPla alakalı Sayıştay
raporunun bir iki cümlesini paylaşmak istiyorum, diyor ki: Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının 2015 yılına ilişkin bir
stratejik planının bulunmadığı
Bakın, ne kadar
ilginç:
dolayısıyla performans bilgisine ilişkin performans
programının da mevcut olmadığı görülmüştür. 2015
yılı idari faaliyet raporuysa henüz
yayımlanmamıştır. Başka bir şey anlatmaya gerek
var mı değerli arkadaşlarım?
MUSA ÇAM (İzmir) Her şey açık.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Her şey
ortada, gayet, yalın, açık. O nedenle de yolsuzluğun olması
mümkün değil.
Ben, DOKAPta 7 ili aldım, hepsini değil,
bunların içerisine Tokat da dâhil olmuştu, biraz önce
milletvekilimizle de konuştum. Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu ve
Gümüşhaneyle alakalı rakamları aldım.
Değerli arkadaşlarım, bundan on
beş yıl evvel bu illerdeki nüfus sayısı 3 milyon 150 bin
civarında yani siz iktidara geldiğiniz zaman bu coğrafyada 3
milyon 150 bin kişi yaşıyordu Sayın Bakan, şu anda 700
bine yakın kişiyi kaybetmişiz. Kim çaldı bunları?
Birisi almış götürmüş. Bir de illerin milletvekilleriyle de
alakalı problem var. Bu nedir? Bakın, Trabzonun daha önce, 2002
seçimlerinde 8 milletvekili var -burada Trabzon Milletvekili
arkadaşlarım var- 2 tanesi gitmiş arkadaşlar, yok. Ordunun
7 milletvekili var, 5e inmiş, oradan da 2 tane gitmiş. Sevgili
Bektaşoğlu burada, Giresunun da 5 milletvekili vardı, 4e indi.
Tokatın 7 milletvekili vardı, 5e indi değerli
arkadaşlarım. Bunları kim götürmüş, merak ediyoruz. Demek
ki Karadenizde her şey yolunda ilerlese, muhteşem olsa, Sayın
Bakan, herhâlde böyle bir durumla karşı karşıya
kalmayız. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben, dün akşam burada Cankurtaran Tüneline
ilişkin bir şey söyledim değerli arkadaşlar, Bakan ilginç
bir cevap verdi. 29 Ekim 2010da ben partimin il başkanıyım,
şimdiki Başbakanımız Ulaştırma Bakanı, geldi
dedi ki: Ey Artvinliler, Ferhat ile Şirini
buluşturacağız. Biz de Borçkayla Hopayı
buluşturacaklar diye sevindik. Çağırdı müteahhit
firmayı Ne zaman buluşacak? dedi, müteahhit firma dedi ki: 30 ay,
yani 910 günde. Olmaz, böyle pazarlık olmaz, ver bakalım elini
dedi, kurban pazarlığı yaptılar. Altı ay indiriyorum.
dedi. Nereye indirdi biliyor musunuz Sayın Bakan? Yirmi altı aya.
Sonra ne oldu biliyor musunuz? Aradan geçti yetmiş iki ay. Biz hâlâ
buluşmadık. Ferhatla Şirin eğer tarihte böyle
buluşsaydı vay bunların hâline! Vay bunların hâline! Böyle
bir şey yok. (CHP sıralarından alkışlar) Onu
buluşturamadık.
Sayın Bakan, biliyorsunuz, bakın,
Karadenizin en çok beklediği şeylerden bir tanesi demir yolu, demir
yolunu bekliyoruz. Gürcistanın Anaklia Limanı var; Çin, serbest
ticarette bu limanı çok önemsiyor. Çin, iki ayrı yerden Avrupayla
entegrasyona giriyor; bir tanesi, Rum kesimi üzerinden deniz yoluyla, bir
tanesi, Kazakistan-Gürcistan üzerinden demir yoluyla girmeye
çalışıyor, yeni bir İpek Yolu projesi yaratmaya
çalışıyor ve bu projenin içerisinde Doğu Karadeniz yok.
Bunu lütfen bürokratlarınız not alsınlar. Bakın,
Karadenizde demir yolu yok, böyle bir sıkıntı var.
İnanıyorum ki Sayın Bakan bununla alakalı bir
değerlendirme yapacak.
Değerli arkadaşlar,
Ordu ile Giresun arasında bir havalimanı var. Teşekkür ediyorum.
Artvin-Rize havalimanını da yapıyorsunuz, bakın, yöre
milletvekili olarak iyi şeylere bir şey demiyorum, teşekkür
ediyorum. Ama Giresun ve Ordu arasındaki havaalanı Giresun ve
Ordunun arasında. Birinden otuz bir dakikada birinden yirmi dokuz dakikada
ulaşıyorsunuz. Kilometrelerini de söyleyeyim: Birisi 19,5 kilometre,
birisi 29,2 kilometre..
Peki, Artvinle Rize arasında bir
havaalanı yapılıyor. Artvin Belediyesinden Rize Havaalanına
olan uzaklık 127 kilometre
SALİH CORA (Trabzon) Hopaya ne kadar?
Hopaya kaç kilometre?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) -
Rizeden olan
uzaklık 35 kilometre.
SALİH CORA (Trabzon) Hopadan kaç kilometre?
YILDIZ SEFERİNOĞLU (İstanbul) -
Arhaviye bak sen.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Artvin başka
mı? Gürcistan ili midir? Artvin Gürcistan ili midir?
Bakın, birinden 127 kilometre, Artvin
Belediyesinden; Rizeden 39 kilometre, havaalanına olan uzaklık.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Nereye
yapalım?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Ben size bir
öneride bulunayım mı? Havaalanını oraya yapmayın,
nereye yapın biliyor musunuz? Güneysuya yapın. Güneysuya yapın
herkes rahatlasın, adını Artvin koymayın değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Rize Güneysuya
Bak, bak,
Cumhurbaşkanına kıyak yapıyor.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Şimdi,
gelinen noktada Yeşil Yol Projesi var, gerçekten ciddi anlamda bir
sıkıntı var, Yeşil Yolla alakalı, ormanlarla
alakalı ciddi bir problem var.
Bakın, orada bir ekosistem var, ormanlar var,
ağaçlar var, bunu yok eden bir proje var. Halka sormuyorsunuz,
ormanları yok ediyorsunuz, Cerattepede de aynı şeyi
yaptınız, halk yok bu işte. Kendi başınıza
diyorsunuz ki: Ben yeni bir turizm projesi yaratacağım. Doğayı
ve ormanları halka açıyorsunuz. Ben önce buna
şaşırıyordum niye böyle yapıyorlar diye. Ama
şimdi öyle bir Orman Bakanı var ki, yani bir Orman Bakanı,
inşaat mühendisi, ormanları yok etmek için elinden geleni
yapıyor.
Sayın Bakan, bu topraklar Âşık
Veyseli yetiştirdi biliyorsunuz değil mi? Âşık Veysel ne
diyordu: Dost dost diye nicesine sarıldım / Benim sadık yârim
kara topraktır. Aradan yıllar geçti, bu topraklar başka bir
Veyseli yetiştirdi, o da diyor ki: Dost dost diye nicesine
sarıldım, benim sadık yârim maden şirketleridir. Olamaz
böyle bir şey. Bunu şiddetle reddediyoruz, kabul etmiyoruz böyle bir
gerçeği. (CHP sıralarından alkışlar)
O nedenle, bakın, bir başka problem daha
var: Sarp Sınır Kapısıyla alakalı bir problem daha
var Sayın Bakan. Bakın -dün Gürcistan Büyükelçiliğindeydim- on
gündür Sarp Sınır Kapısında ciddi bir tıkanma
yaşıyoruz, bilginiz var mı bilmiyorum. Bizim tarafta Rize
sınırına dayanan 2.500e yakın bir tır kuyruğu
var. Gürcistan Büyükelçisine sordum, dedi ki: Bizde de Kutaisiye kadar
yaklaşan bir tır kuyruğu var. Niye var? Biliyorsunuz,
değil mi? Diyeceksiniz ki: Efendim, biz Sarpta gümrük binasını
yeniliyoruz. Yok öyle bir şey. Onun zamanlaması var.
Bakın, şu anda Gürcistanla Türkiye
arasındaki kara sınır kapısıyla alakalı trafik
durmuş vaziyette Sayın Bakan. O nedenle, demek ki, bu verilerle
alakalı bu mantıkla bu işi götürmemiz mümkün değil.
Bizim sizden ricamız şu: Karadenizliyi
şurada hatırlamayın. Karadenizliyi nerede
hatırladığınızı biliyorsunuz. Bakın,
Karadenizli, cumhuriyetin değerlerini tartışmıyor,
bayrağı tartışmıyoruz; hani deminden beri Sayın
Başkan diyor ya Tek bayrak, tek devlet, tek millet. diye. Karadenizli,
ülkenin her tarafındaki insanlar gibi, cumhuriyeti ve onun
değerlerini tartışmıyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Bizi ne zaman hatırlıyorsunuz biliyor musunuz?
Karadenize hiç kara yoluyla geldiniz mi? Üst geçitlere bakın, o
şehit çocuklarının adını üst geçitlere verdiğiniz
zaman hatırlıyorsunuz, başka zaman hatırlamıyorsunuz.
O nedenle, Karadenize ve Karadenizliye gerçek değeri verin diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bayraktutan.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.53
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, buyurun.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, biraz önceki tartışmayla ilgili, 60ıncı
maddeye göre yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum müsaade
ederseniz.
BAŞKAN Biraz önceki tartışma
derken
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Biraz önceki
belge tartışması, iftira ve müfteri tartışmasıyla
ilgili olarak efendim.
BAŞKAN Peki.
Oturun yerinize Sayın Erdoğdu, 60a göre
size yerinizden açıklama yapmak üzere söz vereceğim bir dakika.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, 433
sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının dördüncü tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasında ifade ettiği
bazı konularla ilgili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını
sosyal medya hesabında paylaştığına ilişkin
açıklaması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, biraz önceki konuşmamda, yargı belgelerine dair olarak,
kürsüde ne yazık ki bu iktidar döneminde hayat kadınlarının
rüşvet olduğunu anlatmak durumunda kaldım ve benim bu sözlerim
karşılığında da iktidar partisi sözcüsü ve milletvekilleri
iftira demişti.
Türkiye Cumhuriyeti Ankara 11. Ağır Ceza
Mahkemesinin 2008/113 dosya no.lu, 2013/157 karar no.lu belgesini az evvel
sosyal medya hesabına koydum. Ben, bu milletvekillerinin bu karara
bakmasını ve bundan sonra da bilmedikleri konularda başka
insanlara müfteri dememelerini rica ediyorum.
Saygılarımla arz ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğdu.
Sayın İnceöz
14.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Sayın Başkan, az evvelki açıklamaya bir
diyeceğimiz yok. Zaten, biz o konuşmanın arkasından,
hatibin konuşmasından sonra, onunla ilgili özellikle de şu
açıklamayı yaptık: Velev ki bunlar mahkeme kararında
mevcutsa dahi, sayın milletvekilinin o üslubu, o gayriahlaki
beyanatları burada söylemesinin Meclisin mehabeti açısından
uygun olmadığını söyledik.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Gayriahlaki beyanat nedir? Rica ederim İlknur
Hanım ya!
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Yoksa onu ayırdık, onu özellikle belirtiyorum. Mahkeme
kararlarında olabilir, bu ayrı bir şey.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Efendim, rica ederim, gayriahlaki ne demek?
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Bilgi, belge vesaire, yani o mahkeme kararı içerisinde
olabilir, ona hiçbir diyeceğimiz yok ama onu burada bu şekilde dile
getirmenin, bu üslupla dile getirmenin doğru olmayacağına itiraz
ettik. Diğer konularla ilgili de varsa bilgiler ve belgeler,
savcılıklara bu konuda suç duyurusunda bulunabilir. Bunun
dışında da bizim tavsiye edebileceğimiz herhangi bir
şey yoktur.
Kendisine teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın İnceöz.
Sayın Erdoğdu
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkanım, bakın, ben İlknur
Hanımefendiye bir hanımefendi olarak da nezaket
Ama gayriahlaki
beyan denir mi? Rica ederim ya! Şahsıma sataşma var, söz
istiyorum.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Hayır, hayır, bakın, oradaki gayriahlaki olayı
burada söylemenin uygun olmayacağını
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Hah, olay gayriahlaki.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Özellikle düzeltiyoruz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ben şunu söylüyorum
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Hayır, hayır, oradaki gayriahlaki olayı burada
anlatmanın doğru olmayacağını
Velev ki dosyada mevcut
olabilir dedik. Onu düzeltiyoruz, eğer öyle anlaşıldıysa.
BAŞKAN
Anlaşıldı sanırım.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Efendim, o zaman şunu söyleyeyim, İlknur Hanım
da niye anlattığımı
BAŞKAN Buyurun,
kayıtlara geçsin.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) O gayriahlaki olayın failleri daha sonra kamu
ihalelerini almaya devam ediyorsa ve Kamu İhale Kanununa ve Türk Ceza
Kanununa aykırı olarak devriiktidarınızda devam ediyorsa
bu anlatılmak zorundadır; bu, bitirilmesi için anlatılmak
zorundadır.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Erdoğdu.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yedinci konuşmacı
Ankara Milletvekili Sayın Necati Yılmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz altı dakika,
buyurun.
CHP GRUBU ADINA NECATİ
YILMAZ (Ankara) Sayın Başkan, Sayın Divan, sayın
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün hatipler burada hep
ozanları konuşturdu. Konuya ilişkin ben de ozanların
görüşleriyle başlamak isterim. Sivastan Serdarî şöyle diyor:
Nesini söyleyeyim canım
efendim,
Gayrı düzen tutmaz
telimiz bizim.
Arzuhâl eylesem deftere
sığmaz,
Omuzdan kesilmiş kolumuz
bizim.
AKP iktidarının
vicdanı körelmiş, tarafsızlığını
yitirmiş, bacağı kopmuş, sefil hâldeki adaletini
düşününce Serdarînin bu dizeleri de benim aklıma geldi;
yargının ve adaletin hangi problemini konuşayım deyince
Serdarî aklıma geldi.
Sayın milletvekilleri,
Bu bütçeyle adalet gerçekleşir mi? sorusu artık önemini
yitirmiştir. On dört yılda gördük, anladık ki AKPnin adaletle
ilişkisi, adaleti tesis etmek değil, adaleti çürütmek olmuştur.
Rakamsal veriler, adaletin ve
yargının içinde bulunduğu durumu gözler önüne seriyor.
Mahkemeler devlete gelir kapısı olmuş, mahkeme işletim
masraflarının yüzde 51i mahkeme harçlarıyla vatandaştan
alınıyor. Avrupada adalet sisteminde kişi başına
ayrılan ortalama pay 60 euro iken Türkiyede sadece 21 euro. AKPnin
yönetim anlayışı, suç, suçlu ve ihtilaf üretiyor sayın
milletvekilleri. Dava sayısı nüfus artışının
üzerinde bir oranla artıyor, yargılama süreleri uzuyor, iş
yükünün altında mahkemeler eziliyor. Sayısı artan cezaevlerinde,
kapasitenin 3 katı, 114 bin mahkûm, 86 bin tutuklu gayriinsani
koşullarda yaşıyor ve kalıyor.
Darbe
soruşturmalarında 4 hakimden 1i görevinden alındı, 2.544
hâkim ve savcı tutuklu. Hiç kimsenin güvenliği yok; her an herkes bir
suçla itham edilebilir, işinden edilebilir ve tutuklanabilir. Boyun
eğmeyen sendikalar, dernekler, gazeteler, televizyonlar
kapatılıyor. Hâkim ve savcılar bugün karar verdikleri dosyadan
yarın sanık olabiliyor ya da bu tehdit altında
çalışıyor. Daha dün siyasal iktidarın kamçısı
diye eleştirdiğimiz yargı, artık bu gerçeklikle
iktidarın bir demir yumruğuna dönüşmüş durumda sayın
milletvekilleri.
Gelin, resme bir de Ankaradan bakalım, benim
seçim bölgemden, başkentimizden. Adına adalet sarayı denilen,
hangarlardan dönüşen, yandaşlardan kiralanan, plazalardan bozma,
yangın merdiveni, otoparkı, ulaşım imkânı olmayan
binalarda adalet değil, çokça sorun üretiliyor. AKP iktidar olmadan,
Ankaradaki adliye mahkemelerinin tamamı sadece bir binada kalıyordu.
Bugün mahkemeler Ankaranın 4 ayrı semtine
dağılmış, 5inci de sırada. diyorlar. El insaf
diyorum ben de. Avukatların mesleklerini ifa etmeleri için kanat
takıp bir adliyeden diğerine uçması mı gerekiyor sayın
milletvekilleri? AKP, birikmiş sorunları çözmek yerine, kendi
döneminde ortaya çıkan sorunları dahi çözmekten âciz durumda sevgili
arkadaşlar.
Sayın milletvekilleri, aslında
yargının geldiği yeri en güzel Yargıtay Başkanı
özetledi, Yargıya güven yüzde 70ten yüzde 30lara indi. dedi. Bu söze
ne denir? Ört ki ölem denir herhâlde.
Sayın milletvekilleri, iktidar, Kopenhag
Kriterlerini çoktan unuttu, demokrasi treninden indi, şimdi Afrikalı
diktatörün ikinci el uçağıyla uçma hevesinde. Bu vizyonla hukuksuz
uygulamalarına despotik rejimlerden ve yüzyıllar ötesinden emsaller
getiriyor. Artık geleceği ABde değil, Şanghay
Beşlisinin despotik başkanlık sistemlerinde arıyor,
pusulasını şaşırmış bir durumda. Biz bu
anlayıştan adalet bekleyemeyiz, onaylayamayız.
Biz bu anlayışı korsan yasa
tasarılarında gördük. Akademisyen milletvekillerine kıyak
emeklilik, çocuğa tecavüzcüsüyle evlilik, kişiye özel, adrese teslim
yasa tasarıları buraya geldi. Ahlaki ve moral değerleri
örseleyen bu fütursuz anlayıştan biz adalet bekleyemeyiz sevgili
milletvekilleri.
İsrailden alınan rüşvet
karşılığında Mavi Marmara katliamına ilişkin
yargılama yetkisini ve egemenlik hakkını terk eden
anlayıştan adalet bekleyenler de yanıldı zaten,
beklentileri boşa çıktı.
Yüzyılın en büyük yolsuzlukları Deniz
Feneri, 17-25 Aralık soruşturmalarında yolsuzlukların
üstünü örten, suç ortağı İranda idama mahkûm olmuş olan
Zarrabı kurtarmak için çırpınan, pusulasını
şaşırmış bir anlayıştan biz adalet
bekleyemeyiz.
HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kayanın evinde
yargı üzerinde yapılan kirli pazarlıklarla Yargıtay ve
Danıştay üyeliklerini cemaate teslim eden ve kumpas
davalarının o zamanki savcısı, şimdiki
zanlısı bu karanlık zihniyetten biz adalet bekleyemeyiz.
Sayın milletvekilleri, adaleti ve devleti
FETÖyle ortaklaşa yönetip yanında çıraklık eğitimi
aldığı dönemde ayrı, kavgaya tutuşup ortak menzillere
tek başına yürüdüğü dönemde ayrı, darbe
fırsatçılığıyla devleti işgal ettiği
ustalık döneminde ayrı referanslar kullanan bu çok yüzlü ve ilkesiz
anlayıştan biz siyaset bekleyemeyiz.
AKPnin uygulamaları, gittikçe çürüyen adaleti
sadece Bakanlığın isminde bıraktı. Artık bu
Bakanlığın uygulamalarında adalet değil, keyfîlik var,
baskı var, zulüm var. Baskıya da, zulme de, onun bütçesine de
hayır diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum sevgili
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
Sekizinci konuşmacı, Ankara Milletvekili
Sayın Ali Haydar Hakverdi.
Süreniz altı dakika Sayın Hakverdi.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Sayın Başkan, Sayın Divan Üyesi arkadaşlarım,
sayın milletvekilleri ve Meclisimizin çalışan emekçileri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçeyi görüşüyoruz yani
vatandaşımızdan topladığımız gelirleri,
vergileri kime ne kadar dağıtacağız, kime ne kadar pay
edeceğiz, onlara burada karar veriyoruz. Aslında, işin
esası, nasıl bir ülkede yaşamak istiyoruz,
vatandaşımıza neyi reva görüyoruz, bütçede karar veriyoruz.
İşin esası ve özü aslında burası ama bakıyorum ki
ilgi, gerçekten özellikle iktidar tarafından çok az ve buna gerçekten
canıgönülden üzülüyorum.
Şimdi, 2002de AKP iktidara geldiğinde
cezaevlerinde 59.429 hükümlü ve tutuklu vardı, bugün bu sayı 199.251.
10 Ekimde 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle de 44.800
kişiyi saldık aslında. Yani, demek istediğim şu: On
dört yıllık AKP Hükûmetinde tutuklu ve hükümlü sayısı yüzde
400 arttı. Tabii nüfus da arttı ama nüfus yüzde 20 arttı. Ben
yüzde 400den bahsediyorum. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu, AKP Hükûmeti
döneminde suç ve suçlu sayısının, suçlu oranının
artması demek, her geçen gün toplumun huzurunun daha da bozulması,
toplumsal barışın daha da gerilemesi demek. Bu rakamlar bunu
gösteriyor somut olarak.
Şimdi, ülkemizde 362 hapishane var. Bu
hapishanelerin kapasitesi 200.345 yani cezaevleri ağzına kadar dolu.
Maalesef, 2.410 çocuk hükümlü ve tutuklu var. Bir de bunların
dışında 522 çocuk var hiçbir suçu günahı yok ama anneleri
cezaevinde diye onlarla birlikte kalan.
Şimdi, şu önümde duran mektuplar,
Sayın Bakanım, tarafıma cezaevlerinden son birkaç ay içerisinde
gönderilen hükümlü mektupları. Bunlardan sadece bir iki tane örnek
vereceğim.
Mahkûm T.Ş. cezaevi müdürünün önünde yerlere su
dökülmüş ve paspas olarak kullanılmış, aynı zamanda
paspas olarak kullanıldığı sırada da darp
edilmiş, dövülmüş bir mahkûm.
Bu, cezaevi müdürünün önünde gerçekleştiriliyor.
Yine 17 Ağustos 2016, hemen Kırıkkale F Tipi Cezaevinde, burada
yüzde 90 görme engelli bir mahkûm H.B çırılçıplak soyuluyor,
çırılçıplak arama yapılıyor ve falakaya
yatırılıyor. Bunların hepsi iddia, bu mektuplarda benzer
şeyler var, birbirine o kadar çok benzer olaylar var ki.
Sayın Bakanım, bir şey
hatırlatacağım: Bir ay önce buradan yani bu kürsüden 1
Kasım Salı günü aynen şunu dediniz: İşkence
iddialarını bana yazın, bizzat ben araştıracağım
ve kim olursa olsun gözünün yaşına bakmayacağız, üzerine
gideceğiz. ve dediniz ki: Cezaevlerindeki herkes bize emanet, ailesinin
bize emanetidir. Hemen bu konuşmanız akabinde ben size bir rapor
hazırladım; gün gün, olay olay, saat saat tarafınıza
sundum. Herhangi bir işlem yaptınız mı bunlara
ilişkin? İddia ama bir işlem, bir takip yaptınız
mı? Bunların hepsi size emanet, siz emanetinize böyle mi sahip
çıkıyorsunuz Sayın Bakanım? (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, beş yılda 174 tane hapishane
yapacağınızı söylüyorsunuz. O zaman, ben buradan şunu
anlıyorum, diyorum ki bu ülkede suç ve suçlu oranı artacak, bu ülkede
toplumsal barış beş yıl içerisinde daha da gerileyecek ve
bu ülkenin büyük bir kısmı yarı kapalı cezaevine
çevrilecek. Ben bundan bunu anlıyorum ve yanlış yolda
olduğunuzu düşünüyorum, yanlış hedefler koyduğunuzu
düşünüyorum.
Biz biliyoruz, vatandaşımız da
bilsin, halkımız da bilsin: Bütçede neye ne kadar pay
ayırıyorsanız, bütçede neye ne kadar para
harcıyorsanız onu hedefliyorsunuz, onu öngörüyorsunuz demektir. Ben o
zaman şunu söylüyorum: Gelin bu yanlıştan dönün, gelin biz
eğitime bütçe ayıralım, gelin toplumsal barışı
birlikte örelim, gelin biz yoksulu doyuralım. O zaman ne suç
kalacaktır ne suçlu ne de yeni cezaevleri yapmaya ihtiyaç.
Benim güzel yurdumda, cemaat yurtlarında
çocuklara tecavüz edildi. Benim güzel yurdumda, cemaat yurtlarında bizim
evlatlarımız yanarak öldüler. Gelin biz eğitime bütçe
ayıralım. Gelin biz eğitime yatırım yapalım,
bilimin ışığında devlet okullarında parasız
eğitim alsın yavrularımız; tertemiz, pırıl
pırıl, güvenli yurtlarda devlet baba gariban evlatlarımıza
baksın, onları okutsun. Gelin yeni cezaevleri yapmayalım,
eğitime bütçe ayıralım.
Son olarak diyorum ki bu
cemaat yurtlarında kendilerine tecavüz edilen çocukların, yanarak
ölen çocukların hepsinin vebali bu Meclisin üzerindedir.
AKİF EKİCİ
(Gaziantep) Hükûmetin üzerindedir.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Bu Meclisin üzerindedir, en çok da Hükûmetin üzerindedir.
Ben unutmuyorum, ben
utanıyorum, sayın milletvekilleri sizler de utanın, Sayın
Bakan siz de utanın.
Genel Kurulunuzu
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Hakverdi.
Dokuzuncu konuşmacı
Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Gökdağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKDAĞ
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Adalet Akademisi bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Adalet Akademisi, Avrupa Birliği mevzuatına ve uygulamalarına
uyum sağlamak ve adalet alanında eğitim
ihtiyacımızı karşılamak üzere 2003 yılında
kurulmuştur. Daha önce Bakanlığın eğitim
ihtiyacını karşılayan Hâkim ve Savcı Adayları
Eğitim Merkezi de Akademi bünyesinde eğitim merkezine
dönüştürülmüştür.
Sayın milletvekilleri,
Akademinin temel amacı, ülkenin her bir noktasına adalet
dağıtacak olan hâkim ve savcıların eğitilmesi ve
yetiştirilmesini sağlamaktır. Hâkim ve savcıların bu
görevlerini tarafsız, hukuk devleti anlayışına göre yerine
getirmeleri için öncelikle kendilerini güvencede hissetmeleri gerekir,
Anayasamızın 139uncu maddesinde düzenlenen hâkimlik ve
savcılık teminatının koruması altında
olduklarına inanmaları gerekir, siyasi gücün etkisinden uzak,
verdikleri karar nedeniyle iktidarın hışmına
uğramayacakları bağımsızlıkta
olduklarını içselleştirmeleri gerekir.
Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlunun üzerinde önemle durduğu ve her
fırsatta dile getirdiği gibi üç yere siyaset girmemeli; camiye siyaset girmemeli, kışlaya siyaset
girmemeli, yargıya siyaset girmemeli. Eğer yargı
siyasallaşırsa, değerli arkadaşlar, hâkim ve
savcının bağımsız, tarafsız, vicdanına göre
karar verme düşüncesinden, dolayısıyla hukuka uygun karar verme
sürecinden çıkıp iktidarın isteğine göre karar verme
eğiliminde olacağı çok açık bir gerçektir.
Dolayısıyla adaleti sağlama anlayışından
uzaklaşıp bunun yerine iktidara nasıl yaranırım,
taşradan merkeze en kestirme yoldan nasıl gelirim
anlayışını meslek yaşamının en ön
sırasına koyacaktır.
Sayın
milletvekilleri, adaletin gerçekleştiğine olan inancın
sağlanması için yukarıda bahsettiğimiz
bağımsız ve tarafsız yargının oluşması
yanında bununla ilgili yani yargının
bağımsızlığına ve tarafsızlığına
ilişkin görüntünün de toplum tarafından açık ve net olarak
görülmesi gerekir. Toplumu oluşturan bireyler bilmelidir ki
haksızlığa uğradıklarında gidecekleri en son yer
olan yargıya hiç kimsenin müdahelesi olmaz, hukuk ne diyorsa o olur ve
hâkim kendi vicdanına göre haksızlığı giderecek kararı
verir. Bu düşünceyi bozacak en ufak bir müdahale dahi, verilen
kararın adil olmadığına, hukuka uygun
olmadığına ilişkin inancı artırır. Üzerinde
siyasal baskı olduğu düşünülen bir yargının
verdiği karar hukuken doğru olsa bile toplum tarafından adil bir
karar olarak algılanmayacaktır.
Değerli
arkadaşlar, 2011den bu yana AKP iktidarı döneminde Yargıtay ve
Danıştay Kanunlarında tam 4 defa değişiklik
yapılmıştır. Bütün bu değişikliklerin tamamı
siyasal iktidarın ihtiyacına göre, kendisine uygun bir yüksek
yargı dizayn etme anlayışıyla
yapılmıştır. Böyle bir yargıya güven olabilir mi
değerli arkadaşlar?
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Moğultayın da bir sözü vardır
hemşehrim unutma, Moğultayın.
MEHMET
GÖKDAĞ (Devamla) Öte yandan görülmekte olan kritik davalarda mahkeme
hâkim ve savcısının ani kararlarla değiştirildiğine
ve siyasal iktidarın isteğine uygun karar verecek olanların
atandığına defalarca şahit olduk.
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Moğultayın sözüne imza atanı unutmayalım.
MEHMET
GÖKDAĞ (Devamla) Böyle bir yargıya güven olabilir mi
arkadaşlar? Bütün bu nedenlerle yargıya güven yüzde 30a
düşmüştür. Aslında daha mesleğe başlarken siyasal
iktidarın kendisine uygun bir yargı oluşturma düşüncesini
yasal bir zemine taşıdığı da çok açıktır.
Uzun bir emekten sonra hukuk fakültesini bitirenler idealleri olan hâkimlik sınavına
giriyorlar, bu sınav için yoğun bir emek harcıyorlar,
yazılı sınavı kazanmanın sevincini henüz
yaşamadan emeklerinin acımasızca harcandığı sözlü
sınavla karşı karşıya kalıyorlar. Yani,
iktidarın istediği kişiler hâkim ve savcı olacak. Böyle bir
yargıya güven olabilir mi arkadaşlar? Böyle bir yargının
sonucunda adaletin sağlanmış olacağı
düşünülebilir mi?
Değerli milletvekilleri, toplumun adalet
duygusu içerisinde olabilmesi için hak arama özgürlüklerinin önünde hiçbir
engelin olmaması gerekir. Eğer yurttaşların hak arama
özgürlüklerinin önüne engel koyuluyorsa orada adaletten söz etmek mümkün
değildir. 15 Temmuz darbe girişimini bahane ederek, devleti kendi
anlayışınıza göre dizayn etmek amacıyla, Anayasaya ve
uluslararası sözleşmelere aykırı OHAL kararnameleriyle,
hukuksuz bir şekilde, haksızlığa uğrayanların hak
arama hürriyetleri ellerinden alınmıştır.
Yargının üç ayağından biri olan ve olmadığı
takdirde adil bir yargılamadan söz edilmeyecek olan savunmanın önüne
ciddi engeller ve sınırlamalar getirilmiştir. Çok yakın
zamanda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda ve diğer kanunlarda
değişiklik içeren bir tasarıyı karşı
çıkmamıza rağmen yasalaştırdınız. Buna göre,
40 bin TLnin altında olan davaları Yargıtaya götürme
yasağı getirdiniz yani değeri 40 bin TLnin altında olan
davalarda vatandaş yargıya başvuramayacak. Bu miktarı
değersiz ve önemsiz gördüğünüz için böyle bir düzenleme
yapıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde gelir
dağılımının ne kadar adaletsiz olduğu açık
bir gerçek. Milyonlarca işsizin olduğu, açlık
sınırının altında asgari ücretle
yaşamını sürdüren milyonlarca işçinin olduğu,
yaşamını yapılan yardımlarla sürdüren milyonlarca
yoksulun olduğu ülkemizde 40 bin TL bu büyük kesim için çok büyük bir
rakamdır ve bir servettir. Adalet herkese gerek ama en çok da yoksullara
gerek, güçsüzlere gerek. Hukuk herkesi korumalı ancak güçlünün her
şartta kendini koruyabildiği ortamda en çok güçsüzü korumalı.
Değerli arkadaşlar, Montesquenun bir
sözüyle konuşmamı bitirmek istiyorum: Bir yönetimde halk adalete
inanmaz hâle geldiyse o yönetim mahkûm olmuştur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Gökdağ.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına onuncu ve son konuşmacı, İstanbul Milletvekili
Sayın İlhan Cihaner.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Çok alkış aldınız Sayın
Cihaner.
Süreniz altı dakikadır.
CHP GRUBU ADINA İLHAN CİHANER
(İstanbul) Umarım hak ederim alkışları.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle bütçenin etkilediği tüm yargı emekçilerini
saygıyla selamlıyorum.
Sanırım, HSYK
yaşadığımız sürecin en kritik kurumu. Yani, o kadar ki
şu anda iktidarı gerçek gücüyle gerçekten kullanan asıl kurum
HSYK desek yeridir. Eğer biz bu konuşmayı 2010 yılı
öncesinde yapıyor olsaydık muhtemeldir ki HSYKdaki bakanın ve
müsteşarın varlığının yargı
bağımsızlığını,
tarafsızlığını nasıl etkilediğini falan
konuşuyor olacaktık ya da hâkim, savcıların HSYKyı
seçme haklarının bulunup bulunmadığını nasıl
etkilediğini konuşacaktık. Ancak, Türkiyede başka bir
şeyler oldu, başka bir şeyler yaşandı. HSYKnın
bu yapısal, tarihsel ve geleneksel sorunlarıyla ilgili olarak sadece
şunu söylemek istiyorum: Her ülkenin deneyimleri tarihsel biricikliğe
sahiptir. Her ülke o tarihsel yaşanmışlıklar üzerine çözüm
üretmek zorundadır. HSYKnın bu hâliyle, mevcut yöntemle seçilmesi
yönteminden süratle vazgeçilmesi gerekir. Aksi takdirde, yargı iktidarının
bu şekilde kullanılması ülkeyi topyekûn bir yıkıma
götürecektir.
Bugün sürekli dillendirildi, yargıya olan
güvenin neredeyse tek rakamlara inmiş olması bunun zaten en büyük
göstergelerinden biridir. Hele hele HSYKnın evrensel yargıçlık
kriterleri dışında etnisite, dünya görüşü ve siyasi
görüş gibi kriterlere göre Adalet Bakanlığının da
bileşenlerinden biri olduğu bir dernek tarafından yönetilmesi,
oluşturulması ve tüm yargı sisteminin bunlar tarafından
domine edilmesi sürdürülebilir bir durum değildir. Belki de 15 Temmuz
öncesinde yaşanan hukuk cehennemi sürecinde kısa süreli olarak
anlaşılabilir olarak görülse de sürdürülebilir bir yapı
değildir. Nitekim, HSYKnın Avrupa yargı kurulları
ağındaki gözlemci statüsünün askıya alınmasının
da tam da bu konuda uyarıcı bir ön işaret olarak ele
alınması gerekir. Bu kısa sürede, yapısal ve geleneksel
sorunları sadece HSYK üyelerinin seçilme yöntemine değinerek kapatmak
istiyorum.
Bunun dışında, asıl önemli
sorun, Türkiye'nin 15 Temmuz öncesinde yargıdaki Fetullahçı
yapılanma tarafından yaşatılan hukuk cehennemi ve 15 Temmuz
sonrasında, Bununla mücadele ediliyor. iddiasıyla yaşananlar.
2014 HSYK seçimleri sonrasında oluşan HSYK, önceliği
yargıdaki bu Fetullahçı yapılanmayla mücadeleye verdi. Bu,
stratejik olarak doğru ve anlaşılabilir bir karardı. Ancak,
hemen sonrasında, özellikle 15 Temmuz sonrasında ilan edilen
olağanüstü hâl ve bu tarz bir mücadeleye -zorunlu olarak destek
olması gereken- siyasi desteğin iktidar tarafından sunulmuş
olmasının bir yan etkisi ya da doğrudan doğruya, AKPnin
bunu bir olağanüstü hâl fırsatçılığına çevirmesi
nedeniyle son zamanlarda çok ciddi sorunlar yaşadık. Bu
sorunların en büyüğü, yargının gündeminin,
yargının pratiğinin doğrudan doğruya, iktidarın
gündemiyle, pratiğiyle örtüşmüş olması. Bunun en
çarpıcı örneği de yargı bileşenlerinin daha önceden
iktidar tarafından hedef gösterilen kişilere, gruplara yönelik
uygulamalarıdır. Birisi, biliyorsunuz, milletvekillerinin ve parti
eş genel başkanlarının tutuklanması. Bu, daha önceden
işaret edilmişti ve yargı bunu neredeyse bir emir telakki etti.
Benzer şekilde, bazı gazeteci ve aydınların,
düşünürlerin de tutuklanması bu çerçevede değerlendirilebilir.
Bu hukuksuzluğa derhâl son verilmesi gerekir.
Buna karşın, yargının, özellikle
ceza yargısının zorunlu olarak soruşturması gereken,
örneğin, Babek Zencaninin Türkiyede 8,5 milyar dolar rüşvet
dağıttım. şeklindeki açıklamasının bugüne
kadar yargı tarafından ciddiye alınıp soruşturma
konusu edilmemiş olması da bu iktidar ile yargının
gündeminin bir şekilde örtüştüğünün çok net bir göstergesidir.
Bugüne kadar açığa alınan hâkim, savcı, ihraç edilen hâkim,
savcı 4 bine yaklaştı. Bu açığa alınmalar ve
ihraçlardaki kriterlerin en önemli sorunlu tarafı, genellikle 2014
seçimleri sırasındaki tutumların belirleyici olmuş
olması.
Bunun dışında, idari tedbirler ile
kriminal tedbirlerin yani ihraç, açığa alma gibi tedbirler ile
tutuklama, el koyma gibi tedbirlerin birbirlerinden ayırt edilmemiş
olması da çok büyük haksızlıklara, hukuksuzluklara yol
açabiliyor.
Gene, bu süreçte yargının üzerindeki yükün
azaltılması tartışılıyorken -belki de yük
getirecek ama- olmazsa olmaz bir durum da Fetullahçı
yapılanmanın yargı pratiği sırasında yaşanan
haksızlıkları giderecek bir komisyonun mutlaka hayata
geçirilmesi gerekir. Popüler davalarda seslerini duyuranlar bu telafi
mekanizmasıyla bu haklarını elde edebiliyorken seslerini
duyuramayan yurttaşların bu haksızlıklara hâlâ maruz
kaldıkları bir gerçektir. Gene, Fetullahçı yargı sürecinin
yaşattığı birtakım gölge düşmüş
olguların da bir an önce açıklığa kavuşturulması
gerekir, işte, Suruçtaki polis memurlarının katledilmesi, Paris
cinayetleri gibi. Bunların en önemlisi de genel siyasi yaklaşıma
olan etkilerinin de değerlendirilmesi gerekir.
Ben buradan bir dönem büyük bir onurla
taşıdığım eski bir Cumhuriyet Savcısı
sıfatımla bir çağrı yapmak istiyorum. Hâkimlerin,
savcıların cesaretle hareket etmeleri gerekir. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAN CİHANER (Devamla) Özellikle
olağanüstü hâl dönemlerinde hâkimlerin, savcıların pratiği
insanların onuru demektir, yaşam hakkı demektir, insanların
vicdanı demektir. Eğer, cesaret sadece büyük isimlerin
tutuklanmasına indirgenirse buradan tam tersi, bir haksızlık,
hukuksuzluk ortaya çıkar. Unutmayalım ki Türkiyeyi 15 Temmuza
getiren süreçte asıl sorun yargının yapması gereken
referans rolünü yerine getirememesinden kaynaklanmıştır, bugün
de benzer bir süreç yaşıyoruz.
Sürem doldu ama çok önemli gördüğüm bir sorunu
buradan Bakana hatırlatmak istiyorum.
Sayın Bakan, Ankarada Müjgan Ekin, kırk
sekiz gündür kendisinden haber alınamıyor, Diyarbakırda da
Taşkın Yasak isimli bir yurttaşımız, bir haftadır
kendisinden haber alınamıyor. Gözaltında olmadıkları
yolunda bilgi verdi Emniyet mensupları ve yargı mensupları. Bu
yurttaşlarımızın akıbetinin bir an önce bulunması
için sizi de göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Cihaner.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına konuşmacılar tamamlanmıştır.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına sırasıyla konuşmacıları davet
edeceğim.
İlk konuşmacı Bursa Milletvekili
Sayın Zekeriya Birkan.
Süreniz beş dakikadır.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKERİYA BİRKAN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun 2017 bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi
Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği
gibi FETÖnün emir ve talimatlarını uygulayan asker kıyafeti
giymiş teröristler 15 Temmuzda ülkemizi, ülkemiz demokrasisini yıkma
ve bağımsızlığımıza karşı işgal
girişimi teşebbüsünde bulunmuşlardır. Ancak milletimiz
büyük bir kahramanlıkla bu fitneyi şehit olarak, gazi olarak
söndürmüştür. Bu vesileyle başta 15 Temmuz gecesi hayatını
kaybeden vatandaşlarımız olmak üzere tüm şehitlerimizi
rahmet ve şükranla yâd ediyor, gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmeti
olarak iktidarımız süresince hayata geçirdiğimiz her reformla
demokrasinin ve hukukun standartlarının yükseltilmesi gayreti
içerisinde olduk. Temel hak ve hürriyetlerin geliştirilmesi ve
korunması konusunda yapılan düzenlemelerin yanında özellikle ortaöğretim
müfredatına hukuk, insan hakları gibi derslerin koyulmuş
olması, demokrasimizin geleceği ve darbelere karşı
halkımızın bilinçlendirilmesi de önemlidir. Bu uygulamada
emeği geçen Adalet Bakanımıza ve Millî Eğitim
Bakanımıza da teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, malumunuz HSYK gerek
seçim usulü gerek yapısı noktasında gündemde çokça, sıkça
tartışılan bir kurumumuzdur. Kabul etmeliyiz ki HSYKnın
yapısı ve üyelerinin seçimi hakkında bir yeni düzenlemeye de
ihtiyaç vardır, ancak HSYK üzerindeki tüm bu tartışmalara
rağmen 15 Temmuz darbe teşebbüsüne karşı
aldığı net tavır ve duruş takdire şayandır.
HSYK üyeleri bu süreçte hiçbir siyasi ve ideolojik bağnazlığa kapılmadan
Türkiye, vatanseverlik ve hukuk paydasında birleşmiş, darbe
girişimini gerçekleştiren terör örgütü mensuplarına
karşı hukuktan ve demokrasiden yana güçlü ve kararlı bir
duruş sergilemiştir. Bugün alçak darbe girişimi
püskürtülmüşse ve gelecekte olabilecek darbe girişimlerine karşı
etkin önlemler alınmışsa bu konuda HSYKnın çalışmaları
önemlidir. Bu vesileyle, tüm HSYK üyelerine darbeye karşı
tutumlarından ve millî iradeye sahip çıkan duruşlarından
dolayı huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Ayrıca, 15
Temmuz gecesi, daha darbe girişiminin ilk saatlerinde kararlı bir
şekilde ilk tutuklamayı gerçekleştiren Bursa Cumhuriyet
Başsavcımıza ve başsavcı vekillerimize de
teşekkür ediyorum çünkü Bursada ilk gözaltına alınan darbeci
üzerinden darbe planları çıkmış ve darbenin
bastırılmasında önemli bir etken olmuştur.
Değerli milletvekilleri, hâkim ve savcı
açığının giderilmesi konusunda Adalet
Bakanlığımız ve HSYKnın önemli
çalışmaları olmuştur. Mesleğe kabul edilen hâkim ve
savcıların çoğunluğunun avukatlık yapmış
olan meslektaşlarımızdan olması olumlu bir
adımdır. Deneyimi olan, avukatlık mesleğinden gelen hâkim
ve savcıların adaletin tecellisi noktasında ciddi katkı
sağlayacakları düşüncesindeyim. Bu vesileyle, hâkim ve
savcı olarak mesleğe kabul edilen tüm avukat meslektaşlarımızı
tebrik ediyor, başarılar diliyorum.
Sayın Bakanım, değerli
milletvekilleri; hâkim ve savcılarımızın eğitim,
mesleki tecrübesi ve kültür düzeyinin yükseltilmesi, üzerinde durulması
gereken bir husustur. Okul bilgileriyle meslekte gereken başarı
sağlanamayacağı gibi sadece mesleki konularda bilgi sahibi olmak
da yeterli olmayacaktır. Adalet Bakanlığımızın ve
HSYKnın, hâkim ve savcılarımızın eğitimi
noktasında Adalet Akademisinde mesleki bilgileri sürekli olarak
güncellemelerinin yanında özellikle sosyoloji, psikoloji ve antropoloji
gibi alanlarda da dersler verilmesi hukuk mesleğinin uygulanması
açısından aydınlatıcı olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Adalet
Bakanlığı ve HSYKnın eğitim
çalışmalarının yanında, başta yüksek yargı
mensuplarımız olmak üzere hâkim ve
savcılarımızın, mesleklerinin belli bir döneminde,
demokratik sistemi oturtulmuş ülkelerdeki hukuk mekanizmasının
işleyişi, hâkimlik, savcılık ve avukatlık
mesleğinin uygulanmasının, incelenmesinin sağlanması,
ayrıca uluslararası hukuk kuruluşları ve mahkemelerde de
gözlemlerde bulunmaları için yurt dışına gönderilmesinin de
faydalı olacağı kanaatindeyim.
Bu duygu ve düşüncelerle Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun 2017 bütçesinin başta tüm hâkim ve
savcılar olmak üzere Adalet Bakanlığımıza, bütün
kurumlarımıza ve milletimize hayırlı olmasını
diliyor, Gazi Meclisimize ve aziz milletimize saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Birkan.
İkinci konuşmacı Giresun Milletvekili
Sayın Sabri Öztürk.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Dışişleri Bakanlığının 2017 yılı
bütçe tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Aziz
milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ hükûmetlerinin göreve
başladığı 2002 yılından itibaren Türkiyenin
dış politikada bakış açısı geçmiş
yıllara göre değişmiş, giderek daha yerli ve daha millî bir
çizgiye yönelmiştir. Son yıllarda yürütülmekte olan etkin
dış politikamızla eş zamanlı olarak
Dışişleri Bakanlığının bütçesi de
artış göstermektedir. Bu hususun bir göstergesi olarak her yıl
dünyanın çeşitli bölgelerinde yeni temsilciliklerimiz
açılmaktadır. 2010 yılında 198 olan yurt
dışındaki temsilciliklerimizin sayısı 2016
yılı sonu itibarıyla 234e yükselmiştir. Önümüzdeki iki
yıl içinde yeni açılması düşünülen temsilciliklerimizle birlikte
bu sayının 257ye ulaştırılması hedeflenmektedir.
Sayın milletvekilleri,
Dışişlerimizde bu bakış açısı
değişimiyle dünyanın hemen hemen her yerinde açılan bu
temsilciliklerimiz Türkiyeye sadece dış politikada değil,
ekonomiden turizme birçok alanda ülkemiz için kazanımlar
doğurmuştur. Bakanlığımızın takip etmekte
olduğu aktif ve çok boyutlu dış politika sonucu artan yurt
dışı temsilcilik sayısıyla birlikte Bakanlık
bütçe teklifinin karşılanma oranı da yıllar içinde
artış göstermektedir. Nitekim, 2010 mali yılında
Bakanlık bütçe teklifinin karşılanma oranı yüzde 52 iken bu
rakam yıllar içinde artış göstererek 2017 mali yılında
yüzde 73e yükselmiştir. 2010 yılında 920 milyon 137 bin TL
olarak belirlenen Dışişleri Bakanlığı bütçesinin,
2017 yılında 3 kat artarak 2 milyar 963 milyon 645 bin TL olması
beklenmektedir. 2010 yılı ile 2017 yılı arasında
Bakanlık bütçesinde bir önceki yıla kıyasla gerçekleşen
artış oranı ortalaması yüzde 16,54tür.
Değerli milletvekilleri, buraya kadar ifade
ettiğimiz Dışişleri Bakanlığının
bütçesine ilişkin rakamlar teknik konulardır. Elbette ihtiyaçlar
oranında her bakanlığın her kurumun biraz az, biraz fazla
bir bütçesi olacaktır. Ancak dışişlerini konuştuğumuz
bir ortamda rakamlardan çok daha fazla önemsediğimiz bir konu var, o da
şudur: Türkiye'nin yetiştirdiği önemli diplomatlardan olan eski
bakanlardan rahmetli Kâmran İnanı herkes bilir. 1990lı
yıllarda yazdığı Hayır Diyebilen Türkiye adlı
bir kitabı var, bunu umarım herkes okumuştur. Bu kitapta Kâmran
İnan, gerçekten ibretlik şeyler söylemektedir. Onlardan bir tanesi,
Türk diplomasi lügatinde maalesef Hayır kelimesi yoktur -1990lı
yıllardan bahsediyor- karşı taraftan gelen talep ne derece
acı, pahalı, hatta onuru rahatsız edici olursa olsun, cevap
değişmez şekilde 'Evettir. İnsanımız,
Türkiye'nin gür sesini duymaya hasret kaldı. Ben yıllar boyu
acısını yaşadım. Dış güçler bu cesareti
Ankaranın teslimiyetinden, Evet Efendimciliğinden almaktadır.
Gençlerimizi, gereken hâllerde içeride ve dışarıda yüksek sesle
Hayır demeye davet ediyorum. İnsanlarımız buna
susamıştır. Hayır diyebilmek gücü Türk milletinde
mevcuttur. diyor Kâmran İnan.
İşte, geçmiş yıllarda Türk
diplomasisinin içler acısı hâlini yansıtan bu kitap,
milletimizin özlemini de ismiyle yani Hayır Diyebilen Türkiye ismiyle
dile getirmişti. Ancak AK PARTİ hükûmetlerinin yürüttüğü etkin
ve öz güveni yüksek millî ve yerli dış politika
yaklaşımı, milletimizin bu özlemini gidermeye
başlamıştır. Türkiye ittifaklar içinde kalarak kendi
pozisyonunu inşa etmiş, geçmişte başka aktörlerin
yönlendirmesiyle oluşan tercihleri yerine dış politikada oyun
kurucu olarak kendi yolunu çizmeye başlamıştır. Türkiyenin
öz güven sahibi, ayakları yere basan bu politikaları milletimizi
memnun ettiği kadar, tüm dünyada ezilmiş, haksızlığa
uğramış ülkelerin de umudu olmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Dünya 5ten büyüktür. diyerek
yaptığı konuşma, işte bu özlenen dış
politika yaklaşımının en güzel örneğidir. Özetle, Türk
siyasetinde geçmişte solun Tam bağımsız Türkiye,
muhafazakâr siyasetçilerin Şahsiyetli dış politika
sloganlarıyla ifade ettiklerini, tüm siyasi akımların
özlemlerini AK PARTİ hükûmetleri gerçekleştirmiştir.
2017 yılı bütçesinin ülkemiz ve milletimiz
için hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Öztürk.
Üçüncü konuşmacı, İstanbul
Milletvekili Sayın Azmi Ekinci. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA AZMİ EKİNCİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017
Dışişleri Bakanlığı bütçesi hakkında AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
20nci yüzyılın son çeyreğinden
itibaren ABD merkezli Batı, Tarihin Sonu, Yeni Dünya Düzeni ve
Medeniyetler Çatışması tezleri üzerinden, dünyanın
müesses yapısını değiştirmeye, yeniden dizayn etmeye
karar vermiştir. Sovyetlerin dağılışından sonra
önlerinde en büyük engel olarak İslam ve Müslümanları gören
Batı, bu engeli aşmak için İslam coğrafyasında çok
yönlü bir savaş planını devreye sokmuştur. Oryantalist
mutfaklarda pişirip ihraç ettikleri mezhepçilik, kökten dincilik, radikal
İslam, ılımlı İslam, siyasal İslam ve
İslamcılık gibi kavram ve ideolojilerle İslam'ı
İslam'a vurdururken Afganistan'da kullandıkları El Kaide
tecrübesinden hareketle, FETÖ, DEAŞ, Boko Haram, El Şebab ve son
günlerde devreye soktukları Haşdi Şabi gibi terör örgütleriyle
de Müslümanı Müslümana kırdırmışlardır.
lrkçı ve faşist ideolojilerden devşirdikleri PKK, YPG ve PJAK
gibi terör örgütleriyle de etnik ve ideolojik düşmanlıkların
tohumlarını atmışlardır. Kendileri dâhil birçok
ülkeden bu örgütlere savaşçı gönderip, havadan ve karadan verdikleri
destekle eş zamanlı olarak Batıda da İslamofobiyi
yükseltmişlerdir. Böylece ülkelerini temizlerken diğer taraftan da
bölgedeki potansiyel dirençleri yok ederek Batı müdahalesine hazır
hâle getirmişlerdir.
Batı, mikro planda etnik ve ideolojik
çatışmalar yaratarak makro planda İslam coğrafyasında
bir Şii ve Sünni savaşı çıkarmayı hedeflemektedir.
1980lerde İran-Irak savaşını başlatırken
Türkiye'de 12 Eylül darbesini yaptırmış ve PKK'yı tedavüle
sokmuştur. 1990larda, ikinci Körfez Savaşını
yaparken/yaptırırken Türkiye'de Musul'a girmek isteyen Özal ve
ekibini derdest etmiş, laiklik ve antilaikliği
kışkırtmış, suikastlar, faili meçhuller, Sivas, Gazi
olayları ve 28 Şubatı yaptırmış, Apo'yu verip
FETÖ'yü almıştır. 2000lerde ikinci Körfez
Savaşını yaparken Türkiye'de darbe hazırlıkları,
Danıştay saldırısı, Cumhuriyet mitingleri, 367
garabeti, 27 Nisan Muhtırası ve kapatma davasını
yaptırmışlardır. 2010larda başlayan Arap
Baharını bölgeyi istikrarsızlaştırmada kullanan
Batı ve iş birlikçileri Türkiye'de MİT operasyonları, Gezi
kalkışması, 17-25 Aralık darbesi, Kobani tuzağı,
ittifaklar, koalisyon dayatması, çukur siyaseti, not kırma ve faiz
yükseltme entrikalarını yapmış ve yapmaya da devam
etmektedirler. Bu örtülü ve açık savaş, tuzak ve dayatmalara
karşı dik duran ve Batının yeni dünya düzeni hedefini
geciktirmekle kalmayıp geçersiz kılacak açılımlara imza
atan tek ülke Türkiyedir. Milletin demokratik dersler niteliğinde 11
seçimle verdiği cevaplardan gerekli dersi almayan Batı ve iş
birlikçileri son çareyi 15 Temmuz alçak darbe girişiminde
aramışlardır. Ancak liderinin çağrısına icabet
edip demokrasi ve millî iradeye sahip çıkma adına gerekirse
canını feda ederek bu millet bu sefer darbeye karşı devrim
gerçekleştirmiştir. Kefenini giyip halkın önüne geçen Recep
Tayip Erdoğan sivil iradenin, millî devrimin, yerli ve onurlu lideri ve
sembolü olduğunu bir kez daha tarihe yazdırmıştır.
Millet, vatan, devlet ve Bayrak Rabiasını vesayetlerden, hainlerden
ve sahte kurtarıcılardan kurtarmıştır. Dost gibi
görünenlerin önündeki perdeler çekilmiş, suçüstü yapılmış
ve tümüne karşı savunmadan taarruza geçilmiştir. Şuraya
buraya dayanıp çukur siyaseti yapanları, din, hizmet ve asker
kılıfına girip ihanet edenleri bu millet nasıl
tuzaklarına mahkûm etmişse bilerek ya da bilmeyerek eşitlik,
adalet, özgürlük ve demokrasi havarisi kılıfına bürünüp
amalı, fakatli yaklaşımlarla süreci sokak ve kanla tehdit
eden indirekt iş birlikçileri de yalnızlığa mahkûm
edecektir.
Geleceğimize uzanan her
haçlı ruhlu yerli ve yabancı el ve maşaları kıran bu
milletin bileğini bükemeyenler bu topraklardaki euro ve dolar
imparatorluğunun çöküşüne de pek yakında şahit
olacaklardır. Millet, yapacağı ve adını Ankara
kriterleri koyacağı sivil anayasa ve Cumhurbaşkanlığı
sistemiyle, bölgede ve dünyada rol model bir Türkiye inşa etmeye karar
vermiştir. 15 Temmuzu, bundan böyle ülkede ve dünyada hiçbir şeyin
eskisi gibi olmayacağının miladı yapan bu millet,
Türkiye'yi, iç ve dış politikası belirlenen değil,
belirleyen bir devlet yapmaya kararlıdır. Milletin verdiği bu
kararları hayata geçirecek olan Dışişlerimizin 2017
bütçesinin şimdiden hayırlı olmasını diliyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Ekinci.
Dördüncü konuşmacı,
Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Demircan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Demircan.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET DEMİRCAN
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
Kalkınma Bakanlığı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kalkınmayı,
insanın mutlu ve müreffeh yaşaması için yapılan
faaliyetlerin tümü diye tanımlamak mümkün ve ülkemizin toplumsal ve
ekonomik yapısını geliştirmek, gelişmiş,
çağdaş ülkelerin üzerine çıkarmak
çalışmalarıdır.
Ülkemiz, geçmiş yıllarda, diğer
ülkelerle arasındaki mesafeyi kapatmaya ve bu alanda var olan problemini
çözmeye cumhuriyetten önce de çalışmış, ancak, cumhuriyetle
birlikte, uzun süren savaşların yorgunluğuna rağmen, önemli
adımları atma imkânı bulmuştur.
Cumhuriyetin ilk
yıllarında (1923-1933) özel teşebbüse dayalı liberal bir
ekonomik politika izlenmiştir. 1933 yılında devletçilik yoluyla
sanayileşme politikasına geçilmiş, 1950lerde dışa açılma
ve karma ekonomik model uygulanmış, 1960 yılında kurulan
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığıyla,
planlı kalkınma, beş yıllık kalkınma
planlarına geçilmiştir. 2011 yılında çıkarılan
641 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Kalkınma
Bakanlığı olarak yeniden
yapılandırılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
niçin kalkınmalıyız? Mutlu, müreffeh bir toplum olarak
yaşamak, diğer insanlara karşı
sorumluluklarımızı yerine getirmek, özgürlüğümüzü,
bağımsızlığımızı korumak,
kısacası, insan onuruna yaraşır bir şekilde bu ülkede,
bu coğrafyada hayatımızı sürdürmek için
kalkınmalıyız.
Değerli milletvekilleri, kalkınmaya etki
eden faktörler vardır. Bu faktörler, kısaca sıralamak mümkünse;
başta coğrafyamızdır. Coğrafyamızın
dayattığı olumsuz şartlar ortada. Bölgemizde yaşanan
işgaller, savaşlar, iç ve dışta saldıran terör
örgütleri elbette ki kalkınma serüvenimiz üzerinde olumsuz yükler
oluşturuyor. Sadece PKK bölücü terörünün ülkemize maliyeti yüzlerce milyar
lira, Suriyeli kardeşlerimizin göçü, bütün bunlar kalkınmamız
üzerinde ağır yük.
İkinci etken, doğal kaynaklarımız.
Elbette ülkemizin çok kolay üretilebilecek petrol gibi, doğal gaz gibi
zengin kaynakları yok. Yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz var ama
gayret istiyor ve çalışmak istiyor. AK PARTİ iktidarında
yerli kaynaklara ulaşma gayretlerimiz başarılı bir şekilde
devam etti ve devam edecek.
Üçüncü değerimiz ise kalkınma üzerinde
etkili olan, insan kaynağımız, aslında en baştaki
değerimiz. Hamdolsun, 80 milyona ulaşan nüfusumuz var ve nüfusumuz
önemli oranda gençlerden oluşmaktadır. Eğitim sistemimiz bilgi üreten,
teknoloji üreten insanlar yetiştirmeye uygun hâle gelmeli ve gelmesi için
gereken her şeyi yapmalıyız ve yapıyoruz. Eğitimin
bütçedeki payı bunun en güçlü delilidir.
Sayın milletvekilleri,
kalkınmayı etkileyen dördüncü önemli husus ise yönetim sistemimizdir.
Maalesef, darbelerle sürekli kesintiye uğrayan bir demokrasi, vesayet
sistemi, altmış yılda 7 darbe ve 1 darbe teşebbüsü...
Elhamdülillah, milletimiz, lideri önderliğinde, bütün siyasi partileriyle,
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın öncülüğünde,
bu hain FETÖ darbe teşebbüsünü akamete uğrattı. Elbette her
darbe ülkenin kalkınmasına büyük bir engel oluşturmuş,
bulunduğu yerden geriye doğru itmiştir. Ama şimdi bunu
ortadan kaldırma imkânı doğmuştur. Darbe dönemlerinin
hibrit sistemi şimdi kalkacak, mevcut bozuk düzen, bozuk sistem
milletimizin özgür iradesiyle başkanlık,
cumhurbaşkanlığı sistemine dönüşecek ve milletimizin
gerçeklerine, ihtiyacına en uygun şekilde yeni yasal duruma
kavuşacaktır. Bu sistem değişikliği ülkenin
kalkınmasında arzulanan ivmeyi kazandıracak.
Değerli milletvekilleri,
kalkınma, sadece ekonomi değildir, çevre boyutu, sosyal boyutu
vardır ve insan odaklı olmak durumundadır. AK PARTİ
iktidarı daha yola çıkarken İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
anlayışıyla yola çıkmıştır ve bizim
kalkınmamız insan odaklıdır. Bölgesel dengeler
arasındaki farklılığı da ortadan kaldıracak
hamlelerimiz devam ediyor.
Bütçemiz milletimize,
ülkemize hayırlı olsun. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Demircan.
Beşinci
konuşmacı, Erzurum Milletvekili Sayın Zehra
Taşkesenlioğlu.
Sayın
Taşkesenlioğlu, süreniz beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kalkınma Bakanlığının
2017 yılı bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Hükûmetimizin
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. felsefesiyle ve yine
devletin memur, milletin amir olduğu yönetim anlayışı
çerçevesi içerisinde, uzun vadeli sürdürülebilir büyümeyi ve dengeli bir
şekilde büyümeyi tüm sektörler ve tüm bölgeler arasında yayma
anlayışıyla kırsaldan metropole kadar sürekli kaynak
aktarımı gerçekleştirilmiş, beşerî sermayeden
altyapıya varıncaya kadar tüm bileşenler desteklenmiştir.
2016 yılı dünya genelinde yaşanan
ekonomik durgunluk ve büyümedeki daralmalara rağmen ülkemiz, ilk çeyrekte
4,7, ikinci çeyrekte ise 3,1lik büyüme gerçekleştirerek hem bölgesinde
hem dünyada gelişmiş ve büyüme içinde olan bir ülkenin vizyonunu ve
durumunu sergilemiştir. 2008 ekonomik krizin yansıması sonucu
olarak 2009da yaşanan küçülme haricinde Türkiye, AK PARTİ
iktidarları döneminde 54 çeyrektir büyümeyi gerçekleştiren ve
kalkınma hamlesine devam eden tek iktidar dönemidir seksen beş
yıllık Cumhuriyet Dönemi içerisinde. Başkalarının
gölgelerine sığınıp bazı odakların
sözcülüğünü yapan Moodys ve diğer derecelendirme
kuruluşlarına rağmen 27 Ekim 2016 tarihinde yapılan Hazine
tahvillerine talep beklentilerinin 4 katı üzerinde gerçekleşmiş
ve Türkiye, bütün olumsuz senaryolara rağmen, 10 milyar 483 milyon TLlik
bir borçlanma gerçekleştirmiş, bu da Türkiye ekonomisine dünya
genelinde gösterilen güvenin bir sonucu olmuştur.
Sayın milletvekilleri, dövizde yine küresel
birtakım oyunların sonucu olarak, maalesef, birtakım
artışları hep beraber günbegün izliyoruz. Ancak başta
Sayın Cumhurbaşkanımız ve sonra Hükûmetimiz tarafından
yapılan açıklamalar halkımız tarafından
içselleştirilip kabul görerek hem TL bazlı işlemlere daha
fazlasıyla rağbet edilmiş hem de Dövizi boz, oyunu boz.
kampanyasına destek verilerek bu, ülkemiz aleyhine yapılan ekonomik
hamlenin karşısına millet olarak, tıpkı 15 Temmuz
akşamı gibi, sert, diri ama büyük olarak durmanın gururunu hep
beraber, bugünlerde yaşıyoruz.
Pek tabii ki uluslararası açık
entegrasyona sahip bir ülke olarak birtakım işlemlerimizi
yabancı para cinsinden borçlanarak gerçekleştiriyoruz ancak
yabancı para kapsamında yaptığımız borçlanmaya baktığımızda,
firmalarımızın sadece yüzde 23ü -ki bu firmalarımızın
kahir ekseriyeti ihracat, ithalat yapan firmalar- yine yabancı para cinsi
bakımından borçlanmış olan firmalarımızın
sadece yüzde 13ü, bu anlamda, borçlanmalarını gerçekleştirmiştir.
Ülke olarak, bizim AK PARTİ iktidarı
olarak bugüne kadar yapmış olduğumuz kalkınmalar sadece
genel kalkınma olarak değil, aynı zamanda bölgesel kalkınma
olarak da gerçekleştirilmiştir. 2008 yılında, birtakım
tartışmalara rağmen, ortaya koyduğumuz kalkınma
ajanslarıyla beraber 15 bin onaylanmış proje
gerçekleştirilmiş ve 3 milyar TLlik kaynak kullanımı
sağlanmıştır. Bunun haricinde, DAP, GAP, KOP gibi
birtakım bölgesel kalkınma ajansları idareleriyle beraber yine
bölgesel kalkınma hedeflenmiştir.
Yakın zamanda Sayın
Başbakanımız tarafından açıklanan ve 23 ili kapsayan
Cazibe Merkezleri Programıyla 12 milyarlık yatırım bütçesi
sadece bu 23 ile aktarılarak sözde değil gerçek anlamda bölgesel
kalkınmanın ne olduğu göstermek istenmiştir. Bu büyümenin
sadece belirli bir sektörde değil, sektörler arası entegrasyona sahip
olması hedeflenmiş, yatırım ortamının
iyileştirilmesi, istihdamın artırılması, yenilikçi
alanlara yönlendirme, AR-GE çalışmalarına ağırlık
verme gibi birtakım sektörlere ve birtakım amaçları haiz olarak
yapılması sağlanacaktır.
Sayın milletvekilleri, ülke olarak tüm
başarımızı milletle beraber ve millet için yapıyoruz.
AK PARTİ iktidarları bugüne kadar tüm sorunların üstesinden
gelmiş, her sorunu bir fırsata çevirerek ülkeyi daha ileriye
götürmeye gayret etmiştir. Şüphesiz ki bu başarının
tamamı milletimize aittir ve bizler ancak milletimizin
hizmetkârlarıyız. Ülkenin kalkınma hamlesini başlatarak
bugüne kadar gelmemizi sağlayan Sayın
Cumhurbaşkanımıza ve bütün AK PARTİ iktidarlarına en
derin şükranlarımı iletir, hepinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Taşkesenlioğlu.
Altıncı konuşmacı, Kütahya
Milletvekili Sayın Mustafa Şükrü Nazlı.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
İstatistik Kurumu bütçesiyle ilgili AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Sözlerimin başında aziz milletimizi ve
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye İstatistik Kurumu bütçesiyle ilgili
konuya geçmeden önce sözlerime, günlerdir yüreğimizi dağlayan
Haleple başlamak istiyorum. Medeniyetimizin kadim şehirlerinden
Halep hayalet şehre dönüyor. Halepte masum çocuklar, kadınlar
ölüyor. Artık Halepte insanlar Dünyada insanlık ölmesin
Yarın 10 Aralık Birleşmiş Milletler tarafından ilan
edilen İnsan Hakları Haftasının başlangıcı.
Buradan soruyorum: Bugüne kadar Bosnaya, Gazzeye, Musula olduğu gibi,
Halepe de duyarsız kalan Birleşmiş Milletlere göre acaba
Halepte yaşayanlar insan değil mi; onların bu dünyada
hakları yok mu, yoksa sadece Müslüman olmak mı onların tek suçu?
Türkiye İstatistik Kurumu bütçesi üzerine
görüşlerime gelince: Bir ülkenin gelişmesine yönelik doğru
politikaların belirlenmesi için en önemli unsurlardan biri doğru ve
zamanlı bilgiye sahip olmaktır. Bilimsel metotlarla elde
edilmiş, güvenilir istatistikler olmaksızın doğru kararlar
alınması, kısa veya uzun vadeli planlar yapılması
düşünülemez. Toplumsal ve ekonomik konularla ilgili alınacak her
karar ve yapılacak her yatırımda istatistiksel bilgilerin önemi
yadsınamaz bir gerçektir. Doğru ve çabuk karar almada gerekli bilgiyi
sağlamak ve bilgi çağının gereği olan yenileşmeye
ve gelişmeye açık olmak, güçlü bir istatistik ve bilgi sistemi altyapısını
oluşturmak ülkemizin bugünü ve geleceği için önemlidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; istatistik üretimi planlı bir
çalışmayı gerektiren, bilgi ve deneyim isteyen kapsamlı bir
süreçtir. İhtiyaç belirlemeyle başlamakta ve ürünlerin son
kullanıcının eline geçen süreye kadar bu süreçlerin bütününden
oluşmaktadır. Bu bağlamda, uluslararası standartlarda
kullanıcı odaklı ve sürdürülebilir bir istatistik sistemi kurmak
vizyonuyla hareket eden TÜİK, istatistik sistemimizin güçlendirilmesi ve
entegrasyonu çerçevesinde planlı istatistik üretim sürecine yönelik olarak
çok yıllı programlama dönemine geçmiştir. 2017-2021
yıllarını kapsayan 3üncü beş yıllık Resmî
İstatistik Programı hazırlanmıştır. Avrupa
Birliği istatistik sistemine uyum çalışmaları
kapsamında Türk istatistik sistemi yenilenmiş, 2015 yılında
çıkarılan Türkiye İstatistik Kanunu bu kapsamda birçok
yeniliği de beraberinde getirmiştir. Türkiye İstatistik
Kanununun öngördüğü şekilde planlı istatistik üretim süreci
başlamış, diğer kurumların istatistik üretim
sürecindeki yeri tanımlanarak bu kurumların tek bir merkezden
koordinasyonu sağlanmıştır. Ayrıca istatistiki
verilerin zamanlılığı ve kalitesi yükselmiş, mükerrer
veri üretimi engellenmeye çalışılmıştır. Bugün
istatistik üretiminde uluslararası, mesleki ve etik kurullar ülkemizde de
geçerlidir ve uygulanmaktadır. TÜİK uluslararası
organizasyonlara tecrübe ve bilgi birikimi aktarmak üzere davet edilmekte,
üçüncü ülkelere yönelik uluslararası teknik destek projelerine katkı
sağlamaktadır. TÜİK uzmanları özellikle Orta Asya,
Kafkasya, Balkanlar ve Kuzey Afrika ülkelerinin istatistik ofislerinde
danışman olarak görevlendirilmekte, bu ülkelerin uzmanlarına
resmî istatistiklerin hemen hemen her alanında eğitim vermektedir.
Ülkemizin resmî istatistiklerinin üreticisi ve koordinatörü olan TÜİK,
ulusal ve uluslararası kullanıcıların ihtiyaç ve
önceliklerini dikkate alarak kaliteli, güncel, güvenilir, tutarlı,
tarafsız, uluslararası standartlara uygun istatistikleri üretmek,
kullanıma sunmak ve resmî istatistik üretim sürecinde yer alan kurumlar arasında
eş güdümü sağlamak misyonu doğrultusunda
çalışmalarına devam etmektedir.
TÜİK verileri
ışığında Kalkınma
Bakanlığımızın destekleriyle 2017 yılına,
kalkınan, refah seviyesini artıran, Anadolunun temellerini
oluşturan değerleri gün yüzüne çıkaran bir Kütahyayla
giriyoruz. Yedi bin yıllık tarihiyle, sanat, kültür, maden ve termal
şehri Kütahya, Murat Dağı Termal ve Kayak Merkezi, Aizanoi Antik
Kentinin turizme kazandırılması, zafer organize sanayi
bölgesinin kurulması ve şehir hastanesi projeleriyle bir büyük
şehir olma yolunda ivme kazanacak.
2017 yılı
bütçesinin başta Kütahyamıza ve ülkemize hayırlar getirmesini
diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Nazlı.
Yedinci konuşmacı,
Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Halil
Yıldız.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Teşekkür
ederim Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2017 Yılı Bütçe
Tasarısının GAP Bölge Kalkınma İdaresi bütçesiyle
ilgili grubum adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Güneydoğu Anadolu
Bölgesi, bölgenin potansiyelini refaha dönüştürerek ülkemiz ekonomisine ve
bölgede yaşayan insanlarımızın yaşam koşullarına
somut katkı sağlayan kapsamlı bir bölgesel gelişme
programıdır. Entegre niteliğiyle GAP sadece barajları,
hidroelektrik santralleri, sulama yapıları gibi fiziksel
yatırımlarla sınırlı kalmayıp bunların
yanında tarımsal gelişme, sanayi, kentsel ve kırsal
altyapı, haberleşme, eğitim, sağlık, kültür, turizm ve
diğer sosyal hizmetler gibi sosyoekonomik sektörlerin
geliştirilmesine yönelik yatırım ve etkinlikleri de
içermektedir. Sulama, arazi toplulaştırması, enerji üretimi ve
temel altyapı yatırımlarında çok büyük ilerlemeler
kaydedilmiş, bölgenin kalkınma hamlesine temel teşkil edecek
gelişmeler yaşanmıştır. Yeni GAP Eylem Planıyla
ekonomik kalkınmanın olduğu, sosyal gelişmenin güçlendiği,
şehirlerde yaşanabilirliğin arttığı, altyapı
ve kurumsal kapasitenin geliştiği görülmektedir. GAPtaki sulanabilir
arazi miktarımız -yaklaşık 18 milyon dönüm arazi- 1 milyon
800 bin hektardır. Şanlıurfa ilimize
baktığımızda, Şanlıurfada GAP Eylem
Planıyla birlikte 7 milyon 640 bin dönüm arazi sulamaya hazır hâle getirilmeye
çalışılmaktadır. Şu anda Şanlıurfa ilimizde
yaklaşık 3,5 milyon dönüm arazi sulanmaktadır. 2017 ile 2019
yılları arasında 1 milyon 800 bin dönüm arazi sulamaya
açılacaktır.
Suruç Ovası 1970li, 1980li yıllara kadar
Türkiyenin en iyi pamuğunu üreten ovamızdı. Ne yazık ki
1980li yıllardan sonra yer altı sularının çekilmesiyle
birlikte Suruç Ovası susuz kaldı. Suruç Ovası, burnunun dibinde
Atatürk Barajı olmasına rağmen -susuzluktan kıvranarak-
bırakın sulama suyunu bulmayı, içecek su bulamıyordu.
Dönemin siyasi partileri Urfaya veya Suruça her geldiğinde Suruçlular
toplanır, siyasi partilerden Suruç Sulama Projesi için yardım
isterlerdi. Siyasi partiler, her dönem, Suruça su getireceklerini vadedip
gittikten sonra bir daha -Suruçu hatırlamamak üzere- arkalarını
dönmediler. Hatta, bir seçim öncesi Suruçun girişine su boruları
kondu ve seçimden sonra su borularını alıp götürdüler. Hâlbuki
insanlar artık inanmak istiyorlardı. O su borularıyla suyun
gelemeyeceğini bilmelerine rağmen, bir umut ışığı
bekliyorlardı. Seçimler bittikten sonra Suruçlu kardeşlerimiz
mevsimlik işçi olarak ya Suruçtan göç ediyordu ya da Çukurovaya,
Anadoluya, Karadenize, Egeye mevsimlik işçi olarak kamyon
arkalarında bir umut yolculuğu başlıyordu;
bazıları Suruça geri dönebiliyordu mevsimlik işçilik bittikten
sonra, bazıları yollarda hayatını kaybediyordu. Bu,
Suruçun kaderi değildi, elbet bir gün bir lider bu ülkeye gelecekti,
Suruçluların sesine kulak verecekti. İmanlı, dürüst, liyakatli
bir lider Türkiyeye, bu ülkeye geldi. Bu lider Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğandı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Sayın Cumhurbaşkanımızın
Şanlıurfa ziyaretinde Suruçlular yolu kapattılar. Cumhurbaşkanımız,
liderimiz bez parçaya yazılı su yazısını
gördüğünde otobüsü durduruyor ve Suruçluları orda dinliyor.
Suruçluların su isteğini Cumhurbaşkanımız hayretler
içerisinde Burnunuzun dibinde su olmasına rağmen nasıl buraya
su gelmez! deyip, Siz merak etmeyin, ben Ankaraya döndüğümde ilk
işim Suruça su getirmektir. deyip, Ankaraya geldiğinde derhâl
Suruç Sulama Projesinin dosyasını isteyip, talimat veriyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Süleyman
Demireli de rahmetle an, onun da emeği var o suya.
İBRAHİM HALİL YILDIZ (Devamla) Bu
bizim eserimizdir. Yıllarca suya hasret olan topraklar suyla
buluşuyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Devasa, dünyanın 5inci, ülkemizin en büyük sulama tüneli
yapıldı Suruç için.
ATİLA SERTEL (İzmir) GAPı unutma,
GAPı.
MUSA ÇAM (İzmir) Biz Cevheriyi biliriz,
başka bilmeyiz; biz Cevheriyi tanırız.
İBRAHİM HALİL YILDIZ (Devamla)
Suruçlu kardeşlerimiz artık kendi topraklarını ekmeye
başladılar.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) -
Barajı kim yaptı barajı, onu da söyle?
İBRAHİM HALİL YILDIZ (Devamla) Bu
insanların gözlerindeki mutluluğu, sanırım, siz
göremiyorsunuz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Barajı kimin yaptığını da söyle.
MUSA ÇAM (İzmir) Biz Cevheriyi
tanırız, başka birini tanımayız, Cevheriyi
tanırız biz.
İBRAHİM HALİL YILDIZ (Devamla)
Suruçta suya hasret topraklar suyla buluştu ve Suruçlular beyaz
altını artık kendisi üretiyor, bu ülkeye katkı
sağlıyorlar.
MUSA ÇAM (İzmir) Urfada Necmettin Cevheriyi
biliriz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Barajı kim yaptı barajı, onu da söylesene? Niye söylemiyorsun
barajı kimin yaptığını?
İBRAHİM HALİL YILDIZ (Devamla)
Yaklaşık 190 bin insana istihdam sağlayan bu proje, hayata
geçirilmiştir.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) O
barajı kim yaptı, onu da mı Cumhurbaşkanı yaptı?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sen emek veren
herkese teşekkür et.
İBRAHİM HALİL YILDIZ (Devamla)
Bütçeye ayırdığınız her kuruşun hayat olarak
insanlara döneceğini bilmenizi isterim.
MUSA ÇAM (İzmir) Onda Necmettin Cevherinin
imzası var, başka kimsenin yok.
İBRAHİM HALİL YILDIZ (Devamla) Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sen eskilere de
teşekkür et, eskilere.
ATİLA SERTEL (İzmir) Demirele
teşekkür et, Demirele.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
hatibin partisinin kurucu liderini övmesini saygı ve anlayışla
karşılıyorum. Ancak, Türkiyeyi yöneten geçmiş
Başbakanların ve Cumhurbaşkanlarının imanını,
dürüstlüğünü ve liyakatini sorgulayacak tarzdaki bir konuşma kendi
takdiridir. Bütün geçmiş liderlerin imanı, dürüstlüğü ve
liyakati tartışma konusu yapılmamalıdır diye
düşünüyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Altay.
İBRAHİM HALİL YILDIZ (Şanlıurfa)
Sayın Başkan
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, bir düzeltme yapması gerekiyor bu konuda.
İBRAHİM HALİL YILDIZ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldız, bir
açıklama yapma gereği duyuyorsunuz. Oturun isterseniz, yerinizden,
açıyoruz mikrofonunuzu Sayın Yıldız.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil
Yıldızın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM HALİL YILDIZ
(Şanlıurfa) Sayın Başkanım, ben burada kimseyi
kastetmek istemedim. Hizmeti geçen herkese teşekkür ederim. Fakat, Suruç
ilçemiz yıllarca kıvranmasına rağmen hiç kimse Suruça
dönüp bakmadı, yani bu gerçeği de burada söylemek istiyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Suruça su geldi,
artık Suruçta yaklaşık 550 bin dönüm arazi şu anda
sulanmakta.
ATİLA SERTEL (İzmir) Süleyman Demirele
de teşekkür et, Süleyman Demirele de.
İBRAHİM HALİL YILDIZ
(Şanlıurfa) - Önümüzdeki yıl içerisinde inanıyorum ki bu 900
bin dönümü bulacaktır. Kimlerin emeği bu projede geçmişse
herkese teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldız.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Sekizinci konuşmacı yine
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Ali Cevheri. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALİ
CEVHERİ (Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; benden önceki değerli hemşehrim, hatip çok güzel bir
şekilde ifade etti. Tabii, 3 Nisan 1977de GAPın temeli
atıldı. Bizim hayalimizdi. Biz ona Yedi küpeli gelin. diyorduk.
Harran ile Fıratı birleştirdik, Dicle ovalarını
birleştirdik. Ben 3 Nisan 1977den bugüne kadar emeği geçmiş
bütün değerli devlet adamlarına, inşaat işçisinden devlet
adamlarına kadar hepsine şükranlarımı bir
Şanlıurfalı olarak arz ediyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Arkadaş o tarihte doğmadığı için onu şey
yapamadı.
MUHARREM VARLI (Adana) Seni tebrik ediyoruz
Sayın Cevheri.
MEHMET ALİ CEVHERİ (Devamla) Evet,
Kalkınma Bakanlığına bağlı GAP Bölge İdaresi
Başkanlığının 2017 yılı bütçesinin
görüşülmesi vesilesiyle AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum.
Ülkemizin ilk millî bölgesel projesi olan GAP
ülkemizin diğer bölgeleri için de model bir proje olup KOP, DAP, DOKAP
gibi projelerin doğmasına önayak olmuştur. GAP projesi Kuzey
Mezopotamyada bereketli hilalin kollarında yer alan bölge illerini
kapsamaktır. İlk tarım bu bölgede yapılmış, üç
semavi din bu bölgede nüzul etmiş, birçok kavim bu bölgede kardeşçe
yaşamıştır.
GAP, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sahip
olduğu beşerî ve doğal kaynakları değerlendirerek
insanımızın gelir seviyesini ve refah düzeyini artırarak
yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlamaktadır. GAP, iktisadi
amaçları yanında sosyal barışa, huzura katkıda
bulunan, siyasal istikrarı ve birliği sağlayan bir projedir.
Kısacası GAP, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin
sigortasıdır. GAP, aynı zamanda, ülkemizi uluslararası
arenada markalaştıran, sadece bölgesel değil, ulusal bir
projedir. Bu proje, Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis,
Mardin, Siirt, Şırnak ve Şanlıurfa illerini
kapsamaktadır. Projeye bağlı olan 9 il, coğrafi alan ve
nüfus açısından ülkemizin yaklaşık yüzde 10luk bölümünü
oluşturmaktadır.
1989da yapılan GAP Master Planıyla
bölgede 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali ve sulama şebekelerinin
yapımı tasarlanmıştır. GAPın tamamlanmasıyla
yılda 27 milyar kilovatsaat hidroelektrik enerji üretimiyle ülke enerji
ihtiyacının büyük bir bölümünün karşılanması
öngörülmüştür. GAP kapsamında bugüne kadar 13 hidroelektrik santrali
tamamlanmıştır. Bitirilen 13 HESin işletmeye
alınışından 2015 sonuna kadar 416,2 milyar kilovatsaat
elektrik enerjisi üretilmiş olup üretilen bu enerjinin parasal değeri
25 milyar doları bulmuştur.
GAP projesini sulama açısından
değerlendirdiğimizde, bölgeden geçen Fırat ve Diclenin su
potansiyeli Türkiye'nin yüzde 28ini oluşturmaktadır. Ayrıca,
Türkiye'de sulanabilir arazilerin yüzde 20si GAP bölgesinde
bulunmaktadır. GAPın tamamlanmasıyla 1 milyon 822 bin hektar
arazi sulamaya açılacaktır. 2002 yılında sulamaya
açılan alan 198.854 hektar iken bugün 2016 yılı itibarıyla
488.160 hektara ulaşmıştır. Sulamaya açılan
alanların yaklaşık yüzde 71i Şanlıurfada olup
Şanlıurfada 345.675 hektar alan sulamaya
açılmıştır. 2014-2018 dönemi sonuna kadar 170.051 hektar
alanın daha sulamaya açılması planlanmaktadır.
Bölgede yapılan yatırımlar ve buna
bağlı özel sektör sayesinde GAP bölgesinde tarım ve tarıma
dayalı sanayi gelişmiş ve bunun ihracata yansıması da
çok olumlu olmuştur. GAP bölgesinde 2000 yılında 503 milyon
dolar olan ihracat, 2015 yılında 8,8 milyar dolara
ulaşmıştır. GAP bölgesinde yapılan ihracatın
toplam ihracat içindeki payı 2000 yılında yüzde 1,8 iken, 2015
yılında yüzde 6,1e yükselmiştir. Kişi başına
ihracat değeri 2000 yılında 76,2 dolardan 2014 yılında
1.117 dolara yükselmiştir. Bölge, ihracat açısından
aldığı payla İstanbul, Doğu Marmara ve Batı
Anadoludan sonra 4üncü sırada yer almaktadır.
GAP bölgesinde ulaştırma
altyapısında da önemli gelişmeler olmuştur. 2015
yılı itibarıyla bölgedeki kara yolu ağı 6.350
kilometreye, otoyol ağı 294 kilometreye, bölünmüş yol
ağı ise 2.183 kilometreye ulaşmıştır.
Yapılan 8 havaalanıyla tüm illerin hava yolu ulaşımı
sağlanmıştır. Ayrıca, tüm illerimizde üniversite
kurulmuştur. Bölgedeki organize sanayi bölgesi sayısı 17ye,
küçük organize sanayi ise 36ya yükselmiştir.
Ayrıca, GAPın faydalarına
baktığımızda; sulama faydası yılda 2,1 milyar
dolar, enerji faydası 2,2 milyar dolar, ulusal ekonomiye katkısı
yılda 17,1 milyar dolar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ALİ CEVHERİ (Devamla)
istihdam
olanağı 3,8 milyon, kişi başı gelirdeki
artış yüzde 209 olacaktır.
Sözlerime son verirken GAP idaresine,
Bakanlığımıza, Hükûmetimize, bütün herkese, tüm insanlara
şükranlarımı arz ediyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Cevheri.
Dokuzuncu konuşmacı Elâzığ
Milletvekili Sayın Tahir Öztürk. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017
yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinde
Doğu Anadolu Projesi hakkında düşüncelerimi anlatmak üzere AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Doğu Anadolu Bölgesi Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 8 Haziran 2011 yılında ve Resmî
Gazetede yayınlanan kanun hükmünde kararnameyle yürürlüğe
girmiştir. 17 Ağustosta da eylem planıyla ilgili esaslar yeniden
düzenlenmiştir.
Merkezî bir teşkilat olan Doğu Anadolu
İdaresinin görev alanı Ağrı, Ardahan, Bingöl, Bitlis,
Elâzığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Malatya,
Muş, Tunceli ve Vandır. Merkezi ise Erzurum'dur.
DAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı hâlihazırda 1 Başkan, 2 Başkan
Yardımcısı, 56 personelle faaliyetine devam etmektedir.
DAP İdaresinin görevleri şunlardır:
1) Bölgenin kalkınmasının hızlandırılması
amacıyla eylem planları hazırlamak, bunların
uygulanmasını koordine etmek, izlemek ve değerlendirmek.
2) Eylem planlarının gerektirdiği
yatırımlara ilişkin teklifleri ilgili kurum ve kuruluşlarla
iş birliği içinde hazırlamak, öncelikli hâle getirmek ve ilgili
kurum, kuruluşlarla ilgili Kalkınma Bakanlığına
göndermek.
3) Bölgedeki yatırım projelerini izlemek
ve değerlendirmek.
4) Bölgenin gelişim potansiyeline,
sorunlarına, imkânlarına dair araştırma, etüt, proje ve
inceleme yapmak ve yaptırmak.
DAP İdaresinin temel ilkeleri öncelikle
şunlardır: Yenilikçilik, iş birliğine açıklık,
katılımcılık, şeffaflık ve hesap verilebilirlik,
güvenilirlik, insan odaklılık, sürdürülebilirlik, hizmet
odaklılık, değişime açıklık, kültürel
değerlere duyarlılık.
DAP Eylem Planı: DAP
İdaresi koordinasyonunda hazırlanan 2014-2018 DAP Eylem Planı 30
Aralık 2014 tarihinde Bölge Gelişme Yüksek Kurulu tarafından
onaylanmış ve 25 Haziran 2015 tarihinde kamuoyuna
açıklanmıştır.
DAP Eylem Planında
Doğu Anadolu Bölgesinin yüksek katma değerli tarım ve
hayvancılık merkezi hâline getirilmesi vizyonu benimsenmiştir.
Bu çerçevede 5 ana gelişme ekseni tanımlanmıştır:
1) Gıda, tarım
sektörlerinde verimlilik ve katma değerin artırılması;
2) Sanayi ve hizmetler
sektöründe güçlendirilmesi;
3) Altyapı,
kentleşme ve çevre koruma;
4) Beşerî-sosyal sermaye
ve sosyal altyapının güçlendirilmesi;
5) Kurumsal kapasitenin
güçlendirilmesi.
DAP Eylem Planı
kapsamında toplam 52 sorumlu kuruluşla yürütülen planda 126 eylem
için yaklaşık 21 milyar tutarında bir kaynak
kullanılması öngörülmektedir.
Şubat 2016 tarihi
itibarıyla gerçekleştirilen temel faaliyetler şunlardır:
2013 yılında başlayan DAP Küçük Ölçekli Tarımsal Sulama
Programı kapsamında 2013-2016 yılları arasında kamu idarelerinin
küçük ölçekli tarımsal sulama projeleri için 208 milyon ödenek tahsis
edilmiştir.
Projenin amacı, gelir
seviyesi düşük olan bölge üreticisi için sulama
altyapılarını yapmak, onların tarımsal üretime yeniden
dönmelerini sağlamak, tarımda verimliliği artırmak. Proje
2018 yılına kadar devam edecektir. DAP bölgesinde
hayvancılık altyapısının geliştirilmesi projeleri
kapsamında, hayvan içme suyu göletleri, sıvat imalatı,
ruhsatlı hayvan pazarı borsaları kurulması ve
koyunculuğun geliştirilmesidir.
Üniversitelerin araştırma ve uygulama
birimlerinin desteklenmesi için 65 milyon TL ödenek tahsis edilmiştir. Bu
yolla 2016 yılında 16 adet yeni hayvan pazarı kurulmuştur.
DAP İdaresinin Elâzığ için desteklediği proje
sayısı 80 tane olup sözleşmeye bağlanan 50 tanedir. Bu
projeler için de tahsis edilen ödenek 32 milyondur. Bu zamana kadar da 20
milyon TL harcanmıştır.
Örnek projeler Elâzığla ilgili: Küçük
Ölçekli Tarımsal Sulama Projesi, Hayvan İçme Suyu Projeleri,
Hayvancılık Alt Yapısının Geliştirilmesi Projesi,
Enerji Sektörü Muhtelif Etüt Projeleridir. Önümüzdeki yıl da, 2017de de,
inşallah, Elâzığ güneş enerji veriminde en önemli
illerimizden biri olması hasebiyle GESle ilgili yatırımı
da devam edecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; DAP bölgesinin sahip olduğu yenilenebilir enerji
potansiyelinin ortaya çıkarılması amacıyla güneş
enerjisi sistemi için 6 milyon ödenek ayrılmıştır.
Sınırda yer alan ilçelerin sosyal,
kültürel problemlerini gidermek için 2016 yılı programıyla 18
milyon para harcanmıştır. 2012-2016 yıllarında 317
milyon para harcanmış, bugüne kadar da 265 milyon
harcanmıştır. 2017de 162 milyon para harcanacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kalkınma Bakanımız Lütfi Elvana
saygılarımı sunarken DAP İdaresi
Başkanlığını başarılı
çalışmalarından dolayı tebrik eder, 2017 bütçesinin
hayırlara vesile olmasını dilerim.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Öztürk.
Onuncu konuşmacı Konya Milletvekili
Sayın Mehmet Babaoğlu.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET BABAOĞLU
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına
söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
KOP İdaresi görev sahası kuruluşunda
Aksaray, Karaman, Konya ve Niğde illerini kapsamaktaydı. Hükûmetimiz
bu yıl Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir ve Yozgat
illerimizi de dâhil ederek KOPu genişletti. Böylelikle alan olarak
Türkiyenin yüzde 12,2sine ulaşan yeni bir KOP bölgesi ortaya
çıktı. Bu genişlemenin yeni illerimize, bölgemize ve ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum.
Böylelikle çoğu Selçuklu Döneminde
yaşamış ve hâlâ evrensel niteliklerini koruyan Hazreti Mevlâna,
Nasreddin Hoca, Sadreddin Konevi, Somuncu Baba, Karamanoğlu Mehmet Bey
gibi değerlerimize Hacı Bektaş Veli, Ahi Evran gibi
değerlerimizin de eklenmesiyle KOP aynı zamanda bir kültür
havzasına dönüştü.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kalkınma Bakanlığımızın
koordinasyonunda KOP İdaremiz 2014 yılında toplam 9,9 milyar
lira tutarında beş yıllık bir KOP Eylem Planını
hayata geçirmiştir. Planda bakanlıklarımıza dağıtılmış
olarak 92 eylemde 243 proje yer almaktadır. 2017 yılı KOP
yatırımlarına 2,4 milyar liralık tahsisat
öngörülmüştür. KOP Eylem Planında öncelikle tarım alt
yapısı modernize edilmekte, sulama projeleri hayata geçirilmektedir.
Bunun yanında, diğer sektörler için de bir dizi projeler
uygulanmaktadır. Yeni illerimizin katılması nedeniyle KOP
yatırımları bütçesinin daha da artması beklenmektedir.
KOP İdaresinin kurumsal bütçesi ile KOP Eylem
Planı kapsamında bölgeye yapılan yıllık
yatırımlar birbirine
karıştırılmamalıdır. Burada
görüştüğümüz idarenin kurumsal bütçesidir. KOP İdaresinin kendi
kurumsal bütçesi 2016 yılında 133 milyon liraya
ulaşmış, 2017 yılı bütçesi ise yüzde 72
artışla 184,7 milyon lira olarak teklif edilmiştir. Tabii,
burada, yeni illerimizin katılması da etkili olmuştur.
KOP Eylem Planı kapsamında
bakanlıklarımızın yürüttüğü KOP projeleri yanında
KOP İdaremiz kendi bütçesiyle birçok projeyi hayata geçirmektedir.
Kırsal dağlık alanlarda küçük çiftçilerin gelir seviyelerini
artırarak âdeta göçü durduran, Niğde ilinde de çok başarıyla
uygulanan Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı buna iyi bir
örnektir. Bu kapsamda şu ana kadar 448 milyon TL ödenek kullanılarak
550 adet gölet ve kapalı sulama sistemi ve çiftçilerimizin de çilek, kiraz
gibi katma değeri yüksek ürünlere yönlendirilerek gelir seviyeleri 5-6 kat
artmış, bu projenin uygulandığı köylerde göç âdeta
durmuştur. Bu yolla 95 bin hektar alan sulamaya
açılmıştır.
KOP İdaresi KOP Eylem Planı koordinasyonu
görevi yanında kendi bütçesiyle ayrıca dünya bilişim
firmalarının dikkatini çeken Konya Uluslararası Veri Merkezleri
Uygunluk Araştırma Projesini tamamlamıştır. Bölgeyi
Akdenize açacak, Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde illerini kapsayan bir
sanayi ve ticaret koridoru projesini, KOP gençlik
çalışmalarını, güneş pillerinin ülkemizde
üretilebilmesine yönelik etüt çalışmalarını -ki bu
Niğdede özellikle yoğunlaşmış durumda- yine, KOP
Sosyal Gelişim Programı gibi bir dizi projeleri de bu arada yürütmeye
devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak bölgesel
kalkınma eylem planlarını ve Büyükşehir Kanunu gibi
kırsal kesimi güçlendirecek reform niteliğinde
çalışmaları hayata geçirdik. Tabii, bu eylem
planlarını takviye etmeli, Büyükşehir Kanununu daha da
güçlendirmeliyiz. Marmara Bölgesinin yükünü hafifletmeli, yeni Marmaralar
yapmalıyız. Bu manada Konya merkezli bir yeni güç merkezine ihtiyaç
olduğu açıktır çünkü doğu ve güneydoğunun güçlenmesi
Orta Anadolunun güçlenmesinden geçmektedir. Ayrıca, KOP bölgesine yeni su
temini projeleri aciliyetle hayata geçirilmeli. Demir yolu enerji projelerine
ilaveten Konya iline bir teknik üniversite kazandırılması
bölgenin bir teknik üniversiteye sahip olması açısından önem arz
etmektedir.
Son
olarak, 2017 yılı bütçesinin hayırlı uğurlu
olmasını diliyor; Şeb-i Arus törenleri için -bütçe nedeniyle
gidemeyebiliriz- bütçe sonrası ayın 17sinde hepinizi bekliyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Babaoğlu.
On
birinci konuşmacı Giresun Milletvekili Sayın Cemal Öztürk.
Süreniz
beş dakika.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığının 2017
yılı bütçesi üzerine, AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve aziz vatandaşlarımı
saygıyla selamlarım.
Doğu Karadeniz Bölgesinin sahip olduğu
potansiyelin hayata geçirilmesi amacıyla merkezi Giresun ili olan DOKAP,
Haziran 2011de kurulmuş, Nisan 2012de de faaliyete
başlamıştır. Hizmet alanı başlangıçta
Artvin, Bayburt, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Samsun ve Trabzon olarak
tespit edilen DOKAP, Eylül 2016da Tokat ilimizin de dâhil edilmesiyle 9 ile
çıkarılmıştır. DOKAP, Doğu Karadeniz Projesinin
uygulamalarını koordine etmek ve bu kalkınma projesinin
uygulandığı illerdeki yatırımların
gerektirdiği hizmetlerin yerine getirilmesini sağlayarak bölgenin
kalkınmasını hızlandırmayı amaçlamaktadır.
Başkanlık, ilk olarak 10 milyar 400 milyon
Türk liralık bütçeli DOKAP Eylem Planını hazırlayarak
yürürlüğe koymuştur. Plan, turizm ve çevresel sürdürülebilirlik,
ekonomik kalkınma, altyapı ve kentsel gelişme, sosyal
gelişme, yerel düzeyde kurumsal kapasitelerin geliştirilmesi olmak
üzere 5 temel eksen üzerine inşa edilmiştir.
Plan dâhilinde, Yeşil Yol kapsamında yol
iyileştirme ve yol yapım çalışmaları, turizm
merkezlerinde imar planlamaları, çay ve fındığın ürün
kalitesinin artırılması, arıcılığın
geliştirilmesi, Yatırım Adası Projesinin
geliştirilmesi, bölge tersanelerinin desteklenmesi, bölgede bulunan
limanların etkin kullanım stratejilerinin geliştirilmesi, KÖYDES
projeleri kapsamındaki kırsal altyapı sorunlarının
giderilmesi, şehirlerdeki rekreasyon alanlarının artırılması,
entegre katı atık yönetimi projelerinin tamamlanması,
okulların altyapı eksiklerinin giderilmesi, yurt sayısı ve
kapasitelerinin artırılması gibi daha birçok alanda önemli ve
vizyoner tedbirler tasarlanmıştır.
Plan kapsamında bahse konu alanların
çoğunda çalışmalar tamamlanmış ve 2016 yılı
üçüncü çeyrek itibarıyla 7,4 milyar Türk liralık kamu
yatırımı gerçekleştirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; DOKAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının yürüttüğü ve kamuoyunun
yakından takip ettiği projelerden biri de Yeşil Yol Projesidir.
Bölgenin turizm alanında gelişmesine vesile olacak Yeşil Yol
Projesi, doğayı koruyarak gelişmeyi hedefleyen bir projedir.
Yeşil Yol Projesinin ana teması mevcut yayla yollarının
iyileştirilmesidir. Bu kapsamda, birinci öncelikli yeşil yol olarak
nitelendirilen 2.600 kilometrelik mesafenin yaklaşık bin kilometrelik
kısmı Karayolları Genel Müdürlüğünün uhdesinde bulunan
mevcut yollardır. Geriye kalan 1.600 kilometrelik kısım ise
vatandaşlarımızın yerel ölçekte kullandığı
mevcut yayla yollarıdır. Projeyle 1.600 kilometrelik
kısımda doğayla uyumlu, turizm niteliği taşıyan
yaylalarımızın güzelliğine yaraşır yolların
imar edilmesi hedeflenmektedir. Yeşil Yol Projesi için il özel idareleri
ve büyükşehir belediyeleri tarafından kullanılmak üzere
2013-2016 yıllarında DOKAP tarafından 176 milyon Türk
liralık ödenek tahsis edilmiştir. Projenin büyük kısmı 2018
yılı sonu itibarıyla tamamlanmış olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kalkınma çok kapsamlı bir kavram olup
seçtiğiniz herhangi bir sektörde ortaya koyduğunuz
çalışmalar birçok sektörle entegre hâlde ele alınmazsa arzu
edilen sonuca ulaşamamaktadır. Bu nedenledir ki DOKAP Yeşil Yol
Projesi dışında gerek turizm sektörüne altyapı
oluşturacak gerekse diğer sektörlerle entegrasyonu sağlayacak
birçok alanda proje ve faaliyetler uygulamış ve uygulamaya devam
etmektedir. Yeni kurulmasına rağmen DOKAPın bölgede önemli
çalışmalar yürüttüğünü büyük bir memnuniyetle görüyoruz.
DOKAPın bölgeye
kazandırılmasına vesile olan başta
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere, Başbakanımıza, Kalkınma Bakanımıza ve
ilgili tüm taraflara şükranlarımızı arz ederim. Ayrıca
kıymetli çalışmalarından dolayı DOKAP
Başkanımızı ve tüm çalışanlarını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla)
tebrik eder, bütçemizin
hayırlara vesile olmasını dilerim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Öztürk.
On ikinci konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Mürteza Zengin.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MÜRTEZA ZENGİN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle geçmişte olduğu gibi bugün de
Kuvayımilliyeyi amil, iradeimilliyeyi hâkim kılacak olan yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Cenab-ı Allah
insanlığı doğru yola iletmek için gönderdiği
Kuranı Kerimde Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabayı
yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalık ve
azgınlığı da yasaklar. O düşünüp tutasınız
diye size öğüt veriyor. diye buyurmaktadır.
Değerli milletvekilleri, adaletin hâkim
olduğu yerde silahın yeri yoktur. Bugün dünyanın her yerinde
silahlar ölüm kusuyorsa adalet ayaklar altında demektir. Timurlenk bile
Ülkeler kılıçla alınır ancak adaletle korunur. diyerek
çıkış yolunu göstermiştir. Bu yol, Kanuni Sultan
Süleymanın söylediği gibi Kılıcın
yapamadığını adalet yapar. anlayışını
tekrar hâkim kılmaktır. Artık dünyadaki bu adaletsizliği
adaletle yıkmak gerekir. Kenâr-ı Dicle'de bir kurt aşırsa
bir koyunu/ Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer'den onu! diyerek Hazreti
Ömeri konuşturan İstiklal Şairimiz bugün Halepte yaşanan
zalimlikleri duysa acaba nasıl isyan ederdi?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet Bakanlığı yalnızca bina yapan,
personelin özlük işlemlerini yürüten bir kuruluş değildir. FETÖ
terör örgütünün adalet camiası içindeki örgütlenmesi göstermiştir ki
toplumdaki ihtilafları adaletle çözmesi gereken kurumun bizatihi kendisi
sorunların kaynağı hâline dönüşmüştür. Bu durum
adalete olan güveni sarsmıştır. Yargı
bağımsızlığının bulunmadığı,
mülkiyet hakkının tehlikede olduğu rejimler istikrar ve güven sağlayamaz.
Ayrıca belirtmeliyim ki tutuklu sanıklara iddianame verilmemesi
uygulaması yeniden gözden geçirilmelidir.
Bilindiği gibi adalet, hâkim, savcı ve
avukat içinde dağıtılan en önemli toplumsal hizmetlerden
biridir. Maalesef ülkemizde avukatlık kurumu yeterince etkin hâle
getirilmediği için erken uyarı sistemi çalışmamıştır.
Ancak bugün yeni anayasa çalışmaları nedeniyle olumsuzluğu
gidermek için büyük bir fırsat doğmuştur. Adalet
Bakanlığı kendi müktesebatı nedeniyle en çok katkı
sunacak durumdadır. Zaten milletimiz 15 Temmuz gecesi canıyla,
kanıyla demokrasiye sahip çıkarak Anayasanın yazılı
olmayan 1inci maddesini kendi elleriyle yazmıştır. Esasen,
anayasalar tarihsel süreç içinde âdeta insan derisi üzerine
yazılmış metinler değil midir?
Değerli milletvekilleri, yeri gelmişken,
en büyük özgürlük mücadelesinin kral, kraliçe, hükümdar, padişah,
cumhurbaşkanı gibi değişik adlar altında anılan
ve kısaca devlet başkanı dediğimiz kuruma karşı
verildiğini belirtmek zorundayım. Bunun nedeni şudur:
Bilindiği gibi, başlangıçta yasama, yürütme ve yargı diye
ifade edilen bütün kuvvetler, devlet başkanının
şahsında toplanmıştı. İlk önce yargı, sonra
yasama ve nihayet yürütme kuvveti, hükümdarın kudretinden
koparılmış birer parçalardır. Siyasetin fizik kanunu, bu
durumu şöyle ifade etmiştir: Ezelî tecrübeyle sabittir ki kuvvet
sahibi herkes bunu kötüye kullanmaya eğilimlidir ve bir sınırla
karşılaşıncaya kadar kötüye kullanmaya devam eder. Fazilet
bile sınırlanmaya muhtaçtır. Kuvvet, kuvvetin kötüye
kullanılmaması için o şekilde düzenlenmelidir ki kuvvet, kuvveti
durdursun. Montesquieunun hiç adını duymaksızın, ona
benzer ifadelerle bu temel prensibi 1919da ortaya koyan Salihli Delegesi Zâhid
Mollayı da anmak isterim. Alaşehir Kongresinde aynen şöyle
demiştir: Dünyada her şey muvazene, denge kanunu tesirindedir. Bu kayıttan
maksat, heyet-i umumiye kumandanlar üzerinde bir murakabe, muvazene tesisidir.
Her kim ki kuvvet alırsa hasbelbeşer yani insanlık gereği
bunu suistimal eder, şahıs devam etmez, usul payidar olur.
Değerli milletvekilleri, klasik anlamda
kuvvetler ayrılığı ilkesi olarak anılan bu durum,
siyasal parti gerçeği karşısında fiilen uygulanamaz hâle
gelmiştir. Bu cümleden olarak, ülkemizde tek kişiden oluşan bir
anayasal organ görünümündeki cumhurbaşkanına, 1982 Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasıyla yeni bir konum ve fonksiyonlar
kazandırılmış. Cumhurbaşkanı hem devletin ve hem
de yürütmenin başı olarak kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanına pozitif anayasa tarafından yüklenilen manevi
rol, devlet kurumlarının en üstüne yerleştirilmesi ve partiler
iktidarının devlet iktidarıyla
sınırlandırılmak tercihi bu makamın önemini büsbütün
artırmıştır. Temel hak ve özgürlükler bakımından,
devlet başkanlığının yeni yetkilerle
donatılması, toplum yönünden kazanılmış hakların kaybedilmesi
anlamına gelmektedir. Ancak, dünya ve siyasal parti gerçeği dikkate
alındığında daha etkin yönetimlerin oluşturulması
zarureti doğmuştur.
Sonuç olarak, Batılılar Türkler inşa
eder ancak tamir edemez. hükmünü Anayasa değişikliği
noktasında ilk defa geçersiz kılabilir mi? Ayrıca, Milliyetçi
Hareket Partisinin Değerli Genel Başkanı Sayın Doktor
Devlet Bahçelinin de olumlu katkı ve yol gösterici uyarılarıyla
birlikte Anayasa geleneğimiz bakımından tarihî bir uzlaşma
ortamı doğmuştur.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Zengin.
On üçüncü konuşmacı Kayseri Milletvekili
Sayın Hülya Nergis.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜLYA NERGİS
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016
yılı Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Aziz milletimizi ve
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ döneminde, diğer alanlarda
olduğu gibi yargı alanında da reformlar ve köklü
değişikliklere imza atılmıştır; hak arama yolları
çoğaltılmıştır, Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru yolu açılmıştır, bilgi edinme ve kamu
denetçisine başvurma hakkı getirilmiştir. Yargı
alanında en önemli tarihî reformlardan bir tanesi olan istinaf kanun yolu
da 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçirilmiştir. Yıllardır
dile getirilen istinaf mahkemelerinin kurulması ihtiyacı, 9 defa
kanun tasarısı düzenlenmiş olmasına rağmen
kanunlaşamamıştır; bu tarihî adımı atmak yine
bize nasip olmuştur. Adli yargıda istinaf 2004te, idari yargıda
istinaf ise 2014 yılında yasallaşmıştır, 20
Temmuz 2016da ise fiilen faaliyete geçirilmiştir.
İstinaf mahkemelerinin faaliyete geçirilmesiyle
iki dereceli yargılama sistemine geçilmiş, hak arama yolları
çoğaltılmış, bireylerin hukuki güvenceleri
artmış, delillerin yeniden değerlendirilmesi imkânı
getirilmiş, gerekirse yargılamanın tekrar yapılması
sağlanmıştır; vatandaşlarımızın temyiz
incelemesi için artık Ankaraya gelmek yerine sorunu yerel düzeyde çözme
imkânı getirilmiştir. Yargıtay ve Danıştayın
iş yükü azaltılarak gerçek bir içtihat mahkemesi olmanın yolu
açılmıştır. Uygulama birliğinin temini ile
ihtisaslaşmada verimlilik ve etkinliğin sağlanabilmesi
amacıyla ilk etapta 7 ayrı bölgede istinaf mahkemeleri faaliyete
geçirilmiştir. İstinaf mahkemeleri dört aydır görev
yapmasına rağmen, 6.924 ceza ve 4.138 hukuk olmak üzere toplam 11.062
dosya görülmüştür. Ceza dairelerinin toplam iş bitirme oranı
yüzde 72, hukuk dairelerinin ise yüzde 74 olarak gerçekleşmiştir.
Yargının yükünü oldukça
hafifleteceğine inandığımız başka bir düzenleme
de ara buluculuk kurumudur. Ara buluculuk kurumu 6325 sayılı Kanunla
AK PARTİ iktidarında bir hukuk reformu olarak ülkemize
kazandırılmıştır. Ara bulucular fiilen görev yapmaya
başlamıştır. Şu an itibarıyla sicile
kayıtlı 3.314ü aşkın ara bulucu bulunmaktadır.
Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye Adalet Akademisinin de aralarında
bulunduğu 31 eğitim kuruluşuna ara buluculuk eğitim izni
verilmiştir, ara buluculuk eğitimleri de devam etmektedir. Ara
buluculuğa başvurmuş olan 5.201 uyuşmazlıktan
4.967sinde anlaşma sağlanmıştır, bu rakam yüzde 96ya
tekabül etmektedir.
Ara buluculuk uygulamalarının konu
bazında dağılımında ilk sırada
işçi-işveren uyuşmazlıkları yer almaktadır.
İşçi-işveren uyuşmazlıklarında dava açılmadan
önce ara bulucuya başvuru şartı getiren İş Mahkemeleri
Kanunu Tasarısı Taslağı 23/3/2016 tarihinde ilgili
kurumların görüşüne sunulmuştur. Böylelikle, iş
mahkemelerinin görev alanına giren yaklaşık 400 bin
uyuşmazlığın ara buluculuk yoluyla çözümlenmesine imkân
sağlanacaktır.
Adalet Bakanlığınca koordinasyonun
sağlanması ve ara buluculuğun daha kolay ulaşılabilir
olması amacıyla 59 adliyemizde ara buluculuk büroları
kurulmuş ve faaliyete geçirilmiştir. Beşiktaş Belediyesi,
Ankara Sanayi Odası, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası kendi bünyelerinde
ara buluculuk merkezleri kurmuşlardır.
Adalet Bakanlığınca yapılan
bütün bu çalışmalar ülke ekonomisine büyük katkı
sağlayacak, aynı zamanda adli uyuşmazlıkların erken
çözüme kavuşması suretiyle adaletin temininde etkili olacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlar, 2017 yılı
bütçesinin aziz milletimize hayırlara vesile olmasını dilerim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Nergis.
On dördüncü konuşmacı, Denizli
Milletvekili Sayın Cahit Özkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
Bakanlığı bütçesi içerisinde yer alan, Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017 bütçesi
üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Adalet Bakanlığımız, bugün,
yaklaşık 200 bin hükümlü ve tutuklu, 395 bin denetimli serbestlik
yükümlüsü ve 52 bin ceza infaz koruma personeli olmak üzere, 100 binlerce
kişiye doğrudan etki eden ceza infaz kurumu alanında hizmet
vermektedir.
AK PARTİ olarak, ceza infaz
kurumlarını başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
olmak üzere, uluslararası sözleşmelerin belirttiği standartlara
uygun hâle getirdik. Ceza infaz sisteminde tutuklu ve hükümlülerin
haklarını koruyacak gerekli tüm tedbirleri aldık. Bu sayededir ki
geçmişte ülkemizi mahcup eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararları artık tarihe karıştı.
Bu çerçevede, standartları
karşılamayan 276 ceza infaz kurumunu kapattık. Yerlerine,
çağdaş ceza infaz usullerine uygun 149 yeni ceza infaz kurumunu
faaliyete geçirdik. 2002de 20 bin olan personel sayısını,
ihtiyaç çerçevesinde 52 bine çıkardık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İşyurtları Kurumu ceza yargılaması ve ceza infaz
hukukuna uygun olarak hükümlü ve tutukluların meslek ve
sanatlarının korunup geliştirilmesi, meslek sahibi olmayanlara
bir meslek öğretilmesi, vakitlerinin değerlendirilerek ekonomiye
faydalı hâle getirilmesi, topluma kazandırılan bireylerin
yeniden suça karışmasının önlenmesi, edindikleri mesleği
icra ederek ekonomik özgürlüklerinin kazandırılması
amacıyla kurulan 277 iş yurdu çalışmalarını
başarıyla sürdürmektedir.
Bu kurumlarda 50 bin hükümlü ve tutuklu
çalışmış, kanunun belirttiği şekilde bu hükümlü
ve tutuklular meslek ve sanat öğrenmişler, sigortalı olarak
kazanç elde etmişler ve elde edilen kârdan pay almışlardır.
Diğer yandan iş yurtları, öğrettikleri meslek ve sanatla,
geleneksel el sanatlarının nesilden nesile aktarılmasına
hizmet etmektedir. Tarım ve hayvancılık alanlarına
yaptıkları yatırımlarla da ülke ekonomisine büyük
katkı sağlamaktadırlar. Mesleki faaliyet ve sanat ürünleri yurt
dışı veya yurt içi fuarlarda büyük bir beğeni
toplamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu faaliyetlerin yanı sıra, Hükûmetimiz,
gelişen modern infaz yöntemlerine uygun olarak 2012 yılında
denetimli serbestlik müessesesini infaz sistemimize
kazandırmıştır. Getirilen denetimli serbestlik
müessesesiyle, hükümlüler, şartlı salıverilmelerine iki yıl
kala belirli denetim şartlarıyla tahliye olabilmektedirler.
671 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, 1
Temmuz 2016 tarihine kadar işlenen bazı suçlar nedeniyle hükümlü
olanlar bakımından iki önemli düzenleme getirilmiştir.
Birincisi, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunda koşullu salıverilmeye dair bir yıl olan süre, bazı
suçlar açısından iki yıla
çıkarılmıştır. Buna göre, şartlı
salıverilmelerine iki yıl kalan iyi hâlli hükümlüler, denetimli
serbestlik hükümlerinden yararlanabilmektedir.
İkinci düzenleme ise Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda düzenlenen koşullu
salıverilmeye ilişkindir. Önceki düzenlemede, süreli hapis
cezalarına mahkûm edilmiş olanlar, cezalarının üçte 2sini
infaz kurumlarında çekmeleri hâlinde koşullu salıverilmeden
yararlanabilmekteydi. Düzenlemeyle, bazı suçlar için üçte 2lik oran
yarıya indirilmiştir. 10 Ekim 2016 tarihi itibarıyla 44.800
kişi bu düzenlemelerden faydalanarak tahliye edilmiştir.
671 sayılı KHKyla bir taraftan
cezaevlerinde rahatlama sağlanırken diğer yandan da hükümlülerin
kademeli infaz ve tahliye süreciyle topluma kazandırılmaları
amaçlanmıştır.
Ülkemizde ceza infaz kurumlarının
yoğunluğu Avrupa ortalamasının çok altındadır.
Ceza infaz kurumlarında kapasiteye göre doluluk oranları Fransada
yüzde 114, İngilterede yüzde 111, Macaristanda da yüzde 130 iken
Türkiyede sadece yüzde 104tür. 2020 sonuna kadar 143 ceza infaz kurumu
açılması, 131 ceza infaz kurumunun da kapatılması
planlanmıştır. Böylece doluluk oranı daha da aşağıya
düşecektir.
Yine, herkesin malumudur ki infazlara ve mahkûm
isyanlarına tanıklık eden, o darbe yıllarının
acılarının yaşandığı cezaevleri de AK
PARTİ dönemlerinde müzeye dönüştürülmüştür.
Bu düşüncelerle 2017 bütçemizin tüm ülkemize
hayırlı olmasını, hayırlı hizmetlere vesile
olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özkan.
On beşinci konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Yıldız Seferinoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA YILDIZ SEFERİNOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
Bakanlığımıza bağlı Türkiye Adalet Akademisi
bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Adalet Akademisi 2003 yılında
kurulmuş, tüzel kişiliği olan, bilimsel, idari ve mali
özerkliğe sahip özel bütçeli bir kamu kurumudur. Eğitim merkezi 2016
yılında 3.772 hâkim ve savcı adayına yönelik eğitim
çalışmasını gerçekleştirmiştir. Bu hâliyle
Avrupanın en büyük yargı akademisi olduğu söylenebilir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; adaleti sağlamak devletin temel görevlerinden birisidir.
Dolayısıyla, bu alandaki hizmetlerin sağlıklı bir
şekilde yürütülmesi, hızlı ve doğru yürütülmesi adaleti
sağlayan hâkim ve savcılarımızın mesleki
yeterlilikleriyle doğru orantılıdır. Hâkim,
savcıların ve adayların eğitimi bu bağlamda oldukça
önemlidir. Misyonu, adalet ve hukuk alanında evrensel standartlarda
mesleki eğitim, danışma, inceleme, araştırma ve
yayın faaliyetleriyle ulusal ve uluslararası alanda projeler yaparak
çözüm önerilerini bilimsel yöntemlerle sunmak olan Türkiye Adalet Akademisi
ülkemizde ve uluslararası alanda gerçekleşen güncel hukuki
gelişmeleri takip ederek hâkim ve savcıların meslek öncesi ve meslek
içi eğitimlerini planlamaktadır. Eğitimleri de uygulamanın
içinden gelen, mesleki tecrübeleri bulunan eğitim ve öğretim
görevlileriyle yürütmektedir.
Eğitim konusunda yabancı dili de
kapsayacak şekilde geniş bir bakış açısı
yakalanmış, yargı mensuplarımıza yabancı dil
dâhil, akademik kariyer yapma fırsatı verilmiştir. Bunların
sonucunda, yargı mensuplarımızın uluslararası
kurumlarda görev alması bu vesileyle sağlanmış
olmuştur. Bu şekilde görev alanların sayısı sürekli
artmaktadır. Bugün itibarıyla, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Avrupa Konseyi daimi temsilciliği ve diğer
uluslararası kuruluşlar nezdinde görev yapan hâkim ve
savcılarımız bulunmaktadır. Bu bağlamda, 2016
yılı eğitim döneminde Adalet Akademisinde 3.772 hâkim,
savcı adayına meslek öncesi, 2.854 hâkim, savcıya meslek içi ve
3.934 kişiye ise hizmet içi eğitim verilmiştir. Meslek içi
eğitim faaliyetlerinde örgütlü suçlarla mücadele, kadastro hukuku
uygulamaları, hayata karşı ve vücut
dokunulmazlığına karşı işlenen suçlar, gümrük ve
mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklar, istinaf temel
eğitimi, sahtecilik ve dolandırıcılık, mal
varlığına karşı işlenen suçlar, uzlaşma
kurumunun etkinliğinin artırılması, ailenin korunması
ve kadına karşı şiddetin önlenmesi, ara buluculuk
konularında eğitim verilerek uygulamada yaşanan sorunlara çözüm
üretilmiştir. Burada hemen ifade etmek isterim ki akademinin verilen
eğitimlerde çağın gereklerine uygun, etkin ve verimli
öğretim metotları kullanılmaktadır. Bunun yanı
sıra, eğitim müfredatının geliştirilmesi için yerli ve
yabancı uzmanlarla çalışılmakta, projeler
geliştirilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile akademi
arasında kurulan video konferans sistemiyle doğrudan Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi uzmanları tarafından adaylara insan
hakları ve mahkeme uygulamaları konusunda ders verilmeye
başlanmıştır. Türkiye Adalet Akademisinde, hâkim ve
savcılar dışında, avukat, noter, mahkeme personeli ve
diğer kurumların hukuk müşavirleri, müfettişler ve
denetçilerin eğitimleri de ayrıca verilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Adalet Akademisi bilimsel çalışmalar ve
etkinlikler çerçevesinde düzenlediği ulusal ve uluslararası sempozyum
ve çalıştaylarla hukuk ve yargı sistemimizin
işleyişiyle ilgili çeşitli aktüel sorunlara çözüm üretme
çabası içerisindedir. Bu amaçla, 2015-2016 yıllarında ulusal ve
uluslararası 15 ayrı program gerçekleştirmiştir.
Programlara yurt dışından hâkim, savcı, uzman, sivil toplum
kuruluşları temsilcileri; Türkiyeden de hâkim, savcı, avukat ve
sivil toplum kuruluşu üyeleri katılmışlardır.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle Genel
Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Seferinoğlu.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on
altıncı ve son konuşmacı Mardin Milletvekili Sayın
Ceyda Bölünmez Çankırı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan Türkiye
Adalet Akademisi bütçesi üzerine grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve ekranları
karşısında bizleri takip eden aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Kuruluşundan bugüne
kadar geçen kısa sürede birçok başarıya imza atmış
olan Türkiye Adalet Akademisi hâkim ve savcı adayları, avukatlar,
noterler, mahkeme personelleri ve diğer kurumların hukuk
müşavirleri, müfettiş ve denetçilere de eğitim hizmeti
vermektedir. Türkiye Adalet Akademisinde eğitim faaliyetlerinin yanı
sıra adayların sosyal ve kültürel değerlerinin geliştirilmesi
için de çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda, sinema,
tiyatro, müzik, edebiyat, tarih gibi alanlarda Türkiyenin seçkin
aydınlarıyla söyleşi ve konferanslar düzenlemektedirler. Benzer
şekilde sanat, hobi ve spor faaliyeti kapsamında ebru, bağlama,
fotoğrafçılık, ney, drama, diksiyon, Osmanlıca, Kuran ve
tecvit kursları da düzenlemektedirler.
Türkiye Adalet Akademisi
yayın ve dokümantasyon alanında da iddialı bir kurumumuzdur.
Hukuk ve adalet alanında bilgi ihtiyacının
karşılanmasına katkıda bulunmak amacıyla hakemli ve
uluslararası indekslerde taranan çok sayıda süreli yayın
çıkarmaktadır. Akademinin çıkardığı süreli
yayınlar şunlardır: Yılda 4 kez Türkçe olarak çıkarılan
ulusal hakemli Türkiye Adalet Akademisi Dergisi; yılda 2 kez
İngilizce, Fransızca, Almanca olmak üzere uluslararası hakemli
Law and Justice Review; insan hakları alanında yılda 2 kez
İngilizce, Fransızca, Almanca olarak çıkarılan
uluslararası hakemli Human Rights Review; yabancı dillerden Türkçeye
çevrilen makalelerin yer aldığı Küresel Bakış Çeviri
Hukuk Dergisi; hâkim ve savcı adaylarının kültür, edebiyat,
sanat ve sosyal yaşamlarına dair değişik konularda
kendilerini ifade edebilecekleri, altı ayda bir yayınlanan Akademi ve
Yaşam Dergisi; kürsüdeki hâkim ve savcılara yönelik kültür ve
edebiyat alanında altı ayda bir yayınlanan Akademi ve Kürsü
dergileri çıkardıkları yayınlar arasındadır.
Bunlara ek olarak, Türkiye Adalet Akademisi hukuk ve adalet alanında 28
binden fazla kaynağın bulunduğu güncel kütüphanesiyle hizmet
vermektedir. Bu bilgi hazinesini Türkiyenin büyük ve etkin kütüphanelerinden
biri hâline getirmek için arşiv ve kaynak
çalışmalarını ara vermeksizin sürdürmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Adalet Akademisi, uluslararası
ilişkiler ekseninde Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği,
Birleşmiş Milletler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi
uluslararası saygınlığı olan kurumlar başta olmak
üzere hukuk ve adalet alanında 97 ülke, 21 uluslararası kamu
kuruluşuyla iş birliği yapmaktadır. Bu bağlamda,
Avrupa Birliği ülkeleri dâhil olmak üzere Amerika Birleşik
Devletlerinden Afganistana, Azerbaycandan Endonezyaya, Güney Koreden Suudi
Arabistana kadar dünyanın dört bir yanından onlarca ülkenin hâkim ve
savcıları için akademi bünyesinde eğitim programları düzenlemektedir.
Türkiye Adalet Akademisi, yaklaşık 3 bin
civarında hâkim ve cumhuriyet savcısına 2016 yılı
içerisinde meslek içi eğitim vermiştir. Bunun yanı sıra, 2
bin yabancı hâkim ve savcı da akademi bünyesinde eğitim
görmüştür. Yine, diğer ülkelerle birlikte, ulusal ve
uluslararası hukuk alanında seminer, sempozyum ve
çalıştaylar düzenleyerek karşılıklı olarak bilgi
ve tecrübe paylaşımı gerçekleştirilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisi, hâlihazırda, ifade
özgürlüğü kapsamında bir Avrupa Birliği projesi yürütmekte ve
ilgi alanlarında yürütülen 4 projeye de destek vermektedir. Önümüzdeki
birkaç yıl içinde programlanmış ve uluslararası finansman
anlaşması imzalanmış olan pek çok projede doğrudan
faydalanıcı veya destekleyici kurum niteliğinde yer
almaktadır. Bu vesileyle de teknik ve idari akademik kapasitesini sürekli
olarak güçlendirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uluslararası toplumun onurlu, saygın bir üyesi olan
ülkemizde özgürlükçü demokrasinin geliştirilmesi, temel hak ve
özgürlüklerin güçlendirilmesi, hukukun evrensel değerlerinin hâkim
kılınması yolunda Türkiye Adalet Akademisi görev ve
sorumluluklarını yerine getirmek amacıyla
çalışmalarını kararlılıkla sürdürmektedir.
Bu düşüncelerle, yargı alanında kilit
kurumlarımızdan olan Türkiye Adalet Akademisinin 2017 yılı
bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Çankırı.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahıslar adına lehte
olmak üzere Hatay Milletvekili Sayın Fevzi Şanverdi konuşacak.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Uluslararası sistemde kapsamlı
siyasi, ekonomik, toplumsal değişimlerin
yaşandığı bir döneme şahitlik ediyoruz. Bölgesel ve
küresel düzeyde her bakımdan dengelerin değişmesine yol açacak
olan bu gelişmeler bir parçası olduğumuz coğrafyamızda
yaşanmaktadır. Bu sürecin yol açtığı risk ve
sınamalar son yıllarda daha da belirginleşmiş,
sınıraşan nitelikte krizler âdeta günlük hayatın bir
parçası hâline gelmiştir. Şüphesiz, Suriye bu krizleri her
boyutuyla yaşamaktadır. Son altı yıldır Suriyede
yaşanan kriz, siyasi boyutu bir yana bıraksak bile insani, ekonomik,
hatta kültürel alanda çok büyük yaralar açmıştır. Suriye
halkının yaşadığı bu insani durumun yaşanan
iç savaş bitse de bir süre devam edeceği aşikârdır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, coğrafyamızın yaşadığı
buhranı anlamak için Halepe bakmak yeterlidir. Bugün Halepteki durumu
açıklamak için kelime bulmak mümkün değildir. Rejim ve destekçileri
Halepte halka karşı âdeta bir insanlık suçu işlemektedir.
Halepte çalışır durumda tek bir hastane kalmadı.
Hâlihazırda ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimizin
yaşadığı insani dram yetmezmiş gibi bugün Doğu
Halepte 300 bin civarındaki kardeşimiz acil insani yardım
ihtiyacı içindedir. Bir halk tüm dünyanın gözleri önünde kitlesel
ölümle zorlanmaktadır. Ancak rejim uluslararası toplumun
sessizliğinden ve harekete geçmemesinden cesaret bulmaktadır, masum
sivillerin hayatını hiçe sayarak saldırılarına devam
etmektedir. Birleşmiş Milletler, istatistiksel verileri
toplamanın ötesine geçmemektedir. İnsanlık, Suriyede âdeta
dilsiz ve âciz kalmıştır. Suriyede masum insanlara atılan
her bomba, sıkılan her kurşun vicdanlarımıza,
insanlığımıza sıkılmaktadır. Dünyanın
bu dramı daha kaldıracak mecali de kalmamıştır.
Sayın milletvekilleri, görülüyor ki Halepin
düşmesi de Suriyenin ihtilafını sona erdirmeyecektir. Burada
terörizm ve aşırıcılık dâhil ortaya çıkabilecek
riskler sadece bizim için değil, uluslararası güvenlik için de tehdit
arz etmektedir. AK PARTİ hükûmetleri olarak tutumumuz sürecin
başından beri açık ve nettir. Halepte önce
bombardımanların durdurulması ve insani erişimin
sağlanması gerekmektedir. Ancak, ne yazık ki en son bu konuda
yapılan çağrıyı Rusya ve Çin bir kez daha veto
etmiştir. Suriye konusunda verilen her veto aslında sivil ve masum
insanlara verilen bir ölüm kararıdır. İşte bunun için
Sayın Cumhurbaşkanımız âdeta haykırırcasına
Dünya 5ten büyüktür. demekte ısrar etmektedir. Zira, dünya 5 ülke
tarafından yönetildikçe acılar, ölümler devam edecektir. Bu noktaya
gelinmemesi için Türkiye elinden gelen çabayı göstermiştir. Lozanda
insani erişim ve siyasi çözüm süreci bağlamında yapıcı
önerilerde bulunduk ancak rejimin bu insani yaklaşıma bile tahammülü
olmadığını gördük. Muhalefete acımasızca saldırmaya
devam ediyor, bu saldırılar yalnızca sivilleri değil,
sivillerin hayatlarını idame ettirdikleri altyapıyı da
hedef alıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Suriyede ihtilafın siyasi çözümle
sonlandırılması, bu ülkede gerek istikrarın yeniden tesisi
gerek DAEŞ ve diğer terör örgütleriyle etkili mücadele için esastır.
Üzülerek görüyoruz ki gerçekler bazı çevrelerce
çarpıtılmaktadır. Yine, üzülerek söylüyorum ki bu yüce Meclis
çatısı altında bizimle birlikte çalışan
arkadaşlarımızın bir kısmı söz konusu
çarpıtmalara da alet olmaktadırlar. Oysa, Suriye krizi küresel çapta
bir insani krize dönüşmemişse, eğer çatışma Suriye
dışına taşınmamışsa bunun en büyük
paylarından biri ülkemizin izlediği dikkatli dış
politikanındır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye olarak
bölgemizde ve ötesinde kalıcı barışın ve
istikrarın yerleşmesini, refahın yayılmasını
amaçlıyoruz. Zira, AK PARTİ hükûmetlerinin dış politikadaki
temel yaklaşımı sorunların diyalog yoluyla çözülmesidir.
Kim ne derse dersin, hangi kara propagandayı yaparsa yapsın ve kim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FEVZİ ŞANVERDİ (Devamla) -
ülkemiz
aleyhinde yapılan düşmanca siyasetlere alet olursa olsun biz AK
PARTİ olarak mazlumun yanında durmaya devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle bütçe
görüşmelerimizin hayırlara vesile olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Şanverdi.
Sayın milletvekilleri, birleşime kırk
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.26
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.13
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2015 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, Hükûmet adına ilk olarak
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu
konuşacaktır.
Sayın Bakan, süreniz yirmi beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığımın 2017 mali bütçesinin yüce Meclisimizde
görüşülmesi vesilesiyle huzurlarınızdayım.
Daha önceki konuşmacıların, gruplar
adına konuşan arkadaşlarımızın değerli
görüşlerini dikkatlice dinledim, not da aldık, çok yapıcı
eleştiriler de geldi, uyarılar da geldi. Tüm
arkadaşlarımıza gönülden çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, izninizle, daha önce komisyondaki
görüşmelerde de anlatmaya çalıştığım gibi,
dış politikamızın prensiplerini, önceliklerini sizlerle
paylaşmak isterim. Elbette soru-cevap bölümünde de
arkadaşlarımızın soruları varsa bunları da
cevaplamaktan büyük bir mutluluk duyacağım.
Elbette dış politikamızın
özellikle 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra önceliklerinden bir
tanesi de FETÖyle içeride olduğu gibi dışarıda da mücadele
etmek olmuştur ve FETÖyle mücadelede Bakanlığımız
âdeta seferberlik ilan etmiştir. Yurt dışındaki tüm
temaslarımızda, çalışmalarımızda FETÖ terör
örgütünün Türkiyede yaptığı hain darbe girişimini
anlatırken bu örgütün o ülkeler için de ne kadar tehlikeli olduğunu
anlattık.
Esasen, Gazi Meclisimiz de FETÖnün hedefi olan Gazi
Meclisimiz de bizim bu çabalarımıza büyük bir destek vermiştir.
Çok Değerli Meclis Başkanımızın Demokrasi ve
Dayanışma Zirvesine katılan uluslararası meclislerin,
parlamentoların başkanları, temsilcileri Ankaraya gelerek
dayanışma göstermiştir. Esasen Ankaraya gelen
dışişleri bakanları, uluslararası örgütlerin genel
sekreterleri ve tüm temsilciler yüce Meclisimizi ziyaret etmiştir, 15
Temmuz darbe gecesinde hainlerin Gazi Meclisimizi nasıl
bombaladığını kendi gözleriyle görmüştür. Ayrıca,
milletvekili arkadaşlarımız farklı partilerden heyetler
oluşturarak, değişik ülkelere giderek FETÖ örgütünü ve o gece
yaşananları muhataplarına anlatmışlardır,
bilgilendirmişlerdir.
Biz de tüm ikili görüşmelerimizde
arkadaşlarımızla beraber uluslararası platformlardaki
toplantılarda bunu anlatıyoruz. Dış temsilciliklerimiz
bugüne kadar Cumhurbaşkanı düzeyinde 74, Başbakan seviyesinde
101, bakan seviyesinde 729, milletvekili düzeyinde 1.568 resmî girişim
yaptılar ve diğer sivil toplum örgütlerini de sayarsak bu
rakamın toplamı 9.009 oluyor. Arkadaşlarımızdan
haftalık raporlar alıyoruz ve bu
çalışmalarımızı hiç ara vermeden sürdüreceğiz.
Girişimlerimizden sonuç almaya başladık. Önce, Körfez
İşbirliği Konseyi dışişleri bakanları
FETÖyü terör örgütü ilan etti Riyadda. Hemen arkasından, 56 ülkenin üye
olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı 57 üyesi
var şu anda, Suriyenin üyeliği askıda- dışişleri
bakanları yine FETÖyü terör örgütü ilan ettiler. Daha geçen hafta içinde
Asya Parlamenter Asamblesi de FETÖyü terör örgütü ilan etti. Özellikle burada
Asya Parlamenter Asamblesi Türk delegasyonu üyesi arkadaşlarıma ve
Meclis Başkan Vekilimiz Ahmet Aydın Beye çok teşekkür ediyorum
gayretlerinden dolayı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ve bugüne kadar yine Azerbaycandan Pakistana,
Senegala, Afrikadan Avrupaya kadar, Balkanlara kadar birçok ülkede 69 FETÖ
kuruluşunu ya kapattırdık ya da devrini sağladık.
Şu anda Maarif Vakfımız devrede ve birçok ülkede Maarif
Vakfımız FETÖye ait okulları devralıyor. Kendisi yönetmek
istiyorsa o ülkelere de her türlü desteği veriyoruz.
Yine çabalarımız çerçevesinde, bazı
FETÖ üyelerini değişik ülkelerden geri aldık. Ülkelerle
yaptığımız anlaşmalar gereği hepsini
açıklamayabiliriz ama önemli sayıda FETÖ mensubunu bugüne kadar
ülkemize de aldık. Devam edeceğiz, takip ediyoruz, Türkiyede
nasıl peşindeysek yurt dışında da peşlerini
bırakmayacağız ve halkımıza, milletimize sözümüz var,
sonuna kadar, her yerde bunlardan hesap sormaya devam edeceğiz.
Yine, hain FETÖ liderini de Türkiyeye getirmek için
Adalet Bakanımızla birlikte çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Takip edeceğiz, yeni yönetimin de bizim hassasiyetimizi daha
iyi anlayacağını umut ediyoruz ve beklentimizi kendilerine
iletiyoruz.
Elbette, her kuruma olduğu gibi, benim
Bakanlığıma da FETÖ sızmış ve bugüne kadar 440
kişinin Bakanlığımızla ilişiğini kestik,
bazı soruşturmalarımız devam ediyor. Her itirazı da
hata yapmamak için dikkatli bir şekilde değerlendiriyoruz.
Yalnız, mücadele ettiğimiz tek terör
örgütü FETÖ terör örgütü değil. Yine, yurt dışında PKK,
DHKP-C gibi terör örgütleriyle de mücadele ediyoruz. Özellikle yurt
dışındaki faaliyetlerini engellemek için tüm
arkadaşlarımızla o ülkeler nezdinde girişimlerde
bulunuyoruz, taleplerimizi iletiyoruz ve takip etmeye devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
tabii, FETÖyle, diğer terör örgütleriyle mücadele ederken dış
politikamızın temel anlayışı olan
Yani, komşusu
aç yatarken kendisi tok yatmayı içine sindiremeyen bir millet olarak, ülke
olarak, insani dış politikamızı da çok
başarılı bir şekilde uygulamaya devam ediyoruz. Sizlerle
daha önceki görüşmelerimizde insani yardım ve kalkınma
yardım miktarlarımızı paylaşmıştık. Bu
rakamlar her geçen gün artıyor. Geçen yıl
yaptığımız insani yardım miktarı 3,2 milyar
dolardır. Yine, kalkınma yardımımızın
toplamı ise 3,9 milyar dolar düzeyindedir. Yani bunları
topladığımız zaman insani yardımda şu anda çok
şükür dünyada 1inci ülke olmayı sürdürüyoruz ve bu
yardımlarımız ekonomimiz büyüdükçe artarak devam edecektir.
Yine, insan odaklı
dış politikamız çerçevesinde, ezilenlerin, mazlumların
sorunlarını da uluslararası gündeme taşıyoruz ve bu
sebeple geçen sene ve bu sene Türkiyede önemli toplantılar gerçekleştirdik.
Bu sene mayıs ayında çok önemli 2 toplantı yaptık; dünyada
ilk defa düzenlenen Birleşmiş Milletler Dünya İnsani Zirvesine
de ev sahipliği yaptık, bir hafta sonrasında da En Az
Gelişmiş Ülkeler toplantısını yine ülkemizde
gerçekleştirdik. G20yle başlayan, NATOyla başlayan bir
yıl içinde düzenlediğimiz zirve sayısı, gerçekten
İslam Zirvesi ve Dünya Enerji Kongresiyle birlikte, 10 sayısına
ulaşıyor.
Diğer yandan, mücadele
etmemiz gereken başka konular da var. Özellikle, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızı
ilgilendiren, Müslümanları yakından ilgilendiren, esasen bugün
Avrupanın temel sorunu olan, Batının ve Avrupanın temel
sorunu olan hoşgörüsüzlük, yabancı düşmanlığı,
İslamofobi gibi problemlerle mücadele ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz.
Özellikle, Batı Avrupada ciddi bir düzeye gelen bu
aşırılıkla, aşırıcılıkla mücadele
etmek bizim de sorumluluğumuzdur ve Avrupadaki siyasetçilere de bunu
hatırlatıyoruz. Sadece hedef göçmenler değil, Müslümanlar
değil, Avrupanın ortak değerleri de yıpranmaya
başladı ve daha önce de söylediğim gibi Avrupadaki şu
andaki tablo, bize İkinci Dünya Savaşı öncesi tabloyu
hatırlatıyor. Korkarım, tedbirler alınmazsa maalesef o
günlere dönme riskimiz var.
Yine, Avrupalılara verdiğimiz başka
bir mesaj da Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimiz. Bugün maalesef
Avrupa Birliği, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine kendi iç
politika çerçevesinden kısır bir açıdan bakıyor, döngüden
bakıyor. Bu, son derece sağlıksızdır,
yanlıştır ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine
yakışan bir yaklaşım da değildir. En son Brükselde,
NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı için
gittiğim Brükselde Avrupa Birliğinden Mogherini, Timmermans ve
Avramopoulosla görüşmelerimizde de bunu söyledik. Fakat son zamanlarda
bir yumuşama görüyoruz; Türkiye gerçeğini tekrar anlamaya
başlayan bir Avrupayı görüyoruz. Bu da esasen, iyidir; bizim de arzu
ettiğimiz budur. Biz onlardan ayrıcalık istemiyoruz ama
Türkiyeyi de eşit bir ortak olarak görmek durumundadırlar; üye
olalım, olmayalım. Onlar 1inci sınıf, biz 2nci
sınıf değiliz; bunu hatırlatıyoruz. Türkiyeyle
ilişkileri sağlıklı götürebilmek için bizi eşit bir
ortak olarak görmek durumundadırlar. Standartları da ileri olabilir,
geri olabilir; Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında da
farklılıklar var ama bunların hiç biri bir ülkenin üst, bir
ülkenin alt olmasını gerektirmez. Bizim milletimiz de böyle bir
anlayışı zaten kökten reddediyor.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Bakan,
idamı ne yapacağız?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla, Avrupa Birliğiyle,
önümüzdeki süreçte de ilişkileri sağlıklı bir şekilde
götürmek istiyorsak bu anlayış olmalı. Avrupa Birliği
Bakanımız da mutlaka bütçe görüşmesinde sizlere
anlatacaktır. Biz herhangi bir faslı açmaya hazırız, o
fasıl bu fasıl fark etmez -Volkan Bey de aramızda, kendisi de
her zaman söylüyordu- hemen bir kurayla istediğimiz faslı çekelim,
açılış ve kapanış kriterlerini yerine getirmeye de
hazırız, yeter ki siyasi engeller olmasın.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Bakan,
idamı ne yapacağız, idamı? İdamı ne
yapacağız Sayın Bakanım?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - İdamı Meclis değerlendirecek,
sizler değerlendireceksiniz.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Tabii canım,
tabii ki yani.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan idama
karşı.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Halkın temsilcisi burasıdır.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Tabii tabii.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Burası idam konusunda değerlendirir,
kararını verir.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Ben sizin tapu
sicil müdürlüğü diyeceğinizi zannetmiştim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Halkın iradesinin temsil edildiği yer
buradır.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan idama
karşı.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Tabii. Tapu sicil
müdürlüğü dersiniz diyordum, zannediyordum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi, tabii, dış
politikamızda gündemde olan konulardan bir tanesi de Kıbrıs
konusudur. Bugün CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk
Yılmaz Bey de Kıbrıs konusuna uzun uzun değindi. Esasen,
müzakerelerin yoğunlaştığı ve sona doğru
geldiğimiz bir dönemde Kıbrıs konusundaki gelişmeler de
sessiz sedasız yürümüyor; gayet şeffaf bir şekilde, KKTC
yönetimiyle de sürekli temas hâlindeyiz. Yine, en son ziyaretimde sadece
Cumhurbaşkanı ve müzakereci değil, yine Hükûmetin 2
ortağıyla toplantı yaptık; daha sonra, muhalefetteki 2
parti de katıldı. Türk tarafında müzakerenin çerçevesi ve
takvime bağlanması konusunda bir konsensüs var, bu konuda
sıkıntı yok. Müzakerenin içeriği belli, 11 Şubat
2014te açıklanan ortak açıklama çerçevesinde müzakereler devam ediyor.
Yine, sayın genel başkan yardımcımızın da
söylediği gibi, siyasi eşitliğe dayalı, kapsamlı bir
çözüm öngörülüyor fakat siyasi eşitliğe dayalı, kapsamlı
bir çözüm demek Türkiye'nin ya da KKTCnin ilkelerinden taviz vermesi
anlamına gelmez. Haklı olarak bazı uyarılarda bulundunuz;
doğru, biz de bu uyarılar konusunda hassasız ve bu
söylediklerinizin bir kısmı karşı tarafın niyetini
gösteren, bir kısmı esasen bunların talepleridir fakat bu
taleplere Türk tarafı Evet. dememiştir. Türk tarafı Evet. demediği
için -2 kere- Mont Pelerinde Rum tarafı 1 defasında ara
istemiştir, 2ncisinde de masadan kalkmıştır. Türk
tarafının kararlılığını gördükten sonra
tekrar masaya dönme konusunda olumlu yaklaşılmıştır ve
burada Türk tarafının, gerçekten, özellikle Mont Pelerindeki tutumu
da nettir. Biz de telefonda o süreçte de sürekli istişarelerde bulunduk.
Ama sizin hassasiyet gösterdiğiniz konuların hepsinde biz de
hassasız, bunu bilmenizi isteriz. Rum tarafı Karpazla ilgili bir şey
isteyebilir ya da Burası federal devletin olsun. diyebilir ama bu, bizim
kabul ettiğimiz anlamına gelmez ya da Türk tarafının kabul
ettiği anlamına gelmez.
Şimdi, takvime bağlanması da
önemlidir. Niye önemlidir takvime bağlanması? İlelebet bu
çerçevede müzakere yapılmaz. Başlatıldı, zamanı belli
ama bir takvime bağlanacak; olacaksa da olmayacaksa da herkesin önünü
görmesi gerekiyor. Yani bu bir acelecilik değildir ama ucu açık bir
şekilde müzakerelerin devam etmesi de mümkün değildir. Ondan sonra,
Rum tarafında seçim atmosferi var; diğer konular ortaya çıkar,
tekrar bu iş sürüncemede kalır. O yüzden, Beşli
Konferansın tarihinin belirlenmesi önemli, 12 Ocakta başlayacak. 12
Ocağa kadar iki taraf görüşmelerine devam edecek. Açıkta kalan
konular var, hassas olan konular var. Yine, Beşli Konferanstan önce de üç
gün, 9-11 Ocak tarihlerinde de kendi aralarında yoğun görüşmeler
gerçekleştirecekler. Burada özellikle güvenlik ve garanti konusunda
herhangi bir taviz verilmiş değildir. Başkaları bir şey
söyleyebilir, talep edebilir, hayal de kurabilir ama bugünkü şartlarda
bugün Doğu Akdenizdeki tehditlerin boyutunu siz çok iyi biliyorsunuz.
Bugün özellikle sadece gaz ve petrol rezervleri için herkes gözünü oraya
dikmedi ama tüm büyük güçler orada. Suriyedeki durum ortada, Orta Doğu
sorunu ortada; DAEŞ var, El Nusra var, diğer terör örgütleri var; göç
akım tehlikesi var. Yani Kıbrısa yönelik tehdit sadece
birbirlerinden kaynaklanan sorundan değil, etraftaki gelişmelerden
dolayı da ciddi tehdit var. Böyle bir durumda Kıbrıs Türk
halkının garantisi kim olacak? Elbette Türkiye Cumhuriyeti olacak.
Dolayısıyla, biz tüm muhataplarımıza bu tehdidin
boyutlarını da anlatarak garanti konusunda
Evet, her iki
tarafın da endişeleri karşılanmalı ama
Kıbrıs Türk halkının endişeleri ve talepleri bizim
için kriterdir. Yani bu konularda son konferans da olsa öncesinde de olsa,
herhangi bir taviz vermemiz de söz konusu değildir. Ve bu sürecin de
tabii, dediğiniz gibi, samimi bir ortamda
Karşı tarafın da
samimi olması lazım sonuç almak için. Biz, samimi bir şekilde
Kıbrısta bir netice almak için, evet, sürece destek veriyoruz ama
ilkeler çerçevesinde, müzakere çerçevesinde ve Kıbrıs Türk
halkının haklı talepleri çerçevesinde biz Kıbrısta
bir çözüme ulaşmak istiyoruz ama karşı taraf da bunu isterse.
Uyarılarınız için de, görüşleriniz için de tekrar çok
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, terörün her
türlüsüyle mücadele ediyoruz dedik, sadece içeride değil. Fırat
Kalkanı operasyonunun da amacı esasen
sınırımızın diğer tarafındaki DAEŞ
terör örgütüyle mücadele etmektir. Bunu da başarılı bir
şekilde yürütüyoruz. Şu anda Özgür Suriye Ordusu bizim de
desteğimizle El Baba yanaşmış durumdadır ve kısa
süre içinde buradaki operasyonun da tamamlanması öngörülüyor.
MUSA ÇAM (İzmir) Alacak mı orayı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Ve El Babdan sonra nereye gidecek, nasıl
olacak? Doğuya doğru, Menbice doğru gidilecek. Menbice de
Amerikan askerleri ve uzmanları ile bizim uzmanlarımızdan
oluşan bir ekip gönderdik, uzmanlardan oluşan bir ekip ve burada
incelemelerde bulunuyor. YPGnin Fıratın doğusuna
geçtiğinden emin oluncaya kadar bu çabalarımız devam edecek ve
önümüzdeki günlerde o sarı dediğiniz yer de inşallah
yeşile dönüşecek ve bu konudaki
kararlılığımız da tamdır. Bu bölgeyi,
inşallah, Suriyeliler için bir güvenli bölge oluşturabilirsek,
özellikle Suriye içinde zor şartlarda yaşayan kardeşlerimizin de
buralarda yerleşimini sağlayabiliriz diye düşünüyoruz. Ama -bu,
sadece teröre karşı yapılan bir operasyon- Suriyenin sorunu
sadece bu operasyonla çözülmez, DAİŞi sadece bu bölgede yenmekle de
çözülmez, kapsamlı bir çözüm için, kalıcı bir çözüm için siyasi
çözüm önemli. En iyi çözüm, siyasi çözümdür. O nedenle siyasi çözüm konusunda
bizim kararlılığımız nettir. Bugüne kadar DEAŞla
mücadele konusunda da, siyasi çözüm konusunda da -üç yıldır, dört
yıldır değişik formatlarda görüşüyoruz; yarın
sabah da Pariste fikirdaş ülkeler olarak görüşeceğiz- bizim
kadar somut öneri getiren başka bir ülke olmamıştır, net
söylüyorum. Siyasi çözüm konusunda da, ateşkes konusunda da, insani
yardımlar konusunda da, siyasi geçiş konusunda da nasıl bir
Suriye görmek istiyoruz? Başkalarının farklı
ajandaları olabilir, bölünmesini isteyebilirler ama biz Suriyenin sınır
bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Yeni rejimin de
kapsayıcı bir rejim olması gerekiyor. Herkesin
inancının ve düşünce tarzının korunması gerekiyor
çünkü Suriye de bizim gibi çok etnikli, çok dinli bir ülkedir. Bizim
düşüncemiz budur. Bunun tüm detaylarını uluslararası
platformlarda da görüşüyoruz ama ikili düzeyde de çabalarımız
var. İranla 4 defa görüştük, daha on gün önce Tahrandaydım.
Rusyayla her düzeyde görüşüyoruz. Cumhurbaşkanımız sürekli
Putinle görüşüyor ve uzmanlarımız görüşüyor.
Başbakanımız daha yeni Rusyadaydı. Alanyada Lavrovu
ağırladık ve buralarda ikili düzeyde de, ateşkes nasıl
sağlanabilir, Halepte gözyaşı nasıl durdurulabilir, bunlar
için kafa yoruyoruz. Bizim başka bir ajandamız yok.
Başkaları gibi burada farklı düşüncelerimiz,
planlarımız da yok. Elbette, burada bize karşı
oluşacak tehditlerin de önüne geçmek durumundayız. Biz burada bir
terör kantonunun oluşmasını da istemiyoruz. Bizim Kürt
kardeşlerimizle bir sorunumuz yok; Türkiyede de yok, Irakta da yok.
Bugün Irak Kürt Bölgesel Yönetimini en çok destekleyen biziz. Suriyede de
yok. Suriyede YPGnin -YGP ve PKK aynıdır- zulmünden kaçan Kürtlere
de biz kucak açıyoruz. Avrupaya gidenler de geri dönüp bizden yardım
istiyor. Bizim Kürt vatandaşlarımızla problemimiz yok. Bizim
terörle ve teröristlerle problemimiz var. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) O nedenle, burada, bizim aleyhimize oluşacak bir
tehdide de, oluşuma da biz izin vermeyiz. Aynı düşüncelerimiz
kardeş Irak için de geçerlidir. Irakın güvenliği,
istikrarı, bizim güvenliğimiz, istikrarımızdır. Irakın
sorunlarını çözmek bizim de görevimizdir, onlara da
yardımcı olmamız lazım. Ve Musul operasyonu
planlandığı gibi gidiyor ama yavaşladı. Niye? Henüz
Musul halkının güveni kazanılamadı. Yok Haşdi
Şabi girer, yok öteki girer, yok bu girer ve Musul halkı bir panik
içinde. O yüzden, burada Musul halkına da garanti verilmesi gerekiyor.
Bizim buradaki düşüncemiz nettir ve burada yaşayan, Telaferi terk
etmek zorunda kalan Türkmen kardeşlerimize de duyarsız değiliz.
Onlara her türlü yardımı ulaştırıyoruz ve Telaferden
ayrılmak durumunda kalan Türkmenlerin durumunu da AFADımızla
birlikte çok yakından takip ediyoruz ve Türkmen kardeşlerimizle -tüm
dernekleri dâhil- Türkiye, Suriye ve Irakta hepsiyle yakın iş
birliğimiz var, iş birliğimiz de elbette devam edecektir.
Elbette sorunları çözmek, ilişkileri
geliştirmek bizim asli görevimizdir. Başbakanımız da böyle
düşünüyor, Cumhurbaşkanımız da böyle düşünüyor. Biraz
önce Hişyar Bey Cumhurbaşkanı dış politikayı
belirliyor." dedi. Elbette belirleyecek. Cumhurbaşkanı halkın
oylarıyla seçildi ve Cumhurbaşkanı bizim liderimiz,
Cumhurbaşkanımız Türkiyenin lideri. Türkiyenin lideri her
konuda söz sahibi olduğu kadar dış politikada da söz sahibi
olacaktır. Kendisinin liderliğinde dış
politikamızı da başarılı bir şekilde yürütmek
için gece gündüz çalışıyoruz, çaba sarf ediyoruz.
İsraille ilişkilerimizi
normalleştirdik; onlar büyükelçisini gönderdi, biz de gönderiyoruz.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Katildiler.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Yine, Rusyayla ilişkilerimizi
normalleştirdik. Ama, ne İsraille ne Rusyayla ilişkilerimizi
düzeltmemiz bizim prensiplerimizden vazgeçmemiz anlamına gelmez.
Kırım konusunda tutumumuz bellidir, Esad konusunda tutumumuz
bellidir, Gazze ve Filistin halkı konusunda bizim tutumumuz bellidir ve
hiçbir zaman da değişmeyecektir, bunu kendileri de çok iyi biliyor ve
ilkeli dış politikamızı bu şekilde bu konularda da
sürdürmek durumundayız.
Elbette komşular önemli ama sadece
komşularla ilişkiler yetmez, vizyonla tüm dünyaya açılmamız
lazım. İşte, Afrika açılımından bahsetti MHP
adına konuşan arkadaşımız, Ekmeleddin Bey, gayet güzel
ve biz de bunu devam ettirdik. 12 olan büyükelçiliğimiz 39a
çıktı. 2,9 milyar olan dış ticaret hacmimiz 30 milyar
dolara çıktı, daha da artması gerekiyor. Esasen, 2050
yılını hesaplarsak, Afrikanın dünya ekonomisine
sağlayabileceği katma değer aşağı yukarı 49
katrilyon dolardır. O yüzden, bu açılımlarımızı
sürdürürken kazan kazan formülüyle ikili ticaret hacmimizi de mutlaka
geliştirmemizde fayda var.
İkili ilişkilerimizi geliştirirken
ekonomik ağırlıklı dış politikayı
arkadaşlarımızla beraber uyguluyoruz. Ekonomi
müşavirlerimiz var ama benim her büyükelçim de ekonomi müşaviri gibi
çalışıyor, turizm müşaviri gibi çalışıyor,
çalışmak da durumundadır çünkü ülkemizin menfaatlerini hep
birlikte iş birliği içinde savunacağız.
Yurt dışındaki
vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu savunmak da
bizim asli görevimizdir, bunu da çok şükür çok iyi yapıyoruz. Sadece
vatandaşlarımız değil; soydaşlarımız ve
akraba topluluklarımız da artık kendisini güçlü Türkiye
sayesinde yalnız hissetmiyor. Sadece çağrı merkezimiz yedi gün
yirmi dört saat 5 dilde hizmet veriyor. Avustralyadan ta ABDye kadar
vatandaşlarımıza yirmi dört saat hizmet veriyoruz, tüm
sorunlarına karşı duyarlıyız ve
vatandaşlarımızı hiçbir yerde yalnız
bırakmayacağız.
Tabii, çok konular var, vaktimiz de azaldı.
Dış politikamızı daha etkin bir şekilde sürdürmek için
bütçe de lazım. Evet, 2,9 milyar civarından bir bütçemiz var. Bizim
beklentimizin yüzde 73ünü kapsıyor. Ben inanıyorum ki ekonomimiz
büyüdükçe bu da artacak. Dün Almanyadaydım, sordum Alman
Dışişleri Bakanlığının bütçesi ne kadar?
diye, 5 milyar avro yani 18 milyar TL civarında ama biz çok şükür 2,9
milyarla da 18 milyar TLlik iş yapıyoruz, yapmaya devam
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben o
yüzden personelime çok teşekkür ediyorum, fedakârca çalışan
personelime çok teşekkür ediyorum.
Şehitlerimiz var, diplomasi şehitlerimiz,
Bakanlığımızda şehit olan -ASALAnın
saldırısı sonucunda- personelimize ve tüm şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum.
Hepinize destekleriniz için çok teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Çavuşoğlu.
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Özsoy
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) 60a göre
kısa bir açıklama yapmak istiyorum, sataşma değil ama
kısa bir açıklama.
BAŞKAN Tabii ki. Buyurun, yerinize oturun,
ben mikrofonunuzu açacağım. İsminiz geçti konuşmada.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoyun,
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun 433
sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hani ismime referansla
Cumhurbaşkanına dair düşüncelerim konusunda açıklama
zorunluluğu hissettirdi bende.
Söylediğim sadece şuydu:
Cumhurbaşkanı bu ülkenin dış politikasında tabii ki
belirleyen bir noktadadır da Sayın Cumhurbaşkanının
söylemleri ile Sayın Bakanımızın özellikle Avrupada
şahit olduğumuz çalışmaları arasında ciddi
anlamda gerilimler olabiliyor. İki örneğe dikkat çekmiştim,
birisi idam cezası. Ben sizin idam cezasına karşı
olduğunuzu da biliyorum ama böyle bir tartışma var.
İkincisi: Bu Hans-George meselesi. Belki Sayın
Cumhurbaşkanı onlarla çok fazla ilgilenmek durumunda kalmıyor
ama sizin temel olarak işiniz onlarla da konuşmak, onlarla da
görüşmek. Bu anlamda yaptığım eleştiri buna yönelikti,
bu konuda bir açıklama yapmak zorunda hissettim. Dolayısıyla,
Sayın Cumhurbaşkanının bu konudaki yetkisini,
sorumluluğunu yadsımak için değil ama kendisini çok daha
katı, çok daha popülist, çok daha reaksiyoner gördüğümü söylemek için
o açıklamayı yapmıştım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özsoy.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
Hükûmet adına ikinci konuşmacı Kalkınma Bakanı
Sayın Lütfi Elvan.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi beş dakika.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyor,
bütçe görüşmelerinin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Kalkınma Bakanlığı, Türkiye
İstatistik Kurumu, GAP, DAP, KOP, DOKAP bölge kalkınma idarelerinin
2017 yıl bütçe görüşmeleri vesilesiyle söz almış
bulunuyorum. Tüm kurumlarımızın bütçelerinin hayırlı
olmasını diliyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Bugün burada özellikle Kalkınma
Bakanlığımıza yönelik olarak bazı görüş ve
eleştiriler dile getirildi. Elbette eleştiri oranı daha fazla
idi. Ancak, buradan şunu ifade edeyim: Kalkınma Bakanlığı
olarak 2023 yılı vizyonumuzu 2035e taşıyan bir
çalışmayı başlatmış bulunuyoruz. Diğer
taraftan, 2017 yılı başından itibaren on birinci
kalkınma planı çalışmalarına da
başlayacağız. Özellikle, eleştiride bulunan
arkadaşların görüş ve önerilerini ciddi bir şekilde dikkate
alacağımızı buradan ifade etmek istiyorum.
Bir diğer önemli husus, değerli
arkadaşlar, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının Kalkınma
Bakanlığına dönüştürülmesi. Bu sık sık dile
getiriliyor; geçen yıl dile getirildi, bu yıl Plan ve Bütçe
Komisyonunda ve Meclis Genel Kurulumuzda da gündeme getirildi. Bu konuya
açıklık getirmek istiyorum.
Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının görevi ne idi? Birincisi: Hükûmete
müşavirlik yapmak. Bir diğer görevi: Uzun vadeli planlar, programlar
hazırlamak, sektörel bazda stratejiler hazırlamak ve bunların
ilgili kamu kurum ve kuruluşlar tarafından uygulanmasını
sağlamak idi. Peki, bugün Kalkınma Bakanlığının
görevi nedir diye sorduğumuzda, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının görevleri ne ise harfiyen
Kalkınma Bakanlığının görevi de odur. Bilakis,
müsteşarlık pozisyonundan Kalkınma Bakanlığına
yükseltilmiştir. Aslında hem Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının hem de Kalkınma
Bakanlığının temel görevi kalkınmadır. Bizim
belki diğer bakanlıklardan farkımız, tüm
bakanlıkları kesen bir misyona sahibiz. Yani hangi
bakanlığın misyonuna bakarsanız bakın Kalkınma
Bakanlığının misyonuyla örtüşen bir yapıya sahiptir.
O açıdan isminin Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı olması ile Kalkınma Bakanlığı
olması arasında önemli bir fark olduğunu düşünmediğimi
açıklıkla ifade etmek istiyorum. Bilakis, asıl işi olan
kalkınma işinin kendisine bakanlık olarak verilmesinin, Kalkınma
Bakanlığı adıyla verilmesinin önemli olduğunu
düşünüyorum.
Çok değerli milletvekillerimiz,
şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Özellikle AK PARTİ hükûmetleri
döneminde kalkınma yaklaşımımızda çok önemli
değişiklikler oldu. Aslında bu, detaylı bir şekilde ne
kamuoyu tarafından ne de milletvekillerimiz tarafından
tartışılmadı. Peki, neydi bu değişim? Nasıl
bir değişim sürecine girildi kalkınma alanında.
Aslında şu soruyu da muhalefetin sorması gerekir diye
düşünüyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin bu kadar
yüksek oranda destek almasının, bu kadar güçlü bir şekilde desteklenmesinin
temel nedeni nedir diye bir soru sormaları gerektiğini
düşünüyorum. İşte, bunun altında yatan en önemli
nedenlerden bir tanesi -ki şimdi açıklayacağım- bizim
kalkınma yaklaşımında yapmış olduğumuz
değişimdir. Nedir bu değişim? AK PARTİ hükûmetleri
öncesinde şöyle bir yaklaşım vardı: Merkezî hükûmet
planları ve programları hazırlar ve bunlar ilgili
bakanlıklar tarafından uygulanırdı. Peki, biz neyi
getirdik? Biz devreye yereli soktuk, illerimizi soktuk, sivil toplum
kuruluşlarımızı devreye soktuk. Bakınız, Onuncu
Kalkınma Planında yerel kuruluşlardan ve illerimizden 7 binin
üzerinde katılımcı sağlandı. Bizatihi yerelin
görüş ve düşüncelerini merkezî yönetime aktaran bir mekanizma oluşturuldu.
Peki, yerelde ne tür sorunlar
vardı? AK PARTİ öncesi dönemi soruyorum: Ne tür
sorunlarımız vardı? Birincisi, kurumsal kapasite yeterli düzeyde
değildi. İnsan altyapısı oldukça zayıftı. Proje
üreten iller yoktu, illerin bir vizyonu yoktu. Siz herhangi bir ile
gittiğiniz zaman Bu ilin nasıl ve ne şekilde kalkınmasını
istiyorsunuz? diye sorulduğunda bu sorunun cevabını
alamıyordunuz. Peki, Kalkınma Bakanlığı ne yaptı?
Evet, biz Kalkınma Bakanlığı olarak, kalkınma ajanslarını
kurduk, bölge kalkınma idarelerini kurduk; SODES gibi, SUKAP gibi, KÖYDES
gibi, bizatihi yerelin işin içerisinde olduğu plan ve
programları başlattık.
MUSA ÇAM (İzmir) Bütün
illerle ilgili var mı?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ
ELVAN (Devamla) Bu neyi sağladı? Birincisi, yerelde güçlü bir
kapasite oluşturulmasını sağladı.
Kurumlarımız güçlendi. Sivil toplum kuruluşlarımız
güçlendi. Lütfen kıyaslayınız. On dört, on beş yıl
önceki sivil toplum kuruluşlarının yapısı ile bugünkü
sivil toplum kuruluşlarının yapısı aynı mı?
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Kalmadı ki zaten. Sivil toplum örgütlerinin yarısı kalmadı.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ
ELVAN (Devamla) Sivil toplum kuruluşlarımız çok daha
güçlenmiş durumda. Bakınız, özel kesimi bir yana
bırakıyorum, kamu için söylüyorum. AK PARTİ hükûmetleri
öncesinde il müdürlüklerinden bakanlıklara, özellikle Doğu ve
Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz Bölgemiz başta olmak üzere proje
teklifi bile gelmiyordu değerli arkadaşlar. Merkezî hükûmet ne
yapıyordu o dönemlerde? Merkezde neyin kararını verirse o
projeler uygulamaya konuluyordu. Ama şimdi yöntem öyle mi? Öyle
değil. Bizatihi yerelin proje hazırlamada, proje izlemede, proje
değerlendirmede işin içerisinde olduğunu görüyoruz.
Bakınız, son on yıl içerisinde yine
yerelden kalkınma ajanslarımıza 50 binin üzerinde proje teklifi
gelmiştir, 55 bin proje teklifi gelmiştir. Geçmişte böyle bir
sivil toplum altyapısı var mıydı? Bunları sunanlar
kimler? Ağırlıklı olarak sivil toplum
kuruluşları. Yerelde ciddi bir kapasite oluştu. Sadece merkezî
idarenin vermiş olduğu kaynaklar da değil, Avrupa
Birliğinin vermiş olduğu kaynaklar. Biliyorsunuz, Avrupa
Birliği Eğitim ve Gençlik Merkezini kurduk ve bu çerçevede çok
değişik programlar başlatıldı ve bu programlar
çerçevesinde yerele ciddi kaynak aktarımı söz konusu oldu.
Herhangi bir ile gittiğinizde şu
farkı gördünüz, o ildeki sanayicilerle, iş adamlarıyla bir araya
geldiğinizde size şunu söylediler: Bizim ihracat için 2023
yılı hedefimiz şudur. Ama AK PARTİ hükûmetleri öncesi
böyle bir yaklaşım söz konusu değildi. Hangi ile giderseniz
gidin, o ildeki sivil toplum kuruluşları, kamu kurum ve kuruluşları
kendilerine bir hedef belirlemişlerdir.
İşte, biz, AK PARTİ hükûmetleri
olarak bu on dört, on beş yıllık süreçte tek bir hedefe
odaklandık, o da 2023 yılı vizyonu. Ve tüm milletimiz de bu
hedefe odaklandı. Bu hedefe yönelik de çalışmalarımızı
yoğun bir şekilde sürdürüyoruz.
Bakınız, değerli arkadaşlar, AK
PARTİ hükûmetleri öncesi bu ülkenin bölgesel düzeyde bir stratejisi yoktu.
Yerel ve bölgesel kalkınmanın nasıl ve ne şekilde
yapılacağına dair en ufak bir strateji dokümanımız
yoktu. Bugün bölgesel düzeyde ulusal stratejimizi hazırlamış
durumdayız. Bunu bir tarafa bırakalım, yerel düzeyde her bir
bölgede bölge planları hazırlanmış durumda.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Bakan,
hatta Ankarada havaalanı bile yoktu (!)
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Bu
bölgenin on yıl sonra, yirmi yıl sonra nasıl ve nereye
gideceği net olarak ortaya konulmuş durumda.
Evet, Artvine bakınız. O gittiğiniz
yollara bakınız, o çukurlu yollardan geçiyordunuz. Şimdi
vatandaş diyor ki: Ben kaymak gibi yollardan geçiyorum. Bunu siz de
söylüyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama
buraya geldiğinizde söylemiyorsunuz. Kendi aranızda konuşurken
diyorsunuz ki: Helal olsun şu AK PARTİye, kaymak gibi yolları
yaptı. Ama buraya geldiğiniz zaman bunlardan bahsetmiyorsunuz.
Bakınız, sadece
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Fabrikalar
kapanıyor Sayın Bakan, fabrikalar kapanıyor, bırakın
yolu.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Bakan,
siz gelene kadar Ankarada havaalanı yoktu (!)
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Onu da
söyleyeceğim
Onu da söyleyeceğim, müsaade edin. Müsaade edin, onlara
da geleceğim değerli arkadaşlar.
Bakınız, Güneydoğu Anadolu
Projesinden bahsedildi; yatırım yapılmadığından,
yeterli miktarda ödenek tahsis edilmediğinden bahsedildi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kaymaklı ihalelerden
bahset.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Kaç tane fabrika
yaptınız Sayın Bakan?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Onu da
söyleyeceğim.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Hep sattınız ama
hiç yapmadınız.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Son on
dört yılda bölünmüş yol miktarı Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde tam 10 kat artmıştır değerli arkadaşlar,
hem de o sathi kaplama türü yollar değil, bizatihi bitümlü sıcak
karışım olan kaliteli, o vatandaşımızın
kaymak gibi dediği yollardan yaptık. Bunları görmezden
gelmeyin lütfen.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Bakan, yollar 1963 ya!
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Yine
söyleyeyim, yine söyleyeceğim değerli arkadaşlar,
bakınız, yine o bölgeye yönelik ifade edeceğim sizlere.
AK PARTİ hükûmetleri öncesinde Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde organize sanayi bölgeleri boştu
arkadaşlar. Lütfen geçmiş dönemdeki rakamlara bakınız, 2002
yılı rakamlarına, 2000li yılların
başlarındaki rakamlara, 1990lı yılların
başlarındaki rakamlara bakınız, o bölgelerde
yapılmış olan organize sanayi bölgeleri boştu ama bugün
KAZIM ARSLAN (Denizli) Üretim niye düşüyor,
yatırım niye düşüyor, onun cevabını ver?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Bakın, size oranları söylüyorum, oranları. Bakın,
Adıyamanda organize sanayi bölgesinde doluluk oranı yüzde 100. Yine
devam ediyorum, Batmanda organize sanayi bölgesi doluluk oranı yüzde 97.
Yine devam ediyorum, Bingöl Organize Sanayi Bölgesinde doluluk oranı
yüzde 91.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Üretim
fışkırmış (!)
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) -
Elâzığ Organize Sanayi Bölgesinde doluluk oranı yüzde 92 ve bu
devam ediyor. Evet, doluluk oranı düşük olan illerimiz var mı?
Var. Nereler?
KAZIM ARSLAN (Denizli) Kapanan fabrikaları da
söyle Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Ağrı, Ardahan, Iğdır gibi illerimizde nispeten doluluk
oranımız düşük.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) İflas eden, kapanan fabrikaları da söyle
Sayın Bakan.
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Ama şunu ifade edeyim: Özellikle bu
bölgelerimizin daha hızlı kalkınması için, potansiyelinin
harekete geçirilmesi için Sayın Başbakanımız eylül
ayında bir program açıkladı, Cazibe Merkezleri Programını
açıkladı. Şu anda, ilan etmememize rağmen Cazibe Merkezleri
Programı için başvuru miktarı ne kadar biliyor musunuz? Henüz
ilan etmedik, sadece ve sadece bölgelerimize gidip Cazibe Merkezleri
Programının kapsamını anlattık, ne tür destekler
vereceğimizi anlattık, o kadar.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Herkes kuyruğa mı girdi?
ALİ
AKYILDIZ (Sivas) Sayın Bakan, Sivası da alacak
mısınız içine?
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Söyleyeceğim.
Ve
bugün itibarıyla 4,8 milyar liralık yatırım projesi teklifi
geldi değerli arkadaşlar, 4,8 milyar liralık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve tam 25 bin kişiye istihdam
sağlayabilecek bir teklif geldi, 25 bin kişiye istihdam
sağlayacak bir teklif. Henüz biz açıklamadan geldi bunlar.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Demek ki bir şey
yapmamışsınız ki herkes istiyor. On dört yılda bir
şey yapsanız istemezlerdi Sayın Bakan,
yapmamışsınız ki
HALİL
ETYEMEZ (Konya) Büyüyoruz, büyüyoruz.
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
bir başka önemli alan: Gerçekten, yerel ve bölgesel düzeyde
kalkınmada bizatihi kalkınmanın içine insanımızı,
milletimizi alıp kalkınmayı birlikte gerçekleştirmenin
gururunu yaşıyoruz. İşte, AK PARTİye verilen
desteğin arkasında yatan en önemli nedenlerden biri budur
değerli arkadaşlar. Eğer siz vatandaştan kopuksanız,
milletle bütünleşmemişseniz, sizin iktidara gelmeniz mümkün
değil ki zaten; ki gelemiyorsunuz da. Genel
yaklaşımınız bu; gelemiyorsunuz da. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir
diğer önemli alan, özellikle AK PARTİ hükûmetleri öncesi
eksikliğini gördüğümüz bir diğer alan ise: Mesleki eğitimde
inanın tıkanmış durumdaydık, hepiniz
hatırlıyorsunuz. KOBİlere baktığımızda,
Türkiye'de KOBİ denilebilecek işletme yoktu arkadaşlar, 2002
öncesine bakınız. KOBİ kredilerinin toplam krediler içerisindeki
payı sadece ve sadece yüzde 6ydı. 2002 yılını
söylüyorum. Bugün, KOBİ kredilerinin toplam krediler içerisindeki
payı yüzde 30a yaklaşmış durumda.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Bakan,
Anadoluya git de biraz, vatandaş cevabını versin bunların.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Diğer taraftan, AR-GE yatırımları hemen hemen yok
düzeydeydi, hatırlayın o günleri. Ve ne yaptık, peki, AK
PARTİ hükûmetleri olarak neleri gerçekleştirdik? Bir, mesleki eğitimi
ön plana çıkardık. Bugün, ortaöğretimdeki okulların
aşağı yukarı yüzde 50si mesleki eğitim
okullarına dönüştü.
KAZIM ARSLAN (Denizli) İmam-hatip 3 misli
artmış zamanınızda, mesleki okullar yerinde
saymış, bunu söyle Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
İkincisi, KOBİlere inanılmaz bir destek sağladık.
Aktif iş gücü programlarını başlattık ki özellikle
iş gücünün niteliği en önemli problemlerimizden biriydi. Aktif
iş gücü programlarıyla ki 2017 yılında aktif iş gücü
programı çerçevesinde tam 500 bin kardeşimizi eğiteceğiz,
mesleki eğitim vereceğiz ve bu kardeşlerimizi istihdam
edeceğiz, tam 500 bin kişi. İşte bu programları
başlattık. Bizden önceki dönemlerde, sorarım sizlere, aktif
iş gücü programı dediğinizde bilen var mıydı? Kim
getirdi bu programları? AK PARTİ hükûmetleri getirdi.
AR-GE yatırımları, AR-GE
yatırımlarına bakalım: Araştırma ve
geliştirme alanında şu anda bizim ayırmış
olduğumuz kaynak, gayrisafi yurt içi hasılamızın yüzde 1ini
geçmiş durumda.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Eti Madene de
ayırın biraz Sayın Bakan, Eti Madene.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlar, peki, önümüzdeki dönemde, yeni
dönemde nasıl bir yaklaşım içerisinde olacağız? Siz
herhangi bir şekilde öneri getirmediniz ama biz yine sizlere
anlatalım neler yapacağımızı.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Çok önerge getirdik de siz
dinlemediniz.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Şimdi, şunu ifade edeyim: Özellikle nanoteknoloji, biyoteknoloji,
bilgi ve iletişim teknolojileri gibi alanlara
yoğunlaşacağız ve yoğunlaşmaya
başladık. Ülke genelinde, üniversitelerimizde büyük
araştırma merkezleri kuruyoruz. Çok sayıda insanın istihdam
edildiği, çok sayıda araştırmacının istihdam
edildiği yeni merkezler kuruyoruz. Bunlar sağlık, otomotiv,
enerji, uzay, malzeme bilimleri, gıda, savunma gibi alanlarda
uzmanlaşacaklar. Her bir merkezimiz sadece ve sadece bir alana
yoğunlaşacak, başka bir alana yoğunlaşmayacak ve o
alanda uzmanlaşma sağlayacak. Ve biz bu merkezlere tüzel kişilik
vereceğiz. Anlamı nedir? Anlamı şudur: Karar alma süreçleri
tamamıyla bağımsız olacak, istedikleri gibi personel
alabilecekler. Gerekirse yurt dışından öğretim üyesi,
araştırmacı getirebilecekler. Bu tür merkezler
oluşturuyoruz.
Neden bu merkezleri oluşturuyoruz? Bu
merkezleri oluşturmamızın en temel nedenlerinden bir tanesi,
değerli arkadaşlar, ihracat içerisindeki yüksek teknoloji içeren,
katma değeri yüksek ürünlerin oranının az olması. Evet, bu,
gerçekten, zayıf olan alanlarımızdan bir tanesi. İşte,
biz de bu nedenle, özellikle katma değeri yüksek alanların ihracatını
artırmak, üretimini artırmak amacıyla bu merkezlere daha fazla
yatırım yapmaya başladık. Ve önümüzdeki günlerde bu
üniversitelerden 5 tanesinin akreditasyonunu sağlayacağız ve
tüzel kişiliği haiz bir yapıya dönüştüreceğiz.
Biz, değerli arkadaşlar, sorun neyse o
sorunun üzerine bizatihi giden ve bu sorunu çözen bir hükûmetiz. Türkiye çok
önemli bir süreçten geçiyor. Küresel düzeyde, baktığımızda,
ciddi sıkıntıların yaşandığını
biliyoruz, finansal piyasalarda yaşandığını biliyoruz.
Artık, fonların, yavaş yavaş, gelişmekte olan
ülkelerden gelişmiş ekonomilere doğru kaymaya
başladığını görüyoruz. Faiz oranlarında, yine, bu
gelişmiş ülkelerde ciddi ölçüde artışlar olduğunu
biliyoruz. İşte, biz de bunun önlemlerini bir an evvel almak için
Dün Sayın Başbakanımız bir program açıkladı,
özellikle reel sektörü destekleyen bir program açıkladı ve biz
şunu söylüyoruz, diyoruz ki: 2017 yılı Türkiye için bir
yatırım yılı olacaktır, 2017 yılı Türkiye
için bir reform yılı olacaktır. Reformlarımızı
takvimlendirdik, hangi reformlarımızı hangi aralıkta ne
zaman yapacağımızı net olarak ortaya koyduk. Bu
reformlarımızı Meclisimizin de desteğiyle güçlü bir
şekilde gerçekleştireceğiz.
Diğer taraftan, 2017 yılında
özellikle iş dünyasının yatırım yapmasını
teşvik edici yeni düzenlemeler yaptık. Bu düzenlemeleri dün
Sayın Başbakanımız açıkladı. Bunların
detayına girmek istemiyorum ama sadece bir tanesini vurgulamak istiyorum.
2017 yılında imalat sanayisinde
İmalat sanayisine özel bir önem
veriyoruz. Biz hep şunu söyledik: Üretimden yanayız, ihracattan
yanayız, katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesinden yanayız.
İmalat sanayisine yönelik olarak yeni bir teşvik
mekanizmasını ortaya koyduk. Nedir bu? Yatırımlarda
katkı oranını 15 puan artırıyoruz imalat sanayisinde,
kurumlar vergisi indirimini tam olarak uygulayacağız, teşvikin
tamamını diğer kazançlara uygulama imkânı getiriyoruz,
yine, yatırıma ilişkin inşaat işlerinde KDV iadesini o
yıl içerisinde vereceğiz ki iş dünyamız 2017
yılında yatırım yapsın düşüncesiyle. Biz
gerçekten 2017 yılının reel sektör için canlı bir yıl
olacağına ve Türkiyenin büyümesine, güçlenmesine önemli katkı
sağlayacak yatırımların yapılacağına
inanıyoruz.
Reformlarımıza teker teker girmek
istemiyorum ama yine, burada gündeme getirilen bazı hususlar var, kısaca
onlara da değinmek istiyorum. Özellikle tasarruflara yönelik yine sizlerle
paylaşmak istediğim bir husus var. Merkez Bankamızın
finansal istikrar raporunda da bu açıklandı, hane halkı tasarruf
oranımız 2015 yılında yaklaşık yüzde 10luk bir
artışla sekiz yılın en yüksek düzeyine ulaştı.
Burada şu da soruldu: Olumlu bir şey var mı? Lütfen bize
söyleyin. şeklinde. Bunları kısaca özetlemek istiyorum,
aslında saatler alır tabii bunları anlatmak ama en azından
birkaç tanesini sizinle paylaşmak istiyorum.
Bir başka önemli husus, Onuncu Kalkınma
Planının hedefine ulaşmadığı ifade edildi.
Onuncu Kalkınma Planında 2014 ve 2015 yılları
tamamlandı, 2016 yılını bitirmek üzereyiz. 2014 ve 2015
yılı için söylüyorum, daha evet üçüncü yıl bitmek üzere iki
yılımız daha var. Büyümede yüzde 70lik bir
performansımız var, bunu da paylaşmaktan çekinmiyoruz. Gayri
safi yurt içi hasılamızda cari -milyar dolar olarak- yüzde 72,3lük
bir performansımız var ki bunlar küçümsenecek performans değil.
Kişi başına gelirde yine yüzde 72. İşsizlik
oranında yüzde 80lik bir performansımız var. Yurt içi
tasarruflarda yüzde 98. Cari işlemler dengesinde yüzde 126, hedefin
oldukça üzerinde bir performansa sahibiz. İhracatımızda yüzde
81,3; ithalatımızda ise yüzde 75,5 oranında bir performansa
sahibiz.
Yine, şu ifade edildi,
dendi ki: 2017 yılı bütçesi yatırım bütçesi
değildir. Değerli arkadaşlar, rakamlar burada, söyleyeyim
sizlere: Cari fiyatlarla 2017 yılı yatırımları yüzde
21,1 artırılmıştır, cari fiyatlarla. Sabit fiyatlarla
2017 yılı yatırım bütçemiz yüzde 13
artmıştır, sabit fiyatlarla. Reel olarak artış yüzde
13tür. Dolayısıyla, bunun bir yatırım bütçesi
olmadığını söylemenin doğru bir yaklaşım
olduğunu düşünmüyorum ki biz bütçe açığını 1,9
olarak koyduk. Biz şunu yapabilirdik: Bütçe açığını
1,4-1,5 olarak koyabilirdik ama bunu yapmadık. Dedik ki: 2017
yılı yatırım yılı olacak, kamu için de
yatırım yılı olacak, özel sektör için de yatırım
yılı olacak. Dolayısıyla, Kamuya daha fazla
yatırım tahsisi yapılmalıdır. dedik ve bu çerçevede
bir politika belirledik ve bu politikamızı da inşallah
uygulayacağız.
Değerli arkadaşlar, yatırımlara
yönelik olarak bir başka önemli husus: Yatırım
yapılmadığı ifade ediliyor veya düşük olduğu
ifade ediliyor. Şöyle ifade edeyim, 2002-2015 yılı ortalamasını
söylüyorum: Yıllık ortalama 131 milyar dolarlık kamu artı
özel sabit sermaye yatırımlarımız var, yıllık
ortalama 131 milyar dolar. Peki, bizden önceki dönemde neymiş, ona bakalım:
43,9 milyar dolar. İşte aradaki fark, AK PARTİ'nin diğer
partilerden farkı da bu değerli arkadaşlar, bu kadar net. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Tamamlıyorum, sadece teşekkür edeceğim.
BAŞKAN Tabii ki buyurun Sayın Bakan,
teşekkür için size süre veriyorum.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) Peki,
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Bakanlığım ve bağlı
kuruluşlarının 2017 yılında yapacağı
çalışmaların ülkemize ve milletimize refah ve esenlik
getirmesini temenni ediyor, bütçemizin ülkemize 2017 yılında bereket
getirmesini temenni ediyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Usta...
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Bakan
konuşmasında geçmişle ilgili birçok mukayese yaparak işte
Geçmişte şunlar yoktu, bunlar yoktu. şeklinde
değerlendirmeleri oldu; bu açık bir sataşma. En son, aleyhte Milliyetçi
Hareket Partisi...
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın
Usta.
İki dakika sataşmadan
size söz veriyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Kalkınma
Bakanı Lütfi Elvanın 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERHAN USTA (Samsun) Şimdi, Sayın Bakan,
hakikaten düzeltilmesi o kadar fazla şey var ki, burada iki dakikada
nasıl sığdıracağım ben bilmiyorum ancak şunu
söyleyeyim: Bakın, yirmi beş dakika konuşma yaptı, bir
dakika makroekonomi var mı konuşmanın içerisinde? Tam da
dediğim buydu işte. Devlet Planlama Teşkilatından sorumlu
Bakan çıkar burada, önce çatır çatır makroekonomi konuşur.
O yüzden diyorum, Kalkınma Bakanlığı bölgesel Kalkınma
Bakanlığı oldu, on beş dakikadan fazla bölgesel konular
konuştu.
Şimdi Onuncu Plan tutuyor. diyorsunuz.
Tutmamasına ilişkin hedefler... Sayın Bakan, siz herhâlde kendi
yayınladığınız orta vadeli programa
inanmıyorsunuz. Bu orta vadeli programda siz söylüyorsunuz Onuncu
Kalkınma Planında 1,3 trilyon dolar olarak hedeflediğiniz millî
gelirin 815 milyar dolar olduğunu. Ben bunları uydurmuyorum, 2018 tahminleri
şurada var, bilmeyen arkadaşlar için söyleyeyim, bu rakamı
veriyorum. Bu rakamın tutması da imkânsız neredeyse, onu
söyleyeyim; çünkü burada, örneğin 3,17 2017 yılı ortalama dolar
kuru, ki gelecek yılın ortalaması 3,17. Yani, şimdiki
3,50lik kurları falan alırsak 815 milyar dolar muhtemelen 600 milyar
dolara düşecek. Anlatabiliyor muyum?
Yani, ben şimdi hangi birini söyleyeyim? Burada
yatırım bütçesi diyorsunuz; 2015 yılında -yine sizin
dokümanınızdan söylüyorum, lütfen bu dokümanın itibarı yoksa
piyasalara söyleyin, piyasalar bilsin bunu- millî gelire oranı kamu
yatırımlarının 5 diyorsunuz, 2017 yılında 5,1.
Artış dediğiniz bu mu sizin? Geçmişini söyleyelim
bunların size. Bakın, sizden önceki hükûmetler döneminde kamu
yatırımlarının -on üç yıl mukayesesi- millî gelire
oranı 4,7ydi, AKP hükûmetleri döneminde 4,1e düştü. 3,8lik
rakamları biz sizin döneminizde gördük kamu yatırımlarında.
Şimdi, bunları nasıl söyleyebilirsiniz yatırım bütçesi
diye?
Şimdi, gelelim şu toplam
yatırımlar meselesine. Asla öyle bir şey yok. Şimdi,
iktisat
Yani, ben şimdi buna hakikaten cevap vermek istemiyorum. Temel
iktisat kuralıdır, millî gelirin en önemli componenti
yatırımdır. Yatırım, millî gelir oranı üzerinden
konuşulur yani bu, iktisat kitaplarının ilk şeyidir,
Y=C+Idaki Idır. Şimdi, bunu tutup böyle mutlak rakamlar üzerinden
şöyle, böyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) Siz hiç duydunuz mu Çinin
yatırımı şu kadar filan diye? Çinin
yatırımı, Amerikanın yatırımı, Türkiyenin
yatırımı
Çok kısa bir imkân olur mu Sayın
Başkan? Hakikaten bunlar çok önemli.
BAŞKAN Sayın Usta, lütfen
tamamlayınız.
ERHAN USTA (Devamla) Ya,
bir münazara filan yapmıyoruz, kim fazla konuşursa o filan
değil. Bakın, Türkiye yatırım yapmıyor, bunu açık
açık az önce on dakika anlattık. Yani, hiç duymadım ben, hiç
duymadım böyle on beş yirmi yılın rakamsal analizini. Bir
projeyi yatırım büyüklüğüyle konuşabiliriz ama bir ülkenin
yatırımı, gerek ülkeler arasında dönemsel mukayeseler
gerekse ülkeler arası mukayeseler tamamen millî gelir oranı üzerinden
konuşulur. Yoksa, o zaman siz şunu da söyleyebilirsiniz:
Tasarruf-yatırım denkliği vardır. Niye o zaman Tasarruflar
düşüyor. diyorsunuz? Tasarrufun rakamlarına bakın, bir önceki
yıla göre tasarruf, mesela 2016 yılında toplam tasarruf 288
milyar TL, 2015te 279muş. O zaman tasarruflarımız da
artıyor. Ama, hepimiz diyoruz ki, Başbakan da diyor, bütün
bakanlarınız da diyor, siz de diyorsunuz ki: Tasarruf düşüyor.
Bu rakamlar konuşulmaz. Yani, hakikaten ben buna cevap vermekten biraz
artık hayâ ediyorum, böyle bir şey olmaz. Asla böyle bir şey
yok, iktisadın temelinde böyle bir şey yok.
Şimdi, diyorsunuz ki:
Efendim, Merkez Bankası hane halkı tasarruf oranları,
işte, sekiz yılda
Mukayese ettiğiniz dönem, kendi döneminiz;
bir. İkincisi: Niye o zaman 13,5e düştü Türkiyedeki toplam
tasarruflar. diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla)
Türkiyede tasarruflar düşüyor. Tasarruflar düşmüyor gibi burada bir
çıkarsama yapmak son derece yanlış.
Daha diğerleri
kaldı ama eğer imkân olursa onları da daha sonra söylerim.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Usta.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ
ELVAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bakan, siz de mi sataşmadan söz istiyorsunuz?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ
ELVAN (Mersin) Evet.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika da size söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir)
Sayın Başkan, Uğur Bayraktutana da sataşma olmuştu.
BAŞKAN Ona daha sonra
vereceğim, unutmadım, merak etmeyin.
8.- Kalkınma Bakanı Lütfi Elvanın, Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
KALKINMA BAKANI LÜTFİ
ELVAN (Mersin) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle şunu ifade
edeyim: Arkadaşlarımızın, özellikle biraz önce söz alan
arkadaşımızın bizden önceki dönemde
yatırımların büyümeye katkısı ile bizim dönemimizdeki
yatırımların büyümeye katkısına bir
bakmasını tavsiye ederim, birinci husus bu.
ERHAN USTA (Samsun)
Onları hep yapıyor arkadaşlar.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ
ELVAN (Devamla) İkinci husus şu: Şimdi, 2002 yılı
dönemini hatırlayınız -şöyle bir benzetme yapayım,
belki uygun olmayabilir- orta ölçekli bir bakkal dükkânı düşünün ve
bunun alışverişini düşünün; bugünkü Türkiyeyi bir AVMde
çalışan büyük bir hipermarketin çalışması gibi
düşünün.
ERHAN USTA (Samsun)
Hakikaten güzel örnek oldu.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ
ELVAN (Devamla) Aradaki fark budur değerli arkadaşlar, aradaki fark
budur.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tam
oturdu Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ
ELVAN (Devamla) Ben o rakamlara girmek istemiyorum.
İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) İşine geldi mi oransal, işine geldi mi
KALKINMA BAKANI LÜTFİ
ELVAN (Devamla) Tüm rakamlar burada var ama şu bile ifade edildi,
öğretmenin maaşından bahsedildi ve yeterli düzeyde kaynak
aktarılmadığından memura maaş
sağlanmadığından bahsedildi.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Bakan, buraya anlat, buraya anlat.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ
ELVAN (Devamla) Soruyorum size: Net asgari ücreti yüzde 120nin üzerinde
artıran başka bir ülke var mı Türkiye dışında?
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Biz demeseydik onu da yapmayacaktınız.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Ya, yapma ya! Sayın Bakan, yapma Allah aşkına
bunu ya!
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Cumhuriyet Halk Partisinin sayesinde oldu, biliyor musun Sayın Bakan?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ
ELVAN (Devamla) Yine soruyorum size: Net memur maaşını
ATİLA SERTEL
(İzmir) Ya, yapma ya! Günah yani günah, vallahi günah.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ
ELVAN (Devamla)
net reel memur maaşını yüzde 61 reel olarak
artıran başka bir ülke var mı Türkiye dışında?
ATİLA SERTEL
(İzmir) Günah ya.
MUSA ÇAM (İzmir) Biz
1.500 lira demeseydik yapmayacaktınız. 1.500 lira dedik de
yaptınız.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Bunları görmezden gelmek son derece yanlış diye düşünüyorum
ve ben şunu ifade ediyorum
ATİLA SERTEL (İzmir) Yazık günah
ya. Bu asgari ücret geçindirir mi aileyi Sayın Bakan?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) -
Özellikle Kalkınma Bakanlığının makro düzeyde ne tür
çalışmalar yaptığını Sayın Usta bizatihi
kendisi çok iyi bilir.
ATİLA SERTEL (İzmir) Bu asgari ücret bir
aileyi geçindirir mi Sayın Bakan?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Makro
düzeyde de bu çalışmaları yürüttüğümüzü bilir. Onun için,
bunlara teker teker girmek istemedim
ATİLA SERTEL (İzmir) Girsen
çıkamazsın Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) -
ama
isterse tabii ki bunları, neler yaptığımızı
kendisine de aktarabiliriz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sayın
Başkan
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Usta
ERHAN USTA (Samsun) Düzeltmeye gerek var mı,
çok açık bir sataşma var Sayın Başkan.
BAŞKAN Sataşma yok ama
ERHAN USTA (Samsun) Hayır, var.
BAŞKAN - Sayın Usta, grup başkan
vekili olarak size yerinizden söz vereyim.
ERHAN USTA (Samsun) Olur, o da olur ama yani
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Adıyamanla
ilgili
BAŞKAN Lütfen, yerinizden açıklama
yapın.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Kalkınma
Bakanı Lütfi Elvanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Hakikaten, AVM benzetmesi güzeldi, zaten
dediğimiz bu. Yani Türkiye betonlaştırıldı. diyoruz.
Türkiye'nin zaten yatırımları az yapıldı, onun rakamlarını
verdik; 21,6dan 20,4e düştü -dönemlerinde- Türkiye'nin toplam
yatırımları. Daha onun niteliğini de konuşmaya vakit
gelmemişti. Niteliğine bakarsak da imalat sanayisi yok bunun
içerisinde. O yüzden, imalat sanayisinin millî gelir içerisindeki payı
yüzde 14e düştü. Sayın Bakan, yani bunu görmemiz lazım.
Yatırım yapılsa düşer mi bu? Türkiye'nin potansiyel
büyümesi düştü.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) Türkiye
neyle büyüdü sorar mısınız? Yatırım yaparak büyüdü.
ERHAN USTA (Samsun) TÜİK rakamlarını
söylüyorum.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Yatırımların büyümeye katkısı 1,6; sizin döneminizde
0,8di. Bunu bile söylemedim ben. Tam 2 katı arttı, lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) Hayır
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Usta, lütfen
ERHAN USTA (Samsun) Hayır yani Sayın
Bakan, bildiğiniz ne varsa söyleyin. Eğer bu TÜİK rakamları
ve Kalkınma Bakanlığı rakamları yanlışsa
onları söylesin, biz onları kullanmayalım bir başka rakam
kullanıyorsa Sayın Bakan.
Şimdi, ben, şu 50 serisi dediğimiz
bir seriydi, bu kitabı kullanıyorum, bunun güncelleşmiş son
yıllarını da kendim ekliyorum. Aldığım bütün
rakamlar burada. Yani bakış açımız bu. Türkiye'nin
şuradaki yatırımlarını söylüyoruz. Şimdi, daha
çok teknik yanları var.
Sayın Bakan, o rakamları, az önceki
rakamları, mutlak rakamları söylerken millî gelir serisi
değişti burada. Eğer burada bu rakamlar
kullanılmış olsaydı
Bakın Tablo 2-6, sayfa 86ya
bakmalarını tavsiye ederim. Uyumlaştırılmış
seri vardır 1950den itibaren. Orada mesela rakam bazında bir
şey yapılmaz yani mutlak rakam olarak yapılmaz çünkü millî gelir
oranlarıdır esas olan yani performansı ölçen. Bir ülkede
yatırım yapılıyor, yapılmıyor kararını
vereceğimiz şey, millî gelir oranlarına bakmaktır. Bu, çok
net bir şeydir. Yani bunu şimdi bir kenara bırakıp, bunu
yok sayıp bir başka şekilde burada açıklama yapmak yani
bence hiçbir şekilde kabul edilemez, zaten o iş de ortada.
Ha, büyüme performansı diyorsanız o zaman
şuna bakacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) Çok affederseniz, bir dakika
daha alabilir miyim? Bitiriyorum.
BAŞKAN Sayın Usta, lütfen
tamamlayın.
ERHAN USTA (Samsun) Eğer büyüme
performansına bakacaksak o zaman gideceğimiz yer neresidir biliyor
musunuz? Gideceğimiz yer emsal ülkelerle aramızdaki büyüme
farkıdır. Onu da ben burada defaatle söyledim, 1990-2002 dönemi. Niye
ona bakıyoruz? AKPden önceki on üç yıl. Bakın, oradan buradan
tek yıl alıp mesela şunu demiyorum ben: Biz size 2002
yılında 6,2 büyüyen bir ekonomi devrettik, şimdi büyüme yüzde
2,5a düştü. demiyorum. Tek yıl yanıltıcı olur, on üç
yıl alıyorum, on üç yıl orada, on üç yıl burada. Emsal
ülkelerde sadece 0,3; yıllık ortalamada az büyüyoruz. Şu anda
büyüme farkı 1,5a çıktı AKP döneminde ve IMF tahminlerine göre
önümüzdeki dönemde de 1,5-1,6lık fark devam edecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) Eğer büyüme diyorsak
performansa buradan bakmalıyız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Usta, teşekkür ederiz.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) Sadece
bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan, sadece şu kadarını söyleyeyim,
başka herhangi bir şey söylemeyeceğim: 1999-2002 döneminde
büyüme hızımız 0,8 arkadaşlar, bizim dönemimizde yüzde 4ün
üzerinde büyüdük, hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın milletvekilleri
ERHAN USTA (Samsun) İşte, Sayın
Bakanın iktisatçılığı da bu kadar, ben de onu
söyleyeyim yani bu kadar işte. O zaman 2002 yılında
Sayın Başkan, bunun kayıtlara geçmesi
lazım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Kayıtlara geçsin, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) O zaman ben de şunu
söylerim: 2002 yılında 6,2 büyüyen bir ekonomi aldınız.
Şimdi, orada sen bir tane 2001 krizinin olduğu yılı
alacaksın!
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) Dört
yılı al, dört yıl, dört yıl.
ERHAN USTA (Samsun) O zaman 2009 büyümesine
baksın. Biraz ileri geliyor tabii bizim analizlerimiz. Emsal ülkelerle
büyüme farkına bakmak lazım. Büyüme performansı böyle ölçülür.
Onun için o rakamları veriyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Usta.
Sayın Bayraktutan, 60a göre söz talebiniz var.
Buyurun.
18.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Kalkınma Bakanı Lütfi Elvanın Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı konusunda
değerlendirmede bulunmamasına, Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlunun bu konuya değinmesine ve TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılıya Almanyada yapılan muameleyi
protesto etmek için Mercedes marka makam araçlarına binilmemesi
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana bir şey söyleyeyim:
Konuşması boyunca Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı konusuna hiç girmeyen Sayın
Kalkınma Bakanımıza çok teşekkür ediyorum. Bu konuyu
konuşması boyunca değerlendiren Dışişleri
Bakanımıza -muhtemelen yurt dışında zannetti Doğu
Karadenizi- içtenlikle teşekkür ediyorum. Adalet
Bakanımızın konuşmasında buna değineceğini
umuyorum, ona da şimdiden teşekkür ediyorum.
Bir değerlendirmem var. Ayşe Nur
Bahçekapılıyla alakalı Almanyada meydana gelen olay çok üzücü
bir olaydır. Sayın Cumhurbaşkanı da gerekli tepkiyi
gösterdi, ona da çok teşekkür ediyorum. Muhtemelen sizin daha
ağır bir tepki göstermenizi bekliyorum. Biraz sonra Meclis oturumu
bitince Meclisin dışına çıkıp muhtemelen Alman
Mercedeslerinize binerek evinize gideceksiniz. Gelin, bir kahramanlık yapın
Sayın Bakan, önce siz konuşun. Bu Alman Mercedeslerine
binmeyeceğiz deyin, hepimiz sizi alkışlayalım diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bayraktutan.
Sayın Yıldırım Adıyamanla
ilgili bir açıklama yapmak istediğinizi söylediniz.
19.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvanın
433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının dördüncü tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Bakanım, sizi yalanlamak için söz
almadım, bir düzeltme yapacağım.
Evet, sizden yer istenmiş. Niye istenmiş?
Organizelerimiz çok küçük olduğu için istenmiş sizden. Yoksa, Yüzde
yüz doludur. lafı külliyen yalan, külliyen yanlış. Yalan
demeyeyim de yanlış, yanlış bilgi aktarılmış
çünkü ben orayla görüştüm. Adıyamana yatırım son
zamanlarda yapılmıyor 5inci ve 6ncı teşvik
yasasından dolayı. Bu konuda da Hükûmetimizin
çalışmalarının olduğunu da biliyorum, arkadaşlar
bu bilgiyi de verdi. Adıyamanda şu anda boş yer çok, organize
sanayi bölgesinde boş yer çok. Yüzde yüz dolu olduğu
yanlış. Dolu olan yerler de depo olarak kullanılıyor.
Adıyamanda şu an ne fazla, biliyor musunuz? Tefeciler fazla,
sokaklarda tefeci terörü var. Bunun da bir an önce çözülmesi gerektiği
kanısındayım. Özellikle bu iktidarın Suriyedeki
yanlış politikalarından dolayı Dışişleri
Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu da burada- Adıyamanda
sanayide bir gerileme var, turizmde bir gerileme var. Bunu da takdirlerinize
sunuyorum.
(HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Yıldırım.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 434) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Hükûmet adına üçüncü ve son konuşmacı, Adalet
Bakanı Sayın Bekir Bozdağ.
Süreniz otuz dakika
Sayın Bakan.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2015 kesin
hesabı ve 2017 Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde
görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
2017 bütçesi ülkemize hayırlı uğurlu
olsun, bereketli olsun ve 2017, bütçedeki bütün hedeflerin
gerçekleştirildiği başarılı bir yıl olarak geçsin
temennisinde bulunuyorum. Bu vesileyle de bütçede emeği geçen Komisyona,
Genel Kurula ve herkese ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye demokratik bir hukuk devletidir. Şu anda, Cumhuriyet
Döneminde 4ü, 1i de Osmanlı Döneminde olmak üzere 5 anayasayla
yönetilmiş bir ülkeyiz ve anayasalarımıza
baktığımız zaman, yürürlüğe giren
anayasalarımızın neredeyse tamamı olağanüstü
şartlarda hazırlanmış ve yürürlüğe girmiştir.
GARO PAYLAN (İstanbul) Şimdi?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bugüne kadar Türkiyede olağan şartlarda, herkesin kendini hür
hissettiği bir ortamda yeni bir anayasa yapma imkânı maalesef
bulunamamıştır. 1982 Anayasası şu anda
uyguladığımız Anayasa ve bir darbe Anayasasıdır;
yürürlüğe girdiği günden bugüne geçen otuz dört yıl içerisinde
17 defada 112 değişikliğe uğramıştır.
Türkiye mevcut Anayasasını değiştire değiştire Türkiyeyi
demokratik bir hukuk devletine dönüştürmeyi başaramaz.
Anayasamızı değiştire değiştire insan
haklarına saygılı olan bir ülkeyi insan haklarına dayanan
bir ülke hâline getiremeyiz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Uygulamadan kaynaklanıyor Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Türkiye değiştire değiştire bu Anayasayı yasama,
yürütme, yargıya ve dahası millete güvenen bir anayasa hâline
getirmeyi başaramaz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Anayasada mı diyor Gazetecileri tutuklayın. diye?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Türkiye değiştire değiştire bu
Anayasayı darbe ruhunu Anayasadan çıkaramaz çünkü Anayasanın
başlangıcında sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak
sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere diyor; hem ruhuna sadakati hem de
sözüne sadakati esas alıyor. Onun için bu ruhu tamamen yok etmek lazım.
Peki çare nedir? Çare yeni anayasa yapmaktır. Yeni anayasa yapmadan yeni
Türkiye olmaz. Yeni anayasa, esasında, yeni Türkiyenin
kapısıdır. Yeni Türkiyeyi yeni Anayasayla ancak inşa
edebiliriz.
Türkiyede anayasa ihtiyacını vurgulamayan
kimse kalmadı. Parlamento 1993 yılında bütün partilerin
sunduğu öneriler, daha sonra kurulan uzlaşma komisyonlarıyla bu
konuda bir irade ortaya koydu. Üniversiteler, sivil toplum örgütleri,
sendikalar, pek çok kişi somut yeni anayasa önerilerini ortaya koydu ancak
buna rağmen yeni anayasa yapılamadı. Yeni anayasa yapmak için
esasında her şey hazır, millet hazır, üniversiteler
hazır, sivil toplum hazır, herkes ve her kesim hazır. Hazır
olmayan, sadece, yeni anayasa yapma iradesiyle milletin yetkilendirdiği ve
görevlendirdiği temsilcileridir. Milletin iradesine uygun hareket ederek
biz milletin emri gereği yeni anayasa yapmayı başarabiliriz.
Bizim tecrübemiz buna müsaittir. Eğer yeni anayasayı normal bir
ortamda başaramazsak Türkiyeye de, Parlamentoya da, aziz milletimize de
büyük bir haksızlık yapmış oluruz. Yeni anayasa
yapmayı ancak darbeciler başarabilir ya da darbelerden sonra yeni
anayasa yapılabilir. efsanesini yıkmak hepimizin elindedir. Biz
istersek bunu yıkar, milletin hür temsilcileri olarak, milletimizin iradesine
uygun yepyeni bir anayasayı milletimize, ülkemize kazandırabiliriz.
Gelin bu imzayı birlikte atalım diyorum. Türkiyeyi darbe
anayasalarıyla yaşama ve yönetilme ayıbına, utancına
daha fazla katlanmaya mecbur etmeyelim.
Yeni anayasa yapılamasa bile Anayasada
yapılacak bazı değişiklikler olabilir. Özellikle HSYK
üzerinden burada vurgu yapmak isterim ki HSYKnın bugünkü seçim usulüyle
3üncü bir seçime gitmesi, Türkiye için büyük bir felaket olur. Buradan bir kez
daha çağrıda bulunuyorum: HSYK seçim usulünü Türkiye Büyük Millet
Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerimizin büyük bir uzlaşmayı
gerçekleştirerek değiştirmesinde büyük bir fayda mülahaza
ediyoruz. Eğer Türkiye 3üncü kez bir seçim yaşarsa hem hukuk devleti
hem yargı hem de yargı görevi yapanlar bundan büyük bir zarar
göreceklerdir. Umarım ki Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni anayasa yapma
konusundaki iradeyi hayata öncelikle geçirir. Eğer bunu başaramazsak
bile hiç olmazsa acil olan bazı konuları hayata geçirebiliriz
diyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyede sistem tartışmaları hiç eksik
olmadı, her dönemde tartışıldı. Rahmetli Özal,
rahmetli Türkeş, rahmetli Erbakan ve Demirel, Türkiye için hükûmet sistemi
tartışmalarını yaptı, yaptırdı ve bu
sistemin Türkiyeye dar geldiğinin, yeni bir sisteme, başkanlık
sistemine geçilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Türkiyede 2007de Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçimine dair Anayasa değişikliğinin
yapılmasıyla, 10 Ağustos 2014te halkın tarihinde ilk defa
doğrudan Cumhurbaşkanı seçmesiyle, esasında yepyeni bir
dönem başlamıştır. Bir yandan seçilmiş
Cumhurbaşkanı, bir yandan seçilmiş Hükûmet ve yetkilere
baktığımız zaman bunun sürdürülebilir
olmadığı da çok açıktır. Onun için, bu
tartışmayı ve bundan doğabilecek, oluşabilecek
muhtemel sonuçları şimdiden görerek çözüm üretmek hepimizin
vazifesidir.
O nedenle, MHP Genel Başkanı Sayın
Devlet Bahçelinin çağrısını tarihî önemde bir
çağrı olarak görüyoruz çünkü gelinen noktada Türkiye, bu
çağrı sonucunda büyük bir dönüşüme imza atarsa cumhuriyet
tarihindeki en büyük sistem değişikliğini ve anayasa reformunu
gerçekleştirmiş olacaktır.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Yapma
Bakanım, yapma!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün siyasi partiler olarak bu sürece
birlikte destek olalım. Konuyu milletin hakemliğine götürelim.
Milletimizin kararına hep beraber uyalım ve milletimizin verdiği
kararla bu tartışmalara son noktayı birlikte koyalım,
koyduralım diyorum.
Sistem tartışmaları üzerinde konu
yoğunlaşınca bir iki hususu da başkanlık,
cumhurbaşkanlığı sistemi üzerinden ifade etmek isterim.
Hepimiz ne söylüyoruz? Yasamanın tam bağımsız olması,
yürütmenin tam bağımsız olması ve birbirinden de tam
ayrı olmasını arzu ediyoruz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Yargı ne olacak,
yargı?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Gerçek anlamda kuvvetler ayrılığının olduğu
sistemin adı başkanlık sistemidir. Yasama yürütme birbirinden
tam ayrı, birbirine karşı tam da bağımsızdır.
Güçlü bir yasama var, etkin bir yasama denetimi var, ayrıca güçlü
milletvekilleri var, aynı şekilde güçlü yürütme var, siyasi istikrar
var. Başkanlık sistemi esasında siyasetimize büyük bir dinamizm
de getirecektir çünkü başarısız olan beş yıl sonra
siyaset sahnesinin dışına çıkacaktır,
başarılı olan da azami on sene sonra siyasetin
dışına çıkacaktır ve Türkiye her on yılda, çok
başarılı bir başkanla yönetilse dahi yeni bir başkanla
yönetilme fırsatı bulacaktır. Siyasette değişimi
dönüşümü, yönetimde değişimi dönüşümü de, dinamizmi de
beraberinde getirecektir. Ben bu sistemin Türkiyenin güçlenmesine,
hızlı ve etkin karar almasına ve Türkiyenin yeni bir
yükselişe geçmesine katkı sağlayacağına yürekten
inanıyorum.
Hükûmet sistemi tartışması rejim
tartışması da değildir.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Rejim,
rejim!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Hükûmet sistemi değişikliği de rejim değişikliği
kesinlikle değildir. Türkiye, yönetim şeklinin cumhuriyet
olduğunu 29 Ekim 1923te kabul ve ilan etmiş ve yönetim şekli
tartışmalarına son noktayı koymuştur. O günden bugüne
de Türkiyenin yönetim şeklinin değiştirilmesi yönünde
halkımızın da, siyasetimizin de, Parlamentomuzun da bir gündemi
olmamıştır, olacağını da zannetmiyorum.
Esasında, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü sırasında Türk
milletinin ortaya koyduğu irade, Türkiyenin yönetim şeklinin
cumhuriyet olduğunun bir kez daha şehit kanlarıyla
imzalanmış olmasıdır, tıpkı başlangıçta
olduğu gibi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yargı bağımsızlığı ve
tarafsızlığı, hukuk devletinin olmazsa olmaz
şartlarından biridir. Eğer bir hukuk devletinde yargı,
bağımsız ve tarafsız olmazsa, ihtilafa düşen
vatandaş, yargıya gittiği zaman ihtilafın adil bir
şekilde çözüleceğine dair inancını kaybederse orada hukuk
devletinin güçlü bir şekilde var olduğunu söylemek mümkün
değildir. Yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı, yargı görevi yapanların Anayasa,
kanun, hukuk ve vicdani kanaatlerine uygun bir şekilde karar vermeleriyle
mümkündür. Anayasamızda yer alan teminat, esasında hâkim ve
savcılarımızın her türlü korku, baskı, endişeden
uzak bir biçimde cesaretle ve hukukun gerektirdiği tarzda karar vermesi
için Anayasaya konulmuş önemli bir sigortadır.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) -
Hâkimler, tutuklanmamak için tutuklama kararı veriyorlar.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Ancak, hâkimlik ve savcılık teminatı, hâkimlik ve
savcılık görevi yapanların Anayasa ve yasaları
çiğnemelerinin teminatı değildir; herhangi bir terör örgütüne
üye olarak veya iltisaklı, irtibatlı olarak terör örgütünün emirleri
doğrultusunda adli süreçleri yönetmesi ve adli süreçlerde karar vermesi
değildir, bunun zırhı olarak da kullanılamaz.
Fetullahçı terör örgütü, devlete, millete,
yasamaya, yürütmeye, orduya, emniyete ve kamunun bütün alanlarına büyük
zararlar vermiştir, en büyük zararı da yargıya vermiş, en
büyük tahribatı da yargı alanında yapmıştır.
Mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esasına göre kurulup görev yapan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu,
bağımsızlığını, tarafsızlığını
yitirdiğini değerlendirdiği bazı hâkim ve
savcıların meslekten uzaklaştırılmalarına karar
vermiştir. Eğer bir hâkim ve savcı, Anayasa, hukuk, kanun ve
bunlara uygun vicdani kanaatle karar verme yerine, üyelik, iltisak ya da
irtibatla bulunduğu örgütün emir ve talimatlarına göre karar vermeye
başlamış veya karar veriyorsa o zaman tarafsızlık ve
bağımsızlık vasfını kaybetmiş demektir; bu
vasfı taşıyanların giydiği cüppeyi taşıma
hakkını da yitirmiş demektir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulumuz,
esasında, hukuk devletinin gereği olan yargının
bağımsızlığını ve
tarafsızlığını korumak bakımından önemli
adımlar atmıştır. Yaptığı değerlendirmeler
sonucunda bazı hâkim ve savcıların meslekten
uzaklaştırılmasına karar vermiştir. Burada şunun
altını özellikle çizmek isterim, HSYKda şu anda bakan
dışında görev yapan 18 üye var ve meslekten
uzaklaştırma kararlarının tamamı bu 18 üye
tarafından oy birliğiyle alınmış kararlardır. 1
tane üyenin itiraz ettiği bir hâkim veya savcının meslekten
uzaklaştırması yapılmamıştır. Bu, son derece
önemli bir adımdır. HSYKnın yaptığı,
yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığını korumaktır, hukuk devletini
korumaktır, Fetullahçı terör örgütünün Türk yargısını
rehin almasını önlemektir, yargının milletin
yargısı olma vasfını korumaktır, yargının
bağımsızlığını ve
tarafsızlığını korumak ve yargıya olan güveni
yeniden inşa etmek adımıdır. Bu açıdan son derece
önemli ve tarihî kararlar almıştır. Ben buradan HSYK
üyelerimizi, hukuk devletine, yargının bağımsızlığı
ve tarafsızlığına sadakatle sahip çıkmalarından
dolayı tebrik ediyor, teşekkürlerimi sunuyorum.
Türkiyenin Avrupa Yargı Kurulları
Ağıyla ilgili ilişkileri hakkında AYKA olumsuz bir karar
verdi. Neden? Bu hâkim ve savcıların meslekten
uzaklaştırılmaları gerekçesiyle. Ama çok net söylüyorum,
yargısız bir infaz yapılıyor Türkiyeye karşı;
kimse dinlenmeden, söylenenlerin aslı astarı nedir, buna dair bir
değerlendirme yapılmadan, Fetullahçı terör örgütünün gözüyle
Türkiyeyi görerek, Fetullahçı terör örgütünün diliyle Türkiyeyi konuşarak,
Fetullahçı terör örgütünün kulağıyla Türkiyeyi dinleyerek karar
verenler, bağımsız ve tarafsız bir karar vermiş
değillerdir. Türkiyeyle ilişki kuranların bu ilişkilerini
terör örgütlerinin zehirlemesine asla rızamız yoktur. Onlar ne karar
verirlerse versinler, onları bağlar o ama Türkiye, hukuk devletini
güçlendirerek yoluna devam edecektir. Terör örgütünün ağzıyla
Türkiyeye konuşanların, Türkiye hakkında karar verenlerin
kararlarının bizim yanımızda bir itibarı
olmadığını buradan bir kez daha ifade etmekte fayda
görüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada yargıya özel bir teşekkürüm var; o da
şundan: 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü sırasında, darbenin
daha başarılı olup olmayacağının belli
olmadığı ilk saatlerde hukuk devletine ölümüne sahip
çıktılar; soruşturmaları başlatarak, gözaltı ve
yakalama kararları vermek suretiyle hukuk devletine, Anayasamıza,
demokrasimize, millî iradeye ölümüne sahip çıktılar. Daha önceki
darbe teşebbüsleri sırasında darbecilere mihmandarlık yapan
ya da darbe teşebbüsünün daha başında biat eden Türk
yargısı yerine, bu sefer darbeye Türkiyeyi dar eden bir Türk
yargısı vardı, hukukumuza, Anayasamıza, demokrasimize
sahip çıktılar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ben, bu nedenle, ölümüne demokrasimize, hukuk devletimize,
Anayasamıza sahip çıkan cumhuriyet
başsavcılarımıza, savcılarımıza,
başsavcı vekillerimize, hâkimlerimize hepsine ayrı ayrı
buradan şükranlarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Türk yargısı
hukukuna böyle sahip çıktığı sürece hiçbir olumsuzluk
Türkiyede güç bulamayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyede 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden sonra
cezaevlerinde kötü muamele ve işkence yapıldığına dair
iddialar ve iftiralarda büyük bir yükselme oldu. 15 Temmuzun hemen
arkasından Amerikada, Avrupada, uluslararası yayınlarda ve
uluslararası örgütlerde 14 Temmuzda olmayan şey, 15 Temmuzda
birdenbire büyüdü, Türkiyenin bütün cezaevlerini töhmet altında
bırakır hâle geldi. Ya, nasıl oluyor, 14 Temmuz da yok da 15
Temmuzdan sonra Türkiyenin cezaevleri işkence ve kötü muamele adresi
olarak gösterildi?
Bakın çok net söylüyorum. Türkiye cezaevleri ve
gözaltı yerlerinin tamamı, büyük bir denetim altındadır,
hepsi denetim altında, her türlü denetime de açık. Cezaevlerine
baktığınız zaman cezaevlerinin denetimi bir yandan Adalet
Bakanlığı müfettişleri, öbür yandan Ceza ve Tevkifevleri
kontrolörleri, öte yandan ilin cumhuriyet başsavcıları, oradaki
cezaevinden sorumlu infaz savcıları ve infaz hâkimlikleri
tarafından denetleniyor. Ayrıca il, ilçe insan hakları kurulları
denetliyor. Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye İnsan Hakları
Kurumu denetliyor, Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu
denetliyor, ayrıca sivil izleme kurumları da bunun denetimini
yapıyor. Öte yandan uluslararası, Avrupa İşkencenin
Önlenmesi Komitesi (CPT), Birleşmiş Milletler İşkencenin
Önlenmesi Alt Komitesinin tarafından da incelemeye tabi tutuluyor. Bizim
bu konuda bir sıkıntımız yok.
Sıkıntı şuradan: Türkiyeyi
suçluyorlar. Şunlar şunlar yapıldı, bunlar oldu. Ben de
diyorum ki, bir kez daha söylüyorum: Bunlarla ilgili bize yer verin, isim verin,
adres verin, zaman verin; biz gereğini yapmaz, yaptırmazsak o zaman
bize söyleyin. Deyin ki: Biz verdik size.
Şu anda biz bunlarla ilgili Türkiyenin
neresinde bir şey varsa onun üzerine gidiyor ve gerekeni yapıyoruz.
Bakın, şu anda bu konularla alakalı soruşturma
aşamasında olan 231 tane dosya var, soruşturmaları sürüyor.
Çok net söylüyorum: Hiçbir tane kötü muamele iddiasının üzerini
örtmeyiz, örttürmeyiz; bir tane işkence iddiasının üzerini
örtmeyiz, örttürmeyiz; üzerine gideriz, hak ettiği ceza neyse, onu da
tereddütsüz veririz. Bizim bu noktada hiçbir sıkıntımız
yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama Türkiyenin
de birtakım aslı astarı olmayan iddialarla, iftiralarla
suçlanmasına rıza göstermeyiz. Böyle bir şey olmaz. Her konuyu
inceliyoruz, inceletiyoruz.
Mesela, demin burada değerli bir
milletvekilimiz konuştu, bir isim verdi Bununla ilgili şunlar,
şunlar var. diye. Yaptıklarımız burada. Onunla ilgili de
inceleme yaptırmışız, bir soru sorulmuş, o soruya da
cevap vermişiz, diğer konu da bize gelmiş ama ilgili yerlere
intikali yapılıyor, onunla ilgili de cevap verilecek. Şimdi, bir
terör örgütüyle ilgili bazı kişiler orada oturma eylemi
yapıyorlar, bahsettiğiniz yerde. O oturma eylemi yaptıkları
yerden de kalkmıyorlar. Şimdi, bir yerde eylem yapılıyor,
eylem yapıldı, kalkmadılar, ne yapacaklar? Eylem yaptılar,
kalkmadılar, bunları kaldırıp infaz koruma memurları
yerine götürecek mi, götürmeyecek mi? Yaptıkları iş bu. Burada
eylem yapıldığı zaman onun koluna giriyorlar, alıp
götürüyorlar, başka yere götürüyorlar, dışarıda Bize
şöyle, şöyle yaptılar. Bakın, sizin dediğiniz
gibiyse, ben sizinle beraber olup üzerine beraber giderim. Ama işin
aslı öyle değil. Dışarıya sürekli şey
yapıyorlar. Ben de diyorum: Bakın,
savcılıklarımız burada, Meclis burada, her yer açık,
herkes dilekçesini oraya versin. O dilekçeler oradan nasıl geliyor?
Cezaevinden geliyor. Oraya gelen dilekçe başka yerlere gitmez mi? Oralara
da gider ve biz bu konuların üzerine kesinlikle ve kararlı bir şekilde
bugüne kadar gittik, bundan sonra da gideceğiz.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın
Bakan, kamera kayıtları var mı, yok mu? İnanın Yok
diyecekler.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bir şey daha söyleyeceğim: Bakın,
işkence suçları ve kötü muamele suçlarıyla ilgili zaman
aşımını biz kaldırdık, biz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz kaldırdık. Kendimize
güvendiğimiz için biz kaldırdık. Bunun anlamı ne? Bugün AK
PARTİ iktidarda, biz gittikten sonra başka bir iktidar geldi,
Türkiyede başka şey oldu; bugün öyle bir yanlışı biri
yaparsa 70 yaşında da, 80 yaşında da, 90 yaşında
da yaptığı yanlışın hesabı ondan sorulsun
diye yaptık biz bunu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Böyle bir şey olabilir mi? Biz kendimize güveniyoruz ve bu konuların
üzerine kararlı bir şekilde gideriz, bundan sonra da gitmeye devam
ederiz; yeter ki bizim elimize bunlar verilsin. Uluslararası örgütlerden,
geçen Birleşmiş Milletlerin temsilcisi geldi birtakım
değerlendirmeler yaptı. Biz izlenim edindik. diyor. Ya, ne izlenimi
edindin? O zaman söyle; nerede ne var onu söyle. Böyle bir izlenim edindik.
diyor.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Göstermiyorsunuz ki
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Ya, kusura bakmayın. Her yeri gezdi, isteyip de
gezemediği tek yer yok. Nereyi istediyse oranın
kapısını açtık, kiminle görüşmek istiyorsa onu
görüştürdük.
BURCU ÇELİK ÖZKAN
(Muş) Türkiye raportörü Kati Piriyi neden engellediniz Sayın
Bakan?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Kendilerine sorun Görüşmek isteyip de
görüştürmediğim bir kişi var mı? diye. Raporunda onu da
yazıyor zaten, kimlerle görüştüğünü de açık şekilde
yazıyor. Bu noktada bizim alnımız ak ama şunu da
söylüyoruz: Yanlış yapanların üzerine gitmek de bizim vazifemiz,
onların yüzünü falan da yıkamayız ama iftiralara da, terör
örgütlerinin söylemlerini, iftiralarını hakikat gibi dillendirmeye de
pabuç bırakmayız, onu da ifade edeyim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiyede önemli bir reform da 20 Temmuz 2016da
faaliyete geçti, istinaf mahkemelerinin kurulması. Gerçekten büyük bir
reform. Cumhuriyet Döneminde yargı alanında en büyük reformlar
şüphesiz cumhuriyetin kuruluş yıllarında Atatürk döneminde
oldu ama ondan sonra En büyük yargı reformu nedir? derseniz, ben
tereddütsüz 20 Temmuz 2016da faaliyete geçen istinaf uygulamasıdır,
istinaf yargılamasıdır. derim ve Türk hukuk tarihi
bakımından önemli bir milat oldu, önemli bir adım attık ve
yargıda iki dereceli yargılamaya geçtik, yargılamaların zamanında,
makul süre içerisinde sonuçlandırılmasının önünü
açtık. Tarihî bir reformu bu dönemde hep beraber hayata geçirdik;
hayırlı olsun, uğurlu olsun diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yargı alanında başka önemli adımlar da
attık. Onları da anlattığım zaman çok vakit alacak ama
eleştiriler üzerinde birkaç konuda da durmak istiyorum.
Birisi: Yargıda memnuniyet konusu. Tabii,
yargıda memnuniyeti biz herkes gibi önemsiyor, daha yüksek noktalara
çekmek için gayret sarf ediyoruz ama yargıya işi düşen
vatandaşlardan yarısı kaybediyor, yarısı
kazanıyor. Yarısının kaybettiği,
yarısının kazandığı yerdeki memnuniyeti yüzde 100
yapma imkânınız var mı? Kazanan da istediği gibi
kazanamıyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Güven, güven.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - 100
lira istemiş, 50 lira verince itiraz ediyor. Çok yüksek hapis cezası
istemiş, az alınca ondan da rahatsız oluyor. Ama, buna
rağmen, 2015 rakamlarına baktığınızda, yargı
hizmetlerine memnuniyetin yüzde 50nin üzerinde olduğunu görüyoruz; bunu
büyük bir başarı olarak görüyorum. Ama yargıda memnuniyete gelince,
orada sıkıntımız var, onun üzerine gidiyoruz.
İşte, Fetullahçı terör örgütünün Türk yargısını
rehin almak suretiyle ortaya çıkardığı güvensiz
ortamların tamamını yok etmek, yargıya güveni yeniden
inşa etmek, yargıyı terör örgütlerinin veya değişik ideolojik
grupların yargısı değil, gerçek anlamda Türk milletinin
yargısı ve millet adına yargılama yapan ve karar veren bir
yargı hâline getirmek için de büyük gayret sarf ediyoruz.
İnanıyorum ki önümüzdeki süreçlerde bu alandaki güven endeksi de
yukarılara doğru çekilecektir, bunun üzerinde de gayretle
duracağız.
Yargıda zaman yönetimi diye bildiğimiz bir
projeyi 1 Ocak 2017de yürürlüğe koyuyoruz. Bunun anlamı ne?
Anlamı şu: Vatandaş, savcıya şikâyette bulundu veya
herhangi bir mahkemeye dava açtı; şikâyetinin ne kadar sürede
savcılıkça sonuçlandırılacağı,
davasının ne kadar sürede mahkemece bitirileceği, dilekçesini
verdiği an kendisine bir belgeyle takdim edilecek. Yargıyı
böylelikle halkında da denetimine açmış oluyoruz. Halk,
davasının zamanında görülmesini, bitirilmesini takip edecek,
elindeki belgeyle bunu gösterecektir. Bu da yargıya güveni
güçlendirecektir.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Bütün davalarda ne
zaman yapacaksınız Sayın Bakan?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Ayrıca, ilk derece mahkemelerinin, Yargıtayın,
Danıştayın, bütün yargı çevrelerinin her yıl faaliyet
raporu hazırlayıp bunu kamuya ilan etmelerini de getirdik, 1 Ocak
2017den itibaren bu da yürürlüğe girecektir. Bu da, yine, yargının
kamuoyu tarafından ayrıca denetimine, yargıya güveninin de üst
noktaya taşınmasına katkı sağlayacaktır.
Öte yandan, hâkim ve savcılara istinaf ve
Danıştayın not verme uygulamasını da getirdik.
Böylelikle yanlış kararlar verip, Bir de Yargıtay görsün,
Danıştay görsün. mantığını bir tarafa
bırakıp doğru karar neyse onu verecek, yanlış karar
verenler alınan notlarla daha iyi karar vermeye mecbur edilecek,
yöneltilecek. Bu da yargıya güveni tesis bakımından son derece
önemli başka bir adım olmuştur.
Öte yandan, Adli Veri
Bankası diye bir banka kuruyoruz. İnşallah, 1 Ocak 2017den
itibaren bu da başlayacak. 1 Ocaktan sonra bu veri bankası, adli
Google gibi olacaktır. Vatandaşlarımız -tabii, oraya
herkes giremeyecek, belli şartları olanlar girecek- Türkiye'de adli
verilerin tamamını bulma, bu veriler üzerinden değerlendirme
yapma imkânı elde edecektir. Bu da yargının ayrıca bir
tomografisinin sürekli çekilmesini, bütün kamuoyu tarafından
yargının etkin denetlenmesini sağlayacak ve bütün bunlar
yargıya olan güvenin artmasına, yargı görevi yapanların
daha titiz ve dikkatli çalışmasına elbette büyük katkı
sağlayacaktır. Ama şu kadarını ifade edeyim ki
Türkiye'de bütün eleştirilere rağmen yargıda görev yapan hâkim
ve savcılar, hukuk devletinin gereklerine uygun bir şekilde karar
vermek için gerçekten cansiparane gayretle çalışıyorlar. Çok
eleştiri alınıyor. Yargı kadar eleştirilen yok ama
onların kendini savunma imkânları da yok. Gazeteler, televizyonlar,
siyasetçiler, vatandaşımız, sivil toplum örgütleri, herkes
onları eleştiriyor, bir kötü örnekten
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Bakan, 4
bin tane kötü örnek var, 4 bin tane; 1 tane, 2 tane değil ki.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
sanki hepsi öyleymiş gibi algılar oluşturuluyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bitiriyorum Başkan, bir dakika
BAŞKAN Lütfen tamamlayın Sayın
Bakan.
Buyurun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bütün bunlara rağmen, dediğim gibi, büyük bir özveriyle görev
yapıyorlar. Ben hâkim ve savcılarımıza, onlara
yardımcı olan kalem personeline ve diğer
çalışanlarımıza, cezaevlerinde görev yapan infaz koruma
memurlarımıza, hasılı yargıda görev yapan hem hâkim,
savcı hem yardımcı görevli olarak çalışan herkese
gönülden teşekkür ediyorum.
Bütçemizin hayırlı, uğurlu
olmasını diliyor, herkesi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş,
Sayın Hakverdi, Sayın Altay, Sayın Kerestecioğlu, herkes
söz istiyor, sırayla başlayalım.
Sayın Beştaş, buyurun
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
soru-cevap diye faslımız var bizim, ona uymamız lazım.
BAŞKAN Sayın Turan, sayın
milletvekilleri söz hakkı istiyorlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz de isteyelim o zaman
hep beraber.
BAŞKAN Tabii ki, buyurun. Tabii,
isteyebilirsiniz Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Olur mu öyle Sayın
Başkan? Soru cevap diye bir şey var, yarım saat, Hükûmetten
sonra.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Böyle bir
usul yok ama soru-cevap var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Adalet Bakanı konuşmasında işkence
iddialarına ilişkin, oldukça sert, benim de konuşmamın
içeriğinde olan iddialara dair defalarca Yalan ve İftira dedi.
Buna ilişkin sataşma hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) İsim
vermedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hangi sıfatla
veriyorsunuz Sayın Başkan? Her vekil isteyemez; grup başkan
vekili var, sözcü var
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Benim
konuşmama, benim konuşmama
BAŞKAN Konuşma yaptı Sayın
Turan, Sayın Beştaş konuşma yaptı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İsim vermedi
Sayın Başkan, lütfen... Biz de yaptık konuşma sabahleyin.
BAŞKAN Sayın Turan, lütfen
Buyurun Sayın Beştaş.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
9.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın 433
sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Adalet
Bakanı ısrarla yalan ve iftirada bulunduğumuzu iddia etti. Bizce
işkence iddialarına yalan ve iftira demek, asıl büyük suçu
oluşturuyor çünkü şu anda Türkiyenin bütün cezaevlerinde,
gözaltında tutulma merkezlerinde sistematik bir şekilde işkence
yapılmaya devam ediliyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Onların hepsi yalan! Hepsi yalan!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Somut
örnek mi istiyorsunuz? Manisa Cezaevinde Semih Elitaş. Ve size soruyoruz;
Birleşmiş Milletler İşkence Raportörü geçen hafta geldi,
Nils Melzer, çok ciddi bir rapor hazırladı ve darbeden sonra
Türkiye'de işkencenin ciddi bir şekilde arttığını
gösterdi. Kati Piri, Türkiye cezaevlerinde inceleme yapmak için geldiğinde
engellendi.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Kati
Piri kim? Örgütün elemanı mı?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Human Rights Watchun tutulma yerlerinde işkence
yapıldığına dair ciddi bir raporu mevcut ve kamuoyuna
yansıdı. Yine, Uluslararası Af Örgütü Amnesty International
işkence konusunda rapor yayınladı. Günay Dağ, bizim
meslektaşımız
Komik bir şey
söylemiyorum Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gerçekleri söylemiyor, onlar gerçekleri söylemiyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla)
avukat olarak gittiğinde Maltepe Cezaevinde
işkenceye maruz kaldı ve kafası kırıldı.
SALİH CORA (Trabzon)
Provokatif konuşuyorsun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Ayrıca, ben burada söz
aldığımda açıkça söyledim. Şu anda 15 Temmuz darbe
girişiminden sonra kaç tane cezaevi personeli görevden alındı,
kaç müdür tutuklandı, kaçının işine son verildi? Bunun
yanıtını da öğrenmek istiyoruz. Ayrıca,
uluslararası mahkemelere göre tecrit de, yani bütün bu işkencelerin
yanında, bir işkencedir.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Tecrit yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Şu anda bizim eş başkanlarımız dâhil tecritte
tutuluyor. Bunun talimatını verdiniz mi? diye sormuştuk.
Eğer verdiyseniz bu suçu siz işliyorsunuz, vermediyseniz buradan
düzeltmenizi bekliyoruz.
Hasta tutsakların orada ölüme terk edilmeleri
meselesi de hâlâ çözülebilmiş bir mesele değil. Türkiye'de
işkence yoktur. demekle işkence ortadan kalkmıyor. Neredeyse
uluslararası örgütlerini de terör örgütü ilan edeceksiniz.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Yalan söylemekle işkence olmuyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Sınır ötesi terör örgütleri icat
ediyorsunuz. Gerçekten bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Beştaş.
Sayın Hakverdi
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Sayın Adalet Bakanımız benim konuşmamla ilgili
olarak olayı farklı bir şekilde anlattıktan sonra şu
ifadeyi kullandı: Terör örgütünün söylemlerini dile getirenlere burada
pabuç bırakmayız. şeklinde bir ifade kullandı.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Ben onu sana söylemedim, oradan nasıl bunu
anlıyorsun?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) - Sataşmadan söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun size de
iki dakika söz veriyorum.
10.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Şimdi, Sayın Bakanım, ben sizin
konuşmanızdan hemen sonra olayları, tarihleri, cezaevlerini
belirterek size bir önergeyle sundum. Bunun akabinde benim tarafıma
herhangi bir cevap gelmediği gibi, ben o örneklerden ikisini
anlattığımda siz şöyle dediniz: Oturma eylemi
yapıyorlardı, gardiyanlar ya da ceza infaz koruma memurları ne
yapsın? Şimdi, bununla ilgili kamera görüntüleri var. Cezaevlerinde
her yer kamerayla kayıt altında.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Tabii, tabii, öyle.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) - Bakın, lütfen, oturma eylemi yapıyor olabilirler, onlar
mahkûm, belki farklı düşünüyorlar ama ceza infaz koruma
memurları buna dair uygun koşullarda önlem alabilir. Ama Yerlere su
dökelim., Hadi şunları paspas yapın. ses kaydı
yapıyorsa dinleyin. Ama ben on beş yıl avukatlık
yaptım, hep bu olaylarda -bu olaylar mahkeme aşamasına çok zor
gelir ama- mahkeme aşamasına geldiğinde ve mahkeme
istettiğinde her ne hikmetse her defasında o kamera
kayıtları bozuk oluyor. Lütfen bunun takipçisi olun, olayın
gerçeğini öğrenin.
Olayın gerçeğini
öğrenin ki bu bizim devletimizi kötü bir yüzle oradaki Bize emanet.
dediğiniz insanlara yansıtan devletin kötü
uygulayıcıları varsa devletimizi aklayalım, temize
çıkaralım. Bu kötü uygulayıcılara izin vermeyin, bunun
doğru düzgün takipçisi olun. Hani onlar size emanetti ya, bu emanetlere
iyi bakın. Bakın, neden yargılandıkları hiç önemli
değil; terör örgütünden olur, hırsızlıktan olur, başka
şeyden olur. Zaten bizim niyetimiz, cezaevine koyarken onları
ıslah etmek, onları devlete karşı daha da
düşmanlaştırmak yerine, onları ıslah etmek. Lütfen,
düzgün bir devlet uygulayıcısı olarak düzgün takibini
yapın. Bu iş sizin sorumluluğunuzdadır Sayın Bakan,
lütfen üzerinde durun, lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Hakverdi.
Sayın Altay, sisteme
girmişsiniz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde uzun zamandır
anayasa tartışmaları var kamuoyunda, kamu vicdanında,
Parlamentoda. Mevcut orta yerdeki Anayasanın bir darbe anayasası
olduğu vakıa. Bu konuda biz de parti olarak hak ve özgürlük temelli
bir anayasanın ülkenin temel ihtiyacı olduğunu en üst düzeyden
en yalın üyemize kadar defaatle serdettik. Ancak, istedim
tutanağı şimdi geldi ama Sayın Bakan konuşmasında
şöyle bir söz söyledi: Yeni anayasa için herkes hazır, hazır
olmayan burası.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Doğru. Herkese aynı şeyi söylüyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Şimdi, burada 4 siyasi parti grubu var. Diğer
grupları bilmem, bu kamuoyundaki hak ve özgürlük temelli anayasaya
bakışımız açısından bize bir
sataşmadır. Yani, çok net diğer partilere de bir
sataşmadır Sayın Başkan. Bu Parlamento 4 gruptan
oluşuyor. Dolayısıyla, hazır olmayan iktidar partisidir,
diğer muhalefet partileridir. Bu bakımdan, bu sataşmadan
dolayı grubumuz adına söz talep ediyorum.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Kerestecioğlu, daha sonra sizi
dinleyeceğim.
Sayın Ilıcalı, size de duyuru
yapmanız için söz hakkı vereceğim.
11.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın 433 sıra sayılı 2017
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Bu saatte Genel Kurulun zamanını almak
istemem.
Esasen, Sayın Bakanın söylediği
başka bir konu, belki ben yanlış anladım, tutanakları
istedim ama şimdi geldi, okuyamadım.
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan
şöyle bir söz de söyledi, orta yerdeki Anayasadan bahisle
başlangıca atıfta bulunarak sözüne ve ruhuna sadakat dedi ve
Ruhu yok etmemiz lazım. dedi.
Şimdi, belki gözden kaçmış olabilir.
Sayın Bakanım, siz
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ben
darbenin ruhu dedim, açıkladım da ayrıca.
ENGİN ALTAY (Devamla) Eyvallah, ama bu, 1982
Anayasası, bizim bunu tasvip etmemiz mümkün değil. Ama, gerek 1982
-ki 1961 de darbedir, hiç itirazım yok, 1961 ile 1980in hiçbir farkı
yoktur- gerek 1961 darbe sonrası yapılan anayasalar olmakla beraber,
lütfedip kurucu felsefenin izlerini bu anayasalara koymuşlar. Ben eminim,
sizin kastınız burada, kurucumuz ve kurtarıcımız Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün ilke ve devrimleri değildir, yok edelimden
kastınız. Size de bir fırsat olsun diye bunu söylüyorum. Zira,
temel hak ve özgürlük temelli bir anayasanın önündeki engel de
anayasanın laik niteliği ya da devletin laik niteliği ve hukuk
devleti olma özelliği değildir. Bilakis, devletin laik niteliği
ve hukuk devleti olma özelliği, hak ve özgürlük temelli, bu milletin
gerçekten hak ettiği, sivil, özgürlükçü bir anayasanın ön
açıcısıdır, yol açıcısıdır.
İlaveten, daha önce söylediğim bir
şeyi söyleyeyim sürem bitmeden: Size oy veren -23 milyon muydu?- 23 milyon
seçmenin, inanarak söylüyorum, çok büyük bir kısmının devletin
laik niteliğiyle, hukuk devleti olma özelliğiyle ve kurucumuz Gazi
Mustafa Kemal Atatürkle de bir sorunu zaten yok. Sizin hak ve özgürlük
temelli, samimi, sahici bir öneriniz oldu da biz hayır mı dedik?
Hayır, siz, tek adam yönetimi olsun diyorsunuz; biz, bunun demokrasiyi
ortadan kaldıracağını düşünüyoruz, bunun için
hayır diyoruz. Ama, bu ruhtan kastın, darbe ruhu olduğunu
açıklamanız, aslında beni de rahatlattı, bence sizin için
de iyi oldu.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun, size de iki
dakika grup adına söz vereceğim.
12.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Adalet Bakanı Bekir Bozdağın 433 sıra sayılı
2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra
sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yeni bir anayasa nasıl
yapılır biliyor musunuz? Öncelikle, hani o vekiller, Hazır
değil. dediğiniz vekiller tutuklu olmadığında,
halkın iradesine saygı gösterildiğinde, o vekiller bu Mecliste
yerini aldığında ve halkın iradesini temsil ettiğinde
yapılır.
İkinci olarak yine, nasıl
yapılır biliyor musunuz? Birisini başkan yapalım diye yeni
anayasa yapılmaz; gerçekten haklar ve özgürlükler için yeni anayasa
yapılır. Halkla tartışılır, sivil toplum
örgütlerinin görüşü alınır, onların iradesine saygı
duyulur, o zaman yeni anayasa yapılır.
Yine, nasıl yapılır anayasa biliyor
musunuz? OHAL şartlarında yapılmaz, kanun hükmünde
kararnamelerle yaşanırken yapılmaz; OHAL
kaldırılır, toplantı, gösteri hakkı güvence
altına alınır, düşünce, ifade özgürlüğü güvence
altına alınır, insanlar kendilerini özgürce ifade
edebileceklerine inanırlar, bunun üzerinde tartışabilirler, bu
ortam sağlanır, yeni anayasa öyle yapılır.
Yine, nasıl yapılır biliyor musunuz?
İşkence iddiaları olmaz, yeni yeni cezaevleri açılmaz,
aksine, başta hasta tutsaklar olmak üzere cezaevleri
boşaltılır ve öyle yeni anayasa yapılır.
Yine, yeni anayasa nasıl yapılır?
Milletvekillerine dahi uygulanan tecrit kaldırılır,
kartpostallara dahi engelleme yapılması ortadan
kaldırılır, güven duyulacak ve uluslararası yargı
mekanizmalarından dışlanmayan bir yargı sistemi olur, yeni
anayasa öyle yapılır. Yani, kısacası, tek adam için anayasa
yapılmaz Sayın Bakan, halk için anayasa yapılır,
özgürlükler için anayasa yapılır; o zaman hepimiz böyle bir anayasa
yapımına canıgönülden varız deriz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Ilıcalı, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının,
Atatürk Kültür Merkezinde devam eden Erzurum Tanıtım Günlerine tüm
milletvekillerini davet ettiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Çok teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
79 milyonu temsil eden iktidar muhalefet olarak en
önemli görüşmeleri, bütçe görüşmelerini yaparken bazen hiç
istemediğimiz durumlar oluyor. Farklı bir pencere açmama fırsat
verdiniz.
Dün Ankara Atatürk Kültür Merkezinde
açılışını yaptığımız Erzurum
Tanıtım Günleri devam ediyor. Ben de tüm milletvekillerimizi,
bakanlarımızı, başkanlarımızı yarın bu
kültür merkezine davet ediyorum ve cağ kebabı, kadayıf
dolması ikramımız olacak. Gelirseniz bizi, orada bulunan
Erzurumluları ziyadesiyle memnun edersiniz.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ilıcalı.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
22.03
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 434)
(Devam)
A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası, şahsı
adına aleyhte olmak üzere Şanlıurfa Milletvekili Sayın
Dilek Öcalana aittir.
Sayın Öcalan, süreniz beş dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
DİLEK ÖCALAN (Şanlıurfa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe ve bütçeleme süreci, teknik bir konu olmanın
ötesinde, toplumsal ilişkileri ekonomi üzerinden şekillendirecek
politik bir süreçtir. Türkiye'de yaşayan 79 milyon insana ait gelirin
nasıl, nerelere ve hangi yöntemle kullanılacağı bu Meclisin
temsiliyetiyle doğrudan ilişkilidir. Öncelikle, görüşülmekte
olan bu bütçe ,emekçilerin, yoksul halkların bütçesi değildir;
sağlığa, eğitime, tarıma hizmet eden bir bütçe
değildir; kadınların bütçesi ve kadınlara dair bir bütçe
hiç değildir.
Değerli milletvekilleri,
5 Aralık Türkiye'de kadınların seçme ve seçilme
hakkının elde edilişinin yıl dönümüdür. Toplumsal olarak
eşitliğin ve adaletin sağlanmasında toplumun nüfusunun
yarısını oluşturan kadınların eşit bir
temsiliyetle siyasette yer alabilmeleri oldukça önemlidir. Ancak, bugün
görüyoruz ki bu Parlamentoda 550 milletvekilinin sadece 81i kadın yani
194 kadın milletvekilinin yeri erkek vekillerce gasbedilmektedir.
Dolayısıyla, toplumsal olarak emeğiyle yaşamı üreten
kadınların temsiliyetinin sağlanmamış olması,
bütçenin kadınları görmeyen bir yaklaşımla hazırlanmasının
en temel nedenlerinden biridir. Kadınların kendi öz güçleriyle karar
alma mekanizmalarında yer almasını engelleyen erkek egemen
zihniyetin başka türlü davranması da beklenemez. Bu zihniyet, şu
an burada, HDP sıralarında olması gereken, başta
kadınlar olmak üzere, halkların oylarıyla seçilmiş,
kadın iradesini temsil eden 5 kadın vekilimizle birlikte belediye
eş başkanlarımızın temsiliyet hakkını
gasbetmiştir. Sayın Ayşe Nur Bahçekapılıya uygulanan
durum bizleri üzmüştür. Görünen o ki, Almanya, bu noktada, Türkiyede
seçilmişlere yönelik uygulamaları referans almıştır.
Değerli milletvekilleri,
kadınların siyasette kurucu özne olmasını engellemeye,
kadınların söylemini ve mücadele birikimini dışlamaya
yönelik bu uygulamalar, kadını evine hapsetme yöntemine yönelik
girişimlerdir. Bu bağlamda, kadınların tarihsel bir
kazanımı olan eş başkanlık sisteminin hedef
alınması, Türkiyede toplumsal eşitliğin ve özgürlüğün
yok edilmesine yönelik bir tutumdur çünkü biliniyor ki eş
başkanlık, bir iktidarı, rantı paylaşmak
değildir; rant ve iktidar ilişkilerine ve açığa
çıkardığı sorunlara çözümdür. Yani demokrasidir,
eşitliktir, adalettir, barıştır, özgürlüktür, tek
kelimeyle, onurlu yaşama giden yolun mihengidir.
Bilindiği üzere eş başkanlık,
Türkiyede 2007 yılında Demokratik Toplum Partisinde fiilî olarak
uygulanmıştır. O dönem erkeklerin erki, yani iktidarı
paylaşımındaki direncine rağmen kadınların
ısrarlı mücadelesinin sonucu yasal bir kazanıma bürünmüş ve
kurumsallaşmıştır. Dünyada bir ilk olan yerel
yönetimlerdeyse DBPli belediyelerde uygulandı. Kadınların bu
kazanımı sadece siyasi partilerle sınırlı
kalmayıp diğer karma örgütlerce de benimsendi. Bu uygulama, birçok
yerde referans alınırken erkeklerin küflü kasırlarında,
korunaklarında hedefe kondu. Çünkü hedefe koyanlar, bu anlayışın
egemen, sömürgen, köleci zihniyete ve ilişkilerine bir müdahale
olduğunu görecek birikmiş bir kurnazlığa sahiptirler.
Göremedikleri ise bu anlayışın onları da kölelikten
kurtarıp özgürleştirecek olmasıdır.
Değerli milletvekilleri, eşit temsiliyet
-eş başkanlık sistemi- bir kurumda kadın ve erkek
temsiliyetinin sağlanmasının ötesinde bir anlama sahiptir. Bin
yıllardır kapitalist modernitenin kadın emeğini sömürerek
var ettiği rant ekonomisini kuran kadın düşmanı zihniyeti
dönüştürmeye yönelik bir adımdır.
Tarihsel olarak dünyada bütün eşitsizliklerin
ilk olarak üretildiği kadın-erkek arasındaki eşitsizliklere
karşı eş başkanlık kurumu, biz kadınlar için
elbette önemli bir kazanımdır.
Sonuç olarak; bu bütçe, erkek militarist bir
sermayeden yana bir bütçedir. Bugün ekonomik çöküşü yaşatan bu
anlayışın yastıkaltı dolarlar
tartışması yerine, yastık üstü kafaların ahlaki ve
vicdani bir düşünüşe, akla geçmesi gerektiğidir. Dertlere deva
bir ekonomi yaklaşımı, adaletli bir paylaşım,
kadınların karar alma mekanizmalarında iradeleşmesiyle
mümkündür, iradelerinin gasbı ya da hapsiyle değil. Yani kadın
aklı, bilinci ve birikiminin esas alınmasına ihtiyaç
vardır. Bu bilinç mutlaka kazanacak ve kazandıracaktır.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Öcalan.
Sayın milletvekilleri, dördüncü turdaki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz.
İlk on dakika sayın milletvekillerine
aittir, sorularını soracaklar. Geri kalan on dakika ise Hükûmete
aittir.
Şimdi sırasıyla başlıyorum.
Sayın Bektaşoğlu
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum, Adalet Bakanına. Adli yargıda
yürütülen soruşturmalarda tutuklanan, gözaltına alınan ve
soruşturma geçiren, meslekten çıkarılan hâkim ve savcı
sayısının Türkiyede ve ilim Giresunda son durumu nedir? Bu
hâkim ve savcıların görevlerini sürdürürken yürüttükleri önemli
soruşturmalar ve davalarda verdikleri kararlarla ilgili şüphe
uyandıracak bilgiler mevcut mudur? Bu konuda Bakanlık olarak tüm
adliyeleri kapsayacak şekilde geriye dönük bir çalışma yapmakta
mısınız? Bir talimat ile genelgeniz var mıdır? Bu
davalarda yargılama esas ve usullerine uygun olmayan tespitlerin ortaya
çıkması hâlinde yeniden yargılamalar gündeme gelecek midir?
Hâkim, savcı, avukatlar üçgeninde kurulan bir örgütlenmeyle bazı
davalarda adil davranılmadığı, suçluların
aklandığı, suçsuzların
cezalandırıldığına yönelik şikâyetler size
ulaşmakta mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Adalet Bakanına iki
sorum var.
Birinci sorum: Denizli Bozkurt, Bekilli,
Beyağaç, Serinhisar, Güney, Babadağ, Honaz ilçelerimizdeki adliyeler
kapatılmıştır. Bu ilçelerde oturan
vatandaşlarımız çok büyük zorluk çekiyorlar, haklarını
arayamıyorlar. Önceden kapatılmış bulunan Bozkurt, Bekilli,
Beyağaç, Serinhisar, Güney, Babadağ, Honaz ilçelerimizin adliyelerini
ne zaman açacaksınız?
İkinci sorum: Adliyelerde işler çok
yavaş yürüyor, adalet geç tecelli ediyor. Bunun
hızlandırılması için adliye personelinin
sayısının artırılmasını, durumlarının
iyileştirilmesini düşünüyor musunuz?
Üçüncü sorum Kalkınma Bakanına: On dört
yıllık iktidarınız döneminde kaç adet fabrika
sattınız? Bütün fabrikaları sattığınız hâlde
kaç adet yeni fabrika yaptınız? Bunun sayılarını
açıklar mısınız. Kalkınmanın iyi olduğunu
söylediniz. Peki, yatırım durmuş, üretim ve ihracat
azalmış, işsizlik artmış. Bu, sizin söylediğiniz
kalkınmanın sonucu mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çam
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Adalet Bakanımıza soruyorum ilk sorumu:
Urla Cezaevinde geçen yıl yangın çıktı, tadilat
yapıldı, açık kadın cezaevi olarak hizmete girdi
şimdi. Fakat orada yatan kadın ve çocukların beslenmeyle ilgili
ciddi sorunlarının olduğuna dair bilgiler gelmektedir. Bu konuda
bir iyileştirmenin yapılmasını istiyoruz.
Yine, cezaevlerini ziyaret ettiğimde, üç
öğünün 5 lira olduğu ve bunun yetmediği, mutlaka bu öğün
ücretinin artırılması gerektiğinin talepleri var.
Sayın Dışişleri
Bakanımıza sormak istiyorum: Kardak krizinden bugüne kadar geçen süre
içerisinde Yunanistanın Ege Denizindeki statükoyu bozmaya yönelik bir
girişimi tespit edilmiş midir?
İkinci sorum: Rusyayla
imzaladığımız TürkAkımı Doğalgaz Boru
Hattı Anlaşması kapsamında Rusyadan
alacağımız doğal gazdan indirim yapılacağı
açıklanmıştı fakat anlaşma metninde böyle bir indirim
görülmüyor; acaba neden, öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiyede sayıları 40 bini bulan ceza
infaz koruma memurları maddi ve manevi birçok sıkıntı
içerisindedir. Bir insan hakları ihlali olarak, ceza infaz koruma
memurlarının sendika kurma hakkı yoktur. Bunun yanında,
yirmi dört saat çalıştıkları hâlde mesai ücreti almamakta,
tatillerde ve bayramlarda çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Ceza
infaz memurlarının haklarının iyileştirilmesine
yönelik bir çalışmanız var mıdır?
2002
yılından bu yana cezaevlerinde kaç intihar vakası
yaşanmıştır? Bunların kaçı ölümle
sonuçlanmıştır?
Kalkınma
Bakanına soruyorum: Kalkınma ajansları
aracılığıyla yapılan destek ve yardımların
FETÖcülere yapıldığı, terör örgütüne yakın isimlerin,
işletmelerin kalkınma ajansları tarafından verilen
yardımlardan nemalandığı tespit edilmiştir. Söz konusu
kalkınma ajanslarının rehabilite edilmesiyle ilgili hangi
çalışmalar yapılmıştır?
Bir
de TÜİKle ilgili bir soru: TÜİK anketlerine katılmayan
kişi ya da kurumlara bugüne kadar ne kadar ceza kesilmiştir?
BAŞKAN
Sayın Gürer
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür ederim Başkan.
Sorum
Kalkınma Bakanına: Niğdede 1974 yılından bu yana
faaliyette olan, ülke ekonomisine ve istihdamına katkı sağlayan
BİRKO şirketi çok zor bir süreçten geçmektedir. Sektörel
sıkıntı yanında, finans sektörünün de kredi
kullandırmakta sıkıntı yaratması iplik tesisini
kapatma kararı aldırmıştır. Geçen yıl 300e
yakın işçi çıkışı yapan şirket, yine 200
civarında işçi çıkaracağını duyurmuştur.
İşçilerin işsiz kalması önlenmelidir. Kredi
olanağı sağlanırsa şirket
çalışmasını sürdüreceğini belirtmektedir. Hükûmetten
randevu talepleri karşılanmadığı gibi, bankalar
tarafından kredi konusunda destek alamaz bir durumdadır. BİRKO
Niğde için lokomotif kuruluşlardandır. BİRKO gibi
kuruluşlara destek sağlanması konusunda bir
çalışmanız var mıdır?
İkinci
sorum: Niğde ili Ulukışla ilçesi Şekerpınarı su
kaynağı, Ulukışla ilçesine 2017 yılında
getirilmesi yönünde programa alınmış mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bozdağ, OHAL süresince 3.500 civarı hâkim, savcıyı ihraç ettiniz
bildiğim kadarıyla. Bu boşluğu doldurmak için alınacak
hâkim, savcılarla ilgili mülakat yaparken yine eskiden olduğu gibi
belli tarikat, cemaat veya siyasi partinizden gelen isimleri mi
alacaksınız, yoksa gerçekten objektif bir şekilde, liyakat
esasına göre mi hâkim, savcı alacaksınız?
İkincisi:
Sadece kadın olduğu için ve sadece sokağa
çıktığı için saldırıya uğrayan Ebru
Tirelinin son mağdur olmadığını biliyoruz. Bu ülkede
kadınların, çocukların sokağa çıkma özgürlüğünü
tesis etmek için, cezai anlamda ne gibi tedbirler almayı
düşünüyorsunuz?
Üçüncü olarak da: Mavi Marmara davasını
düşüren mahkemenin gerçekten vicdani kanaatine göre
bağımsız, tarafsız bir şekilde mi karar
verdiğini, yoksa talimatla mı karar verdiğini soruyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birinci sorum Adalet Bakanına olacak:
Sayın Bakanım, Mersin Tarsusta Ankaradan gelen 20 kişilik özel
bir ekip, yirmi gündür bir sokağın girişini
çıkışını kapatarak yemeklerini dahi orada yemek
kaydıyla definecilere ait olduğu söylenen bir binada kazı
yapıyor. Bunun esrarengiz bir cinayetle ilgili olduğu söyleniyor ama
burası sit bölgesi, ne müzeden ne belediyeden hiçbir yetkili yok. Polisler
yirmi dört saat esasına göre çalışıyor. Bugün ulusal
medyaya da düştü bu haber. Bu konuda bir açıklama yapmanızı
bekliyorum.
İkinci sorum Dışişleri
Bakanımıza olacak: Ahıska Türklerini ne zaman vatandaş
yapacağız? Binlerce Ahıska Türkü vatandaşlık bekliyor.
Cerablusa, Suriyeye operasyonlar yapıyoruz.
Türk halkı Kandilin yerle bir edilmesini bekliyor, buranın
lojistiğinin kesilmesini bekliyor. Bunu ne zaman yapacağız?
Diğer sorularım Kalkınma
Bakanımıza olacak: Tarım Bakanlığımızın
hazırladığı havza bazlı desteklemede maalesef
narenciye yok. Bir Mersin milletvekili olarak narenciyenin havza bazlı
desteklemeye alınmasıyla ilgili bir çalışmanız var
mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) DFİF
ödemelerinde yine gecikmeler yaşanıyor. Bununla ilgili bir çözüm
üretecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldırım
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Haksız yere, siyasi bir operasyonla
gözaltına alınıp tutuklanan ve tecrit altında tutulan,
başta eş genel başkanlarımız olmak üzere 10 vekil
arkadaşımızla görüşmek istedik, tüm
müracaatlarımız hep reddedildi. Yargıya güvensizliğin yüzde
97lere vardığı ülkemizde, adaletsizliğin hüküm
sürdüğü bu ortamda sesimizi ancak bu şekilde vekil arkadaşlarımıza
iletebiliyoruz. Buradan, başta barış çınarı Ahmet Türk
olmak üzere tüm siyasi tutsakları selamlıyorum. Adil
yargılanırsanız
diyorum o arkadaşlara, ilk duruşmada
özgürlüklerine kavuşacaklarına eminim. Benim halkımın
gözünde sizler birer kahramansınız, tarih sizleri aklayacaktır.
Adalet Bakanına soruyorum:
Yaşlılık, hastalık gibi nedenlerle tahliye edilmeyi
bekleyen kaç mahkûm var? Bunlarla ilgili bir çalışmanız var
mı?
BAŞKAN Sayın Balbay
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Başkan.
Sorum Adalet Bakanına: Sayın Bakan,
konuşmanızda sıklıkla Somut örnek getirin, gösterin,
araştırırız. demiştiniz. Behçet Aysan Sivas
yangınında yaşamını yitiren şairlerimizden ve
şu anda kızı Eren Aysan Kültür Bakanlığında çalışırken
hiçbir gerekçe gösterilmeksizin açığa alındı, sonra da
meslekten ihraç edildi. İki gündür yanıt arıyor, hiçbir makam
cevap vermiyor. Behçet Aysan gibi bir kişinin kızı, bir
barış elçisi olarak, daha doğrusu bu cinayetlerin ortaya
çıkması için mücadele etmiş bir kişi, şu anda, bir
terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle açığa
alınmış durumda. Bu konuda bir değerlendirmeniz var
mı?
Bir diğer sorum: Şu anda cezaevlerinde
avukatlarla görüşmek hem kısıtlandı hem de kontrol
altında, denetim altında. Bu, savunmanın
kısıtlanması değil mi? Bunu Birleşmiş Milletlere,
örneğin, nasıl anlatacaksınız?
Bir başka sorum: Şu anda
yargılamayı bekleyen insanlar en azından bir iddianame
bekliyorlar. Bir yargılama takviminiz var mı önümüzdeki dönem için?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Bir de,
Sayın Dışişleri Bakanı Fetullah Gülenin iadesiyle
ilgili
BAŞKAN Sayın Sertele söz vereceğim
Sayın Balbay.
Süre gidiyor, o yüzden. Kimsenin hakkını
yemeyelim.
Buyurun Sayın Sertel.
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Bakanlar, siz çok etkili ve yetkili makamlardasınız ve isterseniz bu
sorunu hemen yarın ve yarından sonra çözebilirsiniz. Sorun şu,
suçlamak için söylemiyorum: Beraber kurdele kestiğiniz ve
açtığınız ve sonra FETÖ gerekçesiyse kapatılan ve
belki de haklı kapatılan 15 üniversite var. Ben, üniversitelerin kapatılması
yerine devletleştirilmesini önermiştim; 2sinde
başarılı oldunuz, İzmirde açılacak.
Yalnız, bu kapatılan üniversitelerin
öğretim üyeleri hâlâ suçsuz fakat işsiz ve çoluk çocuğuna ekmek
götüremiyor ve çaresizler. Gerçekten, bu konuda ivedilikle, hemen karar
almanız lazım. Eğer bu insanlar suçluysa yargı önüne
çıkarın, eğer suçsuzsa bu insanların işlerinin geriye
teslimi konusunda önlemleri almanız gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLA SERTEL (İzmir) Bu konuda öğretim
üyeleri için sizden rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
Şimdi sıra Sayın Bakanlarda.
Buyurunuz, kim istiyorsa o başlasın.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Çok teşekkür ederim Değerli
Başkanım.
Öncelikle Hişyar Beyin, bu, George, Hans
meselesine cevap vermek istiyorum, 2 defa gündeme geldi. Biz insan ve adam olan
herkesle çalışırız, iş birliği de yaparız;
yeter ki insan olsun, adam olsun. Ama artık Türkiyeyle ilgili
kararları, dışarıdan Hansın ve Georgeun talebine
göre değil, milletimizin isteğine göre alıyoruz, milletimiz ne
derse onu yapıyoruz.
Şimdi, Sayın Musa Çam, Kardaktan sonra
Ege adalarıyla ilgili bir soru sordu. Bu, son zamanlarda suistimal edilen
bir konu. Burada bir kere daha söylemek istiyorum: Sadece bizim dönemimizde
değil, Kardak krizinden sonra, özellikle 1996 yılında Türkiye
Cumhuriyetinin yazılı bir şekilde Yunanistana bildirdiği
günden bu yana o bahsettiğiniz adaların hukuki ve fiilî durumunda
herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bizim dönemimizde
de olmamıştır, bu doğru değildir. Bir şey
söyleyeceğim, Yunanistanla istikşafi görüşmeler ne zaman
başladı? Ecevit Hükûmeti döneminde ve o dönemde 7 tur görüşmeler
oldu. Biz de iktidara geldikten sonra istikşafi görüşmeleri Yunanistanla
devam ettiriyoruz. Dolayısıyla, tekrar ediyorum, 1996dan bu yana
adaların fiilî ve hukuki durumunda hiçbir değişiklik
olmamıştır, söylenenlerin hepsi de maalesef, güya AK PARTİ
iktidarını zor duruma düşürmeye çalışmayı
güdüyor, bunlara da prim vermeyiz. Bu konuda grupları da daha sonra,
ileriki zamanlarda bilgilendirmek istiyorum, tüm gerçekleri de kendi
aramızda konuşalım.
Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Şimşek, çok teşekkür
ediyorum. İnşallah, Türkiyedeki 21 binden fazla Ahıska Türküne
vatandaşlık vereceğiz, hazırlığını
İçişleri Bakanlığımız yapıyor. Ayrıca,
Ukraynadan Erzincan ve o bölgeye getirdiğimiz Ahıskalı
kardeşlerimize de vatandaşlık vereceğiz. Sanırım
Ahıska Türklerini yakından takip ediyorsunuz. Ben de aktif siyasete
girdiğim günden bu yana âdeta kendimi Ahıska Türklerine adadım
çünkü onların dramını biliyorum. İnşallah, hep
birlikte onlara daha fazla sahip çıkmamız lazım.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyoruz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Sadece Kandilde değil, Türkiyedeki
dağlarda da Sincarda da PKKyı -nerede olursa olsun- inlerinde yok
etmeye devam edeceğiz, etkisiz hâle getirmeye devam edeceğiz.
Türkiyedeki dağları da başlarına yıkacağız,
Kandili de başlarına yıkıyoruz, Sincarı da
yakından takip ediyoruz, orada da gerektiği durumda gerekeni
yapacağız.
Teşekkür ediyorum.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Kaç adet fabrika yaptınız? şeklinde
bir soru yöneltildi. Kamu olarak biz fabrika yapmıyoruz ama özel kesimi
destekliyoruz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Kaç tane
sattınız?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) 2015
yılında özel kesimin 114 milyar dolarlık bir
yatırımı söz konusu; bu yıl içinse aşağı
yukarı 100 milyar dolar civarında bir özel kesim yatırımı
bekliyoruz. Tabii, aşağı yukarı 35 milyar dolar
civarında da bizim kamu yatırımımız söz konusu.
İkinci husus, bu kalkınma ajanslarına
yönelik. Biliyorsunuz, 26 kalkınma ajansımız var. Bu 26
kalkınma ajansından 11 kalkınma ajansının genel
sekreteri görevlerinden alınmıştır ve bunlardan 10 tanesi
atılmıştır, görevden tamamıyla
uzaklaştırılmıştır. Personel olaraksa 168
personelin görevine son verilmiş, 7 personel ise açığa
alınmıştır. Kalkınma ajanslarıyla ilgili olarak
bugüne kadar vermiş olduğu desteklere yönelik olaraksa
İçişleri Bakanlığı müfettişlerimiz, bugüne kadar
verilen tüm destekleri kapsayacak şekilde bütün kalkınma
ajanslarımızın denetimine başlamıştır. Bu
denetim sonucunda daha net bir resim ortaya çıkacaktır. Eğer
usulsüz destek sağlayanlar varsa elbette, yargı önünde bunların
her birisi teker teker hesap vermek zorunda olacaklardır.
Niğdede bir şirketin zor durumda
olduğu ifade edildi. Dün Sayın Başbakanımızın
açıklamış olduğu 250 milyarlık yeni kredi hacmi
yaratılacağı ifade edildi biliyorsunuz. Özellikle, bankaların
kredi vermesinde Kredi Garanti Fonu mekanizması kullanılacak. Bu
çerçevede tekrar başvuru yapabilir bankalarımıza. Çünkü,
bankalarımızın vermiş olduğu kredilere belirli bir
orana kadar Kredi Garanti Fonumuz destek sağlayacak.
Bir başka soru, Ulukışla
içme suyuna yönelik olarak. Bununla ilgili iki gün önce Orman ve Su
İşleri Bakanımızla birlikte bir toplantı
gerçekleştirdik. Ulukışlanın içme suyunu
sağlayacağız, bu konuda herhangi bir tereddüt hasıl
olmasın. Ancak, tabii Şekerpınara 60 kilometre, daha kolay
yoldan yapılabilir mi, buna bakıyor arkadaşlarımız,
çalışıyorlar. Eğer mümkün olmazsa 60 kilometre mesafeden
suyu getireceğiz.
Bir başka soru, bu havza bazlı destekler
konusu. Bildiğiniz gibi bu havzalar oluşturulurken hububata yönelik
bir destek mekanizması oluşturuldu. Narenciye DFİF
kapsamında desteklenmektedir. Yine, 2017 yılında da bu çerçevede
bir destek mekanizması oluşturulacaktır.
Bir başka önemli husus, özellikle narenciye
ihracatçılarının alacağına yönelik. Evet, Akdeniz
İhracatçılar Birliğinin 91 milyon liralık bir
alacağı var, önümüzdeki hafta bu alacak da tamamıyla
ödenmiş olacak. Dolayısıyla, ihracatçımıza yönelik
herhangi bir borç da söz konusu olmayacak.
Teşekkür ediyorum.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Bektaşoğlunun sorusu: Adli yargıda gözaltı,
tutuklama, adli işlem yapılan kaç kişi var? Şu ana kadar
3.820 hâkim ve savcı hakkında adli işlem
yapılmış, 2.430 kişi tutuklu durumda. Yargıtay, Anayasa
Mahkemesi, Danıştay, HSYK, ilk derece mahkemeleri ve istinaf dâhil
adli idari yargının tamamında böyle bir durum söz konusu.
Tabii, örgüt üyesi oldukları nedeniyle
meslekten uzaklaştırılanların verdikleri kararlarla ilgili
kamuoyunda -sizin de dediğiniz gibi- talepler var, beklentiler var,
eleştiriler var. Bizim, şu anda, esasında Hukuk Muhakemeleri
Kanunu ile Ceza Muhakemesi Kanunumuzda yargılamanın yenilenmesine
ilişkin düzenlemeler var. İç hukukumuzda da bireysel başvuru
yoluyla da yargılama yenilenebiliyor, AİHMe gittiğinde de
aynı imkân var yani yargılamanın yenilenmesine ilişkin
şu anda mekanizmalar var, vatandaşlarımız bu
mekanizmaları kullanabilir, onlardan bir tanesini vereyim; 311inci
maddenin -bu CMK 311 zannedersem- (1)inci fıkrasının (c)
bendinde diyor ki: Hükme katılmış olan hâkimlerden biri,
hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza
kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek
biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise. Bu imkânı veriyor. Bunu
kim değerlendirecek? Mahkeme değerlendirecek. Öte yandan, yine (e)
bendinde: Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız
başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne
alındıklarında sanığın beraatini veya hafif
cezayı almasını gerektiren durum ortaya çıkıyorsa
Daha başka burada şartlar da var. Esasında, burada böyle bir
ihtimal varsa Ceza Muhakemesi Kanununda da, Hukuk Muhakemeleri Kanununda da
buna imkân veren düzenleme var, bunun için ayrıca bir yasal düzenlemeye
gerek yok. Yasal düzenleme yapıldığında da büyük bir hukuk
kaosu ortaya çıkar yani şu anda bütün davaların hepsinin
üzerinde şaibe varmış gibi -kararların üzerine-
değerlendirmek de fevkalade yanlış olur.
Türkiyede yılda yaklaşık 7 milyon
civarında savcılıklara gelen şikâyet var, yılda,
fazlası var eksiği yok. Bunların yaklaşık 3 milyon civarındaki
kısmı davaya veya bir işleme dönüyor. Geriye dönük buna bir
baktığınızda on yıl mı gideceğiz, beş
yıl mı gideceğiz, bunun tayini de zor. Bir de bugün yeni
şikâyetler var, yeni olaylar var, mevcut, elde bu kadar davalar var.
Eğer bir yasal düzenleme yapılırsa, bu, Türkiyede büyük bir
hukuk kaosuna yol açar, milletin adalete güvenini de zedeler. Şu anda
bizim sistemimizde esasında bu konudaki sorunları çözecek
düzenlemeler var, yeteri kadar hüküm var, bu nedenle bunlar işletilebilir.
Bunu ifade etmek isterim.
Sayın Arslan Adliyeler kapandı
Denizlide
Sadece Denizlide değil, başka illerde de
kapattığımız adliyeler var. Tabii, dosya sayısı,
yakınlık, uzaklık gibi gerekçelerle kapattık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
tamamlayınız.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Tamamlayayım.
Kapanan adliyeleri yeniden açma gibi bir
düşüncemiz şu anda yok, böyle bir beklenti içerisinde de
olmamalarını tavsiye ediyorum.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Ama vatandaşa
lazım Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
İleride, tabii, şartlar değiştiğinde ne olur, onu
şimdiden ifade etme imkânı yok ama kapanan adliyeler için geri açma
gibi bir kararımız ve çalışmamız yok.
Teşekkür ediyorum.
Diğer sorulara zaman yetmediği için
artık onları
ATİLA SERTEL (İzmir) Öğretim
üyeleri Sayın Bakan
Öğretim üyeleriyle ilgili
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
Şimdi sırasıyla dördüncü turda yer
alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
Dışişleri Bakanlığı
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
11) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 2.680.934.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 131.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 18.870.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 107.485.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 143.535.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 12.690.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 2.963.645.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2)
Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 2.686.218.060,46
Bütçe Gideri 2.573.328.933,25
İptal Edilen Ödenek 78.916.225,09
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 33.972.902,12
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kalkınma Bakanlığı
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
32) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 2.760.143.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.130.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 58.520.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 2.819.793.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Kalkınma
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 1.179.748.085,00
Bütçe Gideri 1.003.295.526,70
İptal Edilen Ödenek 176.452.558,30
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kalkınma Bakanlığı
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
32.75) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 386.725.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.381.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 388.106.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 285.352.100,00
Bütçe Gideri 217.058.206,78
İptal Edilen Ödenek 68.293.893,22
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.34) GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 4.551.400
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.650.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 132.373.600
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 138.575.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 137.608.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 966.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 138.575.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 72.974.000,00
Bütçe Gideri 63.923.575,40
İptal Edilen Ödenek 9.050.424,60
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 72.974.000,00
Tahsilat 67.611.443,31
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Doğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2017 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.54) DOĞU ANADOLU
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 280.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 162.267.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 162.547.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 160.506.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 2.040.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 162.547.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Doğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Doğu Anadolu
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 179.974.621,00
Bütçe Gideri 160.417.860,99
İptal Edilen Ödenek 19.556.760,01
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 87.356.000,00
Tahsilat 155.218.789,59
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.55) KONYA OVASI
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 250.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 184.498.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 184.748.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 29.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 183.695.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 1.024.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 184.748.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Konya Ovası
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 129.504.000,00
Bütçe Gideri 107.639.567,41
İptal Edilen Ödenek 21.864.432,59
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 93.747.000,00
Tahsilat 127.608.986,64
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.56) DOĞU
KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 540.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 131.160.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 131.700.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 5.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 131.085.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 610.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 131.700.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 70.011.383,54
Bütçe Gideri 65.037.663,25
İptal Edilen Ödenek 4.973.720,29
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 67.694.000,00
Tahsilat 66.063.847,32
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2017
yılı
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yoklama talebimiz var, Adalet Bakanlığı
olduğu için. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
İsmini okuyacağım sayın milletvekilleri lütfen yerlerine
otursunlar.
Sayın Önder, Sayın Demirel, Sayın
Kerestecioğlu, Sayın Çelik, Sayın Yıldırım,
Sayın Adıyaman, Sayın Beştaş, Sayın Ertan,
Sayın Doğan, Sayın Öcalan, Sayın Atalan, Sayın
Ataş, Sayın Önlü, Sayın Yiğitalp, Sayın İrmez,
Sayın Aslan, Sayın Irgat, Sayın Becerekli, Sayın Dora,
Sayın Geveri.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 433) (Devam)
2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 434)
(Devam)
A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş
Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Adalet Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
08) ADALET BAKANLIĞI
1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 2.011.897.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 224.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 10.292.244.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 12.304.365.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Adalet
Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Adalet
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Adalet
Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 8.467.458.567,44
Bütçe Gideri 9.846.934.125,73
Ödenek Üstü Gider 1.430.630.942,33
İptal Edilen Ödenek 51.155.384,04
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Adalet
Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Ceza ve İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.41) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU
1) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.075.795.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.075.795.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Vergi
Gelirleri 500.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 61.432.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 992.797.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 21.555.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 11.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
09 Ret ve
İadeler -500.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.075.795.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 2.498.778.000,00
Bütçe Gideri 2.257.008.231,15
İptal Edilen Ödenek 241.769.768,85
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 905.250.000,00
Tahsilat 2.438.764.950,92
Ret ve İadeler 1.599.146,09
Net Tahsilat 2.437.165.804,83
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu
2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisi 2017
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.10) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ
1) Türkiye Adalet
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 22.244.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 22.244.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 787.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 21.170.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 287.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 22.244.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
Adalet Akademisi 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye
Adalet Akademisi 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Adalet
Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 21.533.000,00
Bütçe Gideri 19.111.289,80
İptal Edilen Ödenek 2.421.710,20
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 18.938.000,00
Tahsilat 19.751.206,21
Ret ve İadeler 80,00
Net Tahsilat 19.751.126,21
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye
Adalet Akademisi 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
23) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU
1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 61.236.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 61.236.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 44.451.000,00
Bütçe Gideri 43.498.403,50
İptal Edilen Ödenek 952.596,50
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece dördüncü turda
yer alan kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları kabul
edilmiştir. Hayırlı olmalarını temenni ediyorum.
Dördüncü tur görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Programa göre kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için, 10 Aralık
2016 Cumartesi günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.16